“Yediğimizin farkında mıyız?”
AĞUSTOS 2012 YIL:1 SAYI:5
Konuk:
Geçmişten geleceğe yolculuk
SAFRANBOLU BELEDİYESİ
Vakit varken
HELALLEŞELİM!
Görüş:
SALİH YÜKSEL
Helal belgelendirme ve akreditasyon GIDALARDAKİ HELALLİK HARAMLIK ÖLÇÜLERİ
GIDADA HELALLİĞİN ÖNEMİ FARUK BEŞER Medine’de
Ensar Muhacir Kardeşliği
ADEM APAK
Türk Dünyası Koordinasyon Vakfı Türk Dünyasında Ramazan
ARAKAN’da
BATI TRAKYA’DA
SURİYE’de
RAMAZAN VE BAYRAM Ahmet METE-İskeçe Müftüsü
KEŞMİR’de
Bulgaristan’da
FİLİSTİN’de
Ramazan sevinci Endonezya “Jakarta’da”
Ramazan
ORUÇ TUTUNUZ SIHHAT BULUNUZ AYŞEN KURAN AKYILDIZ İSLAM ÜLKELERİ İÇİN STARDARTLAR VE YÖNTEM ENSTİTÜSÜ
SMIIC
AFGANİSTAN’da IRAK’ta
DOĞU TÜRKİSTAN’da ÇEÇENİSTAN’da PATANİ’de
ORUCU GÖZYAŞI İLE AÇTIK!
2
www.dunyahelalgidabirligi.org
Lezita Ăœretim Tesisi Piliçleri Tek Tek Elle Kesiyor www.lezita.com.tr adresine girerek Ăźretim tesisimizi, elle kesimi 7/24 izleyebilirsiniz
www.dunyahelalgidabirligi.org
3
Hoş geldin Ramazan
Ayşen KURAN AKYILDIZ
E
vimize, gönlümüze gecemize gündüzümüze hoş geldin.
Ben Ramazan ayının verilen bir fırsat olduğunu düşünürüm. Yeni doğan güneşin dünyayı aydınlatıp yeni umutları doğurduğu gibi Ramazan da bize yeni fırsatları değerlendirmemiz için bir umuttur. Dünyamız kirleniyor, denizler kirleniyor çevremiz kirleniyor. İnsanlar kirleniyor. Nasıl mı? Yalanla, gıybetle, bencillikle, kavgalarla, düşmanlıklarla kirleniyor. Elimizde bir sihirli değnek olsa da kirlenen denizleri, kirlenen çevreyi temizleyebilsek. Ama maalesef yok böyle bir değneğimiz. Ama kendimizi temizleyebiliriz. Nasıl mı? İşte Ramazan bizim için hem maddi hem manevi bir temizliktir. Nasıl ki 30 gün boyunca gündüzleri yeme içme işi olmadığı için karaciğer, midemiz kendini onarmaya başlıyor ve kendini yeniliyor ise, Ramazan ayı geldi diye arttırdığımız sadakalarımız, verdiğimiz iftar yemekleri, zekatlarımız yardımlarımız, namazlarımız oruçlarımız, gıybetten koruduğumuz dilimiz, sabrımız, sahurumuz belki de bizim kalbimizdeki günahları, kirleri silen bir silgi gibi olacak. Evet nasıl ki güneş dünyayı biz yeni fırsatları görelim diye hergün aydınlatıyor ise Ramazan da bize verilmiş bir kurtuluş reçetesidir. Bir yazarımızın dediği gibi; Biz orucu tutmuyoruz. Aslında oruç bizi tutuyor. Oruç tutmak aslında kişinin kendini tutmasıdır. Kişi orucu ne kadar tutarsa oruç da kişiyi o kadar tutar. Kim orucun başını dik tutarsa, oruç da o kişinin başını dik tutar. Kula kul olmaktan koruyan bir kalkan, kulu kul etmekten koruyan bir akıl olur. Ramazanda unuttuğumuz değerlerimizi de hatırlayalım. Her akşam gün boyunca yemek yemeyişimizin acısını çıkarırcasına yemek yeyip, yemeğe hazırlanmak yerine sofrasına ekmek koyamayanları hatırlayıp soframıza alacak bir yetim bir işsiz bir fakir bulamasak da bunu yapanları destekleyelim. STK’ları destekleyelim. İHH, Yeryüzü Doktorları; Kimse Yokmu Derneği, Kızılay ve daha benzerleri. Yardımlarımızı gönderelim. Unutmayalım bugün biz iyiyiz ama yarın onlardan biri belki de biz olabiliriz! Ramazan’a merhaba, iyiliğe güzelliğe merhaba, kötü alışkanlıklara, cimriliğe, tembelliğe elveda.
Temmuz - Ağustos 2012 Yıl: 1 Sayı 5 Uluslararası Süreli Yayın Bu dergide yayınlanan yazılardaki görüş ve fikirler yazarlarına, yayın hakları Dünya Helal Gıda Birliği Derneğine aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Dergide ilanlarına yer verilen gıda firmalarının helal gıda sertifikalı olma zorunluluğu yoktur. Bu dergi 5000 adet basılmıştır.
WORLD HALAL FOOD UNION ASSOCIATION
www.dunyahelalgidabirligi.com Dünya Helal ve Temiz Gıda Araştırma, Bilinçlendirme, Sertifikalandırma Birliği Derneği Adına Sahibi Genel Başkan Raşit NOĞAY Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ahmet GELİR Bilimsel Danışma ve Yayın Kurulu Prof Dr. Hamdi DÖNDÜREN Doç.Dr. Serdar CEYLANER Doç. Dr. Ali KAYA Doç. Dr. Ahmet Kamil BAYHAN Dr. Yusuf Ziya LEVENTOĞLU Dr. Celal GİRGİN Gıda Yük. Müh. Harun ŞİMŞEK Ziraat Yük. Müh. Nebahat YÖRÜK Gıda Yük. ve Ziraat Müh. Caner YILDIRIM Gıda Müh. İlknur ÖZTÜRK Dr. Müh. İrfan ÜNAL YAYINA HAZIRLAYAN
Dünya Helal ve Temiz Gıda Araştırma, Bilinçlendirme, Sertifikalandırma Birliği Derneği Genel Koordinatör Ahmet GELİR Editör Ayşen KURAN AKYILDIZ Görsel Yönetmen Kadir BAYRIK Grafik Tasarım & İng. Çeviri Kadir BAYRIK - Elif KARAKAŞ Reklam Direktörü Ahmet GELİR BASKI GÜLMAT Yavuz Selim Mh. Yılmaz Sk. No: 8 Bursa / TÜRKİYE Tel: +90 224 368 61 61 www.gulmat.com
24 28
KAPAK
HELAL BELGELENDİRME VE AKREDİTASYON
Vakit varken
HELALLEŞELİM!
48
Makale
ORUÇ TUTUNUZ SIHHAT BULUNUZ
Ayşen KURAN AKYILDIZ
6
www.dunyahelalgidabirligi.org
20
Batı Trakya’da Ramazan ve Bayram
38
Bulgaristan’da Ramazan Sevinci
42
Endonezya Jakarta’da Ramazan Sevinci
46
Türk Dünyasında Ramazan
54
İftarı Neyle Açalım
60
Tarih Kenti “SAFRANBOLU”
62
Tataristan Cumhuriyeti’nde Helal durumu
68
Besaş’tan Geleneksel Lezzetler
72
Fıkıh Köşesi
Prof. Dr. Faruk
BEŞER GIDALARDAKİ HELALLİK HARAMLIK ÖLÇÜLERİ GIDADA HELALLİĞİN ÖNEMİ
56
Sektörden
Helal kesim ve üretim kalitesine güveniyor, tesisini 24 saat canlı yayın ile tüm Türkiye’ye açıyor
62 DÜNYA HELAL GIDA BİRLİĞİ DERNEĞİ
“
İÇİNDEKİLER
Başkan’dan
62
TARİH KENTİ
SAFRANBOLU’da İDİ SAFRANBOLU’DA, SAKEM BÜNYESİNDE ÜRETTİĞİMİZ HER ÜRÜN, HELAL GIDA ÜRÜNÜDÜR. HEM İNANÇLARIMIZ HEM DE İNSAN SAĞLIĞINA VERDİĞİMİZ DEĞER, BİZE BU SORUMLULUĞU YÜKLEMİŞTİR”
........................
9
DHGB SMIIC Genel Kuruluna Katıldı
........................
10
TSE ve DHGB Helal Gıda Paneli gerçekleştirdi.
........................
11
Yazar Mehmet Ali BULUT DHGB’nin Misafiriydi
........................
12
Kent Gönüllüleri Gençlik Kampında Gençlere Eğitim
........................
13
Bugiad Gıda Sektöründeki Üyeler Bir Araya Geldi
........................
14
Boşnak’lar Bursa’da Ağırlandı
........................
15
Lezzet Arttırıcılar (E620- 650)
........................
17
Medine Ah Medine
........................
32
TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ BAŞKANI DÜNYA HELAL GIDA BİRLİĞİ’nde
........................
45
Sağlık
İnsanımızın Bilgi ve Bilincine Göre Seçiciliği de Gelişti…
34
Bir Diyar
MEDİNE Prof. Dr. Âdem APAK HİCRET SONRASI MEDİNE’DE GERÇEKLEŞTİRİLEN E N S Â RMUHÂCİ R KARDEŞLİĞİ ÜZERİNE
64
Büyüteç
İSLAM ÜLKELERİ İÇİN STARDARTLAR VE YÖNTEM ENSTİTÜSÜ
www.dunyahelalgidabirligi.org
7
8
www.dunyahelalgidabirligi.org
Ahmet GELİR
Dünya Helal Gıda Bir. Der. Bşk. Yrd.
BİZİ KARDEŞ YAPAN İMANIMIZDIR Güvenilir Gıda denildiğinde Müslüman’ın anladığı gıdanın helalliği ile başlayan bir denetim ve gözetim süreci…Yediğimiz gıdalarımız Allah’ın yasakladıklarından olmamalı.Gıdanın üretiminde helal olmayan ürünle bir arada üretilmemeli.Bunlar kadar önemli olan ise; gıda hilelerden uzak olmalı ve zararlı maddelerden arınmış olmalı.
H
elal Gıda tanımı Gıda Güvenliği olarak kullanılmaya başladığında; helal hizmet ve personel belgelendirilmesi pek düşünülmemişti. Ancak gıdayı üretenin helal bilgisinin olmaması durumunda çıkacak problemi çözümü güçleşeceği görüldü. Helal kavramını biz imal etmiş değiliz. Zira ilahi dinlerin tamamında farklılıklarla beraber bu sözcük kullanılırdı. İslam’da Kur’an ve sünnette yerini bulan helal; her şeyi yaratan Rab’bımızın emridir. Bu kavramın yerine pozitif, olumlu, zararsız, mahzursuz, denetlenmiş gibi daha başka da ifadeler kullanılabilir. Ancak helal kavramını sadece helalle tam anlatabiliriz. Zira ismi koyan Allah’tır (c.c). Keşke ‘Aldatan bizden değildir’ düsturunu helal gıda kavramında kullanabilsek. Çünkü gıdayı üretirken yapılan hileler insanımızın zararına netice vermektedir. Dünya nimetleri karşılık olarak şükür ge-
rektirir. Neyi yiyeceğimiz kadar nasıl ve ne kadar yiyeceğimiz de kurala bağlıyken inananlar olarak fikretmeyi, zikretmeyi ve şükretmeyi unutmadan gıdalardan istifade edebilsek. Açlığın, savaşların ve cehaletin hüküm sürdüğü bu günlerde İslam ülkeleri ve Müslüman topluluklarını KARDEŞLİK şuuru ile sarıp sarmalamak vazifemizdir diye düşünüyorum.
www.dunyahelalgidabirligi.org
9
İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün 4. Genel kurulu İstanbul Dedeman Otelde gerçekleştirildi.
3-4 MAYIS 2012 DÜNYA HELAL GIDA BİRLİĞİ SMIIC GENEL KURULUNA KATILDI
17
Asil 13 gözlemci üye ülkenin katılımı ile yapılan genel kurula sivil toplum temsilcisi olarak Dünya Helal Gıda Birliği de hazır bulundu.Birliği Denetim Kurul Başkanı sn:Ekrem ATAR bey ile kozmetik ve temizlik ürünleri komite başkanı sn: Ahmet TURĞUT bey ler temsil etti.Genel Kurul da
ASİYE COŞKUN OKULLARI HELAL GIDA SEMİNERİ ALDI
DHGB AVRUPA KORDİNATÖRLERİNİ ATADI
4
D
MAYIS 2012 günü Dünya Helal Gıda Birliği Eğitim Komisyonu üyelerinden sn: Şöhret ÖZCAN ve sn: Güler TALİ Asiye Coşkun Okullarında ‘Helal Gıda’ konulu bir seminer çalışması gerçekleştirdiler.Asiye Coşkun Okulları yönetici,öğretmen ve öğrencilerinin katılımı ile yapılan seminer özellikle ev sahibi okulun öğrencileri şaşırtıcı soruları ile ne denli ilgili olduklarını ifade ettiler. İyi dilek ve temennilerle seminer sona erdi.
10
üye ülke temsilcileri geçen dönemin genel değerlendirmesini yaptılar. Genel Sekreter seçiminin de yapıldı ve Türkiye Genel Sekreterliğe ikinci kez getirildi. Genel Kurulda Çalışma Komitelerinin durumu değerlendirilip 5.Genel Kurulun Türkiye dışında bir ülkede yapılması kararlaştırıldı.
www.dunyahelalgidabirligi.org
ünya Helal Gıda Birliği yurtiçi ve yurtdışı kurumsal faliyetlerine devam ediyor. Bu arada Avrupa ülkelerinde yapılanmayı takip edebilecek Gıda Yüksek Mühendisi Harun ŞİMŞEK ile Gıda Mühendisi Caner YILDIRIM’ı kordinatör olarak belirledi. Adı geçen kordinatörler Dünya Helal Gıda Birliği’nin Bursadaki genel merkezinde yapılan eğitimin ardından görevlerine başlamak üzere Avrupa’ya yola çıktılar.
29 Mayıs 2012 günü TSE ve Dünya Helal Gıda Birliği Helal Gıda Paneli gerçekleştirdi.
MALEZYA HELAL GIDA DERGİSİ TEMSİLCİSİ DR. İRFAN ÜNAL 11
www.dunyahelalgidabirligi.org
HELAL GIDA PANELİ D ünyanın Helal Gıda konusundaki geldiği noktayı iyi değerlendiren Türkiye Helal Gıda Belgelendirme çalışmalarına başladı.Helal Gıda Çalışmaları ile beraber ülkede doğru bilgi havuzu oluşturma işi elzem hale geldi.İşte bu anlamdaki gayretlerden biri de Bursa Merkez Ördekli Kültür Merkezinde yapılan Helal Gıda Paneli ile gün yüzüne çıktı. Türk Standartları Enstitüsü ve Dünya Helal Gıda Birliği’nin ortak yaptıkları proğram bir hayli renkli geçti.Ankara’dan TSE Başkanı ile beraberindeki ekibi katılımcılara doyurucu ve hedef gösterici bilgiler verdi.Dünya Helal Gıda
Birliği’ndek konuşmacı olarak katılan Gnl.Bşk.Yrd.sı Ahmet GELİR konuşmasında Helal belgelendirmenin mali portesinden söz etti. Gelir yapılan bu çalışmaların İslam İşbirliği Teşkilatının gözetiminde İslam Birliğini netice verebileceğini ifade etti. Panelin ikinci bölümünde Prof Hamdi DÖNDÜREN hacamız geniş bilgiler verdi.Soru cevaba da imkan tanınan panelin sonunda TSE den helal sertifikası alan firmalara ve hizmeti geçenlere pilaketleri verildi.TSE Bölge Koordinatörü Mustafa KARAMAN’ın sunuculuğu panele ayrı bir tad kattı.
H
ÜNAL akademisyen kimliğiyle helal konusundaki son derece titiz kişliğiyle uzun yıllardır Malezya’da görevini sürdürmektedir.
elal Gıda dergisinin yapılanması çerçevesinde, helal gıdanın ilk uygulandığı yerlerden biri olan Malezya temsilcisi Dr. İrfan ÜNAL olarak belirlendi. Dr. İrfan
17 Mart 2012 günü son günlerde, Can Boğazdan Çıkar eseriyle medyanın dikkatini çeken yazarımız Mehmet Ali BULUT kan gruplarına göre beslenme konusunda konferans verdi.
YAZAR MEHMET ALİ BULUT DHGB’NİN MİSAFİRİYDİ
D
ünya Helal Gıda Birliğinin misafiri olarak Bursaya gelen yazarımız; Merinos Kongre Kültür Merkezi eğitim salonunda DHGB davetlilerini dengeli ve sağlıklı beslenme bilinci kazanma konusun-
BLOOMBERGHT DÜNYA HELAL GIDA BİRLİĞİ’Nİ CANLI YAYINA ALDI
E
konomi kanalı olan Bloomberght TV, Dünya Helal Konseyinin merkezinin Türkiye’ye alınacağı duyumu üzerine Kurumumuzu canlı yayına aldı. Söz konusu yayına, Dünya Helal Gıda Birliği adına katılan Genel Başkan Yardımcımız Ahmet GELİR, yaptığı konuşmada; Dünyada ilk standart çalışmasının 1502 yılında Bursa’da yapıldığını SMIIC Merkezinin İstanbul’da olduğunu, bilgi birikimi, tecrübesi ve Avrupaya yakınlığı ile Türkiye’nin İslam ülkelerine iyi bir helal gıda ARGE üssü olabileceğini ifade etti. Şayet, Dünya Helal Konseyi merkezini İstanbul’a taşıyacaksa bunun yerinde bir karar olacağını ifade etti.
12
www.dunyahelalgidabirligi.org
da bilfilendirdi. Yazar Mehmet Ali BULUT Bursalıların yoğun ilgisiyle karşılandı. Konferans sonunda katılımcıların beslenme konusunda merak ettikleri sorularına cevap buldular.
HELAL GIDA DERGİSİ TATARİSTANIN BAŞKENTİ KAZAN’DA TEMSİLCİSİNE KAVUŞTU
R
usya Federasyonu’nun içinde bulunan Tataristan Cumhuriyeti İslami hassasiyetiyle öne çıkan bir devlettir. Tataristan Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı 2004 yılından bu yana Helal gıda konusunda çalışmalarını sürdürmektedir. Şimdi de Tataristan Diyanet İşleri Başkanlığı Helal Belgelendirme Başkan Yardımcısı Sayın İrek Muhammed ZİGANSHİN Helal Gıda Dergisi Tataristan Temsilcisi oldu. Bundan sonra Dünya Helal Gıda Birliği ile Tataristandaki Müslümanlar birbirlerinin belgelerini tanıyıp takip edebilecekler.
KENT GÖNÜLLÜLERİ GENÇLİK KAMPINDA GENÇLERE EĞİTİM
B
ursa Büyükşehir Belediyesinin her yıl yaz döneminde düzenlediği Kent Gönüllüleri Gençlik Kampında, Dünya Helal Gıda Birliği Derneğinin katılımıyla gençlere “Sağlıklı beslenme ve hijyen” eğitimi veril di.
BİLİM SANAT VAKFI HELAL GIDA KONFERANSI DÜZENLENDİ
M
erkezi İstanbulda bulunan Bilim ve Sanat Vakfı, Medeniyet Araştırmaları Salonunda “Dünyada ve Türkiye’de Helal Gıda Çalışmaları” adlı konferansı gerçekleştirildi. Konuşmacı olarak Dünya Helal Gıda Birliği Genel Başkan Yardmcısının katıldığı konferansa ilgi yoğundu. Özellikle sanayi tipi gıda üretimlerinin insan vücuduna etkileri üzerine gerçekleşen konferansta bilinenin aksine Türkiyedeki sanayi tipi gıda üretimlerinin çok ta iç açıcı olmadığı anlaşıldı. Sunumu
yapan Ahmet GELİR, gıda üretimi yapan işletmelerinin sahiplerinin Müslüman olduğu, üretimde yer alan işçinin, üretimin başında bulunan mühendisin, tüketicinin Müslüman olduğu ancak üretim prosesinin bize ait olmadığı bir çarpık yapıdan bahsetti. Özellikle gıda katkı maddelerinin sanayici tarafından da iyi bilinmediği üzerinde duran Gelir, soru-cevaplarla merak edilenleri yanıtlayarak, BİSAV’ın düzenlediği konferanstan memnun olarak ayrıldı. www.dunyahelalgidabirligi.org
13
BUGİAD Gıda Komitesi üyeleri tanışma yemeğinde bir araya geldi. Yeşilkonak’ta gerçekleşen programda üyeler kendi firmalarını tanıtarak, gıda sektöründeki diğer üyelerle kaynaşma ve yakından tanıma fırsatı buldu.
BUGİAD ORGAZATÖRLÜĞÜNDE GIDA SEKTÖRÜNDEKİ ÜYELER BİR ARAYA GELDİ
G
ıda Komitesi Başkanı Tayfun Kurdal, yemekten sonra komite çalışmalarından bahsetti. Komitenin oluşturulduğu Aralık 2011’den beri birçok gıdacı firmaları ziyaret ettiklerini belirten Kurdal, böylelikle gıda sektörü üyelerinin ilerde iş birliği açısından birbirlerini daha iyi tanımasını sağladıklarını söyledi. Kamu kurum ve kuruluşlarıyla da iletişimi devam ettirmek için ziyaretlerde bulunduklarını aktaran Kurdal, sinerji toplantılarıyla sektör sorunlarına çözüm aramaya devam edeceklerini vurguladı. Komite olarak Almanya’da Anuga Food Tech fuarına katılarak, son teknolojik gıda makinelerini incelediklerini anlatan Kurdal, Anuga Food Tech fuar gezisi sonunda KOSGEB’in İşbirliği Güçbirliği projesi için BUGİAD üyeleriyle ortak bir makine alıp üretim yapma konusunda çalışmaların devam ettiğini aktardı. Gelecek hedeflerinden de bahseden Kurdal, yeni iş gezileri yapmayı düşündüklerini belirterek tanışma toplantısına katılan herkese
14
www.dunyahelalgidabirligi.org
teşekkürlerini bildirdi. Yemeğe katılan Dünya Helal Gıda Birliği Başkan Yardımcısı Ahmet Gelir ise helal gıda konusunu gıdacıların yeterince önemsemediklerini belirterek, gıdanın helal olması konusunda açıklamalarda bulundu. Gelir ‘’Bizim güvenilir gıdadan anladığımız; gıdanın helalliği ile başlayıp, hijyenik ortamda üretilmesi, sağlıklı olması ve hilesiz olmasıdır. Zira hilesiz, hijyenik şartlarda üretilmiş bir ürün de olsa helal değilse, biz bu ürüne güvenilir demiyoruz. Gelecek nesillere daha güzel bir Dünya bırakabilmek için Dünya Helal Gıda Birliği olarak uygulanabilir, faydalı, helal ve hukuki olan her türlü projeye destek veriyoruz’’ dedi. “Toprağın, suyun temiz olması, yemlerin standarda uygun olması, kullanılan tohumun sağlıklı olması gıdanın güvenirliğini etkileyen faktörlerdir ve bunların hepsini sorgulamaktayız’’ diyen Gelir, Dünya Helal Gıda Birliği olarak, ARGE ile yolumuza devam etmeyi benimse-
dik ve bize ait bilginin oluşması için gayret sarf ediyoruz. Şimdiye kadar, edindiğimiz bilginin kaynağını sorgulayarak kendi bilgi veritabanımızı oluşturduk. Bir ürünün nerede, nasıl ve kim tarafından üretildiğini son derece önemsiyoruz. Belgelendirmede, Dünya Helal Gıda Birliği olarak helal garanti markası ve sertifikası verebildiklerini anlatan Gelir, ‘’İnsanlar ürünlerin etiket ve ambalajında marka logomuzu gördüğünde bunun arkasında güçlü bir sistemin olduğunu bilmeliler’’ şeklinde konuştu. BUGİAD üyelerinden Barla Balık sahibi Süleyman Yurtdaş tanışma yemeğiyle ilgili ‘’Birçok BUGİAD üyesi olduğu tanımadığım gıdacılar gördüm. Bu programın verimli geçmesini umuyorum dedi. Selahattin Çelik(Erguvan Gıda) ise programın BUGİAD üyesi gıdacı üyelerin birlikte çalışma olanağını artırdığını söyledi. Yüksel Aktaş (Hacı hasan oğulları) da yemek programının işadamlarını yakınlaştırmasını umduğunu aktardı.
Amerika, Canada ve Avustralya’dan Türkiye’ye gelen ve İNSİAD tarafından İnegöl’de ağırlanan Boşnaklar, Türkiye’den övgüyle bahsetti.
BOŞNAKLAR BURSA’DA AĞIRLANDI
A
merikan Balkan Dernekleri Federasyonu (FEBA) Başkanı Prof. Dr. Aras Konjhodzic, “Türkiye güçlü olamazsa biz olamayız.” dedi Amerika, Canada ve Avustralya’da yaşayan Boşnaklar, Cumartesi günü İnegöl Sanayici ve İşadamları Derneği (İNSİAD) ev sahipliğinde İnegöl’e geldi. Bir takım ziyaretler için Türkiye’ye gelen Boşnaklar, 40
kişilik ekiple İstanbul, Bursa, İnegöl ve Adapazarı’nda ziyaretlerde bulundu. Dünya Helal Gıda Birliğinin de Dünya’da ve Türkiye’de Helal Gıda Çalışmaları isimli sunumuyla katıldığı Boşnaklar buluşmasında tarih, kültür ve inanç bir arada değerlendirildi.
MATED’DEN BİR HEYET BURSA’DAYDI
M
anisa’nın saygın derneklerinden olan MATED kendi bölgesinin bilgilendirme ve bilinçlendirme faliyetlerine destek olmak amacıyla Dünya Helal Gıda Birliğine bir günlük ziyarette bulundu. Ekim ayında yapmayı planladığı faliyetlerine altyapı oluşturmak amacıyla bilgilenme çalışması yapan MATED yapmayı planladığı Helel Gıda Sempozyumuna Üniversitelerden ve Dünya Helal Gıda Birliğinden destek almaya karar verdi.
www.dunyahelalgidabirligi.org
15
Dünya Helal Gıda Birliği
Dünya Helal Gıda Birliği sivil toplumun gücünü ve akademisyenimizin bilgi birikimini ve de üreticimizin tecrübesini bir araya getirerek bir gıda güvenliği markasını oluşturmuştur.
G
enel merkezimiz Bursa’dadır. Zira Bursa gıda üretiminin kesiştiği yerde, Osmanlının temellerinin atıldığı tarihi bir şehir olmanın ötesinde, 1502 yılında dünyanın henüz standart kavramını bilmediği bir zaman diliminde ürün ve çarşı- pazar standardını geliştirmiş, yazılı metin halinde uygulamıştır. İşte geçmişten günümüze Dünya Helal Gıda Birliği yapılan çalışmaları, bir havuzda toplayıp helal, temiz ve sağlıklı gıda genel standardını oluşturmuştur. İslam ülkeleri standart ve metroloji enstitüsünün (SMIIC) kurulup standardını yayınladıktan sonra aynı standartla yoluna devam etmeye başlamıştır. İkinci aşamada aynı anlayışla her ürün için aynı helal standart çalışmalarına devam etmektedir. Çalışmalarımızı toprak, su, tohum ve yemden başlattık. Şu an görüyoruz ki, her konu başlığında bizim gibi hayalleri olan, bize katkı sağlamaya hazır resmi ve sivil toplum kuruluşları ile üre-
16
www.dunyahelalgidabirligi.org
tici firmaları yanımızda bulduk. • Gıdanın kaynağı toprak, su, tohum ve yemdir. Ancak gıda işleme merkezleri, onların üretim şekilleri, denetime tabi tutulması gereken problemlerin arasındadır. Elbette ki üretimi gerçekleştiren insan unsurudur. İşte bunun için Dünya Helal Gıda Birliği helal, temiz ve sağlıklı gıda standardının içinde; a) Personel bilgilendirme, eğitme ve sertifikalandırması, b) Üretim ve hizmet yerinin sertifikalandırılması, c) Helal, temiz ve sağlıklı ürün sertifikalandırmasını yapmak vardır. Bu üç belgelendirme çalışmaları, 1. Hilesiz olmalı 2. Zararsız olmalı 3. İslam inanç hassasiyetine uygun katkı maddelerini ve üretim personelini bir plan çerçevesinde denetlemeli 4. Görülen ve görülmeyen kirlilikten temizlenmiş olmalı, prensiplerine uygun yapılmalıdır
Lezzet Arttırıcılar (E620-
650)
Lezzet, genel olarak tat ve kokudan oluşan ancak acı ve sıcaklık uyarılarını da kapsayan kompleks bir duygu olarak tanımlanmaktadır. Lezzet arttırıcılar İse, gıdada var olan tat ve/veya kokuyu arttıran maddelerdir. Bir gıda maddesinin görünüşü ne kadar iyi olursa olsun eğer tadı kötüyse ancak bir kere alınır ve bir daha alınmaz. Bu yüzden gıdaların tüketici tarafından tercih edilmesinde “lezzet” önemli bir faktördür.
L
ezzet, genel olarak tat ve kokudan oluşan ancak acı ve sıcaklık uyarılarını da kapsayan kompleks bir duygu olarak tanımlanmaktadır. Lezzet arttırıcılar İse, gıdada var olan tat ve/veya kokuyu arttıran maddelerdir. Bir gıda maddesinin görünüşü ne kadar iyi olursa olsun eğer tadı kötüyse ancak bir kere alınır ve bir daha alınmaz. Bu yüzden gıdaların tüketici tarafından tercih edilmesinde “lezzet” önemli bir faktördür. Lezzet verici maddelerin kullanım nedenleri: • Gıdaların ısıtılması, kurutulma-
sı veya dondurulması gibi üretim aşamasında uygulanan teknolojik işlemler sonucunda gıdaya tat veren maddelerde bir azalma ve lezzet kaybı olabilmektedir. Gıdalarda azalan bu tatların yeniden oluşmasını sağlamak. • Mevcut olan tadı artırmak. • Gıdaları daha hoş ve çekici hale getirmek. • Yeni bir ürün üretiminde gıdaya farklı bir çeşni kazandırmak. • Doğal aromayı düzeltmek veya korumak. Baharatlar ve doğal tatlandırıcılar da gıdalara lezzet vermesine rağwww.dunyahelalgidabirligi.org
17
men pahalı olduklarından dolayı genelde monosodyum glutamat (MSG) gibi kimyasal lezzet arttırıcılar tercih edilmektedir. Glutamat et, balık ve sebze gibi bir çok besinde doğal olarak da bulunmaktadır. Lezzet maddelerinin sindirim sistemini uyarıcı etkileri vardır. Bir paket cips açıldığında tüm paket bitinceye kadar yemek istenilmektedir. Bunun nedeni cipsteki lezzet arttırıcıların iştahı artırarak sürekli yemek yeme isteğini hızlandırmalarıdır. Lezzet arttırıcıların bu etkisinden dolayı gıda üreticileri bir çok gıdada bu katkı maddelerini kullanmaktadırlar. Özellikle lezzet arttırıcı katkı maddeleri içeren gıdalarla beslenen çocuklar bu kimyasal tada alıştıklarından, gıdaların gerçek tadını alamamakta ve hep alıştığı yapay tadı aramaktadır. Bu yüzden bebek ve çocukların beslenmesinde lezzet verici maddeler içeren hazır gıdalar yerine doğal meyve ve sebzeden yapılan gıdaların tüketilmesi tavsiye edilmektedir. MSG içeren domates çorbasıyla beslenen kişiler zamanla bu tada alışarak domatesten yapılan çorbanın tadını beğenmeyebiliyorlar. Glutamik asit, monosodyum glutamat ve tuzları (E 620- 625): Gluta-
18
www.dunyahelalgidabirligi.org
mik asit, 1866 yılında Alman kimyager Ritthausen tarafından izole edilmiştir. Monosodyum glutamat ilk olarak 1908 yılında Prof. Kikunae Ikeda tarafından Japonya’da yemeklere baharat olarak katılan ve “Konbu” adı verilen Laminaria japónica adlı deniz alginde bulunmuştur. Bakteriler yardımıyla fermentasyon teknolojisiyle üretimine ise 1957 yılından itibaren başlanmıştır. E 621 olarak da bilinen monosodyum glutamat bir çok gıda ürününde aromayı artırmak için kullanılan bir katkı maddesidir. MSG, yaygın olarak Japon ve Çin mutfağında kullanılmaktadır. Mo-
MSG, ağızda tükürük salgısını arttırarak lezzetin daha güçlü hissedilmesine neden olmakta, gıdanın doğal lezzetini kuvventlendirerek gıdadan alınan hazzı arttırmaktadır. Glutamat hazır çorba, pizza ve soslarda, et ve balık yemeklerinde, baharat karışımlarında, kraker, maya ekstraktı, koserve, et ve tavuk suyunda, patates cipslerinde, snek tipi ürünlerde ve birçok işlenmiş gıdada yaygın olarak kullanılmaktadır, özellikle gıdaların tadını artırmakta ve onları daha lezzetli hale getirmek İçin Asya Ülkeleri’ndeki yemeklere, soslara ve cipslere bol miktarda MSG katılmaktadır. Glutamat, aynı
nosodyum glutamat, glutamik asitin bir tuzudur. Monosoydum glutamat (MSG) kimyasal olarak glutamik asit (E 620, bakteriyel fermentasyon yolu ile üretilir) ve sodyum hidroksit (E 524, doğal tuz) veya sodyum karbonattan (E 500, doğal mineral) elde edilir. Glutamik asit beyindeki sinir hücreleri için gerekli olan elzem bir aminoasittir ve vücudumuz tarafından sentezlenir.
zamanda gıdaya Japonlar’ın “umami” diye adlandırdıkları et tadında bir lezzet katmaktadır. Bilimsel olarak bu tat acı, tatlı, tuzlu ve ekşinin yanında beşinci tat olarak kabul edilmektedir. Domates ve soya sosunda, Parmesan peynirinde ve ton balığında umami diye adlandırlan bu tat bulunmaktadır. Monosodyum glutamat bakteriyel fermentasyon yolu ile üretilmektedir.
www.dunyahelalgidabirligi.org
19
GIDALARDAKİ
HELALLİK HARAMLIK ÖLÇÜLERİ GIDADA HELALLİĞİN ÖNEMİ Prof. Dr.
Faruk BEŞER
20
www.dunyahelalgidabirligi.org
G
ıdasında ve kazandıklarında helal ve haramlara dikkat etmeyenler, ibadetlerinde düzenli olsalar bile, onların duaları kabul olmaz ve Allah katında bir değer taşımaz. Haramla beslenenin ibadetlerinin kabul olmaması, sevap ve karşılıklarının kalmaması şeklinde anlaşılmıştır. Yoksa haram yiyen birisinin, mesela namaz kılmasıyla, namaz borcunun üzerinden düşeceği açıktır. İnsanın yediklerinin haram olması iki sebeple olabilir: Birincisi, Allah’ın (cc) yenmesini haram kıldığı şeylerden yemesiyle, ikincisi ise, başkasının malını, onun rızası olmadan yemesiyle. Muhtemelen
bu ikincisi daha büyük bir haramdır. Çünkü diğerini affettirmek kolaydır. Ayrıca yenilen ve içilen şeylerin düşünce ve davranışlara etki ettiği bu gün artık bilimsel bir gerçek haline gelmiştir. İman ve ahlak dinin esasıdır ve bunlar bir tür düşünce ve davranıştırlar. Bu durumun aile yapısına doğrudan etki edeceği, ailenin sağlam olup olmamasında alınan gıdaların öneminin bulunduğu söylenebilir. Bu gün Yahudilerin aile yapılarının, Hıristiyanlarınkinden daha sağlam oluşu, birincilerin yiyip içtiklerinde daha dikkatli olmalarından olsa gerektir. Gıdalarda helal ya da haram olma ölçülerini kurallar halinde zikret-
mek istersek karşımıza aşağıdaki gibi bir sıralama çıkar: 1.Haram ya da helal kılma Allah’ın hakkıdır “Helal; Allah’ın kitabında helal kıldığı, haram da Allah’ın kitabında haram kıldığıdır. Süküt geçtiği şeyler ise bağışladıklarındandır”. “Dillerinizin yalan yakıştırmasıyla şu helaldir, şu haramdır deyip Allah’a iftira etmeyin…” 2.Allah’ın helal dediğine haram demek de, haram dediğine helal demek de büyük günahtır. Bu bazen şirk dahi olabilir. Ancak helal dairesini daraltmak, haram dairesini daraltmaktan daha
tehlikelidir. Çünkü: a.Aslolan helaldir ve helaller haramlardan çoktur. Mesela, her önüne gelene rastgele helal diyen birisi bunların onda dokuzunda isabet eder. Aksine, her önüne gelene rastgele haram diyen birisi ise bunların onda dokuzunda hata eder. b.Kurânı Kerim’de Allah (cc) en az dört yerde Allah’ın helal kıldıklarını haram sayanlara azarda bulunur. Oysa bunun aksi sözkonusu değildir. c.Haram dairesini daraltmak dini zorlaştırır, insanları haramı bile bile işlemeye sevk eder ve haram duyarlığını kırar. 3.Allah (cc) haramı ya da helali bizzat açıkladığı gibi Rasulüne de açıklatabilir. O da haramı ve helâlı tayin edebilir. Allah adına ve mecazen o da Şâri’dir, din koyucudur. “Müminler rasul, nebî ve ümmi olan bir peygambere tabi olurlar. Onu yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de de bulurlar. O onlara marufu emreder, münkeri yasaklar, tayyib olan şeyleri helal kılar, habis olan şeyleri haram kılar, zorluklarını ve üzerlerindeki kelepçeleri kaldırır…”. Allah Rasulü’nün (sa) açıklaması ister Kurânı Kerim’de aslında var olan bir şeyin açıklanması olsun, isterse Allah’ın (cc) kendisine verdiği yetkiyle bizzat kendinden olsun fark etmez. Sahih bir sünnetle de haramlık sabit olur. 4.Eşyada aslolan helalliktir Yani haram olduğuna dair bir delil bulunmayan şeyler ve hayvanlar helaldir. 5.Haramların bazıları safi ibadettir, haramlığının illetini/asıl sebebini bilemeyiz. Biz onları olduğu gibi alırız, domuz eti yemek gibi. Bazılarının ise haramlık sebebi bellidir, onlara da kıyas yaparız, şarap gibi. 6.Hayvanî gıdalarda dört temel haram vardır: Meyte, boğazlamada akan kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilen hayvan.
7.Şer’î usulle boğazlanmayan hayvan yenmez. Boğazlama da esas olan, hayvanın Allah’tan başkası adına kesilmiş olmamasıdır. Allah’ın adının anılması bütün mezheplerde farz değildir. Boğulmuş, vurularak öldürülmüş, yüksek bir yerden düşüp ölmüş, başka bir hayvan tarafından süsülüp öldürülmüş, canavar tarafından parçalanmış olanlar da şer’î usulle boğazlanmamış sayılırlar ve meytedirler. Eti yenen bir hayvanın Allah’tan başkası adına kesilmiş olması, haram olmasının sebebidir ve bu, meşruiyet dairesinden çıkma anlamına geldiği için fısktır. Bir bakıma Allah’ın otoritesini kabul etmemektir. Ancak hayvanı Allah adına kesmek çok önemli olmakla beraber, asıl önemli olan Allah’tan başkası adına kesmemektir. Kurânı Kerim’in vurguladığı budur. “Allah adına kesilmeyeni fısk olduğu halde yemeyin” demek, başkası adına kesilmesi halinde yemeyin demektir. Ehlikitabın kestiğinin yenmesi, onların Allah adına kestiklerinden değil, Allah’tan başkası adına kesmemelerindendir. 8.Yenen şeylerde helalliğin temel sebebi tayyib olmak, haramlığın temes sebebi ise habîs olmaktır. Tayyib, sözlük anlamı ile hoş ve güzel demektir. İnsanın duyularıyla hoş bulduğu şey tayyibdir. Şer’an tayyib olan yiyecek; caiz olacak yerden, caiz olacak miktarda, caiz olacak şekilde alınan yiyecektir. Ehlisünnet tayyib’i helal olmakla beraber hissi bir lezzet olarak kabul ederken Mutezile, bir şeyin tayyib olabilmesi için helal olmasını yeterli görür. Ama bu anlayışa göre “Verdiğimiz rızıklardan helal ve tayyib olarak yiyin” (2/168) anlamındaki ayette helal tekrarlanmış olur ki, bu anlamsız olur (Semîn). ‘Helal ve tayyib olarak’ ifadesi Türkçede helalü hoş diye ifade edilir. Kısaca tayyib’in temel vasıfları: Helal, leziz ve temiz olmak-
www.dunyahelalgidabirligi.org
21
22
tır. Helal olması, hakkında şer’î bir yasağın bulunmaması demektir. Leziz olması, canın çekmesi ve normal tabiatların hoşlanması, temiz olması ise yine şer’an pis sayılan şeyler içermemesi anlamındadır. Sonuç olarak tayyib; helal, insan sağlığına faydalı ve temiz olan gıdadır. Leziz olması ve canın çekmesi ise kişiden kişiye değişebilir. Bu sebeple Hanefîler midye gibi deniz ürünlerine habis olarak bakmış ve helal olmadıklarını söylemişlerdir. Habis ise bütün bu vasıflarda tayyib’in tam zıddıdır. Buna göre günümüzde genetiği ile oynanan gıdalar tayyib olarak isimlenemezler. Çünkü üzerlerinde helal olmayan
uyuşturucuları buna örnek verebiliriz. Yararı çok olmakla beraber, zarar da içeren gıdalar, zararları nispetinde mekruhturlar. GDO’lu gıdaları da buna örnek verebiliriz. 10.Fısk ve Rics gıdaların haram olmasının sebeplerindendir. Fısk, Kelime anlamı ile asıl mekânından çıkma demektir. Din dilinde, Allah’a itaat dairesinden çıkmak, asi olmak demektir. Allahtan başkasına kurban kesilmesi, şer’î daireden çıkma olduğu için fısktır ve böyle bir hayvanın eti yenmez (5/3). Allah’tan başkası adına kesilen her hayvan böyledir (6/145). Kısaca bir şeyin şer’î daireden çıkması onun fısk, dolayısıyla da habîs
bir işlem yapılmıştır. Allah’ın yaratışını bozmak haramdır. Şahsen ben şoklanarak, bayıltılarak boğazlanan hayvanların etinin de tayyib olmadığı kanaatindeyim. Bir şeyin habis olması kendi özelliğinden olabileceği gibi, bir başka sebeple de olabilir. Şarap ve domuz eti bizatihi habistir, başkasının malını zulmen yemek ise biğayrihi habistir. 9.Hakkında nas bulunmayan şeylerin helallik ya da haramlığı, o şeyin tayyib ya da habis olmasıyla, bir diğer ifadeyle; yararı ve zararı ile belirlenir. Buna göre zararı yararından çok olan gıdalar haramdırlar. Sigarayı ve
olmasını sonuç verir. Allah adına kesmeyi kasten ve gerekli görmeyerek terk etmek de aslında Allah’tan başkası adına kesmektir. Çünkü bir hayvanın canını almak ancak onun yaratıcısı adına ve onun izniyle olursa caiz olabilir. Rics ise; şer’an, aklen, tab’an, ya da her üçü bakımından pis görülen şeylerdir. Daha çok fiillerin çirkin olanları için kullanılır (Semîn). Fiil sözkonusu olunca buradaki tab’anı, ahlaken diye de anlayabiliriz. Domuz etine Allah risc demiştir (6/145). Muhtemelen domuz eti yemedeki çirkinlik ahlaken bir pisliktir. Yani onun ahlaka zarar veren
www.dunyahelalgidabirligi.org
bir özelliği vardır. İçki, kumar ve fal oklarına da rics denmiştir (5/90). Çünkü bunlar da hem aklen, hem tab’an, hem de şer’an çirkin sayılan fiillerdir. 11.Köpek dişi ile avlanan yırtıcı yabani hayvanlar ile pençesi ile avlanan yırtıcı kuşlar haramdır. Bunların haramlığı Allah Rasulü’nün sünneti ile sabittir. 12.Bazı fakihler Harem’de ve dışında bazı hayvanların öldürülmelerine müsaade edilmesinden onların etlerinin haramlığını anlamışlardır. Leş kargası, atmaca, akrep, yılan ve fare bunlardandır 13.Bitkilerin ve hayvanların temel özelliklerini bozmak şeytan işidir ve haramdır. Bitki ve hayvan ıslahı ayrı şeydir, genetik müdahale ayrı şeydir. Bu sebeple GDO’lu gıdaların haram olduğunu söyleyemesek bile tayyib, yani helalü hoş olduklarını da söyleyemeyiz. Ancak böyle bir oynamanın bizatihi kendisinin Allah’ın yaradışına müdahale olması itibariyle haram olduğunu söyleyebiliriz. Burada kesin olan husus, Allah’ın yaradışını bozmanın haramlığıdır. Çünkü Allah bunu şeytan işi olarak nitelemiştir. Ancak sözü edilen bozma nereden başlar ve mahiyeti nedir? Bunu kesin olarak tespit etmemiz zordur. Ama mahiyet değişikliğine sebep olan gen naklini sanırım böyle bir değişiklik sayabiliriz. 14.Piyasadaki gıdalar konusunda zannı galiple hareket ekmek, ihtiyatlı olan tavırdır. Türkiye gibi, halkının kahir ekseriyeti müslüman olan bir ülkede piyasada bulunan et, tavuk ve balık ürünlerinin haram olduğunu söylemek yanlış olur. Çünkü zannı galiple bunlar helal kesimle üretilmiştir. Ancak bu zan, günümüzde şek olma noktasına yaklaşmaktadır. Bu sebeple müslümanlar artık tedbir almalıdırlar. Helal gıda sertifikalama-
sı bu açıdan çok önemli ve zamanı geçmek üzere olan bir iştir. Fetvada geniş, uygulamada ihtiyatlı olmak esastır. İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-nazâir adlı kitabının Kitabü’l-hazr ve’l-ibahe bölümüne, zamanımız şüpheli şeylerden kaçınabilme zamanı değildir, diyerek başlar. Batı ülkelerindeki piyasa etleri ise zannı galiple helal olmayan etlerdir. Binaenaleyh, orada kesin helal olduğu bilinmeyen hayvanî bir gıda helal olamaz. 15.Şer’an temiz ve helal olmayan bir şey hayvanlara yem olarak da verilemez. Binaen aleyh, haram maddeler içeren yemlerle beslenen hayvanlar helal olsalar bile, halalen tayyiba olamazlar. Helaldir, çünkü istihale vardır, tayyib değildir, çünkü haramla beslenmiştir, ayrıca doğallığına müdahale vardır, zarar içerebilir. Serbest dolaşan tavuğun, pislik
yeme alışkanlığı olan sığırın, domuz sütüyle beslenen kuzunun bir süre karantinaya alındıktan sonra yenmesi bunu gösterir. 16.İstihale pis olan bir maddeyi temiz kılacağı gibi, istihlak de bir maddenin pis olmasını önler. İstihale, başkalaşım demektir. Her türlü kimyasal tepkime bir istihaledir, ama her istihale kimyasal tepkime olmayabilir. Jelatin bize göre istihale yaşamış bir maddedir. İstihlak ise; çok olmanın sınırı mezheplere göre farklı olmakla beraber, çok bir maddeye, onun temel vasıflarından hiç birisini değiştirmeyecek kadar az bir pis maddenin karışıp onda yok olmasıdır. Gazlı içeceklerdeki muhtevayı ve piyasadaki peynirleri böyle görebiliriz. Domuz dışındaki hayvanların derilerinin tabaklanmak suretiyle temiz olmasını da buna örnek verebiliriz. 17. Şeran haram olan bir maddeyi müslüman hiçbir surette alamaz
satamaz, üretemez, üretimde kullanamaz. Ancak başkaları tarafından üretilen ve pis madde içermekle beraber istihale ve istihlak yaşamış maddeleri kullanmanın haram olduğunu söylemek mümkün değildir. Mesela domuz yağından üretilen bir sabunu kullanmak haram değildir. Müslümanların bir varlık ve kimlik politikası olarak siyaseten bunları kullanmamaları gerektiği ise ayrı bir husustur. 18. Harama götüren şeyler de haramdır. 19. Zaruretlerin haramları mubah kılacağı hususu ise her zaman her yerde geçerli bir kuraldır. Tedavi amaçlı kullanmaları, alternatifleri yoksa böyle görebiliriz. Ancak bunların alternatiflerini bulmakla meşgul olmak, her türlü nafile ibadetten daha sevap ve daha önceliklidir.
www.dunyahelalgidabirligi.org
23
Vakit varken
HELALLEŞELİM! Prof. Dr.
Tacettin UZUN
24
www.dunyahelalgidabirligi.org
D
inimizde insanın, Allah’a karşı yapması gereken bazı görevleri vardır. Namaz kılmak, oruç tutmak, haramlara yaklaşmamak, kısaca Allah’ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından uzak durmak. Bunlara ‘’hukûkullah (Allah’ın hakları)’’ diyoruz. Bir de insanın kendine karşı görevleri vardır. Kendinin tabiî ihtiyaçlarını mübah yollardan karşılaması, bunların başında gelmektedir. Bunlardan başka bir de diğer insanlara karşı bazı görevleri vardır. Bir Müslümanın diğer insanlara karşı yapması gereken görevlerini yapmaması veya onlara karşı yapmaması gereken bir fiili işlemesi sonucunda ortaya çıkan hakka ‘’kul hakkı’’ diyoruz.
Dinimiz, birbirimizin haklarına saygı göstermemizi ister. Başkalarının haklarına zarar veren her türlü kötü davranışı da yasaklar. Kul haklarının başında insanın yaşama hakkı gelir. Bu sebeple, insan öldürmek, büyük günah sayılmıştır. Yüce Allah, Kur’an’da, “...Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur...” buyruğuyla, başkalarının yaşama hakkına zarar vermemeyi emreder. Yine bir ayette şöyle buyrulur: “Kim bir mümini kasıtlı olarak öldürürse, cezası, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir.” Kul hakkı, insanlara zarar verecek her türlü maddî ve manevî davranış-
la oluşmaktadır. Kur’an’da: “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin” buyrulur. Kul hakkından kurtulmak için, tüm diğer günahlarda olduğu gibi önce tövbe ederek, Allah’tan bağışlanma dilenmelidir. Ancak kul hakkından kurtulmak için ayrıca hak sahiplerinin ödenebilecek mal, para vb. maddî şeylerini geri ödemek ve helalleşmek de gerekmektedir. Hak sahibi ölmüşse, çocuklarına veya diğer vârislerine hakları ödenir. Vârisleri bilinmiyorsa, alınan hak kadar para veya mal yoksullara sadaka olarak verilir ve hak sahibi için dua edilir. Peygamberimiz kul hakkı üzerinde önemle durarak, “Birisinin hakkını alan kimse, ölmeden önce onunla helâlleşsin! Paranın, malın geçmeyeceği kıyamet gününe, üzerinde kul hakkı bulunarak gitmesin!” buyurmuştur. Helâlleşmek demek, insanların birbirleri üzerindeki haklarını karşılıklı olarak helâl etmeleridir. Böylece, hakkı olan kişi, hakkını bağışlamış ve hakkından vazgeçmiş olduğunu bildirmiş olmaktadır. Önemli olan
helâlleşmenin dünyada yapılmasıdır. Bu dünyada helalleşilemediği takdirde, tüm haklar öbür dünyada alınacaktır. Konuyla ilgili Peygamberimiz, “Kıyamet gününde bütün haklar sahiplerine verilecektir...” buyurmuştur. Helâlleşme yoluyla, insanların kul hakkından kurtulmaları çok önemlidir. Peygamberimiz: “Şehitlerin kul borcundan başka bütün günahları bağışlanır” buyurmuştur. Kul haklarına tecavüz edenin durumunu anlatmak üzere Peygam-
“Kıyametle mü’minler Cehennem (üzerindeki sırattan) kurtulduktan sonra Cennet ile Cehennem arasındaki (ikinci bir) köprüde durdurulurlar. Burada, dünyada aralarında bulunan (ufak tefek) mezâlimden bir birlerinin hakkını vererek hesaplaşıp, pâklanarak arındıkları zaman bunların Cennete girmelerine izin verilir”
berimiz şu bilgiyi vermiştir. “Benim ümmetimin içindeki müflis (yani iflas edip her şeyini kaybetmiş) kişi, şudur: Ahirette Allah’ın huzuruna namaz, oruç, zekat gibi ibadetlerini yerine getirmiş olarak gelmekle birlikte, bu kişi, öyle (günahlarla da) gelir ki, kimine sövüp saymış, kiminin kanını akıtmış, kiminin malını yemiş, kimine iftira etmiştir. İşte bu durumda onun ibadetlerinden elde ettiği sevaplardan alınıp o hak sahiplerine dağıtılır. Eğer amelleri bu hakları ödemeye yetmezse, o kişilerin günahlarından alınıp hak yiyenin günahlarına eklenir. Böylece (sevapları elinden gitmiş, günahları daha da artmış bir kişi olarak) kaldırılıp cehenneme atılır.” Kul hakkıyla ilgili olarak Peygamberimiz, vefatından birkaç gün önce, ashabına şöyle buyurmuştur: “Benim üzerimde kimin hakkı varsa gelsin, hakkını benden alsın ve helalleşelim.” O anda Ukkaşe adlı sahabî hemen ayağa kalkarak şöyle dedi: “Allah’ın Peygamberi! Siz bana elinizle şöyle vurmuştunuz, ben o hakkımı sizden almak istiyorum.” Peygamberimiz bunun üzerine: “Gel Ukkaşe! Hakkını benden al” buyurdu. O anda bütün sahabîler hayretle Ukkaşe’ye bakıyorlardı. Ukkaşe, Peygamberimizin yanına giderek şöyle dedi: “Allah’ın Rasulü! Siz bana gömleksiz olarak sırtıma vurmuştunuz.” Hemen Peygamberimiz, gömleğini sıyırıp şöyle buyurdu: “Vur, Ukkaşe!” Peygamberimiz’i çok seven Ukkaşe, hemen Peygamberimizin mübarek sırtındaki peygamberlik mührünü gayet nazikçe öptü ve şöyle dedi: “Allah’ın Rasulü! İşte benim amacım buydu.” Bu hâli gören sahabîler, Ukkaşe’ye imrendiler. Böylece Peygamberimiz kul hakkıyla ilgili sözlerinin yanında bizzat davranışıyla da örnek olmuştur. O halde, başkalarıyla bir arada yaşamamızın bir gereği olarak, her-
www.dunyahelalgidabirligi.org
25
kesin hakkına saygı göstermeliyiz. Kimsenin canına ve malına zarar vermemeliyiz. Eğer zarar vermişsek, onunla helâlleşmeli, zarar maddî ise onun karşılığını ödemeye çalışmalıyız. “Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur.” “Kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin Çünkü (kıyamet günü) dirhem degeçmez dinar da Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır o adama yüklenir Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir ” Kul hakkı konusunda Müslüman olan insanla, olmayan arasında bir ayrım yoktur, yapılan her haksızlık kul hakkına girer. Kul hakkına sebep olan pek çok davranış vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: İnsan öldürmek, yalan söylemek ve hile yapmak, gıybet ve iftira etmek, hırsızlık yapmak, rüşvet alıp–vermek, haset etmek, bir kimsenin namus ve şerefine dil uzatmak, başkalarıyla alay etmek, ad takmak, onları küçük görmek, sövmek veya kötü söz söylemek, kötü zanda bulunmak, başkalarının özel hayatlarını araştırmak, birisine sövmek veya kötü söz söylemek, birisini dövmek ya da yaralamak, arkadaşının sırrını açıklamak, verdiği sözde durmayarak birisini bekletmek, borcunu zamanında ödememek, birisine istemediği bir sözü söylemek, yani sözle rahatsız etmek. Bu bahsettiklerimiz, kul haklarından dolayı helalleşmeye girmektedir. Helalleşmeyi, başka bir anlamda ele alırsak, o da şöyledir: Yüce Allah, Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Ey Peygamberler! Temiz olan şeylerden yeyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim” , “ Ey iman eden-
ler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin, eğer siz yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin” , “Allah size leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanın etini haram kıldı. Kim mecbur kalırsa başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret miktarını geçmemek şartıyla bunlardan yemesinde günah yoktur. Allah gafurdur, rahimdir. (günahları çok affeder, merhamet ve ihsanı boldur)” , “
Deniz avı ve onu yemek size de, yolculara da, geçimlik olarak helal kılınmıştır. İhramlı bulunduğunuz sürece kara avı size haram kılınmıştır. Huzurunda toplanacağınız Allah’tan sakının.” Yüce Allah, bu ayet-i kerimelerde haram olan yiyecekleri zikretmiş ve nelerden kaçınmamız gerektiğini bildirmiştir. Peygamberimiz de şöyle buyurmaktadır: “Helal açıktır, haram da açıktır, aralarında şüphe-
li şeyler vardır. Şüpheliyi bırakan elbet haramı bırakır, şüpheliye cesaret eden harama yaklaşmış olur. Haramlar, günahlar Allah’ın korusu, yasak yeridir. Burada yani yasak bölge yakınında koyun güden çoban yasağa yaklaşmış olur ki, içine girmesi muhtemeldir.” Bir Müslüman, yediği gıdaların maddî temizliğine dikkat ettiği gibi, manevî temizliğine de dikkat etmelidir. Manevî temizlik haram ve şüpheli şeylerden kaçınmakla olur. Çünkü bunlar insanın yaptığı ibadetin makbuliyetine büyük bir engeldir. Abdullah b. Ömer şöyle diyor: “Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çöp gibi kalsanız da, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetleri kabul etmez.” Gelin şimdi, eşinizle helalleşin. Çocuklarınızla helalleşin. Anne ve babanızla, dede ve ninenizle helalleşin. Komşularınızla helalleşin. İş yerinizde çalıştırdığınız işçilerle helalleşin. Çalıştığınız iş yerinin sahibiyle helalleşin Ortaklarınızla helalleşin. İş arkadaşlarınızla helalleşin. Kendi bedeninizle helalleşin. Malınız mülkünüzle helalleşin. Evinizle helalleşin. İçinde yaşadığınız şehrin halkıyla helalleşin. Yönetiminiz altında bulunan insanlarla helalleşin. Öğrencilerinizle helalleşin. Öğretmenlerinizle helalleşin. Bunlarla niye helalleşeceksiniz? Belki ortada bir kul hakkı vardır. Olmadığından emin misiniz? Ne olur ne olmaz, helalleşmeye devam edin. Bir de yedikleriniz ve içtiklerinizle helalleşin. Allah, her şeyin helalini nasip etsin!
www.dunyahelalgidabirligi.org
26
SEMİZ ZEYTİN
TARIM ÜRÜNLERİ ÜRETİM PAZARLAMA LTD. ŞTİ.
0224 524
kadirbayrik 535.5523466
Vazgeçilmez tat... 88 89
www.semizzeytinleri.com info@semizzeytinleri.com www.dunyahelalgidabirligi.org
27
HELAL BELGELENDİRME VE
AKREDiTASYON Akreditasyon Uzmanı
Salih YÜKSEL
28
www.dunyahelalgidabirligi.org
D
ünyada helal belgelendirme faaliyetleri, çoğunluğun Müslüman olmadığı ülkelerde yaşayan Müslümanların talepleri doğrultusunda “helal ürün” güvencesi sağlamak üzere 1960’lı yıllarda başlamıştır. İlk uygulamalar ABD’de gıda uzmanı olan Müslümanlar tarafından başlatılmıştır. Karma toplumlarda yaşayan Müslümanların daha emin ve huzurlu bir şekilde gıda tüketimini temin etmek amacıyla ortaya çıkan Helal Belgelendirme konsepti günümüzde Müslüman çoğunluğun yaşadığı ülkelerde de (İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler başta olmak üzere) kabul görür hale gelmiştir. Pazar potansiyeli hızla artmakta birlikte
kontrolsüzlük ve anlayış farklılıkları da giderek artmaktadır. Bunun yanında küresel anlamda “ortak bir anlayış” ve “ortak bir kabul” zemini oluşturmak üzere çeşitli organizasyonlar kurulmuştur. Bunlar arasında öne çıkanlar; • 1999’da Cakarta(Endonezya)’da ABD, Endonezya, Avustralya ve Hollanda’da faaliyet gösteren belgelendirme ajanslarının önderliğinde kurulan, halihazırda 30 üyesi bulunan, Dünya Helal Konseyi (World Halal Council, WHC), • 2004’de Kuala-Lumpur Malezya merkezli Dünya Helal Forumu (World Halal Forum) ve onun güdümünde 2007’de Malezya’nın önderliğinde kurulan Uluslararası
Helal Birliği İttifakı (International Halal Integrity Alliance (“IHI Alliance”)) ve • 2010 yılında bugünkü adıyla İslami İşbirliği Teşkilatı bünyesinde resmen kuruluşu tamamlanan İslam Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC: Standardisation and Metrology Institution of Islamic Countries)’dür.
• İlaç, • Kozmetik, • Deri, • Toplu yemek üretimi, dağıtımı ve restoranlar, • Eğitim ve öğretim, • Yayıncılık, • Bankacılık ve finans, • Tekstil ve konfeksiyon, • Turizm.
• Bu organizasyonların temel hedefleri arasında Helal Belgelendirme standardlarının uyumlaştırılması, temel anlayış ve uygulama farklılıklarının giderilmesi veya en aza indirilmesi, helal belgelendirmeye yönelik global kabulün sağ-
Neden AKREDİTASYON ? • Akreditasyon, teknik manada “yeterliliğin onanması”dır. Helal belgelendirme açısından bakacak olursak akreditasyon; helal belgelendirme işi yapanların, gerek altyapı ve gerekse personel açısından oluşturulan
lanması ve bütün dünyadaki Müslüman ülkeler ve/veya Müslüman toplumlarca kabul gören bir akreditasyon prosesinin geliştirilmesi yer almaktadır. • WHC kaynaklarına göre 2012 yılındaki helal pazarının boyutu 3.2 trilyon dolar civarındadır. Bu pazara hitap edecek olan helal belgelendirme pazarının potansiyeli ise 500-600 milyon dolar olarak öngörülmektedir. Bütün dünyadaki uygulamalara bakıldığında mevcut ve gelecekte helal belgelendirmeye konu olabilecek başta gelen endüstriyel sektörler aşağıda sıralanmaktadır; • Altyapı, • Tarım ve hayvancılık, • Gıda ve yem üretimi, gıda işleme,
“helal belgelendirme” standardları, ulusal ve uluslararası ilgili mevzuat ve ürün-hizmet üretimi konusunda teknik açıdan yeterliliğe haiz olduklarının üçüncü taraf (tarafsız) bir organizasyon tarafından denetlenerek onaylanmasıdır. • Uluslararası ticarette helal kapsamına giren ürün ve hizmetlerin ilave bir teknik engelle karşılaşmadan kolayca alınıp satılabilmesi için akreditasyon mekanizmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizde de kimi belgelendirme kuruluşlarının helal belgelendirme faaliyetlerine dair akredite olduklarını iddia etmeleri tamamen gerçek dışı olup, ticari maksatla kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye yöneliktir. Zira helal belgelendirme faaliyetlerine ilişkin
henüz bir akreditasyon mekanizması bulunmamakla birlikte bu amaçla hizmet veren bir akreditasyon kuruluşu veya organizasyonu da yoktur. Ancak nihai hedefi, “uluslararası kabul görmüş bir akreditasyon mekanizması kurmak” olan çalışmalar mevcuttur. Bunların en önemlisi ve en ciddi olanı SMIIC bünyesinde kurulmuş olan Akreditasyon Komitesidir. Bu komitenin, öncelikle kendisinin bizzat akreditasyon hizmetini sunmak üzere çalışması ve yakın zamanda da helal akreditasyon kuruluşlarının üst birliği olacak şekilde yapılandırılması hedeflenmektedir. • Öte yandan aşağıda örnekleri verilen Helal Belgelendirme kavramının özüyle bağdaşmayan konunun ciddiyetini tamamen sulandırmaya yönelik yaklaşımların da ortadan kaldırılması ancak akreditasyon sistemi ile mümkün olabilecektir. Düşünün ki; kedi mamasına safkatıksız helal logosunun vurulmasının amacı veya faydası ne olabilir (Bkz. Şekil-1) veya domuz eti veya domuz eti içeren bir gıda ürünü paketinin üzerinde helal logosu bulunmasının anlamı nedir veya “% 100 Helal”, “saf helal”, “helal garantili” veya “garanti helal”, “katıksız helal”, “hakiki helal” gibi tabirlerin (Bkz. Şekil-3) konunun özüyle ne alakası var? Şu anda dünyada yüzlerce helal belgelendirme kuruluşu var ve hepsi farklı farklı standardlar veya sertifikasyon programlarına göre helal belgelendirmesi yapıyor. Çoğunun derli toplu bir denetim mekanizması dahi yok. Her ne kadar İslami yanı ön planda olsa da helal belgelendirmenin belirgin bir teknik boyutu da var. İslami açıdan helal çizgisine dahil olabilecek birçok konunun teknik açıdan teyidi veya doğrulanması gerekmektedir. Ancak bu şekilde helal belgelendirme faaliyetleri kamuoyunda güven uyandırabilecektir. Halihazırda glo-
www.dunyahelalgidabirligi.org
29
bal anlamda kontrolsüz, denetimsiz ve başı bozuk bir yapılanma gösteren helal belgelendirme pazarının emin ve ehil ellerde gerçekleştirilmesinin sağlanmasında akreditasyon önemli bir araçtır.
• Şekil-1. Kedi maması üzerinde “saf-katıksız helal” vurgusu
• Şekil-2. Domuz ürünlerinde helal logosu
• Şekil-3. Gıda ürünleri üzerinde kullanılan özüne aykırı helal vurguları AKREDİTASYONUN FAYDALARI Global ticarette özellikle Müslüman nüfusun var olduğu coğrafyalar arasında mal veya hizmet alış-verişinin kolaylaştırılması, “helal” konusunda hassasiyet taşıyan kamuoyunun taleplerinin gereği gibi karşılanması ve ilave maliyetlere gerek kalmaksızın “helal belgelendirme veya helal belgelendirmeye temel teşkil edecek test/deney veya muayene” hizmetlerinin bir defada yapıldık-
30
www.dunyahelalgidabirligi.org
tan sonra bütün dünyada kolayca ve güvenilir bir şekilde kabulünün sağlanması açısından akreditasyon oldukça önemli bir araçtır. Bütün dünyada uluslararası kabul görmüş standardlar çerçevesinde yürütülmekte olan akreditasyon faaliyetleri “Helal Belgelendirme” konularına kolaylıkla ve ustalıkla uygulanabilir ve gereken ciddiyet gösterilirse Müslüman olsun veya olmasın her toplumda güven uyandırabilir. Helal Belgelendirme faaliyetlerine yönelik oluşturulacak akreditasyon sistemi aşağıdaki faydaları sağlayabilecektir; a) İzlenebilirlik (tohumdan çatala veya tarladan çatala), b) Şeffaflık (helal ürün veya hizmeti tedarik eden tarafların varsa helal dışı faaliyetlerinin ortaya çıkarılması veya Helal belgelendirme faaliyetlerini yürüten kuruluşların elde ettikleri gelirlerin nasıl ve ne şekilde değerlendirildiğinin gösterilmesi*), c) Tarafsızlık (helal belgelendirme faaliyetlerinin ürün veya hizmet tedarikçisi veya üreticisinden bağımsız olarak, her türlü mali, siyasi veya başka bir baskı altında olmadan veya ticari bir kaygı güdülmeksizin sağlanmasının garanti altına alınması), d) Ehliyet-yeterlilik (gerek hizmet veya ürünün İslami şartlara uygun olarak üretilmesi veya sunulmasında ehil insanların görev alması ve gerekse helal belgelendirme faaliyet-
lerini yürütenlerin de İslami açıdan ehliyet sahibi olmalarının sağlanması) e) Süreklilik (helal ürün veya hizmetin üretimi veya sunulmasının yanında helal belgelendirme faaliyetlerinde helal kavramına aykırı İslami şartlar dışındaki herhangi bir sapmaya mahal bırakmamak üzere sürekli helalliğin sağlanması ve korunması) Özetle, Dünya Ticaret Örgütü’nün belirlediği kurallar çerçevesinde yürütülmekte olan akreditasyon faaliyetleri İslami şartlar ve kurallar ön planda tutularak helal alanına uyarlanabilir, böylelikle uluslararası mevcut yapı ile entegre olabilen bir sentez şeklinde Helal Akreditasyon Sistemine ulaşılabilir. Helal belgelendirme faaliyetlerine uluslararası bir kabul ve güven zeminin sağlanması açısından akreditasyon göz ardı edilemeyecek bir kavramdır. Bu açıdan üzerinde ciddiyetle düşünülmesi, tartışılması ve çalışılması gerekmektedir. Bu kavram, günümüzde Avrupa’da özellikle İngiltere’de Müslümanlara veya İslama karşı kamuoyu oluşturulmak üzere gelişen “helal boykot” gibi akımların, “helal belgelendirmeden elde edilen gelirin terör eğilimli radikal oluşumların finansmanında kullanıldığı şeklindeki” tezini çürütmek ve bu gibi akımların önünü kesmek için oldukça önemlidir.
Çocuğunuzun Eğitimiyle İlgili Sorunları ; Çocuğunuza vereceğimiz; Sevgi, Size vereceğimiz; Güven, ve Eğitim ile, İlgi ile aşıyoruz • •
Çocuğunuzun konuşma, dikkat, hafıza, öğrenme becerileriyle ilgili yaşıtlarından geri olduğunu düşünüyorsanız, Çocuğunuz İlkokul 2 ve üstü sınıflara devam etmesine rağmen okuma yazma ve matematik becerilerinde gerilik gösteriyorsa,
•
Bizi arayarak ücretsiz danışmanlık hizmeti alabilirsiniz.
•
Alanında yetişmiş personel ile çocuğunuzun ihtiyaçları belirlenerek hazırlanan eğitim programı doğrultusunda birebir eğitimle çocuğunuz daha başarılı hale gelecektir. Çocuğunuz hakkında ’Özel Eğitime İhtiyacı vardır’ Rehberlik Araştırma Merkezi Raporu bulunduğunda Sosyal Güvence Aranmaksızın Ücretsiz olarak Servislerimizden ve Eğitimimizden yararlanabileceksiniz. Farklı Rehabilitasyon merkezlerine devam edip bizi de denemek isteyen velilerimize ve öğrencilerimize ücretsiz olarak 1 ay hizmet verilecektir.
• • •
Grup Eğitimi
İlk ve Ortaokullardaki Normal sınıflarında öğrenme güçlüğü nedeniyle kaynaştırma öğrencisi olarak eğitim gören öğrencilere verilecek destek eğitim Ücretsizdir.
Özel Sevgi Dünyamız Özel Eğitim Ve Rehabilitason Merkezi Akpınar Mah.Arı Sok. No: 30 (Akpınar İlköğretimi Karşısı) Tel: 0.224 241 22 74 Faks : 0.224 241 22 75 Cep: 0.505 503 67 91
Bireysel Eğitim
Eğlenerek Öğrenme Odası
Psikolog ile Aile Eğitimi
MEDİNE
AH MEDİNE
32
www.dunyahelalgidabirligi.org
Çölüm ortasında vaha Yanan havada bahar esintisi Sıkıntı anında çıkış yeri Çaresizliğe çare Kimsesizlere sığınak Ana kucağı gibi dayanak Rab’bı hatırlatan altı minare İnsanın kendini bulduğu Yeşilde nice renklerin savrulduğu Firdevsi cennetin iz düşümü Naim’in ayak ucu Ötelerden yardımın elan sürdüğü Ve Dünyanın tüm kokularını unutturan O’nun buram buram kokusu.. Medeniyetin fışkırdığı mekan, Her şeyin olması gerektiği kadar olan Gerçek mirasın varisleriyle buluştuğu Toprağı bekleyen ervahla birlikte Suyu, havası, taşı, toprağı MEDİNE, İŞTE MEDİNE Ah MEDİNE neler gizli şu bahçende… Mü’minlerin hayalinde sen, Duasında sen, nidasında sen varsın. Hac’da Umre’de bizi meftun eden, büyüleyensin. Şayet ayrılık acıysa, senden firak ölümdür MEDİNE… Sana koşanlar hoş insanlar, temiz simalar Sana varamayan kalp yaralar. Sana vasıl olan, ahbapları nasıl hatırlar MEDİNE… MEDİNE AH MEDİNE Her hayali bastırır senin hülyan, Dünyaları kuşatır senin dünyan. Veysel KARANİ’ler sana koşmuş, Selman-ı Farisi’ler sende coşmuş, Senden tebliğ dışında çıkan yok olmuş.
Sana hizmet başa tac Nice hükümdarlar nefhana muhtac. Lütfedip açar mısın kapını bize.. Bakmadan perişaniyetimize…. Girmek istediğimizde sekiz kapından Artık Cennettir toprağın bize inan… Yönelmek zordur,vuslat da öyle sana. Görülüverir ardından… Bizans’la yaka paça olmuş TEBUK . . . . . . . . . . . Medine’ye girmenin herkese bakan bir şekli vardır. Kimi boynu bükük, kimi mahzun. Kimi başı yerde, kimi mahcup. Bilenler bilir, nasipliler alır kısmetini… Tren istasyonu başlı başına edep timsali. Yapan işçiden,gelip giden yolcuya, Bir ucu İSTANBUL,bir ucunda MEDİNE. Devletin nizam olduğunu gösteren devlet Yıkılma anında batının, bağı koparmak için anadoluyla, Her bir ray için altın ödediği durumda, MÜSLÜMAN ARAP kardeşim , Satmadı Osmanlı satılmaz fikriyle… Satmadı zira hala raylar döşeli bu gün duruyor, Suriye de, Ürdün’de, Lübnan’da , Şu an işte şahit yaşıyor, Bugün de üstünde nice huccac taşıyor. Allah’ın Rasülü O’nun hatıralarına sahip çıkmış. Bedir Harbine giderken bir kap su ile Tüm orduyu suladı, kendi eliyle diye; Orası Su Mescidi oluvermiş sevenleriyle… Medine ile birçok yer kardeş olmak ister, Ama İSTANBUL, kardeşliğe bu kadar yakışır. İSTANBUL da MEDİNE kokusu duyanlar vardır; MEDİNE’de İSTANBUL’u bulanlar….
OSMANLI en iyiyi ve güzeli, yakışır diye; MEDİNE’ye taşımış olanca haşmetiyle… Sanatta, mimaride ,sosyal hayatta. Zira elinde ne varsa bugün İSTANBUL’da Kaynak orasıdır iman ve inançta… Zemzem ne kadar özelse mekke’de Hurma o kadar güzeldir MEDİNE’de… Dört mescitler ve GAMAME mescid oluvermiş Başında Allah’ın Rasülü’nün dolaştı bulut diye.. Peygamberin ayak suyunun döküldüğü, secdelerine şahit olduğu Bu mekanlar unutulmamış bin küsur yıldır… Medine TARİHTEN bir şehir değil yaşayan bir şehir… Orada BEDİR kuyusu , Orada sevilen ve seven UHUD… Elbette sırlarla yığın olmuş okçular tepesi. Bu gün tepe bükmüş belini, eğmiş başını Zira her gelen şehitliği buradan görmek ister, Ne duygularla tepede oturulur. MEDİNE’de herkes hatırlanır, anılır, Nurettin ZENGİ unutulmamalı Abdulhamid Cennet mekan zikredilmeli, Daha nice başında tac olarak oraları başa tac yapanlar… MEDİNE bu gün o gün gibidir. Hayatta ve diri. O gün gibidir, mis kokar, müslümana yol gösterir. MEDİNE AH MEDİNE SELAM OLSUN MİSAFİRLERİNE UZAKTAN SENİ SEVENLERE… AHMET ALİOĞLU
www.dunyahelalgidabirligi.org
33
Medine MEDENİYYET DİYARI
Prof. Dr.
Âdem APAK
HİCRET SONRASI MEDİNE’DE GERÇEKLEŞTİRİLEN
ENSÂR-MUHÂCİR KARDEŞLİĞİ ÜZERİNE
M Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah'tan korkup sakının, umulur ki, esirgenirsiniz.” (1) Böyle buyuruyor yegane Rabbimiz Allah-u Teâlâ Muvahhid mü'min kullarının kardeş olduğunu ilan ediyor. Hucurat,49/10
34
www.dunyahelalgidabirligi.org
ekke’den Medine’ye Hicret Hz. Peygamber’in (sav) risâlet görevini daha iyi şartlarda yerine getirmesi, İslâm dininin daha güçlü bir şekilde yayılması amacıyla gerçekleştirilmişti. Allah Rasûlü (sav) hicreti gerçekleştirdikten sonra burada yeni bir toplum meydana getirebilmek için önemli adımlar attı. Onun bu konudaki teşebbüslerinden ilki, hatta belki de en önemlisi Mekke‘den Medine’ye hicret eden Muhâcirler ile Medine’nin Müslüman Arapları arasında kardeşlik tesis etmektir. Muhâcirlerden bir kısmı Medine’ye gelir gelmez burada yaşayan akraba ve tanıdıklarının yanında konuk edilme imkânı bulmuşlardı. Ancak onların tamamı bu şansa sahip değildi. Bunun üzerine kendisi de
bekâr olan Sa’d b. Hayseme, evinin kapılarını ailesi olmayan çok sayıda Muhâcire açtı. Bazı durumlarda da varlıklı Medineliler, Muhâcirlerin evlerini yapabilmeleri için kendi arazilerini tahsis ettiler. Atılan bütün bu adımlara rağmen Mekke ve Medineliler arasından geniş çerçeveli bir bütünleşme gerçekleşmemişti. İşte bütün bu şartlarda Allah Rasûlü (sav) Medine‘ye hicretini gerçekleştirdikten sonra burada yeni bir toplum meydana getirebilmek için daha esaslı adımlar atmaya karar verdi. Bu amaçla şehre gelişinden yaklaşık beş ay kadar sonra Mekkeli ve Medineli bütün ailelerin başkanlarının katıldığı bir toplantı tertip etti. Burada Muhâcirlerin yeni şartlara uyumlarını kolaylaştırmak, bundan da önemlisi iki taraf arasındaki kay-
naşmayı temin için Ensâr’ı samimi bir işbirliğine davet etti. Buna göre Medineli her bir aile reisi, Mekkeli bir Muhâcir ailesini yanına alacaktı. Gerçekleştirilen karşılıklı kardeşlik ilişkisi içerisinde her ikisi de birlikte çalışıp kazançlarını bölüşecekler, hatta nesep kardeşleri gibi birbir-
sana veriyorum; iki hanımım var, senin seçeceğin birini hemen boşayayım ve sen onunla evlen!” teklifine karşılık şöyle cevap vermiştir: “Allah malını mülkünü de, aileni de sana mübarek kılsın; sen bana sadece şehrin pazarına nereden gidileceğini söyle, yeter”. Sonra kalkıp pazara
giderek oradan borçla bir şeyler satın almış, az bir kârla satarak bu işi gün içinde birçok kez tekrarlamış, akşamleyin yiyecek bir şeyler satın alacak kadar para kazanmıştır. Bir süre sonra Rasûlüllah’ın (sav) ziyaretine giderek, Medineli bir genç kızla evlendiğini ve hanımına sa-
lerinin mirasçısı olacaklardı. Bu hususta mutabakat varılmasının ardından Rasûlüllah (sav) belli sayıda Mekkeli Muhâciri aynı sayıda Medineli Ensâr’ın yanına yerleştirdi. Ensâr’ın Hz. Peygamber’den (sav) arazilerinin yarısını Muhâcirlere vermek istemeleri, onların bu konudaki ciddiyet ve samimiyetlerini açıkça ortaya koyar. Ancak bu durum karşısında Mekkelilerin izzeti nefisleri de Ensâr’ınkinden daha aşağı kalmamış, onlar da karşılıksız hibe yerine, aralarından düzenlenecek bir kira sözleşmesine göre arazilerin kendilerine kiralamalarını istemişlerdir. Bu hususu ortaya koyan en önemli örnek, Abdurrahman b. Avf ile Medineli kardeşi arasında gerçekleşen diyalogdur. Abdurrahman “İşte servetim, onların yarısını
www.dunyahelalgidabirligi.org
35
dece bir mehir vermekle kalmayıp, masrafları tamamen kendi cebinden olmak üzere bir de düğün tertip ettiği haberini vermiştir. (Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr, 49). Hz. Peygamber’in (sav) Medineliler ile Kureyşli Müslümanları kardeşleştirme faaliyeti, onun Medine’de yeni bir toplum meydana getirme hedefinin ilk adımı olmuştu. Öyle ki, Allah Rasûlü Hz. Peygamber (sav) Medine’de din kardeşliğini temin etmek için Ensâr ve Muhâcirûn’u genel bir çağrı ile kardeş ilanını yeterli görmeyip, her iki taraftan birer kişiyi karşılıklı olarak kardeş ilân etmiştir. (İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, (thk. Mustafa es-Sakkâ-İbrahim el-EbyârîAbdülhâfız Şelebî), I-IV, Beyrut ts. II, 150-152). O, Ensâr-Muhâcir kardeşliği sebebiyle, birlikteliği kan unsurundan çıkarıp manevî bir temele dayandırmak suretiyle soya dayalı kabilevî ittifakı akîdevî ittifaka çevirmiş; kandan inanca, kabileden gelen statüden akideden kaynaklanan birliğe geçişi sağlamış; bu şekilde yeni durumda kabile ve aşiretin yerini ümmet ve millet almıştır. Câhiliyye döneminde kabilelerin anlaşmasıyla (hilf ) birbirlerine yardımcı olan kabile mensupları, artık din kardeşliği paydasında bir araya gelen müminler haline gelmişlerdir. (Buhârî,
36
www.dunyahelalgidabirligi.org
Menâkıbu’l-Ensâr 3). Allah Rasûlü’nün (sav) Medine’de gerçekleştirdiği kardeşleştirme faaliyeti câhiliyye döneminde yaygın olarak görülen bir kabilenin diğerine iltihakına yahut herhangi iki kabilenin başka kabilelere karşı savunma veya saldırı amacıyla oluşturdukları ittifaka hiçbir surette benzemi¬yordu. Zira yeni durumda bütün halinde kabile hükm-i şahsiyetinin yerini ferdî olarak tek tek Müslümanlar alıyor, sorumluluk mensup olunan kabilelere değil, Müslüman bireylere yükleniyordu. Bu anlamda kabile merkezli bir toplumdan bireyi öne çıkaran yeni bir anlayışın ilk adımları atılıyordu. Sonuçta Müslümanlar, herhangi bir kabilenin mensubu olmanın sınırlarını aşarak bir inanç etrafında kardeş kabul edilen bir topluluğun eşit hak ve sorumluluklara sahip üyeleri konumuna geliyorlardı. Kur’ân’da karşılıklı akdedilen kardeşlik şu ifadelerle övülmektedir: “İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (Muhâcirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.
Daha sonra iman edip hicret eden ve sizinle birlikte cihad edenlere gelince, işte onlar da sizdendir. Allah’ın kitabınca, kan akrabaları birbirlerine (varis olmaya) daha layıktırlar. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir”. (Enfâl, 8/74-75). Hz. Peygamber’in (sav) Medine‘de tesis ettiği Ensâr Muhâcir kardeşliği o noktaya varmıştı ki, aralarında kan bağı olmayan, ancak karşılıklı olarak kardeş kabul edilen Müslümanlar, Medine döneminin başlangıç kısmında kan kardeşi statüsünde kabul edilmek suretiyle birbirlerine mirasçı kabul edilmişlerdi. Kur’ân’da bu hususa “İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (Muhâcirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan
bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir” (Enfâl, 8/72) âyetiyle işaret edilmiştir. Ancak daha sonra Muhâcirlerin durumu düzelince bu uygulama “Akrabalık yönünden yakınlıkları olanlar Allah’ın hükmüne göre mirasta birbirine daha yakındır” (Enfâl, 8/75) hükmüyle neshedilmiştir. (Buhârî, Kefâle 2, Tefsîru’l-Kur’ân 7, Ferâiz
16). Medine‘de gerçekleşen kardeşlik faaliyeti her şeyden önce şehrin iki düşman sakini olan Evs ve Hazrec arasında geçmişte meydana gelen üzücü hadiseleri sona erdirmiştir. Yıllardan beri Medine’de yaşayan bu iki kabile arasındaki kan ortaklığı, birleştiricilik vazifesini yerine getirmediği gibi, intikam sebebiyle onların uzun yıllar boyunca birbirlerinin kanını dökmelerine neden olmuştu. Hz. Peygamber (sav) kan bağı yerine dinî inancı esas alınca öncelikle Medine’deki Araplar düşmanlığı bırakıp kardeşliğe geçmişler, eski davalarını unutmuşlardır. “Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti. Onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan sizi kurtardı” âyetlerinde onların geçmişleri ve yeni durumları mukayese edilir. (Âli İmrân, 3/103). Netice olarak Medine Hz. Peygamber’in (sav) gerçekleştirmiş olduğu Ensâr-Muhâcir kardeşliği, dolaylı bir şekilde onlarca yıldan beri aralarından düşmanlık bulunan Evs ve Hazreclileri de bir araya getirmeye vesile olmuştur. Bu uygulama esasında hicret öncesi Mekke‘deki Müslümanların kendi aralarında kardeş yapılmalarının devamından başka bir şey değildir. Zira Allah Rasûlü (sav), Mekke döneminde müşriklerin tarifsiz baskı ve işkenceleri karşısında Müslümanların dayanışma içinde olmalarını temin için onları kendi aralarında kardeş ilan etmiş, bu adımın başlangıcı olarak kendisi Hz. Ali ile, amcası Hz. Hamza da azatlısı Zeyd b. Hârise ile kardeş olmuşlardır. Daha sonra karşılıklı olarak Hz. Osman ile Abdurrahmân b. Avf, Zübeyr b. Avvâm ile Abdullah b. Mes’ûd, Ubeyde b. Hâris ile Bilâl b. Rebâh, Mus’ab b. Umeyr ile Sa’d b. Ebû
Vakkâs, Ebû Ubeyde b. Cerrâh ile Ebû Huzeyfe’nin kölesi Sâlim, Sa’îd b. Zeyd ile de Talha b. Ubeydullah kardeş sayılmışlardır. (İbn Habîb, Kitabu’l-Muhabber, (thk. Eliza Lichtenstadter), Beyrut ts. (Dâru’lÂfâki’l-Cedîde, s. 70-71). Medine’deki yeni eşleşmede ise, Hz. Ebû Bekir, Hârice b. Zeyd ile, Abdullah b. Mes’ûd, Muâz b. Cebel ile Mus’ab b. Umeyr ise Ka’b b. Mâlik ile kardeş olmuşlardır. (İbn Sa’d, İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, I-VIII, Beyrut ts. (Dâru Sâdır) I, 238-329). Ensâr-Muhâcir kardeşliği sayesinde ayrıca bütün varlıklarını Mekke‘de bırakıp gelen Kureyş Müslümanlarının maddî ve manevî ihtiyaçlarının karşılanması temin edilmiştir. Nitekim Medineliler Kur’ân’ın emriyle öz kardeşleri olarak gördükleri Muhâcirlerle sahip oldukları bütün imkânları paylaşmışlardır. (İbn Sa’d, et-Tabakât, I, 238). Bu faaliyet neticesinde her iki taraf arasında ruhî, ictimaî ve iktisadî birlik ve tesânüd gerçekleştirilmiş, adeta onlar kader ortağı olmuşlardır. Bu şartlar altında Muhâcirlerin Medine‘deki hayata daha kolay bir şekilde ve kısa sürede intibakları sağlanmış, onların yeni yurtlarındaki gariplik-
leri en aza indirilmiştir. (Kapar, M. Ali, Hz. Muhammed’in Müşriklerle Münasebeti, İstanbul 1987, s. 144145). Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, Hz. Peygamber’in (sav) Medine‘de inanç merkezli olarak teşkil ettiği Müslüman topluluk zamanla şehrin en güçlü ve organize unsuru haline gelmiştir. Bu birlik daha sonraki süreçte hiçbir durumda zafiyete uğramamış, Allah Rasûlü’nün (sav) liderliğinde etkisini ve kuvvetini daha da artırmıştır. O kadar ki, bu sağlam yapı sayesinde hem Medine içindeki münafıklara, hem Medineli Yahûdî düşmanlara, hem de Mekke ve Hicaz’ın diğer müşrik Araplarına karşı aynı anda mücadele edilebilmiş, güçlü yardım ve dayanışma vesilesiyle bütün bu düşman unsurlar Müslümanlar tarafından sırasıyla etkisiz hale getirilebilmiştir. Üstelik Hz. Peygamber’in (sav) idaresinde gerçekleşen bu seçkin cemaat, daha sonraki İslâm tarihi sürecinde bütün Müslümanlar için kardeşlik şuurunun canlanması ve yaşaması hususunda örnek bir model oluşturmuştur.
www.dunyahelalgidabirligi.org
37
BATI TRAKYA’DA
RAMAZAN VE BAYRAM
İskeçe Müftüsü
Ahmet METE
Batı Trakya’da Ramazanlar Osmanlı gelenek ve görenekleriyle iç içedir. Ramazan Ayı İslam Türk mutfağının mis kokulu iftarlarıyla ve sahurda vuran davullarla karşılanır ve uğurlanır.
38
www.dunyahelalgidabirligi.org
R
amazan Ayı daha girmeden günler öncesinden hazırlıklar yapılır. Hatta Üç Ayaların girmesiyle beraber, Recep ve Şaban Ayı Ramazan ayına bir hazırlık devresi olarak değerlendirlir. Ramazana has reçeller, ballar, tahinler ve daha nice tatlılar tedarik edilir. Özellikle camiler temizlenir ve ışıklandırılır. Onbir Ayın Sultanı bir bayram havası içinde karşılanır. Ramazana mahsus camilerimizde okunan mukabeleler daha Ramazan arefesinden İkindi namazı öncesi kalabalık bir cemaatın katılımıyla okunmaya başalanır. Akşam namazı öncesi köylerde davul gezintisi yapılarak Ramazan’a girildiğini, yarın sahura kalkılacağını haber verilir. Ramazan’ın girmesiyle ilk geceden daha; akşam ezanıya beraber mina-
reler ışıklandırılır, Yatsı namazı öncesi selalar okunur ve vaazlar yapılır. Batı Trakya Müslüman Türkleri yediden yetmişe teravih namazlarını kılabilmek için bu ilk geceden büyük bir coşkuyla camilere akın ederler. Her camide bütün ay boyunca mukabeleler okunur. İlk akşam din görevlilerimiz tarafından cemaate Müftümüzün yayınladığı Ramazan mesajı okunmaktadır. Müftülükten çıkan program çerçevesinde Vaaz ve İrşad Ekibi vaazlar yapar. Hanım vaizlerimiz de hanımlara özel vaaz vermektedirler. Yapılan vaazlarda; Ramazan’ın fazileti, getirdiği kazanımlar, Ramazan’dan istifade yolları ve İslâmın bütün güzellikleri anlatılır. Ayrıca T. C. Diyanet İşleri Başkanlığınca da her yıl vaizler ve vaizeler göndermektedir. Türkiye’den
gelen bu hocalarımız Ramazan boyunca Batı Trakya’nın her köşesine kadar gidip coşkulu katılımı ile vaazlar verip sohbetler düzenlerler. Ramazan’da mukabeleler, vaazların yanı sıra mevlidler de okunur. Mevlid merasimi yapılan yerlerde cemaate şerbetler içirilir, çokolatalar dağıtılır ve böylece İslam dininin manevi lezletleri hissedilip yaşanır. Teravih namazından sonra aileler her akşam değişik değişik evlerde toplanıp hazırlanan tatlıları yerler, kahveler, çaylar içilir sohbetler edilir. Fakir zengin toplumun her kesimi mübarek Ramazan ayında aynı sevinç ve coşkuyu yaşamaktadır. Çün-
kü Ramazan süresince yardımlaşma en üst seviyeye çıkmaktadır. İslâm’ın beş şartından biri olan zenginlerin fakirlere mallarının kırkta birini zekat olarak verilmesi de Batı Trakya’da Ramazan’da gerçekleşmektedir. Bunun yanı sıra Ramazana mahsus fitrelerin dağıtılması da bu yardımlar zirveye ulaşmaktadır. Yine bu Kutsal Ayı süsleyen güzel adetlerden biri de toplu iftarlardır. Daha ramazan girmeden iftar vermek isteyen köylerimiz Müftülüğe müracaat ederek gün alır. Hemen hemen her akşam değişik köylerde düzenlenen toplu iftarlara Batı Trakya’nın ileri gelenleri; başta Müf-
tülerimiz olmak üzere, milletvekillerimiz ve diğer kurum ve kuruluş başkanlarıyla şeref misafiri olarak Anavatan T.C. Gümülcine Başkonsolosu ve çalışanları da davet edilir. Çeşit çeşit yemeklerin sunulduğu iftar sofralarında, birlik ve beraberliğimiz pekişmekte ve Ramazan’ın manevi havasını en güzel bir şekilde tenefffüs edilmektedir. Batı Trakya’da iftar sofraları İslâm Türk mutfağının bütün özelliklerini yansıtmaktadır. Ramazanlar bir başka olur gayri müslim beldelerde. Buralarda Müslüman Türk halkı bir bütün olarak adetlerini büyük bir şevkle takip
www.dunyahelalgidabirligi.org
39
eder ve dini iançlarını anlamaya ve yerine getirmeye çalışır. Yine Batı Trakya’ya ait örf ve adetlerden birinin de Ramazan davuludur. Ramazan ayının girmesinden birkaç öncesinden daha köyün gençleri bir araya gelir. Ramazan boyunca kimlerin davul çalacakları belirlenir. Davul çalma olayına genellikle gençler talip olur. Bir ay boyunca çalınan davuldan sonra nihayet bayrama ulaşılır. Davul çalma bayram sabahı da devam eder ve insanlar bayram namazına kaldırılır. Bayram namazı çıkışında bütün köyün hanelerini davul çalarak tek
tek dolaşırlar ve bayram kutlarlar. Bu arada bahşiş toplarlar, ayrıca para da toplarlar. Toplanan bahşişler uzun bir ağaç tahtaya sıra sıra bağlanır ve bayrak gibi dalgalandırılır. Bu tahtaya zaten “bayrak” denmektedir. Bütün köy halkı bu anı sabırsızlıkla bekler. Daha sonra toplanan paraların bir kısmı caminin ihtiyaçları
40
www.dunyahelalgidabirligi.org
için mütevelli heyetine verilir, diğer kısmını da davul çalanlar aralarında pay ederler.
Bayramlaşma
Batı Trakya Müslüman Türkleri dini bayramlarına büyük önem veriyorlar. Bayrama erişmenin sevinciyle ön hazırlık olarak, bayrammlıklarını alır, tatlılar hazırlanır, çokolatalar alınır. Ayrıca bayram temizliği de ayapılır. Evler, sokaklar tertemiz hale getirlir. Bir de camilerimiz bayram öncesi son bir temizlikten geçer ve bayrama hazır duruma getirilir. Bayram sabahı erken saatlerde in-
sanları uyandırmak için bütün köyü davulcular gezer. Daha sonra sabah ezanından önce minarelerden kasideler, selalar okunur. Ezan okunur, sabah namazı kılınır. Bayram namazı vaktine kadar vaazlar edilir. Yeni elbiseler, hiç olmazsa elde olan en iyi, en temiz elbiseler giyilir, bayram namazına gidilir. Camide yapı-
lan ibadetler, topluca kılınan bayram namazı, insanları Allah’a kullukta: “Şüphesiz müminler birbirleri ile kardeştirler. Öyleyse dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltiniz” (Hucurat, 10) emrinin hükmünde birleştirir. Bayram namazından sonra her evde bayram sofrası kurulur. Aile içi çoluk çocuk torun dede her kes toplu olarak bu bayram sofrasında yer alır. Sofradan sonra en yakın akrabalardan başlayarak köy veya mahalledeki özellikle yaşlı, hasta olanlar ziyaret edilir hal hatır sorulur ve bayramları kutlanır. Bayram öncesi hazırlanan baklavalar ikram edilir. Bayramlarda en çok sevinen ise çocuklardır. Çocuklar bütün köy hanelerini dolaşırlar ve bayramlık harçlık toplarlar. Daha günler öncesinden, bayramda çocuklara vermek için bozuk para yaptırılır. Köyde herkes ilk karşılaştığında mutlaka bayramlaşırlar. Bazı bölgelerde bayramlaşma geleneği farklı da olabiliyor. Birçok yerde bayram namazından sonra camide bütün cemaat halka yaparak birbirinin bayramını kutlar. Ancak bazı yerlerde doğru evlere gidilir önce anne babanın eli öpülerek bayram kutlanır, helallaşılır ondan sonra başkalarıyla bayramlaşılır. Gençler çeşitli etkinlikler düzenleyerek bayramlara renk katarlar. Ayrıca gelenek haline getirilen Anavatanımız T. C. Gümülcine Başkonsolosluğunda da Batı Trakya’nın her yerinden daha önceden belirlenen gün ve saatte bayramlaşma gerçekleştirilmektedir. Ardından müftülükte de bayralaşma olur. İşte coşkulu geçen bayram; kardeşlik duygularının canlanmasına, birlik ve beraberliğin artmasına, sevinç ve kederlerin paylaşılarak milletçe el ele, gönül gönüle, dirlik ve düzenliğimizin devamına vesile oluyorlar.
www.dunyahelalgidabirligi.org
41
Bulgaristan Baş Müftüsü
Dr. Mustafa Aliş HACI
BULGARİSTAN’DA
RAMAZAN SEVİNCİ Müslümanlar olarak Ramazan-ı Şerif ’in sevincini yaşıyoruz. Nasıl sevinmeyelim ki, Hazreti Muhammed (s.a.v), ‘Benim ümmetim Ramazan-ı Şerif ’te ne olduğunu bilirlerse, bütün sene Ramazan olmasını isteyeceklerdi’ buyurmaktadır.
42
www.dunyahelalgidabirligi.org
B
ulgaristan’da yaşayan Müslümanlar da, Ramazan’ı sabırsızla beklemektedirler. Hem başmüftülük tarafından, hem de halk tarafından hazırlıklar yapılmaktadır. Başmüftülük her yıl olduğu gibi, bölge müftülükleri ile birlikte Ramazan’da Müslümanlara hizmet etmek için hazırlık yapmaktadırlar. Bu bağlamda müftülüğün çalışmaları şöyle özetleyebiliriz; İmamı olmayan camilerde, Teravih namazı kıldırmak amacı ile imamlar görevlendiriliyor. Ayrıca Müslümanların bulunduğu her yerleşim yerinde cami veya mescid olmadığı için, gereken yerlerde ev kiralanıp ve Ramazan ayı boyunca mescid gibi kullanılmaktadır. İmam yetersizliğinden dolayı, üç İmam Hatip
Liseleri ve Sofya’da bulunan Yüksek İslam Enstitüsü öğrencileri de Ramazan ayı boyunca imam olarak görev almaktadırlar. Bu şekilde ilahiyat öğrencilerimiz hem Müslümanlara hizmet ediyorlar, hem de tecrübe kazanıyorlar. Yüksek İslam Enstitüsü de, üçüncü yılını bitiren öğrencilerin, “Ramazan Stajı” adı altında muhtelif yerlere göndererek ve Ramazan esnasında sınava tutmak suretiyle, Ramazan hizmetini gerçekleştirmelerini mecburi kılmıştır. Söz konusu öğrenciler camilerde Teravih, Cuma ve diğer vakit namazlarını kıldırmakla birlikte, Kuran kurslarında da görev almaktadırlar. Bazı köy ve kasabalarda sadece çocuklar değil, yaşı ilerlemiş Müslümanlar da Kuran öğrenmek istiyorlar.
Diğer bir husus, Ramazan-ı Şerif ’te daha çok Kuran-ı Kerim okumaktır. Mübarek kitabımız Ramazan-ı Şerif ’te nazil olması sebebiyle, en çok bu ayda okunmaktadır. Her Müslüman Kuran’a yakın olmak ister. Biz de başmüftülük olarak, Kuran okumayı teşvik etmekle birlikte, mümkün olduğu kadar, hafız bulunmayan köy ve kasabalara hafız gönderiyoruz ve mukabele okutuyoruz. Cemaat hem Kuran-ı Kerim’i zevkle dinliyor, hem de hafızların okumaları takip etmek suretiyle Kuranı doğru okumaları öğreniyorlar. Bazı hafızlar da, sahurdan sonra bir camide bir cüz okurlar, öğlen namazından sonra başka bir cami veya mescitte aynı cüzü okumaktadırlar. Bu şekilde hafızlarımızla birlikte eksiklerimizi gidermeye çalışıyoruz. Müslümanların oruçlu oldukları ayda maneviyatlarını yükseltmek amacıyla, vaizler daha aktif bir şekilde vazifelerini yapmaktadırlar. Bulgaristan’da bütün il müftülük-
lerimizde vaiz eksikliği söz konusudur. Bulgaristan’da yirmi bir bölge müftülüğümüz olduğu halde, ancak on iki müftülükte erkek vaizimiz ve beş bayan vaizemiz vardır. Müftüler de teravih ve Cuma namazından önce vaaz ederler. Aynı zamanda imamlar da bu görevi üstlenmişlerdir. Bütün bu hizmetlere rağmen, Bulgaristan’da hoca eksikliğini görmek mümkündür. Bu eksikliği Türkiye’den hoca getirmekle gidermeye çalışıyoruz. Komünizmin çöküşünden sonra ve özellikle son yıllarda, Bulgaristan Başmüftülüğü, Türkiye Diyaneti ile işbirliği yapmaktadır. Bu dayanışma sayesinde dini okullarda öğretmen gelmekle birlikte, Ramazan ayında da din görevleri Bulgaristan’a gelip müslümanlara hizmet vermektedirler. Türkiye’den gelen din görevlileri yetersiz olmakla birlikte, biz Bulgaristan Müslümanları olarak, azami derece faydalanıyoruz. Söz konusu misafir hocalarımız, hem imam
hem vaiz gibi görev yapmaktadırlar. Bunun yanı sıra bizim imamlarımız da Türkiye’deki meslektaşlarının tecrübelerinden faydalanmaktadır, çünkü Türkiye’de din anlayışı neyse Bulgaristan’daki Müslümanların da din anlayışı ayınıdır. Türk hocalarımızı her gün farklı köylere gezdiriyoruz ki, mümkün olduğu kadar fazla cemaate hizmet versinler. Ramazan hizmetlerimizin bir diğeri de iftarlardır. Hadis-i Şerif mücibince ‘Her kim bir oruçluya iftar yemeği verir ise, oruçlunun sevabı eksik olmaksızın, oruçlunun sevabı kadar sevap alır’. Dolayısıyla iftar yemeği vermek için Müslümanlar yarışır. Ramazan akşamlarında fakir zengin herkes komşusuna, akrabasına veya da tanımadığı kimselere, az veya çok, bir şeyler vermek ister. Topluca camilerde iftar sofrasında bulunmak, atalarımızdan kalan bir adettir. Akşam namazı camide kılmak için giden Müslümanlar, oruçlarını da camide açarlar. Camiye iftar yemeği
www.dunyahelalgidabirligi.org
43
vermek için Müslümanlar sıraya girerler. Ancak son yıllarda sadece camilerde değil, Müslümanlar birbirlerini evlerine iftar yemeklerine davet ediyorlar. Hatta bir iki seneden beri bazı şehirlerde çadır kurmaktadırlar. Bu konuda da Türkiye’den bazı hayırsever kurumlar, Bulgaristan’da iftar yemekleri vermekle birlikte, iftar programları da düzenlemektedirler. Bu manzara bir çok yerlerde görmek mümkün olsa da, her yerde yoktur. Çünkü komünizm, Müslümanların anlayışlarına ve hayat tarzlarına derin iz bırakmıştır. Bu nedeniyle kuzeybatı bölgelerde camiler suskun, Müslümanlar da Ramazan bereketinden uzak kalmışlardır. Burada da problem bitmiyor. Hıristiyan misyonerleri bu durumu fırsat bilerek, Müslümanları İslam’dan saptırmak için büyük para verip Müslümanların bulunduğu yerlerde kilise yapmaktadırlar. Başmüftülük , o bölgelere hoca gönderip o Müslümanları kurtarmağa çalışıyor. Ramazanda Müslümanlar arasındaki dayanışmayı da dile getirmeden geçmek mümkün değil. Malum olduğu gibi, Ramazan’da varlıklı Müslümanlar fakirlere, yardım etmektedirler. Özellikle bayram yaklaşınca herkes iyilik yapmak ister. O günlerde Müslümanlar birbirlerini sevindirip, maneviyatlarını yükseltmek isterler. O zamanlarda herkes Allahın rahmetinden yararlanmak ister. Çünkü on bir ayın sultanı olan Ramazan’ın son günleridir, Allahın merhameti en bol olan günlerdir, sevap kazanmak için en iyi fırsattır ve yapılan duaların kabul olduğu gün-
44
www.dunyahelalgidabirligi.org
lerdir. Ramazanın son gecelerini de göz ardı edemeyiz. O gecelerde hem bin aydan hayırlı olan Kadir gecesi aranır, hem de o geceler ibadetlerin kabul olduğu gecelerdir. Dolayısıyla Müslümanlar sadece Teravih namazı kılmakla yetinmemektedirler. Teravih namazından sonra biraz istirahat edip tekrar camilere giderler, Teheccüd namazlarını kılarlar, Kuran-ı Kerim okurlar, dua ederler. Özellikle bu büyük ayın yirmi yedinci gecesi, Kadir gecesi, herkesin sene boyunca beklediği gecedir. O gecede uyumak yorulmak yoktur, yorulmadan usanmadan Müslümanlar bütün geceyi ibadetle geçirmektedirler. Ve en sonunda da Bayram gelir. Bu bayram çok farklıdır, çünkü bir ay boyunca misafirimiz olan mübarek Ramazan bizden ayrılıyor ve Müslümanlara şefaat etmek için
Cenab-ı Allah’ın huzuruna çıkıyor. Bizden ayrıldığı için üzülüyoruz, amma doya doya ibadet ettiğimiz için de sevinçliyiz. Bayram namazına herkes gider. Ramazanı oruçla ibadetle geçiren ve geçirmeyen herkes camiye koşar. O gün akrabalar dostlar arasında helaleşma ve yeniden birbirlerine yaklaşma günüdür. Bu bayram günü bize insanlığı ve eşitliği gösteriyor. Bir Bulgar, bayram gününde işi için Müslüman köyüne gitmiş. Bütün köy halkı bir yerde görünce merak etmiş, niçin toplandıklarını sormuş. ‘Müslümanlar bir ay boyunca oruç tuttuktan sonra bayram yapıyorlar’ cevabını alınca ‘Malesef Hıristiyanlıkta öyle bayram yoktur, bizi bir yere getiren bir olay yoktur’ demiştir. Allaha sonsuz şükürler olsun ki, bize Müslüman olarak yaşamayı nasip etmiştir. İdrak edeceğimiz ramazan ayı, içinde bulunan kadir gecesi ve ondan sonra kutlayacağımız bayram günleri, bütün Müslümanlara mübarek olsun. Yapacağımız ibadetleri, duaları ve hayır hasenatları Cenab-ı Hak kabul etsin. Herkese hayırlı ramazanlar ve hayırlı bayramlar dilerim
TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ BAŞKANI DÜNYA HELAL GIDA BİRLİĞİ’nde Türk Standartları Enstitüsü Başkanı Sn.Hulusi ŞENTÜRK merkezi Bursa’da bulunan Dünya Helal Gıda Birliği’ne ziyarette bulundu.
İ
slam İşbirliği Teşkilatı’nın bünyesinde kurulan (İİT) İslam Ülkeleri Standart ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) ın da Başkanı olan ŞENTÜRK; özellikle helal standart çalışmalarının İslam Ülkelerinde uygulanması ile ilgili üzerine düşeni yapmaktadır. SMIIC Helal Genel Standardını yayınladıktan itibaren; daha önce var olan Helal Gıda çalışmaları bu çatı altında toplanmaya başladı. Daha önce kendi standart çalışmaları olan Dünya Helal Gıda Birliği de SMIIC standardına bağlı kalacaklarını deklere etti. TSE Başkanı Hulusi ŞENTÜRK görevli olarak geldiği Bursa’da
Dünya Helal Gıda Birliği Merkezine çalışma arkadaşları ile birlikte geldi.Şentürk burada yaptığı konuşmada, bilgi pahalı ve de kıymetli üretilen her konuda söz sahibi olmak zorundayız bunun için de standart çalışmalarına önem vermek durumundayız dedi.Şentürk kurum olarak dünya ile entegre olduklarını, ithalat ve ihracatımızın kolaylaştırılıp çabuklaştırılması için ihtiyaç duyulan ülkelere temsilcilik açtıklarını, bundan sonra da açacaklarını ifade etti. Ziyarette Dünya Helal Gıda Birliği yönetimi ile bilimsel üst kurul ve çalışma komiteleri de katıldı. Toplantı iyi dilek ve temennilerle sona erdi.
www.dunyahelalgidabirligi.org
45
IBS (Uluslar arası Kardeşlik ve Dayanışma Derneği ACEH Temsilcisi
Mahmut Sami ÇİL
ENDONEZYA JAKARTA’DA
RAMAZAN SEVİNCİ Açe (Aceh)
Endonezya’nın bir eyaleti. Başkenti Banda Açe. Ramazan havaalanından itibaren size kendisini fazlasıyla hissettiriyor. En çok da hemen hemen kesintisiz duyulan Kur’ân-ı Kerîm sesiyle…
46
www.dunyahelalgidabirligi.org
C
amilerin etrafı açık ve nerdeyse her sokakta bir mescid ya da cami var. Buralarda gün boyu namazlardan önce okunan mukabele sesi, şehri dolaşırken sizi hiç yalnız bırakmıyor. Onları duyamazsanız arabanızın radyosunda çok güzel Arap kıraatiyle okunan Kur’ân-ı Kerîm’i dinleyebilirsiniz. Bir radyo kanalı Beytürrahman camisindeki mukabeleyi naklen veriyor. Kur’an, Ramazan dışında da Açelilerin hayatlarının önemli bir parçası. Namaz için girdiğiniz camilerde sütunların diplerinde Kur’an’la haşır neşir çocuklara, gençlere, yaşlılara rastlamak çok olağan. Çocuklar, her öğlen okuldan sonra camilerde Kur’an öğrenmeye geliyorlar. Bir öğlen namazında Beytürrahman Camisinin dış avlusunda bir ica-
zet törenine şahit olduk. Çok güzel giyinmiş kız ve erkek çocuklar Kur’an’dan okudukları kısa bir bölümden sonra hocalarının ellerinden kupalarını aldılar. O kadar neşeli ve onurluydular ki… Sanırım oradaki Ramazanın Türkiye’dekinden en farklı kısmı iftar sofraları. Daha önce geldiğimde tüm aile fertlerinin bir sofra etrafında birlikte pek yemek yemediklerini duyduğumda şaşırmıştım. Herkes akşam eve giderken küçük lokantacıklardan naylon torbalarda çorbalarını ya da kesekağıdında pilavlarını alıp evde ayrı ayrı yiyorlarmış. Ramazanda da aynı. Sadece bu yiyeceklerin satıldığı yol kenarındaki tezgahların sayısı çok artmış. Yoksulların imdadına ise Beytürrahman Camisi avlusunda Açe usulü iftar
yemeği dağıtan Türk okulu mensupları yetişiyor. Naylon torbalar içinde onlara sunulan çorbalarını ve kahvelerini sakin, düzenli ve nazik bir şekilde sırayla alıyorlar. Biz Türk aşçımızın pişirdiği tatlısı, tuzlusu, sucuğu ve çorbasıyla yine bildiğimiz güzel iftar sofralarını kurduk. Orada farklı sivil toplum kuruluşlarında çalışan Türklerle birlikte iftarlar ve sahurlar yaptık. Ramazanın vazgeçilmezi teravih namazları sıcağa ve sivrisineklere rağmen sanki orada daha güzeldi. Çocuklar ve kadınlar cemaatin belki de yarıdan fazlasını oluşturuyordu. Galiba bize cazip gelen kısmı sunduğu alternatifti: Sekiz rekat kıldıktan sonra vitir namazı kılınıyor. Eğer siz 20 rekat kılmak istiyorsanız vitir namazı kılmayıp bir başka imamın mihraba geçmesini beklemeniz gerekiyor. 12 rekatı da bu imamla kılıp sonra vitirle namazınızı tamamlayabilirsiniz. Yani size 8 ya da 12 rekat teravih namazını cemaatle kılma tercihi sunuluyor. Böyle olunca da çocukların ve yaşlıların namaza gelme oranları artıyor. Beytürrahman camisi Banda Açe’nin en büyük camisi. Kadınlar da dahil tüm cemaatin imamı görebilmeleri için cami içinde direklerin dibine televizyonlar koymuşlar, kapalı devre yayın yapıyorlar. Arkadaşımla Türkiye’de hiç kısmet olamayan bir şeyi denemeye niyetlendik; itikâf. Aslında bu tabii ki tam bir itikâf olmayacaktı ama Kadir Gecesi’ni camide geçirelim istedik. Bize camilerin sabaha kadar açık olduğu söylenmişti. Saat 12’ye doğru tek tek bütün kapılar kapandı. Görevli bize açık bırakılan tek kapıyı göstererek gitti. Bizden başka bir iki kişi daha vardı. Kur’an okumaya çalışıyorduk ama maalesef sivrisineklerin vızıltısı ve ne kadar örtmeye de çalışsak ellerimiz ve ayaklarımızdaki dayanılmaz kaşıntılar, değil ibadet etmek orada oturmayı bile imkansız hale getirdi.
Ve Arefe… buradaki gibi Açe’de de çok yoğun bir telaş ve hazırlık vardı. Burada okuyan Türk öğrenciler Açe usulü feslerini ve gömlekler satın aldılar, biz de en güzel giyeceklerimizi hazırladık. Yaşlı teyzeler tropikal çiçek yapraklarından hazırladıkları hediye paketleriyle pazar yerini bir renk cümbüşüne çevirmişti. Camiinin yanında kurulan kocaman
bir tören platformunun sebebini anlamak için akşamı beklememiz gerekti. İftardan sonra tekbir sesleriyle sokaklardan geçen Açeliler bu gecenin çok hareketli geçeceğini gösteriyordu. Ofisimizdeki yaşlı genç hepimiz çok heyecanlıydık, balonlar şişirdik, bayraklarımızı hazırladık, bir kamyonetin arkasına doluştuk ve megafonla Açelilerin bayramını kutlayarak konvoya katıl-
dık: “Selamat ıdûl fıtrî”. Çok büyük bir konvoy oluşmuştu. Yatılı Kur’an Kursu öğrencileri ve yetimhanede kalan yetimler ellerinde meşalelerle tekbir getirerek yürüyorlardı. Babalar ve anneler çocuklarıyla birlikte bindikleri motosikletlerde öylesine heyecan ve neşe doluydular ki… Biz de çocukluğumuzdan beri yaşamadığımız bu bayram sevincine kaptırdık kendimizi. Tören için kurulan platformun önünden öğrencilerin ve halkın ardından geçerek büyük bir vakarla Valiyi ve şehir protokolünü selamladık. Onlar da ayağa kalkarak selamımızı aldılar. O gece arkamızda motosikletli gençler, tekbir getirerek, halkın bayramını kutlayarak şehri defalarca dolaştık. Ve bayram sabahı. Tüm şehir en güzel giysilerini giymiş, kadın erkek, yaşlı çocuk neşe içinde Beytürrahman Camisi’ne akıyor. Açe’de kadınlar cuma namazına gider mi, bayram namazı kılar mı diye bir tartışma yok. Tüm namazlarda nerdeyse cemaatin yarısı kadın. Saflar oluşturuluyor, rengarenk giysiler
www.dunyahelalgidabirligi.org
47
içindeki tüm kadınlar tek bir renge bürünüyorlar bacı cilbablarıyla; beyaza. Ama bu sefer giydikleri teravihlerde gördüklerimizden çok daha şık ve dantelli. Açe’de kadınlar tüm namazlarda mutlaka bu kıyafetleri giyiyorlar. Hatta teravih namazında bizi de uyarmışlardı bir kez giymemiz için. Hutbede ayetlerin dışında birkaç kelime daha tanıdık geliyor bize “tsunami” “kurban”. Bu onların felaketten sonra kutladıkları ilk bayram. Namazdan sonra bayram şekerimizi ikram ediyor ve bayramlaşıyoruz. Tabii onlar bizde bu bayramın bir adının da “Şeker Bayramı” olduğunu bilmiyorlar. Üzerinde “selamât ıdûl fıtrî” yazan, çiçeklerden yapılmış panoların önünde aileler fotoğraf çektiriyorlar. Az sonra bu coşkunun yerini derin
48
www.dunyahelalgidabirligi.org
bir sessizlik ve hüzün alıyor. Biz de onlarla birlikte yol kenarındaki toplu mezara gidiyoruz, Kur’anlar okunurken yaşlar sessizce süzülüyor, ilk gittiğimde de beni çok etkileyen sabır ve tevekkül yine onların en güzel sığınağı. Açeliler de bayram kahvaltısı yaparlar mı bilmiyoruz ama biz Kızılay, Deniz Feneri, Türk Okulu ve İBB ekibi olarak hep birlikte bayram sabahının keyfini çıkarıyoruz. Uzun, nemli ve sıcak günlerde tutulan oruçlardan sonra gerçekten bir bayram bu. Burada Türkiye’den gelen ve hizmet veren kuruluşları herkes tanıyor. Yani bayram ziyaretine gitmemiz gereken birçok yer var. Lokum paketlerimizi alıp ziyarete başlıyoruz; Vali, Şeyh Kuala Üniversitesi Rektörü, yetimhaneler ve evini halka bayramlaşmaya açan Cut Chayarani. Bir üniversite hocası hanım. Soylu bir aileden geliyor. Bayramın ikinci günü onun “open day”i. Çok güzel ve pahalı yiyecekler hazırlayıp onlarla bayramlaşmaya gelen dostlarına, komşularına ve herkese sunuyor. Bizde çocukların tanımadıkları evin kapısını çalarak bayramlaşmaları, şeker ve para almaları gibi sanki.
Endonezya’nın geneli nasıldır bilemeyeceğim ama Jakarta’yi Ramazan’da bir telaştır aliyor. Bazı alışkanlıkları ve gelenekleri bize benziyor, bazıları da hiç benzemiyor. Ramazan başlamadan once sanki ertesi gün bir aylığına ülke genelinde kıtlık yasanacakmışçasına marketlere hücum edip, deli gibi yiyecek içecek alisverişi yapma alışkanlığı burda da var. Ramazan’dan önce iş arkadaşlarıyla, özel arkadaşlarıyla ve aileleriyle bol bol „son öğle yemekleri” yeniliyor. Ramazan’da yiyemeyecekleri öğle yemeklerinin acısını bol bol çıkarıyorlar baştan. Oruç tutmaya baslanılacak olan gece sabaha kadar camilerde toplanıyorlar. Ne yapıyorlar bilmiyorum, herhalde dua ediyorlardır, ama ertesi gün hepsinin bütün gün uyukladığını çok iyi biliyorum. Hayatımda duyduğum en çirkin ezan ve dua okunan yer burası olduğu için, o gece, camilere yakın oturanlar için biraz eziyetli geçiyor doğrusu. Sahura kalkılacağı zaman geldiğinde, mahallenin çocuklari toplanıp çanak çömleklere vurarak gürültü yaparlarmış sokaklarda. Ramazan davulcusu yerine, şamatacı çocuklar grubu yani bir nevi. Ancak ya bizim mahallede bu çocuklardan yok, yada anlayışsız yabancılardan birinden sağlam bir azar işittiklerinden seslerini çıkaramıyorlar artık. Ramazan davulu deyince, burada camilerin kendi davulları var. Yani seyyar davul yerine, sabit davul kullanıyorlar. İftarlarını meyve şerbetiyle ve hurmayla açıyorlar. O yüzden Ramazan öncesi meyve şerbeti ve hurma satışlari tavan yapıyor. İnsanlar birbirlerine şerbet ve hurma hediye ediyorlar. İftarla ilgili özel bir yemekleri ya da rituelleri var mı bilmiyorum. Ramazan boyunca alışveriş merkezleri ve marketlerde Ramazan temalı dekorlar, müzikler ve kostümler kullanılıyor. Erkekler fesli, kadınlar başörtülü kostümler giyiyor. Alışve-
riş merkezi çalışanı olmayıp, Ramazan boyunca bu tür kostümler giyen insanlar da var. Erkekler fes, takke, kadınlar başörtüsü ve uzun kollu tuniklerle geçirebiliyor Ramazan’ı. Ramazan bitince hop hop hop gene eski hallerine dönüveriyorlar. İcinde “Allah” kelimesi geçen bilimum şarkılar bangır bangır çalııyor. Şarkıların içeriği önemli değil, Arapça, Türkçe aşk şarkıları ve göbek havaları heryerde. Bir de Endonezya’lı bir şarkıcının Ramazan’a özel albümü var sanırım, bayık mı bayık “inşaaaaalaaaaah” diye bir şarkı var, heryerde o. Müslümanların hepsi oruç tutuyor. Zaten bayramı da tutulan orucun mükafatı olarak görüyorlar. Restoranlar gün içinde vitrinlerini bir perdeyle örtüyorlar. Sokaktaki yemek arabaları da ortalıktan çekiliyor. Alkol satışı bazı yerlerde aynen devam ediyor, bazı yerlerde kahve fincanında geliyor, bazı yerlerde ise tamamen menüden kaldırılıyor. Bu uygulamanın neye gore uygulandığı hakkında hiç bir fikrim yok. İftara doğru, başlıyor Amok koşusu. Açlıktan gözü dönmüş, biran önce yemek yemekten başka birşey düşünmeyen insanlar sokaklara dokülüyor. Trafik iftardan iki saat öncesinden kilitlenmeye başlıyor. Evine gidebilen şanslı, sokaklarda açılıyor oruçlar. Gerçi evde yemek pişirme alışkanlığı fazla olmadığı için, belki de hedef odur, ben bosuna dert ediyorumdur “Ah be sokaklarda iftar yapıyorlar“ diye.
www.dunyahelalgidabirligi.org
49
ORUÇ TUTUNUZ
SIHHAT BULUNUZ Ayşen KURAN AKYILDIZ
50
www.dunyahelalgidabirligi.org
B
iz inanan insanlar olarak Allah’ın emirlerini yerine getirirken öncelikli sebebimiz Allah’ın bu emirleri bize farz kılmış olmasıdır. Ancak bu emirlere baktığımız zaman emirlerin altındaki hikmetleri görebiliriz. Bu da ancak bizim kısıtlı aklımızın algılayabildiği kadardır. Oruç ibadetine baktığımız zaman ise; kısıtlı bir zaman süresi içinde açlık gibi görünen bu sürecin aslında derin hikmetler ihtiva ettiği aşikardır. Oruç yalnızca İslam Dininin bir emri olarak değil semavi ve semavi olmayan dinlerin tamamında karşımıza çıkar. Bu da bize oruç ibadetinin insanın fıtri bir ihtiyacı ve insanın şifa kaynaklarında biri olduğu gibi düşüncelerini aklımıza getir-
mektedir. Peki oruç nedir? İslam Dini ve diğer dinlerde orucun anlamı ve önemi nedir? İslam Dini’nin dışındaki diğer dinlerde oruç nasıl algılanır? Asıl konumuza geçmeden önce Kuran’daki oruç ayetlerini kısaca hatırlayalım. 1.“Ey inananlar, sizden öncekilere yazıldığı gibi (günahlardan) korunmanız için size de oruç yazıldı.”(Bakara 182) 2.“Sayılı günler olarak sizden kim hasta veya seferde olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. Oruca güç dayanamayanların fidye vermesi bir yoksulu doyurması lazımdır. Bununla beraber kim bir iyilik yaparsa (oruç tutarsa) o, kendisi için iyidir. Bilirseniz oruç tutmanız, sizin için daha
hayırlıdır.”(Bakara 183) Hıristiyanlık’ta oruç: Kilise’nin üçüncü emridir. Kuran’ın bildirdiğine göre oruç Hıristiyanlara da farz kılınmıştır. Hıristiyanlık’ta oruç ve perhiz aynı anlamda kullanılır. Orucun amacı, işlenmiş günahların cezasını bu dünyada çekmeye başlamaktır. İncil, oruca büyük önem verir ve övgüyle bahseder. Ancak orucun zamanı, uyulacak kuralları Hıristiyan mezhepleri arasında farklılık gösterir. Musevilik’te oruç (Yom Kippur): Tevrat’ta bazı günlerde oruç tutulması emredilmektedir. Yahudilikte oruç nefsi terbiye etme ve bazen de acı çekme aracı sayılırken, bazen de Allah’a yaklaşma aracı olarak kabul edilmektedir. Tevrat’a göre, Hz. Musa Tur Dağı’nda kırk gün kırk gece kalmış ve bu süreyi oruç tutarak geçirmiştir. Hinduizm’de oruç: Hint dinlerin-
dinlerinden Taoizm’de oruç, daha geniş bir anlamda ele alınmıştır. Burada oruç, sağlığı koruma ve böylece yaşlanmayı geciktirme özelliğiyle ön plana çıkar. Çinliler ayrıca, büyük bayram günleri ile kötülüklerin arttığı dönemlerde de, kendilerini korumak için oruç tutarlar. Budizm’de oruç: Güneydoğu Asya dinlerinden Budizm oruca en fazla önem veren dinlerdendir. Budizm’in kurucusu Buda’ya göre, ne dünyaya bağlanmak ne de dünyadan vazgeçmez gerekir. Bu amaca ulaşmak için koyduğu kuralların birincisi ise, her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre içinde de toplum içinde tüm günahlarını itiraf etmektir. Buda’ya göre sonsuz kurtuluşa, yani Nirvana’ya engel olan tek şey arzulardır. Kurtuluş ancak arzuları terketmekle sağlanır. Ve arzulardan kurtulmanın birinci yolu da oruç tutmaktır. (1)
fes alma hakkı tanırsınız. Sindirim sisteminiz dinlenir, gaz, şişkinlik gibi mide-bağırsak şikayetleri, uyku sorunları, depresyon gibi ruhsal problemler azalır. Uzun yaşamanın sırlarını araştıran bilim adamları, özellikle kalori kısıtlamasının ömrü uzattığını belirtiyor. Detoks da bir nevi oruçtur. Her dinde ve kültürde oruç felsefesi vardır. İslam’daki oruç, çok büyük bir arınmadır ve doğru uygulandığında 30 günde yeni bir karaciğer vaat ettiği bile söylenir. Hepimiz beşikten mezara değin her gün en az 3 kez yemek yiyoruz. Dolayısıyla karaciğer devamlı olarak çalışıyor; ağır yiyecekler, sindirimi zor yağlar, suni gıdalar, hayvansal besinler, alkol, kafein vb. tükettiğimizde bu uğraş daha da artıyor. Oruç ile başta karaciğerimiz olmak birçok organımızı sindirim yükünden uzaklaştırarak bir anlamda tatile gönderip, yenilenmelerini sağlıyoruz
Oruç İbadetinin Sağlığa Faydaları
İnsanlık tarihinin en eski kendi kendini disiplin altına alma yöntemlerinden biri olarak kabul edilen oruç bir tedavi ve evrensel bir ibadet şeklidir. Semavi olan ve olmayan bütün dinlerde farklı şekillerde oruç ibadetinin olduğu bilinmektedir. Oruç tutmanın, amaca ve dinsel inançlara göre farklı olmak kaydıyla belirli sürelerle; hiç bir şey yememe ve içmemek, bazı şeyleri yememek den Hinduizm’de oruç nefsi terbiye için yılın belirli aylarında ve günlerinde oruç tutulur. İbadet amacıyla duaların okunduğu günlerde oruç tutulması gerekir. Hinduizm’de oruç genellikle belirli bazı besinleri yememe, yani bir çeşit perhiz şeklindedir. Taoizm’de oruç: Doğu kültürlerinin
Oruç ve Detoks Arasındaki İlişki
Detoks, vücudunuzdan toksinleri ve diğer zararlı maddelerin uzaklaştırılması anlamına gelir. Aslında bu manada oruç da bir detoks şeklidir. Gün boyu yiyecek ve içeceklerden uzak durarak vücudunuza bir ne-
www.dunyahelalgidabirligi.org
51
ve/veya içmemek, hiçbir şey içmemek, cinsi yakınlık kurmamak, çalışmamak, konuşmamak gibi çeşitli şekilleri vardır. Oruç açlığa eşdeğer olarak algılanmamalı çünkü açlık her ne kadar fazla yemek ve içmek kadar insan sağlığını bozmasa da uzaması halinde ölümle sonuçlanabilir. Oruçta amaç ise sağlığın daha da iyileştirilmesidir. Ramazan ayı boyunca Ülkemiz nüfusunun 25–30 milyonun oruç tutmakta, geriye kalan kesimin büyük çoğunluğu ise oruç tutamasalar bile ramazan ayına uygun düşecek şekilde yaşantılarında bir takım ılımlı değişiklikler yapmaktadırlar. Ramazan ayı boyunca yeme –içme, uyuma, düşünüş tarzı, kişisel ve toplumsal davranışlarımızda önemli
52
www.dunyahelalgidabirligi.org
oranda farklar yaşanmakta, özellikle yeme –içme ve uyuma düzeninin değişmesine bağlı ilk günlerde yaşanan uyum sıkıntısı atlatıldıktan sonra orucun biyolojik bedenimize, ruhsal yapımıza ve sosyal ilişkilerimize olan olumlu etkileri ortaya çıkmaya başlamaktadır. Dünya Sağlık örgütünün (WHO) bugün kabul ettiği tanıma göre sağlık ;’’kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik halinde olmasıdır ‘’ şeklinde tarif edilmektedir. İslam usullerine göre tutulacak orucun insan sağlığı üzerindeki etkilerini yukarıdaki sağlık tanımı dikkate alınarak açıklamak gerekirse; Orucun Biyolojik Bedene Etkisi: Birçok hastalık da ilk belirtilerden biri iştahsızlıktır. Bu durum yiyeceklerden uzak durulması gerektiğine dair vücudumuzun doğal bir uyarısıdır. İştahsızlık döneminde vücudumuz oluşmuş toxic(zehirleyici madde) maddeleri dışarı atmakla meşguldür denilmektedir, bu doğal uyarı dikkate alınarak ülkemizde pek yaygın olmasa da farklı ülkelerde bazı hastalıklarda oruç bir tıbbi tedavi olarak kullanılmaktadır. Toksit(zehirli) maddeler ve yeterince atılamayan atık maddeler 11 ay boyunca vücudumuzun sistem ve organlarında birikmekte ve vücut fonksiyonlarımızda bir takım bo-
zulmalara, ani ya da ilerleyici hastalıklara neden olabilmektedirler. Yeterli ve dengeli yenerek tutulan oruçta, orucun biyolojik bedene yararlarını maddeler halinde belirtirsek; *Sindirim sistemi, salgı bezleri sistemi, kan dolaşımı sistemi, solunum sistemi ve sinir sistemi bir dinlenme sürecine girer vücuda zarar veren ve birikmiş durumda olan zararlı maddelerin oluşumunun azalması ve vücuttan atılımının artması nedeniyle, bu maddelerin vücutta birikmesi neticesinde oluşabilecek, birçok yeni başlamakta olan ya da kronik hastalık önlenmiş olur, *Böbrek ve karaciğerin ciddi sorunlarını iyileştirici etki yapar, *Mide ve bağırsak sorunlarında oldukça yarar sağlar, mide asidinde azalmaya bağlı iyileşmeler görülür, *Egzama ve diğer bazı cilt hastalıklarında kalıcı iyileşmelere neden olabilmektedir, *Kalp yükü azalıp ve kalp enerji üretimi arttığından kalp ritim bozukluğu ve yetmezliği olan hastalar daha rahat olabilmektedir, *Karaciğer yağlanması engellenmekte ve mevcut yağlanma azalmaktadır, *Boşaltımı sağlayan organların dinlenmesi sağlanır, *İnsanın yaşlanmasından sorumlu olan dört molekül(kortizol-insülinglikoz-serbest radikaller) oruç esnasında azalmaktadır, bu nedenle hücre ve dokuların gençleşmesi sağlanır. *Yapılan araştırmalar neticesinde ramazan ayı boyunca kalp damarlarında tıkanmalara neden olan kan
yağında (total kolesterol) % 7,9- % 12,2 oranında, koroner kalp hastalıkları riskini arttıran yağların depo şekli trigliserid miktarında % 30 azalma olduğu tespit edilmiştir. Ülkemizde ölüm sebepleri arasında kalp hastalıklarının birinci sırayı aldığı hatırlanmalıdır. *Uykudan sahurda uyanma ile beyin sabaha karşı fazla miktarda salınan kortizol’ün etkisinden kurtulacağı için depresyon tedavisi görenlerin tedavilerinin olumlu etkilemesi beklenebilir, *Kilo ve kan basıncında azalma tespit edilmiştir *Ramazan ayı boyunca yeterli ve dengeli beslenme konusuna uyum için bir fırsat yaratılmış olabilir, bu alışkanlığın devam etmesiyle daha sağlıklı bir yaşam sürdürülebilir. *Alkol ve sigara gibi vücuda zarar veren madde kullanımlarının bırakmakılması sonucu bir takım faydalar sağlanabilir. Orucun ruhsal ve sosyal etkileri;
*Kişi gece almış olduğu oruç tutma kararını gündüz yerine getirebiliyor ise iradesini kullanmış olmakta, *Yeme- içme, uyuma ve diğer bazı davranışların değişmesine bağlı kişi bir çeşit stres durumunu yaşamaktadır. Oruçta stres durumu yaşanılarak kişinin stresle mücadeleye hazırlanmasına olanak sağlanmakta, stres egzersizi yapılmaktadır. *Oruç tutan kişide mizaç değişikliği olur, kişiler daha az canlı bir görünümdedir, oruçlularda hırs azalması, toleransın artması, yarışmanın terk edilmesi yaşanmaktadır. Oruçlular sosyal kişiliklerini ikinci plana almakta kendilerine yönelip mistik yönden zenginlik kazanmaktalar. *Yediklerimiz ve içtiklerimiz beyin kimyamızı değiştirerek davranışlarımızı değiştirebilmektedir, alkol ve sigara, uyuşturucu madde alımı gibi vücuda zarar verici maddelerin bırakılması ya da azaltılması sonucu kişinin beyin kimyasında olumlu değişikliklere ve buda kişinin olum-
lu davranışlar yapmasına neden olur. * Oruç insanın şefkat, merhamet ve anlayış duygularını geliştirir. *Ramazanla beraber ön yargılar ve küskünlükler ortadan kalkar, toplumsal iletişim artar. *Günlük hayatın getirdiği kaygı, öfke, sinirlilik, saldırgan ve kırıcı davranışlar gibi olumsuz stres faktörlerini, orucun sabır özelliği dizginlediğinden dolayı toplumda olumsuz ve zararlı davranışlar azalmaktadır. Yararlanılan Kaynaklar; GÜL KAYNAK(detoks uzmanı) Oruç ve Sağlık (Akçağ kitapevi) Prof.Dr.Cemal çevik Doğru Beslen Formda Kal (Epsilon yay.) Prof Dr.Metin Özata Dinler Tarihi Prof.Dr. Günay Tümer
www.dunyahelalgidabirligi.org
53
A D N I S A Y N TÜRK DÜ
RAMAZAN
•AZERBAYCAN’DA RAMAZAN •KIRGISİZTAN’DA RAMAZAN •ÖZBEKİSTAN’DA RAMAZAN •TÜRKMENİSTAN’DA RAMAZAN
TÜRK DÜNYASI KOORDİNASYON VAKFI
•DOĞU TÜRKİSTAN’DA RAMAZAN •KAZAKİSTAN’DA RAMAZAN •MISIR’DA RAMAZAN •AFRİKA’DA RAMAZAN
AZERBAYCAN’DA RAMAZAN
Azerbaycan da Ramazan Bayramı çoğu Müslüman ülkedeki gibi ayın
hilal şeklinde görülmesiyle başlar son iftarda tüm aile bireyleri bir arada olur. Evde külçe çörekleri, goğallar, helvalar yapılır, dağıtılır. Maddi durumu olmayanlara para yardımı yapılır ve zekatlar verilir. Sabaha kadar camilerde ve evlerde dua edilir Kur’an-ı Kerim okunur bayramın ilk günü tüm akrabalar birbirini zi-
54
www.dunyahelalgidabirligi.org
yaret eder bayramlaşır. Arife akşamı, aile üyeleri vefat eden yakınlarının mezarı başında mumlar yakarlar, dualar okurlar ve helvalar dağıtılır. Dini bayramların günleri “Kameri Takvim”e göre hesaplandığı için, şu an kullanılan takvimde her yıl aynı tarihe rastlamaz. Her yıl onar günlük gerilemeyle gelen ramazan ve kurban bayramları böylece değişik mevsimlerde kutlanabilmektedir. Ramazan bayramı Kameri takvime göre Şevval ayının ilk üç
Mavi Cami - Bakü
günü Sünnilerin de Cuma namazı kıldığı Göy Mescitte (Mavi Cami) hayli kalabalık bir cemaat namaz kılarlar.
KIRGISİZTAN’DA RAMAZAN
Kırgızlar, Türk dili ve edebiyatını, dinî ve millî gelenek - göreneklerini çoğunlukla yazılı ve sözlü olarak bugüne taşıyabilen en eski Türk
boylarından birisidir. Ramazan ayında yaşatılan önemli kültürel ve dinî geleneklerden birisi Caramazan (Ya Ramazan) geleneğidir. Çocuklar ve gençler, iftardan sonra kapı kapı gezerek Ramazan manileri okuyup karşılığında ev sahibinden hediyeler veya para alıyorlar. Kırgız kültüründeki en önemli folklorik yansımalarından birisi Caramazan (Ya Ramazan) geleneğidir. Ramazan ayında iftardan sonra, ev ev dolaşılarak komuz veya başka çalgı aleti eşliğinde söylenen manilere Caramazan manileri denir. Caramazan manilerini sadece çocuklar değil, büyükler ve şairler de söyler. Ramazan ayında, Caramazan manilerini söylemek çok yaygındır. Özellikle Caramazan manilerini, gelenek olarak şarkıcılar ile kabi-
liyetli gençler söyler, arzu ve isteklerini dile getirirler. Aslında bu maniler bir şeyler almak, yiyecek toplamak ve eğlenmek için söylenir. Caramazan geleneği, halkı eğlendirmek için ihdas edilen bir tür Ramazan eğlencesidir. Caramazan (manileri) söyleyenler eğer şair veya ozan olursa, ev sahibi ona koyun, tay veya çapan adı verilen bir aba verir. Caramazan söyleyen çocukların evlere akşam gitmelerinin sebebi, gündüzün herkesin işte güçte olmasındandır. Ev sahibinin mal ve mülkünün bereketlenmesi ve çoluk çocuğunun mürüvvetini görmesi veya çocuğu olmayanların çocuk sahibi olması için çeşitli dualar ederler. Bu dualardan birisi şöyledir:
“ Bölçü bölçü bay, bönönünö sokçu bay, Kumga koyunun cayılsın, kuyruk menen boor sen, Bolapandır cünün terin, balanızdın künün körün. Oomin! Allahü Akbar.” Çocuklara ve gençlere ise; kuyruk yağından yapılan yemekten bir tas yemek, mendil veya 15-20 kuruş değerinde gümüş verilir.
Kırgız halkı için Ramazan ayı ve Orucun apayrı bir yeri var. Uzun yıllar Sovyetler rejiminin baskısı altında yaşamış olan Müslüman Kırgızlar, dua etme ve Kuran-ı Kerim okumanın yanı sıra oruç tutmaya da büyük önem verirler. Bazı Ramazan gelenekleri Türkiye’dekilerle benzerlik gösterse de, kendilerine özgü birçok geleneği hala korumaktadırlar. Kırgızlar için Ramazan ayının gelişi
bir bayramın gelişi gibidir. Ramazan heyecanla beklenir ve bir gün öncesinde, Arapa (Arefe) gününde özellikle kırsal alanlarda, köyün ya da sokağın sakinleri iki gruba ayrılır. Köydeki bütün evler sırayla ziyaret edilir ve hep beraber yemek yenir. Ziyaret edilen her hanenin halkının sağlığı için topluca dualar okunur. Bazı Kırgızlar arasında, sevdiklerinin mezarlarının yanına hayattayken çok sevdikleri yemekleri bırakma geleneği de sürmektedir. Ramazan ayının tümünde oruç tutanlar genelde orta yaşın üstündeki Kırgızlar. Daha genç olanlar sadece başında, ortasında ve sonunda oruç tutarlar. Arada tutulmayan oruçları kazaya bırakma adeti Kırgızlarda mevcut değil. İftar sofraları ve misafirler Kırgızlar www.dunyahelalgidabirligi.org
55
için de oldukça önemli bir yer tutar. Oruç tutan halk sahura kalkar fakat bizdekine benzer bir Ramazan davulcusu geleneğine sahip değildirler. Kırgızlar arasında yaygın olan geleneklerden biri de Hatim Okuma geleneği. Ülkemizde de Hatim İndirme adı altında sürdürülen gelenek Kırgızlar için oldukça önemlidir. Hatim dolayısıyla zengin sofralar hazırlanır ve mutlaka koyun kesilir. Koyunun başı da Hatim Okuma için Kur’an okuyan kişiye verilir. Kur’an’ı genellikle bir imam okur. Kırgızistan hükümeti imamlara maaş vermemektedir ve imamların maaşları halk tarafından karşılanır. Özellikle Ramazan ayında vakit namazlarını ve teravih’i kıldırması için bir imam tutulur. Halk kendi arasında imam için para toplar ve bu paraya Namaz Hakkı adı verilir. Ayrıca sadakalar da bireylere değil imamlara verilir ve imamlar bu parayı ihtiyaç sahiplerine dağıtır. Teravih namazları genelde birden fazla imam tarafından kıldırılır ve 4-5 saat kadar sürer. Kadir Gecesi de Kırgızlar için oldukça önemli ve kutsal bir gecedir. Bu gecede halk sokaklarda ateşler yakar ve sabaha kadar eğlenilir. Bu gece de bayram kadar önemsenir ve Kadir Gecesi’nin gününde halk birbiriyle ‘’Hayırlı Bayramlar’’ diyerek selamlaşır. Kırgızistan’da devam eden en renkli Ramazan geleneklerinden biri ve belki de en önemlisi ‘’Caramazan Manileri’dir’’. Ramazan ayı boyunca Kırgız çocuklar kapı kapı dolaşarak maniler okur ve çeşitli bahşişler toplar. Paranın yanı sıra çocuklara şeker, kuruyemiş, meyve gibi yiyecekler de verilir. Yüzyıllardır süregelen bu gelenek Kırgız Edebiyatında da önemli yer tutmaktadır. Çocuklar genellikle hiçbir kapıdan boş çevrilmez, eğer boş çevrilirlerse de beddua etmeyi ihmal etmezler. Caramazan geleneği, Kırgızlardaki kadar önem teşkil etmese de Özbek,
56
www.dunyahelalgidabirligi.org
Kazak, Ahıska, Uygur Türkleri tarafından da uygulanmaktadır.
ÖZBEKİSTAN’DA RAMAZAN
Ruzahayıt (Ramazan Bayramı - İyd el Fıtr) Özbekistan Ramazan Bayramı’na hazırlanırken; geleneksel Özbek pilavının yanısıra nişalda tatlısı ve patır ekmekleri sofralarda yerini almaya hazırlanır. Bayram sofralarının vazgeçilmezleri arasında Özbek pilavının yanı sıra “nişalda” tatlısı ve “patır” ekmekleri ilk sıralarda yer alır.
Özbek sofrasının en lezzetli yemeklerinden sayılan “Kaynatma Şorva” (haşlama benzeri) ve “Özbek Pilavı” ramazanın vazgeçilmezleridir. Ramazanda Özbek ailelerinde kurulan iftar sofraları tüm aile fertlerini birleştirirken, iftar saati yaklaşınca aile, reisinin öncülüğünde toplu olarak iftar duasına eller açılır. Ülkenin tarihi kenti Buhara’da dünyaya gelen ünlü tıp bilgini İbni Sina tarafından tarif edildiği söylenen ve günümüzde de Özbek sofrasının en lezzetli yemeklerinden biri sayılan Özbek pilavı, Özbek mutfak kültüründe çok önemli yere sahip ve yapıldığı yöre ve katılan malzemelere göre 100’den fazla çeşidi bulunuyor. Ramazanda Özbek ailelerinde ku- Pirinç, soğan, havuç ve etten harulan iftar sofraları tüm aile fertleri- zırlanan Özbek pilavı özel günler, ni birleştirirken, iftar saati yaklaşın- düğün ve ramazan sofralarının en ca aile, reisinin öncülüğünde toplu önemli yemeği sayılırken, Özbek olarak iftar duasına el açılır. Sofrada, insanı da evine gelen misafirini pilav aile büyüklerine çay “piyalelerde” ikram etmeden bırakmazlar. (geleneksel Özbek çay fincanları) ailenin kız veya gelinleri tarafından NİŞALDA TATLISI ayağa kalkarak, bir eli göğsünde saygı ile sunulur, aile büyükleri de buna cevaben “çok yaşa”, “su gibi serap (bol) ol” temennilerinde bulunur. Ramazan günleri ve bayramlarda “patır” ekmek, “samsa” diye adlandırılan börek ve “nişalda” tatlıları ile
Özbekistan’da sadece ramazan ayında yapılan bir tatlı çeşidi olan “nişalda”, yumurta akı, şeker ve dağlarda yetişen karanfilgiller ailesine ait “yetmek” diye adlandırılan bitki kökünden yapılıyor.
Nişalda sadece bir tatlı olmakla birlikte sağlık açısından da faydaları bulunurken, mideye iyi gelmesi ve sindirimi kolaylaştırmasından dolayı, özellikle ramazan ayında tüketiliyor. Ramazan ayında ülkedeki tüm pazar yerlerinde sadece nişalda tatlısı satan çok sayıda tatlıcı, ihtiyacı karşılamaya çalışırken, nişalda hazırlıkları ise ramazan ayından önce dağlarda başlıyor. Nişalda tatlısı, dağlarda kendiliğinden yetişen karanfilgiller ailesine ait, Özbekistan’da “yetmek” diye adlandırılan bitki kökünün kurutularak, suda kaynatılması ve yumurta akı ile karıştırılarak, daha önce hazırlanan şeker şurubu eklenerek hazırlanıyor. Nişalda tatlısı, ailede erkekler tarafından hazırlanırken, bu gelenek babadan oğula geçiyor.
buluyor. Halk, özel günlerde, düğün ve ramazan ayında en fazla “patır” ekmeğini tercih ederken, sadece Semerkant’ta pişirilen ve pişirme yöntemi babadan oğula geçen “Semerkant ekmeği” ise uzun süre dayanıklılığı ve çok ayrı bir tadı ile ayrı bir yer tutuyor. Rivayetlere göre, Ortaçağ döneminde doğduğu Andican’ı beylikler arasında çıkan savaş yüzünden terk ederek, Hindistan topraklarını fetheden Babür Şah, yerleştiği Hindistan’da, Semerkant ekmeğini çok özler ve bundan dolayı Semerkant’tan “nanvayları” (ekmek ustalarını) getirtir. Hindistan İmparatorluğunun kurucusu Babür Şah ise, Semerkantlı en ünlü ekmek ustaları tarafından hazırlanan Semerkant ekmeğinden memnun kalmaz ve ustaya ekmeğin hazırlanmasında hamura neyi katmadığını sorar. Semerkantlı usta da: “Sultanım, sizin emriniz üzerine bu ekmeğe katılan tüm malzemeleri Semerkant’tan getirdik. Ancak, Semerkant’ın havasını - suyunu getiremedik” diye cevap verir.
hediyeler toplarlar. Her evin kapısı açıldığında ise ev sahiplerini şu şiirle selamlıyorlar : Yukarıda bir ay var/Ucu kırmızı yay var Peygamberin sofrasında / Bize ayrılan pay var Ya Ramazan, Ya Ramazan
Böylesine büyük ve sevimli bir şenlikle başlayan Ramazan ayı uzak diyardaki bir Türk elinde aynı coşkuyla sürdürülmektedir. Bizim ülkemizde olduğu gibi, iftar sofralarına oldukça özen gösterilir ve akrabalar, dostlar, komşular ağırlanır. Restoranlar iftaTÜRKMENİSTAN’DA ra özel menüler çıkarır, teravih naRAMAZAN mazları büyük camilerde cemaatin Eski Türk geleneklerinden biyoğun katılımıyla kılınır. Ülkemizrini halen yaşatmakta olan de yaşanan Ramazan ayına büyük Türkmenistan’da, Ramazan Hilali’ benzerlik gösteren Türkmenistan nin beklenmesi ve hilalin ilk kez Ramazanının bayram sabahları da görülüşü bir bayram havasında kutaynı coşkuyla yaşanır. Ailedeki tüm raları için gelenekselleşmiş tercihi lanır. Özellikle de çocuklar tarafınerkek bireyler bayram namazı için ise “patır” ekmek. Özbeklerde “nan” dan. Hilalin görülmesiyle bir baybuluşur ve bayram namazı yine büolarak adlandırılan ekmek çeşitleri ram havasına bürünen çocuklar kapı yük camilerde kılınır. arasında, yapımında süt ve tereyağı kapı dolaşır ve Türkiye’deki çocukkatılarak özel tandırlarda pişirilen ların bayramda şeker toplaması gibi Türkmenistan’a en özel Ramazan “patır nan” Özbek sofrasının ayrıladeti ise toplum değil, devlet taramaz bir parçası. fından geleneksel hale getirilmiş; Ülkedeki pazar yerlerinde özellikle Kadir Gecesi Affı. Türkmenistan “ekmek pazarları” bulunurken, bu devlet başkanı, tüm diğer resmi tatil pazarlarda odun ve kömürle pişirive bayramlarda olduğu gibi, Ramalen “patır” ekmeklerin ayrıca bir yeri zanda da çok sayıda mahkuma af bulunuyor. getirildiğini ilan eder. Diğer bayÜlke genelinde kullanıldığı malzeramlardan farklı olarak Ramazan’da me ve yöreye göre tandırlarda pibu açıklama Kadir Gecesi yapılır. şirilen ekmek çeşitleri sayısı 100’ü ”PATIR” VE SEMERKANT EKMEĞİ Özbekistanlıların sahur ve iftar sof-
www.dunyahelalgidabirligi.org
57
DOĞU TÜRKİSTAN’DA RAMAZAN
Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri
Evi temizleme, pasta, kek, kuru yemiş ve meyve hazırlama, yeni elbise diktirme, her iki bayramın hazırlıkları arasındadır. Bayram kutlamaları, bayram günü sabah erkenden kılınan bayram namazıyla başlar. Ardından karşılıklı ziyaretler yapılır. Aynı zamanda Ramazan Bayramları, aralarında anlaşmazlık bulunan insanların birbirleriyle barışması için önemli bir vesiledir.
şit çeşit ekmek ve tatlılar hazırlanır. Kadınlar hınkalı büyük kazanlarda pişirirler. Hınkalı yedikten sonra yeşil çay içilmesi adettendir. Hınkal
adlı
hamurlu
yemek,
KAZAKİSTAN’DA RAMAZAN
ramazan bayramını, Anadolu’daki Ramazan ve Kurban bayramlarına Kutsal Ramazan süresince her gün benzer bir bayram gibi kutlar. Akrabalar ve aile büyüklerinin mezarları ziyaret edilir. Büyük kazanlarda “aş”
Türkiye’de ev mantısına benzer. Evde kurulan iftar sofrasına daha çok dedeler ve ninelerin katıldığı dikkat çeker. İftar yemeğinin ardından mutlaka Kur’an-ı Kerim imam ve dedeler tarafından okunur.
MISIR’DA RAMAZAN
İslam dünyasının önde gelen ülkelerinden biri olan Mısır’da Ramazan ayı, diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi oldukça hareketli ve
pişirilir ve fakirlere dağıtılır.Ramazan Bayramı, Xinjiang’da İslamiyet’e inanan bütün etnik grupların en
bir evde iftar sofrası kurulur. küçükten büyüğe oruç tutanlar iftarını açtıkları evde imamın vaazını dinler, daha sonra teravih namazı için saf tutarlar. Namazın ardından Kur’an-ı Kerim ve ilahiler okunur. önemli bayramlarıdır. Bu iki bayram, günümüzde geleneksel bayramlar haline gelmiştir.
58
www.dunyahelalgidabirligi.org
Bölgede sıcaklık 40 derecenin üzerinde seyrederken, iftar su ile açılıyor. İftar sofrasına çeşitli çorbalar ve Ahıskalılara özgü hamurlu ve bol etli “hınkal” yemeğinin yanı sıra çe-
coşku içinde geçer. Ramazanla ilgili geleneklerine çok fazla bağlı olan Mısır halkı, bu kutsal ayın başlangıcı tam olarak saptayabilmek için çıplak gözle hilali görmeyi beklerler. Mısır Baş Müftülüğünün özel olarak görevlendirdiği ekipler hilali
görebilmek için gece boyunca nöbet tutar ve eğer Şaban ayının 30. gecesi hilal görünürse Ramazan resmi
olarak ilan edilir, eğer görülmez ise Şaban ayı uzatılır. Ramazan Fanusu ise tamamen Mısır’a özel olduğunu düşündüğümüz bir gelenek. İslam’ın ilk dönemlerinde gece sokağa çıkarken kullanılan bu lambalar artık modern Mısır’da Ramazanı karşılamak için kullanılır ve evlerin balkonlarından rengarenk fanuslar sarkar. Mısırlılar için Ramazanın ilk günü ve özellikle ilk iftar büyük önem taşır. Aileyle beraber, aile evinde yenilmesi bir gelenek olan ilk iftar yemeği için insanlar memleketlerine doğru yola çıkarlar. Teravih namazlarına büyük ilgi gösterilen Mısır’da, özellikle içinde Kadir Gecesi’ni barındıran son 10 gün boyunca camiler dolup taşar. Ülkemizde de olduğu gibi kadınlar ve çocuklar da teravih namazlarına büyük ilgi gösterir ve normal günlerde başını kapatmayan kadınların Ramazan ayında başına kapatmasına oldukça sık rastlanır. Oruç açma gelenekleri bizimkinden biraz daha farklı olan Mısırlılar, oruçlarını sütte bekletilmiş hurma ile açarlar ve ardından tüm hanelerde akşam namazı kılınır. Esas iftar sofrası ise bu namazdan sonra kuru-
landır ve iftar yemeklerinin en popülerlerinden biri, ülkemizde de çok sevilen yaprak sarmadır. Mercimek çorbası, lahana sarma, baklava, künefe ve kadayıf da Ramazanın sevilen yiyecekleri içinde yer alır. Ülkemizdeki gibi İftar Topu, Ramazan Davulcusu geleneklerinin var olduğu Mısır’da, Ramazan ayı boyunca yapılan gezmeler de çok popülerdir. Özellikle Nil Nehri’nde yapılan tekne gezileri, büyük camilere toplu halde yapılan ziyaretler, akrabalar ve dostlara verilen iftar yemekleri… Kısacası Mısır halkı bizim Ramazanımıza oldukça benzeyen bir Ramazan ayı geçirir. Sokaklarda göze çarpan en bariz farklılıklardan biri ise, iftar saatinde evlerine yetişemeyenlerin oruçlarını açması için ellerinde hurmalar ve çeşitli içeceklerle bekleyen, yol boyunca dizilmiş gençlerdir.
AFRİKA’DA RAMAZAN
Afrika’da yaşayan Kenyalılar Ramazana hazırlanırken ilk iş olarak bütün sokakları aydınlatırlar. Akşam ezanının okunmasıyla beraber
Kenya sokakları bir festival havasına bürünür çünkü Kenyalı Müslümanlar iftar yemeklerini sokaklarda, özellikle de cami avlularında hep beraber yerler. Ardından teravih namazları camilerde, cemaatin yoğun katılımıyla kılınır. Kenya sokaklarında sahura doğru
ise, Türkiye’dekine çok benzer bir adetle karşılaşırız. Ramazan davulcusuna benzeyen bir gelenek halen Afrika’nın bu sevimli ülkesinde yaşatılır. Kenyalılar da sahura kalkması gereken Müslümanları Kudüm sesleriyle uyandırırlar. Bayrama doğru Ramazan coşkusu doruğa çıkar. İftardan sonra Kenya sokaklarında müzisyenler yöresel bir çalgı olan Matari’yi çalar ve tüm halk bu eğlencelere katılır. Bayram içinse bambaşka hazırlıklar yapılır. Türkiye’de hanımlar arife gününü baklava başta olmak üzere tatlılar yaparak geçirirken, Kenyalı hanımlar da kuzu etiyle pişirilen yöresel yemekler yaparlar ve bayram günlerinde misafirlerine bu yemekler ikram ederler. Genç kızlar ise arife gününde kınalar yakarak bayrama hazırlanırlar. Bayram sabahı ise, Kenyalılar için Ramazan coşkusunun en ilginç haliyle yaşandığı saatleri oluşturur. Bayram namazı camide değil, şehirlerin büyük meydanlarında kılınır. Namazdan sonra evlere dönen gençler içinse el öpmek çok sıradan bir adet. Çünkü Kenyalı gençler herhangi bir eve girdiklerinde zaten her zaman büyüklerin ellerini öpüyorlar.
www.dunyahelalgidabirligi.org
59
EĞİTİMCİ
Ömer ÖZCAN
İ
çinde nice güzelliklerin olduğu rahmet ve bereket ayı Ramazan’ı yaşıyoruz. Bu ayın en önemli özelliği oruç tutmak ve iftar etmektir.Her zaman olduğu gibi bu ayda da yediğimiz içtiğimiz şeylere daha da dikkat etmeliyiz.Günümüz dünyasında sanki iftar sofralarının vazgeçilmeziymiş gibi gösterilen yiyecek ve içeceklerle iftar açmamaya özen göstermeliyiz.Bu konuda Resul-i Ekrem Efendimiz’in (s.a.v.) birçok uygulamaları vardır. Selman İbn-i Mir (r.a.) Resul-i Ekrem Efendimiz’in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Sizden biriniz orucunu açacağı zaman hurma ile açsın.Çünkü hurmada bereket vardır.Eğer hurma bulamazsa,su ile açsın.Zira su temizleyicidir. (1) Hurma bulamazsa su ile iftarı açmak daha uygundur. Hadiste de ifade edildiği gibi Peygamber Efendimiz (s.a.v.) orucunu hurma ile açardı. Hurma bulamazsa su içerdi. Oruç açarken hurma ile suyun tercihinde pek çok hikmetler vardır. Hurma ,meyve oluşuyla birlikte aynı zamanda bir katıktır. Bunun için ilk olarak hurma ile karşılaşan mide onunla bir süre gıda ihtiyacı-
60
www.dunyahelalgidabirligi.org
?
İFTARI NEYLE AÇALIM nı giderir. Hurmanın bağırsakları çalıştırmasında, harekete geçirmesinde de rolü vardır. Suda maddi– manevi temizliği sağlar. Susuzluğu giderir,mideyi ferahlatır,rahatlatır. Hurma ve suyun faydaları sadece bunlardan ibaret değildir. Daha bilmediğimiz pek çok fayda ve hikmetleri vardır. Peygamberimizin bizzat uygulamasını da farklı bir rivayette Hz. Enes (r.a) şöyle anlatıyor. ‘Resulullah (s.a.v.) akşam namazını kılmadan önce birkaç tane taze hurma ile orucunu açardı. Eğer taze hurma yoksa kuru hurma ile açardı.Kuru hurma bulamazsa da bir kaç yudum su yudumlardı.(2) Eğer hurma ve su bulunamazsa Ateş Dokunmamış bir şey tercih edilmelidir. Her yerde her zaman hurma bulunmayabilir. Çünkü dünyanın her tarafında oruç tutan insanlar olabileceği gibi, her ülkenin ve bölgenin de kendine göre şarları vardır. Bunun için orucu başka bir yolla açmak da sünnette yer almaktadır. Bu konuyu da Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle açıklıyor: ‘ Peygamber (s.a.v) üç hurma ile veya ateş dokunmamış bir şeyle iftar etmeyi severdi.’ (3) Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ramazan-ı kolaylaştıran 4 şeyi de bizlere şöyle açıklamaktadır: Demlemi’nin Enes İbn-i Malik ((r.a)’ dan rivayet ettiği bir hadiste ise Resulullah (s.a.v.) orucun rahat yolunu tavsiye ederek şöyle buyururlar: ‘Dört şey yapan kişi orucunu gayet rahat tutar.İftarı su ile açması,sahuru terk etmemesi, öğle istirhatini terk
etmemesi,güzel koku kullanması.’ (4) İftarda acele etmek de yine Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) tavsiyeleri arasındadır.Bu konuda da Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: Sehl İbn-i Sa’d (r.a) anlatıyor: ‘ Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki:’İnsanlar iftarda acele ettikleri sürece hayır üzere devam ederler.’ (5) İmam Malik ,Abdülkeri İbn-i Ebi’t Muharik’in Şöyle söylediğini işitmiştir. ‘Peygamberlik amellerinden biri de iftarda acele edilmesi, sahurun da geciktirilmesidir.(6) Mervan İbn-i Salim, İbn-i Ömer’den (r.a) naklediyor.Resulullah (s.a.v) orucunu açınca şöyle derdi: ‘Susuzluk gitti,damarlar ıslandı,inşaAllah Teala sevap kesinleşti.’ Sonuç olarak ne yediğimizin ve içtiğimizin farkında olmalıyız.Özellikle Ramazan aylarında sofralarımızın vazgeçilmezi gibi gösterilen yiyecek ve içeceklerden uzak durmalıyız.İftar açarken ve oruç tutarken Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) tavsiyelerine kulak vermeliyiz. Helalinden yiyeceklerle Ramazan-ı Şerif ’in geçmesi dileğiyle. 1-İbn-i Mace,Sıyam 24;Ebu Davut,Savm 21 2-Ebu Davut, Savm 22 (2556);Tirmizi,Savm 10 3-Et-Tergib ve’t Terhib 2;142 4-Ramuzu’l Ehadis Hadis No:957 5-Buhari Savm 45; Müslim, Sıyam 48; Muvatta Sıyam 6;Tirmizi,Savm 13 6-Muvatta, Kasru’s Salat 46
HELAL GIDA M
üslümanlar; kendi inançlarına uygun olan gıdaları tüketirken, gıdalara ait risklerden korunmak için helal gıda sertifikalama (markalandırma) sürecini başlattılar. Bu süreç ilk kez Avustralya’da başladı. Daha sonra gıdanın uluslararası bir meta haline gelmesi ile et ihracatı ve ithalatı önem kazandı. Et ihtiyacı olan İslam ülkeleri ve Müslüman topluluklar, aldıkları etlerde bu sertifikayı arar oldular. Zamanla sistemleşen helal gıda sertifikalama çalışmalarına, bazı devletler resmi statü kazandırdılar. Malezya, Endonezya ve İran bu anlamda ciddi kurumlar oluşturdular ( Jakim, Mui ve Ikrik). 57 islam ülkesinin bir kısmı Jakim (Malezya), bir kısmı Mui (Endonezya) ve bir kısmı Ikrik (İran)’in standartlarını benimseyip, tanıma yoluna gittiler. Halen gıda güvenliği standardında helal gıda akreditasyonu mevcut değildir. Var olan uygulamalar tanıma çerçevesindedir. İslam işbirliği teşkilatı (İİT) kendine bağlı bir metroloji enstitüsünü oluşturdu (SMIIC) . Bu kuruluşun başkanı Türkiyeli olup, standardı İngilizce ve Arapça bir metindir. Şu an 34 İslam ülkesi SMIIC bünyesinde yer almak istediklerini ifade ettiler. Türkiye bu konuda geç kaldığından iyi niyetli bazı şahıslar ve bir kısım şirketler vakit ayırıp Malezya’dan
belgelendirme yetkisi aldılar. Ayrıca Endonezya’dan yetkilendirilmiş kişiler de mevcut. Hatta batıdan İngiltere, Fransa ve Almanya merkezli bazı şirketler Türkiye’de kendilerine bazı partnerler bularak sertifika vermeye başladılar. Zaten ihracatçımız öteden beri ihtiyaç duyduğu helal sertifikasını; il,ilçe tarım müdürlükleri, il,ilçe müftülükleri, hatta bilinen bir mahalle imam efendisinden imzalı bir yazı alarak karşıladı. 2011 Temmuz’ da Irak devleti Türkiye’den et ve ürünleri konusunda helal sertifika mecburiyeti getirdiğinde TSE bu meseleyi önüne alıp var olan SMIIC standardına göre denetim ve belgeleme yapmaya başladı. Bize yani Dünya helal gıda birliğine gelince biz kendi standardımızı ilk olarak 2011 yılı şubat ayında yayınladık. SMICC standardından sonra kendimizi bu standarda göre revize ettik (uyumlu hale getirdik) . Arkasından günlük ihtiyaçlara göre bir kez daha revize ettik ve helal genel standardımıza Eylül 2011‘de son şeklini verdik. Genel standardımıza ek olarak tek tek ürün standardımızı çıkarmaya devam ediyoruz. Dünya üniversitelerinde görev yapan teknik personel ve akademisyenler bilgi havuzumuza her gün yeni metotlar ilave ederken Türkiye’de yaşayan bilim kurulu üyelerimiz ürün standartlarını derlemeye ve yazılı metin haline getirmeye devam ediyor. Bu
gün birçok ürün için standardımız mevcuttur. Artık belli ülkelerin standartları yanında Ar-ge si olan ve kendi helal standardına sahip bir Türkiye var. Bu standart Türk aydın ve akademisyenlerinindir. Yani milletindir. Helal belgelendirme konusunda herhangi bir ülkenin temsilcisi ve takipçisi olmadığımız gibi Türkiye’de bizim dışımızda bu sahada faaliyet gösteren kurul, kurum ve şirketlerde bizim rekabet içinde olduğumuz kuruluşlar değil refiklerimiz ve birbirimizi desteklememiz gereken kuruluşlardır. Bu konuda çalışma yapan her şahıs ve kuruluşu yürekten alkışlıyoruz. Dünya Helal Gıda Birliği’ne müracaat eden işletmelerin ürünlerini biz hilesizliği, zararsızlığı ve İslam inancına uygunluğu penceresinden denetliyoruz. Uygunluğu sağlanan ve sürekli denetim altına alınan işletmelerin ürünleri Dünya Helal Gıda Birliği garanti kapsamına alınırlar. Markayı kullanmayı hak eden işletme adı geçen garanti markasını, ürünlerin etiketlerinde, ambalajlarında, tanıtım ve reklamında kullanabilir.Firmalar yurt dışına alınan belgeler için önceden hangi ülkelere ihracat yapıldığını bildirmelidirler. Üreticimize helalinden bol kazançlar diliyoruz.
www.dunyahelalgidabirligi.org
61
DÜNYA HELAL GIDA BİRLİĞİ DERNEĞİ
TARİH KENTİ
SAFRANBOLU’da İDİ
G
eçmişe saygının en önemli ifadesinin, mimarisine yansıdığı şehirde, makamında ziyaret ettiğimiz Safranbolu Belediye Başkanı Dr. Necdet Aksoy’la, helal çerçevede bir sohbet gerçekleştirdik. Şehri ve şehre ait değerleri anlatan Başkan Aksoy, Safranbolu’nun, Osmanlı’nın en zor günlerinde dahi en parlak dönemini yaşayan bir tarih kenti olduğunu söyledi. Başkan Aksoy, “Safranbolulu olma gururu hepimizindir. Safranbolu, Osmanlıcılığın değil, İslam düşüncesinin ortaya çıktığı ve yaşandığı bir şehirdir” dedi. Son günlerde, gündemde yerini alan helal gıda konusunda görüşlerini aldığımız Safranbolu Belediye Başkanı Dr. Necdet Aksoy konuşmasına şöyle devam etti. “Biz, ülkemizde gıda terörünün
62
www.dunyahelalgidabirligi.org
“
hangi boyutlara ulaştığını ibret ve hayretle izlemekteyiz. Vicdansız, inançsız ve insafsız ellerin, geleceğimize nasıl dinamit koyduklarını, çocuklarımızı gelecekte, hasta ve verimsiz bir yaşam içine sürüklediklerini görüyoruz. Biz, helal gıda yemenin ve içmenin öneminin, çok uzun zaman öncesinden bu yana farkına vardık. Bu bilinçten hareketle, Safranbolu olarak, belediye bünyesinde kurduğumuz (SAKEM) Safranbolu Kültür Eğitim Merkezi’nde ve milli kültürümüzün önemli bir parçası olan lokum üretiminde, doğal ve helal gıda normlarına uygun ürünler üretmeye ve ürettirmeye özen gösteriyoruz. Yine üzüm üretimimize bağlı olarak; Safranbolu’muzda sirke ve pekmez ile kesme makarna üretimimizde de helal gıda kodeksine uyulmasını özenle teşvik ediyoruz. Uluslararası kabul gören bir ulusal tescil kuruluşundan, helal
SAFRANBOLU’DA, SAKEM BÜNYESİNDE ÜRETTİĞİMİZ HER ÜRÜN, HELAL GIDA ÜRÜNÜDÜR. HEM İNANÇLARIMIZ HEM DE İNSAN SAĞLIĞINA VERDİĞİMİZ DEĞER, BİZE BU SORUMLULUĞU YÜKLEMİŞTİR” gıda sertifikası almak bizim hedeflerimizin başında yer alır. Dünya Helal Gıda Birliği Derneği’ni bu bağlamda yapmış olduğu çalışmalardan dolayı takdir ve tebrik ediyoruz. Ülkemizde önemli bir boşluğun doldurulması yönünde ki her türlü hizmetlerini cani gönülden desteklediğimizi ifade etmek isterim. Hiç şüphe yok ki insanımız, her alanda olduğu gibi, gıda konusunda da kaliteli üretim ve kaliteli tüketimi hak etmektedir. Ümit ediyorum ki, yükselen ekonomisiyle son yıllarda dünyada kendinden söz ettiren ve istikrarlı yönetimiyle tüm dünyanın dikkatini çekmiş olan Türkiye, “Helal Gıda” noktasında da İslam ülkeleri arasında etkin yerini alacak ve bu güne kadar üzerinde durulmayan bu hassas konuyu değerlendirecek ve helal gıda platformunda söz sahibi olacaktır.”
www.dunyahelalgidabirligi.org
63
İSLAM ÜLKELERİ
Standardları ve Metroloji Enstitüsü
İ
slam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) İslam İşbirliği Teşkilatı’na (OIC) bağlı bölgesel bir standardizasyon kuruluşudur. OIC üye ülkeler arasında standardların uyumunu sağlamada ve yenilerini oluşturmada etkin bir mekanizma aracı olarak SMIIC, OIC çatısı altındaki İslam Dünyasında malzeme, mal ve ürünlerin alış-verişini artırmayı sağlamak için standardların uyumlaştırılmasını, metrolojide ve laboratuvar deneylerinde homojenliğin sağlanmasını ve akreditasyon mekanizmasının tesis edilmesini amaçlamaktadır. OIC, dört kıtaya yayılmış 57 üye ülkesi bulunan Birleşmiş Milletler’den (UN) sonra en büyük ikinci uluslararası teşkilattır. Teşkilat, çeşitli
64
www.dunyahelalgidabirligi.org
dünya halkları arasında uluslarası barış ve uyuma katkıda bulunarak Müslüman dünyasının menfaatlerinin korunmasının sağlanmasında Müslüman dünyasının ortak sesidir. Teşkilat kendi başına Ummeti tek bir vücut haline getirmiş ve son 40 yıldan beri aktif olarak dünyadaki 1.5 milyar müslümanın gönüllerindeki bütün davaları benimseyerek onları temsil etmektedir. SMIIC, ticaretin önündeki teknik engeleri kaldırmak ve böylelikle Müslüman ülkeler arasındaki ticareti geliştirmek için üye ülkeler arasında standardların uyumluluğunu sağlamayı amaçlamaktadır. SMIIC aynı zamanda standardizasyon ve metroloji alanında OIC ülkelerine eğitim, öğretim ve teknik destek sağlanmasına yardımcı olur.
SMIIC Tarihçesi:
İslam ülkeleri arasında standardların uyumlaştırılmasını sağlamada etkin bir mekanizmayı tesis etme fikri 1984 yılında çalışmalarına başlayan İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) ilk toplantısına dayanmaktadır. Bu amaçla 1985 yılında kurulan İslam Ülkeleri Standardizasyon Uzmanlar Grubu’nun (SEG) çalışması sonucu oluşturulan SMIIC tüzüğü 1998 yılında 14. İSEDAK toplantısında kabul edilmiştir. SMIIC tüzüğü üye ülkelere ilk kez İSEDAK’ın 04-07 Kasım 1999 yılında İstanbul’da gerçekleşen 15. toplantısında sunulmuştur. Tüzük, 10 OIC ülkesinin meclis onayının tamamlanmasından sonra Mayıs 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. SMIIC, resmi olarak 02-03 Ağustos 2010 tarihinde Ankara’da yapılan ilk açılış Genel Kurul toplantısıyla kurulmuştur. SMIIC’in, OIC ülkesi 17 üyesi bulunmaktadır. Yer: SMIIC, OIC’ye bağlı bir kuruluştur ve merkezi Istanbul’dadır.
Standardizasyon nedir:
Standard, belli bir durumda en uygun derecede düzeni amaçlayan, faaliyetleri veya sonuçları ile müşterek ve mükerrer kullanım için, kurallar, kılavuzluk bilgileri veya tanımlamalar sağlayan, bir fikir birliği ile oluşturulmuş ve tanınmış bir kuruluş tarafından onaylanmış bir dokümandır. Standardlar teknik uzmanlar tarafından yapılır ve en modern/gelişmiş teknolojiyi yayarak ürün ve hizmette üstün güvence ve kaliteyi sağlayacak şekilde konuyla ilgili paydaşları tarafından fikirbirliği ile oluşturulur. Standardlar, standard kuruluşunun kendisi tarafından değil, çeşitli teknik komiteleri (TC) tarafından geliştirilir. Teknik Komiteler standardizasyonu yürüten ana organlardır ve üyeleri temsil eden konunun uzmanlarını içerir ve tamamen gönüllülük esasına dayalı bir çalışmadır. SMIIC’ın şu anda 7 tane TC’si vardır:
Teknik Komite (TC) nedir?
Bir Teknik Komite’nin ana görevi belli bir çalışma alanındaki birbiri ile ilişkili etkinlikleri göre OIC/
SMIIC Standardlarını geliştirmek ve sistematik olarak gözden geçirerek ihtiyaca göre tekrar düzenlemektir (örnek: TC 1(Teknik Komite 1) Helal Gıda konuları). Teknik Komite bir Başkan, Sekreter ve SMIIC üyelerinden oluşur. Ulusal delegeler SMIIC üyeleri tarafından belirlenir. Toplantılarda SMIIC üyeleri bir kaç delege tarafından temsil edilir. TC’deki Gözlemciler, SMIIC’e üye olmayan ülkeler, OIC Gözlemci Ülkeler veya o ülkelerde bulunan standardizasyon, metroloji veya akreditasyon alanlarında veya ilişkin konularda çalışan organizasyonlar olabilirler. Gözlemciler, organizasyonlarının işbirliği tanınmış, TC’de çalışmak istediğini belirtmiş ve iştirak etme hakkını kazanmış olmalıdır.
OIC/SMIIC Standartları:
Mayıs 2011 tarihinden itibaren yürürlükte olan üç adet OIC/SMIIC Standardı vardır. Bu standardlar OIC üye ülkelerin uzmanlarının oluşturduğu SEG’in dört yıllık yoğun çalışmasının ürünüdür. OIC/ SMIIC Helal Standardları uygun uluslararası standardları ve İslami Fıkıh kaidelerini de kapsamaktadır.
www.dunyahelalgidabirligi.org
65
Akreditasyon Komitesi (AC):
Akreditasyon, tüketiciye standardlara uyulduğunu ve belgelerin doğru bir şekilde verildiğini garantiler. SMIIC’in bağımsız bir akreditasyon komitesi (AC) vardır. AC, OIC’e üye ülkeler arasında akreditasyon sistemini oluşturma çalışmalarını yürütür. AC, akreditasyon belgelerinin dünya çapında tanınmasını sağlar ve haksız kullanımlara karşı korur. AC, OIC-genelinde güçlü bir akreditasyon sistemini oluşturma çalışmalarını desteklemek ve OIC ülkelerinde akreditasyon kavramı bilincini geliştirmekten sorumludur. Bu komite, OIC/SMIIC akredite standardlarını uygulama, performans değerlendirme faaliyetlerinde bulunma ve ilgili belgeleri verme hususlarından sorumlu olacaktır.
Mayıs 2012 SMIIC 3. Genel Kurul toplantısı
66
www.dunyahelalgidabirligi.org
HELAL GIDA ve
TÜRKİYE H
elal Gıda kavramı İslam toplumları için dini bir kavram. Dinen yasak olmayan gıdalara helal gıdalar denilir. İnancımızda haramlar sayılmış, zira sayıca azdır. Helaller ise hayatın daha geniş alanını kapsar. “Helal dairesi geniştir, keyfe kafidir.” Helal gıda kelimesi gıda güvenliğinde bir markadır. Helal gıdada ilk farkındalık oluşturanlar Avustralya Müslümanlarıdır. Avustralya’da azınlık durumundaki Müslümanlar kendilerince gıdalara dikkat etmişler, daha sonraları da bu türlü gıdaların işaretlenip İslam ülkelerine uzun yıllar ticaretini yapmışlardır. İşte insanın tüketme bilinci ile birlikte Musevi cemaati “Kosher” (İbranice helal demektir) uygulamaya aldılar. Zamanla insanoğlunun dünyada sık yer değiştirmesi, gittikleri yerde ne yemesi gerektiğinin bilinmesi Müslümanlar için yasak olmayan gıdaların tanınması için bir çalışma haline dönüştü. Gıda güvenliği alanında Helal Gıda çalışmaları Amerika, Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya ve Yunanistan’da uzun yıllardır bilinir-
ken, Türkiye’de insanımızın yediğinden emin olması, zaten hepimiz müslümanız düşüncesi, üretici hakkında hüsn-ü niyet beslenmesi ve de her grup ve topluluğun kendince helal olduğuna inandıkları gıdaya ulaştıklarına inanmaları çalışmaların geri kalmasının nedenleridir. Halbuki bu arada Malezya, Endonezya ve İran “Helal Gıda” meselesini resmi kayıtlarına alıp İslam ülkelerinden de kendilerini tanıyan topluluklar buldular. Malezya’da JAKIM isimli bir kuruluş teşekkül etti. Endonezya’da MUI ve İran’da ICRIC bu çalışmaların derlendiği kurumlar olarak ortaya çıktı. Ülkemiz üreticisi ihracatta ihtiyaç oldukça Malezya, Endonezya ve İran’dan yetki almış şirket veya derneklerle bu ihtiyaçlarını gördü. İslam ülkeleri arasında uzun yıllar yapılan çalışmalar “SMIIC” adında bir metroloji enstitüsünün kurulmasını netice verdi. Bu merkez İstanbul’da ve başkanı Sn. Hulusi ŞENTÜRK Bey’dir. “SMIIC”ın helal genel standardını 34 İslam ülkesinin katılımıyla yaygınlaşmasın-
dan sonra; Helal Gıda bir güvenlik markası olarak ilmi çevrelerce tanınmaya başladı. Bu arada Malezya’dan, Endonezya’dan ve İran’dan hatta İngiltere’den yetkilenmiş kişi ve kuruluşlar sertifika çalışmalarına başladı. Resmi kurum olarak TSE’de “SMIIC”ın standardını kullanmaya ve ihtiyaç duyulan üreticiye yardımcı olmaya başladı. Merkezi Bursa’da olan Dünya Helal Gıda Birliği Derneği dünyada ilk standart (1502) çalışmalarının yapıldığı bu şehirden denetlenebilir, sorgulanabilir bir gıda güvenliği çalışmasının helal genel standartla neticelendiğini duyurdu.SMIIC standardının netleşmesi ile birlikte Dünya Helal Gıda Birliği de aynı standardı uygulamaya başladı. Helal Gıda Kavramı; Gıda, ürün ve hizmetlerde helallik ile başlayan bir gıda güvenliği markasıdır. İnsanımıza maddi manevi faydalar getirmesini dilerim. Ahmet GELİR
Dünya Helal Gıda Birliği Genel Başkan Yrd. Sistem Genel Koordinatörü
www.dunyahelalgidabirligi.org
67
, Rusya Federasyonu
e d n i’ t e iy r u h m u C Tataristan DHGB Tataristan
Temsilcisi
İrek Muhammed
R
usya Federasyonu coğrafyasının hemen hemen 25-27 milyon nüfusu müslüman. Ve bu rakam her geçen gün artışını göstermektedir. Ve doğal olarak bu nüfus helal gıdaya ihtiyaç hissetmektedir. Daha 2002-2004 yıllara kadar bu ihtiyaç dışarıdan ithal mallarla giderilmiştir. 2005 yılında ise Tataristan Diyanet İşleri başkanlıgı nezdinde Helal hayvan kesimi ve gıda temini için organize yapmak üzere Tataristan Müftüsü önergesiyle Helal komite kurulmuştur. Bu komitenin müslümanlara çok büyük yarar sağladığı görülerek komiteye çok büyük ilgi gösterilmeye başlandı. 2009 yılına kadar komitenin elemanları kasap kasap dolaşarak üreticileri helal malzemeleri üretmeye (et ve piliç fabrikaları,ekmek fabrikaları, peynir fabrikaları, kozmetik sanayi v.s.) gibi firmalar ve şirketler dolaşıldı. Bazı iş adamları dalga geçerek geri çeviriyorlardı elemanlarımızı.
68
www.dunyahelalgidabirligi.org
Şu anda duruma baktığımız zaman şunu görebiliriz: Üreticiler kendilerileri sıraya dizilerek komiteye gelmeye başladılar. Önemli hususlardan biri de şu: Rusya’da yaşayan gayr-i müslmlerin %80’i helal gıdayı tüketiyorlar. Çünkü helal artık kalitenin en üstü olarak tanımlanmaya başlandı. Tataristan Diyanet İşleri başkanlığı nezdinde şu anda yaklaşık 60 şirket helal kesim ve gıda malzemelerini üretmektedir. Helal gıda üreten fabrika ve iş sahiplerin çoğu müslüman değiller. Buna rağmen ilk olarak ta maddi çıkarları ve kaliteli ürün üretimini ön plana alıyorlar. Domuz fabrikaları sahiplerin bazıları domuz üretimini tamamen bitirerek (çünkü artık az tüketilmeye başlandı bu et türü) helal üretime geçildi. Bir de komitenin çok israrla üstünde durduğu meselenin biri de şu: helal ile haram asla ve kesinlikle bir arada olmaz ve olamaz da. Bizim çalışmalarımızı Tavuk fabri-
ZİGANSHİN
kası misalinde göstermek isterim:. Fabrika sahibi helal komiteye resmi olarak muracaatta bulunuyor. Dilekçe yazılıyor. Helal komite yetkilisi fabrikaya denetim yapmak üzere gidiyor. Tavukların nasıl girdiğini, besmele ile elle kesildiğini, tüylemesini, ve diğer işlemler nasıl yapılması gerektiğini eğitimini yapıyor ve kesim için eleman ayarlıyor. Tavuk kesimi sayısına göre eleman ayarlanıyor müslüman olanlardan. Bundan sonra fabrika sahibi eğer bu şeraitlere uyuyorsa. Müfettiş elemanımız tutanak tutuyor ve Helal sertifika veriliyor. Helal kesim yapılan her gün elemanımız kontrolü gerçekleştiriyor. Şu anda Rusya’da 77 müftülük bulunmaktadır. Ve her müftülük nezdinde helal komite açılmasını öneriyoruz. Bu durumda bütün Rusya’da tek bir helal sertifika olsun istiyoruz.Büyük müftüler de bizi destekliyorlar.
www.dunyahelalgidabirligi.org
69
İnsanımızın Bilgi ve Bilincine Göre
Seçiciliği de Gelişti…
Neye ulaşabildiği ise onu tüketen anlayışı yerine neyi tüketmeliyim ki doğru tüketici olayım anlayışı doğdu.
70
www.dunyahelalgidabirligi.org
T
ürkiye gibi gıda üretiminde sanayi ve teknolojiyi yakalayan ülkeler gıdalarda ortaya çıkabilecek problemleri de önceden planlamaya başladı. Gıda üretimi tarla, çiftçi ve emek yanında laboratuarlarla yeni bir döneme girdi. Katkı maddeleri üretim prosesindeki farklılığı getirdi. Tüketici korunmasız duruma düştü. Bu noktadan itibaren tüketicinin korunması, kaliteli gıdanın üretilmesi, güvenilir gıdanın aranması tanımı ve onayı yani tarafsız bir kurulun görevini zorunlu kıldı. Güvenilir gıdaların etiket ve ambalajından belli olmaması sonucu tüketici bilincine problem oluşturunca Bursa’da bir grup bilinçli tüketici bir araya geldik ve ‘Helal Marketler’ adıyla sadece helal sertifikalı ürünlerin satıldığı bir market çalışması yaptık. Bu anlayışa göre gıdalar hilesiz olmalı, Zarasız olmalı, inanç hassasiyetimize zarar verecek katkı maddesi üretim prosesi olmamalı. Bütün bu çalışmalar tüketiciyi güvenilir gıda ile buluşturacaktır. Bu çalışmalarla hatalı ve zararlı gıda
üretim şekillerini raflardan uzaklaştırmayı hedefledik. Böylece temiz, sağlıklı ve inancımıza uygun gıda üretimi mevcut. Ülkemizde dünya ile her yönden rekabet edebilecek müteşebbislerimiz az değil. Ancak bunların tanıtılması ve ürünlerinin bir adım öne alınması gerekiyor. Bütün çalışmalarda haksız rekabete neden olacak davranışlarından kaçınmak ve markalara zarar getirecek bir faaliyete girmek gerekiyor elbette… Helal marketlerde ürün yelpazesi tabi ki gıda ağırlıklı sucuk, salam, sosis, süt ürünleri, un, yağ, gibi ancak gıda dışı ihtiyaç maddeleri hatta kozmetik de deneti m hattından sonra rafta yer alabilecek ürünlerdendir. İnsanın bilgisi bilinci değişirken, bu bilinç gıda da özellikle farkındalığı ortaya çıkarıyor. Ne yediğini bilmek isteyen insan; emin olduğu güvenilir gıdayı tüketiyor… Daha iyiye, daha güzele ve kaliteye ulaşmak ve dünyada kendi insanını zararlardan koruyan ülkeler safında yer almak dileğiyle.
www.dunyahelalgidabirligi.org
71
BESAŞ’TAN GELENEKSEL LEZZETLER
KALİTELİ EKMEĞİ UYGUN ÜCRETLERLE VATANDAŞLARLA BULUŞTURAN BESAŞ’IN,
YENİ ÜRÜNÜ OLAN
KÖY EKMEĞİ TÜKETİCİLERDEN YOĞUN İLGİ GÖRÜYOR.
Bursa Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Bursa Ekmek ve Besin Sanayi A.Ş. (BESAŞ), zengin ürün yelpazesine eklediği köy ekmeklerini tüm BESAŞ bayilerinde satışa sunuyor
72
www.dunyahelalgidabirligi.org
B
ursa’da 1982 yılından itibaren sağlıklı, hijyenik ve kaliteli ürünleri vatandaşlara ulaştıran BESAŞ, kepekli, tam buğday, çavdar, ay çekirdekli, tam tahıllı, zeytinli, mısırlı, haşhaşlı, rol ekmek ve rol tuzsuz ekmekten oluşan çeşit ekmek ürün portföyüne köy ekmeğini de ekledi. BESAŞ’ta üretilen ve 600 gramlık poşetli köy ekmeği 1 TL’den satışa sunuldu. BESAŞ Genel Müdürü Mustafa Bektaş, kaliteli ekmeği en sağ-
lıklı şekilde halka ulaştırdıklarını belirterek, “Günümüzde geçmiş alışkanlıklarımızı ve eski damak tatlarımızı özlüyoruz. Eskiye dair karşılaştığımız tatlar, bizleri mutlu ediyor. BESAŞ olarak bu fikirden hareketle eskiye dair damak tatlarımızdan köy ekmeğini bugüne taşımayı istedik. Kırsal kesimden göç eden vatandaşlarımızın memleket özlemini köy ekmeğiyle dindirelim istedik” dedi.
mul madde aşamasına kadar bütün proseslerinin, ürün bileşiminde bulunan bütün maddelerin ve katkı maddelerinin gerek menşei, gerek temin biçimi ve yolları, gerekse temin kaynağı bakımından İslamiyet’e ve insani kriterlere uygun olduğu, iyi üretim uygulamaları (GMP), iyi hijyen uygulamaları (GHP) ve HACCP şartlarının sağlandığı tespit edildi. Kullanılan tüm hammadde ve yardımcı malzemeler ile ilgili analiz sonuçlarının olumlu çıkması doğrultusunda, komisyon kararı ile Helal Gıda Sertifikası alımı gerçekleşti” dedi.
Üniversiteye Ar-Ge merkezi Doğal mayayla üretiliyor
Köy ekmeği BESAŞ’ta, tamamen doğal ekşi mayalı buğday unu kullanılarak üretiliyor. Endüstriyel maya ve hiçbir gıda maddesi kullanılmadan tamamen sağlıklı koşullarda üretilen köy ekmeği özellikle çocuklar için besleyici oluşuyla dikkati çekiyor. Katkısız olmasının ve doğallığının yanı sıra köy ekmeği kansızlığı önlemede, kolesterolü düşürmede, hamile ve emzikli kadınların beslenmesinde, bazı doğum kusurlarının engellenmesinde, bağışıklık sistemini kuvvetlendirmede, öğrenme ve algılama yeteneğinin gelişmesinde, dişeti ve kemik gelişiminde, fiziksel gelişimde, işgücü kapasitesini arttırmada, kabızlık, hemoroid ve bağırsak kanserinin önlemesinde etkili olmasından dolayı tercih ediliyor.
fikasının da bu beklentiyi koyduğu standartlarla karşılamaya çalıştığını söyledi. Helal gıda standartlarına göre İslamiyet’e ve insani gereklere uygun her ürün için bir sertifika türünün belirlenmekte olduğunu, bu hususta üretici ve tüketicinin ortak bir zeminde buluşmasının hedeflendiğini belirten Bektaş, “Bu doğrultuda, Helal Gıda Sertifikası alımı için şirket olarak TSE’ye müracaatta bulunduk. TSE tarafından, 6 ay boyunca işletmemizde gerekli incelemeler yapıldı. Ürünün ham maddeden başlayarak ma-
Günlük 334 bin adet üretim kapasitesine sahip olan ve kapasitenin yüzde 76’sını kullanılarak her gün 230 bin ekmeği tüketiciyle buluşturan BEŞAS, aynı zamanda Uludağ Üniversitesi Görükle kampüsü içinde Ar-Ge merkezi kurma çalışmalarına hız verdi. Tesisin kurulacağı alan belirlenirken, üretim merkezi kurulması ile ilgili tüm makine ve teçhizat çalışmaları tamamlandı ve otomatik üretim hattı siparişi verildi. BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ
Helal Gıda sertifikası
Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de halkın özellikle gıda sektöründe faaliyet gösteren firmalarda kalite ve hijyenin yanında inanç kriterlerine de önem verdiğini belirten BESAŞ Genel Müdürü Mustafa Bektaş, Helal Gıda Serti-
www.dunyahelalgidabirligi.org
73
Helal kesim ve üretim kalitesine güveniyor, tesisini
24 saat canlı yayın ile tüm Türkiye’ye açıyor Kurulduğu 2006 yılından bu yana Türkiye piliç eti pazarının ilk üç markasından biri olma hedefine yönelik miktarı milyon dolarları aşan yatırımlar yapan Lezita, üretim tesisini 7 gün 24 saat boyunca canlı olarak tüm Türkiye’ye izletmek için sektörde bir ilke imza atarak yeni kamera sistemi yatırımını devreye soktu. Uluslararası alanda geçerliliği olan “Helal Gıda Kesim Belgesi”ne sahip olan Lezita, bu yenilikçi uygulamasıyla helal kesim şartlarının tümünü eksiksiz olarak yerine getirdiğini bir kez daha kanıtlıyor, kalitesini ve hijyenik koşullarını şeffaf bir şekilde tüketicisiyle paylaşıyor.
74
www.dunyahelalgidabirligi.org
Lezita, “Hayatın Lezzeti” Lezita olarak, Türkiye’de yem sektörünün öncü ve lider kuruluşu ABALIOĞLU Grubu güvencesi ile tüketicisiyle buluştuğu 2006 yılından bu yana ülkenin en büyük ve modern tesisi konumuyla faaliyetlerini sürdürüyor. Pazara girdiği ilk yıl piliç eti pazarından yüzde 3.2 pay alırken, 2011 yılı sonu itibariyle pazar payını yüzde 6,5’in üzerine çıkaran Lezita, bağlı olduğu ABALIĞLU Grubu’nu ciro bazında yüzde 31 gibi çok önemli bir oranda büyüterek, sektöründe üçüncülükten ikinci sıraya yükseltti. Beş yılda kalitesi, hijyeni, lezzeti ve ürün çeşitliliği ile sektörün önde gelen markaları arasındaki yerini almış bulunan Lezita, şimdi de, Lezita Fabrikası Kamera Sistemi sayesinde helal, kaliteli ve hijyenik koşullardaki üretimini, tüm Türkiye’ye sunuyor. Lezita’nın üretim ve kesim hattı 7 gün 24 saat boyunca www.lezita.com.tr adresinden canlı olarak izlenebiliyor.
24 saat üretim tesisi canlı yayını Lezita’nın güvenilirliğini bir kez daha kanıtlıyor Lezita’nın kuruluşundan bu yana kendi faaliyet alanının lider markalarından biri olmak için yatırımlarını aralıksız sürdürdüğünü vurgulayan ABALIOĞLU Grubu Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda Satış-Pazarlama Grup Başkanı Ender Abalıoğlu: “Geçen beş yıl içerisinde, Lezita tesisimize, araştırma ve geliştirmeyi destekleyen, gıda güvenliğini gözeten nitelikte miktarı milyon dolarları aşan yatırımlar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Lezita Fabrikası Kamera Sistemimiz, bu yatırımlarımızın en yeni ve yenilikçi örneklerinden biri. 24 saat canlı yayın yapan sistemimiz aracılığıyla helal kesim şartlarının tümünü eksiksiz yerine getirdiğimizi, kalite ve hijyenik koşullardaki
üretimimizi, bayilerimiz, çalışanlarımız ve tüm Türkiye’ye sunmanın heyecanını yaşıyoruz. Başta Helal Gıda Sertifikası olmak üzere sahip olduğumuz tüm ulusal ve uluslararası standartlarda geçerliliği olan sertifikalara ek olarak, ileri teknoloji eseri yeni yatırımımız ve yenilikçi uygulamamız ile sektörümüzde fark ve üstünlük yaratmaya devam edeceğiz” dedi. Lezita’nın helal kesimi ve hijyenik üretimi bir tıkla ekranlarda Uluslararası alanda geçerliliği olan “Helal Gıda Kesim Belgesi”ne sahip olan Lezita, hayvan refahına gösterdiği titizliği kesim aşamasında da en üst düzeyde uyguluyor. Lezita üretim tesislerinde piliçlerin tümü uzman veteriner hekimlerin kontrolünde tamamen elle kesiliyor. Lezita 24 saat canlı yayın sistemi sayesinde site ziyaretçileri, üretim ve kesim hattı görüntülerine tıklayarak, taze piliç eti, ileri işlenmiş ürün üretimi ve kesim operasyonlarını 7 gün 24 saat boyunca takip edebiliyor. Lezita’nın son derece şeffaf yeni uygulaması bayi ve çalışanlar açısından iş takibini kolaylaştırıp, güvenliği artırırken, tüketicilere de Lezita’nın güvenilirliğini bir kez daha kanıtlıyor.
Rakamlarla Lezita Fabrikası • 2006’da piliç eti pazarından alınan pay 3.2 iken, 2011 yılı sonu itibariyle bu oran 6.5’in üzerine çıktı. • 2006 yılı satışları, beş yılda yüzde 250 artırarak 2011’de 106 bin tona ulaştı • İleri işlenmiş ürün satışları beş yılda yüzde 670 artarak 2011 yılı sonunda 8 bin 500 tona ulaştı. • Lezita Entegre Et Tesisi’nde yapılan kapasite artırımları ile saatte 12 bin olan piliç üretim kapasitesi 24 bin adede çıkarıldı. • Kapasite artırımı ile ileri işlenmiş ürün grubunda 1.200 ton/ay olan kapasite 4.400 ton/ay’a yükseldi. • Lezita’nın 2012 yılı piliç eti hedefi %27 büyüme ile 135 bin ton. • İşlenmiş ürün grubunda 2013 yılı satış hedefi, 2011 yılına göre iki kat artışla 18.000 ton. • Abalıoğlu Grubu önümüzdeki üç yıllık süreçte ihracat kanalında her yıl en az yüzde 50 oranında büyümeyi hedefliyor. ABALIOĞLU Grubu hakkında ABALIOĞLU Grubu, 1969 yılında Denizli’de kurulan fabrikası ile ülkemizin ilk özel sektör yem kuruluşu olarak faaliyetlerine başlamıştır. Pazar lideri olduğu yem sektörünün yanı sıra tarım ve hayvancılık ve gıda sektörlerinde sürdürdüğü faaliyetleri ile sağlıklı gelişmesini ve öncü yatırımlarını sürdürmektedir. ABALIOĞLU Grubu, 2011 yılında elde ettiği 922 milyon TL’ye yakın üre-
timden satış rakamı ile ISO 500 listesinde 72. sırada yer almıştır. Faaliyet alanına göre kendi iş kolunda bir basamak yukarı çıkarak ikinci sıraya yükselmiştir. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın (EBSO) yıllık olarak açıkladığı en büyük 100 sanayi şirketi listesinde de, 2011 yılında yine ilk 10 şirket arasına girmiş ve 8. sırada yer almıştır. ABALIOĞLU Grubu, geçen 42 yıl içinde açtığı tüm tesislerde 2000’e yakın kişiye istihdam olanağı sağlayarak, ülke ekonomisi için önemli bir değer yaratmıştır. ABALIOĞLU Grubu, Türkiye’nin ekonomik büyümesine katkıda bulunmak, sanayinin gelişimine destek olmak, sektörün çağdaş seviyeye ulaşmasına öncülük etmek, istihdamı artırmak ve gençlere güzel bir gelecek sunmak hedefiyle çalışmalarını sürdürmektedir. Daha ayrıntılı bilgi için: www.abalioglu. com Lezita hakkında Yem sektöründe Türkiye’nin ilk ve lider firması olan Abalıoğlu 2006 yılından bu yana, kırk yıllık sanayi ve girişimcilik tecrübesini gıda sektörüne Lezita markası ile taşımaktadır. Toplam 100.000 metre karelik alanı ile ülkemizin en büyük, üretimde geliştirilen en son teknolojilere sahip ve en hijyenik Et Entegre Tesislerinden biri olan Lezita, toplum sağlığındaki büyük sorumluluğunun bilinci ile, sağlık ve hijyen kavramlarını yaşam felsefesi haline getirmiş ve üretim tesisinden pazarlama zincirlerine kadar her aşamada kaliteyi en üst seviyeye çıkartmıştır. Bu misyonla faaliyetlerini AB kriterleri doğrultusunda sürdüren Lezita’da bio güvenlik önlemleri her noktada en üst seviyede uygulanmakta ve Lezita sahip olduğu son teknolojilerle sektörde farklılık ve üstünlük yaratmaktadır. Daha ayrıntılı bilgi için: www.lezita.com.tr www.dunyahelalgidabirligi.org
75
DHGB OIC/SMIIC 1 STANDARDI İÇİN
BAŞVURU, SİSTEM KURULUMU VE BELGELENDİRME AŞAMALARI
Belge almak isteyen firmalar öncelikle www. dunyahelalgidabirligi.org sitesindeki veya gönderilecek olan Firma Başvuru Bilgi Formu nu doldurup info@ dunyahelalgidabirligi.org adresine gönderirler. Firma Başvuru Bilgi Formu, DHGBD tarafından incelenerek belgelendirme teklifi ve sistem kurulumu için Helal El Kitabı Uygulama Kılavuzu gönderilir. Teklifte mutabık kalındığı takdirde belgelendirme sözleşmesi imzalanarak çalışmalara başlanır.
76
www.dunyahelalgidabirligi.org
D
enetimlerden önce bu üretim yerlerinde, DHGB OIC/SMIIC 1 Helal Gıda Standardına uygun helal yönetim sisteminin kurulması ve işler hale getirilmesi gerekmektedir. Firma, Helal El Kitabı Uygulama Kılavuzuna göre sistemi kendisi ya da DHGB tarafından tanınan kişi ya da kuruluşlardan danışmanlık alarak kurdurur. Bunlar mümkün olmadığı takdirde, belirli ücret karşılığında Ön denetimle eksikliklerin tespit edilmesi ve bunların firma tarafından giderilmesi yoluyla denetime hazır hale getirilir. Belgelenecek işletmelerde sistem kurulumu ve belgelendirme işlemleri aşağıdaki şekilde gerçekleştirilir: • Firmada, Helal, temiz ve sağlıklı gıda güvenliği ekip lideri ve ekibi oluşturulur. • Gıda üretim prosesindeki personele Helal, temiz ve sağlıklı gıda güvenliği sistemi ile ilgili eğitim verilir.
• Helal, temiz ve sağlıklı gıda güvenliği el kitabı hazırlanır • Prosedürler belirlenir • Talimatlar oluşturulur • Akış şemaları belirlenir • Ürün içerikleri • Kalite planları çıkarılır • Formlar hazırlanır • Tedarikçi firmaların değerlendirilmesi yapılır • İhtiyaç durumunda laboratuar analizine başvurulur ve sonuçlar değerlendirilir. • Standardımız ve işletmenizin sistemi birbiri ile uyumlu hale getirilir. • İç denetimler gerçekleştirilir. • Sistemin kurulumu bittikten sonra yetkili kişi (Helal yönetim temsilcisi) gerekli olan resmi evrakları (Ruhsat, üretim izinleri, vs.) ve dokümanları (Helal el kitabı, proses, prosedür, iş akım şamaları, sertifika talep edilen ürünlerin markaları ile birlikte isim listesi, vs.) belgelendirme kuruluşuna denetimden 10 gün önce gönderir. • Belgelendirme kuruluşu dokü-
manları inceler ve denetim tarihini firmaya bildirir. • Denetim , yetkilendireceğimiz en az iki kişi tarafından DHGB OIC/ SMIIC 1 Helal Gıda Standardına göre yapılır, sonuçlar rapor edilir ve Denetim Kuruluna sunulur. • Denetim sonuçları, Denetim Kurulunda değerlendirilerek, Değerlendirme ve Belgelendirme Üst Kuruluna sunulur. • Değerlendirme ve Belgelendirme Üst Kurulunun vereceği karar olumlu ise sertifikalar düzenlenir, olumsuz ise eksikliklerin giderilmesi için dosya iade edilir. • Düzenlenecek sertifikada her ürün/ürün grupları markası ile birlikte ayrı ayrı belirtilir ve geçerlilik süresi 1 yıldır. • Sertifikalar isteğe bağlı olarak Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak düzenlenebilir. • Yıl içerisinde ihtiyaca göre gerekli sayıda haberli veya habersiz ara denetimler yapılır. • Ara denetimlerdeki denetçi rapor-
larına göre; Değerlendirme ve Belgelendirme Üst Kurulunun kararı ile belgeye askıya alma veya İptal kararı alınabilir. • Bir yıllık süre sonunda belge yenileme denetimi gerçekleştirilir. Sistem Gnl.Koord. Ahmet Gelir
www.dunyahelalgidabirligi.org
77
DÜNYA HELAL GIDA BİRLİĞİ AVRUPA KORDİNATÖRÜ Gıda Yüksek Mühendisi
HARUN ŞİMŞEK BEY’den İKİ KİTAP BİRDEN “A’dan Z’ye Hayvansal Kaynaklı Gıda Katkı Maddeleri” ve “Alkol İçeren Yiyecek ve İçecekler”
78
“
www.dunyahelalgidabirligi.org
G
ıda Katkı Maddeleri Rehberi” kitabı ile Avrupa’da ve Türkiye’de yakından tanınan Harun ŞİMŞEK, “A’dan Z’ye Hayvansal Kaynaklı Gıda Katkı Maddeleri” ve “Alkol İçeren Yiyecek ve İçecekler” isimli iki yeni kitabıyla yeniden okuyucusuyla buluştu. Lemi Yayınlarından çıkan bu iki kitap özellikle insanımızdan tükettiği gıda maddelerinin muhteviyatıyla alakalı geniş bilgiler vermektedir. Yazar, teknik ifadeler yanında, herkese hitap etmek adına sadeleşti-
rilmiş bir üslupla yazdığı eserlerini, görsellerle süslemiş bir şekilde karşımıza çıkıyor.
Kitabı temin etmek isteyen okuyucularımız; www.lemiyayinlari.com, www.helal-gidalar.com, www.SFQS.de veya Derneğimiz genel merkezinden temin edebilirler. Yazarımıza yayın hayatında başarılar dileriz.
www.dunyahelalgidabirligi.org
79
THE STANDARDS AND METROLOGY INSTITUTE FOR ISLAMIC COUNTRIES
EN
T
he Standards and Metrology Institute for the Islamic Countries (SMIIC) is a regional standardization organization affiliated to the Organisation of Islamic Cooperation (OIC). SMIIC as a sound mechanism for harmonization of standards among the OIC countries and for the preparation of new ones, aims at realizing harmonized standards, achieving uniformity in metrology, laboratory testing and establishing accreditation schemes for the purpose of expediting exchange of materials, manufactured goods and products in the Muslim World under the umbrella of the OIC. OIC is the second largest intergovernmental organization after the United Nations, which has the
80
www.dunyahelalgidabirligi.org
membership of 57 states spread over four continents. The Organization is the collective voice of the Muslim world, ensuring to safeguard and protect the interests of the Muslim world in the spirit of promoting international peace and harmony among various people of the world. The Organization has the singular honour to galvanize the Ummah into a unified body and for the last forty years has actively represented the Muslims by espousing all causes close to the hearts of over 1.5 billion Muslims of the world. SMIIC aspires by realizing harmonized standards throughout the Member States to eliminate technical barriers to trade, thus developing trade within Muslim countries. SMIIC will also aid in providing
education and training, technical assistance to the OIC Members in the domain of standardization and metrology.
History of SMIIC
The idea to establish a sound mechanism for the harmonization of standards among Islamic states can be traced back to the 1st Meeting of the Economic and Commercial Cooperation Standing Committee (COMCEC) of OIC in 1984. The Standardization Experts Group for Islamic States (SEG) which was established in 1985 for this purpose worked to this end and its work led to the approval of the SMIIC Statute at the 14th COMCEC Meeting in 1998. The Statute of SMIIC was first submitted to the member states for its signature during the 15th COMCEC Meeting held in Istanbul, Republic of Turkey, on November 04-07, 1999. The Statute entered into force after fulfilling the ratification requirement of 10 OIC member states on May 2010. SMIIC was officially established with the inaugural First General Assembly Meeting of
SMIIC held in Ankara, Republic of Turkey on 02-03 August 2010. Currently SMIIC has 17 members from OIC member states. Location: SMIIC is an affiliated organ of the OIC and the headquarters is located in Istanbul, Republic of Turkey.
What is Standardization :
A standard is a document, established by consensus and approved by a recognized body, which provides for common and repeated use, rules, guidelines or characteristics for activities or their results, aimed at the achievement of the optimum degree of order in a given context. Standards are made by technical experts and are reached by consensus among its stakeholders ensuring a high level of safety and quality of goods and services while simultaneously expanding state-of-the-art technology. Standards are not developed by the standardization organization itself. Standardization is handled by various technical committees (TCs). The TCs are the key bodies that drive the standardization and comprise experts from the members and
are a completely voluntary effort. SMIIC has seven (7) TCs.
What is a Technical Committee (TC)?
The primary duty of a TC is the development and systematic maintenance of the OIC/SMIIC Standards according to related activities within a particular scope of work (e.g.: TC 1 Halal Food Issues, etc.). A TC is composed of a chairman, a secretary and SMIIC members. The national delegations are designated by the SMIIC members. At meetings SMIIC members are represented by a number of delegates. Observers in the TC may be NonMember States of SMIIC, Observer States of OIC and Organizations working on related issues or areas of standardization or metrology or accreditation in Member States. Observers from organizations that have been granted liaison, having indicated that they want and been granted the right to participate in the TC.
OIC/SMIIC Standards:
There are currently three OIC/
www.dunyahelalgidabirligi.org
81
SMIIC Standards which have been effective since May 2011. These standards are a product of four years of hard work (from 2007) of SEG which was composed of experts from OIC member states. The OIC/ SMIIC Halal Standards encompass both relevant international standards and Islamic F覺qh regulations.
The Accreditation Committee (AC) :
Accreditation ensures to the consumer that standards have been adhered to and certificates issued appropriately. SMIIC has an independent Accreditation Committee (AC). AC is the unit carrying out activities aimed at the establishment of an accreditation scheme amongst the OIC Member States. AC shall provide the world wide recognition of accreditation certificates and pro-
tect against unfair uses. AC is responsible for supporting actions for establishing a sound accreditation system OIC-wide and raise awareness of the accreditation concept within the OIC Member
May 2012, SMIIC 3rd General Assembly Meeting
82
www.dunyahelalgidabirligi.org
States. This Committee shall be responsible for implementing OIC/ SMIIC accreditation standards, performing peer assessment activities and issuing related certificates.
FLAVOUR ENHANCERS
(E620- 650)
Flavour enhancers are food additives commonly added to food and designed to enhance the existing flavours of products. In western cultures, the 5th taste or umami went unrecognized for a long time. It was believed that flavour enhancers did not add any new taste of their own. It is now understood that these substances activate taste receptors for umami, and thus add this taste to products Glutamic acid miscellaneous – flavour enhancers. mushbooh, halal if it is from plant protein, haraam if it is from pig protein. Monosodium glutamate (msg) .miscellaneous - flavour enhancers. mushbooh, halal if all ingredients including culture media to grow culture from halal source, haram if media culture from halal source, haram if media is from pork fat. Monopotassium glutamate.miscellaneous - flavour enhancers .mushbooh, halal if all ingredients includ-
ing culture media to grow culture from halal source, haram if media is from pork fat. Calcium glutamate.miscellaneous flavour enhancers. Mushbooh, halal if all ingredients including culture media to grow culture from halal source, haram if media is from pork fat. Sodium guanylate miscellaneous flavour enhancers halal. sodium inosinate. Miscellaneous flavour enhancers. Mushbooh. sodium5 - ribonucleotide.miscellaneous - flavour enhancers.mushbooh.
maltol.miscellaneous - flavour enhancers.mushbooh, halal if no alcohol is used in the process ethyl maltol.miscellaneous - flavour enhancers.mushbooh, halal if no alcohol is used in the process.
www.dunyahelalgidabirligi.org
83
EN
4.The General Assembly of Standards and Metrology Institute for Islamic Countries was performed in Istanbul Dedeman hotel.
WORLD HALAL FOOD ASSOCIATION ATTENDED to GENERAL ASSEMBLY of SMIIC on 3-4 MAY 2012
17
permanent and 13 observers member State be situated in meeting.Furthermore World Halal Food Association participated in meeting as non-governmental organization representative.World
Halal Food Association was represented by president of supervisory board mr.Ekrem ATAR and cosmetics and cleaning products committee president Mr. Ahmet TURÄžUT
ARAB
84
www.dunyahelalgidabirligi.org
The panel of Halal Food performed by Turkish Standards Institute and World Halal Food Association on 29 may 2012
The panel of Halal Food At the panel , Mr.Ahmet Gelir and Mr.Hamdi DĂ–NDĂœREN talked about that Turkey have started gi-
EN
ving Halal certificate and Turkish Standards Institute giving Halal certificate (TSE)
ARAB
www.dunyahelalgidabirligi.org
85
EN
Author Mehmet Ali BULUT was the visitor of WHFA.
ARAB
R
ecently, Mehmet Ali BULUT have attracted attention with book of “Can Boğazdan Çıkar”. Mehmet Ali BULUT gave a seminar on nutrition according to blood groups on 17 March 2012 Mr.Mehmet Ali BULUT gave briefing about a balanced and healthy diet. Audience found answer to their questions they wonder.
EN
ARAB
BLOOMBERGHT hosted World Halal Food Association on a live broadcast
B
LOOMBERGHT is a economy channel. BLOOMBERGHT invited us to live broadcast since World Halal Council will move in Turkey. On the broadcast, Mr.Ahmet Gelir informed people about that the World’s first standard works were done in 1502 in Bursa and Center of SMIIC is in Istanbul.
86
www.dunyahelalgidabirligi.org
EN
ARAB
YOUTH TRAINING AT THE CITY VOLUNTEERS YOUTH CAMP EN
ARAB
ART OF SCIENCE FOUNDATION HALAL FOOD CONFERENCE WAS HELD
T
he center of ART OF SCIENCE FOUNDATION is İstanbul.The conference of “Turkey and the World Halal Food studies “ was made in conference hall of Civilization Surveys .Particularly, speakers explained the effects of industrial-type food production to the human body.
www.dunyahelalgidabirligi.org
87
EN
ART OF SCIENCE FOUNDATION HALAL FOOD CONFERENCE WAS HELD
T
he center of ART OF SCIENCE FOUNDATION is İstanbul. The conference of “Turkey and the World Halal Food studies” was made in conference hall of Civilization Surveys. Particularly, speakers explained the effects of industrial-type food production to the human body. Food Committee members of BUGİAD came together with luncheon meeting. The members was came together with The orginizer ARAB
88
www.dunyahelalgidabirligi.org
of BUGİAD. WHFA said that ‘We understand from a reliable food; food should be halal, healty, safe and it should be produced in a hygienic environment.For the next generations, as WORLD HALAL FOOD ASSOCIATION, we support all projects that can be applicable, beneficial, halal and legal.
EN
BURSA hosted Bosniaks
ARAB
Bosniaks that came from America, Canada and Australia to Turkey and were hosted by İNSİAD in İnegöl and they praised Turkey.
EN
ARAB
A committee from MATED was in Bursa MATED is prestigious association in Manisa. MATED visited WORLD HALAL FOOD ASSOCIATION in order To support their own regions informing and awareness raising activities .
www.dunyahelalgidabirligi.org
89
90
www.dunyahelalgidabirligi.org
www.dunyahelalgidabirligi.org
91
www.dunyahelalgidabirligi.org
92