İHLAS KOLEJİ BİREYSEL GELİŞİM ve EĞİTİM DERGİSİ
04 Karakter Eğ t m
08 Bağımlılık
12 Hatalarımızdan Değ l Başarılarımızdan Öğren yoruz
Çocuklarımıza sunulan mkanlar, tahm nler m z n çok ötes nde. Tab bu mkanların beraber nde get rd ğ "yan etk ler" de…
S gara da kolay ulaşılab l r b r madde türüdür ve b rçok nsan hayatının bell b r dönem nde s garaya ulaşıp kullanmıştır...
Doğru b r cevaptan hemen sonra s n rler b lg ler daha kesk n ve etk l b r b ç mde şl yor. Maymun b r sonrak seferde doğru cevabı daha kolay buluyor...
16 Süper Anne Sendromu
20 Duygularımız
30 Depresyon
Tükend kçe kend n eks lten ve en çok da çocuklarına karşı yeters zl k ve suçluluk duygularıyla boğuşan b r kadına dönüşmek kaçınılmaz olab l yor.
Duygusal tepk ler m z b z d ğer nsanlardan ayıran b r anlamda b z b z yapan en öneml özell kler m z n başında gel r.
K ş l ğ n negat f yönler olan, yeters zl k, değers zl k, yalnızlık, sev lmez olmaya da r düşünce ve nançlar da çoğu kez bu yıllardan kalma özell klerd r.
34 Çocuğum K tap Okumuyor
36 Boşanmanın Çocuklar Üzer ndek Etk s
40 Zaman Tünel
Günde ortalama 6 saat telev zyon zleyen b r nsanın “Çocuğum neden k tap okumuyor?” demeye hakkı yoktur.
K ş ler arası l şk lerde sorunlar yaşayan, dürtüler n kontrol edemeyen, sınırlarını kest remeyen, savunma mekan zmalarını sık ve yanlış kullanan, suç şlemeye eğ ml b r k ş l k yapısının ortaya çıkması oldukça yüksek b r ht mald r.
İnsan sadece ş yle değ l sosyal l şk ler yle de toplumda b r anlam fade eder.
26 Z h nsel Gel ş m A lede Başlar 27 Yıkıcı Tartışmalardan Kaçınmanın 10 Yolu
OCAK - 2013
İMTİYAZ SAHİBİ Ham Koç İhlas Eğ t m Kurumları Genel Müdürü YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Server Gürsoy SANAT YÖNETMENİ Aytek n Karaca DANIŞMA KURULU Azm Aksoy Hamd Özakay Sebahatt n Kazaz Müge Kılıç
28 Mutlu Olmak Polyannacılık mı? 29 Sağlıklı Yaşama G den Yol 42 Travma 44 Umudu Öldürmek En Büyük C nayett r 46 Stres Zekanın ve Öğrenmen n Düşmanı 48 Bulmaca
REKLAM SORUMLUSU Al Oğuz Çel körs 0212 639 68 70 YAZI İŞLERİ İbrah m Cebec Nurcan Melekoğlu Kübra Hamd oğlu Bahar Çel k Hülya Der noğlu Esra Çayırlı Gökhan Ergür Tuğçe Karakoç HABER EDİTÖRÜ Levent Çel k GRAFİK ve TASARIM Serdar Mert YAPIM DVC İlet ş m 0 212 452 24 90 - 452 77 68 BASKI İhlas Gazetec l k A.Ş. 0 212 454 35 08 - İstanbul
ETKİLİYORUM 1
EDİTÖRDEN Server GÜRSOY
Sen n g b olmak st yorum baba… B r çocuğum doğdu. O dünyaya geld ğ nde çok ama
söylemem gerekenler vardı. Artık zamanı gelm şt .
çok meşguldüm. Yet şmem gereken uçaklar, s par şler,
Mezun yet tören nden sonra, “Sen nle gurur
ödemeler… Çok, çok fazla yoğundum. Ben
duyuyorum oğlum! Gel şöyle oturalım, sana
uzaklardayken yürümey öğrend . Akab nde konuşmayı
d yecekler m var!” ded m. Başını salladı ve
da. B raz büyüdüğünde “Sen n g b olmak st yorum
gülümseyerek “Arkadaşlara sözüm var baba!Arabanın
baba!” demeye başladı. G tt ğ m yerlerden ona, çeş t çeş t oyuncaklar, elb seler,
anahtarlarını st yorum, sonra görüşürüz!” karşılığını verd .
ayakkabılar get r yordum. O se get rd ğ m hed yelere
Yıllar yılları kovaladı, çalıştım, çabaladım, sonunda
şöyle göz ucuyla b raz bakar, “Ben de büyüyünce sen n
emekl oldum. Artık bolca vakt m vardı. Oğlum se
g b olacağım!”demey sürdürürdü. Telefon açmayı öğrend ğ nde “Baba eve ne zaman
başka b r şeh rde prest jl b r ş bulmuştu, orada yaşıyordu.
geleceks n?” d ye sormaya başladı. “Of ste b raz ş m
B r gün ona telefon ett m. “Eğer sence de uygunsa
var,sonrasında yabancı m saf rler mle yemeğe
hafta sonu buraya gel de şöyle baba oğul karşılıklı
çıkacağız, ne zaman geleceğ m tam olarak
hasret g derel m!” ded m. “Sev n r m baba! Ajandama
b lem yorum, çocuğum. Ama geld ğ mde b rl kte güzel
b r bakayım, müsa t vak t oluşmuşsa geleb l r m! Ama
vak t geç receğ m zden em n olab l rs n!” Okul vakt geld , çattı. İy b r okulda öğret me başladı,dersler de fena sayılmazdı. Annes , ona dersler nde yardımcı oluyordu. Oğlum 10 yaşına geld ğ nde ona tuttuğu takımın renkler nden oluşan b r top aldım. “Top ç n teşekkürler baba! Had oynayalım!” ded . Ben m se acelem vardı, “Bu hafta tamamlamam gereken şler m var, bugün olmaz, haftaya söz, tamam mı ?” d ye sordum. “Tamam!” ded
şu sıralar şler m çok yoğun, fakat sen nle görüşmey ben de çok st yorum baba!” ded . “Pek , ne zaman geleb l rs n oğlum?” d ye sordum. “Ne zaman olur b lem yorum, ş md lerde ş rket açısından çok öneml görüşmeler m var, yurt dışına çıkacağım, ona hazırlanmam gerekecek. Sonra ararım sen . B r araya geld ğ m zde güzel vak t geç receğ m zden em n olab l rs n!” ded . Telefonu kapatırken oğlumun çocukluk hayal n
fakat yüzündek masum tebessüm g tmed .
gerçekleşt rd ğ n anladım. Örnek aldığı babasına
“Büyüyünce ben de sen n g b olmak st yorum, baba!”
benzed ğ n gördüm. “Büyüyünce ben de sen n g b
d ye tekrarladı.
olmak st yorum, baba!” sözünü yer ne get rm şt .
Yıllar hızlı geç yordu. Oğlum lk, orta, l se derken ün vers teden mezun oldu. Bu durum ben çok mutlu ed yordu. B r çok baba g b ben m de oğluma
*** Geleceğ satın alab leceğ m z yegane an bugündür. Hayat, geç kalanları asla affetm yor.
ETKİLİYORUM 3
Doç. Dr. Hal l Ekş
karakter
eğ t m
Ailelerin çocuklarında olmasını sted kler özell kler genel olarak k başlık altında toplamak mümkündür. Başarılı ve y nsan olmaları. Başarılı olmaları, onların okul performanslarının y olması, akranları arasında sıyrılmaları, y b r ş sah b olmaları g b hususları çer r. Hayatta başarılı olmak, a leler n üzer nde hassas yet gösterd kler b r nc l husustur. Bilindiğ g b , b r çocuk dünyaya get rmek; pek çok sorumluluğu da beraber nde get r r. Özell kle “değ ş m” n vme kazandığı, küreselleşme anaforunun, a len n çocuk yet şt rme konusundak end şeler n artırdığı bugünlerde... Teknoloj k gel şmen n, tar h n h çb r dönem nde olmadığı kadar hızlı olduğu ve kültürler arası etk leş m n had safhaya çıktığı b r ortamda yaşıyoruz. Çocuklarımıza sunulan mkanlar, tahm nler m z n çok ötes nde. Tab bu mkanların beraber nde get rd ğ "yan etk ler" de… İç nde yaşadığımız küren n durumunu, b rtakım suç stat st kler , ş ddet yaygınlığı ve benzerler le düşündüğümüzde daha da karamsar olmaktayız. Medyada sıklıkla rastladığımız; y okullarda okuyan gençler n b rtakım "sapkın" nanç
4 ETKİLİYORUM
s stemler ne bağlanarak " nt har" etmeler durumu, artık kanıksanmaya başladı. Kötü örnekler çoğaltılab l r, ama b z burada hayıflanma da yakınma yer ne daha z yade "Ne yapmalı?" sorusuna; başka fadeyle, "Bu kaçınılmaz g b görünen meydan okumalara ve ç karartıcı manzaraya karşı a leler neler yapab l rler?" Ailelerin çocuklarında olmasını sted kler özell kler genel olarak k başlık altında toplamak mümkündür: Başarılı olmaları ve y nsan olmaları. Başarılı olmaları, onların okul performanslarının y olması, akranları arasından sıyrılmaları, y b r ş sah b olmaları g b hususları çer r. Hayatta başarılı olmak, a leler n üzer nde hassas yet gösterd kler b r nc l husustur. Bu, zaman zaman y nsan beklent s n n üzer n örteb lmekted r. Özell kle de çocuklarımızın okul değ şt rmeler gereken sınav zamanlarında artık ney n amaç, ney n araç olduğu y ce b rb r ne karıştırılmaktadır. Oysa öncel kl olan, çocuklarımızın y nsanlar olarak yet şmeler d r. İy nsan; sorumluluk sah b , saygılı, y l ksever, çten, doğru sözlü olmak g b temel nsan değerler ben msem ş, onlarla hareket eden b reyler olması beklent s n fade eder. Bu çalışmada "Karakter Eğ t m " olarak s mlend r len ve a lelere, çocuklarının y olması beklent ler n gerçekleşt rme konusunda yardımcı olacağını düşündüğümüz b rtakım stratej ler, öner ler ve b r uygulama örneğ nden bahsedeceğ z.
Öncelikle karakter eğ t m kavramı üzer nde duralım. Karakter eğ t m , çocuklarımızın temel ahlak ve nsanı değerler anlama, onlara karşı hassas olma ve onlarla b rl kte yaşamalarına yardımcı olmak amacıyla gerçekleşt r len “kasıtlı” b rtakım etk nl kler repertuarıdır. Tanımda geçen “kasıtlı” kel mes n n d kkat çekt ğ n tahm n ed yoruz. Kasıtlı, çünkü sadece doğru düşünme ve problem çözme g b sürece yönel k yaşantılarla çocuklarda “kend l ğ nden” y karakter n oluşacağı düşünülemez. “Karakter eğ t m ” yaklaşımı, nsan doğasında var olan b rtakım “ y n tel kler n” ortaya çıkması, gel şmes ve doğruya yönelmes ç n “müdahale” ed lmes gerekt ğ ne nanmaktadır. Çocuklara sadece ve sadece kend ayakları üzer nde durmalarını öğretmek, yukarıda detaylarına g rmed ğ m z stat st kler n ortaya koyduğu sonuçları doğurmaktadır. Çocukların kend ayakları üzer nde durması elbette gerekl d r. Ancak bu yeterl değ ld r. Karakter eğ t m , başta a le olmak üzere okulun ve toplumun ortak sorumluluğundadır. A le, lk ve öncel kl karakter şek llend r c d r. Ağırlıklı okul önces dönemde olmak üzere, yükün çoğu ebeveyn n sırtındadır. Çocuklarımızın y b rer nsan olarak yet şt r lmeler nde, a leler n desteklenmes gerekt ğ n düşünüyoruz. Toplum olarak a le yapımızın sağlamlığı le övünürüz. Bununla b rl kte, “yen ” dünyanın şartlarına ve süper tehd tler ne karşı stratej ve uygulamaya yönel k etk nl klerle a len n desteklenmes kaçınılmaz görünmekted r.
ETKİLİYORUM 5
Stratejiler Bilindiğ g b karakter eğ t m yle lg l öncel kl konu, temel prens pler n ortaya konulmasıdır. Çocukların lk ve öncel kl karakter "şek llend r c ler " olan a leler n, bu şlevler n yer ne get r rken uymaları gereken ana lkeler n ne olduğunu b lmeler oldukça öneml d r. Aşağıda K. Ryan ve K. E. Bohl n' n kaleme aldıkları karakter eğ t m n n olmazsa olmaz on kuralını bulacaksınız. BİRİNCİ KURAL: Öncel ğ Ebeveynl ğe Vereceks n z. İy ve karakterl çocuklar yet şt rb lmek ç n zaman ayırmalı ve buna t na göstermel y z. Eğ t mc ler, n tel kl öğrenmede k konuyu öneml bulmaktadır: Zamanında gerçekleşt r lmes gereken görevler ve öğrenc ler n öğrenmeye lg duymalarının sağlanması. İKİNCİ KURAL: İy Örnek Olacaksınız. “İy örnek” olunması ve bu y örnekl ğ n h ç aksatılmadan sürekl olması beklen r; nsanların çoğu bu beklent den hoşlanmaz. Bununla b rl kte bu durum anne babalar ç n kaçınılmazdır. Çocuk, ahlak değerler de bu yolla öğren r. ÜÇÜNCÜ KURAL: Bu Mesuliyeti Tek Başına Üstlenmeyeceksiniz. Çocuklarımızın çevres ndek bütün – y veya kötü- nsanlar, potans yel modellerd r. Bu k ş ler n, çocuklarımıza ne tür etk ler yaptıkları konusunda b l nçl olmalıyız ve y n n sunulduğu ortamlar oluşturmalıyız. DÖRDÜNCÜ KURAL: Çocuğun Okul Yaşamıyla Son Derece İlg l Olacaksınız Anne babalar çocukların b r nc l karakter eğ t mc ler olmakla b rl kte, öğretmenler n ve okulların da bu konuda öneml roller n n olduğu unutulmamalıdır. BEŞİNCİ KURAL: Çocuğun Aklına Ve Kalbine Ne Girdiğine Son Derece Dikkat Edeceksiniz. İy karakterl olmanın b r anlamı da "ney n doğru ney n yanlış, k m n y nsan k m n zayıf nsan olduğuna da r b r anlayış gel şt reb lme" d r.
6 ETKİLİYORUM
ALTINCI KURAL: Temel Kuralları İhmal Etmeyeceks n z. Çocukların doğuştan get rd kler özell kler n y ye yönlend r lmes ve ahlak değerler n oluşturulması zaman ster. Öncel kle dürüstlük, başkalarına saygı ve sorumluluk g b temel değerlere ver lmed r. Büyüdükçe sabır, adalet ve ölçülü olmak üzer ne yoğunlaşılmalıdır. YEDİNCİ KURAL: Seven Bir Kalple Ceza Vereceksiniz. Çocukların sınırlara ht yacı vardır. Ama maalesef, çoğunlukla bu sınırlar aşılacaktır. Makul b r ceza, karakter eğ t m n n b r boyutudur. Çocuklar neden cezalandırıldıklarını b lmel ve bunun anne baba sevg s nden kaynaklandığını h ssetmel d rler. SEKİZİNCİ KURAL: Ahlaki Bir Dil Kullanacaksınız. Olaylar basitçe "uygun" ve "uygun olmayan" diye sınıflandırılamaz. Başkalarına zarar veren davranışlar "yanlış" ve "doğru" olarak n telend r lmel d r. DOKUZUNCU KURAL: Karakter Eğ t m n Asla Tek Başına Kel melere Yüklemeyeceks n z. Çocuklar, iyi karakterin kelimelerden daha fazla bir şey olduğunu erkenden öğrenirler. Bu yüzden ebeveynler çocuklarına, karakter eğitiminde temelin davranışlar –kendi davranışları- olduğunu öğretmelidir. ONUNCU KURAL: İy Karakter Ev n z n Asl Öncel ğ Hal ne Get receks n z. Anne babalar ve çocuklar, süreli bazı şeyler yet şt rmek noktasında baskı altındadır. Bunlar mazeret olmamalı; çocuklar, büyükler n temel d kkat n n, kend ler n n y b r karaktere sah p olmaları üzer nde yoğunlaştığını b lmel d rler.
Öneriler Çocuklara iyi karakterin kazandırılması, ev n ve okulun gayretler n n çevre tarafından desteklenmes yle mümkündür. Yaşadığımız çağ, “medya ve akran gruplarının gençler üzer nde etk s n n oldukça yüksek olduğu ve dolayısıyla a leler n, çocuklarının ahlak gel ş m nde güçlü b r rol almalarını” gerekt ren b r çağdır. İşte, s ze bu çabalarınızı destekleyecek b r demet öner :
Evde iyi davranışlara modell k yapın. Komşusunun haklarına saygı gösteren, başkalarının arkalarından konuşmayan ebeveynler, adalet ve sorumluluğa da r çocuklarıyla konuştuklarında elbette etk l olacaklardır. Kend n ze ve a len ze yüksek ahlak standartları hedef ed n n.
zamanı, çocuklarınızın sorunlarını d nlemek ç n b r fırsat olarak kullanın. Aile etkinliklerini planlayın. Çocuklarınızı bu planlarınıza dah l etmey unutmayın. Kend öner ler ne değer ver ld ğ n fark ets nler. Çocuklarınızın yanında asla kötü alışkanlıklarınızı serg lemey n (Umarız yoktur). Bu alışkanlıklara karşı çocuklarınıza, gerekl donanımları sağlayın. Çocuklarınıza ahlak ve manev değerler n z (hang ler ne sah psen z) aşılamayı hmal etmey n. Araştırmalar ahlaken güçlü b reyler n suça daha az yönel k eylemler ortaya koyduklarını göstermekted r.
Ailenizle birlikte çeşitli sosyal hizmetlere katılın. Çocuklarınızla birlikte yardım kuruluşlarını, bakıma muhtaç kişilerin kaldığı kurumları ziyaret edin. Çevrenizde yardıma muhtaç kimseler varsa onlarla ilgili yapılacak çalışmalara Çocuklarınızla değerler n z ve fik rler n z çocuklarınızı dahil edin. Çocuklarınızla birlikte evde okuma saati oluşturun. hakkında açık b r b ç mde konuşun. Özellikle edebi eserler, karakter gelişimi Hang konulara önem verd ğ n z için harika birer kaynaktır. Kitaplardaki çocuklarınız b lmel d rler. Çocuklarınızın, karakterlerin sergiledikleri davranışlar s z n prens pler n z n veya üzerine konuşun. düşünceler n z n gerekçeler n anladıklarından em n olmalısınız. Eşinize, çocuklarınıza ve diğer aile fertlerine karşı saygılı olun. Unutmayın, çocuklarınızın başkalarına karşı duyarlılık ve empati kazanabilmeleri, diğerlerine saygıyla davranmalarına bağlıdır ve bu konuda model sizsiniz.
Çocuklarınızın para harcamaları konusunda plan yapmalarına yardımcı olun. Kend bütçeler n yapsınlar. S z de madd olamayan ödüllend rme yöntem n kullanmaya özen göster n.
Çocuklarınızla s z n hayatınız ya da geçm ş büyükler n z n hayatları hakkında konuşun. Böylece kend yaşamlarında başkalarının etk ler n ve önem n kavrayab l rler. Bu aynı zamanda, b r a le geleneğ oluşturulmasını da sağlar. Çocuklarınıza, hayatınızda değer verd ğ n z, beğend ğ n z k ş lerden bahsed n. Sah p olduğu hang özell klerden dolayı onları beğend ğ n z zah ed n. Onların kend kahramanları hakkında da konuşun. Mevcut durumları (okuldak b r olay, gazetede b r haber vb.) karakter eğ t m le lg l konuşmalarınızı başlatmak ç n fırsat b l n. Unutmayın, karakter gel ş m hayatın dışında değ l, ç nded r, daha doğrusu hayatın kend s d r. Çocuklarınızın günlük problemler n kend ler n n çözmeler ne müsaade ed n. Seçeneklerden bahsed n, cesaret aşılayın. Evle ilgili sorumlulukların b r kısmını üstlenmeler n sağlayın. Çok küçük dah olsalar onların yapab leceğ ufak tefek şler her zaman bulunab l r. Onlar büyüdükçe sorumlu oldukları daha fazla şler olacaktır. Böylece, çokça ş kayet ed len "sorumsuz çocuklar" yet şt rmen n önü alınmış olacaktır.
Ailenin her ferdine karşı davranış tarzınızda nezaketi elden bırakmayın. Bu durum çocukların böyle davranışları model olmalarına ve dolayısıyla öğrenmelerine yol açacaktır. Hem ev hem de ev dışı sorunlarını sağlıklı yollarla nasıl çözeb lecekler n , kend hayatınızda uygulayarak göster n. Mümkün olan sıklıkla a len zle yemek y y n (telev zyonsuz b r ortamda). Yemek hızlı b r atıştırma b le olsa, bu
ETKİLİYORUM 7
RÖPORTAJ YRD. DOÇ. DR. BİRİM SUNGU DANIŞMANT
bağımlılık
NÖROPS K YATR HASTANES 'NDEN BAĞIMLILIK UZMANI YRD. DOÇ. DR. B R M SUNGU DANIŞMANT LE ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞI ÜZER NE KONUŞTUK.
ÇOCUKLARDA VE GENÇLERDE BAĞIMLILIK TANIMI NASIL YAPILABİLİR? Erişkinden hiç farklı değildir çocuk ve ergenlerde bağımlılık kavramı. Dozdan bağımsız olarak bu tanım yapılır. Bir kişinin maddeyi az ya da çok kullanması değil o kişinin hayatını nasıl etkilendiğidir önemli olan. Yani işlevselliktir. Çocuklarda bu işlevsellik daha önem kazanıyor, beyin gelişimi korteks tabakalaşması denilen durum yirmili yaşlara kadar sürebilir ve az miktarda madde kullanımı bile bu tabakalaşmaya zarar verip işlevselliği bozabilir. Dikkatine, okul başarısına, arkadaş ilişkilerine, aile ilişkilerine zarar verir. Netice itibariyle yetişkinlerde ve çocuklarda bağımlılık tanımı aynıdır farklı olan yönü çocuklarda madde kullanımının çocuğun fiziksel ve sosyal bütünlüğüne daha çok zarar vermesidir.
8 ETKİLİYORUM
ÇOCUKLARI VE GENÇLERİ MADDE BAĞIMLILIĞINA SÜRÜKLEYEN ETKEN NELERDİR? En önemli etken bu tip maddelere kolay ulaşılabilir olmasıdır. Artık bazı maddeler için özellikle bu esrar türü bonzai denilen bir madde çok çok ucuza bulunabiliyor. Çocuklar ergenlik dönemlerinde yeniliklere meraklı oluyor, bu çocuğun karakterinden ve zekasından bağımsız bir durumdur. Bir nevi yenilik arayışıdır, ergenliğin temel özelliklerinden biridir. Sigara da kolay ulaşılabilir bir madde türüdür ve birçok insan hayatının belli bir döneminde sigaraya ulaşıp kullanmıştır. 18 yaş altına sigara satışının engellenmesi bu alanda atılmış olumlu bir adımdır. Bazen de müzik kültürüyle, gençlerin ilgi duyduğu yabancı gruplarla madde kullanımı artmaktadır. Bu grup üyelerine özenen genç, madde kullanmanın normal bir şey olduğunu düşünebiliyor. Televizyon dizilerinde, şarkılarda ve sözde ünlü denilen kişilerin maddeye bulaşması, reklamını yapması gençlerin zihnini bulandırabiliyor. Bu kişilere özenip madde kullanabiliyorlar. Bir de aileden uzaklaşma durumu var, aile içerisindeki çatışma, ergenle ailenin çatışması bu uzaklaşmaya sebep olur. Çocuğun yalnız kalması yalnızlığa bırakılması çocuğu bağımlı olmaya iter. AİLELER BU DURUMUN DAHA ÖNCEDEN FARKINA VARABİLİRLER Mİ? Evet farkına varab l rler çünkü madde ya da alkol kullanan çocuğun davranışları değ ş r. Genell kle daha agres f olur
zaten ergenler s n rl d r ama bu s n rl l k normal n dışındadır. Herkes çocuğunu tanır, normal dışında b r sapma olursa bu bazı şeylere şaret olab l r. Çocuğun uyku düzen bozulab l r, arkadaş çevres değ şeb l r, anne babayla olan konuşması, let ş m değ şeb l r, yeme çe alışkanlıkları değ şeb l r, b rdenb re zayıflayab l r, okulda başarısı düşer, d kkat kolay dağılır, eve geç gelmeler yaşanır. Bu t p durumlarda en öneml faktör let ş md r. İlet ş m kopuk olan a leler n çocuklarında madde bağımlılığı görülme oranı daha yüksekt r. MADDE VE ALKOL BAĞIMLILIĞINI ÖNLEYİCİ OLARAK HANGİ ÇALIŞMALAR YAPILMALIDIR? Aile içi iletişimi arttırmaya yönelik faaliyetler düzenlenmeli. Anne baba okulları, ergen okulları, ergenlere nasıl davranılacağının, nasıl iletişim kurulacağının eğitimi verilmeli. Çünkü ergenlikte bazı problemler çözülmezse problem erişkinliğe taşınıyor, o dönemde halledilmemiş konular ilişki sorunlarına, meslek sorunlarına ve aile sorunlarına döner. Bir ergenle iletişim kurabilmek önemli burada. Ne çok baskı yapmak yani dedektif gibi peşinde koşmak, ne de çok sıkı kurallar koymak, sokağa çıkma yasakları, saat koymak gibi sıkıyönetimin bir faydası yoktur. Tabi ki sonsuz özgürlükte de çözüm değil, özgürlük sonuçta başkalarının etkilendiği yerde bitiyor bu yüzden özgürlüğünde nerede bitip nerede başladığını çocuğa öğretmek gerekiyor. Yani sınırların çok iyi çizilmesi lazım. Bunun içinde iyi anne baba olabilmek lazım. İyi anne baba olabilmek sadece çocuğun maddi ihtiyaçlarını karşılamak değil. En çok bağımlı ailelerinde gördüğümüz özellik bu.
ETKİLİYORUM 9
Bir sınır koyamıyorlar, kural koyamıyorlar. Bazı şeyleri vererek yani maddi yolla karşılamaya çalışıyorlar. Çocuğun her istediğini almak giyim kuşam, teknolojik ürünler, araba daha çok maddi değerler ön plana çıkıyor. Maneviyatı yüksek a lelerde de bu problem olab l r. Çocuğa zaman ayrılmayınca bu zaman faktörü bu sefer parayla kapatılmaya çalışılıyor, daha çok para vermek g b . Burada kopan şey let ş m oluyor. Aradak l şk bağı koptuğu zaman bu bağı farklı şeylerle tam r etmeye çalışıyor çocuk. Bu konuya d kkat ed lmel . Sosyal anlamda da yapılması gereken şeyler var, ergenl k büyük b r enerj dönem . Bu enerj n n b r yere kanal ze ed lmes gerek yor; bu eğ t m olab l r, spor faal yetler olab l r. Spor yapmak bağımlılıktan uzaklaştıran b r olaydır, saatl yaşamak, düzenl uyumak, sağlıklı beslenmek sporla beraber gelen faydalardır. A leler n ve devlet pol t kalarının bu alanları desteklemeler gerekmekted r.
10 ETKİLİYORUM
BU NOKTADA AİLELERİN YAPMASI GEREKENLER NELERDİR PEKİ? Çocuklarıyla konuşmaları gerek r ama bu konuşma nas hat verme şekl nde olmamalı. H çb r anne babadan arkadaş olmaz “Ben arkadaşıyım çocuğumun.” tutumu yanlıştır. Bunun b r sınırı vardır. Arkadaşça davranmakla arkadaş olmak aynı şey değ ld r. B zler çocuklarımıza arkadaşça davranıp aramızdak saygı mesafes n korumalıyız. Çocuğun anlatmasına z n ver n. Genell kle en büyük yanlış çocukların d nlenmemes d r. Çocukların kend ler n fade etmes ne z n ver lm yor. Ergenler ve çocukları d nlemek zordur, sürekl eleşt r p saldırgan b r tutum takınab l rler anne babaya. Bunu tolere edeb lmek, s nd reb lmek zordur. Okullardak rehberl k serv sler ne çok ş düşüyor, bu konularla alakalı ergenlerle grup çalışması yapılab l r, anne babalara b lg lend r c sem nerler düzenleneb l r.
Prof. Dr. Z ya Selçuk
12 ETKİLİYORUM
Hatalarımızdan Değ l
Başarılarımızdan
Öğren yoruz
Günlük hayatta hatalar ve öğrenmeye l şk n çeş tl yargılar ve genellemelerle sık sık karşılaşıyoruz. “Bu bana ders olsun.” “Tecrübe hayatta yapılan hatalardan oluşur.” “Hata yapacak k öğrens n.” türünde fadeler bunlara örnek olarak göster leb l r. Mehmet Ak f Ersoy'un b r ş r nde fade ett ğ ; Geçm şten adam h sse kaparmış… Ne masal şey! Beş b n senel k kıssa yarım h sse m verd ? Tar h tekerrür , d ye tar f ed yorlar; H ç bret alınsaydı, tekerrür mü ederd ? Dörtlüğü y ne bu konuda örnek olarak göster leb l r. Gerçekten hata yaptığımızda neler oluyor? Yaptığımız yanlışları tekrar yapıyor muyuz? Hata yapanlara karşı toplum ve kültürümüzün tutumu ne şek lde ortaya çıkıyor? Çocuk yet şt rme ve eğ t m nde hata nasıl karşılanıyor? Anne-babalar ve öğretmenler neden hata odaklı b r bakış açısı gel şt r yor? Bütün bu soruların cevabı elbette karmaşık ps koloj k, antropoloj k, sosyoloj k, nöroloj k açıklamalar gerekt r yor. “Neuron” adlı derg n n 30 Temmuz 2009 tar hl sayısında, MIT P cower Enst tüsü'nden Nöroloj Profesörü Earl K. M ller ve çalışma arkadaşları hata ve öğrenme açısından son derece lg nç b r araştırmaya mza atmışlar. (Why We Learn More From Our Successes Then Our Fa lures).
olmadığını tak p ett ğ ortaya konulmuş. Maymunlar üzer nde yapılan bu araştırmada, b r davranış başarılı olduğunda bey n hücreler n n hayvanın öğrend ğ şeylere göre nce ayar yaptığı gözlenm ş. Yapılan b r hata sonrası se bey nde herhang b r gel şme olmamakta veya çok az b r değ ş m görülmekted r. Yan maymun herhang b r öğrenme deney m nde hata yaptığında lg l hücrelerde d kkate değer oranda olumlu b r değ ş m olmazken başarılı b r deney m geç r ld ğ nde bey n hücreler nde c dd gel şmeler kayded lmekted r. Bu araştırma, beyn n deney me yönel k tepk ler değ şt rme yet s ne ışık tutuyor. Ayrıca nasıl öğrend ğ m z anlamak, öğrenme bozukluklarını tanımak ve tedav etmek konusunda da yardımcı oluyor. Deney n aşamaları kısaca şöyle özetleneb l r: Maymunlardan b lg sayar ekranında değ şen k resme bakmaları sten yor. Res mlerden b r nde, maymun, bakışını sağa doğru kaydırdığında ödüllend r l yor. D ğer res mde se sola baktığında ödüllend r l yor. Maymunlar deneme yanılma yoluyla hang hareketler n hang res mler ç n gerekl olduğunu buluyor.
Doğru b r cevaptan ve buna gelen ödülden sonra oluşan s n rsel akt v te, Bu çalışmada bey n hücreler n n yapılan maymunların b rkaç san ye sonra gelen d ğer testlerde daha başarılı olmalarına en son davranışların başarılı olup
yardımcı oluyor. Maymun doğru cevabı bulduğunda beyn nde doğru olanı yaptığını bel rten b r s nyal meydana gel yor. Doğru b r cevaptan hemen sonra s n rler b lg ler daha kesk n ve etk l b r b ç mde şl yor. Maymun b r sonrak seferde doğru cevabı daha kolay buluyor. Fakat b r hatadan sonra herhang b r gel şme görülmüyor. Başka b r dey şle, sadece başarılardan sonra bey n şlem yapmaya devam ed yor ve maymunun davranışı gel şme göster yor. İlg nç olan b r d ğer bulguya göre se, maymun herhang b r öğrenme yaşantısına g receğ zaman lg l hücreler konuyla lg l öncek yaşantılarının başarılı olup olmadığını sorguluyor. M ller'e göre, ön lob korteks ve bazal gangl on gen ş ölçüde b rb rler yle bağlantılıdır. Bununla beraber, beyn n ger kalan kısmının, b r tepk n n doğru ve yanlış olduğunda ürett ğ kısa, s n rsel s nyaller le soyut çağrışımları öğrenmem zde yardımcı olduğu düşünülmekted r. Fakat araştırmacılar, b r san yeden b le kısa süren bu geç c akt v ten n daha sonra gerçekleşen aks yonları nasıl etk led ğ n b r türlü anlayamamışlardır. Araştırmacılara göre, ödüllend r len b r denemeden sonra yapılan yen b r denemede tepk seç c l ğ daha güçlü ken hata yapılan b r denemede se daha zayıftı. Bu durum, hayvanın
ETKİLİYORUM 13
çağrışım yapmayı öğrend ğ m yoksa bu şte zaten y m olduğu sorusunu ortaya çıkardı.
dayanan b r ölçme-değerlend rme s stem m z var. Neden okul yönet c ler çalışmaların başarılarından çok hatalarını bulmaya kodlanmışlar? N ç n Araştırmacılara göre, “Doğru b r başarısızlara ve başarısızlığa ayrılan tepk den sonra, beyn n bu k vak t çoğunlukla daha fazla olur? bölges ndek s n rlerden gelen Eğer, bey n b r başarısızlık elektr ksel tepk meler daha sağlamdı ve yaşantısından sonra öğrenme ve daha çok b lg nakled yordu. Başarılı gel şmeye yönel k etk nl k tepk ler, maymunların b r sonrak gösterm yorsa öğrenc ler n geç rd ğ denemede doğru cevaba daha yakın başarısızlık deney mler onlar üzer nde olmasına yardımcı oldu. Bu durum nasıl b r etk yaratıyor olab l r? Örneğ n; neden hatalarımızdan değ l de b r öğrenc n n hatasını bulduğumuzda başarılarımızdan öğrend ğ m z n s n rsel bu davranışımız onun başarısızlığının anlamda açıklamaktadır.” b r gerekçes oluyorsa başarısızlığın kaynağı k md r? Ya da b r öğrenc n n Aslında daha kapsamlı olan bu sınav kağıdındak yanlışları ortaya araştırmanın kısa özet nden nasıl b r çıkarmak ona nasıl b r katkı sağlıyor değerlend rmeye ulaşılab l r? olab l r? Öğretmenler, yönet c ler, anne-babalar ç n ne tür fik rler gel şt r leb l r? Teft ş s stem öğretmen n eks kl kler ne Hatalarımızdan değ ş başarılarımızdan rehberl k ett ğ nde öğretmenlere öğren yoruz. İşte, bu cümle tüm eğ t m başarısız oldukları alanları mı ve öğrenme süreçler ç n anahtar b r hatırlatıyor acaba? Okul müdürler daha anlam taşıyor. Eğer, başarılamızdan çok b r problem olduğunda öğren yorsak neden öğrenc ler n öğretmenlerle etk leş me g rerse bu hatalarını bulmaya ve kaç hatası yaklaşımın öğretmen gel ş m ne ne katkısı olab l r? Anne-babalar olduklarına göre onları sıralamaya
14 ETKİLİYORUM
çocuklarını hatalar konusunda uyardıklarında bunun şlevsel b r sonucu doğuyor mu, acaba? Neden “Kırk kere söyled m hala aynı şey yapıyorsun?” sorusunu evlerde ve okullarda çok sık kullanılıyor? Yukarıda yer alan tüm sorular b z eğ t mc ler n çocuk yet şt rme, öğretmen eğ t m , yönet c yet şt rme, ölçme değerlend rme, müfredat, teft ş s stem g b konuları yen baştan sorgulamamızı gerekt r yor kanımca. Günümüzde eğ t m araştırmalarının tıbb teknoloj lerle desteklenmes , gelenek görenek, tecrübe ve sınırlı kuramsal b lg ye dayalı eğ t m anlayışımızı farklı pencerelerden sorgulamamızı zorunlu kılıyor. Artık Mr c hazlarıyla her yıl yapılan öğrenme araştırmalarının sayısı b nler buluyor. Bu durum, eğ t m araştırmaları konusunda d s pl nler arası perspekt fi daha fazla önemsemem z gerekt ğ n n de b r şaret . Eğ t m araştırmalarında bey n odaklı ve ler teknoloj destekl bakış açısının önümüzdek yıllarda eğ t m s stem n daha fazla etk leyeceğ n söyleyeb l r z.
Ps kolog Özlem Kandem r
Süper Anne
Sendromu Her yere her şeye yet şmeye çalışan ama g derek kend n tüketen, tükend kçe kend n eks lten ve en çok da çocuklarına karşı yeters zl k ve suçluluk duygularıyla boğuşan b r kadına dönüşmek kaçınılmaz olab l yor.
16 ETKİLİYORUM
İşten çıkar çıkmaz, daha arabanın kontağını çev rmeden plan program yapmaya başladı z hn nde: “Eve varınca önce mutfağa g rsem, yemekler ocağa koysam, onlar p şerken çamaşırları mak neye atarım, tem zl k de yapmak lazım aslında, tatlı da yapsam mı acaba eş m günlerd r stey p duruyor… Acaba bakıcı ben bunları yapana kadar bekler m ? Eğer hemen g derse Mert' devralmam gerekecek. O da ben mle oyun oynamak ster. Ben odasına götürürse yemeğ h ç hazırlayamayacağım. Orhan gel nce belk Mert'le o oynayab l r ve ben de yemeğ hazırlayab l r m. Ya bugün onun ş uzarsa, ya çok yorgunum b raz d nleneceğ m derse." Meryem Hanım, b r yandan kafasında bu düşünceler b r yandan aceleyle araba kullanarak b r an önce ev ne ulaşmaya çalışıyordu. Oğlunu bütün gün görmed ğ ç n özlem şt . Yorucu b r ş gününün ardından kend s n b tk n h ssed yordu, evde yoluna koyması gereken b r sürü ş de onu beklemekteyd . Kend kend ne y b r organ zasyonla her şey n üstes nden geleb leceğ n düşündü. Oğluyla b rl kte olmak st yordu; ama aynı zamanda onun talepler n karşılayamayacak kadar da yorgundu. Sonunda eve geld , anahtarıyla kapıyı açarken oğlunun sev nç ç nde "Annem geld , annem geld " d ye bağırdığını duydu. O anda kend s n çok mutlu h ssett . Oğluyla kucaklaştılar, b rb rler n öptüler. Meryem Hanım, çantasını bırakırken, oğlu gün boyu neler yaptığını, anaokulunda o gün yaptığı faal yetler , arkadaşının ona neler söyled ğ n , öğle yemeğ nde yed ğ p lavı heyecanla anlatmaya başladı. Mert bunları anlatırken, bakıcı hanım hazırlanmış, ertes gün görüşmek üzere d yerek vedalaşıp g tm şt . Meryem Hanım, odasına g d p üzer n değ şt rmek sted . Mert de peş nden... Meryem Hanım, tuvalete g tmes gerekt ğ n söyleyerek, kapıyı kapattı. Bu kısa ayrılık üzer ne, Mert tuvalet kapısında oturup ağlamaya başladı. Meryem Hanım,
kend n g derek daha kötü h ssetmeye başladı; suçluluk ve yeters zl k duyguları ç n y ce kem r yordu. İy b r anne olamadığı açıktı: Kapıdan g rd kten kısa b r süre sonra oğlunu ağlatmayı başarmıştı ve b razdan oğlunun karnı acıktığında ona yed reb leceğ b r şey de hazırlayamamıştı. Kend s n toparlayıp banyodan çıktı, oğlunu kucakladı ve onu çok sevd ğ n söyled . Bu tablo çoğu çalışan annen n kend s nden b r şeyler bulab leceğ b r durum. Hem y b r kar yer sah b olup hem de mükemmel b r anne ve eş olmak ç n kend n paralarcasına çırpınan kadınlara artık çok sık rastlıyoruz günlük hayatta. İş yer nde başarısını kanıtlamak ç n var gücüyle çalışan bu kadınlar, aynı mükemmel yetç tavırlarını ev hayatında da sürdüreb lmek adına olağanüstü b r performans ortaya koymak ç n çabalıyorlar. Bu süper anneler n zamanı ev, ş, eş ve çocuklar
arasında mek k dokumakla geç yor. Sonuçta se her yere, her şeye yet şmeye çalışan ama g derek kend n tüketen, tükend kçe kend n eks lten ve en çok da çocuklarına karşı yeters zl k ve suçluluk duygularıyla boğuşan b r kadına dönüşmek kaçınılmaz olab l yor. Değ şen sosyal rollerle beraber, günümüzde “kadın olmak” çok daha zor b r hale geld . Dünyanın en öneml ve en meşakkatl ş olan annel k mesleğ n cra ed yor olmak, nsanların önemsed ğ ve yüceltt ğ b r durum olmaktan çıktı. Erkekler de karşılarında hem kar yer sah b b r ş kadını hem de kusursuz b r ev hanımı komb nasyonu olan kadınlar görmek st yorlar. Bugün toplum olarak sadece çocuk yet şt rmen n ve anne olmanın tek başına ne kadar ağır b r meslek olduğunu ve asıl lt fata tab olması gereken n, ş kadınlığından önce annel k olduğunu unutmuş durumdayız. Sadece “anne” olduğu ç n takd r ed len, çocuklarını en y
ETKİLİYORUM ETKİLİYORUM24 17
şek lde yet şt reb lmek ç n d d n p el ndek tek mesleğ “annel k” olan b r kadının; yalnızca bu vasfından dolayı övgü aldığına h ç şah t olmuyoruz nedense. Üstel k eğ t m durumları ve kültürel vasıfları açısından, kadınlar artık daha donanımlılar ve daha büyük özgüven sah b b r k ş l k serg l yorlar. Haklı olarak da sadece eşler ve çocukları etrafında b na ed lm ş b r hayat kurgulamayı terc h etm yorlar. Dolayısıyla kadınlar “çocuk da yaparım kar yer de” sloganının eşl ğ nde, “süper kadın” olmaya doğru ster stemez yol alıyorlar. Çevrem ze şöyle b r bakınca, b r yandan şyer nde daha y b r kar yere ulaşmak ç n yoğun çaba sarf ederken, b r yandan da sosyal etk nl kler arasında mek k dokuyan kadınlara çok sık rastlıyoruz . Bu kadınlar aynı zamanda evler ndek tüm gereks n mler eks ks z karşılarken, çok y b r eş ve anne olmak ç n de yoğun çaba sarf ed yorlar. Her da m bakımlı olmak, eşe karşı y görünmek, çocuklarını mümkün olan en mükemmel şek lde yet şt rmek, ev n her da m derl toplu ve tem z olmasını sağlamak, ş yer nde kend n spatlamak, eve madd katkı sağlamak bu süper kadınların, lk bakışta sayab leceğ m z kabarık görevler nden sadece bazıları.
olması, çocuğa daha az zaman ayrılması demek. Bunu telafi etmek adına daha da yorulan daha da çok kend n tüketen ve sonuçta hem y b r anne olmaya çalışıp hem de sosyal arenada söz sah b b r aktr st olmaya çabalayan, görünüşte deal ama daha yakından bakılınca tükenm ş, sıkılmış, yorgun kadınlarla dopdolu b r yığınla karşı karşıya kalmamız da kaçınılmaz oluyor.
Her rolün üstes nden gelen ve pek çok alanda başarıya mza atmış hem de y b r a leye ve çocuklara sah p kadınlar, çoğumuzun mrend ğ ve olmak sted ğ b r model belk . Oysa bu t p kadınların çoğu aslında günümüzde hızla yaygınlaşmaya başlayan "Süper Kadın Sendromu"nun etk s altındalar. Üstel k, bu sendromdan yakınan kadınlar, tahm n ed ld ğ kadar mutlu olmadıkları g b , zamanla gel şen ruhsal sıkıntılarla da baş etmek zorunda kalıyorlar. Burada değ şen ve dönüşen modern hayatlarımızda kadının üstlend ğ yen rol ve sorumlulukları tekrar gözden geç rmem z elzem hale gel yor. Bu m nvalde ş kadınlarının çalışma şartlarının, toplumsal roller n n ve yükümlülükler n n, çocuk yet şt rmektek annen n yer n n, akrabalık l şk ler ndek beklent ler n yen den değerlend r lmes önem Süper kadın olmak, v tr ne bakınca çok taşıyor. Kadının koluna taktığı altın hoş görünüyor olsa da, aslında çok b lez ğ , onun altın tasması hal ne yıpratıcı ve çok sıkıcı. Yapılması gel yorsa, b r yerlerde b r yanlış gerekenler l stes nde o kadar çok şey anlamanın söz konusu olduğunu var k , ger ye “yaşamak” ç n düşünmem z gerek yor. ayırab lecek zaman kalmıyor ya da çok Bu m nvalde ben m d kkat çekmek az kalıyor. Hem bütün gün b r ş yer nde sted ğ m öneml b r d ğer husus se, h çb r şeyden kusur kalmayalım, “çocuk olmak, hem çocukla lg lenmek ve da yapalım kar yer de” bütün ht yaçlarını g dermek, hem ev şler n n altından kalkmak, hem y b r eş koşuşturmacasının ç nde tükenen kadının, kadınlık roller n tekrar olmak ç n uğraşmak tek k ş n n sorgularken; bu a len n ç nde en az başarab leceğ b r şey değ l; b r k ş n n bu kadar çok rol üstlenmes de oldukça kadınlar kadar sorumluluk üstlenmes gereken b r de erkeğ n olduğunu sağlıksız b r durum olduğu g b , ayrıca yadsıyor oluşumuzdur. A leden sorumlu bütün bu şler n her zaman aynı kusursuzlukta olması mümkün de değ l. olan tek k ş kadınmış g b hareket ett ğ m z sürece, kadının ve a len n Ev n her da m tem z ve düzenl olması yıpranması kaçınılmaz olacaktır. yemekler n her akşam enva çeş t
18 ETKİLİYORUM
ETKİLİYORUM 19
Prof. Dr. Ramazan Abacı
duygularımız 1/ DUYGULARIN ÖZELLİKLERİ Her canlı g b nsanoğlu da doğduğu andan t baren fiz ksel olarak büyür, stese de stemese de. Ancak bazılarımız, fiz ksel büyümey yeterl bulmaz z h nsel olarak da büyüme gereks n m duyar ve büyürüz. Bazılarımız se, duygusal olarak büyüme steğ ç ne g rer ve duygusal olarak da büyür. Bazılarımız se, fiz ksel, z h nsel ve duygusal büyümey b rl kte gerçekleşt r r. Ancak, b tmed .
“Farkına varma/ayırdında olma” b r anlam fade etmemekted r bu nsanlar ç n. Kend n ze sormanızı ama makaley b t rene kadar cevaplamamanızı sted ğ m b r soru: S z duygularınızın farkında mısınız? Başkalarını da sah pbulunuşluk düzey açısından tartab l yor musunuz? Duygusal tepk ler m z b z d ğer nsanlardan ayıran b r anlamda b z b z yapan en öneml özell kler m z n başında gel r.
Duygularımız; ş yaşantımızı, a le yaşantımızı, okul başarımızı, nsanlarla olan l şk ler m z n düzey n ve geleceğ ne kadar yaşantımızın her yanını etk ler. 2/ “RUH HALİ”MİZ İÇERDE RUH HALİ OLARAK KALMAZLAR Duyguların yaşamda, uyum ve uyumsuzluklarımızda öneml etk ler vardır. Bazı yazarlar ruh hal olarak tanımlasa da çerde ruh hal olarak kalmazlar. Tutum ve davranışlarımızı başlatır, değ şt r r hatta yönlend r r de. Duyu organlarımız aracılığıyla dış dünyadan b lg toplarız. Daha sonra bu ver ler geçm ş yaşantılarımıza, o andak ruh hal m ze ya da gereks nmeler m ze göre anlamlandırırız. Bu anlamlara göre b zde bazı duygusal tepk ler oluşur ve bu tepk lere göre davranışlar serg ler z.
Y ne bazılarımız, bu özell kler n keşfed p gel şt r rken bunların kend s nde olduğu kadar başkalarında ne kadar olup olmadığına da d kkat ed p farkındalığına katkıda bulunmak ster. Yaşamının anlam düzey n b r kat daha arttırmış olur.
Ancak, var olan duygularımızı olumlu yönde kullanab lmek ayrı b r becer ster. Bu da duygularımızın eğ t m yle mümkündür.
Bazılarımızda durum çok farklıdır, ne kend duygularının farkındadır ne de başkalarınınk n n.
Duygularımızı tanımadan nasıl eğ teceğ z? Bu da ancak farkındalık b l nc n n gel şt r lmes yle olab l r.
20 ETKİLİYORUM
Sah p olduğumuz duygular zamanla bazı nedenlerden dolayı daha da der nleşeb l r ya da yüzeysel kalab l r; bastırılab l r ya da yok sayılab l r. 3/ DUYGU NEDİR? “Mars”lı tanıdık kavramını lk olarak m zah yazarı Dave Barry kullanmış ve ben m de hoşuma g tm şt . Ben de burada kullanmak st yorum. Mars'tan dünyamıza yabancı b r canlının gel p b ze, “Duyguyu tanımlar mısınız?” ded ğ n düşünel m. Acaba bu soruya nasıl yanıtlar ver r, nasıl anlatırdık duygularımızı? Aslında hep m z çok zeng n duygusal yapıya sah b z. İnsanlar b rb rler nden, sah p oldukları duyguların der nl k dereces , gel ş mler , sıklık dereceler , gel p geç c olmaları, bastırmaları ya da farkında olmaları bakımından ayrılırlar. Bu durum duygunun tanımını da oldukça zorlaştırmaktadır. Bazı araştırmacılar duyguyu, “B l nc n etk s olmadan ç ve dış olaylara b r tepk olarak doğan hoş ya da hoş
olmayan ruhsal gerçeklerd r.” d ye tanımlar. Bazı araştırmacılar se, “B rey n ç nde meydana gelen gel ş m göstereb len, durumlara karşı yönelmey ya da sakınmayı gerekt ren olumlu ve olumsuz ç yaşayışlardır.” d ye tanımlarlar. Young, bu tanımları b raz daha gel şt rm ş ve duyguyu; ç nde bulunan ortamın algılanmasıyla ortaya çıkan b rey n ç dünyasını harekete geç ren bedensel, davranışsal ve z h nsel özell kler çeren duyusal süreç d ye tanımlamıştır. Ancak, Duygusal Zekâ tanımıyla “ezber bozan” Golaman, bu ve benzer tanımlamaları yeters z bulup duyguyu; b r h s ve bu h sse özgü bel rl düşünceler, ps koloj k ve b yoloj k haller ve b r d z hareket eğ l m olarak tanımlamıştır. İç yaşantımızın öneml bölümünü oluşturan duygularımızı her zaman h sseder z. Duygular, bazen yaşantımızın d zg nler n eller nde tutuyormuş g b kend ler n b ze h ssett r r (yanlış b r s ne aşık olana, yaşadığı aşkın yanlışlığını mantıksal
gerekçelerle anlatmanın o anda b r faydası olmayacağı g b ); bazen düşünceler m z n bağımsız, hızlı, lkel yansımalarıdır. 4/ DUYGULARIN “KAPSAMA ALANI” OLDUKÇA GENİŞTİR Bazen sıkılırız ve yaptığımız şten keyf almayız, kızgınlık duyar etrafımıza zarar vereb l r z ya da aşağılandığımızı h sseder mutsuz oluruz. Gerg nl k duyarız, el m z ayağımıza karışır. Önemsenmed ğ m z h sseder, yaptığımız şe mot ve olamayız. Ya da tam ters . Kötülüğü, korkuyu, pan klemey , kızgınlığı, kırgınlığı, kaygı duymayı, ç ne kapanmayı, depresyonu, hırsı ve hayal kırıklıklarını h ssedeb l r z. Yaşamı daha da anlamlaştıran mutluluk, gurur, sevg ya da büyülenme g b duyguları da h ssedeb l r z. K ş l ğ m z n; 1-duygu 2-düşünce ve 3davranış boyutları vardır. Yaşantımız bu üç alanın etk leş m nden oluşur. Bana göre duygularımız, yaşantımızın en öneml bölümünü oluşturur.
ETKİLİYORUM 21
Duygularımız bazen düşünceler m zden bağımsız hareket eden lkel refleksler olarak bazen de davranışlarımızı “ne şek lde hareket ett rmem z gerekt ğ ” yönündek komutlar olarak çıkar karşımıza. Bazen de duygularımız, ruh durumumuzu anlayab lme kapas tem z yansıtır. Kısacası duygularımız, davranış ve düşünceler m ze de yön vereb l r, stesek de stemesek de. Duygular, geçm ş deney mler m zden kaynaklanarak gerçek dışı da olab l r. Daha önce mahallede komşuya hırsız g rd ğ ç n evde yalnız otururken balkon kapısından gelen ses “Hırsız mı acaba?” d ye yorumlayıp adrenal n z artab l r (K m b l r? Belk de balkon kapısını oynatan komşunun ked s d r) Duygular bazen mantıksız ya da abartılmış olab l r. Nedens z, düşünülmem ş otomat k ps koloj k tepk ler, b z m geçm ştek kötü ya da hatalı deney mler m zden kaynaklanıyor olab l r. Akıl, subjekt f deney mler n etk s nde hareket edeb l r. Mantığınız, öznel deney m n z subjekt f ya da hayal d ye göz ardı edemez. Yılandan korkan k ş , oyuncak yılandan da ürkeb l r. Örümcekten korkan b r s ne, yakınındak örümceğ n tamamen zararsız olduğunu anlatmanız onun korkusunu azaltmaz. Onun ç n, örümcekten, oyuncak yılandan korkan b r s ne “hayatım çok mantıksızsın” d yemey z. Yanlış algılamalarımız da abartılmış korku, umut ya da ht yaçlarımız tarafından bozulmuş düşüncelere dayanır. İşte örnekler: Olaylar ç n ürett ğ m z nedenler genelde k ş sel deney mler m ze dayanır. Dolayısıyla, uçağa b nmekten korkan b r s ne, uçakların karayolundak kazalardan daha az kaza yaptıkları b lg s n vermek k ş n n korkusunu azaltmayacaktır. Yan , bazen duygularımız davranışlarımızı yönlend r r.
22 ETKİLİYORUM
Mantıklı düşünüp buna göre hareket edeb lmek ç n duygularımızı anlamayı, kullanmayı becereb lmem z gerek r. Z hn n z n yanına kalb n z de taşıyıp IQ'nuz la b rl kte EQ'nuzu da kullanarak çok daha y seç mler yapab l rs n z. K mse s z bell kalıplar ç nde davranmaya zorlayamaz. Duygularınıza verd ğ n z tepk lerden sadece s z sorumlusunuzdur. İnsanların kend ler ne yaptıkları en can sıkıcı/yorucu hatalardan b r de duygusal durumlara karşı verd kler tepk ler değ şt remeyecekler ne nanmalarıdır. Hatta bazıları, yaşamları ve başlarına gelen olaylar üstünde h çb r kontroller olmadığına nanmaktadır. Her şey n genler nde yazılı olup daha önceden bel rlend ğ ne nanırlar. Duygularınıza tepk ler n z n yönet m , duygularınızı anlamayı ve bu anlayış doğrultusunda hareket etmey kapsar. Kend l k farkındalığınız herhang b r duyguyu tanımlayıp onu anlamak ç n duyularınızı kullanmanızı sağlar. Ne h ssett ğ n z anladığınız anda, düşünceler n z n, tepk ler n z n ve eylemler n z n kontrolünü ele alab l rs n z demekt r. Örneğ n, b r s z eleşt rd ğ nde kalp atışlarınızın arttığının farkına varab l rs n z. Ya da terled ğ n z , kızardığınızı ve çenen z n ger ld ğ n gözlemleyeb l rs n z. Bu duyumları b r duyguyla l şk lend r rs n z ve bu evrede bu duyguyu kızgınlık olarak tanımlarsınız. B r şek lde tepk verme dürtüsüne d rend ğ n z sürece kızgınlığınız daha da artacaktır. Oradan uzaklaşırken yanlışlıkla b r ne çarparsınız ve yarım ağızla özrünüzü mırıldanırsınız. Kend ne acıma ve öfke karışımı b r duyguyla, arabanıza g der ve olab ld ğ nce hızlı b r şek lde oradan uzaklaşırsınız. Yola d kkat n z vermemen z yüzünden az kalsın b r kazaya sebep olursunuz ancak s z buna rağmen nereye g tt ğ ne bakmayan o “aptal şoför” ü suçlarsınız.
5/ DUYGUSAL İŞARETLERE DİKKAT EDİN Duygularımız b z mle z h nler m z ve bedenler m ze gönder len s nyaller yoluyla let ş me geçerler. Onlara d kkat n z ver n, duygularınızı tanımlayın ve onaylayın. Eğer duygularınızı tanımlamayla lg l çalışma yaparsanız, bunu yapmada daha hızlı ve daha y olacaksınız. Duyguları çevreleyen durumları/ olayları hafızanıza alacak ve aynı durumlar ortaya çıktığında bu duygular meydana gelmeden ne olduklarını önceden göreb leceks n z. Her b r duygunun taşıdığı b lg y ele alın ve bu b lg yle ne yapab leceğ n z düşünün. Aynı anda b rçok duyguyu deney mlend r yor olab l rs n z (korku ve öfke g b ), hatta bu duygular b rb r yle çel şen duygular olab l r (sevg ve nefret, arzu ve ğrenme, v.s.). Yapacağınız şey, duygularınızın get rd ğ b lg y düzenlemek ve daha sonra bu b lg y y b r şek lde kullanmaktır. Duygusal zekânız ne kadar yüksek olursa, kavrayışınız da o kadar hızlı olacaktır. Hep m z tartıştığımız k ş ayrıldıktan çok sonra, mükemmel hamleler ve etk l cevaplara ulaşmışızdır. Duygularınızı h ssett ğ n z anda tanımlayıp onaylayab ld ğ n z zaman, onları o anda d le get reb lme yolundasınız demekt r. Kend l k farkındalığına er şt kçe duygularınızla daha fazla bağlantı ç nde olab l rs n z. Duygularınızla bağlantı kurduğunuzda, daha çok kend l k farkındalığına ulaşacaksınız. Bu s nerj k b r döngüdür. Olumsuz duygular s ze olumlu duygular kadar b r şeyler ya da daha fazlasını öğreteb l r. Eğer duygularınızın ve buna sebep olan şeyler n farkında değ lsen z, dolu dolu b r yaşam sürmede zorluk çekeceks n z demekt r. Ney n y h ssett rd ğ n ya da
Duygular bizim mutlu ya da mutsuz olup olmadığımızı, b r şey çten stey p stemed ğ m z , b r s ne yakın olmak ya da ondan uzaklaşmak stey p stemed ğ m z , hayat dolu ya da durgun olup olmadığımızı bel rler.
ETKİLİYORUM 23
h ssett rmed ğ n ve gelecekte ney n y h ssett recek olab leceğ n b lemeyeceks n zd r. Duygularınızın tam anlamıyla farkında olab lmek ç n, onları tanımlamalı, onaylamalı, kabul etmel ve yönlend reb lmel s n z.
duyar g b y m. Bunca kavgalar, ht raslar, kıskançlıklar, çekememezl kler varken nasıl nsan doğası y olab l r k ? Haklısınız.
Bu konuyla lg l Üstün Dökmen' n görüşler öneml sayılab l r. Dökmen'e Özetle duygular, dostum ve büyüğüm göre nsanın yaşamdak temel amacı Üstün Dökmen' n ded ğ g b ; sadece “yarına kalab lmekt r”. Yarına kalma davranışlarımızın hareket enerj s steğ b z bazı davranışlara tt ğ g b (yakıtları) değ ld r. B r toplulukta yarına kalamama kaygısı da stenmeyen konuşma yapmak, b r s ne kend gerçek davranışların tet kç s olab l yor. Aynı düşünceler m z söylemek, doğru şek lde Fr jda'ya göre de nsan aklı, açık bulmadığımız b r uygulamaya karşı b r şek lde nsanın mutlu olmasına çıkmaktan tutun da b r ş görüşmes ne değ l, hayatta kalmasını sağlamaya kadar kend ne güvenme, başarıyla yönel kt r. Fr jda: “İnsan mutlu olab l r, da ondan uzaklaşmak stey p başarısızlık arasındak farkı bel rlerken, ancak bu her zaman ç n otomat k b r stemed ğ m z , hayat dolu ya da güvens zl k de başarı ht mal n z yok süreç değ ld r. Mutluluk, kasıtlı çaba ve durgun olup olmadığımızı bel rler. edeb l r. Kend n z yeterl h ssett ğ n z b l nçl düşünce gerekt r r. Fakat öfke, Duyguların l stes böyle uzayıp g der; b r ortamda performansınız tavan keder, güvens zl k, kıskançlık g b şeyler yaparken, kend n ze güvenmed ğ n z b r takd r etme, yalnızlık, neşe, güvens zl k, otomat k olarak olur ve hatta bazen merak, s n rlenme... Aslında anlatılmak ortamda ezber n z karışab l r. nsan bunların önüne geçmekte stenen açıktır: Nasıl b r s olduğumuzu, zorlanır. Bunun sebeb de; yaşamdan keyf alıp alamayacağımızı, Başkalarıyla beraberken, b r sorunu nsanoğlunun hayatta kalmaya hatta gelecekte başarımızın ne düzeyde tartışırken, ya da b r n kna etmeye programlı olmasındandır. olacağını duygular bel rler. çalışırken s n rl veya korunmacı olmak keyfin z kaçırab l rken, kend n z sak n C dd duygusal çöküntüler m z ortadan 6/ DUYGULARIN DOĞASI İYİYE Mİ h ssed p uygun davranışlar serg lemek kaldırmayı arzuladığımızda hayatımız o EĞİLİMLİDİR? sorunları önlemeye veya çözmeye kadar lkel b r hal alır k güçlü İnsanoğlunun duygularının doğası yardımcı olab l r. Sak n b r duygularımıza makul “haklı göster c ler” sürekl tartışıla gelm şt r. Öğrenc l k durumdayken kolaylıkla yapab ld ğ n z buluruz. yıllarımda da kuramları açıklarken nsan b r ş, yoğun duygu bombardımanı doğasına bakış açısına göre; nsan altındayken el n ze ayağınıza dolaşab l r. “…evet böyle yaptım ama sorun b r doğasını “ y ” olarak mı yoksa “kötü” Normal koşullardayken rahatlıkla kere, n ye yaptım” le b ten “haklı olarak mı ele almasına göre ayırırdık. Bu çözeb ld ğ n z soruyu, ün vers te göster c ” cümleler üret r z. açıdan bakıldığında nsan doğası ç n ne sınavında ken çözemeyeb l rs n z. Gözü d yeb l r z? İnsan doğası y ye m kapalı futbol topunu 10 metreden Bu duygusal yoğunluk düşünceler m z n eğ l ml d r yoksa kötüye m ? B r kalec n n uzanamayacağı köşeye d ğer görüşlere kapanmasına neden zamanlar nsan doğasının “kötü” atab l rken, final maçında ve skor “hala olur ve hareketler m z b ze hâk m olur. olduğuna nanılırdı. Günümüzdek berabere” ken topu 5 metreden boş eğ l m se; nsanoğlunun olumlu kaleye atamayab l rs n z. Olumlu Korkarak uçanlar yüksek b r olasılıkla duygulara (aşık olmak, hoşlanmak, duygular besled ğ n z b r nsanla sevmek, yardım etmek) eğ l ml olması uçuşlarının güvenl b r şek lde b rl kteyken saatlerce oturursunuz ve yönünded r. Çünkü duygularımız b z m tamamlanacağını göz önüne alamazlar; zamanın nasıl geçt ğ n anlayamazsınız. den zden ürkenler, gem n n b razdan olaylara adapte olab lmem ze ve Olumsuz duygular besled ğ n z b r karaya güvenl b r b ç mde varacağını sorunları çözeb lmem ze yardımcı nsanla sadece b rkaç dak ka geç rmek düşünmezler. olmak ç n düzenlenm şt r. Bu anlayış şkence geleb l r nsana. doğru olab l r ancak, “korkularımız ve düşmanlıklarımız sürekl devam ed yor Duygular b z m mutlu ya da mutsuz olup olmadığımızı, b r şey çten stey p ve b z rahatsız ed p b r şeyler yapmak stemed ğ m z , b r s ne yakın olmak ya konusunda b z teşv k ed yor” ded ğ n z
24 ETKİLİYORUM
Ps kolog Tuğçe KARAKOÇ
z h nsel gel ş m
a lede başlar Anne babaların çocukların z h nsel becer ler n n gel şmes üzer nde çok etk l oldukları b l nen b r gerçekt r. Anne babalar bu becer ler n gel şmes ne fırsat verecek ortamlar sağlamak sterler. Ev ortamı çocukların potans yeller ne ulaşmalarında başlangıç noktasıdır. Anne babanın sevg s çocuklardak z h nsel becer ler n gel şmes ne katkı sağlar. Çocuk zaten sev ld ğ ç n kend n güvende h ssedecek ve kend n sevd rmek ç n harcayacağı enerj y çevres n keşfetmeye, yen şeyler öğrenmeye harcayacak. Ev ç nde bulunan d s pl n yöntem de çocukların z h nsel yetenekler n etk ler. Otor ter çocuk yet şt rme yöntemler ve cezalandırmalar z h nsel becer ler n gel ş m n engeller. Öte yandan anne baba, çocuktan beklent ler n ona anlatıp nedenler n açıklayarak, çocuğun mantığına seslenen b r d s pl n yöntem uyguluyorsa, çocukların düşünme yetenekler gel ş r. Çocuğa bağımsız hareket etme mkanı sunamayan aşırı müdahalec ebeveynler, çocuklarının üstünden
26 ETKİLİYORUM
Duygularını açıkça ifade etmelerine izin verilen çocukların mükemmel bir öğrenme ve düşünme kapasiteleri vardır.
eller n çekt kler nde, h çb r ş n üstes nden gelemeyen, pas f ve bağımlı b r çocukla karşılaşacaklarını b lmel ler. A leye bağımlı olan çocuk g derek yeters zl k duygusuna kapılacak ve özgüven yok olacaktır. Özgüven bu
denl yok olmuş b r çocuktan üstün başarı beklemek büyük haksızlık olur, Bu yüzden kend kend ne b r şeyler başarab ld ğ n çocuğa göstermek, ona fırsat tanımak gerek r. Çocuk yen b r şey yaptığında örneğ n b r yapbozu tamamladığında heyecanla “Başardın!” “Bugüne kadar tamamladığın en zor yapboz buydu” g b yorumlar yapab l rs n z. Çocuğunuz yaptığı b r resm s ze gösterd ğ nde resm anlatmasını stey p saygıyla onu d nleyeb l r ve resm n s ze ne fade ett ğ n konuşab l rs n z. Çocukların başarılarının görülüp onaylanmasına ht yaçları vardır ama yargılanmanın onlara b r faydası olmaz. Sonuç olarak en y z h nsel gel ş m sağlamak ç n doğumdan t baren çeş tl faktörler n var olması gerek r: sıcak, sevg dolu ve cezalandırıcı olmayan b r ortam, çocuğun teşv k ed lmes ve onaylanması, ağlamayı öfkelenmey kabul eden b r atmosfer. Duygularını açıkça fade etmeler ne z n ver len çocukların mükemmel b r öğrenme ve düşünme kapas teler vardır. Eğer ev n zde uygun ortam yoksa telaşlanmayın çünkü yararlı değ ş kl kler yapmak ç n h çb r zaman geç değ ld r.
YIKICI TARTIŞMALARDAN
KAÇINMANIN
10YOLU Her ç ft tartışır. Bazıları açıktan açığa b rb r ne bağırarak tartışırken; bazıları da l şk ve let ş m kurmayı reddeder. Yöntemler ne olursa olsun, sonuç aynıdır - duyguların nc nmes ve düş kırıklığı. Yapıcı b r şek lde tartışmanız ç n bazı puçlarım var; eğer doğru b r şek lde uygulanırsa, gel şme ve problemler n çözümü ç n b r yol olab l r.
duygusu ve haz ver r. Bu k ş ler n lg ye olan ht yaçları çözeb leceğ n z yöntemler ç nde sıkışıp kalmayın. üret n. Konuşmanıza her b r n z beşer dak ka boyunca duygularınızı fade ederek 10 Vücudunuzu d nley n. Kızdığınız zaman başlayın; sonra y rm vücudunuzda, kend n ze, dak kalık b r ara ver p eş n ze ve l şk n ze zarar meseleler düşünün ve ger ver c şek lde davranmanıza gel p on dak ka problem n sebep olab lecek bazı çözümü ç n en y yolun ne k myasallar salgılar. olduğu hakkında müzakere Duygularınızı anlamayı ve ed n. Ayrıca, problem n 2 S n rlenmeden önce duygularınızı fade ed n. kızgınlık sürec n n s z fiz ksel hemen çözülememes n n de 5 Problemler n z b r kt rmey n. S z veya eş n z olaya ve duygusal olarak nasıl B r kt rd ğ n z takd rde, esk normal olduğunu b l n. olduğu g b yaklaşab l rse etk led ğ n öğren n. problemler n z mevcut problem n z n çözümünü ve güvenl b r şek lde 8 İst smara asla müsaade Araştırmalar göster yor k , engelleyecekt r. İlk önce ed lmemel d r. İst smar sözlü çözmeye çalışırsa, olay zamanlarının %20's nden mevcut meselen z n saldırıyı ve kapıları çarpmak, tartışma noktasına fazlasını tartışarak geç ren üstes nden gel n ve eğer tabakları kırmak veya dayak gelmeyeb l r. Bazen, bazı ç ftler büyük b r ht malle gerçekten geçm ştek g b ş ddet çeş tler n çer r. şeyler, sadece fade l şk ler n devam problemlerle lg l karmaşık Eğer tartışmalarınız st smar ed lmeye ht yaç duyar ve ett rem yorlar. Üm t eder m duygularınız varsa başka b r düzey ne ulaşırsa, evden eğer eş n z s z n nasıl bu puçları tartışmalarınızı zaman onlarla lg l konuşun. ayrılmanız gerek r. Şayet h ssett ğ n z anlarsa, kontrol altına almanıza ve eşlerden b r kaba kuvvete b rçok tartışma önleneb l r. tartışmalarınızın ş ddet n başvurursa pol s raporu 6 Kızgınlığınızı bastırmayın. 3 Ses n z yükseltmey n. düşürmen ze yardımcı olur. Eğer h ssett kler n z uzun b r tutulması ve b r terap stten Kırılmış duygularınız veya Eğer bu puçları s ze sure ç n ze atarsanız, b r gün randevu alınması zorunludur. farklılıklarınızla lg l yardımcı olmazsa ve bu duygularınız patlak ver r meseleler n b r fısıltıyla l şk n z korumak ve p şman olacağınız şeyler 9 Her şeye reaks yonda çözüleb lmes oldukça st yorsanız n tel kl b r söylers n z ya da yaparsınız. bulunmayın. Unutmayın k şaşırtıcıdır. B rb r ne evl l k terap st bulmalısınız. Kızgınlık sevg y azaltmaz; aldırış etmemek de b r bağıran eşlere sadece b r d kkatt r. Eğer eş n z s z b r sevd ğ n z k ş lere kızmanız fısıltıyla let ş m kurmalarını normald r. Aslında tartışmaya çekmek st yorsa, Kaynak: Barton Goldsm th, Ph.D.den tavs ye eder m ve böylece çev ren ps kolog İclal Ekş oğlu uzak durun. Bazı nsanlar sevd ğ m z k ş ler b z en çok l şk ler ndek kızgınlık üzenlerd r; çünkü onlar en hak katen tartışmayı faktörünü büyük ölçüde çok sevd ğ m z k ş lerd r. severler; çünkü bu durum onlara geç c b r güç azaltmış olurlar. 1 Kızgınlığın kend s n n
tahr pkâr b r duygu olmadığını b lmek gerek r. Kızgınlıkla öfke arasında muazzam b r fark vardır. B r k ş kızdığı zaman duygularını fade etme ht yacı duyar, b r şeyler ya da l şk ler bozmaz-k bu şek lde b r davranış öfked r.
4 İl şk n z tehd t etmey n ve
7 Problemler n z kızmadan
her tartışmayı l şk n ze karşı b r tehd t olarak algılamayın. Bu tarz duygusal şantajlarla karşıdak pan k ya da kaçış moduna g rer. Bunun yanı sıra karşınızdak k ş a les n kaybetmek fikr yle öyles ne yıkılmıştır k ş ddetl b r depresyon yaşayab l r ve bu s z sonuca götürmez.
ETKİLİYORUM 27
Prof. Dr. Üstün Dökmen
Mutlu Olmak
Polyannacılık mı? Mutsuz olmayı, şuna buna söylenmey , karamsarlığı öyles ne der nden öğrenm ş z k , “Bu ülkede yaşanmaz” ve n hayet “Batsın bu dünya” demeye hakkımız olduğunu düşünüyoruz sonuçta. Ve daha da kötüsü, y mser b r n gördükler nde canlanları sıkılıyor kötümserler n, adeta “Şuna b r şey söyleyey m de keyfî kaçsın.” d yorlar çler nden.
Polyannacılık, kayba uğradığımızda, el m zde kalanları fark etme ve sev nme becer s d r. Polyannacılık b r ps koloj k savunma mekan zmasıdır, aşırı olmadan yer nde kullanıldığı sürece, k ş y kaygıdan, sıkıntıdan korur, k ş n n yarına kalma ht mal n arttırır. Polyannacılık, kend n avutmak değ l, bardağın dolu yanını fark etmekt r.
Diyelim ki birisi bir bacağını kaybett . Şüphes z bu kötü b r durumdur. Ancak bu k ş n n önünde k yol uzanır: B r nc yol, b r bacak g tt ğ ç n yaşamdan el n çekmek, sürekl üzülmek, artık h çb r şeyden key f almamaktır. İk nc yol se şudur: K ş eğer ger ye dönüş yoksa, mevcut durumu kabullen r, el nde kalan bacak ç n sev n r, yaşamdan el n çekmez, yaşama Bu görüşte, sanırım iki hata var. Birincisi sev nc n kaybetmez. “iyimserlik eşittir polyannacılık” İk nc yol iddiasıdır ki bu doğru değildir. İkincisi polyannacılıktır. böyle söylendiğinde polyannacılığın Polyannacının ömrü, kötü olduğunu kim söyledi? b r nc ye oranla daha kal tel geçer. Yıllardır sem nerler mde y mser olmanın önem nden söz ett ğ mde en az b r k ş çıkıp “Hoca y de o zaman bu polyannacılık olmaz mı?” der. Bu karamsarlığa pr m veren bakış tarzı ben üzüyor. Ş md söz konusu cümleye tekrar bakalım: “İy mserl k, küçük şeylerden mutlu olmak polyannacılık sayılmaz mı?”
28 ETKİLİYORUM
Polyannacı tavır, Ç n atasözünü hatırlatıyor. Şöyle dem ş Ç nl : Allah'ım bana değ şt reb leceğ m şeyler değ şt rme gücü ver, değ şt remeyeceğ m şeyler kabullenmem sağla, k s n ayırt edeb lmem ç n de akıl ver. Değ şt remeyeceğ m z kayıplar karşısında, yaşama sev nc m z kaybetmemek polyannacılıktır. Karamsarlığa oranla da herhalde daha gerçekç b r tavırdır.
SAĞLIKLI YAŞAMA GİDEN YOL
Sağlıklı beslenme le düzenl ve yeterl fiz ksel akt v te, yaşamın tüm evreler nde sağlıklı olma ve bunu devam ett rmen n en temel etmenler arasında yer almaktadır. Sağlıksız beslenme ve fiz ksel harekets zl k, halk sağlığı alanında en öneml zorluklar arasında yer alan, aşırı k lo ve obez te de artışa yol açmaktadır. ''Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2015 yılında, yaklaşık 2.3 m lyar yet şk n n fazla k lolu olacağı ve 700 m lyondan fazla k ş n n de obez olacağı öngörüsünde bulunmaktadır Vücutta gereğ nden fazla yağ b r kmes , fazla k lo problem n de beraber nde get rmekted r. Türk ye de bu problemle karşı karşıya olan nsan sayısı her geçen gün artmaktadır. Fazla k lo, genel olarak harekets z b r yaşamın yanı sıra sağlıksız yeme alışkanlıkların b r sonucudur. Beslenme alışkanlıklarında yağ ve şeker yönünden zeng n ancak v tam n, m neral ve d ğer m krobes nlerden fak r çer kl yüksek enerj l gıdaların daha fazla tüket lmes yönündek eğ l m g derek artmaktadır. Günümüzde yürümek yer ne daha sık olarak araç kullanılmakta harekets z şlerde çalışılmakta ve boş vak tlerde her zamank nden daha çok telev zyon seyred lmekte veya b lg sayar başında oturulmaktadır.
NEDEN KİLO ALIYORUZ? Günlük harcadığımız kalor , aldığımız kalor den düşük se k lo almaya başlarız alınan kalor le harcanan kalor eş t olduğunda se enerj denges sağlanmış olmaktadır. Enerj denges o kadar hassastır k günlük fazladan tüket len 60 kalor l k b r bes n b le sene sonunda b ze 3-4 k lo olarak ger dönmekted r. Bu fazla enerj , yağ olarak depolanır ve k lo alma sürec genell kle yıllarca sürer ve çoğumuz uzun yıllar boyunca alınan k loları yalnızca b rkaç ay çer s nde vermeye çalışmaktayız. K lomuzu sağlıklı b r düzeyde korumamız, kend m z daha y h ssetmem z n yanı sıra kalp hastalıkları, t p 2 d yabet/şeker hastalığı, bazı kanser türler , eklem ağrıları, sırt ağrısı ve mot vasyon düşüklüğü g b rahatsızlıkların ortaya çıkmasına da engel olacaktır. K lolu b reylerde se %5-10'luk k lo kaybı bu tür bel rt ler n azalmasına yardımcı olmaktadır. Kal tel b r yaşam ç n; sağlıklı beslenme ve fiz ksel akt v tey yaşam tarzı hal ne get rmel y z. Beslenme programının k ş ye özel olduğu unutmamalıyız ve bunun ç n gerekl durumlarda d yet syene başvurmalıyız.
D yet syen Fat h Süleyman Kaya Kaynak: Gündem Ps koloj
ETKİLİYORUM 29
Ps kolog C had Kaya
depresyon
DEPRESYON YA DA ANSKİYETE GİBİ SORUNLARIN SIRRI ÇOCUKLUKTA SAKLI Dünyaya gelen çocuğun sorumluluğunu üstlenen a leler n doğumdan sonrak lk yıllarda gerek çocuğun fiz k gel ş m gerekse karakter oluşumunu önemseyere oldukça d kkatl olması gerekmekted r. Postnatal dönem olarak adlandırılan doğum sonrası süreçte fiz k anlamda hızlı b r şek lde büyüyen çocuk, çevresel etk lerle karakter özell kler n de kazanmaya başlar. En genel tab rle, çocuğun korunması beslenmes g b ht yaçları ebeveyn tarafından g der l rken, y ne çocuğun özgüven ve k ml k gel ş m n d kkate
30 ETKİLİYORUM
alarak küçük kusur ve hatalarında mantıklı ve destekley c b r tutum serg lenmes , çocuğun yalnızlık düşünceler n n fark ed lerek önüne geç lmes sağlıklı ve tutarlı b r ruh hal ç n oldukça öneml d r. Yen doğanın karakter ve m zaç gel ş m , doğumundan sonrak 7 yıl ç nde büyük ölçüde tamamlanırken yürüyüş tarzı, gülmes , ağlaması, öfkelenmes gerek anne-babanın model alınması gerekse çevren n etk s yle şek llenm ş olur.
terc hler m z , zevkler m z paylaşırken çocukluk deney mler m z b z yönlend r r. Hob ler, ya da redded len akt v teler, esk ye dayanan deney mler sonucu meydana çıkar. Aynı şek lde k ş l ğ n negat f yönler olan, yeters zl k, değers zl k, yalnızlık, sev lmez olmaya da r düşünce ve nançlar da çoğu kez bu yıllardan kalma özell klerd r.
Başka b r açıdan kend m z ele alırsak;
Bu özell kler k ş de yer etm ş, kalıplaşmış olduğundan ve aynı zamanda sosyal ve b reysel l şk lerde uzun süreden ber kullanıldığından değ şt r lmes ve şek llend r lmes oldukça güç olan özell klerd r.
Gündel k hayatta b rçoğumuz şahsımızı tanıtırken çocukluktan ed nd ğ m z özell kler kullanırız. Korkularımızı,
Dolayısıyla geçm ş dönemlerde k ş olumsuz benl k majı ed nm şse, yaşadığı her olayda kend s n
suçlamışsa, küçük çocuksu hataları ç n hor görülmüş hatta k m zaman st smar ed lm şse, bunların net ces k ş l ğ n yeters z ve değers z algılanışına varacak ve muhtemel k ps koloj k sorunlara kapı aralayacaktır. Çocuğun kend hataları sonucunda meydana gelen olaylar sonrasında oluşturduğu düşünce kalıpları k ş l k gel ş m n etk s altına alır. Bu yüzden b z yet şk nler tarafından önems z g b görülen tabak-bardak kırmalar, çocuğun yemeğ n yerken yere dökmes g b hatalı eylemler c dd ye alınmalıdır. Yen b lg ler n kolayca öğren l p hazmed ld ğ 0–7 yaş aralığında küçükler n kend hareketler n de d kkate aldıklarını, kend ler ne da r düşüncelerle ps koloj k k ml k oluşturduklarını unutmamak gerek r.
b l nmeyen gerg nl k haller nde bu k ş ler n kend ler ne a t temel olmayan d ğer b r anlamda mantıksız olumsuz yargılara sah p oldukları b l n yor. Bu g b problemler n çözümünde uzman eşl ğ nde geçm ş yaşantıların yen den Dolayısıyla k ş n n olduğu ve olduğunu gündeme get r lmes ve mantıklı b r zannett ğ kend karakterler arasında uçurumlar oluşacak ve b rçok ps koloj k şek lde tekrar yorumlanması gerek yor. rahatsızlığa davet ye çıkarılmış olacaktır. Egzers zler ve çeş tl ödevlerle yen den Özell kle depresyonda, çeş tl end şe yapılandırma programları k ş ler bozukluklarında, uzun sürel sebeb üzer nde y leşt r c b r etk yapab l yor. hataları sonrasında sürekl eleşt r len ya da ş ddete maruz kalan b r b rey karakter nde yer eden “yeters zl k” düşünceler n yet şk nl k dönemler nde de taşıyacaktır.
Bu t p durumlarda yaşanan olayların yanlış yorumlanmasının ve çocuğun kend s ne haksızlık etmes n n önüne geçmek elzemd r. Çocuklar bu yıllarda kend ler n gerek fizyoloj k gerekse ps koloj k olarak savunmasız, güçsüz ve bağımlı h ssett kler nden yaşadıkları kötü olaylar sonrasında ebeveyn tarafından yalnız bırakılır, eleşt r ya da ş ddet yoluyla tham ed l rlerse bu durumun bel rs zl ğ nden çoğunlukla kend ler ne da r olumsuz yargılar gel şt rerek çıkarlar. Örneğ n yemeğ n yerken üzer ne döken çocuğa ebeveyn olumsuz b r tutumla yaklaşırsa hatta ler g der, 'becer ks z yaftası' vurursa çocuk önce güçsüzlüğünü hatırlayacak arkasından redded lme korkusu ve suçluluk ps koloj s yle kend s ne yönelt len thamları kabul etmek zorunda kalacak ve lerleyen yaşantısında kend s ne da r düşünceler nden b r de o günlerde ed n len becer ks zl k fik rler olacaktır. Nasıl k sah p olduğumuz uzuvlarımız yaşla beraber büyüyorsa, bu t p olumsuz yargıların beden n büyümes yle orantılı olarak büyüdüğü de söyleneb l r. Yan çocuk yaşlardak
ETKİLİYORUM 31
ebeveyn hata yapmış çocuğa
nasıl yaklaşılmalı? *Çocuğun özell kle olumsuz düşünceler ben msememes adına yaşanan olaydan sonra doğru yargılamalar yapmasına yardımcı olunmalıdır;
Anne ya da baba kend s n n de bazen bu t p hatalar yaptığını söylemes , yaşanan olayı çocuğun gözünde sıradanlaştıracak olağanüstü halden normal sürece geç ş n sağlayacaktır.
Örneğ n çocuk, ebeveyn ç n değerl olan b r vazoyu kırdıysa; Savunmasız b rey nc tmeden mümkün olduğunca yapıcı b r şek lde,
*Çocuğun uç düşünceler n bel rlemel ve y ya da kötü, s yah ya da beyaz g b uç fik rler n arasında ara değerler de olduğu aktarılmalıdır.
“Her nsan bu tarz hatalar yapab l r. Bu b r suç değ l, b r dahak sefere daha d kkatl olursun.” Benzer nde b r üslup seç lmel d r.
“İnsanlar hata yaptıklarında bu onları becer ks z yapmaz nsanlar k m zaman başarılı k m zaman başarısız olurlar. Bu her nsan ç n geçerl d r.”
*Her kötü olayın nsanın kend kusurundan kaynaklanmadığı ve kusurlu olunsa dah bunun nsanı değers z, kötü ya da yeteneks z yapmayacağı mesajı çocuğa t na le let lmel d r;
*Koşulsuz sev ld ğ mesajı, sözün yanında hal ve davranışlarla da ver lmel .
Y ne Vazo Kırılması örneğ nden devam edel m; “Bu vazoyu kırmış olman sen n becer ks z ya da sakar olmanı gerekt rm yor. Sadece dalgındın. Ben de bazen bu tarz hatalar yaparım.”
32 ETKİLİYORUM
“Vazo ç n üzgünüm, b l yorum sen de üzgünsün. Ancak bu sana olan sevg mden b r şey azaltmaz.” *Hatalı eylemler sonucunda destekley c b r tutumla çocuğun hatası ş b rl ğ kurularak telafi ed lmel . “Beraber onarmaya çalışalım mı? Yapamazsak da b rl kte markete g del m ve yen s n alalım ne ders n?”
Gökhan Ergür
çocuğum
kitap okumuyor ''K tap okuma'' durumu üzer ne Türk ye'de düşünmek ve çareler üretmeye çalışmak z hn yoran b r vaka aslında. Bu konu üzer nde herkes b r şeyler b l yor, konuşuyor ve yapıyor ama durum ne yazık k çok değ şm yor. Ebeveynler ya da öğretmenler çocuklar k tap okumadığı zaman üzülür ve bunun ç n çareler üretmeye koyulur. İnsan nasıl her sabah kalktığında yüzünü yıkıyorsa aynı sıradanlık ve gerçekl k k tap okumak ç n de olmalıdır. Bu sıradanlığın dışına çıkmak b r olumsuzluk bel rt s olmalıdır. Okul yönet mler bu olumsuzluğu b r nebze de olsun g dermek ç n k tap okumaya ayrı b r ders saat ayırmak, kütüphaneler güzelleşt rmek ve okuma alanında çeş tl yarışmalar düzenleyerek çocukların lg s n canlı tutmaya çalışıyorlar. İşler hak katen zor ama başarılmayacak b r hedef değ l. İşler zor d yorum çünkü okula adım atan çocukların b rçoğunda bu kültür yerleşmem ş, daha doğrusu bu kültür b z m ülkem ze yerleşmem ş. Murat Menteş' n b r yazısında şöyle b r
34 ETKİLİYORUM
stat st k çarpmıştı gözüme “Türk ye'de günde 6 saat telev zyon zleyen vatandaşlarımız, k tap okumaya yılda 6 saat ayırıyor. B r Norveçl se k taba yılda ortalama 136 dolar harcarken, b r Türk 50 l ra harcıyor”. Hal böyle ken k tap okuma konusunda pembe tablolar ç zmek ve bütün yükü öğretmenler n omzuna yüklemek v cdansızlık olur. Okuma alışkanlığının temel a le ç nde atılır ardından eğ t m s stem nde öğretmenlerce bu alışkanlık devam ett r l r, gel şt r l r. Günde ortalama 6 saat telev zyon zleyen b r nsanın “Çocuğum neden k tap okumuyor?” demeye hakkı yoktur. Görünüş t bar yle sert b r yargı olsa da gerçekler her zaman yumuşak yüzüyle çıkmaz karşımıza. Çocukluk dönem nde şekle g ren k ş l kle çocuk, anne ve babasını model olarak kabul ed p onların yaptıklarını yapmaya başlar. Topuklu ayakkabı g ymeye çalışan kız çocukları, babasının yüzüne tıraş köpüğü sıkmasını steyen erkek çocukları ve daha n ce örnek.
Çocuğun k ş l ğ şek llen rken kend s ne ler k yıllarda “çocuğum neden k tap okumuyorsun, çok üzülüyorum bu hal ne” d yecek olan ebeveyn çocuğunun karşısına “sabahları eğlence programı, öğlenler evl l k programları, akşamları se nsanın zekasına açık b r şek lde hakaret eden hareml , s lahlı, lüks arabalı d z ler n müptelası olmuş b r hal ç nde” çıkar. Vaz yet böyle kötü ken bu çocuğun okuma yazma öğrenmes ne şükred lmel aslında. “Çocuğuma her sted ğ k tabı alıyorum ama y ne de k tap okumaya meraklı değ l, ne yapab l r z?” Sorusunun cevabı da y ne kend ç nde saklıdır. Bu durumda ş kayetç olan ebeveyn acaba ayda kaç k tap okumaktadır, almaya n yetl olduğunuz o k tapların kaçını s z okudunuz, en son ne zaman k tap kucağınızda uyuyakaldınız? Bu soruların cevabı nedense hep “ama zamanımız h ç yok k ” oluyor. Doğrudur, nternete, telev zyona, gereks z laf kalabalıklarına, futbol karşılaşmalarına anlamsız s nema filmler ne ayıracak vak t var ama k tap okumaya yok.
Ebeveynler ç n durum böyleyken çocukların hal n düşünmek gerek yor b r de. Dışarıda ve ev n ç nde onlarca lg çeken nesne ve eğlence var. B lg sayar oyunları, Tw tter, Facebook, alışver ş merkezler , 3 boyutlu filmler, dünya starı şarkıcılar, film yıldızları, gençl k d z ler g b b r sürü vak t öldüren uğraş. Bu sektörün uğraşı çocuğu mümkün mertebe büyüley p kend ne hapsetme ve d led ğ vak tte serbest bırakma. Bu ş son derece profesyonel k ş lerle ve büyük b r c dd yetle yapıyorlar üstel k. Sevd ğ b r ç zg film zleyen çocuğu b raz gözlemley n ve onun adeta büyülenm ş hal ne şah t olun. Bu parıltılı ve eğlencel dünya dururken, zaten k tap okuma kültürü olmayan b r ortamda yet şm ş çocuğun k tap okumaya alaka duyması zor b r durumdur.
ÇOCUKLARIMIZA KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞINI NASIL KAZANDIRABİLİRİZ? -Ebeveyn davranışları çocuğu etk ler, çocuğun yanında muhakkak k tap okuyun. -Bebekl k çağından t baren çocuğunuza vak t ayırıp onun yaşına uygun k tapları okuyun. Bunu b r düzen ç nde tekrarlayın. -Küçük de olsa ev n ç nde b r kütüphane olmalı. Bu kütüphaneye zaman zaman yen k taplar eklenmel . -Çocuğunuz her k tabı sevmeyeb l r. Kend seçt ğ n z k tabı ona dayatmak yer ne beraber k tap seç mler yapın. -Düzenl olarak çocuğunuzla beraber k tapçıları gez n, bu kültürü tanımasına yardımcı olun. -Yakınlarınızdak ve okuldak kütüphaney çocuğunuzun görmes n sağlayın.
-Çocuğun yaşına uygun derg ler alın ve b r derg ye abone olmasına yardımcı olun. -Ev n zde b r k tap okuma saat olsun. O saatte ev n bütün b reyler aynı anda, aynı ortamda k tap okusun. -Çocuğunuz k tap okurken s z telev zyon ya da nternet le uğraşmayın, bu çocuğun d kkat n dağıtacaktır. -Çocuğunuzu k tap okuma konusunda zorlamayın, bu durum ters etk ler doğurab l r. -Çocuğun yaşına ve gel ş m çağına uygun k taplar seç n. -Arada çocuğunuza sadece k tap alması ç n b raz harçlık ver n. Bu harçlıkla k tap alıp almadığını kontrol ed n.
ETKİLİYORUM 35
BOŞANMANIN
Ps kolog Özlem Kandem r
ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Her evl l k, ölünceye dek b rl kte mutlu yaşama hayaller ve “b r yastıkta yaşlanma” temenn ler le başlar ancak her masalın sonu mutlu b tmez. Son yıllarda adını sıkça telaffuz ett ğ m z boşanma kel mes ; k ş l kler , dünyayı algılama b ç mler , sosyal ve kültürel değerler ve alışkanlıkları, duygusal ve davranışsal tepk ler bakımından b rb r yle uyum ç nde b r hayatı yürütemeyen ç ftler n artık b r “ç ft olmaktan vazgeçmeler ”n fade etmekted r. Her türlü çabanın göster lmes ne karşın bazı evl l kler ayrılıkla sonuçlanab l r. Bu durumda ayrılan tarafların, yaralarını sarmaya ve hayatlarını daha özenle nşa etmeye
36 ETKİLİYORUM
ht yaç duydukları kuşkusuzdur. Yet şk nler n gerek kend başlarına, gerekse çevreler nden ve/veya profesyonel destek alarak bu travmat k deney m atlatmaları b r nebze daha kolaylaşab lmekted r. Pek ya ayrılan ç ftler n çocukları varsa? Çocuklar bu durum karşısında ne yapacaklar? EYVAH! ANNEM İLE BABAM BOŞANIYOR! Boşanma h ç kuşkusuz, çocukların başına geleb lecek en sarsıcı olaylardan b r s d r ve potans yel olarak onların gel şmeler n c dd b r b ç mde etk leyecek b r d z değ ş kl ğ de beraber nde get rmekted r. “Potans yel
b r durumdur” çünkü boşanmış b r a len n b rey olarak yaşamak kaçınılmaz olarak çocuklara zarar veren b r durum değ ld r. Her boşanma felaket anlamına gelmez. Anne ve babanın ayrılığı çocuk üzer nde elbette k travmat k etk ler ortaya çıkarır ancak öneml olan anne ve babanın evl l kler n n sona ermes n nasıl karşıladıkları, boşanmadan sonra hayatlarını ve l şk ler n nasıl sürdürdükler ve çocukları le lg lenmeye devam etmeler d r. Son yapılan araştırmalara göre bugün dünyada 1 yılda 1 m lyondan fazla çocuk, anne baba boşanması ya da ayrılığı yaşamaktadır.
Boşanma le lg l son stat st kî ver ler... 1975'ten bu yana boşanmalar yılda 1 m lyonu aştı. 1983'te doğan çocukların % 45'n n anne babası boşanacak. % 35' n n anne babası tekrar evlenecek, % 20's n n anne ya da babası k nc eş nden de ayrılacak. Evl l kler n yarısı lk 7 yıl çer s nde sona er yor. Buna göre 1980'lerde doğmuş çocukların aşağı yukarı üçte b r 18 yaşına gelmeden tek ebeveynl b r evde yaşayacak. Resm ver lere göre Türk ye'de 2007 yılında 94.219 ç ft resmen boşanarak evl l kler n sonlandırmıştır. Bu stat st ksel ver ler boşanmanın c dd b r sosyal sorun olduğunu şüphe götürmez b r tarzda kanıtlamaktadır. Ancak boşanmayı y ya da kötünün karşıtlığı olarak görmek çok bas t b r yaklaşım olacağından konuya “çok yönlü” bakma ht yacı doğurmaktadır. Boşanma le lg l düşündürücü gerçekler n ve anne babası boşanmış çocukların gel ş mle lg l ve ps koloj k sorunlar yaşamak açısından d ğer çocuklardan daha fazla r sk altında olduğuna da r artan ver ler n ışığı
altında, g derek daha fazla ç ft a ley dağıtmanın doğru olup olmayacağını sorgulamaktadır. Bazıları, en azından çocuklar büyüyüp evden ayrılana kadar, k ş sel stekler n b r kenara atıp evl l ğ sürdürmey düşüneb l r. Boşanmayı tek b r tarafın sted ğ durumlarda, karşı tarafta –özell kle çocuklar üzer ndensuçluluk duyguları uyandırıp, fikr n değ şt rmey deneyeb l r. Ancak b r çok araştırma sonucu gösterm şt r k ; sadece çocukların y l ğ ç n b r arada kalmak nad r şe yaramaktadır. “Çocuğum ç n bu evl l ğe katlanıyorum” d yen k ş lerle günlük hayatımızda sıkça karşılaşab l yoruz. Öneml olan -çocukların mutluluğu ç n dah olsa- evl l ğ n fiz ksel varlığının sürdürülmes değ l, kal tel ve doyurucu a le ç l şk ler yaşayarak, evl l ğ n b r ahenk ç nde yürütülmes d r. Bazen, anlaşamayan eşler n b r arada kalması, çocuklara boşanmadan daha çok zarar vereb lmekted r. Çocuklar, kend ler ne özgü sezg ler ve çgörüler le ortamdak en ufak b r elektr klenmey b le hemen fark ederler. Kasıtlı sess z kalmalardan, sürekl bağrış çağırışlardan, fiz ksel ş ddet göstermeye kadar çeş tl anlaşmazlık tezahürler ne şah t olmuş çocuklar, boşanmış a le çocuklarından daha uyumsuzdurlar. Kısacası, bazen, b r evl l k sorununu çözmen n tek yolu evl l ğ sona erd rmek olab lmekted r.
olmamaları gerekt ğ n de b l rler. Y ne de boşanma hakkında az çok b r şeyler b lmek ve sürekl anne-babanın kavgasına tanık olmak b le b rçok çocuğu anne babasının ayrılıyor ya da boşanıyor olduğu haber ne hazırlamaz. Olay patladığı zaman k bu çoğu kez anne ya da babanın evden ayrılması le kanıtlanır, b rçok çocuk gerçekten sarsılır. Eğer çocuk anne ve babasının kavgalarından uzak tutulmuşsa daha da büyük b r şok yaşar. İst smar eden b r b le olsa, b r ebeveynden ayrı olmak çocukları dehşete düşürür. Çocuğun a ley terk etm ş olan ebeveyn özlemes doğaldır. Ebeveynler n ayrılmış olması çocukların bağlılık duygularını yok etmez. Her ne yaşanırsa yaşansın, eşler n b rb rler ne karşı h ssett kler duygular ne olursa olsun; çocuk anne ya da babanın, sadece varlığını b le sürekl olarak arzulayacaktır.
BOŞANMANIZ ŞART MIYDI? Boşanma sürec ç nde yaşanan gerg nl kler ve çatışmalar, çocuğun çe kapanmasına veya agres fleşmes ne, anne-babası tarafından sev lmed ğ n düşünmes ne, gerg nl kler n sorumlusu olarak kend s n görmes ne neden olur. Bu sürec n son noktası olan boşanma se çocuğun bu düşünceler nde haklı olduğunun gösterges olarak ortaya çıkar ve çocukta yoğun suçluluk duygusuna yol açar. Boşanma Günümüzde evl l kler n sona ermes sonrasında çocuklar d ğer tarafı özler, –özell kle ekonom k ve sosyal statüler n onun yokluğunu h sseder, kend s n değ ş p dönüşmes yle- sık rastlanır b r güvens z ve sevg s z görür. Bu durum olay olduğu ç n, b rçok çocuk -çok neden ben m başıma geld ?, Şart mı küçük olanlar har ç- boşanma yan boşanmanız? şekl nde syan eden, kel mes n b lmekted rler. Eğer evl l ğ n z sorgulayan ve hayal kırıklığı çeren b r süred r gerg n ve mutsuzsa, cümleler kurab l rler. Sonuçta boşanma çocuklarınızın b r şeyler n yolunda ded ğ m z olay her ne kadar ç ftler g tmed ğ n n farkında olmaları büyük arasında yaşanıyorsa da, çocuklar b r olasılıktır. Kavganın-özell kle fiz ksel boşanmanın sey rc s değ l b r ş ddet, alkol zm, kumar g b durumların- parçasıdır. bol olduğu a lelerde, çocuklar farkında olmadan, anne babalarının ruhsal Boşanmanın çocuk üzer ndek etk ler durumlarını okumayı öğren rler. Kızgın gel ş m dönemler ne göre ya da mutsuz b r ebeveyne yaklaşmak ncelend ğ nde: ç n en doğru zamanı çeş tl Eğer boşanma evl l ğ n lk yıllarında ayrıntılardan yola çıkarak bulab l rler. gerçekleşm şse ve çocuk 0-3 yaş Aynı şek lde ne zaman ortada grubunda se; anne ve çocuk / baba ve
ETKİLİYORUM 37
çocuk arasındak duygusal l şk ler azalttığından, çocuğun duygusal beslenmey yeter kadar sağlayamaması büyüme ve gel ş m n gec kt reb l r. Bunun yanı sıra uyku ve yeme problemler , ayakta durmak, oturmak g b bazı motor yetenekler ve kekeleme ve kel meler yutma g b bazı d l gel ş m problemler de görüleb l r. Okul önces dönemde se; çe kapanık ya da tam ters fazla atılgan olma; ancak her k durumda da sosyal l şk lerde güçlükler yaşama görüleb l r. Bu dönemde oluşan özgüven kaybı karakter st k b r şek lde k ş l k yapısında yer alab l r. Bütün bunlara ek olarak z h n gel ş m gec keb l r ve bloke olab l r. D kkat toplamada yaşanan güçlükler çocuğun ver ml öğrenmes n ve akıl yürütmes n zorlaştırır ve onu son derece olumsuz etk ler. Okul çağında se; ön planda görülen okul başarısızlığı ve uyum bozukluğudur. Çocukta lg ve d kkat problemler d kkat çek c d r. Uyku ve yeme problemler devam edeb l r. Toplumla l şk s zayıflayan çocuk kend n fade etmekte zorlanacağı ç n sosyal l şk güçlükler yaşayacaktır. Ergenl kle beraber yukarıda sayılan b rçok olumsuz etk n n yanı sıra hayata eleşt r sel yaklaşan, olumlu düşünemeyen hedef koyma ve stratej oluşturmada yeters z, k ş ler arası l şk lerde sorunlar yaşayan, dürtüler n kontrol edemeyen, sınırlarını kest remeyen, savunma mekan zmalarını sık ve yanlış kullanan, suç şlemeye eğ ml b r k ş l k yapısının ortaya çıkması oldukça yüksek b r ht mald r. Yapılan b r çok araştırma, erkek çocukların kız çocuklara oranla, ebeveynler n n boşanmasına daha abartılı duygusal ve davranışsal tepk ler verd ğ sonucunu ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla erkek çocuklarında, uyum ve davranış problemler daha fazla gözlenmekted r. Bu durum anal t k açıdan, ayrılık sonrası ev terk eden k ş n n genelde baba olması le açıklanab l r. Sonuç olarak; ster saldırganlık ya da hırçınlık, ster alt ıslatma ve dışkı kaçırma, ster uyku ve yeme problemler , ster d kkat problemler ve okul başarısızlığı şekl nde olsun; boşanma, çocukta b r takım uyum ve davranış bozukluklarına neden olmakta ve çocuğun gel ş m n olumsuz yönde etk lemekted r. Bu olumsuz etk ler n en aza nd r lmes ancak anne ve babanın olumsuz tutumlardan kaçınmalarıyla mümkündür.
38 ETKİLİYORUM
ÇOCUĞUNUZA NASIL YARDIM EDEBİLİRSİNİZ Boşanacağınızı b rl kte söyley n ve üslubunuza çok d kkat ed n Çocuğunuza dürüstçe detaylara g rmeden b lg ver n Boşanma sonucunda artık b r ç ft olamayacağınızı ancak sonsuza kadar çocuğunuzun anne-babası olacağınızı ve çocuğunuza olan sevg n z n azalmayacağı gerçeğ n ona anlatın Esk eş n z kötüleyen sözler sarf etmey n Çocuğunuzun bazı olumsuz özell kler n esk eş n zle özdeşleşt rmey n Boşanma olayını çocukla l şk lend rmey n Boşanmanın çocuklarla lg s olmadığını önemle vurgulayın Boşanmada sorumlulukları olmadığı konusunda kna ed n Tutarlı olun Alıp bırakırken dak k olun An değ ş kl kler erteley n Taraf tutmak zorunda bırakmayın Çocuğun eğ t m nde ortak yol zley n D ğer ebeveyn hakkında b lg almak ç n çocuğunuzu sıkıştırmayın Boşanmaya verd ğ n z tepk lere d kkat ed n D ğer ebeveyn nc tmek ç n çocuğunuzu p yon olarak kullanmayın Mahkeme, nafaka eşya dağılımı konularını çocuğunuzun önünde konuşmayın Boşanmanın b r son değ l b r başlangıç olduğunu anlatın Ara sıra boşandığınız eş n zle b r araya gel p çocuklarınızla lg l paylaşımlarda bulunun Çocukların duygularını dışa vurmasına z n ver n D ğer ebeveyn n çocuğun hayatından tamamen çıkmasına z n vermey n Suçluluk duygusuyla hareket etmey n ve çocuğunuzu gereks z hed yelere boğmayın Çocuğunuzun kötü davranışlarıyla baş etmey öğren n Gerek yorsa uzmanlardan ps koloj k destek alın NE ZAMAN PROFESYONEL YARDIMA BAŞVURMALISINIZ Boşanmanın önces nde ve/veya sonrasındak süreç sted ğ m z doğrultuda yönet lemem ş ve son derece sancılı b r şek lde atlatılmış olab l r. Kend n z n veya çocuğunuzun, tek başına bu durumun üstes nden gelem yor olması da normald r. Eğer kend n z çökkün b r halde çares zl k duyguları ç nde mücadele ederken buluyorsanız ve çocuğunuzdak uyum ve davranış problemler le başa çıkamıyorsanız vak t kaybetmeden b r uzmana başvurarak profesyonel destek almanız gerek yor demekt r. ÇOCUĞUNUZ: Yaşından küçük davranmaya başladığında Parmak emme, alt ıslatma, tırnak yeme g b davranış sorunları baş gösterd ğ nde Sosyal çevres nden sürekl uzak kalma steğ yaşadığında Sürekl uyumsuz ve huysuz olduğunda Rol yaptığında ya da sık sık yalan söyled ğ nde Üzüntü ve depresyon yaşadığında Suçluluk duymaya başladığında Uyku ve yemek yeme sorunları başladığında Arkadaşlarıyla sık sık problem yaşadığında Okul başarısızlığı ve d kkat problemler yaşamaya başladığında Mantık dışı korkular yaşadığında Dürtüsel davranışlar gösterd ğ nde D l ve konuşma güçlükler yaşadığında Aşırı agres f tepk ler verd ğ nde BİR UZMANIN YARDIMINA İHTİYAÇ DUYUYORSUNUZ DEMEKTİR.
UNUTMAYIN! Boşanma son derece tatsız ve yıpratıcı b r durumdur. Ancak bu durumla başa çıkab lecek gücün s zde mevcut olduğunu unutmayın. Boşanmış olmalarına rağmen, anne ve babasının desteğ n , lg s n ve sevg s n her da m arkalarında h sseden çocukların duygusal açıdan sağlıklı b reyler olarak yet şmeler kuvvetle muhtemeld r.
ETKİLİYORUM 39
zaman
Sosyolog Eyüp D. Ergür
tünel Burada okuyacaklarınızı zaman tünel nden geç p beş asır önces n n İstanbul'unda yazdığımı düşündüm ve b rden okuyucunun şok ed c uyarısını h ssett m. Bu adam b ze ne anlatıyor. B z s ftah yapmayan esnafa müşter s n yönlend ren b r nes l z. B z koca b r ordunun konakladığı üzüm bağında yed ğ üzümler n bedel n üzüm dalında asan b r nes l z. Sen b ze ne anlatıyorsun ve sen k m n nesl ndens n d ye haykırışlarını h ssett m. Kırşeh r’den Ah Evran'ın, Konya'dan Mevlana'ın, Horasan'dan Hoca Ahmet Yesev 'n n s tem n h ssett m. Üsküdar'da kaymakamlığın karşısından aşağıya doğru g den caddeden ell metre yürüdüğümüzde karşımıza b r çeşme çıkar. Bu çeşmen n su oluğunun yanında k tane oyuk vardır b r tanes ne su çme tası konur. Bunun b raz üzer nde se b r oyuk daha vardır. İşte o oyuğa sadaka vermek steyenler, sadakalarını buraya koyar, almak steyenlerde gecen n karanlığında ht yacı kadar alırdı. Hep m z n b ld ğ bu sadaka taşları Anadolu'nun her yer nde mevcuttur.
Y ne Anadolu'nun her yer nsanları ücrets z barındıran kervansaraylar, ücrets z doyuran daruzz yafeler, ücrets z barındıran darülacezelerle örülmüşken o dönemde yaşayanlar bahsett ğ m z bu konu hakkında düşünceler m z nasıl algılardı. Bu örnekler vermemdek gaye bu uygulamaları gerçekleşt ren nsanlar bunun eğ t m n nasıl almışlardı?
40 ETKİLİYORUM
Eğ t mde b r kural vardır ya s z b r metot üret rs n z ya da başkasının ürett ğ metodu uygularsınız. Eğer metotsuz b r s stemle nsanları yet şt r rsen z tesadüfi rastgele b r nsan nesl yet ş r doğrular-yanlışlar b rb r ne karışır ve k ş den k ş ye değ ş r. Eğ t m aslında b r nsan mühend sl ğ d r. Bugün dünyada her şeye yön veren nsanoğlu b l m ç n yıllarını harcamaktadır. Ancak teor k ve prat k olarak s steml b r eğ t m ver lmemekted r. Oysa nsan sadece ş yle değ l sosyal l şk ler yle de toplumda b r anlam fade eder. Arkadaşlarımızı seçerken meslek b lg s veya uzmanlık alanı b z h ç lg lend rmez, matemat k b lg s n n y olmasından dolayı nsanın nsan l şk ler gel şmez. Kısaca nsan
annes ona lk yumurta hırsızlığında b r şey olmaz demeseyd k nc suçu ve g tt kçe büyüyen d ğer suçları şlemeyeceğ ve dolayısıyla da dam ed lmeyeceğ n fade eder. Yan ney n yanlış ney n doğru olduğu aslında ç m ze kodlanmıştır, tıpkı b r tohum g b . Çorak toprağa ek len tohum nasıl ver ms z ürün ver rse, eğ t ms z doğru ve yanlışın sosyal yaşantının her alanında öğret lmed ğ nsan da tıpkı çorak toprağa ek len tohumun ürünü g b ver ms z olur. Kısaca eğ t m a lede ve okulda aslında hayatın her aşamasında olan b r olgudur. Yan eğ t m a lede başlayıp okul hayatının b tmes le b ten b r ş değ ld r. Doğduğumuz günden öldüğümüz güne kadar devam eden b r süreçt r.
l şk lerde (ahlak veya karakter nasıl s mlend r rsek s mlend rel m buna k m m z namus da d yeb l r z) uzmanlık alanlarının y olması sebeb yle b r k ş dostumuz olmaz. Dostluklarda yegâne ölçü vefa, ahlak ve bunu g b kavramlardır. Sosyal hayatımızı bu kadar etk leyen kavramları nerede ve nasıl öğreneceğ z, metod k b r eğ t mle m yoksa rastgele deneme yanılma yöntem le m ? Küçükken b r h kâye d nlem şt m, dama götürülen b r mahkûma son arzusunu sorarlar, o da annes n n d l n öpmek sted ğ n söyler, mahkûmun çok masum görünen bu steğ n n yer ne get r lmes ne z n ver rler. Mahkûm annes n n d l n ısırır ve koparır. İdam mahkûmuna bunun sebeb sorulduğunda kend s n bu sürece bu d l n tt ğ n söyler ve eğer
İlk başta bahsed len dönemde cedd m z n k tle let ş m bu kadar yaygın olmadığı halde muazzam b r toplum düzen n kurmayı nasıl gerçekleşt rm şse b z m de bugün ahlakı prat k hayata dönüştürerek aynı toplum düzen n kurmamız zor olmaz. K tle let ş m araçları le genel kabul görmüş ahlak kuralları anlatan çocuk romanlarının yayınlanması sağlanab l r, okullarda tıpkı b l m dersler n n ders sayısı oranında, ahlak kuralların anlatıldığı dersler de konulab l r. Model nsanların hatalarını anlatan k taplar basılıp ücrets z olarak dağıtılab l r. Ahlakı yozlaştırıcı ve nsanlara popüler kültürü aşılayan programlar RTÜK mar fet yle önleneb l r. Bugün çok bas t g b algılanan ahlakla lg l olarak İmmanuel Kant'ın ahlak teor s n ders olarak okutsak ve o k taplardan sınav etsek bu sınavı kaç k ş geçeb l r merak ed yorum doğrusu.
Farab nsanları y ve erdeml olarak k ye böler. İy nsan el ne kötülük yapma fırsatı geçmeyen nsandır. Bunu herkes başarab l r, oysa erdeml nsan el ne kötülük yapma fırsatı geçt ğ halde bu fırsatı değerlend rmeyen nsandır. Amacımız erdeml nsan yet şt rmek olduğuna göre sefalet ve cehaletle mücadele etmel y z. Çünkü bu k olgu b r toplumun ahlak gel ş m n n önündek en büyük engellerd r. Bu engeller törpülerken ahlak değerler büyütmeye çalışmalıyız. Madd varlığı, fiz k güzell ğ ön plana çıkarmak yer ne, manev özell ğ ve ahlakı ön plana çıkarmalıyız. Manev güzell ğ ve ahlakı güzel olan nsanları model olarak ben msemen n b z ruhsal d ng nl ğe ulaştıracağını, madd yatın peş ne g dersek ruhsal bozukluğa saplanacağımız gerçeğ n telev zyon, radyo ve yazılı basında şlemel y z. Ahlaklı olmanın ahmaklık olmadığını beş kten mezara kadar şlemel ve bunu b r devlet pol t kasına dönüştürmel y z. B z b z yapan tören n çok cah lce eylemlerle b rl kte anılması ahlak değerler m z n törpülenmes ne sebep olmaktadır. Çünkü ahlak teor k b r kavramdır bunun prat ğe dönüşmüş şekl n n toplumda algılanmasına töre denmekted r. Modanın değ l tören n egemen olduğu b r toplum ç n uğraşmalıyız.
1991 yılı UNESCO tarafından “Yunus Emre Yılı” lan ed l rken, 2007 yılı se Mevlana yılı lan ed lm şt r. Prof. Dr. Tayfun Anman öğrenc lere sorar, neden UNESCO böyle b r karar aldı d ye onlar da kend ler nce cevap ver rler ancak ver len cevaplar hocayı tatm n etmez ve kend s konuyu şöyle özetler. Bundan yed asır önce elektr ğ n Aslında hayatımızın en öneml unsuru olmadığı b r dönemde bu nsanlar olan ahlak en az önem verd ğ m z unsur dünyayı aydınlattılar. Burada b ze düşen olunca da bu konuyu tartışmak cedd m ze layık b r nes l olmak ç n zorunda kalıyoruz. Ün vers teler m zde, çalışmaktır. et k ve sosyal yaşam kurallarını öğreten müfredatlar koyab l r z. Ayrıca Ah l k Ayrıca Telos Yayıncılık tarafından Ocağı'nda olduğu g b onun bugünkü yayınlanan Fransız yazar Jacgues karşılığı olan et k kuruluna dama pabuç Lacarr ere tarafından yazılan ve Yunus atma yetk s ver lmes b rçok suçun Emre'y anlatan “Dünyanın Tozu'' s ml şlenmes n önleyeb l r. k tabı okumanızı tavs ye ed yorum.
ETKİLİYORUM 41
Gökhan Ergür
travma Gar p b r uğultuyla parçalanan gece. Sallanan gökyüzü, dünya ve şaşkınlığımız. Şaşkınız çünkü olan b tene h çb r anlam verem yoruz. Yatağın ç nde gözler m fal taşı g b açık, zled ğ m korku filmler gel yor aklıma bu onlardan çok farklı. Büyük ht malle kıyamet ded kler bu olmalı, hemen b ld ğ m bütün duaları sırayla okuyorum, Annem, babam ve kardeşler m, büyük ht malle onları göremeyeceğ m b r daha ve b r daha salçalı ekmek olmayacak hayatımda. Dışarıdak uğultu ve çığlıklar artıyor, beş k g b sallanan yatağımın hızı da öyle. V tr nde devr l p kırılan porselen fincanlarla beraber kapıyorum gözler m ve bekl yorum. Allah'ım keşke b raz daha yaşasaydım. 17 Ağustos 1999 yılında büyük b r depremle sarsıldı Türk ye. Toprak altında can verenler, kurtarma operasyonları, ''ses m duyan var mı?'' çığlıkları, ruhları dümdüz eden telev zyon haberler ve korku.
42 ETKİLİYORUM
Korkuyorduk çünkü Dünya'ya karşı ac z b r haldeyd k, göğsümüzü gererek övündüğümüz teknoloj , yaptığımız robotlar ve lüks araçlarımız koruyamıyordu b z . Manev olarak Allah'a madd olarak da deprem çantalarına sığınıyorduk. El fener , düdük ve b r ş şe su oluyordu yatağımızın hemen başında. Düşünsen ze her gece toprak altında kalacağınızı ve bu malzemelerle hayata tutunmaya çalışacağınızı düşünüyorsunuz.
Uzunca seneler devam ett deprem çantalarının evler m zdek m safirl ğ , bayatladı çantanın ç ndek gıda ürünler ve fener p ller . Ama b z h ç unutmadık, kıyamet sandığımız deprem , b r an durup av zelere baktık sallanıyor muyuz y ne d ye. Bunun tek b r adı vardı ''travma''. Travma, çocuğun baş etme becer ler n zorlayan b r durumdur. Travmat k olay,
çocuk kend s n n ve başkasının fiz k bütünlüğüne b r tehd t olayı yaşaması veya böyle b r olayla karşı karşıya kalması ya da böyle b r olaya tanık olması şekl nde tanımlanab l r. Travmalar büyük travmalar ve küçük travmalar d ye k ye ayrılır. Büyük travmalara örnek verecek olursak doğal afetler, ölümler, trafik kazaları ve tac zler. Küçük travmalar se terk ed lme, aşağılanma, sınıfta kalma ve başarısızlıklardır. Bu t p doğal ya da nsanlar tarafından gerçekleşen olaylar sonucunda Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) görüleb l r. Travma Sonrası Stres Bozukluğunda şu olaylar gözleneb l r: Yaşanılan acıolayı sık sık hatırlama, bu acı olayı konu alan oyunlar oynama, yaşanılan kötü olayı rüyada görme, travmaya eşl k etm ş olan düşünce ya da konuşmalardan kaçınma, travmanın öneml b r anını anımsayamama, nsanlardan uzaklaşma, aşırı karamsar düşünceler ve yaşanan olayın n tel ğ ne göre ortaya çıkab lecek ölüm korkusu.
ÇOCUKLARDA YAŞANABİLECEK BAZI DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİKLERİ - Uyku bozuklukları, kabuslar. - Yeme, g y nme, tuvalet alışkanlığı g b alanlarda farklılıklar, ger ye dönüşler. - Hareketl l k hal , huzursuz tavırlar. - Ağlama. - Ebeveyne karşı aşırı talepkar olma. - Duygusal olarak donuk b r hal alma.
AİLELER NELER YAPMALIDIR? Travma ve TSSB yaşayan çocuğu mutlak suretle b r uzmana götürmem z gerekmekted r aks b r durumda telafis mümkün olmayan sonuçlar doğab l r. Buna mukab l yaşanan travmayı çocukların anlayacağı b r d lde açıkça anlatmak gerek r. Yaşanan travmat k olayı konuşmak muhakkak k ebeveyn ç n kolay b r ş değ ld r ama olayı h ç konuşmadan kapamak da b r çözüm değ ld r. Bu noktada çocuk konuşulmayan bu olayın anne ve babayı b le korkuttuğunu, dolayısıyla ortada çok vah m b r durum olduğu düşünces ne kapılır.
- A le ç l şk lerde olumsuzluklar, aşırı kavgacı tutum. - Saldırganlık ve öfke çeren davranışlar. - Akadem k olarak başarısızlık depresyon ve nt har eğ l m .
Durumu bu hale sokmamak ç n olayı ve duygularınızı açıkça fade ed n, ona ''sen güçlüsün, bu olayı halleders n, sakın üzülme'' g b cümlelerle yaklaşmayın, çocuğa sev ld ğ n ve değerl olduğunu h ssett r n ve normal yaşamına dönmes ç n çaba harcayın.
ETKİLİYORUM 43
S ber Atagün
UMUDU ÖLDÜRMEK
EN BÜYÜK CİNAYETTİR
44 ETKİLİYORUM
Charlie (Jesse Eisenber) üniversite okumuş ve saygın bir işi olan ebeveynlerinin şefkat dolu gözetiminde büyürken bir yanda maddi zorluklar içerisinde zengin insanlara kin güderek büyüyen gençlerle arkadaşlık kurmaktadır. Bu arkadaşları arasında, çevresinde asi ve cesur tavırlarıyla sivrilen, her türlü serseriliğine kendisinin hışmına uğrama korkusundan ses çıkaramayan gençleri toplayan Mick Leary (Jason Ritter) de vardır. Mick'in agresif tavırlarına kimsenin ses çıkaramamasını hayret ve dehşetle izleyen Charlie, nihayet kimsenin cesaret edemediğini yapacak ve Mick'in sebepsiz yere döverek arkadaşlarını öldürmesini ihbar edecektir. Doğru b ld ğ nden vazgeçmeme, adaletten yana olma le çevres n ve arkadaşlarını kaybetme korkusu arasında kalan Charl e, ş kayet n ger alarak ün vers te yollarını tutsa da anne ve babası onun yarım bıraktığı ş tamamlayacak ve M ck' n hapse g rmes n sağlayacaklardır. Bundan sonra M ck' ve sp yonculuğunu unutmayı seçerek ün vers te hayatına atılan Charl e, yıllar sonra karşısında M ck' bulunca çocukluğundan gelen korkular ger dönecekt r. M ck b r yandan Charl e'n n arkadaşları arasında popülerl ğ n elde etmeye başlar. B r yandan da hayatında lk kez okumaya, düşünmeye çaba sarfetmekted r. Her ne kadar değ şmeye başlasa da, M ck, anne-baba lg s nden uzak yurtlarda ve sokaklarda sevg s z geçen hayatının verd ğ hırsa yen lerek yen ed nd ğ arkadaşlarına da ş ddet eylemler göstermeye başlamıştır. Böylece onu hayranlıkla bağrına basan yen zeng n çevres , b r o kadar hızlı b r şek lde hayatlarından atmaya çalışacaklar ve M ck' n değ şme ht mal yarım bırakılarak, M ck, geld ğ yerlere, sokaklara ger gönder lecekt r. Bir çocuğun yet şmes nde a le ya da başka b r kurumdan gördüğü sevg n n ne kadar öneml olduğu, sevg s z ve ş ddet dolu sokaklarda büyüyen b r genc n bell b r yaştan sonra cennet n çer s ne dah l ed lse de değ şmes n n ne kadar zor
olduğu vurgulanırken, değ şme taraftarı olan b r ne göster lmes gereken sabrın önem de ortaya dökülüyor. Mick Leary'nin final sahnesinde Charlie'ye söylediğ sözler bu anlamda d kkat çek c . "Sen ben m bağışlamak sted ğ m lk ve tek sp yoncusun. Çünkü bana üm t etmey öğrett n". M ck, engellemeler ve ş ddet çer s nde, ayakta kalab lmek ç n zor kullanmayı, gerekt ğ nde öldürmey öğrenm ş b r "suçlu". Hayatında lk kez k tap okumaya başlamış, düşündükler n fade edeb ld ğ n , dünya, nsan, varlık hakkında düşünüp sorgulayab ld ğ n farketm ş ve bunun heyecanını yaşamaya başlamış. Ama hâlâ, kend s n hor gördükler ç n küçüklüğünden ber nefret ett ğ "zeng nler" arasında kend n savunma ve spat etme gereğ h ssetmekte. Ve kend s ne yönelt len en küçük suçlamada hırsı, nefret ve öfkes zeng n nsanlara karşı ayaklanmış ve esk ş ddet eylemler ne ger dönmüştür. Normal şartlarda asla bağışlamayacağı ve hatta öldüreceğ Charl e'y sadece hırpalamakla yet nerek kaçmış, Charl e'n n dey m yle mezun yet n n lk adımını atmış, çünkü hayatında lk ve son kez merhamet gösterm şt r. Mick'e karşı biraz daha sabır ve hoşgörü gösterilse, demir haline gelen insanlığının erimesine biraz daha zaman verilse bir şeyler daha değişecek miydi? Yoksa nefret içerisinde büyümüş bir gencin değişmesi imkansız mıdır? Belki de Durst'un bize düşündürmek ya da kendisine sormak istediği soru budur. Ne kadar meşakkatli olsa, uzun sürse dahi neticede kâinatı içinde barındıran "bir insan"ın değişmesi, kaybedilmesi ise söz konusu olan, asırlarca beklemeye değmez mi ? İnsan sevg le büyür, sevg le yaşar. Sevg ye karşı duyarsız olacak h çb r canlı yoktur. Sadece bu cevher n parlaması ç n b raz sabır, b raz zaman, b raz emek gerekmekted r. Her b r cevher başka hayatlara değecekse, o cevher ortaya çıkarmak herkes n borcudur.
ETKİLİYORUM 45
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
STRES ZEKANIN VE ÖĞRENMEN N
DUŞMANI
Stres insanın gündel k hayatının b r parçasıdır. Stres n b r bedel vardır ve k ş tarafından kontrol ed lmes gerek r. Çünkü stres beyne d rekt etk eder ve öğrenmey güçleşt r r. Daha fazla stres öğrenmey zorlaştırır. Stres hormonlarının bey ndek b lg akışını nasıl etk led ğ öteden ber d kkat çeken, d kkat çekt ğ kadar da merak ed len b r konu. İstekler karşısında vücudun b r tepk s olarak da tanımlanab len stres, kötü sonuçlarıyla aslında uzak durulması gereken tepk . Kronik Stres Zekaya Zarar Veriyor Stres durumunda beynin savaş alarmı vermesi, korunma ve savunma amaçlıdır. Tehlike ve düşman karşısında ani ve fazla düşünmeden hareket etmesi gerekmektedir,
Stres Öğrenmey Zorlaştırıyor “Az miktarda stres öğrenmey artırırken, fazla m ktarda stres öğrenmey zorlaştırmaktadır. Çoğumuz heyecan ve çok bas t şeyler hatırlamakta zorluk çekt ğ m z b l r z. Kron k depresyon hal nde bey n seneler ç nde düşüncey kullanma becer s n kaybedeb lmekted r. Mamafih alzhe mer hastalığının öneml sebepler nden b r s de kron k depresyondur. Beyin elektriksel ve kimyasal ileti ile çalışmaktadır. Bey ndek k myasal maddeler yeterl olmadığı zaman b lg şlem yeterl yapılamaz. Böylece d kkat ve konsantrasyon güçlükler , hatırlama bozuklukları ortaya çıkar. Yeni bilgileri beyne kaydetme olan öğrenme sürec le bey n k myasının yakından l şk s vardır. Az Stres Bilgi Akışını Hızlandırıyor Az miktar stres beyinde bilgi akışını hızlandırır, tet ktel k hal le enformasyon sürec hızlanır. Fazla m ktarda stres bey nde k myasal alarm yaptığı ç n b lg akışı ve enerj s transfer bloke olur. Stres k myasal olan noradrenal n n fazla salgılanması, öğrenme k myasalı olan aset l kol n n kana karışmasını önler.
46 ETKİLİYORUM
Şu an yeni bilgi öğrenme zamanı değildir. Nitekim aynı anda kalp daha hızlı çarpar, tansiyon yükselir ve sıcaklık yayılır. Vücuttaki enerji depoları boşalır. Şeker, yağ asitleri, kolesterol kana daha fazla karışır, Vücuda acil enerji sağlar. Bu durumun uzun sürmesi organlara artık zarar vermeye başlar. Bu nedenle kronik stres bütün organların olduğu g b beyn n yan zekânın da düşmanıdır. Uzun süreli öğren mde kort zol hormonu salgısı önem taşır. Yapılan fare deneyler nde, h pofiz bez çıkarılmış fareler n z l ses -yeme zamanı deney nde öğrenemed kler , kanlarına kort zon enjekte ed ld ğ nde öğrenmeye başladıkları gözlenm şt r. İlg nç b r durumda fazla m ktarda kort zolun yol açtığı sonuçtur. Fazla m ktarda kort zol ver len fareler n öğrend kler davranışı unutamadıkları, tekrarlayıp durdukları ve yen şeyler öğrenemed kler görülmüştür. Kort zol fazlalığı le nsanın ps koloj k takıntısı ve ps koloj k takıntıların laçla düzeleb lmes n bu mekan zma açıklamaktadır. Zekâmızı doğru kullanab lmem z ç n stres m z y yöneteb lmem z çok öneml d r.