KESK’İN KE ESK’İN SESİ ÖZEL SAYI • TEMMUZ 2012 • SAYI 79 • www.kesk.org.tr www kesk org tr
HAKLI VE KA RARLI OLDUĞ UMUZ İÇİN HEDEFTE YiZ!
25 Haziran sabahı yine bir operasyonla uyandık. Son beş ayda üçüncü kez aynı biçimde yine bir şafak vakti kapımıza dayandılar. Son dört yıldır toplumun değişik kesimlerine uygulanan operasyonlara benzer biçimde KESK’in ve bağlı sendikalarının kapısına dayanarak mesnetsiz iddialarına dayanak bulmaya çalıştılar. Geçtiğimiz yıllar boyunca gündeme gelen emek karşıtı saldırı yasaları, emekçilere ve onların örgütlü mücadelesine yönelik baskılar, kamu emekçilerine yönelik ayrımcı yaklaşımlar ve daha birçok uygulamaya kararlılığı ve örgütlü gücüyle karşı duran KESK, bir süredir AKP iktidarınca hedef tahtasına konuldu. AKP; kendisi gibi düşünülmesini, yaşanılmasını ve biat edilmesini istiyor. İtiraz edilmesine, karşı çıkılmasına ve mücadele edilmesine tahammül edemiyor. AKP iktidarının tahammülsüzlük gösterdiği, biat etmeye zorladığı kesimlerin en başında yıllardır anti-demokratik uygulamalara boyun eğmeyen, baskılar karşısında
sesini sürekli yükselten KESK geliyor. Soruşturma, kovuşturma gibi cezalarla yetinmeyen iktidar yıpratma ve sindirme operasyonlarını, sendikalarımızı basmaya, üye ve yöneticilerimizi gözaltına alıp tutuklamaya kadar vardırmıştır. Bu durum en son 12 Eylül 1980 askeri darbesinin koşullarında yaşanmıştır. Sonuncusu 25 Haziran’da gerçekleştirilen “şafak baskınları”yla 28 yönetici ve üyemiz tutuklanmış, böylece tutuklanan arkadaşlarımızın sayısı 76’ya ulaşmıştır. Kamu emekçileri mücadelesi içinde yıllardır kararlılıkla mücadele eden tutuklu bu arkadaşlarımızın büyük bölümü Kürt’tür. AKP, kendisi gibi düşünmeyen Kürt’lerin siyaset yapmasına tahammül edemediği gibi sendikacılık yapmasına da tahammül edememektedir. Seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler, bilim insanları ve avukatlardan sonra sıra sendikacılara gelmiştir.
! ı t t a r a Y e k l Ü r i B l ı s a N AKP On yıllık iktidarında devletin bütün kurumlarını denetimi altına almak için akla hayale gelmeyecek yöntemleri “ustalıkla” uygulayan AKP, kendi kurduğu “yeni” rejimin önünde engel olarak gördüğü tüm emek ve demokrasi güçlerine, sendikalara, muhaliflerine karşı ülkeyi toplama kamplarına dönüştüren saldırılarını son hızla sürdürüyor. AKP’nin yeni düzeni, sınırsız bir sermaye egemenliğine dayalı, yoksulluğu, işsizliği, güvencesiz ve düşük ücretli çalışmayı, doğanın ve yaşamın talan edilmesini, neredeyse nefes aldığımız oksijenin dahi paralı hale getirilmesini esas alıyor. İktidarın zulmü karşısında boyun eğmeyen, hakları ve özgürlükleri için mücadele eden kadınlar, öğrenciler, kalemini sermayeye satmayan gazeteciler, bilim insanları, doğanın katledilmesine karşı sesini yükseltenler, haklarının ve özgürlüklerinin gasp edilmesine karşı sesini çıkaran herkes hedef haline getiriliyor. Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine ülkemizin dört bir yanına piyasanın vahşi sömürüsü dayatılırken, en temel haklarımız, kazanımlarımız ve değerlerimiz piyasanın çarkları arasında ezilmek, yok edilmek isteniyor.
Sendikal mücadele, daha geniş anlamıyla emek mücadelesi, otuz yılı aşkın bir süredir sermaye güçlerinin giderek artan ve yoğunlaşan saldırısı altında. Yaşanan saldırılar, özellikle son yıllarda sadece ideolojik bir söylem ya da tehdit olmaktan çıkmış, fiilen ya da yasalar üzerinden en temel haklarımızın ortadan kaldırıldığı bir sürece dönüşmüş bulunuyor.
Emperyalist-kapitalist sistem kendisini yenilerken, sendikaları da kendi ihtiyaçlarına uygun hale getirmeyi, onları denetimi altına almayı planlıyor. Özelleştirme, taşeronlaştırma, esnek çalıştırma, güvencesiz ve kuralsız çalıştırma gibi uygulamalar, emekçilerin birliğini bozmayı, dayanışmanın yerine rekabeti öne çıkarılmasını hedefliyor. Böylece emekçileri örgütsüz, hiçbir sosyal hak ve yasal güvence olmadan kölelik koşullarında çalıştırmanın peşindeler. Uludere-Roboski katliamı ile toplumun vicdanında mahkûm olan, Kürt sorununu barışçıl politikalarla çözmek yerine yıllardır sonuç alınamayan şiddete yeniden sarılan ve emperyalistlerin Suriye politikalarının taşeronluğunu yaparken köşeye sıkışan AKP’nin yürüttüğü pervasız saldırılar düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne saldırı boyutunu aşmış, yaşam hakkına müdahaleye dönüşmüştür.
ttı? r A n e d e N a şatm u K e v ı k s a B rindeki
KESK Üze
Sadece son bir yıl içerisinde 61 yönetici ve üyemizin tutuklanması, son beş ay içinde üçüncü kez KESK’in kapısının şafak vaktinde çalınması baskı ve kuşatmanın sistematik bir hal aldığını göstermektedir. Son bir yılın aynı zamanda kamu çalışanlarının geleceklerini çalmayı
hedefleyen “sahte sendika” yasasının yenilenmesi ve “toplu sözleşme” kandırmacasının yaşandığı dönem olduğu gözden kaçırılmamalıdır. KESK; AKP’nin yalanlarını ve kamu emekçilerine düşman politikalarını işyerlerinde ve alanlarda kararlılıkla teşhir etmiştir. Oyunu bozulan AKP saldırganlaşmıştır.
KESK, 8 Ekim 2011 tarihinde mücadele arkadaşları olan DİSK, TMMOB ve TTB ile birlikte katılımıyla “İnsanca Yaşam İçin; Eşit, Özgür, Demokratik Bir Türkiye” şiarıyla Ankara’da kitlesel katılımlı miting düzenlemiştir.
KESK, 3 Aralık 2011 tarihinde emek ve demokrasi güçleriyle birlikte “Özel Yetkili Mahkemelerin ve Terörle Mücadele Yasasının kaldırılması” talebiyle ülke genelinde on binlerce insanın sokaklara çıkmasına öncülük etmiştir.
KESK, “Grevli-Toplu Sözleşme, Güvenceli İstihdam, İnsanca Yaşanacak Temel Ücret, Baskı-Ceza ve Sürgünlerin Durdurulması, Ek Ödemelerin Emekliliğe Yansıtılması İçin” sağlık işkolunda örgütlü sendika ve meslek örgütlerinin oluşturduğu platformla birlikte 21 Aralık 2011 tarihinde Grev yapmıştır. Greve yüzbinlerce kamu emekçisi katılmıştır. KESK; kadına yönelik şiddetin ve ayrımcı politikaların artarak devam ettiği bu dönemde ülke genelinde paneller, söyleşiler ve eylemlilikler düzenlemiş, KESK’li Kadınlar 8 Mart’ın resmi tatil edilmesi talebiyle 8 Mart’ta iş bırakmıştır. KESK; eğitim sistemini kaosa sürükleyen ve 4+4+4 olarak bilinen kız çocuklarının okullaşma oranını azaltarak çocuk gelinliğin ve çocuk işçiliğin önünü daha da açan, temel eğitimi dahi paralı hale getiren, gerici eğitim yasasına karşı 28-29 Mart 2012 tarihlerinde tüm engellemelere, adı konulmamış “sıkıyönetim” uygulamalarına rağmen iki gün boyunca başta Ankara Kızılay meydanı olmak üzere tüm yurdu direniş alanına çevirmiştir. 1 Mayıs’ta, KESK’in öncülüğünde başta Taksim olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında büyük bir kitlesellikle alanlara çıkan kamu emekçileri, kazanılmış haklarına yönelik saldırı girişimleri karşısında sessiz ve tepkisiz kalmayacaklarını göstermişlerdir KESK, 23 Mayıs 2012 tarihinde “Grevli Toplu Sözleşme, İnsanca Yaşanacak Bir Ücret, Güvenceli İstihdam, Ek Ödemelerin Emekliliğe Yansıtılması, Ücretlerimizin Vergi Artışından Etkilenmemesi, Kadın Emekçilere Pozitif Ayrımcılık Uygulanması ve Baskıların Son Bulması İçin” iki milyona yakın kamu emekçisinin greve çıkmasına öncülük etmiştir. AKP ve yandaşları tarafından oynanan kamu emekçilerini sefalete mahkûm eden toplu sözleşme oyununun deşifre edilmesini sağlamıştır. KESK’in kararlı mücadelesinden ürken Başbakan ve hükümet üyeleri her eylemimizde KESK’i hedef gösteren açıklamalar yapmaktan geri durmamıştır. Gözaltına alınan arkadaşlarımıza; 9 Neden 8 Mart’ta ve 25 Kasım’da eylem ve etkinlik düzenliyorsunuz? 9 Niçin eğitim, sağlık hakkı konulu paneller, konferanslar düzenliyorsunuz? 9 21 Aralık, 23 Mayıs grevlerine neden katıldınız? 9 4+4+4 yasasına karşı neden eylem yaptınız? 9 Gözaltına alınan, tutuklanan arkadaşlarınıza destek için neden basın açıklaması yaptınız?
sorularının sorulması KESK’in sürdürdüğü mücadeleden duyulan rahatsızlığın göstergesidir. KESK; siyasal iktidara sırtını dayayarak, yandaşlık anlayışıyla sendikal mücadele verilemeyeceğini ispat etmiş, grev hakkımızı yasaklamaya yönelik çabaları grev yaparak sonlandırmıştır. KESK’in kararlı biçimde mücadele ettiği bu dönemler ile operasyonların aynı zamana denk gelmesi kesinlikle tesadüf değildir. KESK, üyelerinin hak ve çıkarlarını korumakla, geliştirmekle görevli her sendikanın, her konfederasyonun yapması gereken sendikal faaliyetleri yaptığı için baskı altına alınmaya çalışılıyor. KESK, kendisini var eden değerlere uygun biçimde sürdürdüğü k a r a r l ı mücadelesi nedeniyle hedef yapılıyor.
or?
y i n e t s İ k a m l için Susturu
KESK N
AKP, yandaş yapamadığını işlevsizleştirmek, işlevsizleştiremediğini izole etmek, izole edemediğini susturmak, susturamadığını ise yok etmek istemektedir. Onlar için artık, kendisinden olmayan herkes potansiyel “terörist”tir. İktidarın kendisi gibi düşünmeyenlere yönelik her hamlesi bu temel politika etrafında hayata geçirilmektedir.
Yandaş medyasının nezaretinde yapılan baskınların asıl amacı, KESK’i ve bağlı sendikalarımızı toplumun çoğunluğunun gözünde itibarsızlaştırma, sendika binalarımızı sanki birer “suç merkezi”ymiş gibi göstermeye çalışmaktır. Baskıların KESK’i ve bağlı sendikalarını kamu emekçilerinin gözünde sendikacılık dışında işlerle uğraşan merkezler olarak göstermeyi, onları KESK’ten uzak tutmayı, yandaş sendikalarına yöneltmeyi hedeflediği açıktır.
rak a k ı Ç p i h a S e erin l r e ğ e D K S E tir! K k e c e d E m a v a De l k ı l ı l r a r a K e Mücadelesin KESK; Karadeniz’li, Hopa’lıdır. Diyarbakır’lı, İstanbul’ludur. KESK’in hükümetin belirlediği sınırlar içinde hapsetmeye, hizaya getirmeye çalışanlar nasıl bir yanılgı içine düştüklerini görmek istiyorlarsa, KESK’in mücadele tarihine bakmaları yeterlidir. Ümidin ve akarsuyun, Meyve çağında ağacın Ve serpilip gelişen hayatın düşmanları KESK’e diş bilemeye devam ediyor! KESK; diline, dinine, ırkına, cinsiyetine bakmaksızın tüm kamu emekçilerinin üyesi olduğu, kararlarını demokratik kurullarında alan, siyasi partilerden bağımsız, bu özelliklerinden dolayı uluslararası sendikal organizasyonların üyesi olan tek kamu emekçileri Konfederasyonudur. KESK; sendikal mücadelenin demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir parçası olduğunu bilen kamu emekçilerinin mücadele örgütüdür. KESK; bu ülkede “Hak Verilmez, Mücadeleyle Alınır” şiarını ilke edinenlerin yarattığı fiili ve meşru mücadelenin adıdır. KESK; faşizme karşı demokrasiyi, emperyalizme karşı bağımsızlığı, savaşa karşı barışı, baskılara karşı insan hak ve özgürlüklerini, ırkçılığa ve şovenizme karşı halkların kardeşliğini ve bir arada yaşamı savunanların sesidir.
İzmir’li, Van’lıdır. Sinop’lu, Dersim’li, Hatay’lı, Ankara’lıdır. KESK Türkiye’lidir! yoksulluğun, adaletsizliğin ve hukuksuzluğun hüküm KESK; yoksulluğun sürdüğü, emeğin haklarının yok sayıldığı, demokrasiden, sendikal hak ve özgürlüklerden söz etmenin mümkün olmadığı bu ülkede, toplumun sesi ve vicdanı olarak emekçilerin insanca yaşayabilmesi ve kamu emekçilerinin grevli-toplu sözleşmeli sendikal hakları için mücadele vermektedir. Sürdürmeye kararlı olduğumuz emek ve demokrasi mücadelesinden dolayı AKP’nin takdirine mazhar olmayı zaten beklemiyoruz. Bugün KESK’in yıpratılması için onurlu mücadelesine gölge düşürülmek isteyenler ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar başarılı olamayacaklardır. İnsanca bir yaşam, demokratik bir Türkiye mücadelesi yürütmek suçsa, KESK mücadeleyi büyüterek bu suçu işlemeye devam edecektir. Arkadaşlarımızın haksız ve adaletsiz biçimde tutuklanmasına karşı onlar serbest bırakılana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Tüm kamu emekçilerini; Ülkemizin sürüklendiği bu karanlık gidişata son vermek, Bu acımasız soygun ve zulüm düzenine karşı insanca bir yaşam, Emek ve demokrasi mücadelesinde “suç ortaklığı yapmak” İçin KESK’e bağlı sendikalarda örgütlenmeye çağırıyoruz.
SUSMAYACAĞIZ! DİRENECEĞİZ! YAŞASIN SENDİKAL MÜCADELEMİZ! YAŞASIN DEMOKRASİ MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN KESK!
K
ESK’İN SESİ ÖZEL SAYI: 79 • 07 Temmuz 2012 • www.kesk.org.tr • Tel: 0312 436 71 11 • Faks: 0312 436 74 70 Sahibi: Lami ÖZGEN • Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Baki ÇINAR • Yönetim Yeri: Çehre Sokak 6/1 Gaziosmanpaşa/ANKARA Baskı Adedi: 75.000 • Baskı: Hermes Tanıtım Ofset Ltd. Şti. Büyük Sanayi 1. Cad. No: 105 İskitler/ANKARA Tel: 0.312 384 34 32