Freedom in your hands! NİSAN 2015 SAYI: 29 www.revizyondergi.com www.haberrevizyon.com www.hraajans.com www.radyohra.com www.hra.tv.tr
FİYAT: ISSN
2
Beni Söndürmeye Nefesiniz Yetmez!
KKTC: 2 2149 - 2336
İÇİNDEKİLER NİSAN 2015 CONTENTS APRIL 2015 KÜNYE İmtiyaz Sahibi ATS Grup Güvenlik ve Yenilenebilir Enerji Sist. Basım Yayın Reklam İnş. San. Tic. Ltd. Şti. Adına R. Aytekin TÜRKER
Ölüme Hazır Bir Milletten Daha Güçlü Bir İrade Yoktur
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü R. Aytekin TÜRKER
Haber
Yaşlılar Engelli, Engelliler Yaşlı Olurken
Proje Yönetmeni Halil PETEK
Grafik Tasarım ATS Graphic Design Studio Halkla İlişkiler Merve PETEK
Reklam ve Organizasyon Yönetimi C. Buğra DEMİREL Gülbin SERTOĞLU Hukuk Danışmanı Av. Zihni Levent DURAK Muhasebe ve Finans Sevilay BALCI Turan ALPTEKİ
Danışma Kurulu Erol CANDABAKOĞLU Süha Fazlı BEZİRAY - Alaaddin SİNAN İsmail Ahmet ORHUN - Mustafa KESKİN Prof. Dr. Arif VERİMLİ - Dinçer YILDIZ Sertaç AKGÜL
Katkıda Bulunanlar Cahit ÜLKÜ - Lokman AYVA Şahin MENGÜ - Sunay AKIN Prof. Dr. Arif VERİMLİ - Dr. Haydar DÜMEN İsmail Ahmet ORHUN - M. Metin YILGÖR Rafael SADİ - Onur BELGE Egemen TÖRELİ - Yüksel GÜLEÇ Can KAPYALI - Prof. Dr. Vecdet ÖZ Dr. Yavuz DİZDAR - Ahmet GÜNEŞTEKİN Sefa KOYUNCU - Mehmet BAŞKAK Turan BAŞOL - Metin BAŞOL
Lokman Ayva
20
Özel Haber
AT E İ Z M
Ateizm, tüm tanrılara ve ruhsal varlıklara olan metafizik inançları reddeden ve var olan gerçekliği inanç yoluyla açıklamayı kabul etmeyen bir felsefi düşünce akımıdır.
Yönetim Yeri Hürriyet Bulvarı ATS Plaza No:129/2 Beylikdüzü / İstanbul İletişim 0212 875 5 880 – 0544 875 5 880 haber@haberrevizyon.com www.haberrevizyon.com
D
E
R
G
İ
S
İ
UETD, Braunschweig’da Halkla Buluştu Ekonomi
....14 Osmanlı Soykırımı
Sefa Koyuncu
....18
Hayalet Yapılar Polyeuktos Kilisesi Tarih
....30
Şahin Mengü
....40
RASAT Görüntüleri Kullanılarak Türkiye Mozaiği Oluşturuldu Teknoloji
İngilizce tercümelerimiz sözleşmeli yeminli tercüman tarafından yapılmaktadır.
Yayın Türü Ulusal, Süreli, Aylık
....12
Tek Adam Rejim
Fahri Bölge Haber Temsilcileri KKTC: Murat CEYLAN Güney Doğu Anadolu: İbrahim H. KARACA Refik TÜRKER Güney Marmara Bölgesi: Cemal AKSU Ege: Ülkü AKTAŞ Karadeniz: Şükrü YAVUZ
İletişim Çözümleri www.coordination.tv
....4
32
....42
Ayrılık ve Aşk Acısını 10 Adımda Unutun Bakış
....44 Sürekli Geç Kalma Hastalığı
Gezi PRAG
Haber Revizyon Dergisi İmtiyaz Sahibi R. Aytekin Türker, katedralleri, sivri kuleleri, köprüleri ve tarih kokan sokaklarıyla her sahnesinden ayrı bir kartpostal çıkaracak güzellikte olan Prag ve Karlovy Vary’yi sizler için gezdi.
Haber
....54
Sınav Kaygısını Yenmek Kolay! Asıl Siz Giydiklerinize ve İçtiğiniz İlaçlara Dikkat Edin Prof. Dr. Arif Verimli
....58
Cinsellik Nasıl Öğrenilir? Dr. Haydar Dümen
...60
Burçlara Göre Meslekler Astroloji
....62
Merhaba,
E ditör’den
Mucizevi bir nefes ile başlayan hayatımıza bugün de derin bir nefes alarak içimizi, zihnimizi ve en değerlisi düşüncelerimizi oksijenle buluşturalım. Rahatlayalım; gerginlik sizden uzaklaşsın, her nefesinizi hissedin, şu an size verdiği güveni düşünün. Nefes alamamayı sakın aklınıza getirmeyin! Hiçbir düşünce size bir tehdit yaratmasın ve huzuru bulun; Yoksa daralır, sıkılır, çıkmazlarda yaşamaya başlarsınız. Ülkemiz için bize düşündürmeye çalışılan da bunun gibi; bizi bunaltmaya, bizi daraltmaya çalışan, nefes almamızı zorlaştıran, farklı konulara, farklı düşünceler içine iten sistemler oluşturuluyor. Zihnimizin kirletildiği yetmezmiş gibi aldığımız nefesin içine de kötülükler bulaştırılmaya çalışıyorlar sanki! Kim ne yaparsa yapsın, ne zihnimiz ne de nefesimiz kirlenir. Kirlenmeyi eğitimle yaparlar dersek; yalan! Bizim öğretmenlerimiz ailemizden, kirlenmeyi bayrağımızla yaparlar dersek bayrağımız kanımız - canımız ay’ı ile yıldızı ile gecemiz – gündüzümüz, kirlenmeyi yönetimle yaparlar dersek biz seçip biz el verip biz destekliyoruz. Nedir bu kirlenme peki? Işıktır, aydınlıktır, bilgidir, sevgidir, paylaşımdır. Kirlilik içimizi kemiren, bizi farklı bakış açılarına sürükleyen, içimizdeki o ufacık mum ışığına dahi gözü dikmiş kişilerdir. İzin vermemeli, el ele, sevgiyle kendi ışığımızı korumalıyız. Söndürmeye çalıştıkları bir milletin ahlakı, namusudur, dalgalanan bayrağın üzerindeki rüzgarda ufacık nefesimizdir. Bizim Türkiye’mizin ışığı söndürülemez, sönemez! Direnmek, bilgilenmek doğru olanı inanç içinde, ahlak çerçevesinde saygı ile yaşamak... Ben tek başıma derim ki; Beni Söndürmeye Nefesiniz Yetmez!.. Bugün el ele olmalı, Türkiye’miz için her gün daha değerli mumlar yakmalı ve ülkemize kirlilik yaratmaya çalışanları savaşarak değil, bilgimizin ışığı ile kör etmeli, ateşinden korkutmalı, sıcaklığı ile de doğru yolu göstermeliyiz.
Haber Ölüme Hazır Bir Milletten Daha Güçlü Bir İrade Yoktur
“ÖLÜME HAZIR BİR MİLLETTEN D Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘’Ölüme hazır bir milletten daha güçlü bir irade yoktur.
Savaşlar vardır, bir milleti, iki milleti değil, birçok milletin kaderini aynı anda etkiler’’ dedi.
Ölüme hazır bir milletti köle etmek, esarete mahkûm kılmak mümkün değildir’’ dedi.
Birinci Dünya Savaşı’nın birçok milletin kaderini aynı anda etkilediği için ‘’Cihan Savaşı’’ olarak adlandırıldığını söyleyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Davutoğlu, Çanakkale Şehitler Abidesi’ndeki törende yaptığı konuşmasına, bu toprakları vatan kılan, asırlarca bu topraklar için canını feda etmiş, kanını dökmüş bütün şehitleri andıklarını belirterek başladı. Şehitlere Allah’tan rahmet dileyen Davutoğlu, ‘’Savaşlar vardır, sadece iki tarafı ilgilendirir. Meydan muhaberelerine çıkıldığında iki tarafın, iki milletin kaderiyle ilgilidirler. Savaşlar vardır, bir milletin diğer milletlerle olan mücadelesini yansıtır. 4 haberrevizyon.com Nisan 2015
‘’Ama Birinci Dünya Savaşı’ndaki bütün cepheleri dolaşsanız Galiçya’yı, Mısır Cephesini, Irak Cephesini, Avrupa’daki cepheleri... Hiçbir cephe yoktur ki Çanakkale Cephesi gibi, bu topraklar gibi gerçek anlamda Cihan Savaşını temsil etmiş olsun. Diğer cephelerde savaşan tarafların sayıları bellidir. Ama Çanakkale’de, neredeyse o gün bilinen coğrafyalardaki bütün milletler ya yan yana ya karşı karşıya gelmişlerdir.
DAHA GÜÇLÜ BİR İRADE YOKTUR” Bir tarafta sadece Devlet-i Aliyye-i Osmaniye ve vatanımızı savunmak için değil, kadim bütün değerleri, kadim medeniyetin bütün değerlerini savunan çok sayıda milletten oluşan bir kahramanlar topluluğu. Ama tek bir millet inancıyla bu toprakları savunanlar, bir kahramanlar topluluğu. Diğer tarafta yükselen bir sömürge düzenini yaşatmak, yaymak ve dünyadaki geri kalan toprak parçalarını da sömürgeleştirmek için kadim kültürün merkezi sayılan İstanbul’a doğru yürüyen ordular; İngiliz, Fransız sömürge imparatorluklarının orduları.’’ Savaşanların sadece iki millet olmadığını, iki zihniyet, iki anlayış, iki dünya telakkisi olduğunu ifade eden Davutoğlu, Mehmet Akif’in Çanakkale Şehitleri’ini anlatırken yaptığı referanslarda da onun görüldüğünü söyledi.
Başbakan Davutoğlu, bu toprakları hiç görmemiş olan ama ruhuyla bu topraklarda olan Lahor’da Muhammed İkbal’in Çanakkale ve Balkan şehitleri için yazdığı satırlarda da aslında savunmanın, sadece Çanakkale, İstanbul ve Türk milletinin kaderi olmadığının, bütün bir insanlık tarihinin kadim kültürünün izzet ve onur mücadelesi olduğunun görüldüğünü kaydetti. Mehmet Akif ne hissetmişse Muhammed İkbal’in de onu hissettiğini, Hint Yarımadasındaki Müslümanlar, Asya’daki soydaşlar ne hissettiyse Balkanlar’daki, Anadolu’daki, Ortadoğu’daki, o zamanki vatan coğrafyasındaki milletin unsurlarının aynı şeyi hissettiğini belirten Davutoğlu, bundan dolayı da savaşın gerçek anlamda bir Cihan Savaşı olmasından hiçbir tereddüt olmadığının altını çizdi. 5 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Haber Ölüme Hazır Bir Milletten Daha Güçlü Bir İrade Yoktur
“KAHRAMANLIK DESTANINA İHTİYAÇ VARDI” Birçok milletin kaderinin, Çanakkale Boğazı’nda ve bu topraklarda belirlendiğine işaret eden Davutoğlu, “Her şeyden önce bizim kaderimiz, evet bizim kaderimiz” dedi. Herkesin evinde, ailesinde mutlaka Çanakkale ile ilgili bir atıf bulunduğuna dikkati çeken Davutoğlu, “Rahmetli anneannem şunu derdi, ‘ben evlendiğimde gencecik bir kız, deden de genç bir yiğitti. Ama bir savaşa gitti, tabii o rakamları tam bilmediği için, 10-15 yıl sonra geldi, yaşlanmıştı’. Trablusgarp ile başlayan Büyük Taarruz ile biten 11 yıl vatanımızın her bir köşesinden, milletimizin her bir ailesinden neferlerin cephe cephe dolaştığı bir dönemdi. Hepsini rahmetle anıyoruz” şeklinde konuştu. Davutoğlu, kendisini etkileyen ve milli bilinci kuvvetlendiren İstanbul Lisesi’nin iki özelliğinin bulunduğuna işaret ederek, şunları söyledi: “Birisi sarı-siyah renkler. Nerden geldi diye, daha ilk adımı attığımızda, bize söylenilen İstanbul Lisesi’nden Çanakkale’ye savaşmak üzere giden 50 öğrencinin, bir dönem öğrencisinin hepsi Kabatepe’de şehit olunca, bu haber İstanbul Lisesi’ne geldiğinde, geride kalanlar önce Fatiha okurlar, sonra da lisenin kapılarını ve pencere pervazlarını siyaha boyarlar ve hepsi tekrar gönüllü olurlar. Lisenin duvarları sarı renk olduğu için kapılar ve pervazlarla birlikte sarı-siyah renkleri hala İstanbul Lisesi’nin sembol renkleri olur. Yine o lisede beni etkileyen ikinci husus, lise binasının Düyun-u Umumiye binası olmasıy6 haberrevizyon.com Nisan 2015
dı. Yani Osmanlı’yı çökerten dış borçların idare edildiği bina. Yani sömürgeci bir ekonominin hüküm sürmekte olduğu bina. O büyük kapıları, kasa kapıları gördüğümüzde, bir imparatorluğun çökerken, iktisaden çökmüş yapısıyla direnirken kahramanca direnen bir milletin fertlerinin aynı mekânda buluşması hepimizin ruhunda derin bir iz bırakmıştı.” ÇANAKKALE SAVAŞI’NIN BİRLEŞTİRİCİ RUHU Yaşanılan her hatırayla Çanakkale Savaşı’nın milli bir kimlik oluşturduğunun altını çizen Davutoğlu, o döneme kadar yenilgiler yaşanırken, bozguna uğranırken Çanakkale Savaşı ile bir anda milli psikolojinin değiştiğini anlattı. Davutoğlu, Çanakkale Savaşını idare eden başta Yarbay Mustafa Kemal olmak üzere bütün komutanların, daha sonra İstiklal Harbi’nin paşaları olduğunu hatırlattı. “Çanakkale Savaşı, onlara şunu göstermiştir” diyen Davutoğlu; “Ölüme hazır bir milletten daha güçlü bir irade yoktur. Ölüme hazır bir milletti köle etmek, esarete mahkûm kılmak mümkün değildir. İşte o inançtır ki bütün ordular dağılmışken, Mondros Mütarekesi, Sevr ile vatan toprakları parçalanmışken Kuvayı Millîye ruhu tekrar ayağa kalkabildi. Emin olunuz ki eğer Çanakkale Savaşı yaşanmamış, bu kahramanlık destanı yazılmamış olsaydı Kuvayı Milliyeyi o kadar kolay örgütleyebilmek de mümkün olmazdı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıkılan bir imparatorluğun mirası üzerinden ancak ve ancak Çanakkale Savaşı’nın birleştirici ruhuyla ayağa kalkabildi” ifadelerini kullandı.
Ayda 25TL ile bir çocuğu okul öncesi eğitimine kavuşturun Erken çocukluk gelişimi kavramının “Çocuk hakları”nın gündemine her geçen gün daha fazla yerleştiğini görüyoruz. Çocuğun fiziksel, duygusal ve sosyal gelişiminde anaokullarının işlevi yadsınamaz. Gelin, hiçbir çocuğumuzu açıkta bırakmadan, bütün çocuklarımıza “hayata eşit koşullarla başlama hakkı”nı tanıyalım. Daha yaşamlarının başında eksikli kalmasınlar. Onları anaokullarına kavuşturalım. Tıpkı kendi yakınlarımız gibi. Çocuklarımızdan bu “can suyu”nu esirgemeyelim. Ayda 25 TL/yılda 300 TL bir yoksul çocuğa bu konuda büyük destek olacak. Var olun!
UNICEF Türkiye İyi Niyet Elçisi Kıvanç TATLITUĞ
Okul Öncesi Eğitiminin Güçlendirilmesi UNICEF’in Türkiye’deki önceliklerinden biri. “Çocuk başına aylık 25TL / yılda toplam 300TL” katkı ile 10 pilot ilin 3’er ilçesinde çocuklarımızı anaokullarına kavuşturuyoruz. Hedef binlerce çocuk.
Haber Ölüme Hazır Bir Milletten Daha Güçlü Bir İrade Yoktur “BİR KEZ DAHA SÖZ VERİYORUZ Kİ..” Başbakan Davutoğlu, milletin kurduğu bir devletten ve o devletin geleceğe kararlı yürüyüşünden bahsediliyorsa, herkesin Çanakkale şehitleri huzurunda ihtiramla eğilmesi, onlara her an rahmetle dua etmesi gerektiğini vurguladı. Diyanet İşleri Başkanlığının Türkiye’nin tüm camilerinde, sabah namazında buğday çorbası ile “asker tayını” vermesinin ve dualarla şehitleri anmasının mühim olduğunu belirten Davutoğlu, “Nasıl bizim idrakımız, bilincimiz buralarda köklü bir gelenekten gelerek tekrar inşa ve ihya edilmişse, savaştığımız düşman askerlerinin de ülkelerinde aynı his yaşandı’’ dedi. Avustralya ve Yeni Zelanda başbakanları ve dışişleri bakanları ile her görüştüğünde, bir dostluk halkası içinde, Çanakkale’yi andıklarını ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti: “Avustralya ve Yeni Zelanda liderleri hep, ‘eğer bugün Yeni Zelanda ve Avustralya kimliği varsa, bu kimliği Çanakkale’ye borçluyuz’ derler. Birçok milletin kaderi burada değişti. Birçok milletle burada farklı saflarda bulundu. Biraz önce bu kahramanlığı anlattığımız, bu kahramanlığını yaşadığımız tabyalarda, o mevzilerde, o siperlerde, bugün vatan toprakları içinde bulunan Diyarbakırlısı da vardı, İzmirlisi de vardı, Urfalısı da vardı, Edirnelisi de vardı, Tokatlısı da vardı, Muğlalısı da vardı, Rizelisi de vardı, Mersinlisi de vardı. Akdeniz, Karadeniz, Doğu ve Batı, Fırat kenarı ve Sakarya kenarında doğanlar, Yeşilırmak’ta doğanlar, Ceyhan’da, Seyhan’da doğanlar, Toroslar’a selam vererek büyüyenler, Ağrı’ya selam vererek büyüyenler, o dağlar, o nehirler adına geldiler. İşte burada, bu kutsal topraklarda Dersaadet’i, yani devletin ve milletin kalbini, yüreğini korumak için birlikte omuz omuza savaştılar. 100 yıl sonra bu milletin arasına nifak sokmak isteyenlere karşı şehitlerimizin huzurunda, Türkiye Cumhuriyeti ve hükümetimiz adına, Türk Silahlı Kuvvetleri adına, bir kez daha söz veriyoruz ki: Nasıl 100 yıl önce yazdığımız destan bir milli birlik sağlamışsa emin olunuz ki bu toprakların milli birliği, bu milletin ebedi kardeşliği, bu milletin mensupları olan, unsurları olan hangi etnik ve mezhebi kökeni olursa olsun bu topraklar için tüm vatandaşlarımızın tarihteki kaderdaşlığı için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Kim bu milletin arasına nifak sokacaksa, sokmaya planlarsa onun karşısında Çanakkale ruhuyla tam ve bir bütün içinde ayakta duracağız. Yine bizim saflarımızda o zaman, bizim saflarımızda bulunan Boşnak, Arnavut, Üsküplü, Kosovalı, Selanikli, İşkodralı, Filibeli tüm Balkan coğrafyasında eğer bu topraklar kayboldu, ama Çanakkeli üzerinden İstanbul düşerse bizim bir daha geleceğimiz olamaz diyen Balkan milletleri, burada bu topraklarda hem İstanbul’u hem de Balkan Savaşı’ndan sonra kaybettiklerini burada da kaybetmemek için omuz omuza savaştılar. O şehit düşmüş Balkan şehitleri için, Çanakkale’de şehit düşmüş Kosavalılar, Bosna Hersekliler, Arnavutluklar olmak üzere, tüm Balkanlar için buradan da o gün nasıl kaderimiz ortaksa, bilinsin ki Türkiye; Balkan coğrafyasında barış için, kardeşlik için kaderi ortak kılmaya devam edecektir.’’ 8 haberrevizyon.com Nisan 2015
“BAŞIMIZ HİÇ BİR ZAMAN EĞİK OLMADI” Çanakkale savaşında omuz omuza verilen tüm kavimlerin, tüm toplulukların, bugün Türkiye’nin merhamet elini, şefkat elini, kudret elini hissetmek istediklerinde, her zaman onların yanında olacaklarını söyleyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Karşı taraftakiler... Ecdadımızın yiğitçe savaştığı karşı taraftakiler. İngilizler, Fransızlar, Avustralyalılar, Kanadalılar, Yeni Zelandalılar ve daha niceleri. Onlarla ecdadımız mertçe savaştı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün daha sonra ifade ettiği gibi, onları da biz hep kahramanlar olarak andık, ölü toprakları onların kahramanlarının defnedildiği topraklar olarak gördük ve onların annelerine aynı yürekten seslenişle seslendik. Aslında bu örnek dahi, bugün safların karşı tarafında olan, mevzilerin karşı tarafında olan halklarla, devletlerle kurduğumuz dostluklar dahi, insanlık için bir derstir. Bizim milletimiz savaştı mı mertçe savaşır, barıştı mı mertçe barışır. Yeter ki karşımızda savaşacak yürekte mertler olsun, barış için barışacak yürekte mertler olsun.’’ Konuşmasında, Avustralya literatüründeki İngilizce okuduğu bir mısrayı hatırlatan Davutoğlu, şunları söyledi: “Bir Avustralyalı anlatır. Der ki; ‘tam da savaşın orta yerinde kısa bir ara verildiğinde, iki siper arasında bir askerimiz kalmıştı. Bir Türk askeri, karşı taraftan beyaz bir bayrak çekerek ilerledi ve omzuna aldığı düşman askerini bizim mevzilerin tarafına getirdi ve bıraktı.’ İşte insanlık dersi bu. Bugün savaş hukukunun her türlüsünü çiğneyerek mazlumları kentlerde katleden yapılar, terör unsurları veya rejimler, Çanakkale’ye gidip bu insanlık dersini almalıdır. Biz bu insanlık dersini vermiş olan ecdada bir kez daha hürmetle, saygıyla, minnetle teşekkür ediyoruz. Rahmetle anıyoruz onları. Elhamdülillah, alnımız açık dünyanın her yerinde bu milleti temsil ederken, salonlara girdiğimizde, arkamızda o ecdadın mirasını hissettiğimiz için, gönlümüzde o ecdadın yüreğinin hislerini, kahramanlık duygularını hissettiğimiz için başımız hiçbir zaman eğik olmadı.’’ “BU MİLLET BİR DAHA BAŞKASINDAN BORÇ İSTEYECEK ZİLLETİ YAŞAMAYACAK” “Biz de şehitlerimize buradan bir kez daha sesleniyoruz” diyen Davutoğlu, “Nasıl siz başımızı dik tutmuşsanız, nasıl siz yazdığınız destanlarla bizim neslimize bütün cihanda başı dik olacak bir miras bıraktıysanız, Allah, millet ve tarih şahit olsun ki biz de gelecek nesillere başı dik miras bırakacağız” diye konuştu. Davutoğlu, 24 Nisan’da hem Türkiye safında hem karşı tarafta savaşan milletlerin Çanakkale’de buluşacağını bildirerek, “Birileri 1915 üzerinden nefret kültürü oluşturmaya çalışırken, biz buradan duyan her kulağa, hisseden her yüreğe diyeceğiz ki bizim atalarımız yiğitçe savaştılar ama barış yaptıklarında da arkalarında bir nefret bırakmadılar” ifadesini kullandı. 9 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Haber Ölüme Hazır Bir Milletten Daha Güçlü Bir İrade Yoktur “İnsanlık toplumuna buradan seslenmek istiyorum. Gelin, nefret, kin ve intikam duygularını bir kenara bırakalım. Bu toprakların altında şu anda yatanlar, mertçe savaşırken, yüreklerinde vatan ve iman bilinciyle ölüme giderlerken, düşman askerinden dahi nefret etmediler. Onlara da savaşa ara verildiğinde, merhametle yaklaştılar. Şimdi bu topraklarda 100. yılı kutlarken, aslında bir tek bu sene 100. yıl kutlamış olmayacağız. 1911’den bu yana, 2011’de Libya’ya gittiğimizde, orada Misrata’da, Trablusgarp’ta ecdadımızı yâd eden, ‘bizler Anadolu çocuklarıyız’ diyen Libyalılarla da kucaklaşmıştık.” 2012, 2013 yıllarında Balkanları dolaşarak, ‘Balkan faciası üzerinden 100 yıl geçtikten sonra nasıl bir Balkan barışı gerçekleştirebiliriz’ diye konuşmak üzere ziyaretlerde bulunduklarını hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Şimdi Sarıkamış, Çanakkale’de, Kafkaslarda, Balkanlarda, Anadolu’da ve Ortadoğu’da, Anadolu coğrafyasını kalıcı barışın merkezi kılmak için dolaşıyoruz. 1917’nin 100. yılında Kut’ül Ammara’da, ki en az Çanakkale gibi destansı bir kahramanlık zaferidir ama az bilinir, Irak halkının tüm unsurlarıyla, ordumuzun, silahlı kuvvetlerimizin verdiği o kutlu savaşın 100. yılını idrak edeceğiz. Sonra acılı olarak İzmir’in işgalinin 100. yılı, sonra İstiklal Harbi’nin 100. yılı, Atatürk’ün Samsun’a çıkışından, Erzurum Kongresi’ne ve diğerlerine ve nihayet 2023’te Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 100. yılını idrak edeceğiz”
ihtiyaç hissettiğinde onlara kucak açacak kudrette olsun. Eğer herhangi bir namert, tekrar bu topraklarla ilgili bir plan yapmak cüretine kalkışırsa aynı şekilde kudret sahibi olsun. Bir devletin bekası kudret ve şefkat sahibi olmasıyla mümkündür” diye konuştu.
Davutoğlu, 2023’ün Türkiye’sine seslenerek, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, her şeyden ve herkesten önce Çanakkale’de şehit düşen ecdadımızın mirasıdır ve onların malıdır. Biz o mirasa sahip çıkarken, o gün çok zor şartlarda, belki üzerlerinde doğru dürüst elbise bile olmadan, savaş malzemesi olmadan, savaşacak gemilerini dışarıdan almış bir millet olarak kahramanlık destanı yazan şehitlerimizin torunları olarak, aziz milletimize söz veriyoruz. İstanbul Lisesi’nden, Duyun-u Umumiye binası anlamında aynı liseden, çıkan şehitlerimize söylüyoruz; bir daha bu topraklarda Duyun-u Umumiye ayıbı yaşanmayacak. Bu millet bir daha başkasından borç isteyecek zilleti yaşamayacak” ifadelerine kullandı.
“Hani ‘Çanakkale Şehitlerine’ şiirini yazan, o büyük, milli şairin ‘Bir daha Allah bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın’ diyerek, yüreği kan ağlayarak, ama iftiharla kaleme aldığı, 12 Mart 1921’de İstiklal Marşımız. İşte 1915’ten 1921’e doğru giderken, 6 yıl içinde Mehmet Akif, Çanakkale şehitlerini yazdığı mısralardan İstiklal Marşı’nı yazmaya bir idrak ile yürümüşse, biz de aynı şeyi bugün hissediyoruz. Bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırılmayacak ama İstiklal Marşımız ebediyete kadar, al bayrakla birlikte bu vatan semalarında dinlenecek, hürmetle önünde eğilinecek.”
Osmanlı Devleti’nin Duyun-u Umumiye üzerinden ilikleri sömürüldüğü için çöktüğünü ifade eden Davutoğlu, “Bütün bu tecrübelerden sonra, işte öyle bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmak ve geliştirmek istiyoruz ki, 100 yıl önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni öyle bir hale getirmek istiyoruz ki her şeyiyle kendi kendine yeter olsun, mazlumlar 10 haberrevizyon.com Nisan 2015
YERLİ SAVUNMA SANAYİ Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının katılımıyla İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümünü geçen günlerde kutladıklarını hatırlatarak, şöyle konuştu:
ASELSAN Radar ve Elektronik Harp Teknoloji Merkezi’ni de hafta başında açtıklarını anımsatan Davutoğlu, şöyle devam etti: “Nusret Mayın Gemisi ve diğer gemilerimiz, onlar kahramandılar. Gemileri dahi kahraman bu milletin. Ama Türkiye’de üretilmemişlerdi, o zaman savaşan ordumuzun büyük kısmı dışarıdan alınmak zorunda kalınıyordu.
100 yıl sonra, hele hele Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında elde ettiğimiz acı tecrübelerle, artık ‘kendi savunma sanayine sahip olmayan bir milletin istiklal davası da olamaz’ diyerek, 12 yıldır savunma ihtiyacımızı karşılamak üzere bir seferberlik halindeyiz. Aselsan, Roketsan ve diğer tüm şirketlerimizde, dünyanın en büyük 100 savunma şirketinin içine girmiş, 2 savunma şirketimiz de inşallah, bunların sayısı zamanla ona, yirmiye çıkacaktır, burada söz veriyoruz. 2023’te, Çanakkale Savaşı’nın 100. yılından o güne söz veriyoruz ki, o günlerde Türk semalarında yüzde yüz Türk milli muharip savaş uçağı uçacak. Son savunma sanayi icra komitesinde bunun kararını aldık.” Davutoğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Altay tanklarıyla gücüne güç katacağına işaret ederek, şunları kaydetti: “Biraz sonra izleyeceğimiz gemilerimizin önemli kısmı, gururla başta Tanzanya’da ziyaret ettiğim Heybeliada gemisi olmak üzere, Afrika kıtasını geçen yıl dolaşıp bir ilki gerçekleştiren Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın gemilerinin çoğu artık Türk yapımıdır. Türk mühendislerinin elinde üretilmiştir, Türk subaylarının kudretine emanet edilmiştir. Yine insansız hava araçları ve diğerleri Türk savunma sistemi, füze savunma sistemi hepsini milletin istiklali için yapmak, hepimizin üzerinde bir borçtur. Hem Çanakkale şehitlerine bir borcumuzdur hem de onlardan aldığımız mirası gelecek nesillere başı dik ve onurlu şekilde temsil edebilmek için gelecek nesillere borcumuzdur. Bu borcu ödemek için gece gündüz çalışacağız.” “Savaşmadan eğer barışı kazanmak istiyorsak her an savaşa hazır bir halde olmak durumundayız” diyen Davutoğlu, Çanakkale’nin büyük bir ders olduğunu belirtti. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir kez daha Genelkurmay Başkanımıza, operasyona katılan bütün komutanlarımıza huzurunuzda teşekkürü bir borç biliyorum. Şah Fırat Operasyonu esnasında 9 saat içinde kutsal bir emaneti Süleyman Şah’ın na’şını ve oradaki emanetleri Suriye derinliğinden alıp sınırımıza yakın olan Eşme bölgesine defnedilmek üzere getiren silahlı kuvvetlerimizde o gece gördüğüm disiplin, uyum, kararlılık ve cesaret, Çanakkale şehitlerinin varislerinin ve mirasının sahipsiz olmadığını bir kez daha ortaya
koydu. Her bir komutanımıza, her bir askerimize huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Bu tecrübe dahi göstermiştir ki bizim milletimizin en önemli hasletlerinden biri, eğer onurumuzu, izzetimizi korumak gereken bir an söz konusu olmuşsa o anın gereğini yapmak konusunda tereddüt edilmemesidir” ifadelerini kullandı. “BİNLERCE KİLOMETRE ÖTELERDEN UNUTULMADIĞINIZI GÖSTERMEK İÇİN GELDİM” Bütün millet adına Çanakkale, Galiçya, Azerbaycan, Yemen, Bağdat, Myanmar’daki şehitliklerde yatan şehitler başta olmak üzere dünyanın neresinde olursa olsun başında Türk bayrağı dalgalanan bütün şehitlere selamı borç bildiğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti: “Myanmar’a büyükelçimiz gittiğinde akademik hayatta takip ettiğim ve hep bizde az bilinen bir husus dikkatimi çekmişti. Kanal, özellikle Irak cephesinden 12 bin askerimiz Myanmar’a esir götürülmüştü, Yaklaşık 6 bini Myanmar’da şehit olmuştu. Orada esaret esnasında ölmüşlerdi. Yazdıkları mektupları okumuştum, Londra’daki arşivlerden. Cevapsız kalan mektuplardı; annelere, babalara, yavuklulara yazılan mektuplar. Myanmar Büyükelçimiz giderken ‘Talimatınız nedir, Sayın Bakanım’ dediğinde, o zaman şunu söylemiştim, 2012 yılında: ‘Gideceksin önce şehitlerimizi bulacaksın ve onlara diyeceksin ki huzurlarına varıp, ‘Bu topraklara ben, cevapsız kalan mektuplarınıza cevap iletmek için geldim. Anadolu’daki 75 milyon adına geldim. Şahadet şerbetini içtiğiniz bu topraklarda binlerce kilometre ötelerden unutulmadığınızı göstermek için geldim ve sizden izin alarak bu topraklara giriyorum. Bu topraklarda dalgalandırdığımız bayrak, ebediyete kadar sizin bayrağınız olacaktır. Size Anadolu’dan iki kutsal emanet getirdim, al bayrak ve Kur’an-ı Azimüşşan.’ İşte Çanakkale şehitleri, önlerinde al bayrak dillerinde Fetih Suresi ile şehitliğe yürürken bugünleri bizim yaşamamız için yürüdüler. Allah onlara rahmet eylesin, ruhları şad olsun, emanetlerine sahip çıkma gücü ve kudretini bize nasip eylesin. Bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın ama ne zaman gerekirse Çanakkale şehitlerinin imanını, gücünü, azmini, kararlılığını yüreğimizden eksik etmesin. Ruhları şad olsun.”
11 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Bakış Yaşlılar Engelli, Engelliler Yaşlı Olurken
Lokman AYVA Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı
Yaşlılar Engelli, Engelliler Yaşlı Olurken
12 haberrevizyon.com Nisan 2015
Bu yazıyı sonuna kadar okur musunuz bilemiyorum. Fakat ömrünüzün sonuna kadar yaşayacağınızı biliyorum. Orada da bilemediğim bir şey var: Ömrünüzün ne kadar süreceği. Ömrünüzün uzun sürmesi halinde bildiğim bir şey var: İhtiyarlayacağınızı biliyorum. İhtiyarlığınızda ise bildiğim bir şey var: Hareketlerinizde, işitmenizde, görmenizde, anlamanızda çeşitli seviyelerde değişiklikler olacak. Engelliler de yaşlanır. Kör dedelerimiz, sağır ninelerimiz, tekerlekli sandalyelerde büyükbabalarımız, büyükannelerimiz olacak. Onların da diğer organları öyle tam çalışmayacak. Kör dedenizin aynı zamanda belki kulağı az duyacak. Sağır nineniz belki az görecek, belki de tekerlekli sandalye kullanma durumunda kalacak.
Yaşınız ne olursa olsun, anlamlı, doyumlu, mutlu, huzurlu, sağlıklı, huzurlu ve heyecanlı bir ömür diliyoruz. Gençliğin, canlanmanın, yenilenmenin, doğuşun, yeniden canlanmanın sembolü BAHAR’da bunları konuşmak belki abes geldi. Aman efendim olur mu ! bu işin ikinci baharı da var. Bir yılda bir bahar vardır ama bir ömürde çok bahar vardır. Hem bu baharlar, yazın, güzün temellerinin atıldığı yerler, köklerinin atıldığı, meyvelerinin çiçeklerinin açtığı zamanlardır. Yazın meyvesi, güzün hasadı olması için bu baharda bir şeylerin yapılması lazım. Gelin biz de ister engelli, ister engelsiz olalım, şu ömrümüzün baharında kendimizin gereksiz özelliklerini öyle budayalım, kendimizi çiçeklerle öyle donatalım ki, topraktan, havadan, Güneş’ten öyle faydalanalım ki yazınki meyvemize doyum olmasın, güzünki hasadımız herkesi mutlu etsin, kışın da bizlerin, kar altındaki tohum misali, yaptıkları bizden sonraki baharda fidan olsun, çiçek açsın, meyve versin. Biz insanlar üniversite sınavına bile hazırlanıyoruz, yaşlanacağımız garantiyken yaşlılığa hazırlanmazsak bu işte bir tuhaflık olur. 13 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Haber
UETD, Braunschweig’da Halka Buluştu
UETD, BRAUNSCHWEIG Zeybekçi, Türkiye’nin “sıfır baraj” ve en kılcal damarlarına kadar temsilin olduğu 550 bölgeli, iki türlü bir “Türkiye sistemine” ihtiyaç duyduğunu ifade ederek, “Bir de direk halk tarafından seçilip gelen bir meclis kurduğunuz zaman bundan daha demokratik, daha özgür bir meclis olur mu?” değerlendirmesinde bulundu. Yürütmeyi ve bu bağlamda seçilen başkanın gücünü oluşturmak için ikinci bir meclisin de kurulması gerektiğini söyleyen Zeybekci, “O da iki yapılı bir sistem olur. Buna da Türk sistemi dersiniz, başka sistem dersiniz, ne derseniz deyin. Adına başkanlık mı dersiniz, Cumhurbaşkanlığı mı dersiniz, ne derseniz deyin. Ama Türkiye dünyanın en demokratik, en şeffaf, en üst seviyede hukuk normlarına sahip sistemi yaratmalı” değerlendirmesinde bulundu. Ekonomi Bakanı Zeybekci, avroda son dönemlerdeki dalgalanmaları da değerlendirdi. “Avronun düşmesi bilerektir. Bilinçli bir şekilde yapılmaktadır. Avrupa 2008 krizinden çıkamıyor. Olabildiğince bol sermaye piyasaya pompalanıyor, para veriliyor” diyen Zeybekci, Avro Bölgesi ülkelerinin bu düşüşle “ihracatın canlandırılması” avantajını kullanmak istediklerini söyledi. Zeybekci, şöyle konuştu: “Avrupa’da üretilen ürünlerin fiyatlarının cazip hale getirilerek, talebi artırmak, dış talebi yani ihracat talebini artırarak üretimi artırmak, artan üretimi istihdamı ve büyümeyi tetiklemek. Yani bir tetikleme yaratmaya çalışıyorlar. Doğru bir hareket, akıllı bir hareket. Geçen sene Ocak ayında dolar-avro 14 haberrevizyon.com Nisan 2015
paritesi 1,36 iken, şimdi 1,06-1,05’e düştü. (Avro) Yaklaşık olarak yüzde 28-30 civarında değer kaybetti. Net olarak söyleyecek olursak 2014 Haziran’ından geçtiğimiz Cuma akşamına kadar avro, dolar karşısında yüzde 29 değer kaybetti. Peki Türk lirası ne yaptı? Söz konusu dönemde Türk Lirası, dolar karşısında yüzde 23 değer kaybetti. Yani dünya ekonomisindeki diğer tüm paralar gibi hareket etti. Türk Lirası avrodan çok daha iyi. Çünkü avro bilerek kasten böyle bir harekete doğru gidiyor.” Türkiye’nin geçen yıl cari açığını 2013’e göre yüzde 30, dış ticaret açığını da yüzde 20 iyileştirdiğini belirten Zeybekci, Türkiye’nin bir ateş çemberinin içinde olmasına karşın ekonomik göstergelerinin iyi olduğuna işaret etti. Avrupa Birliği’nin (AB) 2014 yılında büyümede hemen hemen sıfıra yakın bir büyüme gerçekleştirdiğini ifade eden Zeybekci, “Avrupa Birliği toplam ithalatında yüzde 1’in altında bir ithalat artışı yaşadı. Bunlara rağmen Türkiye’nin ihracatı 2014 yılında yüzde 5,1 arttı” dedi. UETD’nin organize ettiği toplantıya Türkiye’nin Almanya Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu, AK Parti Konya Milletvekili Harun Tüfelçi, Hannover Başkonsolusu Mehmet Güney, Yeşiller Partisi Aşağı Saksonya Milletvekili Belit Onay, UETD Genel Başkanı Süleyman Çelik, UETD’li üst düzey yöneticiler ve Hannover’li sivil toplum kuruluşlarının başkanları katıldı.
Almanya’nın Hannover şehrinde Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) ve sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle bir araya gelen Zeybekci, Türkiye’nin güncel siyasi konularını ve ekonomisini değerlendirdi. Türkiye’nin mevcut seçim sisteminde sıkıntılar yaşadığına işaret eden Zeybekci, “Şu anda Türkiye’deki en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi yüzde 10 barajı. Yüzde 10 barajını savunmak mümkün mü? Bunu çözecek bir sistemi geliştirmemiz lazım” diye konuştu.
G’DA HALKLA BULUŞTU
15 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Haber
UETD, Braunschweig’da Halka Buluştu
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, yurt dışındaki vatandaşlardan 7 Haziran’daki genel seçimde oy kullanmalarını isteyerek, “Oy vermek kutsal bir hak ve görevdir. Bu hakkınızı kullanın. Ne yapın ne edin illaki oyunuzu kullanın. Hangi siyasi partiye oy kullanırsanız kullanın ama illaki sandığa gidin” dedi. Zeybekci, Avrupalı Türk Demokratlar Birliğinin (UETD) Şehir Salonu’ndaki toplantısında Almanya’nın, Türkiye için ekonomik, ticari anlamda ve dünya ile entegrasyonunda en önemli güçlerinden biri olan genç ve pırıl pırıl bir nesli kazandırdığını belirtti. Almanya’da yetişmiş olan ikinci ve üçüncü nesil çocukların Türkiye için de çok faydalı olduğunu anlatan Zeybekci, “Onları alıp götürüyoruz Türkiye’ye. Çok iyi yetişmiş, buradakinden daha çok kazanan gençlerimiz var” diye konuştu. Zeybekci, birçok ülkenin nüfusundan daha fazla Türk kökenli seçmenin Almanya’da oy kullanabildiğini belirterek, şunları söyledi:
16 haberrevizyon.com Nisan 2015
“ T ü r k i y e Ya r d ı m Ya p a n Ü
Ülkeler Arasında Birinci”
“Bir milyon Türkiye orijinli insan Almanya’da Alman vatandaşı olarak Alman siyasi partilerine oy kullanıyor. Dünyada onlarca ülkenin nüfusundan daha fazla bir seçmen sayısı. Oy vermek kutsal bir hak ve görevdir. Bu hakkınızı kullanın. Ne yapın ne edin illaki oyunuzu kullanın. Hangi siyasi partiye oy kullanırsanız kullanın ama illaki sandığa gidin. Türkiye’nin çok yoğun bir şekilde katlanarak değiştiği ve dönüştüğü bir ortamda ben de oy vermiştim deme hakkını ve imkanını kaçırmayın.” “Türkiye yardım yapan ülkeler arasında birinci” Türkiye’nin 2002 öncesi 10 bin dolar bile yardım veremediğini vurgulayan Bakan Zeybekci, “Bugün Türkiye, dünyada yardım yapan, ihtiyaçları gideren ülkeler sıralamasında birinci” dedi. Türkiye’nin yardımların milli gelire oranı noktasında açık ara birinci olduğunu ifade eden Zeybekçi, “Türkiye bugün üst üste son dört - beş yıldan beri ortalama olarak verdiği nakdi yardımlarda 5 milyar dolara ulaştı” bilgisini paylaştı. “TBMM’de de temsil edileceksiniz” AK Parti Konya Milletvekili Harun Tüfekçi ise AK Parti iktidarı öncesindeki iktidarların yurtdışında yaşayan vatandaşlara “döviz getiren” anlayışında yaklaştığını savundu. Tüfekçi, 7 Haziran seçimlerinden sonra artık yurtdışında yaşayan vatandaşların da TBMM’de temsil edileceğini bildirerek, “Şunu iyi bilin ki bu seçimde de olmak üzere bundan sonraki seçimlerde de seçilme hakkını elde edecek, yani içinizden birilerinin de TBMM’de temsil edileceği günler yakındır” diye konuştu. Toplantıya Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu, Hannover Başkonsolusu Mehmet Güney, UETD Genel Başkanı Süleyman Çelik, UETD’li üst düzey yöneticiler ve Braunschweig’daki sivil toplum kuruluşlarının başkanları da katıldı.
17 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Osmanlı Soykırımı
OSMANLI Sefa KOYUNCU
Osmanlı Hanedanı’na reva görülen uygulama gerçekten akıl alır gibi değil. “Dram” denildi, “trajedi” denildi, “zulüm” denildi. Ben de çıtayı biraz daha yükselterek, “soykırım” diyorum. Maksadım, olayın vehâmetine dikkat çekmek; Oğuz Hân’ınahfâdı olarak, bu aziz coğrafyayı kanları, canları pahasına bize yurt edinen ecdâdın uğradığı haksız muamelenin ağır vebalini hatırlatmaktır. Neden mi “soykırım” dedim? Birleşmiş Milletler, soykırım tarifine bakalım: “BM’nin 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne göre bir eylemin soykırım olarak nitelendirilebilmesi için, belirli bir insan topluluğunun; milliyeti, ırkı, etnik kökeni veya dini dolayısıyla tümünün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetinin bulunması gerekir.” 18 haberrevizyon.com Nisan 2015
SOYKIRIMI
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü’ne göre ise soykırımın tanımı 6. maddede yapılmaktadır. Bu maddeye göre soykırım, bir milletin, etnik, dini bir grubun veya bir ırkın tamamını veya bir bölümünü yok etmek amaçlı yapılan, aşağıdaki davranışlardır: (1) Grup üyelerini öldürmek; (2) Grup üyelerine ciddi fiziki veya zihinsel zarar vermek; (3) Grup üyelerini bilerek tamamen ya da kısmen fiziksel yok oluşa götürecek yaşama şartlarına tabi tutmak; (4) Gruptaki doğumları kasıtlı olarak engellemek; (5) Grubun çocuklarını zorla başka bir gruba transfer etmek.
“
İşbu BM kriterlerini ve çıkarılan bir kanunla sürgün edilen Osmanlı ailesinin başına gelenleri incelerseniz, siz de benim gibi olaya “soykırım” demekten kendinizi alamazsınız. Ha bu arada, bu tespitlerimizi Ermeni diasporası kendine yontup asılsız iddiaları için payanda yapmaya kalkışmasın! Zira,Osmanlı soykırımı vardır, Ermeni soykırımı ise yoktur! Konuyu çok iyi araştırmış ve iki kitap çalışması yapmış bir yazar olarak, Ermeni soykırımının olmadığını üç maddede özetleyebilirim:
“
BM kriterlerine göre Ermeni tehciri soykırım değil ama Hanedan sürgünü soykırımdır.
“Bizim ecdâdımız, Hanedan bedduasından korkardı” 1 - 24 Nisan 1915 tutuklamaları, Birinci Dünya Savaşı şartlarında düşmanla iş birliği yaptığı tespit edilen Ermeni çete elebaşlarını nihânetini önlemek içindir ve meşrudur. 2 - 27 Mayıs 1915’de çıkarılan “Tehcir Kanunu”, savaş şartlarında devletin ülke savunması için gerekli gördüğü bir kısım Ermeni vatandaşını, yine kendi toprakları içerisinde güvenli bölgelere nakletmesidir ki meşrudur, dünyada örnekleri vardır. 3 - Daha da önemlisi, Osmanlı’nın hiçbir surette Ermenileri kısmen veya tamamen “yok etme kasdı” tespit edilememiştir ki, bu da olayın “soykırım” olarak nitelendirilemeyeceğini gösterir. Osmanlı sürgünü ise savaş şartları dışında cereyan eden bir keyfiyettir. Bu nokta önemlidir. Hanedan’ın sürgün edilmesini ön gören 3 Mart 1924 tarihli kanun, savaş bittikten sonra çıkartılmıştır. Cumhuriyet ilân edilmiş, dönemin heyet-i vükelâsı Meclis’te konuyu tartışarak Osmanlı Hanedanı’nı sürgün etme kararı almıştır. Yurt dışına çıkarılan Hanedan üyelerinin akibetleriyle ilgilenilmemiş ve âdeta ölüme terk edilmişlerdir ki, bu, yüce milletimizin omuzlarına yüklenmiş oldukça ağır bir vebaldir. 1943’de vefat eden büyük İslâm âlimi Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh” buyurdu ki: “Biz Sultan Aziz’in ahını çekiyoruz. Sultan Hamid’in ahına daha sıra gelmedi. Biz bu Hanedan’a yapılan zulme kayıtsızlığımızın cezasını çekiyoruz. Hanedan bedduası müthiştir. Bizim ecdâdımız, Hanedan bedduasından korkardı.” Dileyelim, Allahüteâlâ bu ağır vebalden, milletimizi bir an önce kurtarsın! 19 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Ateizm
ATEİZM NEDİR 20 haberrevizyon.com Nisan 2015
?
21 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Ateizm
Ateizm, tüm tanrılara ve ruhsal varlıklara olan metafizik inançları reddeden ve var olan gerçekliği inanç yoluyla açıklamayı kabul etmeyen bir felsefi düşünce akımıdır. Ateistler; bazen “tanrıtanımaz” kelimesiyle anılsalar da, bu isimlendirme var olan bir tanrıyı reddetme fikrine atıfta bulunduğu için ateistler tarafından kabul görmez. Ateizm inanç koşullanmalarını, hayali yaratıkları ve olayları reddeder. Ateist bakış açısıyla tanrının yanı sıra tüm metafizik inançlar ve tüm ruhanî varlıklar da reddedilir. Kelime anlamında da belirtildiği üzere; ateizm, din ile ilgili bir kavram değil, tanrı ile ilgili bir kavramdır. Dinlerin varlığı, dinlerin tanımının ne olduğu, dinlerin iyi mi yoksa kötü mü olduğu ateizmin konusu ve tartışma alanı dışındadır. Ateizm, her tür metafiziği reddettiği için, kendini metafizik öğeler üzerinden temellendiren dinlerin metafizik boyutlarını da reddeder. Yani bu, özellikle dinlere karşı sergilenen bir duruş değil, genel olarak tüm metafizik inanışlara karşı bir duruştur. Ateizm sıklıkla “dinsizlik” ile özdeşleştirilse de, Budizm gibi bazı Uzakdoğu dinlerinde de “yaratıcı” anlamında bir tanrının varlığına rastlanmaz. Bu yönüyle de ateizm ile dinsizlik birebir örtüşmez. Deist akımlara bakıldığında da, tanrıya inancın olduğu ancak dinlerin kabul edilmediği görülür. Ateizm, anti-teizm yani teizm karşıtı demek değildir ve bir “tepkisellik” anlamı içermez, zira metafizik öğelerin “var olmadığını” savunmak için metafizik öğelerin “var olması” gerekmez. Ateizm, yalnızca bir “durum” ifadesidir. Sadece tanrı veya tanrıların ve metafizik öğelerin var olmadığını söyler. Ateizm; yaratıcı ve müdaheleci bir tanrıyı kabul eden teizmden, yaratıcı ancak müdahaleci olmayan bir tanrıyı kabul eden deizmden, her şeyi kapsayan içkin bir Tanrı veya evrenin ya da doğanın Tanrı ile aynı olduğunu savunan panteizmden ve tanrının hem evrenin kendisi hem de evrenin ötesinde (aşkın) olduğunu savunan panenteizmden; ayrıca, tanrının varlığı ve yokluğu konusundaki soruları “cevaplandırılamaz” diyerek 22 haberrevizyon.com Nisan 2015
cevapsız bırakan agnostizmden; tanrıyı, “kesin olarak” reddetmesiyle ayrılır. Günümüzde, dünya nüfusunun % 2,3’ü kendini ateist, %11,9’u teist olmayan (non-theist) olarak tanımlamaktadır. Bu oran Rusya’da %48’in üzerine çıkmakta, Japonya’da ise %64 ile %65 arasında seyretmektedir. Avrupa Birliğinde oran, %6 ile İtalya ve %85 ile İsveç arasında değişkenlik göstermektedir. 2006 yılı istatistiklerine göre ise Türkiye’de ise bu oran %2,5-%3 arasındadır.
ATEİST KİMDİR? Ateist, tanrı veya tanrıların varlığını hayal ürünü bulan kişidir. Ateizm bir inanç değildir. Çoğu zaman yanlış ifade edildiği şekli ile (tanrıtanımaz kelimesinde olduğu gibi) tanrıyı inkar eden kişi değildir. Çünkü “inkar” var olan bir şeyin reddedilmesi anlamı taşır, oysa ki ateistlere göre tanrı var olmadığı için onun “inkar edilmesi” de yanlış bir terminolojik kullanım olacaktır.
TARİHÇESİ Ateizmin kökeni ilk dinlerin ve onların ortaya koyduğu tanrı düşüncesinin ortaya çıkışına kadar uzanır. Antik Çağ’da Yunan maddeciliğinin temsilcileri Anaksimandros, Anaksogoras, Demokritos ve Epikuros ateizmin en ünlü temsilcisidir. Orta Çağ’a gelindiğinde kilisenin dayattığı gericilikten ötürü hiç kimse dinlerle çelişen düşüncelerini açıkça ortaya koyamamıştır. 18.yüzyıl Aydınlanma çağında Baron d’Holbach ve Denis Diderot gibi dine karşı tepkileri koyan düşünürler olduysa da, ateizm en parlak dönemini 19 ve 20.yüzyılda Ludwig Feuerbach, Karl Marx, Friedrich Engels, Vladimir Lenin ve diğer bütün diyalektik maddeci filozoflar ile geçirmiştir.
Antik Yunan
Ateizm, orta çağ Avrupa’sında çok nadir görülen bir görüştü
Antik Yunan felsefesinin önemli isimlerinden Sokrates Batı dünyası ateizminin Sokrates öncesi dönemden kök alan kendi özgeçmişi vardır. Fakat bu, Aydınlanma dönemine kadar farklı bir tarzda ortaya çıkmadı. M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış olan Diagoras, mistizmi ve inancı güçlü bir şekilde irdelediği bilinen ilk ateisttir. Critias’ın görüşü, dinin insanlar tarafından yaratıldığı ve insanları korkutarak onlara belirli kurallar dayatan bir sistem olduğudur. Demokritos gibi maddeciler ise evreni, ruhani ve mistik kavramlar olmadan saf maddeci yöntemlerle açıklamaya çalışmışlardır. Sokrates öncesi dönemde ateist görüşlere sahip olan diğer filozoflar arasında muhtemelen Prodikos ve Protagoras da vardı. M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış olan Teodorus ve Straton da Tanrı’nın varlığına inanmayan filozoflardı. Sokrates, mevcut tanrıları sorgulamaya ilham verdiği gerekçesi ile suçlanmıştır. O, ruhlara inanan bir insan olarak tam manasıyla ateist olamayacağını ifade etse de idama mahkûm olmaktan kurtulamamıştır. Euhemerus’a göre tanrılar sadece kutsallaştırılmış hükümdarlar,
fetihçiler ve geçmişin kurucularıdır. Onların dinleri ve mezhepleri, yok olmuş krallıkların devam eden politik yapılarıdır. Yine bir maddeci olan Epikuros, ölümden sonraki hayatın varlığı ve bireysel kutsiyetler içeren pek çok dinsel doktrinde fikir yürütmüştür. Ona göre ruh tamamen maddesel ve ölümlüdür. Epikurosçuluk, tanrıların yokluğunu iddia etmese de var olmaları halinde insanlıkla alakasız olacaklarını ifade eder. Romalı şair Lukretyus da tanrıların olması halinde bunların insanlıkla alakasız olacaklarını ve doğal yaşama kesinlikle müdahil olmayacaklarını söylemiştir. Bu yüzden insanlığın doğaüstü varlıklardan korkmamaları gerektiğini belirtir. Kozmos, atom, ruh, ölümlülük ve din gibi konulardaki Epikurosçu görüşlerini De rerum natura (Varlıkların Doğası Üzerine) adlı eserinde dile getirerek Epikuros’un felsefesini Roma’da tanıtmıştır. “Ateist”in anlamı Antik Yunan boyunca değişiklik göstermiştir. Erken dönem Hıristiyanları, kendi tanrılarına inanmadıkları için paganlar tarafından ateist olarak yaftalanmıştır. Hatta Roma İmparatorluğu döneminde, Roma tanrılarını reddettikleri için idam edilmişlerdir. Hıristiyanlığın Roma tarafından kabul edildiği 381 yılından sonra ise yeni egemen dine aykırı olanlar suç işlemiş sayılmıştır.
Rönesans Ateizm, Orta Çağ Avrupa’sında çok nadir görülen bir görüştü. O dönemde metafizik, din ve teoloji egemen olan akımlardı. Ama bu dönemde dahi heterodoks anlayıştan farklı olarak şekillenen, doğa, yücelik, Tanrı’nın erdemi gibi konularda farklı görüşler vardı. Johannes Scotus Eriugena, David of Dinant, Amalric of Bena ve Brethren of the Free Spirit gibi gruplar, hıristiyanlığa panteist bir bakış açısı katıyordu. 23 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Haber Ateizm Napoleon döneminde, Fransız halkının laikleşmesi kurumlaştırıldığı gibi devrimin İtalya’nın kuzeyine ihracı da gerçekleşti. 19. yüzyılda pek çok ateist ve din karşıtı felsefeye sahip düşünür, bütün güçlerini siyasi ve toplumsal devrime adadılar. Onların bu çabaları 1848 devrimlerini kolaylaştırdı ve yükselen uluslar arası sosyalist harekete öncülük etti. 19. yüzyılın ikinci yarısında pek çok ünlü Alman filozof tanrısal olguları reddetti. Ludwig Feuerbach, Arthur Schopenhauer, Karl Marx, Friedrich Engels ve Friedrich Nietzsche bunların başlıcalarıydı. 20. yüzyılda ateizm kendini daha çok pratik ateizm olarak sahneledi. Bu dönemde ateizm; varoluşçuluk, nesnelcilik, seküler hümanizm, nihilizm, pozitivizm, Marksizm, feminizm ve genellikle bilimsel ve ulusalcı hareketlerde yer edindi. 20. yüzyılda ateizm, Marks ve Engels’in çalışmalarıyla kendine politik arenada da yer buldu.
Modern Dönem Rönesans ve Reform dönemleri, dini coşku içerisinde bir dirilmeye tanık olmuştur. Yeni dini kurallar, popüler dini düşkünlükler ve yükselen sade Protestan kurallarını benimseyen Kalvinizm gibi tarikatların oluşması bunun ispatıdır. Hıristiyanlığı sorgulamanın yaygınlaşmasının arttığı dönem 17. ve 18. yüzyıllar oldu. Bu konuda Fransa ve İngiltere başı çeken iki ülke oldu. 17. yüzyılın sonlarına doğru pek çok deist hıristiyanlıkla dalga geçerken ateizme tepeden bakıyorlardı. Deist fikirlerinden arınarak ateist olan ilk kişi, bilindiği kadarıyla 18. yüzyılın başlarında yaşamış olan bir Fransız papaz, Jean Meslier’dir. Türkçe’ye Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle çevirilen “Sağ Duyu” isimli kitabın yazarı olan Meslier, Baron d’Holbach ve Jacques-André Naigeon gibi ateist düşünürlerden etkilenmiştir. Fransız İhtilali, ateizmi kapalı salon sohbetlerinden halkın içerisine taşımıştır. Devrim, pek çok din adamını ve özellikle de ruhban sınıfı Fransa’dan kovmuştur.
24 haberrevizyon.com Nisan 2015
1966’da Time dergisinin “Tanrı Öldü mü?” sorusu, Dünya’nın yarıya yakınının “dinsiz” bir yönetim altında bulunduğunu ortaya çıkardı. Ertesi yıl, Arnavutluk’un sosyalist lideri Enver Hoca, ülkesinin tüm dini kurumlara kapatıldığını söyleyerek resmi düzeyde ilk ateist devleti ilan etmiş oldu.
Haber Ateizm ATEİZMİN ÇEŞİTLERİ Ateizm, tarih boyunca çok çeşitli şekillerde sınıflandırılmıştır. Negatif ve pozitif ateizm, ateizmin güçlülüğü ile alakalıyken, esas ayrım ateizmin teorikliği ve pratikliği arasındadır. Teorik ateizmin dallarının her birinin kendine göre mantıksal ya da felsefi dayanakları varken, pratik ateizmin belli başlı dayanakları yoktur. Pratik ateizmde genel bir ilgisizlik ve Tanrı fikri konusunda bilgisizlik görülür.
Negatif ve Pozitif Ateizm George H. Smith’in sınıflandırmasına göre ateizmin “negatif ateizm” ( ya da “zayıf ateizm”) ve “pozitif ateizm” (ya da “güçlü ateizm”) olarak iki çeşidi vardır. Negatif ateizm, Tanrı’nın varolmasını prensip olarak mümkün görmekle beraber, varolduğuna dair hiçbir gerekçe bulunmadığı gerekçesiyle Tanrı’yı reddeder. Pozitif ateizm ise, Tanrı’nın varolmasını Tanrı kavramının geçerli bir şekilde tanımlanmadığı, içinde çelişkiler taşıdığı veya absürd olduğu vb. gibi gerekçelere dayanarak mümkün görmez. Negatif ateizmde bir iddia yoktur, sadece bir ret vardır. Pozitif ateizmde ise hem bir ret hem de bir karşıt iddia vardır. Pozitif ateistin yaklaşımı ise, “Tanrı’nın
26 haberrevizyon.com Nisan 2015
varolması mümkün değildir” şeklindedir. İkisi de sonuçta Tanrı kavramını reddetmek noktasında birleştiğinden, ateizm başlığı altında tanımlanırken ikisinin ortak noktası olan “Tanrı’ya olan inançsızlık” kullanılır. Çünkü bu inançsızlığın sebebi ne olursa olsun, ister delil yetersizliği, ister Tanrı kavramının anlamsızlığı veya absürdlüğü, isterse Tanrı kavramıyla hiç karşılaşmamış olmak olsun, hepsinin ortak noktası kişide Tanrı inancının var olmamasıdır.
adlı eseri (1841) Engels, Marx, David Strauss ve Nietzsche gibi pek çok filozofu etkiledi.
Pratik Ateizm
Psikolojik, Sosyolojik ve Ekonomik Tezler
Bu görüşe göre Tanrı’nın varlığı reddedilmiyor ama ona önemsiz ve gereksiz bir yer veriliyor. Pratik ateizmde, Tanrı ne bu dünyaya müdahale eder ne hayata herhangi bir amaç katar ne de her gün sizi etkiler.
Teorik Ateizm Teorik ateizm, teizmin karşısına net olarak tez koyabilen ateizm çeşididir. Bu tezler ontolojik, epistemolojik, psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve mantıksal olabilir.
Epistemolojik ve Ontolojik Tezler Epistemolojik ateizm, insanların Tanrı’nın varlığını bilemeyeceğini ya da varlığına karar veremeyeceğini iddia eder. Epistemolojik ateizm, temelini pek çok çeşidi olan agnostisizmden alır. Ludwig Feuerbach’ın Hristiyanlığın Özü
Metafiziksel Tezler Metafiziksel ateizm, gerçekliğin homojen ve parçalanamaz olduğunu savunan monizm üzerinde şekillenir. Fizik dışı tüm varlıkları net bir şekilde reddeder. Metafiziksel ateizm; panteizm, panenteizm ve deizmi de kapsar.
Ludwig Feuerbach ve Sigmund Freud gibi bazı düşünürler Tanrı’nın, duygusal ve felsefi ihtiyaçlar yüzünden insan tarafından yaratıldığını savunur. Bu, aynı zamanda pek çok Budistin de ortak görüşüdür. Karl Marx ve Friedrich Engels, Feuerbach’tan etkilenerek Tanrı’yı egemen sınıflar tarafından, emekçi halkı ezmek için kullanılan sosyal bir araç olarak görmüşlerdir. Mikhail Bakunin’e göre Tanrı fikri, insandaki adalet isteğini ortadan kaldırır ve insan özgürlüğü önündeki ciddi bir engeldir. Voltaire’in “Eğer Tanrı olmasaydı, onu yaratmak gerekirdi” sözüne karşılık “Eğer Tanrı olsaydı onu devirmek gerekirdi” demiştir.
Mantıksal Tezler Mükemmeliyet, adalet, merhamet, her şeyi bilen, her şeyi yapabilen, ululuk, fiziksel olmayış gibi noktalarda teizme eleştirel yanıtlar getiren ateizm çeşididir.
TANRININ VARLIĞINA KARŞI ÇIKILAN NOKTALAR Tanrı fikrine karşı çıkışta, ateizmin yeterli görmediği kanıtlar daha da çoğaltılmakla beraber 7 temel başlık altında irdelenebilir.
İlk neden Teist fikirde öne sürülen “ilk neden” savına ateistler, bu ilk neden fikrinin Tanrı’ya uygulanmıyor oluşundan ötürü karşı çıkmaktadır. Bu hususta tüm ateistler arasında görüş birliği söz konusudur. Teistler ise, Tanrı’nın “ilk neden” olduğu için Tanrı olduğunu, Tanrı’nın da nedenini düşünmenin kısır döngüye neden olacağından mantıksız olduğunu savunur.
Düzen Evrenin düzenli ve uyumlu olduğu fikrine ateistler birkaç noktada karşı çıkmaktadırlar. Bunlardan ilki, kaotik evrende düzenli alt parçacıkların olabileceği fikridir. İkincisi, herhangi bir düzenin kesin olarak zeka gerektirdiği görüşünün dayanak açısından yetersizliğidir.
Ahlaksal Savlar ve Adalet Fikri Tanrı olmazsa ahlak veya adalet olmayacağı savına ise ateistler, bunun sadece insanca bir temenni olduğu ve bir varlığın ispatı için herhangi bir delil niteliği taşımadığı gerekçesi ile karşı çıkmaktadırlar.
Sonsuzluk Sonsuzluk fikrini insanın kavrayamaması ile sonsuzluğu kavrayabilen bir varlığın var olması arasında nedensel bir ilişki göremeyen ateistler, bu iddianın hiçbir şekilde kanıt içermediğini savunmaktadırlar.
İmam Gazali’nin İnanmakla İlgili Görüşü “Ya varsa” ile özetlenebilecek bu iddiaya göre inanan insanın kaybedecek bir şeyi yoktur, ancak inanmayan insan sonsuz hayatı kaybedeceği gibi cehennem azabı ile karşılaşacaktır. Bu fikir, ateistler arasında “tüccar mantığı” olarak değerlendirilmektedir. Ateistlere göre, bir şeyin var olması ile değil de bu işten çıkar sağlamaya odaklanan politik anlayışların felsefi 27 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Haber Ateizm Her Şey Mümkün Olanın En İyisidir Doğadaki ahenk ve uyum konusundaki teist iddiası konusunda ateistlerin görüşü tamamen doğal seçilimle ilintilidir. Uyumlu olmayanın elenmesi ilkesine dayanan bu olay sonucunda ortaya son derece uyumlu bir yapı çıkmaktadır. Bu olgudan yararlanan ateistler, teistleri “insan burnunun gözlük takmak için yaratıldığı” örneğiyle de eleştirirler.
Mantıksal ve Ontolojik Kanıtlar Mantıksal akıl yürütmelerle Tanrı’nın varlığını ispatlama çabaları olarak özetleyebileceğimiz bu maddenin en bilinen örneği Descartes’ın tanrı kanıtıdır. Bu kanıt, Tanrı’yı düşünüyorsak demek ki o vardır, olmayan bir şeyi düşünemeyiz temeline dayanır. Ateistler bu iddiaya pek çok kurgusal kahramanla karşılık vermektedirler. Kanatlı at pegasusu, boynuzlu at unicornu ya da Noel Baba’yı da aklımızda canlandırmamıza rağmen gerçek hayatta karşılıklarının olmadığını ifade ederler.
Dinlerin Reddi Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’in en önemli ortak noktası ve en temel özelliği mutlak bir tanrıya olan inançtır. Her üç dinde de tanrının evreni yoktan var ettiği ve tüm yaratıklarının üzerinde mutlak hakimiyeti olduğu inancı vardır. Tanrının yaratıklarından olan insan ise yaratıcısına mutlak bağımlıdır, günahkardır ve hayatı, ancak tanrısının buyruklarını sorgusuz yerine getirdiği sürece bir anlam kazanabilir. Ateizmin çok çeşidi olmakla birlikte tüm kolları böylesi bir inanışı reddeder. Ateizm, Tanrı’nın yanı sıra tüm “ruhani varlıkları” da reddeder. Ruhani varlıklar dinî sistemlerin temel direklerini meydana getirdiği için buradan ateizmin tüm dinleri de reddettiği sonucu çıkar. Yani ateizm, Yahudi geleneğinden gelen dinlerin yanı sıra Dinka ve Nuer gibi Afrika dinlerinin de, Roma ve Yunan medeniyetlerinin antropomorfik tanrılarının da, Hinduizm ve Budizmin ruhani kavramlarının da reddidir. Bununla birlikte çok geniş, tarihi, kültürel, bilimsel ve felsefi
28 haberrevizyon.com Nisan 2015
temelleri olan ateizmi sadece “tanrının ve dinlerin reddi” olarak tanımlamak yetersiz bir açıklama olur. Örneğin Ateizm, Tanrı inancı ile temellendirilmiş bir “iktidar” anlayışını da reddeder. Ancak burada Ateizm’in reddettiği; salt iktidar değil, iktidarın Tanrı inancı üzerine temellendirilmesidir. Bu durum, Ateizm’in tanımının anarşizm olarak yapılmasını mümkün kılmayacağı gibi; Ateizm’in tanımını “tanrılara ve ruhsal varlıklara olan metafizik inançların reddedilmesi”nden alıp “dinlere inanmamak” şeklinde tanımlanmasını da mümkün kılmaz. Ateizm, doğrudan din veya siyasi iktidar ile ilgili değil, Tanrı ve metafizik ile ilgili bir kavramdır.
Tarih
Polyeuktos Kilisesi / Polyeuktos Church
Yapılış Tarihi
: 6.yy’ın ilk çeyreği
Yaptıran
: Anicia Iuliana (Bizans Hanedan üyesi)
Yıkım Tarihi
: Bilinmiyor
Yıkım Nedeni
: Bilinmiyor
Yer
: Saraçhane
Malatyalı aziz Polyeuktos’a adanmış büyük kilise, Bizans hanedanının en güçlü kadınlarından, sanat koruyucusu Anicia Iuliana’nın eseridir. Saraçhane’de 1960 yılında inşa edilen Belediye Sarayı ve daha sonra yollar ve Haşim İşcan Geçidi için yapılan kazılar sırasında ortaya çıkmıştır. Mimari parçalar üzerine işlenmiş uzun bir şiir Anicia Iuliana’nın başarılarını ve soylu aile bağlarını anlatmaktadır. 6. yüzyıla ait bu çok iddialı mimaride, tavus kuşu motifleri, cam ve taş kakmalı sütunlar, yaldızlı mozaikler ve İran/Sasani etkisindeki bezemeler özellikle dikkat çekmektedir. İnşaat ve dekorasyon için Anadolu’dan, İtalya ve Tunus’tan malzeme getirilmiştir. Görkemli mimarisinin yanında, Polyeuktos Kilisesi aynı zamanda İstanbul’un Bizans çağındaki tören yolları üzerinde, imparatorların taşıdığı mumun değiştirildiği özel bir duraktır. Polyeuktos Kilisesi 1010 depreminde hasar görmüş, 1204’te şehre gelen Haçlılar tarafından yağmalanmıştır. Kutsal emanetler ve mimari parçalar Venedik’e götürülmüştür. Birçok yapı parçası çeşitli yerlere dağılmış, Barselona’ya, Viyana’ya taşınmıştır. İstanbul’dan giden sütunlar ve kaplama mermerleri bugün hala Venedik’te, San Marco Kilisesi’nin cephelerinde görülebilmektedir. Dev boyutlu, kubbeli kiliseden günümüze sadece altyapısına ait duvarlar ve mekanlar kalmıştır. İstanbul’un modernleşme sürecindeki yıkıcı imar etkinlikleri, ilginç bir rastlantıyla İstanbul arkeolojisine, yüzyıllar içinde unutulan çok özel bir yapıyı kazandırmıştır. 30 haberrevizyon.com Nisan 2015
P O LY E U K T O
S
K İ L İ S E S İ
Construction Date
:First quarter of 6th century
Comissioned By
: Anicia Iuliana
Destruction Date
: Unknown
Cause Of Destruction
: Unknown
Location
: Sarachane
The great church dedicated to Saint Polyeuktos of Malatya (Melitene) is a work of Anicia Juliana, a protector of the arts and one of the most powerful women of the Byzantine dynasty. The church was found during the construction excavations for the of the Municipal Palace in 1960 and later during the excavations of various roads and The Haşim İşcan Underpass. A long poem written on architectural pieces tells success stories and noble family bonds of Anicia Juliana. This challenging architecture that belongs to the 6th century bears remarkable features such as peacock motives, columns with glass and stone inlays, gilded mosaics and Iranian/Sassanid ornamentations. Materials for the construction and decoration of the church were brought from Anatolia, Italy and Tunisia. Besides its magnificent architecture, the Polyeuktos Church was at the same time a special stop on the ceremonial roads of Constantinople where imperial candle was changed. Polyeuktos Church was damaged in an earthquake in 1010 and plundered by crusaders who reached the city in 1204. Holy relics and some of the architectural pieces were taken to Venice whereas others were transported to Barcelona and Vienna. Columns and marble revetments taken from Istanbul can still be seen on the façades of St Mark’s in Venice. The only remnants today from this monumental domed church are walls and rooms of its substructure. The destructive urbanism of Istanbul during its modernization process ironically caused the rediscovery of this long forgotten special building. 31 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Gezi
Prag - Karlovy Vary
PRAG 32
haberrevizyon.com Nisan 2015
Avrupa’nın en iyi korunmuş şehirlerinden olan Prag, bu özelliğini 2. Dünya Savaşı’nda hiç zarar görmemesine borçlu. Hitler’in de bu güzel şehre “kıyamadığı” söylenir. Prag, katedralleri, sivri kuleleri, köprüleri ve tarih kokan sokaklarıyla her sahnesinden ayrı bir kartpostal çıkaracak güzellikte. Haber Revizyon Dergisi İmtiyaz Sahibi R. Aytekin Türker Çek Cumhuriyeti başkenti Prag ve güzel şehirlerinden Karlovy Vary’yi sizler için gezdi.
33 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Gezi
Prag - Karlovy Vary
PRAG
Prag, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti ve en büyük şehridir. Geçmişte Çekoslovakya’nın da başkentiydi. Orta Bohemya’da Vltava Nehri’nin üzerinde yer alır ve 1.2 milyon nüfusu vardır. İş dünyası istatistiklerine göre bu sayıya ek olarak 300.000 kişi de resmi kaydı olmaksızın Prag’ta yaşamaktadır. Prag, geniş bir kitle tarafından dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak gösterilir. Prag “Altın Şehir”, “Doksanların Sol Bankası”, “Masal Şehri”, “Şehirlerin Anası” ve “Avrupa’nın Kalbi” gibi isimlerle de anılır. Prag’ın bir özelliği de II. Dünya Savaşı’nda pek zarar görmemiş olmasıdır. Bu sayede birçok tarihi ev ve mekanı barındırır. Bu yerler arasında St. Vitus Katedrali de yer alır. Turizm alanında son yıllarda çok fazla rağbet görmektedir. 1992’den beri Prag’ın tarihi merkezi, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)’nun Dünya Mirasları listesinde yer almaktadır. 34 haberrevizyon.com Nisan 2015
TARİHİ
Almanlar tarafından öldürüldü.
Adolf Hitler 15 Mart 1939’da Prag’a girmek için Alman Ordusuna emir verdi ve Prag Kalesi’nde bir Alman himayesi olan Bohemya ve Moravya Protektorası ilan edildi.
Prag Savaş sonunda USAAF tarafından çok sayıda bombardıman yaşadı. 1,000’den fazla kişi yaralandı, 701 kişi öldü, binalar, fabrikalar ve yüzlerce tarihi yer yıkıldı.
Tarihinin çoğu bölümünde Prag; Çekçe, Almanca ve (çoğunlukla Çek ve / veya Almanca konuşan) Yahudi nüfusu ile çok ırklı bir kent olmuştur.
5 Mayıs 1945’te, Nazi Almanyası’nın tesliminden dört gün önce, Almanya’ya karşı bir ayaklanma meydana geldi.
1939’da ülke Nazi Almanya’sı tarafından işgal edildi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilerin çoğu sürgün edildi ve
Dört gün sonra Sovyet 3. Şok Ordusu şehre girdi. Alman nüfusunun çoğunluğu ya kaçtı ya da savaş sonrası Beneš kararnameleri tarafından ülkeden atıldı. 35 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Gezi
Prag - Karlovy Vary
KARDEŞ ŞEHİRLER Prag 29 kentle kardeş şehir bağlantısı kurmuştur. Pekin – Çin Halk Cumhuriyeti Berlin – Almanya Brüksel – Belçika Budapeşte – Macaristan Chicago / Illionois – Amerika Birleşik Devletleri Frankfurt am Main – Almanya Hamburg – Almanya Kudüs – İsrail Lizbon – Portekiz Helsinki – Finlandiya Kyoto – Japonya Moskova – Rusya Nürnberg – Almanya Paris – Fransa Phoeni
36 haberrevizyon.com Nisan 2015
Prag, katedralleri, sivri kuleleri, köprüleri ve tarih kokan sokaklarıyla her sahnesinden ayrı bir kartpostal çıkaracak güzellikte.
Gezi
Prag - Karlovy Vary
K A R L O V Y 38
VARY
haberrevizyon.com Nisan 2015
Karlovy Vary İngilizce Carlsbad diye anılan, Çek Cumhuriyeti’nin Bohemya bölgesinde bulunan bir şehir. Çek Cumhuriyeti’nde kaplıcalarıyla ünlü turizm kenti. Batı Bohemya’da 1370’de İmparator Karl IV tarafından kuruldu. Uluslararası Karlovy Vary Film Festivaliyle de bilinir. “Kralın Banyosu” anlamına gelen kenti bugüne kadar dünyadaki pek çok ünlü siyasi, asker ve sanatçı ziyaret etti.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Tedavi İçin Gittiği Şehir Mustafa Kemal Atatürk’ün de tedavi için gittiği kent, sağlık kenti olarak bilinir. Sigara içilmesi tüm kent çağında yasaktır. İçinde kaplıcalar barındırır. Kâğıt helvaları ve porselenleri de ünlüdür.
39 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Tek Adam Rejimi
Şahin MENGÜ Egosu yüksek siyasetçiler, ellerine güç geçtiği zaman, iktidarlarının devamı uğruna, adım adım demokrasiyi feda etmeye başlarlar. Bunun ilk adımı da basın yayın organlarına özellikle de tarafsız yayıncılık yapmak isteyen kuruluşlar ve çalışanları üstüne baskı uygulamaktır. Tek adam rejimlerinde muhalif sese tahammül edilemez. Bu nasıl temin edilir? Ekonomik ve yargısal baskı ile olur. Ekonomik baskıda, vergi denetimi ve reklam verdirmeme şeklinde olur. Elbette devlet vergi denetimi yapacaktır, bu devletin hem hakkı ve hem de görevidir. Tabii bu vergi denetim hakkı kullanılırken demokratik ülkelerde olduğu gibi tarafsız olmak gerekir. Ama vergi denetim kurumu “özerk” değil de, siyasal iktidarın emrinde ise, zaten tarafsızlığı söz konusu olamaz. Yönetenler demokrasiyi içselleştirememişlerse, onu sadece belli amaca ulaşmak için bir vasıta olarak kabul ediyorlarsa yöntem tektir. Psikolojik bir yıldırma harekatıyla, mükellefe, yani hoşlanılmayan medya kuruluşuna, onu taciz edip susturmak için haksız ve hukuksuz, akıl almaz, eşi, örneği görülmemiş miktarlarda vergi cezaları kesilir. Bu cezaların hepsi mahkemeler tarafından iptal edilse bile netice elde edilmiş, basın kuruluşunun patronu uğradığı psikolojik şiddet nedeniyle baskı altına alınmış olur. Bu yapılan bir vergi denetimi olmayıp, tipik bir ekonomik ve psikolojik şiddet uygulamaktır. 40 haberrevizyon.com Nisan 2015
Ekonomik baskının bir diğer şekli de kendince muhalif diye düşünülen, yazılı ve görsel basın kuruluşuna reklam veren şirketleri, reklam vermemeleri konusunda “nazik !” bir şekilde uyararak reklamı kestirmektir. Bir diğer baskı yöntemi de, tek adamın kişisel siyasal gücünü kullanarak yargı yolunu kullanmasıdır. Gazetecinin veya yayın kuruluşunun yazdığı her eleştiri yazısı ya da yaptığı her eleştirel programdan sonra, savcılığa suç duyurusunda bulunulur; tazminat davaları açılır.
!
!
TEK ADAM REJİMİ mağduru, sadece gazeteci değildir. Bu gazeteciyi davalara muhatap olma kâbusuna düşürerek susturmaya çalışan kişi, aynı zamanda halkın haber alma, doğru bilgilenme hakkını da elinden alarak halkı da mağdur etmektedir. Görevini yapan gazeteciyi, sonu gelmeyen davalarla muhatap kılmak, bu kişiye karşı bir psikolojik şiddet uygulamaktır. Bu gazetecileri ya da medya patronlarını sonu gelmeyecek davalara muhatap olma kabusu içine sokanlar, umumiyetle “siyasal reformist” sanrıları olanlardır. Bütün tek adamcılık oynayan siyasetçi tipleri, kendilerini siyasal reformist zannederler. Bunların ortak özelliği, kendilerini büyük siyasi reformlar yapan ve böylece içinde yaşadığı topluma tek başına şekil ve yön verebilecek kişi olarak görürler.
Elbette meşru yol ve vasıtalarla mahkemeler önünde davacı ve davalı olmak bir haktır.
Eleştiriye, hatta çok basit bir eleştiriye dahi tahammülleri yoktur. Bunlar zaten sayıları iyice azalmış birkaç namuslu kalemini satmayan gazeteciye de tahammül edemezler; bunlar aleyhine sürekli olarak yasal yollara başvurma eğilimindedirler.
Ancak herkes bu hakkını kullanırken dürüstlük kuralına uymak zorundadır, bu dürüstlük kuralına uymayanı hukuk korumaz, korumaması da gerekir.
Bunların ağzından hiçbir zaman “Basın özgürlüğünden doğan sakıncaların giderilme aracı, yine basın özgürlüğüdür” cümlesini duyamazsınız.
Bu çağdaş hukukun genel geçer bir kuralıdır.
Bunlar aslında toplum için de sorun oluştururlar.
Tek adam, hoşlanmadığı gazetecinin her yazısından sonra kendisini ilgilendirmese bile adalet sistemini kullanarak ve özellikle de sıfatı nedeni ile de masum kişileri sonu gelmeyen davalarla uğraşmak zorunda bırakarak psikolojik şiddet uygular. Basın özgürlüğü böylece ortadan kalkmaya başlar. Aslında bu durumun, yani psikolojik şiddetin
Bunlar, bir kısım gazetecileri de mensubu oldukları siyasi partilere veya egemen oldukları ekonomik gruplara bağımlı hale getirerek, kendilerinin sağdık emir kulları haline getirirler. Tek adam bu baskıları uygularken, “Birlikten kuvvet doğar” ilkesini unutmuş görünen medya kuruluşları arasında dayanışma olmayacağını da bildiği için, çok da fütursuz davranır. 41 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Teknoloji
RASAT Görüntüleri Kullanılarak Türkiye Mozaiği Oluşturuldu
R A S AT G ö r ü n t ü l e r i K u l l a n ı l a r a k Türkiye Mozaiği Oluşturuldu
TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü tarafından üretilen ilk yerli yer gözlem uydusu olan RASAT’ın 2012, 2013 ve 2014 yıllarında çektiği görüntülerin birleştirilmesiyle “Türkiye Mozaik Görüntüsü” oluşturuldu. Mozaiğin oluşturulmasında, 30kmx30km’lik 3000’in üzerinde RASAT uydu görüntüsü kullanıldı. 42 haberrevizyon.com Nisan 2015
Söz konusu mozaik görüntü ecw (9 GB), jp2 (22 GB), tif (26 GB) ve img (45 GB) formatlarında oluşturuldu. Görüntü, “gezgin.gov.tr” adresinde, üye kullanıcılar ile ücretsiz olarak paylaşılıyor. Portalda, kullanıcılara farklı çözünürlük ve formatlarda dosya indirme seçenekleri sunuluyor.
Türkiye Mozaik Görüntüsü RASAT, 2011 yılından bu yana Dünya’nın her yerinden görüntü almaya devam ediyor. Pankromatik bantta 7.5 metre ve kırmızı, mavi, yeşil bantlarda 15 metre yer örneklem mesafesine sahip olan uydu, haritacılık, afet izleme, çevrenin izlenmesi ve şehircilik planlama gibi amaçlarla görev yapıyor.
Geoportal Projesi 17 Ağustos 2011 tarihinde fırlatılan ilk milli yer gözlem uydusu olan RASAT, dört yıl boyunca yörüngesinde 19 bin 180 tur attı, toplam 7 milyon 380 bin km2 alan görüntüledi. RASAT’ın elde ettiği görüntüler, TÜBİTAK UZAY’ın Kalkınma Bakanlığı’nın desteğiyle başlatılan “Geoportal Projesi” kapsamında, 19 Ağustos 2014 tarihinde, kamu kuruluşları ve üniversitelerin kullanımına açıldı. 43 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Ayrılık ve Aşk Acısını 10 Adımda Unutun
Ayrılık ve AŞK Acısını
10
Adımda 44 haberrevizyon.com Nisan 2015
UNUTUN 45
Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Ayrılık ve Aşk Acısını 10 Adımda Unutun
Eski aşkınızı düşünmeden edemiyor musunuz? Sadece birkaç dakika içinde ayrılık acınızı hafifletecek, herhangi bir zaman ve mekanda uygulayabileceğiniz kendi kendine hipnoz yöntemini 10 basit ve hızlı adımda öğrenin. Mehmet BAŞKAK
Terkedilenler, hayal kırıklığı yaşayanlar, ayrılık acısıyla çile çekenler Bir taraftan aşk hayatınızda olumlu gelişmeler için çaba harcarken, diğer taraftan da hala eski aşkınızdan ayrılmış olmanın acısı mı var içinizde? Kendi kendine hipnozun basit bir yöntemini öğrenerek bu durumla başa çıkabilirsiniz. Lisanslı klinik hipnotist BryanToder’e göre, kendi kendine hipnozun basit yöntemlerini uygulayarak, ayrılık acısı çeken kalbi kırıklar, o içlerini acıtan ayrılık olayını sanki aylar, hatta yıllar önce gerçekleşmiş gibi hissedebilir. Hipnoz kimseye eski aşkını tamamen unutturmaz, bir kişiyi ya da yaşanmış bir olayı hafızanızdan tamamen silemezsiniz ama hipnozla, yaşadığınız acının büyüklüğünü hemen azaltabilir, kişilerin ya da olayların üzerinizdeki kötü etkisinden kurtulabilirsiniz. Hipnozla beyniniz eski düşünceleri farklı şekilde işlemeyi öğrenebilir ve eski düşünme şekilleriniz artık yenileriyle yer değiştirebilirsiniz. Kendi kendine hipnozla, kafanızda sürekli aynı şeyleri düşünmeyi ve ilişkinizin neden bittiği konusunda kafa yormayı bırakabilirsiniz. Kendi kendine hipnoz nasıl gerçekleşir? Herkesin bir bilinç, bir de bilinçaltı vardır. Bilinç günlük olayların nasıl olacağına dair planlar yapar, kararlar alır, mantığı temsil eder ve daima ön plandadır. Bilinçaltı ise acı, üzüntü, öfke gibi duyguların kodlandığı alandır ve günlük hayat içerisinde arka planda işleyişini sürdürür. Hipnotize olduğunuzda, bilinciniz bir süre arkaya itilirken, bilinçaltınız biraz ön plana çıkar, böylece bilinçaltı süreçlere müdahele etme imkanımız oluşur hipnoz altında. Bu durumda, eğer yapmaya istekli olduğunuz şeyler konusunda, mesela kilo kaybetme ya da sigarayı bırakma gibi, sağlam telkinler verilirse, birtakım teknikler uygulanırsa bunlar sizin bilinçaltı46 haberrevizyon.com Nisan 2015
nıza yerleşecek ve sonuç olarak davranışlarınızda değişecektir. Hipnoz bittiğinde, bilinçaltınız yine arka plandaki eski yerine dönerken, bilinciniz de yine öndeki eski yerine döner. Fakat, hipnotize olduğunuz sırada edindiğiniz yeni düşünme kalıpları varlığını sürdürür.
Birçoğumuz sıkça farkında olmadan hiptonik duruma geçeriz Bilmeniz gereken diğer bir konu ise hipnotize olmak sadece sorun yaşayan, sıkıntılı insanların başvurduğu garip bir durum değildir. Aslında gerçek şu ki birçok insan vaktinin büyük kısmını farkında bile olmadan hipnoz halinde geçirir. Günün büyük kısmında ciddi şekilde hipnotik trans durumundayız…
aşkınızın size hissettirdiği o kötü ayrılık acısını yok etmek için hipnozun gücünden yararlanmayasınız?
Mesela TV izlerken, birkaç sayfa karıştırmak için elimize bir kitap alıp ne okuduğumuzu bilmeden sayfaları çevirirken, oraya nasıl vardığımızı hatırlamadan işe arabayla giderken (otoyol hipnozu) ya da sadece bir noktaya bakıp hayal kurarken…
Her hipnoz bir otohipnozdur. Yani aslına bakılırsa, tüm hipnoz halleri aslında bir nevi kendi kendine hipnozdur. Profesyonel bir hipnotisti dinlediğinizde, aslında kendinizi siz hipnoz ediyorsunuz, tüm yaptığınız size bir şeyler yapmanızı söyleyen birinin dediklerini uygulamak. Gevşeyerek bazı ilkeler dahilinde hayal kurarak, meditasyon modunda bir bilinçaltı süreci yaşamaktır hipnoz.
Her zaman yaptığınız işi düşünüp, adım adım planlayarak yapmıyorsunuz, aklınız başka bir yerde olabiliyor ve böyle durumlarda bilinçaltı devreye girip, otomatik biçimde yapılması gerekeni yapıyor… İşte hipnoz da böyle bir durum.” O zaman farkında olmadan bunu zaten yapıyorsanız, neden eski
Denemeye hazır mısınız? O zaman aşağıdaki 10 adımı takip edin ve neredeyse 90 saniye içinde, içinizdeki kötü duyguyu , duygusal yükünüzü (siz bunu o içinizi sıkan eski aşkınızdan kalma acı gibi de düşünebilirsiniz.) omuzlarınızdan atmaya başlayabilirsiniz.
Adım 1: Derin Nefes Alın ve Beyninize Odaklanın
derin bir nefes alarak ve sonra da nefesinizi yavaşça bırakarak başlayın.
Hipnoz, gözleriniz açıkken ya da kapalıyken yapılabilir. Bu 10 adımı hemen ezberlemek gibi bir niyetiniz yoksa, öncelikle gözleriniz açık olarak söylenenleri yapmalısınız; duvarda bir nokta bulun ve devam etmeden önce o noktaya birkaç saniye gözlerinizi dikin. (Not: Gözlerinizi kapatmak sizi daha rahat hissettirecekse, bu adımları sesli mesaj olarak kaydedip, ordan dinleyerek ve uygulayarak devam edin. Bu arada her adım arasında söylenenleri yapacak kadar süre bırakmayı da ihmal etmeyin). Hangi yöntemi seçerseniz seçin, rahat bir ortamda,
“Rahat bir ortamda, derin bir nefes alın ve sonra da nefesinizi yavaşça bırakın” 47 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Ayrılık ve Aşk Acısını 10 Adımda Unutun
Adım 2: Herhangi Bir Fiziksel Ağrı Hissi Var Mı Diye Vücudunuzu Dinleyin
şey canlanacaktır. (Canlanmazsa da, ona içinde bulunduğunuz ruh haliyle uyuşan herhangi bir şekil verin).
Şimdi, eski aşkınız düşünün ve herhangi bir fiziksel acı hissi olup olmadığını hissetmek için zihnen tüm vücudunuzu tarayın. İlginç bir şekilde, acı veren duygular kişide fiziksel acıya da sebep olur. Gerçek bir kaplan önünüzde olsaydı, kalbiniz yerinden çıkacak gibi çarpar, soğuk terler döker, savaş ya da kaç tepkisini verirdiniz, ki bu da bir duygunun fiziksel yansımasıdır, Aynı ekilde küçük ölçekte, bir ayrılık yaşadığınızda, midenizde ya da kalbinizde bir ağrı ya da başka bir duygu hissedebilirsiniz. Bu his herhangi bir yerinizde ortaya çıkabilir, o nedenle bu süreçte o hissin üstünde çok fazla durmayın. Daha çok, hissettiğiniz olumsuz duygunun yerini tespit etmeye kendinizi odaklayın. Nasıl bir şey? O hissi hatırlamaya çalışın.
Adım 4: O Şekli Vücudunuzdan Yaklaşık 1 Metre Uzaklaştırın
Adım 3: O Hisse Kafanızda Belli Bir Şekil Verin Beyniniz duyguları ve anıları genelde holografik olarak (3D’de olduğu gibi) kaydetmeye meyillidir. Öyleyse, diyelim sırtınızda hissettiğiniz o ağrı, gerçekten onu düşündüğünüzde, belli bir şekle bürünebilir ya da siz onu bir şekil olarak hayal edebilirsiniz. Bir yıldız ya da bir kalp şekli olabilir top, ya da sadece bir damla, gerçekten ona odaklanırsanız, zihninizde bir
48 haberrevizyon.com Nisan 2015
Bu basit yöntemlerle insanlar ağrılarını da hafifletebilir ya da psikolojik kökenli ağrılarından kurtulabilirler. Mesela, birinin baş ağrısı varsa, ona ağrının yerini tespit etmesini, sonra onu vücudundan uzaklaştırmasını söylediğimizde hipnoz altında bu oldukça iyi bir sonuca yol açabiliyor. Düşünün, hayal edin ya da canlandırın; ağrınız gözünüzün önünde bir metre ilerinizde uçuyor. Gerçekte var olmayan bir şeyi zihnen kendinizden uzaklaştırmada zorluk yaşıyorsanız, öyle yapıyor gibi davranmanız bile sizi transa benzer bir hale (hayal kurmak gibi) sokmak için yeterli. O halde, sıkıntınıza daha dışarıdan bakabilmek için, gözlerinizin önünde uçtuğunu görene kadar vücudunuzdan uzaklaştırdığınızı hayal edin.
“Hissettiğiniz olumsuz duygunun yerini tespit etmeye kendinizi odaklayın”
Bakış
Ayrılık ve Aşk Acısını 10 Adımda Unutun
Adım 5: Vücudunuzdan Uzaklaştırdığınız Nesneyi Dikkatlice İnceleyin Şimdi, sıkıntılı duygunuza verdiğiniz o şekil gözlerinizin önünde bir metre ilerinizde olduğuna göre, artık onu dikkatlice inceleyebilirsiniz. Tüm ayrıntılarını inceleyin. “Düz mü, 3 boyutlu mu? Hareket ediyor mu? Rengi ne? Pürüzsüz mü, sert mi? Hatta onun size hissettirdiği şiddeti 0 ile 10 arasında derecelendirin, sıfır hiç yok demek, 10 ise en yüksek sıkınıtı düzeyi olsun.Verdiğiniz cevaplara kendiniz bile şaşıracaksınız.” “Olumsuz duygu şeklinizi” incelerken, mümkün olduğunca onu ayrıntılı bir şekilde tarif etmeye çalışın. Ne kadar ayrıntılı olursa o kadar iyi. Adım 6: Nesnenin Tanımlayıcı Özelliklerini Tamamen Değiştirin Ayrılık acınızın neye benzediğini net olarak görün. Şimdi onunla ilgili her şeyi değiştirin. Rengi sarıysa, maviye çevirin ya da bir motif hayal edin. Mesela bir top büyüklüğündeyse, onu bir bezelye, hatta daha küçük bir şekilde hayal edin. Bunlar değiştirmeniz gereken özellikler. Mesela, bir duygunun belli bir özelliği varsa, diyelim ki sıcak bir duygu, sarı renkli, tam göğsünüze oturmuş, 10 cm çapında ve hareketli, onu alın ve özelliklerini küçük, koyu renkli, keyifsiz ve sıkıcı bir nesneye dönüştürün, sonra da onu kendinizden uzaklaştırın, bu sayede o nesneyle ilgili duygularınız değişecektir.Yaptığınız şey beyni kandırmak değil,sadece beyinde bilgileri yeniden kodlamak ve böylece değişim sağlamak. 50 haberrevizyon.com Nisan 2015
Adım 7: Acı Sembolünüzü Arkanıza İtin Şimdi, farklı şekilde algılamaya başladığınız nesneyi vücudunuzdan uzaklaştırın, tercihen arkanıza koyun. Onu ittiğinizi, uzağa, çok çok uzağa ittiğinizi hayal edin. Öncelikle, onu bulunduğunuz odadan dışarı gönderin, sonra bir blok öteye, sonra bir sokak öteye, sonra da bir kilometre ötenize. Bunu yavaşça ve bilinçli olarak yapın. Onu, nesneyi/duyguları kendinizden uzaklaştırdığınıza gerçekten inanın.Beyin nesneleri belli kategorilere ayırıyor, sevdiğiniz şeyler onları hayal ettiğinizde genelde hemen önünüzde net bir şekilde canlanıyor, geçmişteki şeyler ya da aklınıza geldiğinde huzursuz olduğunuz şeyler genelde bulanık olarak, ya yanınızda ya da arkanızda canlanıyor. Acınızın sembolü olarak belirlediğiniz nesneden kendinizi soyutlayarak ve onu arkanıza iterek, uzağa göndererek,beyninizin yaşadığınız ayrılıkla ilgili duygularınızı geçmişte bırakma sürecini hızlandırmış oluyorsunuz.
Adım 8: Kendi Kendine Hipnoz Halinden Çıkın
Adım 10: Gerektiğinde 1 - 9 Arası Adımları Tekrarlayın
İşin zor kısmı geride kaldığına göre, şimdi hipnoz halinden çıkmaya başlayın. Hipnotik halinizi sonlandırmanız gerekiyor, çünkü bütün bunları zihninizde canlandırma, hayal etme sürecinde siz gerçekte hafif ya da orta düzeyde bir hipnotik transta olacaksınız ve bu noktada bu durumdan kendinizi çıkarmanız gerekecek. Herhangi bir şeyin sizi bu tür trans halinden kolayca çıkarabileceğini söylerken, Her iki gözünüz de açıp, derin bir nefes alarak, nefesinizi yavaşça dışarı vermek yeterli hipnozdan çıkmanız için.
Bu egzersizi bir kere yapmanız bile ayrılık acınızı hafifletmeye yardımcı olsa da, gelecekte ne zaman yalnızlık sancısı çekeceğiniz ya da geçmişle ilgili pişmanlık hissine kapılacaksınız, hiç bilemezsiniz. Ne zaman tekrar üzüntüye ya da herhangi bir sıkıntılı duygu içine düştüğünüzü hissederseniz, 1’den 9’a kadar bu adımları tekrar edin.
Adım 9: Duygularınızı Tekrar Gözden Geçirin 8. adımdan sonra, büyük ihtimalle yaşadığınız ayrılık acısından kendinizi daha bir soyutlamış hissedeceksiniz. Duygularınızda hemen belirgin bir fark hissetmeseniz bile, rahatlamak ve bu adımları uygulamak bile tekrar üzüntü hissettiğinizde, ayrılık olayı üzerine fazla konsantre olmamanıza yardımcı olacak. Diyelim ki, egzersiz öncesi 10 seviyesinde“eski aşkımı çok özledim” diyorsanız ve bu egzersiz sonrası özleme yoğunluğunuz 7,5-8’e indiyse, bu bile bir gelişme ve tekrar bu adımları uygulamanız için geçerli bir sebeptir. “Belki özleme seviyeniz 6’ya ya da 5’e düşecek, bu rakamı daha da aşağı çekebilirseniz, artık yaşadığınız ayrılık acısı gün boyunca sizin dikkatinizi dağıtmayacak. Hatta, sanki aylar hatta yıllar önce ayrılmış gibi hissedebilirsiniz. Bu teknik, birkaç dakika içinde rahatlamanızı sağlayabilir. 51 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Bakış
Ayrılık ve Aşk Acısını 10 Adımda Unutun
Üç Adımda Kendinizi Daha İyi Hissedin Üzüntüden kıvrandığınız anlarda daha hızlı bir çözüme mi ihtiyacınız var? O zaman kendinizi hemen daha iyi hissetmek için bu üç adımlı egzersizi deneyin (özellikle henüz yeni ayrılmışsanız).
1- Gözlerinizi kapatın ve eski aşkınızı düşünün, zihninizde canlandırın. Onun yüzünü çoğunlukla hemen önünüzde, hemen kendi yüzünüzün yakınında ve tam renkli olarak göreceksiniz. 2- Şimdi eski aşkınızın yüzünü küçük bir pul boyuna getirin, siyah-beyaza dönüştürün, soluklaştırın, kendinizden uzaklaştırın ve arkanıza gönderin. 3- Gözlerinizi açın. Kendinizi daha iyi hissediyor olacaksınız. Artık eski aşkınızla ilgili zihninizi dağıtan düşünceleri geçmişte bırakmayı öğrendiğinize göre, şimdi gelecekteki (ve daha iyi) aşkınız için zihninizde yer açabilirsiniz.
52 haberrevizyon.com Nisan 2015
Haber
Sürekli Geç Kalma Hastalığı
SÜREKLİ GEÇ KALMA HASTALIĞI Zaman zaman hepimiz bir yere geç kalırız fakat bunu her zaman beş dakika geç kalarak bir alışkanlığa dönüştürüyorsak eğer durum kronikleşmiş demektir. “Geç kalmak” denildiğinde herkesin aklına muhakkak bir anı gelir. Kaçırılan otobüsler, başlamadan biten toplantılar, geç kalınan iş görüşmeleri, randevuya geç kaldığımız için sevgiliden yenilen tripler, patrondan yenilen fırçalar… Neden geç kalır insan? Hiç düşündünüz mü “geç kalma” nın da bir psikolojisi olur mu diye? Uzmanlar kronik geç kalma vakasını psikolojik ve biyolojik olarak ikiye ayırıyor. Kronik geç kalmalar psikolojik kökenli olabildiği gibi yoğunlaşmama, dikkatini toplayamama gibi biyolojik kökenli geç kalmalar da çok yaygın.
Alışkanlık olarak; Bu tarzdaki kişileri çevrenizde rahatlıkla görebilirsiniz. Ne kadar uğraşsalar, bir saat öncesinden hazırlanmaya başlasalar bile yine de geç kalmayı başarırlar. Çünkü geç kalmak artık bu kişilerde kişiliğin bir parçası olmuştur. Bu tarzdaki kişiler çok uğraşsalar da, birçok kez kendilerince kesin kararlar almış 54 haberrevizyon.com Nisan 2015
olsalar da dahi bu alışkanlıklarından bir türlü kurtulamazlar. Bu kişilere geç kaldığı için kızmazsınız çünkü zaten geç kalacağını bilirsiniz ve zaten siz de beklentilerinizi buna göre oluşturursunuz.
Titizlik nedeniyle; Geç kalmak hep alışkanlık sebebiyle olmaz. Bazıları geç kalır çünkü titiz ve ayrıntıcı kimselerdir. Verilen bir görevi daha güzel yapmak adına geç kalırlar. Ya da randevulara geç kalırlar çünkü süslenmeleri ve kendilerine çeki düzen vermeleri epey zamanlarını alır. Her türlü ayrıntıya önem verdiklerinden evden çıkmaları, bir işi bitirmeleri zaman alır. Onlar işin kalitesini arttırmak, daha iyi bir iş çıkarmak için geç kalmaktadırlar. Bu kişilere geç kaldıkları için kızmaya çalışırsanız hata yaparsınız.
Eyvah Yine Geç Kaldım
Umursamazlık nedeniyle; Bazı kimseler de vardır ki erken gelmek gibi bir dertleri yoktur. Erken gitmek ya da erken gelmek onlara göre gereksizdir. Bu kişilerin bilinçaltında “erken gidip de ne olacak, boş yere beklemeye lüzum yok”, “herkes geç geliyor” gibi düşünceler yatar. Neden geç kaldıklarını sorduğunuzda “hiç gelmese miydim?” cevabıyla karşılaşabilirsiniz. Bu kişilere karşı uygulanacak en iyi yöntem onlar gibi geç kalmaktır. Hatta onlardan daha da geç gelerek beklemenin ne denli sıkıcı olduğunu onlara da tattırmak işe yarayabilir.
Bir de hiç geç kalmayanlar! İki farklı kişilik sahibi kimseler geç kalmazlar: Bunlardan ilki yüksek sorumluluk sahibi kimselerdir. Onlar için bir işi zamanında yapmak, başkalarına ve onların hakkına saygıdır. Bu kişiler geç kaldıkları her bir dakikayı karşıdaki kişinin hakkına tecavüz ve ona saygısızlık olarak yorumlarlar. İkici grup geç kalmayan kimseler ise biraz mükemmeliyetçi biraz da takıntılı kimselerdir. Bu kişiler için kurallar vardır ve insanlar bu kurallara uymalıdır. Her işin zamanında ve vaktinde yapılması onlar için çok ama çok önemlidir. Geç gelen araba, zamanında kalkmayan uçak, lokantada geciken sipariş gibi durumlar bu kişiler üzerinde yoğun stres oluşturur. Saati geldi ve o iş yapılmadıysa içleri içlerini kemirir ve yerlerinde rahat duramazlar. Bu tarz kişiler başkalarının yaptıkları işi beğenmezler. Bu nedenle her işi kendileri yapmak isterler.
NEDEN SÜREKLİ GEÇ KALIYORUM? Her zaman her yere geç kalıyorum. Asla dakik olamıyorum. Ne kadar çaba gösterirsem göstereyim, yol ne kadar açık olursa olsun, evden ne kadar erken çıkarsam çıkayım sonuçta hep geç kalıyorum! Sürekli geç kalmanın bilinçaltında yatan birçok nedeni vardır. Kontrol sahibi olduğunuzu hissetmeye ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz. Başkalarını bekletmek kendinizi güçlü hissetmenizi sağlayabilir. Birilerini bekletmek onların size bağımlı olduklarını düşünmenizi sağlıyor olabilir. Gitmeniz gereken yere zamanında ya da erken varmayı başkalarına uymak olarak algıladığınız için bunu küçük düşürücü bir şey sanıyor olabilirsiniz. Başka bir neden ise saygıdır. Buluşacağınız kişiye saygınız azsa onu bekletiyor olmanıza aldırış etmezsiniz. Geç kalarak insanlara ne kadar önemli olduğunuz ve zamanınızın onlarınkinden daha değerli olduğu mesajını veriyor olabilirsiniz. Buluşacağınız kişiyi sevmediğiniz, kıskandığınız, kızgın ya da içerlemiş olmanız da geç kalmanıza neden olabilir. Geç kalmanın yol açtığı fizyolojik sonuçlardan da hoşlanıyor olabilirsiniz. Zamana karşı yarışmanın yarattığı adrenalin de hoşunuza gidiyor olabilir! 55 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Sürekli Geç Kalma Hastalığı
DİKKAT! İŞE GEÇ KALMA SENDROMU, SİZİ İŞİNİZDEN EDEBİLİR! Sabah oldu mu sıcacık yatağın içinden çıkmak istemiyor ve sürekli saatimizi erteleyerek işimize rutin olarak geç kalabiliyoruz. Elinizde alarmını ertelemek için aldığınız telefonla uyuya mı kalıyorsunuz? Ya da gözünüzü açmadan önce ne giyeceğinizi, saçınızı nasıl yapacağınızı, her birine kaçar dakika ayıracağınızı düşünürken bir bakmışsınız, siz hala yataktayken otobüs mü kaçmış? Birçoğumuz sabah alarm çaldığında erteleriz. Bu ertelemeler de 5 dakika, bir 5 dakika daha diyerek sürekli artar. Günümüzde birçok çalışan, çalışma ve işbaşı saatleri konusuna esnek davranıyor. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki geç kalmanın dozu kaçırılırsa işten kovulma gibi tatsız bir olayla karşılaşılabiliriz. Saat erteleme alışkanlığımız, her gün geç kalmamızla birlikte bir süre sonra işten çıkartılmamıza bile sebep olabilir! Yapılan araştırmalara göre çalışanların yüzde 16’sı haftada en az bir gün, yüzde 27’si ise ayda en az bir kere işe geç kaldıklarını söylüyor.
En sık rastlanan bahane trafik Çalışanlara göre trafik, uyuyakalmak ve kötü hava koşulları işe geç kalma konusundaki en büyük üç etken olarak sıralanıyor. Bunlar dışında öne sürülen bahaneler arasında toplu taşıma araçlarındaki gecikmeler, evde beslenilen hayvanlar, eşler, televizyon izlemek ve internet kullanımı yer alıyor. Bazı çalışanlar geç kaldığında direkt doğruyu söylerken bazıları da yalan söylemeyi daha uygun buluyor. 56 haberrevizyon.com Nisan 2015
HER YERE GEÇ KALMA ALIŞKANLIĞINIZ VARSA… Bir yere gitmeden önce “şu işimi de bitirip çıkayım” diyorsanız sürekli geç kalırsınız. Yetiştirmek zorunda olduğunuz bir mail varsa buluşmaya gittiğinizde müsaade isteyip yapın.
olmuyor. Alarm çaldığında ertelemeyin! Çünkü biliyoruz ki o 5 dakikalar hiç bitmiyor.
Tam evden çıkacakken bulunamayan anahtarlar, telefonlar, gözlükler…Evde size ait bir bölmeniz olsun. Anahtarları, cüzdanı, gözlüğünüzü, ofise giriş kartınızı, kulaklığınızı içine koyun. Böylece her sabah arama derdinden kurtulursunuz.
Kalktığınızda hazırlanmak için harcadığınız vakti en aza indirmek için kıyafetlerinizi, takılarınızı, makyaj malzemelerinizi akşamdan hazırlayın.
Geceleri geç yatma alışkanlığınız varsa eğer gece ışıklarınızı biraz daha erken kapatın. Uykusuzluk çektiğinizde hem sağlığınız etkilenir hem de sabah kalkmakta zorlanırsınız. Zaman teknoloji çağı. Bizim ona hükmettiğimiz kadar o da bize hükmediyor. Bilgisayardan hiç bir farkı olmayan akıllı telefonlardaki oyunlar, programlar, sosyal paylaşım siteleri yatağımıza kadar girebiliyor. Haliyle gözünüzün etkilendiği o mavi ışıktan dolayı uykuya dalışınız ve uyanışınız kaliteli
Duşunuzu akşam alın. Böylece sabah duş alıp almama konusundaki kararsızlıktan da kurtulmuş olursunuz. Zamanı etkili kullanmanın yolu planlama ve organize olmaktan geçer. Yapılacaklar listesi hazırlayın. Gün içinde enerjik ve verimli olduğunuz saatleri daha etkili kullanın, hiç bir şeye fazladan vakit harcamayın. İşlerinizi ertelemeyin ve mükemmeliyetçi olmaya çalışmayın!
Hep geç kalanların yanı sıra bir de hiç geç kalmayanlar vardır! 55 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Sağlık
Sınav Kaygısını Yenmek Kolay! Asıl Siz Giydiklerinize ve İçtiğiniz İlaçlara Dikkat Edin...
SINAV K AYGIS GİYDİKLERİNİZE VE Prof. Dr. Arif VERİMLİ Öğrenciler; “Ses çıkaran kolye, bilezik, kemer, topuklu ayakkabı yerine, sade ve düz olun; dikkat çekici giyinmeyin. Dikkatinizin dağılmasına sebep olan hiçbir aksesuar kullanmayın. Beli açık tişört giymeyin. Anneler babalar; okunmuş su, muska gibi mistik inanışları yapacak olsanız bile çocuklarınız bilmesin. Çocuğun obsesyonlarını tetiklemeyin. Sınav gözetmenleri; sakın çocuklara yakınlık göstermek için bile olsa sınavda herhangi bir öğrenciye elle dokunmayın, fiziksel temas etmeyin. Çünkü aşırı titizlik takıntısı olan bir çocuk, bu hareketinize takılabilir ve konsantrasyonu kaybolur.’’ Sınavda anahtarlık sallamayın, tesbih çekmeyin, topuklu ayakkabı giymeyin, zincir ve kolye gibi ses çıkaran aksesuarlar takmayın. Bazı öğrencilerde baş ağrısı oluşturabilecek ve migren tetikleyecek parfüm sürmeyin. Sınav stresini aşmak için Üniversite sınavına hazırlanan ve sınav kaygısı taşıdığını fark eden öğrencilerin, bu kaygıları, ‘’nefes egzersizi, fiziksel egzersiz ve hayal kurma” gibi gevşeme tekniklerini kullanarak azaltılabilir. Sınav Kaygısında Artış Var Öğrencilerin kafalarında ‘’Ben ne istiyorum? Ne eksiğim var?’’ sorularının yanı sıra, ‘’Ya sınavda başarısız olursam? Ya heyecanlanırsam? Ya başaramazsam, etrafımdakiler beni başarısız görürse’’ gibi düşünceleri oluşturabiliyor. Sınav kaygısı yüksek olan öğrencilere yardımcı olunmalıdır. 58 haberrevizyon.com Nisan 2015
SINI YENMEK KOL AY! ASIL SİZ İÇTİĞİNİZ İL AÇL ARA DİKK AT EDİN... Üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler; sınav yaklaştıkça kendinizde birtakım davranış değişiklikleri görüyorsanız, bu olumsuz, sinirli, heyecanlı, kaygılı, dalgın, telaşlı haliniz etrafınızdakiler tarafından da anlaşılıyorsa, sınav kaygısı taşıyor. Kaygının fiziksel belirtileri; çarpıntı, terleme, el terlemesi, yutkunma, kızarma, boğulacakmış hissi, titreme, mide bağırsak hareketlerinde artış, ateş basmaları, baş dönmesi, ağız kuruluğu oluyor. Kendinizi gerçekten son derece kaygılı buluyor, sınav kelimesini duyduğunuzda bile irkiliyor, terliyor, telaşlanıyor, gü-
vensizlik ve aşırı yetersizlik duygusu taşıyorsanız, tehlike var demektir. Ve bir an önce sorunun kaynağıyla ilgili bir profesyonelle görüşmelisiniz. Bu görüşülecek kişi rehber öğretmen ve ders eğitmenleri olabileceği gibi, psikolojik anlamda destek alınabilecek bir kişi de olabilir. Bunun tam tersi, verdiğiniz yanıtlarda son derece kendinize güveniyor, her şeyi doğru ve tam yaptığınıza inanıyor, sınavla ilgili en ufak bir kaygı duymuyorsanız, bu da aslında çok doğru değil. Çünkü hiç kaygı duymamak ve en ufacık bir heyecan hissetmemek, sonunda sizleri hayal kırıklığına uğratabilir. Heyecan sizi kamçılayan bir şey olmalı. Tabi dozunda olmak şartıyla.
NE YAPILMALI?
ğına inanmaları gerekiyor.
Temel Nefes Egzersizleri: İyi bir nefes almak, iyi bir nefes vermekle başlar. Ağır, derin ve sessiz olun. Nefes egzersizine başlamadan önce, sağ elinizi göbeğinizin hemen altına koyun, sol elinizi göğsünüzün üzerine koyun ve gözlerinizi kapatın. Nefes almadan önce ciğerinizi iyice boşaltın. Yeni bir nefes almak için birkaç saniye bekleyin. Art arda iki derin nefes aldıktan sonra, kesinlikle 4-5 kez de normal nefes alın. Tüm bu işlemleri günde 40 kez yapın ve bunu alışkanlık haline getirin.
Sınavda yanınızda glikoz ihtiva eden yumuşak ve renkli şekerlerden bulundurabilirsiniz. Bir başkasının tavsiyesiyle sınavdan önce daha rahat uyumak için sakinleştirici veya uyku getirici bir ilaç asla kullanmayın.
Fiziksel Egzersiz: Düzenli fiziksel egzersiz, beyinde öğrenmeyi kolaylaştırır. Yaptığınız ders tekrarları zihninize daha kolay yerleşir ve unutmanız zorlaşır. Bilinç gelişir. Beyin, uyaranlara daha kolay açılır. Refleksler hızlanır. Reaksiyon zamanı kısalır. Düzenli fiziksel egzersiz, ders çalışmak ve öğrenmek için son derece elverişli bir zihinsel ortam hazırlar. Sınavlara daha dinç ve verimli hazırlanabilirsiniz.
Zeka arttırdığı iddia EDİLEN YİYECEKLERİ SON BİR HAFTA YEMEKLE ZEKA ARTMAZ VE YİYECEKLERİN ZEKAYI ARTTIRDIĞI ZATEN KANITLANMIŞ BİR BİLİMSEL GERÇEK DEĞİLDİR. Dikkat açtığını öne sürdüğünüz ilaçları talep etmeyin. Bu yaklaşım bağımlılığın ilk aşamasıdır. Sorunlarınızı ilaçla çözmeye çalışmayın. Çok ihtiyacınız varsa mutlaka bir doktora danışın. İyi bir kahvaltı yapın. Başkalarına değil, sadece kendinize konsantre olun.
Gevşeme Teknikleri: Günün belli bir kısmında zihninizi boşaltarak mutlu bir gelecek hayal edin. Güzel bir üniversiteyi kazandığınızı, başarabildiğinizi hayal edin. Bu sizi kamçılayacaktır. Hiç durmadan arka arkaya şunları tekrar edin. ‘Kolum ağır, elim sıcak, nefesim sakin ve düzenli, kalbim sakin ve düzenli, karnım sıcak ve alnım serin.’’ PRATİK ÖNERİLER Öğrencilere, ders çalışma saatlerini 45’er dakika ders, 5 dakika dinlenme ve 10 dakika tekrar olmak üzere 5 saat şeklinde düzenlemeleri gerekiyor. Öğrenciler kimseye aldırış etmemeleri, kendilerine güvenmeleri ve bu sınavın her şeyin sonu olmadı-
59 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Sağlık
Cinsellik Nasıl Öğrenilir?
Yaşam doğa yasalarının kurallarına uyarak, sosyal yapının çerçevesinde öğrenilir. Bu kuralların alfabesi şudur: Kız ve erkek çocuklarında bizim anladığımız anlamda cinsel duygular ve kavramlar yoktur. Bu nedenle, kız ve erkek çocukları evde, sokakta, okulda birlikte büyürlerse, bu dönem kardeşlik paylaşım duygularının evrimleşmesi demektir. İkinci aşama, sokak, park, mahalle, aileler arası ilişkilerde devreye girer.
Dr. Haydar DÜMEN
CİNSELLİK NASIL ÖĞRENİLİR
60
?
haberrevizyon.com Nisan 2015
Burada ortak paylaşım, çocuklarda özgüven, dayanışma, yardımlaşma ve gruplaşma öğrenilir ve hakkın sahip çıkma bilinci gelişir. Bu aşamada arkadaşlık kavramı pekişir. Üçüncü aşama, ergenlik döneminde başlar. İki taraf da birbirlerinin karşı cinsten olduğu bilirler, ilişkilerde beğeni, sevgi, flört ve daha sonra sevgili kavramları gelişir.
Bu son aşama, çocukluktaki kardeşlik ve arkadaşlık düzeni üzerine oturmazsa, üçüncü aşamada yaşanacak aşkın kolu kanadı kırılmış demektir. Aşk da duygusal yönü egemendir. Kişi kendi ruhsal gelişimiyle karşı cinse yönelerek evrimin duygusal yapılanmasını sağlar. 18 yaşlarında sonra duygular hedefine cinselliğe yönelir, ilişkilerde bu amaçlı yaklaşımlar olur. Bu yaklaşımların gerçekleşme oranı ülkemizde düşüktür.
Eğer ikinci aşamaya geçmemiş bir fotoğraftan yola çıkarak arabına! göre karar verirsek, yanılgımız yıkıma dönüşür. Şimdi düşünelim: Her gün insanlar öldürülüyor, kadınlar kesiliyor, en önemlisi aşk öldürülmeye çalışılıyor. Eğer bir de o ölürse, doğacak çocuklar kuru birer dala dönüşürler, hiçbir açıdan gelişemezler.
Daha sonra aşk, kendi kurallarına uyarak gelişmeye başlar. Üç aşamada doğal evrim sürecini yaşamamış olanlar, aşk aşamasında geçmişte bilinçaltında karşı cinse kardeşlik, arkadaşlık uyguları yeterince gelişmemiş olduğundan, aşk sekse yönelik bir kavram içine sıkışır. Aşkın, bilimin insansal fotoğrafı budur. Eskiden fotoğrafların arabı (ilk çekimi) siyah olurdu. İkinci işlemde normal fotoğrafa dönüşürdü.
Yaşam doğa yasalarının kurallarına uyarak, sosyal yapının çerçevesinde öğrenilir
61 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
Astroloji KOÇ Ordular ve askeri güçler, atletler, berberler, marangozluk, hayır kuruluşları, kimyagerlik,
BURÇLARA
inşaat işçiliği, dişçilik, yangın ve itfaiyeciler, çilingir, ormancılar, makinistlik, tamircilik, imalat, metal işçileri, cerrahlar ve güreşçiler.
BOĞA Dansçılar, moda, bahçıvanlık, kuaförlük, otel sahipleri, jüri, pazarlama, moteller, aracılar, patronlar, müzik ve müzisyenler, şairlik, restoran işletmeciliği, güvenlik, sosyal hizmetler.
İKİZLER
ASLAN
Dil bilimciliği, matematik, sağlık teknisyenliği,
Reklam, oyunculuk, yöneticilik, maliye ve
gözlükçülük, hatiplik, matbaacılık, düzeltmen-
maliyecilik, şeflik, borsa spekülatörlüğü, hükü-
lik, konuşmacılar, demiryolları ile ilgili işler, bi-
met ve kamu memurluğu, avukatlık, politika,
lim adamları, istatistik, okutmanlık, öğretmen-
başkanlık, başbakanlık, borsacılık ve halkla
lik, bilet satışı, vantriloklar, yazarlık, yayıncılık,
ilişkiler.
iletişim ve medya.
YENGEÇ
BAŞAK
Doktorluk, hemşirelik, anaokulu öğretmenli-
Muhasebecilik, reklam yazarlığı, temsilcilikler,
ği, psikologluk, müzisyenlik, sanat tarihçiliği,
vekillik, müfettişlik, biyografi yazarlığı, yayın
artistik uğraşlar, oyunculuk, şairlik, vatanla
teknisyenleri, komisyonculuk, kimyagerlik, ofis
ilgili görevler, cemiyet faaliyetleri, doktorluk,
memurluğu, diyetisyenlik, Djlik, doktorluk,
yazarlık, her türlü bakıcılık işleri, mahalli
editörlük, işverenler(genel olarak), dedektiflik,
yönetimler.
çevirmenlik, kütüphanecilik, dil bilimciliği.
62 haberrevizyon.com Nisan 2015
A GÖRE
YAY Danışmanlık, elçilik, okçuluk, vergi tahakkuk memurluğu, avukatlık, müfettişlik, borsacılık, , hayır kurumları, yöneticilik, doktorluk, maliyecilik, jokeyler, jüri üyeleri, hakimler, kanun koyucular, bakanlar, pasaport işleri, eczacılık.
OĞLAK Tarım, arkeoloji, mimarlık ve mimarlar, icra
MESLEKLER TERAZİ
Amatörler, mimarlık, sanat galericiliği, sanatçılar, ortaklıklar, bankacılar, güzellik uzmanları, hükümet kurma, şekerleme üreticileri, giysi tasarımcılığı, dansçılar, moda, bahçıvanlık, kuaförlük, otel sahipleri, jüri, pazarlama, moteller, aracılar, patronlar, müzik ve müzisyenler,
memurluğu, alıcılar, marangozluk, halıcılık, sivil mühendisler, kimyagerlik, müteahhitlik, çiftlik ve çiftçilik, bahçıvanlık, jeologluk, madeni eşya imalatçılığı, tarihçiler, matematikçiler, madencilik, organizatörlük, kağıt imalatçıları.
KOVA Havacılık, astrologlar, tahrikçiler, uçak mühendisliği ve pilotluk, otomobil imalatı, yayımcılık, saat üreticiliği ve tamirciliği, bilgisayarcılık, elektrikçiler, icatlar ve mucitler, fotoğrafçılık, radyoloji, teknik yazarlar.
şairlik, restoran işletmeciliği, güvenlik.
AKREP
BALIK
Adli ve idari işler, politikacılar, tarım işleri
Aktör ve aktrisler, barmenler, kimya mühendisli-
dedektiflik, petrol, araştırma, terapistler, spekü-
ği, dolandırıcılık, dedektiflik, şoförlük, eczacılık,
latörler, borsacılar.
soruşturmacılar, sihirbazlık, denizcilik, fotoğrafçılık, okyanus bilimcileri, gemicilik, sosyal yardım kurumları.
63 Nisan 2015
haberrevizyon.tv
ADRESİNİZE GELSİN Tarafsızlık, bağımsızlık ve gerçeğin temel ilke olarak kabul edildiği, profesyonel yaklaşımıyla aylık olarak yayımlanan, ulusal ve uluslararası dağıtımı gerçekleştirilen Haber Revizyon Aylık Haber Dergisi, ulusal medyanın bir üyesidir. Haber Revizyon okurlarının önceliği tarafsız, çarpıcı ve gerçek haberleri aylık olarak okumak olacaktır. Haber Revizyon News Magazine, where objectivity, independence and reality are held as core principles is a member of the national media published monthly and delivered nationally and internationally with a professional approach. The privilege of Haber Revizyon readers will be reading objective, striking and real news reviewing the monthly agenda.
ABONELİK FORMU / SUBSCRIPTION FORM AD:
NAME:
SOYAD:
LAST NAME:
MESLEK: OCCUPATION:
Sunay AKIN
Şahin MENGÜ
D. TARİHİ:
“Kürdistan’ın En Önemli Ayağı Türkiye’dir.”
Aşkın semti neresi mi?
DATE of BIRTH:
Prof. Dr. Haydar DÜMEN
Rafael SADİ
VAGİNİSMUS NEDİR? TEDAVİSİ VAR MIDIR?
ADRES: ADDRESS:
Freedom in your hands!
ŞUBAT 2013 SAYI: 5 www.haberrevizyon.com www.haberrevizyon.tv
POSTA KODU:
FRANSA MALİ’DE DİĞERLERİ NEREDE?
ZIP/ POSTAL CODE:
GELECEĞİNİZİ NASIL ALIRDINIZ?
İLÇE: REGION:
FİYAT:
10 KKTC:
İSRAİL’DE SEÇİM 2013
11,5
www.haberrevizyon.com Başkan: Freedom in your hands! www.haberrevizyon.tv “SAVAŞ ÇIĞLIKLARI ATILDIKÇA ALTIN YÜKSELİR” OCAK 2013 SAYI: 4
İŞTE EŞİTLİK PLATFORMU
FİYAT:
NİSAN 2013 SAYI: 7 www.haberrevizyon.com www.haberrevizyon.tv
10 KKTC:
Onlarlaydı...
BUGÜN 33.GÜN
TELEFON:
HİÇ MÜLTECİ OLDUN MU?
TELEPHONE:
GENELEV
FAKS:
Have You Ever Been a Refugee?
Proje Sizden Hibe Bizden
E-MAIL:
Dr. Haydar DÜMEN
Cinsiyet
Değişimi
T.C. KİMLİK NO:
tarihten gizlenen
ID NUMBER:
mezarlik
( Abonelik onayı ile fatura kesim için gereklidir. )
Röportaj
The Unopened Door of the EU M. Metin YILGÖR
Rafael SADİ
6 AYLIK ABONELİK
SUBSCRIPTION FOR 6 MONTHS
25
12 AYLIK ABONELİK 50
SUBSCRIPTION FOR 12 MONTHS
GÜCÜNÜN FARKINDA MISIN
?
( Required for invoicing after subscription )
+ KDV
DEVLETİ YÖNETENLER VEBALDE GEZİYORLAR
AB’ninKoray ÖZTÜRKLER Röportaj / Interview Açılmayan KapısıGüçlü Kadın Güçlü TÜRKİYE
Siyonizm ve Erdoğan
KONTROLSÜZ ZAMANIN
E-MAIL:
Cem Vakfı Firuzköy Şubesi Başkanı:
İstanbul Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Nazır ŞENTÜRK
Ayıp mı?sebep Günah mı? Sevginde arama! İhtiyaç mı?
FAX:
11,5
Sanatıma Dokunma! Sefa ZENGİN
Kan, Toprak, İnsan OUR DUTY IS TO SERVE HUMANITY
CITY:
10 KKTC:
Avrupa’ya En Yakın Mezarımız Sunay AKIN
11,5
EQUALITY AT WORK ERCÜMENTPLATFORM YÜCELER İstanbul Valisi Bakan Fatma ŞAHİN GÖREVİMİZ Hüseyin Avni MUTLU KIRMIZI İPİNHİZMET GİZEMİ Lokman AYVA, Halit ERGENÇ İNSANLIĞA
İL:
FİYAT:
Kadının Düzensiz Yeri
Çağın Zorunluluğu İNOVASYON
KONTROLSÜZ BEDENLERİ Sunay AKIN Ege Vapuru’nun Salıncağı
Şahin MENGÜ
Demokrasinin Teminatı Özgür Basın
LÜTFEN DERGİMİZİN AYLIK SAYISINDAN KAÇ KOPYA İSTEDİĞİNİZİ YAZINIZ.
VAT
PLEASE WRITE HOW MANY COPIES OF THE SAME ISSUE YOU WISH TO BUY.
+ KDV VAT
KARGO BEDELSİZDİR
NO CHARGE FOR DELIVERY
ABONELİK BİLGİ FORMU TARAFIMIZA ULAŞTIKTAN SONRA MÜŞTERİ HİZMETLERİMİZ SİZİNLE İLETİŞİME GEÇECEKTİR. Haber Revizyon Customer Services will be contacting you after the submission of this form.
FORMU EKSİKSİZ DOLDURDUKTAN SONRA, AŞAĞIDAKİ ADRESE POSTALAYINIZ. PLEASE COMPLETE THE FORM ABOVE AND MAIL IT TO THE ADDRESS BELOW.
HÜRRİYET BULVARI ATS PLAZA NO:129 BEYLİKDÜZÜ - İSTANBUL
DİLERSENİZ www.haberrevizyon.com ADRESİNDEKİ ÜYELİK BİLGİ FORMUNU DOLDURABİLİRSİNİZ. YOU MAY ALSO COMPLETE THIS FORM ONLINE at www.haberrevizyon.com
www.haberrevizyon.com
www.haberrevizyon.tv
0212 875 5 880
ADET COPIES
İMZA
SIGNATURE