Y 77 116

Page 1

----, .... ... ...

_......

BAGtMSIZLIK DEMOKRASi SOSYALiZM içiN HAFTAlıK SlYASl HAB ER VE YORUM DERGlSl-SAYI: 116-28 HAZlRAN 1971 FlYATI: S TL -


---- --._ _ .�-_. __

_ . ----�-�-� --- --- --..-- --- ...""..., == ==-""""""""---

ODTü: DEMOKRATiKLEŞME_ YOLUNDA YENi OLANAKLAR

Bir avuç komando ve illküdaŞl dışm­ da hiç kimsenin ODTO rektölÜ olarak tanımadıllı Hasan Tan, 22 Haziran saba·

hı rektödükten istifa ettiRini açtkladı. ODTO öjlrendleri, işçileri ve öjlretim ü­ yelerinin MC uşııjtı MıiteveUl Heyeti ve Hasan Tan karşısında gösterdikleri ör­ nek dayanışma ve direniş böylece ilk ve önemli başanyı kazanmış oldu. Mütevel· li Heyetine atanmalan YaSaJ olmayan bazı proUarm daha önce istifa etmiş olmalan bir bakıma bugünlerde neler olahile�inin ilk lpuçlannı veriyordu. ODTO iizerine karabasan gibi çöken bu

MC IKTIDARıNıN YÜKSEK ÖCRENIM KURUMLARlN­ DA YARATTıCı DEHŞET VE KARGAŞA ORTAM ıNıN BIR DAHA GERI GELMEYECEK BıÇIMDE ORTADAN KALDı­ RılMASıNIN ILK ADıMLARı, ODTÜ YASASıNıN KALDı­ RıLMASı VE TÜM YÜKSEK OORENIM KURUMLARıNı KAPSAYAN YENI BIR YASA DÜZENLEMESIYLE ATıLABI­ LIR. DEMOKRATIK KAMUOYUNA VE öZELLIKLE DE ILERICI öCRETIM ÜYELERINE DÜŞEN GöREV, BUTüN YÜKSEK OORENIM KURUMLARıNı KAPSAMI ıÇINE ALA­ CAK OLAN BIR YASANıN PARLAMENTOYA SEVKı ıÇIN ÇABA GöSTERMEK O LMAtıDIR.

şebekenin dııjtıJmaya ba.şlamasının ilk belirtileri rektör yardımcısı MHP'li Is· kender öksüz'ün apartopar Almanya 'ya kaçması ve Hasan Tan 'ın da Iki yıl sürey· le izin almak istemesiyle ortaya Çıktı. Hakkında milyonlara varan tazminat da­ valan açllmış olan Hasan Tan'ın nasıl pasaport .lıp yurtdışını. çıkacalı ve ay. lık ücretlerini yurtdışına transfer etmek için Maliye Bakanlıgından nasıl izin ala·

İkinci öneri ise ODTU yasasının ak­ sayan yönlerinin dee:iı$t.iri lmesi ve yarar­ lı yönlerinin korunması diye öz.eılenebi­ tir. Mütevelli Heyeti sisteminin kaldırıl­ ması, akademik yöneticilerin seçimle iş­ başına gelmesi, mali özerkliRin korun­ ması bu önerinin başlıca amaçlandır. Yukarıda söz edilen anket sonuçlanna göre de ODTÜ ög"retim üyelerinin he· men tümü bu türlü bir çözümden yana­

dırlar. Ne var ki dieer üniversitelere göre ODTU'nün bir çok aynealıemı sürdür­ mesini saalayan bu önerinin diRer üni­ versiteleree ne denli kabul göre�i belli detildir_ 1750 sayılı yasanın bir çok en­ geDeyici maddeleri karşısında savaşmak­ ta olan diRer üniversite mensuplannm da desteAini sııjtlamak istiyorlar .. ODTO (ij!retim üyeleri kendi üniversiteleri için gerçekten çok yararlı olacak rakat ayn­ calıkları daha da belirginleştirerek bu öneri konusunda daha gerçekçi bİr tu· tum takınmak zorundadırlar. Uçüncü öneri ise di�erlerinden daha geniş kapsamlıdır. Bu öneriye göre hem

caeı merakle beklenen bir konu.

ODTO y.sası hem de 1750 sayılı yasa HASAN TAN HESAP VERMELIDIR!

yürürlükten kaldınlmalı ve Türkiye'deki tüm yüksem ö�retim kurumlarını kap­

Mütevelli Heyeti ve Hasan Tan hem yasalar önünde hem de üniversite men·

saım içine aJan yeni bir yasa düzenleme­ sine gidilmelidir. Tüm ö�retim Oyeleri Deme�'nin öncülü�ünü yapt�ı ve bu

suplan önünde heSap vermelidirler. öl·

konuda bir tasarı geliştirdi�i öneriye gö­

dürülen işçi Feramuz Demir ve öRrenci Ertu�rul Karak.ya'nın" kanının hesabım

re yeni yasanın kapsamına yalnız üniver­ siteler d�i1 yüksek okullar ve akademi·

vermelidider. ö�rendleri, işçileri ve ö�· retim üyelerini dövtürtmelerinin hesabı­ nı

vermelidider. ışçi adı altında üniversi­

YVKSEK OCRETIMDE YENI KAZANıMLAR IçIN

teye doldurdukları fa.şist kalillerin ey· lemlerinin besabuu vemelidirler. Mem­ leketimizin en önde gelen yüksek öjlre·

nim kurumlarından biri olan ODTO'yü işlemez duruma getirmenin besabuu ftrmelidirler. Bu hesaplar bem yargı

makamlan tarafmdan hem de üniversite­ lerin yetkili kurullan tarafından mutlaka sorulmaldır. Sorulmaldır ki bundan böyle akademik ki... altında haydutluk yapılmasın. Sorulmalıdır ki Hasan Tan ve benzerleri bundan böyle akademik hayatta kalarnasın.

yabilecıektir. Bu sorunun çözümü tümüy­ le üniversitenin yetkili kuruUanna ve öR· rencilere düşmektedir. ö�etim üyeleri ve öRrendlerin aktif katk�anyla, bir bö· liin üyesi. seçimle gelen üniversite Kon­ seyi, Hasan Tan yönetiminin Işbaşma gelmesiyle

bltlrilemeyen

yanyılı

ta·

mamlayacak bır akademik takvim yapa· bilir ve uygulayabilir. E�itimin tamam· lanmasamn ön koşulu ise her an insan öl­ dünneye hazır olduklan açıkça belli 0lan faşistler süıüsilnden ünhersitenin bir an önce temizlenmesi, Hasan Tan tara­ fmdan yönetim kadrolanna doldunılan

YENI OLANAKLAR

MHP'IUeıln derhal görevlerinden alınma· Ecevit

Hükümetinin

kurulması

ve

ODro işgaidierinin çÖlüimeye ba.şla· masıyla ODTü'oün normal\ işlerllRe ka­

sı ve akademik yönetictlerin demokratik yöntemlerle atanmalandır. Bunlar ger­

vuşturulması ve demokratikleştlrilmesi

çekleşlirilmedlRi katdirde ODTO'nün iş· lerllk kazanması ve �itimin ba.şlaması

için d�erll bir olanak ortaya çıkmıştır.

olanaksızdır.

Bu olanak gerektl�1 gibi d�erlendidl.. mezae gelecekte de kurulacak hükümet·

DEMOKRATIKLEŞME SORUNU

ledn niteliRI ne olursa olsun ODTO bu· nahmiardan kurtulaınayacak ve herza­ nı,an siyasal Iktidarın Istekleri d�rultu. . ·

İkinci ve daha önemli sorun ise ODTO'nün dI�er ünIversitelerle birlikte

sunda yönetllecek bır kurum olarak k.·

1750 ..y�ı yasa kapsamı içine alınması· dır. Üniversitelere akademik ve bitimsel

lacaktır. Kısa dönemde çözlamesı gere­ ken en ivedi sorun üniversitenin işlerli­

Ölerklik sııjtlayan

�Inin sııjtlanması ve normal bır e�ltlm ortamının sııjtlanmasıdır. Böylece bin·

sııjtlamayan ve çok sayıda maddesi Ana·

Cakat mali özerklik

lerce ö�rendnin yıl kaybetmesi önlene·

yasa Mahkeme.1 tarafından iptal edilmiş bulunan 1750 sayılı yasa kapsamı içine

cek, bilimsel araştınualar yeniden başla-

ODTO'yü sokmak için yapılan son giri.

şim MüteveIU Hayeti ba.şkanı Ahmet So· nel�n kışkırtmasıyla MC hükimeti Milli

Sahibi: Nihat SARGIN eGenel Yayın Yönetmeni: Osman SAKALSIZ. YUII$lerl MO­ dOrO: Metin CULHAO�LU • Teknık Sekreter: BOIent ART AMLI - YONETI M: Konur

17 45 81 -ıST ANBUL BOROSU: Plyerlotl Cad_ 21/1 26 35 67 _ ABONE KOSULLARI: Yıllık: 200 TL,6 Ay­ lık: 100 TL e POSti Çeki: YOROYOS oe'91$1 100234 ei LAN KOSULLARI: Arka Ka­ pek IRenkil): 15 000 TL, Arke Kapak (Slyıh Beyazı: 12 000 TL, I, sayfalırda sOtun uıntımı: 40 TL, Yıyın ılınıarı 'Mı 50 Indirimlidir. eBASKllOılly NewsWeb-Ofset TUls-

sok_

15/8

Kızılay· ANKARA Teı:

cemberlitu ISTANBUL

Tel:

1.r1 e KAPAK: C-Odl$ G,ınk

lecek bir iş olan bu girişim yeni siyasal iktidar tarafından sonuçlandırılabilirse yalnız ODTO ak.demik ve yönetsel ö·

ERitim Bakanlıllı tarafından gelmiştir.

zerkliRe kavuşmakla kalmayacak di�er yükaek ö�retim kurumlan da birçok a·

Bakaniıgın bu girişime gerekçe olarak gösterdilli noktalar so n derece ilginçtir.

vantojlara sahip olacaklar ve özeUlkle de mali özerkliklerini elde edeceklerdir.

Bakaniıj!a göre ODTO di�er üniversite· lerde göıü!meyen çok hızlı ve kapsamlı bir gelişme göstermiştir. Bu gelişmenin nedeni lae ODTO'de uygulanan yönetim biçint! ve devletin sııjtladıllı geniş ola·

ODTO'YO SIY ASAL GODOMDEN KURTARMAK ıçIN. ;;

naklardır. Ne var ki ODTO "ayncalıklı

Bu yasa çerçevesinde ODTO öncelik· le Mütevelli Heyeti heyulasmdan yakası­

durumuna ve millet ve memleketçe gös­ terilen ihtirnam ve yüklenilen bunca fe·

nı kurtarabilecek ve 1750 sayılı yasa kapsamına girmenin zorunlu olarak ge­

dakadıga" layık d�lId1r. çünkü ODTO

rektirdl�i katı ak.ademik yapının güQl ı­

"Türkiye'deki anarşik hareketlerin ba.şta gelen merkezlerinden biri haline gelmiş­

sü d�1I de bölüm sistemine göre YÜIÜtü­

tir. "Ahmet Sonel tarafından hazırlan­ dıllı ileri süriilen ve Bakanlıkça da be·

lerini de yaşamayacaktlr_ öRretimin kür­ lebilmesi ve genç öRretim üyelerinin hem ölretim hem de yönetim kademele­

nlmsenmiş olan bu gerekçeye göre di�er

rinde görev alabilmeleri diler üciversite·

üniversiteler de aosna kendilerini "anar­

lerin ataerkil denilebilecek ölretim sis­

şik Caallyetlere" kaptımuşlarsa da hiçbi·

temlerinde de büyük bir ferahlık yarata·

ri ODTO kadar Ileri gitmemiştir çünkü

caktır. ODTO yasası ve 1750 sayılı yasa·

ODTO'nün geniş olanaklan "bir kısım

mn en iyi t.araflaruıı içerecek olan böyle bir düzenleme ODTO'yü siyasal güçlerin

öjlrencller ve maaleseC ö�retim ijyelenn· çe a1ahlldlRlııe kötüye kullarulmıştır." ODTO'YO CEZALANDıRMAK ISTEYENLER Osmarılı döneminin

Zaptiye

Nazın

kafasını hasretle aratacak bu düşünceye göre �er ODTO 1750 sayılı yasa kap· samına alınırsa "anarşık raallyetler" son bulacaktır. Biiimsel özgürlük, e�IUmin

HAFTAlıK SiYASi HA BER VE YORUM DERGisi

ler de alınmalıdır_ Geniş kapsamlı yasal düzenlemeler gerektiren rakat başanlabi­

nıtetilli gibi konulardan bir tek cümleyle bile söz edilmeyen MC t.asftnslOa göre ODTO'nün gerçekten sahip olduRu bazı

güdümünden kurtaracalı gibi ODTO'ye tamnmış olan ayncalıklan dl�er yüksek öjlretlm kurumlan ıçın de geçerU duru· ma getirecektir. Böylece akademik ol· dueu kadar mali özerklilin ve eRitim es·

nekURlnin s�lanmasıyl. gerçekten bi· limsel bir ortam yaratılabilecek ve yük­ sek öA:retim kurumlan arasmdaki ayn­ calıltlı duruma son verilebilecektlr_ ILERICILERE DOŞEN GöREV MC iktidannın yüksek ö�retim ku·

aynealıklar elinden alınırsa her şey gÜL­

rumlannda yarattıAı dehşet ve kargaşa

lük güllstanlık olacaktır. Açıktır ki bu tasan MC fa.şlzmine karşı yieitçe dıren· miş olan ODTO'yü cezalandınnak ama· cına. yöneliktir. Kısa bır süre önce ODTO öjlretim üyeleri arasından yapılan

ortamının bır daha geri gelmeyecek bl·

bır anketln aonuçlarına göre I.. ODTO' nUn 1750 sayılı yasa kapsamına alınma­

görev bütün yüksek öRrenirn kurumlanm

sını Isteyen öRretlm üyelerlnin sayısı bır

parlamentoya sevki Için çaha göstennek olmalıdır.

elin pannaklanndan daha azdır.

çimde ortadan kaldırılmasının ilk adım­ lan bu yasamn gerçekleştirilmesiyle atı­ labilir. Demokratik kamuoyuna ve özel· likle de ilerici öRretim üyelerine düşen kapsamı I çine alacak olan bu yasanın


. . ....=====

=

... ' ....-" -.-... .... .".,... ======-""" ==�---- �"...-

BULANıKLIK öRGüTLENEREKAŞILIR YURUYUŞ _

Once g.çtiğimiz haftanın getiıdiği netleşme ile başlamak g ...ekh. CHP

G.nel Başkanı BüI.nt Ecevit tarafından tesbit .dilen bakanlar kurulu listesi Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı. Hükiin.t göre.... başladı. Gör..... baş­ layan hii<iinetin "tutarlı" bir bileşim. ""'ip olduğunu kabul .tm.k ger.k. "Tutırlıhk" iki açıdan söz konusu. Birincisi, CHP'nin içi ile ilgili. DiP kurmayları. yada Ecevit, parti içi muhalefet grubunun liderterind.n Erol Ç.­ vikç.'yi bakan yaparak .n azından "bu dönemd." parti içind. probl.m iste­ mediğini göstenli. OIP liderliğinin bu tercihi nesnel bir temele de dayanıYeK. Haziran seçimı ...inde beklenen .... iddia edilen çoğunluğun .ağlanamaması" CHP'yi yalnızca MC partileri karJlsında değil, aynı zamanda parti içi muhale­ fet ka'Jlsmda bir "hassas d.ng."y. g.tiıdi. Böylece Bakanlar KlI"ulunun bile­ şimini en başta parti içindeki "hassas dengettnin korunması açısından "tutar· lı" saymak g....kiyor. Ikinci tutarfılık ise yeni bir "hassas deng." ii. ilgili. Bu, CHP il. bi\yük sermaye arasındaki denge. Yeni bakanlar kurulunun bu dengenin korunması açısından da "tutarfı" olduğunu söylemek g ....kiyo ... CHP liderliği .konomi­ ye ilişkin kilit bakanlıklara getirdiği isimler ile, büyük sermayenin t«cihlerine ne denli önem ...erdiğini gösteriyor Doğrudan doğruya büyük sermayenin içind.n g.len bir Sanayi .... T.kno­ loji Bakanı, Batılı kapitalist ülk.ı ...d. ancak "merk.zde" sayılabilecek bir Ma­ liy. Bakanı. Planlama teşkilatı ii. ilgili olarak, yine aynı nitelikt. bir D.v1et Bakanı_Nihayet Türidy.'d. yıllar yılı Ortak pazar'ın .n hızlı savunuculuğunu yapan, 12 Mart dönemi bakanlarından bir Ticaret Bakanı. CHP; büyük sermayenin isteklerini bÖYI' karJıladl. Büyük sermay.nin d.rtlerini bilen, AVrupa'daki finans ç.vreleri ii. yakın ilişki içindeki kişiı... in ekonominin kilit bakanlıklarlrta getirilmeleri, CHP'nin büyük sermaye Qrşı· sındaki d.ngey. ne d.nli ön.m ....ıdiğini gösteriyor. Büyii< sermaye d. Sabancı'nın ağZından, millet ....killerinin "partilerin değil milletin t.msilcileri gibi davranmalarını" ist.y... .k CHP'y. yardımcı oluyor. Büyük ...-may. d. CHP il. kuıduAu hassas dengey. ön.m ",rdiğini böyı. göst... iyor. Geçtilirniz haftanın getirdili netleşme, bu. Ancak bu netleşmenin, bir bulanıkililın ortasında b.lirdiğlni d. unırtmamak gerekiyor. Kimileri tarafın­ dan bilinçli olarak, kimileri tarafından da bilinçsizliğin sonucunda yaratılan bir bulanıklık. Bu bulanıklığın nedenlerine ve ayrıntılarına girmeden önce, iş­ çi sınıfı harek.tinin vurguladığı

bir açıklık üz.rinde durmak g...ekiyor.

Öğrenci kantinı...ine özgü mantık kısırlıklarını aşmak zorunlu. Büyük sermaye bir CHP iktidarına rulo Razı olmaktan da öte, büyük sennayenin be­

Bulanıklığı yaratanlardan önce, bulanıklığın niteliği üzerinde durmak ge, rekli. Bulanıklık hiç bir gerekçe ile izah edilemeyecek bir çelişki ile başlıyor Şöyle: Bir yandan Tilkiye'nin "demokrasi yada faşizm" ayırımında olduğun, dan söz ediliyor, Sorun bu denli "can alfCl", bu denli "ciddi". Böyle diyenler oyların CHP'ye verilmesini sawndular. Seçimlerden sonra kendileri ile "tuur­

ii" olarak, "demokra.si.faşizm" hassas dengesinde "CHP'nin zinhar ilerici çiz­ gilere zorlanmaması gerektiğini" wrguladılar. Bir başka kesim ise Türkiye'nin "sosyalizme açılan ileri demokratik dü­ zen" in eşiğinde olduğundan söz etti. Til'kiye, bu denli "ileride" ,bu denli "sosyalizme yakın", Böyle diyenler de oyların CHP'ye verilmesini saw�ular. Seçimlerden sonra da yine kendileri ile tutarlı olarak "ileri demokratik düze­ nin nasıl kurulacağına" dair makaleler yazdılar. Bu iki uç, sol ve sosyalizm adına yaratılan bulanıldığın temelini oluşturu­ yor. Daha da komiği var: Kimileri aynı anda her iki uçta birden görünüyor, Bir yandan sorunun "demokrasi mi faşizm mj" sorunu olduğunu wrgularken, aynı anda da "sosyalizme açılan ileri demokratik düzen" den dem wruyor. Sosyalist hareketinörgütlenme düzeyinden bağımsız olarak bundan söz ediyor. Bulanıklık, sol adWla yaratılan bu toz duman içinde ortaya çıkıyor. üniversite kantinlerine özgü mantık da bu açmazların yarattığı kargaşada filizleniyor. Ne biri ne de öteki. 1977 seçimleri sonucunda faşizm tehlikesi ortadan kalkmadı. 1977 seçimleri sonucunda "sosyalizme açılan ileri demokratik dü­ zen" de kurulmadı. Yalnızca meclis aritmetiği açısından da değil. Eğer meclis­ lerd. CHP çok daha büyük bir çoğunluk sağlasaydı bil. bu tek boşıno, ne fa'·' şizmin kesin yenilgisini, ne de "sosyaJizme açılan ileri demokratik düzenin başlangıcı" olurdu. Umut ve umutsuzluklarını bu uç noktalara bağlayanlar, ne umutlarında ne de umutsuzluklarında haklı sayılabilirler. Umutsuzluğun yenilmesi, 1977 seçimlerini ve yeni atanan hil<iineti ger· ç.k nit.lik .... boyutları ile kavramakla miinkün. 1977 seçimleri en başta şu noktayı ortaya Çıkaıdı: Oniinüzd.ki dönemd. sosyalist harek.tin büyii< gör.­ -A, mikadelenin taktik sorunlarını ve çeşitli cephelerini unutmaksızın, örgüt· lenmek, örgütlenmek ve yine örgütlenmek. Sosyalist hareketin, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin diğer sorunları, ancak bu asli görmn yerine getiril· mesiyle ve onunla birlikte çöziinlenebilir. Söz konusu olan bir "öncelik...son­ ralık" ilişkisi değiL. Yalnızca şu: Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm müeade· lesinin çeşitli sorunlarının çözii'nü, işçi sınıfının politik örgütlenmesi göre-A­ nin yerine getirilmesinde düğii'nleniyor. Bütün görev \e sorunların üzerine ay· nı anda yÜr'Ülecek. Ancak, örgütlenme görevinde ileri adımlar atmadan, sos­

lirli kesimleri CHP iktidarını istiyor. Bunun karşısında, başta sosyalistler ol­

yalist hareketin diğer sorunlarının çöziinw,de başarılı olabilmek miinkün de­

mak ÜZere ilerici d.mokratik güçı... d. yeni hüküm.tin CHP tarafından kurul­

ğiL.

ması gerektilini wrguluyor. üniversite Qntinlerine özgü mantık burada şöyle

"Sosyalizme açılan ileri demokratik düzen" ve bunun için "solun güçbir­

işliyor: BÖYI.ce, sosyalistler ve ilericil.r burjuvazi ile aynı paral.le düşmüş 01-

liği". Bu bugünün hed.fi olamaz. Çünkü "sosyalizm. açılan ileri bir d.mokra­

muyorlar mı?

tik düzen için solun güçbirlili", işçi sınıfı ve emekçilerin birlilinin sağlanma­

Olmuyorlar. Çünkü Tlrkiye Işçi Partisi'nin seçimlerd.n sonra yaptıllı a­ çıklama, CHP oylarının faşizme karşı, demokrasiden yana ilerici bir birikimi

sı bir yana, bUyük sennayeye karşı ortak bir mlkadele temeli üzerinde anlaşa­ bilen iki örgüt arasında söz konusu olabilir. Bu noktaya ulaşabilmek için, sos­

yansıttığını wrguluyor. Nesnel koşullar sonucunda sosyalist alternatifin kitle­

yalist hareketin örgütsel aJanda ileri adımlar atmış, işçi sınıfının önemli bir

i.... yeterince ulaşamaması köklü çöziin arayan büyük bir oy kitlesinin CHP'

kesimini örgütıemiş olması gerekir. Yalnızca bu da dtj"il. Diğer "sol" un işçi

bu demokratik birikime karşıt güçlerin saldırı zeminini daraltmak için hükü·

somut önlemlerin alınmasından yana olması ge�kir. Sosyalist hareketin "di­ ğ ... sol"ubu çizgide tutacak ölçüde g.lişmiş .... örgütlenmiş olması g...ekir.

ne akmasıN. neden oldu. CHP, ikili yanıyla, bir yaman büyük sermayenin ter­ cihlerini, diğer yandan da bu ilerici oy birikimini yansıtıyor. CHP en azından

met olmak zorunda. CHP, halka düşman g.rici-faşist güçlerin 2.5 yıllık biriki­

sınıfı içinde siyasal bir tabana sahip olması, bUyük tekelci sermayeye karşı

Bunlar olmadan başka şeylerden bahsetmek ise yalnızca gevezelik olur.

min üzerinde yükselecek yeni tasallutlarına elverişli bir zemin yaratmamak

Türkiye, bugiiı başka bir noktada. T ürkiye 40 yıl öncesinin Avrupa'sına

için hükiinet olmak zorunda. Ve nihayet CHP, büyük sermayenin bUtün tercih ve baskılarına raimen kitle tabaru"" yitirmek istemiyorsa, halkın demokratik

götürülürse "demokrasi mi faşizm mi" açmazında takılınır kalınır. Öte yandan

özlemlerine ve taleplerine sınırlı ölçülerde de olsa cevap verebilmek zorunda. Sınır, CHP'nin yapısı ve nneliği ile ilgili. Bu sınırın genişletilmesi ve CHP'nin daha ileri konumlara getirilmesi ise, sosyalist hareketin, demokratik toplumsal

muhalefetin gör.vi. Sorun, bu netlikl. ortada. Ancak bu netliA. bir bulanıklık içinden geli­ nerek ulaşıldıı}ı da bir g ... ç.k. Bulanıklığı kim yarattı?

bugünün Fransa'sına getirilirse "sosyalizme açılan ileri demokratik düzenlıden bahsedilir, Bu tarih yanılgıları, bulanıklığı yaratır. Bulanıklık da "burjuvazinin istediğini biz de istersek burju'fUi ile ayrıı paralele düşmez miyiz?" biçimin­ deki soruları beraberinde getirir. BulanıkllAı ve ve bunalımları aşmak gerekir. Bunun da bir tek yolu var: Orgütlenmek '" bu örgiltlenmey. paralel olarak d.mokratik güçl.rin birliğini sağlamak.


TO�KIY[·DEYOROYOŞ"" """·

MC KALINTISI TEMİZLENMELİDİR

BAKANLAR

KUR UL U: DEMOKRA TıK G UÇLERIN DENETIMI ALTINDA

Geçtie:imiz haftanın

Salı günü Cum­

hurbaşkanı Fabri Konıtlirk ile hükümeti

çülere vardırılan azgınhk defterde yazılı olmayan

"demokrasi"

çogu kişi aynı şeyi söylemekte gecikmi­ yordu: "Dinime küfreden bari müslüman

nel Başk.anı Bülent Ecevit, Cumhurbaş·

olsaydı!_."

karunın yanından aynhıken hem hükü­

DAMATTAN AL HABERI

metini ilan etmiş, hem de onayını almıŞ oldu... Böylece 5 Haziran seçimleriyle orta· ya çtkan "hassas denge" ilk ürününü ver

Oysa gerek hükümetin ilanı ve Cum­ hurbaşkanınca onaylanması, gerekse bu·

miş oluyordu. Cephed lakınun meşrebi·

nu izleyen gelişmelerde kitaba uymayan

ne uygun tepkisiyle karşılanan Ecevit

bir yan da gÖzÜkmüyordu. Böyle "kritik"

hükümetinin kurulmasıyla, bu yöndeki

Jönemlerde 'Türk demokrasisine" k�a·

ilgi ve dikkatler güvenoyu oylamasına

vuzluk misyonuyla mükellef Metin To­

yöneldi.

ker'in dediei gibi cephecilere de ne olu­

Ancak bu arada, 5 Haziran'dan hükü· metin ilan edildiei güne kadarki üç haf­ taya yakın zaman boyunca, seçim so­ Duçlanyla ortaya çıkan hassas dengenin ne şekilde ve hangi düzenlemeyle hükü·

yordu'?_. Tıe üzerinde dikili Lurulacak bu hü­ kümetten bunca korku niyeydi'?. Istenildi�

gün

düşürülebilecek

bir

kompozisyona yaslanan bu hükümet ba­

met çÖzÜmüne ulaşac�ı yolundaki tar·

kalım ne yapacaktı'? Olmadı, bir gün di­

tlşma ve deeerlendimıeler, hükümetin ilaru ve göreve başlamasıyla birlikte yük.

şürülürdü ve neme lazım Ecevit'in de iyi

sek tansiyona tırmandınldL

bir huyu vardı: Hemen giderdi!.. Derdi di�erlerinden farklı olan MSP

Başta 2,5 yıllık kanlı cephe iktidan·

bir yana bırak�usa AP ve koltuk altı

nın başı Süleyman Demirel olmak üzere

MHP·nin dizj!in dlnledi�1 yoktu. Toplam

besleme MHP kanadından ve gazetelerin­

"229 oylan vardı" ve hükümeti kunnak

den yükselen telaş ve sövgü kampanyası,

"analarının ak sütü" gibi hakttı!..

olal'anÜ5tü bir kannqa

Vt!

düzeysizllRe

DEMIREL'IN 229'U!..

vardınldL

MC USULü "DEMOKRASI"

Ecevit hükümetinin kurulmasıyla bir­ likte MC'nin iki azgın orta�ı k.analıyla

Hükümet kunna görevini� 5 Haziran

sistemli bir şekilde yaratılmaya çalışılan

seçimleriyle mecliste en çok ve hem de

yüksek tansiyon, içinde bu1unduRumuz

önemli ölçüde çok sandalyeyi eline geçi·

haftanın sonunda yapılacak güven oyla­

ren CHP'nin Genel Başkaruna verilmesi,

masıyla yerini yeni gelişmelere btraka­

şöyle zaman dillerden düşürülmeyen "de_

caktır...

mokratik parlamenter rejim"ln en doRal

EceviL hükümeti ya Demirel 'in deyi­

sonucu olarak karşılanması gerekirken,

miyle 229'Iuk blokuın beş çivi sökerek

şlmt cepheci takım, bu tarakta bezi ol·

güvenoyu için gerekli aritmetik üstünlü­

madlRınl en bay�ı ve hırçın tablolarla

�ü &aj!layacak, ya da güvensizlik gördü�ü için görevi Cumhurbaşkaruna iade ede­

&ergilemeye koyuldu. Ilk topa tutulan merci çank.aya sırt·

cektir... Birinci şlkta cephede ve özellik­

lanydı. Cumhurbaşkanı Korotürk görevi

le AP'de meydana gelecek hasann bedeli

nasLl Ecevit'e verirdi?. Güvenoyu alamayacaRı "beIU" olan bu hükümeti nasıl onaylardı?. Bu olay demokrasiye karşı bir "tertip' de�iI miydi? .. Unlü tekerlerneye taş çıkartacak öl·

YlIRUYUŞ

.

28 HAZIRAN 1977·4

elbette

Demirel'i

BAKANLAR KURULU

adına yapılınca

kurmadan önce son bir görüşme yapmak üzere çank.aya Köşküne çıkan CHP Ge·

yakından ilgilendire­

cektir. İkinci ştkia ise sonuç, yakın ya da uzun vadede çıft yönle bir siyasal ge· lişme dinamıeı taşıyaca!<tır. Bu yönleri itibariyle ikinci şık da, Ecevit'i yakından ilgilendireCek bır "'ylr Izleyecektir.

BAŞBAKAN: Bilenı ECEVIT. DEVLET BAKANı: Orhan E YOBOOı U DEVLET BAKANı: Prof.Tu..... GONE Ş DEVLET BAKANı: Dr. lütfi DO�AN DEVLET BAKANı: Prof. Kenon BULUT()(';lU ADALET BAKANı: Selçuk ELVERDI MILLI SAVUNMA BAKANı: H ...... Esaı IŞIK IçişLERI BAKANı: NecdellJ{;UR DIŞI ŞLERI BAKANIl'rof. GiOıdüz OKÇON MALIYE BAKANı: Prof. Besim ÜSTONEL MILLI E�ITIM VE KüLTüR BAKANı: Musufa üSTOI/DA� BAYıNDıRlıK BAKANı: Abdülkerim ZILAN TICARET BAKANı: Ziya MOEzzIN()(';LU SA�LlK VE SOSYAL YARDIM BAKANı: Prof. Dr. Celol ERTU� GOMRüK VE TEKEL BAKANı: Melvneı CAN GIDA TARIM ve HAYVANCılıK BAKANı: Fikret GQljooGAN ULAŞTıRMA BAKANı: Erol ÇEvIKÇE ÇALIŞMA BAKANı: Balıir E R SOY SANAYI VE TEKNOLDII BAKANı: Tarll... ERDEM ENER I I .. TABII KAYNAKLAR BAKANı: N_şel AKMANDOR TURIZM ve TANITMA BAKANı: Albn öYMEN IMAR"" ıSKAN BAKANı: ErolTUNCER KOYIŞLERI ve KOOPERATI FLER BAKANı: Ali TOPUZ ORMAN BAKANı: Vecdi lUiAN GENÇLIK", SPOR BAKANı: Yüksel ÇAKMUR SOSYAL GüVENLIK BAKANı: Hayrmn UYSAL DıŞIşLERI BAKANı: Prof. Gündüz OKÇüN MECLISTEKI TABLO

lik 220'yi göstermektedir. Geri kalan 1 baeımslZın tercihi henüz

CHP Genel Başk.anı Bülent Ecevire

belli olmamakla birlikte AP yönüne e�.

hükümeti kunna görevi verildikten ve

limli oldu�u ileri süriilmektedir. Bu e�.

Ecevit'in Başbakan sıfatıyla göreve baş·

lim kesin olarak varsay�dıeında AP:l89,

lamasından itibaren meclisteki güven arit­ metiei şöyle bir tablo göslennekted.ir. sandelyeye

bir

baeımsız

eklenmiş

MSP: 24 ve MHP: 16 oylanyla k.arşıdaki ka�ıt üzerindeki güvensizlik 230·u gös·

CHP'nin seçimlerle elde etti�i 213

termektedir. AP·li Kinyas

Kartal a�aıun

ve

en yaşlı üye süallyla güven oylamasında

CHP 'nin meclisteki sandalye sayısı 214

başkanlık yapacaRı bilindieine göre bu

olmuştur. Geri kaJan üç baeunsızdan bi­

sayı 229 denebilir.

rine, Abdülkerim Zilan'a Bayındırlık Ba· kanheı verilmiştir. Dıeer baRımsız Nu­ rettin YLlmaz ise Ecevit Hükümetine gü­ venini vereceeini belirtmiştir. Bu sayıya 3 CGP milletvekili ile 1 DP oyu katıldı· Rında hükümeL lehine oy toplamı şimdi·

OLMAK YA DA OLMAMAK! Bu durumda Demirel'in kaelL üstii he. saplan veri olarak almdıeında. güven oy-


lamasının yapılacalı gün ya meclise en azından 229'Iuk bloktan 10 kişinin gel· memesiyte, ya da en azından beş kişinin meclise gelerek hükümetten yana oy kul­ larunasıyla Ecevit hükümeti düze çıkmış otacaktir. Aksi takdirde ise Demirel'e oynadıitı kuman sürdürme fırsatı çıkacaktir. Ko­ rutilrk'ten hükümeti kunna görevini ala­ cak yeni bir ''MC''nin Inşasına koyula· caktır. Yeni bir "MC "yi kurarsa siyasal yaşamına devam etme avansı edinecektir. Işın bu noktasında MSP olayı, olanca aRırtlRıyla gündeme gelecektir. MSP ken· disine yan yanya tire verdiren MC or­ takllRını yeni düzenlemeyle sürdÜlmeye niyetli midir, deRil midir? .. Görünen odur ki, MSP bu kavşakta kendi içinde yeni bir dalgalanmaya uRrayacaktır. Par· ti içinde yan yanya fire olayı ne şekilde deRertendirilmektedir? Zarara 7,5 aybk CHP ortaklıRı mı, yoksa 2,5 yıllık MC ortakllRı ıru yol açmıştu'? MSP'nin bu soruya bulacaRı cevap Demirel'i ya düze ya yokuşa çıkaracaktır. Demirel'i. Ecevit hükümeti vArtasını at\attlRı vaısayıldıAında bekleyen ikinci miişkü\ budur. Ancak Sıyasal gündemde benüZ birin· ci geUşme düj!üm bulmamıştır.

GüVENOYU UMUDU GeçtiRimiz baftanın sonuna kadaıkı geUşmeler IzlendiAinde ise birinci dül!ii­ mün Sıyasal gündemi bir hayli işgal ede­ ceRI anlaşılmaktadıL Başbakan Bülent Ecevit'in geçüRimiz Pe.şembe günü Meclise gelip Başbakanlı· Aa döndükten sonra düzenlediAi basın toplantısında söyledikleri ilginçtir. Ecevit'in basın toplantısında söyle· diklerinin özgill &AırlıRı şudur: "- Güvenoyu umudunuz çok daha tt kuvvetlendi... Demireli ve koltuk altı Türkeş'i çüe· den çıkaran iCadeler bunlardır. Adeta bir "maymuncuk" iştabına ber kapıya takıi· ma eRilimi taşıyan MSP'yi bunışturan o\uıJık da budur...

DEMIREL'IN DÖNEMECI Demirel yönünden panii!in, telaş ve karmaşanın itici gücü açtktır. Düne ka­ dar yerine dibine batırdıRı MSP'yi ya. nında varsayıp ilan etllAI ve grubuna an· gaje oldulu 229 sayısı güven oylamasm· da güvensizlik şeklinde bloklaşmazsa?. Ya da <laha sonraki gelişmelerde yeni bir'" Me'nin oluşması için aynı sayı yak ala­ namazsa? .. Demirel'e hayatının oyununu oynat­ maya iten dönemeç bu aritmetiksel tab­ loyla çizilmektedir. Ancak Demirel yö­ nünden tehlike ve tedirginlikler bu ka· darla da bitmemektedir. Bir iddiaya göre AP Genel Başkanı kendi grubundan kuş· kuıudur. Demirel'in Ecevit hükümetinin ilaru ve göreve başlamasıyla birlikte baş· lattlRı saldırı ve gözü kanlı kampanya, grubunu etrafında pekiştirmeye yönelik psikolojik baskıya yönelik olarak deAer· lendirilınektedir. 13 y�dır hakkında söy· tenenler bini aşmış bir Demirel'in "iz­ zet-i nefis"ten söz etmesi. Me'nin oluş­ masında transferin şahını ve binbir çeşit yöntemini uygulamış bir Demirel'in "utanç verici" sahnelerden söz etmesi çareslzliAin alt sınırlarını oluşturmakta· dır.

Nitekim uzun vadeli prodüksiyonla­ rın oluşumu yönünde 5 Haziran seçim sonuçlan üzerinde aA"lrlıRı01 duyunnaye çalışan büyük sennayenin demeçler-gö­ rüşler yoluyla açık ettiRi tercihleri orta­ dadır. Bu ise Demirel yönünden şimdilik olumsuzluk izleri taşımaktadır.

KAPALI KUTU GeçtiAimiz haftanın çarşamba günü partisinin meclis grubunda konuşan AP Genel Başkanı "iki ay da olsa biz bu hü· kümete meydanı bırakamaylZ" derken. kendi siyasal geleceRi yönünden günlerin ne kadar önemli oldueunu itiraf etmek­ ten kendisini a1amamıştır. AP grubunu izleyen gözlemcilere gö­ re grubun havası birbirine tamamen zıt iki görünümdedir. Birinci gözlemi yapanlara göre, AP grubu Demirel etrafında "tesanüt" için­ dedir. ıkinci gözlemi yapanlara göre ise ka­ zın aYaRı hiç de öyle dee-ildir ve Demi­ re\'in hırçın\ıAınl şaşkınlıkla karşı\ayan özellikle yeni parlamenterler "Ispartah Süleyman acaba ne yapmak istiyor" de­ mektedirler. Her iki gözlem de, içinde bulunduRu­ muz haftanın sonunda yapdacak giiven oylamasında doAnılu�unu karutlarna fır· sab bUıacaktır.

MSP DIYE BIR OLAY Demire\'in, Ecevit hükümetine yönell­ tiRi şiddetli saldırının önemli bir başka amacı da, mümkün olduRunca CHP·MSP ilişkilerini geaneye, hatta bir kopma noktasına itmeye ilişkindir: Bir vakt-i kıraatta MSP anahtarının açacaRı tek ka· pı bırakmak! ... Kapının üstündeki levha· da ''MC'' ya da yeni postuyla ''Milliyet· çi Partiler Toplulu�u" yaznuıktadır... AP Genel Başkanı açısından büyük sermayeye biraz sabırla birlikte şu müj­ de iletilecektir: 2,5 yılda gördünüz MSP' yi ne hale getirdim; bekleyin iyice erite­ yim. Demirel'in, büyük sennayeye bu ko­ nuda gösterecee:i bir de taze örnek var­ dır: Işte DP! ... Bunlar şimdilik olasdıktan öte geç. meyen gelişmelerin kademeleridir.

DIRENÇ NOKTASI... Oysa şu anlarda heyecanla "Halkçı" olduRuna kanaat getirilen FeyzioRlu' nun "çok yönlü" ilişkileriyle tahkim edilen ve &evi!'ln deyimiyle "güvenoyu umudu kuvvetlenen" sayısal yönden ile-

(•-c=­

riye açık 220'lik bir yapı vardır ... Ecevit hükümeti, 220'ye sonucu bll'­ layaak güven oylan ekledi� takdirde, izleyeceRi politikalar itibariyle toplum· daki mevcut güç dengelerinin çelişkileri­ ni olana agırııRını ister istemez.üzerin­ de taşıyan bir odak oluşturacaktır. öncelikle devlet aygıtının dezenfekte edilmesi, önemli masa ve köşe başlarının hatta koridorlarının faşist kadrolarca. si­ lahlı komandolarca işgal edildi�i her çe· şit resmi kurum ve kuruluşun temizlen· mesi, Danıştay kararlannın ve yasalann uygulanması ivedidir. Bununla içiçe bir sorun olan koman­ do sürülerinin yuvalan ve kaynaklan en kısa zamanda kamuoyunun önünde bu­ lunup. sergilenmelidir.

DEVR·I MC'DEN KALAN Görünen ndur ki, 2,5 yıllık sefih MC döneminde temizlenmesi gereken yerler tam bir cephanelik görünümündeqir. ömeAin bir TRT'ye Şaban Karataş döneminde 2 bin küsur komandonun yerteştirildiAi irade edilmektedir. Kori· dorlar doludur. Ecevit'in işbaşı yapar yapmaz yasal gereAi uygulayarak kapı dışan etti Ai Karataş, geriye her bakım· dan bir keşmekeş bırakmıştır. TRT'yi işgal etmek ve ettinnek suçunun cezası

herbalde veriJmelidir. TRT ömelderden sadece biridir. Tüm Bakanlıklar ve b&Ah kunıluşlar MC tasa\. lutunun 2,5 y�hk &Aırlı�ıyla ta1an ve tahrip edilmiş durumdadır.

CHP VE SORUMLULUKLAR ... CHP geniş emekçi kitlelere vaadlerini harfiyen yerine getinnek durumundadır. Başta 141 ve 142. maddelerin kaldını· ması olmak üzere, yasalarda yapılması gereken demokratik düzenlemeler, Lo· kavtın bir hak olmaktan çıkanlması, üzerinde ödün verilemeyecek önemde hususlardır. Ecevit hükümeti bu ieraatı. ya bu haf­ ta sonunda alacllı güvenle. ya da, aksi halde daha sonra oluşturulması zorunlu­ luk olacak MSP ortaklı�ı ile yerine getir· rnek zorundadır. CHP Millet Meclisindeki mevcut 214 sandalyelik gücüyle ve bu yapıda ifadesi· ni bulan geniş emekçi Yleınıann demok­ ratik özlemlerinin dinami�iyle ülkeyi, odai!ı kendi dışında oluşacak bir yöneti­ me terkedemez. buna göz yumamaz. 5 Haziran 'da ortaya çıkan hassas dengeyi emekçi ylRınlann aleyhine çevirebilecek herhangi bir gelişmenin önlem ya da so­ nuçlan CHP'nin tarihsel sorumlulukları· nı belirleyecek...

BIR IHTIMAL DAHA VAR MI? Bu arada zilıinlere takdan bir soru da şudur: Acaba büyük sennaye Demirel'l gözden çıkarmış mıdır'? Acaba büyük ser· maye gönlünde yatan AP-CHP ortakllRl için tek veya önemli engel olarak Demir­ el1 mi görmektedir? .. Bu sorulara kesin olarak cevap ver­ mek şimdilik mümkün görülmemekterse de AP Genel Başkanı açısından kendine yö elik olumsuzluklara ilişkin belirtile· rin YU oktulu da inkar edilemez.

KARATAŞ; TEMIzLIK HAREKAT/ONUNLA BITMEMELI

YVRVYVŞ· 28 HAZIRAN 1977·5


SECiMLEROE MHP'liN GELiSMESi BüYüK GöREVLER ,

,

M HP

NIN SON SEçiMLERDE GOSTERDIGi GELIşME OLDUKÇA DIKKAT ÇEKICı' BU GELIŞMEDE Hiç KUŞKUSUZ, DEVLE­ TIN OLANAKLARıNDAN SONUNA KADAR YARARLANMA­ NIN, SAHTE VE MüKERRER OY KULLANıMıNıN, MC IKTIDARı DÖNE­ MiNDE ÖZELLIKLE EGITjM KURUMLARlNDA SüRDüRüLEN BASKı VE BEYIN YIKAMANIN BELjRLI BjR PAYı VAR_ YINE DE BüTüN BU GERÇEKLERIN YANıNDA, MHP'NjN GELlşMESjNDEKi DjGER UN­ SURLARA EGjLMEK, BUNDAN SOSYALIST HAREKET IçiN BELiRLj SONUÇLAR ÇıKARMAK GEREKjYOR.

METIN ÇULHAOOLU

Bilimsel sosyalist hareket, toplumsal çelişkilerden kotlunaz. Çünkü bilimsel sosyalist düşünce, bu çelişkilerin, haya­ tın ve gerçe�in içinde oldulunu öeretir. Bu nedenle, sosyalist hareket çelişkiler­ den korkmaz. Çelişkilerin üzerine gider. Çelişkilerden, kendisi Için yararlı ve ya­ ratıcı sonuçlar çıkaru. Sosyalist hareket, böyle iterler. MHP'nin son seçimlerde aldıj!ı oylar üzerinde duruluyor. Bu partinin Millet Meclisindeki sandalye sayısını 3'ten IS' ya çıkannası üzerinde duruluyor. MHP' nin son seçimlerde kazancheı başan. ki­ mileri için şaşkınlık. kimileri için de ür­ küntü vesilesi olabilir .. Oluyor. Ancak, sosyalistler için MHP 'nin gelişmesi ür· küntü ve şaşkınlık vesilesi olamaz. Tersi­ ne, dünyanın her yerinde oldueu gibi Türkiye'de de faşist hareketin ya da "ra­ dikaı �"ın oy tabanını artmnası, en başta sosyalist harekeün eksikliklerini gösterir. Bu eksikliklerle Iıirlikte, sosya­ list hueketin omuzlanması gereken yeni ve ertelenemez göreviere işaret eder. ön­ ce bunun nedenleri üzerinde durmak ge­ rek. SERMAYE DOZENI AÇıKTAN SAVUNULAMAYINCA... Türkiye Işçi Partisi Merkez Yöneüm Kurulu 'nun seçimlerden hemen sonra yaptıj!ı açıklama, üzeriDde durulması ge· reken nedenlere lŞık tutuyor. TİP'in açıklamasında, AP ve MHP'nin gelişmesi ile ilgili olarak: şu cümlelere yerveriliyor: "Ancak bu pariUerin seçmenlerden satladıklan desteltin kaynaklannı antl-

rı sa�" ya da faşist tehlike de ciddi bo­ yutlara ulaşıyor. Faşist tehlikeye, aşın �ın kitle tabam oluştunua çabaıanna karşı mücadele, başta sosyalist hareket olmak üzere demokrasi güçlerinin başlı­ ca görevleri arasında yer alıyor. Çelişik görünen, ama nesnel durum komünist sloganlarm yankı bulmasından bu. Nedenleri üzerinde dunnak gerek. Başlıca neden olarak söylenebilecek çok, sözde 'sosyaı adaıetçi, kalkınmacı, olan, şu: Kapitalist gelişmenin dengesiz­ eşitUkçi' görünümlerinin aldatıcıııgıoda likierinden, ekonomik ve politik istikrar­ aramak gerekmektedir." sızhklanndan bunalan, ancak henüz Çı­ Bu cümleden hemen sonra, yine MHP kış yolunu bilimsel sosyalizmde göreme­ ile ilgili olarak şu delterlendirme yer alı­ yen kitlelerin, kendiıli "üçüncü yol" ola­ yor: rak tanıtan aşın saııa bel baelarnalan. "örneÖ'in MHP'nin kimi mitinglerini Kapitalizmin dengesizlikleri, çelişkileri 'büyük sermayenin tahakkümüne son' ve ve giderek derinleşen bunalımlan bir 'anarşinin kaynagı tekelci semiayedir' yandan sosyalist alternatifi güçlendirir­ gibi sloganlarıo SÜilernesi son derece an­ ken, diger yandan da toplumun geri ve lamlıdır. Sennayenin en azgın, emperya­ lizmle en sİkı işbirliei içindeki güçleri kapalı kesimlerinde (sosyalist alternatif bile sermaye düzenini açlktan açıga sa­ bu kesiın1ere yeterince ulaşamadlÖ'ı öl­ vunarnaz duruma gelmişlerdir. " çüde) bir "üçüncü yol" aranışı yaratıyor. Sosyalist hareket, toplumsal çelişki· Neofaşizm, bu aranışı sömüren bir siya­ lerden korkmaz. Toplumsal çelişkilerin sal akım olarak özellikle kapitalizmin yo�unlaştıj!ı dönemlerde toplumsal ge­ ekonomik ve politik bunaımuannın da­ lişmenin üst yapıda bir ıiire çelişik bi­ ha çok derinleştiei ülkelerde boy gösteçimlerde yaosıyabileceÖ'ini bilir. Bunun riyor. . somut örnekleri, yalnızca Türkiye'de de- ' Ancak, "radikal sae" ya da faşizmin �ii, kapitalizmin bunalımının derinleşti. bir "üçüncü yol" olmadıeı hiç bir zaman �i, buna paralel olarak politik yapııun unutulmamalL Bunu unutmamak için sık sık sarsıntı ve deilişikliklere u�rad�ı de iki şeyi birbirine kanştırmamaya dik­ gelişmiş kapitalist ülkelerde de görülü­ kat etmek gerekiyor: Faşist tehlikenin yor. - kaynaeı ve beSıeyicisi ile faşist harekete örneklerden biri ıtalya. ıtalya, tekel· kitle tabam oluşturan toplum kesimleri. ci kapitalizmin ekonomik ve politik bu­ Faşimı, büyük sennayenin siyasal ik­ nalunlannın yoeunlaştıeı belli başlı ka· tidar biçimlerinden biri. Faşizm, büyük. pitalist ülkelerden biri. ıtalya 'da buna· sennayenin en açık, en dizginsiz. en acı­ Iunlara paralel olarak bir başka olgu da­ masız iktidar biçimi. Bu, faşizmin sınıf­ ha var: Sosyalist hareket, ltıilya'da gide­ sal özü;W oluşturuyor. Ancak, özellikle rek giiç kazanıyor. Sosyalist hareketin palazlanma ve yükselme dönemlerinde, ve çevresindeki demokrasi güçlerinin ge­ faşist hareketin açık siyasal görünümü­ lişmesine paralel olarak, tüm Avrupa'da nün, sınıfsal özünü bir ölçüde gizledi�ini oldueu gibi ıtalya'da da faşizm tehlike­ de unutmamak gereklyor. ıtalya'da, neo­ faşist hareketin ipleri Milano'daki, Tori­ sinin kökünü kazımanın neınel koşulları olgunlaşıyor. no'daki tekelcilerin elinde. Mali kaynak Ancak, olgunlaşan, nesnel koşuııar. burada. Ancak, neo(aşist hareket, siya­ Bu nesnel koşullar arasında ortaya çıkan sal tabarunı kiiçük üreticili�in yaygın 01bir başka gelişme daha var: ıtalya'da "aşıdulu güney ttaıva'run kent ve köylerin-

AKDEMIR ELEKTRIK ClHAZLARI

VE HAZNEDAR

de buluyor. Şehirlerde esnaf ve zanaat· karlar, köylerde ise küçük üreticiler, "bu­ nalım ve kargaşaya son verecek güçıÜ bir iktidar" özlemi duyan kesimlerin başın­ da geliyor. IPLER BOYOK SERMAYENIN ELINDE Bu noktada Türkiye'ye dönmek gere­ kiyor. MHP 1977 seçimlerinden başanlı bir sonuçla Çıktı. MHP'nin oy daeılımına ilişkin aynntılı de�erleDdinneler henüz yapılmış deeil. Ancak ilk elde gözlenebi· len bir duruma dikkati çekmekte yarar var. MHP'nin en çok oy aldıeı bölge, Or­ ta Anadolu'dan başlayarak, Güneydo�u ve Kuzeydoluyu dışanda bırakıyor ve bir şerit halinde Do�uya uzalUyor. MHP' nin % 10'un üzerinde oy aldıeı bütün il­ ler, bu bölgede yer alıyor. Türkiye ölçe­ einde % S.4 civanDda oy alan MHP'nin bu illerde aıdıaı oy oranı, ortalama ola­ rak % 15 civannda. Buna karşılık, oy oranlanru artnmakla birlikte, MHP'nin Batıdaki gelişmiş sanayi bölgelerinde al· dı�ı oy oranı Türkiye ortalamasının çok altında: % 2'nin biraz üzerinde. Bu somut ra.kamlu, hiç bir şekikle faşist demagojinin büyük sanayi merkez. lerinde ve özellikle işçi sınıfı açısmdan tehlikeli olmadılı anlamına gelmiyor. Tersine, faşizmin sınıfsal özünü nasıl bü­ yük burjuvazide aramak gerekiyorsa, fa­ şizme karşı mücadelenin temel alaru da büyük sanayi merkezieri. Işçi sınıfının burjuvaziye karşı verdi�i mücadele, emekçi kesimlerin faşist demagojilere kapılarımlSını önlemede etkili oldulu kadar, faşizmi Türkiye ölçe�inde beııle­ yip palazlandıran büyük sennayeye de etkili bir darbe niteliei taşıyor. Ancak günümüzün koşullannda, bir Almanya örneiliDde olduRtı gibi, faşiz­ min büyük kitle dest�i ile aşalıdan yu.

ATEŞ TUGLA FABRIKALA R ıN D A GREV:

FIŞiST BESLEMELER iŞÇi SıNıFıNı YILDIRIMIZI

Her türlü burjuva aldatmacasının, şa· ,ırtmacasmm kol gezdiRi, umut tüccar­ iarırun kervanlarmı yüriittü� günümüzde, işçi sınıfı elınıük mücadeleslyie ...1 gü­ cün kendisi oldIIIunu ispatlıyur. "Akdemır Elektrik ClhlZlan" Fabri· kasının 70 işçisi �ev sevinci içedslnde­ ler. ı. ve 2. seneler Için S'şar liralık üc­ ret zammı talepleri bile işverenin baskı­ .ıyla ka�t1aşmalanna yetmiş. Ama lşçl­ ler zarnmın ötesinde di�er sosyal hakla· nnı hatta fabrikanın yönetiminde söz sa­ hibi olabilme hakkını alabilmek Için so­ nuna kadar direnme kararhlıj!ı lçed.ln­ deler. lşçUer, Nuri Akdemlr'ln direnişi gev· .,tebUrnek, ıreve çıkmayı engeUeyebil­ rnek batta kırabilmeklçln elinden geleni yaptıj!ını söylüyor ve şöyle devam edi· yorlar: "Grev kararı alındıktan sonra iş­ yerine 10 tane faşist besleme getirdi. Bel­ lednde Sılahla ıezmekten başka bır Iş yapmayan hatta Işyerinin ne üretUilini bile bilmeyen bu adamlar Türkiye Metal­ I, genel başkalU Hüseyin Sertdeınir, Saf­ ra şube başkam Bllal tarafından ıönde· tlld\. Hatta I,veren vekilli�inl bile MHP

YVRVYVŞ - 28 HAZIRAN 1977 - 6

Bakırköy Ilçesinden Mustafa Aksoy yap- . maktadır," Greve çıkmadan önce başlamış bas­ kılar, tebell t edilmiş işçiler. Hatta sayı· lan bile arttırılmış faşistlerin. Ama tüm çabalan işçilerin greve çıkmalannı en· ıeUeyemedi . ışçilerin dayamşmasının ne anlamı geldiilini greve çıktıktan sonra daba Iyi anladık diyor işçiler. "tık sabah 30·35 klşlllk faşist beslemeleri fabrikaya sok­ mak istediler . karşıkoyduk, bize sal· dırmaya kalktılar ama onlar işçi SIOI(I­ nın birliilini hesaba katmıyorlardl. Ni· teldm komşu HAZN.EDAR ATEŞ TUC· LA greveilerinin ve DöKOMAY işçile­ rinln üçlü Itllfakıyla gereken deni aldı· lar." HAZNEDAR ATEŞ TUGLA GREVI Nuri Akdemlr grevinin hemen yanın· da bır çadır daha yükııellyor. Haznedar ateş tu�la lşçUeri 25 yıldan beri ilk defa ınıve çıkıyorilC. "Kölece.lne çalışıyo-

�,

nız" diyor Işçiler "halbuld ülkede en flZla kar yapan tulla fabrikası Haznedar ateş tu�ladır." Sınıf mücadelesi bir kez daha somut olarak ka�ılannda . 300 kişi bunu şim­ di daha rahat görüyorlar . "23 senelik Işçi 79.TL. alıyor." "Ocretlerimizln bır

'

kısmı yol parasına pdlyor" O"",tledne zam ve servis arabw Istiyor işçiler. Bu ekonomik mücadeledeki kararlılıkları ge­ lecek aydınlık günlerin muştusunu veri· yor bizlere. Yarattıkları deeerden hak is· teme ulraşındalar. Hiç şüphesiz ki, ka­ zanacaklar.


SOSYALiST HAREKETE YOKLOYOR

MHP O Y LA R ı N I N I L LERE GÖRE YÜZDE DAG I LIMI

kanya çok uzunca b h' süre gelişmesi mümkün görünniiyor. SÖZ konusu o!an, bundan daha çok, faşist hareketin belirli bir kitle deste�ne sahip olma görünümü altında, devlet aygıtı üzerinde daha bü­

yük.

baskılarda bulunması, vurucu örgüt­ lerini ülke ölçel"inde yaygınlaştırabilme­ si. Sosyalist hareketin ve demokrasi güç. lerinin önüne geçmesi gereken tehlike

burada. Daha önce de deRinildi�i gibi bu mü· cadelede en sıcak alan büyük sermayenin ve işçi sınıfının nabız noktalan olan bü­

yük kentler. Ancak bu mücadelenin "üçüncü yol", "güçlü devlet" aranışı

10 ve

içinde faşist örgütlere kapılanan orta ta­

5- ıO

1-5

I'ın

üzeri

bakalan demokrasi ve sosyalizm sanan­ na kazanmadan, ya da onlan faşist ideo­

lojinin pençesinden kurtannadan başan­ ya ulaşacalını düşünmek mümkün deliL.

BEYIN YIKAMA YOLLARI

Sosyalist hareketin ciddiyetle �ilmesi gereken noktalardan biri, burada ortaya 9ıkıyor.

FAŞIsr DEMAGOJILERIN NITELlGI

Şu sözlere dikltat etmek gerekiyor:

"F�izmin siyasal alanda boy göster· mesi, bir yandan işçi sınıfının ve emek·

çilerin devrimci olanak.lan yeterince iyi kullanamadı.klanru, öte yandan da bur­

juvazinin zayıf durumda bulunduRunu gösterir. "(K. Zaradov, Ç�d"'l F�izm, Yeni Dünya, Nisan Türkiye'de

1975)

burjuvazinin, ekonomik

ve siyasal sorunlan açısından hiç de ra·

hat olmad�ı bir gerçek. özellikle 1970' lerden bu yana burjuvazinin giderek ar­ tan ekonomik soru.nlan. bunu takviye

eden politik bunalımlar, Türkiye'de ege· men sınıfların hayli güçsüz düşmeleri ile sonuçlandL Günü gününe yaşama, borç

için çeşitli kaynaklann ıorlanmas� ay·

yuka çıkan yolsuzluk ve rüşvet olaylan, siyasal alandaki bölünmeler, partileşme­

ler, hızlı iniş ve çıkışlar; bütün bunlar burjuvazinin güçsüzlü�ünün göstergeleri. Ancak bu oıtamda, S05y�st hareketin,

kitlelere gerçek çözüm yoUanru göster­ mede ve toplumun her kesimine yönetik

çalışmalarda yetersiz kalıŞı, "üçüncü yol"

görünüD'ii ile ortaya çıkan faşist dema­ goplere yayı1rnak Için elverişli bir oıtam

#i

hazırtıyor. Bu ortamda, faşist propagan· danın en çok etkisinde kalanlar, kent ve köylerdekl orta tabakalar oluyor. Bu ke· simlerin büyük sennaye ve işçi sınıfı kar­ şısındaki ikircikli tavırlan, sosyalizm s0-

mut ve ciddi bir alternatiC olarak kendi· lerine ulaşbnlamadılı sürece, onJ� fa­ şist propagandanın etkı a1aruna götürü· yor. MHP'nin "büyük sermayenin tahak· kümüne son" , " güçlü iktidar" , " mülkiye­

tl yaygınlaştınna", "esnaf ve zanaatkan büyük işletmelerin sahibi yapma", "kır· sal kesiınde köklü dönüşümler" gibi slo· ganlarmın, Türklye'de küçük üreticiliRin köylerde ve kentlerde en yaygın oldu�u bölgelerde oya dönüşmesi bu açıdan

Faşisı propagandanın beyin yıkayıcı, afyonlayıcı etkileri üzerinde duımak ge-­ reksiz. Ancak dikkat edilmesi gereken

bir nokta var: Belirli sın,{sal konumlara, belirti sını(ıal duyguloro tekabül etmedi­ ei sürece, salt yüksekten söylenen sözle­ rin orta tabakalar üzerinde etkili olanıa­ yac�ını unutmamak gerekiyor. Bu du­ rumda, faşist ideolojinin silahlan, slogan­ lan ile kitle- tabanının sınıfsal konumu arasında götüntüde de olsa bir uyum, bir paralellik aramak, daha do�rusu bu pa. ralelli�in nasd kurulabildi�ini araştır· mak gerekli oluyor. Dünyanın her yerinde oldueu gibi Türkiye'de de f"'list hareket, birbiri ile çelişik gibi görünen "büyük devtet şove· nizmi" ile "küçük devlet milliyetçilieini"

bir arada yürütüyor. "100 milyonluk Türkiye", "bütün dünya TürkWeünü kur­ taracak olan güçlü Türkıye" gibi slogan·

lar, MHP propagandasının büyük devlet şovenizmine ilişkin yönleri. Ancak, bü­

yük devlet şovenizmiyle yan yana bir de "küçük devtet milliyeıçili�i" var. Küçük

devlet milliyetçilili "Türkıye'yi yok et· mek

isteyen

yabancı

büyük güçler",

"Türklye'yi etkı altına almak isteyen sü­ per devletler", "son Türk devletinin ko­

nınması" gibi sloganlarda somutlaşıyor.

Yalnızca "soyut" sözler mi? Gerçek­ te öyle. Ancak bu soyut sözlerin belirli bir s,m(101 konum açısından en azından "uyumlu" oldueunu söylemek de rri.im­ kün. Bır yandan büyüyüp işini geliştir.

mek isteyen, dieer yandan da kapitaliz­ min gelişmesi ile sürekli yıkım tehdidi altında bulunan küçük üreticinin ve es­

nafın ikili korıumunu, "büyük devlet yok edilmek istenen küçük devlet" Iklle· ml venniyor mu?

Faşist demagojinin, milliyetçi-şoven beyin yıkamanın küçük üreticilik ıçınde destek bulabiimesini böyle de�erlendlr. mek gerekiyor. Küçük burjuvazi, kendi kjşlsel-sınıfsal konumunu çarpıtılmış bir biçimde de olsa mllllyetçi.faşist propa· gandada bulabiliyor. Tabii, sosyalizmin önerileri, gerçek kurtuluş yolunun nere­ de yattı�ı tutarlı, etkın ve yo�un bır bi·

çok da şaŞtıtıcl sayılmamalı. Faşizmin, özünde büyük sermayenin siyasal tahakküm biçimlerinden biri ol· du�u çok açıklande Dünya pratiRI de

çlmde kendisine gösıerllmedi�1 sürece.

önerileri Ile de küçük üreticiler üzerinde nasd etkılı olabildlRlnl.araştırmak gerek.

de böylece oıtaya çıkıyor. Sosyalist mü·

bunu gösteriyor. Ancak faşizmin, büyük sennayenin silahı olarak, ekonomik öne­ rilerinin yanısıra, siyasal ve Ideolojik

öNEMLI GöREVLER

Sosyalist hareketin önemli görevleri

hayatın her alanında olduA:u gibi, toplu­ mun bütün kesimleri içinde de sürmek zorunda. 1977 seçimleri ve MHP'nin

özellikle belirli kesimler içinden saeladı­ eı kitle desteei, sosyalistlere, işçi sım(ı içinde oldueu gibi, toplumdaki dieer emekçi kesimler, orta tabakalar içinde

de etkin bir çalışma sürdürmenin önemi­ ni anlatıyor. Sosyalist hareket köklü çö­ zümJerini, somut önerilerini, bu kesimle­ re de en inandıncı bir biçimde götürmek zorunda.

CHP'nin ekonomik·toplumsal planda gerçekçilik ve inandıncıhktan uzak öne­ rilerle ortaya çıkması, sosyalistJerin

önündeki görevleri ve üzerlerindeki 90rumlwueu bir kat daha artmyor. Ciddi

ve güç olan yan, burada. Aeır görevleri içeren yan, burada. Ancak bir de umut verici olan yan var. Tİp MYK bildirisin­ de de beliıtildi�i gibi, sa�a giden oylar, aynı zamanda bugünkü dtiıene karşı du­

yulan bir tepkinin ifadesi. Bh' başka de­

yişle, mevcut düzene karşı, toplumda nesnel olarak belirli bir birikimin yansı­

ması_ Bu birikimi (aşist demagojilerin

aemdan sıyınp tutarlı demokrasi ıriica­

delesine kazandıracak güç, sosyalistlerin

çalışmalan. Bu çabşmalar etkinli�e ka·

vuştueu zaman, faşizmin kitle tabanı

daralacak. Faşisı demagojiler, bugün ..g.

ladıklan eıklnli�in çok gerisinde kalacak. Geleceee ilişkin umut verici yan da bu.

ERZURUM FIŞiST SILDIRDIILIRDIN TEMiZLENMELiDiR Geçenlerde Erzurum Vnü.ıemtainde {oşi.ı koliller ıarafından öldunwn Orhan Yavuz, MC döne"';nin siyasal cinayetlen'nde önemli bir halkayı oluştu­ ruyor. Orhan Yauuz 'un öldürülmesi, özelUkle MC iklidar, döneminde Enu",m ' da ve ünivertilede giderelı yo'unloştınltuı (LIf;'1 boıkı ve ıoldmlonn ulott" , doruk nolı'"" oldu. Orhan Yavuz 'un öldürülme.i ile sonuçlanan bOllı, w .aldınıOr uzun IXr .üredir Enurum 'do ve özeUilı'. A lalürlı Vnive,..lIui'nde tüm ilerici, demoJlrat, ıo.yali., Iıe.i"'; hedef olmaklayd•. Saldırılar, günlülı' olaylar halini almıştı. Gün ,eçmeden bir ilerici Ö'NII­ ciye ıold,nlıyor, ilerici ölrencilerin .uıoulcıra girmeleri enıelleniycw. yurtlru-a. odolaro bOllıınlor düzenleniyordu. KomandolGr, ilerici ölrencileri •....w.n. ur dertlere .okmaılıen, kendileri toro/ından düzenlenen .özde • .... miM' ..,.,.. "uu­ wt Iıu"anorolı Iıatılmaya zorluyorlord,. Seçimlerden .onro Aloro'" tlniuertilai'nde çöreltlenen solcf'lJraralonn (OtJliyelleri daha do artt.. Enurum Kazım Korobekir qWm E,.,titÜlÜ .on ..m(to okuyan bir bayan ö'renci kendi.ine ödev olarak wrilen "Kod," HaIı_" ve Günümüzde Kodın" konulu Jemineri .undukıan .onra (Ofi," er ue ilgili der­ sin hocaıı tarafından çeşitli hakaretlere ulradı. Başla ölretim iiya; olmalı üzere (Ofi.ı çeteler. bayan ölrenciyi öliim le 'ehd;, ettiler. Ancak bununla do kalmadı. Tehditlerden iki gün tanro, boyan ö'rend Erzurum 'un en işleh caddelerinden birinde yürürlten ünnne fOfi,tl�r toro­ fındıln keuop atıldı. Ha.tanede gerekli müdahaleler yapıldılttan ıonro güvenlilin .al1a"m. için emniyet müdürÜIle baŞlJUrulmuştur. Ancak emniyet müdürü de hayli il­ ginç bir cetJap vermişlir: "Ne yaz,k ki uzun dönemli önlemler alacolt du".mda delim; en iyisi, kalabalık kaldırımlar yerine coddeden yürüyün. .. Işte güvenlik kuvveller;nin bu Jrayıt.ızllldarmdon do ce.aret ve güç olon (Ofi.ı be.lemeler Erzurum 'da istedikleri gibi ot oynalabilmektedirler. Aynı «ıl­ dırganlar, Fen Fakülte.i ölrelim üyelerinden Orhan Yavuz 'un alçoltça öldürül­ me.inden de sorumludurlar. He.ap soruIduRundo, yalnızca saldırganlar delil, onlar: .oııayan ve ıto' ruyanlar do. başla iktidar olmak üzen! he.ap verecektir.

cadele, belirli &#ırlık noktalanna ra�men

YIJR IJYIJŞ · 28 HAZIRAN 1 97 7 · 1


INIFINI, EMEKÇı KITLELERI VE TüM IL

141 da Jii"k öğrenci öğrenim için Hitler Almanya'sına gönderilmiş, bunların toplam yurt dışındaki öğrenci. ler arasındaki oranı 1939'da yüzde 80'e çıkmıştır. Aynı yıllarda Türkiye'de ordunun Alman mil itarizmi örneğine göre eğitilmesine başlanmış, Alman f.ışistle­ ri ordu içinde güvenilir dostlar kazanmışlard... Hitler'cilerin Türkiye'yi kendi etki alanları altına alma girişimlerinin amacı, son çözümlemede Tii'kiye' yi Sovyetler Birliği'ne karşı çevirebilmektL faşistie­ rin bu amaçlarında en çok yararlandıklan araç Tii'ki· ye'deki iktidarın antikoniinist politikası olmuştur.

Hitler'ciler tek parti yönetiminin ülke içinde bilimsel sosyalist harekete karşı uyguladıkları terör politikası­ nı Türkiye'yi Sovyetler Birliği'ne düşman bir çizgiye

(TÜRKIYE ıŞÇı PARTISI BIRINCl BUYÜK KONGRE KARAR LARıNDAN)

çekmek için başarıyla kullanmışlardır. 141 ve 142' nin kabul edildiği 1936'dan sonra Tüıl<iye ile Sovyet­

ler Birliği arasındaki ilişkiler SÜ'ekli olarak boıulrtlilya yüz tutacaktır.

ÖZetle 1 93O'Iu yıllarda ülke içi koşullarla dünya koşulları belirli bir biçimde bütünleşmiştir. ülke için·

Ti;k Ceza Kanunu'na 141 ve 142. maddeler 23 Haziran 1936'da eldenmişti. Bu faşist maddeler 41

DÜNY A BUNALıMı VE TüRKIYE

yıldır işçi sınıfı hareketini bastırmak, bilimsel sosyalist hareketin gelişmesini durdurmak ve tüm ilerici, de­

1929·1930 dünye ekonomik bunalımı Ti;kiye'

mokratik giiçleri amek için kullanılmaktadır. 1 4 1 ve

nin ekonomik ve politik gelişmesi üzerinde önemli et­

142'nin yiiriü iıi kten kaidıniması Ti;kiye'nin demok­

kilerde bulunmuştur. Bu bunalım Batı Avrupa'da fa­

ratik gelişmesinin en önemli gündem maddeleri ara·

şizmin hızla yükselmesine ve yayılmasına uygun bir

'tiadır. Tirkiye işçi sınıfı yüzelli yıla yaklaşan sınıf mlj.. cadelesi ve özellikle son altmış yılda çeşitli biçimler­ de üen politik mücadelesi boyunca gerici güçlerin, bll'juvazinin en ağır baskılarına göğüs germiştir. yüz­ lerce, binlerce işçi sınıfı devrip1cisi bu mücadelede ha­ yatını yitinniş, işkenceden geçmiş, hapse atılmış, aç­ lığa, işsizliğe mahkum edilmiştir. Bütün bunlara rağ· men işçi sınrfımız ve bilimsel sosyalist hareket her ye­ ni aşamada daha zor görevferie karŞı karŞıya, fakat daha bilenmiş olarak bu mücadeleyi SÜ"di;müşti;. I ş­ çi sıorf. hareketi üzerine demokles kılıcı olarak konan 141 .., 142. maddelerin çemberini kırmak için de yo­ ğun bir mücadele verilmiştir. Bu kavgaya yüzlerce yi­ ğit yurtse"":f, ilerici, demokrat insan omuz vermiştir. 141 .., 142'Iere karşı _ilen mücadele başta işçi sını­ fımızın örgütlü gücüyle ve tüm anti-faşist, anti-emper­ yalist güçlerin eylem birliğiyle e'ieç başarıya ulaşa­ caktır.

ortam yaratmıştır. Diğer yandan, devlet yönlendirme­ sinin en az olduğu bir kapitalistleşmeri n yarattığı umutsuzlukların, tüm dünyada devletin ekonomiye ar­

de egemenliğini tek parti diktatörlÜğü biçiminde pe· kiştirmeye çalışan büyük burjuvazi, Avrupa'da yükse­ len faşizmin ideolojisine gitgide artan bir yakınlık duymaya başlamıştır. CHP'nin 1 935 yılında yapılan 4. Kurultay'ında devletçilik görüşlerine paralel olarak ",otoriter devlet�', "milli ideoloji", "sınıfsız cemiyet" fikirleri de ön plana çıkmıştır. Bu fikirleri en açık bi­ çimde dile getiren Genel Sekreter Recep Peker'in ltal· yan faşist ideolojisinden etkilendiği bili nmektedir.

tan ölçüde müdahale etme eğilimiyle birleşmesi Ti;ki­ ye'de "devletçilik" denen dönemin başlamasına ne· den olmuştur. Bu dönem değişik burjuvazi kesimleri­

SINIF ÇELIŞKILER! KESKlNLEŞIYOR

nin, ithalat-ihracat komisyoncularının, sanayicilerin, tiClret, tefeciJik, toprak ve taşırmu mülkiyetiyle ge­ çinen kasaba eşrafının, büyük toprak .sahiplerinin tek parti diktatörliiğü altında bütünleştiği bir dönem ol­ muştur. Her birinin eski kazanç yolları bir ölçüde de­ ğişse de, sonuç olarak bütün bu kesimler, çok daha bütünleşmiş bir büyük burjuvazinin. parçaları haline gelmişlerdir. Faşist Almanya .., ıtalya'dan yayılan otoriter devlet görüşleri 1930 sonrası Ti;kiye'sinde bu büyük burjuvazinin dünyagörü�nü oluşturmuştur.

FAŞIST ALMANYA'NIN TÜRKIYE üZERINDEKI PLANLARı

Büyük bunalım yılları ve onu izleyen "devletçi" dönemde sınıf çelişkileri alabildiğine keskinleşmiştir. "Devfetçilik" politikası emekçi kitleler üzerindeki sö­ mi;üyü daha da artırmıştır. Bu politikadan ya....-... nanlar, sadece, devlet yatırımları sayesinde ucuz ham­ madde ve girdi sağlayan sanayici kapitalistler, devfet ihaleleriyle zenginleşen parababaları, yoksul .., kiiçük köylülerden satın aldıkları malları en iyi fiyatlarla de\'­ lete satan tüccarlar ve büyük toprak sahipleri olmuş· t.... Bu dönemdeki hızlı sermaye birikiminin yükünü işçi sındı, emekçi köylüler, küçük ii'eticiler, geniş ça­ lışan yığınlar çekmiştir. Işçi sınıfının artan ve yoğunlaşan sÖfTÜ'üye karşı tepkisi grevier, direnişler biçiminde dile gelmiştir.

CUMHURJYET TARIHl ıŞÇı SıNıFıNA KARŞI TERöRLE BAŞLIYOR 141 ve 1 42. maddelerin TCK.na sokulduğu orta· ma bakmak bu maddelerin özünü kavramak için ya­ rarlı olacaktır. Cumhuriyet Ti;kiye'sinin burjuvazisi daha ilk günlerden başlayarak işçi sınıfı hareketine karşı SÜ"ek­ ii bir terör politikası uygulamıştır. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının 1921 yılında arkadan vurularak katı.,. dilmesinden sonra bilimsel sosyalist hareket üzerinde­ ki SÜ"eldi baskı .., tutuklama kampanyalarından ilki 1 923 yazında gerçeldeşmiştir. Ti;kiye Komünist Par­ tisi bu yıllarda yasa dışı ilan edilmiştir. 1 925'te Doğu' daki isyan bahane edilerek çıkardan Takrir·i Sükun Kanunu'nun işçi sınıfı hareketi ... ezmek için kullanıl­ masından soıva 1927'deyenidengeniş çaplı bir tutuk·

lama ve baskı hareketine girişiimiştir. 1929 ydının Mayıs ve Kasım aylarındaki tutuklamalardan sonra i i . Diinya Savaşı'na kadar her y ı l SÜ"ekli benzeri kampan­ yalar SÜ"di;ülmüştür.

Bu durumun nedenleri,., b...juvazirin, kı.rtuluş sav.ışındaki önder1iğinin yarattığı ilerici görünümü sö­

mürücii niteliğini giZlemek için başarıyla kullanmasın­

Ti;kiye'nin 1929-1930 sonrasında faşist Alman­ ya ile kurduğu ekonomik ilişkiler de faşist ideolojinin yaygınlaşması için uygun bir zemin yaratmıştır. Hit­ ler Almanya'sı Ti;kiye'yi silahlanma yarışında kı.jla­ nacağ ı hammadde ithalinin bir kaynağı ve Ortadoılu'

ya doılru kuracağı köprünün basamağı olarak görmüş­

M. 1 939'a kadar Ti;kiye'nin en büyük ticaret ortağ ı

Almanya olmuştur. 1 933'ten 1939', kadar Ti;k-AI· man mal alış verişi dört katına çıkmış, böylece Al­ manya Tii'kiye'nin Silttığ ı mallar için bir "satınalma" tekeli yaratmışlordır. Ti;kiye'nin dış ticaretinde faşist

Almanya'nın payı yüzde SO'ye kadar yükselmiştir. Faşist Almanya'nın Ti;kiye'nin ekonomik politi­ kasına müdahalesi Alman uzmanlarının Ti;kiye'ye

sundukları "ekonomik kalkırma" önerileriyle somut­ laşmaktadır. Tiikiye'deki Alman ekonomi uzmanları­

nın sayısı 1939'da 2000'i bulmuştur. Bu uzmanlar de­ miryolu, köprü, elektrik enerjisi santralı yapımında, makine ve büyük fabrika tesisterinin montajında çalış­

mışlardır. Bunlar arasında Dr. Max von der Porteos başbakanlık danışmanlığına bile getirilmiştir.

FAŞIST PROPAGANDA ANTIKOMüNIZM

VE

da """"ak gerekir. Bir yandan padişahlık kalıntılarına karŞı "dm'imci" bir ideolojiyi yaratmaya çalışan bur­ juvazi, diğer yandan sermaye birikimini hızlandırıp Yoılunlaştrmak için işçi .., emekçi kitlelerin taleple­ rine karŞı tahammülsüı bir politika izıemiştir.

1931 Aralık ayında Defterdar Tekstil Fabrikası, 1932 Mart ayında ızmir Tütün Deposu işçilef'inin grevief'i bu dönemin örnek direnişleri arasındadır. 1932 yıl� nın ilk altı ayında yalnız ıstanbul'da 18 grev yapıldığı, bunların lO'unun sosyalist militanların yönetiminde olduğu bilinmektedir. Bunu izleyen yıllarda tek parti iktidan bir yandan güdi;nlü sendikalarla işçi hareketi­ ni saptınmya çalışmış, diğer yandan işçi sınıfını �tr bir baskı altında tutmuştur. Bu yılların bilimsel sosya­ list hareket üzerinde de SÜ"ekli bir terör hareketinin SÜ"di;üldüğü yıllar olduğuna değinilmişti. Buna rağ­ men Istanbul, Adana, Samsun, Bursa, Ankar.ıgibi iller­ de işçi sınıfı içinde devrimci örgütlenme yolunda bazı adımlar atılmıştır. Tek parti iktidarını, 1936 yılında, faşist ıtalyan Ceza Kanunu'ndanaktarılan 1 4 1 .., 142. maddeleri TCK'na solunaya göti;en ortam işte budur.

1 4 1 ve 142 TCK'NDA ttalyan Ceza Kanunu'ndaki söz konusu maddeı .. 270

272. maddelerdi. ıtalya'da 1922'de iktidara

gelen faşizm 1926'ya kadar bütün siyasal parti ve sen­ dikaları kapatmış; 1926'da çıkarılan özel bi- kanunla önce bu partilerin yeniden kurulnwanı yilSaklamış; 193O'da hazırlanan Caa Kanunu'nun 270 .., 272.

Faşist Almanya Ti;kiye üzerindeki etkisini pro­ paganda araçlarıyla genişletmeyi de ihmal etmemiştir.

Alman propaganda uzmanlan Tli"kiye'deki basın için­ de yaYlıın ilişkiler geliştirmişlerdir. Bu arada çok sayı-

maddeleri ile de bu yasağı kalıcılaştırmıştı. 270 say.ı madde şöyleydi: "Her kim devfet topraklarında bir sosyal sınıfın diğer bir sosyal sınıf üzerinde eebren diktatörlüğünü kurmaya veya cebren bir sosyal sınıfı


ICILERI TEHDIT EDEN

ı 42'YE HAYIK! ortadan kaldırmaya veya her ne şekilde olursa olsun devletin ekonomik ve sosyal yerleşmiş düzenini ceb­ ren yıkmaya yönelmiş cemiyetler kurar, teşvik eder, yönetir ve düzenlerse beş seneden on iki seneye kadar hapis Cezası ile cezalandırılır." IUlya'da faşizm yıkıla·

na dek bu maddelerden4030 kişi mahküm edildi, top­ lam olarak 23000 yıl ceza verildi. Ceza Kanunu'yla il· gili Bakanlık raporu 270

ve

272. maddelerin gerekçe·

sini şöyle yazıyordu: .. o" sÖZ konusu hükümler faşist devletin şahsiyetinin korunması yönünden temel bir unsur teşkil etmektedir." TCK 'nun yürii"lüğe girdiği 1 Temmuz 1 926'dan 23 Haziran 1 936'ya kadar sola, sosyalist harekete kar· Şı hep değişik maddeler uygulanmıştı. 23 Haziran 1936'da 303S sayılı yasayla TCK'na sokulan 1 4 1 ve 142. maddelerle birlikte gerici burjuva iktidarları işçi sınıfı hareketine, i lerici, demokratik güçlere karŞı sü­ rekli bir silah elde etmişlerdir. 141 ve 1 42'nin içeriği 270 ve 272. ın;lddelerin içeriğiyle nerdeyse tıpatıp aynıdır. 1936 aynı zamanda yeri çıkarılan Iş Kanunu ile greY ve sendikalaşma"ı" yasaklandığı yıl olmuştur.

1 4 1 ve 1 42 DAHA DA ACIRLAŞTlRJLlYOR

141 ve 142.

maddeler 1936'dan 1 9 5 1 'e kadar

dört kez değiştirilmiştir. I l k değişiklik 16 Temmuz 1 935'de 3531 sayılı yasayla yapılmıştır. Bu değişik· likle, ıtalyan Ceza Kanunu'ndaki 270. maddesinde yer alan "cebir unsuru", yani suç sayılan fiili" şiddet kullanılarak işlenmesi şartı kaldırılmıştır.

Böylece

141 ve 1 42 faşist IUlyan Ceza Kanunu'ndakinden de geniş bir kapsama kavuşturulmuştur. Bu değişiklik "Harp Okulu" ve "Yavuz Gemisi" olayları dolayısıyle başlatılan antikomürist kampanyanın yarattığı ortam· da gerçekleştirilmiştir. Aynı yıl çıkarılan Cemiyetler Kanunu ile "smıf esasına veya adına" dayanan cemi· yetler de yasa�nmışt... I S- Haziran 1946'da 141 ve 1 42'de yapılan ikind değişiklik ise görünüşte sınıf partilerinin kııuluşuna olanak vermektedir. 1 946'da "çok parti li" rejime ge­ çiş hareketi başlamış, bu arada sınıf esasına dayanan cemiyet kurma yasağ ı da kaldırdmışıı. fakat 1 4 1 ve 1 42'de yapılan ilgili değişiklik maddelerin özünü de­ ğiştirmemiş, hatta maddelerdeki ceza tavanını yükselt­ miştir. Kaldı ki aynı yıl kurulan Tirkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi ve Türkiye Sosyalist Partisi ile onlann eğilimindeki ilerici sendikalar 16 Aralık'ta sıkıyönetim kararıyla kapatılmış ve yeni bir tutukla­ ma kampanyası başlamıştır. 141 ve 142'ye 1946'da eklenen fıkra 16 Haziran 1949'da yapılan değişiklikle çıkarılmış ve maddeler daha da ağırlaştırılmıştır. Yapılan bu değişikliklerin gerekçesinde "son zamanlarda komünistlik propagan­ da ve cereyanlarının dikkati çekecek bir mahiyet aldı­ ğ ından" söz edilmesi, iktidarın bilimsel sosyalist hare­ ketin o yıllardaki gelişmesinden, "Türkiye Gençler Derneğ i " , " i stanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği" gibi örgütlerin güçlenmesinden telaşa kapıldığını gös­ temıektedir. Ayrıca bu degişiklik Tli'"kiye'nin N ATO içine girebilmek için antisovyetizmi alabildiğine hız­ landırd ığı, Tli'"kiye'ye yapılan Amerikan yardımının

artırıldığı günler i n h(.·rnen ertesine raslam ışt ır. 141 ve 142. maddeler bugünkü biçimlerini 3 Ara· iık 195 1 'de 5844 sayılı yasayla yapılan dördüncü de­

ğişiklikle almıştır. Bu, aynı yıl i l a'"i ci l ere so�ya listlerc karşı açılan

en

ve

bil imsel

geniş terör ve tutuklama

kJmpanyasının hemen ertesinde olmdktadır. Yapılan dcAi�ikli"'lerin bu terür kampanyasıyla i lgisi çok ,L� ık· I ır Örn�in 1 4 1 ve 142'de ıanımlanan suçun yüksek ü).:rNltm kurumlarında işlenmesi ağırlatıcı tıeden sa· yılml$ıır

Bu hukum üniversi ıelcrdeki demokra ı

yali,ı ..ydınl.. rı,

I.ul"

jYlGO

gihi k uru luş la r ı hedef a l

sos­

�k.

Yine c;R44 Sdy ıl ı y,uoıyla, tanımlanan o;uçun

Vllrl dl'lındd o.ıhı i$lenme..i yas.akl,mmak ıadır . Bu da

lCJ.l')"ıI,1 PJri,'lc k uru la n i k.,.i i ön TOrkler 1 eşkll,HI gi·

bi örgütleri tehdit etmektedir. Yine son değişiklikle, 1 4 1 . maddeye, suç sayılan örgütlerin üyelerinin arka­ daşlarını ihbar etmelerini hafifletici neden sayan bir fıkra eklenmiştir. Bu hüküm de blSjuvazinin, polisin ilericileri, bilimsel sosyalistleri ezmek için ne iğrenç yollan başvurmayı düşündüğürii ve başvurduğunu

nışmasmı tehdit etmektedir. Işçi smrfımlZın bilimsel sosyalist partisi TIp tehdit altında tutıjınakud ... Bur· juvazi yine bu maddelere dayanarak Tii"kiye'de komü­ nist partisi k ...ulması üzerindeki yasağı sii"dii"ebilmek· te (Siyasi Partiler Kanunu, madde 106). bu

yasağı an­

tikomünist propagandası için kullanmaktadır.

göstermektedir. 141 ve 1 42'nin son biçimini aldığı 1951 yılı Tür·

1 4 1 ve 1 42'LERE KARŞI I LERJ!

kiye'nin dış politikasındaki gerici, antikomünist çizgi· nin kesin olarak tescil edildiği yıl olmuşwr. Tirkiye'

Tii"kiye'de demokratikleşme mücadelesinin ;'ğ·

nin NATO'ya katılmasıyla ilgili Protokol'ün Londra'

lam güvencelere bağlanabilmesi, gerici, faşist güçlerin

da imzalanmasın ın tarihi 17 Ekim 1951 'dir. Yine 1951 yılı Kasım ayı Tli'"kiye-SSC8 ilişkilerinin sert notalarla en kötü durumuna geldiği ay olmuştur.

saldınsının püskii'tülebilmesi için 141 ve 142. madde· lerin yürürlükten kaldırılması zorunludur. Bu madde­ ler başta işçi sınrfının ve diğer emekçi kitld�in ör­ gütlü gücü ve eylem birliğiyle ortadan kaldırılacaktır.

1 4 1 ve 1 4 2 DEMOKRASIYI TEHDIT EDIYOR

Bu kapsam içinde işçi sınıfı hareketi üzerindeki tehdi· di sürdüren bütün yasaklamalar sona erdirilecektir. Tir· kiye Işçi Partisi ı. Büyük Kongresi'nde bu hedefleri

141 ve 1 42. maddeler 1936 yıluıdan bu yana il .. riciler, demokratlar, bilimsel sosyalistler üzerinde sü­ rekli bir tehdit oluşturmaktadır. Soğuk savaş yılların­ da bu maddelerin uygulanması daha da ağırlaştırılmış, işbirlikçi iktidarın baskıları 1960'a kadar şiddetinden hiç bir şey yitirmemiştir. 141 v� 142'nin uygulanması 1 96 1 Anayasa'sından sonra demokratik hareketin iler· lemesiyle ve sosyalist hareketi n gelişip güçlenmesiyle sın ı rlanabi l mişti r. Bilimsel sosyalizmi programının ve po lit i ka sı nı n esası alan ni-kiye Işçi Partisj'nin bu ni­ teliği sirekl i olarak yüksclmiş, Tip ülkenin politik ya· şamında reddedilemeyen bir güç haline gelmiştir. Bi­ l imsel sosyalizmi

öğ reten

yayınlar Türkçeye çevril­

miştir. 12 Mart döneminde yine 1 4 1

ve

142. maddcle­

re sığınılarak sosyalist harekete, ilericilere karşı enağır

baskılar canlandırılmıştır. Fakat 141

ve

142'nin uygu·

Ia n mas ınd aki gedik kapat ılamaınıştır. 1975'te kurulan Tli"'kiye işçi Partisi 'nin sli"'ekli gelişip güçlenmesi, bi·

limsel sosyalizmin durmadan yaygınlaşması, işçi sını· fırxfaki entcrn.ısyonalisı bilincin yükselmesi 141

ve

142'nin gittikçe zayıfladığının kanıtlarıd ..lar. Fakat bu maddelere day.tnar.ık sürdürülen anti·

komu ni st propaganda ve uygul ,ı ma durınamıştır. Bu

ımddeler i ç i sınıfıınııı, onun bdğımsıı politik örgüt· lenmc�ini , enıernasyon.tlisı bilinçlenmesini ve ddya·

Karar haline getirmiştir. Ayrıca 141 ve 142 TCK'ndan kesin olarak silinip atılana kadar bu maddel�in uygu· lama alanının daraltılması, etkisizleştirilmesi mücade­ lesi de durmayacaktır. Dünyada bu mücadelenin tq,şa­ rılı örnekleri vardır. Örneğin ıtalya'da faşizmin yıkıı· masından sonra 270 ve 272. maddeler yii"ii"lükten kalkmamış, fakat işçi sınıfına karşı uygulanamaı hale gelmiştir. Faşist 141 ve 142. maddelere karşı mücadelede bugün tüm demokratik güçl�e önemli görevl� düş­ mektedir. Bu rrticadele parlamento aritmetiğine bıra­ kıldıkça başarıya ulaşılması olanaksızdır. Sayısal du­ rum ne olursa olsun, gerici güçlerin PMlamentodaki direnişi ancak işçi sınıfının, emekçi kitlelerin PMla­ mentp dışındaki mücadelesiyle yenilebilir. Bilimsel sosyalist hareket 141 ve 1 42'Iere karşı, işçi sınıfı hareketi üzerindeki bütün tehditlere karŞı

mücadelesini her koşulda sürdürecektir. Bu mücadele­ de temel güç kitlelerin örgütlü gücüdli". fakat tutarlı

demokrasi yolunda atılan her adımın savunucusu da bilimsel sosyalist hareket ola ca kt ı r. Bilimsel sosyalist­ ler politik demokratikleşme, gerici, faşist güçlerin sal· dırısını yenme yolundaki hedefler etrafında en geniş

güçlerin birliğini sağlamaktan vazgeçmeyeceklerthr 141 ve 1 42'Iere karşı ileri!


SSK Genel Kurulundan önce

SSK �ALIŞANLARI

BÖLüNEMEZ

Her yıl Haziran ayında Sosyal Sigor­ talar Kurumu genel kurulu toplanır. Bu toplant�arın 32 ncisi bugünlerde topla­ nacak. Bu YlZl toplantının başlamasın­ dan öna'! yazılımştır. Sosyal Sigortalar Kurumu genel kuru­ lunun 32 ndsi hakkında söylenebilecek­ Jer, geçmiş genel kuruııania söylenmiş olanlardan rarklı olmayacak. Yani genel kurulun yapılmasından sonra da yazıl­ mış olsaydı, yazılacak olanlar yazdıld... nmızdan rarklı olmayacaktı. Farklı olmayış sadece S.SK. genel kuruUarına özgü bir olay d�1. S.S.K. nın her işlemi için geçerli. Bir zamanlar bu kurumun ismi Işçi SlgorWarı Kuru­ .... idi. De�lştirildi Sosyal SigorWar ya­ p�dı. De�şildik sadece isimde kaldı, öz d�işmedi d�lştirilemez de. Bu ...denle S_S.K. ge...1 kuruUarm­ dan, bir olayın yıl dönümü gibi söz et­ mekten başka bi şey söylenemez. Esa­ ıon, genel anlamda genel kurul kuralları da burada işlemiyor. Yap�abilecek olan tabloyu genel olarak hatırlatmak, bu tablonun içinden biriki bölümü ön pla­ na Çıkararak biraz daba aynnt�ı olarak anlatmaktır.

GENEL TABLO S.S.K. ge...1 kurum eskiden çalışma bakanlıtırun, kurulduktan bu yana ise Sosyal Gü.. nlik Bakanının Ç�nsı ile toplaruyor. Genel kurula ç�ruan üç ke­ sim var. Birind kesim işverenler. ışveren kesiminden genel kuru la katılacak dele­ geler Türkiye Işveren Sendikalan Konre­ derasyonunca belirleniyor. Bu belirleme­ de şu ya da bu ismin olması hiç önemli d�1. lkincl kesim, yüksek öRrenim kurum­ lanyla ilgiU bakanlık delegeleri. Bu dele­ gelerin genel kurulda varlıklannın bisse­ dlldi�i söylenemez. Uçüncü kesim işçi delegeleri. Bugüne kadar işçi kesimi delegelerinin genel ku­ ruUara Ç�ruışı yasada beUrlenen kurala aykın. BugülM! kadar S.S .K. genel kurul­ larına hep 'I\irk-Iş'den delege istenmiş. Bu nedenle S.S.K. genel kuruUarında iş­ çilerin temsil edilmiş olduRunu söyle­ mek mümkün deRi!. Yapılmakta olan ge­ nel kurula ç�rı MC'U Sosyal Güvenlik BakalUnca yapılmış olduRundan 32nci genel kurulda işçilerin temslili mümkün olmadı. Bundan sonra ne olacaA:ınl ise buglinden kestiımek zor.

GENEL KURULUN I ŞLEVI 32 nci kez toplanacak kurulun adı genel kuruL. Ama kurumun Işleyişine Dlşldn yetldsi olmayan bir genel kurul. Genel kuruUann hiç bır "genel kuralı" bu genel kurullar Için geçerli d�il. Bu nedenle yetld.1z olan S.S.K. genel kurul­ ları Için "�lama duvan" deyimi kulla­ n�ştı. Bu deyim S.s.K. genel kurulla­ nnı en ıyı yansıtan deyimdir. S.s.K. yönetimi ıçın genel kurulun �r tek yetldsi var. Bu yetki S.S.K. mü· dürler kuruluna iki işveren, Ud de Işçi temsilcisi seçmek. Seçmek Işlemi bile Renel kurul " kuraUanna" uyguyor. Iki işveren temsUclsinl genel kurula katıjan Işveren delegeleri. ild Işçi temsilcisini ise YVRVYVŞ - 28 HAZIRAN 1977 - l A

Maliye Bakanııg,DIn da S.s.K. ya 4 milyar 465 milyon lira borçlu oldu�unu görüyoruz. Bu miklar devletin S.S.K.ya yüklediei bir kamburdur. Devleı, Askeri fabrikalar tekaül ve muavenel sandıeı ile Devlet Demiryollan Işçileri Emekli San­ dıe-ını S.S.K.ya devrelti. Borç ve aJacak­ lanyla birlikte. pevredilen sandıklann yükümıÜWIünü yerine getirebilmek için yaklaşık 4,5 milyar lira gerekiyor. Bunu S.S.K. karşılıyor. Yıllık % 5 raizli Lu\.an­ nı Maliye Bakanlı�ı 1983 yılına kadar ödeyecek. Bu kadar ucuz kredi ancak iş­ çilerin paraJanndan oluşan S.S.K.dan karşılanabilir.

ÇALIŞMA RAPORUNA GEÇIRILEMEYENLER

GEÇEN YıLKI SS K GENEL K UR ULU'NDAN BIR GORVNVM

genel kurula katılan işçi delegeleri seçi­ yor. Yani müdürler kurulu işveren ve işçi temsilcilerini S.S.K. genel kurulu seçmiyor. tki Işveren temsilcisini Türki­ ye İşveren Sendikalan Konfederasyonu (TıSK) atamış, iki Işçi temsilcisini de Türk-Iş atarnış oluyor. Türk-Iş'in bu gö­ re.. atadıRı Ekrem özkılıç ve Hasan öz­ güneş 25 yılı aşkın süredir bu görevdeler.

GENEL KURULUN DEGIŞMEYEN KARARLARı AU N ai U Erdem'in Çalışma BakalU oldu�u dönemde yapılan S.S.K. genel kurulunda söylediRi bir şey var. AU Nai­ U Erdem demişti ki, "işçi delegeleri si­ gortadan şikayetçi, işveren delegeleri si­ gortadan şikayetçi, hükümet yeLkiUsi olarak ben de sigortadan şlkayetçiyim .. " Aslında delegelerin S.S.K.dan şi ka­ yetleri yok. Ama özellikle işçilerin çok yolun şikayetleri var. Bunlan dile getir­ miş olmak gerekli, bunların üzerine gidi­ yormuş gibi görünmek gerekli. Bunun için genel kurulun gedikU Türk-Iş dele­ geleri bu görünümü venneye özen göste­ rirler. Geriye dönüp 10 genel kurulda söyle­ nenlere bakıldılında, hep aynı şeylerin söylenmiş oldu�u görülebilir. Görülebi­ lecek bir başka husus da komisyon ra­ porlarındaki birbirine benzerlik. öme­ Rln "teşkilat mevzuat komisyonu " adı altında bir komisyon kurulur her genel kurulda. S.8.K. teşkilat kanununun es­ kimiş olduRundan bahisle d�işt.irilmesi istenir ve dilekler sıralanır. Degtştirilme­ sı Istenilen teşldlaL kanunu 1246 yılında çıkanimış, o yıldan bu YhJ\8 ise bir kaç deRişiklik yapılmışLır. Yapılan d�işlk­ likler ise öz 'de de�iI. Daha do�rusu özde sennayeye kururnca verilen krediler art­ tırılmış. Sıyasal iktidann atadlRı genel müdürün sarf yetkisi 50 binden yan m milyona çıkarılmıştır. BIR BAŞKA KARAR VE UYGULAMA S.S.K. genel kurullarından birinde kururnda çalışanlann tümünün T.C.

Emekli Sandıgından çıkanlarak sigortah olması karan alınmıştı. Bu kararın haya­ ta geçirilmesi için hiç çaba hareanmadı. Aksine S.S.K. çalışanlannın örgüUü mü­ cadeleleri sonucu söke söke aldıkları toplu sözleşmeli-grevli sendika hakkının geri almrnas.& için oyunlar döndürüJdil 1975 yılının sonunda başlayıp 1976 yılı içinde sürdürülen oyunları YORUYUŞ okurları hatll'larlar. Yıllarca verilen müca­ dele sonucu kazanılan haklar bir kalem­ de ortadan kaldınımaya, işçiler dilekçeli memur yapılmaya çalışılmıştı. Binlerce Sosyal-ış üyesi işçi işten çıkanlmış, son­ ra memur olarak yeniden işe alınmıştı. Bu işlemler, yürürlükteki yasalara göre suçtu. Ama işlemler MC döneminde ya­ pılmıştı. MC dönemi ise yönetimltırin binlerce suç işledi�i kanlı ve karanlık bir dönem olarak tarihe geçti�i bir dönem­ dir. Bu donemde S.S.K. genel kurulunun aldıgı bir karar da pek çok örnekleri gibi uygulanmak bir yana, tamamen tersi iş­ leme sokulmuştur. Hu işlemden sonra 1976 yılırun yine haziran ayında toplanan S.8.K. genel kurulu karannın tersini yapan S.S.K. yö­ netiminden hesap sonnamıştıı. Oysa ge­ nel kurullar hesap sorar. S.S.K. genel ku­ n.ıoııı genel kurul deAiI ki, hesap sorsun.

ÇALIŞMA RAPORUNDAN RAKAMLAR Çalışma raporundakl rakamlara göre 1976 y�ı kadrolarında 3.831 artıŞ var. Bu kadroların MC döneminde her kuru­ luşta oldu�u gibi partlzanca dolduruldu­ lunu söylemeye gerek yok. Işverenlerin sigortaya borçlan 4 mil­ yar liradan 5 mılyar liraya yükselmiş. İşverenlerin sigortaya borcu demek, işçi­ lerin ücretlerinden kesilen sigorta pirim­ lerinin sigortaya yatınlmayank kullanı)­ mlSl demektir. Yani işçilerin patronlara açtı41 düşük (aizli kredi miktan 4 milyar liradan 5 milyar liraya yükselmiştir. ışçiler yalnız patronlanna mı kredi açıyor? SS.K. eliyle devletede kredi açı­ yor. Ça1ışma raporundaki rakamlara gö­ re bu kredi 15 milyar liradan 24 milyar liraya çıkmış.

Çalışma raporunun ön sözünde dört satırlık bir paragraf var. Aynen şöyle: " Şimdi işçi-memur sorununun açık1�a kavuşmuş olması ve yapılan toplu sözleş­ melerle işçi statüsüodeki personele yeni maddi ve sosyal haklar tanınmış olması, persone imizin l sigortalılara daha iyi hiz· met etmesini saglayan önemli bir adım olarak belirlenebilir." önce burmaki bir yanlışııgı belirle­ mek gerekiyor. Yanlışlık işçi-memur s0rununun açıklı#a kavuşmanıış oldutu­ dur. Uerçi yenibir uygulama başlatılmış­ hr ama, bu sorunun açık1ıga kavuştu­ Runu göstennez. Raporu kaleme alanlar bu yanlışltAı kaSlU, olarak yapmışlardır. Bundan daha önemlisi bir takım ger­ çekler "yapılan toplu sözleşmelerle" de­ yiminin içinde saklı. Gerçekten birden çok toplu iş SÖZleşmesi yapılmıştır. Ya­ pılan sözleşmelerin sayısı 5. Yani 5 ayn sendika ile aynı sözleşme imzalandı. Oy­ sa bu sözleşmelerin 2 sendika ile imza­ Ianması gerekmekteydi, yasal olarak. S.S.K. yönetimi yasaları hiçe sayarak MC'nin AP 'Ii bakalU Ablum'un veıdi� emir gereei yasalar bir kez daha çiinen­ di ve 5 sendika ile toplu iş sözleşmesi imzalandı. 5 sendikanın 4 'ü büro kesi· minde, bir ıanesi sallık kesiminde. Sat­ lık kesimindeki Türk-Iş üyesi S�lık-Iş. Genel Başkanı Ankara'dan AP millelve­ kili seçildi. Büro kesiminde neden 4 ayn sendika ile aynı sözleşmeler imzalandı? Bu kesimde yetkili tek sendika Sos­ yal-Iş. Sosyai·lş DISK üyesi ve S.S.K .da etken. Bu etkenligin kınlması gerekiyor. Sosyal-Iş'in dışında hiçbir sendika, S.S.K.nın işyerlerinde çalışanların ço­ RunluRunu üye kaydederek toplu iş söz­ leşmesi yapma yetkisi alamıyor. Ama SS.K. yönetimi bakanın emri ile yetkisi ve üyesi bulunmayan sendika· larla da toplu iş sözleşmesi yaparak onların S.S.K.da lutunmalarmı sallama­ ya çalışıyor. Amaçlanan Sosyal-I ş'in etkinlilini kırmak. Yani S.S.K. işçileri bölüornek isteniyor. Işçiler bölüoünce ekonomik­ demokratik mücadele zayıflayacak. Gi­ derek Sosyol-Iş S.S.K. da eLkenli�ini kaybedecek. Bu oyuna S.S.K. işçileri gelmeyecek. üsıelik Sosyal. lş, bu oyunlan bozacak güce sahip. Zorlama sendikalann Kurum· da dün oldueu gibi bugünde üyeleri yok. Yann da Olmayacak. Tiin büro işçileri Sosyal-Iş 'in üyeleri.


Bulgaristan Sanayi Sergisi

Bulgaristan Bulgaristan'a Bulgaristan

SOSYALiST üRETi MiN GüCü

tanımak

sanayıını gitmek

sanayi

zorunlu

için

değil.

sergisi Bulgaristan

sanayiini bütün yönleriyle tanıuyor. Her yıl bir başka ülkede açılan bu sergi bu yıl da Türkiye'de.

Bulgaristan ilk kez Türkiye'de böyle­

sine boyutlara sahip bir Sanayi Sergisi

açıyor. Daha önce gene Bulgaristan ta­

rafından ülkemizde açılan sergi BulgM yetkililer taraflıdan bugün Spor ve Sergi

sarayında açılan sergini" çok küçik bir kopyası olarak nitelendiriliyor.

OTOMASVONUN ULAŞTICı BOYUTLAR i

Bulgaristan sanayi üretimi 1939 yılına oranla SS kat artmış durumda. Makine ve metal işleme sanayii ise 787 kat geliş.

miş. Sergi"i" de en fazla ilgi çeken bölü­

mü makine yapımına ilişkin. Otomatik ve yarı otomatik tezgahlar otomasyonun

ulaştığı akıı aJmaz boyutlarını gösteri­ yor. Diğer sosyalist ülkeler gibi Bulgaris­ tan'da sosyalizmin maddi ve teknik te­ melini geliştirmek açısıooan otomasyo­

na büyük önem veriyor.Otomasyon eme­ ğin verimliliğini arttınnadaki temel et­ men olarak ele alınıyor. Bunu sergi nin bütünlüğünde de görmek olanaklı. Sergide teşhir edilen otomatik torna­

OTOMASYONDA ILERI ADIMLAR Bulgaristan elektronik dalını bilimsel lerinden birisi olarak görüyor. Otomas­

ginin

mükermıel biçimde yapılmış. Serginin

safeyi sergiliyor.

birisi olarak da bu alanda planlı bir çaba

tornalara oranla

içerisinde. Serg;de sanayide 300.000 iş­

emek verimliliğini dört katına kadar ço­

lem gören bi lgisayarların yanısıra, mini

ğallabiliyor. Yetkililer sergide gösterile­

bilgisayarlardan elektronik hesap maki­

geleneksel

meyen özel amaçlı tezgahlar ile verimli­ liğin daha da arttığını belirtiyorlar.

Program denetimi i bazı tezgahı" Bul­

garistan teknolojisinin ürünü J�azılan da _ Fransız ya da J apon lisanslarıyla, teknik bilgi bu ülkelerden satın alınarak üreti Ii­ yar. Vetki liler bilimsel ve teknik devri· min ulaştığı mesafa göz önüne alınınca

bunun kaçınılmaz olduğunu belirtiyor­ lar. Ancak ardından hemen bu makinele­

tüm

yon un geliştirilmesinin ön koşullarından

çözümlemede, otomatikleştinnede kat­ tezgahları

almış. Serg;

yönleriyle sosyalist Bulgaristan'ın bilim

ve teknolojik devrimin en parlak simge­

ettiği mesafeyi sergiliyor. OtOO1at torna

dekoratörten görev

7 bin metre karelik alanı kapsıyor. Ser­

lar Bulgaristan'ın mltıendislik açısından

son derece önemli yükleme sorununu da

4 bini kapalı 3 bini açık olmak üzere

düzenlenişi,

ürmlerin

sunuluşu

düzenımişinde Bulgaristan'ın önde gelen

ve teknik alanında katettiği önemli me­

nelerine kadar her alanda üriiıler sergile­ niyor. Belirtildiğine göre Bulgaristan in­ san başına bilgisayar ihracatında dünya­ da birinci sırayı oluştunnakta. Telefon

santralleri, radyotelefonlar,

televizyonlar teypler sergiyi dolaşanların dikkatlerini çekecek ölçüde gelişmiş du·

rumda. Gelişmişliğin yanısıra fiyadar­

daki ucuzluk da dikkati çekiyor.

ÖTEKI SANAvi DALLARı

rin en ufak parçasına kadar Bulgaristan' da yapıldığını da ekliyorlar. Bilimsel ye teknolojik devrimin ulaş­ tığı boyutlar tek tek tezgahların ötesin­

Sergi nin hemen giriş bölümünde Sov­ yeder Birliği 'nin yard ımı ile kurulmuş

de teknolojik hatların, üretim dizi Ileri­

olan büyük petro-kimya kompleksinin

nin otomatikleşmesini de zorunlu kılı­

ürirıleıi bulunuyor. Bu üriiı ler arasında

yor. Öte yandan fabrika içi taşımacılık,

deterjanları, çamaşır sulan"ı, kimyasal

ve depolama işlerinin otomatikleştiril­

gübreleri, otomobil lastiklerini ve i laçları

mesi, yük kaldınna ve taşıma makinala·

saymak olanakl ı . Vetkililer büyük boy

rının geliştirilmesi verimliliğin artmasın­

bir deterjan kutusunun Bulgaristan'da

da önde gelen unsurlar. Ve sosyalist Bul·

dört liraya satıldığını belirtiyorlar. Tür­

garistan bu yolda da önemli adımlar at­

kiye'ye göre çok ucuz. Ote yandan kim·

mış durumda. Yük kaldınna makinaları üretiminde ise Bulgaristan dünyanın en başta gelen ülkelerinden birisi. Sergide gösterilen "Balkanc,," marka yük kal· dırma-taş ıma makine leri Türkiye'de de

ya sanayiinde Bulgaristan, üretim hacmi­ nin 1980 y ılında 1975'e oranla 1.8 kat artmasını da planlamış durumda. Hafif sanayi ürı;,leri ve gıda maddele­ ri serginin önemli bir başka bölümünü

Bulgaristan lisamıyla imal ediliyor.

oluşturuyor. Bulgaristan'da ağır sanayi­

UZMANLAŞıLAN SANAVI DAlı

Son yıllarda da bu alanda yapılan yatı­

Bulgaristan elektronik ve elektrotek­

nik sanayiinde uzmanlaşmış bir ülke.

Sanayii ürünleri nin % 1 1 kadarını, ihra­ cat., ise % 1S'den çoğunu elektronik ve elektroteknik sanayi ürmleri oluştu­ ruyor. Sanayi sergisinde bu alanda uz­ manlaşmanın ulaştığı boyutlar da izIeni­

yor.

BALKANCAR YUK TAŞIMA·KALDIRMA MAKINALARı

ye tanınan öncelik, hafif sanayinin geliş­ mesi açısından gerekli temeli sağlıyor. rımların artırıldığı belirti liyor. Sergide kumaşlardan, hazır giyim eşyalarına, si­ nkat a-iinleıinden, deri eşyalara kadar çeşitli hafif sanayi ürünleri bulunuyor. Son yıllarda Bulgaristan'da niteliğin ya· nısıra görüıüme büyük özen gösteri Idiği izlenebi liyor.

Istanbul Spor ve Sergi Sarayını adeta yeni

SANIYEDE 300 nIN IŞLEM

baştan düzen leyen sanayi sergisi

YURUYUŞ · 28 HAZIRAN 1 9 77 · i i


ıSRAIL 'DB BJlPERYALlZM VE SIYONIZME KARŞI GtlCLERIN BIRLICI SACLANMALıDıR

i SRAi L 'O E S iYON i ZM E VE E MPE RYAL IZM E KAR Ş I G üÇL E R t N B i R L I G I �-----

.. --------�

ısrail'de son genel seçimler sonucunda yıllardan beri iktidarda olan lıçi Partisi kesin bir yenilgiye uğramış, buna karşılık sağcı Likud Partisi iktidara gelmişti. Seçimlerin bir başka önemli sonutu ise ısrail Komiiıist Partisi'nin ve onun inisiyatifiyle oluşan Demokratik Cephe'nin önemli bir başarı sağlama­ "ydı. Seçimler sonrasııda ısrail Komünist Partisi Genel Sekreteri Meir Vilner ·Fr.LI1SIz Komiiıist Partisi Haftalık Merkez Yayın Organı "FranceNouvelle" in sorularını yanıtladı. Aşağıda Meir Yilner'le yapılan konuşmayı sunuyoruz.

�-----

.. --------�

1) Işçi Partili'nin _çimlerde yenilgiye ulramClJnI IUUfI dele,.kndiriyorıunuz'

demiştim: " Sizin !mIı h sömürgeleştirme politikaruz Araplar Için Itenlm tamamen

* Bu yenilginin bır yanda gerçek ne·

denled ... diRer yanda bunlan gizleyen yüzeyael nedenleıl vardu.

Temelde aeçmenler Işçi Partisi 'nin bütün politikasmm başarısızlıRml ceza.

\andıntuşlardu. Bu partinin gizli IIbaklara ...

FIlisön·

Hlerin ulusal bır devlet kurma baklanıun reddine dayanan polltika.sı, banşa yöne· lik !ün çabalaruı boşa çıkmasına, ıSrail' in uluslararası palanda tamamen tecrit edilmesine ve 1973 Ekim savaşı trajedi· sine yol açmıştu. yenı bir savaş telılikesi Iwşısındaki sürekli geıltim, yedeklık süresinin uzatıı· ması ... Işgal edilen topraklarda ki azgın bir baskı bunun sonucudur.

lçteki durum bütün bu olaylara baRh· dır. Dört yıldan bu yana süregelen yıllık

yüzde 40'lık ennasyon orarunın temel nedeni çok büyük miktarlara ulaşan as­ keri hareaınalardır. Bütçenin üçte ikisi şu ya da bu şekil· de savunmaya aynlmış durumdadu. Si·

lah alırru borçlarmı karşılamak üzere ay·

rılan çok önemli miktarlara <aRmen (bütçenin yüzde 2S'i) dış borçlar art­ maktadır.

Bu durumun düzeltilmesi amacıyla Işçi Partisi'nln IzlediRi politika ftyatla­ nn yükseltilmesi, gerçek ücretlerin ve batta bazı durumlarda DOminal ücretler azaltılması ve vergilerin artınıması OL· muştur.

Bütiin bunlar, geniş ölçüde hüküme·

tin ülke sorunlaruıı çözemeyeceRlne i· nanmaya başlayan halkta belirli bir hoş· nutsuzluRa yol açmıştır.

Bu çerçevede de aaR doRaI olarak "sosyalist" hükümete karşı saldınlarou

aerUeştlrrııiştlr.

Oylama öncesinde yapılan bir televiz· yon programında Beg\n Per.. 'e ,öyle

YtlRtlYtlŞ·· 28 HAZIRAN 1977 - 12

Uhak politikamdan daha razla kabul edi·

lebilir deRildir."

'tl Seçim .onuçlon eıkiden Işçi Partili çeureande oluşan koalisyonlar tablo.u­ nu bozmaJda ve artık Likud 'un çeuresin­ de oluşacak koalisyonlara olanak mnı­ maktadIT...

Bunun içindir ki biz Likud'un yöne· timindeki bir rejime karşı olan tünı güç. lerin toplanması hedeftnl koyuyoruz.

'tt Otorite m bir sola hükümet ısrail'i içinde bulundulu bUMiımdan çıkarabi· Ur nu', ABD'NIN

TUTUMU

* Tam tersine saacı bir hükümet savaş· Çı bir politika IzleyeceRi için ekonomik

ve askeri durumu olsa olsa daha da

aeır­

laştıru. Oysa, daha önce söylediRim gibi

ısrail'de berşey savaş ya da barışa baRh. dır. . Begin ise aelenerinden daha tebl,ikeli bir barış sabotajcısıdır. Orta DoRu soru·

nunun çözümü daha da güçleşecektir.

Gerçekten daha öncekiler gibi Begin hükümeti de ekonomik ve askeri Ameri· kan desteRI sayesinde ayakta kIIabiUr.

'tt Begin üzerinde bir AmeralUn bcı.skı&ı söz konuau olabilir mi'

* "Bwı" deyimi belirsiz hatta yanlış SACA KAYMA

bir deyimdir. çünkü olgular ortadadır: Amerikan yönetimi, ısrail yöneticileri·

* Likud'un ısrail 'In temel politik gücü

nin her bakımdan emperyalizmin genel çıkarlanna uymayan bir banş çözümün­ den kaçmabilmesini &allayabilmek için

haline gelmesi olgusu aaRa doRru ciddi

bir kaymadır. Savaş tehlikesi daha da

artmıştır.

Begin 'In Ilk politik eylemi, işgal altın· daki Batı Şeria'daki Karr Kaddurn'a gi. derek, bu bölgede en urak toprak taviz! vermeyecetini, buralann "vatarumız" olduRunu açıklamak olmuştur. Amerikalılar yıllıır boyu Işçi Partisi'

nin barışı sabote etmesine izin verdiler,

Sonuçta iae Beg\n Iktidara gelmişıır ve

on yıllık Işgal ve gerilim boyunca doRan olanaklan kendi IIhakçl amaçları için

kullanmak Istemektedir. Bu, dünyadaki ... hatta Yakın DoRu'daki gerçek duru·

ma sırt çeviren bır politikadır.

Bu yönelim ısrail halkının gerçek Çı'

karlarma aykırıdır. Yalnızca savaş tehli· kesi ciddileşmekle kalmamış,ayru za­ manda da ıSrail'deki Arap halkı üzerin· deki baskı, işçi sırurına saldırılar ve Işsiz·

Ilk de buna baRh olarak önüne geçllmek

biçimde aRırbşmıştır. Burada Işçi Parti·

si'nin Aliya (Yahudilerin ısrail'e göçü) nedeniyle uygulamaya koymaktan çe· kindiRI bır poııııka söz konusudur.

Degin gibi bır politikacınının, ıSrail i·

çin bu denli tehlikeli ve guç bir tarihsel

durumda Iktidara gelişi bir ölüm şakası· na, ıSrail halkına pahalıya malolahllecek blr �aJc.aya benzemektedir.

elinden geleni yapmıştır.

Gerçekte ise Arap topraklarının işga·

linden Mısır ya da diRer Arap ülkelerin·

den taviz koparabilmede yararlanma ko­ nusunda ortak bir irade söz konusudur.

q Begin 'in Arap topraklarını ilhok etme niyeti, Amerikan yanlısı Arap rejimierini kendi halklan karşısında giiç duruma dü­ şürerek bu oyunun bozulmcı.sına yol aç­ maz mı?

* Amerikan politikası fiilen geri tepen

bir silah gibi işleyebiUr. Begln'ln poUtI­

Ru 'dm Yahudller ......d. .. tenUeıln yoksul kesimlednde etkin olan "Siyah Panterler". üniversiteliler arasmda etkili sosyalist "sol" Arap Belediye Başkanlan BirliRi örgütünün başkarudır. Seçimler ertesinde "Demokralık Cephe"nin tüm yöneticileri olarak bır toplantı yaptık. ltıır.l"mızl sürdürme ... bu arada ükud'un yükaelmesinln önüne

geçebilmek için merkez! aendikll örgüt Hisatrut'ta yapılacak aeçlmlere doRru cepheyi mümkün olduRu kadar geniş'

letme karan aldık. KIMLERLE IŞBIRLICI

n Bu konuda ';yoniat oldulunu aÇı�ça ilan eden güçlerle de bir işbirlilini ö"lö­ rüyormusunuz ,

* Tüm Parti belgelerimiz, Kongre karar· larınıız bu konuda son derece açıktır.

Varolan ideolojik radılıklan aşan bir de·

mokraıık ve barıştan yana güçler cepbe·

sinden yanayız.

Bunun tam aksine bizimle bır işbirli· Ri gerçekleştirebilmek için bizden siyo­

nist olmanuzı ya da siyonist ideolojiyi benimsememizi isteyenler vardır, Ancak, şurası açıktır ki, bunu kabul edemeyiz.

q Gelecekle ilgili perspektifleriniz ne­ lerdir?

* Demokratik güçlerin cephesini geniş.

letmek, banşı saRlamak, demokratik ve sendikal özgürlükleri savunmak, ısrail'U ve işgal altmdaki topraklarda yaşayan

Araplara uygulanan baskıya kar.ıı müca· dele etmek için elimizden geleni yapaca· Rız.

Şimdi muhalerette bulunan Işçi Par· tisi 'nin ve onun iki ortaRının emekçile­

kasırun dış çerçeveden kopuk saRlam

rin taleplerini göz önüne alarak hükümet

söyledim.

re

q Genel olarak solun oleyhirw olan bir ortomda ısrail Komünist Partisi ve "Ba­ rış lle Eşitlik Için Demokratik Cephe" deki müttefikleri gelişme kaydettiler. ..

Perez'dir. Seçim yenilgisinin hemen er­

bir perspektlft oImad�lru da bunun için

* Şovenizm ve milltarlzmin yükseldiRI

bir durumda bızım elde ettlRimlz sonuç·

lar tek umut ışıeıdu. Ilk kez bütiin basın Arap seçmenler arasında olduRu gıbı Yahudi seçmenler arasında da ilerleme gösterdilımazi ka­ bul etmıştır. Bu mlz!n çinde ınIzIn

ilerlemenin nedenleri hem Parti' etkintiRinin ülkenin Iki cemaaıı i· de artması, hem de mütteftkleri· katlr.ılarıdır. Mütteftkledmlz, Do·

politikasına kar.ıı somut, ortak eylemle· olanak aaRlayacak yenı bir mant�ı

benimseyecelini umuyon.ız.

Ancak şurası kesindik ki Perez eski

tesinde, Komünist Partl'nin ."Cephe"

den sözetmeyi bilhassa unutmuştur- güç kazanmasanın "üzücü" oldueunu söyle·

miştir. Ancak Işçi Partisi Perez demek

deRiıdır. Bu partinin ve onun ild küçük

ortlRırun Içinde aeçlm öncesinde izi.. nen politikaya karşı çıkan namuslu mill· tanlar ve kadrolar mevcuttur. Politik durumun gereklerinin onlan ortak tehlike karşısında ısrail Komünist

ParUsi ve Demokratik Cephe Ile bır Iş· blrliRlne yöneltmesini dlllyoruz.


;f���,:,_m_on_w_ea_'t_h_G Ü�lE Y AFRİKA 'DAK İ ıRKÇı REJİMLER K/�lA�lDI

..

Ingiliz muslar TopluIuRu (Cornmon· w.alth) yinnlbirinci zim!sl Haziran ayı· nın ikinci haftasmda Londra'da yapıldı. Bu zim!ye topluluk üy.sl otuzdört üi· kenin d.l.g.l.ri kat�dı. Devlet Başkanı Idi Amin'in Ingiltere'y. girmesi yasakla· nan Uganda ve kısa süre önce bir hükü­ met darbesine sahne olan Seyşel adalan zine toplantlSIna katıtmıyordu . Commonwealthin kuruluşu 1867'de Kanada'nın İngiliz dominyonu oluşuyla başlıyor. Yani Topluluk 110 y�lık bir geçmişe sahip. Ancak öıgütün bugünkü görünümüne kavuşması İngiliz kapitaliz­ minin tekelci aşamaya giımesi ve daha sonra yapısal bunalımlarla kökünden sar· sıtmaya b�lam8Slyta gerçekleşiyor. 1926 �mda yap�an imparatorluk kon· (eransında Commonwealth şöyle tanım­ laruyordu: ".şit statüye sahip, iç lşl.ri konusunda IıIr1Od.riııe baRwiııolmayan, ancak Ingiliz Tabtı'na ortak bir ball�ı. im ... (Öııii!ü olarak Ingiliz ulu.1ar top-

luluAundan olmanın bırıeştlrellRi öterk cemaatietin İngiliz Jmparatorluitu çer­ çevesindeki birliAi". Bundan elli yıl ön­ ce yani dünya ölçüsünde ezilen uluslar dış ve iç sömürü boyundurueuna karşı henüz etkin bir mücadele içine girme­ mişken bile İngiliz emperyalizmi iyice keskinleşen iç çelişkilerinden dolayı es­ kiden Imparatorlu�un do�al bir parça· sını oluşturan ülkelere bile özerk bir sta· tü tarumak zorunda kalıyordu. 1931 'de kabul edilen Westminster Statüsü 1926 'd. yapıian tanı�amayı benimsiyon ve 1947 'd.ki .ski Ingiliz sö· mürgelerinin birbiri ardından bltımslZ­ Iıj!a kavuşmasıyla bu yeni Devl.tler In· giliz Uluslar Toplulu�u 'na tam üye oima hakkını .Id. ediyorlardL Daba soıwı üç üik. topluluk ÜY.li�ind.n ç.kildikl.rini açıkladılar. Bunlar, Güney Afrika Cum· huriyeti, Pakistan ve İrlanda Cumhuri­ y.U idi. BUjünkii statü g.r�nce Ingiliz Krali·

EJlPERYALIZllIN SILAHl ıRKÇıLıK DA G0M.0LECEIC

cesi Commonwealth'in başkanı duru­ mundadır. TopluluAa üye onbir ülke onu "hükümdar" olarak tammaktadır. Dört ülkenin ise başka hükümdan vardır.Geri· ye kalan yirmibir üye devlet ise cumhu­ riy.tle yönetilm.ktedir. Şu anda Commonwealth'i oluşturan devletlerin toplam nüfusu bir milyar civanndadtr. Bu da dünyadaki yaklaı;ık her dört in· sandan birinin Commonwealth üyesi devletlerin vatandaşı olduRunu göster­ mek·Ledir. Ne var ki bu devletler arasın­ da coRrali, ekonomik ve özellikle poli­ tik alanlarda öyl. farkl�ıklar vardır ki, bu Commonwealth'in gerçek bir ulus­ lararası örgüt OlmadıRıııı söylemek için yeterlidir. G.çti�iıniz günlerde yap�an yirmi· birinci zirveyi açış konuşmasını ıngil· tere Başbakaru James Callaghan yaptı. Callaghan Afrika kıtasının güneyind.ki ciddi durum konusunda şöyle konuşu­ yordu : "Güney Afrika 'daki durum tüm ilgili taraflarca ciddi endişeler uyandır· maktadır." Ingiliz Başbakanı konuşma· sının daba sonraki bölümünde "gitııkçe daha fazla kişinin özgürlüeü elde etme­ nin tek yolunun silaha sanlmak olduAu düşüncesini benimsemesine yol açan, dünyarun bu yöresindeki beyaz azınlık yöneticilerinin miyop tavnnı" kınıyor­ du. Ancak bu CÜJnlenin hemen arkasın­ dan dünyanın bu bölgesinde statükonun korunmasını amaçlayan niyetlerini giz­ ı.y.miyor ve Ingilt.re'nin "Zimbabw. .. Naınibya'nm g.Ie<e�yI. ilgili barışçı ve görüşmelere dayanan bir düzenleme yapılabilmesi umudunu taşıdıj!ını" açık· hyordu. Saldııgwılınm boyutlanm son zamanlarda sömürdüRü Zimbabw. v. Namibya balkIarmdan bölgesind.1d ile­ rici d.vI.U.re dolru g.nişleten Rod.zya' daki b.yaz azınlık yöneıımi konusunda· ki bu 'Ibanşçı" tngiliz tutumu Coırunon­ .... alth konf.ransma kahlan Afrika üik.· lerince hiç hoş karşılanmadı. Callaghan' dan sonra konuşan Zambiya Devlet Baş­ koru K.nneth Kaunda şöyle diyordu: "H.plmiz özgür d.liiiz. lçimizd.n bazı· ian burada bulunarnamaktadırlar, çünkü onlar açısından özgürlü�. karşı mücad.· i. sürmektedir."

AYNI BELk ıRKÇıLıK

Conunonwealth yıllar yılı yeni sö­ müıgecili�n güçlü kalelerind.n biri ola· rak vari�ını sürdürmüştii Ancak balım· srılllını kazanan eski sömürgelerin top­ lumsal ve ekonomik ilerleme yolunda göst.rdikl.ri at�unIar sayesind. "lnpüz" Uluslar Toplulutu giıcıd• •skislnin tam karşıtı bır çebreye biiıiinme ldedir. Sö­ miirg.likten kurtulma sürecinin beşlodı· Iİ ük yıllara dek, gid.rek küçü!en ..ki Imparatorlulu 'ndaki ticari çıkarlarını korumayı bil.n Ingilter. bugün,Cornmon w.alt Içind. kişi başına düşen ortalama gelir açısından ancak dördÜDCü sırayı alabilmektedir. Esiriden b.yaz azmlık re· jlml.rinin eg.menlllinl sün!ürebllmesi için etinden geleni esirgemeyen tnciltere bugün şeklen de olsa ayru rejimieri açık· ça kmama zorunda kalmaktadır. Son zirvede görünen odur ki, Comon­ w.alth konf.ranslan artık ulusal kurtu· luş hareketinin güçıÜ sesinin duyu IduRu birer forum haline dönüşmektedir. Yir­ �birinci zirved. alman tüm kararlar da bunun açık bir kamtıdır.

BURJUVA BASıNı HELSİNKİ BELGELERİNİ NASIL CİZLİYOR?

:... _ ...._ _ _ _

• Helalnld Konferansı belg.l.ri üzerin· de, batılı burjuva buının g!rI,U� çar· pıtma ve .kJIk bil,- aktarma kampan· yu sürüyor. SSCB Dışlşl.ri bakanlılı Bum Bölümü Başkanı Soflnaky, . batılı buıjuva yazariarının bu çabalarını ania· tuken, dünyaca bllin.n bır fıkradan söz etU. üç köre fllin ney. benzedillni sor· mu,lar. Körlerd.n biri, flUn bacalını yoklayıp hayvanm "palmly. gövdesin. benzediRI" sonucuna varm". lklnci kör, ıııın hortumuna dokunmuş. O da "yı. ian "a b.nz.tmiş flU. üçüncü körün .U i.. fllln kuyruluna dej!ıni,. He, Ikisini d• •Ie,tlrip "flUn bır ipe b.nzediaıni" söyl.mi,. Bat�ı buıjuva basmının H.lıinld b.l· geleri üzerindeki yorumlan da bunu an­ dırıyor. B.lg.nin bır bütün olarak ele alı· nıp yorumlarm d. bu bütlinlük lçind. yapılm... gerekirken, tek tek madd.ler

üz.rind. tak�ıp kalan burjuva basıru Helsiold belg.lerI konusunda her bid .k· sik olmak üzere bırı;lri.rinden çok ayn yarg�ara vannaktadırlar. DlUerd.n düşiiıüimeyen "haber alma özgüdiilü"nün, h.r yurttaşın olup biten· I.rd.n .ksiksiz bir biçimd. hab.r alma hakkının, kapitalist üik.lerde ayaklar al· tma alınd�ı da bır g.rç.ktir, H.lsinld nlhıi belgesini Imzalayan devl.tier, bu belge metninin ü1k.lerinin halklarma ek· slksiz bır biçimd. yanııtıim ... yolunda ,ir karar da almışlardır. Oysa praııkt. kapitalist üikel.rin bu Imzaya hiç d. uy· madıklan görülm.kt.dir. Nihai b.lgenin tam m.tni toplam ıı· rajlan 20 milyon olan Pravda ve Izvestla gazeteleri aracıl�ı ile Sovy.t halkına du· yurulmuştur. Buna, birlik cumhuriyetle­ rinin kendi gaz.t.lerlnl de .kl.y.c.k olursak, SSCB 'de hemen hemen her va­ tand",ın Helslnld b.lg..lnin nlt.ueı üze· rinde dolrudan doRruya bir flkr. ulaşa· bilecek olanaklara &ahIp kılmdıj!ını görü·

_ _ _ _ _ -.,...-

rüı. SSCB 'nin yanwra, dil•• tüm lOsya· Ust ülk.lerd. de durum aynıdır. Ancak siyasi Ud.r1er1 v. propaganda ç.vrelerl tarafından "özgüriükçü" diye adlandırılan kapitalist ülkelerd. durum hiç d. bÖyI. d.lildir. örııelln ısviçre'd. nibal belg.nin tam metni toplam 28 bın nüsha olmak üz.re IId kez yayınlandı. Ayıu b.lg., Finlandi· ya'da 40 bın, ABD 'd. 7 bın, Fransa'da 6 bın ve Ingilt.re'de 3 bın 500 nüsha olarak yayınlandı. Heisinld b.lgelerinin örajını bu ü1k•• l.rde yaşıyan nüftısla karşıiaştırırsak, tam m.tnin bir nü,h..ına ABD 'd. 30.857 In&ılt.re'de 15.685, Fransa'da 8.766, Isveç't. 293, Finlandiya'da 155 kişinin dü,tüRünü görürüz. Demokrasi şampıyon. luRu yapan, haberalma özgürtüRü konu­ sunda en çok söz edil.n, önemU politik karadar adfeslnde halka danışıldıj!ı iddla .dilen k1� üik.l.rde belg.nln tam meto ninin "bulunabilme.l"nln bır probl.m oluşu dikkat çeldcidlr.

Bat�ı gazetecilerden pek çolu belge. nin tam m.tninden habersizdid... Bat�ı üik.l.rd.n g.l.n 5 yabancı ,...lecid.n üçü, nihai belg.yI tam olarak hiç bir ..• man göreıne�şl.rdir. Bu gazetecilerbel· ge üzerinde yorum yapacaklan zaman, ''N.w York Times" yada "Times" gibi gaz.t. ve dergil.rd. y.r alan paso,jlara başvurmaktadırlar. Buna karşılık belg.· " de beürUlen lik.l.dn şu yada bu üike­ de uygulanmadıj!ı" üzerine buıjuva bası· mnda binlerce satır yazı çıkmaktadır. Blr başka d.ylşl. yanm yamalak bilgi ve verilerle, önemli bir konu üzerinde ve bazı üikel.rI suçlayıcı nit.Ukt. sayısız yazı kaleme alınmaktadır. Durmadan "tam haber alına", "özgür.. ce düşünme v. seçim" gibi demokrasi IIk.lednln şamplyoniulunu yapanlar gerçekten bunlua inanıyorlana, en baş­ ta k.ndi toplumlanna H.IslnId b.lg.le­ dni tam .. . ksiksiz olarak tanıtmak zo. rundadırlar. •

YOROYOŞ ·

28 HAZIRAN 1977 ·

13


ÇALıŞANLAR İÇİN SPOR ...

Sporun tarihi yüzyıllar öncesine da­ yanınasına karşın, gerçek deterini bi· limsel sosyalist ilkelerid hayata geçiril. mesi ile buldu. Sporun yaygınlaşmasında en önemli unsur gençler ve çoaıklardır. Fakat bu gerçeki halkın spor hareketine katılma· sını engellemez. özeUikle çalışan kesi· min sallılı için span olan gereksinim göz ardı edilmemelidir. Teknolojinin ge· Iişmesi sonucunda Iş bölümü yayguılaş­ mıştır. Buna baRIı olarak beDi alanlarda uzmanlaşan emekçiler. organlannm ba· zılaruH' aşırı yüklenirken. bazılannın ise hiç çalışmamısı sonucu bedenin tümün· de dengesizlikler ortaya çıkmaktadır. Gerek bedensel b<nukluklan gider­ mek, gerekse boş zamanlan iyi deterlen· dinnek için sosyalist ülkelerde ..gbk ve spor yetkilileri ve sendika yöneticileri en Iyi çözüm olarak sporu görmüşlerdir. Çalışanlann spor yapmalan sonucu be­ densel ve zihinsel verim artmaktadır. Bu

nedenle de spor, üretimi artmnacla bir araç olarak kullanılır. Bu konuda Demokratik Alman Cum· huriyeti Ulusal Spor Komitesi şu kararı almı.ştır: "Ç al ışm a ve yaşam koşullannı daha da geliştirmek amacı ile spor fede· rasyonu. tüm çalışanlann spor faaliyet· lerine katdmalannı, saRlıklarml güçlen· dirmelerini saAlamak ve toplu yaşamı zenginleştinnek görevi ile yükümlüdür". Alman Sosyalist Birlik Partisi 8. Kongre (Haziran 1971) karadannda şöyle denilmektedir: "ışçi sınıfı partisinin büyük desteti i· le; her alanda bilgi sahibi olmuş kişi sos· yalist toplumun amacı ve kazancıdır. Bu nedenle partinin en önde gelen amaçlan, çalışanlann ve çocuklann yeteneklerini geliştirmek, kültür mirasına sahip çık· mak, spor yaparak. boş zamanlann dahı iyi deRerlendirilmesini' saAlamaktır. Kültüt·rızik ve spor yapılmasmı des· tekleyerek, bunu herkesin hayati ihtiya-

Coroalan Havaru.ı'da konuştu:

''ABD A]Af.lLARIf.lI ŞİLİ'DEf.l ÇEKMELİDİR"

haline getirec:eliz. Kültür·fizik \/e spor halkın yaşam zevkini daha çok artıracak yurttaşlann saglıRınl güçlendirecek, boş zamanlaru11 daha iyi deAerlendinnelerini ..glayacaktır". Yurttaşlarm spor faaliyetlerine ka· tılmalan anayasal bir hakhr. Demokra· ük Alman Cumhuriyeti Anayasası'nın 25. ve 44. maddelerinde bu hak şöyle belirtilmiştir: "Sosyalist bireyi geliştir· mek, kültürel gereksinim ve ilgilerinin daha iyi olarak yapılması için devlet, yurttaşlann kültürel hayata, kÜıtür·flZik ve spora katılmalarmı saklar. Sendikalar, çalı.şanlann spor ve kültür hayatlannın gelişme göstennesine en büyük katkıda bulunurlar" . Sporun sosyalist ülkelerde çalışanlar· ca yapılmasmm iki yöntemi vardır. Ge· neUikle her fabrika ve işyerinde spor te· sisleri bulunur. Aynca yerleşme bölge­ lerinde de herkese spor olanlA"ı satlan· mıştır. Her hangi bir spor dalında çaCi

· · zgürtüğüoe kavuşmasından sonra ülkesindeki faşist cu ntanın egemenli. ğine son verilmesi yolunda karartı bir mücadeleyi Şili 'deki tüm demok· O rasi yanlısı güçlerle birlikte ve onların simgesi olarak sürdüren Şili Komiilist Partisi Genel Sekreteri Luis Corvalan Haziran ayında bir latin Amerika gezi. sine çıktl.Gezisinin ilk durağı olan Küba'dan sonra Corvalan şu günlerde Vene­ zuela' da bulunuyor. uis Corvalan gittiği tüm ülkelerde kendisi onuruna düzenlenen Şili hal· kıyla dayanışma toplantı ve gösterilerine katılarak Şili'deki son durumu dünya kamuoyunun gözleri öniile seriyor ve tüm demokrasj yanlılar.,ı "Şili'. ye Özgürlük" sloganı çevresinde toplanmaya çağırıyor. Corvalan, Havana'da Küba Komünist Partisi tarafından onuruna düzenlenen toplantıda bir konuş­ ma yaparak şöyle dedi :"Hristiyan Demokrasi bizimle politik bir anlaşma yapmayı istemernekte aşamalı bir anlaşma yapmaya çalışmakta, ülkemizde yeni bir demokrasinin yolunu açabilecek yurtsever bir hükümet kurulmasına karşı çıkmaktadır." Corvalan bundan sonra Hıristiyan Demokratların bu tavrına karşın tabanda birlik iradesinin günden güne güçlenmekte olduğunu gösteren birçok belirti olduğundan sözetti. Şili Komiilist Partisi Genel Sekreteri, diktatörlügün yenilgiye uğratılması yolunda tmı güçlerin topar· Ianması için yeni bir çağrıda bulundu. aşkan Carter'ın Şili konusundaki "kaygılarına" da değinen Corvalan, Şili'li komünistlerin ABD 'nin Şili'ye bir müdahelesinden çok oradan çekilmesini arzuladıklarını belirtti ve şöyle dedi : "ABD Pinochet'nin Gesla­ po'suna yardımcı olan Um ajanlarını geri çeksin ve Birleşmiş Milletler'in Şili yönetimine mali ve askeri yardımın durdurulmasını öngören kararını uygula· sın bu bize yeter. Gerisjni halkımız halledecektir.!" orvalan, Havana'da yaptığı konuşmanın son böHiııiW1de uluslararası işç i sınıfı hareketinin en çanlı ve önemli teorik tartışma konularından Şili deneyimi nin "başarıları" ve "hataları" üzerinde durarak bu konudaki görilşle· rini şöyle dile getirdi: "Şili deneyimi, tüm anti·faşist güçlerin, emperyalizm ve oligarşiye karşı olan tüm Şili 'lerin, ilikeni" y ıkımına göz yummayan herkesin birleşmesi zorunluğunu ortaya koymaktadır."

L

B C

Y URUYUŞ -

28 HAZIRAN 1977 - 14

laşmu isteyenler için iat sosyalist üi· kelerde gittikçe yolunlaşmakb oluı Corrn-cimnastiAi uygulanmaktmır. Günde iki defa - sabah � ölleden sonra - çeşitli kuruluş ve işyerlerinin radyo cihazları rorm-cimnastili yayınla· rı yapar. Bu yayın geretince, işçiler, mü· hendisler. görevliler kendilerine güçlerini artırma, kaslarında ve bedenlerinde r. hatlarna, yumuşatlCl bir detişiklik ..gı.­ yan bir dizi hareketlere başlartu. Doktorlar ve uzmanlar bu hareketleri meslek gruplarına göre düzenlerler. Bir madenci ya da inşaat işçisinin yorgun­ luAunu almak için yapılacak hareketle­ rin, bir büro işçisinin ihtiyaç duydulu beden hareketleri ile ilgisi olmayatalı bir ierçektir. . Fonn-cimnastili her geçen gün kitle­ lerce benimsenmekte ve yaygınlaşmak. tıdır. Katılanların sayısının artmasının yanısıra, daha yararlı teknikler de si.irekli geliştirilmektedir.


........... K O LTOR VE S ANATTA Y Ü R Ü Y Ü $ ......................................

"SON KıZGıN ADAM" Geçtilimiz hafta televizyonda bir film seyrettik. Adı 'Son KlZgın Adam.' Kantaş'ın son günleriydj ve Ecevit ka· binesi henüz onaylannllşlı. Filmi seyre­ denlerin bir kısmı ŞaşumlŞ görünüyor­ du. Cephecilerin hülribnetin kurulmas.ına ilişkin demeçlerini uzun uzun kendi ses· lerinden wren, hem de,ne iddia etti ne de benzeri eklentiler yapmadan veren TV bu filmi nasıl olmuş da oynatmıştı. Bilimsel olmamak, olaylara sosyalist­ çe yaklaşmamak her konuda oldulu gi­ bi bu konuda da bir çok 'ileriayi' yand­ gıya düşürdü. Filmde neler vardı? Önce­ likle bir dok.tor, Sovyetler'den iltica et· miş ve Amerika 'da yoksul insanların, zencilerin oturdulu bir emte Brooklyn' e yerleşmiş. Burada yaşayan insanlar toplumun dışBla itilmişlerı önemli bir kesimi de lumpen. Doktor bunlara bakı­ yor, hiçbir karşılık beklemeden, ya da çok küçük ücretler karşılılmda. Doktor gerçekten idealist bir kişi, kendini bu insanlara adamış . Ancak Iş bununla da kalmıyor, yaşlı doktor 18 yaşında bir genci aldetecek kadaJ güçlü aynı zamanda. Yani üstün bir kişi ve top­ lumun pislik içine itti�i insanlar için bi­ rey olarak mücadele ediyor. Bir televizyon şirketinin dikiş tuttu­ ramamış bir programcısı Doktor'la bir röportaj yapmak istiyor. Yapım suasm­ da Doktor gerek kendi meslekdaşlan arısında, gerekse ilaç şirketleri arasında şarlatanJarın oldulunu söylüyor. Televiz­ yon şirketinin yöneticisi bu durumu tepkiyle kaıı�ıyor .. sansür edilmesi ge­

rektiRini belirtiyor. Zaten aynı yönetid Doktor'a program sonunda venhnesi dü­

şünülen evin bir reklam unsuru olarak kullanıknlSmı da önennişti. Doktora ye. ri_ dÜOjiiniien onun ydludır düı!edi· li, küçük taksitlerie almaya çabaladılı evdir. Verilmesini Isteyen de kahramanı· mlZm zengin bir &rtadası. Ancak kendi·

ESKi roı ARKADAŞLARı

sine bir karşılık verileceeini ögrenen doktor programa çıkmayı reddeder. Bu sırada programıyaptIJan ilaç şir· ketinin temsilcisi duruma el koyar. Bu 'namustu işadamı', işleri bozan. kötü

yolumuL uğrak verdi bir eski şehire can bacı, can kardeş, Cdn arkadaşıık.

TV yöneticisine ratmen programın ay­ nen devam elmesi için gerekenlerin ya­ pıJmasınl ister. Çwkü o 'namusuyla' ça· hştalmdan hiçbir suçlamadan alınmaz. Böylece Doklor yeniden ikna edilir ve

bir eski şehirde biL bir sigara içimi, ç ay k.ıy natmı bir sevimlik, bir gülümlük, bir ag ıtlık

programın yapmıına devam edilir. Diler

öfkeye doy.wya, acıya kanasıya ve bi r soluk .dımı

ayrmldar pek önemli de deA'il. Bu filmde mevcut düzenin bazı ayrın­ tıları eleştiriliyor. Kimin tarafından'? Os-o

konakladık. samanyolu indi ayB. alımıza

tün, faziletli bir kişilili olan doktor tara­

buluıl

fından. Doktor birey olarak yüceltiliyor. Fakat doktor asla toplumsal bir çıkış

.... sanndık, yağmurtu, kartı

bu tren raylarında uzanan dostluk buzden kalmadır.

önenniyor, bireydiik ön planda tutulu· yor. Diler taraftan toplumun pislikleri bir TV yöneticisine yıkılıyor ve bir ",ada·

kar.rtma gecelerinde bozduk ilk küslii<leri yaşamaya tutkunduk.

mı bu pisliei kenara iterek, toplumu

doerularla yüzyüze getiriyor. Burada savunulan şey nedir'? Gerçek­ ten ilerici mi'? Türkiye'nin güncel tartlŞ·

saçları kına yanığı kızlarımııın

malanna paralel olarak ele almak olanak­

aydınlandı evren.

kara-sark ık bıyıklı erkekler bir saçlarımıı

lı bu sorunu. Burjuvazi sınıfları kabul eder, smıf mücadelesini kabul eder, ancak bunun kaçınılmaz olarak, toplumu sosyalizme

kurşunu

az

alev aldı, bir bıyıklarımıı

sayardık kötüye

severken çifte yürek. karakoıda göz altında tutulduksa da

yöneltti�ini kabul etmez. Mücadeleyi bi­ reylerle sıntrlamaya, örgüt düşüncesini

geri kalmadık salkım sögiitlerirıe türkü söy lemekten.

kınuaya çalışır. ıyi kişiler, üstün insanlu faşizmin ideolojisinde önemli bir yertutar. Faşist­ ler de toplumun çarpıklıklarını dile geti­ rerek kille desteei sallamaya çalışırlar. Tüm burjuva siyasetçileri yoksuliuA'a,

kavga eski şehirlik bir türküydü kimimize kimimiz yatak ortağ ını düşmana sattı sonra

ezilmişlile karşı çıkıyormuş gibi görü· nürler. Sosyal demokratOldan faşisline,

ölürken bal

rengi gülene

parti çelengi taşıdık kimimiz de

tüm

burjuva düşünürler namusru işadamı imajı yaratarak, aıacıya tefeciye çatarak

hani geldi geçti de can bacı, can kardeş, can arkadaştık.

sistemi kurtarmaya çaltŞirlar, aynen film· de yapıldıt ı gibi. Devrimci olmak, bilimsel olmakla olanaklı. Sosyalizm fukaralık edebiyatı detil. Devrimci sanat dı öyle.

ADEM ATAR

12-Morksiım ve M.oiım (V. Krivuo.) (Tılk.nd i) . . . . . . . . . . . . . . n- Lııin Amerika'cb Devrim (W. M. Br.ur.r· B.Hırt

.........

H. L.d....) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14-Ç.jcbl Troçkiım ve Kırıı Devrimci Oıü (M.8umıno.) . l S-pt.nl..... Kılkın.... ve Tiirkiy. (y.lçın Küçük), .

l-,FeodoI Toplumcbn

le. yüzyıl. (Leo Hubermın) (Ikinci Bukı) (Geniıı.ıil . miı) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20 TL. 2- Emp"ry.liımi n Tılrkiy.'y< Giriıi (Orh.n Kurmuı) ( Tük.ndi) . . . 20 TL. l -Aydınlar ve Sınıf Miicıdel.si (A. CısınoYı'CI. Pr••osl. J . M.ug.r) (TIik.n· di) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10 TL. 4-0ili ....1 5o<y.l iım •• 50<••1 Otmokr..i (V. V..sin.·S. Grib.no.·I . Ound."y1 0 TL. nov) (lkinci ıı.skı) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . S-Oiyı1.ktik •• Tırihi M.ıeryı1izm (A. Spirkin.O. y.khot ) (Ikinci !lukı) . . • • . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 7.50 TL 6- KıpI"liımin Ekon«"i Poliıiji (M. Ryndn.-G. Ch.rnik o.) (TIII<encli) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25 TL. 7-Sendikılar üz.rin. IK. Mor.·F. Eng.ls·V.1' L.nin) . . . . . . . . . . 25 TL. 8-Endrilsırileıme Sür.cinin T.mel Sorunı." (y.lç ı n Küçük ) . . . . . 30 TL. 9-11tl Aç ıcbn TUrkiY' lIÇi P.rtisi 0....1 (Behice Borın) . . . . . . . . 15 TL. ıs TL. 10-Yenı Devrim Teoril.rinin EI'ltiri.i (I) O.ck Woddi. ) . . . . . . . . 1 1 - Şili Devriminin Ojr.ııikl.ri. ITT Belg.l.ri (R ... Cuıillo) . . . . " 12.50 TL .

.

.

.

.

.

. . • . .

. . . . . . . . . . • .

20 TL.

LS TL. 20 TL

22.S0 n 1 7.so n 12.SOTL. 1 0 n. 7.S0 TL. 7.so n.

16-Porl.kizd. OılÜrlüAün Ş.bAı (AIYıro Cu n�l) . . . . . . . . . . . . . 1 7-Y.ni Devrim T.oril.rin E ı.ltiri.i (II) OKk ,woddi••) . . . • . . . . . 18-Tırımd. Kıpi"liımin Geliımesi ve Toprık Rırıtı (Gun_ Ho.U) 19-P.n"lon ve Amerikan üsleri (Igor Melnikov) . . . . . . . . . . . . . . 20- T.oride .e Prıtikte BurjuYı Demok,.,i.i (A.Mi>hin) . . . . . . . . . 21 -Sovy.ll.. Birlıli Komüni.t P.rti.i Tırihi (B. Pano""",.) (Topı.ııl dı ) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . LO n. n-Morksi" Feı ..fe Yuıl..-ı (K. Mırx. F.Enl<l.. V.I'L.nin) . . . . . . . 22.S0 TL 23-M.oizmin Ekonomik T.orileri (E. Korb..,, ) . . . . . . . . . . . . . . . 1 2.50 TL. 24-- 8ulıarisun'da Kapiulizmden Sosyalizme GtçiJ Sorunları (Bulprisun , Bil im le. Ak.demi.i) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30 TL. 2S-Din Bilim ve F.ı..fe (Howord Selsam) . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12.50 TL 26-SBKP 25. Kongr••i R.porl" - Kor"l" - Konuımılır 1 7.S0 T L T"ihi ( B . S u c h k o .) . . . . . . . . . . . . . . 27-Gerç.kçililin 25 TL.

(H.Lu.".r) . (H. Momj.n) . . . . . . . 30-Luis Cornl.n ( Edu.rdo Lıboru) 2. Diz i, ı . Ki ..p . . . . . . . . . . . 3 1 - Mark\ist Ekonomi Poliıikıe Ucret ve Türkiye'de Ücr�ı ler lA. Dorsay·H. S_iı) . . . . . . . . . 32 - Marx 'ın Düşüncesinin Gelişimi (V.S. VYgodski) . 28-Siyoniım .e Dünyo Polilikısıncbki Rolü 29- M"ksizm

••

Dönek G,rıudy

33- Yeni Devrim Teonlerının Eleştırisı ( l l l ) ( J Jck Woddı\) 34- Sosyalısı Ülkelerde Koope",ııfçilik llHr ine (R K,,,,I.ır·z lI'koil) 35- Tek.lci Kapi ı.li zm (SSCB Bilimler Akademi �) . . .

ıs TL.

15 TL. 1 2.50 TL IS Tl.. ı 5 TL 15 T l

20 Tl 40 T L

YURUYUŞ · 28 HAZIRAN 1 9 7 7 · ı s


GÜNEY DOGll ANADOL ll'DA KAN GÜTME OLA YLARI VE BA ZI GÖZLEMLER KAN GüTME VE BUNA Ili şKIN SALDıRı VE CINAYET OLAYLARı; TüRKIYE'DE öZEıliKLE BEliRLI BölGELERDE AGıRLIGINI DUYU· RAN TOPLUMSAL OLGULAR ARASINDA. TÜRKiYE'NIN SOSYO EKO· NOMIK YAPıSıNA I l i şKiN çEşiTli BOYUTLARI OLMAKLA B i R l i K· TE BU SORUNUN HENüZ GERÇEK ANLAMDA VE ENINE BOYUNA ELE ALINMADlGI, AYNI KONUDA YETERLI BiliMSEL ARAŞTIRMA· lARıN BULUNMADlGI B I R GERÇEK . KEMAL AÇ.ıKGÖZ TARAFıN· DAN YüRÜYÜŞ'E GöNDERilEN BU YAZ ı , K i ş isEL GöZLEM VE I l i ş K i lERDEN HAREKETLE GüNEYDOGU ANADOLU'DA KAN GüT· ME SORUNUNUN BAZI BOYUTLARıNA DEGiNiYOR . AÇiKGöZ'ÜN YAZISINI OKURlARIMIZA SUNUYORUZ.

KEMAL A CIKGAZ

Kan gütme olayw, konusunda önce bir saptamayı. IJe başlamakgerekiyor. Türkiye'de, bugün ltın güımo olaylannın nicel durumu, yaygınlık derecesi nedir? Bu sorunun yanıtını doğru olarak vere· bilecek istatistikleri" varlığ ı su götür­ mektedir. istatistikler bir durumu sap­ tayıp, saytSal olarak belirlemektedirler. Bu durumda, olsa olsa, istatistiklerden bir yıl içinde adalete yansımış olan ör· dünne olaylarının sayısını öğrenehiririz ki bu, kan gütme konusunda bir ipucu verse de gerçek durumu yansıtmaz. üs­ telik, istatistiklerin, problem alanlarına eğilen ayrıntılı ve sağlıklı kaynaklar ol­ maktan çok, genel saptamaJar ve kayıt­ lar okiuğunu biliyoruz. 8u durumda, kan gütme olaylarının yaygınlık, bölge­ lere göre çoğalıp-azalma, nitelik değiş­ tirme vb. özelliklerini kavramanın yolu kan gütmeyi bir inceleme konusu olarak seçen araştırmalaragelip dayanmaktadır. ı stanbul'da yayınlanan Milliyet, Hür· riyet, Giiıaydın, TercÜTIan gazeteleri Güney baskılarında, Gi.iıey ve Güneydo­ ğu haberleri için özel sayfalar ayırmak­ tadwlar. Bu sayfalara bakıldığında he· men hergün en az bir adam öldürme ola­ yının haberi göze çarpar. Çok zaman da bu adam öldürme olaylarının hangileri­ nin kan gütme sonucu oluştuğu gazete­ lerde vurgulanır. 'G öriilür ki, adam öldür­ me olaylarının büyük çoğunluğu kan gütme s6nu niteliğindedir. Zaman za­ man, şeyhler-ağalar-aşiretler arasında doğan büyük olaylar TRT 'ye de yanso· maktaı tinı ,ülkede duyulmaktadıriar. < Yine de kan gütme olaylarının basına yaıttSımasl hem nedenleri, hem oluş bi­ çimleri açısından sınırlıdır. Gerçek, kimi gazetelerin GJneydoğu sayfalarında do· lup taşan haberlerin çok daha ötesinde inanılmaz ölçüde çarpıcıdır. 15 aydır G irıeydoğu'nun bir ilçesin­ de bulunmaktayım. Bu süre içinde yal­ nızca ilçe merkezinde 10-15 günde or­ talama bir insan öldürlidüğünü, köyler­ deki sıyılarmsa bunu hiç ar.atmadığını gördlln . Bu olayların hemen timü de bir kan gütmenin sürdürlimesi ya da ba,şlan­ gıcıydı.

KAN GüTMENIN NEDENLERI Güneydoğu'dakigözlemlerim mülakat­ Iarım sonucunda kan gütmenin iki ana nedeni olduğu kanısına vard ım. Bunlar­ dan biri kadınlarla ilgili istenmeyen olaylar, ikincisi ise ekonomik durumdur. Ekonomik durum derken sınıfsal ilişki­ leri ve bunlardan doğan kan gütme olay­ larını da bu başlık aJtında topluyorum. Öte yandan her olayda değişik ağırlıkta da olsa bir takım psikolojik, hukuksal, ekonomik, toplumsal, geleneksel neden­ ler de vardır. Çok zaman bu nedenler iç içe geçmiş, karmaşık bir biçimde yer almaktadır. Ancak, çoğu kan gütme ola· yının ortaya çıkmasının si6i4> gitmesinin ağırlıklı nedeni olarak ekonomik ilişki­ ler ilk bakışta göze çarpmaktadır. Bir kez başladıktan sonra kan gütmenin Çı­ kış nedeni bir kenara hilrnekte, kan güt­ me kendi kendisinin nedeni olma duru­ muna gelmektedir. Kan gütme olaylarında tarafların top­ lumsal ve ekonomik gücünün de önemli bir etkisi olmakta birlikte bu etki olayın nedenine göre değişebilmektedir. Diyar­ bakır'da Silvan'ın bir dağ köyüne gittim . Muhtarla sohbet ederken bir yandan da sezdirmeden sözü kan gütme olaylarına doğru çektim . Sorduğum bir soru üzeri­ ne muhtarla aramızda şu konuşmageç ti : - Hocam, biz� bur.alarda adam öt­ dünilür, kan güdülür. fakat bir taraf di­ yelim yüz haneyse, karşı taraf iki-üç haneyse kalabalık taraf, az olan tarafın tarlalarını alsalar, onları ezseler.,az olan taraf ses ç ıkararnaz. - Hiç mi ses çıkarmaz? - Bazan çıkarır. Duruma göre. Çok zaman ses çıkararnaz. Diyelim kuwetli taraf zayıfı eziyor, tarlalarını alıyor, su· larını kesiyor. Zayıf taraf artık duruma göre ya karşı koyar, sonunda adam ö.Jür, kan davası başlar, ya da siner, köyden kaçar. Ama kad ın meselesinde böyle ol· maz. Hocan1, burada kadınlar çok kor­ karlar. Çmkü, en küçük bir yanlış hare­ ketlerinin sonunda öıı .m vardır. Erkekler de bunu bilirler ona göre hareket ederler. Mesela, yüz hane iki hanenin tarlalarını 5Ürse iki hane korkup ses çıkannayabilir. Veya şikayet ederek hakkını aramaya

ACıLARıN KOKENINDE SOSYO·F.ICONOMIIC DENGESIZLIKLER VAN

çalışabilir. Fakat eğer kadın meselesiy· se, isterse tek bir kişi olsun bir köye kar­ Şı durur ve hiç korkmadan hemen silaha sarılır. Karşı taraf ne kadar kuvvetli olur­ sa olsun mutlaka elinden geldiği kadar öldürmeye çalışır. - Sonunda? - Sonunda intikam alınır, kan davası başlar. Bu konuşma göstermektedir ki, kadın konusunda tarafların güçlerinin dengesizliği adam öldürmeyi engelleme­ mektedir. Bir kez adam öldürüliince de bunun kan gütmeye dönüşmesi adeta ka­ çınılmazlaşmaktadır . Oysa, ekonomik nedene bağ lı olaylarda adam öldürme ve kan gütme güçlü tarafın lehine bir görü­ ninı kazanmaktad ır. Kan gütme konusunda ilk bakışta dikkatimi çeken iki önemli noktaya da­ ha, kısaca dtiinmek istiyorum: Birincisi, adam öldürüldükten yada öç aJındıktan sonra ortaya çıkan yağmalama eğilimi: Oldüren tarafın erkekleri olaydan sonra ya kaçmak ta yada hapse girmektedirier. Bu durumda karşı taraf düşmanlarının evierini yağmalamakta, yıkmaktadır. Özel olarak ilgilendiğim üç köydeki üç olayda da hapse düşen yada köyden ka­ çan tarafın toprakları işgal edilmiş, maJo ları yağmalanmış,evleri yıkılmıştır. Di­ yarbakır'daki kan gütmelerde bir önemli nokta da adarn öldürmenin genellikle dü­ şünül(4) tışınılarak, so�ukkanlılıkla ge.. çekleşti ri Imesidi r.

KAN GÜTME OLAYLARı SOSYOlOIISI GEREKli MIDIR? Kuşkusuz kan gütme olayları yalnız Güneydoğu'nun sorunu değildir. Kara­ deniz bölgesinde de yaygındır. Ayrıca, diğer bölgelerde de zaman zam"" k.n gülme olaylarına rastlanmaktadır. Şimdi, bu noktada yukarıdaki sorunun yanıtını verebiliriz. Bir ülkede eğer çeşitli neden­ lerle karşılıklı, zincirleme adam öldiime gelenekselleşmişse, olaylar önlenemiyor, tersine artıyorsa sosyolojinin bu soruna eğilmesi zorunlu haJe gelmiş demektir. Kısaca, Türkiye'de bir kan gütrrıe olayı.· rı sosyoloj isi geliştirilmesi gereklidir.Oy­ sa, Türkiye'de bu alanda yapılmış ÇalıŞ' maJar o kadar azdır ki. Bu sonucu üniversitelere ve egemen bilim anlayışı­ na yüklemek yanlış olmaz. Türkiye'de bilim artık toplum sorunlarını araştınna­ ya yönelmelidir. Kan gütmenin hangi toplumsal ortamda filizlendiği, hangi dünya görüşüne dayandığı, hangi siyasal kaynaklardan beslendiği, nedenleri, so­ nuçları, psikolojik, ekonomik, hukuksal, toplumsal, geleneksel, dinsel bölgesel yönleri aydınlatılmalıdır. Bu, bilime ve topluma saygılı bilim adamlarının yapa­ bileceği bir iştir. Sosyoloji alanında ki­ tapsız profesörlerin getirdiği bilgisizlik ve bağnazlık anlayışı sosyologları engel­ lememelidir. Genel olarak Türkiye'nin tinı toplumsal sorunlarına bilimsel araş­ tırmalarla eğilmek artık büyük bir zo· runluluktur.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.