•
EKIM
İ şçi sı nı fı nı n kurtuluşu kendi eseri olacaktır
BÜTÜN ÜLKELERiN PROLETERLERi, BiRLEŞiN
Mart
1
1988,
Sayı :6
Burjuva kamptaki dalaşma Köklü geçici
iktisadi
ve
çözümler
sermaye doğan
cephesi,
yeni
kalıyor.
siyasi
bulma kendi
sorunlarla
Bunalımın
sorunlara
çabasındaki bünyesinde
karşı
baskısı,
karşıya diktatör
Tam da bu aynı günlerde, serma yenin yedek atı reformist harekette, bunalım Genel
başkanlığı, to
partinin
ortaya.
istifası
Ortalı k
skandallarla
çalkala
ler
Bakan malar,
yolsuzlukları üzerine tartış
son
devletin
haftalarda
yerini,
faşist
kilit mevkilerini paylaşmış ve
sürekli bir rekabet ve güç edinme çabasında olan klikler arası mücade
noktasına İnönü
öteki izliyor.
sonucu
alınarak,
varıyor.
bir
anda
SHP parti
parti üyeliği ve parlamen
üyeliğinden
lüğün bünyesinde yaşanan çürümüşlük ve kokuşmuşluktan kesitler döküyor nıyor.
tepe
Başkanı
istifa
ediyor.
bazı
yöneticilerinin
Ancak
yoğun
istifalar
parti
boyutlarıyla
içi
girişim
kısmen
geri
bunalımı
bütün
şimdilik
engel
belirttik; Türkiye, çözümlere ihtiyaç
köklü duyan
yaşaması
lenebiliyor. Biz hep ve proleter
Bunu
lenin açığa çıkan bazı sonuçlarına bıraktı. Ortaya dökülen kirli çamaşır lar, yıllardır emekçilere ve devrimci
kaynaklanıyor. Bu nedenledir ki, işçi sınıfı komünist öncüsünden yoksun ve
lere
devrimci
ve
zulmün yöneten
her kişi
laksızlıklarını,
türlüsünü ve
uygulayan
kuruluşların
yolsuzluklarını,
ya babalarıyla çıkara ilişkilerini sergiliyor.
ah mat
dayalı kirli Sistemli bir
propagandayla, yığınlara hep "şeref li" diye sunulmuş kişi ve kuruluşların "şeref"i,
burjuva
kampın
kendi
içinde
tartışma konusu olabiliyor. Bunlar ğı
sermaye
bunalımın
anlamlıdır.
cephesinin
uç
ama
karşılıklı
şan
taj ve pazarlıklarla, birbirlerinin kirli çamaşırlarıı:ıı gizlerneyi başaran ordu,
polis
faşist
ve
MIT
klikler,
içinde
bugün
mevzilenmiş
artık
yalnızca
ay
önce,
bir
Bu,
nesnel
dağınık
türlü
demagoji
ramıyor. soruniar
bir Bu
alternatif durum,
bulan sürekli sokuyor. politik
Diyarbakır
tutukluların
Cezaevin başlattığı
bir
kısır
bunalımın
arenada
iç
içine
meşrulaşmak
oluyor,
devrimci
ve
ilerleme!� çok teşhir
hareketten
gitgide
daha çok tecrit oluyorlar. işçi
sendikalarının başında serma
uşaklığı
bürokrasisi,
rolünü
üstlenmiş
ciddi
a!(mazlarla karşı Işçiler arasında
çok
girişenler,
hal
vaatle
olmayı başa
onu
güç olmak doğrultusunda sağladıkları ölçüde, daha
azgın ve sistemli bir şovenist kampan siyasal
ve
Revizyonist parti ve gruplar burju va
inandırıcılığını
yaya
olduğu
ve çekişmelerde uç ifadelerini
milletvekili Kürt ulusal sorununa u kıyısından cundan dokundu diye,
de
zorunluluklardan
hareket
bin
inandırıcı
ye
bir
ülke.
yüklü reformist hareket, bir türlü işçi sınıfı ve emekçiler nezdinde ciddi ve
bunda
başarısız kalıyorlar. Daha
de,
yaşadı
noktalarıdır,
Yıllardır
bir
karşıya
bulunuyor.
gün
kaybediyor,
oluyor.
sendika
geçtikçe
daha
işçi tabanından tecrit
Sermayenin
sürekli
iktisadi
saldırıları ve siyasal baskılar karşı sında, işçileri söz ve vaatlerle oyala
direniş karşısında "Kürt sorunu"nu kendileri tartışmak ve Kürt savaşçıla
ma
rının taleplerine runda kalıyorlar.
artık göstermelik ve yatıştırıcı eylem programları ilan etmek zorunluluğu
Bu
da,
rarsızlığına bir örnek.
tavizler
sermaye bir
vermek
cephesinin
diğer,
ama
zo
istik
anlamlı
olanakları
hayli
daraldı ğı
ıçın,
duyuyor. Bazı burjuva
güncel politika
kesitler
sunduğumuz
cephesinin
bu
duru-
2
EKİM
Say ı : 6
mu , komünistlerin görev ve sorumlu lukları nı artı rmaktadı r . Burj uva poli tik güç ve alternatiflerin inandı rıcı l ı ğını y itirdiği , iç çekişme ve dalaş malarla y ı prandı ğı koşullar , y ı ğınlar arasında devrim fikrini , devrimci ve proleter bir çözüm alternatifini y ayma nın , mücadeleyi geliştirmenin daha elverişli bir ortamını oluşturmaktadı r . Bugün sermayenin işçilere v e emek çilere yönelik iktisadi saldı rı sı yoğun politik b askı ve tehditler eşliğinde sürmektedir . Bilgiçlik taslay an b azı iddialarının dark afalı ların aksine , işçi sını fı bu saldırılar karş� sı nda sessiz ve y ı lgı n değildir . I şçiler içinde mücadele isteği ve eğilimi sürekli güç kazanı yor , yayılı yor . Sendika p atronl arı n ı n eylem tartı şma ları ve pl anları , taban ı n bu bask ısı karşısında insiyatifi kaybetmemek , mücadele isteği ve eğilimini geri ve y asal biçimler içinde ve bazı iktisadi ödünlerle eritmek kaygısı ve hesab ı n dan geliyor . i şçiler daha şimdiden , sendika yöneticilerinin oyalama ve engellemelerini aşarak , kendi insiya tifleriyle , henüz çok geri biçimlere bürünse de , çeşitli direniş örnekleri sergiliyorl ar . i şten atmalar , düşük ücretler , sendikal b askılar , çeşitli keyfilikler vb . işçileri kendiliğinden küçük fabrika direnişlerine itiyor . Bu direnişler , sınıfı n y aşadı ğ ı büyük hoşnutsuzluk ve öfkenin dışa �uran küçük belirtileridir y alnızc a . Fakat işçiler geri bilincin , örgüt süzlüğün , örgütlü ve bilinçli bir b irlik ve dayanışmadan yoksunluğun , k ı saca komünist bir önderlikten yok sunluğun acı sını çekiyorlar , sorunla rını y aşı yorlar . Bu durum , devrimci geçinen sendika yöneticilerinin ihane tiyle de birleşince , NETAŞ örneğinde
İSTANBUL
olduğu gib i , dönemin ilk mücadele örneklerini sergilemiş bazı fabrikal ar d a , zaman zaman şaşk ı nl ı ğa ve geri davran ı şl ara yol açı yor . Bilinç geriliği ve önderlik boşluğunun yaratt ı ğ ı bu tür durumlar , devrimci işçilerin insi y atifiyle , komünistlerin çaba ve faali yetleriyle önlenebilir ancak . Halihazırda işçi direnişleri , ücret art ı şı , çalı şma koşulları , iş güvence si , sendika seçme özgürl üğü vb . talepler etrafında , kı saca iktisadi bir temel üzerinde gerçekleşiyor . Revizyonist-reformİst mihraklar ve sendika yönetimleri de , işçi hareketini bu dar , k ı s ı r ve uzun vadede sonuç suz zeminde tutmak için çalışı yorlar . Komünistler , kuşkusuz bu iktisadi taleplere ve harekete k ayı ts ı z kala mazlar . Fak at onl arın tarihsel misyo nu , bu dar zemini p arçalam ak , işçile rin dikkatini genel toplumsal ve siy asal sorunlara çekmek , bilinçleri bu yönde geliştirmek , işçi hareketinin siyasal gelişimini kol aylaşt ı rıp , h ı z İ ktisadi landı rmaktı r . mücadelenin kendisinden de bizzat bu hedef doğrul tusunda y ararlanmaktı r . Bizim için vazgeçilmez temel sorun , işçi sınıfını iktidar mücadelesine yöneltmek , işçi hareketine iktidar perspektifi kazandı rmak , her f ı rsatı , her olanağı . her eylemi , işçilere bu bilinci bu perspektifi kazandırmak için değerlendirmektir . Proletary anın ileri kesimini , ileri ve militan işçileri ihtilalci mücadele çizgisine ve komünizme kazanmak , işçi hareketinin geleceğinin biricik güven cesidir . i şçi hareketinin geleceği ise , Türkiye devriminin geleceği demektir . •
EKIM
AYRIMLAR NETLEŞİYOR
12 Eylül karşı-devrim dönemi , devrim ci hareket içinde büyük bir siy asal ve örgütsel güç kaybı ve de�er erezyonu y arattı . Bunun cidd i , aydı n l atı cı ve ilerletici bir de� erlendirmesini y apmak , sı nıfın davası na ba�l ı tüm gerçek dev rimcilerin önünde b ir görev olarak duru yordu . Bizler , k üçük-burjuva anlayı ş ve alışkanlı klarda ay ak direyerek , eski sözde partilerini umutsuzca savunanların engellemelerini aştı k , bu sorumlulu�un gereklerini yerine getirmeye çal ı ştı k .
Leninist yönelişimizi k amuoyuna duyu ran Nisan 1987 tarihli b ildiriden bu yana y aklaşı k on ay geçti . Bu kı sa süre içerisinde at ı l an bir çok ciddi adımı n kuşkusuz en öneml isi , EKİM ı in çıkı ş ı dı r . G azetemiz EKİM ı in yayın hayatına girme s i , ucuz , ölçüsüz ve seviyesiz söz ve davranışları yla yönelişimizi k aralamaya çalı şanlara iyi bir cevap , sert bir şamar oldu . (Devamı
s . 40 ' da)
Mart
Legalizm cereyan1 ve iliegalite Günümüz Türkiye' sinde , legalizm , b az ı devrimci grupların da k ap ı lm ı ş bulundu cr u güçlü b ir cerey andı r . Burj uva y asalcılı ğının kölesi olmak , burjuva siy asal ve hukuksal kendine açm ak için ç ı rpınmak , yer çerçevede örgütlenmesini ve faaliyetini bu çerçevede var etmeyi ve yürütmey i değ işmez temel bu getirmek , haline hedef ve amaç doğ rultuda burj uv aziden sürekli icazet dilenmek- bütün bunlar revizyonist hare ketin tüm vary asyonlar ı ıç ın değ işmez ortak özelliklerdir . Revizyonist hareketin kendi ideoloj ik siy asal konumunda , tutar sı zlı ğı n değ il , tersine , tutarlı lı ğ ın gös tergeleridir . Revizyonist teorik temele , liberal-re formİst program ve politikalara uygun düşen örgütlenme ve faaliyet , legal örgüt lenme ve faaliyet olabilir ancak . Program ve politikalar ı yla burj uva kampa geçen da zaten o k ampta bulunanları n , ya örgütsel varl ı klar ı na ve siy asal faaliyet lerine burjuva siy asal-huku ksal çerçeveyi almaları nı n yan ı y ad ırganacak esas varoluş reformizmin Legalizm , yoktu r . b içimidir . Tarihte -örneğin Çarlı k Rusy a s ı 'nda- ve günümüzde -örneg ın y ak ı n dönem Türk iyesi'nde- , liberal ak ı m ve zorunda kalmak illegalitede p artilerin b ı r akı ldı k l ar ı durumlar olmuştur . Fakat böylesi durumlar , barı şçı l reformlara ve tahammülsüzlük b ile muhalefete uysal despotik ve keyfi diktatörlük rejimlerinde ve y aln ı zca belirli geçıcı dönemler ıçın yaşanmı şt ı r . Devrimci gelişmenin doğurdu JU tehdit k arşıs ı nda egemen sın ı fları n ile , arayışları destek ve güç yeni reformist-liberal akımları n kendilerini uydurmada reJ ime siyasal ve düzene att ı kları yeni adımlar , genellikle , bu anorm al durumu gidermiş , bu tür akı mlar "özgürlük" lerine k avuşmuş , legaliteye çı k m ı şlardı r . Y ı llard ı r "TKP'ye özgürlük" diye yır burjuva istikrarını düzenin t ı nanlar , sağ l amayı program tezi haline getirerek , p rogramlar ı nda y al n ızca süs olarak duran Marksist sözleri de a y ıklay ar ak , ger ı c ı burj uva p arlamentosunu en üstün siyasal otorite ilan edip kutsayarak , b in türlü yoll a burj uvaziye yılış ı p y altaklanarak , yoluna kazanma özgürlüğü sözde bu girmişlerdir . Bunun özgürlüğe değ il , ser maye düzenine ve burjuva legalitesine o
1988
EKİM
3
H . F I RAT
köleliğe at ı lm ı ş bir adı m olduğ unu söyle meye gerek b ile yok . Kaldı k i , bu tür p arti ve akımlar , y asalar karşı sı nda , yani kelimenin salt hukuksal anlam ı nda illegal b ir konumda olsalar bile , fiilen ve çok büyük ölçüde açı kta olmuş , legal faaliyet göstermişlerdir . çerçevede b ir Ç arlı k döneminin Rus Kadet p artisi ve bizim revizyonist-liberal partilerimiz ör neklerinde olduğu gib i . Kısaca , gunumuzun revizyonist p arti ve grupları , mevcut toplumsal ve siy asal rej imin genel çerçevesini aşan bir teorik temele , p rogram a ve taktik çizgiye sahip göre , burjuva onlardan olm adı kları na legalitesin i , burjuva siy asal ve hukuksal çerçeveyi aşan b ir örgütlenme ve faaliyet anlamsı zdı r , beklemek doğ as ı n a işin aykı r ı d ı r . hareketi proletarya devrimci Oysa ıçın , durum için komünizm devrimci bütünüyle farkl ı d ı r . Devrimci proletary a , uzlaşmaz ve tavizsiz bir s ını f mücadelele riyle burjuva iktidarı nı devirmeyi ve y ı kmay ı , düzenini b ir yeni sermaye siy asal ve toplumsal b ir düzen i , p roletar ya diktatörlüğünü ve sosyalizmi kurmay ı , tüm siy asal faaliyetinin merkezine ald ı ğ ı na göre , onun siyasal s ını f örgütlenmesi ni ve faaliyetini burjuva legalitesinin sını rlarına sığd ı rmak olanaksızdı r . Bu dar , bu iğ reti aiana kendini sı ğ dı rmaya y an a , bir örgütlenmesini ve kalkmak faaliyetini bu alan ı n ötesinde , illegal bir temel üzerinde kurmak ve yürütmek , legal olanaklar ı ancak ve y aln ı zca bu temel üzerinde , bu temele tabi olarak değerlen devrimci komünizm için temel dirmek , ilkesel b ir sorundu r . Bu , işin doğ ası gereğ idir . Genel tarihsel tecrübe ve bir çok burj uva legalitesinden örnek , trajedik y ararlanma imkanlar ı ne olursa olsun , her gerçek proletarya p artisinin , örgüt illegaliteyi faaliyetinde lenmesinde ve temel alması gerektiğ in i yeterli açıklıkta göstermiştir . Buna ayk ı rı davranan p arti ler , ya k arşı -devrim dönemlerinde y ı k ı l ı p dağ ı lmışlar, ya da I I .Enternasyonal ör neğ inde görüldüğü gibi , burjuva legalite zamanla ehlileştirilmiş , tar atından si b aşlangıçtaki devrimci program terkedile rek bu p artiler sosyal devrim p artileri olmaktan çıkm ı ş , oportünist birer sosyal reform p artileri haline gelmişlerdir . Le-
4
EKİM
Sayı : 6
n in ı in deyişiyle, y asallık oportünizmi beslemiş ve egemen kılmıştır . Top arlarsak , illegalite keyfi b ir tercih sorunu olmadığı gibi , sınırlı , dar bir örgütsel sorun da değ il dir . İllegal ite , sonuçları kendini örgütsel planda ve pratik faaliyette gösteren temel bir teo rik-siyasal sorundu r . Şu veya bu akımın , grubun y a da p artinin , mevcut toplumsal ve siyasal düzen k arşısındak i durumu ve konumuyl a , teorik ve taktik temeliyle sıkı sıkıya ilişkili bir sorundur . *
Mevcut düzen karşısında devrimci bir konumda olan her p artinin , her zaman ve her koşul altında ken di devrimci program ve taktiğinde tavizsiz olabilmesinin, ör gütsel varlığ ını ve siy asal faaliyetini her zaman ve her koşul altında kesintisiz olarak koruyup sürdürebilmesinin temina tı , bu p artinin , örgütlenmesini ve faali yetini düşmanın izn i , b ilgisi ve denetimi dışında , illegal bir temel üzerinde kur muş olmasındadır . Lenin ı in , legalizm oportünizmi besler şeklindeki sözleri , legalizm ile reformizm arasındak i ilişkinin tek yönlü olmadığ ı nı , bu ikisinin b irbirlerini karşılıklı ve sürekli geliştirip güçlendirdikleri gerçeğ i ni anlatır . Y alnızca siyasal reformizm legalizme yol açmaz ; burjuva legalitesinin c azibesi de , siyasal reformizmi besler . Marksizm y aftasıyla ortaya çıkan revizyonist ve liberal p artiler ve akım lar , komünistleri ve devrimcileri , sürekli olarak , illegaliteyi fetişleştirmekle , " yer altı "na köle olmakl a , legalitenin olanak ları ve kolaylı kl arı dururken illegalite n in yoksunluklarına ve güçlüklerine boş yere katıanınakla suçlarlar . Böylelikle onlar , illegaliteyi keyfi ve akıllıca olm ay an bir tercih sorunu gibi gösterip , nesnel zorunlulu ğ unu karartmaya ç alışır lar . Burj uva legalitesinin köleliklerini gizlemeye , onu mazur göstermeye çabal ar lar . Revizyonistlerin ve Marksist geçinen l iberaller in illegaliteyi suçlamaları , ideo loj ik siyasi konumlarının oldu ğ u k adar, rahat , legalitenin nimetleri huzurlu , geniş , riski az ortamından kop amamakta ifadesini bulan burjuva aydın \<onuml arı nın da ifadesidi r . Öte y andan , komünistler için sorun , legalite ile illegaliteyi karşı k arşıy a koymak , y a da birinden birini tercih etmek değ il , bu ikisi arasındaki ilişkiyi doğ ru ele almaktır . P roletary anın tarihsel tecrübesin in , özellikle Rusya tecrübesinin gösterdiğ i gib i , legalite ile illegaliteyi k arşı karşı ya koymak , sağ ve "sol " tasfiyeciliğ in tutumudur . Birbirlerinin tersyüz edilmiş
biçimleri olan tasfiyeciliğin bu iki türü , zıt yaklaşımlardan hareketle aynı sonu illegal sınıf p artisinin tasfiyesi ca , sonucuna varırlar . Sağ tasfiyecilik bunu leg aliteye tapar ak , illegal örgütü ve faaliyeti reddederek y apar . "Sol" tasfiye cilik aynı şey i , legal olanakları k üçüm seyip reddederek , böylece illegal örgütü , geniş kitleleri etkileme ve kendini koru yup geliştirme araç ve ol anaklarından yoksun b ırakarak y apar . Bu iki tasfiyeci eğ ilim k arşısınd a , Leninizm , sorunu yeterli açıklıkta formüle etmiş ve devrimci pratik bunu sürekli olarak doğ rul amıştır . Komünistler ıçın sorun , legal olanak ları küçümsemek , legal olanakları illegal örgütlenmenin karşısına koymak değ il , illegal bir örgütsel yapı ve faaliyet temelı üzerinde , tüm legal ol anaklardan , legal biçim , yöntem ve araçlardan yete rince ve akıllıca y ararlanmaktı r . Legal olanakları , illegal örgütlenmeye ve faali yete tabi olarak , illegal örgütlenme ve hizmetinde kull anabilmektir . faaliyetin Zira bu y apılamadan , illegal bir örgütü korumak , geliştirip pekiştirrnek , k itleler içindeki etkinliğ i y ayıp güçlendirmek olanaksızdır . *
V arolan güçlü legalist cerey ana b azı devrimci grupların da kapılmış bulunduk l arı daha önce belirtilmişti . Küçük-burj uva sosyalizm i , y irmi yıllık tarihinin temel b ir özelliğini bir kez daha sergilemekte , bir kez daha teorik ufuksuzluğ unun , siy asal dargörüşlülüğ ü nün , örgütsel-pratik ç alışmada sabır ve sebat yoksunluğ unun , kolayından ve hızlı güç toplama eğ iliminin sonuçlarını y aşa makta , burjuva y asalcı l ı ğının tuzağ ına düşmektedir . G üç toplamada kolay yol , yolların en y ararsızı ve değ ersizidir . Z ira sonuçsuz bedeli ağ ı r dur , faturası yüklüdür . 1970 ı l erin ortalarında illegaliteyi sözde esas alarak yola çıkanlar , hızla burjuva legalitesinin cazibesine k ap ıldılar , tuza ğına düştüler . İllegal örgütlenme ve faaliyette kayda değer adımlar atılmadan girişilen legal çalışm a , özellikle legal yayın eksenli faaliyet , varolan sınırlı illegal potansiyeli de açığ a çıkardı , deşifre etti . Legal olanaklar ve araçlar , illegal örgütlenme ve faaliyetin hizmetinde ve ona tabi olarak kullanılamadı ; onu geliştirip pekiştiren değ il , zayıflatıp tahrip eden bir işlev görd ü . Legal faaliyet alanına böyle zamansız , ölçüsüz ve ilkesiz girenler, bununla büyük güçler tap arlamayı umuyorlardı . Bunda bir dö-
Mart 1988 nem b aş arılı da oldular . Fakat bu kolay b aşarı çok geçmeden , diktatörlük tarafın dan a�ı r bir fatura olarak ödetildi . Geniş kitleleri harekete geçirmekle övü nen , kolay başarıdan başı dönen örgüt ler, gevşek ve düşman saldırısına açık y apıl ar olarak hızla ve peşpeşe çöktüler . İ çlerinden b ir kısmı , en dar bir örgüt lenmey i ve sınırlı b ir faaliyeti b ile sürdüremez duruma düştüler yıllarca . Son b irkaç y ıldır toparlanma çabaları y aşanıyor . Fakat bu çabalar yen ilginin , kolay y ı kımın her açıdan toplu bir de�erlendirmesi ve dersleri üzerinde yük selmediğ i için , bir bakıma geçmiş tekrar lanıyor . Bu tekrarlayış , kendini en kaba fakat en tehlikeli şekilde legal olanakla rın kullanılması alanınd a , pratik sonuç ları açısından bu en hayati alanda gösteriyor . Öyle anlaşılıyor k i , b ir çok k imse , y aşanan kolay yıkımları k arşı devrim döneminin ol ağ an sonuçlarından saymaktadır . Fak at böyleleri , y alnızca kendi ahmaklıklarını , b aşka ülkelerin tarihsel tecrübeleri b ir y an a , kendi öz ve güncel tecrübelerinden bile sonuçlar çı k armadaki yetersizliklerini ya da yete neksizliklerini sergiliyorlar . Kuşkusuz bu legalist davranış y alnız ca geçmişten ö�renmedeki yetersizlik y a da yeteneksizlikle izah edilemez . Sol hareketin köklü legalist geleneğ i b il in i yor . Devrimci demokrasi bu gelenek te önemli gedikler açtı am a , sonuçları yla da görüldü�ü gib i , onu aşamadı . 1 2 Eylül dönemi bunu göstermekle k arşı-devrim k almadı , yo�un b askısı , terörü ve işken cesiyle özellikle küçük-burj uva kesimlerde belirli b ir y ıl gınlık yarattı . İliegalite den kaçış , y alnızca legal olana ilgi e�ilimine yolaçtı bu . Örgütlerin b irçok eski hızlı kadrosu , belirgin b ir şekilde illegal örgütten ve ilişkilerden , ihtilalci mücadele çizgisinden geri durmay a , onu b ir yük ve risk saymaya b aşladılar . Revizyonist ve liberal sol akımlar , 1 2 Eylülün y arattığı ortamı i y i değerlendir diler . Bundan Marksizm-Leninizmin devrimci ilkelerine ve devrim fikrine ideoloj ik b ir saldırı için en geniş şekilde y ararlandı lar . Leninizmin açıkça tartışma konusu edildi� i, Troçkizmin savunulduğu , Stalin 1 e düşmanlığın moda olduğ u , devrim fikrinin açıktan yerildiği bu dönem , legalizmin teorize edildi�i , illegalitenin " fetişizm " ol arak suçlanıp mahkum edildi ğ i bir dönem oldu aynı zamanda . Bütün bunlar , geçmişten ö�renmedeki yeteneksizlik , siy asal ufuksuzluk ve tu tarsızlık , hızlı ve kolayından güç topla ma küçük-burj uva eğ ilimi vb . ile de b irleşince , devrimci demokrasi kesiminde b ir "legale h ücum" davranışına yolaçtı . Bu cerey anın gücüne bir örnek verilebi-
EKİM
5
lir : 12 Eylül sonrasında u�radıkları şok ve bunun yolaçtı�ı panq ın etkisiyle , legal olanakları b ir kalemde "faşizmin. kötü n iyetli tuz ağ ı" ilan edenler , bugün yeniden baş a , gerisin geri 1976 1 y a dönü yorlar ; bir süredir bütün umutlarını , eski yorgun çevreyi top arlay acak legal bir yayın organına bağ l amış bulunuyor lar . Sorun , legal olanaklardan y ararlanıp y ararlanmamak değ ildir . E K İ M 1 in daha ilk sayısında belirtilmişti : " Komünistler , le gal olanakları ihtilalci proletarya hare ketinin çok yönlü gelişimi için kullanma gereg ın ı ve görevini reddetmeyi bir an bile akıllarından geçirmezler . " Fakat bütün sorun , bunun nasıl ve ne temelde yapılacağ ıdı r . Legal olanakları illegal örgütlenme ve faaliyetin hizmetinde , ona tabi olarak kullanabilmenin önkoşulu , böyle b ir örgütlenme ve faaliyete sahip olabilmektir . İllegal b ir temel in , illegal bir örgütlenme ve faaliyetin olmadı�ı koşull ard a , legal olan aklar ve araçlar , hangi örgütlenme ve faaliyetin nefes borul arı , k itleler içindeki "müstahkem mevk ileri" olacaktır? Örgütlenme ve topar l anmanın kendisini legal yayın eksenine oturtmak , ona day andırmak , varolan ille gal potansiyel ve olanakları d a açı ğ a çıkarıp tehlikeye sokar . 1701lerin orta sında olan buydu , 1801lerin ikinci y arı sında olan budu r . Güç toplama ve yığınl arı daha kolay etkileme iste�inde ifadesini bulan bir iyi niyetİn ürün ü de olsa , bu eğ ilim tehlikeli ve tasfiyeci bir eğ ilimdir . Bugün açıkça görüldüğ ü gib i , legal yayın organları , y alnızca propa ganda-aj itasyon de�il. genel top arlanma ve faaliyetin de ekseni oluyor . İ llegal bir temel ve araçlardan yoksunluk koşul l arında başka türlü de olamazdı . *
"Güçlü bir illegal P arti Merkezleri örgütü , sistemli olarak çıkan illegal y ayınlar ve en önemlisi yerel h ücreler , özellikle de doğrudan do�ruya işçilerin arasından gelen ve k itlelerle sıkı temas içinde y aşayan öncü üyelerin yönettiğ i fabrika hücreleri : Devrimci ve Sosy al-De mokrat işçi hareketinin her türlü zorluğ u göğüsleyebile cek sağ lamlıktaki çekirdeğ ini işte bu temel üzerinde inşa ettik . Bu illegal çekirdek gerek Duma aracılı�ıyla , gerekse sendikal ar , kooperatifler ve kül tür ve e�itim kuruluşları içinde kendi duyargaları nı ve etkisini eskisiyle k ı y as lanamay acak ölçüde y ay acaktır . " Bunları Lenin , 1 90 5 yenilgisi sonra sında , 1 9081 de , karşı -devrimin yeni ko şullarında p artiy i yeniden inşa etme çabasını değerlendirirken y azıyor .
6
EKİM
Say ı : 6
Komünistler bugün zorlu ve kapsamlı teorik-siyasal sorunların yanı sı ra ; dev rimci işçi hareketinin , "her türlü zorluğu göğ üsleyebilecek sağ lamlıktak i çek ird� ğ � ni" , Leninist tipte bir işçi sınıfı partıs ı ni inşa etmek göreviyle karşı karşıy alar . İllegal bir sınıf örgütü inşa etmek , d irenç ve sabır isteyen , inatçılık ve gayret , olağ anüstü isteyen , kararlılık titizlik ve fedakarlık gerektiren hayli zorlu bir görevdir . Legalizmin cazibesine hızlı ve olanakların legal kap ılmak . kol ay b aşarılarına yönelmek , aynı za manda sabır ve k ararlılık gerektiren bu görevden kaçışın da ifadesidir . zorlu Küçük-burj uv a sabırsızlığ ını v e kolaycı lığ ını anlatır . İ llegal bir örgütü adım adım kurup görevın ın üstesinden ancak geliştirmek sınıf bilinçli işçilere dayanılarak , onla rın kat ı l ı mı sağlanarak gelineb ilir . Ken tin ve kırın küçük-burj uva tabakaları içinde y aratılmış örgütler temeli üzerinde y ükselen y arı-legal k üçük-burj uva sınıf p artilerine , komünist sınıf p artisi y aftası asmak dönemi bugün acı ve sonuçsuz bir tecrübe olarak geride kalmış bulunuyor . Önümüzde gerçekten s ı nıfa , sınıf bilinçli işçilere dayanan , fabrik alarda yaratılmış illegal çekirdekler ( hücreler ) temeli üze rinde yükselen Leninist tipte bir sınıf p artisi inşa etmek görevi duruyor .
Henüz bu onurlu görevin b aşlangıç evresindey iz ; güçlerimiz sınırlı , olanak lar ı m ı z oldukça dar ve kısıtlıdı r . Fakat bu gerçeğ in kendisi bize , güç ve olanak larım ı zı en iy i , en ak ı llı , en hesaplı ve en titiz bir şek ilde kullanma sorumlulu ğ u yüklüyar . B u güç v e olanakları e n iyi şekilde planlamalı , ve temel fabrikalara yöneltmel iyiz . Hedefimiz , ilk elden illegal bunlar ı n yaratarak , çevreleri fab rika için den komünist p artisinin temel örgütleri olacak fabrika hücreleri çık armaktı r . Hareketin , siyasal faaliyetin sürekliliancak örgütle mümkündür . Örgütün 51 sürekl il i ğ i siy asal faal iyetin sürekiili'Yi nin tem inatı dır . Örgütsel sürekl ilik i�e , her şeyden önce düşmanın engellemelerini ve saldırılarını boşa çık arabilmededir . İliegalite sorunu , gizliliğ in gerekleri bu nedenle hay at i önemdedir . Öte y andan , unutulmamalıd ı r , illegal örgütlenme ve faal iyetin temellerini atma da sağ l ay acağ ımız her gerçek ilerleme , bize , bir dizi legal olanak , araç , b içim ve yöntemi en iy i , en çeşitli ve en doğ ru şekilde kullanma koşulları sağlay acaktı r . B u koşullar doğduğu ölçüde de , illegal örgütlenme ve faaliyeti daha da geliştir mek , pek iştirmek , y aymak , illegal örgüt lerimizin kitleler içindeki güç ve etk ileri ni artırmak ol anaklı olacaktı r .
'IIIIUIIIIIIOIIII!IIIIIIHIIIIIIIIIIOIOIIIIIIIOIIIIIOIIIIIOIIIIIOIIIIIItlltiiiiiOIIIIIUIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIOIIIIIIIIIIIOIIUIItOUIIIIIIIOIIIIIIIIIIIOIIIIIIIInıiiiiiOIIIOIIIIIIOIIOIIIIIIIIUIIIIIIIIIIIIIIOIIIOIOUIIIOIIIIIIIIOIIUIOIIUIIIIIUIIIIIOIIIUIUIIUIIIIIIIIIIOIIIIIIIOIUIIIIIIIIIIIIOIIIIIIUIIUIUIIIIIIIIOIIOIOoiiOIIIO
ANKARA :
ÖGRETMENLERİN SORUNLARI
) ilkokul öğretmeniyim Ankara ' da ( (...) İlk gözlemim , zor ve s ı kı ntılı y ı lla rın ardı ndan öğretmenierin eski konumla rında olmadı kları , y ı lgınlı k , korku ve yozlaşman ı n y aygın olduğudur . Aydı nla rın bu durumu çok şaşı rttı beni . Geçmişte grubun içindeydim . bir küçük-burj uva Oradaki ark adaşları n gericileştiğini , yoz l aştı ğı nı , hatta soysuzlaşt ı ğını gördüm . Ne olmuştu bu aydınlara? Burj uvazi kendisi için tehlikeli gördüğü öğretmenleri sürmüştü , almı ştı , görevden ile 1402 b aşlarına gerici-yobaz öğretmenleri amir ataınıştı , mahkemeler de devre olarak dışı b ı rakılı p , öğretmeni müdür veya örnekler olmuştuy argı l ar muhtarlar bizi bunlar bütün ama artı rılab ilir , görev an Şu diyorduk . . . y ı ldı ramaz ilişki öğretmenlerle bölgede y aptı ğı m kurmanı n yolu içki masası ndan geçiyor . Siyaset konuşma da ne konuşursan konuş , eğer zorlarsan en yakın ark adaşın dahi "suç işliyorsun " diyor , bir de 1402 ' liksen tamam uzak dur ! Bu duruma nasıl gelindi . TÖS gibi bir . • .
sendikacı l ı k deneyimi , TÖB-DE R gibi bir örgüt deneyimi geçirmiş , boykotlar y apmış öğretmenler kitlesi bu hale nasıl geldi . Halbuki , gözlemime göre , şu an en rahat öğretmenler arasında çalışı l abili r . Çünkü birliktelik , sohbet olanakları , devamlı y ak ı n okullardaki öğretmenierin biraraya gelebildiği toplantılar , velilerle yapı la cak işbirliği çalışmalar ı n zemini olabilir di . Ama olmadı . Hareketin bu k adar kolay çöküşünde , ülkemizde bugüne kadar toplumun diğer kesimlerinin devrimci eylemini de ardına alan , ona destek veren bağımsız sosyalist bir işçi hareketinin olmaması nın büyük payı olduğuna inanı yorum . E Kİ M hareke bu görevi üstlendiğini açı k l ı yor , ti bunu baş aracağına inanı yorum . Bağımsız bir sınıf hareketi içerisinde öğretmenierin yerlerini alacağı günler için çalışı yoruz . ettiği hizmet sınıfına işçi Aydı n "nemelazı m"cı y ap ar , görevini ölçüde tutumu, yozlaşmay a , sermaye düzeniyle kaynaşmaya yol açı yor . Hele b ir de örgüt her taraftan darbe y iyor . Bu süzse , fDevamı
s .10 ' da)
Mart 1988
İSTANBUL
EKİM
7
ALTINYILDIZ'DA DİRENiS �
Altınyı ldız , işçinin 3500 civ ar ı nda çalı ştı ğı , Şevket Y ı lmaz başkanl ı ğındaki Teksif sendikasının örgütlü olduğu bir dokuma fabrikas ı . Deneyimli ve mücadele ci işçileri , bağrında taşıy an Alt ı ny ı l d ı z ' da son on gündür zaman zaman iş durdurma ve yemek boykotları y ap ı l ı yar . Grup sözleşmesine bağlı olarak 70-80 bin TL . dolay ı nda ücret alan Altı nyıldız işçileri p atlamaya hazır barut f ı ç ısı gibiydi . E ylül ' 88 ' de y apı lacak sözleşme ye k almadı , istemler ve izlenecek tutum daha şimdiden tartı ş ı lmaya başlanm ı şt ı . Bu durumda isveren sadece ustal arına ' ve teknik elemaniarı na ( dokumac ı lar vs . ) sözleşme dı ş ı ek ücret uy gulaması getir di . Böylelikle hem ustab aşı ve teknik elemanları susturacak , hem de işçiler aras ı nda ayrım y aratacaktı . Ayrıca eski ustaların saat ücreti 650 TL civar ı nday ken , yeni alınan ustalara 950 TL saat ücreti veriliyordu . Böylece 1 5 y ı ll ı k eski ustalar gözden çıkarı l ı yordu . işçilerle ustalar , eskilerle yeniler arası nda y aratı l an bu farkl ılı k tüm usta ve işçilerce tepkiyle karşılandı . 12 Şubatta gündüz vardiyas ı nda iş 2 saat bırakıldı . iş bırakma eylemine tüm işçiler k atıldı . Böylece Altınyıldız işçile riyle p atronu arası nda varalan gerginlik eyleme dönüşmüş oldu . 1 5 Şubat pazartesinden bugüne kadar , Alt ıny ı ldız işçileri polis kordonunda ça lışmakta ve mücadelelerini sürdürmekte dir . Hatta başında gündüz vardiyası işçi lerinin toplantı kları alanda fabrika mü dürüyle işçilerin sevdikleri , önder olarak gördükleri b ir dokuma ustası aras ında sert tartı şmalar oldu . i şçiler haks ızlıkla ra son verilmesin i , b ütün ustalara ve işçilere zam verilmesini isterken fabrika müdürü y asadan , adaletten , vatan-millet ten dem vuruyordu . Uzayan tartı şma sonucunda sabr ı taşan usta "saçmalama y ın" dedi . Koskoca Altıny ıldız müdürü , hele de işçilerin önündeki bir tartışmada " saçmalamay ı " " gururuna" yediremedi ve bu arkadaşı işverene hakaretten tazminat sız olarak işten attı . Ne var ki , her zaman hıo: r şey işverenin dediği gibi olmuyor . I şçilerin anında üretimi durdu rarak ustalar ının geri alınmasını istedi ler . i şveren kapı kullarını ( polis i ) devre ye soktu . Baskı ve tehditler işçileri y ıld ıramayı nca at ı lan ustanın tazminat ı ödendi . F ak at geri alı nmadı . Alt ı ny ı ld ı z işçilerinin eylemleri yemek boykotu ve iş yavaşlatma eylemleriyle
halen sürüyor . Fabrika içinde ve çevre sinde işçi say ısı kadar polis yı ğılmış durumda . F akat mücadele durmuyor . Bu arada Teksif baş temsilcisi "eğer hakkımızı arayacaksak yasal yollardan arayal ım" diyerek işçileri y at ı şt ı rmaya çal ı şı rken işçilerin cevab ı sert oldu : "Biz şimdiye kadar hiç kanun y apmadık , başkaların ı n k anuniarına da uymak zo runda değiliz" diye b ağıran usta k arşı s ında temsilcisinin nefesi kesildi . günlük b asına Alt ı ny ıldı z işçileri haber verip destek istediler . Fakat bugü ne kadar direnişleriyle ilgili haberlere yer verilmedi . ( *) Fakat E Kİ M , hiçbir burj uva s ı n ı r tan ı madan Altıny ı ldız işçi lerinin mücadelesini destekleyecek tir . ( i lerki saylarda aynı sayfalarda yay ı nlan mak üzere Altı ny ı ldız işçilerinin mücadele günlüğünü göndereceğiz . ) Bir Ekim okuru 24 Şubat 1988 ( * ) E Kİ M ' in notu : Haberin y azılm ı ş olduğu gün , Cumhuriyet ' te olay çok kısa olarak yer aldı .
İ ŞTEN ATMALAR . . . (Baştarafı
s .B'de)
işçi s ı n ı f ı nın gözünde ise fabrikadaki ( üretim alanındaki ) sın ı f mücadelesine katkıda bulunmuş ve sayg ı nlı ğı olan ( çalışan ç alı şmay an) tüm işçilerdir . i şten atı lma ve sonras ında aç sefil kalma korkusu s ınıf bilinçli işçilerin bir çoğunu aktif mücadeleden al ı koymaktad ı r . Aslolan k itlesel mücadelenin başlad ı ğ ı yerde , kişisel kaygıların bitmesidir . Bugün için Türkiye devrimci hareketinin proleter sosyalizm mücadelesine k atılan her devrimeiye yeri geldiğinde destek sağlayabilecek b irikimi vard ı r . Bu biri kim işçi y ı ğınlarının devrimci fedakarlı ğında ve enerj isinde saklı dı r . işçi önder leri , yeterki p roletarya hareketinin y ı l maz savaşç ı ları olabilsinler . F abrik alarda çalışan veya çeşitli nedenlerle çal ı şamayan işçilerin birliği + tüm fabrikalardaki işçilerin birlik ve dayan ı şmas ı + işçilerin en üst birliği olan siyasal öncüsünün ( p artisinin ) ç atıs ı alt ı nda birlik ve mücadelesi . . . . i şte her bağ ı ms ı z işçi hareketinin güvences i . Yaşasın işçi s ı n ıfın ı n birlik ve dayan ı şma mücadelesi ! Yaşasın sosyalizm !
8
E Kİ M
Sayı: 6
isten atiimaiar kars1s1ndaki tutum •
" Hiyerarşik ve organik bir bütün teşkil eden dünya kapitalist ekonomisinin ( s isteminin ) bir parçası olan Türkiye , sanay ileşmesini emperyalizme bağıml ı , tamamlam amış orta derecede gelişmiş kapi= talist bir ülkedir" diye başl ı yordu Plat form Tasl ağımı z . ( Ekim , sayı 3 , s . 1 4 ) Ve bu tespit nesnel bir gerçeğin ifadesiydi . kapitalist sistemindeki tüm Dünya çeliskiler daha siddetli bir tarzda Türki � ye'd e y ansı yor . Yakı n geçmişde ve içinde bulunduğumuz dönemde dünya kapitalizmi 1930 ' l ardan bu y ana en derin bunalı mı y aşı yar . Ve doğal olarak kapitalist buhr an , organik bir parçası hiyerarşik olarak alt sı ralarda yer alan Türkiye kapitalizmini daha derinden etkileyecek tir . Ekonomik bunal ı m ı n yaratt ı ğı siyasal ve gerilim istikrarsı zlık toplumsal Türkiye ' de çarp ı cı bir biçimde yaşanı yor . Kapitalist ekonominin en belirgin özel liklerinden biri plans ı z ve aşırı üreti min, yeterli pazar bulunmadı ğı için tüketilememesidi r . Bu durum kap italist üretimin süreci olan y at ı r ı l an sermaye nin , satı l abilir mala ( meta ) dönüşmesi, metan ı n pazarlan arak yeniden sermayeye dön üşmesini engelleyecektir . Kapitalist bunal ı m ı n toplumsal yaşamdaki en belir gin sonuçları işgücünün değerinin düşü rülmesi ve işten çı karmal arı n yaygı nlaş ması dı r . Türkiye ' deki işçi ücretleri traj i-komik bir öykü konusu olmuştu r . Gün ümüzde 70-80 bin TL dol ayı nda olan ortalama işçi ücretinin alım değeri, ciddi gazetelerde değil , mizah dergilerinde tart ı ş ı lmakta dı r . Örneğin Almanya ' da çalışan bir işç ı nın ortalama günlük ücretinin ( 100 mark civarı nda ) Türkiye ' de çalı şan bir işçinin aylı k ücretine ( 70-80 bin ) eşit olduğu mizah konusu olarak gazetelere y ansı yordu . Kap italist bunalımı n kaçı n ı lmaz sonuç ları ndan biri de toplu veya sürekli işten çıkarmalardı r . Türkiye 1 de işten çıkarma ların belli başlı nedenleri şunlardı r : 1 ) i şyerlerinde bir kaç toplu sözleşme dönemi çalı şarak aylık ücreti yükselen ve kı dem tazminatı tavanı artan eski işçile rin atı l arak yerine asgari ücretle ( bu gün net 5 0 . 594 TL ) işçi almak veya hiç işçi almay arak aynı işi daha az say ı d a işçiye y aptı rmak . 2 ) Stokları n eritilmesi amacıyla üreti min y a� aşlatılması veya durdurulması . 3 ) Işyerierindeki ekonomik ve politik mücadelenin yükselmesi ve üretimi tehdit eder duruma gelmesi halinde s ı n ı f bilinçli
•
K . YAYLA
işçilerin tespit ve tecrit edilme çabası . Özellikle sosyalist bilinçli işçiler acı s ı ndan belli bir fabrikada uzun süre çıi l ı şma ve mücadele etme garantisi yok tur . Proletary anın sosyalist savaşçı ları ne kadar bilinçli ve illegal mücadele ilkelerine bağlı olsalar d a , fabrikalarda y aşam onları şu veya bu biçimde açı ğ a çıkarabilir v e b u durum işten atı lmala rı yla sonuçlan abilir . i şçi s ı n ı f ı n ı n politik öncüsüne sahip olmadı ğı bugünkü koşullarda tek tek fabrikal arda y ükselen mücadele , bir çok öncü işçinin atılmas ı yl a sonuçlanabiliyor . Mücadele birikiminin ortaya çı kardı ğı işçi önderlerinin uzaklaşt ı r ı lmas ı n ı n ar dı ndan , b askı lar yoğunlaşmakta ve daha ağı r koşullarda başlan ı lan yere gelini yar . Meseleye sosyalist perspektifle y aklaş t ı ğ ı m ı zda işçi önderleri , sadece fabrika çatısı alt ı nda çalı şan işçilerden olacak t ı r diye bir kay ı t yoktur . i şten atı lmış veya mücadelenin belli bir aşaması ndan bilinçli olarak çıkmış işçiler de eğer çalı şanlar nezdinde değer taşı yorlars a , o fabrikadaki mücadelenin parçası d ı rlar . Gün ümüzde y aşanan ise işten at ı lan veya çıkan işçileri n tazminatl arı n ı alıncay a kadar fabrikay a uğramal arı , bir müddet daha eski arkadaşl arı yla görüşmele ri ve süreç içinde tüm bağları n ı kop armaları dı r . Sorun halen çalı şmakta olan ve işten atı lan ( veya ayrı lan ) işçiler arası nda karsılıkl ı iletişimdir . İ sten atı l anlar ver.; iş oldukl arı mücadele� in sürmesi ve gelişmesi doğrultusunda ( dı şardan ) çaba sarfetme kaygusu gütmezlerse , çalı şmakta olan veya yeni giren işçiler tarafı ndan unutulan ve bir takım anı l ar b ı rakan kimseler durumuna düşerler . Aynı olgunun tersi de geçerlidir . F abrikada çalışan işçiler kendi bağnl arından çıkardıkla rı önderlerine işyerinde veya atı l ı rsa dışar da sahip çıkmazs a , atı lan işçiler geriye yönelik faaliyet y ürütmek isteminden u zaklaşı rlar . Kapitalistin gözünde işçi o anda üretim faaliyeti içinde olan bir nesneden ibarettir . Burjuva y asalar ı n a göre sendi kalar sadece o anda çalı şan işçileri üye olarak kabul edebilirler . i şten atı lmayla birlikte sendikal destek de b iter . Hatta sendikaya bile sokulmaz . i şsizliğe karşı . herhangi bir sosyal güvencenin olmadı ğı ülkemizde işten atılmak resmen açl ı ğa ve sefalete mahkum edilmek demekti r . rDevamı
s . 7'de)
Mart 1988 İSTANBUL
EKİM
9
SENDiKALARI GERÇEK MÜCADELE ÖRGÜTLERİ HALİNE GETİRMELİYİZ
Her geçen gün artan hayat pahallıl ı � ı işçilerin , zaten sıfıra yakın olan alım gücünü tamamen ortadan kaldı rmakta ve bu durum da nesnel olarak , işçileri patranıarına karşı savaşmaya itmektedi r . 1 987 yılı içinde gelişen v e giderek y aygınl aşan grev dalgası bunun somut gösterges idir . İşçi sınıfı hayatın dayatması karşı sında müc adeleye atılıyor . Fakat mücade le , sınıfın siy asal öncüsünün ( p artisinin ) örgütlenmesinden ve yönlendirilmesinden yoksun olduğ u koşullarda ya kol ayca yenil iyor , y a da ufak tefek kazanımlarla bir sonraki bunalıma k adar oyalanıl ıyor . 1987 yılı içinde ism ı nı en fazl a duyuran grev , 93 gün süren Netaş grevi oldu . Gerek ülke içinde , gerekse ulus l ararası kamuoyunda ilgi uyandı ran ve destek bulan Netaş grevi , ne var ki bu coşkunun gerektirdqi başarıyı sa�lay a madan son a erdi . Y aklaşık 1500 işçinin başarıyla sürdürdüğ ü bu grev , özellikle de işyerinde yetk ili olan Otomobil-İ ş Sendikasının reformİst-revizyonist yönetimi y üzünden dökülmeye yüz tuttu . İ şçiler daha grev sürecinde y avaş yavaş sendi kaya b aşkaldırmay a b aşladılar . Otomo b il-İş , işçilerle daha düzenli ilişk iler kurup, sorunlara ortak çözümler aray aca ğ ı n a , çözümü işverenle uzlaşmakta buldu ve resmen grevi sattı . 93 günlük grev boyunc a , sendik a tarafından işçilere y irmişer bin lira para da1ıtıldı . Fakat Netaş işçileri bu gülünç rak amdan kat k at fazla maddi yardım alm ayı haketmişti . Grevin son günlerinde uluslararası işçi sınıfının desteğ inde n oluşan 50 milyon l ira tutarındaki paranın 2 5 milyonu Otomobil-İş Genel Merkezine gönderildi . Diğer 25 milyan da y irmişer bin lira olarak dağ ıtılan p aradı r . Netaş grevi sadece yurtdışından de1 il , yurt içinden de yoğun maddi ve manevi bir destek görmüştü . Fakat görülen odur k i , bunl arın hiçbiri do� ru dan işçilere y ansı mamıştır . Grevin bitiminden sonra Netaş ' ta işten atma kampany ası b aşlatıldı . Grev boyun ca işçilerin ken dil iğ inden kabaran tepki sının dizginlenmesi için elinden geleni y apan reformİst-rev izyonist sendika yöne tim i , her saldı rıya göğ üs gererek direnen bu işçilere , kimsenin işten atılmay acağ ı n a dair güvence de verdiler . Ancak toplu sözleşme imzalandıktan sonra , grevde aktif rol oynayan işçi temsilcileri b aşta olmak üzere , aşama aşama toplan 490 kişi işten atıldı .
Netaş ' ın bürokrat patronları bugün , grev sırasında işçilerle Otomob il-İş ara çıkan sında çel işkiyi derinleştirmeye çalışıyorl ar . Sendik adan istifa eden her işçiye şefler tarafından 5000 lira para veriliyor . Bunu kabul etmeyen , işten atılacaklar l istesine alın ıyor . Netaş pat ronlarının hesab ı , işçilerin topyekün örgütlü oldukları Otomob il-İş Sendikasını yetk isiz kılmak , ve yerine p atronun yedek gücü olabilecek Türk-Metal Sendikasını geçirmektir . Öte y andan Netaş işçileri de sen dik a yönetimine tepkilerin i , sendikadan gruplar halinde istifa ederek göstermeye b aşl adı lar . Ve şu anda Otomobil-İş Sendikası baraj ın altın a düşmek üzere . Türk Metal Sen dik ası da bu durumdan y ararlanmak için faaliyetini hızlandırdı . . Fakat Netaş işçileri bu oyuna gelmeye cektir . Sendikalar işçilerin yerine onların haklarını savunan örgütler değ il , işçile rin mücadele örgütleri oldukları sürece başarılı olabilirler . İşçilerin tek güven cesi üretimden aldıkları güç ve kendi öz mücadeleleridir . Reformist-revizyonist sen dika yöneticileri sözlerini tutmadılar diye işçiler sendik al arından istifa etmekle tam da burj u v azinin hesapl arına uygun dav ranmış olacaklardı r . Bugün y apılacak olan , işçilerin sendik alarına daha sıkı sarılarak gerçek mücadele önderlerini yönetime seçmeleri ve mücadelen in daha etkin bir aracı hal ine getirmele_r idir . E ğ er Netaş işçilerinin Otomobil-Iş ' ten soracakları bir hesap varsa , bunu kendi leri y ap acaklar ve sendik alarını daha da güçlendirerek p atrona k arşı ·daha büyük mücadeleler örgütleyeceklerdir .
NETAŞ'TA SON GELİŞMELER Grevden sonra Netaş işçileri her cuma akşamı , bir grup işçinin işine son verildqini öğrenerek haftayı kap atıyor lardı . Ve 5 Şubat 1988 günü de 49 kişinin işine son verilmişt i . Fabrika personel müdürü sendika baştemsilcisin i çağ ırarak top lu tenk isat ( işten atm a ) olduğunu açıkladı . Bunu işçilere haber vermek temsileiye düşüyordu . Ama bu sefer durum farklıydı . İşçiler boyun e� meyeceklerd i . Olayı duyar duymaz ( saat 2 civarında ) işçiler işi bı rakarak yemekhanede topl an dılar . Ve akşam olunca p azartesi günü işb aşı y ap ınama kararı al arak da'>ıldılar . �
10
EKİM
Say ı : 6
8 Şubat p azartesi günü yemekhanede yeniden top lanıldı ve toplantıya fabrika dak i 1200 işçiden 60' ı hariç tamamı k atıldı . 2 SHP milletvekili de işçileri desteklemek amacıyla yemekhaneye girdi . Anında polis saldırısıyla karşılaşacakla rını b ilen işçiler , yemekhane gırışıne sandalye ve masal ardan barikatlar kurdu . P azartesi günü yeterli gücü olmayan polis saldırıyı göze alamadı ve yemekh anenin e tr atında bekledi . 9 Şubat Salı günü çevik kuvvet b irliklerinden de destek alan polis , önce v aliliJin bir kararını okudu ve saldırı hazırlıklarına b aşladı . Bu arada işçiler arasında direnip direnmemek konusunda tartışmalar oldu . Her şeye ra� men teslim olmamak gerekti� ini savunanlar v ardı . Fakat sendika temsilcileri teslimiyetten y anaydı ve onların tavrı etkili oldu . Baştemsilci işçilere hi ta ben ; kendileri nin patrona k arşı eylem yaptıklarını , güvenlik kuvvetleri ile herhangi bir sorunları olmadı� ını söyleyerek , işçileri yemekhaneden ayrılmaya ve topluca sendi kaya gitmeye ça� ı rdı . Bunun üzerine işçiler yemekhaneden sendikaya kadar pasif bir şekilde y ürüdüler ve oradan da� ı ldılar . 10 Şubat çarşamba günü Otomobil-İş ' in işyeri temsilcilerine ( 9 k işiye ) y asadışı gerekçesiyle işten direniş örgütlernek çıkış k aJıdı imzalattırıldı . "Hiç de� ilse" tazminatlarını almak için iş mahkemesine b aşvurdular . Bunlardan b iri de işe geri dönmek istemiyle dava açtı . Netaş ' tan atılan işçilerin haklarını arayab ilmek ıçın sendikaya gitmesi bile işveren tarafından engelleniyor . Sendika ıç ın , şubesi fabrikay a oldUJU y akın işçiler sendikaya giderken , işveren tara "güvenlik fından takip ettiril iyar ve
(Baştarafı
s.6 ' da )
güçlerine" haber verilerek oradan uzak l aştınlıyorl ar . Ayrıca Netaş işçilerinin hemen hepsinin örgütlü olduğu Otomob il-İş Ümraniye şubesine karşı patran ve polis tarafından provokasyonlar tertiplenmeye çalışılmaktadır . 10 Şubat çarşamba günü sendika y ak ınlarına " insanlı k onuru işkenceyi yenecek " y azılı bir pank art asılmış ve bunu bahane eden düzen güçleri sendik a yı b asarak , o an içeride bulunan sendik a yöneticileri ve üye işçileri (ll k işiy i ) karakala görürerek bir gece bekletmişler dir . Bugün ıçın Otomob il-İş , işyeri temsil cısı atayacak işçi bulma zorluğu b ile çekmektedirler . Çünkü Netaş ' ta sendika temsilcisi olmak , işten atılmayı , tutuk lanınay ı , işkenceyi peşinen kabullenmek olarak görülüyor . Netaş ' ın b ürokrat p atronları işçilere daha nice oyunl ar oynayacaklar . Onların amacı ne Netaş ' ı korumak , geliştirmek ne de " çalışma b arışını" sa.ııamak . Onlar kendi aralarında ayrı bir şirket kurarak Netaş ' a karşı ihalelere girmekte ve k azanmaktadı rlar . Netaş ' tak i işçi atılma ları ve diğer p rovokasyonların bir neden i de bu olmakta ; işyerinin zayıf düşmesi ve böylece şu an Netaş yöneticisi olan b ürokrat-burj uvaların kurdu � u şirketin iş imkanlarının artması hesaplanmaktadır . 9 3 günlük grevi b aşarıyla sürdüren , grev son rasında da sayısız oyunlarla k arşı k arşıya gelen , 490 ark adaşının işten atılmasını gören Netaş işçilerini ilerde daha çetin mücadeleler bekliyor . Y aşasın Netaş İşçilerinin Direnişi ! Kahrolsun F aşist Diktatörlük , Y aşasın Özgürlük ve Sosyalizm ! M . TAŞÇI-A . SEDAT
ÖGRETME NLERİN . . .
durumda bir de susuyarsa tamamen aşağı lanı yor . Bizi bu duruma getirenlere "utan ı n " deyip , kendi sorunlarımıza , ülkemizin , sömürülen ve ezilen insanları mızın sorun larına kay ı tsı z mı k alacağı z . Elbette hay ı r . Öğretmenierin birarada bulundu kl arı yerler vardı r . Biz devrimci öğretmenler , öğretmenierin topluca bulundukları bu gibi yerlerden uzak durdukça , buraları gericiler istedikleri gibi şekillendirmekte , öğretmenleri etkileri altına alıp suskun laştı rmaktadı rlar . Örneğin İ lksan seçimle öğretmeniere ri . Devrimci öğretmenler gidebilir ve buralarda gericilerin at aynatmaları na engel olabilirler . Öğretmen ler okull arda saflarını sı klaştı rabilir , toplantılarda b iraraya gelip görüş alı ş-
verişinde bulunabilirler . Evet kötü bir dönem geçirdik , insanla rın y üreğine korku salındı , mesleklerin den atıldı lar , açl ı ğ a mahkum edildiler . Ama s ı n ı rları ne k adar daraltılmış olursa olsun , kullanabileceğimiz bir alan daima v ardı r . Bugün nasıl örgütlenelim? sorusunun y anıtını bulam ı yoruz . Çünkü y atıp uyuyup b irden ortaya ç ı k ıldı ğında şaş ı rı yoru z . örgütlenmenin bir bedeli olmalı ve bu bedeli ödeyip örgütlenme mücadelesinin ileri bir adımı olan sendi ka hakkını almaya yönelmeliy iz . Ağzı mıza kilidi, koll arı mıza kelepçeyi kendimiz vurursak onu b aşkal arı açamaz . Sendik a hakkı için mücadelemizde , E Kİ M ' in y anımızda olacağına inanıvoruz . O . UMUT 17 Şubat 1988
Mart 1 988
EKİM
ll
Zoru n lu bi r cevap-1 A . AZAD TKİ H , TDKP , TKP-ML Hareket i , Tİ KB üye ve taraftarıarı na tartı şma metinleri olarak sunulan ve hareketimizin ilk te mel belgeleri ol an "Yakın Geçmişe Genel Bir Bak ı ş " ve "Pl atform Tasl ağı " başl ı k lı metinlerin yayı nlanması n ı n ( Mayıs 1 987 ) üzerinden dokuz ayı aşkı n bir sü re geçti . Son 30 yıllık sol hareketin ana değerlendirilmesi , özellikle çizgileriyle de , pop ülist hareketin bir cenah ı n ı n ( TDKP , TKİ H , TKP-ML Hareket i ) eleştirisi temelinde , proleter sosyalist bir yönelimin programatik ve taktik temeli olarak kaleme alı nmış sözkonusu metinler TKİ H s afları nda tartı şı ldı . Popülist çerçevenin ve kendi dar grup ufkunun d ı ş ı n a ç ı k abilen , eskinin mirası alı şkanlı klara , önyargı lara , küçük-burju v a dark afalı l ı ğ ı n a , kibri ve bireyciliğine prim vermeyen , biçimsel , suni , ayrıntı sorunları kendine ayakbağı edinmeyen TKİH k adro ve taraftarl arı tarafı ndan benimsendi , benimsenmeye devam ediyor . Ancak ' sonradan görme ' ve bu özelli ğini her eyleminde tekrar k an ı tlayan bir yöneticimiz , çevresine aldı ğı bir grup arkadaşla -ki , sözkonusu yöneticimiz hariç , b azı yersiz "yöntem" itirazları dışı nda , bu arkadaşları n hemen tümü b aşlangıçt a yönelimimize desteklerini bil dirmişti- eski çizginin doğrulu ğuna ve meşruluğuna inanç tazeleyerek ve bizim için art ı k ömrünü doldurmuş hükümsüz bir y ap ı nı n , TKİH ' in adına sı ğ ı n arak yöneli mimizi zedelemeye çalı ş ı yor . "Yak ı n Geçmişe Genel Bir Bak ı ş " adlı metinde , ayrıntı lardan k açı n ı l arak , ben zerleriyle birlikte TKİ H (*) çizgisi , evrimi ve neyi ifade ettiği de en genel h atları yla verilmişti . Zira bu örgütlerin gerek ideoloj ik evrimleri , temel çizgi ve programları , gerek toplumsal konumları ( * ) 1 984 ' e kadar THKP-G /ML ; Mayıs 1 984 ' de Örgüt l . Genel Toplantısı k ararıyla isim değişikliğine gidilerek TKİ H adını aldı .
ve pratikleri bakımı ndan araları nda ciddi hiçbir fark yoktu . Bu nedenle de , bizce bu kadarı yeterliydi , ve biz , bu sorun üzerinde daha fazla durmayı dü şünmüyor , böyle bir şeyi yararsız bulu yorduk . Ancak birilerinin bu çizgiye ve isme s ı ğ ı nmakta ı srarlı göründükleri anlaşı lı nca , üzerinde durmamı z istenil di . Biz de bu işi isteksizce , ama yine de küçük-burju va sosyalizmine k arşı ideolo j ik mücadeleye hizmet edeceği ümidiyle üzerimize aldı k . Sözkonusu yöneticimiz düşüncelerini y azı lı hale getirmiş bulunuyor . Bu i y i . Ancak biz onun görüşlerini ele almadan önce, bu bölümde THKP-G/ ML- TKİH h areke tinin çizgisini ve evrimini vermeye çalı şacağı z . Zira karşımıza çı karı lan libe ralleştirilmiş haliyle eski çizgi , eski mirastı r . ( Liberalleştirilmiş hali diyoruz , zira örneğin , eskiler eklektik de ols a , hedefledikleri iktidarı proletarya dikta törlü ğünün bir b içimi olarak tanımlı yar ıardı . Şimdilerde ise ozu burj uv a olan demokratik cumhuriyet savunulmaya baş l andı . ) Biz y ine ayrı ntıları ve dar anlamı yla taktikleri ve örgütsel çizgiyi -ki , bu alanlarda durum tek kelimeyle faciaydı geçere k , bu akımın temel çizg ıs ın ı , program ı n ı ve evrım ı nı daha genişçe izlemeye çalışacağız . Okuyucuya şunu hemen bildirmek isteriz ki , daha sonraki bölümlerdeki tartı şmalara zemin teşkil etmesi için , hareketin evrimin i , belirli dönüm noktaları n ı esas alarak , temel belgelerinden aktarmalar vey a özetlerneler y aparak , şimdilik sadece k ı s a yorumlarla yetineceğiz . Bİ R DEGERLENDİ RME TKİH kadro ve militanıarı n a hitaben k aleme aldı ğ ı m 29 Ağustos 1 987 tarihli y azı da şu değerlendirme: y ap ı lmıştı: "Hareketin ( TKİ H ) ' 79 öncesi evriminin bellibaşlı ana çizgileri , TDKP ve TKP / ML Hareketi ile b irlikte ' Yakın Geçmişe Genel Bir Bakış ' başlıklı metinde verilmiştir . Sonrası için şöyle söyleniyordu : ' Maoculu-
12
E Kİ M
Sayı : 6
� u � eleştirisi , teoride Marksizme , pratikte ışçı s ı n ı f ı n a belirli bir yönelişi yarat makla birlikte , sorunun özüne inilmedi ve gösterilen ç ab a , hareketi , k üçük-burjuva demokrasisinin en tutarlı ifadesi olmaktan öteye götüremedi . Fakat her şeye rağmen , küç ük-burj uva devrimcili ğinin ileriye doğ ru evriminin s ı n ı rları n ı ortaya koyması anlamında , olumlu bir gelişmey di . Ve bu , proleter sosyalist bir yönelişin potansiyel olanakları n ı n birikmesi anlamı n ı taşı yor du ı Örgütün Mayıs 1 984 I . Genel Toplantı k ararları d a , Marksizme az çok bir yönel me çabası ndan , ancak 1 979 ı dan , yani Maocu teorinin eleştirisinden sonra sözedi lebileceğine haklı olarak işaret ediyor . "Bu noktadan sonra , devrimci demok rasi ufkuyla sı n ı rlı çerçevenin dışına ç ı kılmaksızı n,popülist hareketin ulusal ve uluslararası tarihsel kökleri k avran ı p esaslı b i r eleştiriye tabi tutulmaksızı n , yani bir sistemden ve tarih b il incinden yoksun olarak , b azı adı mlar atıldı . "Örneğin ; "Zayıf k almış ve örgüte yeterince maledilmemiş olsa da, hakim üretim biçiminin kapitalizm , temel çelişmenin emek-sermaye çelişınesi olduğu , ( "y arı-sö mürge , yarı -feodal" k avramları n ı n terke dilmesil , proletaryanın sosyalist görevleri v � bunları n demokratik görevlerle içiçeli ğ ı vurgusu -ama tabi demokratik devrim de ! devrimin ozunun toprak devrimi olmadı ğı , k üçük-köylülüğe y aklaşı m , işçi s ı n ı fı n ı n temel güç ve anti-kapitalist bir sı n ı f olduğu vurgusu gibi teorik ve programatik alanda bazı ilerlemeler ( * ) (. .. ) "Ancak , daha önce de belirtildiği gib i , b ütün bu adımlar bir sistemden yoksun olarak , eski popülist geleneğin , tarihi , felsefi , teorik s ı n ı fsal köklerine ve pratiğine vurmaksı zın , tersine o sistem içinde k al ı nara�o sistemi p arçala maksı zın ama orası ndan burası n dan ge dikler açarak , törpüleyerek , ve çoğu da zaten toplumsal , siyasal , entellektüel-kül türel ilerleme tarafı ndan day atı lan b azı olgul arı n adı n ı koyarak , tarihi ve teorik olarak saçma ı dönüştürme ı anlay ı şı y l a atı lmış adımlard ı r . ( Ki , benzer gelişme ler , farklı zamanlarda , ama şu veya bu şekilde diğer örgütlerde de yaşanmı ştı r . ) �u nedenle fazla bir şey ifade etmezler . Orgütümüz de , bu niteliği ile , tarihsel kökleri 196o ı ıara dayanan ve evrimleşerek popülizminin küçük-burj uva devrimci Marksizme ve işçi s ı n ı f ı n a en y akın kesimini oluşturan hareketin ( TDKP , TKİ H , TKP-ML Hareketi , Tİ KB ) bir p arçası olmuştur ve öyledir . Sözkonusu teorik ve p ratik sistem içerisinde , tek tek sorunlar da ve ayrıntılarda olumlu ve olumsuz b azı farklılı kları n olması bir n itelik
değişikliği yaratamazdı , yaratmam ı ştı r . "Onun teorik-siyasi ufku v e programı da, kapitalist bir ülkede , sermaye düzeninin , sermaye s ı n ı f ı n ı n açı k ve çıplak egemenliğinin hüküm sürdü ğü , ücretli emeğin yaygı n ve geniş çaplı sömürüsünün iktisadi hayata damgası n ı vuran başlıca olgu olduğu , temel çelişıne nin emek-sermaye çelişkisi olduğu ve diğer çelişkilerin çözümünü kendisine b ağladı ğı bir toplumda , burj uvazinin tarihsel olarak çözümlemediği b azı sorun ları -ve hatta tarihsel olarak çözümiediği b azı sorunları dakendine p rogram edinen demokratik devrimcilik , ya da sosyalist istemierin demokratik devrim istemleri olarak sunulması , sosy alist ve anti-k apitalist perspektife bağlanmamış demokratlı kl a s ı n ı rlı b ir anti-faşizm , yurtseverlikle s ı n ı rlı , hatta milliyetçilik le kar ı ş ı k bir anti-emperyalizm olmuştur ; ve bunun pratiğini y apmı ştı r . " 1979 ı dan sonra s ı nıfa belirli bir yönelim sağlanmakla birlikte -şüphesiz demokratik devrim ufkuyla ! - s ı n ı f temeli ne oturulamamıştı r . ( Türkiye koşull arı nda sözkonusu ufukla oturulsa da farketmezdi . Zira işçi sı n ı fı içinde sosyalizmin değil , küçük-burj uva demokrasisinin temsilcisi olunurdu ) " ( . .. ) " Bu bakı mdan , olumlu ve olumsuz farklılı klarıyl a , benzerleri gib i , THKP( * ) Aslında ciddi bir ilerlemeden sc:.�,edile mez . Zir a , hiçbir açı klama yapı lma dan , eski görüşlerin sessizce terkedil mesi biçiminde oportünistçe ve t 'trekçe atılmış b azı adımları n bir k ısmı da satı r araları nda ya da örgütün ıdeolo j i k işleriyle görevli yazarl arı nı n k a fasında k almı şt ı r . " Örgüte m alı dilme � i" derken bunu anlatmak iste 'ıiştik . Orneğirı, yazarlar 1980 ı de artı k "yarı feodal" tanımlamasını terkedip, kul lanmadı kları halde , MK üyesi sözkonu su yöneticimizin k aleme aldı ğı l . Genel Toplantı k ararları nda ( 1984 ) , Türkiye y arı -feodal bir ülke olarak tanıml an mıştı r . Bu nedenle yöneticimiz , " bu da nereden çı ktı ?" şeklindeki sorumuzu tuhaf karşılamı ş , ş aş ı rmı ştı . Haksız da değild i , zira belli ki haberi yoktu . . . Ç izginin asıl kurucusu ise , bu durumdan , bazı k avramları "Parti zancıları bile güldürecek bir şekilde k u�l anmay a b aşladı kları "ndan şikayet �� ı �or� u . Oysa , bu bizim örgüt gerçe Yazarları n k afası nda veya g ım ızd ı . satır aral �� ı nd a s�ssizce değiştirilen şeylerı. MK uyeler ı. b ıle farkedemiyordu . Sorun b irilerinin " geri k alm ı ş"l ı ğı değild i .
Mart 1 988 C / ML- TKİ H ' in tarihi de , devrimci demok rasinin ileri temsilcilerinden biri olarak , ve teori bir popülist küçük-burj uva pratiğin tarihidir . " Biz TKİH ' i k ı saca böyle değerlendir miştİk . Buna şunu da eklemek gerekiyor : Bu örgütün tarihi , aynı zamanda önderli ğinin sürekli değişimi ve tasfiye tarihi dir . THKP-C kuşağı ndan gelme örgütün kurucuları 1 977 ' de hemen toptan Tİ KP-Ay Aslı nda ett i . iltihak grubuna dı nlı k bulmu ş , son anlamda bu THKP-C / ML kendisinden eser k almamı ştı . Onu devam ettirenler tamamen yeni kuşak , ' 74 sonra sı kuşak oldu . Onlar bile tereddütlüydü ; örneğin TDKP yöneticilerinin sekter , k ibir li tutumu olmasaydı , bu grubun varlı ğı daha o zaman son bulab iiirdi . Sonraki tasfiye 1 984 ' de da yarı sı önderliğin edildi . Ancak her gelen bir öncekinin kurduğu ya da geliştirdiği çizgiyi oradan buradan rötuşlarla "esasen doğru " ilan edip sürdürdü ; temel çizgi ve program ise özünde hep aynı k aldı . Bu değerlendirme hiç bir ciddi boşluk taşımaz ve tanı mlamalar yakışt ı rma de ğildir . Bunu bizzat örgütün resmi belgele rine dayanarak göstereceğiz . 1 975 : BUGÜNKÜ TKİH ' İN TEMELLERİ NASIL ATILMIŞTI ? 1 97 5 b aşlarında şekillenen THKP-c / ML popülist 1971 ' den devraldı ğı hareketi , devrim programı n ı - anlayışını koruyarak , iki ana tema üzerine kuruldu : Maceracı l ı ğ ı n reddi v e modern revizyonizme tavı r . ifade ilerlemeyi bir bunlar Şüphesiz ediyordu . Ancak k ı s ı r ve yüzeysel k aldı . "Öncü savaşı " n ı n yerine " devrim kitlele rin eseri olacaktı r" , " k itlelerle b irleşme" sloganları geçirildi . Modern revizyonizme Sovyetler esasen , mücadele de , k arşı Birliği ' ne k arşı siyasi tutumla ( sosyal emperyalist deyip dememel s ı n ı rlı k aldı . Hareket , sadece Marksist teoriden değil , genel olarak ciddi bir birikimden de yoksundu . anti-emperyalist THKP-c ' nin demokratik devrim platformunu veri k abul ediyordu . Ve bütün diğer benzerleri gib i , çizgi" Marksist-Leninist " enternasyonal olarak nitelenen Çin revizyonizminin ve derin etkisi Mao Zeduhg Düşüncesinin altı nda şekillendi . Aralı k 1 976 ' da yay ı n ı n a b aşlanan Halkı n Yolu gazetesi , ilk s ay ı sıyla birlikte yayınl adı ğı p rogram n iteliğindeki örgüt platformu , uluslarara sı bölümde " üç dünya teorisi"nin etkisi altı ndaydı ; Türkiye ve Türkiye devrimine ilişkin bölümü ise , Mao Zedung ' un " yeni demokratik devrim teorisi'' ne dayanı yor , buna ilişkin Çin formülleri hemen olduğu gibi aktarılı yordu . Yani program , Türki ye gerçeğinin , tarih i , iktisadi , toplumsal ,
EKİM
13
tersine , siyasal verilerinden ç ı km ı yor ; kesin bir "yeni demokratik devrim" tezi veri k abul edilip , b ilindiği ve incelendiği kadarı yla tarihi , toplumsal , siyasal olgu lar zorlanarak ona uydurulmaya çal ı ş ı l ı yordu . veren pasajları özünü Platformun aktarı yoruz : "Türkiye emperyalizme bağımlı geri bir tarım ülkesidir . " " Özellikle son yıllarda ülkemizde meta üretimi çok y aygı nlaşmı ş , ve onun içinde k apitalist üretim hakim h ale gelmiştir . Ancak ne genel olarak k apitalist üretimin gelişmesi , ne de emperyalizmin uz antı sı bir tekelci k apitalizm -kapitalizmi n öz gürce gelişmesinin önündeki kapitalizm ( " k ap italizmin özgürce gelişmesinin önüri dek i kapitalizm" ! ? ) öncesi engelleri tasfi ye etmemiş , geniş köylü kitleleri üzerin deki . y arı -feodal boyunduruğu k ı rmaını ş , Türkiye ' y i geri bir tarım ülkesi olmaktan çı k armamıştı r . " üretici güçlerin özgürce " Ülkemizde gelişmiş engel , önündeki gelişmesinin k ap italist ülkelerden farklı olarak gene linde k ap italizm değil , emperyalist sömürü tahakküm , ve uzantı sı emperyalizmin tekelci k apitalizm ve y arı -feodal boyun duruktur . Meta üretiminin ve k ap italist üretimin şehirde ve kı rda önemli ölçüde gelişmiş olması bu gerçeği değiştirmez . Tam tersine bu gelişmedir ki y arı -sömürge yarı -feodal yap ı n ı n k ı rı lması şartları nı daha da olgunlaştı rmı ş , temel c�lişmeyi daha da keskinleştirmiş , devrimci demok ratik güçleri ve bu güçlerin mücadelesini çok genişletmiş , geniş köylü kitlelerine ve genel olarak halka bu mücadelelerinde daha da güçlü bir önder , milyonluk bir prole.� ary a k azandı rmı ştı r . " " Ulkenin dünya çap ı nda can çekişen bir sonucu bağımlılı ğ ı n ı n kapitalizme yapısı y arı -feodal y arı -sömürge olan sürdüğü sürece çözülmesi gereken temel çelişme ( üretici güçlerle üretici güçlerin özgürce gelişmesini önleyen geri mülkiyet ilişkileri arası ndaki çelişme ) , emperya lizmle Türk ve Kürt ulusları , emperyaliz min uzantısı tekelci burj uvazi , feodal çeşitli tefecilerle ve ağaları top r �k m ı llıyenerden h alk ı m ı z arası ndaki müca delede yansı y an , üretici güçlerle üretici güçlerin özgürce gelişmesini önleyen y a rı -sömürge y arı -feodal yapı arasındaki çelişınedir . 11 " . . . Türkiye p roletaryası n ı n önündeki �evrimci adı m . . . sosyalizme ulaşmak için _ , emperyalizmin uzantı sı once emperyalizm tekelci k apitalizm ve feodalizmin tasfiye edileceği demokratik halk devrimini zafere ulaştı rmak ( tı r ) . " "Ülkemizde demokratik devrim mücade lesi yüzyıldır sürmektedir . "
14
EKİM
Sayı : 6
y arı -somurge , y arı -feodal y ap ı " ancak proleterya önderliğinde , işçi-köylü ittifakı temelinde y ürütülecek yeni tipte bir Demokratik Halk Devrimiyle k ı r ı labi lir . . . . Bu devrimin önder gücü proletar yadı r . temel güçler proletary a , köylülük v e şehir küçük-burj uvazisidir . Milli burjuvazi yalpalayan bir s ı n ı ftı r . Proletary a milli burjuvaziyi devrim safla rına k azanmak için mücadele eder ve milli burj uvazinin emperyalizmle ve feoda lizmle uzlaşma ve devrimi baltal ama eğilimlerini sürekli teşhir eder . " "Demokratik Halk Devriminin özü top rak devrimidir . " " . . . top rak devrimi temeli üzerinde ele alı nmayan silahlı iktidar mücadelesi hiçbir sonuç verme ( z ) " " . . . devrimin yolu uzun süreli halk savaşı d ı r . " "Demokratik halk devrimi eski tipte değ il , y eni tipte bir burj uva d� mok : atik devrimdir . ( . . . ) Halk ı n demokrat ık d ı kta törlüğü proletarya diktatörlüğü değildir . Ancak işçi s ı n ı fı önderliğinde , işçi-köy � ü ittifakı temelinde yükselen demokrat ık halk diktatörlüğü proletarya diktatörlü ğü nün bir biçimidir ve durmaksı zın sosya lizme , proletarya diktatörlüğüne götürür . " (*) "Devrimci proletary a , empery alizme , uzant ı s ı emperyalizmin ve feodalizme tekelci burjuvaziye karşı olan ve devrim de ç ı k arları bulunan tüm öteki s ı n ı f ve halk anti-faşist yurtsever tabakaları (Halkın birleşt ı rır . " ( abç) cephes�nde Yolu , sayı : l, s. 7 , 8 , 9 ) Platform , son olarak , "Empery alizm den , sosyal-emperyaliz mden Bağı msız De mokratik Halk I ktidarı " , "Bütün Topraklar Köylüye " , "Tüm Halka İş ve Can Güvenli ği" şiarlarını "bütün demokratl arı n ve nalk devriminin temel sloganları ll olarak ilan ediyordu . ( sayı : 2 , s . 1 2 ) Yine ilk sayı d a , platformun güncel bir siy asi açıklaması niteliğindeki , "Şimdiki Durum ve Görevlerimiz" b aşlı klı b aşy azı da, " ç ı k arları , iki süper devlet ve işbirlikçilerinin ç ı k ad arı yla çelişen b � tün s ı n ı f ve tabakaların yurtsever ant ı faşist eylemini y ükseltelim" ( abç ) den i yordu . Daha sonraki sayı larda , bu pl atformun bir gereği olarak , işçilere "İş ve C an Güvenliği Ko_mitel�ri" � işye �lerin � " :urt_s� . ı l � ver Anti-taşıst D ı ren ı� Kom ıteler ı " oner ı teor ı k ancak ya , se yordu . Sosyalizmden yazılarda , y a da uzak bir hedef olarak , ( * ) 1976 ' daki bu goruş , eklektizmine rağ men , sözkonusu yön eticimizin 1988 Türkiye ' sinde ileri sürdüğü demokratik cumhuriyet hedefinden ileridir .
kazara b azen sat ı r aral arında sözedili yordu . Hepsi bu ! Yuk arı da genişçe aktardı ğ ı m ı z p asaj lardan anlaşıldı ğ ı gibi , " devrimci demok rat" , "yurtsever" , " anti-faşist" tanı mla maları , eyleminin içeriğinin bunlar oldu ğu bizzat hareketin kendi kendini tanım lamas ı , kendi kendine atfettiği nitelikler dir . Öz budur ve bu hep kendini korumuştur ; Marksist-Leninistlik ise , b ü tün popülist hareketlerde oldu ğu gibi sadece bir yanı lsamadı r . Burj uva Türki ye ' de işçi s ı n ı fına sunulan , burj uva demokratik içerikli yurtsever demokrat bir çizgi-programdı r . Oysa komünist hareket , bu anlamıyla , ne demokrattı r , ne de yurtseverdi r . Bir Marksist için tüm burj u va egemenlik biçimleri gibi , bu biçimler den bir olan faşizmin karşıtı da prole tarya iktidarı dı r , sosyalist demokrasidi r ; b i r k üçük-burj uva demokratı için genel olarak demokrasidir, burj uva demokrasi dir . Bir Marksist için anti-emperyalist eylem , uluslararası sermaye cep hesini y arıp dışına ç ı kmayı amaçlayan anti-k a pitalist bir eylemdir ; bir küçük-burj uva demokratı için ise "bağımsızlı k " tı r . Platform , epeyce zorlanarak , Çin for müllerini , Maa Zedung ' un feodal , yarı -fe odal Çin için öngördüğü formülleri burju va Türkiye ' ye uydurmay a çal ı şmı ştı r . Ya da, Lenin ' in "İki Taktik "ini geriden yorumlay arak , Çarl ı k Rusya ' sı nda , otok rasiye , toprak sayıuluğunun egemenli ğine , y ani ortaçağ kurumlarına ve iktisadına k arşı öngörülen demokratik devrim strate j is i , burj uva iktidarı n , sermaye egemenli gı n ın hüküm sürdüğü bir ülkede , burju v aziy e , tekelci kapitalizme k arşı ileri sürmüştür . Bu y üzden de tarihi , iktisadi , toplum sal gerçekler zorlanmı ş , " geri bir tarım ülkesi " , " y arı-feodal" tanı mlamaları ile nesnel olarak liberal tarihçi ve iktisatçı ları n bile gerisine düşülmüştür . Oysa Türkiye ' de , daha ' 70 ' lerin başında , sa nayi üretimi tarı mı geçmiş , tekelci , büyük burjuvazi siyasal iktidarda kesin hakimiyetini çoktan kurmuştu . Bu kuşağı n teorisyenleri , kap italizmin gelişmesi ve egemenliğini kurması nı dahi , emperyalizme bağımlı olduğu gerekçesiyle , tamamlanmam ı ş demokratik devrim görevle rinin program edinilmesinin , üçüncü bir burj u v a demokratik devrim görevini " çok daha mümkün , acil , ertelenmez hale getirdiği" nin kanıtı olarak sunuyorlardı . Bu açmazdan kurtulmak ve demokratik devrim p rogramını gerekçelendirmek için de , dünya kapitalist ekonomisinde tarihsel ve hiyerarşik bir ilişki olan bağı mlılı k ilişkisinden -ki k ap italist dünya ekonomi sinde başka türlü olması da düşünülemez hareketle , birb irinin anti-tezi " ik i tür
Mart 1988 k apitalizm " y ar attılar . "i şbirlikçi tekelci k apitalizm " , " kapitalizmin özgürce geliş mesinin önündeki k apitalizm " , ki bu , geri mülkiyet ilişkisini temsil ediyordu , ekono mik ol arak gericiydi . "Milli k apitalizm" , ki bu , k apitalizmin , üretici güçlerin özgürce gelişmesini temsil ettiğinden eko nomik olarak ilericiydi , " yeninin " , " yeni unsuru " y du . devrimin bir demokratik Y ani , örneğin , Bursa ' daki k üçük , ilkel dokuma tezgahları y a da İ stanbul ' daki demir çekme atölyelerini temsil eden orta halli k apitalistler milli k apitalistlerdi ve bunları n temsil ettiği k apitalizm , "üretici güçlerin gelişmesini" , " üretimin toplumsal l aşmasını" ifade ettiği için ileri bir mülkiyet ilişkisiydi . Ancak Sabancı ların modern teknoloj iyle kurduğu ve binlerce işçinin çalı ştı ğ ı dev tekstil fabrikaları , Koçları n dev demirdöküm işletmelerini temsil eden büyük ölçekli , tekelci kapita lizm , bu k apitalizm uluslararası tekelci k apitalizme b ağımlı olduğu için -kapita list dünya ekonomisinde başka türlü olabilirmiş gibi- ve " üretici güçlerin gelişmesini , üretimin toplumsaliaşması nı engellemeyi" ifade ettiği için geri bir mülkiyet ilişkisini temsil ediyordu . Bu b aştan aşağı saçm a , gerici , "ulusal" teori h areketin teorik yayın organı Devrimci Teori ' nin 1 . sayısında , "Maa Zedung 1 un Yeni Demokratik Devrim Teori sinin İ nkarına Karşı Çı kalım" b aşlıklı uzun bir y azı da ince ince işlenmiştir . Tekelci k apitalizme karşı demokratik devrim önerilmiştir ! ! Ancak şunlar da söyleornek zorunda k al ı nmı ştı r : " Yeni Demokratik devrimle emperyaliz me b ağımlı tekelci sermayeye el konula cak ve o yeni demokratik ekonominin ( "yeni demokratik ekonomi" ! ? ) sosyalist sektörünü oluşturacaktı r . O üretimin top lumsaliaşmasını temsil ettiği için , sosya list sektörü oluşturacak . Ama o üretimin toplumsall aşması nın önünde engel olduğu için demokratik devrimin hedefi olacak tı r . " ( Devrimci Teori , sayı : l , s . 66 ) i şte burj uva Türkiye ' de , demokratik devrim programı n ı n açmazı burda açı k seçik görülüyor . Büyük burj uvazi mülk süzleştirilecek ve bu mülkiyet sosyalist mülkiyete dönüştürülecektir , ama devrim y ine de demokratik olacaktı r ! Büyük burj uvazinin mülkiyeti + devlet işletmeleri + b ankal ar + d ı ş ticaret vb . -sosyalist mülkiyet ; ama bu, Türkiye ' de iktisadi hayatı n %80 ' inin i kontrol altına almak demektir . Ve zaten bir sosyalist devrim , ileri k apitalist ülkelerde dahi ilk hamlede ( sadece b üyük sermayeyi hedef ler) bundan b aşka nedir ki? Türkiye ' de bir sosyalist devrim programı ilk hamlede bundan b aşka neyi hedefler? ( Merak edEmler ya da kuşkusu olanlar Lenin ' in
EKİM
15
Komintern tezlerine v e Komintern Programı bak abilirler . ) Tarihsel , toplumsal na zorunluluklar , bu kuşak teorisyenlerinin iradesine rağmen , kendini k abul ettirmiş , sosyalist istemler , demokratik devrim programı n a demokratik istemler olarak girmiştir . Aynı durum TDKP Programında da sözkonusudu r . ( Bkz . Kongre Belgeleri , s . 2 92 , 293) i şte , "sosyalist istemierin demokratik devrim istemleri olarak sunul ması " derken bunu anlatmaya çalı şı yoruz . Demek ki , tanı mlamaları m ı z bu noktada d a keyfi ve yakıştırma değildir . Demokra tik devrim programı nd a ı srar edenler , örneğin TKP / ML Hareketi , bugün artı k bu açmazı mantı ki sonucuna vardı rarak , " demokratik k apitalizm" , k üçük-burj uva " demokratik iktidar" noktasına ulaşmış bulunuyorl ar . ( Bkz . P artinin Yolu , sa yı : 9 , Kas ı m 198 6 ; sayı : l l , Mayı s 1987 ) Böylece devrim anlayı şları onları , k açı nı lmaz olarak , ' 80 ' ler Türkiye ' sinde ' 70 ' - lerdeki programların gerisine itmiş bulu nuyor . TKP / ML-Hareketi ve yöneticilerin den iyi öğrendiği anlaşılan yeni yönetici miz de aynı yere gitti. Türkiye ' de temel çelişme o gün de bugün de emek-sermaye (proletarya-burj u vazi ) çelişmesiydi . ( Bunu bugün en " geri k almışlar" bile reddedemiyor . ) Bütün diğer çelişkiler bu çelişmenin çözülmesine b ağlı ydı , dolayısı yla Marksist b ir prog ram bu çelişmenin çözümü eksenine oturtu labilirdi . Türkiye ' de devrimin özü ve dayanaca ğı temel anti-feodal bir toprak devrimi değildi . Aslolan , gelişen görülmüyor , gözler iktisadi evrimle gittikçe dönüşen ve önemsiz hale gelen geri ilişkilere dikiliyar , hemen art ı k sadece Türkiye Kürdistan ' ı nda v arolan ve giderek k apita lizme tabi olan y arı -feodal k alıntılar Türkiye '.de Onyı ll ardır abartı lı yordu . köylülüğün ciddi bir toprak hareketi görülmemişti , olamazdı , olamaz da . Zira , Türkiye tarımı daha çok küçük ölçekli köylü üretimi ve orta ve büyük ölçekli k apitalist tarımdan oluşuyor . Köylülük diye yekp are bir sınıf yoktu . B u k avram Türkiye ' de art ı k ancak coğrafi ya da demografik anlamda kulla nı l abilirdi . Zira " köylülük" sını flardan oluşuyordu , k arşıt sınınara bölünmüştü . Bu nedenle , bir " işçi-emekçi köylü ittifa kı " ndan sözedilebilir , ama bir " işçi-köylü ittifakı " ndan sözedilemezdi . O günün Türkiye ' sinde , "milli burj u v azi" diye devrimde yeralabilecek ya da devrime k azanılması gereken homoj en bir sınıf yoktu . Böyle bir sınıf " yeni demokr B:tik devrim teorisi'' nin gereği olarak muhayy ılede y aratı lmı ştı . " Milli burj u vazi" denilen , büyük burj uv azi ve büyük toprak sahiplerinin dışı ndaki kent ve k ı r
16
E Kİ M
S ay ı : 6
orta burj uvazisi , büyük burj uvaziye gerek gerek siyasi olarak yüzlerce iktisadi , b ağla b ağlıydı ; onunla çelişkisi varl ı ğı n ı sürdürme ve artı -değerde n pay alma savaşı ndan k aynakla nı yordu �e s?mürücü . bir s ı n ı f oldu ğundan asıl çelışk ı s ı prole taryaylay dı . Temsil edildiği siyasal p ar tilerin politikaları bunun açık kanı tı y dı . Tam bir kendiliğin dencilikle ve " kitle lere" , " b ağımsızl ı k " , " demokrasi" , " kurtu luş demokrati k halk devrimi_n �edir" tema l arıyla ilerlemeye çalı şan , ı ç ı nde yerala bildiği k adarıyla işçi hareketini de , asıl üzerine oturduğu küçük-burj uv azinin an ti-empery alist , anti-faşist hareketine ve ufkuna tabi kılmay a ç alı şan THKP-C / ML , hareketin kişiliksizlik le , li b er alizmle , ihtiy açları karşısı ndaki acz ve yetenek sizliğiyle k arakterize olan önderliğinin " üç dünya teorisi " tartı şması ile sağ cerey ana teslim olup Aydınlı k ' a iltihak üzerinde Y ı k ıntıları çöktü . etmesiyle THKP-C /ML ' yi yeniden canlandı rmay a ç a bu dönüp k adro sayı daki az l ı ş an çöküşün nedenlerini irdelemedi , o günkü koşullar ve kavray ı şl a irdeleyemezdi de . "Eski tarz" devam edildi . 1978 SONRASI H aziran 1978 . " Üç Dünya Teorisi "nin eleştirildiği Devrimci Teori1 nin 2 . say ı s ı n da, "Proleter Devrimci Hareketi Nasıl İ ncelemeliyiz ? " b aşlıklı y azı da , bu teori nin Halkın Yolu platformundaki etkileri arı n d ı rılmaya çal ı ş ı l ı yor ve şöyle deni yordu : "Proleter devrimci hareket emperya lizmle yerli gericilik arası ndaki ilişkiyi , ülkemizin yeni demokratik devrim aşama sında olduğunu , devrimin özünün toprak devrimi olduğu , baş çelişk i , faşizm ve p roleter devrimci h areketin önünde duran doğru bir dizi meselede esas olarak ( abç . ) tahliller y aptı . " ( s . 98 ) " Özellikle Devrimci Teori ' de yayınla n an yeni demokratik devrim anlay ı ş ı n ı n k ap samlı b i r ifadesi , oportünist üç dün yacılığa tayin edici darbeyi indirmeye hizmet etti . Oportünistler Devrimci Teori ' nin " Üç dünyayı red perspektifi ile y azı l m ı ş " olmasını eleştiriyarı ardı . Mark sizm-Leninizm ve Mao Zedung düşüncesi tabii k i oportünizmi reddediyordu . " ( s . 105 ) ( Kastedilen Devrimci Teori , sayı 1 ' deki y az ı d ı r ki, daha önce bundan k ı sm en sözetmiştİk . ) Devrimci Teori sayı 3 ( Temmuz 1978 ) , " Halkı n Yolu P latformunun Değerlendiril mesi" başlıklı y azı : "Esas yönüyle Marksizm-Leninizm yo lunda ilerleyen . . . " "HY gazetesi y a y ı n ı nı bu platform doğrultusunda sürdürdü , geniş k itlelere demokratik halk devriminin
prop agandasını y aptı . Bazı sayıları nda on maddelik programı ( b azı biçim rotüşla rı y le ve maddelerinin k ı saltı larak sekize indirilmesiyle bugüne k adar muhafaza edilen ve içinde Türkiye ' de çoktan y asa-= laşmış "8 saatlik isgünü" talebi de bulunan -öyle y a , Bolşeviklerin demokra tik devrim programında da 8 saatlik işgünü talebi vardı ! - ilk say ı da yayın lanmış program kastediliyor -AA J propa ganda etmeye ağırlık verdi . H . Y . taraf tarları da siyasi çalı şmaları nda s ı k s ı k buna b aşvurdu , kitlelerin maruz k aldığı baskı ve acıların çözümünün p roletarya önderliğindeki demokratik halk devrimiyle son bulacağı propaganda edıldı . " ( abç . ) ( s . 2 1 , 2 2 ) ( Görüldüğü gibi burjuva de mokratik içerikli bir devrim , örneğin işçi lerin maruz k aldı ğı baskı ve acılara son veriyordu ! Bu y azı hareketin en yetkin ve ' 78 ' den itib aren çizgisini oluşturmada asıl ve tayin edici olan teorisyenin k aleminden çı kmıştı r . Ve hareketin teorik düzeyi ve ufkunun k anı t ı dı r . bu fikir bütün popülist hareketlerce y ı llarca pro p aganda edildi . ) " HY ' nin platformu doğrudur ve izlediği siyasete temel te�k il etmiştir . Bundan sonrakı yayınlar ıçın de temel teşkil edecektir . Dolayı s ı yl a platformu yenıden y azmaya gerek duymuyoruz . Bu konuda HY birinci sayı s ı ndaki platform , özellikle Devrimci Teori ' nin birinci s ayı sı ndaki temel çelişki yazısı , HY ' n a bundan sonrası için de yol göstermekte dir . " ( ab ç ) ( s . 2 2 ) 1979 bir dönüm noktası . " Mao Zedung Düşüncesi" reddediliyor . Ancak, THKP-G l ML ' nin temel çizgı s ı ve platformu Mao Zedung ' un yeni demokratik devrim teorisi temel alı n arak oluşturulduğu halde , bu çizginin temel noktalarda Mao Zedung ' un etkisini kı rarak ileriediği söyleniyor ! Devrimci Teori sayı 5 ( Mayıs 1979 ) , " ' Mao Zedung Düşüncesi ' Küçük-Burj uva Anti-Marksist Bir Teori" b aşlı klı y az ı n ı n son ve "Özeleştirimiz" bölümü : "Halkın Yolu , Marksizm-Leninizmin klasiklerini incelemeye , işçi s ı n ı fı ile birleşmeye büyük önem verdiği için , Mao Zedung ' u savunmaya çalı şması n a rağmen , Türkiye ' de devrimin ilerletilmesine ilişkin temel noktalarda , Maoculuğun etkisini kı rdı , doğru k avrayı şlar getirdi . " ( s . 80 ) B u bir şey değil , dahası v a r : " ' Mao Zedung düşüncesi' ni eleştiren bu Aydı nlı k-TİKP reviz y az ı mı z , yonizminin ideoloj isinin onun teorik temel lerinin eleştirisi . . . olduğu k adar . . . Maa culuktan beslenen , etkilenen onun saye sinde kendisini ' Marksist ' leştirmeye çalı şan veya çizgisine dayanak bulan ' P arti zan ' , ' D . H alkı n Birliği ' , ' Halk ı n Kurtu-
Mart 1 988 luşu ' hatta ' Devrimci Yol ' gibi akımları n teorik temellerinin de eleştirisidir" deni yordu ! ( age . , s .83 ) Bu acaiplik nasıl açıklanab ilir? Te bessüm edip ya da hastah k lı b ir düşünce hali denilip geçilebilir mi? Şüphesiz ki hay ı r . Birincisi , herkes kendine bir sistem , bir dünya y aratmış ve onun kölesi olmuştu ; onun ötesinde b ir kavrayı ş yoktu . Maa Zedung ' un adı atılmış, ama b u sistem korunmuştu . Maa olmasa da " İ ki Taktik " te bolca alıntı bulunabilirdi . İ k incis i , grup, ve bu tür bütün gruplar , küçük-burj uva bir sosyal tabana dayanı yordu ; " her zaman en doğru" olmak gerektiğine inanan , güce , gösterişe vb . tap an küçük-burj uvalar toplulu ğu . Böyle şeyler söylemeksizin , " çok farklı " olduğu nu göstermeksizin grubu ayakta tutmak oldukça güçtü . Bu en ıy ı düşünen , en sağduyulu yöneticileri bile o t iksindirici küçük-burj uva rekabetin girdabına itiyor du . Dolay ı sıyla , bilim , b ilimsel tutu m , nesnellik , sağduyu k aybolup gidiyordu . Oysa ki, o dönem çok sozu edilen " küçük-burj uva b askısı " ndan ve grubun geleceği endişesinden kurtulup biraz su kunetle düşünme olanağı bulunsaydı , belki daha o zamandan ileri adımlar atı lab ilirdi . Ama hayır biz çok farklıydı k ! Örneğin TDKP ile en ciddi ( ! ) ayrılı klarımı zdan biri şu "baş çelişki" tartı şması dönemin den miras kalan , emperyalizm ve işbirlik çileri birlikte mi hedef alı n acak , yoksa asıl hedef iç gericilik midir? Bizim grup uzun süre bu temayı işledi . Maa Zedung düşüncesinin reddinden sonra buna "sos y alizm perspektifinden yoksunluk " , " işçi sınıfı n ı temel almamak" vb . b ir k aç şey daha eklendi ve TDKP Maoculukla suçlan dı . Oysa Maa Zedung tarihin gördüğü en tutarlı ve en k apsamlı demokratik devrim lerden b irinin y aratıcısı y dı . Sorun sosya lizmden sözetmek de değildi . Bunlar Mao Zedung ' da fazlasıyla v ardı . Maa Zedung feodal , y arı -feodal b ir ülkede tutarlı bir demokratik devrime önderlik edip zafere ulaştırmakla k almamış , bu devrim sosya lizan tedbirlere de varm ı şt ı . Oysa b iz burjuva Türkiye ' de y arı -feodal kalıntı lar , " y ab ancı boyunduruk " gerekçeleriyle demokratik bir programla onun gerisine düşüyorduk . Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi , Maa Zedung Düşüncesi ' nin eleştirisi , teo ride ve pratikte b azı ilerlemeler y arattı . Sosy alizmden , sosyalist görevlerden , de mokratik devrim ile sosyalist devrimin içiçeliğinden sözedilmeye b aşlandı . " Öz gürlük ve Sosy alizm" sloganı temel slogan olarak kullanılmaya başlandı . Diğer gruplarla , örneğin TDKP , bir reklam ve
EKİM
17
rekabet aracı haline getirilip yozlaştı rıl ması n a rağmen , işçi sınıfı içinde çalışma öne alındı . Bu yönelişte örgütün 1 977 ' de küçük-burj uva tabanını y itirmesi ve bu alanda cazibesini ve şansını y itirmesinin de payı olduğunu belirtmek gerekir . Temel çizgi ve program rötuşlarla özünü koru du , ama epeyce zorl andı . i zlemeye devam ediyoruz . 1 979 sonbabarı . Yeniden kaleme alınan THKP-C /ML örgüt programında epeyce ileri ifadeler var . H atta bu tahlilierin sonucu programın b azı demokratik görevleri de yerine getiren bir proleter devrim hedefi sonucuna varması gerekirdi . Ama tersine sistem korunuyor , bütün toplumsal siyasal ilerleme , eski anlay ı ş ı n gerekçesine dö nüştürülüyordu ; 1 976 Pl atformundaki gibi : "Toplumumuzun b aşlıca özelliği k ap ita list meta üretiminden oluşm ası d ı r . . . nüfu sun çoğunluğu sürekli veya geçici olarak işgüçlerini satmak zorunda bulunan , ken dilerini ücretli işçiler olarak k apital istle re b ağlayan ve onların gelirlerini , maddi serveti y aratan proleterler ve y arı -prole terlerden meydana gelmektedir . " " Üretim araçları nın tekelleşmesi ser mayenin hakimiyet alanı büyürken buna p aralel olarak üretim araçları n ı n özel mülkiyeti ile üretimin sosyal k arakteri arasındaki çelişki de büyümektedir . " Bu tahlilerden çı k arı l an sonuç şudu r : " Meta üretiminin hakimiyet alanının gelişmesi bir y andan emperyalizme bağım lı büyük burjuvazi ve toprak ağal ı ğ ı n ı y a da y arı -sömürge , y arı -feodal y ap ı n ı n kuşatılmasına , bu y a p ı i l e üretici güçle rin gelişme isteği arası ndaki çatışman ı n büyümesine ve onun y ı k ı lmasını çok daha mümkü� , acil , ertelenemez hale getirmek tedir . Ote y andan kı rda ve sanayide proleterlerin sayısı , bütünleşmesi ve öfkesinin büyümesine , sömürücülerle olan mücadelesinin keskinleşmesine ; sosyal kur tuluşun ( sosyalist devrimin ) güçlerinin büyümesine , maddi şartları n ı n daha da olgunlaşmasına yol açmaktadı r . " Görüldüğü gib i , şu "bağımsızl ı k " ( "y ab ancı boyunduruk" , " y arı-sömürge" y ap ı ) ve en azından T . Kürdistanı ' nda soyu hala tükenınemiş toprak ağaları ( "feodalizm " , " y arı-feodal " y ap ı ) olmasa , bir p roleter devrim programı gündeme gelebilir ! Ama hayı r ; "Bu y üzden sosyal kurtuluş için mücadele eden THKP-c / ML bunun elde edilmesi ıç ın ilk görev olarak emperya lizm , büyük burjuvazinin ve toprak ağalı ğının y ı k ı lınası onun yerine demok ratik b ir cumhuriyetin kurulmasını koy maktadı r . Ocak 1980 . " Devrimi nası l , hangi hedefe ilerletece ğiz ? "
18
EKİM
S ay ı : 6
(...) " Devrimci proletaryanın kendi progra mı vard ı r . Bu progr am , sosy alizmin yolunu açacak olan , her türlü emperyalist köleliği ve b ask ı y ı , onun dayanağı her türlü gericiliği y ı k acak olan özgürlük ( b ağımsızlı k , demokrasi veya demokratik cumhuriyet ) proletary anı n asgari progra m ı dı r . Devrim bugün özellikle iki süper devlet olmak üzere emperyalizme , faşist diktatörlüğe , sosyal-faşizme ve her türlü gericiliğe yönelmelidir .• ( Halkı n Yolu , sayı : 94 ) 1 2 EYLÜL SONRASI V E 1984
�
• . .
H aziran 1984 . örgüt l . Genel Toplantısı Kararları . ( Bu toplantıy a , k imi hapiste olduğundan , diğerlerine de MK üyesi oldukları h alde haber dahi verilmediğin den -tuhaf ama böyle ! , ama gelin görün ki, örgüt tarihinde benzer bir örneği daha olmayan bu marifetin sahibi sözko nusu yöneticimiz bu gün bize Leninist örgüt normları ndan sözedebiliyor- 1980 ' e k adar örgütün ideoloj ik-siy asi işleriyle görevli hiç k imsenin k atılmadı ğını belirt mek gerekiyor . ) 12 E yl ül sonrası, TKİ H de şiddetli darbeler yedi , hatta bir ara tamamen dağı ldı . Yöneticilerinin çoğ�nluğu tutuk landı . Gerçi tutuklanan TKI H üyelerinin ezici çoğunluğu paliste direndi , ancak bu örgütün ana gövdesinin gitmesini önleme di . Yeni bir tutuklama dalgası karş ı s ı n da örgütü koruma adı na p aniğe kapı lan TKİ H yöneticileri , birinin ayaküstü iste mesi di ğerlerinin de onaylaması ile örgüt faaliyeti durduruldu , organlar dağıtı ldı . Yaklaş ı k iki y ı l süren bu dönem aslında bir tasfiye dönemi oldu ; bu tutum , moral bozukluğuna , b ireyciliğe , bazıları n ı n ör gütten kopmasına vb . neden oldu . 1983 b aşlarından itibaren örgüt top arıandı , mücadeleye sokuldu . 1984 ' de sözkonusu topl antı yapıldı . ( * ) Toplantı Kararları , "malzeme eksikli ğinden" genel olarak sol ve işçi h areketi nin değerlendirilmesinin y ap ı lamadı ğını , sadece kendi geçmişlerinin değerlendiril diği açı klaması yla başlı yor . 12 E ylül genel olarak bütün sol için bir y ı k ı m dönemi oldu . THKP-c / ML ' nin sol içinde özel bir yeri yoktu , hatta önemsiz di . Ona benzer , p rogramı , temel siyasal ,çizgisi ve p ratiği bakımı ndan özde ondan ciddi hiçbir farkı olmayan birden fazla grup v ardı . Bu nedenle genel olarak bu y ı k ı m ve nedenleri incelemeksizin ciddi bir değerlendirme y apı lamazdı . Dolayı s ı y la değerlendirme daha b aştan kendi dar grup dünyası yla sınırl ı , sağlıksız olma y a mahkumdu .
Nitekim öyle olmuştur . Yanlı şlar , olumsuzluklar doğrular , olumluluklar , şeklinde döküm yapılı yor nedenleri irde lenmiyordu . Örneğin "Örgütsel durum" a ilişkin bölüm vahim tabloyu say ı p dökü yor , ama sonunda sorun k işiselleştir ilere� suç "kudretli elin sahibi"ne y ı k ı l ı yordu . Ama düşünülmüyordu ki , tarihsel olarak b akı ldığı nda , k işiler ne kadar k udretli olurlarsa olsunlar , son tahlilde olayla rı n , zorunluluğun figuranlar:ı dı rl ar . E vet biz bu "kudretli elin sahibi"nin iradesine tabiydik , ama o da bize t abiydi , bize mahkumdu . H areketi ayakta tutmak ve ilerletmek için y ı rtınan bize b ağ ı mlı bir figurandı sadece . Ve o kudretli elin sahibi olmasaydı , 1977 ' deki y ı k ı mdan sonra belki de bu örgüt var olmayacaktı . "Örgütümüzün geçmişine kı saca bir göz attı ğımı zda , 1975 ' lerde Marksizme yönelme çabamı za rağmen , 1979 ' da Mao Zedung düşüncesinin mahkum edilmesiyle k üçük burj uva dünya görüşünün çemberini p ar çalayabildiğimizi , açı k ve belirgin olarak Marksizme yöneldiğimizi görüyoruz . " ( İ şçi nin Yolu , say ı . 5 ) E h , " açı k ve belirgin yönelme" dışın da daha gerçekçi bir değerlendirme . Gerçekten de , " geçmişin değerlendirilmesi" iddiasını taş ı y an , k arar uslubuyla değil de , bir makale tarzında k aleme alı nmış bu uzun y azı , plansızl ı ğ ı n a , düzeyinin geriliğine , yüzeyselliğine , yerli yersiz alı ntılara -ki biz , bütün bunları anla y ı şl a karşılamıştı k- ve bir dizi y anlışlı ğına rağmen eleştirici bir ruh taşı yordu . Bizim için hiçbir zaman bundan öte bir değeri de olmadı . " İ deoloj i k i nş a " ve "Yayın Faaliyetindeki E ksiklikler" bölüm lerine bak ı yoruz ; özetle : * Uluslararası komünist hareket yok tur ( y anlı ş ) . Bunun olması için Komintern ( * )Biz bu çabaları coşkuyla k arşıladı k ve takdir ettik . Ve neyi ifade ettiğinin fark ı nd a ol al ı m olmayal ı m , ister k afa sallamakl a , ister sessiz k al arak onay lam ı ş olalım -bütün bunlar önemsizdir konumumuz nedeniyle sözkonusu oportü nist tutumdaki -faaliyetin durdurulma sı- payımızı ve sorumluluğumuzu da açı k y üreklilikle k abul etti k . Ama gelin görün k i , söz konusu ciddiyetsiz ayaküstü konuşmada tutumu bizden hiç farklı olmayan , konumu nedeniyle de -ki o zaman bizden önemliydi- kendisi de birinci dereceden sorumlu olan sözkonusu yöneticimiz , kişiliğindeki b azı ciddi bozukluklar nedeniyle , ve yoldaşları n bilgisizliğinden y ararlana rak , bu olayda kendini masum göster meye ve bununla p uan toplamay a çalı ştı , çal ı ş ı yor .
Mart 1988 tipi bir örgüt olması lazım ( y anl ı ş ) . Marksist-Leninist p arti ve gruplar vardır ve zayıftır ( doğru ) . Onl ardan öğrenmek laz ı m , ama şabloncu bir tarzda değil ; eleştirici olmak , kişilikli olmak gerekir ( doğru ) . Komünist partilerin uluslararası bir örgütlenmeye ihtiyacı vard ı r . " Dola y ı sı y l a pek haddimiz olmadan ( o nası l söz , hani kişilikli olmak gerekiyordu ! ) biz k ardeş partilerin böyle bir örgütlen mesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz . " ( agy . ) ( Neden olması n ; hatta , bu karar ları kaleme alan şu "sonradan aydı nlan mış" yöneticimizi ulaşt ı ğı "olgunluk dere cesi" nedeniyle böyle bir örgütün yürütme kurulu sekterliğine atanması dahi tavsiye olunur ki, örneğin Yunanistan veya İ spanya ' da kazara bir darbe ol ur demok rasi giderse , oradaki partilere , demokrasi sorunu nedeniyle , program değişikliğine gitmelerini , sosyalist devrim program ını ask ı y a al ı p , demokratik devrim programı nı gündeme almalarını k arar altına aldı rtabilsin . . . Reformlar yoluyla da olsa , burj uva demokrasisi geri gelirse , o zaman yeniden gereği düşünülürdü ! ) * "Ayrıca . . . üzerinde çok l af edilme sine rağmen bir türlü doğru çözümleneme yen bir kaç sorun . . . " : " a ) F aşizm" " b ) TKP " ( eski TKP ) " c ) Kemalizm" ( agy . ) Kararlara göre çözümlenmesi gereken ideoloj ik sorunlar da bunlardı ! Eski tarz tartı şmalara , beylik konul ara , 1 970 ' lere geri dönülüyordu . Sonra d a , bu sonradan aydı nlanm ı ş yöneticimiz , M . Kemal ' in nası l " alçak " bir adam olduğu , " Kel Ali" ile İ stiklal Mahkemelerinde ne dal avereler çevirdiği üzerine tarih ve anı kitapların dan derlediği hik ayeleri bize ciddi ciddi tahlil yazı ları ol arak sunuyordu ! Hatta cumhuriyet döneminin tarihini yazmak için bütün tamaml amı şken . . . hazırl ı klarını Biz bütün bunları y adı rgam ı ş , ama anla y ı sl a karsılamıst ı k . Bu da yöneticimizin ul ii. ştı ğı � "olgu fi. luk derecesi "ydi ! Ama ikide bir " ' 8 4 Kararları " diye şişinip durulunca kendimizi alamadı k . Kararlarda , çizginin asıl kurucusu , örgüt kurallarına ve normlarına pek saygı l ı ( ! ) yöneticimiz tarafı ndan haber siz , iddianamemiz , savunm asız gıyabında yargılanıp ipe çekildikten sonra , eski ideoloj ik-siyasi çizgi "ideoloj ik , siyasi planda olumlu adımlar" diye alt alta sı ralan ı p , onaylanı yordu . ( agy . , s . 2 1 ) ARTIK DENİ Z BiTi YOR Aral ı k 1 98 5 , i şçinin Yolu sayı 12 . " Demokrasiyi Kazanmak i çin" başl ı klı başyazı . Art ı k ekonomik toplumsal gelişmenin
EKİM
19
düzeyi reddedilemiyor . Teorinin gücüyle kavranamayan , görülemeyen nesnel ger çek , üzerilerine yürüyerek en " geri kalm ı s " l ara bile kendini kabul ettirdiği koşull�ard a , " y arı -feodal" vb . k avramlar nihayet açı ktan atılmaya başlan ı yor . Ama yine de demokratik devrim program ı ; fakat art ı k böyle bir devrim programı n ı n hemen tek gerekcesi kalmı stı r : " Demokra si" ya da " si y asal top tumsal sistemin demokratikleştirilmesi " . O da , eğer sis tem , y ı kılmaksı zın kendine özgü bir burj uva demokrasisine dönüşürse gereksiz hale gelebilir . Tam bir tutars ı zl ı k ve çelişk iler yumağı . Bir y andan , "özgür bir k apitalist gelişme tasarlamak " halk devri minin gerekçelerinden biri oluyor , öte yan dan "proletarya diktatörl üğünün özgül bir biçimi" nden sözediliyor . Dayanaklar tek tek çöküyor , nesnel gerçek zorluyor , bu zorlama gerekli sonuçları na vard-ı r ı l amayı ncaJ teorik-prog ramatik ve siyasi olarak geriye , eskinin bile gerisine gitmek kaç ı n ı lmaz hale geliyor . Bir ucu burj uva demokrasisi veya demokratik cumhuriyet, bir ucu proletarya demokrasisi , sosyalizm ; birinden uzaklaş mak diğerine yakı nlaşt ı rı yor . i şte sözkonusu mak aleden bazı bölüm ler : "büyük burj uvazi" , "Emperyalizm" , " Kürdistan bölgesindekilerin belli ölçüde feodal özell ikler taşı d ı ğ ı büyük toprak sahipleri s ı n ı fı " ; " Siyasal ve sosyal sistemin demokra tikleştirilmesi için tasfiye edilmesi gere ken engeller işte bir bütün olarak bunl ardı r . " ( agy . , s . 2-3 ) Daha önce sozunu ettiğimiz , eskiden on , sonradan sekiz maddelik program halk devriminin unsurları olarak özetlendikten sonra şöyle devam ediliyor : "Ancak bu şekilde , üzerinde başk a hiç bir güç ve iradenin olmad ı ğ ı t am bir halk egemenliği , muhtevası bak ı m ı ndan burjuva demokratik hak ve özgürlükler ( ab ç . ) gerçekleşmiş olur . Bütün halk s ı n ı·f ve tabakal arı , henüz k apitalizm tasfiye edilmeksizin ( abç ) iş ve yaş am koşulları ne kadar iyileştirilebilirs e , o kadar iy ileştirme sağlanabilir . " ( agy . , s.3) Büyük burj uv azi tasfiye edilmeyecek miydi? ( Bunun ne anlama geldiğini daha önce açı klamı ştı k . ) Programı n hedefledik leri özetienirken kullanı lan " devletleştir me" ifadesi bilinçli olarak seçilip " demok ratik k apitalizm" türünden bir şey k aste dilmiş olması n ? "Özgür k apitalist geliş me" den sözedildiği gözönüne alı n ı nc a akla ister istemez bu geliyor . Yeni yöneticimiz ise açı kça " ulusallaştı rma" dan sözediyor . Bu noktada da , 1 976 ' lardaki tekelci kapitalist mülk iyetİn sosyalist mülkiyet haline getirilmesi fikrinin gerisine gidili-
20
EKİM
Say ı : 6
yor . Devam ediyoruz . "Elbette mevcut devlet ay gı t ı , emper y alizm , büyük burj uvazi ve toprak sahip leri egemenliği parçalanmak sızın da . de-_ mokratik haklar , demokrasin in mevz ılerı şu veya bu oranda gerçekleşe_bili r . Hatta rej imin kendine özgü bir buquva d� rasisine dönüşmesi ve b u kez ışçı sınıfı nın önüne b azı antı empery alıst , demokra sosyalıst doğrudan olan yanları tik devrim görevi gelmesi mümkündür . " ( abç . ) ( agy . , s . 3 ) . .. ı Görüldüğü gib i , reformlarla , yonetıc s ı n ı fların zorlanması ya da başka neden bir tür burju gerçekleşebilecek lerle va demokrasisi , demokratik devrim prog ram ı n ı ve stratej isini gün demden çı kara b iliyor . i şte burada küçük-burj uva de mokratik öz kendini açı ğa vuruyor . Ve demokrasiyi burj u v a bir ülkede , b iz , kendine progr am edinen , on u amaçlaşt ı r a n devrimci demokrasinin , son tahlilde , burj uva demokrasinin sol kanadı olduğunu söylerken bunu anlatmaya çalışmı ştı k . Öte y andan , biz p rogramın ve onun tarafı ndan belirlenen stratej inin köklü t arihsel değişiklikleri öngören belirli bir t arihsel dönemi k apsadı ğı nı , ve tüm bu dönem boyunca özün ün değişmeden k ald � ğını sanı yorduk . Oysa , görüldüğü gib � , b ize nesnel toplumsal koşulları m ı z ı n b ı l imsel ifadesi olarak sunulan halk devri mi p rogramı ve stratej isi , rej imin manev raları yla , ya da şu veya bu nedenle biçim değiştirmesiyle ı skartaya ç ı k abili yor ; ya da yeni bir b içim değişikliğiyle , yeniden darbeyle askeri bir örneğin gündeme gelebilir ! "Bir halk devrim i , işçilerin , topraksız dürüst gençliğin , öğrenci köylülerin , toplumsal ilerlemeden yana aydınların olan herkesin menfaatlerinin çak ı şması nın ifadesidir ve siyasal ve toplumsal sistemi demokratikleştirmenin yeğane yoludu r . O halde y alnızca sosy alizmin kurulması için değil , buna karşı dahi olsa , Türki hangi yolu tutması gerekti ğini ye ' nin özgürce tartışabilmek , özgür bir kap it a list elisme tasarıayabilmek i in de ( abç) böyle bir devrim zorunludur . " agy . , s . 4 ) Ardı ndan d a şu sat ı rlar : "Türkiye ' de isteyen tarım ı n ' y arı-feo dal ' olduğunu ve bundan hareketle ' y arı feodal y arı -sömürge ' tekerlemesini ileri Bizim gerçeğe ihtiyacı mız sürsün . var . Gerçek , k apitalizmin hakimiyetinin dev am derinlesmeye olarak ka ı n ı lmaz ettığıdır . abç . . . Sömürülenlerl e sömüren ler , tokl arla açlar ayrımı çok çarp ı c ı h a l e gelmekte , yığınların zihninde ister istemez kökleşmektedi r . Işçi sınıfının toplumsal önemi sürekli artmaktadı r . ( abç ) Sı n ı fı n mücadelesinin ikili gör ünü.
. •
mü ( demokratik ve sosy alist ) daha fazla içiçe geçmektedir . . . . Zaten h alk devrimi nin unsurlarıyla sosyalist devrimin un surları da içiçe geçmiş durumdadı r . i şçi s ı n ı f ı n ı n bilinç ve örgütlenme seviyesine göre , halk ik tidarı , proletarya diktatör lü ğünün ( p roletarya demokr � sisinin ) ö� gü � sosy al ızm ı devr ım bu ve biçimi bir olacaktı r . Bugün adımı ilk kurmanın sanayi , Türk iye ' de bir ""bUTIIn tarım işçilerin , yoksul köylülerin ve olarak yoksul tabakalar ı n , yan ı c ı karları sosya lizme tekabül eden güçlerin ve yegane işsizligin oldu gu sosyalizm çözümünün ir . yüksekt oldukça oranı nüfusa genel ( abc . ) ( agy . , s . 6 ) Görüldüğü gibi bir proleter devrimin nesnel koşulları n ı n temel unsurları say � l mıstı r . Ama buradan ç ı k arılan sonuç y ıne de � bir halk devrimidir . i şte b iz bu tutarsızl ı ğa son vermeye , bu çelişkil� r çözmeye ç al ı şt ı k . Demokrat ık yumağını sosyalist ve işçi görevler olsa dahi , hareketini , b ütün bu görevleri sermaye bir hedefleyen devirmeyi egemenliğini onun k ı lan , tabi devrimine p roleter manivelaları haline getiren bir perspek tiften alı koyan popülist devrim anlay ı şı n ı ve bunun tarihsel , uluslararası , ulusal köklerini kavramaya ve sergilerneye ç al ı ş tı k . yöneticimiz aydınlanmıs" " Sonradan buna ayak uydurmadı . TH KP-C / ML-TKİ H ' in öncellerinden devaldı ğı , rötuşlarla , ama göstermiş olduğumuz gibi , özü ve esasını hep koruy arak sürdürdüğü temel çizgi ve programa , halkçı devrim anlayışına sa komünist teori ilan ett i . onu rıldı ; Üstelik kendisi tarafından daha da libe ralleştirilmiş bir biçimin i . Yöneticimiz aynı gerekçeleri y ineliyor . "Demokrasi " , ozu burj uva ya da küçük burj uva " demokratik cumhuriyet" , " işçi Köylü iktidarı " diyor. Yanısı ra , TKP /ML hareketinden öğrendiğ i , her tarafı ndan dökülen halkçı devrim stratej isinin şu yeni ve � gerekçesi , " küçük-burj uvazi" gerekçesine can havliyle sı k ı sıkıya sarıldı ğı görülüyor . A m a art ı k deniz bitmiştir . ( DEVAM EDECEK)
*
Mart 1988 İSTANBUL
EKİM
21
TEKSTiL iŞKOLU VE A KSU ' DAKi GELİŞMELER
Tekstil Türkiye ' nin en gelişmiş sanayi dalı olarak bilinir . P amu k , yü n , tiftik , ipek vb . tekstil hammaddesinin bollu� u , işgücünün çok ucuz oluşu , el tezgahların dan b aşlayarak gelişen bir dokumacı lık geleneğ in in varlı� ı vb . vb . emperyal ist tekellerin bu alana daha fazla y atır ı m y apmas ı n a neden olmuştur . İleri k apitalist ülkelerin tekstil sana y isindeki gelişmeler sonucunda önemını y itiren eski makinalar ı Türkiye ' ye ileri teknoloj inin ürünleri olarak sunulmakta , bu da zaten yok sayılabilecek işgücünün değ erini daha da azaltm aktad ı r . o q er y andan makİnalaşmaya paralel olarak işten çık armalar da artm aktadı r . Empery alist tekellerin tekstil alanına y at ı rdı � ı sermaye Türkiye ' de özel ( Sa b ancıl a r , Narinler vb . ) ve devlet ( Sümer b ank ) tekellerini y aratmıştır . Tekstildeki tekeller arasında b irbirlerini yoketme savaşı sürerken , bu rekabetten tekstil işçilerinin payına düşen de daha fazla sömürülmek olmaktadı r . Tekstil işkolundaki sözleşmeler grup sözleşmesi olarak y ap ılmakta ve bu söz leşmelerin alt ı nda , işçiler adın a , Türki ye ' nin en ka§arlanmı§ sendika patronu olan Şevket Yılmaz ' ın imzası bulunmakta dır . Bugünkü Türk-İş ' in en büyük sendi k ası Şevket Yılmaz ' ın başında bulundu� u TE KSİ F ' dir . Günümüz koşulları nda 7-8 y ıll ı k teks til işçileri 70-80 b in lira civarında aylık ücret almakta ve sözleşmeye ba<ğlı olarak ( kaş ı kl a ) verilen ücret artışı , " süper emeklilik" aldatmacasıyla ( kepçeyl e ) geri al ı nmaktadı r . gerici sendik a p atronları Teksif ' i n tekstil işçilerinin hakları n ı savunmak için de� il , işçilerin mücadelesini bastır mak için işbaşındadırl ar . i şyerlerinde v ahşet halini alan emek sömürüsüne ve h askıl ara karş ı en küçük kıpı rdanma işverenden önce sendika tarafı ndan tesp it edilmekte ve " gereken y ap ı lmaktadı r" . Geçti� imiz günlerde bu durumun somut b ir örne� ı AKSU İPLİK FABRİKASI ' nda y aşandı . Aksu 2500 dolay ı nda işçinin çalıştı3 ı belli b aşlı iplik fabrikalar ı ndan b iri . Yeni üniteleri de Çerkezköy ' de kurulan Sanayi Merkezinde açıldı . Aksu işçileri ( 6-7 y ı ll ı k işçi olanlar bile ) 60-80 bin l ira arasında ayl ı k ücret almakta , usta durumunda olanlarda ise bu , en fazl a 150 Yaşadı� ımız b in lirayı bulmaktadır . dönem koşulları nda bu kadar ücretle geçinmek mümkün olmadı � ı ıçın , işçiler ya ek işler y apmakta ya da fazla mesai y apmak zorunda k almaktadı rl ar . Ancak bu da yetmemekte ve işçiler hakları nı alma
doğ rultusunda bir şeyler yapmaya çalış maktadırlar . Ocak 1988 ayı başlarında Aksu işçile rinin mücadelesinin en b üyük engeli haline gelen Teksif sendikalarına karşı bir muhalefet hareketi b aşladı . Bunu haber alan sendika yöneticileri ve işveren önce bir işçiyi ça� ırarak Çerkezköy ' e gitmesi için zorl adılar . Evli , çoluk çocuk sahibi işçilerin Çerkezköy ' de çalışmasının mümkün olmadığını bilen p atron ve sendi kacılar bunu en iyi işten atma bahanesi olarak kullandılar ve ilk ça�ırdıkları işçi Çerkezköy ' e gitmediği için işten Patron ve sendik a istihbarat at ı ldı . görevlileri , mevcut rnekanizmay a k arşı muhalefet hareketinin sadece o atılan işçiden ibaret olmadı ğ ı nı b iliyorlar ve tüm işçileri gözaltında tutuyorlardı . Bu sırada muhalefet hareketi canıandı ve işçilerin ilk istemi , kendilerine sigara içebilecekleri bir yerin gösterilmesi oldu . Bu b asit istem bile p atronu çileden çık armaya ve "elebaşları nın" tespit edilip at ı lmasını istemesine yetti . Sonuçta eıe= başı olarak görülen üç işçi , paydos saatinde bir köşede sigara içtikleri gerekçesiyle işten atıldı . Bu durum k arşıs ı nda Aksu işçilerinin ba�lı oldu� u Teksit Şubesi b aşkanı işçilerin "tazminat l arını alıvererek" büyük bir " a � al ı k " y apmış oldu . P atronun amacı zaten onları işten atmaktı . Tazminat verip vermemek ikincil bir sorundu . Sonradan aynı olay larla ilgili iki işçi daha atıldı . Ve sayı sı belirtilmeyen b ir listenin varoldu ğu, sıras ı gelenin atı l aca� ı haberi yay ı ldı ortalı� a . Şimdi Aksu ' da işçiler her gün işten atılma sırası k imde diye merakla bekliyorl ar . Aktif muhalefet hare keti şimdilik önlenmiş gibi görünüyor . Fakat bu önlemlerin hiç de k alıc ı ve etkili olamay aca� ı açı k . Aksu işçisi p atlamaya hazır bir barut fıçısı gibi durmaktadır . işten at ı lmalar karşısında sessiz k al ınması ( h atta destek olunması ) , ücret sömürüsüne karşı hiçbir önelem alınmama karş ı sı işçileri Teksif Sendikas ı na harekete geçiriyar . Tuvalet kapılarına " k ahrolsun satılmış sendika temsilcileri " , "kahrolsun Teksitin sendika ağ aları" vb . sloganlar y azılıyor . Bu y azılar b ile aşırı bir korku yaratm ı ş olmalı k i , her kısmın tuvaleti ayrıldı ve kimlerin hangi tuv alete gireceğ i belirlendi . Tokatlı , E rzincanl ı , Karslı vb . türden bölgeeilik ayrımlarıyl a işçiler arasında güvensizlik tohumları ek ilmeye çal ı şıl ı yor . Ama bunların hiçbirisi Aksu işçileri n in müc adelesinin yükselmesini engelleye meyecektir . M . TAŞÇ I
22
EKİM
Say ı : 6
FEDERAL ALMANYA :
REINHAUSE� CELİK İSC İLERİNİN � -�- ..!> " OIRENISI SORUYOR -
..!>
Batı Almanya ' nı n en önemli çelik üretim merkezlerinden olan Duisburg-Rein hausen ' da Krupp Çelik Kompleksindeki işçiler kitlesel işten atı lmalara ve işyeri nin k apatı lması planı na karşı eylemlerini sürdürüyor . Reinhausen çelik işçilerini bölgedeki diğer çelik işçileri , diğer üretim kolları ndan sendik alar , işçiler , Reinhausen ' daki çeşitli halk komiteleri , öğrenciler , sanatçılar , dernekler vb . y asal ya da yasadışı eylemlerle destekli yorl ar . * Ocak ayı sonunda Kuzey Ren Westfalen eyaletindeki orta ve yüksek öğrenimdeki öğrenciler çelik işçilerini desteklemek amacı yla bir günlük eyleme giriştiler . Öğrenciler , elele tutuşarak oluşturdukları insan zinciriyle Krupp çelik işletmesinin etrafını sardı lar . Öğ renciler , bu destek eylemini , SPD ' li Kuzey Ren Ey alet Hükümeti Milli E ğitim Bakanı nın yasaklaması na rağmen gerçekleştirdi ler . * 23 Şubat 1988 ' de , işçiler ve onları Duisburg-Dortmund-Düssel destekleyenler dorf arasında 80 kın ' lik bir insan zinciri oluşturdular . * Doğrudan Reinhausen çelik işçileri nin k atı lımıyla gerçekleştirilen topl antı lar , meşaleli yürüyüşler , tartı şma toplan tıları , köprü işgali ve ulaşımı durdurma lar vb . eylemlerin hemen hemen tümü mevcut iş y asalarına göre suçtur , y asak tı r . Alman Sendikalar Birliği ( DGB ) ve Metal İ şçileri Sendikası ( IG-Metall ) işçi leri olabildiği ölçüde y asal s ı n ı rlar içinde tutmay a , işçilerin öfkesinin ve b ilincinin mevcut burj uva sisteme ve sermaye hakimiyetine yönelmesini engelle meye çalı ş ı yor . Sendikanın bildirilerinde k ap italist sömürünün yokedilmesi , tekelle rin egemenliğinin y ı kı lmasını andı ran , bir b ilinç k ı rı ntısına bile rastl anama maktadı r . Sendika , işçi eylemeleri sı ra sında işçi muhalefetinin , diğer devrimci örgütlerin faaliyelerini tep kiyle k arşı l a maktadı r . Sendikanı n tavrı yla , işçiler arası nda gelişen muhalefetin taleplerinin çelişkisini gösteren önemli bir örnek 17 . 2 . 1 988 ' de Reinhausen ' de y ap ı lan toplantı ve göste ridir . 1 5 bin dolay ı nda işçinin ve IG-Metall Sendikası b aşk anı n ı n k atıldı ğı bu top l ant ı da IG-Metall sendikası başk anı n ı n konuşması işçiler tarafından yuhalanarak protesto edilirken , sendikanı n tavrına k arşı çı k ara k onları teslimiyetle suçla-
yan , işçilerin Düsseldorf ' daki Ey alet P arl amento Binasını işgal etmesini isteyen işçinin konuşması al k ı şlarla kabul gör müştür . Ve bu işçi , işçi muhalefetinin lideri haline gelmiştir . Evet , çelik işçileri bu güne kadarki y asal , y asadı ş ı , bu düzenin s ı n ı rları içinde k alan eylemlerle bir yere varı l a mayacağını görüp , sezmeye b aşlamı şlar dı r . "Parlamentoyu işgal" önerisinin böy lesine destek görmesi önemlidi r . Artı k talepler ve işçi eylemlerinin boyutu sendikayı aşmışt ı r . Sendikanın tavrı ve eylem biçimleri mücadelenin ihtiyaçları n a cevap vermek b i r y a n a onu engeller hale gelmiştir Öyle ki , sendika yöneticileri sendikanın eylem öneri ve tavrına k arşı ç ı k an , işçilerin muhalefetini dile getiren çelik işçisinin toplantılarda konuşmasına izin verınemeye b aşlamı şlardı r . . Bütün eylem ve protestol ara k .lrşın , Reinhausen Krupp Çelik İ şletmesi yönetimi kitlesel işçi ç ı karma ve işyerini k ap atma planı ndan bir adım b ile geri adım atmadı . Son alı nan bilgilere göre , işve ren en son ' 88 ' in ort alarından ilk planda 2000 işçiyi işten atma ve giderek tüm işletmeyi k ap atma yönünde işleri düzenle mektedir . 23 Şubat 1988 ' de Bonn ' da yapılan b aşbakan Kohl , Kuzey Ren-Westfalen E y a let Başbakanı Rau , Ç al ı şma Bakanı Bl üm ve diğer ilgililerin k atı ldı ğı Reinhausen sorununu çözme toplantı sı nda , " Reinhau sen Krupp çelik işvereninin planını değiştirme yönünde tek söz b ile edilmemiş tir . " Ey alet hükümetine verilecek 1 milyar markl a , Duisburg ' da yeni bir serbest liman y ap ı l acak , devletin b azı yeni yatı rımları bu eyalete k aydı rılıp finanse edilecektir . Reinhausen işçileri 23 Şubat topl antısı k ararlarını iş bı rakarak protesto ettiler . Sorunları na hiçbir çözüm getirmediğini açıklad ı l ar . *
Reinh ausen çelik işvereninin , Krupp tekelinin , ey alet ve federal hükümetin bugüne k adarki tavrı nda , k ararlarını değiştirmeme yönündeki inatlarında şaşı l acak bir yan yoktur . Yöneticiler serma yenin y asalarının bekçiliğini ve yürütme sini yapmaktadı r . Krupp tekeli de işçile rin gözy aşıarına değil , kar oranları nın ve rekabet y asaları n ı n gereklerine bak(Devamı
s . ]6 ' da)
Mart 1988
EKİM
23
GERCEK NEVROZLARA ! ,
Nevroz kelime anlamıyla "yeni gün " demektir . Halkların bahara , yeniye özlemini anlatır . Zulme k arşı direnişi , başkaldı rıyı ve n ihayet özgürlüğ ü sembolize eder Nevroz . Yaklaşık M . Ö . 6 2 1 yılı nda cerayan eden ve Nevroz ' a anlamını veren olay bir efsaneye dayanır ve günümüze dek gelir . sözkonusu tarihte , Efsaneye göre , Kürt , Fars ve Arap ve Beluci halklarının y aşadı ğ ı bölgede ( İ ran-Ortadoğ u ) Dehak adlı zalim bir hükümdar y aşamaktadı r . Dehak adı halk ıçın zulmün , acı nın v e korkunun sembolüdür . Günlerden b i r gün zalim De hak ' ı n iki omuzun da onulmaz y aralar açılır . Onun onulmaz y araları halk için yeni acıların k aynağ ı olmakta gecikmez . Zira , doktorların tavsiyesine göre y araların i y ileşmesi ve Dehak ' ın ölmemesi için her gün iki genç insanın ( çocuk ) beynini yemesi gerekmektedir . Dehak etrafa dehşet saçmaya b aşlar . Her gün yeni iki insanın beyni tepsiler içinde Dehak ' a sunulu r . Bu , böylece surup gider . Nihayet , De hak ' ın vezirlerinden b ir i , iki genç insandan b irinin yerine bir hayvan beyni koymaya b aşlar . Kurtardığ ı gençleri ise b ir m ağ arada saklar . Halkın b ir kısmı ise çocuklarını alarak dağ lara k açarlar . Hoşnutsuzluk hat safhay a ulaşı r . H alk adeta zulme karşı isyan ateşinin y akıl masını beklemektedir . Ve o gün gelip çatar . Dehak ' a beyin yedirme sırası efsanenin sembolü haline gelecek olan demirci KAWA ' ya gelmiştir . Demirci KAWA halkı etrafında toplayarak "zulmün Kala sı " n a isyan eder . Dehak ' ın dayanılmaz zulmü altında inleyen halk KAWA ' nın önderliğ inde saray a y ürürler . Ellerinde meşaleler oldu ğ u halde saray işgal edilir , y akılıp yıkılır . İ syanın b aşında y ürüyen KAWA ' nı n yukarıya kaldırdığ ı demirci önlüğ ü adeta bu isy anın b ay rağ ı olmuş tur . Ve kimilerine göre emeğ i sembolize eder . Kimi tarihçiler ve araştırmacılara göre Dehak beynine çiviler çakılarak öldürülür . Böylece "zulmün Kal ası " yerle bir edilmiş ve yeni b ir gün başlatılmış tı r . Her tarafta ateşler y ak ılır , ateşlerin şavkı dağ lara vuru r . Bu şekilde zalim Dehak ' ın öldürüldüğ ü müj delenir etrafa . . Dağ lara k açanlar geri dönerler . Halaylar çekilir , kutlamalar y ap ılı r . Tarihçiler efsaneye dayanarak ol ayı 21 Mart olarak kaydederler . Kürtler de dahil Ortadoğ u halklarının her 21 Martta değ işik anlamlar y ükleyerek Nevroz 1 u
kutlamaları işte bu nedenledir . Nevroz kimi zaman , doğ anın kıpı rda uyanışını ve hareketlenmesini nışını , anlatan , baharı müj deley en bir olay olarak algını r . Kimi yerde ise adeta bir şenlik olarak kutlanır . Aylar öncesinde hazırlı kları y ap ılır , ziyafetler verilir . Ancak onun özgünlüğ ü , herkes açısından , zulme karşı b aşk aidırıyı , eskiye karşı yeniyi, yeni b ir gün ü , özgürlüğ e tutkuyu sembolize etmesindedir . Dahası da Nevroz halkların zulme karşı k ader birl iğ inin ve kardeşliğ inin vurgusudur . Bugün ün , 2 1 Mart ı rkçılı ğ a karşı mücadele günü ile çakışması ise Nevroz 1 a ayrıca zengin b ir politik içerik kazandı rıyor . *
İ nsanlık günümüze değ in büyük tarih sel önemde toplumsal altüst oluşları yaş adı . Tarih , üretici güçlerin muazzam ilerlemelerine tanıklık ederek hep ileriye doğ ru evrildi . Hiçbir güç tarihsel ilerie yişi tersine çeviremedi ve çevirmez . " Zulmün Kalası "nın sonsuza dek yıkıl madan durduğu ise görülmemiştir . Yüzyılımızın b aşlarında çağ ımızın ç ağ daş KAWA ' ları olan Rus p roletaryası nın , Ç arlığ ı n kışlık saray ını feth ederek , P arisli işcilerin 187 1 ' de Versail les ' e yönelik y ar im k al an y ürüyüşlerini tamamlaması ile halkların özgürlüğ e ve yeniye olan özlemleri efsane ülkesinden gerçekler ülkelerine indirildi . Bu tarihsel olay her zaman insanlığ ı n kurtuluşu dav ası nda esin kaynağ ı oldu ve olmaya da dev am ediyor . Besbelli k i , dünyanın çok büyük bir bölümünde , çağ daş bir sömürgecilik ( em peryalist sömürgecilik ) ve onunla b irleşe rek ( ve içiçe geçerek ) y aşayan , sermaye nin tek tek ülkelerdeki b askıcı iktidarla rının sömürü ve zulmü altında inleyen proleterler ve ezilen halklar , ancak E K İ M 1 in açtığ ı bu yoldan ilederlerse gerçek ve kalıcı b ir zaferi umabil irler . Kürt halkı , Kürt işçi ve emekçileri , bu yold a , Rus proleterlerinin , E K İ M1 in açtı ğ ı bu yolda iledemelidir . Zira günü müzün Dehaklarının b askıcı iktidarı sermayenin , artık bir utanç abidesi haline gelen sömürü ve y ağ m a düzeni ancak E Kİ M ' in yolundan y ürünerek yerle bir edilebilir . özgürlük ve sosyalizm ancak "yeni bir E K IM"le gerçeklik haline getirilebilir . Efsanedeki Nevroz ' u "yeni b ir EKİM"le yeniden kutlamak . . . işte Nevroz 1 u n çağ daş yorumu budu r .
24
EKİM
Sayı : 6
Diyarbakir di rendi ve kazandi Şub at ayı içinde , Diyarbak ı r Cezaevi , 7 � Kolordu Sı k ı yönetim Mahkemesinin 20 P KK savaşç ı s ı n ı idamla cezalandı rması n ı n ardı n dan , yeni b i r direnişe sahne oldu . 12 Eylül ' den beri N azi k amplarını arat mayan ve çoğu kez ölümle y aşam aras ı n daki s ı n ı r çizgilerinin silindiği bu cezae vin deki direnişin başı n ı , yine 3 5. ve 36 . koğuşlar çekt i . Direniş , anında bini aşk ı n yurtsever ve devrimcinin k at ı lı m ı y la genel bir direnişe dönüştü . P KK ' l ı 20 savaşç ı y a verilen idam k ararı n ı n protestosunu ve idam cezal arı nın k aldırılmas ı n ı da kapsayan direniş ; görüş esnası nda Kürtçe konuşm an ı n ser best b ı rakılması , tutukluların avukatla rıyla doğrudan ve y üzyüze görüşesinin sağlanması , görüş süres ı n ın uzatı lınası , cezaev inde k ültürel ve sosyal faaliyetler üzerindeki y asakları n k aldı rılması , Tu tuklu Temsilciliği Kurumunun kabul edil mesi , ve önemli olarak d a , TTE uygula ması n a son verilmesi vb . taleplerle b aşladı . Tutuklu ailelerinin aktif k atı lı mı , iki milletvekilinin ve daha birçok cezaevinin destek eylemleriyle ülke çap ı n da yaygı nlaştı . Direnişin kendinden de öte siy asal yankı l ar y aratacağını düşü nen diktatörlük geri adı m atmak zorunda k aldı . Sonuçta , bini aşk ı n yurtsever ve devrimcinin bir ölüye malolan bu eylem hemen b ütün önemli taleplerini elde ede rek zaferle sonuçlandı . Hükümet , Diyarbakır direnişine boyun eğmekle kalmadı , bir kaç gün sonra y aptı ğı açıklamayla , tek tip elbisenin ülke çap ı nda k aldı rıldı ğ ı n ı açı k ladı . Belirtilmelidir k i , eylemi asıl önemli k ı l an kimi t aleplerinin elde edilmesi değildir . Onun gerçek önemi y arattı ğı siyasal sonuçlar ve öğrettikleridir . TC , Diyarbakır önlerine "Ne Mutlu Türküm Diyene ! " y azdırmı ş . Ne gam ! Yıllardı r binlerce yurtsever cezaevinde ve mahkemelerde "biz Kürdüz" diye bağı rı yorl ar . Kimilerinin siy asal k imliğini giz leyip "p artisiz devrimcilik edebiyatı " y aptığı koşullarda bu yurtseverler "biz bir ulusuz , Kürdüz ve bir ulusu temsil ediyoruz" dediler . " Kürdüz ve Kürtçe konuşmak istiyoruz" diye direttiler . "Biz siy asal savaş esirleriyiz , savaş esiri muamelesi görmek istiyoruz" dediler . Kimi kez y aln ı zl ı ğ ı n acı s ı n ı çektiler ama y ı lmadı lar , direndiler . " Kişilik" ve " k im lik " k avgası y ürüttüler . Sonuçta bu eylemin şahs ı nda , diktatörlük Diyarb a k ı r önlerine y azdı rdı ğı " Ne Mutlu Türküm
Diyene"yi kendisi tekzip etti . " Kürtseniz Kürtçe konuşun" demek zorunda kaldı . parlamentonun önce Daha kapısı ndan girip kürsüye çı kan Kürt sorunu , bu kez çok daha geniş bir tartı şma alan ı buldu . 12 Eylül dönemi boyunca , Diyarbakır Cezaevindeki politik tutuklular akla haya le gelmeyen zulüm örnekleriyle karşı laşt ı lar . Ama direndiler . Ve şimdi elde edilenler , işte bu y ı llardı r sürdürülen direnişierin sonucudur . Özverileri boşa gitmedi . Mazlum Doğan ' ın bir Nevroz gunu , ihaneti görmek ve y aşamaktansa kendisini tutuşturup oluşturduğu alevler etkisini işte böyle gösterdi . Kimileri zaman ı nda bu tür bir ölümün " yanl ı ş " l ı ğ ı üzerine çokça tartıştı . Yine tartışabil ir ler ! Peki bu tür bir ölümün , P aulo Kondor ' da salt ölümden korkmadı kları n ı kanı tl a m ak ıç ın işgalcilerin v e zalimlerin gözlerinin önünde kafaları n ı duvara vura vura ölümü kucaklayan Vietnamlı yurtse verlerin ölümünden ne farkı var? Diy arb a k ı r k azandı . Fatih Öktülmüş , Haydar Başb a ğ , Hasan Telci ve Abdullah Marall arı n : şahsında METRİS kazandı . Yı ll ardı r inançla direnen tüm politik tutuklular k azandı . Ve bu zafer , tüm Türkiye ve Kürdistan ' daki politik tutuklu ların uzun , soluklu ve dişediş mücadele lerinin sonucudur . Zafer hepsinin ortak mal ı dı r .
SOSYALi ZMiN Mİ ? . . . (Baştarafı
s.
42 1 de)
ilgisi oi mayan , burj uvazi ile ittifaklar , reform ve uzlaşmalar temelinde inşa edilen oportünist ve tampon görevi y ap an düşünceleri hiçe sayıyor ve reddediyoru z . P artimizin devrimci gelişimi , bütün teorik ve pratik faal iyeti sosyalizmin bir kriz içinde olduğunu göstermiyor . Aksine Marksist-Lenin ist öğ retinin büyük , y arat ı c � , hayat verici gücünü , bu öğ retiye . , r ı ayet edıp onu gerçekleştirmek için mücadele edenlerin bilincinde oluş an eğ il mez ve y aratıcı mücadele ruhunu gösteri yor . Albanien He u te 198715
Çev : M . ÇETİN
Mart 1988
EKİM
25
Teori n i n yoksu l l uğ u -3 H . F I RAT
KUYRUKÇULUGUN TEORiSi VE PRATİGİ D . Sesi yazar ı n ı n bizi çektiği soyut alanda yeterince kaldı k , art ı k oradan ayrı l abilir , sorunu daha somut planda tartı şahil iriz . S ı n ı f mücadelesinin "öznel" bir etken olduğu , insan bilincinin ve iradesinin ürünü olduğu üzerine , bütün o görmüş olduğumuz idealist y avanl ı klar , gelip kendiliğinden hareketin kutsanmas ı n a , onun nesnel değil öznel olduğu , "bilinçli" ve " iradi" olduğu düşüncesine , yani kuyrukçuluğun teorisine varı yor . Bu kuyrukçu görüş kendini somutta şöyle ifade ediyor : " İ şçi s ı n ı fı n ı n kendi mücadelesinin ( abç ) komünist liğinden dışı nda ve ondan p art ısİnin iradesi bağımsız olarak ortaya çı kması , onun bir nesnel olgu olduğunu göstermez . " ( D . Sesi , sayı . 59 , s . 3 1 ) Bunca tartı şmadan sonra , teorisyenimi zin görüşlerini bu kadar y ak ı n dan incele dikten sonra , art ı k yersiz bir davran ı ş gösterip , y a neyi gösterir diye sormuyo ruz . Zira , her mücadelenin " iradi" ve "bilinçli" olduğunu , bu nedenle "öznel bir olgu " olduğunu ve bu aynı nedenle de , " kendiliğinden hareketin" de "öznel bir olgu " olduğunu , biz artık ondan öğrenmiş bulunuyoru z . Önce Stalin ' i dinleyelim : "kendiliğin denlik ' teori ' si , oportünizmin teorisidir , işçi hareketinin kendiliğindenliğini yü celtme teorisidir ; � u eylemde işçi s ı n ı fı öncü güçlerinin , ışçi sı nı fı p artisinin yönetici rol ün ün y adsı nınası teorisidir . " " " " Kt mdiliğindenliği y üceltmel teorisi , kendi liğinden harekete , bilinçli , planlı bir nitelik verilmesine k arşı çı kar ; bu teori , partinin işçi s ı n ı f ı n ı n başı nda y ürümesi ne , partinin kitlelerin siyasal bilinç düzeyini yükseltmesine , p artinin harekete kl avuzluk etmesine karşı dı r . . . . kendili ğindenlik teorisi , hareket içindeki bilinç öğesinin rolünün azaltılmas ı n ı n teorisi dir , ' kuyrukçuluk ' ideoloj isidir ; bu teori , tüm oportünizmin m antı k sal temelidir . " ( Leninizmin İ lkeleri , s . 2 6 )
Yüzy ı l ı n sonunday ı z ; ve hiç kuşku yok , kuyrukçuluğun teoris i , artı k yuzy ı lın başındaki gibi kaba yap ı lmı yor . Artı k bazı şeyler açı ktan yadsı n amı yor , bazı şeylere açıktan karşı ç ı k ı lamı yor . Ortada bir Ne Yapmalı varken , koca bir tarihsel mücadele varken , birilerinin , üstelik kendilerine Marksist-Leninist di yenlerin , kendiliğindenliğin teorisini y üz y ı l ı n başı ndaki gibi y apmalarını bekle mek safdillik olur . Ne var ki , benzer kafa y ap ı s ı , benzer s ı n ı fsal ve ideoloj ik önyargılar , temelde aynı olan felsefi anlay ı şlar , b aşk a başka biçimlerde , ama neticede ve kaçını lmaz olarak aynı yola kapı aralı yor . Stalin , " kendiliğindenlik teorisi , hare ket rolünün içindeki bilinç öğesinin azaltı lması teorisidir" dıyor . St alın , teorisyenimiz gibi sokaktaki adam ı n kav ramlarıyla değil , Lenin izmin k avramları y la düşün ür . Onun dilinde "bilinç öğesi" , kendiliğinden mücadeleye yolaçan "bi linç " , ya da şu grevci işçinin taş ı d ı ğı "bilinç" değil , siyasal s ı n ı f bilincidir . işçi s ı n ı f ı n ı n öncü p artisi tarafından temsil edilen ve her yolla , her vesileyle sın ı fa taşınan bilinçtir . Lenin ve Stalin , proletarya hareketi nin önderlik sorunları nı tartışı rken , her zaman , nesnel unsur kavram ı n ı kendili ğinden unsur , öznel unsur kavram ı n ı unsur anlamı nda kull anı rla r . b ıhnçli Nesnel olan kendiliğinden olandı r , öznel olan bilinçli olandı r . Ama teorisyenimiz bu kullanı mları tepe takla ediyor . Ona göre , işçi s ı n ı fı n ı n kendiliğinden hareketi öznel unsurdu r . Bu , kendiliğinden hareket b ilinçli hare kettir , demenin b aşka kelimelerle ifade edilişidir . Proletary an ı n devrimci öncüsünün gö revi , kendiliğinden hareketi bilinçli hare k et düzeyine Y � k seltmek , nesneyi öz�elle� . s ı n ı f ı kend ıs ı ıçı n tı_ rmek , kend ı. lığınden s ı n ı f haline getirmek için azami çaba sarfetmek , bu süreçleri kolaylaştı rmak ve hızlandı rmak için her yolla proletary aya y ardı mc ı olmak , önderlik etmek tir . Ken diliğinden hareketi öznel unsur
26
EKİM
Say ı : 6
olarak görmek , kendiğinden hareketi bi linçli ve örgütlü bir hareket düzeyine çık arma görevini gözardı etmektir , hare ketin öznel yönünü geliştirmeyi ihmal etmektir . Bu kadar kaba bir y anlışa ve yanıl g ı y a teorisyenimiz n ası 1 düşebili r , ilk bakı şta anl aşılması güç görünüyor . Fakat , s ı n ı f mücadelesini insan irade s ını n urun u , siyasal süreçleri bilincin bir fonksiyonu olarak gören o idealist yavanlı klar , bu kaba yanılgı n ı n , bu kuyrukçu görüşün temelidir . D . Sesi yazarı na göre , mücadele hep b ilincin ürün üdür ; işçiler önce bilinçlenir sonra mücadele ederler ; bilinç olmadan müc adele de olmaz . Kı saca b ilinç , müca deleden hep bir adı m öndedir , onun kaynağı dır . Mücadele bilincin türevidi r . Burada sözü edilen bilincin , devrimci sınıf bilinci , öncü tarafından temsil edilen ve taşı nan siyasal sınıf bilinci olmadığı n ı belirtmeye gerek bile yok . Hay ı r , teorisyenimiz düpedüz kendiliğin den k azan ı l an bilinci k astediyor . Kı saca , işçiler önce kendiliğinden bilinçlenir , sonra bu bilincin ürünü , türevi olarak kendiliğinden mücadeleye girerler . O beş sayfal ı k nispeten kısa y az ı s ı n da , D . Sesi y azarı , bu kuyru kçu görüşün çok sayı da örneğini sunuyor bize . Bazı örneklerini görelim : " İ şçiler ve emekçiler , korkup sindikçe , baskı ve sömürünün daha da arttı ğını ' korkunun ecele görerek , kavrayarak , faydası olmadı ğı ' n ı n b ilincine vard ı k l a rında , faşizmin korkutucu etkisinin azal dı ğı dönemde , faşizme karşı direnişe geçer ler," ( s . 2 8 ) Once bilincine varı rlar , sonra direnişe geçerler ! "Sı nıflar mücadelesinde , y ani devrimle k arşı -devrim arası ndaki çatı şmada , işçi ve emekçilerin burj uvaziye ve fa�izme k arşı mücadeleye girme bilincı kend ıl ığın den oluşur . " Geriye ne kalı yor demeyin , teorisyeni miz devam ediyor : "Onun kendiliğinden elde ederneyeceği b ilinç , siyasi bilinci dir." ( s . 2 9 ) i şçiler v e emekçiler burjuvaziye ve faşizme karşı mücadele bilincini ediniyor lar ; üstelik bilincin bu k adarı nı kendili inden ediniyorlar ; ama her ne kadar aş ızme ve sermayeye karşı ysa da , bu henüz siyasal b ilinç değil ! Fikir değil , " seçmeci dilenci çorbası " ! "Bir komünist için , en başta gelen görev , devrim ve sınıf mücadelesinin kanunlarını iyi bilmektir . " ( s . 29 ) Çok doğru ! Ama şimdi b u "çok doğru " sözün iki cümle sonrasına bakalım . "Çünkü ekonomik olguların y arattı ğı s ı n ı f çelişkilerinin çatışmaya dönüştüğü
'
alan siyasi alandı r , yani bilinçtir." "Y ani bilinçtir" ! D . Sesi y azarı siyasal mücadeley i onun ideoloj ik biçimleriyle özdeş tutuyor derken , en ufak bir zorla mada bulunmuyor , yalnızca gerçeği dile getiriyoruz . S ı ra bir sonraki cümlede : "F aşizmin korkusundan kurtulma bilincine erişmeyen işçiler, faşizme karşı mücadeleye girmezler." Bu " korku" l afı neden böyle çok diline tak ı l ı yar D . Sesi yazarı n ı n dersiniz? Önce korkmamak gerektiği bilinci , sonra mücadele ! Bunu izleyen bir de inc i : "E konomik müc adelenin özünde siyasi bilinç y atar . " Z . E k rem ' in kulakları çı nlas ı n : "Bu da ne demek ol a ? " i şçiler ve emekçiler "faşizme ve ser mayeye k arşı mücadeleye girme bilinci" k azanacaklar , ama bu henüz siyasi b ilinç olmayacak ! Ama öte y andan , "ekonomik mücadelenin özünde siyasi b ilinç y atar" olacak ! Bir kere dah a : Fikir değil , "seçmeci dilenci çorbası " ! Bitmedi , devam ediyoruz . " ( H . Fı rat ) burjuvaziye karşı , ücret talebiyle greve giden işçinin eyleminin , onun mevcut bilincinden bağımsız oluştu ğunu söyleyebiliyor . " ( s . 30 ) işçi ücret talebiyle burj uvaziye karşı değil , işverene karşı greve gider . Bu tüm ekonomistlerin ve kuyrukçuları n hep unu tageldikleri çok önemli bir farktı r . i şve rene karşı ücret talebiyle greve giden işçi SHP ' li , DYP ' li ya da RP ' li olabilir , kı s aca grevci işçi gerici burj uva bilinci nin şu veya bu biçiminin etkisinde olabilir . Buna rağmen işçi greve gider ; bu , grevin , işçinin güçlü sınıf içgüdüsü nün kendiliğinden bir ifadesi olduğunu anlatı r b ize . Teorisyenimizin ve tüm kuyrukçuların sandı ğının aksine , işçinin ücret talebiyle greve gidebilmesi için belirli bir b ilince sahip olması gerekmez . Ama grevin kendisi onun için eğitici olu r , k afasında b ilinç k ı v ı lcı mları yeşertir . H . Fı rat ' a gelince , o " grevci işçi" örneği ni ağzına b ile almam ı ştı r . Bu örnek , teorisyenimizin kendi kuyrukçu öny arg ı l a r ı n ı n dile gelişidir . Fakat H . Fı rat , bir kere daha önemle altı n ı çizer : Kendiliğin den hareket , proletary a hareketinin nes nel yönüdür , ve bunu kavray amayan her kimse , iflah olmaz bir ekonomist ve kuyru kçudur . Kapitalist ekonominin krizinin artı şı , sömürünün , b askı nın yoğunlaşması nı b ir liğinde getirir . Bu işçi ve emekçilerin b ilincine hemen yansımaz . Bir süreç sonucunda burj uva sömürüsüne va baskı sına k arşı başkaldı rabilme bilincine Bunun için , ekonomik erişi r . krizin
Mart 1988 b aşlaması yla veya derinleşmesiyle , işçi ve emekçiler hemen burj uva sömürüsüne k arşı mücadele edebilme bilincine erişmez bilinçlenme sürecini gerekli ler . Bir k ı lar . Bu bilinçlenme sürecı , esas olarak , SılllTı"n kendiliğinden elde ettiği bir Marksist öncü p artısı olsa da şeydir . olmasa da , sınıf kendi kendine bu bilince erişebilir . " ( s . 3 1 ) Yine önce bilinç , tabii hep o kendili ğinden elde edilen bilinç , ve sonra da mücadele ! Aforizma : Önce bilinç vardı ! Soyut planda teorisyenimizi izlerken , onun , s ı n ı f mücadelesini insan bilincinin bir fonksiyonu olarak gören felsefi idea list anlayı şını yeterli açı klı kta görmüş tük . Şimdi somut bir alanday ı z , işçi sını fının ve emekçilerin kitle mücadeleleri alanı nda teorisyenimizi izliyoruz . O bize diyor ki, kitleler . önce kendiliğinden bilinçlenirler , bilincine varırlar , sonra mücadele ederler . Böylece felsefi idealızm , kendin i , proletarya hareketinin ve dev rimci s ı n ı f mücadelesinin sorunlarında kendiliğinden bilincin kutsanması , en bayağı bir kuyrukçuluk olarak ortaya koyuyor. Şaşırtıcı ve akılalmaz gelecek ama , y üzyı l ı n b aşındaki ekonomistler, teorisye nimizden bir adım ilerideydiler . Onlar saf idealist değil , k ab a materyalistti . Madde bilinci belirler b asit gerçeğinden hareket le , proleter sınıf mücadelesinin sosyalist bilinci y arataeağını iddia ediyorl ar , ve böylece işçi hareketine sosyalist sınıf bilinci taşı nması n a karşı ç ı k ı yorlardı . Bu kendiliğinden mücadelenin y aratt ı ğ ı kutsanması ydı . kendiliğinden bilincin Onlara kuyrukçu denmesinin nedeni , ken diliğinden mücadele içinde doğan , ama k açı n ı lmaz olarak burjuva bilincin s ı n ı r ları içinde k al an kendiliğinden bilincin kutsanmas ı y dı . Lenin ve Marksistler , kendiliğinden h areketin tohum halinde b ilinçlenmeyi ifade ettiği gerçeğini reddetmedHer ama , bunu kutsaman ı n , bunu abartmanı n , bu nunla yetinmenin ekonomizm ve kuyrukçu luk olduğuriu döne döne vurguladıl ar . Bu vurgu , aynı zamanda , öncünün rolüne , öneunun temsil ettiği "bilinçli unsur"un rolüne , öznel etkene bir vurguydu . Bizim teori yoksulu ve karmakar ı ş ı k k afalı teorisyenimiz ne y ap ı yor? Kendili ğinden bilinci , �endiliğinden mücadelenin önüne koyuyor . I şçiler önce kendiliğinden bilinç edinecekler , " sonra" kendiliğinden mücadeleye girecekler diyerek , ekonomist ler in bile bir adım gerisine düşüyor . Yüzyı l ı n başında ekonomistlerle tar tışm a , s ı n ı f mücadelesinin maddi kökleri üzerine değildi . Onlar da tıpkı Marksist-
E Kİ M
27
ler gibi , p roleter s ı n ı f mücadelesinin modern ekonomik ilişkilerden , k apitalizmin y ı ğ ı nl arda y arattığı yoksulluk ve setalet ten doğduğunu k abul ediyorlardı . Ama onlar , bu mücadelenin kendi sınıf konu muna uygun bilinci , y ani sosyalist s ı n ı f bilincini d e yarattı ğını , yaratacağını iddia ederek yoldan çı kı yar , kendiliğin dencilik önünde yerlere k ap anı yar , işçile ri burj uva bilincin etkisine terk ediyor lardı . Buna k arşı Lenin ve Marksistler , sosyalizmin ve sosyalist s ı n ı f bilincinin proleter s ı n ı f mücadelesinden değil , onun yanısıra doğduğunu , bu nedenle onu mücadele eden proleter y ı ğınlara taşı mak gerektiğini belirtiyariardı . Popülist teo risyenlerimizin hiç kavray amadı ğı , sosya lizmle sınıf hareketinin birleştirilmesi tarihsel görevi de buradan doğuyordu . D . Sesi ' nin teorisyen y azarı , ikide bir sınıf siy asal bilinci kendiliğinden k aza namaz ( ama "burj uvaziye ve faşizme k arşı mücadeleye girme bilincini kendiliğinden kazanı r" ! ) diyerek , ekonomizme k arşı sozumona tedbirini alı yor ; ama işçiler önce kendiliğinden bilinç kazan ı rlar , sonra bu bilinçle mücadeleye girerler diyerek , ekonomistlerin bir adım gerisine düşüyor . E konomistler k aba materyalistti , teo risyenimiz idealisttir . E konomistler kendiliğinden eylemin yarattı ğı tohum halindeki bilinci kutsa yarak , işçileri burjuvazinin ideoloj ik etkisine terk ediyorlardı ; teorisyenimiz işçileri kendiliğinden eylemler öncesinde bilinçlenmiş sayı yor . Üstelik mücadele öncesi bu bilinçlen meyi , "burj uv azi ve faşizme k arşı müca dele bilinci" ( s . 29 ) , " burjuva b askı ve sömürüsüne k arşı mücadele bilinci" ( s . 3 1 ) mertebesine çı k ararak öncunun , "bilinçli öğe"nin önemini ve rolünü karartı yor� E konomistlerle aynı kap ı y a ç ı k ara k , işçi leri ve emekçileri burj uvazinin ideoloj ik etkisine terk ediyor . Bu karı şı k kafa , o dilinden düşürmediğ i , ona bun a , olu r olmaz , yerli yersiz b i r suçl am a , bir küfür olarak fı rlattığı " ekonomizm" k av ram ı n ı n içeriğini gerçekte hiç anlamamış t ı r . Bundan sonra da anlayacağı nı san m ı yoruz . 12 E ylül sonrasında b ask ı yla , terörle , burj uva prop agandan ı n ve demagoj inin b inbir çeşitiyle , ikiyüzlü gerçek dışı vaadlerle , oyalamalada işçiler ve emekçi ler bir dönem dizginlendiler . Ama b askı , yoğunlaşan sömürü , gün geçtikçe daha d a kötüleşen ve ağırl aşan y aşam koşulları işçilerin ve emekçileri{! hoşnutsuzlukları n ı içten içe mayaladı . Genellikle olduğu hoşnutsuzluklarının bilinçleri gib i , çok çok gerisindeydi . Bu arada 1 983
28
EKİM
Sayı : 6
seçimleri yapıldı , burjuva partiler kitle lerden geniş bir oy desteği elde ettiler ; ANAP gibi cunta uzantısı bir parti büyük şehirlerde ayları n büyük bir kı smı n ı aldı . Burj uva _!Jasını bunu , işçiler 2 4 Ocak mimarı Ozaı ı ı destekliyor , diye sundu . Böylece derin hoşnutsuzluğu ka rartmaya çalı ştı . Bu y al anla savaşarak , geri bilince rağmen y ağınları n hoşnutsuzluğunun ileri safhada olduğunu vurgulamak ; y ı ğ ı nlara iktisadi tavizler vermeye bile tahammülü olmayan bir rej imin , kitlelerin hoşnutsuz luğunu dizginleyemeyeceğini , bunun müca dele halinde uç vereceğini vurgul amak ; seçim sonuçları nın aldat ı cı görüntüsünün y aratt ı ğ ı /yaratacağı umutsuzluk , teslimi yet , reformİst burj uv azinin eteklerine tutunm a , umudunu ona bağlama eğilimle riyle savaşmak- bunlar komünistlerin ve devrimcilerin canalıcı görevleriydi o dönem. i şte böyle bir dönemde , 1984 , teorisye nimiz aldı eline k alemi , " rej im oturmuş tur " , " faşizmin kitle tabanı genişlemiş tir" , " toplum sağa kaymı ştı r " vb . gerici tespitler y ap arak teslimiyetİn , p asitizmin ve ikisinin somut bileşkesi olarak DSP kuyrukçuluğunun teorisini y aptı . Bilimsel bir teorik ufuktan yoksun olduğu için , k itleleri ezen , yoksullaştı ran , açl ı ğ a ve işsizliğe terkeden , y ı kıma sürükleyen bir rej im , gerçekten kitle temeli bulabilir mi , v arol anı genişletebilir mi , kitleleri uzun süreli dizginleyebilir mi , di ye kendine sormadı bile . O seçim sonuçlarına baktı , ANAP gibi p artilerin şehirlerde yaptı ğ ı "oy p atlaması "na b aktı ve karar ı n ı verdi . Rej im oturmuştur , faşizmin kitle tabanı genişlemiştir , toplum sağa kaymış tır. N e var ki , �ok geçmedi , - y ı lların b iriktirdiği içten ıçe m ay al adı ğı hoşnut vardı . tahammül sınırlarına suzluk , Rej imin de bu durumun baskısı yla nispi bir geri çekilme içine girdiği bir dönem de , hoşnutsuzluk kendini belirli biç imler de d ı ş a vurmay a , kendiliğinden eylemler ol arak ifade etmeye başl adı . Çeşitli grevler , küçük çaplı direnişler, barışç ı l y ürüyüşler vb . oldu . Y ı ll arca y aşadı kla rı , özellikle işçilerin bilincinde belirli bir gelişme sağlaınıştı ama , bu henüz belli belirsiz , içgüdüsel , sezgisel bir şeydi . Bu -belli belirsiz bilincin , işçilerin grev lere , di renişlere geçmesinde b elirli itici bir rolü vardı ama , bu rol taliydi . Onları n k ı p ı rdanışıarının gerçek temeli dayanılmaz maddi y aşam koşullarıydı , tahammül s ı n ı rları n ı n aşı lmasıydı . Bir kere daha bilinçleri hoşnutsuzlukları n ı n çok gerisindeydi . Onları "harekete geçiren ne varsa , hepsi zorunlu olarak onların beyninden geçiyor"du ; " ama , bunun be·
y inde alacağı biçim , koşullara çok b ağ lı "dı r ( E ngels ) gerçeği de , bir kez daha doğrulanı yordu . Pratik davran ı şlarıyla "faşizme ve sermayeye karşı " , "burj uv a sömürüsüne v e baskısına karşı " tep kileri ni ortaya koyan işçiler ve emekçiler , bil inç planında geride , burj uva bilincin şu veya bu biçiminin yörüngesinde kah yordu . Onları harekete geçiren şeyler , onl arı n beyninden , burjuva bilincin şu veya bu biçiminin prizmasından geçerek y ansı yordu . " Türkiye k apitalizminin y aşadı ğı kök lü ve çözümsüz sorunlara , burj u v azinin siyasal açmazları n a , işçi hareketindeki ilk gelişmelere ve Kürt hal k ı n ı n dışa vurmaya başlayan birikmiş öfkesine" ( İ s tikrar Olanaklı mı dı r ? , E kim , say ı : 2 ) dikkat i çekip devrimci iyimserliği güçlen dirmek , ama öte y andan , gelişen mücade leye bilinçli ve örgütlü bir nitelik kazandı rma , mayalanmakta olan devrimci bunalımın "öznel etken "lerini hazı rl am a görevine , " Komünistlerin Görevleri"ne dik k at çekmek -işte y ap ı lması gereken buydu . Ama bakın ne oldu? DSP Broşürünün y azarı , y ani şu b izim teorisyen hamkafa , hoşnutsuzlu ğunun mücadeleye işçilerin dönüştüğünü görünce , yeniden eline k ale mi aldı ve y azdı : " işçi ve emekçilerin burj uvaziye ve faşizme karşı mücadeleye girme bilinci kendiliğinden oluşur" ( s . 29) . " ( işçiler v e emekçiler ) Bir süreç sonucunda burj uva sömürüsüne ve b askı sına karşı b aşkaldırab ilme b ilincine erişirler . . . Bu bilinçlenme süreci , esas olarak , sınıfın kendiliğinden elde ettiği bir şeydir . Marksist öncü p artisi olsa da olmasa d a , sınıf kendi kendine bu bilince erişebilir . " ( s . 3 1 ) Peki bütün bunları n anlamı ne ? Kısaca şu : i şçiler ve emekçi ler bugün sermayeye ve faşizme k arşı mücadele ediyorlars a , bu onl arı n bu düzeyde bir bilinci, üstelik kendiliğinden k azanmaları ndan dolay ı dı r ! i şçilerin bu düzeyde bir mücadele b ilinci k azanmak için H . F ı rat gibilerine ihtiyaçları yok ! Kuşkusuz sorun H . Fı rat sorunu değil . Sorun öncünün rolü , sorun "bilinç öğesi " , sorun komünistlerin görevleri sorunudur . Bunun her küçümsenmesi , her aşağı lanma sı , kendiliğinden hareketin bilinç olanak lar ı n ı n her abartılması , dosdoğru kuy rukçuluğa , elleri böğründe b ağlamay a , arkadan bakmay a , kısaca p asitizmin teo risyenliğine ve pratiğine götürür . " Kendi liğindenlik teorisi , hareket içindeki bilinç öğesinin rolünün azaltılması teorisidi r , ı kuyru kçuluk ı ideoloj isidir ; bu teori , tüm oportünizmin mantı ksal temelidir . " Dahası v a r : "Bazıları , Lenin ı in ve Bolşeviklerin düşüncesine göre sosyalist ideoloj iyle b irleşmeyen işçi hareketinin yok olmaya
Mart 1988 doğru gideceğini ve toplumsal devrime ulaşamay acağı nı öne süröyorlar . Fakat bu bir uydurmadı r " . Bu uydurmanın dayanaksızl ı ğını sergiledikten sonra , Sta lin , devam ediyor : "Bundan başk a Lenin , kendiliğinden hareketi araştı rınayı hiçbir zaman amaç edinmemiştir , o sadece pra tikçilere bilinçli olarak ne y apmaları gerektiğini göstermek istiyordu . " ( BGtGn Eserler , C . I , s . 1 23-1 2 4 ) Bu , gerçek Leninistlerl e töm ekonomist ler ve kuyrukçular arasında çok önemli bir ayrım noktası dı r . Demek ki , 8 . Kuru luş y ı l dönGmG b ildirisinde , "Mark s , En gels , Lenin ve Stalin ' in Görfişlerine Tam Bir Sadakat ! " sözlerini iri harflerle y az mak , gerçeği değiştirmiyar . Böyle yeminler etmek , kimseyi , en pespaye burj uva görfişleri teori ve politika diye ileri sOrrnekten alı koy amı yor . Sorun ıy ı niyet sorunu değil . Bir kere daha : TGm GnlG oportönistler gerçekte ıy ı niyetli kimselerdi . İ lerlemenin tek yolu var ; Marks , Engels , Lenin ve Stalin ' in adı özerine daha az ruhsuz yeminler etmek , ama her vesileyle onlardan daha çok şey öğrenmek . EGEMEN BİLİNÇ VE EZiLEN SINIF "E gemen s ı n ı fların bilinçleri möcadele lerine denk düştüğü , ya da hemen hemen denk düştüğü halde , ezilen s ı n ı flar açı sı ndan , daha sonra göreceğimiz gibi , durum farklı dı r . E konomizm y a d a kuy rukçulu k , genellikle bu farklı lığı anla mamak y a da önemsememekten doğar . " Bunlar geçen bölümde söylenmişti . ( E k im , sayı : 5 , s . 17 ) Milcadele ve b ilinç birb irinden ayrıl maz . Her möcadeley e , onu şu veya bu şekilde , şu veya bu yönde etkileyen belirli bir bilinç eşlik eder . Her m ilc ade le , belirli maddi dGrtGlerle belirli bir bilincin birleşip kesişmesinin GrGnüdG r . Fakat bütün sorun mücadeleye eşlik eden bilincin ne tür bir bilinç olduğudur . Zir a , ezilen ve sömGrGlen y ı ğı nlar sözko nusu olduğunda , genellikle , bilinç eyle min gerisindedir ; kimi zaman da onunl a çelişki h alindedi r . Neden ? Nedenine geçmeden önce , tanımlanan durumu , çok b ilinen ve daha önce de söz il edilen bir olayla örnekleyel im . 15-16 Haziran Direnişinde , işçiler p arl amentonun çı k ardı ğı bir y asaya baş k aldırını şiardı . Bu direniş , esasta , baskı ve sömürönün o göne k adar işçilerde biriktirdiği ö�k e - ve hoşnutsuzluğun , hG kümetin sendikal hakları hedef alan keyfi bir tutumu k arşı sında , bu tutumun da baskı s ı yl a eyleme dönöşmesiydi . Bunda , işçilerin , o güne k adar oluşmuş s ı n ı rl ı ,
EKİM
29
dar , kendiliğinden bil inçleri elbette belir li bir harekete geçirici rol oynadı . Fakat bunun etkisi taliydi ve zaten bilinç eylemin çok çok gerıs ı ne düşt ü . Eylemi ilerleten , genişleten değil , tersine , geri leten , s ı n ı rlayan , daraltan bir rol oyna dı . Direniş , nesnel ol arak , bilinci çok çok aşı yordu . Faşist devletin önlerine ördüğü polis , asker ve tank barik atl arını aşarak , döpedüz bu barikatlarla çatışa rak ilerleyen işçiler , ellerinde bu la ynı � devletin simgesi bayraklar taşı yorlardı . Bu çelişki , tüm gerçek Marksistler için anlaş ı l ı r bir şeydir . Bu çelişkiyi anlaya mayan , ya da , TDKP ' nin karı ş ı k k afalı teorisyeni gibi şu veya bu biçimde köçömseyip karartan her kimse , bilincinde c:;ılsun olm ası n , tastamam bir kuyrukçudur . I şçiler önce bilinçlenir , sonra da milcade le ederler anlay ı ş ı , bu çelişkiyi k arartan kuyrukçu bir anlayı ştı r . Marksist y azında , işçi s ı n ı fını n ken diliğinden bir sı n ı f olması durumu ile �endisi için bir sınıf haline gelmesi sorunu arası nda açı k , net ve çok temel bir ayrım Y::=tPılı r . Bu ayrı m keyfi değil , nesneldir . U retim içindeki yeri ve özel mGlkiyet karşı sındaki konumuyla , prole tary a , kapitalist toplumun en devrimci ve tek tutarlı sınıfıdı r . Kap italizmden sos y alizme geçişte ifadesini bulan temel tarihsel değişimin öznesidir . Ne var k i , işçi s ı n ı fı kendiliğinden bir s ı n ı f olmak tan ç ı k ı p , kendisi için bir s ı n ı f haline geleb ildiği ölçüde bu rolünil b ilinçle ve başarıyla oynayabilir. Kapitalizm koşulları nda , işçi s ı n ı f ı n ı n nesnel sınıfsal konumu ve çık arları yla , taş ı dı ğı bilinç arasında hep bir çelişki yardı r . Bu çelişkinin kaynağı , Alman I deoloj isi ' nde bir genelierne olarak şöyle açı klan ı r : " E gemen sınıfın döşünceleri, bütün ç � ğlard � , egemen düşüncelerdir de , başka b ı r dey ışle , toplumun maddi ( * ) gücü olan sı nı f, egemen m anevi ( * ) güçtür de . Maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sı n ı f , aynı zamanda , entellektGel üretim araçları nı da emrinde bulundurur , bunlar o kadar birbirinin içine girmiş durumda d ı rlar ki , kendilerine entellektüel üretim araçları verilmeyenierin düşünceleri de aynı zamanda bu egemen sınıfa b ağımlı �" ( S . E . , C . 1 , s . 55 , abç) " Kendiliğinden sınıf" , "kendiliğinden hareket vb . kavramları n toplumsal-nesnel temeli budu r . Maddi y aş am koşulları , b askı , somur u , yoksulluk işçi sınıfını mücadeleye iter . Öte y andan burj u v a bilincin değişik . biçimleri , her adımda ( * ) Altı orij inalinde çizili
30
EKİM
Sayı : 6
eylemini i§çi sınıfının yolunu keser , sınırlar ya da saptı rı r . Kimi zaman şu veya bu burj uva akımın yedeği haline ken�iliği?den sınıfının " İ şçi getırır . sosy alizme çekildiği sık sı k �oylen ı r . : . i şçi sınıfı kendiliğinden sosyalızme __ çekı -: lir ; ne v ar k i , en yaygı n ( ve sureklı olarak ve çe§itli biçimler � ltı nda ca ? l a� . . , kend ısını burj uva ideolops ı. , dırı lan ) i§çi s ı n ı fı üzerinde kendiliğinden daha da büyük ölçüde k abul ettirir . ( Lenin , Ne Y apmalı , s . 56 ) . ı. nden . . . etkıs İ §çiler önce egemen b ılıncın etmezler mücadele sonra , kurtulup : Genel l ikle bunun tam tersi olu r . Madd ı y a§am kosulları , maddi dürtüler , onları müc :ı de leye iter . Bu mücadele , i§çilerin bur� �va bilincini , öny argı ları n ı sarsar , b ı lınç k ı v ı lcı mları , tohum halinde bilinç öğeleri yeşertir . Fak at bu henüz devrimci s ı n ı f bilinci değildir . B u bilinç k ı vılcımların dan da y ararl anarak , i§çilerin . sınıf bilincini geliştirmek , kendiliğinden hare bilinçli keti ve örgütlü bir düzeye yükseltmek , bilinçli ve ileri hedeflere yöneltmek proleter öncünün görevidir . İ §çiler önce kendiliğinden bilinçlen ı. r ler , sonra mücadele ederler anlayı şı , mücadele eden yı ğı nların bilinçleri ile eylemleri arası ndaki çeli§kiyi , ve bu çelişkiyi gidermede i � adesi� i bulan pro� e-: .. ın ı 1 ter öncünün hayat ı rolu_ ve onem k arartan kuyrukçu bir görü§tür . Elbette s ı n ı f mücadelesi " hacivat-ka ragöz oyunu" değildir , ama her kim ki , bu mücadelede proletaryanı n ezilen , bur j uvaz ın ın egemen konumunu unutu r , her kim ki , egemen burj uvaziye k ar§ı kendili ğinden mücadeleye giren proletaryanı n , bu toplumsal-nesnel nedenlerle , aynı egemen burj uvazinin egemen bilincinin §U veya bu biçiminin etkisi ve b askısı altında olduğu gerçeğini unutur , o iflah olmaz bir kuyrukçudur . Burj uvazi toplumun egemen sınıfı olarak tam anlamı yla bilinçli ve örgütlü dür . Oysa proletarya gerçek sınıf bilin cinden yoksundur ve örgütsüzdür . Onun maddi dürtülerle, sınıf içgüdüleriyle ortaya ç ı k an kendiliğinden mücadeleleri bu durumda esaslı b ir deği§iklik y ap m az . Daha önce de belirtildiği gibi kendiliğin den mücadele bilinçlenmede belirli ilerle meler sağlar . Ama kim k i , bunu abartı � , bunun teorisini y ap ar , o gerçekte b ır kuyrukçu , bir ekonomisttir. Komünistlerin görevi , proletaryanı n kendiliğinden bi lincinin teorisini y apmak , proletaryanın kendiliğinden b ilinçlenmesinin olan akları n ı ara§tı rmak ve a?artma� değ ı_ l :. �er yolla proletaryayı b ı_ lınçlendır�ek , �rgut lemek , ileri mücadele hedeflerıne yonelt mektir . Küçük-burj uva Popülizmi ve Proleter Sosyalizm i kitab ı nda , kendini ,?ınıfı n
öncü p artisi olarak niteleyen TDKP ' nin k avrayı§ı ve pratiği , proleter öneunun gerçek misyonu açı sından tartı şılıyor . " I stikrar Olanaklı mıdır?" yazısı nda , "ik tisadi-sosy al-siyasal dinamikler in Tür kiye ' y i devrimci bir buna� ıma h azırladı ğı n gerçeğine d ı. kkat çekılerek , proleter öncünün , b ilinçli öğenin rolü v e önemi , görevi hazırlama hayat ı_ etkeni öznel vurgulanı yor . TDKP teorisyeninin incelemekte bulun duğumuz yazısı , bu kitaba ve bu yazı y a karşı kaleme alınmı§t ı r . Tüm gör � §_l�� i §U ortak paydaya çı kı yor : Kend ılı g ınden hareketin ve kendiliğinden bilincin abar tı lması ; bilinçli öğenin , proleter öncü nün , öznel etkenin küçümsenmesi . Bu küçümseme , tüm kuyrukçuların ortak ve tip ik bir özelliği , her türlü kuyrukçu görüşün de ortak p aydası dı r . .. TDKP ' nin popülist günahları nı , popu list anlayış ve pratiğini mazur göstermek k aygı s ı yl a giri§tikleri çabalar , TDKP teorisyenlerini , geçmişte savunmadı k ları ya da normal durumlarda savunamayacak ları bazı gerici ve kuyrukçu görüşleri bile savunmaya hatta teorize etmeye götürüyor . İ k i nolu teorisyenin önümüzdeki yazı sı , her satırı nda kuyrukçuluğun teorisi ve savunusudur . TDKP ' yi kusursuz ve günahsız göstermek k aygısı , teorisyenimi zi , kendiliğinden hareketi ve kendiliğin den bilinci kutsamay a , handiyse , bilinçli öğe olmasa da olur demeye götürüyor . Komünist p artis i , proleter önc ü , sub j ektif bir etkendir , bilinçli öğedir ; tar tı§ma onun rolü , misyonu üzerinedir . Böyle bir tartı§mad a , bize kendiliğinden hareketin , kendiliğinden bilinçlenmenin olanakları üzerine v aazlar vermek ; komü nistler olsa da olmasa da i§çi sınıfının kendiliğinden neyi , ne ölçüde ve n asıl y ap abileceği üzerine içi bo§ zevzekçe laflar etmek , iflah olmaz kuyrukçuları n , elleri böğründe " arkadan bakan "ların i§i olabilir ancak . Biz , hareketin geli§iminin nasıl kolay l a§tırı lıp h ı zlandı rılabileceğini , örgütlü hale getirilebileceğin i , bilinçli ve planlı hedeflere yöneltilebileceğini , doğacak dev rimci bir bunalımın muzaffer bir devrime dönüştürülebileceğin i , kısaca , devrimci komünizmin , proleter öncünün rolünü tar tı§ı yoruz ; öznel etkeni tartışı yoruz . D . Sesi ' nin teorisyen y azarı bize , ha reketin nasıl geli§ti ğini ve ilerlediğini , ve geli§ip ilerliyorsa bunun zaten kendi liğinden k azanılmı§ bir bilincin ve irade nin varlı ğını kanı tladı ğını , " i§çi ve emekçilerin burj uvaziye ve fa§izme k ar§ı mücadeleye girme bilincinin kendiliğinden olu§tu ğu"nu , "burj uv a sömürüsüne ve b askı sına kar§ı b a§kaldı rabilme bilinci nin" kendiliğinden k azanıldı ğını , " Mark-
Mart 1 988 si st öncü partisi olsa da olmasa da , sı nı f( ı n ) kendi kendine bu bilince erişe bilir"liğini vb . vb . anlatmaya çal � şı_yor ._ Kı saca , biz dünyayı nasıl değ ı şt ı reb ı leceğimizi tart ı ş ı yoruz ; teorisyenimiz ise , kus kusuz niyetiyle değil ama , nesnel tu tumu ve mant ı ğı yla , aslolan değişmekte olan düny ayı yorumlamak ve arkaya geçip elleri böğründe bakmaktı r , demeye varı yar . DEVRİ MCİ KOMÜNi ZMiN Mi SYONU Komünist Manifesto ' nun temel fikri p roletaryanı n tarihsel rolü üzerinedir . Manifesto proletaryay ı kapitalizmden sos yalizme geçişte ifadesini bulan tarihsel hareketin öznesi ilan eder . Fakat , proletaryanın kendili ğinden bir sınıf olması durumu ıle kendisi icin bir � haline gelmesi süreci arasındaki ayrı mı gözeten Manifesto , "Proleterler ve Komünistler" ara başlı ğı altında şunları " ( Komünistler ) , işçi s ı n ı fı n ı n yazar : burj uvaziye karşı savaş ı m ı n ı n geçmek zorunda olduğu cesitli asamaları nda , her zaman ve her � y erde , � tüm hareketin çı karları nı temsil ederler . " Aynı konuda , IV . ara başl ı k altında sunlar söylenir : " Komünistler isci s ı n ı f ı �ın ivedi hedeflerine ulaşm �� ı ve o andaki çı karları nın gerçekleşmesi ıç ın savaşı rlar , ama mevcut hareket içerisin de , bu hareketin geleceğini de temsil eder ve gözetirler . " Manifesto , komünistlerin şahsında s ı nıfı n bilinçli ve dev rimci öncusunu , bu öncünün önemini ve misyonunu tanı mlar . Her sınıf mücadelede ve devrimde kendi rolünü oynar . Bu rolü kendi kendine değil , kendi siyasal öncüsün ün , p artisinin şahsında , onun aracılı ğıyla oynar . Komünistterin görev i , prolet arya hare ketine tarihsel ve güncel görevler doğrul tusunda önderlik etmektir . Bunda başar ı l ı olunab ildiği ölçüde , p roletarya mücadele de , kendi uzak ve yakın hedeflerine göre hareket etmekle kalmaz, kendi dışı ndaki devrimci s ı n ı fıara önderlik etme güç ve yeteneğine de kavuşu r . Bunda başar ı s ı z ka l ı n dı ğı ölçüde , b u görev ihmal edildiği ölçüde ise , isci sı nı h kendi uzak ve yakın hedefle�/i c oğrultusunda hareket etmek ve başka s ı n ı f iara önderl i k yapmak bir yan a , kendisi , şu veya bu s ı n ı f siyasa l hareketinin eklentisi ya da yedeği haline gel i r . Kücük-Bu rj uva Popül izmi v e Proleter Sosyal izmi k i tabı nda , Z . Ekrem ' le t artı şı Z . Ekrem ' e a ·1latılmaya çalı şı lan , lan , kı saca buydu . Ora da , dev rimc i küçük-burj uv azinin damgas ı n ı taşıyan bazı devrim ya da
EKİM
31
devrim müc adeleleri örneklerinden sözedil dikten sonra şunlar söyleniyordu : "Bu devrimierin ya da devrim müc adelelerinin her biri , insanl ı k tarihinin , dünya devrim sürecın ın şanlı bi rer sayfas ı dı r . Fakat b u devrimler y a da dev rim mücade leler i , bilinçli proletary anın (bu ifadeye edilsin ! ) damgası nı dikkat t aşı mı yar . Oysa devrimci komünızmin dev rimci popü lizmden farklı amacı , farklı misyonu , farklı hedefi budur . Z . Ek rem ' ın gazden kaç ı rdı ğı bütün bunlardı r . " ( s . 134 , abç . ) Şimdi de , D . Sesi yazarı nın o keyfi ve hastah k lı muhayyilesinin ürünü yorumu okuyalı m : "Sı nıf mücadelesi , bir iç savaşa doğru yol alacak , hatta ve mutlaka küçük-bur j uva devrimciler işçi s ı n ı f ı n ı da peşleri ne tak ı p , devrim yapacaklar , H . F ı rat da söylev çekip , mücadele dı şında ' işçi hareketinin siyasi gelişmesini ' sağlaya cak ! " ( s . 3 1 ) Aynı yerden bir başka örnek ; yine o bozuk ve seviyesiz üslup la : "H . Fı rat ' a göre ise , Nikaragua ' da , Çin ' de devrimler oluyor ama , ' bu devrim lerde işçi s ı n ı fı yer almı yor ' ( bu cümle D . Sesi yazarının uydurması , ama her zamanki ahlaksı zl ı ğı n yeni bir örneği olarak , yine t ı rnak içinde ! ) . Yani toplum altüst olurken p roletarya suya sabuna dokunmadan , sessiz sedas ı z fabrikasında çal ı şmaya devam edecek ! " ( s . 3 1 ) Bir devrime işçi s ı n ı fının önderlik etmes i , bir devrimin "bilinçl i proletarya n ı n damgas ı nı " taşı ması ile bir devrimde işçi s ı n ı f ı n ı n yer alması öylesine farklı şeylerdir ki , bu farkı anlayamay an bu hamkafa kendine Marksist diyebiliyor . Bu farkı anlayamadı ğını göstermekt e , art ı k tanıdı k olan o kuyrukçu kafa y ap ı sı , kendini bu kez de devrim soru nunda sergiliyor . Geçtik Çin , Nikaragua vb . çağdaş halk devrimlerini , 1 9 . yüzy ı l ı n tüm büyük burj uva devrimleri bile , ancak işç�lerin katı lmas_ı yla ve savaşmasıyla gerçekleş misti r . I sçiler savasm ı s , burjuvalar mey veİerini devşirmiştir: Ç� ğdaş halk devrim lerine proletaryanın katı lmad ı ğı n ı iddia etmek , ancak D . Sesi y azarının hastalıklı muhayy ilesinin ürünü olabilir . Sorun proletaryanı n devrime katı l ı p katı lmaması sorunu değildir , sorun p role taryanın devrimdeki yeri ve rolüdür . Pop ülistterin karartmaya çal ı ş t ı ğ ı budu r ; komünistlerin teoride netleştirmeye , pra tik te gerçekleştirmeye çal ı ştı k ları canalı cı sorun da budur . Lenin , daha 1894 ' de , Rus Narodnik le riyle bu temel ayrım noktas ı n ı tart ı ş ı yordu : " İ scinin mutlakiyete karşı harekete geçiril�esi gerek tiği sonucuna iki yoldan
32
E Kİ M
Say ı : 6
( abç ) v arı l abilir : ya işçiye sosyalist sistem için savaşı mın tek savaşçı sı gözü ile bak arak ve bu yüzden siyasal özgür lüğü , onun savaşımını kolaylaştı ran koşullardan b iri olarak görerek ; bu , sosyal demokratl arı n görüşüdür ; ya da ona y alnızca mevcut sistemde en çok acı çeken , k aybedecek daha fazla şeyi olma yan ve mutl akiyete k arşı savaşta en büyük k ararlılı ğ ı gösterebilen biri olarak b aşvurarak . Ama bu , işçiy i , tüm ' halkı n ' mutlakiyete k arşı dayanı şması ardı nda , burj uvazi ile proletarya arası ndaki uz l aşmaz k arşıtl ı ğı görmeyi reddeden burj u va radik allerinin dümen suyuna girmeye zorlamak anlamına gelecektir . " ( "Halk ı n Dostl arı " Kimlerdir . . . s . 1 90 ) Tartı şmanın ozu budur . " Devrimci komünizmin devrimci popülizminden farklı amacı , farklı misyonu , farklı hedefi " sorunudur . Yalnız Narodniklerle de değil , daha sonra ekonomistlerle , ardından Men şeviklerle y ap ı l an tart ı şma , hep proletar yanın bir devrime hangi perspektifle hazırl an acağı , proletary anı n devrimdeki yeri ve rolü üzerinedir . Devrimde önderlik sorunu , hegamonya sorunu üzerinedir. Kuyrukçu hamkafa için , bu çok da önemli bir sorun değildir . Bu popülist bakışladır k i , teorisyenlerimiz , kendileri ne Marksist y aftası astı kları halde , y ı llarca mücadele eden proletaryaya sı rt larını dönüp , mücadele eden küçük-burju v azi içinde oy alandılar , sözde komünist partilerini küçük-burj uvazinin bağrında inşa ettiler . Yenilgi ve y ı k ı m , küçük-bur juva perspektif ve pratiğin iflasını sergiledi . Buna rağmen , ancak y ı llar sonra yapab ildikleri yüzeysel değerlendir melerde , yıllarca neden işçi hareketinin uzağında ya da ancak kı y ı sı nda kaldı k l arı ndan , bunun ideoloj ik-siyasi nedenle rinden doğru-dürüst sözetmezken , yana y ı k ı l a küçük-burj uvazi içinde daha neler neler y ap ab ilecekleri üzerine döktürdüler . (*) devrimin proletaryanın Komünistler , önderliğinde gerçekleşmesi , tüm sonuçları na v arması , sosyalizmle taçlanması için çal ı ş ı rl ar . Bunun için , proletary an ı n kendi önderlik rolünü aynaması , devrime damgasını vurması için her türlü çabay ı sarfederler . F ak at bilinçli proletary anı n damgasını ( * ) ( Dipnot ) " TDKP ' nin 12 Eylül öncesi si l ahlı direniş eylemlerinin uzağında kalması , çabası nı ve zamanı nı işçi sınıfına hasretmesinden değil , sağcı ve p asifist zaaflarındandı . 12 Eylül sonrası bu gerçeği daha açı k göster di . " ( Küçük-Burj uva Popülizmi ve Pro leter Sosy alizm i , s . 13 4 )
taşı mıyor diye de , hiçbir halk devrimini küçümsemezler . On a kendi sınırları içinde gerekli tarihsel ve siy asal değeri vermek ten geri durmazlar . Tersi bir tutum y alnızca bayağı bir küçük-burj uva inkarcı lı ğı olur . O bayağı ve seviyesiz üslubuyl a , bugün bizi Nik aragua y a da Çin Devrimi ni küçümsemekle suçlayan D . Sesi y azarı ve k afadarları n a , bakın b iz daha EKİM ' in 2 . sayı sında neler söylemişti k : "Türkiye ' d e bazı gruplar y ı llarca Mao Zedung ve ÇKP savunuculuğu y aptılar . F ak at bu aynı gruplar , Mao Zedung ' un popülist teori ve pratiğinin eleştirisinin AEP tarafı ndan gündeme getirilişi ile b irlikte , Mao ' nun devrimci kişiliğini ve onun önderlik ettiği büyük Çin Devrimini anmaz oldular . Mao ve Çin Devrimi ile ilgili ölçüsüz küçük-burj uva yüceitme ve öv gü yerini b ir tür küçük-burj uva ink ar cılığına ve suskunluğuna bı raktı . Oysa Çin Devrimi 20 . y üzy ı l ı n büyük devrimci eylemlerinden b iri olarak tarihteki yerini layı k ı yla almışt ı r . Geçmişte ve bu gün olduğu gib i , gelecekte de , Mao Zedung ' un adı ve Çin Devrimi emperyalistler ve gericilik için bir korku ve nefret k aynağı olacaktı r . Bu gerçeği görmezlikten gel mek , suskunlukla geçiştirrnek , devrimci halk direnişinin ve kahramanlı ğının sem bolü olan Çin Devrimine sahip çı kmamak en k abası ndan , en bayağısı ndan b ir küçük-burjuva inkarcı lı ğı olur . Çağımız da emperyalizme ve gericiliğe k arşı her devrim , özel olarak Çin Devrimi , dünya proleter devrim sürecinin bir p arçası , b ir b ileşenidir . Çin Devrimi öndıhliğinin küçük-burj uva popülist teori ve pratiğinin eleştirisi bu gerçeği unutturmamal ı dı r . " ( E Kİ M , sayı : 2 , s . 4 1 , Kas ı m 1987 ) Popülist teori ve anlayı şları kıskanç l ı kla koruyanlar , Ç in Devriminin devrimci siyasal mirası n ı bir k alemde inkar etti ler . Yıllar sonra yeniden ancak bizim sayemizde hatı rl adı lar . F ak at yine dev rimci tarzda değil gerici tarzda ; y alnızca kendi popülist anlayış ve pratiklerini mazur göstermek için , y alnı zca bu sınır lar içinde . TDKP teorisyenlerinin aynı suskunluğu ve inkarcılı ğı , devrim öncesi b azı gazete haberleri hariç , Nik aragua Devrimi ile ilgili de gösterdiklerini ekle rneye gerek bile yok . E Kİ M ' in aynı sayı sında , Çin p roletar y ası h akkı nda şunlar söyleniyor : "Ve biz inanı yoruz k i , demokratik anti-empery alist Çin Devriminin devrimci okulundan geçmiş Çin proletaryası , yeni Çin burjuvazisine karşı gelecekteki sosya list devrim mücadelesinde , bu devrimin birikiminden ve deneylerinden fazlasıyla y ararlanacaktı r . " ( E Kİ M , sayı : 2 , s . 4 1 ) Demek k i , Ç in işçi s ı n ı fı n ı n devrime
Mart 1 988 k atı � madı ğı , "suya sabuna dokunmadan , sessız sedasız fabrik ası nda çalı şmaya devam etti "ği yakıştı rması , teorisyenimize özgü hastalı klı bir hayal ürünüdür yalnızca . BİTİ Rİ RKEN . . . Kişinin mu hakemesi bir bozuldu mu , bu , kişiyi bir sayfa önce söylediğini bir sayfa sonra unutma ya da t am karşı tı bir şey söyleme durumuna düşürmekle k almaz , Marksizm adına bir dizi idealist söz ya da kuyrukçu düşünce de söyleti r . Kuşkusuz sorun muhakeme bozukluğundan ibaret değil ; D . Sesi yazarında temelde bozuk olan , teorik perspektiftir . Her şey bir y an a , o , en temel bilimsel k avramla rın bil gisinden bile yoksundur . Buna bir de muhakeme bozukluğu eklendi mi, orta ya bir dizi ipesapa gelmez .,.'>açmalı k ç ı k ar . Peki ama , bu saçmal ı kl arla bu k adar uğraşmak gerekli miydi? Bu , saçmalay an kişiye b ağlı . . Bu kişi herhangi biriyse , kimsenin ilgisini çek mez , kimseye pek bir zararı da olmaz . D . Sesi y azarı n ı n TDKP tabanı nda bile fazlaca ilgi çekmediği biliniyor . (*) Z ararı da, olduğu kadarı yla , bugün hayli daralmı ş bu tabana oluyor . Geçmiş te aynı saflarda birlikte bulunduğumuz bu insanlara k arşı manevi-siyasi bir sorumluluğumuz var elbet . Ama dahası var . D . Sesi gazetesinin sayfaları son 9 aydı r bizimle -özel olarak da benimle- ilgili bir dizi seviye siz sal d ı rı ve spekülasyonla dolup taşı yor . Biz bunlara dönüp bakmadı k bile . ( Bundan sonra da dönüp b akmayacağı z ) Yalnızca , Z . E krem imzasıyla y ayı nlanan küçük bir broşürde belirli bir düzey vardı ve görüşlerimiz hedef alı nıyordu . Biz de y alnı zca onu muhatap aldı k , cevapladı k . D . Sesi y azarı nın 59 . sayıda yayı nlan an yazısı ise , bizim görüşlerimiz . diye· kendi imalatı olan görüşleri hedef alı yor . Bunu yap arken de , daha önce de belirtildiği gib i , bir dizi temel teorik-fel sefi k avram ve politik soruna ilişkin _ kendi tanım . ve görüşlerini sunuyor . "Derinlemesine teorik kavrayışa sahip " bir teorisyen ekibin mensubu ve bir dönem bir hayli ç ı ğ ı rtkanl ı ğı y apılmış "bütünlüklü çizgi"nin mimarlarından olan birinin kaleminden çıkmış bu tanım ve görüşleri incelemek , D. Sesi yazarı nı ce v aplam ı ş olmaktan öteye yararlar sağla yacakt ı . ( * ) İ mzasının özenle gizlenmesi buradan geliyor ; utancı hayli k abarı k olanlar gizlenmek ihtiyacı duyuyorl ar .
EKİM
33
Son olarak , birinciyi tamamlayan bir husus vardı ; ilgili kişi , son 7 y ı ldı r , TDKP ' yi y ı k ı m , tasfiye ( * ) ve siyasal yozlaşma sürecine sokan birinci dereceden sorumlular arası nda yer aldı ğı halde , salt sözde eli kalem tutuyor diye , " Merkez Yay ı n Organı " alt ibaresini taşıyan bir gazetenin başına verilerek onurl and ı r ı l a biliyorsa , bir türlü vazgeçHerney en bu yazarı n söylediklerine dönüp biraz yakın dan bakmak ayrıca gerekl iydi . D . Sesi yazar ı n ı n önce , Bitirmeden ideoloj ik mücadele "yöntem" inin i k i özelli ğine değinmek gerekiyor . D . Sesi yazarı yalnızca bozuk bir muh akemeye değil , aynı zamanda , hasta lı klı denebilecek keyfilikte bir muhayyi leye de sahip . Kişiye söylemediğini üstelik t ı rnak içine alarak söyletmek , ama k aynağı nı göstermernek D . Sesi yazarının " yöntem" i dir . Z . Ekrem ' le tart ı şmad a , onun iki y az ı sı hedef alınıyordu . Yazıları ndan birinin neredeyse üçte birini , sayfasını özenle göstererek bizzat aktarmı ş ; öteki y azısını ise kitabın sonuna olduğu gibi koymuş tuk . Bunun dı şında kullanı lan tüm eski TDKP yayı nları n ı n ya da iç belgelerinin ( genelge vb . ) tarih ve sayfalarını özenle belirtmiştik . Şimdiki tartı şmada , D . Sesi y azarı n ı n görüşleri uzun p aragraflar halinde ve y azısı nın neredeyse yarısını olu şturacak kapsamda aktanldı . Bu dav ranışımı zda bir olağandı ş ı l ı k yok . Bun lar ideoloj ik tartı şma ve mücadelenin her normal kimse tarafından uyulan alı şı lm ı ş kurallar ı dı r . İ deoloj ik mücadele adabı v e ahlak ı n ı n gerekleridir . Tart ı şı lan ya d a eleştirilen y azı nın sayfası verilir ki , ( * ) "Tasfiyecilik" gibi , derin toplumsal kökleri ve ideoloj ik-siyasal ıc�riği olan bir kavram , akı ldan ve b ılıms-el anlayı ştan yoksun olanların elinde ona buna olur olmaz savrulan b asit bir küfre dönüştü . TDKP tabanı tasfiyecili ği pratik olarak y aşadı , acı sı n ı duydu . F ak at ideoloj ik-siyasal muhte vası nı henüz anlayamadı . Bu konuda bir fikir edinmek istiyorsa , D . Sesi yazar ı n ı n k aleminden çı k an , k amuoyu na TDKP-MK imzasıyla sunulan , TDKP t arafı ndan hala resmi olarak mahkum edilmeyen , dolayısıyl a resmi olarak kamuoyu nezdinde TDKP ' yi hala b ağla yan " Türkiye ' de Siyasal Durum" Broşü rüne ( "DSP Broşürü " ) b aksınlar . Orada p roletaryaya ve devrimci harekete reformİst burj uvazinin kuyruğuna ta k ı lmak öneriliyor , bunun teorisi y ap ı l ı yor . i şte tasfiyecilik t astamam bu dur .
34
EKİM
Say ı : 6
isteyen , tartı şmada tarafların neler dedi ğini daha geni � kapsamı yla m� r � k ede � , dönüp b akabils ı n . Aktarılan duşunceler ı b ütünlüğü içinde görme ve değerlendirme olanağı bulahilsin . Fakat her normal tartı şmacı n ı n yaptı o D . Sesi . y azarı . yapmaz :. .. Z � ra ğını anormal biridır . Kendı hayal urunu bazı düsünceleri tı rnak içinde verip veryansın ed�r . Bunlar nerede , hangi yazı da , hangi sayfada söylenmiştir? Bunu titizlikle oku yucudan gizler . Yaln ı zca y azısı n ı n sonu n a şöyle bir dip not koymakla yetinir . " H . Fı rat gurubunun yayınladı ğı ' E kim ' isimli derginin , K ası m saysı nda bu görüşler dile getirilmiştir . " Hepsi bu ! İ nsan , bozulmuş da ols a , bu topluluk içinden , bir tek kişinin dahi ç ı k ı p bu adama , bu ahlak yoksunluğunu hatı rlat ınamas ı n a yine de şaşı yor . D . Sesi y azar ı n ı n ideoloj ik tart ı şma özelliği , "yöntem "inin ikinci belirgin yoluyla kendi kusurunu "kontr-itham" muhatabına maletmektir . Küçük-Burj uva Popülizmi ve Proleter Sosyalizmi kitab ı n ı n taktik sorunlara ilişkin bölümünün temel fikirlerinden bir�. müc adele biçimlerinin masa başında tesp ıt edilemeyeceğidir . TDKP taktiklerini keyfi ve ir adec i olar ak nitelemesi bundandı r . Ama bak ı n D . Sesi y azarı neler söylü yor : " H . F ı rat ' a göre ise , mücadele ve biçimleri kendiliğinden değil , proletarya partisinin tayin edici fonksiyonundan doğar . " (D . Sesi , say ı : 59 , s . 2 8 ) Yalnızc a ü ç sayfa ötede , "sı n ı f müca delesinin kendisi insan iradesinin ürünü dür" diyen kişinin de , bu aynı y azar olduğunu geçelim . Biz H . Fı rat ' a göre
neyin ne olduğunu ondan dinleyelim : "Ne tek bas ı n a ekonomik kriz , ne de bunun varl ı ğ ı n'da tek başı na prop aganda , aj itasyon için devrimci bir yükseli ş yeterli değildir . Devrimci _ yüks_el iş nesn� l ve öznel çok karmaş ı k b ı r d ızı_ etkenın etkilesiminin sonucu olarak , kars ı l ı k l ı tek � tek grupl arın', partilerin ve s ı n ı fla rın iradesinden bagımsız olarak mey dana gelir . E konomik krizi bunun ıçın yeterlı ' 7 1 hareketinin kaba ma tery a saymak , list-iradeci anlay ı ş ı n ı n karşı tı değil ta kendisidir . " ( s . 139 , abç ) Yeterince ac ı k olması bir y an a , bu sözler TDKP ' y i � eleştirirken söylenir-: Fa kat TDKP teorisy eni, büyük bir p işk inlik le bunları gerisin geri H . Fı rat ' a yönelti yor . D . Sesi y azarı ndan ikinci bir örnek : " İ şçi ve emekçilerin ne zaman . eyleme geçeceğini H . Fı rat belirleyecek" ( s . 27 ) "Sı n ı fı n eyleme geçmesinin maddi koşulla rı olgunlaşmas ı n a rağmen , pratik eylemin ne zaman doğacağı , önceden masa başı n da tespit edilmez . " ( s . 2 9 ) Bunları bize , salt ekonomik kriz olgusunu veri kabul ederek , "önceden masa başı nda tespit edilen" bir ç ağrı yla , " işçileri ve emekçileri " , 1 9 8 1 y ı l ı nı n , 1 May ı s günü , sabah saatlerinde " üretimi durdurmaya" çağı ran bir önderliğin bi rinci dereceden sorumlusu biri söylüyor . H . F ı rat ' ı n kitab ı ndaki temel elestiri noktal arından biri , ( Bkz . s . 136-139) g'eri sin geri H . F ı rat ' a yöneltiliy or . P işkinÜğin de bir s ı n ı rı olmal ı ! Ama teorisyenımı z s ı n ı r tan ı m ı yor . Bu kadarı yeterl i .
GÜNEY AFRiKA ' DA COSATU VE UDF YASAKLANDI Irkçı Güney Afrika rej imi , 24 Şubatta ülkede y ı ll ardı r sürmekte olan s ı k ı yöne tim yasa ve uygulamalar ı n ı n daha da sertleştirildiğin i ; ülkenin en güçlü ilerici işçi sendikası COSATU ' nun ve Birleşik Demokratik Cephe ' nin ( UDF ) y asaklan dı ğ ı n ı açı kl adı . COSATU , ı rkç ı l ı ğ a ve kapitalizme k arşı mücadele eden işkolu sen dikaları n ı n , 1985 ' de oluşturduğu bir üst örgüt tür . Halen 600 bin dolayında üyesi vardı r . UDF ise 575 adet yasal kitle örgütleri nin sendikal arı n , vb . oluşturdu ğu , 3 milyon üyel i , Güney Afrika ' n ı n en güçlü y asal örgütüdü r . Bu faşist ı rkçı önlemleri n , Alman silah tekellerin in , atom endüstris inin sözcülüğ ünü y apan Bavyera Ey alet Başba-
kanı faşist StrauB ' un Güney Afrik a , Angol a , Mozamb ik ' e yapt ı ğ ı gezinin aka binde , meydan a gelmes i basit bir tesadü f olmasa gerek . İlk kez StrauB ' un ziy aret et ti � i , "bağım sız" bir Hornalan d ' ı n yönetimı_ n ı n , Güney Afrika ordusun ca değişti rilmesi nin ardı n dan ı rkçı rej im Angola ' y a saldı r mı ştı r . Botha , siyah işçileri n ve siyah halkı n her türlü y asal eylem alan ı n ı y as aklaya rak , başka bir deyişle , bir daha geri dönmern ek üzere gemiler i yakara k , siyah işçiler i ve siyah halkı zorla s avaşa davet etmekted ir . Nitekim ANC ( Afrika Ulusal Kongresi ) sözcüsü Tom Sebina , mücadelenin her yolla ve " devrimci zor"la birleştirilerek sürdüröleceğini açıklamıştı r . ·
Mart 1988
EKİ M
35
8 Mart
U luslararasi Kad1nlar G ünü Kadı n ı n sınıfl ı toplumları da öncele yen köleliği , anal ı k hukukunun y ı k ı lınası sonucu ort aya çı ktı , ve " k adın cinsinin büyük t arihsel yenilgisi" ( Engel s ) oldu . üretim sürecindeki yerini kaybeden kadı n , yönetimdeki yerın ı de erkeğe devretmek zorunda kaldı ; ekonomik etkinliğin d ı ş ı n a düşmesi d e mülksüzleştirilmesini getirdi . üretici güçlerin gelişmesi , artı -ürün , ticaret ve mülk edinmenin ortaya çı k ması "tarihte kendini gösteren ilk sınıf çat ı ş ması " , " ilk sı n ı f b ask ı sı "na , kadınlar ı n ikincil konuma itilip cins olarak ezilmesi ne yol açtı . Maddi y aşam tarzı ndaki bu gelişme kendine uygun ideoloj ik biçimleri de olusturdu . Ve birbirini izleyen tüm � s ı n ı flı topluml arın tarihi , en barbarın dan en "uygar " ı n a , kadı n ı n bask ı alt ı n a alı n ı p fiziki ve zihni t ü m yeteneklerinin köreltilmesi , din , k ültü r , y asalar , gele nek ve görenekler , gerıcı değerler ve öny argılarla aşağılanıp bir cins olarak ezilmelerinin de tarihi oldu aynı zaman da . Üretimden dı ştalanan kadına toplumsal üretimin yolunu yeniden açan kapitalizmin gelişmesi , büyük sanayi oldu . Kadı nları n kitlesel bir biçimde üretime katılması tarihi bir ilerlemeyi , kadı n ı n toplumsal durumundaki gelişmeyi ifade eder . Ve daha çok da , kapitalist sanay ileşmenin özell ikle gelişme döneminde , özgür ve ucuz emeğe duyduğu ihtiy acın sonucudur . " Kadının kurtuluşunun ilk koşulu , bütün kadın cinsinin yeniden toplumsal üretime dönmesidir" . Kapitalizm bu temeli y arattı ama , kad ı n ı n özgürleştirilmesi b i � y an a , onun kölelik zinci.r lerine yenilerini ekledi , ucuz emek gücü olarak azgı nca sömürdü , maddi ve manevi ol arak ezdi , en ağı r koşullara ve sefalete mahkum etti . Özellikle kapitalizmin ilk gelişim dö neminde kadı nlar öylesine insanl ı k dışı çalışma koşulları na mahkum edildiler ki , bir işgünü 18 saati bulab iliyordu . Öyle ki , 1857 y ı lı 8 Martı nda , Amerik a ' da bu koşullara b aşkaldı ran kadın işçilerin talebi " 10 Saatlik l.ş gün ü " dür . Kapitaliz min bu v ahşi sömürüsü , gittikçe daha çok kadını bir araya getirdi ve kapitalist sömürüye karşı başkaldırmaya itt i . Ve Amerikan işçi hareketi tarihinde kadın lar , 8 Martın Uluslararası Kadınlar Günü olarak kutlanması na da yolaçan , k apita list düzene karşı mücadelelerinin en güzel örneklerini verdiler . 8 Mart 1886 ' da tekstil işçisi kadı nla rın "Eşit i şe , Eşit Ücret " , sen dikal aşma
Nilgün E REN
ve oy hakkı için başlattı kları mücadele polis tarafı ndan kana boğuldu . 8 Mart 1908 ' de ise özgürlük ve eşitlik talepleriyle New York ' ta gösteriler düzen lendi . Amerikan Sosyalist Partisi 1908 Kong resinde Şubat ay ı n ı n son p azar ı n ı kadın lara oy hakkı ve diğer haklar için gösteriye ayırma kararı aldı ve bu k ı s a zamanda dev aml ı l ı k kazandı . 1910 y ı lı n da Kopenhag ' da I I . E nternasyonale bağlı Uluslararası Sosyalist Kadı nlar 2 . Konfe ransı nda , Alman işçi hareketi önderlerin den Klara Zetkin ' in önerisiyle , Amerika ' da Ş Martta grev esn asında çı kan yangında ölen kadın işçilerin anı s ı n a , bugünün " Uluslararası Kadı nlar Günü" olarak kutlanması n a k arar verildi . İ nsanlık tarihinin tüm toplumsal alt üst oluş dönemlerinde kadı nlar mücadelede yerlerini aldı lar ; 1789 Fransı z Burj uva Devriminde , Şehiır Meclisinin kapı larını ekmek diye zorl ayanla r , ve Versailles ' e doğru 8000 kişiyle yürüyenler kadı n işçilerdir . Ve 187 1 ' de Paris Komününün k adı nları , b arikatları n yiğit savaşçıları d ı r . 1917 yılı 2 3 Şubat ( 8 Mart ) ı nda ise Rus işçi kadınları Uluslararası Kadı nlar Günü nedeniyle Petrograd yolları nda ba rış ve ekmek isteyerek yürüdüler . Bu , çar lı ğı tümüyle tarihe gömecek gösterile rin ilki oldu ve Uluslararası Kadı nlar Günü Rus Devriminin b aşlangı c ı n a damga s ı n ı vurdu . *
sömürü , Kapitalizm kadına b ask ı , sef alet , kölelik sav aş ve yı k ı m getirdi . Ama diğer y andan da gitgide daha çok kadını üretim sürecine sokmakl a , kendine karşı verilecek savaşta proletarya ıçı n daha güçlü ve daha sağlam bir b irliğin ve mücadelenin , kadın ve erkek emekçile rin b irlikte mücadelesinin koşullar ı n ı y arattı . "Proletaryanın cinsiyeti yoktur . " Kapitalizmde proleter olarak erkeğe eşitle neo kadın bir s ı n ı f olarak sömürülürken , ezilen cins olma konumunu da tüm ağı rl ı ğ ı y l a taşımaya devam etti . Kapitalizm , kadını üretim sürecine sakınakla onun özgürleşmesinin önkoşulları nı y arattı ; ancak mülkiyetİn ve s ı n ı fların varlı ğ ı koşullarında , en " ileri" burj uva cumhuri yetler-i nde bile "özgürlük " , "eşitlik" , " demokrasi" köleliği gizleyen bir aldatma cadır y aln ı zc a . Hem ezilen bir cins , hem de ezilen bir s ı n ı f olarak kadını , geçmişin tüm zincir-
36
EKİM
Say ı : 6
lerinden kurtaracak olan bir sosyalist devrimdir . Proletarya kendi kölelik zin cirleriyle birlikte tüm kölel ik zincirleri nin k ı r ı lmasının ve kendisini bir s ı n ı f olarak ortadan k aldırı rken t ü m ayrıcalık ların da ortadan k alkmasınin maddi temellerini y aratacak , her türden eşitsiz liğin k aynağı özel mülkiyetİn v arlı ğına son verecektir . Kadı nın sınıf olarak ezilmesinin temelinde yatan olgu nasıl ki özel mülkiyet olmuşsa , onun cins olarak baskı altına alını p , aşağı lanması na , ikincil konuma itilmesine yol açan da bu aynı özel mülkiyet koşulları olmuştur . Bu gün burj uva bir akım olan femi nizm , bu olguyu görmezlikten gelmekte ; sınıf çelişkisinin yerine kadın-erkek geçirerek tüm s ı n ı flardan çelişkisini kadı nları tek bir talep etrafında -cins olarak ezilmişlikleri temelinde bir araya getirmeyi hedefleyebilmektedir . "Bağımsız" bir kadın hareketini savunan bu ak ı m , tarihsel temellerinden , toplumsal-sınıfsal içeriğinden koparılmış bir "erkek egemen liği" . olgusuna--repki olarak ortaya çı k makta , b ağımsı zlı ğı da bu çerçevede koymaktadı r . Kadı n-erkek eşitsizliğinin kökenini insan nesiinin yeniden üretiminde ve aile kurumunda gören ve bu temelde "erkek egemenliği "ne b ayrak açan feminizm , mevcut kurumlara ve kültüre de , kadını sınıf olarak değil de , cins olarak eziyor olma noktasında karşı çı kmakta , ama bunları n özel mülkiyetle , k ap italist üre tim tarzı yla olan bağını görmemeyi tercih etmektedir . Açıktır k i , ne egemen sınıfla rın " kutsal " ailesi , ne de i deoloj isi ,
(Baştarafı
s . 22 1 de)
kültürü kapitalizmin kendisi sorgulanma dan sorgulanamaz . Tarihsel-toplumsal gelişim y asal arı n ı n b ilgisinden ve sınıf çatı şması perspekti finden bu yoksunluk , kadı nın ezilmişliği nin nedenlerine , kökeninde y atan olguya inmek yerine , sonuçlara b akmaya ve bu sonuçlar üzerine burjuva görüşler üretme ye yolaçmaktadı r . İ ster klasik anl amıyla feminizm , ister se " sosyalist" etiketi i feminizm olsun ; cins olarak ezilmişli ği , sınıf olarak ezilmişliğin ön üne çı k arınakla , emekçi k adı nları sınıf kavgası ndan uzaklaştı r may a , bilinçlerini k arartarak mücadelele rini hedeflerinden sap t ı rmaya ve yazıaş tı rmaya hizmet etmektedir . Ve bugün bu akımı n , en çok da k üçük-burj uva yaz " aydın" ve "entellektüel " çevrelerde y ankı buluyor olması , y aşanan bir dönemin ardı ndan çok da şaşı rtıcı olmasa gerek . Kadı n sorunu toplumsal bir sorundur . Tüm diğer temel toplumsal sorunları n oldu ğu gib i , kadın sorununun da gerçek ve köklü çözüm ü , bu sorunu y aratan toplumsal koşulların yok edilmesiyle ola naklı d ı r . Bu bilimsel görüşü ort aya koyan Marksizm-Leninizm , birilerinin san dı ğı ya da iddia ettiği gib i , sorunun çözümünü hiç de maddi koşullar ı n değişi mine indirgemez . Özel mülkiyeti yok etme mücadelesinin , özel mülkiyetin , diğer tüm alanlarda olduğu gib i , kadın sorununda da y arattı ğı her türlü gerici fikirlere , değerlere kurumlara k arşı ideoloj ik-kültü rel mücadeleyle birleştirilmesini de bizzat Marksizm ön görür .
RE INHAUSEN
maktadı r . Ama nereye k adar? i şverenin cesareti nereden gelmektedir? İ şçilerin eylemleri , şimdilik düzenin temellerini , sermayenin güvenliğini sarsa rnamaktadı r . "Parlamentoyu işgal etmek " talebi şimdilik alkı şlarla karşılanan bir taleptir . Emperyalist Alman devleti , düze nin temellerine yönelecek bir eylemi bastırab ilecek ve böyle bir durumda işçilere sus payı verecek kadar madden güçlü görmektedir kendini . Öte y andan , Alman işçi sı nıfı ! ! . Dün ya Savaşı sonrası reformİst burj uva düşünc�lerle beslenmiş , DGB işçilere b ur= juva reformİst bilinci taşı m ı şt ı r . B . Alman burj uvazisi , dünyayı sömürüsünden , em p ery alist yağmadan bir k ı smını işçi sınıfına vererek B . Alman işçi sınıfının imtiyazlı bir konuma gelmesine , bir işçi aristokrasisinin oluşmasına yolaçmı ştı r .
• . •
Bu , DGB ' nin burj uva reformist politikası nın maddi temelini oluşturmaktadı r . Öte yandan Alman işçi s ı n ı fı n ı yön lendiren Marksist-Leninist bir komünist p artinin olmaması işçi eylemlerinin gücü nü zay ı fl atmakta , devrimci bir önderlik ten yoksun işçi eylemleri vurucu etkisini y ap amamaktadı r . Bütün b u etkenler nedeniyle eylemiere aktif k atı lması n a , ve en az 10-15 y ı ldır sendika üyesi olması na rağmen , işçiler hala kendi güçleri dışı ndaki güçlere bel b ağlay abilmektedir . Bunun tipik bir örne ği , Reinhausen ' de çal ı şan Türkiye ' li işçilerden 800 kadarı n ı n Krupp hissedarı Humeyni rej iminden y ardım dilemesidir . Her şeye rağmen , Reinhausen , işçiler ile işveren ve hükümet arası nda bir k uvvet denemesi , işçiler için önemli bir okul olmaktadı r .
Mart 1988
isy a n cı l a rı n ??
ncak
1 8 7 1 ' de Paris f? p f e d iye b i n a s ı n a
EKİM
37
s a l dı rı sı .
Pa ris Kom U n ü ve i l keleri T . GÖKE R "B iz g ü n ce l h a rekette
hepimiz Koro ü n e day a n ı yoru z "
LENIN
Tarihte zafer kazanmış ilk proletarya devrimi , proletarya dikt atörl ü� ün ün somut örne : p , Marksist teorin in zengileşmesinde , dev let ka rşısındaki tutumun netleşmesinde dönüm noktası olan Paris Komünü 1 nüıy üzerinden ll 7 yıl geçti . 72 günl ük ( 18 Mart-28 Mayıs ) ra� merl yaşamına Komün ü , p roletary a hareketi n in Paris programatik sorun ları n ı n her ele al ını şında , proletaryanın egemen sınıf olarak örgütlenmesinin somut biçimlerin in çözü münde tekrar tekrar hatırıanılan bir örnek olmuştu r . Sosy alizm adı na ortay a çıkan bütün akımlar , komünün ilkelerini benimsiyar olarak görünmelerine ra�men , onun ilkele gerçek savunucul arı gün ümüzde rın ın parmakla sayılacak kadar azdı r . Bugün , gerek düny ada , gerekse de Türkiye 1 de sosyalizm teorileri içinde en etkin akım revizyonizm ve reformizmdir , proletarya devriminin burj uva yorumudu r . P aris Komün ü , gerek ilkeleri ile , gerekse de toplumsal-pol itik içer q ı ile , ulusal b ir hareket de� il , ulusl ararası bir
harekett i r . Sosyal izm tartışm aları nın ya % un , sosyalizmin burj u va yorumunun ege men oldu � u günümüz koşullarında , Komü nün ilkelerin i yeniden incelemek , öğ ren rnek her sınıf bil inçli proleterin görevi dir . Komün nedensiz olarak do� m adı ; onu bir dizi nesnel zorunluluk do � urdu . Komünü hiç k imse bilinçli ve planlı hazırlamadı . olarak O p roletary anın kendilq inden bir girişimi idi . Ne sistemli b ir p rograma ve plan a , ne de tutarlı öncü bir birl i�e , devrimci teori ile silahl anmış sınıf partisine sahip ti . Ama o , tarihte ilk kez , sermayeye karşı savaş ilan ediyor , erne� in kurtuluşu için sav aş tığını bayra � ı na yazıyor , büyük bir kahraman lıkla "cennetin feth ine" girişi yordu . Burjuva düzen in asalaklı ğ ı n ı n , yozlu % unun kendin i gösterdq i , I I I . Napoleon İmp aratorl u � u 1 nun burj uvazinin çıkarları n a b ile yanıt vermedq i , burj u v azinin artık yönetemed i� i, ama proletary anın da henüz yönetecek durumda olmadı � ı u zun bir dönemin arkasın dan Komün , 18 Mart 1871 1 de ku ruldu . Bunalımdan çıkış ıçın Prusy a 1 y a savaş ilan edilmiş , b aşarısız lıkla sonuçlanmıştı . Bu koşull arda , 4
38
EKİM
Say ı : 6
E ylül 1870 ı de , proletaryan ı n en önde sav aşarak ilan edilmesini sa�ladı � ı cum huriyetin kurulmasından sonra , fırsat kollayan eski devlet adamı Thiers ve general Trochu adamları ile birlikte Belediye Sarayını ( Hotel de Ville ) ele geçirdiler ve Ulusal Savunma Hükümetini kurdul a r . Ulusal Savunma Hükümeti kısa sürede ulusal ihanet hükümetine dönüşe rek , P rusy a ile P aris ı i teslim anlaşması nı imz aladı ve ilk görev ol arak ağırlı J ı proleterlerden oluşan Ulusal Muhafız ı ı silahsızlandırmaya girişti . Bu olay , b ar d a3 ı taşı ran son damla oldu ve Komün ilan edildi . Marx , daha cumhuriyetin yeni ilan edildiJ i , Prusya ordusunun P aris k apıla rına day andı� ı , proleter hareket üzerinde Blankistlerin ve Pruodoncular ı n egemen oldu � u koşullarda erken bir ayaklanmay a girişmemesi için Fransa p roletary asını uy armıştı . Marx ı a göre o günkü koşullar da , proletaryanın zamansız bir ay akl an ma gırışımİ "umutsuz bir çılgınlık ola caktı " . Fakat , hareket b aşl adı� ında , Komün kuruldu�unda Marx , bu uyarısının sozunu b ile etmeden " cenneti fethetmeye" girişen P aris proletary asını sel amladı ve b ütün gücüyle savaşın teknik ayrıntıları da dahil , her konuda Komün savaşçıları na y ardımcı oldu , uy arılarda bulundu , zaaflarını eleştirdi . Marx ı ın Kom ün ı ün henüz yenilgiye kuruluşundan sonra , uğ ramadı � ı koşullarda kaleme aldı 3 ı "Fransa ı da İç Savaş" eseri , Komüncülere , teorik , politik , askeri konularda y ardı mı n eşsiz bir örneğ i idi . Marx Londra ı da y aşıyordu , ama sanki savaş Londra sok akl arında y aşanıyor gib i , komüncülere sav aşın ayrıntıları üzerinde önerilerde bulunuyor, taktikler veriyordu . Komünü ilan eden Ulusal Muhafız Merkez Komitesi kendini de geçici yönetim merkezi ilan etti ve daha sonra Marx tarafından erken bulunarak eleştirilen bir k ararla 28 Martta seçimlerin y ap ıl aca� ını açıkladı . Komün ilçelerden genel oyl a seçilmiş temsilcilerden oluşuyordu . Komün cüler üzerinde Blankistler ve Pruodoncular etkindi . Komün ulusal bir örgüt de� il , enter nasyonal ist bir örgüttü . Komün savaşçıla rı arasında b aşk a ulusl ardan b ir çok devrimci de vardı ; hatta Komün daha da ileri giderek bir Alman kökenli işçiyi kendine çalışma b akanı olarak seçti . Komün p roletaryanın sınıf çık arlarına y anıt veren ve burjuva devletin tüm b içimlerinin anti-tezi bir örgüt olmasına ra� men , tüm sömürülen , b aşkasının sır tından geçinmeyen tüm sınıfları temsil ediyordu . Sermaye tarafından , onun koru yucusu devletin ordusu ve b ürokrasisi tarafından y ı k ıma u� ratılan , ağ ır vergi-
lerle bunalt ı lan , savaş ı n y ı k ımı nın üze rine yık ıldıJ ı sın ıflardan biri olan küçük-burjuvazi ve iflas tehlikesi ile karşı karşıya olan d q er orta sınıf k atmanları Komünü destekledi . Marx ı ın ifadesi ile bu , "tarihte ilk kez" görülen bir olay dı . Zaten ekonomik koşulları gere� ı . k üçük-burj uvazi gelişecek bir harekete önderl ik edecek durumda de� ildi . Ya burj uva düzenin y a da proletary a devriminin destekleyicisi olarak davran mak zorundaydı . DiJer yandan , y ine tarihte ilk kez olarak , "eski reJ ime k arşı ayaklanan p roletary a , b iri ulusal , öbürü toplumsal iki görev b irden y üklen d i : Fransa ı nın Alman istilasından kurtarılması ile , işçi lerin kap ital izm boyunduru �undan sosya list kurtuluşu . Bu iki görevin b iraraya gelmesi , Komünün en özgün özell iJ ini oluştur"uyordu . ( Lenin , Komünün Dersleri , P aris Komünü Üzerine , Marx , E n gels , Lenin . s . 4 00) Komün kurulur kurulmaz , bir dizi ekonomik ve politik önlem aldı . Pol itik önlemler arasında , sürekli orduyu dağ ıta rak yerine halkın silahıanmas ı nı geçirme si , b ürokrasiyi da3 ı tarak , yöneticilerin toplumun denetimine sokulması , yöneticile rin seçimle işbaşına gelmesi ve gerekti ğ inde seçenler tarafından anında görev den alınması , Komün yöneticilerinin maa şının bir işçinin aldı � ı ücreti aşmaması ve 6000 Frank olarak sınır konması , 18 Mart Devriminden sonra tüm politik tutuk luların serbest bırakılması , k il ise ile devlet işlerinin ayrılmas-ı , p arasız halk eğ itiminin benimsenmesi en önemlileriydi . E konomik önlemler arasında ise , fırın işçilerinin gece çalışmasının y asaklanma sı , para cezal arının k aldırılması , y üzüs tü bırakılmış fabrik aların y azılması ve bu fabrik aların karşıl ı � ı ödenerek işçi b irliklerine devredilmesj , ipotekierin s atı şının durdurulması ve k ira ödemelerinin ertelenmesi sayılabilir . Fakat , bu önlemler içinde , hiç şüphe siz en önemlisi ve Komünün özsel nitelik lerini belirleyeni , burj uv a devletin y ı kıl ması- ile b irlikte , işçi sınıfının n asıl bir devlet örgütleyece� inin an ahtarını veren ordu ve b ürokrasi ile ilgili önlemlerdir . Daha sonra , Komün deneyinden hare ketle çıkartılan ve Komünist Manifesto ı y a en önemli düzeltme olarak giren ilkeyi Marx şöyle özetliyordu : " Ama işçi sınıfı devlet makinasını olduğu gibi almak ve onu kendi hesabına işletmekle yetinemez" ( Fransa ı da İç Savaş , agk . , s . 95 ) Marx ı a göre , proletarya egemen sınıf ol arak örgütleornek ve geçiş süreem ın devleti olarak proletarya diktatörlüğünü kurmak istiyorsa , devlet makin asını ve onun temel kurumları olan ordu ve b ürokrasiyi
Mart 1988 da� ıtmak , parçalamak zorunday dı . Komün bunu isp atlamı ştı . Pek i , Marx ı a göre , burj uva devlet makinası p arçal andıktan sonra , işçi sınıfı bunun yerine , geçiş devleti olarak nasıl bir örgütlenmeye gidecekt i , hangi kurumları oluşturacaktı ? Marx bunun yanıtını d a , Komün deneyin den hareketle veriyordu . Bu kurum parl amento olamazdı . Çünkü , p arlamentarizm bir kurum ol arak , burj u vazinin sınıfsal çıkarları n a yanıt veren bir kurum oldu � u gibi , işçi sınıfını n sanal amacı olan sınıfsız topluma ulaş masını sa� l ay an bir. kurum da olamazdı . Marx ı a göre bunun y anıtı Komündü . Peki Komün ün özelliğ i ne idi? " Komün p arlamenter bir örgenlik de� il , ama aynı zamanda hem y ürütmeci hem de y asamacı , hareketli bir gövde ol acaktı . Ayrıca , "polis siy asal öz n iteliklerin den hemen yoksunlaştırıldı ve komünün sorumlu ve her an görevden geri alınab i lir bir aleti durumuna dönüştürüldü . Yönetimin tüm öbür dalları ndaki görevli· ler ( memurl ar) için de aynı şey oldu . Komün üyelerinden aşama sırasının en alt düzeyine değ in , kamu görevi işçi ücretleri k arşılı� ı görülecekti . "Öbür kamu görevlileri gib i , yüksek adalet görevlileri ve y argıçlar da seçilir , sorumlu ve geri alınab ilir ol acaktı . "Paris , sadece kuşatma sonucu ordu d an kurtulmuş , ve onun yerine ço� unluğu işçiler tarafındna oluşturulan bir Ulusal Muhafızı geçirmiş bulunduğu için direne bil iyordu . Şimdi sürekli bir ku rum duru muna dönüştürülmesi sözkonusu olan şey , işte bu durumdu . Bu y üzden , Komün ün ilk buyrultusu ( k ararnamesi ) sürekl i ordunun k aldırılması , ve silahl anmış halk ile de� iştirilmesi oldu " ( Marx , age . , s . 99100 ) Komün ün bu ilkeleri , sosyalist devletin örgütlenme ilkeleriydi . Bu önlemler sadece p roletarya diktatörl üğünü ayakta tutma nı n , sosyalist demokrasiyi yerleştirmen in , düşmanları b astırmanın ilkeleri değ il , aynı zamanda , görevlilerin b ürokratlar olarak yozlaşmasın ı , toplumun üstünde bir güç haline gelmesin i önleyen , yeni tip bir insan y aratmanın , işçi sınıfı ve diğer tüm emekçileri aktif bir şekilde devlet yönetimine katmanın , devlet yöneti mının ayrıcalıklı bir iş olmaktan çık artı larak komün izme varmanın , devletin sönü şünü gerçekleştirmen in de ilkeleriydi . Şüphesiz k i , geriye dönüşler d q er şeyle rin y anısıra , bu ilkelerin hayata geçiril mesindeki zaafl arın ürünüydü , revizyo n istler tarafından bir kenara atılmasının ürünüydü . Yoksa , bazıları n ı n sandı ğ ı gib i , pol itik çoğulculu�un olmamasının , p rolet arya diktatörlüğ ünün " aşırı terörü" nün sonucu değ ild i . Marx , daha Komünün
EKİM
39
yenilgisinin üzerinden hen üz dört ay bile geçmeden , Komün deney in in proletarya dikt atörlüğ ünün zorunlulu�unu ortay a koydu� unu belirterek , " işçi sınıfı kurtu luş hakkını savaş alanında kazanmalı dır" diyordu . " Komünün gerçek gizemi şudu r : O özsel olarak bir işçi sınıfı hükümeti , üreticiler sınıfının temeli ükçüler sınıfına karşı savaşımının ürünü , iktisadi kurtuluşunun gerçekleşmesini sa�layan en sonu bulun muş siy asal biçim idi . "Bu son koşul olmasaydı , komünsel kuruluş bir olanaksızlık ve bir aldatmaca olurdu . 11 ( Marx , age . , 103 ) Bu ilkeler , dün olduğu g ib i , bugün de , değ erinden bir şey kaybetmeyen proletary anın toplumsal kurtuluşunun ö l ümsüz il keleridir . •
KOMÜNÜN YEN İLGİSİ Komünün ilkerini savunman ı n , y aşat manın yolu , Komünün yenilgisine neden olan zaaflarının doğ ru bir şekilde anla şılması ile olanaklı dır . Burj uva ve Marxizmin k üçük-burj uva sosyalistleri , liberal yarumcuları Komünün zaafları n ı fazilet olarak göstererek proletarya devri m ine , proletarya diktatörlüğ ünün devrimci içeri� ine ve uygulamalarına karşı sav aş= mışl ardı r . Tarihte ve günümüzde bunun bir dizi örneğ i vardı r . Komünün y ararlanarak zaaflarından zaman kazanan Versay ( Versailles ) Hükü meti , P rusya burj uvazisinin de y ardımıy l a , 21 Mayıstan itibaren Komüne karşı açı k saldı rıya girişti . Bir hafta boyun ca, P aris kanlı çarp ı şmal ara , b arikat s av aşıarın a sahne olmu ş , burjuvazi kadın ve çocuk demeden vahşi bir k atliama girişmişti . 30 bin kadar Par isli öldürül müş , sonradan bir çoğ u idam edilen 4 5 bin kadarı tutuklanmı ş , binlereesi zinda na atılmış vey a sürgün e gönderilmiştir . P aris , her meslekten b inlerce en iyi işçi önderini ve savaşçısını kaybett i . Marx , Komünün zaaflarından dolayı yen ilgiye do� ru gittiğin daha Komünün kurulmasından kısa süre sonra , Nisan b aşlarında görüyordu . Marx , 6 Nisan tarihli L iebknecht ı e y azdığ ı mektupta , "Parisliler yenil iyor , bu açı k , ve kendi kusurları ile , ama bu , en sonu aşırı bir dürüstlükten dağ an bir kusur" diyordu . Marx , en b aşta " Fransa ı da İ ç Savaş" adlı eserinde ve di�er konu ile il gili değerlendirmelerinde , Komünün zaafı ola rak , " aşırı dürüstlük "ten , " vicdan titizli ğ i " n den , " hoşgörü " den sık sık sözeder . Engels de , C . Terzah i ı ye y azdığ ı mek tup t a , Komünün zaafını bir cümlede toplar : "P aris Komünün y aşamına malolan şey , merkeziyetçilik ve otorite eksikliğ i oldu . "
40
E Kİ M
Sayı : 6
Lenin ' e göre ise , "p arlak bir zaferin meyvelerini iki y anılgı yoketti " . Bunl ar dan b iri , "proletarya y arı yolda durdu : Mülksüzleştiricileri mülksüzleştirmeye giri şecek yerde , ülkede , ortak bir ulusal görev ile b irleşmiş yüce bir adaletin kurulması üzerine düslere k ap ıldı . . . İ k inci y anılgı , proletary anın çok büyük y üce gönüllülüğü oldu ; düşmanları orta dan k aldıracak yerde , proletarya onlar üzerinde manevi bir etkide bulunmaya ça lı ştı , iç savaştaki salt askeri eylemlerin önemini savsadı . " ( age . , s . 4 0 2 ) Bütün bunların sonucu olarak , Komünü ilan eden Ulusal Muh afız görevi çabuk bıraktı , hemen seçimlerin örgütlenmesine girişti ; Ulusal Muhafız Komün ilan edil dikten hemen sonra , Versay ' a k açan hükümet üzerine gözüpek b ir saldırı düzenlemedi , düşmanın zaman kazanması na fırsat tanıdı ; burj uvaziyi teslim olmaya zorl ayacak en önemli önlem ol arak b an k alara el koymadı ; gerekli askeri tedbirleri almadı , Versay Hükümeti savaş tutsaklarını idamlarla yok ederken , acı masızca kurşuna dizerken , Komün aynı şekilde karşılık vermedi , sonradan aldı0cr ı misilierne kararını hayata geçirmedi vb . Kuşkusuz , P aris işçi sınıfının yeterli b ilinç ve örgütlenme seviyesine sahip olm aması , en b aşta gerçek bir sınıf p artisinden , devrimci teori ile don anmış öncü b irlikten yoksun olması , Komünde Blank istlerin ve Proudhoncuların etkin olm ası , Komün örgütlenmesini ülkenin (Baştarafı
s . 2 ' de)
AYRIMLAR o
o .
Sosy alist p rop aganda ve aj itasyon ıç ın temel bir araç olan gazetemiz E Kİ M ' in y ayın hayatına girmesi b ize güç verdi . EKİM tarafından ortaya kon an Marksist oportünist TDKP ' nin görüşler Len inist k anadında panqe ve moral bozukluğuna yolaçtı . Kendi tabanlarında siyasal tar tışmayı y asakladılar . Öte y andan komü n istler , işçiler ve genç devrimciler E Kİ M ' i ilgiyle okuyarlar . Onun fik irlerini tart ı şıyorlar ve k itlelere y ay ıyorlar . G azete mizin etkisi gittikçe güçlen ip y aygınlaşı yor . ayrışma ve saflaşma Bir ideoloj ik döneminin y aratmış oldu ğ u karmaşıklı ğ ı geride bırakıyoruz . Fakat bu karmaşanın izleri hala v ardır ve b ir süre dah a devam edecektir . Gelinen yerde k üçük-bur juva devrimciliğ i ile ayrım noktal arımız somutlanmış ve anlaşılır hale gelmiştir . Başlangıçta siyasal öny argılar ve bilinen b azı spekülatif sapıantılar dışında k al a b ilen , gelişmelerin objektif olarak irdele me ve ona göre tavır alma sağ duyusunu göstermiş olan arkadaşların hemen hepsi , Lenin ist yöneliş ile k üçük-burj uva tutucu luğu arasındaki ayrım çizgilerini anlaya-
diğer alanlarında y ay gınlaştırmaya za man bulamaması gibi etkenler de , Komü nün yenilgisinin belirleyici etkenler oldu . Fakat , bütün bunlara rağ men , Paris kada r , b arik atıarına son işçileri en gözüpek k ahramanlık örnekleri sergileye rek mevzilerini savundu . Komüne sonuna dek bağlı kalan işçiler oldu . Komünü ilk b aşta krallıJ a dönüşten korkarak destek leyen burj uva cumhuriyetçileri, Komünün proleter n iteliğ ini , sermayeye k arşı bir hareket oldu kl arını gördükleri zaman , küçük-burj uvazi ise , Komünün yenilgisini kaçınılmaz gördüğü zaman terkettiler . Bir kez daha , her sınıf kendi konumuna uygun tavır sergiledi . Bu durumda mütte fikleri tarafından y üzüstü bı rakılmış , düşman tarafından her taraftan sarılmış ve destekten yoksun bı rakılmış Komünün yenilgisi k açınılmaz olacaktı , n itekim olan da bu oldu . Z aafı ve eksiğ i ne olursa olsun , P aris Komününün anısı sadece Fransız proletar y ası için değ il , dünya proletaryası için de kutludur . "P aris toplarının gürlemesi , proletaryanın en geri k atmanlarını derin uykulardan uyandırdı ve sosyalist dev rimci prop agandaya her yerden yeni b ir atılım verdi . Bu nedenle Komünün y apıtı ölü değ il , şimdiye değ in her birimizde y aşadı o. Komün davası , toplumsal dev rim davasıdır , düny a proletary asının davasıdı r . Ve bu anlamda ölümsüzdür o . " "Paris ' teki y azgısı ne olursa olsun , o dünya turu y ap acaktır" ! b iliyorlar . Küçük-burj uva devrimciliğ inin k arşı devrim dönemindeki kolay yenilgisi , ille gal örgüt ve faal iyetten kaçış eğ ilimini güçlendird i , legalizme yolaçtı . ' 80 önce sinde illegal b ir sınıf örgütü zaten y ar atılamamıştı . Devrimci h areketin ye n ilmesiyle , bu doğ rultuda atılmış b az ı ilk adımlar da hedefinden şaştı . Refor mİst ve revizyonist çevre ve grup lara gündoğ du . TİKP ' l i revizyonislerin önderli ] in de geliştirilen Sosyalist P arti kurma faaliyetine revizyonist cephenin öteki kanadında TBKP ' n in legalleştirilmesi ça b ası eşlik ett i . Böylece diktatörlük tara fından y aratılmaya çalışılan devrimden umudunu kesme ve legal p artiler kurarak burj uvazinin ız ın verd q i ölçüde siyaset y ap ma düşüncesi revizyonist çevreler tarafından hay ata geçirilmiş oluyor . Bu durum karşısında b iz komünistlerin önünde yenilgi dönemin in y arattı ğ ı iliega liteden k açış ve y asal olana ilgi e ğ ilimi ni kırmak , burjuvazinin rızası hilafına v arolacak , y ı ğ ınları eğ itme , örgütleme ve seferber etme görevlerini yerine getirecek illegal bir sınıf örgütü yaratmak gibi ciddi ve ağ ır bir görev durmaktadır . K . YAYLA Ocak 1988
Mart 1988
EKİM
41
Sosyalizmi n mi yoksa sosyali z m sahtekarla rinin kri z i mi ? AEP 9 . Kongresinde Ram iz Alia Yoldaş şunlar ı söylüyordu : " Marksizm-Leninizmi ve sosy al izmi karaıayıp , saldırmak için yoğ un kampanya b aşlatıldı . Burjuva ideo loglar ı bugünkü k ap italizmin Marks ve Lenin dönemindeki k ap italizm ile aynı olmadı� ı n ı , onun büyük ölçüde ekonomik , sosy al , politik ve b aşka bir çok alanl ar da değ işikliğe uğ radı� ını öne sürerek Marksist teorinin eskidi � in i ve geçerlili & ını y itirdi � in i , k ap italist toplumdaki gelişmeyle proleter sosyal ist devrimin gereksiz hale geldi�ini ve günümüzde art ı k bilimsel-teknik devrim ile kapita lizm ve sosy alizmden daha ileri bir toplum y arattı� ın ı iddia ediyorlar . Bi linçli olarak Marksizm ile modern revizyo n izmi aynı kefeye koy ara k , ikincinin kriz ve ve Marksizm-Leninizm hezimetlerini sosy alizmin kriz ve hezimetleri olarak göstermeye çal ı ş ı yorlar . " Marksizm-Lenin izme karşı y ürütülen bu anti-komünist karalama kamp anyasın ı n içer ıg ını sonuç olarak gerçek b ilimsel sosy alizmle ilgili burjuva spekülasyonları oluştu ruyor . Özellikle bir dizi de� Fşiklik ve yeni olgunun ortaya çıktığı İ k inci Dünya savaşı sonrası dönem şiddetle bir çok hayati önemde sorunu toplumsal güçlerin gündemine dayatmıştı . Bu problemler araştırılınalı ve çözülmeliy di . Mülk sahibi s ı nıflar , emperyalist burjuvazi ve reviz yonistler Marks ve Lenin ı in devrimci öğ retisinin bir çok temel prensibi üzerin de şüpheler uyandırmak ve onları demode ve aşılmış oldukları iddiasıyla reddetmek için bu durumu istismar ett i . Bu dönemler " koruyucuların ı n " burj uva toplumunu güy a içinde kapitalizmle sosya lizmin k ay naşıp b irleşti� i " genel refah " toplumu , " tüketim toplumu" , " k apital izm ötesi" toplum veya "endüstri ötesi" toplum olarak pohpohladıkl arı dönemlerdi . Burj u vazi devrimci sını f mücadelesinin gereksiz ve anlamsız oldu�unu isp atlamak için bütün ideoloj ik y alan makinesini harekete geçird i . Buna ra� men burjuv azinin yo� un demagoj isi kap italist toplumun sert ve acı gerçeğ ini , derin sını f çelişkilerini , kapi tal ist sömürünün b içimini ve boyutunu gizlerneyi b aşaramadı . Siy asal ve toplum sal gerginlikler zorunlu olarak sosyaliz min sorunları , onun zaferinin yollar ı , onun gerçek toplumsal , ideoloj ik ve
ahlaki özell ikleri , belirtileri ve karakte ristiklerinin ortaya çıkmasına yol açacak tı . Merkezinde sosyalizmin bulunduğ u bu tartışmada bütün ideoloj ik akımlar sosya lizmin özell iklerine , onun örgütsel , ekono mik ve ideoloj ik yapısına s ı nır koyma çabalarında b irleşiyorlardı . hayalini Eurokomünistlerin kurdu � u sosy alizm , alty apı ve üsty apısında k api talist ve sosyalist unsurlar ı n sınıf mülk iyeti ve politik p artiler alan ı nda ıçıçe geçti� i iki karakterli bir toplum olarak ortaya konulur . Yani söz konusu olan bütün sınıflar ı n , bütün partilerin ve bütün ideoloj ilerin bir devleti ve toplumudu r . Benzer bir sosyalizm fikrine Fransız revizyonistleri de sahipti r . Onlara göre bu toplum özel mülkiyet temelinde bir ekonomi sektörü ve toplumsal mülkiyetin diğ er biçimleri y anında demokratik milli leştirmelerden oluşan yeterli bir bütünlü ğe ihtiyaç duyuyor . C arillo ı y a göre bu sistem ekonomi alanında , içinde mülk sahiplerinin sadece ekonomik olarak de ğ il , ayn ı zamanda çıkarların ı temsil edecek bir çok politik p artinin de örgüt lendikleri bir siy asi rej imi n iteleyen kar ı şık bir k araktere sahip olacak . Bu durum politik ve ideoloj ik çoğ ulculuğun bir parçası olacaktır . Buradan ortay a ç ı k ı yor k i , böyle reçetelerle sosyalist karakterli bir toplumsal oluşumun ortaya çı kması şöyle dursun , herhangi bir toplumsal oluşum bile inşa edilemez . Modern revizyonistler tarafından da "sosy alist" oluşurnlara "özyönetimli sosya lizm " , "milli sosyalizm " , " gelişmiş sosya lizm " , " gerçeklikte varolan sosyalizm " , "olgunlaşm ı ş sosy alizm" , " çok olgun sos y alizm" gibi yen i , sozumona sosyalist etiketler y apıştırıyorlar . Marksizm-Lenin izmin klasiklerince for müle edilen ve savunulan gerçek b ilimsel sosyalizm vaktiyle Sovyetler Birliği ve bir takım ülkelerde gerçekleşti ve oralarda bir süre hay at buldu . O, bu gün sosyalist Arnavutluk ı ta y aş ı yor ve gelişiyor . Ger çek sosyalizmin hiçbir zaman hiçbir ülkede var olmadı� ı n ı , Lenin ve Stalin tarafı n dan Sovyetler Birl(� i ı n de inşa edilen toplumun güya "sosyalizmin bir deformasyonu" , evet hatta bir " hilkat garibesi " oldu�unu , Arnavutluk sosyaliz minin de geri bir ülkedeki biçimsel , ·
42
E Kİ M
Sayı : 6
ilham ver ıcı olmaktan uzak bir deney olduğ unu ispat için oportün istlerin , yani Eurokomünistlerin denemeleri , kısaca , bir öğ reti ve tarihi tecrübe olarak sosy alizm karşısında düşman zihniyetli bir tavr ı n , varolan burj uva düzenini rahatsız edici şeylerden koruma çabaları nın ifadesidir . Bu spekülasyon çab alarından kolayca sosy alizm düşmanlarının bir kaç temel Birinci ortay a çıkarabiliriz . niyetini olarak : Onu kendisinden farklı hatta zıt karakterli diğ er toplumsal b içim ve sis ayıran , sosyo-ekonomik bir temlerden formasyon ol arak sosy alizmin genel , ger çekten zorunlu özelliklerini inkar etmek ıçın sosyalizmin inşasın ı n ve devrimin genel k anunları inkar edilmeye çal ı şıldı . İ k inci olarak ; işçi sınıfının ve onun devrimci politik p artisinin yönetici önder rolünü inkar etmeye ve onsuz eski toplu mu yı kınanın ve toplumu komünist temel lerde inşa etmenin mümkün olmadığ ı , p roleter devrim reddedilmeye çalışılıyor . Üçüncüsü ; b ilimsel sosyalizm "topyekün kriz" içindeymiş gibi gösterilmeye çalışı lıyor . Sanki sosyalist düzen ve onun öğ retisinin bir ideoloj i ve doktrin ol arak dayanabileceğ imiz hiç belirli ve b irleşti r ıcı kesin temelleri · yokmuş , buna uygun bir gerçeklik , genel geçerli bir tecrübe ve dünya çap ında kabul gören ve üzerin de b irleşilen gerçek bir örnek yokmuş gib i . Burj uva ve revizyonist ideologlar k apitalizmin krizine p aralel sosyalizmin "kriz" inden b ahsediyorlar . Z aman zaman uluslararası sempozyum larda , konferanslarda sosyologlar , tarih çiler , filozoflar ve her renkten burj uva ve revizyonist ak ı mlar "sosyalizmin kri zi"nden sosyalizmin kendi değ erlerini yürürlüğe koyma b aşarısızlığ ından söz ederek kendi b ilgi kurumlarına day anan çoğulculuğu ve " açık marksizm " i öğ ütlü yorl ar . Bu "gayretkeş teoriler" uluslara rası komünist ve işçi hareketindeki k argaşalı k , Sovyetler Birliğ i ve başka ülkelerdeki " sosyalist" yol ve modellerin çokluğu temelinde inşa ediliyor . Burj uvazi "sosyalist sistemin krizi"nin bir ifadesi olarak da geçenlerde Mihail Gorbaçov ' un SBKP MK Plenumunda gürültülü bir şekilde açıkladı ğ ı ekonomik , siy asi reformları ·ve yeniden y apılanınay ı gösteriyor . Bu ple numdaki Sovyet revizyonist p artisi genel sekreterinin sansasyonel demagoj i ve y alanları Sovyetler Birliğ i ' n deki , her geçen gün günümüzde k ap italist ülkelerde hüküm süren krize daha çok benzeyen , çok yönlü bunalımı gizleyemez . Batı burj uvazisinin Sovyetler Birliğ i ' nde "sos y alizmin krizi" olarak nitelediğ i şeyin gerçekte bu ülkede çoktan restore edilmiş k ap italist sistemin krizi olduğu son derece açık görülüyor .
Burj uvazi ve oportünist yaltakçılar ı "sosy alizmin krizi"nden sözediyorlar . On ların amaçladıkları b ütün dünya halkları ve emekçileri arasında şaşkı nlık yarat mak , mücadele perspektiflerini karartmak , sosyal ve milli kurtuluş ı ç ın doğru devrimci yoldan alıkoymak , sosyalist düzenin üstünlüğü ve sosyalizm ideali üzerindeki çal ı şanların ümit ve güvenle sarsmak , onları Marksist-Leninist r ın ı ideoloj inin nüfuz alanından kop ararak ideoloj ik -alanda silahsız bırakmaktır . İşte burj uv azinin esas amacı budur . Aynı zamanda bu revizyonist ve k arş ı -devrimci spek ülatörlerin ona en b üyük yardımları dır . Bir takım ülkelerin y aşadıklar ı reviz yonist geri dönüşler bir tecelli , bir zorunluluk değ il dir . Bu , tarihsel gel işim sürecinde sosyalist inş a , devrimin temel yasaları , sosyalist ilke ve normların çiğ nenmesi ve ihlal edilmesinin sonucu oluşan bir sapmadır . Bu yaklaşım dev rimci süreci keserek karşı -devrimci , an süreci ti-sosyalist koydu . yürürlüğ e Marksizm-Leninizmin y asaları , ilkeleri ve norml arı savunulup hayata geçirilseydi sosyalizm davası garanti altına alınır ve yenilmez olurdu . Enver Hoca yoldaş , "günümüzde ne revizyonistlerin sözde sosyalizmin taklit etmek ne de yeni bir sosyalizm keşfetmek sözkonusudu r . Sosyalizm mevcuttur , p ratik ve teorik olarak kendisini geliştirmekte dir . Sosyalizm Marksist-Leninist teoride ifadesini bulan bir dizi tarihi tecrübelere sahiptir ve bunlar hayatın içinde kendi lerini kanıtl adılar . Devrimci güçler bu teoriye dayanarak ve onu her ülkenin kendi şartların a uygulay arak sosyalizme giden doğru yolu bulacaklardı r . İşte , her türlü vary antıyla revizyonistlerin sözde sosy alizmi ve sahte "öğ reti"leri politik , ideoloj ik , ekonomik , manevi b ütün yönle riyle b at aklığ ın içinde çırpınıp duruyor . Arnavutluk Emek Partisi ve Enver Hoca yoldaş böyle bir sınırı yalnızca Mark sizm-Leninizmin devrimci klasiklerinin düşünceleri temelinde k anıtlamadıl ar , on lar bu s ı nırı sosy alist Arnavutluk ' un tecrübeleri ve devrimci gerçekliğ inde , ölmez öğ reti ve yapıtlarında da somutlaş tırdılar . Devrimci mücadele süreci boyunca sosyalizmin av antaj larının ve sosyalist değerlerin b ilinç ve inancını k azanan Arnavutluk halkı , sosyalist düzenin eski k ap italist düzen karşısındaki üstünlüğ üne olduğu k adar emperyalist sadakalarla ayakta duran modern revizyonizmin sahte sosyalizmdeki b aşarısızlığ ı n ı , onun b ü yük fiyaskosunu da öğ rendi . B iz bu melez modelleri ve bilimsel sosyalizmle hiçbir (Devamı
s . 24 'de)
Mart 1 988
EKİM
43
Berthold Brecht OKUMUŞ BİR İŞÇi SORUYOR Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim? Kitaplar yalnız kralların adını yazar. Yoksa kayaları taşıyan krallar mı? Bir de Babil varmış boyuna yıkılan, kim yapmış Babil'i her seferinde? Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar altınlar içinde yüzen Lima'nın? Ne oldular dersin duvarcılar Çin Seddi bitince? Yüce Roma'da zafer anıtı ne kadar çok! Kimlerdir aca!ba bu anıtları dikenler? Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri ? Yok muydu saraylardan başka oturacak yer dillere destan olmuş koca Bizans'ta? Atlantid'de, o masallar ülkesinde bile, boğulurken insanlar uluyan denizde bir gece yarısı, bağırıp · imdat istedilerdi kölelerinden. Hindistan'ı nasıl aldıydı tüysüz İskender? Tek başına mı aldıydı orayı? Nasıl yendiydi Galyalıları Sezar? Bir ahçı olsun yok muydu yanında onun ? İspanyalı Filip ağladı derler batınca tekmil filosu. Ondan başkas ı acaba ağlamadı mı? Yedi Yıl Savaşını İkinci Frederik kazanmış ha? Yok muydu ondan başka kazanan?
BRECHT 90 YAŞINDA . . .
Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı. Ama pişiren kimler zafer aşını? Her adımda fırt demiş fırlamış bir ·l;ı üyük. adam. Ama ödeyen kimler harcanan paraları? İşte bir sürÜ olay sana Ve bir sürü soru.
(Çeviren: A. Kadir)
M. Çayan ve arkadaşlarini an•yoruz 30 Mart 1 972 Bu tarih , THKP-C lideri M ahir Ç ay an ve dokuz arkadaş ı n ı n oligarşi tarafı ndan Kızıldere ' de katıedilişinin tarihidir . Savaşçı ları n ağz ı n dan "biz buraya dönmeye değil , ölmeye geldik" şi arı na dökülerek , günümüzün kuşaklar ı n a ihti lalci bir gelenek b ı raktı Kızı ldere . O dönemin devrimci hareketinin tarih sel önemi ; bir ilk adı m olarak , refor mizmden sert bir kopuşu ifade etmesinde dir . İcazet s ı n ı rları n ı n d ı ş ı n a cık arak oligarşiye cepheden saldı rıldı . Devrimci-demokrasiyi temsil eden o dönemin devrimcileri düşünceleri ve in anç ları konusunda tam bir içtenliğe sahipti-
ler . Sosyalist oldukları nı ve proletarya adı n a hareket ettiklerini düşünüyorlardı . Ancak , onları n bu yöndeki içtenliklerine karş ı n , savundukları sosyalizm anlayışı bir tür küçük-burj uva sosyalizmiydi . Ciddi ihtilalcilerdi ve siyasal mücade leyi ciddiye ald ı l ar . Düşündükleri gibi davrandı , düşündüklerini uyguladı lar . Özverileri boşa gitmedi . Ardları n dan gelen kuşağa umutsuzluk değil , umut taş ı dı l ar . Karamsari ı ğı değil , iyimser olmayı öğrettiler . Teslimiyet ve ihaneti değil , dövüşmeyi miras bı raktılar . Görev , bu kez , proletarya ihtilacisi bir kuşak yetiştirmektir .
EKİM
44
Sayı : 6
EKiM'i GÜCLEN DiRMEK iCiN ,
,
GÖREV BAS/NA ! ,
EKİM, yeni kurulmuş Marksist-Lenin ist bir örgü tün illegal y ayın organı . Düzenli bir periyadla 6 . sa yısı bulunuyor . çıkmış İ leri işçilere ve devrimci lere hitap ediyor . Coşkuyla k arşılandı , ilgiyle okunu yor . E Kİ M , sadece bir pro p aganda ve aj itasyon aracı değ il , ihtilalci bir işçi örgütünü inşa etmenin de arac ı . E Kİ M , sadece bir yayın organı değil ; bu g ünkü koşullarda geçici olarak , komünist bir örgü tü , örgütümüzü de simgeli yor . E Kİ M , ihtilalci bir işçi p artisi , sosyalist bir işçi hareketi y aratma yolunda bir umut , bir ışıktır . O ' n a sıkı sıkıya sarılmak , desteklemek , güçlendirmek tüm gerçek komünist! erin , işçi sınıfı davasına b ağlı devrimcilerin ve tüm sınıf bilinçli işçilerin görevidir. EKİM ' in güçlendirilmesi okuyucularının manevi ve b ağlı . maddi desteğ ine Bugüne k adar örgütün ya kın çevresinin maddi des teğ iyle yürüdü . Ancak şim di bütün okuyucul arının maddi desteğine ihtiyaç duyuyor . Bu nedenle bir BAG IŞ KAMPANYASI açıyor . Böyle b ir k ampanyayı aç mak zaten gündemimizde talep olmasına rağmen , okuyuculardan geldi . Bu oldukça sevindirici . İşçilerimizin muazzam ekonomik sıkıntılar içinde olduklarını , düpedüz fiziki y aşama savaşı verdiklerini biliyoruz . Zaten bu ı durum gozonune alınarak , gizli b asım hayli masraflı olma sına rağmen , EKİM ' in fiya-
tı 500 TL olarak saptan mıştı . Ancak , birkaç gün k alma p ahasına da aç olsa , sınıf bilinçli işçile rin E Kİ M ' i desteklerneyi bir sayacaklarını görev da biliyoruz . Komünist örgüt ve komünist basın , işçi sınıfının ücretli kölelikten ku rtuluşu mücadelesinde en önemli iki silahtır . Sınıf bilinçli işçi bunu asl a Bunları unutmamalıdır. kurmak , güçlendirmek , ya şatmak görevi en b aşta ona düşer . Bu bakımdan ekonomik durumu buradaki işçilerden çok farklı olan yurtdışın daki işçilerden , maddi ola rak en fazla desteğ i bekle mek hakk ımızdır ; onların da nispeten kolay yerine getirebilecekleri bir görev Maddi destek , dir bu . diğerleri yle k ı y aslandığ ın da , sıradan bir destek
sayılır . Yurtdışındaki iş çiler buradaki yoldaşları nın maddi destekle hiç kıyaslanmayacak fedakar lıkları da göze alarak çalıştıklarını kuşkusuz bi liyorlar . E Kİ M ' e y apılacak maddi k atkıların yalnızca gazete mizin y aşaması için değ il , hatta daha çok örgütsel inşa ve siyasal faaliyeti mizde kullanılacağ ını be lirtmeye gerek bile yok . sınıfı geleceğ ini İ şçi ancak kendi elleriyle ha zırlay ab ilir . EKİM geleceğ i k azanmak , sosyalizmi kur mak için savaşıyor. O h alde E Kİ M ' i dağ ıt mak , y aygınlaştırmak , her türlü k atkı ile · zenginleş tirmek , güçlendirip k alıcı kılmak için GÖREV BAŞINA !