Generated by Foxit PDF Creator © Foxit Software http://www.foxitsoftware.com For evaluation only.
YEŞİL ELBİSE Yolda karşılaştığımızda ezan okunuyordu. -Gel seni camiye götüreyim, dedim. Bugün Cuma biliyorsun. -Sen de benim camiye gitmediğimi biliyorsun, dedi -Biliyorum ama, sebebini gerçekten merak ediyorum. -Ne bileyim olmuyor işte, dedi.Hem pantolonumun ütüsü bozulup, dizleri çıkar diye endişe ediyorum. Gayri ihtiyari gülmeye başladım. -Herhalde şaka yapıyorsun, dedim. Bunun için cami terk edilir mi? -Ciddi söylüyorum, dedi. Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin. Gerçekten öyleydi. Giydiği birbirinden güzel elbiseleri mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı. -Peki, dedim.Hayatında hiç camiye gitmedin mi? -Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim, dedi. Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum. Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum. Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti. Daha sonra el sıkışıp ayrıldık. Onunla konuşmamızdan 2 ay sonra, kendisinin camide olduğunu söylediler. Hemen gittim. Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı. Yavaşça yanına yaklaştım ve kısık bir sesle: -Hani, dedim. Camiye gelmeyecektin? Hiç sesini çıkarmadı. Çünkü musalla taşının üzerinde, yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu. (Cüneyt SUAVİ'nin Hayatın İçinden Adlı Kitabından) HZ. ÖMERİ AĞLATAN ÇOCUK Hz. Ömerin mübarek adetlerinderdir ki, her zaman camiye erken giderlerdi. Bir gün bir çocuğun erkenden koşarak, acele acele camiye gittiğini gördü. Hz. Ömer çocuğa: Yavrum ne oldu, böyle acele acele nereye koşuyorsun? dedi. Çocuk: Namaza gidiyorum efendim, namaz vakti yaklaştı, abdestim yok. Ezam okunmadan abdest alacağım, dedi. Hz. Ömer: Yavrum sen daha küçüksün, sana namaz farz olmamıştır, buyurdu. Çocuk:: Efendim bu işin küçüğü büyüğü olur mu? Dün benden küçük bir çocuk vefat etmişti de mezarlığa götürüyorlardı. Hz. Ömer çocuğun bu cevabından öyle duygulandı ki, göz yaşlarını tutamadı ve “ Ya Rabbi! Bu çocuk ne iyi, ne akıllı çocuk “ demekten kendini alamadı. KREM Televizyon spikeri, kameraman arkadaşı ile birlikte geldiği süpermarkette canlı bir röportaj yapıyordu. Herkes ekranda görünmek için onların etrafını sarmış ve kendilerini ön plana çıkarabilmenin telaşına kapılmıştı. Spiker, çevresindeki hanımları inceden inceye süzdükten sonra, elindeki mikrofonu genç bir kıza uzatarak: Sayın bayan, dedi. Güzellik konusunda tarafsız bir araştırma yapıyoruz. Özellikle cilt güzelliğinizi neye borçlu olduğunuzu sorabilir miyim size? Genç kız kot pantolununa kadar sarkan saçlarını geriye savurup bakışlarını devirirken: Henüz yeteri kadar para kazanamadığım için cildime salatalık kabukları yapıştırıyorum, dedi. Arada bir de salatalık kremi kullanıyorum. Bu yüzden de parıl parıl parlıyor elbet. Spiker bu sefer genç bir kadına dönerek: Ya siz hamfendi? diye sordu. Sizin de cildiniz çok bakımlı görünüyor. Kadın kendinden emin vaziyette: Ben pahalı bir “ cilt bakım seti “ ne sahibim, dedi. Düzenli olarak cildime bakar, sabah akşam kremleyip nemlendiririm. Röportajın burasında, orta yaşlı bir hanım devreye girerek: Vaktiyle ben de öyle yapmıştım kızım, dedi. Ama cildimin nemi fazla kaçmış olmalı ki, üç-beş sene sonra ıslak çamaşır gibi aşağı sarktı. Spiker canlı yayanda oldukları için durumun kötüye gittiğini anlamıştı. Kadının sözlerini boğuntuya getirmek gayesiyle birkaç defa öksürüp lafı kıvırtarak: İyi ama hamfendi, diye atıldı. Cildiniz fena görünmüyor ki: