•
EKIM
sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır
İşçi
BÜTÜN ÜLKELERiN PROLETERLERi Bi RLEŞi N
Sayı: ı,
1
Ekim
1987
Yeni Ekimler icin •
"Dünya ihtilalinin gelecekteki seyrinde Türkiye proJetaryası şe refli bir mevki işgal edecektir." . M.SUPHI
yüzyıla
bir
yeni
çatışmaları,
yeni
dünyamızı hazırlanan hazırlamaktadır.
geçişe
Ekimlere
*
ay Ekim Sosyalist Devri
Önümüzdeki minin
yıldönümü
sine bu ilk bu sından
İnsanlık, cephe
sermaye
büyük ve muzaffer saldırı geride yılı 70 tam yana ki,
Yazık
bıraktı.
kutlanacak.
kapitalist
proletaryanın
bu
70
Ekim
yıl,
çığırının, Sovyetler Birliği ve bir dizi maddi gerçekleştirdiği ülkede diğer tanık de kaybedilişine kazanımların oldu. Proletaryanın yüzyılın ilk yarı sını kapsayan bu büyük saldırı dalga ölçüde yok büyük sının kazanımları, edildi. Fakat,
yaşadı;
Ekim
Ekim
davası
can çığır, açtığı Ekim ı in yaşıyor. verdiği idealler yaşıyor. Ekim Sosyalist bir yeni tarihinde insanlık Devrimi, çağı, proleter devrimleri çağını açmış tı; bu çağın temel davası, proletarya devrimi ve sosyalizm davası yaşıyor. Ekim ı in ülkesi Sovyetler Birliği ve bir dizi diğer ülkede sosyalist gelişme nin kesintiye uğraması ve kapitalizmin ve Komünist Dünya ile, restorasyonu tahribata bir ağır Hareketinin İşçi uğraması, gerileyip zayıflaması, kapi geçici talizme aldırmış ama, rinden
ne
olarak nefes nispi ve onu ne derin çelişkile ancak
de
sosyalizm
ile
çözülebilecek müzmin sorunlarından kur tarabilmiştir. sınıf onun burjuvazi, de, Bugün kapita düzeni toplumsal ve iktidarı lizm,
sorunların
kaynağını;
işçi
sını
toplumsal ve iktidarı sorunların tek olanak Bu alternatifini oluşturuyor.
sınıf onun fı, düzeni sosyalizm lı
çözüm
proletaryanın gerçek, tarihsel nesnel kapitalist karşı, düzenine sermaye karşı yeni toplumsal cephesine dünya devrim
dalgalarını
Dünya tadır. bir sorunları,
kaçınılmaz
kılmak
bugünkü kapitalizminin dizi ülkedeki sert sınıf
Ekim Devriminden 70 yıl sonra, bu gün, dünyanın kapitalist-revizyonist yaşadığı çok yönlü sorunlar ve· çalkan tılar içinde, Türkiye, ayrı ve özel bir sahip ülkelerden biridir. Türkiye, yere burjuvazinin çözüm olanağı ve gücün den yoksun olduğu köklü iktisadi, sosyal, siyasal ve kültürel sorunlarla yüzyüze. Bu özellikleriyle O, yeni Ekimlere gebe ülkelerin ön sıralarında yer alıyor; emperyalist sermaye cephe sının en zayıf halkalarından birini oluşturuyor. *
sorun, ulusal özgürlük, Siyasal yarı-feodal kalıntılar sorunu vb. gibi tarihsel olarak çözümlenınemiş bir dizi demokratik görevle yüzyüze olan bağım O aynı Fakat Türkiye. ülke bir lı zamanda; modern sınıf ilişkilerinin bir hayli
geliştiği,
köylülük
içindeki
fark
işçi ilerlediği, hayli bir lılaşmanın sınıfının nicel ve nitel açıdan önemli toplumsal güç konumuna ulaştığı, bir sermayenin tartışmasız egemenliğinin
üstünlüğünün ve burjuvazinin
geçekleştiği,
iktidarda olduğu bir ülke. Bugünün sınıf,
Türkiyesinde,
burjuvazi
ve
bulunmakta karşıya çelişki arasındaki
iki
proletarya ve ve
temel karşı
sınıf iki bu tüm çatışma,
çatışmaların adağını çelişki ve öteki ve çözüm eksenini oluşturmaktadır. Zira bugünün meden,
burjuvaziyi
Türkiyesi, sermaye
iktidarını
devir
yıkmadan,
yarıp cephesini sermaye uluslararası dünyanın dışına çıkmadan, kapitalist sorunların demokratik kalmış geride devrimci bir
çözüme
gelişme
kavuşturulamayacağı
düzeyine
ulaşmıştır.
Tarih-
2
EKİM
Say ı 1
demokratik çözümlenmemi§ olarak sel sermaye doğ rudan sorunları , devrim egemenliğinin , büyük burj uvazinin ikti darının yıkılınası sorununa , yani bir proleter devrimi sorununa bağlanmı§tır . B u ise , yeni bir Ekim demektir . Türkiye ' nin ihtiyaç duyduğu tarih geride Ekim ' de , bir yeni adım sel kalmı§ sorunları da geçerken çözecek ifadesini devriminde proletarya bir bulmaktadır . *
Yeni Ekimlere aday ülkelerden biri olan Türkiye ' de emperyalizmi ve burju vaziyi altetmek , dünya ölçüsünde sonuç lara yol açacak , dünya devrim sürecine büyük bir ivme kazandıracaktır . Her §ey Türkiye i§Çi sınıfının kendi tarihsel rolünü , bağımsız sınıf rolünü oynamasına bağlı . Her §ey Türkiye i§çi sınıfının her türlü burjuva ideoloj ik kurtulup , baskıdan ve etki siyasal ile örgütü ve kimliği sınıf kendi siyasal mücadele sahnesinde yer alma sına bağlı . Yeni bir Ekim'in güvencesi toplumumuzun sınıfıdı r ; Türkiye i§çi bu en devrimci ve en ileri sınıfının sosyalist sınıf hareketidir . *
komünistlerin Türkiyeli ko§Ul , Bu bugünkü görevlerini de ko§ullandırıyor . Her şey geli§mekte olan i§çi hareketinin Bu; için! geli§imi siyasal sosyalist teori demektir , program demektir, tak tik demektir , ve elbette , ihtilalci bir sınıf örgütü demektir . Komiinistlerin bugünkü en acil göre v i , proletarya hareketinin teorik , tak yaratma temellerini örgütsel ve tik çabasını , geli§mekte olan i§çi h areketi nin sosyalist siyasal geli§imi çabasıyla birle§tirmektir . Bu görev , i§çi sınıfı hareketinin yolunu ve yönünü çizmek , önünü açmak , onu örgütlü bir siyasal sınıf hareketine dönü§türmek olarak da ifade edilebilir . Bu , bilimsel sosyalizm ile i§çi hareketinin birliğini ifade eden yaratmakla partisi i§çi bir militan aynı anlama gelir. *
Bugün i§Çi hareketi çok yönlü bir tasfiyeci baskıya etkiye ve burj uva modern reformist , aurj uv a maruzdur . revizyonist , liberal sol ve küçük-burju-
va devrimci popülist akımlar geli§en i§çi hareketi içinde güç olmak çabasın dalar . Proletarya hareketinin teorik , taktik ve yaratmak temellerini örgütsel ve örgütlü bir siyasal i§çi hareketi geli§ bütün bu burj uva ve demek , tirmek küçük-burj uva siyasal akımlarla köklü , çok yönlü ve sürekli bir ideolojik-siya onların i§çi girmek , mücadeleye sal hareketi üzerindeki ideoloj ik siyasal ve kırmak etkisini türlü her örgütsel demektir . Bu çabanın ba§arısı , devrimimizin önemli dinamikleri arasında yer alan ve Kürt ulusal hareketin demokratik doğrudan de geleceğini hareketinin etkileyecektir . Kapitalizmin sürekli yı ve baskı yaratan safalet ve kım çeşitli ve tepki karşı sömürüsüne demokratik istek ve özlemler, kentin ve kırın k üçük-burj uva yığınlarının be lirli kesim ve katmanlarında güçlü bir açmaktadır . yol h arekete demokratik Sömürgeci baskı ve zulüm ise , Türkiye Kürdistanı ' nda , Kürt ulusal hareketini geli§tirip yaymaktadır . Fakat burjuva egemenliği ko§ullarınd a , bu iki hareke tin de , kendi bağımsız geli§meleriyle kendi talep ve özlemlerini gerçekle§tir meleri pek olanaklı görünmüyor . Son 30 yılda ya§anmı§ iki devrimci yükseliş demokratik hareketin sermaye iktidarı karşısında güçsüzlüğ ünü ve yetersizli Egemen göstermiştir . yeterince ğ in i burj uvaziya karşı güçlü , kararlı , tu mücadele bir alıcı sonuç ve tarlı yürütecek , sermaye düzenini ve burj uva biricik sınıf altedebilecek iktidarını işçi sınıfıdır . Sınıfın sosyalist hareke ti geliştiği ölçüde , demokratik hareketi kendine hareketini ulusal Kürt ve çekmesi , yedekleri haline getirmesi ve onları kendi sınıf iktidarını gerçekleş dönüştürmesi manivelalarına tirmenin kolaylaşacaktır . *
Burj uv a reformizm i , modern revizyo nizmin ve küçük-burj uva popülizmi ; bu üç akıma karşı mücadele ayrı ve özel bir önem taşıyor . Birincisi , burjuva reformizmi , uzun yıllar toplumsal muhalefeti yozlaştırıp düzen sınırları ve p arlamenter çerçeve de tutmaya çalışmış ve bunda bir hayli de başarılı olmuş gerici k arşı-devrimci ve özlem sınıf Orta akımdır. bir sermaye düzeninin genel taleplerinin , çıkarları temelinde dile getirilmesinde
Ekim 1987
'60 1 lı yılların ifadesini bulmaktadı r . ortalarından itibaren etkin bir siyasal güç olarak ortaya çıkan bu akım , işçi devrimci genel ve h areketi sınıfı değ işik zamanlarda hareket üzerinde , değ işik ölçülerde etkili olmu ş , gelişimi sınırıarnıştı r . Modern ni zayıflatmış , siyasal ideoloj ik genel revizyonizmin burjuva akımın reformisı bu çabası güçlendirmiştir . Bugün etkisini yayıp yen iden , işçi ve emekçi sınıflar nez dinde düzene karşı sahte bir alternatif olmak için çabalayan bu akıma karşı çok yönlü bir mücadele , ve sürekli bağ ımsız bir işçi hareketi yaratmanın olmazsa olmaz koşuludur .
modern revizyon izm, dün İkincisi , ya komünist ve işçi hareketi tarihinin gördüğü en büyük ve en yıkıcı ihanet rolünü ve niteliğini Bu akımıdır. bugün de sürdürüyor. Kruşçev 1 in açtı ğ ı , Brejnev ' in yürüdüğü yolu , bugün , biçimlerde yeni ve koşullarda yeni Gorbaçov sürdürüyor . Gorbaçov ' un " ide oloj ik atılımları " , Türkiye ' deki modern revizyonist p artilerin , en pespaye , en sınıfına işçi reformizmi bir bayağı politika diye sunmalarında yankısını İşçi sınıfını sefil bazı re buluyor . formlar uğruna mevcut düzenin yedeği haline getirmek , bu partilerin bugünkü faaliyetinin eksenini oluşturuyor . Dev rimci proletarya hareketinin , devrim ve en büyük , en davasının sosyalizm tehlikeli düşmanı olan bu akıma karşı ihtilalci bir siyasal sınıf mücadele , hedefi ve görevi geliştirme hareketi açısından özel bir önem taşıyor . Üçüncüsü , küçük-burj uva popülizmi , 20 son hareketinin devrimci Türkiye vurmuş , demokratik yılına damgasını ve sosyalist istek ve özlemleri birlikte temsil etmiş devrimci-demokrat bir a kımdır . Son 20 yılın mücadeleci ve geleneklerini ve değerlerini ihtilalci diğer akım , geliştirmiş bu oluşturup yandan , Marksizme eğilimli , proletarya ve sosyalizm davasına birer komünist sayısız isteyen hizmet etmek olarak devrimcinin ufkunu ve bilincini devrim nesnel sınırlamı ş , ile ci-demokrasi olarak , sosy alist bir proletary a hareke tinin teorik , taktik ve örgütsel temelle rinin hazırlanmasını engellemiştir . 20 yıllık evrim , bugün , bu akımın yeter devrime ön ufuksuzluğunu , sizliğ ini , göstermiş , yeteneksizliğ ini derlikteki ve pratik iflasını sergilemiş , teorik onu bunalıma ve yeni arayışlara sok muştur . Bu arayış , pratikte işçi sınıfı yönelme , onun içinde güç hareketine
EKİM
olma eğilimini de kapsıyor . Gerek işçi taşımak etkiyi demokratik sınıfına anlamına gelecek olan bu eğilim, ve komünist sınıf bugünkü gerekse de , yönel iminin kaynağını oluşturmuş olma devrimci popülizme karşı sı gerçeğ i , mücadeleyi ve onunla köklü bir ideolo hesapıaşmayı da önemli ve acil j ik kılıyor . Bu arada bel irtmek gerekir ki , bu hareketin 20 yılı bulan devrimci müca dele mirasına sahip çıkmak , oluşturdu değerlerini ve mücadele ihtilalci ğu geleneklerini , işçi h areketi temeli üze rinde daha zengin ve tutarlı bir içerik ve biçimde varetmek vazgeçilmez ayrı bir görevdir. *
İşte EKİ M , bütün bu görevleri üstle nen , E k im davasını, proletary a devrimi davasını Türkiye toplumunda muzaffer kılma yı temel hedef ve görev sayan , bir örgütlü sınıf yöneliminin merkez yayın organı olarak çıkıyor . *
Siyasal koşullardaki nispi gevşeme ve yığın hareketinin ilk belirtileri , bir legal y ayın furyasına yol açmış bulu nuyor . Liberal sol ve modern revizyo bilinçli ve p artilerin ve akım nist sistemli olarak körükledikleri , teorisin i rüzgara , tasfiyeci-legalist yaptıkları birçok devrimci-demokrat grup da ka legal Komünistler , görünüyor. pılmış olanakları , ihtilalci proletarya hareke tinin çok yönlü gelişimi için kullanma gereğ ini ve görevini reddetmeyi bir an Fakat geçirmezler . akıllarından bile bugün görülen , yen iden toparlanma ve çabalarını legal yayınlar örgütlenme eksenine oturtma eğilimi , tasfiyeci ve tehlikeli sonuçlar yaratacak bir siyasal göstergesidir bönlük ve ufuksuzluk yalnızca . Bu , son 20 yılda iki büyük karşı-devrim saldırısının acı ve yıkı cı sonuçlarını yaş am ış devrimci hare henüz fazlaca bir ketin derslerinden şey öğrenilmediğinin göstergesi olduğu çözümsüz ve köklü düzenin kadar , bugünkü gelişen üzerinde sorunları çatışmanın geleceğ ini kestirememe kısa görüşlülüğünün de kanıtıdı r . bilinciyle , gerçeklerin bu EKİ M , ihtilalci bir proletarya hareketinin ve sınıf örgütünün gelişim ekseni olmak hedefiyle , illegal olarak çıkıyor . •
EKIM
3
4
EKİM
Sayı 1
Herkes kendi bayraği alt1na ! H . FIRAT Türkiye ' de , mevcut toplumsal ve siya tüm eden mücadele karşı sisteme sal siyasal hareketler , gruplar ve p artiler, bugüne kadar , "devrimci-demokrat hare ket" genel ifadesi ile tanımiandı ve bu Her ne gördü . tanım genel bir kabul kadar , bu siyasal hareketlerin her biri , kendini Marksist-Leninist , kendi dışında kileri ise , Marksizmden şöyle veya böyle , şu veya bu ölçüde sapma gösteren akım lar olarak niteleyip adlandırdı ve kimi zaman en ağır şekilde eleştirdiysa de , bu durum yine de , devrimci-demokrat hareket genel tanımlamasının etkisini , yaygınlı ğ ını ve genel kabul görüşünü hiç de azaltmadı . Bu bir rasıantı değ ildi . Kendi içinde alabildiğine bir farklılık , çeşitlilik ve zenginlik gösterse de , en genel planda , taşıyan niteliğ i ideoloj ik-sınıfsal aynı bir hareketler , gruplar ve partiler topla mının genel ve ortak bir nitelenişi idi yalnızca . Bu tanım , maddi bir gerçeğ i , bir genel siyasal sınıf olgusunu anlatı yordu: Küçük-burjuva demokrasisi . hareket" "devrimci-demokrat Kısaca , tanımı , toplumumuzda küçük-burjuva kat gösterdiği çeşitliliği yansıtan manların bir çeşitlilikteki küçük-burjuva demokra sisinin , yeterince bilincinde olmadan da olsa , kendi genel ve ortak niteliğini dile getirişiydi . Türkiye ' de devrimci siyasal mücadele nin son 20 yılın a , işte bu "devrimci-de mokrat hareket" damgasını vurmuştur . Bir ve toplumsal mevcut anlatırola , öteki genel varolan karşı sisteme siyasal toplumsal muhalefet devrimci siyasal ifa bulmuştu r . devrimci-demokraside desini sınıfının İşçi bağımsız siyasal sınıf kimliği kazanamaması koşullarında, dev rimci-demokrasi , y alnızca demokratik he def ve özlemleri değ il , sosyalist özlemleri de dile getirmiştir . Bu durum onun , uzun yıllar, işçi sınıfının dışında, ama işçi sınıfını temsil iddiasıyla siyaset sahne sinde yer almasına yol açmıştır . Oysa , gerçekte sözkonusu olan , çeşitli biçim ve nüanslarıyla küçük-burjuva sosyalizmidir. Teorisi , taktiğ i , örgütsel biçimleri , ve en sınıf ve yapısı sınıf de , önemlisi temeliyle bu böyle olmuştur. Devrimci-de sınıf siyasal sınırlı kendi mokrasi , ( demokrasi ve bağımsızlı k ) , hedeflerini maddi sınıf temelinden kopararak bir iyi ütopyaya bir da dolayısıyla niyete ,
dönüştürdüğü sosyalizm özlemiyle birlikte ifade etmiş ; küçük-burj uva sınıf ufkunun ve ifadesi bir ürünü ideoloj isinin ve olarak sosyalizmi proleter sosyalizmi , sunmuştur . ·
*
Devrimci-demokrat hareket genel tanı küçük-burjuva edilen ifade içinde mı demokrasisi , alabildiğine bir ideoloj ik-po litik çeşitlilik ve heterojenlik göstermek tedir . Bu çeşitlilik , anti-feodal devrimi programının odağ ına koyanlardan anti-te kel devrim savunucularına , modern reviz yonist modern flört edenlerden akımla revizyonizm ile aralarına sınır çekenlere , dar çevralere dayanan ve maceracı bir esas anlayışını mücadele ve devrim alanlardan yükseliş dönemlerinde onbin lerce insanı harekete geçirabilenlere ka çok geniş bir yelpazede ifadesini dar , bulmaktadı r . N e var ki , bu grupların bazı çok tipik ortak özellikleri de var. Tümü de ' 60 ' ların MDD ' ci akımından kök alıyor. 20 yıllık evrime rağmen , esas olarak işçi hareketinin dışında ve demokratik küçük burjuva hareketin bağrındalar. En önem lisi de , bütün bu gruplar , Türkiy e ' nin toplumsal gelişme düzeyine iktisadi ve dair değerlendirmeleri birbirlerinden ne kadar farklı olursa olsun , demokrasi ve bağımsızlık ile "demokratik halk iktida rı" ortak stratejik hedefine sahiptirler. Bir çok konuda kendilerini ve birbirlerini aşan , birbirlerinden alabildiğine farklı hedefe , ortak bu gruplar , bu laşan demokrasi ve bağ ımsızlık hedefine dikkate değer bir tutuculukla bağlı kalıyorlar . bir sınıf konumunun , bir Aslında bu sınıf özleminin , bir siyasal sınıf ufkunun anlatımıdır. Bu ortak stratej ik hedef in , her gruba göre değişen bir dizi gerekçesi var ama , tümünde ortak olan bir gerekçe var k i , bu d a aynı ölçüde dikkate değerdir. Bu ortak gerekçe , burjuva-proletarya çelişki henüz çelişkisinin emek-sermaye sinin , yeterince olgunlaşıp tüm topluma damga sını vurmadığ ı , dolayısıyla da , Türki devrimin bir nitelikte proleter ye ' de henüz koşullarının ve olanak nesnel gerekçenin Bu şeklindedir. oluşmadığ ı bir bir sınıf konumunun , de , kendisi ve sınıf özlemi bir tutumunun , sınıf
Ekim 1987 dileğ inin anlatımıdır . Bu sınıf, küçük-burj uvazinin ta ken disidir . TDKP teorisyenlerine verilen cevapta "Topluma geriden şunlar söylenmişti: bakmak , toplumsal gelişme düzeyini ve ilişkilerini geriden sınıf tespit etmek demek , proletaryayı geri görevlere mah kum etmek , dolayısıyl a , kaçınılmaz ve nesnel olarak , onu reformİst burj uvazinin yedeği ya da küçük-burjuva demokrasinin eklentisi durumuna düşürmek demektir . Önümüzdeki dönemde , ideoloj ik tartışmala rın adağ ını oluşturacak popülist teori ve tahlilierin ve onun bir parçası olan TDKP teori ve tahlillerinin 1 Aşil topuğu 1 işte asıl bur adadı r . 11 Küçük-burj uva demokrasisinin , Türkiye gibi bir ülkede , 20 yıl gibi uzun bir süre boyunca , proletaryayı geri görevlere mahkum eden teori ve tahlıllerıyle, dev rimci hareket üzerinde tartışmasız bir hakimiyeti nasıl kurabildiği sorusu , do ğ al olarak akla geliyor . Marksizmin vurgul adığı ve tarihsel tecrübenin hep doğ ruladığı şudur ki , geri teoriler , genellikle , geri toplumsal koşul larda etkili olmuştur . Fakat bu gerçek , Türkiye için ancak bir ölçüde geçerli olabilir . 1970 sonrası Türkiye , küçük-bur juva teori ve tahlilierin , devrimci toplum sal muhalefet üzerinde bunca uzun bir süre tartışmasız üstünlük kurabilmelerini açıklayacak kadar geri bir ülke değildir . T ürkiye' nin nispi geril iği ve , bunun bir ifadesi olarak , tamamlanmamış burj uva devrim görevlerinin varlığ ı , küçük-burju v azinin yaygınlığı bunda önemli nesnel etkenler olmuşlardır kuşkusuz . Ama bu teori ve tahlilierin , Marksizm ve proletar ya adına , Marksist teoriye ve proletarya davasına içtenlikle bağlanan çok sayıda devrimci üzerinde bunca uzun süre etkili olmasında bir dizi başka etken rol oynamış olmalı . Bunların bir kısmı , daha önce kamuoyuna sunulan ve gazetemizin bu sayısında birinci bölümü yayınlanan "Yakın Geçmişe Genel Bir Bakış" yazısın da genel çizgileriyle ortaya konmuştur . Onları burda tekrarlamaya gerek yok . Şimdilik onlara eklenecek önemli bir şey de yok . Bu sorunun cevabı , önümüzdeki dönem de yapılacak bilimsel inceleme ve tartış malarla daha net ve daha kapsamlı verilebilecektir . *
İçlerinden bazıları , etkisi kısa süreli bazı avantajları kullanarak , "eski kafa11 yol almaya çalışsa d a , devrimci-demokra tik hareket bugün bir yol ayrımına gelmiştir . Genel toplumsal evrim , son 20
EKİM
5
yılın devrimci deneyimi ve , işçi hareketi nin tartışmaların odağ ına oturan belirgin gelişimi bu hareketi , küçük-burjuva de mokrasisini , bunalıma ve yeni arayışlara itmiştir . 12 Eylül yıkımının ardından başlayan bu arayış süreci , aslında bu çözülme ve yeniden saflaşma sürecidir . Bu sürecin , çeşitlilik gösteren k üçük-burjuva demokrasisini hangi muhtemel değişimlere ve evrimiere sakacağı ayrı bir konudur ; v e bazı şeyler söylenebilirse de , kesin şeyler söylemek için vakit henüz erken dir . Zira , bazı liberal ve Troçkist eğilimler şimdiden belirginleşip ayrışmış olsa d a , y aşanmış süreçlerin değerlendir mesi ve varılan sonuçların teorik düzeyde ifade edilmesi çabası henüz ilk evrelerin dedi r . Devrimci-demokrasinin örgütsel da ğ ınıklığı ve bir kısım yönetici güçlerin den bilinen nedenlerle yoksuniuğu , bu değerlendirme çabasının belli ve kesin sonuçlara varmasını geciktirip güçleştiri yor . Fakat şimdiden kesin olan şudur k i , bu çözülme ve yeniden saflaşma süreci , küçük-burjuva demokrasisi ile proleter sosyalizmının ayrışmasını , popülıst teorı lerden Marksizme doğru köklü ve kesin bir kopuşu da içeriyor . Proletarya hareketinin geleceği açısın dan olağanüstü bir önem taşıyan bu gelişme daha ilk adımındadır; ve geçmiş devrimci sürecin hazırladığ ı , potansiyel olarak biriktirdiği tüm maddi-siyasi güç lerini harekete geçirebilmiş değil henüz . Bu ancak zorlu teorik-pratik mücadeleleri kapsayan bir süreç ile başarılabilir . Bu doğ rultuda gösterilecek çabanın başarı düzeyi hakkında şimdiden konuşmak an lamsız . İ ddia ve idealler ile gerçek ideoloj ik-sınıfsal konum arasındaki uçu rum ideolojik mücadele ile sergilenebildiği ve gelişmekte olan militan işçi hareketi içinde maddi-örgütlü güçlü olunabildiği ölçüde , bu kopuş sürecinin , devrimci-de mokrasinin değişik gruplarının bünyesin de yankı bulacağ ı , diri , sağlıklı ve komünist potansiyel taşıyan unsurları kendine çekeceği kesindir . Devrimci-demokrasiden proleter sosya lizmine kopuş elverişii maddi koşullarda yaşanmaktadır . Bu elverişii koşullar , işçi sınıfı hareketinin belirgin öne çıkışında ve toplum ölçüsünde etki yaratmasında ifadesini bulmaktadır . Buna karşılık , öğ reneBerdeki ni sp i hareketlilik dışında , geçmişte , devrimci-demokrasiye geniş bir maddi yaşam ortamı sağlayan küçük-bur juvazinin değişik katmanlarında eski mücadele isteği ve coşkusu , eski yoğun örgüt arayışı bugün fazlaca yoktu r . Bu olgunun kendisi , küçük-burj uva demokra ve sıkıntıyla sisini bir dizi sorun yüzyüze getirecektir .
6
EKİM
Sayı 1 *
Küçük-burjuva demokrasisinin bundan sonraki evrimi ne olabilir? Daha önce de belirtildiği gib i , bu konuda kesin şeyler söylemek için vakit henüz erken . Yine de Marksizme , tarihsel tecrübeye dayanılarak ve bugün ortaya çıkan bazı ilk belirtileri veri kabul ederek içlerinden bazı kesimlerin muhte mel evrimi hakkında bazı şeyler söylene bilir . Her şeyden önce şunu belirtmek gere kir ki, Türkiye kapitalizminin nispi geriliğinde ifadesini bulan toplumsal koşullar , küçük-burjuvazinin sayıca önem li bir tabaka olarak varlığının da ifadesi oluyor . Bu nesnel olgu , küçük burjuva demokrasisi için hep bir varlık ve y aşam ortamı olacaktır . Burjuva gelişmenin geride bıraktığı görevleri , demokratik ve yurtsever özlemleri kendine program edinerek siyaset sahnesinde yer alacaktır . Ne var k i , demokrasi ile sosyalizmin ayrışma sürecine girmiş olması , devrim ci-demokrasiyi yeni bir dönemin eşiğ ine getirmiştir. Devrimci-demokr asinin bugüne işçi mücadelesi , ve varlığı kadarki sınıfının kendi bağımsız siyasal sınıf platformuyla siyaset sahnesine çıkamadığı koşullarda yaş andı . Bu önemle vurgulan gereken bir noktadır . Zira daha ması durum bu gibi , belirt il diğ i de önce devrimci-demokrasi ye sosyalizmin temsilci olanağ ını etme hareket da olarak si vermişti r . Bundan böyle , popülizme karşı Marksist dünya görüşünün savunulması ve işçi hareketinin sosyalist siyasal gelişimi doğrultusunda atılacak her adımın kü çük-burjuva demokrasisinde önemli değ i şimlere yol açacağı kesindir . Bu , bugüne kadar taşıdığı sosyalist görünümün silin mesi ve demokratik özün giderek daha belirgin bir şekilde ortaya çıkması şek Bu durum linde bir evrim olacaktır . drmokrasisinin devrimci küçük-burjuva siyasal eylemini ortadan kaldırmayacak ama , onu , sosyalist proletarya hareketi karşısında belirli bir tutarsızlığ a , geri lerneye ve bazı kesimlerde gericileşmeye itecektir . Bugün , devrimci komünizmin devrimci demokrasiye k arşı ideoloj ik-politik müca delesi , onu yok etmeyi değ il , gerçek ideoloj ik-sınıfsal konumunu açıklığa ka vuşturmayı , böylece onun , sosyalizm ve işçi sınıfı adına hareket etme , kendini sosyalist proletaryanın teorisi , taktiğ i ve örgütü olarak sunma olanaklarını daralt ınayı ve ortadan kaldırmayı amaçlar . Bunda başarı sağlanabildiği ölçüde dev rimci-demokrasi kendi sınıf konumuna ve çizgisine daha açık çekilecek , bu konum-
da ve çizgide mevcut toplumsal ve siyasal sisteme karşı mücadelesini sürdürdüğü ölçüde, devrimci-komünizm onu destekleye cektir. Herkes kendi bayrağı altına! devrim ci-demokratik harekete evet , sosyalist görünümlü demokratik özlü harekete ha yır! Bu slogan , devrimci-komünizmin devrimci-demokrasiye karşı tutumunu ve görevlerini özetliyor . Bu görevin kolay yerine getirilemeyeceğ i kesin . Gelişen işçi hareketinin şu dönem için y arattığı elverişli koşullara rağmen , modern reviz yonist ihanetin dünya komünist ve işçi hareketinde yarattığı büyük tahribat , çağdaş popülist hareketin hala süren ideoloj ik etkinliği , tarihsel evrimin birik tirdiğ i çeşitli sorunlara çözüm getirmede dünya komünist hareketinin bilinen yeter sizliğ i , Türkiye sol hareketinin olumsuz ideoloj ik mirası , küçük-burjuva önyargı ların muazzam gücü vb . bir dizi etken , komünistlerin önüne hayli zorlu bir süreç koymaktadır . *
Küçük-burj uva demokrasisinin , devrim düşmanı modern revizyonist akımla uzlaş ma çizgisi izleyen kesiminin bugünkü durumu ve geleceğe doğru muhtemel evrimi ayrı bir konudu r . Burada , ' 70 ' lerin ikinci yarısında modern revizyonizm ile arasına belli bir sınır çeken , Maoculuğun eleştirisi ile birlikte Marksizme doğru belirli mesafeler katettikten sonra tıkanan ve , 12 Eylül sonrasında hızlı bir çözülüş ve dağılma yaşayan kesimi üzerine bazı şeyler söyle nebilir . ileriye doğru Devrimci-demokrasinin evriminin en son sınırlarını yaşamış bu kesim , bu özelliği ile Marksist-Leninist gelişmeye de kaynaklık ett i . Küçük-burju va demokrasisinden proleter sosyalizmine doğru kopuş , bu kesimde yaşandı . Fakat ileriye doğru gelişmeyi besleyen bu kesimin geriye kalanı , bugün ideoloj ik planda geriliyor ve gericileşiyor . Gelişme nin diyalektiği kaçınılmaz mantığını sergiliyor , gelişmeye tepki ve direnç , bu kesimin arta kalanını geriye ve gericileş ıneye itiyor . Toplumun iktisadi, sosyal , siyasal ve entellektüel evrımı , bugün , bu kesimin geri iktisadi teorileri savunmasını ola naksız kılıyor. Bu kesimdeki gruplar artık , "kapitalist Türkiye" , "egemen bur j uvazi" , " sermaye iktidarı" , "emek-serma ye temel çelişkisi" , "karşı-devrimci orta burjuvazi" , "beş milyon işçi" vb . vb . demek durumunda kalıyorlar . Fakat şunu (Devamı s.10'da)
Ekim 1987
EKİM
7
Nas11 bir isci hareketi ? •
Üç yıllık bir sessizlik döneminin ardından , ' 84 yılından itibaren kıpırda maya başlayan işçi hareketi ' 87 ' de atılı ma geçiyor . Yürüyüş , protesto gösterileri , mitingler , toplantılar, yemek boykotları , oturma ve iş yavaştatma gibi eylem türlerindaki artışın yanısıra , son dokuz ayda toplam grevci sayısı 26 bine ulaştı . Ancak bu sayı bugünkü iktisadi-demokra tik savaşımın boyutu hakkında tam bir fikir vermez . Yürürlükteki sendikalar ve grev yasalarının niteliği , çok sayıda işkolunu k apsayan grev yasağ ı , alınıpta uygulanmayan grev k ararları, uyuşmazlık zabıtları , sendika patronlarının serma yeyle işbirliği vb . olguların tümü gözö nüne alınarak emek-sermaye çatışmasının gerçek boyutu ve derinliğ i görülebilir . 12 Eylül rejiminin getirdiğ i yeni olağanüstü engeller olmasaydı , sendika bürokrasisinin sermayeyle işbirliğine rağ men , şüphesiz 12 Eylül döneminin yarattı ğı birikimin de itilimiyle , iktisadi hare
ketin boyutu geçmiş yıllarla kıyaslanma
yacak bir noktaya ulaşırdı . Sermayen in , generallerin süngüsü ve kırbacı eşliğinde başlattığı haçlı seferi , işçi sınıfını eğ itti . Sınıfın alttan alta kaynadığ ı , geçmiş hiçbir dönemle kıyaslanmayacak oranda örgütlenme ve mücadele isteği gösterdiği günlük basındaki dikkatli gözlemciler tarafından dile getiriliyor . Dünün en durgun gorunen kesimlerinde dahi protesto sesleri yükseliyor , mücadele isteğ i artıyor . 64 yıldan beri ilk kez greve çıkmak isteyen demiryolu işçilerinin grevinin sendika patronları tarafından utanç verici bir şekilde satılmasına karşı işçilerin tepkileri o kadar şiddetli oldu ki, denilebilirki, bugüne kadar sendika bürokrasisine karşı yapılmış en sert tepkiydi bu . Sendika patronlarına, "başı nıza kara bulutlar yağ dıracağız" dediler Sendikanın İstanbul Şubesi Başkanı ve Eskişehir şube yöneticileri istifa etti . İşveren ve sendika bürokrasisi buna işten atma ve sürgünle cevap verdi . Sadece bu olay bile , çatışmanın boyutu ve derinliğ i hakkında kesin bir fikir verebili r . Öte yandan , biraz dikkatli b i r gözlem , sınıf hareketinin gelişmesi ve bağımsız bir hüviyet kazanması bakımından son derece önemli bazı öğelerin önceki dönem lerden çok daha belirgin olduğ unun veya olacağ ının ipuçlarını veriyor . Sınıfın giderek artan geniş bir kesi minde , tecrübe ve sezgi yoluyla , ayrı .•
•
A . AZAD bir sınıf oiduklarının, yürürlükteki siste min kendilerine karşıt bir sistem olduğu nun bilinc i ; ileri unsurlarda ise , epeyce olgunlaşmış bir sınıf bilinci ; gösteriler , grevler , "İşçilerin Birliği Sermayeyi Yene cek" , "İşçiler Birleşin" sloganlarıyla başlıyor , sermayeyi hedefliyor. Sınıfın ileri kesimlerinden siyasi tutuklulara, öğrencilere destek geliyor vb . Sınıf dayanışması ; Netaş greviyle güçlenen bu öğe , deri işçilerinin greviyle daha anlamlı bir hal aldı . İşçilerde aynı ve tek bir ordunun neferleri olduğu fikri , somut olarak güçleniyor . Sendika bürokrasisine k arşı mücadele eğilimi ; sendika patronları işçiler tara fından yüksek sesle hain ilan ediliyor, yu halanıyor, üzerlerine yürünüyor , açık ça tehdit ediliyor vb . Eğ itim düzeyinin ileriliği ; bunun için sadece işçilerin ve ileri unsurlarının demeçlerine , konuşmalarına gözatmak ye ter . 1982 'de yapılan anketler kentlerdeki ücretiilerio sadece %7'sinin okuma yazma bilmediğini ve saflarında lise , endüstri meslek lisesi ve ortaokul mezunlarının oranının oldukça yükseldiğini gösteriyor . Artık eli kalem tutan aydın bir işçi kuş ağ ı yetişiyor . Bugün Türkiye toplumundaki sınıf çatışmalarının ekseninde proletarya-bur juvazi , emek-sermaye çatışmasının oldu ğunu , nüfusun diğer sömürülen k itleleri nin sömürenlere karşı mücadelesinin bu eksen etrafında biçimlandiğini ve biçimle neceğ ini anlamak için fazla zorlanmak gerekmez; sürmekte olan çatışmayı , gün lük olayları gözlernek yeter . Sadece bilimsel incelemeler ve teorik akıl yürüt meler değ il , pratik eylemin kendisi , programlarını bu çatışma (emek-sermaye ) üzerine kurmamış teorileri geçersiz kılı yor . Pratik , gerçek ekonomik ve toplumsal gelişme düzeyine ve sürecine uymayan köhne teori ve programların üzerine yürüyor . Sınıfın sürekli artan nicel gucu ve pratik eylemi , sosyalizm adına ortaya çıkan her siyasal akımı , şimdi her zamankinden daha fazl a , onun hareketiyle ilgilenmeye zorluyor . Doğ al olarak çekim merkezi, umut kaynağı oluyor . Bu nesnel durumun zorlamasıdır . Ve " işçi sınıfına" sloganı yine, ama her zamankinden fazla , moda oluyor . Ala , güzel . Bu bir ilerleme; dir! Ama hangi program ya da perspektif le? Sorunun canalıcı noktası budur .
8
EKİM
Sayı 1
Sınıfın diğer sömürülen ve ezilen kitlelerini de etkileyen ve harekete geçi ren hareketi 1960 ' lardan beri sahnededir . Ancak bu hareket bugüne kadar bağ ımsız bir kimlik kazan amadı ; sosy alist bir işçi hareketine , sermaye düzenini ve iktidarı nı yıkma , sosy alizmi kurma hedefine yönelmiş örgütlü bir siyasal harekete dön üştürülemedi . Sosyalizm adı n a hareket edenler tara fından , ona , taşınabildiğ i kadar bulanık sosyalizm fikirleriyle karışık burjuva demokratik ya da devrimci demokratik fikirler taşındı . TİP , sınıfa bir tür burj uva sosyalizmi -parlamenter sosy alizm ile birlikte reformcu , burjuva-demokratik önyargılar taşıdı . MDD ' den kök alan onlarca gruptan oluşan popülist hareket , sınıfa , radikal veya ( daha az olmak üzere ) reformcu tonda , küçük-burjuva sosyalizmini , yurtsever , demokratik fikir leri taşıdı . MDD kanadının diğer bir unsuru TKP ise , her zaman olduğu gibi , işçi hareketini burjuvazinin bir fraksiyo nunun , '80 öncesi reformcu fraksiyonunun yedeğ i haline getirmenin partisi rolünü oynadı . (Şimdilerde TİP , bu p artiye iltihak etmek üzere . ) Her kim, bugünkü Türkiye ' de , kapita list bir ülkede , sermaye düzeninin ve sermaye sınıfının açık ve çıplak egemen liğ inin hüküm sürdüğ ü , ücretli emeğ in yaygın ve geniş çapta sömürüsünün iktisadi hayata damgasını vuran başlıca olgu olduğu , temel çelişmenin emek-serma ye çelişmesi , sınıf çatışmalarının ekseni nin p roletarya-burjuvazi çatışması olduğu bir toplumda , tarihsel olarak çözümleome miş bazı burj uva devrim görevlerini kendine program edinen demokratik devrim ufkuyla , sosyalist ve anti-kapitalist pers peklife bağlanmamış demokratlıkla sınırlı bir anti-faşizm , yurtseverlikle sınırlı bir anti-emperyalizmle işçi sınıfına giderse , o sadece sınıfa , küçük-burjuva demokra tik öğeleri taşıyor , son tahlilde, işçi hareketini burjuvazinin etkisi altına ( alanına ) çekiyor demektir . Proleter dev rim -bizde demokratik istemleri n kesin , tutarlı ve sosyalistçe çözümü gelip buna dayanmıştır. Komünistler , işçi hareketini demokratik istemler uğruna tutarlı savaşıma sürmek ten bir an geri durmayacaklardı r . Ama bu , sermaye iktidarının devrilmesini kolaylaştırmak , bu temel amaç için sava olanaklarını artırmak ve bütün şım demokratik öğeleri ve özlemleri bu sava şım uğruna seferber etmek içindir. Sosyalist işçi hareketi yaratmaktan sözediyoruz . Mademki , sosyalist işçi hare keti , bilimsel sosyalizmle işçi hareketi nin , aynı anlama gelmek üzere onun ileri unsurlarının , birliğ i demektir; mademk i , bizde hala bilimsel sosyalizmle işçi
hareketi ayrı ayrı yürümektedir, o halde , komünistler bütün enerj ilerini böyle bir hareketin yar atılmasın a , bu biricik ve � göreve , hasretmelidirler . Şimdi , komünistlerin pratik faaliyeti , bu harekete katılmak , ona yardım etmek , bütün sömürülen ve ezilen kitlelerin öncüsü olmasını sağlayacak siyasal bilin ci vermek ; genel olarak bilimsel sosyaliz min fikirlerini ve olabildiği k adarıyla kendi teorik faaliyetlerinin ( t artışmasız en zayıf yanları budur ) ürünlerini pro p aganda yoluyla öncelikle hareketin ileri unsurlarına taşımaktır . Asli amaç , sınıfın iktisadi savaşımını ( k i bu , Türkiye ' nin bugünkü koşulların da , sık sık hükümet ve devletle çatışma ya dönüşerek kolayca siyasi hüviyet düzen ini yıkma , kazanıyor) sermaye mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilip tüm sömürülen ve ezilen kitlelerin ekonomik siyasi köleliğine son verilmesini sağlaya cak olan sosyalizmi kurma hedefine yönel miş bilinçli ve örgütlü sınıf savaşımına dönüştürmektir . Bu da , sosyalist p ropa ganda , sosyalist basının işçilere ulaştı rılması demektir . Sosyalist işçi çevreleri , bizim koşullarımızda illegal işçi çekirdek leri , bu illegal çekirdekler etrafında legal mevziler ve kürsüler demektir . Nihayet bu , illegal çekirdekleri sayısız legal , yarı-legal kollarıyla , işçi hareke tinin en ileri unsurlarını bağrında toplay an militan bir işçi partisi demektir . Her k im , Türkiye koşullarınd a , üstelik sadece tarihsel tecrübe değil , y akın zamanın tecrübesi de ortadaykan , işçilere legal bir p arti öneriyorsa , o tercihini kesinlikle düzen içi bir alternatiften , son tahlilde burjuvaziden yana koyuyor de mektir . Bu , açıkça düzen dışı bir hareketten , devrimden vazgeçmek , işçileri aldatmaktı r . Onları , kapitalist rej ime k arşı , onun alacağı siyasal biçimlerden bağımsız olarak , her şart altında savaş ma yeteneğine sahip devrimci bir p artiden yoksun bırakmak , burjuvazinin anlayışı na ve insafına terketmekle eş anlamlıdır . Her şeye adeta yeniden başlıyoruz . İşin başında sayılırız . Hedef , büyük merkezlerdeki modern sanayi p roletary ası , onun da öncelikle büyük fabrika ve işyerlerinde toplanmış kesimidir . Bütün dikkat ve enerj imizi bu alana vereceğiz . Biz sosy alistiz ve p roleter devrim için savaşıyoruz . Bu da , her şeyden önce , modern sanayi proletaryası demektir . Bu kesimi kazanmadan , zaten yetersiz ve az sayıdaki güçlerimizi başka alanlara da ğ ıtmak , amaçlarımıza ters düşer ; ve daha baştan hareketin yönünden sapması , her şey in yitirilmesi demek olur . Proleter devrimin geleceği fabrikaların fethedilme sinden geçiyor .
Ekim 1987
EKİM
9
Lenin'den
Sosyalist faaliyetin kapsam• Rus Sosyal-Demokratlarının sosya list faaliyetleri bilimsel sosyalizmin öğre tilerini propaganda yoluyla yayınaktan , arasında bugünkü toplumsal ve işçiler ekonomik sistemin tutarlı bir açıklaması nı , bunun temelini ve gelişmesin i , Rus toplumundaki çeşitli sınıflar, bu sınıflar arasındaki karşılıklı ilişkiler � bu sınıf lar arasındaki mücadele , işçi \sınıfının mücadeledeki rolü , işçi sınıfının bu yükselen ve çöken sınıflara karşı tutumu , kap italizmin geçmişine ve geleceğine karşı tutumu , Uluslararası Sosyal-Demokrasinin ve Rus işçi sınıfının tarihsel görevi hakkında bir . anlayışı yaymaktan ibaret tir. Propagandaya kopmaz bağlarla bağlı olan şey işçiler arasındaki ajitasyondur , doğ al olarak Rusya ' nın bugünkü politik koşullarında ve işçi kitlelerinin bugünkü gelişme düzeylerinde aj itasyon öne çık maktadı r . İşçiler arasındaki ajitasyon Sosyal-Demokratların işçi sınıfının müca delesinin bütün kendiliğinden görünümle ri , işçiler ve kapitalistler arasında çalışma günleri , ücretler , çalışma koşul ları vs . , v s . üzerine çıkan bütün çatış malar içerisinde yer almak demektir . Bizim görevimiz faaliyetlerimizi işçi sınıfı yaşamının gündelik pratik sorunlarıyla bağ daştırmak , işçilerin bu sorunları anlarnal arına yardımcı olmak , işçilerin dikkatlerini en önemli yolsuzluklar üzeri ne çekmek , onların işvereniere karşı teleplerini daha pratik olarak formüle etmelerine yardımcı olmak , işçiler arasın da dayanışma bilincini , ortak çıkarların ve bütün Rus işçilerinin uluslararası proletarya ordusunun p arçası olarak birleşmiş bir işçi sınıfının ortak davası bilincine sahip olmalarını geliştirmektir . İşçiler arasında inceleme grupları örgüt lemek , bunlarla Sosyal-Demokratların mer kez grubu arasında düzenli ve gizli bağlantılar kurmak , işçi sınıfı edebiya tını yayıulamak ve dağıtmak , işçi sınıfı hareketinin bütün merkezlerinden h aber leşme sağlamayı örgütlemek , ajitasyon broşürlerini ve bildirgeleri yayıulamak ve bunları dağıtmak ve tecrübeli ajitatörler den bir kurul oluşturmak -işte kaba hatlarıyla Rus Sosyal-Demokrasisinin sos yalist faaliyetlerinin görünümleri bunlar dır . . • •
Bizim çalışmamız birincil olarak ve esas itibariyle fabrika ve kent işçilerine yöneliktir . Rus Sosyal-Demokrasisi güçle rını dağıtmamalıdır ; faaliyetlerini sos y al-demokratik fik irleri k abule en hazır entellektüel ve politik bakımdan en gelişmiş , sayıları ve ülkenin geniş siya sal merkezlerindeki yoğunlaşmış olmala rından dolayı en önemli durumda olan sanayi proletaryası üzerinde yoğunlaştır malıdı r . Bunun için fabrika kent işçileri arasında kalıcı bir devrimci örgütün y aratılması , Sosyal-Demokrasinin karşı sındaki birinci ve en acil görevdir , şu içinde bulunduğumuz durumda bu görevden saptınlmamıza kayıtsız kalmak büyük bir akılsızlık olu r . Fakat güçlerimizi fabrika işçileri üzerinde yoğunlaştırmanın gerek liliğini tespit ederken ve güçlerimizin dağ ıtılınasına karşı koyarken , Rus Sos yal-Demokratlarının , Rus proletaryasının ve işçi sınıfının öteki katmanlarını görmezlikten gelmesini zerre kadar olsun kastetmek istemiyoruz; kesinlikle hayı r . Rus fabrika işçilerinin içinde yaşadıkları şartların kendis i , onları çoğu zaman zanaatkarlarla fabrika dışına dağılmış olan kasaba ve köylerdeki yaşam koşulla rı korkunç kötü olan sanayi proletarya sıyla en yakın ilişkiler içerisine girmeye zorlar . Rus fabrika işçisi aynı zamanda kırsal nüfus ile de dolaysız temas içerisine girer ( çoğu zaman fabrika işçısının ailesi kırda yaşamaktadır) ve dolayısıyla fabrika işçisi kır proletarya sıyla milyonlarca sürekli tarım işçisi ve gündelikçiyle ve aynı zamanda bir yan dan acınası durumdaki toprak parçaları na sımsıkı sarılırken öte yandan da borçlarını ödemek için çalışmak zorunda olan ve her türden "raslantısal işte" çalışan yani kendileri de ücretli işçi olan iflas etmiş köylülerle yakından temasa gelmeksizin edemez . Rus Sosyal-De mokratları güçlerini zanaatkarlar ve kır uygun göndermeyi emekçileri arasına bulmamaktadırlar ama zerre kadar olsun onları görmezlikten gelme niyetinde de değillerdir ; onlar ileri işçileri aynı zamanda zanaatkarları ve kır emekçileri ni etkileyen sorunlar üzerinde de aydın latacaklardı r , öyle ki bu işçiler p roletar yanın daha geri katmanlarıyla temasa
10
E KİM
Sayı 1
geldiklerinde onları sınıf mücadelesi , sosyalizm , genel olarak Rus demokrasisi ve özel olarak Rus proletaryasının siyasi görevlerinin fikirleriyle donatabilsinler . Fabrika kent işçileri arasında yapılacak daha bu kadar iş varken zanaatkarlara ve kır emekçilerine aj itatörler göndermek pratik bir şey değildir ama sosyalist işçinin bu kişilerle ister istemez temasa geldiğ i sayısız durum vardır ve sosyalist işçının bu fırsatlardan yararlanabilmesi ve Sosyal-Demokrasinin Rusy a ' daki genel görevlerini anlay ab ilmesi gereklidir . De mek ki Rus Sosyal-Demokratlarını dar görüşlü olmakla , fabrika işçileri uğruna diğer emekçi kitlesini görmezlikten gelme ye çabalamakla suçlayanlar derin bir hata içindedirler . Tam tersine proletarya nın ileri kesimleri arasındaki aj itasyon ( hareket genişledikçe ) bütün Rusya prole taryasını uyandırmanın en emin ve biricik yoludur . Sosyalizm ve sınıf müca delesi düşüncesinin kent işçileri arasında y ayılması kaçınılmaz olarak bu fikirlerio daha küçük ve daha dağınık kanallara akmasına neden olacaktı r . Bu , fikirlerio daha iyi hazırlanmış unsurlar arasında daha derin kökler salmasına ve Rus işçi sınıfı hareketinin ve Rus devriminin öncüsü içinde boylu boyunca yayılmasını
gerektirir. Rus Sosyal-Demokrasisi bütün güçlerini fabrika işçileri arasında faali yet üzerine toplarken , pratikte sosyalist faaliyetlerini proletaryanın sınıf mücade lesi üstünde temeliendiren Rus ihtilalcile rini de desteklemeye hazırdır: Fakat Rus Sosyal-Demokrasisi öteki devrimci gruplar la yapılacak olan hiçbir pratik ittifakın , teor i , program ve temel slogan sorunları üzerinde uzlaşmalara yol açmayacağı ve açmaması gerektiği noktasını hiç de gizlemez . Bugün devrimci hareketin sanca �ı olarak hizmet edebilecek tek ihtilalci teorinin bilimsel sosyalizm ve sınıf mücadelesi öğretisi olduğuna inanmış olan Rus Sosyal-Demokratları , bu öğretinin yayılması ıçın her çabayı gösterecekler onu yanlış yorumlamalara karşı korumak ve daha henüz genç olan Rusy a ' daki işçi sınıfı hareketi üzerine bulanık öğretile rin empoze edilmesi için yapılan her girişimle savaşmak için ellerinden geleni ardıarına koymay acaklardır .
(Yukarıdaki parça Lenin 'in "Rus Sosyal-Demokratlarının Görevleri" adlı yazısından alınmıştır-1897. Başlık ta rafımızdan konulmuştur.)
. IIIINHIIIIIINIHIHIINI"HMIINIIIIINitM'"H"IIItiiiiiiNUIIIMIIIItiiiiNIIIIfiiMNIIIHNINIIIIIIII-IIt...NtiiNIIII-IIIMIHIINtlhiiiiMNI ııollllllllllllttllllllllllllllllllllllllllllltllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllltlltlllllltllllllllllı.ıtıtf-111-NIMMII..IIM....___
HERKES KENDİ BAYRAGI ALTlNA! (Baştarafı s.6'da) unutuyorlar k i , bugün terketmek zorunda k aldıkları bütün geri iktisadi teoriler , bugün hala ve üstelik daha katı ve tutucu bir şekilde savundukları küçük burjuva devrim teorilerine maddi dayanak olmuştu . Yeni iktisadi yapı ve sınıf tahlillerini eski devrim teorileri ile birlikte savunmak , yalnızca yeni bir teorik eklektizmi ifade eder . Çok daha önemlisi de, ideoloj ik-politik planda kü çük-burj uva sınıf çıkarlarının açık sa vunucusu durumuna düşmeye yol açar . Nitekim bu gruplardan birinin , şu dönemki teorik çabasını Türkiye küçük burjuvazisinin önemini açıklamaya hasret mes i , devrim stratej isine , "devrim tip i ve iktidar sorunu "na ilişkin tezlerini kü çük-burj uvazinin durumuna ve sınıf bek lentilerine dayandırması tipiktir . Bu şekilde oluşturulmuş tezlere, işçi sınıfı nın kendi bağımsız siyasal sınıf kimli ğin den yoksun olduğ u , siyaset sahnesinde burjuva reformizminin yedeği ya da küçük-burj uva demokrasisinin eklentisi olarak rol oynadığı dönemlerdeki bilinci ni, davranışlarını ve taleplerini ek kanıt olarak göstermeye çalışması, ger çekte , bu grubun teorik sığlığına ve
şaşkınlığ ına olduğu kadar , işçi sınıfına küçük-burjuva yaklaşımına kanıttır . Bu grubun bugün yaşamakta olduğu ideoloj ik evrim iç gelişmelerle kesintiye uğramazsa eğer, karşımıza , küçük-burjuva sınıf çıkarlarını kendine devrim programı edinmiş ve bu ideoloj ik konuma oturmuş bir grup çıkacaktır . Teori ve politika sosyalist sorunlarında iyiniyetİn tek başına birşey ifade etmediğ i , kişiyi ve grupları demokrat konumuna düşmekten alıkoy amadığı bilinen bir şeydir . Bugün bu kesimdeki gruplarda , işçi sınıfı vurgusu ve işçi sınıfına yönelme eğilimi var . Fakat geri iktisadi tahlille rio utangaç terki dışında , eski ideolo j ik-siyasi çizginin korunuyor ve eski küçük-burj uva devrim teorisinin daha sistemli savunuluyor olması , işçi sınıfı vurgusunu anlamsız, sınıfa bu tür bir yönelimi ise zararlı kılmaktadır , Bu grublar işçi sınıfına yönelimlerinde belir li adımlar atsalar bile , ki bu alanda pek şanslı görünmüyorlar , bu yalnızca işçi sınıfına demokratik bir etkiyi taşımak anlamına gelecektir . İşçi sınıfı hareketi nin sosy alist siyasal gelişimi ve örgütlen mesi sürecinde , ·bu tür küçük-burj uva etkilere k arşı mücadele , devrimci komü nizmin bugünkü önemli görevleri arasın dadı r .
Ekim 1987
EKİM
ll
Yak1n Geçmişe Genel Bir Bak1ş-1 Türkiye Devrimci Komünist Partisi ve Türkiye Komünist İşçi Hareketi' ne mensup bir grup yönetici kadronun ortak çalışması sonucu kaleme alınmış ve Mayıs 1987'de devrimci kamuoyuna sunulmuş "Yakın Geçmişe Genel Bir Bakış" ve "Platform Taslağı" başlıklı metinleri bu sayıdan itibaren bölümler halinde yayınlıyo ruz. Zira bu metinler, gazetemizin temel, yol gösterici çizgisini ifade ediyorlar. Devrimci popülizmden kopuşun ilk ideolojik ürünleri olan bu metinler, haliyle bir "ilk" oluşun yetersizliklerini ve kusurlarını da taşıyacaklardır. Bilimsel teorik çalışma ilerlediği, geçmis değişik yönleriyle daha kapsamlı irdelendiği, modern revizyonizme ve popülizme karşı mücadele derinleştiği ölçüde, bu yetersizlikler ve kusurlar görüZebilecek ve giderilebilecektir.
Türkiye devrimci hareketi ağır bir yıkım ve tasfiyenin ertesini ya§ıyor . Ayakları üzerine doğrulmak ve ileriye doğru yürüyü§ÜDÜ yeniden ba§latmak çabasında . Düzenin köklü sorunlar kar§ı sındaki çözümsüzlüğü, yığınlardaki yay gın ho§nutsuzluk , ve özellikle de, Türki ye i§çi sınıfının yaygınla§ma ve derin le§me eğilimi ta§ıyan devrimci kıpırda nı§ları , devrimci h areket için güç ve moral kaynağı olmaktadı r . N e v a r ki, orta yerde kolay y a§anmı§ bir yenilgi ve yıkım vardı r . Nesnel ko§ulların el veri§liliğ i ne olursa olsun , devrimci hareket , y a§anmı§ sürecin , her açıdan köklü bir değerlendirmesini yap madan bugününü doğ ru kavrayamaz ve yarınını doğru saptayamaz . İleriye doğ ru, devrim ve sosyalizme doğru büyük yürüyü§ünü doğ ur bir çizgide , ba§arıyla sürdüremez . Geçmi§in değerlendirilmesi köklü ve kapsamlı olmak durumundadı r . Ya§anılan yıkımın kapsamı , yapılan yanlı§ların niteliği ve boyutları bunu zorunlu kıl maktadır . ݧçi sınıfından hep söz edip de i§çi sınıfının hep dı§ında kalm a , sosy alizmi §a§maz hedef saptayıp da emekçi yığınların sosyalist bilincini geli§tirmek için en az çaba sarfetme bahtsızlığına uğramı§ nadir bir ülkeyiz biz . Bu, niyetlerden öteye bir sonuçtur. Niyetler hep olumlu ve soylucaydı . Yüre.k ler hep i§çi sınıfı ve sosyalizm davası için çarpıyordu . Fakat sınıfsal-siyasal pratik, y ani sonuçlar, i§çi sınıfı ve sosyalizm davasından çok uzak kaldı . Bu gerçek bugün apaçık ortadadır . Ve bunun niyetlerden öte tarihsel, sınıfsal ve ideoloj ik nedenleri olmak durumundadı r . Güncel sorun, b u nedenlerin irdelenip
k avranmasıdır . Güncel sorun, geçmi§in köklü ve kapsamlı bir değerlendirilmesini yapmaktır . Bu ya§am ve ilerleme ko§ulu dur . Bunu yapmadan ilerlemek, devrim ve sosyalizm davasını Türkiye topraklarında zafere ula§tırmak imkansızdır . Bu görev Türkiyeli komünistlerin omuzlarındadır. Geçmişin köklü, kapsamlı ve ilerletici bir muhasebesini ancak onlar yapabilirler . Somut olarak da görülen o ki, bunu yapma gucu , potansiyeli ve bilinci , yanlızca onlarda vardı r . Devrimci hareke tin devrimci-demokrat kesimi bu bilinç ve güçten çok uzaktır . Yeniden yola çıkma devrimci çabasında olanları , yalnızca " k aldıkları yerden" , dolayısıyla gerçekte geri bir noktadan yola çıkıyorlar . Böyle sine bir yola çıkı§ın geleceğ inde , yeni yıkımlar ve yenilgiler kaçınılmazdı r . Şunu hemen belirtmek gerekir ki, geçmi§in kapsamlı b i r değ erlendirilmesi , özellikle de geçmi§le köklü bir ideoloj ik hesaplaşm a , hayli ağır bir görevdir ; ortak katkıyla geli§mek ve bir süreç olarak ya§anmak durumundadır. Bizim burada yapmaya çalı§tığımız , genel çiz gilerini çizmekle sınırlı , bir ilk adımdır yalnızca . *
Geçmi§in muhasebesine nereden başlan malıdır? Hangi tarihsel dönemi kapsama lıdır bu değerlendirme? Buna en yalın cevap, son 30 yıllık dönem şeklinde olabilir . Zira , bugünün Türkiyesinde, varolan y a da varolamaya çalışan, ve "sol" adına hareket ettiklerini iddia eden tüm siyasal akım, p arti ve gruplar, doğ rudan ya da dalaylı olarak 1960 sonrasının politik olu§umlarının bugüne
12
EKİM
Say ı 1
uzantılarıdır . Burj uva reformİstlerden liberal solculara , devrimci-demokratlardan komünistlere kadar , bu böyledir . Ve şüphesiz 1960 sonrasının bu politik olu şumları , dolaysız olarak , aynı dönemin sınıflar mücadelesinin ve devrimci sınıf hareketlerinin ürünleridir . 1960 sonrası , sınıf mücadelesinde ve devrimci sınıf hareketlerinde yeni ve ileri bir düzeyin yaşandığı bir dönemdir. Gerek devrimci kitle hareketlerinin gücü ve yaygınlığı , gerekse devrim ve sosya lizm özlemi ile devrimci fikirlerio kitleler içindeki etkinliği açısından , bu dönem , kendisinden önceki hiçbir dönemle kıyas lanamayacak nicelik ve niteliktedir. Deni lebilir ki , Türkiye devrimci hareketinde gerçek bir p atlamanın ifadesidir bu dönem . Bu gelişme ne tesadüfidir , ne salt uluslararası etkilerin ürünüdür , ve ne de "196 1 Anayasasının kısmi özgürlük orta mı "nın sonucudur. 1960 sonrasının sosyo-politik gelişme leri , ancak 1960 öncesinde başlayan ve 1960 sonrasında ek bir ivme kazanarak süren , sosyo-ekonomik gelişmeler temeli üzerinde kavranabilir . Y ani , Türkiye 1 de hızlanan kapitalist gelişme ve bunun sosyal sonuçları temeli üzerinde . *
Türkiye ' de kapitalist gelişme, İkinci Dünya Savaşı sonrasında , özellikle 1 950 yıllarından itibaren yeni bir evreye girdi . Dünya ölçüsündaki eğilimin bir parçası olarak , Türkiye ' ye de , Amerikan kökenli emperyalist sermaye ihracı arttı , ve bunun da sağladığı itilimle k apitalist gelişme büyük bir hız kazandı . Bu dönemin başlangıcında , sermaye ihracı daha çok devlet borçları ve uluslararası banka kredileri şeklindeydi. Bu borçlar ve krediler emperyalist tekellerin güdü.,. mündeki bir kapitalist gelişme için gerek= li alt y apının geliştirilmesinde ve tarı mın önemli ölçüde makinalaştırılmasında kullanıldı . Karayolları , köprü , liman , enerj i , haberleşme vbg . alt yapı alanla rında büyük adımlar atıldı . Buna p aralel olarak , özellikle de 1950 ' lerin ikinci yarısından itibaren , işbirlikçi burjuvazi nin emperyalist tekellerle ortaklığ ı teme linde ya da doğrudan bu tekeller eliyle daha çok montajcı nitelikte imalat sana yine dönük yatırımlar yapıldı . 1960 yıllarında ek bir ivme kazanan bu gelişme , doğ ası gereği modern kapita list sınıf ilişkilerini , toplum ölçüsünde geliştirip ya ygınlaştırdı . Ülkenin emperyalizme bağımlılığı pe kişt i . Emperyalist sömürü ve yağma büyük boyutlara ulaştı . Bu sömürii ve y ağmaya ortaklık temelinde, işbirlikçi tekelci ser maye büyük bir iktisadi ve siyasi güç
kazandı . Büyük toprak sahipleriyle pay laştığ ı iktidarın tartışmasız yönetici gücü haline geldi . Kapitalist gelişmenin genel etkisi , iç pazarın genişlemesi ve tarımda makina laşmanın artmasıyla köylülüğün farklılaş ması ve proleterleşmesi süreci hızlandı . Köyden şehire , şehirlerde büyük bir yığılma yaratan ve dışa bağımlı sanayi leşmenin ihtiyacı ucuz işgücünü fazlasıy la karşılayan , büyük göç dalgaları yaşandı . Şehir nüfusu hızla arttı ve düzen için ciddi sosyal sorunlar yarattı . Kapitalist gelişmenin etkisiyle , şehir lerde zanaatçıların yıkımı , kırda köylü lüğün artan farklılaşması ve proleterleş ınesi Türkiye işçi sınıfının saflarını hızla kalabalıklaştırdı . Sanayileşmenin doğ rudan bir sonucu olarak , modern sanayi proletaryası nicel ve nitel açıdan hızlı bir gelişme gösterdi . *
1960 ' larda y aşanan sosyal kaynaşma ve devrimci sınıf hareketleri , ' 50 ' li yıllarda y aşanan ve ' 60 ' lı yıllarda güçlenerek süren hızlı kapitalist gelişme nin dolaysız sonuçlarıdır . Kapitalist sömürünün y aygınlaşıp yoğunlaşması sı nıf çelişkilerinin belirginleşip keskinleş mes i , bunların bir ifadesi olarak emekçi sınıf ve tabakalar arasında artan hoş nutsuzluk , işçi ve emekçi yığınları kendiliğinde mücadelelere itti. Yoğun kapitalist gelişme ve sömürüye , yığınla rın demokratik-siyasi özlem ve istemleri , ekonomik talepleri eşlik ett i . İşçi sınıfı , topraksız ve küçük üretici köylülük , şehir küçük-burjuvazisinin değ işik kat manları , öğrenci gençlik çeşitli iktisadi ve demokratik-siyasi taleplerle hareket lendiler . Grevler , gösteriler , fabrika işgalleri , toprak işgalleri , boykotlar vb . biçimlerde yoğun ve yaygın k itlesel mücadelelere sahne oldu Türkiye toplumu . Artan kapitalist gelişmenin dolaysız sonucu olarak yoğunlaşan siyasi baskı lar, "Kahrolsun İktidar" sloganıyla yı ğ ınlarda özgürlük istemini güçlendirirken ; yoğunlaşan sömürüye tepkiler , kendini "Kahrolsun Sömürücüler" şeklinde anti-ka pitalist sloganlarda ifade etti. Türkiye tarihinde sosyalizm istemi ve özleminin kitleselleştiği dönemin başlangıcı oldu bu yıllar. Emperyalizmin artan hakimiyeti , emperyalist sömürü ve yağmanın belirgin leşmesi , yığınların anti-emperyalist bi lincini uyandırdı ve bu aynı dönemde "Kahrolsun Emperyalizm" , "Bağımsız Tür kiye" sloganlarının kitleselleşmesi ile kendini ortaya koydu . Kapitalist gelişme nin bir başka sonucu , Kürt aydınlarında ulusal bilincin kökleşmesi ve demokratik Kürt ulusal hareketinin gelişmesi idi .
Ekim 1987 *
ı 50 ı lı yılların başları , kapitalist gelişmeyle safları güçlenmiş , maruz kal dığ ı baskı ve sömürüye k arşı hoşnutsuz luğu büyümüş olan işçi sınıfının mücade le sahnesine belirgin çıkışının yaşandığı dönemdir . İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası dönem , işçi sınıfı üzerindeki sömürünün sürekli yoğunlaştığı bir dönerndi . Buna karşılık işçi sınıfı , en ilkel demokratik haklar olan özgür sendika , grev ve toplu sözleşme vb . haklardan bile yoksundu . Yalnızca çok sınırlı ve grevsiz sendika hakkına sahipti . Artan sömürüye , 1950 ı le rin ikinci yarısında , işçi sınıfı , artan sendikalaşma hareketi ve grev hakkı talebiyle tepki gösterdi . Bayar-Menderes iktidarinın devrilmesinin ardından , işçi sınıfının özgür sendik a , grev ve toplu sözleşme hakkı , iş ve iş güvenliğ i , daha fazla ücret vb . iktisadi ve demokratik-si yasi talepleri yoğunlaştı ve bu temelde sınıfın kendiliğ inden mücadelesi güç kazandı . İşçi sınıfı hoşnutsuzluğunu ve istemlerini çeşitli biçimlerde ortaya koy du . Henüz grev hakkı yasallaşmadan, çok sayıda fiili grev yaşandı . Bunlardan bazıları , örneğ in KAVEL , toplum ölçüsün de yankı uyandıran politik nitelikler kazandı . 150 bin işçinin katıldığı Saraç hane Mitinginde, işçiler grev hakkı için genel grev tehdidinde bulundu . Militan işçi hareketinin ilk kıvılcımları olan bütün bu mücadeleler karşısında , sermaye çeşitli kısıtlamalarla da olsa, grev ve toplu sözleşme hakkını tanımak zorunda kaldı . Esasen iktisadi ve çalışma koşul larına ilişkin taleplerin itHimiyle de olsa , ilk anti-Amerikan siyasi çıkışlar da işçi sınıfından geldi . Sonraki yıllarda işçi mücadeleleri yaygınlaştı . Büyük kentlerden taşraya yayıldı . İşçiler yasal mücadele ve eylem lerin yanısıra, keskinleşen çatışma koşul larında, çeşitli y asadışı eylemler, fabri ka işgalleri vb . yaptılar . Polis ve askeri kuvvetlerle karşı karşıya k aldılar . Ve 1965 Martında, Zonguldak ' ta, binlerce kömür işçisinin iki şehit ve onlarca y ara lı verdiği direnişte olduğu gibi , onları , " Kahrolsun İ ktidar" militan sloganıyla karşıladılar . İşçi sınıfının gelişen mücadelesi , Amerikan tipi sarı sendikacılığ a karşı tepki ve muhalefeti de güçlendirdi . 1967 Şubatında kurulan ve hızla güçlenen DİS K , böyle bir gelişmenin ürünü oldu . 1960 ı ların başından itibaren iktisadi ve demokratik-siyasi taleplerle başlayıp, sürekli gelişip yaygınlaşan işçi hareketi , ı 5o ı lı yılların sonunda , doğ rudan hükü meti ve parlamentoyu hedef alan büyük 1 5-16 Haziran Direnişiyle doruğ una ulaştı .
E KİM
13
Türkiye işçi sınıfı , 1960 sonrasında sosyal hareketliliği içinde, iktisadi ve demokratik-siyasi talepleriyle ve çeşitli militan eylemleriyle mücadele sahnesine ilk çıkan devrimci sınıf oldu . Hızlı bir kapitalist gelişmenin yaşandığ ı Türkiye toplumunun öncü devrimci sınıfı olduğ u nu , kendiliğinden çıkışlarıyla ortaya koydu . Ne var ki, işçi sınıfının gelişip yaygınlaşan eylemi , bir çok defa politik görünüm ve biçimler kazanıp, sosyalizm özlemi sınıfın ileri kesimlerinde y aygın laşsa da , kendiliğinden sınıf hareketi olma niteliğ ini aşamadı . Zira işçi sınıfı, kendiliğ inden harekete bilinçli bir ifade kazandırarak onu siyasal sınıf hareketi düzeyine çıkartacak ve siyasal iktidar hedefine yöneltecek öncü devrimci partisi ne kavuşamadı . Bu temel eksikliğin doğ rudan bir sonucu olara k , aynı yıllar da doğup sınırlı bir gelişim yaşayan demokratik köylü hareketini ve güçlü boyutlar k azanan küçük burjuvazinin demokratik hareketini anti-emperyalist -belirli ölçülerde etkilese dekendi önderliğ i altında birleştirip , kendi dev rimci siyasal iktidar mücadelesinin daya nakları haı:ine getiremedi . Dolayısıyla da , bağ ımsız politik sınıf kimliği kaza namayan işçi sınıfı , değişik kesimleriyle , çeşitli burjuv a , reformİst ve kısmen revizyonist siyasal güçlerin dayanağı ve eklentisi olarak kaldı . Kapitalist gelişme ve bunun kırsal kesimdeki sonuçları , köylülüğü de hare ketlendirdi . 1960 ' ların ortalarından itiba ren , ülkenin değ işik yerlerinde toprak talebi yükseldi . Yer yer köylüler toprak ları işgal ettiler . Demokratik köylü hareketi , toprak talep eden yoksul köylü lükle sınırlı kalmadı . Uluslararası ve yerli tekellerin artan sömürüsü , bir çok yörede , küçük üreticileri baskı ve sömü rüye karşı kitlesel eylemiere itti . 1960 ' 11 yılların toplumsal hareketliliği içinde , özellikle 1965 ' ten itibaren olmak üzere , şehir küçük-burjuvazisi ve bu arada gençlik , etkili bir politik güç olarak sahneye çıktı . Emperyalizme ba ğ ımlı k apitalist gelişme , artan k apitalist baskı ve sömürü , geniş küçük-burjuva yığ ınlarda öfkeye ve protestolara yol açtı . Anti-emperyalist kitle gösterileri ve "Bağımsız ve Demokratik Türkiye" sloga n ı , en geniş katılımı ve militan desteği şehir küçük-burjuvazisinden , özellikle de öğrenci gençlikten ve aydınlardan gördü . Küçük-burj uvazinin anti-emperyalist de mokratik hareketi, işçi sınıfının politik iktidar mücadelesi için önemli bir yedek olabilirdi . Fakat işçi sınıfının politik bağ ımsızlıktan ve devrimci sınıf parti sinden yoksun olduğu koşullarda , küçük burjuvazinin anti-emperyalist demokratik
14
EKİM
Sayı 1
hareketi , işçi sınıfı ve sosyalizm adına hareket eden . gerçekte ise . sınıf ve sosyalizm perspektifinden çok uzak , kü çük-burjuva radikal ve küçük-burjuva reformisı siyasal akımların toplumsal dayanağı oldu . Son tahlilde reformisı hareketin siyasal yörüngesinde kaldı . Aynı yıllar . Kürt aydınlarının önder liğinde , Kürt küçük-burjuvazisinin ve kısmen köylülüğünün desteklediği demok ratik Kürt ulusal hareketinin de geliştiğ i bir dönem oldu . *
Türkiye ' de sol hareket , 1960 sonrasın da çok hızlı bir gelişme yaşadı . Oysa 1951 TKP tevkifatından sonra , 1961 Şuba tında TİP ' in kuruluşuna kadar. açık y a da gizli sözü edilebilir sol b i r p arti veya grup ortaya çıkmamıştı . 1960 ' l ar Türkiyesinde sol hareketin hızlı gelişim i , devrimci fikirlerin , devrim ve sosyalizm adına çeşitli siyasal akım oluşumu vb . bütün bu politik ların oluşum ve gelişmeler. ancak ideolojik daha önce sözü edilen sınıf mücadeleleri ve devrimci sınıf kaynaşmaları zemini üzerinde kavranabilir . Ne var k i , 1960 sonrasının sol ideoloj ik-politik oluşumla rını kavrayabilmek için bu kadarı yeterli değ il dir . O dönemin Türkiyesinin politik ortamına ve genel ideolojik koşullara da değinmek gerekiyor . O dönem Türkiye ' nin politik ortamının en önemli yön ü , sınıf kanaşmalarının doğ rudan baskısıyla orta ya çıkmış kısmi demokratik hak ve özgürlüklerdir . Bu , geleneğinde köklü bir icazet anlayışı olan Türkiye sol hareketi nin yeni oluşumları için uygun bir politik ortam oluşturuyordu . İdeoloj ik koşullara gelince , sorunun bu yanı özel bir önem taşıyor . Zira , 1960 ' ların sol akım ve grupları . gerek cumhuriyet sonrası ideoloj ik birikimlerin . gerekse 1960 ' ların uluslararası modern ideoloj ik akımların doğrudan damgasını taşır . Cumhuriyet sonrası ideoloj ik birikim denilince , ilk akla gelen , Şefik Hüsnü dönemi TKP ' sidir . Bu p arti , bütün bir tarihi boyunca liberal sol bir çizgi izlemiş , bazı araştırmacıların deyimiyle , Kemalist hareketin sol bir eklentisi olarak kalmıştır . İşçi sınıfının siyasal mücade lesinin bütün temel meselelerinde sağ oportünist . sınıf işbirlikçisi bir tutum izlemiş , bunun teorisini y apmış , pratiğini yaşamıştır. Bütün bunlar olumsuz bir ideoloj ik birikim yaratmış ve 1960 sonra sının sol akımları bu birikimden derin den etkilenmişlerdir . 1960 sonrasının sol akımlarını etkile yen bir başka ulusal-tarihsel ideoloj ik birikim . resmi ideoloj i olan Kemalizmin
sol yorumudur . Bu etki doğ rudan olduğu kadar Şefik Hüsnü dönemi TKP ' sinin ideoloj ik mirasının bir urunu olarak , özellikle bu ikinci yolla yaşanmıştır . 1960 ' ların gözde ideologları Mihri Belli ve Hikmet Kıvılcımlı gibi eski TKP ' l iler . bunun teorisyeni ve taşıyıcısı olmuşlar dır . 1960 ' l arda artan emperyalist baskı ve somuru , özel tekelci sermayenin güç lenmesi , bunun özellikle küçük-burjuva yığınlarda ve aydınlarda y arattığı tepki ve öfke, "sol" Kemalizmi güçlendirmiş , Kemalist ordu . Kemalist devletçilik . Kema list bağımsızlıkcılık vb . gerici ideoloj ik düşünceler . küçük-burj uva aydınlarının temel "sol" tezleri ve çözüm önerileri haline gelmiştir. Dönemin uluslararası ideoloj ik koşulla rına gelince , doğ al olarak , ilk akla gelen Kruşçevci modern revizyonizmin Dünya Komünist ve İşçi H areketinde y arattığı büyük tahribat ve k azandığı büyük güçtür. Modern revizyonizmin güçlü ideoloj ik etkisi , 1960 sonrası Türkiyesinde de yaşandı ; bu . geçmiş sol hareketin olumsuz teorik mirasıyla birleşerek ona daha güçlü bir temel , daha kapsamlı bir etki alanı sağladı . Dönemin iki ana akımı TİP ve MDD ' nin . bütün temel ideoloj ik-siyasi tezleri modern revizyo nizmden kaynaklanmaktaydı . 1960 sonrasında , uluslararası planda belirginleşip etkinlik kazanan bir diğer ideoloj ik akım ÇKP merkezli Maoculuktu r . Kruşçevci modern revizyonizmle çelişki ve çalışmalarına Marksist-Leninist bir ideo loj ik görünüm kazandırmayı başaran ÇKP . Uluslararası Komünist Hareketin modern revizyonizme karşı mücadelesini zaafa uğ rattı . Bir yandan dünya işçi h areketine popülist ideoloj ik etkiler taşırken . öte yandan özellikle geri ülkelerin köylülüğe ve küçük-burjuvaziya dayalı devrimci h areketlerine güçlü bir ideoloj ik dayanak oldu . Aynı dönem dünya ölçüsünde maceracı lığın da belirli bir güç k azandığı bir dönemdi . Yanısıra , özellikle Latin Ameri ka ülkelerinde , küçük-burjuva popülist anti-emperyalist hareketlerin hızla yayıl dığ ı , ideoloj ik etkilerini uluslararası planda duyurdukları bir dönemdi . Gerek Maoculuğun . gerekse Latin Ame rika kökenli küçük-burjuva ihtilalciliği nin ideoloj ik etkileri . özellikle 1968 sonrası Türkiyesinde ve özellikle gençlik arasında kadroları hareketinin önder kendini gösterdi . Bununla birlikte, 1960 yılları , Mark sist-Leninist klasikierin Türkçeye çevril diğ i yıllardı . Devrimci kitle mücadelele rindeki gelişmeler , özellikle de işçi sınıfının gelişen militan hareketi sosya lizme yaygın bir sempati ve Marksist-Le ninist fikirlere büyük bir ilgi y aratmıştı .
Ekim 1987 Fakat gerek ülke sol hareketinin olumsuz ideoloj ik mirası , gerekse modern revizyo nizmin büyük ideoloj ik tahribatı ve bunun Türkiye ' ye etkisi , işçi sınıfının Mark sist-Leninist politik hareketinin doğ up gelişmesini engelledi . *
Sonraki yıllarda ilerici , devrimci hareketin tüm güçlerinin toplandığı bir mihrak haline gelen TİP , 1961 Şubatında kuruldu . Bir grup sendikacı tarafından kurulan TİP , kendiliğinden işçi hareketi nin bir ürünüydü ve burj uva reformisı bir platformdaydı . Önceleri sosyalizmden bile sözetmeyen "sosyal adaletçi" bir p artiydi . Dönemin ilerici aydınlarının katılı mıyla belirli bir fikri canlılık kazanma ya başlayan TİP , ilk defa 1965 ' lerde sosyalizmden sözetmeye başladı ve kendini " işçi sınıfının sosyalist partisi" ilan ett i . Gerçekte ise TİP , ne işçi sınıfının p artisiydi , ne de sosyalistti . TİP , refor mist, parlamentarist bir p artiydi . Parla menter yoldan sosyalizme barışçı geçişi savunuyordu . Yasal mücadeleyi ve örgüt lenmeyi temel alıyordu . TİP yönetimi militan , devrimci kitle mücadelelerine "provak asyon olur" gerici-pasifisı mantı ğ ıyla karşı çıkıyordu . *
TİP ' le aynı dönemde , Aralık 1961 ' de doğ an ve sol etiket taşıyan bir başka akım , YÖN Hareketiydi . Doğ an Avcıoğlu ' nun önderlik ettiğ i YÖN Hareketi , kendin i , Kemalizmin çağdaş yorumcusu olarak görü yor ve " günün gerçeklerine uygun" bir yeni devletçilik anlayışını savunuyordu . Orta sınıf aydınlarına dayanan YÖN Hareketi , düşündüğü çözümün gerçekleşma yolu olarak da, gerçekte , " Kemalist ordu "ya dayalı bir askeri darbeyi görü yordu . YÖN Hareket i , emperyalizme bağım lı kapitalist gelişmeye orta sınıf aydın larının duyduğu burjuva milliyetçi tepki nin bir ifadesi idi . 1960-65 döneminde ilerici aydın kesiminin önemli bir bölümü nün ideoloj ik açıdan etkiledi . TİP içi ayrışmada MDD kanadının başını çeken ler , başlangıçt a , YÖN Hareketi içinde mevzilenmişlerdi ve ideoloj ik platforml arı çakışmasa d a , bir çok önemli meselede görüşleri çakışıyordu . "Kemalist devrimle ri tamamlam!i" , "kapitalist olmayan kal kınma yolu " , burjuva milliyetçiliğ i , cun tacılık vb . bunların başlıcalarıydı . *
1965 1 te
doğ an ,
sonraki yıllarda CHP ' -
EKİM
15
ye hakim olan , Türkiye toplumunun son yirmi yıllık siyasal yaşamında özel bir yer tutan ve bu özel yerini de , daha çok işçi sınıfı ve diğer emekçi sınıf ve tabakaların devrimci muhalefetini "sol" bir demagoj iyle düzenin sınırları içine hapsedip eritıneye ve devrimci demokrat hareketi ideoloj ik-siyasal açıdan değ işik ölçülerde etkilerneye borçlu olan burjuva reformisı hareket , 1960 ' ların bir başka akımıydı . Reformist burjuva hareketin lideri Ecevit, artan kapitalist gelişmenin sınıf çelişkilerini keskinleştirdiğ ini , sos yal problemleri arttırdığ ını ve ôunun , Türkiye toplumunu devrim ve komünizm tehlikesi ile karşı karşıya bır aktığını , bunu engellemenin yolunun ise , "ortanın solu" politikasından geçtiğ ini söylüyordu . Artan sınıf çelişkilerini yumuşatmay a , hızlı k apitalist gelişmenin aşırılıklarını törpülemeye dönük öneriler , burjuva re formist h areketin programının esasını oluşturuyordu . Bu yönüyle , tekelci serma yenin sınırsız ekonomik gücü ve siyasi tekeli karşısında , orta sınıf özlemlerini dile getiriyordu . Fakat burjuva reformist hareketin asıl güc ü , kendi p rogramını sol bir demagojiyle süsleyerek işçi sınıfının , köylülüğün ve küçük-burjuvazinin sola açılan kesimlerinin desteğini almaktan geliyordu . 1960 sonrasının devrimci sınıf kaynaşmaları ve bu temelde TİP ' in artan etkis i , burjuva reformisı hareketin şekii lenişinde özel itici bir rol oynamıştır . *
Devrimci kitle hareketlerindeki geliş meyle , TİP ' in kendini işçi sınıfının sosy alist p artisi ilan etmesi , ve " Demok ras i , Bağımsızlık ve Sosyalizm" şiarını benimsernesi aynı döneme rast geldi . TİP , 1965 1 lerde , ilerici , demokrat , devrimci hareketin toplanma ve örgütlenme merkezi haline gelmişti . 1965 ' teki kısmi seçim başarısı da bunun ürünüydü . DİSK aracı lığıyla işçi sınıfı üzerinde , FKF ( Fikir Klüpleri Federasyonu ) aracılığıyla genç lik üzerinde kayda değer bir etkisi vardı . Ne var k i , tüm sol hareketin toplanma merkezi olması , TİP ' in ideoloj ik ve sınıfsal heterojenliğinin de ifadesiydi . Reformisı-p arlamentarist çizginin zorunlu kıldığı popülizm , bu yönünü ayrıca beslemişti . 1960 ' ların ikinci y arısınd a , gelişip yaygınlaşarak güçlenen devrimci kitle mücadelesinin sorunları ve baskısı , ve bunun yanısıra bazı önemli uluslara rası olaylar , TİP ' in ideoloj ik sınıfsal heterojenliğini ayrıştırmaya başladı . Aybar ' ın liberal sosyalizmi , Aren-Bo ran grubunun modern revizyonist çizgisi, M . Belli ' nin cuntacı-milliyetçi MDD ' ciliğ i , sonradan bu sonuncusundan doğ an , Maocu
16
EKİM
Sayı 1
PDA , Guaveracı THKP-c vb . hepsi TİP ' in iç ayrı§rnasından doğ dular . . İlk büyük ayrı§rna ve kutupla§rna TIP yönetimi ile M . Belli ' nin MDD muhalefeti arasında oldu . TİP-MDD çatı§rnası olarak bilinen bu olay , son yirmi yıllık devrim ci hareketi derinden etkiledi ve ideoloj ik etkileri bugüne kadar yaşadı . Türkiye ' de kapitalizm mi hakim , feodalizmi mi , gündemde olan sosyalist devrim mi, milli demokratik devrim mi konuları etrafında sahte bir Marksist görünürole süren tar tışmanın her iki tarafı da burj uv a revizyonist bir konumdaydı . Gerçekte çatışma burj uva p arlamentarizmi ile dev let darbeciliğ i arasındaydı . Her iki akım da Kru§çevci modern revizyonizmden ve geçmiş sol hareketin sağ oportünist mira sından besleniyordu . Birincisi , parlamenter yoldan , barışçı mücadeleyle iktidarın ele geçirilmesi teme linde sözde bir sosy alist devrimi savunu yordu . Yan i , bir tür burjuva sosyalizmi n i . İkincisi , orduya dayalı devlet darbe si yoluyla sözde bir milli demokratik devrimi savunuyor, sosyalizmi ise uzak bir geleceğin sorunu olarak görüyordu . Birincisi, sözde i§çi sınıfı öncülüğünü savunuyordu . Fakat bu , pazı sendika yöneticileri aracılığ ıyla kendiliğinden i§çi hareketi üzerinde belirli bir etki kurmak çabasından öteye bir anlam taşımıyordu . İkincisi, işçi sınıfı öncülü ğ ünü lafta bile savunmuyordu . Kısacası , her iki akımın , Marksizm-Leninizm ve i§çi sınıfının devrimci siyasal sınıf platfor muyla en ufak bir ilgileri yoktu . TİP-MDD çatışması , proleter sosyalizmi açısından hiçbir şey ifade etmeyen , burj uv a sosya list klikler arasında bir çatışmaydı . Ne var ki , daha önce de belirtildiği gib i , bu çatışma, devrimci hareketin sonraki dönemini derinden etkilernesi açı sından önemlidir . Ve hemen belirtilmelidir k i , bu etki bütünüyle olumsuzdur . Zira , 1970 1 ler in tüm radikal devrimci siyasal örgütleri, bu çatışmanın MDD kanadından kök almışlar ve ideoloj ik etkilerini deği şik ölçülerde yaşamışlardı r . Her ne kadar , MDD teorisyenlerinin darbeci-refor misı çizgileri kısa zamanda reddedilmişse de , onun küçük-burj uva teorisi ve prog ramı uzun yıllar etkisini sürdürmüş , 1970 ' lerde Maoculukla birleşip , daha sis tematik bir temele de kavuşunca , prole taryanın sosyalist platformunun ve Leni nist sınıf partisinin y aratılmasının en büyük engeli olmU§tur . *
Bizde, TİP-MDD ayrışmasının MDD kanadının bir v aryasyonu olarak doğ an devrimci küçük-burjuva popülizmi , gerçek-
te çağ daş , uluslararası bir akımdır . İ kinci Dünya Savaşından sonra yaygınlık kazanmıştır . Emperyalist sömürünün yıkı ma uğrattığı küçük-burj uv azinin ve köy lülüğün devrimci başkaldırışının ifadesi dir . Asya ve Afrika ülkelerinde daha çok köylülüğe dayalı ve ulusal kurtuluşçu Latin Amerika ülkelerinde niteliktedir . ise , daha çok küçük-burjuvaziya dayalı anti-emperyalist demokratik n iteliktedir . Fakat çağımızın p roleter devrimler çağı olması gerçeğinin belirlediği etkenler , halkların sosyalizm isteği ve sosyalizmin halklar nezdinde , özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası kazandığı büyük prestij , küçük-burjuva devrimci popülizmin Mark sizm ve sosyalizm adına ortaya çıkmasına yol açmaktadı r . Çin , Vietnam ve Küba devrimleri, bu çağdaş akıma özel bir güç ve itilim kazandırmıştır . Maoculuk , Kast roculuk , Gueveracılık bunun değişik bi çimleri olmuşlardır . 1960 ' larda , modern revizyonizmin devrim düşmanı konumuna duyulan tepki ve ÇKP ' nin modern revizyo n izme karşı görünüşteki mücadelesi , kü çük-burj uva popülizminin Maocu biçimine , özellikle Asya ülkelerinde güç kazandır mı§tır. Benzer gelişme , Küba devriminin etkisiyle de birleşerek , Latin Amerika ülkelerinde Kastroculuk , Gueveracılık a çısından olmu§tur . Devrimci küçük-burjuva popülizminin başlıca ideoloj ik özellikleri , ulusal de mokratik devrimi mutlaklaştırması , sosya lizmi uzak ve belirsiz bir hedef şeklinde görmesi ve özellikle de , p roletaryanın tarihsel rolünün kavranamamasının bir parçası olarak , devrimda işçi sınıfının öncülüğ ünü reddetmesi y a da bunu " ideo loj ik önderlik" (! ) düzeyine indirgernesi Devrimci küçük-burj uva popülizmi , dir . kendi siyasal sınıf perspektifini ( devrim ci demokrasi ya da küçük-burjuva sosya lizmi ) , işçi sınıfının siyasal sınıf pers pektifi ( p roleter sosyalizmi ) olarak sunar . Felsefi temeli , diyalektik ve tarihsel materyalizm değ il , kaba bir materyalizmle gizlenen felsefi idealizmdir. Bu kendin i , en çarpıcı şekilde , sosyalizm davasın ı , maddi temelinden , işçi sınıfından kopuk ele alışta gösterir . Latin Amerika kökenli alanlarınd a , ek olarak , toplumsal tarihsel koşullardan ve toplumda süren sınıf mücadelesinin nesnel koşullarından kopuk luk olarak gösterir . Maceracı , iradeci devrim ve mücadele anlayışı bunun ürünüdür vb . *
Türkiye 1 de , 1968 ' lerde şekillenmeye başlayan devrimci küçük-burj uva popüliz mını yakından incelemenin ve doğ ru değerlendirmenin büyük bir önemi v ar .
Ekim 1987 Zira , daha önce de söylendiğ i gibi , bu akım Türkiye devrimci hareketinin son 20 yılına damgasını vurmuştur ve ideoloj ik siyasal etkinliği ile bugüne dek yaşamış tır . Türkiye proletaryasının sosyalist sınıf platformunu ve Leninist sınıf parti sini yaratmak çabasındaki Türkiyeli ko münistler , devrimci küçük-burjuva popü lizmiyle köklü bir hesaplaşmaya girmeden , onun tarihsel olarak en etkin biçimlerin den biri olan Maoculuğun tüm etkilerinden arınmadan , bu görevin üstesinden gele mezler . Ülkemizin küçük-burj uva devrimci po pülist akımları , 1960 ' ların ikinci yarısı nın , özellikle 1968 sonrasının toplumsal siyasal koşullarının ürünüdürler . 1960 1 la rın ikinci yarısı , özellikle işçi sınıfı ve şehir küçük-burjuvazisinde dikkate değ er bir siyasal hareketıeniş yıllarıdır . İşçi sınıfının kendiliğinden hareket i , büyük şehirlerden Anadolu ' nun diğer illerine yayılmış , iktisadi taleplerle giriştiği eylemler çoğu kere siyasal nitelikler kazanmıştı r . Fakat buna rağmen , gerek modern revizyonizmin Dünya Komünist ve İşçi Hareketinde yarattığı tahribat , gerek geçmiş sol hareketin ideoloj ik mirası ve b t? mirası 1960 ' lar Türkiyesine taşıyan TIP ve MDD teorisyenlerinin ideoloj ik etkinliğ i , ve gerekse de siyaset sahnesine çıkan şehir küçük-burjuvazisinin siyasal etkinliğ i , Türkiye işçi sınıfı hareketinin kendi bağ ımsız siyasal sınıf platformuna ve komünist sınıf partisine k avuşmasını engellemiştir . Proleter sosyalist gelişmenin ideoloj ik etkeni olabilecek devrimci kü çük-burj uva aydınlarının önemli bir kısmı , MDD 1 ci popülist ideoloj inin etkisine girmişlerdi r . Geriye k alanı ise , liberal sosyalist ya da modern revizyonist akım lara katılmışlardır . Aynı yıllar şehir küçük-burj uvazisi nin , özellikle de aydınlar ve öğrencilerin siyasal hareketıeniş yıllarıdı r . Şehir küçük-burj uvazisi etkili bir demokratik anti-emperyalist siyasal güç olarak sah nededir . İşte 1960 ' ların ikinci yarısında , MDD hareketini ve ondan doğ an küçük burjuva devrimci popülist hareketi güçlü ve etkili kılan , bu toplumsal siyasal ortamdır . *
M . Belli önderliğindeki MDD hareketi , başlangıçta YÖN Hareketinin bir unsuruy du ve ideolojik yakınlıkları vardı . Zaten YÖN Hareketi ideoloğu D .Avcıoğlu ' nun da , kendine göre bir MDD teorisi vardı . Aynı dönemdeki bir başka MDD 1 ci klik mülteci TKP idi ve teorisyeni Zeki Baştırnar ' dı . Aralarında belirli siyasal farklılıklar olsa da , bu üç mihrakın ideolojik özü
EKİM
17
aynıydı . Kitle mücadelesinde , özellikle gençlik mücadelesindeki hızlı gelişme ve devrimci leşmeye pasifisı-parlamentarist TİP yöne timinin cevap verememesi , cevap vermek bir y an a , "provakasyon olur" gibi gerici pasifisı düşüncelerle bu mücadeleyi engel lemeye çalışması , M . Belli ' ye TİP içi muhalefet ıçın uygun bir fırsat verdi . Türk Solu Dergisi çevresinde odaklaşan muhalefetiyle gelişen anti-emperyalist devrimci gençlik eylemi üzerinde ideolo jik-siyasal etkinlik kurmaya çalıştı ve bunu "geniş cephe" tezi ve MDD teorisiyle yaptı . Bir hayli de başarılı oldu . Dönemin gençlik liderlerinin büyük bir bölümü -ki bunlar sonradan , devrimci küçük-burj uva popülizminin temsilcisi THKP-c , THKO ve TKP-ML ' nin kurucuları oldular- MDD çizgisinde , MDD felsefesiyle eğitildiler . Mihrici MDD Hareketinin ama cı , küçük-burjuvazinin devrimci kitle eylemini geliştirip güçlendirmek değ il , kendi dışında varolan bu eylem i , kendi cuntacı girişimlerine dayanak ya prnaktı . Bunu "Ordu-Gençlik Elele Milli Cephede" sloganıyla ve Kemalizmi gençlik içinde propaganda ederek y apıyordu . Devrimci kitle mücadelesinin gelişimi ve bilimsel sosy alizmin en genel bilgileri nin edinilmesiyle birlikte , MDD hareketi kendi içinde ayrıştı . Mihri Belli çevresi ve D .Perinçek ' in PDA grubu küçük-burju va reformist kanadı , daha sonra THKP-c ve THKO şeklinde örgüHenecek olan çevre ler ise , küçük-burj uva devrimci kanadı oluşturdu . Bu kanada daha sonra PDA ' dan kop acak olan TKP-ML hareketi katıldı . *
1968 ' lerde ideoloj ik şekilleome sürecine giren devrimci küçük-burjuva popülizmi , 1970 başlarında , örgütsel biçimler kazan maya başladı . Çağdaş tüm benzerleri gibi , sosyalist olduğu ve proletarya adına hareket ettiğ i iddiasındaydı . Ger çekte ise , savunduğu sosyalizm anlayışı , bir tür küçük-burjuva sosyalizmiydi ve sosyalizm terimi bile pek fazla kullanıl mıyor , kullanmak bir y an a , devrim aşaması gerekçe gösterilerek yasaklanı yordu . Vazgeçilmez şiarları "Demokrasi ve Bağımsızlık"tı . İşçi sınıfının tarihi rolünün kavranamaması , bunun bir ürünü olarak işçi sınıfının devrimde önderliği nin reddi ve " ideoloj ik önderlik" tezi ve de sosyalizm perspektifinden yoksunluk , bu akımın esas ideolojik niteliğ i idi . Devrimci küçük-burj uva popülizmi , son 10-15 yılda ciddi değişimler yaşadı ama , bu ideoloj ik öğeler , değişik saflarda değ işik ölçülerde olmak üzere sürdü ve Türkiye işçi sınıfının sosyalist sınıf
18
EKİM
Sayı 1
platformunu ve partisini yaratmanın ö nündeki büyük ideolojik engeller oldu . Devrimci küçük-burjuva popülizmi , TİP ' in burjuva liberal , Mihri Belli ' nin darbeci reformİst MDD hareketi karşısın da , küçük-burjuva ihtilalciliğini temsil etmesi açısından ileri ve olumlu bir hareketti kuşkusu z . Fakat proletaryayl a , proleter sosyalizmiyle , Marksist-Leninist dünya görüşüyle ilgisinin olmadığı ; ideo loj isi , teorisi ve programıyla küçük-bur juva b ir konumu ifade ettiği de apaçık tır . Marksizme belirli bir yakınlığı vardı ; bunda samimiydi de . Ne var ki , bu yakınlık yalnızca duygusal niteliktey di . Gerçekteyse , örneğin Mahir Çay an 1 ın bütün teorik çabası Leninizmin özellikle geri ülkeler devrimi açısından geçersizli ğ ini kanıtlamaya dönükt ü . Aynı şeyi , "Mao Zedung Düşüncesi"nin en radikal biçimini savunarak ! . Kayp akkay a yapma ya çalışt ı . THKO ' ya gelince, o terminalo j ide bile Marksizme çok uzak bir hareket U. THKP-c ve THKO , daha çok , şehir küçük-burj uvazisinin sosyal eyleminin teo ri ve pratiğinin ifadesi idiler . Bu nedenle , daha çok , Latin Amerika ülkele rindeki devrimci küçük-burj uva popülizmi nin Türkiye ' deki benzerleriydiler . TKP-ML ise , daha çok köylülüğün sosyal eyleminin teori ve pratiğinin ifadesi idi . Ve bu nedenle de daha çok , Asya kökenli devrimci köylü hareketlerinin , özellikle de Maoculuğun , onun özel bir biçimi olan Çaru Mazumdarcılığın Türkiye ' deki bir benzeriydi. Devrimci küçük-burjuva hareketler ilk ideoloj ik köklerini MDD hareketinden alsa lar da , ideoloj ik siyasi şekinenişleri MDD hareketini çok aşar . Mihri Belli ' nin cuntacı-reformcu yolunu farkedip ondan koptukları ölçüde , çağdaş devrimci kü çük-burjuva popülist akımların etkisi altına girdiler . Maoculuk , Guaveracılı k , Kastroculuk b u hareketlerin devrim , ör gütlenme ve mücadele anlayışlarını belir ledi . Temel teorik sorunlarda , özellikle çağ tahlillerinde modern revizyonizmin , ülke tahlillerinde ise , daha çok geçmiş sol hareketin ideoloj ik etkisi altında idiler. Felsefi açıdan bu akımlar idealist bir konumdaydılar . Sosyalizmi onun maddi temeli olan işçi sınıfından koparıyor, " ideoloj ik önderlik "i teorileştiriyor , sınıf mücadelesine ve devrim sorunun a iradeci bir tarzda yaklaşıyorlardı vb . " ' 7 1 ' Sol ' Hareketi" olarak adlandırı lan devrimci küçük-burj uva popülist akın lar genellikle "revizyonizmin günahının bir kefareti" olarak değerlendirilmiştir. Bu kefaret teorisi , gerçeğ i yanlızca bir ölçüde ve yalnızca bir yönüyle ifade ediyor . Bu tipik küçük-burjuva sınıfsal siyasal olgunun toplumsal maddi koşulla-
rını değil , yalnızca subjektif koşullarını -bunu bile tamamiyle değ il- yansıtıyor . Bu nedenle çok yetersiz , tutarsız ve bir bakıma idealist bir değerlendirmedir . Hiçbir tipik siyasal olgu , belirli toplum sal koşullar üzerine oturtulmadan açıkla nıp değerlendirilemez . Sorunun böyle ele alınışı , devrimci küçük-burj uva popüliz minin eleştir ilmesini sınırlamış , özellikle onun sınıfsal niteliğ ine , ideoloj ik , felsefi köklerine yönelik eleştiriyi zayıflatmıştı r . B u nedenle , TDKP , THKP-c/ ML hareketi ve Marksizme yönelmek isteyen diğer gruplar , işçi sınıfının tarihsel rolü , devrimde öncülüğ ü , sosyalizm perspektifi vb . konu larda küçük-burj uvazinin devrimci demok rat platformunu aşamadılar ve tüm çaba lara rağmen , Türkiye işçi sınıfının proleter sosyalist platformu ve p artisi yaratılamadı . 15-16 Haziran İşçi Direnişi , alabildi ğine uyarıcı ve eğ iticiy di. Bu , görkemli işçi başkaldırı sı , yalnızca , işçı_ sınıfını p arlamenter hayallerle oyalayan , barışçıl geçiş safsatalarıyla işçi sınıfını edilgen ve etkisiz bir güç haline getirmeye çalışan , yasaları aşan her eylemi prova kasyon mantığıyla yasaklayan sözde "sos yalist devrim" tezi savunucusu Aren-Boran revizyonizmine değ il ; işçi sınıfının tarih sel rqlünü gözardı eden , devrimde önder liğini reddedip " ideoloj ik önderlik" tezini geliştiren , ülkedeki kapitalist gelişmenin düzeyini ve onun yarattığı Türkiye sana yi proletaryasının ulaştığı n itel ve nicel gucu görmezlikten gelen , işçi sınıfı önderliğinde emekçi sınıfların devrimci mücadelesi yerine orduya dayalı cuntasal çözümleri ya da bir grup öncü savaşçısı nın kısır eylemini koyan MDD kampına da büyük bir darbeydi . Buna rağmen , devri mci küçük-burj uva popülist akımlar bil dikleri yolda yürüyüp , bunun teorisini sistemleştirdilerse , bunun , oportünist gü nahların kefareti olmaktan öte nedenleri olmak gerektir . Yin e , 1971 yenilgisinin derslerine ve 1970 ' li yıllarda işçi sınıfı nın ulaştığı nicel ve nitel düzeye ve de güçlü ve yaygın işçi mücadelelerine rağmen , küçük-burjuva sınıf perspektifi aşılamadıysa , bunun da ideoloj ik koşul larla içiçe ama , ondan öte nedenleri olmak gerekir . 1968-70 döneminde ideoloj ik şekiileniş lerini tamamlayıp , ardından belirli ör gütsel yapılarda cisimleşen devrimci po pülist akımlar , 12 Mart faşizminin terörü ne yiğ itçe direndiler , fakat maceracı devrim ve mücadele anlayışlarının kaçı nılmaz bir sonucu olarak yenilip dağ ıldı lar . *
Ekim 1987 12 Mart askeri faşist darbesi ve 12 Mart rej imi , 1960 ' l arın sosyo-politik ge lişmelerin in doğ rudan bir sonucudur . Türkiye toplumundaki devrimci sınıf hare ketlenmelerine ve devrimci demokrat siya sal oluşum ve gelişmelere karşı şiddetli bir karşı-devrim saldırısının ifadesidir . Sermaye düzeninin silahlı sadık bekçileri , durumu , "sosyal gelişme ekonomik gelişme yi aşmıştır , gerekli tedbir alınmalıdır" , şeklinde emperyalist değerlendirdiler , milırakların ve tekelci burj uvazinin direk tifiyle gereğ ini yaptılar . 12 Mart Dönemi , devrimci kitle mücade lelerinin , işçi sınıfının zayıflamış ikti sadi mücadelesi dışında , durdorulduğu ; toplumun ilerici , devrimci güçleri üzerin de yoğun ve sistemli bir baskı ve terörün mücadelelerle kazanılmış uygulandığ ı , çeşitli hak ve mevzilerin önemli ölçüde yok edildiği bir dönem oldu . Devrimci küçük-burjuv azinin kitlelerden kopuk ihti lalci eylemi bu dönemde kanla bastırıldı , örgütlenmeleri yok edildi . Küçük-burj uva kitleler terörle sindirildi , hareketsizliğe itildi . İşçi sınıfı ekonomik haklar uğru n a , zayıf da ols a , belirli bir kıpırdanı şı sürdürdü . 1971 yılında yapılan 78 greve 1 1 . 000 , 1972 yılında 48 greve 1 5 . 000 ve 1973 yılında 55 greve 12 . 000 işçi katıldı . *
1974 yılı , devrimci sınıf hareketlerin de , ve bu temel üzerinde , Türkiye Devrimci Hareketinde , yen i , 1960 ' I ara göre her bakımdan ileri bir dönemin başlangı cıdır . 1974-1980 yıllarını kapsayan ve 1 2 Eylül askeri faşist darbesi ile sona eren bu dönem , devrimci hareket açısından , 1960 ' ların izlerini belirgin bir şekilde taşıyan , ve 12 Eylül sonrasındaki yıkım ve dağ ılınayı belirleyen unsurları içeren bir dönemdir , Bu nedenledir ki, bu dönemi titizlikle değerlendirip doğru kav ramak , özel bir önem taşımaktadır . Sınıf çelişki v e çatışmalarının keskin leşip sertleşmesi , bunun doğ rudan bir ifadesi olarak devrimci kitle eylemlerinin Türkiye tarihinde görülmedik boyutlar kazanması ile karakterize olan bu dönem de , burjuva reformisı hareket , modern revizyonist hareket , küçük-burj uva dev rimci popülist hareket, ve bu sonuncusun dan süreç içinde farklllaşarak oluşan Marksizm yönelimli hareket , bütün bu hareketlerin her biri , ideoloj ik-siyasi pl atforml arına ve sınıfsal konuınıarına uygun rollerini oynayarak , bu dönemde gelişip güçlendiler . 12 Mart döneminin baskı ve terörü , bu ortamda artan kapitalist sömür ü , yığınla rın hoşnutsuzluğunu geliştirip biriktirmiş-
EKİM
19
ti. Ecevit önderliğ inde CHP 1 ye hakim hale gelen burjuva reformist hareket aracılı ğ ıyla yozlaştırılıp p arlamentoya kanalize edilmeye çalışılan bu birikim , reformizmin tüm etkinliğine ve başarısına rağmen hızla devrimci kitle eylemlerine dönüştü . İlk hareketler işçi sınıfı saflarında ve öğ renci gençlikte başladı . *
12 Mart döneminde zayıflay an , fakat buna rağmen süren işçi sınıfının iktisadi eylemi , 1974 1 lerde , kendini yaygın grev ler olarak yeni bir güçle ortaya koydu . 1973 yılında 55 işyerinde 12 bin işçi grevdeydi . 1974 yılında işyeri sayısı 100 ' ü , greve katılan işçi sayısı 30 bini aştı . Bu nice! artışla kıyaslanmayacak bir militan mücadele havası hakimdi işçi sınıfına . Nitekim , özellikle İstanbu l ' da olmak üzere , çeşitli büyük kentlerde , değişik vesilelerle gerçekleşen miting ve anti-faşist protesto gösterilerine , işçi sınıfının etkili kitlesel katılımı bunun bir göstergesiydi . İşçi sınıfının ekonomik haklar ve demokratik-siyasal istemler uğruna mücadelesi , ekonomik grevierin y anısıra , DGM Direnişi , 1 Mayıs gösteri leri , 20 Mart faşizmi protesto direnişi , Tariş ve Tekel Direnişler i , Adan a ' da y aşanan mahalli siyasi grevler , Maden-İş Genel Başkanının öldürülmesini protesto siyasal direnişi ve gösterisi vb . büyük , toplum ölçüsünde yankılanan , geniş kü çük-burjuva yığınlarını etkileyip ardın..., dan sürükleyen eylemlerde belirgin ifade sini bularak gelişip güçlendi , ülke düze yinde yaygınlaştı . 12 Eylül faşist darbe sinin yaşandığı 1980 yılı , işçi sınıfı hareketinin ileri boyutlar kazandığı yıl dı . Sıkıyönetime rağmen , bu yılın ilk 9 ayında, 360 işyerinde 54 bin işçi greve çıkmıştı ve onbinlercesi grev hazırlığın daydı . Ayrıca , çok sayıda grev hükümet kararıyla ertelenmiş , 100 bini aşkın işçinin grev hakkı fiilen gaspedilmişti . İktisadi nedenlerle başlamış olsa da , sıkıyönetimin ve hükümetin kaba ve keyfi müdahaleleri bu greviere siyasal bir ton kazandırınıştı . Özellikle Adana bölgesin deki grevierde siyasal etkenler de rol oynuyordu . 1970 ' lerin ikinci yarısının işçi sınıfı hareketi , 1960 ' l arın işçi sınıf hareketin den her açıdan daha ileri idi . Nicelik ve yaygınlık açısından olsun , bilinç ve tecrübe açısından olsun , sendikal örgüt lülük düzeyi açısından olsun bu böyley di. Bütün bunlara rağmen , işçi hareketi kendiliğ indenci karakterden kurtulamadı . Bilinçli siyasal sınıf hareketi düzeyine çıkamadı . Sınırlı bazı gelişmeler hariç ,
20
EKİM
Sayı 1
bütünüyle reformizmin ve revizyonizmin ideal oj ik etkisinde ve örgütsel denetiminde kaldı . Modern revizyonist hareketin özel rolü ve çabası ile , işçi hareketinin en ileri kesimi bile reformisı burjuvazinin ideoloj ik yörüngesinde kaldı ve onun siyasal eklentisi olmaktan kurtulamadı . Sol etiketli akımlar içinde , modern reviz yonist hareket , reform i st ideoloj inin genel etkinliği temelinde , işçi hareketi içindeki en örgütlü ve etkin güçtü . Küçük-burj uva devrimci gruplardan bir ikisi hariç diğerlerinin işçi sınıfına fazlaca bir ilgileri ve bilinçli bir yönelişleri bile söz konusu değ ildi . Bu alanda en büyük çelişkiyi ve tutarsızlığ ı , başta TDKP olmak üzere , Marksizme yönelen hareketler y aşadılar . İşçi sınıfından sürekli söz edilip , işçi sınıfının siyasal p artisini inşa etme dönemin ana görevi ilan edildiği halde , bu dönemde , bu hareket ler , işçi sınıfının uzun süre dışında kaldılar . Maoculuğun eleştirisi ve sınıf perspektifinde belirli bir ilerlemeyle bir likte gösterilen çabalar ise cılız kaldı . Devrimci demokrasi perspektifinin ve po pülist devrim felsefesinin köklü bir şekil de aşılamaması , işçi sınıfına etkin ve sonuç alıcı bir yöneliş i engelledi . *
İlk militan kitlesel biçimleri öğrenci gençlik içinde ortaya çıkan şehir küçük burjuv azisinin devrimci demokrat eylemi , 1974-80 döneminde , işçi sınıfı hareketinin yanısıra , ve kimi zaman onu gölgede bırakacak biçimde yaş andı . Denilebilir ki , küçük-burjuvazi, 1974-80 döneminin en çok politize olmuş , siyasal açıdan en hareketli ve bir bakıma etkin kesimiydi . Dönemin başından itibaren , yaygın bir mücadele potansiyeline ve belirgin bir örgüt arayışına sahipti . Sayıları onları bulan , hemen tümü de kendilerini Mark sist-Leninist ilan eden devrimci popülist akıml arın istisnasız hepsi bu küçük-bur juva sosyal-siy asal zeminde yeşerip boy attılar . Şehir küçük-burjuvazisinin siya sal hareketliliği bu grupların yaşam ve güç kaynağı oldu . Bu grupların büyük çoğunluğ u , 197 1 ' in küçük-burj uva ihtilalci akımlarının yeni koşullar9-aki devamıydı lar. Küçük-burjuvazinin y aygın kitlesel hareketliliğ i ortamında , geçmişin bütünüy le maceracı eylem çizgisi de� işen ölçüler de terkedilmiş , fakat popülist çizgisi korunmuştu . Sosyalizm adına demokrasi ve bağımsızlıkla sınırlı bir perspektifle mücadele ediliyor , işçi sınıfı adına küçük-burjuvaziya dayaİıılıyordu . işçi sınıfına zayıf bir ilgi gösteriliyar , bir
yan çalışma alanı olarak görülüyordu . İ deoloj ik-siyasi açıdan reformizmin ve modern revizyonızmın güçlü etkilerini taşıyan bu gruplar , eylemine belirli bir it ilim kazandırdıkları küçük-burj uva yı ğ ınlara , bu etkiyi taşıyorl ardı . Bu gruplar , hem küçük-burj uva yığınların reformisı burjuvaziden belirli bir kopuşu nun etkeniydiler , fakat hem de , bu kopuşun bütün sonuçl arına varmasının , bütünüyle devrimci , · ihtilalci bir yörünge ye oturmasının engeliydiler . İşçi hareketine dayalı proleter sosya list bir hareketin varlığı ve etkinliğ i koşullarında , devrim mücadelesinin önemli yedeklerinden olabilecek küçük-burj uvazi nin devrimci demokrat hareketi , devrimci popülist akımların elinde heba oldu . Kimi zaman reformizmin kuyruğuna takıldı , kimi zaman revizyonizmin yedeği oldu ; çoğ u kere maceracı çıkışlarla zaafa uğ ratıldı . Dahası , küçük-burj uva demok rasisinin onlarca gruba bölünmesi teme linde bölük-pörçük bir hale getirildi . Devrimci ufku kal" artıldı . İşçi hareketiyle küçük-burj uva h areket arasında , mücade lenin baskısıyla ve işçi sınıfının kitlesel eylemlerinin özel etkisiyle kendiliğinden belirli bir bağ oluşmasına rağmen , işçi hareketine revizyonist hareketin , küçük burjuva h arekete popülist hareketlerin hakimiyeti istenilen bağın kurulmasını engelledi . İşçi hareket i , kendi siyasal sınıf bağımsızlığını kazanamadığı için , küçük-burjuvaziyi kendi yedeğ i haline getiremedi . Aksine , revizyonizmin ve re formizmin yanısıra , k üçük-burj uva hare ketin devrimci demokrasiyle sınırlı dev rim perspektifinin ideoloj ik b askısına da maruz kaldı . 1974-80 döneminde , 1960 ' ların biriki minden de güç alarak gelişen Kürt ulusal hareketi de küçük-burjuvaziye dayalı idi . Kürt küçük-burjuvazisi de en hareketli siyasal dönemini yaşadı , ayrı örgütlenme ve ayrı mücadele eğ ilimlerinin sosyal temeli oldu . Son olarak ve önemını vurgulayarak belirtmek gerekir k i , modern revizyonizme açık bir tavır alarak , teoride Marksizme belirli bir yöneliş sürecine giren , Maocu luğun eleştirisi ve reddiyle birlikte bu özelliği daha bir belirginleşen grupların tümü de , küçük-burjuva sosyal-siyasal zeminde kaldılar . Küçük-burj uva devrimci popülist gruplar gib i , bu grupların da yaşam ve güç kaynağ ı şehir küçük-burju vazisinin siyasal hareketliliğ i idi . Bu olgu , Marksizm yönelimli hareketin teorik ve sınıfsal zaafının 80 döneminde şehir sınıfsal ve siyasal göstergesidir . ( DEVAM
olduğu kadar , 1974küçük-burjuvazisinin etkinliğinin de bir EDECE K )
E k im 1987
EKİM
21
Seçimler, parlamento ve bağ1ms1z s1n1f tutu mu ANAP parlamentodaki çoğunluğu aracı lığıyla , seçim yasasını yeni değişiklik lerle alabildiğine keyfileştirip , erken seçim kararı aldı . Getirilen baraj o kadar yüksek ki, birkaç parti ancak aşabilir . Seçime hazırlık ve propaganda süresi bir ay gibi kısa bir süreye sığdırıldı vb . Böylece , ANAP , rakipleri diğer sermaye partilerine , burjuva narm lara uygun eşit koşullarda bir mücadele olanağ ı dahi tanımamış oluyor . Referan dum maratonunu kılpayı kazanabiimiş yorgun rakiplerini hazırlıksız yakalama yı , seçim tarihinin bir yıl öne alınma sıyla normal sürenin y aratacağı yıpran manın sonuçlarından kurtolmayı , referan dum sonuçlarından psikoloj ik avantajları ve hükümet olmanın olanaklarıyla birleş tirip seçimlerde en kazançlı , daha doğ ru su , mutlak çoğ unluğa sahip p arti olarak çıkmayı hedefliyor . Öte yandan bununla , katılan p artilerin ve adayların tamamen darbeci generaller tarafından saptandığı skandal bir seçimle ( 1983 seçimleri ) oluşturulan parlamento üzerindeki tartış malı durum sona erdirilip , ona "meşrulu ğ u " ve "saygınlı ğ ı " yeniden kazandırıl mış olacaktır . Eğer başarırsa , 12 Eylül rej imini ve onun yarattığı kurumları kendine zırh edinen sermayenin "sonradan görme" bu fütursuz çetesi , beş yıl daha hükümet etmeyi "millet iradesi" ile garan ti altına almış olacak . Başta ABD olmak üzere , uluslararası mali sermayenin ve hakim sınıflarımızın tercihi de budur kuşkusuz . Bunu , "Özal istikrar demektir" sözleriyle açıkça ifade ediyorlar . Onların nezdinde , Özal ve partisi , 1980 Ocağında uygulanmaya konulan , 12 Eylül rejimiyle iktisadi-siyasi tamamlanan politikayı " istikrar politikası "- harfiyen ve fütur suzca uygulayan ve uygulamaya kararlı güruhu temsil ediyor . Sadece sermaye partilerinin katıldığı bu yarıştan kimin hangi sonuçları elde edeceğ i komünistler ve sınıf bilinçli işçiler bakımından özel b ir önem taşımı yor . Erken seçimin burj uva kampta ne gibi gelişmelere yol açacağ ını ve bunlar arasında yeni güç dağılımını , önümüzde ki günler gösterecek . Normal zamanlara göre siyasal canlı lığın arttığ ı , her p artinin kendi program ve tutumlarını açıkladığı seçim ortamın dan , kendileri için var olan olağ anüstü
engellere ve yasak ortamına rağmen , komünistlerin ve devrimci güçlerin kendi amaçları doğ rultusunda yararlanmaları istenirdi. Ancak devrimci kamptaki siya sal güçlerin halihazırdaki durumları nedeniyle seçimlerde k ayda değer bir etkinlik gösteremeyecekleri apaçıktı r . Ge nel olarak işçilerin ve halkın devrimci demokrat temsilcilerinin adayları (büyük ihtimalle hiç) olmayacaktır . Revizyonistie rin ( TKP vd . ) ve liberal solun (Perinçek ler , Aybarlar, Baştürkler) önceki seçim lerde olduğ u gibi burj uva p artilerden SHP 1 yi destekleyecekleri malum . Anca k , sosyalist hareketin ideoloj ik siyasi bağımsızlığını sağlamanın ve bağımsız sosyalist bir işçi hareketi yaratmanın çabalarımızın ekseni ve biri cik amacı olduğu bir dönemde , seçimler , bu bağ ımsız kimliğin ve tutumun vurgu sunu yapmanın bir vasilesi olması bakı mından önem taşıyor . İkinci olarak da , p arlamento ve benzeri temsili kurumlar konusunda komü nistlerin izlemesi gereken taktikler , 1 80 öncesinde , içinden kopup geldiğimiz popü list hareketin liderleri tarafından karma karışık edildiğinden , bu konudaki taktik politikanın bir kez daha ele alınması fırsatı yaratması bakımından önem taşı yor . Parlamento ve benzeri temsili kurumla ra karşı tutumumuzun yol gösterici ilkele r i , uluslararası işçi hareketinin evrensel tecrübesinin ortaya çıkardığı taktik-siya si ilkelerdir . Bunlar , önce Marks ve Engels tarafından proletarya hareketinin ve onun bağımsız sınıf tutumunun gelişti rilmesi bakımından ele alınmıştı r . 1920 1 lerin başlarında ise, çok daha karmaşık koşullarda Lenin tarafından , Rusya 1 daki bolşevik deneyine de dayanılarak , ola ğ anüstü bir açıklıkla ortaya konulmuş , diğer ülkelerin işçi hareketinin tecrübe leriyle de , doğ ruluğu pratik olarak sı nanmıştır . Ve bunların , Marksist litera türden haberdar herkes tarafından bilin mesi gerekir . Oysa bizde , proletary anın değ il , ama onun adın a , gerçekte küçük burj uva demokratik hareketin temsilciliği rolünü üstlenen popülist hareketin ! iderle ri , her alanda olduğu gibi siyaset-taktik alanında da herşeyi tepetaklak ettiler . Bu ilkelerin ve nesnel gerçeg ın yerine, derin bir subjektivizmin ve kof keskinli-
22
EKİM
Sayı 1
ğ in ürünü taktiklerini ve hayal dünyala rını geçirdiler . 11 ' Burjuva parlemantosun u ve bütün öteki gerici kurumları dağıtma ya gücümüz yetmediğ i sürece , bu kurum larda çalışmak zorundasınız . . . bunu yapmazsanız gevezeden başka bir şey değ ilsiniz "' diyen zalim , keyfi , despot ik çarlık rejiminde bu taktiğ i hayata geçiren Bolşevizm deneyini örnek gösteren Lenin 1 e bu hareketin liderleri gözlerini kap amışlardı . Küçük-burj uva demokratik hareketin şaşaalı görünümünü ön plana çıkarıp ' gerici parl amentolardan devrimci amaçlarla yararlanılması gibi çetin bir meselenin üstünden atlayarak ' 1 devrimci yükselişe sözde önderlik etmiş lerdi . Lenin ' in , uluslararası komünizmin devrimci taktiklerini , Rus deneyiminden de yararlanarak formüle ederken , ' yığın grevlerinin siyasi greve ve sonra da devrimci greve ve en sonunda da çarlığa karşı ayaklanmaya hızla dönüştüğ ü objek tif durumun doğru olarak hesap edilmiş olmasından ötürü verilmişti ' dediğ i p arla mentoyu boykot kararı , bizim liderlerin elinde bayağ ılaştırılıp yozlaştırıldı . Bu tür taktikler yığınların kendi öz tecrübe leriyle devrim için eğ itilmelerine hizmet etmediğ i gib i , hareketi yığ ınlarla birleş tirmemiş , tersine koparmıştır . 11 Burjuva yasanığının araçları olan p arlamento ve diğer temsili kurumların , bizde güdük , alabildiğine sakatıanmış olması , yönetemez duruma geldiklerinde , bu biçimlerin egemen sınıflar tarafından kolayca ortadan kaldırılıyor olması , bu kurumlar var oldukça ve de bu ku rumları dağıtmaya gucumuz yetmediiii sürece , bu kurumlarda çalışmak zorunl,'; luğ u şeklindeki tutumumuzu değ iştirmez . Ancak , bu taktik gündemde olduğu müd detçe her seçim oyununa katılmak gere kir türünden bir tutum da mutlaklaştırı lamaz . Bilindiğ i gib i , özell ikle bizim gibi ülkelerde , askeri diktatörlükler tarafın dan , sık sık , normal burjuva normların dahi uygulanmadığı , sadece düzenleyenıe rin adaylarının ya da isteklerinin aylandığı seçim ya da referandum komedi leri düzenlenınektedir . Bizde 1983 milletve kili genel seçımı , 1982 Anayasası ve devlet başkanlığı için halkoylaması gib i . Bu gibi durumlarda , seçimlere y a da oylamaya katılıp katılmamak , her somut durumda yeniden ele alınması gereken bir tutumdur . Örneğ in , 1983 milletvekili genel seçimine katılmamak , ama Anayasa oyla masına katılıp red oyu vermek siyasal bakımdan doğru tutumdu . Bu gibi özel durumlar dışta tutulursa , parlamento ve diğer temsili kurumlara katılma taktiği gündemde olduğu sürece , sosyalist işçi h areketinin veya onu temsil iddiasındaki komünist hareketin pratik siyasal eylemi :
Sermaye egemenliğ i altında , en demokratik burjuva cumhuriyetlerin de bile genel oyun ve parlamentonun bir aldatmaca olduğunun bilincinde olarak , ama bu aldatmacayı yığın lar önünde açığ a çıkarmak , buna dair önyargıları yıkmak ve kendi devrimci amaçları için bu kürsüyü kullanmak ereğiyle , seçimlere ve parlamentoya katılmak ; * Olanaklıysa , her yerde burjuva partilerin adaylarına karşı işçilerin adaylarını ileri sürmek ve bunların seçilmeleri için eldeki tüm imkan ve araçları kullanarak p arlamento da bir işçi grubu oluşturmay a çalış mak ; * Seçilmeleri imkansız olsa dahi , işçi hareketin in bağımsızlığ ını korumak , programını ve görüşlerini kamu önüne getirmek için işçilerin kendi adaylarını koymak ; faşist sermaye * Daha gerici ya da partilerinin kazanacağı ya da onla rın kazanmasına sebeb olunabileceği gerekçeleriyle işçilerin sosyal-de mokrat burjuva partileri tarafından aldatılmasına karşı mücadele etmek ve işçileri reformcu burjuva partile ri ( SHP , DSP gibi) desteklemekten alıkoymak ; böylesi gerekçelerin işçi leri aldatmayı amaçladığı ve işçi hareketinin bütün burjuva p artiler den tam ve kesin bir kopuşl a , böylesine bağımsız bir tutumla sağ layacağı ilerlemenin parlamentoya birkaç gerıcının girmesiyle ortaya çıkacak dezavantajdan çok daha önemli olduğunu açıklamak ; * Siyasal gericiliğe ve sermayeye karşı b aşarılı bir savaşımın ve nihayet onu altedebilmenin tek temi natının b ağ ımsız bir işçi hareketi olduğu fikrini ısrarla ileri sürmek ve işleme k ; * İşçilerin ya da desteklenebilecek halkın devrimci demokrat adayları nın olmadığ ı veya önceden belirli anlaşmalarla kurulmuş bir seçim bloğunun bulunmadığı durumlarda , aynı şekilde , sosyalist h areketin bağımsızlığını korumak ve geliştir mek amacıyl a , işçileri boş oy kullanmaya çağırmak ; olmalıdır. Bizde ' 80 öncesi ve sonrası yaşanan de gözönündeyken , deneyler reformcu burjuvazi ( sosyal-demokrasi ) yürürlükteki işçi sınıfına karşıt sistemin savunucusu ve koruyucusuyken , sosyalist ve sınıf bilinçli işçiler için sosyal-demokrat bur j uva partilere oy vermek , utanç verıcı bir tutum , sınıf düşmanıarına yardım etmek olu r . Reformisı b:..ı r juvazinin ilerle*
(Devamı s.26'da)
Ekim 1987
'Af' m 1 istenmelidir ? Af tartı şmaları yeniden alev le_n iyor. Af kampanyası açı lı yor. "Işçinin Yol u "nun Aralı k 1 985 tarihli 12. sayı sı nda yayı nlanmı ş aşağı daki yazı yı güncelliğini koru duğu düşün cesiyle yeniden yayı nlı yoru z .
Biz b u soruya olumsuz yanıt veriyo ruz ; " af" değ il , "özgürlük mahkumları -siyasi tutuklular- serbest bırakılsın" , istiyoruz . Bazı burj uva parti ve çevreler le birlikte sosyalizm adına konuşan hemen her siyasal grup ve parti bir " af" ya d a " genel af" sloganıdır tutturmuş gidiyor . Birincilerin tutumu anlaşılırdır ; tuhaf olan ve üzerinde durulması gereken ikincilerin tutumudu r . Sorun bir kavram ya da farklı ifade sorunu değ ildir . Siyasal açıdan ve bazı temel değer yargıları bakımından tutar sız ve zararlı olmasaydı , üzerinde dur mak şüphesiz yersiz olurdu . Bu yüzden , bunun ayırımına varmayanların görüş açısından bu itirazımız yersiz görülebi lir . Ne var ki , sorun bu bakımdan önem taşımaktadır . Öyle ki , "içerdekiler" dahi " af" veya " genel af" isteyebilmektedirler . Örneğ in , İstanbul cezaevlerinde bir kısım siyasi tutuklunun 1984 Nisan-Mayıs-Ha ziran aylarında yaptıkları "ölüm orucu " nun teleplerinden biri de 11 genel af"tı . Yeri gelmi§ken ; devrimci siyasi tutuk lunun kendisinin " affı" konusunda her hangi bir istekte bulunması en hafif ifadeyle , ki§iliğ ini , varlık nedenini ve eylemini red anlamına gelir , Bu kabul edilemez . Tutsak düşmü§ devrimcinin düş mandan af talep etmesini dܧÜnebiliyor musunuz? Kaldı ki , bu noktayı bir an için gözönüne almasak bile , eylemin bütün kararlılığına ve militanlığ ına racrmen , o günkü ko§ullarda , yani her §eyi� cunta tarafından ezildiğ i ve ezilmeye devam ettiğ i , karşı-devrimci terörün ve tutukla maların bütün hızıyla sürdüğ ü , yığınla rın " içerdekiler"in eylemiyle çakışacak herhangi bir istem ve eyleminin olmadığı koşullar altında , sırf bu nedenle dah i , bu talebi ileri sürmek yanlıştı , İkincisi , her şeyi kendine göre dü§ünme anlayışı ve bir tür rej ime tersten umut nı , beslerneyi ifade ediyordu , Bizce , "serbest bırakılma" -"af" değil "içerdekiler" tarafından ancak talebi belirli ko§ullar altında ileri sürülebilir . '\Af" istemi , kelimenin anlamı açı k ,
EKİM
23
A . AZAD
" affedilme" , " b ağ ışlanma" istemini ifade eder ve "suçluluğun" kabulünü , onun veri alınmasını içerir . Subjektif niyet ne olursa olsun , far kında olarak veya olmayarak kullanılsın , bu tür sloganların k amuoyuna verdiğ i mesaj , devrimci siyasi tutukluların , sen dikacıların , işçilerin , öğrencilerin , ileri ci demokrat aydınların "suçlu" , demokrasi ve sosyalizm için her türlü eylemin "suç" olduğunun kabulü ve "affı" istemidir . Nitekim bazı burj uv a parti ve çevreler sorunu bu şekilde koymaya özen gösteri yorlar . "Sadece belirli kesimlerin sorumlu tutolamayacağı" , "bütün suçların gençlere yüklenemeyeceğ i " , "toplumsal barışın sağ lanması , y araların sarılması , onbinlerce gencin topluma yeniden kazanılması" vb , gerekçelerle "geniş kapsamlı bir af" isteniyor . Böylece , bir yandan rejim aklanıyor , özgürlük , y as a , hak , hukuk adına ne varsa çiğnemiş cuntanın suçla rının üzerine sünger çekiliyor ; öte yan dan , toplumdaki sınıf çatışması ve özgür lük mücadelesi bir "Yanılgı" ya da "kışkırtma" , bu yönde her eylem "suç" , devrimci , ilerici siyasi tutuklular da "hata y apmış" y a da "aldatılmış" insan lar olarak sunulup affı rica ediliyor . Bir süre önce basına açıklanan , cezaların bir defaya mahsus indirimini , ancak , suçun tekrarı halinde iki misli arttırılınasını öngören SOOEP-HP ( şimdi SHP ) ortak af tasarısı bu mantıüın ürünüdür. Ve aslında durumu ağırla tı ran bir tuzak niteliği taşımaktadı r . Bu "hakyemez" ve pek lütufkar baylarımı z , belli ki , i k i misli ceza tehdidiyle devrim ci mücadeleye gem vurmayı , devrimcileri davayı terke zorlamayı da umuyorlar . Biz , bu baylarımızın gerekçelerini ve lütuflarını tiksinerek reddediyoru z . Şüphesiz mevcut toplumsal v e siyasal sistemi değişmez ve değ iştirilemez bir veri olarak alanlar bakımından ve rejimin yasaları ve mahkemeleri önünde , bu toplumsal ve siyasi sisteme kar§ı her türlü devrimci eylem , rejim aleyhtarı her türlü ilerici girişim "suç"tu r . ( * ) Ancak , toplumun maddi , siyasal , dü §Unsel , kültürel gelişmesinin önünde engel . olan bır toplumsal sisteme , bu geli§meyi polis ve asker zorbalığıyla durdurmaya çalı§an , en masum ilerici gir i§ imi dahi ha� vani bir tutkuyla ezen bir siyasal re]. lme kar§ı her türlü devrimci eylem tarihsel , toplumsal , siyasal ve moral bakımından me§rudur , haktır ve zorunlu luktur .
§'
_
24
EKİM
Sayı 1
Bu yüzden devrimciler hiçbir şekilde ve hiçbir makamdan "af" dilemiyorlar. dileyemezler ; her şeyin bir bedeli olduğu nun ve tarihsel görevlerinin bilincindedir ler . Kamuoyuna verilmesi gereken mesaj budur ve sloganlarımızın buna uygun olması gerekir . Yani, özgürlük ve toplum sal devrim için mücadelenin meşruluğunu . haklılığını ifade etmesi . kitlelerde özgür lük bilincini pekiştirmesi , tutarlı ve sağlam değer yargılarının yerleşmesine hizmet etmesi gerekir . Dahası . devrimci siyasal tutukluları koruma ve kurtarma mücadelesi öyle yürütülmelidir ki. bu mücadele . rej ime karşı cepheden bir saldırıya . iktidar sahiplerinden hesap sormay a dönüşsün . Bunu d a . faydacı ve tutarsız bir anlayışla ileri sürülen "af" türünden sloganlar değ il . doğ rudan doğ serbest bırakılına istemini ifade ruya eden sloganlar sağlayabilir . Af istemi ise haliyle içinde edilgenliği taşır ve yığın ları "yukarıdakiler"den bir şeyler dileyen ricacılar konumuna iter . Bu istem -ilerici , devrimci siyasi tutukluların serbest bırakılması istemi toplumsal muhalefet . halkın özgürlük eylemi rej imi zorladığı ve kuşattığı gerçekleşebilir . Hiç kuşkusuz oranda hükümet ve iktidar sahipleri bunu bir 11 şeklinde sunacaklardı r . Bu onları af" ilgilendirir . Ama onların kendilerini temi ze çıkarmayı ve bağışlayıcı konuma sokmayı amaçlayacak olan böyle bir manevrası da, ancak doğrudan doğ ruya serbest bırakılına istemiyle sözü edilen bilinç ve değer yargılarının yığınlara mal edilmesi ölçüsünde boşa çıkarılabilir . "Genel af" sloganı . üzerinde ayrıca durmaya değer . Zira faydacı ve tutarsız zihniyet özellikle bu sloganda ifadesini buluyor. Daha geniş toplumsal kesimlerin desteğ ini sağlamak için siyasal kaygılar ve değer yargıları bir yana bırakılıp . "genel olarak mahkumlar" k ategorisi yara tılıp onların affı isteniyor. Böylece siyasal eylemle , sıradan , adi suç arasın daki temel ayırım silinmiş oluyor . Bu . siyasal eylemlerle adi suçu eşitleştirmek değil de . nedir? (Burada , özgürlük ve devrim adına siyasal eylem adı altında y apılan başıbozuklukların ve ipsizliklerin sözcülüğünü yapmadığımızı belirtmek isteriz . "Özgürlük mahkumu" vb . ifadeler devrimcilik adına yapılmış bu kavramın muhtevasına uygun düşmeyecek b aşıbozuk lukları yığınların önünde kınarnayı da mümkün kılıyor . Oysa "genel af" öylesi şeylerin kabullenilmesi . üzerinin örtölme siyle çakışıyor . ) Mevcut düzen . her saat . hatta her dakika "adi suç" tabir edilen binlerce suç üretmektedir . ( * * ) Bu . özel mülkiyete ve sömürüye dayanan bütün toplumsal
sistemlerin doğ asında vardı r ; onların tipik ve kaçınılmaz görüntüsüdür. Günü müzün uygar kapitalist toplumlarında da bu böyledir; hatta daha ileri boyutlarda dır . ABD gib i . Kapitalist toplumdaki mülkiyet sisteminin . çılgınca rekabetin , eşitsizliğ in . yoksulluğun . işsizliğ in, çar pık eğitim ve değer yargılarının . yozlaş manın . bunalma ve çaresh:liğ in , yabancı laşmanın . vb . neden olduğu bu tür suçları işleyen onbinlerce suçlu doğrudan doğ ruya sistemin ürünüdü r . Nedeni olan toplumsal koşullar ortadan kaldırıldığın da, bu tür suçların hızla azaldığını ve giderek hemen hemen tamamen ortadan kalklığını sosyalist deneyler kanıtlamış tır. Her toplum kendi suretini yaratı r . İnsanlar yaradılıştan can i . sapık . hırsız vb . değ illerdir. Bunlar belirli bir top lumsal y aşam biçimlerinin sonuçlarıdır . Nedenlerine işaret etmeksizin bu tür suçlar . yani sonuçlar hakkında sarfedilen sözler ve bu suçları işleyenıere karşı uygulanan sözümona adalet gerçekte bur juva ikiyüzlülüğüdür . Sistemin hastalıkla rını ve çürümüşlüğ ünü gizlediğinden "ka der kurbanları" sözü de aynı şeyi ifade eder . Bu bakımdan . "onlar neden kader kurbanları olsunlar" derken bay Özal haklı gorunuyor ; zira doğrusu . düzenin kurbanları olduklarıdır . Öte yandan , bu onbinlerce insanın sözümona islah amacıyla kapalıldıkları hapishanelerde fiziken ve ruhen büsbütün tahrip edilip insanlıktan çıkarıldıkları bilinmektedir. Biz bu gerçekleri daima açıklayaca ğ ı z . ve hapishanelerde yaşam koşulları nın düzeltilmesi ve iyileştirilmesi uğruna mücadele edeceğ iz . Ancak . bu tür suçla rın affı için "aşağıdan" veya "yukarı dan" yapılacak herhangi bir girişimin le hine veya aleyhine aj itasyon yapmayaca ğ ız . ( * ) Yürürlükteki hukuk sistemi ve y asala ra göre dahi skandal sayılacak faaliyetlerin yasal iddianamelerle "yasadışı eylem " . yasal sendikaların ve derneklerin "yasadışı örgüt" ola rak sunulması ( DİSK , Barış Derneğ i vb . ) ve hukukla hiçbir ilgisi bulun mayan subayların başkanlığ ındaki olağanüstü malıkernelerin polis ve gizli servisierin raporlarına dayana rak binlerce insanı cezalandırması işin bir başka boyutudur . •
( * ) Sorunun konuluşunda, " adi suç" kap samına giren , ancak mevcut koşullar altında tamamen masum sayılacak fi illeri ve burjuva adalet mekanizması na yön veren çarpık mantık , değer yargısı , vb . nedeniyle mağdur olan ları haliyle ihmal ediyoruz .
E k im
1987
EKİM
25
(Darbenin 7.yı lcJ.ön ümü vesilesiyle yayı nlanan TDKP Leninist Kanat ve TKIH imzalı bildiriyi aynen yayı nlı yoruz. )
Zor
ve
yalanla ayakta duruyorlar
7 yıl önce Türk generalleri bir darbeyle yönetime el koydu . Çıkınaza girmiş Türkiye k apitalizmine taze kan vermek , kapitalist sınıfı güçlendirmek gerekiyordu . Ülkeyi her bakımdan ABD ve Batılı emperyalistlerin istekleri doğ rultusunda yeniden biçimtendir rnek gerekiyordu . Toplumsal ve siyasal değ i şim yönündeki ilerlemeyi durdurmak gereki yordu . Bunun için de sosyalist ve demokratik güçleri ezmek , kötürüm de olsa parlamento , seçim vb . temsili kurumlara son vermek , hiçbir yasa kayıt tanımaksızın devlet gücü nü ordu eliyle dolaysız devreye sokmak gerekiyordu . Öyle yapıldı . Toplum zapturapt altına alındı . İşçiler üç yıl boyunca sendika , grev , toplu sözleşme yasağ ı altında çahştırıldı . Gerçek ücretleri , satın alma güçleri yarı y arıy a düşürülerek açlık sınırına kadar itildi. Öğ renciler , aydınlar, bilim susturuldu . Beyiniere faşist ideoloj i , yoz kültür , dini gericilik , şovenizm akıtıldı . Kürtler hemen toptan sapadan geçirildi . Mazlum bir ulus dehşet ve acının pençesinde kıvrandı . Onb inlerce insan işkenceden geçirildi , sakat bırakıldı , zindanlara dalduruldu ya da öldürüldü . Gerçekte hala devam eden 12 Eylül rej im i , yarattı ğ ı yıkım ve sonuçları bak ımından Türkiye tarihinde egemen sınıfların benzeri görülmemiş bir saldırısıydı . Sonra da , süngü zoruyla yaratılmış fiili durum pek yerinde olarak "ceza y asası " olarak adlandırılan bir anayasa ve onu takviye eden diğer onlarca yasayla hukuki bir biçime dönüştürüldü . Hangi p artilerin ve hangi adayların k atılacağ ını beş generalin saptadığ ı skandal seçimler yapıldı . Kukla bir p arlamento oluşturuldu . Buna da "demok rasi " , " demokrasiye geçiş" den di . Şimdi bu demokrasi komedisi , işçi ve emekçilerin haklarını hiç ilgilendirmeyen , bazı burj uva polit ikacıların siy aset yapma hakkı ile ilgili bir referandumla renklendirilmeye çalışılı yor . Kahrolsun yalan ! Ve bütün bunlar "cumhuriyeti korumak " , "demokrasi " , "ülkenin bütünlüğ ü " , " anarşiyi önlemek " , "huzu r" , "can ve mal güvenliğ i " , " komünizm tehlikesi" adına yapıldı , yapılı yor . "Cumhuriyet" dedikleri kapital ist sömürü düzeni , kap italist sınıfın egemenliğ i değil midir? " Demok rasi" dedikleri gerçekte sermaye sınıfının diktatörlüğ ü , polisi , ordusu , mah kemeleri , bürokrasisi ile halkın tepesinde , h alkın denetlemediğ i , halka y abancı burj u v a devlet değ i l midir? dedikleri kapitalist çıkarlar" "Ulusal sınıfın , Koçların , Sabancıların , Narinierin ,
yeni tekellerin , holdinglerin çıkarı , işçileri sömürme hakkı değil midir? Toplum patranlar ve işçiler , az sayıda sömürücü ve milyonlar ca sömürülen olarak bölünmemiş midir? Fabri kalar, büyük topraklar, servetin en büyük bölümü işçilere , emekçilere ya da ulusa mı aittir? O halde kapitalist rej im altında ulusal çı karlardan , işçilerle sermaye sınıfı nın ortak çıkarlarından söz etmek koca bir yalan değ il midir? "Mal güvenliii i" "kutsal özel mülkiyet hakkı", kapitali;tl rin ve büyük toprak sahiplerinin mülkiyetinin teminat altına alın ması değ il midir? Bu mülkiyet işçilerin ve emekçi sınıfların sömürülmesiyle elde edilme miş midir? Devletin y üzlerce yurttaşını işkenceha nelerde k atlettiğ i , daha çok kar uğruna her yıl binlerce işçinin iş kazalarında telef edildiğ i , beslenme yetersizliğ inden , s ağlıksız yaşam koşullarından , bakım ve tedavi ola naklarından yoksunluk nedeniyle her yıl binlerce yoksulun ve çocuklarının öldüğ ü bir rej imde can güvenliğ inden söz etmek korkunç bir ikiyüzlülük değil midir? "Ülke bütünlüğ ü " y a klaşık nüfusun dörtte birini oluşturan bir ulusun , Kürtlerin zincire vurulması , ez ilmesi , horl anması , dillerinin yasaklanması demek değil midir? "Huzur" dedikleri işçilerin kapitalistler için sessizce çalışması , emekçilerin kendile rini sömüren ve ezen sistemi ilelebet k abul lenmeleri demek değil midir? "Anarşi" dedikleri , işçilerin grev hakkı , söz , örgütlenme , toplantı , gösteri hakkı , yurttaşların devlete ve hükümete hesap sorma hakkı , b ilim özgürlüğ ü , işçilerin ve komü nistlerin siyaset yapma hakkı , kısacası zenginler egemenliğine karşı çıkma hakkı , nihayet buna son vermek hakkı yani devrim hakkı değil midir? Komünistler bütün bunlara bir son vermek için sav aşıyorl a r . Empery alizmin , kapital ist lerin ve büyük toprak sahiplerin in , onlara uşakça bağlı generaller ve bürokratların egemenliğine son verilip , işçilerin tüm ezilen lerle birlikte iktidarı ellerine alıp kendi kendilerini yönetmelerini istiyorl ar . İnsanın insan tarafından sömürülmesine son verilip bütün uluslardan işçilerin eşit ve kardeşçe yaşadıkları bir işçi demokrasis i , sosyalizm istiyorlar . insanlığı ve uygarlığı yok edebi lecek yeni bir emperyalist savaşın önlenmesi n i , nih ayet bütün yeryüzünde sınıfsı z , sömü rüsüz , savaşsız bir dünya kurulsun istiyor lar . İşte egemen sınıfların "komünizm" dedikleri , çı km aza girdikçe başvurdukları darbelere gerekçe yaptıkları "tehlike" budur .
�
Kahrolsun Sermaye Düzen i ! Kahrolsun Faşist Diktatörl ük ! Yaşasın Özgürlük , Yaşasın Sosyalizm !
TÜRKİYE DEVRİMC İ KOMÜNiST PARTİSİ-LENİNİST KANAT TÜRKİYE KOMÜNiST İŞÇİ HAREKETİ
26
EKİM
Sayı 1
Cigerxwin
1903-22 . 10 . 1984
Ünlü sosyalist Kürt §airi Cigerxwin , kalemiyle , sözüyle 80 yıllık ömrünü Kürt halkının kurtulu§U ve sosyalizm davasına adadı . O, aynı zamanda siyasi bir §ahsiyet ti . Kürt yurtseverlerinin 1927 yılında kurduğu "Hoybun" örgütüne katıldı ve örgütlü siyasal mücadelesini o günden
Ruhi Su
1912/ 20 . 9 . 1985
Ruhi Su halk türkülerimizi kendine özgü yorumoyla bugüne bağladı . Türküle rimizde ya§ayan kültür mirasını ilerletti , ya§attı . Ruhi Su Müzik Öğretmen Okulu ve Devlet Konservatuvarı Opera bölümünü bitirdi . 1951 Komünist Tevkifatında tutuklandı , 5 yıl hapiste kaldı . Biçimde ve özde basmakalıp §eyler söylemek , ucuz gösteri§li i§lerle uğ ra§ mak , §Öhret pe§ inde ko§arak egosunu tatmin etmek onun genı§ sanatsal ve siyasal kültürüne , birikimine yabancıydı . O , sade ve mütevazi bir hayat ya§adı , sebatla ve titizlikle çalı§tı .
ölümüne kadar sürdürdü . Şiirlerinde i§çi ve köylüleri toprak sahiplerine ve kapitalistlere kar§ı müca deleye çağırdı ; onlara gerçek kurtulu§ yolunu , sosyalizmi gösterdi . Şiirlerinde yurtseverlikle enternasyonalizm aynı zen ginlikle fı§kırı r . Büyük devrimci önderle ri , Lenin ' i, Stalin ' i tanıtı r . Divan , Sewra Azadi ( Özgürlük Devri mi ) , Kime Ez ( Kimim Ben ) , Re§aye Dare ( D arlı Re§O ) ba§lıca eserlerindendir . Ruhi Su türkülerin dinlenmesini , anla §ılmasını , ya§anmasını isterd i . Bu neden le konserlerinde ba§ıbozukluğa , anlamsız gürültücülüğe , yerli yersiz alkı§lamalara , ilkel kendini tatmin gösterilerine kesin tavır aldı: . Dinleyicilerin geri eğ ilimleri ni, alı§ılmı§ beklentilerini ok§amadı . Yeni ve ileri bir yorumu ve tutumu zamanla yerle§tirdi . O ' nun büyüklüğü ve bu derece sevil mesinin sebepleri burada yatmaktadır . Tarihsel ilerlemeye küçük de olsa katkıda bulunmak zordur, ancak gerçekten değerli olan , gerçekte toplumun ihtiyacı da budur . Bunun böyle olduğunu O ' nu son yolcu luğunda yalnız bırakmayan , cenaze töre nini cunta sonrası ilk kitlesel gösteriye dönü§türen binlerce devrimci ve ilericinin desteğ i ve tu tum u göstermi§tir .
O OOOOIIOIOOOIOIOIOOI IIOIIIOIIIIIIIIIIII!IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIfllllllllltllllllllllllllllllflllttlllllllllltiiiiiiiiiiiiiOifOIIIIIIIUIIIIIIIIIIIOIIIIIfOIIIIIOOIIIIIIIIIIIIIOIOitiiiOIIItiiiiiiiiiiiiiiiiii111UIIOIIIIIIIIIfiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiHOIIIflllllllllllıiiiii_........IIIMno•HNIII..IIH-IMMH.....II
SEÇİMLER , PARLAMENTO
•
.
•
(Baştarafı s . 22 1 de) m esine ·ko§ulsuz yardım etmek , onun ba§arısını isternek sınıf bilinçli i§çinin tutumu olamaz . Bu ülkede sol , onyıllardır farkında olarak veya olmaksızın ideoloj ik siyasi tutumu ve pratik tutumuyl a , i§çi sınıfı nı , direkt ya da dolaylı , burjuvazinin şu veya bu fraksiyonun ya da küçük-burjuv azının eklentisi haline getirmi§ti r ; bu yüzden de bütün burjuvaziden ve küçük burjuvaziden bağımsız bir sınıf hareketi yaratamamı§t ı r . Bugün revizyonistler ve liberal sol aynı rolü sosyalizm adına oynamaya d evam ediyorlar . Bu bakımdan , bağ ımsız kimlik sorunu , bunun vurgusu ve ilk adımları , hayati bir önem ta§ıyor . Bu , varalmanın ve ılerlemenin olmazsa ko§uludur . Kasım Dolayısıyl a , olmaz ayındaki erken seçimde i§çilerin adayları ya da destekleyebileceğimiz devrimci de mokrat adaylar veya önceden olu§mu§ bir seçim bloğu olmadığ ına göre , i§çileri bo§ oy kullanmaya çağırmalıyız . Siyasal bakımdan doğ ru ve etkili yol sandık ba§ına gidip bo§ oy kullanmaktır . Oy kullanmamak değ il ; bu , edilgen bir tutum
o� ur . ݧçinin sandık ba§ına gidip , i§çile rın adayları yok , sadece burjuvazinin adayları var; sınıf dü§manlarına oy veremem , o halde bo§ oy kullanmalıyım , §eklindeki tutumu , burj uvaziden kesin bir kopu§u , bağımsız sınıf tutumunu anlatır bu , muazzam bir ilerlemeyi ifade ki, ede r . Son olarak , burj uva partilerin yürüt tüğ ü seçim kampanyasından , miting , gös terı_ ve toplantılardan §iarlarımızı yay demokratik ve sosy alist ajitasyon ��k , ıçın yararlanmak gerekir .
H. Fırat
Küçük- burjuva Popülizmi ve Proleter Sosyalizmi
� / �
TfJt<P · IE.NINisr ıwua
Ekim 1987
ANILARI
EKİM
YAŞlYOR
Binlerce şehit, yüzbinlerin fedakarlı ğı ve milyonları n desteği demek olan iki yükselişi, faşizmin iki büyük saldı rı sı nı ve yenilgiyi geride bı rakan Türkiye devrimi yeni bir aşamaya girmiş bulunuyor. Her dönemin kendine özgü yanları , özellikleri vardı r. Bugünkü aşamanı n bir yönü de artı k halkçı . devrimci gelenekten kopmuş proleter sosyalist bir eğilimin varlı ğı dı r . Iki dönemin tecrübesi bu eğilimin ön koşulları nı yarattı . Şimdi biz sosyalist bir işçi hareJ<eti yaratmak, böylelikle örgütlülü gümüzü adı na layı k bir Komünist Işçi Partisi 'ne yükseltmek istiyoruz. Bunu başarabilmenin bir şartı da, bizim de içinden çı kıp geldiğimiz yakın geçmişin devrimci değerlerine sahip çıkmak, kendine mal etmektir. Haklı olarak gurur duyacağı mı z kendilerinden çok sey öğreneceğimiz şehitlerimiz vardı r. Bir çok ihtilalci, komünist özellik bu soylu insanları n mücadelesi ve şahsı nda somutlanmı ş, devrimin kazanımları olarak taptaze önümüzde durmaktadı r. _
SÜLEYMAN CiHAN
EKREM EKŞİ
1949-Ekim 1981 ( TKP-ML Sekreteri )
1955-13 . 10 . 1980 ( TDKP üyesi )
Arkadaşlarının sözleriyle, ' 38 Der sim katliamı üzerine yakılan anlamlı , acı ve kinli ağıtlarla büyüyen , Kay pakkaya ' nın coşkulu ve inan1r dolu mücadelesini örnek alan Süleyman Ci han , 1974 ' ten itibaren kendini tamamen devrime adadı . Böyle bir devrimcinin tehlikesini sezen polis , ' 76 ' dan itibaren O ' nu ele geçirmek ve ortadan kaldırmak için peşine düştü . Hakkında vur emri çıkar tıldı . Arkadaşları , karısı ve çocukları defalarca sorguya çekildi . O kadar k i , işkence sonucu l l yaşındaki kızının akli dengesi bozuldu . MiT , S .Cihan ' ı ancak 28 Temmuz 1981 ' de ele geçirabildi . Onu öldürme yakaplanının bir gereğ i olarak , landığını inkar ettiler . İşkencede ismini dahi söylemedi . işkencecilere meydan okudu , arka daşlarına direnme şevki verdi . Boyun eğmenin , yakınıp sızıanmanın ihanet olacağını söyledi . Düşmanın çürük , kof , inaçsız zavallılar topluluğu oldu ğunu haykırdı . işkence yenilmişt i ; planlandığı gibi onu öldürdüler. Yurt içinde ve yurt dışında yapılan bütün protesto ve oluşturulan kamuoyuna rağmen . Cesedinden de korkup gizlice gömdü ler . Ama ser verip sır vermeme gelene g mı görnemediler . Bu gelenek , Süley man ' dan da aldığı güçle y a§ı yar , yaşıyacak .
E krem Ekşi , özgürlük ve sosyalizm özlemini bilincinin , ruhunun derinlikle rinde duyan , bütün enerj isi ve yetenek leriyle mücadelenin içinde yer alan bir gençlik önderiydi . Zengin aile çevresi n i , "parlak istikbalini" ikirciksiz kü çümsemiş , her şeyını puruzsüz bir gönüllülük ve şevkle devrime hasretmiş ti. Hemen darbe gecesi gözaltına alın dı . İşkencede de aynı tereddütsüz ve içten tavrıyla inancından hiçbir taviz vermedi . İşkenceciler yenilginin verdiğ i kudurganlıkla onu katıettiler . NECDET ADALI -8 . 10 . 1980 ( Kurtuluş Örgütü mensubu ) Darbeci generaller halka ve devrime gözdağı vermek için bir taraftan da derhal idamları başlattılar . Ama asılan ilk devrimciden , Necdet ' ten ilk tokadı yediler . İ dama giderken sadece mücadeleden erken ayrılmanın hüznünü duydu . Son mektubunda bunun yanısıra , cuntanın sağ-sol ayrımı yapmadan terörün üstü""' ne gittiği aldatmacasını aşağılıyordu . sloganları devrimci Sehpada haykırdı . Son görevini büyük bir inanç ve tabiilikle yapan Necdet Adalı ' nın soylu tutumu esin kaynağıdır .
ZEYNEL ABİDİN CEYLAN
HASAN ASKER ÖZMEN
-26 . 9 . 1980 ( Devrimci Yol mensubu ) Ankara siyasi polisi tarafından vahşi bir işkenceyle katledildi .
-5 . 10 . 1980 ( TDKP üyesi ) Ankara ' da siyasi polis işkenceyle öldürüldü .
tarafından
27
28
ÖLÜMÜNÜN 3 . Y I L INDA
Sayı 1
EKİM
SAYG lYLA AN lYORUZ
Yılnıaz Güney san atçı genellikle Güney ' in Yılmaz kişiliğ i üzerinde durulur . Oysa O , her goruşune dünya sosy alist önce şeyden sahip , onun gereğ ini yapan militan bir yürekli ve inançlı bir siyasal aydın , dava ( k av ga ) adamıydı . Düzene karşı derin bir kin , sürekli mücadele ve ogrenme çizgısı , her yol ayrımında kendini yenilernesi , ileriden ve doğ rudan yan a tavır alması , gerçek bir sanatçı kişiliğ i onu karakterize eder . Onun gericilik le çatışması 1950 ' lerde başlar . Dönem anti-komünizmin şaha kalk tığı Mc C arty 'c ilik dönemidir . Bir öykü sü nedeniyle komünizm prop agandası yap makl a , TKP ' Iilikle suçlanır , hapse atı lır , Bu dik başlı genç daha sonra TKP ' yi arasa da bulamaz . ' 60 ' lardan sonra sinema dünyasında büyük bir üne ulaşır . Ama onun planı başkadı r . Elde ettiğ i imkanları ve ünü devrimci amaçlarla kullanacaktır . Yeşil çam batağındaki krallığa dönüp bakmaz bile . Bu yıll arda gelişen devrimci gençlik hareketiyle bağ kurar , destekler . Bu nedenle ' 7 1 ' den sonra tekrar hapse girer . Yılmaz bu hapislik döneminde pek moda olan yılgınlığ a ve küçük-burj uva devrim ciliğ inden revizyonizme savrulmaya karşı Marksizmi kavramaya çalıştı , koydu , kendini eğitti , devrimci kişiliğini geliş tirdi . Kısa bir özgürlük döneminden sonra bir provakasyonla tekrar hapse atıldı . Pek kolay kaçabilirdi . Ama O , burjuvazi ye demagoj i fırsatı , kendine gönül vermiş milyonların güvenini sarsma fırsatı ver memek ; yığınlara en geniş olanaklardan yararlanarak seslenme imkanını k aybetme mek için uzun yıllar gönüllü hapiste kaldı . Ancak yeni cezalarla ömrünü dört duvar arasında geçirmesi planlanınca kaçtı . Sadece bu tutumu bile , O ' nun devrimi ilerletme, ezilen ve sömürülen yığınlara karşı büyük bir bağlılık ve sorumluluk tan başka bir şeye tapınmadığ ının en iyi göstergesidir. Yılmaz politikayı - o günkü kötü örneklerde olduğu gibi- sınıf hareketinin gerçek sorunlarından kopuk moda mesele lerde anlamsız kavram tartışmaları ve yığınların mücadelesinin dışında gürültü çıkarmak olarak anlamadı . Kişilikli ve eleştirici bir gözle öğrenmeye , üretmeye çalıştı . Hiçbir zaman da, pek yerinde
1937-9 . 9 . 1984 olarak , yaptıklarını yeterli bulmadı , sahip olduğu yetenekler ve haklı saygın lığ ıyla kendinden hoşnutluğun sarhoşlu ğuna düşmedi . O , gözünü hiçbir zaman yapılması gerekenden , ihtiyaçtan ayırma dı . İşte O ' nun gerçek devrimci ve sanatçı kişiliğ inin , bitmek bilmeyen öğrenme ve yaratma azminin , vurduğu yerden ses getirmesinin sırrı burada yatar . Yine bu nedenledir ki , Yılmaz Güney , · sanatı siyasal mücadelenin bir aracı olarak ele almış ve kaba slogancılığ a , suniliğ e , zorlamacılığ a , kuruluğ a , göste rişe , abartmaya düşmemiş ; sanatçı yete neğiyle ezilenlerin dünyasını kendine özgü bir zenginlik ve dille beyaz perdeye aktarmıştır . 47 yıllık ömrünün en verimli 12 yılı zindanlarda geçti. Bu Yılmaz ' ın toplumsal ve siyasal gelişmeleri izlemesini , çalışma larını zorlaştırdı . Buna rağmen O, milyonları etkiled i , gericiliğe karşı mü cadeleye çekti. Böylesi bir şeref pek az insana n asip olmuştur . Eğer Yılmaz daha elverişli koşullarda yaşasaydı ( örneğin güçlü bir sosyalist ·
işçi hareket i ) veya ömrü bu kadar kısacık olmasaydı , her yönüyle devleşe cekti . Bu bakımdan , belkide yaptıkların dan çok yapacakları açısından O, özgür lük ve sosyalizm kavgasında devrimci aydınları n , sanatçıların önemini anlatı yor . Kimileri kendilerine karşıt bir kampta olduğundan , kimileri de ideoloj ik düşünce lerindeki bazı yetersizlikleri ya da anlaşmazlıklarını neden göstererek onun siyasal kişiliğini ve eylemini yok sayı yorlar . Yılmaz Güney p roletaryaya v e sosya lizme aittir .