“Eylemi Meclise Taşıyan İnsanım”
Süleyman ÇELEBİ
Siyasetçiler Hipnoz’u Nasıl Kullanıyor? Mehmet BAŞKAK
“Bu Mesele Partiler Üstü Bir MESELE”
Metin ŞENTÜRK
Freedom in your hands! HAZİRAN 2015 SAYI: 31 www.revizyondergi.com www.haberrevizyon.com www.hra.com.tr www.radyohra.com www.hra.tv.tr
FİYAT: ISSN
2
KKTC: 2 2149 - 2336
Herkes Döşenmiş Raylarda Gitmeyi Kolay Gibi Görür!
İÇİNDEKİLER HAZİRAN CONTENTS JUNE
2015 2015
KÜNYE İmtiyaz Sahibi ATS Grup Güvenlik ve Yenilenebilir Enerji Sist. Basım Yayın Reklam İnş. San. Tic. Ltd. Şti. Adına R. Aytekin TÜRKER
2014 İhracat Şampiyonları Belli Oldu
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü R. Aytekin TÜRKER
Haber
....4 Türkiye Uzay Çalışmaları
Proje Yönetmeni Halil PETEK
Grafik Tasarım ATS Graphic Design Studio Halkla İlişkiler Merve PETEK
Reklam ve Organizasyon Yönetimi C. Buğra DEMİREL Gülbin SERTOĞLU Hukuk Danışmanı Av. Zihni Levent DURAK Muhasebe ve Finans Sevilay BALCI Turan ALPTEKİ
Danışma Kurulu Erol CANDABAKOĞLU Süha Fazlı BEZİRAY - Alaaddin SİNAN İsmail Ahmet ORHUN - Mustafa KESKİN Prof. Dr. Arif VERİMLİ - Dinçer YILDIZ Sertaç AKGÜL
Katkıda Bulunanlar Cahit ÜLKÜ - Lokman AYVA Şahin MENGÜ - Sunay AKIN Prof. Dr. Arif VERİMLİ - Dr. Haydar DÜMEN İsmail Ahmet ORHUN - M. Metin YILGÖR Rafael SADİ - Onur BELGE Metin ŞENTÜRK - Yüksel GÜLEÇ Can KAPYALI - Metin BAŞOL Dr. Yavuz DİZDAR - Ahmet GÜNEŞTEKİN Sefa KOYUNCU - Mehmet BAŞKAK Turan BAŞOL - Süleyman ÇELEBİ
Haber
18
Avrupa’nın Kalbine İndik
HABER
Uçsuz bucaksız Güney Peru çöllerinde büyük bir sır ve ustaca toprağın üzerine işlenmiş canlıları anlatan desenler, dev geometrik şekiller, gökyüzünden bakıldığı zaman muhteşem ve alışılmadık bir manzara görmemize sebep oluyor
D
E
R
G
İ
S
İ
Haber Revizyon Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Haber Revizyon Dergisi’nin tüm hakları R. Aytekin TÜRKER’e aittir. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. Makalelerdeki görüş ve düşünceler yazarlarına aittir. Yazılı izin alınmadan, kaynak gösterilse dahi kullanılamaz.
BASIN HÜRDÜR, SANSÜR EDİLEMEZ.
Geleceğin Yarışçıları ....12 Artık Yarın Geldi Lokman Ayva
....16
İstanbul 2. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı Metin ŞENTÜRK Röportaj
....22 Hayalet Yapılar Çandarlı Hamamı
Tarih
....28
Anayasanın 18. Maddesi Der Ki Angarya Yasaktır Yüksel Güleç
....30 Palmira
İletişim Çözümleri www.coordination.tv
İletişim 0212 875 5 880 – 0544 875 5 880 haber@haberrevizyon.com www.haberrevizyon.com
....10
NAZCA ÇİZGİLERİ
İngilizce tercümelerimiz sözleşmeli yeminli tercüman tarafından yapılmaktadır.
Yönetim Yeri Hürriyet Bulvarı ATS Plaza No:129/2 Beylikdüzü / İstanbul
Sefa Koyuncu
Haber
Fahri Bölge Haber Temsilcileri KKTC: Murat CEYLAN Güney Doğu Anadolu: İbrahim H. KARACA Refik TÜRKER Güney Marmara Bölgesi: Cemal AKSU Ege: Ülkü AKTAŞ Karadeniz: Şükrü YAVUZ
Yayın Türü Ulusal, Süreli, Aylık
....6
Tarih
32
....42
Siyasetçiler Kitlesel Hipnozu Nasıl Kullanıyor? Mehmet Başkak
Röportaj
Türk Polisinin Ruh Sağlığı Prof. Dr. Arif Verimli
Süleyman ÇELEBİ
Haber Revizyon Dergisi Proje Yönetmeni Halil PETEK, CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili adayı Süleyman Çelebi ile 47 yıllık siyaset hayatı, siyasetin şu anki durumu ve geleceği üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
....48
....54 Akıl ve İhtiras
Dr. Haydar Dümen
...68
Hangi Burç Nasıl AŞIK Olur? Astroloji
....60
Merhaba,
E ditör’den
Biçimlenmiş veya biçimlendirilmiş bir sistem içinde gitmeye çalışıyor, bazen de zorlanıyoruz. Bu nasıl olabilir? Kim zorunlu öğrenilmişliklerimizi zorlaştırabilir? Kendimize sahip olamadığımız, kendimize dur diyemediğimiz bir hayat döngüsünün içine mi sürükleniyoruz? Sebeplerimizin sonuçları, sonuçların soruları, sorularımızın cevapları dahi önümüze mükemmel bir pasta gibi sunulmuşken biz neden zorlanıp, bazen de acı çekiyoruz? Kendimizi tanıma fırsatımız oldu mu? Kendimizi ne olarak görüyoruz? Kendimizi nasıl yetiştiriyoruz? Zenginlik, kibir, ihanet ve bazen de dedikodu ile dönen bir dünya düzeninin içinde kavrulmaya başladık! Kibirlerimizden kurtulup, nefsimize yenilmeden ailemize, sevdiklerimize sahip çıkarak yaşamalıyız. Her kelimemiz edep içinde yansımalı hayatımıza. Baktığımız her yerde kendimizi görmeye çalışmamalıyız, başkalarının hayallerine, sahip olduklarına el uzatmayı bırakmalı, kelimelerimizin kölesi olmamak için iyi düşünmeliyiz. Hiçbir şey kaybetmek kadar kolay değildir! Kazanmanın önemini, kendi hedeflerimiz olduğu zaman anlayabiliriz. Kazanılanı almaya çalışmak, düşünüleni düşünmek, yaşananı yaşamaya çalışmak; hedeflerini, hayallerini, ruhunu kirletir. Kendini yaşa! Yaşa ki senden bir tane olduğunu anlasınlar… Kendi düşüncelerini, kendi fikirlerini yaşamadığın sürece ülkene, ailene, işine, çevrene hiçbir faydan olamaz. Bugün birçok kişi birçok söz veriyor. Neden? Güzel vatanım Türkiye’mde söz vermek yerine kaç kişi bir şeyler yapmaya çalışıyor? Kaç kişi kendi fikirleriyle halkına sesleniyor? Açık artırmalar oynanıyor halkımızın üzerinde. Akıl ve fikir kullanılamadı, özel alanlar oluşmaya başladı, başarı yok kelime çok, yardım yok vaad çok… Sizler bunu istiyorum diyene kadar sadece konuşacaklar, konuşturmayın! Çıkarcı olmayın, gelecek için var olun! Ölümsüz fikirler ile yaşayalım, akıl oyunları sepette kalsın! Herkes döşenmiş raylarda gitmeyi kolay gibi görür ama ilk kez yola çıkacaksan karşına hangi virajda ne çıkacağını bilemezsin!
Haber
2014 İhracat Şampiyonları Belli Oldu
2014 yılında en fazla ihracat yapan firmalar Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi tarafından Konya’da düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı. İhracatta 2014 yılında il üçe giren firmalar Tüpraş, Ford ve Oyak Renault oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi yaptığı konuşmada, “61 bin firma içinden ilk bine girerek gösterdikleri üstün ve başarılı performanstan dolayı kutluyorum. Başarılarının artarak devamını diliyorum” dedi.
İhracat Şampiyonları 3 milyar 742 milyon dolar ihracatı ile Tüpraş en fazla ihracat yapan firma oldu. Geçtiğimiz yılda Tüpraş en fazla ihracat yapan firmaydı. Ford 3 milyar 465 milyon dolar ihracatı ile ikinci oldu. Ford da geçtiğimiz yılki yerini korudu. 3 milyar 20 milyon dolar ile Oyak Renault üçüncü oldu.
En fazla ihracat yapan ilk 10 firma:
4 haberrevizyon.com Haziran 2015
1.
TÜPRAŞ
2.
FORD OTOMOTİV
3.
OYAK RENAULT
4.
VESTEL TİCARET
5.
KİBAR
6.
ARÇELİK
7.
TOFAŞ TÜRK OTOMOBİL
8.
TOYOTA OTOMOTİV
9.
HABAŞ
10.
BOSCH
Ayda 25TL ile bir çocuğu okul öncesi eğitimine kavuşturun Erken çocukluk gelişimi kavramının “Çocuk hakları”nın gündemine her geçen gün daha fazla yerleştiğini görüyoruz. Çocuğun fiziksel, duygusal ve sosyal gelişiminde anaokullarının işlevi yadsınamaz. Gelin, hiçbir çocuğumuzu açıkta bırakmadan, bütün çocuklarımıza “hayata eşit koşullarla başlama hakkı”nı tanıyalım. Daha yaşamlarının başında eksikli kalmasınlar. Onları anaokullarına kavuşturalım. Tıpkı kendi yakınlarımız gibi. Çocuklarımızdan bu “can suyu”nu esirgemeyelim. Ayda 25 TL/yılda 300 TL bir yoksul çocuğa bu konuda büyük destek olacak. Var olun!
UNICEF Türkiye İyi Niyet Elçisi Kıvanç TATLITUĞ
Okul Öncesi Eğitiminin Güçlendirilmesi UNICEF’in Türkiye’deki önceliklerinden biri. “Çocuk başına aylık 25TL / yılda toplam 300TL” katkı ile 10 pilot ilin 3’er ilçesinde çocuklarımızı anaokullarına kavuşturuyoruz. Hedef binlerce çocuk.
Haber
Türkiye Uzay Çalışmaları
TÜRKİYE UZAY ÇALI 6
haberrevizyon.com Haziran 2015
IĹžMALARI
7 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Türkiye Uzay Çalışmaları
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan TUSAŞ Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi’nin açılış törenine katıldı. Törende “TUSAŞ dünyanın en önemli havacılık kuruluşlarından biridir. Dünyanın en büyük 100 savunma şirketi arasına giren TUSAŞ, ülkemizin gurur kaynağıdır. Hedefimiz bu devler ligi listesine en az 20 şirketimizi daha eklemektir” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yerli üretim ATAK helikopteri karşılayarak yol boyunca eşlik etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, emeği geçenleri tebrik ederek, görev yapacak olan teknisyenlere ve mühendislere başarılar diledi.
8 haberrevizyon.com Haziran 2015
TUSAŞ Hakkında 28 Haziran 1973 tarihinde TUSAŞ Türk Uçak Sanayi Anonim Şirketi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde Türkiye’nin savunma sanayisinde dışa bağımlılığı azaltmak amacı ile kurulmuştur. Türk Hava Kuvvetleri’nin savaş uçağı ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile 25 yıllığına kurulmuştur. 25 yıllık süreç tamamlanmadan, TAI’nin yabancı hisseleri Türk hissedarlar tarafından satın alınarak şirket 2005 yılında yeniden yapılandırılmıştır.
Bakış
Avrupa’nın Kalbine Girdik
54 yıldır gözlemci olarak kapısında beklediğimiz CERN’e, parasızlıktan giremiyorduk!
Sefa KOYUNCU
Türkiye’nin CERN’e ortak olması medyada gereken ilgiyi gördü, kamuoyunda beklenen yankıyı buldu mu? Hayır! Peki, niye? Anlaşılan o ki, ülkemizde CERN’nün önemi yeteri kadar bilinmiyor. Ya da biliniyor da kıskançlıktan çıt çıkmıyor. Yok yok belki de bu ilgisizlik, CERN’ün sâdece “BigBang” deneyleri yapılan fantastik filmler platosu gibi lanse edilmesinden kaynaklanıyor. Halbuki bu, Türkiye’nin nereden nereye geldiğini ve nereye gideceğini göstermesi bakımından son 50-60 yılın en önemli olaylarından biridir. Yahu CERN’e girdik, CERN’e; teknolojinin kalbine, dünyanın en büyük araştırma laboratuvarına, Avrupa’nın NASA’sına tam üye olduk! Peki, şimdiye kadar niye üye olamıyorduk? Parasızlıktan!
Avrupa’nın Kalbine Girdik 10 haberrevizyon.com Haziran 2015
Anlatacağım: CERN, Fransa- İsviçre sınırında kurulu, dünyanın en büyük parçacık fiziği araştırma laboratuvarıdır. Yeni temiz enerji kaynaklarının araştırılması, yeni reaktör sistemlerinin geliştirilmesi, bilgisayar teknolojisi, tıpta tedavi ve teşhis uygulamaları, yeni elementlerin bulunuşu, CERN’de en önde gelen araştırmalardır. CERN; Parçacık fiziği araştırmaları, lazer fiziği, plazma fiziği, elektronik, telekomünikasyon, nanobilim, nükleer tıp ve radyoterapi, bilişim teknolojisi (yazılım geliştirme, bilgisayar mimarisi, bilgisayar ağ bilimi vb.), savunma sanayi ve mühendisliğin çeşitli dallarındaki yeni gelişmelerin lokomotifidir. Dahası, bugün dünyadaki bilgisayar iletişiminin kalbi olan World Wide Web (www), CERN’de bilgisayar programcılığı yapan Tim Berners-Lee’nin, “HTML” adlı bilgisayar dilini bulup geliştirmesiyle oluşmuştur.
Zira, ortak üyelik statüsü ile birlikte Türkiye yapacağı maddi katkı sayesinde CERN’in kurum ihalelerinden pay alabilecek ve Türk bilim insanları burada kadrolu olarak araştırmalara katılabilecek. Türkiye, CERN’e ortak üyelik için yıllık 3.5 milyon İsviçre Frangı ( 2.8 milyon Euro) ödeyecek. 25 Temmuz 2000’de Başbakan Bülent Ecevit’in, “Yeterli kaynağımız yok” diyerek Akkuyu nükleer santral ihalesini Bakanlar Kurulu kararıyla iptal ettiğini hatırlarsanız, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Hakkını teslim etmeliyiz ki; AK Parti’den önce Türkiye’de parasızlıktan nükleer güç ihaleleri iptal ediliyordu, nerede kaldı ki yıllık 2.8 milyon Euro aidat ödeyerek,CERN’e girile!..
Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN),İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın fizik alanında ABD’ye yetişebilmesi için 12 Avrupa ülkesinin (Belçika, Almanya, Fransa, Danimarka, Hollanda, İngiltere, İsveç, İsviçre, İtalya, Norveç, Yugoslavya ve Yunanistan) işbirliği ile 1954 yılında kuruldu. Üye sayısı sonradan 21’e çıktı. Kısacası CERN, dünyanın teknolojideki geleceğidir. Türkiye, 1961’den bu yana gözlemci statüsünde kapıda bekletildiği, işte bu dünyanın en büyük araştırma loboratuvarına, 06.05.2015 tarihinde resmen ortak üye oldu. Peki, 54 yıldır niye ortak üye olamadı? Parasızlıktan! 11 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Geleceğin Yarışçıları
Tübitak ve Hava Harp Okulu ortak bir çalışmaya imza atarak Hezarfen Havaalanı’nda 25 takımın katılımı ile 2 gün boyunca gerçekleştirilen “FFD Future Flight Design – Uluslar arası Geleceğin Hava Araçları Tasarımı Yarışması”ında kazananlara ödülleri verildi.
GELECEĞİN YA R I Ş Ç I L A R I 12 haberrevizyon.com Haziran 2015
Bilim, Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Hezarfen Ahmet Çelebi’den Lagari Hasan Paşa’ya kadar Türklerin uçuşla ilgili birçok denemelerinin olduğunu ama bu denemelerin uzun soluklu olmadığını söyledi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ünlü sözü “İstikbal Göklerdedir”in üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen kendi ürettiği araçlarla Türkiye’nin uzaya gitme konusunda sağlam adımlarla yürümeye başladığını işaret eden Işık, konu ile ilgili ciddi mesafeler alındığından bahsetti. “Bu tarz etkinlikleri gençlerin meraklarını artırmak için önemsiyoruz” Bilimde sorgulama, merak ve sevginin çok önemli olduğunun üzerinde duran Işık, çocuklara bu duyguları küçük yaşlardan itibaren aşılarsak gelecekten kaygı ve endişe duyulmasına
gerek kalınmayacağının önemini belirtti.
“Gençlerimiz bu alana yoğunlaşmalı”
Bakan Işık, dünyada hava araçlarına olan ilginin her geçen gün artığını, sivil sektörde artık kurye olarak insansız hava araçlarının kullanıldığını söyledi. 13 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Geleceğin Yarışçıları
YA R I Ş M A “Uluslararası Geleceğin Hava Araçları Tasarımı Yarışması” ilk olarak 2011 yılında, ikincisi ise 2013 yılında düzenlendi. Yarışmanın amacı, teorik bilgileri takım çalışmasıyla pratiğe dönüştürmek, yarışmacıların tasarım kabiliyetlerini ortaya çıkarmak ve aynı zamanda geleceğin hava araçlarının tasarımlarını ortaya çıkarmaktır. FFD 2015 yani “Future Flight Design” adlı yarışmanın bu seneki teması tasarlanan hava aracı ile grup halindeki mikro swarm sürüsünün taşınıp hedef bölgeye havadan bırakılması. Düzenlenen yarışmaya Türkiye haricinde Bangladeş, Çin, Romanya, Plolnya, Macaristan, Hindistan, Pakistan, Tunus ve Katar olmak üzere çeşitli ülkelerden toplamda 25 takım ve 210 yarışmacı katıldı.
Çin birinci, Türkiye ikinci oldu Yarışmanın ilk gününde teknik kontroller yapılarak uçuşlara başlandı. Yarışmanın ikinci gününün sonunda toplamda 56 uçuş girişiminin 27 tanesi başarılı oldu. Anatolia Aero Design isimli Anadolu Üniversitesi’nden katılan Türk takımı yarışmayı ikinci olarak tamamladı. İkincilik ödülünü ise Hava Harp Okulu Komutanı Hv. Plt. Tüm G. Fethi Alpay verdi. Yarışmada üçüncü olan takım Vayuputras isimli Hindistan takımı oldu. Yarışmanın sonunda AFEU isimli Çin Hava Harp Okulu’nun takımı birinci olup ödülünü Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın elinden aldı.
Özel gösteri uçuşu Birinci olan takımın insansız hava aracı ödül töreni sonrasında gösteri uçuşu gerçekleştirdi. 3 dakika süren uçuşunda, seyircilerin üzerinden geçerken küçük maket uçakları bıraktı. Yarışma, akrobasi pilotu Ali İsmet Öztürk ve Hezarfen gösteri uçuşları tarafından yapılan gösteri uçuşları ile sona erdi.
14 haberrevizyon.com Haziran 2015
Bakış Artık Yarın Geldi Farkına varalım ki bugün, dünün yarınındayız. Bugün için kurulan kiminin hayalleri gerçek oldu, kimi de bir başka seçime veya bir başka etkinliğe kaldı. Bugün ortaya çıkan durum birçok insanımızın yeni hayaller kurmasına sebep oluyor ve olacak da. Kaç kişinin de hayatında ne gibi değişiklikler Lokman AYVA Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı
olacağını hep beraber göreceğiz. Türkiye’de seçim olsa da olmasa da seçimle değişmeyecek durumlar var. Öyle ki yapanın kârda, yapmayanın da zararda olduğu şeyler.
ARTIK
YARIN
GELDİ
Değişmeyecek durumlar... Yeryüzü kuruldu kurulalı ve insanoğlu yaratıldı yaratılalı hep insan ve hatta tüm canlılar birbirlerinden farklı olagelmiştir. Bu farklılıklara dayanarak kimi diğerlerini dışlamış, kimi de onlara dayanarak haksız yere itibar etmiş, imtiyaz sağlamıştır. İnsanlığın sanırım en başından beri yetimler ve öksüzler hep olmuştur. Hastalıklar, yaşlılıklar, ölümler de öteden beri yine olagelmiştir. Buna benzer o kadar çok şey sayılabilir ki belki sayfalar yetmez. Mevsimler, günler, geceler, kıtlıklar, bolluklar, felaketler, mucizeler.... Burada önemli olan nedir? Tüm bunların karşısında nasıl bir pozisyon aldığımız çok önemli. Farklı bedensel özelliklere sahip insanlarla karşılaşınca ne yapıyoruz? Birilerinin başına felaket gelince biz ne yapıyoruz veya bizim felaketimiz karşısında onların olumlu veya olumsuz pozisyonlarını görünce biz ne yapıyoruz? İnsanlık tüm bunlarla ilgili tecrübeleri neticesinde birçok değer ve yöntem üretmiş. Kibirlenip bunları küçük görmektense anlamaya çalışmak, keşfetmeye çalışmak sanırım en doğrusu olur. Ya bunlar karşısında siyasetçilerimizin pozisyonları?
16 haberrevizyon.com Haziran 2015
Türkiye’de çok yoğun olmasa da bir seçim atmosferi yaşadık, yaşıyoruz. Ya dünyada? Seçimlerden bağımsız birşeyler olmaya devam ediyor. Mesela, petrol 50, 100 seneden beri çıktığı yerlerden çıkmaya devam ediyor. Akdeniz, Atlas Okyanusu, Hürmüz Boğazı, Süveyş Kanalı, kıtalar yerli yerinde duruyor. Kıbrıs da bu arada yerini değiştirmedi. Bu dönemde Türkiyemiz’in, bütün bu dünya coğrafyasındaki pozisyonu ne olacak? Devletler bu değişiklikleri birkaç asırda bir gerçekleştirebilirler. Unuttunuz mu? İngiltere, Fransa, Rusya gibi ülkeler Osmanlı’yı parçalama çalışmalarına taa 17. Yüzyılda yoğun bir şekilde başlamışlardı. 3 asırda sonuç aldılar. Türkiye’de seçimler olup biterken diğer ülkeler Türkiye ile ilgili planlarına aralık vermeksizin devam ediyorlardı. Normali de budur. Türkiye’deki ilgili birimlerin de dünyayla ilgili çalışmalarına seçimlerden bağımsız olarak devam etmelileri gerekirdi zaten. Şu an itibarıyla hükümetin nasıl teşkil edeceğini, bakanlar kurulunda kimlerin olacağını bilmiyoruz. Bilmediğimiz başka bir şey de anayasa ile ilgili çalışmaların sonucu. Seçim sonrası bu tablo ile bakarsınız Şeytan’ın ayağını kırar, partiler bir araya gelir ve şöyle hepimizin memnun olacağı bir anayasa yaparlar. Ne var ki kendi söylediğime kendim bile inanamıyorum. Sanki “Şeytan’ın ayağını kırmaktansa milletin boynunu bükmeye
devam ederiz.” der gibi bir durum söz konusu. Önümüzdeki günlerde önemli değişiklikler bizi bekliyor. Basit parti meseleelerini aşıp Türkiye kaygısıyla hareket edilmesini arzu ediyoruz. Gerek dünyayla, gerek Türkiyeyle ilgili olarak şu veya bu şekilde ister basit, ister karmaşık, ister büyük, ister küçük, ister bencil, ister diğergam kararlar alınsın her siyasetçi kendi istikbalini belirler. Sanırım bu sözler, yakın zamanda bugünlerdeki kadar size de anlamlı gelmemiştir. Devir, siyasetçimizlerin birbiriyle el ele vermeleri, bizim de hem birbirimizle hem de siyasetçilerimizle el ele verme devridir. Devirler değişse de insanlık âleminde ve yeryüzünde değişmeyen durumlar var. Gerek kişisel âlemimizle, gerekse müşterek âlemimizle ilgili dün beklediğimiz yarınlar bugün geldi. Dünlerin yarınları her gün gelmeye de devam edecek. Bilemediğimiz zamanda başlayan bu süreç yine bilemediğimiz zamana kadar devam edecek. Bunlar da seçimden bağımsız. İşte seçimden bağımsız durumlara karşı pozisyonumuzu el ele iyi belirleyip sonucun iyi olmasını sağlamak durumundayız. Ya yapmazsak? Dün yapmayanların bugün yaşadığını yaşamaktan kendimizi alıkoyamayız. 17 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Nazca Çizgileri
N A Z C A
18 haberrevizyon.com Haziran 2015
ÇİZG
GİLERİ 19 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Haber
Nasca Çizgileri
Uçsuz bucaksız Güney Peru çöllerinde büyük bir sır ve ustaca toprağın üzerine işlenmiş canlıları anlatan desenler, dev geometrik şekiller, gökyüzünden bakıldığı zaman muhteşem ve alışılmadık bir manzara görmemize sebep oluyor. Astronomik takvimlere, antik ırklara ve hatta uzaylılara kadar çeşitlilik gösteren Nasca Çizgilerinin neden yapıldığını sorgulamamızı sağlıyor. Yapılan kazı çalışmalarında bulunan kafası olmayan bir ceset bu çizgilerin nasıl oluştuğu konusunda ipuçları verebilir mi?
M.Ö. 100 yıllarında yaşayan, Nazca halkının çölün ortasına bu çizgileri neden yaptığını araştıran bilim adamları teknoloji harikası uzaktan kumandalı robot helikopterler sayesinde çöldeki çizgilerin sayısal haritasını çıkartıyorlar. Bu yapılan çalışma ile çölün çizgileri ve antik yerleşim alanları arasındaki ilişkiyi çözümlemeye çalışıyorlar. Gizemli Nazca Çizgilerinin yüksekliği, uzunluğu, boylamı, enlemi, diğer yerlere olan yakınlığı, uzaklığı gösterilip, bilim insanlarının teorilerini derinleştirmesini sağlıyor.
20 haberrevizyon.com Haziran 2015
Naca halkı çölde hayatta kalma çabalarını kuvvetlendirmek için tanrıları ile bu şekilleri yaparak bir bağ kurmaya çalışmış olabilir. Bilim adamları tüm bu ihtimalleride göz önünde bulundurarak, tanrıları onurlandırmak için aldıkları önlemleri de incelemeye alıyor. Kemiklerindeki izlerden yola çıkarak başının dehşet verici bir şekilde gövdesinden kesildiği belirlenen genç bir erkek iskeleti bulan arkeolog Christina Conlee, kişinin törenle gömüldüğünü tespit eder.
Bu tür izlerin Nazca halkının, yaşam ile ölümleriyle ilgili ifadeleri hakkında önemli ipuçları veriyor. Nazca çömleklerinde kesik kafa figürü kullanımı bir hayli yoğun bir şekilde görülmektedir. İskeletin bulunduğu mezarın üzerinde de kesik bir kafa içerisinden çıkan ağaç figürü olan seramik bir çömlek bulunmuştur. Bulunan iskeletin sahibinin tanrılara kurban mı verildiği, idam mı edildiği gizemini korumaktadır. Nazca çizgilerin yapan Nazca halkı kavurucu sıcak çöllerde bu gizemli çizgileri ve figürleri yapmak için yıllarca uğraştılar. Çizgiler ilk önce hayvan şekillerindeyken sonrasında büyük geometrik çizgilere dönüşmüşlerdir. Nazca işçileri; çölde topladıkları taşları kenarlara dizdiler ve uzun ahşap tahtalar ve pamuk iplikleri kullanarak bu çizgileri çizmişlerdir. Bilimadamları, çizgilerin yağmur duası için kullanılan açık hava tapınakları olduğu görüşüne de sıcak bakmaktadırlar. Güney Peru’daki Nazca çizgileri tarih öncesi zamanlara taşıyor.
Bilim adamları, çizilen bu çizgilerin açık hava tapınakları ve yağmur duası için kullanıldığına dair görüşlere de sıcak bakmaktadırlar.
21 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Röportaj
Metin Şentürk
İstanbul 2. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı
METİN ŞENTÜRK
22 haberrevizyon.com Haziran 2015
Haber Revizyon Dergisi İmtiyaz Sahibi R. Aytekin TÜRKER İstanbul 2. Bölge Bağımsız Milletvekili adayı Metin Şentürk ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
R. Aytekin TÜRKER: Siyasete girmeye nasıl karar verdiniz? Metin ŞENTÜRK: Benim telaşım, bu ülkede yaşayan engelli kardeşlerimin, onların anne babalarının telaşı. Onların telaşıyla telaşlanıyorum ben. Onların sıkıntılarını, neler yaşadığını biliyorum çünkü ben de o sıkıntıları yaşadım. Onların sokağa çıkması, tüketen değil üreten insanlar olması için hazırladığımız projelerimizi hayata geçirirken yaşanabilecek bürokratik engelleri aşmak için meclis çatısı altında olmak gerektiğini düşünüyorum.
R. Aytekin TÜRKER: Neden bağımsız adaylık? Kendinizi yakın gördüğünüz herhangi bir siyasi parti yok mu? Metin ŞENTÜRK: Bağımsız adaylıkta bir parti disiplini ya da parti teamülü korkusu yok demektir. Susturulmak ya da sessizleştirilmek gibi problemleriniz de olmaz. Engelliler adına yapılan, doğru yapılan işleri desteklerim, bu işleri yapan hangi parti olursa olsun bana yakın bir partidir. Çünkü bu mesele aslında partiler üstü bir mesele.
23 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Röportaj
Metin Şentürk
R. Aytekin TÜRKER: Türkiye’de en acil düzeltilmesi gereken sorunlar nelerdir? Metin ŞENTÜRK: Türkiye’de 8,5 milyon engelli var. Bu engelli kardeşlerimiz sokağa çıkamıyor, okula, camiye, parka annelerinin babalarının sırtında gidip geliyor. Metroda engelliler için asansörler var ancak engellinin evinden metroya nasıl ulaşabileceği hakkında yapılan her şey ya zamanla bozuluyor ya da göstermelik olarak yapılıyor. Türkiye’nin iç dış politika, maliye, eğitim… gibi konularında da fikirlerimiz tabi ki var. Ancak öncelikli olarak bizim konumuz engelli kardeşlerimiz olduğuna göre, en önemli üç kriterden yola çıkarak acil sorunları söyleyebiliriz: Engelli kardeşlerimizin eğitim oranı sadece yüzde 4. İstihdam var ancak gerçekten çalıştırılıyor mu acaba? Ve yine önemli bir nokta, engellilerin erişilebilirliğinin standardizasyonu. Bunlar çok önemli konular. Hepsi için avan projelerimiz var, 7 Haziran ile birlikte çalışmaya başlamak için hazır bekliyoruz.
“7 Haziran ile birlikte çalışmaya başlamak için hazır bekliyoruz” 24 haberrevizyon.com Haziran 2015
Türkiye’de 8,5 milyon engelli var
Röportaj
Metin Şentürk
“Seçim kampanyam boyunca 2 şarkı besteledim”
R. Aytekin TÜRKER: Seçim kampanyalarınızdan bahseder misiniz? Metin ŞENTÜRK: Benimle birlikte çok yakınımda 5 kişilik bir çekirdek ekibim var. Gece gündüz bir aradayız, diyebilirim. Hepsi çok değerli, alçakgönüllü ve fedakâr arkadaşlar. Bunun haricinde, inanılmaz bir gönüllü ordusu var. Mektuplarımı, broşürlerimi dağıtan yaklaşık 100 kişilik bir ekip, dolaşan seçim araçlarım, 2. Bölgenin her yerinde asılı olan afişlerim, Nişantaşı’nda, Eminönü’nde, Sarıyer’de, Beşiktaş’ta ve diğer ilçelerde de afişlerimin giydirildiği binalar… Bunların neredeyse tamamı bu amaca gönül vermiş arkadaşlarımız tarafından çeşitli fedakârlıklarla hazırlandı. 12 ilçede aktif olarak broşürüm ve seçmenlerim için kaleme aldığım mektuplarım evlere dağıtılıyor. Seçim kampanyam boyunca 2 şarkı besteledim. İki tanesi de yolda. Bence kampanyanın en önemli kısmı, her gün çıkıp esnafla ve seçmenlerle kucaklaşmam oluyor. Onlarla bir aradayken onları dinleyebiliyorum. Onlar da beni daha iyi tanıyıp anlayabiliyorlar.
26 haberrevizyon.com Haziran 2015
R. Aytekin TÜRKER: Milletvekili seçildikten sonra ilk atacağınız adım ne olacak?
kiyor. Mesele o kadar büyük ki buraya kararlılık ve evrensel standartla gidilmesi gerekiyor.
Metin ŞENTÜRK: İlk olarak tüm engelli kardeşlerime “Sokağa çıkmaya hazırlanın” diyeceğim. Bütün herkesle dayanışma içine girmek gerekir.
Çok emek veriliyor ama bilinçsizce yapıldığı için heba oluyor. Okullarda kaynaştırma sınıfları var ama eğitimli rehber eğitimciler yok.
Biz de öyle yapacağız. Sivil toplum kuruluşları, yerel yöneticiler, mülki amirler, yerel iş adamları ve dayanışma sağlayabileceğimiz herkes ve her kurumla bu konuyu aşmak mümkündür.
Görme engelliler için izli yollar var ama kimi zaman yol bir direk ile kesilebiliyor. Bu nedenle yeterli bulmuyorum ne yazık ki.
Katılımı ne kadar geniş tutarsanız sonuca o kadar çabuk ulaşırsınız. Ben de projelerimiz doğrultusunda çalışmalara başlayacağım.
R. Aytekin TÜRKER: Engelliler ile ilgili sizin yapacağınız çalışmalar nelerdir?
R. Aytekin TÜRKER: Mevcut iktidarın engelliler ile ilgili çalışmalarını yeterli buluyor musunuz? Metin ŞENTÜRK: Son yıllarda yapılan tüm işler takdire şayan. Bunu söylemezsem “Adam hem kör hem nankör” derler. Ancak yapılan işlerin sürekliliği ve bir standartta olması gere-
Metin ŞENTÜRK: Bu çok derin ve çetrefilli bir konu, o kadar derin ki anlatmaya başlasam hakikaten sonu gelmez. Detayına girmeden şunu söyleyeyim, avan projeler hazır. Önemli olan eğitim, istihdam ve erişilebilirlik. Bu üç sacayağı üzerinde kurulan bir proje grubundan söz ediyorum. Zamanla bunun detaylarını da paylaşacağız.
“Sanat her alanda kullanılabilecek bir hazinedir” R. Aytekin TÜRKER: Seçildikten sonra sanatçı kimliğiniz ile ilgili çalışmalarınıza devam edecek misiniz? Metin ŞENTÜRK: Sanat her alanda kullanılabilecek bir hazinedir. Sanatla engeller aşılır, terapiler yapılır, hatta öfke kontrolleri bile başarılır. Şarkı söylemeye de devam edeceğiz, sanat yapmaya da devam edeceğiz. Hiçbir uğraş sanattan vazgeçmek için neden değildir. 27 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Tarih
Çandarlı Hamamı
ÇANDARLI
Yapılış tarihi
: 15yy.
Yaptıran
: Çandarlı II. İbrahim Paşa
Yıkım tarihi
: 1956
Yıkım nedeni
: Yol Yapımı
Yer
: Saraçhane
Çandarlı İbrahim Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş döneminde büyük güce sahip olan Çandarlı ailesinden çıkmış son sadrazamdır
Binek hayvanları için gerekli malzemelerin üretildiği ve satıldığı bir çarşı olan saraçhane İstanbul’un fethinden hemen sonra inşa edilmiştir.
nın mimari özellikleri Pervititch sigorta haritasındaki çizimden ve Avusturyalı sanat tarihçisi Heinrich Glück’ün çizdiği plan ve anlatımlarından öğrenilebilmektedir.
Hem bulunduğu semte adını vermiş hem de bölgedeki ticari etkinliğin gelişmesini desteklemiştir.
Tipik bir Osmanlı hamamının özelliklerini göstermektedir.
Çandarlı İbrahim Paşa Hamamı da 1494 yılında bu canlı ortama eklenmiştir. Hamamı yaptıran Çandarlı (İkinci) İbrahim Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş döneminde büyük güce sahip olan Çandarlı ailesinden çıkmış son sadrazamdır; idam edilen ünlü Çandarlı Halil Paşa’nın oğludur. Bu çifte hamam yapısı hakkındaki bilgiler çok kısıtlıdır. Yapı-
Camekan, yani soyunma ve dinlenme bölümleri ahşap çatıyla örtülüdür. Diğer mekanlar da küçük tonoz ve kubbelerle kapatılmıştır. Yüzyıllar boyunca bulunduğu mahalleye hizmet veren hamam, Eski Eserleri Koruma Encümeni’nin koruma kararına rağmen, 1956 yılında Atatürk Bulvarı’nın açılması sırasında ortadan kaldırılmıştır.
28 haberrevizyon.com Haziran 2015
3D Model: Cem KOZAR
HAMAMI
Construction Date
: 15 th Century
Commissioned By
: Çandarlı II. İbrahim Paşa
Destruction date
: 1956
Cause of destruction
: Road Construction
Location : Saraçhane The saddlery has been built just after the conquest of Istanbul in the year 1453. Not only did it give its name to the area (Saraçhane), but also provided an impetus for trade in this district. Çandarlı İbrahim Paşa Hamam was added to this lively environment in 1494. Çandarlı İbrahim Paşa (the second) who financed the hamam to be built was the last grand vizier from the famous Çandarlı family which had a great power during the formation period of the Ottoman Empire. Çandarlı İbrahim Paşa was at the same time the son of well known Çandarlı Halil Paşa who had been executed. We do not know much about this “double hamam” structure
Çandarlı İbrahim Paşa was at the same time the son of well known Çandarlı Halil Paşa who had been executed. meant for men and women. Architectural features of the building can be obtained from the drawings in Pervititch Insurance map, and through plans and descriptions of the Austrian art historian Heinrich Glück. This edifice had characteristics of a typical Ottoman hamam. The major change and rest rooms had wooden roofs whereas other spaces had small vaults and domes. The hamam which was used for centuries was destroyed during the construction of Atatürk Boulevard in 1956, despite the decision of the Historical Monuments Conservation Department to protect the building. 29 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Finans Anayasa’nın 18. Maddesi Der Ki Angarya Yasaktır!.. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, kişinin hak ve ödevleri kısmında yer alan, 18. Maddesinde zorla çalıştırma yasağı bölümünde şöyle der; “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” Yasalarda yeri olup da gündelik yaşamda bir türlü yer bulamayan gerçeklerden biridir bu. Maddeyi okuduğumuz zaman genelde toplum içinde bazı kişilerin diğer kişilere uyguladığı angaryanın yanında aslında devletin, bireylere yaptırdığı angaryaları da kapsadığını anlamamız gerekir.
Yüksel GÜLEÇ
Maalesef reel hayata döndüğümüz zaman bunun böyle olmadığını görüyoruz. Kanunlar da belirtilen angaryayı engellemek yerine devlet kendisi birçok angaryayı topluma uygular oldu. Devlet mekanizmalarında görev alan birçok kişi toplumdaki bireyleri, meslek gruplarını, vergi ödeyenleri kendi işlerini yapmak için var olan insanlar zannetmektedir. Tabii ki bunun temelinde eğitim meselesinin olduğunu bilmemek ya da görmemek ayıptır.
A N AYA S A N I N 1 8 . M A D D E S İ DER Kİ
ANGARYA
YA S A K T I R ! . .
TİCARİ YORUM 30 haberrevizyon.com Haziran 2015
Konuya mali sistemden birkaç örnek vereyim; Bundan çok da uzun olmayan bir süre önce sistemdeki mali müşavirler, muhasebe kayıtlarını hazırlar, bunları beyannamelere yazar ve dönemi geldiğinde vergi dairesine gider beyannameyi ilgili memura teslim ederdi. Teknoloji geliştikçe internet sayesinde bu adımlamaların bazıları ortadan kalktı. Teknoloji sayesinde beyanname internet ortamından kolayca verilir hale getirildi. Bu birçok alanda herkese fayda sağladı ancak mali idare ya da benzeri kurumlar bunu angarya yaratmak için kullanmaya başladılar. Evet doğru bilgiye kolay ulaşım, kayıtlı ekonomiye geçiş ve benzerlerine hepimiz varız. Ancak bu bilgilerin mükelleflerden alım biçimleri yanlıştır. Bahsettiğim bu bilgiler artık mali müşavirlerden o kadar çok şey istenmeye başladı ki meslek mensupları ne yapacaklarını şaşırdılar. Eskiden belli dönemlerde yoğunluğu olan meslek mensupları artık beyannameden beyannameye koşar oldu. Bunları yetiştirmek için her tür çabayı gösteren meslek mensupları muhasebe ve kayıtları yetiştirme haricinde her şeyi yapar oldular. Bu yüzden asli görevleri olan mali müşavirlik ve muhasebecilik hizmetlerini yerine getiremez oldular. Muhtasar beyannamesini ele alalım. Eskiden bordrolardaki vergilerin, kira stopajlarının bildirildiği beyannamelerdi.Bunları hazırlamak, beyanname bildirim programında, devlet tarafından yapılan tek taraflı geliştirmeler ile tüm detayı kaydedip idareye göndermek saatler almaya başladı. Mali idare nerdeyse otomatik olarak tüm kayıtları kendi
bilgisayarlarında bulabiliyor artık. Vergi, SGK, ticaret sicil gibi birbirinin tamamlayıcı parçaları olan kurumlar bile kendi veri tabanlarını tamamlayabilmek için aynı bilgileri hep aynı kişilerden ister oldular. Mali Müşavir ve muhasebeciler. Devlet kurumlarının kendi içindeki iletişimsizliklerinin suçu bile aynı meslek mensuplarının üzerinde kalmıştır. Bu angaryaya maalesef meslek örgütleri de bir şey yapamamaktadır. Her şey bir yana bu kadar sıkıntılı süreçler geçiren meslek mensupları bir de hazırlanan tebliğler ile potansiyel suçlu haline getirilmiştir. Mükellefinden aldığı evrakı kontrol etmesi gerektiği söylenip eğer mükellefin yapmış olduğu bir eksiklik varsa bununla ilgili doğacak vergi borcundan da müteselsilen sorumlu kılmakta, hatta meslek mensubunu daha da fazla cezalandırılmaktadırlar. Mali İdarenin, beyannameden başını kaldıramayan bu insanlara neyi nasıl kontrol edebileceklerini de izah etmeleri gerekir. Mükellef sahte bir fatura aldıysa bunu nereden kontrol edebilirler. Mali idarenin bünyesinde oluşturulmuş kod listelerinden bile yararlanmaları mümkün değil. İdare hem sorumlusun demekte hem de eldeki verileri sizlerle paylaşmamaktadır. Hem muhasebeci ol, hem de ajan James Bond. Meslektaşı, devlete bilgi yetiştirmek için gece gündüz çalıştırarak, araştırma için zaman kalmayacak hale getir, verileri paylaşma, yapacak tek şey ajan olmak. Böyle bir durum karşısında James Bond bile havlu atar.
Bu kadar çalışmayı neye karşılık yapıyorsunuz, o da ayrı dert. Üç kuruşun hesabını yapan mükellefler bir yana, bu kadar iş istedikten sonra alacağınızı güven altına almayan bir devlet mantığı. Muhtelif vergilerin tahsilatında çeşitli yöntemlerle güvenceyi sağlayan idare, mali müşavir ve muhasebecilere karşı kılını kıpırdatmıyor. Bari KDV oranlarını % 18’den daha aşağıya çekilse. Bu bile meslek mensuplarını biraz olsun rahatlatacaktır. Aynı işleri devlet memurlarına yaptırmaya kalkarlarsa maliyet ne oluyor bir kontrol etmelerini isteriz. Hem bu kadar angaryayı yaptır, hem de köle yerine koy. Aynı şeyi devlet memurlarına yaptırabilirler mi acaba? Hepimiz aynı Vatan, aynı Devlet için çalışıyoruz.
değerinin devlet kurumları tarafından anlaşılmasını istiyoruz. Aynı davranışların toplumdaki tüm küçük esnaf gruplarına ve işletmelere de uygulanması gerekir. Unutulmamalıdır ki canlı bir ekonomi için büyük küçük her türlü işletmeye, her tür zenginliğe ihtiyacımız vardır.
Biraz daha dikkatle bakarsak son zamanlarda üretilen politikaların çoğunluğu küçük esnafın, serbest meslek erbaplarının ve benzerlerinin yok olmasına sebebiyet vermektedir. Bu angaryaların durdurulması lazımdır. Bugün kendi devletine bir çok avantaj sağlayan mali müşavir ve muhasebecilerin 31 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Röportaj
Süleyman Çelebi
CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı SÜLEYMAN ÇELEBİ 32 haberrevizyon.com Haziran 2015
Haber Revizyon Dergisi Proje Yönetmeni Halil PETEK, CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili adayı Süleyman Çelebi ile 47 yıllık siyaset hayatı, siyasetin şu anki durumu ve geleceği üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
Halil PETEK: 13 yaşında çocuk işçi olarak çalışmaya başladığınızı biliyoruz şu anda 62 yaşındasınız aradan geçen zamanı özetler misiniz? Süleyman ÇELEBİ: Çok uzun bir hayatım var. Ordu / Perşembe doğumluyum, 13 yaşında İstanbul’a geldim ve gelir gelmez fabrikada çalışmaya başladım. Çocuk işçiliğimden beri 47 yıldır mücadelenin içerisinde olan birisiyim. Beklide Türkiye’de ilk olan bir şeyi yaptım, 18 yaşımda Tekstil İşçileri Sendikası Eyüp şube sekreterliğine seçildim, Dünya’da böyle bir örnek yoktur. 19 yaşında ise Tekstil İşçileri Sendikası Eyüp şube başkanı oldum. Böyle bir örnekte yok Türkiye’de. Askere gidene kadar bu görevlerimi amatörce yürüttüm. Askerliğim biter bitmez tekrar kendimi sendikal mücadelenin içerisinde buldum. Tekstil İşçileri Sendikası Genel Yönetim Kurulu üyeliğine seçildim ve daha sonraki yıllar Marmara Bölge Temsilciliğine ve Genel Yürütme Kurulu üyeliğine seçildim, diğer taraftan da sendikanın Genel Sekreterliği gibi görevlerde bulundum ve genel başkanlık sürecini sürdürdüm. 12 Eylül öncesinde DİSK’in Örgütlenme Daire Başkanlığına seçildim. 12 Eylül zamanında 4 yıl hapis yatıp, idamla yargılandım. 12 Eylül cuntası beni sendikal yaşamdan koparttı. Sendikal faaliyetlerimiz uzun süre askıda kaldı. Dünyanın en büyük davalarında bir tanesi disk davasıdır tam 12 yıl sürdü ve bu geçen süre boyunca mücadeleden bizi ayırdılar. Sendikal dava açısından bakıldığında 1477 sanıklı 12 yıl süren bir dava beraatla sonuçlandı. DİSK tekrar açıldı ve Genel Sekreterlik görevine getirildim. 2000 yılında da DİSK genel başkanlığına seçildim ve 11 yıl sürdü. Bu sürecin tamamına bakıldığı zaman en uzun süre DİSK yöneticiliği yapan, en uzun süre Tekstil İşçileri Sendikası yöneticiliği yapan biriyim. Bu mücadelede epeyce katkı verdim, bu ülkenin işçilerinin, mağdurlarının sesi olmaya devam ettik. Her konuda mücadele alanında olduk, yalnız reel olarak işçilerin ücretlerini değil, toplumsal rollerini de değiştiren, toplumun her kesimini il-
gilendiren sorunlara duyarlı kaldık. Bu duyarlılığımız mücadele alanlarında sürdü dolayısıyla bugün sokaktaysak, bugün alanlardaysak, bugün tekrar vatandaşlarla karşılaştığımda tabiî ki bütün bu süreçlerin karşılığında bizi tanıyanlar, bizi görenler, bizi bilenler bizimle doğrudan kucaklaşıyor, hem DİSK’in genel başkanlığında, hem Tekstil İşçileri Sendikası yöneticiliği yaparken, parlamentoda verdiğim mücadelede gerçekten taktirle karşılıyorlar. 2011 yılında Cumhuriyet Halk Partisi 3. Bölge milletvekili oldum. İlk defa Türkiye’de eylemi meclise taşıyan insanım, vatandaşların sorunlarını yalnızca mecliste ifade etmedim, bunu eylemsel olarak ta meclis kürsüsüne taşıdım, bunu yapmamın nedeni bir şova dönüştürmek değil. Çünkü diğer konuşmalarımızın hiç birisi yansımıyor, bunlar görmezden geliniyor, orada çok içerikli başka arkadaşlarında konuşmaları aslında dikkate alınmıyor. Dolayısıyla eylemle bunları meclis kürsüsünde defalarca dile getirme fırsatı buldum. Sonuç itibari ile bu 47 yıllık mücadelemin tamamı bedeller ödeyerek, mücadele ederek ama bu mücadelelerden bir haz alarak geçirdim. Benim en çok sevindiğim an bir sorunu çözdüğüm zamandır, benden mutlusu yoktur o zaman. Herhangi bir sorun sağlıktan, işsizliğe, haksızlıktan, haklılığa dönüştürme mücadelesinde başarılı olduğum an kendimi en mutlu insan olarak hissederim. Yapamadığım zamanda kendimi en çok üzen ve kahreden insan noktasında olurum. Mücadelem boyunca aileme vakit ayıramadım, evliyim iki kızım var. Sabah erkenden çıkıp gece dönüyorum bazen mecliste sabahlayarak, bazen diğer eylemlerde işçilerle sabahlayarak 3 gün, 4 gün, 5 gün onlarla beraber olarak bu mücadeleyi onurluca sürdürdüm. Şimdi tekrar Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul 3. Bölge Milletvekili adayıyım.
“Türkiye’de eylemi meclise taşıyan insanım” 33 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Röportaj
Süleyman Çelebi
“Demokrasi bedel ödenmeden elde edilmiyor” Halil PETEK: 4 yıllık tutukluluk süreciniz ve yaşamınızda bedeller ödediğinizde bahsettiniz, bu bedeller ne idi? Süleyman ÇELEBİ: Biz neden yargılandık öncelikle buna bakmak lazım, daha önce verdiğimiz mücadelelerden yargılandık. Türkiye’de bugün uygulamada olan hatta ismi yasal düzenlemelerle değiştirilen DGM’lere (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) karşı çıktığımız için, hakimlik yasasına karşı çıktığımız için yargılandık, 15 - 16 Haziran direnişlerinde işçilerin mücadelelerini sürdürdüğümüz için yargılandık, grevler yaptığımız için yargılandık, işçilerin haklarını aradığımız için yargılandık, bu 4 yıllık sürenin tamamında da bunları savunduk. 1 Mayıs’ları kutladığımız için yargılandık. 1 Mayıs’larda yeniden Taksim’e çıkış konusunda önemli mücadeleler verdik ve daha sonrasında epeyce bedeller ödedik. Gaz yedik, cop yedik ama ilkesel olarak hiçbir zaman vazgeçmedik. 2010 yılında en kitlesel kutlamaların yapıldığı zamanda doğru önderlik yaptığıma inanıyorum. Yalnız ben değilim tabiî ki bu sürece katkı veren tüm arkadaşlarla birlikte yaptık. Dolayısıyla 4 yıllık yargılama şu idi; bu ülkede yürüttüğümüz mücadelenin siyasal boyutu var, sen daha çok nerede duruyorsun’un hesabını sordular. Biz işçilerin yanında durduk, ben meclise girerken de bunları söyledim ben işçiyim işçi kalacağım dedim. Onların sözcülüğünü yaptım hem hapishanedeki 4 yıl hem sonraki DİSK Başkanlığı görevimde, hem de milletvekilliği dönemimde yaptığım tek bir şey var, çünkü ben işçilikten gelen biriyim, çocuk 34 haberrevizyon.com Haziran 2015
işçiliğin ne olduğunu bilirim, işçilerin ve özellikle gençliğin nasıl sömürüldüğünü biliyorum, özellikle buradan geldiğim içim çocuk emeğinin nasıl sömürüldüğünü biliyorum. Haksızlıklara karşı isyanım vardı, direnişim vardı ve bunlarında bir cezası vardı. Bu bedelleri ödeyerek geldik. Benim için o davalarda yargılanmak bir onurdur. Türkiye’de hiçbir şey bedel ödenmeden kazanılmıyor demokrasi bedel ödenmeden elde edilmiyor, bu mücadeleyi yalnız biz vermedik dünyada bu mücadeleleri veren birçok insan var onlar da bedeller ödeyerek hatta bazen bedenlerini kaybederek bu mücadelenin içerisinde kendilerini bir noktaya taşımışlardır. Mücadele ediliyorsa mutlaka başarı da vardır.
Halil PETEK:Siyaset hayatına CHP’de başladınız. Neden siyasete girdiniz? Süleyman ÇELEBİ: Sendikal mücadele siyasal mücadelenin bir parçasıdır, aynı zamanda temel hakların kullanımının bir yanı da siyasal mücadele vermekten geçiyor. DİSK açısından baktığımda şöyle bir siyasal anlayışın arkasında değiliz, sendikalar dışarıdan baktığınızda sadece ücret sendikacılığı modeli uygulayamazlar, daha önceki o yargılamanın içerisinde tütün işçilerinin, çalışanlarının, köylülerinde haklarını koruduk, pamuk üreticilerinin de fındık üreticilerinin de haklarını koruduk. Türkiye’de sorunu olanın yaşamına müdahale ettik bir şekilde.
için Karaoğlan dönemiydi ne ezilen, ne ezen insanca, hakça düzen diyen bir sloganla ortaya çıktı, Toprak kullananın, su kullananın diyen bir sloganla ortaya çıktı, daha çok emek en yüce değerdir diyen bir siyasal kimlikle ortaya çıktı. Daha çok emekçilerin sorunlarını, Bülent Ecevit Çalışma Bakanlığı döneminde de, sendika yasasının çıkarılma döneminde de attığı önemli adımların işçi sınıfının bizimle olduğunu gördük. Mücadeleyi beraber verdiğimiz zamanlarda oldu, eleştirdiğimiz zamanlar da oldu, bunları eleştirdiğimiz dönemler o bağımsızlık karakteri içerisinde yaptığımız dönemlerdir.
Bunun bir siyasal boyutu var tabi DİSK, Devlet’ten bağımsız bir sendikal anlayıştır, sermayeden bağımsız bir sendikal anlayıştır, siyasi partilerden ayrı bir harekettir dolayısıyla tabi ki hepimizin bir siyasal kimliği var ama temsil ettiğimiz sınıfın ve emekçinin çıkarları bizim için önceliklidir. Mensubu olduğumuz parti örneğin işçiler aleyhine bir uygulama yaparsa ona da karşı çıkarız ki buna karşı da verdik mücadelemizi. Bülent Ecevit zamanında destekleme kararı da verdik ama yanlış yapıldığında eleştiri uygulamalarını, eylemlerini de yaptık yani bağımsızlık dediğimiz böyle bir şeydir. Ben uzun yıllar Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün kademelerinde çalıştım, 18 yaşımda üye olup Eyüp gençlik kollarında başladım. Gençlik kolları yönetimde, sonrasında il işçi komisyonunda çalıştım. 12 Eylül’de CHP kapatılmasından sonra SODEP – SHP birleşmesinde Altan Öymen döneminde parti meclisi üyeliğine seçildim. Siyasal mücadelemi sendikal anlamda hiçbir zaman birbirine karıştırmadan yaptım. Bütün herkesin bir siyasal görüşü ve duruşu vardır, bizim en çok üzerinde durduğumuz konu sendikal mücadeleyi doğru temelde yürütmek, doğru emekten yana bir siyasal iklim ortaya koymak, mevcut siyasal partilerden yana bir tercihiniz oluyor. Bende CHP Bülent Ecevit dönemi, bizim
“
Mücadeleyi beraber verdiğimiz zamanlarda oldu, eleştirdiğimiz zamanlar da oldu
35 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
“
Röportaj
Süleyman Çelebi
“KAHROLSUN FA Ş İ Z M ” Halil PETEK: Şimdiki zamana gelirsek siyasetin ve ülkenin durumunu nasıl görüyorsunuz? Süleyman ÇELEBİ: Bir siyasetçi olarak değil her şeyden önce bir vatandaş olarak Türkiye zaman zaman gerilimli dönemler yaşadı ama bu yaşadığımız dönem çok ayrıştırıcı, çok kutuplaştırıcı, çok baskıcı bir dönem. Biz kahrolsun faşizm derken, mecliste bu sloganı 5dk içerisinde 238 defa söylerken duyduğumuz kaygıdan kaynaklanıyor. İlgi çekmek için atmadık o sloganları. Türkiye ciddi anlamda bir blokaja doğru gidiyor. Türkiye şu anda tam bir kutuplaşmanın içerisinde, ayrışmanın içerisinde ve Türkiye şu anda tam bir baskıcı rejime doğru gidiyor. Bırakın bir siyasetçi ve milletvekili adayı olarak bütün içtenliğimle söylüyorum bir işçi, bir emekçi olarak, bu ülkede demokrasi mücadelesi vermiş bir kişi olarak büyük bir kaygı duymaktayım. Bu kaygımı haklı kılan birçok uygulamalar da var. Türkiye’nin her dakikası baskıcı bir rejime doğru gitmekte olduğunu görüyorum buna maalesef parlamentoda verdiğimiz mücadelelerde yeterli kalmadı. Burada millet olarak, millet kimliğiyle artık herkes bütün siyasi versiyonları bir tarafa bırakmalı ve bu sürece bir dur demeli, millet dur demeli. Faşizm bir günde kapınızı çalmıyor, Hitler’de sonuçta seçimle geldi, diğer faşist yönetimlerde birtakım yöntemlerle iş başına geliyor ama sonra bir şekilde diktatörlüğe doğru gidiyor. Ben demokrasi ve hukukun bugün ayaklar altına alındığı bir dönemi Türkiye’nin yaşadığını görüyorum. Anayasanın, yasaların artık işlemediği bir dönemi Türkiye yaşıyor. Yargı kararları uygulanmıyor, anayasayı beğeniriz beğenmeyiz bizimde bu 36 haberrevizyon.com Haziran 2015
anayasaya çok eleştirimiz var. 12 Eylül ürünü bir anayasa ama bu anayasayı yerle bir eden tanımayan... Değiştirene kadar bu anayasa geçerlidir. Diğer yasalar da geçerlidir. İşte bugün kadrolaşmalarda bunu görüyoruz, farklı mezhepte, farklı siyasal anlayışta olan insanlar bu ülkede KPSS sınavlarında aldığı puanlar ne olursa olsun, yetenekleri ve becerileri ne kadar güzel olursa olsun, kesinlikle dikkate alınmıyor. Türkiye’nin gerçek mağdurları daha da çok mağdur edilerek, daha çok onlar baskı altında tutularak bir otoriter yapı şu anda gidiyor onun için buna milletin bir dur demesi lazım. Burada bütün toplumsal güçlere görev düşüyor, özellikle de muhalefet partilerine de bu konuda görev düşüyor, birbirlerinin kurdu olmadan, birbirleriyle uğraşmak yerine, temel bir demokrasiye karşı buluşmaya ihtiyacı var, toplumsal muhalefetlerin bir araya gelmeye ihtiyacı var. Yeniden Türkiye’nin o hukukunu kazanmaya ihtiyacı var. Ben sizlere bir sürü sorun sayarım; işsizlik sorunu, yoksulluk sorunu, eğitim, sağlık, çevre yüz tane sorun sayabilirim bunlar önemli sorunlar, çok can alıcı sorunlar, toplumu birebir ilgilendiren sorunlar bu tamam ama bana sorarsanız birinci sorun nedir diye? Türkiye’nin birinci derecede onarılması gereken hatta yeniden inşa edilmesi gereken bir hukuk sorunu var. Bu ülkede hukuk yok, adalet yok. Hukuk ve adaletin olmadığı bir Türkiye’de yaşıyoruz şu anda. Kağıt üzerinde var gibi göstergeler, uygulama da böyle değil. Bugün vatandaşın önüne gidip hukuktan bahsettiğinizde, hukukun cezasını bireysel olarak görmediği için hukuka fazla girmiyor! Daha çok ekonomik koşulların öne çıktığı, daha çok bireysel taleplerin öne çıktığı ki bunlara yüzde yüz katılıyorum zaten diğer türlü de mağdur edilmişler. Hukukun yeniden inşa edilmesi birinci sorundur.
Röportaj
Süleyman Çelebi
Türkiye’nin birinci derecede onarılması gereken hatta yeniden inşa edilmesi gereken bir hukuk sorunu var
Halil PETEK: Mevcut hükümetin işçi hakları çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Süleyman ÇELEBİ: Mevcut hükümetin işçi hakları diye bir çalışması yok. Tam tersi işçi haklarını yok etme diye bir çalışması var, bugüne kadar bütün uygulamalarında bunları ortaya koydu örneğin bu ülkede emeklilik yaşı 65’e çıkarıldı. Çok genç yaşta emekli olunsun demiyorum, Türkiye emekliler ülkesi olsun demiyorum ama 50 – 55 yaşındaki vatandaş bütün haklarını, bütün sigortasını ödediği, süreyi tamamladığı halde sırf yaşı beklemesinden kaynaklanarak emekli olamıyor. Bu insanların 55 yaşında iş bulma olanakları yok, 50 yaşında fabrikaya giden hiçbir insanı işe almıyorlar. Bu insanlar sağlık hizmetlerinden de yararlanamıyorlar.
!
İşçi ölümlerinde biz dünya üçüncüsü, Avrupa birincisi bir ülkeyiz. 16 – 17. büyük ekonomiden bahsediyorlar bu 17. büyük ekonomi nasıl oluyor ilk önce oradan bir bakmak lazım. Bu ülkede çalışanları yüzde 64’ü asgari ücret veya düzeyinde bir rakam alıyor ve bunun karşılığı Türkiye’de çalışma süresi haftada 45 saat, yaklaşık haftalık ortalaması 52 saat olduğunu hükümet kendi belgelerinde ortaya koymuş. Hatta Avrupa’ya diyor ki gelin bize yatırım yapın bizde çalışma süresi 52 saat! Açlık sınırının altında bir maaşın karşılığı 13 – 14 saat, 16 saat çalışan işçiler var! Bununla övünüp büyüyen Türkiye derseniz bunun üzerinde beslenirseniz bu iyiye giden bir durum değildir. Avrupa ortalamasının çok üzerinde bir çalışma süresi var. Bedeller ödenerek bu sömürme düzeninden birtakım insanlar köşe dönmüş olabilir ama bu ülkenin emekçileri her geçen gün daha da borçlanıyorlar, kredi kartları zaten patladı, çekler ve senetler ödenemez duruma geldi. Dolayısıyla işçi ölümleriyle sonuçlanan iş kazalarına, işçi cinayetlerine bakıldığı zaman bütün bunların bedelleri işte! Soma’da rödovans sistemi, kiralama sistemi, yani ne kadar kömür çıkarırsan o kadar kârâ geçirilen hatta o işletmelerin müthiş bir kar ettiğini söyleyen anlayışın bir bedeli var. O bedeller de ölümlerdir! Ölümleri de kimse getiremez. Bu anlayış emekçilere bakışın nerede olduğu, nerede durduğu belli! Onlar için işçi ölümlerini, onlar için sömürünün bir anlamı yok onlar için kazancın, sermayenin çıkarlarının bir anlamı vardır. Açlık sınırı 1.440 lira, bakıldığı zaman bunu yalnız ben söylemiyorum HAK-İŞ, MEMUR-SEN, TÜRK-İŞ, DİSK, KAMUSEN, KESK söylüyor. Taşeronda 890 bin işçi var. Taşeron işçilik demek kölelik çalışma düzeni demek. Türkiye yeniden kölelik çalışma koşullarına dönmüştür. 1 Mayıs’ın doğuş nedeni nedir? Kölelik koşullarına karşı bir direniştir. 13 – 14 saatlik çalışma koşullarına karşı 8 saatlik iş gücünü elde etme mücadelesidir.
38 haberrevizyon.com Haziran 2015
Bakın taşeron uygulaması çok önemli bir uygulamadır, taşeron işçiliği hizmet kiralamadır. Zaten parası çıkan işçiye 950 lira verip taşeron firmanın 1700 lira aldığı bir rakamdan bahsediyoruz. Hepsinin aşağı yukarı 2000 lira ve üzerinde ihalelere çıktığını her işçi başına en az 500 lira, 700 – 800 lira taşerona verdikleri bir kaynaktan bahsediyoruz. Ne yapıyor taşeron o parayı? Taşeron olayı bu, emeklilerin olayı bu! Bugün 8 milyona yakın emekli açlık sınırında maaş alıyorlar. Bunları çözeceğiz dediğimiz zaman da kıyametleri kopuyor. İşçiler bu anlamda perişanlardır. Bugün Tofaş direnişi, Renault’taki direniş işçinin kendi duyarlılığından ortaya çıkıyor, onları kimse yönlendirmiyor, zorlamıyor. Sendikanın yaptığı toplu sözleşmeye rağmen 500 – 600 lira daha düşük ücret almalarına karşılık bir direniş ortaya koy-
Halil PETEK:7 Haziran için seçim stratejileriniz neler? Süleyman ÇELEBİ: Yaşanılacak bir Türkiye ile yaşamın bütün alanlarını ilgilendiren her alanda projelerimiz var. Klasik bir çalışma, popülist politikayla hazırlanan bir tarzla hazırlanmadık. Emeklilerle ilgili bildirgemizi emekli sendikaları ve dernekleriyle hazırladık. Uzmanlar ile uzun uzun tartıştık, konuştuk ve gerçekçi ne olabiliri çok net ortaya koyduk. Emeklilere 2 maaş ikramiye diyoruz örneğin, bunu yalnız onların oyunu almak için değil onların gerçekten yaşam alanlarını kısmen iyileştirmek için atılan bir adım olarak görüyorum. En az 1500 lira ücret verilmesi, asgari ücretin 1500 lira olması, emeklilerin emekli olmaları halinde bir insan halen geçinemiyor ve çalışma zorunluluğu doğuyorsa ona bir cezai yaptırım olarak gördüğümüz %10 kesintinin kaldırılması ve yine emeklilerin ilaç katkı paylarının, doktor muayene katkı paylarının kesilmemesi konusunda, maaş bağlanma oranlarının yeniden değiştirilmesine, intibak yasasının çıkartılmasına kadar emekliler ile ilgili çok ciddi bir projeyle çıkıyoruz. Bir de emeklilikte yaşa takılan gruplar var 5 milyon kişiyi ilgilendiriyor bu konu. 5 milyon aileyi ilgilendiriyor; emeklilik hakkını kazanmış, primini ödemiş ama yasadan kaynaklandığı
uyorlar. O nedenle her geçen gün temel hakları, özgürlükleri, yaşam haklarına bakıldığında Türkiye’de işçilerle ilgili bu iktidarın şu güzel örneği yaptı diye bir uygulaması yoktur. Ortada tam 3 yıl önce çıkartılan bir yargı kararı var karayolları ile ilgili. 3 yıl önce taşeron işçileri bizim asıl işimiz karayollarıdır diye dava açtılar, davayı kazandılar, Yargıtay onadı, 3 yıldan beri yargı kararları uygulanmıyor. Yargı kararları uygulanmazsa bir ülkede Türkiye’nin nereye gittiğini nasıl izah edeceğiz? Bu sadece karayollarında değil Sağlık Bakanlığı bünyesinde, üniversitelerde buna benzer kararlar var. Asıl işte çalışması gereken işçilerin taşeronda çalıştırıldığına dair yüzlerce mahkeme kararı var. İşçilerle ilgili yaşanan perişanlık ortada!
için engellere takılan 50 – 55 yaşına gelmiş sağlık hizmetlerinden yararlanamayan yurttaşlarımızın sağlık hizmetlerinden yararlanabileceği bir düzenlemeyi hemen uygulamaya koyacağımızı net olarak ifade ediyorum. Emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını çözen bir iktidar hedeflediğimizi çok açıklıkla ortaya koyduk. İşsizlik sorununu çözeceğiz. İşsizlik sorununu çözmek yalnızca slogan ile olmaz biz programımızda çok net açık bir şekilde ifade ettik Türkiye’de çalışma süresinin 40 saate çekilmesini vaat ediyoruz. Bunların hepsinin hesapları kitapları yapılarak, asgari ücret 1500 liraya çıktığında emekli maaşları 1500 liraya çıktığında reel olarak bundan esnafta kazanacak, yine reel olarak bundan ekonomiye bir dönüşümde olacağını çok net ifade ediyorum çünkü vatandaşın alım gücü varsa esnaf bundan yararlanabilir, üretim bundan yararlanabilir. Dolayısıyla bunların geri dönüşümlerini ve kaynaklarını tek tek bularak, bulmadığımız hiçbir kaynağı bu topluma vaat etmiyoruz.
İşsizlik Sorununu Çözeceğiz 39 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Röportaj
Süleyman Çelebi
“Türkiye’ye onarım değil yeniden inşa gerekmektedir” İşsizlik sorununu çözeceğiz ama bir yılda çözeceğiz demiyorum. Kısa vadede çözeceğimiz sorunlar var mesela asgari ücreti gerçekten hemen devreye sokacağız 1 yıl içerisinde en az 1500 lira olacak, hemen iktidara gelir gelmez emekli maaşlarını ve ikramiyesini bu bayram da dahil verme konusunda taahhütlerimiz var. Bunun yanında özellikle üretici çiftçileri ilgilendiren mazotu 1,5 liraya indireceğimizi ifade ediyoruz.
ğında taksicilere kadar bu ülkenin esnafına kadar.
Dolayısıyla bunu söylerken mazotun ucuzlaması halinde Türkiye’de tarımın yeniden canlanacağını, bugün domatesin 5 lira olduğu en temel tüketim maddelerinin bu kadar pahalı olmasının nedenini ortadan kaldırarak, ette ve diğer gıda ürünlerinde daha ucuz ve kaliteli bir yaşamın hayata geçeceği bir düzenden bahsediyoruz.
En önemlisi bizim açımızdan ülkenin bütünlüğünü, üniter yapısını devam ettirecek yeni bir tanımı Türkiye’ye yansıtacak olan bir projeyle çıkıyoruz. Diliyorum ki iktidarda bu projeleri uygulama alanı buluruz ve Türkiye bir nefes alır. Türkiye’nin nefes almaktaki yolunun bu iktidardan kurtulmaktan geçtiğine inanıyorum. Bu iktidardan Türkiye bir an önce kurtulursa her şey rayına yeniden girer. Türkiye’ye onarım değil yeniden inşa gerekmektedir.
Tahribata uğrayan eğitim sistemini yeniden işlevsel bir hale getireceğimizi, sağlık hizmetlerinden herkesin ücretsiz yararlandığı bir sisteme dönüştürüleceğimizi, çevre sorunlarından, engellilerin sorunlarına gelinceye kadar bütün yaşam alanlarını hemşirelerin sorunlarından, doktorların sorunlarından, atanamayan öğretmenlere, her vaadimizin tek tek karşılığını uzun uzun analizlerden ve gerçekçi politikayla bir seçim bildirgesi ortaya koyduk. Umuyorum ki bu seçim bildirgesi algısını toplum doğru kavrar ve bizim iktidara taşınma sürecimize katkı verirler. Mesele bizim iktidarımızın önüne geçti, şu anda benim seçilip seçilmemem noktasında çıktı artık işi bireyselleştirmekten çıkarmamız lazım, fikrimizin iktidar olması lazım diğeri benim için teferruattır. Konuştuğumuz konu Türkiye, Türkiye elden gidiyor! Sahip çıkma konusunda bu vaatlerimizin, bu seçim bildirgemizi umuyorum ve diliyorum vatandaşlar doğru takip edip algılarlar ve yaşanabilecek bir Türkiye’nin hukuk sisteminden başlayarak bütün yaşam alanlarına ilişkin, mesela karayolu taşımacılı40 haberrevizyon.com Haziran 2015
Esnaflara ayrı bir paragraf açmak istiyorum çünkü esnaflar ödedikleri vergi ve sigorta miktarı kadar faizsiz kredi alabilecekler şu anda sosyal devletin gereği olarak yapılan yardımları biz iki katına çıkartıyoruz. Sosyal devlet kimliğinin uygulamaya konulacağı projelerle çıkıyoruz.
Halil PETEK: 7 Haziran seçimlerinde öngörünüz nedir? Süleyman ÇELEBİ: Bir tek öngörüm var. Mevcut iktidar artık iktidar olmayacaktır. Bu telaş bundan kaynaklanıyor. Türkiye’de bundan sonra AKP iktidarı gibi bir iktidarın olmayacağını, artık sonlarının geldiğini düşünmekteyim.
“Sessiz çığlıkları alanlarda duyuyorum”
Halil PETEK: HDP ve baraj konusunda neler düşünüyorsunuz? Süleyman ÇELEBİ: Tahminim HDP barajı aşacak gibi görünüyor. Lehte ve aleyhte çıkan analizlerin hiçbirinin kıymetinin olmadığını bu seçimlerde herkes görecek. Bu tıpkı İngiltere’de ki gibi bütün analistlerin, bütün araştırmacıların hüsrana uğrayacağı bir gün olacaktır. Çünkü İngiltere gibi bir ülkede bu kadar yanılma varsa Türkiye’de hayli hayli olacak. Sessiz çoğunluğun çığlığı 7 Haziran’da sandığa yansıyacak. O sessiz çığlıkları ben alanlarda duyuyorum, her gün pazarlarda dolaşıyorum sabah 06:00’da başlayıp gece saat 23:00’lere kadar halkla birebir temasım var. Halk bir kere tamamen AKP’den vazgeçmiş, hepsi oyunu bize verecek demiyorum ama tercihlerini AKP’den değiştirdikleri yönündeki iradeyi görüyorum bu da beni mutlu ediyor. Bunu gördüğüm için AKP iktidarı bundan sonra olmayacak diyorum. Halil PETEK: Sorularımız yanıtladığınız ve keyifli sohbetiniz için çok teşekkür ederiz. Süleyman ÇELEBİ: Ben teşekkür ediyorum, bu keyifli röportaj için kolay gelsin diyorum. Türkiye’nin aydınlığına, demokrasisine, yeniden hukuk devleti olmasındaki mücadelemize herkesin el vermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konudaki çabalarımıza herkes katkı versin çünkü ülkemizde gerçekten eşit yurttaşlık kimliğinde bu ülkenin bütün kesimlerini kucaklayan, birçok sorunun çözüldüğü, özgürlüklerin gerçekten uygulandığı, yaşam alanlarının gerçekte iyileştiği, yaşanılabilir Türkiye’nin yeniden inşasına herkesin katkı vermesini diliyorum. Bütün emekçi sınıfına seslenişte bulunuyorum özellikle emeklilere, özellikle esnafa, özellikle köylülere, demokrasiye sahip çıkmalarını, Atatürk devrimlerine sahip çıkmalarını, Cumhuriyeti korumak sadece siyasetin görevi değil vatandaşın da görevi ve tabi ki vatandaşlık görevlerini yerine getirmelerini ve oy vermelerini diliyorum. 41 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Gezi
Palmira
PALMİRA 42 haberrevizyon.com Haziran 2015
43 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Gezi
Palmira
Palmira orta Suriye’de antik zamanların önemli dini ve ticari merkezi olan, UNESCO tarafından 1980 yılında Dünya Miras Listesi’ne alınan şehirdir. Palmira, Humus Valiliğine bağlıdır. Bir vaha üzerine, Humus’un 155 kilometre doğusunda, Şam’ın 215 kilometre kuzeydoğusunda kurulmuştur. Çöl üzerinde ticari kervanların geçiş noktasında olması sebebi ile Palmira’ya “Çölün Gelini’de” denir. Palmira’nın tarihi 1933 yılında Mari’de yapılan kazı çalışmalarında bulunan 25.000 tabletten anlaşıldığına göre M.Ö. 19. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Roma ve Yunan kaynaklarına göre bu süre 1. yüzyıldan başlamaktadır.
Antik Çağ Dönemi Kervanların geçiş güzergahı üzerinde bulunan Palmira, 1. yüzyılda Akdeniz kıyısındaki Romalıların, Pers İmparatorluğunun ve Fenikelilerin limanları arasında Roma İmparatorluğu kontrolünde bir şehirdir. Her yere yakınlığından dolayı dini ve ticaret merkezi haline gelmesi daha kolay olmuştur. Bu kültürel birleşmenin izleri tapınaklarda kullanılan mimari stilin birleşmesinde görülmektedir. İbranice yazılan Tadmur, Yahudilerin kutsal kitabı Tanah’da Davut’un oğlu Süleyman tarafından kurulan bir çöl şehri olarak geçmektedir. Büyük tapınağın Romalıların bölgeye gelmesinden 2000 bin yıl öncesine kadar dayandığı düşünülmektedir. Yapısındaki ihtişam ve ustalık muhteşem bir şekilde görülmektedir. Şehrin İbranice ismi olan Tadmor veya Tedmür mucize anlamına gelmektedir. Palmira isminin anlamı ve nereden geldiği bilinmemektedir. Bölgede çok fazla palmiye ağacı bulunduğundan isminin palmiyelerden gelebileceğini savunan çok sayıda bilim adamı vardır. 44 haberrevizyon.com Haziran 2015
Tadmur, İbranice yazılan Yahudilerin kutsal kitabı Tanah’da Davud’un oğlu Süleyman tarafından kurulan bir çöl şehri olarak geçmektedir
Yunanlar, Romalılar, Sasaniler ve Bizanslılar Dönemleri Yunan kökenli Selevkos İmparatorluğu M.Ö. 323 yılında Palmira kentini bağımsız olarak bırakarak Suriye topraklarını kontrol altına aldı. Böylelikle şehir ticari önemini korumaya devam etti. Marcus Antonius M.Ö. 41 yılında Roma ordusu ile şehri almaya çalıştı fakat başarısız oldu. Jones ve Erieira, Palmiralı tüccarların ticaret gemileriyle İtalyan sularında bile Hint ipeği ticaretinin kontrolünü ellerinde tuttuklarını ve Romalı olmadan Romalılar içinde yaşayan tek halk ve en zengin şehir olduklarını, kolayca Romalı rolü oynadıklarını not ederek, durumu eleştirmişlerdir. Roma İmparatorluğu’nun çevresindeki ticaret yollarını tama-
men kontrol altına almak istemesi Palmira’nın bağımsızlığı için en büyük tehlikeydi. Palmira, Tiberius M.Ö. 14–MÖ 37 yılları arasında tarafından Roma’nın Suriye eyaletinin bir parçası haline getirildi. Romalıların işgali sonrasında da şehir İran, Çin, Hindistan ve Roma İmparatorluğu arasında ticari önemini korudu. M.S. 129 yılında Hadrianus, Palmira’ya geldi. Palmira’yı serbest şehir ilan ederek adını Palmira Hadriana olarak değiştirdi. 212 yılının başlarında Palmira’nın ticari hayatı, Fırat ve Dicle bölgelerinde kurulan Sasani İmparatorluğu tarafından tehdit edilmeye başlandı. İmparator Carcalla, Palmira’ya bir Roma garnizonu konuşlandırdı.
45 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Gezi
Palmira
İslamiye’tin ilk dönemleri, Osmanlı Devleti, Fransa ve Suriye Dönemi Palmira’ya ilk Müslüman gruplar 634 yılında Halife Ebu Bekir döneminde ulaştı. Aynı yıl Halid Bin Velid tarafından fethedildi. 1089 yılında şehirde yaşanan büyük depremden sonra insanlar şehri terk etmeye başladı ve tamamen boşaltıldı. 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in doğuya yönelmesiyle Filistin, Mısır ve Suriye Osmanlı İmparatorluğu’nun birer eyaleti oldu.
46 haberrevizyon.com Haziran 2015
Haber Siyaset癟iler Kitlesel Hipnozu Nas覺l Kullan覺yor?
48 haberrevizyon.com Haziran 2015
SİYASASETÇİLER, KİTLESEL HİPNOZU NASIL KULLANIYOR
?
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki seçim kampanyalarında kullanılan hipnotik telkin yöntemlerini araştıran Hipnoz ve Bilinçaltı Değişim Uzmanı Mehmet Başkak, Haziran seçimleri öncesinde siyasi liderlerin bilinçaltı davranışlarını inceledi. Ortaya ilginç bir siyasal iletişim analizi çıktı. Bazı liderler bilerek ya da bilmeyerek hipnozu en güçlü şekilde kullanırken bazıları da farkında olmadan tersine hipnoz yaparak partililerin bile tepkisini çekiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
“Çekirdekten yetişme” bir siyasetçi olarak avantajlı olmasına rağmen, yıllar içerisinde imaj eğitimleri aldığı, imaj danışmanlarıyla çalıştığı bilinmektedir. Bununla beraber diğerlerinden farklı olarak hitabetindeki hipnotik telkin değeri oldukça yüksek düzeydedir.
“PARALEL’İ BİLİNÇALTINDA ÖRGÜT YAPTI” Bu, yatkınlıkla birlikte çalışılmış bir beceridir. Konuşmalarıyla kavramların içini boşaltıp yeni anlamlar yüklenmesinde dahi ciddi bir etkiye sahiptir. Örneğin, “paralel” kelimesi alalede bir kelimeyken, bugün toplumsal bilinçaltında örgüt kelimesiyle eşdeğer hale gelmiştir. Daha evvel “hizmet hareketi”, Fethullah Hoca Cemaati”, “Fetullahçılar” gibi isimlendirmelerin hepsini konuşmalarıyla demode kılmış ve paralel yapı” diye bir hareketin adını ve toplum nezdindeki algısını değiştirmede öncülük etmiştir. Bu hipnotik telkin etkisinin de açık bir göstergesidir.
49 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Haber Siyasetçiler Kitlesel Hipnozu Nasıl Kullanıyor? Başbakan Ahmet Davutoğlu Hitabet gücü gelişmeye oldukça müsait olmakla beraber, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın söylemlerinden farklı bir söylem geliştirmedikçe toplum hafızasında hep Erdoğan’ın gerisinde olacaktır.
“EN BÜYÜK RAKİBİ ERDOĞAN” Başbakan Davutoğlu, halkla daha samimi, güleryüzlü bir temas kurabilmekte ve hitabetindeki telkin değeri yabana atılmayacak düzeydedir. Daha fazla halkın karşısına çıkmalı ve söylemini Erdoğan’ınkinden farklılaştırmalıdır. Davutoğlu’nun en büyük rakibi bu anlamda muhalefet partileri değil, Erdoğan’dır.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu İlk zamanlara göre epey ilerlemiş olmasına rağmen siyasal iletişim anlamında kendini pek geliştirdiği söylenemez. Danışmanları tarafından hipnotiktelkin, kitleleri ikna anlamında tek kelime bile eğitim almadığı, almış olsa bile uygulayamadığı konuşmalarında anlaşılmaktadır.
“KİTLELERİ İKNA EĞİTİMİ ALMAMIŞ” Noter tasdikli kampanya ilk etapta parlak bir fikir gibi görünse de bu toplumsal bilinçaltında ters bir mesaja dönüşmüştür: “Benim sözüm senettir.” duruşu bu halkı etkiler çünkü bilinçaltı buna göre kodlanmıştır ama noterden tasdikli senet sunarsanız bu “bana güvenmediğinizi biliyorum, bari notere güvenin” anlamına gelir. Kitlesel bilinçaltı bunu reddeder.
MHP Lideri Devlet Bahçeli Nasıl biliyorsa öyle devam ediyor izlenimi bırakmakta. Hitabet ile bağırmak arasında geniş kitleye uuygun argümanlar üretme potansiyeli CHP liderine göre çok fazla olmasına rağmen bunu değerlendiremiyor.
“HİTAP ETMİYOR BAĞIRIYOR” Mesajları sadece kendi kitlesine yönelik ve diğer alanlar için oldukça zayıf bir etkiye sahip.
50 haberrevizyon.com Haziran 2015
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş “Eş başkan” vasfı daha başlangıçta bir dezavantajdır. Liderlik tek kişilik bir kadrodur ve bu bir siyasi parti için de geçerlidir. Bununla beraber özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimleri konuşmalarında, barışa yönelik söylemleri ve düzgün konuşmasıyla şaşırtıcı bir etki göstermiştir.
“ÖRGÜT ALGISINI SİLEMİYOR” Fakat bu tür yapılarda hep olduğu üzere toplumun geniş kesimlerindeki örgüt algısı yüzünden asla bir kitle partisi olamayacak, etnik bir parti olarak devam edecektir.
MUHALEFET BİLİNÇALTI HATALARI
etkisi sağlamaktadır.
“Hipnotik telkinde esas olan, kitlenin hafızasını tazelemek, bol tekrarlar yapmaktır. Erdoğan “hem bizden önce bunlar yoktu, kızlarımız başörtüsüyle okullara alınmıyordu” şeklinde önceki durumu dile getirmekte hem de iktidarları döneminde yapılanları sürekli meydanlarda tekrar etmektedir. Bu konuda Bahçeli de Kılıçdaroğlu da pek bir şey söyleyememektedir. Ahmet Davutoğlu ise Erdoğan tarafından söylenenleri tekrar ediyor gibi görünmektedir.
Kılıçdaroğlu, halkın İslam hassasiyeti noktasında tutarsız bir seyir sergilemiştir ve bu konudaki söylemleri netlikten yoksundur ve geniş kitlelere etki etmesi bu durumda çok zordur. Bahçeli, İslam noktasında tavır, tutum ve konuşmalarında sınıfı geçerken “Kürt kimliğinin kabulü ve barış” konusundaki sert tutumuyla Kılıçdaroğlu gibi ancak kendi partililrine hitap etmektedir.
Empati bir liderin kitlesine en çok hissetirmek zorunda olduğu özelliktir. Halk, liderin kendisini anladığını, kendisi gibi düşünebildiğini bilmek ister. AK Parti’ye kadar en güçlü muhafazakar partiler genellikle “İslam’ı dışlamayan” pasif bir tutum sergileyen Tayip Erdoğan hitabetlerinde “İslam’ı sahiplenen, yücelten” tavrıyla diğer liderlerden açık ara öne geçmektedir. “Kürt kimliğini reddetmeyen” değil, olduğu gibi kabul edip barışa doğru cesur adımlar atması ve bunu sürekli konuşmalarında işlemesi geniş kitlelerde bir “ortak değer, duygudaşlık”
Demirtaş ise zaten etnik bir çizgiyi temsil etmeye çalışmaktadır. Lider; istemeyi bilen adamdır, net ve açıktır. Tayyip Erdoğan, bazen sert bazen yumuşak bir tutumla toplumu talimatlandırmaktadır.” “Sigarayı bırakın”, “ülkenin geleceği için en az üç çocuk yapın” ya da “Sizden 400 sandalye istiyorum” gibi... Ne Kılıçdaroğlu ne Bahçeli ne de diğerleri “sizden şunu istiyorum diyememektedir. Erdoğan net sandalye sayısı verirken, diğerleri iktidara gelirsek..” muğlaklığındadır. 51 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Haber Siyasetçiler Kitlesel Hipnozu Nasıl Kullanıyor? Ortak bir vizyon algısı 2023 hedefi, terörü bitirmek ve barış, İslami değerleri sahiplenme, çılgın projeler, şehirlerin meydanlarında halkın ayağına kadar gitmek, yerine göre mağdur havasında halka şikayet etmek, yerine göre halkın hassasiyetleri yönünde öfkeyle kızmak... Bunlar Erdoğan’ın hitabetindeki telkin değerini yükselten unsurlar. Yani kişisel durumlarını bile halkın hassasiyetleri üzerinden anlatıp rakiplerine bunlarla saldırırken Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, mücadelelerini Erdoğan’ın şahsını hedef alırken koskoca bir parti mücadelesini kişiselleştiren bir söylem hatasına düşmektedir. Bu ise kitle bilinçaltında ciddi bir güvensizlik unsurdur.
KARARSIZ SEÇMEN ÜZERİNDE ETKİLİ Milletvekili adaylarına seçim kampanyalarında hipnotik telkin içerikli hitabet eğitimi de veren Hipnoz Uzmanı Başkak, seçime hazırlanan siyasilere şu önemli tavsiyelerde bulunuyor: “Yıllardır hipnoz biliminin sağlık alanı dışında birçok alanda ve siyasal iletişim alanında da kullanıldığını anlatmaya çalışıyorum. Amerika Birleşik Devletleri’ deki seçim kampanyalarında liderlere hipnotik telkin içerikli hitabet eğitimi verilmekte ve konuşma metinleri buna göre hazırlanmaktadır. Bizde imaj oluşturmaya ve pazarlamaya dönük seçim kampanyaları Turgut Özal ile başlamış, günümüzde ise seçim kampanyaları bir satış ve pazarlama panayırı şeklinde kitlelerin oy davranışımı manupüle etmeye çalışmaktadır. Seçim kampanyası ne kadar başarılı olursa olsun, ülkemiz gibi toplumlarda liderin kişisel özellikleri ve kullandığı dil büyük ölçüde belirleyici bir role sahip olmaktadır. Pazarlama ve satışın bütün imkanlarının kullanıldığı bir seçim kampanyasının ne ölçüde işe yarayacağı bile, liderin siyasal iletişimde sergilediği tutum, kullandığı retorik ve hitabet dili ile belirlenmektedir.
NEYİ NASIL SÖYLEYECEKLERİNİ BİLMİYORLAR Bu anlamda siyaset meydanlarına bakıldığında halkın karşısına çıkan siyasi liderlerimizin büyük bir kısmının hala hipnotik telkin ve hitabet imkanlarından habersiz oldukları gözlenmektedir. Liderlerimizin çoğu neyi nasıl söyleyeceklerini bilmemekte ve halka iletmek istedikleri mesajları zayıf bir içerik ve üslupla dillendirmektedir. Siyasal İletişim ve Kitle Hipnozu bağlamında Türk siyasi hayatındaki siyasi figürlerin hali hazırdaki durumu şöyle özetlenebilir: Gittikçe bireyselleşen toplumlarda kararsız seçmen sayısı 52 haberrevizyon.com Haziran 2015
Türkiye’de yeterince bilinmeyen hipnoz, dünyada bilimden savaşa, siyasetten sanata, psikolojiye kadar birçok alanda 200 yılı aşkın bir süredir kullanılıyor artmakta ve grup bağlarının zayıflamasıyla da yapılan seçim kampanyaları ve liderin kullandığı dilin etkileyiciliği büyük önem kazanmaktadır. Liderin bir otorite ve güç unsuru olarak algılanması, halkla kurduğu duygudaşlık, tutkulu ve ortak değerler çerçevesinde ortak vizyondan bahseden bir siyasal dil oluşturmak ve bunları sağlamak hipnoz biliminin imkanlarıyla çok daha kolaylaşmaktadır, özellikle kıyıda köşede dağılma durumundaki kararsız oyları etkilemekte ve bir tarafa dönüştürebilmektedir. Bu arada, Türkiye’de yeterince bilinmeyen hipnoz, dünyada bilimden savaşa, siyasetten sanata, psikolojiye kadar birçok alanda 200 yılı aşkın bir süredir kullanılıyor.
Sağlık
Türk Polisinin Ruh Sağlığı
Prof. Dr. Arif VERİMLİ
POLİSLERİN İŞYERLERİNDEKİ STRES KAYNAKLARI
TÜRK POLİSİNİN RUH SAĞLIĞI 54 haberrevizyon.com Haziran 2015
İşyerlerinde stres çoğunlukla bu alanlarda yaşanmaktadır. Görevlerde belirsizliğin olması, çatışmaların kişiler arasında yaşanması, sorumluluğun aşırı olma baskısı, iş yükünün yoğunluğu, işyerine katılımsızlık ve işyerinde yerleşim sorunları başlıca yaşanan sorunlar arasındadır.
TÜRK POLİSİNİN PSİKİYATRİK HASTALIK KAYNAKLARI Stres bölümünü 6 ana bölümde değerlendirebiliriz A - İşin doğası (İş ortamından kaynaklanan nedenler) B - Kişisel özellikleri (Sosyal benlik algılaması) C - Çalışma koşullan (Çevre faktörleri ve iş yükü) D - İdari, yasal ve sosyal destek alamama E - Ekonomik ve maddi nedenler F - Aile yaşantısından kaynaklanan nedenlerdir. Stres kaynaklarının belirlenmesinde şikayet sıralamasına incelendiğinde maddi nedenlerin öne çıktığı belirlenmiştir. Maddi nedenler stres kaynaklarında en üst sırada görünmesine rağmen stres belirlemeli sırasında daha alt sıralarda yer almıştır. Bunun sebebi ise maddi nedenlerin daha kolay dile getirildiğidir ve kişiye yasal ve idari sorunlar çıkarmamaktadır.
A - İşin Doğası Sürekli normal olmayan olaylarla mücadele ettiklerinden dolayı ruhsal durumları olumsuz etkilenmektedir. İçerideki hiyerarşik yapının iş durumunu engelleyecek şekilde uygulanması verimliliğin düşmesine neden olmaktadır. Standartlara uygun meslek, görev tanımlarının olmaması meslekte olumsuzluklara yol açmaktadır. Sorumluluk alanları yasalarla belirlendiğinden neredeyse her yasal uygulamadan sorumlu tutulmaktadırlar. Ortalama 800 yasa, tüzük ve yönetmelik, kanun hükmünde kararnameden sorumlulardır. Suç işlenmesi durumunda ilgili kanun ve uygulamaları bilmeleri ve yanlış yapmamaları gerekmektedir.
55 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Sağlık
Türk Polisinin Ruh Sağlığı
“
Polislerde kişilik özelliği olarak strese yatkınlık ve iletişim becerilerinin yetersizliği polislerin iş ortamına uyumunu etkilemektedir
“
“
Hiyerarşik yapının katı biçimde uygulanması polisin insiyatif kullanma imkanını ortadan kaldırmaktadır
“
B - Kişisel Özellikleri (Sosyal Benlik Algılaması) Mesleğe uygun olmayan kişilerin mesleğe katılması, kişilik özelliklerinin seçim yapılırken değerlendirilememesinden kaynaklanmaktadır. Kişilik özelliklerindeki iletişim becerilerinin yetersizliği ve strese yatkınlık iş ortamına uyumu olumsuz etkilemektedir. Farklı sağlık problemleri de stresi artırmaktadır. Benlik algılaması ile ilgili sorunlar uyumu engellemektedir.
Hiyerarşik yapı katı kurallı olduğundan insiyatif kullanmayı ortadan kaldırmaktadır. Stresi artıran bir diğer ve önemli etken de asli görevler dışında tatillerin iptal olup göreve gitmeleridir.
D - İdari, Yasal ve Sosyal Destek Alamama Yasal soruşturmaya maruz kalma, kurumun idari desteği vermemesi, kurumsal desteğin azlığı, açığa alınabilme, verimliliği düşürmektedir.
Çalışanların kimlikleri ile bağdaşamamaları mesleklerinden memnun olmamalarına yol açmaktadır.
Görev başındayken karşılaştığı engellerden dolayı yasalar karşısında suçlu durumuna düşme olasılığı görev yapmasını engellemektedir.
C - Çalışma Koşulları (Çevre Faktörleri ve İş Yükü)
Yasal desteğin azlığı da etkilemektedir.
Görevde izin kullanamama ve mükafatlandırılma eşitsizlikleri düşüncesi meslek doyumunu düşürmektedir. Bireysel görevlerin belirsizliği, mesai dışında sık şekilde göreve çağrılma, vardiya problemleri, nöbet uzunluğu stres kaynaklarıdır. 56 haberrevizyon.com Haziran 2015
Yaşanan bir olayda olay aynı olmasına rağmen değerlendirmeleri farklı olabilir. Böyle durumlar kişilerin kendilerini teşkilat içinde yalnız hissetmelerine neden olmaktadır.
E - Ekonomik Nedenler Eşdeğer meslek gruplarına göre maddi gelirinin düşük olması işini etkilemektedir. İş yerindeki sosyal ve ekonomik desteklerin azlığı ve ödüllendirilmeme çalışanın kendini rahat hissedememesine yol açmaktadır. Meslekte branşlaşma, okul mezuniyeti gibi özlük haklarıyla ilgili düzenleme ve iyileştirme yapımında zorluklar olması adaletsiz davranıldığına dair düşüncelere sebebiyet vermektedir. Sosyo – ekonomik statüsünü çalışanın aldığı ücret belirlemektedir.
sıkıntılar çalışma stresini artırmaktadır. Aile içinde yaşanan maddi bir problem veya bir sağlık problemi de verimi düşürmektedir. Mesleki görevinden dolayı aile yaşantısına yeterli vakti ayıramaması da yaşantısını olumsuz yönde etkilemektedir.
G - Diğer Nedenler Herhangi bir problemi olduğunda ruh sağlığı desteği alamaması yaşadığı stresi artırmaktadır. Toplumun ruh sağlığı ve aktif silahlı polislikle ilgili uygulamalardan dolayı konusunda uzman kişilere resmi yollardan başvurmak istememektedir.
F - Ailesinden Kaynaklanan Nedenler
Herhangi bir destek almadıkları için problemler daha da büyüyüp kronik hale gelmektedir. Sportif, sanatsal ve sosyal faaliyetlere katılamama da mesleki performansı etkilemektedir.
Evli veya bekar olma gibi ailevi yaşantısından kaynaklanan
Bu konu kişinin kendine olan güvenini azaltmaktadır.
SONUÇ
Sağlıklı bir personel seçimi iş verimini ve doyumunu artırmada yararlı olacaktır.
Bu sebepten dolayı da verimlilik düşmektedir.
Stresleri normal düzeyin üstünde olan polislerin iş doyumları ve iş verimlilikleri de düşmektedir. Stresinin genellikle işletme kuralları ve çalışma ortamı ile ilgili olduğu sonucu çıkmıştır. Kişilik özelliği, çalışma koşulları, çalışma yerinin örgütlenme biçimi, işin niteliği, stresle baş etme becerileri, stresle yatkınlık gibi faktörlerle ilişkilidir.
Aşırı stresi denetleyebilecek, kişisel, yasal ve idari düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Sağlıklı bir personel seçimi iş verimini ve doyumunu artırmada yararlı olacaktır 57 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Sağlık
Akıl ve İhtiras
AKIL
AKIL ve v e İHTİRAS İHTİR xxxx
Dr. Haydar DÜMEN
Dr. Haydar DÜMEN
Bu iki kavram, başlangıçta birbirlerinin ayrılmaz kankalarıdır. Ama hep birbirlerine çelme takarlar. Biri yorulunca öteki devreye girer. Yorulana destek ve moral verir, gelecek günlerin tablolarını çizer. Ancak bu ikili ortaklıkta, temelde yanlış olan bir şey vardır. Aslında ikisi de birbirinin celladıdırlar. Bir örnekle açıklamaya çalışalım: Güneydoğu’da onlarca köyü olan bir ağa varmış. Köylüler sırayla gruplar halinde, Cuma günleri ağayı evinde ziyarete gelirlermiş. Ağa gelenlere gücünü göstermek ve zenginliğini kanıtlamak için, onları yemek başında karşılarmış. “Hoş geldiniz Halil İbrahim sofrasına” dedikten sonra, bir yandan lokmaları yutar, öte yandan sohbet edermiş. Bunu bilen ağanın bir arkadaşı: “Bu durum bana pek içten gelmiyor, arada bir onlara da ikramda bulunsan” deyince, ağa: çokbilmiş bir tavır ve arkadaşını küçük gören bir bakışla ona: “Sen ne diyorsun ya, değil sofraya oturtmak, bir lokma bile bu yemeklerin tadına varsalar, oturduğum şu malikâneyi başıma yıkarlar” diye yanıt vermiş. Burada ağanın iki tür akıl yöntemi var. Biri ziyaretçileri kabul ederek, onlara dostmuş gibi davranmak. Öteki hiç kimsenin kabul edemeyeceği kadar bir ihtirasın hem yaratıcı hem tutsağı olmak. 58 haberrevizyon.com Haziran 2015
Burada şu soruyu sorabiliriz: Hangisi kazanacak? Evrensel tarihin yanıtı tektir. İhtiras tarafından tutsak alınan aklın eli ayağına dolaşınca, gene tekmeyi ihtirastan yiyecektir. Aklın da tek başına yaptırım gücü olmadığından, bu tür doyumsuz ihtiraslar ve maceracılar mutlaka tarihin derinliklerine gömüleceklerdir. Bu tarihin en büyük dersini anlayamamanın nedeni ise, kişi psikolojisinin derinliklerinde gizlidir.
AS
59 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
Astroloji
Hangi Burç Nasıl Aşık Olur?
KOÇ Yarı yolda bırakıp gitmek KOÇ burcuna göre değildir. Kaçıp gitmektense sonuna kadar mücadele etmeyi tercih eder.
HANGİ
BOĞA Aşkı doruklarına kadar yaşar ama evliliğe pek sıcak baktığı söylenemez. Aşkı mutlaka elde eder bunun için çok fazla uğraşır.
İKİZLER Sevdiğinden başkasını gözleri görmez adeta kör olur. Aşık olduğu kişinin her istediğini yapar. Sevdiği için yeri göğü inletir.
YENGEÇ İçinde aşkına büyük çoşkuyla yaşar ama dışarıya pek belli etmez. Kendisi sadakati pek sevmez ama karşısındaki kişiden fazlasıyla ister. Yengeç burcunun diğer adı kıskançlıktır.
ASLAN Aslan burcu aşıkken kendinden geçer ve gözü başka hiçbir şey görmez, verilen sözleri önemser. Sürpriz yapmayı çok sever. Romantizme düşkündür.
BAŞAK Her zaman bir anda aşık olabilir. Hayatında hep aşk ister yalnızlığı hiç sevmez. Sevgi dolu bir jest karşısında hemen yelkenler suya düşer.
60 haberrevizyon.com Haziran 2015
NASIL AŞIK
TERAZİ
BURÇ
?
OLUR
Sevgisiyle karşısındakini boğabilecek derecede kıskançlığı vardır. Sürekli sevgi ve iltifat ister. İlişkisinde yalana tahammülü yoktur.
AKREP Aşık olduğunda etrafına gülücükler saçar ve enerji doludur. Kendisi nasıl seviyorsa, karşıdan da aynı sevgiyi görmek ister.
YAY Güvendiği zaman kalbi karşı taraf için çarpar. Her an onu düşünür. Karşı tarafın duygularını iyi tartar.
OĞLAK Yara almaktan korktuğu için başta aşktan uzak durur. Aşık olduğunda ise kolay kolay bırakmaz tüm benliği ile sahiplenir.
KOVA Çok aşıksa karşı tarafın hatalarını bile affeder. Aşkını gerçekten içinde yaşar. Sadakatli ve oldukça koruyucudur.
BALIK Aşka düşkündür ve sıcakkanlıdır. Aşıkken sadık kalabilir ve heyecan verir, yalnızken başına buyruk davranabilir.
61 Haziran 2015
haberrevizyon.tv
ADRESİNİZE GELSİN Tarafsızlık, bağımsızlık ve gerçeğin temel ilke olarak kabul edildiği, profesyonel yaklaşımıyla aylık olarak yayımlanan, ulusal ve uluslararası dağıtımı gerçekleştirilen Haber Revizyon Aylık Haber Dergisi, ulusal medyanın bir üyesidir. Haber Revizyon okurlarının önceliği tarafsız, çarpıcı ve gerçek haberleri aylık olarak okumak olacaktır. Haber Revizyon News Magazine, where objectivity, independence and reality are held as core principles is a member of the national media published monthly and delivered nationally and internationally with a professional approach. The privilege of Haber Revizyon readers will be reading objective, striking and real news reviewing the monthly agenda.
ABONELİK FORMU / SUBSCRIPTION FORM AD:
NAME:
SOYAD:
LAST NAME:
MESLEK: OCCUPATION:
Sunay AKIN
Şahin MENGÜ
D. TARİHİ:
“Kürdistan’ın En Önemli Ayağı Türkiye’dir.”
Aşkın semti neresi mi?
DATE of BIRTH:
Prof. Dr. Haydar DÜMEN
Rafael SADİ
VAGİNİSMUS NEDİR? TEDAVİSİ VAR MIDIR?
ADRES: ADDRESS:
Freedom in your hands!
ŞUBAT 2013 SAYI: 5 www.haberrevizyon.com www.haberrevizyon.tv
POSTA KODU:
FRANSA MALİ’DE DİĞERLERİ NEREDE?
ZIP/ POSTAL CODE:
GELECEĞİNİZİ NASIL ALIRDINIZ?
İLÇE: REGION:
FİYAT:
10 KKTC:
İSRAİL’DE SEÇİM 2013
11,5
www.haberrevizyon.com Başkan: Freedom in your hands! www.haberrevizyon.tv “SAVAŞ ÇIĞLIKLARI ATILDIKÇA ALTIN YÜKSELİR” OCAK 2013 SAYI: 4
İŞTE EŞİTLİK PLATFORMU
FİYAT:
NİSAN 2013 SAYI: 7 www.haberrevizyon.com www.haberrevizyon.tv
10 KKTC:
Onlarlaydı...
BUGÜN 33.GÜN
TELEFON:
HİÇ MÜLTECİ OLDUN MU?
TELEPHONE:
GENELEV
FAKS:
Have You Ever Been a Refugee?
Proje Sizden Hibe Bizden
E-MAIL:
Dr. Haydar DÜMEN
Cinsiyet
Değişimi
T.C. KİMLİK NO:
tarihten gizlenen
ID NUMBER:
mezarlik
( Abonelik onayı ile fatura kesim için gereklidir. )
Röportaj
The Unopened Door of the EU M. Metin YILGÖR
Rafael SADİ
6 AYLIK ABONELİK
SUBSCRIPTION FOR 6 MONTHS
10
12 AYLIK ABONELİK 20
SUBSCRIPTION FOR 12 MONTHS
GÜCÜNÜN FARKINDA MISIN
?
( Required for invoicing after subscription )
+ KDV
DEVLETİ YÖNETENLER VEBALDE GEZİYORLAR
AB’ninKoray ÖZTÜRKLER Röportaj / Interview Açılmayan KapısıGüçlü Kadın Güçlü TÜRKİYE
Siyonizm ve Erdoğan
KONTROLSÜZ ZAMANIN
E-MAIL:
Cem Vakfı Firuzköy Şubesi Başkanı:
İstanbul Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Nazır ŞENTÜRK
Ayıp mı?sebep Günah mı? Sevginde arama! İhtiyaç mı?
FAX:
11,5
Sanatıma Dokunma! Sefa ZENGİN
Kan, Toprak, İnsan OUR DUTY IS TO SERVE HUMANITY
CITY:
10 KKTC:
Avrupa’ya En Yakın Mezarımız Sunay AKIN
11,5
EQUALITY AT WORK ERCÜMENTPLATFORM YÜCELER İstanbul Valisi Bakan Fatma ŞAHİN GÖREVİMİZ Hüseyin Avni MUTLU KIRMIZI İPİNHİZMET GİZEMİ Lokman AYVA, Halit ERGENÇ İNSANLIĞA
İL:
FİYAT:
Kadının Düzensiz Yeri
Çağın Zorunluluğu İNOVASYON
KONTROLSÜZ BEDENLERİ Sunay AKIN Ege Vapuru’nun Salıncağı
Şahin MENGÜ
Demokrasinin Teminatı Özgür Basın
LÜTFEN DERGİMİZİN AYLIK SAYISINDAN KAÇ KOPYA İSTEDİĞİNİZİ YAZINIZ.
VAT
PLEASE WRITE HOW MANY COPIES OF THE SAME ISSUE YOU WISH TO BUY.
+ KDV VAT
KARGO BEDELSİZDİR
NO CHARGE FOR DELIVERY
ABONELİK BİLGİ FORMU TARAFIMIZA ULAŞTIKTAN SONRA MÜŞTERİ HİZMETLERİMİZ SİZİNLE İLETİŞİME GEÇECEKTİR. Haber Revizyon Customer Services will be contacting you after the submission of this form.
FORMU EKSİKSİZ DOLDURDUKTAN SONRA, AŞAĞIDAKİ ADRESE POSTALAYINIZ. PLEASE COMPLETE THE FORM ABOVE AND MAIL IT TO THE ADDRESS BELOW.
HÜRRİYET BULVARI ATS PLAZA NO:129 BEYLİKDÜZÜ - İSTANBUL
DİLERSENİZ www.haberrevizyon.com ADRESİNDEKİ ÜYELİK BİLGİ FORMUNU DOLDURABİLİRSİNİZ. YOU MAY ALSO COMPLETE THIS FORM ONLINE at www.haberrevizyon.com
www.haberrevizyon.com
www.haberrevizyon.tv
0212 875 5 880
ADET COPIES
İMZA
SIGNATURE