Her Nefes - Şubat 2014 / Anne

Page 1

ÞUBAT 2014

53.sayý

Tasavvuf Kültürü Dergisi

anne


EDÝTÖRDEN... Merhabalar dostlar, Nihayet Þubat sayýmýz ile sizlerleyiz. Bu sayýmýzýn konusu, her sayýmýzda olduðu gibi yine çok özel ve güzel. Öyle bir konu ki yazmakla tükenmeyecek ve asla vazgeçilemeyecek bir konu: Anne Evet dostlar, bu sayýmýzda asla hakkýný ödememizin mümkün olmadýðý, Allah ýn Rahim ismine sahip, üzerine Cennet annelerin ayaklarý altýndadýr diye âyetler inen annelerimizden ve annelikten söz etmeye çalýþacaðýz. Söz konusu anneler olunca elbette bizi koruyan, gözeten, eðiten ve elbette kendi canýndan çok seven annelerimizi anlatmada kelimeler kifâyetsiz kalýyor. Bizim dünyaya gelmemize türlü zorluklar çekerek vesile olan annelerimizin bile hakkýný ödememiz mümkün deðilken, annelerinizin sevgisi benim sevgim karþýsýnda okyanusa karþý köpük mesâbesindedir diye anlatan yüce Rabbimizin nasýl olur da hakkýný ödeyebiliriz? Mânevî anlamda bizi nefsin zorluklarýna, dünyaya karþý koruyan ve bizi gerçek cennete hazýrlayan, çaðýran, götüren ve orayý gösteren Rahman ve Rahim olan yüce Rabbimizin âlemleri kendisi için yarattýðý emsalsiz peygamberimizin, bize O nu anlatan, O nun ilim sütünü bize cömertçe veren öðretmenlerimizin, mürþitlerimizin bir anlamda gerçek annelerimizin hakkýný nasýl ödeyebiliriz? Bu sayýmýz, ayný zamanda geçen sene bu ayda yegâne sevdiðine kavuþan, dâimî hay olan, çok özel bir Allah sevgilisinin, muhteþem bir annenin, annemizin de sene-yi devriyesini içeriyor. Bu sayý ile, hepimize her hâli ile her zaman çok þey öðretmiþ, örnek olmuþ, hepimizin hayatýnda vazgeçilmez bir yeri olan, hocasýnýn çok sevdiði, gergef gibi iþlediði öðrencisi, bizlere gerçek insanýn nasýl olduðunu anlatan, gösteren, yaþayan ve yaþatan koca sultan, varlýðý için þükrettiðimiz Meþkûre Sargut Hanýmefendi, Meþkûre Annemizin Þeb-i Arusunun sene-yi devriyesini idrak etmeye çalýþacaðýz. Onun sýnýrsýz hoþgörüsüne sýðýnarak, himmetlerinin dâim üstümüzde olmasý dileðiyle, hatâlarý ve eksiklikleri bizlere âit olarak, baþta Meþkûre Annemize ve tüm annelerimize hürmet ve sevgilerimizle Þubat sayýmýza hoþgeldiniz. Yosun Mater



SOHBETLER

Doktor Ali Mazhar Bey'in oðlunun vefâtý dolayýsiyle çocuðun annesinden ve bilhassa annesinin aþýrý teessüründen bahsedildi.

- "Bunlar ibret alýnacak þeyler! Evlât üzerine bu kadar yanýklýk nedir? Yanacaksan Allah için yan! Þimdi, bu zavallý kadýncaðýzý bekleyen üç çeþit ihtimal var. Ya böylece yanmakta devam ederek kendini mahveder. Yahut âh u zârýný Allah yoluna döndürerek kendine bir rehber bulur veyahut bir gaflet daha gelir, bir cilve daha oynar, baþýna bundan beteri gelir. Gerek evlâdý uðruna yanarken gerek gaflette olduðu halde ölümün gelmesi, kendisi için ne büyük hüsrandýr." Server Beyefendi:

- Buyurduðunuz gibi, eðer ikinci hal tahakkuk eder de bir kâmil mürþit bulacak olursa ancak o suretle kurtulabilir.

- "Mutlak bir kâmil mürþit bulmasý lâzým gelmez. Tâat ve ibâdete de düþse, Allah indinde bu da ziyan olmaz. Onun için bu da kâfidir." Güzide Hanýmefendi: - Bu haným, hayat demek, çocuðum demekti, diyor. - "Bir evlâda bu kadar iptilâya acýnýr. Evlât ne demek? Ana ile babanýn cümbüþünden hâsýl olmuþ bir vücut deðil mi? O halde bunun nesine esir oluyorsun? Sen onun için dünyâya gelmedin ki... Allah'ý bilmek için geldin. Ama bu sözlerimden evlâda muhabbetsizlik ve alâkasýzlýk mânâsý çýkarýlmamalýdýr. Evlât, bir ilâhî emânettir. Yetiþmesi, terbiyesi, ahlâký, îmâný ve sýhhati için sen bir mürebbîsin. Analýk babalýk hakký budur. O evlât ki, vatanýna, dînine, cemiyete ve ailesine faydalý olur, bir anababa için bundan büyük mükâfat olur mu? Fakat bu hâsýl olmazsa, o çocuðun olmasý ile olmamasý birdir. Çünkü maksat, kendi vücûdunun bir parçasý olan bu varlýðý, Allah'ýn dileðine göre hazýrlamak ve yetiþtirmektir. Bu hâsýl olmadýktan sonra, çocuðuna muhabbet eden anababa fitneye düþmüþ demektir. Ölüme müteessir olmamak kabil deðildir. Ýnsan, kedisinin bile yokluðunu hisseder. Fakat bu kadarý, yâni Allah'ý unutturacak derecesi fazla. Aðlamakla ne giden kazanýlýr ne de bir fayda elde edilir. Bu felâket, ona bir irþattýr. Eðer Allah yoluna atýlabilirse, ki bu da nasipledir, o irþat ve îkaz deðerlenmiþ ve sahibine yararlý olmuþ olur." (Ken'an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Neþriyâtý, 2000, s. 89-90)


*** Ezelde ruhlara Ben senin Rabbin deðil miyim? dendiði vakit Evet, sen benim Rabbimsin! cevâbýný verdikleri için, onlara Þu halde gidin, bu dâvayý dünya mahkemesinde ilim ve amel þâhitleriyle isbat edin denilmiþ. Ýlim, sahibini bilmek ve bulmak demektir. Yoksa maksat, zâhir ilmi yâni kýyl ü kal deðildir. Amel ise, onu gerek bedenen gerek kalben iþlemeye çalýþmak, fiil ve hareketlerini ona uydurmaya gayret eylemektir. Ýþte bu iki þâhidi mürþidinin önüne getirip mukaveleyi burada tasdik ettirirsen ne mutlu sana! O zaman âhirete gittiðin vakit de rahat edersin!" (Ken'an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Neþriyâtý, 2000, s. 297)

*** Vefâkâr olmaktan konuþulurken, söz, Erenköyü'nde yaz mevsimi¬ni içinde geçirdiðimiz Doktor Suphi Neþ'et Bey'in köþkünün bahçesindeki ceviz aðacýna intikâl etti. Hocamýz bize dâimâ "Vefâ, Allah'ta ve Allâh'ýn sevgililerindedir" demiþ ve her söylediðini iþlemesine alýþmýþ olduðumuz için bu hükmünü de hareketleri ile doðrulamak ve isbat eylemekten geri kalmadýðýný göstermiþtir. Ýþte, havalar sertleþmiþ ve yazlýktan Konaða nakledeli bîr hayli zaman geçmiþ olduðu halde, bir gün Erenköyü'ne gidip ceviz aðacýný ziyâret etmek arzusunu gösteren Hocamýz "O bana yazýn süt annelik etti. Meyvesinden yedim. Þimdi gidip aðacý okþamak isterim" diyerek Ýstanbul'dan Kadýköyü yakasýna geçip, aðacý ziyâret eylemiþtir. Bir gün de, Filibe'deki Alyans Ýzrailit Mektebi'nde sýnýf arkadaþlarý arasýnda tercihen alâkadar olduðu Ýzrail Kalep ismindeki bir arkadaþýnýn Ýstanbul'da doktorluk yapmakta olduðunu öðrenerek telefon rehberinden adresini bulup bu çocukluk arkadaþýna bir ziyâret yapmýþtýr. Aradan geçen uzun seneler yüzünden, eski sýnýf arkadaþýný tanýmayan doktor, Hocamýzý bir ecnebi hasta zannederek, evvelâ Fransýzca olarak ne lisan konuþtuðunu sormuþ ve Türkçe! diye aldýðý cevaptan sonra, Hocamýz "Bundan þu kadar sene evvel, Filibe'deki mektepte bir ders senesi okuyan tek Türk talebe vardý. Ýþte o benim!" demiþtir. Sevincinden ve bir o kadar da hayretinden ne söyleyeceðini þaþýran doktor, büyük bir muhabbet ve minnet ile Hocamýzýn ellerine sarýlmýþ ve aðlar hâle gelmiþ, misafirini evinde biraz daha tutabilmek için çocuklar gibi yalvarmýþ, dil dökmüþtür. (Ken'an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Neþriyâtý, 2000, s. 451)


Annelik bir þey öðretmeye kalkmak deðil, hâl etmek ve uygulamaktýr

cemâlnur sargut la söyleþi

Hz. Peygamber in cennet analarýn ayaklarý altýndadýr hadis-i þerifi ile þereflendirilmiþ bulunan annelik makamýnýn hakikati, muhakkak ki çok yüce Bu hakikati bir nebze olsun anlayabilmek için bu sayýmýzda Cemâlnur Hocamýzla annelik konusunda sohbet ettik. Müge Doðan: Hocam, anneliði bize maddî ve mânevî yönleriyle anlatýr mýsýnýz? Cennet, neden annelerin ayaklarýnýn altýnda? Cemâlnur Sargut: Dünyaya gelmek, Allah ýn insanlara verdiði en büyük fýrsat ve lûtuftur. Zira birlikten ayrýlmak ve tekrar birliði tanýmak için yegâne fýrsat, bu dünyadýr. Dolayýsiyle Ken an Rifâî Hazretleri, Cennet analarýn ayaklarýnýn altýndadýr hadisini deðerlendirirken en büyük ana olan dünyanýn ayaklarý altýndadýr, yani bu dünyada cennete kavuþmayan öbür âlemde cenneti bulamaz buyuruyorlar. Ýþte bu dünyadaki cennete kavuþmanýn yolu da annen vâsýtasý ile bu âleme gelmekten geçer. Annenin tabiî ki seni bu âleme getirmekte çok büyük rolü olduðu gibi aslýnda seni beslemekte, büyütmekte ve mânevî gýda vermekte de çok büyük rolü vardýr. Onun için çocuk doðarken, babanýn adý ile doðar çünkü çocuðun ezelî nasibi, ezelî ismi babadan geçer. Fakat o ismin geliþmesi, açýða çýkmasý asýl dünyaya

gelmekten maksadý, annenin rahmi yahut rahim tecellisi vâsýtasý ile zuhûra geldiði için ölürken anne adý ile gömülür. Dolayýsiyle anne, Peygamber Efendimiz in de üzerinde uzun uzun durduklarý gibi dünyada en çok deðer verilmesi, sevilmesi gereken kiþidir. Hattâ en çok kimi seversiniz? dendiðinde üç kere anne, sonra baba demesi, annenin ne kadar yüksek seviyede bir mânâ taþýdýðýný mânevî açýdan insana öðretir. Peygamber Efendimiz in ne yaparsak yapalým anne hakkýný ödeyemeceðimiz ile ilgili birçok hadisi var. Hz. Ali ye annen, baban veya komþun þakî ya da ahlâksýz da olsa sen onu baþýnda taþýmak zorundasýn demeleri, dünyaya gelmenin ne büyük bir önem taþýdýðýný Peygamber in defalarca vurgulamasý ile alâkalý olsa gerek. Tabiî anne bir de mânevî bir anne ise ve insana Allah aþkýný öðretiyorsa, yahut hâli ile yaþayarak gösteriyorsa artýk o annenin kýymetini biz düþünelim. Yani Peygamber le yaþamak gibi bir þeydir, böyle bir anne ile beraber olmak... Annelik her þeyden daha önemli Çocuklar sýrtlarýnda Kâbe ye götürüp tavaf ettirseler gene de ancak belki iki veya üç gün karnýnda taþýmasýnýn karþýlýðýný ödeyebilirler diye düþü-nüyorum ben âcizâne...


Annelik vasfý dünyadaki vasýflarýn en yücesidir Müge Doðan: Hz. Mevlânâ Aþk bizim anamýzdýr, biz aþktan doðduk diyor. Biraz bunu açar mýsýnýz? Cemâlnur Sargut: Allah istedim ki bilineyim buyurduðu zaman aþk ettim ki bilineyim diye çeviriyor Hz. Mevlânâ bunu. Dolayýsiyle Allah ýn rahman ve rahmet sýfatýndan tecelli ediyoruz. Yani yaradýlýþta Allah ýn kullanmýþ olduðu, bize lûtfettiði enerji bu rahmet enerjisi. Rahmet ve Rahim enerjisi -bu ikisi- analýða ait özellikler. Yani merhamet ve aþkla yaratýlýyoruz ve o ayný aþk ile korunuyoruz. Orada kullanýlan yüksek seviyeli enerji, aþkî enerji Onun için ümm , ana oluyor. Peygamber in de ümmî oluþunda Bursevî Hazretleri ümm kýsmýný almýþ ve O nun bütün insanlýk âleminin anasý olduðunu, herkesin ondan var olduðunu söylüyor. Gene Hz. Musa yý düþünürsen, onun için öldürülen bütün erkek çocuklarýnýn vasýflarýnýn ve isimlerinin de kendinde toplandýðýný düþünürsen, Musa nýn bütün o çocuklarýnýn anasý olduðunu anlarsýn. Buradan bakarsan, her mürþidin de kendi öðrencilerine analýk yaptýðýný görürsün. Onun için Mevlânâ biz anayýz, biz baðýl baðýl süt veririz diyor. Süt burada mânevî ilim demektir. Bir de mânevî bir anne ile besleniyorsan þâyet, yani o anne hem senin mürþidin hem de annen ise, onun verdiði sütün her damlasý seni maddîmânevî besleyecek demektir. Mürþidin sütü (ilmi) ise seni ömrünün sonuna kadar kuvvetli ve bütün hastalýklara karþý antikor


Sâmiha Anne, devrimci bir mürþid-i kâmildi

Müge Doðan: Peki hocam, size annelik yapmýþ þahsiyetleri tanýyabilir miyiz? Cemâlnur Sargut: Tabiî benim bir kere duâsý ile dünyaya gelmeme sebep olan Nazlý Annem var.. Peygamber Efendimize Hz. Ayþe ben Allah ýma þükrederim, beni o korudu dediði zaman, Hz. Ebu Bekir de Peygamber e þükretmezsen Allah a þükretmiþ olmazsýn. Sebebe þükretmeyen Allah a þükretmez buyurmuþlar. Benim ezelî nasibime göre dünyaya gelmemin zamanýný ayarlayan Nazlý Annem. Onun duâsý ile bu âleme gelmiþim. Gerçekten kol-kanat gererek bana annelik ettiler; zira küçücük yaþýmdan itibâren vermeyi, Allah a yönlenmeyi öðrettiler. O kadar çok hâtýram var ki onunla beraber yaþadýðým. Benim için o kadar kýymetliydi, o kadar deðerliydi ki sana anlatamam. O vericilikte zirvedeydi. Herkes Hz. Ebu Bekir gibi, Osman gibi, Ömer gibi farklý adlar taþýrlar. Hz. Ali gibi bütün adlarý bir arada taþýyan sultanlar da vardýr. Nazlý Annem biraz Hz. Ebu Bekir meþrepliydi. Efendimiz de ölmeden önce ölü görmek isteyen Nazlý ya baksýn buyurmuþlar. Hiçbir þeyi yoktu. Evlâtlarýný da Allah yolunda fedâ etmiþ bir sultan. Ýki evlâdý da kendisinden önce vefat ettiðinde çok þükür diye karþýlayan bir sultan... Kendisine ait hiçbir þey yoktu; bu âlemde sadece baþkalarý için çalýþýrdý. Çok yüksek seviyede bir âlimdi ama onu göstermezdi. Akýl almaz tevâzu vardý kendisinde.

Sonra tabiî Sâmiha Annem ile de uzun uzun yaþadým. Kim ne derse desin hayatýmda en çok þey öðrendiðim kiþi, Sâmiha Anne dir. Çünkü O bana mürþidlik etti. Gerçi onlarýn üçünü birbirinden ayýrmam çok zor. Biri bu âleme gelmeme sebep oldu, diðeri mürþidlik etti. Annem de maddî-mânevî o mürþidliði yaþayarak gösterdi. Onun için üçünün hâlini, tavrýný ve eðitimini birbirinden ayýrmakta zorlanýyorum doðrusu. Üçü de bir benim için. Ama Sâmiha Anne ile her gün her gece birebir yaþamadýðým hâlde, beraber olduðum her saniyede idrâkimin çok fazla arttýðýný hissettim. Beni Allah a götürdü. Yani mürþid kimdir? diye sormuþlar Hacý Bayramý Veli ye; Allah a kulunu, kulunu Allah a sevdiren kiþidir demiþ. Allah sevgisini öðretti, mürþid sevmeyi öðretti; mürþid vâsýtasý ile Allah a ulaþmayý öðretti... Peygamber aþkýný anlattý ve gösterdi.

cemâlnur sargut la söyleþi

sahibi kýlacak demektir. Dolayýsiyle annelik vasfý dünyadaki vasýflarýn en yücesidir.

Ayrýca Sâmiha Anne nin çok mühim bir özelliði de, bir soru sorduðunuzda cevabýný kitaplarýndan çok rahat alabilmenizdir. O, kitaplarý ile tasavvuf ahlâkýný, edebini, insanlýðý bize öðretti ve anlattý. Sadece bize deðil, bütün dünyaya anlattý. Ýnþaallah kitaplarý Ýngilizceye çevrilirse, bütün âlem onun mânâsýndan yararlanabilecek. Sâmiha Anne, devrimci bir mürþid-i kâmildi. Çünkü kadýn þeyh nasýl olur, kadýn mürþid nasýl olur; onu öðretti dünyaya. Ayný zamanda ritüellere baðlý deðildi;


yani klasik þeyh anlayýþý ne Ken an Rifâî Hazretleri nde ne de Sâmiha Anne de görülmüyordu. Devrin þeyhiydi o. O belki devamlý zikir çektiren, o þekilde bir nefsî terbiyeyi öngören bir þeyh olmasa da, acýlar-sýkýntýlar ve kendi terbiye sistemi ile bizi Allah aþkýna, Allah a doðru yönlendirdi. Hiçliðimizi ve yokluðumuzu bize öðretti. Müge Doðan: Anneniz Meþkûre Sargut un önce biraz maddî anneliðinden, sonra mânevî anneliðinden bahsedelim mi? Cemâlnur Sargut: Annem öncelikle bence bütün annelerin yapmasý gereken bir þey yaparak bize çok önemli bir þey öðretti. Hiç koruyucu olmadý, arkamýzda durmadý ve hatta acýlarla karþýlaþmamýz için biraz da uðraþtý. Ben anneciðimin devre devre benim böyle acýlarýmýn üstüne kýzgýn damga bastýðýný bilirim ki daðlansýn diye. Ama Allahýma binlerce þükrediyorum ki ben kendi ayaklarýmýn üzerinde durmayý, Allah aþkýný yaþamayý, hâdiselerden etkilenmemeyi annemin bu eðitimi ile öðrendim. Kardeþimde de ayný þeyi görüyorum þimdi. Bunun yanýnda da aþýrý sevgi dolu bir tarafý da vardý. Celâlliydi ama çok da sevgi doluydu. Ben annemi üzdüm; çünkü az yedim, hayatta hep sýkýntýlarým oldu Onlara üzüldüðünü biliyorum. Anneydi bir taraftan, ama bunlarý belli etmedi. Hep yanýmda oldu ve hep beni kuvvetlendirdi ama doðru yaþamamý saðladý, dengeye gelmeme sebep oldu. Aþýrýlýklarýmdan beni kurtardý. Allah ondan râzý olsun.

Ben annemi hep mutlu ve huzurlu gördüm Maddî anneliði hakikaten mükemmeldi ama mânevî anneliði gerçekten tartýþýlmaz. Çünkü hayatýnýn her zerresi, her âný Efendisi için geçen bir anne ile yaþadým ben. Sabah kalktýðýnda resimleri öpen, namazýný vaktinde kýlmayý bize öðreten, þeriata son derece düþkün, þeriat edebini, abdest almanýn önemini devamlý anlatan ama bunlarý yaparken de sýkýcý olmayan, mecbûriyet getirmeyen fakat zevk hâline getiren bir anneydi. O bakýmdan Allah ondan râzý olsun ki, biz þeriatý çok sevdik onun sâyesinde. O da mürþidi ile sevmiþ tabiî bunu. Meselâ ezan okunur okunmaz kýlardý namazýný... Beþ dakika bile geçirmezdi. Bize de kýzardý geçirdiðimiz zaman. Onun hiçbir hâdise ile yýkýldýðýný görmedim. Hz. Fâtýma nýn üç-dört gün sancýsý varmýþ fakat çok da açmýþ dörtbeþ gündür.. Peygamber Efendimiz teþrif etmiþler ay ne mutlu sana Fatmacýðým diye O nun sancýsýnýn ve açlýðýnýn ona lûtuf olduðunu anlatan þekilde onu rahatlatmýþ ve yüceltmiþler. Meselâ benim ciðerim dediði Hz. Fatma ya ah vah, aç mýsýn kýzým diye sarýlmamýþlar. Ýþte annemin tarzý buydu. Annem bizim çektiðimiz acýlarda ay ne þanslýsýn, ne mutlusun yahut tekrar zor bir hayata baþlayacaksak hadi git, zorluklarla adam olacaksýn diye bize hep zorluða, zorluða alýþmaya, zorluðu sevmeye yönlendirdi. O yüzden de biz çok zevkli ve dengeli bir hayat yaþadýk ömrümüz boyunca.


cemâlnur sargut la söyleþi

Sonradan ben þunu öðrendim ki kendi yaþadýklarýmdan, eþimden ayrýldýðým zaman, çocuklarýn bu hâdiselerden etkilenmemesinin tek bir yolu var anneyi mutlu ve huzurlu görmesi Böyle olduðu zaman her þey çok güzel oluyor. Ben hep annemi mutlu ve huzurlu gördüm. Babamýn hapse giriþinde bütün sýkýntýlarda hep annemi mutlu ve huzurlu gördüm. Babamýn hapse girdiði gün secdedeydi ve çok þükür Hz. Yusuf un hayatýna eþlik ediyoruz dedi. Borçlara girdiðimiz gün hiç problem etmeden yaþadý ve onun için mükafat üstüne mükafat yaðdý annemin üzerine. O da çok zevkli bir hayat yaþadý ve çok sevildi herkes tarafýndan... Hürmet edildi, sayýldý ve evlâtlarýnýn kendi yolunda olduðunu gördü. Hayatta en istediði þey buydu. Hatta küçükken bize eðer benim yolumda olmazsanýz evlâdým olmadýðýnýza dair gazeteye ilân veririm derdi. Son zamanlarda çok þükür hep bizlere þükrederek yaþadý hayatýný ve ihvan konusunda da emin olarak vefât etti. Yani gözüm arkada deðil dedi her zaman. Bu tabiî çok önemliydi. Ölümü çok severdi, ölümü isterdi. Hattâ öleceðini de bence biliyordu. Ona göre programlanmýþtý. Allah ýn büyüklüðünü ölümüyle de bir kere daha bize gösterdi. Çok þükür, ben dünyanýn en þanslý evlâdýyým diye düþünüyorum. Asuman için de tabiî bu böyle... Netice olarak birbirine çok baðlý iki evlât yetiþtirdi çok þükür. Müge Doðan: O halde analýk bizim anladýðýmýz anlamda devamlý fedâkârlýk yaparak onun üstüne düþmek, onu

koruyup kollamak deðil, ama güçlü bir mânevî duruþ ile hâl ederek örnek olmak mýdýr? Cemâlnur Sargut: Tamamýyle hâl etmek, bir þey öðretmeye kalkmak da deðil ama uygulamak, yapmak Yani çocuklarý bezdirmemek fakat peþlerini tâkibi de býrakmamak Yani o aradaki dengeyi bulamazsak anneliði doðru dürüst yapýyoruz demeyelim. Tabiî ki hiçbirimiz doðuþtan ana doðmuyoruz, yavaþ yavaþ öðreniyoruz tecrübelerle ama benim annemde öðrendiðim buydu. Hiçbir þeyimize üzülmez, hiçbir þeyimizi fazla problem etmez, herþeyi dâimâ ümitle karþýlardý. Yani öyle bir güzel müslümandý ki ümit ile korku arasýnda yaþamayý bize öðretti. Hep ümit içinde yaþadýk. Yani maddî konularda da. Bugün bir kapý kapandý ise yarýn bir kapý açýlýr aþký ile yaþadýk. Müge Doðan: Çok teþekkürler efendim.



-Anne!

hüseyin gökhan

Er-Rahman, Er-Rahiym

Arabada oturmuþ, Rânâ nýn gelmesini bekliyorum. Küçük oðlumuz uykusundan uyanýr uyanmaz annesini istiyor. Sâkin bir sesle tekrar: -Anne! -Oðlum, annen doktora kadar gitti, þimdi gelecek. -Annee! (sesin þiddeti biraz daha artýyor) -Oðlum, annen beþ dakikaya gelecek, merak etme. Sesi titremeye baþlýyor: -Anne! -Oðlum, baban burada iþte, neyine yetmiyor? Artýk hýçkýra hýçkýra aðlamaya baþlýyor. Çok þükür, çok geçmeden annesi geliyor. Böylece bir çocuðun en büyük ihtiyacý karþýlanmýþ oluyor... Ne kadar çaðýrýrlarsa çaðýrsýnlar, ne kadar aðlarlarsa aðlasýnlar anneleri hiçbir zaman gelmeyecek çocuklar geldi aklýma. O çocuklarýn en gariplerinden biri hayata gözlerini babasýz açan, daha çok küçük bir yaþta da anacýðýndan mahrum kalan Efendimiz dir þüphesiz. Hele de ailenin, þecerenin çok önemli olduðu bir devirde tek baþýna kalmýþ bir çocuk... Ýstediði kadar Anne! desin, annesi gelemeyecek. Oysa Rabbi ona Sen olmasaydýn, âlemleri yaratmazdým buyurmuþ. Onu kimseleri çaðýrmadýðý Habibi! ,


sevgilim! hitâbýyla çaðýrmýþ. Böylesine sevdiði kulunu en büyük ve en temel ihtiyacý olan annesinden mahrum býrakmasý revâ mý? Þüphesiz Allah, Rahman ve Rahim dir. O, hem korur, hem de koruyuculuðunu bildirir. Fakat Allah ýn koruyuculuðu, bizim akýl edemediðimiz þekillerde zuhur ediyor. Bu rahmeti, þefkati en güzel algýlayabilecek insan da Peygamberimiz olduðu için, onun hem babasýz hem de annesiz büyümesinin hikmetini düþünmemiz gerek. Ýnsan bu dünyaya gelmeden ana rahminde muhâfaza edilir. Dünyaya gözünü açar açmaz ona mükellef bakým, besin ve tüm koruyucu ilâçlar anasýnýn sütü vâsýtasýyla verilir. Onun fizyolojik geliþimi bir yana, mânevî ve psikolojik olarak da dengede olmasý için anasýnýn kokusunu, sesini duymasý icab eder. Tüm bu saydýklarýmýzý tedârik eden çocuklar hem saðlýklý, hem mutlu, hem de özgüveni yüksek olurlar. Özüne inersek annenin çocuðuna gösterdiði tüm þefkat, koruyuculuk, sevgi Allah ýn Rahim isminde saklýdýr. Rahman olan Allah, her kulunun rýzkýný verir. O ne kadar isyanda da olsa, rabbini bilmiyor da olsa, rýzký eksiksiz olarak verilir. Rahman ismi bunu garanti eder. Fakat Rahman isminin farkýnda olmayan, kendini sahipsiz, baþýboþ zannedenler, bu rýzýklandýrmanýn Allah ýn tasarrufunda olduðunu, kendilerinin de mutlak bir koruma altýnda olduklarýný anlayamazlar. Hz. Peygamberimiz in bizlerden en

büyük farký, bu korumanýn tam anlamýyla farkýnda olmasýydý. O, Rahman isminin farkýnda olduðu için, Rahim ismini de yaþayabiliyordu. Dolayýsýyla kimseden korkusu, herhangi bir dertten beisi yoktu. O, yetim olmasýna karþýn, âdetâ sürekli anasýnýn kucaðýnda emzirilen bir çocuk gibi güvende, ve güvende olduðunun bilincindeydi. Rahman ve Rahim esmâsýndan bîhaber olanlar bunun sýrrýna eremediler. Onun hayatýný inceleyen bir müþrik, incelemesinin sonunda Muhammed (s.a.s.) sonsuz bir özgüvene sahipti. Fakat bu özgüvenin sýrrýný kimse bilemedi. Bu sýrrý kendisiyle birlikte götürdü yorumunu yapmýþ. Halbuki o annelerin güç aldýðý Rahim isminin sahibinden baþkasýna hiç güvenmedi. Salât ve selâm dâim üzerine olsun...


ÜCRET BEKLEMEDEN Genelde duygu yüklü yazýlara teþne olan bu kalem, mesele annelik olunca duygusuna mesafe koymayý yeðledi. Belki de konu nevii gereði tarife sýðmaz bir duygusallýðý barýndýrdýðý için genlerinde saklý olan çocukça inadý tuttu. Ya da belki nefsinin en aðýr sýnavlarýný anneliði üzerinden yaþadýðý için de olabilir. Anneliðin kutsiyeti, Allah ýn hâlik ismine mahzar oluþuyla âþikâr deðil mi zaten? Hem kendi anamda apaçýk þekilde gördüðüm hem de sýrf bana gelen iki emânete deðil, dünyanýn bütün evlâtlarýna boðazýmda bir düðüm, içimde kýpýrtýyla bakmama vesile olan yine Allah ýn bu lutfu deðil de nedir? Bir de Hayy ismini gönlüme üfleyen var ki O nun analýðý tarife sýðmaz Salt yaradýlýþa vesile olan deðil, dirilten, insan eden

dövme gibi yapýþmýþ buluyor ve annelik tam mânâsýyla hiçbir zaman öðrenilemiyor. Batý normlarýnýn baþarý kodlarý üzerinden kendini tarif etmeye þartlanmýþ bir yetiþkin olarak ilk emânetimi kucaðýma aldýðýmda baþarýyla sonuçlandýrmaya mükellef olduðum yeni bir projeye baþladýðýmý sandým. Bebeðimi iyi beslemeli, iyi giydirmeli, ayný anda on hobi ile donatmalý, en iyi okulda okutup ayrýcalýklý bir birey olarak yetiþmesini saðlamalýydým. Onu gelebilecek tüm risk ve tehlikelerden korumalýydým. Önceleri onun kiþilik özelliklerini ve hayattaki duruþunu koþulsuzca þekillendirebileceðim gibi bir zanna kapýldým.

Annelik, duygusuyla doðulsa bile gereklerini yerine getirmek bir dizi sýnav ve hatâlar yaþanmasý gereken bir tecrübeden ibaret. Bu müessese, yapýlan yanlýþlarýn getirdiði hesaplaþmalarla öðreniliyor. Ya da aslýnda her çocuk kendi özgün karakteriyle müstakil bir yol tutturup giderken anne yine yanlýþ yapýyorum galiba zannýný vücuduna bir

Sonra bir gün bütün yükümü çeken, beni adam etmeye çalýþan ve her evlâdýna yaptýðý gibi bana da kendi makamýmdan öðreten kâmil anamýn benden hiçbir ücret istemeden yani en ufak bir deðiþim karþýlýðý talep etmeden irþad ediþinin farkýna vardým. Heyhat, benim kâmil anam, evlâdýnýn sorumluluðunu her iki âlemde de taþýyan anam, hiçbir ücret

emine ebru

Velhâsýl mesele annelik olunca yazýlacak, anlatýlacak çok þey olur. Lâkin annelik duygusu yerine sorumluluðu üzerinden konuþalým bugün.

Sonrasý mâlûm Benim emânetlerim bana koskocaman bir çalým atýp benim projem olmadýklarýný bir bir göstermeye baþladýlar. Mülkün Allah a ait olduðunun, evlâdýn ise yalnýzca emânet olduðunun delilini koydular ortaya Daha ilk günden itibaren aslýnda hiçbir konu üzerinde kontrol sahibi olmayacaðýmýn farkýna vardým. Ama yine de beklentilerimden kopamadým. Onlar üzerindeki hayallerimden, planlarýmdan, zihnimdeki kurgulardan boþanamadým.


beklemezken ben kendi emânetlerim üzerinden beklentiye girerek, onlarla ilgili talep yaratarak nasýl da ücret bekliyordum: Derslerinde baþarýlý olsunlar, gayretli olsunlar, çalýþkan olsunlar, hayýrlý olsunlar, mutlu olsunlar Liste böyle uzar gider. Haydi kendime haksýzlýk etmeyeyim; beklentilerimde salt maddî dünyanýn þekilcilikleri yoktu elbet; güzel huylarla ve ahlâkî erdemlerle donanmalarý dileði vardý. Güzel ahlâký kuþanmýþ, hâliyle barýþýk, kendine yeten bireyler yetiþtirmek niyâzýmýn nesi yanlýþ olabilir ki? Ama yanlýþ iþte, o bile yanlýþ Zira emânetim hatâya düþtüðünde, Yeþilçam dan fýrlamýþ bir edâ ile baþýmý geriye doðru atýp, gözlerimi devirerek Ben sizin için diye baþlayan cümlelerim ücret istemek deðil de nedir? Oysa benim kâmil anam, her gün usanmadan anlattýklarý yetmeyip bir de her an hâlinde izlediðim ahlâk-ý Muhammedî nin güzelliði içinde, nefsimle baþbaþa kaldýðýmda düþtüðüm yanlýþlarý hiç yüzüme vurmadan tatlý bir tebessüm ile beni kucaklamaya devam etmiyor mu? Annelik sorumluluðu yalnýzca kendini adam etme gayretinden oluþuyor. Çocuklarla ilgili olarak kalemimden önceden dökülmüþ olan þu satýrlar özetlemiþ annelik sorumluluðumu: Dürüstlük bekliyorsam onlardan; önce kendim her ne koþulda olursa olsun yalandan uzak durmalýyým ve ölçüm doðruluk olmalý.

Sosyal anlamda geçimli olmalarýysa meselem, önce ben farklýlýklara hürmet etmeyi, insanlarýn kusurlarýný büyütmemeyi öðrenmeliyim. Zorluklar karþýsýnda hemen pes etmemelerini istiyorsam, iþlerimi yaparken azimli ve sebatkâr olmaya gayret etmeliyim. Hazýmlý ve hoþgörülü bireyler görmek istiyorsam karþýmda, önce kendim meselelerimi sükûnet ve hoþlukla halletmeyi öðrenmeliyim. Ýmanlý ve idrakli yetiþkinler olarak onlarý görebilmekse niyâzým, her geleni Allah tan bilip þikâyeti býrakabilmeyim, olanla yetinip hep þükredebilmeliyim, küllî akla rapt olabilmeliyim. Her koþulda herkese iyilik yapmak için fýrsat gözlemeliyim ki onlar da kula hizmetin Hakk a hizmet olduðunu hâl edebilsinler. Dýþarýdaki her çocuðu kendi çocuðum gibi kollayýp önce onlarý gözetmeliyim ki insaný sevmeyi öðrenebilsinler. Her koþulda râzý ve mutlu olabilmeyi öðrenmeliyim ki mutluluðu öðrenebilsinler. Velhâsýl annelik, kendi doðru sandýðýmýz hayallerimizin egzersiz zemini hiç deðil. Annelik ücret beklemeden hâlinle örnek olmaya çalýþmak. Annelik, kâmil anama benzeme gayreti bence Ve annelik, yalnýzca kâmil anama na tdan ibarettir aslýnda. Vesselâm


Annem e ve Annem e Küçük çocuðun aklý çok karýþmýþtý. Ona duâ etmesini öðrettikleri günden itibâren her gece yataðýnda kiminle ko n u þ u yo rd u a ca b a ? A ca b a o konuþurken gerçekte onu tek duyan, yün tavþaný Mýstýk mýydý? Yoksa baþka bir duyan da var mýydý? Karar verdi, Allah hakkýnda sorular soracaktý çevresindeki insanlara ve aldýðý cevaplarý birleþtirip kafasýnda Allah ýn resmini çizecekti. Hemen iþe koyuldu. Anneannesine, dedesine, annesine, çevresinde yaþý büyük kimi gördüyse ona sormaya baþladý Allah nedir? diye. Ama bu iþ, hiç de düþündüðü gibi kolay deðildi; bunu insanlarýn kendisine verdikleri zýt cevaplardan anladý. Bir sorduðu diyordu ki Allah sever , bir baþkasý diyordu ki Allah cezalandýrýr . Çocuk anladý, Allah ý tanýmasý için Allah nedir? sorusu çok doðru bir baþlangýç olmamýþtý. O da karar verdi: Ne yi nasýl ile deðiþtirecekti.

simitçi

Dedesinin yanýna gitti ve sordu: Allah kulunu nasýl sever dede? Dedesi, þöyle dedi: Hani annen seni dokuz ay karnýnda taþýdý, sancýlarla doðurdu, bin bir meþakkat içinde ama sana hiçbir þey yansýtmamaya çalýþarak büyütüyor Senin için canýný, tüm hayatýný düþünmeden, deðil bir dem, hayatýn her

deminde bir an senden vazgeçmeden verir. Hatýrlýyor musun dün haberlerde seyrettiðimiz anne kediyi? Yanan evin içine yedi kere art arda girip yedi yavrusunu da dýþarý çýkarmýþ ama sonra kendi yanýklarý çok derin olduðu için ölmüþtü. Bak o anne kedi; ona kedi anne denmez. Çünkü onun anneliði kediliðinden önce gelmiþtir. Ýþte tüm anneler böyle severler evlâtlarýný, kendiliklerinden önce Bir çocuða annesinin sevgisi Allah ýn sevgisi karþýsýnda denizdeki bir köpük gibidir. Þimdi anladýn mý bakalým Allah nasýl sever kulunu. Dedesinin bu cevabýndan çok memnun kalmýþtý çocuk. Ýlk defa Allah la ilgili kafasýnda ciddi anlamda bir fikir oluþmaya baþlamýþtý. Dedesinde muhakkak çok daha fazla bilgi vardý. Karar verdi, dedesine sormaya devam edecekti. Peki, Allah kendinden var ettiði kuluna neden ceza verir? diye sordu çocuk. Hani dedi dedesi sen çok küçükken ateþle oynamayý çok seviyordun da bu nedenle iki kere ablaný, kendini ve evi yanmaktan son anda kurtardýlar. Ama sen yine de ateþle oynamaya devam ettin. Annen de kendini ve sevdiklerini incitmemen için senin yaptýðýn haylazlýklara bir karþýlýk verdi. Verdiði ceza karþýsýnda annenin caný daha çok yanmýþtý seninkinden. Evet o zaman çok üzüldün, canýn da çok yandý ama bir daha da ateþle oynamadýn. O zaman annene seni cezalandýrdýðý, canýný yaktýðý


için ne çok kýzmýþtýn. Sen sonra o hâdiseyi unuttun da annen senin aldýðýn ceza karþýsýnda nasýl üzüldüðünü hiç unutmadý. Ýþte Allah da kullarý kendi nefisleriyle oyuna dalýp kendilerini incitmesinler diye oyunlarýna bir karþýlýk verir de seni, senin yaramazlýklarýndan dolayý incinmekten korur. Sen Allah tan gelene o an için ne kadar üzülsen de zamanla unutursun ama Allah o gün kulunun üzüldüðünü hiç unutmaz. Peki dede, Allah kullarý arasýnda ayrým yapar mý? Kulundan vazgeçer mi? diye sordu çocuk. Hiç olur mu? dedi dedesi. Meselâ bir anne için en hayýrlý evlâdý da en hayýrsýzý da birdir. Bak komþumuz Þükriye Hanýmlara . Bir oðlu annesini hep arar sorar, herkese iyilik yapar. Hiç ailesini üzmeden okudu iþe girdi evlendi. Diðer oðlu ise nerede akþam, orada sabah Hayýrsýzýn teki; bir baltaya dahî sap olamadý, ama sen git bir de Þükriye Teyzene sor. Oðullarý için iki gözümün nurlarý der de sevgide ikisini de birbirinden ayýrmaz. Hâlâ hayýrsýz olan oðlunun düzelmesini sabýrla bekler, oðul, sana bir þey olursa benim ciðerim yanar diye ekler. Þimdi sen diyebilirsin ki, eðer iyi çocuk olmamla kötü çocuk olmam arasýnda bir fark yoksa, annem beni her hâlükârda ayýrým yapmadan ablam kadar severse, ben de o zaman yaramazlýk yapabilirim. Aslýnda bir fark vardýr , tek fark eden bir evlâdýn annesinin yanaðýnda gamze, diðerinin iki kaþý arasýndaki çatýklýk

olmasýdýr. Anne, evlâtlarýný ayýrmadan sevme ve onlardan asla vazgeçmeme konusunda bir karar vermez ama sen bir karar ver, gamze mi olmak istersin annenin yanaðýnda? Yoksa gözünde nem mi? Ýþte Allah da kullarý arasýnda hiç ayýrým yapmadan sever ve bu sevgiden asla vazgeçmez. Ayný anne gibi þartsýz ve beklentisizdir ama sen kul olarak bir karar vermelisin. *** O gün Allah hakkýnda çok þey öðrenmiþti çocuk ve bu onu çok mutlu etmiþti. Bu kadar nasýl olduðunu bildiðim bir varlýðý gece rüyâmda da muhakkak görürüm artýk diye düþündü ve o gece heyecanla erkenden yatmaya karar verdi. Yatar yatmaz anneannesinin ona öðrettiði duâlarý okudu; ama bu sefer çok emindi kendisini duyanýn yalnýzca Mýstýk olmadýðýna... Daha duâsýný bitiremeden döndüðü sað yanýndan daldý uykuya ve bütün gece rüyâsýnda annesini gördü.


NE HABER? Dost Ýslâm a Hizmet Ödülleri, 10. Defa Sahiplerini Buldu

ümit gülbüz ceylan

Allah bize ruhundan ruh üfleyerek bu âleme gönderirken kendisini bilme, tanýma, anlama fýrsatý vermiþtir. Bu yüzdendir ki biz beþerler için en büyük ödül, dünyaya insan olarak geliþimizdir. Yaratýcýnýn bizlere sonsuz armaðanlarýndan en güzeli olan Hz. Muhammed in (a.s.) doðumunun yýldönümü vesilesiyle düzenlenen 10. Dost Ýslâm a Hizmet Ödülleri programý 18 Ocak 2014 tarihinde gerçekleþti.

Bu yýl Dost Ödüllerinin konusu Ashâb-ý Kirâm Açýlýþ konuþmasýný yapan Diyanet iþleri Baþkanlýðý Aile ve Dini Rehberlik Daire Baþkaný Huriye Martý Bir tarafta kendini helâk edercesine onlar icin gayret gösteren bir peygamber, diðer tarafta sanki baþlarýna bir kuþ konmuþ gibi saygý ve özenle dinleyen sahâbiler... Elbette ki Ashâb-ý Kirâm derken yeknesak bir topluluktan bahsetmiyoruz. Onlar, farklý yaþ, cinsiyet ve sosyal konumlara sahiplerdi. Deðisik kabilelerden gelmeleri sebebiyle farklý kültür ve geleneklerin

izlerini tasýyorlardý. Hayattaki öncelikleri, zevkleri, alýþkanlýklarý ve sorumluluklarý da farklýydý. Ancak farklýlýkklarýn yok olduðu nokta, Allah Resûlü'ne karþý duyduklarý muhabbet ve gösterdikleri itaatti" dedi. TÜRKKAD Ýstanbul Þubesi baþkaný ve mutasavvýf-yazar Cemâlnur Sargut, yaptýðý kýsa konuþmada þunlarý söyledi: Hz. Muhammed in (s.a.s) huzurunda hazýr olan herkes, kendi nefsinde Allah ý müþâhede eder. Ýþte sahâbe budur. Bu sene O nunla yaþayan ve vasýflarýný giyinenlerle, O nun sonsuz güzelliðini anlamaya çalýþacaðýz. Ki onlar, mübârek nûrunu görmüþ, o nurdan bereketlenip hâl etmiþ ve Ümmetimden öyleleri vardýr ki cevherleri, himmetleri benimle müþterektir hadisi ile O nun, dolayýsýyla da zât-ý ilâhînin iltifatýna mazhar olmuþlardýr. Sahâbe, gönül aynalarýnda Muhammedî Hakîkat yansýyanlar zümresidir. Sadakat makamýnda Peygamber ahlâkýný yaþamýþ ve Ben onlarý hangi nurla görüyorsam, onlar da beni ayný nurla görüyorlar hitâbýna mazhar olmuþlardýr. Bu kutlu bir gecede çoþku ile konuþanlardan biri de Doç. Dr. Emin Iþýk idi. Kendisi sahâbenin özelliklerini ve faziletlerini anlattýðý bir konuþma yaptý. Ýslâm Peygamberi Hz. Muhammed in (s.a.s.) doðumunun 1443. yýlý vesilesiyle,


Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi sponsorluðunda, dört sivil toplum kuruluþunun (Cenan Eðitim Kültür ve Saðlýk Vakfý, Kerim Eðitim Kültür ve Saðlýk Vakfý, Türk Kadýnlarý Kültür Derneði ve Altay Kültür ve San at Eðitim Vakfý) müþterek olarak tertiplediði Dost Ödülleri Gecesinde ödüllerden biri, ABD den Pakistan asýlý Doç Dr. Asma Sayeed e verildi. Sayeed, Women and the Transmission of Religious Knowledge in Islam adlý kitabýnda Ýslâm topraklarýnda kadýnlarýn hadis nakil geleneðinin son 10 asýrdaki geliþimini inceliyor. Ýkinci ödül ise Muhammed Emin Yýldýrým a Sahabe iklimi adlý kitap serisi çalýþmasýndan dolayý takdim edildi. Gecede, altý yaþýndaki 8 çocuk Kenan Rifâî Hazretleri ne ait Nat-ý Hazreti Nebevî baþlýklý þiiri okudular. Ödül töreni. gelenekselleþen Lâ Edrî Grubu konseri ile son buldu


Dost Ýslâm a Hizmet Ödülleri gecesinden görüntüler...




Na t-ý Hazret-i Nebevî Rûh u cism ü bâtýn u zâhirsin elhak yâ Resûl Hey et-i kevn ü mekâne þems-i nûrsun yâ Resûl Nûr-ý vechinden alýr feyz encüm ü þems ü kamer Zâde-i rûhundur insanlar cihanda yâ Resûl Çâresizler dest-gîri dertliler dermânýsýn Gâfilin imdâd-resi, bîçârenin âmânýsýn Bildiren sensin Hudâ-yý Zü l-Celâl i kullara Enbiyâ nýn, asfiyânýn, þahlarýn sultânýsýn Hil at-i Levlâk i giydin zâhir oldun âleme Bu zuhûrundan vücûd buldu bu varlýk ya Resûl Þânýný vasf eylemek hiç kimseye kabil deðil Hak bilir ancak ulüvv-i kadr ü þânýn yâ Resûl Genc-i nîmettir kapýn dünyâ vü ukbâya heman Sâhib-i fermân-ý dâreyn sensin ey kenz-i cinân Rahmetin bâbýnda Ken ân ahkar u ednâ kulun Vuslatýndan eyleme bir lahza mehcûr yâ Resûl Ken an Rifâî


yeþim

Rahim sýfatý koruyan , esirgeyen, merhamet eden, gözeten mânâsýndadýr. Müslümanlýðýn en sýk kullanýlan, bilinen ifadelerinden olan bismillahirrahmanirrahim , Yaradanýn rahman ve rahim sýfatlarýna vurgu yapar. Her an dilimizde olan bu kelimeyi söylerken Allah ýn Rahman ve Rahim isimlerini söyleriz gün içinde defalarca. Rahimde olduðunu bilen yani her ne olursa olsun Allah ýn kendisini koruduðunu bilen ve bundan emin olan kimse Ýslâmdýr, teslimdir, emindir. Týpký anne rahminde vaktinin gelmesini bekleyen, olup biteni idrak edip çerçevesini algýlayan, ancak rahimdeyken sessiz, sâkin, sabýrlý bir bebek gibi, dünyada yaþarken de olaylarý farkeden, izleyen ve ne olursa olsun bu benim için hayýrdýr, Allah beni muhakkak ki korur diyen insane, benim için ayný bebek sâfiyetindedir. Böyle bir sâfiyet ve idrak, Allah ýn çok özel insanlara ihsâný hariç, ancak bir insân-ý kâmil terbiyesi ile mümkündür. Çünkü nefis kendi baþýna býrakýldýðý an ben der, haklýyým der, istiyorum der. Çünkü nefis susma ve itaat etme deðil, isyan ve itiraz ehlidir.

ÞÜKÜRLER OLSUN

Yaþanýlan olaylar, karþýlaþýlan insanlar, muameleler karþýsýnda sükûnetini koruyup olaylarýn ve kiþilerini hakikatini anlamaya gayret gösteren bir kul için annelik kendisini doðuran, büyüten, gözeten kiþi ile sýnýrlý deðildir. Kendisine ilm-i ledûnu, basit olaylar içinde anlatan, nefsine muhâlefeti öðreten, ne oluyorsa olsun Allah en iyisini bilir ve Allah ne


yaparsa iyidir dedirten, evlâdýný göðsünden gelen süt ile deðil de gönlünden akan süt ile besleyen mürþidi kâmil de annelik makamýndadýr. Doðuran anne et ve can verirken mürþid hayat verir. Diriltir, yaþamýn ve varlýðýnýn mânâsýný idrak ettirir. Böyle bir mürþid, Allah ýn Rahim sýfatýnýn tam tecellisidir. Evlâdýný en zor sýnavlara sokarken dahî korur, gözetir. Annedir; evlâdý ona sýrtýný dönse gitse bile o evlâdýný býrakmaz, gidene gönül koymaz, gelince suçlamaz. Çok sever, ama terbiyesi ile sorumlu olduðu evlâdýný yeri gelince cezalandýrýr. Cezalandýrdýðý evlâdý durumu anlayýp biraz mahzunlaþýnca dayanamaz, gülümser.

da hep yanýmda olan, bana karþý çok sabýrlý, çok þefkatli, ezelde sözleþtiðim, âhirette yanýnda haþrolmayý umduðum bir sultan var hayatýmda... Annemim kýymetini dahî idrak ettirten, öte yandan anne olmanýn ne demek olduðunu bana gösteren...

Beni doðuran binbir zahmetle büyüten, bana Allah a ve yaþama dâir ilk bilgileri veren, -çok klasik olacak ama- yemeyip yediren, giymeyip giydiren, en ufak bir derdimde ne yapacaðýný bilemeyen ve beni çok sevdiðinden emin olduðum, hayatýmýn en zor günlerinde yaþýma baþýma bakmadan bana kol kanat geren anneme gönül borcum ve sevgim büyüktür. Bu âhir ömründe onun için kolaylaþtýrabileceðim her þey benim için lûtuftur. Biliyorum ki anne hakký ödenemez ve biliyorum ki annem bu hakký ödememi benden beklemez. Biliyorum ki ben annemi severim, annem de beni sever.

Seviyorum seni yaþýyoruz çok þükür der gibi...

Öte yandan, 32 yaþýmda tanýþtýðým, neyi nasýl yaptýðýný anlamadan beni deðiþtiren, dönüþtüren, gönlümü ferahlatan, aðzýmýn tadý, gözümün nuru, görmesem de gönlümde olan, çaðýrmasa

Dünyada kaç kiþiye nasiptir bilmem iki defa anne sevgisini tatmak... Birinde dünyayý, diðerinde hem dünyayý hem âhireti sevmek. Kaç kiþiye nasiptir böyle bir anne sevgisi ile kuþatýlmak? Zor ama bir o kadar da keyifli olan bu dünya âleminde her caným acýdýðýnda, her büyük sevincimde yanýna koþabileceðimi bildiðim kiþileri için þükürler olsun. Týpký Nazým Hikmet in çok sevdiðim bir þiirinin son mýsrâýnda denildiði gibi:


banu büyükcýngýl ELELE


Benim iki tane annem var. Biri beni doðuran ve büyüten caným annem. Diðeri ise beþ yýldýr elimden tutup beni cehennemden cennete çeken sultâným efendim Cemâlnur Annem. Annemin, her anne gibi, üzerimde emeði çoktur, ancak benim için en zor sýnavlardan biri annemle olan sýnavýmdý. (Gerçi bu sýnavýn bittiðini düþünmüyorum. Yalnýzca bu aralar þiddeti azaldý, çok þükür.) Ben son yýllara kadar annemle hiç anlaþamazdým. Sürekli bir çatýþma içinde, iki geçimsiz kýz kardeþ gibi bir iliþkimiz vardý. Annemi hoþgörmeyi, onun güzelliklerini farketmeyi sultaným sayesinde öðrendim. Hocam, anneme olan bakýþ açýmý deðiþtirdi. Annemi anne olarak sevmeyi öðrendim. Cemâlnur Annemin sesini ilk duyduðumdan beri O na yavaþ yavaþ çekildiðimin farkýndaydým. Öyle ki, sanki bildiðim, tanýdýk birine sokulur gibi sokuldum eteðine. Bazen çocuklar annesinin eteðinin altýna saklanýr ve oradan bakar etrafa. Ben de, küçücük bir kýz çocuðu olarak sokuldum eteðinin altýna; oradan çevreye baktým, O nu dinledim. Tâ ki kendimi güvende hissedene kadar orada kaldým. Kâbe nin örtüsünün altýnda olmak gibi birþeydi benim için. Benim gibi küçük, hýrçýn ve güvensiz bir çocuk için bulunmaz bir yerdi. Güvenli, tanýdýk ve huzurlu mekânýmda çok mutluydum. Sýký sýký yapýþmýþtým eteðine ve çýkmaya hiç de niyetim yoktu açýkçasý. Ne var ki annem yavaþ yavaþ dýþarý çaðýrdý beni. Ne zaman kendimi kötü

hissetsem eteðine yapýþabileceðimi bildiðim için sürüne sürüne çýktým dýþarýya. Baktým, azýcýk da büyümüþüm sanki. Ama yine de elimi býrakmasan, hep elele yürüsek beraber der gibi gözlerine baktým. Elimi tuttu. Hadi bakalým, yola devam der gibi önümüzde uzanan yol boyunca yürümeye baþladýk. Diðer yanýmda da annem vardý. O da katýlmýþtý bizim yürüyüþümüze. Biz hâlâ yürüyoruz beraber. Arada bir durup iki adým geri gitsek de, arkamýza baksak da, Cemâlnur Annem zarifçe elimizi tutup yola tekrar sokuyor bizi. Tatlý tatlý, hep severek anlatýyor. O anlattýkça taþýyor, bizim taþ olmuþ yüreklerimizi bir nebze aþkýyla ýsýtýyor. O býkmýyor ve yorulmuyor ve en önemlisi vazgeçmiyor. Biz ne kadar kusurlu, baþtan aþaðýya hatâ olsak da her zaman yanýmýzda. Allah ellerimizi ve yolumuzu ayýrmasýn inþaallah. Âmin.


hundi


Ölüm vakti gelmeden Kýl namazý ey beden, Zülf-i yâre deðmeden Olmaz boynun eðmeden Kýblendir sana dümen Yakýndýr sana Yemen Sakýn eðri ol demen Dosdoðru dön sen hemen Hundi yârini gördü Günleri bir bir ördü Nasýl olur döner ki O yar ona dönmeden


sibel inci

MÂNEVÎ ANNELÝK

Annelik, Allah ýn biz kadýnlara verdiði en özel duygu. Ve o kadar zor bir konu ki ne kadar anlatsak da anlatamayýz herhalde; annelik fiziksel bir bað ile baþlayýp ölene dek sürecek olan mânevî bað ile devam eden bir meslek Emekliliði olmayan bir meslek de denebilir bence. Fiziksel olarak baþlayan serüven, içinde büyüyen çocuðun, onunla birlikte deðiþen sen ve bu deðiþimden dolayý yaþadýðýn huzur, mutluluk, akýl alýr duygular deðil. Sonrasýnda merakla beklenen küçük emânet, aramýza katýlýr ve olaylar hýzlanýr. O günden sonra hiçbir þey eskisi gibi olmayacaktýr ama bundan dolayý kimse þikâyetçi deðildir. O güne kadar sana zor gelen her þeye çocuðun için katlanýr, þikâyet bile etmeden annelik vazifelerini yerine getirirsin. Çünkü tamamen sevgi üzerine kurulu bir iliþkidir bu. Sabrý, karþýlýksýz vermeyi, önce hep onu düþünmeyi ve birçok mesleði öðrenirsin anne olunca Çocuðunun doktoru, terzisi, aþçýsý, kýsacasý tüm ihtiyaçlarýný karþýlayan kiþisisindir yani ANNESÝSÝNDÝR. Zaman daha bir hýzlý geçer anne olunca Diþi çýktý, emekledi, yürüdü, konuþtu derken, bir bakarsýn büyür çocuðun ama fiziksel olarak gerçekleþen bu büyüme anneler için hiçbir zaman tam olarak gerçek deðildir. Annelerin gözünde çocuklarý hep çocuktur. Derken, farklýlýklar, fikir ayrýlýklarý baþlar. Hani her anne çocuðuna Anne olunca


anlarsýn der ya, iþte gerçekten anne olmadan birçok þeyi anlamak mümkün deðildir. Kuþlar, yavrularýný beslemek için önce kendileri yer, yediklerini öðütür, yavrularýn yiyebileceði kývama getirir ve tekrar aðýzlarýndan çýkararak yavrularýnýn karýnlarýný doyururlar ya, anneler de hayatýn onlara öðrettiði þeyleri, deneyimlerini, hatâlarýný, doðrularýný, yanlýþlarýný içlerinde öðütüp sindirerek çocuklarýna sunarlar, öðretmeye çalýþýrlar. Ama herhalde bizleri kuþlardan ayýran en önemli özellik, onlarýn içgüdüleri ile davranmalarý, biz insanlarýn ise her konuda akýllarýný devreye sokup önce düþüp sonra kalkmayý öðrenmeleri, sanýrým. Anne olarak en önemli vazifemiz, çocuklarýmýzýn bizlere emânet olduðunun farkýnda olarak onlarý millî ve mânevî duygularla yetiþtirmemiz olsa gerek. Sonuçta her çocuk terbiye olurken ayný zamanda da anababasýný terbiye eder. Aslýnda onlar, biz annelerin tekâmül etmeleri için çok önemli fýrsattýrlar. Sâmiha Annemizin de buyurduklarý gibi Çocuklarýmýza haramý, helâli öðretmek en önemli vazifemizdir. Yine Ken an Rifâî, buyurmuþlar ki O evlat ki vatanýna, dinine, cemiyete ve ailesine faydalý olur, bir anababa için bundan büyük mükâfat olur mu? Fakat bu hâsýl olmazsa, o çocuðun olmasý ile olmamasý birdir. Çünkü maksat, kendi vücudunun bir parçasý olan bu varlýðý,

Allah ýn dileðine göre hazýrlamak ve yetiþtirmektir. Bu hâsýl olmadýktan sonra çocuðuna muhabbet eden anababa fitneye düþmüþ demektir. Anne olunca pek çok þeyi anlarsýn, ama bence asýl anneliði anlamak, gerçek bir anne görünce, onunla karþýlaþýnca oluyor. Anneliðin ne demek olduðunu o zaman biraz da olsa idrak edebiliyorsun. Fiziksel annelik çok önemli ve özel ama mânevî annelik bambaþka Bu madde dünyasýnda yolumuzu bulabilmemiz için bize her zaman ýþýk tutan, bizleri hiç darda koymayan, hâdiseleri her zaman iyi karþýlamamýzý saðlayan, bizlerden hiçbir zaman vazgeçmeyen, en büyük hatâlarýmýzda bile bizi hep affeden, her zaman zayýfýn yanýnda olan, herkesi sevmeyi, hoþgörmeyi öðreten, yaþatan, hayatýmýzý her alanda kolaylaþtýran ve bize anne olmayý, çocuklarýmýza tapmayý deðil de bakmayý, onlarý terbiye edebilmemizin lâf ile deðil hâl ile olabileceðini öðreten mânevî annemiz için Allah ýma her dâim þükrediyorum. Allah her zaman onun dizinin dibinde, yolunda olmayý nasip etsin inþaallah. Âmin. Allah sizi baþýmýzdan eksik etmesin; her zaman size lâyýk evlâtlar olabilmeyi nasip etsin inþaallah sevgili Cemâlnur Annemiz


umut alihan dikel

MEYVE ÇEKÝRDEÐÝNDEN... Meyve, dalýndan yere doðru süzülüyor. Aðacýn dalýndan köklerine doðru Aðaç, eliyle býraktý kibarca meyveyi Meyve de aðaç da memnundular. Esen rüzgâr söyledi ona hangi iklimin meyvesi olacaðýný Nerede nasýl eseceðini bilen rüzgâr Güneþ parladý yüzüne, bulutlar ona gölge ederken Çýkarken aydýnlýðý vücuduna palto gibi sarmasýný tembihledi. Yaðmur yaðar gibi oldu hafiften, Tatsýz, görüntüsüz, þekilsiz damlalar, meyveyi okþayýp kapladýlar Ay göründü gökte. O da paltosu ile dolaþýyordu Unutma ya da hatýrla dercesine süzülüyordu gökte. Meyvenin gözünden bu dünya avuç içi kadar bir topraktan ibâretti. Aðaçtýr göðe ve yere uzanan. Meyve aðacý ileydi. Ayaklarýnýn dibindeydi aðacýnýn. Çekirdek de içerilerde. Cennetten uçan bir bülbülün gözüne göründüler.



dekorasyon

EVDE HUZUR

duygu tükek aydýn

Basit bir bardaktan þýk bir mumluk yapmak için hazýr mýsýnýz? Üstelik üstün el iþi yeteneklerine sahip olmanýz da gerekmiyor. Her evde bulunabilecek malzemelerle bu mumluðu yapmanýz mümkün. Pastalarýn altýna koyduðumuz kâðýtlarla bardaðýn üzerini kaplayýn, gazeteden ya da renkli dergilerden keseceðiniz þekilleri bu beyaz kaðýdýn üzerine yapýþtýrýn. Bu kalp þekli olabileceði gibi kelebek veya isminizin baþ harfi de olabilir. Son olarak bardaðýn çevresine, hediye paketinden çýkan bir ip veya kurdele ile fiyonk yapýn. Veeeeee mumluðunuz hazýr. Güle güle kullanýn.


Büyükannelerimizin evini karýþtýrma vakti geldi :) Bu harika kepçeler artýk çorba doldurmak için ömürlerini tamamlamýþ olabilirler. Onlarla içilen çorbalarýn hâtýralarý büyük. Hem hâtýralarýnýzý yaþatmak için, hem de evinize farklý bir dekorasyon uygulamak için kepçeleri duvara asarak kullanabilirsiniz. Bu fotoðrafta mandal, iplik makarasý gibi malzemeler kepçelerin içine konmuþ. Bence bu kepçeler mutfakta da çok þýk duracaktýr. Ýçerisine lastik vs. gibi küçük mutfak gereçlerinizi koyabilirsiniz. Hoþ bir fikir! Haydi uygulamaya!


SELÂMÝÇEÞMELÝYÂKUBÝ BABA

nefes alan tarifler

peynirli patlýcan


Malzemeler: 1 adet bostan patlýcaný 3 çorba kaþýðý sýzma zeytinyaðý 2 çorba kaþýðý domates salçasý 2 adet rendelenmiþ veya rondodan geçmiþ normal boy domates 4-5 diþ ince ince dilimlenmiþ sarmýsak 200 gr. taze kaþar peyniri veya mozzarella peyniri 100 gr. parmesan peyniri 5-10 yaprak taze fesleðen 1 tutam kekik Tuz Karabiber

Hazýrlanýþý: Patlýcanlarýn kabuklarýný pijama gibi soyun. Çok kalýn olmayan yuvarlak dilimler halinde kesip aðzý kapalý bir tavada her iki tarafýný da közler gibi harlý ateþte tuz serperek yaðsýz olarak kýzartýn. Patlýcanlar kýzarýrken peynirler hariç kalan tüm malzemeyi bir sos tavasýnda yarým su bardaðý sýcak su ekleyerek ve devamlý karýþtýrarak 2-3 dakika kaynatýn. Patlýcanlarý fýrýna dayanýklý bir kaba bir kat tek sýra yan yana dizin ve üzerlerini kapatacak þekilde yaptýðýnýz sostan biraz dökün. Sonra üzerini rendelenmiþ veya dilimlenmiþ taze kaþar peyniri veya mozzarella peyniri ile kaplayýn ve parmesan peyniri serpin. Bu iþleme peynir ve patlýcanlar tükenene kadar kat kat devam edin. En üstünü peynirle kapladýktan sonra 250 dereceye ayarlanmýþ fýrýnda 25-30 dakika veya peynirler eriyip kýzarana kadar piþirin. Daha sonra peynirli patlýcaný yanýnda sade bir makarnayla ve güzel bir salatayla servis yapabilirsiniz. Âfiyet Olsun.

.


görüþmek üzere...

i l e t i þ i m @ h e r n e f e s . c o m w w w . h e r n e f e s . c o m w w w . n e f e s y a y i n e v i . c o m facebook.com/HerNefesDergisi twitter.com/HerNefesDergisi


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.