HABEREXEN
R
AYLIK HABER DERGİSİ
YIL: 3
Hesap sormalarına kimse engel olamaz!
TEMMUZ 2012
FİYATI: 9 TL
SAYI: 33
Bafra halkı kanatlanmayı bekliyor
Yeni rota açık deniz balıkçılığı
Sabır ve azim sanatı hat
Çeltikteki gerçekler çok su götürecek
PLAN YOKSA PİLAV DA YOK
i 2 Derg a 1 arad
Sayı 33 / Temmuz 2012
1
2
Say覺 33 / Temmuz 2012
w w w.hab erexen . com
Çeltikteki gerçekler çok su götürecek HABEREXEN
R
AYLIK HABER DERGİSİ
YIL: 3
Hesap sormalarına kimse engel olamaz!
TEMMUZ 2012
FİYATI: 9 TL
SAYI: 33
Bafra halkı kanatlanmayı bekliyor
Yeni rota açık deniz balıkçılığı
Sabır ve azim sanatı hat
Yıl 2008 Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) önünde uzun pirinç kuyrukları…Fiyatlar almış başını gidiyor… Piyasa yurt dışından ithal edilen ürenle dengelenmeye çalışılıyor. Peki, bu kadar imkana ve tarım arazisine sahip bir ülke neden, nasıl ve niye bu duruma düşebilir?
Çeltikteki gerçekler çok su götürecek
PLAN YOKSA PİLAV DA YOK
Bu bir spekülasyon muydu? Karadeniz çeltik diyarıyken niçin en fazla tükettiğimiz pilava hasret kalmıştık? Fındık ve tütünde ekim alanı daraltma ve alternatif bitkilere yönelme stratejisinin seyri izlenmekteydi. Çeltiğe uygun düz arazilerdeki fındık kökleri sökülmeliydi. Ama durduk yerde neden sorunlar baş gösteriyordu? 2 Dergi 1 arada
Sayı 33 / Temmuz 2012
1
Bafra ve Çarşamba’nın mümbit ovalarındaki plansızlık ve bunun sonucunda oluşan hatalar hangi pozitif hamlelerle tersine çevrilebilirdi? Çeltik üretimini şekillendirecek ve istenen seviyeye götürecek fikir ve öneriler nelerdi? Bütün bu sorulara muhataplarına sorup cevap aradık bu ayki kapak dosyamızda. Tablolarla, verilerle ve istatistiklerle çeltiği irdeledik. Dünyadaki vaziyetle ülkemizi karşılaştırdık. Karadeniz Bölgesi ve Samsun özelinde baktık problemlere. Temel besin maddelerinden pirinçte boşluğa düşmenin ifadesi dahi korkunç. Sağlıklı nesiller için böyle bir lüksümüz olamaz. Fast Food çılgınlığı vücut kimyalarını bozarken, yeniden doğru beslenmeye yönelmeliyiz.
AYLIK HABER D ERGİSİ Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi
Mustafa ÇAKIR SORUMLU YAZI İŞERİ MÜDÜRÜ
Ahmet AK
HABER MERKEZİ
Mustafa BİLİK
HALKLA İLİŞKİLER Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM VE SATIŞ MÜDÜRÜ
Serkan KULAKSIZ
REKLAM REZERVASYON Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANIŞMANLARI
AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin ŞENGÜL AV. Adem AKSOY TASARIM
Serdar ILGIN
www.serdarilgin.com.tr
BASIM YERİ Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mh. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96
Samsun, Türkiye çeltik ekiliş ve üretimi açısından Edirne’den sonra ikinci sırada geliyor. Vilayetteki çeltik verimi, Dünya ve Türkiye ortalamasının üzerinde. Alan ve verimi artıracak avantajlarla donatılı 19 Mayıs Şehri.
YÖNETİM YERİ ADRESİ Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konaklar Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN
Pirinç piyasası incelendiğinde mevcut ekim alanının en az iki-üç katına çıkartılabileceği belirtiliyor.
YAYIN TÜRÜ Aylık Yerel Süreli Yayın Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, vermiştir.
Sayı 33 / Temmuz 2012
basın meslek ilkelerine uymaya söz
3
HABEREXEN
R
10
Sayı 33 / Temmuz 2012
dos y al ar
14
3 EDİTÖR 6 AKILDA KALANLAR 8 KÖŞE YAZISI - BEKİR REŞİTOĞLU 10 HESAP SORMALARINA KİMSE ENGEL OLAMAZ ! 14 KENE ÖLÜMLERİ ANCAK AŞIYLA ÖNLENEBİLİR
18
18 BAFRA HALKI KANATLANMAYI BEKLİYOR
22
22 SICAK HAVALARDA BU ALTIN ÖĞÜTLERE DİKKAT! 24 YENİ ROTA AÇIK DENİZ BALIKÇILIĞI
24
28 SEMTİNE UĞRANACAK EV AL 30 KÖŞE YAZISI - AYLİN TAT
32
32 PLAN YOKSA PİLAV DA YOK 52 SABIR VE AZİM SANATI HAT 56 KÖŞE YAZISI - AYDIN DOĞDU 58 PERŞEMBE BİSİKLETÇİ’LERİNİN GELECEĞİ ÇARŞAMBA’DAN BELLİ 62 BAYANLARA YAZ VE GÜZELLİK TÜYOLARI 64 DAMAK TADI - MEHTAP YEŞİLBAŞ
58
52
68 SİNEMA
4
Sayı 33 / Temmuz 2012
Say覺 33 / Temmuz 2012
5
Akılda Kalanlar
Ak Parti İl’de Fuat Köktaş dönemi... AK Parti’nin Samsun il başkanını belirlemek için gerçekleştirilen 4’üncü olağan kongrede, delegelerin 316’sının kendisini tercih ettiği Fuat Köktaş, rakipleri Osman Çetinkaya ve Mustafa Acar’ı geride bırakarak yönetici koltuğuna oturdu. Eski başkan Acar’a 249, Acar’a ise 51 oy çıktı. 3 de geçersiz var.
Olağan kongreye kadar Kazım Yılmaz... 2011 -2 012 futbol sezonunda Süper Lig’e tutunamayan Samsunspor’daki yönetim kaosu sürüyor. Zor dönemde taşın altına elini koyan Kazım Yılmaz yoğun çabalar sonrası olağan kongreye kadar başkanlık görevini sürdüreceğini açıkladı. Tehdit edildiği ve beraber çalışmak istediği kişilere baskılar yapıldığı gerekçesiyle olağanüstü kongreye götürmüştü takımı. 22 Haziran’da çoğunluk sağlanamayınca 29 Haziran’a ertelenmişti kongre. Yeniden adaylığını koymayacağını duyurmuştu bu kararı alırken. Ancak salondaki ‘büyük başkan’ tezahüratlarıyla yumuşadı. AK Parti İl Başkanı Fuat Köktaş da ikna konuşmalarında etkin rol aldı. Böylece en azından normal kongreye dek devam iradesi belirlendi.
6
Simidimiz tescilleniyor Samsun Ticaret ve Sanayi Odası’nın (TSO) Samsun Simiti’ne coğrafi işaret alınması için Mart ayında yaptığı başvuru Türk Patent Enstitüsü’nce kabul edildi. Şehre özgü simit diğerlerinden bir hayli farklı. İstanbul Bakırköy’de bu adla bir simit sarayı faaliyette bir kaç yıldır. Tren istasyonunun üzerindeki dükkanlarda bu tadı arayan hemşerilerin uğrak yeri. Kim bilir, önümüzdeki dönemde başta İstanbul bütün Türkiye mutluluğuna erer bu tadın.
Yörex Fuarı’nda estik
Antalya’da düzenlenen “3. Hediyelik Yöresel ve Geleneksel Ürünleri Fuarı”nda açılan Samsun standı yoğun ilgi çekti. Kurdeleyi kesen TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da dikkatle inceleyenler arasındaydı. Antalya’daki Ticaret Borsası, Ticaret ve Sanayi Odası ve Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı’nca organize edilen fuar Expo Center’daydı. 71 vilayetten 250’yi aşkın firma, oda, borsa, belediye ve kalkınma ajansı oradaydı. Sayı 33 / Temmuz 2012
Yüksekova’dan düşen ateş Saldırıya uğrayan Hakkari’nin Yüksekova ilçesindeki Yeşiltaş Karakolu’nda şehit olan 8 askerden birinin baba ocağı Samsun’daydı. 21 yaşındaki Umut Bulut’un terhisine 5 ay kalmıştı. Evliydi ve bir erkek çocuk sahibiydi. Canik ilçesi Gaziosmanpaşa Mahallesi’ndeki eve, Merkez Komutanı Piyade Albay A. Şadi Çakır getirmişti acı haberi. Babası Mustafa ile annesi Özlem Bulut gözyaşlarına boğulmuştu. 6 kardeşli bir evde büyümüştü şehit. Vatani görev öncesi tüpçüde çalışarak rızkını kazanıyordu.
Organize Sanayi’ye dev arıtma Samsun Büyükşehir Belediyesi SASKİ Genel Müdürlüğü’nün Organize Sanayi Bölgesi’ne inşa ettireceği arıtma tesisi, Karadeniz Bölgesi’nin en büyüğü. Şehrin doğu kısmındaki tesis Ondokuz Mayıs Üniversitesi ile Çınarlık Belediyesi arasında kalan bölgede yaşayan 600 bin kişinin atık sularını arıtacak. SASKİ’nin bir de batı için arıtma tesisi projesi var. 28 milyon 500 bin Avro’luk tesisin temeli Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın da katıldığı törenle atıldı. Proje tamamlandığında Samsun mavi bayraklı denize sahip olacak.
İzmir’den Lovelet!
Ordu Karayolu’nu 1’inci kilometresine, kayaların içine konuşlanan Lovelet sayesinde bazı ünlü markalar ilk defa Samsun’a geliyor. Sıra dışı mimarisiyle de dikkat çeken alışveriş ve yaşam merkezinde 120 mağaza yer alıyor. Projeyi İzmir merkezli İdol İnşaat hayatı geçirdi.
Samsun’da İran turu...
İran İslam Cumhuriyeti Gülistan Eyaleti Valisi Javad Ghanaat ve beraberindeki heyet iki gün kaldığı Samsun’dan memnun ayrıldı. İranlı vali, ilişkilerin yeni başladığını ancak ileri noktalara götürmek için efor sarf edeceklerini belirtti.
Trafiksiz Çiftlik... 19 Mayıs Şehri’nin sembol yerlerinden Çiftlik Caddesi’nin araç trafiğine kapatılması fikri giderek benimseniyor. Caddeyi korumak ve güzelleştirmek için kurulan derneğin Başkanı Cihat Karahan, yönetim kurulu adına yaptığı açıklamadı “Caddemizin trafiğe kapanması ve açık AVM olması bizi mutlu eder.” diyordu.
Zorunlu 4+4+4 ayarlaması... Samsun’da 447 ilköğretim okulu ilkokula, 54 okul da ortaokula dönüştürüldü. 222 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerle 8 yıl kesintisiz eğitime son verilmiş; 4+4+4 sistemi getirilmişti. Zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılmıştı. Yeni düzenleme sonrası binaların buna göre ayarlanması ihtiyacı doğmuştu. Sayı 33 / Temmuz 2012
7
Köşe Yazısı
Bekir Reşitoğlu Neredesiniz Ramazan davulcuları ?
R
amazan bereketiyle ödüllendirileceğiz yine. Açlığı tadacak tokluk üstatları. Kimsenin terbiye edilmeye rıza göstermeyeceği duygu kim bilir neleri değiştirtecek kişiliklerde… Fiili empati kurulacak ötekilerle. Kalpler yumuşayacak. Dünya sevdasındaki gözlere perdeler bürünecek… Ahret rüzgarları esecek gönüllerde. Bu yıl da sürecek iftar çadırı geleneği. Çoluk çocuk doluşulacak. Güçten düşmüş yaşlılar da bir yer arayacak kendine. Eskiden ne güzeldi komşularla topluca oruç bozmalar. Şenlik havası hakimdi gün boyu. Teravih namazları iple çekilirdi. Şimdi evlere çekici gerekiyor camilere yollanmak için. Yemek hazırlamanın tatlı telaşı hala belleklerimde. Biz de yardım ederdik büyüklere. Bazen dayanamazdık yazları. Akşam namazından önce atıştırırdık gizlice. Horozun kuyruğundan tutardık oruçlarımızı. Günün uzadığı dönemdeyiz. Birkaç sene daha 20.30-21.00’de besmeleyi
8
çevireceğiz hurmaya sulanan dilimizle. Aslında bir bakıma bu yıllar daha iyi. İş sonrası epey zaman kalıyor nevale devşirmeye. Gün içinde uyumaya vakit bile bulabiliyoruz. O Kur’an kursları yok mu? Hepimize nice anılar hediye eden mekanlar. Hep birlikte coşmalar. Abdest almalar. Namaz kılmalar. Ne de kaynatırdık, hatta konuşurduk kıyamdayken. Elimiz ayağımız durmazdı. Ama böyle sevdik biz dinimizi. Böyle öğrendik. Böyle içselleştirdik. Bakıyorum yeniden eski günler canlanıyor büyük şehirlerde de. Cıvıl cıvıl mescitler. Kızı, oğlanı ellerinde elif ba’lar pür neşe. Heyecanla koşuyorlar, gözlerini henüz tam açamasalar da. Onlar da unutmayacaklar bu enfes tadı. Ancak ürkütücü sesler de ben buradayım canlılığında. 28 Şubat döneminin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, TBMM Araştırma Komisyonu’nda Adnan Menderes hakkında şunları söylüyordu, haziranın
son günlerinde: “Türkçe ezan ne güzeldi. Okununca herkes ne dediğini anlıyordu. Tüylerim ürpererek dinliyordum, anlıyordum. Şimdi anlamıyoruz. ‘Tanrı uludur’ denilince herkes anlıyordu. Şimdi kimse anlamıyor. Menderes’in bunu değiştirmesi en önemli hatalarından birisi oldu.” 1 Temmuz Pazar günü 3’üncü Yargı Reformu Paketi’ne Özel Yetkili Mahkemeler ile alakalı bir önerge de eklenecekti. Bu satırlar yazılırkenki durum buydu. Türkiye, gökten zembille inmedi Anadolu topraklarına. Bir geçmişi, kültürü, tarihi, birikimi, değerleri, karizması, hedefleri, kültürü ve dini vardı. Bir çırpıda koparılmak istenmişti bunlarla bağı. Türkçe ezan da bu hamlelerden biriydi. Soru üzerine, toplumun, ordunun, hukukun ve ülkenin değiştiğini belirterek, darbeler devrinin kapandığını dile getiriyordu Karadayı. Oysa yara hala açıktı ve kanıyordu. Buna rağmen birileri dolduruşa gelip kanıyordu. Nerdesiniz Ramazan davulcuları? Birilerini uykudan dürtmenin tam da sırası bu vakitler… Sayı 33 / Temmuz 2012
Say覺 33 / Temmuz 2012
9
Gündem
İstenseydi 7 yılda tüm engeller kaldırılabilirdi
Hesap sormalarına kimse engel olamaz! 7 Temmuz 2005’te giren ve muhatap kurumlara adaptasyon ve revize için 7 yıl süre tanıyan 5378 Sayılı Engelliler Yasası’na muhalefet halleri yargıya taşınabilir. İlgili sivil toplum kuruluşları geçen zamanın iyi değerlendirilmediğini, birkaç istisna hariç herhangi bir müspet adım atılmadığını ileri sürüyor. Ancak, TBMM’de yapılan görüşmeler engellilere 3 yıl uzatma ile büyük bir şok yaşatabilir! 10
Sayı 33 / Temmuz 2012
5
378 Sayılı Engelliler Yasası’nın Geçici 2’inci maddesinde aynen şöyle deniyor: “Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.” Geçici 3’üncü maddesinde de şu ibareler yer alıyor: “Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır. Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlüler için erişilebilir duruma getirilir.” Söz konusu kanun 7 Temmuz 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Öngörülen 7 yıllık adapte süresi bitti. İlkadım Kent Sonseyi Engelliler Meclisi Başkanı Psikolojik Danışman Hasan Tahsin Yazıcı’ya göre, başta İstanbul büyük şehirlerde gerekenlerin tam manasıyla yerine getirildiğini söylemek çok zor. Samsun’daki durum da aynı. Şu sorular cevap bekliyor: Kaldırımlar, yollar, kavşaklar, kamu binaları, okullar, özel sektör binaları engellilerin erişebilirliğine ne oranda uygun? Ayrıca toplu taşıma araçları buna göre dizayn edildi mi? Hafif raylı sistem haricinde göze gelen bir
düzenleme yok gibi. Özel halk otobüsleri ve minibüsler de bu kapsamdaydı oysa.
BİR UMUMİ TUVALETLERİ BİLE YOK… Kent mobilyaları ve yollardaki kısmı iyileşmeler sevindirse de, engelli tuvaleti, rampası ve asansöründe vaziyet içler acısı. Mevcutların birçoğu da amacın fersah fersah uzağında. Rampada eğim üst sınırı yüzde 6 iken yüzde 30-40’lara şahit olunduğunun altını çiziyor Yazıcı. Bedensel engellilerin halen kullanabilecekleri umumu tuvaletten mahrumiyetinin de. Adeta sosyal yaşam alanları haram onlara. Bu ihtiyaçları için evlerine dönmek zorundalar. Buna ruh sağlığı mı dayanır? Türkiye’nin de parafe ettiği Birleşmiş Milletler (BM) Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 9’uncu maddesi ‘erişebilirlik’ başlığını taşıdığını belirtiyor Tahsin Yazıcı. “Engellilerin bağımsız yaşamalarının ve toplumun tüm alanlarına tam katılımının sağlanması ve engellilerin diğerleriyle eşit bir şekilde fiziksel çevreye, ulaşıma, bilgi ve iletişim teknolojisi ve sistemi dahil bilgiye ve iletişime, hem kırsal hem de kentsel bölgelerde halka açık olan veya halka sunulan diğer tesislere ve hizmetlere erişiminin sağlanması için uygun tedbirleri almalıdır. Bu tedbirler erişime yönelik engellerin tespitini ve ortadan kaldırılmasını da içermelidir.” diye sıralanıyor taraf devletlere yüklenen sorumluluklar. Peki nerelerde hayata geçirilecek bu tedbirler? İşte cevabı: “Binalar, yollar, ulaşım araçları ve okullar, evler, sağlık tesisleri
ve işyerleri dahil diğer kapalı ve açık tesisler. Elektronik hizmetler ve acil hizmetler de dahil olmak üzere, bilgi ve iletişim araçları ve diğer hizmetler.” Resmi ya da özel her muhatap kurum tedbirsizlikleri sabit görülürse maddi ve manevi tazminat cezalarıyla karşı karşıya kalacak. Örneğin kaldırım engelliler için namüsaitse, belediyeler aleyhinde ‘görevi suiistimal’ ve ‘ayrımcılık’ odaklı davalar açılabilecek. “SAMSUN EN ENGELLİ ŞEHİRLERDEN” Türkiye Sakatlar Derneği Samsun Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, “Samsun, engelliler için kullanımı en zor şehirlerden bir tanesi.” diyor. Vilayette 7 yıllık sürenin sanki hiç bitmeyecek zannıyla boşa geçirildiğini ileri sürüyor: “Gerek kamu binalarının, gerekse özel kişi ve kurumların umuma açık hizmet veren binalarının engellinin erişimine uygun hale getirilmesi konusunda geç kalındığı, ulaşım yollarının, yaya kaldırımlarının bu an itibariyle birçok yönüyle eksik yapılandırıldığı hususlarını gözlemlemiş ve tespit etmiş bulunmaktayız.” Yine de umutsuz bir tablo çizmekten kaçınıyor: “Çünkü en azından mantalitenin bir nebze olsun değiştiğini gösteren bazı gelişmeler de olmakta. Örneğin yeni yapılan toplu ulaşım aracı raylı sistem engellilerin kullanımına uygun bir halde yapıldı. Bu yeni yapılan bir şey eski yapılarda sorunlar devam ediyor. Ancak en azından bundan sonra yapılacaklar için bu mantalite değişikliği umut vericidir. ”
İlkadım Kent Konseyi Engelliler Meclisi Başkanı Psikolojik Danışman Hasan Tahsin Yazıcı’ya göre, başta İstanbul büyük şehirlerde gerekenlerin tam manasıyla yerine getirildiğini söylemek çok zor. Samsun’daki durum da aynı. Rampada eğim üst sınırı yüzde 6 iken yüzde 30-40’lara şahit olunduğunun altıı çiziyor Yazıcı. Bedensel engellilerin halen kullanabilecekleri umumu tuvaletten mahrumiyetinin de. Sayı 33 / Temmuz 2012
11
Gündem YENİ DEFTERDARLIK BİNASINDA ASONSÖR KAÇ 3’E KADAR İPTAL… Yeni kamu binalarında dostlar alışverişte görsün mantığını ise kabullenemediklerini vurguluyor: “Yeni hizmete açılan defterdarlık binamızda asansörler 3. Kattan itibaren çalışıyor. Bu kata kadar tek çıkış yolu merdivenler. Bu yeni yapılmış bir bina. Bırakın eski binaların tadilatı ile ilgili sürede yapılan çalışmaları bu zaman içerisinde yeni yapılan defterdarlık binası engellilere uygun değil. Bu konuyu gerekli yerlere yaptığımız müracaatlar ile yetkililere bildirdik. Aldığımız cevap ise bizim açımızdan hoş olmadı. Bize verilen cevapta söz konusu uygulamanın enerji tasarrufu için yapıldığı ve engelli vatandaşlar için engelli birimleri kurulduğu ve engellilerin yukarı katlara çıkmak zorunda olmadığı söylendi. Bu mantık son derece yanlış bir mantıktır. Çünkü engelliler hayatını başka insanların yardımına ihtiyaç duymadan sürdürmek isterler. Bu engellilerin en doğal hakkıdır. Eğer bu hak bile anlaşılamıyor ise engellilerin sorunlarına nasıl çözüm bulunabilir ki…” “Eğer uzuvları, görme organları, işitme organları olmayan insanlar varsa ki bunlar var. Ya da her sağlam insan bir engelli adayı ise o zaman bütün şehirlerin ve yapıların bu insanlar için uygun olarak dizayn edilmesi gereklidir.” diye konuşan Yılmaz, tadilat ve revizelerden sivil toplum kuruluşlarına haber verilmediğini kaydediyor: “Örneğin Türkiye Sakatlar Derneği Samsun Şubesi olarak nerelerde düzeltmeler yapıldığından bihaberiz. Ancak üyelerimizin günlük yaşamda karşılaştıklarından haberdar olabiliyoruz. Bu nedenlerle şehrimiz yöneticilerinin ve diğer ilgili kişilerin konuyla ilgili bu güne kadar yaptıkları ve bundan sonra da yapacakları çalışmaları destekleyeceğimizi, ancak tespit komisyonları vasıtası ile belirleyeceğimiz aksaklıkların sorumluları hakkında gerekli yasal işlemleri başlatacağımızın bilinmesi isteriz.” Sorumluları uyarıyor öte yandan: “Bu yasaya uyulmaz ise gerekli yasal işlemlerin başlatılırsa idari para cezalarına binaların kullanımına ted-
12
bir koyularak gerekli düzenlemeler yapılıncaya dek kapatılmasına yetkililerin görevi ihmalden yargılanmalarına varıncaya dek birçok sonuç doğabilir. ” “İLKADIM KAYMAKAMLIĞI HARİÇ HİÇBİR ŞEY YAPILMADI…” Altı Nokta Körler Derneği Samsun Şube Başkanı Aynur Yiğit de yasaya ilişkin herhangi bir çalışma yürütülmediğini söylüyor: “Sadece İlkadım Kaymakamı Zafer Orhan’ın bu konuyu çok ciddi bir biçimde ele aldığını gördük. Kaymakamlık İller Bankası’nın eski binasına yerleştiğinde gerekli tadilat ve düzenlemeleri yaparak engellilere uygun bir hale getirildi. Binada sesli asansör sistemi dahil bir çok kolaylık engellilerin hizmetine sunuldu. Şu an formaliteden yapılan toplantıların dışında her hangi bir adım atılmış değil. Bu durum bizlere dava açma, yasal süreç başlatma hakkı doğuruyor. Yani söz konusu düzenlemeler ve tadilatlar yapılmadığı ve binalar engellilere uygun hale getirilmediği için karşılaşacağımız problemler için yargı yolu açık. Ancak, bu davaların çözüm olacağına inanmıyorum. Çünkü bu dosyaların tozlu raflarda yerlerini alacağını düşünüyorum. Ama bu bizi caydırmıyor ve biz yinede yasal başvuru hakkımızı kullanacağız. ” Ancak bütün bunlara rağmen engelliler 3 yıl uzatma ile büyük bir şok yaşayabilirler!
Samsun Şube Başkanı Aynur Yiğit
İlkadım Kent Konseyi Engelliler Mec-lisi Başkanı Hasan Tahsin Yazıcı, TBMM Başkanlığı’na verilen son dakika teklifinden engellileri isyan ettirecek kötü bir sürpriz çıkabileceğini belirterek tepkide bulundu. Yazıcı, “, TBMM Başkanlığı’na verilen son dakika teklifine göre 7 Temmuz 2012 tarihinde dolacak süre 7 Temmuz 2015’e uzatılabilir. Bu uzatmanın gerekçesi, “gerekli tedbirlerin alınabilmesi amacıyla” şeklinde açıklandı.” dedi. Bu durumun birçok engelli ve ailesini çok olumsuz yönde etkileyeceğini vurgulayan Yazıcı, bu uzatmanın görevini yapmayan kurumları memnun edeceğini belirtti. İlkadım Kent Konseyi Engelliler Meclisi Başkanı Yazıcı, “Meclise verilen kanun teklifi, kamu kurum ve kuruluşları ve belediyelerin, yaya geçitleri, resmi yapılar, yeşil ve spor alanları gibi alt yapıların engellilerin erişilebilirliğine uyumu için verilen 7 yıllık süreyi 3 yıl daha uzatıyor.” dedi. Değişikliğe göre, 7 Temmuz 2012 tarihinde dolan 7 yıllık süre, kamu kurumları ve belediyelerin üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği için 3 yıl daha uzatılmaya çalışılıyor. Teklife göre, hazırlıkların tamamlanması için 7 Temmuz 2012 olarak belirlenen son süre 7 Temmuz 2015 olarak değiştirilecek. Teklifte süre uzatımının gerekçesi ise, “gerekli tedbirlerin alınabilmesi amacıyla” şeklinde açıklandı. İlkadım Kent Konseyi Engelliler Meclisi Başkanı Psikolojik Danışman Hasan Tahsin Yazıcı, “Bu durumun engellilerin aleyhine olduğu apaçık bir gerçektir; görevinin gereğini yerine getirmeyen yöneticilere ve kamu kurumlarına adeta bir ödüllendirme olmuştur. Bu durum biz engellileri çok üzmüştür. Sürenin 3 yıl uzatılmasının gerekçesi olan “gerekli tedbirlerin alınabilmesi amacıyla” bir bahaneden başka bir şey değildir.” ifadelerinde bulundu.
Sayı 33 / Temmuz 2012
Say覺 33 / Temmuz 2012
13
Yaşam
OMÜ Veterinerlik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr. Umur:
Kene ölümleri ancak aşıyla önlenebilir 880’den fazla kene türünden sadece 32’si Türkiye’de. Hyalomma Marginatum isimlisi ölümcül KKKA virüsünü taşıyor. Samsun’da daha ziyade Vezirköprü, Havza ve Kavak’ta rastlanmakta. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof Dr. Şinasi Umur, “KKKA hastalığına karşı yapabileceğimiz tek şey ise aşı üretmek. Ancak bu hastalıktan kaynaklanan ölümlerin önüne böyle geçebiliriz.” diyor.
T
ürkiye kamuoyunda ilk defa 2002’de duyulan ‘kabul hastalık’ Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) sebepli ölümler devam ediyor. Besi hayvanlarının meralara salınması ve insanların tabiata yakınlaşmasıyla vakalar yeniden
14
ülkenin gündemde. Hyalomma marginatum adlı sığır kenesi yol açıyor ölümlere. Kırım ve Kongo’daki olaylarla literatüre girdiğinden, bu yerlerle anılıyor tıp biliminde. Virüs, kenenin vücuda yapışıp kan
emmesiyle bulaşıyor. Her yıl NisanEkim döneminde görülmekte, bilhassa da Haziran-Temmuz aylarında zirve yapıyor. Ülkemizin coğrafyası ve iklim durumu keneler için son derece uygun. Hayvancılıkla uğraşılan, nemli, bol çalıçırpılı ve gür otlaklarda kol geziniyor bu küçük canlılar. Sayı 33 / Temmuz 2012
İç Anadolu, Karadeniz Bölgesi’nin güneyi ile Doğu Anadolu risk haritasında. 2002’de haberdar olduk ama tanımlama 2003’te Tokat’ta gerçekleşti. İhbarı mecburi C grubu hastalıklar listesinde KKKA. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof Dr. Şinasi Umur’a keneyi sorduk. - Spesifik bir detayla başlarsak; kene ile mücadelede sülün ve tavuk gibi kanatlı hayvanların etkisi söz konusu mu hakikaten? Bu tür hayvanların katkısıyla kene sorununun çözülmesi mümkün değil. Sülün üretimi de kene ile mücadele amacı ile değil yaban hayata katkı ve bu hayvanların doğada varlığını sürdürmek adına yapılıyordur. Ayrıca sülün Samsun’un sembolü. Bunun da etkisi kentte yetiştiriciliğe katkı sağlıyor diye düşünüyorum. Tavuklarda aynı şekilde. Kuş gribi olduğunda köy tavuklarının imha edilmesi ile kene vakalarının arttığı söylemleri dilden dile dolaştı. Bu çok doğrudan etkili bir durum değil. Bir tavuk günde 100 kene yiyerek beslense bir kene tek seferde 1500 yeni yavru yapıyor. - Samsun’da KKKA virüsünü taşıyan kenelerin varlığı ne durumdadır? Türkiye coğrafyası çok geniş ve karmaşık bir ülke. Samsun’da baktığımızda aynı anda sahilde 30 derece sıcaklık söz konusu iken dağlara iç kesimlere gittiğinizde 5 derece sıcaklık ile karşılaşabilirsiniz. O nedenle Samsun’da söylediğimiz gerçek Vezirköprü’de geçerli olmayabiliyor. Dünya’da 880 farklı tür kene var. Bunun 32 tanesi de Türkiye’de görülüyor. Bu kene çeşidinden de sadece bir tanesi Hyalomma Marginatum türü kenenin de KKKA virüsünün Türkiye’de muhtemel taşıyıcıları arasında kabul edilmekte. Türkiye’de yapılan araştırmaya göre 32 çeşit keneden bir tanesi kesin iki tanesi de şüpheli taşıyıcı olduğu kabul ediliyor. Hyalomma Marginatum, Samsun yöresinde de bulunmakta. Yabani hayvan hareketleri nedeniyle kesin güvence vermek mümkün olmasa da daha çok Kelkit vadisi havzası ile Vezirköprü, Havza, Kavak gibi iç bölgelerde görülmekte, sahil bölgelerinde ise nadiren rastlanmaktadır. Anabilim dalımıza insanlar tarafından ısırık şikâyeti ile geSayı 33 / Temmuz 2012
Sağlık Bakanlığı keneyle etkin mücadele için binlerce köye ulaşıp vatandaşlara bilgi seti ve vücuttan çıkarma kartı dağıtacak. Şimdiye kadar anlatılanın aksine, kenenin en kısa sürede bünyeden uzaklaştırılması gerektiği vurgulanıyor. Kartın haricinde cımbız ve pense türü aletler de kullanılabiliyor. En kritik nokta, kenenin başını ezmeden düz bir hareketle bütün çıkarılması. Sonraki adres en yakın sağlık kuruluşu.
tirilen yaklaşık 200 kene içerisinde bugüne kadar yalnızca 10 dolayında Hyalomma Marginatum’a rastlandı. Bunların çoğu da Amasya, tokat ve Çorum kökenli idi. Hyalomma Marginatum bir sığır kenesi olmakla birlikte 600 metre yükseklikte göreceli olarak nem oranının yüzde 80’nin altında olduğu bölgelerde yaşamaktadır. Bu kenenin de hastalıklı olması için ya bir hayvandan enfekte olması ya da anasından bu virüsün geçmiş olması lazım. - Peki, sığırlarla ilgisi var mı bu hastalığın? Acaba sığırlar taşıyıcı olabilir mi? Bu hastalığın keneye sığırdan geçmesi mümkün. Fakat sığırlarda bu hastalık her hangi bir etki oluşturmuyor, hastalık bulgusu, belirtisi var olmuyor. Sığırdan bu hastalığın insana geçmesine ilişkin bir kayıt Türkiye’de yok. Ancak geçmez anlamına gelmiyor bu durum. Hasta bir sığırın kanına kanınız temas ederse tıpkı kenede olduğu gibi KKKA virüsü vücudunuza geçer. Sadece resmi olarak böyle bir kayıt yok Türkiye’de ama dünyada bu konuda çalışmalar var. İnsana KKKA virüsü sadece kan yolu ile geçmesinden dolayı o sığırın etinden sütünden insana hastalığın geçmesi söz konusu değil. Sığırdan insana bu hastalığın geçmesi için KKKA virüsü taşıyan bir hayvanın kesim vs gibi bir durumda elinizin kesilmesi ve sığırın kanı ile sizin kanınızın temas etmesi gerekmekte. Tıpkı bu hastalığa yakalanmış insanların kan veya vücut sıvılarına sizin kan ve vücut sıvılarınızın teması sonucu da bulaşma olabildiği gibi. - 2002 yılına kadar keneler öldürmüyor muydu? Kenelerin öldürücü olduğunu 2002 yılında mı öğrendik? Hastalık ülkemizde azalış eğilimine girmiştir. Ama 2002 yılı öncesinde bu hastalıktan ölüm vakası olup olmadığını bilmiyoruz. Yani insanlar kırsal kesimlerde hayatını kaybedebiliyorlar ve bunun KKKA virüsünden olup olmadığını bilemiyoruz. 1945 yılına dayanan bu hastalığın Türkiye’de teşhisi sadece 2002 yılından sonra oldu. Hayvancılık yapan bir vatandaş vücuduna kene yapıştığında kendisi çıkartıyor ve 3–5 gün sonra hayatını kaybediyor. Bunu kimse KKKA hastalığına bağlamazdı 2002 yılından önce.
15
Yaşam
- Kene, KKKA hastalığını nasıl bulaştırıyor? Yaban kemirici hayvanlar, kuşlar ve keneler hastalığın doğadaki devamlılığını sağlayan canlılardır. Keneler beslenmek için bu hayvanlardan kan emerler; kan emme sırasında aldıkları, virüsü insana geçtikten sonra bulaştırıyorlar. Keneler insan vücuduna geldikten sonra tüm vücudu gezerek keşif yapar önce. Tutunacak bir yer arar ve genellikle yumuşak deri olan koltuk altı, göbek deliği kasık gibi noktalara tutunuyor. Beslenmeye başlıyor ve içinde virüs varsa bu virüs çoğalmaya başlıyor. Bu beslenme bir ila üç gün kadar sürüyor. Virüs çoğaldıktan sonra bu kan yolu ile kene tarafından insan vücuduna aktarılıyor. Bu nedenle keneyi çok erken fark etmek hayati önem taşıyor. - Kene ile nasıl mücadele edeceğiz? Mücadele etmenin yüzde 100 başarı sağlaması mümkün değil. Yapmamız gereken kene ile yaşamayı öğrenmek. Bugün Türkiye’de günde kaç kişi trafik kazasından ölüyor? Biz bunun üzerine aracımıza binip trafiğe çıkmaktan
vazgeçiyor muyuz? Hayır. Aksine her gün trafik ile iç içeyiz. Kenelerle de yaşamayı öğrenmeliyiz. Bunun için yapmamız gereken trafikte olduğu gibi dikkatli olmak. Ne ilaçlayarak sorunu çözebilirsiniz ne de başka şekilde. Umursamazlık bu hastalıkta ölüme götüren nedendir. Herkes dikkatli olmak zorunda ve yeşil alandan yada bir hayvanın yanından evine gelen herkes her seferinde gerekli vücut kontrollerini yapmak zorundadır. Bütün hayvanlarda kene olabilir ve onlar ile çok geniş coğrafyalara taşınabilir ve yayılabilir. KKKA hastalığına karşı yapabileceğimiz tek şey ise aşı üretmek. Ancak bu hastalıktan kaynaklanan ölümlerin önüne böyle geçebiliriz. Türkiye’de bazı çalışmalar oldu ancak neticeye varılamadı. Elbette bir gün gelecek ve bunun aşısı da bulunacaktır. Günümüzde kenelerin yaşam alanı olan yerlerde insan varlığı günden güne artmakta. Ulaşım imkânları çok. İnsanın ayak basmadığı hiçbir yer kalmıyor. Dolayısı ile keneleri de muhtemel taşıyıcı durumdayız. Tek çıkar yol onlarla yaşamayı öğrenmek ve tedbir almak.
İLGİNÇ KKKA VAKIALARI… 18 yaşındaki sağlık teknisyeni Kübra Yazım’ın vefatı kene ölümlerinin en talihsizlerinden biriydi belki de. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi’nde görevliydi. Kene ısırması şikâyetiyle gelen hastadan kan temin ederken kullandığı iğne eline batmış, bulaşan KKKA virüsü hayatına mal olmuştu. Kene, Ayşe Keskin’e tarlada çalışırken yapışmıştı. Onun ardından, Yazım da aynı akıbetle karşılaştı. Bu vakıa ise Çorum’un Sungurlu ilçesinde meydana geliyor. 15 yaşındaki M.B. okul tatilinde ailesine ait hayvanları otlatmaktadır. Çoban köpeğini ısıran keneyi çıplak el ile öldürür. Kene KKKA virüslüdür. Kaçınılmaz durum vukuu bulur. Ankara Numune Hastanesi’nde tüm müdahalelere rağmen kurtarılamaz.
Prof. Dr. Umur, sülün ve tavukların katkısıyla kene sorununun tümden çözülemeyeceğini belirtiyor. Zaten sülün de salt bu amaçla üretilmiyor muş Samsun’da. Verdiği şu bilgi çok mühim: “Bir tavuk günde 100 kene yiyerek beslense bir kene tek seferde 1500 yeni yavru yapıyor.”
16
Sayı 33 / Temmuz 2012
Say覺 33 / Temmuz 2012
17
Kent
Bafra Kaymakamı Ali Katırcı’nın anlattıklarından çıkan sonuç: İl olmak mantalitede başlıyor
Yağ var, un var, su var, tuz var, şeker var ama
Bafra halkı kanatlanmayı bekliyor
Ali Katırcı dikkatleri çekiyor: “Bafra, Samsun’un kültür ve tabiat varlıkları açısından en zengin ilçesidir, ilçenin turizm potansiyeli oldukça yüksektir. Kuş cenneti, iki baraj gölü, balık gölleri, platolar ve diğer mesire yerleri ile eşi bulunmaz bir yöredir. Türkiye’de 420 kuş türü bulunmakta, bunun 316’sı Bafra’da barınmakta veya konaklamaktadır. Karadeniz’i direkt olarak aşan göçmen kuşların uçuş hazırlığı ve uçuş sonrası dinlenebildikleri, beslenebildikleri ve korunabildikleri tek alandır.”
B
afra. Sinop karayolunun 50’inci kilometresinde. 20 kilometre uzaklığındaki denizden yüksekliği 20 metre, yüzölçümü ise 175 bin hektar. 21 mahallesi, biri merkezde 5 beldesi ve 115 köyü var. 2011 yılına ait adrese dayalı nüfus kayıtlarına göre 87 bin 416’sı merkezde, toplam 143
18
bin 706 kişi yaşıyor. Altınkaya ve Derbent barajları sulama ve hidroelektrik ihtiyacı karşılanıyor. Bu bilgileri aktaran Kaymakam Ali Katırcı’ tarih, ekonomi, sosyal hayat, kültürel yapı ve turizm potansiyeli üzerine konuştuk. Sonuç: Yalnızca pidesiyle anılmak hiç de yakışmıyor müthiş potansiyele sahip bu şehrimize.
- Bir toplumu ölçen en önemli kriter eğitimdir kuşkusuz. İlçeniz için bu konuda neler söyleyeceksiniz? Nüfusumuzun çoğunluğu genç. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesinde halen örgün ve yaygın eğitim kurumlarında 14.851 erkek 13.768 kız toplam 28.619 öğrenci 102 okulumuzda eğitim görmekte. Sayı 33 / Temmuz 2012
Kümelenmenin sektörlere özel teşvik avantajları getirdiğinin altını çizen Katırcı, “Bafralı girişimciler Samsundaki, sektörel kümelenmeye katkı sağladığı takdirde teşvikte önemli bir pay alabilecek, bu payın dağılımı konusunda ilçemizdeki paydaşlarca gayret sarf edilmesi gerekmektedir.” diyor.
Okullaşma oranı 2011–2012 öğretim yılı itibarı ile okulöncesinde yüzde 37, ilköğretimde yüzde 100, ortaöğretimdeyse yüzde 85’dir. Halk Eğitim Merkezi’ndeki genel ile meslek ve teknik kurslarda 12.987 kişiye kurs verilmekte. Çıraklık Eğitim Merkezi’nde de 1290 kursiyer 87 usta öğreticiden ders almakta. Rehberlik Araştırma Merkezi’nde; Bafra, Alaçam, 19 Mayıs, Yakakent ilçelerinde 2685 öğretmen 40.407 öğrenciyle ilgilenmekte. Eğitim Uygulama Okulu’nda; 47 öğrenci, MEB ağır ve orta düzey zihinsel engelli programına tabi. Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi’nde 22 personelle 25’i erkek 37 öğrenciye eğitim imkânı tanınıyor. 4 özel sürücü kursunda 48 öğretici görev yapıyor. 8 özel dersanedeyse 158 öğretmen çalışmakta. Ahalimizden 3.935 erkek Sayı 33 / Temmuz 2012
ile 2.643 kadın üniversite mezunu. 146 erkek ve 85 kadın yüksek lisanslı. Yüksek Öğretim 1 Turizm Fakültesi 1 Meslek Yüksek Okul ile verilmektedir. Özel öğrenci yurtlarının yanı sıra, Milli Piyango İdaresi’nin 35 bin metrekare alan üzerine inşa ettirerek 1988’de Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’na devrettiği yurdumuzda 256 kız ve yine aynı sayıda erkek gencimiz barınmaktadır. - Söz eğitimden açılmışken devam edebiliriz. Geçen yıl planlamaya alınan ve bu yıl devam eden yatırımlar hakkında bilgi verebilir misiniz? Kız Meslek Lisesi 24 derslikli yeni okul binası ve uygulamalı anaokulu binası yapımı bitmiş olup peyzaj çalışmaları devam etmektedir. Fevzi Çakmak Mahallesi’nde hayırsever işadamı Galip Öztürk’ün yaptırdığı
Fen Lisesi öğrenci pansiyonunun kaba inşası bitti. Burada 150’şer kız ve erkek öğrenci kalacak. Bahçeler Mahallesi’nde başka bir hayırsever Mustafa Erdin’in bağışladığı arsaya bu kişin adıyla ilköğretim okulu inşası için ihale aşaması tamamlandı; proje yer teslim aşamasında. Alparslan Mahallesi’ne 16 derslikli yeni Endüstri Meslek Lisesi ve 2 atölye binası yapımı 2012 yatırım programına dahil edildi. İhale ve yapım bu yıl bitecek. - Bu yıl hangi yatırımlar teklif edildi acaba? Bunları şöyle sıralayabiliriz: Alparslan Mahallesi’ne 24 derslikli Altınkaya Anadolu Lisesi; Mesleki Eğitim Merkezi bahçesine Halk Eğitim Merkezi ve Rehberlik Araştırma Merkezi; Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin bahçesine kapalı spor salonu; Fevzi Çakmak ilköğretim
19
Kent Okulu bahçesine 6 derslikli ek bina; Ticaret ve Sanayi Odası İlköğretim Okulu bahçesine 8 derslikli ek bina yapımı. TOKİ Devlet Hastanesi’nin yanındaki araziye bir Sağlık Meslek Lisesi yapılması veya Eylül 2012’de yeni binasına taşınacak Bafra Devlet Hastanesi’nin Sağlık Meslek Lisesi’ne tahsis edilmesi. 1250 ÜYELİ SANAYİ VE TİCARET ODASI - İlçenin sanayi ve ticaret karnesine gelirsek… Bafra Ticaret ve Sanayi Odası’na 18 meslek grubunda, 581’i gerçek, 669’u tüzel kişilik, toplam 1.250 kayıtlı müteşebbis üye. Esnafların bir araya gelerek kurdukları 2 adet küçük sanayi sitesinde toplam 525 işyeri ve organize sanayi bölgesindeyse 9 işletme faaliyet gösteriyor. Bafra Ziraat Odası 115 Köy, 4 Belde de yaşayan çiftçi ailelerine tarım ve hayvancılık kollarına yönelik eğitici ve yönlendirici hizmet veriyor. İlçedeki tarım arazisi 69.787 dekar. Yaklaşık 62.541 dekarı sulamaya elverişli. DSİ Bafra Ovası Sulama Ana projesi kapsamında 47.727 hektar tarım alanının sulanması hedefleniyor. Hâlihazırda 6.150 hektar alanda sulu tarım yapılıyor. İlçede 45.332 büyükbaş ile 69.300 küçükbaş hayvan; 7.000 adet mo-dern arı kovanı, 775.000 adet kümes hayvanı mevcut. Derbent Baraj Gölü’nde 1749 ton/yıl üretim kapasiteli 9 adet alabalık işletmesi, 50 ton/yıl kapasiteli 2 adet aynalı sazan işletmesi faal. Bafra Ticaret Borsası, borsaya dâhil maddelerin alım-satımı, fiyatların tespit ve ilanı işleri ile meşgul olmak üzere TOBB’a bağlı olarak tüzel kişiliğe tabi kamu kurumu sıfatıyla icracı. 2012 BİTMEDEN DOĞALGAZ VERİLECEK… Köylere Hizmet Götürme Birliği, 4 adet İçme Suları Birliği, 1 adet Belediye bünyesi altında oluşturulan 1 adet Bafra Bölgesi Yerel Yönetimler Katı Atık Tesis Yapma ve İşletme Birliği ile 2 adet
20
Sulama Birliği de çalışmalarını sürdürüyor. İlçemizdeki sağlık hizmetleri 1 devlet hastanesi, 1 diş hastanesi, 1 verem savaş dispanseri, 1 ağız diş sağlığı merkezi ve 1 özel hastane tarafından sunulmakta. Yakında hizmete açılacak B kategorisinde ve 250 yataklı.
Katırcı; “Nüfusumuzun çoğunluğu genç. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde halen örgün ve yaygın eğitim kurumlarında 14.851 erkek 13.768 kız toplam 28.619 öğrenci 102 okulumuzda eğitim görmekte. Okullaşma oranı 2011–2012 öğretim yılı itibarı ile okul öncesinde yüzde 37, ilköğretimde yüzde 100, orta öğretimdeyse yüzde 85’dir.”diye konuşuyor.
İlçede 2011 yılında 20 bin 220 metre doğalgaz boru hattı döşenerek 596 binaya servis kutusu takılmıştır. Hattı çekilen bölgelere 2012 yılı bitmeden doğalgaz verilecektir. Bafra şehir girişine basınç düşürme istasyonu ve çelik hattı 2012 yılı içerisinde bitirilecektir. Organize Sanayi Bölgesi’nde doğalgaz çevrim santrali yer tahsisi için inceleme ve değerlendirme çalışmaları devam etmektedir. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIĞI ZENGİNİ… - Toplumların üretip sonraki nesillere ulaştırdıkları değerlerin toplamına kültür diyoruz. Turizm ise hep vurgulandığı üzere bacasız sanayi... Bu konularda ilçe ne halde tespitlerinize göre? Bafra Samsun’un kültür ve tabiat varlıkları açısından en zengin ilçesidir, ilçenin turizm potansiyeli oldukça yüksektir. Kuş cenneti, iki baraj gölü, balık gölleri, platolar ve diğer mesire yerleri ile eşi bulunmaz bir yöredir. Türkiye’de 420 kuş türü bulunmakta, bunun 316’sı Bafra’da barınmakta veya konaklamaktadır. Karadeniz’i direkt olarak aşan göçmen kuşların uçuş hazırlığı ve uçuş sonrası dinlenebildikleri, beslenebildikleri ve korunabildikleri tek alandır. Galeriç ormanı, ülkemizdeki nadir subasar ormanlardan birisidir. Biyolojik çeşitlilik bakımından oldukça zengindir. Avrupa’nın sayılı tabiat varlıklarından olup doğal yapısını korumaktadır. Ramsar sözleşmesi ile de korunan alanlardandır. BAFRA’NIN MAZİSİ M.Ö. 5000’LERE UZANIYOR… Geçmişi M.Ö. 5000’li yıllara uzanan Bafra çeşitli uygarlıkların hâkimiyeti altına girmiştir. Bu medeniyetlerden kalan kalıntılardan biri olan İkiztepe Kazı Merkezi İkiztepe Höyüğü, “Zalpa” adıyla ilçeyi dünya turizm literatürüne sokan bir arkeoloji kaynağıdır. Burası Sayı 33 / Temmuz 2012
Burası aktif kazı bölgesidir. İlçenin diğer tarihi eserleri de şunlardır: Emir Mirza Türbesi, Hızır Bey Türbesi, Mardar Hamamı, Asar Kalesi, Asar Gözetleme Kuleleri, Deniz Feneri, Çetinkaya Köprüsü, Eski Hamam, Kapıkaya, Cami-i Kebir, Bedesten. Bunların dışında, yine onlarca höyük, tümülüs, arkeolojik buluntu yeri, cami ve çeşmesi vardır. Ayrıca halı dokumacılığı, zembil, çorap ve hasır örücülüğü gibi el sanatları çalışması sınırlı sayıda köyde yapılmaktadır. AB standartlarında üretim ve pazarlama çok yaygın bir şekilde olmakta, gerçek organik tarım yapılmaktadır. Ekolojik denge, eko turizme gerçek anlamda imkân sağlanmaktadır. Bafra Ovası sahilinde deniz erozyonu doğuya doğru devam etmekte olduğundan, ekolojik açıdan büyük önemi bulunan Liman Gölü de risk altında bulunmaktadır. Hem sahil şeridi hem de bu gölün korunması için yeni kıyı koruma yapılarının inşa edilmesi gerekmektedir. Bunun için öncelikle, en doğuda bulunan mahmuzdan itibaren doğuya doğru 4 kilometrelik bölümün acil olarak koruma altına alınması şart. Belde yollarına asfaltlama, su arıtma tesisi, kanalizasyon tesisi hal tesisi yapılmasına ihtiyaç vardır. TİCARİ VE ZİRAİ AVANTAJLAR… - Genel pencereden baktığınızda nasıl bir Bafra panoraması çizmektesiniz? Bafra, coğrafi konumu, ticari ve zirai avantajları nedeni ile eskiden beri tercih edilen bir yerleşim yeri
olmuştur. Tarihten beri avantaj teşkil eden unsurlar, günümüz ekonomik koşulları ve beklentilerine göre yeniden uyarlanmalıdır. Toplumsal kalkınmanın bir bütün olarak sağlanması ancak, ekonomik, sosyal, kültürel ve gelecek beklentilerinin buna uygun gelişiminin sağlanması ile mümkün olacaktır. Tanıtım ve pazarlamanın büyük önem arz ettiği günümüz ekonomik anlayışında, beklenti ve stratejik hedeflere uygun tanıtım için gayret sarf edilmekte, tüm resmi ve ilgili sivil toplum kuruluşları ile bu hedefe ulaşılacak yol planı hazırlanması teşvik edilmektedir. Bu yönde faaliyet gösteren basın yayın ve medya kuruluşlarına, yayınlarında ilçe tanıtım faaliyetlerine daha fazla yer verilmesi anlatılmalıdır. İlçemizin kalkınma ve gelişmesi ülkenin, bölgenin ve ilin kalkınma ve gelişmesi ile birlikte düşünülmektedir. Türkiye teşvik sisteminde altı ayrı bölgede değerlendirilmekte ve ilimiz 3’üncü bölgede yer almaktadır. Yatırımlar genel yatırımlar, bölgesel yatırımlar, büyük ölçekli yatırımlar ve stratejik yatırımlar başlıklarından oluşmakta yatırımcılara; vergi indirimi, sigorta pirimi işveren hissesi desteği, faiz desteği, yatırım yeri tahsisi, gelir vergisi stopajı desteği, KDV ve gümrük vergisi istisnası ile KDV iadesi desteği sağlanmaktadır. Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) yapılacak yatırımlar, teşvikte bir alt bölgenin imkânlarından yararlandırılmaktadır. İlçemizde OSB bulunması yatırımlara destek
BAFRA’NIN KAR HANESİNDEKİ AVANTAJLARI… * Ova olması ve baraj göllerinin bulunması sebebiyle tarımsal, hayvancılık ve su ürünleri hammadde kaynaklarına yakınlık. * Hammadde maliyetlerin düşüklüğü. * Ulaşımın alternatifliliği. * Yurtiçi pazarlara rahat erişim. * Eğitim seviyesinin yüksekliği. * Kolay nitelikli eleman temini. * Organize Sanayi (OSB) Bölgesi’ne sahiplik. * Yan sanayi altyapısı mevcudiyeti. * Turizm faaliyetlerine uygun alanları. * Gelişmeye müsait demografik yapı.
Sayı 33 / Temmuz 2012
sağlanması için avantaj teşkil etmektedir. İlk, orta ve lise eğitim yatırımları Türkiye’nin her yerinde 5.Bölge imkânlarından yararlanmaktadır. Bu teşvikle ilk ve orta dereceli okul açmak isteyen özel sektör girişimcilerinin dikkati çekilmelidir. Yeni teşvik sisteminde stratejik yatırımlar, aynı sektörde faaliyet gösteren firmaların birlikte gerçekleştireceği ve faaliyet gösterilen yatırım konusuna dikey veya yatay entegrasyon sağlayacak yatırımlar ve TÜBİTAK tarafından desteklenen ArGe projeleri neticesinde geliştirilen ürünün üretimine yönelik yatırımlar, yatırımın bulunduğu bölgenin bir alt bölgesine sağlanan destek unsurları ile desteklenecek. Bu temelde kaymakamlığımızca Bafra OSB’nin girişimcilere tanıtılmasında daha yoğunluklu politikalar geliştirilmesine destek sağlanmaktadır. Samsun hava, kara, deniz ve demir yolu enerji gibi ulaşım hatlarıyla bölgenin stratejik yerinde bulunmaktadır. Samsun, TRACECA, Viking Treni Projesi, Kavkaz Tren Feri Projesi gibi ulusal ve uluslararası projelerle anılan bir kenttir. Bafra burada konuşlanacak sanayi, ticari ve turizm yatırımcılarına lojistik destek verebilir. Sektörlerde kümelenme özel bir teşvik avantajı getiriyor. Bafralı girişimciler Samsundaki, sektörel kümelenmeye katkı sağladığı takdirde teşvikte önemli bir pay alabilecek, bu payın dağılımı konusunda ilçemizdeki paydaşlarca gayret sarf edilmesi gerekmektedir.
BAFRA’YI ZORLAYAN HANDİKAPLARI… * Genel mevzuat kaynaklılar. * İlçe statüsünün tabi sonuçları. * Genel ulaşım güzergahı dışında kalış. * Tanıtımda organizasyon yetersizliği. * Sermaye birikimindeki eksiklik. * Ekonomik, sosyo-kültürel ve turizmde bilinç seviye düşüklüğü. * Genel master planından mahrumiyet.
21
Sağlık
Sıcak havalarda bu altın öğütlere dikkat Artan sıcakların bazı sağlık sorunlarını da beraberinde getireceğine dikkat çeken ROMATEM Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hatice Yenice Cık, “Yaşamımızın her döneminde yeterli ve dengeli beslenme sağlığımızın korunması için temel esastır.” diyor.
H
Hava sıcaklıklarının artması sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Hatice Yenice Cık, sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı artığı, metabolizma bu yeni duruma uyum sağlamaya çalıştığına vurgu yaparak, Kalp debisinde düşme, doku ve organlardaki oksijen miktarındaki azalma, kalp atış hızı ve kan basıncındaki artış nedeniyle özellikle yüksek tansiyon, kalp yetmezliği ve koroner kalp hastalıklarında artış görüldüğünü dile getirdi. Ayrıca sıcaklıkların etkisiyle artan terle birlikte su ve mineral kaybı sonucu, bayılma hissi, bulantı, baş dönmesi gibi sağlık problemleri de görüldüğünü vurgulayan Diyet uzman Cık, yaz aylarında özellikle bebek ve çocuklarda ishal vakaları daha sık karşılaşıldığını ve sıcak havalarda besinlerin bozulmasına bağlı olarak besin zehirlenmelerine karşı daha dikkatli olmak gerektiğini ifade etti. Tüm bu problemlerin azaltılmasında sağlıklı beslenme ve toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi çok önemli. Bu aşamada ROMATEM Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hatice Yenice Cık sıcak havalara yönelik şu beslenme önerilerinde bulunuyor;
22
• Yaşamımızın her döneminde yeterli ve dengeli beslenme sağlığımızın korunması için temel esastır. Bu nedenle tüm besin gruplarından 3 ana ve 3 ara öğün şeklinde yeterli miktarda alınmalıdır. • Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Yaz aylarında yapılacak kahvaltıda az yağlı peynir çeşitleri, zeytin, taze sebzeler ve meyveler bulunmalı, kafein
içeren içecekler yerine süt, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmelidir. • Yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı, yemeklerde zeytinyağı kullanımı, yemekleri pişirirken kızartma ve kavurma yerine haşlama, ızgara veya kendi suyunda pişirme yöntemleri uygulanmalıdır. • Yaz aylarında vücut direncini artırmak
ve vücudun yeterli vitamin ve mineral alımını sağlamak için günde en az 5 porsiyon meyve ve sebze tüketmeliyiz. • Kan şekerini hızlı yükselten ve hızlı düşüren basit karbonhidratlardan olan saf şeker ve şekerli besinler yerine kepekli ekmek, makarna, bulgur gibi lifli besinler tüketilmesine özen göstermeliyiz. • Enerjisi yüksek olan hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar, meyve tatlıları ve dondurmayı tercih etmeliyiz. • Terleme ile oluşan sıvı ve mineral kaybını karşılamak için günde 2-2,5 litre (12-14 su bardağı) su tüketmeliyiz. Sıvı alımını karşılamada kahve, çay ve gazlı içecekler yerine süt, ayran ve meyve suyu gibi içecekleri tercih etmeliyiz. • Besin zehirlenmeleri özellikle yaz aylarında artış göstermektedir. Yaz aylarında dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin tüketiminden kaçınılmalı, çabuk bozulan potansiyel riskli besinler (et, yumurta, süt, balık) açıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamasında hijyen kurallarına özen gösterilmelidir. • Özellikle rota virüslerden kaynaklanan bebek ve çocuklarda yaygın görülen ishallerin önlenmesinde el temizliği ile sebze ve meyvelerin yemeden önce iyice yıkanması çok önemlidir. • Akşam yemekleri çok geç saatlerde yenmemeli ve çok ağır yiyeceklerden oluşmamasına dikkat edilmelidir. Sayı 33 / Temmuz 2012
Yaz sıcaklarından en çok etkilenen gruplar; çocuklar, yaşlılar, hamileler, kalp ve şeker hastalığı olanlar. Sayı 33 / Temmuz 2012
23
Sektör
Karadeniz’in güneyi kuzeye oranla engebeli
Yeni rota, açık deniz balıkçılığı 150 - 200 metreden sonraki derinliklerinde verimlilik düşen Karadeniz’in güney kıyıları kuzeyine kıyasla daha engebeli, kıta sahanlığı ise dar. Bu yüzden balıkçılık aktiviteleri kıyıya yakın yerlerde icra ediliyor. Türk Balıkçılık Filosu özellikle 1990 yılından itibaren hızlı bir gelişme içinde. Teknelerin sadece sayıları değil avlanma güçleri de artıyor. Son 22 yılda av gücü 7 misline çıkarken, birim güce düşen av miktarı geriledi.
S
amsun Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Recep Kırbaş, ülkemizdeki deniz balıkları avcılığının yaklaşık yüzde 77’lik bölümünün Karadeniz’de gerçekleştirildiğini, onu Marmara, Ege ve Akdeniz’in izlediğini belirtiyor.
24
Üç tarafımız denizlerle çevrili. 8.333 kilometre kıyımız var. Bununla birlikte birçok akarsu, göl ve gölet gibi tatlı su faunasına sahibiz. Elverişli su ürünleri yetiştiricilik potansiyelinde sayılı ülkelerdeniz. Şu bilgiler de Kırbaş’tan: 2011 yılındaki 653 bin ton su ürünün 486 bin tonu avcılıktan, 167 bin tonuysa yetiştiricilikten elde edildi.
2010’da Japonya’dan Avrupa Birliği (AB); ABD’den de Ortadoğu ülkelerine, 361 milyon dolarlık ürün ihraç ettik. Dünya üretim sıralamasında 32’inciyiz. Avrupa’da ise 5’inci. Akdeniz ülkeleri arasında çipura ve levrekte 3’üncü, alabalıktaysa birinciyiz. Sayı 33 / Temmuz 2012
KARADENİZ’İN GÜNEYİ ENGEBELİ… 150 - 200 metreden sonraki derinliklerinde verimlilik düşen Karadeniz’in güney kıyıları kuzeyine kıyasla daha engebeli, kıta sahanlığı ise dar. Bu yüzden balıkçılık aktiviteleri kıyıya yakın yerlerde icra ediliyor. Daha ziyade gırgır, trol ve taşıyıcı avcılığı yapılıyor. Yine Kırbaş’ın aktardığı bilgilere göre 50 grostondan daha iri teknelerin yüzde 65’i de Karadeniz Bölgesi’nde. Türk Balıkçılık Filosu özellikle 1990 yılından itibaren hızlı bir gelişme içinde. Teknelerin sadece sayıları değil avlanma güçleri de artıyor. Su ürünlerini yatay tarayan 2000 metre yarıçaplı sonarla, dikey balık sürülerinin yerini tespit eden echo-sounderlar da devrede. Motorsuz tekne yok denecek kadar az. Ahşap gemiler yerini saçtan imallere bıraktı. Son 22 yılda av gücü 7 misline çıkarken, birim güce düşen av miktarı geriledi. Ulusal balıkçı filomuzun 2011 avlama sezonu itibarı ile yüzde 58’i Karadeniz’de. Bunların yüzde 93’ünün uzunluğu 20 metrenin altında. 12 metre ve ötesi teknelere trol ve gırgır izni veriliyor. Bu ebattakilerin yüzde 56’sı Karadeniz’de. Samsun balıkçılık filosundaki 613 tekneden 140’ı gırgır ve trol ruhsatlı. AÇIK DENİZLERE AÇILMALIYIZ… Miktarın açık deniz balıkçılığıyla artırılabileceğine işaret eden Kırbaş, “Balıkçılık filomuzun açık deniz balıkçılığı için yönlendirilmesi ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü 1985’den sonra balıkçılık, kıyı sularından açık denizlere doğru genişlemeye başlamıştır. Birçok ülke, teşvik eden kanunlar çıkardıktan sonra açık deniz balıkçılığı gelişme sürecine girmiştir.” diye konuşuyor. Balıkçı gemilerimizdeki soğuk hava deposu yetersizliğinin avcılığa olumsuz tesir ettiğini söylüyor. Teknelerin tek tip avcılığa müsaitliği de sektörel bir eksiklik. Filomuzun yüzde 10’nunda soğuk muhafaza odaları mevcut. Yarısının oda büyüklüğü 10 metreküpün altında. Açık deniz ve okyanus balıkçılığına hazır değiliz kısaca. Kırbaş, halihazırdaki kaynaklarımızdan yalnızca avlanma seçeneğiyle talebi karşılama düşüncesinin bilimsel gerçeklerle bağdaşmadığını da vurguluyor: Sayı 33 / Temmuz 2012
Miktarın açık deniz balıkçılığıyla artırılabileceğine işaret eden Recep Kırbaş, “Balıkçılık filomuzun açık deniz balıkçılığı için yönlendirilmesi ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü 1985’den sonra balıkçılık, kıyı sularından açık denizlere doğru genişlemeye başlamıştır. Bu konuda birçok ülke, teşvik eden kanunlar çıkardıktan sonra açık deniz balıkçılığı gelişme sürecine girmiştir.” diyor.
25
Sektör
“Bunun içindir ki balık yetiştiriciliğine yönelmek bir zorunluluktur. Diğer yandan, avcılık yoluyla elde edilecek deniz ürünleri üretiminde doğa, her zaman önemli rol oynamaya devam edecektir. Doğanın olumsuzluklarından en az etkilenecek üretim ise kültür balıkçılığıdır. Doğal avcılığın artırılması çok kolay olmayıp, alınacak tedbirlerle sürdürülebilirlik sağlanabilir.”
operatifler ile 5200 Sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri kanunları doğrultusunda gerçekleşiyor. Samsun’da 704 adet ortaklı 16 adet kooperatif ve 10’nun üyeliğiyle bir bölge birliği faal. Kırbaş, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde Balıkçılık ve Su
Ürünleri Genel Müdürlüğü kurulmasını iyi bir gelişme diye de niteliyor: “Ancak etkin iletişim ve koordinasyonun sağlanabilmesi için illerde yönetim organizasyonunun Genel Müdürlüğe bağlı bağımsız bir şube müdürlüğü şeklinde örgütlenmesi faydalı olacaktır.
BALIĞIN YÜZDE 30’U YETİŞTİRİCİLİKTEN… Dünyadaki toplam balık mahsulünün yüzde 30’u, su ürünleri yetiştiriciliğinden. Yılda yüzde 10 büyüyor. Ege bölgesi yüzde 53 ile lider bu alanda. En çok levrek, çipura, alabalık, mavi yüzgeçli orkinos gibi çeşitler üretilmekte. Çevredeki restoranlara ve otellere kolaylıkla pazarlanabiliyor. “Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Programı” adlı hibe programından da söz ediyor Kırbaş: “4 milyon TL yatırım bedelli toplam 6 adet projeye 1.385.266 TL hibe destek verilmiştir. Bakanlığımızca ayrıca alabalık, çipura, levrek gibi balık yetiştirenlere desteklemeler devam etmektedir. Bakanlığımızca; denizlerdeki stokların korunması, av baskısının azaltılması ve sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması için; on iki metre ve üzerindeki balıkçı gemisine sahip olup, kendi isteği ile avcılıktan teknesini çıkaranlara gemi boyuna göre destekleme ödemeleri de başlamıştır. Ayrıca; kısa adı TKDK olan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu tarafından su ürünleri sahasında tarım ve balıkçılık ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanmasının yeniden yapılandırılması ve topluluk standartlarına ulaştırılmasına yönelik projeler de desteklenmektedir. Ancak; bu kurum tarafından verilen ve azami 30 tona kadar olan yetiştiricilik desteklerinin kapasitesinin arttırılması gerekmektedir. Su ürünleri avcılığı ve yetiştiriciliğiyle geçimini sağlayan kişilerin tarımsal örgütlenmeyi sağladıkları ancak faaliyetlerinin zayıf ve yeterince etkin olmadığı görülmektedir.” Örgütlenmeler 1163 Sayılı Ko-
26
BALIKÇILIĞA DAİR HAYATİ GERÇEKLER Cezalar caydırıcı değil. Denetimler zayıf kalıyor. 12 metreden büyük teknelere izleme cihazı takılmalı. Küçüklerinin avları da kayıtla ilgili kuruma bildirilmeli. Yasağı çiğneyenlerin teknelerine sezon boyu el konulmalı. Yasak yalnızca üreme döneminde tatbik edilmeli. Avlama bölgelerine sınır konulmamalı. Denizlerimiz ve iç sularda yetiştiricilik ve avcılık alanlarının makro planları çıkarılmalı. Çevre koruma ile ilgili tüm yasal düzenlemeler belirlenmeli. Coğrafi, ekolojik, biyolojik ve sosyolojik özellikleri dikkate alınarak avlanma bölgeleri için “alt alanlar” oluşturulmalı. Buralarda bölgenin balıkçıları avlanabilmeli. Su ürünleri kaynaklarımızdan sürekli ürün elde edebilmek amacıyla her tür ve bölge için periyodik stok büyüklükleri tespit edilmeli. Türlerin avlanabilir miktarları ve boyları için ayrı ayrı kota getirilerek avlanabilir miktarlar ve tekne sayıları saptanmalı. Mevcut ruhsatların
yenileme işlemleri sıkıca takip edilmeli. Yasak ihlalinde ve istatistikler denk gelmediğinde yenilenmemeli. Balıkçılıktan geçinenlere uzun vadeli ve düşük faizli kredi tahsis imkanı tanınmalı. Kredilerin kullanımında bölgesel özellikler de dikkate alınmalı. Sadece teknelerin modernizasyona aktarılmasıyla filo muz niteliği de güçlendirilmeli. Bu çerçevede mazot desteği devam etmeli. Ar-Ge çalışmalarına önem verilmeli ve bilinçli avcılık konusunda eğitimler verilmeli. Su ürünleri yetiştiriciliğini doğrudan destekleme politikası sürmeli. İyi tarım ve organik yetiştiricilik uygulamaları yaygınlaşmalı. Kampanyalar düzenlenerek tüketimi arttırılmalı. Tarım sigortası risk kriterleri ve hasar kapsamları iyileşmeli. Yetiştiricilik sebepli ekolojik kirliliğe dair bilimsel araştırmalarla kamuoyu aydınlatılmalı. Diğer yandan yapısal standardizasyonlarla görüntü kirliliği de sonlandırılmalı.
Sayı 33 / Temmuz 2012
Say覺 33 / Temmuz 2012
27
Emlak
Ev alma komşu al ama alacaksan da
Semtine uğranacak ev al
Meko Yapı’nın Satış Müdürü Fatih Dilekçi, “Geçmişte gelir durumu yüksek kişilerin ev sahibi olabildikleri 56’lar, Çiftlik gibi bölgeler bugün tercih edilecek yerler arasına girmekten uzaklar. Geçmişte tarlalar ve ıssız alanlar ile dolu Atakum ve Canik gibi ilçelerde insanlar konut almak için yarışır durumdalar. Çünkü insanlar artık kalabalık, stres, trafik yoğunluğu, karmaşa gibi durumlardan sıkılmış, yorulmuş ve bıkmış durumda.” diyor.
O
turduğu ya da oturmayı düşündüğü evi sahiplenmek günümüzde eskisine nazaran kısmen daha kolay gibi. Teknoloji konut sektöründe de dolu dizgin. 1999 Marmara depremi sonrasındaki yapılar sıkı
28
denetlendiğinden binaların tümüne yakını sağlam inşa ediliyor. Ama malzeme kalitesi ve işçilik artan rekabet şartlarından azami düzeyde etkileniyor. Pek çok unsura dikkat kesilmek gerekiyor daire bakarken. İşin püf noktalarını, iki yıl önce Atakum Rüyam
Evleri ile Panorama Evleri’yle sektöre merhaba diyen, Meko Yapı’nın Satış Müdürü Fatih Dilekçi’den dinledik. Firma halihazırda Karadeniz Bölgesi’nin en büyük ölçekli ve modern projesi kabul edilen Korupark Evleri ile meşgul. Sayı 33 / Temmuz 2012
EVİ NİÇİN ALIYORSUNUZ? Fatih Dilekçi ilk etapta şu ayrıntıya dikkatleri çekiyor: “Bugün insanlar öncelikle evi ne için aldığına karar vermeli.” Oturacaklarsa işe yakınlık mühim. Emekliyseler sessiz ve sakinlik kriteri öne çıkıyor. Amaç yatırımsa, başka ilkeler devreye giriyor. Konutun mevkisini nasıl bir gelecek bekliyor sorusu iyice irdelenmeli. Tecrübeyle sabit ti, geçmişin en pahalı mekânlarıydı ama şehir içinden tercih yapmak pek de akıl karı değil şimdi. Bu hakikatin en iyi Samsun’da gözlenebildiğini anlatan Dilekçi, “Geçmişte gelir durumu yüksek kişilerin ev sahibi olabildikleri 56’lar, Çiftlik gibi bölgeler bugün tercih edilecek yerler arasına girmekten uzaklar. Geçmişte tarlalar ve ıssız alanlar ile dolu Atakum ve Canik gibi ilçelerde insanlar konut almak için yarışır durumdalar. Çünkü insanlar artık kalabalık, stres, trafik yoğunluğu, karmaşa gibi durumlardan sıkılmış, yorulmuş ve bıkmış durumda. Bütün gün stres altında çalışan insanlar akşam eve geldiklerinde sessiz sakin ve huzur dolu yerler arıyorlar. Tatil günlerini yine bu ortamda geçirmek istiyorlar. Bu da şehir içinde pek mümkün değil. Bütün bu sebepler doğrultusunda şehirden uzak, çevresi kalabalık olmayan, ferah, ulaşımı kolay, gelecekte karmaşayı da birlikte getirecek unsurlar bulunmayan yerlerden ev almak geleceğe yatırım açısından çok daha avantajlı.” diyor. DENİZ VE ORMAN İÇ İÇE MEKO Yapı, proje üretirken Dilekçi’nin söylediği noktaya azami özen gösteriyormuş. Atakum ilçesinin Çobanlı mevkisinde konuşlanacak Korupark fikri, insanların deniz ile orman keyfini aynı anda yaşayabilecekleri bir yer arayabilecekleri yaklaşımıyla doğmuş. 51 bin dönüm araziye kondurulacak 860 dairelik 13 blokta 4 bin kişi ikamet edecek. Sakinler temel ihtiyaçlarının hepsini karşılayabilecekler burada. 8 blok, diğer bir ifadeyle 520 daire tamam. Bu projenin ilk etabı. Yoğun talep sebebiyle projelendirilen ikinci bölüm 5 bloktan oluşuyor. Daire sayısı 340. Temel bu Temmuz ayında atılıyor. Arazinin 45 bin dönümü yeşil alan ve sosyal donatılara ayrıldı. Bazı çekincelerine rağmen her detayı irdeleyerek yola koyulduklarını anlatıyor Dilekçi: “Bu işe girmemizin en büyük nedeni, arazinin ormana cepheli olması. Çünkü şehir merkeSayı 33 / Temmuz 2012
zinde büyük arazi kalmadı. Genelde de apartman tarzı konutlar inşa ediliyor. İnsanlar artık, apartman dairelerinde oturmaktan ziyade havadar, mavi ile yeşilin buluştuğu, otopark rahatlığı olan, çocukları için oyun alanlarının bol olduğu, sessiz, streslerini atacağı sosyal donatıların yer aldığı site alanı geniş ve aktivitesi bol olan lüks konutları tercih ediyor. Daireyi her yerde alabilirsiniz ama ormanı, denizi, gölet ve sosyal donatı alanlarını bir araya getiren böylesine özellikli bir konut tarzı, Karadeniz Bölgesi’nde bulunmuyordu.” HER BİR PROJE MİNİ BİR ŞEHİR… Aslında projelerinin her biriyle mini bir şehir oluşturduklarını söylüyor: “Korupark Evleri Projesi’nde totalde de 51 bin dönüm arazinin 45 bin dönümünde yeşil alan olacak. İlave olarak sitemize
tenis kortu, voleybol, basketbol, futbol sahalarımız, biri kapalı 3 tane yarı olimpik yüzme havuzumuz var. 2 bin 500 metrekare büyüklüğünde 3 katlı alışveriş merkezimiz var. Alt katında fitness salonu olacak. Onun üzerinde büyük bir market yer alacak. Çocuk kreşi, sağlık kabini, kuaför, kuruyemiş, fırın, oyun salonları ve çamaşırhane bulunacak. 600 metrekare büyüklüğünde içerisinde kafesi olan 2 tane yapay göletimiz olacak. Konutlarımızın ön cephesi 300 dönüm orman arazisine bakıyor. Hemen hemen bütün dairelerimiz deniz manzaralı. Çocukların oyun alanlarını geniş tutmak için araç parkını site dışındaki cep otoparklarına yaptık. Bu gibi unsurlar gelecekte emlağınızın iyi bir yatırım halini alması ve iyi bir kazanç ile geri dönüş sağlaması çok çok önemli.”
Fatih Dilekçi ilk etapta şu ayrıntıya dikkatleri çekiyor: “Bugün insanlar öncelikle evi ne için aldığına karar vermeli.”
29
Köşe Yazısı
Aylin Tat Masumiyet
K
Kimi zaman bir çocuk kahkahasıdır masumiyet, Kimi zaman bir bebeğin parıldayan gözlerinde, Kimi zaman sevdiğimiz insanların yüzlerinde, aslında çoğu zaman bakıpta göremediğimiz bir köşede saklıdır masumiyet… Yüreği ve ufku sonsuza açık bir çocukken, kapalı ve önyargılarla dolu bir insana dönüşürken kaybettiğimizi sanırız onu. Oysa, hiç beklenmedik bir anda çıkıverir karşımıza. İnsanı insan yapan hamurun mayasındadır çünkü masumiyet. Başkalarını suçlarız kendi yaptığımız
30
hatalarda bile. Başkalarının yaptıkları masumiyetimizi yok etti deriz. Kolayımıza gelir çünkü böylesi. Aynayı kendimize tuttuğumuzda korkarız kendimizden, lakin falancanın yüzünden hata yaptım diyerek, yalancıktan vicdanımızı rahatlatırız. Başkalarını suçlamadan, hatasını ve suçunu kabul eden yürektir masumiyet. Kendini bilmek, haddini bilmektir yani…
masumca bakıp, karşımızdakinin de masumca hareket ettiğini düşünsek mesela; o vakit yapılan bir hata, masumca yapılan bir yanlışa dönüşüverir. Böylece, kendimizi de aldatılmış ve kullanılmış hissetmeyiz, anlayışlı ve olgun bir birey oluveririz o anda… İşte o zaman, duyduğumuz kuş cıvıltıları bir başka mana katar hayatımıza. Hayat güzel, insanlar güzel demeye başlarız güzel demeye başlarız mesela. Güzel bakıp, güzel görürüz her şeyi…
Yaşamımızda olumsuzlukları bir tarafa bırakıp, masum düşünmeyi bir becerebilsek, nasıl da hafifleyeceğiz kim bilir. Yanlışı irdeleyip, çomak sokmaktansa,
Ne demiş Yunus Emre; “Yaradılanı severim, yaradandan ötürü” Masumiyetinizi hiç kaybetmemeniz dileğiyle… Sayı 33 / Temmuz 2012
Say覺 33 / Temmuz 2012
31
Kapak
Çeltikteki gerçekler çok su götürecek..
Plan yoksa pilav da yok Ondokuzmayıs Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Görevlisi İsmail Sezer, “Samsun ili, Türkiye çeltik ekiliş ve üretimi açısından Edirne ilinden sonra ikinci sırada gelmektedir. Samsun ili çeltik verimi yönünden Dünya ve Türkiye ortalamasının üzerindedir.” diyor.
Ülkedeki çeltik üretimi son 10 yılda sürekli artıyor. Bunda hem ekim alanlarının çoğalmasının hem de verimlilikteki yükseliş rol oynuyor. 2000’den 2010’na yüzde 44’lük bir değişim söz konusu.
32
Sayı 33 / Temmuz 2012
Yeryüzündeki 1,5 milyar hektarlık tarım alanının 700 milyonluk bölümünde tahıl ekiliyor. Bunun yüzde 23’ü, pirincin kabuklu hali çeltik. Bu bitkinin kategorisindeki üretim payı ise yüzde 28. Yüzde 91’i Asya’da yetiştiriliyor. Çin’in başı çektiği üretici ülkeler listesinin ilk sıralarını Hindistan, Endonezya ve Bangladeş paylaşıyor.
T
oprak Mahsulleri Ofisi (TMO) önündeki pirinç kuyruklarını hatırlıyorsunuzdur. Bir ara inanılmaz oranlara zıplamıştı fiyatı. Yurt dışından getirilen ürünlerle dengelenmişti piyasa. Neler oluyordu? Niçin bunca imkan ortadayken başka ülkelere muhtaç konuma gerilemiştik? Bu bir spekülasyon muydu; yoksa acı gerçeklerin kendini saklayamadığı atmosfer mi çökmüştü üzerimize? Bölge halkı biliyordu ki, Karadeniz çeltik diyarıdır. En fazla tükettiğimiz pilava hasret bırakan sebepleri anlamsı zordu. Fındık ve tütünde ekim alanı daraltma ve alternatif bitkilere yönelme stratejisinin seyri izlenmekteydi. Çeltiğe uygun düz arazilerdeki fındık kökleri sökülmeliydi. Ama durduk yerde neden sorunlar baş gösteriyordu? Bafra ve Çarşamba ovalarındaki plansızlık hangi pozitif hamlelerle tersine çevrilebilirdi? Tablolarla, verilerle ve istatistiklerle çeltiği irdeledik bu sayımızın kapak dosyasında. Dünyadaki vaziyetle ülkemizi karşılaştırdık. Karadeniz Bölgesi ve Samsun özelinde baktık problemlere. Sayı 33 / Temmuz 2012
Şurası kesin ki, AK Parti hükümetlerinin icraatlarıyla istatistiklerin yüzü gülüyor artık. Yeterli mi? Hayır. Sulanabilen araziler acilen çoğaltılmalı. Yeni destek mantıkları devreye sokulmalı. İhracat kapıları da ardına dek açılabilmeli. Haberi hazırlarken Ondokuzmayıs Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Görevlisi İsmail Sezer’in engin bilgilerinden ziyadesiyle faydalandık. Söyledikleri, uzman görüşünün son derece ehemmiyet arz ettiğini ispatlıyordu. Pratikle teorinin örtüşmediği adımlar akim kalmaya mahkumdu. Temel besin maddelerinden pirinçte boşluğa düşmenin ifadesi dahi korkunçtu. Sağlıklı nesiller için böyle bir lüksümüz olamazdı. Fast Food çılgınlığı vücut kimyalarını bozarken, yeniden doğru beslenmeye yönelmeliydik. DÜNYADA EKİLEN TAHILIN YÜZDE 22’Sİ ÇELTİK… Yeryüzündeki 1,5 milyar hektarlık tarım alanının 700 milyonluk bölümünde tahıl ekiliyor. Bunun yüzde 23’ü, pirincin kabuklu hali çeltik. Bu bitkinin kategorisindeki üretim payı ise yüzde
28. Yüzde 91’i Asya’da yetiştiriliyor. Çin’in başı çektiği üretici ülkeler listesinin ilk sıralarını Hindistan, Endonezya ve Bangladeş paylaşıyor. Ülkemize ait verilere gelirsek, üretimimiz son 10 yılda sürekli artıyor. Bunda hem ekim alanlarının çoğalmasının hem de verimlilikteki yükseliş rol oynuyor. 2000’den 2010’na yüzde 44’lük bir değişim söz konusu. 2000’de 58 bin ha’dan 350 bin ton mahsul alınırken randıman 6,04/ha idi. 2010’da alan 99 bin, ürün miktarı 860 bin ton, verim ise 8,69/ha’ya çıktı. 2011’re ilişkin gayri resmi datalar şöyle: 125 bin ha’ya ekim gerçekleşti. Dekara 800 kilogram verimle, 1 milyon ton mahsule ulaşıldı. Bu da 600 bin ton pirinç manasına geliyor. Kolay paraya çevrilmesi ve kar marjının genişlemesiyle çiftçiler çeltiğe yöneliyor. Türkiye iklimi çeltik tarımı için bire bir. Her bölgemiz elverişli; yeter ki sulamaya su bulunsun. 3039 sayılı Çeltik Ekimi Kanunu, 11 Haziran 1936 tarihli. Çeltiğe yönelmede, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yıllardır uyguladığı teşvik
33
Kapak ve bilinçlendirme politikaları çok etkin. Verimdeki yüzde 44’lük çıkışın yanı sıra toplam hasatta da yüzde 170’lik bir ilerleme yaşandı 2000-2010 arasında. Çeltik ekim sahasının yüzde 67’si Marmara Bölgesi’nde. Mahsulünse yüzde 72’si buradan karşılanıyor. Yüzde 20’lik ekim ve üretim hissesiyle Karadeniz Bölgesi hemen takipte. Çeltiğin yüzde 90’i bu iki bölgemizden ülkeye dağılıyor. Marmara’da ağırlık Trakya kısmında. Edirne yüzde 40’lık ülke payıyla lider şehir. Balıkesir ve Çanakkale de bolca ekim yapılıyor. Karadeniz’de Samsun, Çorum ve Sinop’ta yoğunlaşıyor çeltik ziraatı. 35 vilayetimizde çeltik tarımı yapılıyor. 12’sinde ekilen alan 1.000 hektardan fazla. Bölgelere göre çeltik ekiliş, üretim ve yüzdeleri Çizelge 2’ de. ISLAHTA GECİKİLDİ… Tarımda tohum çok mühim. Islah çalışmalarına biraz geç 1979’da başlandı Türkiye’de. İhtiyaca cevap verecek genetik çeşitlilik sağlandı bu süreçte. Yüksek verimli ve kaliteli 30 tip geliştirildi. Bilhassa ‘Osmancık-97’ bir hayli tutuldu ve kısa sürede ekim alanlarına yayıldı. Öyle ki yüzde 80’lik bir paya erişti. Ancak yurt dışından yıllarca materyal ithal etmek zorunda kaldığımız da koca ve üzücü bir hakikat. Tarım İl Müdürlüklerinin kayıtlarına göre Karadeniz Bölgesi’nde 2011’de 307.252 da’ya çeltik ekildi ve 262.181 ton da mahsul alındı. Randıman değerleri yüzde 60-65 değişiklik göstermekte. Coğrafyamızın ve iklim şartlarımızın cömertliğine karşın maalesef 1984 yılından beri çeltik ve pirinç ithalatçısız. Yerli üretim giderek büyüyor. 2012’de tarım tarihimizin rekoru bekleniyor. Çeltik, pirinç ve kahverengi pirinç dış alımı gümrüklü. Çizelge 6’da belirtildiği üzere dört yıldır çeltik ihraç etmekteyiz. 2010’daki artışta Mısır’ın pirinç ihracını durdurması etkili. ARAZİ VARLIĞI VE SU KAYNAKLARI Samsun’un yüzölçümü 957.888 ha’dır. Yüzde 47’si tarım arazisi, yüzde 40’ı orman ve fundalık ve yüzde 5’i çayır –
34
Samsun’da 1992-2000 yıllarındaki dekara verim ortalaması 485.7 kilogram ile dünyanın üzerindeydi. 2002’de 639 kilogramla ileri tarım ülkelerini yakaladı. 2002’de, 1992-2000’e göre yüzde 31,6 artmıştı verim. 2001-2002 arası değişimse, Japonya’da yüzde 5,1 ve ABD’de yalnızca yüzde 1,3 iken, yüzde 18,4’tü 19 Mayıs Şehri’nde. İldeki dekara verimin en az 700-800 kilograma eriştirilebileceğine işaret ediliyor.
meradır. 321 bin 221 hektar sulanabilir toprağının 40 bin 794 hektarı birinci, 100 bin 108 hektarı ikinci, 71 bin 700 hektarı üçüncü ve 108 bin 919 hektarı dördüncü sınıftır. 2003’te 8645 ha ekilişle, Edirne’nin ardından ikinci sıradaydı 19 Mayıs Şehri. Şehrin birinci alt bölgesindeki 7 ilçede 8480 hektar alanda çeltik ziraatıyla uğraşılıyor. İkinci ve üçüncü alt bölgelerdeki Vezirköprü’de 89, Salıpazarı’ndaysa 76 hektara çeltik ekiliyor. En fazla ekilen yerlerdeki düşüş gözlerden kçmıyor tabi ki. Terme’de 4000’den 1500; Çarşamba’da 2800’den 800, Bafra’daysa 5500’den 4000 bin hektara gerileme var. Vezirköprü’de eskiden 520 hektara ekilirdi bu tahıl.
Samsun’da 12 bin 206’sı devletçe, tarım arazilerinin 81 bin 115 hektarı, yani yüzde 14,80’i sulanabilmekte şu an. Başka bir ifadeyle, yaklaşık 150 bin hektar su yolu gözlüyor. Çarşamba ovasında Suat Uğurlu ve Bafra ovasındaysa Derbent barajları devreye girince sulanabilen alanlara 69.474 ve 40.791 hektar daha eklenecek. Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre; çeltiğin ekilen ürünler içindeki hissesi Çarşamba’da yüzde 6.7 28,5’e; Bafra’da ise yüzde 6.9’dan 12’ye fırlayacak sulamayla birlikte. İldeki toprağın 19 bin 156 hektarında çoraklılık ve 70 bin 340 hektarındaysa yaşlık sorunu gözleniyor. Buraların çeltik ziraatıyla değerlendirilebileceği belirtiliyor. Fındık, şeker pancarı ve tütün yasası sonrası iyi bir alternatif aynı zamanda. Bu yolla da ekim sahası genişleyebilir. VERİM DEĞERLERİ… Samsun’da 1992-2000 yıllarındaki dekara verim ortalaması 485.7 kilogram ile dünyanınkinin üzerindeydi. 2002’de 639 kilogramla ileri tarım ülkelerinkini yakaladı. 2002’de 19922000 ortalamasıyla kıyaslandığında yüzde 31,6 artış kaydedilmişti verimde. 2001-2002 arası değişimse Japonya’da yüzde 5,1 ve ABD’de yalnızca yüzde 1,3 iken, 19 Mayıs Şehri’nde yüzde 18,4’dü. Araştırmalar, Samsun’da dekara verimin en az 700-800 kilograma eriştirilebileceğini işaret ediyor. İlçelerinin değerleri 100-150 kilogram oynayabiliyor. ÇELTİK POLİTİKASINA YÖN VERECEK ÖNERİLER… Çeltik üretimini şekillendirecek ve istenen seviyeye götürecek fikir ve öneriler şöyle sıralanıyor: -Türkiye çeltik üretim potansiyeli yönünden özelliklede arazi varlığı, su kaynakları, iklim, dekara verim, gelir durumu ve pirinç piyasası açısından en şanslı ülkelerden birisidir. -Bu potansiyelin çeltik tarımı açısından değerlendirilmesi için dünyadaki çeltik üretim sistemlerinden uygulanabileceklerin araştırılması ve uygulamaya aktarılması gerekmektedir. Sayı 33 / Temmuz 2012
- Diğer taraftan, sürdürülebilir bir çeltik üretimi için özellikle üretim maliyetinin düşürülmesi ve çevre riskinin azaltılması çok önemlidir. - Küresel ısınma su kaynaklarımızın azalmasına sebep olmakta, bu olumsuz etkiden en fazla çeltik üretim alanları etkilenmekte ve her geçen gün çeltik ekimi yasaklanan alan artmaktadır. - Bu yüzden, ülkemizde kır çeltiği ve aerobik çeltik yetiştirme imkanlarının özellikle Karadeniz Bölgesinde çalışmalarının başlatılması gerekmektedir. - Sırta ekim, damla sulama ve münavebe uygulama sistemleri üzerinde daha fazla araştırma yapılmalı ve demonstrasyonlarla üreticilerimize bu sistemler tanıtılmalı ve benimsetilmelidir. - Sertifikalı tohuma verilen destek ve üreticilerimizin bilinçlenmesi neticesinde her geçen gün tohumluk ihtiyacı artmakta daha az tohum kullanılmasına imkan veren fideleme, kuruya veya ıslak alana mibzerle ekim gibi yöntemlerin ülkemiz şartlarında
uygulanabilirliği araştırılmalıdır. - Fideleme çeltik üretiminde başarılı olmanın yolları tam mekanizasyon yetiştirme tekniği paketi içindeki (fide yetiştirme, arazi tesviyesi, dikim sıklığı, dikim derinliği, su yönetimi, gübreleme, yabancı ot kontrolü gibi dikim ve bakım işleri) tüm hususlara uyulmasına bağlıdır. - Çeltik tarımı dünyada olduğu gibi ülkemizde sulak alan ekosistemlerinde ağırlı olarak yapılmaktadır. Bundan dolayı, doğal hayatın korunması ve sürdürülebilmesi, ekolojik dengenin bozulmaması için kimyasal gübre ve pestisit kirliliğine neden olan mevcut çeltik üretim sistemine alternatif olabi-lecek fideleme organik çeltik üretiminin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu konudaki araştırmalar desteklemelidir. - Üretim maliyetini azaltıcı uygulamalar geliştirilmelidir. Bilhassa küçük işletmelerde fideleme makineleri yaygınlaşmalıdır. - Lazerli tesviye aletlerine ve fi-
deleme makinelerine “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız”, “Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı” Çerçevesinde destek verilmektedir.Üreticilerin bu imkanları değerlendirmeleri teşvik edilmelidir. - Yabancı otlarla iyi rekabet edebilen, düşük gübre dozlarına özellikle azota yüksek tepki veren, hastalık ve zararlılara dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi çalışmalarına devam edilmelidir. Çeltik işletmelerinin üretim alanlarının gerekli düzenlemeler ile toplulaştırılması ve üretimde tam bir makineleşmeye giderek kullanılacak makinelerin seçiminde doğrusal programlama gibi bilimsel yöntemlerden yararlanılmalıdır. - Tarım makineleri işletmeciliği açısından çiftçilere yönelik eğitim programların da dünyada uygulanan ekim yöntemlerine dönük bilgilerin aktarılması bu konuda yayım çalışmalarının yapılması, ekonomik ve sürdürülebilir bir üretim için gerekli görülmektedir.
Samsun’da 12 bin 206’sı devletçe, tarım arazilerinin 81 bin 115 hektarı, yani yüzde 14,80’i sulanabilmekte şu an. Başka bir ifadeyle, yaklaşık 150 bin hektar su yolu gözlüyor.
Sayı 33 / Temmuz 2012
35
Kapak
Ondokuzmayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Görevlisi İsmail Sezer: YENİ ÇELTİK EKİM KANUNU HIZLANMALI… “Samsun ili, Türkiye çeltik ekiliş ve üretimi açısından Edirne ilinden sonra ikinci sırada gelmektedir. Samsun ili çeltik verimi yönünden Dünya ve Türkiye ortalamasının üzerindedir. Samsun ilinde, çeltik ekim alanını ve çeltik verimini artıracak olanaklar mevcuttur. Çeltik ekim alanını artıracak olanakların başında, arazi varlığı, su kaynakları, iklim, dekara çeltik verimi, fideleme çeltik üretimi, yetiştirilen diğer ürünler karşısında karlılık durumu gelmektedir. Pirinç piyasası incelendiğinde mevcut ekiliş alanının en az iki-üç kat artırılabileceği söylenebilir. Çeltikte birim alan verimini artırmak için ise, bazı ekolojik, sosyo - ekonomik, teknoloji, girdi kullanımı, yetiştiricilik ve pazarlamadan kaynak-
36
lanan sorunların giderilmesi ile dekara 639 kg olan verim, en az 700-800 kg’a çıkartılabilecektir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni “Çeltik Ekim Kanun”u bir an evvel uygulamaya konulmalıdır. Çıkarılacak kanunla çeltik üretimi yapılacak bölgelerin tespit edilmesi, üretimin talebe göre planlanması, çeltikliklerin bakımı, ıslahı ve denetlenmesi, ürün kalitesinin iyileştirilmesi, ulusal ve uluslararası pazarlama gücünü artırıcı tedbirlerin alınmasının sağlanması gerekmektedir” Sezer ayrıca kentin son 20 yıldır çeltik ekiliş, üretim ve veriminde meydana gelen gelişmelere dikkat çekiyor ve 1990 – 2000 yılları arası ekiliş alanı yaklaşık 7-8.5 bin hektar iken, son yıllarda bu alanın yaklaşık iki katına çıktığını (13.6 bin hektar, dekara verimin yaklaşık % 40 artığını (500-600 kg’lardan - 900 kg) belirtiyor. Sezer şunları söylüyor; “Aynı şekilde
Samsun’un 2000’li yıllara kadar toplam çeltik üretimi 45-60 bin ton arasında değişirken, son yıllarda en az 120-130 bin tonlara çıkmıştır. Bu olumlu gelişmelerin sürdürülebilirliği bilhassa hem ekim alanı ve hem de birim alan verimini daha arttırma imkanlarının oluşmasına bağlı. Samsunda, çeltik ekim alanını artıracak olanakların başında, arazi varlığı, su kaynakları, iklim, dekara çeltik verimi, fideleme çeltik üretimi ve yetiştirilen diğer ürünler karşısında karlı olması, geldiğini söyleyebiliriz. Samsun çeltik tarımı yapılan ilçeler, Alaçam, Bafra, Çarşamba, 19 Mayıs, Tekkeköy, Terme, Yakakent, Salıpazarı ve Vezirköprü olup, son 10 yılda çeltik ekim alanı % 50’den fazla azalan iki ilçesi Çarşamba ve Terme’dir. Bu azalma özellikle fındık ve azda olsa kavak lehine olmuştur. Diğer tüm ilçelerde çeltik ekim alanı artmıştır. Bunun ekonomik, ekolojik ve sosyal birçok nedenini sayabiliriz. Ancak, asıl nedeni tarımsal alt yapı eksikliğidir.”
Sayı 33 / Temmuz 2012
120000
Ekim Alanı (ha)
Ekim Alanı (ha)
120000 100000 80000 60000
100000 80000 60000 40000 20000
40000
Şekil 1 2002 2006 Türkiye’de Yıllar 1990 - 2010 1998 2002 2006 2010 yılları arasında çeltik ekim Yıllar Şekil 1. Türkiye’de 1990 – 2010 yılları arasında çeltik ekim alanı değişimi alanı değişimi 0 1990
20000 0 1990
1994
1994
1998
2010
-------------------------------------Şekil 1. Türkiye’de 1990 – 2010 yılları arasında çeltik ekim alanı değişimi
1.000.000 800.000 600.000 400.000 200.000 0 1990
Üretim Miktarı (ton)
Üretim Miktarı (ton)
--------------------------------------
1.000.000
Şekil 2 Türkiye’de 1990 - 2010 yılları arasında çeltik üretim miktarındaki değişim 1998 1994
800.000 600.000 400.000 200.000 0 1990
1994
1% 1% 1%5% 5% 2002 2006
1998
2002
2006
2010
Yıllar
2010
Marmara Yıllar Şekil 2. Türkiye’de 1990 – 2010 yılları arasında çeltik üretim miktarındaki değişim Karadeniz
------------------------------20% Şekil 2. Türkiye’de 1990 – 2010 1% 1%yılları arasında çeltik üretim miktarındaki değişim
Orta Anadolu
1%5% 5%
-------------------------------
Akdeniz Güneydoğu
Marmara Karadeniz Orta Anadolu
20%
Doğu Anadolu
67%
Ege
Akdeniz
Şekil 3 Türkiye’de 67% Ege çeltik ekim alanlarının Şekil 3. Türkiye’de çeltik ekim alanlarının bölgelere göre dağılımı bölgölere göre dağılımı -----------------------------------------Güneydoğu
Doğu Anadolu
6
Şekil 3. Türkiye’de çeltik ekim alanlarının bölgelere dağılımı Dönemi Çeltik Alım Fiyatı Çizelge göre 1. 2011/2012 ------------------------------------------
6
Çizelge 1. 2011/2012 Dönemi Çeltik Alım Fiyatı
GRUP GRUP
ÇEŞİDİ
ALIM FİYATI (TL/KG)
ÇEŞİDİ ALIM
BALDO (TL/KG)
FİYATI
1.200
ROCCA 1.200 OSMANCIK-97, DRAGO, KORAL, RİBE, ROCCA UZUN SÜREK-95, NEĞİŞ, GÖNEN, BEŞER, TANE KORAL, OSMANCIK-97, DRAGO, RİBE, EDİRNE, HALİLBEY, ECE, 1.060 SÜREK-95, NEĞİŞ, GÖNEN, KIRKPINAR, BEŞER, DURAĞAN, KARADENİZ, KIRKPINAR, EDİRNE, HALİLBEY, ECE, 1.060 KIZILTAN, DURAĞAN, KIZILTAN, KARADENİZ, TUNCA, GALA, DİĞER UZUN TANELİ TUNCA, GALA, DİĞER UZUNÇELTİKLER TANELİ ÇELTİKLER VENERİA VENERİA ARCO, CALROSE, KARACADAĞ, ARCO, CALROSE,ORTA KARACADAĞ, MARATELLİ, AKÇELTİK, ŞUMNU, 0.950 MARATELLİ, AKÇELTİK, ŞUMNU, 0.950 TANE SARIÇELTİK, SERHAT-92, KIZILIRMAK, SARIÇELTİK, SERHAT-92, KIZILIRMAK, DİĞER ORTA TANELİ ÇELTİKLERDİĞER ORTA TANELİ ÇELTİKLER BALDO
UZUN TANE
ORTA TANE
KISA TANE
KRASNODARSKY-421
TANE DİĞER KISA TANELİKISA ÇELTİKLER
KRASNODARSKY-421 0.870
DİĞER KISA TANELİ ÇELTİKLER
0.870
37
Sayı 33 / Temmuz 2012 7
----------------------------------------
Çizelge 2. Bölgelerin çeltik ekim alanı, verim ve üretimleri ile üretimdeki payları Ekim Kapak (ha)
Bölge
Alanı Verim
Üretim
(kg/ha)
(ton)
Üretimdeki ---------------------------------------payı (%)
Marmara
67.825
8.03
545.025
Karadeniz
20.218
7.20
150.876
Orta Anadolu 4.896
6.93
33.945
Akdeniz
987
6.13
6.054
0.8 Marmara
(kg/ha)
(ton)
Üretimdeki payı (%)
67.825
8.03
545.025
72.4
Güneydoğu Anadolu
4.830
2.92
14.088
1.8 Karadeniz
20.218
7.20
150.876
20.0
Doğu Anadolu
784
Orta Anadolu 4.896
6.93
33.945
4.5
Akdeniz
987
6.13
6.054
0.8
Güneydoğu Anadolu
4.830
2.92
14.088
1.8
Doğu Anadolu
784
4.10
3.214
0.5
4.10 3.214 Çizelge 2 Bölgelerin çeltik alanı, verim ve üretimleri ile üretimdeki payları
--------------------------
72.4
Çizelge 2. Bölgelerin çeltik ekim alanı, verim ve üretimleri ile üretimdeki payları Bölge
20.0 4.5
0.5
Ekim (ha)
Alanı Verim
Üretim
Çizelge 3. Ülkemizde 2010 yılında 1.000 hektarın üzerinde çeltik ekimi yapılan iller, ekim alanları ve üretim miktarları
--------------------------
İller
Ekili (ha)
Alan Üretim (Ton)
Edirne
35.087
341.318
Diyarbakır
2.437
Samsun
14.463
125.182
Çankırı
2.229
Ekili Alan (ha) 18.291
Balıkesir
12.010
101.737
Bursa
Edirne2.217
35.087 16.820
Çanakkale
9.765
79.321
Sinop
2.016 Samsun
14.463 18.901
Çorum
7.775
60.615
Kırklareli Balıkesir 1.444
12.010 15.488
Şanlıurfa
3.344
17.885
Diğer illerÇanakkale 3.498
9.765 25.766 79.321
Tekirdağ
2.715
26.330
Toplam Çorum99.000 7.775 860.000 60.615
İller
Ekili (ha)
Alan Üretim (Ton)
Çizelge 3. Ülkemizde 2010 yılında 1.000 hektarın üzerinde çeltik ekimi yapılan iller, ekim
İller
alanları ve üretim miktarları
Şanlıurfa
12.346
3.344
Çizelge 3 Ülkemizde Ekili Üretim (Ton) İller 2010 yılında (ha) 1.000 hektarın 341.318 Diyarbakır üzerinde çeltik 2.437 ekimi yapılan iller, 125.182 Çankırı 2.229 ekim alanları 101.737 2.217 veBursa üretim miktarları
17.885
Alan Üretim (Ton) 12.346 18.291 16.820
Sinop
2.016
18.901
Kırklareli
1.444
15.488
Diğer iller
3.498
25.766
Tekirdağ 2.715 26.330 Toplam 99.000 860.000 ---------------------------------Çizelge 4. Türkiye’de 2007 – 2010 yılları arasındaki pirinç üretimi Çizelge 4. Türkiye’de 2007 –Çizelge 2010 yılları arasındaki pirinç üretimi 4. Türkiye’de 2007 – 2010 yılları arasındaki pirinç üretimi Pirinç Üretimi ( Ton ) Pirinç Üretimi ( Ton ) Pirinç Üretimi ( Ton ) 2007 389.000 ---------------------------------2007 389.000 Çizelge 4 2007 389.000 8 2008 452.000 Türkiye’de 2008 452.000 2008 452.000 2007-2010 2009 450.000 2009 450.000 2009 450.000 yılları arasındaki 2010 516.000 2010 516.000 2010 516.000 pirinç üretimi
--------------------------------------
--------------------------------------------------------------------------Çizelge 5. Son dört yılda yapılan pirinç ve çeltik İthalatı Çizelge 5. Son dört yılda yapılan pirinç ve çeltik İthalatı Çizelge 5. Son dört yılda yapılan pirinç ve çeltik İthalatı Çeltik İthalatı (ton) Pirinç İthalatı ( ton) Çeltik İthalatı (ton) Pirinç İthalatı ( ton) Pirinç İthalatı ( ton) Çeltik İthalatıÇizelge (ton) 5 2007 184.908 2007 2007 184.908 2007 5.566 Son dört yılda 2007 184.908 2007 5.566 2008 179.603 yapılan 2008 2008 179.603 2008 45.307 2008 179.603 2008 45.307 2009 158.334 2009 pirinç ve 2009 158.334 2009 63.202 2009 158.334 2009 63.202 çeltik ithalatı 2010 125.641 2010 2010 125.641 2010 409.199 2010 125.641 2010 409.199
----------------------------------
----------------------------------
---------------------------------Çizelge 6. Son dört yıldaki pirinç ihracat miktarı ve değeri Çizelge 6. Son dört yıldaki pirinç ihracat miktarı ve değeri Çizelge 6. Son dört yıldaki pirinç ihracat miktarı ve değeri Pirinç İhracatı Değeri Pirinç İhracatı Değeri (Ton) ($) Pirinç İhracatı Değeri Çizelge 6 (Ton) ($) (Ton) 2007 1.174.157 Son dört yılda ki ($) 954 2007 954 1.174.157 pirinç ihracat 2008 7.702 7.308.143 2007 954 1.174.157 miktarı ve 2008 7.702 7.308.143 2009 19.796 19.796.353 2008 7.308.143 değeri 7.702 2009 19.796 19.796.353 2010 51.021 46.693.568 2009 19.796 19.796.353 2010 51.021 46.693.568 2010 51.021 46.693.568
38
----------------------------------------------
----------------------------------------------
----------------------------------------------
Sayı 33 / Temmuz 2012
5.566 45.307 63.202 409.199
8
Say覺 33 / Temmuz 2012
39
Kapak
İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Güven bu yıl şok düşüş beklemiyor…
990 bin ton çeltiğin 125 bin tonu Samsun’dan Samsun’daki çeltik ekim alanı ve üretim miktarı 2002 ila 2011 arasında müthiş bir patlama yaşadı. Geçtiğimiz yıllardaki pirinç krizinde bile artmış ekim sahası. Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Kadir Güven şöyle diyor: “2011 yılında 160 bin dekar olduğunu söylediğimiz çeltik alanımız bu yıl 150 bin dekarlık bir kesimi oluşturuyor. Ancak bu miktar bizim hasadımızı 100 bin tonun altına düşürecek rakamlar değil. Tabi bir afete maruz kalmaz isek.”
40
Sayı 33 / Temmuz 2012
1980’lerde Ziraat Fakültesi’nde okurken derslerde gördüğü Terme Pirinci çeşidinin akıbetini yaptığı göreve atandığında araştırıyor Güven.
Samsun Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Kadir Güven, şehirde 2002 ila 2011 arasında gerçekleşen müthiş ‘ekim alanı ve üretim’ farkının altını çizerek başlıyor sözlerine. Arz-talep dengesi tarımda bir numaralı strateji. O halde bu manzara nasıl okunmalı? Yıl 2002; 40 bin dekara çeltik ekiliyor ve 25 bin ton ürün elde ediliyor. 2011’e gelince, 161 dekar ve 125 bin ton verileriyle karşılaşıyoruz. 990 bin tonluk Türkiye ortalaması belirtildiğinde tablo daha da netleşiyor. Geçtiğimiz yıllardaki pirinç krizinin aslında dünya genelinde etkisini gösterdiğini belirten Güven, “İlginçtir ki bu dönemde dahi Samsun’da çeltik ekiliş alanında artış devam etmiş.” diyor. Şu anda bu ürüne dair piyasa stabil. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) alıcı değil artık. Fiyatlar serbest piyasSayı 33 / Temmuz 2012
ada oluşuyor. Bu yılki tonaj fazlasına rağmen çeltiğin kilosu 1 lira 20 kuruşu gördü. Bazı üreticiler biraz daha artar beklentisiyle ellerinden mal çıkarmadı. Yılbaşı sonrasındaki fiyat gerilemesini buna bağlıyor Güven: “Çünkü herkesin elinde çok çeltik vardı. Perakende satışta bir fiyat değişikliği de olmadığından dolayı şuan 95 kuruş ila 1 lira civarında.” Buna kilogram başına 10 kuruş devlet desteği ekleniyor. BU YIL ŞOK DÜŞÜŞ BEKLENMİYOR… Bu yıl özellikle Çarşamba ovasında Irmak sırtından Terme’ye kadarki bölgede önemli miktarda sebze üretimine kayma tespit ettiklerini söylüyor Güven: “ Bu ürünlerin başında da biber, patlıcan ve kavun gelmekte. Neticede çeltik bu yıl yerini bu ürünlere biraz daha fazla bırakmış görülüyor. 2011 yılında 160 bin dekar olduğunu
söylediğimiz çeltik alanımız bu yıl 150 bin dekarlık bir kesimi oluşturuyor. Ancak bu miktar bizim hasadımızı 100 bin tonun altına düşürecek rakamlar değil. Tabi bir afete maruz kalmaz isek.” 1980’lerde Ziraat Fakültesi’nde okurken derslerde gördüğü Terme Pirinci ci çeşidinin akıbetini yaptığı göreve atandığında araştırıyor Güven. Osmancık 97 türü ortaya çıkınca düşük verimli Mersane ve Kazanpatlatan çeşitleri tarlalardan silinmiş. 500-600 kilogram nerde, bir ton nerde… Öz çeltik türünü kaybetse de, Terme’nin fabrikaları sektördeki iddiasını sürdürüyor. Buralara bölge illerinden mahsul getiriliyor. Adeta bir işleme merkezi konumunda ilçe. Oysa 160 bin dekarlık il ekiminin sadece 15 bini burada.
41
Kapak
Çeltik ıslahatçısı Dr. Şahin, tür geliştirme çalışmalarının sürdüğünü belirtiyor…
Karadeniz’in ‘Mevlütbey’i var Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Teknik İşler Koordinatörü ve Çeltik Islahçısı Dr. Mevlüt Şahin, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü’yle 1987’den beri yürütülen ‘Çeltik Islahı ve Yetiştirme Tekniği’ araştırmalarında Karadeniz, Kızılırmak, Bafrayıldızı ve Mevlütbey adlarıyla tescillenen 4 tür geliştirildiğini; 5 farklı yerdeki test ekimlerinde adını taşıyan Mevlütbey’in 744 kg/da verimle Osmancık-97, Halilbey, Edirne ve Karadeniz türlerini geride bıraktığını söylüyor.
Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Teknik İşler Koordinatörü ve Çeltik Islahçısı Dr. Mevlüt Şahin’den öğreniyoruz: Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü’yle 1987’de ‘Çeltik Islahı ve Yetiştirme Tekniği’ araştırmalarına
42
başlanmış. Verimi - kalitesi - randımanı daha yüksek, hastalık ve zararlılara dayanıklı ve kısa boylu yatmayan yeni çeşitler için çabalanmış. 2012’ye dek 4 tür geliştirilerek Karadeniz, Kızılırmak, Bafrayıldızı ve Mevlütbey adlarıyla
tescillenmiş. Adını taşıyan Mevlütbey çeşidi iki yıl boyunca Edirne, İpsala, Balıkesir, Samsun ve Bafra’da ölçülüp değerlendirilmiş. 744 kg/da verimle Osmancık-97, Halilbey, Edirne ve Karadeniz türlerini geride bırakmış. Sayı 33 / Temmuz 2012
“Kötü çevre şartlarında en üst sıralarda yer alan Mevlütbey çeşidi iyi çevre şartlarında da üst sıralarda yer almıştır. Söz konusu çeşidin 2013 yılı içinde tohumluğu çoğaltılarak üreticilerin hizmetine sunulacaktır.” diyor, Şahin. Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü, İstanbul Kültür Üniversitesi’yle ‘tuzlu toprak şartlarına dayanıklı veya toleranslı’ çeltik eldesi için de ortak çalışma yürütüyor. -Karadeniz Bölgesi, toprak ve iklimi çeltik yetiştiriciliğine ne kadar uygun? Bölgemiz su kaynakları, toprak yapısı ve en önemlisi de iklim yönünden çeltik tarımı için son derece uygundur. Uygun olmasa yaklaşık Türkiye üretiminin yüzde 25’i bölgemizden karşılanmazdı.
- İklimin özellikleriyle, ekim ve hasat dönemleri açısından diğer bölgelerden farklılık söz konusu mu? Karadeniz Bölgesi’nde ekim tarihleri arasında farklılık olabilmektedir. Örneğin Terme ilçesinde Nisan’ın üçüncü haftasında ekimler başlarken Bafra ilçemizde Mayıs ayının ortalarına kadar sarkabilmektedir. Terme’de erken ekildiği için erken hasat olgunluğu gerçekleşmektedir. - Ürün kalitesi penceresinden bakıldığında nasıl bölgemiz? Bölgemiz nemli olduğu için yanıklık hastalığı bazı yıllarda çeltik üretimi ve pirinç kalitesini olumsuz etkilemektedir.
- Pirinci depolamayı da olumsuz etkiliyor mu nem? Evet, tabi ki. - Samsun’un çeltikteki rekabet şartlarından söz eder misiniz? Son yıllarda tarla bitkileri içinde çeltik en fazla gelir getiren ürün olmuştur. O yüzden ekim alanı sürekli artış göstermektedir. - Münavebe ihtiyacı bu bölgeye mi has? Her bölge için münavebe gereklidir. Çünkü sürekli aynı arazide çeltik yetiştirilirse yabancı otlarla mücadele zorlaşmaktadır. Toprakta verimlilik düşmekte ve toprağın yapısı olumsuz etkilenmektedir.
ENSTİTÜNÜN PROJELERİ… Karadeniz Tarımsal araştırma Yetiştirme Tekniği Araştırmaları çerçevesinde yürütülen ve sonuçlandırılan projeler şöyle: 1.Çarşamba Ovasında Çeltiğin En Uygun Ekim Zamanının Tespiti 2.Su Kesimi ve Hasat Zamanının Çeltik Verimi ve Randımanı Üzerine Etkileri 3. Farklı Çeltik Çeşitlerinin Çinko Etkilerinin Belirlenmesi 4. Karadeniz Çeltik Çeşidinde uygun Gübre Dozu ve Ekim Sıklığının Belirlenmesi 5. Çeltik Tarlalarında Değişik Baklagil Yem Bitkilerinin Kışlık Ara Ürün Olarak Yetiştirme İmkânlarının Araştırılması 6. Bazı Çeltik Çeşitlerinin Alisma plantago-aquatica L. (Kurbağa Kaşığı) ve Echinochloa crus-galli (L.) Beauv. (Darıcan)’na Karşı Rekabet Yeteneklerinin ve Allelopatik Etkilerinin Araştırılması 7. Trinexapac-Ethyl Bitki Büyüme Düzenleyicisinin Farklı Çeltik (Oryza Sativa L.) Çeşitleri ile Ekim Sıklığında Yatmaya ve Verim Unsurlarına Etkisi
Karadeniz Bölgesi’nde ekim ve hasat tarihleri değişken. Örneğin Terme’de nisanın üçüncü haftasında başlayan ekim sezonu Bafra’da mayıs ortalarına sarkabiliyor. Nem sebepli yanıklık hastalığı bazı yıllarda üretim ve kaliteyi olumsuz etkiliyor.
Sayı 33 / Temmuz 2012
1920’DEN BU YANA ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ… Çok uzun yıllardır ektiğimiz çeltikteki ortalama ülke verimi 1920’lerde dekara 250 kilogram idi. 1960’ların başlarında 400’e çıktı. 1960’tan sonra yurt dışından getirilen çeşitlerle 500 ’ü geçti. Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nde 1970’te başlatılan geliştirme çalışmalar 1980’lerden itibaren hızlandı. 2011’e dek 29 çeşit tescillendi. Kimi verimliliği, kimisi de kalitesi sebebiyle Türk üreticince tutuldu.
43
Kapak
Bafra pirinci vizyonerler arıyor
Ak, ithal ürüne yüzde 1, yerliye ise yüzde 8 KDV uygulanmasını adil bulmadıklarını vurguluyor.
44
Bafra’daki çeltik yetiştiriciliğinin duayen ismi İsmail Ak, iriliği baldo standartlarında üretim yaptıklarını ancak vizyonsuzluk sebebiyle vitrine çıkamadıklarını söylüyor. Ona göre, DSİ’nin yıllardır yürüttüğü sulama projesi inşası ölü doğdu. Çünkü demode kaldı. Dünyada artık toprak altı ve damlama metodu geçerli. “Bafra Ovası’nın yüzde 10’u sulama kanalları nedeni ile kaybedildi kimse farkında değil.” diyor.
Sayı 33 / Temmuz 2012
Samsun Bafra Tahıl Üreticileri Birliği Başkanı İsmail Ak, rekabet şanslarının yüksekliği sebebiyle çeltiği ön planda tuttuklarını ifade ediyor. İlçedeki toprağın ve iklim özelliklerinin müsaitliği söyletiyor bunu Ak’a. Pirinçlerinin iriliği baldo standartlarında. Kendi kendine yönelttiği ‘Öyleyse Bafra adı niye yok bu işte?’ sorusunuysa, “Bu vizyona çıkacak ticaret anlayışı ve tüccarın geçmişten bugüne var olmaması. Pazara markanızı sunarsanız herkes sizi bilir sunmaz iseniz kimse bilmez.” diye cevaplıyor. Ak’ın, 1950’li yıllarda komşu vilayet Sinop’un Boyabat İlçesi’nden geldiği Bafra’da çeltik ekilmiyormuş. Ekim alanı 4-5 bin dönümden 120 bine yükselmiş. Bu yılki 80 bin civarında. Dönüş başına verim 400–500 kilogramdan 1 tona çıkmış. Tütün ya da şeker pancarı kotalı mısır para etmiyormuş artık. “En azından pirinç bir standart yakaladı ve üretim artışı da bundan kaynaklandı.” diyor, Ak. Birlik, Samsun İl Özel İdaresi ve Çeltik Komisyonu’yla dirsek temasına geçerek temin ettiği çeltik kurutma makinelerini çiftçinin istifadesine sunmuş. Ova geniş. İki adet kurutma cihazı yetmiyor. Çitçiye kolaylığı göstermekmiş ana amaç. Bireysel elde fikri işleniyormuş alttan alta. Hedef 12’den vurulmuş. Çoğu köyde birer ikişer makineler hizmette. AK: DSİ PROJELERİ DEMODE… Ak da altını çiziyor: Çeltik maliyetli bir tahıl. Baş üretim girdileri gübre ve ilaç. Mazot ve sulamada gereken elektrik de el yakıyor. Devlet Su İşleri’nin (DSİ) ovadaki sulama kanalları projesi sürüyor. ‘Bu ölü doğan çocuk.’ iddiasında Ak: “Bu projeden 5-10 sene sonra vaz geçilir. 1990’ların projesi, DSİ yaptım demek için yapıyor. Dünyada kalmayan bir sistem kullanmaya çalışıyorlar. Artık günümüzde toprak altı ve damlama sulama geçerli. Bu proje bir de Bafra Ovası’nın yüzde 10 kadar bir toprağı da işgal etmiş durumda. Tansu Çiller’in Başbakan olduğu dönemde Kardak kayalıkları nedeni ile Yunanistan ile Türkiye arasında savaşın eşiğine gelindi. Bafra Ovası’nın yüzde 10’u sulama kanalları nedeni ile kaybedildi kimse farkında değil.” Sayı 33 / Temmuz 2012
Ekim alanı 4-5 bin dönümden 120 bine yükselmiş Bafra’da. Bu yılki 80 bin civarında. Dönüş başına verim 400-500 kilogramdan 1 tona çıkmış. Tütün ya da şeker pancarı kotalı mısır para etmiyormuş artık. “En azından pirinç bir standart yakaladı ve üretim artışı da bundan kaynaklandı.” diye konuşuyor Ak.
KDV ADALETSİZLİĞİ… Biradaletsizliğe de parmak basıyor öte yandan. İthal pirince yüzde 1, yerlisineyse yüzde 8 KDV ödenmesine karşı çıkıyor: “Bu uygulama haksız rekabete yol açıyor. AK Parti Grup Başkan Vekili Suat Kılıç’tan randevu alarak bu konuyu gündeme getireceklerini söyledi. Problemi çözebilirlerse hem Bafra çiftçisi açısından hem de tüketici açısından çok olumlu bir gelişme olacağını düşünüyorum.” İyi tarım
uygulaması kıstasında da bir fark söz konusu değilmiş üstelik. Üretici bir hayli zorlanıyormuş. Kar marjı aralığındaki bolluk, spekülasyona müsaitmiş ayrıca. 1936 tarihli yasadan da şikayetçiler. Sıtmayla mücadele odaklı yasa izinsiz çeltik ekimine ceza öngörüyor. 2008’de dek aynen yürürlükte kalıyor. O yıl 100 liraya düşürülüyor karşılığı. “Günümüzde sıtma ile mücadele diye bir şey kalmamıştır, ama kanun hala geçerliliğini korumaktadır. Zaten Türkiye’de çeltikte sıkıntı vardı. Bu cezalarla üretici üretimi durdurarak sıkıntının artmasına yol açacaktır. Bu cezalara çözüm yolları bulunmalıdır.” diye konuşuyor Ak. MİLLİ TARIM POLİTİKASI İSTEMİ… Düşük fiyatlı ithal pirincin iç üretimi baltaladığını da anlatan Ak, hükümetten milli tarım politikası beklediklerini dile getiriyor: “Hükümete ‘Niye gübre ve mazot fiyatını artırdın?’ diyemiyoruz, ama diyebildiğimiz tek şey şu; fiyatlar artıyor, bize daha çok destek olunması lazım. Bu tür krizlerde yaşanması gereken şey, günü kurtarmanın en kolay yolu ithal etmektir. Oysa geleceği görerek yapılması gereken milli tarım politikaları geliştirerek üretimi artırmaktır. Her bir metrekare tarım toprağında üretim yapmaktır.’’ ARZ-TALEP DENGESİ OLUŞTURULMALI… Medyadaki yer alan haberlerin ithalatçı firmaların işine yaradığını ve ufukta dışı bağımlılık tehlikesi yattığını da ileri sürüyor Ak: “Son birkaç yıl içinde dünya standartları üzerinde verim artışı yakalayan 20 bin çeltik üreticisinin ülke ihtiyacının tamamını karşılamaya talip bir potansiyeli var. Küresel ısınma koşullarında avantajlı bir durumda olan ülkemiz açısından bu spekülatif hareketler ve pirinç ithalatı hiç de akıllıca bir iş değil.” Üretici birlikleri ile fabrikaları geleceğe dönük arz-talep dengesini oluşturmaya çağırıyor. Münavebe sisteminin arkasında mono tarımın negatifliklerine bertaraftan başka art niyetle etkenler de yuvalanıyor Ak’a göre. Farklı ürün ekimi ilaç satışının palazlanması demek. Münavebesiz yıllarda çeltik veriminin artışı bu tezi doğruluyor.
45
46
Say覺 33 / Temmuz 2012
Say覺 33 / Temmuz 2012
47
Kapak
150 fabrika kapasitesinin yüzde 37’ini kullanıyor…
Ayıkla pirincin fabrikasını! Pirinç fabrikası sahibi İbrahim Karaçuha, “Terme’de yetişen Osmancık-97 nin tane ağırlığı baldo ile hemen hemen aynıdır. Hatta birbirinden ayırt edebilmek çok zordur. Bizim bölgemizde zaten Baldo ekimi hiç yok. Onu Trakya bölgesinde az bir kesim çiftçi ekiyor.” diyor. Bunun peşinden söyledikleri önemli asıl: “Ama bu bölgedeki paketlemelere baktığınızda üzerinde baldo yazdıklarını görürsünüz. Sadece o değil ithal pirinci paketlerin üzerine menşeini yazmadan piyasaya sürü-lüyor.” Yerli ile ithali karıştırılıp pakete baldo yazılıyormuş.
Çeltik tarımı ve pirinç pazarlanmasında fabrikalar başlı başına bir mevzuu. Türkiye’de, (ezici çoğunluğu ekim bölgelerinde), 150 civarında çeltik fabrikası faaliyet gösteriyor. 51’i Karadeniz’de. Samsun’da 25 tane var. 11’i Terme, 10’u Bafra, 4’ü ise Çarşamba ilçesinde. Çorum’daki 11’inin ikisi il merkezinde, 3’ü Kargı, 6’sı da Osmancık’ta. Sinop’takilerin sayısı da 11. 7’si Boya-
48
bat, 4’ü Durağan’da. Kastamonu’nun Tosya ilçesinde 3, Amasya’daysa 1 fabrika aktif. ’Bu kadar fabrikaya ihtiyaç var mı?’ sorusu çok kritik. Cevap hayır ama her yıl bir yenisi ekleniyor aralarına. Marmara Bölgesi’ndeki fabrikaların büyük bölümü makine ve ekipmanlarla revize edilip, bazıları tesise kurutma
ünitesi dahi eklerken; Terme, Osmancık ve bunlara yakın diğer yerlerdekilerin çoğu eski teknolojiyle çalışıyor. İşlenen çeltiklerdeki pirinç randımanı umumiyetle yüzde 60-65. Gerisi kırık pirinç, ham tane, kepek ve kavuz özelliğiyle değerlendiriliyor. Toksik etkili kavuz, deterjan sanayinde de işe yaramakta. Kimi işletmeler enerji yakıtı olarak istifade ediyor. Sayı 33 / Temmuz 2012
FABRİKALAR ATIL… Sermaye gücüne bakmıyor, bir fabrikanın tam kapasite dönemi senede en fazla 6 ay. Yılın yarısı atıl kalınıyor ne yazık ki. Rakamlarla anlatırsak, yılda 3.159.811 tonluk iş hacminin sadece yüzde 37’sine denk gelen 1.154.550 tonu kullanılıyor. Sektördeki denetim eksikliği hat safhada. Tüketici rahatlıkla kandırılabiliyor. Yeni kodeks uygulamaları kapsamında İl müdürlüklerince yürütülen denetimler sıklaştırılması bir nebze derman sağlayabilir yaraya. Tuhaf bir durum ancak gerçek bu. Terme’de bir yılda elde edilen 20 bin tonluk mahsulü aslında tek fabrika işleyebilir, 10’una ihtiyaç yok yani. Civar il ve ilçelerden çeltik getirilmesi vaziyeti kurtarıyor belki biraz. Terme bu konumuyla pazar hüviyeti de kazanıyor öte yandan. HARMAN SONRASI DA FİYAT DÜŞER Mİ? İlçedeki Pirsan Pirinç Gıda Sanayi Ticaret Ltd Şti Sahibi İbrahim Karaçuha, son 5 yıldır fiyatların düştüğünü belirterek başlıyor sözlerine: “Türkiye’de beklide tarihte ilk defa bu yıl harmandan sonra fiyat düşüşü yaşandı. Harmanda alınan çeltiğin kilosu 1.20 lira
iken şu anda 95 kuruşa kadar indi. Stoklu çalıştığımızdan bu yıl zarardayız. Fiyatların düşmesi de ekilen alanları azalttı. Vatandaş bu fiyatları görünce kurtarmadığını düşünerek ekimden vaz geçiyor. Bir sezon daha fiyatlar böyle devam ederse Terme bölgesinde ekim büyük ölçüde düşer.” Az gübre kullanılması Terme pirincinin öne çıkan özelliklerindenmiş. İlk defa Karaçuha’dan duyduğumuz Karabacak türü geçmişten bu yana tercih edilmekteymiş ilçede. Damak lezzeti açsından Terme’ninkini tutmasa da, Bafra pirinci gösterişiyle farkını hissettiriyormuş. PAKETTE BALDO YAZIYOR AMA! Şu ayrıntı mühim. Türkiye’de baldo pirinci çok az ekiliyormuş. Osmancık-97 ile karıştırılıyormuş ama. Baldo diye karışık pirinç satılıyormuş. Baldo çeltiğinin dönüm başına verimi Osmancık-97’den daha düşükmüş. Bu yüzden çiftçi yanaşmıyormuş. Detayları Karaçuha’da: “Üretici bir dönüm yerden 1 ton çeltik almak yerine 600 kilo almayı tercih etmez. Osmancık-97 dönümde bir ton ürün verirken baldo 600 kiloyu geçmez. Elbette bu durum cinsi kadar ekildiği toprak ve iklimle de orantılı. Terme’de yetişen Osmancık-97 nin tane ağırlığı
baldo ile hemen hemen aynıdır. Hatta birbirinden ayırt edebilmek çok zordur. Bizim bölgemizde zaten Baldo ekimi hiç yok. Onu Trakya bölgesinde az bir kesim çiftçi ekiyor. Ama bu bölgedeki paketlemelere baktığınızda üzerinde baldo yazdıklarını görürsünüz.” PAKET YERLİ, PİRİNÇ İTHAL! İthal pirinç paketleri üzerine menşei yazılmıyor ayrıca: “Yerli pirinç ithal pirinç ile karıştırılarak paketin üzerine de Baldo yazarak piyasaya sürülüyor. Aynı bölgede yetişen pirinçleri karıştırmak problem yaratmıyor ama bölgeleri ve hatta ülkeleri farklı pirinçleri karıştırmak sorun oluşturuyor. Çünkü bu pirinçler aynı tencereye girdiğinde pişme farklılıkları ve tat farklılıkları oluyor. Bu durumda pirinç tüketimini azaltıyor. Çünkü vatandaş damak tadının bozulması ile pirinç tüketimini azaltmaya başlıyor.” İşletmeler depolamada sıkıntı yaşıyor. Rutubet uzun süreli saklamaya izin vermiyor. Çeltik halindeyken işler yolunda. İşlenip pirince dönüştüğünde en kısa sürede tencereye girmesi şart. Çözüm için işlemeyi parça parça yıla yaydıklarını dile getiriyor Karaçuha. KDV oranının öbür tahıllardaki gibi yüzde 8’den 1’e indirilmesini istiyorlar. Karaçuha: “Türkiye’de beklide tarihte ilk defa bu yıl harmandan sonra fiyat düşüşü yaşandı. Harmanda alınan çeltiğin kilosu 1.20 lira iken şu anda 95 kuruşa kadar indi. Stoklu çalıştığımızdan bu yıl zarardayız.”
Sayı 33 / Temmuz 2012
49
Kapak
Çeltikteki sürek avı: ‘Osmancık 97’ Çorum’un aynı isimdeki ilçesinde yetiştirilmiş anlamı çıkarılmamalı paket üzerinde yazan ya da satıcının kaydettiği Osmancık 97 ibaresinden. Türün mucidi Dr. Halil Sürek geliştirmiş bu türü. Osmancık Belediye Başkanı da bir bilgisayara kapmış.
Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Çeltik Islahçısı ve Agronomist Dr. Halil Sürek, Türkiye’de pirinç ve çeltik sektörünün piri kabul ediliyor. Osmancık-97’nin çeltik türünün geliştiricisi. Devrin Osmancık Belediye Başkanı, bir seminerde haberdar olur Sürek’in çalışmasından. Bir vaadiyle Osmancık adı verilmesini ister yeni çeşide. Enstitüye alacağını söylediği nesne bilgisayardır ve orada yoktur. Kurumunu düşündüğünden teklifi kabul eder Sürek. Adın yanına tescil yılının son iki rakamını, 97’yi ekler. Osmancık pirinci denen ürünün kısa hikayesi böyle. Çorum’un aynı isimdeki ilçesinde yetiştirilmiş anlamı çıkarılmamalı paket üzerinde yazan ya da satıcının kaydettiği ibareden. Türün bu denli tutulacağını başlangıçta hiç düşünmemiş Sürek. Tarıma kazandırdığı daha pek çok ıslah türü var. Ancak en beğenileni ve kusursuzu Osmancık 97. Başarıyı önceden kestirse, belki de ‘Halil Bey’ diyecekti buluşuna. Bilgisayar emaneti yıllar sonra ulaşmış enstitüye. Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Teknik İşler Koordinatörü ve Çeltik Islahçısı Dr. Mevlüt Şahin’in icadı ‘Mevlütbey’ muhtemelen Osmancık 97’nin tahtını elinden alacak gibi.
50
Sayı 33 / Temmuz 2012
Kepekli doğal prinç Kepekli Diyet Pirinç, Çeltiğin kavuzlarının tekniğine uygun soyulması ve ayıklanması sonucu elde edilir. Başka bir deyişle pirincin üzerinde kepek muhafaza edilir. Her pirinçten kepekli pirinç yapılmasına rağmen, baldo pirincin kepeklisi tercih edilir. Kepekli pirinçlerin rutubeti % 14´ün altında olmalıdır. Çünkü parlatılmış pirinçlerden daha çabuk bozulmaktadır. Ambalajda diğer pirinçlere oranla daha kısa zamanda tüketilmesi veya bez torbaya konulması gerekmektedir. Kepekli pirinç, besleyicidir ve sağlık açısından tercih edilmektedir. Pişme süresi 45 dakikadır. Kendine has kokusu ve tadı vardır. Kepekli diyet pirincin küflü, kötü kokulu olmaması gerekmektedir. Çeltik kavuzu, toz, taş, toprak ve mandık (kırmızı çizgili tane) içermemelidir. Pirincin kabuğunda bulunan Lif ve B grubu vitaminlerinden faydalanmak isteyenlere tavsiye edebileceğimiz bir pirinç çeşididir. Kepekli pirinci beyaz pirinçle yaptığınız tüm yemeklerde ve pilavlarda kullanabilirsiniz.
Besin Değeri
Enerji Karbonhidrat Protein Yağ Kalsiyum Demir A Vitamini B1 Vitamini B2 Vitamini Niasin C Vitamini Diyetik Lif
350 kcal 78 gr 7.1 gr 1.1 gr 14 mg 1.0 mg 0 I.U. 0.16 mg 0.04 mg 2.5 mg 0 mg 1.1 mg
Kepekli Pirinç Pilavı Tarifi 2 su bardağı kepekli pirinç 4 çorba kaşığı tereyağı Deniz tuzu veya kaya tuzu Pirinci ayıklayıp cam bir çanağa koyun. Üzerine iki-üç parmak geçecek kadar ılık su ve 1 çay kaşığı tuz ilave edin ve 1 saat bekletin. Kalın tabanlı geniş bir tencerede 6 su bardağı suyu yağ ile birlikte kaynatın. Pirinci süzün, kaynar suya atın. Tuzuna bakın, dilediğiniz kadar tuz serpin. Karıştırıp kapağını kapatın. Harlı ateşte bir taşım kaynatın. Hemen ateşi kısın, suyunu çekinceye kadar pişirin. Pirinç suyunu çektiğinde tencereden hafif, çıtır çıtır bir ses gelecek ve pirincin üzeri göz göz açılmış olacak. Kapağını hafif aralık bırakarak yarım saat dinlendirin. Tahta kaşıkla dıştan içe doğru bir kez dikkatlice karıştırın. Sıcak servis yapın. Püf Noktası: Bu tarifte pirincin üç katı su kullanıldı. Kepekli pirinç, beyaz pirince oranla daha uzun sürede pişer ve daha çok su çeker. Pirincin cinsine ve tazeliğine bağlı olarak, bu verdiğimiz ölçü ile pirinciniz arzu ettiğinizden yumuşak olursa, bir sonraki sefer bire iki oranı ile deneyebilirsiniz. Sayı 33 / Temmuz 2012
51
Kültür-Sanat
Sabır ve azim sanatı
Hat
Kur’an-ı Kerim Hicaz’da nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.”. “Müzik deyince Viyana,resim deyince Paris, Yazı deyince akla İstanbul gelir” ifadeleri çok iyi anlatmaktadır, hat sanatındaki Müslüman Türk mührünü. İşte o mührün ekol isimlerinden bir kaçı: Şeyh Hamdullah, Ahmet Karahisarî, Hafız Osman, Mustafa Rakım, Mahmut Celâleddin Efendi ve Yesarî-zâde Mustafa İzzet Efendi… Devlet Demiryolları Samsun Bölge Avukatı Halil İbrahim Alperen de günümüzün, icazetli hat sanatçılarından. Aynı zamanda ebruzen. Eşi Mevlüde hanım ise müzehhibe; yani tezhip sanatıyla meşgul. İbrahim Bey’in hat yazılarının kenarlarını tezhip ediyor, süslüyor.
52
Sayı 33 / Temmuz 2012
F
ethiyle birlikte hat sanatının bir numaralı merkezidir İstanbul. “Kur’an-ı Kerim Hicaz’da nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.” sözleriyle en veciz ifadesini bulur bu hakikat. . Şeyh Hamdullah, Ahmet Karahisarî, Hafız Osman, Mustafa Rakım, Mahmut Celâleddin Efendi ve Yesarî-zâde Mustafa İzzet Efendi ekol Türk hattatlarındandır. Kaynaklarda genellikle “cismani aletlerle meydana getirilen ruhanî bir hendese” diye tarif edilen hat sanatı, yüzyıllar boyunca gelişerek günümüze kadar ulaşmıştır. Devlet Demiryolları (TCDD) Samsun Bölge Müdürlüğü Avukatı Halil İbrahim Alperen, icazetli bir hat sanatçısı. Aynı zamanda da ebruzen. Eşi Mevlüde hanım ise müzehhibe; yani tezhip sanatıyla meşgul. İbrahim Bey’in hat yazılarının kenarlarını süslüyor. Zehep, Arapça’da altın demek. ‘Altınlamak’ anlamındaki Tezhip sözcüğü de bu kökten türüyor. kitaplar ve hat eserleri bezeniyor bu sanatla. İbrahim Alperen’in icazet aldığı hat üstadı Hasan Çelebi, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü bu yıl. İlerleyen yaşına rağmen hâlâ ‘meşk’e devam ediyor sanatına. Sanatta bilim gibi sonsuzdur.Alperen’le hat sanatıyla buluşmasını ve sonrasını konuştuk.
-Nasıl başladınız bu sanata?
İlk ve orta öğretim yıllarında resime, karikatüre, yazıya, şiire ilgim ve meylim vardı. Hattın halen daha dünyada merkezi olan İstanbul’a gittiğimde ilgi duyduğum hat sanatını öğrenme fırsatım oldu. 1997 yılında Cemal Reşit Rey Konferans Salonu’nda düzenlenen bir hat ve tezhip sergisini gezerken Diyarbakırlı dünyaca ünlü Hamit Aytaç’ın öğrencilerinden yine uluslararası bir üne sahip Hasan Çelebi hocamızı tanıdım. Üsküdar sakinlerinden mütevazı bir İstanbul Beyefendisi idi. 15 günde bir ders verdiği Üsküdar Toygar Hazma Camii’nin
Sayı 33 / Temmuz 2012
Halil İbrahim Alperen’in, “Samsun’da çok çeşitli mesleklerden yüzü aşkın öğrencim oldu. Ancak öğrencilerin büyük çoğunluğu sabırsızlık gibi sebeplerle devam ettiremediler dersleri. Her sanatta olduğu gibi bu sanatın da temeli sabırdır. Sanat; sabır,zaman,azim ve gayret ister .” sözleri, ilginin tek başına yetmediğini ifade ediyor hat sanatını öğrenme sürecinde.
arkasında ki yere gittim. Ders alma talebimi hocamızın kabul etmesi ile hat sanatına ciddi biçimde başlamış oldum. Sanatın sülüs ve nesih dallarında yıllarca aşk ile meşk edip müfredatı tamamladıktan sonra 2003 yılında İRCİCA’nın merkezinin bulunduğu Yıldız Sarayı Çit Kasrı’nda düzenlenen bir törende icazetnamemi aldım.
- Hat sanatının sizi en çok etkileyen yönü nedir?
Bu soruya bir hatırat ve iki şairin mısraları cevap versin. Mahmut Bedrettin Yazır ‘Kalem Güzeli’ adlı eserinde şu hatıratını okuyucuları ile paylaşmakta: “Birinci Cihan Harbi’nde askerlik müna-sebetiyle tanıştığım Macar, subay bir arkadaşım vardı; aynı zamanda ressamdı. Ara sıra İstanbul camilerini, müze ve kütüphanelerini birlikte gezer, her çeşit san’at eserini tetkik ederdik. Bir gün Sultanahmet Camii’ndeki Melek Paşazâde Ali Haydar Bey merhumun ta’lik celisi ‘El-kâsibu habibullah’ levhası önünde bulunuyorduk. Arkadaşım ona dikkatle baktıktan sonra bana dönerek: ‘Dostum! Bu sizin yazılarda bir hal var; ilk bakışta sade bir renk, geometrik bir sessizlik görülüyor, dikkatle baktığımda harekete geliyor, canlanıyor, cilveleniyor. Önce bir tatlı bakış, arkasından yavaş yavaş içe süzülen canlı bir akış, sessiz bir armoni içinde ruhu oynatan metafizik bir mûsiki var. Lâkin ondaki ahengi kulaklar duymuyor, içler dinliyor, dinledikçe bir başka âleme yükseliyor. Bakarken ne oluyor anlamıyorum, içimi içine çeken büyüleyici bir çehre, bir güzellik denizi, sevimli titreşimlerle gönlümü ferahlatan bir hava, derken bir melek sesi ve nefesi kadar gizli bir okşayış ve sarılış içinde kalıyorum.
53
Kültür-Sanat
Sanki o, ben oluyor; bende o oluyorum, sizde de böyle şeyler olur mu?’ demişti. ” Yine meşhur şairlerimizden Faruk Nafiz Çamlıbel de, ‘Sanat’ adlı şiirinde, “Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da/Gezersin kırk asırlık bir mabedin içini./Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,/Bize heyecan verir bir parça yeşil çini…” diyerek; hat çeşitlerinden sülüs yazısının açılımlı bir yorumla bizi candan seven bir dost, bir sevgilinin kolları, meleklerin kanatları gibi özlemle sımsıcak sardığını, kucakladığını ve kavradığını ifade etmektedir. Görevi nedeni ile hayatını gurbette geçiren Yahya Kemal Beyatlı da, memleket özlemini dile getirdiği “Madrid’te kahvehane” adlı şiirinde hat özleminden bahseder: “Durdum, hazin hazin, acıdım kendi hâlime/Aksetti bir dakîka uzaktan hayâlime,/Sâkin Emirgân’ın Çınaraltı’nda kahvesi,/Poyraz serinliğindeki yaprakların sesi./Bâzan gönül dalar suların mûsıkîsine/Bâzan Yesâri hatlarının en nefîsine.”
54
- Göz ardı edilen geleneksel sanatlara ilgide son yıllarda bir kıpırdanış, canlanma söz konusu. Bu gelişmesi nasıl değerlendiriyorsunuz? Hat sanatı bizim en önemli sanatlarımızdandır 1980’lere kadar Hattat Hamit Aytaç, vefatından sonra hocam Hattat Hasan Çelebi ve diğer öğrencileri ve onların öğrencilerin hem yurt içinde hem yurt dışında bu sanatın çok ciddi şekilde hareketlenmesine sebebiyet vermişlerdir.bir fetret dönemi geçirmiş klasik hat sanatımız yurt içi ve yurt dışı birçok kurumların yaptığı uluslar arası yar ışmalarla,kurslarla,müzayedelerle,yazılı,g örsel ve sosyal medya ile tanıtımı,çok ciddi şekilde gündeme gelmiştir.Yurt içinde İstanbul Başta olmak üzere bir çok ilde bu sanatın kursları kurumsal veya bireysel olarak verilmektedir. mevcuttur.
- Hoca-talebe ilişkisinin rolü nedir bu sanat öğrenilirken? Bir çok sanatı hoca talebe ilişkisi olmadan öğrenmek zordur.Ancak bu zorluk hat sanatın da çok daha zordur.Olağüstü bir kabiliyetin olması gerekir ki bu durum da tarih içerisinde bile çok azdır.Hoca talebe birlikteliği esastır.Özellikle dünyanın en çok kuralına sahip olan bu yazının ayrıntılarında hoca talebe birlikteliğinin etkisi çok daha hissedilmektedir.
- Size gelen öğrenci sayısında da bir artış var mı? Elbette bu ilginin arttığı doğru. e her meslekten kişilerin hat ve ebru sanatına ilgi gösterdiği görülmekte. Samsun’da çok çeşitli mesleklerden yüzü aşkın öğrencim oldu. Ancak öğrenciler büyük çoğunluğu sabırsızlık,zamansızlık vd.sebeplerle devam ettiremedi. Sabır çok önemli bu sanatın temeli sabırdır.
Sayı 33 / Temmuz 2012
En başta hevesle başlayan birçok öğrencim bu sabrı gösteremeyerek bıraktı. Bazıları da iş yoğunluğu nedeni ile zaman ayırmakta zorluk çekmeye başlayınca bırakıyor. Her sanatta olduğu gibi “sel gider kum kalır”Herhangi sanatla uğraşan kişi sayısı toplumun az kısmıdır. NE GÜZEL YAZIDIR O, HÜSN-İ HAT Arapçada ‘hatt’ mastarından türeyen ‘hat’ kelimesi “yazı, çizgi, çığır, yol” manasındadır. Estetik ön planda olmakla birlikte edebi ,dini,mimari vd.birçok yönü vardır. Hicretten birkaç asır sonra sadece Arapların değil bu yazıya hizmetlerinden dolayı müslüman milletlerin ortak değeri ve sanatı olmuştur. Bu sebeple ‘islam hattı’ kavramı oluşmuştur.Bu yazı dünyanın en artistik,en estetik, yazısıdır. İslamiyet’ten önceki asırlara ait Arapça kitabeler üzerindeki araştırmalara göre Arap yazı sistemi
Fenike yazısının devamıdır. Hz. Ali’nin Kufe’yi merkez eylemesiyle yeni isim ‘kufi’ adını alan yazı diğer tüm yazı dallarının çıkış noktasıdır..Hattat İbn Mukle geometri bilgisinin de desteğiyle yazının ana ölçülerini sistemleştirir. Harflerin güzelliğini nokta, elif ve daireye standartlar. Muhakkak, Reyhânî, Sülüs, Nesih, Tevkî ve Rikâ adlarıyla altı çeşit yazının usul ve kaidelerini belirler. ‘Aklâm-ı Sitte’ denir tümüne birden. Bir asır sonra yine Bağdat’ta yetişen hattat Ali b. Hilal’in eliyle inkişaf eder bu yazı türleri. 200 sene içinde de Abbasî Halifesi Yakut El-Müsta’sımî’nin gayretiyle kaideleri iyice belirginleşir ve daha bir güzelleşir yazı. Abbasiler 1258’te tarih sahnesinden silinince, sanattaki hakimiyet Türk ve İranlı hattatlara geçer. İranlılar Aklâm-ı Sitte’yi kendilerine uyarlasalar da Yakut’un üslûbundan kopamazlar. Osmanlı Türkleriyse erişilmesi imkansız bir ekol kurarlar. Ekolun
babası Şeyh Hamdullah, Aklâm-ı Sitte’ye benzersiz güzellik ve olgunluk getirir. Aklâm-ı Sitte’den Türk zevkine uyduğu için bilhassa sülüs ve nesih süratle yayılır onun devrinde. Peşinden yeşişen sanatçıların başarı sergiledikleri eserleri de ‘Şeyh gibi yazdı’ veya ‘Şeyh-i Sânî’ sözleriyle nitelenir. 150 yılı aşkın bir süre sürer bu. 17’inci yüzyılın ikinci yarısında Şeyh Hamdullah’ın üslubunu elemeye tabi tutan Hafız Osman kendine has bir üslup ortaya koyar. Açtığı çığır haşmetini sürdürürken, İsmail Zühdü ve kardeşi Mustafa Rakım kendi şivelerini geliştirir, onun yazılarından ilhamla. Mustafa Rakım, sülüs ve nesih yazılarındaki gibi ‘celî sülüste de değerek istif mükemmeliyetiyle’ hat üsluplarının zirvesine çıkar. Hafız Osman’ınkini sülüsten celîye aktarmaya muvaffak olur. Diğer bir celî üstadı Sami Efendi ise İsmail Zühdü’nün sülüs harflerini celîye tatbik ederek Rakım’ın yoluna yeni bir tarz ilave eder.
Başarı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Bekdemir, Samsun Dernekler Federasyonu’nun (SADEF) İstanbul’daki ‘Büyük Samsun Buluşması’ programına katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, icazetli hat sanatçısı Halil İbrahim Alperen’in bir ebru çalışması takdim etmişti.
Sayı 33 / Temmuz 2012
55
Köşe Yazısı
Aydın Doğdu Zaman Kaybının Faturası Ağır Olur!
S
amsunspor, uzun yıllardır futbol sektörüne hizmet etmiş ve nice yıldızlar çıkarmış ülkemizin gözde kulüplerinden. Lig şampiyonluğu bulunmasa da birçok kez ligin üst sıralarını zorlamış, şimdiki adıyla oynanan Türkiye Kupası maçlarında da final oynamış ve isminden her daim söz ettirmiş takımımızın 47. Yaş gününü kutlar, nice yıllara devam etmesini dilerim. Her takımın, programlarını yapıp artık hazırlık kamplarına başlayacağı şu günlerde takımımız adına yaşanan belirsizlik bizleri endişelendiriyor. Bu belirsizlik nasıl sonuçlanır doğrusu merak ediyoruz. Benim gibi bu takıma gönül vermiş birçok kişide eminim böyle düşünüyordur. Başkan Kazım Yılmaz’ın aldığı olağanüstü kongre kararı sonrası yaptığı açıklamalarla bu işten “nasıl kurtulurum!” çabaları devam ediyor. Artık iş zorla güzellik olmuyor meselesine dönüyor. Bunun da herkes farkına varmalı. Tamam, Yılmaz maddi fedakarlıklar yaptı. Bunu her defasında dile getirdik. Futboldan anlamadığını bizler gibi kendisi de dile getirdi. Son kongre esnasında Samsunspor’un eski başkanlarından Ak Parti İl Başkanı Fuat Köktaş’ın da girişimiyle devam etmesi konusunda ikna edilen Başkan Yılmaz’ın,
56
aldığı kongre kararındaki sır tam olarak aralanmamış gözüküyor. Başkan tamam mı? Devam mı? Konusundaki fikrini net olarak dile getirmeli. Aksi halde şu saatten sonra zaman kaybına tahammül yok ve faturası da ağır olur. Gözüken o ki aradığı manevi desteğinde büyük bir bölümünü görmüş oldu. Siyasiler, Devlet Ricali derken her daim taraftarlarda zaten bugüne kadar görülmemiş bir destekle yanında olduklarını gösterdiler. Sanırım aradığı da buydu. Bundan sonra iş kendisine düşüyor. Korkusunun bir nedeni de yine aynı hataları tekrarlarsam? olabilir. Bunun içinde etrafındaki isimleri iyi seçecek. Futbol dünyasına yakın isimlerden oluşturacak listesini ve koordinatörlüğü onlara verecek. Bir de basın ile ilgili açıklamalarına artık kendisi değil Kulüp Sözcüsü vermeli. Böylelikle üzerindeki stresi biraz olsun paylaşmış olacak. Devam etmesi, kulüp içindeki yapılanma açısından da önemli olacak. Her ne kadar transfer görüşmeleri yapılırsa yapılsın, hem kalacak futbolcular hem de sözleşme yapılacak futbolcular açısından önemli bir hususta istikrardır. Çünkü gitmesi muhtemel bir Başkanla sözleşme imzalamak istemeyeceklerdir. Bu da alacağınız kaliteli futbolcuları gelmesine engel teşkil
edecektir. Teknik Direktör de bu kapsam da değerlendirilebilir. Birçok isim dolaşıyor Teknik Direktör için. Öne çıkan Ziya Doğan ismi için, Konya’da kulübe yakın isimlerle görüştüğümde “eyvahlar olsun!” dediler. Nedenini sordum? Böyle yaz o iyi anlar dediler! Şahsen olanları duyduktan sonra Teknik Direktör konusunda böylesi bir hataya imza atılmamasını diliyorum. Eğer Yılmaz, devam kararı vermez ise Galip Asal’ın Başkanlık konusunda ikna edilmesi ve bu konuda da herkesin ona destek vermesi en doğru karar olacağı kanaatindeyim. Sayın Vali ve Büyükşehir Belediye Başkanı’nın işin biraz uzağında kalmadan daha istekli ve arzulu olmalarını bekliyoruz. Daha evvelde bahsettim. Samsun önemli bir “spor kenti” olabilir. Ancak bu duyarlılığın Devlet Erkan-ı tarafından da gösterilmesi gerekir. Önemli bir spor projesinin ürünü olan Kapalı Spor Salonu ve Stat projesinin işlevselliğini artırmak bu sayede mümkün olacaktır. Okurlarımız, yeni stadın temelinin ne zaman atılacağını merak ediyorlar. Ocak başını geçeli bir hayli zaman oldu. Proje aşaması da geçti ama hala bu konuda bir ilerleme yok. Bir de isim konusunda ciddi polemik yaşanıyor. En iyisi resmi bir site kurulup Samsun Halkına bu konuda bir fırsat tanınması olacaktır. Sayı 33 / Temmuz 2012
Say覺 33 / Temmuz 2012
57
Spor
Samsun’un geçmişinde bisiklet kültürü var aslında. Onları fark etmek gerekiyor sadece…
Perşembe Bisikletçi’lerinin geleceği Çarşamba’dan belli 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre bisikletin diğer motorlu taşıtlarla aynı haklara sahip olduğunu belirten Yasin Kurt, “Bisikletlileri trafikte yok sayamazsınız.” diyor. Kırmızı ışığı ihlal eden bisikletlilere ceza yazılabildiğini söylüyor: “Bisikletliler diğer motorlu taşıtlar ile aynı kurallara uymak zorundalar. Öyle ise aynı haklara da sahipler. Seyir halinde iken araçlar ile aramızda 1,5 metre olması zorunluluğu var. Ancak bunu trafikte kimse kaile almıyor. Taşıt sürücülerinin bunu önemsememeleri de bisikletlilerin hayatını tehlikeye atıyor.”
58
Sayı 33 / Temmuz 2012
B
isiklet bilhassa Çarşamba ilçesinde köyle irtibatı sağlayan günlük hayatın bir parçasıdır. Ayağında yumurta topuk ayakkabısı, başında sekiz köşe kasketi ve sırtında ceketiyle pedal çevirenlere şahit olunur günün her saati. Yeni görenler biraz şaşırsa da, tabii bir görüntüdür bu, bilenler için. İzmir’de başlayarak 33 ile yayılan ‘Perşembe Akşamı Bisikletçileri’ akımı Samsun’a da yerleşiyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı Bisiklet Federasyonu Samsun İl Temsilcisi Yasin Kurt öncülüğünde şehirdeki grup. Çocukluğundan beri keşif ve özgürlük hisleriyle coştuğunu söylüyor Kurt. Bisiklet tutkusunun arka planında bu yatıyor. Trabzon’a ve Ankara’ya gitmiş iki tekerlek üzerinde. Ona göre bisikletle her yere ulaşılabilir. Dünya turu yapanlar iddiasının canlı delilidir. Kimi arkadaşları Japonya’ya dek yolları kat etmiş, İlkadım Şehri’nden start vererek. Geçen yıl 10 Kasım’da Ankara’ya toprak ve bayrak götürdüklerini hatırlatıyor. PİKNİĞİ NEREDEYSE ARABADA YAPACAKLAR… Vilayette halk ve yerel yönetimler bisiklet kültürüne yabancı. Bisiklet yolları yok denecek kadar az. Aslında Karadeniz Bölgesi’nin bu araca en uygun yeri Samsun. Düz alanları çok. Otomobil, park sorunu ve ürettiği stres yüzünden bir hayli bunaltıcı üstelik. Benzinin litre fiyatının 5 liraya dayandığını da unutmamak gerekir. Bisiklet kullanıldığında bu problemlerin hiç biriyle karşılaşılmayacağını belirtiyor Kurt: “Ancak Samsun’da bisiklet yolu sadece Batıpark alanında var. O da 5 kilometre. Hafta sonları, piknik ve geziye gelen vatandaşlar arabalarıyla doluyor maalesef.” Siteminiyse şöyle dile getiriyor: “Samsun halkı neredeyse pikniğini de arabasının içinde yapacak. Arabalarından vaz geçemiyorlar. Bizim yerel yöneticilerimiz zaten bisiklet yolu dendiğinde sadece yol çizgisi ile bölünmüş yol algılıyorlar. Oysa bisiklet yolu diğer taşıt ve yayların kullandığı yollarda tamamen ayrı bir yol manası taşır.” Avrupa’da bisiklet yoluna park katiyen yasak. Bu kültür şimdilik Türkiye’ye uzak. Letonya’yı örnek veriyor Kurt: “Samsun kadar yüz ölçümüne sahip bir ülke. Yüzde 98’inin iki adet bisikleti var. Bunlardan bir tanesini mesai günlerinde işe gelip gitmek için diğerini de ailesi ile birlikte hafta sonlarında bir yerlere gitmek için kullanıyorlar.” Facebook ve Google çalışanlarının istisnasız işe bisikletle geldiklerini de vurgulayarak şöyle devam ediyor: “Amsterdam Avrupa’nın bisiklet başkenti. Kentte 2005 sayımına göre 742.209 kişi yaşasa da 1 milyon bisiklet bulunduğu tahmin edilmekte.” Sivil toplum örgütlülüğü sayesinde ülkemizde de bisiklet yolu inşası mecburi artık. Bisiklet bilincini artırmayı hedefleyenlerin topluma ve yöneticilere ‘Bizi Fark Edin.’
Sayı 33 / Temmuz 2012
Kurt: “Bizim yerel yöneticilerimiz zaten bisiklet yolu dendiğinde sadece yol çizgisi ile bölünmüş yol algılıyorlar. Oysa bisiklet yolu diğer taşıt ve yayaların kullandığı yollardan tamamen ayrı bir yol manası taşır.”
Bisiklet geçmişimizde var aslında. Ancak günümüzde buna dair kültürün esamisi okunmuyor. Yerel yönetimler bu araca özel yol yapmaya mecbur. Mevcutlarının otomobillerin işgaline uğraması düşündürüyor. İzmir’de başlayıp Samsun dahil 33 vilayete yayın ‘Perşembe Akşamı Bisikletçileri’ gruplarının sloganı ise şöyle: “Bizi fark edin.” 59
Spor
Türkiye’deki bisiklet yollarının toplam uzunluğu 100 kilometre. 60’ı İstanbul’da. Sadece Berlin’deki 10 bin kilometre.
sloganıyla seslendiklerini kaydediyor: “Bunun manası sadece trafikteki motorlu araç sürücülerinin değil, yerel yöneticilerin, idarecilerin, seçilmişlerin, bürokratların ve tüm yetkililerin de bizi fark etmesi idi. Gelinen bu noktayı bile biz artık başarı olarak görüyoruz.” MESSİ’DEN FAZLA KAZANAN BİSİKLETÇİLER… Zorluklarına katlanarak iş ve ev arasını bisikletiyle kat eden Kurt, Perşembe Akşamı Bisikletçileri Grubu’nun engelleri aşmak için çabaladığını anlatıyor. Araya, bisikletin geçmişimizde yer tutmasına karşın zamanla dejenerasyona uğradığı bilgisini de ekleyerek, “karne veya sünnet hediyesi” konumuna gerilemesinden yakınıyor: “Türkiye’de bisiklet federasyonu 1923 yılında futbol federasyonu ile birlikte Mustafa Kemal Atatürk tarafından bizzat kurulmuş köklü bir yapıya sahip. Aynı tarihte kurulan futbol federasyonu ile bisiklet
60
federasyonunu şuan kıyaslamak dahi mümkün değil.” Lionel Messi’den fazla kazanan profesyonel bisiklet sporcularının mevcudiyetinden de bahsediyor: “Bizler kasklı ve profesyonel bisiklet kıyafeti ile görenlerin şaşkın bakışları arasında sokaklarda pedal çevirdiğimizde “hello”, “ gazla ağabey”, “ana bunlar ne”,”turist herhalde”, “ne işiniz var”, çocuk musunuz? ” şeklinde sözler kulağımıza çarpmakta. Bu tabuları yıkmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Yerel yönetimlerden bisiklet yolları istiyoruz. Biz maddi destek değil yerel yönetimlerden manevi destek istiyoruz. Onlar görevlerini kanunun gerektirdiğini yerine getirdiklerinde bize yetiyor zaten. Başka hiçbir şey istemiyoruz.” BİSİKLET VE KASK YETERLİ… Perşembe Akşamı Bisikletçileri’niyse ‘Bisiklet süren bir grup insan” diye niteliyor; teliyor: “Biz Samsun’da her Perşembe akşamı bir araya gelerek pedal çeviren 347
bisiklet tutkunuyuz. Grubumuz 14 ila 48 yaş aralığında. Bu gelenek Türkiye’de ilk olarak İzmir’den başlamış ve şu an 33 ile yayılmış durumda. Bu 33 ilin meydanında her Perşembe akşamı toplanan bisiklet sevdalıları birlikte pedal çeviriyor.” Grup üç yıldır faal, 19 Mayıs Şehri’nde. Katılım için bisiklet ve kask yeterli. Kendilerini trafikte görmek istemeyen sürücü ve yerel yöneticilere bir çift sözü var Kurt’un: “2918 sayılı karayolları trafik kanununa göre bisikletliler diğer motorlu taşıtlar ile aynı haklara sahiptirler. Bisikletlileri trafikte yok sayamazsınız. Trafik polisleri kırmızı ışıkta geçen bisikletlilere ceza yazabiliyorlar. Sadece hızdan dolayı bisikletlilere ceza yazılamıyor. Bisikletliler diğer motorlu taşıtlar ile aynı kurallara uymak zorundalar ise aynı haklara da sahiptirler. Seyir halinde iken araçlar ile aramızda 1,5 metre olması zorunluluğu var. Ancak bunu trafikte kimse kaile almıyor. Taşıt sürücülerinin bunu önemsememeleri de bisikletlilerin hayatını tehlikeye atıyor.” Sayı 33 / Temmuz 2012
7GÜN
Artık kahvaltı zamanı...
KAHVALTININ DOĞRU ADRESİ A: Atatürk Bulvarı, No:182, Atakum/Samsun W: www.afillirestaurant.com Sayı 33 / Temmuz 2012
T: (0.362) 439 34 34 M: info@afillirestaurant.com 61
Güzellik
Bayanlara yaz ve güzellik tüyoları Özellikle hanımların korkulu rüyası bölgesel yağlanma ve selülit problemlerine karşı günde 3 litre su içilmesi, asitli içecek ve yağlı yiyeceklerden uzak durulması gerekiyor.
Y
az aylarında bayanların özellikle dikkat ettikleri iki sorun vardır; birisi bölgesel yağlanma, diğeri ise selülit sorunu. Fakat gelişen teknoloji bayanları bu dertlerden kurtarmaya başladı. Ancak uzmanların sesine kulak vermek şartıyla… Bu nedenle Diraderm Sağlıklı Yaşam Ve Güzellik Merkezi uzmanlarının önerilerine bayanlar için kulak verdik. Diraderm Sağlıklı Yaşam ve Güzellik Merkezi’nde bayanların bu sorunlarına
62
çözüm üretmekte. Bölgesel yağlanma konusunda Kavitasyon denilen cihazla yağları direkt parçalayıp Lenf Drenaj cihazı ile lenf kanallarından dışarı atılması sağlanıyor. Selülit probleminde ise; özel yağlarla veya kremlerle problemli bölgeye hafif masaj yapıp G-5 adını verilen cihazla yoğun titreşim uygulanarak selülitlerin harekete geçirilip parçalanması sağlanıyor. Diraderm Sağlıklı Yaşam ve Güzellik Merkezi Her iki problem için de günde 3 litre su içilmesini, asitli içecek ve yağlı yiyeceklerden uzak durulmasını öneriyor-
lar. Ayrıca cihazlar dışında spor yapılması da şart. Merkezde kullanılan Kavitasyon cihazı bölgesel yağlanma ve selülitle ses dalgaları yardımıyla savaşan, cerrahi olmayan ağrısız ve acısız bir yöntem sunuyor. Kavitasyon uygulamasında ilk seansta yağlı alanın kalınlığına göre değişen 2-10 cm arasında bir incelme görülebilir. Kavitasyonda sonraki seanslar haftada 2 seans, daha sonra haftada 1 seans olarak devam edilerek incelme sağlanıyor. Kişinin durumuna göre seans sayısı belirleniyor. Tedaviyi desteklemek için, yağsız diyet, bol su içilmesi öneriliyor. Sayı 33 / Temmuz 2012
Kavitasyon yönteminin avantajları: Güvenlidir, ağrısızdır, cerrahi müdahale gerektirmez, selülit ve yağ parçalamada son derece etkilidir. Düşük frekanslı ultrason dalgalarıyla yağ birikimlerini azaltmak ve vücudu yeniden şekillendirmeyi içermekte. Oluşturduğu ultrason dalgaları yağ hücre zarlarını parçalamakta ve açığa çıkan yağ da vücuttan atılmak üzere kan ve lenf yoluyla bölgeden uzaklaştırılmakta. Epilasyon sorununa Diode Lazer çözümü Teknolojinin bayanlara sunduğu bir diğer nimette Diode Lazer. Diraderm Sağlıklı Yaşam ve Güzellik Merkezi’nde epilasyon işlemi Diode Lazer cihazı ile yapılmakta. Güzellik merkezi uzmanları Diode Lazer cihazını acısı az, kalıcı tüylerin yok edilmesinde son derece etkili olan bir sistem olarak niteliyorlar. Ciltte sadece kıl köklerine odaklanıp vücudun diğer yerlerine zarar vermiyor. İşlem kişinin ten rengine göre ayarlanabileceği için bronz tenler üzerinde çok rahat uygulama yapılabilmekte. Uygulama öncesinde ve sonrasında 2-3 hafta solaryum veya bronzlaşmak için güneşe çıkılmasını önermiyor. Güneşin yaydığı zararlı ışınlar cilt üzerinde lekelenme yapmaktağı için Lazer epilasyon uygulandıktan sonra güneşe çıkıldığında ciltte kızarıklık, sulanma ve lekelenme olabilir. Uygulama sonrası güneşe çıkılması gerekiyorsa mutlaka güneş koruyucu ürünler kullanılması gerekmekte. Ozon Sauna stres atmayı sağlıyor Atmosferin en önemli gazı olan ozon, güneşten gelen yüksek enerjili ultraviyole ışınları emerek dünyadaki yaşam için mutlak gerekli olan oksijenin üretilmesini sağlar ve zararlı ışınların yeryüzüne inmesini engeller. Ozon, hastalıkların tedavisinde 150 yıldan daha uzun süredir kullanılmakta. 150 yıllık bu geleneği Diraderm Sağlıklı Yaşam ve Güzellik Merkezi’de uyguluyor. Diraderm Sağlıklı Yaşam ve Güzellik Merkezi haftada 3-4 kez 15-30 dakika süren zamanda kişiyi yormadan gevşemeyi ve stres atmayı sağlayan, ama lüks olmayan ozon sauna, binlerce yıllık buhar, kaplıca,hamam geleneği olan insanlığın sağlıklı ve doğal yaşama geçmesinin yolu olduğu iddiasında. Ozon Sauna vücuda ne kazandırır; • Kan dolaşımını artırır • Bağışıklık sistemini güçlendirir • Damarları(Arterler ve Venler) temizler • Kan ve lenf sistemini temizler • Soğuk algınlığı ve kırgınlığı iyileştirir • Eklem ağrılarını ve kas rahatsızlıklarını iyileştirir • Hormon ve Enzim üretimini normale döndürür • Virüs, Bakteri, Küf ve Mantarı etkisiz hale getirir • Daha temiz, daha yumuşak ve daha gençleşmiş bir cilt sağlar • Beyin fonksiyonlarını ve hafızayı iyileştirir • Depresyon ve Anksiyeteyi ferahlatıcı etkisi vardır.
Sayı 33 / Temmuz 2012
63
Damak Tadı HAZIRLAYAN: MEHTAP YEŞİLBAŞ PEYNİRLİ BİBERLERLE FARKLI BİR SUNUM Görsellik süper. Çok kolay. Misafirlere farklı bir lezet sunmak istiyorum derseniz mutlaka deneyin.Bana genelde 2 dolmalık amerikan biberi yetiyor.7-8 kişilik. Malzemeler: 2 dolmalık biber.Biri kırmızı biri sarı olsun. 200 gr taze beyaz peynir.Aman krem peynir olmasın. Marketlerde en ucuz peynir var ya işte onlardan. 2 kaşık tuzlu beyaz peynir. 3-4 kaşık zeytinyağı Kuru nane,taze dereotu ( çokça olunca güzel oluyor), 1 diş sarımsak,dilerseniz biraz ceviz, biraz fesleğen üzeri için çörekotu
Yapılışı: Bir gün önceden hazırlayabilirsiniz. Dolmalık biberlerin içini boşaltın. Diğer malzemeleri karştırın Biberleri doldurun. Daha sonra 1 parmak kalınlığında biberleri halka olacak şekilde kesin. Üzerlerine çörek otu serpin. Çok hoşunuza gidecek. Sağlıkla kalın.
SOFİSTİKE DOMATESLER Ortaya domates salatası koymak yerine, daha sofistike sunumlu birer porsiyonluk cheery domatesi kürdanları yapabilirsiniz. Hem kahvaltı sofralarına, hem yemek sofralarına çok şık bir görünüm katıyor. Domateslerin arasına, istediğiniz bir çeşit sert peynir, marul maydonoz ve yeşil biber saplayabilirsiniz.
HAYDARİ Malzemeler: 350 Gr. (5-6 tepeleme yemek kaşığı) Süzme Yoğurt 40 Gr. (1 tepeleme yemek kaşığı) Tereyağ 1 Çay Kaşığı Kuru Nane 2 Diş Sarımsak 1-2 Dal Taze Nane Tuz Yapılışı: Tereyağını orta ısıdaki ateşte eritin. Kenarlarından cızırdamaya başlayınca ateşi kapatın ve kuru naneyi ekleyerek karıştırın. Yağ iyice soğuyuncaya kadar 5-10 dk. bekleyin. Yoğurdu bir kaba alın, ezilmiş sarımsak, tuz ve minik minik doğradığınız taze naneleri ekleyin. Çırpma teli ile karıştırın. Naneli tereyağını, yoğurda 2-3 seferde ekleyin. Her ekleyişinizde çırpma teli ile iyice çırpın. Yağın tekrar donarak, Haydari’nin kıvam kazanması için; buzdolabına koyarak, en az 3-4 saat bekletin
64
SayıSayı 33 31 / Temmuz / Mayıs 2012
ÇITIR BÖREKLLER (BU BÖREK BAYATLAMAZ!) Malzemeler: 6 yufka 1 su bardağı sıvıyağ 4 yemek kaşığı un 1 yemek kaşığı sirke tuz
İçine patates harcı: 4-5 haşlanmış patates 1 orta boy soğan (rendelenecek) 2 yemek kaşığı kadar sıvıyağ (soğanları kavurmak için) 1 çay kaşığı kırmızı toz biber 1 çay kaşığı kuru nane 1,5 çay kaşığı tuz
Bu börek tarifi şimdiye kadar yediğiniz tüm böreklerden daha çıtır olacak, çıtır börek çok çıtır. Evde yaptığınız börekler kayış gibi mi oluyor? Bu tarifi iyi okuyun. Böreği pişirdikten 2 gün sonra bile hala çıtır çıtır. Misafirleriniz bayılacak. Buyrun börek tartifimize geçelim. Bu böreğin içerisine istediğiniz türden bir harç hazırlayabilirsiniz. Biz patatesli harcı örnek olarak gösterdik. Patatesli börek oldu. Eğer siz isterseniz peynir harcı hazırlayın, peynirli börek olsun.Rendelenmiş soğanlar sıvıyağda kavrulur. İçine haşlanmış patatesler de ilave edilip ezildikten sonra baharatlar eklenerek bu iç malzeme soğumaya bırakılır. Yufkayı ıslatmak için sıvıyağ ve un çırpma teliyle boza kıvamı olacak şekilde karıştırılır. Gerekirse biraz daha un eklenebilir. Bu karışıma sirke de eklenir. Yufkalardan biri tezgaha serilerek üzerine 2-3 yemek kaşığı hazırlanan sıvıyağlı karışımdan sürülür. Üzerine ikinci yufka da serilip yağlanır. Yufka 12 eşit üçgene bölündükten sonra üçgenlerin geniş kısmına 1 yemek kaşığı kadar patatesli malzemeden konup sigara böreği sarar gibi sarılır. Kalan diğer yufkalara da aynı işlem uygulandıktan sonra arzu edilirse böreklerin üzerlerine yumurta sarısı sürülerek önceden 180 derece ısıtılmış fırında üzerleri kızarana kadar pişirilir.
PATLICANLI KÖFTE Köfte harcı için: 300 gr. kıyma 1 yumurta 1 adet kuru soğan (rendelenmiş) 1-2 dilim bayat ekmek içi (ıslatılıp, suyu iyice sıkılmış) 1/2 demet maydanoz (ince kıyılmış) tuz, karabiber, kimyon, pulbiber 2-3 adet patlıcan 1 adet domates 2 adet sivribiber
Yanına beyaz pilav veya bulgur pilavı ile çok lezzetli ve sunumu hoş bir yemek Sosu için: 2 adet domates 1 tatlı kaşığı salça kekik, su
Yapılışı: Köfte harcı için gerekli olan malzemeler bir kapta iyice yoğurulur. Köfte harcı yoğurulurken 20-25 defa yoğurulan kaptan alınıp biraz yüksekten tekrar yoğurulan kaba vurulur. 1-2 saat kadar dolapta bekletilir. Patlıcanlar alacalı soyulup boylamasına dilimlenir. Üzerine tuz serpip acısı çıkartılır. Yıkanıp, temiz bir mutfak havlusuyla kurulanır. Bol yağda kızartılır. Kızaran patlıcan dilimleri kağıt havlu üzerine alınarak fazla yağı süzdürülür. Köfte harcından patlıcan sayısına göre kuru köfte şeklinde köfteler hazırlanır, kızartılır. Domatesin dış kabuklarından kapak kesilir. Sivri biberlerin çekirdekleri ayıklanıp 2 cm. uzunluğunda dilimlenir. Her patlıcan dilimine bir köfte gelecek şekilde sarılır. Ek yeri alta gelecek şekilde üzerine biber, domates yerleştirip kürdanla tutturulur. Fırın kabına dizilir. Domates rendesi, salça, kekik ve sıcak suyla yapılan karışım üzerine gezdirilir. 60-170 °C de önceden ısıtılmış fırında pişirilir. buzdolabına koyarak, en az 3-4 saat bekletin
Sayı 33 Temmuz 2012 31 //Mayıs 2012
65
Sinema
İnanılmaz Örümcek Adam Tür : Aksiyon, Fantastik, Macera Gösterim Tarihi : 6 Temmuz 2012 (2s 16dk) Yönetmen : Marc Webb Oyuncular : Andrew Garfield, Emma Stone, Rhys Ifans Ülke : ABD Filmin konusu: Peter Parker gerçek ailesi tarafından terk edilmiş dayısı ve yengesinin büyüttüğü dahası sosyal hayatta zayıf karakterli, lise çağında bir gençtir. Her ergenin yaşadığı “ben kimim? nereye aitim?” sorunları daha derin sormaktadır. Bir yandan da Gwen Stacy’ye kör kütük aşıktır. Bir gün babasına ait bir çanta bulan Parker, anne ve babasının ortadan kaybolmasının ardındaki sırları çözmeye karar verir. Karşısına Oscorp şirketi ve babasının eski ortağı olan Dr. Curt Connor’ın laboratuvarı çıkar. Artık hiçbir şey Peter Parker eskisi gibi olmayacaktır... Diğer yanda tek düze giden hayatından gitgide sıkılmıştır. Bir gün karşısına yeniden birlikte olabileceği bir adam çıkınca, Ayşe kağıt üstünde hala evli göründüğü Cemal ile yüzleşmek için onun karşısına çıkar...
Kara Şövalye Yükseliyor Tür : Aksiyon, Dram, Gerilim Gösterim Tarihi : 27 Temmuz 2012 (2s 45dk) Yönetmen : Christopher Nolan Oyuncular : Christian Bale, Anne Hathaway, Tom Hardy Ülke : İngiltere, ABD Filmin konusu: Terörist lider Bane, Gotham şehrinin güvenliğini tehlikeye atarken, Batman efsanesini yok etmek için Kedikadın Selina Kyle’dan da yardımını almıştır. Christopher Nolan yorumlu Batman efsanesinin sonu gelirken, başrol Bruce Wayne /Batman olarak yine Christian Bale’i, ezeli düşman Bane olarak Tom Hardy’yi, Selina Kyle rolünde Anne Hathaway’i ve John Blake olarak da Joseph Gordon-Levitt’i seyrediyoruz. Marion Cotillard, Morgan Freeman, Gary Oldman gibi isimler de kadronun ağır topları arasında...
Mutluluğa Boya Beni Tür : Animasyon Gösterim Tarihi : 20 Temmuz 2012 (1s 16dk) Yönetmen : Jean-François Laguionie Oyuncular : Jessica Monceau, Adrien Larmande, Thierry Jahn Ülke : Fransa, Belçika Filmin konusu: Yarım kalmış bir tabloda çiçek bahçeleri içinde bir şato ve uzayıp giden bir orman... Nedense bir ressam bu manzarayı ve çizdiği 3 karakteri yarım bırakmış: boyanması bitmiş Toupins, birkaç rengi eksik kalmış Pafinis ve sadece eskiz çizgilerinden ibaret Reufs. Aralarında en güçlüsü olduğunu fark eden Toupins bir anda resmin kontrolünü eline alır. Yarım kalan resme uyum ve düzenin gelmesi ancak ressamın resmini bitirmesiyle mümkündür; fakat asıl can alıcı soru da buradadır: Ressama ne olmuştur? Neden resmini tamamlamadan gitmiştir?
66
Sayı 33 / Temmuz 2012
Say覺 33 / Temmuz 2012
67
2.ETAP
68
Say覺 33 / Temmuz 2012