TÜRK DİASPORASI ORGANİZE OLUYOR Hollanda'daki Türk Diasporası'nı ilgilendiren konularda tartışmalara katılmak ve kamuoyuna katkıda bulunmak için, Centre for Public Debate (Sivil Tartışma Merkezi) adı altında yeni bir lobi kuruluşu faaliyete geçiyor. 1 Ocak 2015'ten itibaren faaliyete geçecek olan CPD'nin Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Ateş'in yaptığı tanıtım konuşmasında: "Türk toplumunda yeni bir şey çıktığı zaman ilk soru; 'Bu da nerden çıktı?', ikinci soru 'Adı neden Türkçe değil?' Üçüncü ve dördüncü sorulara ilerde geleceğiz." Ayrıntılar iç sayfalarımızda.
SİTAM ciddi bir bütçeyle kolları sıvıyor.
12'de
16'da
OLAYLARIN DÜNÜ, BUGÜNÜ VE YARINI !
Selçuk Öztürk ve Tunahan Kuzu olayların gelişimini anlattı
HABER 50 YILDIR OYALANDIK ARALIK / DECEMBER 2014
Yıl/Jaar : 5
ISSN:1879-9981
www.haber.nl
Sayı/Nr:
Aile birleşiminde 21 yaş şartı Türkler için kaldırıldı Zehir
49
UETD Hollanda Başkanı M. Salih Kaya tüm tarafları suçladığı
25'te
Türkiye'den evlenmek isteyen 21 yaşından küçük Türk kökenli vatandaşları zor durumda bırakan '21 yaş sınırı' yasası artık Türklere geçerli değil.
I GAZETESI Y İ N E N I HOLLANDA’N
KANAL AVRUPA 10 YAŞINDA
Günü kurtarma ı politikalar daha ne am kadar dev? edecek
ARTIK DEVLETİN MİLLETİ DEĞİL, MİLLETİN DEVLETİ VARDIR 10'da
Mahir Ünal, Amsterdam Tartışmaları’na katıldı
Karşımızda hiç hesap vermeden sürekli ‘hesap sorma’ alışkanlığını devam ettiren bir Avrupa var. 50 yıldır Türkiye’nin Avrupa’yla olan ilişkileri sürekli yokuşa sürülüyor, sürüncemede tutuluyor. Hollanda Türklerine uygulanan strateji ve uygulamalar da bundan farklı değil. Geliştirilen politikaların neredeyse tamamı ‘günü, haftayı, ayı kurtarmaya’ yönelik.
Sayfa 2-4-6-8-9-11 ve 13'te
İBRAHIM KARAMAN
4'te
50 Yılda bir Arpa boyu kadar yol alamadık 8'de
Diasporatik vizyon oluşturmalıyız
Avrupa gerçeği
İLHAN KARAÇAY
AHMET SUAT ARI
6'da
VEYIS GÜNGÖR
11'de
METIN YAZAREL
9'da
Köklerden koparılma taktiği olarak AB serüveni... ZEYNEL ABIDIN KILIÇ
Avrupa’da kurulan ilk Türk televizyonu Kanal Avrupa yılınıJURIDISCHE yeni binasınVOOR10.UW ZAKEN da kutladı. Almanya'nın Duisburg şehrinden Alman Tolga Advocatuur yayın lisansıyla yayın hayatına başlayan Kanal Avrupa Aelbrechtskade 52 b Televizyonu’nun 10. kuruluş 3022 HL Rotterdam yıldönümü görkemli bir proğramla kutlandı.
telefoon: 010-2260373 e-mail:HTİKDF t.gumus@tolgaadvocatuur.nl Başkanı Arif Yakışır:
ZİHİNSEL DEĞİŞİM ŞART
Hollanda, Almanya ve Fransa gibi ülkeleri gözönüne aldığımızda, toplamda 5 milyon Türk kökenli nüfusu içinde barındıran ülkelerin, yıllar sonra Türkiye’ye yan bakışları, gümrük ve vize sorunları gibi uluslararası anlaşmaları imzalamak konusundaki çekinceli ve sürüncemeli davranışları, Türkiye’yi bir üçüncü dünya ülkesi statüsüne oturtma gayretleri değil midir? İşin aslı...
18'de
Bir meer info: www.tolgaadvocatuur.nl vizyonumuz 26'da olmalı
5 MİLYON AVRUPA TÜRKÜ
Hesap vermeyen, hep hesap soran zihniyet
zemberek bir mektupla istifa etti 7'de
13'de
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Avrupa Birliği'nin ve AB'nin en güçlü ülkesi Almanya'nın, Türkiye'nin gidişatında 'bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olan' politikacılarına ve medya dünyasına sert eleştirilerde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “50 yıldır Türkiye'yi Avrupa kapısında bekletenler durumumuzun farkında değiller. AB ne der diye düşünmeyiz, ne gerekiyorsa onu yaparız." dedi.
Venlo'nun ilham kaynağı konuşmasını o yapacak 16'da
Doğal Lezzet
"Borçlarım var, çıkmazdayım!" diyorsanız... 5'te
HABER
2
ARALIK / DECEMBER 2014
50 yıldır bekletenlere kapak olsun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Koç Grubu TÜPRAŞ fuel oil dönüşüm tesislerinin açılışında yaptığı konuşmada, İstanbul merkezli 13 ilde başlatılan paralel yapı operasyonuna ilişkin konuştu. AB’nin açıklamalarına tepki gösteren Erdoğan, özetle şunları söyledi: Kim ne derse desin, kervan yürüyor. Kim, hangi operasyonu yaparsa yapsın, Türkiye hedeflerine kararlı bir şekilde ilerlemeye devam ediyor. İçeride ya da dışarıda, algı operasyonları, yalan haberler, yalan manşetler yoluyla, Türkiye’ye hala istikamet çizmeye çalışanlarla, uzlaşmayacağız, onların önünde hiçbir şekilde diz çökmeyeceğiz. Kocaeli'de yaptığı konuşmada paralel çeteye yönelik
yapılan operasyona değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Almanya kendini bizim işimize dahil olacağını sanmasın" dedi.
"ALMANYA BİZİM İŞİMİZE DAHİL OLAMAZ" "50 yıldır bu ülkeyi AB'nin kapısında bekletenler bu durumun farkındalar mı?" diye soran Erdoğan şöyle konuştu: Böyle bir adımı atarken de acaba AB ne der, acaba AB'den tepki gelir mi diye düşünmeyiz. Biz kendi göbeğimizi kendimizi keseriz. Aynı şekilde Avrupa'da 7 tane vatandaşımızı öldürenler hala basına sokulmadı bunun hesabını verebilirler mi? Bunlara cevap verin. Ben bir ülkenin başındaki şahısla görüşüyorum ve bana diyor ki 4 bine yakın terörist dosyası var. Peki sonuç diyorum, sonuç yok. Tabi ki de
Almanya'dan bahsediyorum. Almanya kendini bizim işimize dahil olacağını sanmasın. Atılacak olan her adım hukuk içinde olacak. Yasalar ve vicdan çerçevesinde verilecek.
ARTIK VAZGEÇSİNLER Türkiye’nin, eski günlere döneceği umuduyla kirli işlere, kirli ittifaklara girenler, başarılı olamayacaklarını görsün ve bundan artık bir an önce vazgeçsinler. Ekonomimiz hamdolsun, büyümeye devam ediyor, demokrasimizin standartları daha da yükseliyor. Çözüm süreci, ekonominin, demokrasinin ve kardeşliğin umudu olarak, inatla, sabırla, dirençle filizlenmeye devam ediyor. CEVABINI ALIYORLAR Siz, kuyruğuna basıldığı için feryat figan ortalığı
Türkiye'den AB'ye soğuk duş
Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşma Avrupa Birliği'nde rahatsızlığa neden oldu. IŞİD'i görüşmek üzere gelen AB heyetinin gündeminde örgütten çok yaptırımlar konusu vardı. Heyet, Ankara'da "Moskova'ya karşı bizimle hareket edin" çağrısı yaptı Türkiye'nin çok boyutlu anlaşmalara imza attığı Rusya ile yakınlaşması, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde rahatsızlığa neden oldu. Ankara'ya 'apar topar' bir ziyaret gerçekleştiren AB heyeti, Rusya'ya uyguladıkları
yaptırımlara Türkiye'nin de uymasını istedi. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu AB Komiseri Johannes Hahn ve İnsani Yardım ve Kriz Yönetiminden Sorumlu AB Komiseri Christos Stylianides, Ukrayna krizinden ötürü AB ülkelerinin Rusya'ya yönelik başlattığı yaptırımları hatırlattı; "Türkiye de bizimle birlikte hareket etmeli" mesajı verdi. PUTİN'İN GÜNEY AKIM İPTALİ AVRUPA'YI ŞOKE ETTİ
AB ile Rusya arasındaki ekonomik yaptırımda, Rus enerji devlerine tüm kapılar kapanmıştı. Bunun üzerine geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın davetlisi olarak Türkiye'ye gelen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 'stratejik ortaklık' olarak nitelendirilecek anlaşmalara imza koymuştu. Putin ayrıca, AB ülkelerini besleyecek Güney Akım Projesi'nin Bulgaristan ayağını ise çeşitli sıkıntılar nedeniyle iptal ettiğini açıklamış, hattın, Türkiye-Yunanistan sınırından geçecek şekilde yeniden dizayn edileceğini açıklamıştı. Tüm bu gelişmeler, enerjide 2,5 milyar dolarlık kayba uğrayan AB ülkelerinde şok etkisi yarattı. Bu şokun etkisiyle soluğu Ankara'da alan AB heyeti, önceki gün Başbakanlık Resmi Konutu'nda basına kapalı gerçekleşen kabulde "Rusya'ya karşı bizimle hareket edin" çağrısında bulundu.
velveleye verenlere hiç itibar etmeyin. Türkiye’de çok güzel gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’nin eski günlere döneceği umuduyla kirli işlere, ilişkilere yeltenen, kirli ittifaklara girenler bunun cevabını alıyor ve almaya da devam edecek.
ÜLKENİN BAĞIMSIZLIĞI Medya dünyası girdiği kirli ilişkilerden sıyrılacaktır, kendisini bu tehlikeli vesayetten kurtaracaktır diye inanıyorum. Bu kirli odaklara boyun eğenler, milletin karşısında kaybetmeye mahkumdur. Her zaman söylüyorum; bitaraf olan bertaraf olur. Yalpalayan değil, omurgalı duruşlar çok önemli. Ülkesinin bağımsızlığı tarafında saf tutmayan yok olup gitmeye mahkum olur. Maşalara, taşeronlara, paralel yapılara
Çalışma ve İş Hukuku
Ceza Hukuku
Sosyal Güvenlik Hukuku
Çocuk Hukuku
Para tahsili ve icra takibi
Ticaret Hukuku
Uluslararası ihtiyati tedbir
NEYİ BİLİYORSUN? Savcılar tarafından başlatılan ve tamamen hukuk içinde yürütülen operasyon karşısında, içeride ve dışarıda, haddi aşan, insafı aşan, asıl niyetleri ortaya koyan bazı tepkiler sergilendi. Eski Türkiye’nin bütün aktörleri
ittifak halinde savcılara, hakimlere, emniyet görevlilerine belli merkezlerden idare edilen bir baskıyı uygulamaya çalışıyor. Avrupa Birliği’nden hemen biri çıkıyor açıklama yapıyor. Sen neye göre bu açıklamayı yapıyorsun? Neyi biliyorsun? 50 yıldır bu ülkeyi AB kapısında bekletenler acaba bu atılan adımın ne olduğunu biliyor musunuz?
ABD'nin utanç raporu
ABD Senatosu İstihbarat Komitesi’nin hazırladığı CIA işkence raporunun 'ulusal güvenlik' gerekçesi ile sadece yüzde 20'si kamuoyuna yansıtıldı. Raporda, CIA'in cani yöntemlerle mahkumlara nasıl işkence ettiği gözler önüne serilirken, tabutlu ve matkaplı işkenceden 'waterboarding' yöntemine kadar birçok acımasız uygulama nedeniyle ABD'ye uluslararası toplumdan tepkiler sürüyor. ABD'de uzun süredir tartışmalara neden olan ve çeşitli bahanelerle yayınlanması geciktirilen CIA işkence raporu dün yayınlandı. CIA'in tartışmalı Guantanamo Hapishanesi'nde ve Avrupa ile Asya kıtalarındaki gizli sorgu odalarında yaptığı yüzlerce işkenceyi anlatan ilk resmi belge olma özelliğini taşıyan raporda
mr. Rasim Küçükünal mw. mr. Dilek Küçükünal-Abotay Aile Hukuku
kol kanat gerenler, müsamaha gösterenler, er ya da geç mahcup olacaklardır.
www.kucukunal.nl Prof. Kamerlingh Onneslaan 154 3112 VM Schiedam M: info@kucukunal.nl T: 010 - 238 08 30 F: 010 - 238 08 31
Belediyeler veya SVB tarafından başlatılan, yurt dışı malvarlığı araştırma davalarında uzman avukatlık bürosu
korkunç ayrıntılar yer alıyor. 480 sayfası kamuoyu ile paylaşılan aslında 6 bin sayfa olan rapordaki en korkunç işkence şekillerine dünyadan tepkiler sürüyor.
İNSANLIK DIŞI MUAMELE Tutukluları aşağılamak için, acı verici ve gereksiz bir yöntem olan ‘Rektal beslenme’ye başvurulduğu ortaya çıktı. 5 tutuklunun bu işkenceye maruz bırakıldığı ifade edilen raporda, Majid Khan isimli mahkumun açlık grevine girdiği ve onu bundan vazgeçirmek için böyle bir yönteme başvurulduğu iddia edildi.
İsmi açıklanmayan bir CIA mensubunun, tutuklular üzerinde, tabancaya tek bir kurşun yerleştirilip kurşunun yeri belli olmayacak şekilde top çevrilerek oynanan Rus ruleti ile işkence ettiği açıklandı.
MATKAPLA TEHDIT ETTILER Raporda CIA ajanlarının tutuklulara, matkapı başlarına dayayacak şekilde yaklaştırarak, işkence yaptıkları da açıklandı. Birbirinden kötü işkence yöntemlerini tutuklular üzerinde deneyen CIA, acımasız yöntemleri ile tüm dünyayı şaşkına çevirdi. Bazı tutukluların 22 saatten fazla kelepçeli bir şekilde ellerinin başları üzerinde tutulduğu ifade edildi.
3
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
ADVERTORIAL
Son teknoloji Visus Oogkliniek'te Rotterdam'da 5 yıldır hizmet veren modern göz kliniği Visus hizmetleriyle vatandaşlarımızın beğenisini kazanmaya devam ediyor. 5 milyon yatırımla kurulmuş bu gelişmiş kliniğin sahibi bir Türk: Dr. Nusret Baş. Türkiye'de ilk göz lazerini gerçekleştiren Doktor Nusret Baş, 28 yıldır tek başına 60 binden fazla göz lazer ameliyatı gerçekleştirdi.
Dr. Nusret Baş
GÖZ LAZERİ NORMALDE 1998,- EURO. HABER OKURLARINA %20 İNDİRİMLİ Visus Oogkliniek Yöneticileri HABER Gazetesi indirim kodu ile gelenlere 400 Euro'luk indirim uyguluyor. Basit bir örnek: Diyelim ki Amersfoortse veya Zilveren Kruis'te sigortalısınız. Göz lazer tedavisi olduğunuz takdirde, €1998,- yerine €1598,ödüyorsunuz. Aynı kalitedeki tedaviye başka kliniklerde çok daha fazla ödüyorsunuz.
Visus Oogkliniek nasıl bir kurum? Visus Oogkliniek 5 yıldır Rotterdam’da aktif. Burada açmadan önce uzun yıllardır Türkiye deneyimimiz var. Visus Oogkliniek Doktor Nusret Baş tarafından kuruldu. Doktor Nusret Baş, Türkiye’nin en önde gelen göz cerrahlarından birisi, Türkiye’de ilk göz lazer ameliyatını yapan doktordur. Şu anda 2012 yılı itibariyle Hollanda’nın en büyük göz lazer kliniğiyiz. Rotterdam’da n sonra yakında, Amsterdam’da da bir şube açtık. Kliniğimiz 5 milyon Euro’luk bir yatırımla kuruldu. Dünyanın en gelişmiş ve en pahalı göz lazer cihazlarını bünyemize kattık. Visus Oogkliniek'te şimdiye kadar 10.000’den fazla ameliyat yaptık. Bu ameliyatların sonucunda her hangi bir komplikasyon her hangi bir sıkıntımız söz konusu olmadı. Şu anda Hollanda çapında en yüksek notu (reviews) alan kliniğiz, 10 üzerinden 9.5 aldık ortalama. Ameliyatlarımıza müşterilerimize garanti veriyoruz.
Şimdi HABER okurlarına özel € 400 indirim
Visus Oogkliniek Amsterdam'da da açıldı
Visus Oogkliniek 's Gravenweg 310 3062 ZM Rotterdam KIMLIK KARTI
Visus Oogkliniek Rotterdam’ın en prestijli bölgelerinden birisi olan Kralingen’de. 1000 m2 bir alan üzerinde. Ücretsiz park yerleri mevcut. Otoyola, metroya, otobüs durağına ve tramvaya yakın.
Visus Oogkliniek'in yeni lazer cihazı Schwind Amaris 1050RS. Henüz 2 ay önce piyasaya çıkan bu cihaz dünyadaki lazer ameliyat cihazlarının en gelişmişi. Dünyada 2 adet var: Birisi Japonya'da diğeri Visus Rotterdam'da.
010-25 35 255 telefondan arayıp randevu ve ücretsiz muayene için Yasemin Hanım'la görüşebilirsiniz.
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
HESAP VERMEYEN, HEP HESAP SORAN ZİHNİYET
4
Hollanda’nın zor yıllarında misafir işçi olarak gelip yardım ettik. 50 yıldır ülkenin kalkınmasına ve gelişmesine katkıda bulunurken, bugün 500 bine yaklaşan Hollandalı Türk nüfusunun, nüfuz alanı, açılmak yerine daraltılmaktadır. İBRAHİM KARAMAN Karşımızda hiç hesap vermeden sürekli ‘hesap sorma’ alışkanlığını devam ettiren bir Avrupa var. 50 yıldır Türkiye’nin Avrupa’yla olan ilişkileri nasıl yokuşa sürülüp oyalanma işlemine tabi tutulmuş ise, Hollanda Türkleri olarak bize uygulanan strateji ve uygulamalar da sistematize yoksunu ve ‘günü kurtarmaya’ yönelik çalışmalardan oluşmaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Avrupa Birliği'ne ve AB'nin en güçlü ülkesi Almanya'nın, Türkiye'nin gidişatında 'bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olan' politikacılarına ve medya dünyasına sert eleştirilerde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “50 yıldır Türkiye'yi Avrupa kapısında bekletenler durumumuzun farkında değiller, biz adımlarımızı atarken AB'den tepki gelir mi? AB ne der diye düşünmeyiz, ne gerekiyorsa onu yaparız. Kendi göbeğimizi, kendimiz keseriz, kendi aklınızı kendinize saklayın." derken çok kararlı bir tutumu ortaya koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç somut örneği peşpeşe sıralayıverdi: 1- Almanya 4000'e yakın terörist dosyası olduğunu söylüyor. Ama gereği neyse onu yapmıyor. Sonra kalkıp Türkiye'ye yönelik operasyon yapmak istiyorsunuz. 2- Irkçı saldırılar nedeniyle 7 vatandaşımızı öldürenler bunun hala hesabını vermediler. Basın mensuplarına dahi oturumları izlemeye müsaade etmediler. 3- Eski Türkiye'yi isteyenler, hakim ve savcılarımıza, emniyet görevlilerimize, belli merkezlerden idare edilen bir baskı oluşturmaya çalışıyor. Hakim ve savcılarımızın, sindirilmesine etki altına alınmasına izin vermeyiz. Her şey hukuk ve demokrasi dahilinde olacak. 4- Avrupa Birliği çok dürüst ise Sabancı'nın
KiM DEDi? NE DEDi?
ibrahim.karaman@haber.nl kardeşini işyerinde katleden Fehriye Erdal'ı bir kapıdan alıp bir kapıdan serbest bırakan anlayışlarına, hukuk adına bir cevap verebilirler mi?
50 YILLIK ALT TOPLUM POLİTİKALARI Hollanda’daki göç serüvenimizin 50 yıllık tarihine baktığımızda nasıl oyalandığımızı, her üst kademeye geçişte önümüze nasıl engeller konduğunu da, yine birkaç alanda ana başlıklar halinde ele alalım: 1- Hollanda’nın zor yıllarında misafir işçi olarak gelip yardım ettik. 50 yıldır ülkenin kalkınmasına ve gelişmesine katkıda bulunurken, bugün 500 bine yaklaşan Hollandalı Türk nüfusunun, nüfuz alanı, açılmak yerine daraltılmaktadır. 2- Yıllarca farklı siyasi partilerin ve düşünce kuruluşlarının öncülüğünde uygulamaya sokulan entegrasyon politikalarının iflas ettiği, en üst düzeyde devlet görevlileri tarafından dile getirildi durdu. Bir politikayı, sorunları çözmek için uygulamaya alırsınız. Ama sonuç olarak göründü ki, farklı hükümetler tarafından bile olsa devlet desteğiyle uygulanan politikalar iflas etmiştir. O halde bu politikaları sorgulamak lazımdır. Bu politikaların özellikle mi başarıya ulaştırılmadığını da sorgulamak gerekiyor. SONUÇ 'SONUÇSUZLUK' OLMAMALI! 3- Hollanda, Almanya ve Fransa gibi ülkeleri gözönüne aldığımızda, toplamda 5 milyon Türk kökenli nüfusu içinde barındıran ülkelerin, yıllar sonra Türkiye’ye yan bakışları, gümrük ve vize sorunları gibi uluslararası anlaşmaları imzalamak konusundaki çekinceli ve sürüncemeli davranışları, Türkiye’yi bir üçüncü dünya ülkesi statüsüne oturtma gayretleri değil midir? 4- Bu ay röportaj gerçekleştirdiğimiz Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’ün açıklamaların-
ARİF ŞENTÜRK ALMANYA BÜLTENİ Genel Yayın Yönetmeni
Göçün 50. yılını yakın geçmişte kutladık. Almanya´daki Türklerin geçmişini ne zaman düşünsem hemen kısa bir muhasebe yapar ve: 'Geçen bu kadar yıl içerisinde neler doğru neler yanlış yapıldı?' sorusunu sorarım kendi kendime. Çoğumuz gibi bu soruya kendi kendime cevap arar dururum. Almanyalı Türkler ile ilgili yapılan konuşmalarda beni en çok rahatsız eden cümlelerden birisi de: 'Buraya işçi olarak gelenler belirli bir süre burada çalışıp tekrar dönmek için gelmişlerdi, fakat bu böyle olmadı ve dönemeyip artık buranın bir parçası oldular.' cümlesidir. Bu cümle yaşanmış bir gerçeği anlatması bakımından doğrudur, fakat o kadar çok tekrarlanmıştır ki, artık bu veya buna benzer bir cümle duyduğumda rahatsızlığımı gizleyemem. Bu rahatsızlık, bu cümleye karşı bilinçaltımda oluşan protestodan kaynaklanır ve söyleyenlere hep şunu sormak isterim: Madem buradaki Türklerin Almanya´da kalıcı olduklarını tesbit ettiniz, o zaman bu söylediğiniz doğruysa, burada yaşayan Türklerle ilgili niçin mahalli çözümler üretmeye katkıda bulunmak için bir hareket başlatmıyorsunuz ?
da şöyle bir cümle geçiyor: "Bakan Asscher kendisine bir profil arıyor. O profili işsizlikle mücadelede bulamıyor, sosyal sigortalar konusunda da aynı. Ama ne yapıyor? Yabancılar domininde kendine yeni bir profil bulmaya çalışıyor. Pechtold da aynı şeyi söyledi." Bunu söylerken aslında politikada neredeyse kemikleşen tespiti yapıyorlar: Ülkede birşeyler kötü gittiğinde bunun faturası yabancılara çıkarılmalı. Zihniyet bu! Nitekim bunu geçtiğimiz ayda Türk kökenli 4 kuruluşa yapılan itibarsızlık operasyonunda da görmüş olduk. Sonuç 'sonuçsuzluk' olmamalı!
HOŞGELDİN YENİ LOBİ KURULUŞUMUZ Aralık 2014’te yeni bir lobi vakfının tanıtım toplantısına katıldık. Adı Sivil Tartışmalar Merkezi Vakfı. Haberin özet halini ilerleyen sayfalarımızda okuyabilirsiniz. Daha ayrıntılı versiyonunu ise websitemizden takip edebilirsiniz. Bize ulaştırılan basın bildirisinde İngilizce kısaltması CPD olan bu vakfın kuruluş hedefleri ve çizgisi şöyle özetleniyordu: Bu bağlamda, Türk diasporasını ilgilendiren temalarda, kamu tartışmalarını teşvik edecek, kamuoyuyla düzenli bilgi paylaşacak, medya ve siyasetteki tartışmaları takip edecek, yanlış algılara dikkat çekecek ve Hollanda’daki Türk NGO’larına destek verecektir. Bu amaca ulaşmak için arşivleme, dokümantasyon, bilgi bankası, düzenli bilgi akışı, tarihsel ve kültürel konularda araştırmalar, yayınlar, tematik çalışma gruplarını oluşturmak ve eğitsel geziler düzenlemek amaçları arasındadır. Hollanda’danın deneyimli kanaat önderlerinden biri olan, aynı zamanda gazetemizin köşe yazarı olan bu yeni vakfın yönetim kurulu başkanı Başkan Mehmet Emin Ateş. Kendisine sunumunu müteakiben üç soru yönelttim. Üç sorudan en önemlisini ve Emin ağabeyimizin yanıtını sütunumda kısaca özetlemek istiyorum. Diğer iki soruyu ve verilen cevabı websitemizden okuyabilirsiniz. SORU "İki yıldır HABER gazetesinde çıkan başlıkları hatırlatarak başlamak ve soruya bağlamak istiyorum. Bundan 7-8 ay önce “ORTAK AKIL OLUŞTURAMADIK” başlığı atmıştık manşetimizde bugün görüyorum ki ortak akıla doğru bir çalışma var. 2013 Kasım ayında “TÜRK LOBISI NEREDE?” diye sormuştuk ve bu böyle derken Hollanda'daki lobi kuruluşları neler yapabilir sorusuna cevaben bazı irdelemelerde bulunmuştuk. Oradaki vermiş olduğum tespitlerin bugün hedeflerin birebir neredeyse uyuşması gerçekten memnuniyet verici. İki sene önce de “TÜRKLER TOPLUMSAL DÖNÜŞÜME GEBE” diye bir başlık atmıştık. Bu hem Hollanda'daki Türkleri ilgilendiren hem de tüm dünyadaki Türk hareketlerini ilgilendiren bir konuydu. Bunu da şuraya bağlamak istiyorum, 1964'de göç serüvenimiz başlamış, 50 yıldır buradayız, o yüzden artık bizim buradaki teşkilatlarımızın kafa yapısının da değişmesi gerektiği konusunda görüşler de geliştirildi. Buradaki STK‘lardaki arkadaşlarda bu yönde modern zamanlarda adımlar atıyorlar. Buradaki nazik soru şu: Böyle bir kuruluşun oluşturulması için, siz yıllardır Hollanda’da ikamet ediyorsunuz nadir kanaat önderlerinden bir tanesisiniz, neden 50 yıl beklemeniz gerekti böyle bir şey oluşturmak için. Şimdi bu çıkış noktası elbette gayet yerinde ama şu anki yarım milyon Türk nüfusu bunun gereğini neden şimdiye kadar neden görememiş olabilir. Ya da bu yeni oluşumla bunu siz nasıl gördünüz?" CEVAP: Bu bir anda olmuş iş değil ve bu senelerin getirdiği tecrübe, demek ki insanın biraz yaşlanması gerekiyor. Öbür taraftan da demek ki yaşlanınca insan sözünü fazla dinletebiliyor; o zaman katılan arkadaşlar artıyor yani bu bir günlük
iş değil. Bu fikrin oluşması gibi çeşitli denemelerden geçiyorsunuz, hata yapabiliyorsunuz, düzeltiyorsunuz ondan sonra kendi fikrinize uyan arkadaşlarla istişare ediyorsunuz ve yavaş yavaş insanlar bu fikir etrafında toplandığı zaman diyorsunuz ki bu işin devam etmesi lazım. Eğer hiç bir karşılık bulamazsanız yani bu 20 tane fikirden bir tanesiydi. Bir örnek vereyim, 1982'de Rotterdam halklar ve ülkeler müzesinde düzenlenen büyük İslam sempozyumu vardı. 40 bin kişinin ziyaret ettiği müze, 9 ay boyunca İslam sempozyumu yapıldı. Hollandalılar'a müslümanlar ve İslam dini filan anlatıldı. 1982 senesinde o müzeyi zamanın Diyanet İşleri Başkanı ziyaret etti. O zaman dedim ki 'Hocam, daha yeni başlıyoruz, camilerimiz yeni, hocalar tek tük geliyorlar. Lütfen Türkiye'deki ilahiyat fakültelerinde, yurt dışında yaşayan Türklerin dini yaşayışlarını inceleyecek araştıracak ve bu konuda ders verecek bir kürsünün kurulması için çalışmaları bugün başlatsak?'. Bunu ben 1982'de söylüyorum çünkü böyle bir çalışma bir iki senede olmaz. Bunu başlatırsak ve burada oluşan bilgi birikimini de bir veya iki kürsü etrafında toplarsak bu kürsüden zamanla Hollanda'daki üniversitelerle hoca alışverişine girer ve büyük bir bilgi hazinesi oluşur, yani Türkler burada dinlerini nasıl yaşıyorlar? ne yapıyorlar? ihtiyaçlarını nasıl gideriyorlar? dedim. 'Ya fena fikir değil' dedi. Ondan sonra bir kaç defa karşılaştık, hiç bir şey yapılmadı. 1982'de başlasaydı bugün en az iki ilahiyat fakültesinde kürsümüz olurdu ve bugünkü meselelerin çoğu bilimsel araştırma olarak kendi kontrolümüzde olurdu. Bu bir örnek ve bunun gibi bir sürü örneği var. Demek ki bazı şeyler zamanını bekliyor çaresi yok. Bunu deniyorsunuz deniyorsunuz ve bir gün ortaya çıkıyor. Burada amaç vazgeçmemek. TÜRKİYE İZLENİMLERİ VE YENİ YIL Geçtiğimiz haftalarda Ankara ve İstanbul'da bir dizi ziyaretlerim oldu. Ekol Vakfı önderliğinde gerçekleştirilecek olan Hollanda'daki En Etkili 50 Türk projesini Türkiye'de yetkili kurum ve kuruluşlarla bazı medya organlarıyla görüştük. Projemizi nereye anlattıysak, karşımızdaki kurum ya da kişi, hem fikirsel anlamda katkıda bulundu, hem de işi farklı boyutlarıyla ele alarak, projenin daha da büyümesine yarayacak önerilerle geldiler. İşte ziyaret ettiğimiz mercilerden birkaçı: Başbakanlık Başdanışmanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı, Türkiye Tarih Kurumu, İstanbul Belediyesi Kültür A.S., Türkmedya Grubu, Genç TV. Bu kurumların hepsinin desteği sözkonusu. En Etkili 50 Türk projesini kime açmışsak olağanüstü derecede önemsediler ve içerik dolu önerilerde bulundular. Bu önerileri plana dahil ettikçe okurlarımıza duyurmaya devam edeceğiz. Öte yandan internet siteleri www.50turk.com ve www.50turk.nl açılır açılmaz onlarca aday önerilmeye başlandı. Fakat gelen bilgilerde çok farklılıklar söz konusu. Önerilen kişi hakkında bazen çok uzun yazılar var, bazen de çok kısa bir-iki cümlelik bilgiler. Tabi böyle olması jürinin işini zorlaştırıyor. O yüzden arkadaşlarımızla proje kapsamında 10-15 kişilik bir danışma kurulu oluşturmaya karar verdik. Danışma kurulu, bilgilerin düzenlenmesinde, standart halde sunulmasında, dikkat çekici adayların bizzat önerilmesinde, önerilen adaylar hakkında gerekirse bilgi kontrolü ve referans danışmanlığında ve diğer bazı alanlarda En Etkili 50 Türk'ü seçme yolunda çok temel bir misyon üstlenecek. Yeni yılda bu arkadaşlarımızın isimlerini ve kısa CV'lerini sizlere duyuracağız. Öte yandan birtakım somut gelişmeleri ve yeni aşamaları da sizinle Ocak-Şubat sayılarımızda paylaşmaya devam edeceğiz. 2015 bir çok açıdan hareketlilik getirecek. İnşallah bereketi bol olan bir yıl diliyor, bütün okurlarımızın yeni yılını kutluyoruz. Nice yıllara, sağlıkla!
5
ARALIK / DECEMBER 2014
Westsingel 25 3811BA AMERSFOORT Tel: +31(0) 643 270 527 info@keskinconsult.com
www.keskinconsult.com Türk gençleri Avrupalılardan daha girişimci Vodafone Enstitüsü'nün 9 ülkede yaklaşık 10 bin gençle görüşerek yaptığı araştırmada, Türk gençlerinin Avrupa'daki gençlere göre daha iyimser ve girişimci olduğu belirlendi. Vodafone Enstitüsü, Almanya, İngiltere, İrlanda, İtalya, Hollanda, Portekiz, İspanya, Çek Cumhuriyeti ve Türkiye'deki 18 ile 30 yaş arasındaki yaklaşık 10 bin gençle görüşerek "Gençlerin Gelecek Planlarında Dijitalleşmenin Rolü" araştırması-
nı hazırladı. Araştırmaya göre, Türk gençlerinin yüzde 62'si ebeveynlerinden daha iyi bir geleceğe sahip olacaklarını düşünürken, bu oran İrlandalı ve Hollandalı gençlerde yüzde 52, Almanlarda yüzde 43, Çeklerde yüzde 39, İngilizlerde yüzde 33, İspanyollarda yüzde 29, Portekizli ve İtalyanlarda yüzde 23 oldu. Türk gençlerin girişimci yönü de söz konusu araştırmayla ortaya konuldu. Türk gençlerin, yüzde 90'ı gele-
cekte kendi işini kurmak istediğini kaydetti. Portekizli gençlerin yüzde 85'i, İtalyanların yüzde 80'i, İspanyolların yüzde 78'i, İrlandalıların yüzde 71'i, Çeklerin yüzde 63'ü, Hollandalıların yüzde 62'si, İngilizlerin yüzde 58'i ve Almanların yüzde 53'ü de kendi işini kurmak istediğini belitti. Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel, yaptığı açıklamada, Türk gençlerinin gelecekten umutlu olduklarını söyledi.
Seçilmesini istediğiniz adayların bilgilerini www.50turk.com websitesine girebilirsiniz.
HOLLANDA'DAKi
Resmi kapsamda, 1964’te başlayan Hollanda serüvenimiz bu yıl 50. Yılına ulaştı. Türklerin Hollanda’ya gelişinin 50. Yılı onuruna EKOL Vakfı HABER Gazetesi'nin medya partnerliği ile, Hollanda’da tamamladığımız 50 Yılın En Etkili Türk'ünü seçerek, tarihe izdüşecek yeni bir hizmete imza atmaya hazırlanıyor. İki kültür arasında köprü kuran insanlarımız kim? Hollanda-Türk toplumunun gelişmesine katma değerde bulunacak bir proje. Bu liste tarih yazacak.
eki Sayfa 31'dunu rm fo y a ad doldurup gönderin
TARİHE İZDÜŞÜM
HERKES ADAY GÖSTEREBİLİR
Hollanda’nın geçmiş 50 yılının, gelmiş geçmiş en etkili 50 Türk insanını seçerek, toplumda rol model olan insanların tanıtılmasına, geleceğe aktarılmasına dair bir çalışma yapıyoruz. En Etkili 50 Türk listesine topluma çeşitli alanlarda hizmette bulunmuş; iyilikleriyle, fikir ve projeleriyle, çalışmalarıyla ve bu çalışmalardan elde ettiği faydalı sonuçları görünen, bilinen Türk insanları girecek. Bu liste çok konuşulacak.
Listenin oluşması için STK’lar kendi içlerinde önemli hizmetlerde bulunmuş insanlarımızı önerebilecekler. Her vatandaşımız, kendilerini temsil ettiğini düşündüğü veya toplumun gelişmesine katkıda bulunduğuna inandıkları kişileri teklif edebilecekler. Adaylık başvuruları 15 Şubat 2015 tarihine kadar yapılabilecek. Listenin kriterlere göre oluşması için farklı birikim ve çevrelerden 9 kişilik bir jüri heyeti oluşturuldu.
Seçimler ve sonuçlar 2015'te
HABER
"Borçlarım var, çıkmazdayım!" diyorsanız... Borçlarınızın geri ödenmesi imkansız bir hal mi aldı? Umutsuz bir durumda mısınız? Hollanda'da temize çıkmak için imkanlar var: 'Yeniden borç yapılandırma programı' (sulh yoluyla) [minnelijke schuldhulpverlening] / hukuki [WSNP] size çok uygun fırsatlar sunuyor. Avukat olarak 6 yıldır bu tür davalara bakıyorum. Deneyimlerimden faydalanarak iyi bir sonuç alabilirsiniz. Size her aşamada detaylı bilgi verebiliyoruz. Bu alandaki işlemleri yetkili merciler genelde çok karışık hale getiriyorlar. Lisan problemi ise işin cabası. Bunlar size engel olmasın! Prosedürlere başlamadan önce uzman avukata danışmanız sizin için faydalı olacaktır. Görüşmek üzere. Avukat Tolga Gümüş
Ceza davaları - Strafzaken Çocuk davaları - Jeugdzaken (OTS/UHP) Kişisel iflas davaları - WSNP (schuldsanering)
www.tolgaadvocatuur.nl t.gumus@tolgaadvocatuur.nl Tel: 010 - 226 03 73 Aelbrechtskade 52b Rotterdam
HABER
6
ARALIK / DECEMBER 2014
AVRUPA GERÇEĞI Nasıl ki bir zamanlar Hitler Yahudiler’den korkmuştu, şimdi de Hitler ruhlular Türkler’den korkuyorlar. Hitler, Yahudileri acımasız bir şekilde gaz odalarında katletmişti. Şimdiki çağdaş (!) Hitler ruhlular, böyle bir katliamı gerçekleştiremeyecekleri için Türkler’e karşı değişik önlemler almayı yeğlediler. Önce Türkler’in aile birleşimini önlemek için sözümona araştırmalar yaptırdılar ve raporlar hazırlattılar. Türkiye’den getireceği eşi için uyum kursları planladılar.
İLHAN KARAÇAY 50 yıldır yaşadığımız Avrupa’da, hep ilkel ülke insanlarıyla aynı kefeye konduk. Yani bizi bu ülkelerin kültür yapısı ile bağdaştırdılar. Sayıları az olmakla birlikte, bize, Atatürk’ün kurduğu modern cumhuriyetin çocukları olarak bakanlar da oldu. Bu gerçeği bilenlere göre bizim rengimiz, ana renklerden kırmızı, mavi, sarı gibi renklerdi. Ama şimdilerde bize gri renkli gözüyle bakılıyor. Yazımın başında ileri sürdüğüm görüş açısı bir abartı değildir. Bunun en iyi örneğini bizzat ben yaşadım. 1968 yılında, Hollanda’nın Leiden kentindeki Akademi Hastanesinde safra kesesi ameliyatı olmuştum. O zaman Anneke isimli bir kızla arkadaşlık yapıyordum. Anneke’nın ailesi, kızlarının bir Türk ile arkadaşlık yapmasını hazmedemiyordu. Bir gün Anneke’nin annesi kızından gizli olarak beni ziyarete geldi. Geliş amacı hasta ziyareti değil, kızını terketmem için rica idi. Medeni ölçüler içinde 15 dakika konuştuk. Şimdi sıkı durun ve lütfen abartı sanıp şaşırmayın. Anneke’nın annesi bir ara üzerinde yattığım yatağı işaret ederek, “Güzel bir yatak değil mi, Türkiye’de de böyle yatak var mı?” diye sordu. Ben de kendisine, “Hayır bizde böyle yatak yoktur” dedim. “Peki siz nerede ve neyin üzerinde yatarsınız”diye ikinci soruyu yöneltti. Bu kez kendisine, “Biz ağaçlarda kurduğumuz basit şeyler üzerinde yatarız” deyince hiç şaşırmadı ve “Yaaa, öyle mi?”demekle yetindi. Soğuk bir sessizlikten sonra yatağımın başucundaki çekmeceden bir yığın fotoğraf çıkardım. Fotoğraflar içinde, Mersin’de sahibi olduğumuz turistik tesislere ait olan görüntüler vardı. Önce motel odalarını ve yatakları gösterdim. Sonra gazino dediğimiz yemek salonunu. Güzel ve modern giysiler içinde dans edenleri, yemek yiyenleri, plajdaki insanları, otomobilleri gösterdim. O sırada artık bir ‘zavallı’ gözüyle baktığım kadın, Türkiye’ye ait pek çok fotoğrafa baktıktan sonra merak içinde sordu: “Buralar neresi? “Bundan
ilhan.karacay@haber.nl sonrasını anlatmama gerek yok değil mi? Anneke'dan ayrılıktan sonra şimdiki eşim ile tanıştım. Şimdiki eşimin ailesi de durumdan hoşnut değildi ama, Anneke’nin ailesi kadar kaba ve bilgisiz değildi.Ne var ki bu aile içinde de bir gariplik olduğunu sonradan, yani evlendikten sonra öğrendim. Meğer benim kayınçolarımdan birinin takma adı ‘Türk’ imiş. Aslında bundan memnun olmam gerekirdi ama, bu lakabın veriliş nedenini öğrenince çok şaşırdım. Meğer bizim kayınço çok arsızmış. Oyundan eve döndüğü zaman üzeri hep pis olurmuş. Bu nedenle de kendisine ‘Türk’ derlermiş. Hoş, aileye benim gibi bir Türk karıştıktan sonra, bir Türk’ün ne kadar temiz olduğunu anladılar ama, o zamanlar bu insanların Türkler’e bakış açısının ne olduğu açıkça anlaşılıyordu. Yazımın başında, ‘Bize yakıştırılan renk, ana renklerden biriydi’ derken, bizi iyi tanıyanlar ile tanımayanların bakış açılarının ne olduğunu anlatmaya çalıştım.Şimdi ise bizi iyi tanıyanlar da, tanımayanlar da merak içindeler. Yani bize gri olarak bakıyorlar. Türk’ün, Atatürk cumhuriyetinden sonra nasıl modernleştiğini öğrenemeyen Avrupalılar, artık yavaş yavaş uyanıyorlar. Daha önce uyanmış olanlar ise korkuyorlar. Türkler’in her alanda ileriye gidişleri onları korkutuyor. Çok iyi gözlemciler ve istihbaratçılar, Türkler’in Avrupa’yı yavaş yavaş ele geçirişleri karşısında önlemler alınması için raporlar hazırlıyorlar. Büyük bir yanlış yapmak istemiyorum ama yine de yazmadan edemiyeceğim. Nasıl ki bir zamanlar Hitler Yahudiler’den korkmuştu, şimdi de Hitler ruhlular Türkler’den korkuyorlar. Hitler, Yahudileri acımasız bir şekilde gaz odalarında katletmişti. Şimdiki çağdaş (!) Hitler ruhlular, böyle bir katliamı gerçekleştiremeyecekleri için Türkler’e karşı değişik önlemler almayı yeğlediler. Önce Türkler’in aile birleşimini önlemek için sözümona araştırmalar yaptırdılar ve raporlar
hazırlattılar. Türkiye’den getireceği eşi için uyum kursları planladılar. Bizden (!) birileri uyum kursuna talip oldu ve 6 bin 3 yüz Euro bedel istedi. Sonra yine bizden birileri, hazırlatılan düzmece raporları öne sürerek ‘Türkiye’den evlenmeyin’ kampanyası açmaya yeltendiler. Ama bu kampanya, Hollanda’daki uyanık Türk medyası tarafından engellendi. Sonra bir siyasi parti çıktı ve ‘Türkler’in evlenme yaşı 18’den 21’e çıkarılsın’ dedi. Bir başka siyasi parti bunun altında kalır mı, ‘Evlenme yaşı 24 olsun’ dendi.Yani, Türkiye’de 20 yaşında biri ile evlenildiği zaman, evlenilen eş, yaşı 21 veya 24 olmadığı için Hollanda’ya gelemeyecekti. Evet, bütün bunlar, bizi gayri medeni olduğumuz için kulüplerine almayan Avrupalılar tarafından planlandı. Şimdi düşünün bir kere. 1940’larda Yahudiler'i gaz odalarında öldüren Hitler ile, şimdi gelişmelerinden korktukları Türkler’i sosyal yaşamlarında boğan zihniyet arasındaki fark nedir? Ölmek bir yerde kurtuluştur. Peki ya ölmeyen? Kız olsun, erkek olsun, yaşı 20’ye gelen bir genç, kutsal bir evlilik müessesesi kurmak için, Hitler ruhluların planlarına ve kararlarına boyun eğmek mecburiyetinde mi kalacaklar? Kimin kiminle, nerede ve kaç yaşında evleneceğine bu Hitler ruhlular mı karar verecekler? Şimdi Hollanda’daki araştırmacılara, raporculara, siyasetçilere ve yöneticilere bir sözümüz olmalı. Bilgilenmek için ille de aşırı ideolojili kişilere mi itibar edersiniz? Bu ülkede aklı başında, ılımlı, devletlerin kuklası olmayan kimselerden bilgi alınamaz mı? Elbette alınır ama işlerine gelmiyor. Evet, şimdi gri renkli görünen Türkiye’nin ve Türk insanının, yetişen yeni nesil ile çok koyu bir ana renk olacağının işaretleri alındı bile… Bekleyeceğiz ve göreceğiz.
Hollanda’da eski Dışişleri Bakanı Timmermans "yılın politikacısı" seçildi
E
kim ayında Avrupa Birliği Komisyonu Başkan Yardımcılığı koltuğuna oturan eski Dışişleri Bakanı Frans Timmermans, Hollanda'da yılın politikacısı seçildi. Parlamento Muhabirleri Derneğinin geleneksel düzenlediği yarışmada Başbakan Mark Rutte ikinci, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Martin van Rijn üçüncü oldu. Gazetecilerin, Timmermans’ı Ukrayna’da 17 Temmuz’da düşen Malezya Havayolları’na ait uçak kazasından sonra gösterdiği performanstan dolayı birinci seçtikleri bildirildi. Timmermans’ın, 196 Hollanda vatandaşının hayatını kaybettiği uçak kazasıyla ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yaptığı duygusal konuşma, ülke gündeminde önemli yer almıştı.
Dikkat hırsız var! Hollanda'da ev hırsızlıkları gitgide çoğalıyor. Evinizi kamera sistemleriyle koruyun. Gözünüz arkada kalmasın
Telefon veya tabletinizle istediğiniz her an kameralarınızı izleyebilirsiniz! Hem de HD kalitesiyle.
Schiedamseweg 213 3026 AN Rotterdam
Tel: 010-462 35 69 www.adacams.nl
GÜVENLİK
SİSTEMLERİNDE
DOĞRU ADRES
Beveilig uw woning, kantoor of winkel met het beveiligingssysteem van ADACAMS
7
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
UETD Hollanda Başkanı Mehmet Salih Kaya tüm tarafları suçladığı
Zehir zemberek bir mektupla istifa etti Veyis Güngör, Mehmet Salih Kaya ve Süleyman Çelik
U
ETD Hollanda Başkanı Mehmet Salih Kaya UETD Hollanda'nın websitesi üzerinden zehir zemberek ifadeler kullanarak bir istifa mektubu yayınladı. Eski yönetim kurulunu 'paralel çalışmalar yürütmekle' suçlayan Mehmet Salih Kaya, "Sancağı devrettikleri dava arkadaşlarına destek olmak yerine, yaptığımız çalışmaların aynı gün ve saatinde aktiviteler düzenlediler. Kendileriyle bu durumu defalarca, hem sözlü, hem yazılı görüşmelerde bulunmamıza rağmen problem çözülmedi. Yaşanan süreci UETD Genel Merkezine giderek anlatmamıza ve çözüm istememize rağmen, genel merkezimiz ve Türkiye’deki inisiyatif sahibi büyüklerimiz bu durumu çözüme kavuşturmadıkları gibi, karşı tarafa haddinden fazla müsamaha göstermişlerdir." ifadelerini kullandı. Aldığımız bilgilere göre Türkevi Araştırmalar Merkezi'nin düzenledi-
ği Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal'ın katıldığı proğramı Türkiye'de devlet erkanını arayarak iptal ettirmeye çalışan UETD yönetimi, bunda başarılı olamayınca hem eski yönetimi 'Malum çevreler aynı gün aynı saatte proğram düzenliyor' diye suçladı hem de 'Türkiye'deki yetkilileri; kendilerine verilen yetkileri hafife almak ve eski yönetime haddinden fazla müsamaha göstermekle' suçladı. UETD Genel Merkezi'nin daha önce oluşacak olan yönetim kurulu istifasına 'problemlerin çözümüne yönelik çalışmalar' yapacağına söz verip engel olduğunu söyleyen Mehmet Salih Kaya, bardağı taşıran son damlanın Türkiye'de katıldıkları ve YTB'nin düzenlediği 'Ortak Akıl' çalıştayında Genel Merkezin arkalarında olmadığını farkettiklerini ve bu yüzden toplantıyı terkedip Hollanda'ya dönerek yönetim kuruluyla istifa kararı aldıklarını belirtti.
İşte Mehmet Salih Kaya'nın istifa mektubu: Değerli basın mensupları, 26 Ocak 2014 tarihinden beri yürütmekte olduğum UETD Hollanda’nın başkanlığından istifa ettiğimi sizlere duyurmak isterim. Göreve başlamadan evvel, bu vazifeye tarafımdan özel bir talep olmayıp bilakis yöneltilen rica ile sancağı devralıp ehliyeti arkadaşlarla yönetim kurulu oluşturmakla göreve başlamıştım. Pek çok zorlukla mücadele ederek, büyük gayret ve çabalarla UETD'yi daha başarılı bir çizgiye taşımak bizlere nasip oldu. Ancak vazifeyi devraldıktan sonar, UETD eski yönetim kurulunda görev yapmış bazı kişiler, adeta halen kendilerini UETD Hollanda’nın mümessili gibi görerek paralel çalışmalar yürüttüler. Geçmiş dönemlerde kurdukları tanışıklıklarını da bu süreçte kullandılar. Sancağı devrettikleri dava arkadaşlarına destek olmak yerine, yaptığımız çalışmaların aynı gün ve saatinde aktiviteler düzenlediler. Kendileriyle bu durumu defalarca, hem sözlü, hem yazılı görüşmelerde bulunmamıza rağmen problem çözülmedi. Yaşanan süreci UETD Genel Merkezine giderek anlatmamıza ve çözüm istememize rağmen, genel merkezimiz ve Türkiye’deki inisiyatif sahibi büyüklerimiz bu durumu çözüme kavuşturmadıkları gibi, karşı tarafa haddinden fazla müsamaha göstermişlerdir. Nihai olarak iplerin kopmasına sebep olan mesele ise; ‘’malum çevreler’’, UETD Hollanda Kadın Kolları'mızın düzenlenmiş olduğu ‘’Kadına Şiddete Hayır’’ panelinin aynı gün ve saatine, sayın Mahir Ünal beyi davet ederek bir program düzenlemişlerdir. Tüm taraflara yönelttiğimiz itirazlarımız yeterince ciddiye alınmamıştır. Bu durum karşısında Hollanda Yönetim Kurulu olarak topluca istifa talebimizi Genel Merkezimize iletmemiz sonrasında UETD Genel Başkanımız bu istifaya engel olmuşlar ve problemlerin çözümüne yönelik çalışacaklarını ifade edip bundan sonra daha fazla destek olacaklarını ifade etmişlerdir. Verilen bu söz sonrasında ise yönetim kurulu vazifeye devam kararı almıştır. Bu arada bizleri İstanbul’da Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları başkanlığının düzenlemiş olduğu ‘’Ortak Akıl’’ çalıştayına davet etmişlerdir. Bu çalıştay esnasında da Genel Merkezimizin arkamızda olmadıklarının kesin olarak farkına varmamız sonrasında, çalıştayı Halkla İlişkiler Birim Başkanımız ile terkederek Hollanda’ya dönüp tüm teşkilatımızı topladık, durumu izah sonrasında da istifalarımızı açıkladık. Yönetim Kurulum adına şu ana kadar bizimle çalışan idarecilerime, bizlere varlıklarıyla ve katılımlarıyla destek veren halkımıza ve siz değerli basın mensuplarına teşekkür eder, göreve gelecek yeni ekibe üstün başarılar dileriz. Saygılarımla Mehmet Salih Kaya (09-12-2014 Amsterdam)
5 YIL
% 2,55 'den başlayan faizler
IPOTEK FAIZLERINDE TARIHI INDIRIM! www.guler.nl • info@guler.nl
Brouwersdijk 34 3314 GR Dordrecht
10 YIL
%3
'den başlayan faizler
Ayrıntılı bilgi için bizi arayın. Tel: 078 - 648 93 08 T: 078-648 93 08 F: 078-648 93 09
HABER
8
ARALIK / DECEMBER 2014
İŞIN ASLI Veyis Güngör’ün başkanlık, bendenizin de genel sekreterlik yaptığı UETD yönetimi 26 Ocak 2014 tarihinde Sayın Mehmet Salih Kaya ve ekibine devredildi. Bu devir teslim herkesin üzerinde mutabık olduğu bir değişimdi. Kimsenin kalmak veya gitmek gibi bir meselesi yoktu. AHMET SUAT ARI Bazen öyle anlar olur ki, sussan bir türlü konuşsan bir türlü. Konuşmak istemezsiniz, zira ortada size göre konuşulacak bir durum yoktur. Susunca da sizin de edilgeni olduğunuz türlü türlü rivayetler sarf edilir. Üstelik bu rivayetlere inanmaya dünden razı bir güruh olunca da işin rengi değişip, istismar, iftira ve töhmet altında bırakmalara kadar gidiyor. Sonrasında da benden günah gitti deyip ağzınızı açıyorsunuz. Önce konuşmak istemediğimiz konuyu kısaca bir hatırlatalım ki bu adam neden bahsediyor denmesin. Geçtiğimiz günlerde UETD Hollanda’nın başkanı ve bazı yönetim kurulu üyelerinin görevi bıraktıklarını önce basından daha sonra da kendi yayınladıkları basın bildirisinden öğrendik. Buraya kadar her şey normal, zira her kurumda istifalar olabilir, ancak bu istifaların müsebbibi olarak ilan edilirseniz işin rengi değişir. Şayet sizin doğrudan müsebbip ilan edilmeyi gerektirecek bir davranışınız olmamışsa omuz silkip geçmeyi deneyebilirsiniz. Nitekim biz de öyle yaptık. Ancak bizim suskunluğumuz bazılarının senaryo yazma hevesini de kabarttı ve bizimle alakalı yazılar kaleme almaya başladılar. Durum artık bir şeyler söylemeyi gerektirecek hale gelmiştir diyerek birkaç noktayı aydınlatmaya çalışacağım. Bu belki bazı ikna olmazları tatmin etmeyecektir, ama ben yine de samimi olarak bazı sorulara cevap arayanları da göz önüne alarak konuyu aydınlatmaya çalışacağım. Veyis Güngör’ün başkanlık, bendenizin de genel sekreterlik yaptığı UETD yönetimi 26 Ocak 2014 tarihinde Sayın Mehmet Salih
KiM DEDi? NE DEDi?
suat.ari@haber.nl Kaya ve ekibine devredildi. Bu devir teslim herkesin üzerinde mutabık olduğu bir değişimdi. Kimsenin kalmak veya gitmek gibi bir meselesi yoktu. 26 Ocak tarihine gelinceye kadar da yeni ekibin oluşturulması için mesai harcandı ve Mehmet Salih Kaya başkanlığında yeni ekip oluşturuldu. Burada mutlaka belirtilmesi gereken, hatta kamuoyunun da bilmesi gereken iki husus vardır. Birincisi, yeni yönetici arayışı esnasında bizim en ufak bir çabamızın olmadığıdır. Diğer husus ise bizim görevi gönüllü bıraktığımızdır. Bunun sebebi bizim, Genel Merkezin yeni dönemde uygulamaya geçirtmek istediği, ancak bizim (Hollanda yönetimi) böyle bir stratejinin Avrupa Türklerinin lobi hizmetlerine faydasının olmayacağına olan inancımızdır. Zaten bu yüzden de yönetimde daha fazla kalmanın bir anlamı olmayacaktı. Bizim görevde kalmaya devam etmemizin yeni stratejinin uygulanmasında mesele teşkil edeceği için görevi bu stratejiye inananlara devretmekten başka da seçenek yoktu ve devir teslim de bu doğrultuda gerçekleşti. Biz klasik anlamda teşkilatçılıktan ziyade, bir network örgütü olarak çalışmayı seçmiştik. Bu tercihin en önemli sebebi de belirlenen hedeflerin uzmanlık ve tecrübe istemesiydi. Zira etkili bir lobi kuruluşunun uzman kadroları olması gerekirdi. Bu uzman kadrolar kendi alanlarında başarılı ve saygın kişilerden oluşmalıydı. Ayrıca bu kişiler Hollanda gündemine hakim, tutarlı ve bağımsız düşünebilmeli, kamuoyu oluşturma kabiliyetine sahip olmalıydılar. Bu kadroları mobilize etmenin yolunun klasik teşkilatçılıktan değil,
ATTİLA İLHAN
hiyerarşik yapının olmadığı bir network örgütü olmaktan geçtiğine inanmaktaydık ve hala da inanmaktayız. Bize göre “Yüz Türkün yaşadığı” yerde bile örgütlenmeyi hedefleyen, AK Parti teşkilatı gibi çalışan bir UETD’nin, Sayın Cumhurbaşkanımızın 2004’te çerçevesini çizdiği lobi kuruluşu ile alakası yoktur. İşte bu yüzden de UETD Hollanda yönetimini devrettik. Devrederken de farklı kurumsal kimliklerimizle işbirliği yapabilme temennimizi de ifade ettik. Olması gereken de buydu. Bu çerçevede de moderatör olarak yeni yönetime Türkevi, UETD ve Hollanda Türk Yazarlar Kulübü işbirliği ile organize edilen Amsterdam Tartışmalarına devam etmek isteyip istemediklerini sordum ve devam etmek istediklerini bizzat başkan beni arayarak bildirdi. Ancak ikinci toplantıya birkaç gün kala başkanın tüm üyelere bir mesajla Amsterdam Tartışmalarına kimsenin katılmaması talimatı verdiğini teessüfle öğrendik. Üstelik bu konuyla ilgili, bir yönetim kurulu üyesinin yıllık programla ilgili sorusu dışında en ufak bir görüşme bile olmadı. Anlaşılır bir durum değildi, ama kendileri bilir deyip, işimize devam ettik. Bununla da kalmayıp bizim zamanımızla ilgili her türlü bilgiyi web sitesinden kaldırdılar. Adeta UETD Hollanda yeni kurulmuştu ve onlar da yeni yöneticilerdi. Biz de bir taslak web sitesini çevrimiçi yapıp UETD’nin bir geçmişi olduğunu belirtmeye çalıştık. Bunun doğru olmayacağını düşünerek “Bu 2005-2013 yılları arşividir, yeni yönetimle ilgisi yoktur” ibaresi koyduk. Bu konuda duygusal davrandığımızı itiraf etmeliyim. Olmaması gerekirdi ve nitekim bu web sitesi de iptal edildi. Yeni yönetimin bizimle ilgili bir diğer icraatı da sağda solda bizim paralelci olduğumuz için uzaklaştırıldığımızı yaymak oldu. Bununla da yetinmeyip, geçmişte kurumsal kimliğimizden dolayı bizlere saldıran, hatta düzenli olarak düzmece haberlerle karalayan kişilerle, uyarmamıza rağmen buluşup bizim hakkımızda çirkin ifadelerin sarf edilmesine göz yumdular. Onların artık değiştiklerini, aslında ‘iyi adam’ olduklarını söylediler. Bize de Allah muhabbetinizi artırsın demekten başka bir şey kalmadı. Arkadaşların anlayamadıkları bir noktanın olduğu kesindi. Onlar bizim UETD’den sonra her şeyden elimizi eteğimizi çekip köşemize oturacağımızı sandılar. Yan gelip yatmanın bizim fıtratımızda olmadığını anlayamadılar. Haliyle de yaptığımız her şeyi onlara inat yaptığımız vesvesesine düştüler. Tabii bunda mesleği fitnecilik olanların payı büyük, ama UETD gibi bir kurumu yönetenin bunu anlaması gerekirdi diye düşünüyorum.
Bizim onlara inat, hatta bilerek aynı tarihlerde faaliyetler yaptığımızı düşünmüşler. Sanki biz müneccimdik de onların ne zaman ne yapacaklarını bilip duruyorduk. Bir defa olsun bir davet bile almayan bizlerin şikayet edeceği yerde, arkadaşlar onların faaliyetlerini sabote ettiğimiz kanaatine varmışlar. Neymiş bu ‘sabote ettiğimiz’ toplantılar bir bakalım: Amsterdam Tartışmaları olarak Avrupa Parlamentosu seçimlerini Mayıs ayı programına alıp, adayları da aylar önceden davet ettik. Ancak toplantıya iki hafta kala adaylardan birisi arayıp UETD’nin de aynı tarih için davet ettiğini ve bizimkiyle aynı toplantı olup olmadığını sordu. Kendisine bu konuda bilgimin olmadığını ancak konuyu UETD ile görüşeceğimi söyledim. Akabinde de Ali Rıza Karacaer’le irtibata geçip bilgi almaya çalıştım. Hatta bu toplantıyı birlikte organize etme teklifi bile ettim. Maalesef toplantıyı kendilerinin yapacağını ve adayların da hangi toplantıya gideceklerine kendilerinin karar vereceklerini söylediler. Kısacası uzattığımız eli geri çevirdiler. Bir diğer çakışma da kendilerine göre bardağı taşıran son damla niteliğindeki 28 Kasım tarihindeki Amsterdam Tartışmalarında oldu. Öncelikle şunun bilinmesinde fayda vardır: 28 Kasım tarihini biz değil Amsterdam Tartışmalarının misafir konuşmacısı Sayın Mahir Ünal belirledi. Bazıları Mahir Ünal gibi önemli bir şahsiyetin ajandasının kendilerinin toplantısını sabote etmek için kullanılamayacağını kavrayamamışlar ki, bunu bile sabotaj olarak algılamışlar. Oysa bu toplantının tohumları 1,5-2 yıl önce atılmıştı. Yapılması gereken onun gelişinden istifade etmekti, onun gelmesini engellemeye çalışmak değil! Bir sabotaj vakası da Sayın Bakan İdris Güllüce şerefine verdiğimiz iftar daveti esnasında oldu. Arkadaşlar Sayın Bakan’ın bizimle birlikte olmasına o kadar bozulmuşlar ki, öfkeden aklın sınırlarını bile zorlayan çabalar içine girmişler. Öyle ki restorantın aşçısını bile arayıp davetin iptal edildiğini söylemişler. Maksat bizi zor durumda bırakmak! Biz bunları hep sineye çektik ve hiç sesimizi çıkarmadan işimizi yapmaya devam ettik. Üzüldük, çünkü 8 yıl emek verip belli bir noktaya getirdiğimiz UETD bize karşı hasmane tavırlar içine giriyordu. Uzattığımız eli geri çevirdiği yetmezmiş gibi, geçmişte bize yapmadığı çirkeflik kalmayan kişilerle birlikte hatıra fotoğrafları çektirip ortak mesajlar yayınladılar. Her şeye rağmen gelinen noktanın bizi üzdüğünü kamuoyunun bilmesini isteriz. Biz olanları acemilik ve yanlış yönlendirmelere bağlıyoruz. Zira Sayın Mehmet Salih Kaya’nın samimiyetinden zerre kadar şüphemiz yok. Tek hatası olgu ve olayları iyi okuyamaması ve kurumsallıkta sürekliliğin esas olduğunu göz ardı etmesidir. Bu onun işlevi ile ilgili bir meseledir, şahsiyeti ile ilgili değil. Onun şahsına yapılan saldırı bize de yapılmış sayılır ki, bunu tasvip etmemiz mümkün değildir.
HDV Ebola’yla mücadele için 10.000 Euro bağışta bulundu
"Lisede Sophocles okuduk, klâsik Türk sanat musikisine sövmeyi, Divan şiirini hor görmeyi, buna karşılık devletin yayınladığı kötü çevrilmiş batı klasiklerine körü körüne hayranlık göstermeyi öğrendik. Sanki Sinan, Leonardo'dan önemsiz; Mevlâna, Dante'den küçüktü; Itrî ise Bach'ın eline su dökemezdi. Aslında kültür emperyalizminin ilmiğini kendi elimizle boynumuza geçiriyorduk, ulusal bileşim arama yerine hazır bileşimleri aktarmak hastalığımız tepmişti, o kadar ki İkinci Dünya Savaşı sonrasında batılı emperyalizmin örgütlü politikasını uygulamaya kendiliğimizden talip olduk. Stalin ve Beria da, haksız ve ahmakça istekleriyle bunu kolaylaştırdılar."
HDV’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Hollanda Diyanet Vakfı olarak bir insanı yaşatmanın tüm
insanlığı yaşatmak olduğuna inanıyoruz. Toplum ve insanlık yararına ve hayrına olan her şeyi inancımız biliyor; ona destek olmayı, yanında durmayı bir görev kabul ediyoruz. Bugüne kadar pek çok insani yardım kampanyasına destek vermiş olan Hollanda Diyanet Vakfı, insanlığı tehdit eden Ebola virüsüyle mücadele kampanya-
sına da destek vermiştir. Hollanda çapında organize edilen bu kampanyaya Başbakan Sayın Mark Rutte’nin de yardım davetinde bulunması bizi bu kampanyaya katılma konusunda ayrıca teşvik etmiştir”. Kampanyaya Hollanda Diyanet Vakfı 10.000 Euro bağış yapmış, bunun yanında 28 Kasım 2014 Cuma günü camilerdeki hutbe ve vaazlarda da tüm Müslümanların bu kampanyaya katılmaları için çağrıda bulunmuştur.
9
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
50 YILDA BIR ARPA BOYU KADAR YOL ALAMADIK
Hollanda’ya Endonezya’daki sömürge dönemi hakkında dava açılacak
Ben yine de her şeye rağmen Hollanda'da aklı selim ve sağduyunun siyasete hakim olacağına olan inancımı yitirmek istemem. Temennim odur ki, politikacılar huzursuzluğa sebep olacak, Hollanda'nın iç ve dış itibarını zedeleyecek tavır ve davranışlardan sakınırlar. Aksi durumda şiddete yönelmeden demokratik haklarımızı kullanarak, tepki göstermek en akılcı yol olacaktır.
METİN YAZAREL Yaşadığımız olumsuzlukların Hollanda'ya göçün 50. yılına tesadüf ettirilmesine bakılırsa, örgütlü toplum olma yolunda maalesef bir arpa boyu kadar yol alamadığımız ortaya çıktı. 50. Yıl kutlamaları sönük ve donuk geçti. Oylarımızla seçtiğimiz milletvekillerinin parti gurup kararına feda edilmesini sineye çektik. Arzu edilen ölçüde toplumsal tepki veremedik. Sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir partinin, yandaşları ya da oydaşları olarak, kendi aramızda ideolojik tercihlerle ayrıştık, toplumsal birlikteliğimizi riske attık. Çok sesli senfonik orkestra gibi değil, kulakları tırmalayan akordu bozuk cayırtılar çıkarttık. Ortak aklın gereği olan sosyal dayanışmayı harekete geçiremedik. Muhatabı olduğumuz anti-demokratik uygulamaya Türkiye'nin tepkisini eleştirdik. Çek elini üzerimden, gölge etme, başka ihsan istemem diye, kuru sıkı uyuşuk naralar attık. Çamura battık, yan yattık, kaçak güreşen yalancı pehlivan gibi havlu attık. Belki de farkında olmadan düzenin bubi tuzağına bastık. Yanımızda ve arkamızda olması gereken ülkemize kafa attık. Bizim adımıza kaygılarını dile getiren ve çoğumuzun hala vatandaşı olduğu ülkenin değil, sosyal ve ekonomik refaha erişmesinde 50 yıllık
metin.yazarel@haber.nl
alın terimizi görmezden gelen sömürü düzeninden yana tavır aldık. Kendi vatandaşlarıyla direkt ilgi ve alakası olmadığı halde, bağ, bahçe (gezi) olaylarında demokrasi ve ağaç hakları adına, gelişmeleri kaygıyla izliyoruz diye diplomatik baskı yapanların yanında tavır aldık. Bir olmadık, birlik olamadık. Her fırsatta dile getirdiğim lobicilik konusunda sınıfta kaldık. Şimdiye kadar, sosyal refah ve edindiğimiz hakları elimizden alan siyasi partilerin desteksiz savuran Türk adaylara inandık destek sağladık. Partilerin ideolojik yapısına, parti proğramlarına bakarak oy kullanmadık. Ya ahbap çavuş ilişkisiyle, ya da büyük parti iktidar olur düşüncesiyle siyasi tercihler yaptık. Sosyal düzen, sosyal adalet ve iç huzuru bozacak gelişmelere biçare kaldık. Bir çok partinin insan hakları alanında, tavizkâr tutumlarının farkına varamadık. Ani bir politik değişiklikle, azınlık haklarının kısıtlanır olmasını umursamadık. Entegrasyon adına yürütülen politikaların, gerçekte asimilasyon amaçlı olduğunu algılayamadık. Şayet önlemini alamaz, ortak aklı devreye sokamaz, toplumsal mühendislik yapamaz ve toplumsal birlikteliğimizi oluşturamaz isek, yıldırma ve baskı amaçlı politikaların bizleri
korkutup sindireceğinden endişe ederim. Uyum ve iç huzur bahanesiyle, kültür ve değerlerimize sahip çıkan ve yaşatmaya çalışan STK'larımızı kapatma yoluna giderek gerginliği tırmandırıcı uygulamaların getirilmesinden korkarım. İnsan evladı yakın tarihte, dünya üzerinde yöneten sınıfın sebep olduğu yanlış ve hatalı politikaların acı tecrübelerini yaşadı ve hala yaşamakta. Ben yine de her şeye rağmen Hollanda'da aklı selim ve sağduyunun siyasete hakim olacağına olan inancımı yitirmek istemem. Temennim odur ki, politikacılar huzursuzluğa sebep olacak, Hollanda'nın iç ve dış itibarını zedeleyecek tavır ve davranışlardan sakınırlar. Aksi durumda şiddete yönelmeden demokratik haklarımızı kullanarak, tepki göstermek en akılcı yol olacaktır. Yeter ki bizler, bu gün olduğumuzdan daha uyanık olup, demokratik kurallar dışına çıkmadan, tepkimizi seçim sandıklarına yansıtarak tüm siyasi partilere kullanacağımız oyların kıymet ve değerini bildirelim. Yoksa bugünden yapacağımız hatanın bedelini gelecek nesillerimize pahalıya mal olacak şekilde ödetmiş oluruz. Şimdiden yaklaşmakta olan yeni yılınızı tebrik eder, sizler için başarı ve sağlıklı yıl olmasını dilerim.
H
ollanda’ya, eski sömürgelerinden Endonezya’daki bağımsızlık savaşı sırasında yaşandığı iddia edilen işkence ve tecavüz suçlamalarıyla ilgili tazminat davası açılacağı bildirildi. Sömürge döneminde yaşayan Endonezyalıların çıkarlarını savunmak üzere Hollanda’da kurulan bir komite, Hollandalı askerlerin işkence ve tecavüzüne uğradıklarını ileri süren iki Endonezyalının Hollanda mahkemelerinde açacakları davaya ilişkin hazırlıkların sürdüğünü açıkladı. Kurbanlardan birisinin 1949 yılında Endonezya’nın Doğu Cava eyaletine bağlı
Peniwen köyünde askerlerin tecavüzüne uğradığı, diğerinin ise 1947 yılında aynı bölgedeki Kebon Agung köyünde işkenceye maruz kaldığı iddia ediliyor. Komite, daha önce Endonezya’daki bağımsızlık savaşı sırasında yaşanan infazlarla ilgili açtığı davada Hollanda’yı mahkum ettirmişti. Mahkemenin infazlardan dolayı sorumlu tuttuğu Hollanda, Endonezyalı kurban yakınlarından özür dileyerek tazminat ödemişti. Hollanda, büyük bir bölümü uzun yıllar sömürge olarak kullandığı Endonezya’nın bağımsızlığını 1949 yılında tanıdı.
CANLI TV KANALLARI | RADYOLAR
MUTLU YILLAR
tarafından desteklenmektedir
tarafından sağlanmaktadır
.com
Bayi Olmak için apply@glturk.com +1 905.762.5046
Müşteri Hizmetleri info@glturk.com +1 416.640.2405
13-12-0013
Yılbaşı gecesi keyfini farkıyla yaşayın
HABER
10
ARALIK / DECEMBER 2014
Mahir Ünal, Amsterdam Tartışmaları’na katıldı
Artık devletin milleti değil, milletin devleti vardır
Amsterdam Tartışmaları’na katılan Ünal: ''Biz, bürokratik devlete karşı her zaman demokratik devleti savunduk" Ünal, Türkevi Araştırmalar
Merkezi’nin düzenlediği "Amsterdam Tartışmaları" adlı programda yaptığı konuşmada, bugüne kadar merkeze aldıkları tek şeyin "milli egemenlik" olduğunu
söyledi. Milletin kendisiyle ilgili konularda karar verme hakkına sahip olduğunu belirten Ünal, "Biz bugün yeni Türkiye’yi konuşurken as-
lında Türkiye’yi iki ayrı kısımda ele almıyoruz. Yeni Türkiye dediğimizde aslında 1920’de ilk meclisin kurulmasıyla birlikte Anadolu’da yaşayan bütün farklı inanç gruplarının ve toplulukların bir araya gelerek ortaya koydukları bir idealin, bir birlikte olma gayretinin 1924’te ve daha sonraki süreçte değişik şekillere evrilerek devamından bahsediyoruz. Bizim 1920’den bugüne kadar merkeze aldığımız tek bir şey var o da milli egemenliktir. Yani "milli egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir" dediğimiz gün neredeysek, bugün de oradayız. Arada geçen zamansa milli egemenliğin gerçek anlamda inşası için verilmiş mücadeledir" diye konuştu. Türkiye’nin 1960’tan 2002’ye kadar 42 yıl bir demokrasi mücadelesi verdiğine vurgu yapan Ünal, 2002’de halka rağmen devam ettirilmek istenen vesayet düzeninin millet tarafından tasfiye edildiğini ifade etti. "Türkiye son derece demokratik bir toplum, her zaman tepkisini sandıkta verdi" diyen Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü: "(Millet) Demokrasiye inandı ve sandık önüne geldiği zaman hesabını gördü. Bugün AK Parti geleneği de ne kadar sistem dışına itilmek istendiyse, inadına sistemin içinde kalarak marjinalleşmeden, demokratik siyasetin araçlarıyla siyasete ina-
narak demokratik bir sistem inşa etmenin mücadelesini verdi ve 2002’de iktidara geldi. 2002’de çok temel bir söylem kullandık. Dedik ki, 'Artık devletin milleti değil, milletin devleti vardır.' Milletin iradesi üzerinde bütün vesayet kurumları tasfiye edilecek dedik." Yeni Türkiye AK Parti’nin 2002’den başlayarak 4 alanda yeni Türkiye’yi inşa ettiğine dikkati çeken Ünal, bu alanların demokratikleşme, refah, şehirleşme ve dış politika olduğunu dile getirdi. Yeni Türkiye’den, milletin iradesinin devletin bütün kurumlarına nüfuz ettiği, bürokratik devletten demokratik devlete geçmeyi kastettiklerini anlatan Ünal, şu değerlendirmede bulundu: "Yani yeni Türkiye bugün ortaya çıkmış değil. 12 yıl içerisinde inşa edilmiş, 2023’e kadar gelişimini ve alt yapısını tamamlayacak olan, 2053’e ve 2071’e yürümeyi hedefleyen güçlü ve büyük Türkiye’dir yeni Türkiye." Siyasal sistemin değişmesi ve Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi gerektiği düşüncesinde olduklarını da kaydeden Ünal, bu kapsamda keskin kuvvetler ayrılığı prensibinin uygulanmasını istedi. Türkiye’de özellikle son iki yılda devletin içerisinde demokratik sistem dışı unsurlardan, sistem dışı kaynaklardan emir ve talimat alan ve bu çerçevede paralel bir
devlet anlayışıyla hareket eden yapıların ortaya çıktığını da belirten Ünal, "Kendi iç işleyişine uygun olmayan yapıları, kurumları, grupları, zümreleri kabul etmeyeceği için doğal olarak devlet bunlara refleks vermektedir" ifadelerini kullandı. Son 12 yılda yurt dışındaki Türk vatandaşları ve akraba topluluklarla ilgili önemli işler yaptıklarını, bunun bundan sonra da güçlü bir şekilde süreceğinin altını çizen Ünal, "Burada yaşayan vatandaşlarımızla kurduğumuz bağ, bu ülkelerle kuracağımız ilişkilerimizin iyileştirilmesi, iyi niyet temelinde yürütülmesi açısından çok önemli. Biz burada her bir vatandaşımızı aynı zamanda bir kültür elçisi olarak görüyoruz. Türkiye’nin tanıtımı açısından burada yaşayan vatandaşlarımızı, onlarla kurduğumuz ve onların Türkiye’yle kurduğu ilişkiyi önemsiyoruz" diye konuştu. Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu söyleyen Ünal, bu kapsamda 2015’te yapılacak seçimde milletin önüne "Yeni Türkiye’yi yeni bir sivil anayasayla taçlandırmak istiyoruz" mesajıyla çıkacaklarını ifade etti.
Bu manzara ile İstanbul bir başka... HABER okurlarına özel indirim için arayın!
Hocapaşa Mh. Orhaniye Cd. No:29 - Sirkeci - İstanbul Tel: +90 212 522 94 62 / Fax: +90 212 522 94 63 www.septimumhotel.com • info@septimumhotel.com
11
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
DIASPORATIK VIZYON OLUŞTURMALIYIZ Son bir aydır yaşadığımız olağanüstü gelişmelere de değinmek istemiyorum. Çünkü bu olaylar bizim düşünce ufkumuzu daraltıyor, hayal gücümüzü sınırlandırıyor. Olayların içinde zaman zaman bir kördövüşüne tutuşup, esas yönelmemiz gereken vizyonu unutuyoruz. Oyalanıyoruz. Enerjimizi boşa sarfedebiliyoruz. Biz, birbirimizin hatalarını dile getirirken, eleştirilerde ölçüyü kaçırırken, bir de bakmışsınız o fayda vermeyen çekişmelerin birer aktörü haline gelmişsiniz.
VEYİS GÜNGÖR Hollandalı Türkler, son aylarda siyasette yaşanılan kriz ve kazalar yüzünden 2014 yılında epey hırpalandılar. Bunun üstüne bir de bazı Türk kuruluşlarının önümüzdeki dönemde mercek altına alınacağı haberleri moralimizi iyice bozdu. Hem de bu gelişmeler Türklerin Hollanda’ya gelişlerinin 50. Yılının kutlandığı bir yılda yaşanıyordu. Normal şartlarda bu yazının konusunu bu gelişmeler oluşturmalıydı. Ancak ben dikkatleri bir başka yöne çekmek istiyorum. Hatta bırakın son bir kaç aydır Hollanda’da yaşadıklarımıza değinmeyi, son bir aydır yaşadığımız olağanüstü gelişmelere de değinmek istemiyorum. Çünkü bu olaylar bizim düşünce ufkumuzu daraltıyor, hayal gücümüzü sınırlandırıyor. Olayların içinde zaman zaman bir kördövüşüne tutuşup, esas yönelmemiz gereken vizyonu unutuyoruz. Oyalanıyoruz. Enerjimizi boşa sarfedebiliyoruz. Biz, birbirimizin hatalarını dile getirirken, eleştirilerde ölçüyü kaçırırken, bir de bakmışsınız o fayda vermeyen çekişmelerin birer aktörü haline gelmişsiniz… Evet, 2014 yılı Türklerin Hollanda’ya gelişlerinin 50. yılı. 1964 yılında yapılan sözleşme doğrultusunda Hollanda’ya gelen Türk iş gücü göçünden, bugün sayıları yarım milyona varan bir Hollanda Türk topluluğu oluşmuş. Artık yavaş yavaş da olsa bir Türk diasporasından bahsediyoruz. Henüz içini pek doldu-
veyis.gungor@haber.nl ramasak da, burada yetişen nesillerin ebeveynlerinin olduğu ülkelere karşı gönülden duydukları bir aidiyetten söz etmekteyiz. Bu aidiyet bize bir takım sorumlulukları da beraberinde getirmektedir. Söz konusu sorumluluklarımızı küresel ölçekte değerlendirmek için, artık dünya gündeminin en önemli tartışma konularından biri haline gelen göç, diaspora, kalkınma gibi kavramları irdelemeliyiz. Çünkü biz bu tartışılan konuların en önemli aktörlerinden bir tanesiyiz. Ya Hollanda’daki 50 yıllık göçmenlik tarihimizin çoğu dönemlerinde olduğu gibi, bizimle ilgili tartışmalarda ve alınan kararlarda hep arkadan takip etmeye, olayları sonradan öğrenmeye devam edeceğiz, ya da sürecin başından olaya müdahil olup etkin aktör olacağız. Bu noktada tercih bizim. Ancak zihinsel olarak önemli bir değişim yaşamamız gerekmektedir. Bu zihinsel değişimi somutlaştırmak için, yıllardır alanın bir uygulayıcısı olarak sivil toplum kuruluşlarımızdan örnek vermek istiyorum. Açık olmamız gerekirse, sivil toplum teşekküllerimizin çoğu, daha içe dönük ve kendi insanımızı hedef kitlesi olarak seçmiş teşekkülerden oluşmaktadır. Hizmet ulaşılabilen kitleye yapılmaktadır. Partnerlik anlayışı yaygın değildir. Hatta geride bırakılan 50 yılda bırakın birlikte çalışmayı, birbirlerini Hollandalı kurum ve yetkililere jurnalleyen
Hollanda Sivaslılar Platformu Kahvaltıda Buluştu
H
ollanda Sivaslılar Platformu yönetimi düzenlenen kahvaltılı toplantıda bir araya geldi. Amsterdam Simit Plaza’da gerçekleştirilen toplantıda gündeme ilişkin konular ve genel
değerlendirmeler masaya yatırıldı. Holllanda Sivaslılar Platformu Başkanı İbrahim Çitil, Hollanda Kızılhaç Proje Sorumlusu Sonja Çınar, Amsterdam Anakent Belediyesi Meclisi Üyesi
Orhan Kayar, Leiden Fatih Vakfı Başkanı Fatih Kasapoğlu, Amsterdam Eyüp Sultan Camii Başkanı Murat Türkmen, Yunus Emre Vakfı Başkanı Zeki Cenan, Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu yönetim kurulu üyesi Sami Üşenti, SBK Multidiensten B.V Müdürü Özay Şahin, katıldığı toplantıda Sivaslılar Platformu’nun gerçekleştirmesi düşünülen faaliyetler için atılması gereken adımlar ve gündemdeki sorunlar konuşuldu.
kurumlar, bir diğer cemaatin camisinde namaz dahi kılmama gibi çok aşırı ve fanatik davranışlar bile sergilenmiştir. Şimdi, yani göçün ikinci 50. Yılına girdiğimiz şu günlerde, geride kalan yılların muhasebesi yapılmalı ve yanlışların tekrarından kaçınılmalı ve ciddi bir anlayış değişimine gidilmelidir. Sivil toplum kuruluşlarımız, içinde yaşadığımız ülkenin en güzel örneklerinden biri olan ‘birlikte çalışma’ kültürünü oluşturmalılar. Diğer taraftan, bu alanda üzerinde durulması kaçınılmaz olan bir başka boyut ise, kurum ve kuruluşlarımızın dünya görüşlerini hiç saklamadan, açık yüreklilikle tanımlamaları olacaktır. Zira çifte ajanda, yaşanılan tecrübelerde de görüldüğü üzere, hiç bir tarafa fayda sağlamamış, aksine uzun vadede güvensizlik gibi gri sorunların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. İnsanın rahat olmadığı, bazı şeyleri hangi sebepten olursa olsun gizlemeye çalışması hem o gruba hem birlikte yaşanılan topluma fayda getirmez. Şunu bilmemiz gerekir ki, Hollanda farklılıklarla birlikte hareket edebilen ve bu erdemi gösterebilen bir kültüre sahiptir. Bizim de, bu sorunu yeni dönemde, yani ikinci 50. Yılda tekrar etmememiz gerekir. Kurum ve kuruluşları oluşturan insanların elbette bir dünya görüşü olmalıdır. Ama bu bize Hollanda’da şartlarına göre bağımsız ve sivil hareket edebilme hakkını kısıtlamamalıdır.
Üzerinde durulması gereken bir başka zihniyet değişiminin bir ayağı da hiç şüphesiz, diaspora tanımlamasında yerini alacak olan ‘yerelden küresele’ düşünme ve eylemleri bu doğrultuda ortaya koyabilme olmalıdır. Yerelden maksadımız lokal cemaata karşı sorumluluklarımızdır. Bunlar oturduğumuz mahalle, köy, semt, şehir ve yaşadığımız ülkeye karşı üzerimize düşen sorumluluklardır. Küreselden maksadımız ise, aidiyet duyduğumuz ülke, coğrafya, kültür ve medeniyetin uzandığı ülkelere ve insanlarına olan sorumluluklarımızdır. Diaspora tanımı, daha doğrusu Avrupalı Türk diaspora tanımı bize bu yükü veriyor, işaret ediyor. 50 yıl sonunda geldiğimiz nokta, misafir işçilikten yerleşik hayata geçiş ve bunun bir sonucu olarak Avrupa Türk diasporası’nın oluşmasıdır. Ya geride bıraktığımız on yıllarda olduğu gibi, göçmenlik ve azınlık psikolojisinin verdiği haleti ruhiye ile birbirimizle uğraşıp, didişip, hep şikayet edip, ümitsiz olacağız ya da bir diaspora grubunun üzerine düşen sorumluluğun farkında olarak, ülkeler ve topluluklar arası bir köprü yani küresel bir pazar olacağız. Bir başka ifadeyle Türk diasporatik vizyonu oluşturacağız. Bu duygu ve düşüncelerle yeni yılın tüm okuyucularımız başta olmak üzere, insanlık için hayırlara vesile olmasını dilerim.
Ermeni diasporasının anıt talebi reddedildi
İsviçre, ülkedeki Ermeni diasporasının Cenevre Birleşmiş Milletler Parkı olan 'Ari-
ana Park'a sözde soykırım anıtı dikme talebini reddetti. İsviçre Dışişleri Bakanlığı, Ermeni Kültür Derneği'nin talebinin reddine dair kararını Cenevre Kanton Hükümeti'ne bildirdi. Bakanlık, Cenevre Kanton Hükümeti'nin bu talebin ısrarı halinde anıtın şehrin bir başka yerinde dikilmesine karar verebileceğini açıkladı.
.com
€59
’dan
Hayallerinizi Corendon’la Yaşayin
BAŞLAYAN FIYATLARLA VERGILER DAHILDIR
HABER
Lobicilikte yeni bir çıkış
Türk diasporası organize oluyor H
ollanda'daki Türk Diasporası'nı ilgilendiren konularda tartışmalara katılmak ve kamuoyuna katkıda bulunmak için, Centre for Public Debate (Kamu Tartışma Merkezi) adı altında yeni bir lobi kuruluşu faaliyete geçiyor. 1 Ocak 2015'ten itibaren faaliyete geçecek olan CPD'nin Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Ateş'in yaptığı tanıtım konuşması şöyle: "Türk toplumunda yeni bir şey çıktığı zaman ilk soru; Bu da nerden çıktı, ikinci soru da adı neden Türkçe değil. Üçüncü ve dördüncü sorulara ilerde geleceğiz. 2015 yılı enteresan olayalara gebe. Diasporanın kelime anlamı; kendi yurdundan başka bir ülkeye göç ettikten sonra, göç ettiği yerin insanı haline geldikten sonra dahi, kendi kültürünü devam ettiren topluluktur. Bu göçmenden bir adım ötesi.Öbür
tarafta diasporanın çok önemli bir özelliği var. Diaspora yalnız Ermenilere mahsus bi olay değil, Alman, Fransız hatta Hint diasporası var, çok büyük teşkilat kurmuşlar Dubai’de, çünkü Hint’li nüfus 600 bin, hepsi ve çoğu da vasıfsız işçi değil, yöneticiler de var ve resmen Hint diasporası diye çıkmışlar. Kendilerini bu ülkenin vatandaşı olarak kabul ediyorlar. Bu ülkenin vatandaşıyla eşitim, ama benim kendi kültürüm var diyor, bu çok önemli. Ben buranın insanından farklı değilim, aynı haklara sahibim ama benim ayrı bir kültürüm var ve ben onu yaşatırım. Her şeyiyle yaşatırım, okulu, vakfı, sanatı, müziği, mutfağı, giysileriyle ve festivalleriyle. Bu çok önemli. Diaspora olayı, üzerinde düşünülmesi gereken bir olay, yani kararı vermemiz lazım. Centre of Public Debate derken, bu ismi bulana kadar da epey uğraştık. Türkçe karşılığı Sivil Toplumun
Tartışmaları desek doğru olur. Bu yeni oluşumun, kesinlikle Türkleri temsil etme ve onlar adına konuşmak gibi bir iddiası, hevesi yok. Birbirleriyle koordinasyon ve istişarenin az olduğu kanaatindeyim. Bir yanda benim 1981'den beri çalışmalarımda gördüğüm var ve bir yandan da geçtiğimiz günlerdeki olaylar gösterdi ki gerektiğinde ancak çok şiddetli bir şekilde tahrik edilirse bizim toplum biraraya geliyor ve ne yapacağız arkadaşlar bu felaket karşısında diyor. Ama ondan önce bazı konularda nasıl bir ortak tutum belirleyebiliriz kendimizi daha iyi korumak güçlü tutmak için. Bu yok. Kriz zamanında da çok daha geniş istişare gerekirken, bunun örnekleri Hollanda tarihinde sınırsızca var. Bizim de kendi aramızda bu şekilde tartışmalar, görüşmeler yapmaya ihtiyacımız var düşüncesiyle hareketle bunu nasıl ya-
YTB’YE “MEDENİYETİMİZE KATKI ÖZEL ÖDÜLÜ”
Muhafazakar Düşünce Dergisi’nin kuruluşunun 10. yıl dönümü nedeniyle Ankara Rixos Otel’de Muhafazakar Düşünce Dergisi 10. Yıl Özel Ödül Töreni düzenlendi. Törende 'Akademi, Toplumsal Barışa Katkı, Televizyon, Belgesel ve Medeniyetimize Katkı' dallarında özel ödüler verilirken, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı da “Medeniyetimize Katkı Dalında 10. Yıl Özel Ödülü”ne layık görüldü. Belgesel dalında özel ödül Mehmet Akif Ersoy'un hayatının anlatıldığı çalışmayla Yaşar Taşkın Koç'a verildi. En iyi makale dalında özel
12
ARALIK / DECEMBER 2014
ödül Doç. Dr. Ahmet Yıldız'a, sosyal ve siyasal alanda barışa katkı ödülü ise Muhsin Kızılkaya'ya takdim edildi. Televizyon dalındaysa, Yedi Güzel Adam dizisinin senaristleri Ahmet Tezcan ve Nevin Şahin ödül aldılar. YTB Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül, ödül töreninde yaptığı konuşmada Muhafazakar Düşünce Dergisi’nin Türkiye toplumuna katkısına, medeniyete ilişkin bir ödülün bu dergi tarafından verilmesinin anlamına ve çalışmalarıyla medeniyetimize katkı yapan YTB’nin faaliyetlerine vurgu yaptı. Başkan Doç. Dr. Kudret Bülbül konuşmasında şunları
söyledi: “Bu faaliyetler gerçekten son derece önemli. Türkiye’de bazı çalışmalar var ki hiçbir toplumsal karşılığı yok. Hiçbir şekilde hayatla ilgisi yok ama onlarca akademik, entelektüel ya da popüler ilgi kaynağı olabiliyor. Bazı konular da var ki muhafazakarlık gibi, aile gibi, temel değerler gibi, gelenek gibi, bunlar maalesef hakettiği kadar akademik, entelektüel ve popüler ilgiye sahip olamıyor. Bu tür faaliyetlere yoğunlaşmış bir kuruluş için böyle bir ödüle layık görülmek herhalde en onurlu ödüllerden birisi olsa gerek. Çok motive olduk. Bütün arkadaşlarım adına bu ödülü almaktan dolayı çok büyük mutluluk duyuyorum. İnşallah bu ödülle birlikte çalışmalarımızı artıracağız. Çok teşekkür ediyorum" dedi.
parız dedik. Biraz değişik becerileri, tecrübeleri, birikimleri taşıyan birkaç arkadaş biraraya gelelim ve bu tartışma ortamını teşvik edecek ve kuracak bir platformu sağlayalım. Ama biz herhangi bir fikri savunmuyoruz, diyoruz ki siz konuşun biz sizin herhangi bir fikir oluşturmanıza yardımcı olalım iş bittiğinde de dışarıya çıkın bu fikri siz söyleyin. Bu eksikliğin tamamlanması amacıyla biz birleştirici hatta katalizatör fonksiyonuna sahip bir merkez olmak istedik. Sivil tartışmalar merkezi çıkıp ortaya herhangi bir fikir yürütmez ve yürütmemek üzerinde de hemfikiriz. Tavsiyede bulunuruz; bu konuda iyi düşünün, her konuda faktörleri değerlendirin deriz. Ama bizim iddiamız yok, Türk toplumu bu konuda şöyle demelidir veya yapmalıdır diye. Ancak sorulunca cevap verilir, sorulmadan empoze etmek diye bir şey yok. Amacımız Türk diasporası üzerine odaklanmak, sivil tartışmaları teşvik etmek. Biz az yapıldığı kanaatindeyiz, daha fazla yapılmasını istiyoruz. Kamuoyuyla düzenli bilgi paylaşmak, bunun sonucu olarak kamuoyunun düzenli ve doğru olarak bilgilendirilmesinin yararına inanıyoruz. Medya ve siyasetteki tartışmaları takip etmek. İşte bunları yapacak bir organ oralak düşünün. Yanlış algılar varsa bunun üzerine giderek düzeltilmesi için ya kendiniz çalışırsınız ya
da o düzeltmeyi zorlayacak arkadaşları teşvik edersiniz. TSK’lara destek vermek de asli görevlerimizden biridir. Biz su anda bu işleri yaparken düzgün bir şekilde yaparsak, bizden sonra glecek neslin daha iyi yetişmesine ve daha iyi bilinçlenmesine katkıda bulunuruz. Diasporalarin güçlü olduğu en önemli noktalarından bir tanesi kendi kültürüne dahip çıkmaktır. Eskiden Türkiye'de Red House diye bir sözlük vardı. O sözlük 1870'lerde Amerikan misyonerleri Doğu Anadolu'ya gelip Ermeniler arasında misyonerlik yapmak istiyorlar. Ermenilerle iletişim kurmak için görüyorlar ki Ermenilere misyonerlik yapabilmek için en iyi dil Türkçe ve bunun üzerine Red House vakfını kuruyorlar ve o tarihten beri bu sözlük var. Bu da bir diaspora örneğidir. Diasporalık zor bir iş. Diasporalar yürüyüş yapmaz, gösteri yapmaz. Diasporalar kendi değerlerine sımsıkı sarılmak için gerekli ne işler varsa onları yapar. Bu kültürün taşıma yükümlülüğü bizde ve onu bir sonraki nesle aktarmak diasporalıktır. Bu tartışmaların bir tanesi de biz kültürümüzü en iyi şekilde gelecek nesile nasıl aktarabiliriz. Bütün bu temsili kuruluşların o konuda katkısının ortaya çıkması çıkması lazım. Bu başkalarına bırakılamayacak kadar önemli bir iş. Biz Hollanda'ya ait bir sivil toplum kurulusuyuz. Bütün objektifimiz Hollanda'ya
yönelik. Tabi bu kültür faktörü içerisinde kendi kültürümüzü geldiğimiz ülkeyi tamamıyla inkar edemeyiz. Yüzünü sadece oraya dönük de yapamazsın. Buradaki varlığımızın sebebini ve geleceğimizi teminat altına almalıyız. Çok araştırma yapmalıyız. Bu vakfın bir yönetim kurulu var, bir büro oluşması lazım bu işleri yapmak için. Arkadaşlarımızı tanıtayım sizlere...Başkan yardımcımız: Ejder Köse, kendisi Türk Avukatlar Birliği Başkanı. Diasporanın meseleleriyle hukuki açıdan uzun zaman mücadele etmiş. Bu konularda ihtisası mevcut. Genel sekreter (interim): Songül Akkaya, işleri çok yoğun ama yine de yardımcı olacak. Kendisi eski siyasilerden. Muhasip: Mehmet Tütüncü. Herkes onu araştırmacı tarihçi diye biliyor, ancak esas mesleği mali müfettişliktir. Üye: Hikmet Gürcüoğlu, HOTİAD Başkanı ve iş adamı. İş hayatından tecrübelerini aktarmada birinci kaynağımız. Yönetim kurulunda iki boş üyeliğimiz daha var, tercihimiz bayan olması. Ebubekir Öztüre ise büronun işlerini şimdilik gönüllü olarak üstlendi. Ama yakında profesyonel olarak yapacak. Yapacağımız işlerin yoğunluğuna göre bakılacak ama ona bir asistan bulmamız lazım. Büromuz Den Haag'da bir yer düşünüyoruz hükümet merkezi olduğu için. Bilgi toplama veya iletişim için yakın olması açısından."
IHH'nın geleneksel 'Yetimler Günü' Amsterdam'da gerçekleştirildi
Y
üzlerce yetime bakan hayırseverin katıldığı proğramda, IHH Hollanda'nın yetim çalışmaları ile ilgili başkan Murat Kurt ve program sunucusu Hüseyin Gündüz tarafından yardımseverlere bilgiler verildi. ff Hollanda Yetimlerle ilgili son görüntüleIHH'nın, gelenekrin paylaşıldığı programda Zeki sel 'Yetimler Günü' bu sene de Ams- Hamit hocaefendi yetimlerle ilgili sohbet etti. Amsterdam Başkonterdam Osdorp Kristal Düğün solos muavini, IHH'nın Hollanda Salonu'nda ger- bölge temsilcileri, işadamları ve çekleştirildi. sivil toplum kuruluşu temsilcileri-
nin yanısıra bir çok IHH gönüllüsü de katıldı. Türkiye'den ezgileri ile tanınan sanatçı Ammar Acarlıoğlu'nun etkileyici ezgiler söylediği programda IHH Hollanda yardımseveri, milli futbolcu Nuri Şahin'in imzalı forması ve Gazze'deki yetimlerin yaptığı el işi eşyalar yetimler yararına açık arttırma ile satıldı. Gıda kermesinin de bulunduğu programda, Hollanda'nın en küçük hafızlarından Eliskan Karayiğit kapanış Kur'an-ı Kerimi'ni okudu.
13
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
KÖKLERDEN KOPARILMA TAKTIĞI OLARAK AB SERÜVENI... Yalnızca kendi ölçülerine uygun gelişmeler batılı adamı memnun edebilir. Batı’nın Doğu’ya ve batılı olmayan diğer ülkelere karşı tutumu da kendi ölçülerine göre şekillenir. Batı, ödüllendirdiği zaman, yalnızca kendi ölçüleriyle beğendiğini ödüllendirir. Cezalandırdığı zaman da, kendi ölçülerine uymayanları cezalandırır. ZEYNEL ABİDİN KILIÇ “Yeryüzündekilerden korktuğun veya onlardan umduğun sürece, sen, gerçek imandan yoksunsun demektir.” (Abdulkadir Geylani) Türkiye’nin batıcılık sevdası eskilere uzanır ama Birlik kapısındaki bekleyişi, yarım asır öncesine dayanır. Avrupa Birliği’nin oluşumuna değinmeyeceğim. Merhum Erbakan Hocamızın 45 yıl önce dillendirdiği ve hâlen geçerliliğini koruyan görüşleri ve düşünceleriyle beslenerek büyüdüğümüz için, böylesi bir birlik içerisinde Türkiye’nin yer almasının ihtimal dışı olduğunu biliyorduk. Ama bu gerçeği kavrayamayanlardaki zihin bulanıklığı, akıl tutulması sebebiyle Türkiye’nin bir ‘dünya ülkesi’ olması engellendi. Kıble mantığı ile Batı’ya yönünü çeviren, kendi öz kardeşine sırtını dönen bir zihniyetin ülkeyi getirdiği noktayı hepimiz büyük bir endişe ve teessürle izlemekteyiz. Avrupa Birliği uyum kriterleri çerçevesinde halka giydirilmeye çalışılan elbisenin bedeni 10 numara büyük gelmektedir. 50 yıldır Avrupa’nın birer yurttaşı olarak bu ülkelerde yaşayanları bile hâlâ kabullenmeyen bir yapı, Türkiye’yi kendi bünyesine almayı hazmedebileceğini mi sanıyorsunuz... Asla olmayacak, asla almayacak! İşte, Batı ve Batı’nın ısmarlama raporlarla içeresindekileri dışına vurma hâli... Asscher zihniyetindekiler de Celente gibi adamların kehanetlerini doğrulamak için ellerinden geleni yapıyorlar. KEHANETIN DOĞRULANMA ÇABALARI… Birkaç yıl önce, dünyanın saygın tahmin kurumlarından biri olan Amerikan Araştırma Enstitüsü (Trendsresearch)’nde 1980 yılından beri
zeynelabidin.kilic@haber.nl
müdürlük görevini yapmış olan Gerald Celente, “Müslümanlar, etnik temizlikle Avrupa’dan atılacaklar!” diye bir tahminde bulunmuştu. “Avrupa'da yaşamakta olan 10 milyon Müslüman nüfus, etnik temizliğe maruz kalarak sınır dışı edilebilir” iddiasıyla yayımladığı raporda Celente, yaşanan küresel ekonomik krizin Avrupa’da birçok ülkeyi iflasa sürükleyebileceğini ve bunun akabinde Avrupa’daki bazı ülkelerde iç çatışmaların olabileceğini ve bunun sonunda kurban olarak Müslüman göçmenlerin maliyet sorunu olarak görüleceğini; bunun sonucunda da Müslümanların sınır dışı edilerek kendi ülkelerine gönderileceğini tahmin ediyor. Avrupa’da milliyetçilik, etnik ve dinî gerilimlerin artacağını, ulusal devletlerin eskiden olduğu gibi mevcut rekabet ortamına geri döneceğini tahmin eden Gerald Celente, ekonomik krizin, Avrupa’daki Müslümanları göçe zorlayabileceğini savunuyor.
‘İSLAM DÜŞMANLIĞI DURDURULAMAZ’ İşin asıl vahim tarafı, Gerald Celente böyle bir tahmine nasıl ulaştı, bu projeyi nereden öğrendi ve uygulanması muhtemel olan veya öngörülen bu bilgileri kimler sundu? Kimler hangi planın peşinde, Avrupa böyle bir yola, yolculuğa çıkarılmaya mı hazırlanıyor? Irkçı söylem ve eylemlerin artışına kulak tıkanmasının ardına yatan gerekçe bu öngörünün gerçekleşmesi adına mıdır? Bir korku toplumu oluşturmak ve o korku toplumunun üzerinden politika yapmak, nemalanmak, o topluma ve o toplumun içerisinde yaşadığı ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür, biline… Bu heveste, bu iştahta olanların plan ve projeleri suya düşürülmelidir.
İslam’ın asırlar önce öngördüğü adalet, hak ve özgürlükler anlayışını, Batı’nın, ömrünün sonunda bile ikame etmesi asla mümkün görünmüyor. Neden mi? Kendi insanının diliyle Batı’yı biraz tanımaya çalışalım o zaman… “Üstünlüğü, öndeliği, vazgeçilmez ve paylaşılmaz bir hak olarak kendine mâl eden Batı, hak edilebileceklerin de en aşağılığına tutsaktır aslında: Madde… Batılı, hayatını maddeyle örer. Onun bütün yapıtaşları maddedir. Madde ve onun türevleri tek amaç, tek hedef, tek araçtır batılı için. Bu yüzden, Batı’nın maddî üstünlükleri hariç, diğer bütün üstünlükleri hayaldir” diyor, René Guénon, “Doğu ve Batı” adlı eserinde. Batı ve batılının resminin çizildiği bu tesbite katılmamak mümkün mü? “Batı sömürerek geçinir, çalarak beslenir. Batı ‘hukuktur’ denilemez, çünkü o aynı zamanda kaba kuvvettir. Batı ‘demokrasidir’ denilemez, çünkü o aynı zamanda baskıdır, ezmedir. Batı ‘ölçü’ demekse, ölçüsüzlük de aynı derecede batılı bir özelliktir. Batı ‘akıl’ demekse, akıl düşüncesinin kendi de dahil olmak üzere, efsane en az onun kadar batılılık demektir. Batı kendi kendisiyle savaşarak doğar, gelişir ve kendini ortaya koyar” diyor bir başka batılı, Edgar Morin, “Avrupa’yı Düşünmek” adlı kitabında. Yalnızca kendi ölçülerine uygun gelişmeler batılı adamı memnun edebilir. Batı’nın Doğu’ya ve batılı olmayan diğer ülkelere karşı tutumu da kendi ölçülerine göre şekillenir. Batı, ödüllendirdiği zaman, yalnızca kendi ölçüleriyle beğendiğini ödüllendirir. Cezalandırdığı zaman da, kendi ölçülerine uymayanları cezalandırır. Müslüman-
ların kurduğu okullardan, kurumlardan birine övgü diğerine sövgü yağıyorsa, birine maddî destek, diğerine köstek olunuyorsa, biri terörizmle, diğeri ılımlı olarak anılıyorsa, bu; Batı’nın olayları kendi ölçüsüne göre değerlendirmesinin bir sonucudur. Bu ölçülere ve değerlendirmelere göre, herkesin yeri, tarafı açıkça belirlenmektedir. Onlara göre benim durduğum yer, karanlıktır; oysa benim durduğum yer, aydınlığın tam da ortasıdır… Batı’nın insan karakterinin belirlenmesinde Makyavel önemli bir rol oynamıştır. Ona göre; merhametli, insancıl, samimi, dindar ve bunlara benzer özellikte görünmek iyidir, fakat başka türlü olmak ihtiyacı duyulduğu anda hemen zihniyetini değiştirmeli ve o kalıba girebilmelidir insan. Makyavel böylece, modern batılı adamın da en belirgin karakteristiği olan ikiyüzlü insan modelini çizmiştir. Buna göre bizim, batıda, hak, adalet, özgürlük arayışımız bir hayalden öteye gitmeyecek gibi gözüküyor. İşin içimizi acıtan tarafı ise, bu zihniyetin bize ders vermeye kalkışmasıdır ki, bu içimizi acıtmakla kalmıyor, kahrediyor, öldürüyor…
KAN UYUŞMAZLIĞI… Böylesine zıt iki kutbun bir araya gelmesi mümkün değildir. İşte sırf bu yüzden bir İslam ülkesi olan Türkiye’nin yönünü Batı’ya değil Doğu’ya çevirmesi lazım. Garb’a vagon olmak yerine Şark’a lokomotif olmalıdır. Batı’nın İslam’a ve İslam ülkelerine katacağı bir artı değer yoktur. Ondan aldığı büyük bir medeniyet birikimi, ondan çaldığı büyük bir zenginlik vardır. Ama İslam’ın, Batı’ya bundan önce olduğu gibi bundan sonra da yapacağı katkı ve katacağı artı değer pek çoktur. Daha düne kadar birbirlerinin kanını içenlerin bir ideal etrafında kümelenmelerinin tek sebebi Papalık müessesesidir. Yanı başındaki komşunla, dostunla düşman olacaksın, arana duvarlar öreceksin, binlerce kilometre uzağındakilerle ülfet arayışı içerisine gireceksin, dost olacaksın. Bu nasıl bir mantık Allah aşkına?! İşte bundan dolayıdır ki, kan uyuşmazlığı bulunan bu iki bedenin bir araya gelmesi ve bir arada olması mümkün değildir.
SİZE YENİ KAPILAR AÇIYORUZ
Hesap kitap çok önemli. 2015'e temiz bir başlangıç yapmaya şimdiden hazırlanın ve muhasebenizi uzmanına ve güvenilir ellere teslim edin. Şimdi muhasebecinizi değiştirmenin tam zamanı!
2015'e şimdiden hazırlık yapın!
Girişimci olarak, sorularınıza en doğru cevapları alacağınız bir yere gelmek istiyorsunuz. Bunun bilincinde olan ADA GROEP, "tek duraklık işyeri" prensibiyle, siz girişimcilere hizmet sunmaktadır. Birlikte, en kısa sürede çözümler üretebiliriz. ADA GROEP girişimcilerimize, sabit fiyat garantisi ile standart hizmet paketleri sunan, size en yakın ve en fonksiyonel danışmanlık noktanızdır.
Online (uzaktan) muhasebe işlemleri Vergilendirme ve vergi mevzuatı Personel muhasebesi Mali Müşavirlik Danışmanlık
ADA AMSTERDAM t.t. Vasumweg 18 1033 SC AMSTERDAM T: +31 (0) 20-6946600 F: +31 (0) 20-6941800
ADA DEN HAAG Televisiestraat 318 2525 LV Den Haag T: +31 (0) 70-4274357 F: +31 (0) 70-3638097
ADA ARNHEM Broekstraat 32 6826 PZ ARNHEM T: +31 (0) 26-3895377 F: +31 (0) 26-4437152
ADA NIJMEGEN Kerkenbos 1234 6546 BE NIJMEGEN T: +31 (0) 24-8 100 100 F: +31 (0) 24 66 374 66
Daha fazla bilgi almak için www.adagroep.nl adresinden websitemizi ziyaret edebilirsiniz.
HABER
14
ARALIK / DECEMBER 2014
İLHAN KARAÇAY'IN HABERİ
Türkevi Araştırmalar Merkezi'nden Rotterdam'da
VEKİLLERLE DÜZENLENEN YEMEKLİ TOPLANTIYA BÜYÜK İLGİ
NATO Parlamenterler Asamblesi’nin (NATOPA) toplantısı için Hollanda'ya gelen 8 milletvekilinden oluşan heyet, Amsterdam Türkevi'nin organizsayonu sayesinde, Türk Sivil Toplum Temsilcileri ve medya mensupları ile bir yemekte buluştu. Milletvekili eşlerinin de katıldığı toplantı Rotterdam'da gerçekleştirildi. NATOPA’nın Ekonomi ve Güvenlik Komitesi Başkanlığına seçilen CHP Genel Baş-
kan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, NATOPA Türk Grubu Başkanı Ali Rıza Alaboyun, AK Parti Antalya Milletvekili eski Milli Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül, İstanbul Milletvekilleri İsmail Safi, Osman Aşkın Bak, Bursa Milletvekili Mustafa Öztürk, Çorum Milletvekili Cahit Bağcı ve CHP Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar, görmeye hasret kaldığımız birlik-beraberlik ve kardeşlik hissini ya-
şattılar. Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral ile Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş'in de katıldığı yemekli toplantıda açılış konuşmasını yapan Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör, benzer buluşmaları geçmişte olduğu gibi gelecekte de gerçekleştireceklerini belirtti. Güngör "Bu tür buluşmalar karşılıkları olumlu bir sinerji oluştu-
YURT DIŞI OY KULLANMADAKI SIKINTILAR MERCEK ALTINDA
AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop,
yurt dışında oy kullanma işleminde yaşanan sıkıntıları giderecek adımların atılması gerektiğini söyledi. Mustafa Şentop, yaptığı açıklamada seçim İşleri Başkanlığı olarak yurt dışı seçmenlerinin yarısının yaşadığı Almanya'da Cumhurbaşkanlığı seçimindeki yaşanan sıkıntılar ve yapılacak seçimde alınması
gereken önlemleri vatandaşlardan ve yaygın örgütlenmeye sahip kuruluşlardan dinlediklerini anlattı. Almanya'da sekiz büyük kuruluşu ziyaret ettiklerini, bundan sonra da benzer ziyaretleri yapmayı planladıklarını anlatan Şentop, seçimlerle ilgili en çok şikayetin randevu sistemine yönelik olduğunu kaydetti.
POLONYA'YLA VIZELER KALKTI
Başbakan Davutoğlu, "Polonya vizeleri tümden kaldırma kararı aldık. Kopacz da hava ulaşımında frekans artırma ve Şengen vize serbestiyeti konusunda Türkiye'ye
tam destek sözü verdi" dedi. "Yaptığımız görüşmelerde bu kadar 600 yıl süren dostluktan sonra dostluktan özellikle Polonyalı dostlarımızın, büyük Polonya milliyetçileri, vatanperverleri gibi Adam Mickiewicz gibi ülkemizde rahatlıkla gelmelerini teminen Polonya vize-
leri tümden kaldırma kararı aldık. Bundan sonra her Lehistanlı hiçbir prosedüre tabi olmadan atalarının geldiği gibi özgürce İstanbul’a, kendi şehirlerine gelebilecekler. Ümit ederiz inşallah hem hava ulaşımı artar hem de Türkiye, Türk vatandaşları da bütün Avrupa’da yine özgürce dolaşma hakkını en kısa zamanda Polonya'nın desteğiyle elde ederler." dedi.
Fas kökenli belediye başkanı "Yılın Hollandalısı" seçildi Hollanda’nın yabancıların yoğun yaşadığı Rotterdam kentinde yaklaşık 6 yıldır belediye başkanlığı yapan Fas kökenli Ahmed Aboutaleb "Yılın Hollandalısı" seçildi. Aboutaleb’in ulusal ve uluslararası alanda kentin imajına yaptığı katkılardan dolayı bu ödüle layık görüldüğü bildirildi. Elsevier dergisi tarafından geleneksel olarak düzenlenen yarışmada önceki yıllarda Başbakan Mark Rutte ve eski Kraliçe Beatrix de bu ödüle layık görülenler arasında yer almıştı.
rurken, Türkiye’den aramızda bulunan AK Parti ve CHP milletvekili dostlarımızın da sözkonusu oluşuma katkıda bulunmaları bizi memnun etmiştir.” dedi. DSDF eski başkanı Cezmi Doğaner, Avrupa’da yetişen ve siyaset tecrübesi olan vatandaşlarımızın tecrübelerinden Türkiye’deki siyasi partilerin yeterli derecede yararlanmadığını belirtti ve Türkiye’nin gelişmesi için yurtdışındaki yurttaşlarımızın bilgi birikiminden faylanması gerektiğini şöyledi.
Milletvekilleri bu soruların tamamını cevapladıktan sonra son sözü gazeteci İlhan Karacay aldı ve şunları söyledi. “Burada dile getirilen tüm sorunlar öteden beri çözüm bekliyor, ama malasef çözümlenemiyor. Bana göre Türk toplumunun en önemli iki sorunu, bedelli askerlik ve
ana dilde eğitimdir. Biz diğer sorunların çözümünü kendi aramızda hallederiz. Zira, gördüğnüz gibi, aramızda milletvekillerimiz var, belediyelerde 250 üyemiz var. Çocuklarımız eğitim görüyor. Siz bu iki sorunun çözülmesini sağlayın yeter.” dedi.
MİLLETVEKİLLERİMİZİN DEĞERLENDİRMELERİ VECDI GÖNÜL AK Parti Milletvekili ve Milli Savunma Eski Bakanı Vecdi Gönül, Türkiye’de bedelli askerliğe her dönemde karşı olduğunu belirtti ve “Şehit anasına ben ne derim, eğer 30 bin liram olsa oğlum şehit olmazdı, derse. Avrupa’daki gençlerin durumu elbette farklı. Sorunlarınızı genel olarak değil hangi kurumu
ilgilendiriyorsa o mercilere iletin. Burada bizlere aktardığınız konuları ben Ankara’da yetkili bakanlara ileteceğim” dedi. FAIK ÖZTRAK
NATOPA Ekonomi ve Güvenlik Komitesi’ne yeni seçilen CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, ''NATO toplantısı için 4 gün Hollanda'da dünyadaki bütün sorunları konuştuk. Örneğin Afganistan meselesi vardı o konuşuldu. Ortadoğu'daki durum konuşuldu. Ukrayna son derece önemli idi, onu konuştuk. Yine bu çerçevede NATO'nun bir takım faaliyetleri var. Örneğin, Avrupa Birliği ile Amerika arasında yapılan ticaret anlaşması. Biz Türkiye'nin de bu anlaşmaya dahil olması gerektiğini söyledik. Çünkü Türkiye Avrupa Birliği'nde Gümrük Birliğine sahip olan tek ülke.'' dedi.
sahip olduğuna değinen, Türkiye NATOPA Türk Grubu Başkanı Ali Rıza Alaboyun, şu değerlendirmeyi yaptı: “Birkaç ülkede ‘Türkiye’ dediğiniz zaman vatandaşlarımıza karşı önyargılar vardı. Fakat Hollanda’daki vatandaşlarımızın çoğu entegre olmuş, eğitimli, kültürlü, gelir düzeyi çok yüksek. Bunu bir kazanç olarak görüyoruz. Belki babalarımız, dedelerimiz buraya işçi olarak geldi ama onların ikinci, üçüncü nesilleri daha iyi bir eğitimle, kültür düzeyi yüksek ve sorumluluk sahibi oluyorlar. Hem sanayide hem siyasette ve hem de sosyal hayatta bunların sorumluluk sahibi olması, Türkiye için büyük bir kazançtır." İSMAIL SAFI
Türkiye-Hollanda Parlamentolararası Dostluk Grubu üyesi ve AK Parti İstanbul Milletvekili Dr. İsmail Safi, Hollanda Türkevi faaliyetlerini yakından takip ettiklerini, hem Türkiye’de hem Balkanlar'da birlikte projeler yaptıkları ve yapmaya devam edeceklerini belirttikten sonra şunları söyledi: “Hollanda Türkiye arasındaki dostluk ilişkilerimiz çok eskiye dayanan bir nitelik taşımaktadır. Hatırlayacağınız gibi, iki yıl önce benim de katıldığım 400’üncü Yıl kutlamaları çerçevesinde hem
METIN LÜTFI BAYDAR
CHP Aydın Milletvekili ve Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar, ziyaret ettiği Avrupa ülkelerinde, Hollanda Türkleri'nin en iyi örgütlenmiş kitle olduğunu belirterek şunları söyledi: “Hollanda’ya NATO toplantısı için geldik ama, yurttaşlar ile bir araya gelmekten mutluluk duyduk. Sorunlarını not aldık. Bunları parlementoda dile getireceğiz. Sorunların takipcisi olacağız.” ALI RIZA ALABOYUN
Yurtdışında yaşayan Türkler'in, Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde önemli bir işleve
Hollanda’da hem Türkiye’de çeşitli etkinikler yaptık. Bunların en önemlilerinden biri Den Haag’daki Türk Müzesinde yapmış olduğumuz Türk Dünyası Karma Resim Sergisi, diğeri de Ankara Keçiören’deki Estergon Kalesinde yapılan dostluk ilişkileri sergisiydi. Bundan sonra da iki ülke arasındaki ilişkiler ve etkinlikler devam edecektir.” MUSTAFA ÖZTÜRK
AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Öztürk, Lahey de Çorumlu vatandaşlarımızla sohbet ettiklerini ifade ettikten sonra şunları söyledi:
“Ben de Bulgaristan’da doğup ve Türkiye’ye göç eden bir ailenin çocuğuyum. Bu nedenle göçmenliğin ne olduğunu biliyorum. İnsanlarımızın burada örgütlenmiş olduklarını görmek bizi sevindiriyor. Vatandaşlarımız arasındaki bu birlikteliğin devam etmesini arzu ediyoruz.” CAHIT BAĞCI
AK Parti Çorum Milletvekili ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Cahit Bağcı, yoğun programı arasında Holanda’da yaşayan Çorumlular ile buluşarak Türkiye ve dünyada yaşanan gelişmeler üzerine sohbet etti. Bağcı, terörün beslendiği kaynaklarının iyi analiz edilmesi gerektiğini, aşırı sağ ve aşırı sol ile radikal ve marjinal ideolojilerin nasıl terör ürettiğini batının çok iyi bildiğini ve günümüzdeki terör hadiselerine bakışımızın konjonktürel olmaması gerektiğini vurguladı. Bağcı, NATO'nun güney sınırı olan Türkiye'nin, sınır ülkelerindeki iç sorunlar nedeniyle, başta güvenlik ve mülteci sorunu olmak üzere, çeşitli sorunlarla karşı karşıya olduğunu ve bu sorunları sadece Türkiye’nin sorunu gibi görmenin yanlış olacağını belirterek; “Bugün mülteci sorunu ile baş başa kalan Türkiye, Ürdün ve Lübnan’dır. Ama yakın gelecekte bu sorunun Batının da sorunu olmayacağının garantisi yoktur." dedi. OSMAN AŞKIN BAK
Türkiye-Hollanda Parlamentolararası Dostluk Grubu üyesi ve AK Parti İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak, Hollanda’ya hem sporcu kimliğiyle hem de araştırmacı olarak sık sık geldiğini, Delft Üniversitesinde misafir araştırmacı olarak bir müddet çalıştığını belirttikden sonra şunları söyledi: ''Hollanda ziyaretimiz, hepimizi mutlu edecek bir şekilde geçti. NATO toplantılarından sonra yurttaşlarımız ile buluşmamız çok yararlı oldu. Bize bu imkanı sağlayanlara çok teşekkür edeiyorum.''
15
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
148 + 43 + 69 - 34 + 57 = ? 468 / 36 = ? 790 x 18 = ? 6936 - 1326 = ? etik ental aritm Soroban m geliştirir becerilerini m e zl ö g Dinleme ve sağlar Odaklanma eliştirir becerisini g Matematik i rmak sistem Çift el 4 pa zandırır Özgüven ka
Ben bu işlemleri 3-5 saniyede yapabiliyorum. Ya sen?
SOROBAN MENTAL ARİTMETİK NEDİR? Sormen tarafından uygulanan Soroban Mental Aritmetik; Uzakdoğu'da yüzlerce yılın birikimi ile geliştirilmiş bir eğitim programıdır. Çocuklara zihinsel ve işlevsel yetenekler kazandırır, matematik becerilerini geliştirir. Çocukların aritmetik işlemlerini hesap makinesi, kağıt-kalem gibi hiçbir araçgereç kullanmadan, hızlı ve doğru bir şekilde zihinden çözebilmelerini sağlar.
17 yıldır hizmetinizde
GELECEĞİN DAHİLERİNİ YETİŞTİRİR
Bisschophamerstraat 1 (naast ANWB) 6511 NA • Nijmegen Tel: 024-3234433
www.luargalajurk.nl
ZAHET, Hollanda’da yaşayan yardıma ihtiyacı olan herkese hizmet veren bir sağlık kurumudur. Yabancılar için bakım hizmetini kolay erişilebilir yapıyoruz. Kültürel farklılıkları kabul ediyor, bir zenginlik olarak görüyoruz. Hizmetlerimizi hastaların kültürel farklılığını göz önüne alarak sunuyoruz. Hizmetlerimizde; hastaların dini inançlarına, ananevi gelenek ve alışkanlıklarına azami dikkat gösteriyoruz. Hastalarımıza kendi dillerinde hitap ederek, onları kendi evlerinde hissetmelerini sağlıyoruz. Daha fazla bilgi almak ve hizmetlerimizi yerinde görmek için, sizi BEEKUBBERGEN’deki bakımevimize bekliyoruz.
ile en T E H ZA ler n ü g u mutl lsun. sizin o
KENDİ DİLİNİZDE VE KÜLTÜRÜNÜZDE SAYGI, SEVGİ, ŞEFKAT VE KALİTE VAZGEÇİLMEZ PRENSİPLERİMİZ
Stichting ZAHET Verbindingsweg 13 6573 BS Beek-Ubbergen
T. 024-7630420 F. 024-7630421 E. info@zahet.nl
HABER
16
ARALIK / DECEMBER 2014
RÖPORTAJ: İBRAHİM KARAMAN
Ocak 2015'te stratejimizi açıklayacağız
SELÇUK ÖZTÜRK
TUNAHAN KUZU
ff O malum gece tam olarak nasıl gelişti. Anlatır mısınız? Partiden ihraç mı edildiniz, kendiniz mi ayrıldınız? Herkes bunu merak ediyor.
Selçuk Öztürk: PvdA Parti Lideri Diederik Samsom, o malum perşembe akşamından önce, milletvekilleriyle toplantıdan önce 2 gün boyunca bizimle görüştü. Bu görüşmede biz perşembe öğleni Hans Spekman'ın da olmasını istedik. O da geldi. Spekman bu görüşmede öncelikle Tunahan Bey’le benim aramı açmaya çalıştı, ama başarılı olamadı şükür. İstedikleri deklarasyonu imzalayamayacağımızı dile getirdik ve kendimiz bir deklarasyon hazırladığımız ve bunun tüm sorunu çözeceğini inandığımızı belirttik. Diederik Samsom hiç bir şekilde bizi dinlemedi ve bize kapıyı açıp defol git dedi. Ben de kendisine mantıklı konuşmadığını, bunların bir parti liderine yakışmadığını söyledim. Bizim istediğimiz şuydu: hazırladığımız deklarasyonu basın karşısında okumak ve bir eleştiri partisi olan Pvda'nın bu tür vakalarda da bir parti olarak farklı düşüncelere açık olduğunu göstermekti. O akşam parti grubu toplantısında 34 milletvekili toplantıya geldi. 4 milletvekili katılamadı. Gelen tüm milletvekilleri teker teker konu ile ilgili düşüncelerini söylediler ve biz de not aldık hepsini. Burada bir şeyi
farkettik, o da parti içerisinde farklı düşünen üç grup vardı. Bunlarda 7-8 milletvekili, iyice sağcılaşan, yabancılara çok uzak duran, bizim düşüncelerimize de çok uzak duran insanlar. Onlar bizim hemen partiden ihraç edilmemizi istedi. Bunlar Martijn van Dam ve ekibi. İkinci bir orta grup ise, 'olay bir kere olmuş, şu deklarasyona imza atın olay kapansın' diyenlerdi. 3. Grup ise “Bakın, bu arkadaşlar iyi niyetli arkadaşlar köprü kurmak istiyorlar Hollanda’daki farklı düşünen insanlarla. Anlaşalım orta yollu bulalım” diyen milletvekilleriydi. Ama çoğunluk partinin hazırladığı ve bizim arkasında durmadığımız deklarasyonu imzalamamız konusunda direttiler. Daha önce bahsettiğim deklarasyonumuzu burda tekrar dile getirdik biz. Tunahan Bey bunu grupta okudu. Birleştirici bir deklarasyondu bu. Güvenle alakalı köprüler kuran bir yazı. Bunu kabul etmediler. Biz daha toplantı esnasında tartışırken, Diederik Samsom sinirlendi ayağa kalktı 'Godverdomme, ben gidiyorum aşağıda basın bekliyor. Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’le yolumuzu ayırdık' diyeceğim dedi ve çıktı gitti. Biz daha hala masadayız. Yani partiden ihraç edildiniz mi, siz mi çıktınız sorusuna gelmek istiyorum. Gitti aşağı ve bizim partiden ihraç edildiğimizi basına açıkladı. Hemen habere düştü tabi bu.
'Selçuk Öztürk ve Tunahan Kuzu partiden ihraç edilmiştir' diye haberlerde yer aldı hemen. Biz daha hala grup toplantı salonunda oturuyoruz, bir de baktık herkes kalkıp gidiyor artık. Biz de toplantı salonundan çıkıp hemen oradaki kalorifer dairesinde Tunahan Bey’le ayaküstü bir düşünce geliştirdik. Çünkü bizim toplantı odamız üst katta ve oraya gitmek için basın ordusunun önünden geçmemiz gerekiyor. Açıklamayı ayak üstü hazırlıyorsunuz... Düşünün iki gün boyunca baskı altındasınız, üç saatlik uykunuz var, psikolojik baskı yapılmış, üzerinize gelmişler ve bu halde açıklama yapmak zorundasınız. Daha sonra oradan çıktık ve açıklamamızı yaptık. Siz de gördünüz. Yani neticede biz, partiden ihraç edildik net bir şekilde. Tabi parti kendileri gitti gibi göstermeye çalıştı sonraki günlerde. Bunun üzerine bizim hakkımızda bir karalama kampanyası başlattı partidekiler. 9 gün boyunca 36 sayfa dolusunca –ki gazeteler dolabımda- bizim üzerimize çamur attılar. 7-8 milletvekillerine özel olarak görev vermişler, bütün gazetelerde anonim bir şekilde bizi karalamaları için. Hiç bir milletvekilinin ismi geçmiyor ama benim sakalımdan, asansördeki aynaya kadar abdesthaneye kadar ne varsa bizim hakkımızda söylenebilecek bütün negatif olan herşeyi yazmışlar. Tek taraflı yalan haberler üretildi. Bu olup biteni 'karaktermoord' (karakter cinayeti), olarak adlandırdı gazetelerin üst yayın kurulları. Bizim karakterlerimizi öldürmeye çalıştılar. Bizi susturmaya çalıştılar. Volkskrant bu yüzden 9 gün sonra Cumartesi ekinde manşetten iki sayfa röportaj yayınladı bizimle. Olayların perde arkasını anlattık. Nasıl yansıttığını anlattık. Volkskrant yazısından sonra kamuoyunda müthiş bir değişim yaşandı. Hollanda basınında, Hollanda medyasında ya da trende benimle konuşan insanlarda müthiş
Venlo'nun ilham kaynağı konuşmasını o yapacak
B
u yıl yedincisi düzenlenecek olan geleneksel şehir konuşması ‘Venlolezing’in üniversite öğrencisi ve CDA Venlo meclis üyesi Merve Karaman tarafından gerçekleştirileceği açıklandı.
VENLOLEZİNG ŞEHRE YÖNELİK BİR İLHAM KONUŞMASI Venlolezing her sene Venlo şehrinde yaşayan ve 35 yaşın altında olan bir genç tarafından yapılan bir konuşma. 2009’dan itibaren senede bir kez yapılan Venlolezing’in her sene Venlo’nun gelişiminde rol alan insanlara ‘ilham kay-
nağı’ olması amaçlanıyor. Nijmegen Radboud Üniversitesi’nde çifte mastır yapan Merve Karaman, geçtiğimiz haftalarda İşletme Mastır’ını bitirdi, Hukuk Mastır’ını ise bitirmek üzere. Yıllardır Venlo’da aktif olan, aynı zamanda gazetemizin
redaktörlerinden de olan Merve Karaman, IQRA Venlo Gençlik Kolu kurucusu ve HDV Gençlik yönetim üyeliği yapıyor. Yapılan açıklamada Venlolezing için seçilme nedenlerinden birisinin, geçtiğimiz belediye seçimlerinde politikada hiç yokken başarılı bir kampanyayla Venlo Meclis Üyeliği’ne seçilmesi ve meclis üyesi olarak baştan beri başarılı çalışmalar yürütmesi oldu. Venlolezing konuşması 13 ocak 2015 tarihinde Venlo Belediye binasında yapılacak.
bir değişiklik oldu. Bizi anlamaya başladılar. Olayın farklı geliştiğini anladılar. Diğer yönünü gördüler. Ve müthiş bir sempati oluştu. Ondan sonra diğer basın da bizimle artık röportaj yapmak istediler. Hollanda basınına yönelik De Telegraaf hariç, hepsine demeçler veriyoruz. Telegraaf’a demeç vermiyoruz, çünkü 'karakter cinayetinin' başını onlar çekiyor. Gösterdiğim gazetedeki gibi saati saatine yazmışlar (Burada Telegraaf Gazetesi'nin aynı gün ama iki farklı baskısını gösteriyor). Matbaayı arayıp baskıyı durdurmuşlar. Birinci baskı basıldıktan sonra ikinci baskı için redaksiyon bir araya geliyor ve ikinci baskı için manşeti değiştiriyorlar. Gizli bir parti toplantısından online, 'hotline’la bilgi aktarılıyor Telegraaf’a. Bunu yapan da PvdA milletvekilleri. Yabancı kökenlilere sert bir dille yaklaşan ve Wilders’in görüşlerine hoş bakan bir gazeteye aktarılıyor bu gizli bilgiler. ff Selçuk Bey, bütün bunlar karakter cinayetinin olması, 7-8 tane milletvekilinin görevlendirilip sizin hakkınızda anonim kaynaklar olarak medyaya bir takım gizli toplantıların içeriğinin yansıtılması ve aktarılması. Bu, o zaman daha büyük bir planın parçası, daha eskiye dayanan bir planın parçası mı diye insanın sorası geliyor.
Selçuk Öztürk: PvdA’daki tepedekiler, PVDA’nın 'Partij van de Allochtonen' yani 'yabancılar partisi' imajını kırmaya çalışıyorlar. PvdA’nın geleneğinde bu sorun yoktu. Ancak partiye sonradan çöreklenen bir kesim bunu sorun belledi kendine. Onların düşüncesine göre PVV’ye kaçmış oyları, SP’ye kaçmış oyları, ancak böyle getirebilirlerdi. Yani 'yabancı kökenlilere biz de sert çıkarsak o oylar geri gelir' diye düşünüyorlar(dı). ff Diyelim ki partiyi diriltmek için yaptılar. Peki şimdi şöyle bir spekülatif bir soru sorayım: Sırf bu
nedenle partinin oylarını yükseltirlerse bir sonraki seçimde bu 'şahinlerin' planı başarıya ulaşmış olmuyor mu?
Selçuk Öztürk: Bu takdirde Sosyal Demokrasi kaybetmiş olur. Yani siz oy alacağım diye ideallerinizden hedeflerinizden ve amaçlarınızdan vazgeçecekseniz ve uzaklaşıyorsanız, kazandığınız oy size bir şey getirmez. Mecliste ha 20 koltuğunuz ha 30 koltuğunuz olmuş. Eğer siz kendinizden ve özünüzden taviz veriyorsanız, o oyların benim için bir ifadesi yoktur. O kesim insanlar İşçi Partisi’nde azınlıkta. Bu tip insanlar yani 'partiyi sağcılaştıran', yabancı kökenleri uzaklaştıran partide azınlıktalar. Önümüzdeki süreçte göreceksiniz ki, İşçi Parti'sinin kongrelerinde, bu insanların yanlış strateji seçtikleri ortaya çıkacak. ff Ajandanızda ne var?
Selçuk Öztürk: Şimdi biz Hollanda’da ellinci yılımızı kutluyoruz. Bu 50 yıl içerisinde epey bir yol katedildi. Yani toplumun her kesiminden insanlarımız var. Avukatı var, doktoru var, siyasetçisi var, medya mensubu da var. Artık bizim toplumumuz Hollanda’yla iç içe oldu. Yani ben bugün staj problemini çözdüğüm zaman kitleye hizmet ediyorum. Ben bugün ayrımcılığa karşı mücadele verdiğim zaman, zaten o kitleye hizmet ediyorum. Ben bugün Filistin’in kabul edilmesi için mücadele verdiğim zaman da, zaten o kitle beni destekliyor. Hollanda’daki en büyük problemimiz ayrımcılık ve ırkçılık. Bunun üzerine gideceğiz. En büyük problemimiz o sesi duyulmayan insanların mecliste sesleri duyulmaması. Bu insanların öz güvenlerini kırmak istemeleri. Biz bunlar için zaten çıkış yaptığımız zaman her kökenden insan bunu anlayacaktır. Anladıktan sonra umarım destek te verecektir. Yani biz her kesime açık olduğumuzu belirtmek istiyoruz. ff Şimdi siz grup kurdunuz. Partileşme sürecindesiniz.
17
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
SELÇUK ÖZTÜRK ve TUNAHAN KUZU'yu Parlamento'da ziyaret ettik
Bu durumda nasıl bir strateji düşünüyorsunuz. Partileşme süreci nasıl olacak ve bir sonraki seçimlere nasıl hazırlanacaksınız?
Selçuk Öztürk: Olaylardan sonra bize yüzlerce, binlerce reaksiyon geldi ve gelmeye devam ediyor. Onları şuan değerlendiriyoruz. Biz bir hareketten bahsediyoruz ve bunun tabandan gelmesini istiyoruz. Yani benim hissettiğim duyguyu seçmen de hissediyorsa fikir birliğine ulaşıyoruz. Her kesimden insanlar bize müracaat ettiler. Yıl sonunda meclis tatile girecek ama biz tatile girmi-
yoruz. Üç hafta meclis kapanıyor ama biz üç hafta boyunca burada, bu odada, 100’e yakın insanı davet ederek, her kesimden insanla, profesöründen işçisine, esnafından yöneticisine, akademisyeninden farklı sektördeki insanlara kadar herkesi davet edip görüşeceğiz. Bizim düşündüklerimizin onlarla örtüşüp örtüşmediğini de bu şekilde göreceğiz. İnsanların fikirlerini ve görüşlerini alacağız. Ve hareketin temel düşünce odaklarını ortaya koyacağız. Ocak ayında da umarım ana hatlarıyla bir çıkış yapacağız. Yani partileşmenin ana hatlarını ortaya koyacağız.
ff Bazı kişiler kanaat belirtirken, partiden atıldıkları için önümüzdeki seçimlerde seçilmeyecekler diye düşünüyorlar. Bir de sizin arkanızda duran bir toplum var ve sizin dik duruşunuz beğeniliyor, alkışlanıyor. Hali hazırdaki imkanlarınız hakkında bilgi sahibi olmadıkları için partinin en kısa zamanda kapanacağını düşünenlerde var. Siz nederde görüyorsunuz kendinizi?
Tunahan Kuzu: Siyasette seçilmek veya seçilmemek düşüncesiyle yola çıkarsan her zaman kaybedersin. Şimdi biz görüyoruz ki siyaset gün geçtikçe Hollanda toplumundan uzaklaşıyor. Secmen ile seçilen arasında bir uçurum oluşmaya başlıyor ve insanlar kendilerini duyuramadıklarını düşünüyorlar. Bizim istediğimiz o duyulmayan insanların sesini siyasette duyurmak. Şu anda Hollanda’nın sıkıntılarından bir tanesi özellikle merkezde olan parti mensuplarının farklı olan fikirlerini kendi içerisinde tutmaları. Aslında bütün siyasetçilere bu soruyu sormak lazım. Siyasete neden girdiler ve hedeflerine ulaşabildiler mi? Burada herkes kendi tercihini yapması gerekiyor. Biz iki yıl boyunca parti icerisinde vazifemizi yaptık. Ve sonuna kadar yapılması gerekeni denedik. Bize “Entegrasyon konusuna neden çok karışıyorsunuz, fazla bu konu hakkında konuşmayın!” dediler. Biz ise onlara “Siz entegrasyon hakkında konuşabilirsiniz ama biz entegrasyonun ta kendisiyiz, tecrübeyle bu işi yapıyoruz, biz nasıl olması gerektiğini çok iyi bir şekilde biliyoruz.” dedik. Bu iş buraya gelince de özellikle geçtiğimiz dönemde bir yol ayrımına gelindi. ff Bu yol ayrımında önümüzdeki 10 yıl siyasi açıdan etkileyecek bir karar aldınız. Bu açıdan bu Türkleri nasıl etkileyecektir?
Tunahan Kuzu: Bize de bazen soruluyor ‘İki kişiyle önümüzdeki yıl neyapabilirsiniz?’ diye. Ben size sadece bir örnek vereyim. Biz partiden ihraç edildikten sonra 1. Asscher Türk gençleriyle konuştu, 2. Ridderzaal’da dinlerarası diyalog organize etti. 3. Ijmuiden’da Kuba camii’ne gitti. 4. Yabancı gençlerle televizyon programına katıldı. 5. Yurtlarda kalan cocuklarin velileri ile toplantı yaptı.
Yani ajandasını adeta temizleyip bunun üzerine durdu. Bizim ilk katıldığımız entegrasyon tartışmasında önerdiğimiz fikirler şimdi daha bir gün yüzüne çıktı. Son haftalarda farkettik ki; bizim sesimiz PvdA’nın dışında PvdA’nın içindekin daha fazla daha çok duyuluyor. Bizim amacımız birlestirerek problemleri çozmekti. Ancak buna engel olundu. Bizim Selçuk Bey’le katıldığımız ilk entegrasyon tartışmasında, ilk önergemizde zikrettiğimiz temalar su yüzüne çıktı. Mesela CDA partisi entegrasyon politikasının başarısız olduğunu açıkça söylemeye başladı. Kendileri 10 sene boyunca o sorumluluğu aldılar Balkenende hükümetlerinde. Onu bir kenara koyalım. Ama şimdi gördüğümüz o ki; bizim söylemlerimiz de yavaş yavaş doğru yerini almaya başladı. Alexander Pechtold’un Nieuwsuur’da yaptığı açıklaması bizim ondan birkaç gün önce Volkskrant’taki yaptığımız açıklamanın aynısıydı. Biz dedik ki “Bakan Asscher kendisine bir profil arıyor. O profili işsizlikle mücadelede bulamıyor. Sosyal sigortalar konusunda da bulamıyor.“ Bu entegrasyon meselesi çevresinde kendine yeni bir profil arıyor. Mesela Filistin’in tanınması için adım attım mecliste ve bakıyorsunuz diğer partiler bizim soylemlerimize bir adım yaklaşıyor. Bu neyin göstergesi? Öte yandan bakıyorsunuz; diğer partilerden örnek olarak Hayvanlar partisini ele alalım. 2 sandalyeleri var. 8 sene önce Hollanda Parlementosu’nda hayvan haklarından hiç bahsedilmiyordu. Ama 8 yıl içerisinde gündemi öyle bir değiştirdiler ki, netice almaya başladılar. Diğer siyasi partiler de bu yeni partinin söylemlerini kendi parti programları içine aldılar yavaş yavaş. Bütün bunlar neyi gösteriyor? Aslında
asıl bu çizgide daha rahat sonuçlar alabiliyorsunuz. Biz bu kısa sürede bunu gördük. ff Çizilen stratejinin etkilerini göreceğiz. Öte yandan aynı kulvarlarda gitmek isteyen bir Nida partisi var, Verenigd Arnhem var. Bunlar sizede çağrıda bulundular. Önümüzdeki dönem onlarla bir çalışma sözkonusu olacak mı?
Tunahan Kuzu: O konuya cevap vermek için henüz çok erken. Daha 4 hafta önce başımızdan bu olay geçti. Şu anda önce kendi çizgimizi çizmemiz lazım. Kendi çizgimizi çektikten sonra herkesle görüşmeye açığız. ff Siz kişisel kariyer peşinde misiniz? Yoksa bu toplumsal siyasi bir hareket midir?
Tunahan Kuzu: Kişisel kariyer peşinde olsaydık PvdA’nın bize verdiği vaatler sayesinde şu anda bambaşka bir yerde olurduk. Burda oturup bu konuları konuşuyor olmazdık. ff Şimdi kendi grubunuzu kurduktan sonra diğer partilerle aranız iyi oldu mu?
Tunahan Kuzu: Yavaş yavaş normalize oluyor. Diger partiler bizi kabullenme sürecine girdiler. Ve o irtibatlar gün geçtikçe sıklaşıyor. Herkesin gözü doğal olarak bizim üzerimizde. Ne yapacaklar, ne edecekler ve nasıl bir çizgi çizecekler? ff Günde kaç saat çalışıyorsunuz?
Tunahan Kuzu: En az 16 saat. Fakat Günde 24 Saat siyasetçisinizdir. 7 gün 24 saat. Gece mesela aklıma bir fikir geliyor, Selçuk Bey’e mesaj atıyorum: Yat uyu diyor. (İkisi de gülüyorlar). ff Hafta sonu da dahil mi?
Selçuk Öztürk: Evet. Non Stop!
Arnhem'i Türkiye'ye yaklaştırıyorlar Arnhem’le Türkiye arasında ticaretin geliştirilmesi için Arnhem’de Ticaret Komisyonu kuruldu. Verenigd Arnhem Partisi Başkanı Kürşat Bal öncülüğünde belediye meclisine verilen soru önerge sonucu oluşturulan bu komisyon üçüncü toplantısını Rahmi Gemril başkanlığında yaptı. Önerge başarılı kulis çalışmaları ile ve belediye meclisindeki tüm partilerin desteğiyle kabul edilmişti. Başkan Rahmi Gemril yaptığı açıklamada: “Yeni komisyon Arnhem Belediyesi ile birlikte çalışmalar yaparak Türkiye’nin çeşitli şehirleri ile ticaretin geliştirilmesi için uzun vadeli projeler üretecek. Türkiye’den şirketlerin Arnhem’e yatırım yapmasını
sağlayacak ve Arnhem’deki yatırımcıların gelişmekte olan Türkiye’deki pazara giriş yapmaları için çalışmalar yapacak” dedi. Verenigd Arnhem Başkanı Kürşat Bal konuya ilişkin şunları söyledi: "Arnhem ve Türkiye arasındaki ticari hareketliliğin artmasının 3 önemli avantajı var. Bunlardan ilki işsizlik ve staj yeri. Arnhem’de iki kültür arasında yetişen gençlerimiz arasında yüksek derecede işsizlik var. Türkiye’nin buraya yatırım yapmasıyla bu işsizlik ve staj yeri sorununun çözülmesine katkıda bulunulacak. Biz Türklerin ve göçmenlerin bir zenginlik olduğuna inanıyoruz. Arnhem’de
bulunan ve Türkiye ile bağları bulunan vatandaşlarımızın bu özelliği bir tehdit değil Arnhem’in bir zenginliği olarak görülerek harekete geçirilecek. Üçüncü avantajı ise 'Katılım'. Belediyenin vatandaşlarımızı ciddiye alması ile vatandaşlarımızın özgüvenleri artırılarak Arnhem’de hak ettikleri yeri edinmeleri sağlanacak." ifadelerini kullandı. Komisyondan yapılan açıklamada: “Bu çalışma Arnhem Sivil Toplum Kuruluşları ve işadamlarının ortak iradeleriyle yürütülmekte. Birliğimizi koruduğumuzda çok güzel başarıların gerçekleşeceğine inancımız tamdır” sözlerine yer verildi. Son aylarda Türkiye kökenli vatandaşların, Türkiye ile olan bağlarını sorun olarak gösteren entegrasyon bakanı ve bazı politikacıların aksine, Türk toplumunu Arnhem’in bir zenginliği olarak ele alan Verengid Arnhem Partisinin bu atılımı anlamlı bulundu.
HABER
18
ARALIK / DECEMBER 2014
Kanal Avrupa 10 yaşında Avrupa’da kurulan ilk Türk televizyonu Kanal Avrupa 10. yılını yeni binasında kutladı. Almanya'nın Duisburg şehrinden Alman yayın lisansıyla yayın hayatına başlayan Kanal Avrupa Televizyonu’nun 10. kuruluş yıldönümü görkemli bir proğramla kutlandı. Kanal Avrupa’nın Duisburg Ruhrort’taki yeni adresinde yapılan kutlamaya Ak Parti İstanbul Milletvekili Dr. İsmail Safi, Ak Parti Gümüşhane Milletvekili Feramuz Üstün, Başbakanlık Müşaviri Sait Yusuf, Düsseldorf Başkonsolosu Alattin Temür, Kuzey Ren Westfalya (NRW) Eyaleti Uyum Müstaşarı Thorsten Klute, Federal Parlamento Milletvekili Mahmut Özdemir (SPD), Duisburg Belediye Başkanı Erkan Kocalar, DİTİB Genel Sekreteri Dr. Bekir Alboğa, UETD Genel Başkanı Süleyman Çelik, Kanal Avrupa’nın sahipleri Ali Paşa Akbaş, Mesut Akbaş, Genel Yayın Yönetmeni Seran Sargur başta olmak üzere bir çok siyasetçi, sivil toplum örgütü temsilcisi ile Hollanda ve Belçika’dan çok sayıda davetli katıldı. Programın ilk konuşmasını yapan Kanal Avrupa Televizyonu Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ali Paşa Akbaş, televizyonun kuruluş yıllarını anımsattığı konuşmasında “10 Yıl önce birlikte kurduğumuz televizyon kanalı Avrupalı Türkler’in gözü, kulağı ve sesi olmaya devam edecek. Kanalın asıl sahibi sizlersiniz. Sizlere teşekkür ediyor, birlikte televizyonumuzu daha önemli bir konuma taşıyacağımıza inanıyorum” dedi.
KiM DEDi? NE DEDi? Önce Gülen camiası, sonra Milli Görüş, Diyanet ve Süleymancı camia Devlet’in takibine alındı ve beş sene takip edilecekleri yetkililer tarafından açıklandı. Yani Gülen camiası ile başlayan takip böylece bir potada dörtlemiş oldu ve bu dördü aynı kadere tabi tutuldu. Sanki bu ve başka kurumlar takip edilmiyor da yeni bir şeymiş gibi piyasaya sürüldü. Sebep uyuma engel olup olmadıklarını araştırma. Türkiye’deki “açılım süreci” ne kadar bilinmez ve sihirli bir isimlendirme ise, Hollanda’da “uyum” bi o kadar bilinmez ve sihirli isimlendirmedir. Halbuki sağduyulu olanlar bilirler ki; Türkiye’deki “açılım” bölünme ihanetidir, Hollanda’da yetkililer tarafından “uyum” ile kastedilen asimilasyondur.
MURAT GEDİK HTF Başkanı
Bu dört kuruluş ile insanın herhangi bir bağı olmasa da, insanı vicdanen rahatsız ediyor. Gerçi bir Türk Federasyon’lu olarak bunlardan bin katlı iftira ve araştırmalara tabi tutulurken bu kuruluşların o zaman vicdanları ne kadar sızlamıştı inanın merak etmiyor değilim. Ama olsun belki yanılıyor olurum ve ben şahsen vicdanen mevcut konumdan rahatsızım. Geçmiş dönemlerdeki Türk Federasyon’a uygulananların binde biri bugün bu dört kuruluşa uygulanıyor ve bugün dokunulmayanlar bilsinler ki, gün gelecek sıra onlara gelecektir. Fakat ne hikmetse bu dört kurumdan doğru dürüst ne bir protesto ne de bir basın bildirisi var, işin belki de en acı tarafı bu.
BİZİM TÜRKLERİMİZSİNİZ NRW Eyaleti Uyum Müstaşarı Thorsten Klute ise yaptığı konuşmada, Türklerin Almanya’nın ekonomik gelişimine sağladıkları katkıyı övgü dolu sözlerle ifade etti. İki dilin iyi konuşulmasının önemine de dikkat çeken uyum müstaşarı Klute; “Eskiden Türkler diye konuşulur, bahsedilirdi. Şimdi ise siz bizim Türklerimizsiniz. Çok önemli işlere imzalar atıldı. Duisburg’dan yayın yapan Kanal Avrupa’daki başarılı girişimlerden biri. Yöneticilerine teşekkür ediyor, başarılar diliyorum” dedi. 10'uncu Kuruluş yılı kutlama programının son bölümünde ise kanalın yönetim kurulu başkanı Ali Paşa Akbaş bazı konuklarına plaketlerini vererek, katılımlarından dolayı teşekkür etti.
"HER KONUDA HOLLANDA İLE HEMFİKİR OLAMAYABİLİRİZ"
Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalar Hollanda'da bomba etkisi yaratırken, Hollanda hükümeti Türkiye'nin böyle bir yorum yapmasını 'Hollanda'nın içişlerine karışma' olarak nitelendirdi. Başbakan Rutte 'Türkiye'nin özür dilemesine gerek yok, ancak içişlerimize karışmasınlar' açıklamasında bulundu. Meclisteki partiler ise Dışişleri Bakanı Koenders'dan konu hakkında özel açıklama beklerken, T.C. Dışişleri Bakanlığı'nin websitesinden yapılan açıklamanın kaldırılması istendi. Ancak Dışişileri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, NOS'le yaptığı özel röportajda yapılan açıklamanın arkasında durduklarını ve kesinlikle kaldırmayacaklarını belirtti.
Röportajda çarpıcı açıklamalarda bulunan Bakan Çavuşoğlu, "Türkiye içerisinde ki her gelişmeye Avrupa ülkeleri yorum yapacak, ama Türk toplumunu doğrudan ilgilendiren meselelerde Türkiye yorum yaparsa o ülkenin iç işlerine karışmak olacak. Bu yak-
laşım işin doğrusu adaletli bir yaklaşım değil." ifadelerini kullanarak Avrupa'ya sert bir mesaj gönderdi. "Entegrasyon konusunda bir başarısızlık var. O insanların geldiği ülkelerle göçmenlerin yaşadığı ülkeler arasında koordineli bir çalışma yapılması gerekiyor., neticede Hollanda vatandaşı olsalar da onlar da bizim soydaşımız, bazıları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hala. Onlara yönelik bu t]r ağır eleştirilere karşı bizim de hassas olmamız ya da böyle bir açıklama yapmamız doğal." ifadelerini kullandı.
19
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
Benimsigortam yeni yıla hazır
Benimsigortam şirketinin CEO'ları Mehmet Keskin ve Andre van Aarden, Hollanda'nın 2015 yılı sağlık sigortaları hakkında Rotterdam Meram Restoran'da Hollanda Türk basınına açıklamalarda bulundular.
KİŞİSEL KATKI PAYI 375 EURO OLUYOR Mehmet Keskin, yeni yılda kişisel katkı payının 360 Euro'dan 375 Euro'ya çıkacağını belirterek, sağlık sigortalarında diğer değişiklikler ve yenilikler hakkında şunları söyledi: "Önemli olan sigortayı yapmak değil, sigortayı herkes Google'dan en uygun fiyata yapabilir. Önemli olan hem uygum hem de en iyi hizmeti alabilmek. Bir sorun olduğu zaman asıl sigortanın kalitesi ortaya çıkıyor. Bu çerçevede acentelerin pozisyonu çok önemli. Bildiğiniz gibi Agis'in ismi Achmea Zilverenk-
ruis olarak değişti. Bu değişiklikle beraber Agis'te bulunan onlarca acenteyle çalışmalar durduruldu. Sigorta şirketleri sadece kaliteli acentelerle çalışmaya devam etmek istiyor. Zilverenkruis Achmea Türklere yönelik portföyde çalışmak için birkaç acente seçti ve Benimsigortam'da (BM) bunların içerisinde. Yeni yılda da BM olarak kaliteli hizmet vermeye devam edeceğiz. Hollanda'da BM portföy olarak Türklere yönelik pazarda lider konumunda. Yeni yılda Zilverenkruis Achmea sağlık sigortalarında yine BM ile temel sigorta primine yüzde 5, ek sigorta primine ise yüzde 10 indirim sağladıklarını belirten Mehmet Keskin: "Sağlık sigortasını değiştirmek isteyen kişiler, 31 Aralık'tan önce bunu sigorta şirketine bildirmeleri gerekiyor ve yeni sağlık sigortasının başvurusu ise 1 Şubat 2015'ten önce yapılması gere-
kiyor" ifadelerini kullandı. Andre van Aarden konuşmasında Türkiye'de sağlık hizmeti almak isteyenlerin kesinlikle buradaki ev doktorlarına haber etmeleri gerektiğini belirtti. Van Aarden: "Türkiye'de sağlık hizmeti almadan önce aile doktoronuza ve sigorta şirketinize danışın. Orada yapılan tedaviler buraya bildirilmezse, geri geldiğinizde burada sıkıntı yaşayabilirsiniz." dedi. Andre van Aarden başından geçen bir anısını ise şu şekilde aktardı: "Türkiye'de tatil döneminde hastaneye giden bir hastaya, ilaçlarını buzdolabında tutması gerektiği söyleniyor. Hasta tatilde olduğu için hastane yetkilileri hastaya buzdolabı satıyor. Daha sonra Hollanda'ya dönen hasta ödediği faturadaki buz dolabı yüzünden buradan sıkıntı çekiyor." FARKLI ALANLARDA HİZMET BM'in sağlık sigortası yanı
sıra araç sigortası, hukuk sigortası, seyahat ve paket sigortası ve cami sigortası alanlarında da hizmet veriyor. Cami binaları sigortasında büyük bir portföylerinin olduğunu belirten Mehmet Keskin: "Camilerimizi bir zamanlar sigorta şirketleri sigortalamadı biliyorsunuz. Şimdi son yıllarda biz bunu yapıyoruz. 100'e yakın bina portöyümüzde, bunun da değeri 120 milyon Euro civarında." dedi.
Simit
ARTIK TÜRKİYE'DE EUROCROSS OLACAK Mehmet Keskin ve Andre van Aarden yaptıkları açıklamada Agis'in isminin değişmesinin yanı sıra bir başka değişiklik de Türkiye'deki ofisinde olduğunu belirttiler: "Şimdiye kadar Agis'e bağlı olarak çalışan Agis Türkiye ofisi kapatildi ve yerine Eurocross Assistance şirketi ge-
Köfte
tirildi. Eurocross birçok sağlık şirketine Hollanda dışında hizmet veren bir şirket".
Simit Sandviç
Mozarella Panini
Simit Sarayı Meent Adres: Meent 15A 3011 JA Rotterdam
Tiramisu
Simit Burger
Avrupa'nın ilk ve tek Türk Aküpünktürü
Mantı
Mozaik Pasta
Çağımızın şifası HACAMAT
Hommelseweg 29 · 6821 LA Arnhem +31 26 880 01 02 · www.sifaacupunctuur.nl
Bitkisel ilaçlarla tedavi Hacamat (kupa) tedavisi Tıbbi masaj İğne ile tedavi
MİGREN'de an %100'e var nı tedavi imka
Tüm sigorta şirketleri ile çalışıyoruz
Tedavi edilen hastalıklar Hommelseweg 29 6821 LA Arnhem Tel: 0655 - 16 19 05 Tel: 026 - 880 01 02 www.sifaacupunctuur.nl info@sifaacupunctuur.nl
Sigara, alkol ve ilaç bağmlılığı Romatizmal hastalıklar Solunum yolu hastalıkları Kısırlık, Kusma tedavisi Adet düzensizliği, Menopoz Guatr, Şeker hastalığı Migren, baş ağrıları, kas ağrıları
Stres, Depresyon, Panik atak Uyku bozuklukları Kalp damar hastalıkları Sedef, Allerjik, Egzama Kronik yorgunluk, Aşırı terleme Selülit, Şişmanlık, El ayak yanmaları Daha yüzlerce hastalık tedavisi
HABER
20
ARALIK / DECEMBER 2014
TiCARi SAYFALAR
Ticari Sayfalar'da 33,- EURO'dan başlayan fiyatlarla ilan verebilirsiniz. • • • • • • • •
GROOTHANDEL IN HORECA BENODIGDHEDEN
www.asv-advocaat.nl
JILPAQ Holding
E-mail:harmankaya@asv-advocaat.nl
OFIS VE IŞYERLERINIZIN CAM TEMIZLIĞİ Tel: 0655-38 45 54 www.schoonmaakbedrijfschiedam.nl info@schoonmaakbedrijfschiedam.nl
Avukat Tuğba Harmankaya
Deurwaarder ve Incasso bürolarıyla başınız dertte mi?
www.jilpaqholding.com
Tel: (013) 455 11 19 Mail: info@jilpaq.nl
İflas ve kişisel iflas davaları Sosyal sigortalar hukuku Boşanma davaları lettertype Bauerbodini bt (bold) Velayet ve nafaka davaları Ticaret hukuku İş hukuku Kira hukuku Haciz ve icra davaları
Stille Veerkade 25 2512 BE DEN HAAG Tel: 070 394 63 45 Fax: 070 393 10 04
Ledeboerstraat 39 5048 AC TIlburg
Her türlü dış cephe temizliği hizmetlerimiz mevcuttur.
Tel./fax: 010 - 737 06 76 SLINGE 584 1.KAT 3086 EX ROTTERDAM
info@buropas.com www.buropas.com
SAFETY & SECURITY
MERAM SUPERMARKET Meridiaan 30-32 3813 AW Amersfoort Tel: 0651691025
www.ntel.nl T:010merkezinde - 477 96tarihi 28 semtte 010-467 48 11 Rotterdam F: 010 - 477 96 83
Pieter de Hochweg 115 3024 BG Rotterdam Nezih ve Temiz hotelimizde misafirimiz olun.
Sera Supermarkt
� Taze meyve ve sebze reyonu � Et reyonu � Bol miktarda güleryüz
www.sancak.nl
Rotterdam merkezinde tarihi semtte Nezih ve Temiz hotelimizde misafirimiz olun.
KALİTEDE TEK İSİM
Erken ve grup rezervasyonlarda
%20’e kadar Pieter de Hochweg 115 3024 BG Rotterdam
indirim
T. 010 - 477 96 28 F. 010 - 477 96 83
Scan for
Virtual Tour
W. www.hotelport.nl E. info@hotelport.nl
Administratie en Accountancy
www.profa.nl
Erken ve grup rezervasyonlarda
%20’e kadar Pieter de Hochweg 115 3024 BG Rotterdam
indirim
T. 010 - 477 96 28 F. 010 - 477 96 83
Scan for
Virtual Tour
W. www.hotelport.nl E. info@hotelport.nl
Bos en Lommerweg 159/161 1055 DS Amsterdam Tel: 020-6860623
Hollanda'nın en başarılı şirketi yarışmasında iki Türk aday Hollanda’da geleneksel olarak düzenlenen "yılın en başarılı şirketi" yarışmasında son 10’a kalan adaylar arasına Türk işadamlarına ait iki firma girmeyi başardı. Hollanda Türk İşadamları Derneği Başka-
nı (HOTİAD) Hikmet Gürcüoğlu, konuyla ilgili yaptığı basın toplantısında, bir özel televizyon kanalı tarafından düzenlenen yarışma için farklı sektörlerden belirlenen 10 aday arasında beyaz peynir üreticisi Şerif Aktürk’e ait Özgazi ve Yusuf Erbil’e ait yazılım şirketi Erniesoft’un da yer aldığını
açıkladı. Ülkenin en başarılı 10 şirketinden ikisinin Türk kökenli işadamlarına ait olmasının gurur verici olduğunu kaydeden Gürcüoğlu, bu du-
rumun Türklerin Hollanda’ya yaptıkları katkı kadar varlıkları ve değerlerinin de bir göstergesi olarak değerlendirileceğini söyledi. Gürcüoğlu, “Bu Türklerin burada elde ettikleri başarıyı gösteriyor. Aynı zamanda rüştlerini ispatın göstergesidir bir anlamda. Kök salmışız demektir” diye konuştu. Peynir üreticisi Şerif Aktürk ise kimin kendilerini aday gösterdiğini bilmediğini, sadece ilk elemelerden sonra durumdan haberdar olduklarını belirtti. Aktürk, yarışmada birinciye verilen para ödülünü kazanmaları durumunda bir hayır kurumuna bağışlayacaklarını söyledi.
Aktürk, Hollanda’daki fabrikalarında günde 50 ton beyaz peynir ürettiklerini, gelecek yıl yapacakları yatırımla bunu günde 120 tona çıkarmayı hedeflediklerini ifade etti. Yazılım firması sahibi Yusuf Erbil de daha çok taşımacılık sektörüne yönelik yazılımlar yaptıklarını ve Hollanda’da bu alanda en büyük beş şirketten biri olduklarını kaydetti. Erbil, Hollanda’nın yanı sıra Belçika pazarında da etkin bir konumda olduklarını vurguladı. Aralık ayında sonucu açıklanacak yarışmada en iyi şirket jüri ve halkın oylarıyla belirlenecek.
21
Yurtdışı sınav masraflarının iadesi Yargıtay'da Geçtiğimiz yıllarda Türklere yönelik yapılan Yurtdışı sınav masrafların geri iadesi konusunda Hollanda develetine dava açan Hatice Bekker ve avukatı Fadime Kılıç, geçtiğimiz günlerde Yargıtay'a davayla ilgili son savunmalarını verdiler. 2011 yılında Yargıtay kararıyla, Ankara Anlaşması ve Ortaklık Hukukuna aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılan Türklere yönelik Hollandaca sınav zorunluluğunun ardından yapılan masrafların geri iadesi için mücadele veren Hatice Bekker, avukatı Fadime Kılıç aracılığıyla konu hakkında bir basın bildirisi yayınladı. Avukat Fadime Kılıç'ın konu ile alakalı açıklamaları ise şu şekilde: "Türklere yönelik sınav zorunluluğundan dolayı Hatice Bekker, birçok Türk vatandaşı gibi, Türkiye’ye geri dönüp, Hollanda’ca dil sınavını ve vize başvurusunu yapmak zorunda kaldı. Bu zorunlu-
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
luğun haksız olduğu daha sonradan anlaşıldı. Dil sınavı Türk vatandaşları için kalktı. Bunun üzerine gereksiz sınav için yapılan masrafların iade imkanı doğdu. Haksız yere masrafları oldu vatandaşların. Hatice Bekker bu masrafların karşılanması için bakanlığa dilekçe iletti. Sorumlu ve muhatap olan Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher, 'zamanında geri iade istenilmedi' gerekçesiyle reddetti. Bakanlığın savunmasında vize kararından dört hafta içinde istenilmesi gerektiği belirtildi. Bir sürü vatandaş gibi Hatice Bekker de bunun daha önce istenilmesi gerektiğini bilmemekteydi. Bakanlığın bu zaman aşımı savunması o yüzden Yargıtay’a kadar götürüldü. Savunmanın temel gerekçesi, bakanlığın yıllardır yürüttüğü uluslararası hukuk ihlalinin, bedelini ödemesi. Yani zaman
PVV lideri Wilders ifade verdi Hollanda’da daha az Faslı istediğini açıklayan Wilders, savcılığın talimatıyla polise bu sözleri için ifade verdi. Sözlerinin arkasında durduğunu söyleyen Wilders, ayrımcılık yapmadığını, nefreti körüklemediğini, kendi kültür ve kimliklerini korumanın yanı sıra daha iyi bir Hollanda için mücadele ettiğini söyledi. PVV liderine karşı yargı süreci, 19 Mart 2014 tarihinde gerçekleşen yerel seçimler sırasında yaptığı açıklamalardan sonra başlamıştı. Wilders, seçim sonuçlarının değerlendirildiği toplantıda parti üyelerine, “Bu şehirde ve Hollanda’da çok mu, az mı Faslı istiyorsunuz?” sorusunu sormuş, ardından aldığı “az, az” cevabı üzerine, “Gereğini yaparız” açıklamasında bulunmuştu. Toplumda büyük tepkiye yol açan bu sözlerden sonra aralarında Faslı sivil toplum örgütleri ve Hollandalı bazı belediyelerle kurumların da olduğu geniş bir kesim, Wilders aleyhine savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusu yapanların sayısının 6 bin 400 civarında olduğu belirtiliyor.
aşımı gerekçesiyle, göz ardı edemeyeceği, daha üstün bir hukuk işlemekte. Savunmada yer alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesindeki 'Adil yargılanma hakkı' ihlali, Yargıtay tarafından esas alınarak, bakanlığın sözcüsüne oldukça eleştirel sorular yönelttik duruşmada. Özellikle konuyla ilgili bilgilendirme süreci uygulanmadığı için, Türk vatandaşların savunma hakkı verilmediği, Yargıtay’ın endişelerinden biriydi. Bakanlık temsilcisi bu ve benzeri sorulara cevap verememekle birlikte, sadece tutumunu tekrarlamakla yetindi. Esas olan, zaman aşımı süresinin işlemesi için, bakanlığın sorumluluğu, her yasada olduğu gibi, bunu anlaşılır bir şekilde vatandaşlara bildirmek." dedi. Bundan sonra ki süreçte Yargıtay’ın Şubat 2015’de konuyu kararar bağlaması bekleniyor. Dava kazanıldığı takdirde birçok Türk vatandaşı için tazminat yolu açılacak.
Den Haag Türk Platformu’nun, Türklerin Hollanda’ya göçünün 50. yılı dolayısıyla düzenlediği festival yoğun ilgi gördü
"Hollanda Türk toplumuyla her iki ülke de gurur duymalı"
Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Hollanda’da ikamet eden Türk toplumunun geride kalan 50 yıl içinde önemli başarılara imza attığını belirterek, “Hollandalı Türklerin ulaştıkları seviye her türlü takdirin üzerindedir” dedi. Büyükelçi Arslan, Den Haag Türk Platformu’nun, Türklerin Hollanda’ya göçünün 50. yılı dolayısıyla düzenlediği festivale katıldı. Türkiye’nin Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral, Lahey Belediye Başkan yardımcıları Rabin Baldewsingh ile Ingrid
van Engelshoven’ın da katıldığı programda konuşan Arslan, Hollanda’nın artık buradaki Türklerin birinci vatanı haline geldiğini söyledi. Türk toplumun Hollanda’da büyük merhaleler katettiğine dikkati çeken Arslan, şöyle konuştu: ''Hangi açıdan yaklaşırsak yaklaşalım verilere, çok başarılı bir entegrasyon örneğiyle karşı karşıyayız. 20 bine yaklaşan üniversite öğrencimiz, 20 bine yakın müteşebbisimiz var. Hollanda’daki Türkler toplum hayatının
hemen hemen her alanında önemli vazifeler almaktalar. Hollanda’nın ekonomisine, istikrarına, güvenliğine katkıda bulunmaktalar. Hollanda Türk toplumu, Hollanda’yla Türkiye ilişkileri arasında kırılamaz, vazgeçilemez bir insani bağ oluşturmakta. Bugün sayıları 400 bini aşan Hollanda Türk toplumuyla her iki ülke de ancak gurur duymalı. Hollandalı Türklerin ulaştıkları seviye her türlü takdirin üzerindedir. Korkmak, endişe duymak yerine gurur duyulması gereken bir toplumumuz.''Lahey’deki ünlü Dr. Anton Philipszaal konser salonunda düzenlenen programda konuşmaların ardından “Anadolu Efsaneleri” folklor ekibi gösteri sundu, Oğuz Aksaç ve Halil Sezai konser verdi.
HABER
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun
RÖPORTAJ: SELMAN KARAMAN
Televizyonlarda Türkçe'nin doğru kullanılması çok önemli
Türkiye TV’lerinde verilen haberlerde popülist/magazinel bir haber verme biçimi mevcut. Bazen aynı görüntü 5-6 kez tekrarlanıyor, aynı cümlelerle gereksiz yere uzatılıyor, 30 saniyede verilecek haber 3 dakika boyunca uzatılıyor. Bu da haliyle haberin kalitesini düşürüyor. Haberlerin veriş biçimine bir kalite getirilmesi söz konusu değil midir? RTÜK ya da başka kuruluşların buna müdahalesi söz konusu olabilir mi? Haberlerin dışındaki magazin programlarında ya da dizilerde Türkçenin özensiz kullanımına ya da argo ağırlıklı kelimelerin kullanımına dair bir politika var mıdır? Haber bültenleri ve haber programları kamuoyunu bilgilendiren ve halkın o toplumda ve dünyada yaşanan önemli olaylardan haberdar olmasını temin eden programlardır. Kamuoyunun bilgi ihtiyacını giderecek programlarda, haberi yapılan konuların olabildiğince açık, yorumsuz ve kurgusuz bir biçimde ele alınması toplumda sağlıklı bir kanaat oluşumunun sağlanması gerekmektedir. Toplumda meydana gelen önemli olayların aktarılması veya sunumlarında kullanılacak dil ve yöntemin, diğer programlarda kullanılan dil ve anlatım biçimlerinden farklı olması gerekmektedir. Bu bağlamda haber sunumunda doğal olmayan seslerin, efektlerin, fon müziklerinin kullanılması, haber konularına ilişkin ses ve görüntülerin kolaj yapılması, bunların müzikle yeniden kurgulanması, haberin pazarlanabilir bir tüketim metaı halini getirilmesi bizim açımızdan ihlal olarak değerlendirilmektedir. Haber alma ve haber verme eyleminin demokratik toplumun olmazsa olmazı niteliğinde bir husus olması ve aynı zamanda toplumda kanaat oluşumunu sağlaması dolayısıyla haber niteliği taşıyan ve toplumu ilgilendiren önemli olayların sunumunda, haberlerin haberin doğasına uygun bir biçimde kamusal sorumluluk anlayışıyla sergilenmesi ve haberin me-
22
ARALIK / DECEMBER 2014
talaştırılmaması gerekmektedir. Haber bültenlerindeki yayın ihlalleri nedeniyle Üst Kurulca verilmiş pek çok müeyyide kararı bulunuyor. Bunun dışında kanalların haber merkezlerini yayıncılık mevzuatı konusunda bilgilendirmek amacıyla toplantılar düzenliyoruz. Bu tür etkinliklerin yayın ihlalleri açısından önleyici olduğunu görüyoruz. Yayın kuruluşları ve meslek kuruluşlarının işbirliğiyle çeşitli program türleriyle ilgili rehber ilkeler belirliyoruz. Kanalların yayınlarında büyük ölçüde bu ilkelere saygı gösterdiklerini söyleyebilirim. Örneğin, ulusal çapta yayın yapan medya hizmet sağlayıcılar ile Televizyon Yayıncıları Derneğinin ortak çalışmaları sonucunda, özellikle terör olaylarına ilişkin haberlerin verilişiyle ilgili rehber ilkeler belirlenmiştir. Spor programlarıyla ilgili rehber ilkeler de oluşturulmuştur. 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde "... haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez..." denilmektedir. Biz Üst kurul olarak bu güne kadar bu tür yayınlar nedeniyle birçok yayın kuruluşuna müeyyide uygulamak durumunda kaldık.
TV’lerde bilhassa çocuk istismarı şeklinde yorumlanabilecek çok sayıda programla karşılaşıyoruz. Mesela şarkı, kabiliyet vs. türü yarışmalarda sıklıkla çocukların yer aldığını görüyoruz. Bu konuda herhangi bir yasal sınırlama var mı? Yasal sınırlama yoksa olması gerektiğini düşünüyor musunuz? Biz RTÜK olarak daha önce yaptığımız bir çalışmada, reklam, dizi film, çocuk programı ve yarışma programlarında sayıları yüzlerle ifade edilebilecek kadar çocuk oyuncunun rol aldığını tespit etti. Üst Kurul olarak bu çalışmayla ilgili bir rapor düzenleyerek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına sunduk. Bu raporda tarihte kabul görmüş en geniş insan hakları belgesi olarak kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye atıfta bulunularak her çocuğun
Aynı patronun birden fazla basın yayın organına sahip olması beraberinde çeşitli sakıncaları da getiriyor. Mesela aynı grubun gazete, ulusal TV ve değişik yayın organlarıyla aynı anda hedef seçip kampanya yapmalarına ve bunu patronların ticari kaygılarına göre kamuoyunun yönlendirilmesi oldukça sıklıkla görülebilen bir olgu. Bilhassa kamuoyunun yönlendirilmesi böylelikle bir kaç kişinin inisiyatifinde kalması söz konusu olabiliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bunlar medyada yoğunlaşmanın yol açabileceği olumsuzluklardır. 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun kapsamında Üst Kurul, yayın hizmetleri alanında ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce çeşitliliğinin, Rekabet Kurumunun görev ve yetkileri saklı kalmak kaydıyla rekabet ortamı-
nın ve çoğulculuğun güvence altına alınması, yoğunlaşmanın önlenmesi ve kamu menfaatinin korunması amacıyla gerekli tedbirleri almakla görevlidir. Kanun kapsamında, birden çok medya hizmet sağlayıcıya ortaklıkta bir gerçek veya tüzel kişinin doğrudan veya dolaylı hisse sahibi olduğu medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yıllık toplam ticarî iletişim geliri, sektörün toplam ticarî iletişim gelirinin yüzde otuzunu geçemez. Toplam ticarî iletişim geliri bu oranı aşan gerçek veya tüzel kişiler, Üst Kurulca verilen doksan günlük süre içinde bu oranın altına inecek şekilde medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardaki hisselerini devretmek durumundadır. Verilen süre içinde Üst Kurul kararının gereğini yerine getirmeyen gerçek veya tüzel kişiye ağır yaptırımlar uygulanmaktadır. Diğer taraftan medya kuruluşlarının yayınlarında haksız çıkarlara
hizmet edemeyecekleri ve haksız rekabete yol açan unsurlara yer vermeyecekleri yine kanunla hüküm altına alınmış bir düzenlemedir. Medya hizmet sağlayıcıların ortaklık yapıları ve ticari iletişim gelirleriyle ilgili gelişmeler ile yaptıkları yayınlar, anılan kanun hükümleri kapsamında titizlikle takip edilmekte, kanuni sınırların ihlali halinde gerekli yaptırım mekanizmaları işletilmektedir.
Ulusal TV ve gazete sahiplerinin aynı zamanda birçok değişik ticari faaliyet içinde olmalarına RTÜK nasıl bakıyor, bunun için sınırlama getirme taraftarı mısınız ve bu yönde herhangi bir çalışmanız var mı? Bu durumun basının tarafsızlığı önünde bir engel olduğunu düşünüyor musunuz?
Öncelikle şu hususu belirtmeliyim ki; 6112 Sayılı Yasaya göre, yayın lisansları Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş anonim şirketlere verilmektedir. Dolayısıyla kanun koyucu yayıncılığın yapılabilmesi için anonim şirketi olmayı şart koşmaktadır. Ancak aynı şirketin bir radyo, bir televizyon ve bir isteğe bağlı yayın hizmeti sunabileceğini de ayrıca belirtmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere değişik ticari faaliyetler konusunda bir sınırlama söz konusu değildir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun kapsamında, radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetleri sektörünü düzenlemek ve denetlemekle görevlidir. 6112 Sayılı Kanunla medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara yönelik faaliyet ve sahiplik konusunda getirilen sınırlamalar şöyle sıralanabilir: • Kanun uyarınca yayın lisansı, münhasıran radyo, televiz-
bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ve toplumsal gelişimini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine sahip olma hakkının tüm taraf devletlerce kabul edildiği vurguladık. Ülkemizde yayıncılık sektöründe oyuncu olarak yer alan çocuklar göz önüne alındığında bu hakkın, ancak bu sektörde çalışan çocuklarla ilgili detaylı düzenleme bulunması ile sağlanabileceği belirttik. Yayın yoluyla çocukların istismar edilmemesi 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunla güvence altına alınmıştır. Ancak yayıncılık sektöründe rol alan çocuk ve gençlerin haklarının korunması konusunda ülkemizde düzenleme eksikliği olduğunu belirledik ve bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına başvuruda bulunduk.
yon ve isteğe bağlı yayın hizmeti sunmak amacıyla Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş anonim şirketlere verilmektedir. • Aynı şirket ancak bir radyo, bir televizyon ve bir isteğe bağlı yayın hizmeti sunabilir. • Siyasî partiler, sendikalar, meslek kuruluşları, kooperatifler, birlikler, dernekler, vakıflar, mahallî idareler ve bunlar tarafından kurulan veya bunların doğrudan veya dolaylı ortak oldukları şirketler ile sermaye piyasası kurumları ve bunlara doğrudan veya dolaylı ortak olan tüzel kişilere yayın lisansı verilememektedir. • Birden çok medya hizmet sağlayıcıya ortaklıkta bir gerçek veya tüzel kişinin doğrudan veya dolaylı hisse sahibi olduğu medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yıllık toplam ticarî iletişim geliri, sektörün toplam ticarî iletişim gelirinin yüzde otuzunu geçemez. • Bir medya hizmet sağlayıcı kuruluşta doğrudan toplam yabancı sermaye payı, ödenmiş sermayenin yüzde ellisini geçe-
Türkçe'nin televizyon ekranlarında hatalı ifade edilmesi, argo ve güzel olmayan şekilde dile getirilmesi ister istemez ekranda kalmıyor, izleyiciler üzerinde de şu veya bu şekilde etki meydana getiriyor. O nedenle dilin kurallara uygun güzel konuşulabilmesi, öyle bir alışkanlığın elde edilmesi konusunda radyo ve televizyon kuruluşlarının son derece önemli ve doğrudan etkileri var. Biz de yayın kurumlarının ve hizmet sağlayıcıların ekranda kullandıkları dilin kurallara uygun olmasını, argo olmamasını, küfürlü ve yanlış kullanılmamasını arzu ediyoruz. Buna uymayan yayınlara müeyyide uyguluyoruz.
mez. Yabancı bir gerçek veya tüzel kişi en fazla iki medya hizmet sağlayıcı kuruluşa doğrudan ortak olabilir. Ancak medya hizmet sağlayıcı kuruluşun bir ortağının başka iş kollarına sahip şirketlere ortak olması veya faaliyette bulunması anayasal bir haktır. Tarafsızlık konusuna gelince, yayın kuruluşları 6112 Sayılı Kanunda belirtilen ve yayıncının tarafsızlığı da dâhil olmak üzere pek çok konuyu düzenleyen yayın hizmeti ilkelerine uymakla yükümlüdürler. Bu ilkelere uymadıkları takdirde Üst Kurul müeyyidelerine maruz kalırlar. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarca yapılan radyo ve televizyon yayınları yayın hizmeti ilkeleri kapsamında denetlenmektedir. Bu kapsamda örneğin yayınlar, haksız çıkarlara hizmet eden ve haksız rekabete yol açan unsurlar da içeremez. Gazeteler ise Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun denetimine tabii değildir.
23
"Karabağ’da 3 Nesil 1 Soykırım"
sergisi duygulandırdı
A
zerbaycan’ın Hocalı kentinde 1992 yılında yaşanan katliamı anlatan "Karabağ’da 3 Nesil 1 Soykırım" fotoğraf sergisi Lahey'de açıldı. Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi (TÜRKSAM) ile Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği tarafından Lahey’deki
Hollanda Türk Müzesi’nde düzenlenen serginin açılışına, MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve Türkiye’nin Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral, Türk ve Azeri toplumu temsilcileri katıldı. Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği Başkanı İlhan Aşkın, Lahey’deki bu sergiyle Ermeni mezalimini
geniş kitlelere duyurmayı hedeflediklerini söyledi. Ermenilerin yaptığı katliamı anlatmak için büyük çaba harcadıklarını vurgulayan Aşkın, sergiye Hollandalıların da ilgi gösterdiğini ve bunun oldukça önemli olduğunu ifade etti. Aşkın, 1992 yılında Hocalı’da yaşanan katliamla ilgili fotoğrafların yanı sıra hayatlarını kaybedenlere ilişkin eşyaların da yer aldığı serginin başka şehirlerde de açılması için çalıştıklarını kaydetti. MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ise "Hiç olmayan bir katliam iddiası bugün dünyada, Türkiye’nin önüne 2015 için bir engel
olarak konuluyor. Ama 22 sene önce yaşanan bu hadise, katliam ve vahşet batılılara gösterildiği, anlatıldığı takdirde ben inanıyorum ki vicdan sahibi batılılar da şapkasını tabiri caiz önüne koyup düşünecektir. Hocalı’da yaşanan bu vahşeti yapanlar gösterildiğinde elbetteki o zaman gerçek soykırımcı bunlar denecektir. O sebeple bu sergiyi önemsiyorum" diye konuştu.
Srebrenitsa katliamında çekilen fotoğraflar kayıp Sırplar tarafından gerçekleştirilen Srebrenitsa katliamında sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle yargılanan, 1995 yılında BM’ye bağlı Bosna’da görev yapan Hollandalı komutan Thom Karremans’ın davasında mahkeme heyeti, katliam sırasında çekilen ve sonradan kaybolduğu
ileri sürülen fotoğraflarla ilgili bilgi istedi. Srebrenitsa baskını sırasında Hollandalı bir asker tarafından çekilen ve katliama ilişkin belge niteliğinde olan fotoğrafların, Hollanda’daki bir askeri laboratuvarda çoğaltılırken kaybolduğu sanılıyor. Bosna’daki Hollanda as-
Yeni James Bond filminin adı Spectre
S
inema tarihinin en uzun süreli aksiyon serilerden biri olan ve küresel fenomene dönüşen James Bond’un yeni filminin adı belli oldu. Yönetmen Sam Mendes, İngiltere’nin Buckingham kentindeki Pinewood Stüdyoları’nda düzenlenen tanıtım toplantısın- re” adıyla gösterime gireceğini da, serinin 24. filminin “Spect- açıkladı.
Hollanda’da intihar sayısı şaşırttı
Merkezi İstatik Bürosu’nun (CBS) yaptığı açıklamalara göre 2013 yılında Hollanda’da 1854 kişi intihar etmiş. Yapılan araştırmada Hollanda tarihinde bir yıl içerisinde şimdiye kadar hiç bu kadar çok intihar vakasına rastlanmadığı belirtiliyor. 6 yıl üstüste intihar vakalarının da yükseldiğinin altı çizilirken, son 50 yılda
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
intihar vakaları gitgide çoğalmış. 1970 yılında her 100 bin kişiden 8’i intihar ederken bu geçtiğimiz yıl neredeyse yüzde 50 artarak her 100 bin kişiden 11’e kadar yükselmiş. Araştırma sonuçlarına göre erkeklar kadınlara oranla daha çok intihara yöneliyor. 2013 yılında 1305 erkek intihar vakası yaşanırken, 549 kadın intihar vakası yaşandığı ifade ediliyor. 2013 yılındaki 141.245 ölüm vakasından yüzde 1.3’ü intihar olarak belirlenirken, sadece 1980 yılında bu oran yüzde 1.5 ile daha yüksek olduğu belirtiliyor.
keri birliğinde (Dutchbat) tercümanlık yaparken, Hollandalı askerler tarafından Sırplara teslim edilen ailesini kaybeden Hasan Nuhanoviç ile elektrikçi olarak çalıştığı sırada öldürülen Rizo Mustafiç’in yakınları, katliamda sorumluluğu olduğunu ileri sürdükleri Karremans’ın yargılanma-
sı için 2011 yılında hukuki mücadele başlatmıştı. Kurban yakınları, Arnhem Savcılığı’nın geçen sene, Karremans ve Hollandalı personelin Sırp ordusu tarafından işlenen suçlarda kusurlarının bulunmadığına yönelik verdiği karardan sonra yüksek mahkemeye başvurmuştu.
Son kullanma tarihli Almanlar
Almanya’da doğup büyüyen Türkler 23 yaşına kadar, iki vatandaşlıktan birisine karar vermek zorunda kalıyorlar. 23 yaşına kadar, Türk vatandaşlığından çıktığını belgelemeyenler Alman vatandaşlığından çıkarılıyor. Birçok Türk, bu süreyi
kaçırdığı veya bu konuda bilgisi olmadığı için vatandaşlıktan atılıyor. Türklerin, Alman vatandaşlığını tercih etmesinde en etkili neden, bir Almanın sahip olduğu haklara sahip olabilmek. Bu arada uzmanlar, vatandaşlık yasasının AB hukukuyla çeliştiğini belirtiyor. Uzmanlar, vatandaşlıktan çıkarılanların dava açması halinde bu haklarını geri kazanma şanslarının az olmadığını kaydediyor.
Ebolalı asker Hollanda’ya getirildi
Ebola virüsü bulaşan bir hastanın Hollanda’ya getirilerek tedavisine başlandığı bildirildi. Sağlık Bakanlığına bağlı Devlet Halk Sağlığı ve Çevre Enstitüsü (RIVM), özel bir uçakla Amsterdam Schiphol Havaalanı’na getirilen Nijerya vatandaşı hastanın, donanımlı bir ambulansla Utrecht Akademi Hastanesi’nde daha önce ayrılan özel bölüme nakledildiğini açıkladı.
Dünyada en çok çince öğreniliyor
Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin'e dünya genelinde ilginin hızla artması nedeniyle Çince öğrenen yabancıların sayısı 100 milyona ulaştı. Şinhua ajansının Konfüçyüs Enstitüleri Konferansı'na dayandırarak verdiği haberde, dünyada Çince öğrenenlerin sayısının son on yılda dört kat artarak 100 milyona ulaştığı belirtildi. Çin kültürü ve Çince öğretiminin yaygınlaştırılması amacıyla kurulan Konfüçyüs Enstitülerinin sayısının dünya genelinde 475 olduğu açıklandı.
Bol sıvı tüketin, cildinizi soğuktan koruyun
Kış aylarında deride oluşan kuruma ve kaşıntının önüne geçebilmek için bol sıvı tüketilmesi önerildi. Deri ve zührevi hastalıklar uzmanı Doç. Dr. Yavuz Yeşilova, yaptığı açıklamada, derinin insanları dış ortamdan korumanın yanında birçok işlevi olduğunu söyledi. Isı değişikliklerinden özellikle cildin etkilendiğini vurgulayan Yeşilova, yazın olduğu gibi kış aylarında da insanların güneş kremi kullanmaya devam etmesini tavsiye etti.
Fransa Filistin'i tanıdı
İsveç, İrlanda ve İspanya gibi Avrupa ülkelerinin ardından Fransa da Filistin'i bağımsız bir devlet olarak tanıdı. Fransa'da iktidardaki Sosyalist Parti milletvekillerinin sunduğu, "Filistin'in devlet olarak
tanınmasını" tasarısı kabul edildi. Avrupa ülkelerinin art arda Filistin'i tanıması nedeniyle İsrail rahatsız. Fransa meclisi, Filistin’in devlet olarak tanınmasını sağlayacak “sembolik” bir oylama gerçekleştirdi. İsveç, İrlanda ve İspanya gibi Avrupa ülkelerinin ardından Fransa da Filistin'i tanıdı.
Cultifest için hazırlıklar sürüyor
Bu yıl üçüncü kez düzenlenecek olan Cultifest için geçtiğimiz günlerde bir tanıtım toplantısı yapıldı. Dört gün sürecek olan festival 14-17 Mayıs 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
Tanıtım toplantısına katılan STK temsilcileri, stand sahipleri ve gönüllüler fuar hakkında geniş bilgi alma fırsatı buldu. İ m k a n Vakfı'nın organizesinde yapılacak olan fuarda 200'ün üzerinde stand olacağı belirtildi.Cultifest Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Arslan: "Bu yıl üçüncüsü düzenlenecek olan Cultifest, uluslar arası geniş kapsamlı bir fuardır. Cul-
tifest, 14-15-16-17 Mayıs 2015 tarihleri arasında Hollanda'nın Utrecht şehrinde Jaarbeurs'de 4 gün boyunca faaliyet gösterecek. Bu dört gün boyunca özellikle fuara Hollanda'nın değişik şehirlerinden, Belçika ve Almanya'dan yüksek sayıda katılımcılar bekliyoruz." ifadelerini kullandı. Bu yıl fuar alanı olarak Utrecht Jaarbeurs seçilmesinin, Utrecht'in Hollanda'nın ortası olması olduğunu belirten Arslan: "Park ücretsiz olacak. Biletler ön satış ta 5 Euro, kapıda 6 Euro olacak. Stand satışla-
rımız Aralık ayı itibariyle başlayacak. Fuar ve Kültür alanı: 6.148 m2, Fuar, Çocuk ve Culti Wedding alanı:12.924 m2 ve Konser alanı: 7.074 m2. Toplamda 200'ün üstünde standımız olacak." dedi. Festivallerin artık 'büyük kermes' havasından kurtulması gerektiğine inandıklarını belirten Zekeriya Arslan, bu festivalimizde özel programlarıımız da olacak. Geçen yıl ilk kez tertip ettiğimiz 'Futbol Turnuvası' bu yıl da gerçekleştirilecek" ifadelerini kullandı.
HABER
24
ARALIK / DECEMBER 2014
RÖPORTAJ: BURHAN CARLAK
AZERBAYCANLI GAZETECI VUGAR ABBASOV:
IŞGAL ALTINDAKI TOPRAKLARIMIZDAN ERMENILER ÇIKMADIKÇA ILIŞKILER DÜZELMEZ
2015 Yılı yaklaşırken, Hollanda`da yaşayan ve eleştiril yazıları ile tanınan Azerbaycanlı gazeteci Vugar Abbasov`un Türk ve Azerbaycanlı STK`ların Ermeni meselesi konusundaki analizini almak istedik. Malum Ermeni meselesinin 2015`de 100. yılı nedeni ile uluslararası karşı probaganda kampanyası bekleniyor. Buna karşın Türkiye ve Azerbaycan kökenli Türk kuruluşlarının bir hazırlıǧından bahsedebilir miyiz? Öncelikle sorularınıza Azerbaycan ve Türkiye türkcesinde cevab vereceyimi bildirirem. Baxmayaraq ki, XİX esrin sonlarında İsmayıl bey Qaspıralı:”Dilde, fikirde, işde birlik!” – demekle, hem de ortaq Türkcenin ehemiyyetini öne çekmişdi, bu güne qeder bizim ortaq dilimiz yokdur. Sözümün devamı olaraq yene de hemen fikre istinad ederek demek isteyirem ki, tessüf ki, dilde olmadığı kimi, işde ve emelde de birliyimiz tam deyil. Ermenilerin her hansı bir yeni propaqanda aparacaklarını düşünmürem, onlar 100 ildir bu propaqandanı aparırlar. Sorunuza burdakı teşkilatlar daha deqiq cevab vere bilerler, mene göre. Men sadece müşahidelerimi deye bilerem. Bir müddet önce Azerbaycanı burda temsil eden bir neçe teşkilat rehber ve nümayendeleri bir araya gelerek, görülmüli olan
işleri müzakire etdiler. Bundan başqa, Hollandiya Azerbaycan Türk kültür derneyi “üç nesil, bir soykrım” adlı foto sergi ve seminar keçirdi ki, sadaladıqlarımın her biri alqışa layiqdir. Başqa bir melumatım yokdur. Ola bilsin ki, teşkilatlar kendi aralarında bu yönümde danışıqlar aparırlar, umarım ki, beledir. Ermeni meselesi konusunda eşgüdümlü çalışma işbirliǧı kültüründen bahsedebilir miyiz? Mene göre ister Ermeni meselesinde, isterse de Hocalı meselesinde bütün Türkler bir arada hereket etmeleri gerekdir. Teessüf ki, bu sahede az-çok Azerbaycan ve Türkiyeni ve onları temsil eden teşkilatları beraber görürük. Halbuki diger Türk dövletlerinin ermeni iftirasına tuş gelmemelerinin tek sebebi, onları coğrafi bakımdan Ermenistandan uzaq olmaları ile ilgilidir. Dövletler bakımından yanaşsak, menim qenaetime göre, Azerbaycan ermenilere daha deqiq qiymet verir, neinki Türkiye. O ise, qeyd etdiyim kimi, ermenilerin bizlerle düşmençiliyinde bizim tek “suçumuz” Türk olmağımızdadır. Hollandiyadakı Türk toplumuna gelince, teessüf ki, burda da bezen gerçekleri demeye ehtiyat eden insanlarımıza var ki, men bu sıraya Hollandiya siyasetinde olan Türk kökenli insanların bir çokunu dakil ederdim.
İSVIÇRE’DE İSLAM MERKEZINE MOLOTOFLU SALDIRI YAPILDI İsviçre'nin Saint-Gall kantonunda bulunan İslam Merkezine saldırı yapıldı. İsviçre'nin Saint-Gall kantonunda bulunan İslam Merkezine sabah saatlerinde kimliği belirsiz kişi yada kişilerce molotof kokteylli saldırı düzenlendiği bildirildi. İki molotof kokteylinin isabet ettiği merkezin kafeteryasında çıkan yangın, kısa süre sonra olay yerine gelen itfaiye ekiplerinin 1 saatlik çalışmaları sonucu söndürüldü. Yangın nedeniyle kafeteryada maddi hasar oluştuğu açıklandı. Saldırı çevredeki Müslümanlar arasında endişeye neden oldu. Polis, kaçan saldırgan yada saldırganların yakalanması için çalışma başlattı.
Tekrar bildirmek isteyirem ki, biz bu yönde mehz eşgüdümlü çalışmalarda bulunmalıyık, bunu bizlerin mensub olduğu milletin adı, Türk adı teleb edir. Burda şahsi menafeler, liderlik iddiaları bir terefde olmalıdır ve yakud da bir lider olmalı ve bizler de elimizden geldikce ona yardımçı olmalıyız. 1000 yıldan beridir komşumuz olan, bir çok ortak deǧeri de paylatıǧımız Ermenilerle karşılıklı nefret yerine analyışın, hamaset yerine rasyonel siyasetin hakim olması mümkün deǧil mi? İcazenizle sizinle razılaşmayım. Biz ermenilerle 1000 yıldan beri komşu deyilik. Tarihe nezer salsaq görerik ki, onların hazırda yaşadıqları erazilere gelişlerinin tarihi çok da qedim deyil. Konkret olaraq Qafqaza ve Qarabağa ise mehz Rusiyanın meqsedyönlü siyaseti ile köçrülübler. Sualınıza qayıdaraq demek isteyirem ki, ermeniler idare olnan bir milletdirler. Rusların ve başqa maraqlı dövletlerin apardıqları uzun illerin siyaseti onlarda türklere qarşı nifret formalaşdırıb. Bu gün ister Türkiyede, isterse de Azerbaycanda yeterince ermeni yaşayır. Türkiyede hetta yüksek vezifelerde bele çalışırlar. Ancaq bir bakın, Ermenistanda ermenilerden başqa diger millet varmı? Men hele türkleri demirem. Tebii ki,
yokdur. XX esrde ermeniler diger milletleri, xüsusen bizleri dede-baba torpaqlarımızdan çıxartmağa başladılar ki, bunun sonu da 1988 - ci ilde oldu. 1988 – ci ilde 200 000 Azərbaycan Türkü indiki Ermenistan erzisinden, min illerle yaşadıqları yerlerden qovuldular. Karşılıklı nifrettin aradan qalkması üçün önce onlar bizlere olan nifretden el çekmeleri lazımdır. Bilirsiz ki, biz türkler bağışlamağı seven bir milletik ve qısası, sorun bizde deyil. Azerbaycan Türklerinde Hocaali trajedesinden önce ve sonra Ermeni algısı nasıl? Hocalı XX esrin en böyük facielerinden idi. Mehz Hocalı hadiselerini biz dünyaya soyqrım kimi tanıtmalıyıq ve bu işde Azerbaycan ve Türkiye beraber hereket etmelidir, hem dövlet hem de STK – lar seviyyesinde. Bunlar tebii ki, menim düşüncelerimdir. Teessüfle qeyd etmek isteyirem ki, bir çok halda bunu göre bilmirik. Meselen, her il Den Haaqda teşkil olunan, Hocalı soyqrımını anma törenlerine Türkiyenin burdakı elçiliyinden kimseni görmemişem. Sorunuza gelince, Azerbaycan insanı Hocalıda baş verenleri heç zaman unutmayacaq, bunu her kesin bele bilmesi lazımdır. Hocalıda yüzlerle insan, cocuq, yaşlı, qadın, kişi deyilmeden qetl edildi. Hamile qadınların qarnından cocuqları çıkartdılar. Sizce bunlar unudula bilermi? Sizce bu soyqrım deyilmi? Biz torpaklarımızı geri aldıkdan sonra, ermniler de diger milletler kimi, Azerbaycanda yaşaya bilerler, tebii ki, Azerbaycan qanunları içerisinde. Azerbaycanda indi de ermeniler yaşayırlar ve heç bir sorunları da yokdur. İstenilen adama bunu sübut ve gerekerse ünvanlar da teqdim ede bilerem. İnsanların çokunun düşüncesi de beledir, torpaklarımızdan çıksınlar ve sonra her kes kimi, orda yaşamağa devam etsinler. Tahminen bele bir deyim var, kimin sözü
olduğunu unutmuşam, deyir ki, mene etdiklerinden sonra seni ehv ede bilerem ancaq qucaqlaya bilmerem, ona göre ki, kolumu kırmısan. Düşünürem ki, ne demek istediyim aydın oldu. Ancaq bir daha deyirem ki, Hocalı soyqrımı unudulmayacaq. Türk/Azeri–Ermeni ilişkilerinde asıl engel faktörü Rusyadır diyebilir miyiz? Nahcihan'ın ve Güney Azerbaycan'ın ayrılışı dahi Hollanda`nın Ermeni konusundaki tutumunu nasıl yorumluyorsunuz? Men imkan düşdükce Niderland Parlamentinde, İkinci Kamerde görüşler keçirmeye, milletvekillerinden müsahibe almağa çalışıram. Bütün siyaset adamları ile söhbetimde ise ermenilerin soyqrım iddialarının boş bir iddia olduğunu deyir, Xocalı soqrımından söhbet salıram. Bele müsahibelerden biri de bir müddet önce Niderland Parlamentin PvdA - dan olan üzvü cenab Michiel Servaes idi. Men ona sual etdim ki, neden Niderland Parlamenti qondarma ermeni “soyqrımı”nı tanıyır, Xocalıda baş verenlere ise biganedir? O zaman o mene dedi ki, Niderland Parlamenti heç bir soyqrımı tanımayıb. Sadece 2004 – cü ilde Türkiyenin Avropa Birliyine dahil olması gündemde olanda, Xristian Birliyi (ChristenUnie) partiyasından olan cənab Andre Rouvoet bu meselenin Parlamentde müzakireye çıkardıb. Men de ondan sordum ki, cenab Mihel, o zaman Xocalı meselesini de müzakireye çıkarda bilersiz mi? Mene söz verse de, deyişen heç ne olmadı. Başqa bir misal, yene hemen partiyadan olan başqa bir millet vekili mene demişdi ki, siz bu soyqrım sözünü dirnaq işaresinde yazmakla Ermeni halkının qelbine deyeceyinizi düşünmürsünüz mü?
bu tarihsel tezi güçlendirmiyor mu? Önce onu qeyd edim ki, “Azeri” deyilen bir millet yokdur. Azerbaycanda ehalinin çokunu Türkler teşkil edir ve biz Türkük. “Azeri” Sovet dövründe ortaya çıkmış bir addır ve hetta 1936 – cı ile qeder Sovet Azerbaycanının esas kanununda bele dilimiz Türk dili, milli kimliyimiz ise Türk olark gösterilib. Men de onun sözlerinin bizlerin qelbine deyeceyini demişdim. Bütün bunlar eslinde çok şeyden haber verir. Danılmaz bir heqiqetdir ki, dünyada Ermenilerin terefdarları hedsiz çokdur. Hollanda`daki Ermeni ve Türk/Azeri kurumlar arasında ilişkiler kurulması gibi empatiyi, karşılıklı anlayışı güçlendirici adımlar atılamaz mı? Her bir danışıqda bir fayda olabiler. Ancaq önce Azerbaycan ve Ermenistan arasında danışıqlar netice vermeli ve torpaklarımız azad olunmalıdır. İşğal olunmuş erazilerimiz geri qaytarılmayınca hanısa ermeni teşkilatı ile danışıq aparmaqda ise bir fayda görmürem ve inanmıram ki, hanısa Azerbaycan teşkilatı bele bir addımı atsın. Türkiyeni temsil eden teşkilatlardan ise bu addımı kimse atarsa, burdakı Azerbaycan teşkilatları ile bütün elaqelerini kesmeli olacağını göz önüne alması lazımdır. Tekrar deyirem ki, sorun bizde deyil, Ermenilerdedir. Onlar bize düşmençilik etdikleri halda, biz onlara dostluk ede bilmerik. Eger burdakı her hansı Ermeni teşkilatının: “işğal olunmuş Azerbaycan erazilerinden çıkmak lazımdır” – deye ölkesine tesiri ola bilerse, o zaman danışıq aparmaq olar. Ermenilerin hanısa teşkilatının bunu edeceyine ise inanmıram.
ENSCHEDE'DEKI SELIMIYE CAMII'NE SALDIRI OSMANLICA OKULLARDA ZORUNLU Enschede'deki Hollanda Diyanet Vakfı’na (HDV) ait Selimiye OLUYOR Camisi'nin penceresine fitili ateşlenen havai fişek bırakılması sonucu bazı camların kırıldığı bildirildi. Selimiye Camisi Derneği Başkanı Sebahattin Yıldız, yaptığı açıklamada, hafta sonu havai fişekle yapılan saldırının maddi hasara yola açtığını söyledi. Saldırının güvenlik kameraları tarafından kaydedildiğini belirten Yıldız, “Gece yarısı yüzü kapalı bir kişi caminin camına havai fişek bırakıyor. Saldırgan uzaklaştıktan sonra hava fişek patlıyor ve caminin camları kırılıyor. Yüzü kapalı olduğu için saldırgan tam teşhis edilemiyor ama görüntüleri polise teslim edeceğiz” ifadelerini kullandı. Sebahattin Yıldız, Türkiye’nin Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş’in camiyi ziyaret ederek olayla ilgili kendilerinden bilgi aldığını sözlerine ekledi.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından düzenlenen “19. Milli Eğitim Şurası”‘nda, komisyon Osmanlı Türkçesi’nin liselerde zorunlu ders olarak okutulmasını önerdi. Öğretim programları ve haftalık ders çizelgelerinin görüşüldüğü komisyonda, Osmanlı Türkçesi’nin zorunlu ders olarak bütün liselerin öğretim programlarında yer alması benimsendi. Osmanlı Türkçesi’nin liselerde zorunlu ders olarak bütün liselerin öğretim programlarında yer alması önerisi oy çokluğuyla kabul edildi.
25
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
21 yaş şartı Türkler için kaldırıldı Aile birleşiminde
2
006 yılında yürürlüğe giren ve yıllardır Türkiye'den evlenmek isteyen 21 yaşından küçük Türk kökenli vatandaşları zor durumda bırakan '21 yaş sınırı' yasası artık Türklere geçerli değil. Türk Hukukçular Birliği Başkanı Avukat Ejder Köse gazetemize yaptığı açıklamada, bu karardan zarar gören Mevlüt Altınpınar ve Esra Ekinci çiftinin davasında yeni bir gelişme yaşandığını ve artık buradaki Türk kökenli vatandaşların, Türkiye'den evlenme durumunda 21 yaşında olma zorunluluğunun ortadan kalktığını belirtti. Ejder Köse şu ifadeleri kullandı: "Müvekillerim Mevlüt Altınpınar Bey, 23 yaşında ve Hollanda’da yasal statüsü yoktu, yani illegaldi. Mevlüt Bey Esra Ekinci hanımefen-
diyle resmi evli, ancak Esra Ekinci Hanım ise daha henüz 19 yaşında. Esra hanım kadrolu olarak çalışıyor, ama Hollanda devletinin 2006 yılında kabul ettiği aile birleşiminde tarafların ikisinin 21 yaş olma şartından dolayı, Mevlüt Bey'in oturum alma şansı maalesef yoktu. Konuyla ilgili olarak, Türk Hukukçular Birliği, İND’ye karşı girişimlerde bulunarak, 21 yaş şartının Ankara Antlaşmasına aykırılık doğurduğunu bildirerek, Mevlüt Bey'e oturum müracaatı yapılmasına yardımcı olduk. Şu anda hala mevzuat gereği yürürlükte olan 21 yaş şartından Mevlüt Bey ve Esra Hanım, Ankara Antlaşmasına dayanarak muaf tutularak, oturum müracaatı kabul edildi ve oturum belgesini aldı. 20 kasım 2014 tarihli kararıyla
KiM DEDi? NE DEDi? TARİH ALERJİSİ Başbakan Ahmet Davutoğlu, Osmanlıcaya karşı çıkılmasını tarih alerjisi olarak değerlendirdiğini belirterek “Osmanlıca denilince arkadaşlar yabancı bir dilden bahsedildiğini zannediyorlar. Osmanlıca şu anda kullandığımız dilin farklı bir alfabeyle yazımıdır. Evet, mezar taşlarını okuyamayan bir nesil tarihini bilemez. Maalesef sizin tek parti döneminizde mezar taşlarından başka bir şey kalmadı. Bir İngiliz Shakespeare’i aslından okuyabiliyorsa bir gencimizin Namık Kemal’i aslından okumasından kim dene rahatsız olsun. Bahsedilen bir dil düşman bir dil değildir. Kadim Türkçe dersi desek karşı mı çıkacaklar. Namık Kemal, Ömer Seyfettin, Meclisi Mebusan Türkçesi desek karşı mı çıkacaklar.İsteyen öğrenci seçer isteyen seçmez. Teklif edilen bu. Nedir bu tarih alerjisi anlamak mümkün değil.” dedi. OSMANLI TÜRKÇESİNİN TARİHİ Osmanlı Türkçesi kendi arasında kronolojik esasa göre; “Eski Osmanlı Türkçesi: 15. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar. Klasik Osmanlı Türkçesi: 16. yüzyıldan 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar. Yeni Osmanlı Türkçesi: 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyıla kadar.” olmak üzere üçe ayrılıyor. 20. yüzyıl başlarında gelişen Türkçülük hareketi dilde sadeleş-
İND bunu resmen kabul etti ve Mevlüt Bey'e 5 senelik aile birleşimi oturumunu verdi. Davanın gerekçeleri ve karar notları ise şu şekilde: 'Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın 7 kasım 2013 tarihinde aldığı Demir kararı ve son olarak 14 temmuz 2014 tarihli Naime Doğan kararı çerçevesinde Türklerin ‘eerste toelating’, yani ilk giriş ve oturum müracaatlarında Ankara Antlasması’nın geçerli olduğunu ve hak talebinde bulunabileceği' kararlaştırılmıştı". Ejder Köse devamında: "ABAD kararlarında Avrupa Birliği ve Türkiye arasında var olan Ankara Antlaşmasının (Katma Protokoller, ve Ortaklık Konsey Kararları dahil) Hollanda’da yaşayan, ama yasal statüsü olmayan Türk vatandaşlarından istenen, şart koşulan MVV vizesinin Ankara Antlaşmasına istinaden, 1 Aralık 1980 yılında yürürlüğe giren ‘Ortaklık Konsey Kararı 1/80’in 13’üncü maddesine aykırılığından dolayı, MVV şartının Türklere geçersizliğine karar vermişti. Dava gerekçesi olarak 1963 Ankara Antlaşmasına dayanarak, 1980 Ortaklık Konsey
Kararı 1/80 protokolünün 13’üncü maddesinin ‘haklarında kısıtlamalar yapılamaz’ ilkesi çerçevesinde alınmıştı. Türklerin oturum ve çalışma haklarında yeni ve kısıtlayıcı nitelikte olan Hollanda mevzuatı da geçersiz hale geldi. 1 Aralık 1980 yılındaki kriterler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Yani 2014’teki yasalar değil, 1 Aralık 1980 yasaları geçerlidir!" dedi. Bu karar güncel hayata farklı şekilde yansıyacağını belirten Köse: " Türk vatandaş-
G
eçtiğimiz Mart'ta yapılan Yerel Seçimlerde PvdA'nın Soest Belediyesi liste başı olarak seçimlere giren ve seçimlerden hemen önce oy toplamakla suçlanan Osman Suna, önümüzdeki Eyalet seçimlerinde Utrecht Eyaletinde Pvda'dan 5. sıradan aday gösterildi.
me ve öz Türkçe sözcüklerin kullanılması fikrini doğurarak, modern Türkiye Türkçesi dönemi başladı. 1928 yılında yapılan Harf Devrimi’nin sonucunda Latin alfabesi kaynaklı yeni Türk harfleri kullanılmaya başlandı. Türk tarihinin son 1000 yılına yakın bir dönem bu yazı ile yazılmış olduğu için araştırmacılar, edebiyatçılar ve tarihçiler tarafından birinci derecede önemli ve bilinmesi zorunlu bir alfabe ve dönem olarak niteleniyor. En belirgin özelliği, Türkçe cümle altyapısı üzerinde, İslam dünyasının klasik kültür dilleri olan Arapça ve Farsçayı serbestçe kullanma olanağı tanıması olarak görülüyor.
ları için pratikte bu karar su kolaylıkları beraberinde getirecek. Resmi evli olma durumunda, Aile birleşimi müracaatı yapacak kişi Türk vatandaşı olması şarttır. Türk vatandaşı, oturum sahibi veya çifte vatandaş olması gerekmektedir. Böylece Türk vatandaşlığından dolayı Ankara Antlaşmasına dahil oluyor. Bir de kontratlı olarak çalışması gerekmektedir. Yukarda belirtilen şartlar yerine getirildiğinde, 21 yaş şartı/kanunu geçersizdir ve MVV müracaatı veya
Pvda lideri Samsom basında çıkan haberler üzerine araştırma yapmadan Osman Suna'yı suçlamış ve seçimlere girmeden listeyi bırakmasını istemişti. Daha sonra mahkeme tarafından yapılan araştırmada suçsuzluğu kanıtlanan Suna, Samsom'dan özür dilemesini istemişti. Açıktan özür dilemeyen Samsom,
oturum müracaatı yapma imkanına artık vatandaşlarımız sahiplerdir. Uygulama Türk Hukukçular Birliği olarak Hollanda’daki Türk toplumuna bu kararın hayırlı olmasını diliyor, meselenin takipçisi olduğumuzu ve uygulanmaya koyulana kadar takip edeceğimizi ve Uluslararası Hukuktan doğan haklarımızın tamamını alana kadar, (hukuk) mücadelemize devam edeceğimizi bir kere daha tekrar ediyoruz." ifadelerini kullandı.
partinin websitesi üzerinden bir özür metni yayınlamıştı. Osman Suna'yı 'denenmiş ve test edilmiş birisi' olarak tanımlayan Pvda'nın Utrecht şubesi, yapılan açıklamada 'Çok yönlü bir politikacı olarak Eyalet seçimlerinde tekrar aday gösterdik' ifadeleri kullanıldı.
AHMET DAVUTOĞLU
HABER
26
ARALIK / DECEMBER 2014
RÖPORTAJ: ZEYNEL ABİDİN KILIÇ
HTİKDF Başkanı: Arif Yakışır:
Öncelikli meselelerimize göre bir vizyonumuz olmalı Hollanda’da 50’nci yılını dolduran Türklerin bundan sonraki hedeflerini belirleyen ana hatlarıyla vizyonları olmalı. Bunlar belirlenirken, öncelikle ‘nereden nereye?’ diye bir bakılmalı. Toplumun öncelikli sorunları ön plana çıkarılmalı, ona göre de geleceğe yönelik vizyonlar hazırlanmalı, belirlenmelidir. Dolu dolu bir yaşamınız var, sizi biraz tanıyabilir miyiz, kimdir Arif Yakışır? Anamın tabiriyle, babamın askerden geldiği bir dönemde, Ağustos ayının sıcacık bir gününde 1953 yılında dünyaya gelmişim. Doğum tarihim her ne kadar nüfus cüzdanımda 1 Ocak 1954 gözükse de, ben anamın bu tarifini kabul ediyorum. 1989 yılına kadar Ankara’nın ilçesi olan; Aksaray’ın il olmasından sonra da Aksaray'a bağlanan Şereflikoçhisar ilçesinin şirin bir köyü olan Boğaz Köyü’nde doğmuşum. İlkokul ikinci sınıfı köyümde bitirdim. Babamın Ankara’da iş bulmasından sonra bir iç göç yaşadık ve 1962 yılında Ankara’ya göçtük. Dikmen-Gecekondu Mahallesi bizim ilk göçümüzün son durağı idi. İlk ve ortaokulu Ankara’da bitirdim. Hollanda serüveni ne zaman başladı? Babam, 1965 yılında ikinci göçünü Hollanda’ya başlattı. Van Nelle sigara, kahve fabrikasına anlaşmalı işçi olarak gelen babam, “Merak etmeyin, birkaç yıl çalışır, kazanır, aranıza dönerim” diyerek, anamla 7 çocuğunu
geride bırakıp Hollanda’ya gelmişti. Geri dönmeyi bir türlü başaramayan babam, 19 Eylül 1971 yılında 6 çocuğu ile anamı da yanına aldırdı. İlk geldiğimiz yer Rotterdam’ın Noord bölgesiydi, 12 yıl öncesine kadar da orada ikamet etmekteydim. Babam ve anam, 55 Yaş Yasası çerçevesinde 1987 yılında Türkiye’ye kesin dönüş yaptı. Birkaç yıl sonra dönerim dediği Hollanda’dan ancak 23 sene sonra kopabildi. Buna şükür, istemelerine ve neredeyse 50 yılını doldurmalarına rağmen pek çok insanımız hâlen dönemediler. Siz ne yaptınız geldiğinizde? Geldiğimde 18 yaşımı doldurduğum için okula gitme mecburiyetim yoktu. İşte, benim o babam, kendine göre bir Türkçe-Hollandaca sözlük yapmıştı. “Sana çalışmak yok, bu kelimeleri öğreneceksin” diyerek beni lisan öğrenmeye teşvik etmişti. O günlerde sadece küçük, kırmızı kaplı Van Gorps yayınevinin bir sözlüğü vardı. Günde 70-80 kelime öğreniyordum. Şu an konuştuğum Hollandacanın temeli ta o günlerdeki o çalışmayla atıldı.
Websitemizde çıkan bir haber Nasıl bir evlilik gerçekleştirdiniz, severek mi, görücü usulü ile mi oldu? 1974 yılında, Türkiye’den, memleketimden evlendim. Bilimsel denilen pek çok teoriyi yerle yeksan eden bir evlilik hikâyem var benim. Uzaktan akrabam olmasına rağmen eşimi tanımıyordum. Akrabaların bizi birbirimize yakıştırmalarının ardından hanımın fotoğrafı elime
geçti. Hanımda da benim fotoğrafım varmış. Biz bu konuda suskun kalınca, akrabalar bir izin döneminde babamı sıkıştırmışlar ve “Bu kızı Arif’e alalım, sakın kaçırma” demişler. Babam da, bu ısrarlar üzerine eşime bizim adımıza dünür olmuş, istemiş ve söz kesilmiş, eşim Naciye Hanım’la nişanlanmışız. Nişanlandığımı izin dönüşünde ba-
Ne tür işlerle uğraştınız? Bazı prodüksiyon işlerinde çalıştım. Oralardan bir sonuç alınamayacağını gören babam, işçilik hayatımı sonlandırdı ve sanat okulunun elektrik bölümüne kaydımı yaptırdı. Buradan mezun olunca, aynı fabrikada elektrik bakım ve tamiratı elemanı olarak işe başladım. Tahsil hayatınızı bu şekilde mi noktaladınız? Hayır, durmadı devam etti. Rotterdam belediyesinin inisiyatifiyle hayata geçirilen Yabancılar Akademisi’ne başladım, 2 yıl orada eğitim aldım. Bu eğitimin ardından, Yüksek Eğitim Bilimleri Fakültesinde, orta dereceli okullar için Türkçe öğretmenlik bölümünü bitirdim. Ardından, Leiden Thomas Moore Yüksek Pedagojik Akademisi’nde eğitim gördüm, diplomamı aldım. 1988 yılında, Rotterdam’da Yabancı İşçiler Cemiyeti’ne girdim. Bunun yanında; SPIOR kurumunda görev aldım. 1995 yılında Amsterdam Yüksek Okulunda; kurum-idare-menajerlik bölümünü 1 yılda başarıyla bitirdim.
bamdan duydum. Haberimiz olmadan yaptığımız evliliğimizin bu yıl 40’ıncı yılını doldurduk. Karasevdayla birbirlerine aşık olanların, aylarca flört hayatı yaşayıp da evlenenlerin ayrılmalarına inat, fotoğrafla yapılan evlilikler mutlu bir şekilde bir ömür boyu sürmekte. Mutlu, huzurlu, sevgi ve saygıyla koskoca bir 40 yılı geride bırakıyoruz. Bizim evliliğimiz, görücü usulü ile bile değil, daha ilkel bir şekilde; fotoğrafla gerçekleşmiş bulunmaktaydı. Bu tür evliliklere karşı çıkanların kulakları çınlasın. İşin içerisinde, sevgi, saygı, güven, hoşgörü ve fedakârlık olunca, aşk kendiliğinden doğuyor. Bu mutlu evliliğin meyvesi olan 4 çocuğumuz var. Üçü kız, biri erkek olan çocuklarımızın üçünü evlendirdik. Biri nişanlı. 6 torunum var.
80’li yıllarda Türklerin dernekleşme ve örgütlenme faaliyetleri başladı, siz neresindeydiniz bu çalışmaların? 1986 yılından 1992 yılına kadar Rotterdam Gültepe Camii Başkanlık görevinde bulundum. Yine 1987-1992 yılları arasında Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu’nda sekreterlik ve başkan yardımcılığı yaptım. 1996 yılında, Yabancılar Cemiyeti’ni de işin içerisine dâhil ederek, Rotterdam genelindeki 19 cami-cemiyette ilk kez ev ödevlerine yardımcı kursları başlattık. Türk çocuklarının, gençlerinin okullardaki başarısını artırmayı amaçlayan bu girişimimiz, güzel bir hizmet olarak ülke geneline yayıldı ve çocuklarımızın başarıları bu vesileyle artmış oldu. Üniversite ve yüksek okul okuyan gençlerimizin bugünkü geldiği konumda o günlerde verilen derslerin katkısı büyüktür. İşçi göçünün
başladığı günlerde yabancıların A’dan Z’ye bütün sorunlarıyla alakadar olması için kurulan ve 1994 yılına kadar “Yabancı İşçiler Yardım Cemiyeti” ismiyle hizmet veren daha sonra Yabancı İşçiler Cemiyeti olarak adlandırılan oluşum, toplumu, uyum, eğitim, sağlık, yeni yasalar konusunda sürekli bilgilendirme ve yönlendirme faaliyetleri içerisinde bulunmuştur. Pek çok insanımıza yol göstermiş, destek olmuş, haksızlığa uğrayanların haklarını aramış, işten atılmalarını önlemiş, onların oturum almasını sağlamıştır. 2009 yılının Şubat ayından beri de, T.İ.K.D.F Genel Başkanlık görevini yürütmekteyim. Aynı zamanda Moslim Omroep adlı yayın kurumunun da sorumlu yayın müdürlüğünü yapmaktayım.
Sizce Türk toplumu ne düzeyde? Hollanda’da 420 bin civarında insanımız yaşamakta. 300 civarında cami, en az o kadar da sosyal-kültürel faaliyet yürüten dernek ve vakıflarımız var. Girişimci ve onların istihdam ettiği insan sayımız binlerle ifade edilmekte. Birinci nesil, bütün olumsuzluklara, imkânsızlıklara rağmen büyük başarıların altına imza attılar ve bizlere bu güzellikleri bıraktılar. Şimdiki kuşak babalarının ve dedelerinin yaptıklarını bilemeyebilir, anlayamayabilirler ancak, onları rahmet, minnet ve şükran duygularımla anıyorum. 50 yıldır buradayız, buna rağmen ben geldiğimiz konumu küçümsemiyor, aksine iyi bir yerde olduğumuza inanıyorum. Tıp, hukuk, siyaset ve iş alanında her gün ivme kazanan bir yükseliş var. Yüksek okul ve üniversite okuyan gençlerimizin oranı küçümsenmeyecek derecede artıyor. Elbette sorunlarımız var. Bunları da görmezden gelemeyiz. Bundan sonra nasıl bir gelecek bekliyor bizleri? Biz o elleri ve ayakları öpülesi köylü ve çiftçi ailelerin çocukları olarak bu ülkede büyük başarıların altına imza attık. Bizlerden sonra gelen nesil, daha aydınlık günleri kucaklayacaklar hiçşüphesiz. Tabii gençler arasında diploma almadan okulu terk edenlerin sayısı hayli kabarık. Bunun bizlere yansıması çok acı olur. Bu
nedenle azami dikkat etmeli ve çocuğumuzun iyi bir eğitim almasını sağlamalıyız. Sadece eğitimle olmaz, ona kendi kimliğini, kişiliğini de kazandırmalıyız. Dinini ve kültürünü de eksiksiz öğretmeliyiz. Tek kanatlı kuş uçamaz. Hem maddî hem manevî bir donanımla onları hayata hazırlamalıyız. Artık temizlik firmaları bile diploma sorar hâle geldiler. Toplumsal hayatın her alanında olduğu gibi eğitimde de ayrımcılık yapılıyor. Özellikle ilkokulu bitiren ve seviye belirleyen sınava tabii tutulan çocukların bilinçli bir şekilde önleri kesiliyor ve yüksek okul tavsiyesi verilmiyor. Veliler buna çok dikkat etsinler. Çocuklarımızın geleceği ile oynamalarına müsaade etmesinler. Şu anki görüntü bazılarına umut vermiyor olsa bile ben ümitvarım. Zira bir geçiş süreci yaşanıyor. Birinci ve ikinci neslin miadını doldurduğu ve bayrağı üçüncü neslin eline aldığı bir geçiş dönemi… Bu da elbette sancılı olacaktır. Gençliğin din ile olan ilişkisi şimdilik olumlu gözüküyor ancak, dil ile olan bağı koptukça ve dil sorunu yaşadıkça, dinden de uzaklaşılır endişesi taşımıyor değilim. Bu durumun da hem camiler için yönetici bulmada hem de onların kendilerini ifade etmede sıkıntı doğuracağını düşünüyorum.Bunun veliler tarafından iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.
Çocuklarınızı sürekli Türkiye’ye izine götürün. Çocukluklarınızı, kendi doğduğunuz ve yaşadığınız köylere götürün. Bağlarınızı, bahçelerinizi, yaylalarınızı gezdirin. Emmi, dayı, akrabalarıyla buluşturun onları. Konuşsunlar, kaynaşsınlar.
27 PvdA ve ihraç kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? PvdA’lı iki değerli arkadaşımızın partiden bu şekilde ayrılmaları hepimizi üzmüştür. Politik katılım adına acı bir kayıp. İşçi Partisi (PvdA) genellikle Türklerin en çok oy verdiği parti olarak bilinir. Bu, sosyal demokrat bir siyasi partinin tabanına karşı vefasızlık göstergesidir. Sol bir partinin bile ne derece sağa kaydığının işaretidir bu. Arkadaşları, belki deneyimsizlik ya da hissi algılar bu noktaya getirmiş olabilir. Ancak, parti içi demokrasi ve fikir hürriyeti açısından parti sınıfta kalmıştır. Arkadaşlarımızın susturulmaya çalışılması demokrasiye aykırıdır. Köklü bir parti olduğunu iddia eden
PvdA’nın aldığı bu tutum anlaşılmazdır. Önümüzdeki yıl yerel seçimler var, partinin bu tutumuna sandıkta cevap verilmeli. Peki, araştırma raporları vs. hakkında neler düşünüyorsunuz? Hollanda yasalarına göre kurulmuş olan dört dinî kuruluşumuz devlet sübvansiyonu almadan yıllardır bu ülkeye, insanına her alanda hizmet vermiştir. Toplumun kaynaşmasına, lisan öğrenimine, eğitime önem vermiştir. Daha birçok konularda insanlarımızı bilgilendirmiş ve topluma katılımları noktasında teşvik etmiş, destek olmuşlardır. Yaptıkları her faaliyetin şeffaf olduğu, faaliyetlerinin herkese açık olduğu da bilinir. Zaten araştırma-
yı yapan bilim adamları da Bakan Asscher’ın araştırma sonuçlarını saptırdığını, kendilerinin raporda, bu konularla ilgili bakanın söylediği gibi bir şey yazmadıklarını beyan ettiler. Bakan’ın yaptığı, söylediği iyi niyet göstergesi değildir. Söz konusu araştırmanın, Meclis Komisyonu’nda 4 kuruluşun durumunun görüşüleceği sırada Bakan’ın önüne konması da hayli manidardır. Partiye yakınlığı ile bilinen Motivaction Araştırma Şirketi’nin tüm Türkleri töhmet altında tutan ve gençlerin çoğunu barbar IŞD’e sempati duyduklarını gösteren zırva anket/araştırma sonuçlarına karşı 8 kuruluş olarak hukukî süreci başlattık.
Hollanda Türk toplumuna dair... Hollanda'daki Türklerin geleceğe nasıl bakmalılar? Hollanda’da 50’nci yılını dolduran Türklerin bundan sonraki hedeflerini belirleyen ana hatlarıyla vizyonları olmalı.Bunlar belirlenirken, öncelikle ‘nereden nereye?’ diye bir bakılmalı. Toplumun öncelikli sorunları ön plana çıkarılmalı, ona göre de geleceğe yönelik vizyonlar hazırlanmalı, belirlenmelidir. Yaşlılarımızın durumu, gençlik, eğitim, staj, aidiyet, vs. gibi. Ancak bu vizyon belgesi, tek tip bir düşünce tarzı gibi de algılanmamalıdır. Toplumsal bütünleşme olmalı mı, olmalı ise bunu nasıl sağlarız? Evet, toplumsal bütünleşme ke-
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
sinlikle olmalı. Zaten bu bütünlük şu anda da toplumumuz içerisinde var olan bir durum. Ama toplum arasındaki bağlar daha da kuvvetlendirilmeli. Bunun için, mevcut farklı federasyonlar, STK’lar birlik, beraberlik içerisinde çalışarak bu konuya eğilmeleri, önem vermeleri ve toplum içerisindeki birliği kuvvetlendirecek çalışmaları başlatmalılar. Farklılıklarımızı kabul ederek, sürekli iletişim içerisinde olarak; paylaşımla ama öncelikle samimiyetle bu mümkün. Birlik-beraberlik siyaseti yürütülmeli midir? Kesinlikle birlik-beraberlik duygularımızı kuvvetlendirmemiz gerekir. Bölünmüşlüğün kimseye bir şey kazandırmayacağı gibi,
buradaki toplumumuza ve sahip çıktığımız değerlerimize çok büyük zarar verir, onlardan uzaklaşmamıza neden olur. Buradaki Türk toplumu olarak birliğimizin kesinlikle sağlanması ve muhafaza edilmesi gerekir. Yeni bir plan ve oluşumla mı hareket etmeliyiz? Bence yeni bir plan ve oluşuma gerek yok. Şu anda Türk toplumunun oluşturmuş oldukları farklı STK’lar var, onların çalışmalarına destek olunmalı. O kurumlar da kendi aralarındaki birlik ve beraberliği sağlamalılar. Ancak STK`ların da daha sivil, daha yerel ve Hollanda konseptine göre dizayn süreci devam etmelidir.
Neleri okursunuz? Roman, dinî, millî, bilimsel, yöneticilik vs. içerikli eserleri okurum.En son okuduğum kitap Mim Kemal Öke’nin “Gün Doğarken” adlı romanıydı. Neler dinlersiniz? Türk halk, sanat müziklerini sever ve dinlerim. Neşet Ertaş, Emel Sayın, Uğur Işılak, Gülşen Kutlu, Orhan Hakalmaz gibi sanatçıları dinlerim. Neleri seyredersiniz? TV’de olayların arka planlarını anlatan, farklı görüşlerin tartışıldığı tartışma programlarını. Zamanım oldukça bazı dizileri. Film derseniz Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kış Uykusu’... Hayatta neyi önemsersiniz? İnsanların yaratılışının bir amacı var. Tüm olaylar karşısında yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan sorumluyuz. İnsanların mutlu olmalarını, hayata gülüm-
semelerini önemserim. İnsanda neyi ararsınız? Ciddiyet, dürüstlük, samimiyet, iyilik, insanlara yardım etme, destek olma. Nelerden kaçınırsınız, nelerden sakınırsınız? Hata etmekten, insanları kırmaktan kaçınır, sakınırım. Nelerden mutlu olursunuz? Toplumun, insanlarımızın mutlu olması, refah içerisinde yaşamalarından dolayı, kendimi de mutlu hissederim. Neler sizi üzer? İnsanların sorunlu olması, mutsuz olması. Hayatınızın merkezine neleri koydunuz? Önce insan. Din dahi insan içindir. Özelde ise tabii ki kendi ailem, sevdiklerim gelir. 3 kızım, 1 oğlum var. 3’ü evli; bir de nişanlı kızım var. Her 3 çocuğumdan 2’şer torundan toplam 6 torunum var.
Gentle Incasso
1999 dan beri
1999' dan beri hizmetinizdeyiz
national and international debt collection payment solutions National and international debt collection& & payment solutions Gentle Incasso, hem şirketten şirkete, hem de şirketten kişiye tahsilat yapan, para tahsil piyasasında uzman bir icra bürosudur. Alacaklı ve borçlu arasında iki tarafı tatmin eden bir sonuç almak için deneyimlidir. Biz, birçok icra bürolarından farklı olarak ‘no-cure-no-pay’ esasına göre çalışmıyoruz. Dosya masrafı olarak az bir meblağ ödeyerek, alacağınızın itinalı bir şekilde incelenmesi garantisini alırsınız. Alacağınızın, ‘sulh yoluyla alınamaz’ haberiyle sizi hayal kırıklığına uğratmayız. Mahkemeye giden bu uzun ve genellikle pahalı yolu, en medeni ölçüler içinde ve mantık çerçevesinde önlemek bizim işimizdir.
İşletmeci olarak paranızı tahsil etmek için ne kadar uzun beklediğinizi biliyoruz. Özellikle ekonomik sıkıntının yaşandığı bu dönemde, borçluların büyük bir kısmı, ödeme süresini uzatıyor ve daha da kötüsü iptal yoluna bile gidiyor. Bu da işletmeci olarak hiç istemediğiniz bir durumdur. Bu konuda sizden de, yapılan anlaşmaları yerine getirmeniz beklenmektedir.
Hizmetlerimizden faydalanmak için ilginizi çektiğimizi umuyoruz. İlgi duyarsanız veya hizmetlerimiz hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, bizimle temasa geçiniz.
Gentle Incasso Tel: 075 - 771 46 36 Fax: 075 - 635 70 49
info@gentleincasso.nl www.gentleincasso.nl
HABER
BULMACA ARALIK / DECEMBER 2014
BULMACA USTALARI İŞ BAŞINA!
28
Hazırlayan: Abdurrahman Gündüz
Devlet Mimarlık Mühendislik
Emanet
Sır tutmak
Küçük bitki
Soruşturma
Çalışma, emek
12. Harf
Azerice'de ben ben
Kilometre
Olumsuzluk ön takısı
Konut
Kavalyenin eşi Asya'da bir ırk
T.C. Deventer Başkonsolosu
Üniversite seviyisinde
Şehzade eğitimi
Açık, aleni
Koyu tenli Sürdürme Evcil bir hayvan İnandırma
Voltun simgeşi
Utanma duygusu
Knock Out
At ayakkabısı Karar veme gücü
İngilizce 1
Bereket, bolluk
İçki
Patlayıcı bir madde
Şeytan taşlama yeri
Bir nota
Kırmızı
Tesbih başlığı 15. harf Gökyüzü Tenis gercei
Bir organımız
Gözlem
Bir nota
Roma rakamı ile 50
İşçi Partisi
Bir bağlaç
Ayakkabı çekeceği
Yetenekli, usta
Kanatlanmış tırtıl Kopmuş olan
Kıtanın kısaltması
Kalıcılık, ölmezlik Yunan alfabesi 17. harfi
Sefer Üşengeç
Eski dilde ayak
Zaman
Zırhlı
Renkli tenlı
Gerçek
Güvercin türü
Koyu tütün rengi
Geçmişte
Kargaşa Keman çalan Almanya plakası
Ciğ sebze mezesi
Hz. İsa'nın doğumu
Kalın kumaş
Gece eğlencesi
Sesleniş Mont
Ezginin ilk hecesi
Küme
İlkel su taşıtı İstanbul su idaresi İngilizce'de veya
Bir eğitim dönemi T.C. Rotterdam Başkonsolosu
Kara sevda
Evin bölümleri
Almanya plakası
6. Harfimiz
29
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
COLOFON
HABER Hoofdredacteur (Genel Yayın Yönetmeni) ibrahim .karaman@haber.nl
Hayalindeki abiye ya da gelinliği bulamadın mı? Üzülme! Royal Modehuis'ın 400 m2'lik geniş mağazasında hayallerinin kıyafetini bulabilirsin...
abiye, , k li n li Ge netlik, n ü s , k lı damat ı ve farklı i bindall kıyafet ın r la m elin orta yal'e g o R in iç
ROYAL MODE HUIS Groene Hilledijk 221A 3073 AG Rotterdam Tel: 010-848 95 00 www.royalmodehuis.nl
GÜZELLİK ÖZEN İSTER
Hollanda Genç İşadamları Federasyonu (HOGİAF) ve alt çatı grubunu oluşturan dernekleri Rotterdam'ın en tanınmış kongre merkezlerinden biri olan WTC'de (World Trade Center) "Hollanda ile Türkiye arasındaki işçi göçünün 50. yıl kutlamaları" temalı 'Sonbahar Yemeğine' geniş katılım oldu. İŞ İSTİHDAMI 67'BİNİN ÜZERİNDE İnholland Yüksekokulu HOGİAF Etnik Girişimcilik Kürsüsü Başkanı Gürkan Çelik, son dönemlerde yaptıkları bilimsel araştırmanın sonuçlarının ümit verici olduğunu söyledi. Çelik "Girişimcilik Türker'de 1980'li yıllarda başlamış. 50 yıl önce gelen insanlar misafir işçi olarak gelmişlerdi. 1993 yıllarında Türk girişimcilerin sayısı 5 bin civarında idi. 2014 yılına gelindiğinde bu sayı 23 bine yaklaştı. Yani dörde katlandı. 23 bin Türk girişimcisinin sağladıkları iş istihdamı ise 67 binin üzerinde. Sade-
ce 2013 yılına baktığımızda Hollanda'da 3 binin üzerinde yeni Türk girişimcisinin olduğunu görüyoruz. Türk girişimcilerini Hollanda ekonomisine katma değer katkısı yüzde bir. Yıllık bazda bu duruma baktığımızda 2,64 milyar Euro, Türk girişimcilerinin Hollanda ekonomisine katkısı var. Toplam ciroları bu rakamın 3 misli. Yani Türkler Hollanda'da artik Hollandalı girişimcilerle yarışır duruma geldiler." dedi. ARAŞTIRMALAR ÇOK ÖNEMLİ Hollanda Corendon Şirketi CEO'su Atilay Uslu, HOGİAF'ın düzenledi bu sonbahar yemeğine 400'ü aşkın kişinin katılması büyük bir başarı olduğunu söyledi. Uslu: "Bence HOGİAF'ın yaptığı gibi network ağırlıklı toplantıların sık aralıklarla yapılması lazım. Bunları Hollandalı dostlarımıza anlatarak ve onlar ile konuşarak aramızda ki ön yargılar kırılabilinir."dedi.
Redactie: (Yayın Kurulu) Mehmet Güzelyurt Rabia Karaman Rasim Gencer Özlem Hasip Şenay Tosun Art Direction & Fotografie: M. Fatih Karaman fatih@haber.nl Advertenties: Office: 010-290 09 00 Nur Öztürk / nur@haber.nl 0641-22 68 79 Interviews & Correspondenten: Zeynel Abidin Kılıç Özlem Hasip Merve Karaman Ayşe Özkaya Keziban Karaçor Repr. Amsterdam Fatih Uluçay Repr. Eindhoven Ali Yücel Repr. Limburg Göksel Soyugüzel Repr. İstanbul Dr. Hüseyin Keleş Abonnementen: abone@haber.nl e-mail & website: info@haber.nl www.haber.nl
EFSANE Düğün Salonu
1000+
kişilik e kapasit
! I D L I Ç A
Her türlü düğün, nişan, sünnet ve özel günlerinizde size hizmet sunmaktan mutluluk duyarız. En güzel günlerinizi gelin birlikte planlayalım. Konuklarınız ve sizin için unutulmaz saatler hazırlayalım. 1000+ kişilik kapasite.
BREDA
DEN BOSCH TILBURG
EFSANE Düğün salonu
EINDHOVEN
ANTWERPEN
Bredebaan 4, Wuustwezel / BELÇİKA (Hollanda sınırına 300 metre)
İrtibat: Adem Ozan: 0641 - 36 68 01 Metin Doğaner: 0610 - 30 11 00 Osman Sungur: 0681 - 46 90 75
HABER
Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karaman. Ankara'daki görüşmelerinden sonrasında Muhsin Yazıcıoğlu'nun kabrini ziyaret etti. Merhumun ruhuna fatiha.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak NATOPA’nın Ekonomi ve Güvenlik Komitesi Başkanlığına seçildi. Sempatik tavırlarıyla dikkat çeken Öztrak, farklı partiler arasında tartışma olabileceğini ancak saygı çerçevesinde her zaman iyi geçindiklerini belirtti.
T.C. Deventer Başkonsolosunun eşi Ayla Ateş 2 Aralık 2014 günü HDV Deventer Merkez Camii Derneği Kadın Kolları yöneticileri ile biraraya geldi. Görüşmede, önümüzdeki dönemde gerçekleştirilebilecek faaliyetler ve projeler konusunda fikir alışverişinde bulunulduğu belirtildi.
30
ARALIK / DECEMBER 2014
Şeyma Altınkaya ve eşi Dj Salih Başoğlu artık aynı zamanda iş arkadaşı oldular. Fotoğraf projelerinde beraber çalışacaklar artık.
TÜMSİAD Hollanda (Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği) Den Haag'da yapmış olduğu kongre ile yeni başkanını seçti. Nuri Şekercan da proğrama katılanlar arasındaydı.
Ege Coşkun eğlencelerde çok sık gördüğümüz sanatçılarımızdan. Yeni stüdyo çalışmalarını sosyal medya üzerinden takipçilerine geçtiğimiz günlerde duyurdu.
HABER okutuyor ve okunuyor
Makedonya siyasetinde Türklerin sesi olan Türk Hareket Partisi kuruluşunun 15. yıldönümü çerçevesinde farklı etkinlikler düzenledi. Düzenlenen etkinliklere Üsküp’te Hollanda Türk Federasyon'u Genel Başkanı Murat Gedik ve Genel Koordinatör Yasin Koçak katıldılar. Raşit Bal: Paralel meselesi, bakanın Türk kuruluşlarını izlemeye alması, iki milletvekinin ihracı ve Türk kökenli gençler hakkında araştırma ilişkileri oldukça gerdi. İnsanların kafası da duyguları da karışıyor. Bakan Asscher yalnızlaşıyor ve toplum kutuplaşıyor. İyi bir gidişat degil. Inadın, maço davranmanın hiç zamanı değil. Hele içe kapanma hiç doğru değil. Azerbaycan’ın Hocalı kentinde 1992 yılında yaşanan katliamı anlatan "Karabağ’da 3 Nesil 1 Soykırım" fotoğraf sergisi Lahey'de açıldı. Katılanlar arasında Güliz Tomruk-Kişi, Mengli Rahimi, Mayise Agamirzeyeva, ve Nur Öztürk te vardı.
Geçtiğimiz ay Türkiye'den Hollanda'ya ve Almanya'ya çok sayıda siyasetçi uğradı. Ak Parti, CHP ve MHP'den farklı milletvekilleri buradaki Türk toplumunun temsilcileriyle buluştular ve organize edilen proğramlara katıldılar. NATOPA proğramı çerçevesinde 8 milletvekili, Kanal Avrupa 10. yıl kutlamasına 2 milletvekili, Karabağ sempozyumuna 1 milletvekili katılanlardan sadece birkaçı. Bütün bu proğramlara katılan ekibimiz proğramlarda HABER Gazetesi'nin 5. yıl Özel sayısını katılanlara takdim ettiler. Evet, özel sayımız büyük ilgi gördü.
31
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
Hollanda'daki En Etkili 50 Türk seçimine aday göstermek için aşağıdaki başvuru formunu doldurabilirsiniz. Verdiğiniz bilgiler Jüri Kurulu'nun değerlendirmesinde önemli bir rol oyanayacağından, bu bilgilerin olabildiğince kapsamlı olması önemlidir. İstenen bilgileri www.50turk.nl sitesinden de doldurup ulaştırabilirsiniz.
HOLLANDA'DAKİ EN ETKİLİ 50 TÜRK ADAY BAŞVURU FORMU Öneren kişinin Adı-Soyadı* Öneren kişinin adı soyadı
Adayınızın Adı-Soyadı* Aday olarak önerdiğiniz kişinin adı soyadı
EN ETKİLİ 50 TÜRK Adayınızın Bilgileri
ÖNERDİĞİNİZ ADAY HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ Adayınızı, Hollanda'daki En Etkili 50 Türk arasında neden görmek istediğinizi yazınız.
EĞITIM VE GENÇLIK ALANINDA KATKILARI Varsa: Adayınızın eğitime, çocuklarımıza, farklı gençlik gruplarına ve gelecek nesillere yönelik düşünce ve faaliyetlerinden örnekler veriniz.
E-mail* Öneren kişinin email adresi HOLLANDA TÜRK TOPLUMUNDAKI YERI, KONUMU, TANINMIŞLIĞI, IRTIBATLARI Varsa: Adayınızın Türk toplumu ve STK'lar ile olan ilişkilerini yazınız.
FIKIR VE PROJE KATKILARI Varsa: Adayınızın, yeni fikir üretme, proje geliştirme, toplumda dezavantajlı bilinen grupların yararına yaptığı faaliyetlerden örnekler veriniz.
Telefon no
HOLLANDA - TÜRKIYE ILIŞKILERINE KATKISI Varsa: Adayınızın Hollanda ve Türkiye'ye yaptığı ekonomik, kültürel, sanatsal vb alanlarda katkılarından örnekler veriniz.
YARDIM KURULUŞLARI VE TOPLUMSAL FONLARA KATKISI Varsa: Adayınızın fonlara ve yardım kuruluşlarına yaptığı faydalı işleri belirtiniz.
İkamet Hangi şehirden katılıyorsunuz?
Doldurduktan sonra bu formun fotoğrafını çekip mail@haber.nl adresine gönderebilirsiniz.
www.50turk.nl
HABER
ARALIK / DECEMBER 2014
2006
m ir a rd ed e t t izd o R tin n a me l ı aç hiz i n iz e Y em b şu ‘dan beri
DOĞRU TERCİH YAPTIĞINIZA EMİN OLUN
: :
14