Freedom in your hands! OCAK 2015 SAYI: 27 www.haberrevizyondergi.com www.haberrevizyon.com www.haberrevizyon.tv www.radyohra.com
FİYAT:
5
KKTC:
6,5
YENİ TÜRKİYE
Spor ve Cinsellik Prof. Dr. Arif VERİMLİ
Kadın ve Erkek Eşit Olamaz
NOMOFOBi
Dr. Haydar DÜMEN
Yaşamımız Para İle Ölçülüyor...
İÇİNDEKİLER OCAK 2015 CONTENTS JANUARY 2015 KÜNYE İmtiyaz Sahibi ATS Grup Güvenlik ve Yenilenebilir Enerji Sist. Basım Yayın Reklam İnş. San. Tic. Ltd. Şti. Adına R. Aytekin TÜRKER
İnovaLİG
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü R. Aytekin TÜRKER
Haber
....4
Proje Yönetmeni Halil PETEK
Grafik Tasarım ATS Graphic Design Studio Sanat Direktörü Dewart Digital Agency Adına Aytuğ ÇAKIR Halkla İlişkiler Merve PETEK
Reklam ve Organizasyon Yönetimi C. Buğra DEMİREL Gülbin SERTOĞLU Hukuk Danışmanı Av. Zihni Levent DURAK Av. Mevlüt AYDIN Muhasebe ve Finans Sevilay BALCI Turan ALPTEKİ Ercan BİLGİN
Danışma Kurulu Cahit ÜLKÜ - Erol CANDABAKOĞLU Süha Fazlı BEZİRAY - Alaaddin SİNAN İsmail Ahmet ORHUN - Mustafa KESKİN Prof. Dr. Arif VERİMLİ - Dinçer YILDIZ Sertaç AKGÜL
Beyazay 2015 Altınları Lokman Ayva
06
Özel Haber YENİ TÜRKİYE
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Genel Kurulu’na katıldı.
İngilizce tercümelerimiz sözleşmeli yeminli tercüman tarafından yapılmaktadır. İletişim Çözümleri www.coordination.tv
Yayın Türü Ulusal, Süreli, Aylık
Yönetim Yeri Hürriyet Bulvarı ATS Plaza No:129/2 Beylikdüzü / İstanbul İletişim 0212 875 5 880 – 0544 875 5 880 haber@haberrevizyon.com www.haberrevizyon.com
Yeni Osmalı Barışı Sefa Koyuncu
....20
Devlet Korumasındaki 2 bin 375 Genç memur, Oldu Haber
....22 Hoşgeldin 2015
Yüksel Güleç
....30 Bu Ülke Nasıl Bu Hale Geldi?
Katkıda Bulunanlar Cahit ÜLKÜ - Lokman AYVA Şahin MENGÜ - Sunay AKIN Prof. Dr. Arif VERİMLİ - Dr. Haydar DÜMEN İsmail Ahmet ORHUN - M. Metin YILGÖR Rafael SADİ - Onur BELGE Egemen TÖRELİ - Yüksel GÜLEÇ Can KAPYALI - Prof. Dr. Vecdet ÖZ Dr. Yavuz DİZDAR - Ahmet GÜNEŞTEKİN Sefa KOYUNCU - Mehmet BAŞKAK
Fahri Bölge Haber Temsilcileri KKTC: Murat CEYLAN Güney Doğu Anadolu: İbrahim H. KARACA Refik TÜRKER Güney Marmara Bölgesi: Cemal AKSU Ege: Ülkü AKTAŞ Karadeniz: Şükrü YAVUZ
....18
Şahin Mengü
....33 Bonzai Belasına Hipnoz Formülü
Mehmet Başkak
....36
Hayalet Yapılar Direklerarası
38
Özel Haber NOMOFOBİ Nomofobi, cep telefonu bağlantısını kaybetme korkusudur. Bu durum panik atak, nefes darlığı, baş dönmesi, titreme, terleme, kalp hızının artması, göğüs ağrısı ve bulantı gibi fiziksel yan etkilere neden olur.
Tarih
....42 Okçuluk
Spor
....44 Spor ve Şiddet
Prof. Dr. Arif Verimli
....56
Kadın ve Erkek Eşit Olamaz Dr. Haydar Dümen
...58
Ocak Ayı Burç Yorumları Egemen TÖRELİ
....62
Merhaba,
E ditör’den
Hayat yolu içerisindeki yaşam biçimini sorguluyordum. Hayatın içinde edindiğim deneyimlerle doğru ve yanlışları analiz etmeye başlamışken bir anda hayatımız üzerinde oynanan oyunları fark ettim. O kadar deneyimsiz ve habersizce savruluyormuşuz ki ancak bir dala takıldığımızda diğer savrulanları görebiliyormuşuz. Değerlerimiz, bakış açılarımız, sosyal ve aile yaşantımız hatta sevgi ile birlikte nefretlerimiz üzerinde birçok manipülasyonu görmeden hayata devam etmeye çalışıyormuşuz. Zaman içinde geriye doğru gittim. Tüm yaşantılar madde üzerine yoğunlaştırılıp tüketim toplumu yaratılırcasına kurulmuş, sebepler yaratılmış, üzüntülü, sorunlu bazen de kederli yaşamış. İnsanlık sadece inançlarına güvenip inançlarına sarılmışlar, kalben ve gerçekçi olan bu inanç; ailelerine olan bağlılığı daha fazla perçinlemiş, yaşantılarına gelebilecek kötülüklere ve bunlara bağlı sorunlara karşı savaşma biçimi oluşturmuşlar. Zaman gelişmiş, kavramlar değişmeye başlamış. Bu sefer inançları sömürgeleştirerek inançları peşinden giden insanları yumurtaları farklı farklı sepetlere koyar gibi kendi çıkar sistemlerine göre dağılımlarını oluşturmaya başlamışlar, kavramsal çıkarları için bir maddi çıkar savaşı oluşmuş ve ayrıcalıklar dünyası adı altında aileler inançlarını amaçlarının ölçümü madde ve paraya bağlı bir sistem içerisinde kaybetmeye başlamışlar. Elinde imkânları olanları inançları ile yönetmeyi seçerken imkânları sınırlı inanları ise farklı tekniklerle hizmet için kullanmayı seçmişler. Vaatlerin havalarda uçuştuğu bu ortamlar maddi çözüm noktaları olmuş, farklı sistemler gibi gözüken bu yapıların birçoğu aynı çatı altında oluşturulmuş. Türkiye’miz bu konuda istikrarlı bir yönetim duruşu ile tamamını olmasa da yavaş yavaş bu biçimsiz biçimleri bozmayı, dağıtmayı ve insan inançlarını kullanarak maddi ve manevi yıkıntılar oluşan ailelere desteğini hiç esirgememiştir. ‘’Yaşamımız para ile ölçülüyor’’ ama cüzdan boş olsa da Türkiye Cumhuriyeti Devleti halkına yeni imkânlar sunmaya devam edecek. Sadece güvene dayalı, sevgi ve saygı ile dürüstçe çalış ve inancınla ailenin yanında ol!
Haber İnovaLİG’de Şampiyonlar Ödüllerini Aldı
TİM’in bu yıl gerçekleştirdiği Türkiye’nin ilk inovasyon geliştirme programı İnovaLİG-İnovasyon Liderleri projesiyle, AB’de 17 ülkede uygulanan IMP3rove programına Türkiye dahil edildi. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye İnovasyon Haftası 2014 kapanış etkinlikleri kapsamında 6 Aralık Cumartesi günü İnovaLİG- İnovasyon Şampiyonları Ödül töreni düzenledi. Törende 5 farklı kategoride ilk 3’e giren firmalar ödüllendirildi. Türkiye’nin İnovasyon Şampiyonları ödüllerini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden alırken, ikinci ve üçüncülere ise ödülleri Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ile TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi tarafından verildi.
Ar-Ge aldı. TİM’in bu yıl gerçekleştirdiği Türkiye’nin ilk inovasyon geliştirme programı İnovaLİG-İnovasyon Liderleri projesiyle, AB’de 17 ülkede uygulanan IMP3rove programına Türkiye dahil edildi. Türk firmalarının IMP3rove’da Avrupalı rakiplerle yarışmasının önü açıldı. İnovaLİG 2014 Süreci Nasıl İlerledi?
Birincilik ödülüne “İnovasyon Stratejisi” kategorisinde Arçelik, “İnovasyon Organizasyonu ve Kültürü” kategorisinde İnci Akü, “İnovasyon Döngüsü” kategorisinde Vestel Elektronik, “İnovasyon Kaynakları” kategorisindeTEB ve “İnovasyon Sonuçları” kategorisinde ise Labris Networks layık görüldü. Söz konusu kategorilerde ikincilik ödülünü sırasıyla Tofaş, Heksagon Mühendislik, Çilek Mobilya, Mir Ar-Geve Triodor Yazılım kazandı.
• İnovalig’e kayıt olan firmalar, ilk aşamada kapsamlı bir anket değerlendirmesinden geçtiler. İlk aşama sonucunda, katılımcı her bir firma yaklaşık 100 sayfa uzunluğunda, kendi yetkinliklerinin, yerel ve uluslararası pazarlardaki benzerleri ile karşılaştırıldığı bir kıyas analizi raporuna sahip oldu. Firmalar, bu kıyas analizi raporu kapsamında, A.T. Kearney’nin IMP3rove inovasyon yönetimi metodolojisindeki 5 kategori çerçevesinde kendi yetkinliklerini değerlendirme şansını elde etti.
Üçüncülük ödüllerini ise “İnovasyon Stratejisi” kategorisindeProcter & Gamble, “İnovasyon Organizasyonu ve Kültürü” kategorisinde BASF Kimya,”İnovasyon Döngüsü” kategorisinde Denizbank,”İnovasyon Kaynakları” kategorisinde Brisa ve”İnovasyon Sonuçları” kategorisinde ise Nanovak
• 29.09.2014 tarihinde sonlanan ilk aşamada 178 firma AB (IMP3rove) standartlarına uygun geçerli bir değerlendirme raporu iletti. Firmaların değerlendirme raporu sonuçları ve jüri üyelerinin incelemeleri ile 5 farklı kategoride ilk 10 içinde seçilen firmalar, yarı finallere katılmaya hak kazandı. Birbiri ile eşit
4 haberrevizyon.com Ocak 2015
puana sahip firmaların aynı sıralamada ele alınması ile toplamda 76 firma yarı finalist olarak seçildi. • Yarı finale kalan 76 firmanın tamamı ziyaret edilerek, bu firmaların inovasyon yönetimi yaklaşımları ve yarı finale kaldıkları kategori ile ilgili uygulamaları ele alındı. Firmaların değerlendirme raporlarına göre ilgili alanda aldıkları puanlar ve görüşme sonuçları eşit ağırlıkta dikkate alınarak 25.11.2014 tarihinde gerçekleştirilen jüri toplantısı ile her kategoride finale kalan 5 firma belirlendi. • Final aşamasında, ilk 5’e giren firmalar, aday gösterildikleri kategori kapsamındaki inovasyon yönetimi faaliyetleri ve bu faaliyetler sonucunda ortaya çıkan ürün ve hizmetleri açıkladıkları sunumlar hazırladı. • İlk aşama sonucunda ortaya çıkan değerlendirme raporları, yarı finalde oluşturulan görüşme notları, değerlendirme ve firmaların hazırladığı sunumlar İnovaLİG jüri üyelerine sunuldu ve jüri üyeleri bu bilgiler ışığında final puanlamasını gerçekleştirdi. Yarı final puanları ve jüri puanlarının eşit ağırlık ile ele alınması ile her kategoride ilk 3 şirket belirlendi.
Haber Yeni Türkiye’yi Kurmak İçin Daha Fazla Çalışacağız
“
YENİ TÜRKİYE’Y DAHA FAZLA Ç 6 haberrevizyon.com Ocak 2015
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Genel Kurulu’na katıldı. Toplantıda yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEİK’in 2014 Yılı Olağan Genel Kurulu’nun hayırlara vesile olması dileğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni çıkan yasa ile yapısı değişen daha büyük umut ve heyecan ile yoluna devam edecek olan DEİK’in, yönetici ve üyelerine de gerek emekleri, gerekse bundan sonra yapacakları çalışmaları için teşekkür ederek, “İnanıyorum ki DEİK yeni yönetimi ile bütün konseyleri ile tüm mensuplarıyla özel sektörümüzün lider gücü olmaya Türkiye’nin istikrar ile büyümesine eşsiz katkılar sağlamaya devam edecektir” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın özellikle de bölgemizin ciddi değişimler yaşadığı bir süreçte DEİK’in öncülüğü ile özel sektörün başarı çıtasını sürekli daha yükseğe çıkartacağına yürekten inandığını belirterek, özel sektörümüzün krizleri fırsata dönüştürmeye devam edeceğini, Türkiye’nin paralayan yıldızını daha da parlatacağını ifade etti.
Yİ KURMAK İÇİN ÇALIŞACAĞIZ 7 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Haber Yeni Türkiye’yi Kurmak İçin Daha Fazla Çalışacağız “2023, İKTİSADİ OLDUĞU KADAR SİYASİ, SOSYAL VE ULUSLARARASI POLİTİKA HEDEFLERİMİZİ DE İFADE EDİYOR”
Bugünlerde yakın tarihimize ilişkin çok önemli bir hadisenin yüzüncü yıl dönümünün idrak edildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcının üzerinden yüzyıl geçti. Pazartesi gününden itibaren Sarıkamış harekâtının yüzüncü seneyi devriyesine milletçe ulaşmış olacağız. Yüzüncü yıl dönümünde gerek 1. Dünya Savaşı’nın, gerek Sarıkamış harekâtını hep birlikte tekrar hatırlamanın son derece önemli olduğuna inanıyorum. Eğer bu günlere nasıl ulaştığımızı bilmezsek istikbali inşa edemeyiz. Bizden öncekilerin ne tür fedakârlıklara katlandığını idrak edemezsek, onlara vefa borcumuzu ödeyemezsek, ne millet olarak ne de ülke olarak sapa sağlam bir şekilde ayakta kalamayız. Yüzyıl önce Aralık ayında sadece Allahuekber Dağları’nda 90 bin askerimizi kaybetmiştik. 1. Dünya Savaşı’nın tamamında, 4,5 yıllık süreçte, bir milyona yakın insanımızın vatan müdafaasında yitirmiştik. Buradan bir kez daha şehitlerimize, Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. O büyük kahramanlarımızın mekânları inşallah Cennet olsun, diye dua ediyorum.”
“MİLLETİMİZ KENDİ İRADESİ, YİĞİTLİĞİ VE KAHRAMANLIĞI İLE HAZANLARI BAHARA ÇEVİRMEYİ HER ZAMAN BAŞARDI” 8 haberrevizyon.com Ocak 2015
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dışarıdan bakanların bu aziz milletin çöktüğünü dağıldığını, o köklü çınarın kurduğunu zannettiklerini, oysa bu aziz milletin sadece yeni bir bahar için yapraklarını döktüğünü belirterek; “Yaşananlar çok hazindi, ama bu aziz millet her hazanın ardından bir bahar olduğuna her zaman inandı, kendi iradesi, yiğitliği ve kahramanlığı ile hazanları bahara çevirmeyi her zaman başardı. Mevlana diyor ya; ‘Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergahı değildir’ diye. Bu aziz millet ümitsizliği, yılgınlığı öz güvenini parçalamaya yönelik fikre ve nifak girişimlerine hiçbir zaman yanına yaklaştırmadı. İşte bugün bu aziz millet bir kez daha küllerinden yeniden doğuyor. Bu aziz millet bir kez daha ayakları üzerinde doğruluyor, öz güven içinde bütün dünyaya, ‘Ben de varım’ diye yüksek sesle haykırıyor.” 2023’ün sadece iktisadi hedefleri ifade eden bir yıl dönümü olmadığını; iktisadi olduğu kadar siyasi, sosyal ve özellikle de uluslararası politika hedeflerini ifade eden, bu yönde hedefler ihtiva eden bir yıl olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şunu unutmayanız, 1923, 1914’da başlayan 1. Dünya Savaşı’nın bir neticesiydi. 1923 birben bire ortaya çıkmış bir tarih değildi, Öncesinde, Sarıkamış, Çanakkale, Kut-ül Amare, Hicaz, Kanal, Irak, Yemen, Trablus, Kafkasya cepheleri vardı, 1923 öncesinde İstiklal Harbimiz vardı. Bu ülkenin evlatları 9 yıl cepheden cepheye koştular. 9 yıl boyunca 1 milyona yakın vatan evladı bu topraklar için canlarını feda etti. Üniversite öğrencileri, tıp fakültesi öğrencileri canlarını feda ettiler. Bütün o fedakârlık, o büyük kahramanlık, 1923’ün yolunu açtı. Cumhuriyetin ilanına giden, istiklale giden zemini hazırladı. Eğer 2023 diyorsak, 2023’e inanıyorsak, bunun mücadelesine işte bugünden itibaren, 2014 yılından itibaren başlamak zorundayız. “dedi.
“ECDADIMIZDAN ALDIĞIMIZ İLHAMLA ULAŞAMAYACAĞIMIZ HİÇBİR HEDEF YOKTUR” Konuşmasında, “Hiçbir zafer, hiçbir başarı kendiliğinden gelmez. Meseleye bir dava olarak bakmadıkça, o davanın uğruna fedakârca ve kahramanca mücadele vermedikçe Allah zaferi müyesser etmez, mukadder etmez” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “2023’e giden yolun bir gülistan olmayacaktır. Bir gül bahçesi olmayacaktır. Bu sürecin zorlukları olacak, sıkıntıları olacak. Zaman zaman bizim gayretimizi, aşkımızı, şevkimizi kırmaya yönelik saldırılar da olacak. Vazgeçersek, yılgınlığa kapılırsak, teslim olursak, biz de kaybederiz, millet de kaybeder, ülke de kaybeder. Ama ecdadımızdan aldığımız ilhamla, ecdadımızın gösterdiği kahramanlığı, fedakârlığı, dirayeti kendimize rehber edinirsek, o zaman da ulaşamayacağımız hiçbir hedef kalmayacaktır.” Bugünlere kolay ulaşılmadığını, 2002 sonundan bugüne gelen sürecin “dikensiz bir gül bahçesi” olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, neler yaşandığını, ülkenin ve milletin hangi badireleri atlattığını herkesin gördüğünü ifade etti. Darbe senaryoları yazıldığını, bazı senaryoların uygulama planına dahi geçtiğini, şahsına, arkadaşlarına tehditler yapıldığını, hatta suikast girişimleri olduğunu, iktidardaki, milletin sandıkta verdiği oylarla işbaşına gelmiş bir siyasi partinin, parlamentonun yüzde 65’ine sahipken kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sokakların hareketlendirildiğini, içeriden ve dışarıdan siyasete yönelik, millî birliğe,
ekonomiye yönelik çok sayıda operasyon yapılmak istendiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, en son bugünlerde geçen yıl “17-25 Aralık darbe girişimi” yaşandığını belirterek, “Bütün bu saldırıların bütün bu operasyonların herhangi birinde eğer boynumuzu eğseydik, diz çökseydik, tuzağa düşseydik, inanın bugünlere ulaşamazdık, bugün burada 2023 vizyonundan bahsedemezdik. Darbenin sonucu konusunda kendilerinden o kadar eminlerdi ki darbe sonrasında kullanmak üzere iddianameyi hazırlamışlar ve o iddianameye ‘dönemin Başbakanı’ ifadesini koymuşlardı. ‘Dönemin Başbakanı’ diyenler, şimdi dönemin haşhaşi örgütü oldular. Merhum Menderes’e, devran aynı, ‘sabık Başbakan’ diyenleri hiç kimse hatırlamıyor. Aynı. Hatırlayanlar da hayırla yâd etmiyor. Bizim için ‘dönemin Başbakanı’ diyen, dönemin haşhaşi örgütünü de inşallah kısa süre zarfında hiç kimse hatırlamayacak, hatırlayan da hayırla yâd etmeyecek. Ancak şunu hiçbir zaman unutmayacağız ve unutmamalıyız, eğer bir maşa kullanılamaz hale gelirse, bu üst akıl gider, kendisine başka bir maşa bulur. Bunu unutmayalım. Bir senaryo çökerse, giderler başka bir senaryo yazarlar çünkü 12 yıldır bunu yapıyorlar. 12 yıldır renk değişse de görüntü, maske, kılıf değişse de oyun değişmiyor, senaryo değişmiyor.”
“2002’DEN BU YANA MİLLÎ BİRLİĞE VE EKONOMİYE YÖNELİK ÇOK SAYIDA OPERASYON YAPILMAK İSTENDİ”
9 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Haber Yeni Türkiye’yi Kurmak İçin Daha Fazla Çalışacağız
“BİZ YETKİYİ MİLLETTEN ALDIK, HESABINI DA SADECE MİLLETE VERİRİZ” Düne kadar birbirlerine demediklerini, yapmadıklarını bırakmayanların bugün kucaklaştığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Niye? Çünkü üst akıl, öyle emrediyor, öyle istiyor. Düne kadar birbirlerini hasım görenler, bugün artık ortak hareket ediyorlar. Niye? Çünkü patron öyle istiyor. Üst akla, patrona da itiraz edemezler, itaatsizlik edemezler. Çünkü aldıkları sözlerin diyetini ödemek zorundalar. Bunların tabuları o. Şimdi tabular yıkılıyor. Mesele burada. Onun için bu dönem farklı bir dönem. Hamdolsun Allah’a, bizim ödenecek bir diyetimiz yok, onun için bu kadar cesaretle, bu kadar bu noktada kavi hareket ediyoruz. Biz yetkiyi, emaneti birilerinden almadık, biz yetkiyi milletten aldık, hesabı da sadece millete veririz” dedi. 10 haberrevizyon.com Ocak 2015
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Aralık’ta yargının, “önündeki iddialardan ve delillerden yola çıkarak” bir süreç başlattığını, Cumhurbaşkanı olarak süreci yakından izlediğini, her şeyin yasalara, usulüne uygun bir şekilde cereyan ettiğini söyledi. Yargının ve emniyetin geçmişte yaptığı hataların tekerrür etmediğini, hiç kimsenin süreç tamamlanmadan linç edilmediğini, medya yoluyla algı operasyonları yapılmadığını, dikkatli, temiz bir sürecin ilerlediğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak bu süreç başladığı andan itibaren malum çevreler, ‘Basın susturuluyor’ diye bir kampanya başlattılar ve dünyaya da bunun bu şekilde servisini sağladılar. Çok enteresan AB, tatil gününde bununla ilgili açıklama yapıyor. Bunlar ne zamandan beri tatil günlerinde bu tür açıklamalar yapmaya başladılar? Ne kadar da hassaslar, ne kadar da bu ülkede olanları, bitenleri seviyor, sayıyor hemen açıklamalarını yapıyorlar. 50 yıldır kapılarında bizi bekletenler, acaba bu hassasiyeti nereden elde ettiler? Uluslararası basın her zaman yaptığı gibi Türkiye aleyhine bu kampanyaya sımsıkı sarıldı. Servisleri önceden yapılmıştı, ne olacağını zaten biliyorlar. Uluslararası basını bir kenara koyun, AB’nin sözde hukukun üstünlüğüne, evrensel değerlere inanmış, insan haklarına saygı duyduğunu iddia eden oluşumlar dahi sözcüleriyle çıktılar Türkiye aleyhine bu kampanyaya destek verdiler. Ben bu AB’nin en büyük ülkesine ‘PKK terör örgütünü ülkenizde besliyorsunuz, barındırıyorsunuz. Buyurun size dosyalar’ diye sunduğumda, baştaki zattan veya hanımefendiden aldığım cevap şu, ‘Şu anda haklarında 4 bin dava var.’ Netice? Bir hiç. Aynı şekilde diğerlerinden aldığım cevap, bir hiç. Verilen bir cevap da ne biliyor musunuz?
Haber Yeni Türkiye’yi Kurmak İçin Daha Fazla Çalışacağız 14 ARALIK OPERASYONU: “HER ŞEY YASALARA VE USULÜNE UYGUN ŞEKİLDE CEREYAN EDİYOR”
Gazeteci suç işlemez mi, işlemiyor mu? İngiltere’de telekulak skandalı nedeniyle 50 gazeteci sorguya çekilirken, bir medya kuruluşu kapısına kilit vururken, neden çıkıp da ‘Basın susturuluyor’ demediniz? İsrail sadece bu yıl içinde 16 gazeteci katletti. Neden sustunuz?
‘Burası bir hukuk devleti, dolayısıyla biz hukuk devletindeki neticeye bekliyoruz.’ Türkiye ne? Guguk devleti mi? Burası da hukuk devleti, dolayısıyla bu hukuk devletinin verdiği kararı bekleyeceksin. Buradan çıkan karar ne ise sen de ondan sonra gerekli değerlendirmeni yaparsın.”
İsrail lehine haber yapmadığı için işinden kovulan, sürülen gazetecilere neden sahip çıkmadınız? Mısır’da, içinde Türkiyeli gazeteciler de olmak üzere, onlarca gazeteci gözaltına alındı, Anadolu Ajansı mensubu da baskıya, şiddete maruz kaldı. Neden sesinizi çıkarmadınız? Türkiye’de polis katiline, bekçi katiline, insanların hürriyetlerine kasteden örgüt üyelerine gazeteci diyerek sahip çıkacaksın, ama AB içinde olanı başka ülkelerde olanı görmeyeceksin. Hiç kimse kusura bakmasın.”
“HOŞUNA GİTSE DE GİTMESE DE TÜRKİYE’DEKİ YARGI KARARLARINA AB SAYGI DUYMALI” Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilerleme raporları hazırlanırken, bütün raporlarda her şeyin önceden planlı olduğunu belirterek, “Bize kalkıp akıl verenler, biliyorsunuz Sabancı Holding’in binasında Merhum Sabancı’yı katleden terörist şu anda Avrupa’nın ülkelerinde fellik fellik dolaşıyor. Yakalıyorlar, bir kapıdan giriyor, öbür kapıdan çıkıyor. Niye teslim etmiyorsunuz, niye vermiyorsunuz? Söylediğimiz zaman bakıyorsunuz 50 dereden 50 türlü su getiriyor. Yedi tane vatandaşımızı öldürdüler. Bizim milletvekillerimizi dahi mahkemeye sokmadılar. Basın mensuplarını sokmadılar. Kavga gürültü neyse girildi” dedi. Sindelfingen’de Türk vatandaşlarının yaşadığı bir evin kundaklandığını hatırlatan ve hala faillerinin bulunmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hani Batı, sen bunun hesabını verebiliyor musun? Yok. O zaman neyi konuşuyorsunuz? Siz hangi adaletten bahsediyorsunuz? Hangi bu noktada hukuktan bahsediyorsunuz? Bunların yapılanlar hoşlarına gitmeyebilir. Bunlara ben şunu söylüyorum, ‘Umutlarınızı bir defa adalet üzerine tesis edin, umut bağladığınız maşaların maskesi düşüyor olabilir. Hoşunuza gitse de, gitmese de Türkiye’deki yargının tasarruflarına ve kararlarına saygı duyacaksınız, hukukun üstünlüğüne saygı göstereceksiniz.’ Neymiş? Gözaltına alınanlar, gazeteciymiş. 12 haberrevizyon.com Ocak 2015
“TÜRKİYE, ULUSLARARASI İTİBARINI AVRUPA BİRLİĞİ’NİN AÇIKLAMALARIYLA ELDE ETMİŞ BİR ÜLKE DEĞİLDİR” Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün bir rapor yayımladığını, her zaman olduğu gibi Türkiye’nin “baş köşeye” yerleştirildiğini belirterek, İsrail ile ilgili ne yazdıklarını merak ettiğini ve baktığını, raporun bir yerinde bile İsrail’in adının geçmediğini söyledi. Raporda Filistin’in adının geçtiğini, Filistin’de yedi gazetecinin öldürüldüğünün yazdığını kaydeden Erdoğan, “Sanki o gazetecileri Filistinliler öldürdü” gibi bir algı oluşturulduğunu ancak İsrail’in tek kelimeyle dahi raporda yer almadığını dile getirdi. Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi’nin kendisini ziyaret ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendilerine açık açık her şeyi anlattım. Adalet Bakanlığı’ndan bütün belgeleri aldırttım ve kendilerine bunları gösterdim. ‘Bakın, bunların adı gazeteci ama bunlar bak şurada polisimizi şehit ettiler, şurada bekçimizi şehit ettiler, şurada ellerinde, evlerinde bombalar bulundu ve bunlar, şu şu terör örgütlerinin mensupları, üyeleri. Bunun yanında bunlar, gazeteciliği bir maske olarak kullanıyorlar ve şu anda da mahkûm oldular’... Ne deseler beğenirsiniz? ‘Bunların yeniden yargılanmaları mümkün değil mi? ‘Hayır, bitti o iş, kapandı o defter. İşte bakın dosyalar burada, sizde bu tür şeyler olabiliyor mu? Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde olabiliyor mu? Niye bizden bunu istiyorsunuz?’ dedim. O komite yayımladığı raporda, karşımızda hiçbir şey söyleyemedi, Türkiye’yi hedef alıyor ama İsrail’in katlettiği gazetecilerden, onlar da bahsetmiyor. Bunlar Türkiye’yi ne zannediyor? Acaba bunları, bu operasyonları yutacağımızı mı zannediyorlar? Böyle mi düşünüyorlar? O günler geçti. Türkiye’nin uluslararası itibarı ‘şöyle oluyor, böyle oluyor’ böyle diyenler var. Hiçbir şey olmaz. Türkiye, uluslararası itibarını manşetlerle, sahte raporlarla, Avrupa Birliği’nin açıklamalarıyla elde etmiş bir ülke değildir” dedi. Türkiye’nin güçlü ekonomisiyle, mazlumların sesi olarak zaten itibarlı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye barışa sahip çıkan, mazluma, mağdura, hakka sahip çıkan dış politikasıyla zaten itibarlıdır.
Türkiye itibarını önce vicdanından, ardından tarihinden, ecdadından, milletinden ve bayrağından alan ülkedir. Biz öyle sahte raporlarla sipariş üzerine hazırlanmış raporlarla siyasi, ideolojik nitelikli raporlarla, yanlı notlarla kürsülerden yapılan paralel destekçisi açıklamalarla kendisine istikamet belirleyecek ülke değiliz” diye konuştu. Gezi olaylarında Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlık binalarına saldırı düzenlenirken AB’nin sustuğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiç sesi çıkmıyor. 17-25 Aralık’ta, ülkenin seçilmiş hükümetine darbe girişiminde bulunulurken bu AB, yine susuyordu. Mısır’da darbeye sustular. Hani demokrasi, nerede demokrasi? Ey AB, ileri demokrasi diyorsunuz, demokrasiye niye sahip çıkmıyorsunuz? Seçilmiş insanlara niye sahip çıkmıyorsunuz da darbe yapanlara sahip çıkıyorsunuz. Aynı şekilde Ukrayna’da da sustular. Suriye’de de sustular. Bize bol bol Suriye’de nasihat veriyorlar. 300 bini aşkın insanın öldürüldü. Şu ana kadar 1 milyon 700 bin göçmen, mülteci, sığınmacı aldık, bunlara biz bakıyoruz. Şu anda 5,5 milyar dolara yakın harcamamız var. Bize Avrupa’dan gelen 200 milyon dolar. Dünyanın değişik yerlerinden gelen 200 milyon dolar ve tüm Avrupa’da şu anda sığınmacı sayısı 130 bin. Bize nasihat vereceğinize gelin de bu attığımız adımlara destek verin. Söyledikleri ne? ‘Bu ev sahipliğinizden dolayı sizleri tebrik ederiz.’ Yani en irisinden, en cılızına kadar hepsinin söylediği bu. ‘Çok farklı bir önderlik yapıyorsunuz, bu kadar insanı hakikaten burada barındırıyorsunuz. Kamplarınızı gezdik, gördük. Dünyanın hiçbir yerinde böyle kamplar yok, çok güzel kamplar yaptınız. Evlerde barındırıyorsunuz, her türlü takdirin üstünde bu yaptıklarınız.’ İyi güzel de biraz katkıda bulunun, hadi siz de bir şeyler verin. Yok. Paraya gelince, onların tanrısı o. Ama biz öyle de olsa böyle de olsa o bombaların altındaki insanları biz o bombalara teslim etmeyeceğiz. Bize sığınıyorlarsa, biz alacağız.”
“TÜRKİYE; BARIŞA, MAZLUMA, MAĞDURA VE HAKKA SAHİP ÇIKAN DIŞ POLİTİKASIYLA ZATEN İTİBARLIDIR” 13 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Haber Yeni Türkiye’yi Kurmak İçin Daha Fazla Çalışacağız
“KOBANİ DİYENLER NEDEN HALEP İLE HİÇ İLGİLENMİYORLAR?” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kobani, Kobani, Kobani” diyenlerin uçaklarla oraya mühimmat indirdiklerini belirterek, “Nereye gitti o mühimmat, bir kısmı terör örgütü DEAŞ’a gitti, bir kısım da PYD’ye gitti. Bu ikisi de zaten terör örgütü. Al birisini vur öbürüne. Birbirlerinden farkı yok” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu Amerika’ya ifade ettiklerini, Kobani’nin içinde şu anda sivil halkın olmadığını şu anda orada son haliyle 3 bin kadar savaşçı bulunduğunu, onların da DEAŞ ile savaştığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında “Halep ile niye ilgilenmiyorsunuz? Asıl önemli olan orada Halep. Kobani’nin stratejik önemi yok. Birileri için var. Ben şimdi düşünüyorum. Arkadaşlarıma da diyorum ki; yoksa burada Kuzey Suriye’de yeni bir yapılanma mı oluşturuluyor? Yeni bir eyalet mi oluşturuluyor? Çünkü Esed’in böyle bir derdi yok. Üç kantonu birleştirmek suretiyle burada yeni bir yapılanmanın içerisine girebilirler. Bu ülkem için bir sıkıntıdır, bir tehdittir. Bunu görmemezlikten gelemeyiz. Peki Halep’e niye gelip de sahip çıkmıyorsunuz? Halep’de 1 milyon 200 bin insan var. 1,5 milyon insan var. Onlarla bizim diyaloglarımız Kobani’den daha az değil. Orada bir ekonomi var, orada bir kültür var, orada bir medeniyet var, orada bir tarih var. Niçin Halep’e sahip çıkmıyorsunuz? İşte koskoca bir soru işareti bu. Biz biliyoruz, sabırlıyız ama bütün gerçekleri görerek adımlarımızı atıyoruz.” 14 haberrevizyon.com Ocak 2015
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihin en büyük işkence iddiaları karşısında da ağızlarını açmadıklarını, televizyonlarda yayınlanan işkence manzaralarına karşı seslerinin çıkmadığını belirterek, Guantanamo’da olanları, diğer cezaevleri ve hapishanelerde olanları herkesin izlediğini ifade etti. “Türkiye’deki bir cezaevinde böyle bir şey olsa acaba bunlar bu şekilde dururlar mı?” sorusunu yönelten Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Dünyanın altını üstüne getirirler. İş aleyhlerine dönünce paralel yapının inlerine girilmeye başlanınca, hepsinin dili çözüldü. Tekrar söylüyorum o günler geçti. Türkiye, AB’nin önünde kapıkulu değildir. Türkiye, bırakın boynunu eğmeyi, bırakın geri adım atmayı, asla ve asla azarlanacak, tedip edilecek, kendisine gündem belirlenecek, istikamet çizilecek bir ülke hiç değildir. Biz ne itibarımızdan ne gücümüzden ne de büyümemizden bir şey kaybederiz. Hiç merak etmeyin. Ben inanıyorum ki şurada bulunan bütün iş adamlarımız, girişimci kardeşlerim, bir defa bu azminden bu kararlığından hiçbir şey kaybetmesin. İnanın bizi tutan olmayacak. Biz yine azimle kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Sahte rapor hazırlayanlar, bırakın onlar sahte rapor hazırlamaya devam etsinler. İftiralarla yalanlarla yanlı açıklamalarla tarafgir kredi notlarıyla üzerimize gelenler, itibarlarından kaybettiler ve daha da kaybedecekler. İşte bunun için dikkatli olacağız. 2023’e kadar dikkatle hassasiyetle sabırla ve dirayetle yürüyeceğiz. Onlardaki yıkma, bozma, yıpratma azmini görecek; biz onlardan çok daha azimli, kararlı, çok daha cesur olacağız. Her zaman söylüyorum: Biz işimize bakacağız. Onların işi bizi engellemek, bizim işimiz hiçbir engele takılmadan yürümek, hatta koşmak. Onları işi bizi yavaşlatmak, bizim işimiz hızımızı daha da artırmak. Onlar eski Türkiye’yi geri getirmek için mücadele verecekler, biz yeni Türkiye’yi kurmak için daha çok çalışacağız.”
Türkiye’nin bütün kurumlarından özellikle de yüzü dünyaya dönük kurumlarından bu süreçte çok daha fazla gayret beklediklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “TİKA daha çok çalışacak, daha fazla mazluma ulaşacak. Kızılay, çok daha aktif olacak. AFAD daha çok yara saracak, TRT bütün dünyaya seslenecek. Anadolu Ajansı, dünyanın en iyi ajansları arasına giriyor, girecek. Hem Türkiye’nin hem tüm mazlumların inşallah dünyadaki tüm sessiz yığınların sesi olacak. Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı aynı şekilde, Yunus Emre Enstitüleri aynı şekilde, Türk Hava Yolları aynı şekilde dünyayı adeta kuşatacak. Ama bütün bunlardan önce özel sektörümüz, yani sizler, iş adamlarımız, girişimcilerimiz, sınır tanımadan, engel tanımadan, aşkla sevdayla heyecanla dünyada mekik dokuyacaksınız.”
“ALGI OPERASYONLARINA RAĞMEN TÜRK EKONOMİSİ SON DERECE SAĞLAM BİR ŞEKİLDE İLERLİYOR” Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 yılının 29 Ekimi’ne sadece 9 yıl kaldığını ifade ederek, ekonomide küresel krize ve Türkiye’ye yönelik algı operasyonlarına rağmen son derece sağlam bir zeminde ilerleyişlerinin sürdüğünü aktardı. 12 yıl içinde ekonominin defalarca test edildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün imtihanlardan başarıyla çıktıklarını, ihracatta artış eğiliminin güçlü şekilde devam ettiğini vurgulayarak, konuşmasında şunları söyledi:
“GÜN GELDİ, HESAP DÖNDÜ, İHANET HESABI YAPANLAR MİLLETE HESAP VERMEYE BAŞLADI” Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüz yıl önce Sarıkamış’ta gözleri açık donup kalan on binlerce Mehmetçiğin, sayısız şehidin gözlerinin üzerilerinde olduğunu, 77 milyon milletimizin ve dünyadaki mazlumların gözünün üzerlerinde olduğuna işaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizden bekleneni yapmazsak önce şehitlerimize sonra milletimize mahcup oluruz. Bizden bekleneni yapmazsak Türkiye’ye umut bağlamış mazlumlara, mağdurlara, sessiz yığınlara mahcup oluruz. Unutmayın maşalar her zaman olacak, tuzaklar her zaman olacak. Dün din âlimi maskesiyle vatanına ihanet edenler, yarın başka bir maskeyle ülkelerinin karşısına çıkacaklar. Unutmayın Hasan Sabbahlar hiçbir zaman bitmez, bunlar her zaman olacaktır. Onların bir tuzağı varsa Allah’ın da bir tuzağı var. Onların bir hesabı varsa milletin de bir hesabı var.
“Bir kapı kapanırsa sağ olsun ihracatçılarımız farklı kapıları açıyorlar, oraları zorluyorlar. Son derece başarılı şekilde kendilerine yeni pazarlar buluyorlar. Şimdi 2015 yılına giriyoruz. 2015 yılı bizim için yeni bir seferberlik olacaktır ihracatta. İnşallah bir taraftan Afrika’ya tekrar hızlı bir şekilde gireceğiz, bir diğer taraftan Güney Amerika ve Latin Amerika oralara yükleneceğiz. Beraberce inşallah oralara gidip, oralarda bütün sektörel bazda da olsa görüşmelerimizi yapacağız. İnşallah büyük ölçüde gayretlerinizle anlaşmaları falan yapıp buralardan döneceğiz ve Afrika’da istiyorum ki gidilmedik yer, bu süreç içinde bırakmayalım. Enerjide Türkiye yaptığı anlaşmalarla başlattığı projelerle hazırlandığı yatırımlarla artık farklı bir kulvarda koşuyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’nin Türkiye’yi ziyaret ettiğini, Sani ile detaylı görüştüklerini, Sani’nin Türkiye ile İşte gün geldi, hesap döndü, ihanet hesabı ya- her türlü girişime hazır olduğunu açıkladığını anlattı. Sani’nin, özellikle inşaat panlar millete hesap vermeye başladı. Şehitle- sektörüne yönelik 2022 Dünya Kupası sebebiyle gerek alt yapı gerek üst yapı rin izinden yürüdükçe, milletin önderliğinde noktasındaki adımlarda Türk müteahhitlerini Katar’da görmeyi arzu ettiğini söyyürüdükçe biiznillah bu yürüyüşü kimse lediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunlar bu ikili ilişkilerimizin durduramayacak.” ne denli ileri gittiğini gösteriyor. “dedi. 15 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Haber Yeni Türkiye’yi Kurmak İçin Daha Fazla Çalışacağız
EKONOMİDEKİ YAPISAL UNSURLARA YÖNELİK ADIMLAR Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak inşaat sektörünü hafife almaya asla tahammüllerinin olmadığına inandığını belirterek, inşaat sektörünün kendilerini için önemli olduğunu söyledi. İnşaatın emek yoğun bir sektör olması hasebiyle istihdamda önemli bir alan yarattığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu demek değil ki inşaat sektörüne girerken kalkıp sanayiyi bir kenara koyalım. Hayır. İkisini de at başı götürmek durumundayız. Bunun ikisini beraber başarmalıyız. Birini bırakalım öbürünü yapalım. Olmaz. Büyük ülke böyle düşünmez. Büyük ülke inşaat sektörünü de düşünecek, ileri teknolojiyi, sanayiyi de düşünecek. Bunları beraber yürüteceğiz. Finans sektörünü de özellikle burada uyarmak istiyorum. Kredi noktasında lütfen gözlüklerinizi şöyle biraz daha dikkatli seçin. Yakın, uzak burada bir sıkıntı olmasın. Lütfen yüksek faizlerle kredi olayını şöyle bir gözden geçirin. Faizlerini düşürmek durumundayız ki, girişimcilerimiz cesaretlensin, yatırımcımız cesaretlensin. Onlar yatırım yaptıkça inanıyorum ki üretim artacaktır, istihdam artacaktır, ihracat 16 haberrevizyon.com Ocak 2015
artacak, ihracatçımızın rekabet gücü artacaktır. En fazla parayı kim kazanıyor? Finans sektörü kazanıyor. Reel sektörün içerisinde olanlar finans sektöründekiler kadar para kazanmıyor. Bu bir vaka. Üstelik de çok fazla yorulmadan kazanıyorlar. Öyleyse burada kalkıp el ele vermeye mecburuz. Yatırımcının önünü açmaya mecburuz. Yatırımcı her ne kadar finans sektörüne ihtiyacı varsa finans sektörünün de yatırımcıya ihtiyacı var. Bunu bir kenara koyamayız. Bu etle tırnak gibi. Arkadaşlarıma hep şunu söyledim. Bugün Amerika 1 puan uyguluyorsa, Avrupa bu civarlarda dolaşıyorsa, öbür tarafta Japonya eksi puan uyguluyorsa, bize ne oluyor? Komisyonlarını falan kattığınız zaman bakıyorsunuz 13, 14, 15 puanlara kadar çıkıyor. Tek kelimeyle bu zulümdür. ‘Peki siz Başbakandınız, bunu neden yapmadınız derseniz’ onu da söyleyeyim. Başarısız olduğum konulardan bir tanesi de budur. Ama sürekli bunların müzakerelerini yaptık, anlayışım budur, düşüncem budur” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sanayinin karamsarlık pompalayan çevrelere rağmen devasa yatırımlar yaptığını, tarihinin en büyük hacimli yatırımlarını gerçekleştirdiğini anlattı.
Bunlar bir teşviktir, bunlar bir sıçramanın alametidir. Savunma sanayinde, bilişimde, inovasyon, araştırma-geliştirme, markalaşmada güzel gelişmeler yaşanıyor.
En son İzmit’te Tüpraş’ın 3 milyar dolarlık Türkiye tarihinde tek kalemde yapılmış sanayi yatırımını hizmete açtıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar bizim için önem arz ediyor.
Bundan dolayı tüm girişimcilerimize teşekkür ediyorum. Geçtiğimiz hafta Gebze’de TÜRKSAT 6A uydusunu inşa protokolünü imzaladık. İnşallah kendi mühendislerimiz, teknisyenlerimiz, bilim insanlarımız bu millî uyduyla yapacak uzaya gönderecek” dedi.
“ÇÖZÜM SÜRECİ, EN TARİHİ VE MİLLİ PROJEMİZDİR” Ekonominin canlanmasında, güçlenmesinde kilit role sahip olan çözüm sürecinin aynı şekilde kararlılıkla ilerlediğine dikkati çekerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: “Paralel yapının güç kaybetmesiyle inanıyorum ki çatışma hayalleri kuran, çatışma senaryoları yazan çevrelerde hayal kırıklığına uğradılar.
daha hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Alın teriniz ve emeğiniz için, Türkiye’ye ve Türkiye ekonomisine kazandırdıklarınız için bir kez daha sizlere teşekkür ediyorum.”
Şu anda sokak çatışması çağrıları yaparak, sokak direnişinin meşru olduğu gibi son derece tehlikeli açıklamalar yaparak, huzuru bozmaya, kaos ortamı oluşturmaya çalışanların da hesabı da inşallah tutmayacak. Gençleri sokağa çağıran, gençleri şiddete teşvik eden bu sorumsuz siyasetçiler, Pensilvanya ile ittifakın diyetini ödeme gayreti içindeler. 2023 yılında en önemli, en tarihî ve millî bir projemiz olan çözüm sürecini inşallah nihayete erdirecek, 77 milyon huzur içinde, emniyet içinde geleceğe yürüyeceğiz. Umudumuzu ve heyecanımızı yitirmeyeceğiz. Geçmişte yaptık yine yapıyoruz ve inşallah yapacağız.” Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Bu düşüncelerle DEİK’in 2014 Yılı Genel Kurulu’nun bir kez
17 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Beyazay 2015 Altınları Bugünleri yaşadığımız için önce şükrediyoruz, sonra da yaşamakla ilgili sorumluluklarımızı bilmek ve yerine getirmek durumundayız. Bir kese altın verilse ve o altınlarla yapılabilecek en iyi şeyi yapmazsak elbette ki bu bir vebaldir. Elimizde 365 altınımız var ve Beyazay bunları nasıl harcayacak? Beyazay yıllardır çalıştı, misyonunu bir noktaya getirdi. Şöyle geriye baktığımızda sürekli iyiye, güzele, olumluya dönük şeyler yapmış. 1988’ten 1992’ye kadar geçen kuruluş öncesi dönem. “Kaynağımız yok”, “tecrübesiz ve bilgisiz durumdayız”, “tanıdıklarımızın, kanatlarının altına sığınacağımız kimse yok” demeden çalışmışız.
Lokman AYVA Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı
B E YA Z A Y 2015 ALTINLARI
18 haberrevizyon.com Ocak 2015
1992, kuruluşun başladığı dönem. İşportacı bir arkadaşımızın evini dernek merkez adresi olarak gösterip derneği kurduğumuz o günler. Sonra Gayrettepe’de geçen o tatlı, heyecanlı, huzur dolu yıllarımız. Zaman zaman “keşke o yıllardaki duyguları yaşamak için gerekiyorsa küçülsek” diye duygusal cümleleri dile getiren arkadaşlarımız da olmuyor değil. Dünyanın dört bir yanıyla iletişim halinde olunca oralardaki ihtiyaçları fark ediyor ve bu duygusal cümleleri söylemenin adeta bir bencillik olduğunu neredeyse düşünüveriyoruz. Büyüme ve olgunlaşma dönemimiz 2006’lar sonrasıdır. Kamu yararı statümüzü almış, birçok uluslararası akreditasyonu elde etmişiz, şubelerimiz hızla çoğalmaya başlamış, yurtiçi ve yurtdışı çalışmalara girmişiz. Yaptığımız projeler 2009-2012 arası “Eğitim Her Engeli Aşar” ulusal kampanyamızla taçlanmış. Buna benzer bir çok çalışma… 2015’e geldiğimizde büyüme ve olgunlaşma dönemimiz hala bitmemiş. Çünkü sürekli seviye atlamışız ve o seviyenin acemiliklerini, küçüklüklerini yaşayıp tekrar olgunlaşma ve büyümek durumunda kalmışız. Bugün itibarıyla sadece ulusal bir kuruluş değiliz ve çok uluslu bir kuruluş durumundayız. Avrupa ve Ortadoğu’da şubelerimiz var. Şubemiz olmayan başka ülkelerde faaliyetler yapıyoruz. Bir çok uluslararası teşkilata üyeyiz.
Bu seviyeye ait olmanın büyümesi ve olgunlaşması ne demektir? Çok basit. Eğer çok uluslu bir kuruluş olmuşsanız şube açılabilecek ülke sayısı kadar büyüyebilirsiniz ve hatta sonrasında da o ülkelerin yerellerinde de şubeleri açarsanız büyümüş olursunuz. Muhteva bakımından da tabidir ki hitap ettiğiniz ülkelerin sorunlarına çözümler üretmeniz, projeler geliştirmeniz gerekir. Almanya’daki kişilerle dayanışma halindeyseniz Almanya’daki engellilerin sorunlarına çözümler üretmelisiniz. Filistinlilerle dayanışma halindeyseniz savaş sonrası sakat kalan kardeşlerinizin derdine derman olacak hal çareleri bulmak zorundasınız. Olgunlaşması da; kurumsallaşmayı tamamlayıp bu işlerin tıkır tıkır yapılıyor olması anlamına gelir. İlk aşaması Türkiye’de gerçekleşecek olan büyük bir kampanyamız başlayacak. “Birlikte Daha Aktif”. Adım adım tüm dünyadaki şubelerimiz, dost ve kardeş kuruluşların bulunduğu ülkelere doğru yaygınlaşacağız. Engelli veya engelsiz aslında tüm farklılıkların yani herkesin birlikte spor yapabilmesi ve birlikte iyi etkinlikler yapabiliyor olması gerekiyor. Bunun yanı sıra “Online Eğitim”, önce tüm engel gruplarına sonra da tüm Birleşmiş Milletler dillerine yaygınlaşacak. Böylelikle eğitimle, potansiyelini açığa çıkarmakla engelliler arasındaki duvarlar bir bir ortadan kalkacak.
Türkiye’de bu yıl önemli bir gelişme daha olacak.
Büyümesinden midir nedir yeni bir organı daha ortaya çıkıyor. Bu organ hem Yüksek İstişare Kurulu hem de Beyazay Beynel Milel veya Beyazay International fonksiyonlarını meydana getirecek. Türkiye’den ve başka ülkelerden bu misyon ve vizyona katkı yapabilecek kişiler bu Kurul’da yer alacak. Senede 3 veya 4 defa toplanacak ve bir başkanı olacak. Kendisinin de hedefleri olacak. Şimdiden hayırlı olsun. Beyazay’ın bu yıl genel kurullar yılı. Bu günlerde hazırlıklar hızla devam ediyor. Önce şubelerimizin kurulları tamamlanacak. Haziran’da da Beyazay’ın tüm delegelerinin katılacağı Genel Kurulu toplanmış olacak. Belki tüzük değişikliği olacak, yeni simalar tanıyacağız. Şahsım olarak da son defa aday olacağım. Cumhurbaşkanımız’ın son derece erdemli bir şekilde yaptığı devir teslim hareketi bizlere de örnek olmalı. Bizim tüzükle belirlenmiş her hangi bir sınırımız yok ama kurumların kişiselleşmeden yoluna devam etmesi gerekir. Şahıslara bağlı olmamalı ve kalmamalıdır. Bir çok arkadaşımda şahit olduğum şahsımızdan daha yüksek vasıf ve birikimin bu misyona ve vizyona aktarılması lazım.
O da seçimler var ve 4 sene boyunca Türkiye’de hiç bir seçim yok.
Şimdiye kadar Beyazay ailesinden hiç kimse hiç kimseye bir zarar vermemiştir. Hangi siyasi görüş, inanç, mezhepten, memleketten olursa olsun kimseyi hor görmemiş, aşağılamamış, dışlamamıştır.
Ne yerel ne genel, ne de cumhurbaşkanlığı seçimi var. Uzun yıllardan beri ilk defa 4 sene arayla bir seçimsizlik yaşanıyor.
Hiçbir aile mensubumuz da hiç kimsenin malına, canına, namusuna, şerefine halel getirmeyecek bir fiilde bulunmamıştır.
Anayasa değişikliği falan olur da referanduma gidilirse ne ala.
Böyle milletvekillerimizin olması kime zarardır ki...
Seçimlerle ilgili gönlümüzden geçen şu:
O yüzden Beyazay ailesinden olmasa bile böyle insanların 2015 sonrası yıllarda ülkeye hizmet etmesine imkan ve fırsat verelim.
Hangi siyasi görüşten olursa olsun Beyazay’dan dostlarımızın, Beyazay dostlarının ve insani hassasiyetleri öne çıkmış kişilerin parlamentoda daha çok yer alması. Bu kriterlerdeki insanların parlamentoda yer alması hepimzin, tüm milletimizin ve tüm Türkiye’nin faydasınadır.
Erdem, hakperestlik temel değerlerimizden olsun. Adet gereği son cümlemiz, 2015 hepimize, insanlığa hayırlı ve uğurlu olsun. 19 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
“
Yeni Osmanlı Barışı
Sefa KOYUNCU
YENİ OSMANLI BARIŞI
Osmanlı’nın yıkılmasıyla bozulan dünya barışı, Pax New Turcica ile yeniden kurulabilir mi?
PAX TURCICA (TÜRK BARIŞI) yazılı Kanûni Sultan Süleyman (1520-1566) resmi, Bodrum Kalesi duvarındadır. Fatih’in Bosna Fermânı, Batı kaynaklarında PaxTurcica olarak geçer. Ayrıca, ABD’de ThePaxTurcicaInstitute isimli bir sivil toplum kuruluşu faaliyet göstermektedir. 20 haberrevizyon.com Ocak 2015
“
Bakış
Hiçbir proje herhâlde bu kadar haz ve heyecan verici olamaz! Yeni Türkiye’nin Dünya Barışı Projesi:Pax New Turcica! Tarihin kaydettiği çok sayıda dünya barışı projesi var: Roma, Osmanlı, İngiltere, Fransa, Rusya, ABD, Çin, BM ve AB vb. dünya barışı projeleri. Bunlardan en iddialıve kayda değer olanları Roma (Pax Romana), Osmanlı (Pax Ottomana) ve ABD (PaxAmericana) barış projeleridir kiRoma vahşeti, Osmanlı ise adâletiyle tarihteki yerini alırken, sonuncusu olan ABD’nin ise başarısızlığı ortada. Şimdi Yeni Türkiye’nin dünya barışı (Pax New Turcica) projesi gündemde.“Barış ve Kardeşlik Projesi” ile yurt içi ve yakın çevremizdeki problemleri “çözüm süreci”ne taşıyan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, ufkumuzu daha da açarak, Yeni Türkiye’nin dünya barışı projesinin ipuçlarını da dillendiriyorlar;“Yeni Türkiye Yeni Güç, Hedef 2023.” Bu noktada cevâbı merak edilen soru şu:
âdil davranmak gerekir. Bu, Avrupalı milletlerde olmayan bir özelliktir. Resûlullah Efendimizin emriyle Selçuklu ve Osmanlı döneminde câmi, kilise ve sinagogların, her dil, renk ve ırktan insanlarla bir arada huzûr içinde yaşadılar. Anadolu insanının genlerine işleyen bu benzersiz tarihî tecrübe, günümüzde insanlığın kurtuluş reçetesi olarak görülmelidir; dünya barışının sırrı buradadır. Bu çerçevede bir de İngiliz, Fransız, İspanyol, Alman, Rus ve İtalyanların geçmişine göz atarsak; kan, şiddet, şehvet, vahşet, gözyaşı ve zulümden başka ne bulabiliriz? Din, renk ve ırk ayrımcılığı tescilli, sıraladığımız bu sömürgeci milletler aynı zamanda ABD’nin de fotoğrafını verir. Osmanlı, sömürgeci olmadığı ve İslâm’ın emrettiği adâlete titizlikle uyduğu için başarılı oldu. Üçüncüsü, Allahüteâlânın rızası için çalışmaktır ki, bu da Müslümanlara has bir özelliktir. Kıyâmet gününe, âhirette hesaba çekileceğine inanan insan zulümden sakınır. Yeryüzünde adâleti sağlayacak olanlar, Allah korkusu olan insanlardır.
Size belki de çok abartılı gelecek ama biz bu suâle, “Evet” cevâbı vermekle kalmıyor ve ekliyoruz: 21. Yüzyılda, Müslüman Türklerden başka dünya barışına öncülük edecek kabiliyete sahip ikinci bir millet yoktur!
Dördüncüsü güçlü liderliktir ki, Yeni Osmanlı Barışı’nın ipuçlarını, Erdoğan’ın, “Komşularla sıfır problem”, “Barış ve kardeşlik projesi”, “Oneminute”, “Dünya beşten büyüktür”, “Dünyanın neresinde olursa olsun renk, ırk, din, dil ayrımı gözetmeden mazlumlara kucak açıyoruz”çıkışlarında bulabiliriz. Davutoğlu ise, “İngiltere eski sömürgeleriyle bir milletler topluluğu hâlinde, neden Türkiye eski Osmanlı topraklarında, Balkanlarda, Ortadoğu ve Orta Asya’da yeniden liderlik kurmasın?” sözleriyle, Yeni Türkiye’nin dünya barışı projesini net bir biçimde ortaya koyuyor.
Neden, nasıl ve niçin mi bu kadar iddialı konuşuyoruz?
Hiçbir proje herhâlde bu kadar haz ve heyecan verici olamaz!
Birincisi, dünya barışı için önce istekli ve iddialı olmak gerek ki Türklerden başka, “Bizim da’vamız,i’lâyıkelîmetullahda’vasıdır” diyen ikinci bir millet duydunuz mu? İkincisi, “nizâm-ı âlem” için başka din, dil ve ırktan olanlara
Yeni Türkiye’nin Dünya Barışı Projesi; Pax New Turcica!
Gerçekten de, PaxOttomana’nın (Osmanlı Barışı) yıkılmasıyla bozulan dünya düzeni, Yeni Türkiye’nin Barış Projesi (Pax New Turcica) ile yeniden kurulabilir mi? Türkiye’nin böyle bir gücü, potansiyeli, birikimi var mı?
Sen de bu haz ve heyecanı, iliklerine kadar hissediyor musun? 21 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Devlet Korumasındaki 2.375 Genç, Memur Oldu
Devlet Korumasındaki 2 bin 375 Genç, Memur Oldu Başbakan Ahmet Davutoğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 2828 Sayılı kanun kapsamında sosyal hizmet modellerinden yararlananların istihdamına ilişkin ATO Congressium’da düzenlenen kura törenine katıldı. Başbakan Davutoğlu, yaptığı konuşmada, Başbakanlık görevine geldiği 4 ayı aşan sürede katıldığı en anlamlı tören olduğunu belirterek, bu törenin insani, ahlaki ve sosyal boyutu olduğunu ve siyaset felsefelerini doğrudan yansıttığını söyledi. Hayatın her safhasında, her alanında bütün faaliyetlerin esasının insan olduğuna vurgu yapan Başbakan Davutoğlu, “İnsan, eşrefi mahlukat olma özelliğiyle her şeyin en güzeline layık bir varlıktır. Bu çerçevede bugün gençlerimizle kaderin bir cilvesi olarak, ellerinde olmayan sebeplerle diğer yaşıtlarından, benzer arkadaşlarından farklı hayat çizgisine sahip olan gençlerimizle bu insani boyutu yaşıyoruz. Bütün gençlerimiz hangi geçmişten gelmiş olursa olsun, hangi zorluklarla hayatın içinde olmuşlarsa olsun bizim nezdimizde eşittirler. Bu tören, insani boyutu olan tören. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. 22 haberrevizyon.com Ocak 2015
Gençlerin, sosyal hayatta zorlukları aşarak en kısa sürede doğru yöntemlerle kazandırılmasının, sosyal barış açısından büyük önem taşıdığının altını çizen Başbakan Davutoğlu, “Birçoğumuz belki fark etmiyoruz, gençlerle karşı karşıya geldiğinizde istisnai olgular olduğunu düşünüyoruz. Hayır. Sosyal hayat içinde bütün gençlerimiz, bahsi geçen zorluklarla karşı karşıya kalma gerekçeleri ne olursa olsun sosyal hayatımızın ve geleceğimizin teminatlarıdır. Bu açıdan toplumumuzun her kesimini bu gençlerimize sahip çıkmak noktasında toplumsal duyarlığı artırmaya çağırıyorum. Yine devlet sorumluluğu itiba-
rıyla, devlet o devlettir ki vatandaşlarına şefkat, merhametle, kudretle bakabilsin. Şefkatin, kudretin birleşmediği devlet, şefkatin ve merhametin buluşmadığı siyaset anlayışı meşru olamaz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın şiarını her gün tekrar ediyoruz. Aslında insanı yaşatmak şefkatle olur ve merhametle olur. Sadece şefkat ve merhamet de yetmez, kudretle olur. Eğer bir devlet şefkat ve merhamet sahibi, kudret sahibi değilse acizleşir, eğer devlet kudret sahibi olur da şefkat ve merhametini yitirirse tiranlaşır, zorbalaşır. İşte çevremizde birçok ülkede
gördüğümüz tablo. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve bizim devlet geleneğimizin en önemli vasfı şefkatle ve kudreti birleştirmiş olmasıdır. Bu tören vesilesiyle 77 milyona seslenerek diyorum ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir şefkati devletidir. Her gün vatandaşına şefkat eli uzanmaktadır, uzanacaktır. Eğer ekonomik kriz içindeyseniz kudretiniz yoksa sadece şefkatiniz varsa her gün bu gençlerimiz ve benzer zorluklarla karşılaşan o aziz vatandaşlarımız konusunda acı ıstırap hissedersiniz ama çözüm bulamazsınız.” dedi.
Koruma ihtiyacı hisseden gençlerin devletin kudretli ve şefkatli elini hissettiğini dile getiren Başbakan Davutoğlu, “Bir kez daha bu atamaları planlayan Bakanlarımıza ve çalışanlarına teşekkür ediyorum, minnetlerimi ifade ediyorum. Gençlerimizin hayatlarının her aşamasında onlara merhamet gösteren her bir vatandaşımıza da teşekkür ediyorum. Aileye dönüş ve aile yanında destek programı, koruyucu aile programı, gönüllü elçiler programıyla bu gençlerimize ulaştık, ulaşmaya devam edeceğiz.” dedi.
Başbakan Davutoğlu, son 12 yıldır kudretli devletin gereği olarak, kimsesiz, sosyal hayatta bir şekilde zorluklarla karşılaşmış, koruma ihtiyacı olduğu halde korumayı görememiş çocuklar ve gençlere ulaşmayı görev bildiklerini ifade ederek, “Ben il ziyaretlerimin birçoğunda mutlaka yurtlarımıza gider oradaki gençlerimizle buluşurum. Burada gördüğüm tablo, o gençlerimizin devletin kudretini, şefkatini yanlarında hissettiğinde nasıl geleceğe özgüvenle baktığıdır. Elhamdulillah krizleri aşmış olduk. Artık borç talep etme durumda kalmayıp sadece kendi gençlerine değil Somali’deki gençlere, Afrika’daki zor şartlar altındaki gençlere de Afganistan’a, Balkanlar’a da dağıttığı burslarla sahip çıkma kudretinde bir devlet var.
Başbakan Davutoğlu, topluma üç mesaj iletmek istediğini, birinci mesajının gençlere yönelik olduğunu belirterek, “Siz kimsesiz değilsiniz, sizin kimseniz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Başta ben olmak üzere bütün devlet kademeleri, sizin kimseniz olmak için gece gündüz çalışacaktır. Tek bir çocuğumuzun, tek bir gencimizin kendisini sahipsiz hissetmesine tahammülümüz yoktur. Başınızı dik tutun. Siz eğer bazı zorluklarla karşılaşmışsanız, bu sizin elinizden veya sizin kudretiniz içinde olan hususla ilgili değildir. Ben de annemi 4 yaşında kaybetmiştim. Eğer babamın dirayeti, şefkati ve beni büyüten ikinci annemin merhameti olmasaydı belki ben de sizlerin arasında olacaktım. Hiç kimse kendi kaderini tayin edemez. Dolayısıyla sakın ola ki bu zorluklar dolayısıyla kendinizi suçlamayın. Sizin bu zorluklar sebebiyle hiçbir kabahatiniz yoktur.
Onun için bizim tüm istatistiklere bu yansıdı. Şu anda Meclis’ten geçmiş olan bütçemizde sosyal harcamaların toplamı 33 milyar Türk lirasıdır. 2002 gayri safi milli hasılada sosyal harcamaların oranı yüzde 0,5 iken, şimdi 1,5 ve bu oran gittikçe artıyor ve artacak.” diye konuştu. Sosyal harcamaların, 2002’den bu yana 20 kat arttığına işaret eden Başbakan Davutoğlu, iktidarları döneminde gerek engelli atamaları gerekse şehit ve gazi yakınlarını atamalarında da rakamların üst düzeye çıkarıldığını anlattı. 23 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Devlet Korumasındaki 2.375 Genç, Memur Oldu
Başınızı önünüze eğmenizi gerektiren hiçbir gerekçe yoktur. Onun için başınızı dik tutun. Bu atamalar sonrasında göreve başladığınızda sizinle aynı oda, aynı makamda çalışanlar arasında fark yoktur. Çalışmalarınızı, faaliyetlerinizi yaparken, Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit vatandaşları olma yanında pozitif ayrımcılığı hak eden kişiler olarak, her türlü görüşünüzü, kanaatinizi, talebinizi iletmekte tereddüt etmeyin. Bizim vazifemiz sizlere ulaşmaktır, sizlere destek olmaktır.” şeklinde konuştu. Gençler ve çocuklardan eğitimlerine önem vermelerini isteyen Başbakan Davutoğlu, “Birçok yurdu ziyaret ettiğimde maalesef motivasyonun istenilen ölçüde olmayabileceğini görüyorum. Birçok faaliyet, şahsi motivasyon ve çevre etkisiyle taçlanır. Bu konudaki zorluklarınızın, olabilecek psikolojik bazı zorlukların farkındayız. Sizler arasından çok büyük bilim adamları, devlet adamları, sanatkarların çıkacağına ben kesinlikle inanıyorum. Bu salona girmeden ziyaret ettiğimiz sergide değişik yurtlarımızda yapılan sanat eserlerini gördüğümde ne ince zarif bir ruh dünyasına sahip bu gençlerimiz dedim.
24 haberrevizyon.com Ocak 2015
Başınızı dik tutun, imkanlarınızı, kabiliyetlerinizi en iyi şekilde değerlendirin. Herkese gösterin ki kendine güvenenlerin aşamayacağı engel yoktur. Yeter ki her şeyimizi kaybedebiliriz ama özgüvenimizi kaybetmemeliyiz. Özgüveniniz olduğu zaman sosyal çevrede hak ettiğinizi alma ve devlet kademesinde en üst düzeyde görev alma imkanınız olacaktır.” dedi. Bütün vatandaşlara, sosyal ve sivil toplum kesimlerine seslenmek istediğini belirten Başbakan Davutoğlu, “Bu mesele tabi ki devletin kudret ve şefkatiyle yürüyecektir. Ama devletin kudret ve şefkati dışında, sosyal barışı temin edecek olan en önemli maya, sosyal hayatta ortak değerler üzerinde yükselen sosyal merhamet duygusudur” ifadesini kullandı. Başbakan Davutoğlu, koruyucu aile ve gönüllü elçi konumundaki bütün vatandaşlara teşekkür etti. Mersin’de bir koruyucu aileye yaptığı ziyareti anlatan Başbakan Davutoğlu, ailenin, kendi çocuklarıyla koruyucu ailelik yaptıkları çocuk arasında hiçbir ayrım yapmadıklarını ve bu yüzden de çok büyük bir mutluluk hissettiğini aktardı. Başbakan Davutoğlu, insanlığın kıymetinin kendi evladına gösterdiği sevgiyle ölçülemeyeceğini vurgulayarak, “Kendi evladınıza göstereceğiniz sevgi, zaten
doğanızdan gelen ve olmazsa olmaz bir hususiyettir. Esas merhamet, esas şefkat sosyal hayatta bu tür zorluklarla karşılaşmış olan diğer çocuklarımıza, kendi çocuğumuz gibi muamele etmekten kaynaklanır” değerlendirmesinde bulundu. Başbakan Davutoğlu, koruyucu aile ve gönül elçileri olarak ailelerin mutlaka kendi çocuklarıyla değerlendirdikleri bu gençlere sahip çıkmaları tavsiyesinde bulundu. “Mümkün olduğu kadar her bir aile, bu şekilde bir kardeşimizi sahiplense aslında toprağa öyle bir tohum atılmış olur ki bu tohum büyür, çınar olur. O aileyi de diğer aileleri de kuşatacak merhamet timsali haline dönüşür” diyen Başbakan Davutoğlu, “İki gün önce bana tevdi edilen güzel bir hediyeyi naklederek onlara da teşekkürü bir borç biliyorum. Makedonya-Türkiye Ticaret Odası üyeleri, toplantımızda hediye takdimi söz konusu olduğunda ‘Türkiye’de hediye yerine fidan demiştiniz Sayın Başbakanım. Ama biz, burada fidanın da ötesine geçerek her bir işadamı için bir yetim bursu, Makedonya’daki kardeşlerimize verdik’ dediler. 30 yetim bursunu ilan ettiler, ben de 30’un 50 olmasını rica ettim bunu da kabul ettiler.” dedi.
Haber
Devlet Korumasındaki 2.375 Genç, Memur Oldu
Başbakan Davutoğlu, yurtdışında yetimhane açılmasına büyük önem verdiklerine dikkati çekerek, birkaç ay önce Tanzanya’ya gittiğinde TİKA imkanlarıyla açılan bir yetimhaneyi ziyaret ettiğine değindi. Herkesin, yetimhanedeki çocukların gözlerindeki ışıltıyı görmesini istediğini kaydeden Başbakan Davutoğlu, “Dünyada hiçbir şey bir tek yetimin ışıltılı gözünden daha derin ve daha güzel değildir. Hz. Peygamberimiz onun için ‘yetim, yetim, yetim’ demiştir. Kendisi de yetim ve öksüzdü. Yine de kardeşlerimize seslenerek diyorum, ‘Siz, yetim ve öksüz bir peygamberin yolundasınız. Dolayısıyla hiçbir zaman özgüveninizi kaybetmeyin. Bütün vatandaşlarımıza sesleniyorum. Bu yetimlere ve öksüzlere sahip çıkmak, kimsesizlere sahip çıkmak konusunda lütfen sağınıza, solunuza bakmayın. Kendi kalbinizden gelen sesle bayramlarda, özel günlerde onlara sahip çıkmanın yanında hayatları boyunca karşılaşacakları güçlüklerde yanlarında olmak için gönül elçileri, koruyucu aile kavramını genişletelim. Hediyeleşirken bir fidan yanında, bir yetim bakma konusunda da hediye kavramımızı geliştirelim. En güzel hediye, bir yetimin başını okşamaktır, ona merhamet göstermektir, ona muhabbetle bakmaktır, ona yalnızlığını unutturmaktır, ona kimsesizliğini unutturmaktır.” diye konuştu. Başbakan Davutoğlu, devlet kademesindekilere ve yurtlarda görev alanlara da seslenerek, “Bütün memuriyet hizmeti bağlamında önemlidir, kutsaldır. Ama hiçbir memuriyet insani öz bakımından, bu çocuklarımızla, gençlerimizle ilgilenmek kadar kutsal ve ulvi değildir. Bunu memur mantığıyla yapmayın, bunu insani özünüze dayanarak yapın. Gece gündüz zor şartlarda kendi evladınıza gösterdiğiniz merhameti, bu çocuklarımıza gösterdiğiniz için teşekkür ediyoruz. Ama daha fazlasını yapmak durumundayız. Başlarını okşamak, bağrımıza basmak, ellerini tutmak, gözlerinin içine bakarak dilinizle değil gözünüzle ‘Biz, sizi seviyoruz’ demek durumundasınız. İşte o zaman muhatabınız olan o çocuk kimsesizliğini, yalnızlığını unutacak ve devletin bütün şefkatini yanında görecek. Biz, rutin bir devlet görevi olarak görmüyoruz bu vazifeleri. Ulvi bir görev, insani bir sorumluluk olarak görüyoruz.” şeklinde konuştu. 26 haberrevizyon.com Ocak 2015
Sosyal hizmetler kapsamında istihdam hakkından yararlanacak gençler için 10-22 Aralık arasında müracaatların alındığını hatırlatan Davutoğlu, 2 bin 375 kişinin müracaat ettiğini söyledi. Başbakan Davutoğlu, Nisan 2015’e kadar yeniden alım yapılacağını da bildirerek, “En geç Nisan ayında, inşallah çok daha fazla gencimizi mutlaka bu görevlendirmelerle hayatla barışık şekilde, hayata özgüvenle atılmalarını sağlayalım” dedi. Meselenin bir bebeği 18 yaşına getirmek olmadığını vurgulayan Başbakan Davutoğlu, onları 18 yaşında yeni bir hayata başlatmanın daha önemli olduğunu dile getirdi. Başbakan Davutoğlu, hedeflerinin bütün gençlerin iş sahibi olmaları olduğuna dikkati çekerek, “Burada işadamlarımıza, sosyal sorumluluk gereği onlara da sesleniyorum, ne olur, devletle birlikte el ele bu iş imkanlarını genişletelim. Hiçbir gencimiz bu gerekçeyle sahipsiz ve kimsesiz kalmasın. Bu atamalar inşallah her yere yayılacak, işsiz hiçbir gencimiz kalmayacak” şeklinde konuştu. Gençlere yeni hayatlarında başarılar dileyen, destek sağlayanlara da teşekkür eden Başbakan Davutoğlu, “Siz kimsesiz değilsiniz, sizin kimseniz Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Kudretli ve şefkatli Türkiye Cumhuriyeti devletidir” diyerek konuşmasını bitirdi.
Törende konuşan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da kamu kurum ve kuruluşlar, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının varlık sebebinin, toplumun rahatını ve refahını sağlamak olduğunu ifade ederek, toplumun geleceği olan çocuklara karşı herkesin ciddi sorumlulukları olduğunu belirtti. Bakan İslam, ‘’Onların korunması, bakımı, ahlaki değerlere sahip, yüksek donanımlı, meslek sahibi olarak yetiştirilmesi hepimizin ortak sorumluluğundadır’’ dedi. Çocukları mutlu olmayan toplumların da mutlu olamayacağını ifade eden Bakan İslam, ailede yaşanan sorunlardan en fazla çocukların etkilendiğini, ailenin sorumluluğunu yerine getiremediği durumlarda devreye devletin girdiğini kaydetti. ‘’Bu ağır bir görev, ağır sorumluluklar yüklendiğimiz bir görev’’ diyen Bakan İslam, bunun kanuni, vicdani, dini ve bireysel sorumluluklar olduğunu da ifade etti. Devletin koruma bakımı altına alınan çocuklara, aile odaklı bir bakış açısıyla hizmet sunduklarını belirten Bakan İslam, çocuklara aile ortamına yakın kurumlarda bakılarak yarınlara yetiştirdiklerini kaydetti. Bunun çok güzel geri dönüşlerini aldıklarına dikkat çeken Bakan İslam, bu yıl kurumlarda bakım altındaki çocuklardan yüzde 67’sinin üniversiteye girdiğini, lise başarı oranlarının ise yüzde 93 olduğu bilgisini verdi. 27 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Devlet Korumasındaki 2.375 Genç, Memur Oldu
Bakan İslam, ‘’Çocukları sadece koruyup bakmakla, eğitimlerine yardım etmekle kalmıyoruz onlar reşit olduktan sonraki hayatlarında da mihmandarlık yapmak, onları sahipsiz bırakmamak bizim görevimizdir. Çocukların iyilik halinin sürdürülebilirliği açısından onların iş sahibi olmaları son derece önemli. İşte bugün buradaki toplantıda çocuklarımızın reşit olduktan sonraki hayatlarında birer iş sahibi olabilmeleri için güzel bir adım atıyoruz’’ diye konuştu.
seniz o kadar öncelikli olacaksınız. Biz devlet olarak sizlere eğitiminizi en iyi derecede tamamlayabilmeniz için bütün imkanları seferber ediyoruz. Sizden beklediğimiz bu imkanları kullanmanız.’’ ifadelerini kullandı.
Bu yıl çıkan kanunla yeni uygulamada, atama şartı taşıyan çocukların beklemeksizin atamalarının tek bir elden yapma kararı aldıklarını hatırlatan Bakan İslam, ‘’Bu, inşallah daha önceki yıllarda meydana gelen beklemeleri ortadan kaldıracak. Bugüne kadar iş bulma konusunda bekleyen çocuklarımızı da 2 yıl içerisinde yerleştirmiş olacağız’’ dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, daha sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile butona basarak, kurayla ataması yapılan gençlerin görev yerlerini belirledi.
Devlet korumasındaki çocuklardan bir ricası olduğunu belirten Bakan İslam, ‘’Birincisi, atama süreçlerini çok iyi takip etmelerini rica ediyorum. Onlara düşen birtakım vazifeler var. Mesela KPSS’ye girmezseniz atama zincirine giremiyorsunuz. Bu süreci sizin takip etmeniz lazım. Çünkü bu sizin istikbaliniz. Kendinize düşen iş ve işlemleri de zamanında yerine getirmeniz lazım.Bir diğeri ve daha önemli ricam ise şu, ‘Nasılsa bir istihdam hakkımız var. Nasıl olsa reşit olduktan sonra devletimiz bizi uygun bir yere atayacak’ garantisi ile eğitiminizi ihmal etmeyin. Bizim sizler için hazırladığımız atama zincirinde bile nasıl bir eğitim aldığınızın önemi var. Birinci öncelikli atananlar lisans mezunları, ondan sonra ön lisans, daha sonra da lise mezunları. Demek ki kendinizi ne kadar iyi yetiştirir28 haberrevizyon.com Ocak 2015
Bakan İslam, bugünün çok mutlu bir gün olduğunu ifade ederek, gençlere yeni işlerinin hayırlı olması temennisinde bulundu.
Bakış
Hoşgeldin 2015
Her yeni yılda beklentilerimiz olur. Mutluluk, para, eş ve benzer birçok şey. Yıllar yılları peş peşe kovalarken bu beklentilerimizin bazıları gerçekleşir, bazıları gerçekleşmez ama biz yine de isteriz. Herkes bir şeyler ister ama istemenin yanına çabayı koymazsanız bir şey elde etme ihtimaliniz kalmayacaktır. Tıpkı dua edip piyango’dan para çıkmasını bekleyen Temel gibi, bilet almaz ise bu duası yerine gelir mi sizce?
201 5 Yüksel GÜLEÇ
HOŞGELDİN
Bende bu sefer yeni seneden neler istediğimi yazacağım. Olur olmaz göreceğiz. Zaten yazdıklarımı takip ediyor iseniz ne istediğimi de tahmin edebilirsiniz;
devlet mi?” ikilemini çözmelerini,
- İşçilerimize ve memurlarımıza insanca yaşayabilecekleri ücret,
- Herkes için adalet,
- Ticaretle uğraşanlara bol iş ve kazanç, - Meslek odalarından, meslektaşlara daha fazla ilgi ve yardım, - Muhasebe ve benzeri işlerle uğraşan meslek mensuplarımıza daha az angarya, daha çok çaba, sabır, anlayışlı müşteriler, daha geniş bakış açısı, - Vergi daireleri, Sosyal Güvenlik Kurumları ve benzeri kamu dairelerinde çalışan, masanın öbür tarafındaki meslektaşlarımız için, sabır, anlayış, “devlet için devlet mi yoksa Millet için 30 haberrevizyon.com Ocak 2015
- Herkes için eşit eğitim,
- Vatanımıza ve Milletimize birlik beraberlik diliyorum.
Devlet için devlet mi? yoksa Millet için devlet mi?
Aslında çok basit ama yerine gelmesi epeyce zor dileklerimi benim gibi birçok kişi istemiştir. Bunu yukarıda belirttiğim gibi sadece dilemekle kalmayıp olması için memurundan, çiftçisine, ev hanımından devlet yöneticisine çaba da göstermek lazım. Bunlar isteklerimiz, bir de olanlara ve olacaklara bakalım geçen senenin sonunda yıl sonunda her şeye gelen zamlar konusunda bazılarının ne kadar gereksiz olduğu hakkında yazmıştım. Bazılarının adaletsiz bir şekilde artırıldığını söylemiştim. Bu konuda bazı değişiklikler yapılması gerektiğini söylemiştim hatta dilemiştim, peki ne oldu… Hiç. Sonuç; Bu senede her şeye zam. Gazeteleri okuduğunuzda karşınıza her tarafta şu başlık çıkıyor;”Türkiye İstatistik Kurumu’nun enflasyon rakamlarına göre vergi, harç ve cezalar yüzde 10-11 oranında artacak.” Örneğin;1-3 yaş grubunda 1300 cm3’e kadarki otomobillerin motorlu taşıt vergisi 591 liraya, 1301-1600 cm3 arasındakilerin 946 liraya, 4001 cm3’ün üzerindekilerin ise 21 bin 517 liraya çıkacak. Trafik cezalarında 2015’ te kırmızı ışıkta geçenler 189 lira, alkollü araç kullananlar ilk yakalamada 800 lira ödeyecek. Hız sınırını yüzde 30’a kadar aşan sürücüler 189 lira, yüzde 30’un üzerinde aşanlar ise 392 lira ceza ödeyecek. Eğer emni-
yet kemeri takmaz iseniz ve park yasağını ihlal ederseniz 88 liralık ceza ile karşı karşıya kalınacak. Damga vergisindeki maktu tutarların yeniden değerleme oranı kadar artırılması durumunda da yıllık gelir vergisi beyannamelerindeki damga vergisi 45,37 lira olacak. Bu miktar, makbuz senetlerinde 15,86 lira olarak uygulanacak. Harçların da aynı oranda zam görmesiyle 1 yıllık pasaport harcı yeni yılda 140,50 liradan 154,70 liraya çıkacak. B sınıfı sürücü belgesi harcı da yeni yılda 381,75 lira olacak. Vergi, harç ve cezaların yeniden değerleme oranında artırılması durumunda fatura, gider pusulası gibi belgelerin verilmemesi ve alınmamasının cezası 209 liraya çıkacak. Geçen sene bu harçların artırımların olmamasını dilemiştim. Gerçekleşmedi. Bu sene yukarıdaki dileklerime ilaveten tekrar ediyorum bu artışları kişilerin gelir artışı ile orantılı olarak yapalım. Cebimize giren para da keşke yeniden değerleme oranlarında artmış olsa. İnsanlarımız, yöneticilerimiz devletin Millet için var olduğunu anlasa, ona göre davransa, bir ülkenin onurunun yapılan binalarla değil de halkın refahı ile temsil edildiği bilinse her şey ne güzel olurdu. Hoş geldin 2015.
31 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Ülke Nasıl Bu Hale Geldi?
Şahin MENGÜ Belli ki, hükümetin dilinden düşürmediği “kamu düzeni”nden anladığı, devletin hiçbir olaya müdahale etmemesi. Böylece, “düzen” çatışan taraflar arasında müzakere edilerek sağlanıyor. Devlet egemenlik haklarını kullanmayınca, güvenlik güçleri de haliyle kimsenin kılına zarar vermiyor! Böyle bir devlete “devlet” denir mi! Elbette denmez, ama bu noktaya gelmenin/getirilmenin 20-25 yıllık bir süreç içinde beş önemli dönüm noktasından geçilerek bu noktaya gelindi.
Birinci kritik dönüm noktası Saddam’ın Kuveyt’i işgali (1990) ABD’nin Bağdat’daki o zamanki kadın büyükelçisinin Saddam’ı işgale cesaretlendirdiği söylenmişti. Başta saçma gelen bu iddia, işgale bağlı sonraki yıllardaki gelişmelere bakınca mantıksız görünmüyor. Burada kilit kelime “Kurdistan”. Kuveyt, 1991 yılında kurtarıldı. ABD kuvvetleri Irak’a girdi. Bağdat’a gelince durdu. Oysa, Bağdat’a girip Saddam’ı devirmek işten değildi. Neden devirmedi? Çünkü, ABD’nin bölgesel çıkarları Saddam’ın daha bir süre Irak’ın başında kalmasını gerekli kılıyordu. Böylece iki stratejik hedefe ulaşıldı: 1. Saddam tehdidi nedeniyle Körfez’deki siyasi ve askeri varlığını sürdürdü, güçlendirdi. 2. Türkiye sınırına kaçan kürtleri bahane edip, Kuzey Irak’daki kürtleri Saddam’ın kontrolü dışına çıkardı. “Kürdistan” binasına ilk tuğla böylece konulmuş oldu. Kuzey Irak’ın güvenliği İncirlik’de konuşlu ABD, İngiliz ve Fransız hava kuvvetleri tarafından sağlandı. Baba Bush, bu düzenlemeye razı olması için Turgut Özal’ı kolayca ikna etti. 32 haberrevizyon.com Ocak 2015
“20 - 25 yıllık bir süreç içinde beş önemli dönüm noktasından geçilerek bu noktaya gelindi” Oysa, tarihsel geçmiş gösteriyordu ki, Kürtler, içinde yaşadıkları devletlerin merkezi otoritesinin dışına ne zaman çıkarılsa, bütün bölgede huzursuzluklar oluyordu. Böylece, o tarihe kadar başta Almanya’nın uyguladığı politikalarla olgunlaştırılan, ancak yine de büyük ölçüde “Türkiye’nin kendi iç meselesi” olarak algılanan Kürt konusu, olmaması gerektiği şekilde uluslararasılaştırıldı. Kuzey Irak’ın Saddam’ın denetimi dışında tutulması için sürdürülen İncirlik merkezli operasyonlara (Çekiç Güç, Huzur Harekâtı, Kuzeyden Keşif) TBMM altı ayda bir ONAY VERDİ. 2003 Mart’ında Irak işgal edilip Saddam devrilince, ABD’nin onay almaya da, Türkiye’ye de ihtiyacı kalmadı. Barzani ile ilişkileri ısıttı. O kadar ısıttı ki, bu gelişmeden ABD bile rahatsız oldu. Mezhepçi politikalarla merkezi Irak hükümeti dışlandı. 2009 Habur rezaleti ile inkıtaya uğrayan “süreç”, 2011 seçimlerinden sonra hızlanarak devam etti. Güneydoğu’da devlet eğemenliği adım adım PKK’ya devredildi.
İkinci kritik dönüm noktası AKP’nin iktidara getirilmesi (2002) Ecevit başkanlığındaki koalisyon hükümetinin Irak’ın işgaline ve dolayısıyla Kürdistan projesine yol vermeyeceğinin belli olması üzerine, Kemal Derviş durup dururken erken seçim lâfını ortaya attı. Nedendir açıklanmadı, Devlet Bahçeli de hemen razı oldu.
ÜLKE NASIL BU HALE GELDİ Kasım 2002 seçimlerinde daha bir önceki yıl kurulmuş olan AKP yüzde 34 ile iktidara geldi. ANAP, DYP ve MHP yüzde 9’lar oranında oylarla TBMM’ye giremedi. Uzan’ın Genç Partisi yüzde 7’ler oranında oy almasa idi, gireceklerdi ve AKP tek başına hükümet olamayacaktı. Seçimlerde sınırsız para harcayan bu Genç Parti’nin nereden çıktığı ve o kadar parayı nereden bulduğu sorgulanmadı.
?
“TSK’nın Irak’ın Kuzeyindeki terör yuvalarına en küçük bir müdahalesine izin vermeyen ABD bizi güya terör karşıtı lâflarla ve istihbarat desteği aldatmacasıyla oyaladı”
Irak tümüyle ABD’nin denetimine geçince, PKK’nın palazlanmasının da yolu açıldı. TSK’nın Irak’ın Kuzeyindeki terör yuvalarına en küçük bir müdahalesine izin vermeyen ABD bizi güya terör karşıtı lâflarla ve istihbarat desteği aldatmacasıyla oyaladı. Daha doğrusu, meşruiyetini dışarıya dayandıran ve Batının her dediğini yerine getiren AKP hükümeti oyalandırılmaya çanak tuttu. 1999’da, Suriye’deki varlığı tasfiye edilen PKK böylece 2003 yılında ABD’nin kanatları altında Kuzey Irak’da karargâh kurdu. O zamana kadar TSK’nın PKK’ya, Bağdat ile mevcut “sıcak takip” anlaşması uyarınca karadan ve ayrıca havadan vurduğu darbeler sürdürülemedi. Zira, ABD izin vermedi.
“Irak tümüyle ABD’nin denetimine geçince, PKK’nın palazlanmasının da yolu açıldı”
Üçüncü kritik dönüm noktası Silivri davaları Artık açık şekilde belli oldu ki, bu davalar, TSK’nin, Türkiye’nin iç ve dış güvenlik mimarisinin oluşturulmasının tümüyle dışına çıkarılmasıydı. Başarıldı. Böylece, ipler tamamen AKP hükümetinin ve ABD’nin eline geçmiş oldu. Oysa, bütün demokratik ülkelerde silahlı kuvvetler özellikle dış politikanın ve güvenlik politikasının oluşturulmasında merkezi rol oynarlar. 33 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Ülke Nasıl Bu Hale Geldi?
Dördüncü kritik dönüm noktası “açılım” süreci Silivri davaları ile eş zamanlı olarak, AKP hükümetinin PKK ile müzakerelere başladığı ortaya çıktı (Oslo görüşmeleri). Kendine yönelik terörizm ile dünyanın her yerinde mücadele edilmesi gerektiğini savunan ABD, PKK ile müzakereleri memnuniyetle karşıladı.
Ellerine silah, cephane verildi. Her türlü lojistik destek eksik edilmedi. Büyük ölçüde AKP politikaları yüzünden Suriye’de yüzbinlerce insan öldü. AKP’nin yaptığı mezhepçi hesap tutmadı. Tutması da zaten mümkün değildi. Rusya ve İran’ın Esad rejiminin devrilmesine izin vermeyecekleri o histeri krizi içinde hesap edilemedi.
Aynı dönemde, AKP, ABD’nin telkin ve teşviki ile, daha önce “aşiret reisi” diye küçümsediği durumda bırakacak malzeme birikmiştir. Hükümet bu sayılanların rehini halindedir.
İŞİD ile mücadeleye ve İran ile nükleer müzakerelere öncelik veren ve dolayısıyla İran’ı rahatsız edecek hamlelerden kaçınan ABD de, Esad’ın devrilmesini öncelikli gündem olmaktan çıkardı. AKP yalnız başına kaldı.
Türkiye’nin ulusal güvenliği yaşayan bellek içinde hiç bu kadar tehlike içinde kalmamıştır.
O dönem içinde Türkiye’ye milyonlarca Suriyeli sığınmacı girdi.
Barzani ile ilişkiler ısındı. O kadar ısındı ki, bu gelişmeden ABD bile rahatsız oldu. Mezhepçi politikalarla merkezi Irak hükümeti dışlandı.
Yarattıkları sosyal ve ekonomik sorunları bir kanera bırakalım, sığınmacılarla birlikte gözü dönmüş cihatçılar, Suriye rejiminin muhaberatçıları, her ülkenin casusları Türkiye’ye doluştu.
2009 Habur rezaleti ile inkıtaya uğrayan “süreç”, 2011 seçimlerinden sonra hızlanarak devam etti. Güneydoğu’da devlet eğemenliği adım adım PKK’ya devredildi.
Terör örgütleri ülke içinde birbirleriyle çatışmaya başladı. Büyük şehirlerde Kalaşnikov silahlarla cinayetler işlenir oldu.
Beşinci kritik dönüm noktası Suriye politikası “Arap Baharı”nın rüzgarına kendini kaptıran AKP, Suriye’de de alelacele yapılacak seçimlerle Müslüman kardeşlerin iktidara getirileceğini, böylece Müslüman kardeşlerin yönettiği ülkelerin ağabeyi olacağını hesap etti. Bir histeri krizine tutulmuş gibi, Esad’ı devirmek için ne lazımsa yaptı. Sınırlar delik deşik oldu. Dünyanın her yanından gözü dönmüş cihatcıların Suriye’ye girmeleri sağlandı.
SONUÇ AKP hükümeti kendi başına karar alıp uygulama yeteneğini hemen hemen tümüyle yitirmiş durumdadır. ABD’nin, Almanya başta olmak üzere AB’nin, İran’ın ve PKK’nın elinde hükümeti ve mensuplarını Türkiye içinde ve uluslararası alanda çok zor durumda bırakacak malzeme birikmiştir. Hükümet bu sayılanların rehini halindedir. Türkiye’nin ulusal güvenliği yaşayan bellek içinde hiç bu kadar tehlike içinde kalmamıştır. Yani AKP’nin bizzat kendisi bir ulusal güvenlik sorunu haline gelmiştir. 34 haberrevizyon.com Ocak 2015
Devlet, ülkenin bir kısmında, egemenlik hakkını kullanmaktan kaçınır duruma geldi. Ülke, bölünmenin ve bir kıvılcımla ülkenin her yerinde kargaşalara savrulmanın eşiğini getirildi.
“Türkiye’nin ulusal güvenliği yaşayan bellek içinde hiç bu kadar tehlike içinde kalmamıştır”
Sağlık
Bonzai Belasına Hipnoz Formülü
Mehmet BAŞKAK
BONZAİ BELASINA H İ P NO Z F O R M Ü L Ü
Son yıllarda çığ gibi büyüyen beyinde büyük hasarlar oluşturan bonzai özellikle ergen yaşlardaki gençler için büyük bir risk oluşturuyor. Temin etmesi kolay, ucuz olan bonzai, arkadaş grupları içerisinde benimseniyor. Gruba kabul edilme ihtiyacı, merak, alınan rol modeller, aileyle yaşanan iletişim sorunları gençlerin, kullanıldığında ölüm triplerine sokan bu yıkıcı maddeyi denemelerinin sosyal sebeplerinden… Üstelik ülke olarak da özellikle gençleri tehdit eden bonzai belasına karşı çevik hareket edemedik, düğünlerde, radyolarda aileleriyle birlikte insanlar oyun havasında şarkısını hep beraber dinleyip durdu bu yolla yıllarca bilinçaltına “eğlencelik keyifli olduğu” telkinleri yapıldı sürekli... Eroin kadar tehlikeli olan bu zehrin üç dört yıl öncesine kadar farkında bile değildik devlet olarak…
“ Bonzai belasına karşı çevik hareket edemedik” 36 haberrevizyon.com Ocak 2015
“Bir iki kullanır sonra vazgeçerim, eğlence olsun” düşünceleriyle kullanmaya başlayanlar tek sefer kullanmanın bile beyinde büyük hasara yol açtığı bonzai zehrini psiko-sosyal sorunlar ve bulundukları çevrenin etkisiyle kullanmaya devam ediyorlar. Medyada bonzai kullananların içler acısı tribe girmiş halleri daha sık görülmeye başladı, 2013’ten günümüze doğru ise özellikle ergenlik döneminden itibaren gençlerimizin beyninde bir bomba gibi patlıyor. Uyuşturucuya başlatıncaya kadar “bir defayla bir şey olmaz, bir iki dener daha kullanmam” telkini başlamayı kolaylaştırırken kişi kullandıktan sonra da “Bu maddenin bağımlısı olan, bir daha kurtulamaz” telkini ise kötü bir hipnoz etkisine girmekte…”Başlayan kurtulamaz” telkinleri uyuşturucu kullanımına mahkum eden bir anlayışı toplumsal bilinçaltına yerleştiriyor maalesef. Kurtulmak isteyenler elbetteki tedavi edilebiliyor, Diğer bütün madde bağımlılıklarında olduğu gibi bonzaiden kurtulmak da elbette ki mümkün. İlaç tedavisi ve terapi desteğiyle fiziksel ve zihinsel arınmayı gerçekleştirmek ve tamamen kurtulmak mümkün... Bütün madde bağımlılıklarında olduğu gibi bonzai kullanımının tedavisinde hipnoz önemli bir destek unsur olarak kullanılabilmekte. Bonzaide ve diğer bütün madde bağımlılıklarında hipnozu; maddeye karşı arzu/isteğin yok edilmesinde, maddeye karşı tiksinti/nefret duygularının telkinle yerleştirilmesinde kullanılabilmekte ve hipnoz tedaviye destek yöntemi olarak uzmanlara önemli bir güç kazandırabilmektedir.
“İlaç tedavisi ve terapi desteğiyle fiziksel ve zihinsel arınmayı gerçekleştirmek ve tamamen kurtulmak mümkün” Madde bağımlığı süresince temizlenme aşamasında olan kişilerin yoksunluk duygularını berteraf etmek, maddeye karşı yeni ve sağlıklı bakış açılarının bilinçaltı düzeyde yerleşmesini sağlamak ve tedavi süresince mücadele gücünü artırmak, kişilerin moral motivasyon değerlerini yükseltmek hipnozla hızlı ve net sonuçlar vermektedir. Orta 3 düzeyindeki çocuklardan başlayarak nerdeyse sakız parasına pazarlandığı bu bonzai zehrine karşı eroinde olduğu gibi en ağır cezaların ivedi olarak hayata geçirilmesi, bu konuda tamamen bilgisiz olan ailelere, gençlerimize bilinçlendirme programları düzenlenmesi ve bilimsel hipnozun modern tekniklerinin de yetkili birimler tarafından uzmanların kazanımına açılmasını sağlamak gerekmektedir. 37 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Nomofobi
NOMO 38
haberrevizyon.com Ocak 2015
OFOBi 39
Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Nomofobi
İngilizce ‘no mobile phobia’dan türetilen ‘nomofobi’ ya da cep telefonundan mahrum kalma korkusu, akıllı telefonların çoğalmasıyla artış gösterdi. İngiltere’de bin cep telefonu kullanıcısıyla yapılan araştırmada, katılımcıların yüzde 66’sı cep telefonlarını kaybetme fikrinin kendilerini çok bunalttığını söyledi. Bu oran 18-24 yaşlarındaki gençlerde yüzde 76’ya çıkıyor. Sonuçları yeni teknolojiler konusunda uzman FaDa ajansından Damien Douani “Akıllı telefonlarla iş sınırsız bir hal aldı” diye yorumladı. Birkaç yıl önce SMS’in bir tür nomofobi olarak görüldüğünü ve durmadan kısa mesaj yazanlara ‘başparmak nesli’ dendiğini hatırlatan Douani, internetli akıllı telefonlar için ‘10 bin SMS gücünde’ diyor.
Cep Telefonsuz Ne Yaparım? Nomofobi Nedir? Nomofobi, cep telefonu bağlantısını kaybetme korkusudur. Bu durum panik atak, nefes darlığı, baş dönmesi, titreme, terleme, kalp hızının artması, göğüs ağrısı ve bulantı gibi fiziksel yan etkilere neden olur. Kapalı yerlerde kalma, açık alanda durma, yüksekten korkma derken modern zamanların yeni bir fobisi baş gösterdi: Nomofobi... Yani “cep telefonsuz ne yaparım?” korkusu...Teknoloji 40 haberrevizyon.com Ocak 2015
her gün gelişirken, insanoğlunu saran korkular da değişim gösteriyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre günümüzün yeni fobisi “Nomofobi”. Bu yeni hastalık cep telefonsuz kalanları sarıyor. Cep telefonuna bu kadar bağımlılığın sebebinin, insanların aileleri ve arkadaşlarıyla sürekli temas halinde olma arzusu olduğu belirtildi. Bu insanlar cep telefonlarına o kadar bağımlı oluyorlar ki, telefonun şarjının bitmesi veya telefonu nereye koyduğunu bulamamak streslerini hayli artırıyor.
Hastalık henüz yeni bir olgu olduğu için konuyla ilgili kapsamlı araştırmalar yapılmamıştır. Modern zamanların yeni fobisi: Nomofobi 2100 cep telefonu kullanıcısı üzerinde yapılan araştırmada, katılan her iki kişiden biri telefonlarını asla kapatmadığını söyledi. Her 10 kişiden biri de işleri dolayısıyla her zaman ulaşılabilir olmak istediğini belirtti. Uzmanlar, “Nomofobi”nin cep telefonu kullanıcılarının yüzde 53’ünü etkileyebildiğini, erkeklerin yüzde 58, kadınlarınsa yüzde 48’inin şarjları bittiğinde, kontörleri tükendiğinde, telefonlarını kaybettiklerinde veya kapsama alanı dışına düştüklerinde endişelerinin arttığını söylediler. 13 milyon İngiliz’in “21. Yüzyıl’ın bu yeni bağımlılığından” mustarip olduğu da ortaya çıktı.
Nomofobi Belirtileri Cep telefonunu veya sinyalini kaybetmek olumsuz fiziksel belirtilere yol açıyorsa veya kişi telefonunu asla kapatmıyorsa Kişi panik atağın sinyal çekmemesi veya şarjın bitmesine karşı aşırı bir tepki olduğunun farkındaysa
Obsesif biçimde cep telefonunun veya mobil cihazının yanında olup olmadığını kontrol ediyorsa Cep telefonu güvenli bir yerde olsa bile onu kaybetme endişesi sürekli mevcutsa Fobi oldukça uzun bir süredir devam ediyorsa ve kişinin sağlığını veya günlük yaşamını etkiliyorsa 41 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Tarih
Hayalet Yapılar / Ghost Buildings - Direklerarası
DİREKLE
Sütunlu oluşu nedeniyle “Direklerarası” adı yakıştırılan dar ve uzun yapı, Lale Devri sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın yaptırdığı külliyenin sütunlu çarşısıdır.
Cami, medrese, kütüphane, sebil-çeşme ve mezarlıktan oluşan külliyenin esas parçasıdır. Uzun bir açık yolun iki tarafında 82 dükkanı ve sütunların taşıdığı tonozlu birimleri bulunmaktadır; bu haliyle antik Roma döneminin sütunlu caddelerini andırmaktadır. 1728-29 yıllarında yapılan çarşı (arasta). İstanbul’un ticaret ve toplumsal yaşamında çok önemli bir yere sahiptir. Uzun zaman yeniçerilerin gezinti ve eğlence alanı olmuştur. Yeniçeri Ocağı’nın 1826 yılında kaldırılmasıyla özellikle ramazanlarda bir buluşma noktası haline gelmiş, alışveriş, kültür-sanat etkinlikleri ve eğlenceler burada odaklanmıştır. Ticaret işlevinin yanında ilk tiyatrolar ve sinemalar da giderek Direklerarası’nın mekanlarında ve çevresinde gelişmiştir. İstanbul’un halk kültürü içinde çok önemli rol oynayan Direklerarası 1910 yılında elektrikli tramvay hattının yapımı sırasında kısmen yıkılmıştır. Bir dizi sütunun ve onların bağlı olduğu kanadın yıkılmasından sonra karşı kolun da büyük bir bölümü ortadan kaldırılmıştır. Bugüne, külliye tarafında, önlerinde sütunların artık durmadığı az sayıdaki dükkan ulaşmıştır. İstanbul’un şehircilik tarihindeki bu çok özgün yapı -amacıyla tezat oluşturacak şekilde- yine şehri güzelleştirip imar etme çabaları kapsamında kaybedilmiştir.
42 haberrevizyon.com Ocak 2015
The narrow and long building called “Direklerarası” (between the columns) due to its colonnaded architecture was the bazaar section of the building complex donated by the Tulip Period grand vizier Nevşehirli Damat İbrahim Paşa. It is the essential part of the building complex that consisted of a mosque, a school, a library, a fountain and a graveyard. According to the original design, 82 shops and vaulted units supported by columns stretch along either side of a long and open axis; it immediately reminds the colonnaded streets of Roman Imperial era. The bazaar erected in the years 1728-29, occupied a very important place in the commercial and social life of Istanbul. It served for a long time as a stroll and entertainment area of janissaries. After the abolishment of the janissary corps the bazaar became a social meeting point especially over the Ramadan months, and commercial and cultural activities got concentrated here. Besides its commercial function, the first theaters and movie theaters developed in and around the spaces of Direklerarası.
Direklerarası that played a significant role in Istanbul’s folk culture was partially demolished during the construction of the electrical tram line in 1910. Following the demolition of a row of columns and the wing they were attached to, a great part of the opposite wing was destructed too. A small number of shops close to the main body of the building complex can still be seen today, though without their columns on the front side. This very original building of Istanbul’s urban history was lost -as a contrast to its main purpose- during the “beautifying” modernization efforts of the city.
ERARASI Oryantalist Kent
Orientalist City
Osmanlıya ait yapılar günümüzde genellikle yapılış amaçlarına tamamen ters işlevlerle kullanılıyor, hırdavatçıların olduğu yerlerde demir atölyesi oluyor, bazen gece kulübü veya kafe oluyor.
Today most of the Ottoman buildings are used for different functions compared to their original purposes, they are turned into metal workshops near hardware stores, or nightclubs and cafes near entertainment areas.
Bir şekilde turistik bir bölgedeyse o zaman da turistler için yaratılan kurgusal imaja uygun olarak fesli, yelekli satıcıların oryantal İstanbul’u arayan turistlere ucuz halılar ve gülünç takkeler sattığı dükkanlara dönüşüyor.
If they are close to touristic areas, they get converted into touristic shops, and in order to fit to the fictional image you can find salesmen that wear fez and sell cheap carpets and funny hats to tourists who are in search for an extremely oriental Istanbul. Bazaars like Direklerarası are perfect background settings for these stores. Would Direklerarası also be a background to this oriental Istanbul image if it still existed?
Direklerarası gibi arastalar ise bu tür dükkanlar için tam da aradıkları arka fonu oluşturuyor. Direklerarası yıkılmayıp günümüze kadar gelseydi o da oryantalist İstanbul imajına bir arka fon mu olurdu?
Kolektif Hatıraların Kenti Batı’daki tiyatro mimarisi, uzunca bir süre salon standartları ve sahne boyutları ile belirli kalıplara sahipti, ancak çağdaş tiyatro seyirciyi daha fazla içine alan, daha farklı sahnelemelere olanak veren farklı mekan arayışlarına koyuldu. Bunun sonucunda da günümüzde tiyatro sokaklara, garajlara, apartman dairelerine kadar girdi. Türkiye’de ise tersi bir durum söz konusu, tiyatronun başlangıç noktalarından sayılan Direklerarası’nda tiyatro sahnelemek için tek gerekli şey “iki kalas, bir heves” idi, Batılı anlamdaki tiyatro salonları ise daha çok Beyoğlu bölgesinde yayılmaya başlamıştır. Direklerarası yıkılmadan bir bütün olarak günümüze kadar gelebilseydi, sahnelerini tekrar sanatçılar, sokaklarını ise dünyanın her yerinden gelen tiyatro meraklıları doldurur muydu?
City Of Collective Memories For a long time, theatre architecture in the West had certain codes, with hall standards, stage sizes, whereas contemporary theatre searched for new performance spaces where for instance the spectator can be a part of the play. As a result, theatre is now everywhere: on the streets, in car parks or apartment flats. In Turkey this was the other way around: the theatres in Direklerarası area were the starting point of modern Turkish theatre and they somewhat resembled modern experimental theatres: the only things the artists needed to perform in Direklerarası were “two pieces of wood and some enthusiasm” (a term used to describe the modest conditions of earliest theatres in Turkey). Theatre spaces in “western” manner, on the other hand, were mostly built around Beyoğlu district. What if Direklerarası was not destroyed, would its stages be full with artists and its streets full with theatre enthusiasts from all around the world? 43 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Spor
Okรงuluk
OKร U 44 haberrevizyon.com Ocak 2015
ULUK 45 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Spor
Okçuluk
Kökeni insanoğlunun avcılık günlerine dayanan, oku bir yay aracılıyla hedefe göndermeyi amaçlayan spor dalı. Okçuluk ilk kez 1904 yılında olimpiyat programına alındı. Bu branşta ilk dönemlerde Fransa, Belçika ve İngiltere başarılı sonuçlar almış, daha sonraki dönemlerde Amerika, Sovyetler Birliği, Iskandinav ülkeleri ve İtalya bu ülkeleri izlemiştir.
Okçuluk Tarihçesi Kökeni insanoğlunun avcılık günlerine dayanan, oku bir yay aracılığıyla hedefe göndermeyi amaçlayan spor dalı. Okçuluk ilk kez 1904 Yaz Olimpiyatları’nda olimpik programa alınmış, 1972′den beri aralıksız olarak programlarda yer almaktadır. Bu branşta ilk dönemlerde Fransa, Belçika ve Büyük Britanya söz sahibiyken, daha sonraki dönemlerde ABD, Rusya, İskandinav ülkeleri, İtalya ve Kore bu ülkeleri izlemiştir. 46 haberrevizyon.com Ocak 2015
Kemankeşlik : Kemankeşlik; Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılan bir okçuluk sporudur. Kemankeşlik sporunun araçları olan ok ve yay için ise;
1 - Ok : Okun boyu “gez” olarak ölçülür. Bir gez yaklaşık olarak 65 – 70 cm. civarındadır, çeşitli ahşap malzemelerden (çam ağaçlarının kuzey rüzgarı alan kısımlarından) veya bambu kamışından yapılır. Ok ucuna “demren” ya da “temren” adı verilir, kemik veya demirden yapılır. Okun son kısmı olan tüy kısmına ise “yelek” adı verilir, genelde kuğu, kartal tüyleri kullanılır, ucunda temreni olan oklara işlevine göre gerektiğinde yelek takılmaz.
2 - Yay : Osmanlı yayı ise son derece işlevsel, aynı zamanda kısa, kullanımı kolay ve “pek”, yani oldukça sert yaylardır. Yay ipine Tirkeş veyahut Çile adı da verilir. Tirkeş, genelde koyun bağırsağından olabileceği gibi ibrişimden de imal edilir. Yaylar genelde filmlerde görüldüğü gibi sürekli olarak gergin durumda değillerdir. Normal durumda tirkeş ve yay gerilimsiz ve gevşek bir şekilde durur, kullanılacağı zaman ise yay kurulur. Yay terse doğru kurulmaktadır ve oldukça güç gerektiren bir iştir.
47 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Spor
Okçuluk Okun arkasında, hava sürtünmesi yoluyla ok uçuşunu düzelten bir kuyruk takımı vardır. Üç veya dört tüyden oluşan ve dümen işlevi gören bu takıma “yelek” denir. Eskiden beri doğal kuş tüylerinden yapılan yelek için günümüze plastik kullanılmaktadır. Plastik yelekler fizik kuvvetlere ve neme daha dayanıklı olduklarından, doğal tüyleri neredeyse tamamen tahtından indirmişlerdir. Doğal tüyler geleneksel okçuluk meraklısı kitle tarafından hala kullanılmaktadır. Dört parçalı yelek kullanımı da hemen hemen terk edilmiştir. Ok gövdesinin arkasında, okun kirişe takılmasını sağlayan bir kertik vardır.
Oklar Hakkında Genel Bilgi Bir oku ok gövdesi, ok ucu, yelek ve arkalık olmak üzere dört bölüm halinde incelemek mümkündür. Günümüzde ok gövdeleri ahşap, fiberglas, alüminyum, karbon ve alüminyum - karbon kompoziti olarak yapılmaktadır. Ahşap oklar geleneksel okçuluğa meraklı bir avuç romantik tarafından kullanılmaya devam etmektedir. Modern ekipman ile hedef okçuluğu çalışanlar tarafından iltifat görmemeleri ağacın fiziki özelliklerinden kaynaklanan zaaflardandır.
Günümüzde “arkalık” adını almıştır. Geçmişte arkalık, ok gövdesinin arkasının direkt yontulması ile yapılabildiği gibi; ağaç, kemik, boynuz gibi bir materyalden şekillendirilip gövdeye yapıştırıldığı da olurdu. Bugün arkalıklar plastikten yapılmakta; ok gövdesinin çapı ve yapıldığı materyale bağlı olarak muhtelif metodlarla okun arkasına monte edilmektedir.
Okçuluk Sporu Güç, koordinasyon ve sabır, işte iyi bir okçuda bulunması gereken üç ana özelliktir. Doğal ki her sporcudan beklenen çalışkanlık ve hırs da bunlara eklenince, iyi bir Okçuluk sporcusunu tanımlamış oluruz.
Ahşap okların ağırlık ve spin açısından birbirlerine yakın değerlerde üretilmeleri zordur. Ayrıca ahşap oklar dayanıksızdır da.
12-14 yaşları, okçuluğa başlamanın en uygun dönemidir. İyi bir ok atıcısı olmak için de 1,5 ya da 2 yıl gerekir. Başlangıç döneminden gençlere (16-18 yaş) geçtikten sonra 18 yaş üstü, yani büyükler klasmanına ulaşırsınız ki bu da 4-6 yıl gibi bir zamanı kapsar.
Masif fiberglas oklar, ağır olmaları sebebiyle fazla ilgi görmemekte, ağır ve suya mukavim oluşları sebebiyle, daha çok ok ve yayla balık avlayanlarca tercih edilmektedirler.
Günde 3-4 saat, haftada en az 5 gün antreman gerekir.
Alüminyum oklar, üretim tekniği sayesinde ağırlık ve spin olarak birbirlerine çok yakın yapılabilirler. Dayanıklıdırlar, ancak uzun mesafe hedef atışları için ağırdırlar. Hedef okçuluğunda en çok kullanılan oklar karbon ve alüminyum - karbon kompoziti (A/C/C) oklardır. Bunlar diğer ok türlerine göre nispeten pahalı olmakla beraber hafif ve sağlamdırlar. Uzun mesafe atışlarında çarpraz hava akımlarından fazla etkilenmezler. Spin değeri ve ağırlık bakımından çok düşük toleranslarda üretilebilirler. Ok uçları, hizmet ettikleri amaca uygun olarak taş, kemik, boynuz, metal kullanılarak yapılmıştır. Günümüzde hedef uçlarında çelik; av uçlarında ise çelik, alüminyum alaşımları ve lastik kullanılmaktadır. 48 haberrevizyon.com Ocak 2015
Sağlık
Spor ve Cinsellik
Prof. Dr. Arif VERİMLİ Cinsellikle ilgili yanlış inançların oluşmasında en önemli etken yeterli cinsel eğitimin olmaması ve cinsel cahilliktir. Cinsel mitler ve cinsellikle ilgili toplumda oluşmuş değerler; entelektüel düzey, bilgi birikimi, gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun insanları derinden etkileyen yanlış cinsel inançların toplamıdır. Türk toplumunda cinsellik hala çok kapalı; açıldığı yerler ise doğru yerler değil. Kahvehaneler, kadınların çay toplantıları ya da sanal ortamlar gibi. İşte bu, bilimde çok geçerli olan bir tezi haklı kılıyor. O da halkın kanaatleriyle bilimsel gerçeklerin her zaman zıt yönde ilerlemesidir. Yani gerçek olanla geçerli olan çok farklı kavramlardır. Cinsellikle ilgili de pek çok yanlış inanış, batıl inanç ve bilimsel bilgiden uzak halk kanaatleri karşımıza sıkça çıkmaktadır. Bunlardan bir tanesi de cinsel yaşamın spora olan etkisiyle ilgili olandı. Olandı diyorum çünkü bu şimdilerde biraz da olsa aşılma eğilimine girdi. Eskiden bir kavram çok savunulurdu: “ Cinsellik sportif performansı düşürüyor” gibi. Halbuki aktif ve mutlu cinsel yaşam sportif aktivite ve sporcuların mesleklerini başarısız sürdürmelerine yol açmaz. Dünya üzerinde pek çok evli ve bir ilişkisi olan sporcu bulunmaktadır. Esasen başarılı, uyumlu, mutlu ve her iki tarafın da zevk aldığı bir cinsel yaşam sadece sporda değil bütün hayat aktivitelerinde bireye ruhsal, fiziksel ve sosyal sağlıklılık getirmektedir.
“Cinsellikle ilgili yanlış inançların oluşmasında en önemli etken yeterli cinsel eğitimin olmaması ve cinsel cahilliktir” 50 haberrevizyon.com Ocak 2015
SPOR VE CİNSELLİK Spor törpülediğimiz bir içgüdümüz olan saldırganlığın bir ifadesidir. Cinsellik ise en temel içgüdülerimizden biridir. Dolayısıyla spor ve cinsellik birbirlerine uzak değil aksine çok örtüşük kavramlardır. Tüm bunlarla birlikte sporun da cinsel yaşam üzerinde çok pozitif ve güçlü etkileri vardır. Spor yapmak beyni dinlendiren, ruh sağlığına olumlu katkıları olan vücut enerjisinin boşaltıldığı, insana fiziksel, sosyal, ruhsal açıdan bir şekil veren bir yaşam tarzıdır. Bireye belli bir program ve irade kazandırır. Tüm bunların ayrılmaz parçamız cinselliğimize katkıları kuşkusuzdur ve yadsınamaz. Hele de profesyonel sporcuların tüm yaşamı aktif zindelik ve programla geçtiğinden bu yaşam tarzının cinsel yaşamlarına çok pozitif katkıları olduğunu düşünüyorum.
51 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Kadın ve Erkek Eşit Olamaz...
Dr. Haydar DÜMEN
Eğer bu eşitsizliği erkekten yana üstünlükle yorumlarsak, kadınları en ağır şekilde aşağılamış oluruz. Erkek ve kadın eşittir dersek, yaradana ve yaratıcı gücün en belirgin, en yüce ve kutsal değerine nankörlük yapmış oluruz. Bu düşünce bizim varlığımızı, anaların kutsallığını gelecek kuşakların yaratıcısı, Tanrının yeryüzündeki eli ve ırgatı olan kadınları kör bencilliğimizden anlayamamış ve de onları algılayamamışız demektir. Bu da kendi insanlığımıza ve aklımıza ihanettir. O bir annedir. O bir hücreyi alır, ondan bir insan yaratır, böylece Tanrının yaratıcı gücünü içinde taşır. Yaratıcı güç için bir isim koyarsak, göksel dinlere göre Allah ya da Tanrı, bilime göre doğa, öteki inançlara göre de değişik kavram ve tanımlamalarla karşılaşırız. Aslında tümü gene aynı kapıya çıkar. Yaratıcı güç bir fabrika kurmuş, yaşam kurallarına göre canlılara üstlendikleri görevleri vermiştir. Devreni tamamlayanlar da bu dünyaya veda ederek kurala uymuş olur. Bu fabrikanın işçilerine gelince: Yer yüzünde ne kadar canlı varsa (bitkiler dahil), her biri bu varlığın içinde olması gereken yerdedir. Bu aşamada bile bazı ayrıntılar, kıyaslamalar bizi yanıltır. Hangisi olursa olsun, o canlı orada olması gereken yerde olmak zorundadır. Kısaca bir karınca, 3 - 5 metreden salgıladığı bir koku ile bir ötekine haber veriyor, öteki de o noktaya gelebiliyorsa, bizim koku alma ya da yön bulmamızla kıyaslanamayacak kadar ileri bir aşamadadır. Bu nedenle kim aşağı, kim yukarı, kim güçlü, kim zayıf benzetmeleri yaratıcı güç kavramıyla ya da yaşamın gerçekleriyle uyuşmaz. 52 haberrevizyon.com Ocak 2015
KADIN&
ERKEK
Bu böyleyken, bir de kadınları bedensel zayıflıklarını öne sürerek, erkeklerle kıyaslayarak, ikinci sınıfa düşürmek, onların onurları ve yücelikleriyle bağdaşmadığı, gibi bir köşeye sıkıştırarak yetenekleri küçümsemek çılgınca mantık olur. Örneklersek: Filler, gergedanlar, balinanlar, bufaloları insanlarla karşılaştırırsak kendi varlığımızı çürütmüş oluruz. Bu tür kıyaslama ve benzetmeler kendi özümüzü ve yaradılışımızın yüceliğini kavrayamayarak kendimize haksızlık, o güce isyan etmiş oluruz. İşin felsefesi, yaradılışın gizemi, saygınlık boyutu bunlar iken biz gene insanca tevazuumuzu kullanarak, kadın ve erkek eşittir diyelim ve bir birinin bölünmez parçalarına haksızlık yapmayalım, sınıfsal bir ayrıma sokmadan, onurlarını zedelemeden konuyu birkaç eklemeyle bitirelim. İnsanlar evlerinde sürüyle horoz değil tavuk, koç teke değil koyun keçi, boğa değil dam dolusu inek beslediklerine göre, hayvanlarda dişiler üretime katkıda bulunduklarından daha değerlidirler. Bu yaratıklar ailenin birer parçası gibidirler. Horozun süsü, boğanın koçun tosu, hindinin kabartması kendilerine kalsın, biz işimize bakalım. 5 - 10 yıl önce Uşak’a 10 - 15 km uzaklıktaki iki köye gittim, günlük yaşam resimlerini çektim. Bir senaryoya göre değil, rastgele gördüğümüz yaşam dilimlerini ve insanlarını fotoğrafladım. Bir bölümü aşağıda sunduğumuz bu resimlerin dışında, burada kullanmadıklarımızla birlikte ileri de bunlar dahil tümü bir kitap halinde bilgilerinize sunulacaktır.
EŞİT OLAMAZ... ÖNCE EVLERİNE BAKALIM.
3- Yorumsuz…
1- Toprakla bile sıvanmamış kerpiçten bir ev. Kim bilir içeride sert yataklarında kaç kişi barınıyor ya da yaşıyordur?...
4- Yorumsuz… Soldaki görünen tahta ekleme tuvaletleri. 2- Yorumsuz… Gördüğünüz tahtadan yer tuvaletleri.
53 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Kadın ve Erkek Eşit Olamaz...
5- Yol kenarında yıkıntılar.
7- Geleceğimizin umudu, değişmez yazgısını omuzlarında taşıyacağının farkında bile değil. 10 yaşına gelmeden ırgatlık programında yerini alacak.
6- Birine girelim, Ağustos ayı ortada odun sobası sökülmemiş borularıyla tıpkı karikatürlerdeki gibi sanırım gece kaçamak yıkanmalarında su ısıtmaya yarıyor.
8- Gözlerinde umut pırıltıları sönmemiş kardeşler, çocuksu neşelerinin hallerinde bir burukluk da var. Görmedikleri bir dünyadan habersiz olduklarından beklentileri, akşam bulgur pilavıyla ayrana yönelik.
54 haberrevizyon.com Ocak 2015
9- Yorumsuz, sevilesi eklemeli…
11- Yeni evli iki genç, kız daha ergen bile değil. Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz eşe kadın evlendiğinde bu gençler gibiydi. Bu iki genç, iki umudun ve iki hayatın ayakkabıları lastik. Giysileri köyde eli yatkın biri tarafından dikilmiş olmalı ki, aynı kumaştan erkeğe ve kadına entari ve gömlek dikilmiş yakışmış da. En azından renkleri canlı ve yamasız. Erkeğin tek lüksü kolundaki saat. İşine yaramayacağı da kesin. Çünkü biyolojik ve güneş saati zaten tıkır tıkır çalışıyor.
10- Onları, onlar gibilerini doğuran bir ana, hayata kararlı, güçlü, ben varım der gibi bakıyor. Bu gücü nasıl inkar edebiliriz.
12- Tarladan işinden ya da hayvanların yanından gelen bir kadın Aşa (Ayşe) kadının üstü başı dökülüyor, Eşe gelinden 15 yaş daha büyük. Buraya kadar gördüğümüz resimlerde ortalama üç kuşak sunduk. 15 yıl sonra Eşe gelin de, Aşa gelin gibi olacak. 15 yıl bir gün gibi geçecek, fark giysilerine yama olarak eklenecek.
55 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Kadın ve Erkek Eşit Olamaz...
13- Not: Burayı boş bıraktık. Kendinizden bir resim koyun, tabloyu tamamlayın. Yorumlarınızla bize de katılın.
16- Kas gücü, boyu ve posuyla bir erkeği aratmayacak kadar yapılı bir kadın. Tarladan evine dönerken bir bidon suyu da omuzunda eve taşıyor. Hayvanlar dahil herkesin suya ihtiyacı var.
14- Yağmur yağdığında aşağıya hayvan ahırına su akmasın diye, bu yörede “yurgu taşı”, bir başa yörede “lo taşı” denilen silindiri toprak üzerinde yuvarlayarak, toprağı sıkıştırıyor ve yalınayak.
17- Bir başka güç bir başka ırgat. Bakışları hayata meydan okur gibi. Hem kadınlık hem kas gücü ve de anneliğinden enerji aldığı kesin. Bir savaşta cepheye mermi taşıyan, yaralı askerlere bakan, tarihin görünmez sayfalarında yer almış, olanlar gibi aynı rolü üstlenecek, sırtında odunlarla çileli, yorgun umudunun karışımıyla bize bakıyor. 15- İşte bir aile önde yaşamın bir bakıma ailenin de bir parçası olan yeterinde gelişmemiş bir eşek sırtında odun yüküyle tarladan eve dönüyorlar. Arkasında erkek kadın ve çocuk bir bütünlük içindeler.
56 haberrevizyon.com Ocak 2015
Bakış
Kadın ve Erkek Eşit Olamaz...
18- Kimileri çeşme başına kurdukları kazanın altını ateşleyerek çamaşırı kaynatıyor ve yıkıyorlar.
19- Gene kadınların yıkadıkları kilimler, kayalar üzerinde kurumaya bırakılmış.
21- Bir başkası evde hamur yoğuruyor. Koskoca hamuru greko-romen güreşi yapar gibi evirip çeviriyor. Yumruklarıyla eze eze, unu suya yedire yedire, hamuru homojen hale getiriyor. Terlerse ne gam? Bir damla ter altın gibi una, hamura dökülse emek hakkını tanıyanlar için, bu bile onur: “Alın terini yemek işte buna derler”.
22- Hamur mayalanmaya konuldu. O mayalanırken fırına gidilecek fırın ateşlenecek, erkekler nerede mi?... Sabırlı olun biraz sonra gelecek. Hamuru iki kadın tekneyle fırına taşıyor. Sıcak ekmek kokusuna bir saat sonra kavuşacaklar, emeklerinin tadına bakacaklar. Fırında pideler de pişirilecek, onlar da akşamın lüksü olacak. Üzerlerine biraz tereyağı yanında çay ya da ayran bazen de soğan, gel keyfim gel… Ne var ki, bir hafta yetecek kadar yapılan ekmekler, iki gün sonra taş gibi kuruyup sertleşecekler.
20- T biçimindeki tarım aletinin adı “Sürgü”. Nadaslanmış yani kara sabanla sürülmüş tarlanın topaç olmuş topraklarını, üzerinden ağırlığıyla geçerek onları ufalıyor. Hayvanların önünde düşe kalka yürüyen bir kadın, sürgünün üzerinde oturan ise erkek yani eşi, tersi düşünülemez bile. 23- Bir başka gurup kadın, hamurdan yufka açıyorlar ve daha sonraki günler için erişte hazırlıyorlar. Keyifleri yerinde, sohbet ediyorlar en azından oturuyorlar.
58 haberrevizyon.com Ocak 2015
24- Ağır işlerden emekliye ayrılmış, hamur yoğuran kadının kayınvalidesi boş duracak değil ya!... O da iplik büküyor, ellerinden de hayatı okunuyor.
26- İşte bu babaanne. Bu ırgatımız onca emekten sonra, hayata böyle bakıyor. Bana göre küskün ve acılı. “Kimine börek, kimine acılı çörek” der gibi, yüz çizgileri böyle okunuyor.
27- Yorumsuz. Bak, gör, düşün ve yorumunu yap.
25- İşi daha bitmedi. Haş haş sürtüyor. Belki hamura karıştırılıp peksimet yapılacak belki de akşam içine pekmez katılarak sofraya konulacak. Ya da çocukların ekmek diliminin üzerine sürülecek.
59 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Kadın ve Erkek Eşit Olamaz...
28- Kafeste gördüğünüz bu tavuklar gibi, bu kadınlar da yaşamları boyunca köy sınırlarını aşıp bir yere gidemediklerinden kendi kafeslerinde tutsak gibi ömürlerini tüketiyorlar. Şimdi bir de erkeklere bakalım.
31- Kadını - erkeği sanki leyleklerin göçünü bekler gibi, öteki dünyaya göçlerini bekliyorlarmış gibi. Bir boşvermişlik içindeler. Erkekler hemen önlerindeki yıkıntıdan rahatsız olmuyorlar. Bu yıkıntının sahibi istese, bir günde onları ailecek kaldırıp bir düzene koyardı. Bunu bu yalan dünyaya değmez gibi görüyorlar ki, o yıkıntı uzun süre orada kaldı.
29- İşte ikisi, dünyaya gözlerine takılan gözlüklerin arkasından bakıyorlar.
32- Kadını - erkeği tümünün kafasında: Son durakları “musalla taşı”. Bir varmış bir yokmuş ne görmüşler ne yaşamışlar. Meğer kadınlar erkeklerle eşit olamazmış! Doğalarında ya da fıtratlarında bu yokmuş…
30- Taşlar üzerine oturuyorlar, her taraf yıkıntı içinde. Daha rahat bir yere oturmaya gerek duymamışlar. Zaman geçirip günü dolduruyorlar.
Geçin efendiler, önce analarınıza ve analarımıza sahip olun. Kadınların haklarına tecavüz etmeyin, yaratılış gereği haklarına saygı duyun. Bu hakları onlara tanıyın ki, soluk alsınlar hayat yolları açılsın. “Kadına atılan tokat yaradana atılan tokattır” bunu unutmayın. Bu yorum beyinlerinize yerleşsin ve onların Allah’ın yaratıcı ırgatı olduğu asla unutulmasın ki, hep birlikte yaşamı paylaşalım, biraz mutluluk ve de gurur soluyalım. Günümüzün kadınları, erkeklerin yaptıkları her şeyi yapıyorlar. Önlerini açalım ki, kadın beyninin sezgisel üstünlüğü ve özelliği ile erkek beyinleriyle bütünleşsin, el ele versin. Bir erkek düşünün ki, kendi anasını babasına göre daha eksik, daha yetersiz ve eşitlik onun fıtratında yoktur diyerek küçümsüyorsa, bu önce anasına, sonra yaradana karşı gelmek, onun yüceliğini sezememek gibi bir ayrımcılıktır. Diyelim ki benim 4 çocuğum var ikisi kız ikisi erkek hepsi de okumuşlar toplumda yerlerini almışlar. Ben kızlarıma diyorum ki, sizler erkek kardeşlerinizle eşit değilsiniz, eşitlik fıtratınızda yok… Kızım bana ya baba?... derse ben o iki öz varlığımı sorumsuzca nasıl aşalar, nasıl ruhlarını paramparça ederim?...
60 haberrevizyon.com Ocak 2015
Astroloji KOÇ Yılbaşı sonrası işlere gömülen koç burçları yurt dışı seyahatleri ve iş için sıkı detaylar ve mükemmeliyetçi düşüncelerle yoğunlaştılar.13 Ocak tarihi aşk hayatınız, hedefleriniz, durumunuzu gözden geçirmeniz anlamında etkili hem de sorunların üstesinden gelebilmenizde süper olacak. Sizi düşündüren bazı noktalar ayrıntılar varsa, bunların çözümü için gücünüz yerinde güçlü ve cesursunuz.19 Ocak tarihi ilişkinizi ciddi bir şekilde gözden geçirmeniz, eşit paylaşım ve sorumluluklar çerçevesinde ele alarak ne durumda olduğunuzu belirlemeniz anlamında önemlidir, ilişkinizde kuruntularınız şüpheleriniz varsa gerçekleri göz önüne alarak netleştirecek ya nokta koyarak ya da devam kararı ile sonuçlandıracaksınız.
BOĞA 2015’te şanslısınız ki bunu tam olarak hissedecek iki yıldır kötü günler geçiren Mayıs doğumlu Boğa Burçları bunu toparlanma dönemi ve hamle yapmak için iyi kullanmalıdırlar bu dönemde gevşeme lükse düşkünlük ihtişam ve aşırı yemek yemeyi sınırlandırmalısınız ayın 11’inde para ile ilgili güzel gelişmeler beraberinde yeni iş kapıları açılacaktır, 13 Ocak tarihi aşk konusunda dönüşüm ve yenilenme anlamında kuvvetlendiricidir. 23 Ocak tarihi her ne kadar olumlu bir gün gibi görünse de, Mars aşk eviniz için entrikalar yapacak lütfen dikkatli olunuz. Verilen sözlere veya yapılan konuşmalara güven olgusu çerçevesinde bakmanızda yarar var. NOVA günleri 15 - 19 Ocak. Ay sonunda hareketlenmelerde devam aşkta kıpırdanmalar
Burçların Efendisi
Egemen TÖRELİ
İKİZLER
ASLAN
Cesaret ve başkaldırı yönünüzün yüksek olduğu bir ay gecen yıldan kalan ayağınıza engel konuları iyice ortadan kaldırmalısınız az bir gayretle işlerde başarı ama bir yandan da şüpheler ve kuruntulardan içinizde rahat nefes yok şöyle tam oh diyemiyorsunuz aslında sıkıntı olmasa da vesveselerden dolayı içinizde gün yüzü göremiyorsunuz mantığınızla hareket etme dönemi başlıyor 9 Ocaktan sonra size işle ilgili destek ve aşkta karşınızdakine fırsat ve söz hakkı verme durumlarında esnek olmanızı sağlıyor. NOVA GÜNLERİ 11- 24 Ocak tarihleri arasında; Mükemmellik ölçünüzü aşırı derece yükselticidir. Özellikle ailevi ilişkiler, eviniz sınırları içinde, ruhsal anlamda kendinizi yer bitirirsiniz.
Her şey Ocak ayı sonlarına doğru yörüngeye girmekte ve aradığınız size ilgili yücelten birileri ile keyifli günler başlıyor iş konularında ortaklık ve ticari çalışmalarda sürpriz kararlar ve tekliflerle dolu bir ay... Bu enerji altında en önemli nokta, sevimli, çekici ve oldukça sıra dışı bu insanı anlamaya ve tanımaya çalışmanızdır. Kimi zaman oldukça mesafeli, kimi zaman dostça bazen de sıcacık davranabileceğini, sahiplenme güdüsü içinde hareket etmekten ziyade, sizin fikirlerinizi ve düşüncelerinizi almaktan hoşlanacaksınız. NOVA GÜNLERİ 23-30 Ocak burada sizin gibi egosu yüksek bir kişinin, kendisinden oldukça farklı bu insanla ortak noktalar bulmaya çalışması, ilişkinin daha uzun süreli yaşanmasını sağlayabilir.
YENGEÇ
BAŞAK
Sıkıntılı olan yengeçler sıkıntılarının büyük kısmını geçtiğimiz yılda bıraktılar aksilikler gelmeyen paralar yavaş yavaş düzene girmeye başlıyor Ocak aylarında yollarda yapılan işlere yine devam hatta kıtalar arası yurtdışı işlerden daha fazla para sağlayacaklar. Bu ay eşinizle, iş ortaklarınızla maddi paylaşımlarınızda dalgalanmalar yaşanabilir. Kötü düşünmeyelim sürpriz gelişmelere açık olmalıyız demek daha doğrudur. NOVA GÜNLERİ 7 –16 Ocak Özel ilişkinizde bu süreçte, zihinsel uyum birbirinizin farklılıklarına saygı göstermeniz son derece yararlıdır. Partneriniz sizinle çatışmaya kalkışsa dahi siz nazik üslubunuzla işbirliğine açık olunuz.
Değişimler geçtiğimiz yıl başladı eskilerden eser kalmadı diyebilirim zaten geçmişle bağlantıları sevmez Başak burcu kafasını çevirip eski ilişkilere bakmaz ama eskilerle karşılaşma ve görüşme başlıyor yeni yılda iş teklifleri ummadık yerlerde değişik işler ilk aydan itibaren gösterecek kendini sevinçli ama tedirginsiniz NOVA GÜNLERİ 17-29 Ocak Titiz her konuda analiz gücü yüksek olan bir Başak bu ay yaşadığı ilişkiyi veya genel olarak durumunu mercek altına alarak gözden geçirir. İş hayatınızda beklenti ve planlarınızı hiçbir desteğe ihtiyaç duymadan gerçekleştirmek isteyeceğiniz bu dönemde, kimseye taviz vermeden kişisel özgürlüğünüzü ve bireyliğinizi ön planda tutarak çalışmaktan yanasınız.
62 haberrevizyon.com Ocak 2015
YAY
Yeni yılın güzel enerjileri kendini ilişkiler de belli edecek hareketlilik sevgi yumağı kaçınılmaz olacak …
Sevgili Yay Burçları bu ay sıradan bir ay gibi gözükse de ayın 11’inden sonra sıradan olmadığını göreceksiniz şaşıracaksınız hatta hele ay sonuna doğru aşk iş ve para üçgeninde boğulacaksınız işlerden şikayet etmeyiniz iş olmazsa paran olmaz unutma. Yolculuk, haberleşme ve yakın çevrenizde bulunan insanlarla bağlantılar kurarak hoş sürprizler yaşamınız ve yeni aşklara yelken açmanız açısından gayet keyifli bir dönemdir. NOVA GÜNLERİ 12- 21 Ocak kendinizi özgür bir şekilde ifade etmek, geleneksel kurallarla çevrili bir aşk yerine, fikirlerinizi paylaşacağınız bir insanı tercih etmek yönünde size enerjiler sunabilir. İlişkilerde genel olarak bireyselliğiniz ön plandadır ve beraber olduğunuz veya olacağınız kişinin de kendi kimliğine sahip çıkmasını bekleyebilirsiniz.
OĞLAK 2013’ten beri inip çıktılar ama tam oh diyemeyen Oğlak Burcu bu yıl gezegenlerin olumlu etkileri nedeniyle yükselişte ve kayıpları kazanca dönmektedir. Yeni yıl öncesi gergin olan aşkta aradığını bulamayan Oğlaklar da farklı etkiler gelişmektedir. NOVA GÜNLERİ 10- 19 Ocak arası ve 9 Ocak sonrası atağa kalkacak hatta bir başka insanla özel manada, sevgi bütünlüğü içinde karşılıklı uzlaşı, saygı ve güvenle bir beraberlik kurabilmek için ortak sorumlulukların farkında olmak kesinlikle şarttır. Bugüne dek yaşadığınız acı ve tatlı deneyimleri, aldığınız dersleri göz önüne alarak şimdi yeniden başlamış gibi ilişkinizdeki aksayan noktaları tamir etmeye çalışmalısınız. Aşkta hoşgörü ve detaylarda gereksiz eleştirileri kesmelisiniz.
TERAZİ
KOVA
Yeni yılda hazır mısınız aniden kapınızın çalınmasına ziliniz değil tabi ki gönül kapınız sürprizler her yerden saracak yıl boyunca sizi özellikle de Ocak ayında tesadüfler ve şaşırtıcı haberler ile kafanız karışacak tedirgin olacak ama mutluluktan uçacaksınız. İş hayatınızda beklenti ve planlarınızı hiçbir desteğe ihtiyaç duymadan gerçekleştirmek isteyeceğiniz bu dönemde, kimseye taviz vermeden özgürce çalışmak niyetiniz isteğiniz ama bu arada aradıklarınızı tam olarak bulamadığınızda isyan edebilirsiniz. Bu durum sizin doğanıza son derece aykırıdır. Fakat içinde bulunduğunuz şartlarda böyle davranmak kendinizi iyi hissetmenizi sağlar. Bu ay ne olursa olsun NOVA GÜNLERİ 11- 22 Ocak
Kova burçları yıllardır süren kalıplarının dışına taşarken inanılmaz değişiklikler ve yenilenme değişim parametresinde Jüpiter’den ve Merkür’le Venüs desteklerinden bu ay farklılar. Artık evlerinden dışarı çıktılar iş düşüncelerinde yenilenme politikası ve fikirleri içinde farklılaştılar bir yerde Ocak ayında kendilerini aşmaya başlıyorlar. NOVA GÜNLERİ 14 27 Ocak, orijinal fikirlerinizi özgür bir biçimde dışa karşı dönüşünüz ve yenilikçi tarzda düşünmeniz anlamında etkilidir. Görüntünüzdeki çekicilik, sözlerinizdeki güç, sizi başkalarının gözünde zeki, sıra dış bir kişi olarak gösterecektir. Kendinizden çok emin olarak adım atar ve her şeyde kendinizi güvenle ortaya koyarsınız.
AKREP
BALIK
Artık çalışmak ve iş hayatınız aşktan ağır basar oldu eski alışkanlıklar değişti artık Ferahlayacağınız bir ay hatta yıl rahat nefes alacaksınız eşiniz, iş ortağınız veya sevgiliniz kanalıyla parasal açıdan ferahlamanız mümkündür. Ortaklaşa yapacağınız işler ve yatırımlar etkili olabileceği gibi, kazancınızı aranızda pay edebilir, yatırımlarda bulunabilirsiniz, bir başka kişiyle bir araya gelerek yapacağınız bir çalışmanın size kısa süreli bir kazanç getirmesi yüksek ihtimaldir. NOVA GÜNLERİ 18- 28 Ocak Sanatsal konularda etkilidir. Bu yolla kazanç elde etmenizi sağlayabilir. Gösteri dünyasıyla ilgili parasal gelirlerin simgesi olabilir.
Zeki yaratıcı Balık burçları artık mutlu olma zamanlarınız geliyor. Kendinizden çok karşınızdakileri düşüneceğiniz bir ay olacak bu ay. Oysaki kendini de düşünmesi şarttır. İşte sizler bu enerjinin etkisi altında öncelikle eşit hak ve sorumluluklar içinde ilişkisini sahiplenen kişilere doğru yönlenebilir, ilişkinizde ise, bu olgunun ön planda olmasına önem verebilirsiniz, sizler özel haklara sahip olması gereken kişilersiniz. Bu enerji altında eski bir arkadaşlığın gizlice sürdürülmesi mümkündür. NOVA GÜNLERİ 6-17 Ocak Özgürlük konusu bu dönemde çok önemlidir. Aileniz içinde sağlık veya başka bir problemle ayrı mekanlarda yaşamak zorunda olduğunuz kişilerle daha yakından ilgilenmeniz gerekebilir. 63 Ocak 2015
haberrevizyon.tv
ADRESİNİZE GELSİN Tarafsızlık, bağımsızlık ve gerçeğin temel ilke olarak kabul edildiği, profesyonel yaklaşımıyla aylık olarak yayımlanan, ulusal ve uluslararası dağıtımı gerçekleştirilen Haber Revizyon Aylık Haber Dergisi, ulusal medyanın bir üyesidir. Haber Revizyon okurlarının önceliği tarafsız, çarpıcı ve gerçek haberleri aylık olarak okumak olacaktır. Haber Revizyon News Magazine, where objectivity, independence and reality are held as core principles is a member of the national media published monthly and delivered nationally and internationally with a professional approach. The privilege of Haber Revizyon readers will be reading objective, striking and real news reviewing the monthly agenda.
ABONELİK FORMU / SUBSCRIPTION FORM AD:
NAME:
SOYAD:
LAST NAME:
MESLEK: OCCUPATION:
Sunay AKIN
Şahin MENGÜ
D. TARİHİ:
“Kürdistan’ın En Önemli Ayağı Türkiye’dir.”
Aşkın semti neresi mi?
DATE of BIRTH:
Prof. Dr. Haydar DÜMEN
Rafael SADİ
VAGİNİSMUS NEDİR? TEDAVİSİ VAR MIDIR?
ADRES: ADDRESS:
Freedom in your hands!
ŞUBAT 2013 SAYI: 5 www.haberrevizyon.com www.haberrevizyon.tv
POSTA KODU:
FRANSA MALİ’DE DİĞERLERİ NEREDE?
ZIP/ POSTAL CODE:
GELECEĞİNİZİ NASIL ALIRDINIZ?
İLÇE: REGION:
FİYAT:
10 KKTC:
İSRAİL’DE SEÇİM 2013
11,5
www.haberrevizyon.com Başkan: Freedom in your hands! www.haberrevizyon.tv “SAVAŞ ÇIĞLIKLARI ATILDIKÇA ALTIN YÜKSELİR” OCAK 2013 SAYI: 4
İŞTE EŞİTLİK PLATFORMU
FİYAT:
NİSAN 2013 SAYI: 7 www.haberrevizyon.com www.haberrevizyon.tv
10 KKTC:
Onlarlaydı...
BUGÜN 33.GÜN
TELEFON:
HİÇ MÜLTECİ OLDUN MU?
TELEPHONE:
GENELEV
FAKS:
Have You Ever Been a Refugee?
Proje Sizden Hibe Bizden
E-MAIL:
Dr. Haydar DÜMEN
Cinsiyet
Değişimi
T.C. KİMLİK NO:
tarihten gizlenen
ID NUMBER:
mezarlik
( Abonelik onayı ile fatura kesim için gereklidir. )
Röportaj
The Unopened Door of the EU M. Metin YILGÖR
Rafael SADİ
6 AYLIK ABONELİK
SUBSCRIPTION FOR 6 MONTHS
25
12 AYLIK ABONELİK 50
SUBSCRIPTION FOR 12 MONTHS
GÜCÜNÜN FARKINDA MISIN
?
( Required for invoicing after subscription )
+ KDV
DEVLETİ YÖNETENLER VEBALDE GEZİYORLAR
AB’ninKoray ÖZTÜRKLER Röportaj / Interview Açılmayan KapısıGüçlü Kadın Güçlü TÜRKİYE
Siyonizm ve Erdoğan
KONTROLSÜZ ZAMANIN
E-MAIL:
Cem Vakfı Firuzköy Şubesi Başkanı:
İstanbul Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Nazır ŞENTÜRK
Ayıp mı?sebep Günah mı? Sevginde arama! İhtiyaç mı?
FAX:
11,5
Sanatıma Dokunma! Sefa ZENGİN
Kan, Toprak, İnsan OUR DUTY IS TO SERVE HUMANITY
CITY:
10 KKTC:
Avrupa’ya En Yakın Mezarımız Sunay AKIN
11,5
EQUALITY AT WORK ERCÜMENTPLATFORM YÜCELER İstanbul Valisi Bakan Fatma ŞAHİN GÖREVİMİZ Hüseyin Avni MUTLU KIRMIZI İPİNHİZMET GİZEMİ Lokman AYVA, Halit ERGENÇ İNSANLIĞA
İL:
FİYAT:
Kadının Düzensiz Yeri
Çağın Zorunluluğu İNOVASYON
KONTROLSÜZ BEDENLERİ Sunay AKIN Ege Vapuru’nun Salıncağı
Şahin MENGÜ
Demokrasinin Teminatı Özgür Basın
LÜTFEN DERGİMİZİN AYLIK SAYISINDAN KAÇ KOPYA İSTEDİĞİNİZİ YAZINIZ.
VAT
PLEASE WRITE HOW MANY COPIES OF THE SAME ISSUE YOU WISH TO BUY.
+ KDV VAT
KARGO BEDELSİZDİR
NO CHARGE FOR DELIVERY
ABONELİK BİLGİ FORMU TARAFIMIZA ULAŞTIKTAN SONRA MÜŞTERİ HİZMETLERİMİZ SİZİNLE İLETİŞİME GEÇECEKTİR. Haber Revizyon Customer Services will be contacting you after the submission of this form.
FORMU EKSİKSİZ DOLDURDUKTAN SONRA, AŞAĞIDAKİ ADRESE POSTALAYINIZ. PLEASE COMPLETE THE FORM ABOVE AND MAIL IT TO THE ADDRESS BELOW.
HÜRRİYET BULVARI ATS PLAZA NO:129 BEYLİKDÜZÜ - İSTANBUL
DİLERSENİZ www.haberrevizyon.com ADRESİNDEKİ ÜYELİK BİLGİ FORMUNU DOLDURABİLİRSİNİZ. YOU MAY ALSO COMPLETE THIS FORM ONLINE at www.haberrevizyon.com
www.haberrevizyon.com
www.haberrevizyon.tv
0212 875 5 880
ADET COPIES
İMZA
SIGNATURE