HABER Gazetesi Ocak/Januari 2015 Nr- 50

Page 1

CMO Başkanı Raşit Bal:

Kültürel zekayı yükseltmek için

UYUMLU İSLAM'IN KALICI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM

KARDEŞ ŞEHIR ÖNERDİ Venlo'da şehrin 'İlham Kaynağı' konuşmasını yaptı.

“Müslümanlar büyük oyunu haketmiyorlar” görüşünü ileri süren Raşit Bal, oynanan büyük oyunları anlattı. Gazetemizin yazarlarının çarpraz sorularına kendine has üslubu ve özgün düşünceleriyle açılım getirdi, gündemdeki konuları değerlendirdi.

!

HABER OCAK / JANUARI 2015

Yıl/Jaar : 6

ISSN:1879-9981

www.haber.nl

Sayı/Nr:

Nijmegen'de Radboud Üniversitesi'de İşletme master'ını bitiren Merve Karaman şimdi de Hukuk master'ını bitirmek üzere. 25'te

Venlo'nun İlham Kaynağı konuşmasını www.venlolezing.nl adresinden izleyebilirsiniz.

27'de

Paris Böyle saldırılarından sonra müslüman komşu olmayan dostlar Hollandalı komşular, müslümanlara başına sahip çıkıyor.

50

N İYI GAZETESI E N I N ’ A D HOLLAN

Avrupa'nın ve dünyanın en büyük hastalığı haline geliyor İslamofobia. Bütün komplolara rağmen müslümanlar hergün kendilerini savunmak zorunda bırakılıyor. İnterpol ve FBİ'ın 2013 yılında yaptığı bir araştırmaya göre Batı dünyasında gerçekleşen terör saldırıların sadece yüzde 2'si müslümanlar tarafından yapılmış. Bu veriler ortada olduğu halde, 'müslüman terörizmi' diye bir kavram uyduran Batı dünyası, 'Benim gibi düşünmediğin sürece düşünce özgürlüğü sana geçerli değil' diyecek kadar iki yüzlü. 25'te

Reaktif değil, aktif ir birliktelikt k şimdi en çon gerekli ola VOOR UW JURIDISCHE ZAKEN Şimdiye kadar hiç olmadığı kadar müslüman STK’lar ve bireysel olarak müslümanHOLLANDA EĞITIM BAKANLIĞI’NIN TAVSIYE ETTIĞI SITEDE lar Paris saldırılarını kınadılar. Ancak buna rağmen her platformda terörü kınamadıkları suçlaması yapılıyor ve tekrar tekrar kınamayı ifade etmeleri telefoon: 010-2260373 isteniyor. Her sabah kutsal 'fikir özgürlüğü'nün are-mail: t.gumus@tolgaadvocatuur.nl kasında olduklarına dair iman tazelemeleri ve otoriteye iman ettiklerini göstermeleri bekleniyor. www.nieuwsbegrip.nl adresli websitesinde ders çalışan kızıKUTSALLARA HAKARET ÖZGÜRLÜĞÜ OLAMAZ nın sorusu üzerine şaşkınlık gemeer info: Müslümanlar arasında bu beklentiye karşı iki farklı tepki gelişti: çiren baba konuyu Facebook’ta www.tolgaadvocatuur.nl Bir kısım müslümanlar terörü lanetlediklerini ifade ederken, gündeme getirdi. Kızının kenbir diğer kısım ise kendilerinin bu konuyla bir alakası olmadisine “Baba biz terörist miyiz? dığını, neden üç kişinin yaptıklarından sorumlu tutulduğunu sorgulayarak tepki veriyor. Terörü kınadıklarını ifade edenlerin Okul dersine çalışırken gördüm, bir yandan samimiyeti sorgulanırken diğer yandan yeni bir öyle yazıyordu” demesi üzerine sopayla “kutsallarına hakaret etme özgürlüklerini” de kabul şok olan baba STK’ları göreve edip teslim olmaları bekleniyor. çağırdı. 16'da

SKANDAL SORU

Tolga Advocatuur 5'te Aelbrechtskade 52 b 3022 HL Rotterdam

Tunahan Kuzu vs. Wilders 2.0

Sayfa 4-6-10-12-15-18 ve 27'de

Oyuna gelen kaybeder

İBRAHIM KARAMAN

4'te

Çok bilmiş Hollandalılar

İLHAN KARAÇAY

6'da

Ben masumum Hakim Bey! AHMET SUAT ARI

10'da

Dedem cenaze oldu, imitasyon bir nesil yetiştiriliyor METIN YAZAREL

11'de

Durumdan vazife çıkarmak ya da Paris’e Fransız kalmak…

ZEYNEL ABIDIN KILIÇ

15'de

"Borçlarım var, çıkmazdayım!" diyorsanız... 7'de

Bireysel sükûnete ihtiyacımız var

Aklı kullanmak ve oyuna gelmemek!

MEHMET EMİN ATEŞ

18'de

EDA KARA

27'de

Doğal Lezzet


HABER

2

OCAK / JANUARI 2015

148 + 43 + 69 - 34 + 57 = ? 468 / 36 = ? 790 x 18 = ? 6936 - 1326 = ? etik ental aritm Soroban m geliştirir becerilerini m e zl ö g Dinleme ve sağlar Odaklanma eliştirir becerisini g Matematik i rmak sistem Çift el 4 pa zandırır Özgüven ka

Ben bu işlemleri 3-5 saniyede yapabiliyorum. Ya sen?

SOROBAN MENTAL ARİTMETİK NEDİR? Sormen tarafından uygulanan Soroban Mental Aritmetik; Uzakdoğu'da yüzlerce yılın birikimi ile geliştirilmiş bir eğitim programıdır. Çocuklara zihinsel ve işlevsel yetenekler kazandırır, matematik becerilerini geliştirir. Çocukların aritmetik işlemlerini hesap makinesi, kağıt-kalem gibi hiçbir araçgereç kullanmadan, hızlı ve doğru bir şekilde zihinden çözebilmelerini sağlar.

17 yıldır hizmetinizde

GELECEĞİN DAHİLERİNİ YETİŞTİRİR

Bisschophamerstraat 1 (naast ANWB) 6511 NA • Nijmegen Tel: 024-3234433

www.luargalajurk.nl

ZAHET, Hollanda’da yaşayan yardıma ihtiyacı olan herkese hizmet veren bir sağlık kurumudur. Yabancılar için bakım hizmetini kolay erişilebilir yapıyoruz. Kültürel farklılıkları kabul ediyor, bir zenginlik olarak görüyoruz. Hizmetlerimizi hastaların kültürel farklılığını göz önüne alarak sunuyoruz. Hizmetlerimizde; hastaların dini inançlarına, ananevi gelenek ve alışkanlıklarına azami dikkat gösteriyoruz. Hastalarımıza kendi dillerinde hitap ederek, onları kendi evlerinde hissetmelerini sağlıyoruz. Daha fazla bilgi almak ve hizmetlerimizi yerinde görmek için, sizi BEEKUBBERGEN’deki bakımevimize bekliyoruz.

ile en T E H ZA ler n ü g u mutl lsun. sizin o

KENDİ DİLİNİZDE VE KÜLTÜRÜNÜZDE SAYGI, SEVGİ, ŞEFKAT VE KALİTE VAZGEÇİLMEZ PRENSİPLERİMİZ

Stichting ZAHET Verbindingsweg 13 6573 BS Beek-Ubbergen

T. 024-7630420 F. 024-7630421 E. info@zahet.nl


3

HABER

OCAK / JANUARI 2015

14

Avrupa'nın ilk ve tek Türk Aküpünktürü Hommelseweg 29 · 6821 LA Arnhem +31 26 880 01 02 · www.sifaacupunctuur.nl

Bitkisel ilaçlarla tedavi Hacamat (kupa) tedavisi Tıbbi masaj Çağımızın İğne ile tedavi şifası

Sigara, alkol ve ilaç bağmlılığı Romatizmal hastalıklar HACAMAT Solunum yolu hastalıkları Kısırlık, Kusma tedavisi Saliha Atasever-Akkurt Adet düzensizliği, Menopoz Guatr, Şeker hastalığı Migren, baş ağrıları, kas ağrıları Stres, Depresyon, Panik atak Uyku bozuklukları Kalp damar hastalıkları Sedef, Allerjik, Egzama Kronik yorgunluk, Aşırı terleme Selülit, Şişmanlık, El ayak yanmaları Daha yüzlerce hastalık tedavisi

MİGREN'de n %100'e vara ı n a tedavi imk

Hommelseweg 29 6821 LA Arnhem Tel: 0655 - 16 19 05 Tel: 026 - 880 01 02 www.sifaacupunctuur.nl info@sifaacupunctuur.nl

Hayalindeki abiye ya da gelinliği bulamadın mı? Üzülme! Royal Modehuis'ın 400 m2'lik geniş mağazasında hayallerinin kıyafetini bulabilirsin...

abiye, , k li n li Ge netlik, n ü s , k lı damat ı ve farklı d bin all feti ın kıya r la m a elin ort yal'e g o R in iç

ROYAL MODE HUIS Groene Hilledijk 221A 3073 AG Rotterdam Tel: 010-848 95 00 www.royalmodehuis.nl

GÜZELLİK ÖZEN İSTER


HABER

OYUNA GELEN KAYBEDER

Aslında sahnede gözler önünde oynanan oyun ile, sahne gerisinde gözlerden uzak ve pazarlıklar içinde oynanan oyun, tamamen birbirinden farklı oyunlar. İBRAHİM KARAMAN Tarihin en büyük istihbarat operasyonu olarak nitelenen 11 Eylül, dünyanın yeni bir dönemece girdiği bir milat olmuştu. Etkileri ve sonuçları 100 yıl sürecek bir proje hayata geçirildi. ABD bu sayede Afganistan ve Irak’a geldi oturdu, Ortadoğu'yu kaynaklara el koyduğu merkez istasyonu haline getirdi. Belki 11 Eylül operasyonunun ABD’yi daha da zor durumda bıraktığı zamanlar ortaya çıktı ama kazanımlarının çoğunu bunu organize edenler kendi hanelerine yazmasını bildiler. MAKSAT İSLAM'I TERÖR KAYNAĞI GÖSTERMEK Ana hedeflerden biri dünyanın her noktasında, İslam terörün kaynağı olarak algılanmasına yönelik bir algı operasyonuydu ve global olarak bu imaj da sağlanmış oldu. Üstelik bir taşla birkaç kuş vurulmuştu. ABD ve İngiltere gibi ülkeler emperyalist politikalarına hem daha güçlü zemin sağlamış oldular, hem de kendini terör dışında tutmak isteyen bir çok müslüman ülkeyi kendi saflarına kattılar. Irak, Suudi Arabistan, Ürdün, Afganistan, Bahreyn, BAE, Endonezya, Fas, Cezayir, Katar, Kuveyt, Lübnan, Nijer, Pakistan bunlardan en önemlileri. Hem de bu ülkelerin kendilerini terörden ayrıştırma gereği sundukları işbirliği önerileri sayesinde, zengin petrol ve maden yatakları Amerikan şirketlerinin oldu. ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa sömürülmek istenen bölgede gizli bir rekabete girdiler. Kazanan taraf sürekli değişti ama perde önünde 'müslüman ülkeler terörün kaynağı' olarak gösterilirken bu ülkelerin başını çektiği silah ticareti perde arkasından yürütüldü. Ne kadar çok kaos olursa o kadar çok beslenme sözkonusu bu ülkeler için. HANGİ SÖMÜRGECİ DAHA İYİ? Sömürgecinin iyisi olmaz.Fransa'yı son yaşanan olayların aktörü olarak ele alırsak... Fransa'nın, Benin, Fildişi Sahili, Mali, Gine, Nijer, Togo, Kamerun, Burkina Faso, Ekvator Ginesi, Çad, Gabon, Senegal, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Kongo’dan gizli vergi tahsilatı, ülkeler kurup ülkeler yıkacak kadar çok. Fransa’nın en büyük gelir kaynaklarından biri olan yaklaşık 300 milyar dolarlık bu vergiler ülkenin vazgeçilmezlerinden birisi.

KOMPLO TEORİLERİ Ortada dolaşan en dikkat çekici komplo teorilerinden biri de bu. Amerika'nın Fransa'ya gözdağı vermek maksadıyla Paris saldırılarını CIA'nin organize ettiği. Fransa, Amerika’daki büyük ayaklanmaları mesela Ferguson'u desteklemişti. Birçok siyahi Amerikalı, aslında Fransız vatandaşıydı. Rus kanalı LifeNews'te canlı yayında açıklamalarda bulunan politik analist Alexei Martynov, Paris saldırılarını Amerikan gizli ser-

4

OCAK / JANUARI 2015

ibrahim.karaman@haber.nl visinin planladığını ve bunu İslami olmakla ilişkilendirdikleri terör örgütlerine yıkmayı hedeflendiğini söyledi. Özel sektör kanalı olan LifeNews kanalı Rusya'dan devlet kanallarından daha çok izleniyor. Martynov yaptığı açıklamada çok da ilginç bir tesbitte bulunuyor: "Amerika, Avrupalıları terörle yüzyüze getirerek kitlelerin üzerine bir korku salmak istiyor. Bu sayede Avrupalı liderleri de kendine bağlamış ve kendi duruş noktasına getirmiş oluyor. Amerikan hegemonyası sayesinde de Avrupa'yı, Rusya'ya karşıt bir noktaya getiriyor". Son zamanlarda arası açılan Avrupa ve Rusya'yı gözönünde bulundurursak bu hiç yabana atılacak bir iddia değil. Öte yandan ırkçı politikalarıyla bilinen aşırı milliyetçi Fransız Front National Partisi Onursal Başkanı Jean-Marie Le Pen bile saldırıların arkasında Amerikan gizli servisinin olduğunu açıkladı. Gerçi daha sonra bir açıklama yaparak yanlış anlaşıldığını söyledi, ancak Le Pen yaptığı ikinci açıklamada Saïd en Chérif Kouachi kardeşlerin, gizli servislerin haber ve desteği olmadan gün ortasında, kalabalık bir caddede böylesi bir saldırının gerçekleştirilemeyeceğini açıkladı. Le Pen'e göre gizli servisler bu saldırının olması için bir engellemede bulunmadılar. Kaçan kardeşlerin kimliklerin çok aptalca bir şekilde arkada bırakılmış olması bunun en önemli göstergesi. 11 Eylül 2001 saldırısında da çöken binalar ve yerle bir olan gökdelenler arasında, saldırganların kimliği net bir şekilde bulunmuştu. Diğer bir teori ise Fransa'nın 2 Aralık'ta Filistin'i tanımasıdır. Normal şartlar altında Paris güvenli bir tatil coğrafyası olarak bilinirken ve bu tür saldırılar genel itibarıyla İngiltere, İrlanda, İspanya gibi ayrılıkçı terör örgütlerinin geçmişi olan ülkelerde sahneye konulurken, bunun şimdi Paris'te sahneye konması Fransa ile bazı uluslararası gizli güçlerin hesaplaşması olarak ele alınabilir.

AFRİKA PAZARI Olayların arkasında CIA gibi uluslararası kuruluşların olduğu şimdilik ispat edilmiş bir şey değil. Zaten bu tür şeyleri 'beyaz üzerinde siyah' olacak kadar kesinlik arzeden bir içerikle ispatlamak da mümkün değil. Ancak önümüzdeki 5-10 yılı dikkatle izlemek lazım. Amerika bahsi geçen bu ülkelerde nasıl bir gelecek tasarlıyor? Son yıllarda özellikle Çin'in daha güçlenmek istediği Afrika Pazarı'ndaki sarfiyatını dikkatle izlemek lazım. Türkiye'nin de son haftalardaki Afrika açılımını dikkate alacak olursak, Afrika Pazarı meselesinin ülkelerarası hatta kıtalararası sorunları daha da derinleştirmesi sözkonusu olacak. AVRUPA ÖLÇEĞİ Avrupa'da, meş'um ve menfur saldırıyı

Müslümanlar yapmış gibi bir algı oluşturuluyor. Halbuki saldırıların hedefinde sadece 'din ve İslam' var. Bütün bunlarla sömürgeci güçlerin hedeflediği şey 'düşük yoğunluklu ve kontrollü bir savaş' olsa gerektir. Düşük yoğunluklu savaş gelişmiş ülkelerin, daralmaya yüz tutan ekonomilerini ayakta tutmak için düşündükleri yeni bir formül arayışı olarak da nitelendirilebilir. Hedeflerden biri de Avrupa'nın İslamsızlaştırılması hareketidir. Almanya merkezli Pegida hareketi Avrupa'nın diğer ülkelerine de empoze edilmek isteniyor. Avrupa'daki ekonominin kötüye gidişin faturası da yabancılara yüklenmek isteniyor.

KİNDEN VE KANDAN BESLENENLER Herhangi bir eylemde ilk olarak müslümanların sanık sandalyesine oturtulduğu senaryolar yazılıp çiziliyor. Avrupa medyası 'kinden beslenirken' sömürgeci Batı kökenli kaotisyen karar vericiler 'kandan beslenme' yolunu tercih ediyorlar. Bu bağlamda modern zamanların 'hasta adamı'nın Avrupa olacağı kaçınılmazdır. Avrupalılar çok kültürlü ve demokratik bir Avrupa özlemi çekerken, İslamofobik yapılara fırsat tanıması, gittikçe artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı, bilinç altının bir yansıması olarak görülebilir. Yani 'hasta adam' diye nitelediğimiz organizmanın psikolojisi gittikçe bozuluyor. Jalta sitesinde genel yayın yönetmen yardımcısı sıfatıyla köşe yazısı yazan Annabel Nanninga daha olayın ayrıntıları belli olmadan "Charlie Hebdo katliamı bir savaş ilanıdır" başlığıyla kin ve kışkırtıcılık içeren bir yazı yazabiliyor. BU SALDIRI KİME HİZMET EDİYOR? Bu saldırı kimin elini güçlendiriyor oturup düşündünüz mü? Fransa'daki müslümanların, yabancıların ve güvenlik problemi çıkarttıkları düşünülen kitlelerin ülkeden gitmelerini isteyen lobilerin ellerini güçlendiriyor. Kesin olan şu ki; bu cinayetler müslümanlık hassasiyeti ile işlenmedi. Belki burada maşa olarak kullanılan kişiler öyle motive edildiler ve zaten onların hiç bir şekilde canlı olarak ele geçirilmemeleri gerekiyordu. Çünkü her türlü sorgulanma durumunda bu kişilerin aslında ne kadar 'sorunlu, zayıf ve kullanıma uygun' oldukları görülecekti. Nitekim öyle de oldu; cinayeti işledikleri söylenen şahısların hepsi ölü ele geçirildi. Aslında sahnede gözler önünde oynanan oyun ile, sahne gerisinde gözlerden uzak ve pazarlıklar içinde oynanan oyun tamamen birbirinden farklı oyunlar. Bu oyun içinde ge-

ÇÖZÜM NEDIR? 1. Avrupa İslam'ı düşman olarak görmemeli ve bütün dinlere yer açmalı. 2. Avrupa çok kültürlülüğü iflas eden bir yapı görmek yerine, çok kültürlülüğü refah yolunda bir zenginlik ve kaynak olarak kabul etmeli. 3. Müslümanlar Avrupa'da yerleşik olarak mevcut oldukları her alanda iş ve düşünce üretmeye devam etmeliler, yaşadıkları ülkeleri ve ekonomilerini sahiplenmeliler. 4. Hollanda ölçeğini ele alırsak Türkler ve

mr. Rasim Küçükünal mw. mr. Dilek Küçükünal-Abotay Aile Hukuku

Çalışma ve İş Hukuku

Ceza Hukuku

Sosyal Güvenlik Hukuku

Çocuk Hukuku

Para tahsili ve icra takibi

Ticaret Hukuku

Uluslararası ihtiyati tedbir

www.kucukunal.nl Prof. Kamerlingh Onneslaan 154 3112 VM Schiedam M: info@kucukunal.nl T: 010 - 238 08 30 F: 010 - 238 08 31

Belediyeler veya SVB tarafından başlatılan, yurt dışı malvarlığı araştırma davalarında uzman avukatlık bürosu

nel itibarıyla uluslararası istihbarat örgütleri birbirlerine mesaj gönderdiler. Mesajlar gönderildi, mesajlar alındı.

HOLLANDA ÖLÇEĞİ Öte yandan hegemon devletler ve hükümetler politikalarının meşruiyetini arttırmak için yeni bir 11 Eylül oluşturmaya çalışıyorlar. Tabi bu da tam tersine daha az demokrasi, daha az özgürlükler ve daha çok kontrol demek. Bunun faturasının ilk önce kime çıkarılacağını söylememize gerek yok sanırım. Bunun Hollanda'daki en güncel örneğini ise, De Volkskrant'ın Edward Snowden ile yaptığı özel röportajda görebiliyoruz. Edward Snowden, Hollanda istihbaratının (AİVD ve MİVD) tamamıyla CİA'nin kavuğunu salladığını, buna rağmen CİA'deki çalışanların Hollanda istihbaratının güvenlik güçlerini ciddiye bile almadığını belirtiyor. Hollanda meclisinde önümüzdeki haftalarda tasarlanan yeni gizli servis kanunları kapsamındaki İnternet kanun düzenlemesi sayesinde de, Hollanda'daki fiberoptik ağın (glasvezel interneti) çok kolaylıkla Amerikalılar tarafından bilgiyi kayıt altına almak için kullanılacağını ifade ediyor Snowden. Bakan Plasterk ise sorular üzerine AİVD ve MİVD'nin kanunlar çerçevesinde işlem yaptığını belirtmekle yetiniyor. KÜRESELLEŞME VE GÖÇMEN SORUNLARI Küreselleşmenin getirdiği ana sorunlardan biri de göçmen sorunu oldu. Göçmenin müslümanı, hristiyanı, dinlisi, dinsizi yok. Göçmen göçmendir. Bunun en bariz örneklerinden biri 9/11 olaylarında Amerika'nın geçirdiği travmadır. Bu travma neticesinde Amerika sadece müslümanları değil, doğudan gelen herkesi kendi filtresinden geçirme uygulamasını ortaya koydu. Gelen herşey 'kara' olarak algılandı. Aslında ekonomik temelde yatan asıl nedenler kitlelerin elinde kendini ifade ederken, araç olarak İslam'ı ve müslümanları kullanmalarına neden oldu. Oportünist politikacılar ise kolaya yatarak hem kitleyi kendi karar vericiliklerini sorgulatmama yönünde koz olarak kullanıyorlar, hem de finansal sorunları gözlerden uzaklaştıran bir paratoner malzemesi olarak kullanıyorlar bu tür şiddet eğilimlerini. Son 1-2 yılda Euro'nun Dolar karşısındaki %35'lere varan değer kaybı Euro bölgesini zora sokuyor. Avrupa Merkez Bankası bu hafta piyasalara pompalayacağını duyurduğu 1 trilyon 140 milyar Euro ile geçici bir rahatlatmayı hedefliyor. Ancak kıtasal manada bu palyatif çözümden öteye gitmeyecek gibi görünüyor. müslümanlar Hollanda'daki katılım gerektiren her türlü mekanizma içinde 'sorunun bir parçası' olarak değil 'çözümün önemli bir faktörü' olarak yer almalılar. 5. Kültürel geçişkenliklere izin verilmeli, olaylar konjünktürel değil stratejik olarak değerlendirilmelidir. 6. Toplumda kutuplaşma değil, birlikte düşünme, birlikte hareket etme ve barış tesis edilmelidir. Marjinalliğe gidecek bütün etkenler, hem resmi hem de sivil insiyatifler tarafından önlenmelidir.


5

HABER

OCAK / JANUARI 2015

TUNAHAN KUZU WILDERS'A KARŞI Milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk, geçtiğimiz günlerde De Volkskrant'a verdikleri röportajda, Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb'in, Paris saldırlarının ardından söylediği sözleri ağır bir dille eleştirdiler. Aboutaleb 'Eğer buradan memnun değilsen ve yayınlanan söz ve çizimleri kaldıramıyorsan,

defolup gidebilirsin' demişti. Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk bu sözleri sarfeden Aboutaleb'i "Bu şekilde konuşmak, özellikle gençleri cihad için devşirmeye planlayanların kucağına itiyor" sözlerini kullandılar. Tunahan Kuzu, konuyla ilgili olarak film yapımcısı Abdelkarim El Fassi'nin “Aboutaleb, bakış çerçevesine göre bir eşektir”. sözlerini örnek olarak kullanarak, Aboutaleb'in 15 yaşındayken Hollanda'ya geldiğinde gördüğü trenlere 'ne kadar özel' diye düşünmüş olması gerektiğini belirtti. Kuzu: "Abouta-

leb için tren özel olabilir, ancak yeni kuşaklar için tam tersi eşek özeldir, treni ise bizler normal karşılarız" dedi. Kuzu: "Ahmed Aboutaleb yaptığı açıklamalarda Hollanda'nın kendisine verdiği fırsatlara minnettar olduğunu söylüyor. Büyüklerimiz için bu böyleydi evet. Ben ise minnettar değilim, çünkü bizler burada doğduk burada büyüdük. Diğer Hollandalılarla aynı hak ve hürriyetlere sahip olmamız en doğal hakkımız. Eşit hakları biz herkes için talep ediyoruz" ifadelerini kullandı. Diğer yandan Paris olaylarından sonra meclis içerisinde konu hakkında özel bir tartışma düzenlendi. Burada Wilders yine

popülist tavırlarıyla müslümanları suçlayıcı sözler sarfederken, Tunahan Kuzu söz aldı ve Wilders'a "Sen meclisteki konuşmalarında müslümanları her suçladığında ben de burada seninle, sözlerimle mücadele edeceğim"diyerek Wilders'ı susturdu. Wilders'ın, Tunahan Kuzu'nun konuşmalarından olağanüstü rahatsız olduğu gözlemve lendi. Bu düeln Kuzu Tunaha ürk Meclis'te lonun videosu zt Selçuk Ö larını bir haftada 500 up kendi gr sonra dikkat bin kez izlenerek an kurdukt kendi alanında a ılımlard t a bir rekora imza çekici orlar. atmış oldu. bulunuy

Erdoğan: “Terör ile İslamı yanyana getirmek hakarettir” Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör ile İslam, teröristle Müslüman kavramlarını yan yana kullanmanın İslam dinine en büyük hakaret ve saldırı olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hilton Bomonti Otel’de, TBMM’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği 10′uncu Konferansı’nda yaptığı konuşmada terör ve islam konusuna değindi. Erdoğan, “İslam dünyasının üzerinde ciddi ope-

rasyonlar yapılmaktadır. Müslümanlar birbirine kırdırılmaktadır. Müslümanlar, birbirine vurdurulmaktadır. Akan kan, dikkat edelim Müslüman kanıdır. Ölenler ve öldürülenler, Müslümanlardır” diye konuştu.

Teröristler ve terör örgütlerinin Müslümanların temsilcisi olmadığını savunan Erdoğan, “Kim oldukları, neye hizmet ettikleri, kimin maşası oldukları bilinmeyen terör örgütü ve teröristlerin yaptıkları eylemler, kesinlikle ve kesinlikle Müslümanları bağlamaz, İslam ülkelerini bağlamaz” dedi.

Davutoğlu: Türkler geri geliyor! Davos'ta yapılan 'Borsa İstanbul' oturumunda konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu, ' Londra'da pek çok şirketin CEO'su ile görüştüm ve bu görüşmelerde her zaman bir Türk profesyonel bu görüşmelere eşlik etti. Türkler geri geliyor' açıklamasında bulundu. Başbakan Ahmet Davutoğlu 'Borsa İstanbul' oturumunda konuştu. İstanbul'un dünya borsası için en uygun yer olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, "Londra'da pek çok şirketin CEO'su ile görüştüm ve bu görüşmelerde her zaman bir Türk profesyonel bu

görüşmelere eşlik etti. Türkler geri geliyor" şeklinde konuştu. İşte Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları: "İstanbul Dünya borsası için en uygun yer. Çok avantajlı bir konumumuz var. Ama tabi bunun yanı sıra çok istikrarlı bir siyasi yönetim de var. Son 12 yıl içinde temel yasaların bir çoğunu değiştirdik ve Türkiye'nin daha da yatırım yapılabilir hale getirdik.

"BORSA İSTANBUL İLK 10'A GİRECEK" Önceki yıllarla kıyaslandığında 10 kat daha gelişme kaydettik. Borsa İstanbul bunun çok güzel bir örneği. Borsa İstanbul 3 yıl içinde 30 sıra birden yükseldi. İnanıyorum ki çok yakında dünyadaki ilk 10 borsa içerisinde yer alacak.

"TÜRKLER GERİ GELİYOR" Yeni nesillin pro-

fesyonel bütün niteliklere haiz olmasını istiyoruz. Londra'da pek çok şirketin CEO'su ile görüştüm ve bu görüşmelerde her zaman bir Türk profesyonel bu görüşmelere eşlik etti. Türkler geri geliyor. Profesyonel Türk yöneticileri artık her alanda bulunuyor. Türkler piyasalara dinamik bir şekilde geliyor."

.com

€59

’dan

Hayallerinizi Corendon’la Yaşayin

BAŞLAYAN FIYATLARLA VERGILER DAHILDIR


HABER

6

OCAK / JANUARI 2015

ÇOK BİLMİŞ HOLLANDALILAR 11 Eylül bahane edildi ve İslamofobi çığırtkanlığı başladı. Bu çığırtkanlık tabii ki Hollanda’ya da sirayet etti. Aslında biz öyle zannettik. Aslında Hollandalı’nın gerçek yüzü ortaya çıkmıştı. Azınlıklardan Sorumlu Bakan bayan Rita Verdonk, yabancılar aleyhine yasaları acımasız bir şekilde uygulamaya başlamıştı. Bu nedenle Rita Verdonk’a ‘Vicdansız Sabuha’ lakabını takmıştık.

İLHAN KARAÇAY Sevgili Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Karaman, bu ayki HABER’in manşetini, ‘BÜYÜK OYUNA ALET OLMA’ olarak düşünmüş. HABER yazarlarına gönderdiği notta da, ‘Burada doğmuş gençlerimiz ile Hollanda’da sorunsuz yaşamamıza rağmen, bizi hala ‘öteki’ olarak algılamaları ve buna göre hareket etmeleri ilginçtir. Suçu hiçbir şekilde kendilerinde aramayan, hep parmak gösteren bir yapı ile karşı karşıyayız. Yani, sorunu bizde görüp, çözümü ise bizsiz arayan bir yapı.’ diyor. Anladığım kadarıyla, yönetmenimiz Karaman Hollandalılar’a çok kızmış ve okurlarına da ‘BÜYÜK OYUNA ALET OLMA’ başlıklı bir dosya sunmuş olacak.

‘Aaaah İbrahim ah’ diyerek başlıyorum yazıma. Biz taaa 1976 yılında bu Hollandalılar’ın ne yediklerini ve ne içtiklerini yazıp durmuştuk. Daha sonraları, ‘Hollanda’da bir tek demokrat yok’ diye çok iddialı eleştiriler yapmıştık. Her toplum içinde olduğu gibi, bizim içimizdeki çürük elmaları bahane ederek, sadece çürük elmaları dizginleyecek yasaları hepimiz için çıkarmaya gayret etmişlerdir. Bir zamanlar ‘Sen neymişsin be Hollanda’ diye övdüğümüz Hollanda, Glimmerveen gibi ırkçılara tek oy bile vermemiş Hollandaydı. Daha sonra, adının başında Prof. yazan Janmaat isimli adama

ilhan.karacay@haber.nl

Hollanda’nın yüzde biri oy verince, bu adam meclise milletvekili olarak girdi. Girdi ama, mecliste hiçbir parlamenter bu adamın elini bile sıkmadı. İşte biz o zamanlar ‘Sen neymişsin be Hollanda’ başlığıyla övgü dolu yorumlar yazmıştık. Peki sonra ne oldu? 11 Eylül bahane edildi ve İslamofobi çığırtkanlığı başladı. Bu çığırtkanlık tabii ki Hollanda’ya da sirayet etti. Aslında biz öyle zannettik. Aslında Hollandalı’nın gerçek yüzü ortaya çıkmıştı. Azınlıklardan Sorumlu Bakan bayan Rita Verdonk, yabancılar aleyhine yasaları acımasız bir şekilde uygulamaya başlamıştı. Bu nedenle Rita Verdonk’a ‘Vicdansız Sabuha’ lakabını takmıştık. Daha sonra Geert Wilders adlı bir horoz kafa çıktı siyaset arenasına. İnsanları beden görüntüleri ile aşağılamak ayıptır ama, benim çok ağır bir şekilde eleştirmek istediğim bu adama, saç modeli nedeniyle sadece ‘horuz kafa’ diye hakaret ediyorum. Bunların ne naneler yediklerini, Hollanda’da yaşayan sizlere sıralamanın zamanı değil. Sizler bunların yaptıklarını ve söylediklerini yakından takip ediyorsunuz. Son gelişmeler İçinde bulunduğumuz ay itibariyle çok önemli olaylar yaşandı. Paris’teki cinayetlerden sonra yapılan büyük protesto yürüyüşüne tüm dünya saygı gösterdi. Fransa’da Libery (Özgürlük) bayrakları açıl-

dı. Biz de bu saygıya katıldık tabii. Fikir ve düşünce özgürlüğü bizim için de kutsaldır. Ama arkasından sorduk. Özgürlüğe bu kadar kıymet veren Fransa, ‘Ermeni soykırımı olmadı’ diyenleri ve antisemitik konuşanı neden hapse atıyor? Bu yasa Hollanda’da da çıkacaktı. Hatırlarsınız, Hollanda’da 22 Kasım 2006’da yapılan erken genel seçimler öncesinde, Ermeni diasporasının başlattığı kampanyanın sonucunda, iki ayrı partinin listelerinde yer alan üç Türk kökenli aday, seçim listelerinden çıkarılmıştı. Türk kökenli milletvekili adayları Erdinç Saçan, Ayhan Tonca ve Osman Elmacı, Ermeni soykırımı iddialarını kabul etmedikleri için listelerden çıkarılmışlardı. Düşünebiliyor musunuz, milletvekili olacak üç Türk kökenli aday, kocaman adamlar tarafından yuvarlak masaya çağrılıyor ve ‘Ya bu soykırım deklerasyonunu imzalarsınız, ya da adaylıktan atılırsınız’ diyorlar. Peki nerede kaldı fikir ve düşünce özgürlüğü? Şimdi, İslamofobi korkusuna karşı yeni önlemler alınmaya çalışılıyor. Kim bu korkulan insanlar? Aralarında bizim gençlerimizin de olduğu Müslüman gençler. Hollanda devletinin derinde olanları anketler yaptırıyor. ‘Türk gençlerinin çoğunluğu IŞİD’e destek veriyor’ sonuçları ilan ediliyor. Sonra da bir Bakan çıkıyor ve ‘ 5

Türk Sivil Toplum Kuruluşu’nu 5 yıl takibe alacağız’ diyor. Bakan’ın söz ettiği kuruluşlar Hollanda yasalarına uygun bir şekilde kurulmuş derneklerdir. Paris olaylarından sonra Avrupa ülkelerinde teröre karşı çok sıkı önlemler alınmaya başlandı. Müslüman gençler için yaptırımlar getiriliyor. İyi de bu yaptırımlar için karar alınırken, Müslüman gençlerden bir tanesi ile bile konuşulmuyor. İbrahim Karaman’ın dediği gibi, ‘Sorunu bizde görüp, çözümü ise bizsiz arıyorlar’. Hollandalılar çok bilmişler ya: Her şeyi bizden iyi biliyorlar. Bakın, en son bizden iyi bildikleri bir bir konuyla daha ortaya çıktılar. Hollanda’daki en etkili 50 Türk’ü seçtiler. Kim mi seçti? Türkleri hiç tanımayan Milli Müze Müdürü gibi Hollandalılar. Kimi mi seçtiler? Bu ülkeye adlarını altın harflerle yazdırmış, adları Hollanda ile özdeşleşmiş Türkler’i kasıtlı olarak bir kenara atmışlar. Buna kim mi ön ayak olmuş? Yeşim Candan isimli bir hanımefendi. Bu konuda çok ağır eleştirilerim olacak ama şimdi zamanı değil. Sadece örnek olması açısından bu konudan söz ettim. Şimdi, Hollanda’da Müslüman gençlerin radikalize olmamaları için önlem almaya çalışıyorlar. Bizim sivil toplum kuruluşlarından

Camilerin güvenliği için özel indirim yapıyoruz!

*İslamafobi nedir? Kelime ilk kez 1991 yılında kullanılmış olup 11 Eylül saldırılarıyla gündeme getirilmiştir. Bugün İslamofobi dendiğinde hem İslam dinini tanımaktan ve öğrenmekten kaynaklanan bir korku, hem de bu korkuya dayanarak Müslümanlara karşı ayrımcılık ve düşmanlık yapılmasının meşru görülmesi anlaşılmaktadır. Tarihi kökleri İspanya'da Endülüs'ün İslam Devleti tarafından fethedilmesine kadar iner. Haçlı seferlerine asker devşirmek isteyen kilise mensuplarının yaptığı propagandalar ile fikir zemini Hristiyanlıka karşı tehditler ve tehlikeler üzerinde oluşturulmuş olan "İslamofobi", Müslümanlar ile Hrıstiyanlar arasındaki ilişkilerin, tanışıklığın yaygınlık kazanması ile yüzyıllar içerisinde azalmış iken yaklaşık günümüzde yeniden popülarite kazanmıştır. Bu popülaritesinde Huntington'un ünlü "Medeniyetler Çatışması" makalesinde İslam'ı Batı için bir potansiyel düşmanlık odağı olarak lanse etmesinin önemli bir etkisi olmuştur.[5] Özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde New York'taki İkiz Kuleler saldırılarından sonra Batı dünyasında daha önceki yabancı düşmanı ırkçı eğilimlerden kaynaklanan yeni bir durumdur.

GÜVENLİK

SİSTEMLERİNDE

Telefon veya tabletinizle istediğiniz her an kameralarınızı izleyebilirsiniz! Hem de HD kalitesiyle.

Schiedamseweg 213 3026 AN Rotterdam

yararlanmadan alınacak olan önlemler de radikal olur. Bu yorumu Mersin’de yazıyorum. Bakalım Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Karaman bu konuyla ilgili dosya haberi nasıl işleyecek. Ama Hollanda mercilerine tavsiyem olacak: Bu ayki HABER’i alın, tercüme ettirin ve okuyun. Eminim ki, bu dosya haberde öğreneceğiniz çok şey yer alacak.

DOĞRU ADRES

Tel: 010-462 35 69 www.adacams.nl

Beveilig uw woning, kantoor of winkel met het beveiligingssysteem van ADACAMS


7

HABER

OCAK / JANUARI 2015

Hollanda’daki Türklere tehdit mektubu Hollanda’da Türklere ait “Yunus Emre Öğrenci Kültür Merkezi”ne kimliği bilinmeyen kişi ya da kişilerce tehdit mektubu gönderildiği bildirildi. Merkezin müdürü Mehmet Akbulut, yaptığı açıklamada, Hollanda Diyanet Vakfı’na (HDV) bağlı Gültepe Camisi’yle yan yana bulunan, yaklaşık 30 öğrencinin konakladığı merkeze postayla gelen mektupta ölümle tehdit edildiklerini söyledi. Den Haag’dan gönderilen mektupla ilgili polise gerekli şikayet başvurusunda bulunduklarını belirten Akbulut, olaya ciddiyetle yaklaşan polisin merkezde ek güvenlik önlemleri aldığını ifade etti. Akbulut, “İlk kez böyle bir tehdit olayıyla

karşılaştık, tedirginiz” dedi. Camiyle bitişik oldukları için tehdidin burayla da bağlantılı olabileceğine değinen Akbulut, “Camiyle yan yanayız. Belki cami diye düşünmüş olabilirler o mekanı. Çünkü özellikle mektubun içeriğine baktığınız zaman ‘camilerde öleceksiniz’ diye tehditler de var. Bunu öyle algıladığınızda bizi de camiyle özdeşleştirdiler diye düşünüyorum. Ayrı düşünülmesi mümkün değil. Zaten binanın tamamı HDV’ye bağlı. Bir tarafında cami bir tarafında bu merkez var” ifadesini kullandı. Tehdit içerikli bu mektubu Avrupa’da son dönemlerde artan islamofobi olaylarıyla bağlantılı değerlendirdiklerine

dikkati çeken Akbulut, şöyle konuştu: “Çünkü üzerinde ‘Hepimiz Charlie’yiz’ diye yazıyor. Özellikle Avrupa ülkelerini de bu kapsama almış. ‘Hepimiz Charlie’yiz’, sizler değilsiniz diyor. Müslümanların fazlalık olduğundan bahsediyor. ‘Bizim baş ağrımızsınız’, ‘hamam böcekleri’ tarzında hakaretlerle dolu. Mektubun yazılış şekli düşünülmüş. Çalakalem yazılmamış. Bu tür hadiseler karşısında sakin düşünerek güvenlik güçlerini bilgilendirmek lazım. Mutlaka polise bildirilmeli.”

“İslam’a doğrudan bir saldırıdır”

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Paris’teki silahlı saldırıya ilişkin “İslami simgelerin açık ve aleni olarak bu eylemi gerçekleştirenler tarafından kullanılmış olması bir algı

DR. KÜRŞAT BAL:

manipülasyonudur. Algı mühendisleri, katillere dinimizin simgelerini telaffuz ettirerek akılla alay ediyorlar. Sadece Müslümanların değil esasen Batı kamuoyunun aklıyla da alay ediyorlar” dedi. Olayın, sadece dergi çalışanları, Fransa, Avrupa ya da Batı’ya karşı işlenmiş bir saldırı olmadığını vurgulayan Görmez, “Aslında bu saldırı bir dine inansın ya

da inanmasın, inanıyorsa dini ne olursa olsun, dünyanın barışa değer veren bütün insanlarına karşı yapılmış bir saldırıdır. Bu insanlardan biri olarak, barışı asli değer olarak yücelten bir dinin mensubu bir Müslüman olarak ve Türkiye’de din hizmetlerinden sorumlu Diyanet İşleri Başkanı olarak derin bir üzüntü içinde olduğumu ifade etmek isterim” diye konuştu.

NOS'un taraflı yayıncılığı sorgulanmalı

"Borçlarım var, çıkmazdayım!" diyorsanız... Borçlarınızın geri ödenmesi imkansız bir hal mi aldı? Umutsuz bir durumda mısınız? Hollanda'da temize çıkmak için imkanlar var: 'Yeniden borç yapılandırma programı'. Sulh yoluyla ya da hukuki yolla sorunlarınıza çözüm üretebilirim. • Sulh yoluyla (minnelijke schuldhulpverlening) • Hukuki yolla (WSNP) Avukat olarak 6 yıldır bu tür davalara bakıyorum. Deneyimlerimden faydalanarak iyi bir sonuç alabilirsiniz. Size her aşamada detaylı bilgi verebiliyorum. Bu alandaki işlemleri yetkili merciler genelde çok karışık hale getiriyorlar. Lisan problemi ise işi daha da zorlaştırıyor. Bunlar size engel olmasın! Prosedürlere başlamadan önce uzman avukata danışmanız sizin için faydalı olacaktır. Görüşmek üzere. Avukat Tolga Gümüş

Ceza davaları - Strafzaken Çocuk davaları - Jeugdzaken (OTS/UHP) Kişisel iflas davaları - WSNP (schuldsanering)

V

erenigd Arnhem Partisi Başkanı Kürşat Bal NOS’un bir kamu kuruluşu olduğunu ve göçmenlerin de vergileriyle yayıncılık yaptığını söyleyerek NOS’un taraflı yayıncılığını eleştirdi. “NOS’un tarafsızlığını kim garanti edecek? ‘Diversiteit is kwaliteit’ yani çeşitlilik kalitedir. Neden NOS’un karar mekanizmalarında ve editörleri arasında müslümanlar ve göçmenler yok? Çeşitli bahanelerle insanlarımızın bu kademelerde işe alınmadığını tahmin ediyorum” diyen Kürşat Bal, milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’e de çağrıda bulundu: “Meclis’te soru önergeleri verebilirler ve buna paralel olarak NOS ile masaya oturup bu soruna çözüm aramaya da başlayabiliriz. Milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk

NOS'un bu çifte standardını daha önce manşetimize taşımıştık bu konuda adım atabilirler. Daha önceki taraflı yayıncılık örneklerini de masaya yatırıp bu tarafgirliğin nereden geldiğini açıkça konuşmak gerek” dedi. İsveç’te camilere yapılan saldırıları dünya medyasının ‘caminin kundaklanması’ olarak vermesine

rağmen; NOS’un, haberleri sadece ‘camide yangın çıktı’ şeklinde vermesi sağduyulu Hollandalıların da tepkisine yol açtı. Daha önce de yabancılarla ilgili yayınlarında NOS’un çifte standart uygulamasını gazetemizde gündeme taşımıştık.

www.tolgaadvocatuur.nl t.gumus@tolgaadvocatuur.nl Tel: 010 - 226 03 73 Aelbrechtskade 52b Rotterdam


HABER

8

OCAK / JANUARI 2015

Uluslararası Utrecht Turizm Fuarı'na büyük ilgi Utrecht’teki Jaarbeurs salonunda bu yıl 45’incisi düzenlenen ve 18 Ocak’a kadar devam edecek fuarda Türkiye, Lahey Büyükelçiliği Kültür

ve Tanıtma Müşavirliği’nin 50’ye yakın kurum ve kuruluşun katılımıyla açtığı yaklaşık 750 metrekare büyüklüğündeki stantla en büyük

katılımcılar arasında yer aldı. Fuarın resmi açılışı dolayısıyla Türkiye standında düzenlenen resepsiyona Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral, Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş ve Lahey Kültür ve Tanıtma Müşaviri Kıvılcım Neşe Akdoğan’ın da aralarında bulunduğu isimler katıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Dursun, gazetecilere yaptığı açıklamada, bakanlık olarak Utrecht’teki fuara büyük önem verdiklerini, Hollanda’dan Türkiye’ye gelen turist sayısının yılda 1 milyon 300 binden 1,5 milyona doğru yükselmekte olduğunu söyledi. Dursun, Hollandalıların daha çok Türkiye’nin güney kıyılarına gittiğini hatırlatarak, buna karşın Türkiye’yi sadece deniz, kum, güneş olarak görmediklerini ifade etti. Hollandalıların kültüre olan ilgilerini bildiklerini, bu kapsamda kültür turizmine önem verdiklerine vurgu yapan Dursun, şöyle konuştu: “Akdeniz çanağı dışında bizim çok farklı, çok çeşitli avantajlarımız var. Bunları bu fuarda vurgulamak istiyoruz. Bir kere Türkiye büyük bir kültür ülkesi. UNESCO’nun korumaya değer bulmuş olduğu miras listesi hızla çoğalıyor. Kültür turizmi dışında özellikle son yıllarda teknolojinin ilerlemesi ve doğaya olan ilginin artması dolayısıyla doğa turizmini yine Hollandalılara öneriyoruz. Özellikle düz bir ülke olan Hollanda’nın Türkiye’nin dağlarını keşfetmesini istiyoruz. Kayak, dağcılık ve eko turizm dediğimiz sağlık aramak üzere yapılan turistik gezilerde Türkiye’nin yaylalarını tavsiye ediyoruz. Sadece Hollandalılar için değil bütün Türkiye’ye gelmek isteyen gruplar için, ülkeler için yapmamız gereken Türkiye’nin turizm alt yapısını geliştirmek ve turizm destinasyonlarını, güzergahlarını çoğaltmak, zenginleştirmek olacaktır.” Topkapı Sarayı’ndaki haremde yeni açılan yerlerin görülmeye değer olduğunu da hatırlatan Dursun, sözlerine şöyle devam etti:

“Dün Topkapı Sarayı’nda çok tarihi bir gün yaşandı. Ben aynı zamanda Topkapı Sarayı müdürüyüm ve Ayasofya’nın eski müdürüyüm. İki müze kültür turizmi bakımından çok ilgi çekiyor. Haremi belki çok daha geniş bir açıdan inceleyebilecek yeni alanlar Topkapı Sarayı’nda açıldı. Onun için ‘daha önce ben İstanbul’a geldim, Topkapı Sarayı’nı gördüm’ diyenlere bile yeni açılan haremdeki birimleri görmeyi öneriyorum.”

İSLAMOFOBIK SALDIRILARIN HEDEFI KADINLAR

İ

ngiltere’de nefret suçlarıyla ilgili araştırmalar yapan kuruluşlar ve sivil toplum önderleri, ülkede Müslüman kadınları hedef alan İslamofobik saldırıların hızla arttığına dikkati çekiyor. İngiltere’de nefret suçlarıyla ilgili araştırmalar yapan kuruluşlara ve sivil toplum önderleri, ülkede Müslümanları ve özellikle kadınları hedef alan İslamofobik saldırıların sayısının hızla arttığına dikkati çekiyor. Britanya Müslüman Konseyi Sözcüsü Khalil Charles, İngiltere’de yaşayan Müslümanların kendilerini giderek daha fazla tehdit altında hissetmeye başladıklarını belirtti.


9

OCAK / JANUARI 2015

Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. A. Haluk Dursun:

Türkiye büyük bir kültür ülkesidir

Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, Hollandalıların daha çok Türkiye'nin güney kıyılarına gittiğini söyledi. Ancak Hollandalı'ların Türkiye'yi sadece deniz, kum, güneş olarak görmediklerini belirtti. Hollandalı'ların kültüre olan ilgilerini bildiklerini, söyleyen Dursun: "Akdeniz çanağı dışında bizim çok farklı, çok çeşitli avantajlarımız var. Bunları bu fuarda anlatmak istiyoruz. Bir kere Türkiye büyük bir kültür ülkesi. UNESCO'nun korumaya değer bulmuş olduğu miras listesi hızla çoğalıyor. Kültür turizmi dışında özellikle son yıllarda teknolojinin ilerlemesi ve doğaya olan ilginin artması dolayısıyla doğa turizmini yine Hollandalı'lara öneriyoruz. Özellikle düz bir ülke olan Hollanda'nın Türkiye'nin dağlarını keşfetmesini istiyoruz. Kayak, dağcılık ve eko turizm dediğimiz sağlık aramak üzere yapılan turistik gezilerde Türkiye'nin yaylalarını tavsiye ediyoruz. Sadece Hollandalı'lar için değil bütün Türkiye'ye gelmek isteyen gruplar için, ülkeler için yapmamız

gereken Türkiye'nin turizm alt yapısını geliştirmek ve turizm destinasyonlarını, güzergahlarını çoğaltmak, zenginleştirmek olacaktır."dedi.

TOPKAPI SARAYI HAREMİNİN KAPALI BÖLÜMÜ ZİYARETE AÇILDI Müsteşar Haluk Dursun ayrıca daha önce Topkapı Sarayı ve Ayasofya Müzesi’nin müdürü olduğunu hatırlatarak “Topkapı Sarayı'nda çok

tarihi bir gün yaşandı. İki müze kültür turizmi bakımından çok ilgi çekiyor. Haremi belki çok daha geniş bir açıdan inceleyebilecek yeni alanlar Topkapı Sarayı'nda açıldı. İstanbul'a geldim, Topkapı Sarayı'nı gördüm' diyenlere bile yeni açılan haremdeki birimleri görmeyi öneriyorum. Yıllardan beri kapalı olan ve Harem içerisinde bulunan Karaağalar Mescidi ile Kadınlar Mescidi’ni ziyarete açtık. Ayrıca Harem’in korumasından sorumlu olan askerlerin bulunduğu Zülüflü Baltacılar Ocağı’da hizmete açıldı. Harem Hünkar Sofası ise uzun süreden beri restorasyon gören, ziyarete kapalı bir alandır, Ayrıca, son yıllarda Hünkar Mescidi, Has Mutfaklar, Mecidiye Köşkü, Hekimbaşı Kulesi, Arz Odası restorasyonları bitirildi. 3. Ahmed Kütüphanesi ve Haremdeki Şimşirlik ve Hastane gibi bazı bölümlerin restorasyonu devam ediyor. Enderun Avlusu'nda bulunan Hazine Koğuşu daha önce depoyken yeniden düzenlendi. Eğitim alanı olduğu belirtilen ve hüsn-ü hat, kitap teşhir salonu olarak ziyarete açıldı" ifadelerini kullandı.

YURTDIŞI GENÇ LIDERLER PROĞRAMI’NA BAŞVURULAR BAŞLADI

B

aşbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluklar Başkanlığı tarafından 2013 yılında başlatılan ‘Yurtdışı Genç Liderler Programı’nın üçüncüsü için başvuru sürecinin başladığı ifade edildi. Yapılan açıklamada “Program yeni nesil gençlerin başarılı rol modelleri olarak yetişebilmeleri, sosyal ve kültürel hayata katkıda bulunabilmeleri maksadıyla hazırlanmıştır.” ifadeleri kullanıldı. 2015 yılında ‘Yurtdı-

şı Genç Liderler Programı’ için 8 ülkeden 45 öğrencinin kabul edileceğini belirten YTB yetkilileri: “Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Avusturya, Avustralya, Birleşik Krallık, Danimarka, Fransa ve Hollanda’da Lisans ve Yüksek Lisans okuyan başarılı gençler 2 ayrı programla bir araya gelecektir. Bu programlar, Mart ayında Ankara’da ve Ağustos ayında İstanbul’da olmak üzere birer hafta olarak yapılacaktır. Seminerler, Atölye

Çalışmaları, Vizyon Konuşmaları ve çeşitli kültür ve sanat aktivitelerinden oluşan program Dünya’nın farklı bölgelerinden gençlerimizi bir araya getirecek ve onlara Türkiye’yi daha yakından tanıma fırsatı verecektir. Seçilecek katılımcılar, akade-

mik başarının yanı sıra sivil toplum çalışmaları, kültür, sanat ve spor alanındaki faaliyetleri ve niyet mektuplarına göre belirlenecektir.” ifadelerini kullanıldı. Programla ilgili detaylı bilgi için: www.ytb.gov.tr/ gencliderler

HABER

16 Türk Devleti sembolü en yüksek makamda

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda resmi törenle karşıladı. Törende ilk kez tarihteki 16 Türk devletini temsilen dönemin askeri kıyafetlerini giyen askerler de yer aldı.

Çağrı Merkezleri Türkiye’ye yöneliyor

Çağrı merkezi alanında Avrupalı firmaların Türkiye ilgisi dikkat çekiyor. 170 bin çalışanı bulunan Fransız Teleperformance Türk şirket Metis’i bünyesine katarken, İtalyan Comdata ise Koç Grubu’nun firması Callus’u geçen yıl devralmıştı. Hollandalı GDCC şirketi de Türkiye’de çağrı merkezi firması kurarak bu trende katıldı. Türkiye Çağrı Merkezi Pazarı-2013 araştırmasına göre yabancı dil bilen sektör çalışanları içinde Almanca yüzde 46’yla ilk sırada yer alıyor. Onu yüzde 44’le İngilizce, yüzde 5’le de Hollandaca izliyor.

Belçika’da polisle tartışan bir Türk vurularak öldürüldü

Belçika’nın Verviers kentinde Cemil K. isminde bir Türk vatandaşı polis tarafından silahla kalbinden vurularak öldürüldü. Sabah saatlerinde bir parkta meydana gelen olayda Cemil K.’nın, sebebi bilinmeyen bir nedenle polisle tartışmaya girdiği görgü tanıkları tarafından bildirildi. Olayın büyümesinden sonra polisin önce biber gazı kullandığı ancak Cemil K.’nın cebinden bıçak çıkarmasıyla polis tarafından silahla vurulduğu ifade edildi. 45 yaşında ve 4 çocuk babası olan Cemil K.’nın yakınları olayı duyduktan sonra sinir krizleri geçirdi. Olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatılırken, olay Belçika’da yaşayan Türkler arasında büyük üzüntü yarattı.

Gazze’de öldürülen gazetecilerle ilgili karikatüre ölüm tehditleri

Haaretz Gazetesi geçtiğimiz yaz İsrail’in Gazze saldırılarında ölen 13 gazeteciyi de gündeme taşıyan bir karikatür yayınladı. İbranice yayınlanan karikatürde “Charlie Hebdo saldırısında 10 gazeteci öldü, Gazze saldırısında 13 gazeteci öldü” deniliyor. Bu yayınlar üzerine gazetenin editörleri hakkında araştırma yapılması ve cezalandırılması çağrısı yapıldı. “Jewish Home” partisinden seçimlere aday olan Ronen Shovel’in Facebook’taki bu çağrısı üzerine Haaretz gazetesi ölüm tehditleri aldıklarını bildirdi. “Onların öldürülmeleri gerek.” “Teroristlerin gitmeleri gereken yer Haaretz’di.” “Umarım terörizm Haaretz’e de ulaşır.” Bu tehditler üzerine gazetenin sözcüsü “ifade özgürlüğü ve yayın özgürlüğü küresel tartışmaları sırasında ve gazetecilerin bu özgürlüğün varlığı dolayısıyla öldürüldüğü bir zamanda internet kullanıcılarının hoşlarına gitmeyen bir karikatürü Haaretz’in sansürlemesini talep etmeleri çok şaşırtıcı” dedi.


HABER

10

OCAK / JANUARI 2015

BEN MASUMUM HAKIM BEY! Her eylem sonrası gözler ve parmaklar masum Müslümanlara yöneltilmektedir. Bazıları onları teröristlerle aynı kefeye koyup yargılamakta, bazıları da onları bir pozisyon almaya zorlamaktadırlar. Her halükarda kollektif bir yaklaşım söz konusudur. Sanki Müslümanlar homojen bir grupmuş da hepsi aynı inanıp aynı düşünüyormuş gibi bir görüntü oluşturulmaya çalışılıyor. Keşke öyle olsaydı da Müslümanlığın neyi ihtiva ettiği anlaşılsaydı, ama maalesef öyle değil. AHMET SUAT ARI Paris’te Charlie Hebdo adlı mizah dergisinin teröristler tarafından basılıp 12 kişinin öldürülmesi sadece infial yaratmakla kalmayıp kafalarda bir sürü soru işaretinin de oluşmasına sebep oldu. İlk bakışta üç gencin ‘Müslümanlar adına’ terör eylemi gerçekleştirdiği algısı oluşmuştu. Ancak gerek eylemin kamuoyuna televizyonlar kanalıyla servis edilişindeki bazı ayrıntılar gerekse olay sonrası bir kaç günlük süredeki gelişmeler ister istemez zihinlerde bir takım bulanmalara sebep oldu. Hatta bunlar, benim gibi komplo teorilerine pek itibar göstermeyen birisini bile düşünmeye sevk edecek nitelikteydi. Paris katliamına, katliam diyorum çünkü yapılan katliamdan başka bir şey değildir, farklı açılardan bakarak bir analiz yapmaya çalışırsak bundan en zararlı çıkanın İslam ve Müslümanlar olduğunu tespit ederiz. O halde neden kendilerini Müslüman olarak gösteren bu gençler böyle bir katliam yaparlar? İnsan savunmak istediği bir dine zarar vermek ister mi? Yoksa maksatları zarar vermek miydi? Bu soruların cevaplarını hiçbir zaman kendilerinden alamayacağız, zira üçü de öldürüldüler. Belki onlarla birlikte bu soruların cevapları da toprağa gömüldü, ama bunlar er ya da geç mutlaka bir gün, gün yüzüne çıkacaktır. Bu ve bunun gibi terör eylemleri mikro

ve makro ölçeklerde toplumlarda ayrışma ve kamplaşmalara sebep olmaktadır. Terörü bir metot olarak benimseyenlerin oranını genelle kıyasladığımızda ortaya çıkan tablonun aslında hiç de kötü olmadığı görülecektir. Bu oran % 1 bile değildir. Üstelik bu % 1’in içinde başkalarının maşası olan yapay gruplar da vardır. Ancak bu küçücük oran % 99’dan daha dominanttır. En azından öyle algılanması için çaba sarf edilmektedir. Her eylem sonrası gözler ve parmaklar masum Müslümanlara yöneltilmektedir. Bazıları onları teröristlerle aynı kefeye koyup yargılamakta, bazıları da onları bir pozisyon almaya zorlamaktadırlar. Her halükarda kollektif bir yaklaşım söz konusudur. Sanki Müslümanlar homojen bir grupmuş da hepsi aynı inanıp aynı düşünüyormuş gibi bir görüntü oluşturulmaya çalışılıyor. Keşke öyle olsaydı da Müslümanlığın neyi ihtiva ettiği anlaşılsaydı, ama maalesef öyle değil. Müslümanlar da binbir surete girmiş, birini bir diğeriyle kıyaslamak bile zaman zaman mümkün olmamaktadır. Peki ne için yapıldığı bile belli olmayan, hem de benim hiçbir gerekçeyle tasvip etmediğim bir eylem yüzünden salt Müslüman kimliğimden dolayı yargılanmam veya onunla ilgili alenen tavır almamı beklemenin meşruiyeti var mıdır? Bana göre göre yoktur, zira bu ferdi bir tercihtir ve

2006

m ir a rd ed e t t izd o R tin n a me l ı aç hiz i n iz Ye em b şu ‘dan beri

DOĞRU TERCİH YAPTIĞINIZA EMİN OLUN

: :

suat.ari@haber.nl ben istersem olur. Buna beni kategoryal olarak kimse zorlayamaz. Zorlarsa bunun adı ayrımcılık olur. Hem herkesin bir konudaki tavrını illa da alenen ilan etmesi gerekmez. Kimisi sessiz kalarak tavır koyar, kimisi bağırıp çağırarak, kimisi de başka başka yollarla. Bu herkesin kendisinin bileceği bir şeydir. Bu en temel insani değer maalesef günümüzde Müslümanlar söz konusu olunca göz ardı edilmektedir. Bir çok politikacı ve toplumsal sorumluluğu olan başka kimseler bu yaratılan algıdan yola çıkarak popülist söylemlerle ortalıkta cirit atmaktadırlar. Meselenin sosyo-ekonomik boyutu tamamen göz ardı edilirken hep dini boyut öne çıkarılmaktadır. Bu da hem görüntünün bulanmasına hem de toplumlarda kutuplaşmaya sebep olmaktadır. Mesela çok saygı duyup takdir ettiğim Rotterdam Belediye Başkanı AhmedAboutaleb çıkıp, toplumun geneliyle sorunu olanlara hitaben “beğenmiyorsanız defolun gidin” diyebiliyor. Sanki defolup gidince mesele hallolacak! Bu ifadeler popülizmden başka bir şey değildir ve meseleyi halletmekten çok başka yere nakletmeyi içerir. Hem de bu ifadeler bazılarının kulağına hoş gelir. Nitekim bunun mükafatını da bugün “en iyi lokal yönetici” seçilerek aldı! Daha düne kadar pusuda yatıp hata yapmasını bekleyenlerin bir

anda kahramanı oluverdi. Aboutaleb’in bunu ince hesaplarla yaptığına kesinlikle inanmıyorum. Olumsuz atmosferin baskısı ve yapılan eylemin vahşiliği onu böyle bir tavır almaya itti diyebiliriz. Nitekim her aklı selim o vahşeti görünce zıvanadan çıkar. Bir Müslüman hele daha fazla çıkar, çünkü kendisi de buna bir şekilde bulaştırılmak istenmektedir. Aboutaleb’in bu çıkışına ilave olarak da CDA lideri Buma tüm Müslümanları tavır almaya davet ediyor. Davet etmekle kalmayıp, meselenin sosyo-ekonomik boyutunu da irdeleyerek aşırılığa sapan gençlerin durumunu analiz etmeyi terörü yüceltme girişimi olarak görüp yasaklanmasını istiyor. Buma’ya göre bu gençler salt dini motiflerle bunu yapıyorlar, başka her hangi bir motif söz konusu değildir, haliyle başka motifler arayanlar teröristlerle empati yapıp terörü yüceltiyorlar ve bu da cezalandırmayı gerektirir demeye getiriyor. Kusuruma bakmasın ama buna ben popülizm bile demem. Mükemmel bir deve kuşu politikası örneğidir Buma’nın tavrı. Kendisine Karen Armstrong’un “In naam van God. Religie en geweld” adlı kitabını okumasını tavsiye ederim. Sadece ona değil, Wilders dahil tüm siyasetçilere. O zaman görecekler meselenin bir din meselesi olmadığını. Hem de kendi sorumluluklarının da idrakine varacaklardır.


11

HABER

OCAK / JANUARI 2015

DEDEM CENAZE OLDU, IMITASYON BIR NESIL YETIŞTIRILIYOR

DAHA ÇOK ÇOCUK YAPILMAZSA EKONOMI TEHLIKEDE

Ben yine de her şeye rağmen Hollanda'da aklı selim ve sağduyunun siyasete hakim olacağına olan inancımı yitirmek istemem. Temennim odur ki, politikacılar huzursuzluğa sebep olacak, Hollanda'nın iç ve dış itibarını zedeleyecek tavır ve davranışlardan sakınırlar. Aksi durumda şiddete yönelmeden demokratik haklarımızı kullanarak, tepki göstermek en akılcı yol olacaktır.

METİN YAZAREL Yazıma başlarken ifade etmek isterim ki, bu sayıda senaryosu önceden kurgulanmış ve ifade üzgürlüğü kisvesi altında tüm dünyanın gündemine giren Fransa olayını uzun, uzun yazmak isterdim. Ben sadece bu olayda birilerinin çıkarına hizmet etmek için Fransa ve Müslümanların kullanıldığını ifade etmekle yetineceğim. Ayrıca bu tür olayların Avrupa'nın uyguladığı çifte standart ve iki yüzlü politikalar neticesinde geliştiğini de ifade etmek isterim. Hatırlanacağı üzere benim bıyıkları kesilen yumoşlar başlıklı yazıyı yazmama sebep olan Gizem ve Berkay’lı buluşmalarım vardı. Bu hafta Gizem ve Berkay’la yeni yılla birlikte yeni yıldan beklentileri, yeni hedefleri, değerlendireceğimiz bir buluşmamız oldu. Bir alış veriş merkezinin kafeteryasında gerçekleşen o buluşmaya giderken, Gizem ve Berkay bir arkadaşlarına rastladılar ve kendisini uzunca bir süre göremedikleri arkadaşlarının hatırını sordular. İsminin bende saklı kalmasını istediğim Gizem ve Berkay’ın arkadaşları olan delikanlı, çok üzgün günler geçirdiğini anlattıktan sonra ekledi ve dedi ki dedem ‘’cenaze’’ oldu. Benim meraklı ve bir o kadar

metin.yazarel@haber.nl

şaşkın bakışlarımı fark eden Gizem, 'Abi arkadaş Rahmetli oldu demek istedi' diyerek beni o delikanlıyla tanıştırdı. Masaya oturduğumuz da şaşkınlığımı üzerimden atamamış olacağım ki, Berkay "Sohbetimizin konusu değişti, yeni yıl ve beklentileri değil, yeni nesli konuşmak farz oldu" dedi. Gizem ise "imitasyon gençlik" yetişiyor onu tartışmalıyız diye ekledi. Kendilerini sabırla dinlemeye hazır olduğumu ifade ederken, tüm dünyada kimliksiz ve kişiliksiz imitasyon bir nesil yetiştirilmesinden kimlerin nasıl fayda sağlayacağını tartışmayı teklif ettim. Gizem kızımız 'yeni yetişen nesil’le ilgili "Çok doluyum abi" diyerek söze başladı. Yeni yetişen nesli genetiği bozulmuş, kişiliksiz ve kimliksiz, mutasyona uğratılmış bir nesil olarak gördüğünü anlattı. Abilerinden dinlediği kadarıyla, eskinin dünya insanlığı dayanışması adına Vietnam ve Filistin davasına ağıtlar yakan idealist gençlerine duyduğu özentiyi duygulanarak anlattı. Bizi biz yapan değerleri, kendi kültür ve kıymetlerini küçük görmeyen, kimyası bozulmamış erdemli ve idealist bir nesil özlemini

dile getirdi. Berkay ise genetik bilimine atıfta bulunarak, aldığımız gıdaların, doğanın, çevrenin, hatta izan ve idrakların kirletildiği, kültürel yozlaşmanın empoze edildiği bir iklimde nesil yetiştirmenin zorluğundan bahisle, insanlık ideali davasını anlattı. Eskinin anarşist ruhlu arabesk gençliğinin insan hakları alanında şimdiki popülist gençlikten daha duyarlı olduğunu vurgulayan uzunca bir felsefi sunum yaptı ve ufkumu açtı. Söz hakkı bana geldiğinde Gizem ve Berkay’ın her ikisinin de fikirlerine katıldığımı belirterek başladığım sohbetimde, veliler olarak beklentilerimizi ve neler yapılması gerektiğini anlatma fırsatı buldum. Biz Türklerin, evlatlarından 21 yaşında İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet Han gibi evlatlar beklentisi içerisinde olmamızın yanlış ve abartılı bir beklenti olduğunu vurgulayan bir konuşmadan sonra, beklentilerimizin makul seviyelere çekilmesi gerektiğini anlattım. Daha sonra yazacağım bu yazının başlığının 'imitasyon nesil mi, yoksa dedem cenaze oldu' mu olmalı konusunu tartışarak, başka bir zaman da tekrar buluşmak üzere anlaştık.

Ekonomist Coen Teulings Hollanda toplumunun daha çok çocuk yapmazsa uzun vadede büyük sorunlarla karşılaşacağını söyleyerek endişelerini dile getirdi. Japonya’yı örnek veren Teulings Japonya’da nüfusun azalmasından dolayı ekonominin de küçüldüğünü ifade etti. Amsterdam Universitesi’nin emekli profesörü Bernard van Praag bu endişeleri paylaştığını bildirerek “doğurgan kadın başına” 2,1’in altında çocuk yapmanın yetersiz olduğunu söyledi. Yaşlı nüfusun artması, üretim yapacak gençlerin azalması, nüfusun azalmasıyla talebin de azalması gibi sorunlar ekonomiyi derin bir krize sokabilir. Profesöre göre yeni göçmen almak geçici bir çözüm

olabilir ama göçmenlerin uyum sorunu ve “kaliteli” göçmen elde edememek de başka sorunları beraberinde getirir. Nüfusu artırıcı karar alınınca yeni önlemler de alınması gerektiğini söyleyen profesör “çocuk bakımı ve eğitim ucuzlatılmalı, çalışan evli kadının işleri kolaylaştırılmalı ve çocuk dostu bir kültür ve toplumun propagandasını yapmalıyız” dedi.

‘den fazla TV kanalını izle Türkçe, Arapça, Farsca, Kürtçe, Afganca, Tajikce, Azerice, Ermenice ve Aşurice

Aylık Ödemesiz

Sınırsız Abonelik

GLTURK’ü satın almak için aşağıdaki bayilerimizle irtibata geçebilirsiniz

satın almak için, www.glturk.com adresinden veya aşağıdaki iletişim telefonlarından bize ulaşabilirsiniz

Bulent Erdem +31 616.006.100 I Ali Sahir +31 643.796.559 I All TV Net +31 641.851.404 I Roos Market +31 206.393.904

®

.com

.com

tarafından desteklenmektedir

tarafından sağlanmaktadır

Bayi Olmak için apply@glturk.com +1 905.762.5046

Müşteri Hizmetleri info@glturk.com +1 416.640.2405

13-12-0013

‘den fazla Türk TV kanalı


HABER

12

OCAK / JANUARI 2015

BÜYÜK OYUNA ALET OLMA!

MAKALE: RABİA KARAMAN

V

Medyadaki karanlık tiyatro rije Universiteit van Amsterdam Uluslararası İletişim Profesörü Cees Hamelink verdiği bir derste “Neden medyada duyduklarımıza inanmamalıyız” konusunu işledi. Dersinde, Körfez savaşı başlamadan önce medyada yer alan görüntülerin nasıl bir tiyatro ile servis edildiğini gösterdi. Kuveyt hastanesinde gönüllü olarak çalıştığını söyleyen genç kız Nayra kameraların karşısına geçip, Iraklı askerlerin nasıl küvezdeki 52 çocuğu yerlere attığını gözyaşlarıyla anlatıyordu. Petrol bataklığında yaşam mücadelesi veren kuşların görüntüleri televizyonlarda izleyicilerin içlerini parçalıyordu. Saddam Hüseyin’in heykelinin yıkılması ve Irak halkının sevinç gösterisi görüntüleri de defalarca televizyonlarda izlettirildi. Oysa sonradan öğreniyorsunuz ki, bir propaganda uzmanı görevlendirilmişti heykel görüntülerini üretmesi için ve halk da yoktu. Denize dağılan petrol ABD’nin bir petrol tankerini bombalaması sonucu körfeze dağılmıştı. Üstelik bu görüntüleri gören bir ornitolog (kuşbilimci) bu kuşların hiç o bölgede yaşamadığını söylüyordu. Gözyaşlarıyla hastanede gönüllü olarak çalıştığını anlatan genç kız Kuveyt büyükelçisinin kızı idi ve bu da bir tiyatroydu. Irak'lı askerlerin küvezlerdeki 52 bebeği yerlere attığı iddiaları üzerine uyanık bir gazeteci hastaneyi arayıp sorsaydı, hastanede sadece iki küvez olduğunu öğrenecekti.

Algı yönetimi Profesör, çıkarları doğrultusunda bu tür tiyatroları üreten güçlerin olduğunu, gazeteci ve televiyzoncuların kendilerine servis edilen bu tür bilgi ve görüntüleri araştırmadan, olduğu gibi alıp insanlara ulaştırmasının kabul edilemez olduğunu söylüyor. Üstelik bu algı yönetimi öyle hafife de alınmamalı. Bu senaryoları üretmek için, psikologlar ve özel manipülasyon uzmanları harıl harıl çalışıyor. ABD’nin 1. Dünya savaşına katılımında nasıl bu stratejinin işe yaradığını da örnekleriyle anlatıyor Cees Hamelink. Gerçekler yıllar sonra ortaya çıksa da, algı yönetimi ve insanları manipüle

etme stratejileri işe yarıyor. İnsanların büyük kısmı günlerce gördükleri yalanların gerçek olduğuna hala inanıyor. Bilginin geç de olsa varlığı maalesef algının gücüne yenik düşüyor. Aynı stratejinin 14 yıl önce 11 Eylül’de de izlendiğine dair Batı’da güçlü sesler duyulmaya başlandı. Hatta bir çok insan geçtiğimiz haftalarda yaşanan Paris olaylarındaki çelişkili görüntü ve bilgileri sosyal medyada gündeme taşıyarak sorgulamaya başladı. Gerçekten bu saldırıları teröristler mi düzenledi yoksa karanlık bir gücün eli ve büyük bir algı operasyonu mu var? Fikir özgürlüğü, hakaret etme özgürlüğü: Kutsal sopa Tilki ve kurt beraber gezerlerken canları sıkılır. Ne yapalım diye düşünürken karşıdan gelen tavşanı görünce sevinerek bir oyun kurarlar. Tavşan yaklaşınca: “Neden şapkan yok?” diyerek tekme tokat girişirler. Tavşan zor bela ellerinden kurtulur. Tabi tilki ve kurt zevkten dört köşe olmuşlardır. Ertesi gün yine canları sıkılan ikili, karşıdan gelen tavşanı görünce eğlenceyi bulmuşlardır. “Neden şapkan yok?” diyerek aynı mekanizmayı işletirler. Bir kaç gün bu eğlence böyle devam eder. Ancak bu oyun tilki ve kurt için sıkıcı olmaya başlamıştır. Başka bir oyun oynamaya karar verirler. Tavşanı gören tilki kıs kıs gülerek tavşandan sigara ister. Tavşan pişkin bir tavırla “Marlboro mu, Samsun mu istersiniz?” diye sorar. Tilki ve kurt beklemedikleri bu cevap karşısında şaşkınca birbirlerine bakarlar. Birkaç saniye ne yapacağını bilemeyen tilki birden toparlar kendini ve: “Senin niye şapkan yok?” diyerek tekme tokat girişir tavşana. Paris’teki menfur saldırılar sonrası tekrar alevlenen fikir özgürlüğü tartışmalarına Radboud Üniversitesi ve Amsterdam Üniversitesi Doçenti olan Martijn de Koning ilginç bir yaklaşımla katkıda bulundu: “Fikir özgürlüğü herkesin düşündüğünü ifade etmesini savunmak için değil, müslümanların bize göre ‘doğru’ fikri öğrenmeleri için politik bir enstrüman olarak kullanılıyor”. Bana göre De Koning olayın can alıcı noktasına parmak basıyor. Asıl hedefin herkesin düşündüğü fikri sorunsuzca söylemesi değil, müslümanları ‘adam

etmek’, onlara otoriteyi öğretmek olduğunu ifade ediyor.

Müslümanlar: İki tür tepki Şimdiye kadar hiç olmadığı kadar müslüman STK’lar ve bireysel olarak müslümanlar Paris saldırılarını kınadılar. Ancak buna rağmen her platformda müslümanlara terörü kınamadıkları suçlaması ve tekrar tekrar kınamayı ifade etmeleri isteniyor. Her sabah kutsal 'fikir özgürlüğü'nün arkasında olduklarına dair iman tazelemeleri ve otoriteye iman ettiklerini göstermeleri isteniyor. Müslümanlar arasında bu beklentiye karşı iki farklı tepki gelişti: Bir kısım müslümanlar terörü lanetlediklerini ifade ederken, bir diğer kısım ise kendilerinin bu konuyla bir alakası olmadığını, neden üç kişinin yaptıklarından sorumlu tutulduğunu sorgulayarak tepki veriyor. Terörü kınadıklarını ifade eden müslümanların bir yandan samimiyeti sorgulanırken diğer yandan yeni bir sopayla “kutsallarına hakaret etme özgürlüklerini” de kabul edip teslim olmaları bekleniyor. Saldırıları üzerine almayan müslümanlar bir kısım yerlilerin önyargılarını teyit etmiş oluyor: 'Müslümanlar terörü destekliyorlar ve İslam da şiddet dini' onlara göre. Önyargılarının teyit edildiği duygusu içinde kutsalları olan ‘fikir özgürlüğü’ sopasıyla terbiye etme çalışmalarına devam ediyorlar.

Çifte standart: 'Pesterij' Fikir özgürlüğü tartışmalarında çifte standardı gözler önüne sermek için tartışmaya giren müslüman gençlerin mücadelesi genelde sonuçsuz kalıyor. Oysa bana göre bu fikir özgürlüğü tartışmalarına girmek için hiç bir sebep yok. Bunun iki nedeni var: Birincisi, fikir özgürlüğü diye savundukları şey aslında hakaret etme hakkı, yani ‘moslimpje pesten’. Çocuklarımıza okullarda ‘pesten’ karşıtı kampanyalar için milyonlar harcanırken büyüklerin ‘pesten’ yapma özgürlüğü istemeleri ne kadar da medeni bir davranış değil mi? Bu yetişkinler hangi çocuklara örnek olacaklar? Medeni bir ilişki kuramayacak kadar ahlak ve saygı yoksunu, medeni bir iletişim kuramayacak kadar

fikir yoksunu beyinlerin müslümanları kendi üretip kutsadıkları ‘hakaret etme hakkı’ ile dövüp adam etmeye çalışma çabalarının, kısaca ‘pesterij’ olayını yaygınlaştırmak olduğunu açıklamak gerek. Çocuklarınıza hangi örneklikle hangi geleceği bırakmak istiyorsunuz?

Çifte standart: helvadan put Diğer yandan bana göre fikir özgürlüğü şövalyelerinin önce kendi ürettikleri ‘helvadan putlarını’ yemeyi bırakmadan öğretmen koltuğuna oturmaları kabul edilmemeli. Soykırımı inkar etmek gibi bazı fikirlerin yasak olduğu bir ülkede hakaret özgürlüğü hakkını savunmak iki yüzlülükten başka birşey değildir. Fikir özgürlüğünü kutsayanlar samimi iseler önce kendi evlerinin önünü temizlemeliler. Önce bu kanunun fikir özgürlüğüne bir pranga olduğunu kabul edip, bunun değiştirilmesi için mücadele verip gelsinler ki fikir özgürlüğü tartışmasında samimi olduklarını göstersinler.

Beyaz ayrıcalık Elinde sopa bulunduranlar, müslümanları asıl kızdıran şeyin bu çifte standart ve adaletsizlik olduğunu anlamak istemiyorlar. Çünkü Amerika kıtasına, Avustralya kıtasına, Afrika kıtasına ve Asya kıtasına götürdükleri ‘medeniyet’, kibir ve üstünlük kompleksleri bunu anlamalarına engel oluyor. Çünkü ‘white privelege’ dedikleri, beyaz ayrıcalığı, beyaz dokunulmazlığı kaybetmek istemiyorlar. Fransa’nın Cezayir’de milyonlarca insana soykırım uygulaması, İngiliz’lerin Avustralya’nın yerli halkı Aboriginal’lara hayvan muamelesi yapmaları, İspanyol’ların Kızılderili'leri topluca katletmeleri, ABD’nin Orta Doğuyu sahte görüntülerle işgal etmesi, Hollanda’nın Endonezya’daki savaş suçları ile Afrika’yı köleleştirmesinin altında da hep bu kibir ve üstünlük kompleksi, beyaz ayrıcalıkları yatıyor. Bugün müslümanlara gösterdikleri hakaret etme özgürlüğü kutsal sopası da bilinçaltındaki bu ayrıcalığın güç gösterisi. Politik bir güç çekişmesi bu. Küçük ama etkin bir kısım karanlık güçlerin büyük toplulukları yönlendirerek kendi çıkarları doğrultusunda

Paris saldırılarında komplo teorileri Televizyon ve gazetelerde Paris saldırılarının El Kaide örgütü ve radikal müslümanlarca yapıldığının açıklandığı bildirilirken sosyal medyada çok farklı tezler konuşuluyor. Komplo teorilerini ve gördükleri tutarsızlıkları dillendilerenlere “Öldürülenlerin anısına ve geride kalanların acısına saygısızlık etmektesiniz” diyerek tepki veriyor bir kısım sosyal medya kullanıcısı.

Televizyon ve gazetelerde Paris saldırılarının El Kaide örgütü ve radikal müslümanlarca yapıldığının açıklandığı bildirilirken sosyal medyada çok farklı tezler konuşuluyor. Komplo teorilerini ve gördükleri tutarsızlıkları dillendilerenlere “Öldürülenlerin anısına ve geride kalanların acısına saygısızlık etmektesiniz” diyerek tepki veriyor bir kısım sosyal medya kullanıcısı. Sosyal medyada konuşulan komplo teorilerinden bazılarını sizler için derledik. “Saldırganların kimlikleri bulundu” Bu tezlerden bazıları saldırıyı gerçekleştirenlerin kimliklerinin araba içinde bulunmasını şüphe ile karşılıyorlar. Saldırganların profes-

yonel silahlarla ve profesyonelce saldırıyı hazırlamasına rağmen kimliklerini arkada bıraktıkları arabada bırakmış olmalarının nasıl mümkün olduğunu soruyorlar. “Saldırı yapacağız, ama kimliklerinizi yanınıza almayı unutmayın, belki polis kimliğimizi sorabilir. Üç saldırganın aynı anda kimliklerini arabada unutması çok doğal tabi” denilerek olaya dikkat çekiliyor. “Anders Breivik” Norvecli hristiyan olan ve politik sebeplerle 70 kişiyi öldüren Anders Breivik neden hristiyan terörist olarak adlandırılmıyor? “Peugeot markalı araba” Sosyal medyada sorgulanan bir diğer husus ise araba. Kamuoyuna sunulan saldırı görüntülerinde Peugeot marka arabanın önce gümüş

renkli aynaları görünüyor ancak kimliklerin bulunduğu arabanın aynalarının siyah renkli olması dikkat çekiyor. “Sokaklar boş” “Mesai çıkışı Paris gibi metropol bir şehirde saldırganların ellerini kollarını sallaya sallaya bir polis memurunu öldürme görüntülerini uzun uzun seyredebiliyorsunuz. Görüntü boyunca hiç bir araç geçmiyor sokaktan. Saldırganların sakin ve rahat tavırları nasıl açıklanır? Kaçmak için hiç aceleleri yok.” “Kalaşnikof AK47” Saldırganın 30 cm gibi yakından ateş etmesine rağmen görüntülerde bir damla kan görünmüyor. Oysa bu silahın verebileceği gerçek hasarı youtube filmlerinden kolayca görebilirsiniz.” Üstelik görüntülerde

kullanmak istemelerinin sonucu. Aynı çıkar grupları, gücü elinde bulunduran küçük azınlık, bugün İslam adını kullanarak kötülüklerini yaymaya ve toplumsal barışa engel olup fitne çıkarmaya çalışmaktadır.

İyiliği, merhameti ve saygıyı seçmek Aslında bunu da çok görmemek gerekir. Bu güç mücadelesi insanlık tarihi boyunca var olmuştur. Kötülüğün fıtratında bu vardır: Kötülük kötülük için yaratılmıştır. Bu yaratılışın doğasıdır. Ama asıl olan iyinin ne yaptığıdır. İyi insanlar üzerine düşeni yapmadığı için kötülük sesini duyurabiliyor. Karanlık aslında aydınlığın olmayışıdır. Müslümanların kitabında “kimsenin kutsalına hakaret etmeyin” uyarısı vardır. Bu yüzden müslümanlar kimsenin kutsalına hakaret etmezler. Medeniyetin saygı ve merhamet üzerine inşa edildiğine inanıyorum. Saygısı ve merhameti olmayan bir topluluk medeniyetten bahsedemez. Olsa olsa vahşîlik ve barbarlıktır. Kişinin dili ve eylemi, kişinin kendisini tanımlar. Mizah ya da hakaret etme hakkı adı altında en iğrenç görüntüleri yayınlayanlar, en iğrenç sözleri söyleyenler ve bunu savunanların medeniyetten bir nasibi olamaz. İçlerindeki güdüyü ve egoyu terbiye edememiş, yetişkin olamamış kişilerdir. Çoğunluğu büyük ihtimalle de yaşadıkları travmalardan dolayı kişiliklerini tamamlayamamış, içlerinde büyük bir nefret taşıyan kişilerdir. Bu insanları yönlendirenler ise, Profesör Hamelink’in dediği gibi, çıkarları uğruna bütün dünyayı yakmayı göze alan kötülüğü seçenlerdir, kötülüktür. Kendimizi düzelterek dürüstlüğü ve güvenilirliğimizi sağlamalıyız. Biz iyi olanı, merhameti ve saygıyı seçen medeni insanlar olarak kendimizi tanımlamayı seçmeliyiz. Çünkü müslümanların yüce peygamberine “biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” diyen Allah’tır. Ne onun yüce onurunu tüm dünya birleşse zedeleyebilir, ne de iyiliği seçen insan zarar görebilir. İyi insanların kaygı ve endişelerini anlamaya çalışıp empati yaparak onlara yaklaşmalıyız. Müslümanlar birlik içinde ve müslüman olmayan iyi ve medeni insanlarla birlikte reaktif değil, aktif yeni bir birliktelik geliştirmeliyiz.

merminin isabet etmediğini gördüğünü iddia edenler görüntüleri yavaşlatarak yayınlıyorlar. “Yol sordular” Saldırıyı önceden profesyonelce hazırladıkları belli olan saldırganlar tam da derginin çizerlerinin toplantı saatinde orada bulunmayı planladılar. Ancak bu kadar hazırlık yapan saldırganların önce yanlış binaya girmeleri sonra bir şahite binaya giden yolu sormaları garip karşılanıyor. “Polis silah çekmiyor” “Kendisine saldırı olan polis neden silah çekmiyor?” “Videoyu çeken kişi ne kadar rahat” “Evinin önünde böyle bir saldırı oluyor ve videoyu çeken kişinin tatil videosu çeker gibi gayet rahat hali ne kadar anlamlı. Bir kere olsun elleri titremiyor ya da korku ifadeleri duymuyoruz.”


13

HABER

OCAK / JANUARI 2015

ADVERTORIAL

Son teknoloji Visus Oogkliniek'te Rotterdam'da 5 yıldır hizmet veren modern göz kliniği Visus hizmetleriyle vatandaşlarımızın beğenisini kazanmaya devam ediyor. 5 milyon yatırımla kurulmuş bu gelişmiş kliniğin sahibi bir Türk: Dr. Nusret Baş. Türkiye'de ilk göz lazerini gerçekleştiren Doktor Nusret Baş, 28 yıldır tek başına 60 binden fazla göz lazer ameliyatı gerçekleştirdi.

Dr. Nusret Baş

GÖZ LAZERİ NORMALDE 1998,- EURO. HABER OKURLARINA %20 İNDİRİMLİ Visus Oogkliniek Yöneticileri HABER Gazetesi indirim kodu ile gelenlere 400 Euro'luk indirim uyguluyor. Basit bir örnek: Diyelim ki Amersfoortse veya Zilveren Kruis'te sigortalısınız. Göz lazer tedavisi olduğunuz takdirde, €1998,- yerine €1748,ödüyorsunuz. Aynı kalitedeki tedaviye başka kliniklerde çok daha fazla ödüyorsunuz.

Visus Oogkliniek nasıl bir kurum? Visus Oogkliniek 5 yıldır Rotterdam’da aktif. Burada açmadan önce uzun yıllardır Türkiye deneyimimiz var. Visus Oogkliniek Doktor Nusret Baş tarafından kuruldu. Doktor Nusret Baş, Türkiye’nin en önde gelen göz cerrahlarından birisi, Türkiye’de ilk göz lazer ameliyatını yapan doktordur. Şu anda 2012 yılı itibariyle Hollanda’nın en büyük göz lazer kliniğiyiz. Rotterdam’da n sonra yakında, Amsterdam’da da bir şube açtık. Kliniğimiz 5 milyon Euro’luk bir yatırımla kuruldu. Dünyanın en gelişmiş ve en pahalı göz lazer cihazlarını bünyemize kattık. Visus Oogkliniek'te şimdiye kadar 10.000’den fazla ameliyat yaptık. Bu ameliyatların sonucunda her hangi bir komplikasyon her hangi bir sıkıntımız söz konusu olmadı. Şu anda Hollanda çapında en yüksek notu (reviews) alan kliniğiz, 10 üzerinden 9.5 aldık ortalama. Ameliyatlarımıza müşterilerimize garanti veriyoruz.

Şimdi HABER okurlarına özel € 250 indirim

Visus Oogkliniek Amsterdam'da da açıldı

Visus Oogkliniek 's Gravenweg 310 3062 ZM Rotterdam KIMLIK KARTI

Visus Oogkliniek Rotterdam’ın en prestijli bölgelerinden birisi olan Kralingen’de. 1000 m2 bir alan üzerinde. Ücretsiz park yerleri mevcut. Otoyola, metroya, otobüs durağına ve tramvaya yakın.

Visus Oogkliniek'in yeni lazer cihazı Schwind Amaris 1050RS. Henüz 2 ay önce piyasaya çıkan bu cihaz dünyadaki lazer ameliyat cihazlarının en gelişmişi. Dünyada 2 adet var: Birisi Japonya'da diğeri Visus Rotterdam'da.

010-25 35 255 telefondan arayıp randevu ve ücretsiz muayene için Yasemin Hanım'la görüşebilirsiniz.


HABER

14

OCAK / JANUARI 2015

MANDS ROTTERDAM ŞUBESI AÇILDI

Yaklaşık 10 yıldır Den Haag’da muhasebe ve finans danışmanlığı alanında hizmet veren MANDS Muhasebe Bürosu ikinci şubesini Rotterdam Goudsesingel caddesinde açtı. Murat Tosun ve Selami Elkıran ortaklığı ile yürütülen şirket, hizmeti Rotterdam’da bulunan müşterilerinin ayağına kadar getirdi. “Dürüstlük en büyük sermayedir” Düzenlenen açılış merasimine MÜSİAD Hollanda Başkanı Ali Bekdur ve MÜSİAD

Yönetimi, Ayasofya Camii Başkanı Hakkı Özkan, NİDA Partisi Rotterdam Anakent Meclis Üyesi Aydın Peksert, işadamları, siyasiler ve çok sayıda davetli katıldı. Dua ile başlayan ve tanıtım konuşmalarıyla süren merasim verilen ikramın ardından sona erdi. Ekonomik krizin hâlâ etkilerini sürdürdüğü bir dönemde, Türk kökenli girişimci sayısının her geçen gün artığı gözlenmekte. Buna en iyi örnek de, MANDS Muhasebe Bürosu olsa gerek. Murat Tosun ile

Selami Elkıran’ın üniversitede kesişen yolları, onları kadim bir dostluğun kucağına itivermiş. İşte bu iki ortağın MANDS ile alakalı söyledikleri…

Ticaret hayatınız nasıl başladı? Rotterdam Erasmus Üniversitesi’nde iktisat eğitimimizi aldığımız yıllarda tanıştık ve öğrencilik zamanımızda MANDS Muhasebe ve Danışmanlık ofisimizi 2006 yılında Den Haag'ta kurduk. O tarihten beri bu alanda insanlarımıza hizmet ver-

mekteyiz. Gelen yoğun taleplere cevap verebilmek ve hizmeti müşterinin ayağına götürebilmek adına Ocak 2015 itibariyle Rotterdam’da, Goudsesingel Caddesindeikinci ofisimizi insanımızın hizmetine açtık. Bu gibi mesleklerde güven unsuru çok önemlidir, nasıl kazandınız bunca insanın güvenini? Dürüstlüğün en büyük sermaye olduğu öğretildi bize. Bu düsturu hayatımızın her alanına hâkim kıldık. Bizi bu noktada yetiştiren

ailelerimize de sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz. Yaptığımız işi severek yapıyoruz, bu işten ekmek yiyoruz. Karşıdaki insanın da bizim yaptıklarımızla hayatını idame ettireceğini biliyor ve o onlayışla işimizi yapıyoruz. Yaptığımız her iyiliğin de kötülüğün de, bir yerlerde karşımıza çıkacağına inanıyoruz. Bu inançla çalışıyor, işimizi seviyor, düzgün yapıyor, dürüst olmanın gayretiyle hayat mücadelemizi veriyoruz. İşimizin zor, yolumuzun çetin olduğunuz biliyoruz. Sizin mesleği yapanların bol olduğu Rotterdam gibi büyük bir kentte tutunmak zor olmayacak mı? Biz, yaptığımız işte kaliteye büyük önem veriyoruz. Bu konuda iddialıyız, kendimize güveniyoruz. Bunca yıllık iş ve tecrübemiz var. Bir-

likte çalıştığımız şirketlerin referansları var. Fiyatlarda rekabet yerine kalitede rekabet etmek istiyoruz. Müşterilerde de seçici davranmaya özen gösteriyoruz. Malî Müşavirlik, vergi danışmanlığı hizmeti de sunuyoruz. Yani bu alandaki hizmetleri bir paket hâlinde insanlarımıza servis ediyoruz. Biz bu hizmeti verirken dinimizin bize koyduğu kurallar çerçevesinde yürütüyoruz. Bu sektör de en aranılan unsur güvenirliktir. Biz bu 10 yıllık geçmişimizde bunu bir marka hâline getirmeye çalıştık. Bir başarı varsa ki biz bu alanda başarılı olduğumuza inanıyoruz, onun da sırrı müşterilerle oluşturduğumuz o güven ilişkisinden kaynaklanıyordur. Bunları yaptıktan sonra da, gerisini Allah’a havale ediyoruz.

HTF VERSAAR TEŞKILATI'NDA KONGRE YAPILDI

'Sahne Senin' güldü geçirdi Rotterdam Zuidplein Theater kapılarını tiyatro severlere açtı. Avrupa’nın farklı ülkerinde komik video paylaşımında bulunarak sosyal medyada ünle-

nen ve binlerce takipcileri olan Sahne Senin ekibi, sevenleri ile Gökkuşağı Sanat Merkezi'nin organizesiyle, Rotterdam Theater Zuidplein’da buluştu. 600'e yakın bir seyirci kitlesinin hazır bulunduğu gecede, misafirler proğramdan memnun ayrıldılar. Gecenin sunumunu Mehmet Burak Diler yaparak, sahneye önce organizeyi yapan Gökkuşağı Sanat Merkezi adına Sezer Han'ı

takdim etti. Sayın Han, misafirlere selamlama konuşması ile söze başladı. Avrupa’nın farklı yerlerinden gelen, komedyenliğe soyunan gençleri de ayrıca bel altı komedi yapmadıkları ve “helal komedi” yolunu seçtikleri için tebrik etti. Gecenin ilk bölümünde komedi videolarıyla ün yapmış Cengiz Bozkurt (_ Cengiz_FFM), Mahmut Şen Gürol (Duman35), Şebnem Yozgat (Sjieb), Okan Yalçın-

kaya (Okanfella) ve Emre Öcal (Emre_video) sırası ile sahneye çıkarak stand-up showlarını yaptılar. Gecenin ikinci bölümünde ise Gökkuşağı Sanat Merkezi'ne bağlı müzik grubu seyircilere çeşitli Türkülerle bir müzik ziyafeti yaşattılar. Salondaki 600 gencin katıldığı proğramın finali hep birlikte bir şarkı söyleyerek son buldu.

Rotterdam’da bulunan Hollanda Türk Federasyonu’na bağlı Versaar Teşkilatı'nda kongre yapıldı. Üyelerin ve çevre teşkilatların katılımı ile gerçekleştirilen kongre ile teşkilat başkanı Mustafa Elibol sürdürdüğü başkanlık görevini Cihangir Demir’e devretti. Hollanda Türk Federasyon İcra Kurulu Üyeleri'nin katıldığı program Divan Kurulu’nun yerleşmesi ile başladı. Divan kurulu Hollanda Türk Federasyon Genel Sekreteri Erim Uğurlu, Rotterdam Mimar Sinan Başkanı Mustafa Uca ve Rotterdam Versam Başkanı Mustafa Şenyürek’ten oluştu. İlk olarak söz alan Mustafa Elibol yıllardır kendini destekleyen ve teşkilatın günümüze gelmesinde büyük katkıları olan yönetim kurulu ve teşkilat üyelerine teşekkür etti ve yeni seçilecek olan yönetim kuruluna bayrağı teslim ederken başarılar diledi.

ZEIST ŞEHRINDEKI MÜSLÜMAN KASAPTA YANGIN ÇIKARTILDI

CAMILERDEN GIDA BANKASINA YARDIMLAR ARTIYOR

EINDHOVEN'A 300 BİN NÜFUS LAZIM

Geçtiğimiz yıl Zeist’te bir alışveriş merkezinde bulunan müslüman kasabında meydana gelen patlamanın kaza olduğu zannediliyordu. Ancak polis pazartesi gün yaptığı açıklamada yangının kimliği belirlenemeyen bir kişi tarafından çıkarıldığının tahmin edildiğini söyledi. Olayı aydınlatmak için polis, alışveriş merkezinin kamera görüntülerini yayınladı. Geçtiğimiz yıl 26 Ocak gecesi kasapta bir patlama meydana gelmiş, çevredeki dükkanlar hasar görmüştü. Toplam hasarın milyonları bulduğu belirtildi. Polis geçen yıl patlamanın bir gaz kaçığı sonucu olduğunun düşünüldüğünü açıklamıştı. Ancak şimdi olayın büyük ihtimalle bir saldırı olduğunun ortaya çıktığı bildirildi.

Terborg Mimar Sinan Cami Kızlar kolu ile Nisa Vakfı birlikte Gıda Bankasına (Voedselbank) 400 euro değerinde gıda paketi yardımında bulundular. Bir kaç ay önce Gıda Bankasını ziyaret eden gençler fakirliğin boyutlarını görünce çok şaşırdıklarını ve böyle bir etkinliğe karar verdiklerini anlattılar. Düzenledikleri kadınlar matinesinden elde ettikleri gelirin bir kısmı ile Gıda Bankasına gıda paketleri aldıklarını, diğer kısmı ile camiye kültür merkezinin yapılması için bağışta bulunduklarını anlattılar. Daha önce de Suriyeli mülteciler için kıyafet yardımı organize ettiklerini ve bu yardımları yapmaya devam edeceklerini söyleyen gençler önerilere açık olduklarını ifade ettiler.

Eindhoven Belediye Başkanı Rob van Gijzel yeni yıl konuşmasında Eindhoven’in 20 yıl içinde 300.000 nüfusa ulaşmazsa ekonomik sorunlarla karşılaşacağını söyledi. Eğer Eindhoven bugünkü büyüme hızıyla (yüzde 1) büyümeye devam ederse kent çevresel bir erozyona maruz kalacak. Belediye başkanı şehrin, tesislerin ve altyapının bakımını finanse etmek gittikçe zorlaşıyor. Tesisler kapanıyor ya da küçülüyor. “Bu yüzden Eindhoven’in yerleşim yeri olarak çekiciliği azalıyor” dedi. Başkana göre tek çözüm daha kompakt bir şehirde daha çok nüfus.


15

HABER

OCAK / JANUARI 2015

DURUMDAN VAZIFE ÇIKARMAK YA DA PARIS’E FRANSIZ KALMAK… Hollanda Başbakanı Rutte’nin, “Özgürlüklerin elimizden alınmasına müsaade etmeyeceğiz” mealindeki sözünü de şöyle anlıyorum ben: “İslam’a yönelik yapılan saldırı özgürlüğümüzü kimse elimizden alamaz” ZEYNEL ABİDİN KILIÇ Avrupa’da duyulmaya başlanan bu karın gürültülerinin bir sağanağa dönüşeceğini bekliyordum. Biz bu filme benzer onlarca film seyrettik. İnsan ilk çektiği ya da oynadığı filmle son çekip oynadığı film arasında biraz mesafe kat eder, tecrübe kazanır, değil mi? Ama her sahneye koydukları oyun bir öncekinden daha acemice… Edep ya Hu! Adam, daha önce üç kez izlediği filme bir de arkadaşıyla gider. Filmin ortasında “Tüh” der adam, “Tren yine aynı saatte geçti” Arkadaşı şaşırır ve sorar: “Sen daha önce seyrettin mi bu filmi?” “Evet, hem de üç kere” der. Arkadaşı sebebini sorar, gelen cevap düşündürücüdür: “Yahu, filmin başrol oyuncusu tam soyunmaya başlarken pencerenin önünden tren geçiyor. Her seferinde acaba tren biraz tehirli kalkar da kadını görebilir miyim diye geliyorum, ama maalesef hep aynı saate geçiyor” Batı’da olan her olay ve Batı’nın sahnelediği her oyun sonrası insanlar, filmdeki o sahneye, o ayrıntıya takılıyorlar. Bir de bakıyorlar ki, oyun ve film kendi aleyhlerine sona ermiş… Dergi baskınında öldürüldüğü iddia edilenlerin öldüğünden bile şüpheliyim; sadece Müslüman olduğu söylenen bir polis memurunun öldürülme görüntüsü var. O kadar çok yalan söylendi ki, doğru olabilenlere

zeynelabidin.kilic@haber.nl

bile artık mesafeli yaklaşıyorum… Saldırı sonrası, akılları kurcalayan onlarca ciddi soru soruldu, hiçbirine makul cevap alınamadı; ben de hafiyecilik yapmayacağım ama sahnelenen bu ‘büyük oyun!’ hakkında bir-iki kelam sarf edeceğim. Raşit Bal ile hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Sevgili Raşit, oyunun büyük olduğunu kabul etmiyor. ‘Batı’nın karşısında, büyük oyun oynayacak muhatabın olmamasını’ gerekçe olarak gösteriyor. Hayır, bence çok büyük bir oyun ve bu oyun, masum ve mazlum coğrafyalara yönelecek saldırı, işgal, sömürü, zulüm, ölüm, sürgün ve zindanlara kapı aralayacak kadar büyük. Muhatap ciddiye alınmayacak kadar güçsüz olabilir, dağınık olabilir, emperyalizmin kuklası olabilir ama o muhatabın beslendiği kaynak olan İslam öyle büyük ve güçlü ki, Batı bunun çok iyi farkında. Batı’nın oynadığı büyük oyun, o kaynağın kurutulmasına yöneliktir. Yani, kapitalist emperyalizm ile ırkçı Siyonizm’in tek bir düşmanı var o da İslam’dır… Tek korkuları da, Müslümanların yeniden iman ederek İslam’a sarılmalarıdır. Sahnelenen bütün oyunlar bunu önlemeye yöneliktir. Saldırının daha ilk saatlerinde Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, bu saldırının

altında yatan, daha doğrusu gönüllerinde yatanı şu şekilde ifade ediyordu: “Libya’nın güneyindeki silahlı gruplara müdahaleye hazırız” Ne bu şimdi? Hollande’yi dinlerken 11 Eylül saldırısının hemen sonrasında katil Bush’un açıklaması geldi aklıma… “Bu, Batı’ya ve Batı değerlerine yapılan bir saldırıdır. Haç’la Hilal’in savaşıdır, Haçlı Seferleri başlatılacak” mealinde bir açıklama yapmıştı. Haçlı Seferleri’nin ilk askeri olacağını da zamanın Hollanda Başbakanı Wim Kok ilan etmişti. Bir ülkeyi işgal etmek, yapacağı vahşete, soykırıma, zulme kılıf uydurmak, meşruiyet kazandırmak için kendi halkını bile gözü kapalı olarak katleden bir zihniyetten her melanet beklenir. Geçen sene Gazze’de iki binin üzerinde masum insan öldürülürken, on binlercesi ağır yaralanırken, yüz binlercesi evlerinden atılırken sesi soluğu çıkmayan lider müsveddeleri, “İslam coğrafyalarına yapacağın saldırılarda bizler de senin yanındayız” demek için Paris’e, Hollande’nin şefkatli kollarına bırakıverdiler kendilerini. T.C. Cumhurbaşkanı, Gazze’deki katliamın sorumlusu olan eli kanlı Netanyahu denilen adama ‘oraya hangi yüzle gittin?’ diye sormasını ben, o herifin şahsında diğer liderler için de kullandığını

sanıyorum. Özellikle T.C. Başbakanı Davutoğlu için… Yanılıyor muyum? Sahi ne işiniz vardı orada? Hollanda Başbakanı Rutte’nin, “Özgürlüklerin elimizden alınmasına müsaade etmeyeceğiz” mealindeki sözünü de şöyle anlıyorum ben: “İslam’a yönelik yapılan saldırı özgürlüğümüzü kimse elimizden alamaz” Neden böyle anlıyorum; bir niyet okuması filan değil... Ama her şey ortada değil mi? Özgürlüklerin sınırsız olduğu bir alan tanıyor musunuz siz? Hiçbir tahrik bir başkasının canına kıymayı meşrulaştırmadığı gibi, hiçbir özgürlük de, bir kimsenin kutsalına hakaret etme hakkı tanımaz. Eğer İslam dinine hakaret etmeyi ifade özgürlüğü sanıyorsanız, yanılıyorsunuz, bunun adı sadece akıl tutulmasıdır. Öte yandan “Bu terör eyleminin İslam ve Müslümanlarla alakası yoktur” diye pek çok devlet liderinden gelen açıklama ise, bundan sonraki yapacakları katliamlara yine meşruiyet kazandırmak adına Müslümanların önüne atılan tuzaklardan sadece biridir. Bizim saf Müslüman bu sözün tesiri ve efsunuyla, ‘Bak gördün mü, Batı’nın işi ve mücadelesi bizimle değil, bu din adına bu dine zarar verenlerleymiş. Demek ki, bunların şimdiki yuvaları Libya ve

KiM DEDi? NE DEDi? Sigorta şirketleri gelen bir dostum anlattı: camileri sigortalamayı Ziyaretime "Kızılderili biri gezdiği kırda bulduğu kartal yumurtasını gurk (Kuluçka) yatmakta olan tavuğun altına koymuş. Zamanı gelinreddediyor ce yavrular dünyaya gelmiş. Derken yavrularını beslemekte olan tavuk, yukarıdan süzülerek gelmekte olan kartalı görünce hemen yavrularını korumak ve kollamak için kümese sokmaya çalışmış. Fakat kartal yavrusu, süzülerek gelmekte olan kartalı hayran hayran imrenerek seyrediyormuş, Onu da zorla içeri sokmuş. Derken tavuk kartalın tavuk olduğunu söyleye söyleye ikna etmiş. Yani kartal kendini tavuk hissetmiş."

Geçtiğimiz günlerde Enschede’deki camide çıkan yangından sonra camilerin güvenliği tekrar gündeme geldi. PvdA milletvekili Ahmed Marcouch yazdığı bir yazıda cami yöneticilerine çağrıda bulundu. Kendisine açıklamada bulunan bir cami yöneticisi bütün büyük sigorta şirketlerine başvurmalarına rağmen red cevabı aldıklarını bildirdiğini söyledi. Kiliseleri sigortalayan şirket camileri de kabul edeceğini bildirmesine rağmen başvuru olunca red cevabı vermiş. Bunun üzerine cami yönetimi bir İsveç sigorta şirketi aracılığı ile camiyi sigortalamış. Yazısında sigorta şirketlerine neden camileri sigortalamak istemediklerini soran milletvekili, cami yöneticilerine çağrıda bulunuyor. Nerede sigortalı olduklarını ve tecrübelerinin neler olduğunu kendisiyle paylaşmalarını isteyen Marcouch bu konuyu detaylı bir şekilde araştırmak istediğini söyledi.

Herkes kendinin kim olduğunu iyi bilmeli, bastırılmış kişiliklerden, kendini mağlup hissedenlerden hiç bir şey olmaz. Nasıl yaşamamız ve yapmamız gerektiğini alacağımız kaynaklarımız bellidir. Bizler güçlü ve övünülecek bir maziye sahibiz. Çekingen ve mağlup görüntü sergilemeye, alttan alıcı mahcup gözükmeye hiç gerek yok. Dikleşmeden dik durmayı bilmeliyiz.Eğer kendi yaptıklarımızdan eminsek başkalarının bize biçtiği rolün hiç önemi yok.

AHMET BELADA TÜRK TARİH KURUMU - BAŞKAN YARDIMCISI

Yemen’miş, haydi uğurlar olsun, yolunuz açık olsun, Müslüman coğrafyaya ölüm yağdırdıktan, oraları sömürdükten sonra sağ salim gelmeniz için dua edeceğiz” diyor, demeye başladılar. Vah Müslüman’ım vah! Kurtulsan artık şu efsunlu hâlinden…. Canımızdan bile aziz bildiğimiz muazzez Peygamberimize salya sümük saldıranların paçavralarına sahip çıktığın kadar Allah’ın kitabına, Rasulullah’ın sünnetine sahip çıksaydın, dünya yaşanılır hâle gelirdi. Niye sen düzeltmiyorsun Müslümanları da, Batı’nın hizaya getirmesini bekliyorsun… Kulak vermiyorsun ki o aziz Peygambere… “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” buyuruyor, sense eli kanlılardan medet umuyorsun… İşte, bunun için de sana vadedilenler gerçekleşmiyor. Gelelim saldırganların kimliğine… Eğer insanı sadece dinî kimliği ile tanımlarsanız, yanlış değerlendirmiş olursunuz. Her insanın bir de etnik ve toplumsal yaşamdan elde ettiği sosyo-kültürel bir kimliği vardır. Eğer siz, Cezayir asıllı oldukları için bu saldırıyı İslam’a mâl ederseniz, bende 2011 yılında Norveç’te 77 kişiyi öldüren Breivik’i Hıristiyan; Sharon’u, Netanyahu’yu işlediği cinayetler nedeniyle Yahudi olarak tanımlarım ki, bu hiç de hoşunuza gitmez sanırım. Oysa size doğrultulan silahları o ellere siz verdiniz; verdiğiniz silahlar size geri çevrildi. Verilen haberler yine kendi kaynaklarınızdan…

“Saldırıyı düzenleyen Cezayir kökenli Fransız vatandaşı Kouachi kardeşler, Paris’te doğdu. Anne ve babalarını kaybeden kardeşler, yetimhanede büyüdü. Avukatı, o dönemde 22 yaşında olan Cherif’in ‘alkol ve esrar içtiğini, kadınlarla beraber olduğunu’ savunarak dindar olmadığını söylemişti.” Yani bu çocuklar sizin, sizin eseriniz. Siz yetiştirdiniz onları. Onların gönül dünyalarına İslam’ın berrak kaynağından, ısısından ve ışığından girmesine müsaade etmiş olsaydınız, bu acılar yaşanmıyor olacaktı. Ama sizin derdiniz başka…O ışığı söndürmek, o kaynağı kurutmak… Dedeleriniz de çok uğraştılar. Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller ömürlerini bu ışığı söndürmeye adadılar ama Allah’ın, şu meydan okumasına kulak tıkadılar: “Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Hâlbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır.” Kısacası, size doğrulan bir silah varsa bunu kendi içinizde arayın! Karanlıkta para yitirip, oranın karanlık olduğu gerekçesiyle 3-5 metre ilerdeki ışıkta yitiğini arayanların düştüğü duruma benziyor hâliniz… Keşke sizlerde ışığa koşsanız, yer altındaki karanlığınızdan kurtulsanız. O ışık sizin üzerinize farklı sebeplerle doğdu ve doğmaya devam ediyor ama siz onun kıymetini bilmiyorsunuz. Her sayıda farklı şeyler yazmayı düşlüyorum amma gel gör ki, mahallenin zibidileri kendi hâlimize bırakmıyor… Son söz: “Ben Charlie değilim!”


HABER

16

OCAK / JANUARI 2015

HOLLANDA EĞITIM BAKANLIĞI’NIN TAVSIYE ETTIĞI SITEDE

SKANDAL SORU İ

lkokul çocuklarına gündemi takip edip yorumlama yeteneklerini geliştirme amaçlı www. nieuwsbegrip.nl sitesindeki bir soru tepkilere yol açtı. Bu websitesi haftanın gündemiyle ilgili bir konuyu seçip o konularla ilgili sorular soruyor. İlkokul son sınıftaki çocuklar CİTO sınavına hazırlık amaçlı bu siteden faydalanıyorlar. Geçtiğimiz hafta Paris’teki mizah dergisine yapılan saldırıyı

MÜSİAD’dan yeni yıl resepsiyonu

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Hollanda şubesi, geçtiğimiz günlerde yeni yıl resepsiyonu düzenledi. Derneğin Rotterdam’daki merkezinde düzenlenen programa Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral, siyasetçiler, işadamları ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşan kalabalık bir grup katıldı. Resepsiyonda davetlilere Müsiad’ın geçtiğimiz yıl yapılan faaliyetleri anlatıldı ve 2015 yılındaki yapılacak yeni

gündemine alan sitede sorulardan bir tanesi şöyle: “Dergi dinler hakkında da karikatürler yapıyor. Teröristler derginin kendi dinleri olan İslam’a hakaret ettiğini düşünüyor. Karikatür ne demek?” Bu sitede ders çalışan kızının sorusu üzerine şok olan baba konuyu Facebook’da gündeme getirdi. Kızının kendisine “Baba biz terörist miyiz? Okul dersine çalışırken gördüm, öyle yazıyordu” demesi üzerine şok olan baba STK’ları göreve çağırdı. Hollanda Eğitim Bakanlığı tavsiyeli bir sitede algı yönetimi yapılarak çocukların küçük yaşta zehirlenmesine tepkiler büyüyor. Haber Gazetesi olarak milletvekillerimizi bu konuyu Eğitim Bakanlığı ve Meclis gündemine taşımaya çağırıyoruz.

AL-NISA MÜSLÜMAN KADINLARA LIDERLIK EĞITIMI VERDI Müslüman kadınlar Platformu al-Nisa “Liderlik Eğitimi” konulu bir liderlik eğitim programı düzenledi. Onlarca başvuru arasından seçilen 13 genç kız ve kadın Amsterdam’da iki gün boyunca uzmanlardan çeşitli konularda ders alıp tanışma fırsatı elde etti. Organizatörler “müslüman kadınların yetenekleri yeterince farkedilmiyor. Biz onlara kendilerini geliştirmeleri, yeteneklerini keşfetmeleri ve alanlarında daha başarılı olmaları için bir imkan sunmak istedik"

dediler. Programda Kadın ve Liderlik, Liderlik ve Kişisel Markalaşma, Strateji Geliştirme, Prezentasyon, Girişimcilik ve Proje Yönetimi, Networking ve Konuşmalar gibi konular alanında uzman kişiler tarafından aktarıldı. Al-Nisa Hollanda’da İslam hakkında bilgilendirmeyi, müslüman kadınların İslam’a, kadınların İslam’daki yerine ve müslüman kadınların Hollanda toplumundaki yerine ilgilerini teşvik etmeyi ve bilinçlendirmeyi amaçlıyor.

Yeni yılda cüzdanınızı etkileyecek değişiklikler

faaliyetleri duyuruldu. 2015 yılı içerisinde 10 faaliyet planladıklarını belirten Müsiad yetkilileri, bunlardan 6’sı yurt dışı gezisi, 4’ü ise farklı konuları ele alacak toplantılar olacağını ifade etti. MÜSİAD Hollanda Başkan Yardımcısı Abdurrahman Akbulut yaptığı konuşmada son günlerde Avrupa’da artan islamofobi ile bağlantılı olay-

lara etkili bir şekilde karşı çıkılması gerektiğini söyledi. Utrecht’te başlattığı ‘Niet mijn İslam’ kampanyasına da değinen Akbulut, yapılan terörün müslümanlıkla alakası olmadığını ifade etti. Konuşmaların ardından davetlilere verilen ikramlarla misafirler geniş konuşma imkanı buldu.

1 Ocak 2015’den itibaren vergi alanında yeni düzenlemelere gidildi. Bu değişikliklerden bazıları: İşvereniniz aracılığı ile emekliliğinize ayırdığınız para azaldığı için net maaşınız yükselebilir. Asgari ücretin yükseltilmesi dolayısıyla aldığınız ödenek de yükselmiş olabilir. Genel vergi indiriminin (algemene heffingskorting) azalmasıyla daha az vergi

iadesi alabilirsiniz. Buna ek olarak tütün, benzin ve enerji için ödediğiniz vergi yükseltildi. Kendi evinizin varlığını vergi dairesinin hayali gelir olarak gördüğü “eigenwoningforfait” vergisi arttırıldı.

Ebeveynler için çeşitli düzenlemeler kaldırıldı ve Eylül ayından itibaren eğitim ödeneğinde borçlanma sistemine geçiliyor.

Bu manzara ile İstanbul bir başka... HABER okurlarına özel indirim için arayın!

Hocapaşa Mh. Orhaniye Cd. No:29 - Sirkeci - İstanbul Tel: +90 212 522 94 62 / Fax: +90 212 522 94 63 www.septimumhotel.com • info@septimumhotel.com


Nuhr ile dünyaya açılın 17

HABER

OCAK / JANUARI 2015

Nuhr CEO'su Ahmet Karacadal, Uluslararası Utrecht Turizm Fuarı'nda gazetemize yaptığı özel açıklamada, Nuhr'da olan yeni gelişmeleri anlattı. Yeni bir websitesi kurduklarını ifade eden Karacadal, yeni siteyle artık sadece Türkiye değil, dünyanın her yerine en uygun uçuşların bulunabileceğini belirtti. Yeni sitede bedava üyelik sistemiyle çalıştıklarını da ifade eden Ahmet Karacadal, "Müşterilerimiz artık Nuhr'a bedava bir üyelik girişiyle en çok uçtukları destinasyonlar hakkında hem en uygun biletleri bulabilecek, hem de sistem otomatik olarak kendilerine favori destinasyonları hakkında bilgi verecek. Mesela eğer sıklıkla İstanbul'a uçuyorsanız, sisteme "Ben geldiğim zaman bana Barcelona, Thailand vesaire bilgisi verme. Ben İstanbul'a gideceğim, varsa İstanbul'dan haberler, indirimler veya benim bilmem gereken önemli şeyler, onları göreyim" diyebiliyorsun. Websiteye baktığınızda farklı destinasyonların olduğu linkler var. Oradan İstanbul sayfasını seçtiğinizde websiteye bir sonraki sefer geldiğinizde otomatik olarak size yine İstanbul'u gösterecek. Burada hava durumundan tutun da İstanbul'daki otel bilgilerine veya indirimlere kadar herşeyi bulabilecek müşterilerimiz" dedi.

"Tek fiyat veriyoruz ve onun üzerine başka ek ücretler gelmiyor. Diğer firmalardaki gibi küçük yazılarla 'exclusief.....' fiyatlarımız olmayacak. Bu bir aldatmaca oluyor, müşteri hayal kırıklığına uğruyor. Bizde fiyatı direkt görecek, verilerini ona göre dolduracak." Ahmet Karacadal: "Bunların yanı sıra müşterilerimiz websitesinde uçmak istedikleri tarihi belirledikten sonra, kendilerine en uygun fiyatı hangi uçuş şirketi veriyorsa ilk onu görecekler. Uçuşların direkt veya başka şehir üzerinden gidip gitmediği de açık bir şekilde gözükecek. 'What you see is what you get' yani 'Sitede ne görüyorsan onu alıyorsun'. Sonradan hiç bir ekstra fiyat farkı oluşmuyor. Başka firmalardaki sonradan gelen ek fiyatlar bizde olmayacak. Tek fiyat veriyoruz ve onun üzerine baska ek ücretler gelmiyor. Diğer firmalardaki gibi küçük yazılarla 'exclusief.....' fiyatlarımız olmayacak. Bu bir aldatmaca oluyor, müşteri hayal kırıklığına uğruyor. Bizde fiyatı direk görecek, verilerini ona göre dolduracak" ifadelerini kullandı.

www.nuhr.nl sitesinden Nuhr hakkında ek bilgi alabilir, çeşitli destinasyonlara bakabilirsiniz

HOLLANDA’DA ILK YARININ EN IYI HAKEMI TÜRK KiM DEDi? NE DEDi?

H

ollanda Birinci Futbol Ligi’nde (Eredivisie) görev yapan en genç hakem ünvanına sahip 29 yaşındaki Serdar Gözübüyük, sezonun ilk devresinin en iyi hakemi seçildi. Gözübüyük, “Voetbal İnternational” isimli internet sitesi tarafından düzenlenen ankette hakem Bjorn Kuipers’i geride bırakmayı başardı. Son 2 senedir Hollanda’da yılın hakemi seçilme başarısı gösteren Gözübüyük, sezonun ilk yarısında yönettiği 10 maç sonunda, ortalama 6,35 puan, en yakın rakibi Kuipers ise 12 maçta ortalama 6,33 puan aldı. Hollanda’nın FIFA kokartına sahip en genç hakemi ünvanına sahip bulunan Gözübüyük,

SADIK YEMNİ YAZAR

1 Ocak 2012’den bu yana da uluslararası maçlarda görev alıyor. Adanalı bir işçi ailesinin çocuğu olan Serdar Gözübüyük, hakemliğin yanı sıra özel şirketlere yöneticilik, baskı altında çabuk karar verebilme ve psikolojinin kontrolü konularında kurslar da veriyor.

Bir karikatürcünün düşüncesi ne derece rahatsızlık verici, saygısızca, aşağılayıcı, acımasız, düşmanca ve nefret yüklü olursa olsun katledilmesi insanlık suçudur. Terörün her türlüsünü lanetle kınıyorum.

Westsingel 25 3811BA AMERSFOORT Tel: +31(0) 643 270 527 info@keskinconsult.com

www.keskinconsult.com

İstesem ‘Ben Charlie Hebdo’yum’ diyebilirim ama… Ama pek muhtemeldir ki bazılarınız bunu yazmanıza söylemenize rağmen (menfur cinayeti kınama anlamında) Charlie Hebdo değilsiniz. Bu sıfatı hak etmiyorsunuz. Çünkü, daha eskileri pas geçtim, Batılılar tarafından son yirmi beş yılda yeni sömürgecilik ve tahakküm saikiyle öldürülen milyonlarca müslüman için aynı hassasiyeti göstermediniz. Mısırdaki silahsız İhvan mensuplarının ölümü üzerine ‘Ben İhvanım’ demediniz. Filistinde öldürülen çocuklar ve gazeteciler, Boko Haram’ın menfur cinayetleri, Suriye’de öldürülen insanlar, Irakta öldürülen bir milyon müslüman, Guantenemo işkencehanesinde telef olan müslüman mahkumlar, Almanya’da işlenen dönerci cinayetleri, Srebrenica’da NATO askerlerin gözü önünde öldürülen on bin Bosnalı ve daha saymadığım nice müslü man katliamları için aynı hassasiyeti göstermediniz. Charlie Hebdo falan değilsiniz.


HABER

18

OCAK / JANUARI 2015

AKLI KULLANMAK VE OYUNA GELMEMEK! Müslüman Türk toplumunun bu şartlar içerisinde kendini ne kadar geleceğe hazırladığını irdelemek herkesin toplumsal borcudur. Allah'ın bize verdiği aklımızı kullanarak, olayın ciddiyetini idrak ederek ve güçlerimizi pozitif yönde birleştirerek toplumsal barışı koruma yolunda şimdiye dek görülmedik bir gayret ve azimle çalışmalıyız. Çocuklarımıza huzurlu bir gelecek istiyorsak, onların yerli arkadaşları tarafından dışlanmadan, horlanmadan hatta hakaret edilmeden bir gelecek kurmalarını arzu ediyorsan bugünden işe sarılmalıyız. M. EMİN ATEŞ Paris'teki terör olayları, Almanya'daki PEGİDA gösterileri, Hollanda'da camilerimize saldırılar, yerli toplumun her kesiminden bir infial yarısı derken kolektif İslam düşmanlığı politikacılardan başlayıp art niyetli STK yöneticilerine kadar yayıldı. Pusuda bekleyen ırkçılara gündoğdu. Hayatından memnun olmayan yerli halk da hoşnutsuzluğunun suçlusunu bulmuş gibi içindeki kini kusmaya başladı. Belki bir kötümser bir tablo çizdim. Toplumumuzun başarılı kesiminden gelen ve Hollanda ve Hollandalılarla uyumunu ortalamanın üstünde sağlamış daha genç arkadaşlar endişelerimi abartılı bulabilirler ama meselenin özü değişmiyor. Dışa vuran ayırımcılık ve ırkçılıktan daha kötüsü için için gelişen

emin.ates@haber.nl ve kurumlara yayılan ırkçılık ve ayırımcılıktır. Paris'teki ve benzeri terör olayları bu önyargılı davranışları körükler ve tamiri çok daha güç hale getirebilir. 20. yüzyılın en önde gelen sosyal oluşumlarından biri de halkların göç hareketleriydi. Ekonomilerin globalleşmesi, dünyada hızlı nüfus artışı, gelişmiş ülkelerin nüfuslarının yaşlanması fakat genç nüfuslarının giderek azalması demografik ve sosyal dengelerin değişmesine yol açtı. Bu çalkalanmaya bir de Afrika ve Asya'da ortaya çıkan karışıklıklar eklenince gelişen ülkelerden zengin ülkelere doğru büyük bir göç hareketi başladı. Batı Avrupa gibi gelişmiş ekonomilerde ucuz işçi ihtiyacı artık kaçaklardan ve ilticacılardan karşılanır oldu. Bu da

Hollanda bir kitap daha kazandı dünyası gezisine çıkardı. Avrupa Türk’ü kavramına da açıklık getiren Murat Gedik, Türk dünyasından faydalandığı yazarlar, kentler ve mekanlardan örnekler verdi.

Hollanda Türk Federasyon Başkanı Murat Gedik, makalelerini ‘Türk’e ve Özelde Avrupa Türk’üne Genel Bir Bakış’ adlı eserde kitaplaştırdı. Rotterdam Oba Restoran’da düzenlenen tanıtım proğramına STK temsilcileri, işadamları, dernek ve vakıf başkanları, Hollanda Türk medyasının temsilcileri ve çok sayıda dinleyici katıldı. Murat Gedik, konuşmasında böyle bir kitabın neden ve nasıl oluştuğunu anlattı. Aslında bir kitap yazmayı düşünmediğini ancak etra-

Oba Restaurant’ın hazırlamış olduğu ki-

• Karşılaştığımız güçlükleri herkes kendi başına yenebilir mi? • Şu sıralarda ortalıkta esen müslüman karşıtı toplumsal davranışlar bir moda gibi gelip geçer mi? Bütün bu sorulara hepsine cevabınız “Evet” ise birşey yapmanıza gerek yok demektir! Bugüne kadar nasıl yaşadıysanız aynı şekilde devam edebilirsiniz. Ancak bir tanesine dahi “Evet “diyemiyorsanız bence bugünden itibaren hazırlık yapmak gerekir. Bizlerle aynı endişeleri paylaşanlarla fikir ve güçbirliği yapmak, bu toplum içersindeki yerimizi kendi GÜCÜMÜZLE sağlam hale getirmek için ortak strateji oluşturmak zorundayız. Elbirliği ile hareket ederek, aramızdaki fikir ayrılıklarının bizi yüksek gayeler yolundaki çalışmalarda engellemesine izin vermemeliyiz. İçinde yaşadığımız Hollanda halkı için “bu iyi Türk, bu değil veya bu barışçı müslüman, öteki değil” diye bir ayırım söz konusu olmayacak. Nasıl bir davranış özlüyorsak onu sağlamak bize düşüyor. Bu süreçte de bir tek rehberimiz var: aklımız. Aklımızı kullanmaz isek hergün başkalarının hazırladığı gündemle uğraşmak zorunda kalır ve hiçbir zaman istediğimiz, ideal edindiğimiz huzur ve barış dolu, içinde yaşadığımız ülke ile uyum halinde, ortak değerleri paylaşan bir toplum olamayız. Hepimiz buraları terketmeyi düşünmediğimize göre başka seçenek yok diyorum.

"İslam Üniversitesi yine karalanmak isteniyor" fından gelen teşviklerin kendisini bu kitabı ele almaya ittiğini belirten Gedik, kitabın içerisinden örnekler vererek dinleyicileri adeta bir Türk

tap şeklinde pastanın kesilmesinin ardından Murat Gedik, katılan davetlilere tek tek kitabını imzaladı.

DINI KURULUŞLARIN GÜVENLIĞINDE ÇIFTE STANDART

Başbakan Mark Rutte Hollanda’da yahudi kuruluşlarının korunması için önümüzdeki dört yıl boyunca bütçeden 1,5 milyon euro ayrıldığını duyurmuştu. Belediyeler de bu bütçeye katkıda bulunacak. Eylül ayında alınan karara göre güvenlik masrafları bu kurumlardan alınmayacak. Karar Hristiyanlar Birliği (Christen

insan ticaretini teşvik eden çok önemli yeni bir faktör olarak karşımıza çıktı. Bütün bunların üstüne silah tüccarlarının ticaretlerini arttırmak için devamlı değişik yerlerde çatışmaları tahrik etmeleri daha fazla halk hareketlerine yol açtı. Artık “bu olan bitenler bize uzak! işimize bakalım” deme olanağı kalmadı. Terör yanıbaşınızdaki süpermarkette kapıyı çalabilir veya bir sabah saat dörtte komşunuzun evi onlarca terörle mücadele ekipleri tarafından sarılıp basılabilir. Müslüman Türk toplumunun bu şartlar içerisinde kendini ne kadar geleceğe hazırladığını irdelemek herkesin toplumsal borcudur. Allah'ın bize verdiği aklımızı kullanarak, olayın ciddiyetini idrak ederek ve güçlerimizi pozitif yönde birleştirerek toplumsal barışı koruma yolunda şimdiye dek görülmedik bir gayret ve azimle çalışmalıyız. Çocuklarımıza huzurlu bir gelecek istiyorsak, onların yerli arkadaşları tarafından dışlanmadan, horlanmadan hatta hakaret edilmeden bir gelecek kurmalarını arzu ediyorsan bugünden işe sarılmalıyız. Herkesin mutlak ve mutlak kendine sorması gereken sorular: • Geleceğimin daha iyi ve huzurlu olacağına inanıyor muyum? • Çocuklarım bugünden daha iyi ve huzurlu bir ortamda büyüyecekler mi? • Bizim topluluğumuzun Hollanda'daki yeri ve konumu ileride daha iyi olacak mı?

Unie) lideri Arie Slob’un çağrısı üzerine alınmıştı. Christen Unie web sitesinde yayınlanan açıklamasında Slob şu sözlere yer verdi: “Yıllarca verdiğimiz mücadelenin sonunda ulusal hükümetten Yahudi okul ve kurumlarının güvenliğinin sağlanmasına maddi katkıda bulunacağı sözü vermesinden dolayı müteşekkirim. Yahudi toplumunun korunması bir namus meselesidir. Şimdiye kadar güvenlik masraflarını Yahudi toplumu kendi karşılıyordu oysa bu bir devlet meselesidir. Sonunda bu hak tanındı.” Bunun üzerine Christen Unie milletve-

kili Gert-Jan Segers yaptığı katkılardan dolayı Hollanda’daki Yahudi Toplumunu Koruma Danışma Kurulundan bir ödül aldı. Den Haag meclisindeki Partij voor de Eenheid (Birlik Partisi) bu konu hakkında belediye meclisine yazılı sorular sorduğunu bildirdi. Müslüman kurum ve kuruluşlarının güvenliği için bir kuruş dahi ayrılmadığını ve bu çifte standart karşısında belediyenin düşüncelerini soran Birlik Partisi, belediyenin bu konuya ayırdığı bütçeyi ve hangi kaynaktan karşılanacağını da açıklamasını istedi.

Rotterdam İslam Üniversite'sinin başı bir türlü beladan kurtulmuyor. Oklar yine IUR Rektörü Ahmed Akgündüz'e çevrilmiş durumda. Geçtiğimiz günlerde Hollanda Eğitim Bakanı Jet Bussemaker NVAO (Akreditasyon Kurumu) ve Eğitim Teftiş Kurumları'na Rotterdam İslam Üniversitesi'nde bir inceleme yapmak üzere görev verdiğini açıkladı. 2 yıl boyunca sıkı teftişte bulunacaklarını ifade eden bakan, basın mensuplarına teftiş nedenlerini açıklarken zorlandı. IUR'in teftiş edilme sebebini IUR Rektörü Ahmed Akgündüz'ün sebeb olduğunu belirten Bussemaker, "Üniversitenin rekörü hiç durmadan toplumu geren açıklamarda bulunuyor, bunu yapmaması için uyarmıştık. Bunun yanı sıra geçtiğimiz yıllarda Gezi olaylarında Erdoğan taraftarı açıklamalarda bulunmuştu" diyerek bakanlık olarak

okul yönetimine güveninin sarsıldığını ifade etti. Bunun üzerine IUR Rektörü Ahmed Akgündüz konu ile alakalı şu açıklamayı yaptı: "Son günlerde rektörlüğünü yürüttüğüm Rotterdam İslam Üniversitesi aleyhinde, bir Türkçe Haber sitesinde ve bazı Hollanda gazetelerinde, çarpıtılmış haberler yer aldığını üzüntüyle takip ediyoruz. Bu münasebetle bazı noktaların açıklanmasını zaruri görüyorum: 1. Türkçe haber sitesinde sonradan tashih edilen ancak Türk kardeşlerimize zehirini kusan haber, tamamen yalan ve kasıtlı yapılmıştır. 2. Hollanda basınındaki haberler ise, her İslami kurum hakkında olduğu gibi abartılarak ve temcid pilavı gibi daha önce yaşanmış olaylar hatırlatılarak çarpıtılmış haberlerdir. Gezi olayları sebebiyle, ülkemizi Mısır'a çevirme gayretlerini ifşa eden makalemiz üzerine Hollanda Meclisinde hakkımızda iki Meclis Soruşturulması açıldığı ve bizim Hollanda'nın kurumları tarafından açılan soruşturmalar hakkında en ince ayrıntılarına kadar haklı ve doğru cevaplar verdiğimiz de doğrudur. Hazırlanan rapor-

lar elimizdedir ve olumludur. Olay bu soruşturmaların Bakanlık tarafından kamuoyuna açıklanması olayıdır. 3. Hollanda bir hukuk devletidir. Bir Üniversitenin açılıp kapanması, uluslararası kurallara ve standartlara bağlıdır. Bu konudaki iddialar asılsız ve yalandır. 4. Rektör olarak Akgündüz, hem vatandaşı olmakla iftihar ettiği ve canı gibi sevdiği Türkiye'yi ve hem de 14 yıldır içinde oturduğu Hollanda'yı haksızlıklara ve her türlü teröre karşı fikren ve ilmen savunmayı vazife bilmektedir. Hakkın hatırı alidir; hiçbir hatıra feda edilmez. 5. Bize yapılan haksız saldırılara karşı sözümüz şudur: Biz İUR olarak doğru İslamiyeti ve İslamiyete layık doğruluğu talebelerimize öğretme gayesini güdüyoruz. "-İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar." Münazarat ( 9 )". Son günlerde en çok konuşulan 'Düşünce Özgürlüğü'nün Rektör Ahmed Akgündüz için geçerli olmaması ise kamuoyunda manidar bulundu.


19

HABER

OCAK / JANUARI 2015

Alleen bij Lebara Live Turks voetbal LigTV1, 2 & 3

Digiturk Play + €15 beltegoed

op uw smartphone, tablet of PC

€25 /30 dagen

Beschikbaar:

Always by your side

lebara.nl

De toegang tot Digiturk Play - LigTV1, 2 & 3 wordt verzorgd door Digiturk Europe. De overeenkomst voor deze dienst wordt bij het activeren van de opwaardeercode aangegaan met Digiturk Europe. Na het opwaarderen van de Digiturk opwaardeercode ontvangt u €15 Lebara beltegoed en binnen 1 uur ontvangt u een unieke pincode waarmee u zich moet registreren op www.digiturkplay.com, daarna heeft u 30 dagen toegang tot de dienst. Om gebruik te kunnen maken van Digiturk play moet u de gratis app downloaden uit de Apple App Store of the Google Android Play Store. De kwaliteit van live TV kijken via het 3G netwerk kan niet altijd en overal worden gegarandeerd. Wij adviseren gebruik te maken van een WIFI netwerk voor optimale beeldkwaliteit. Aan deze uiting kunnen geen rechten worden ontleend. Wijzigingen en drukfouten voorbehouden.

NL5631P_1f_NewPoster_for_DigiturkLig_TVproject281014.indd 1

30/10/2014 16:29


HABER

20

OCAK / JANUARI 2015

CMO Başkanı Raşit Bal:

Uyumlu İslam'ın kalıcı olduğunu düşünüyorum

mun içindesin ve toplum senden rahatsız oluyor. Sürekli senden duyduğu rahatsızlığı dile getirmek yerine, seni kenara çekiyor. Biz şimdi Batı’daki Müslümanlar olarak, bazılarının ‘ötekileştirme’ dediği, kenara çekilme sürecini yaşıyoruz..

Bu sayıda “Büyük Oyuna Alet Olma!” başlığı altında bir manşet; o başlığın içerisini dolduran bir dosya hazırlayalım ve o dosyayı da zenginleştirecek bir söyleşi gerçekleştirelim istedik. İsim üzerinde fazla düşünmeden de, Hollanda'nın özgün fikir üreticilerinden biri olan sosyal bilimci Raşit Bal’ı kararlaştırdık. Zeynel Abidin Kılıç ve İbrahim Karaman, Raşit Bal’ı karşılarına alarak çapraz ateşe tuttular. Önceden herhangi bir hazırlık yapmadan gündeme dair ne varsa, akıllarına gelen her soruyu sordular, Raşit Bal cevapladı. “Müslümanlar büyük oyunu haketmiyorlar” görüşünü ileri süren Raşit Bal, oynanan öyle büyük oyunların haberini verdi ki, söyleşiyi okuyunca şaşırıp kalacaksınız. Gelecek öngören ve pek çok yol haritasını içerisinde barındıran bu sohbetten sizlerin de hayli faydalanacağınıza ve keyifle okuyacağınıza inanıyoruz. Dünya ölçeğinde Müslümanlar üzerinde oynanan büyük bir oyun olduğuna ve insanların da buna alet edilebildiğini görüyoruz. Fransa’da yaşanan olaydan dolayı Müslümanların kendilerini sorumlu tutması isteniyor ve olayı kınamaları isteniyor. Biz, teröristin müslüman olduğuna inanmıyoruz ki, olaydan kendimizi sorumlu hissedelim. Batı merkezli olan ayrıştıran ve ötekileştiren unsurlar da bunların yan etkileri. Oynanan büyük bir oyun var mı, varsa, Müslümanların bu oyuna alet olması nasıl engellenir? Bence Müslümanlar büyük bir oyunu hak etmiyorlar. Büyük oyun, rakibin güçlü ise oynanır. Senin etkinliğini, gücünü azaltan birini alt etmek için, gizlice bir araya gelinir, kafa kafaya verilir, muhatabının kırılgan noktaları tespit edilir ve büyük oyunlar sahneye konulur. Müslümanların bu anlamda, etkin ve alternatif bir konumları yok bence. Batı’nın o aydınlanma süreci ile başlayan medeniyeti karşısında şansı olan, ufak tefek değişiklikler yaparak, stratejik taktikler geliştirerek Müslümanların alternatif bir konuma gelmeleri şimdilik yok. Nasıl varıyorsunuz bu yargıya?

Müslümanların düşüncelerine, siyasetine, tavırlarına, birlikteliklerine, aralarındaki ilişkilere, sorunlara ve sorumsuzluklara baktığınız zaman görürsünüz. Risk olacak, alternatife dönüşecek, mevcut düzenle rekabet edecek hiçbir şeyleri yok. Müslümanlar bundan hareketle, paranoya oluyorlar. İslam’ın merkeze alarak inşa ettiği tarihsel medeniyete bakan Müslümanlar, sahip oldukları dinî kimlik vesilesiyle böyle bir şeyi arzuluyorlar. Ve ‘atalarımız başardıysa, bunu biz de başarabiliriz’ diyerek bir algı oluşturuyoruz. Potan-

siyel olarak varız, ama gerçekliğimiz bunu hiç çağrıştırmıyor. Potansiyel ile gerçeklik arasındaki mesafeye bakınca da paranoya ve şizofreni oluveriyoruz.

Müslümanlar Batı’ya gelmemiş olsaydı daha mı iyi olacaktı?

Aslında Müslümanların Batı’ya bu şekilde gelmemeleri gerekiyordu. O nedenle ulemamız sürekli tartışıyor. “DarulHarp’te bir Müslüman bulunabilir mi, orada bulunmasının şartları nedir” soruları ekseninde azınlık fıkhı üzerinde tartışmalar yapılıyor.“Müslümanlar, anavatanlarının dışında uzun bir süre DarulHarp’te kaldılar ve kalmaya devam ediyorlar, bunun fıkıh çerçevesinde bir anlamı olmalıdır”diye kafa yoruluyor. Burada aynı zamanda, cari, yaygın İslam hukukundaki ictihatlar da tartışılmaya açılmış oluyor. O ictihatlar, Müslümanın gavur ellerinde kalmasına elverişli hâle getirmeye dönük. Bir de, buna karşı çıkan ulema var.Onlar da, “Hayır, bizim geleneksel ictihadımız hâlen geçerlidir, dolaysıyla bir Müslümanın kalıcı olarak oralarda bulunması mümkün değildir, dönmesi gerekir. Orada kalmak için azınlık fıkhı gibi bir şeyler yapılıyorsa bu da dini bozmaktır, sahih bir ictihadı fesih etmeye çalışmaktır” diyerek onu yadsıyor. Ve bu, yoğun bir şekilde tartışılıyor. Ne anlamalıyız bu sözlerinizden? Aslında biz buralara kalıcı olarak gelmemeliydik. Ama biz, geleneğimizi, bizi yönlendiren kaynakları, fetvaları, ictihatları dinlemedik. Onlara rağmen biz buralara geldik, üstelik de buralarda kalmaya karar verdik. Bunu yapmamalıydık. Karar vermemiz, burada kalıcı olmamız; kendimizi bağladığımız, gurur duyduğumuz medeniyetimizi çürütmek, içini boşaltmak anlamına da geliyor. Bu da insanı şizofreni yapıyor.

RÖPORTAJ: ZEYNEL ABİDİN KILIÇ & İBRAHİM KARAMAN

Bu bir çözüm mü sizce, daha büyük sorunlara zemin hazırlamıyor mu?

Evet. Aslında tam olarak sorun, bu yöntemle çözülmüş olmuyor. Çözüm şu şekilde oluyor: Hâkim kültürün ötekileştirdiği, kenara aldığı, köşeye koyduğu, odak yaptığı ötekinin taşıdığı değer, kültür ve davranış biçimlerini nakletmek, nesilden nesle aktarmak mümkün olmuyor. Öteki olarak kenara çekilen sen, değerlerini, kültürünü, davranış biçimini, kimliğini kendi nesline aktaramıyorsun. Çünkü hâkim kültür, seni kınıyor, hakir görüyor, yaptıklarını küçümsüyor, gülünç buluyor. Senden türeyen nesil, senin bu ötekileştirme sürecini de, toplumsal konumunu da görüyor. İşte o zaman senden türeyen nesil bir karar vermek durumunda kalıyor ve “ya atam gibi kenara çekilip, gülünç olacağım, hakir görüleceğim ya da aklımı kullanarak oradan uzak duracağım”diyor.

ket edecek olursak, ikisinin de ‘gavur’ olduğunu söyleyebiliriz. Dolaysıyla Batı’nın, Müslümanlarıötekileştirme mekanizması ve dinamiğinin perspektifi budur; her halükârda sizi kimliksiz bırakmak. Bütün yerleşik toplumlar bu şekilde çalışıyor. Kendisi için sorunlu bulduğu kimliği, ötekileştirmek süreci ve suretiyle öğütüyor ve eritiyor.

Madem böyle bir öğütme çarkı işliyor, peki neden Fransa’daki olay yaşanıyor? İşte bu süreç de, Fransa’daki münferit durum ve gündelik olarak ortaya çıkan bu tür olaylar hep bu bağlama oturuyor. Hâkim kültür seni ötekileştirecek, kırılgan yapacak, onursuz kılacak ki, yapılan o olayın sorumlusu olarak seni hesaba çekebilsin ve öyle de yapıyor: “Sen ne düşünüyorsun bu konuda” diye düşünceni yüksek sesle duymak istiyor. Müslümanın vereceği cevap ne olursa olsun, onun ötekileşmesini engelleyemiyor. Hâkim kültürün duymak istediğini söylese de, kendi düşüncesinin ürünü olan cevabı verse de ötekileşiyor. Fransa’daki olayın sebebi belki çok bambaşkadır ama, toplumdaki bu gerilim, kutuplaşma ve ötekileştirme süreci,

Hâkim kültürün ötekileştirdiği, kenara aldığı, köşeye koyduğu, odak yaptığı ötekinin taşıdığı değer, kültür ve davranış biçimlerini nakletmek, nesilden nesle aktarmak mümkün olmuyor. Sürekli şunu düşünüyorsun: “Aslında bu olmamalı ama ne yapayım, başka seçeneğim yok. İslam bana şunu emrediyor, ben başka şey yapıyorum” diyerek farklı bir deneyim oluşuyor. Bir tarafta Allah, “Ey kulum şöyle olmalısın ki, senden razı olayım” diyor, diğer yanda ise yaşadığın gerçeklik seni yönlendirmeye çalışıyor…“Eğer bana uymazsan sana dünyayı zindan ederim. İşsiz bırakırım, ötekileştiririm, hakir görürüm, onursuz hâle getiririm, fakirleştiririm” diyor. Müslüman gündelik hayatında sürekli bu dilemmayı yaşıyor. Bu seçenek size ya onursuz bir yaşam vererek iyi bir Müslüman yapıyor, ya da iyi yaşayan onursuz bir Müslüman oluyorsunuz. Buradan da “Ötekileşmiş Müslüman” olur ancak.

Siz sürecin adını başka mı koyuyorsunuz?

Yaşadığımız süreci tanımlamaya, anlamaya çalışırsak sahnelenenlerin de ne olduğunu anlamaya çalışırız. Hâkim kültür bizimle çatışmaya başladı. Aslında bu çatışma sebebi, bizim alternatif ve güçlü olduğumuzdan değil; “ayak bağı” ve “yük” olduğumuzdandır.Yani biz, hâkim kültüre artık parazit olmaya başladık. Bu yüzden de hâkim kültür bizden “gıcık”kapmaya başladı. “Aramızda yaşayacaksan ‘normal davran’ garip tutumlar sergileme” diyor. Maalesef böyle bir aşamaya geldik. Hâl böyleyken, bizi yük olarak, parazit olarak gören hâkim kültürün bu sorunu da çözmek gibi bir sorumluluğu doğmuş oluyor. Ajite eden, parazit ve yük olan sorunları çözmek için bir yöntem var. Hâkim kültür, rahatsızlık duyduğu unsuru ilk önce ‘ötekileştirerek’ hâlletmeye çalışıyor. Etkisini azaltıyor, izole ediyor, bir köşeye koyuyor. ‘Odak’ hâline getirerek ‘sorun orada’ diyor. Ondan önceki aşamada, sen toplu-

Tarihsel süreçlere baktığımızda yeni nesil, ötekileştirilen, yalnızlaştırılan kesime yani atasına olabildiğince yabancılaşıyor. “Ben bu garip davranışları sergilemeye mecbur muyum” diyor ve oradan uzaklaşıyor. Yeni nesil, atasının taşıdığı kültürden, dilinden, değerlerden, giysilerinden utanıyor, mahcup oluyor. Bu da yabancılaşmanın alametidir. Hâkim kültür, İslami kimliği ötekileştirerek, onun yeni kuşağa aktarılmasını imkânsız kılıyor. Atasına yabancılaşan yeni nesil, onun taşıdığı kimliği de taşımamaya, atasını anlamamaya başlıyor. Senin çocuğun bu durumu anlamaya çalışıyor, ama sen onu da anlatmakta zorlanıyorsun. Sana gelen sorulara sen, “Oğlum-kızım, bu toplum bizden değil, o yüzden beni sevmiyor” diye cevap veriyorsun. Ancak bu gerekçe, senin neslin için anlaşılır bir argüman değil. Dolayısıyla çocuğun seni içselleştiremiyor ve seni anlayamıyor. Anlayamayınca da o kimliği ve kültürü taşımaktan vazgeçiyor, ciddi şekilde hâkim topluma meylediyor ve “babam gibi olmayacağım”diyor. “Atam gibi olmayacağım” sözü aynı zamanda, senin, toplumsal alandaki zayıf, kırılgan, onursuz konumuna da gönderimde bulunuyor. Yeni nesil, “eğer babamın yaptıklarını yaparsam, onursuz olurum” diye düşünüyor. Bunlar hep aleni olarak yürütülüyor. Bence Avrupa’daki ‘büyük oyun’ bu. Bu oyun, Müslümanların şu an taşıdıkları dinî kimliği, dinî pratiği bir süre sonra sürdürülemez hâle getiriyor. Yaşadığın sahih İslam’ı sürdüremez duruma geliyorsun. Yeni nesil ne yapmalı bu durumda? Onlar tercih yapacaklar. Ya ‘gavur’ olacaklar, ya da ‘başka Müslüman’ olacaklar. Mevcut dinî pratikten hare-

o olayı alıyor getiriyor ve bu gerilime oturtuyor.

Bir günah keçisi olayı mı söz konusu?

Müslüman ne söylese, ne yapsa hemen bu gerilime oturtuluyor. “Ben Charlie değilim” demesi bile sorun oluyor, gerilim sebebi sayılıyor. Oysa senin, “Ben Charlie’yim” deme hakkın kadar benim de “Ben Charlie değilim” deme hakkımın olduğunu bilmen gerek. Bu gerilim o kadar belirgin ki, hem bizleri hem de yerleşik kesimi inşa ediyor. Algını, değer yargılarını, dilini etkileyecek kadar derin bir gerilim bu. Bu gerilim, hâkim toplumda sürekli de derinleşiyor, keskinleşiyor, politik bir söyleme dönüşüyor, güvenlik bağlamına oturuyor, biz de ise yabancılaşmaya, radikalleşemeye, geri ve kenara çekilmeye doğru evriliyor. Onlar bizi o köşeye iterek götürürken, bizler de onlara tepki olarak bilinçli bir şekilde kenara çekiliyoruz. Kendi kültürümüzü çocuklarımıza aktarmada imkânsızlıklarla karşılaşıyoruz, onurumuz gidiyor, fukaralaşıyoruz. Yani hem kısa hem orta hem de uzun vadede bu sürecin mağduru biziz. Gavur oluruz, münafık oluruz, her halükârda fatura bize çıkar yani… Bizim bu acınası hâlimizden memnun olan sadist insanlar bile çıkabilir. Hesapları, üçüncü nesilden sonra bunun bitmesi yönünde. Üçüncü neslin, ‘ataları gibi onursuz bir yaşamı seçmeyeceklerini’ varsayıyorlar. Onlar öyle diyor, öyle yapıyorlar da ya biz ne yapacağız? Şizofreniye, ötekileştirmeye, onursuz yaşama evet mi diyeceğiz, biz mahveden bu çarkın dişlilerinden nasıl kurtulacağız? Asıl sorun bu bence…

Fransa’daki olay Hollanda’da nasıl yankı buldu? Üst düzey görüşmeler yapıldı, nasıl bir izlenim edindiniz?


21

HABER

OCAK / JANUARI 2015

Bizim görüşme talebimiz olaydan önce, İsveç ve Almanya’da vuku bulan cami kundaklamalarının hemen ardından yapılmıştı. Saldırı sonrası bizim girişimlerimiz önemini biraz yitirdi. Zira saldırının bizim tarafımızdan geldiği düşüncesi yaygındı hâkim toplumda. Ama biz, üst düzey görüşmelerimizi ısrarla sürdürdük. Bu görüşmeler aslında korkuyu, çaresizliği de en alt seviyeye çekiyor. Zira o görüşmelerde biz, onların tedirginliklerini kaldırmaya yönelik bir sükûnet kapısı aralıyoruz. İnsanlığın güvenliği söz konusu olunca ortak bir görüş birliğinde buluşmanız gerekiyor; bizler de öyle yaptık. İlişkilerimizi eski hâle getirmek, korku ve tehlike algısını yok etmek için, hem bakanlarla, hem bürokrasiyle hem de basınla yoğun görüşmelerdebulunduk.‘Müslümanlar her an bize saldırabilir’ algısını gidermeye çalışıyoruz ki, ilişkilerimiz eski hâline dönsün, olağanlaşsın. Bu tür olaylar, hâkim kültürde bu algının oluşmasına sebep oluyor. Görüşmelerimizin temel maksadı bu algıyı gidermekti.

Neler dikkatinizi çekti bu görüşmelerde?

Yerleşik kesimin, karar vericilerin, hâkim toplumun, politika üretici ve yapıcıların aslında, bizimle alakalı ciddiye alınacak hiçbir donanımlarının olmadığı dikkatimi çekti. Bizi bilmiyor, tanımıyorlar. Müslüman olduğumuzu ve hangi ülkeden geldiğimizden başka bizimle alakalı derin bir bilgiye sahip değiller. Geçenlerde bir politikacıyla görüştük. O da aynı şeyden muzdarip. “Cemaatler olarak sizin farklığınızınız sebebi nedir, ben 8 yıl Gülenistlerle çalıştım, ne olduğunu anlayamadım” diye serzenişte bulundu.

Suç kimin, biz mi anlatamadık, onlar mı öğrenmek istemiyorlar?

Hâkim kültürün öğrenmek gibi bir derdi yok; ‘sen anlatırsan ben dinlerim’ diyor. Bizi tanıma yöntemini bu şekilde dillendiriyor. İslam’ın bir din olduğunu, bir ideoloji olmadığını bilmek, duymak istiyorlar. Bunu söyleyebilmek için de kendi dinin hakkında ciddi bir donanıma sahip olman gerekiyor. Bunu yapamayınca da, Wilders’ın, “İslam ideolojidir, Müslüman tehlikelidir, hepimizi kuşatma altına alacak” diye bağırışını uzaktan seyretmek zorunda kalıyorsun.

Aradan 50 yıl geçmiş, ne za-

ayağı var: Biri özgürlükler diğeri de saygı. Bu ikisi bazen karşı karşıya gelince, ‘özgürlüklerin sınırı biraz daraltılsın, saygı biraz artsın’ diye bir teklif sunmak sorunlu ve sıkıntılı oluyor. Biliyorsunuz geçen yıl Hollanda Meclisi dine hakaret yasasını kaldırdı. Hâkim kültür özgürlüklerin başka şeylerle daraltılmasını istemiyor. Hâkim tartışma, bu konuda Müslümanların şaibeli olduğu yönünde. Özellikle Ortadoğu fotoğrafını bizlere göstererek bu tartışmada haklı olduklarına inanıyorlar.

Doğu’nun değerlerini Batı’ya yükleyerek daha iyi günler göreceğimize inanan bir yapımız var. Neden biz bu değerleri Batı toplumuyla tanıştıramıyoruz?

man tanışacağız biz? Birbirimizi tanımak için 50 yıl kısa bir dönem mi?İçine kapanık bir toplum muyuz? Hayır, karşılıklı bir sorun var. Biz onları ne kadar tanıyorsak, onlar da bizi o kadar tanıyor. Bu da göçmenliğe has bir durum olsa gerek. Bir Müslüman, Katolik ile Protestan ayırımını yapabiliyor, onlar arasındaki farkı anlayabiliyor mu? Yapamıyor, anlayamıyor. O zaman da yerleşik kesimden biri de Millî Görüş ile Diyanet, Süleyman Efendi cemaati ile Gülen hareketi arasındaki farkı anlayamıyor, bilemiyor. Benim için Millî Görüş önemli bir kimlik. Ben bu düşünce etrafında her şeyi anlamlandırmaya çalışıyorum ama etrafımda binlerce insanın ‘o da neymiş?’ diye sorgulayan bakışlarıyla karşılaşıyorum. Bu durum beni sarstığı kadar onları da sarsıyor.

Bu tanımama sadece yerleşik toplumla ilgili bir sorun değil galiba… Evet, burada yaşayan ikici kuşaktan sonrası da bu durumdan haberdar değil. Sürekli soruluyor; ‘Neden varsınız ki, neden ayrısınız ki?’ diye. Toplam 6 farklı cemaat var. Bu bile bizim insanımızın gözünde dağınıklık olarak görünüyor. Cemaatler kendi tabanına

Batı'nın Ilımlı İslam dayatması şu anaç tavuğun meselesini anımsatıyor. “Gelin kanatlarımın altına girin, ben sizi, benim istediğim gibi yaşayacağınız İslam’la korur, gözetirim diyerek şartlandırması, baskı altında tutması bu durumla bir paralellik arz ediyor mu? Bu durumun, Müslümanların 100200 yıllık gelecekleri açısından ne gibi bir sakıncası var?

bile kendi kimliğini tanıtmada ve yol haritasını anlatmada sıkıntı yaşıyor. Hem yerleşik topluma hem de gelecek nesle kendimizi ifade etmek için bir dil ve yöntem oluşturmalıyız.

Nasıl bir gelecek bekliyor bizleri? Öyle olmuyor, böyle olmuyor nasıl yaşanacak bu din o hâlde?

Bence, üçüncü ve dördüncü ve ondan sonraki nesil kendi dinî pratiklerini oluşturacaklar. O pratik de, büyük bir ihtimalle hâkim kültürle uyumlu olacak. Ötekileştirme sürecinin ortaya çıkaracağı bir İslam olacaktır. Avrupa İslam’ı denilen şey oluşacak. Bu neslin inşa edeceği İslam, aslında kalıcı da olacaktır. Bu durumu Faslı kesimde daha bariz bir şekilde gözlemliyorum. Türk toplumunda ise, münferit bazı gelişmelere şahit oluyorum. Oluşacak o dinî pratiğin en önemli unsuru, cemaatin olmaması. İslam’ı bireysel olarak yaşıyorsun. O sana ait olan bir kimlik, bir renk gibi bir şey olacak. O artık, bir medeniyet, bir yaşam tarzı veya hayatın her alanına yön veren bir kaynak değil. Uyumlu İslam, hayatın belli alanlarında etkin olan bir din hâline gelecek. Modernleşmiş, sekülerleşmiş bir tip oluşturulacak. Toplumdaki ötekileştirme ve gerilim dinamiği ‘ben böyle bir dine evet derim’ diyor. Bunu

O metaforda, o örnekte geçen kartal yavrusu büyüdüğünde kartal oluyor ve annesi dahil etrafındakileri de yiyor.

Biz de mi öyle olacağız, biz kendimizi mi bulacağız?

Aslında geleneksel eski ilişkileri ve yöntemleri esas aldığımız zaman, evet, öyle oluyor. Biz burada bu toplum içerisinde ‘çaktırmadan’büyüyor, palazlanıyoruz, gelişiyoruz ve zamanı geldiğinde de buraları işgal ediyor, bunları yiyoruz. Bu her ne kadar geçmişte yaşanan bir deneyim ve metod olsa da bugün aynı algı, ‘Darul İslam- Darul Harp’ kavramları etrafında oluşmuş Müslümanların ciddi bir kesiminde hâlâ bu algı var. Buna ben, ‘işgalci Müslüman algısı’ diyorum. Darul Harp, işgal edilmek için aday olarak görülendir. Fırsatını bulduğunda orayı ele geçirirsin. Böylelikle Darulİslam genişlemiş olur. Nihayetinde bütün dünya teslim olur. Wilders’ın kritiği de tam bu algıya oturuyor. Onlara göre, İslam ve Müslüman ellerindekileriyle yetinmiyor, işgal edip, ele geçiriyorlar. Bu bir kısım Müslümanın aklına gelebilir. ‘Biraz daha gayret sarf ettiğimde Amerika’da, Avrupa’da bizim olacak’ düşüncesi taşıyanlar olabilir. Ama Avrupa’daki Müslüman bunu böyle düşünemez. Böyle bir şey de yok zaten. Buradaki Müslümanların kahir ekseriyetinin böyle bir algı ve konumlandırması kesinlikle yoktur. Karınca kararınca, elimizden geldiğince münafıklaşmadan, Müslüman olmaya, sahih olmaya, özden olmaya çalışıyoruz. Dinî kimliğimizi korumaya ve sürdürmeye çalışıyoruz. Doğu Batı kültürleri arasında çatışma var bu çatışmalardan dolayı bocalıyoruz. Her pratiğimizi yerine getiremiyoruz ama bu süreçte de evriliyor ve dönüşüyoruz. Yeni pratikler ortaya çıkıyor. Bizim yaşadığımız bu. Bu gerilimler ideolojik bir çerçeveye oturmuş değil.

derken de aslında, yeni nesle bir adres veriyor, davet ve motive ediyor, oraya yönlendiriyor. ‘Her ne kadar burada doğup büyüsen de, atanın dinîüzere olursan kabul edemem, seni de taşıyamam’ diyor. Özellikle Paris saldırılarından sonra kamuoyundaki tartışmaların tamamı bu yönde.

Bir ihtimal daha var… Devrimci Müslüman kimliği bu perspektiflerin neresinde duruyor? Mesela, kavramların geliştirilip sahiplenmesi, dünya literatürüne sokulması, yenilikçi olma ve inisiyatifi ele alma konusunda bir çizgide duranlar var. Bir de Batı’nın istediği, sürekli sırtını sıvazladığı ve sizin de fotoğrafını çektiğiniz ‘ılımlı Müslüman’ tipi var. İkisi de birbirine taban tabana zıt. Ve arada farklı tonlar. Seçenekler çok ve zor. Ben ılımlı değil ama uyumlu Müslümanım. Ben devrime değil ihya’ya inanırım. Bütün peygamberler ihyacıydı. Devrimci peygamber yoktur. Bütün peygamberler gönderildiği kavmin toplumsal yapısını önce anlarlar, ardından da o toplumda kötü ve zararlı olanları gidermek için hamle yaparlar.

Ama kelime-i tevhid tam da bunun tersiyle başlamıyor mu? Her şeyi reddederek, Allah’ın varlığını kabul ediyor…

Evet, kelime-i tevhidi böyle anlarsan devrimci Müslüman olursun. Devrimci Müslüman kimliği 20’nci yüzyıl ortalarında çıkmış. Peygamberimiz geldi, tevhidi bilen bir toplum vardı ama hasarlı bir yapısı vardı; o da şirkti ve onu düzeltti. Peygamberin putları reddetmesi aslında bir ihya girişimidir. İslam kaynak olarak iki yapıya da açık; devrimci de olabilirsin, ihyacı da olabilirsin. Ben ihyacıyım. Ben uyumlu İslam’ın kalıcı olduğunu düşünüyorum. Hollanda’da yaşıyoruz. Bu ülkenin de kötülükleri var, gerilimleri var, adaletsizlikleri var, kokuşmuşluk var, yalnızlıklar var…

Kutsallara hakaret etmenin ifade özgürlüğü ile bağdaşmadığını görüştüğünüz ilgili kişilere söylüyor musunuz? Avrupa’da yaşayan 20 milyon Müslümanın bu tür çıkışlarla incindiğini, tahrik edildiğini ve İslam’ın da bu manada korunma altına alınmasını teklif ediyor musunuz? Gerilimler arttıkça bizim söyleyecek sözümüz de azalıyor ve daha dikkatli davranmamız gerekiyor. Bu işin iki

Değerlerle alakalı geçmiş yıllarda bir araştırma yapılmıştı. Aslında biz bu değerlerin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Mesela, dürüstlük, yardımseverlik, saygılı olmak, misafirperver olmak, mütevazi olmak gibi. Böyle bir liste çıkarttığınızda, bu, bütün toplumların ortak listesi hâline geliyor. Peki fark nerede? Fark, bazı değerler bir toplumun en önceliği iken diğer bir toplumda orta sıralarda kendini gösteriyor. Kimi değer bazı toplumda 10’uncu sırada iken başka bir toplumda 20’nci sırada görüyoruz. Buraya gelen Türkler de, Hollanda’ya gelirken bir değerler manzumesi ve yine o değerlerden türemiş bir davranış biçimi, kodları getirdiler. Şu anda görüyoruz ki, bu yapı, bu pratik yerleşik kültürle çatışıyor. Şimdi sen diyorsun ki, ‘Yahu bu değerleri buluştursak, üst üste koysak zenginleştiremeyiz mi?’. Pratikte olmuyor. Müslüman bu konuda karşısındakine ne kadar söz söylerse söylesin karşıdaki duymuyor. Karşımızda bu tür önerilere alabildiğince kapalı bir toplum. var. Bu yöndeki önerilere olan kapalılığının iki nedeni var Birincisi, kendilerinin tarım toplumundan post-modern topluma geçmelerini bir ayrıcalık ve üstünlük olarak görmeleridir. İkincisi de, seni göçmen, kendisini yerleşik toplum olarak tanımlamasıdır. Batı Doğu geriliminin altında, Batı toplumunun, Doğu toplumunu hakir görmesi ve ona kendini kapatması yatıyor. Burada, oryantalist algısı da önemli rol oynuyor. Bu davranışla Batı, Doğu’ya ‘senin geleceğin, benim şimdiki hâlim’ demeye getiriyor. ‘Biraz daha gayret sarf edersen, gelişirsen, alnını terletirsen, benim şimdiki bulunduğum yere gelmeyi hak edebilirsin’ diye bir üstten bakma ve hakir görme yaklaşımı var Batı’nın… Hollanda’da hafif sağa meyleden kanaat önderleri ve solculukta biraz kenarda yer alan bütün entelektüeller olaya bu bağlamda yaklaşıyorlar. Kendilerini ‘üst kültür’ olarak nitelerken, karşısındakini ‘geri, azınlık, haddini bilmez’ gibi kavramlarla tanımlıyor.

Yani bu topluma Müslüman olarak katkımız olamayacak mı?

İslam’ın yerleşik topluma katkı sunabilmesi, onu vitalize edebilmesi, o hiyerarşik değerler yapısını hareket ettirmesi imkânsız değil bence. Ama bunun için Müslümanların ciddi bir evreden geçmesi gerekiyor. İçinde bulunduğu cari, hâkim yapıyı iyice tanıması gerekiyor. Onun oluşum ve onun kodlara dönüşme sürecini iyi bilmek lazım. Bunları bilmeden konuşmak, bir şeyler yapmaya çalışmak bana ‘afaki’ gibi geliyor. Boşa kürek çekiliyor. Yaptığınız bütün öneriler havada kalıyor. Müslümanlar bu süreci yaşayacaklar mı, göreceli olarak henüz yeniler, bakalım, bekleyelim, göreceğiz. 

Karınca kararınca, elimizden geldiğince münafıklaşmadan, Müslüman olmaya, sahih olmaya, özden olmaya çalışıyoruz. Dinî kimliğimizi korumaya ve sürdürmeye çalışıyoruz.


HABER

22

OCAK / JANUARI 2015

TiCARi SAYFALAR

Ticari Sayfalar'da 33,- EURO'dan başlayan fiyatlarla ilan verebilirsiniz. • • • • • • • •

GROOTHANDEL IN HORECA BENODIGDHEDEN

JILPAQ Holding www.jilpaqholding.com

Tel: (013) 455 11 19 Mail: info@jilpaq.nl

OFIS VE IŞYERLERINIZIN CAM TEMIZLIĞİ Tel: 0655-38 45 54 www.schoonmaakbedrijfschiedam.nl info@schoonmaakbedrijfschiedam.nl

Ledeboerstraat 39 5048 AC TIlburg

Her türlü dış cephe temizliği hizmetlerimiz mevcuttur.

MERAM SUPERMARKET Meridiaan 30-32 3813 AW Amersfoort Tel: 0651691025

www.asv-advocaat.nl E-mail:harmankaya@asv-advocaat.nl

Avukat Tuğba Harmankaya

Deurwaarder ve Incasso bürolarıyla başınız dertte mi?

Tel./fax: 010 - 737 06 76 SLINGE 584 1.KAT 3086 EX ROTTERDAM

info@buropas.com www.buropas.com

SAFETY & SECURITY www.ntel.nl T:010merkezinde - 477 96tarihi 28 semtte 010-467 48 11 Rotterdam F: 010 - 477 96 83

Sera Supermarkt

� Taze meyve ve sebze reyonu � Et reyonu � Bol miktarda güleryüz

İflas ve kişisel iflas davaları Sosyal sigortalar hukuku Boşanma davaları lettertype Bauerbodini bt (bold) Velayet ve nafaka davaları Ticaret hukuku İş hukuku Kira hukuku Haciz ve icra davaları

Stille Veerkade 25 2512 BE DEN HAAG Tel: 070 394 63 45 Fax: 070 393 10 04

Pieter de Hochweg 115 3024 BG Rotterdam Nezih ve Temiz hotelimizde misafirimiz olun.

www.sancak.nl

Rotterdam merkezinde tarihi semtte Nezih ve Temiz hotelimizde misafirimiz olun.

KALİTEDE TEK İSİM

Erken ve grup rezervasyonlarda

%20’e kadar Pieter de Hochweg 115 3024 BG Rotterdam

indirim

T. 010 - 477 96 28 F. 010 - 477 96 83

Scan for

Virtual Tour

W. www.hotelport.nl E. info@hotelport.nl

Administratie en Accountancy

www.profa.nl

Erken ve grup rezervasyonlarda

%20’e kadar Pieter de Hochweg 115 3024 BG Rotterdam

indirim

T. 010 - 477 96 28 F. 010 - 477 96 83

Scan for

Virtual Tour

W. www.hotelport.nl E. info@hotelport.nl

Bos en Lommerweg 159/161 1055 DS Amsterdam Tel: 020-6860623

Merve Gümüş

Her zevke özel takılar

Merve Şafaklıoğlu Tel: 0616 - 40 54 81 merve.safaklioglu@hotmail.com

Administratie en Accountancy

www.profa.nl

ROTTERDAM BÜROMUZ AÇILDI

Bierstraat 119 • 3011 XA Rotterdam - Financiële administratie - Salarisadministratie - Aangifte Omzetbelasing - Aangifte Loonheffingen - Aangifte Inkomstenbelasting

- Vennootschapsbelasting - Jaarrekening - Schrijven van ondernemingsplan - Begeleiding en advisering


23

HABER

OCAK / JANUARI 2015

Yüzsüzlüğün bu kadarına da pes doğrusu

ÇAKMA PROJE e iki günd e iy oldu bitt i getirild

PROJE HIRSIZLIĞINA SOYUNANLAR ÇEVRİM DIŞI Geçtiğimiz günlerde Yeşim Candan insiyatifiyle yürütülen projenin ‘çalıntı’ olduğunun açıklanması gündeme bomba gibi düştü. Haber merkezimize ulaşan birtakım bilgiler, aynı isimli projenin kamuoyuna ilk defa 17 Ekim 2014’te HABER Gazetesi tarafından duyurulmasına rağmen, Yeşim Candan organizatörlüğünde tasarlanıp, Hollanda Türk basınına ilk defa 5 Ocak 2015 itibarıyla ulaştırılması, projenin nasıl kopyalandığını da gözler önüne serdi. Türk basınına bilgi ve davet gönderilirken, HABER Gazetesi’ne hiç bir şekide bilgi ya da davet gönderilmemesi ise, bu 'çakma projeyi' tasarlayanların ‘özellikle haber kaçırması’ olarak olayın iç yüzünü açıkça göstermesi bakımından ilginç bulundu. 6 Ocak'ta haberi yapan Son Haber sitesi, Yeşim

Candan’a ulaşıp bilgi almaya çalışmış, ancak herhangi bir ayrıntı vermekten özenle kaçıldığı gözlemlenmişti. Son Haber verdiği haberinde “Detaylı bilgi almak için Yeşim Candan’a ulaşan haber merkezimizdeki arkadaşımız, Candan’ın bu konuda açıklama yapmaktan kaçındığını sadece her şeyin yarın açıklanacağını söylediğini belirtiyor.” ifadesini kullanmıştı. 7 Ocak'ta açıklama yapan Hollanda’daki En Etkili 50 Türk Jürisi Başkanı İbrahim Karaman ise, ilk defa 5 Ocak 2015'te kamuoyuna duyurulan bu ‘çakma projenin’, EKOL Vakfı öncülüğünde düzenlenen kendi projelerinden kopyalandığını bir basın bildirisi ile duyurdu. İbrahim Karaman iki senedir altyapısını oluşturdukları ve 16 Ekim 2014'te kendileri tarafından sosyal medyada ve ertesi günlerde kamuoyunda geniş bir kap-

samda duyurulan projenin, ‘isim ve kapsam olarak neredeyse tamamen aynı biçimde kopyalanarak kamuoyuna duyurulmasının şık olmadığını’ ifade etti. İbrahim Karaman tarafından Hollanda’daki En Etkili 50 Türk Jürisi adına yapılan açıklama aynen şöyle: Değerli Basın Mensupları, EKOL Vakfı’nın öncülüğünde ve HABER Gazetesi partnerliğiyle düzenlediğimiz Hollanda’daki En Etkili 50 Türk seçimlerini 17 Ekim 2014’te kamuoyuna duyurmuştuk. Dün itibarıyla kamuoyunda Yeşim Candan insiyatifiyle oluşturulan ve önceden ilan edilmemiş bir jüriye onaylattırıldığı söylenen, ayrıntıları bugün itibariyle dahi belli olmayan 50 kişilik listenin bizimle hiç bir alakası yoktur. Daha önceden duyurdu-

dikkat çekildi. İOT'den yapılan açıklamada, çocuk parası alacak olan kişilerin bu karara itiraz etmesi gerektiği belirtildi. Yapılan basın açıkalamasında şu ifadelere yer verildi: "Türkiye’de yaşayanlar için ödenen çocuk paralarının durdurulmuş olması bize göre, Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Anlaşması ile yine Türkiye ile AB arasında imzalanan Ortaklık Anlaşmasına aykırıdır.

Durdurulan çocuk paralarını geri alma hakkını korumak isteyen velilerin, IOT’nin internet (www.iot.nl) sitesindeki örnek mektup ile uygulamaya itiraz etmelerini öneriyoruz. Büyük bir ihtimalle itirazınız reddedilecek. Veliler olarak bu red kararı hakkında temyiz davası açabilirsiniz. Bunun için bir avukata başvurmalısınız. IOT olarak uzman avukat konusunda tavsiyede bulunabiliriz."

ğumuz ve alt yapı çalışmalarını 2 senedir oluşturduğumuz projemizin, isim ve kapsam olarak neredeyse tamamen aynı biçimde kopyalanarak kamuoyuna duyurulmasını şık bir davranış olarak nitelendirmemiz mümkün değildir. Dünden beri bizlere yoğun şekilde bilgi isteği

ulaştığı için bu açıklamayı zaruri gördük. Önümüzdeki günlerde EKOL Vakfı’nın projesi olan HOLLANDA’DAKİ EN ETKİLİ 50 TÜRK seçimleriyle alakalı daha ayrıntılı bilgileri paylaşmaya devam edeceğiz. Jüri Kurulu adına İbrahim Karaman".

DOĞU TÜRKISTAN’DA

Hollanda’daki En Etkili 50 Türk listesine aday gösterme işlemleri halen devam ediyor. Adaylar önümüzdeki aylarda halkoylamasına açılacak. Aşağıdaki siteler aracılığıyla adaylarınızı önerebilirsiniz: www.50turk.nl www.50turk.com

Çin zulmü bitmiyor

Çin yıllardır müslüman Türklere uyguladığı baskıları artırarak resmileştirdi. Edinilen bilgilere göre namaz ve oruç yasağından sonra başörtüsü ve İslami semboller de yasaklandı. Dünya Uygur Kurultayı Genel Başkan Yardımcısı Se-

yit Tümtürk Çin’in 1949’da Doğu Türkistan’i işgal etmesiyle başlayan zulüm ve asimilasyonun artık dayanılmaz boyutlara ulaştığını bildirdi. Siyasi önder, aydın, bilim adamı ya da din adamı gibi önderlerin tutuklandığını veya öldürüldüğünü belirten

Gentle Incasso

Tümtürk Çin’in işgal altındaki Doğu Türkistan topraklarında yaptığı zulumlere karşı uluslararası toplumun sorumluluğunu yerine getirmesini istedi.

1999 dan beri

1999' dan beri hizmetinizdeyiz

Türkiye'ye dönüş yapanlar için national and international debt collection payment solutions National and international debt collection& & payment solutions durdurulan çocuk paralarına İtiraz edin!

H

ollanda devleti tarafından Türkiye'ye dönenler için ödenen çocuk parasının 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren durdurulduğu açıklandı. Konu hakkında İOT'den bir basın bildirisi yayınlandı. Durdurulan Çocuk paralarının Hollanda ve Türkiye arasından imzalanan Sosyal Güvenlik Anlaşması ve Türkiye ile AB arasından imzalanan Ortaklık Anlaşmasına aykırı olduğuna

"Dinimize, değerlerimize ve prensiplerimize ihanet edildi"

Dünyaca ünlü Profesör Tarık Ramazan, Paris’te gerçekleştirilen korkunç saldırı sonrası Facebook sayfasından 3 dilde bir açıklama yaptı. Açıklamaya ‘Charlie Hebdo: Hayır, Hayır, Hayır’ diyerek başlayan Ramazan, şunları ifade etti: “Söylenenlerin aksine bu saldırıyla Peygamber efendimizin intikamı alınmadı. Tam aksine dinimize, değerlerimize ve prensiplerimize ihanet edildi. Bu korkunç saldırıyı çok kesin bir dille kınıyorum ve yapanlara karşı öfkem çok derin. Bana kurbanların ailelerine samimi başsağlığını ifade etmeme izin verin”.

Gentle Incasso, hem şirketten şirkete, hem de şirketten kişiye tahsilat yapan, para tahsil piyasasında uzman bir icra bürosudur. Alacaklı ve borçlu arasında iki tarafı tatmin eden bir sonuç almak için deneyimlidir. Biz, birçok icra bürolarından farklı olarak ‘no-cure-no-pay’ esasına göre çalışmıyoruz. Dosya masrafı olarak az bir meblağ ödeyerek, alacağınızın itinalı bir şekilde incelenmesi garantisini alırsınız. Alacağınızın, ‘sulh yoluyla alınamaz’ haberiyle sizi hayal kırıklığına uğratmayız. Mahkemeye giden bu uzun ve genellikle pahalı yolu, en medeni ölçüler içinde ve mantık çerçevesinde önlemek bizim işimizdir.

İşletmeci olarak paranızı tahsil etmek için ne kadar uzun beklediğinizi biliyoruz. Özellikle ekonomik sıkıntının yaşandığı bu dönemde, borçluların büyük bir kısmı, ödeme süresini uzatıyor ve daha da kötüsü iptal yoluna bile gidiyor. Bu da işletmeci olarak hiç istemediğiniz bir durumdur. Bu konuda sizden de, yapılan anlaşmaları yerine getirmeniz beklenmektedir.

Hizmetlerimizden faydalanmak için ilginizi çektiğimizi umuyoruz. İlgi duyarsanız veya hizmetlerimiz hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, bizimle temasa geçiniz.

Gentle Incasso Tel: 075 - 771 46 36 Fax: 075 - 635 70 49

info@gentleincasso.nl www.gentleincasso.nl


HABER

24

OCAK / JANUARI 2015

Paris saldırılarının ardından

İslamofobia gün geçtikçe artıyor Avrupa'nın ve dünyanın en büyük hastalığı haline geliyor İslamofobia. Bütün olan bitenlere rağmen hala müslümanlar hergün yine yeniden kendilerini savunmak zorunda bırakılıyor. İnterpol ve FBİ'nın 2013 yılında yaptığı bir araştırmaya göre Batı dünyasında gerçekleşen terör saldırıların sadece yüzde 2'si müslümanlar tarafından yapılmış. Bu veriler ortada olduğu halde, 'müslüman terörizmi' diye bir kavram uyduran Batı dünyası, müslümanlara 'Benim gibi düşünmediğin sürece düşünce özgürlüğü sana geçerli değildir' diyebilecek kadar iki yüzlü. Paris saldırılarının ardından özellikle Fransa'da ve aynı zamanda Avrupa'nın farklı şehirlerinde müslümanlara yönelik saldırılar hızla artmaya başladı. Hollanda'da da geçtiğimiz günlerde müslümanlara olan saldırılar, tehditler gitgide çoğalıyor. Bu sayfalarda Paris saldırıları sonrasında gelişen farklı olayları sizler için yanyana getirdik.

PARIS’TE DERGIYE SALDIRI: 10 ÖLÜ

FATURA MÜSLÜMANLARA KESİLECEK

Fransa’nın başkenti Paris’te bir mizah dergisine yapılan saldırıda 10 kişi öldü. Saldırının, “Charlie Hebdo” isimli mizah dergisine yapıldığı belirtildi. Yüzü maskeli 3 kişi Kalaşnikof tipi silahlarla gazetenin merkezine girerek rastgele ateş açtığı iddia edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Olayın failleri bellidir. Olayın failleri Fransız vatandaşıdır. Bu Fransız vatandaşları böyle bir katliamı işlerken fatura Müslümanlara kesildi. Fransız vatandaşı olan bu kişiler cezaevinde 16 ay kalıyor. İstihbarat teşkilatı cezaevinden çıkanları takip etmez mi? Olayın bir de bu boyutu var" diye konuştu. Terörist eylemler nereden ve kimden gelirse gelsin tepki gösterdiklerini, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele ettiklerini söyleyen COJEP Fransa Başkanı Kadir Güzle "Bu olayların faturasını malesef yine Fransa'da yaşayan müslümanlar ödemeye mahkum kalacaklardır" dedi.

Hollande: Fransa şoke olmuş durumda Fransa Cumhurbaşkanı Hollande olay yerine gelerek açıklama yaptı. “Bu bir terör saldırısıdır” diyen Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, “Fransa şoke olmuş durumda, bu ifade özgürlüğüne saldırıdır. Her noktada güvenlik önlemleri alacağız. Çok zorlu bir zamandan geçiyoruz. Kimse Fransa’da bu şekilde davranamaz” dedi.

FRANSA’DA CAMIYE 4 EL BOMBALI SALDIRI Fransa'nın batısındaki Le Mans bölgesindeki bir camiye el bombası atıldığı, güneydeki Port-la-Nouvelle kentinde de bir mescide ateş açıldığı bildirildi. Fransız basınındaki haberlere göre, ülkenin batısındaki Le Mans’daki bir camiye gece atılan 4 el bombasından biri patladı. Cami etrafında patlamamış haldeki 3 el bombası ele geçirildi. Bölgenin polis tarafından güvenlik çemberine alındığı olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Ülkenin güneyindeki Port-la-Nouvelle kentindeki bir mescide de akşam saatlerinde ateş açıldığı, saldırıda mescidin camlarının kırıldığı açıklandı.

HOLLANDA'DAKI TÜRK STK'LARINDAN SALDIRILARI KINAMA MSAJLARI Hollanda'daki çeşitli STK'lar Paris saldırılarının ardından terörü kınayan mesajlar ve basın bildirileri yayınladılar.

IRKÇI BELÇIKA’LI TERÖRIST TÜRK AILENIN EVINI KUNDAKLADI

BELÇIKALI POLIS MÜSLÜMAN IŞ ARKADAŞINA SILAH ÇEKTI

Belçika’da geçtiğimiz Cumartesi sabahı bir Türk ailenin yaşadığı evde yangın çıkartıldı. Saldırganlar eve İslam karşıtı mesajlar bıraktılar.

Belçikalı polis memuru Faslı müslüman iş arkadaşıyla tartışırken tehdit ederek kafasına silah dayadı. Polis taşıtında tartışmaya başlayan iki polis memurunun yanında üç kişi daha vardı. Faslı polis memuru silahını çekip kendisine yönelten Belçikalı polise karşı şikayet dilekçesi verdi.

Songül Kışlalı üç çocuğu ile yukarda yatarken teröristler oturma odasından evine girdiler. Oturma odasına ve mutfağa benzin dökerek masaya ırkçı sloganlar yazdılar. Evden ayrılmadan önce evi ateşe veren teröristler kaçarak olay yerinden ayrıldılar. Babanın işten eve dönmesiyle anne Songül Kışlalı ve üç çocuğu büyük bir faciadan kurtuldular. Polisin araştırmaya devam ettiği ve yetkililerin herkesi sakin olmaya davet ettiği açıklandı.

Brüksel belediye başkanı Yvan Mayeur olayın acilen araştırılması için emir vererek “eger bu doğruysa, çok büyük bir suç” dedi.

PARIS SALDIRILARINDA KOMPLO TEORILERI ÇOĞALIYOR

Televizyon ve gazetelerde Paris saldırılarının El Kaide örgütü ve radikal müslümanlarca yapıldığının açıklandığı bildirilirken sosyal medyada çok farklı tezler konuşuluyor. Komplo teorilerini ve gördükleri tutarsızlıkları dillendilerenlere “Öldürülenlerin anısına ve geride kalanların acısına saygısızlık etmektesiniz” diyerek tepki veriyor bir kısım sosyal medya kullanıcısı.

Bir Facebook sayfasında İsveç’te yakılan cami haberinin altına yorum yapan yüzlerce PVV destekçisi bu habere sevinçlerini dile getirirlerken Hollanda’daki camileri de yakma çağrısında bulundular. Bazı sağduyulu yorumcular ise bu nefret dili söylemlerine ve yorumlara tepkilerini dile getirdiler. Geçtiğimiz on gün içinde İsvec’te camiler 3 defa saldırıya uğramış, çıkan yangınlardan birinde 5 kişi yaralanmıştı. Bu haberi sayfasında yayınlayan bahsi geçen Facebook sayfasında ayrıca “Kristallnacht 2.0 zamanı geldi” gibi yorumlar yapıldı. Tarihe Kristallnacht olarak adı geçen olay 10-11 Kasım 1938 gecesi Almanya’da yaşandı. O gece 2000’e yakın sinagog yakılmış ve 7500 civarında Yahudilere ait dükkanlar kundaklanmıstı. Bunun yanında Yahudiler’e ait evler, okullar, hastaneler ve mezarlıklar saldırıya uğramış, 400 Yahudi Naziler tarafından öldürülmüştü. O gece kırılan çok sayıda cam ve çerçeveye ithafen “Kristallnacht” ismi verilmişti.


25

ARNHEM’DE CAMILER TEHDITLERE KARŞI ENDIŞELI Arnhem Islam Birliği Başkanı Bahaeddin Budak de Gelderlander’a yaptığı açıklamada Ayasofya camisine sık sık tehdit mektupları geldiğini, bazen domuz eti parçalarının da mektuplarla birlikte gönderildiğini söyledi. Camide uzun zamandır teyakkuz halinde olduklarını söyleyen Budak Arnhem belediyesinin müslüman Arnhemlilerin güvenliği için daha dikkatli olması gerektiğini söyledi. Arnhem’de Faslıların camisinin sözcüsü Mohamed Chamss’in sözlerine de yer veren gazete, Cahmss’in PVV destekçisi bir Facebook sayfasında camileri yakma çağrılarının ürkütücü olduğunu söylediğini bildirdi. Caminin sözcüsü müslümanlara karşı nefretin gittikçe arttığını farkettiklerini belirtti.

CANTONA: HRISTIYAN RADIKALLER DE MÜSLÜMANLARA SALDIRDI Eski Fransız milli futbolcu Eric Cantona, Charlie Hebdo benzeri terör saldırılarının İslam'a karşı kullanılmaması gerektiğini söyledi. Euronews kanalına konuşan Eski Fransız milli futbolcu Eric Cantona, "Fanatizm her yerde var. Bu sadece küçük marjinal bir grup tarafından işleniyor" dedi. Bir dönem İngiltere'nin Manchester United takımında oynayan, sadece futbolcu değil aynı zamanda aktör ve yönetmen kimliğiyle de ön plana çıkan Cantona, geçmişte Hristiyan radikallerin de bu tür saldırılarda bulunduğuna dikkati çekti. Paris’te 1988'de Hristiyanların tepkisine yol açan "Günaha Son Çağrı" adlı filmin izlendiği sırada radikallerin bir sinema binasını ateşe verdiği ve 4'ü ağır, toplam 40 kişinin yaralandığı saldırıyı hatırlatan Cantona, bütün dinlerde radikal ve marjinal grupların olabileceği uyarısında bulundu.

OCAK / JANUARI 2015

DÜNYA LİDERLERİ SALDIRILARI KINAMAK İÇİN YÜRÜYÜŞ YAPTI Fransa'nın başkenti Paris'te, 17 kişinin ölümüne yol açan terör saldırılarını kınamak ve terörle mücadelede dayanışma mesajı vermek için toplanan dünya liderlerini yürüyüşe katıldı. Organizatörler, Paris'te düzenlenen mitinge ise 1,5 milyon insanın katıldığını açıkladı. Cumhuriyet Yürüyüşü öncesi, Cumhurbaşkanı François Hollande aralarında Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da bulunduğu devlet ve hükümet başkanlarıyla Elysee Sarayı'nda görüştü. Yabancı devlet başkanlarını Elysee Sarayı'nın merdivenlerinde teker teker karşılayan Hollande, yabancı liderlerin başsağlığı ve terörle mücadelede dayanışma mesajlarını kabul etti.

PAPA FRANCIS: DÜŞÜNCEYI IFADE ETMENIN DE SINIRLARI VARDIR Papa Francis, Charlie Hebdo katliamının ardından "Kimsenin inançlarına hakaret edemezsiniz" dedi. Charlie Hebdo katliamının ardından Papa Francis’den de bir yorum geldi. “Düşünceyi ifade etmenin de sınırları vardır”diyen Papa, şunları söyledi; “Düşünceyi ifade etmenin bazı sınırları vardır. Özellikle bir insanın inancına hakaret edilmesi ya da alay edilmesi durumunda” diyen Papa, düşünceyi ifade özgürlüğünün temel bir insan hakkı olduğunu ancak herkesin düşüncesini ifade ederken kamu yararını gözetmesi gerektiğini söyledi. “KİMSENİN İNANÇLARINA HAKARET EDEMEZSİNİZ”

“Eğer iyi arkadaşım Dr. Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. Kimseyi provoke edemezsiniz. Kimsenin inançlarına hakaret edemezsiniz. Kimsenin inançlarını dalga konusu yapamazsınız.”

ROTTERDAM GÜLTEPE CAMII’NE TEHDIT MEKTUBU Hollanda’da müslüman karşıtı ırkçı tehditler çoğalmaya başladı. Geçtiğimiz haftalarda başörtülü kadınlara onlarca taciz haberleri gelmişti. Diğer yandan Den Haag’da müslüman bir aileye tehdit mektubu gönderilmiş, bu haber NOS’un gündemine de gelmişti. Mektupta ailenin Hollanda’dan def olmaları, yoksa bunun kafalarına mal olacağı yazılıyordu. Tehdit mektubunu yazan kişinin müslüman aileyle ilgili özel bilgilere de sahip olduğu en dikkat çekici husus. Rotterdam Gültepe camiinde de buna benzer bir tehdit mektubu bulundu. Mektupta “Şansınız varken defolup gidin, yoksa ölüm caminizde” gibi sözlere yer veriliyor. “Hamamböcekleri, herkes sizden nefret ediyor. Hiç bir doktor sizi iyileştirmeyecek, eczacılar sizi daha hasta etmek için yanlış ilaçlar verecek. Bütün camilerinize ölüm esecek. İntikam zamanı” gibi cümleler var. Rotterdam Belediyesi ve polis tarafından ne yapılacağı merak ediliyor.

AYNI DAYANIŞMAYI CAMILER IÇIN DE GÖRMEK ISTIYORUZ

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Belçika'da Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Daimi Temsilciliği ile "Friends of Europe" tarafından ortaklaşa düzenlenen toplantıda, Charlie Hebdo'ya yapılan saldırının ardından Paris'te düzenlenen yürüyüşe katıldığını hatırlatarak, dünyanın değiştiğini, ekonomik krizlerin, terör saldırılarının, dünyadaki düzensizlikten kaynaklanan bazı sıkıntıların, insanları her yerde bulabileceğini ifade etti. Nerede terörizm olsa, kim yaparsa, biz ona karşı orada olacağız. Ama aynı dayanışmayı görmek istiyoruz. Berlin'in göbeğinde cami yakılıyor, Almanya'da sadece geçtiğimiz yıl 90'ın üzerinde cami, son 1-2 ayda onlarca cami saldırıya uğradı, aynı dayanışmayı ben bu saldırılarda da görmek istiyorum" dedi.

Sosyal medyada komplo teorileri içinde bahsedilen kimliklerin arabada “unutulmasının” şüpheli bir durum olduğu resmi ağızlar tarafından da dillendirilmeye başladı. Uluslararası Terörizmle Mücadele Merkezi Müdürü Mark Singleton yaptığı açıklamada “Saldırı profesyonelce düzenlenmiş. Böyle bir saldırıda kimlikleri arabada unutmak nerdeyse çocukca” dedi. Singleton cinayette kullanılan eşyaların kolayca elde edilemeyeceğini söyledi: “Saldırının çok iyi hazırlanmış olması dikkat çekici. Gün ışığında ve mümkün olan en büyük şok etkisini yaratmak için yapılmış. Bunlar ne yaptığını ve kimleri hedef alması gerektiğini bilen adamlar.” Güvenlik güçlerinin bu olayı daha özenli araştırması gerektiğini savunan Singleton böyle profesyonel bir saldırıda bu şekilde kimlik kaybetmenin olayda yeri olmadığını söyledi.

IRKÇI FRANSIZ TERÖRIST MÜSLÜMAN KOMŞUSUNU ÖLDÜRDÜ Fransa’da Faslı bir müslüman kendi evinde bıçaklanarak öldürüldü. Fransız komşusu tarafından bıçaklanarak eşinin gözleri önünde öldürülen 47 yaşındaki Mohamed El Makouli’nin eşi de olay yerinde yaralandı. “Ben senin tanrınım, ben senin İslam’ınım” diye bağıran katil, El Makouli’yi 17 yerinden bıçakladı. El Makouli’ye yardım etmeye çalışan eşi yaralandıktan sonra çocuğuyla olay yerinden kaçarak polise haber verdi. Polis olayın İslamofobi olup olmadığını araştıracağını söyledi. Ancak olayın hemen ardından yapılan açıklamada saldırganın psikolojik sorunları olduğuna vurgu yapılması dikkat çekti. Müslümanlar konseyi bu konuyla ilgili olarak “Bu saldırı geçtiğimiz hafta içinde Fransa’da müslümanlara yapılan 50 saldırıdan sadece biri” şeklinde açıklamada bulundu. Daha önce Almanya’nın Dresden kentinde öldürülen 20 yaşındaki İdris Bahray’da Avrupa’da yükselen İslamofobi ve müslüman nefretinin kurbanları arasında yer almıştı.

HABER

BATI’DA ‘SÖZDE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ’ Fransız karikatürist Sinet, Sarkozy esprisinden dolayı anti-semitizm davasından yargılanmış ve işten atılmış. Sinet, Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin oğlu hakkında yaptığı bir mizahtan dolayı antisemitizm davasından yargılanmış. İşin en ilginç yanı ise derginin editörü Sinet’den özür dilemesini istemiş ancak Sinet özür dilemeyince işten atılmış. Sol-kanadın çizeri olan 80 yaşındaki Sinet, Charlie Hebdo dergisinde yazdığı yazıdan dolayı “ırkçı nefreti körüklemek” suçlamasıyla karşı karşıya kalmış. Daha sonra mahkemeye giden Sinet, 2010 yılında işine haksız yere son verildiğinden dolayı 40.000 Euro tazminat kazanmış.

VLAARDINGEN AL HİJRA CAMİİNE SALDIRI Vlaardingen'de Faslılara ait Al Hijra Camisi'ne saldırı girişiminde bulunuldu. Cami yönetiminden alınan bilgiye göre, sabah erken saatlerde kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişiler, bir sprey boya kutusunu yakarak caminin kapısına doğru fırlattı. Güvenlik kameralarına da yansıyan saldırıda camide hasar oluşmadı. Camide kimsenin olmadığı sırada gerçekleştirilen saldırıyla ilgili polise şikayette bulunuldu. Hollanda’da Müslümanlara ait bazı sivil toplum kuruluşları daha önce sosyal paylaşım sitesi Facebook üzerinden bu ülkedeki camilere yönelik yapılan kundaklama çağrılarıyla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.

ALMAN GAZETESI YAYINLADIĞI “ANTI-SEMITIK” KARIKATÜRDEN DOLAYI ÖZÜR DILEDI

Berliner Zeitung isimli Alman gazetesi yanlışlıkla anti-semitik bir karikatür yayınlayınca ertesi gün özür diledi. Alman gazete, Paris saldırısında ölenleri andığını göstermek için Charlie Hebdo dergisinin karikatürlerini yayınlamıştı. Yayınladığı karikatürler arasında çizer Joe le Corbeau’nun ortodoks bir yahudinin olduğu bir karikatürü de vardı. Karikatürün yanlışlıkla Charlie değil Charlo isimli dergiden alındığı ortaya çıktı. Karikatürün anti-semitik olduğu ve yahudi soykırımına gönderme yaptığı iddia edildi. Diğer yandan karikatürdeki ananas resminin ünlü Fransız komedyen Dieudonne’in bir şarkısına gönderme olduğu ve bununda anti-semitik olduğu iddia edildi. İsrail’in Berlin büyükelçiliğinin olayı farkedip gazeteyi uyarması üzerine ertesi gün, Berliner Zeitung yayınladığı karikatürden dolayı özür dilemeyi tercih etti.


HABER

26

OCAK / JANUARI 2015

KARDEĹž ĹžEHIR EDINIP KĂœLTĂœREL ZEKAMIZI YĂœKSELTELIM!

GeçtiÄ&#x;imiz 13 Ocak salÄą gĂźnĂź geleneksel Ĺ&#x;ehir konuĹ&#x;masÄą ‘Venlolezing’ Ăźniversite ĂśÄ&#x;rencisi ve CDA Venlo meclis Ăźyesi Merve Karaman (25) tarafÄąndan gerçekleĹ&#x;tirildi. Bu yÄąl yedincisi dĂźzenlenen Venlolezing, her sene Venlo Ĺ&#x;ehrinde yaĹ&#x;ayan ve 35 yaĹ&#x;Äąn altÄąnda olan bir genç tarafÄąndan yapÄąlan bir konuĹ&#x;ma. 2009’dan itibaren senede bir kez yapÄąlan Venlolezing’in her sene Venlo’nun geliĹ&#x;iminde rol alan insanlara ‘ilham kaynaÄ&#x;Ĺ’ olmasÄą amaçlanÄąyor. Mevlana Celaleddin Rumi’nin Ĺ&#x;iirleri ve Malcolm X’in bir kaç sĂśzĂź ile zenginleĹ&#x;tirilen konuĹ&#x;mada Merve Karaman farklÄą konulara deÄ&#x;indi. SÄąnÄąrlar Ăœlke sÄąnÄąrlarÄąnÄąn gerçek hayatta gĂśzĂźkmediÄ&#x;i ve sadece haritada gĂśzĂźktĂźÄ&#x;ĂźnĂź anlatan Merve Karaman, aslÄąnda gĂśzĂźkmeyen bu sÄąnÄąrlar yĂźzĂźnden yÄąlda binlerce insanÄąn yaĹ&#x;am uÄ&#x;runa yola dĂźĹ&#x;tĂźÄ&#x;Ăź ve bu yĂźzden Akdeniz'in mezarlÄąÄ&#x;a dĂśndĂźÄ&#x;Ăź, Suriye’de yĂźzbinlerce çocuÄ&#x;un hayallerinin yerini ĂśmĂźr boyu sĂźrecek kâbuslarÄąn aldÄąÄ&#x;ÄąnÄą ve bu

kâbuslarÄą hayatÄąmÄąz boyunca silemeyeceÄ&#x;imizi anlattÄą. Ăœlke sÄąnÄąrlarÄąnÄą sonsuz açmamÄąz çÜzĂźm deÄ&#x;ildir, fakat kalbimizin sÄąnÄąrlarÄąnÄą açabiliriz. Kalbimizin sÄąnÄąrlarÄąnÄą açtÄąÄ&#x;ÄąmÄązda dĂźnyanÄąn sÄąnÄąrlarÄą kendiliÄ&#x;inden açĹlÄąr, çßnkĂź insan deÄ&#x;iĹ&#x;irse dĂźnya deÄ&#x;iĹ&#x;ir. Medya Medya’nÄąn kitlelerin beynini kontrol ettiÄ&#x;ini ve algÄą oluĹ&#x;umunda bĂźyĂźk rol aldÄąÄ&#x;ÄąnÄą anlatan Merve Karaman, medyanÄąn amacÄąnÄąn haber sunmadan para kazanmaya dĂśndĂźÄ&#x;ĂźnĂź, bu yĂźzdende doÄ&#x;rularÄąn sansasyonel baĹ&#x;lÄąklarÄąn altÄąnda kaldÄąÄ&#x;ÄąnÄą anlattÄą. Karakter "Ä°nsanlar farklÄą karakterlerden oluĹ&#x;ur, aynÄą Ĺ&#x;ekilde Ĺ&#x;ehirlerinde karakterleri vardÄąr. Bir Ĺ&#x;ehrin karakteri orda yaĹ&#x;ayan medeniyete baÄ&#x;lÄądÄąr, Ĺ&#x;ehir içinde barÄąndÄąrdÄąÄ&#x;Äą medeniyet ile oluĹ&#x;ur, bu medeniyeti de insanlar oluĹ&#x;turur. Ä°nsanlarÄąn karakteri ne kadar saÄ&#x;lam olursa, Ĺ&#x;ehrin karakteri bu kadar saÄ&#x;lam olur.

KĂźreselleĹ&#x;meye raÄ&#x;men yalnÄązlÄąk CBS’in araĹ&#x;tÄąrmasÄąna gĂśre Limburg eyaletinde insanlarÄąn yarÄąsÄąnÄąn birbirine gĂźvenmediÄ&#x;i açĹklandÄą. Ä°nsanlara olan gĂźven eksikliÄ&#x;i insanlarÄąn daha çabuk toplumdan geri çekilip soyutlanmalarÄąna ve partisipasyonun azalmasÄąna sebep olduÄ&#x;unu biliyoruz. YalnÄązlÄąkla baĹ&#x;a gelebilmek için birbirimize olan gĂźvensizliÄ&#x;in gĂźvene dĂśnĂźĹ&#x;mesi gerekmektedir. Birbirimizi tanÄąmak ve anlamak daha fazla sevgi ve sabra yol açar ve bu da birliÄ&#x;i saÄ&#x;lamlaĹ&#x;tÄąrÄąr. Birbirimize gĂźvenmek ve partisipasyon Venlo’nun

daha saÄ&#x;lam bir karaktere sahip olmasÄąnÄą saÄ&#x;layacaktÄąr. KĂźltĂźrel zeka TanÄąmamak ortaya belirsizlik ve anlaĹ&#x;ÄąlmazlÄąk çĹkarÄąr, bu da gĂźvensizliÄ&#x;e neden olur. KĂźltĂźr ve karakter farklÄąlÄąklarÄąnÄą zenginlik olarak gĂśrmemiz gerekiyor, çßnkĂź bunlar gerçek manada zenginliktir. Ä°Ĺ&#x;letme YĂźksek LisansÄąm için yaptÄąÄ&#x;Äąm araĹ&#x;tÄąrma kĂźltĂźrel zeka (cultural intelligence) hakkÄąndaydÄą ve bu konu ile yakÄąndan ilgili. KĂźltĂźrel Zeka bir insanÄąn etkin çalÄąĹ&#x;ma ve farklÄą kĂźltĂźrel baÄ&#x;lamlarda durumu yĂśnetebilme yeteneÄ&#x;idir. KĂźltĂźrel zekasÄą yĂźksek olan insanlar daha gßçlĂź bir adapte olabilme yeteneÄ&#x;ine sahiplerdir ve deÄ&#x;iĹ&#x;ik kĂźltĂźrlerle etkileĹ&#x;im halindeyken daha az strese girdikleri araĹ&#x;tÄąrÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr. KĂźltĂźrel zekayÄą geliĹ&#x;tirmek yurtdÄąĹ&#x;Äąnda yaĹ&#x;amakla ve deÄ&#x;iĹ&#x;ik kĂźltĂźrden olan insanlarla bir araya gelerek mĂźmkĂźn. Bir Ĺ&#x;ehrin insanlarÄąnÄąn kĂźltĂźrel zekasÄą ne kadar yĂźksek olursa, anlayÄąĹ&#x; ve uyum daha fazla olmakla beraber insanlarÄąn kendine gĂźveni ve diÄ&#x;er insanlara gĂźveni artmakta. Bu insanlarda partisipasyonu arttÄąracaktÄąr. KardeĹ&#x; Ĺ&#x;ehir Bu yÄąlÄąn Venlo konuĹ&#x;macÄąsÄą Merve Karaman konuĹ&#x;masÄąnÄąn sonunda Venlo olarak baĹ&#x;ka bir Ăźlkede bir Ĺ&#x;ehri kardeĹ&#x; Ĺ&#x;ehir edinmeyi Ăśnerdi. BĂśylelikle o Ĺ&#x;ehrin kalkÄąnmasÄąna yardÄąm etmenin yanÄą sÄąra Venlo halkÄąnÄąn kĂźltĂźrel zekasÄąnÄąn yĂźkselmesi saÄ&#x;lanÄąr. Bu sayede Ĺ&#x;ehir olarak daha saÄ&#x;lam bir karaktere sahip olunacaÄ&#x;ÄąnÄą ve insanlarÄąn birbirinin dÄąĹ&#x;

05 Februari 2015 van 18:00 tot 00:00 |Kristal Zaal Bayanlara Ăśzel

4Ăƒ313Ćž; Âą&,Ćž-ƞƾ

*TUBOCVM #JMFUJ $FZSFL "MUJO *$. 4V "SJUNB $JIB[J Ăť EFHFSJOEF

7F EBIB OFMFS OFMFS

rak ta. Ăœlkeler arasÄą sÄąnÄąrlar kalbimizde sÄąnÄąr oluĹ&#x;turmamalÄą. Sonuç olarak hiç bir Ĺ&#x;ey kaybetmeyeceÄ&#x;iz, belki bir kaç Euro veya bir kaç saat. Fakat kazanabileceÄ&#x;imiz o kadar minik çocuÄ&#x;un kalbi var ki, umutsuz ve tek rĂźyaya sahip olan: surviving the day (hayatta kalabilmek). Bunun karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda bize dĂśnecek olan Ĺ&#x;ey bizi daha zengin yapacaktÄąr. Biz sadece Venlolu deÄ&#x;iliz, aynÄą zamanda dĂźnya vatandaĹ&#x;ÄąyÄąz. Sadece peynir ve lale ihracatÄą deÄ&#x;il; bilgi ve tecrĂźbe paylaĹ&#x;ÄąmÄą gençlerimizin geliĹ&#x;iminde bĂźyĂźk rol alacaktÄąr. KarĹ&#x;ÄąlÄąklÄą anlayÄąĹ&#x;Äą geliĹ&#x;tirecek ve farklardan zenginlik ve gßç çĹkartacak bir oluĹ&#x;um olacaktÄąr. HayatÄąnda çikolatanÄąn tadÄąna bakmamÄąĹ&#x; çocuklara çikolatanÄąn tadÄąnÄą ĂśÄ&#x;retmek, onlarÄąn gĂśzlerindeki ÄąĹ&#x;ÄąltÄąnÄąn sebebi olmak. Buna deÄ&#x;mez mi?" www.venlolezing.nl sitesinden geçtiÄ&#x;imiz yÄąllarÄąn Venlolezing’lerini okuyabilir ve izleyebilirsiniz. Nijmegen Radboud Ăœniversitesi’nde çifte mastÄąr yapan Merve Karaman, geçtiÄ&#x;imiz haftalarda Ä°Ĺ&#x;letme MastÄąr’ĹnÄą bitirdi, Hukuk MastÄąr’ĹnÄą ise bitirmek Ăźzere. YÄąllardÄąr Venlo’da aktif olan, aynÄą zamanda gazetemizin redaktĂśrlerinden de olan Merve Karaman, IQRA Venlo Gençlik Kolu kurucusu ve HDV Gençlik yĂśnetim kurulu ĂźyeliÄ&#x;i yapÄąyor. GeçtiÄ&#x;imiz belediye seçimlerinde politikada hiç yokken baĹ&#x;arÄąlÄą bir kampanyayla Venlo Meclis ĂœyeliÄ&#x;i’ne seçildi.

Haciz oranÄą :6%6. hesaplamalarÄąna dikkat

4BU‘Ǿ /PLUBMBS‘

"TUSFMMB T #FBVUZ 4BMPO /VOTQFFUMBBO (5 %FO )BBH 5FM

½/ 4"5*4 Ăť ,"1*%" Ăť ÂąFÇľJU .F[F 4‘O‘ST‘[ ÂąBZ WF ,BIWF 4PǘVL .FÇľSVCBU 4‘O‘SM‘

'JZBUB%BIJM

)BSFN -PVOHF 7BO .BBOFOLBEF -- %FO )BBH

"ZSJZFUUFO #JMHJ WF 4BU‘Ǿ JÎJO 5FM 5FM

:BÇľ "MUJ ÂąPDVLMBSB :BTBL

,3*45"- ;"-&/$&/536. ÂŞ . 4 &WFOUT

gĂśrĂźnĂźĹ&#x;e bakmak yerine karakterine bakarak birliÄ&#x;i gßçlendirmeyi Ăśnerdi. “DĂźnyada bir Ĺ&#x;eyler deÄ&#x;iĹ&#x;tirebilmek için, Ăśnce insanÄąn deÄ&#x;iĹ&#x;mesi gerekir, çßnkĂź insan deÄ&#x;iĹ&#x;irse dĂźnya deÄ&#x;iĹ&#x;ir. Ä°nsanlara sÄąnÄąrlarÄą kapalÄą tutarak ve dĂźĹ&#x;Ăźnmeden sansasyonel haberlere inanarak yardÄąmcÄą olamayÄąz. En azÄąndan sevgi besleyip kalbimizin sÄąnÄąrlarÄąnÄą açabiliriz, bĂśylece dĂźnyanÄąn sÄąnÄąrlarÄą kendiliÄ&#x;inden açĹlacaktÄąr.â€? “Bir gemi limanda gĂźvendedir, fakat geminin yapÄąlma amacÄą bu deÄ&#x;ildir. Ne kadar çok Venlolu insan yurtdÄąĹ&#x;Äąna giderek kĂźltĂźrel zekasÄąnÄą yĂźkseltirse, uluslar arasÄą Ĺ&#x;irketlerde dĂźnya Ăźzerinde rol oynayacaklardÄąr. Ĺžehir olarak bu yolda ilerleriz. Ä°nsan deÄ&#x;iĹ&#x;irse Venlo deÄ&#x;iĹ&#x;ir, Hollanda deÄ&#x;iĹ&#x;ir, Avrupa deÄ&#x;iĹ&#x;ir ve DĂźnya deÄ&#x;iĹ&#x;ir. Hep beraber Venlo'yu haritaya koyalÄąm, karakterli ve sÄąnÄąrsÄąz, kardeĹ&#x; Ĺ&#x;ehrimizle birlikte. Bu her iki Ĺ&#x;ehir için avantaj saÄ&#x;layacaktÄąr ve paylaĹ&#x;arak birbirimizden çok Ĺ&#x;ey ĂśÄ&#x;renebiliriz. Ekonomi kĂśtĂź ve verecek çok az maddiyatÄąmÄąz mÄą var? UnutmayÄąn ki vermemek daha da azdÄąr! PaylaĹ&#x;Äąm konusunda sonuçta çok iyiyiz: sosyal medyada paylaĹ&#x;Äąm ĂźstĂźne paylaĹ&#x;Äąm yapmaktayÄąz. Bunun yanÄąna maddiyatÄąmÄązÄą da paylaĹ&#x;abiliriz ve farklÄąlÄąklarÄą zenginlik olarak gĂśrmekle manevi ola-

8&("453""5 "/ %FO )BBH ½[ .FOBKFSMJL 5FM

Ulusal Kamu Denetçisi Alex Brenninkmeijer, icra daireleri ve devlet kuruluĹ&#x;larÄąnÄąn çoÄ?u zaman gelir haciz oranÄąnÄą çok dĂźĹ&#x;Ăźk belirledikleri ve bununda zaten zor durumda olan insanlarÄą daha zor bir duruma soktuÄ&#x;u deÄ?erlendirmesinde bulundu. Brenninkmeijer yaptÄąÄ&#x;Äą açĹklamada "Ä°cra daireleri tarafÄąndan yapÄąlan yÄąllÄąk 400.000 maaĹ&#x; ya da Ăśdenek haczi iĹ&#x;lemi sÄąrasÄąnda karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;Äąlan genel sorun, vatandaĹ&#x;Äąn kendi gelir haciz oranlarÄą hakkÄąnda bilgi sahibi olmayÄąp, kendileri için yapÄąlan iĹ&#x;lemleri kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz kabul etmeleridir. BĂśyle sorunlarÄąn yaĹ&#x;anmamasÄą için vatandaĹ&#x;lar kendi gelir haciz oranlarÄąnÄą daha iyi denetlemeli veya denetlenmesi isteÄ&#x;inde bulunmalÄą. 'Serbest haciz oranÄąnÄąz Ăźzerinde durun' uyarÄąsÄąnda bulundu. Gelir haciz oranÄą Konuyla ilgili gĂśrĂźĹ&#x;tĂźÄ&#x;ĂźmĂźz BAB (Bureau Achterstand Bemiddeling) BĂźrosu CEO'su Harun Karaarslan yaptÄąÄ&#x;Äą açĹklamada "Bir borçlunun, alacaklÄąlarÄąna ĂśdeyeceÄ&#x;i borcun sabit maaĹ&#x; gibi geliri Ăźzerinden yapacaÄ&#x;Äą Ăśdeme oranÄąna 'gelir haciz oranÄą' deniliyor. KiĹ&#x;inin Ăśdeme yapacaÄ&#x;Äą gelir haciz oranÄą hesaplanÄąrken, mecburi yaĹ&#x;am giderleri, konut maliyet giderleri ve saÄ&#x;lÄąk sigorta prim giderleri dikkate alÄąnmalÄą, hesaplanma yapÄąlÄąrken

borçlu kiĹ&#x;i hesaplama yapÄąlÄąrken bunlara dikkat etmelidir. Gelir haciz oranÄąnÄąn yĂźksekliÄ&#x;i yasa ile belirlenmiĹ&#x; olup izin parasÄą dahil (yeterli gelir halinde ) en az geçerli yardÄąm ĂśdeneÄ&#x;inin %90’Ĺ kadardÄąr" dedi. Ä°cra daireleri Karaarslan, "Ä°cra daireleri, borçlu kiĹ&#x;ilerin mahkeme celplerine uygun cevap veremedikleri durumlarda haciz iĹ&#x;lemini yĂźrĂźten dairelerdir. Bir icra dairesi haciz iĹ&#x;lemi için gerekli gelir haciz oranÄąnÄą hesaplarken, hane halkÄąnda yaĹ&#x;ayan kiĹ&#x;i sayÄąsÄą ve gelir miktarÄąnÄą doÄ&#x;ru eksiksiz bilgileri kullanmak durumundadÄąr. EÄ&#x;er bu bilgiler tam ve eksiksiz olmaz ise Ä°cra Dairesi, kaçĹnÄąlmaz çok dĂźĹ&#x;Ăźk gelir haciz oranÄąna dayanan tahmini hesap uygulamasÄąna gider. KiĹ&#x;iye Ăśzel bir hesaplanma yapÄąlmadÄąÄ&#x;Äą için kurumlar borçlu kiĹ&#x;ilere yĂźksek kesinti uygulayabilir yada kiĹ&#x;iyi gelir haciz oranÄą altÄąna dĂźĹ&#x;Ăźrebilir" ifadelerini kullandÄą. ÇoÄ&#x;u insanÄąn yukarÄąda anlatÄąlan bilgilere sahip olmadÄąÄ&#x;Äąndan, bĂźyĂźk miktarda para haksÄąz yere haciz dairelerine gittiÄ&#x;ini de belirten Karaarslan: "BAB olarak vatandaĹ&#x;larÄąn tĂźm borç hesaplarÄąnÄą yaparak, eÄ&#x;er ĂśdenmiĹ&#x; haksÄąz veya fazla miktarda para var ise geri alma talebinde bulunuyoruz" dedi.


27

BIREYSEL SÜKÛNETE IHTIYACIMIZ VAR Mensubu olduğumuz yüce dinin, dünya barışı için, huzuru için, açlık, kin ve nefret, savaşlar, cinayetler, tecavüzler vb suçların çözümü için, tek anahtar olduğu, onlar tarafından da bilinmektedir. İşte tam da bunun için İslam'a ve müslümanlara saldırıların devam etmesi mümkündür. Zulüm tablacılarının, kan ve kinden beslenen, ayakçı tabakanın tek derdi, onları daha nice nice yıllar ayakta tutacak, ekmeklerine yağ sürecek olan yine cahil müslümanlardır. Cehaleti diploma ile örtmek mümkün değildir. EDA KARA eda.kara@haber.nl 'Yeter artık! Sınırı aştınız! Gününüzü göreceksiniz!' nidalarını bekleyenlere kötü bir haberim var. Olmadı ağalar, olmadı paşalar. Yine başaramadınız ve başaramayacaksınız. Sevgili okurlarım ve çok sevgili varlığımdan bihaber kardeşlerim. Aynı kandan, aynı soydan olmasak ta, aynı marketten alışveriş yapmıyorsak ta, aynı gökyüzüne bakıp, aynı sabahlara uyandığımız, aynı rüzgar yanaklarımızdan, saçlarımızdan geçtiği sürece, bizler kardeşiz ve ben hepinizi çok seviyorum. Yıllarca kendimizi teselli ettik, bizler soylu bir milletin evlatlarıyız. Meyve veren ağaç taşlanır, sabrın sonu selamettir dedik, dedikçe sineye çeker olduk. Kimi zaman Türkün Türkten başka dostu yoktur dediler inandık, kenara çekildik. Kimi zaman ise bir Türk dünyaya bedeldir dediler, kabardı koltuklarımız seyreder olduk. Ta ki; tek gerçeğin insan, davanın insanca yaşamak ve yaşatılmak olduğunu idrak edene dek. Birleşmeye kenetlenmeye başladıkça, son zamanlarda başımız pek bir ağrır oldu. Zulme uğrayan kardeşimiz için uykularımız kaçtıkça, lokmalarımız boğazımıza dizildikçe, göze batar olduk. Rahatsız mıyız? Sanmıyorum, ama rahatsız ettiğimiz aşikar... Oysa bizler sadece Türk olamayacak kadar vefakar bir milletiz. Nerede zulüm varsa bizler oradayız, olmaya da

kararlıyız. Bütün dünya, özellikle günlerdir kelime oyunları ile iki cümle arasında gidip geliyor. Bilinç altı soykırımı yaparak, algı merkezleri ile oynayarak, 'İslam mı terörist, Müsluman mı terörist' (!) vurgusu yapıyor. Yıllarca yaşadığımız coğrafyalarda, kendi varlığımızı oturtmuş, kültürümüzü tanıtmış, ülke huzuru ve ekonomisi için canla başla çalışırken, yaşanan son olaylar yüzünden haksız ithamlara uğruyoruz. Biz müslümanız, kendisine işkence ve zulmedenlere dahi Allah'tan selamet dileyen, hidayet dileyen bir peygamberin ümmetiyiz. İslam'da zorlama da, cana mala zarar vermek de yoktur. Amma velakin, göz görmek, kulak duymak istemeyince, işimiz yine sabır selamet ve sükûnete kalıyor. Çünkü sabretmek, göz yummak, kulak tıkamak, 'aman canım napalım' demek değildir. Hollanda'da ve Avrupa'nın diğer ülkelerinde yaşayan sevgili vatandaşlarımıza, naçizane bir kaç tavsiyem olacak. Toplum huzurunu sağlamak için, bireysel sükûnete ihtiyacımız var. Susmadan, korkmadan, içimize atmadan. Ama sakince, zekice. Müslüman olduğumuz için bize korku dolu gözlerle bakan insanlara, gözlerinizdeki ışığı, gönlünüzdeki huzuru hoşgörüyü gösterin. Bizler ne kadar ağır tahriklerle bastırılmaya çalışılıyorsak, onlarda

korku ile kışkırtılmaya çalışılıyor. Mensubu olduğumuz yüce dinin, dünya barışı için, huzuru için, açlık, kin ve nefret, savaşlar, cinayetler, tecavüzler vb suçların çözümü için, tek anahtar olduğu, onlar tarafından da bilinmektedir. İşte tam da bunun için İslam'a ve müslümanlara saldırıların devam etmesi mümkündür. Zulüm tablacılarının, kan ve kinden beslenen, ayakçı tabakanın tek derdi, onları daha nice nice yıllar ayakta tutacak, ekmeklerine yağ sürecek olan yine cahil müslümanlardır. Cehaleti diploma ile örtmek mümkün değildir. Fakat dinleyerek anlayarak tahriklere kapılmayarak, bol istişare ederek, Hak için Hakkın yanında durarak örtebiliriz. Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v) yapılan hakaretleri insani dille kınamalı, hadsizlikleri karşısında dimdik durmalıyız. Zira, kutsalımıza yapılan saygısızlığı umursamadan, sus pus olmamız mümkün değildir. Ziyadesiyle zor günler geçiren, bizlere destek olan, gayri-müslim vatandaşlarımız için de huzuru yeniden inşa etmeliyiz. Bir mucize olsa, dünyanın pırıl pırıl bir sabahına uyansak, gazeteler, kitaplar, sunum için hazırlanmış tezler, ara ara boşluklardan oluşan cümlelerle dolmuş olsa, karbon kâğıtlarla bulsak izlerini. Kine, nefrete, savaşa, haksızlığa, zulüme masum gözlerle baksak, baksakta hiç anlamasak....

Müslümanlara sahip çıkan Hollandalılar da var P

aris saldırılarından sonra müslüman olmayan komşuları müslümanlara sahip çıkıyor. Toplumumuzu bölmek için harekete geçen karanlık güçlerin Paris’te yapmaya çalıştıkları ters tepmeye başladı. Birlik ve dayanışma örnekleri çoğalıyor. Hollanda toplumunda müslüman olmayan yerliler kart ve çiçeklerle müslüman komşularına teselli ve destek veriyor. Bunlardan dindar hristiyan olan Michiel ve eşi, Faslı komşuları Meryem’e aşağıdaki kartı yolladı: “Merhaba Sevgili Komşularım, Salaam Aleikum! İslam’ın ve müslümanların kolayca terörist olarak görüldüğü bu karanlık günlerde sizi düşündüğü-

HABER

OCAK / JANUARI 2015

SILAYOLU DERNEKLEŞİYOR

Merkezi Almanya’da olmak üzere Avrupa genelinde hizmet veren internetin ilk ve tek yol, tatil rehberi SılaYolu.com dernekleşiyor. Avrupalı Türklere 10 yıldır sıla yolculuklarında yol rehberliği yapan SilaYolu.com, şimdi de Sıla Yolu Otomobil Derneği’ni kuruyor. Sılayolu kurucu üyelerinden Sezai Koç, Durmuş Çoşaran ve Murat Kaplan aynı zaman da bir de telefonlar için aplikasyon yaptırdıklarını belirttiler.

Müslümanlar yılbaşında sokakları temizledi

Hindistanlı, Surinamli ve Pakistanlı müslümanlar Belçika ve Hollanda’nın bazı şehirlerinde havai fişek artıklarını temizlediler. Bu vesileyle müslümanlar sosyal ve toplumsal hayata katılımı güçlendirmek istediklerini belirttiler. Hasselt şehrinde 15 yıldır ve Rotterdam’da 4 yıldır her yeni yıl günü sokakları temizledikleri ifade edildi. Belçika medyası müslümanların bu eylemine haberlerinde yer ayırıp yer verirken, NOS’a ait olan Jeugdjournaal (Çocuk haberleri) temizlik faaliyetine kısaca yer verirken müslümanların faaliyeti olduğu konusunu gündeme almadı. Tv ekibinin müslümanlara ait geleneksel bir faaliyet olduğundan habersiz olduğu bildirildi. NOS ise müslümanlar ve yeni yıla ilişkin haberler verirken Endonezya’nin Açe şehrindeki gerilimleri gündeme almayı uygun buldu.

20 Ocak Bakü şehitleri anıldı

20 Ocak Bakü Katliamı’nın 25. yıldönümünde şehitler, Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği ve Türk İslam Vakfı öncülüğünde düzenlenen programla anıldı.

müzü ve sizi takdir ettiğimizi bilmenizi istedik. İslam kimseyi öldürmez, sadece aşırı gidenler öldürür. Sevgi ve selamlarımızla” Rabia’nın komşuları ise kendisine bir buket lale verdi. Fransa’da olanlardan dolayı çok üzüldüklerini ve Rabia’nın müslüman olma-

yanların bu olaydan kendisini sorumlu tutup suçlamasına maruz kalmamasını umduğunu söyledi. Jos da şu hikmetli sözlerle müslüman komşusuna destek çıktı: “Avrupa’nın çok kültürlü manzarasının üzerinde karanlık bulutlar dolaşıyor. Umarım hikmet keskin söze galib gelir. Merhamet ve say-

gı, sıkılmış yumrukları açılmış ellere çevirecektir. Cok geç değil, belki de insanlar bu olaylardan sonra böyle bir şey istemediğimizin bilincine varacaklar. Kötülük iyi insana dokunursa, iyi insan kötülüğü intikam olarak seçmeyecektir. Tam da bu zaman yumuşak güçlerin zamanıdır.”

Den Haag'daki Türk İslam Kültür Dernekleri Vakfı'nda düzenlenen 20 Ocak törenlerine çok sayıda kişi katıldı.Program şehitlerin anısına Kur’an-ı Kerim okunması ile başladı. Duygulu anların yaşandığı konuşmalarda 20 Ocak Bakü katliamının asla unutulmayacağı ve gelecek nesillere bunun anlatılacağı açıklandı. Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği Başkanı İlhan Aşkın, 20 Ocak'ın Azerbaycan halkının bağımsızlığa attığı bir adım olarak değerlendirdi. Aşkın Bakü'de Rus ve Ermeni'lerin ortaklaşa yaptığı katliamın 25. yılını Lahey Türk İslam Kültür Vakfı ile ortaklaşa düzenledikleri bir törenle andıklarını söyledi. LAHEY'DE YAPILMASI SON DERECE ÖNEMLİ İDİ Lahey Türk İslam Kültür Dernekleri Vakfı Başkanı Tahsin Çetinkaya, Türk Dünyası açısından 20 Ocak tarihinin çok önemli bir akşam olduğuna dikkat çekti. Çetinkaya: "Sovyetler'in Bakü'ye girerek Türkleri katlettiği bir gün. Biz o gün şehitlerimizi Lahey'de anıyoruz. Aynı zamanda bu gün Azerbaycan'ın bağımsızlık günü. Biz Hollandalı Türkler olarak ta bu duruma kayıtsız kalmıyoruz" ifadelerini kullandı.


HABER

BULMACA OCAK / JANUARI 2015

BULMACA USTALARI İŞ BAŞINA!

28

Hazırlayan: Abdurrahman Gündüz

Hollanda'ca evet

Yumurtalı yemek

İlkel su taşıtı

Küçük fidan

Bir bilim dalı

Gün ağarması

Anlam

Yışan sesi

Almanya plakası

Kollu üst giysi

Eski dilde ayak

Üvey anne

Bitkilerde madde

Kırmızı Onama, kabul Bilgilice

Bir ova

Sarp ve zor geçit

Hollanda Göreme Ayran CEO'su

Samaryumun imi

Kırmızı

Amerika'da bir eyalet

Telefon kayıt sesi

Donuk renkli

Bir besin

Şan şöhret

Ülke lideri

Strasyum imi Kuran'da bir sure

İlave

Geri olmayan Bir baraj

Şifre bilimi

Ölüm cezası

İstanbul giyim sanayi

Eski bir ağırlık

Bir şeyi görmeden alma

Akıtma

Kavalyenin eşi Erkek ismi

Balıkesir'in eski adı

Rekoru yenileme

Kırmızı

Meslek

Ateş Gemi taşımacılığı

Nazı hücum kıtası Güreşte yenilgi

Metiyonin imi 6. harf

Beddua

Avrupa Parlamentosu

Acımsı ot

Tutsak

Aylık ödeme Yemin

Hal, davranış

Azar

İşaret

Bir peygamber

Suyu temizleme işi

Renksiz gaz

Katiyyen

Bilgin

Ceylan Visus Oogkliniek direktörü Sahte uydurma

Yiyeceği ortaklaşa paylaşım

Kabaca evet

Simge

Yenilgiyi kabul etme Eski Mısır tanrısı Olumsuzluk eki

Bir kumaş

Cahiliyye'de tapılan

Litrenin simgesi

Soru eki

Bebeklerin yerde gidişi

Potasyum simgesi

Eylemsizlik Hedefi vuramama

Subayın kısaltması

Yemek


29

HABER

OCAK / JANUARI 2015

ROOS MUHASEBE BÜROSU AÇILDI Geçtiğimiz günlerde Rotterdam'da yeni bir muhasebe bürosunun açılışı gerçekleşti. Roos Muhasebe Bürosu'nun resmi açılışına, işadamları, politikacılar, STK yöneticileri ve çok sayıda davetli katıldı. Roos Muhasebe Bürosu sahibesi Hatice Güçlü, yaptığı konuşmada nasıl bir şirket olduklarını anlattı. Hatice Güçlü müşterilerine

ilk olarak "Şirket olarak ileriyi görmeniz gerekiyor. Geleceğe yönelin, bunu araştırın. Şirketinizin geleceğinizi iyi organize edin. Plan ve projenizi iyi yapın veya yaptırın" dediğini ifade etti. Güçlü: "Geniş iş tecrübemize güvenerek söz vermiş olduğumuz kaliteyi her zaman için profesyonel bir şekilde sunmak için

uğraşıyoruz. Bunun yanısıra bireysel yardım çok önemli. Müşteriye müşteri değerini vermek. Roos Financieel Management olarak istek üzere sadece geçmişe değil geleceğe yönelik projeler, raporlar ve analizler yapıyoruz. Bir şirketin bir-iki sene sonra nasıl bir finans durumda olacağını önceden bilmek önemlidir. Bu raporların

COLOFON

HABER Hoofdredacteur (Genel Yayın Yönetmeni) ibrahim .karaman@haber.nl Redactie: (Yayın Kurulu) Mehmet Güzelyurt Merve Karaman Rabia Karaman Rasim Gencer Selman Karaman Özlem Hasip Art Direction & Fotografie: Fatih Karaman fatih@haber.nl Advertenties: Office: 010-290 09 00 Nur Öztürk / nur@haber.nl 0641-22 68 79

Simit

Köfte

Mozarella Panini

Interviews & Correspondenten: Zeynel Abidin Kılıç Özlem Hasip Merve Karaman Ayşe Özkaya Keziban Karaçor Şüheda Karaman

Simit Sandviç

Repr. Amsterdam Fatih Uluçay

Simit Sarayı Meent Adres: Meent 15A 3011 JA Rotterdam

Tiramisu

Simit Burger

Mantı

Mozaik Pasta

sonuçları göz ardı edilmeden zamanında olması oluşabilecek problemleri önler. Verdiğimiz hizmetler arasında muhasebe, maaş yönetimi, yeni başlayan girişimcilere A dan Z'ye yardım, vergi danışmanlığı, finansal bütçe raporu ve alacaklıların yönetimi var." ifadelerini kullandı.

Hatice Güçlü, 36 yaşında, evli bir çocuğu var. 1 yaşında Türkiye'den Hollanda'ya gelmiş, HBO Bedrijfseconomie eğitimi bitirmiş. Büyük şirketlerde mali müşavir olarak çalışmış ve yönetici kursları almış. 12 senelik iş geçmişi var ve bu dönem içinde kendini geliştirdiği alanlar rapor yazma, analiz ve çalışma metodlarını düzeltme ve değiştirme.

Repr. Eindhoven Ali Yücel Repr. Limburg Göksel Soyugüzel Muzaffer Bozaslan Repr. İstanbul Dr. Hüseyin Keleş Repr. Ankara Nuh Kaygısız Abonnementen: abone@haber.nl e-mail & website: info@haber.nl www.haber.nl

EFSANE Düğün Salonu

1000+

kişilik e kapasit

! I D L I Ç A

Her türlü düğün, nişan, sünnet ve özel günlerinizde size hizmet sunmaktan mutluluk duyarız. En güzel günlerinizi gelin birlikte planlayalım. Konuklarınız ve sizin için unutulmaz saatler hazırlayalım. 1000+ kişilik kapasite.

BREDA

DEN BOSCH TILBURG

EFSANE Düğün salonu

EINDHOVEN

ANTWERPEN

Bredebaan 4, Wuustwezel / BELÇİKA (Hollanda sınırına 300 metre)

İrtibat: Adem Ozan: 0641 - 36 68 01 Metin Doğaner: 0610 - 30 11 00 Osman Sungur: 0681 - 46 90 75


HABER

30

OCAK / JANUARI 2015

Müsiad'ın yeni yıl resepsiyonunda Resul Özdemir, Mehmet Akbulut, Mustafa Aslan ve Murat Tosun geçtiğimiz yılı değerlendirdiler.

TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarımız Prof. Dr. A. Haluk Dursun'a Hollanda'daki En Etkili 50 Türk projesini tüm detaylarıyla sunduk.

Mecliste ziyaret ettiğimiz milletvekili Selçuk Öztürk, Hollanda'nın dengesinin sağa kaydığını ve dengeyi tekrar kurmak için uğraş verdiklerini belirtti.

Müzisyen Müge Alpay Turizm Fuarı'nda Türkiye standına gelen davetlilere keyifli dakikalar yaşattı.

Gazetemiz GYY İbrahim Karaman ve köşe yazarlarımızdan Metin Yazarel, geçtiğimiz günlerde T.C. Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral'ı da makamında ziyaret ederek, En Etkili 50 Türk' projesini detaylı anlatma fırsatı buldular. Eski Ak Parti Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, Turizm Fuarı'na ziyarette bulundu. Venlo şehrinin ilk imam hatibi olan Musa Uzunkaya, şu anki HDV Venlo Tevhit Camii Başkanı Ahmet Dursun ve İlimdar Çelik'le beraber Utrecht'e geldiler.

Komfly.com CEO'su Osman Çelik, THY Hollanda Müdürü Ahmet Şahin ve Kamil Saygı, Turizm Fuarı'nda eski günleri yadettiler. Bilindiği gibi Kamil Saygı eski Pegasus Hollanda Müdürü.

Verenigd Arnhem Partisi, Arnhem'de çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Arnhem STK'larıyla, Arnhem Belediye binasında aylık toplantılar düzenleyen Başkan Kürşat Bal, aynı zaman da kurdukları komisyonla Arnhem'i, Türkiye'ye yaklaştırmak için çalıştıklarını ifade etti.

IHH Hollanda bundan sonra 'her ay duyurduğu yeni bir aylık kampanya ile yetimin, yoksulun ihtiyaç sahibinin yanında olacak diyor' Başkan Murat Kurt.

Avrupa Çataklılar Derneği istişare toplantısı günlük yoğunluktan uzak rahat bir ortamda görüntülendi.

'En Etkili 50 Türk' projesinin juri üyeleri, haftalık toplantılarına devam ediyor.

HABER GAZETESİ'NE ABONE OLMAK İSTİYORUM Adresinize gelsin, evinizde ya da işyerinizde rahat okuyun. Çocuklarınız okusun, sevdikleriniz okusun... Duyarsız kalmayın, çevrenizden haberiniz olsun... Adı - Soyadı / (Naam):

Posta Adresi / (Adres):

12 sayılık abone bedeli olan 35,- EURO’nun 1 defaya mahsus olmak üzere altta yazılı olan banka hesabımdan çekilmesine onay verdiğimi beyan ederim. Ondergetekende verleent hierbij tot wederopzegging machtiging aan: HABER om een bedrag af te schrijven van 35,- EURO eenmalig. indien u het niet eens bent met de afschrijving, kunt u binnen 30 dagen uw bank om terugboeking verzoeken.

Banka no / (Rek.nr.):

Tarih / (Datum): Posta Kodu ve şehir / (Postcode & Woonplaats ): İmza / (Handtekening): E-posta / (E-mail): of telefoon:

Yandaki bilgileri eksiksiz doldurup aşağıdaki e-mail ya da posta adresimize verilerinizi ulaştırdığınızda aboneliğiniz başlatılacaktır. İnternet sitemiz üzerinden de abone olabilirsiniz. www.haber.nl

Posta adresi: HABER Laan op Zuid 915-b 3072 DB Rotterdam abone@haber.nl Tel: 010 -2 900 900


31

HABER

OCAK / JANUARI 2015

Hollanda'daki En Etkili 50 Türk seçimine aday göstermek için aşağıdaki başvuru formunu doldurabilirsiniz. Verdiğiniz bilgiler Jüri Kurulu'nun değerlendirmesinde önemli bir rol oyanayacağından, bu bilgilerin olabildiğince kapsamlı olması önemlidir. İstenen bilgileri www.50turk.nl sitesinden de doldurup ulaştırabilirsiniz.

HOLLANDA'DAKİ EN ETKİLİ 50 TÜRK ADAY BAŞVURU FORMU Öneren kişinin Adı-Soyadı* Öneren kişinin adı soyadı

Adayınızın Adı-Soyadı* Aday olarak önerdiğiniz kişinin adı soyadı

EN ETKİLİ 50 TÜRK Adayınızın Bilgileri

ÖNERDİĞİNİZ ADAY HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ Adayınızı, Hollanda'daki En Etkili 50 Türk arasında neden görmek istediğinizi yazınız.

EĞITIM VE GENÇLIK ALANINDA KATKILARI Varsa: Adayınızın eğitime, çocuklarımıza, farklı gençlik gruplarına ve gelecek nesillere yönelik düşünce ve faaliyetlerinden örnekler veriniz.

E-mail* Öneren kişinin email adresi HOLLANDA TÜRK TOPLUMUNDAKI YERI, KONUMU, TANINMIŞLIĞI, IRTIBATLARI Varsa: Adayınızın Türk toplumu ve STK'lar ile olan ilişkilerini yazınız.

FIKIR VE PROJE KATKILARI Varsa: Adayınızın, yeni fikir üretme, proje geliştirme, toplumda dezavantajlı bilinen grupların yararına yaptığı faaliyetlerden örnekler veriniz.

Telefon no

HOLLANDA - TÜRKIYE ILIŞKILERINE KATKISI Varsa: Adayınızın Hollanda ve Türkiye'ye yaptığı ekonomik, kültürel, sanatsal vb alanlarda katkılarından örnekler veriniz.

YARDIM KURULUŞLARI VE TOPLUMSAL FONLARA KATKISI Varsa: Adayınızın fonlara ve yardım kuruluşlarına yaptığı faydalı işleri belirtiniz.

İkamet Hangi şehirden katılıyorsunuz?

www.50turk.nl

Doldurduktan sonra bu formun fotoğrafını çekip mail@haber.nl adresine gönderebilirsiniz.

SİZE YENİ KAPILAR AÇIYORUZ Hesap kitap çok önemli. 2015'e temiz bir başlangıç yapmaya wwwşimdiden hazırlanın ve muhasebenizi uzmanına ve güvenilir ellere teslim edin. Şimdi muhasebecinizi değiştirmenin tam zamanı!

2015'te başarılar diliyoruz.

Girişimci olarak, sorularınıza en doğru cevapları alacağınız bir yere gelmek istiyorsunuz. Bunun bilincinde olan ADA GROEP, "tek duraklık işyeri" prensibiyle, siz girişimcilere hizmet sunmaktadır. Birlikte, en kısa sürede çözümler üretebiliriz. ADA GROEP girişimcilerimize, sabit fiyat garantisi ile standart hizmet paketleri sunan, size en yakın ve en fonksiyonel danışmanlık noktanızdır.

Online (uzaktan) muhasebe işlemleri Vergilendirme ve vergi mevzuatı Personel muhasebesi Mali Müşavirlik Danışmanlık

ADA AMSTERDAM t.t. Vasumweg 18 1033 SC AMSTERDAM T: +31 (0) 20-6946600 F: +31 (0) 20-6941800

ADA DEN HAAG Televisiestraat 318 2525 LV Den Haag T: +31 (0) 70-4274357 F: +31 (0) 70-3638097

ADA ARNHEM Broekstraat 32 6826 PZ ARNHEM T: +31 (0) 26-3895377 F: +31 (0) 26-4437152

ADA NIJMEGEN Kerkenbos 1234 6546 BE NIJMEGEN T: +31 (0) 24-8 100 100 F: +31 (0) 24 66 374 66

Daha fazla bilgi almak için www.adagroep.nl adresinden websitemizi ziyaret edebilirsiniz.


HABER

OCAK / JANUARI 2015

HOLLANDA'DA İZ BIRAKANLAR EYLÜL 2015'TE AÇIKLANACAK Seçilmesini istediğiniz adayların bilgilerini www.50turk.nl websitesine girebilirsiniz. Önümüzdeki aylarda HALKOYLAMASI da websitesinden mümkün olacak.

HOLLANDA'DAKi

Resmi kapsamda, 1964’te başlayan Hollanda göç serüvenimiz 50. yılına ulaştı. Türklerin Hollanda’ya gelişinin 50. yılı onuruna EKOL Vakfı HABER Gazetesi'nin medya partnerliği ile, Hollanda’da tamamladığımız 50 Yılın En Etkili Türk'ünü seçerek, tarihe izdüşecek yeni bir hizmete imza atacak. İki kültür arasında köprü kuran insanlarımız kim? HollandaTürk toplumunun özgüvenine ve gelişmesine katma değerde eki Sayfa 31'dunu bulunacak bir rm fo aday çalışma. doldurup gönderin Bu liste tarih yazacak.

TARİHE İZDÜŞÜM

Hollanda’nın geçmiş 50 yılının, gelmiş geçmiş en etkili 50 Türk insanını seçerek, toplumda rol model olan insanların tanıtılmasına, geleceğe aktarılmasına dair bir çalışma yapıyoruz. En Etkili 50 Türk listesine topluma çeşitli alanlarda hizmette bulunmuş; iyilikleriyle, fikir ve projeleriyle, çalışmalarıyla ve bu çalışmalardan elde ettiği faydalı sonuçları görünen, bilinen Türk insanları girecek. Bu liste çok konuşulacak.

HERKES ADAY GÖSTEREBİLİR

Listenin oluşması için STK’lar kendi içlerinde önemli hizmetlerde bulunmuş insanlarımızı önerebilecekler. Her vatandaşımız, kendilerini temsil ettiğini düşündüğü veya toplumun gelişmesine katkıda bulunduğuna inandıkları kişileri teklif edebilecek. Adaylık başvuruları 15 Mart 2015 tarihine kadar yapılabilecek. Listenin kriterlere göre oluşması için farklı birikim ve çevrelerden 9 kişilik bir jüri heyeti oluşturuldu.

Proje gelecek nesiller için kalıcı eserler bırakmayı hedefliyor

TARİHE GEÇECEK EN ETKİLİ 50 TÜRK'Ü SEÇECEK JÜRİ İBRAHİM KARAMAN

HABER Gazetesi'nin kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni. Radboud Üniversitesi mezunu; bilgisayar yüksek mühendisi. Medya prodüksiyon şirketi yöneticiliği de yapıyor. Evli ve 2 çocuk babası.

İlk, orta ve lise tahsilini Danimarka’da tamamladı. Syddansk Üniversitesi'nde uluslararası iletişim bilimleri okudu. Hollanda’ya tașındı. Radboud Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Buurtbemiddeling Nijmegen gönüllüsü ve AHU DEMİRTAŞ-KIRICI komșular arası arabulucu.

KAMIL SAYGI

Selçuk Üniversitesi mezunu. 3 yıl Öger Tours yöneticiliği yaptı. 5 yıl Pegasus Air Hollanda ve Fransa Müdürü olarak çalıştı. Halen Meram Restoranlar zinciri genel müdürlüğünü yürütüyor. Evli ve 2 çocuk babası.

Rotterdam Erasmus Üniversitesi Hukuk Bölümü mezunu. Yıllarca Hollandalı avukatlık bürolarında İflas Hukuku üzerine çalıştı. 2012'de kendi ofisini açtı ve Den Haag'da müşterilerine hizmet TUĞBA HARMANKAYA veriyor.

METIN YAZAREL

SELİM ŞAFAKLIOĞLU

Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyoloji bölümü okudu. Yıllarca Milliyet'te yazıları yayınlandı. Hollanda'da dernek ve federasyonlarında yöneticilik yaptı. Girişimcilik geçmişi var. HABER Gazetesi köşe yazarı. Serbest çalışıyor. Amsterdam Üniversitesi Ekonomi ve İktisat bölümünü bitirdi. Finans müdürlüğü ve proje yöneticiliği yaptı. Vergi danışmanlığında lisans yapıp uzman oldu. Osmanlı ve İslam Tarihi konusunda araştırmalar yaptı, seminerler verdi. Ankara doğumlu, evli ve 2 cocuk babası.

İLHAN TEKIR

Rotterdam Erasmus Üniversitesi Yönetim Bilimlerinden yüksek lisanslı. Gorinchem'de Groenlinks'ten 2. dönem meclis üyesi. Hartmans Netwerk başkanı. Utrecht Belediye'sinde uzman denetçi olarak çalışıyor.

NUR ÖZTÜRK

Hollanda'da yetişkinler okulu meslek eğitimini tamamladı. 3 yıl Varsseveld Belediyesi'nde memur olarak çalıştı. Daha sonra özel bir şirkette ofis manager'liği yaptı. HABER Gazetesi PR Halkla İlişkiler Müdürü.

KÜRŞAT BAL

Radboud Üniversitesi'nde fizik dalında doktora yaptı. Arentheem Koleji'nde 3 yıl öğretmen oldu. CMO ve SMO yöneticisi. Verenigd Arnhem Partisi'ni kurdu, ilk seçimlerde belediye meclis üyesi oldu. ASML'de süpervizör olarak çalışıyor.

Destekleyen Kuruluşlar HOLLANDA TÜRK İŞADAMLARI DERNEĞI

CENTRE FOR PUBLIC DEBATE

TÜRK İSLAM KÜLTÜR DERN. FEDERASYONU

HOLLANDA İSLAM MERKEZİ VAKFI

HOLLANDA TÜRK FEDERASYON

TÜRKEVİ TOPLULUĞU

HOLLANDA TÜRK HUKUKÇULAR BİRLİĞİ

HOLLANDA TÜRK YAŞLILAR FEDERASYONU


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.