Yeni Yol Fanzin 7 gĂźndelik hayatÄąn estetizasyonu fanzini
haziran 2016
muhteviyat İç Kapak Kızı Ufuk Akbal -Tekrar Merhaba Ufuk Akbal -Geniş Tatminlerin Breughel Bahçesi Apemohsen Özüsönmez -Sıkılmış sensörlü lambalar Ufuk Akbal -Bir Uzak Öğlenin Seni Sıkıştırdığıdır Apemohsen Özüsönmez –Büyükparmakkapı Remix Blaise Cendrars -Bombay Ekspresi Rene Châr –Yaşasın Ufuk Akbal Apemohsen Özüsönmez – Online Söyleşi YY Playlist Arka Kapak Bababükü
iletişim : meramyeniyol.blogspot.com / mozsonmez@gmail.com
Ufuk Akbal
Apemohsen Özüsönmez 2
iç kapak kızı
Vittorio Polidori
3
"Gerçek şu ki, bilginler takımının gönlünün hoş olması için evrene bir biçim biçmek gerekiyor" Georges Bataille
4
tekrar merhaba
Ufuk Akbal
Yeni Yol fanzini kaldığı yerden, bu kez Apemohsen Özsönmez ile birlikte çıkartıyoruz. Tam bir yıllık bir araymış verdiğimiz. 2015 ne kötü günlerle dolu bir yılmış ve 2016 daha iyi günlerle dolup taşmayacakmış.. Bu bir yılda neler neler olmamış ki.. Kimisi “inşirah” ameliyatı etkisi yapar.. Kimisi koyu geceyi daha da karartırmış.. O yüzden bahsetmeyelimmiş. Peki! Ama işte yeniden, inatlı ve inatlı diyoruz; “merhaba”.. Bu uzun ve verilgin saatlerde.. bitimsiz De Chirico öğlenlerinde… Ama yeniden takatli ve takatli diyoruz; “nasılsın?”. Bu tekke-munis saatlerde… O saatlerden çoğunda.. Firuzağa Hamamı’nın göbek taşına uzanıp düşündük.. Karanfilköy’de yeni açtığımız ajansın arka bahçesinde günü balon bardak cin toniklerle tamamlarken ve ajanstan en son çıkarken yine.. Düşündük, düşünmenin engebeli bahçelerinde.. Borulardan apartmanlara çıkan sansarları izledik. Sansarların geride bıraktıkları gölgeyi. Birimiz böyleyken, diğer yanımız- beri birimiz “Cumartesi gelsin diye elleri ovuştura ovuştura beklediğimiz son Cuma akşamı sanki hiç yokmuş ve daha 5.000 kez yaşanmayacakmış gibi, Mabolla’da “volüme” yükselirken” düşündü.. Düşündük ve eyleyemedik.. Bir adım ileri gitmenin “en güzelini” tasarlarken, kilitli kaldık.. İşte bu kilidi açan farmakon.. Hem zehir hem ilaç.. Yeni arz-ı endam etiketi; “iki nokta üst üstesi” kaldırılmış, terü taze ismi ile “Yeni Yol Fanzin”… Apemohsen Özsönmez ve Ufuk Akbal kaptan köşkündeler.. Büyük fallik imge “kaptan”.. Velhasıl “BABABÜK”… Bir kez inşirah ameliyatı esnasında bıçak fazla kaçmış, aşağıya doğru ve o heybetli esirgeyiciliği törpülenmiş… Kaptan gürüldemiyor; kaptan beni baştan yaratmıyor… Zaten tayfa da yok.. miço da.. Cendrars ve Châr’a sorarsanız, “biz uyanana kadar tekne çoktan yolu ortalamıştı” diyecekler.. Kaçırdılar bizi, esir aldılar.. Uyuşuk gözlerle, güverteye çıkarlarken; ziftli dudaklarından bu kelimeler dökülecek.. Bize merhem olan, sizeyse.. yine farmakon diyelim ve nahiyeden sıvışalım… Hah, unutmadan… Sena Güçlükent içinse Datça sahilinde elinde rakısıyla selamlayacağımız bungun bir siluetten daha fazlası değiliz.. Tüm bunları buyururken, bir başka cümleyi daha ardına takıyoruz.. “Vallahi de, billahi de, tillahi de özledik…” 5
Geniş Tatminlerin Breughel Bahçesi Ufuk Akbal
yaza elveren gece bodrum marina'da işiyor denize ape ve hain bir müren birkaç parçasını koparıyor testislerinin iskeleye yaptığı bir salvoyla acılar içinde anılar içinde kazayı takiben paçacıda sabah vermutu içiyoruz kasık tapiri çuf çuf! farz-ı muhal komet'le osmanbey'de bir evde vişne likörü konsollar, büfeler, o bin yıllık tozlu üst komşuda fatiha o delişmen ruha ve fatiha üryamda ismayıl pelit'in goynuna sokulan yılana istanbul'a geliyorsun yaz başlıyor doble köfteler yiyoruz seninla, mezarlık duvarlarına bakaraktan ceplerimizde anlam çorbasına doğranan kuşlar sen diyorsun yıllardır arzuladığım arkadaş senmişsin içilirmiş seninle minikten gece şurupları üryalarımda baklavaları kusan kelebek koca bir güllaç tabağında dalınan uyku üstüme nar taneleri serpmek de ne demek? 6
kapıyı açarsın, aya mama deresi evin içerisine buyrolunur erkencil kuşsun kaburgaya sert batışların mimarı ah geçen yıl kaldığımız o pansiyonun taşlığı böyle buyurdu ortopedinin o tüketilemez yasası yandaki markete kadar bir goytisolo koşusu desantralize santral ve mahcup zeytinler krallığı inerdik inceden geniş tatminler bahçesine, uff olur, cızz olur kalplerimiz pervane.
Yue Minjun Sky
7
Sıkılmış sensörlü lambalar Apemohsen Özüsönmez
Vidanın dönerek sonsuz devinime damlaması Hızır gibi yetişen kolay açılır kopçalar Tam zamanında başlayan reklam Tam zamanında biten reklam Tavanın dengede durması Bileğin çekmeceleri açma bilgisi Bir önceki kanala dönme düğmesi Sekiz Ocak ikibinondört Çarşamba günü duvara yaslanmış traktör lastiğinin zeminle oluşturduğu açının on Mart ikibinonaltı Perşembe günü değişmemesi üzerine bir şehrin yan etkisi sadece ölüm olamaz diye konuşmuştuk dejavunun kepaze edildiği saat kurulmaz bura fiber optik kablolarla kasıklara yapılan masajlar bir bildirim koştuk parmakarası terliklerle İstiklal Caddesinde birkaç tur mouse tekeri
ah bu üzümlerlen rakı yapılmıyor bizimoğlan diyor Nietzsche gözlü emice ah bu üzümlerlen rakı aslında şimdiki imkânlar diyor emice ah bu üzümler var ah bu üzümler 8
Yirmiiki Mart ikibinonbeş Pazar günü balkona doğru üçüncü tele konan güvercinin Yedi Mayıs ikibinonaltı Cumartesi günü balkona doğru üçüncü tele konan güvercinle aynı olması üzerine dikkatle saatlere baktık pencerelere perdelere anahtarlara baktık plastik sandalyelere hortuma kozalaklara reçel kavanozlarına balkondaki küçük köye bulgura tarhanaya duvarda asılı kuru dolmalara burası taşra öldüğünü kesinlikle bilirsin ah o eski pazarlar nerede diyor Heidegger bıyıklı emice ah o eski pazarlarda mis gibi domates vardı ah o eski pazarlar var ah o eski burada bir başka dünyanın güneşi değil ay dönerek yerine gelen aynı zamanın damlası burada bitişerek ayrılarak değişerek dönerek yükselen inen mahcup yelkovan Haziran 2016 Muğla-Yatağan
9
Joseph Dantan
10
Bir Uzak Öğlenin Seni Sıkıştırdığıdır Ufuk Akbal dairemden içeri giriyor, poltrona frau koltuğuma oturuyor um- umuyorum silkeleniyor- um, silkelenen bir kumum beni eve kadar getiren bu kıyafetin sahibine meftunum öyleyse ben de poltrona frau koltuğuma otururum karıncaları ve otları döküyorum halıya dirseklerim ısırganlar içinde... sanırım dirseklerini ısırdım bir kadının ve ısırganlarına boğuldum boynumda ve başımda kızarıklıklar ve salkımağrılar başgösterince rağfiklerimce bir sedyeye konuldum bonnefoy'nın yaptığı gibi koyu-karanlık atlarla senden kaçmaya koyuldum kaçarken bir deli yağmura önce bir de deli rûzigâra tutuldum bir söğüt altına oturdum, mataramda gürcü şarabı bir uzak öğlen beni bu söğüt altında oğluymuş gibi ağırladı topraktan buharı emziren güneş ortadan çekilene dek bir buyurgan uykuya koyuldum uykumda açlığımla imtihan olundum 11
- sanki ben marul yapraklarını çiğnerken tüm dünya sustu tüm dünya sustu ve marul yapraklarını çiğnerken çıkardığım sesi dinliyordu tırtılları kıskandıran bir oğuldum sesim büyüyor, kelimelere ermiyor ama bir başka öğleninde dünyanın ses büyürken ve kelimelere ererken çocukluğun o verandalarından birinde pastırmalı yumurta ve kocaman bir tas biraya gömülür olduruldum - seni bulacak o öğlen akdenizin tüm pazarlarına inecek sıcaklar askıda etlere tebelleş sinekler etinin tadına bakacak sen gürcü şarabının ağusunda uyutulmuş ve berkitilmiş etinin tadına bir de ben bakayım denilen vantilatörlü odalarda akademisyen kadınlarla yatacaksın... ve dünya bir daha asla eskisi gibi olmayacak.. - bazı geceler yağmurca ve devletçe ıslatılmış sokaklara salınayak bir birahanenin camlarına burnumu dayayıp iç savaşta seni öldürecek sureti arayacaksın..
ve bulacaksın, poltrona frau koltuğunun derisinde mayışmış koyu atların tepesindeki koyu ademoğlunu oğlunu...
12
Büyükparmakkapı Remix Apemohsen Özüsönmez
Bir ipin kırılma ihtimali olmalı inanıyoruz sabahın bir ilim olduğuna bavullara inanıyoruz yatağın üzerinde duran odalara sonsuz sayıda onarılabilinir bir oyuncağa açılan yaralara bir kaç kaburgadan geçmiş ıslıklarla dolu ellerde su dök dök her cesette aynı sesi çıkarmıyor içinde kül olan şeyler var bir ipin kırılma ihtimali her zaman var ve ben ağaçlarla konuşmak zorundayım yüzdedoksandokuz dna yüzdebir efkâr ehliyetiyle bu şiiri saksıda vibratör sulayanlardan orgazma kedi bulaştıranlardan saklamalısın bir tirat vardı çam ağaçlı onu bulmalısın damlayarak az kalan bir geceden düştüğümde aklına beyaza çal diye bir daha ellerinle yıkamalısın (biliyorsun kanamış kurumuş yerlerimi) tökezlersem kırlangıcın düşme telaşı ile bir boşluk peşrevi fısıldar kulağıma ağlarında ölü bir Atlantis olduğundan emin olunan bir kayığın yerini sen de dinlemelisin kader denileni sonuna kadar papatyadan ve demir paralardan çünkü terk edilmez bir şehir yakılır giden vesaitlerde hep kül vardır. 13
Apemohsen Özüsönmez
14
Bombay Ekspresi
Blaise Cendrars Çev: Gül İlbay
Şimdiye değin sürdürdüğüm yaşam İntihar etmemi engelliyor Herşey allak bullak Kadınlar tekerleklerin altına yuvarlanıyor Çığlıklar atarak Külüstür faytonlar gar kapılarında Müzik hücrelerimde Mascagni’yi sevmedim hiçbir zaman Ne sanatı ne de sanatçıları Ne engelleri ne de köprüleri Ne tutturgaçları ne de pistonları Bir şey bilmez oldum Hiç anlamıyorum Coğrafya haritasını ürperten Su okşayış
15
Bu yıl ya da gelecek yıl Sanat eleştirisi en az Esperanto kadar aptalca Brindisi Hoşça kal hoşça kal Bu kentte doğdum ben Oğlum da öyle Alnı annesinin vajinasına benzeyen oğlum Öyle düşünceler varki otobüsleri yerinden oynatır Artık sadece kütüphanelerde olan kitapları okumaktayım Dünyanın en güzel ABC si İyi yolculuklar! Seni götüreyim Sen ki kırmızıya gülersin…
16
Ya ş a s ı n
Rene Châr Çev: Samih Rifat
Benim ülkemde ilkyazın tatlı belirtileri ve kılıksız kuşlar, uzak amaçlara yeğ tutulur. Gerçek, bir mumun yanıbaşında bekler şafağı. Pencere camına boşverilir. Ne önemi var dikkatli biri için. Benim ülkemde heyecanlanmış kişiye soru sorulmaz. Kötülük gölgesi düşmez devrilen kayığın üstüne. Benim ülkemde yarım ağızla günaydın bilinmez. Fazlasıyla ödenebilecek şeyler ödünç alınır yalnızca. Yapraklar vardır, sayısız yaprak benim ülkemin ağaçlarında. Dallar yemişsiz kalmakla özgür. Yengi kazananın iyi niyetine inanılmaz. Benim ülkemde, teşekkür edilir. 17
18
online söyleşi Vallahi de billahi de tillahi de özledik Ufuk: Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim özledik be.. vallahi de, billahi de, tillahi de özledik.. Ape: vallahi de billahi de tillahi de biz de özledik yahu U: biz ne zaman tanıştık senle ape? nasıl tanıştık ve de.. A: abim yanılmıyorsam buradan (facebook) tanıştık daha sonra ben istanbul’a geldim derken.. başladı mavra :-) U: bir gece ansızın ekleştik...birden hayatıma abilmuhsin özsönmez diye biri girdi.. ama öyle munisane girdi ki.. ve birden hayatımın parçası oldu.. zamanla da apemohsen, sonra da ape oldu.. itiraz etmeye fırsat bulamadığım gibi kendimi bu akışa da teslim ettim iyi ki de etmişim.. A: eyvallah sevgili abim bilmukabele ama şunu da eklemeliyim bu karşılaşma sürecine ilk beyoğlu’nda köfteci ramiz’de bir şeyler atıştırıp.. sonra CD ile buluştuk akabinde senin programına dahil oldum o gün ..Akşamında Kadıköy’de bir şiir mahfiliyle buluştuk.. U: doğru bir müddet.. alkollü akşamlarda face'te yazıştıktan sonra.. takip eden ilk istanbul ziyaretinde ramiz'de köfte yemiştik.. akşam cihat duman'ın taşınmasına tekabül ediyordu ve biz oradan vapurla kadıköy’e geçtik.. velhasıl.. o günden bugüne gelişen, serpilen bir dostluk.. bilhassa son 1 yıllık dilimde..sen de farkındasın..merkezinde şiirin olduğu ve şiire eklenen, şiirin olmazsa olmazı diğer konuların olduğu...muammer karadaş üstadın enfes dizesinde olduğu gibi "amcıl rekabetin olduğu".. alkolün olduğu... A: aynen babam aynen ama merkezinde şiirden çok şiirin konusu olabilecek şeyler vardır daha çok ..bilinçsiz bir şey bu ..dizaynsız ..hah! evet daha çok bunların olduğu…ama aramızda değil.. U: aramızda değil ama şiir dünyasının ahvali.. böyle tanımlanamaz mı? biz bunlardan münezzeh miyiz? A: daha çok dirsek teması, paslaşma, enformasyon, kritik, değerlendirme süreçleri oldu.. bir açıdan münezzehiz tabii ki.. mesela sen bana desen.. 'baba şiir yazma'… ben de derim olur babam.. U: aman aman ben böyle bir vebalin altına giremem… iki sebepten.. bir "taşıma çiçek" gibi bir eserin daha çıkma ihtimalini ketleyemem.. iki jorge amado'nun enfes vecizesinin somutlaşmış hali olan "bin tadelle" gibi bir şiirin... A: şiiri bir namus bir ekmek mübadelesi bir olmazsa olmaz meseline dönüştürmeyen bir ilişik ahvali.. abim verdiğim örneğin uçta gibi görünmemesi lazım ..bu da olabilir neden olmasın 19
U: elbette elbette.. ama her halükarda.. Yıl 2016, yerlerden muğla ve apemohsen diye bir şair var.. bir dost var..ve bu dostla.. yeni yol fanzin 7'yi çıkarmak nasip oluyor.. ne mutlu bana... A: (gülüyor) abi o bintadelle de iki kırılma var birisi taşra/şehir diğeri dil ile ilgili .. türkçe’ye şive ile adapte olan bir kürt dili.. o şeref ve mutluluk bana ait abim… tabi bizi bu kısacık mesaiye iten sebepler de çokça fazla U: mahzuru yoksa bahsedelim mi? A: yaz hazırlıklarının beklenen randımanla gelişmemesi ..mesainin harcanması gereken kısımlarda oluşan aksilikler talihsizlikler vs.. U: yatırım ortamı.. saburhane geceleri.. A: aynen babam aynen.. U: ama her halükarda özellikle son 1.5 yılda apemohsen mahlası kamuya mal olurken watsup gruplarını da son iki aydır bir deli apemohsen ruzigârı teslim aldı.. bunu da reddemezsin ya.. ve işte bugüne geldik.. hah, bir de sen zaten.. yeniyol'un.. organik üyesi sayılırsın. levent yılmaz atölyesini hatırla.. ape nereye kayboldun.. senden cevap gelmiyor.. yoksa tahmin ettiğim yere mi? fonda ne çalıyor ape..? A: evet abim evet hatırlamam mı sevgili Yılmaz Türk ve Rüşdü Paşamızı da buradan saygı ile yad edelim ...bu apemohsen rüzgarı ya da kamuya malolma meseline biraz değineyim istersen.. şu an fonda Lars Danielsson - I Tima çalıyor.. güzel bir tını tavsiye ederim.. ben de geçen gün twitırda cihat’ın ev arkadaşı devrim tivit atmış idi oradan gördüm.. U: bayılırım...devam edelim lütfen.. ayrıca cihat meselesine de gireriz.. A: abim apemohsen büyük kısmı sana ait bir durum.. yani mahlas sana ait.. U: ama cuk oturdu derim.. A: e tabi mahlası ya da o personayı destekleyecek ifaların kökeni veya bizim itlik kopukluk dediğimiz şey mevcudiyette baki idi zaten. ama affına sığınarak.. U: it günlüğü demiştin blogun adına da.. A: evet babam.. şu an içeriğinde pek bir şey yok ..malum bi dosya hazırlayayım diye kaldırdım.. U: şimdi bir saniye.. şiir dosyası.. bu süreçte, türkiye'de şiir dosyasını kitaplaştırmak zor zenaat, başına neler geldi diye sormayacağım… bu işlere emek veren insanların ajandaları olduğunu da teslim ediyoruz.. A: kimi arkadaşlar ısrarla kabul etmese de ben şiirin yaş ile yüksek korelasyonuna 20 inanıyorum..
U: bir de bilmem.. söylemeye gerek var mı? sıkı çağnamcı.. bir diğer deyişle baba çağnamcıyız.. A: yani bir şiiri olan birisi -ki şiiri olmayan şairlerin bolca olduğunu biliyoruz- bunu zamanında hamlelerle yapmalı ..örneğin 20’li yaşlarda bir kaç kitap 30’lu yaşlarda birkaç kitap 40lı yaşlarda başka bir şey.. evet çağnam hanım ı çok severim yazısını da kendisini de… U: devam edelim abi.. araya girdim sadece.. kendisi gıymatlımızdır… A: abi kısacası ben 42 yaşındayım birden ortaya çıkıp ben buyum bu da şiirim dediğin zaman şiir hususunda ciddi olan birileri tereddüt ediyor eder haklı olarak.. onun için bu dosya çok kapsayıcı olmalı bir tür almanak gibi ol sebepten dinlemeye aldım ya da aldık sen biliyorsun.. U: müsaadenle buna katılmıyorum. Bunca yıl biriktirdim, hepsini aynı anda faş edeyim, ortalığa salayım dersen tökezliyorsun. Daha duru, yalın hikayeler anlatmak lâzım aksine… öte yandan son 5-6 senedir yoğun bir şekilde dergilerdesin.. özellikle son 1-2 senedir.. yani yokuş yola'dan japonya'ya geniş bir yelpazede apoemohsen ismini görüyoruz.. A: çok yoğun değil babam tek tük.. evet evet.. ama şiir kamusunu çok uzun zamandır içeriden dışarıdan takip etmeye gayretkeşim.. U: evet evet.. duyduğuma göre ramazan parladar’ın yeni çıkaracağı fanzin'de de yer alacakmışsın.. karangu fanzin.. buradan da ramazan beğ üstadımıza selam eyleyelim… A: evet abim evet yani sosyal medyada ilişiğe geçtiğim kafamızın aldığı her mecrada şiirimi rahatlıkla paylaşırım..peki abim ben sorayım.. duydum ki ilerleyen günlerde bir süredir sanal ortamda arz-ı endam eden Tezgah Fanzin’in dergileşme sürecinde başat bir rol oynayacakmışsın? nedir durum ? U: şu an biliyorsun fin fanzin'in yeni çıkacak sayısının editörüyüm.. süpriz isimlerden nitelikli işlerini topluyorum.. ilk aşama onu okuyucuyla buluşturmak.. fin rüşdünü ıspatlamış bir fanzin... fin bayrağını yeni editöre devrettikten sonra değerli dostumuz fatih mutlunun çün'ü çıkacak.. hayranlıkla onları izleyeceğiz. biz : yeni yol'u çıkartmış olacağız ve feedback'leri beklemeye başlayacağız.. ve son olarak sıra tezgah'a gelecek… hep birlikteyiz orada da.. amiral gemisinde ben yokum.. ama elimden ne katkı geliyorsa vermeye hazırım.. tezgah'ı fanzinden dergiye dönüştürürsek.. bu şiire olan muhabbeti ve yoğun mesaisi ile sivrilmiş 21 temiz işi daha çok insanın okuyabilmesine imkan sağlarız..
A: umarım olur abim zira daha önce de dedimdi; Tezgah sessiz temiz akan bir ince dere .. hafif volume açılırsa iyi olacak.. ben de elimden geleni yapacağımdır buradan şerh düşelim ve İsmail Sakin ile Cevher Kara ya da selamlar gönderelim.. U: debisi yükselse.. çağıldasa ape.. pazarcık'ın dereleri gibi desene yahu.. şimdi senle pazarcık'a gitsek ne güzel olurdu di mi,? nissan note'a atlayıp buz gibi biralar.. gece olunca cep kanyakları..? A: oh oh oh olmaz mı be abim ... ama akdeniz taşrasında daha çok et/rakı ve baraj kombinasyonu yeğdir ... paçalı donlar ve kilimler akabinde ucu görülmeyen geceler U: yok yok kast ettiğim yol boyu.. sonra senin iklime adapte oluruz.. yani yolda yenir içilir dediklerimiz sonra ben çabuk adapte olurum pazarcık iklimine.. hele bir de pazarcık ezmesi yedik mi? A: hahahahahah..abi biliyorsun o pazarcık ezmesi bir ticari uyanıklık manevrası.. İç anadolulu bir garsonun tatlı su uyanıklığı.. tabi pazarcık ezmesinin hatıratımızda tekabül ettiği tek husus bu değil ..ah ah büyükparmakkapı remix.. şehla geceler satılan dostlar vs U: peki hızlıca birkaç isim sorayım ve sendeki aksini alayım.. mehmet öztek? ne nefis adamdır o.. A: şairane ciddilik deneysele açık iyi şiir iyi adam.. U: ismayıl pelit? A: çok tanımıyorum twitter’dan tanıdım.. köpekler ve allah.. güzel değişik bir iletişimi var Allah’la ... Allah’la değişik iletişim yollarını deneyen adamlar iyidir.. U: Sena Güçlükent...? A: Sena Güçlükent sanırım azgın ve kenter erkek modelini test etmek için geliştirilmiş bir proje.. (gülüyor).. U: peki ya gastrolog? A: gastrolog, Cihat’ın Kadıköy Gerçekliği tezine uygun bir kişi, frijit ve çirkin ama bundan kesinlikle haberi yok.. çok mutlu sürekli parmak sallıyor… U: o zaman yeniden mahfillere dönelim.. muğla’da bir hafta sonun nasıl geçer? A: saat 6 gibi Zamansız adlı bir mekanda 2 adet malt efes ve patates cipsi ile o gün ne varsa elimde onlara bakarak geçer.. ama illa ki bir kaç şey karalarım deftere. saat 7-8 gibi Mabolla’ya geçerim orada müzik volume yüksek az biraz okuma yazma olmaz pek orada da bir kaç bira içtikten sonra takriben saat 9 sularında.. 22 feneri söndüreceğim yer olan Meyzen’e gelirim..
U: o gün ne varsa derken.. mutluluk kitabevinden alınanlar mı? A: yok sadece oradan değil ..başka da elimde ne varsa ..internet çıktısı vs ...Meyzen’de genellikle dostum Zeynel abiyle buluşur.. bir miktar et eşliğinde bir kaç kadeh rakı içip Zeynel abinin home ofisine geçeriz.. Zeynel abi Temizlik işleri ..yani büyük bina temizliği taşıma vs işleri yapan bir firması var.. orada da işte biraz muhabbet siyaset vs derken cumartesi biter… U: sizi bekleyen pazar sabahı şiir dolu bir sabah mıdır? A: şiir her zaman vardır ama iyi ama kötü ama lacivert ama eflatuni… U: peki abim..yeni yol fanzinin atası, babası, dedesi rüşdü paşa hakkında birkaç kelam? A: rüşdü paşamız müstesnadır :-) yapmış olduğu şeyleri kendi koşulları içerisinde bakmakta fayda var ..ayrıca sosyal medyadaki bazı hal ve ahvalleri kişiseldir.. tesir alanının belirlenimi üzerinden kimse kimseye salık vermemelidir.. neticede silersin, engellersin vs .. hangimiz dengeliyiz ki bebeğim :-) Ama Rüşdünün bazı dostlara yaptığı bazı şeyler bizi ziyadesiyle zedelemiştir o da ayrı bir konu tabi U: peki babam.. kısaca sormak gerekirse... sence edebiyatımızda hegemonlar var mı? A: minör ve majör bir çok hegemon var.. dün de vardı bugün de var.. bugünün farkı bir tek sosyal medya ama hareket şekilleri hemen hemen aynı.. şimdi mesele sadece piyasaya uygun iş meseli de değil.. belirli bir edebi perspektifi olan bir ya da iki adam ona uygun olanları seçiyor.. burası normal ama U: ama bu kadar çok gencin hegemonlara asker yazılması normal mi? A: uygun olanı bulamazsa uyduruyor uydurmak için dikte ediyor diğer taraftan metni üreten de bu pardesüye girmek için başkalaşıyor..başkalaşınca esasa yakınsandığını sanıyor aslında poetikasından uzaklaşıyor ama bilmiyor..e normal değil işte..yukarıda da dediğim gibi ..onlar gibi yazmak ..bir proje olarak ama .. etkilenmek etkileşmek son derece doğal ..ama bu doğal mecranda ilerler ise öyle olur ..misal ben bunu daha önce de dedim ..senin şiirinden etkilendiğim şiirlerim oluyor bir diğerinde neden çünkü arkadaşız .arkadaş arkadaşın şiirinden etkilenir ama arkadaş olmak için şiir yazılmaz ya da şiir dönüştürülmez… U: hegemonya derinleşir mi önümüzdek dönem türk şiirinde? A: evet derinleşebilir bu sığlık ama şu da var ; politik bir kamplaşma da var ya da aslında tam politik olmasa da.. yaşam tercihleri ile belirlenen bir kamplaşma.. o şurada yazar bu burada yazar aaaa öyle mi onlar nasıl basmış bu şiiri.. o adam içiyor.. onlar bunu hayatta basmaz çünkü adam eşcinsel gibi gibi gibi…burada 23
ıskalanan şey ya da bıçak sırtı olan şey şiire dönmek onu esasa almak meseli…bu dediklerimiz ana akım edebiyat cenahına dair ..kaldı ise tabi böyle bir cenah..çünkü özellikle şiir için kalmadılar ..çok sıkıcıdan öte artık kendi etini yiyorlar .kendi etini yemekte beis yok ama lezzet yok ette ve doyurmuyor gastrolojiyi geliştirmiyor şişiriyor obezleştiriyor hasta ediyor. tabi bazı mahfillerde bu yok ya da rehabilite edilmiş işte duvar natama şerh japonya bazı web fanzinler matbu fanzinler …buralarda şiir mevzileri sıkılaşıyor ilerliyor kavga ediliyor altı oyulmaya çalışıyor dilin… şiir pezevenkliği yapılmıyor ..ben geziden sonra şiir bir kanala girdi canlandı meseline tam olarak katılmıyorum yani turgut uyar ın askerleriyiz ile bu dediğim münezzeh şiir alanına akın akın duhul olunmadı eskiden 3-5 kişi ise şimdi 4-6 kişi ama şiir namına bir ivme olduğunu da yadsıyamam U: tam bunu demişken..selahattin yusuf nam meczubun..daha blogu okumadan izzet yasar'ın o kamp için fazla cüretkar dizeleriyle dolu dosyasını profil'e önermesini örnek verebilir miyiz? A: kesinlikle örnek verebiliriz bunu ve bir çok şeyi ... naifane bir eda olan şu eski alışkanlık misal, karşıt olduğun politik fikrin beslendiği mecraya göz atmak, kayboldu artık onun yerine tam teşekküllü at gözlükleri kolleksiyonu geldi ... bu aynı neşriyatta kalem oynatma güdüsü ve reisçilik meselesi... bir de daha zeki ve parlak olana dair kıskançlık.. aslında izzet yasar benzeri adamlara karşı ne yapacaklarını da bilmiyorlar sadece yandaş olmalarından dolayı tuhaf köylü bir şenlik var ahvallerinde.. keza alev alatlı meselinde de böyle U: alev alatlı’nın övgüsü kadar kimsenin övgüsü sevindirmemiştir bu ekibi... A: izzet yasar, alev alatlı vs gibilerin övgüsü sevindirmiştir ama bunlar bizi niye sevdi yahu demişlerdir hahahaha belki de demişlerdir..gerçi sevmek denemez bu başka pis bir devinim U: bu kasvetli konudan çıkalım biraz.. sana şöyle sorayım o zaman ape... neden istanbul'a geldiğinde şiir mahfillerine bir uğruyorsun bu sence marazlı bir hal değil mi? şairler bunca sevilmeye değer mi? A: slkfjlsdkfj abim uğradığım bir mahfil yok vallahi ..bu tamamen tevatür ... İstanbulda sen, cihat, yılmaz türk, fatih mutlu, ayhan şahin ve bir kaç kişi hariç ki bunların çoğu ile de bir gün (ya da gece) görüşüyorum o kadar ..bu da mahfil düşüncesinden çok muhabbetini sevdiğim adamlar ..bu muhabbetin ekseninde şiir kah var kah yok . 24
U: yani hep şöyle bir şüphe var, arkamızı döndüğümüzde 160'ın ofisi, orası bitince natama yayın toplantısı, sezai karakoçla uzun diriliş öğlenleri, elif sofya ve murat yalçın'la yky kahveleri... A: şairleri bir kedi gibi sevemezsiniz bu çok anlamsız.. yahu bu tamamen yılmaz türk bey’in bana yönledirdiği bir şey ama yok böyle bir şey gerçekten.. ben bir kaç arkadaşımı görüp bir kaç kadeh rakı içip o curcunayı istiklali beyoğlunu biraz teneffüs edip dönüyorum U: yani seni kolundan tutup lale müldür'ün karşısına oturtmadılar, doğru mu anlıyorum... A: yok babam oturtmadılar ..hem neden oturayım anlamsız ..tanımam etmem oraya istanbula turistik edebi tatil yapmaya gelenler otursun U: e birçok şahıs bu anlamsız oturmayı yaptı ama biliyorsun.. peki sıkı dergi mağaradakiler'in lale müldür söyleşisini nasıl bulmuştun? A: okumadım babam… abi bu "lale müldür ün karşısına oturma" durumu biliyorsun U: okumaktan ziyade izlemedin o zaman.. youtube'a koydular A: bir başlık olarak değil şahsi değil ama böyle bir şey var evet… yani bir şairi görmek bir yazarı görmek ona tokanmak ona tuhaf tuhaf bakmak etini mıncırmak… ellerine bakmak falan…ilk fırsatta izleyeceğim o videoyu babam U:yani türbe gibi, lale baba türbesi.. sezai baba türbesi… sezai baba türbesinde… A: bu hastalık.. işte bu hastalıktır kafa , ot gibi dergileri besliyor besler… aha o da varmış lan aha bu da var (….karşısına oturmak) U: "partinizi bir daha kapatmalarından korkmuyor musunuz?" dediğimde koluma vuran ve çıkınca "abi koskoca sezai bey'e öyle denir mi?" diyen ibrahim çubukçu A: hahaahahah aynen baba… o kamp tabi daha çok yatkın bu işe.. orada bir de peygambercil bir şey yükleniyor şaire U: olgun gündüz modern hızır diyordu sezai karakoç'a.. şaşırtıcı değil A: yani o şeyi okuyan birini incelememiz lazım dikkatle ve dehşetle.. bir şairi yazarı değil … ben sezai karakoç’u severim müstesna bir şiiri var evet ama politik bir müptezellik de var o taifede.. bir parti var ..var mı yok mu belli değil U: yine kasvetli patikalar… o zaman şöyle diyelim; selam, selamet.. 8'inci sayıda görüşmek dileğiyle.. gerçekten de özlemişiz be.. A: vallahi de billahi de tillahi de özlemişiz yahu 25
Deniz Korkmaz Gossip Time
26
YY playlist Ferdi Özbeğen – Ah o Günler Malatyalı Fahri - Mevlam Bir Çok Dert Vermiş Muammer Ketencioğlu – Mağusa Limanı Grand Funk Railroad - Heartbreaker
Ferdi Özbeğen – Söyleyemedim Siya Siyabend - Yağmur Orhan Gencebay – Sevmenin Zamanı Yok B.B. King – The Thrill Is Gone
27
twitter.com/Heterotopya facebook.com/Heterotopya YayÄąnlarÄą heterotopyayayinlari@gmail.com
29
fin 6
30
Karangu fanzin Çıktı
31
Arka Kapak Bababükü
Fedon KALYONCU 21.06.2014 Bodrum
32