Etkili Yorum 21

Page 1



İÇİNDEKİLER

İHLAS KOLEJİ BİREYSEL GELİŞİM ve EĞİTİM DERGİSİ

HAZİRAN - 2014 04 Anne Babaları Korkutan Sorun Çocuğum Yemek Yemiyor

06 Ailenin Yansıması Çocuk

08 İletişim

Birçok aile çocukların yemek yememesinden yakınır. Zaman zaman bu sorun ailede huzurun kaçmasına neden olabilir.

Çocuğun erken yaşlarda en çok etkileşimde bulunduğu ailesidir.

Olayların nedeniyle değil ne olduğuyla ilgilenmek.

10 Her Hareketli Çocuk Hiperaktif Değildir

12 Aile İçi İletişimde Nelere Dikkat Edilmeli

16 Biz Bu Çağdan Rahatsızız

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ruhsal bir hastalığı tanımlamak için kullanılır.

Çocukların arkadaşa değil anne babaya ihtiyacı vardır. Çocuğu sevmek onun maddi ihtiyaçlarını karşılamak anlamına gelmemektedir.

Bizim zamanımızda diye başlayan cümlelerin çocukları sıktığını fark etmiştim, bir zamanlar.

20 Meslek Seçiminde Ailenin Rolü

22 Ne Söylediğin Değil Nasıl Söylediğin Önemli

Meslek seçiminde öğrencinin o mesleğin yetenek, ilgi, yeterlilik gibi birtakım özelliklerine sahip olması gerekmektedir.

Padişah bir gece düşünde tüm dişlerinin döküldüğünü, yemek bile yiyemez hale geldiğini görür.

18 Baba, Çocuğuyla İletişimde Olmalı Çocuğunun Eğitiminde Aktif Rol Oynamalı Çocuğuna sevgi ve şefkat göstermek, onunla oynamak, onun günlük ihtiyaçlarını karşılamak gibi sorumluluklar paylaşılmamalıdır.

24 Çanakkale’deki Gül Bahçeleri 26 Sevgi 28 Oyun ve Çocuk 30 İnternet ve Bilgisayarın Bilinçli Kullanımı 32 2 Yaş Sendromu 34 Şiir - Mavi Düş 35 Engelli mi? Engellenmiş mi? 36 Geçmişten Geleceğe 38 Çağımızın Hastalığı: Obezite 42 “Çocuk Oyunu” Deyip Geçmeyin Oyun Ciddi Bir İştir 46 Az Miktarda Stres Öğrenmeyi Kolaylaştırıyor 47 Sınır Sizsiniz

İMTİYAZ SAHİBİ Hami Koç İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Server Gürsoy SANAT YÖNETMENİ Aytekin Karaca DANIŞMA KURULU Azmi Aksoy Hamdi Özakay Sebahattin Kazaz Müge Kılıç REKLAM SORUMLUSU Ali Oğuz Çelikörs 0212 639 68 70 YAZI İŞLERİ İbrahim Cebeci Nurcan Melekoğlu Kübra Hamdioğlu Bahar Çelik Hülya Derinoğlu Gizem Topalcı Esra Çayırlı Gökhan Ergür Mevlüt Dalkılıç HABER EDİTÖRÜ Levent Çelik GRAFİK ve TASARIM Serdar Mert FOTOĞRAFLAR İbrahim Karaca Salih Kadakci YAPIM DVC İletişim 0 212 452 24 90 BASKI

İhlas Gazetecilik. A.Ş. Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza No:11 A/41 Yenibosna-Bahçelievler / İSTANBUL Tel: 0 212 454 30 00

ETKİLİYORUM 1


2 ETKİLİYORUM


EDİTÖRDEN

Server Gürsoy

Kişilik olmadan… Kişilik, bireyi başkalarından ayıran doğuştan getirdiği ve sonradan kazandığı özelliklerinin bütünüdür. Çocuklar bir takım genel tutumları, özel bazı davranışları anne babalarını gözleyerek öğrenirler. Anne babaların çocuk yetiştirme tutumları, onların nasıl bir kişiliğe sahip olacağının belirlenmesinde önemli bir yere sahiptir. Bir erkek çocuk babasını gözlemleyerek, erkek gibi davranmayı öğrenirken, annesini model alan bir kız çocuğu da, bir kadın gibi davranmayı anneden öğrenmektedir.

Sonra bir (1)’in yanına bir sıfır(0) yazdı. “Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik, bir (1)’i on (10) yapar.” Bir sıfır (0) daha koydu. “Bu, tecrübedir. On (10) iken, yüz (100) olursunuz”... Ardından bir sıfır (0) daha koydu. “Bu, çalışmaktır. Yüz (100) iken, bin (1000) olursunuz”... Sıfırlar böyle uzayıp gitti; yetenek, disiplin, sevgi,

Özetle söylemek gerekirse, örnek alma sürecindeki çocuklar, anne-babanın pek çok kişilik özelliklerini taklit etmekte, ahlaki ve kültürel değerlerini öğrenmektedir. Anne-babanın çocuklarına olumlu kişilik özelliklerini yansıtması ve ortamda yaşatması, onların kişilik gelişimini olumlu yönde etkilemektedir. Kişiliğin önemini yansıtan bir hikayeyi sizlerle paylaşmak isteriz.

saygı, tevazu… Eklenen her yeni sıfır (0)‘ın kişiliği on (10) kat daha zenginleştirdiğini anlattı. Sonra eline silgiyi alıp en baştaki bir (1)’i sildi. Geriye bir sürü sıfır kaldı ve dediki “olumlu bir kişilik olmadan diğerleri bir hiçtir.”

***

***

Öğrenciler, sınıfta öğretmenin gelmesini bekliyorlardı. Az sonra öğretmen tüm ciddiyetiyle kapıda belirdi. Sınıftaki öğrencileriyle gözgöze geldikten sonra kürsüye geçti.

Bireyin yaşamında en önemli kişiler ve kişilik kazandıranlar öncelikle anne ve babalarıdır. Aile içindeki iletişimi sağlıklı ve doyurucu olan çocuklar, zenginleştirilmiş kişilik özellikleriyle çevresiyle, arkadaşlarıyla daha kolay ve arzulanan iletişimi

Tebeşiri alarak tahtaya kocaman bir (1) rakamı çizdi.

geliştirebilmekte, etkili kişilikleriyle de topluma artı

“Bakın, bu kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey...”dedi.

Sağlıklı ve kişilikli nesiller yetiştirme dileklerimizle…

değer katmaktadırlar.

ETKİLİYORUM 3


Anne babaları korkutan sorun

Çocuğum Yemek Yemiyor Birçok aile çocukların yemek yememesinden yakınır. Zaman zaman bu sorun ailede huzurun kaçmasına neden olabilir.

Ç

ocuklar özellikle “Hayır” dönemlerinde (yaklaşık 18 ay ile 3 yaş arası) anne

ve babasına karşı çıkmanın ve kişiliğini ispatlamanın bir şeklini de yemeklerde gösterirler. Önüne koyduğunuz şeyleri daha evvel yiyen, bitiren çocuğunuz bir bakmışsınız ağzına hiç bir şey koymuyor, yaptıklarınızı beğenmiyor, yemek seçiyor ve yemek zamanlarını inanılmaz kabuslara dönüştürüyor. Bu sık rastlanan olaya yaklaşırken sebeplerini araştırmamız, çocukların neden yemek yemek istemediklerinin ve neler yapıp, neler yapmamamız gerektiğinin üzerinde durmak lazım... Siz bir anne olarak çocuğunuz yemek yemediği zamanlarda kendinizi çok kötü hissedeceksiniz, hatta suçu belki kendinizde bile arayacaksınız. Acaba hasta mı oluyor veya başka bir problemi mi var, diye düşüneceksiniz ve soluğu doktorunuzda alacaksınız. Kendi çocuklarının çok güzel yemek yediğini söyleyen arkadaşlarınıza kulağınızı kapatın, kararlı ve istikrarlı bir şekilde, besin dengesini bozmadan ve zorlamadan çocuğunuza yemek yedirmeye gayret edin.

4 ETKİLİYORUM


Neden yemek istemezler?

1

Özellikle hayır dönemlerinde kişiliklerini ve varlıklarını ispatlamak ve size söz geçirmek için birçok şeye itiraz ettiği gibi yemek yemeye de karşı gelecek veya yaptığınız yemekleri beğenmeyip problem yapacaktır.

2

İlerleyen yaşlarında bebeklik dönemindeki kadar hızlı büyümediği için yemek yemesi de azalacaktır. Bebekler ikinci yıllarında ilk yılları kadar çok yemeye ihtiyaç duymazlar, bu dönemde büyümeleri daha yavaş olduğu için kalori ihtiyaçları da azalacaktır.

3

Eğer o anda onu çok meşgul eden bir şeyle ilgileniyor veya oyun oynuyorsa, kendini de bu yaptığından alamıyorsa, kesinlikle buna ara verip yemek yemek istemeyecektir.

4

Daha sonra yemek yiyebileceğini düşünebilir ve o anda daha acıkmamış veya istemiyor olabilir.

5

Önüne koyduğunuz yemekleri beğenmiyor olabilir, ne de olsa çocuğunuzun da damak zevki oluşuyor ve bazı yemekleri daha çok seviyor, bazılarını da sevmiyor olabilir.

Pratik Öneriler Çocuğunuz istediğiniz gibi yemek yemiyorsa neler yapabileceğinizle ilgili size birkaç pratik bilgi vermek istiyorum.

1

İlk olarak sakin ve kararlı bir tutum sergilemeniz, olaylara bilinçli bir şekilde yaklaşıp aile huzurunuzu ve sinirlerinizi bozmadan yemek saatini geçirmelisiniz. Unutmayın ona ceza vererek veya bağırarak hiç bir şeyi çözemediğiniz gibi işleri daha da karıştırırsınız. Kesinlikle baskı uygulamayın ve onu anlayışla karşılayın.

2

Çocuğunuz yemek yemiyor veya yemek seçip az yiyorsa yapılan yemeklerin daha besleyici ve kalorili olmasını sağlayabilirsiniz.

3

Yemek yaparken çocuğunuzun ağız tadını da biraz göz önünde bulundurun, aslında makarna ve pilavdan başka bir şey istemeyecektir ama yine de yedekte onun sevdiği ve reddetmeyeceği yemekler bulunsun.

4

Yemek yaparken veya sofrayı hazırlarken, sonrasında da toplarken size yardım etmesini isteyin, bu çok hoşuna gidecek ve yemek yemesini motive edecektir.

5

Yemek yeme saatlerini düzenleyin, yemek zamanı açıkmış olsun. Mümkünse yemeğe tüm aile bireyleri birlikte otursun ve çocuğunuz tüm ailenin yemek yediğini görsün.

6

Yemek yeme ve yemek saati alışkanlıklarını kazandırmaya çalışın ve yemek yemenin herkes için bir gereksinim olduğunu anlatın.

7

Yemek yerken onunla sohbet edin, başka şeylerle ilgilenip onun da dikkatini dağıtmayın.

8

Kendi kendine yemek yemesine izin verin, belki üzerini ve etrafı kirletecektir ama yemeğini yiyecek ve bundan hoşlanacaktır. Ara sıra ellerini bile kullanmasına izin verebilirsiniz.

9

Yemek yemeyen veya reddeden çocukların yemek aralarında abur cubur yemesine engel olun.

10

Devamlı aynı yemekleri vererek sevdiği yemeklerden bile çocuğunuzu soğutabilir ve yememesine sebep olabilirsiniz. Devamlı yediği yemeklere yeni ve değişik tatlar ekleyerek bunu engelleyebilirsiniz.

11

İçeceklerin önemini unutmayın, çocuğunuza verdiğiniz süt miktarı yemek yemesini etkileyebilir. Yemek sırasında herhangi bir şey içecekse bu bir bardak ile sınırlı olmalıdır. DOKTORUNUZ DİYOR Kİ... Çocuğunuz yemek yemiyor diye paniğe kapılmayın. “Bunun bir sebebi olmalı?” diye düşünün. Ve bu sebebi bulun. Çocuğunuzun sevdiği yemekleri uygun biçimde verin. Azarlamayın. Yemek yemeyi sevdirmeye çalışın. Bunu bir doğallık içinde yapın. Hepsinden önemlisi, yemek yesin diye baskı yapmayın, ceza vermeyin.

ETKİLİYORUM 5


Ailenin Yansıması

Çocuk

Elif YILMAZ

Çocuklar, içinde yetiştiği, büyüdüğü, sahip olduğu ailenin yansımasıdır. Anne-babaların benimsedikleri tutumları, değerleri, ilişki biçimleri, hayata karşı bakışları, algı biçimleri çocuğun kişiliğinin şekillenmesinde etkili olmaktadır.

K

işiliğin, karakter oluşumunun temeli 0-6 yaş döneminde atılmaktadır. Bu dönemde

çocuğun yaşadığı her durum, hayatının daha sonraki döneminde etkili olmaya devam edecektir. “Erken çocukluk” olarak adlandırdığımız bu dönemde çocuk büyük bir hızla gelişir. Zekası, algılayışı, kişiliği, davranışları ve zihinsel yetenekleri yani tüm gelişim alanları büyük oranda bu dönemde biçimlenir. Yedi yaşına gelen bir çocuğun artık zihinsel yetenekleri, davranış alışkanlıkları, dil kabiliyeti, duygusal denetimi, kavrayışı şekillenmiş durumdadır. Çocuğun erken yaşlarda en çok etkileşimde bulunduğu ailesidir. Bu şekilde değerlendirdiğimizde ailenin, çocuğun gelişimi üzerinde oldukça etkili olduğunu açıkça söyleyebiliriz. Bu aşamada ebeveyn-çocuk etkileşiminin kalitesi çok önemlidir. Ebeveynler özellikle üç alanda çocuklarının gelişimini etkilemektedirler: Ebeveyn çocuk etkileşiminin kalitesi, ailenin çocukların gelişimi için onlara sundukları fırsatlar, çocukların sağlıklı büyüme ve dengeli beslenme gereksiniminin karşılanması.

6 ETKİLİYORUM


Ebeveyn-Çocuk Etkileşiminin Kalitesi Karşılık: Çocuğun duygularına, ihtiyaçlarına cevap vermek, çocuğa sıcak, yakın davranmak, çocuğun kendisini ifade etmesine izin veren, çocuğu teşvik eden bir tutum içinde olmaktır.

Ailenin Çocukların Gelişimi İçin Onlara Sundukları Fırsatlar: Anne babaların, gelişimlerini desteklemek için çocuklara farklı seçeneklerin olduğu ortamlar sunmaları gerekir. Bu ortamlar onların gelişimlerini farklı uyarılar

Baskıcı, cezalandırıcı tutumdan

aracılığı ile destekleyecektir.

kaçınmak: Çocukla ilişkide, baskıcı,

Örneğin; arkadaşlarıyla

otoriter, zorlayıcı, çocuğa aşırı

olabilecekleri ortamlar oluşturmak,

müdahaleci olmamak ve uygun

farklı yerlere götürmek gibi. Ayrıca

yöntemleri kullanmada yetkin olmak

çocuğun aile içinde kendini

önemlidir.

ifade edebileceği sürekli, belirgin

Çocukların duygularını fark etmek ve duygularına yönelik uygun tepkiler vermek: Çocukların duygularını adlandırmak, ifade ettiği duygularına hassas olmak,

zamanlar oluşturmak da gerekir. Örneğin; haftada bir aile toplantısı yapmak, çocuğun fikirlerine her zaman önem verdiğinizi göstermek, onu dinlemek, çocuğun gelişimi

duygularını yok saymamaktır.

ve kendine güveni için son derece

Çocuğun üzüntüsünü, sevincini,

önemlidir.

korkusunu, öfkesini dikkate alarak “üzüldün, korktun, sevindin” gibi duygularının isimlerini söylemektir. Ayrıca ebeveyn olarak kendi duygularımızı da uygun şekilde ifade ederek çocuğa örnek olmalıyız.

Çocukların Sağlıklı Büyüme ve Dengeli Beslenme Gereksiniminin Karşılanması:

ilişkileri ve yaşam kalitesi tüm bu süreçlerden etkilenerek oluşacaktır. Bu sebeple, bu noktada ebeveynlere büyük görev düşüyor. Son olarak kişilik gelişimiyle ilgili oldukça anlamlı olan bir hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Bir babayla oğlu, dağlık bir bölgede yürüyüşe çıkmışlar. Bir ara çocuğun ayağı kaymış ve canı yanınca ‘aaaahhh’ diye bağırmış. Dağlarda yankı yapan sesi geri dönmüş ‘aaaaahh’ diye. Çocuk şaşırmış: “Sen kimsin?” diye bağırmış. Ses yine geri gelmiş. Çocuk sinirlenmiş: “Sen bir korkaksın.” demiş. Dağdan: “Sen bir korkaksın.” cevabı gelmiş. Çocuk şaşkın şaşkın babasına neler olduğunu sormuş. Babası da gülerek: “Bak şimdi seyret.” demiş. “Hayatı çok seviyorum.” Dağdan ses gelmiş: “Hayatı çok seviyorum.” “Sen harikasın.” Dağdan yine ses gelmiş: “Sen harikasın.” “Seni seviyorum.” Dağdan yine ses gelmiş: “Seni seviyorum.” Çocuğun şaşkınlığının arttığını gören baba: “Bu hayattır oğlum. Yaşamdan

Çocuğun dengeli beslenmesini

ne istiyorsan, önce onu sen

sağlamak, fiziksel büyümesini takip

vermelisin. Verdiklerin aldıkların

etmek, kilo-boy artışlarını takip

olacaktır. Tatlı sözler, tatlı yankılar

çatışmaları, sorunları uygun

etmek, sağlık kontrollerini sağlamak,

oluşturur. Sevilmek istiyorsan önce

şekilde çözme yöntemlerini içerir.

yaşamını tehlikeye atabilecek

sen sevmelisin. Saygı istiyorsan

Dinlemek, kendini ifade etmek,

ortamlardan korumak gerekir.

önce sen saymalısın. Anlayış

Sorunları uygun çözme yöntemleri: Çocukla ilişkide,

bekliyorsan önce sen saygı

sorunlarla ilgili çözüm önerileri ve seçenekler sunmak, onun önerilerini

Çocuk yetiştirmek, bu ve buna

göstermelisin. Yani yaşamda neyle

dinlemek ve dikkate almak uygun

benzer birçok süreci içerisinde

karşılaşmak istiyorsan, yankısını

yöntemlerdendir.

barındırır ve çocuğun ileri yıllardaki

oluşturabilmek için bunu önce sen

gelişimi, kişiliği, toplumsal

yapmalısın.”demiş.

ETKİLİYORUM 7


Nasuh Mevlüt DALGIÇ

İletişim Olayların Nedeniyle Değil Ne Olduğuyla İlgilenmek

B

ir sorunu çözmek için insanlar

İletişim aynı zamanda;

düşünce alışverişinde

• Ne söylediğinizi bilmek,

bulunurlar bir başka deyişle,

• Bunu ne zaman,

iletişim kurarlar. Uygar konuşma

•Nerede,

ve tartışma becerisinin gelişmemiş

• En iyi nasıl söyleneceği

olduğu toplumlarda, bir sorunu

hususunda fikir yürütmek,

çözmek için başlatılan etkileşim,

• Olayları basite indirgeyerek

kısa sürede sürtüşme ve çatışmaya

sunabilmek,

dönüşür. Böylece var olanı çözmek

• Akıcı bir dille ve karşınızdaki

şöyle dursun, soruna yenileri eklenir.

kişiyle göz kontağı kurarak konuşabilmek, • Dikkati yoğunlaştırabilmek ve karşınızdaki kişinin verilen mesajı anlayıp anlamadığını kontrol edebilmektir.

8 ETKİLİYORUM

Bu noktalara dikkat ederek Annebaba ve çocuk arasında kurulan olumlu iletişim de ailenin mutluluğunu arttırır. Ayrıca çocuğun bu iletişim tarzını model alarak hayatı boyunca sağlıklı sosyal ilişkiler kurmasına yardımcı olur ve kendini ifade yeteneği ile özgüvenini güçlendirir. İki kişi ya da kişiler arasında kurulacak iletişim, iki yaşındaki çocuk için de, ergenlik çağındaki çocuk için de aynıdır. Hem özsaygının hem de karşılıklı saygının anahtarıdır.


Anne Baba ve Çocuk Arasındaki Olumlu İletişimin Temel İlkeleri

1Çocuğunuzun kendisiyle

7Çocuğunuzun bir davranışı

12“Senin için neyin iyi

ilgilendiğinizi, ihtiyacı olduğunda

ya da bir olay nedeniyle

olduğunu ben biliyorum.”,

yardım edeceğinizi bilmesini

çok sinirliyseniz, objektif

“Sadece dediğimi yap, sorun

sağlayın.

davranamayacağınız için,

çözümlenecektir.” ya da “Ben

2Çocuğunuz sizinle konuşmak

yeniden sakinleşene kadar

sözümü bitireyim sen de

iletişim kurmaya çalışmayın.

konuşacaksın.” gibi cümleleri,

istediğinde televizyonu kapatın

Beklemek, yatışmak ve çocukla

telkinlerde bulunmayı ve ahlaki

veya gazeteyi elinizden bırakın.

daha sonra konuşmak en iyisidir.

açılardan kınamayı en az

3Çocuğunuz size önemli bir

8Çok yorgunsanız aktif bir

düzeyde tutun. Bunlar açık

dinleyici olabilmek için daha fazla

görüşmesi yapmaktan kaçının.

devam ettirmeye yardımcı

çaba harcamanız gerekecektir.

4Başka insanların, özellikle

olmayacaktır.

Gerçek bir aktif dinleme kolay iş değildir; bedeniniz ve zihniniz

13“Aptal, budala, tembel” gibi

yorgunken daha da zorlaşacaktır.

aşağılayıcı sözler kullanmayın.

9Dikkatle ve nazik bir şekilde

14Çözüme yönelik somut

dinleyin. Çocuğunuz bir şey

adımlar geliştirmesi için çocuğa

etrafta başka insanlar yokken

anlatmaya çalışırken sözünü

yardımcı olun.

gerçekleşir.

kesmeyin. Çocuğunuza

5Çocuğunuzu başka insanların

arkadaşlarınıza gösterdiğiniz

15Çocuğu yaptığı veya

nezaketi gösterin.

yapmadığı şeylerden dolayı değil,

10Olayların nedenini sormayın,

kendisi olduğu için kabul ettiğinizi

ne olduğunu sorun.

16Çocuğun açık iletişimi

şey söylemeye çalışırken telefon

dâhil olması gerekmediği sürece, konuşmalarınızı özel tutun. Unutmayın, çocuğunuzla aranızdaki en iyi iletişim

önünde utandırmak veya güç duruma düşürmek sadece içerleme ve düşmanlık duyguları hissetmesine neden olur, iyi bir iletişime değil.

11Çocuğun anlatmaya çalıştığı

iletişim kurma ve bu açıklığı

gösterin.

sürdürmesini destekleyin. Bunu,

6Çocuğunuzun tepesinden

durum hakkında önceden bilgi

çocuğu olduğu gibi kabul ederek

sahibiyseniz, bunları çocuğunuzla

ve gösterdiği iletişim çabalarını

konuşmayın. Konuşurken fiziksel

paylaşın.

takdir ederek sağlayabilirsiniz.

olarak çocuğunuzun düzeyine inin ve onunla göz teması kurmaya özen gösterin.

ETKİLİYORUM 9


Uzman Psikolog Zeynep KAN bu durumu mutlaka göz önünde bulundurmalıdır. Dikkat sorunu, çocuğun yaşam kalitesini olumsuz olarak etkiliyor ve akademik başarısını düşürüyor ise mutlaka ilaç tedavisi uygulanır. Aile bu konuda bilgi sahibi olmalı ve bir çocuk psikiyatrisi ile tedaviyi sürdürmelidir. Özellikle okul çağındaki bireylerin akademik başarısını olumsuz olarak etkileyen dikkat eksikliği son yıllarda artış göstermektedir. Kişinin var olan potansiyelini etkilemesi sebebiyle de yaşam kalitesini düşürmektedir.

Her Hareketli Çocuk Hiperaktif Değildir

D

ikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ruhsal bir hastalığı tanımlamak için kullanılır.

çok önemlidir. Çünkü her hareketli çocuk hiperaktif değildir ya da dikkat dağınıklığı yaşayan herkeste

Son zamanlarda ailelerden ve

“Dikkat Eksikliği” yoktur. Dikkat

öğretmenlerden en çok duyduğumuz

Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

cümleler: ‘Sabırsız, başladığı işi yarım

ruhsal bir hastalığı tanımlamak için

bırakır, karşısındakini dinlemez, her

kullanılır. Bu tanı, uzman bir çocuk

şeyi unutur, sırasında oturamaz, kıpır

doktoru ya da ergen psikiyatri doktoru

kıpır, bilgisayar başında saatlerce oyun

tarafından konulabilir.

oynar ama derse bir türlü oturamaz…’’ Dolayısıyla çocuk, yaşına uygun bir

Dikkat eksikliği yapısal bir sorundur.

hareketlilik gösterse bile çoğu aile

Beynimizin biyokimyasal yapısı ile

“Acaba çocuğum hiperaktif mi?” diye

ilintili bir problemdir. Dikkat merkezinin

kaygılanıp çözüm yolları aramaya

iyi fonksiyonda olmamasına

başlamakta.

bağlı gelişen bir bozukluktur. Aile öncelikle, çocuğunda dikkat eksikliği

Bu noktada duruma sağduyulu

probleminin varlığını kabul etmeli ve

yaklaşıp doğru tanıyı koyabilmek

çocuğun davranışlarını yönlendirirken

10 ETKİLİYORUM

Dikkat eksikliği öyle bir problemdir ki, çocuğun sosyal yaşamını da etkilemektedir. Bu tür çocuklar insanlarla çok fazla kaynaşamamakta, çeşitli tedirginlikler yaşamaktadır. Büyüdüğü zaman ailesiyle ve arkadaşlarıyla sorunlar yaşayabilmektedir. Bu tür çocuklarda ayrıca yaşamının ileriki safhalarında, kendine güvenememe, başarısız olma duygusu, kaygı sorunları, genel bir memnuniyetsizlik hali gibi belirtiler de ortaya çıkabilmektedir. Hatta daha ileriki safhalarında depresyon belirtileri dahi görülebilmektedir. Dikkat eksikliği, çocuğun elinde olmadan gelişen bir klinik tablodur. İlaç tedavisinden korkup çekinen ve tedaviyi reddeden aileler çocukla yaşadıkları çatışmaların uzun vadede nelere mal olacağını iyi düşünmelidirler. Bu durumda çocuğun tedavi edilmemesi, aslında çocuğa yapılan büyük bir haksızlıktır. Hak etmediği bir muamele ile karşılaşan çocukta uzun vadede özgüven sorunu olması kaçınılmazdır. Dikkat eksikliği olan bir çocuğa sahip anne babanın çok sabırlı ve anlayışlı olması gerekir. Tedavisi uzun zaman alan bu klinik tablonun çözümünde ailenin rolü büyüktür. Amacımız çocuğa yardımcı olmak, onun yaşam kalitesini artırmak ve özgüvenini zedelememektir.


ETKİLİYORUM 11


Mevlana ÇAKIRAL

Aile İçi İletişimde Nelere Dikkat Edilmeli Çocukların arkadaşa değil anne babaya ihtiyacı vardır. Çocuğu sevmek onun maddi ihtiyaçlarını karşılamak anlamına gelmemektedir.

G

ünümüzde iletişim ve iletişim

iletişim hastalıkları ortaya çıkmıştır.

Sosyalleşmenin ve öğrenmelerin ilk

kanalları geçmişe oranla

İletişim hastalıkları fizyolojik ve

başlangıç yeri olan aile çocuğun

hızla gelişmektedir. Kişileri,

psikolojik olarak iki ana başlık

fiziksel ve ruhsal gelişiminde çok

grupları, toplumları zaman ve

altında değerlendirilebilir. Biz

önemlidir. Çocukla kurulan diyaloglar

mekân farkı gözetmeden aynı yöne

psikolojik nedenleri ve sorunları

ilk olarak ailede başlar. Kurulan

baktırabilmektedir. Aynı duygu

irdelemeye çalışacağız.

iletişimin yaş sınırı bulunmamaktadır. Ancak her yaşın kendine özgü bir

ve düşünceleri paylaşmalarına imkân sağlamaktadır. Bu baş

Günümüzde insanı rahatlatan ve

durumu vardır. Yeni doğan çocuklar

döndürücü ilerleme toplumlar

günlük işlerde kolaylık sağlayan

bu iletişimini ağlayarak, mırıltılar

üzerinde hâkimiyeti geliştirdiği gibi

teknolojik gelişmeler olurken bir

çıkartarak yaparken daha sonraları

toplumların yönlendirilmesinde ve

yanda da insanı mutsuz eden

yavaş yavaş öğrendiği kelimelerle

aynı zamanda bilinçlendirilmesinde

yan tesirleri oluyor. Özellikle

iletişimini sağlamaktadır.

etkili olmaktadır.

iletişim hastalıkları aile üzerinde

İletişim olanaklarının bu kadar

yıpratıcı ve büyük sorunlara neden

gelişmiş olduğu bir zamanda bir de

olabilmektedir.

12 ETKİLİYORUM

İletişim aşama aşama değişerek gelişim gösterirken aile içindeki


iletişim ne kadar kopuksa çocuk

• Çocuğumuza zaman ayırmak,

• İletişim önündeki en büyük

kendini o derece dışlanmış

ona özel bir an ayırmak onun

engellerden biri kişinin

hissedecek, toplumla ve kendi

değerli olduğunu gösterir. Belirli

yadırganacağını, küçümseneceğini,

akranlarıyla kuracağı iletişimde

bir aktiviteyi yapmak nitelikli zaman

eleştirileceğini düşünmesidir. Bu

geçirmek anlamına gelir.

düşünüş bireyi iletişime geçmek

zorluklar yaşayacaktır. Bu zorluklar yaşandıkça gelişim sürecinde

için engeller. Konuşmak istemez. • Çocuğu sevmek, onun maddi

Kendine değer duygusu eksik

ihtiyaçlarını karşılamak anlamına

kalacağından bu duygu için ise

gelmemektedir. Her istediğini

başka kanallara yönelmesine

yapmak, her istediğini almak iyi

neden olacaktır. Bu süreç ise

Sokağa meyleden, kötü arkadaş

ebeveyn olmak anlamına gelmez.

genelde arkadaş ortamlarında

guruplarına bulaşan çocuk

Çocuklar sevgiyi birer davranış

bulunarak giderilmektedir. Arkadaş

incelendiğinde aile içi şiddetin,

olarak görmek isterler. Onunla

ortamları ise risk bölgesinde

iletişimsizliğin çok belirgin olduğu

herhangi bir şeyi paylamak sevgiyi

sayılabilecek bir durumdur. Çünkü

görülmektedir. Bu gençler ve

somutlaştırmak demektir. Sevgiyi

kabul edilebilirliği önceliği hâline

çocuklar gelişim ve ergenlik

eyleme dönüştürmekten asla

getirmiş olan bireyin bu duygunun

geri durmamalıyız. Çocuğun

karşılanmasında arkadaş niteliğine

beklemediği bir zamanda hediye

değil kendisine duyulan saygının

alması somutlaştırma yolunda iyi bir

var olup olmadığına bakmasına

adım olabilir.

neden olacaktır. Hiç kimse kendini

aksaklıklar meydana gelecek ve aileyle arasında iletişim zorluklarına bağlı çatışmalar yaşanacaktır.

dönemlerinde duygusal olarak bazı eksiklikler çekerler. Bunun yanında hassaslaşır ve aynı ortamda ciddi farklılıklar yaşarlar. İşte bu noktada

eleştiren, kınayan, küçümseyen

kuracağımız iletişim çocuğun

• Çocukla aynı ortamda bulunmak,

kişilerle arkadaşlık

gelişiminde ana rolü oluşturmaktadır.

ilgilenmek anlamına gelmez.

yapmaz.

Onunla konuşurken her durumda Gençler en çok bulundukları ortam

onun yüzüne bakmak

olan ailede öncelikle kabul görmek

gerekir. O konuşmasını

ister. Kişisel gelişimi ve öz saygısının

sürdürürken

gelişim yeri ailedir. Kişisel gelişim

ebeveynin başka

için ailede öz saygı, kendine güven, kendini ifade edebilme yeteneği gibi bireysel önemi çok olan yönlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Ebeveyn öncelikli olarak aile içi

bir işle uğraşması kötü iletişim örneği olacaktır. Onunla ilgilenmenin her şeyden önemli olduğu bilinmelidir.

iletişinin geliştirilmesinde çaba sarf etmelidir. Bunun için de birtakım çalışmalar yapmak kaçınılmazdır. Aslında yapılacak çalışmalara bakıldığında fazladan yük gibi görünmekle beraber insan olmanın gereği, hayatımızda bulunması gereken özelliklerdir. Aile içi iletişim kurarken dikkat edeceklerimiz şunlar olmalıdır:

ETKİLİYORUM 13


Ebeveyn olmak bunu değiştirmez.

bilmektir. Bilebilmek için de

• Çocuklar kıyaslanmaktan hiç

Aynı çatı altında olunabilir ancak

çocuğumuzu konuşturmamız,

hoşlanmazlar. Ebeveyn ise sık

kopuk, birbirini anlamayan bir aile

konuşmaya teşvik etmemiz gerekir.

sık bunu kullanır. Çocuklarımızın

ortaya çıkar.

Bu şekilde onun ne düşündüğünü

asla başkalarıyla kıyaslanarak

bilmiş oluruz ve bilinmez alanlar • Yukarıdaki engeli yaşamayan

bizim için kısmen de olsa aydınlık

bireyin kendine olan güveni

hâle gelir.

artacaktır. Dolayısıyla ruhen kendini ailenin bir parçası olarak görecektir. Dinlenmek bireyin en büyük ihtiyaçlarındandır. Zira dinlenen birey kabul gördüğünü düşünecektir. Hiç kimse konuşurken başka tarafa bakan biriyle konuşmasını sürdürmek istemeyecektir. • İletişim kurarken nasihatlerden uzak durmamız gerekmektedir. Nasihatler genelde anlatıcının

• Konuşmalarımızda beden dilini

düzeleceklerini beklememeliyiz. Bu durumda çocuklar, kendilerine güvenmeyen, aşağılık duygusu yaşayan bireyler olurlar. Bu aynı

kullanıp başımızla çocuğumuzu

zamanda çocuğu şiddete de iter.

onayladığımızı belli etmeliyiz.

Onun kıyaslandığı bireye karşı öfkeli

Böylece birey kabul gördüğünü

olmasına neden olur.

düşünerek konuşmaya ve anlatmaya devam edecektir.

• Çocuklar yaptıkları işler için mutlaka sözel onay almak isterler.

• Çocuklar doğru ve yanlış ayrımını net olarak yapamadıklarından bunu öncelikle ailesinden öğreneceklerdir. O hâlde aileler kendi içinde tutarlı olmalıdırlar. Çocuğumuzun nasıl

Bu nedenle yaptıkları işlere karşılık onları takdir edin. Onların cesaretlerini arttırmış olmak girişimciliklerini geliştirecektir.

düşüncelerini yansıtır ve konuşmada

olmasını istiyorsak öyle davranmak

karşılıklılık yoktur. Nasihatlerde

ve hareket etmek gerekir. Kapıyı

• İnsanlar düşündükleri gibi

anlatıcının bütün görüşleri bilinir.

çarpan bir ebeveynin, çocuğundan

yaşama eğilimindedirler. O nedenle

Ancak bizim ihtiyacımız olan

kapıyı çarpmamasını istemesi tutarlı

düşüncelerimizin niteliği, rengi

çocuğumuzun düşüncelerini

bir davranış olmayacaktır.

önemlidir.

14 ETKİLİYORUM


Hayata olumlu bakmamız gerekir. Olumlu bakışla değerlendirmeler yapmalıyız. Eğer çocukların hatalarını sürekli yüzlerine vurup onlara olumsuz bakarsak hatalarını pekiştirmiş oluruz. Çocuğumuz “Benim hiç mi iyi yanlarım yok?” diye yakınmamalıdır. • “Hiç hata yapmayanlar aslında hiçbir iş yapmayanlardır.” Çocuklarınızın hata yapmasından korkmayın. Yeni ortamlara giren, yeni yaşantıları olan herkes hata yapabilir, önemli olan hata karşısındaki tavrımızdır. Tavrımızın sert, kırıcı, yıpratıcı, küçük düşürücü olması ya da olmamasına göre gelecek davranışları şekillenecektir. O hâlde hata yaptıklarında soğukkanlı olup asla tedirgin olmamalı ve sert tepkiler göstermemeliyiz.

her iki tarafın kazanmasını hedef almalıyız. Bu şekilde adil olmuş oluruz. • Çocuklarımızın fark edilmeye ihtiyaçları vardır. Hatırlanmaları için sürekli gözlerimize bakabilirler. Mutlaka olumlu bir şeyler yaptıklarını bilmeliyiz. Kapıyı usulca kapatmaları dahi takdir için yeterlidir. Ayrıntılar çoğu zaman bütünü kurtarmaya yetecektir. • İletişim kurmak adına sık sık yapılan “çocuğumla arkadaş gibiyim” yöntemini asla kullanmamalıyız. Çocukların arkadaşa değil anneye, babaya

ihtiyaçları vardır. Anne babalık modelini öğretecek kişiler olmalıyız. Aksi takdirde model alarak öğrenme yöntemi eksik kalacaktır. Aile içi ilişkileriniz iyi ya da kötü olabilir. Ancak her durumda sizler onların anne ve babalarısınız. Çatışmalar yaşamanız bu gerçeği asla değiştirmeyecektir. Birbirini anlamayan, birbirine soğuk olan, aradaki bütün köprüleri atmış olan bir aile olabiliriz. Fakat çocuklarımızın düzeltme yapacak başka örneklerinin olmadığını asla unutmamalıyız. Çocuklarımızla ilgili her günümüzün değerlendirmesini yapmamız gerekiyor.

• Herhangi bir hatayla karşı karşıya kalabiliriz. Çocuklarımız istemediğimiz şeyleri yapmış olabilir. Sorun çözmek amacımız olacaksa asla onun kişiliğine zarar vermememiz gerekir. Sorunu konuşmalıyız. Sorundan uzaklaşıp çocuğun kişiliğini hedef alırsak, çocuk savunmaya geçecektir. Biz de bu durumda üzüm yememiş, bağcıyı dövmüş oluruz. “Sen sürekli hata yapıyorsun, hatalarından bıktım, elinden hiçbir iş gelmiyor.” demek kişiliği hedef almaktır. Bu yol, sorun çözmeyecek; aksine sorundan uzaklaşmaya neden olacaktır. Bu durumda iletişim çatışmasını kendi elimizle oluşturmuş oluruz. •İletişimde anne ya da baba olma statümüzü kullanarak haklı çıkmaya çalışmamalıyız. Ebeveynin lehinde olan güç dengesizliği karşısında kaybeden çocuk olacaktır. Bizler ETKİLİYORUM 15


Uzman Psikolog Gökhan ERGÜR

Biz Bu Çağdan Rahatsızız

B

izim zamanımızda diye başlayan cümlelerin çocukları sıktığını fark etmiştim, bir zamanlar. Hatta bu kalıbın kullanılıp kullanılmaması konusunda bile tereddütteydim. Ama zaman geçtikçe gördüm ki, “bizim zamanımızda” diye başlayan cümlelerin artması gerekiyormuş. Evet artması gerekiyor, çünkü o cümlelerin içinde saygı, sevgi, hürmet, ahlak ve vicdan var. Şimdi bir veba gibi kaçılan bu sıfatlar o zamanın temel taşlarıydı, insanda aranan ilk özelliklerdendi.

Makineler Çocuklarımızı Bizden Kaçırdı Genellemelerden hiç hazzetmem ve bunları doğru bulmam, yazdıklarım sadece gözlem sonucudur. Örneğin, mahalle arasında top oynayan çocuklara komşu teyzelerden biri; “Küçük, al şu parayı da bana ekmek getir.”, dediği zaman, yüzü gözü tere toprağa bulanmış çocukların hepsi camın altına üşüşürdü sepette sallanan parayı almak için. Şimdi bırak ekmek aldırmayı sokakta oynayan çocuklara bile rastlayamıyoruz. Sahi nereye kayboldu bu kadar çocuk? Misket oynayan, topaç çeviren, sporcu kartları olan, apartman duvarına 16 ETKİLİYORUM

elleriyle yamukça bir dikdörtgen çizip tek kale maç yapan çocuklar. Amacım seksenleri ya da doksanları yad edip, klişeleri kullanmak değil, sadece bugün olmayanı söylemek. Bugün o çocuklar halı yıkanan sokaklarda artık yok. Artık sokakta halı yıkayanlar da yok gerçi gelip kapınızdan alıyorlar halınızı, tertemiz edip getiriyorlar tekrar evinize, bir makine gururuyla. Çocuklarımızı da kapıdan alıp kaçırdı o makineler, kendi odalarına tıktı bir robot gibi.

Online Eğlence Offline Hayat Evet, kaçırıldı çocuklarımız sokaklardan, parklardan, piknik alanlarından, hatta oturma odamızdan. Bilgisayar şirketleri dört bir koldan sardı etrafımızı, her geçen sene daha da gerçekçi oyunlar yaptılar, daha heyecanlı, daha zevkli, daha ruhsuz, duygusuz... Misal çocuğun canı futbol oynamak istedi. Akıllı telefonundan bir mesaj atıyor, üst kattaki arkadaşıyla başlıyorlar online olarak karşılıklı futbol oyunu oynamaya. Maç bitiyor ne galip gelen ne de mağlup olan terliyor. Penceresinin önüne gidip anne susadım, su sal! diyen olmuyor. Yani gerçek hayat offline.


Çocukların karşı cinsle olan muhabbetleri de değişiyor her geçen sene. Berbat bir durum alıyor, neresinden tutarsan elde kalıyor. Ne zaman bu konu üzerine iki kelam etmeye çalışsam tepki alırım. ‘’Hangi çağdayız, onlar genç bırak gençliklerini yaşasınlar, bir daha mı geleceğiz dünyaya, çıkarın artık bu at gözlüklerini, özgürlüğünü yaşasın çocuklar.’’, gibisinden tekdüze ve ezberlenmiş cümleler. Sizin uydurduğunuz bu çağ yüzünden zaten olan bunca saçmalık. Bizi rahatsız eden de bu zırvalık zaten, açık ve net olarak söylüyorum

ki biz bu çağdan ve bu çağın getirilerinden hoşnut değiliz.

Ebeveynler Uyanmalı Anne babalar da artık silkinip kendilerine gelmeli. Bu iş böyle gitmiyor, giderek bataklığa saplanıyoruz. Saçma sapan mafyalı, saraylı, entrikalı dizilerin verdiği uyuşukluktan kendimizi ve çocuklarımızı kurtarmalıyız. Hafiye gibi çocukların ensesinde olun demiyorum ama birazcık onların hayatına ilgili yaklaşın. Kiminle oturup kalkıyor, nerelere gidiyor,

internette nasıl zaman geçiriyor? Bunların cevabı size çocuğunuzu kazandırır. Muhakkak ki pırlanta gibi saygılı, ahlaklı, dürüst çocuklar yetiştiren ailelerimiz var onları tenzih ediyorum ve bir soru sormak istiyorum. Son yirmi beş yılda kaç tane başarılı Türk genci yetiştirip dünyaya sunduk? Kaç tane ilim irfan sahibi, yetenekli, lafı sözü ağır edebiyatçı ya da eğitimci yetiştirdik? Buna vereceğimiz cevap hangi çağdayız sorusuna verilecek cevabın kendisidir.

ETKİLİYORUM 17


Nasuh Mevlüt DALGIÇ

Baba, Çocuğuyla İletişimde Olmalı Çocuğunun Eğitiminde Aktif Rol Oynamalı

A

ilede, çocuğun eğitimi ve bakımı görevinden genellikle anneler sorumlu tutulmakta.

görüşseniz daha faydalı olur!” der.

söyle eve geç gelmesin!” “Çok para harcıyor, konuş çocukla! ”doğal bir karşılık olarak da çocuk annesine “Anne! Babama söylesene bana biraz para versin”. “Babamdan izin alır mısın? Akşam arkadaşlarda kalacağım!” şeklindeki konuşmalar baba-evlat arasında muhtemel iletişimi bile anneye yüklemektedir. Baba - evlat arasında bu iletişimsizlik anneyi arabulucu konuma getirmektedir. Ebeveynin kendi üzerine düşen vazifeleri birbirine karıştırması ve yerine getirmemesi, aile içi iletişime büyük

Baba, anneye “Hanım, çocuğa

zararlar vermektedir.

Çocuğun eğitimi ve çocukla iletişimde annenin önemi o kadar çok vurgulanmakta ki, baba çocukla iletişimde ve çocuğun eğitiminde çoğu zaman unutulmakta veya arka planda kalmaktadır. Baba, çocuğunun öğretmenine “Hocam bizim çocuğun dersleri ile annesi ilgilenmekte, annesi ile

18 ETKİLİYORUM


Çocuğun hayatında annenin ve babanın rolü farklıdır. Hiçbir anne, bir babanın ve hiçbir baba bir annenin rolünü taşıyabilecek güçte değildir. Her anne ve her baba belli sınırlar içinde çocuğun benlik algısını ve özgüvenini oluşturmasına destek verir. Mesela sorumluluklardan biri babanın maddi olarak evine ve çocuğuna bakmasıdır. Ev

Bir baba, evladının hayatında nasıl bir figür oluşturuyor? Yalnızca korkulan, hep kural koyan, eve geldiğinde yaptıklarından dolayı kendisini hesaba çeken bir baba mı? Sıkıntılarını paylaşacak, sorularını rahatça sorabilecek, kendisine desteğini ve yardımını esirgemeyen, kurallarında tutarlı olan, ilgi ve sevgisini esirgemeyen bir baba mı?

günlük ihtiyaçlarını karşılamak gibi

İyi bir baba özdeşim modeli çocuğun; • Cinsel kimlik kazanımı • Okul başarısı • Zekâ gelişimi • Disiplin anlayışının gelişimi • Özgüven oluşumu • Sosyalleşme • Liderlik yapısının gelişimi • Arkadaş ilişkilerinde uyum… gibi sayısız önem taşıyan özellikler

sorumluluklar paylaşılmamalıdır.

çocuğun kazanmasını sağlar.

işlerini yapması, çocuğunun fiziki ihtiyaçlarını karşılaması da annenin sorumluluklarındandır. Paylaşılabilen bu gibi sorumlulukların yanında paylaşılamayan, paylaşılmaması gereken sorumluluklar da vardır. Çocuğuna sevgi ve şefkat göstermek, onunla oynamak, onun

Babaların çocukları ile daha iyi bir iletişim kurması için öneriler:

1Çocuğunuzla iletişim kurmak

için onun büyümesini beklemeyin. Çocuğunuzun doğumu ile birlikte onu ilk kucağınıza aldığınızdan itibaren çocuğunuzla iletişim başlamıştır.

2Çocukların gelişim dönemlerinin özelliklerini bilmeniz çocuğunuzla iletişiminizi kolaylaştıracaktır.

3Çocuğunuzu aktif dinleyin. 4Çocuklarınıza verdiğiniz sözleri tutmaya çalışın, tutamayacağınız sözleri vermeyin.

5Söyledikleriniz ile davranışlarınız arasında tutarlılık olmasına dikkat ediniz.

6Çocuğunuzu her koşulda sevdiğinizi ona hissettirin.

7Baba yoksunluğunun çocuklar

üzerindeki olumsuz etkileri biliniyor. Özellikle de babasının ilgizliğine ilgisine ve ihmaline maruz kalan çocukların kişilik gelişimlerinin bir yönüyle yetersiz kalabileceği ihtimali unutulmamalı.

8Baba ve annenin ortak sorumluluk almaları, tutarlı hareket etmeleri çocuğun kişilik gelişimini olumlu yönde etkilediği unutulmamalı.

9İş yoğunluğu olan nedeni ile

çocuğu ile geçirdiği vaktin süresini artıramayan babalar, çocukları ile geçireceği vaktin niteliğini artırarak çocuğun bu konudaki ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilirler.

ETKİLİYORUM 19


Muammer TAŞDELEN

Meslek Seçiminde Ailenin Rolü

M

eslek, sadece yaşayabilmek

Öğrencinin kendini tanıması,

için gerekli parayı

sevebileceği bir iş seçmesi, seçtiği

kazanabileceğimiz bir

meslek ile ilgili araştırma yapması

uğraş değil hayatımızın büyük bir

gibi bireysel çabalarınızdan ziyade

bölümünü nerede ve nasıl devam

bu yazımızda anne ve babalara

ettireceğimizi belirleyen belli bir

çocuğunuzun meslek seçiminde neler

bilgi birikimi ve devamlılık isteyen bir

yapabileceğinden bahsedeceğiz.

iştir. Meslek seçiminde öğrencinin o mesleğin yetenek, ilgi, yeterlilik gibi

Aileler çocuklarının iyi bir eğitim

birtakım özelliklerine sahip olması

alarak başarılı olabilecekleri bir işte

gerekmektedir. Öğrenci bu konuda

çalışmalarını, iyi para kazanmalarını

sahip olduklarının farkına varmak ve

ve mutlu olmalarını isterler. Bunları

bir seçim yapabilmek için ailesinden,

başarması istenen çocuklar

okuldaki rehber öğretmeninden,

olmasına rağmen hayal kuran

arkadaşlarından, internetten ve merak

anne ve babalardır. Onların yerine

ettiği meslekteki kişilerden bilgi alabilir.

meslek seçer, tercih yaparlar, kısaca onların yerine karar verirler. Bu aile şirketinin devamının sağlanması veya ebeveynlerin daha önce isteyip de yapamadıkları bir mesleğin icra edilmesi şeklinde olabilir.

20 ETKİLİYORUM


Anne babanın arzuları, yakın akraba

Zaman zaman çocuğun yapmak

ve tanıdıkların önerileri, örnek alınan

istediği meslek değersiz görülerek

popüler kişilere özenmek, ismi çok

araştırma ve merak duygusu

duyulan bir mesleği yapma arzusu gibi

köreltilmektedir. Bu dönemde çocuklar

etkenler de meslek seçiminde etkilidir.

farklı mesleklere ilgi duyabilirler ve

Burada yapılacak bazı hatalar telafisi

sık karar değiştirebilirler. Böyle bir

mümkün olmayan sonuçları ortaya

durumda istemediği mesleği yapmaya

çıkarabilir. Özellikle abisinin, ablasının

zorlanan çocuk, kendini kanıtlama

mesleği veya komşu çocuğunun

çabası içine girebilir ve varolan

işiyle, statüsüyle kıyaslanmak

potansiyelini görmezden gelerek

çocuğun başarısını artırmayacağı gibi

ulaşamayacağı hedeflere yönelebilir.

yerine problem çözmeyi bırakarak karşılaştıkları zorlukları aşmalarında onları desteklemeliyiz. Başka seçenekleri de fark etmesine yardımcı olmalıyız. Kendine uygun bir meslek seçmesi için kendini tanımasını ve yeteneklerini keşfetmesini sağlamalıyız. Çocuğunuzun yapacağı mesleği seçmesinde çocuğunuza yol gösterilebilir, fikrinizi söyleyebilirsiniz fakat meslek seçiminde son kararı siz vermemelisiniz.

özgüvenini de kaybetmesine sebep olabilir.

Neler Yapmalıyız? Özgüveni yüksek, başarılı ve mutlu bir çocuk sahibi olmak istiyorsak; onun

Unutmamak gerekir ki: ‘‘Yanlış tercih bir yıl, yanlış üniversite dört yıl, yanlış meslek kırk yıl kaybettirir.’’

ETKİLİYORUM 21


Ne Söylediğin Değil Nasıl Söylediğin Önemli

P

adişah bir gece düşünde tüm dişlerinin döküldüğünü, yemek bile yiyemez hale geldiğini görür. Sıkıntı içinde uyanır. Vezirini çağırıp, sarayın rüya tabircisinin (yorumcusunun) hemen huzuruna getirilmesini buyurur. Uyku sersemi tabircibaşı yanına gelince, padişah düşünü anlatıp sorar :

Huzura getirilen ikinci tabirciye de rüyasını anlatıp sorar,

“Tabircibaşı bu rüya hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir, hele bir söyle.”

“Hayırdır, Padişahım!” der. “Bu rüya tüm yakınlarınızdan daha uzun yasayacağınızı gösterir. Daha nice seneler boyu ülkenizi yönetebileceksiniz.”

Tabircibaşı biraz düşünür, sonra utana sıkıla: “Şerdir, Padişahım,” der. “Uzun yaşayacaksınız ama ne yazık ki, tüm yakınlarınızın gözlerinizin önünde birer birer ölüp sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz.” Bir an sessizlik olur, ardından padişah kükrer : “Tez atın şunu zindana, felaket habercisi olmak neymiş öğrensin!” Tabircibaşı yaka paça götürülüp zindana atılır. Padişah bir başka tabircinin bulunmasını emreder.

22 ETKİLİYORUM

“Hayır mıdır, şer midir?” der. İkinci tabirci de önce biraz düşünür, ama sonra yüzü aydınlanır.

Padişah ağzı kulaklarında, buyurur: “Bu tabirciye iki kese altın verin!” Başından sonuna durumu izlemiş olan vezir çıkarken tabirciye sorar : “Aslında sen de, tabircibaşı da ayni şeyi söylediniz. Neden onu cezalandırdı da seni ödüllendirdi?” Tabirci güler: “Elbette aynı şeyi söyledik, ama önemli olan ne söylediğin değil, NASIL söylediğindir.”


ETKİLİYORUM 23


Hasan SUİÇMEZ

ÇANAKKALE’DEKİ

GÜL BAHÇELERİ Y

emen’den gelmişti Çanakkale’ye. Yer olarak çok uzak ama gönlü kadar yakın dostları, el kadar

yabancılarla karşılaşmıştı Arif. Neden geldiğini biliyordu ama neler olacağını nereden bilsindi. Allah Allah nidalarıyla şaha kalktığı an metrekareye dakikada düşen altı bin mermiden birisi o pak alnının tam ortasına isabet etmiş, daha ne olduğunu anlamadan kalakalmıştı kendinden ağır tüfeğinin önünde. Devrilen sadece kendisi değildi; hayaller, aileler, sevgiler, sevdalar da düşmüştü o an toprağa. Düşmüştü ama kışın toprağa atılan tohumlar gibi çürüyen değil, baharda toprağa dikilen fidanlar gibi gün gelip yeşerecekti düştüğü topraklarda, yeşil bahçeler içerisinde yaşayan sultanlar gibi. O bizi hep görecekti ama biz onu göremeyecektik. Heyhat!

Çanakkale’ye Giden Gönüllü İstanbul Öğrencileri.

Trabzon’dan koşmuştu büyük ninesinin özenle diktiği yemenisiyle Dursun. İçi içine sığmıyordu. Hem fındık ayı için işaretler öyle gösteriyordu, fındıklarda bu yıl çok olacak demişti ninesi. Dursun da fındık parası ile çoktandır beklettiği nişanlısı ile evlenecek, yeni bir hayat kuracaktı. Bunu düşünmesi bile onu heyecanlandırıyor, içi içine sığmıyordu. Ancak vatan da bir nişanlıydı. El değdirmemek gerekirdi. Düşmana çiğnetmemek önemliydi. Şimdi bunun sırasıydı. Nişanlısıyla

varılan ara menzillerden geçerek ulaşılmıştı cepheye bin bir güçlükle. Dinlenecekleri akşam, birbirlerine hiç olmazsa bir şeyler anlatacak kadar vakitlerinin olması gerektiği bir gecede çadırlarının tam ortasında patlayan top mermisi ile uğurlamıştı onları hayat, esas dünyalarına. Arkalarından ağlayanların ağlamalarına aldırmadan yerlerini almışlardı daha önceki kahramanların yanında. Sönen bir çadır değil belki binlerce yürekti.

nasılsa evlenecekti. Bu duygular ile bir sabahın alacakaranlığında arkadaşlarıyla Trabzon Limanı’ndan bindiği yorgun bir tuz gemisiyle hareket etmişti Çanakkale’ye. Uzun bir yolculuktan sonra 24 ETKİLİYORUM

Bağdat’tan gelmişti Abdullah. Yol bilmez, dil bilmez, iz bilmezdi. Bildiği tek şey vardı o da “Vatan sevgisi imandandır.” gerçeğiydi. Savaş çıktığı zaman uzak yakın demeden

hazırlığını yapıp bir gurup arkadaşıyla yola koyulmuştu. Günler sonra vardığı cephede hiç acemilik çekmedi. Orada sanki hayat boyu bir arada yaşadığı arkadaşlarını gördü. Herkes bir iş birliği içinde harıl harıl çalışıyordu. Annesinin; oğlum dönüşte İstanbul’a uğra, Kapalıçarşı’yı gör tembihini de unutmamıştı, Çünkü annesi bir Osmanlı hanımefendisiydi. Yıllar önce beyinin görevi icabı Bağdat’ta kalmıştı. Cephede şehit olan beyinden sonra oradan ayrılamamıştı. Annesinin bu temennisi onu heyecanlandırıyordu. Bir sabah vakti güneş yükseldiğinde çelik dağlar gibi Boğaz’ın girişinden büyük kibirle içeriye dalan İtilaf Kuvvetleri’nin kıyı tabyalarını cehenneme çeviren


top atışları sonunda düşmana bir mermi atamadan top mermilerinin arasında kaybolup gitmişti Abdullah. Son nefesinde belki de “Ah anacığım, senin sözünü tutamadım, İstanbul’a dönüşte uğrayacaktım ama olmadı.” diye içinden geçirerek bir bayrak gibi selamlayıp tabyaları Çanakkale’deki gül bahçesinde yerini almıştı Abdullah. Yozgat’tan koşup gelmişti Pehlivan lakaplı Rıza Oğlu Ahmet. Bileği sert, yüreği mertti. Anadolu bozkırı onu harmanlamıştı. Yahya Çavuş ile ölümüne vuruşmuştu düşman güçleriyle. Her biri bir kale gibi düşman ne yapsa ele geçirememişti onları. Yahya Çavuş’un düşmanı deli eden gür sesi onlar için silahtan daha

değerliydi. Büyük bir düşman gücüne akşama kadar dayanmışlardı. Topu topu on yedi kişiydiler. Akşama kadar direndiler, ama akşam ezanından sonra onlar da destan olup bayrak olup dikildiler savundukları mevzinin önüne. Düşman gelince binlerce ceset arayışına düştü. Kaçırılmış olduğuna karar vererek oradan ayrıldılar da bir türlü kendilerini sabahtan akşama kadar durduranların, bu on yedi kahraman olduğuna karar veremediler.

nereden bilecekti ki? Yahya Çavuş ve

Çünkü fiziki olarak buna imkân yoktu. Ama bilmezlerdi ki vatan mücadelesi yapanlar yalnız değillerdir. Bu uğurda daha önce vuruşanlar böyle anlarda da onlarla beraberdir. Bunu düşman

bahçelerine zarar vermeyelim.

Yozgatlı Ahmet bilirdi ya bu bize yeter. Binlerce gönüllünün, yüz binlerce kayıtlı askerimizin destansı kahramanlıklarına ev sahipliği yapan Çanakkale bugün bir gül bahçesi gibidir. Orada fani hayatlarını şerefli bir kazanım için feda edenlerin bahçıvanlığını yaptığı yüz binlerce gül bahçesi bulunmaktadır. Bizler bu bahçıvanları rahatsız edip Çünkü o bahçelerde bahçıvanlarınca dikilen güller, onların buraya gelirken arkalarında bıraktıkları hayalleridir, unutmayalım. ETKİLİYORUM 25


Mükerrem KALKAN

Sevgi

“Sadece yeteri kadar sevebilirseniz; dünyanın en güçlü insanı olabilirsiniz.” (Emmett Fox)

Y

aşam yolculuğunda sevgi kadar değerli, sevgi kadar anlamlı bir şey yoktur. Sevme yetisine sahipseniz önünüzde tüm güçler diz çöker, bütün dağlar yol verir. Sevgiyle yoğrulduysa düşleriniz, sevgiyle büyür düşünceleriniz. Sevgiyle hayata kök salacaktır fikirleriniz. Sevgi kokacaktır her eyleminiz. Sevgi bir halkadır; halkanın merkezine yaklaştıkça sevginin gücü artar, merkezinden uzaklaştıkça sevginin gücü azalır. Gücünüz, sevgi halkasının neresinde durduğunuzla ilgilidir, öyleyse sevgi halkasına doğru sürekli yolculuğa çıkınız. Sürekli yolda olunuz, sevgi yolunda. Gönül, sevgiyle anlam kazanır ve gönül bahçesinde biten güller de sevgiyle hayat bulur. Gönül ikliminde sevgi ağacından meyve yiyenler gönül erenleridir. Ne meyveden, ne de sevgiden vazgeçerler. Mana âleminde sevgi çiçeklerini dererler. Sonra sevgi olup gönüllere akarlar. İlkbahar yeniden doğuşu, yaz olgunluğu, sonbahar hazanı, kış ölümü anlatır. Mevsimler de yeterince

26 ETKİLİYORUM

sevildiği zaman sizin için bir anlam ifade eder. Sevgi tohumlarını saçınız gökyüzüne. Yağsın yüreklere sağanak sağanak. Ve kor yürekler serinlensin. İbrahim’i yakmayan Nemrut ateşinin sırrı neydi? Mecnun’u çöllere düşüren, Ferhat’a dağları deldiren güç neydi? Kerem’i yakan ateş neydi? Elbetteki sevgi. Sevgi olmasa güneş gülen yüzünü göstermezdi dünyaya. Böylece dünya karanlığa bürünerek yok olurdu. Sevgi bir rüya hiç bitmeyen, sevgi bir toprak gözyaşıyla sulanan, sevgi bir ırmak içinde yıkanılan, sevgi bir liman güvenle sığınılan, sevgi bir güneş âlemi aydınlatan, sevgi bir yıldız bize yol gösteren, sevgi bir köprü gönüllere giden, sevgi bir kardelen saflığı simgeleyen, sevgi bir elmas değeri hiç kaybolmayan, sevgi bir saray altından ırmaklar akan, sevgi bir güldür gönül evini güzelleştiren.

Karanlıkları aydınlatan sevgi, yağmuru yağdıran sevgi, hastaları iyileştiren sevgi, muhabbeti artıran sevgi, gönülleri fetheden sevgidir. Sevgidir insana insanlığını hatırlatan, sevgidir çilelere göğüs gerdiren, sevgidir aşılmayan dağları aştıran, sevgidir uzakları yakın eden, sevgidir cehennemi cennete çeviren, sevgidir sabrın dudaklarını çatlatan, sevgidir zamanı durduran, sevgidir kör kuyulardan ümidini kesmeyen, sevgidir insanı üç yüzyıl uyutan, sevgidir Züleyha’yı kıskandıran, sevgidir ayı ikiye böldüren, sevgidir Habîbullâh’a dünyayı elinin tersiyle ittiren, sevgidir Rabb’ül-âlemîne giden yolları açan.


ETKİLİYORUM 27


Oyun ve Çocuk

O

yun, bir çocuğun en temel öğrenme ihtiyacıdır. Konuşmaya başlamasıyla etrafına sorular soran çocuk, hem öğrenmeyi gerçekleştirir hem de fark edilmeyi, bir birey olarak bilinmeyi göstermiş olur. Bu ikisi fark etmek ve fark edilmek bir insanın en temel dinamikleridir. Öğrenirken ve de büyürken hayal dünyasının kurgularıyla kendine yeni bir dünya hazırlar çocuk. Bu hayal safhasında, öncesinde ve sonrasında onun kurgu ilintisi oyundur. Oynayarak; denemeyi, yanılmayı, kurallara uymayı, kural koymayı öğrenir. Kendiliğinden bir öğrenme sürecidir oyun aslında. Yormadan, zorlamadan, bıktırmadan... Çocukluğunda, oynamaktan hoşlanmayan hiçbir birey yoktur. Böylesine önemli bir bedeni ve ruhi ihtiyaç, bugünün çocuklarında yerini, beyni eğlencelik meşgul eden, bilgisayar başında vakit geçirmeye indirgemiş durumdadır. Sabah erkenden evden çıkan çocuk, arkadaşlarıyla kuracağı bir oyunda hayatında aslında küçük bir örneğini yaşar. Konan ya da koyacağı kurallara uyar. Top atar, yakalar,

28 ETKİLİYORUM

tutar, saklanır, kaçar. Hep enerjisini kullanır. Hem beyni hem de bedeni yorulmuş olur. Çocuklukta bir erişkin ile kıyaslanamayacak kadar çok olan enerji, böylece boşaltılır. Diğer taraftan oyunla paylaşmayı öğrenir çocuk. Bölüşür, takım kurar, işbirliği yapar ve sonunda takım ruhunu hissetmiş ve öğrenmiş olur. Bugünün dünyasında bilgisayar başına kenetlenen, tek oyun aracı olarak bilgisayara koşullanan çocuklarla karşı karşıyayız. Bir an evimizde bilgisayarın olmadığını düşünün. Ne vahim bir manzara! Bazen öylesine hayattan uzaklaşıyorlar ki yemeğini bile mümkün olsa bilgisayar başında yiyecekler. Bir an evvel yemek masasından kalkıp yarıda bıraktıkları uğraşın yanına koşuyorlar. İletişimsiz, empatisiz, ruhunu neyle şekillendireceğimizi bilmediğimiz bir kuşak geliyor. Şiddet içerikli olanları bahsetmiyorum ancak içeriği faydalı bile olsa, bir ekran başında saatlerce geçirilen vakitler başka bir tembelliğe ve hareketsizliğe sürüklüyor insanı. Ebeveynler olarak, çok ciddi önlemler almalıyız aslında.

Havva CENGİZ

Öğrenme sürecinin ve algılamanın çok yoğun olduğu ve zekâ yaşının şekillendiği okul öncesinde; durağan görüntülerden, şiddet içerikli bilgisayar aktivitelerinden çocuklarımızı uzak tutmamız gerekir. Çocuklarımızı, aktif öğrenmeyi gerçekleştirici, sağlıklı uyarıcılarla şekillendirmeliyiz. Mahalleler bizim çocukluğumuzun kültür mekânıydı. Taşrada sinemadan, tiyatrodan, spor salonlarından habersizdik ancak bir araya gelince taklitler yapar, olayları dramatize eder, gülerek eğlenirdik. Mahallede başlayan tanışıklıklar yerini arkadaşlığa ve dostluğa bırakırdı. Birbirini tanıyan, birbirine yardım eden insanların ve onların çocuklarının yaşadığı birer küçük köydü mahalleler. Mahalle arkadaşlarının ve açık havada oynanan çocuk oyunlarının canlandırılması gerekiyor yeniden. Enerjik, canlı, neşeli ve gülen çocuklar. Yüzünde tebessümü olan, al yanaklı çocuklar. Hayatımızın tadı ve anlamı için çocuklarımızın gerçek çocukluğunu anlamlı kılacak oyunlara ihtiyacı var.


ETKİLİYORUM 29


Psikolog Şeyma ÖZTÜRK

İnternet ve Bilgisayarın Bilinçli Kullanımı

T

eknolojinin gelişimi ile birlikte

Peki bağımlılık nedir?

vazgeçemeyeceğimiz bir sorundur.

insan hayatı da pek çok

Bağımlılık; bir kişinin bağımlı olduğu

Önemli olan internet ve bilgisayarı

yönden değişti. Hayatımızı

nesneden uzak kalamaması ve bu

kendi yararımız için kullanmayı

oldukça kolaylaştıran teknoloji

nesneye ulaşamadığında yoksunluk

bilmektir. İnternetin günümüzün

insanların vazgeçilmez bir parçası

belirtileri göstermesi, kişinin arama

en vazgeçilmez araçlarından biri

haline geldi. Hem de öyle bir parça

davranışı içine girmesi şeklinde

olduğunu inkar edemeyiz. Bunda

oldu ki bizi kendine bağımlı hale

tanımlanabilir.

en büyük etken internetin insanlara

getirdi. Günümüz dünyasında

oldukça büyük özgürlük alanı

bağımlılık kavramı yeni bir boyut

Bağımlılık tanımından da yola

sağlamasıdır. İnternet ile birlikte

kazandı. Bunların başında günlük

çıkarak anlayacağımız gibi,

bilmediğiniz, merak ettiğiniz her

hayatımızı olumsuz yönde etkileyen

internet ve bilgisayar bağımlılığı

şeyi öğrenebiliyorsunuz. Sanal

internet bağımlılığı gelmektedir.

hayatımızı etkileyen ve kolaylıkla

isimler kullanarak yeni kimlik

30 ETKİLİYORUM


kazanabiliyorsunuz ve kim olmak istiyorsanız o kişi olabiliyorsunuz. Bazı insanlar karşısındaki kişiyle yüz yüze konuşurken zorluk çeker ve toplulukta kendisini fazla ifade edemez, ama internet sayesinde konuştukları kişi ile yüz yüze gelmeden içlerinden geldiği gibi konuşabildikleri ve istediklerini söyleyebildikleri için rahat hareket eder. Buraya kadar anlatılanlar internet ve bilgisayarın bize sunmuş olduğu faydaları gösteriyor ancak günlük hayatta oldukça fazla kullanılan bilgisayar ve internet, zamanla kişilerde bağımlılığın ortaya çıkmasına neden oluyor. Yapılan araştırmalar sonucunda Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Dr. Tayfun Acarer, Türkiye’nin internet kullanımında dünya sıralamasında 12’nci sırada yer aldığını ve sosyal paylaşım sitesi olan Facebook’ta ise dünyada ikinci sırada yer aldığını açıkladı. İnternet dünyada en çok eğlence amaçlı kullanılıyor. Türkiye’de de bu durum farklı değil.

Bilgisayarın çocuklar üzerindeki etkileri: Sabahlara kadar oynanan bilgisayar oyunları, çocuklarımızın ders çalışmasına ve sosyalleşmesine engel teşkil etmektedir. Çocuklar, özellikle ev ödevlerini yaparken sadece bilgisayar ve internet ile yetinebilmektedirler. Neredeyse her çocuğun internet üzerinden iletişim kurduğunu görmekteyiz ancak bu iletişim zaman açısından sorun oluşturmaktadır. Bundan daha önemlisi yabancı kişilerle yapılan konuşmalar beraberinde risk de getirmektedir. Çocuklar kendisinden yaşça büyük ve kötü niyetli kişilerle ve hiç tanımadıkları

kişilerle konuşabilir ve bu kişilerin çocuklarımıza zararı dokunabilir. Sanal dünya içinde kaybolan çocuğun gelişimi olumsuz etkilenir ve sosyal yaşamdan kopar. Dışarıda ya da okulda arkadaşlarıyla etkileşimde olmak yerine eve kapanarak ve özelikle şiddet içerikli oyunlar oynayan çocuklarda fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişim açısından büyük sorunlar görülmektedir. Aslında bağımlılık tehlikesi sadece çocuklar ve gençler için geçerli değildir. Yetişkinler de risk altındadır. İnternet bağımlılığı evli çiftlerin boşanmasına neden olmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, internet ve bilgisayar her dört çiften birinin boşanma sebebi olarak gösterilmektedir. Ebeveynlerin çocuklarıyla ilgilenmek yerine internetle uğraşmaları, anne babasıyla iletişim kuramayan, hırçın, içine kapanık çocukların yetişmesine neden olmaktadır. İnternet başında saatlerce hiç hareket etmeden oturan ve genellikle bir şeyler atıştıran insanlarda şişmanlık, şeker hastalığı, kireçlenme gibi sağlık sorunlarıyla

oldukça fazla karşılaşıldığı tespit edilmiştir. İnternet bağımlılığı ile birlikte görülen sosyal fobi, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, depresyon gibi birtakım psikiyatrik sorunlardan söz edebiliriz.

Peki faydalı olduğu kadar zararları da olan internet bağımlılığından korunma yolları nelerdir? İnternet büyük bir bilgi kaynağı olmasına karşın, bilinçsiz kullanımlarda bağımlılık oluşturabiliyor. Bu bağımlılıktan korunmak için ilk önce kişi internette aşırı vakit geçirdiğinin ve bu durumun kendi yaşantısını olumsuz yönde etkilediğinin farkında olmalıdır. En önemlisi bireylerin bilgisayar başında geçirmiş olduğu süreyi gün geçtikçe azaltmasıdır. Sonuç olarak, internet bilinçli kullanıldığında ne kadar faydalı ise, bilinçsiz kullanıldığında da o kadar zararlıdır. Sayılan tüm zararlarına rağmen internet ve bilgisayar haber alma, eğitim, öğretim ve eğlence aracı olarak hayatımızda çok büyük öneme sahiptir. Bu yüzden internet ve bilgisayarı hayatımızdan çıkarmak yerine bilinçli bir kullanıcı olmak için çaba göstermemiz gerekir. ETKİLİYORUM 31


Psikolog Eda GÖKDUMAN

2 Yaş Sendromu Çocukların 2 yaş dönemi, anne ve babaların çocuk gelişiminde en çok zorlandıkları dönemlerden biridir. Bu yaş döneminde (12 ile -36. aylar arasında) çocuklar hem çevresini hem de dünyayı keşfetme eğilimindedirler.

H

er çocuk kendini ifade

2 yaş çocukları diğer çocuklarla

etmek ve herşeye sahip

oyun oynamak ister ancak

olmak ister. 0-3 yaş

sağlıklı iletişim kuramayabilir ama

döneminde ayrıca temel güven

kendinden küçük çocukları sever.

duyguları da oluşmaktadır. 2 yaş

Paylaşmayı sevmez, hayali oyun

döneminde çocuklar, fiziksel,

dönemidir, kendi kendine konuşup

zihinsel, dil, sosyal, duygusal

oynayabilir. Her şeyin kendine ait

ve cinsel gelişimlerinde birtakım

olmasını istediği için, geri vermek

özelliklere sahiptir. 2 yaş çocukları atlar, zıplar, tırmanır, koşar, hep hareket halindedir. Tek başına merdiven inip çıkabilir, parmak uçlarında yürüyebilir, ellerini yıkayıp kurulayabilir, düğme ilikleyebilir, büyük butonları açıp kapatabilir. 2 yaş çocukları bir rengi tanıyabilir, dikkat süresi çok kısadır, parçabütün ilişkisini anlayabilir. 2 yaş çocukları adını-soyadını söyleyebilir, tek cümle ve basit sözcüklerle

istemez. 2 yaş çocukları istekleri yapılsın ister, kolayca sinirlenebilir ve bağırıp çağırıp yumruklar atabilir. Sabırsızdır, inatçıdır. 2 yaş çocuklarının cinsel kimlik oluşumu başlar ve cinsiyetlerini bilirler. Yemek yemek istememe, uyumak istememe, ne denirse tersini yapma, söz dinlememe, annebabaya vurma, kendini yere atma, kafasını vurma gibi şikayetler iki yaş sendromunu işaret ediyor olabilir. Bu

konuşabilir, basit sorular sorabilir,

yaş döneminin özelliklerini bilmek

konuştuğu anlaşılır, abartılı

ve bu dönemin geçici olduğunu

konuşabilir,’ neden?’ sorusunu

unutmamak yaşanabilecek krizleri

sıklıkla kullanır, anlamsız tekrarlar

daha rahat geçirmeye yardımcı

yapabilir.

olacaktır.

32 ETKİLİYORUM

BUNLARI YAPMAYIN • Çocuğunuzu cezalandırmayın, kızmayın, kötü çocuk olarak nitelendirmeyin, suçlamayın, ona kızmayın. • Öfkesini engellemeyin. • Uzun açıklamalar yapmayın. • Kurallar koymayın. • Onunla inatlaşmayın. • Soru sormasını engellemeyin. • “Hayır” kelimesini sıklıkla kullanmayın.

BUNLARI YAPIN • Alternatifler sunun. • Duygularını ve kendisini ortaya koymasına izin verin. • Güvenliğini tehlikeye atmadığı sürece nesnelere dokunmasına izin verin. • Enerjisini boşaltmasına izin verin. • Çocuğunuzla birlikte ailece zaman geçirin ama kendinize de ait bir zaman diliminiz olsun. • Gerekirse bir uzmandan yardım isteyin.


ETKİLİYORUM 33


Mavi Düş İpek saçın yüreğime şal diye, Yanakların yediveren gül diye, Al dudağın bir petekli bal diye, Seni sana öve öve yoruldum. Üç öğünde yüreğime aş oldun, Gel deyince kanatlanıp kuş oldun, Semâda süzülen mavi düş oldun, Hayalini seve seve yoruldum. Ardımda uçurum, önümde kuyu, Cefa çöllerinde sevdim korkuyu. Derin gecelerde tatlı uykuyu Gözlerimden kova kova yoruldum. Cilve, güzellerin namı diyorlar, Hasret, aşkın intikamı diyorlar, Boşa çektin bunca gamı diyorlar, Döşlerimi döve döve yoruldum. Bestami YAZGAN

34 ETKİLİYORUM


Sosyolog Tuğçe Zeynep ABALI

Engelli mi? Engellenmiş mi? gerekli tertibatla birlikte özel sınıflar, onlara uygun okullar olsa daha iyi olmaz mı? Engelliler okul hayatına devam etmek için kesinlikle yaşıtlarına yetişemiyor, müfredattan sorumlu olup lisans sınavlarına girip çoğunlukla Tarih, Edebiyat gibi tamamen sözel bölümleri tercih etmek zorunda kalıyorlar. Hâlbuki uygun eğitim koşullarında -Avrupa’daki örneklerde olduğu

E

ngelli, bugünkü tanımıyla;

engellerle karşılaşmaktadırlar. Ama

insanların çoğunluğuna göre

bu engellerin çoğunu onlardan

çeşitli oranlarda bedenen ve

dinlemeden yaşadıkları zorlukları

zihnen bazı eksikleri olan kişidir.

akıl bile edemezdim.

Engelliler üzerinde düşünürken ağır zihinsel engeli olanları bir kenara bırakıp hayatta söz sahibi olmaya çalışan engelliler üzerinden devam edelim. Engeliler için çoğu zaman ebeveynleri, okulda öğretmenleri yani hep başkaları konuşur, karar verir. Aslında engelliler kendilerini gayet iyi ifade etmekte, çeşitli dernek ve kuruluşlarla seslerini

gibi- avukat, sanatçı vb. olabilirler. Zorunlu meslek seçiminden sonra sosyal hayatta karşılaşılan zorluklar başlıyor. İşsizliğe hala çözüm bulunamamışken engelli

Çocukluktan ele alalım bir engelliyi.

istihdamı başka bir problem

Dışarı çıkması, sosyalleşmesi

oluyor. Sosyal hayata tutunmaya

neredeyse tamamen ailesine

çalışmaları ise daha başka bir

bağlıdır. Okula başladığında ise

problem. Günlük hayatta bize bile

aldığı kaynaştırma raporuyla normal

engel olan rampasız kaldırımlar,

diye tabir ettiğimiz öğrencilerle

yolun ortasında beliren direkler,

okumak ve benzer bir müfredatı takip etmek zorundalar. Yazılanları göremiyor ya da konuşulanları duyamıyor diye kimsenin özel

ağaçlar, seslendirilmemiş otobüsler, belirlenmemiş yollar vs. engelliler için kat be kat engel oluşturuyor.

duyurmaya çalışmakta, ama

ilgilenmesi de gerekmiyor. Çünkü

biz onları dinlememekte ısrar

tamamen vicdana kalmış bir durum,

etmekteyiz. Engelli dediğimiz

‘normal’ okuldaki öğretmen ‘normal’

onca çabalarken doğuştan engelli

insanlar bugün iş hayatında

çocuklarla müfredatı yürütmek

mi yoksa sonradan engellenmiş mi

olabilmek ya da en azından

için orada. Peki engelli okullarını

oluyorlar tekrar düşünmekte fayda

sokağa çıkabilmek için türlü

kapatmak yerine, engelliler için

var.

Engelliler engellerini aşmak için

ETKİLİYORUM 35


Vehbi TÜLEK

Geçmişten Geleceğe Ş İslam Alimi Şeyh Edebali Hazretlerinin, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’ye yaptığı ve tarihe geçen nasihati, devletin ne kadar sağlam temeller üzerine kurulduğunu ve aynı zamanda insana verilen değeri gösteren mühim bir vesikadır.

36 ETKİLİYORUM

eyh Edebali diyor ki: “Ey oğul! Yükün ağır, işin çetin. Allah yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak; yolunu yararlı etsin, ışığını parıldatsın, uzaklara iletsin, sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Ey oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelâmlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!


Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez, yense bile bağrında kalır. Bilgisizlik ve kılıç da ham armut gibidir. Ey oğul! Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.

Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı! Unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildirler. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin

Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştürdüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar, yaşatamadılar.

iyisine deli (korkusuz, pervasız, Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin, deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme, muhabbet ve itibarın zedelenir!

kahraman, gözüpek) derler. En büyük zafer nefsini yenmektir. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir.

İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kalkamaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar, laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir! Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü zaman yok, süre az! Yalnızlık, korkanadır. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez! Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez, Osman! Geçmişini iyi bil ki, nereye gideceğini unutmayasın. Şeyh Edebali’nin damadı Osman Gazi’ye yaptığı bu nasihat, adeta devletin anayasası olmuş ve her sultan bu nasihate hem uymuş hem de uygulamıştır.

ETKİLİYORUM 37


Mevlana ÇAKIRAL

Çağımızın Hastalığı:

Obezite O

bezite, vücuda besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından

kaynaklanan ve vücut yağ kitlesinin, yağsız vücut kitlesine oranla artması ile karakterize olan kronik bir hastalıktır. Obezite, vücudun tüm organ ve sistemlerini etkileyerek çeşitli bozukluklara ve hatta ölümlere yol açabilen önemli bir sağlık problemidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından

olan ülkelerinde, obezite artan refah

gerektiği düşüncesidir. Birçok

en riskli 10 hastalıktan biri olarak

düzeyi ve millî gelirin normal bir

çocuk, aileleri tarafından buna

kabul edilen obezitenin, yine aynı

sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

zorlanır ve hayatları boyunca da

örgüt tarafından yürütülen son

Bazı nadir görülen durumlarda

bu alışkanlığı sürdürürler. Oysa

araştırmalarda kanserle yakın ilgisi

ise, örneğin Doğu Avrupa’da, bazı

sağlıklı beslenme için esas olan,

olduğu da belirlenmiştir.

Pasifik Adalarında, Avustralya

abartıdan kaçınmak suretiyle üç

yerlilerinde ve Amerika’daki bazı

öğün alınan normal diyetin hafif

Artan iş yoğunluğu, buna bağlı

Kızılderili kabilelerinde obezite

ara öğünlerle desteklenmesidir.

olarak zaman darlığı, alışkanlıkların

genel bir sorundur.

Ayrıca bir yakının ölmesi, ağır hastalık, stres gibi durumlarda ya

değişmesi, ilgi, özenme gibi nedenler çocuklarımızda ve

İnsanlığı etkileyen hastalıklardan

da mental depresyonda insanların

yetişkinlerinde çok ciddi beslenme

hiçbiri obezite kadar yaygın

büyük ölçüde kilo aldığı sık görülen

sorunlarına neden olmaktadır.

olmamıştır. Bu da göstermektedir

bir durumdur. Yemek yeme,

Önceleri zayıf kalma kilo al anlayışı,

ki obezite; veba, tüberküloz ve

gerilimden kurtulma çaresi olarak

yerini çok ciddi kilo problemlerine

AIDS gibi enfeksiyöz bir etkenden

görülmektedir.

bırakmıştır. Gelişmiş ülkelerde

kaynaklanan hastalıklardan farklı

gelişmişliğin sonucu olarak artan

olarak yeme alışkanlığı, toksik

Özellikle fastfood tarzı yeme

kilolara yani obeziteye savaş

kimyasallar, yaşam tarzı gibi birçok

alışkanlığının artması aşırı kilo

açılmıştır. Son yıllarda birçok

faktöre bağlı olan bir mekanizma ile

sorununu beraberinde getirmiştir.

endüstri ülkesinde obezite ve

gelişmektedir.

Çocukların bu tür yemekler yemesi ve fastfooda teşvik edilmesi pratiklik

fazla kilolu olma sıklığı artmakta ve bu olay birçok popülâsyonu

Obezitenin Nedenleri

sağlamaktadır. Ancak neden olduğu

üzen bir sorun halini almaktadır.

Şişmanlığın en yaygın nedeni,

sağlık problemi daha ciddi sorunlara

Güney ve Orta Amerika’nın ve

sağlıklı beslenmenin günde sadece

yol açmaktadır. Bunun yanında

Güneydoğu Asya’nın gelişmekte

üç öğün şeklinde ve eksiksiz olması

çocuklarda televizyon alışkanlığı

38 ETKİLİYORUM


ve televizyon karşısında geçirilen zaman zarfında sürekli besin tüketmek hareketsizlikle beraber kilo problemine neden olmaktadır. Obezite genellikle yanlış beslenme sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Obezitenin nedenlerine bakıldığında genetik, metabolik, hormonal, hipotalamik (beyindeki hipotalamus bölgesinden kaynaklı), psikolojik, sosyo-ekonomik, beslenme ve fiziksel aktivite düzeyi gibi birçok etmen bir arada düşünülmektedir.

Genel olarak obeziteye neden olan etmenler aşağıdaki gibi sıralanmaktadır. a) Yaş (ilerleyen yaşlarda obezite görülmektedir) b) Cinsiyet (Kadınlarda obezite görülme sıktır) c) Sosyo-kültürel etmenler d) Eğitim düzeyi ve gelir durumu (Gelişmiş ülkelerde ve gelir düzeyi yüksek bireylerde obezite görülme e) Medeni durum (Evlilik sonrası dönemde obezite görülme sıktır.) f) Hormonal ve metabolik etmenler g) Genetik etmenler h) Hareket yetersizliği i) Yanlış beslenme alışkanlıkları k) Sigara kullanma durumu

Vücut Yağ Oranı (VYO) Obezite genel inanışın aksine fazla kilolu olmak değil vücuttaki yağ oranının normalden fazla olmasıdır. Kilo artışı bu yağ doku artışının fiziksel yapıya yansımasıdır. Normal vücut yapısında kadınlarda daha fazla olmak üzere belli oranda yağ dokusu bulunmaktadır. Obezite ya da şişmanlık, vücutta sağlığı tehlikeye sokacak ölçüde

fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Obezite, besinlerle alınan enerji miktarının, metabolizma ve fiziki aktivite ile tüketilen enerji miktarını aştığı durumda ortaya çıkar. Yani durağan bir yapıda olmak vücut sağlığının en büyük düşmanı olmaktadır. Kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, safra kesesi hastalıkları, taş oluşumu, bazı kanser türleri, obezite ile doğrudan ilişkili hastalıklardan birkaçıdır. Son yirmi yılda dünyada hızla obezite artmaktadır. Ülkemizde ise kadın nüfusumuzun yaklaşık üçte biri, erkek nüfusumuzun da yaklaşık beşte biri obezdir. Kişinin kendisi ile ilgili göbek deliği seviyesinde ölçülen bel çevresi kadınlarda ideal olarak 80 cm, erkeklerde ise 94 cm ve altında olmalıdır. Erkeklerde bu çevrenin 102 cm’den, kadınlarda ise

88 cm’den fazla olması durumunda kiloya bağlı sağlık sorunları gelişme olasılığı belirgin bir şekilde artmaktadır. Bu durumda tehlike çanları çalmaya başlamaktadır. Vücudumuzun “rölantide” çalışırken harcadığı enerji yaşla birlikte azalma eğilimindedir. Bilimsel veriler kadınlarda bu enerjinin 18 yaşından itibaren 10 yılda bir %2 azaldığını göstermektedir. Kadınlar bu düşüş nedeniyle günlük aldıkları besin maddeleri sabit kalsa bile her yıl yaklaşık 0,4 kg almaktadırlar. Egzersiz yapılarak günlük harcanan enerji miktarının artırılmasıyla bu durum bertaraf edilebilir. Dünya Sağlık Örgütü 1997 yılında şişmanlığın küresel bir epidemi halini aldığını ve mutlaka tedavi edilmesi gereken kronik bir hastalık olduğunu ilan etmiştir. Şişmanlık oranı İngiltere’de son 10 yılda

ETKİLİYORUM 39


%8’den %17’ye; ABD’de %33’e çıkmıştır. ABD’de çocuk ve gençlerin yaklaşık yüzde 25’inin obez olduğu tahmin ediliyor. Yine ABD’de, Ulusal Çocuk ve Genç Fitness Enstitüsü’nün yaptığı çalışmaya göre, 6-9 yaş arasındaki çocuklar, 1960 yılındaki yaşıtlarına göre daha şişmanlar ve çocuklarda obezitenin görülme sıklığı, aynı yıllara göre, yüzde 54 oranında artmış. Gelişmiş ülkelerde önleyici çalışmalar yapılmaktadır. İngiltere’de artan obeziteye önlem olarak fast food olarak nitelendirilen yiyeceklerde vergi oranlarını arttırma yoluna gitmişlerdir. Ülkemizde ise durum şöyledir: Türkiye’de şişmanlık son 10 yılda kadınlarda %65 oranında, erkeklerde ise %30 oranında artış göstermiştir. Bir başka çalışmada 6-16 yaş arası okul çocuklarında ve ergenler obezite sıklığının % 7,5 olarak saptanmıştır. Obez çocukların % 10-20, ergenlerin ise % 75-80’ inin ileride obez yetişkinler haline geldiği görülmektedir. Aile açısından durum ise; ebeveynlerin her ikisi de obez olduğunda çocukların obez olma ihtimali % 75 iken, ebeveynlerinden sadece biri obez olanlarda bu ihtimal %25-50’ye düşmektedir. Yapılan çalışmalar şişmanlık oluşumunda kalıtım veya genetik faktörlerin % 25-40 oranında rol oynadığını göstermiştir. Şişman kişilerin çocuklarında şişmanlık görülmesi 2-3 kat daha fazladır. Çocuklarımızı çağımızın hastalığı olan obeziteden korumamız gerekiyor. Beslenme ve aktivitelerine dikkat etmek ve çocuklarımızın 40 ETKİLİYORUM

hareket etmelerini sağlamalıyız. Özellikle televizyon seyretme saatlerinde sınırlama yapmanız gerekmektedir. Bir saptama göre günde 4 saat televizyon izleyen çocukların günde 2 saat izleyenlerden daha kilolu olduğu belirlenmiştir. Çocuklarınızı kahvaltı yapmadan okula göndermeyin. Okulda kantini dilediği kadar kullanmasına ve abur cubur tüketimine mani olmak zorundasınız. Özellikle hamburger ve sandviç gibi doyma hissi vermeyen ve bu nedenle sürekli tüketimi gerektiren yiyecek türlerinden uzak durmak gerekir. Sütlü ekmek ve nişastanın bilinçli bir

şekilde koyulduğu bu tür yiyecekler kolay acıkmaya ve midede yer etmemeye neden olduğundan sürekli tüketime sevk etmektedir. Bu da kilo alımına neden olmaktadır. Beslenme alışkanlığının oluşması gerekir. Düzenli yemek ve bol hareket kilo sorunun önüne geçmenizde size yardımcı olacaktır. Hareketsiz bir toplum üreten değil tüketen toplum olur. Beslenme kolaylığına giderek obezite problemi olan kişiler haline gelmeyin. Kaynak: Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim


ETKİLİYORUM 41


Rehber Öğretmen Emre AYGIN

“Çocuk Oyunu” Deyip Geçmeyin

Oyun Ciddi Bir İştir

42 ETKİLİYORUM


O

yun kavramının zihnimizde

Oyun Kültürü

basitliği ve ciddiyetsizliği

Anadolu uygarlığında oyun

çağrıştıran bir anlamı vardır.

her zaman çocuğun hayatında

Biz büyükler bazen yaptığımız

önemli bir yere sahip olmuştur.

işin önemini vurgulamak için

Arkeolojik kazılarda Anadolu’nun

oyun kavramına atıfta bulunuruz.

her köşesinde çocuklara ait farklı

Mesela “Bu iş çocuk oyunu değil.”,

türlerde oyunlara rastlanılmıştır. Dini

“Burada oyun oynamıyoruz.”...

kültür içinde ise en büyük öğretici

Halbuki “oyun” sandığımızın

olan Peygamber Efendimiz Hazreti

tersine ciddiye alınması gereken bir iştir. Bir anlamda çocuklarımız için gerçek hayatın provası gibidir. Çocuklarımızın küçük yaşlardan itibaren oynadığı oyunların kalitesi, onların kişiliğini ve hayata bakışını önemli derecede etkiler. Çünkü çocuk oyun oynarken arkadaş çevresiyle etkileşime girmeli, belli kurallara uymalı, sıra beklemeyi öğrenmeli, yeri geldiğinde oyundan dışarı çıkmalı, kendini ifade etmeyi öğrenmeli kısacası tüm becerilerini etkin hale getirmelidir. Oyunun gelişimin sürecindeki önemi anlaşıldığında, çocuklarımızın ne oynadıklarının farkında olmanın ve gerektiğinde onları doğru biçimde yönlendirmenin ne kadar önemli bir görev olduğu anlaşılır.

Muhammet Aleyhisselam : “Çocuğu olan onunla çocuklaşsın.’’ diyerek oyunun önemi üzerinde durmuştur. Hatta “Çocuklarınızın oyunlarına katılın çünkü o oyunlara melekler iştirak eder.” diyerek bizleri teşvik eden manevi bir birikimin temelleri üzerinde olduğumuz bilinmelidir. Selçuklu’da gulamhanelerde, Osmanlı’da dünyanın ilk dahiler okulu olan enderun mekteplerinde çocuk oyunları üzerinde ciddi biçimde kafa yorulmuş ve oyunları bedensel, zihinsel, sosyal gibi kategorilere ayırarak uygulamaya koymuşlardır. Sahip olduğumuz kültürel mirasa rağmen, çocuklarımızın oyun alışkanlıklarını anlamaktan neden bu kadar uzağız? Asıl sorgulanması gereken bu durum olsa gerek.

Ekran Karşısında Oyun! Günümüzde oyun denince akla artık ilk olarak bilgisayar, tablet ve cep telefonu gibi teknolojik araçlarla oynanan oyunlar geliyor. Çocuklar

karşısına hapsolmuş, yemek, içmek, tuvalete gitmek gibi temel ihtiyaçlarını unutabilecek kadar bağımlı hale gelmiş bir nesille karşı karşıyayız. Aslında aileler de bunun ne kadar olumsuz bir tablo olduğunu farkındalar. Ama daha küçük yaşlardan itibaren bu duruma bile bile göz yumuyorlar. Çünkü çocukla birlikte zaman geçirmek bazen zor ve sabır gerektiren bir iş. Çocuk, bilgisayar başında ses çıkarmadan, gürültü yapmadan dururken büyükler kendilerine zaman ayırabiliyorlar. Çocuğun yaşı ilerlediğinde, teknoloji bağımlılığının çocuğun kişiliğinde meydana getirdiği tahribatı farkına vardığımızda iş işten geçmiş oluyor.

Oyun ve Yaramazlık Algısı Çocuklarımızın biyolojik işleyişi yetişkinlerden son derece farklıdır. Onların yapısı tükettikleri besinlerden çok daha fazla

eskiden boş vakitlerinde oyun oynamak için dışarı çıkmaya can atarlardı. Maalesef, bugün ekranın

ETKİLİYORUM 43


enerji üretmelerine neden olur.

sürekli hareket etmek isteyen

alanlar bulmaları konusunda

Çocuklar bu enerjiyi tüketebilmek

çocuk profiline hiç hoş bakılmaz.

yardımcı olmalıyız. Son dönemlerde

için yetişkinlerden çok daha fazla

Halbuki, yukarıda bahsettiğimiz

çocuklarımızda sık görülmeye

hareket etmek zorundadırlar. Ancak

üzere bunun yaramazlıkla bir ilgisi

başlanan obezite ve dikkat eksikliği

bu hareketlilik, bazen biz büyükler

yoktur. Koşmak ve bağırmak gibi

gibi sağlık problemlerinin temelinde

için katlanılması zor bir durum haline

davranışlar bir yaramazlık göstergesi

de yeterince hareket etmemek

gelebilir. Çocuğumuzun koşarak

değil, çocukların biriken enerjilerini

olduğu tespit edilmiştir.

veya zıplayarak enerjisini tüketirken

dışarı atmaları için bir ihtiyaçtır. Tam

çevresine rahatsızlık verdiğinin

tersine bir çocuğun bulunduğu

Kalabalık şehir ortamında yaşayan

farkında olmaması ise gayet

mekanda uzun süre hareketlilik

çocukların eve mahkum bir hayat

doğaldır.

göstermemesi anormaldir.

sürmek zorunda kaldıklarını görüyoruz. Eğer geniş oyun

Bazı ailelerin “yaramazlık” ve “uslu

Teknolojideki hızlı gelişmenin

alanlarından uzak, trafiğin yoğun

olmak” kavramlarına yükledikleri

çocuklarımız üzerindeki en önemli

olduğu bir bölgede yaşıyorsak,

yanlış anlam, çocukların birikmiş

yan etkisi; koşmak, tırmanmak,

çocuklarımızın sokakta oynamaları

enerji durumlarının farkında

paylaşmak gibi aktivitelerin

konusunda kaygılanmamız doğaldır.

olmadıklarının göstergesidir. Bazen

yerini ekran odaklı, hareketsiz

Ancak yavrularımızın hem psikolojik

ebeveynler, çocukları evde gürültü

bir hayat tarzının almasıdır. Bu

hem de fizyolojik sağlığı için güvenli

yaparak oyun oynadığında onları

konuda biz ailelere çok iş düşüyor.

oyun alanlarına gitmelerini sağlamak

daha uslu olmaları konusunda

Çocuklarımızın hareketliliğinden

ve gerekirse bu işe doğrudan

uyarırlar. Özellikle yaşadığımız

şikayetçi olmak yerine, onlara

kendimiz zaman ayırmak onlara

toplumda misafirliğe gidildiğinde,

enerjilerini atabilecekleri açık

karşı en önemli görevlerimizdendir.

44 ETKİLİYORUM


ETKİLİYORUM 45


Prof. Dr. Nevzat TARHAN

Az Miktarda Stres Öğrenmeyi Kolaylaştırıyor

S

tres, insanın gündelik hayatının bir parçasıdır. Stresin bir bedeli vardır ve kişi tarafından

Stres, zekâ üzerinde doğrudan

alarmı yaptığı için bilgi akışı ve

etkili. Eğer kolay öğrenmek

enerjisi transferi bloke olur. Stres

istiyor ve beyninizin savaş alarmı

kimyasalı olan noradrenalinin fazla

kontrol edilmesi gerekir. Çünkü

vermesini istemiyorsanız strese

stres beyne direkt etki eder ve

dikkat edin! Zekânızı verimli

öğrenmeyi güçleştirir. Daha fazla stres öğrenmeyi zorlaştırır. Stres hormonlarının beyindeki bilgi akışını nasıl etkilediği öteden beri dikkat çeken, dikkat çektiği kadar da merak edilen bir konu. İstekler karşısında vücudun bir tepkisi olarak da tanımlanabilen stres, kötü sonuçlarıyla aslında uzak durulması gereken tepki.

kullanmak istiyorsanız stresinizi

olan asetilkolinin kana karışmasını

iyi yönetin!

önler.

Beyin, elektriksel ve kimyasal

Kronik stres zekâya zarar veriyor

ileti ile çalışmaktadır. Beyindeki

Stres durumunda beynin savaş

kimyasal maddeler yeterli olmadığı zaman bilgi işlem yeterli yapılamaz. Böylece dikkat ve konsantrasyon

alarmı vermesi, korunma ve savunma amaçlıdır. Tehlike ve

güçlükleri, hatırlama bozuklukları

düşman karşısında ani ve fazla

ortaya çıkar.

düşünmeden hareket etmesi gerekmektedir. Şu an yeni bilgi

Stres Öğrenmeyi zorlaştırıyor Az miktarda stres öğrenmeyi

Yeni bilgileri beyne kaydetme olan

artırırken, fazla miktarda stres

öğrenme süreci ile beyin kimyasının

öğrenmeyi zorlaştırmaktadır.

yakından ilişkisi vardır. Stres beyne

Çoğumuz aşırı heyecanlandığımızda

direkt etki ediyor, öğrenmeyi

çok basit şeyleri hatırlamakta zorluk

güçleştiriyor

öğrenme zamanı değildir. Nitekim aynı anda kalp daha hızlı çarpar, tansiyon yükselir, içimize sıcaklık yayılır. Vücuttaki enerji depoları boşalır. Şeker, yağ asitleri, kolesterol

çektiğimizi biliriz. Kronik depresyon halinde, beyin seneler içinde

salgılanması, öğrenme kimyasalı

Az stres bilgi akışını hızlandırıyor

kana daha fazla karışır. Vücuda

Az miktar stres beyinde bilgi

acil enerji sağlar. Bu durumun

akışını hızlandırır, tetiktelik hali ile

uzun sürmesi organlara artık zarar

sebeplerinden birisi de kronik

enformasyon süreci hızlanır. Fazla

vermeye başlar.

depresyondur.

miktarda stres beyinde kimyasal

Kaynak: Eğitimist

düşünceyi kullanma becerisini kaybedebilmektedir. Mamafih alzheimer hastalığının önemli

46 ETKİLİYORUM


Sınır Sizsiniz

E

beveynlerin çocukları üzerinde kurmaya çalıştıkları disiplin metotları çoğu zaman etkisiz kalmakta bu nedenle anne baba çocuk ilişkisi olarak gördüğümüz üçgende iletişim ve ilişki problemlerinin doğmasına neden olmaktadır. Çocuk doğduğu ilk andan itibaren bağımlı yapısını kendi kendine yetebilen yaş düzeyine geldiğinde bağımsızlaşma denemelerinin arttığı bir yaşam döngüsüne çevirmeye çalışmaktadır. Ebeveynler genelde bu süreçte sınır ve disiplin sıkıntıları çekmeye başlamakta, çocuklarıyla iletişime giremediklerini, çocuklarının onları dinlemediğini düşünmektedir.

tutumunu benimsedikleri ve çocukları için hangisinin yararlı olacağının bilincine varmaları gerekmektedir. Yapılan çalışmalarda anne baba tutumu olarak en uygun görülen tutumun; demokratik anne baba tutumu olduğu bilinse de ailelerin bu konuda çocukları dünyaya geldiği andan itibaren istikrarlı hareket etmeleri gerektiğinin de önemli olduğu unutulmamalıdır. Baktığımızda çocuklarda görülen davranış problemi ve okul problemleri temelde belirlenen anne baba tutumunun bir yansıması olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktada önerebileceğimiz şeyleri bir kaç maddeyle sıralamak gerekirse:

1Uygulanan anne baba tutumunun çocuğunuz için uygun olması,

Çocukların denemekten zevk aldığı sınır ihlali atakları çoğu zaman ebevenylerin başarısız olduğu denemelerden öteye geçememektedir. Bu gibi sınır ve disiplin problemlerinde ailelerin öncelikli olarak hangi anne baba

2Anne baba tutumunuzun doğru uygulanması,

3Çocuğunuzun sınırlarının neler

olduğu konusunda bilgilendirilmiş olması,

Uzman Psikolog Çağla KAV

4Çocuğunuz, uygun görmediğiniz

bir davranış sergilediğinde tekniklerle doğru davranışı öğretmeniz,

5Çocuğunuzun hoşlandığı ve

hoşlanmadığı şeyler hakkında bilgili olmanız,

6Davranış problemleri ve okul

sorunları ile ilgili durumlarda uzmanlardan bilgi ve yönlendirme talep etmeniz önemli maddeler arasında bulunmaktadır. Unutmamalısınız ki çocuğunuzun sınırı sizsiniz. Ebeveyn olarak birer ayna görevi gördüğünüzün bilincinde olmalı ve gerekli noktalarda müdahale edebileceğiniz yardımı almaktan çekinmemelisiniz. Sizin için aşılmaz bir engel gibi gözüken davranış problemleri ve okul sorunları bir uzman eşliğinde atlatılabilecek küçük engeller haline gelecektir.

ETKİLİYORUM 47


48 ETKİLİYORUM


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.