Karadeniz’in Ulaşımını Bakan’a sorduk Bölge ekonomilerini canlandıracak en önemli unsurlar üretim ve lojistik. Karadeniz de kendisini diğer bölgelere bağlayacak yolların mahrumiyetin ve eksikliğini hep hissetti. Bu faktör; sanayisi ve ekonomisinin arzulanan seviyelere ulaşamamasında daima ilk sırada yer aldı. Dolayısıyla bölgenin hemen hemen her yerinden müsait yerlere göçler yaşandı. Son yıllarda Karadeniz’in bu makus talihi artık tersine dönüyor. Yapılan yollar, yeni havaalanları, açılan yeni geçitler, demiryolu ağı projeleri ile Karadeniz dört bir yandan ülkenin diğer bölgeleri ile daha kolay iletişime geçer hale gelecek. Dergi HABEREXEN 49. sayısında Karadeniz’in ulaşım projelerini mevzunun en yetkili ismi Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’la konuştu. Bilgileri ilk ağızdan edindi. İç ve dış hava trafiğinin yoğunlaştırılması, Samsun-Ankara otoyolu, deniz-demiryolu hatlarıyla Karadeniz’den diğer bölgelere intikal, hepsinin cevabı kapak dosyamızın içinde. Karadeniz Sahil Yolu esasında Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nin en önemli projelerinden. Önümüzdeki sene Sinop’a, ardından da İstanbul’a uzanacak. Üçüncü köprüye eklendiğindeyse, sahip yolları kategorisinde dünyanın en uzunu olacak. Ordu-Mesudiye hattının devreye girmesiyle Karadeniz ve Akdeniz limanları birbirine bağlanacak. 761 kilometrelik karayolu ağıyla, Sivas’tan her iki denizdeki limanlara kolayca ulaşılabilecek. “Karadeniz Sahil Yolu’nun bölgenin gelişmesi için çok önemli olduğunu biliyoruz.” diyerek önemini vurgulayan Bakan Yıldırım, “Bu nedenle bir an evvel tamamlanmasını istiyor, çalışmalarımızı hızla sürdürüyoruz.” diyor. Bakan Yıldırım’ın devam eden ve planlanan tüm projelerle ilgili tüm detayları sizlerle paylaştık.
HABEREXEN
®
www.haberexen.com AYLIK HABER DERGİSİ Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi Mustafa ÇAKIR SORUMLU YAZI iSLERi MÜDÜRÜ
Mustafa BiLiK HABER MERKEZi
Mert Volkan GÜN Tugay BASSAN HALKLA iLiSKiLER
Ekrem Yunus KESiCi Onur NURDEMiR Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM SATIS
Yavuz YAMAN Kürsad TEKOLUK Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANISMANLARI
AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin SENGÜL AV. Adem AKSOY GÖRSEL YÖNETMEN
Uğur BIYIK BASIM YERi
Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mah. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96 YÖNETiM YERi ADRESi
Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konak Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN YAYIN TÜRÜ
Aylık Yerel Süreli Yayın BASIM TARiHi
12 Kasım 2013 ISSN: 2147-4397
Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Sayı 49 / Kasım 2013
3
HABEREXEN
Sayı 49 / Kasım 2013
d o s y a l ar 6 AKILDA KALANLAR 8 KÖŞE YAZISI - BEKİR REŞİTOĞLU 10 HEDEFİMİZ OTEL KONFORUNDA NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ VERMEK 14 GİRESUN OSB’DE KAYIKLAR, BÖLGE MÜDÜRÜ ÇAMURU AYIKLAR 16 ÇORUM BELEDİYESİ LADİK’TE ELEKTRİK ÜRETECEK 18 ERFELEK TABİİ ZENGİNLİĞİYLE KALKINACAK 20 SAMSUN’UN SANATÇI FABRİKASI 22 ÇAY PAZARLARKEN DE DEM İSTİYOR 24 200 MİLYAR SOLUCANIYLA ORGANİK GÜBRE ÜRETİYOR 26 TARİHİ BİR İBRET VESİKASI TOPAL OSMAN 28 DÜNYANIN SEBZE VE MEYVESİNİ KURUTUYORLAR 32 KÖŞE YAZISI - AYLİN TAT 34 KAPAK DOSYASI - YOLUN AÇIK OLSUN KARADENİZ 40 GEMİLERİN KARADENİZ’DEN, GEMİLERİN KOŞUŞTUĞU KARADENİZ’E 42 YARALARA DA BALLI TEDAVİ 46 ŞEHZADELER ŞEHRİ AMASYA 50 KÖŞE YAZISI - AYDIN DOĞDU 52 AMATÖR YELKENCİLİĞİN KALBİ SİNOP’TA ATIYOR 60 ORTA KARADENİZ’İN KAMPİNG NOKTASI; NİKSAR 64 SİZ ONU BİR DE TRABZON’A PARKUR YAPILDIĞINDA GÖRÜN 66 AJANDA
4
Sayı 49 / Kasım 2013
.FSDFEFT #FO[ 5 SL " Û Yetkili Servisi Erçal Otomotiv ,BNZPOMBSÎOÎ[ÎO )J[NFUJOEF
Erçal Plaza Atatßrk BulvarĹ Cumhuriyet Mahallesi Cumhuriyet Sokak No:1 TekkekÜy / SAMSUN Tel: 0362 256 23 23 (Pbx) Fax: 0362 256 37 07
www.ercal.com.tr
Akılda Kalanlar KARADENİZ’DE İKİNCİ PETROL VE DOĞALGAZ HAMLESİ Karadeniz’de son aylarda yavaşlayan petrol ve doğalgaz aramaları yeniden hızlanıyor. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) yıl sonuna kadar Istranca Bölgesi’nde yeni arama-sondaj çalışmalarına başlayacağı duyuruldu. Ayrıca aynı amaçla Türkiye’de bulunan uluslararası iki büyük petrol şirketiyle kamu enerji yönetimi arasındaki görüşmeler sürüyor.
TOKAT ERBAA’DA ÇÖPTEN ELEKTRİK
Tokat’ın Erbaa ilçesinde yaklaşık 1,5 yıl önce hizmete giren Katı Atık Düzenli Depolama ve Geri Dönüşüm Tesisi’ne 50 bin ton çöp depolandı. Tesisin altına yerleştirilen borulardan biyogaz üretilecek.
TÜRKİYE’NİN BAL ŞAMPİYONU ORDU
Bilgiler, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’dan: Türkiye, bal üretiminde Çin’in ardından dünya ikincisi. 89 bin 162 ton balın yüzde 12,85’i Ordu’da, yüzde 12,07’si ise Muğla’da imal ediliyor.
TRABZON’DAKİ TIBBİ ATIKLARA ÇEKİ DÜZEN Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) ve Trabzon İli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği arasında, “Tıbbi ve Tehlikeli Atık Yönetim Sistemi İyileştirme Projesi” protokolü imzalandı. 2013 Yılı Teknik Destek Programı çerçevesindeki proje işlemeye başladığında, Trabzon Kamu Hastaneleri Birliği’ne bağlı 13 sağlık kuruluşunda üretilen tıbbi ve tehlikeli atıklar, çevre ve insan sağlığına zarar vermeden kaynağında ayrı ayrı toplanacak. Ünite içinde taşınacak, geçici depolanacak ve ilgili lisanslı firmalarca bertaraf edilecek. 6
Sayı 49 / Kasım 2013
SAMSUNLU MOBİLYA İMALATÇILARI 10 FABRİKA KURACAK Ekonomi Bakanlığı’nın Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi (Ur-Ge) programından yararlanmak için bir araya gelen Samsun’da imalat yapan mobilyacılar, kümelenme projesinde sona yaklaştı. Samsun Mobilyacılar Sitesi Projesi, 1,5 milyon dolar bütçeli. Gereken finansın yüzde 75’i bakanlıktan sağlanacak. Resmi başvuru yapılmak üzere. Mobilya ve ağaç işlerinde bölgenin en büyük imalat konsepti kurulacak. Bu kapsamda 10 fabrika düşünülüyor. Arazi konusunda da yerel yönetimlerden destek bekleniyor.
RAYLI SİSTEMDE GAR-TEKKEKÖY ÇALIŞMALARI YENİDEN BAŞLIYOR
Samsun’da Gar ile Tekkeköy arasındaki raylı sistem güzergah çalışmalarına önümüzdeki aydan itibaren kaldığı yerden devam edilecek. Proje tutarı, 50 milyon lira. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Yurt, proje hakkında şu bilgileri veriyor: “Gar Müdürlüğü ile Tekkeköy kavşağı arasında 12 kilometre uzunluğunda ve hafif raylı sistem alt yapısına uygun tercihli bir yol inşa edilerek, ilk etapta 10 adet troleybüs veya metrobüs ile taşıma hizmeti verilmesi planlanmaktadır. Şu andaki yolcu kapasitesi ve potansiyeli bizim buradaki raylı sistem yapmamız ekonomik çıkmıyor.”
SİNOP OSB DE HAKKÂRİ İLE AYNI TEŞVİĞİ ALACAK Sinop Valisi Yavuz Selim Köşger, “Sinop’da OSB için yatırım yapılırsa Hakkâri ile aynı teşviki alacaklarını, her yerde söylüyoruz. Bu çerçevede başta gurbetçi hemşerilerimiz ile tüm yatırımcılarımızı Sinop’a yatırım yapmaya davet ediyoruz” diyor. Şehirde iki tane OSB bulunduğunu belirterek ardından şunları söylüyor: “Boyabat OSB tamamen boş. Diğer OSB’miz de de 15-16 firmamız var ama burada aktif olarak çalışan daha az. Orada kendilerine yer verebileceğimizi. Sinop’un zaten teşvik kapsamında olduğunu, eğer OSB’de yatırım yapılırsa Hakkari ile aynı teşviki alacaklarını, her yerde söylüyoruz. Bu çerçevede Sinoplu hemşerilerimiz öncelikli olarak davetlidir.” Sayı 49 / Kasım 2013
7
Köşe Yazısı
Bekir Reşitoğlu Gerçeklerden Kaçarak ‘Bahtiyar’ Olamayız…
D
ünya, bulunduğumuz yerden; uzay da dünyadan ibaret değil. Beynimizde odaklanan düşünce enerjisini ne kadar kullandığımızla ölçülecek insani varlığımız. Bu çerçeveden bakıldığında, ideolojiler hakikaten de çok kuru. Çıkarlar da öyle. Fakat ikincisini ilkinden ayıran büyük bir fark da var: Çirkinlik katsayısı. Hep bazı değer atıfları yüklenerek işlenir kötülükler. Kiminde millilik kılıftır. Kimindeyse siyasi tertipler. Bazen de namus kavramının ardına saklanılır. Gerçek niyetlerin gizlendiği sanılır. Oysa ‘Her Şeyi Gören’ olan bitenleri harfiyen bilmektedir. Vicdanlarının sesini dinlemeyenler, zamanı geldiğinde epey şaşırmaktadır ve şaşıracaktır. 1993, Aksiyon Dergisi’nin birkaç yıl evvelki sayılarından birinin kapağındaki başlıkta da vurgulandığı üzere, Adı Konmamış Darbe yılı idi. O seneki Uğur Mumcu, Eşref Bitlis ve Turgut Özal ölümlerine ilişkin şüpheler giderek derinleşmekte. Sivas ve hemen akabindeki Başbağlar katliamları da zifiri karanlık. 33 erin göz göre göre ölüme itilmesi, en nihayetinde de Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın Jandarma Bölge Komutanlığı’nı üstlendiği Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki (acilen çağrıldığı) Jandarma Bölük Komutanlığı binası önünde suikast silahı Kanas’la başından vurulması… Aydın 22 Ekim 1993 günü şehit edildi. Ama bize yuttu-
8
rulmaya çalışıldığı gibi PKK tarafından değil. Savcı Osman Coşkun’un hazırladığı iddianame, Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce işleme konuldu. Artık gerçek faillerin ortaya çıkma süreci başladı. 20 senelik zaman aşımı müddeti geçersizleşti. Aydın ile Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis aynı doğrultuda düşünüyorlardı. “PKK salt silahlı mücadeleyle bitirilemez.” idi. Sıkı durun; dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal da hemfikirdi onlarla. Kürt problemini büyütenler ve ondan nemalanlar rahatsızlık duyuyordu her üçünden de. Bir iddiaya göre, Uğur Mumcu da, aracında bombayla havaya uçurulmasa, buradaki kumpası açıklayacaktı. Savcı Coşkun’un kaleme aldığı iddianameden bir bölümü dikkatlerinize sunuyorum: “Tuğg. Bahtiyar Aydın; korumasının itirafları ve otopsi raporları sonrası hazırlanan krokiye göre, karşıdan açılan ateşle değil, askeriye içindeki kışlanın çatı, kula ya da binalarından birinden Kanas’la vuruldu. 11 saat sürdüğü söylenen çatışmada, sadece bir polis memuru zırhlı araç içinde hafif yaralanmış, bu memurun ifadesi alınmamış ve tek bir terörist, ölü ya da yaralı ele geçirilememiştir.” Şu bilgileri de ekleyelim araya: Olay henüz kamuoyuna yansımadan Aydın’ın da üstü konumundaki Jandarma Asayiş Bölge Komutanı Hasan Kundakçı ve yardımcısı İlker Başbuğ (Genelkurmay’ın eski başkan-
larından ve Ergenekon davası sanığı) askeri helikopterle cinayetin işlendiği yere iner. Aydın’a Lice’ye git emrini, Başbuğ vermiştir. Vakıanın 20’inci yılında, “Oğlumu öldürenlerle hesabı ahirete bıraktım. Onları Allah’a havale ediyorum.” diyor, Aydın Paşa’nın annesi Hatun Aydın. Fakat kayınbiraderi Salih Yoğunali, yargıdaki son gelişmelerin ardından işin peşini bırakmayacağını belirtiyor. Eşref Kundakçı, olay daha yeniyken, “İçiniz rahat olsun, teröristlerin bulunduğu yeri dümdüz ettik.” demiş. Yoğunali büyük haklılık içinde soruyor bugün: “Bahtiyar Paşa şehit edildikten 10 gün sonra saldırıyı yapan teröristi bulduklarını ve öldürdüklerini söylediler. Nerede bu teröristlerin cesetleri?” 12 gün boyunca Lice’ye kimsenin sokulmadığını hatırlatarak kimi anekdotlar da paylaşıyor Yoğunali. İsmini hatırlamadığı bir ast subay şöyle konuşmuş: “Bize 12 gün boyunca boş duvarları kurşunlattılar.” Başka bir ast subay ise şunları söylemiş: “Bütün bildiklerimi anlatırım fakat beni kimse koruyamaz.” Aydın Paşa, üsteğmen iken ülkenin kaçakçılık noktalarından Hatay Samandağ’ında karakol komutanı imiş. Çok kişi araya girmeye çalışsa da suiistimal kapılarını bir bir kapatmış. “Boğazından bir kuruş dahi rüşvet” geçmemiş…
Sayı 49 / Kasım 2013
Say覺 49 / Kas覺m 2013
9
Sağlık
Samsun Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Aydın:
“Hedefimiz Otel Konforunda Nitelikli Sağlık Hizmeti Vermek” “Vatandaşımıza en iyi, en kaliteli ve kolay ulaşılabilir sağlık hizmeti vermek için çalışmalarımızı aralıksız bir şekilde sürdüreceğiz.” diyen Aydın, hastalara otel konforunda sağlık hizmetinin verildiğini ifade ediyor: “Örneğin, çok yakın döneme kadar 6 – 8 kişilik odalarda koğuş sistemiyle yatan hastalarımız artık tek kişilik veya çift kişilik odalarda hizmet almaktalar.”
S
amsun Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Uzm. Dr. Hasan Rıza Aydın, 2 Kasım 2012’den beri il merkezi ve ilçelerde faaliyet gösteren 21 sağlık tesisinin idaresinden sorumlu. Bunlardan biri Eğitim ve Araştırma, 17’si Devlet ve 1’iyse Ağız ve Diş Sağlığı hastanesi. İkisi de Ağız Diş Sağlığı Merkezi. Genel sekreterlik ve bağlı kuruluşlarda çalışan hekimlerden 557’si uzman, 120’siyse pratisyen . 160’ı da diş tabibi. Personelin 2145’i ebe ve hemşire. 1397 kişi de diğer sağlık ünitelerinde ve servislerde görev yapıyor. Toplam sayı 5862. Tesislerdeki yataklardan 2540’ü normal, 224’üyse yoğun bakım nitelikli. 2013 yılında Eylül ayı sonu itibariyle diş muayeneleri de dahil 4 milyon 731 bin 906 ayaktan muayene ve 102 bin 45 yatarak tedavi hizmeti gerçekleşti buralarda. Uzm. Dr. Hasan Rıza Aydın’la sistemin nasıl işlediğini ve şimdiye kadarki süreçte neler yaşadığını konuştuk.
-Kamu Hastaneleri Birliklerinin getirdiği avantajlar/ dezavantajlar nelerdir? Merkezden yönetme yerine yerinden yönetme modeli ile daha aktif ve dinamik bir yapı oluşturularak etkin ve verimli sağlık hizmeti sunulması amaçlanmıştır. Bu da vatandaşlarımıza sunduğumuz hizmetlerde avantajlar getirmektedir. Kamu Hastaneleri Birliği kurulmadan önce hastaneler tıbbi malzeme, ilaç ve demirbaş malzeme gibi ihtiyaçlarını kendileri ihale yaparak almakta idi. Bir hastanede olan malzeme ihtiyaç olan başka bir hastaneye verilemiyordu ya da birçok 10
bürokratik aşamadan geçerek veriliyordu. Ama artık böyle değil. Kamu hastaneleri birliğine bağlı tüm hastanelerde her türlü ihtiyaç belirlendikten sonra başka hastanemizde olup olmadığına bakılıp ihtiyaçların toplanmasından sonra toplu şekilde alınmaktadır. Bu da malzemenin gereksiz yere alınmasını önlüyor ve maliyetini de eskisine oranla oldukça düşürüyor.
GEÇİŞ SÜRECİ ZORLUKLARI HER YERDE OLUR -Kamu Hastaneleri Birliklerine geçiş sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Tüm geçiş süreçlerinde olduğu gibi bizler de kurucusu olduğumuz Samsun ili Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’ne geçiş döneminde bazı zorluklarla karşılaştık. Fakat yaşanılan bu zorlukları vatandaşlarımıza yansıtmaSayı 49 / Kasım 2013
Genel Sekreter ekreter Aydın, Aydın “Sağlık Çalışa Çalışanlarının anlarının mesai saati içinde ve dışında, hastane içerisinde ve bahçesinde oluşabilecek sözel ve fiziksel şiddete maruz kalınan durumlarda; önceden belirlenmiş ve her yerde aynı olan numarayı telefondan tuşlamalarının yeterli olduğu” beyaz kod sisteminin devreye girdiğini söylüyor.
ma adına ben ve çalışma arkadaşlarım özverili bir şekilde çalışarak belirli bir noktaya getirdik. Birliğimize bağlı sağlık tesislerimizin yöneticileri de bizlerle beraber 2 Kasım 2012 tarihinde görevlerine başladılar. Sağlık tesislerini tanıma evremiz oldu. Zaman kaybetmeden hayata geçirmeyi planladığımız yenilikleri başlattık. Bunlardan biri de Eylül ayı sonu itibariyle tadilatını bitirerek hizmete açtığımız hizmet binamız. Öncesinde birliğimize bağlı Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin idari katında hizmet vermekteydik. Yeni hizmet binamız ile geçiş sürecini hemen hemen bitirmiş oluyoruz.
-Genel Sekreterliğinize bağlı kamu hastaneleri bina, donanım ve personel açısından yeterlilik çıtasının üzerinde yer alıyor mu? Birliğimize bağlı il merkezi ve ilçelerde olmak üzere toplam 21 sağlık tesisi bulunmaktadır. Bunlar, 1 Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 17 Devlet Hastanesi, 1 Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi ile 2 Ağız Diş Sağlığı Merkezidir. Genel Sekreterliğimiz ve bağlı Sağlık Tesislerimizde 557 uzman hekim, 120 pratisyen hekim, 160 diş tabibi, 2145 ebe-hemşire, 1397 diğer sağlık çalışanı ve diğer personelimiz ile birlikte toplam 5862 personel ve il geneli 2540 tescillenmiş yatak ve 224 yoğun bakım yatak kapasitesiyle hizmet vermekteyiz. Genel Sekreterliğimize bağlı sağlık tesislerimizden 2013 yılı Ocak - Eylül ayı sonu itibariyle diş muayeneleri de dahil olmak üzere 4.731.906 vatandaşımız ayaktan muayene edilmiş ve yine aynı dönemde 102.045 vatandaşımız ise yatarak tedavi edilmiştir.
ÖZELLE REKABET YOK, HİZMET YARIŞI VAR -Özel hastaneler ile kamu hastaneleri arasında bir rekabet ortamından söz edilebilir mi? Rekabet yerine hizmet yarışı dersek daha doğru olacaktır. Bu bir hizmet yarışıdır. Bizler kamu hastanelerimizde vatandaşımıza en iyi, en kaliteli ve kolay ulaşılabilir sağlık hizmeti ver-
Sayı 49 / Kasım 2013
mek için çalışmalarımızı aralıksız bir şekilde sürdüreceğiz.
-Peki, o zaman, bir hasta neden özel hastaneleri değil de kamu hastanelerini tercih etmeli? Şunu söyleyeyim; bizler kamu hastanelerindeki eski yönetim anlayışını değiştirmek üzere geldik ve her geçen gün eski yönetim anlayışını terk ederek hizmetimizi sürdürüyoruz. Örneğin, çok yakın döneme kadar 6 – 8 kişilik odalarda koğuş sistemiyle yatan hastalarımız artık tek kişilik veya çift kişilik odalarda, otel konforunda hizmet almaktalar. Hastanelerimizin bir çoğunda 24 saat sıcak çorba servisi hizmeti vermekteyiz. Bu hizmetin tüm hastanelere yaygınlaştırılması çalışmaları devam ediyor. Eğitim ve Araştırma Hastanemizde hastalarımızın kişisel hijyeni ve bakımı için standart olarak şampuan, sabun, ıslak mendil, ayakkabı çekeceği (kerata) bilgilendirme broşürleri, dosya ve kalem, ihtiyaca binaen ise erkek ve bayanlara ayrı ayrı olmak üzere pijama takımı, iç çamaşırı, havlu ve çorap vermekteyiz. Çarşaflarının ve nevresimlerinin günlük temizliğinin yanında ütü yapılmasına kadar birçok ayrıntıyı hesap ettik. Kişisel çamaşırlarını yıkama hizmeti de vermekteyiz. Burada amaç hastanemize gelen hastalarımızın bir taraftan tedavisini yaparken bir taraftan da asli ihtiyaçlarını karşılamaktır. Yani hastalarımızın insani olan tüm ihtiyaçlarını otel konforunda sunmayı hedeflemekteyiz. Bu hizmetimizi de diğer hastanelerimize zaman içinde yaygınlaştıracağız. Tüm bunların yanında hastalarımızı güler yüzümüzle karşılayıp her türlü ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra yine güler yüzümüzle uğurlamaktayız.
“YENİLİKÇİ DOKTORLAR ÖZELDE” ALGISI YIKILIYOR -Vatandaş yenilikleri takip eden ve gelişime açık doktorların daha ziyade özel hastanelerde olduğu algısına sahip, sizce bu ne kadar doğru? Bence şimdilerde bu algı geçerliliğini yitirmiştir. Kamu 11
Sağlık
Samsun Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğine bağlı sağlık tesislerinde 2013 yılında Eylül ayı sonu itibariyle diş de dahil, 4 milyon 731 bin 906 ayaktan muayene ve 102 bin 45 yatarak tedavi hizmeti verildi. Hastaneleri Birliği olarak bizler vatandaşımızın alacağı sağlık hizmetlerine yönelik değişikliklere ve yeniliklere imza attık ve atmaya da devam edeceğiz. Sağlık alanındaki teknolojik yenilikleri yakından takip ediyoruz. Hastanelerimizin fiziki şartlarını ve teknolojik alt yapısını yenilerken diğer taraftan da hekimlerimizin gelişimine yönelik çalışmalarımızı da tabi ki ihmal etmiyoruz. Hekimlerimize yönelik birçok eğitim programları düzenledik ve düzenlemeye de devam edeceğiz. Kurslar, seminerler ve kongrelere göndererek bilgi ve becerilerini arttırmayı hedefliyoruz. Hekimlerimizin donanımlı olması sağlık hizmetinin kalitesini doğrudan etkilemektedir. Bu noktada hastalarımızın görüşleri bizler için belirleyici olmaktadır. Hastalarımıza yapmış olduğumuz memnuniyet anketlerinde memnuniyet oranı istenilen seviyenin hep üzerinde çıkıyor. Bu anketleri önemsiyor ve düzenli olarak yapıyoruz. Şimdi: Sizce yenilikleri takip etmeyen ve gelişime açık olmayan hekimlerle bunları gerçekleştirebilmek mümkün mü?
-Sürekli yenilenen sağlıkla ilgili yönetmelikler işleyişte biraz sıkıntılara yol açıyor mu? Çağın gerekliliklerinin öngördüğü değişiklikler dönem dönem yapılmaktadır. Bunlar daha iyisini bulma adına yapılmakta ve bu değişiklikler ihtiyaca binaen ortaya çıkmaktadır. Başka bir deyişle aslında işleyişte sıkıntıya yol açan ve açacak olan konuları düzeltmek için mevzuat değişikliği yapılmaktadır.
SAĞLIKÇIYA ŞİDDETE KARŞI BEYAZ KOD UYGULAMASI -Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının artmasının sebebi nedir? Önlenmesine ilişkin neler düşünmekteniz? Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin artmasına anlam verebilmek mümkün değil. Düşündüğümüzde bizler sağlık çalışanları olarak özveriyle ve fedakarlıklarla vatandaşımızın şifa bulması adına hizmet verirken şiddete maruz kalıyoruz. Bu kadar kutsal görevi yerine getiren sağlık personeline uygulanan şiddeti kabul etmemiz mümkün değil. Her platformda söylediğim gibi sizin aracılığınızla da tekrar söylüyorum; çalışma arkadaşlarıma uygulanacak şiddeti şahsıma yapılmış sayarak maddi ve manevi olarak hukuki çerçeve içerisinde ne yapmamız gerekiyorsa yapacağız ve sonuna kadar takipçisi olacağız. Şiddetin önlenmesine yönelik tüm sağlık tesislerimizde beyaz kod uygulamasına geçtik. Beyaz kod: Sağlık Çalışanlarının mesai saati içinde ve dışında, hastane içerisinde ve bahçesinde oluşabilecek sözel ve fiziksel şiddete maruz kalınan durumlarda önceden belirlenmiş olan ve her yerde aynı olan numarayı telefondan tuşlamalarının yeterli olduğu bir sistemdir. Çağrı alınır alınmaz beyaz kod müdahale görevlileri olay yerine intikal eder. Eş zamanlı olarak Çalışan Hakları ve Güvenliği Birim Sorumlusu da haberdar olur. Beyaz kod verildiği andan itibaren süreç sonuna kadar takip edilmektedir.
-Bir öz eleştiri yaptığınızda, bazen hiç “Kamu Hastaneleri Birliklerinde şu da olsaydı iyi olurdu.” diyor musunuz? Kamu Hastaneleri Birliği’nde şu da olsaydı diyecek bir durum şu an için söz konusu değil. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim; çalışanlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelecek bu tarz önerilere her zaman açığız. Vermiş olduğumuz bu kaliteli ve kolay ulaşılabilir hizmetin daha iyisini daha kalitelisini gelecek önerilerle hep birlikte oluşturacağız. 12
Sayı 49 / Kasım 2013
Say覺 49 / Kas覺m 2013
13
Sektör
İkinci Organize Sanayi Bölgesi için şimdiden talep toplanıyor ama
GİRESUN OSB’DE KAYIKLAR, BÖLGE MÜDÜRÜ ÇAMUR AYIKLAR Giresun, Ordu’yla arasına inşa edilen havalimanından optimum seviyede nemalanmak istiyor. Yeni yatırımlar çekebilmek için yeni projeler üretiyor. Eğimli araziye konuşlanan merkez OSB, pek çok sorunla boğuştuğundan ikincisinin hayata geçirebilmesi planlanıyor. Başlangıçta Giresun OSB’yi yönetenlerin sayısı, dördü mühendis 7 kişi iken, bugün sadece bir. O da Bölge Müdürü Şahin Öveç. Deniz doldurularak inşa edilen havalimanı projesiyle kapı komşusu Ordu’yla kader birliği yapan fındığın başkenti Giresun, artık yeni yatırımlar açısından daha cazip bir konumda. Son teşvik düzenlemesinde 5’inci bölgede yer alan vilayet, 6’ncı bölgenin imkanlarından da faydalanabilmek amacıyla, bünyesindeki organize sanayi bölgelerini (OSB) artırmayı hedefliyor. Karadeniz’in dik yamaçlara kurulan ilk OSB’si bu şehirde. Ancak genişlemeye hiç müsait değil. 2’nci OSB’ye ön talep toplanıyor. İl merkezindeki OSB, 70 hektar büyüklüğünde ve yüzde 90 bitmiş halde. 2013 başlangıç tarihli Bulancak ilçesindekiyse 50 hektar. Kamulaştırma çalışmaları sürüyor. Giresun’daki tek faal OSB, şehir merkezi ve limana 6,5; Samsun-Trabzon sahil yoluna 2 KM ve Trabzon Havaalanı’na ise 140 kilometre mesafede. Tahsisli 32 firmadan 22’si üretimde. 4’ünde inşaat 14
sürerken 3’ü proje aşamasında. 3’ü de ekonomik sebeplerle kapalı. OSB’deki 3 parsel ise boş vaziyette. Talep geldiğinde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen firmaların tahsis işlemlerinin iptali de söz konusu.
MERKEZ OSB HALA SORUNLARLA BOĞUŞUYOR Aslında merkez OSB’nin yapım süreci 1998’de başlıyor. Müteahhidin yetersizliğine arazideki zor şartlar da eklenince, alt yapı işlemleri gecikiyor. Şu anda eksiklikler büyük ölçüde giderilse de; eğim yüzünden toprak kaymaları ve çökmeleri de meydana gelmekte. Aşırı yağışlar sonrasındaki seller yollara ve parsellere zarar vermekte. Öte yandan “müteşebbislerin taahhüt ettikleri istihdamı sağlayamaması”sorunu var şimdi de. En önemli gerekçeyse iktisadi kriz. 2008’deki iki selde yolların önemli bir kısmı kullanım dışı kalmış, yer yer toprak kaymaları olmuştu. OSB
yönetimince düzenlenen ıslah projesi hazır. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın onayı bekleniyor. Ardından ihale açılacak. 2014’de en ufak aksaklıkların dahi çözüme kavuşturulması planlanıyor. Başta OSB’yi yönetenlerin sayısı, dördü mühendis 7 kişi iken, bugün sadece bir. O da Bölge Müdürü Şahin Öveç. Kanuni sorumluluğuna rağmen, elemansızlıktan; elektrik, su, doğalgaz vb. enerji kaynaklarının dağıtımını üstlenemiyor idare. Giresun Belediyesi’nin katkıları ve özel bir şirketle yürüyor bu işler. Halbuki, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, OSB’lerde, inşaat, elektrik, çevre (veya makine) ve jeoloji mühendisi ile mimar (veya şehir plancısı) istihdamını mecburi kılıyor. Giresun OSB’de fındık mamulleri, metal ve oto yan sanayi, tekstil ve mobilya sanayi kollarında yatırımlar var. Gübre sanayi ve meyve suyu imalatı da düşünülüyor. Sayı 49 / Kasım 2013
GİRESUN OSB’NİN EKSİKLİKLERİ Eksikliklerin başlıcaları şöyle sıralanabilir: Arazi seçimi; yanlış planlama, jeolojik etüt yetersizliği; altyapının, özellikle de drenaj sisteminin çalışmaması; bazı sanayi parsellerinin yatırıma elverişsizliği; personel (teknik eleman) ihtiyacı; mali kaynaksızlık; aşırı yağışlarla yolların bozulması; biten YG-OG elektrik şebeke tesisinin teslim alınmaması ve EPDK’dan (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) dağıtım lisansı temin edilmesi; imar tadilatlarının tamamlanması ve bölge güvenliği
Giresunlular Ne İstiyor? Ordu Giresun Havaalanı’nın acilen bitirilmesi ve faaliyete geçmesi. Demiryolu projesinin Giresun Limanı’nı da kapsaması, limanın aktif hale dönüştürülmesi. Karadeniz’i Doğu ve Akdeniz’e bağlayacak Eğribel Tüneli’nin yapılması. Fındıkta bölgesel desteklerin ön plana alınması ve Giresun gibi illerin tekrar gözden geçirilmesi. Bölgede hammaddesi mevcut ürünlerle ilgili tesislerinin desteklenmesi.
Sayı 49 / Kasım 2013
15
Gezi
ÇORUM BELEDiYESi LADiK’TE ELEKTRiK ÜRETECEK Çorum Belediye Başkanı Külcü, Çorum’da yeniliklerin önünde koşmayı prensip edindiklerini söylüyor: “Elektrik üretimi için hazırlanan kanundan önce biz her zaman önde gidenlerden olmak için tüm hazırlıklarımızı tamamladık. Gerekli araştırma ve etütlerimizi bitirdik. Yakında sözleşmemizi yapıp inşaat çalışmalarına başlayacağız.”
S
amsun’un Ladik ilçesinde 50 dönümlük bir tarla satın alan Çorum Belediyesi, buraya kuracağı rüzgar santraliyle kendi elektriğini kendisi üretecek. Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, sessiz sedasız yürüttükleri bu önemli çalışmada artık son aşamaya geldiklerini belirtiyor: ‘’4 bin megavatlık 4 direkli bir rüzgâr santralimiz olacak.” 13 milyon liraya mal olacak projeyle yılda 4 milyon lira gelir elde edileceğini söylüyor başkan: “4 rüzgâr tribününden oluşan direklerimiz olacak. 4 megavat elektrik
16
üreteceğiz. Gereken finans İller Bankası ya da Kalkınma Bankası tarafından karşılanacak. Belediyemize 80 milyon TL’lik kaynak kazandırmış olacağız. Her ay 250-300 bin liralık elektrik faturası ödüyoruz.” Sürekli yenilikleri önden takip etmeye çabaladıklarının altını da çiziyor ayrıca: “Elektrik üretimi için hazırlanan kanundan önce biz her zaman önde gidenlerden olmak için tüm hazırlıklarımızı tamamladık. Gerekli araştırma ve etütlerimizi bitirdik. Yakında sözleşmemizi yapıp inşaat çalışmalarına başlayacağız.”
Sayı 49 / Kasım 2013
Say覺 49 / Kas覺m 2013
17 7
Kent
Belediye geleneksel üretim metotlarını gençlere aşılamaya çalışıyor
Erfelek Tabii Zenginliğiyle Kalkınacak Erfelek’in her yanı tabii nimetlerle donatılı ama geleneksel tarım üretimi genç nüfusa aktarılamadığından ilçe her yıl kan kaybediyor. Belediye Başkanı Muzaffer Şimşek, makus talihi tersine çevirmek için çabaladıklarını söylüyor. Hibrit tohum yerine çekirdekten ürün yetiştiren çiftçiler destekleniyor. Ayrıca bilinçlendirme faaliyetleri de yapılıyor. Sinop’un ilçesi Erfelek, geleceğini organik tarımda arıyor. Belediye Başkanlığı bu alana eğilen çiftçileri destekliyor. Başkan Muzaffer Şimşek, “Hibrit tohum yerine çekirdekten ürün yetiştiren çiftçilerle görüşerek onları daha aktif hale getirdiklerini” söylüyor: “Bir tane örnek verecek olursak büyükşehirlerde insanların artık bulmasının pek mümkün olmadığı ya da bulsalar dahi çok pahalı olduğu için alıp yiyemedikleri o tadı güzel, görüntüsü güzel, kokusu güzel, içi sulu domatesi yetiştiren çiftçilerimize teşvikte bulunduk.” Teşvik ve desteğin yanı sıra bilinçliliğinin artırılması için eğitim çalışmaları yürüttüklerini de belirtiyor: “Beslenme bilinci olan organik ürünlerin insan sağlığı üzerindeki olumlu etkisini bilen insanlarımız da özellikle bu ürünleri tercih ediyorlar.” ORMANLARI KESTANE DEPOSU İlçede halen yabani bitkilerden de faydalanılıyor. Ormanları bu tür meyve ağaçlarıyla dolu. Özellikle kestane yoğun. Bir çok şehirde tezgahlarda satılan Sinop kestanesinin kaynağı burası. İlçedeki kestane-
ler tümüyle orman ürünü. Herhangi bir zirai faaliyet yok. Köylülerin ormanlardan topladığı kestaneler ülke dışına da ihraç edilmekte. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destek ve girişimleriyle kestane çikolatası da imal edilmekte. Kuşburnu, töngel, ve böğürtlen gibi meyveler de tabii ortamında kendiliğinden yetişmekte. Bunlar da yurt geneline pazarlanmakta. Markalaşan Erfelek kestanesinin aroması ve tadı kendine has. Kestane balının da hatırı sayılır bir ünü var. İlçedeki zengin bitki örtüsünün bir farkı da; fabrika bacaları, otoban ve diğer doğayı kirletici etkenlerin uzağında bulunması. Bu balın kalitesine direkt yansıyor ve rağbet görmesini sağlıyor. Talepleri karşılamakta zorlanılıyor bal üreticileri. KÜTÜKTE 100 BİN GERÇEKTE 3 BİN 700 Sinop’un en büyük problemlerinden göç, Erfelek’in de sıkıntısı. Belediye Başkanı Şimşek bu aşmak için, ilçenin geleneksel üretim potansiyelini gençlere aktarmaya çalıştıklarını ifade ediyor. Genç nüfus başka diyarlara gittiğinden araziler işlenemiyor. Kütükte 100 bin kişi kayıtlı ama ilçe merkezinde yalnızca 3 bin 700, 46 köyde ise 13 bin 700 vatandaş yaşamakta. Şimşek’in dile getirdiği şu detay hem çok acı, hem de tabloyu bütün yönleriyle orta yere seriyor. Orman Kadastro’sunda ilgilileri eşlik etmediğinden şahıs arazileri de ormana geçiyormuş: “Arazilerin sahibi olan kişiler orman kadastrosu geçtiğinde arazilerinin ormana bırakıldığından haberdar olmadılar. Memleketlerine tatil döneminde geldiklerinde bunu öğrendiler. Ama bu defa da itiraz etmek için gereken zaman aşılmıştı ve itiraz edemediler.”
18
DEVLETİN B PLANI OLMALI Devlet yetkililerine kendince elzem bir teklif sunuyor Başkan Şimşek: “Küresel ısınma sonucu ülkemizde de iklimler değişecek ve doğal afetlerin sayısı artacak. Marmara Ege gibi muazzam nüfusların yaşadığı bölgelerde depremler bekleniyor. Ülke ekonomisinin dinamiklerinin tamamına yakınının yer aldığı bu bölgelerdeki olası deprem onarılamaz darbeler vurabilir ve ülkemizi bir karanlığa sevk edebilir. Bu durum B planı olmasını şart kılıyor. Devletimiz özellikle Karadeniz Bölgesi için insanları köylerine döndürecek, ekonomik dinamikleri ülkenin çeşitli bölgelerine yayacak projeler geliştirmelidir. Bizim gibi bölgelerin orman sanayilerinin güçlendirilmesi, arazilerin yeniden insanlara verilmesi ve orman köylülerimize geçinecekleri imkânlar sağlanmalı.”
Erfelek kestanesi ve kestane balı ülke çapında meşhur. Öyle ki bal taleplerine cevap verilmekte zorlanılıyor. Sayı 49 / Kasım 2013
Say覺 49 / Kas覺m 2013
19
Eğitim
İlkadım Anadolu Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi
Samsun’un Sanatçı Fabrikası
Samsun’daki İlkadım Anadolu Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi, ülkede aynı kulvarda eğitim veren 70 okuldan biri. Ulusal ve uluslararası başarılarıyla adından sıkça söz ettiriyor. En son O Ses Türkiye yarışmasında 11’inci sınıf öğrencisi Kardelen Tunçoğlu, okulunun adını duyurmayı başardı.
Samsun’da 26 Ekim 1999 tarihinde eğitim-öğretime başlayan İlkadım Anadolu Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi, adeta bir yıldız fabrikası gibi. En son okulun öğrencilerinden Kardelen Tunçoğlu, “O Ses Türkiye” yarışmasının ilk canlı performansında jüri üyeleri Ebru Gündeş ve Gökhan Özoğuz tarafından paylaşılamadı. Okulun Müdürü Mustafa Bolgı, ulusal ve uluslararası programlarda pek çok başarılar elde ettiklerini belirtiyor. Erol Evgin ve Pınar Altuğ’un sunduğu ‘Bir Şarkısın Sen’ şarkı yarışmasında seslendirdiği 15 solo eserle Türk halkının gönlüne taht kuran Salih Gündoğdu da bu liseden. Okul daha önce de TRT ve Milli Eğitim Bakanlığı’nca ortaklaşa düzenlenen Genç Mikrofon yarışmasında 70 lise arasından finale kadar yükselmiş ve beşinci olmuştu. 2009 yılında düzenlenen Genç Mikrofon yarışmasında İlkadım Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Grubu’nun solisti olan Elif Aydın, O SES TÜRKİYE yarışmasında Kıyamam isimli parçayı seslendirdi. Sadece Murat Boz’un butona bastığı sempatik yarışmacı takımına katılmış oldu. 20
Ülkedeki 70 güzel sanat lisesinden biri olan okulun şimdiye dek mezun ettiği yaklaşık 400 kişinin yüzde 80 yetenek sınavında başarı göstererek üniversitelere yerleşti. 11’inci sınıf öğrencisi Kardelen Tunçoğlu, O Ses Türkiye’de okuduğu ‘Üflediler Söndüm’ adlı parçayla Müzik Bölümü’ne devam ettiği lisesinin adını bütün Türkiye’ye duyurdu. Türk Halk
Müziği tutkusu dolayısıyla kendisine daha faydalı olacağını düşünerek tercihini Ebru Gündeş’ten yana kullandı. Artık Gündeş’in de talebesi.
ÜNİVERSİTEYE YERLEŞMEDE İLK BEŞTE Müdür Bolgı, okulun sadece müzikte değil görsel sanatlarda da rüştünü ispat ettiğini söylüyor: “Avrupa’nın resim alanıda yaptığı yarışmalarda Sayı 49 / Kasım 2013
her yıl ikincilik ve üçüncülük gibi başarılar almaktayız. Ancak, özellikle müzik dendiğinde okulumuzdan ciddi cevherler çıkmakta. Öğrencilerimiz yetenek sınavı ile üniversitelere ilk senelerinde yerleşmekteler. Üniversite yerleştirmelerinde ülkemizde ilk 5 içerisindeyiz.” Resim ve müzik yeteneğine haiz çocukların ebeveynleri okulu araştırıp buluyorlar. Fakat başvuruda gecikmemek gerekiyor. Sınav tarihi kaçarsa kayıt imkanı tümden ortadan kalkıyor. İlkadım İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, bilgilendirme amacıyla 2013’te bir katalog hazırlattı. Müracaat zamanı ve bunun gerçekleşme süreci detaylarıyla anlatılıyor.
ONLARCA İŞ ALTERNATİFLERİ VAR Okul okul gezip resim ve müzik öğretmenlerinden yetenekli gençleri öğrendiklerini de kaydeden Bolgı; “Burada çocuklarının güzel sanatlar lisesine gitmesi yönünde velileri ikna gerekiyor. Veliler çocuklarının kariyeri konusunda endişe duyuyor. Ancak bizim okulumuzu sadece ‘resim ve müzik öğretmenlerinin atanması zor’ şeklinde değerlendirmemek gerekiyor.” diyor. Ardından mezunlarının önünde birbirinden farklı onlarca iş alternatifi bulunduğunu da vurguluyor: “Üniversitede iç mimarlık bölümünü seçmek isteyen öğrenciler okulumuzun resim bölümünde okumuşlar ise çok avantajlı konumda oluyorlar. İç mimarlık çizim ağırlıklı olduğundan yetenek sınavında rakiplerinin karşısında bir adım öne geçiyorlar bizim öğrencilerimiz. Moda tasarım endüstriyel tasarım bölümlerinde de yine aynı şekilde. Yeter ki öğrenci yetenekli olsun iş bulamama sıkıntısı asla olmaz. Müzik bölümümüz içinde aynısı geçerli üniversitelerde enstrüman tasarımı ve yapımı konusunda eğitim alabilirler. Dışarıda enstrüman yapımı ve tamiri konusunda kariyer sahibi olabilirler. Konservatuarlarda çalışabiliyorlar. Müzik konusunda ses sanatçısı olarak ciddi kariyer yapabiliyorlar eğer yetenekleri varsa. Ayrıca konferans salonlarında, sahnelerde, konser salonlarında müzik kulakları çok iyi olduğu için ses sistemleri ile ilgili olarak istihdam edilirler. Üniversitelerde ses düzenleri, sistemleri ile ilgili bölümler var.”
Genç Mikrofon Liseler arası Müzik Yarışması’nda Samsun’u temsil eden İlkadım Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Grubu’nun solisti Elif Aydın şimdi de “O Ses Türkiye” yarışmasında Samsun’u temsil ediyor. Yine okulun öğrencilerinden Kardelen Tunçoğlu, aynı yarışmada ilk canlı performansının ardından jüri üyeleri Ebru Gündeş ve Gökhan Özoğuz tarafından paylaşılamadı. Sayı 49 / Kasım 2013
21
Sektör
Rize’de çok kaliteli ürünler yetiştiriyoruz ama
Çay Pazarlarken De Dem İstİyor Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan, araştırma, çalıştay ve yurt dışı incelemeleri sonucunda “Çok kaliteli çay üretmemize rağmen, çayımızın tanıtımına, pazarlamasına ve sunumuna çok fazla önem vermemişiz.” kanaatine vardıklarını söylüyor. Hayata geçirdikleri projelerle çayın hak ettiği yere ulaşmasına gayret gösterdiklerini vurgulayarak, “Rize’nin ve Türk çayının kalkınması için yeni projeler üretmeye devam edeceğiz.” diyor.
H
tıyor: “Borsamız, gençlerin meslek edinmesini ve sektörün ihtiyaç duyduğu kalite odaklı ara elemanların yetiştirilmesi amacıyla Sri Lanka’dan davet edilen Çay Tadım Uzmanı ve ülkemizde bu konuda otorite olmuş akademisyenlerin yardımıyla borsa salonlarında 300 saati teorik ve 300 saati uygulamalı olmak üzere toplam 600 saat (altı ay) süren eğitimler düzenlemiştir.
er ne kadar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ayranı milli içecek ilan este de, unvanın asıl sahibi kuşkusuz çaydır. Zaten o gündem sıcakken bir bakan ‘çay-ran’ esprisiyle bu gerçeğin altını çizmişti. Yaşlı, genç; kadın, erkek; zengin, fakir; şehirli, köylü hemen hemen hepimiz güne kahvaltılarımızın baş tacı çayla başlarız. Neredeyse her cadde ve sokakta konuşlanan simit evi benzeri işletmelerde en çok onu tüketiriz. Aile çay bahçeleri, geleneksek mekanlarımızdır. Personel sayısı açısından yetkin çoğu işletmede müstakil çaycılar çalışmaktadır. İş hanlarının uğrak yeridir çay ocakları. Yorgunluğa bire birdir bu demli içecek. Çay bitkisi, ülke ekonomisinin de ana uğraşlarından biridir aslında. Yetiştirilmesinden hasadına, fabrika işlenmesinden hazırlanıp insanların önüne konulmasına dek pek istihdam ve katma değer oluşturur. Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan’ın, “Çok kaliteli çay üretmemize rağmen, çayımızın tanıtımına, pazarlamasına ve sunumuna çok fazla önem vermemişiz.” ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, onu olması gerektiği gibi değerlendiremiyoruz maalesef.
22
Hem sosyal hem de iktisadi bakımdan çayın ülke kültürünün önemli
Mehmet Erdoğan, Sri Lanka’dan getirilen uzmanlar ve sahasında otorite akademisyenlere verdirdikleri eğitimle 50 çay tadımcısı yetiştirdiklerini belirtiyor. bir parçası haline geldiğini söylüyor Mehmet Erdoğan. Bu bilinçle yola çıktıklarını belirterek, “Yaptığımız araştırmalar, çalıştaylar ve yurt dışı inceleme gezilerinde gördük ki Rize ilimizde çok kaliteli çay üretmemize rağmen, çayımızın tanıtımına, pazarlamasına ve sunumuna çok fazla önem vermemişiz.” diyor.
SRİ LANKA’DAN UZMAN Çayın hak ettiği yere ulaşmasına gayret gösterdiklerini vurguluyor: “Rize’nin ve Türk çayının kalkınması için yeni projeler üretmeye devam edeceğiz.” Ardından da şunları anla-
Eğitimler sonunda bölgemiz genç işsiz nüfusu içerisinden 50 kişi Çay Tadımcısı unvanı alarak çeşitli işletmelerde istihdam edilmiştir. Ayrıca ‘Çay Tadımcısı Yetiştirme Projesi’, 2012 yılında yapılan törenle Genç İstihdamın Desteklenmesi Operasyonel Programı’nda yürütülen projeler arasında en iyi uygulanan projesi seçildi. Bu projeyle çay sektöründeki tadımcı eksikliği giderilmiş oldu.”
ÇAYA AR-GE Rize Ticaret ve Sanayi Odası’yla ortaklaşa gerçekleştirdikleri; valilik, il özel idaresi, Çayeli Belediyesi ve Çaykur’un destekleriyle süren Çay Araştırma ve Geliştirme Projesi hakkındaysa şu bilgileri aktarıyor Erdoğan: “Bu proje için ortak bir şirket kuruldu. Projenin uygulanacağı arsa tahsis edilerek ihale aşamaları için gerekli dokümanlar hazırlanmaya başlanmıştır. Proje ile sektörün gelişimi için laboratuvar, organik gübre fabrikası, paketleme ve üretim tesisi inşa edilerek Türk Çayı ve Çaycılığının tanıtımı, gelişmesi ve Sayı 49 / Kasım 2013
dünya ile entegrasyonu amaçlanmaktadır.”
ÇAY PARKI PROJESİ Araştırma, çalıştay ve yurt dışı incelemeleri sonucunda, “Rize ilimizde çok kaliteli çay üretmemize rağmen, çayımızın tanıtımına, pazarlamasına ve sunumuna çok fazla önem vermemişiz.” kanaatine vardıklarını ve sorunu çözebilmek amacıyla “Çay Parkı Projesi” hazırladıklarını dile getiriyor: “Bu projeyle bölgemizin ve Rize ilinin; ulusal ve uluslararası tanıtımını, turizm hareketliliğinin artmasını, yerel ürünlerin işlenerek yerinden satışının yapılmasını ve bölgemiz ekonomisinin gelişmesini sağlamayı amaçlamaktayız. Proje fikri, ilimizde üretilen çayın tanıtımında yaşanan sorunların, çay firmalarının pazarlama kapasitelerinin geliştirilmesi ihtiyacı, yöresel ürünlerin tanıtım ve satışında yaşanan sıkıntılar, yöresel ürünlerin farklı konseptlerde ilimize gelen turistlere sunumundaki eksiklikler, bölgemiz için önemli bir ekonomik ve kültürel öge olan çay üretimine ilişkin kapsamlı bir müzenin olmayışı gibi sebeplerden ortaya çıkmıştır. Projemiz, bölgesel ekonomiyi desteklemek, özel sektör işletmeciliğini güçlendirmek, üretim ve ihracat kapasitesini artırmak, iş istihdamı sağlamak, çay sektörünü güçlendirmek ve yöresel ürünlerin satışını geliştirmeyi hedeflenmektedir.” Erdoğan projelerini, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’a bizzat sunduğunu da kaydediyor: “Bakanımız projemizi çok beğendi ve destekledi. Şu an itibariyle projenin bütün alt yapısını oluşturmuş bulunmaktayız. İlimizin kalkınmasına büyük katkı sağlayacak bu projeyi Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle bir an önce hayata geçirmeyi planlamaktayız.”
Sayı 49 / Kasım 2013
23
Güncel
Solucanlardan S olucanlardan organik organik gübre gübre imal imal eden eden Aksoy’dan Aksoy’dan ilginç ilginç bir bir h hesap: esap: ““Bir Bir günde ortalama 30 kilogram iinek nek g ünde o rtalama 3 0k ilogram dışkı dışkı çıkartıyor, çıkartıyor, 20 20 litre litre süt süt veriyor. veriyor. 20 20 llitre itre ssüt üt 1 4 llira ira e diyor, 3 0k ilogram dışkı dışkı 15 15 k ilogram solucan solucan gübresine gübresine 14 ediyor, 30 kilogram kilogram dönüşse oradan 30 para kazanılır.” d önüşse 2 lliradan iradan ssatsa atsa o radan 3 0 llira ira p ara k azanılır.” Burd Burdurlu Bu urd r ur urlu lu u girişimci gir i iş i im imci ci Mehmet Meh e me et Aksoy, Akso Ak so oy, 200 çoğalttığı 20 00 milyara mily mi lyyara arra ço çoğa ğalt ğa lttı lt tıığı ğı ssolucanlarıyla oluc ol uccan anla laarı r yl ylaa ürettiği üret ür etti et tiği ti ği g gübrenin ü re üb r ni nin n sa satı satışından tışı tı şınd şı nd dan yyılda ılılda da 5 mily mi lyon ly on llirayı iray ir ayyı aş ayı şkı kın n ci ciro ro eelde l e ed ld ediy iyyor o. milyon aşkın ediyor. Gübr Gü brel br ele el er, 18 ççiftlikte er iftl if t ik tl ikte te e iimal m l ed ma edi iliyyorr. ililiy Gübreler, ediliyor. B Bi rii de de Samsun’da. Sams Sa msun ms un’d un ’d da. a. Biri Akso Ak soy, so y, 5 yyılıl ö n e Ru nc Rusy sya’ sy a’da a’ dan da n 30 b avul av ul Aksoy, önce Rusya’dan bavul dolusu Kırmızı do d olu usu K ırmı ır mızı zı Kaliforniya Kal alif ifor if orni or niiyaa solucasol oluc u auc nı g nı etir et iriy ir iyor iy o vve or e dışkılarından dışk dı şkılılılar şk a ın ar nda dan n yü yyüzde zde zd e getiriyor organik gübre üretmeye başlıyyüzz or yü orga gani ga nikk gü ni g b e ür br ü etme et me eye b aşlılılı-aş bitkisel hayvansal yor.r.r SSolucanlar yo oluc ol u an uc nlaar bi bitk tkis tk isel is el vve e ha hayv yvvan nsa sall atıklarla besleniyor. Hemen dikkat atık at ıkkla larl rlaa be rl besl s eniy sl eniy en iyor or. He or H men me n di d kkat kkat kk çekmek çe ekm kmek ekk gerekiyor, ger erek ekiy ek iyor iy o , tabiatıyla, or tabi ta biat bi atıy at ıyyla la,, at aatıklar ı la ık larr organik. d o da rgan rg a ik an i . Gübre hakkında, gübre görünüş G Gü bre ha br akk kkın ın nda da, ‘’‘’Bu Bu B ug üb bre g örrün ünüş üş üş olar ol arrak a ssiyah iyah iy ah ttoprağa opra op raağaa b en nze zerr ve iitici tiici olarak benzer birr ko kokusu bitkinin b bi koku kusu ku su u yoktur. yok oktu t r. İİçeriğinde tu çeri çe riği ri ğind ği nde nd e bi b tkin tk inin in i in ge g elilişi şiimii iiçin ç n ge çi gere reke re ken ke n bütün bütü bü t n en tü enzi zim zi mgelişimi gereken enzimler, le er, toprak topra opra r k an aantibiyotikleri, tibi ti biyo bi yoti yo tikl ti kler kl eri,i, vvitaminler, er ittam itam amin inle ler,r, büyü bü yüme yü me h ormo or mo m onl n ar arıı ve humik hum umik ikk madmad ad-büyüme hormonları de ele lerr vardır. vard va rdır rd ır.. Ke ır Kesi sinl si nllik ikle le eh asta as talılıl k ya ta yapı pıcı pı cı cı deler Kesinlikle hastalık yapıcı madd ma dd de eller ler er,, pa para razi ra zitt yu zi umu murt rtal rt alar al arıı yo ar yokt ktur kt ur maddeler, parazit yumurtaları yoktur ve ağır ağı ğırr me meta tallllller ta er iiçermez. çerm çe rm mezz.’’ bi bilg lgilililer lg erin er inii in metaller bilgilerini ak kta tarı rııyo or, Aksoy. Aks ksoy oy.. oy aktarıyor,
Timsaha Tims Ti msah ms aha ah a İz İzin in nV Var, ar,, So ar Solucana olu uca c na na Y Yok ok Bu ilginç ilg gin inçç işin i in kısa iş kıs ısa hikâyesi hikâ hi k ye kâ y si şöyle: şöy öyle le:: le 14 4 yıl yılı Rusya’da Rus usya ya’d ya ’d da ça ççalışan lılışa şaan Ak Akso soy, so y, aailevi ililev evii ev Aksoy, sebepler sebe se bepl be pller e yyüzünden ü ün üz ü de den n Tü Türk Türkiye’ye rkiy rk i e’ iy e’ye ye d dönön-ön me ek zo zoru rund und ndaa ka kalı lılıyo yo or. B un nda dan an 5 yı yıll mek zorunda kalıyor. Bundan evve ev vell Ru ve R arka rka k da d şllarrın ında dan da n bi biri ri bavul bav a ul evvel Russ ar arkadaşlarından dolu do lu solucanla sol oluc ucan uc anla an laa Antalya’da Anttalya alya al ya’d ’d da zi ziya yaare reti tine ti ne ziyaretine 24
gelm ge lmiş lm iş.. Ge iş Geri risi ri s ni si n kendisinden ken endi disi di siinden nd den e öğreneöğrren ene egelmiş. Gerisini lim: arkadaşım, ortak lim:: ““Rus R s ar Ru arka kada ka d şı da şım, m, TTürkiye’de ürrkkiiye y ’d ’de eo or rta takk ap pal a ım ım,, em emek e lil lil ği ek ğimi m TTürkiye’de mi ü kiye ür kiye ki ye’d ’d de iş yyapalım, emekliliğimi geçi ge çirm çi rmek rm ekk istiyorum, ist stiy iyor iy o um or m, dedi. de edi di. Nee yapayap apaageçirmek lım, d erke er ken ke n, bu bu solucanların solu so luca lu canl ca canl nlar nlar arın ın gübgüb üb-lım, derken, re esi si Rusya’da Rus usya ya’d ya ’d da ço çokk p po opü üle ler, er, bunlar bunla un nllaar resi popüler, B rd Bu rdur ur’d ur ’d da ya yaşa şarr mı, şa mı, bi mı b b kaalılım, md m, e i. ed Burdur’da yaşar birr ba bakalım, dedi. İkki yı yyıll bo b yu unc nca ca ev eevimin vim im min b o rumu od ru umund mund mu ndaa İki boyunca bodrumunda solu so lu uca canl n ar nl arıı yetiştirdim. ye eti t şt ştir irdi ir dim. di m Ü m. rre eti t m başa ba aşa şa-solucanları Üretim başarılıı olunca olu lunc ncaa Gı nc G daa, Ta arı rım m ve Hayvancılık Hay ayva vanc va anccıllık rılı Gıda, Tarım Baaka kanl n ığ nl ğı’ı na solucan sol oluc uccan a ithalatı ith thal halat allat atı tı iç için in n Bakanlığı’na müracaat Bakanlık müra mü r ca ra caat a eettik. at ttik tt ik.. Ba ik aka kanl nllık iithalata thal th alat alat ataa izin izzin i vermedi. her verm ve rm med edi.i. 9 ay ay boyunca boyu bo y nc yu ncaa uğraştık, uğ ğraaşt ştık ık,, he ık er türlü götürdük, solucanların tü ürl rlü ü belgeyi b lg be lgey eyii gö ey g türd tü rdük rd ük,, so ük solu luca lu caanl nlar arın ar ın hastalık hast ha stal st alık al ık ttaşımadığına aşım aş ım mad adığ ığın ığ ın na da dair irr rraporları apor ap o la or ları rı gösterdik. sonunda Bakanlık, göst gö ster st erdi er d k. di k EEn n so sonu nund nu ndaa Ba nd B aka k nl n ık ık,, 2 ay b boyunca dedi. oyun oy unca c karantinaya ca kar aran anti an tina ti naayaa aalırım, lılırı rım, rı m d m, ed di.i. Bunl Bu nlar nl araa ye ar yem m ve veri rilm ri lmez lm ezse ez se ö lü ürl r er er.. Yurt Yurt Bunlara verilmezse ölürler. dışından edebilidışı dı ş nd şı ndan an n ttimsah im msa sah h bi bile le iithal thal th al e al d bi de bililil yors yo rsun rs unuz un uz ama ama ma solucan sol oluc ucan uc an n getiremiyorget etir irem ir e iyyor em oryorsunuz sunuz. s nu su nuz. z.” Kara Ka r de ra deni niz’ ni z’de de z’ de Bir Bir Çiftlik Çift Çi ftli ft lik li k Va Varr Karadeniz’de Sade Sa d ce Burdur’da de Bur urdu d r’ du r da 80 80 Milyar Mily Mi lyar ly ar SSolucan oluc luc ucan an Sadece Kafa Ka f sı fa sınd ndaa fo nd fformüller r ül rm ülle lerr ararken le a arrke ar ken n bu b ld du uğ ğu Kafasında bulduğu fikr fi fikr krin inii hayata h ya ha yata ta g eçir eç irme ir meye me y kkarar ye arar ar ar kkılmış ılılmı mışş mı fikrini geçirmeye Akkso soy: y: ““Bakanlık B ka Ba kanl n ıkk iithalat nl thal th alat at iizni at znii ve zn verm rme rm eAksoy: vermey nc yi n e Rusya’daki R sy Ru sya’ a’da a’ daaki aarkadaşla rkad rk adaş ad aşla aş laa Antalya’da Ant ntal alya al ya’d ya ’d da yince tati ta till tu ti turu ru u aayarladım. yarl ya rlad rl adım ad ım ım. m. Bö Böyl ylec yl ece ec e 30 valizval aliz izztatil Böylece 00 0b in ssolucanı olluc ucan anıı tu an turi rist ri stik st i yyolcuların ik olcu ol cula cu ları la rın rı n de 5 500 bin turistik bavu ba vulllllar vu arın ı da getirttim. ın get etirrtttim m.” Sonrasında Son o ra rası sınd sı ndaa nd bavullarında unla un laar ge gerç rçek rç e le ek leşm şmiş şm iş:: “B iş ““Bu u şe şeki k ld ki lde e da şşunlar gerçekleşmiş: şekilde işşe başladık. başl ba şlad şl adık ad ık.. So ık Solu luca lu canl ca n ar ççok nl ok h ızlılıl ü ız r rü işe Solucanlar hızlı ürüyor,r iilk lk başladığında başşla ladı d ğı dı ğınd n a 3 sıram nd sıra sı ram ra m va vard rd dı, yor, vardı,
şimd şi mdii İs md İİstanbul, tanbul tanb ta nb bull, Ba Balı lılıke k si s r,, A ydın yd ın,, ın şimdi Balıkesir, Aydın, FFethiye, Fe th hiyye, D eniz en izzlii, Ankara, A ka An kara raa, Sa Sams m un ms un,, Denizli, Samsun, Mala Ma laaty t a, a, K ayse ay se eri r , Ad Adan ana, an a, M ersi er sin, si n, Malatya, Kayseri, Adana, Mersin, Bu Burd urd rdur ur ve ve Konya’da Ko ony nya’ a da 1 a’ 8 çi çift f lil kt ft kte e 20 00 Burdur 18 çiftlikte 200 mi ily lyar arra ya yakı kın kı ın so ssolucanım luca lu canı ca nım nı m va var.r. SSadece a ec ad e e milyara yakın Bu B urd r ur ur’d ’d da 80 0 milyar mililya yarr so ssolucanım luca lu canı ca nım nı m bu bulu lu luuBurdur’da bulunu uyo yor.r. 3 b in m etre et reka re kare kare ka e aalanda land la ndaa so nd solu lu unuyor. bin metrekare solucan ca n gü gübr bres br esii ür es ü üret ret etiy iyor iy oruz or uz..” uz gübresi üretiyoruz.
Ayda A Ay yda da 3 300 00 T Ton o K on Katı a ı Gü at Gübr Gübre brre İmalatı İmal İm alat al atıı at 200 20 0 mi m milyar lyyar a ssolucanla o uccan ol anla la aayda y a 30 yd 300 0 to ton n cci iva varı rınd ndaa katı nd katı gübre güb ü re r iimal mall ed ma ediy iyor iy orrcivarında ediyorllar: la ar: r: ““2014 2 14 20 14 yyılı ılı ı so ssonuna onu n naa kkadar nu a ar ssatacak ad atac at a ak ac ü ür ü ü ün üm müz kkalmadı, am al maadıı, çı ççıkacak kaaca c k ür ü ü ün ün ün ürünümüz ürünün tama ta m mı ma mı satıldı. sat atılılldı dı.. Ka Katı tı g üb bre reni nin ni n ki ilo log gtamamı gübrenin kilogram ra m fi fiya yatı ya tı 1 llira ira ir ra ilile e 2,5 2,5 lira liira aarasında raası s nd ndaa fiyatı d de ğiişi şiyo yo or.r. SSulu ulu ul u gü gübr bren e in en i llitre i re it e ffiyatı iyyat aı değişiyor. gübrenin ise is e 50 5 lira. lir i a. a SStokta tokt to ktaa ür kt ürün ü üm ün ümüz üz yok. yok ok..” ürünümüz SSolucan So luca lu can ca n gü gübr bres br esii bi es b tkkililer errde deki ki vverimi, e im er mi,i gübresi bitkilerdeki yüzd yü zde zd e 10 0 iila la 7 7 or oran anla an laard da ar aartırıyor. rtı tırı tı rrııyor. yo or. yüzde 77 oranlarda SSilajlık Si lajljljlık la ıkk m ıssır vve e şa şalg lg gam m, tu turp rp,, pa rp p nmısır şalgam, turp, panca ar gi gibi bi kköklü bi öklü ök lü b ittki kile l rd r e ço çokk fa fayd yd da car bitkilerde fayda ssağlıyor. sa ğlıy ğl ıyor ıy or.. En g or özde öz de m üşte üş teri te riile eri çay çay ay gözde müşterileri ü ür ettic icililile eri. Zeytin, eri. er Zeyyttiin, ayçiçeği, ayç yçiç içeğ iç eği,i, mısır, eğ mıs ısır ır,, ır üreticileri. üz züm üm,, bi bibe berr ve d be omat om ates at es yyetiştiricileri etiş et işti iş şti tirri rici ici cile leri le rii üzüm, biber domates de b u gü gübr b e tü br türü rü üne n iilgi lg gi gö göst ster st eriy er iyor iy orr. bu gübre türüne gösteriyor. G Gü übr b essin inin in n ttesiri essirri ortalama o ta or tala lama la ma 3 yyılıl ssürüürü ür üGübresinin yo or. yor.
Siparişlere Sipa Si pa ari r şl ş erre Göre Gö öre e Yem Yem İlginç İlİlgi ginç gi nç b bir ir d detay ettay d daha: aha: ah a: TTürkiye ürki ür kiye ki y ttopye op-op ra aklar klar kl arın ı da ın daki ki ssolucanlar olluc o ucan anla an larr no la n rmal rm a şartal şar arttraklarındaki normal la ar al altı tınd tı nd da ye yedi dikl di k er kl erin inin in in aancak ncak nc ak yyüzde ü de üz d lar altında yediklerinin Sayı 49 / Kasım 2013
Solucan S olucan ggübresi übresi bbitkilerdeki itkilerdeki vverimi, erimi, yyüzde üzde 110 0 iila la Silajlık mısır 777 7 ooranlarda ranlarda aartırıyor. rtırıyor. S ilajlık m ısır ve ve şalgam, şalgam, turp, turp, ppancar ancar ggibi ibi kköklü öklü bbitkilerde itkilerde ççok ok ffayda ayda sağlıyor. En müşterileri sağlıyor. E n ggözde özde m üşterileri ççay ay üüreticileri. reticileri. 10’unu; 10’u 10 ’u unu u; ob o obur u Kı ur Kırm Kırmızı rmız rm ızıı Kaliforniya ız Kaliliifo Ka forn rn niya iya so iy ssolucanlarının luca lu ucaanl n ar a ının ın nın n ise ise s yyüzde üzde üz de 9 90 0’ı’ı’ını nı ççıkarıyormuş. ı ar ık arıy ıyor ıy ormu or m ş. Ana mu Anaa yemleri yem emle leri le ri de de büyükbaş büyü bü üyü yükb kbaş kb aş hayvan hay ayva vaan 90’ını gübresiymiş. g gü bres br esiy es siy iymi miş. mi ş. Büyükbaş Büyü Bü yü ükb kbaş aş hayvanların hayva ayva ay vanl n ar nl arın arın ın gübleri güb üble le eri ve ve bitkisel biitk tkis issel atıklar, atı tıkl klar kl ar,, ilkin ar ililki kin ki n ferferrfe mantasyon Ardından m ma n as nt asyo yon yo n al aalanında lan anın an ın nda ıslatarak ısl slat a ar arak ak ççürütülüyor. ü üt ür ü ül ülüy üyyor or. Ar Ardı dınd dı ndan nd an kkuruuru ur utularak tula tu lara la rakk el ra eelekten ekkte t n ge geçi geçiriliyor ç riililiyo çi yyo or ve ssolucanlara oluc ol ucan uc an nlaara yyediriliyor. edir ed irilililiy ir i o iy orr. Ak Aksoy kso soyy solu so lu uca canl nlar nl a ı haftada ar haft ha ftad ft adaa bir ad bir defa d fa de fa beslediklerini bessle ledi d kkller di ler e in inii belirtiyor: be eliirt rtiy iyyor or:: “1 milmilil-solucanları ya ar solu so olu ucaana h afta af tada ta d yyaklaşık da akla ak laaşı ş k 80 800 0 ki kilo ilo logr g am yyem gr em vveriyoruz. erriyyor o uz uz. yar solucana haftada kilogram Solu So l ca lu c nl nlar ar yyediklerinin edik ed ikkle eri r ni nin n yüzde yü üzd zde e 90’ını 90’ı’ı’ını 90 nı dışkı dış ışkı kıı olarak ola l ra rakk çı çıka kaart rtıy ıyor ıy o. or Solucanlar çıkartıyor. Aslı As lılınd nd da bu b nu 3 g ünde ün de e d e yi yiye yebi yebi ye bilililirl lirller er.. Ge G len le n si sipa pari pa rişl ri şler şl erre Aslında bunu günde de yiyebilirler. Gelen siparişlere göre gö re yyem em m em ikkta tarı rıını n b e ir el irlilil yo oru ruz. z.” miktarını belirliyoruz. Solu So lu luca uca canl nlaar nl arı “meleklerim” “mel “m elek el ekle ek leri le rim” ri m” diye m” diyye sevdiğini sevd se vdiğ vd iğin iğ in ni ifade ifad if ade ad e ediyor: ed diyyor or:: Solucanları “Tam “T amam am amen am en zararsız zar arar a sı ar s z ca anl nlılılar ılar ar.. Onlar O lar On laar benim beni be n m bayram ni bayr ba yram yr am tatili, tat atililli, yyılılıl-“Tamamen canlılar. lılıkk izin izin bilmeyen bili me eye en işçilerim. i çi iş ç le leri rim. ri m. 7 gün gün ü 24 24 saat, saat sa att, gece g ce ge c gündüz gün ündü dü üz itiitiiit razz et ra etme mede me den de n se esssizz ssakin akin ak in ççalışırlar. a ış al ışır ırla ır laar.r O nllar arla laa ççok ok m utlu ut luyu lu y m. yu m.” etmeden sessiz Onlarla mutluyum. Ürün Ür ü le ün leri rine ri ne e yoğun yoğu yo ğun ğu n talep tale ta lep le p geldiğini geld ge ldiğ ld iğin iğ inii de anlatıyor in anl nlat a ıy at ıyor or Aksoy, Aks ko oyy, Ürünlerine “Sol “S o uc ol ucan an gübresi güb übre resi re si için içiin yurt y rt dışından yu dış ışın ında ın dan da n da talep tal alep ep yağıyor. yağ ağıy ıyor ıy or.. or “Solucan Alma Al m ny ma nyaa is sti tiyo y r. IIrak, yo raak, k K uvey uv eyt, ey t, SSuudi uudi uu di A rabi ra b st bi s an a vve e Li Liby byaa ilile by e Almanya istiyor. Kuveyt, Arabistan Libya anla an laşm la şm ma yapmak yapm ya pmak pm ak üzereyiz. üze z re eyi yiz. z.” anlaşma TTürkiye’de Tü rkiy rk iyye’ ede de e yılda yıllda d 7 milyon mili yo on tona t na to na yakın yak akın ın n kkimyasal im mya yasa saal gü gübr b e tü br tüke ke-ke gübre tüketili ti liliyo yor.r. H yo aliy al iyyle ttoprak opra op raak ve yyer e aaltı er ltı lt tı su sula ları la rı kkirleniyor. i le ir leni niyo yo or. Aksoy’a Aks ksoy oyy’a tiliyor. Haliyle suları gö öre ssırf ırrf bu u yyüzden üzde üz de en baka ba akaanl nlık ık o rg gan nik i g üb breyi re eyii tteşvik eşvi eş vikk et vi etme melilili.. me göre bakanlık organik gübreyi etmeli. Doğa Do ğaanı n n dengesi deng de ng nges ges esii ve topraklar top pra rakl k ar iiçin kl ç n so çi ssolucanların luca lu uca canl n arın nl arrın çok çok o mühim: müh ühim im:: im Doğanın “Sol “S olluc ucan anla larr hi hiçb ç ir şşekilde çb ekkillde h asta as taalılıkk ta ttaşımıyor. aşı şımı mıyo mı yo or. A ğırr me ğı meta talllller ta e, “Solucanlar hiçbir hastalık Ağır metaller, kalıntılar gelirse kalı ka lılınt ntılılılar nt a aaklınıza ar k ın kl ı ız ıza za ne ne g elir el irse ir se ssolucan oluccan aalıyor. ol oluc lılıyo y r. SSolucan yo oluc ol ucan uc a doğaan doğ o adengesi aslında biz gübre nın nı n de deng ng gessi aas slılınd ndaa am nd amaa bi b iz ki iz kkimyasal myyasal asal g as üb übre bre kkullanarak u la ul lana naraak na nara solucanları diğer öldürüyosolu so luca lu c nl ca nlar arıı ve toprak ar top opra rakk iç ra için in ffaydalı ayda ay daalı d iğ ğer ccanlıları anlııla an anlı ları rı ö ldür ld ürrüyyobu doğal döngüyü ruz, ru z b z, u da d oğal oğ al d öngü ön güyü gü yü ü kkırıyor. ırıy ır ıyyor or..” Çiftçilere 100 organik gübresi Çift Çi ftçi ft ç le çi lere re yyüzde üzde üz d 1 de 00 o rgan rg anik an ikk ssolucan o uc ol ucan an g übre üb re esi kkullanmalaulla ul laanm nmal alaaal günde ortalama rını rı nı tavsiye tav avsi siye si ye eden ede d n Aksoy, Akkso soy, y, ““Bir Birr in Bi inek ek g ü de o ün rtal rt alam al alam a a 30 kkilogililog og-og ram dışkı çıkartıyor, 14 rra am dı dışk şkıı çı şk çıka kart ka rtıy rt ıyor ıy or,, 20 llitre or itre it re ssüt üt vveriyor. üt e iy er iyor or.. 20 or 2 llitre itre it re ssüt üt 1 4 lilira raa ediyor, dışkı gübresine ediy ed iyor iy or,, 30 kilogram or kililog ogra og raam dı dışk şkıı 15 kkilogram şk ililog o rraam so og ssolucan olu luca caan gübr gü übrres e in ine e dönüşse oradan para kazanır. diyor. dö önü nüşs ş e 2 liradan şs lilira rada ra dan da n satsa sats sa tsaa 30 llira ts iraa or ir orad adan ad an p araa ka ar kaza zanı za nır.r..” di nı d yor.r. yo
Yeni Ye ni Ürünler Ürü rünl nler nl e Araştırılıyor er Ara raşt ştır şt ırrıllıy ıyor orr o Aksoy, A Ak so oy, y, şşimdiye imdi im d ye di y dek dek 2 milyondan mililyo y nd yo n an n fazla faz azla l parayı la par aray ayıı Ar-Ge’ye ay Ar-G Ar -Ge’ -G e’ye e’ ye e harc ha rccad a ıkkla l rı rını nı;; kozmetik nı kozm ko zmet zm etik et ikk ü zeri ze rine ri ne araştırmalar ara r şttır ırma mala ma l r ya la yapt pttık ıkla ları ları la rını nı harcadıklarını; üzerine yaptıklarını ve yara-yanık ve yar araa-ya ayanı ya nıkk te nı ttedavisi davi da visi vi si iiçin çin çi n kr krem em g geliştirdiklerini eliş el işti iş tird ti rdik rdik rd ikle leri le rini ri ni d de e ka kayd kaydeyde yd ediyor: kremi patent müracaatını yaptık, d di yor: yo r: “Yara, “Ya Y raa, ya yyanık n k kr nı krem emii iç em için in p atten entt mü m raca ra caat ca atın at ınıı ya ın yapt ptık pt ık,, bi ık birr ürettik. de solucan sol o uc ucan an llikörü ikkör örü ü ür ret etti tik. ti k”” k. SSon So n bi b bilgi: lgi:i: R lg Rusya’da u ya us ya’d ’da ’d a nü nükl nükleer klee kl eerr sa ee ssantral nttra rall ya yyakınlarındaki akı kınl nlar nl arında ar ında ın aki k tarım tar arım ım sa aha hala ları la r nd rı nda a solucan s lu so luca c n gübresinden ca gübr gü bres br esin es in nde den n ya yara r rl ra rlan a ıllıy an ıyor or. or sahalarında yararlanılıyor. Sayı 49 / Kasım 2013
25
İş Dünyası
Atatürk’ün muhafızıyken darağacında sonuçlanan
Tarihi Bir İbret Vesikası
Topal Osman
Giresunlu kahraman Topal Osman’ın (Osman Ağa) hayat hikâyesindeki çelişkiler bugün de gizemini koruyor. Atatürk’e en sert muhalefeti yapan isim Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’i o mu öldürdü? Aslında cinayetin arka planında kimler var?
B
alkan Harbi’nde, Osmanlı Ordusu’nun gönüllü askerlerindendi. Çatalca Cephesi’nde savaştı. Sağ diz kapağından yaralanarak sakatlandı. Artık aksak yürüyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın Giresunlulardan oluşan muhafız kıtasının komutanı idi. 1923’te Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey suikastına karıştığı iddiasıyla hakkında yakalama emri çıktı. Teslim olmadı. Çarpışarak öldü. Kabri, Giresun Kalesi’ndedir. Okuduğunuz kısa hikayenin kahramanı (Osman Ağa) Topal Osman’dır. 1883 yılında Giresun’da dünyaya gelir. Babası, Hacıhüseyin mahallesinde ikamet eden Feridunzade ailesinden, fındık ticaretiyle uğraşan Hacı Mehmet Efendi’dir. Annesi Zeynep Hanım’ın ailesiyse tüccardır. Gençliğinde ailesine yardımcıdır. Bir kereste fabrikasına ortaktır. Evlenir ve iki oğlu olur. 1912 yılında Balkan Savaşı patlak
26
verdiğinde, ticaret yapmaktadır. Babası askerlik bedelini ödemiştir ama o gönüllü birlik oluşturarak savaşa iştirak eder. Gösterdiği başarıdan ötürü, yarbaylık rütbesine kadar yükselir. Sağ dizinden yaralanarak Gazi unvanını alır. Giresun’a döner. Ancak bu defa da Birinci Dünya Savaşı çıkmıştır. Batum ve Harşit çayında Ruslara karşı savaşır. Harşit çayını geçmelerini engeller. Tirebolu’yu işgalden kurtarır yani. 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’nden sonra Belediye Başkanı olur. Gönüllülerle, Ermeni ve Rum işgalci çetelerinin belini kırar. Osmanlı hükümetine şikayet edilir. Tutuklanmasına karar verilince, Şebinkarahisar bölgesine yerleşir.
raklarını indirip yeniden Türk bayrağını dalgalandırırlar. Osmanlı hükümetince af edilir. İzmir, Yunan işgaline uğrayınca, 17 Mayıs 1919’da Giresun´da büyük bir miting düzenler. 29 Mayıs’ta Havza´da Mustafa Kemal Atatürk ile gizlice buluşur. Sonrasında onun emirleri doğrultusunda hareket eder. Artık daha rahattır. Erzurum Kongresi’ne Dr. Ali Naci Duyduk ve İbrahim Hamdi Bey´i temsilci gönderir. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Alpaslan ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey ile anlaşarak, Eylül 1920´de gençlerinden oluşan ´Giresun Gönüllüler Taburu ´nu kurar. Tabur ilkin Ermeni saldırılarında vazife yapar.
ATATÜRK’ÜN İLK MUHAFIZ 8 Mayıs 1919’da Yunan Kızılhaç KOMUTANI heyetini taşıyan bir Yunan gemisi Giresun´a gelir. 11 Mayıs 1919 tarihinde Taşkışla´ya beyaz renkli Yunan Kızılhaç, 5 Haziran 1919’da da Pontus bayrağını asarlar. Arkadaşlarıyla işgalcilerin bay-
12 Kasım 1920´de Osman Ağa, Mustafa Kemal’le tekrar bir araya gelir. Korunması için önce yanındaki on kişiyi, akabinde de Giresun’dan topladığı 100 kişilik muhafız gurubunu Ankara’ya yolSayı 49 / Kasım 2013
lar. Böylece, Atatürk’ün ilk muhafız birliği oluşur. Giresun´da çıkardığı Gedikkaya isimli bir gazeteyle milli şuurun yitirilmemesine çabalar. Art niyetli kişilerce engellenmek istenir. Giresun Müdafaa-i Milliye’nin ve belediyenin başkanı sıfatıyla Kasım 1920´de Ankara’ya gider. Emirleri vazife telakki ederek geri döner. 12 Ocak 1921 tarihinde 42. ve 47. Gönüllü Alayların kuruluş çalışmalarını başlatır. Mart 1921´deki Koçgiri ayaklanması, Topal Osman Ağa komutasındaki 47. Gönüllü Alayı’nın büyük katkılarıyla bastırılır. Çorum-Merzifon-Tokat ve Samsun havalisinde Rum ve Ermeni çetelerini tamamen etkisizleştirerek, alayıyla birlikte Sakarya savaşına iştirak eder. Bu savaşta 42. Alay, Tirebolulu Binbaşı Hüseyin Avni Bey komutasında üstün kahramanlıklar gösterir. Taşlıtepe sırtlarını kanlarının son damlasına kadar savunur. Tamamı şehit olur. Osman Ağa da, Mangaltepe sırtlarında destan yazar.
ALİ ŞÜKRÜ BEY OLAYI Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Mustafa Kemal’e en sert muhalefeti Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey sergiler. Topal Osman’ın, Şükrü Bey’i Ankara’da, Papazın Bağı’ndaki evinde öldürdüğü iddia edilir. Tutuklanması kararlaştırılır. Teslim olmaya yanaşmaz. 1 Nisan’ı 2 Nisan’a bağlayan gece Muhafız Taburu jandarmaları ile kendi adamları arasında yaşanan çatışmada yaralı olarak ele geçirilir. Hastaneye giderken yolda vefat eder. Başı kesilerek defnedilir. Ali Şükrü’nün katillerinin Meclis önünde asılması teklifi yasalaştığından, başsız cesedi sonradan mezardan çıkarılarak ayağından darağacına asılır.
ŞÜKRÜ BEY KİMDİR? Biraz da Ali Şükrü Bey’den bahsetmeliyiz. TBMM’ye girişinden hemen sonra, halkın milli mücadeleye inandırılması ve düşman propagandalarının etkisiz hale getirilmesi amacıyla Meclisçe oluşturulan İrşad Encümeni’ne katılır ve civar illeri gezer. Muhafazakâr bir yapıdadır. 28 Nisan 1920’de içki yasağı konusunda meclise yasa teklifi verir ve kabulü için büyük çaba sarf eder. Mustafa Kemal’in Hâkimiyeti Milliye gazetesine karşı Tan gazetesini yayınlar. 68 sayı çıkabilen gazetenin hemen hemen tüm başyazılarını o yazar. Lozan görüşmelerinden sonraki meclis oturumlarında; İsmet Paşa’nın hariciyeci olmadığından Lozan’da acemice davrandığını ve müzakerelerde kendisine verilen yetkinin dışına çıktığını ileri sürer. Lozan’a ilişkin TBMM’ye açıklanan resmi bilgilerle, dış kaynaklı haberlerin çeliştiğini anlatır. 1923’te, başta Halifeliğin kaldırılmasına, pek çok konuda ‘Halk Fırkası’ grubuna şiddetle muhalefet eder. 27 Mart 1923 günü Mustafa Kemal’in özel muhafız alayını komuta eden Topal Osman tarafından öldürülür. Hacı Bayram Camii’ndeki cenaze namazını müteakiben Trabzon Boztepe’de toprağa verilir. Sayı 49 / Kasım 2013
27
Sektör
Samsun Kavak’taki fabrika yılda 84 tonluk kapasiteye sahip
Dünyanın Sebze ve Meyvesini Kurutuyorlar Elektrik Mühendisi Eyüp Durukan, Ar-Ge çalışmaları sırasında bütün meyve ve sebzeleri kurutabileceklerini gördüklerini söylüyor: “Tonlarca ürün denedik. Örneğin, biberin uygun kurutma tekniğini bulabilmek için 10 ton biber harcadık. Hamsi dahi kuruttuk ve başarılı olduk. Böylelikle her ürünün kendi kurutma tekniğini keşfettik.”
H
er geçen gün, dünyadaki tarım alanları azalmakta ve ülkeler besin maddesi depolamanın yöntemlerini aramakta. Birçok araştırmacı 3’üncü Dünya Savaşı’nın gıda kıtlığı sebebiyle çıkabileceğini öngörüyor. “Depolama ama nasıl?” ve “Hangi sistem daha maliyetsiz ve kolay?” sorularına kafa yoruluyor. Yaş meyve ve sebzeler günümüzde en yaygın soğuk zincir teknolojisiyle saklanıyor. Fakat maliyeti, üretim girdisinde büyük bir yekûn teşkil ettiğinden, sektör temsilcileri sürekli arayış içinde. Ninelerimizin geleneksel kurutma metotları yeniden popülerleşiyor. Okyanus Grup, “Meyve ve sebzenin lezzetini koruyarak, nemini düşüren ve böylece uzun ömürlü muhafazasını sağlayan” bir paketleme tesisi kurduğu Samsun’da bunun öncülüğünü yapıyor. Eyüp ve Nevcihan Durukan çifti, yaklaşık 1 yıl önce Kavak Organize Sanayi Bölgesi’nde bacalarını tüttürdüğü fabrikalarında, en az 100 çeşit meyve ve sebzeyi elektrik enerjisiyle ısınan fırın-
28
larda kurutarak cips haline getiriyor. Mamulleri hem iç hem de dış pazara arz ediyor. Çifte ait “Eyne Mutfağı” markası yıllık 84 bin kilogram kurutma kapasitesine sahip. Yaklaşık 4 milyon liralık yatırımları bölgenin tarımsal ürünlerine yüksek katma değer kazandırmakta. İstihdam katkısıyla da öne çıkıyor tesis. Kurutmada, en üst seviye teknikten yararlanılıyor. Ürünler özel makinelerde nem alma işlemine tabi tutuluyor. Açık hava ve güneşin solar radyasyon, toz ve kirlilik gibi dezavantajlarından da uzak kalınmış olunuyor. Hiçbir katkı maddesine ihtiyaç duyulmuyor öte yandan. Hijyen kurallarına da harfiyen riayet ediliyor. Fabrikadaki cihaz, ilk etapta istenilen sonucu vermemiş. Sebze ve meyveleri düdüklü tencere misali pişiriyormuş. Elektrik mühendisi Eyüp Durukan, problemi çözmesini bilir. Tamamen söktüğü makineyi, kendi hesapları, planları ve hedefleri doğrultusunda monte eder. Mutlu sona ulaşır. İş başarılmıştır. Artık tümüyle orijinal bir makinedir bu,
Katkı maddesi adına hiçbir şey yok, yüzde sıfır. Şeker, tuz, koruyucu madde ve aklınıza gelebilecek herhangi bir katkı maddesi hiçbiri yok. Sayı 49 / Kasım 2013
Türkiye’de tektir. Durukan çifti ile başlattıkları hamlenin hikâyesini ve ufukta neyi gördüklerini konuştuk.
ÇOCUKLARA MEYVE CİPSİ Okyanus Grup’ta bu fikir nasıl ortaya çıktı? Bugüne dek neler yaptınız? Türkiye’nin yeni yeni alıştığı ve öğrendiği çok farklı bir konsept. Tarım bizim için çok önemli bir sektör. Ülkemizde çok fazla ürün heba ediliyor. Nasıl mı? Çiftçinin tarladan toplayıp, ev hanımının evinin önüne yemek yapmaya gelinceye kadar ürün birçok aşamadan geçiyor, birçok el değiştiriyor bu sırada da heba oluyor. Biz bunu nasıl önleriz diye başladık. Çiftçiden ürünlerimizi direkt alıyoruz ve aynı gün işliyoruz, hemen kurutuyoruz. Ama aklınıza ne gelirse her ürünü kurutuyoruz. Karpuz, armut, zeytin, elma… Bunları kuruttuktan sonra raf ömrü iki seneye kadar uzuyor, iki sene bu ürün ihraç edilebilir ki şu anda ihracatımız var. İç piyasada kullanılabilir, hem çiftçinin ürünü değerini kaybetmeden tüketiciye ulaşmış oluyor, hem de çok farklı bir tatla biz ev hanımlarının önüne çıkmış oluyoruz. Ürünlerimiz meyve, sebze ve çaylar diye 3 gruba ayrılıyor. Meyveleri çocuklarımıza çikolata, çerez yanında verebilirsiniz. Biz bunlara meyve cipsi diyoruz. Aklınıza gelen tüm meyvelerden yapabiliyoruz. Soğan, sarımsak, bamya, pırasa, ıspanak ne ararsanız her çeşit sebze her mevsim var. Çalışan veya çalışmayan bayan evinde dolabını açacak sadece yapması gereken yemeğe karar verecek. Diyecek ki şu yemeği yapacağım ve çok hızlı bir şekilde kendi tarifiyle istediği yemeği karıştırıp, istediği yemeği en güzel şekilde sofrasına koyacak. Hiç koruyucu madde kullanmıyoruz; şeker, tuz ilavesi yapmıyoruz. Meyve ve sebzenin doğal halini değerlendiriyoruz. Ama daha da güzel bir ürünümüz var; meyve çaylarımız. Elma, portakal gibi şu anda 20 çeşit çayımız var.
Sayı 49 / Kasım 2013
29
Sektör
ÇİFTÇİLER PESTİSİTTEN UZAK DURMALI Hammadde temini konusunda bölge çiftçimizle, bölge hâl ve komisyoncularımıza tavsiyeleriniz ve onlardan beklentileriniz nelerdir?
Amacımız asıl hedef kitlemiz olan kuzey ülkelerine Türkiye’mizin güzel ürünlerini gönderebilmek.
Bafra, Çarşamba, Amasya’dan mal alıyoruz ve bütün bölge çiftçilerimize sesleniyoruz: ‘Ürünleriniz heba olmadan dalında çürümeye terk edilmeden, çürümeden işletmemize getirdiğiniz takdirde biz ürünü alır en iyi şekilde değerlendirerek işler ve kaldırırız.’ Çiftçimizin ürününü heba etmeden güzel değerlendirerek ürününün kıymetini bilmesini rica ediyoruz. Çünkü bu ürün çiftçilerimize gelir sağlamaktan öteye Türkiye’ye katma değer sağlayan değerli bir ürün haline gelmektedir. Bizim ürünlerimiz ağırlıklı olarak ihraç edildiğinden, çiftçilerimizden ricamız, ürünlerinde ‘pestisit’ kalıntısı bırakacak ilaçlar kullanmamaları. Bunlar doğal ve güzel şeyler değil. İnsanımıza da yazık! O yüzden çok daha bilinçli bir şekilde çiftçimizin üretim yapmasını bekliyoruz.
Ürünlerinizin tüketim alanları nelerdir? İşten yorgun gelmiş, çalışan bayanlara özel reyonumuz bulunmaktadır. Temizlenip doğranmış sebzelerimizi kullanarak, en zor yemekleri bile kolayca hazırlayabilirler. Üstelik bunun için kendi tariflerini uygulayabilecekleri gibi, sebze karışımları ile yemek yapabilirler. Bu iş için 4 yıl gibi uzun bir süre araştırma ve Ar-Ge çalışması yürüttük. Çıkış noktamız ise defneyaprağı idi. Daha sonra biberi denedik. Deneme aşamalarında doğru bir Ar-Ge çalışması ile bütün meyve ve sebzeleri kurutabileceğimizi anladık. Tonlarca ürün denedik. Örneğin, biberin uygun kurutma tekniğini bulabilmek için 10 ton biber harcadık.
CİPS, ŞEKER VE ÇİKOLATAYA ALTERNATİF Gıdaların dondurulmuşla kurutulmuşu arasındaki avantaj ve dezavantaj farklarını anlatabilir misiniz? Öncelikle dondurulmuş gıdada ilk maliyet sanki düşükmüş gibi görülür. Ama ondan sonra o soğuk zinciri korumak çok büyük bir maliyet gerektirir. Saklanacağı yerlerde mutlaka jeneratör olması gerekir. Soğuk zinciri kırmamanız lazım. Taşırken, sevk ederken, evinize getirdiğinizde, evinizde dolapta saklarken soğuk zinciri bozmamanız lazım. Arada bir bozulma olduğu zaman ürün artık mikroorganizmalar üretmeye başlar ve tekrar soğutmanız bir işe yaramaz. Bunlar dondurulmuş gıda sektörünün büyük dezavantajlarıdır. Biz doğrudan yaş sebze ve meyvenin yerini tutsun mantığıyla bu işe girmedik zaten. Bu yöntem koruma kolaylığı getiriyor. Biz bunu cips, şeker, çikolata gibi katkılı maddelerin yerine konsun, meyve sebzenin tüketimi artsın diye geliştirdik. 30
AR-GE ÇALIŞMALARINDA HAMSİ BİLE KURUTULMUŞ
Okyanus Grup’un “Eyne Mutfağı” markası, yıllık 84 bin kilogram kurutma kapasitesine sahip. Yaklaşık 4 milyon liralık yatırımları bölgenin tarımsal ürünlerine yüksek katma değer kazandırmakta. İstihdam katkısıyla da öne çıkıyor tesis. Durukan, “Kuruttuğumuz ürünlerde yüzde 95’e kadar besin değeri, yüzde 50’ye kadar ise vitamin değerleri korunuyor.” diyor. KATKI MADDESİ YÜZDE SIFIR Katkı maddesi açısından tamamen masum mu ürünleriniz? Hiçbir şey yok, yüzde sıfır. Şeker, tuz, koruyucu madde ve aklınıza gelebilecek herhangi bir katkı maddesi hiçbiri yok.
Yurtiçi ve yurtdışında neyi hedeflemektesiniz? Şu anda yurt içinde hemen hemen bütün büyük marketlerle çalışıyoruz. Yurtdışında Çin, Romanya, Almanya, İngiltere ve Fransa ile çalışıyoruz. Aslında bu ürün kuzey ülkelerine hitap eden bir üründür. Kuzey ülkelerinde biliyorsunuz tarım yok denecek kadar az. Onların iklimsel problemleri nedeni ile portakalı, narenciyeyi bulamıyorlar.
Ar-Ge çalışmaları kapsamında hamsi dahi kuruttuk ve başarılı olduk. Böylelikle her ürünün kendi kurutma tekniğini keşfettik. Kuruttuğumuz ürünlerde yüzde 95’e kadar besin değeri, yüzde 50’ye kadar ise vitamin değerleri korunuyor. Türkiye’nin dört bir yanında iyi tarım uygulamalarıyla yetiştirilen meyve ve sebzeleri alarak Samsun’da kuruttuğumuz bir tesis oluşturduk. Bu konsepte Türkiye’de tekiz. Kurutulmuş gıdayı bu denli geniş bir yelpazede direkt kullanıma sunan başka bir firma yok. ‘Yok artık’ dedirttiğimiz ürünlerimiz var. Mesela meyvelerden karpuz, çilek, portakal, kavun, limon, hünnap, kiraz, kivi, cennet elması, armut, deveci armudu, şeftali, aklınıza ne gelirse. Bazıları var ki ekonomik olmadığı için seri üretimini yapmadık. Bunlar altın çilek, buleberry, taflan (karayemiş), kokulu Karadeniz üzümü, Karadeniz inciri gibi. Sebzelerden, brokoli, enginar, lahana, havuç, kök kereviz, yaprak kereviz, ıspanak, maydanoz, soğan, sarımsakları da kurutuyoruz. Ağaç dışı orman ürünlerinde ise başlıca defneyaprağı, bir de zeytin var.
Sayı 49 / Kasım 2013
"$ # " $ & $ !
$ $% ! ! " " " " $ & $ !
Köşe Yazısı
Aylin Tat
Yolum Belli
P
sikolojik olarak canlıların dış dünyaya karşı gösterdikleri her türlü bilişsel, duyuşsal ve psikomotor (bedensel-fiziksel) tepkilerin genel adıdır davranış. Ve de insanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğidir. Zira düşünebilmek ve düşünceleri doğrultusunda davranış sergileyebilmek canlılar içerisinde sadece insanoğluna mahsustur. Ailemden aldığım terbiye gereği; kendimi bildim bileli çevreme karşı her daim örnek davranışlar sergilemeye çalıştım, örnek aldıklarımdan öğrendiğimce… İlkokula başladığımda babacığım bana ‘Aylinciğim sen davranış ve tutumlarınla örnek olmalısın zira sen öğretmen çocuğusun’ demişti. Yıllar geçti, anne oldum ve kızım okula başladığında bende babamın bana söylediği tüm sözleri kızıma
32
söyledim. Çünkü bende bir öğretmendim. Öğretmen; bilgi, görgü ve yaşantısı ile belli dal ve alanlarda başkalarının yetişme ve gelişmesine yardımcı olan kişidir.
umudumu ve inancımı hiç yitirmedim. Çünkü her tarihte, her yüzyılda doğru değişmez, araya katıksız riyalarda girse doğru saltanatını her daim koruyacaktır…
Bu misyon çok önemlidir. Bu yüzdendir ki örnek davranışlar sergilemek biz eğitimcilerin asli görevi olmalıdır.
Hüzünlü aylardandır Kasım ayı. Ata’yı ebediyete uğurladığımız bu ayda onu anmak istedim. Örnek olmaksa mevzubahis olan ondan daha iyi bir örnek tanımadım, bilmedim. Ben bu gerçekle büyüdüm, bu gerçekle hamurum yoğruldu…
Başöğretmen Atatürk’te böyle yapmamış mıdır? Kılık kıyafetiyle, duruşuyla, düşündüklerini ifade eden düzgün üslubuyla tüm dünyayı kendisine hayran bırakmamış mıdır? Bu yüzden de Başöğretmen denmiştir kendisine. Ben başöğretmenden çok şey öğrendim, tıpkı babam gibi, tıpkı kızım gibi. Çünkü başöğretmenin öngörüleri babama ve bana ışık tuttuğu gibi, benim kızıma, torunlarıma, torunlarımıza yol gösterecektir. Ben bu konuda
Ne mutlu bana ki önümde böyle bir örnekle yoluma devam etmekteyim… O mavi derin gözler sadece bana değil tüm insanlığa örnek olacak kadar manidar bakmakta… Ve benim yolum o bakışların istikametinde ilerlemekte. Aynı yolda yürümek dileğiyle, kalın sağlıcakla…
Sayı 49 / Kasım 2013
Say覺 49 / Kas覺m 2013
33
Kapak
Karada, denİzde, havada ve raylarda
YOLUN AÇIK OLSUN KARADENIZ Karadeniz Sahil Yolu’nda, Sarp’ı Sinop’a bağlayacak bölümünün 2015 yılında bitirilmesinin hedeflendiğini belirten Bakan Yaldırım; Sinop-İstanbul arasındaki kimi yerlerde, bölgenin topografik özellikleri sebebiyle ‘etüt, proje ve araştırma’ çalışmalarının henüz tamamlanamadığını söylüyor: “İstanbul-Sarp arası Karadeniz Sahil Yolu 2023 yılına kadar bitirilecek projeler kapsamında yer almakta; tamamlandığında toplam 285 bin 333 metre uzunluğunda tünel yapılmış olacak.”
Karadeniz Bölgesi kendisini ülkenin batı, güney ve ortasına bağlayacak yollardan mahrumiyetin eksikliğini hep hissetti. Bu faktör; sanayisi ve ekonomisinin arzulanan seviyelere ulaşamamasında daima ilk sırada yer aldı. Tarımsal aktiviteler de olumsuz etkilendi bundan. Dolayısıyla bölgenin hemen hemen her il ve ilçesinden -klasik tabirle ‘ekmek parası uğruna’müsait yerlere göçler yaşandı. Son yıllardaki ataklarla makûs talih tersine dönüyor gibi. Samsun-Hopa arasındaki otoyolun hizmete girmesi bölge illerine gözle görülen bir canlılık getirdi. Havalimanları açısından da ilerlemeler var. Çarşamba Havalimanı, yurt içi ve yurt dışı uçuşların önemli noktalarından biri artık. Ordu ile Giresun’un arasına deniz doldurularak inşa edileninin de hizmete girmesiyle, havadan ulaşımda çağ atlanacak. Trabzon zaten senelerdir uçak 34
imkanına sahip. Bütün bu gelişmelere rağmen, Karadeniz raylı sistem bakımından çok fakir. Deniz ve kara ticaretimin senkronunda olmazsa olmaz konumda tren taşımacılığı. Lojistiğin de ana arterlerinden biri. Lokomotifler, vagonların yanı sıra sanayiyi de ileri çekiyor aynı zamanda. Asya ve Avrupa arasındaki akışkanlık da raylardan geçiyor. Yürüyen, öngörülen ve düşünülen projeleri, mevzunun en yetkili ismi Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’la konuştuk: İç ve dış hava trafiğinin yoğunlaştırılması, Samsun-Ankara otoyolu, denizdemiryolu hatlarıyla Karadeniz’den diğer bölgelere intikal ATATÜRK 1918’DE SİNOP’TAN SAMSUN’A KARAYOLUYLA GİDEMEZ Daha önceki sayılarımızda anlattığımız bir anekdot, olayı öylesine iyi ortaya koyuyor ki; bu yüzden yeniden dikkatlerine sunuyoruz. Gazi Mustafa
Kemal Paşa, İstanbul’dan Bandırma Vapuru’yla yola çıktıktan sonra Samsun’a varmadan evvel, 18 Mayıs 1919 günü Sinop Limanı’na uğrar. Denizde rahatsızlanmıştır. Samsun’a karadan gitmek istemektedir. Ama yollar buna müsait değildir. Tek çare yine gemiyle devam etmektir. Dışarı çıkamadığından kartviziti aracılığıyla af diler Sinoplulardan. 2640 rakımlı Ovit Dağı’nın İkizdereİspir mevkiinde çalışmaları süren tünel projesiyle, Rize-Erzurum karayolu hem kısalacak, hem de eskisine nazaran güvenlileşecek. Yol, kasımnisan döneminde kar yüzünden ulaşıma kapanıyor. Tünel sayesinde bu handikap sona erecek12,6 kilometreyle Türkiye’nin en uzunu özelliğindeki Ovit Tüneli, tam 160 yıllık (Osmanlı’da 1880’de, Sultan Abdülaziz döneminde gündeme gelmişti.) bir rüya. Onunla, Rize üzerinden Karadeniz Sayı 49 / Kasım 2013
Bölgesi’nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yla irtibatı kolaylaşıp rahatlayacak. Kuzey Kafkasya’yı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yla, Orta Asya ve İran’la buluşturacak. Ticaretten, turizme dek Karadeniz’deki potansiyellerin hakkıyla ve verimli kullanımına zemin oluşturacak. 7200 metrelik Kırık Tüneli’ni de tamamlandığında, sözü edilen bölgeler transit ulaşıma kavuşacak. Rize-Erzurum seyahat süresi yarıya inecek. Karadeniz Sahil Yolu esasında Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nin en önemli projelerinden. Önümüzdeki sene Sinop’a, ardından da İstanbul’a uzanacak. Üçüncü köprüye eklendiğindeyse, sahip yolları kategorisinde dünyanın en uzunu olacak. Dosyanın bundan sonraki bölümünde, Bakan Yıldırım’la yaptığımız söyleşiyi okuyacaksınız.
Sayı 49 / Kasım 2013
KARADENİZ SAHİL YOLU’NA 11 MİLYAR 341 MİLYON TL HARCANDI Karadeniz’in zorlu coğrafyasındaki Karadeniz Sahil Yolu Projesi kapsamında devam eden yol ve tünel çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz? Karadeniz Sahil Yolu’nun bölgenin gelişmesi için çok önemli olduğunu biliyoruz. Bu nedenle bir an evvel tamamlanmasını istiyor, çalışmalarımızı hızla sürdürüyoruz. Karadeniz Sahil Yolunu, Samsun-Sarp ve SamsunSinop-Zonguldak-İstanbul hatları olarak iki kesim halinde ele almalıyız. Bu kesimlerden 543 km uzunluğundaki Samsun-Sarp arası yani Doğu Karadeniz Sahil Yolu; bölünmüş yol ve bitümlü sıcak karışım olarak daha önceki yıllarda tamamlanmıştı. Yolda, şehir geçişlerindeki trafik sorunlarının çözümü amacıyla yapılan Ünye ve Ordu Çevre Yolunda yapım çalışmaları devam etmektedir. 13,5 kilometre
uzunluğundaki Ünye Çevre Yolu’nun 2013 yılı sonu, 19 kilometre uzunluğundaki Ordu Çevre Yolu’nun ise 2015 yılı itibariyle tamamlanmasını hedefliyoruz. Ordu Çevre Yolu’nda bulunan, toplam 13019 metre uzunluğundaki 3 adet çift tüp tünelde de yapım çalışmaları devam etmekte. Ünye Çevre Yolunda ise; toplam 5215 metre uzunluğundaki 2 adet çift tüp tünelde de yapım çalışmaları devam etmekte. 653 kilometre olan Samsun-SinopZonguldak-İstanbul arasında ise toplam 278 km’lik kesim bölünmüş yol olarak tamamlanmış olup, kalan 375 kilometrelik kesimde proje ve yapım çalışmalarına devam edilmekte. Gerze-Sinop arasındaki toplam 5590 metre uzunluğundaki 2 adet çift tüp tünelde yapım çalışmaları devam etmekte. Ayrıca, Melenağzı-Akçakoca arasındaki projede toplam uzunluğu 35
Kapak
2bin 930 metre olan 7 adet viyadük yer almakta. Doğu Karadeniz Sahil yolu; 6 il, 63 ilçe, 17 bucak merkezi, 9 liman, 2 havaalanı ve sahil boyunca kesintisiz devam eden sayısız küçük yerleşim birimine hizmet vermekte. Coğrafi konumu gereği Avrupa ile Asya arasındaki geçiş koridoru üzerinde bulunması nedeni ile ülkemiz sınırlarından geçen 8 uluslararası karayolu güzergâhının 6 adedi Doğu Karadeniz Sahil Yolu üzerinde. Gelişen süreçte ülkemizin önemli limanlarının bu bölgede bulunması, Kafkasya ve Orta Asya bölgesindeki ülkelerle ulaşımın bu güzergâhtan sağlanması, güzergâhın tamamının Bölünmüş Yol haline getirilmesini gerektirmişti. 2007 yılında bölünmüş yol olarak tamamlanan Karadeniz Sahil Yolu’nun trafiğe açılmasıyla, yolun uzunluğu 559 kilometreden 543’e indi. Bu kesimde bugüne kadar yapılan toplam harcama 8 milyar 347 milyon liranın üzerinde. SamsunSinop-Zonguldak-İstanbul arası kısma gelince. Özellikle İstanbul Boğazı 3. Karayolu Geçişi Projesi ile birlikte bu kesimde proje ve yapım çalışmaları hızlandı. İstanbul-Sarp arası Karadeniz Sahil Yolunda; Sinop-Sarp arasındaki kesimin 2015 yılı itibariyle tamamlanması hedeflenmekte. Sinop-İstanbul arasındaki kesimde ise proje çalışmaları tamamlanan kesimlerdeki yapım çalışmaları devam etmekte ancak bölgenin topoğrafik özellikleri nedeniyle güzergâh tespitine yönelik etüt, proje ve araştırma çalışmaları henüz tamamlanamayan kesimler bulunmakta. Bu nedenle; İstanbul-Sarp arası Karadeniz Sahil Yolu 2023 yılına kadar bitirilecek projeler kapsamında yer almakta; Sinop-İstanbul arasındaki ön projelere
Ordu-Mesudiye hattının devreye girmesiyle Karadeniz ve Akdeniz limanları birbirine bağlanacak. 761 kilometrelik karayolu ağıyla, Sivas’tan her iki denizdeki limanlara kolayca ulaşılabilecek. göre ortaya çıkan tünel uzunlukları ile beraber Karadeniz Sahil Yolu tamamlandığında toplam 285 bin 333 metre uzunluğunda tünel yapılmış olacak. Bu kesimde bugüne kadar yapılan toplam harcama da yaklaşık 2 milyar 994 milyon lira. Yani iki kısmı bir araya getirdiğimizde İstanbul-Sarp arası Karadeniz Sahil Yolu’nda bugüne kadar yapılan toplam harcama 11 milyar 341 milyon TL.
Karadeniz Sahil Yolu; İstanbul Boğazı’ndaki üçüncü köprü ve Marmaray bünyesindeki tüp geçitle entegreli mi olacak? Bakın İstanbul-Zonguldak arasındaki kesimde inşa edilecek Paşamandıra -Şile -Ağva-Kandıra-KaynarcaAkçakoca (2x3) yolunun yapılması ile Zonguldak, Düzce illeri ile Sakarya ve Kocaeli illerinin kuzeyinde oluşan trafiğin daha kısa mesafeden hızlı ve güvenilir şekilde İstanbul Boğazı 3.
KARADENİZ-AKDENİZ YOLU
O
rdu-Mesudiye hattının devreye girmesiyle Karadeniz ve Akdeniz limanları birbirine bağlanacak. 761 kilometrelik karayolu ağıyla, Sivas’tan her iki denizdeki limanlara kolayca ulaşılabilecek. Yolun güzergahı şöyle: Ordu, Uzunhisar, Topçam, Mesudiye, Koyulhisar, Doğanşar, Hafik, Sivas, Kovalımevki, Şarkışla, Kaynar, Pınarbaşı, Sarız, Tufanbeyli, Saimbeyli, Feke, İmamoğlu, Adana ve Karataş Limanı. Ayrıca iki bölgeyi buluşturan en kısa yol bu. Dereyolu olarak da bilinen KaradenizAkdeniz Yolu sadece Ordu’nun değil, Türkiye’nin önemli bir projesi. Proje kapsamında daha önceki yıllarda 13 tünel inşa edilmişti. Bunlara 9 tane daha eklenecek. 2015 yılında Mesudiye-Topçam’daki tünel hariç, yolun tamamen trafiğe açılması hedefleniyor. 36
Sayı 49 / Kasım 2013
Yıldırım, Trabzon-Erzincan YHT (Yüksek Hızlı Tren Hattı Hattı) ı) hattında avan proje aşamasının geçildiğini ifade ediyor: “Yani şu an daha ön proje çalışmalarını bitirdik. 250 kilometrelik bir hat söz konusu. Hat inşa edildiğinde Trabzon’dan başkent Ankara’ya günü birlik seyahatler mümkün olacak. Trabzon, YHT konforuyla, İstanbul’a, İzmir’e, Bursa’ya, Eskişehir’e ve Konya’ya bağlanabilecek.”
Karayolu Geçişi Projesi ile entegrasyonu sağlanacak. Bu yolların tamamlanmasıyla birlikte İstanbul trafiğinde önemli bir rahatlama sağlanacak olup, Sinop-Zonguldak arasındaki kesiminde tamamlanması ile Doğu Karadeniz Sahil Yolunun da entegrasyonu sağlanmış olacak.
-Karadeniz, Türkiye’nin en çok yağış alan bölgesi. Sahil yolunda, şiddetli yağışlar ve bunların denize akabilmesi yeterince hesaplanmadı iddiaları var Karadeniz Sahil Yolu bölgenin iklimsel ve coğrafi koşulları dikkate alınarak projelendirilmiştir. Doğal akışı sağlayacak köprü ve menfezler boyut ve sayısal olarak yeterlidir.
SAMSUN-ÇARŞAMBA-FATSA DEMİRYOLU PROJESİ -Karadeniz Bölgesi demiryolu ulaşımının gelişimi için hızlı tren projeleri gibi projeler söz konusu mu? Samsun konumu itibariyle hem ülkemiz hem de demiryolları için çok önemli bir ilimiz. 2003-2012 yılları arasında 13 milyon 292 bin liralık yatırım yaptık. Bu yıl ise demiryolu yatırımları için 6 milyon 443 bin liralık yatırım ödeneği ayırdık. Hatırlarsanız Türkiye-Rusya Demiryolu ve Denizyolu Kombine Taşımacılık Projesi kapsamında Samsun-Kavkaz Tren Feri Hattı’nın şubat ayında büyük bir törenle hizmete açmıştık. Bu hat kombine taşımacılık modeli açısından olduğu kadar kuzey-güney ulaşım koridoru oluşturması bakımından da çok önemli. Kavkaz Limanı’ndan ferilere yüklenen vagonların Samsun Limanı üzerinden yüklerin transit olarak Akdeniz, Avrupa, Asya ve Ortadoğu ülkeleriSayı 49 / Kasım 2013
ne demiryolu ile ulaşması sağlandı. Demiryolları olarak ilk lojistik merkezini Gelemen’de kurduk. Gelemen Lojistik Müdürlüğü hizmet binasının yapımı, bu merkeze elektronik vagon kantarı konulması, SamsunKalın Hattı ile Ladik-Suluova istasyonları arasına bazı bölgelere ihata yapılması, Samsun Gar binasının tadilatı gibi yatırımlar gerçekleştireceğiz. Bunun dışında biliyorsunuz maalesef mevcut Samsun-Çarşamba hattı günümüzde kullanılmamakta. Ancak Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğümüz tarafından projelendiren çift hat elektrikli ve sinyalli Samsun-Çarşamba-Fatsa Demiryolu Projesi var. Çağdaş bir işletmecilik yapılması halinde önemli ölçüde yük ve yolcu talebi olacağını düşünüyoruz. Söz konusu demiryolu hattının inşası halinde özellikle Ünye, Terme ve Fatsa bölgelerine önemli sanayi yatırımları gerçekleşecektir. Bölgenin ekonomik değeri olan ürünlerinin yurtiçi ve yurtdışına pazarlanmasına önemli katkı sağlayacaktır. Bir de Karadeniz Ekonomik İşbirliği çerçevesindeki Kuzey limanlarımızda oluşturulacak ilave kapasitenin İç Anadolu Bölgesine ve Güney Limanlarına ulaştırılması amacıyla Erzincan-Gümüşhane –Trabzon ve yine Gümüşhane’den ayrılan ikinci bir hat ile Erzincan-Gümüşhane -Tirebolu Demiryolu Projemiz var. Proje ve ön etüt çalışmaları devam ediyor. Yine ülkemizin önemli üretim merkezleri olan Karadeniz Ereğli Demir Çelik, Karabük Demir Çelik fabrikalarını ve Karasu, Ereğli, Bartın Limanlarını Adapazarı’ndaki mevcut demiryoluna bağlantısını sağlamak amacıyla da Adapazarı-Bartın Demiryolu Projesini
Bakan Binali Yıldırım, Samsun-Çarşamba-Fatsa Demiryolu Projesi’nden söz ediyor: “Çağdaş bir işletmecilik yapılması halinde önemli ölçüde yük ve yolcu talebi olacağını düşünüyoruz. Söz konusu demiryolu hattının inşası halinde özellikle Ünye, Terme ve Fatsa bölgelerine önemli sanayi yatırımları gerçekleşecektir. Bölgenin ekonomik değeri olan ürünlerinin yurtiçi ve yurtdışına pazarlanmasına önemli katkı sağlayacaktır.” 37
Kapak
hayata geçiyoruz. Çift hat üzerinde elektrikli ve sinyalli olarak yapılacak. 271 kilometrelik bir proje. Projenin Adapazarı-Karasu Limanı bölümünün inşaatı şu an devam ediyor. Trabzon’un kalkınmasına büyük katkı sağlayacak Trabzon-Erzincan YHT (Yüksek Hızlı Tren Hattı) hattının avan proje çalışmalarını tamamladık. Yani şu an daha ön proje çalışmalarını bitirdik. 250 kilometrelik bir hat söz konusu. Hat inşa edildiğinde Trabzon’dan başkent Ankara’ya günü birlik seyahatler mümkün olacak. Trabzon, YHT konforuyla, İstanbul’a, İzmir’e, Bursa’ya, Eskişehir’e ve Konya’ya bağlanabilecek. Bu Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşayan insanımız için çok güzel bir alternatif yolculuk seçeneği olacak.
ORDU-GİRESUN HAVALİMANI YILDA 2 MİLYON YOLCU KAPASİTELİ Karadeniz Bölgesi’nde önemli havalimanı yatırımları devam ediyor. Geleceğe dair başka neler düşünülmekte? 1993 yılından itibaren sivil hava ulaşımına açık olan Sinop Havalimanı’nın standartlarının yükseltilmesi için Ocak 2013’te inşaat çalışmalarına başladık ve bu nedenle geçici olarak hizmet veremiyoruz. Şu anda Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğümüz tarafından yeni terminal binası, pist onarımı ve tevsii ile apron ve taksirut yolu yapımı işleri devam ediyor. Yine DHMİ tarafından AmasyaMerzifon Havalimanı’nda garaj binası, Trabzon Havalimanı’nda da kuvvet santrali yapımı çalışmaları sürdürülüyor. Ülkemizin deniz üzerine inşa edilen ilk ve tek havalimanı olan Ordu-Giresun Havalimanı’nın yapımı da Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğümüz tarafından hızla devam ediyor. Alt yapı çalışmalarında büyük ilerleme kaydedildi. Koruyucu mendirek yapımında 3.600 metreye, pist dolgusunda 38
Doğu Karadeniz Turizm Master Planı dahilindeki ‘Yeşil Yol’ projesinin Samsun ayağı Bafra Nebiyan’dan başlayıp; Kavak, Havza, Ladik, Asarcık, Salıpazarı ve Terme üzerinden Ordu’ya varacak. ise 2.100 metreye gelindi. Terminal Binası da 20 bin m2 alan üzerinde 2 milyon yolcu/yıl kapasiteli olarak yapılacak. Üstyapı inşaatının ihalesini de daha geçtiğimiz Temmuz ayında gerçekleştirdik. Değerlendirme hala devam ediyor. Gelecek işlerimiz arasında da 2014-2015 yılları içinde Trabzon Havalimanı’nın Dış Hatlar Terminal Binası ve Gidiş Salonunun tadilat işlerini bitirmeyi planlıyoruz. Şimdi öncelikle şunu belirteyim ki Bakanlığımızın 2023 hedefleri arasında vatandaşlarımız için her 100 km de ya da bir saatlik mesafede bir havalimanı olması gibi bir hedefi var. Sinop ili Samsun iline 163 km mesafede Ordu ve Giresun illeri ise yaklaşık 180 km mesafede bulunmakta. Bu nedenle Sinop, Ordu ve Giresun illerinin Samsun iline olan mesafeleri dikkate alındığında Sinop Havalimanı’nın inşaatının tamamlanması ile Ordu-Giresun Havalimanı’nın açılmasının; yolcuların hava ulaşım ihtiyaçlarının karşılanmasını ve hizmet kalitesinin yükseltilmesini sağlayacağını düşünüyorum. Samsun Havalimanı’nın yolcu potansiyelini de çok fazla etkilemeyecektir.
KARADENİZ’E YEŞİL YOLCULUK Akdeniz’in ve Ege’nin mavi yolculuğu ve turları varsa; Karadeniz’in de neden yeşil yolculuğu ve yeşil turu olmasın? Bölgenin turizm potansiyeline ilişkin kalemleri bir çırpıda sayabiliriz: Zengin ormanlar, krater gölleri, ırmakları, coşkun dereleri, dağ ve doğa yürüyüş imkanları, rafting, kano ve kış sporları, av-olta balıkçılığı, çim kayağı, şifalı suları, yöresel yemekler, otantik yaşam biçimi gibi değerler ile yaylalar… Karadeniz Yaylaları alternatif turizm için biçilmiş kaftan. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Doğu Karadeniz Turizm Master Planı çerçevesinde ‘Yeşil Yol’ projesi hazırlandı. Bu proje; Samsun’dan Artvin’e kadar uzanan yeşil doğa ile baş başa bir yol güzergahını ifade ediyor. Böylece yöredeki bütün yaylaları gezme ve oralarda konaklama fırsatı doğacak. Öte yandan yeni istihdam imkanları anlamına geliyor bu. Doğu Karadeniz’de, Samsun’dan Artvin’e; Gümüşhane ve Bayburt’u da kapsayan güzergahta dolaşanlar sağlık ve dinginliğe de erişecek. Konaklama tesisleri, ticari alanları ve hizmet sektörüyle bölgenin cazibesi artacak. Ege’de nasıl mavi yolculuk varsa, Karadeniz’de de yeşilin içerisinde doğa ile baş başa bir şekilde müthiş bir yeşil yolculuk yapılabilecek! Doğu Karadeniz Turizm Master Planı dahilindeki ‘Yeşil Yol’projesinin Samsun ayağı Bafra Nebiyan’dan başlayıp; Kavak, Havza, Ladik, Asarcık, Salıpazarı ve Terme üzerinden Ordu’ya bağlanacak. İl Özel İdaresi ekipleri ön çalışmalarını sürdürüyor. 800 kilometre uzunluğunda yollarla yaylalar birbiriyle ilişkilendirilecek. Yöresel mimariye uygun yayla evleri de inşa edilecek bu arada. Bunun için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile özel sektör birlikte çalışacak. Karadeniz’in doğasına uygun olmayan yapılara ise izin verilmeyecek. Sayı 49 / Kasım 2013
Say覺 49 / Kas覺m 2013
39
Kapak
Gemİlerİn Battığı Karadenİz’den, Gemİlerİn Koşuştuğu Karadenİz’e Avrupa Bölgeler Meclisi’nce (AER) 4’üncüsü Rize’de gerçekleştirilen Karadeniz Bölgesel Toplantısı’nda konuşan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’ya göre “Karadeniz, bir enerji, liman ve lojistik üssü olarak konumlandırılmalı.” Karadeniz’in geçmişte hep batan gemiler ibaresiyle cümlelerde geçtiğini hatırlatan AER Başkanı Hande Özsan Bozatlı’ya göreyse, bu negatif havayı silmek için bir hayli mesafe kat edildi.
A
vrupa Bölgeler Meclisi (Assembly of European Regions - AER) Avrupa’da 50’nin üzerinde ülkeden 250 bölgenin oluşturduğu bir sivil toplum kuruluşu. Belirli periyotlarla bölgesel toplantılar organize ediyor. 4’üncü Karadeniz Bölgesel Toplantısı, Rize’deydi. “Yükselt, Paylaş, Güçlendir, Destekle” ana mesajlı etkinlikte katılımcılarca çok önemli görüşler dile getirildi. Bunlardan biri Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’ya ait: “Karadeniz, bir enerji, liman ve lojistik üssü olarak konumlandırılmalı.” Bir diğeri de Rize Valisi Nurullah Çakır’a: “Rize’nin baş döndüren doğasından faydalanılmalı.” 40
KARADENİZ ÜLKELERİ ARTIK BİR AİLE Karadeniz’in geçmişte hep batan gemiler ibaresiyle cümlelerde geçtiğini hatırlatan AER Başkanı Hande Özsan Bozatlı’ya göre bu negatif havayı silmek için bir hayli mesafe kat edildi: “Geçtiğimiz günlerde Karadeniz Bölgesi’nde üç önemli toplantı daha gerçekleştirdik. Karadenizli olmamın da etkisi ile kendimi memleketimde, akrabalarımlaymışım gibi hissettim. Konuştuğumuzda kültürümüzün, tarihimizin ortak olduğunun farkına vardık. Eskiden Karadeniz’de gemiler batardı ve denizin ismi de bu hüznü taşırdı. Oysa şimdi buranın adı Dostluk Denizi çünkü biz dosttan da öteyiz, bir aileyiz.”
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’ya göreyse, Ovit Tüneli’nın açılmasıyla, Doğu ve Ortadoğu’daki komşularımız her anlamda rahatça Karadeniz’e ulaşabilecek ve bu bölgenin liman ticaretini müspet etkileyecek. “Karadeniz ülkelerinin toplam nüfusu 333 milyon 600 bindir. Bu da dünya nüfusunun yüzde 4.81’i oluyor. Karadeniz ülkelerinin 2012 yılında gerçekleştirdiği ihracat 909 milyar dolardır. Bu da 17,9 Trilyon dolarlık dünya ihracatının yüzde 5’i oluyor. Ülkelerin kendi aralarındaki ihracatın toplamı ise 121 milyar dolardır. Karadeniz ülkeleri ihracatlarının sadece yüzde 13,4’ünü kendi arasında gerçekleştiriyor. Bu rakamları arttırmamız gerekiyor.”
BÖLGE ÜLKELERİNDEN 909 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT
RİZE’NİN DOĞAL POTANSİYELLERİ
İstatistiki veriler aktaran Gümrük ve
Rize Valisi Nurullah Çakır da, sözlerinin baş köşesini, yönettiği şehrin potan-
Sayı 49 / Kasım 2013
siyellerine ve avantajlarını ayırıyordu. Dünya çay üretimindeki 5’inciliğe ve ekonomisinin doğadan beslendiğine dikkatleri çekiyordu: “Bölgemiz, kaynakları itibariyle, doğa turizmi odaklı bir yapılanma için ülkemizin en uygun bölgelerindendir. Koruma kullanma dengesini gözeterek diğer turizm çeşitlerini de bölgenin ekonomisine destekleyici unsur olarak değerlendirmekteyiz. Rize ilimize özgü farklı turizm türlerinin birbirine entegrasyonu ve gelişimini sağlayarak sürdürülebilir çevre anlayışı ilkesi kapsamında, alternatif turizm odaklı ‘Rize ili Doğa Turizmi Master Planı’ hazırlanmıştır. Bölgemiz proje odaklı çalışmalarını
sürdürmeye ve uluslararası kuruluşlar ile başarılı işbirlikleri kurmaya devam etmektedir. İnanıyorum ki bu ve benzeri toplantılarda elde edilen sonuçlar bölgemiz tarafından da dikkatle izlenecek ve tecrübe paylaşımına gidilecektir.”
AER BÖLGESEL FIRSATLARA ODAKLANIYOR 4’üncü AER Karadeniz Zirvesi’nde; “Edinilen deneyimler ve “Karadeniz Havzası (2007-2013)” programı kapsamındaki ilerlemeler, yakalanan ve kaçırılan fırsatlar, proje yönetimi konusunda alınan dersler, karşılaşılan zorluklar ve Karadeniz için Avrupa Birliği’nce (AB) sağlanan fonların kullanımı” gibi mevzular kafi derecede irdelenmeye
çalışıldı. 2014-2020 yıllarında yüz yüze kalınacak en güncel engeller ve fırsatlar değerlendirildi. Karadeniz Havzası’ndaki başarılı bölgelerarası işbirliği örnekleri görüldü. Karadeniz Stratejisi’nin; Doğu Ortaklığı ve Tuna Stratejisi gibi diğer makro-bölgesel stratejilerle etkileşimi tartışıldı. AER’e Türkiye’den Rize dâhil 15 vilayet üye. Kuruluş, AB Komisyonu’na, bölgelere ilişkin detaylı ihtiyaç analizleri iletiyor. Bölgelerin kalkınması konusunda iş birliğini ve projeler geliştirilmesini amaçlıyor. Avrupa Bölgeler Meclisi Karadeniz Bölge zirvelerinin 2010’daki Paris’te, 2011’deki Gürcistan’da ve 2012’dekiyse Ukrayna’daydı
AER’e Türkiye’den Rize dâhil 15 vilayet üye. Kuruluş, AB Komisyonu’na, bölgelere ilişkin detaylı ihtiyaç analizleri iletiyor. Sayı 49 / Kasım 2013
41
Araştırma
Türkİye’dekİ Bal Çeşİtlİlİğİ Bİr Haylİ Zengİn
YARALARA DA BALLI TEDAVİ En değerli besin maddelerinden bal, aynı zamanda pek çok hastalığa iyi gelen sağlık iksiri. Bilinçlenen insanlar gereksiz kimyasal ilaç kullanımından kaçınırken; balın, arı sütünün ve polenin önemi daha da ön plana çıkıyor. Son yıllardaki tıbbi araştırmalarda belirlendi ki, bu mucizevi ürün yara tedavisinde etkin rol oynuyor. Pek çok bilimsel sırrı bünyesinde barındıran Kuran-ı Kerim’de Allah şöyle diyor: “Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bal çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır.” İlim adamlarınca Kur’an’daki açık ibare ve vurgulamaların dışındaki şifreli değinmeler de çözülmeye çalışılıyor. Bir yıldır Samsun Canik Başarı Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Bal Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde incelemeler yapan Malezyalı Prof. Dr. Kamaruddin Mohd Yusoff da onlardan biri. Yusoff, University of Malaya’da görevliyken 26 yıl kadar önce Kuran’ı Kerim’in Nahl Suresi’ndeki arılar ve balın şifa vericiliğini anlatan ayeti kerimeden etkilenmiş. Ardından baldaki şifaların hangi hastalıklara iyi geldiğinin peşine düşmüş. İlk etapta hemen görüyor ki bal hakkında 42
Sayı Sa ayı 4 49 9 / Kasım m 20 2013 1 13
Samsun Canik Başarı Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Bal Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin çalışmalarında ortaya çıktı: “Kestane balı, Yeni Zelanda menşeli Manuka balından kat ve kat daha üstün. Kestane balı ile Türkiye’ye geldiğimde tanıştım. Yaptığımız çalışmalarda çıkan sonuçlar beklediğimin çok üstünde özellikleri ortaya koydu. Açıkçası kestane balı beni çok şaşırttı.”
400 civarında bilimsel yayın var. Fakat yazan bilim insanlarının hiçbiri Müslüman değil. O andan itibaren kendini Nahl Suresi’ndeki ayetin tefsirine ve balın şifa özelliğinin ispatlanmasına adamış. BALIN YARADAKİ İYİLEŞTİRİCİ ETKİLERİ Biyokimya uzmanı Yusoff, çeşitli ballardaki biyolojik aktivitesi yüksek maddeleri tespit ediyor. Hayvan yaraları üzerinde deniyor. Yara iyileştirilmesinde baldan istifadenin evveliyatının M.Ö 2.000 yılına gittiğini ama 20’inci Yüzyıl’a dek yaradaki fonksiyonun ilmi açıdan delillendirilmediğini saptıyor. Bal, bakterilerin çoğalmasını engelliyordur. Bu da onu yara tedavisinde etkin kılmaktadır. İltihabî ödem bal sayesinde azalmaktadır. Yara temizlenmektedir. Ölü dokuların atılımı hızlanmaktadır. Hücreye yeterince enerji temin edilmektedir. Yara sathındaki protein tabakasını korumaktadır. Yaralarda beliren kokuları giderme özelliği de vardır balın. İltihap oluşturan bakteriler yarayı bırakıp zengin bir glikoz kaynağı balı tercih etmektedir çünkü. Bu sonları olur. Bal mikropları öldürücü özelliğe haizdir. Mükemmel enerji kaynağı bal, yaranın mikrop kapmaması için sıvı bir bariyer oluşturur. Nemi çekerek ödemi düzenler. Bilinen metotlarla iyileşmeyen yaralardaki ödem, bir haftalık bal pansumanıyla inmekte ve koku da zayıflamaktadır. Yanık yaraları da balla tedavi edilebilmektedir. İz de kalmamaktadır ayrıca. Bala dair herhangi bir yan tesir tecrübesi de yoktur. Yarada işlenmemiş bal yeğlenmelidir. BAL TEDAVİSİ DE EHİL ELLERDE OLMALI İşin ehli olunması da şart tabi ki. Hangi bal, hangi tür yaralara hangi dozda sürülmelidir? Yusoff, 16 farklı yara çeşidine sahip 102
Sayı S ayı 49 / Kasım 2013
hasta üzerinde balın şifa verici yanını kanıtlıyor. Malezya’da yetişen Çay Ağacı bitkisinden öz toplayan arılardan elde edilen Mala Luka adlı balı tatbik ediyor hoca. Yeni Zelanda menşeli Manuka, bu türün kuzenidir ve dünyada tıbbi niteliğiyle (medicalhoney) satılmaktadır. Endemik bitki çeşitliliği de hocayı Türkiye’ye yönelten güçlü sebepler arasında yer alıyor. Yusoff ile Başarı Üniversitesi Rektörü Yunus Bekdemir’in tanışıklığı, İngiltere Essex Üniversitesi’ndeki doktora yıllarına dayanıyor. 2012 yılı Nisan ayından beri Başarı’da çalışan Yusoff, üreticilerin getirdiği bal numunelerini inceliyor. Hakkari’den Rize Anzer’e 75 tür numuneyi irdelemiş. Kur’an’da da vurgulandığı üzere, her bal çeşidi ayrı bir hastalığa şifadır. Örneğin Kestane balı gibi koyu renklilerin antioksidan seviyesi yüksektir. Çam balı da kısmen aynı kategoridedir. Hastalıklarla bal nevilerinin eşleştirilmesi için henüz çok erken. Karadeniz Bölgesi’nin koyu renkli kestane balının geleceği, dünyada medicalhoney diye bilinen Yeni Zelenda Manuka balına nazaran daha parlak. Bal imalatında ikinci büyüklükteki ülkeyiz. 35 ürün çeşidimiz tanımlanmış durumda. Kestane balı gibi koyu renkli ballarımız Manuka balından çok çok üstün Manuka ithal etmekteyiz. TV ekranlarında ‘5 kavanozu 100 TL’ye kampanyalarıyla ile satılan tüm ballar sahteymiş. İbni Sina’nın 1000 yıl önce yazdığı ve Avrupa’da 600 yıl kadar tıp alanında ders kitabı olarak okutulmuş Tıp Kanunu adlı eserinde bal ile ilgili birçok şifa reçetesi var. Mısır, Hint, Sümer, Çin, Roma ve Yunan topraklarında bal binlerce yıl tıbbi ilaç olarak kullanılmış. Sonraları yerini ucuzluğuna karşın, antibiyotiklere terk eylemiş.
43
Araştırma
KARLI KAZANÇLAR GELENEKSEL TIBBI UNUTTURDU Samsun Canik Başarı Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Bal Araştırma ve Uygulama Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. Kamaruddin Mohd Yusoff ; “Karlı kazançlar uğruna bilim ve tıbbın halk ve geleneksel tıbba değer vermemesi, inanmaması sağlanmıştır.” görüşünü savunuyor. Balı tekrar tıp kimliğine sokmayı amaçladığını söylüyor: “Ben Malezya’da Müslüman bilim insanı arkadaşlarıma birlikte bal üzerinde çalışmayı teklif ettim. Ancak, onlar Batı hayranlıkları nedeniyle bu teklifime sıcak bakmadılar. Onlara Batıda üretilen tıbbi ilaçların yanında bal gibi alternatif tıp unsuru sıcak gelmedi. Dolayısı ile batılı ortopedi uzmanı gayrimüslim
bir doktor arkadaşım ile Çin’de balın yaraları tedavi etmekte kullanılması üzerine birlikte araştırma yaptık. Ayrıca bir tıp konferansında tanıştığım Slovenyalı bir grup doktor kestane balını yara tedavisinde kullanı-
yordu. Malezya’da olmayan kestane balı ile Türkiye’ye geldiğimde tanıştım. Yaptığımız çalışmalarda çıkan sonuçlar beklediğimin çok üstünde özellikleri ortaya koydu. Açıkçası kestane balı beni çok şaşırttı.”
BALIN KALİTELİSİ KRİSTALLEŞENİDİR Samsun Canik Başarı Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ferhat Öztürk ise, en kaliteli kestane balının siyah denilebilecek koyu renkte olduğunu ve kristalleştiğini ifade ediyor: “Balın içindeki önemli bir şifa kaynağı da polendir. Eğer üretici kovan girişine polen tuzağı koyuyor ise üretilen balın içerisinde polen olmaz ve bu bal doğallığını kaybederek kristalleşmeden uzun süre kalabilir. Ancak, bu polenlerin olduğu asıl şifalı ballar ise kristalleşebilir. Öte yandan TV ekranlarında yer alan ve sahte olan arı ile hiçbir ilgisi bulunmayan bal denilerek satılan ürünlerde içlerindeki glikozdan dolayı kristalleşme olabilir. Fakat bunların kristalleri hileli balın şeker kaynağına göre daha sert yapıya bürünürler. Hiçbir şekilde kullanılmayacak bir hal alır. Oysa gerçek bal hem 44
kristal hali ile ekmeğin üzerine sürülerek yenilebilir yahut balın içerisinde bulunduğu kavanoz kısık ateşte suyun içerisinde kristaller çözülünceye dek ısıtıldıktan sonra eski halini alır ve tekrar sıvı şeklinde tüketilebilir. Bunun yanı sıra bal Avrupa ve Amerika’da bazı firmalar tarafından krem bal olarak da piyasaya sürülüyor.” Öztürk’ün aktardığı bilgilere göre, Türkiye’de ki 35 farklı bal çeşidi mevcut ve bunların 8 tanesi Samsun Canik Başarı Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’ne bağlı BALMER tarafından inceleniyor. Başarı Üniversitesi, Türkiye’nin en iyi balını biyolojik aktivitesine göre
belirleyecek. Merkez şu an balları üreticilerden gönüllülük esasıyla alıyor ve herhangi bir ücret talep etmeksizin inceliyor. Numune asgari 250500 gramsa analize tabi tutulabiliyor. Analizi yaptırmak isteyenler Samsun Canik Başarı Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Bal Araştırma ve Uygulama Merkezi’yle; Gürgenyatak Köyü 55080 Canik/Samsun adresinden ya da 0362 280 11 47 numaralı telefonla irtibat kurabilir.
Sayı 49 / Kasım 2013
Say覺 49 / Kas覺m 2013
45
Akılda Kalanlar
ŞEHZADELER ŞEHRİ
AMASYA
Çok sayıda Osmanlı şehzadesi, arkeolojik araştırmalarla geçmişinin 8500 yıl öncesine dayandığı kanıtlanan Amasya’da doğdu. Burada çok önemli âlimlerce eğitildi ve devlet yönetimini öğrendi. 12 şehzade şehirde “Sancakbeyi” sıfatıyla görev yaptı. Bunlardan 6’sı tahta çıktı. Şehrin 1386 yılında başlayan “Şehzade Sancağı” niteliği 1569’da nihayetlendi. Arkeolojik araştırmalar, Amasya’daki ilk yerleşmenin 8500 yıl öncesine gittiğini ortaya koyuyor. Hitit, Frig, Kimmer, İskit, Lidya, Pers, Hellenistik - Pontus, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı idaresinde hiç kesintiye uğramadan varlığını sürdürüyor şehir. Milattan Önce (M.Ö.) 333 - 26 yılları arasının hükümranı Pontus’ların, krallarının ölümünden sonra kayalara oydukları mezarlar, Amasya’nın eskiliğini resmeden en önemli tarihi ispatlardandır. Ardından Milattan Sonra (M.S.) 395’e kadar Roma egemenliğinde kalır şehir. Bu uygarlığa ait su kanalları, kaleler köprüler vb. eserlerden bazıları da günümüze kadar gelebilmiştir.
46
Amasya’yı da kendisine bağlamışlardır. Kentte yaşamış bazı İlhanlı şahsiyetlerinin mumyaları halen müzede teşhir edilmektedir.
1386’DA OSMANLI DÖNEMİ BAŞLAR 1341 yılını takiben Uygur Türklerinden Eretna Beyliği’nin hükümranlığına şahit olunur şehirde. 1386 yılında Şehzade Yıldırım Bayezid Amasya’yı Osmanlı topraklarına katar.
M.S.1071’de Anadolu’da fetihlere başlayan Alparslan’ın komutanlarından Melik Ahmet Danişment 1075’te Amasya’daki 700 yıllık Bizans yönetimini sonlandırır. Bu tarihte ilk defa Türklerin idaresine girer belde. Akabinde Selçuklu sınırlarındadır. Dönemin vali ve emirleri inşa ettirdikleri medrese, cami ve türbe gibi yapılarla kenti Anadolu’nun en büyük kültür merkezi konumuna ilerletirler.
Osmanlı padişah ve şehzadelerinin gösterdikleri özel ilgiyle “Şehzadeler Şehri “ sıfatıyla ünlenir yöre: Şehzade Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, Şehzade Murat (II), Şehzade Ahmet Çelebi, Şehzade Mehmet (II), Şehzade Alâeddin, Şehzade Bayezid (II), oğlu Yavuz Sultan Selim Han… Şehzade Ahmet, Şehzade Murat, Şehzade Mustafa, Şehzade Bayezid ve Şehzade Murad (III) çeşitli tarihlerde Amasya’da Valilik görevinde bulunmuşlardır. Bu süreçte birçok âlim ve ulema yetişmiş; saray, çeşme, medrese, cami, türbe v.b. gibi kalıcı eserlerle Amasya bir kültür merkezi olarak tarihteki yerini almıştır.
1246 başlangıçlı Moğol istilasında, ilk Amasya Valiliği Seyfettin Torumtay’a verilmiştir. İran’da kurulan İlhanlılar, 1265’te Anadolu’yu hakimiyetleri altına alarak, yönetime el koymuş ve
Osmanlı, Anadolu’da ele geçirdiği topraklardaki mühim şehir ve kasabaları, ihtiyaca binaen birer mevkii üs haline getirerek kuvvetlendirmişdir. Şehzadelerinden birini vali atamış-
tır buralara. Doğuda Amasya, batıda Manisa ve güneyde Konya “Sancak” olmuştur. Üçü de padişahın üç oğlunun idaresindedir. Amasya, diğerlerinden biraz ayrıcalıklıdır. Devletin doğu sınırı “serhat şehri” idi. Osmanlının genişlemesi bu özelliğini yitirtmedi. Kültür birikimi ve stratejik konumuyla öne çıktı.
OSMANLI ÖNCESİNDE DE BEY ŞEHRİYDİ Amasya, Osmanlı öncesinde de Bey Şehriydi. Kendi adını taşıyan beyliğin merkeziydi. Selçuklu döneminde önemli bir kentti. Sultan şehriydi. Eğitim yuvasıydı. Bugünkü üniversite ayarında medreseleri, tıp fakültesi derecesinde hastanesiyle, güzel sanatların verildiği derslerle, askeri ve coğrafi açıdan stratejik pozisyonuyla hep farklıdır Amasya. Niteliğini yüzyıllarca korumasını bilmiştir. Osmanlı’nın yükseliş döneminden itibaren tahta çıkan bütün padişahların kader çizgisi Amasya’dan geçmiştir. Yıldırım Bayezid ile başlayan bu süreç, Çelebi Mehmed, II.Murat, Şehzade Alaeddin, Fatih Sultan Mehmed, II.Bayezid, Şehzade Ahmed, Kanuni Sultan Süleyman’ın iki şehzadesi Şehzade Mustafa ve Şehzade Bayezid’le devam etmiştir. Şehzadelerin sancağa gönderilme geleneğinin terkiyle devlet otoritesi de zayıflamıştır. Amasya’nın Sayı 49 / Kasım 2013
AMASYA’NIN ŞEHZADE VALİLERİ 1386 YıldırımBayezid (I.Bayezid) 1389-1402 Çelebi Mehmed (I.Mehmed 1415-1421 Şehzade Murad (II.Murad) 1435Şehzade Ahmed Çelebi 1438Şehzade Mehmed (Fatih) 1442Şehzade Alaeddin 1454-1481 Şehzade Bayezid 1481-1511 Şehzade Ahmed 1511-1512 Şehzade Murad 1538-1552 Şehzade Mustafa 1557-1558 Şehzade Bayezid 1566Şehzade Murad (III.Murad)
“Sancak”lıktan çıkarılması ciddi bir boşluk oluşturmuştur. 1567’de son defa bir şehzade –Şehzade Murad (3. Murad) Amasya’ya vali atanmıştır. Şehir şehzadelerle kazandığı önemini 1569 yılına kadar korumuştur.
mişlerdir. Şehzade Yıldırım Bayezid’den sonra Amasya’da Sancakbeyi unvanıyla en uzun süre, tam 33 yıl, 2. Bayezid’in oğlu Şehzade Ahmed kalmıştır. 2. Bayezid de 27 yıl bu şehirde yaşamıştır.
ŞEHZADELERİN İKAMET YERLERİ “BAĞDADÜ’R-RUM” SIFATI Şehzadelerin eğitimini azami önemseyen sultanlar, zamanın en bilgili lala ve hocalarını çocuklarının yetiştirilmelerinde görevlendirirlerdi. Dolayısıyla asırlardır çok sayıda kıymetli bilim adamı, sanat erbabı ve din uleması Amasya’da toplandı. Kültür şehirliğinin temelinde bu yatmaktadır. “Bağdadü’r-Rûm” denilmiştir ona. Yani Bağdat gibi İslâm âlimlerinin bir diğer merkezidir. Çelebi Mehmed’in Amasya valiliği sırasında dünyaya gelen oğlu Şehzade Murad (2. Murad) ve 2. Bayezid’in oğlu Şehzade Selim (Yavuz Selim) Amasya sarayında doğmuşlardır. Aynı kaderi paylaşan nice şehzade de vardır ama onlar tahta geçme şerefine erişemeSayı 49 / Kasım 2013
Bugün Saraydüzü Mevkii adı verilen ve Vali Konağı’nın da yer aldığı mevkiiler Osmanlı Şehzadelerinin ikamet ettikleri yerlerdi. Yazılı kaynaklara ve seyyahların aktardıklarına göre burada çevresi yüksek duvarlarla çevrili büyük ve geniş bir alana yerleşmiş konaklar vardı. Çelebi Mehmed zamanında özel mülk satın alınmak suretiyle, şehzade buraya yerleşmiş ve devlet yönetimini yönlendirmişlerdir. Bu mevkinin havası güzel ve kaynak suları zengindir. Şehre de hakim bir noktadadır. Mustafa Kemal Paşa da 12 Haziran 1919’da şehre teşrif ettiğinde buraya yerleşmiştir. Milli mücadelenin ilk yazılı beyannamesi Amasya Tamimi’ne de mekanlık etmiştir Saraydüzü.
ÇELEBİ MEHMED SULTANLIĞINI AMASYA’DAN DUYURDU Çelebi Mehmed, 1402’de Ankara Savaşı’nda babası Yıldırım Bayezid’in Timur’a yenilmesiyle devletin dağılan otoritesini yeniden tesis için Amasya’da toparlandı ve kardeşlerine üstün gelerek 1406’da adına akçeler bastırdı. Akçeye “Es Sultan-ül Âzam” unvanını yazdırarak, kendini Osmanlı topralarının hâkimi gösterdi. Olay, “Osmanlının ikinci defa kuruluşu” diye değerlendirilmektedir. Kanuni Sultan Süleyman, 1554 yılında çıktığı İran seferi dönüşünde Amasya’da kaldı. 30 Ekim 1554’te geldiği şehirden 21 Haziran 1555’te ayrıldı. 7 ay 22 gün süre ile devleti buradan yönetti. İran ile Osmanlı arasında 1 Haziran 1555 tarihli barış anlaşmasının da ev sahibidir şehir. O sürede Avrupalı elçiler de burada kabul edilmiştir. Amasya’nın 1386 yılında başlayan “Şehzade Sancağı” olma özelliği 1569’da noktalanmıştır.
47
Kent
Son Teknesini Torununa Yapacak 45
yıl balıkçılıkla uğraştıktan sonra başladığı tekne imalatçılığını 20 yıl sürdüren Hikmet Terzi, Trabzon’un Çarşıbaşı ilçesindeki 50 metrekarelik küçük atölyesinde şimdiye dek 49 ürüne imza attı. Artık 74 yaşında ve eski gücünden uzak. Toruna yapacağı 50’inci teknesi, 9,5 metrelik boyuyla elinden çıkanların en büyüğü olacak.
O
nun, Trabzon’un Çarşıbaşı ilçesindeki dört katlı evinin altında iki bölümden oluşan 50 metrekarelik bir atölyesi var. 45 yıllık balıkçılığın ardından, 20 yıldır balıkçı teknesi imal ediyor orada. Şimdiye kadar 49 tekneye imzasını attı. 74 yaşındaki Hikmet Terzi, son ürününü torununa hediye ederek mesleği bırakacak.
Atölyesi bu işin standartlarına göre bir hayli dar ama mesleğe duyduğu aşkla bu yönde zorluk yaşamamış Terzi. Bir tekne ortalama olarak 4 ayda elinden çıkıyormuş. Kestane, gürgen ve kiraz keresteleri evlaymış teknecilikte. Öyle ki zaman zaman gereken ağaçları doğru düzgün yolu bulunmayan ormanlardan temin etmek durumuyla karşı karşıya kalıyormuş. Bazen de sipariş sahibinden istiyormuş uygun keresteleri. Atölyenin önüne yığıldıktan sonra 3 ay kurumaları bekleniyormuş ağaçların. Genellikle ustalık parasıyla yetindiğini söylüyor emektar tekne ustası: “Normal şartlarda bir tekne 30 ya da 40 bin liraya mal olurken ben teknelerimi motoru hariç 10 bin liraya mal ediyorum.” Müşteriler yakın çevresindenmiş ve herhangi bir hazır planı da yokmuş teknelerinin: “Kayıkları belli bir plana göre yapmıyorum. Sadece tekneyi isteyen kişiye boyu ve eni kaç metre olsun diye sorarım. Ona göre derinliğini hesaplar, kayığı yapar ve müşterime teslim ederim.” TEKNELERİNİ GÖRÜNCE GURUR DUYUYOR Bugüne dek ürünleri hakkında tek bir şikayet dahi iletilmemiş Terzi’ye: “Tekne imalatından önce uzun yıllar balıkçılık yaptım. Bu nedenle bir balıkçının teknede nelere ihtiyaç duyduğunu iyi biliyorum. Tekne yapımını babamdan öğrendim. Genelde müşterilerim kayığa çocuğunun veya torunun ismini veriyor. Ben hiç isim koymadım ama yaptığım kayıkları denizde görünce gurur duyuyorum. İşte onu ben yaptım diyorum ve kayığı uzun uzun denizde izliyorum.” 50’İNCİ VE SON TEKNESİ TORUNUNA İşleyen demir ışıldar ama Hikmet Terzi yaşlı bir insan artık. Eski gücü ve kuvvetinde değil. Ancak torunu kıramayarak imalat sayısını 50’ya çıkarmaya karar vermiş. “Dede bana da bir tekne yapar mısın?” sorusunu hayır diye cevaplayamamış: “Kerestesini kendisi topladı bize de yapmak düştü. Ben de ustalığımı son kez torunum için gösteriyorum. Bu benim yaptığım son ancak en büyük tekne olacak. Artık daha fazla dizlerimin üzerine duramıyorum. 20 yıl boyunca çeşitli ebatlarda balıkçı teknesi yaptım. En küçük balıkçı teknem 4,5 metre, bu tekne ise 9,5 metre uzunlukta, teknelerimin 48 en büyüğü olacak.”
Müşterilerinden yalnızca ustalık parası aldığını söyleyen Hikmet Terzi: “Genelde müşterilerim kayığa çocuğunun veya torunun ismini veriyor. Ben hiç isim koymadım ama yaptığım kayıkları denizde görünce gurur duyuyorum. İşte onu ben yaptım diyorum ve kayığı uzun uzun denizde izliyorum.” diyor. Sayı 49 / Kasım 2013
Samsun’un en eski sağlık grubu Akademi Grup, Anaklinik ile Liman Hastanesi çatısı altında hizmet verecek.
Sayı 49 / Kasım 2013
49
Köşe Yazısı
Aydın Doğdu Medya-Kulüp İlişkisi!
Y
ıllardır tartışılan konudur; Medya’nın Spora katkısı var mıdır? Kulüp-Medya ilişkilerinin düzeyi nasıl olmalıdır? Her iki tarafta sürekli çatışması mı gerekir, yoksa belli bir ortak çalışması var mıdır? Sizlere yıllar evvel izlememe rağmen, halen aklımda yer etmiş ve benzerlerinin de ülkemizde sıkça rastlanan bir olayı paylaşmak istiyorum; Belki o an için normal gelebilirdi ama bendeki etkisi oldukça fazlaydı. “Ertuğrul Sağlam’ın, Yardımcı Antrenör olarak görev yaptığı yıllardı. Teknik Direktör, ikinci kez takımın başına gelen Gigi Multescu’ydu. İşlerin iyi gitmediği bir dönem yaşanıyordu. Ertuğrul Hoca, her zaman ki nazikliği ve kibarlığıyla sorulara cevap veriyordu. Olayı yerel bir kanaldan bende takip ediyordum. Haberi izlerken bir anda irkildim. Yok artık! Bu kadar da olmaz ki dedim. Sorulan sorular o kadar içimi acıttı ki! Zannettim ki bir tarafta Savcı, diğer tarafta sanık vardı!” Yukarıdaki bu olayın benzerleri bugüne kadar hep yaşandı. İsimlerdi farklı olan, ama olaylar aynıydı. Bazen Fatih Terim, bazen Tolunay Kafkas, bazen de Şenol Güneş’ti o isimler. Ama yaşananlar yine hep aynısı oldu; Belki işin doğasından diyebilirsiniz. Ama böyle mi olmalı? Yoksa daha düzeyli bir üslup bulunabilir mi? Bence bu sorulara muhakkak cevap aranmalı ve bulunmalıydı. Medya-Kulüp ilişkileri her daim tartışılır olmuştur. Ancak seviyeyi kaçıran kimi gazeteci arkadaşlar maalesef, işin dozunu ayarlayamayınca sinirler geriliyor, yapılacak işinde tadı kaçıyor. Aslında eleştirisel 50
yaklaşım hep kolaydır. Bundan dolayı da “elini taşın altına koyanlara!” karşı daha anlayışlı ve pozitif yaklaşım gösterilebilir. Yalnız, burada şunu da belirtmek gerekir; Doğru haberi yapan ve bunun habercilik üslubuyla gerçekleştirenler elbette müstesna. Kulüp nezdinde ve sportif faaliyetler için, yapılan haberler duyumlara dayanan ve belge niteliği olmayan haber olduğu için belki de “doğru” ama diğer taraftan kulüp tarafından itiraz edilen ve yalanlanan haberlerde bulunmaktadır. Bu tür durumları da sıkça görmekte ve müşahede etmekteyiz. Bu durumda, gazetecilik etiği her zaman hele hele spor haberleri “asparagas” yani “masa başı” haberler olarak görüldüğünden güvenirlilikleri daima tartışılmıştır. Her gün çıkan birbiri ardına haberler taraftarları kimi zaman gereğinden fazla umutlandırmış, kimi zamanda hüsrana yol açmaktadır. Nitekim, bunda da yöneticilerle birlikte teknik heyet ve futbolcularında zaman zaman şuursuzca açıklamaları da katkı yapmaktadır. Yapılan haberlerin kişilik haklarına müdahale etmemesi belki de en çok gazetecilerden beklenendir. Bunda da son derece haklıdırlar. Çünkü, işin içine “özel hayata müdahale” girdiği zaman, iş sportif bir hadiseden de çıkmış, başka anlamlar taşımaya başlamıştır. Tüm medya, her yönüyle olayı “sportif faaliyeti!” kapsamında işini yaptığı zaman bu durum daha da anlamlı hale gelecektir. Elbette ki insanlığın varolduğu zaman diliminde her daim, olumsuz haberler yine devam edecektir. Ta ki işini düzgün yapanların işlerine devam ettiği zamana kadar.
Diğer taraftan, kişilerin siyasi görüşleri, dünya görüşleri ve yaşam tarzları da yine yapılan haber ve yorumlara etki etmektedir. Kimi insan sırf siyasi görüşüne uymadığı için yaptığı sportif faaliyetlerdeki başarısı, ya görmezlikten gelinir ya da en ağır şekilde eleştirildiği gibi, aynı zamanda hataları ya görülmez yada göklere çıkarılır. Yine bu durumda da yapılan haberler insanların dünya görüşüne göre beğenilmekte veya kötülenmektedir. Peki ya “doğru” kavramına nasıl ulaşılır. Bundaki temel prensip sporun ruhunda olan “Kazanma- Kaybetme” ve “BaşarıBaşarısızlık” teması ele alınmalıdır. Öyle ya, bir sportif faaliyet varsa, ortada ya bir taraf kazanmıştır yada kaybetmiştir. Bir futbol maçı oynanırken veya herhangi bir müsabaka yapılırken muhakkak ki “mücadele” unsuru vardır. Bu mücadelenin neticesinde bir taraf iyidir veya kötüdür. Ama her iki tarafta sahada gerekli mücadelelerini en üst düzeyde göstermelidir. Burada eleştirilecek konuda “gösterilen performanstır!” Kulüp-Medya ilişkileri dün olduğu gibi bugün ve yarın da birbirine paralel olarak devam edecektir. Çünkü bir taraf kulübü yönetmeye çalışırken, diğer tarafta bunu takip edip, taraftarlarını bilgilendirmek ve kamuoyuna duyurmak için çaba göstermektedir. Zaten benim kastettiğim de bu durumdan ziyade bunun aksine yapılan “çıkar ilişkilerinin” kulübe verdiği zararlardır. Ne zaman ki, bu durumdan herkes “dürüstlük”, “etik”, “doğruluk” gibi evrensel kavramlara uyar, işte o zaman daha doğru işlerin yapıldığını görürüz.
Sayı 49 / Kasım 2013
Say覺 49 / Kas覺m 2013
51
Yaşam
Amatör Yelkenciliğin Kalbi
SİNOP’TA ATIYOR
D
oğal limanı, koyları ve yılın 350 günü esen rüzgarıyla Sinop, yelken sporu için çok müsait şartlara sahip. Maddi imkansızlıklara rağmen milli takıma pek çok sporcu yetiştirdi. Hala da yetiştirmeye devam ediyor. Şehirdeki yelken kulübünün ilk sporcularından ve madalya kaldıranlarından Oğuz Özcü şimdilerde başkanlık koltuğunda. Vaktiyle Türkiye’nin birçok kulübünde kız yelkenci yokken Sinop’ta 3-4 tane bulunduğunu ve dereceler elde ettiğini söylüyor.
52
Sayı 49 / Kasım 2013
Say覺 49 / Kas覺m 2013
53
Yaşam
Türkiye’de hatta dünyada yelken kulüpleri hakkında “elit insanların toplandığı halktan kopuk yerler” algısı olduğunun altını çiziyor Özcü: “Samsun yelken kulübüne üye olmak için 7-8 bin lira, İstanbul yelken kulübüneyse 10 bin Avro ayakbastı parası veriyorsunuz. Buralarda bulunmak, bir nevi statü göstergesi. Sinop’ta da maalesef bu algı var ve yıkmaya çalışıyoruz. Sinop’un üye aidatı yıllık 100 lira. İlk üyeliğe giriş ücretimiz de 400 lira. Bizim kulübümüz gün sonunda uğranılarak bir şeyler içilen bir kulüp değil. Tam manasıyla amatör bir spor kulübü.” 1950 ile 1970 yılları arasının Sinop yelkenciliğindeki izleri çok belirgindir. 1967’de Su Sporları İhtisas’ adıyla ilk ‘Sinop Karadeniz Yelken Kulübü’ kurulduğunda; yani su kontrası gövdeleri, Sümerbank bezi yelkenleri ile nizami 10 optimist henüz gelmeden evvel, şehirde zaten bir yelkencilik kültürü ve yelkenle ilgilenen onlarca insan vardır. Kulüp baştan beri daha da fazla çocuğun yelken sporunu sevmesine ve yapmasına uğraşıyor. Yarım asra dayanan mazisinde en az 600-700 genç bu spora kazandırıldı. Aralarından Şentekin Sönmez, Mehmet Baş, Hüsnü Coşkun, Özden Saral, Mahmut Saral, Burak Tahmas, Mustafa Ekmekci, Elif Baş, Hakan Yılmaz, Erdinç Arslan, Mustafa Çakır ve Sergen Birincioğlu gibi nice üstün başarılı milli yelkenci çıkar. Kulübün ilk antrenörü Hızır Reis’in (Tarakcı) yetiştirdiği ilk yelkenciler şimdilerde 50 ile 55 yaşlarındalar.
ESKİ TEKNELERİN UNUTULMAZ HATIRALARI Kayık ustası rahmetli Remzi Etyemez’in kayıkhanesi, iskelesi, çekek yeri, küçük takım kulübesi, kulübeden çıkan çok özel kutusundaki çok özel yağ taşı ve bu taşta ince ince bilenen, dünya kıymetlisi keseri… Derviş ustanın Nato üssündeki Amerikalıların yönlendirmesiyle yeni yaptığı veya kürekli kayıktan bozduğu yaklaşık 15-20 kadar serbest dizayn yelkenli tekne… Bu teknelerden biri, 2 numaralı tekne; 54
sürati, yakışıklılığı, martı gibi bembeyazlığıyla diğerlerinden farklı. Rahmetli Akın Alpar’ın iki numaradan şablon çıkartarak 1964 yılında elleriyle imal ettiği 13 numara; 2 numaradan da hızlı, bir karabatak gibi simsiyah. 13 numarada Akın’ın, 2 numaradaysa Koç Vural’ın; parktan mobil dubasına gidiş dönüş, çekişmeli 1 Temmuz Kabotaj Bayramı yarışları… 4-5 metrelik motorsuz yelkenli teknesine sahip herkes, 3-4 kişilik arkadaş gruplarıyla peynir, ekmek ve domatesini alır; spordan çok eğlence amacıyla rüzgarın durumuna göre gezer, plajlara gider, denize girer ve hatta yelkenle seyir halindeyken palamut bile avlardı Sinop’ta…
25 MİLDE 2 KOY, 1 DOĞAL LİMAN VE 3 BARINAK Kuzey batıda Hamsilos koyu, merkezde kulüp iskelesi, güneyde Gerze Limanı ve mavilikler, kıyılar ve koylar yelkencilik için mükemmel bir coğrafya. Ama Sinop’ta Optimistciler ve Laserciler çalışmalarında ve yarışlarında iç liman ve hatta kulüp tesislerinin hemen önünü kullanıyor.
‘’TEMMUZ, AĞUSTOS VE SİNOP’’ Tüm kuzeyli rüzgârlara karşı geniş güney (iç) limanı; güneyli rüzgârlarda alargada kalınabilen kuzey (dış) limanı ve tüm rüzgârlara kapalı Akliman ve Hamsaroz koyları, tarih boyunca denizcilere barınma ve korunma sağlamıştır. Sinop balıkçı barınağının yanı sıra, inşası süren Demirciköy ve Gerze balıkcı Sayı 49 / Kasım 2013
Sinop Karadeniz Yelken Kulübü bünyesindeki yelken okulu, Avrupa Birliği Projesi’yle kuruldu. Yetişkinlere denizcilik ve yelkencilik eğitimi verilmesini amaçlanıyor. Eğitim teknesi, ekipmanları ve kadrosu 2007 yılında tamamlandı. Bugüne kadar, 300 kişi eğitimden geçirildi. Artık 1-2 haftalık uzun süreli ve çok katılımcılı kurslara rağbet yok. Yeni sezonda 2-3 gün süreli olacak. Hafta sonlarına sığacak iş. En az 3 en çok 5 kişilik ekiplere, kısa süreli ama yoğun eğitim alternatifleri sunuluyor.
barınaklarıysa, tekneleri tüm rüzgarlara karşı koruyor ve bağlama imkanı sunuyor. Tüm koy ve barınaklar 3.5 metre su kesimine değin tüm teknelerin rahatça girebilmesine müsait.
GÜZEL SEVDASIZ, SİNOP RÜZGÂRSIZ KALMAZ Sinop’ta senenin 350 günü eser hava. Çoğunlukla karayel üfler bir taraftan, keşişleme cevap verir karşısından. Poyraz kendini arada sırada gösterir ama yukarıda biryerlerde sıkı esiyor olduğundan bize ölü denizleri gelir onlarda iç limana giremezler. Yıldız ve kıble nadiren eser ama 2-3 saat sonrasında çoklukla yıldız karayelde, kıble ise keşişlemede karar kılar. Geç sonbaharda ve kışları 5 belki 6 kez lodos yoklar iç limanı. Azami 2 gün ortalığı karıştırıp gider.
KARS, KAYAKCI; ERZURUM, ATLET; SİNOP, YELKENCİ Yelken sporu için en uygun şartların buluştuğu bu coğrafya, Sinop Karadeniz Yelken Kulübünün en büyük hazinesi. Senenin her döneminde rüzgârlı, güvenli ve temiz bir limanda yelken açılabilmesi sebebiyle; tüm Sayı 49 / Kasım 2013
kentlerdeki limanlar suni olarak mendireklerden oluşturulmuşlardır. Tıpkı Samsun’da olduğu gibi. Mendirek içi rüzgarsız ve dar. Ayrıca sürekli bir deniz taşıtı trafiği var. Mendirek dışında ise dalga var. Diğer Karadeniz şehirlerinde de durum bu.”
eksiklere ve maddi sıkıntılara karşın kulüp, ülkemizin büyük kulüpleriyle yarışa tutuşabilmekte. Sporcuları iyi neticeler alabilmekte.
FUTBOL TAKIMININ ARMASI YELKEN Kulübün ilk sporcularından ve madalya kaldıranlarından Oğuz Özcü şimdilerde başkanlık koltuğunda. Vaktiyle Türkiye’nin bir çok kulübünde kız yelkenci yokken Sinop’ta 3-4 tane bulunduğunu ve dereceler elde ettiğini söylüyor. “Sinop Valiliği’nin armasında iki simge var. Bir tanesi kale, diğeri yelken. Kale ile burası tarihi bir şehir yelken ile de burası denizi ile iç içe yaşayan ve yelkenciliğin, yelkenin şehri. Sinop’un futbol takımının arması yelken. Bir futbol takımının armasında yelken var.” bilgisini paylaştıktan sonra şunları anlatıyor: “Sinop’ta okula başlayan bizim gibi çocukların ilk öğrendiği kare kalem ile yelken çizmekti. Denize meraklı bir şehir burası. Özellikle bizim kuşağımızda bu çok daha ağır basıyordu.” Sinop’un, Karadeniz sahilinde yelken sporuna en müsait şehir olduğunu belirtiyor: “Çünkü doğal bir liman ve sürekli rüzgarı var. Diğer
80 genç lisanslı yelken sporcusu var şehirde. Sinop için müthiş bir sayı bu. Sürekli milli takıma yelkenci gidiyor buradan. 2012 Londra Olimpiyatları’nda da Mustafa Çakır’la boy gösterildi. Üniversite çağına dek Sinop’taki kulüp adına madalyalar kazanmış Çakır. Şimdi Heybeliada Su Sporları Kulübü’nde. 49 ülkeden 49 yarışmacının katıldığı Londra’daki yarışlarda 39’uncu oldu. 46’ıncı Balkan Şampiyonası’nda ülkemizi temsil eden Sinop Karadeniz Yelken İhtisas Kulübü sporcuları Sergen Birincioğlu ve Tamer Emre Hasbay da 470 sınıfında gümüş madalya kazandı.
Sinop Karadeniz Yelken Kulübü, çocukların yelken sporunu sevmesine ve yapmasına imkân sağlıyor.
Olimpiyatlarda yelkenli teknede 470 ve Laser yarışları gerçekleşir. Sinop’un 470 sınıfında bir takımı var. Türkiye’nin birçok yelken kulübünde bu sınıfta ekip yok. Bu özelliği; İstanbul, 55
Yaşam
Galatasaray, Fenerbahçe gibi büyük yelken kulüpleriyle rekabet edebilecek konuma yükseltiyor Sinop’u.
bulunmak bir nevi statü göstergesi. Sinop’ta da maalesef bu algı var ve biz bu algıyı yıkmaya çalışıyoruz.
GÜN SONUNDA BİR ŞEYLER İÇİLEN YER DEĞİLİZ
Yavaş yavaş da bu algı Sinop’ta yıkılıyor. Sinop’un üye aidatı yıllık 100 lira. İlk üyeliğe giriş ücretimiz de 400 lira. Bizim kulübümüz gün sonunda uğranılarak bir şeyler içilen bir kulüp değil.”
Başkan Özcü, Türkiye’de hatta dünyada yelken kulüpleri hakkında “elit insanların toplandığı halktan kopuk yerler” algısının varlığından da söz ediyor: “Bugün Samsun yelken kulübüne üye olmak için 7-8 bin lira civarında bir ayakbastı parası veriyorsunuz. Senede de bin lira civarında yıllık aidat ödüyorsunuz. Örneğin İstanbul yelken kulübüne üye olmak istiyorsanız 10 bin Avro civarında bir ayakbastı parası veriyorsunuz. Bütün bunlar bir güç oluşturuyor. Dolayısı ile zengin insanların bulunmaktan hoşlandıkları yerler yelken kulüpleri. Buralarda
YÜZDE 100 AMATÖR SPOR KULÜBÜYÜZ Kuruluşlarını ‘yüzde 100 amatör bir spor kulübü’ diye niteleyerek, “Ne yöneticilerimiz ne de üyelerimizin elitlik sosyete bir durumu yok. Sıradan Sinoplu vatandaşlar. Böyle olmaktan da iftihar ediyoruz. Bizim sporcularımız arasında apartman kapıcısının da çocuğu var. Doktorun da çocuğu da. Hiç birinin
öbüründen farkı yok hepsi denizde eşit. Rüzgâr ve deniz herkese aynı oranda eşit. Antrenörlerimizde Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü antrenörleri.” diyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın, taleplerine kayıtsız kalmayarak 130.000 lira değerinde 5 tane Laser ve 1 tane de 470 sınıfı teknesi gönderdiğini ifade ediyor: “Ülkemizi temsil eden sporcularımız artık ilimizde yarışmalara hazırlanarak ülkemizi en iyi şekilde temsil edecekler. Bizlerden desteklerini esirgemeyen ve her zaman sporun ve sporcunun yanında olan başta Bakanımız Sayın Suat Kılıç’a, Spor Genel Müdürümüz Sayın Mehmet Baykan’a ve Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Mustafa Çelik’e Sinop yelken ailesi adına şükranlarımı sunuyorum.”
Seydi Ali Reis Kupası
B
irkaç yıl önce başlanılan İlköğretim okulları arası Seydi Ali Reis Kupası projesi de Türkiye’ye örnek. İlköğretim öğrencilerinden takımlar oluşturuluyor ve çocuklara yelken eğitimi veriliyor. Ardından Seydi Ali Reis Kupası yarışması düzenleniyor. Bu yarışlarda başarı gösterenler kulübün alt yapısına girebiliyor. Uygulama sayesinde Sinop’ta tüm evlerde yılda asgari bir defa yelken sporu konuşuluyor
56
Sayı 49 / Kasım 2013
ı s a k r a M ı l z ı ld ı Y 4 ı s a r a r a l s u l U nın, sporcula n rı la u n ’ a s n in u iş lirılarının, Sams kaldığını be ın ın, politikac n n rı la n a ın ş lı ış a d adıyla elçilik ç ve yurt
rın oteli rın, yabancı beri yurtiçi n a d d n ın ra ta meşhurla ığ e G d d ıl n a ç a y iz la m ır li ğ a te dan özellikle afir k, O ın is ış re d m te rt e u rc Y le i. ın d in ın dan b isalandı de 2014 yıl çok sayıda m nılmaya baş yöneticileri, n a l a te ’d a O y n s e m u d u R k in e Ata İran v 30 yıldır geçeceğ Yunanistan, da olumlu eden Yavuz, e a h d a a if d i in in iç yle iğ eld kendileri er iştirakleri iğ d fir ve grup g e d n rü ettizm sektö emin. bunu devam Samsun Turi e v ı n ın rı d la a k e u old elerind birlikte öncü l seyahat sit a s l, lu te u O e v ı m s u rtti. k Uluslarara eklerini beli c n Grand Ata re e il d e k z a ö d s a’dan şarıya o dan övgüyle , Danimark rsoneliyle ba ’a e g p n io m c K ti tü e e g n v n ir ö o y yöneticileri dar büyük b ada’dan, H takum Otel a n A k a d e K n ’n ti ra e i G y . in ri a md umhu rını sterildiğ lanmış duru ney Afrika C r ağırladıkla ü fi n örnek gö G a ti e is m m riz t li h ri e b fe ri mün ıklarını gururu leri verdikle coğrafyadan uluslararası yük keyif ald ü n b ’u n n a u d s n m u a b luS uz, belirterek u ve sorumlu n u ekleyen Yav ğ lu u tl u runu, m tiyorlar. olmanın onu , z u v a Y r. ustafa ğunu yaşıyo yöneticisi M l te rı O a ıl m tç u a k n elen sa Grand Ata izin önde g m e lk ü e d n otelleri
A
58
Sayı 49 / Kasım 2013
Yeni Mahalle Atat羹rk Bulvar覺 No:183 Atakum / Samsun Tel: 0 (362) 439 0 555 Fax: 0 (362) 439 35 95 E-Posta: info@grandatakumhotel.com
www.grandatakumhotel.com Say覺 49 / Kas覺m 2013
facebook.com/groups/GrandAtakumHotel59
T
okat’ın Niksar ilçesi, Orta Karadeniz Bölgesi’nin şirin yerleşim birimlerinden. Tarihî eserleri, dağları, ovası, Çamiçi Yaylası ve Ayvaz Suyu’nun çıktığı Ayvaz mesire alanıyla görenleri cezbediyor. Yeşilin tonlarına bezenmesinden dolayı Yeşil Niksar diye anılır güzel ilçe. Başlarda Sivas’a bağlıdır. Ardından il statüsü kazanan Tokat’a dahil olur. Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman Trabzon ve doğu seferleri sırasında buraya uğramıştır. Roma, Bizans, Selçuklu, Danişmendli
60
ve Osmanlı Devleti’ne ait pek çok eseri görmek mümkündür ilçede. Tarihî câmileri, medreseleri, kümbetleri, türbeleri, köprüleri ve çeşmeleri görülmeye değerdir. En meşhur tarihî eserlerinden biri de kalesidir. Kale surları, hamamı ve Anadolu’nun ilk Türk tıp okulu Yağıbasan Medresesi mutlaka ziyaret edilmesi gereken mekanlardır. Orta Karadeniz Bölgesi’nde yer almasına rağmen nisbeten ılıman bir iklime sahip Niksar. Kalesindeki zeytin ağaçlarını gören misafirler bir hayli şaşırmaktadır.
Cevizin apayrı bir yeri vardır ilçede. İç halinde ihraç edilmekte. Yaprağı, kuşburnu ve salçası da ekonomisinin temel ürünlerindendir. Niksar Kamping Çamiçi Yaylası’nda ulusal ve uluslararası kampçıların hizmetinde. Doğayla baş başa tatili sevenler için ideal bir yer. Kamp son derece güvenli. Aydınlatması sorunsuz.Karavanlara elektrik ve su da bağlanıyor. Sıcak su, duş, bay-bayan tuvalet ve bulaşıkhane hizmeti aksamıyor. Kelimenin tam anlamıyla örnek bir işletme örneği sergileniyor.
Sayı 49 / Kasım 2013
Tarihî camileri, medreseleri, kümbetleri, türbeleri, köprüleri ve çeşmeleriyle görülmeye değer bir yer…
Orta Karadeniz’in Kamping Noktası
NIKSAR Yeşilin bütün tonlarıyla bezenen Niksar’da görülecek çok yer var. Anadolu’nun eski başkentlerinden bir kere. Çamiçi Yaylası’ndaki kamping alanı tabiat tutkunları için çok ideal. Kampta hayatın aksamaması için her türlü imkan mevcut. Ayrıca bir oksijen deposu burası.
Niksar Kamping 2012 Mayıs ayında Çamiçi Yaylası’nın Er Meydanı mevkiinde kuruldu. Bundan bir yıl sonra da açıldı. Türkiye’nin projeli ilk kamping alanı. 10 adet bungalov, 28 araçlık karavan ile 400 çadırlık kamp alanı, 3 adet duş - Wc ve sosyal tesisleriyle 24 saat konaklamaya müsait. Nem oranı sıfıra yakın. Kaz Dağlarından sonra en fazla oksijen oranına sahip. Ağaçlar arası doğa yürüyüşü için ideal. Niksar Kamping Uluslararası Kamp Karavan Federasyonu FİCC’nin üyesi. FİCC, Türkiye Kamp Karavan Derneği ve Ulusal Kamp ve Karavan Federasyonu üyelerine özel indirim uygulanıyor.
Sayı 49 / Kasım 2013
ANADOLU’NUN ESKİ BAŞKENTLERİNDEN Tokat’ın Niksar ilçesi Pontus Krallığı ile Danişmentli Devleti’nin başkentiydi. Tacettinoğlu Beyliği de 40 yıl boyunca buradan yönetildi. 1067 yılında Alparslan’ın komutanlarından Afşin Bey tarafından fethedilen Niksar bir sene sonra Bizans’ın kontrolüne geçer. 1071 tarihli Malazgirt Savaşı sonrası yeniden Türk egemenliğine girer. Ancak 1073’te yine elden çıkar. Kalıcı fetih Danişmendli Devleti’nin kurucusu Danişmend Melik Ahmed Gazi’nin komutasıyla gerçekleşir. Halkın Melik Gazi diye bildiği bu zat, Seyyid Battal Gazi sülalesindendir. Söz konusu fethin tarihi 1083’dür. Niksar Danişmendli’nin başşehri yapılır ve ilim merkezi haline getirilir. 1175’te II. Kılıçaslan zamanında Selçuklu topraklarına katılan Niksar, Moğol istilasından etkilenir. 1341’de Eretna Devleti’nin hâkimiyetindedir. Daha sonraları Taceddinoğulları Beyliği’nin merkezi olur. Çeşitli badireler atlatır. Nihayetinde halkının isteği üzerine Yıldırım Bayezid devrinde Osmanlı Devleti’ne katılır. Tarih 1398’dir.
61
62
Say覺 49 / Kas覺m 2013
Say覺 49 / Kas覺m 2013
63
Spor
Dağlardaki, yaylalardaki idmanlarla Türkiye şampiyonu oluyorsa
SiZ ONU BiR DE TRABZON’A PARKUR YAPILDIĞINDA GÖRÜN
İzmir’deki Türkiye Enduro Şampiyonası’nda birinci olan motokros sporcusu İslam Yıldız Yıldız, yurt dışındaki yarışlara da katılarak başarılar elde etmeyi hedefliyor. Dağlarda ve yaylalarda idman yapmak zorunda kaldığını belirterek, “Bu tür yarışlara katılmak isteyen çok sayıda kişi var Trabzon’da. Bu işi profesyonelce yapmak için parkur gerekli.” diyor. Yıldız, 2004 yılından itibaren yavaş yavaş arazi motosikletleri kullanmaya başlıyor.
I
slam Yıldız, bir motokros sporcusu. Arkadaşlarından temin ettiği matorsikletle Türkiye Enduro Şampiyonası’nda birinci oldu. Daha evvelinden dereceler kazandığı yarışlara da desteklemelerle katılmıştı.
İlk önce çocukken baba hediyesi bisikletle ayaklarını yerden kesmenin tadına varıyor Yıldız. Hemen sonrasında içinde yeşeren motosiklet sevdası zamanla daha da alevleniyor: “O yıldan sonra ‘ah bir mobilet alabilsem’ dedim. Sonra da o mobileti aldım. Sonra vitesli motosiklete geçtim.” 2004 yılından itibaren yavaş yavaş arazi motosikletleri kullanmaya başlıyor: “Kendimi geliştirmek için dağlara, yaylalara gittim. Arabaların gidemeyeceği yerlere gittim, patika yollara girdim. Zaman zaman çıkışı olmayan yollara denk geldim. Çok zorluklarla karşılaştım. Yol olmayan yerlerde, kayalık, bayır alanlarda motosiklet sürdüm. Böylelikle gittikçe enduro yarışları sevdası beni sardı.” TÜRKİYE’YE ENDURO’DA BİRİNCİLİK Artık yarışlara hazır bir motosiklet sürüş ustasıdır. Lisans çıkararak, 2012 yılında 86 kişinin gaza bastığı Bodrum’daki
64
yarışta genel klasmanda 10’uncu, kendi grubundaysa 2’inci olur. Bir sonraki yarış Antalya Kemer’dedir. Genelde 9’uncuğa yükselirken, grubundaki yerini korur. İzmir’deyse grubunda zirveyi görür. Hepsine de arkadaşlarının ve dostlarının destekleriyle iştirak eder: “İzmir’de düzenlenen Türkiye Enduro Şampiyonası’na ise motosikletim olmadığı için arkadaşımdan emanet aldığım motosiklet ile katıldım. Yarışta motosikletin bazı bölümleri hasar gördü, lastiği patladı. Emaneti sağlam teslim etmek için ise uzun bir süre motosiklet üzerinde tamir yaptım ve aynı şekilde arkadaşıma emaneti verdim.”
Sayı 49 / Kasım 2013
Yeni bir motosiklet alır ama bu ‘enduro yarışlar’ için elverişsizdir: “Motosiklet tamircisiyim. Motosikletin her türlü tamirini yapabilirim ama bütçem her türlü motosikleti almaya uygun değil.”
PROFESYONELLİK İÇİN PARKUR GEREKİYOR Bundan böyle ki yarışların tümüne iştirak edip iyi sürücülerle aynı parkuru paylaşmayı ve teknik bilgilerini artırmayı hedefliyor Yıldız. Bir de, “İmkan olursa yurt dışındaki yarışlarda” derece elde etmeyi… Bu işte profesyonelleşmeyi arzuluyor aynı zamanda: “Dağlarda, yaylalarda idman yapmak bazı durumlarda çok tehlikeli oluyor. Trabzon’da bir idman parkuru yok. Haftada bir izin yapıyorum. Onun da büyük bölümünü parkurlara ulaşmak için harcıyoruz. Bu tür yarışlara katılmak isteyen çok sayıda kişi var Trabzon’da. Bu işi profesyonelce yapmak için parkur gerekli.”
Sayı 49 / Kasım 2013
65
xen habere
AJANDA
Bir Ayşegül Vardı... 80’li yıllarda doğanların dudaklarına bir tebessüm konduracakk seridir idi di Ayşegül. Ayşegüül Gazete G t aralarında araların l d da d verilse, çoğu espriye konu da olsa her ne yaştan olursanız olun elinize aldığınızda sayfalarını çevirmeden geçemezsiniz. Orjinal olarak “Martine” ismiyle Gilbert Delahaye tarafından yazılan Ayşegül serilerinin asıl gönüllerde yer etmesini sağlayan resimlendirmelerini ise Marcel Marlier yapmış. Amerika’da Debbie, İtalya’da Christina, Almanya’da Steffi, İngiltere’de Emma, Portekiz’de Anita gibi isimlerle yayınlanan 50 kitaplık seri Türkiye’de Yapı Kredi Yayınlarından çıkıyor.
Bu Ay Ne İzlesem? THE FIFTH ESTATE Wikileaks: Beşinci Kuvvet Vizyon Tarihi: 15 Kasım 2013 (75 dk.) Yönetmen: Bill Condon Oyuncular: Benedict Cumberbatch, Moritz Bleibtreu Tür: Dram Şirket ve devletlerin kirli çamaşırlarını ortaya çıkartmaya adanmış ünlü Wikileaks sitesinin kuruluşunu ve kurucuları Julian Assange ile Daniel Domscheit-Berg’ün arasındaki arkadaşlık ve iş ilişkisini anlatıyor 75 dakikalık film.
HUNGER GAMES: CATCHING FIRE Açlık Oyunları 2: Ateşi Yakalamak Vizyon Tarihi: 22 Kasım 2013 (146 dk) Yönetmen: Francis Lawrence Oyuncular: Jennifer Lawrence, Josh Hutcherson Tür: Macera, Aksiyon 74. Geleneksel Açlık Oyunlarını kazanan Everdeen ve Mellark evlerine döndükten sonra Katniss bir isyanın patlamak üzere olduğunu hissederken; insanların içinde yeşeren umuttan rahatsız olan başkan Snow 75. Açlık Oyunları’nda ikiliye kötü bir sürpriz hazırlıyor.
BYZANTIUM Bir Vampir Hikayesi Vizyon Tarihi: 29 Kasım 2013 Yönetmen: Neil Jordan Oyuncular: Gemma Arterton, Saoirse Ronan, Jonny Miller Gizemli iki kadının Byzantium isimli eve sığınmalarıyla başlayan hikayede; yavaş yavaş geçmişlerindeki sırları tanıştıkları kasaba sakinleriyle paylaşan kadınların 200 yıl önce doğup insan kanıyla beslendikleri anlatılıyor. Yönetmenliğini bu türde başarılı işlere imza atan Neil Jordan’ın yaptığı film uzun zamandan beri beyaz perdeye taşınan tek ciddi “vampir filmi” olarak görülüyor.
Karanlik Tarafta Disney Pariltisi
E
kim ayı sonlarında George Lucas’ın haklarını 4 milyar dolar karşılığında satmasıyla Star Wars gibi tarihin en büyük film markalarından birini eline geçiren Disney’in planları büyük. Ödemenin 40 milyon dolarlık bölümünü Disney hisse senedi olarak alan Lucas’ın gizlice yönetime girmeye çalışacağı yönündeki dedikodular süre dursun, Disney yapımı ilk Star Wars’un vizyon tarihi ertelendi bile. J.J. Abrams’ın yöneteceği yeni serinin bir türlü çekimlerine başlanamazken yapımcı şirketten vizyon tarihinin 18 Aralık 2014 olacağı haberi geldi.
Disney’in Star Wars markasına neler katacağı büyük merak konusu halindeyken, hayranların Lucas’a yönelik tepkileri devam ediyor.
Bu Ay Ne Okusam? TEKLİFİNİZLE İLGİLENMİYORUM
AÇIK & GİZLİ OTURUMLARDA
LÜBNAN MUTFAĞI Amin & Andree Maalouf
Başar Başarır
LOZAN TARTIŞMALARI
Can Yayınları
T. Akyol, S. Kaplan Doğan Kitap
“Teklifinizle İlgilenmiyorum”, yaşamın insanı köşeye sıkıştırdığı, onun canını yaktığı her parçasına mizahla ve taşkın bir zekayla başkaldırıyor. Öykücülüğümüzün “ele avuca sığmaz” kalemi Başar Başarır, akıcı, Türkçeyi gündelik dilin tüm alanlarına uzanacak, tüm renkleri kapsayacak biçimde kullanıyor. Bu nedenle, aklınıza gelebilecek her kesimden insan, bütün zenginliği ve cıvıltısıyla yer alıyor bu öykülerde.
66
K a s ı m 1 9 2 2 ’d e n Ağustos 1923’e kadar Lozan müzakereleri ve antlaşması üzerine TBMM’de yapılan açık ve gizli görüşmelerin, oylamaların ve çıkarılan kanunların metinlerini içeriyor. Lozan’ın 90. yıldönümünde, tutanakları okumak bugünkü birçok siyasi tartışmayı anlamlandırmak için de değerli bir kaynak teşkil ediyor.
Yapı Kredi Yayınları
Doğu’nun Batı’daki etkili seslerinden Amin Maalouf da eşi Andrée Maalouf’un hazırladığı kitap için göçmenlik, gurbet ve yaşatılan yemek kültürü ekseninde yoğunlaşan özlü bir Önsöz kaleme almış. Beyrut’tan ya da bir köyden çıkmış bazı yemekler dünya çapındaki sayısız sofralarda yer bulduysa da Lübnan mutfağının tatlarındaki inceliği, esin kaynaklarındaki çeşitliliği yeterince yansıtmaz.
Sayı 49 / Kasım 2013