Patlıcan 5,5

Page 1

KATLĠAM DEĞĠL SATLICAN DEĞĠL O HALDE NE ? ELBETTE PATLICAN! Dev ama Devrilmeyen Süper Kadro ! Alper Tümay Tok Altan Evgin Asaf Budak Atilla Yakşi Ayşen Baloğlu Beytullah Heper Deniz Yakşi Doğan Devrim Akıncı Ekim Banger Ercan Özbiçen Ertuğrul Algan Fikri Öz İbrahim Ormancı İ.Serdar Sayar Kayhan Erkan Levent Elpen M.Günay Ercan Melek Ertan Mesut Ceylan Oğuz Demir omfardo ( Ö.aruk Doğan ) Sait Oktay Serkan Demir Sertaç Ürer Sevil özgür Turgut Demir Yaşar Arda Yaşar Kemal Turan

GERÇEKTEN AKLINA ESTĠĞĠNDE ÇIKIYOR YA ! YIL:6 SAYI:5,5 HAZĠRAN 2019 EDERSĠZ DERGĠMSĠ ĠNTERNET FANZĠN ġEYSĠ


ÇIK ULAN, HEMEN ÇIK (dergi)… Durup durup başlangıç yazısı yazıyorum, n‘egzel. Çünkü habire fanzini kapatıyoru(z)m! Son 4‘ncü sayı 1 Temmuz 2016!da çıkmış. Bu da açılışa sebep veriyor. En son fanzin sayısını çıkardığımda, deyyus bir çizer, - Şu çizer burada çizmesin, onjun çizgilerini koyma dedi. Ben de o zaman arkadaş-abi gördüğüm bu deyyusa hayır diyeceğime, ar edip fanzini sonlandırdım, çünkü eş(ş)eği abi sandım. Fanzinimizin takipçilerinden af dilerim. Olsun b(i)e(z)n böyle de güzeli(z)m... Üretmemenin getirdiği kabızlık memleketimize sirayet etmeden ki, bence edeli de bir hayli on yıllar oldu. Bir şeyler söylemekten ziyade, bir şeyler yapmak daha makul değil mi ? Herkes karanlıktan şikaat ediyor, bir kişi de campilin düğmesine basmıyor veya elbette ki basamıyor. Madem öyle ampilin aç-kapa düümesi tehlikeli ise biz de yumuşak-yumuşak basalım, kapatamasak bile azıcık titretelim! Hep düştüğümüz hata da bu değil mi zaten!, kocaman çizgileri atmak - atamamak -, yerine noktanokta, yan-yana koysak, hepsi birleşince bir çizgi olsa. O zaman ne duruyoruz, siyaseten olmasa bile sanat‘a‘sen bir şeyler üretsen! Bu sefer fanzinimiz de her bi şey olacak, yeter ki üretin. Bu sefer Levent Elpen arkadaşımın, sürekli çıkacağım(ız)a inanmama sitemine esaslı bir yanıt vereceği(z)m kanısındayım, elbette bunu zaman gösterecek! Yine bir bahar kapıyı zorluyor, bizler de kapının arkasında ki desteği gevşek koyduk ki, hemen içeri dalabilsin :) Yaz, ilkbaharın arkasından baktırır, dondurma-yüzme tattırır, diyeceğim ki o olacak sonunda :) Evet giriş girizgah güzergahımız şimdilik bu kadar, diğer bir başlangıca kadar görüşürüz.

Büdütör Atilla Yakşi

Çizen, Yazan, üreten, yaratan, Hayata bir katkı yapan her kimsen işlerini fanzinimize bekliyoruz...

Not: Telif hakları yasasıgereği tüm katılımcı dostlarıma, kırevin'de birer rakı borcum var!


Tülay—Büklüm Büklüm https://www.youtube.com/watch?v=K3jLmyyXLvk Moby - Why Does My Heart Feel So Bad? https://www.youtube.com/watch?v=qT6XCvDUUsU

İçindekiler, 1-Kapak; ( Atilla Yakşi ) 2-Atilla Yakşi : Giriş; 3- İçindekiler; 4- Asaf Budak : Ufak Tefek Adamlar; 5- Atilla Yakşi : Çizgi Bant : Serseri Çağrışım 6/7- Atilla Yakşi : Öykü - Karanlık Siyahtı 8/9- ...en güzel ustalar... Beytullah Heper 10- Genel bilgi : Kırım Dönüşü Tatar Büyüsü 11- Doğan Devrim Akıncı : Doğan Devrim Akıncı Karikatürler 12/13- İbrahim Ormancı : İbrahim Ormancı Aforizmalar 14/15- Deniz Yakşi : Deniz Yakşi Desen 16/17- Levent Elpen : Levent Elpen Karikatürler 18/19 Yaşar Arda Oluyor Böyle Vakalar / Bırak Gitsin 20- Kayhan Erkan : Kayhan Erkan Karikatür 21- Yılmaz Büyük Erşen : Yılmaz Büyükerşen Karikatürler 22/23 - Mehmet Günay Ercan : Mehmet Günay Ercan Çizgi Roman 24/25-Mesut Ceylan ve omfardo ( Ömer Faruk Doğan ) : Mundar 26/27- Sertaç Ürer : Sertaç Ürer Karikatürler 28/29- Yaşar Kemal Turan : Yaşar Kemal Turan Karikatürler 30/31- Sait Oktay : Sait Oktay Karikatürler 32/33- İ.Serdar Sayar : İ.Serdar Sayar Karikatürler 33/34- Serkan Demir - SERKAN MANIA 34-35- Atilla Yakşi, Sertaç Ürer, omfardo ( Ömer Faruk Doğan ) ve Mesut Ceylan : Bir Diğer Mundar 37- Oğuz Demir : MİV ( Oynayanlar : Oğuz Demir, Faruken Bayraktare, kedi, çöp toplayıcı Arkadaş ve Rumeli Hisarı Kale çay bahçesi ) 38/39- Alper Tümay Tok : Alper Tümay Tok Karikatürler 40/41 Turgut Demir : Turgut Demir Karikatür : Nur&Turgut : Kelime Şekil İlişkisi 42/43- Sevil özgür : Sevil özgür Karikatürler 44/45- Rakı Adam : Ferit Öz / Daver Sabati Öz / Fikri Öz - Çok Adam :) 46- Ekim Banger : Mi'kolaj 47- Atilla Yakşi : Papyon 48/49- Atilla Yakşi : Sen Varsan Zaman da Var! 50/53-Atilla Yakşi : Atilla Yakşi Karikatürler 54- Melek Ertan : Afarizmalar 55- Ertuğrul Algan : Apaçinin Saçı 56/57- Yüksel Can : Yüksel Can Karikatürler 58- Ayşe Baloğlu : Nahpeyker 59- Altan Evgin : Nası bi ülkede yaşıyoruz yhaaa? 60/61- Ercan Özbiçen : Burası Çok Önemli 62/63- Atilla Yakşi : Seçim Özel 72– Atila Yakşi— Orhan Veli : Arka Kapak : Ekmek


Asaf Budak


Serseri Çağrışım Tıkırt, tukurt, şakırt ve şakirt! İşte öykü başlıyor, herkes yavaşça yattığı yerde uzansın, öykü gerçekten başlıyor, inanmayan varsa cümlenin devamını okusun, olmaz diyen varsa satırların altını tükenmez kalem, üstünü fosforlu kalemle bir güzel çizsin, işte ayped‘in klavyesi tıkırdıyor, beynimin daktilosu usuldan ve hızlıca şakırdıyor, düşüncemin dantellerinin söküklerinden düşen kelimeler, laf oluyor, söz oluyor dahi sözcük oluyor, dökülüyor, sözcükler öykünüyor, öykü oluyor, sövünüyor, sövgü oluyor, aynı kelimeler düş penceremde plastik oluyor, doğadan kaçıyor, gerçeğe varmak istemiyor, gerçek üstücü oluyor, üstübü oluyor, motor yağını kirli beyin kıvrımlarından siliyor, sildiği yer hep kir pas oluyor, zaman ve sayfa aynı hızla doluyor, belki de çok iyi oluyor, öykünün üslubu oluyor,güller daim düşünemeyen varlıklar tarafından soluyor, kişi kendini kollamıyor, hiç sorgulamıyor, tüm sorun hep dışarıda, beyinden içeri hiç ışık sızmıyor, ışık sızdıranlar çatlaklar, onlarsa ti ye alınıyor, kimse üstüne alınamıyor, öykü beyaz sayfanın üzerine beyinimden dökülüyor, azıcık yağlı, sümüksü ama düşünce şeklinde döküldüğünden hiç bir yere bulaşmıyor. Kendime çelme takıyorum beceriyorum da, sıvının beşinci boyutuyum, Sıgakaplaza! Sıvı, gaz, katı ve plazma, en son ben oluyorum, sıvının beşinci hali; içine zaman olup karışıyorum. Sonsuzluğun içerisinde bir son nefes pıhhh bile değiliz, on üç buçuk milyar yıl ile; en iyi olasılık, bir yüz yıl ömrümüzü kıyaslıyoruz, be hey sersem, şavalak ve dahi salak kafa sen kimsin, nesin ( Aziz Nesin)? Sonsuzluğu ve yaradılışı yarattın diye tanrı mı oldun? Zamanın içerisinde kör saatçi, biz kör sanatçıları yarattı diye mi kibirimiz! Boyut boyut atlıyoruz, soyut hallerimizden, dua edelim ki kitap diye bir şey var kayıt ediyoruz, ya çözülen şeyleri her doğduğumuzda yeniden çözse idik ve Amerika‘yı yeniden keşfedip ya yeniden daktilo icat etse idik, bilgisayarı (yok sayarak) atlayarak... Salak sakil hallerimiz ile dönebilse idik zamana geri, tersten keşfetseydik keşke medeniyeti, insan için olsaydı bilim, olmasaydı para için kilim...Her bir ömür bitiyor hüsran ile yek ve yeknesak, böyle salak olacaksak , katkımız olmayacaksa topluma topluluğa; tek kalsak. Sanat ne zaman öldü biliyor musunuz, açılış sergilerinde kokteyller kaldırıldığında,,, Atilla Yakşi


Atilla YakĹ&#x;i


Son on bin yılların en dehşetengiz korku öyküsü, okuyunca yirmi beş kuruşa aldığınız poşete kellenizi dolduracaksınız! “ Niv York Tost “

KARANLIK SİYAHTI!

Çok mu siyahtı etraf, ne? Her insanın karanlığı kendi içerisinden kaynamaz mı? Evet.

Karanlık sokağın köşesinden görünen yol, tepenin üzerinden vuran parlak ışıkla tam sınırını belli etmiyor. Arka sokaklardan köpeklerin havlayışları bulunduğum yere uluma şeklin de ulaşıyor. Herkesin uğursuz saydığı serviler, parlement mavisi gece yarısında aklı selim insanlara derin ferahlık veriyor. Yolun sağına düşen park, tepenin arkasından geçen arabaların ışıklarını, içinde yürüyen insanların üzerine sanki püskürtüyor. Arada derin bir iç çekiş duyuluyor, büyük olasılık parkta değil de tam karşısına düşen mezarlıkta şarap içen şarapçıların sesi. Huzursuzca sallanan bir tabela yakınlarda bir yer de gıcırdıyor. Sinirli bir kedi, insan sesinden fena bir cırlama ile sanki birilerinden alacağını istiyor. Çok uzakta olmayan gecekondunun birinin camından fırlayan sarı sıcak ışık, aynı zamanda ahlaksız kahkahaları da dışarı vururken, anason kokusunun balık kızartmasına karışan kokusu kavunu bastırıyor. 5 yaşlarında küçük bir çocuk elinde kendisine ağır gelen bir poşetle hızla önümden geçiyor. Solgun ışıkta ayakkabılarımın burunları yine de parlamayı beceriyor. Elimde taşıdıkça ağırlaşan poşetten sızan sıvı, parlayan ayakkabılarımın burnunda çiğler oluşturuyor. Elimde oluşan kesiklere bakacak olursak sanki koca bir öküzün derisini yüzmüşüm zannedersiniz. Peh… Kavga esnasında sırtımı bir yere vurmuş olmalıyım ki, kaburgalarım arasında derin bir sızı hissediyorum. Daha fazla oyalanmadan hızlı-hızlı yürüyerek evimin önüne geldim. Evim üç katlı eski bir taş ev, hem de Rum evi, karanlık, loş odası çok, tek aydınlık odası bir tam kat yer kaplayan salonu. Kapıyı uşağım açtı, pis köylü! Hiç adam olamayacak, bu kadar küçük bir şehir de doğduğu yetmezmiş gibi bir de kasabasından. Elimin tersiyle kısa boyuna daha da kızarak ve sanki yere sokmak ister gibi yumruğumun tabanıyla sıkıca bastırarak duvara ittirdim. O ise hala aynı aptal sırıtmasıyla beni selamlamaya çalışıyor, inan olsun bir gün bunu da poşetin içindeki kelle gibi doğrayacağım… Çalışma odama geçtim, burasının rutubet kokan atmosferi her zaman hoşuma gitmiştir. Poşeti tam da masanın ortasına bıraktım. Masanın dağınıklığı canımı sıkmaya başlamıştı, aradığım bir şeyi bulmak olanaksızın ötesindeydi, genelde dalgınlığımdan olsa gerek, hele ki bir şeyi takıp sökmeyeyim on saniye önce elimde tuttuğum tornavidayı nereye koyduğumu ölsem çıkartamıyorum, bilakis aramadığım şeyse gözüme-gözüme giriyordu, bu sigarada nereden çıkmıştı, sigarayı bırakalı neredeyse yarım yüzyıl olmuş, buna ne denir? Sebestiyan’ı çağırdım, ( Uşağıma taktığım lakap bu, çünkü adı Sebahattin! Keyiflenince adı bazen de Sebo olur….) koşarak yanıma geldi. Bu hali de canımı sıkıyor, ne o çağırınca sustalı köpek gibi hemen bitibitivermeler. Aradığımı bulamamanın acısının tamamını Sebestiyan’dan çıkarınca rahatlamıştım. Tam Sebo’nun getirdiği kahveyi yudumlarken kapı aynı kahve gibi acı-acı çaldı. Sebo acele etmeden kapıyı açmaya gitti. Ben o ara aradığım çizgi-romanı bulmanın heyecanı ile içeriye giren polisin ne kadardır karşımda dikildiğini çözemedim. Buyurun dedim, kaldığım yerine bir ayıraç soktuğum çizgi-romanı yine rastgele nereye koyuyorsam oraya koydum, bir daha sonsuz kadar bulamamak kaydı ile. Polis çömezden bir şeydi. Çekinecek bir şey yoktu ama ne kadar dikkatsizim, poşet masanın üzerinde, tam da ortasında kabak gibi sırıtıyordu. Polisin dikkatini çizgi-romanı koyduğum yer çekmişti, çekmemesi de olanaksızdı, kahve fincanının üzerine, üstelikte dikey olarak bırakmışım, tam da Kemal Sunal’ın DİK’i gibi. Bu beni biraz rahatsız etti. Sebestiyan yine ihtiyatsızlık ederek masanın üzerindeki poşeti masa örtüsü ile kapattı. Zaten şüphede olan polisin daha çok dikkatini çekti bu hareketi, gerilim dayanılmazdı. Polis yavaştan masaya yaklaşıp birden örtüyü kaldırdığı gibi poşetin içine baktı. –Böğğğk, kim yiyor bu koyun kellesini dedi. Ben! Üstelik koyun değil kuzu kelledir bu dedim, Polis hızla cebinden mahkeme celbini çıkarttı. Kasapla kavgalaşmışsınız o da sizi mahkemeye vermiş dedi, tamam diyerek celbi aldım. Bu deyus kasap her zaman bayat et satmıştır, onunla kavgam bana kar oldu. Böylece iki sokak öte de olsa, yeni kasabımın ürünleri her zaman taze. Polis olay yerinden hızla uzaklaşınca Sebo’ya bağırdım, hadi masayı kurda kellenin başına çökelim… Atilla Yakşi


...en güzel ustalar... Beytullah Heper

1927 yılında Eskişehir'de doğdu. 1947 yılında karikatür çizmeye başladı. Eskişehir yerel basınında Sakarya, İstikbal, Her Sabah, Saksağan, Çimdik, İki Eylül gazetelerinde, ulusal basında da Resimli Hikayeler, Hayat, Dolmuş, Tef, Akbaba, 20. Asır, Hafta, Yelpaze, 41buçuk dergilerinde karikatürleri yayımlandı. Günlük Spor gazetesinde 'Maraton Raşit' adlı bant karikatür tipini yarattı ve uzun süre yayınladı. Eskişehir Ticaret Odası gazete ve bültenlerinde yıllarca ticari konularda karikatürler çizdi. 2 Eylül Gazetesinde günlük karikatürler çizen Heper, ilk kişisel sergisini 1961 yılında Eskişehir'de açtı. Bir çok ulusal ve uluslararası karma sergiye katan Heper, İtalya‘da ―Venedik‖ konulu yarışmada Özel Ödül (1975), Altın Boynuz Haliç Uluslararası Karikatür Yarışmasında Bronz Boynuz Ödülü (1983), Milliyet Sanat Dergisi Abdi İpekçi Yarışmasında Mansiyon Ödülü (1984) ve 2003 yılında Eskişehir Sanat Derneği tarafından ―Onur Ödülü‖ ne değer bulundu. Beytullah HEPER evli ve 3 çocuk babasıydı.


Beytullah Heper


Kırım DönüĢü Tatar Büyüsü Harap viran köyler beldeler geçip, yılan, çıyan ve kargalara mesken yıkık kaleler aĢan Evliya Çelebi ve beraberindekiler bu kez Tatar vilayetinden Ġstanbul‟a dönmektedir. Yolda, artık çarĢı, pazar, dükkân ve hamamları kalmamıĢ bir zamanların mâmur Ģehirlerinden geçeler. Bir su değirmeninden baĢka ne han ne hamam ne bağ ne de bahçelere rastlarlar. Hâlbuki der Evliya “zaman-i kadimde bu vilayetler âbâd idi, ammâ şimdi harab olup akçe ve pul ve bâğ u bâğçe ve çârsû‑yı bazar ve hân u hammâm ve dahi kilise dahi kalmamıştır. Ahali ise ne kâfirdir ne müselmân.” dedikten sonra, “Bu kalelerin bazıları zamanında değerli mücevherlerle süslenerek yapılmışlarsa da Tatar eline girdikden sonra sual ne lâzım, cevâhir mi kalır?” diye serzeniĢte bulunur. Evliya ve beraberindekiler, Ġstanbul yolunda Azak‟tan doğru ilerleyip Kuban nehrini geçmek zorundadırlar. Gemi olmadığından nehrin kenarına varıp çadır kurmak isterler, fakat soğuktan donmuĢ toprağa çadır kazıklarının girmesi bile mümkün olmaz. Bu esnada dehĢetli bir rüzgâr esmeye baĢlar. Çadırları havaya savurup arabaları baĢ aĢağı eder, atlar öteye beriye koĢuĢup ortalık bir anda “hercümerç” olur. Yanlarındaki “Kırım gazileri “eyvah” çekip “sihre uğradık” diye feryâd-ı figan ederken Mehmed PaĢa mahiyetine muavvizeteyn surelerini (Felak ve Nas) okumalarını emreder ve nihayet rüzgâr sükûnet buldur. Devamını Evliya‟dan dileyelim; Ardından bir köse Kalmuk Tatarı çıka geldi ve PaĢa‟ya: “Paşa bana zararının dokunmayacağına yemin ver” dedi. Paşa da Kuran‟a el vurup yemi etti. Bunun üzerine Kalmuk: „Sultanım, sizin başınıza rüzgârı, kızıl kıyameti koparan, bu kadar arabaları, çadırları yere vuran bendim ki marifetimi size izâr edeyim istedim. İmdi, eğer bu nehri aşmak niyetindeyseniz, bana bir at, bir kürk ve yüz kuruş verin. Yine kızıl kıyamet koparıp ve bu suyu dondurup, buz hâline koyayım. Cümleniz selametle karşıya geçip, maksadınıza nail olasız” dedi. Bîçare Mehmet Paşa, „Bre medet, öyle olsun hadi!‟ deyip, Kalmuk‟un istedikleri verdirtti. Kalmuk, atını alıp, bir tarafa bağladı ve orman içine doğru yürüdü. Adamın ardından ormanın içine gizlice süzülen Evliya Çelebi Kalmuk‟un yaptıklarını gizlendiği yerden hayretle izliyordu. Kalmuk Tatarı bir ağacın dibinde def-i hacet edip kıçını yukarı çevirip kar üstünde taklalar atarak bir takım hareketler yaptı. Sonra ellerini yere koyup ayaklarını havaya kaldırıp, necasetini alnına

sürerek bir müddet bu Ģekilde durdu. Birden doğu, batı ve kuzey taraflarından kara bulutlar toplaĢıp, gök gürlemesi ve ĢimĢek ile bir büyük rüzgâr koptu. Kalmuk Büyücüsü, necasetinin etrafında üç dört defa dönüp, eliyle parçalar alıp havaya savurduça yıldırım-

lar çakıp kıyametler kopar oldu. Bu sırada askerler, PaĢa‟nın emriyle toplaĢıp buz kesen nehirden karĢıya geçmeye baĢlamıĢlardı. Fakat Dîvân efendisi ve mutaassıp birkaç zât ise sihir tesiriyle oluĢan bu buzdan geçmeye reddetmiĢlerdi. PaĢanın, geçmelerini emretmesiyle yine de Felak, Nas sureleri ve esmâü‟l-hüsnâları okuyarak geçmeye koyuldular. Ancak okudukları dualar sihri bozduğundan buz delindi ve bir kısmı suya düĢüp boğuldu. Bu sırada hızla koĢup gelen Kalmuk‟lu büyücü ise sihrini bozdukları için baĢındaki kalpağını yere vurup feryat ü figan bağırarak PaĢa‟ya ve buz üstündekilere “Arapça” okumadan hızlı hızlı geçmelerini tembih etti.


DOĞAN DEVRİM AKINCI

Doğan Devrim Akıncı


ġahsen ben evrime inanmıyorum. Evrim diye bir Ģey varsa henüz evrimini tamamlayamamıĢ mahluklar da neyin nesi ? *** " Asmayalım da besleyelim mi ? " diyen Kenan Evren'e rahmet okutan bir sosyal medya ! ***

Ramazan yaklaĢmaya baĢlayınca pide fiyatları zamlanmıĢ. Ey Edip Adana'da pide yeme, zıkkımın kökünü ye !.

Benim yeğeni görünce „‟ Aboooov köpek mi ısırdı yeğenim seni ? „‟ dedim. „‟ Yok be dayı yırtık kot moda bilmiyor musun ? „‟ dedi !...

***

***

Her gün bir Ģeylere zam gelip dur- Ah be Hasan eskiden Drama Köpdukça, ekonomimiz nasıl muazrüsünden geçemiyorduk. ġimdi zam olmasın dostlar ? dramlardan geçemiyoruz !.... ***

***

Bir erkek olarak ERĠL bir yaĢam Her gün gazetelerde öyle haberler değil, kötülüklerden uzak STERĠL okuyorum ki…Allahım sen halkıbir yaĢam istiyorum ! ma mukayyet ol diyorum yahu !...

Canan Karatay " Meyve de yemeyin " diyor. VatandaĢ olarak sürekli ayvayı yiyoruz. Onu ne yapa- *** ***ya „‟ yanıtını verdi !... cağız Canan Abla ? Her gün yeni taciz olaylarıyla karĢılıyoruz ne yazık ki. TACĠZĠSTAN'ın kurulmasının an mesele*** si ! Ne olduysa bize azar azar oldu. *** Sosyal medyada bir Ģeyler karalayan yazar oldu ! Sakız çiğnemek orucu bozuyor ama oruç tutmuyor diye birini *** dövmek orucu bozmuyor hatta iki kat sevap kazanıyorsun Üreticiden 2 liraya çıkan mercimeği tüketici 9 liraya alabiliyor*** muĢ. Merak ediyorum. Mercimeği kim fırına veriyor acaba ? Sosyal medyada kadınlara tacizi görünce " Ġyi ki ülkemizde çıplak*** lar kampı yokmuĢ " diyorum ! Ey Türk Gençliği. Ġleride EYT *** mağduru olacaksın bil istedim !... Elbet bir gün buluĢacağız. Kapris *** de bir yere kadar değil mi ? *** Ġtalyan Parlamentosu yere kağıt ve sakız atanlara 30 ila 150 Euro , sigara izmariti atana 300 Euro para cezası veren yasayı onaylamıĢ. TBMM böyle bir yasayı onaylasa Hazinenin hiç sırtı yere gelmez !... ***

*** Anladık kaçan kovalanır kovalanmasına ama biraz da bana acı. Nefesim tükendi cadı !.. *** Seni kalbime gömdüm kadın. Ġnsan ara sıra çiçek alıp ziyaretine gelir yahu !... ***

Çocuklar zaman öldürmesin. Kitap da okuyabilsinler !....

Adalet tecelli etmiyor günümüzde, ancak teselli ediyor artık !....

***

***

Dünya ahiret bacımsın okey ama uzay mekiğinde ne olur ? Onu garanti edemem !

Dikil bir ağacım bile yok ama, bir sürü ağaçkakanım oldu Ģimdiden !..

***

***

Futbolcu Sural'ın ölümünden sonra müftülük '' Gayrimüslimlere rahmet okumayın '' diye fetva vermiĢ. Doğru '' KeĢke Yunan kazansaydı '' diyen fesli meczuplara rahmet okuyalım !.

Odun kazmaya sap oldum diye kendini bey oldum sanır. Ama bilmez ki odun hep odun, kazma da hep kazma kalır !...

*** Çingeneye paĢalık vermiĢler önce idam isteyenleri asmıĢ !

Çin‟de madeni çöken Ma Canbo intihar etmiĢ. Yalnızca ilim değil, utanma Çin‟de bile olsa gidip alınız !...

***

***

Öküz altında buzağı arasak gene iyi. Öküzler arasında insanlık arıyoruz !..

Kadınlarda kırık kalp sendromuna dikkat. Kadının adı yok belki ama sendromu var maĢallah !...

***

***

İbrahim Ormancı

*** Karım ikide bir bana küsüp duruyordu. Meğer hepsi de rolmüĢ. BarıĢma hediyesi geleneğini kestim artık bana küsmüyor !... *** Bin kulunu çok sevdim allahım.Biri bile beni sevmiyor !.

İBRAHİM ORMANCI

***


*** Her Ģeye RIZA gösteren insanlarda, mutlaka bir ARIZA vardır !... ***

*** Bir çeyrek altın olmuĢ 410 TL. Düğün mevsiminde , dünya turuna çıkmak daha ekonomik, daha akıllıca !. ***

Kimi kadın ruh ikizini bulur, kimi kadın ruh öküzünü. Kimisi de ruhsuzun tekine toslar. Mukadderat iĢte !.. *** Yazın yediğin hurmalar , kıĢın seni tırmalar. Hurmayı kredi kartıyla alırsan olacağı da bu hacım !. *** Dün hiç tanımadığım bir kadına sırf sana benzemiyor diye usulca sokulup merhaba dedim. Bu kadar mı bıktırdın kendini benden kadın !.... *** Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da..Ġkide bir kavga edip karakolluk olmak ayıp olan !. *** Kızlar artık erkeklere '' Lütfen peĢimi bırakın, muhitimize geldik. Ama isterseniz sosyal medya hesaplarımdan beni takip edebilirsiniz '' diyor !... *** Sinemada yanındaki koltuktaki adama dönüp „‟ Ben bu filmi görmüĢtüm, katil uĢak „‟ dedi. Adam sakince „‟ Yok hayır uĢak değil benim birazdan seni öldüreceğim

İBRAHİM ORMANCI

Ağlarsa anam ağlar deyip duruyoruz. O kadının hiç gülmeye hakkı yok mu lan vicdansız ?

İbrahim Ormancı


Deniz YakĹ&#x;i


Deniz Yakşi Deniz Yakşi


Levent Elpen Levent Elpen


Levent Elpen


OLUYOR BÖYLE VAKALAR...! BAKMIŞSIN Muradın anlarız onlarında, izanımız vardır. Elbette onlara yığınlarca kızanımız vardır.

Almasak da olur, midemiz yok bir canımız vardır. Koşmaktan dolmuş otobüs peşinden şimdi Altı on delikli yırtık ayakkabımız vardır. Elin koy sinene asgari ücreti artır zire Umutla beleşen onca aç insanımız vardır Dilersen yaparsın, şöyle bir düşün istersen. Ne de olsa içinizde bizden insanımız vardır. Biz göçersek eğer, siz de gitmişsiniz demektir. Bakmışın bir seçim başka bir sultanımız vardır.

Ali, Hasan Hüseyin'e Yediler'de karşılaştılar.Ali içinden'' Eyvah,para mı isteyecek yoksa''diye düşündü.Eski günleri andılar.Görüşme oldukça samimiydi.Her ikisi de onca borca derde rağmen,insan eti ne derisi giyilir,ne de eti yenir..dediler.Hüseyin'de çay söylemek istedi ama,Ali sen sonra söylersin dedi.Derken Hasan Hüseyin,''Ya,bir kaç bira söylede içelim''dedi.''Nerde bizde o para?''dedi Ali.Sanki bilmişcesine''Paran yok mu?''dedi.Ali anlamıştı.''Yok valla ''dedi.Hasan Hüseyin bu kez üsteledi.''Hakkaten yok mu?''Ali cevaben gene yok dedi.İçinden de oh be diyordu.Tehlikeyi atlattık.Bunun üzerine Hasan Hüseyin elini cebine attı ve''Bak,ikimizin de durumu kritik.Ama elimde üç beş kuruş var.Madem paran yok,al şu 200 lirayı,ne zaman istersen o zaman öde.Bilirsin biz eski arkadaşız.Eskiden çok şey paylaştık seninle..;!''Ali parayı hemen aldı.Çünkü gerçektende ona göre beş kuruşu yoktu cebinde.Ama yüzü kıpkırmızı olmuştu.Yüze yüze bir gerçek görüşme oldu.Yüzde ytüz haklı diye geçirdi içinden Hasan Hüseyin için.Sonra düşündü.Ne olmuştu da,böyle olmuştu herşey?.Sonra ayrıldılar.Ali içinden bu kez ödeme işini gelecek ay öderim filan derken,bu süre ertesi ay,derken daha ertesi aya,derken neredeyse ödememe durumuna kadar getirmişti.Derken bir arkadaşına rastladı.''Gel sana bira söyleyeyim''dedi.Birlikte içmeye gittiler.Birahaneden girdiklerinde Hasan Hüseyin'de kendi başına içiyordu.Ne?demeye kalmadan Ali,birine bakmaya geldiydim dedi.Hasan Hüseyin ısrar etti.Mecburen oturdu.İki saat sonra kafa iyice demlenince hesabı Ali ödedi.200 liraydı hesap.!Diğerleri kırışmak istememişti hesabı.Eee hani paylaşımcıydılar?diye geçirdi içinden.Haydsan gelen huya gider hesabı düşündü.Takma kafana dedi kendi kendine.Öyle sarhoş olmuştu ki,eve Hasan Hüseyin götürmüştü onu.Sabah kalktığında akşamki muhabbeti düşündü.İçinden 200 lira geçti bana diyordu.Morali bozuk çıktı dışarı.Elini cebine attı.315 lira para vardı.200 Hasan Hüseyin'in verdiği,115 de Hasan Hüseyin sorduğunda yokl dediği kendi parası.Gene yüzü kıpkırmızı olmuştu.IUtanmıştı bir an için.Derken gene gelecek ay öderimler,söylene söylene bir yılı bulmuştu..

Yaşar Arda

Yaşar Arda

Sunulan zamları reddedemeyiz elbette.


BIRAK GİTSİN! Aman elini sakın bola kaldırma, Hak etsiye hıyar, dövüver gitsen? Baktın laftan anamıyor, o zaman , Aç ağzını yum gözünü sövüver gitsin. Yalakalık batağına dalıp giderek, Aldanıp deme sakın ―övüver gitsin‖ Nedir bu aymazlık yıllardır böyle Sen de üzerine biraz düşüver gitsin. Laf olsun diye sanki yaratılmışlar, İşe yaramaz eli kolu büküver gitsin. Yaşamı eğri büğrü zik zakla dolu Çevir tersine, zak – zik‘i ver gitsin Al eline bir iğne, ip veyahut kırnap

Yaşar Arda

Ne kadar delik varsa dikiver gitsin ―Seni arıyo‖ aynı yaşamın bir film kal olduğun yerde ve de çekiver gitsin!

YAŞARMI, YAŞAMAZ MI?

Kartal Yaşar:―Gel sana rakısöyleyeyim.‖ Vardık meyhaneye, ye babam iç babam aşağı yukarı bir-iki saatgeçti. Öyle bir muhabbet var ki, doyulmazdan da doyulmaz. O araiçeri biri geldi. Bize baktı ―Ne o‖ dedi. ―Yaşarlar toplantısı mıyapıyorsunuz?‖ Haydabirbirimize baktık. Öyle ya, Kartal zaten Kartal Yaşar‘dı. Ben maliyeciYaşar. Lokantacı (rahmetli) Yaşar amca derken Kumcu Yaşar‘la Kurbağa Yaşar daarz-ı endam eylemişlerdi. Adam haklıydı ―Merak etmeyin‖ dedi. ―Benim adım daYaşar.‖ Haastir ordan dememekalmadı. ―Oğlum senin adın Haydar değil mi?‖ Çıkardı cebinden attı kimliği masaya "Herkesöyle sanır, aha bakın işte Yaşar mı, Yaşamaz mı?" Aynen öyleydi.

KİM BU YAŞAR?

Yaşar Arda'dan çok çektim çok... Neden mi? Sabahın saatdokuzunda bir telefon gelir. Açarım telefonu "Biz falanca bankadanarıyoruz, size bir miktar havale gelmiş lütfen gelin alın. Havale Almanya'dan.Kimim kimsem yok ki. Bir yanlışlık olacak deyip kapattım telefonu. Bir süresonra aynı telefon bir daha, bir daha. Sonunda "Hamfendi iyi gırgır.Lütfen rahatsız etmeyin." Neyse aramadı. Aradan epey bir zaman geçti. Telefon şakdiye kapandı. Telefon aynnı bankanın kartıyla ödeniyor. Gittim bankaya elimdebir makbuz. Yanş 35 bin lira ödemişim. Byan memur bana baktı, bir de elimdekikağıda "Siz hangi mahallede oturuyorsunuz?", "Kurtuluş"dedim. "İyi ama" dedi, siz parayı kırmızıtoprak'daki Yaşar Ardahesabına yatırmışınız. "Nasıl yani?" dedim. "Nasılı falan yok beyefendi, burada iki adet YaşarArda görünüyor. Görüyorsunuz değil mi? Siz gidip o havaleyi alma kurnazlığıgöztermezken, Yaşar Arda tut sen Yaşar Arda'nın (öteki) hesabına yatır. Öncedengitseymişim o havaleyi ödeyeceklermiş bana. Dedim ki, parayı nasıl alabilirim? "Yaşar Arda'yı bulacaksın" dedi. Yaşar Arda Yaşar Arda'yı arıyor. Kim bu Yaşar Arda? Yaşar Arda, Yaşar Arda'yı merak ediyor.

Yaşar Arda


Kayhan Erkan

Kayhan Erkan


Yılmaz Büyükerşen

Yılmaz Büyükerşen


Mehmet Günay Ercan


Mehmet Günay Ercan


Hemen mirasımı ver dedi, uzattım ellerimi palet gibi, dağıttım babamın variyetini; alsaydım eğer variyetini babamın—olsa gelse en fazla bir saat ömrü vardı — verecektim yerlik hanın pençesine, kardeşim canını tutmuş babamın, ellerinin arasından kayan kaygan mayi-i uzatıyordu zürefa gibi bedeni ile ; önce çok şaşırdım böyle evlatları ben mi yetiştirdim diye, annelerinin de payı vardı bu işte, oğlanın sıkıcı alımkarlığı beni dünyaya daha çok çakıyordu, yerden çeken yerlik hana ve oğlana inat gitmeyecektim daha uzun süre…; baktım vermiyorlar o bir saati bana sanki benim yok mu milyonlarca saatim diye düşündüm, Azrail ensemden üflemeden önce ; dedim bu kadar gaddar olur mu bir gardaş-garındaş oluyormuş anladım hemen onu, kılığımın elverdiği ölçüde gerçek suretime döndüm, az olacağıma çok oldum ÇOK...RAİL… Üfledim ensesine ; hayat tükenirken gözlerimin önünde zannetmiştim ki benim ömrümün saatleri uzun, ancak çokrailin uzun uzvunun palete dönüşü gözümde çakşırlanırken, son pişmanlığın kadere ve hedere değmeyeceğini anladım … HUH...

Mesut Ceylan

omfardo ( Ömer Faruk Doğan )


Mesut Ceylan

omfardo ( Ömer Faruk Doğan )

omfardo ( Ömer Faruk Doğan )

Mesut Ceylan


Sertaรง ร rer


Sertaç Ürer

Sertaç Ürer


Yaşar Kemal Turan

Yaşar Kemal Turan


Yaşar Kemal Turan Yaşar Kemal Turan


Sait Oktay


Sait OKTAY Sait Oktay


İ.Serdar Sayar İ.Serdar Sayar


Ä°.Serdar Sayar


Serkan Demir Serkan Demir


Serkan Demir Serkan Demir


Atilla Yakşi Mesut Ceylan

omfardo ( Ömer Faruk Doğan ) Sertaç Ürer


OÄ&#x;uz Demir


Alper Tümay Tok

Alper Tümay Tok


Alper Tümay Tok

Alper Tümay Tok


Turgut Demir Turgut Demir


Turgut Demir Turgut Demir


Sevil Özgür Sevil özgür


Sevil Özgür

Sevil özgür


Rakı Adam,


Ferit Öz / Daver Sabati Öz / Fikri Öz - Çok adam :)


Ekim Banger


BENCE PAPYON Hayatım boyunca papyonu sadece sünnet düğünün de taktığımdan olsa gerek, ne zaman papyon dense malum yerimde ince bir sızı duyumsarım. Okulda kravat takmamak için gömleğin üzerine bisiklet yaka giyen bir nesil olarak ( sanki, bisiklet yaka kazağın altında kravat var gibi gibi olurdu da ) papyon zorunluluğu olsa boğazlı kazak mı giyerdik acaba ? Malumatınız bir de evlenirken papyon takan damatlar vardır, ne akla hizmet olarak taktıklarını bir kendileri bir de yenge biliyor olsa gerek. Papyon takan garsonlardan da ince bir kıllanmıyor değilim, - ne vereyim abime, çok güzel ŞİŞ kebabım var, bir, bir buçuk, maazallah içeride bir yerlerde bir yerlerinden bi şeyler mi budayıp getiriyor. Fransızcası Papillon olmakla, bunu at kulağına konanı da var. Hele bir filmi var ki gerçek hikayeden alınmış olup Steve McQueen, Dustin Hoffman ile birlikte oynar, akıllara zarar, 50 kere seyretsen 50 kere daha seyredersin dadından yenmez ayarında, pes etmemenin öyküsüdür, boğaz düğümletendir… Bir de 1898 doğumlu Zati SUNGUR vardır, çırağı Sermet ERKİN ,her ikisinde de papyon olan… Almanya da ilizyon’a ilgi duyan SUNGUR daha sonra Latin Amerika’da Kont Sati von Richmond adıyla gösterilere çıkmış 1966 ya kadar da gösterilerini sürdürmüştür. Papyon deyip Atayı anmamak olur mu ? Ben de daim şıklığı çağrıştırmıştır Atatürk’ün papyonları. Elbet papyon çenesinin altında gölgede kalır… Düğünler de koltuğa atılana fiyong denirse de makarna gibi, bence o da sandalyenin papyonudur, aklı olan papyonu çözer de oturur, yoksa kucağa gelmiş olma ihtimali bir dem vardır. Eliniz de tuttuğunuz PAPYON ise boynunuza bağ, aklınıza yağ gibi gelecektir. Papyon diye bir de müzik grubu var 1988 de kurulan şarkıları da şu http://fizy.com/ #s/3wsahq .Derginin çizerlerinin efendiliği tüm kainatta yer tutmuş, papyonsuz gezmez olup, kravatlarının tamamını terzilere verip papyon olarak kısalttırmışlardır. Bağlaması ise sanki nah yapar gibi olmakla beraber, dünyada son papyon ve ben kalsak ben bunu katiyetle bağlayamam aga! Atilla YAKŞİ

Atilla Yakşi


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


sustum.

Umurum ve ben artık ayrı bedenÖzgürlük neydi? Özgürlük emekti, lerin piyonlarıyız! aklına geleni geldiği şekli ile miYüksekteki algı alçaktaki kurnazzaha katabilmekti. Öyleyse dans! lıkları göremez! Öküz öldü diğer öküzler ortalığa Kendim gök taşı olsam bile yine saçıldı! bir gök taşı gelir bana çarpar, o Bozüyük'e nöroloji uzmanı olarak kadar yani! yeni atandığımda bir hastam sorYere düşen çekirdek içi halen içini muştu 'sen düz uzman mısın?' acıtıyorsa umut var demektir! diye. O günden sonra da bir daha bu kadar aşağılanmadım.Bir bakı- Bekleme salonunda unutulmuş yorum otuz bildiri var. Açıyorum eldiven teki mahzunluğunda bir heyecanla ne göreyim! Biri beni gün! paylaşımında etiketlemiş 29 kişi Herkes hayal intihali yapıyordu ona yorum yapmış. Teyallam fakat kimsenin bundan haberi yalnızlık kötü! yoktu! Ben de isterim naif olayım ama Batu: Anneee biz de kızak alahayat çok çetin! lııımmm! Pazar kamyonundan caddeye düAta: He ondan sonra baba kızağa şen, sonra üzerinden onlarca araba verdiği paraya acısın yazın da bize geçen lahana enkazı gibiyim. Yekızak kaydırsın! şildim ulan bi'zamanlar! Fotosentez yapar, köklerimle su içerdim Ben: hahahaha Sabah arabaya topraktan. Göğe bakar, sonsuzluğu bindim daha ilk metrede kara sonsuzluğuma karışacak sanırdım. saplandım. Ne ileri, ne de geri. Yine göğe bakıyorum... Bundan Patinajlar ırtlar zırtlar fayda etmisonra da sonsuzluk hep yerinde yor. Daha siteden çıkamadım duracak ama yakında 'ben' diye bir hastaneye nasıl gidilir diye söyleşey kalmayacak... Lahanalara niyorum. Sonra bir de ne göresevgimle... yim? El freni çekili! - Kısır çok güzel olmuş yesene Batu! Hasta: 3 yıl önce bu bölüme gel- Sen benim damak tadımı neremiştim bir genç kız bakmıştı bana! den biliyorsun? Ben: Şimdi ne şikayetin var amca? - Eskiden bayılarak yerdin de Demek ki ihtiyarlamışım bu 3 oradan biliyorum. yılda... - Geçmişle gelecek aynı şey değil anne! Üçgen vücut, beşgen surat, oval geçmiş, sonsuz şimdi... Durmak Konu basit bir kısır. Diyalog alayok, yola dökül! cakaranlık kuşağı...Yarıdan fazlasının aynı telefon melodisine sahip Hayat yağmurlu bir xsahne çekeolduğu bu toplumda birlik ve becek galiba.. Bütün kara bulutları raberliğin sağlanamaması ilginç! gökyüzüne salmış! Ekonomi önemli halbüse... Huzuru insansız hava sahasında Yüreğindeki hançerle karnavalda arıyorsanız, gitme vakti gelmiş görev almak gibi bi'şey! demektir! Biz dünyayız, bazen mutluluğa Silecek çalışır, kendine yol yapbazen de acıya yüzümüzü dönen. mış su damlaları etrafa saçılır. Kutup bahtlılara saygım sonsuz. Ardından gelen damlalar yine yol yapar, silecek daha hızlı çalışır. Acılar da bizden utanıyor mudur? Damlalar da inatçıdır, silecek de. Hayat şu sıralar beni devamlı En sonunda yolunu tamamlayan online görüyor sanki. Bi mesaj, bi birkaç damla çıkar ortaya. Başarı mesaj! inattır, sürekliliktir. Bennu Gerede'den neyim eksik, Bazen sözcükleri yoldan toplarsın. ben niye yurt dışına yerleşemiyorum diye sordum kendi kendime. Yürüyüş şart! Paran yok dedi içimdeki öteki,

Melek Ertan

Melek Ertan

Yedi uyuyanlara sekizinci olarak katılasım var!


Apaçi koltuktan kalktı, çırak elinde fırçayBaron Rudolf von Sebbottendorf la Apaçi‘ningömleğini fırçaladı… O meşum gün Apaçi için sabahtan Apaçi eliyle çırağı itti ve fırçalama ritüeli bitti. Apaçi berbere başladı. Deri ceketli, kot pantolonlu, elinde kelebek bıçağı tespih parasını ödedi, kapıyı açıp tutan gibi çeviren, yağlı saçlı, kara kuru çırağın avcuna da bir şeyler koydu genç Apaçi berberinden içeri gir- ve gitti. Çırak avcuna baktı ve 25 di. Belli kiberber de genci bekle- kuruşu gördü; mekteydi. Gencin saçı başı dağı- ―mına koyum lang…‖ dedi. nıktı ve esrar sarhoşluğundan Apaçi dükkânın önündeki bordo ayılmak üzereydi ama ayılmayı da Tofaş‘a binerken Apaçininbir istemiyordu. İltifatla karşılandı. arkadaşı geldi, kafaları tokuşturBerber; ―Abem çay mı?‖ dedi ve dular. Arkadaş da ön koltuğa oturdu ve araba bağıra çağıra yol alcevabı beklemeden çırağa; maya başladı. ―mına godumun piçi, goş len, çay…‖ emrini verdi. Piçseğirterek Araba manitanın sokağından bir dükkândan çıktı. Apaçi bey kardegeçti, iki geçti…Bahçedegüllerini şimiz tespih gibi çevirdiği bıçağıbudayan yemişlik başçavuş gürülnı fiyakalı biçimde elinde bir kez tüden rahatsız olup kapıya çıkdaha döndürüp kapattı ve berber tı. Apaçiler üçüncü tur sokaktan koltuğuna oturdu. geçerken, başçavuş ―ne yaygara yapıyorsunuz?‖ mealinde el kol Apaçi, aynaya bakarak saçını ve hareketi çekti. Apaçilerin hassas favorilerinin üstünü düzeltmeye ruhları bu hareket ile bir hoş oldu çalıştı ama beceremedi. Berber: ve arabadan inip başçavuşla önce ―Tamam abi…‖ dedi. Apaçi: ağız dalaşına giriştiler, daha sonra ―Len lavuk…bugün manita günü… Yap len…Bak manita bi şey itişip kakışma başladı. derse…‖ Berber: ―Emrin olur…‖ Bu arada nasıl olduysa amcanın dedi ve saçları yıkayarak işe başeline bir kızılcık sopası geçti ve ladı. Apaçinin kafası lavabonun evire çevire iki kafadarı dövüp bir içinde anlaşılmaz bir şeyler hoharabeye çevirdi. Tamurdanıyordu. Berber yıkamaya bii, Apaçinin özenle yaptırdığı deam etti, Apaçinin kafasını sert Tenten saçı da dağıldı. Başçavuş, bir biçimde geriye attı ve kafasını, önünde diz çökgözünü havluyla sarıvermüş Apaçinin saçlarından tutup di. Apaçi homurdanmaya devam kafasını sallayarak; ediyordu. Berber havluy―Yut ulen şunu yut…‖ diye bağıla Apaçinin kafasını kuruladı ve ― rıyordu. Başçavuşun yutturmaya Ne oldu abem?‖ deçalıştığı Tofaş‘ın kontak anahtadi. Apaçi:‖ mına goyem gulama s rıydı. Apaçi kontak anahtarını u gaçtı….‖ dedi ve berber bir yutamayınFransız kuaför edasıyla ―pardong‖ ca başçavuş, sinirlenip arabadaki dedi ve cam kavanozdan aldığı iki Apaçiye; ―ulan bir kontak pamuğu Apaçinin kulağına tıkışanahtarını bile yutamıyorsunuz… tırdı. Bu arada çay gelmişti. Berne biçim boksunuz…‖ dedikten ber: ―Abem sovutma…‖ desonra, bir posta daha dayak attı di. Apaçi çayını yudumlamaya daha sonra da arabanın kontak başladı. Çay bittikten sonra beranahtarını sokaktaki yağmur suyu ber Apaçinin oturduğu koltuğu ızgarasından içeri attı. aynaya çevirdi, Apaçisaçını ve favorilerini düzeltmeye çalışırken, Apaçinin dudak patlamış, kaş berber fön makinesini çalıştırma- yarılmış, gözaltı morarmıştı. Ancak keyfi yerindeydi. O keyifle ya başladı. Yaklaşık otuz dakika sonunda Apaçi‘nin saçları, Tenten de kahvede arkadaşına başına geleni anlatıyordu. Şirazesi kayile filmlerdeki Kızılderililerin mış Apaçi, yediği dayağın keyfi saçlarının arasında bir yerlere ve saygıyla şöyle anlattı: ―Dayı oturmuştu. Saçlar özensüperdi ya…İkimizi de haşat etti. le spreylendi ve önden bakınca

Mükemmel dövdü abi...O dayı gibi sopa kullanmayı bilsem mahalleyi haraca bağlardım.‖ Arkadaş: Karakola gitmediniz mi, polis falan? Apaçi: Abi nasıl gidelim… Polis, ―dayının eline sağlık derdi. Ama bak yemin ettim… Gidip elini öpücem. Yalvarcamdayıy a…N‘olur bana da öyle dayak atmasını öğret diye…‖

Ertuğrul Algan

Apaçinin Saçı

ters çevrilmiş bir mavna, yandan bakınca asma köprü kıvamına geldi. Apaçi aynaya baktı, bir iki yeri berbere gösterdi, berber anında müdahale etti, spreyle düzeltildi.

Ertuğrul Algan


Yüksel Can Yüksel Can


Yüksel Can Yüksel Can


Ayşen Baloğlu Ayşen Baloğlu


Nası bi ülkede yaşıyoruz

tepki; ―Her yer inşaat, her

Veli Göçer‘i diyorum, heee

yhaaa?

yer inşaat! Nası bi ülkede

he!

Başlıktaki

sorunun

sahibi

yaşıyoruz yhaaa?‖

Kendi oturacağımız binanın

‗O oğlan bizim Mahmut

bile

temelen ‗Nasıl bir ülkede

muydu ya?‘ diye bi şeyler

mak bizde,

yaşıyoruz yahu?‘ şeklinde

geveliyorum içimden ama

yöneltirdim

soruyu.

Gözde‘yle ister istemez göz

‗Kardeşim bu kimin sorusu o

göze geliyorum! Şaşkınız ve

halde?‘ diye soracak olursa-

o şaşkınlığımız 2,5 yıldır

nız, anlatayım izninizle…

sürüyo. ‗Ne dedi la bumal?‘

Götüren götürdükten sonra

sorusu, eminim onun da bey-

arkasından baka kalmak biz-

nine kazındı o an itibariyle!

de…

Bahar aylarında doğayla beraber kış uykusundan uya-

malzemesinden

‗Ben bilirim‘, ‗Ben yaparım‘ diye işkembeden salmak bizde,

‗Kandırılırız‘

nan, mantar gibi her yeri

Yaşadığın ülkeyi beğenmi-

kaplayan bi sektör var bili-

yosun hadi. Hadi diyelim ki;

darbe olur,

yorsunuz

memleketimizde:

‗Erasmus anıların tuttu ve

‗Umursamayız‘

İnşaat! Bi yaz günü, Gözde

hala Portekiz‘de falan beyni-

onca can ölür,

ile birlikte Reşadiye‘de, atöl-

nin bi köşesi.‘ Bak daha sa-

yede fırının başına dikilmiş

na, ‗Anandan Erasmus‘la mı

bekliyoruz

yine.

doğdunkızım?‘ diye sorma-

(Gözde kim? Ne fırını? Bun-

dım bile dikkat et… Şimdi

Devlet

ları bilmiyosan zaten tanış-

iki dakka dur bi düşün; Elin

hale getirir‘.

mamışızdır daha) Ortalık toz

Alman‘ı, İngiliz‘i, Japon‘u,

Hayvan

duman.

Binanın

Norveçlisi inşaat yapmıyo

‗Telef olur‘.

dış cephesine ısı yalıtımı

mu? Bi bizde mi böyle yürü-

yapılıyo. İskele kurulmuş,

yo bu işler? O heriflerin par-

brandalar gerilmiş, tepeden

mağında ışın var da, istediği

çimento yağıyo, yerden kum

yere 3 saniyede bina mı kon-

zerrecikleri paçalarınla sü-

duruyo pezevenkler? Yoksa

rükleniyo.

de

bizimkiler mi bizi düdüklü-

bi dükkanda tadilat ve bi de

yo, ‗inşaat yapıyoz‘ ayağı-

Rum: EOKA‘cı,

tuvalet yapım işi devam edi-

na?

Laz: Pontus‘cu,

yo. Böyle bi atmosfer işte iki

leme işini diyorum…

kişi

İçerde

geçerken

üçüncünün

arkadan gelebildiği koridordaki görüntü. Biz o koridorun

en

sonundan,

her

Türk‘ün istemsiz olarak gerçekleştirdiği eyleme girişip, inşaat

çalışmasını

izliyo-

Olabilir mi? Şu düdük-

Şimdi

düşündüm

çal-

memlekette

madende

‗Haydi bi daha‘ deriz tecavüz yasal hakka dönüşür… öldürmez,

eceliyle

‗Etkisiz

ölemez,

Madende ölüm zaten ‗O işin fıtratındadır‘… Kürt: PKK‘lı, Ermeni: ASALA‘cı,

Çerkes: At Hırsızı, de

17

Ağustos falan…

Arap: Hain… Ohoooo… Say say bitmiyo,

Yok ya…

neymişiz meğer?

Ama dur ya…

Sevgiyi yok et,

Olur mu, olur lan…

Barışın canı cehenneme,

ruz… Derken kapıda iki kişi

Japon‘un köprüsünde halat

beliriyo! Tepeden yağan çi-

gevşese

mentoların, yerden kalkan

ediyo, ilgili Bakan da istifa!

Özgürlük mü? O da ne?

tozun yarattığı sis perdesini

Bizde? Adam soyadıyla ver-

Harbiden lan…

yararak önce kız, sonra oğlan

mişti mesajı da, binleri kay-

giriyo koridora. Ve üniversi-

Nası bi ülkede yaşıyoruz

bettik onun yaptığı binalarda.

yhaaa?

teli ergen kızımızdan gelen

mühendis

intihar

Altan Evgin

ben değilim. Ben olsam muh-

Doğanın içine sıç,

Altan Evgin


Ercan ร zbiรงen


Burası çok önemli..

rının yükselmesi borçlanmanın maliyetini arttırır. Banka, 2019 sonu için gıda enflasyonu tahminini yüzde 13'ten yüzde 16'ya yükseltirken, 2020 yılı sonu gıda enflasyonu tahminini yüzde 10'dan yüzde 11'e yükseltti. Bankanın petrol fiyatlarına ilişkin varil başına 2019 ortalama tahmini 63.1 dolardan 67.2 dolara yükseldi. Bu veriler ışığında da gösteriyor ki yılın son çeyreğindeki gelişmeleri merakla beklemek para politikalarımızı etkileyecektir. Reel döviz kurundaki bir artıs ̧, liranın dolar karşısında değer kaybettiğini gösterir. Buradaki eşitliğe göre de reel döviz kurunun art-

ve tam istihdama ulaşmayı hedefleyen bir ekonomi aracı olarak, faiz oranını yükselterek amaca ulaşmasını sağlayan bir mali genişleme mi yoksa tam istihdamı daha düşük bir faiz oranında sağlayan parasal genişlememi tercih edilme-

veya iş gücü saati cinsinden ölçmek gerekirse istihdam, işsizlik çalışma gücünde ve arzusunda olan ve cari ücretten çalışmaya razı olup da iş bulamayan insanların sayısındaki artışda bu durumu desteklemektedir. Böylelikle faiz oranla-

ması için ya nominal döviz ku-runun artması ya da Amerika’daki fiyat genel düzeyinin Türkiye’deki fiyat genel düzeyinden daha hızlı artması gerekir.

Ercan Özbiçen

Türkiye ekonomisi üzerine kısa bir analiz yapmak gerekirse, yılın ilk çeyreğindeki makro ve mikro ölçekteki ekonomik veriler göstermektedir ki dış ticaret açığının yarattığı derin likitide krizi merkez bankası politikalarının da doğrultusunda farklı bir yöne gitmektedir. Yaşadığımız yüzyıl içerisinde dünya genelinde yapılan yatırımların analizleri gelişmekte olan ülkelerin para politikalarını derinden etkilememektedir. Altın ve dolardaki ani çıkış ve azalışlar da bu verileri desteklemektedir. Ayrıca yukarıdaki analizlerden anlaşılacağı üzere, eksik istihdama bulunan

lidir sorusu daha iyi bir soru olacaktır. Bana göre ise istihdamdaki genişlemeler ülke ekonomisini derinden etkileyeceği kanaatindeyim. Bu açıdan bölgesel sorunlar, demokrasi ve hukuk alanında gerçekleştirilen yapısal reformalar sayesinde tünelin sonundaki aydınlığı görebiliriz. Genç işsizlik alanında ortaya çıkan veriler de göstermektedir ki bu durum artan iş gücü ve cari açık fazlası nedeni ile sorunlar her geçen gün büyümektedir. Hali hazırda var olan krizlerin çözümünde bu bakış açısı ülke ekonomisine faydalı olacaktır. İstihdam açısından emek, çalıştırılan insan sayısı

Ercan Özbiçen


Atilla Yakşi

Atilla Yakşi Seçim Özel!


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Atilla YakĹ&#x;i


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.