Etkili Yorum 12

Page 1



İHLAS KOLEJİ BİREYSEL GELİŞİM VE EĞİTİM DERGİSİ

Sayı 12

İÇİNDEKİLER

04 Annelik Duygusu

06

10 Alışveriş mi Yapıyorsunuz Kendinizi mi Kandırıyorsunuz?

Çocuklarda Gelişim ve Öğrenme

İMTİYAZ SAHİBİ Hami Koç İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü GENEL YÖNETMEN

12

Azmi AKSOY

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Server Gürsoy

Birpınar: “Her İki Kişiden Biri Çevreci Olmalı”

16 Kardeş Kıskançlığı

18 Çocuğunuza Sorumluluklar Verin

SANAT YÖNETMENİ Aytekin Karaca

DANIŞMA KURULU Hamdi Özakay Sebahattin Kazaz Müge Kılıç Sıtkı Çelik

REKLAM SORUMLUSU Ali Oğuz Çelikörs 0212 639 68 70

YAZI İŞLERİ A. Faruk Levent Esin Özer Şaban Yılmaz Elif Tuğçe Eyikoçak Ahmet Kenar Kübra Hamdioğlu Bahar Engin

GRAFİK TASARIM

20 Çocuklarımızla Sağlıklı İletişim

24 Sanal Değil Gerçek Canavar

28 Sınavlara Hazırlık

30

Sorumluluk Almanın Vakti Geldi!

50

Haberler

34

Onlar Büyürken!

56

Çocuğunuzun Özgüveni Artırmak İçin Neler Yapabilirsiniz?

36

Artık Onunda Bir Mesleğe İhtiyacı Var

58

Dersimiz “Fetih”

40

Çocuğa Model Olmak

59

Kendinize Ne Kadar Güveniyorsunuz?

44

Okul Öncesi Dönemde Bilgisayar Destekli Eğitim

60

Beyninizin Hangi Tarafını Daha Çok Kullanıyorsunuz?

46

Bebeklikten Ergenliğe Mutlu Çocuk Nasıl Yetiştirilir

62

Çocuğumu Yeniden Yetiştirmem Mümkün Olsaydı

48

Gözlerime Gül Çocuk

64

Bulmaca

Ozan Gürel, Ali Serdar Mert

KATKIDA BULUNANLAR Levent Çelik, İsmail Baş Nizameddin Çakır

YAPIM DVC İletişim 0 212 452 24 90 - 452 77 68

BASKI İhlas Gazetecilik A.Ş. Yenibosna/İstanbul - 0 212 454 35 08

YORUM ETKİLİ

01


Sayı 12

EDİTÖRDEN Server GÜRSOY

Çocuklarımıza Sorumluluk Yükleyelim Bilgisayarlar… Modern dünyanın vazgeçilmezleri .İşlerimizi kolaylaştırmanın yanısıra , eğlence aracı olarak da kullanılabiliyorlar. Özellikle çocuklar, can sıkıntısından, bilgisayar oyunlarının içine adeta hapsolmakta, sanal dünyanın içinden çıkamaz halde saatlerce ekran karşısında kalmakta, çevresinden soyutlanarak, oyundaki karakterini yöneten, hayattan kopuk kişiler haline gelebilmekteler.

bir prens vardı. Kardeşleri, arkadaşları gezer, ava gider, eğlenirken o odasına kapanır, sürekli düşünürdü. Oğlunun bu hali hükümdar babasını çok üzüyordu.Bir gün hükümdar, ülkesinin en bilge kişisini sarayına çağırtıp ona oğlunun durumunu anlattı ve buna bir çözüm bulmasını istedi. Bunun için bilgeye bir hafta süre verdi. Bir hafta içinde bir çözüm bulamazsa, bunun hayatına mal olabileceğini de hatırlattı.

Uzmanlar, bilgisayar oyunları konusunda aileleri uyarıyor.” Benim evladım,bilgisayarda sessiz sessiz oturuyor demeyin,o anda dehşet verici bir oyunun vahşi karakterlerinden birini yönetiyor olabilir. Anne baba olarak çocuğunuzu dinleyin ve onlarla daha çok iletişim ve duygusal bağlantı kurun, aile birliğine çok daha fazla önem verin.”

Yaşlı Bilge, üç beş gün düşünüp taşındı; aklına hiçbir çözüm gelmedi. Bu nedenle canını olsun kurtarmak için ülkeyi terk etmeye karar verdi. Üzgün ve dalgın bir şekilde ülkeyi terk ederken, bir köyün yakınında koyunlarını, keçilerini otlatan küçük bir çobanla sohbet etti. Küçük çoban yaşlı bilgeye “Amca şu hayvanlara biraz göz kulak oluver de, ben de köyden yiyecek bir şeyler alıp geleyim, bu gün unutmuşum da”, dedi. Bilge de zevkle kabul etti.

İlgisiz,hedefsiz,modelsiz çocuklar can sıkıntısından bilgisayara yönelmekte, sosyal ortamdan uzak durmaktalar. Yüz yüze iletişim yerine sanal dünyayı tercih etmekteler. Eşler, çocuklarına ve birbirine kaliteli zaman ayırmalıdır. Çocuklara sorumluluk verilmeli, zamanını kaliteli geçirecek meşguliyetler bulunmalıdır. Problemin çözümü: Can sıkıntısını gidermek,yakın ilgi göstermektir. Yeterince ilgilenilmeyen çocukların canı daha çok sıkılacak, daha çok bilgisayar başında kalacaktır. h h h Vaktiyle can sıkıntısından, hayatın yaşanmaya değmez olduğundan yakınan

Bilgenin kafası, karşılaştığı olaylarla meşgul bir halde hayvanlara göz kulak olurken, bir koyun yavrusu, kenarında oynamakta olduğu uçurumdan aşağı yuvarlanıverdi. Çobana verdiği sözü doğru dürüst tutabilmek için kuzuyu kendisi kurtarmaya karar verdi. Bu amaçla uçurumun dibine indi. Önce kuzuyu sırtına bağladı sonra, tırmanmaya başladı. Birkaç tırmanma başarısızlıkla sonuçlandı. Ama Bilge yılmadı. Uğraştı, didindi, zorlandı; ama sonunda kuzuyu yukarı çıkarmayı başardı.

Küçük dostuna verdiği sözü tutabilmek, bunun için de kuzuyu uçurumdan çıkarmak bir süre kafasını öyle meşgul etti ve kendini bu işe o kadar verdi ki, başından geçmekte olan olayı, canını kurtarabilmek için ülkeyi terk etmekte oluşunu unuttu. Fakat bu durum onun kafasında yeni bir şimşek çakmasına neden oldu ve şöyle düşündü:’’ Bir kimse ciddi olarak bir işle meşgul olur, bir girişimde bulunur bunu başarı ile sonuçlandırmak arzusu benliğini tam olarak kaplarsa , o kimse için can sıkıntısı, olayları kafasına takmak diye bir şey söz konusu olamaz ‘’. Bu gerçek, dolayısıyla hükümdarın oğlu için de geçerlidir. Bilge artık kaçma fikrinden vazgeçip hemen geri döndü ve hükümdarın huzuruna çıkarak şu çözümü sundu: “Hükümdarım, eğer oğlunuzun can sıkıntısından kurtulmasını hayata bağlanmasını istiyorsanız ona bir sorumluluk yükleyin, zamanını kaplayıcı bir meşguliyet verin. Can sıkıntısının, yaşamaktan şikayet etmenin ana sebebi başıboşluktur. Oğlunuza yükleyeceğiniz sorumluluk ne derece ciddi, sonucu ne derece ağır olursa, kendini o derece can sıkıntısından kurtaracak, yaşama mücadelesi ve azmi o derece artacaktır.’’ Çocuklarımıza sorumluluk yükleyelim Sevgi ve saygılarımızla….

YORUM ETKİLİ

3


Psk. Elif Tuğçe EYİKOÇAK

Annelik Duygusu Anne denildiğinde, aklımıza sıcak bir kucak, sarıp sarmalayan kollar, güven ve sevgi gelir. Annelik üzerine bir şeyler söylememiz istense, herhalde hepimizin söyleyecek pek çok sözü vardır.

4

YORUM ETKİLİ


Sayı 12

A

nne denildiğinde, aklımıza sıcak bir kucak, sarıp sarmalayan kollar, güven ve sevgi gelir. Annelik üzerine bir şeyler söylememiz istense, herhalde hepimizin söyleyecek pek çok sözü vardır.

mesi ve anne çocuk arasında sağlıklı bir bağlanmanın gerçekleşmesi gerekir. Sağlıklı annelik tutumu, bebeğin ihtiyaçlarını karşılamaktan keyif almayı içerir. Ancak bunu gerçekleştirmek her zaman çok da kolay olmaz.

Bir kadın, bir bebek dünyaya getirdikten sonra anne olur. Aslında bir bebeğin doğumu, bir annenin doğumunu da beraberinde getirir. Anneliğin ilk temeli, fizyolojik ve hormonal birçok değişimi içinde barındıran hamilelik döneminde atılır. Çocuğun doğumu ile birlikte de annelik hayata geçirilir.

Anne - çocuk ilişkisi doğası gereği iç içe geçmiş bir ilişkidir; bu noktada bir yanıyla karşılıklı mücadele vardır. Çocuk bağımsızlığını ilan etmek için uğraş verirken, anne de çocuğun hayatının içinde yer alma çabasındadır. Kısa bir dönem için anneler çocuklarının her şeyi olabilirler; ancak çocuklar annelerinin her şeyi olmamalıdırlar.

Bir kadın annelik işlevini yerine getirmeye başladığında, diğer canlı türlerine göre bakıma ve ilgiye çok daha fazla ihtiyacı olan bir bebekle karşı karşıya kalır. Annenin tüm ilgisi, bebeğin duygularını düşünme ve anlamaya yöneliktir. Hedefi, bebeğin gereksinimlerini uygun olarak karşılamaktır. Bebek, doğumundan itibaren, gelişimi için anneye ihtiyaç duyar. Annenin bebeğinin ihtiyaçlarını, bebeğin ihtiyaç duyduğu anda karşılıyor olması önemlidir. Özellikle bebeğin dünyaya geldiği ilk anlarda güven duygusunun anne tarafından beslenebil-

Bu Büyülü İlişkide Kaybolmamak İçin Unutulmaması Gerekenler Anne olmak, kadın olmayı ikinci plana atmak anlamına gelmemelidir. Annelik bir görev değil, bir ilişki biçimidir. Mükemmel çocuklar yetiştirmek adına, bunu bir görev edinip, tüm enerjisini buna yoğunlaştırmak, çocuğun önünde sadece kendisiyle ilgilenen bir bağımlı anne modeli oluşturur. Bir kadının, kendini sadece anne olarak tanımlaması, diğer yaşam alanlarına kendini kapaması ne anne, ne de çocuk için ka-

zançlı olacaktır. Anne ile çocuk arasında ayrışmanın olabilmesi ve annenin çocuktan başka ilgi alanları bulması da önemlidir. Mükemmel annelik anlayışı, mükemmel çocuklar yetiştirmeyi garantilemez. Aksine çok fazla baskılanmış, engellenmiş ve mutsuz çocuklar olarak yetişmelerine sebep olabilir.. Annelik çok yoğun bir duygudur. Bu çok yoğun ruhsal ve fiziksel yakınlık, her iki taraf için de zarar verici olabilir. Annenin isteklerine tümüyle hapsolmuş çocuk kendini yapılandıramaz, kendi istek ve yönelimlerini bağımsız olarak şekillendiremez. İç içe geçmiş anne - çocuk ilişkisinde gerek annenin, gerekse çocuğun bireyselleşmesi ancak babanın devreye girmesiyle mümkün olabilir. Çocuğun gelişimi anne - baba arasındaki nitelikli iletişime bağlıdır. Anne ve babanın birbiriyle iletişime geçme biçimleri, birbirlerine duydukları sevgi, saygı, hoşgörü, güven ve anlayış, çocukların ileriki hayatlarında diğer insanlarla, özellikle eşleriyle olan iletişimlerinin temelini oluşturacaktır.

Bir kadın annelik işlevini yerine getirmeye başladığında, diğer canlı türlerine göre bakıma ve ilgiye çok daha fazla ihtiyacı olan bir bebekle karşı karşıya kalır.

YORUM ETKİLİ

5


Deniz Günim / Psikolojik Danışman / Nisan Psikolojik Danışmanlık Merkezi

ÇOCUKLARDA GELİŞİM VE ÖĞRENME

6

YORUM ETKİLİ


Sayı 12

Çocukların zihinsel gelişimi hayata gözlerini açtıkları ilk andan başlayarak yıllar içinde girdikleri yaş gruplarına göre devam eder. Bu dönemler içinde çocuklar çevrelerine karşı davranışlarını şekillendirirler ve sosyal hayata ilk adımlarını atarlar.

Ç

ocuk, dünyaya geldiği andan itibaren öğrenmeye başlar. Büyümeyle birlikte yaşadıkları doğrultusunda çevreye uyum sağlayabilmek, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için davranışlarını değiştirmeye başlar. Yaşantı ve deneyimler sonucu oluşan davranışlardaki kalıcı değişiklikler öğrenmedir. Henüz birkaç aylık bebekler bile ağlamanın ilgi çektiğini, ağladıklarında annelerinin onların karnını doyurduğunu; bunun sonucunda isteklerini elde etmek için, ağlamayı öğrenirler. Yaşamın ilk yılları beynin en hızlı geliştiği, gelişimin ve öğrenmenin hızlı olduğu zamandır. Son yapılan araştırmalar beyin gelişiminin en hızlı döneminin 0–3 yaş arasında olduğunu göstermektedir. Özellikle yaşamın ilk yıllarında yeterli beslenme, ilgi, etkileşim ve uyaranların fazla olması çocuğun gelişimi ve öğrenmesi için son derecede önemlidir. Bu yıllarda çocukla oyun oynamak, onunla bol bol konuşmak, ona yeterli ilgi ve sevgi göstermek gelişimi açısından gereklidir. Öğrenme gelişim ve olgunlaşmadan

bağımsız düşünülemez. Çocuk gelişim ve olgunlaşmasına bağlı olarak öncesinde yapamadığı şeyleri yapabilmeye başlar. Çocuğun becerileri, basitten karmaşığa doğru ilerler. Önce basit olanı yapar, büyüdükçe ve geliştikçe daha zor ve karmaşık olan becerileri öğrenir. Çocuk, önce başını tutar, sonra oturur, akabinde emekler ve yürür. Oturamayan bir çocuğu yürümeye zorlamak doğru değildir. Henüz kalemi tutup, karalama yapamayan bir çocuğa, harfleri yazmayı öğretmeye çalışmak da anlamsızdır. Kalem tutmayı öğrenen; karalama ve boyama yapan, yeterli olgunluğa gelen çocuk, harfleri yazmayı da öğrenebilir. Çocuk, birçok açıdan gelişir. Gelişimi, fiziksel, bilişsel, duygusal, sosyal ve dil gelişimi olarak değerlendirebiliriz. Çocuk, bedensel olarak büyür; kilosu artar, boyu uzar. Çevresinde gördükleri, duydukları sonucunda; konuşma, duygu ve düşünceleri anlama, yorumlama ve ifade edilebilme becerisi gelişir. Bilişsel gelişim, çocuğun nasıl düşündüğünü; duygusal gelişim duyguların

farkındalığını ve yaşantılar sonucu çocuğun bu duygulara nasıl tepki verdiğini; sosyal gelişim ise, çocuğun çevresiyle nasıl ilişki kurduğunu içerir. Çocuklarda öğrenme ve gelişimi inceleyen psikolog Jean Piaget' ye göre, öğrenme ve gelişim farklı aşamalarda değerlendirilir. Bütün çocukların düşünme biçimleri benzer özellikler göstererek gelişir. 0–2 yaş dönemine denk düşen zaman, çocuğun dünyayı duyuları aracılığıyla algıladığı dönemdir. Çocuk duyarak, tadarak, dokunarak, koklayarak, görerek öğrenir. Bu dönemde bebeklerin ve çocukların objeleri ağzına götürmesi sıkça gözlenen bir davranıştır. Çocuk dünyayı, objeleri ağzına götürerek, atarak, düşürerek tanımaya çalışır. Önce çevresindekileri gözleriyle takip eder, sonrasında saklanan bir oyuncağın geçici olarak kaybolduğunu, aslında hala var olduğunu öğrenir. Bu dönemdeki çocukların en keyif aldığı oyunlardan biri “cee-cee” oyunudur. Biraz büyüdüğünde, 2–7 yaş aralığında, çocuğun dili kullanmaya başlamasıyla sembol kullanımı başlar. YORUM ETKİLİ

7


Öğrenme, gelişme ve olgunlaşmaya bağlı olarak ilerler

Çocuğun yetiştiği ortamda ne kadar çok konuşuluyorsa, çocuğun konuşması da o kadar gelişir. Ona masal okumanın, birlikte şarkılar söylemenin dil gelişimine katkısı büyüktür. Bu dönem çocuğun soru sorarak öğrendiği dönemdir. Konuşmayı öğrenmeyle birlikte “Bu ne?” sorusunu sıkça sormaya başlarlar. Bu dönemde soruları cevapsız bırakmamak, tanıyabileceği yeni şeyler üretmek, öğrendiklerini uygulama fırsatları sağlamak, yeni bir şey öğrendiğinde bunu fark ettiğimizi ve buna değer verdiğimizi ona hissettirmek, çocuğun öğrenmesini olumlu etkileyecektir. Bir sonraki dönemde çocuk, öğrendiklerini tanımlayabilir, karşılaştırabilir, dünyayı algılamak için bazı genel kuralların olduğunu keşfeder. Çocuk, daha önce oyuncaklarını renklerine, şekillerine göre ayırt etmeyi, gruplamayı öğrenmiştir. Ancak sınıflandırmayı daha sonra öğrenirler. Örneğin; ilk önce kedi ve köpeklerin ayrı gruplar olduğunu anlar, ancak her ikisinin de hayvanlar sınıfında olduğunu anlama daha sonra gelişir. Önceleri sadece yetişkinler istediği için kurallara uyarken, bu dönemde ku-

8

YORUM ETKİLİ

ralların anlamını anlamaya başlar. Bu dönemde çocuk, daha çok görebildiği, dokunabildiği somut şeylerle öğrenir. Deneyerek ve sonuçlarını görerek öğrenme bu dönemde önemlidir. 11 -12 yaşa gelindiğinde sadece obje ve deneyimler değil, soyut kavramlar anlaşılmaya başlar. Ahlaki kuralları genelleyebilir, mecaz anlamlar, benzetmeler kullanabilir. Öğrenme için uygun zamanı göz ardı etmemek gerekmektedir. Çocuğu, hazır olmadığı zamanlarda bir takım bilgi ve becerileri öğrenmeye zorlamak, belli beceri ve bilgileri öğrenebileceği uygun zamanlarda ise, öğrenme ortamını ha-

zırlamamak, çocuğun gelişimi açısından doğru değildir. Çocuğun yaşına ve becerilerine uygun uyaranlar seçmek, uygun öğrenme etkinlikleri sunmak önemlidir. Etkileşim, çocuğun gelişimi ve öğrenmesi için en önemli faktörlerden biridir. Çocukların taklit ederek, model alarak öğrendikleri unutulmamalıdır. Çocuk, çevresiyle ve insanlarla etkileşim içinde olmadığında zor öğrenir, gelişemez. Özellikle yaşamın ilk yıllarında çocuğun gelişim ve öğrenmesinde anne babasının rolü çok büyüktür. Öğrenmeye elverişli bir ortam oluşturmak, çocukla yeterince etkileşimde olmak, gerekli ve yeterli uyaranları sağlamak, çocuğun öğrenme isteğini desteklemek, çocuğun gelişimini ve öğrenmesini olumlu yönde etkileyecektir. Bütün çocuklar, gelişiminin doğal çizgisinde ilerler. Ancak, her çocuğun kendine özgü bir gelişim hızı ve tarzı olduğunu da unutmamak gerekir. Bu nedenle çocuğun bireysel özelliklerini anlamaya çalışmalıyız. Her bireyi kendi özelliklerine göre tanımak ve desteklemek, öğrenme ve gelişim açısından son derece önemlidir.


Feyza Bayraktar / Uzman Psikolog / Nisan Psikolojik Danışmanlık Merkezi

Alışveriş mi Yapıyorsunuz; Kendinizi mi Kandırıyorsunuz? Sadece ¸lkemizde değil, d¸nyanın her kˆşesinde alışveriş Áılgınlığına kendini kaptırmış onlarca insan gˆrebilirsiniz. Ya siz? HiÁ d¸ş¸nd¸n¸z m¸ alışveriş yaparken nelere dikkat ediyorsunuz ya da siz de mi bir alışveriş Áılgınısınız. Eğer merak ediyorsanız hemen okumaya başlayın ve kararı kendiniz verin.

10 YORUM ETKİLİ

A

lışveriş yapmak kimisi için bütçesi yettiğince ihtiyaçlarını karşılamak, kimisi için ihtiyacı olduğundan fazlasını almamaya özen göstermek, kimisi içinse üzüntü ve sıkıntılıyken kendini daha iyi hissetmek için bir oyalanma şeklidir. Yalnız, eğer kişi kendini her kızgın, üzüntülü, kaygılı, stresli ya da yalnız hissettiğinde, aşırı para harcıyor veya alışveriş yapıyorsa, harcadığı paranın miktarı yüzünden ailesi ve çevresi ile sorun yaşıyorsa, kredi kartları yanında olmadan kendini kötü hissediyorsa, nakit para yerine kredi kartı kullanıyorsa, para harcadıkça kendini rahatlamış hissediyor ve sonrasında da utanç ve pişmanlık hissediyorsa, alışveriş bağımlılığının

sinyallerini veriyor olabilir. Alışveriş bağımlılığında en önemli kriterlerden biri kişinin para harcarken sonuçlarını göz ardı ederek kendini kontrolden çıkmış hissediyor olması ve bu davranışını kontrol altına almayı başaramıyor olmasıdır. Alışveriş bağımlılığının altında yatan temel sebeplerden bir tanesi kişinin problemlerinden kaçmak istemesi ve hayatının gerçekleri ile yüzleşmek istememesidir. Yapılan araştırmalar, alışveriş bağımlılığının toplumun ne kadar bir bölümünde olabileceğini netleştiremiyor. Bunun temel sebebi ise pek çok kişinin alışveriş bağımlılığının bir problem olabileceğini düşünmemesi ve profesyonel yardım almıyor olmasıdır. Profesyonel yardım talep edilmediği için istatistiklerin çı-


Sayı 12

Alışveriş bağımlılığı depresyon, kaygı bozuklukları, kişilik bozuklukları ve yeme bozukluklarıyla aynı anda gˆr¸lebilir. kartılması da mümkün olamıyor. Yalnız araştırmalar, alışveriş bağımlılığının kadınlar arasında erkeklere nazaran daha yaygın olduğunu gösteriyor. Alışveriş bağımlığı olan bazı kişiler, ayakkabı, giysi, mutfak aleti gibi belirli şeylerden ihtiyacı olmadan pek çok adet alırken, bazı alışveriş bağımlıları ise, birbirinden farklı pek çok objeyi alabilir. Diğer bir deyişle, onlar için para harcayacakları herhangi bir şey satın almak yeterli olabilir. Bazen, aldıkları şeylerin farkında bile olmayabilirler. Dolaplarının içinde hala etiketi duran pek çok kıyafet, hiç giyilmemiş pek çok sayıda ayakkabı ya da hiç kullanılmamış pek çok ev eşyası olabilir. Alışveriş bağımlılığı depresyon, kaygı bozuklukları, kişilik bozuklukları ve yeme bozukluklarıyla aynı anda görülebilir. Alışveriş Bağımlılığındaki Önemli Noktalar l Bütçenin üzerinde para harcamak: Her insan zaman zaman harcamaları sırasında bütçesini aşıp ekonomik anlamda kendini sıkıntıya sokacak duruma gelebilir. Yalnız, bir daha aynı duruma düşmemek için harcamalarını kontrol altına almaya çalışır. Oysa alışveriş bağımlılığı olan kişiler bütçe kontrolünü göz ardı ederek durmadan aynı problemle karşı karşıya kalırlar. l Aşırıya kaçmak: Alışveriş bağımlılığı olan kişilerde çok sık rastlanan bir davranış şeklidir. Bir çift ayakkabı almak için dışarı çıkıp, 3-4 çift ayakkabı veya torbalarca giysi ile eve dönmek buna örnek gösterilebilir. l Kronikleşmiş para harcama isteği: Bazen, insanların ihtiyaçlarına göre alışveriş miktarları da artabilir. Özellikle de

uzaklaşmak, kişinin çevresi ile olan ilişkilerine zarar verebilir.

yılın bazı zamanlarında (bayramlar, özel günler, vs gibi)artış görülebilir. Oysa alışveriş bağımlılığı devam eden bir problemdir. Özel bir zaman olsun ya da olmasın kronikleşmiş bir para harcama veya alışveriş durumu mevcuttur. l Problemi gizlemek: Alışveriş bağımlılığı olan kişiler ne kadar harcadıklarını, ne aldıklarını ailelerinden, özellikle de eşlerinden gizlemeye çalışırlar. Alışveriş bağımlılığı, çoğu zaman eşler arasında problemlere, ayrılıklara sebep olabilir. l Kısırdöngü: Alışveriş bağımlılığı olan pek çok kişide, alışveriş sonrası his-

Alışveriş Bağımlılığından Kurtulmak İçin Alışveriş bağımlılığından kurtulmak için psikolojik destek, bireysel ve grup tedavi, aile ve arkadaş desteği oldukça önemlidir. Bunun yanı sıra alınabilecek kişisel önlemler şunlardır: l Eğer böyle bir bağımlılığınız olduğunu düşünüyorsanız daha çok nakit para ile alışveriş yapmaya yönelin, böylece ödeyemeyeceğinizin üzerinde harcama yapmamış olursunuz. l Bir alışveriş listesi yapın ve o listedekiler dışında bir şey almamaya özen gösterin. l Alışverişe yalnız çıkmamaya özen gösterin. Yanınızda sizi frenleyecek birilerinin olması oldukça önemlidir. l Kendinizi kötü hissettiğiniz anlarda, yürüyüşe çıkın veya egzersiz yapın. Yürüyüşe çıkarken yanınıza para ya da kredi kartı almamaya özen gösterin.

sedilen suçluluk duygusu para harcama dürtüsünü tetikleyebilir ve kişinin daha fazla para harcamasına zemin hazırlayabilir. Böylece suçluluk duygusu ile alışveriş yapma dürtüsü birbirini takip eder ve içinden çıkılmayacak bir kısırdöngü haline gelir. Bazen de kişi suçluluk duygusuyla aldıklarını geri iade edip, parasını geri alır; fakat bu, problemin ortadan kalktığı anlamına gelmez. l Yıpranan ilişkiler: Aşırı para harcamaktan kaynaklanan problemler eşler arasında ve aile içinde ilişkilerin yıpranmasına sebep olabilir. Bunun yanı sıra kişi zamanının çoğunu alışveriş yaparak geçirdiği için sosyal ortamından kendini izole edebilir. Sosyal çevreden YORUM ETKİLİ

11


İl Çevre ve Orman Müdürü Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar:

“Her İki Kişiden Biri Çevreci Olmalı” Bir gece saat 2 gibi, bir cerrah beni aradı, dedi ki “Ben uyuyamadım, yarın sabah 5 yaşında bir çocuğu ameliyat edeceğim, hala uyuyamadım, eğer çocuğa bir şey olursa, günahı, vebali senin üstünedir.” O zaman anladım ki, gece gündüz çalışmalıyız, insanların huzuru için çalışmalıyız.

R

esmi rakamlara göre 12 milyon nüfusu, 300 personeliyle, kontrol etmeye ve denetlemeye çalışan, İstanbul İl Çevre Müdürlüğü’nün çalışmalarını en yetkili ağızdan, İl Çevre ve Orman Müdürü Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar’ dan dinledik. Mehmet Emin Birpınar’ la yaptığımız sohbeti, İstanbul’un büyüleyici manzaraya sahip Çevre İl Müdürlüğü binasında gerçekleştirdik. Birpınar, böylesine devasa bir şehre İl Çevre Müdürü olarak hizmet etmenin getirdiği sorumlulukların da büyük olduğunu vurgulayarak sorduğumuz sorulara içtenlikle cevaplar verdi. Dünyanın en gözde şehirlerinden birinde Çevre ve Orman Müdürlüğü yapmaktasınız. Sizce bu şehrin en büyük sorunu nedir? İstanbul, her daim keşfedilmeye açık bin bir türlü fırsatı yaşayanlarına sunuyor. Tarihi mekanları, sürekli artan nüfusu, sanayisi, yeşilliği ve kültürel aktiviteleri ile İstanbul’a dair söylenecek çok şey var. Türkiye’nin en önemli finans merkezi de olan şehir, bünyesinde pek çok çelişkiyi de barındırıyor. Bu büyülü ve de-

12 YORUM ETKİLİ

vasa metrolpolün en büyük sorunlarının başında bugün çevre geliyor. İstanbul’da yeşil alan miktarı nedir? İstanbul, her gün değişen, ama değişmeyenleri de bünyesinde barındıran müthiş bir şehir. Yahya Kemal’in meclis notlarında 1936’da İstanbul nüfusu yaklaşık 900.000. Beyoğlu, Üsküdar, Mecidiyeköy, Kadıköy, Fatih gibi ilçelerin yeşil oranlarına bakıldığında %25 gibi

bir rakam söz konusu, yani o dönem 4 metrekareden 1’i yeşil. 1994’te İstanbul Belediyesi büyük bir ağaçlandırma ve yeşillendirme kampanyası başlattı. Şu an geldiğimiz noktada, İstanbul’un %50’si ağaçlarla kaplı, dünyada ormanı bu kadar çok olan bir metropol yok. Ancak bu oran İstanbul’un kuzeyinde. Yaşam güneyde, Marmara kıyılarında olduğu için insanlar yeşilliği hissedemiyor.


Sayı 12

İstanbul’un çevre problemleri nelerdir? Şu an en büyük sorunlarından biri, şehrin iç kesimlerinde ağaç dikecek alanın olmaması. 1940’lı yıllarda İstanbul, dünyanın en güzel şehirleri yarışmasına katıldı ve Rio De Jenerio’yla birlikte finale kalıp, dünyanın en güzel şehri seçildi. Geçmişte İstanbul’un çevre planını Fransız mimar Hanry Prost’a yaptırdık, ancak bunun büyük bir hata olduğunu sonra anladık. Prost ilk iş olarak, Osmanlı’nın mesire yeri olarak kullandığı Haliç’in kıyılarını sanayi olarak değiştiriyor ve 1980’li yılların ortalarına kadar bütün sanayi atıklarını Haliç’ döküyor. Haliç’in temizlenmesinde Çevre Bakanımızın büyük katkıları oldu. Yine İstanbul’da kendi elimizle mahvettiğimiz yerlerden diğer ikisi, Kazlıçeşme ve Küçükçekmece Gölü’dür. Küçükçekmece gölü, dünyanın en güzel göllerinden bir tanesiydi. Alttan beslenen, Sazlı Derenin beslediği bir göldü. Sazlı Dereye, Meksika’dan gelen bir yılan balığı olan, Angurya, her yıl beslenmeye gelirdi. Üç ay beslendikten sonra Meksika’ya geri dönen bu balık, Meksika Körfezi’nde yumurtluyordu. Gölün etrafındaki havzayı hem konuta, hem sanayiye açtık. Bütün pislikleri göle verdik ve göl öldü. O balık artık gelmez oldu. İstanbul’un bir diğer çevre problemi ise, gürültü kirliliği. Beşiktaş civarında 571 tane eğlence merkezi var. Bu eğlence yerlerinin bütün denetimi bizde. Yazın teknemiz var, akşamdan sabah

“Çünkü sizler, çocuklar, bizim geleceğimizsiniz, sizler olmazsanız gelecek olmaz, şekillenemez, sizi ne kadar iyi birer çevreci olarak yetiştirebilirsek, gelecek nesillere o kadar temiz bir çevre bırakabiliriz.” 5’e kadar sürekli gürültü kontrolü yapıyor, gerekirse ceza kesiyoruz. Halkımızın rahatı için sistemli bir şekilde denetimlerimizi yapıyoruz. Bununla ilgili hiç unutamadığım bir anım var. Bir gece saat iki gibi, bir cerrah beni aradı, dedi ki “Ben uyuyamadım, yarın sabah beş yaşında bir çocuğu ameliyat edeceğim, hala uyuyamadım, eğer çocuğa bir şey olursa, günahı, vebali senin üstünedir.” O zaman anladım ki, gece gündüz çalışmalıyız, insanların huzuru için çalışmalıyız.

İstanbul’un çevre problemlerini nasıl denetliyorsunuz? İstanbul’da 12 bin tane sanayi tesisi var, biz her yönüyle, incelemeye yetişemeyiz. 300 elemanımızın 100’ü mühendis, İstanbul’u bu kadar kişiyle denetlerim derseniz, yanlış dersiniz. Çevre İdaresi Başkanlığı önümüzdeki dönem, ajans adı altında kurulacak. Bu ajans kurulursa daha etkin bir denetim yapabiliriz, diye düşünüyorum. Mühendis sayısı artmalı, bir de çevre polisinin olması gerekiyor. Nasıl orman muhafaza memurum varsa, çevre muhafaza memurunun da olması lazım ki, ben işlerimi daha rahat, daha etkili bir şekilde yapabileyim. Çünkü ben bir fabrikayı denetlemeye gittiğimde, mühendislerimi, biyologlarımı kendi içimizden muhafaza memurlarıyla koruyabileyim ki denetim daha sağlıklı yapılsın. Şu an jandarma ve polisimiz bizle geliyor ama kendi bünyemizden olursa daha bağımsız ve hızlı oluruz. Çocuklarımızın, gençlerimizin çevre konusunda bilinçlenmeleri için gerçekleştirdiğimiz Çevre Eğitim Projesi var. Çünkü sizler, çocuklar, bizim geleceğimizsiniz, sizler olmazsanız gelecek olmaz, şekillenemez, sizi ne kadar iyi birer çevreci olarak yetiştirebilirsek, gelecek nesillere o kadar temiz bir çevre YORUM ETKİLİ

13


bırakabiliriz. Bu sebeple, çevre bilinci eğitimlerimizi, yaptığımız en önemli çalışma olarak nitelendirebilirim. Göreviniz süresince çevre bilincine katkı sağlayan çalışmalarınızı bi-

zimle paylaşır mısınız? Tuzla Orhanlı’da bulunan tehlikeli atık varillerinin toprağın altından çıkarılması, dünyada büyük yankı uyandırmıştır.. Ayrıca 5 defa Meclis’ten geçmemiş olan Çevre Kanunu da bir gecede çıktı.

İstanbul bu anlamda, örnek bir şehir, buradaki büyük bir problemi çözdüğünüzde, tüm Türkiye’ye yayıldığını bu olaydan görebiliyorsunuz. Ayrıca, bu kanundan sonra elimiz daha da güçlendi. Artık idari yaptırım yetkisine sahip bir kurum olarak cezayı kesiyor, gerekirse tesisi kapatabiliyoruz. Bir de, eğitim temelli çalışmamız var ki, çevre bilincinin oluşmasına, çocukların ve gençlerin bu bilinçle yetişmelerine gayret ediyoruz. “Çevre Eğitimlerimizi” yaptığımız en önemli çalışma olarak nitelendirebilirim. Çevre konusundaki sıkıntılar size nasıl iletilebilir? Şikayet mekanizmasının çalışması çok önemli ve faydalı sonuçlar getiriyor. Şikayet etmeyi insanların öğrenmesi lazım, çocuklarımızın geleceği için, çevre adına yapılan yanlışı ihbar etmeliyiz. İnternet sitesinden, isim yazmadan bildirilen şikayetleri değerlendiriyoruz. Yarım saat içinde her noktaya ulaşabiliyoruz. Herkesi çevre konusunda duyarlı olmaya kendi sağlığını doğrudan ilgilendiren konularda müdahil olmaya davet ediyoruz.

14 YORUM ETKİLİ



Psk. Ayça İYİGÜN

KARDEŞ KISKANÇLIĞI

Çocuğunuz kardeşini kıskanmaya başladı ve bunu davranışlarıyla gösteriyorsa paniğe kapılmayın. Uygun yolları kullanarak etkilerini en aza indirebilirsiniz. Her şey sizin elinizde.

16 YORUM ETKİLİ


Sayı 12

K

ıskançlık, günümüzden yüzyıllar öncesine dayanır, kaynağında sevilen bir şeyi kaybetme duygusu yatar. Bireyin sevdiği, ihtiyaç duyduğu birinden gördüğü ilgiyi bir başkası ile paylaşmaya tahammül edememesi nedeniyle kendini gösterir. Bu konu hakkında yapılan araştırmalar, bize bu duygunun içgüdüsel olarak doğumdan itibaren insanın yaşamında yer aldığını göstermektedir. Kıskançlık çeşitli unsurlardan meydana gelir. Öfke, elde etme tutkusu, kıskançlığın temelini oluşturan duygulardır. Günümüzde ailelerin en çok karşılaştığı ve çözümsüz kaldığı durum ise kardeş kıskançlığıdır. Bu durum kendini yaklaşık 1,5 yaşından itibaren gösterir ve 4–5 yaşlarına kadar en yoğun bir şekilde ilerler.

zarar verdiğini fark ettiği anda bu durumun ciddiyetini ona belli etmeden duygularına yönelmelidir. Çocuğun ne hissettiğine tercüman olarak yaklaşılmalıdır. Örneğin, “Benim yalnızca seninle ilgilenmemi istiyorsun, seni anlıyorum fakat kardeşinin şu an bana ihtiyacı var, kendi bakımını kendisinin yapamadığını, bunlar için bize ihtiyaç duyduğunu görüyorsun, ancak tabiki senin hissettiğin her şey benim için değerli ve her zaman benimle paylaşabilirsin” gibi onu anladığınızı gösteren cümleler kullanabilirsiniz. Çocuklar çeşitli kıyaslama sorularıyla karşınıza gelebilirler. Bu durumda kıyaslamaya imkân vermeden herkesin

tek ve kendine özgü bireyler olduğunu, kardeşini ve onu eşit sevdiğinizi anlatan konuşmalar yapılabilirsiniz. Önemsendiğini ve kendine de zaman ayrıldığını gören çocuk özgüven kazanır, kendisiyle barışır. Önemli olan çocukların ihtiyaç duydukları zamanlarda yanlarında yer almak ve beraber olunan zamanlarda çocuğa bütün dikkatin verilmesidir. Her bir çocukla “özel bir ilişki” yaşanmalı, güzel ve kaliteli zamanlar paylaşılmalıdır. Önemsendiğini ve kendine de zaman ayrıldığını gören çocuk özgüven kazanır, kendisiyle barışır. Önemli olan çocukların ihtiyaç duydukları zamanlarda yanlarında yer almak ve beraber olunan anlarda kaliteli zaman geçirmektir.

Nereden geldikleri bilinmeyen kardeşler, çocukların gözünde, annesinin sevgisini elinden alacak olan rakipler olarak görünürler. Çocuğu kardeş fikrine hazırlarken, bir kardeşi olacağı, “ailemize bir bebek katılacak” şeklinde söylenebilir. Fakat bu haberi günlük yaşamdan bir durum bildiriyormuş gibi vermek yanlıştır. Küçük bir aile toplantısı yapıp, onunda bu konu hakkındaki düşüncelerini almak, kendine olan güvenini sağlayacak ve çekinmesi gereken bir durum olmadığını anlamasına yardım edecektir. Kuşkusuz ki, çocuk yeni gelen bebeğe karşı öfke ve kıskançlık duyacaktır; ama ona sizin tarafınızdan duygularını açma imkânı verildiği ve zaman ayrıldığını görmesiyle, kendini daha rahat hissedecektir. Ailesiyle bu konuda konuşamayan ve kıskançlık duygusunu içinde tutan bir çocuk, bastırmış olduğu duyguyu davranışlarına yansıtır. Kimi çocuk, anne ve babasının yanında kardeşine zarar verirken, kimisi de yalnız kaldıkları anda kardeşinin canını acıtacak hareketlerde bulunabilir. Bazı çocuklarda ise bu durum, gerileme, bebeklik çağına dönme davranışları olarak da görülebilir. Örneğin, alt ıslatma, parmak emme, kendi saç ve kaşını yolma ya da hasta taklidi yapma gibi ilgiyi üzerlerine çekecek davranışlar sergileyebilirler. Bu durumu çözüme ulaştıracak kişiler ebeveynlerdir. Aile, çocuğun kendine veya kardeşine YORUM ETKİLİ

17


Çocuğunuza Sorumluluklar Verin

18 YORUM ETKİLİ


Sayı 12

Çocuk yetiştirmenin zorluğunu en iyi yaşayan bilir, derler. Anne, Baba ve Çocuk üçgeninde yaşanılan sıkıntıları en aza indirmenin yolu, anne ve babanın çocuklarıyla olan ilişkilerinde izleyecekleri yolu iyi belirlemeleri ve uygulamalarıdır. Anne ya da babaysanız hiç kendinize sordunuz mu nasıl bir ebeveyn olduğunuzu yoksa sadece kendi bildiklerinizi mi çocuğunuza aktardınız.

A

nne ve babalar, çocuklarını eğitirken öncelikle gelişim evrelerini bilmeli ve çocuklarının içinde bulunduğu gelişim dönemini tanımalıdırlar. Başka bir deyişle, çocuklarını tanıyarak işe başlamalıdırlar. Anne ve babalar, çocuklarının kendi modelleri olmadığı gibi, kardeşlerinden ve arkadaşlarından farklı, bağımsız, kendine özgü zekâ ve kişilik özellikleri olan bir birey olduğu gerçeğinden hareket etmelidirler. Anne ve babaların çocuklarına, “uygun olan davranışı” ya da neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretebilmeleri için, gerek kendi aralarında gerekse çocuklarına yönelttikleri davranışlarında dengeli, tutarlı ve kararlı olmaları gerekir. Anne babanın güvenli bir çocuğa sahip olabilmeleri için, önce kendilerine, sonra birbirlerine, ardından da çocuklarına güvenmeleri gerekir. Anne ve babalar çocuğundan yaşı ve yeteneklerine uygun isteklerde bulunmalı, çocuğu hayal kırıklığına uğratacak, yaşının üstünde beklentiler içine girmemelidirler. Çocuk yönlendirilirken, çocuğun ilgi ve yetenekleri esas alınmalıdır.

ması, düşünmesi ve davranması gerektiğiyle ilgilenir. Çünkü bu anne baba için, çocukları belirli bir kalıba sokmak, onu bağımsız olarak gelişmesinden daha önemlidir. Anne baba, kendilerine saygısı olan, çocuğunun kişiliğine saygı duyan anlayışta olmalıdır ki, çocuklarının benlik saygısı da yüksek olabilsin. Anne babalar kendi kendini yönetebilen bireyler yetiştirmek için gerekli psikososyal ortamı hazırlamalıdırlar. Bunun için de aşırı koruyucu yaklaşımdan kaçınarak çocuğun kendi kendini yöneten bir birey olmasına fırsat vermeleri gerekir. Anne baba, çocuğa sevgi veren, girişim yeteneğini ve özgüvenini kazanabilmesi için onu destekleyen kişiler olmalıdırlar. Çocuğa yeterli düzeyde desteğin sağlandığı bu ortamda anne babanın sağladığı disiplin ve eğitimin nitelikleri olumludur. Çocuğun istemi hiçbir zaman engellenmez. Aşırı davranışları anlayışla karşılanır ve yumuşak bir biçimde düzeltilir. Böyle bir esnek ortamda çocuk,

cesaretli ve topluma uyumlu bir insan olarak yetişir. Yaşamını yapıcı çabalar üstüne kurmayı öğrenir. İdeal anne babayı tanıtmak zor olmakla beraber, başarılı anne-babalar, çocuğun ihtiyaçlarını sezen, onlara uygun yanıtlar veren, aşırı hoşgörülü veya katı olmayıp, çocuğa karşı esnek bir yaklaşım içinde olan, davranışlarında belirli bir kararlılık ve devamlılık sağlayan, karşı çıkmadan önce her zaman çocuğunun isteklerini dinleyen anne-babalardır. Yine başarılı anne-babalar, çocuğunun kendi kendisini denetlemesini ya da iç denetim demek olan ahlak gelişimine ortam hazırlayan, çocuktaki sorumluluk duygusunu geliştiren, olayların sonuçlarıyla onları baş başa bırakan, onlara hak ve özgürlüklerinin sınırını öğreten, çocuklarına korku silahını çevirmeksizin, kendi kendilerini disipline eden ve düşüncelerini özgürce anlatabilen birer birey olarak yetişmelerine imkan hazırlayan kimselerdir.

Önemli olan çocuğunuzu, kendi hayatını devam ettirebilecek düzeye getirebilmektir.

Anne baba öncelikle çocuğunu bağımsız bir birey olarak kabul eden, ona sevgi ile yaklaşan ve olumlu ilişki kurmaya çalışan kişiler olmalıdır. Bilinmelidir ki, sevgi temeline dayanan eğitim, sağlam ve başarılı eğitimdir. Anne baba öyle bir ortam hazırlamalıdır ki, çocuk sanki her zaman anne ve babası yanındaymış gibi kendini güvenli ve hiç yanında değilmiş gibi özgür hissetsin. Böyle bir aile ortamı çocuğun kendine özgü anlayış ve düşüncesini ifade etme olanağı sağlar. Buna karşın sağlıksız bir aile, çocuğun nasıl algılaYORUM ETKİLİ

19


Şaban YILMAZ / REHBER ÖĞRETMEN

«OCUKLARIMIZLA SAĞLIKLI İLETİŞİM

E

sas olarak, sözlerle anlaşıyormuş gibi görünsek de, iletişim kurmamıza yardımcı olan üç temel özellik vardır: Kelimeler, ses tonu ve beden dilimiz. Duygu ve düşüncelerimizi iletmek için öncelikle kelimeleri kullanırız.

mizin tonu daha da yükselir veya bedenimizle konuşmaya başlarız. “Bir su istedim sizden, onu bile getirmeyecek misiniz oğlum, kızım!” deriz ve bedenimizle konuşmaya başlarız. Gözlerimiz açılır, kızarız, bir anda gergin bir fizyolojik görünüme bürünürüz.

“engelli iletişim”le birlikte problemler de ortaya çıkmaya başlar. Özellikle gençlik dönemi, engelli iletişimle sıkça karşılaşacağınız bir dönemdir. Eğer söylediklerimiz, olumsuz yan mesajlarla geri dönüyorsa, o zaman aile içi iletişimde işler yolunda gitmiyor demektir.

Söylediğimiz kelimelerin yetmediğini anladığımızda birkaç kelime daha ekleriz veya çıkartırız. Örnek olarak; “Bana bir bardak su ver!” dediğimizde, su gelmiyorsa, “Çok susadım, bir bardak su verecek kimse yok mu!,” diyerek birkaç kelime daha ekleriz. İlettiğimiz duygu ve düşüncemiz iyi anlaşılsın diye, ses tonumuzla birlikte beden dilimizi de kullanırız. Su gelmezse sesi-

Bir iletişim içerisinde esas olarak, dikkat etmemiz gereken şey kendi duruşumuz, yüzümüzdeki ifademiz ve söyleşimizdeki ses tonumuzdur. Bunları eğer başarılı bir şekilde kontrol edebiliyorsak, sağlıklı iletişim kurabiliyoruz demektir. Yüzümüzdeki sevecenlik, ses tonumuzdaki neşe ve güven ifadesi karşımızdakine doğru ulaşıyorsa, işler iyi gidiyor denebilir. Mesajlarımızda dalgalanma varsa

Anne ya da baba, çocuğuna bir şey söylediğinde, çocuktan geri bildirim alamıyorsa “tıkanık iletişim”den söz edebiliriz. Tıkanık iletişimde kanallar kapalıdır, mesaj gitmekte ancak geri dönmemektedir. Aile içerisinde iletişimin, tıkanık noktalara gelmesine veya yaklaşmasına sebep olabilecek iletişim engellerinin ortadan kaldırılması gerekiyor, demektir.

20 YORUM ETKİLİ


Sayı 12

İletişim engellerini aşmada yardımcı olabilecek bazı ipuçlarından yararlanabiliriz. Bunlar: n Sadece biz konuşmamalı, monolog yerine diyalog kurmalıyız. n Dinlerken kendimizi kontrol etmeli, problemlerimizi karşıya yansıtmamalıyız. n Karşımızdaki insana güven ve cesaret verebilmeliyiz. n Suçlama, yargı, genelleme ve yorumlardan genellikle uzak durmalıyız n Doğru dinlemek , ne dinleyeceğinize karar vermekle başlar. n Doğru dinlemeyi başarabilmemiz için, esas olarak susmayı kabul etmemiz gerekir. Çünkü dinlemek için, önce susmak gerekir. n Dinlerken pasif olmamız yararlıdır. Çözüm bulma çabası içine girmemeliyiz. Onun ihtiyacıyla ilgiliyiz, amacımız onun duygularını ifade etmesine ve rahatlamasına imkân sağlamak olmalıdır. n Eğer çocuğumuz, "Bu dediğim doğru mu, ne dersin anne/baba?" diyorsa, o zaman danışma durumundadır. İletişim buraya gelmişse, fevkalade iyi bir yoldayız demektir. n Eğer çocuğumuz sorunlarını size danışıyorsa bu mutluluk verici bir özelliktir. Böyle bir iletişimde çözüm üretebilme ihtimali oldukça yüksektir. n Etkin dinleme biçimini kullanmalıyız. Etkin dinlemede yapacağınız şey, çocuğunuzun söylediği cümleyi anladığınızı ona iletmektir. Çocuğun söylediklerini anlamak ise, onun söylediklerine ekleme yapmadan söylediklerini açmak demektir. n İletişimin sağlıklı olabilmesi için “ben dili”ni kullanmanız yararlı olacaktır. ”Beni mutlu ettin. Ben çok üzüldüm...” gibi. n Bireyler arası iletişim sırasında kullanılan “Ben dili” olumlu ve yapıcı ilişkilerin temelini sağlamlaştırırken, “sen dili” aile içi ilişkileri sarsmakta hatta yok edebilmektedir. ”Senden ancak bu beklenir. Sen var ya…, Sen sus…” gibi. n Kabul etmediğiniz davranışın gerekçeli tanımını yapmalıyız. n Bu davranışın bizde oluşturduğu etkiyi ifade etmeliyiz. n Gencin sergilediği olumsuz davranışın bizde yaşattığı duyguları dile getirmeliyiz.

Anne ya da baba, Áocuğuna bir şey sˆylediğinde, Áocuktan geri bildirim alamıyorsa tıkanık iletişimden sˆz edebiliriz. Tıkanık iletişimde kanallar kapalıdır, mesaj gitmekte ancak geri dˆnmemektedir.

Aile iÁerisinde iletişimin, tıkanık noktalara gelmesine veya yaklaşmasına sebep olabilecek iletişim engellerinin ortadan kaldırılması gerekiyor, demektir.

YORUM ETKİLİ

21


Onu, beğenmediğiniz yˆnleri ile kabullenelim, ama beğenmediğiniz yˆnlerinin de nedenleri ile aÁıklayalım.

Çocuğumuzla sağlıklı bir iletişim kurabilmek için; n Yıkıcı eleştirilerden kaçınmalı, yapıcı ve olumlu yönde tavsiyelerde bulunmalıyız. n Ertelemeyelim. n Suçlayıcı ifadeler kullanmayalım. n Onu, beğenmediğiniz yönleri ile kabullenelim, ama beğenmediğiniz yönlerinin de nedenleri ile açıklayalım. n Çocuğumuzda güçlü bir istek uyandırmaya çalışalım. n Onu yüreklendirelim. n Çocuğumuza karşı iyi bir dinleyici olalım. Onu kendinden bah-

22 YORUM ETKİLİ

setmesi için cesaretlendirelim. n Onunla iyi bir iletişim başlatmak için ilgilendiği şeylerden bahsedelim. n Onun fikrine saygı gösterelim ve asla “Sen anlamazsın” demeyelim. n Eğer hatalıysak bunu açık yüreklilikle ifade edelim. n Empati kuralım, yani onun duygularını anlamaya çalışalım. n Konuşmaya içten bir iltifat ve övgüyle başlayalım. n Emir vermek yerine sorular soralım. n Gerektiğinde gururunu kurtarmasına izin verelim. n Övgü ve takdirlerimizde içten ve cömert olalım. n Her zaman onu sevdiğinizi ve değer verdiğinizi hissettirelim.


M. Kurtbay ÖNÜR kurtbay.onur@tg.com.tr

SANAL DEĞİL GER«EK CANAVAR Anne-babalar dikkat edin! Başınızı dinlemek iÁin Áocuklarınızı farkında olmadan canavarın ellerine emanet ediyorsunuz. Odasında oyun oynadığını d¸ş¸nd¸ğ¸n¸z Áocuklarınız, psikolojisi bozulmuş, gerÁek hayatla ilişiği kesilmiş birer suÁ makinesine dˆn¸ş¸yor.

24 YORUM ETKİLİ


Sayı 12

H

ayat yorgunu ebeveynlerin ‘kafa dinlemek’ maksadıyla bilgisayar başında eğlenen çocukları, ‘start game’ komutuyla birlikte ‘şiddet’i en son dozajında yaşıyor. Bir tuşa tıklayınca, gerçekten, sanal âleme uçarken, ‘suç profili’ni de beynine ve ruhuna kazıyan bireyler haline geliyor. Türkiye’de durum acıklı... Peki dünya ne yapıyor?.. Bilgisayarın hipnotize ettiği, kaosa, kana ve suça susamış ‘mitolojik canavar’ olan insan nefsini fark edince, ard arda tedbir almaya başladı. Avustralya tam olarak 33 popüler oyunu yasakladı. Peki biz hangi noktadayız? Neler yapılmalıyız... Uzmanlarımız biraz ‘kulak çekerek’ ikâzlarda bulundu. Türkiye’nin sayılı psikoloji ve psikiyatristlerinden Prof. Dr. M. Kemal Sayar, bilgisayar oyunlarının çocuklar üzerindeki etkilerini anlattı: Evimizde zamanını, eğitim hayatını ve ruhunu oyuna teslim etmiş çocuklarımız var. Oyun bağımlısı çocukların, hemen hepsinde sosyal, psikolojik kayıplar ve aile içi çatışma artıyor, ebeveynlerine de düşman oluyor. Gerçek hayatın sorumluluğundan uzaklaşıyorlar. Değişikliği gözlemleyen aile endişelenmeye ve söz konusu oyunları yasaklamaya başlayınca, işin vahameti artıyor. Bağımlı çocuklar için ‘yasak’, anne-baba-çocuk ilişkisini bozuyor. Oyuncu gençlerde ‘sorumsuzluk’, ‘yalnızlık’, ‘sosyal yalıtım’, ‘saldırganlık’ gibi duygusal ve davranış problemi görülüyor. Öz güvenleri düşük, sosyal endişe ve dengesizlik düzeyleri yüksek oluyor.

ZEKİ ÇOCUKLAR TUZAKTA! Bu oyunlar zeka düzeyi aşırı gelişmiş olan çocukları bağlıyor. Şehir hayatı zeki çocukların enerjilerini boşaltma, zekâlarını kullanma, kendilerini ifade etmede ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Her anlamda sıkışmışlık yaşayan çocuklar, tıkalı kaldıkları 100-150 metrekare evlerde, sınırsız bilişim dünyasında kayboluyor. Kendilerini orada ifade ediyorlar. KONUŞ, HİSSET VE DİNLE Çocukların korkunç tuzaktan kurtulması için, aile büyüğü bilinçli olmalı. Anne ve baba çocuğunun karanlık bir kuyuda olduğunu görmeli. Onunla iletişim kurmalı. Dokunmalı, konuşmalı, hissetmeli,

dinlemeli... İlgilendiğini hissettirmeli. Halı saha maçı, sinema, basketbol ilgi alanı neyse, sosyal faaliyetler organize etmeli. TEKNOLOJİK TUZAK! Artık yetişkinler gözünü açmalı... İstanbul’da Hakan ile Almanya’daki Hans aynı oyunu paylaşıyor. Oyunda kişiler ruhsal ve psikolojik bağlantıya geçiyor. Biz buna ‘Yarıcanlı etkileşim’ diyoruz. Kullanıcı genç, karşısında hastalıklı, sağlıklı bir tip mi var? Bilmiyor. Karşı taraf, çocuğun zafiyetini kullanarak, ‘kademe yükseltmek’ ve ‘zafer’ vaadiyle tavizler isteyebiliyor. Böylece, oyun tuzağa dönüyor

ÜRKÜTEN DEĞİŞİM! Bir çocuk bilgisayar başında nasıl değişir?... Önce bağımlı çocuk çevresinden kopar. Oyun içinde ‘cesur ve atak’tır. Gerçek hayatta ‘ürkek ve içine kapanık’. Gerçek dünyanın ötesinde sanal bir dünya kurup, burada yaşar. Yeni dünyasının kuralları, gerçek hayatla çatışır. Hakiki birey, hayal bir karaktere bürünür. Artık bağımlı için hayat sıkıcı ve streslidir. Artık o bilgisiz, ürkek, içine kapanık ağır paranoyalar, bazen şizofrenik patlamalar yaşayan psikolojisi harabeye dönüşen bir gençtir.

YORUM ETKİLİ

25


EV Mİ TIMARHANE Mİ? Oyunla hipnotize olmuş çocuk, ailesini oyunda ilerlemeye engel görüyor. Ebeveynlerini yaralayan, eşyalarına zarar verenler var. Bu tür hasta bağımlılar için Japonya, Hollanda, ABD gibi ülkelerde tedavi ve rehabilitasyon merkezleri kuruldu. Türkiye’de böyle bir merkez açmalı. Yoksa bu oyunlar gelecek neslimizi yutacak AİLEDEKİ TEHLİKE! Bazı oyunlar gençlerimizin cinayet, hırsızlık, uyuşturucu kaçakçılığı gibi faaliyetlerde bulunup, kademe yükseltip, mafya babalığı tahtına oturmaları için çabalamasını sağlıyor. Cinayet, gasp, kumar gibi suçların provasını ruhunda yaşıyorlar. Bu provalar tatmin etmeyince, aktiviteleri gerçek hayata yansıtmaya başlıyorlar. Suç dünyasının içinde olmak oyun ve eğlenceye dönüşüyor. Ve suç şebekeleri ve organize örgütler, evinin odasında masumca ve sessizce oturan çocuklardan çıkabiliyor. Çünkü vicdan ve hissiyat yok oluyor.

ÇOCUKLARINIZI NASIL KORUYACAKSINIZ? l Çocuğunuzun bilgisayarı herkesin kullandığı ortak bir alanda ve odada bulunsun. l Bilgisayarın ekranı ebeveynin takip edebileceği noktalardan görünsün. l Çocuğunuzun interneti bir bilgi alma aracı olarak görmesini sağlayın. l Online oyunlarda kimlerle bağlantı kurduğunu öğrenin. l ‘Benim evlâdım, bilgisayarda sessiz sessiz oturuyor’ demeyin. Çünkü o anda dehşet verici oyunlarla zehirleniyor olabilir. Takip edin. l Anne-baba olarak çocuğunuzu dinleyin ve onunla daha çok iletişim ve duygusal bağlantı kurun. l Çocuğunuzun sosyal hayattaki fiziksel ve zihinsel aktivitilerini artırın. l En önemlisi çocuğunuzun manevi dünyasının gelişmesi için inanç eğitimi verin. l Gergin bir aile ortamı, çocukları sizden uzaklaştırır. Tartışmadan kaçının!

26 YORUM ETKİLİ


Şaban YILMAZ / REHBER ÖĞRETMEN

SINAVLARA HAZIRLIK Sınavlarına hazırlık aşamasında iyi konsantrasyon ve motivasyon, başarının en önemli unsurudur. Bu nedenle öğrenci kendini olumsuz etkileyecek duygu ve düşüncelerden uzaklaşmak zorundadır.

S

ınava hazırlık aşamasında, gençlerin ilgili ve anlayışlı aile ihtiyaçları daha da artmaktadır. Sınav kaygısı yaşayan gençlerin kaygılarının sadece sınavla ilgili olduğunu düşünmek yersiz olur. Bu gençlerle yapılan araştırmalar göstermektedir ki, kaygının temel sebebi ,gencin çevresi tarafından olumsuz olarak algılanma korkusudur. Gençlerde başarısızlık korkusu yanında, başta ailesine, akabinde akraba, komşu, arkadaş gibi kişilere ne diyeceği endişesi de başlar. “Başarısız, tembel, beceriksiz,

Hiçbir öğrenci sınavlara başarısız olmak için girmez, dolayısıyla başarısızlıktan ziyade, öğrencinin başarılı olduğu noktaları vurgulamak ve onları yüreklendirmek yararlı olacaktır.

28 YORUM ETKİLİ

hatta kafası çalışmayan” bir insan olarak değerlendirileceği düşüncesi,gençte aşırı baskı oluşturur. Yoğun olarak kaygı yaşamaya başlar. Yoğun kaygı, öğrenme sürecine, olumsuz etki eder. Sınavlarına hazırlık aşamasında iyi konsantrasyon ve motivasyon, başarının en önemli unsurudur. Bu nedenle öğ-

renci kendini olumsuz etkileyecek duygu ve düşüncelerden uzaklaşmak zorundadır. Bunu, tek başına gerçekleştirmesini beklemek haksızlık olacaktır. Bu noktada aile ve okul, öğrencinin yanında olmak zorundadır. Gencin, "başarısız olursam aileme ne derim?" "Tanıdıklarım benim hakkımda ne düşünür?" "Sonra onların yüzüne nasıl bakarım?" gibi so-


Sayı 12

rulardan arındırılması gerekir. Bazı aile ve öğretmenler bu gibi düşüncelerin gençlerde sorumluk duygusunu geliştireceğini, dolayısıyla öğrencinin derslerine daha çok çalışacağını zannederler. Fakat araştırmalar göstermiştir ki, bu gibi düşünceler kaygı düzeyini daha fazla arttırmaktan ve öğrenmeyi olumsuz etkilemekten, dolayısıyla da sınavlarda başarısız olmaktan başka bir işe yaramaz. Hiçbir öğrenci sınavlara başarısız olmak için girmez, dolayısıyla başarısızlıktan ziyade, öğrencinin başarılı olduğu noktaları vurgulamak ve onları yüreklendirmek yararlı olacaktır. Sınava hazırlanan gence yardım konusunda aile bireylerinin en çok dikkat etmeleri gereken nokta, her fırsatta, ona değerli olduğunu hissettirmek ve sınavda başarılı olsa da, olmasa da bunun kendileri açısından değişmeyeceğini vurgulamaktır.

lentilerinizi direten konumda olmaktan kaçınmalı, çocuğunuzun yetenek ve ilgileri konusunda ileriki yıllarda başarılı olabileceği mesleği seçmesinde destekleyici olmalısınız. Çocuğunuzun sizden farklı bir birey olduğunu, onun da kendine özgü istek ve beklentilerinin olduğunu unutmayınız!

Çocuğunuzla sürekli iletişim içinde olmalı, sadece başarılı olduğunda değil, her zaman yanında olduğunuzu hissettirmelisiniz.

Kaygının yüksek olmasının olumsuz etkileri olmakla beraber, kaygısızlığın da öğrenmedeki olumsuz etkileri göz ardı edilemez. Bu sebeple dengeleri iyi yakalamak gerekir. “Devamlı çalış, hiç çalışmıyorsun, bu gidişle sen beceremezsin” demek ne kadar yanlışsa, “sen nasıl olsa yaparsın, boş ver, bu kadar üzerinde durma” gibi söz ve davranışlar da o kadar yanlıştır. Ayrıca "Bence ,sen en iyi yerlere layıksın, senin kazanamaman gibi bir ihtimal düşünemiyorum." gibi sözler de başta ona destek verir gibi görünse de ,sonuçta kaygı düzeyini yükselttiği için zararlı olabilir. Sonuç olarak ailenin gence, doğru ve motive edici bir yaklaşım içinde olması gerekir. Çocuğunuzla sürekli iletişim içinde olmalı, sadece başarılı olduğunda değil, her zaman yanında olduğunuzu hissettirmelisiniz. Ona çalışabilmesi için gerekli maddi ve manevi olanakları sağlamalısınız. Onun yetenek ve kapasitesini en iyi şekilde değerlendirmeli ve beklentilerinizi bu objektif değerlendirmelere göre ayarlamalısınız. Dershane ve okulla devamlı işbirliği içinde olmalı, gerektiğinde yapılması gerekenler konusunda yardım almalısınız. Meslek seçimi konusunda kendi istek ve bekYORUM ETKİLİ

29


Hatice Bilici - EĞİTİMCİ

ONLAR BÜYÜRKEN Büyürlerken zamanı bile fark edemeyiz, kendimizden pek çok şeyi feda ederiz, onlar için her şeyden çabucak vazgeçeriz. Ama bazen istesek bile masum gördüğümüz hatalardan dönemeyiz. Oysa bize masum gözüken bu hatalar çocuklarımızda kalıcı hasarlar bırakabilir. Bunlardan en önemlisi de yalan söylemektir. O, çok masum bulduğumuz, kimseye zararı dokunmadığını düşündüğümüz küçücük yalanlar var ya...

34 YORUM ETKİLİ


Sayı 12

Ç

ocuklarımız, kendimizden daha değerli görebildiğimiz yegane varlıklar. Yuvamızın neşe kaynağı, umutlarımız, yarınlarımız, hayallerimiz, geleceğimiz, her şeyimiz… Büyürlerken zamanı bile fark edemeyiz, kendimizden pek çok şeyi feda ederiz, onlar için her şeyden çabucak vazgeçeriz. Ama bazen istesek bile masum gördüğümüz hatalardan dönemeyiz. Oysa bize masum gözüken bu hatalar çocuklarımızda kalıcı hasarlar bırakabilir. Bunlardan en önemlisi de yalan söylemektir. O, çok masum bulduğumuz, kimseye zararı dokunmadığını düşündüğümüz küçücük yalanlar var ya... Bir süre sonra bizimle büyüyen çocuğumuz için de doğal hale gelebiliyor. Belirli yaşlarda çocuklarımızın öğrenme yeteneğinin aslı taklitçilik esasına dayanır. Özellikle ilk çocukluk döneminde model olan anne, babadır. Onların yaptıkları davranışlar hep doğru olarak algılanır. Onlar ebeveynlerinden ne görürlerse onu taklit ederler. Zira annesi ,kapıya gelen komşusuna “Dolapta hiç domates kalmamış komşu “diyor. Çocuk dolaptaki domatesleri neden vermediğini sorunca da “Çocuklar her işe karışmaz.” cevabını veriyor. Babası işten geldiğinde telefon çalıyor, oğluna “Arayana babam daha işten gelmedi de” diyerek çocuğu yalan söylemeye kendi teşvik ediyor. İşte bize masum gözüken bu “küçük yalanlar!” zamanla çocuğun karakterinin bir parçası olabiliyor. Bir süre sonra çocuk okulda öğretmenine, arkadaşlarına çok rahatlıkla yalan söyleyebiliyor, ve bunu alışkanlık haline getirebiliyor. Ailesine şikayetler gelmeye başlayınca “Bu çocuk , yalan söylemeyi kimden öğrendi ” diyerek sebep aranmaya başlanıyor. Bizim onlara ya da başkalarına söylediğimiz yalanlar, onların da yalan söylemeye alışmalarında etkili olacaktır. Özellikle, anne babaların tutumlarında ve alışkanlıklarında titiz olmaları gerekir. Yaptıklarımız masum gibi görünse de çocuklarımızın bunları nasıl algıladıkları çok önem taşımaktadır. Karşımızdaki kişiye herhangi bir konuda dürüst davranmak ve bunu hayat şekli haline getirmek çocuklarımızın yalansız yetişme-

Kim Demiş ki Çocuk Küçük Bir Şeydir, Bir Çocuk Belki en Büyük Şeydir! A. Hamit

sine büyük destek sağlayacaktır. Arkadaş çevresinde ya da okul ortamında çocuk yalanla karşılaştığında nasıl davranması gerektiğini ailesinden öğrenir. Anne babanın, bu durumda takındıkları tutum çocuk için temel oluşturacaktır. Kötü örnek olabilecek arkadaşlardan, bu konuda nasıl sakınması gerektiğini

de çocuklarımıza biz öğreteceğiz. Hayatta yaşadığı tecrübelerde ona yardımcı olmak, sorunları aşmasında ona destek sağlamak ve her davranışımızla iyi bir model oluşturmak çok önemlidir. Türkçemizde güzel bir söz vardır: “Ağaç yaşken eğilir.” Çocuklarımızı aile ortamında titizlikle yetiştirirsek, onları dış etkenlerden korumamız kolay olacaktır. Aile, çocuğun ilk okulu, anne baba ise ilk öğretmenleridir. Bu nedenle her konuda dürüstlüğü öğreten ve örnek olan anne-babalar, örnek bireyler yetiştireceklerdir. Çocuk hayatın hangi döneminde olursa olsun, ailesinden iyi şeyler öğrendiyse sorunları aşmayı başaracaktır. Evladını yetiştirirken ona “problemleri çözme yöntemlerini” de öğreten ailelerin çocukları yıkılmadan ya da yalan gibi hatalı davranışlarda bulunmadan önlerine çıkan engelleri aşabileceklerdir. Unuttuğumuz ya da gözden kaçırdığımız bir şey var: Yalan masum değildir,masum olan çocuktur.

Türkçemizde güzel bir söz vardır: “Ağaç yaşken eğilir.” Çocuklarımızı aile ortamında titizlikle yetiştirirsek, onları dış etkenlerden korumamız kolay olacaktır. YORUM ETKİLİ

35


Psk. Esin ÖZER

Sorumluluk Almanın

!

Vakti Geldi

S

orumluluk: “Kişinin kendi davranışlarının veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, mesuliyet” olarak tanımlanmaktadır. Sorumluluktan bahsederken kişinin kendi davranışları veya yetki alanına giren olaylardan bahsedilmektedir. Ergenlerle ilişkide, anne babanın, hem sorumluluklarını yerine getirmesi hem de ergenden sorumluluklarını yerine getirmesini istemesi, ergenin kendisini bir “birey” olarak hissetmesini sağlayacaktır. Ergenlik hem bir değişim/dönüşüm dönemi hem de soyut düşünmenin başladığı dönemdir. Bir başka deyişle ergenlik dönemi merak etme, sorgulama, bir birey olarak kendine özel de-

30 YORUM ETKİLİ

Anne ve babamızın biz her ne kadar Áocuk olarak kalmak istesek de s¸rekli sˆylediği şu sˆz¸ hangimiz unutabilir ki: Artık senin de sorumlulukların var. Ergenliğe hoş geldiniz. ğerler ve yorumlama becerisinin başladığı yaşlardır. Öyleyse sorumlulukları için de ergen kendi sınırlarını çizmek ve kendi fikrini belirtmek isteyecektir. Bugüne kadar büyüklerinden aldığı bilgileri, kendisi yorumlayarak ve değerlendirerek kendi yolunu bulmaya çalı-

şacaktır. Ergenler bu dönemde hemen her konuda olduğu gibi bir ikilem içine girerler. Bir yandan belirli sorumlulukları alarak kendilerini göstermek, kendi başlarına karar vermek, özgürlüklerini kazanmak isterler. Öte yandan ise, bu yeni dönemin bilinmezliklerinin getirdiği başaramama, olumsuz eleştirilme riskinden kaçmak için sorumluluk almak istemezler. Kısaca çocuk kalmanın rahatlığıyla, ergen olmanın haklarını almak için kazanmaları gereken yeni sorumluluk becerileri arasında gidip gelebilirler. Ergenler, hepimizin bildiği gibi nasihatlerden hoşlanmazlar. Dolayısıyla sorumluluklarının, yapmaları gerekenlerin sık sık hatırlatılması onları öfkelendirebilir. Çünkü onlar sorunlarını kendilerinin çözebileceğine inanır ve bu nedenle baş-


Sayı 12

Ergenler bu dˆnemde hemen her konuda olduğu gibi bir ikilem iÁine girerler. Bir yandan belirli sorumlulukları alarak kendilerini gˆstermek, kendi başlarına karar vermek, ˆzg¸rl¸klerini kazanmak isterler. ÷te yandan ise, bu yeni dˆnemin bilinmezliklerinin getirdiği başaramama, olumsuz eleştirilme riskinden kaÁmak iÁin sorumluluk almak istemezler.

!

Ergenlik dˆneminde problemler başlar.

kasının akıl vermesine dayanamazlar. Ama aynı zamanda sınırlarını oluşturmak ve sorumluluklarını tanımlamak için bilgi ve kriterlere büyük bir açlık duymaktadırlar. İlgileri ve duyguları doğru mu, yetenekleri çevresi için bir anlam ifade ediyor mu, okulla ilgili sorumluluklar kendisine mi ait, kendilerinden ve başkalarından neleri bekleyebilirler, birilerinden bir şey istemek zayıflık mı, hangi sorumlulukları alarak çevresinde tanınabilirler? Bu soruların cevaplarını tek başına bir ergenin bulması, her zaman zor olmuştur. Ergen kendi sorumluluklarından ve haklarından oluşan bir sınırı ancak çevresi sorumluluk ve haklarını bilirse oluşturabilir. Sorumluluklarına sahip çıkması ise ilişki kurduğu kişilerle uygun bir iletişim tarzı kurarsa mümkün olur. Anne babalar ergenlerle ilişkilerinde onların sorumluluk almalarını desteklemek için öncelikle kendi sorumluluk ve haklarını tanımlamalıdır. Genel bir ifadeyle anne babaların sorumluluklarından bahsedecek olursak; çocuklara, gençlere rehber olmak, onları tehlikelerden korumak, gençlerin ihtiyaç duydukları bilgileri vermek, yetenek ve ilgilerini desteklemek, sosyal

!

«ocuğunuzun sizi ˆrnek aldığını unutmayın YORUM ETKİLİ

31


ortamda uygun davranış becerilerini göstermek, öğretmek olarak özetlenebilir. Anne babalar çocuklarıyla ilişkilerindeki sorumluluklarını yerine getirmede zaman zaman ikileme düşebilirler ya da nereden başlayacaklarını bilemezler. En başta model olarak, istenen davranışları anne baba olarak önce kendileri sergilemelidirler. Nasihat ederek değil, sohbet ederek çocukların/gençlerin isteklerini müdahale etmeden dinleyerek, (bir sorun olduğunda gencin ne yaşadığını, düşündüğünü, hissettiğini anlamaya çalışarak), çocukların yapabileceklerini/yapması gerekenleri onların yerine yaparak değil; beklentileri ve nedenlerini onlarla paylaşarak, tutarlı ve kararlı bir tutum kullanarak (kendi duygu ve düşüncelerini açıkça gecikmeden ifade ederek), ergenin kendisiyle ilgili karar sorumluluğunu almasına izin vererek, saygı göstererek, teşvik etmelidirler. Çocuğun para, zaman kullanma becerisini kazanmasını sağlayarak (haftalık ya da aylık belli miktarda harçlık vererek bu sağlanabilir) anne babalar sorumluluklarını yerine getirebilirler. Anne babaların çocuklarına karşı sorumlulukları olması ne kadar doğalsa beklentileri, bu ilişkide hakları olması

32 YORUM ETKİLİ

da bir o kadar doğaldır. Zaten ergenin de bu yönde bir beklentisi vardır. Anne baba ergenden isteklerini/haklarını belirtirse ergen de kendi sorumluluk ve haklarını tanımlama becerisini kazanacaktır. Anne babalar çocuklardan isteklerini, onlarla ilişkilerinde hakları olduğunu aşağıdaki noktaları dikkate alarak gösterebilir. Yaşanan bir durumla ilgili duygusunu, beklentisini, isteğini net olarak ifade ederek, çocukların/gençlerin yaptığı bir davranıştan nasıl etkilendiğini, bu davranışın kendisinde neye sebep olduğunu söylemelidirler (örneğin, sen okulda arkadaşlarınla sorun yaşadığında okula gelmek zorunda kalıyorum, zaman

kaybediyorum, öfkeleniyorum ya da kızıyorum gibi...). Anne baba olarak kendinize zaman ayırarak (unutmayın siz güçlü ve enerji dolu olmazsanız ne kendinize ne çocuğunuza yararlı olabilirsiniz), çocuğunuzla birlikte eğlenerek (onunla ders çalışmak yerine birlikte maça giderek, sinemaya giderek vb.../çünkü ders onun sorumluluğudur.), çocuğunuzun kararlarında onun işine yarayacak bilgileri sunarak; (çocukların yetenek ve ilgilerini geliştirebilmeleri için bilginizi, deneyiminizi “yönlendirme ve zorlama” yapmadan paylaşmak,) gibi yaklaşımlar yararlı olacaktır



Psikolog Fatmanur KULAÇOĞLU

Artık Onunda Bir Mesleğe İhtiyacı Var Meslek seÁimi kişinin hayatı boyunca yapacağı en ˆnemli seÁimlerden biridir. Birey, mesleğini seÁmekle yaşayacağı Áevreyi, bir anlamda ekonomik durumunu, ilişkide bulunacağı insanları da seÁmiş olmaktadır.

36 YORUM ETKİLİ


Sayı 12

O

kul çağı, meslek seçimi açısından önemli kararların verildiği bir dönemdir. Kişi, anasınıfından lise yıllarına kadar geçen süreç içinde, kendine en uygun meslekler konusunda bilgilendirilir. Meslek seçimi, kişinin hayatı boyunca yapacağı en önemli seçimlerden biridir. Meslek seçimi yapılırken, bir anlamda, gelecekteki ekonomik durum ve ilişkide bulunulacak insanlar da seçilmektedir. Ergenliğin başlarında “buluğ çağı” dediğimiz hızlı büyümeyi içeren dönemin getirdiği uyum problemleri, ergenlerin meslek seçiminde sağlıklı kararlar vermesini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu doğrultuda, ergenler okul ve meslek seçi-

minde bilgilendirilmeye ve rehberliğe ihtiyaç duyarlar. Onların kendi ilgi, yetenek, kişiliklerini tanımalarını sağlamak ve meslekler dünyası hakkında bilgi vermek daha sağlıklı kararlar almalarını sağlar. Okulda Mesleğe Yöneltme; Okullarımızın, öğrenci yetiştirmekteki esas işlevi öğrenciyi hayata ve mesleğe hazırlamaktır. Bu doğrultuda yapılan çalışmalar, anaokulundan yükseköğretime doğru farklılık gösterir.

Okul öncesinde Mesleğe Yöneltme; 1) 4–6 yaşlarında çocuğa, günlük hayatında ilişkide olduğu insanların mesleğinden başlayarak, yakın çevresindeki meslekleri, rol oynama ve pandomim yöntemiyle tanıtmak. 2) Çalışma ile para kazanma arasında ilişki kurdurmak. 3) Yardım etme, kendini geliştirme, işbirliği yapma gibi değerlerle, çalışma arasında ilişki kurarak, çalışmaya verilen önemi artırmak. 4) Meslekler hakkında önyargı oluşturmadan, her mesleğin insan yaşamı için önemine işaret etmek. 5) Mesleki çalışmaların verimli olabilmesi için sahip olunması gereken, zamanı kullanma, bir işi sonlandırma, dürüst olma gibi, iş yaşamındaki değerleri öğretmek.

Ergenliğin başlarında buluğ Áağı dediğimiz hızlı b¸y¸meyi iÁeren dˆnemin getirdiği uyum problemleri, ergenlerin meslek seÁiminde sağlıklı kararlar vermesini ˆnemli ˆlÁ¸de etkilemektedir. Bu doğrultuda, ergenler okul ve meslek seÁiminde bilgilendirilmeye ve rehberliğe ihtiyaÁ duyarlar.

YORUM ETKİLİ

37


÷ğrenci yetiştirmekteki esas işlev; ˆğrenciyi hayata ve mesleğe hazırlamaktır. Bu doğrultuda yapılan Áalışmalar, anaokulundan y¸ksekˆğretime doğru farklılık gˆsterir. İlköğretim Birinci Kademede Mesleğe Yöneltme; 1) Öğrencileri çalışma alanlarını tanımaları için eğitmek, çalışma alanlarının birbirinden farklarını anlamalarını sağlamak. 2) Mesleklerin birbirleri ile etkileşim içinde olduğunu anlamalarını sağlamak. 3) Bir hizmetin veya bir ürünün çeşitli meslek mensuplarının işbirliği içinde nasıl ortaya konduğunu anlamak, bunun için fabrikaları veya büyük firmaları ziyaret etmek. 4) Ders konuları ile meslekler arasındaki ilişkileri fark edebilmek. 5) Meslek edinmenin ve çalışmanın para kazanmak dışındaki temel amaçları hakkında farkındalık geliştirmek. 6) Meslek yaşamının daha etkin ve verimli geçebilmesi için okul öncesinde kazandırılmaya başlanan çalışkan ve üretken olma, zamanı değerlendirme, sebatkâr olma, başarılı olma, işbirliği yapma gibi değerleri pekiştirmek. İlköğretim İkinci Kademede Okula ve Mesleğe Yöneltme; 1) Derslerle meslekler arasındaki ilişkileri anlayabilmeleri için, branş öğretmenleri tarafından yönlendirilmek. 2) Fen bilimleri, sosyal bilimler, ekonomi, sanat gibi mesleki alanları tanıtmaya devam ederek kendi kişisel özellikleri ile mesleki alanlar hakkında düşünmelerini sağlamak. 3) Çevrelerindeki insanlarla görüşerek iş alanı ve meslekler hakkında bilgi toplamalarını sağlamak. 4) Sekizinci sınıftan sonra gidilebilecek ortaöğretim kurum-

38 YORUM ETKİLİ

ları hakkında bilgi sahibi olmaları için tanıtıcı programlar hazırlamak. 5) Hangi ortaöğretim kurumuna devam edeceğine öğrencinin kendisi, velisi ve sınıf öğretmeni ile birlikte karar vermek. 6) Çalışma yaşamını tanıyabilmeleri için, çeşitli mesleklerle ilgili kısa süreli gözlemler yapmalarını ve bu gözlemlerini sınıftaki arkadaşları ile paylaşmalarını sağlamak. Lisede okula ve Mesleğe Yöneltme; 1) Kendilerine en uygun olan dallara ayrılabilmeleri için yönlendirmek. 2) Lisede okuyacağı dallarla, yükseköğretimde okuyacağı programlar arasındaki bağlantıya dikkat etmek. 3) Kendisine en uygun olan yükseköğretim programlarının neler olabileceği konusunda rehberlik etmek ve mesleki danışmanlık yapmak. 4) Üniversite sınavı öncesi dolduracağı tercih bildirim formunu hatasız olarak hazırlayabilmesi için öğrenciye rehberlik etmek. 5) Ders öğretmenlerinin her birinin ders konuları ile doğrudan ilgili olan meslekleri tanıtmalarını, böylelikle öğrencilerin meslek çeşitleriyle ilgili sözcük dağarcıklarının genişlemesini sağlamak.

6) İş tecrübesi kazanmak için yaz aylarında ve hafta sonları kısa süreli çalışmaları için öğrencileri teşvik etmek. 7) Bir yükseköğretim programına giremeyen öğrencilerin hangi mesleki alanda kısa vadeli mesleki eğitim alacağı veya hangi işlerde çalışabileceği konusunda bilgilendirmek. 8) Hangi yükseköğretim programına gireceği konusunda kararsız olan öğrencilere gerekirse mesleki ilgi testi uygulamak. 9) Meslekler hakkında geniş bilgi vererek, teknolojik gelişmelere ve ülke ekonomisindeki ilerlemelere bağlı olarak, talebi artan veya azalan meslekleri tanıtmak. Birey için büyük önem taşıyan bu süreçte aile, okul ve öğretmenlerin (sınıf öğretmenleri, branş öğretmenleri ve rehberlik uzmanları) bir araya gelip, yönlendirmede yardımcı ve destek olmaları, bireyin kendisine en uygun mesleği seçmesinde en kritik noktadır.



Psk. Esin ÖZER

«OCUĞA MODEL OLMAK Her anne baba Áocuğunu Áevreye duyarlı topluma saygılı olacak şekilde yetiştirmek ister. Bu ancak dikkat edilmesi gereken noktaları kaÁırmamakla m¸mk¸n olabilir.

Z

aman zaman kendimizi sanki çepeçevre şiddet ve zulümle çevrilmiş bir dünyada yaşıyor gibi algılayabiliriz. Şiddet ve zalimliğin çok sık görüldüğü bir dünyada, çocuklarının daha duyarlı, iyi insanlar olarak gelişebilmeleri, diğerlerine karşı daha çok sevgi ve ilgi gösterebilmeleri için, neleri yapmaları ya da yapmamaları, nasıl davranmaları gerektiği, pek çok anne babanın merak ettiği bir sorudur. Elbette ki, anne - babalar çocuklarının yaşamını etkileyen her durumu kontrol edemezler. Çocukları, dışarıdaki şiddet içeren dünyadan tamamen koparmak da mümkün değildir. Buna rağmen, çocuklarının daha şefkatli, daha adil ve daha sorumlu olarak yetişebilmeleri için anne-babaların yine de yapabileceklerinin olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlar, bazen çocukların, dünyayı ve insanları, yetişkinlerin bildiği şekilde "bilemedikleri"ni düşünürler. Onların, dünyayı kendilerine göre, kendi bakış açılarıyla değerlendirdiklerini sanırlar; acaba bu ne kadar gerçektir? Bir zamanlar araştırmacılar, diğer insanlara yönelik gerçek bir şefkat ve ilgi duygusunun, yetişkinliğe doğru ortaya çıktığına inanırlardı. Bugünlerde, bu inancın doğru olmadığı, insanın kendini bir başkasının yerine koyma (empati) ve ilgiyle karışık endişelenme duygularının çok daha küçük yaşta görüldüğü saptanmıştır Örneğin, bir anne, eşiyle yaptığı bir tartışma sonucunda ağlamaya başladığında, daha 21 aylık olan kızı

40 YORUM ETKİLİ

yanına gelip, kucağına oturmuş ve annesine fiziksel şefkat gösteren davranışlar içine girmiş. Anne, "Minik kızım uzandı ve beni alnımdan öptü. O dakikada tüm üzüntüm ortadan kalktı ; ben de ona sarıldım. Daha sonra yüzünde bir tebessüm oluştu. Rahatlamıştı." sözleriyle ifade etmektedir. Pek çok çalışmada, çocukların ister sınıf arkadaşları, ister komşu, ister bir yabancı olsun, acı çeken insanlardan hemen etkilendikleri görülmüştür. Ayrıca, çocukların hayvanlara yönelik, sanki doğuştan getirilmiş bir yakınlıkları olduğu, çok iyi bilinir. Yeni doğan bebeklerin bulunduğu kliniklerde, bir bebek ağla-

maya başladığında, diğerlerinin de ağlamaya başlaması, belki de bu ilgi ve duyarlılığın ilk işaretleridir. Anne-babalar neler yapabilir? Neler hissettiğinizi bilmelerini sağlayın. Yapabileceğiniz en önemli şey, çocuklarınızın sevgi, şefkat ve sorumluluk duyguları içinde davranmalarının, sizi ne kadar mutlu edeceğini onlara açıkça söylemenizdir. Çocuğunuzun düşüncesiz ve acımasız bir davranış içine girdiğini gördüğünüzde hemen müdahale edin ve bu şekilde davranmasını


Sayı 12

Anne - babalar Áocuklarının yaşamını etkileyen her durumu kontrol edemezler. «ocukları, dışarıdaki şiddet iÁeren d¸nyadan tamamen koparmak da m¸mk¸n değildir. Buna rağmen, Áocuklarının daha şefkatli, daha adil ve daha sorumlu olarak yetişebilmeleri iÁin anne-babaların yine de yapabileceklerinin olduğunu sˆyleyebiliriz. istemediğinizi söyleyin. Çocuğunuzla konuşurken içten ama kesin bir dil kullanın. Üzerinde durduğunuz şey onun kişiliği ya da herhangi bir özelliği değil, yapmış olduğu ve dikkatinizi çeken davranışı olsun. Diğer deyişle, "İyi çocuklar böyle yapmaz!" ya da “Kötü bir çocuksun!” yerine, “Yaptığın (davranış) iyi bir davranış değil” deyin. Olumlu ve ilgi- sevgi içeren davranışları için de

aynı yaklaşım geçerlidir. Onlara bu tür davranışlarının sizi ne kadar mutlu ettiğini coşkulu bir şekilde ifade edin. Örneğin, “Biraz önce düşen arkadaşının yanına gidip, ona yardım ettiğini gördüm. Ne kadar iyi bir davranış yaptın! Çok hoşuma gitti, gururlandım!” diyebilirsiniz. Hangi tür davranışları onayladığınız, hangilerini onaylamadığınız konusunda çocuklarınızla açık, dürüst ve kesin ko-

nuşun. Cümlelerinizi kısa ve konu ile ilgili tutun. Önemli olan onların suçluluk duymasını değil, bir şeyler öğrenmesini sağlamaktır. Onlar için iyi modeller olun l Çocukların şefkatli olmalarına yardımcı olabilmek için anne-babalar, iki açıdan model olabilirler: Bunlardan biri diğerlerine karşı, ikincisi de çocuğunuza YORUM ETKİLİ

41


karşı gösterdiğiniz şefkatli davranışlardır. l Sizin davranışlarınız, laf olarak söylenenlerden daha etkili olur. l Eğer siz kendiniz, tutarlı olarak sevgi ve şefkat dolu biriyseniz, çocuklarınızın da bu şekilde yetişmesi olasılığı daha yüksektir. Çocuklar nasıl davranacakları konusunda ipuçları almak üzere annebabalarını ve diğer yetişkinleri gözlerler. l Şunu unutmayın! Eğer onlara bir şey söylüyor ama davranışlarınızla tersini yapıyorsanız, çocuklarınız, sizin yaptıklarınızı daha çok dikkate alacaklardır. l Herkesin gönüllü yardım kuruluşlarına ayıracağı zamanı ya da bağışlayacağı parası olmayabilir. Ama tüm ailenizin, gündelik yaşantının bir parçası olabilecek küçük “iyilikçilik” davranışları olabilir.

Bir komşunuzun bir ricasını kırmamak, onlar istemeden bir ihtiyaçlarını önceden görmek, incinmiş bir hayvanı korunaklı bir yere çekmek, evsiz bir insana biraz para verip iyi bir şeyler söylemek, bir grup ergen tarafından alaya alınmış biri için araya girmek, caddeden karşıdan karşıya geçen bir görme engelliye yardımcı olmak, otobüste bir yaşlıya ya da çocuklu bir kadına yer vermek gibi, pek çok, “ilgi-sevgi-şefkat” göstergesi olabilecek, küçük davranışlar vardır. Çocuklarınız siz bunları yaparken sizi izleyebildikleri gibi, kendileri de bu işlerde rol alabilirler. l Çocuklarınızın çevresinde bu tür özellikleri gösteren kişilerin bulunmasını ve dolayısıyla sizden başka modeller

de olmasını sağlayın. Çocukların yaşadıkları evde kendilerini güvende hissetmeleri, etrafında olup bitenleri fark etmeleri ve başka insanların sorunlarına karşı duyarlı olmaları açısından oldukça önemlidir. Bunun tam tersi durumlarda ise, sevgi ve şefkatten mahrum yetişmiş çocuklar kendilerini sürekli güvensiz hissedeceklerinden, onların sadece kendilerini korumayı, kurtarmayı düşünmeleri, sadece kendi ihtiyaçlarına yönelmeleri söz konusudur. Bundan yola çıkarak söyleyebiliriz ki, çocuklarımızın iyi insanlar olarak yetişmeleri için en önemli faktör, kendilerinin ilgi, şefkat, iyilik dolu bir ortamda yaşamalarıdır

«ocukların yaşadıkları evde kendilerini g¸vende hissetmeleri, etrafında olup bitenleri fark etmeleri ve başka insanların sorunlarına karşı duyarlı olmaları aÁısından oldukÁa ˆnemlidir. Bunun tam tersi durumlarda ise, sevgi ve şefkatten mahrum yetişmiş Áocuklar kendilerini s¸rekli g¸vensiz hissedeceklerinden, onların sadece kendilerini korumayı, kurtarmayı d¸ş¸nmeleri, sadece kendi ihtiyaÁlarına yˆnelmeleri sˆz konusudur.

42 YORUM ETKİLİ



Psk. Melisa KÜÇÜK

OKUL ÷NCESİ D÷NEMDE BİLGİSAYAR DESTEKLİ EĞİTİM Teknolojinin geldiği noktada artık Áocuklarımız bilgisayarla daha okul ˆncesinde tanışıyorlar. Okul ˆncesi dˆnemde verilen eğitimlere sağlanan bilgisayar desteği artık Áok ˆnemli.

44 YORUM ETKİLİ


B

ilgisayar Destekli Eğitim (BDE), bilgisayar teknolojisinin öğretim sürecindeki uygulamalarını kapsayan bir tanımdır. Bu uygulamalar kişiye bilgi sunmak, özel öğretmenlik yapmak, bir becerinin gelişmesine katkıda bulunmak, olaylar arasında ilişki kurabilmek ve sorun çözücü veri sağlamak olabilir. BDE kısaca, bilgisayarların ders içeriklerini doğrudan sunma, başka yöntemlerle öğrenilenleri tekrar etme, problem çözme, alıştırma yapma ve benzeri etkinliklerde öğrenme-öğretme aracı olarak kullanılmasıyla ilgili uygulamalardır. BDE, uyarı ve pekiştirme ilkelerine dayanır. Bilgisayarda öğrenci sorulan soruya karşı bir yanıt verir, bu yanıta karşılık bir pekiştireç alır. Bu etkinlikler üzerinde sürekli çalışma, öğrenci üzerinde davranışın gerçekleşmesine neden olmakta ve bu da öğrenimi gerçekleştirmektedir. Okul öncesi dönemde bilgisayar destekli eğitimin yeri ve önemi Bilgisayarın çocuk ve gençler üzerinde olumlu etkileri vardır. Bilgisayar, kolaylığı nedeniyle küçük çocuklar arasında da yaygın şekilde kullanılabiliyor. Böylece öğrenme eğlenceli hale geliyor. Çocuğu merak ve rekabet duygusuyla cesaretlendirir. Çocuğun dikkatini yoğunlaştırmayı öğrenmesini sağlar. Zihinsel gelişim, özellikle alfabenin tanınması, kavram bilgileri, sayıların tanınması, sayma becerisi ve ön matematik becerileri, planlama, karşılaştırma, sebep-sonuç ilişkisi kurma, hedefe ulaşma ve problem çözme yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Bilgisayar destekli eğitim yoluyla öğrencinin, öğrendiği konuyla ilgili değerlendirmeyi kendi kendine yapmasını sağlanır. Böylece bilgisayar, çocuğa, anlama düzeyini belirleme fırsatını tanır. Yazma ve iletişim becerilerinin gelişmesine katkıda bulunur. Çocuğun ilgisini çektiği sürece, bilgisayar özgül bir öğretmen işlevi görür. Öğrencinin okulda başarı gösteremediği dersleri, ev ortamında kendi kendine başarabilme olanağı verir. Böylece okulda yaşadığı eksikliği evde bilgisayarı sayesinde kapatacaktır. Özellikle okul öncesi eğitim programlarında, yaşa uygun bilgisayar etkinlikleri, el-göz koordinasyonunun gelişmesine

Sayı 12

Bilgisayarda kullanılmak ¸zere seÁilen ˆğretim materyalinin, okul ˆncesi eğitim programını destekleyici olup olmadığının doğru belirlenmesi gerekiyor.

büyük katkı sağlar. Bütün bu olumlu yanlarının yanı sıra kullanımın belirli bir sınırı aştığı taktirde bir çok olumsuz durumun yaşanacağı unutulmamalıdır. Dikkat edilmesi gereken noktalar: Eğitim için bilgisayar kullanırken ebeveyn olarak dikkat edilmesi gereken noktalar var. Bilgisayarda kullanılmak üzere seçilen öğretim materyalinin, okul öncesi eğitim programını destekleyici olup olmadığının doğru belirlenmesi gerekiyor. Uygun bir yazılımın uygunluk, etkinlik, etkililik ve verimliliği

çok önemlidir. Bunun için materyalin alınmadan önce kısa bir ön araştırma yapmak, hata yapmamak için iyi bir yöntemdir. Ayrıca öğrenim materyalinin içerdiği bilgilerin doğruluğuna, çocuğun yaşına uygunluğuna, konuları anlatış dilinin anlaşılır ve açık olmasına, öğrencinin dikkatini çekebilir nitelikte olmasına dikkat edilmeli. Bu tarz eğitim materyalleri seçilirken, teknik açıdan yeterli, içerisinde kullanma kılavuzu ile ilgili yazılı bir dokümanın bulunması da dikkat edilmesi gereken diğer konulardır.

YORUM ETKİLİ

45


Psk. Elif Tuğçe EYİKOÇAK

Bebeklikten, Ergenliğe Mutlu Çocuk Nasıl Yetiştirilir

A

nne ile çocuk ilişkisindeki süreklilik ve tutarlılık, çocukta temel güven duygusunun özünü oluşturur. Bebeklik çağında elde edilen güven duygusunun niceliği, bebeğe verilen besinlerin ya da yapılan sevgi gösterilerinin niceliğine değil, daha çok anne - çocuk ilişkisinin niteliğine bağlıdır. Yaşamın ilk yılında, çocukla kurulan duygusal iletişim, güven ya da güvensizlik duygularının oluşumuna neden olur. Bu dönemde, bebeğin psiko-

46 YORUM ETKİLİ

sosyal görevi güvenmeyi öğrenmektir. Bebek ile annesi arasındaki ilişkiden doğan güven duygusu, çocuğun gelecekte kuracağı bireylerarası ilişkilerin temelini oluşturur. Bebek için anne, dünyanın tamamıdır. Anne gülümsedikçe, bebek de gülümser ve karşılıklı sıcak bir ilişki başlar. İşte bu karşılıklı olumlu ilişki, güvenin temelini oluşturur. Dört çeşit anne yaklaşımından söz edebiliriz;

1- DUYARLI ANNE: Bebekten gelen işaretlere ve iletişim simgelerine olumlu tepki verir. Sağlıklı bir etkileşim ortamını hazırlar. Buna karşılık, duyarsız anne, son derece keyfi bir yaklaşım içerisindedir; kendi istekleri ve hayatı ön plandadır. 2-KABUL EDEN ANNE: Çocuğuna bakma ve ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğunu üstlenir. Ara sıra sinirlilik belirtileri gösterse de çocuk ön plandadır. Buna karşılık reddeden anne,


Sayı 12

Anne figürünün çocuklarının gelişimindeki rolünü asla göz ardı edemeyiz. Annenin verdiği ilgi ve şefkat, sadece bebeklik ya da çocukluk için değil bireylerin tüm hayatları boyunca sergiledikleri davranışlarına yön veren en temel unsurlardır. çocuğa karşı, sevgi ve şefkatini gölgede bırakan öfke ve içerleme duyguları ile doludur. Çoğunlukla çocuğa sinirlenir ve ceza ile denetim sağlamaya çalışır. Çocuğunu kucağına almaz, okşamaz. Bebekle tensel temas kurmaz, onunla bir başkasının ilgilenmesini sağlayarak, kendi yaşantısını sürdürür. 3-İŞBİRLİĞİNE AÇIK ANNE: Çocuğun özerkliğine saygı duyar. Nadiren onun üzerinde denetim kurmaya çalışır. Çocuğun ihtiyaçlarını kendisinin karşılamasına izin verir. Buna karşılık mücadeleci anne, çocuğun o andaki psikolojik durumunu yeterince dikkate almadan, kendi arzularını ona zorla benimsetmeye çalışır, dayatmacıdır. Annenin isteklerinin aşırılılığı karşısında başarısızlığa uğrayan çocuk, bir yandan kendi gözünde değersizleşirken, öte yandan cesareti kırıldığı için, başarıya ulaşmada çaba göstermez.

girer. Sözgelimi, mesleğini icra etmenin mutluluğunu yaşayan ve eşiyle iyi ilişkiler içinde olan bir annenin, çocuğuna karşı tutumu olumludur. Buna karşılık anne, bir şeylerden endişe duyduğunda, çocuğun hareketleri daha fazla canını sıkacaktır. Babanın dolaylı görevlerinden biri de, sıcak anne-çocuk ilişkisinin zeminini hazırlayabilmektir. Yapılan bazı araştırmalara göre böyle bir ilişkinin gerisinde, destekleyen baba faktörünün olduğu görülmektedir. Eğer baba, sorumluluklarının bilincinde olan bir bireyse, bu durum annenin rahatlamasına ve ço-

cuğuyla sıcak ilişkiler geliştirmesine sebep olur. Mutlu ve huzurlu çocuklar yetiştirebilmek için öncelikle mutlu ve huzurlu bir aile ortamının olması gerekir. İnsanların zihninde, çalışan annelerin yetersiz olduklarına dair inançlar vardır; fakat çalışan ve zamanını doğru kullanan anne için böyle bir yetersizlik söz konusu değildir. Çalışan ve ekonomik bağımsızlığı olan anne, suçluluk duygusuyla çocuğu şımartmadığı takdirde, ideal anne olma yolundadır. Yeter ki, geri kalan zamanını çocuğuyla geçirmiş olsun. Önemli olan zamanın çokluğu değil, kaliteli zamanın birlikte geçirilmesidir.

4-ERİŞİLEBİLİR ULAŞILABİLİR ANNE: Çocuğun iletişim girişimlerini anlar ve belli uzaklıktan da bunları fark eder, dolayısıyla dikkati kolaylıkla çocuğa çevrilir. Buna karşılık; ilgisiz, kayıtsız anne ise kendi etkinlikleri ve düşünceleriyle fazlasıyla meşgul olduğundan, çocuğun iletişim girişimlerini çoğunlukla fark etmez. Annenin mutluluğu ve ruh sağlığı, çocuk yetiştirmedeki etkinliği açısından da özel bir önem taşır.

İlgili anne, sadece çocuğu doğrultusunda yaşamak yerine, kendisi için farklı etkinlikler planlayıp yapıyorsa, çocuk da kendi adımlarıyla gelişip öğrenmeyi başaracaktır. Kendi ilgilerini geliştirmeye devam eden anneler, çocuklarının da benzer girişimlerini destekler. Annenin kişisel yaşamı iyi gittiğinde, çocuğuyla çok daha iyi bir ilişki içine YORUM ETKİLİ

47


Cambridge Sınavı Sertifika Tˆreni B¸y¸k Heyecana Sahne Oldu

İhlas Koleji ÷ğrencileri Cambridge Yeterlilik Sertifikalarını Aldı

C

ambridge Üniversitesi Sınav Genel Merkezi (UCLES) ile The British Council işbirliğiyle düzenlenen İngilizce Yeterlilik Sınavlarında yüzde yüz başarı gösteren İhlas Koleji öğrencilerine sertifikaları ve plaketleri düzenlenen bir törenle verildi. İhlas Koleji Marmara Evleri ve Bahçelievler Kampüsü Konferans Salonunda yapılan törenlerde öğrenciler mutluluk ve heyecanı aynı anda yaşadılar. Sertifika ve plaket törenleri İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami Koç’un konuşması ile başladı. Koç yaptığı konuşmada, yabancı dildeki başarıyı zirveye taşıyan tüm öğrenci ve öğretmenlere teşekkür etti. İhlas Kolejlerinin bu sene bir yüksek okulda okumak için tercih yapan bütün lise mezunlarının tamamının bir yüksek öğretim kurumuna yerleştiğini, bu neticenin çok ciddi bir başarı olduğunu ve her alanda olduğu gibi yabancı dil eğitiminde de iddialı olduğunu söyleyen Koç, başarılarımıza bir yenisinin daha eklenmesinden son derece mutluyum dedi. Törende, Cambridge ESOL Türkiye Koordinatörü Toros Öztürk ve British Side Akademik Direktörü Sally Gayford’la yapılan röportajlar izletildi. Öztürk, Cambridge Üniversitesi tarafından tasarlanan bu sınavların, dünyanın birçok ülkesinde yabancı dil eğitim standartlarını yükselttiğini vurgulayarak, hedef dilde iletişim

50 YORUM ETKİLİ

becerisini ölçmeyi hedefleyen sınavlara katılımın her yıl katlanarak arttığını belirtti. YÖK’ün FCE sınavlarını tanımasıyla birlikte, Cambridge Üniversitesi sınavlarının daha büyük bir önem kazandığını belirten Gayford ise, İhlas Koleji öğrencilerinin gösterdiği başarıdan çok etkilendiğini ifade etti. Yapılan konuşmaların ardından İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami Koç, Özel Marmara Evleri İhlas İlköğretim Okulu Müdürü Sebahattin Kazaz, Özel Bahçelievler İhlas İlköğretim Okul Müdürü Server Gürsoy ve İngilizce öğretmenleri öğrencilere sertifika ve plaketlerini verdi. Öğrencileri sınavlara hazırlayan öğretmenlere plaketlerini takdim eden İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami Koç, yabancı dile verdikleri önemin altını bir kez daha çizerek gösterilen başarıdan duyduğu memnuniyeti ifade etti. Koç, “Uluslararası standartlarda hazırlanan bu sınavlara katılan öğrencilerimizin elde ettikleri başarılar, kurum olarak yabancı dile bakış açımızı ve geldiğimiz noktayı net bir şekilde ortaya koymaktadır. Gayret gösteren tüm öğrenci ve öğretmenlerimizi yürekten kutluyorum.” dedi. Mutluluklarını arkadaşları ve öğretmenleriyle paylaşan öğrenciler 2010 yılında daha büyük başarılara imza atma sözü verdiler. Programa ka-

tılan veliler de gösterdikleri üstün gayretlerden dolayı İngilizce öğretmenlerini tebrik ettiler. Tören toplu hatıra fotoğrafı çekimi ile sona erdi. 1913’ten itibaren yapılmakta olan ve öğrencilerin dinleme, konuşma, yazma ve okuma becerilerini ölçen, Cambridge Sınavları Young Learners, KET (Cambridge Key English Test), PET (Preliminary English Test) ve FCE (First Certificate in English) olmak üzere 4 aşamada gerçekleştiriliyor.


Sayı 12

Geleneksel Zirvedekiler ÷d¸lleri Sahiplerini Buldu

U

İhlas Koleji Yılın Eğitim Kurumu

luslararası FirstBusiness Dergisi'nin geleneksel Zirvedekiler Ödülleri Grand Cevahir Otel'de düzenlenen törenle sahiplerine verildi. Türkçe-İngilizce hazırlanarak 20 ülkede 20.000 seçkin yönetici ve işadamına ulaşan FirstBusiness Dergisi Seçici Kurulu her yıl, Ekonomi, Siyaset, Yerel Yönetim, Proje ve Türk Dünyası gibi kategorilerde yılın başarılı isimlerine ödüllerini takdim etti. Törende, son 2 yıldır OKS Türkiye birinciliğini elden bırakmayan İhlas Koleji, başarılarından dolayı yine ödüle layık görülen kurumlar arasında yer aldı. Ödül töreni, çok sayıda ülkeden pek çok devlet adamı, bürokrat, işadamı, diplomat, akademisyen ve sanatçıların buluşmasına sahne oldu. FirstBusiness Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Seyfullah Türksoy, “Zirvedekiler-2008” ödüllerinin Türk dünyasında yılın başarılı kişi ve kurumlarına verildiğini belirtti. Törende, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, AK Parti Genel Sekreteri Naim Şahin, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yavuz Özgün, İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami Koç, Bağcılar Belediye Başkan Lokman Çağrıcı’nın yanı sıra Türk dünyasından bürokratlar, iş adamları ve medya mensupları yer aldı. Türk Dünyası Hizmet Ödülü'ne layık görülen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğul Günay,

“Özellikle Türk dünyası ile ilgili olarak, böyle bir ödüle layık görüldüğüm için çok teşekkür ediyorum” dedi. 2007 Yabancı Dil Sınavı Türkiye İkinciliği, 2006 ve 2007 ÖSS Türkiye Birinciliği, 2007 ve 2008 OKS Türkiye Birinciliği, 2007 ve 2008 Özel Okullar Sınavı Türkiye Birinciliği gibi bir çok başarının sahibi İhlas Koleji, “Yılın Eğitim Kurumu” ödülüne layık görüldü. İstanbul Vali Yardımcısı Orhan Öztürk “Yılın Eğitim Kurumu” ödülünü İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami Koç’a takdim etti. Başarılarının temelinde öğrencilerle tek tek

ilgilenen bir anlayış olduğunu söyleyen Hami Koç, “Elde ettiğimiz başarıların ardından aldığımız bu ödül, bizim açımızdan mutluluk verici. Bu başarıda tüm eğitimcilerimizin büyük payı var.” şeklinde konuştu. Yılın Devlet Adamı ödülünü TBMM Başkanı Köksal Toptan alırken, Azerbaycan'da Yılın İşadamı dalında Azersun Holding Başkanı Abdulbari Güzel ödüle layık görüldü. Gece boyunca ekonomi, siyaset, eğitim, yerel yönetim, proje ve Türk dünyası gibi kategorilerde çeşitli ödüller sahiplerini buldu.

İHLAS KOLEJİ GenÁ Basketbol Takımı Final Grubunda

İ

hlas Koleji Genç Basketbol Takımı play-off grubunu namağlup bitirerek final grubuna kaldı. İhlas Koleji Genç Basketbol Takımı Final grubunda İTO Spor Kulübü, Yeşilyurt ve İstanbulspor ile grupta ilk iki sırada yer almak için mücadele edecek. İhlas Koleji Genç Basketbol Takımı ilk iki sırada yer aldığı takdirde 2010-2011 sezonunda bir üst lig olan A Ligi’nde İhlas Koleji’ni temsil etme hakkını kazanacak. İhlas Koleji Basketbol Takımının Maç Sonuçları Basketbol takımının antrenörü Ta- İhlas Koleji Gelecek Nesil 85 60 83 66 cettin Çıpa, “başarılarımızı çok ça- İhlas Koleji Uni Basket 101 54 lışma ve takım oyununa borçluyuz, İhlas Koleji B. Sancak İhlas Koleji Netspor 93 60 amacımız final grubunda ilk iki sı- İhlas Koleji Kurtuluş 89 44 İhlas Koleji Karşıyaka 103 94 rada yer almak olacaktır.” dedi

YORUM ETKİLİ

51


÷SS Ek Yerleştirme SonuÁları AÁıklandı

2

007 ve 2008 OKS Türkiye birincisi, 2007 ve 2008 Özel Okullar Sınavı Türkiye birincisi, 20062007 ÖSS Türkiye birinciliği alan İhlas Koleji, bu yılda büyük bir başarı elde etti. 2006 ve 2007 Yılında Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)’nin açıkladığı verilere göre ÖSS Türkiye birincisi olan İhlas Koleji, bu yıl da ÖSS’ye yerleştirmede büyük başarı gösterdi. 2009 ÖSS ek yerleştirme sonuçlarının açıklanmasıyla beraber İhlas Eğitim Kurumları’nda üniversite kazandırma oranı

, İhlas Koleji nden Y¸zde 100 Başarı

yüzde 100 olarak gerçekleşti. ÖSS ek yerleştirme sonuçlarına göre tercih yapan öğrencilerin yüzde 100’ü bir yükseköğretim programına yerleşti. Bu yerleştirme yüzdesiyle İhlas Kolejleri başarı zincirine bir halka daha ekledi. İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami Koç açıklanan ÖSS ek yerleştirme sonuçlarının ardından yaptığı değerlendirmede: “İhlas Koleji eğitime başladığı günden bugüne kaliteli, güvenli ve disiplinli eğitim anlayışıyla öğrenci-

lerine yön verdi ve vermeye devam edecek. Gerek bireysel anlamda gerekse genel olarak elde ettiğimiz başarıların temelinde sadece işini düzgün ve kaliteli yapmak için yola çıkmış öğretim kadromuz vardır. Bu kadro, yaptığı işe gönülden inanmış ve geleceğimiz olan gençlerimizi yarınlarına kendinden emin olarak hazırlamak için yola çıkmıştır. Son yıllarda elde ettiğimiz başarılar Türkiye’de İhlas Koleji’nin ne kadar önemli bir yere geldiğinin en iyi göstergesidir.” dedi.

Daimi Resim Sergisi Artık İnternetten de İzlenebilecek

İ

hlas Koleji öğretmen ve öğrencileri tarafından yapılan resimlerden oluşturulan sergi İhlas Koleji internet sitesinden sanat severlerin ilgi ve beğenisine sunuldu. Halen Özel Marmara Evleri İhlas İlköğretim Okulu’nda sergilenen “Daimi Resim Sergisi” artık internetten de izlenebilecek. 2008 yılı içinde İhlas Koleji’nde açılan sergi velilerin ve resim severlerin büyük ilgi ve beğenisini kazanmıştı. Açılışını dönemin İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü ve kalabalık bir katılımcı grubun yaptığı sergi gezenlerden tam not almıştı. Serginin internet sitesinden yayınlanmasına ilişkin olarak konuşan İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami Koç, İhlas Koleji olarak sanata

52 YORUM ETKİLİ

her zaman destek verdiklerini belirtti. “İyi bir sanat eğitimi alan insan canlı ve cansız hiçbir varlığa kolay kolay zarar vermez.” diyen Koç, sanat eğitiminin çocukların gelişimi için ne kadar önemli olduğunu vurguladı. İhlas Koleji, “Daimi Resim Sergisi” ile, sanatsal eğitime destek vermeyi amaçlıyor. Öğrencilerin doğru bir sanat eğitimi alarak estetik duygularının geliştirilmesi için gerekli eğitimlerin verildiği İhlas Koleji’nde, öğrencilerin hayal dünyasının gelişmesinin yanında aynı zamanda algılama, düşünme ve bunları çevresiyle paylaşmasına yardımcı olacak bilgilerin kazandırılması da hedefleniyor. Sanat severler el emeği göz nuru ile hazırlanan

sergiyi Özel Marmara Evleri İhlas İlköğretim Okulu’nda gezebilecekleri gibi, sergide yer alan resimlere İhlas Koleji’nin kurumsal web sitesinden Görsel Sanatlar Kulübü başlığı altından da ulaşabilirler. www.ihlaskoleji.k12.tr www.ihlaskoleji.com


Sayı 12

«ocuk Edebiyatında Yılın En İyisi Yusuf DURSUN

E

debiyat Kültür ve Sanat Araştırmaları Deneği (ESKADER), tarafından kültür ve sanat dallarına ait 34 kategoride 2009 yılının en iyilerinin belirlendiği “ESKADER 2009 Yılı Ödülleri” sahiplerini buldu. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde yapılan toplantıda açıklanan sonuçlarda, Çocuk Edebiyatı dalında İhlas Koleji Edebiyat Öğretmeni Yusuf Dursun ödüle layık görüldü. 2009 yılında çıkarmış olduğu kitaplarla bu ödülü kazanan Yusuf Dursun, çalışmalarının böyle bir ödüle layık görüldüğü için çok mutlu ve gururlu olduğunu söyledi. “Ödülü kazanmamda hizmeti ve emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim.” diyen Dursun, verilen bu ödüllerle, ülkemizde kültür ve sanatın gelişmesine hizmet eden insanların çalışmalarına verilen önemin vurgulandığını belirtti.

İhlas Koleji’nde de büyük bir mutlulukla karşılanan ödülle ilgili olarak İhlas Eğitim Kurumları adına konuşan Genel Müdür Hami Koç, Yusuf Dursun ile tüm İhlas Koleji camiası olarak iftihar ettiklerini söyledi. “İhlas Koleji adına Yusuf Dursun öğretmenimizin edebiyat dünyasına yapmış olduğu katkılardan dolayı teşekkür ediyorum. Ayrıca bu alanlarda çok faydalı hizmetler veren diğer şair ve yazar öğretmenlerimizi de kutluyorum,”diyen Koç, Yusuf Dursun’a bundan sonraki çalışmalarında da başarılar diledi. Bu yıl ikincisi düzenlenen “ESKADER Ödülleri” kültür ve sanat dallarında yıl içinde yapılan çalışmaların incelenmesi, takip edilmesi ve değerlendirilmesi açısından büyük bir sorumluluğu üstleniyor. ESKADER Genel Başkanı Mehmet Nuri Yardım, titizlikle yürütülen çalışmalar sonucunda ödüllerin belirlendiğinin altını

çizdi. Bu çalışmalar sayesinde 2009 yılı Kültür Sanat dünyasının envanterinin çıkarıldığını söyleyen Yardım. “Geçen yılki ilk ödüllerimiz çok beğenilmişti. İnanıyorum ki, bu seneki ödüller de kültür sanat çevrelerinden takdir görecektir.” dedi.

İhlas Koleji’nden Bilime Farklı Bakış AÁısı BİLİM VE SANAT AYNI SAHNEDE BULUŞTU

İ

hlas Koleji’nin düzenlemiş olduğu “Fen ve Teknoloji Sunum Yarışması” renkli görüntülere sahne oldu. Bilimsel konuların, tiyatro, şarkı ve dans gibi sahne sanatlarıyla da sunulabileceğini gösteren yarışmada hem yarışmacı öğrenciler hem de izleyiciler oldukça keyifli dakikalar geçirdiler.

Yarışma gˆrsel bir şˆlene dˆnd¸ 6., 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin Fen ve Teknoloji derslerindeki becerilerini arttırmayı hedefleyen yarışmada, öğrencilerin hazırlamış oldukları stantlar izleyicin

büyük beğenisini kazandı. Yarışma boyunca çok heyecanlı oldukları görülen Özel Bahçelievler İhlas İlköğretim Okulu öğrencileri yarışmayı kazanabilmek için kıyasıya mücadele ettiler. Rekabet ¸st d¸zeydeydi Çekişmenin son ana kadar devam ettiği yarışmayı 6-B, 7-C ve 8-B sınıfları kazandı. Kendileri için çok güzel bir deneyim olduğunu belirten öğrenciler, yarışma boyunca çok eğlendiklerini ve bilgilerini pekiştirdiklerini söylediler. İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü

Hami Koç, öğrencilerin kendilerine güvenmelerini sağlamanın yanında bu yarışma ile öğrencilerin bilime olan sevgilerini arttırmayı hedeflediklerini söyledi. Biliminde doğru ortam oluşturulduğu takdirde eğlenceli olabileceğinin altını çizen Koç, “Öğrencilerimiz, bilimsel konuları eğlenceli bir halde sunarak hem konular hakkında bilgilerini pekiştirdiler hem de birbirleriyle rekabeti yaşadılar.” dedi. YORUM ETKİLİ

53


Eskiden Oturdukları Sıralarda Şimdi Ders Veriyorlar

B

ir zamanlar öğrenci olarak bulunduklara sınıflara öğretmen olarak dönen İhlas Koleji’nin 12 öğretmeni, heyecan ve gururu aynı anda yaşıyorlar. İhlas Koleji’nde görev yapan zamanın öğrencileri şimdinin öğretmenleri eskiden öğrenci olarak dolaştıkları koridorlarda artık birer öğretmen olarak dolaşıyorlar. Bilgi ve tecrübelerini geleceğin yetişkinlerine aktaran öğretmenler, İhlas Koleji çatısı altında olmanın ayrıcalığını ve mutluluğunu yaşadıklarını söylediler. İhlas Koleji 2003 mezunu İngilizce öğretmeni Fatma Sarışahin’de bu ayrıcalığı ve mutluluğu yaşayan 12 öğretmenden sadece biri. Sarışahin, “Seneler önce öğrencileriyken şimdi meslektaşları olduğumuz saygı değer hocalarımla çalışmanın gururunu yaşıyorum.” dedi. Yine İhlas Koleji mezunlarından olup şu anda İhlas Koleji öğretmen kadrosunda bulunan Matematik öğretmeni Kasım Koyuncu da yaşamış olduğu gururu şu şekilde aktardı. “Üniversite eğitimim sırasında öğretmenlik mesleğini yapmak istediğimi fark ettim ve kendimi bu yönde geliştirmeye başladım. Mezun olup da mesleğimi gerçekleştirebileceğim bir kurum için düşünmeye başladığımda aklımın ve gönlümün tek isteği İhlas Koleji’ydi.” Koyuncu, ayrıca zamanında kendi öğretmenleriyle şimdi meslektaş olmaktan duyduğu hazzı hiç bir şeye değişmeyeceğini vurguladı. 2004 yılı mezunlarından Hatice Kübra

54 YORUM ETKİLİ

Oğuz da İhlas Koleji öğretmenlerinden. Halen İhlas Koleji’nde Matematik öğretmeni olarak görev yapan Oğuz, çalışma ortamındaki samimiyetten dolayı çok mutlu olduğunu ve İhlas Koleji’nde öğretmen olarak çalışmayı herkese tavsiye ettiği söyledi. “Şimdi beni yetiştiren hocalarımla birlikte çalışmak, mesai arkadaşlığı yapmak hem heyecan verici hem de çok gurur verici. Bu samimi ortam daha verimli olmamızı sağlıyor.” diyen Oğuz, bir dönem öğrenciliğini yaptığı öğretmenlerinin kendisine verdiğini destekten dolayı çok minnettar olduğu belirtti. Değişik dönemlerde İhlas Koleji’nden mezun olduktan sonra eğitimlerini tamamlayıp yeniden İhlas Koleji bünyesine dönen öğrencileriyle gurur duyduklarını

belirten İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami Koç, onlara her zaman destek olacaklarının altını çizdi. “Onlarla aynı çatı altında gelecek nesillere eğitim vermekten bir eğitimci olarak büyük mutluluk duyuyorum.” diyen Koç, bundan sonra da İhlas Koleji olarak genç kuşak öğretmenlerle tecrübeyi birleştirerek eğitim dünyasında hizmet vermeye devam edeceklerini söyledi.


Sayı 12

Şenol: “Aile İÁinde Sosyal Ortam Oluşması İÁin Elektriğin Kesilmesini Beklemeyin”

U

zman Psikolog Özkan Şenol, Özel Marmara Evleri İhlas Koleji Konferans Salonunda öğrenci ve velilere “Çocuğunuzun, ailenizin ve kendinizin farkında mısınız ?” konulu bir seminer verdi. İhlas Koleji ve Beylikdüzü İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ortaklaşa düzenlediği seminere Beylikdüzü Kaymakamı Yusuf Odabaşı, Beylikdüzü Belediye Başkanı Yusuf Uzun, Beylikdüzü İlçe Milli Eğitim Müdürü İkram Karapınar, Şube Müdürleri, İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami Koç, Beylikdüzü ilçesinden üst düzey yetkililer ve eğitimciler de katıldı. Seminerde aile içinde ebeveynlere düşen görevler hakkında konuşan Özkan Şenol, çocuklar ile etkili iletişimin nasıl kurulacağı üzerine tavsiyelerde bulundu. Aile içinde ebeveynlerin dikkat etmesi gereken konulara değinen Şenol, “Aile içinde anne ve baba hiçbir zaman otoriteyi elden bırakmamalı.” dedi. Şenol: “Bilgisayarı Áocuklarınızın odasından Áıkartın Gelişen teknolojiyle artık neredeyse her

evde bir hatta iki bilgisayar olduğuna değinen Şenol, bilgisayarın ve televizyonun aile içi iletişimi zayıflattığını, bununda bireyler arasındaki sorunları büyüttüğüne dikkat çekti. Odasında bilgisayar bulunan çocukların çevreye karşı olan ilgilerini kaybettiğini söyleyen Şenol, çocukların ilerleyen yaşlarda

sağlıklı bir sosyal yaşama sahip olabilmeleri için anne ve babaların üzerine büyük görevler düştüğüne vurgu yaptı. Seminer sonunda yapmış olduğu katkılardan dolayı Özkan Şenol’a Beylikdüzü Kaymakamı ve Belediye Başkanı tarafından bir plaket ve çiçek takdim edildi.

“SAHNE SENİN S÷Z SENİN” de Heyecan Doruktaydı

İ

hlas Koleji tarafından ikincisi düzenlenen “Sahne Senin Söz Senin” etkinliklerinde öğrenciler hem takım hem de bireysel olarak yarıştılar. Bütün öğrencilerin en az bir dalda katıldığı organizasyonda, sahne yarışmalarının yanı sıra spor kategorilerinde de öğrenciler yeteneklerini sergileme fırsatı buldular. Kazaz: “÷nemli olan yarışırken eğlenebilmek” Özel Marmara Evleri İhlas İlköğretim Okulu Müdürü Sebahattin Kazaz yarışmalarda öğrencilerinin ortaya koydukları çabadan ve performanstan oldukça mutlu olduklarını söyledi. “Önemli olan yarışırken de eğlenmeyi sağlayabilmek.” diyen Kazaz, bu yarışmalar sayesinde öğrencilerin kendilerine olan özgüvenlerini arttırmayı hedeflediklerini belirtti. Kazaz ayrıca sosyal aktivitelerin çocukların gelişimini olumlu yönde etkilediğine vurgu yaparken, “Tüm öğrencilerimizin katıldığı bu organizasyonda; bireysel yetenekler kadar çocuklarımızın takım içindeki yeteneklerini de görebilmek bizim için oldukça önemli.” dedi.

YORUM ETKİLİ

55


GÖZLERİME GÜL ÇOCUK

48 YORUM ETKİLİ

Kim boyadı gözlerini maviye, Yanakları elma elma al çocuk. İşte döndüm gülüşünden deliye;

Gamzelerin güller açan ebrudur, Kirpiklerin yüreğime doğrudur, Seni sevmek bir doyumsuz duygudur;

Hiç büyüme salıncakta kal çocuk, Bir öpüşle dünyaları al çocuk.

Hiç büyüme salıncakta kal çocuk, Sevgi üzre domur domur dal çocuk.

Saçlarına gül kokusu sinmiştir, Gökyüzünden gülce selam inmiştir, Can kokulum canevime konmuştur;

Bir akşam/sefası tatlı nefesin, Bülbüle meşk olur billurdan sesin. Akşam oldu, oyun bitti, nerdesin?

Hiç büyüme salıncakta kal çocuk, Gülüşünü gökyüzüne sal çocuk.

Hiç büyüme salıncakta kal çocuk, Sabah akşam gözlerime gül çocuk.



ÇOCUĞUNUZUN ÖZGÜVENİNİ ARTIRMAK İÇİN

NELER YAPABİLİRSİNİZ? Ona Sık Sık Söz Hakkı Verin

l Kendini Ve Duygularını “Ne Düşünüyorsun, Nasıl Hissediyorsun” Gibi Sözlerle Anlamaya Çalışın. l Onun Fikirlerine Değer Verdiğinizi Hissettirin. l Onun Olumlu Davranışlarını Kesinlikle Takdir Edin. l O, Konuşurken Onun Yüzüne Bakın Ve Ciddiye Alındığını Hissettirin. l Onun İçin Zaman Ayırın. l Yaşına Uygun Görevler Verin Ve Daha Sonra Başarısını Takdir Edin. lOnunla, Değişik Konularda Sohbet Etme Ortamı Oluşturun. lOnun Korku Ve Endişelerine Saygı Duyun. l Aşırı Eleştirici Olmaktan Ve Yargılayıcı Olmaktan Çekinin. l Hatalı Davranışlarını Konuşarak Uyarın Ve Ona Doğru Olanı Anlatın. l Başkalarının Yanında Onu Küçük Düşürmeyin. l Onun Başarısızlıklarını Büyütmeyin. l Başkaları İle Kıyaslamayın. l Kabiliyetlerini Fark Edin Ve Teşvik Edin. l Topluluk İçerisinde Söz Almasını Teşvik Edin. l Onu Sevdiğinizi Sık Sık Söyleyin. l Onun İçin Önemli Olanlara Siz De Önem Verin. l Onun Önemli Günlerini Unutmayın l Sadece Onun İçin Ayırdığınız Zamanlar Olsun. l Yanlış Ve Uygunsuz Cezalandırmadan Kaçının. l Ondan Beklentileriniz Çok Aşırı Olmasın. l Ona Yaşından Ve Olduğundan Küçükmüş Gibi Davranmayın l Onunla Birlikte Sosyal Aktivitelerde Bulunun.

56 YORUM ETKİLİ


Vehbi Tülek / Binbir Osmanlı Hikayesi

B

Dersimiz “Fetih!”

ir gece, Molla Güranî hazretleri, istikbâlin Fâtih’i Şehzade Mehmed’e mûtad dersini verdikten sonra odasına çekilmişti. Gece bir ara uyandığında, şehzâdenin lambasının yandığını görünce, acaba rahatsız mıdır diye odasına kadar gider, kapısını çalar. Şehzâde kapıyı açınca hoca sorar: - Hayırdır inşâallah, neden uyumadın? Şehzâde Mehmed cevap verir: - Müzâkere ediyordum efendim! — Hangi dersi müzâkere ediyordun? Deyince şehzâde cevap vermez... “Sır küpü” Şehzade! Masanın üzerine bakan Molla Gürani, kâğıtlar üzerinde birtakım notlar ve haritayı hatırlatan askerî plan ve pro-

58 YORUM ETKİLİ

jeler görüp sorar: - Bunlar nedir? - Efendim, uykusuz kalışımın sebebini arz edeyim. (Fakat sır olarak sizde kalması ricâsıyla...) Gönlümü ateşler içinde bırakan sır şudur: Ta Sahâbe-i kirâm zamanından beri defalarca muhâsara edildiği halde, Konstantiniye niçin fethedilemiyor? İşte bu gece beni bu saatlere kadar uykusuz bırakan mes’ele bu idi. Alevden bir cümle!.. Bu alevden cümleyi dinleyen Molla Güranî hazretleri, şehzâde Mehmed’e şu şekilde cevap verir: -Evlâdım, bu büyük zafere kavuşmanı bütün gönlümle arzu ederim. Lâkin ben senin câhil bir kumandan olmanı değil, âlim bir hükümdar olmanı isterim.

Peygamber Efendimizin müjdelediği bu büyük fetih, mutlaka ki âlim, âlim olduğu kadar da âdil ve dirâyetli bir kumandana nasip olacaktır. Bu sebepten senin okuman gereken her şeyi okuyup değerlendirdikten sonra bu büyük zafere seferber olman, rûhumun en büyük emelidir... Netice zafer olmuştur... Şehzâde Mehmed, hocasının bu cihan-kıymet nasihat ve vasiyetini yıllar yılı rûhunda en mukaddes bir bayrak olarak dalgalandırırken, durmadan aklî ve rûhî melekelerini kemâle erdirerek, 21 yaşında o büyük zaferi kazanmış ve bu cennet vatanı bizlere emânet etmiştir... 19 Ekim 2003 Pazar Türkiye Gazetesi


Sayı 12

?

Kendinize Ne Kadar Güveniyorsunuz İş yada üniversite için yaptığınız üç başvurunuz reddedilirse kendi yeteneğinizden şüphe eder misiniz? l Evet n Hayır Büyük kalabalıklar kafanızı karıştırıyor ya da sizi korkutuyor mu? l Evet n Hayır Şu anda dolabınız eski püskü kıyafetlerle mi dolu? l Evet n Hayır Kendinize sürekli aynada bakar mısınız? l Evet n Hayır Yürürken ya da birini beklerken vücudunuzun duruşu dik mi? l Evet n Hayır Çoğu zaman insanların sizin hakkınızda dedikodu yaptığını düşünür müsünüz? l Evet n Hayır Güvenlik kuvvetlerinden biri size yaklaştığında kalbiniz daha hızlı atmaya başlar mı? l Evet n Hayır Lokanta otobüs ya da caddedeki yabancılar arasında size birinin dikkatle baktığını ya da size kahkaha attığını hissediyor musunuz? l Evet n Hayır

Tanımadığınız bir ülkeye bilet kazansanız ya da size böyle bir bilet verilse, yalnız gitmekten korkar mısınız? l Evet n Hayır Çoğu zaman kötü rüyalar görür müsünüz? l Evet n Hayır Bir sorun gözüktüğünde çoğu zaman başkalarının yardımıyla mı çözersiniz? l Evet n Hayır Ebeveynlerinizin size olan sevgilerinin az olduğunu düşünüyor musunuz? l Evet n Hayır Her gün yeni bir şey öğrenmeniz gerekli olmadığını düşünür müsünüz? l Evet n Hayır Satın aldığınız ucuz bir şeyi geri vermektense zarara katlanarak kullanmayı mı tercih edersiniz? l Evet n Hayır Çabalarınızın çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlandığını hissediyor musunuz? l Evet n Hayır

EVET’ LER ÇOĞUNLUKTAYSA Kendine güven noktasında zaman zaman problem yaşayabilen, etrafındakilerin önderlik ve rehberliğine ihtiyaç duyabilen birisiniz. Hayatı güzel yaşamak için biraz desteğe ihtiyacınız olabilir. Bilmemek sizi bıktırmasın. Öğrenmenin sihirli kapılarının her zaman ardına kadar açık olduğunu ve kişilerarası ilişki becerilerini geliştirmenin mümkün olduğunu unutmayın.

HAYIR’ LAR ÇOĞUNLUKTAYSA Özgüven konusunda hem güçlü hem zayıf yönleri olan bir insansınız. İnsan ilişkileriniz ve kendinize olan güveniniz, birçok problemi aşmada size yardımcı oluyor. Ancak bazen durup biraz nefes almak ve etrafınızdaki insanların size yardım etmesine fırsat vermek olumlu katkılar sağlayabilir.

YORUM ETKİLİ

59


Beyninizin Hangi Tarafını Daha Çok Kullanıyorsunuz? Okuldayken hangi dersleri daha çok tercih ederdiniz? A) Sosyal dersleri B) Sayısal dersleri Hangi spor dalını tercih edersiniz? A) Yalnız yapılanı B) Takım halinde yapılanı Gördüğünüz rüyayı berrak canlı olarak hatırlıyor musunuz? A) Çoğu zaman B) Nadir veya asla Konuşurken… A) Çok mimik ve hareket kullanırım B) Az mimik ve hareket kullanırım Ellerinizi birleştiriniz; sağ baş parmağınız. A) Üstte B) Altta Saatinize bakmadan doğru zamanı tahmin etmeye çalışınız A) Tahminimden 10 dakikadan fazla fark var B) Tahminimden 1-10 dakika arası fak var Daha çok; A) İnsanların yüzünü hatırlıyorum B) İnsanların ismini hatırlıyorum İki gözünüzü açık olarak bir kalemi düz bir kenara doğru tutunuz. Sol gözünüzü kapatınız ve kaleminizi yerleştiriniz, yer değiştirmedi mi? Not ediniz, ondan sonra aynısını sağ gözünüzü kapatarak yapınız ve not ediniz. Kaleminiz; A) Sol gözünüzü kapatınca yer değiştirdi B) Sağ gözünüzü kapatınca yer değiştirdi.

60 YORUM ETKİLİ

A’ LAR ÇOĞUNLUKTAYSA SAĞ BEYİN ÖZELLİKLERİ 1- Çoğu çocuklar sağ beyinli olurlar 2- Üretkenlik vardır. 3- Müzikten dinlemekten hoşlanırlar 4- Koku alma özellikleri gelişmiştir. 5- Renk ve görme özellikleri gelişmiştir. 6- Nesneleri bir bütün olarak algılarlar. 7- Artistik faaliyetlerde bulunmayı çok severler. 8- Zor kontrol edilebilme özelliklerine sahiptirler. 9- Hayal güçleri fazla gelişmiştir. 10- Hissi hareket eder, olayları teferruatlı düşünmezler. 11- İnsanlarla sosyal ilişkileri iyi değildir. B’ LER ÇOĞUNLUKTAYSA SOL BEYİN ÖZELLİKLERİ 1- Mantıklı hareket ederler 2- Problem çözme teknikleri gelişmiştir. 3- Şuurlu hareket ederler. 4- Nesnelerin detaylarını görürler. 5- Analiz etme özellikleri vardır. 6- Akademik faaliyet içerisinde bulunurlar. 7- Matematik işlemler öncelik sırayı alır. 8- Yabancı dil öğrenmeye daha yatkındırlar. 9- Kolay yönetilebilen insan tipidirler. 10- Beşeri münasebetleri oldukça gelişmiştir.



DİANNE LOOMANS

ÇOCUĞUMU YENİDEN YETİŞTİRMEM MÜMKÜN OLSAYDI Çocuğumu yeniden yetiştirmem mümkün olsaydı, Ona işaret parmağımı kaldırıp Yasaklar koymak yerine, Parmaklarıyla resim yapmayı öğretirdim. Hatalarını daha az düzeltir, Onunla daha çok yakınlık kurmaya çalışırdım. Onu sadece gözlerimle izler, saat kısıtlamaları koymazdım. Daha ilgili olmaya çalışır, daha çok şefkat gösterirdim. Onunla daha çok yürüyüşlere çıkar, uçurtmalar uçururdum. Ona karşı ciddi bir tavır içinde olmak yerine, Onunla oyun oynardım. Onunla kırlarda koşar, yıldızları seyrederdim. Onunla daha az çekişir, ona daha çok sarılırdım. Önce benlik saygısını kazanmasını sağlar, Ona her zaman katı davranmaz, Onu daha çok onaylar ve yüreklendirirdim. Güç konusunda daha az ders verir, Sevgi konusunda daha çok şey öğretirdim.

62 YORUM ETKİLİ



64 YORUM ETKİLİ



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.