ISBN 978-9944-100-30-4
ÝSTANBUL BÜYÜKÞEHÝR BELEDÝYESÝ SANAT VE MESLEK EÐÝTÝMÝ KURSLARI (ÝSMEK) YAYINLARI Branþ Kitaplarý Serisi
Editör: Muhammet ALTINTAÞ Yayýna Hazýrlýk: ÝSMEK Yayýn Editörlüðü Mizanpaj: Kahraman SARI - Melih SERGEK Kapak: Melih SERGEK Kapak Ebrûsu: Ömer Faruk DERE Tashih: Dilek CAN, Hatice GÖZLEMECÝ Baský: Güzel Sanatlar Matbaasý
(Bu kitap Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eðitimi Kurslarý (ÝSMEK) nýn bir kültür hizmeti olup ücretsizdir. Kitabýn metin, görsel malzeme v.b. her türlü yasal sorumluluðu yazarýna aittir. )
EBRÛ SANATI TARÝHÇE, MALZEME, UYGULAMA
Ömer Faruk DERE
EBRÛ SANATI
BAÞKAN DAN... Ebrû, erbabýnýn maharetli dokunuþlarýyla suda dans etmeye
Belediyesi olarak ÝSMEK vasýtasýyla binlerce Ýstanbulluya
baþlayan renklerin kaðýt ile asýrlar süren bir aþk aktidir.
ücretsiz sanat ve meslek eðitimleri vermekteyiz. Ýstanbullularý
Kavuþmanýn ve kaynaþmanýn coþkusunu taþýr yüreðinde,
sanatýn binbir tonu ile buluþturan ÝSMEK, sadece bu eðitim
sevinci bulut olur akar gözlerinden ebrû teknesine, ardýndan
döneminde 155 bin kursiyere eðitim olanaðý saðlamaktadýr.
da kaðýdýn özüne
Þu ana kadar ÝSMEK ten eðitim alanlarýn sayýsý ise yaklaþýk 380 bine ulaþmýþtýr.
Eþsiz güzellikte bir sanat olan ebrû, geleneksel sanatlarýmýz içerisinde çok özel bir yere haizdir. Bu sanatýn ilk kez ne
ÝSMEK te oldukça raðbet gören alanlardan olan geleneksel el
zaman, nerede ve kim tarafýndan yapýldýðý bilinmemektedir.
sanatlarý ve bu sanatlar içerisinde de ebrû branþý pek çok
Çünkü bu sanata ruhunu katan deðerli sanatkârlar, sanatý
Ýstanbullu tarafýndan severek icra edilmektedir. Bu vasýta ile
sadece güzellikleri vücuda getirmek olarak görmüþ ve kendi
hem manevi hazinelerimizden biri korunmakta hem de
eserlerini varlýklarýndan soyutlayarak bir imza, bir tarih dahi
yapýlýþýndaki huzur ve sûkunet ruhlara ilaç olmaktadýr.
býrakmadan fani dünyadan göçüp gitmiþlerdir. Ýçinde gizemli
Deðerli ustalarýmýz sayesinde bugünlere kadar ulaþan ebrû
bir ahenk barýndýran ebrûya, Avrupa da Türk kaðýdý denmesi
sanatýnýn bundan sonra da gelecek nesillere aktarýlmasýna
bu sanatýn bir Türk sanatý olduðunu açýkça göstermektedir.
bir ýþýk tutabilmek amacýyla ÝSMEK tarafýndan Ebrû Sanatý kitabý hazýrlanmýþ ve siz kýymetli sanatseverlerin beðenisine
Kâðýt süsleme sanatlarýnýn en önemlilerinden biri kabul edilen
sunulmuþtur. Bu güzel çalýþmada emeði geçenleri tebrik
ebrû, hat sanatýnýn yazý zemininde, yazý kenarý süslemelerinde
ediyorum.
ve kitap ciltlerinde sýkça kullanýlmýþtýr. Geleneksel kullanýmlarýn dýþýnda günümüzde ebrû, kumaþ, çini, fayans, tuval ve cam
Sanatla güzelleþecek bir gelecekte hep birlikte olmak dileðiyle
gibi yüzeylere de baþarýyla uygulanabilmektedir.
diyorum
Geleneksel sanatlarýn yaþatýlmasý ve yaygýnlaþtýrýlmasý toplumun öz kimliðine dönmesinde önemli bir faktördür.
Kadir TOPBAÞ
Ýstanbul Büyükþehir Belediye Baþkaný
Geçmiþin ýþýltýsýný ve sýrrýný baki tutmanýn bu anlamda çok önemli olduðunu düþünmekteyim. Ýstanbul Büyükþehir
4
EBRÛ SANATI
ÝÇÝNDEKÝLER
c. Renk Hakkýnda .......................................................................... 76 d. Pigmentlerin kullanýma hazýrlanýþý ................................... 77 B - GELENEKLÝ EBRÛ FORMLARI ................................................... 79 a. Battal Ebrû................................................................................... 80 b. Gel-Git Ebrû................................................................................. 92 c. Þal Ebrû ......................................................................................... 96 d. Bülbül Yuvasý Ebrû ................................................................ 100 e. Taraklý Ebrû .............................................................................. 104 f. Kumlu Kýlçýklý Ebrû ................................................................. 112 g. Hatib Ebrûsu............................................................................. 113 C - ÇÝÇEKLÝ EBRÛLAR ......................................................................120 a. Çiçekte Renk ve Ayarlanýþý .................................................120 b. Lâle (Tulipa)................................................................................122 c. Karanfil (Dianthus cariophillus) ..........................................126 d. Sümbül (Hyacinthus orientalis) .........................................129 e. Çiçek Demeti .............................................................................130 f. Hercai Menekþe (Viola tricolor) ..........................................132 g. Papatya (Matricaria chamomilla)......................................134 h. Gelincik (Papaver rhoeas) ....................................................136 ý. Gül (Rosa) .....................................................................................139 i. Hafif Ebrû ................................................................................... 144 D - AKKÂSE EBRÛNUN YAPILIÞI ..................................................145 E - DALGALI EBRÛ ............................................................................146 F - EBRÛNUN KUMAÞA UYGULANIÞI .........................................148 G - UYGULAMADA KARÞILAÞILAN GÜÇLÜKLER VE ÇÖZÜM YOLLARI...............................................................................................150
Takriz / Hikmet Barutcugil.............................................................. 6 Ebrûli / Prof. Dr. Ýskender Pala .................................................... 8 Önsöz .................................................................................................... 10 I. BÖLÜM - TANIM ve TARÝHÇE A-EBRÛ.................................................................................................. 14 a. Ebrû Nedir? ..................................................................................14 b. Ebrûcunun Duasý ...................................................................... 15 c. Teknenin Düþündürdükleri................................................... 15 B-TARÝH ÝÇÝNDE EBRÛ ...................................................................... 22 a. Kâðýt Hakkýnda .......................................................................... 22 b. Ebrû Sanatýnýn Menþe i .......................................................... 25 c. Ebrû Ustalarý Hakkýnda........................................................... 32 d. Þebek Mehmet Efendi............................................................ 32 e. Hatib Mehmet Efendi.............................................................. 32 f. Þeyh Sadýk Efendi ...................................................................... 32 g. Hezârfen Edhem Efendi ......................................................... 34 h. Üstad Necmettin Okyay........................................................ 36 ý. Mustafa Düzgünman................................................................ 40 C-YAÞAYAN USTALARIMIZ ............................................................. 47 a. Hikmet Barutçugil .................................................................... 47 b. Fuat Baþar.................................................................................... 48 c. Alparslan Babaoðlu.................................................................. 49 II. BÖLÜM - ALET ve MALZEMELER A. Tekne ............................................................................................ B. Kývam Artýrýcýlar ........................................................................ C. Öd.................................................................................................... D. Boyalar ......................................................................................... E. Fýrça ................................................................................................ F. Kâðýt ............................................................................................... G.Yardýmcý Malzemeler...............................................................
56 56 59 60 64 67 68
IV. BÖLÜM - ÝKÝ USTADAN ÖRNEKLER A. Necmeddin Okyay ................................................................ 154 B. Mustafa Düzgünman............................................................ 158 V. BÝBLÝYOGRAFYA ........................................................................ 188 VI. GENEL KISALTMALAR ............................................................. 190 VII. FOTOÐRAF DÝZÝNÝ .....................................................................190 VIII. YAZAR HAKKINDA .................................................................191
III. BÖLÜM - UYGULAMA A - EBRÛ UYGULAMALARI ............................................................ 74 a. Ebrû Yapýmý ................................................................................ 74 b. Kývam Artýrýcýlarýn Ayarlanýþý............................................... 74
5
EBRÛ SANATI
TAKRÝZ Hikmet BARUTÇUGÝL*
Türk ebru sanatýnýn genel olarak tarihine baktýðýmýzda adý
Ebru Evi kuruldu. Son derece sevindirici bu geliþmeyle
bilinen ustalarýmýz oldukça azdýr, sadece birkaç isim
muhtelif kurum ve kuruluþlar, daha sonralarý da belediyeler
sayýlabiliyor. Yirminci yüzyýlda bile, son çeyreði hariç,
(özellikle ÝSMEK) bu sanata ilgi duyup kurslar, dersler,
bildiðimiz ustalar, Hazerfen Ethem Efendi (1905), Necmeddin
seminerler tertip etmeye baþladýlar.
Okyay, Mustafa Düzgünman, Niyazi Sayýn ve belki de sanatý meslek edinmeyen birkaç ustanýn isimlerini
Yirminci yüzyýlýn sonlarýnda yaþanan bu hýzlý geliþim,
sayabiliriz.
birçoklarýnýn kafasýný karýþtýrdý. Yersiz endiþelere kapýldýlar. Oysa düþündükleri gibi sanat elden gitmiyor, en eski
Türk Ebru Sanatý nýn yakýn geçmiþteki tarihi oldukça ilginç
ustalardan ve kendilerinden intikal eden bilgi ve tarzlar
bir geliþim gösterdi. Otuz-kýrk yýl öncesinde, hayal bile
ayný þekilde, bir alfabe gibi öðretilerek devam ediyordu.
edilemeyecek ölçüde büyük bir tekâmül gerçekleþti.
Bu arada, tarihin her döneminde ve her dalda olduðu gibi,
Özellikle 80 lerin sonunda ve 90 lý yýllarda ebru sanatýnda,
zanaatlarýný kemale erdirip sanata ulaþanlar, ustalarýný
deyim yerindeyse bir patlama yaþandý.
aþanlar oldu. Bu sanat Ýstanbul dýþýnda da icra edilir hale
70 li yýllarda Güzel Sanatlar Akademisi Uygulamalý Endüstri
geldi, tanýndý, sevildi. Anadolu nun birçok üniversitesinde
Sanatlarý Yüksek Okulu nda öðrenci iken ebru sanatýna
geleneksel sanatlar bölümleri açýldý. Artan ebru ustalarý
heves edip kendi kendime ebruyu öðrenirken yepyeni
arasýnda tatlý bir husumet baþladý. Bu güzellik arayýþý bir
ufuklar açýldý. Sanata baþka bir pencereden bakma fikri
yarýþ haline geldi ki bu yarýþ kaliteyi yükseltti ve
ortaya çýktý. Bazý tabular yýkýldý, gelenekteki bazý katý
yükseltmeye de devam ediyor. Sanatýn arkasýndaki ilahi
kurallar ve rivayetler deðiþmeye baþladý. Bu ilginç ve
güzellik arayýþý nýn farkýna varanlar oldu. ALLAH GÜZELDÝR
gizemli ebru sanatý, bazý kesimlerce miadýný doldurmuþ,
GÜZELLÝÐÝ SEVER hadis-i þerifinde iþaret edilene layýk
bitmiþ, kaybolmuþ bir zanaat olarak kabul ediliyordu. Bu
eserler arayýþýna girenler oldu. Daha neler oldu neler
sanatlarla ilgilenenler de gerici, baðnaz, yobaz gibi
Sonuçta kendi öz kültürümüze, kendi içimize dönmeye
sözcüklerle anýlýyordu. Hatta geleneðin de tarifi nerdeyse
baþladýk, Cenabý Allah a sonsuz hamd olsun.
.
bu þekilde yapýlýyordu. Tarihi içinde hep bir kaðýt süsleme sanatý olarak günümüze gelen ebru tekniði kaðýt dýþýnda
Bu kitabý yayýna hazýrlayan Ömer Faruk Dere bey kardeþimi
da uygulanabilir hale geldi. Renk ve desen konularýnda
ve yayýnlanmasýnda emeði geçen, destek veren her kiþi
daha önce yapýlmamýþ cesur giriþimler oldu. Deneme
ve kurumu tebrik eder teþekkürlerimi sunarým.
yanýlma yoluyla edindiðim bilgileri her merak ve talep edenle paylaþmaya baþladým. 1989 yýlýndan itibaren,
Annemarie Schimmel in benim bir kitabýmda yazdýðý önsöz
düzenli olarak Caferaða Medresesi ve Ýstanbul Üniversitesi
duasý ile dua ederim ki:
Kültür Merkezi nde ders vermeye baþladým. Daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel
RABBÝ, DAÝM HIFZ EYLESÝN EBRU YAPAN ZÜMREYÝ!
Türk Sanatlarý Bölümü nde, Marmara Üniversitesi Ýlahiyat
* Mimar Sinan Sanat Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatlarý Bölümü Öðr. Gör.
Fakültesi nde (ki bu kitabýn müellifi olan Ömer Faruk Dere orada öðrencim olmuþtur) dersler, daima artan talepler üzerine devam etmiþtir. 1997 yýlýnda Ebristan, Ýstanbul
6
Hikmet BARUTÇUGÝL in Efsun Çiçeði ebrusu
EBRÛ SANATI
Bârekallâhu Teâlâ Yüce Allah mübarek kýlsýn.
Celi Tâlik Hat, Kemal Batanay 1369/1950 Ebrû, Mustafa Düzgünman. (M. Refii Kileci koleksiyonu)
EBRÛLÝ* Ýskender PALA Geldiler...
"mücezza" adýyla süslendi kâðýtlar damar damar. Ýlk örneðini Buhârâ semalarýndaki bulutlardan almýþtý ebrû;
Söz yerde kalmasýn dediler, kucaklamaya geldiler. Geldiler; güzellik katmak için cümle güzel sözlere. Ve özüne ufuklar açabilmek için sözün, yaðmur yaðmur yaðmaya bulutlar getirdiler. Yazýlarýn çevresine nisan nisan göklerden, mermer mermer damarlardan ziynetler kondurdular. Dalga dalga, çiçek çiçek, renk renk bulutlar getirdiler ve adýna bulutumsu, bulut renginde, bulutlu mânâsýna ebrî dediler, peþisýra akþamlarý savurdular.
ilk gözyaþýný Türkistan yaylalarýnda býraktý kývrým saçlý güzel. Durgun sularýna ay düþtü çeyiz sandýklarýna istiflenen þiirlerin ve bir fesleðen yapraðýna yazýldý berrak âmentüler. Anadolu'ya getirdiðinde kar çiðnemekten yorgun esir tacirleri bu çiðil güzelini, Ýstanbul tahtýnda Muhteþem Süleyman oturuyor, Fuzulî, "ilm bir kýyl ü kãl imiþ ancak" diyordu.
Geldiler...
Geldiler...
Önce sevgilinin kaþýndaki kývrýma, sonra kýz çocuklarýna ebrû diye ad koyup þânýný yücelttiler bulutumsuyu, âleme destân eylediler. Avrupa'da "Türk kâðýdý", Arapta
Budaksýz çam ya da çinkodan tekneler yapýp içine bal kývamýnda kitreli sular doldurdular. Desteseng ile ezdiler bir mermer üzerinde boyalarýný ve merhem merhem
8
EBRÛ SANATI
sakladýlar kavanozlarda eleðim saðmalara öykünerek. Lahor'dan, Bedahþan'dan, Bengal'den insanlar kendine rastlýyordu renklerinde... Çividî topraklardan, kýrmýz böceðinden, kibrît-i ahmerden... At kuyruðu fýrçalar ile serptiler boyalarý semender renkli tekneye ve gönüllerinden geçeni nakþettiler Ayvazovski dalgalarýnýn köpüklerine âraf kuþlarý gibi. Geldiler... Su üzerine resim yaptýlar önce, kalp çizdiler, þakayýk ve karanfil resmettiler. Bir denizci türküsü tutturdular tavlon güvertede, sersefil þîrpençeleri erittiler beyaz hurafeler özgürlüðünde. Renk renk hercâîler, deste deste sünbüller, üftade karanfiller. Ýlle lâleler... Solmasýn, sararmasýn diye bunca çiçek, kaðýtlara sardýlar yapraklarýný, dallarýný; Filistin'de bir kuyu Yusuf'u sarar gibi, Yed-i Beyzâ'da asa, denizi yarar gibi... Boynu bükük aldanmalar yýldýz yýldýz ekildi bahçelere ve kuþ dilini bilenler yazdý en eski kafiyeleri suyun üstüne. Geldiler... Suya resmettikleri güzelliklerden hâreler ve meneviþlerle asâlet verip kâðýda, cilt cilt varaklara gülgûnî kerrakeler giydirdiler, zahriyelerden þemselere atýldýlar; hatimelerde zerefþâna çatýldýlar. Sevincinden bulutlarda dolaþýyordu ilk kez kitap olalý kitap. Ayetler, hadisler, kýtalar, beyitler... Kelâm-ý kibar ve darb-ý meseller... Hayatýn horozlu aynasýna
Hat-Ebrû, Ömer Faruk Dere
vurgun murakkalarla asýlýrken duvarlara harfler ve kelimeler, en âsûde uykularýný uyumak üzere ilk kez yasladýlar baþlarýný bulutlara ve her uyandýrýlýþta bir kez
Geldiler...
daha zinde yaþadýlar hayatý. Siyah ebrûlerini durûben çatýp
Çýtalar üzerinde koyu gölgelerde kuruttuklarý taze ebrûlara
Sanatlarýný adlarýyla andýrmak üzere geldiler ve Ayasofya kürsüsünde Hatip, gül yetiþtiren adamýn ruhundan Necmeddin oldu ebrûnun adý. Þebek, Hezarfen Edhem, Þeyh Sadýk ve Sami'ler... Suda bir Lafza-i Celâl, kayýtsýz aruz adýmlarýnda bir Sa'dâbâd-lâlesi... Sonra bir Mustafa Düzgünman ve gelincik ebrûsu, þakayýklar.
mühreyle fön çektiler, zerefþân ile sürme. Ad koydular
Geliyorlar...
gamze oklarýný âþýka atan dilberler bir ebrûli yaþmak takýndýlar. Geldiler...
her birine desen desen ve battalýn öbek öbek renklerini
Japonya'dan Amerika'ya; Avustralya'dan Ümitburnu'na kadim "Türk kâðýdý"ný bir medeniyet mihengiyle tartarak geliyorlar.
hafif bülbül yuvalarýyla tarttýlar. Çiçekliler, gelgitler, akkâseler, çifte âherliler... Sen de kýlçýklý, ben diyeyim kumlu; sen somaki söyle, ben sünbül duyayým; sen taraklý öðren, ben tarama anlatayým... Sefere gecikmiþ tayfalar
Kalkýn ve aðlayýn!.. Kaldýðý yerden devam etsin rüyalar...
anlattý yayla göçlerinin telli turnalarýna Ahd-i Atik efsaneleri buram buram, ve derinliklerinde kayboldu kekeme
* Bu deneme sayýn Ýskender Pala nýn özel izni ile Âyine adlý kitabýndan alýnmýþtýr (S. 108-110).
hüzünlerle ritmik sevinçler.
9
EBRÛ SANATI
Hat-Ebrû, Ömer Faruk Dere
ÖNSÖZ
Türk-Ýslâm sanatlarýnýn en hýzlý neticeye ulaþýlan
Ebrû sanatý XVII. asýrda Avrupa ya geçene kadar
þubesi olan ebrû, süprizlere açýk ve rengârenk yönüyle
Osmanlý coðrafyasýnda ve özellikle de Ýstanbul da icra
insanlarý derinden etkilemektedir. Son dönemde ebrû
edilmekteydi. Yakýn zamana kadar batýda Türk kaðýdý
sanatýna olan alâka, geçmiþ devirlerle kýyaslanamayacak
adýyla bilinen ebrû sanatýnýn merkezi, tarih boyunca þah
kadar yüksek seviyelere ulaþmýþtýr. Yoðun ilgi, bu sanatýn
þehir Ýstanbul olmuþtur. Bir Ýstanbul sanatý olan ebrûnun
öðretimine olan ihtiyacý da beraberinde getirmektedir.
mazideki parlak devrine benzer günlere doðru hýzla yol
Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eðitimi
aldýðýný görmek, bu sanatla meþgul olanlarý ve sevenlerini
Kurslarý (ÝSMEK), sanat eðitiminde Ýstanbul da önemli bir
istikbal için ümitlendirmektedir.
görev üstlenmiþtir. Yeni baþlayan kursiyerlere temel ebrû sanatý eðitiminin yanýnda, açtýðý tekâmül ve ihtisas
Ebrû sanatýnýn menþe inin Orta Asya olduðu
kurslarýyla da kursiyerlerin bilgi ve tecrübelerini
yönünde kuvvetli bir kanaat hâkimdir. Gerek bu sanatýn
arttýrmalarýný saðlamaktadýr.
ismi, gerekse Çin ve Japonya da ebrûya benzer su üzeri sanatlarýnýn varlýðý, su üzerinde boya yüzdürmenin
Geleneðimizde sanat eðitimi usta-çýrak iliþkisi içinde
yeryüzünde ilk kez Orta Asya da uygulandýðý görüþünü
gerçekleþir. Bu eðitim, yalnýzca sanatýn teknik yönünden
pekiþtirmektedir. Tarihte yaþamýþ ebrû ustalarý hakkýnda
ibaret olmayýp, edep, tevazû, güzel ahlak gibi erdemlerin
çok az þey bilmekteyiz. Pek çoðu derviþ meþrep hayat
de öðretildiði ve uygulandýðý çok yönlü bir eðitimdir. Ebrû
süren bu ustalarýn bilinmek, meþhur olmak gibi bir gayeleri
yapmanýn anlatma ve okumayla hakkýyla
olmadýðýndan ebrûlarýna isim yazmamýþlardýr. Bu sebepten
öðrenilemeyeceðini, edeple, bir ustanýn rahle-i tedrisinden
elimizdeki eski ebrû örneklerinin tarihini ve ustasýný kesin
geçerek ve ömür boyu sürecek bir feyz akýþýyla
tespite maalesef imkan yoktur. Ortaya çýkabilecek yeni
öðrenilebileceðini ifade etmeliyiz. Gelenekli sanatlarýmýzýn
belge ve bulgularla ebrû sanatýnýn karanlýk kalan asýrlarýnýn
öðretilmesi ve yaþatýlmasýna büyük önem veren ÝSMEK,
aydýnlanacaðý ümidini hep taþýyoruz. Gerek eldeki bilgiler,
Ýstanbul da usta ile çýraðý, hoca ile talebeyi kendi çatýsý
gerekse son devir ustalarý hakkýnda öðrenci ve muhiblerinin
altýnda buluþturmakta ve sanat taliplilerine kýlavuzluk
verdiði bilgiler ýþýðýnda ustalarýmýz hakkýndaki malumatý
edecek nitelikli yayýnlarla da faaliyetlerini taçlandýrmaktadýr.
kitabýmýzýn ilk bölümünde derc ediyor, hepsini hayýr dua
10
EBRÛ SANATI
ile yâd ediyoruz. Ýlk bölümün sonunda yaþayan Öncelikle bu eserin yayýnlanmasýný saðlayan Ýstanbul Büyükþehir Belediye Baþkaný sayýn Kadir Topbaþ Beyefendi ye; bu sanatý bana öðreten ve kendisinden sürekli feyz aldýðým ustam, hocam Hikmet Barutçugil e; ebrû sanatý hakkýnda kendinden çok þey öðrendiðim hattat, ebrûcu Fuat Baþar a; yetiþmemizde büyük emekleri olan Prof. Dr. M. Hüsrev Subaþý ve Prof. Dr. Muhittin Serin beylere; yazdýklarý ve anlattýklarýyla Türk-Ýslâm sanatlarýnýn geleceðine devamlý ýþýk tutan Prof. M. Uður Derman hocamýza; her zaman desteklerini gördüðüm hocam hattat Mehmed Özçay ve Osman Özçay aðabeylerime, ÝSMEK ten mesai arkadaþým Dr. Süleyman Berk e ve fotoðraf çekimi için bütün ebrû malzemelerini kullanýmýmýza tereddütsüz veren Esad Malbeleði ve Ömer Karaduman beylere teþekkür ediyorum.
ustalarýmýzdan üç isme yer verdik. Hepimiz, faal olarak ebrû sanatýyla meþgul olan bu üç ustanýn ya öðrencisi ya da öðrencisinin öðrencileriyiz. Gelenekli olmak geleceðe umutla bakabilmemizi, yeni ufuklara emin adýmlarla yürüyebilmemizi saðlar. Gelenekçi olmak ise geçmiþte kalmayý, eski günlerin özlemiyle yaþamayý ve tekâmüle kapalý olmayý da beraberinde getirir. Yahya Kemal Beyatlý nýn veciz ifadesiyle kökü mazide olan âtiyiz . Türk ebrû sanatý gelenekli bir sanat olup zamanýn þartlarýna uyarak, yeni geliþen malzeme ve teknik imkânlarý kullanarak tekâmül yolculuðuna devam edecektir. Ýkinci bölümde eski ustalarýmýzdan bize ulaþan malumat ve yaþayan ustalarýmýzdan edindiðimiz bilgiler ýþýðýnda eski zamanlardan itibaren ebrûda kullanýlan malzemeler belirtildikten sonra günümüz þartlarýnda ebrûcunun iþini kolaylaþtýracak yeni alet ve malzemelere de ayrýntýlarýyla yer verilmiþtir. Ayrýca boya, kývam artýrýcýlar, fýrça gibi hazýrlýk gerektiren malzemeler uygulama resimleriyle desteklenerek açýklanmýþtýr.
Çektikleri fotoðraflarla kitaba hayat veren Bahadýr Taþkýn ve Mustafa Yýlmaz a da ayrýca teþekkür borçluyum. Koleksiyonlarýný bizlere cömertçe açan baþta aziz dostum Mehmet Çebi ye, Ýsmet Gülnihal e ve Özlem - Haluk Perk çiftine teþekkürlerimi sunuyorum. Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi nde bulunan ebrûlar hakkýnda yardýmlarýný gördüðüm, Þube Müdürü Ýlhan Ovalýoðlu ve Dr. Mustafa Küçük e de ayrýca teþekkür etmeliyim.
Üçüncü bölümde en baþtan baþlayarak ebrûnun nasýl yapýldýðý, ebrû yaparken uyulmasý gereken kurallar ve karþýlaþýlan güçlüklere çözüm yollarý anlatýlmýþ, ebrûnun
Çalýþmalarýmda her zaman yanýmda olan vefakâr eþim Emine Haným a daima þükran borçluyum. Kitabýn hazýrlanmasýnda gerek þahsým gerekse ÝSMEK Yayýn Editörlüðü azami dikkat ve titizlik göstermiþtir. Buna raðmen farkedemediðimiz hatalarýmýzýn hoþ karþýlanmasýný ümid ediyoruz.
battaldan çiçeklilere, akkâseden kumaþ üzerine uygulanmasýna kadar bütün form ve tarzlarý görsel yönden de desteklenerek izaha çalýþýlmýþtýr. Son bölümde ise Cumhuriyet döneminin en önemli ve en büyük iki ustasýna, daha doðrusu usta ile çýraðýna yer verilmiþtir. Hezârfen Üstad Necmeddin Okyay ve
Ebrû sanatýyla alakalý bu kitapta verilen malumat, bu sanata gönül ve emek vereceklere bir nebze olsun kýlavuzluk ederse, bu satýrlarýn yazarý hadsiz bahtiyar olacaktýr. Bu sanatýn tekâmülü için zuhurundan bugüne kadar emek sarf edip çile çeken ustalarýmýzdan âhirete irtihal edenlere Mevlâ dan rahmet, ber-hayat olanlara ise âfiyetler temenni ediyor; yeni baþlayacaklara da Cenâb-I Allah´tan sabýrlar ihsan eylemesini yürekten niyaz ediyorum.
talebesi Mustafa Düzgünman ýn bizlere býraktýðý yadigar eserler, ilgili sayfalarda sizleri beklemektedir. Her iki sanatkâr, ebrû sanatýnýn bu günlere gelmesinde çok büyük pay sahibidir. Onlarý tanýmadan bu sanatýn tekâmül sürecini anlamak zordur. Her daim ruhâniyetlerinden feyz-yâb olduðumuz bu iki büyük ustamýzý bu vesileyle rahmet ve hasretle yâd ediyor, eserlerinden istifade edileceðini ümid ediyoruz.
Gayret bizden, baþarý Hak´tandýr.
Müteakip sayfalarda yer alan eserlerin sanatkârlarý resim altlarýnda belirtilmiþtir. Sanatkârý zikredilmemiþ ebrûlar müellife aittir. Ayrýca hat eserlerinde hat cinsi ve hattatý kaydedilerek bulunduðu yer ile varsa tarihi de belirtilmiþtir.
Ömer Faruk DERE
Nisan 2007 / Aksaray-Fatih
11
I. BÖLÜM
TANIM VE TARÝHÇE
EBRÛ SANATI
Lâle demeti. Mustafa Düzgünman (Özlem - Halûk Perk koleksiyonu)
A - EBRÛ a. Ebru Nedir? Ebrû, kývamlý suyun üzerine, gül dalý ve at kýlýndan mamül fýrçalar yardýmýyla, sýðýr ödü ilave edilerek ayarlanmýþ, suda erimez boyalarýn serpilip, kâðýda alýnmasýyla oluþan kâðýt bezeme sanatýdýr. Kâðýt yüzeyinde buluta benzer þekiller oluþtuðu için bu sanatýn adýna bulutumsu manasýna gelen Farsça ebrî denilmiþtir. XX. asrýn baþlarýna kadar ebrî ismiyle anýlan bu sanatýn adý, daha âhenkli söyleniþinden olsa gerek ebrû ya dönüþmüþtür. Bu dönüþümün çok eski tarihe dayanmadýðý, büyük ebrû ustasý Hezârfen Üstad Necmeddin Okyay ýn bu sanatýn adý olarak ebrî yi kullanmasýndan anlaþýlmaktadýr.
kabý yapmak için kullanýlan renkli kâðýt Þemsseddin Sami bey bu kýsa ama özlü tarifiyle aslýnda ebrûnun tarihini ve tarih içinde ebrûya bakýþ açýsýný da özetler gibidir. Kelimenin aslýnýn Çaðatayca ya dayandýðýný söyleyerek bu sanatýn Türkistan da Çaðatay Devri ne (XV. asýr) kadar uzanabileceðini akýllara getirmekte, cüz ve defter kabý yapmak maksadýyla kullanýldýðýný kaydederek de bu iþin renkli kâðýt üretmek amacýyla ortaya çýktýðýný ve böyle uygulana geldiðini nakletmektedir. Ebrû kelimesinin asýl olarak Farsça âb-rû dan geldiðini, izafet terkibine göre yüzsuyu demek olmayýp, tavsîfî terkib manasýyla su yüzü demek olduðunu 1
nakledenler de bulunmaktadýr . Ebre, Ebr, ebrî, âb-rû.
Yüzeydeki þekillerin yer yer kaþa benzemesinden
Aslýnda dört kelimeyle anlatýlmak istenen þey ayný olup
dolayý bu sanata Farsça ebrû kelimesinin özellikle verildiðini
hiç biri akla ters gelmemektedir. Ancak eski risalelerde
söyleyenler de vardýr. Ancak Þemseddin Sâmi Bey, kaþ
bu sanattan daima ebrî olarak bahsediliþi ve Þemseddin
manasýna gelen ebrû kelimesi için ayrý bir madde açarken,
Sami Bey in yerinde tespitleri bu sanatýn adýnýn bulutumsu
sanat manasýndaki ebrû yu þöyle açýklamýþtýr:
manasýnda ebrî den geldiði görüþünü kuvvetlendirmektedir.
Ebrû: [Aslý Farsça ebrî, bulut renginde ve daha doðrusu Çaðatayca ebre: roba yüzü, kürk kabý.] Hâre gibi dalgalý veya damarlý kumaþ, kâðýt ve-saire. Cüz ve defter
Kâðýt üzerinde mermere benzer damarlar görüldüðü 1 - YAZIR, s. 162
14
EBRÛ SANATI
Celi ta lik hat ve ebrû Necmettin Okyay. 1350/1931 Ýnne Rabbi Âlâ Külli Þey in Hâfiz / Þüphesiz ki Rabbim Herþeyi Koruyandýr. (SSM. 130-0249-NO)
için Avrupalýlar ebrû kâðýdýna mermer kâðýdý (marbled
oturan ebrucunun Âlem-i imkân olarak idrâk ettiði bu
paper, papier marbré, marmor papier ) ismini vermiþler,
tekne karþýsýnda:
Arap âleminde ise varaku l-mücezza (damarlý kâðýt) olarak
Bismillahirrahmanirrahim, Ýlâhi yâ Rabbi! Ezel deki
2
tanýnmýþtýr .
Hükm üne uygun olarak bu teknede zuhur edecek olan
a - Ebrûcunun Duasý
nakýþlarýn, Hilkat in nakýþlarýnda meknûz olan Hikmet ini
Ebrû teknesi küçük bir kainat kitabý gibidir.
idrâkden âciz olan bu fakirin nefsini teshir edip de
Okumasýný bilene her dâim derin manalar, varlýðýn sýrrýný
enâniyetini azdýrmasýna izin verme! Nefsimi, senin gibi bir
anlamada emsalsiz mülâhazalar sunar. Ebrû sanatý her ne
Hâlýk olma vehminden de, bu vehmin tevlid edeceði bir
kadar fizik, kimya gibi müspet ilimlerin kaideleriyle oluþsa
þirk-i hafîden de, hubb-ý riyasetten de koru, yâ Hâfýz! Fakiri Lâ fâile illallah sýrrýnýn edebiyle techiz et! Bu tekne
da manevi dinamiklerin ebrû teknesine tesiri çok zaman
baþýndaki mesaiyi senin zikrinle taltif ve sana olan
hissedilir. Kiþinin ruh hali suyun yüzeyine tesir eder. Moral bozuk olarak ebrû teknesinin baþýna geçildiðinde çoðu
kulluðumun bir niþanesi olarak kabul et! Destûr yâ Hakk!
zaman düzgün ebrû çýkmaz. Buna o anda yaydýðýmýz
Diyerek ilk fýrça darbesiyle yayýlacak olan boyalarýn
negatif enerjinin sebep olduðu düþünülebilir. Yine su
ihtiþamýný gönlü iftiharla dolan bir üstad olarak deðil de,
moleküllerinin latif bir musiki ile sert bir müzikten nasýl
aksine Cenâb-ý Hakk ýn kudretinin basit ve mütevazý bir
etkilendiði deneylerle ortaya konmuþtur.
aracý olduðunun idrâkiyle ebruya baþlanýr.
Hoþ nameler çalarken moleküllerin hareketlerinin
3
b - Teknenin Düþündürdükleri
düzenli ve âhenkli, sert ve rahatsýz edici bir müzik sesinde
Bir hadislerinde Hz. Peygamber Allah güzeldir.
ise düzensiz ve kararsýz hareket ettikleri saptanmýþtýr.
Güzeli sever buyurarak güzelliðin kaynaðýnýn Allah-ü
Ebrû yapmaya baþlamadan evvel bütün menfi his ve
Teâlâ nýn bizzat kendisi olduðunu bildirmiþtir. Sanat ilahi
duygulardan olabildiðince kendimizi arýndýrmaya
güzelliði arama mücadelesidir. Sanatkâr hayalindeki
çalýþmalýyýz. Üzerimizden negatif enerjiyi alacak,
güzelliðe ulaþabilmek için ömrü boyunca hayali önde,
konsantrasyonu saðlayacak bazý uygulamalar yapýlabilir.
kendisi arkada amansýz bir kovalamaca içindedir. En güzel
Her ebrucunun kendine has psikolojik hazýrlýðý mutlaka
2 - DERMAN 1977, s.8.
vardýr. Ancak belki faydalý olur ümidiyle kadim ustalarýn
3 - Alem-i Ýmkân : Ýstenilenin yapýlabileceði ortam, Hilkat : Yaradýlýþ, Meknuz
bu husustaki uygulamasýný burada ifade etmeyi vazife
: Gizli, Teshîr : Aldatma, Enaniyet : Benlik, Ego, Hâlýk : Yaratýcý, Tevlid : Ortaya çýkarma. Þirk-i Hâfi : Gizli Þirk, Hubb-i Riyaset : Baþ olma sevdasý, Lâ fâile illâllah
addediyorum:
: Allahtan baþka fail yoktur, Techiz : Donatma. Tâltif : Ýltifat etmek, Ödüllendirmek,
Bir boy abdesti alarak ebrû teknesinin önüne
ÖZEMRE 2005, s. 295.
15
EBRÛ SANATI
Celi Talîk hat ve ebrû Necmeddin Okyay. Amân Ya Fahr-i Alem 1332/1914 (Hususi koleksiyon)
eserlerini nadiren hayalinin eteðinden tutmayý baþarabildiði
Fýrçanýn her darbesini O nu anmanýn bir vesilesi
anlarda ortaya koyar.
addederek çalýþýr. Bu þuura ermiþ bir sanatkârda enâniyet
Oynatan üstadý gör, kurmuþ hakikat perdesi
(benlik), gurur olabilir mi? Ýslâm sanatkârýyla Batý sanatkârýný
4
ayýran en önemli husus iþte bu enâniyet mefhumudur.
Ebrû teknesi hakikat perdesinin suya aksidir. Ebrû
Batýlý sanat anlayýþýnda þahsi yaratýcýlýk (kriativite) her
külli ve cüzî iradenin birleþtiði tecelligâhtýr. Ebrûcu cüz î
þeyin üstündedir ve en mükemmel eserler ancak insanýn
iradesiyle boyalarý yüzeye serper fakat nasýl bir þekil
ibda kabiliyetiyle üretilebilir. Müslüman sanatkâr ise
çýkacaðýný asla tam olarak bilemez. Sadece tecrübesine
yaptýðý her eseri Hakk ýn bir lütfu olarak görür.
istinaden bir tahminde bulunabilir. Sebepleri ortaya koyar ve sonucu büyük bir tevekkülle bekler. Tevekkül ve
Sâni-i hakikî olan Rabb inin sanatý yanýnda kendi
Hak tan gelene razý olma hisleriyle dopdolu olarak, çýkan
yaptýklarýnýn hiçbir anlamý olmadýðýný müþahede eder ve
her ebrudan sonra Allah a hamdeder.
aczini idrâk ile aðzýndan þu mübarek kelam dökülür: 6 Hâzâ min fazl-ý Rabb î (Bu Rabb imin fazlýndandýr)
O, her gün (an) bir iþtedir
5
âyetinin hikmetince
tecelliyâtta tekrar yoktur. Tecelliyâtta tekrar olmadýðýndan
Ebrû sonsuz bir renk cümbüþüdür. Ebrûcu tabiattaki
ebrû teknesinde ortaya çýkan nakýþlarýn da tekrarý yoktur.
renkleri teknesine yansýtmaya çalýþýr. Renk imkânlarý kýsýtlý
Ebrûcu ayný boya ve malzemelerle yaptýðý bir ebrunun
gibi görünmesine raðmen ebrû, boyalarýn su ve öd
týpkýsýný bir daha yapamaz. Ancak benzerini yapabilir. Bu sebepten ebrû eserinin her biri, tekrarý üretilemeyen
miktarlarý ayarlanarak sonsuz bir renk cümbüþüne dönüþür.
benzersiz bir eserdir.
Kýsýtlý gibi görünen imkânlar beraberinde çok geniþ imkânlar getirir. Gerçek sanatkâr Cenab-ý Hakk týr ve Ýslâm
Ebrûcu boya serpmek için eline aldýðý fýrçayý diðer
sanatkârlarý gerçek sanatkârýn izinden giderek onun
elinin içine kalp hizasýnda birleþtirerek vurur. Boyalarý
tabiattaki renk kompozisyonlarýný teknesine yansýtmaya
adeta gönlünden döker. Fýrça yukardan aþaðýya, semadan tekne yüzeyine tecellî damlalarý serperken, bu esnada ebrucu da gönlünden gelen muhabbeti damlanýn içine
4 - Karagözün perde gazelinden
koyarak zuhuratý tezyin eder.
6 - Neml Suresi 40. Ayet
5 - Rahman Suresi 29. Ayet
16
EBRÛ SANATI
Eva Van Brugel, Hollanda (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)
17
EBRÛ SANATI
Sülüs-Nesih hat, Mustafa Vâsýf Efendi. 1240/1825 Ebru Hatib Mehmed Efendi. (TSMK G.Y. 309)
çalýþýr. Ebrû sanâtkarý renk tüccarýdýr ve sermayesi
O andan itibaren yaþanan dakikalar baþka bir
renklerdir. Renkleri uyumlu kullanabildiði oranda muvaffak
alemde yaþanmaktadýr. Tekrar gündelik hayatýn idrâkine
olur.
dönüldüðünde tatlý bir iç huzuruyla beraber çok yorgunluk hissedilir. Çok güzel bir duygudur; bu iþlerle uðraþan
Tarih boyunca dergâhlar sanat icrasýnýn merkezi
herkese nasip olmasý temennisiyle.
olmuþlardýr. Sanatýn tasavvuf ehlinin nezdinde neþvünema bulmasýnýn en mühim sebebi, sanatýn manevi eðitim aracý
Herkes ebru yapabilir, fýrçayý sallayýp, boyalarý
olarak görülmesidir. Ebrû eðitimi ayný zamanda sabýr,
dökebilir ama sanatkâr olamaz. Sanatkârlýk baþka bir
nefse hakimiyet, yaratýlýþ esrarýnýn idrâki, dengeli olabilme
þeydir. Sanatkârlýk baþka bir ruh gerektirir. Yoksa boyalý
eðitimidir. Sanat eðitimi, seyr-i sülûk-i rûhânide yardýmcý
kâðýtlardan baþka bir þey yapmamýþ oluruz. O ruhu
metot olarak iþlev görmüþtür.
eserimizin altýna verebiliyorsak sanatkârýzdýr.
Ebrûcu, teknesiyle bütünleþebilirse ve kendini bütün benliðiyle teknesine, boyalarýna, sanatýna verebilirse çok
Eski ustalarýmýz, eski insanlar bunu çok iyi
derin anlar yaþadýðý zamanlar olur. Orda idrâk, günlük
baþarmýþlardýr. Bir Þebek Mehmet Efendi nin bir Ayasofya-
idrâkten artýk daha ulvi idrâke kayar. Hele sanatkârýn
ý Kebir Camii hatibi Hatib Mehmet Efendi nin ebrularýna
ruhunu dengeleyecek, onu motive edecek iyi de bir name
bakýldýðýnda baþka bir ruh hissedilir. Orada baþka bir
varsa alt fonda, o zaman motivasyon zirveye ulaþýr. Burada
maneviyat teneffüs edilir. Bunun, o insanlarýn kemâlâtýndan
bir idrâk deðiþmesi vardýr, algýda deðiþiklik olur. Sanatkâr
kaynaklandýðýný düþünmek yanlýþ olmasa gerek. Bizler de
o anda ben nerdeyim, burasý neresi ya da be ne iþ
ayný kemâlâta ulaþabilirsek bizim eserlerimiz de ruh
yapýyorum gibi sorulara muhatap olabilir. Artýk gündelik
kazanacaktýr. Bunun için öncelikle kendimizi saflaþtýrmamýz,
hayatla irtibat kopmuþtur.
enâniyetten sýyrýlýp nefsimizi terbiye etmemiz gerekir.
18
EBRÛ SANATI
Ayasofya Camii hatiblerinden Hatib Mehmet Efendi nin serpmeli gel-git ebrusu. (TSMK G.Y.309)
19
EBRÛ SANATI
Necmeddin Okyay dan yol laleleri. (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)
Ebrû, dengenin sanatýdýr. Yüzeyde denge, fýrça
Ebrû, sabrýn sanatýdýr. Eskiler sabýrla koruk helva
darbelerinde denge, boya ayarlarýnda denge, elde denge,
olur demiþler. Sanat eðitiminin ilk þartý olan sabýr, yüce
ruhta denge. Ebrû teknesindeki denge, kozmik dengenin
Rabb imizin de sevdiði bir amel olup yüce kitabýmýzda
iz düþümüdür. Ebrû ritmin sanatýdýr. Fýrça darbelerinin düzgün bir ritimle vurulmasý icap eder. Yeni baþlayan ebrû talebesi fýrça vuruþlarýnda dengeyi yakalayabilmesi için önce ritmi yakalamasý gerekir.
defalarca önemine dikkat çekilmiþtir. Sabýr olmadan sanat olmaz. Sanatkâr yaptýðý iþte, baþýnda hangi dikkat ve itinayý gösteriyorsa son ana kadar ayný itinayý göstermelidir. Bu da çok sabýrlý olmayý gerektirir. Sabýr geliþtirilebilir bir histir ve sanat eðitimi bu geliþmeye büyük katký saðlamaktadýr. Ebrû öðrenmek isteyen kiþi sabýr, sebat ve istikrarla eðitime
Bu yüzden müptedi talebelere uzun müddet fýrça talimi
devam etmeli ve ustasýyla arasýnda cereyan eden feyz
yaptýrýlýr. Talebe fýrça vuruþlarýnda ritmi yakaladýktan sonra
akýþýný inkýtaya uðratacak her türlü davranýþtan imtina
hayatýnda da ritmi yakalayacaktýr.
etmelidir.
20
EBRÛ SANATI
Þeyh Hamdullah hattýyla bir murakka dan iki kýt a. Etraflarýnda Hatib in enfes ebrûlarý. (SSM. 120-0243-SH)
21
EBRÛ SANATI
Neftli Battal ebrû 1271/1854. (BOA. ML Defteri 3393)7
Çin kâðýdý deniz yoluyla Japon adalarýna, Orta Asya
B -TARÝH ÝÇÝNDE EBRÛ Orta Asya da zuhur etmiþ, Ýran ve Anadolu
üzerinden ipek yolunu takip ederek Ýran a gitmiþtir. Nâsýr-ý
topraklarýnda yaþamýþ, XVII. asrýn baþlarýnda Avrupa ya
Hüsrev ve Ýbn Batuta gibi büyük Müslüman seyyahlarýn
intikal etmiþ gelenekli Türk ebrû sanatý, asýrlardýr kâðýt
verdikleri bilgilere göre Orta Çað Ýslâm dünyasýnýn hemen
sanatý olarak uygulanmýþ ve Batý da da Türk Kâðýdý ya da
her yerinde çok kaliteli kâðýtlar imal edilmekteydi . Ýslâm
Türk Mermer Kâðýdý olarak anýlmýþtýr.
fütuhâtýyla Ýspanya´ya geçen kâðýt, bu bölgede kurulan
9
kâðýt imalathanelerinden bütün Avrupa´ya ihraç edilmiþtir.
Bugün için plastik sanatlarýn bir þubesi haline
Avrupa, Ýtalya´nýn Fabriano kentinde 1276 yýlýnda kurulan
dönüþen ebrû sanatý, tarih içinde hep kâðýt süsleme, diðer
Avrupa´nýn ilk kâðýt fabrikasýna kadar ihtiyacýný Yakýn
bir ifadeyle renkli kâðýt üretme sanatý olarak icra edile
Doðu ve Endülüs´ten karþýlýyordu. Ýslâm dünyasýnda miladî
gelmiþtir. Kâðýdýn tarih içinde geçirdiði serüveni bilmek,
VIII. asýrda baþlayan kâðýt imalatý, Avrupa´da ancak beþ
mevzunun daha iyi anlaþýlmasýna yardýmcý olacaktýr.
yüz yýl sonra baþlayabilmiþtir. Batý da imal edilen kâðýtlarda
a-Kâðýt Hakkýnda
bir nevi damga yerine geçen filigran (su damgasý) denilen
Ýnsanlýðýn yazý yazmak için kullandýðý ilk malzemenin
çeþitli þekil ve yazýlar bulunmaktadýr. Doðu menþeli
kilden tabletler olduðu yönünde genel bir kanaat vardýr.
kâðýtlarda rastlanmayan bu filigranlardan kâðýdýn nerede
M.Ö. 4000´de Mýsýrlýlar, Nil kenarýnda yetiþen papirüs
veya nereye yapýldýðý anlaþýlmaktadýr.
bitkisinden kâðýda benzer bir malzeme üretmeyi baþarmýþlardýr. Nitekim Batý dillerinde kâðýt karþýlýðýnda
XV. yüzyýl Osmanlý sarayýnda hem Doðu hem de
kullanýlan paper , papier kelimeleri buradan gelmektedir.
Batý menþeli kâðýtlar kullanýlýyordu. Mustafa Âli Efendi XVI.
Eski devirlerde insanlar yazý yazma aracý olarak deriden
asýrda Osmanlý´da kullanýlan kâðýtlarýn menþelerini ve
de faydalanmýþlardýr. V. Yüzyýlda yaþamýþ Herodotos birçok
7 - Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi ne ait Ebrû görüntüleri, Baþbakanlýk Osmanlý
8
milletin yazý için deri kullandýðýný kaydeder . Kâðýdýn icad
Arþivi ndeki Belge Türleri, Padiþah el Yazýlarý ve Belge Restorasyonu, Ýstanbul 1997 adlý kitaptan alýnmýþtýr.
tarihini iki asýr geriye götürenler olsa da genel kanaat M.S.
8 - HERODOTOS, s. 223-224.
105´te Çin´de Tsai Lun un icad ettiði yönündedir.
9 - NÂSIR-I HÜSREV, s. 82; ÝBN BATUTA, c. I, s. 208.
22
EBRÛ SANATI
1113/1701 tarihli Çiçekli ebrû. (BOA. EV. HMH. SR 566)
Çiçekli ebrû. 1113/1701 (BOA. EV. HMH. SR. 556)
23
El yapýmý çiçekli Hint kâðýdý
EBRÛ SANATI
El yapýmý Hint kâðýtlarý
adlarýný Menâkýb-ý Hünerverân adlý eserinde tafsilatýyla
baþarýlýdýrlar. Kâðýt üretilirken kullanýlan, asit ihtiva eden
ta´dâd etmiþtir . Muhtemelen XVI. asýrdan itibaren
maddeler ve sert sular kâðýdýn ömrünü kýsaltmaktadýr.
Avrupa´ya nispetle doðudan daha az kâðýt gelmiþ ve
Bu sebepten Avrupa´da bazý firmalar doðal su kaynaklarýnýn
10
nihayet XVIII. asýrda doðu kâðýtlarý piyasadan tamamen
yanýna kurulmuþtur. Dünyada Avrupa´yla beraber ikinci
çekilmiþtir. Bazý veriler Osmanlý´da kâðýt imalinin XIV. asýr
en önemli merkez Hindistan, Nepal, Bangladeþ bölgesidir.
sonlarýna kadar gittiðini gösterse de bilinen ilk kâðýt
Bu bölgede hand made (el yapýmý) kâðýt imali büyük bir
imalathanesi XVIII. yüzyýlda açýlmýþtýr. Ýbrahim Müteferrika tarafýndan 1729´da açýlan ilk Türk matbaasýnýn kâðýt
sektör olup, bölge insaný için de önemli bir geçim
ihtiyacýný karþýlamak üzere Yalova (o zamanki adýyla
kaynaðýdýr. Burada üretim fabrikasyon olmayýp, tamamen
Yalakâbâd)´da bir kâðýt fabrikasý kuruldu. Gerek açýlan
elle yapýlmakta; bölgenin iklimine uygun olarak yetiþen
bu ilk fabrika gerekse Sultan III. Selim devrinde
bitki lifleri ve çiçeklerle süslü, fevkalade tabii renklerdeki
Kâðýthane´de, 1804´te Beykoz Deðirmenocaðý´nda,
kâðýtlar çok ilgi görmektedir. Önceki sayfada bir örneðini
1844´te Ýzmir´de ve Sultan II. Abdülhamid zamanýnda
gördüðümüz son dönemde ülkemize de gelmeye baþlayan
ikinci kez Beykoz`da açýlan bütün imalathane ve fabrikalar
Hint kâðýtlarý Türk-Ýslâm sanatlarýnýn hemen tüm
deðiþik sebeplerden dolayý çok uzun ömürlü
þubelerinde kullanýlmakta ve sanatkârlarýn ibda´
olamamýþlardýr. Bunun en büyük sebebi bu geniþ pazarý
kabiliyetlerine katkýda bulunmaktadýr. Batýlý sýnaî asitsiz
kaybetmek istemeyen ülkeler ve kâðýt ithal eden tüccarlarýn baltalama faaliyetleridir. Cumhuriyet devrinde
kâðýtlar renk ve doku olarak ebrû için idealdir. Batýlý
1939´da kurulan Ýzmit Kâðýt Fabrikasý ve SEKA´ya baðlý
kâðýtlarla beraber Hint kâðýtlarýnýn açýk renkte olanlarý da
diðer fabrikalar sayesinde ülkenin kâðýt ihtiyacý
ebruda kullanýlabilir.
11
karþýlanmaya çalýþýlmýþtýr .
b- Ebrû Sanatýnýn Menþei Ebrû sanatýnýn nerede ve ne zaman baþladýðý henüz
Günümüzde ise Batýlý markalar dünya pazarýný ellerinde tutmaktadýrlar. Sýnaî kâðýtta önde olan Batýlý
10 - ÂLÎ, s. 11.
firmalar özellikle acid free (asitsiz) kâðýt imalinde çok
Kâðýt , DÝA, c. 24, s.163-166.
11 - Kâðýt hakkýnda ayrýntýlý bilgi ve bibliyografya için bk.: ERSOY Osman,
25
EBRÛ SANATI
Hatib ebrûsû 1176/1762, (BOA D. BÞM Defteri 1356)
26
EBRÛ SANATI
Hatib ebrûsu, 1120/1708. (BOA EV. HMH. SR. 658)
Kumlu Hatib ebrûsu 1207/1792 (BOA EV. HMH. Defteri 6984)
27
EBRÛ SANATI
Hatib Mehmet Efendi nin ilginç denemelerinden (TSMK G.Y. 309)
bilinmemektedir. Kelimenin aslýnýn Çaðatayca ya
örnekleri ancak XVI. asrýn baþlarýna tarihlenmektedir. Bir
dayandýrýlmasý, Özbekler tekkesinin ilk þeyhlerinden Sâdýk
ebrûnun tarihini kesin olarak verebilmek için ebrûnun
Efendi nin bu sanatý Buhara da öðrenmiþ olmasý ve Çin de
üzerine tarih notu düþürülmüþ olmalýdýr. Müze ve
VIII. asýrdan itibaren Liu-þa-þien, Japonya da XII. asýrdan
kütüphanelerde gördüðümüz çok eski tarihli eserleri
itibaren suminagaþi ve beninagaþi isimleriyle su üzerinde
süsleyen, cilt yan kâðýdý ya da murakkaalarda pervaz
yapýlan uygulamalarýn varlýðý gibi ipuçlarý bu sanatýn
olarak kullanýlmýþ ebrûlar, eserin daha sonraki devirlerde
doðduðu yerin Orta Asya olduðu tezini kuvvet-
gördüðü tamir esnasýnda yapýþtýrýlmýþ olabileceðinden
12
lendirmektedir .
ebrûnun tarihi hususunda kesin bir hükme varmak zordur.
Japonya da Sumi ressamlarýnýn fýrçalarýný temizlemek üzere batýrdýklarý suda oluþan þekilleri kâðýda alýnarak
Topkapý Sarayý'nda bulunan Arifi'nin 1539 tarihli
bulunduðu tahmin edilen suminagaþi tekniði metot olarak
"Gûy-i Çevgan" adlý eserindeki ebrûlar, Heratlý Mir Ali'nin
ebrûya çok benzemektedir. Bilenen en eski suminagaþi
Ýstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunan 1539 tarihli
örneði Sanjuroku-nin Shu adlý yazmanýn iki sayfasýndadýr
iki kýtasýnýn bulunduðu ebrûlar, muhterem Uður Derman
ve 1112 yýlýna aittir .
hocamýzýn koleksiyonunda bulunan Mâliki Deylemî'ye ait
13
bir kýt'anýn yazýldýðý 1554 tarihli ebrû ve Iþýk Yazan ýn
Orta Asya da zuhur ettiðine inanýlan bu sanat, büyük
kaydettiði Fuzulî'nin Hadîkatü s-süedâ (Mutluluklar Bahçesi)
Ýpek Yolu yla önce Ýran sahasýna oradan da Anadolu
isimli eserinin bir kopyasýnda kullanýlmýþ olan ebrûlar
topraklarýna geçmiþtir. Ebrû kelimesinin menþei olarak
bugüne kadar tespit edilebilen en eski ebrûlardýr.
iddia edilen kelimelerden Çaðatayca ebre yi bir tarafa býrakýrsak üç kelimenin de Farsça oluþu bu ihtimali
Ýlk üç ebrûnun yapaný bilinmemesine karþýlýk
desteklemektedir. 14
Ayrýca bir baþka rivayete göre XVI. asýr ortalarýnda
12 - DERMAN 1999b, s. 189.
Mir Muhammed Tâhir tarafýndan Hindistan da yapýlmaya
13 - BARUTÇUGÝL, s. 33-34.
baþlanan ebrû sanatýnýn bugün için elimizdeki en eski
14 - DERMAN 1994a, s. 80.
28
EBRÛ SANATI
Hatib Mehmet Efendi nin kendi adýyla anýlan Hatib ebrûsu. Sülüs-Nesih kýt a, Þeyh Hamdullah TSMK.GY309
Sülüs-Nesih kýt anýn koltuklarýnda ve dýþ pervazýnda Hatib in ebrûlarý. Hat, Ahmet Hýfzi. TSMK.GY321
29
EBRÛ SANATI
XVII. asrýn büyük hattatý Hafýz Osman Efendi nin sülüs hattýnýn etrafýndan altýn tahrirli Hatib ebrûsu (SSM. 120-0343-HO)
"Hadîkat-üs süedâ"nýn baþ sayfasýnda Hadîkat-üs süedâ
çok baþarýlý uygulamalarýdýr. Zaman içinde Ýngiltere ve
yazýldýktan sonra kýrmýzý mürekkeple "Ma Þebek Mehmet
Amerika ya da yayýlan ebrû sanatý, her ülkenin sanat
Ebrîsi" ibaresi eklenmiþtir. Kitabýn sayfalarý arasýnda üç
anlayýþýna göre farklýlýk kazanmýþtýr. Bu gün itibariyle
adet hafif ebrû kullanýlmýþ ve son sayfasýnda da ".......kâtib-
dünyanýn hemen her ülkesinde ebrû yapýlmakta ve
ül harf Ahmet bin Hasan yeniçeri-i korucuyân-ý dergâh-ý
tekneye yatýrýlabilecek hemen her eþyaya ebrû desenleri
âli fî beldeti Trablus Þam fî zemân defterdâr Mehmet Efendi.
alýnmaktadýr.
Sene 1004" ketebesi konulmuþtur. Baþ sayfadaki "Þebek
Ebrû kitap sanatlarýnýn bir þubesi olarak geliþmiþ,
Mehmet Ebrûsu ile" anlamýndaki bu ibareden kitapta
kendisine bazen bir murakkaada yazý pervazý, bazen bir
kullanýlan ebrûlarýn, Tertîb-i Risâle-i Ebrî de kendisinden
mushafýn cild yan kaðýdý bazen de bir hat levhasýnýn
Þebek diye bahsedilen ebrûcu tarafýndan yapýldýðý ve bu
etrafýnda iç ve dýþ pervaz olarak yer bulmuþtur. Ebrû kitap
ebrûcunun adýnýn Mehmet Efendi olduðu, son sayfasýndaki
cildlerinin ön kapaklarýnda cild yerine sýklýkla kullanýlmýþ,
ibareden de kitabýn Hicri 1004 (1595) yýlýnda yazýldýðý
bu tarz cildlere çehâr-gûþe cild denilmiþtir. Kullanýlan
anlaþýlmaktadýr
ebrûlarýn üzerlerine ezilmiþ varak altýn serpiþtirilerek
15
.
zerefþanlý ebrû, hatib ebrûlarýnýn dýþ sýnýrlarýna da altýn
XVI. yüzyýlýn sonlarýnda Ýstanbul a gelen Avrupalý
kontur çekilerek tahrirli ebrû meydana getirilirdi. Hat
seyyahlar tarafýndan kendi memleketlerine götürülen
sanatýnda sülüs-nesih hatlarla yazýlmýþ kýt a formundaki
ebrû sanatý önce Almanya da sonra Fransa ve Ýtalya da
eserlerde nesih satýrlar sülüs satýrdan daha kýsa
Türk kâðýdý olarak tanýnýp yapýlmaya baþlanmýþtýr. Yakýn
tutulduðundan iki yanlardaki dengeli boþluklara koltuk
zamana kadar bu isimle anýlan ebrû, Avrupa da farklý
denilir. Genellikle tezhip yapýlan bu koltuklara maliyeti
malzeme ve tekniklerle yapýlsa da üretilen formlar gelenekli ebrûmuzun formlarýyla benzerlikler gösterir. Resimlerde görülen ebrûlar bildiðimiz taraklý ve bülbül yuvasý ebrûnun
15 - YAZAN, s.41-42.
30
EBRÛ SANATI
Bir nesih sayfanýn dýþ pervazýnda Hatib in ebrûsu. (TSMK. G.Y. 309)
31
EBRÛ SANATI daha düþük olduðundan uygun ebrûlar uygulandýðý da
(Allah rahmet eylesin) diye bahsedildiðine göre ölümü
görülür. Koltuklarda kullanýlmak üzere özel olarak
1017/1608 yýlýndan evvel olmalýdýr. Ayný yerde geçen
hazýrlanmýþ küçük desenli ebrûlara koltuk ebrûsu
nüsha-i þebek sözünden de mahiyetini bilemediðimiz
denilmektedir.
bir risale kaleme aldýðýný anlamaktayýz. Þebek lakaplý bu ebrûcunun isminin Mehmed olduðunu ise bu risalenin
Çiçekli ve akkâse formlarýnýn XX. yüzyýlýn baþlarýndan
ortaya çýkýþýndan yaklaþýk on yýl sonra ele geçen bir
itibaren geliþmeye baþlamasý ve modern resim
belgeden (bk. S.30) öðrenmekteyiz.
anlayýþýndaki abstre (soyut) resim zevkinin geliþmesi, ebrûyu kitap ve yazý albümlerinden duvarlara taþýyarak
e - Hatib Mehmet Efendi
bir plastik sanat hüviyetine bürümüþtür. Eski zamanlarda
Büyük Ayasofya Camii nde hatiblikle vazifeli
ebrûya baþlý baþýna bir sanat olarak deðil, daha çok kitap
olduðundan Ayasofya Hatibi veya Hatib diye anýlan
sanatlarýnýn bütünleyici bir unsuru olarak bakýlmýþtýr.
Mehmed Efendi nin doðum tarihi bilinmemekle beraber, Müstakimzâde Süleyman Saadettin Efendi nin Tuhfe-i
c - Ebrû Ustalarý Hakkýnda
Hattâtîn adlý kaynak eserinde kendisinden pîr-i fânî diye
Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi tarafýndan yazýlan en
bahsedildiðine göre
eski kaynaklardan biri olan (1586) Menâkýb-ý Hünerveran
17
vefat tarihi olan Muharrem
1187/Nisan 1773 te hayli yaþlý olmalýdýr. Hat sanatý tarihinde
ve Nefeszâde Ýbrahim Efendi tarafýndan kaleme alýnan
Eski Zühdî diye tanýnan Ýsmail Zühdî Aða dan (ö. 1144/1731)
Gülzar-ý Savab gibi hat, aharcilik, kâðýt boyamacýlýðý
sülüs-nesih yazýlarýný öðrenmiþ ve eserler vermiþtir. Ancak
mürekkepçilik gibi kitap sanatlarýna dair bilgileri ihtiva
asýl þöhreti ebrû sanatýndadýr. Hafif bir zemin üzerinde,
eden kaynaklarda tek satýr bilgiye rastlanmamasý ilginçtir.
farklý renklerde damlalarý iç içe koyup ince tel ya da tek
Ebrû tarihi hakkýnda elimizdeki tek yazma eser 1017/1608
at kýlý ile hareket vererek oluþturduðu ebrû tarzý çok
yýlýnda yazýlan Tertîb-i Risâle-i Ebrî dir. 1975 yýlýnýn son
beðenilmiþ ve bu tarz kendi adýyla anýlýr olmuþtur.
günlerinde eline geçen bu yazma nüshayý Uður Derman
Uygulama bölümünde yapýmýný izah edeceðimiz bu tarz,
Hocamýz önce 1977 yýlýnda neþrettiði Türk Sanatýnda
çiçekli ebrû formlarýna da temel teþkil etmiþtir. Hatib ebrû
Ebrû kitabýnda özetle, daha sonra da kendisinin Hallâl-
denilmekle hatib formu anlaþýlýr. Bir kavram kargaþasýna
ý Müþkülâtým (zor meselelerin çözücüsü) dediði Nihad M.
mahal vermemek için hangi formda olursa olsun Hatib
Çetin e verdiði tamamýný yayýnlama sözünü, rahmetliye
Mehmed Efendi nin elinden çýkan ebrûlarýn tümüne Hatib in
armaðan kitabýnda orjinaliyle beraber yayýnlayarak yerine
ebrûsu demek daha uygun düþecektir. Sultan III. Ahmed
16
getirmiþtir . O döneme kadar ebrû imali hakkýnda
devrinde zamanla yýpranmýþ olan hat eserlerinin
bilinenleri bir araya toplayan risalede kâðýt boyama ve
yenilenmesi faaliyeti baþlatýlmýþ, bu yolla pek çok nadide
âharlama usullerinden de bahsedilmektedir. Devrinin
eser yeniden hayat bulmuþtur. Bu büyük yenileme
diliyle kaleme alýnan yazmada verilen bazý malzeme ve
faaliyetleri sýrasýnda yazý etraflarýna pervaz olarak
kullaným oranlarý bugünkünden pek de farklý deðildir.
yakýþtýrýlan ebrûlarýn pek çoðunda Hatib Mehmed Efendi nin
Tarihte yaþamýþ ebrû ustalarý hakkýnda çok az þey
imzasý vardýr. Kullandýðý renklerin armonisi, fýrçasýndan
bilmekteyiz. Pek çoðu derviþ meþrep hayat süren bu
dökülen çok hoþ nakýþlarla Hatib Mehmed Efendi, bugün
ustalarýn bilinmek, meþhur olmak gibi bir gayeleri
müze ve kütüphanelerimizde ziyaretçilerini beklemektedir.
olmadýðýndan ebrûlarýna isim yazmamýþlardýr. Bu sebepten
Muharrem 1187/Nisan 1773 de Hocapaþa (Sirkeci)
elimizdeki eski ebrû örneklerinin tarihini ve ustasýný tespite
yangýnýnda ebrûlarýný kurtarmaya çalýþýrken ebrûlarýyla
maalesef imkan yoktur. Ortaya çýkabilecek yeni belge ve
beraber yanarak, elim bir þekilde vefat etmiþtir.
bulgularla ebrû sanatýnýn karanlýk kalan asýrlarýnýn
f - Þeyh Sadýk Efendi
aydýnlanacaðý ümidini hep taþýyoruz. Gerek eldeki bilgiler,
Buhara nýn Vabakne þehrinde doðan ve Üsküdar
gerekse son devir ustalarý hakkýnda öðrenci ve muhiblerinin
Sultantepe deki Nakþibendiye tarikatine baðlý Özbekler
verdiði bilgiler ýþýðýnda ustalarýmýz hakkýndaki malumatý
Tekkesi Þeyhi Sadýk Efendi nin hayatý hakkýnda ayrýntýlý
derc ediyor, hepsini hayýr dua ile yâd ediyoruz. d - Þebek Mehmed Efendi
16 - Bk. DERMAN M. Uður, Gecikmiþ Bir Vaad Prof. Dr. Nihad M. Çetin e Armaðan,
Tertîb-i Risâle-i Ebrî nin 3a sayfasýnýn baþ tarafýnda
s.371-405, Ýstanbul 1999.
Þebek adýyla anýlan Mehmed Efendi den rahimehullah
17 - MÜSTAKÝMZÂDE, s. 386
32
EBRÛ SANATI
Nesih hat ile yazýlmýþ Hadis i Þerif sayfasýnýn dýþ pervazýnda Hatib Mehmet Efendi nin enfes Battalý. (TSMK. GY 309)
33
EBRÛ SANATI
Edhem Efendi Battalý (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)
bilgimiz bulunmamaktadýr. Ebrûyu Buhara da öðrendiði
demircilik, makinecilik, dokumacýlýk, matbaacýlýk
ve iki oðlu Edhem ve Nafiz Efendilere de öðrettiðini
mesleklerinde mahir olan Edhem Efendi, hezârfen (bin
bilmekteyiz. Dergahtaki kabir kitabesinden 17 recep (18) 1262/11 Temmuz 1846 da vefat ettiði anlaþýlmaktadýr.
sanat sahibi) unvanýný sonuna kadar hak etmiþ bir büyük sanat ve fen adamýdýr. Ayný zamanda mucid olan Edhem Efendi, icad ettiði buharlý makinenin ucuna bir pervane
g - Hezârfen Edhem Efendi
takarak, bindiði sandalý Þemsipaþa dan Paþalimaný na kadar
1829 yýlýnda Özbekler Tekkesi nde doðmuþtur. Özbek
yürütmeyi baþarmýþtýr. Midhat Paþa tarafýndan kurulan
Türklerinin kurduðu, hacca giden Türkistanlýlarýn
Mekteb-i Sanayi nin imalat müdürlüðüne tayin edilmiþse de bir süre sonra Kabe-i Muazzama nýn ve Ravza-i Mutahhara nýn içinde ve dýþýnda tamir iþlerini yürütmek üzere vazifelendirilmiþtir. Burada iþçilerle beraber çalýþýrken kullandýðý malayý baþka hiçbir yerde kullanmayarak mûcib-i þefaat olur ümidiyle öldüðünde kendisiyle beraber gömülmesini istemiþ ve bu isteði yerine getirilmiþtir. Oldukça ileri yaþta Çarþambalý Arif Bey den ta lik hattýný öðrenip Ýcâzet almýþtýr. Babasýndan öðrendiði ebrûculuðu ölene kadar devam ettirmiþ ve talebelerinden Necmeddin Okyay vasýtasýyla bu sanat günümüze kadar gelebilmiþtir. Türkiye de ilk kurþun boruyu döken Edhem Efendi dir. Döktüðü kurþun borularý kullanarak tekkenin bahçesindeki derince kuyudan su çeken tulumba üretmiþtir. Kendisine yeni bir teknik veya usulden söz edilince merhum þu cevabý verirmiþ: Tecrübeyi göðe çekmediler ya, biz de
Ýstanbul daki uðrak yeri olduðu için bu isimle anýlan dergâhýn millî mücedelede de önemli bir yeri vardýr. Zira Anadolu ya geçecek asker veya sivil, geceyi burada geçirirler, sabah erkenden de Samandýra üzerinden yola çýkarlarmýþ. Babasý yukarýda adý geçen Þeyh Sâdýk Efendi dir. Mahalle mektebini takiben babasýndan, amcasýndan ve tekkeye gelen âlimlerden dersler alarak yetiþmiþtir. Mimari, hendese, kozmografya ve teknik konularda derin bir vukûfiyet sahibi olan Edhem Efendi, Çaðatayca, Arapça, Farsça ve Ermenice nin yanýnda Batý dillerinden de okuduðunu anlayacak kadar öðrenmiþtir. Amcasý Abdürrezak Efendi nin vefatýndan sonra dergâhýn þeyhi olmuþ, el sanatlarýna olan düþkünlüðü, þeyhlik vazifesini oðlu Sâdýk Efendi ye devretmesine sebep olmuþtur.
deneriz .
Ebrûculuðunun yanýnda ince marangozluk, doðramacýlýk, oymacýlýk, hakkâklik, dökmecilik, torna-tesviyecilik,
18 - DERMAN 1977, s. 32.
34
EBRÛ SANATI
Özbekler Dergâhý Þeyhi Hezârfen Edhem Efendi nin Hüseyin Zekâi Paþa tarafýndan yapýlan yaðlý boya portresi (Özbekler Dergahý)
35
EBRÛ SANATI
Üsküdar Sultantepe de Özbekler Dergâhý (2007)
h - Üstad Necmeddin Okyay
Devrin âlim ve sanatkârlarý kendisinden feyz almak için sýk sýk ziyaretine geldiklerinden onun zamanýnda
Üsküdar Þer iyye baþkatibi ve Yeni Valide camii
Özbekler Tekkesi ilim ve sanat akademisine dönmüþtür.
imamlarýndan Abdünnebi Efendi nin oðlu olan Mehmed
20 Þevval 1321/8 Ocak 1904 Cuma gecesi dergâhta yatsý
Necmeddin in doðum tarihi 19 Rebiülevvel 1300/29 Ocak
namazýný eda ederken vefat eden Edhem Efendi, ertesi
1883 tür. Üsküdar da dünyaya gelen Necmeddin Okyay,
gün hazireye defnedilmiþtir. Kabir kitabesindeki manzume
hayatýnýn tamamýný bu semtte geçirmiþtir. Hýfzýný küçük
Rýza Tevfik Bölükbaþý ya aittir. Yakýn zamanda kaybettiðimiz
yaþlarda tamamlayarak hâfýzlýk pâyesi, Ravza-i Terakki
Amerika da yaþamýþ, ünlü müzik yapýmcýsý Ahmet Ertegün,
Rüþtiyesine devam ettiði senelerde ise aþere ve takrib
Edhem Efendi nin torununun torunudur.
izni almýþtýr. Mektebin hocasý Hasan Talat Bey den rýk a, divanî ve celî divanî yazýlarýndan Ýcâzet aldýktan sonra
Ebrû sanatýnda çok büyük bir usta olan Edhem
ilerleyen yýllarda Sâmi Efendi ye devamla 1905 te ta lîk,
Efendi nin özellikle zýrnýk, gülbahar, lök renklerinin üzerine,
Hacý Arif Efendi den de 1906 da sülüs ve nesih yazýlarýndan
lahor çividine kattýðý terebentinli serpme battallarý
icâzet almaya layýk görülmüþtür. Özbekler Tekkesi Þeyhi
meþhurdur ve hemen anlaþýlabilir. Daha sonra gelen
Hezârfen Edhem Efendi den ebrû kâðýdý ve âhâr denilen
ebrûcular tarafýndan bu tür battallara Edhem Efendi
cilalý kâðýt hazýrlama usullerini de öðrenmiþtir.
9
battalý adý konulmuþtur . Kardeþi Nâfiz Efendi de kendisi gibi ebrûculuðu babasýndan öðrenmiþse de elimizde eseri
Çok yönlü bir insan olan Necmeddin Okyay, eski
yoktur. Edhem Efendi nin en önde gelen talebesi
mürekkepçiliði Vehbi Efendi den, kemankeþlik denilen
Necmeddin Okyay dýr. Osmanlý hat sanatýnýn zirve
okçuluðu da Sultan Abdülaziz in okçubaþýsý Seyfeddin
isimlerinden Sâmi Efendi ve Aziz Rufâî efendiler de
Bey den öðrenmiþtir. Cami derslerine devamla ilmiye
kendisinden ebrûculuðu öðrenmiþlerse de meslek
icâzetine de sahip olan Necmeddin Efendi, 1907 de
edinmemiþlerdir.
babasýnýn vefatý üzerine ayný camiye imam ve hatib olarak
36
EBRÛ SANATI
Özbekler Dergâhý Þeyhi Edhem Efendi nin kendi adýyla anýlan Neft i Battal ý. (Osman Özçay koleksiyonu)
37
EBRÛ SANATI
Reisü l-Hattatîn Kâmil Akdik in sülüs-nesih Hadisi Þerif kýtasýnýn etrafýnda Necmettin Okyay ebrûlarý, koltuk tezhipleri Arda Çakmak. (Hususi koleksiyon) 20
tayin edilmiþ ve bu vazifesini kýrkbir yýl aksatmadan
edebilme olduðu aktarýlmaktadýr .
sürdürmüþtür.
Ebrû sanatýnda çiçekli ebrû denemeleri çok eskilere
Sülüs ve tuðra çekmeyi öðrenmek için 1332/1914
dayanmaktadýr. Necmeddin Okyay dan önce yapýlan çiçek
te açýlan Medresetü l-Hattâtîn e devam ederek Tuðrakeþ
denemeleri daha çok kýr çiçeði tarzýnda olmuþtur. Çok
Hakký Bey den bu yazýlarý öðrenmiþtir. Ayný okula iki yýl
güzel örnekleri ortaya konmuþ olsa da þekil olarak tekâmül
sonra ebrû ve âhar muallimi olarak atandýðýnda yaþý
ediþi üstadýn 1917-1918 yýllarýnda yaptýðý uzun ve çileli
otuzüçtür. Çiçekli ve yazýlý ebrû formlarýnýn üzerinde bu
olduðunu tahmin ettiðimiz çalýþmalar neticesinde olmuþtur.
yýllarda çalýþmýþtýr. Üsküdar Toygar Tepesindeki evinin
Çiçekli ebrûlarýn nasýl ortaya çýktýðýný Hocanýn kendinden
bahçesinde 400 çeþit gül yetiþtirip, çeþitli sergilerden
dinleyelim:
madalya kazanmýþtýr. 1925 yýlýndan itibaren de klasik cild
Medresetü l-Hattâtîn e tanýmadýðým bir zat gelerek
sanatýyla sanat seviyesinde meþgul olarak þemse cildin
çiçekli ebrû yapmamý istedi. `Efendi beyim, bu sanatta
en güzel örneklerini yapmýþtýr. Soyadý Kanunu çýktýðýnda
öyle çiçek filan olmaz; gerçi eskiler tecrübe etmiþler ama,
kendisine okçuluðuyla mütenasib Okyay soyadýný tercih
o da çiçeðe pek benzemez´ dedim.
etmiþtir.
Adam Hoca deðil misiniz? Yapmanýz lâzým! cevabýný
Birçok sanatta hüner sahibi oluþundan, hocasý
verince eve geldim, tekneyi kurdum; çiçek þekillerini
Edhem Efendi gibi kendisine de hezarfen lakabý verilmiþ
çýkarmak için uðraþmaya baþladým. O sýrada evimize çok
nadir þahsiyetlerimizden olan Necmeddin Okyay, 23
sevdiðim arkadaþým Hattat Macid Bey geldi. Ben lâle þekli,
muharrem 1396/5 Ocak 1976 da vefat etmiþ ve
çýkarmaya çalýþýyordum. Mâcid im birden: `Birader þu
Karacaahmed Kabristaný na defnolunmuþtur.
uçlarý yukarý doðru çeksene!´dedi. Ben hayatýmda iþ
Ebcedle tarih düþürmede mahir, lehçeleri ustalýkla
bilmeyenlerden o iþe dair çok þey öðrenmiþimdir. Bu da
taklit edebilen, nüktedân hoþ sohbet bir zat olduðu
öyle oldu.
anlatýlmakta, en büyük maharetinin de Osmanlý devrine ait imzasýz yazýlarý hattatý ve hatta tarihine kadar tespit
19 - DERMAN 2002, s. 224-229, DERMAN 1977
38
EBRÛ SANATI
Soldan saða: Üsküdarlý Eþref Ede, Mustafa Düzgünman ve Necmettin Okyay. Necmettin Okyay ýn Üsküdar Toygartepe deki evinin bahçesinde
Mustafa Düzgünman (oturanlar arasýnda ortada) Özbekler Dergahý nda bir heyetle
39
EBRÛ SANATI
Ýsmail Zühdi eliyle yazýlmýþ Sülüs-Nesih kýt asý, etrafýnda Necmettin Okyay ýn Yol Lalesi (SSM. 110-0470-IZ)
Elimdeki tek at kuyruðu kýlýný teknenin içinde iki
mesleði olan aktarlýða dönmek zorunda kalan Düzgünman,
taraftan yukarý doðru çekince þekil týpký lâleye benzedi.
ömrünün sonuna kadar devam ettirdiði mesleðinde iþinin
Çok heyecanlandým ve zevklendim. Günlerden cuma
ehli dürüst bir esnaf olarak tanýnmýþtýr.
olduðu için benim vazifeli bulunduðum Üsküdar Yeni
Akademi'deki talebeliði yýllarýnda þemse denilen
Vâlide Cami ine gittik. Namazdan sonra lâle, sünbül, karanfil,
klasik cildin güzel örneklerini imal eden Düzgünman, bir
o mevsimde hangi çiçekler varsa hepsinden alýp eve
müddet sonra o sýrada taliplisi çok az bulunan bu sanatý
getirdim; onlara bakarak ebrû teknesinde tek at kuyruðu
da terk etmek zorunda kalmýþtýr. Marifet iltifata tabidir.
kýlýyla aynýný resmetmeye baþladým. Ýþte Mâcid in o ikazý 21
ve Rabbimin Lutf-u keremiyle bu iþ oldu .
Müþterisiz meta zayidir sözünü hatýrlatan bu hadiseden
.
sonra 1957 den itibaren daha çok ebrûyla meþgul olmuþ
ý-Mustafa Düzgünman
ve ömrünün sonuna kadar zaman zaman müþterisi olmasa
9 Þubat 1920'de Ýstanbul Üsküdar'da Sultantepe'de
bile o, marifetini ortaya dökmekten geri kalmamýþtýr.
dünyaya gelen Mustafa, ilk tahsilini tamamladýktan sonra,
Çeþitli konularda yeniliðe açýk olduðu halde ebrû
ayný semtteki Abdülbâki Efendi ve Aziz Mahmud Hüdâyî
sanatýnda klasik anlayýþa sýmsýký baðlý kalan ve bu hususta
Camileri nin imamlýðýný yapan babasý Saim Efendi'nin
modern uygulamalara iltifat etmeyen Düzgünman,
Üsküdar Çarþýsý ndaki aktar dükkânýnda çalýþmaya
ebrûculukta kendisini geçtiðini söyleyen hocasý Necmeddin
baþlamýþtýr. 1938 yýlýnda, annesinin dayýsý hattat Necmeddin
Okyay'ýn bu sanata kazandýrdýðý çiçekli ebrû çeþitlerini
Okyay, kendi eliyle onu, kendisininde hocalarýndan olduðu
geliþtirerek çiçekli formlarýn arasýna papatyayý eklemiþ ve
Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Türk Tezyinî Sanatlarý
çiçeklerde kompozisyona gitmiþtir. 1940'ta baþlayýp
Bölümü'ne kaydettirmiþtir. Burada büyük dayýsý Necmeddin
ölümüne kadar elli yýl süren ebrûculuðu sýrasýnda, 1967'den
Okyay'dan eski tarz cild ve ebrû öðrenmiþ ve diðer kýymetli
itibaren çeþitli sergiler açan ve bazý sergilere katýlan
hocalardan da istifade etmiþtir. Ancak hayat þartlarý sebebiyle bir müddet sonra okuldan ayrýlarak tekrar baba
20 - DERMAN 2002, s. 224-229, DERMAN 1977
40
EBRÛ SANATI Bestekâr seviyesinde musiki bilgisine sahip olan
Düzgünman, hem eserleriyle hem de yetiþtirdiði öðrencileriyle bu sanatýn tanýnmasýna ve yayýlmasýna hizmet ederek son otuz beþ yýlýn ebrûculuðuna adeta damgasýný vurmuþ bir sanatkârdýr. Bugün ebrû sanatý biliniyor, tanýnýyor ve seviliyorsa bunda en büyük pay þüphesiz Mustafa Düzgünman ýndýr. Sanatýn unutulmamasý için adeta tek baþýna cephede mücadele vermiþ bu büyük
Düzgünman, Aziz Mahmud Hüdâyî Camii'nde uzun yýllar cuma günleri iç ezan ve teravih namazý aralarýnda ilahi okuyuþuyla iyi bir icracý olarak da tanýnmýþtýr. Düzgünman'ýn, bir kýsmýnýn güftesi de kendisine ait olmak üzere deðiþik makamlarda bestelediði yirmi kadar ilâhisi vardýr.
ustayý tanýmalý ve rahmet dualarýmýzý eksik etmemeliyiz.
Onun bestekârlýk tarafýný gösteren ve son yýllarýn
Mustafa Düzgünman ýn devrin kamuoyu tarafýndan
dinî mûsiki repertuarý açýsýndan ayrý bir önem taþýyan bu
bilinip ebrû sanatýnýn þöhret bulmasý, 1968 de Yapý Kredi
ilahiler, vefatýndan önce yakýn arkadaþý neyzen Niyazi
Bankasý nýn sanat müþaviri Vedat Nedim Tör ün, bankanýn
Sayýn tarafýndan notaya alýnmýþtýr. Ayrýca vaktiyle meþk
Galatasaray daki genel müdürlük binasýnýn giriþ katýnda
ettiði dinî eserleri son zamanlarýnda banda okuyarak tesbit
Düzgünman ýn ebrûlarýný sergilemesi sayesinde olmuþtur.
edilmelerini saðlamýþtýr. 1953'ten 1979'a kadar yirmi altý
Sergi bir ay boyunca dolup taþmýþ, Ýstanbullularýn büyük
yýl müddetle Aziz Mahmud Hüdâyî Dergâhý'nýn türbedarlýðýný
22
ilgisine mazhar olmuþtur .
yapan Düzgünman, halk aðzýyla koþma tarzýnda þiirler de
Mustafa Düzgünman, ebrû sanatý dýþýnda dinî
yazmýþtýr. Bunlar arasýnda, ebrûnun tarihçesi, özellikleri
mûsikiyle de meþgul olmuþ ve tasavvuf zevkini, Hafýz
ve mahiyetini anlatan tasavvufî remizlerle dile getirdiði
Eþref Ede'den almýþtýr. Muzýka-i Hümâyun'da yetiþtiði için
yirmi kýtalýk "Ebrûname" en tanýnmýþýdýr. Kýymetli tespihler,
"Mýzýkalý" lakabýyla anýlan Hafýz Muhittin Tanýk, Üsküdar'daki
yazý levhalarý, kendi ebrûlarý, þemse tarzýnda yaptýðý kitap
Çarþamba Rufâî Dergâhý þeyhi Hayrullah Tâcettin Yalým
kaplarý, kutu ve çerçevelerden oluþan koleksiyonu halen
ve Üsküdar Rifâî Âsitânesi þeyhi Hüsnü Sarýer gibi kýymetli
ailesinde bulunmaktadýr.
hocalardan musiki teorisi ve pratiði konusunda çok istifade etmiþtir.
21 - DERMAN 2002, s. 228.
Hatib ebrû, Necmettin Okyay (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)
41
EBRÛ SANATI Ayrýca eski tarz körüklü fotoðraf makinesiyle 1000'e
Bu me sl e kte ç ok us t alar emek v erip yet iþ miþ ,
yakýn hat örneðini emüsyonlu cama çekmiþ, bazýlarý
Bi z y e ti þti k ze vâ line heps i Hakka göç et miþ ,
Kalem Güzeli ve Ýslâm Mirasýnda Hat Sanatý adlý eserlerde
Bü y ü k ü sta t Ö zb ek Þ eyhi Et hem Kâmi Ef endi,
yer alan bu fotoðraf camlarýnýn asýllarý, daha sonra kendisi
He za r-fe n, pü r mârif et b u s an' ât t a pîr imiþ .
tarafýndan Türkpetrol Vakfý'na baðýþlanmýþtýr. 12 Eylül 1990 Çarþamba günü vefat eden Mustafa Düzgünman'ýn kabri,
Son za m a nl a r þe ms -i eb rû gurub et miþ nâgihân,
23
Karacaahmet Mezarlýðý'ndadýr .
Sa n'a tkâ rý ka l mamýþ hiç, ne de iþ t en anlayan, Bi r e r ç ý kmý þ Ü sküdar' dan ihyâ et miþ b u z ev ki,
24
Ebrûnâme
Ýsmi hattât Necmeddin'dir tek üstatdýr bu zaman.
E b r û d a ki gö r ü n e n þu nu kû þâ ta i y i ba k,
Ü sta dý m ý z Ne c mi Molla çýðýr açmýþ b u iþ t e,
Þ u u n â t - ý i l â h î d i r sý fa tý nd a n a y a n Ha k
A zi mkâ rd ý r, m u k t edirdir anlayýþ t a s ez iþ t e,
Nakþ-ý sun'un pertevinden Hubb-u Rahman âþikâr,
L â l e sü nbü l ka ranf ille b ez endirmiþ eb rûyu,
R û y e t u l l a h s ý r r ý dý r bu mü se m mâ dý r he r va ra k.
Tâ l i m e tm i þ tâ l i plere z ev âl yok b u gidiþ t e.
Z a n e t m e k i b u eþkâ l i n hâ l i ký y ý z se nl e be n,
De sti ze nkte e zi l ir hep renkli cis m-i b oyalar,
G â fi l o l u p þ i r ke da l ma bi r fâ i l d i r i þ g öre n,
Sa rý zý rný k i na tç ý dýr eb rûcuyu oyalar,
F ý r ça , ç a n a k, b o y a , te kne vâ sý ta d ý r bi l mi þ ol ,
Zý rný k, l â hu r, g ü l b ahar, al eb rûda hep es as t ýr,
H e p s u ve r - i i l m i yy e di r m e zâ hi rde g örü ne n.
B u d ö rt re n k l e ço k renk olur b u cüm b üþte neler va r
T ü r l ü t ü r l ü þ e k i l l e rl e a rz-ý dî d â r e y l e y e n,
Bu ç e þi tl i boy a l arýn cilv egâhý t eknedir,
K i t â b , l e vh a , s â i r e þy a ze y n-i e nvâ r e y l e y e n,
Ra hm -i m â de r g ib i s anki reng-i v us la t eþ nedir,
Þ u h ve câ z i p h a tl a rý y l a ka l b-i i nsa n ze vki y â b,
Te kne i ç re ki tre mahlûl b ekler s ýrr-ý f ýt rat ý,
S a l t a n a t - ý e b r û du r bu a þk-ý i zha r e y l e y e n.
Ba ze n tu ta r ba zen t ut maz b ir acâyip nes nedir.
O n a l t ý n c ý y ü z y ý l ý n da Tu ra n e brû me bde i ,
A y rý a y rý ç a na kl arda b oyalarýn kýv amý,
O r d a z â h i r o l m u þ a mma bu rda bu l m u þ ne þ'e y i ,
Su , öd i l e a y a rl a n ýr b aþ lar iþ in dev amý,
Y ü c e T ü r k l e r ü l k e si nde ke m â l bu l m u þ bu hü ne r,
K i tre l i su ü ze ri ne f ýrçalarla b oyalar,
R a b b i m d â i m h ý fz e y l e si n e brû y a pa n zü m re y i .
Se rpi l e re k na kþedilir kâðda çýkar t amamý.
E b r û d e m e k e b i r d e me k y â ni g ökte ki bu l u t,
Tâ ri f g e rç i kol a y amma t at b ikat t a güçlük v ar,
A b - ý r û d a t u t a r m â nâ su y ü zü dü r e t þu hû t,
Te c rü be si z y a p ý l ýrs a ins ân olur b î karar,
B i r ke l â m - ý fa r i s îd i r e brû i nsa n ka þl a rý ,
G örü nü þe a l da ný p da çok kolaymýþ deme s en,
H e r t e vci h e s e z âdý r ki m m â nâ sý d a pe k ve l û t.
Bi r i hti sa s i þi d i r b u âþ ýk olan er yapar. 22 - Özemre 2005, s. 298.
K a d î m e c d â t y â d i g a rý mü ze y y e n bi r sa n'â ttý r,
23 - DERMAN 1994b, ÖZEMRE 1996, ÖZEMRE 2005.
T a b i a t t e n m ü l h em ol a n bu na ký þl a r m i r'â tti r,
24 - Sayýn Prof.Dr. Ahmed Yüksel Özemre, bu þiirin bizzat kendi
S â n i - i H a k s u n 'u n da n he p ke ndi ke nd i n se y re de r
tarafýndan daktilo ve teksir edildiðini 2005 yýlýnda Üsküdar sempozyumu münasebetiyle yayýnladýðý tebliðinde nakletmiþtir. Biz
N ký þ n a kka þ þ e y -i vâ hi t bi r va hde ti hi km e tti r.
de oradan iktibas ediyoruz. Bk. ÖZEMRE 2005, s. 298-301. s .
42
Papatya demeti, Mustafa D端zg端nman (S端leyman Berk koleksiyonu)
EBRÛ SANATI
Sayýn Ahmet Yüksel Özemre nin kendisi tarafýndan daktilo edilerek hafif ebrûlu zemin üzerine teksir metodu ile çoðaltýlmýþ, Mustafa Düzgünman a ait Ebrûname adlý þiir. (Mehmet Çebi Koleksiyonu)
M ü t e n e vvî þ e ki l l i d i r e brû l a rý n su re ti ,
Yapan hayran,bakan hayran,alan, satan hep hayran
B a t t a l , h a t i p , t a ra ma y l a g ör â sâ r-ý ku d re ti ,
Bu e brû da n ze vk almayan eb rûcuya yâr olmaz .
K a r a n fi l l e l â l e s ü nbü l pa pa ty a y l a me ne kþe , Na za r ký l d ý k kâ i nat a b akt ým mut lak eb rûya,
T a r a k l ý d a t e z y i n e de r bu e l vâ n-ý ke sre ti .
Ve c h-i y â ri â y a n gördüm s alât et t im b u Ru' ya, E b r û y a p a n s e y r ede nd e g a m ka sâ ve t bu l u nm a z,
K e nz-i m a hfi te zâhürü aþ k-ý Hüdâ nümâyan
G ö n ü l l e r i t e n þ i t e d e r ze vkl e d oy u m ol u nma z,
Ebrû g örü p A l l a h dedim irdim kalb i duyguya.
44
EBRÛ SANATI
Mustafa Düzgünman ýn Sünbül ebrûsu. (Özlem-Haluk Perk koleksiyonu)
B î h u d u d u z e vk- i e l va n e brû c u l u k sa n'â ti ,
Be sme l e y l e te zg âh açýp eb rû yapan kiþ iyiz ,
E r b â b ý n ý n n a z a r ý nd a ç oktu r onu n ký y m e ti ,
F ý rç a i l e su ü stü n de hüner s at an kiþ iyiz ,
H e r va r a kt a s ý r r -ý c e m â l â þi kâ rdý r za hi d â ,
Ü sta dý m ý z Ö zbe k Þ eyhi hem Necmeddin hocadýr,
B u e b r û l a r , b u s a fâ l a r he p si a þký n hi kme ti .
Bü y ü kl e re boy u n kes ip Hakka t apan kiþ iyiz .
B e n e b r û y a â þ ý k ol d u m d ü þtü m onu n p e þi ne ,
Ey M u sta fa na kþ-ý s ev da s ana neler öðret t i,
L e y l â g i b i n a z l a r e tti y a ra ma dý i þi m e ,
De rû nu nda d u ra n nakkaþ "Eynemâ"yý öðret t i,
B i r a r a l ý k i s y a n etti m g örm e d i m hi ç i l ti fa t,
Ba b-ý e brû re hnümadýr v ech- b âkî f ehmine,
Ý n s a f e d i p y ü z ü n g ü l dü i þl e r a ç tý ba þý ma .
 ri f ol a n bu e zharý b ir nokt adan s eyret t i.
45
EBRÛ SANATI
Mustafa Düzgünman ýn ebrûlarýyla oluþturulmuþ Gelincik levhasý (Süleyman Berk koleksiyonu)
46
EBRÛ SANATI C - YAÞAYAN USTALARIMIZ Bu bölümde hayatta ve faal olarak ebrû sanatýyla uðraþan, gerek yaþ gerekse tecrübe olarak üç sanatkâr büyüðümüze yer verdik. Bu gün biz dâhil pek çok ebrûcu, bu üç hocanýn, ya öðrencileri ya da öðrencilerinin öðrencileri olarak bu sanata adým attý. Onlar olmasalardý bizler olmaz; bu sanat bu noktaya ulaþmazdý. Ýyi ki varlar. Allah 25
baþýmýzdan eksik etmesin . a - Hikmet BARUTCUGÝL 1973'de Ýstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Uygulamalý Endüstri Sanatlarý Yüksek Okulu nda tekstil eðitimine baþladý. Yüksek öðreniminin ilk yýlýnda tanýdýðý ve öðrencisi olduðu Prof. Emin Barýn ýn teþvikiyle hat sanatýyla ilgilenmeye baþladý. Hat sanatý ile ilgili çalýþmalarýný sürdürürken ebru sanatý ile de tanýþtý. Öðrencilik yýllarýnda çalýþmalarýný tek baþýna sürdürüp kendisini geliþtirdi. 1977 de Akademi den tekstil desinatörü olarak mezun oldu. Okuldan sonra çalýþmalarýný ebru üzerine yoðunlaþtýrdý. 1978-1981 yýllarý arasýnda ihtisas için gittiði Londra da da
Hikmet Barutçugil in kendi buluþu olan Barut ebrûsu üzerine resim çalýþmasý
araþtýrma ve çalýþmalarýný aralýksýz sürdürdü. Ebruyu her zaman bir bilim dalý gibi görüp, geliþtirmeyi hedefleyen sanatçý, bu sanatý yaþatmak için yaþamanýn gereðine
inandýðýndan, günlük kullaným araçlarýndan iç mimaride kullanýlan malzemelere kadar birçok ürün geliþtirdi. Daha önce görülmemiþ ebru yöntemleri denedi. Literatüre; Barut Ebrusu olarak bilinen ebru türünü bulan kiþi olarak geçti. Türk Ebru Sanatý'ný tanýtmak ve yaymak amacý ile yurt içi ve yurt dýþýnda (32 ülkede -Amerika, Kanada, Almanya, Hollanda, Danimarka, Ýspanya, Avusturya, Ýngiltere, Mýsýr, Tunus, Ýsveç, Suriye, Ürdün, Pakistan, Hindistan, Bahreyn, Ýran, Japonya, Bangladeþ, Slovakya, Lübnan, Ýsviçre, Porto Rico, Yunanistan, Bosna Hersek, Fas, Sharjah-BAE-, Estonya, S. Arabistan, Umman, Slovenya, Singapur) 67 kiþisel ve 76 karma sergi ile 138 kurs ve seminer, 58 konferans ve uygulamalý ebru gösterimi ile 6 sanat terapisi gerçekleþtirdi. Royal College Of Art (Londra), Internationale Gesellschaft für Musik-Ethnologie und Kunsttherapie Forschung (Viyana), Otonom University (Madrid), University of Graz (Avusturya), Basel Paper Museum (Ýsviçre), University of Massachusetts (Boston, ABD) ve Lok Virsa Museum'da (Islamabad) ve birçok sanat akademilerinde dersler verdi. Hikmet Barutcugil'in eðitim faaliyetleri halen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 25 - Her üç sanatkârýn kýsa biyografileri kendileri tarafýndan kaleme alýnmýþ olup burada aynen aktarýlmýþtýr.
Hikmet BARUTÇUGÝL tarafýndan geleneksel çiçek silsilesine katýlan Efsun Çiçeði . (Çalýþmanýn orjinali siyah-beyaz dýr)
47
EBRÛ SANATI Geleneksel Türk Sanatlarý Bölümü; Marmara Üniversitesi GSF; Ebristan Salacak (Ýstanbul Ebru Evi) ve bazý eðitim kurumlarýnda devam etmektedir. Uluslararasý birçok ödülleri olan Barutcugil'in bunlara ek olarak, London British Museum baþta olmak üzere dünyaca ünlü müzelerde ve bazý özel koleksiyonlarda sürekli olarak sergilenen eserleri bulunmaktadýr. Ebru sanatý ile ilgili birçok TV programýna katýlan, dergilerde röportajlarý yayýnlanan Hikmet Barutcugil in bu konuda yayýmlanmýþ birçok makalesinin yaný sýra Renklerin Sonsuzluðu , Suyun Renklerle Dansý , Suyun Rüyasý Ebru , The Dream of Water , Efsun Çiçeði , Ebristanbul , Siyah Beyaz Ebru , Gül Kitabý ve Simetri adlý yayýnlanmýþ dokuz kitabý bulunmaktadýr. Sanatçý 1996 yýlýnda Ýstanbul, Üsküdar da kurduðu Ebristan Ýstanbul Ebru Evi nde halen kaðýt, kumaþ, seramik, cam, ahþap ve mum gibi malzemeler üzerine ebru çalýþmalarýna devam etmekte; hat, tezhip, minyatür, cilt gibi diðer geleneksel sanatlarý da uygulayarak sürdürmektedir. b - Fuat BAÞAR 1953 yýlýnda Erzurum'da dünyaya geldi. Ýlk, orta, lise ve týp eðitimlerini Erzurum'da yaptý. Üniversite yýllarýnda yazý sanatýna ilgi duyarak 1976'da hat sanatý çalýþmalarýna
Hatip desenleriyle süslenmiþ Lale ebrûsu, Fuat Baþar
baþladý. 1977 yýlýndan itibaren ebrû sanatýna ilgi duymaya baþladý. Önceleri kaynaklardan okuyarak yapmaya çalýþtýðý ebrû denemeleri pekde netice vermeyince daha sonra hocasý olacak Mustafa Düzgünman'la 1978 yýlýnda mektuplaþmalara baþladý. Yine de pek olumlu netice alamayýnca, týbbi geleceðini terk ederek yazý ve ebrû çalýþmalarýný geliþtirmek için Ýstanbul'a yerleþti. Merhum hattat Hamid Aytaç'tan 10 Eylül 1980 de hüsn-i hatt icâzeti aldý. 80'li yýllarda Mustafa Düzgünman'a devam ederek 10 Eylül 1989'da ebrû icâzeti aldý. Halen profesyonel hattat ve ebrûcu olarak hayatýný sürdürmektedir. Her iki sanat dalýnda da ülke ve dünya çapýnda birçok sanatçýnýn yetiþmesine hizmet eden Baþar, yurt içi ve yurt dýþýnda 350'den fazla sergi faaliyetinde bulunmuþtur. Her iki sanat dalýnda kitap, makale, TV programlarý, belgeseller, radyo konuþmalarý ve konferanslarla bu sanatlarýn tanýtýmýna yoðun çaba sarf etmektedir. Ebrû fizikokimyasý konusunda Yýldýz Teknik Üniversitesi'nde bir araþtýrmaya da katýlan sanatçý, evli ve 4 çocuk babasýdýr.
Fuat Baþar dan bir Gelincik ebrûsu (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)
48
EBRÛ SANATI c- Alpaslan BABAOÐLU 1957 yýlýnda Ankara da doðdu. Ýlk ve ortaöðrenimini Ankara ve Erzurum da tamamladý. Devlet bursuyla gönderildiði Ýngiltere deki elektronik mühendisliði eðitimini 1979 yýlýnda, ayný dalda yüksek lisans eðitimini 1980 yýlýnda tamamlayarak yurda döndü. Mühendislik hayatýný bir kamu kurumunda yönetici olarak sürdüren Alparslan Babaoðlu, evli ve Elif ve Burak isimlerinde iki çocuk babasýdýr. 1984 yýlýnda Topkapý Sarayý Nakýþhânesi ne devam ederken baþladýðý ebrû yapýmýný aralýksýz sürdürmektedir. 1985 yýlýnda ustasý merhum Mustafa Düzgünman ile tanýþtý ve 1989 yýlýnda kendisinden ebrû sanatýnýn öðretilmesi ve icrâsý konusunda dersler aldý. Ýlk kiþisel sergisini 1990 yýlýnda Topkapý Sarayý nda açtý, ayný yýl Washington D.C. de ikinci, 1991 yýlýnda memleketi olan Çorum da üçüncü ve 1999 yýlýnda Yýldýz Sarayý Çit Kasrý'nda dördüncü kiþisel sergisini açtý. Sayýsýz karma sergiye katýldý. Ebrû sanatýnýn, ustasý Mustafa Düzgünman la kemâl noktasýna ulaþtýðýna inanmakta olup, ustasýnýn ebrûlarýnýn benzerlerini yapmaya çalýþmanýn yaný sýra, geleneðe uygun
Lâle ebrûsu. Alpaslan Babaoðlu (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)
olduðuna inandýðý "boya olarak ezilmiþ varak altýn kullanýlmasý" gibi özgün çalýþmalarla eskiden yaygýn olarak olmasa da kullanýldýðý bilinen "ayný kâðýdýn her seferinde farklý bir bölgesini ebrûlamak suretiyle minyatürler yapýlmasý" ve "kãtý tekniði ile kalýbý çýkartýlan hüsn-i hat örneklerinin ebrû ile yapýlmasý" gibi çalýþmalar da yapmaktadýr. Ustasýnýn izinde ve yalnýzca toprak boya kullanarak ebrû yapan Alparslan Babaoðlu, 1996 yýlýnda Ýstanbul da açýlan bir sergideki Avrupalý ve Amerikalý ebrûcularýn çalýþmalarýnýn ilgi görmesi üzerine, isterlerse Türk ebrûcularýn da Avrupalýlar ýn malzeme ve tekniklerini onlar kadar hatta daha baþarýlý kullanabildiklerini göstermek üzere hazýr boyalar kullanarak da ebrûlar yapmýþ ve 1999 yýlýndaki sergisinde sergilemiþtir
26
26 - Sayýn Babaoðlu nun þahsi internet sitesinden alýnmýþtýr..
Sümbül ebrûsu. Alpaslan Babaoðlu
49
EBRÛ SANATI
Ýngiliz ebrûcu Victoria nýn Bülbül Yuvasý ebrûsu. (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)
50
EBRÛ SANATI
Farklý malzeme ve teknik kullanýlarak Amerikalý ebrûcu OLAF tarafýndan yapýlmýþ bir ebrû türü. (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)
51
II. BÖLÜM
ÂLET VE MALZEMELER
EBRÛ SANATI
Ebrû Teknesi
A - TEKNE
tekne ebadý 35,5x50,5 olmalýdýr. Kâðýt suya deðdiðinde
Su yüzeyinde yapýlan bir sanat olan ebrûda akla
þiþecek ve 2-3 mm. -bazý kâðýtlarda daha da fazla olabilir-
gelen ilk malzeme içine suyu koyacaðýmýz teknedir. Eski
geniþleyecektir. Kâðýdýmýzýn tekneden rahatlýkla
zamanlarda tekneler (çidene) budaksýz çam aðacýndan
çýkarýlabilmesi için bu yarým santimlik boþluk büyük önem
yapýlýr; su sýzdýrmamasý için de ziftle kaplanýrdý .
taþýmaktadýr.
27
Günümüzde ise paslanmaz olarak bilinen krom esaslý
Teknelerin derinliði 5 6 cm. olmalý, ebrûlanan kâðýt
metal malzemeden hazýrlanmaktadýr. Kromdan baþka su
tekne kenarýna sýyrýlarak çýkarýldýðýndan tekne kenarlarý
sýzdýrmayan her türlü malzeme içinde ebrû yapýlabilir.
kâðýdý çizmeyecek þekilde tesviye edilmeli veya kenar
Alüminyum, galvaniz gibi malzemelerden de imal
sacý geriye kývrýlarak pürüzsüz bir yüzey elde edilmelidir.
edilebileceði gibi cam, pleksi hatta plastikten dahi olabilir.
Ýlk defa kullanýlacak hazýr krom tekneler kullanýlmadan önce sýcak suyla çok iyi yýkanarak yaðdan arýndýrýlmaldýr.
Ancak plastik türevi malzemelerde yüzey gerilimi metalden yapýlmýþ teknelere nispetle daha farklý olmakta
B - KIVAM ARTIRICILAR
ve ebrû kalitesini menfi yönde etkilemektedir. Bu sebepten
Ebrû yapabilmek için üzerinde çalýþýlacak sývýnýn
dolayý metal tekneler tercih edilmelidir.
bir miktar yoðunlaþtýrýlmasý gerekmektedir. Zira yoðunluðu
Tekne ölçüleri kâðýt ölçümüze baðlýdýr. Tekne
artýrýlmamýþ yüzeylerde yapýlacak ebrûlarda damla þekilleri
ebatlarý, standart kâðýt ölçüsü olan 70x100 cm., yarýsý
istenilen tarzda oluþmaz, üste atýlacak damlalar alttaki
50x70 cm., onun da yarýsý 35x50 cm. ve en büyük ölçünün
damlanýn þekillerini tamamen bozarlar. Ebrûda kullanýlan
dörtte biri olarak 25x35 cm lik ölçülere uygun olarak tespit
kývam artýrýcýlar ayný zamanda yapýþkanlýk özelliði bulunan
edilmelidir. Burada tekne ebadýnýn kâðýt ebadýndan
tabii malzemelerdir. Yapýþkanlýk özelliði, yüzeydeki
yarýmþar santim büyük olmasýna özen gösterilmesi gerekir. Mesela 35x50 cm. ebatlarýnda bir kâðýt ebrûlanacak ise
27 - DERMAN 1977, s. 11.
56
EBRÛ SANATI boyalarýn kâðýda sabitlenmesini temin etmektedir. Tarih boyunca suyun yoðunlaþtýrýlmasý için çeþitli maddeler kullanýlmýþtýr. Kitre, sâlep, ayva çekirdeði, keten tohumu, denizkadayýfý, hilbe (boytohumu), kullanýldýðýný bildiklerimizdendir. Kývam artýrýcýlar hakkýnda merhum hezârfen üstat Necmeddin Okyay ýn anlattýklarýna kulak verelim: Bir tarihte, Üsküdar Özbekler dergâhýnda elime eski ebrû örnekleri geçti evlâdým Lâkin dehþetli pastýrma koktuðunu fark ettim. Allah Allah, pastýrma sarmak için ebrû kâðýdýndan baþka kâðýt bulamamýþlar mý? diye düþündüm, bir mânâ da veremedim. Sonradan bir yazma eserde, ebrû yapmak maksadýyla hilbe nin de kitre gibi kullanýldýðý bahsi gözüme çarptý. Ýþte o zaman pastýrma kokusunun esrarýný çözer gibi oldum! Zira bu kokuyu
Kitre (Astragalus)
pastýrmaya veren ve diðer baharatlar ile karýþtýrýldýktan sonra etin üstünü kapatacak bir tabaka halinde sürülen çemen maddesinin esasý, hilbe (boytohumu) dir. Bunun üzerine kendim de tecrübe ettim. Ýyi netice almakla beraber, aradan geçen çok uzun zamana raðmen kâðýdýn pastýrma kokusunu kaybetmediðini hayretle müþahade ettim. Ben bütün lüzûcî (kývam artýrýcý) maddeleri ebrû imalinde kullanmýþýmdýr. Ancak bunlar arasýnda sâlep kadar iyi netice veren olmadý. Lâkin hakiki sâlep bulmanýn zorluðundan ve bu maddenin pahalýlýðýndan, kitre üstünde 28
karar eyledim.
Anadolu nun farklý bölgelerinde yetiþen, Geven (Astragalus) adlý bodur, dikenli bir bitkiden elde edilen plaka ve þerit þeklindeki kitre, en çok tercih edilen kývam artýrýcý olmuþtur. Yýlýn muayyen aylarýnda toplanan kitre, Öðütülmüþ denizkadayýfý (carrageenan)
geven aðacýnýn gövdesinin çizilmesiyle elde edilir. Çizilen yerden sýzan sývý havayla temas ettiðinde bir müddet sonra sertleþir. Sertleþen sývý kýrýlarak toplanýr ve diðer bir yerinden ikinci kez çizilir ve toplanýr. Üçüncü ve son kez çizilen aðaç gövdesinden bitkinin en saf özü elde edilir; ebrûda kullanýlan kitre, iþte bu üçüncü ve en saf kitredir. Her sýzýmda kitrenin rengi biraz daha beyaz olmaktadýr. En iyi ebrû yapýlabilecek kitre, en beyaz olanýdýr. Dolayýsýyla kitre alýnýrken en beyaz olaný tercih edilmelidir. Anadolu nun deðiþik bölgelerinden toplanan kitreler denenmiþ; en iyi netice veren ve en uzun süre bozulmadan dayanabilen kitrenin Göller Bölgesi´nden toplanan kitreler
Bitkisel kývam artýrýcý
28 - DERMAN 1977, s. 11.
57
EBRÛ SANATI olduðu tecrübesine ulaþýlmýþtýr. Günümüzde malzeme
Þimdi yukarýda bahsettiðimiz en çok kullanýlan üç
temin eden firmalar kitreyi bu bölgeden getirtmektedirler.
kývam artýrýcýnýn hazýrlanýþýný izah etmeye gayret edelim. 35x50x6 cm. ebadýndaki bir tekne ortalama 10-11
Kitreden sonra en çok kullanýlmýþ ve hali hazýrda
litre kadar su almaktadýr. Bu sebepten eritilecek kývam
da kullanýlmakta olan kývam artýrýcý malzeme, denizkadayýfý
artýrýcýlarý 8 litre su ölçüsü üzerinden hesaplayarak eritmek,
(carrageenan)dýr. Ebrûculuk bizden Avrupa ya geçtikten
daha sonra ilave edilecek su için yer kalmasý açýsýndan
sonra kitre yerine daha çok oralarda tercih edilmiþtir.
uygun olacaktýr. 8 litre suya bir avuç (yaklaþýk 50-60 gram)
Günümüzün iletiþim þartlarý bizi dünya ebrûcularýyla teknik
kitre gerekmektedir. Geniþ bir kaba konulan bir avuç
ve malzeme hususunda daha rahat haberleþebilir hale
kitrenin üstüne 2 litre su ilave edilerek serin ve kuru bir
getirmiþtir.
yerde yirmi dört saat erimeye terk edilir. Yirmi dört saatin
Batý da yaygýn olarak kullanýlan denizkadayýfý, son
sonunda denizanasýný andýrýr þekilde þiþen kitre, temiz,
yýllarda Türk ebrûcularý tarafýndan da kullanýlmaktadýr.
yaðdan ve sabundan arýndýrýlmýþ bir elektrikli parçalayýcý
Süratli erimesi, uzun müddet saðlamlýðýný muhafaza
yardýmýyla parçalanýr.
edebilmesi gibi üstünlükleri sayesinde tercih edilir olmuþtur.
Üzerine iki litre daha su konularak tekrar çekilip
Denizkadayýfý, okyanus derinliklerinden çýkarýlan esmer
dinlenmeye terk edilir. Yirmi dört saat sonra 2 litre daha
su yosunlarýndan bir deniz bitkisidir. Bu yosun kaynatýlarak
su ilave edilip iyice karýþtýrýlýr ve o andan baþlayarak iki
suyun yoðunluðunu artýrmada kullanýlmýþtýr. Bugün ise
tam gün daha dinlendirilir. Kitrenin ýslatýlmasýndan tam
denizkadayýfý öðütülmüþ, un halinde imal edilmekte, soðuk
açýlmasýna kadar geçen süre dört-beþ tam gündür. Bu
suda eritilerek kullanýlmaktadýr. Bu malzemenin farklý
sürenin sonunda ince bez süzgeçten geçirilerek tekneye
cinsleri bulunmakla beraber ebrûculukta kullanýlan cinsi,
aktarýlýr. 6 litreye ulaþan su miktarý teknede ilave edilecek
ebrûcular tarafýndan denenip tasdik edildikten sonra
suyla beraber yaklaþýk 8 litreye tekâbül edecektir.
malzeme firmalarýnca ithal edilmektedir.
Öðütülmüþ denizkadayýfýnýn eritilmesi ise þu minvâl
Tarih boyunca kullanýlan bütün bu malzemelerin
üzere yapýlýrsa gayet iyi netice alýnýr:
yanýnda bir firma tarafýndan kitre ve denizkadayýfýna
Sekiz litre suya yaklaþýk 65 gram toz denizkadayýfý
alternatif olarak sunulan yeni nesil bir kývam artýrýcýdan
ince bir elekten yavaþ yavaþ elenir. Bir yandan elenirken
da bahsetmeden geçmemek gerekir. Bitkisel esaslý bu
diðer yandan karýþtýrýlýrsa topaklanmanýn da önüne geçilmiþ
malzeme, gýda endüstrisinde de kullanýlmakta olup kitre
olur. En az altý saat serin ve kuru bir yerde dinlenmeye
ve denizkadayýfýndan daha ekonomiktir.
býrakýlan kerajinli (carrageenan)´li su, erime iþlemini
Çok ince öðütülmüþ olan malzeme, soðuk suda
hýzlandýrmak için aralýklarla karýþtýrýlýr. Bu iþlemlerin sonunda
rahatlýkla ve hýzla eriyebilmektedir. Çok net ve pürüzsüz
süzülerek tekneye aktarýlýr. Bu iki malzemeye alternatif
bir yüzey elde edilmekte, üzerinde gayet net ebrûlar
olarak sunulan diðer kývam artýrýcý da ise yapýlacak iþlem
yapýlabilmektedir. Dayanýklýlýk müddeti diðer iki
denizkadayýfýndan farklý deðildir. Tek fark sekiz litre suya
malzemeden hiç de aþaðý kalmamaktadýr.
45-50 gram kývam artýrýcý kullanýlmasýdýr. Erime süresi
Kitrenin açýlmasý
58
EBRÛ SANATI
Toz kývam artýrýcýnýn suda eritilmesi
denizkadayýfýndan daha da kýsadýr. Islatýlmasýndan iki-üç
C- ÖD
saat sonra tam olarak eriyerek ebrû yapmaya hazýr hale
Ebrû yapýmýnda kullanýlan en mühim malzemedir. Kývamý artýrýlmýþ suyun üzerinde boyalarýn dibe çökmeden
gelmektedir.
yayýlmasýný saðlamak amacýyla, yüzey aktif bir madde
Net, keskin ve pürüzsüz ebrû yapabilmek, üzerinde
olan sýðýr ödü kullanýlýr. Safra asitleri ihtiva eden öd,
ebrû yapýlacak suyun yoðunluðunu artýran bütün
bozulmamasý ve yüzeydeki kuvvetini kaybetmemesi için
maddelerin tam olarak erimesine baðlýdýr. Yukarýda verilen
kaynatýlarak saklanýr. Eskiden bu iþlem kapalý bir kaptaki
miktar, nispet ve erime müddetleri tahmini olup
ödün, el tahammül edecek kadar sýcaklýktaki hayvan
malzemenin kalitesine, ortamýn þartlarýna hatta toplandýðý
gübresinin içine yatýrýlmasýyla gerçekleþtirilirdi. Küçükbaþ
yöreye göre deðiþiklik gösterebilir. Kývam artýrýcýlar tabiî
hayvan ödü ayný maksatla kullanýlabilirse de yüzeyde
malzemeler olduðundan bir müddet sonra bozulacak ve
açýlma kuvveti sýðýr ödünün ancak yarýsý kadardýr. Öd,
özelliklerini kaybedeceklerdir.
ebrûculuktan baþka kozmetik ürünler ve ilaç üretiminde
Kitre normal ýsý ve nem þartlarýnda on beþ-yirmi
de kullanýlmaktadýr. Týpta kullanýlan hazýmsýzlýk ilaçlarýnýn
gün, carrageenan otuz-otuz beþ gün, diðer kývam artýrýcý
bir çoðunun hammaddesidir. Eskiden öd yerine tütün
ise yirmi beþ-otuz gün rahatlýkla dayanabilmektedir. Bu
yapraðý suyu, hazara suyu ve pikrik asit de kullanýlmýþtýr.
malzemelerin daha uzun ömürlü olmasýný istiyorsak
Ancak üstad Necmeddin Okyay, pikrik asitin patlayýcýlýk
kullandýðýmýz sulara dikkat etmeli; kireçsiz ve saf su
özelliði bulunduðundan kullanmaktan çekinmiþtir .
29
kullanmaya gayret etmeliyiz. Ayrýca kullanýlmadýðý zamanlarda daha serin bir yerde muhafaza etmek kývam
Bu çok önemli malzemenin pek sevimli olmayan
artýrýcýlarýn dayanma müddetlerini uzatacaktýr.
bir kokusu vardýr. Bakteri üremesini önlemek için
Toz kývam artýrýcýnýn yarý erimiþ hali.
59
EBRÛ SANATI boyalarýndan bazýlarý þunlardýr:
kaynatýlarak muhafaza edilse de kokusuna pek tesiri olmamaktadýr. Resim tekniðinde kullanýlmak üzere Batýda
Zýrnýk: Doðada bulunan arsenik
üretilen rafine edilmiþ öd (oxgall) ise
sülfür, parlak sarý. Hat sanatýnda da sarý
tamamen kokusuz ve saftýr. Ancak rafine
mürekkep olarak kullanýlan zýrnýk,
esnasýnda ödün kuvveti oldukça
özellikle celî (iri) yazýlarýn kalýplarýný
azalmaktadýr. Örnek vermek gerekirse,
hazýrlama esnasýnda siyah kâðýt üzerinde
bir boyanýn ayarýnda sýðýr ödünden on
kullanýlmýþtýr. Altýn rengine çalan tonuna
damla kullanýlýrken, küçükbaþ ödden
zehebî veya altýnbaþ zýrnýðý denilmiþtir.
yirmi-yirmi beþ damla, rafine edilmiþ
Zehirli olduðundan günümüzde bu renk
kokusuz ödden ise otuz damla
için sentetik yollardan üretilen boyalar
kullanmak icâb etmektedir. Ödün kalitesi
tercih edilmektedir.
ve uzun süre dayanabilmesi, alýndýðý
Tertîb-i Risâle-i Ebrî nin 1b
hayvanýn hastalýklý olup olmamasýna, kesimin yapýldýðý mevsime ve hayvanýn beslenme þekline de büyük ölçüde
sayfasýnda yer alan zýrnýk bahsinde þunlar kaydedilmiþtir:
Sýðýr Ödü
Zýrnýh üç nev idir: biri zehebîdir ki,
baðlýdýr.
yeþili olmayýp, sarý, saf ve altýn gibi þeffaf ola ve bir nev i,
D - BOYALAR
zýrnýh-ý ahmer dir (kýzýl zýrnýk) ki çetârî tabir olunur, topraklýsý
Türk ebrûsunda kullanýlan boyalar suda erimeyen,
olmaya ve bir nev i, siyahtýr ve lazým deðildir
yað veya bir baþka yüzey aktif madde içermeyen, saf
30
pigment boyalardýr. Bütün boya cinslerinin aslý olan boyar
Ýs Siyah: Hat mürekkebi yapýmýnda da kullanýlan
maddeler (pigmentler) eski zamanlardan beri toprak ve
ve tercihen bezir yaðýndan elde edilen is. Eskiler barut
kayaçlardan, bazý renkler ise bitkilerden elde edilmektedir.
is ini de (dûde-i barut) boya olarak kullanmýþlardýr. Siyah
Günümüzde ise büyük oranda topraktan ve tabiattaki
boya için is´in yanýnda karbon esaslý ve demir oksit
oksitlenmeden oluþan metal-oksit boyalardan istifade
siyahlar da ebrû boyasý imal eden firmalar tarafýndan
ediliyorsa da tabiatta kendi halinde oluþamayacak bazý
tercih edilmektedir.
renkler labarotuar ortamýnda sentetik yollarla elde
Çivit Mavi: Çamaþýr çividi olarak bilinen bu parlak
edilmektedir. Suda eriyen yani suya renk salan anilin
mavi boya, ultramarin adýyla da adlandýrýlmaktadýr.
boyalar suyun üzerine serpildiðinde tekne materyaliyle
Þimdilerde kullanýlan ultramarin ise sentetik yollardan elde edilmektedir. Lök: Eski ustalarýn kullandýðý, asýl ismi lek olan, Hindistan´da bitki yapraklarýnda þebnem olarak oluþan ve kuruduktan sonra toplanan viþneçürüðü renginde bir boya. Avrupa dan gelen löke ise frengi lök denmektedir. Al Bakkam: Kýrmýzý renkli bu boya, Hindistan da yetiþen bir aðacýn (Hoematoxylon cempechianum) talaþýndan elde edilmekte, mor renkli olanýna da mor bakkam denilmektedir. karýþarak yüzeyde yüzemeyecekleri için ebrûda
Sülüðen: Kurþun oksitlerden oluþan turuncu-kýrmýzý
kullanýlmazlar. Kýsaca ebrûda kullanýlan boyalarýn yað
renkli tabii boya.
içermemeleri ve suda erimemeleri gerekmektedir.
29 -DERMAN 1977, s. 11.
Geçmiþte ve günümüzde kullanýlan ebrû
30 - DERMAN 1999a, s. 373.
60
EBRÛ SANATI
Farklý renklerde toz pigmentler
öðrenmeye beraber baþladýðýmýz, kýymetli arkadaþým
Göz taþý: Tabiattaki mavi renkli bakýr sülfat taþýndan
Muammer Emin Serkan tarafýndan keþfedilmiþtir. Kendisinin
elde edilen boya.
verdiði bilgiye göre, memleketi olan Kayseri, Yahyalý´da
Gülbahar: Demir oksitleri ihtiva eden pembemsi
Aladaðlar ýn göbeðinde, maden aramak için açýlan bir
pas renkli boyaya verilen isimdir.
ocaðýn eriþimi zor bir noktasýndan çýkarýlmaktadýr. Bu
Zâc: Zâc-ý Kýbrýsî olarak da bilinen tabii bakýr sülfat
toprakla nasýl karþýlaþtýðýný kendinden dinleyelim:
göztaþý. Fakültenin son sýnýfýnda hocamýz Hikmet
Çamlýca Topraðý: Kadim ustalarýmýzýn ebrûlarýnda
Barutcugil´den ebrû öðrenmeye baþlamýþtýk. Hocamýz,
pek sýk gördüðümüz bu tütün renkli toprak, o devirlerde
bize gördüðümüz güzel renkteki bütün topraklardan boya
ismiyle müsemmâ sýk çam aðaçlarýyla kaplý, eteklerinden
yapýlabileceðini anlatmýþtý. O yaz memlekete döndüðümde
gürül gürül sularýn aktýðý, oksijeni bol bir mesire yeri olan
ben de etrafýmdaki topraklarý incelemeye baþladým. Bir
Çamlýca tepesinin kil oraný düþük topraðýndan elde edilirdi.
gün evimize bir haným, elinde kýzýl renkli bir toprakla geldi.
Þimdilerde ise Çamlýca´nýn býrakýn çam aðaçlarýný,
Kendisine ne iþe yaradýðýný sorduðumda bana, hamile ve
kurumaya yüz tutmuþ Tomruk, Tantâvi gibi su membalarýný,
kansýzlýk çeken hanýmlarýn þifa niyetiyle yediðini anlattý.
artýk toprak alacak bir karýþ yerin dahi kalmadýðý beton
Rengi çok hoþ olan topraktan bir parça aldým; suda eriterek
yýðýnýna dönüþmesini hüzünle izlemekteyiz.
teknemde denediðimde çok iyi netice verdiðini gördüm.
Kayseri Topraðý: Tütün renginde, kristal toprak boya. Suyla karýþtýktan kýsa süre sonra kullanýma hazýr hale
Muammer Bey tarafýndan ebrû sanatýnýn hizmetine
gelmekte, asla solmamakta ve diðer boyalarla
sunulan Kayseri Topraðý, malzeme firmalarýnca getirtilerek
karýþtýrýldýðýnda da çok iyi netice vermektedir. Ebrû
þiþelenmektedir.
61
EBRÛ SANATI
Ezilmiþ, kullanýma hazýr pigment boyalar.
Beyaz: Bazik kurþun karbonatýn tabiattaki hali olan
Kadmiyum kýrmýzý: Çiçekli ebrûlarda kullanýlmak
üstübeç (isfidâç) beyazýnýn yanýnda beyaz renk için titan
üzere hazýrlanan parlak ve derin bir kýrmýzýdýr. Bileþeni
beyazý denilen titan dioksit de kullanýlmaktadýr.
kadmiyum sülfoselenit´tir.
Sarý: Ýki cins sarý kullanýlmakta olup ilki tabiattan
Kahverengi: Toprak ve kahve tonlarý, ya güzel renkli
elde edilen oksit sarýdýr. Olgun ve parlak olmayan bu sarý,
topraklarýn kendinden ya da demir oksit pigmentlerin
renk karýþýmlarýnda çok iyi netice vermektedir. Ýkincisi ise
deðiþik þekilde iþlenmesiyle elde edilmekte olup tabii
sentetik yollardan elde edilen parlak sarýdýr. Özellikle
renkli ebrû üretiminde çokça tercih edilen boyalardýr.
çiçekli ebrû yapýmýnda tercih edilmektedir.
Oksit yeþil: Metal oksit, tabii bir boyadýr. Çiçek sapý
Aþý kýrmýzý: Kadim renklerden biri olup bir cins oksit
ve yapraklarýnýn yapýmýnda kullanýlmaktadýr.
boyadýr. Tabii güzellikte bir kýrmýzý renktir. Kýrmýz: Kanatlarýndan kýrmýzý renk çýkarýlan cochnile böceðinin adý olup bu renge kýrmýz böceðine ait manasýnda Kýrmýzî, buradan galat olarak da bu çeþit renklerin tümüne kýrmýzý adý verilmiþtir. Lahor çividi: Pakistan´ýn Lahor þehrinden gelen bitki yapraklarýnýn kaynatýlmasýyla elde edilen derin mavi renktir. Kristal halde küçük çakýl taþlarý þeklindeki Lahor çividi, Türk ebrûculuðu için vazgeçilmez bir boyadýr.
Lahor çividi
Lotur: Þekercilerin kullandýðý bir boya cinsi.
62
EBRÛ SANATI Mor: Pigmentlerin birleþimiyle elde edilemeyecek
parçalamaya devam etmektedir. Bir baþka deyiþle
bir tonda, çok kuvvetli bir mor olup sentetik yollardan
ezmekten maksat, boya zerrelerinin tamamýnýn ýslanmasýna
elde edilmektedir .
yardýmcý olmak ve öd yardýmýyla zerrelerin ayrýþmasýný
31
saðlamaktýr. Ödün parçalayýcý özelliði olduðu gibi, ýslatýcý
Hatýrýmýza gelen ve kaynaklarda geçen bu birkaç
özelliði de bulunmaktadýr. Bu sebepten ezilen boyalarýn
rengin dýþýnda Batý menþeli, onlarca daha renkte çok
kullanýlmadan evvel bir müddet öde yatýrýlmalarý
kaliteli pigmentler de bulunmaktadýr. Kadim boyalarýn
gerekmektedir.
artýk birçoðuna ulaþamýyoruz. Son devirde boya sanayinin geliþmesiyle eskiden olduðu usullerle elde edilmese de
Ustamýzdan öðrendiðimiz bu metot, ebrû malzemesi
ayný tonlarda sentetik ve oksit boyalar imal edilmektedir.
satan firmalarýn ezilmiþ boya satýþýna baþlamasýyla raðbet
Biz Türk ebrûcularýnýn yapmasý gereken klâsik renk
görmez olmuþtur. Zira bir boyanýn elle ezilmesi günler,hatta
zevkimizi teþkil eden bu renkleri günümüz toz
haftalar almaktaydý. Ýmalatçý firmalar elektrikli bir düzenek
pigmentleriyle elde edecek karýþýmlarý yapmaktýr. Pigment,
üzerinde dönen, içi bilyeli seramik havanlar sayesinde insan
resim tekniðinde kullanýlan guaþ, yaðlý boya, akrilik vb.
kuvvetinin asla ulaþamayacaðý safiyette ezilmiþ boya
bütün boya çeþitlerinin de ana boyar maddesidir. Toz
hazýrlamaya muvaffak oldular. Hal böyle olunca ebrû
halindeki bu pigmentler ebrû sanatýnda kullanýlabilmesi
yapýmýný öðrenecek kiþi, boya ezme esnasýnda göstereceði
için ezilmesi gerekmektedir.
sabýr ve tahammülü ebrûnun temel kurallarýný öðrenmekte gösterme fýrsatýný bulmuþ oldu.
Toz boyalar ezilmeden kullanýlmazlar. Geleneðimizden gelen boya ezme usulünde Destizeng
Ressamlar çok eski devirlerde kendi yaðlý boyalarýný
denilen bir tür el taþý kullanýlýr. Bir mermer tabakanýn
kendileri hazýrlarlardý. Her ressamýn ayrý bir boya hazýrlama
üzerine konan toz pigment bir spatül yardýmýyla su ilave
formülü bulunmaktaydý. Daha sonra geliþen teknik imkânlar
edilerek çamur kývamýna getirilir. Destizeng, çamur
sayesinde boya firmalarý en ünlü ressamlarýn formüllerinden
kývamýndaki boyanýn üzerinde ileri-geri hareket ettirilerek
istifade ederek kullanýma hazýr boya imaline baþladýlar.
bilek gücüyle iyice ezilir. Ezilme süresi bilek gücüne,
Böylelikle o tarihlerden beri ressamlar boya hazýrlamakla
pigmentin kalitesine ve rengine göre farklýlýk gösterebilir.
uðraþmamakta, sanatlarýna yoðunlaþmaktadýrlar. Benzer
Bir boyanýn ezildiðini ve kullanýlmaya hazýr hale geldiðini
bir sürecin ebrû sanatýnda da yaþanmakta olduðunu burada
anlamanýn yolu þudur: Ezilmiþ az bir boya mermerin bir
ifade etmeliyiz.
köþesinde iyice sulandýrýlýp boyanýn akmasý saðlanýr. Eðer boya akarken yoðurt gibi pütürler býrakýrsa bu, boyanýn
Toz boyalarýn haricinde, ezilmeden yalnýzca suyla
daha ezilmeye ihtiyacý olduðunu, þayet süt gibi pütür
eritilerek kullanýlan boyalarda ise durum biraz daha farklýdýr.
býrakmadan akarsa bu da boyanýn ezilmiþ olduðunu
Lahor çividi, Kayseri topraðý gibi kristal halde elimize ulaþan
gösterir. Ezilen boyalar spatül yardýmýyla ana kavanozlara
boyalar boþ bir kavanoza konulur ve üzerine az bir miktar
aktarýlýr. Bir miktar daha sulandýrýlan boyaya 25 30 damla
su ve yine 25-30 damla öd ilave edilerek dinlenmeye terk
öd ilave edilerek kullanýlmaya hazýr halde bekletilir. Öd
31 - DERMAN 1977 s. 10-11; DERMAN 1999a, ayrýca SCHIMINCKE boyalarý ürün kataloðundan istifade edilmiþtir.
safra asitleri ihtiva ettiðinden asit, pigmentteki zerreleri
Destizeng (El taþý)
Toz pigmentin havanda ezilmesi
63
EBRÛ SANATI
Fýrça yapýmýnda kullanýlan malzemeler
E - FIRÇA
edilir. Zaman zaman karýþtýrýlarak boyanýn tamamen çözülmesi saðlanýr. Birkaç gün sonunda her iki boyamýzda
Türk ebrûsunun diðer su üzeri sanatlardan þekil
kullanýlýr hale gelmiþtir. Hazýr boyalarýn dýþýnda bir de
itibariyle ayrýlmasýný saðlayan en mühim malzeme fýrçadýr.
topraktan boya elde edilebilir.
Baþka memleketlerde boya, suyun yüzeyine deðiþik fýrça ve aletler yardýmýyla damlatýlarak farklý desenler
Teorik olarak tabiatta gördüðümüz bütün
oluþturulurken Türk ebrû sanatýnda desenler boyalarýn
topraklardan boya yapýlabilir. Ancak ince topraklardan daha
yüzeye püskürtülmesiyle oluþur. Gelenekli ebrûmuzda
kolay boya yapýlabileceði unutulmamalýdýr. Alýnan toprak
fýrça atýn kuyruk kýlýndan ve gül dalýndan elle baðlanarak
öncelikle kuru halde mermer havanda dövülür. Orta boy
üretilir. Ebrû sanatýyla meþgul olacak kiþi fýrça baðlamayý
bir kalburdan elenerek taþ ve çakýldan arýndýrýlýr. Elenen
ve fýrçanýn hususiyetlerini öðrenmek zorundadýr. Zira
toprak aynen toz boya ezer gibi iyice ezilir. Ezilen toprak,
düzgün baðlanmamýþ bir fýrçayla damlalarý dengeli düþmüþ,
büyükçe bir kavanoza alýnýr, üzerine bolca su ilave edilip
renkleri dengeli daðýlmýþ ebrû yapmanýn imkâný yoktur.
karýþtýrýlýr. Birkaç dakika sonunda ezilmemiþ zerreler hýzla
Ýyi bir fýrça yapabilmenin yolu kaliteli malzemeden
dibe çökecek ezilenler ise üstteki sulu kýsýmda kalacaktýr.
geçer. Fýrçamýzýn kýlý, at kýlý olup atýn yelesinden deðil
Üstteki sulu kýsým bir baþka kavanoza sarsýlmadan aktarýlýr.
kuyruðundan alýnmýþ olmalýdýr. Kuyruk kýlýnda da en sert
Uzunca bir süre bekledikten sonra toprak dibe çökecektir.
kýllar seçilmelidir. Ülkemizde fýrça sektöründe kullanýlmak
Üstteki su tamamen alýnýp toprak yeniden ezilecek ve bu
üzere Orta Asya´dan birkaç kalýnlýkta ithal edilen at kýllarý
ezme-çökeltme iþlemi birkaç sefer daha tekrarlanacaktýr.
içinde en sert olanlarý gayet güzel iþ görmektedir. Sarýlacak
Bütün bu iþlemlerin sonunda en saf ve ince toprak zerreleri
fýrça sapý ise gül dalýdýr.
bizim boyamýzý oluþturacaktýr. Memleketimiz toprak çeþitliliði
Esnekliði yönünden tercih edilen gül dalý, hezarfen
yönünden eþsizdir. Pek zahmetli görünen topraktan boya
üstad Necmeddin Okyay´ýn Üsküdar Toygar Tepesindeki
elde etme iþlemi, neticesi itibariyle çok keyiflidir. Çünkü
evinin bahçesinde yetiþtirdiði güllerin dallarýna fýrça
ürettiðiniz boyadan yalnýzca sizde bulunacak ve yapacaðýnýz
sarmasýyla gelenek halini almýþtýr. Gül dalýyla ayný esnekliðe
ebrûlar da size has olacaktýr.
sahip baþka malzemelere de fýrça sarýlabilir. Ancak gül
64
EBRÛ SANATI Fýrça baðlanýþý
65
EBRÛ SANATI tutturulmuþ bir tutam at kýlýný avucumuzun içine alýp gül dalýný, tutamýn ortasýna döndürerek sokalým. 1.50 m. boyunda kestiðimiz misinayý bir ucundan ikiye kývýrýp halka haline getirdikten sonra ortasýna gül dalý sokulmuþ atkýlýný ve misinanýn halka kýsmýný hep beraber sol avucumuzun içinde toplayalým. Bu durumda sol avucumuza aldýðýmýz at kýlý, gül dalý ve misina sol elimizin parmaklarý arasýnda sabitlenmiþ, misinanýn uzun ve kýsa uçlarý da avucumuzdan dýþarýya doðru bakmaktadýr.
dalý kullanma geleneði bu sanatla özdeþleþmiþtir. Zaten baþka aðaç dallarý ya da malzemelerde gül dalýnda hissedilen sýcaklýk nedense hissedilememektedir. Fýrça baðlanacak gül dalýnýn sert, öz kýsmýnýn az olmasýna dikkat edilmelidir. Dallar ehlî güllerin üç yaþýndan büyük olanlarýndan veya kuþburnu olarak da bilinen yabanî güllerin dolmakalem kalýnlýðýnda olanlarýndan otuzar santim uzunluðunda kesilmelidir. Kesilen dallar, dikenlerinden temizlenip onarlý tomar halinde kalýnca ip ya da kumaþ parçasýyla sýkýca baðlanmalý, dallar kurudukça
Misinanýn uzun ucunu kýsa ucun üzerine dýþtan içeri doðru sýkýca sarmaya baþlamalý, üç-dört tur attýktan sonra gevþetmeden pratik bir el hareketiyle kýlý önümüze almalýyýz. Bunu yaparken de gevþetmemeye özen göstermeliyiz. Lastiðe doðru sýra atlamadan düzgün ve gergin bir þekilde sarmaya devam etmeli, misina lastiðe dayandýðýnda ise lastiði ileri iterek sarmaya dalýn ucunun birkaç milimetre gerisine kadar devam etmeliyiz. Sarma iþleminin sonuna gelindiðinde sardýðýmýz ucu halka
çekeceðinden muayyen aralýklarla bað sýkýlmalýdýr. Oda sýcaklýðýnda tamamen kurutulan gül dallarý artýk baðlamaya hazýr hale gelmiþtir. 7,5 cm. uzunluðunda kestirilecek at kýlý tomarý, fazla kalýn olmayan tutamlara ayrýlmalý ve tutamlar paket lastiðiyle baðlanmalýdýr. Fýrça baðlamak için 0,50 mm çapýnda olta misinasý kullanmaktayýz. Misina esnek oluþuyla daha sýký
halindeki misinanýn içinden, sarma yönünde geçirerek sargýnýn altýnda kalan diðer ucu aþaðý doðru çekmeliyiz. Böylece sarýlan uç sargý sipirlerinin altýna kayacak ve düðümsüz bir baðlama gerçekleþmiþ olacaktýr. Lastiðimizi çýkarýp baðýmýzýn saðlamlýðýný kontrol ettikten sonra misina uçlarýnýn fazlalýklarýný kesmeliyiz. Fýrçamýzýn boyu misina
baðlamakta ve çürümeyeceðinden çok uzun ömürlü olmaktadýr. Baðlanacak gül dalý, uç kýsmýna yakýn bir yerden çok derin olmayan bir yiv oluþturacak þekilde yontulur. Bu yiv, üzerine sarýlacak kýlýn ileri-geri hareket etmesini önlemek maksadýyla yapýlýr. Paket lastiðiyle
66
EBRÛ SANATI
Farklý renk ve dokularda el yapmý Hint kâðýtlarý Yapýþtýrýcýnýn ortalama kuruma müddeti beþ- altý saattir.
hizasýndan 3-3,5 cm. uzunlukta olmalýdýr. Bu miktardan fazla olan kýsmý makasla tam düz þekilde kesmeliyiz. Bombeli ya da uzunlu-kýsalý kesilecek fýrçalarda damlalar dengesiz düþebileceðinden fýrçanýn ucunun tam düz kesilmesi gerekmektedir. Fýrçanýn dal kýsmýnda kalan fazlalýklar da mutlaka kesilmelidir. Kesme iþlemini çok keskin bir maket býçaðý yardýmýyla yapmalýyýz. Fýrçayý kendimize göre tam dik olarak bir masanýn üzerine koyup dalý hiç hareket ettirmeden, maket býçaðýný üstten tek seferde bastýrarak ve her kesiþten sonra fýrçayý, azar azar döndürerek kesmeliyiz. Bu kesme çok hassas yapýlmalý dala zarar vermemeye özen gösterilmelidir.
Yapýþtýrýcýsý kuruyan fýrçamýz artýk kullanýma hazýrdýr. Ebrû yapmaya yeni baþlayanlara tavsiyemiz ilk fýrça baðlamada çok sayýda fýrça baðlamalarý olacaktýr. Çünkü ebrû sanatýnda parola; ne kadar çok renk, o kadar çok fýrça ve kavanoz dur. f - KÂÐIT Ebrûda emiciliði olan her kâðýt kullanýlabilir. Kuþe, mat kuþe, selefonlu ya da çok parlak yüzeyli kâðýtlar boyayý emmeyeceðinden kullanýlamazlar. Hava kabarcýðý kalmamasý için kâðýt, tekneye esnetilerek yatýrýlýr (müteakip sayfalarda tekrar anlatýlacaktýr). Kâðýt kalýnlaþtýkça suyun üzerine yatýrmak zorlaþacaðýndan kâðýt kalýnlýðý 80 100 gr./cm2 civarýnda olmalýdýr. Gelenekli Türk ebrûsunda kullanýlan pigment boyalar ýþýðý geçirir.
Sarma ve kesme bittikten sonra artýk yapýþtýrmaya sýra gelmiþtir. Misina plâstik bir malzeme olduðundan kýlýn üzerinden kayabilir. Hem bu kaymayý hem de kýllarýn dökülmesini önlemek maksadýyla fýrçanýn dip kýsmýndan kýllarý ve misinayý yapýþtýrmak fýrçamýzýn verimliliðinin yaný sýra ömrünü de artýracaktýr. Yapýþtýrýcý olarak piyasada elli kat vernik olarak bilinen kuvvetli bir vernik tercih etmekteyiz.
Bu sebepten boyalarýn renkleri, alýnan kâðýdýn rengine göre tonlara bürünürler. Parlak beyaz bir kâðýdýn üzerine alýnan ebrûlarda renkler çið görünmekteyken, ayný renkler kýrýk beyaz, nohudî gibi renklere sahip kâðýtlarýn üzerine alýndýðýnda daha olgun durmaktadýr. Daha önce de zikredildiði üzere asitsiz kâðýtlar çok daha uzun ömürlü
Bu verniðin özelliði çok yüksek ýsý haricinde hiçbir maddeyle çözünmemesidir. Sertleþtiricisiyle beraber kullanýlmakta, karýþým miktarlarý mamulün üzerinde belirtilmektedir. Belirtilen þekilde hazýrladýðýmýz yapýþtýrýcýyý kýlýn dalla birleþtiði kýsýmdan baþlayarak misinanýn üzerine kadar iyice sürmeli, misinadan aþaðýya taþmamasýna dikkat etmeliyiz. Dik vaziyette kurumaya terk etmeliyiz.
olmaktadýr. Biraz pahalý olmasýna raðmen bu kâðýtlarý kullanmalýyýz. Onca emek harcayarak ortaya çýkardýðýmýz eserlerin ömürlerinin elli - atmýþ yýl gibi kýsa bir süre olduðunu bilmek ne kadar rahatsýzlýk verici bir durumdur. Þayet imkân varsa asitsiz kâðýt kullanmalýyýz. Bugün itibariyle piyasada Batý menþeli çok hoþ ton ve dokularda
67
EBRÛ SANATI
Kavanozlar
Öd Damlalýðý
Spatula Suluk
Býz çeþitleri
Ebru taraðý
Ebrû imalinde kullanýlan yardýmcý malzemeler
sýnaî asitsiz kâðýt rahatlýkla bulunmaktadýr. Tabii ki, bu tavsiyemiz yeni baþlayan arkadaþlara deðil de biraz daha ilerlemiþ arkadaþlaradýr. Acemilik safhasýnda çok kâðýt zayi olacaðýndan ekonomik davranmak gereklidir.
cc. hazneli damlalýk. Öd, asit ihtiva ettiðinden sýradan plastik þiþeleri zamanla eritebilmektedir. Bu yüzden malzemeciler epey sert plastikten mamul ithal damlalýklar tedarik ederek bu müþkülü halletmiþlerdir.
G-YARDIMCI MALZEMELER Ebrû yapýmýnda kullanýlan temel malzemelerin yanýnda yardýmcý malzemeler de kullanýlmaktadýr bu malzemeler rahat ebrû yapabilmek için elzemdir. Ýþte onlardan bazýlarý:
Kavanoz: Boyalarýmýzý muhafaza etmek ve ebrû yaparken kullanmak üzere iki farklý kavanoz kullanmaktayýz. Ýlki orta boyda, en çok kullanýlan boy olup, fýrçanýn rahat girebilmesi için geniþ aðýzlýdýr. Ýkinci
Biz: Boya ayarlarýný yapmak, hareketli, çiçekli ve hatip tarzý ebrûlarda damlalara hareket vermeye yaramaktadýr. Uzun zamanlarýn tecrübesi olarak tespit edilen kalýnlýklarda, paslanmaz çubuk ya da telden malzeme firmalarýnca imal edilen býz lar, altý farklý kalýnlýktadýr.
ve daha küçük olaný ise çiçek ve hatip ebrû yaparken
Karýþtýrma spatülü: Tekne materyalini ihtiyaç duyulduðunda karýþtýrmaya yarayan plastik veya demirden spatüller.
sýk çakýlmýþ iðneli çýtalar. Uygulama bahsinde de
renk tonlamasýnda kullandýðýmýz kavanozdur. Elbette her türlü kavanoz kullanýlabilir. Ancak bu iki boy, kullanýmý en rahat ebatlardýr. Tarak: Taraklý ebrû yapýmýnda kullanýlmak üzere görebileceðiniz gibi bu taraklar çeþitli desenlerde ebrû elde edebilmek için çok farklý þekillerde çakýlabilmektedir.
Suluk: Boya ayarlarý bahsinde de anlatýlacaðý üzere boyalara ayar yapýlýrken boya ve öd azar azar konmalýdýr. Bu iþ için boyalara su katmaya yarayan pipetli þiþe kullanmaktayýz.
Kâðýt peçete: Özellikle hatib ve çiçek ebrû yapýmýnda yüzeye býrakýlan damlalarýn þekillendirilmesi esnasýnda býzý silmeye yarar. Kullanýlýrken toz çýkarmayan
Damlalýk: Boyalara öd damlatma iþini gören 100
kaliteli bir peçete veya kâðýt havlu olursa çok daha iyi olur.
68
El yapýmý Hint Kaðýdý
EBRÛ SANATI
70
EBRÛ SANATI
71
ýýý. BÖLÜM UYGULAMA
EBRÛ SANATI
A-EBRU UYGULAMALARI
olmaktadýr. Ebrû yapmak için 18 C ýsý, %50-60 baðýl nem
a - Ebrû Yapýmý
deðerlerindeki ortam en ideal ortamdýr.
Ebrû yapýmýný izah etmeye baþlamadan evvel bazý
Ýmalat safhasýnda teknemize yað bulaþabilmektedir.
hususlarý belirtmekte fayda olduðunu düþünmekteyim.
Þayet teknemizi yeni almýþsak ve ilk defa kullanacaksak
Alet ve malzemelerimize yað, sabun, alkol gibi su yüzeyinde
az miktarda bulaþýk deterjaný ve kaynar suyla iyice
iþimizi bozacak, yüzey gerilimini artýrarak istenmeyen
yýkayarak arýndýrmalý, bol su ile de çok iyi durulamalýyýz.
durumlar oluþturabilecek her türlü yüzey aktif maddenin
Ayakta ebrû yapmak zahmetlidir. Hele masa yüksekliði yetersizse uzun süreli çalýþmalarda bel ve bacak aðrýlarý hissedilecektir. Teknemizi ve aletlerimizi koyacaðýmýz masanýn yeterince büyük, oturarak rahat çalýþýlabilecek yükseklikte olmasýna dikkat etmeliyiz. Ebrû teknesinin yeterince aydýnlatýlmýþ olmasý gerekmektedir. Renkler ýþýkla varlýk sahnesine çýkarlar. Doðru ýþýk, renklerin gerçek deðerleriyle görünmesini saðlar. Sýradan, flamanlý ya da akkor flamanlý lambalar yeterli deðillerdir.
bulaþmasýný önleyecek tedbirleri almalýyýz. Tekne yanýnda herhangi bir þey yenilip içilmemesine, ellere krem, kolonya veya parfüm sürülmemesine özen göstermeli, ellerimizi sabunla yýkamýþsak bol su ile durulamalýyýz. Ebrû yapýlacak mekânýn, oda sýcaklýðýnda, tozsuz ve rutubetsiz olmasýna dikkat etmeliyiz. Havada uçuþan tozlar tekne yüzeyine indiðinde yüzeyde istenmeyen delikler oluþturacaðýndan ortamýn tozsuz olmasý son derece önemlidir. Tekne materyali çok sýcak, çok soðuk yahut
Aydýnlatma sektöründe renklerin hakiki deðerlerinde
çok rutubetli ortamlardan olumsuz etkilenebilmektedir.
görünmesini saðlayacak flouresant lambalar geliþtirilmiþtir.
Aþýrý sýcak havalarda tekne materyali normalden daha
Farklý markalarý olmasýna karþýn genel adý Biolux flouresantlardýr. Uluslararasý standart kodlarý ise 965´tir.
hýzlý bozulmakta ve verimli çalýþma zamaný kýsalmaktadýr.
Bu flouresantlar hem gözü yormamakta hem de en doðru
Çok soðukta çalýþma zorlaþmakta, boya ve yüzey sýcaklýk
ýþýk olan öðle güneþi ýþýðý sýcaklýðýnda ýþýk vererek renklerin
farklarýndan dolayý da boyalarýn yüzeyde açýlma hareketleri
gerçek deðerlerinde görünmelerini saðlamaktadýrlar.
yavaþlamaktadýr. Rutubeti yüksek yerlerde ebrû yapýldýðýnda ise ortamdaki nem, yüzeye basýnç
b- Kývam Artýrýcýlarýn Ayarlanýþý
uygulamakta ve ayarlarýmýzýn sürekli deðiþmesine sebep
Önceki sayfalarda izahýna çalýþýlan þekilde eritilmiþ
74
EBRÛ SANATI
kývam artýrýcý teknemize süzülerek alýnýr. Süzme iþlemi
yönde ileri gitmeye devam ediyorsa o zaman su miktarý
için sýk dokunmuþ bez parçasý, tülbent veya ince bayan
fazla olmuþtur.
çorabý kullanýlabilir. Kumaþlar esnek olduklarýndan süzme
Azar azar su ilave ederek ve her defasýnda ayný
esnasýnda gözenekleri geniþlemekte ve bazen iyi süzme
kontrol iþlemini yaparak yüzeydeki boya geri gelmeyene
gerçekleþememektedir. Boya imalathanelerinde boya
kadar su ilavesine devam ederiz. Her su ilave ediþimizde
süzmek için esnemeyen malzemeden üretilen çok ince
spatülle iyice karýþtýrarak teknemizi homojen tutmalýyýz.
gözenekli tül süzgeçler çok güzel iþ görmektedir.
Materyalin yoðunluðu yüzeyin gerilimini belirler. Yoðun
Süzülerek tekneye alýnan materyalin yoðunluðunun
kývamdaki yüzeyde gerilim fazla olacaðýndan sulu
ayarlanmasý icab eder. Zira aðdalý su üzerinde boyalar
yüzeydeki gerilime nispetle daha az boya kabul edecek,
rahat açýlamayacak ve dibe çökecektir. Tekne materyalinin
çok koyu olursa boyalar açýlmayacak ve dibe çökecektir.
cývýk da olmamasý gerekir. Çok cývýk yüzeyde boyalar
Cývýk teknede renklerin açýk çýkmasýnýn, koyu
haddinden fazla açýlýr, damlalarýn þekli bozulur ve kývam
teknede koyu çýkmasýnýn sebebi yüzey geriliminin artmasý
artýrýcýnýn yapýþkanlýðý azalacaðýndan boyalar kâðýtta sabit
ya da gevþemesidir. Kývam artýrýcýnýn, hafif ebrû yapýlacaksa
duramaz ve akarlar. Ýstenmeyen bir durumun oluþmamasý için kývam artýrýcýlar eritilirken biraz koyu kývamda eritilip
cývýk, hatip, çiçek gibi kontrol gerektiren ve koyu renkte
teknede sulandýrýlmasý cihetine gidilmelidir. Koyu kývam
olmasý istenen ebrûlar yapýlacaksa nispeten daha koyu
artýrýcýnýn çaresi su ilave edilerek bulunur; sulu materyalin
kývamda ayarlanmasýnda fayda vardýr.
koyulaþtýrýlmasý ise çok zor olmaktadýr.
Kývam artýrýcýlar uzun süre havayla temas ederlerse
Tekne materyalinin ayarý þöyledir:
üzeri kaymak baðlar. Hem bu sebepten hem de toz
Yüzeyde açýlabilen bir boyadan bir damla, býz
düþmemesi için kývam artýrýcý ayarýmýz tamam olunca
yardýmýyla tekne yüzeyine damlatýr, elimizdeki býzý derine
teknemizi temiz bir kâðýtla kapatmalýyýz. Kapatmak için
batýrmadan yüzeydeki boyaya hareket veririz. Eðer boya
gazete kâðýdý kullanýlabileceði gibi emiciliði yüksek baþka
lastik gibi geri geliyorsa su istiyordur. Hareket verdiðimiz
kâðýtlar da kullanýlabilir. Temizlik ve koruma amaçlý
75
EBRÛ SANATI yaptýðýmýz bu ameliyede çok miktarda kâðýt
renklerinin temeli olan yeþil, mavi ve kýrmýzýnýn biberin
kullanacaðýmýzdan maliyeti düþük kâðýtlar daha iktisatlý olacaktýr. Gazete kâðýdýndaki mürekkep ve kimyasallar zamanla tekneye bulaþýrlar ve kývam artýrýcýlarýn çabuk bozulmalarýna sebebiyet verirler. En iyisi gazete kâðýdý yerine ambalaj malzemecilerinde rahatlýkla bulunabilen gazete kâðýdýnýn basýlmamýþ hali gazete beyazý kullanmaktýr. Hem ucuz, hem ince, hem de emici olan bu malzeme tekne ebadýndan yarým santim büyük kesilirse
üzerine yansýdýðýnda yeþil ve mavi rengin emilip kýrmýzýnýn
vardýr. Ancak kâðýt bu üç rengi tamamen yansýttýðýndan
teknenin tümünü kapatýr.
kýrmýzýnýn birleþiminden sarý, kýrmýzýyla mavinin
yansýtýlmasýdýr. Aslýnda þu anda baktýðýnýz sayfada da üç ana renk beyaz görünmektedir. Iþýk tamamen emildiðinde ise siyah renk oluþur. Iþýk renkleri üç ana renkten oluþur demiþtik. Bu üç ana rengi daireler halinde yan yana getirsek, yeþille birleþiminden daha güçlü mavimsi kýrmýzý (macenta) ve
c - Renk Hakkýnda
maviyle yeþilin birleþiminden açýk mavi renklerin açýða
Ebrûcu renk tüccarýdýr, sermayesi renklerdir. Bir ebrû sanatkârý renkleri doðru ve ahenkli kullanabildiði müddetçe muvaffak olur. Hangi renkleri nasýl kullanacaðýmýzý nasýl öðrenebiliriz. Bunun en basit ve kestirme yolu tabiatý gözlemlemektir. Tabiat her mevsim renkten renge bürünmekte; bakmasýný bilenlere, nasibi olanlara adeta renk dersi vermektedir. Ýnsan, fýtratýna yakýn olan þeylerden hoþlanýr. Her þeyin yaratýcýsý tek olduðuna göre insanoðlu tabii olan þeyleri kendi fýtratýna daha yakýn görür. Gelenekli Türk ebrû sanatýnda renklerin tabiiliði diðer bir ifadeyle fýtrîliði esastýr. Aþýrý parlak ve gözü yoracak renklerden uzak durulur. Ýslâm sanatkârý tabiatla iç içe yaþar ve Sâni-i Hakiki´nin renklerini teknesine yansýtýr. Yalnýzca çiçek renklerinde parlaklýk aranýr. O da yine tabiatta olduðu kadar. Örneðin bir lâle baþý yapýlacaksa kadmiyum kýrmýzý yalýn halde kullanýlmaz. Onun aþýrý parlaklýðý, içine çok az
Pigment boya renk çemberi
aþý kýrmýzý eklenerek olgunlaþtýrýlýr. çýktýðýný görürüz. Hâlbuki maviyle kýrmýzýnýn birleþiminden
Saydam olmayan bütün cisimler, aydýnlatýldýðýnda
mor olmaz mý? Bunun nedeni ýþýk renklerinin birleþtiðinde
aldýklarý ýþýðýn tümünü ya da bir kýsmýný yansýtma özelliði
daha güçlü ikinci bir rengi oluþturmasýdýr. Üç ana ýþýk
vardýr. Neden kýrmýzýbiber kýrmýzýdýr? Bunun sebebi, ýþýk
renginin birleþmesinden beyaz ýþýk oluþur. Çiçek sapý yeþili elde etmek için lahor çividi mavisi ile sarý renk karýþtýrarak yeþil yaparýz. Ýþte burada mavi renk, ýþýðýn kýrmýzý rengini, sarý renkte ýþýðýn mavi rengini emer, ýþýðýn son rengi yeþil açýða çýkar. Iþýk, renk ýþýnlarýný birbirine ekleyerek (eklemeli sentez), pigment renkleri ise ýþýðýn renklerini azaltarak, karýþýmdan ýþýðý çýkarma (çýkarmalý sentez) yoluyla cisimleri boyarlar. Bazý ressamlar sarý, kýrmýzý ve mavi renkleriyle tabiattaki bütün renklerin yapýlabileceðini söylerler. Bütün renkler bu üç rengin karýþýmýyla elde edilebilir. Yukarýda verilen çemberde de görüleceði üzere ana pigment renkleri
Iþýk renk çemberi
sarý, kýrmýzý ve mavidir.
76
EBRÛ SANATI Ebrûda renk elde etmek biraz da tecrübe iþidir. Her ebrûcu, kendi renk zevkine göre renkler üretir. Her insanýn kiþiliði ve zevkleri farklý farklýdýr. Bu yüzden temel bazý renk karýþýmlarýný kaydedip diðer renkleri bu satýrlarý
B
C
A C
okuyanlara býrakalým.
B
C
Aþý Kýrmýzý + Lâhor Çividi = Koyu Kahverengi Sarý + Lâhor Çividi = Yeþil
C
A
Çamaþýr Çividi + Kýrmýzý = Mor
A C
B
Beyaz+Siyah=Gri
C
Beyaz+Lâhor Çividi=Açýk Mavi Ebrûda karýþým yoluyla çeþitli renkler elde edilebileceði gibi su ve öd miktarlarýný çoðaltarak koyudan açýða doðru ayný rengin sayýsýz tonunu üretebiliriz
Renk Çemberi
(monokromatik dizi). d-Pigmentlerin Kullanýma Hazýrlanýþý Oksit sarý, aþý kýrmýzý, çivit mavi, beyaz, lahor çividi, oksit yeþil, oksit yahut is siyahý ve çiçek için kadmiyum kýrmýzý mutlaka elimizde bulunmasý gereken renklerdir. Ezilmiþ, çok yoðun haldeki boyalarýn suda çözülmesi kýsa da olsa zaman almaktadýr. Ezilmiþ ve krem kývamýnda paketlenerek satýþa sunulmuþ boyalardan satýn alarak her rengi ayrý kavanozlara aktaralým. Krem halindeki boyalara bir çay bardaðý kadar su ve bir tatlý kaþýðý kadar öd ilave edip iyice karýþtýralým. Üç dört gün sonra boyalarýmýz suda tamamen çözülmüþ olacak ve kullanýma
A ile gösterilen boyalar birincil renklerdir. Birincil renkler birbirleriyle ikiþer ikiþer karýþtýðýnda B renklerini, A ve B renklerini ise birbirleriyle karýþtýrarak C renklerine ulaþýlabilir. Bu böylece sonsuza kadar uzayýp gider. Karýþýmlarda dikkat edilecek husus, her rengin kendine en yakýn bir önceki renkle karýþtýrmaktýr. Uzaktaki bir renkle karýþtýrýlýrsa kirli bir renk elde edilir. Bu karýþým kuralýna riayet edilemediðinden ebrûda renk karýþtýrýlýrken genellikle gri veya çamur rengi çýkmazýna girilir ve istenilen renk bir türlü elde edilemez. Çemberde karþýlýklý gelen renkler birbirinin renk kontrastý, yan yana
hazýr hale geleceklerdir. Çakýl taþý halindeki 100 gr. lahor çividine yaklaþýk
gelen renkler ise uyumlu renkleri oluþtururlar.
100 cc. su ilave ederek bir tam gün erimesini beklersek
Ton kontrastý ile renk kontrastý birbirinden ayrýdýr. Açýk ve koyu mavi yan yana geldiðinde bir ton kontrastý oluþtururken, mavi ile kýrmýzý ise bir renk kontrastý oluþtururlar. Renkler bir dizi halinde atýlacaksa sýcak ya da soðuk bir rengin mutlaka hâkim olmasý gerekir. Sýcak renkler, menekþe moru, kýrmýzý, turuncu, sarý ve fýstýk yeþili gibi renklerdir. Soðuk renkler ise yeþil, çivit mavisi, lahor çividi, mor renkleri ve buna yakýn renklerdir.
elimizde tamamen erimiþ ve kullanýma hazýr lahor çividi boyasý olacaktýr. Bütün bu iþlemlerin neticesinde bütün renkler ana kavanoz diye tabir ettiðimiz ilk kavanozlara aktarýlmýþ olacaktýr. Çalýþtýðýmýz müddetçe hem asli renkler hem de renk karýþýmlarý için ana kavanozlardaki bu boyalarý kullanacaðýz. Ana kavanozlarýmýzdan bir miktar boyayý ilk ara kavanozlarýmýza aldýktan ve yukarýda izah edildiði þekilde karýþtýrarak deðiþik renkler ürettikten sonra her rengin içine bir fýrça koyalým. Fýrçalarý kullanmadan evvel mutlaka bol su ile yýkamayý unutmayalým. Her rengin fýrçasý ayrý olmalýdýr. Fýrçalar kullanýldýktan sonra fazla boya, fýrçadan iyice sýkýlarak tahliye edilmeli ve açýk ortamda býrakýlmalýdýr. Kullandýðýmýz boyalar kimyasal madde ihtiva etmediðinden fýrçamýz kurusa dahi sertleþmeyecektir.
Ebrû renklerin resmi olduðuna göre yaptýðýmýz bir ebrûda mutlaka bir hâkim renk olmalýdýr. Soðuk ve sýcak renkler birbirleriyle tabii ki kullanýlabilir. Ancak asýl olan, renklerden birinin hâkimiyetiyle karmaþanýn önüne geçilmesidir. Renkler yanýndaki renklerden etkilenerek göze farklý renklermiþ gibi görünebilir. Bir renk, eðer onu
Bu yüzden yýkayarak boyayý ziyan etmemeliyiz.
çevreleyen renk açýk renk ise daha koyu, koyu renk ise
Tekrar kullanýmda fýrçalarý doðrudan ayný renkteki
daha açýk görünür.
kavanozlara koyarak kullanabiliriz. Artýk teknemizin
77
EBRÛ SANATI
Toz pigmentler
baþýndayýz ve önümüzde bulunan tüm renklerin ilk
açýlýncaya kadar tekrar etmeliyiz. Her renk yüzeyde 6 7
ayarlarýný yapabiliriz.
cm. açýlacak kadar öd koyularak ayarlandýðýnda boyalarýmýzýn ilk ayarlarý tamamlanmýþ olacaktýr. Ýlk ayar
Teknemizin üstündeki kâðýdý, tekne materyalinin
esnasýnda ödün fazla kaçmamasýna çok dikkat etmeliyiz.
ziyan olmamasý için tekne kenarýna iyice sýyýrarak teknemizi açalým. Renklerimizi en koyu renkten baþlayarak ayarlamak
Ebrûda ayar için ilave edilecek bütün sývýlarý azar
açýk renklerin ayarlanmasýnda kolaylýk saðlayacaktýr. Orta
azar eklemeli, bu konuda temkini hiçbir zaman elden
boy býz´ý kavanoza daldýrýp kenara sýyýrmadan teknemizin
býrakmamalýyýz. Boyalarýn yüzeyde açýlmak için ihtiyaç
yüzeyine dokunduralým. Þayet boyamýz hiç açýlmýyor,
duyduklarý öd miktarý, yüzey gerilimlerinin farklý olmasýndan
nokta gibi kalýyor ve dibe çöküyorsa kavanozumuzun
dolayý kývam artýrýcýnýn cinsine göre farklýlýk arz eder. Bir
içine iki-üç damla öd katýp karýþtýralým.
cins kývam artýrýcý için hazýrlanmýþ boyalar diðer bir cins
Býz la ayný iþlemi tekrar ettiðimizde boyanýn küçük
kývam artýrýcýnýn üzerinde haddinden fazla açýlma yapabilir.
bir daire þeklinde açýldýðýný göreceðiz. Ýkiþer üçer damla
Mesela, kitreli suyun üzerinde ayarlanmýþ bir boya, yeni
öd koyma iþlemini boyamýz yüzeyde 6 7 cm. çapýnda
nesil kývam artýrýcýnýn üzerinde üç kat daha fazla açýlacaktýr.
78
EBRÛ SANATI
B - GELENEKLÝ EBRÛ FORMLARI
gel-git, taraklý, akkâse Bu ve bunun gibi daha pek çok
Her sanat veya ilmî disiplinin kendine mahsus
ebrûculuk terimi asýrlara dayanan tecrübenin mahsulüdür.
terminolojisi vardýr. Türk süsleme sanatlarý içinde kâðýt
Bazý form adlarý o formlarý ilk uygulayanýn koyduðu isimlerle
bezeme sanatý olarak köklü bir yer edinmiþ olan ebrû
anýlýr.
sanatýnýn da kendine has terimleri mevcuttur. Battal,
Geleneðimize dayanan ebrû formlarýný hakkýyla
79
Hatib,
Necmeddin
ebrûsu
gibi.
EBRÛ SANATI öðrenmeden yeni arayýþlara yönelmek en hafif ifadeyle
ebrûmuzu bozacaktýr. Pigmentlerin özgül aðýrlýklarý
kolaycýlýða kaçmaktýr. Sanatta saðlam temellere
birbirinden farklýdýr. Çivit mavi, oksit yeþil gibi pigmentlerin
dayanmayan tarz arayýþlarý o sanatýn ifsâdýndan baþka
özgül aðýrlýðý fazla, oksit sarý, aþý kýrmýzý, okra toprak gibi
bir þey deðildir. Bundan dolayý evvela ustalarýmýzdan
renklerin ise özgül aðýrlýklarý daha azdýr. Bu sebepten özgül
tevatüren bize intikal eden bilgileri öðrenip sindirmemiz
aðýrlýðý fazla olan boyalar dibe daha hýzlý çökecek,
ve bu yolda kemâle ermek için gayret sarf etmemiz
karýþtýrmaya daha fazla ihtiyaç duyacaktýr.
gerekir. Sanatta tekâmül, zaman içinde ve kendi kurallarý
Ýlk ayarlarý yapýlmýþ boyalarýmýzýn en koyu olanýný
çerçevesinde mutlaka olacaktýr. Zaten tekâmül etmeyen
iyice karýþtýrdýktan sonra kavanozun aðýz kýsmýna fýrçamýzý
deðerler yok olmaya mahkûmdur. Gelenekli ebrû formlarý
sürerek fazla boyayý tahliye etmemiz gerekir. Hatta yeterli
üst baþlýðýyla müteakip satýrlarda yapýmlarýný izah etmeye
miktarda tahliye olmazsa iki parmaðýmýzla da fýrçamýzýn
çalýþacaðýmýz formlar ebrûnun temel formlarý olup çiçekli,
uç kýsmýný sýkarak fazlalýðýný alabiliriz. Fýrçamýzdan düþen
akkâse, dalgalý vb. formlarýnda temelini oluþturmaktadýrlar.
damlalarýn büyüklüðünü, fýrçamýzdaki boya miktarý belirler. Büyük damlalar serpmek istersek fýrçamýzý az, küçük
a - BATTAL EBRÛ
damlalar serpmek istersek çok sýkmalýyýz. Fýrçamýzý en
Lûgatte cesur, kahraman, çok büyük, manalarýna
ucundan tutup diðer elimizin avuç içine veya iþaret
gelen battal, ebrûculukta bütün formlarýn temeli olan ilk ve en önemli formun adý olmuþtur.
32
parmaðýmýzýn iç kýsmýna fýrçanýn kýla yakýn yerini vurarak
Boyalarýn fýrçadan
ve iki elimizi teknenin 15-20 cm. üstünde dolaþtýrarak ilk
döküldüðü þekliyle kaldýðý bu formda ebrûcunun ikinci
rengimizi fazla olmamak kaydýyla yüzeye serpelim.
bir müdahalesi yoktur. Hal böyle olunca burada güzelliði belirleyen unsurlar, boyalarýn yüzeye eþit aralýk ve
Ýlk birkaç fýrça darbesinde boya düþmeyebilir. Bu
büyüklüklerle düþmesini saðlayacak olan dengeli fýrça
noktada acele edilmemelidir. Çünkü boya, fýrçamýzýn orta
vuruþlarý ve renk âhengidir. Öðrenilmesi kolay, ama güzelini
kýsmýnda bulunan boþluktan uç kýsma gelinceye kadar
yapmak zordur. Hemen bütün ebrû formlarý aslýnda battal
kýsa bir süre geçecektir. Bu boþluk kýl tomarýnýn ortasýnda,
ebrûnun türevleridir. Battal ebrûyu çok iyi bellemeden
gül dalýnýn denk geldiði boþluk olup adeta bir boya haznesi
diðer formlara geçilmemeli, fýrça ve boya ayarlarýna
vazifesi görmektedir. Ýlk birkaç vuruþta boya gelmediðinde
hâkimiyeti öðrettiði için de sabýr ve azimle üzerinde
telaþla vuruþ hýzýmýzý ve ritmimizi artýrýrsak o zaman
çalýþýlmalýdýr.
damlalar bir anda büyük düþer, þayet çok hýzlý vurursak yüzeydeki damlamýzýn orta kýsýmlarý dibe dahi çökebilir.
Ebrû boyalarý suya renk salmayan, suda erimeyen pigment boyalardýr; zamanla dibe çökerler. Bu yüzden de
Ýlk attýðýmýz koyu rengin üzerine daha açýk renkleri
fýrça, serpmek üzere her ele alýndýðýnda kavanozdaki boya
sýrasýyla ve ayný tarzda serptikten sonra yüzeyin boyaya
iyice karýþtýrýlmalýdýr. Ýyi karýþmamýþ boyalar, yüzeye serpildiðinde renk tonunda dengesizlikler oluþturarak,
32 - ÞEMSEDDÝN SÂMÝ, c. I., s, 295.
80
EBRÛ SANATI
Battal Ebrû nun yapýlýþý.
81
EBRÛ SANATI
Edhem Efendi nin Neftli Battalý (Ýsmet Gülnihal koleksiyonu)
doyduðunu hissettiðimizde boya serpmeyi bitirerek battal
baþladýðýmýzda hiç duraksamadan, kâðýdý ileri-geri, aþaðý-
ebrûyu tamamlayalým. Ýlk yapýlan ebrûlar genellikle ya
yukarý oynatmadan, geriye doðru esneterek suya
çok açýk ya da çok yoðun olmaktadýr. Bunun sebebi yüzey
yatýrýyoruz. Ýlk yatýrmalarda hava kabarcýðý ya da iz kalabilir.
doygunluðunun hissedilemeyiþidir. Yüzeyin boyaya
El, birkaç yatýrmadan sonra alýþacaktýr.
doyduðunu anlamak tecrübeye dayansa da bir misalle
Kâðýt, boyaya deðdiði anda baský iþlemi tamamdýr.
konuyu izah etmeye çalýþalým: Teknemizin boya alma
Ancak boyayý iyice emmesi için kýsa bir müddet beklenmesi
kapasitesini bir kavanozun iç hacmine benzetirsek, attýðýmýz
iyi olur. Kâðýt ince býz yardýmýyla iki ucundan tutulup
her damla boyayla bu kavanozu azar azar doldururuz.
teknenin kenarýna sýyrýlarak tekneden çýkarýlýr. Kâðýdý
Þayet kavanozun tamamýna yakýnýný doldurursak
tekneden çýkarmadan evvel tekne kenarýný mutlaka
renklerimiz canlý çýkar. Kavanozu yarýya kadar doldurursak
silmeliyiz. Aksi takdirde kenara bulaþan boyalar, sýyýrma
renkler soluk, kavanozu taþýrýrsak o zaman da boyalar
esnasýnda kâðýdýmýzý kirletebilir. Tekneden çýkarýlan ebrûlar,
çok yoðun ve etraflarýna bulaþmýþ olarak görünür. Kavanozu
kurutma tezgahýnda kurumaya terk edilir. Eskiden kurutma
bir tek renkle doldurabileceðimiz gibi dengeli atýþla dört,
tezgahý için sýk çakýlmýþ ince çýtalarý kullanýrlarmýþ. Bugün
beþ hatta daha fazla renkle de doldurabiliriz. Yüzeye kaç
ise malzeme üreten firmalar ince gözenekli polyester
renk attýðýmýz deðil, ne kadar boya attýðýmýz önemlidir.
telden üretilen raylý ve çok katlý kurutma tezgâhlarý imal
Sýra iþin en heyecan verici yerine, yapýlan ebrûyu
etmektedirler. Bu tezgâhlar hem kullanýþlý hem de çok
kâðýda almaya gelmiþtir. Yapýlan bir ebrûyu kâðýda almak,
sayýda ebrûyu kurutmaya imkân saðlamaktadýr.
akýp giden hayattan bir kareyi dondurmaya benzer. Ebrûyu
Yaptýðýmýz bu ilk ebrûda; akan ve kenarlara bulaþan,
kâðýda almak zuhurâtýn fotoðrafýný çekmektir. Fotoðrafýn
aralarda sýkýþýp kopma olan ve açýlmayan renklere öd,
temiz çýkmasý için titiz davranmalý, acele etmemeliyiz.
kurumuþ toprak gibi çatlayan renklere de su ilave ederiz.
Kâðýdýmýzý iki diyagonal köþeden tutarak sol elimizi
Ýlk ayardan sonra yapýlacak bu ince ayarlarda çok hassas
teknenin sol kenarýna sabitliyoruz. Sað elimizi dik tutuyor,
davranýlmalýdýr. Net, parlak ve çarpýcý ebrûlar yapabilmenin
sol elimizin karþý köþesini suya dokundurmaya
ilk þartý olan bu ince ayarlarda kývam artýrýcýlarýn erimiþliði
82
EBRÛ SANATI de büyük önem arz etmektedir. Þöyle ki, henüz erime sürecini tamamlamamýþ tekne materyalinde, erimeyen zerreler yüzeyde engebeler oluþtururlar. Engebeli yüzeyde ise boyalar rahat açýlamaz ve pütürlü gibi görünürler. Su ve öd ayarlarýyla ne kadar uðraþýlýrsa uðraþýlsýn, böyle bir yüzeyde net ve pürüzsüz ebrû yapmanýn imkaný yoktur. Bundan ötürü tekne materyalinin tam erimiþ olmasýna dikkat etmeliyiz. Þayet kitre ile çalýþacaksak kitreyi ýslattýktan en az dört-beþ gün sonra (oda sýcaklýðýnda) net ebrûlar yapabiliriz. Bu süre kitrenin kalitesine ve toplandýðý yöreye göre farklýlýklar gösterebilir. Kerajin (denizkadayýfý) yahut diðer kývam artýrýcýlarda ise bu süre iki saate kadar düþebilmektedir. Kitrenin en iyi ebrû yaptýðý zaman dilimi, bozulmaya baþlamadan hemen önceki vakittir. Kitrenin en iyi zamanýný yakalayabilmek için bir tekneyi açýp kitreyi bozulmadan sonuna kadar kullanmalýyýz. Teknenin eþref saatini yakalamak için sürekli baþýnda olmak, her gün ebrû yapmak gerekir. Diðer iki kývam artýrýcý toz olduklarýndan kitreye nispetle çok hýzlý erimekte ve ilk günden itibaren gayet net ebrûlar yapýlabilmektedir. Kývam artýrýcý olarak kullanýlan bütün malzemelerin birbirlerine göre üstünlük ve noksanlýklarý vardýr. Bütün kývam artýrýcýlarla uzun süreli çalýþanlar bu özellikleri daha iyi anlayacaklardýr. Bu sanata yeni baþlayan arkadaþlara tavsiyemiz ilk olarak kitreyle çalýþmayý öðrenmeleri olacaktýr. Kitreyi ayarlayarak güzel ebrûlar yapmaya muvaffak olanlar, diðer bütün kývam artýrýcýlarla çok rahat çalýþabileceklerdir. Ebrûda bütün bu ayarlar göz kararýdýr. Ebrûcu ayar yapa yapa miktarlarý tespit eder. Ýlk ayarlarýn zorluðundan olsa gerek, eski ustalar ilk on-onbeþ ebrûya çýkma ebrû derlermiþ. Ebrûcu ustalaþtýkça çýkma ebrûlarýnýn sayýsý da azalýr. Battal ebrûda renkler atýldýklarý sýraya göre ayarlanýrlar. Ýlk renk atýlýnca yüzeydeki gerilim artacaktýr. Ýkinci rengin, gerilimi normalden fazla olan bu yüzeyde açýlabilmesi için ilk renkten daha kuvvetli olmasý gerekir. Sýrasýyla üçüncü ve daha fazla renklerin birbirlerinden daha kuvvetli olmalarý için yeterli miktarda öd ilave edilmelidir.
Edhem Efendi nin Neftli Battalý (Ýsmet Gülnihal koleksiyonu)
84
EBRÛ SANATI
Edhem Efendi nin Battalý (Ýsmet Gülnihal koleksiyonu)
85
EBRÛ SANATI Mesela, ilk kat rengi olan kahverengi boyayý üçüncü
kullanýlmak üzere Avrupalý firmalar tarafýndan üretilen
katta kullanmak istediðimizde, yüzeyde diðer boyalarý
terebentinlerin bazýlarý ebrûda da çok iyi netice
iterek kendine yer açabilmesi için öd miktarýný ilk kat
vermektedir.
ayarýna göre daha fazla tutmalýyýz.
Eskiler terebentinin yanýnda portakal kabuðu suyu,
Ancak altta kalan boyalarýn da kuvvetlerinin az
incir sütü, marsama suyu (nane gibi kokulu yapraklarý
olmamasý, kendi üstüne gelen boyadan dolayý sýkýþýp
olan bir bitki), soðan suyu, gibi yüzey aktif sývýlarý da ayný
kopmamasý ve akmamasý gerekir. Tekrar ifade etmeliyiz
maksatla kullanmýþlardýr.
ki, battal ebrûda boyalar atýldýklarý sýraya göre ayarlanýrlar.
Somaki battalý, isminden de anlaþýlacaðý gibi þekil
Ayný rengi farklý katlarda kullanacaksak o renk için her
itibariyle somaki mermerini andýran bir ebrû çeþididir.
kata ayrý kavanozlarda ayrý ayar yapmalýyýz.
Koyu rengin mermer renklerine yakýn renk tonlarýyla
Sonuç olarak þunlarý söyleyebiliriz:
sýkýþtýrýlarak mermer damarý görüntüsü elde edilmesiyle
Ebrûda her þey dengede olmalýdýr. Tekne yoðunluðu,
oluþur. Mermer rengini andýran boya, su ve öd miktarlarý
boyalarýn öd ayarlarý, yüzey doygunluðu, sýcaklýk, nem ve
birbirinden farklý iki-üç farklý tonda ayarlanarak derinlik
daha sayamadýðýmýz pek çok unsur dengeye geldiðinde
saðlamasý için koyudan açýða doðru yüzeye atýlmalýdýr.
güzel ebrû yapýlabilir. Eski ustalar Usta olan teknedir derler. El hak doðrudur. Tekne, lisaný haliyle ne istediðini
Büyük ebrû ustasý hezârfen Edhem Efendi tarafýndan
erbabýna fýsýldar. Usta olan tekne, ebrû yapaný da usta
çok tercih edilen bir battal tarzý daha sonralarý kendi adýyla
eder. Bu cümleyi þöyle anlarsak zannýmca daha isabetli
anýlýr olmuþtur. Bir önceki sayfada bir örneðini gördüðümüz
olur:
bu battal tarzýnda zýrnýk, gülbahar veya lök rengi atýldýktan Usta yapan, teknedir.
sonra bazen araya yeþilin tonlarý da atýlýrken üste mutlaka
Özbekler Dergâhý þeyhi Edhem Efendi merhum har
terebentinli Lahor çividi atýlmýþtýr. Edhem Efendi nin battallarý
ne kadar Ebrû sihir gibidir. Bazen tutar bazen tutmaz
zýrnýk renginden ve terebentinli lahorundan kolayca
dese de nihayetinde ebrû, fizik, kimya gibi müspet ilimlerin
anlaþýlabilmektedir.
kaideleriyle zuhur eden bir sanat dalýdýr. Gerekli sebepler
Mustafa Düzgünman merhumun kendi tarzý olan
bir araya gelince her zaman ayný sonucu doðururlar.
yoðun renkli ve ince serpmeli battal tarzýna Düzgünman
Önemli olan probleme doðru teþhisi koyabilmektir.
battalý denmektedir. Vefatýndan sonra talebeleri ve onlarýn
Hareketsiz, fýrçadan döküldüðü gibi kalan bütün
talebeleri tarafýndan devamlý uygulanarak yaþatýlan bu
ebrûlar battaldýr. Ancak zaman içinde sevilen battal tarzlarý
battal türü çok sevilmiþ ve benimsenmiþtir. Altta
olmuþtur. Tarz-ý Kadim, neftli, somaki, Edhem Efendi battalý,
hareketlendirilmiþ bir siyah renk, onun üstüne fazla
Düzgünman battalý en çok bilinen ve uygulanan battal
olmamak kaydýyla bazen bir ara renk, üzerine bütün
cinsleridir.
ebrûya hakim olacak büyük damlalý esas renk ve en üstüne de çoðunlukla terebentinli ince bir serpme. Ýþte
Tarz-ý Kadim, ilk renkten baþlayarak çok sayýda
Düzgünman ebrûsunun atýlýþ sýrasý umumen böyledir.
rengin ince ince kalburdan elenmiþ gibi serpilmesiyle
Bütün ebrû desenlerinin anasý olan battal ebrûnun
oluþur.
çok iyi öðrenilmesi gerektiðini bir kez daha vurgulayarak
Ýçine konulduðu boyaya yüzeyde orantýlý ince
ebrû yapmanýn anlatma ve okumayla hakkýyla
boþluklar açarak kaynarmýþ hissi uyandýran bir efekt veren
öðrenilemeyeceðini, edeple, bir ustanýn rahle-i tedrisinden
terebentinli battallara ise neftli veya terebentinli battal
geçmekle ve ömür boyu sürecek bir feyz akýþýyla ebrûnun
denilir. Eskiden Eðriboz adasýndan getirilen çam terebentini
hakikatlerine mazhar olunabileceði hakikatini hatýrlatalým.
kullanýlýrmýþ. Þimdilerde özellikle resim tekniðinde
86
Mustafa Düzgünman ýn model olmuþ Battal ebrûsu. (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)
Somaki Battal
Battal ebrรป รถrneรฐi
EBRÛ SANATI
Somaki Battal
90
EBRÛ SANATI
Somaki Battal
91
EBRÛ SANATI b - GEL-GÝT EBRÛ
renkler kontrast renklerden seçilirse sonuç çok daha çarpýcý
Battal ebrûnun býz la hareketlendirilmesiyle oluþan
olacaktýr.
formlarýn ilki olup, adýndan da anlaþýlacaðý gibi býz la
Yukarýda belirttiðimiz hususlara riayet ederek atýlmýþ
yüzeyde gelip gidilerek, zikzak hareketlerle þekil
bir battal ebrûyu kalýnca bir býz´la bir kenarýndan
verilmesinden oluþur.
baþlayarak yakýn çapraz çizgiler çizerek karþý kenara kadar
Hareketlendirilecek battalda damlalarýn orta boy,
çizelim. Þayet kýsa kenardan baþlayarak çizmiþsek, uzun
2 3 cm. çapýnda düþmesi, en altta koyu bir renk atýlmasý
kenardan ayný zikzak hareketi tamamlamalýyýz. Çizgilerin
ve kontrast renkler tercih edilmesi gerekir. Zira damlalar,
yakýnlýðýný býz kalýnlýðýna göre ayarlamalý, çizgilerin iç içe
çok büyük düþerse hareket tam olarak hissedilemeyeceði
geçmemesine dikkat etmeliyiz. Gel-git ebrûlar dikine
gibi çok küçük düþtüðünde de harekete katýlmayarak
olabileceði gibi verevine de yapýlabilir. Hareketli ebrûlarda
ahengi bozarlar. Ýlk renk olarak siyah, kahverengi, lahor
formun tam oluþabilemesi için mutlaka yapýlan çizme
gibi koyu renkler, diðer renkleri konturlayacaðýndan
iþleminin doksan derece dikine ikinci hareket yapýlmasý
hareketi tebarüz ettirirler. Koyu rengin üzerine atýlacak
icap eder.
Gel-Git ebrûnun yapýlýþý
92
EBRÛ SANATI
Gel-git ebrû
93
EBRÛ SANATI
Gel-git ebrû
94
EBRÛ SANATI
Serpmeli Gel-Git ebrû
95
EBRÛ SANATI c - ÞAL EBRÛ
kaydýyla çok küçük damlalý bir serpme atýlýrsa ebrû ayrý
Enine, boyuna yahut verevine yapýlmýþ gel-git
bir güzelliðe bürünür. Bu serpmeler þalýn üzerine atýldýðý
ebrûnun, geniþ aralýklarla ve son yapýlan gel-git yönünün
gibi, gelgit ebrûsuna da atýlabilir. Serpme rengi açýk
tersi istikametinde, düzümsü iki-üç S çizilerek dengeli
renklerden seçilmeli, çok koyu renkler kullanýlmamalýdýr.
bir biçimde hareketin daðýtýlmasýyla oluþan ebrû tarzýna
Çünkü koyu renkler üste atýldýðýnda leke gibi görünmekte
þal ebrûsu denilmektedir. Þal isminin bu ebrû tarzýna veriliþ
ve göze hoþ gelmemektedir. Ýstenirse serpme boyasýnýn içine birkaç damla terebentin konularak terebentinli
hikayesini hocam Hikmet Bey den dinlemiþtim. Rahmetli
serpme de atýlabilir. Serpme damlalarýnýn çok küçük
Mustafa Düzgünman bir gün atölyesinde çalýþýrken rasgele
düþmesi için fýrçanýn sýkýlmasý hatta bir beze silinmesi
hareketlendirdiði bir ebrû yaptýðý esnada eþi yanýna gelmiþ.
suretiyle fazla boyadan arýndýrýlmasý gerekir. Bu iþlemi
Bu ebrûya bir isim bulalým. Þu ebrûya bakýp bir isim
kolaylaþtýrmaya yardýmcý olmak maksadýyla, serpme için
söyleyebilir misin? dediðinde eþi Bu ebrûnun adý þal
normalden kýsa ve az kýllý fýrçalarda baðlanabilir. Serpme
olsun. demiþ ve böylece o zamandan beri bu ebrûnun
boyasý tekneye normalden daha yüksekten atýlýrsa,
adý þal ebrûsu olarak anýla gelmiþtir.
damlalarýn düþüþ açýsý geniþleyeceðinden birkaç vuruþta teknenin tamamýna boya serpilmiþ olur.
Þal ebrûsunun üzerine fazla yoðun olmamak
96
EBRÛ SANATI
Þal ebrûnun yapýlýþý.
97
EBRÛ SANATI
Þal ebrû örneði
98
EBRÛ SANATI
Þal ebrû örneði
99
EBRÛ SANATI d - BÜLBÜL YUVASI EBRÛ
küçük olmalýdýr ki, rahatça döndürebilelim. Bülbül yuvasý
Battal ebrûnun içten dýþa doðru yan yana
ebrûda damla büyüklükleri çok iyi ayarlanmalýdýr. Çok
helezonik daireler çizilerek yapýlan ebrû þeklidir. Kadim
ince atýldýðýnda helezonlarýn iç kýsmýnda kalan ve harekete
bir form olup eski zamanlarda sýkça yapýlmýþ ve sevilmiþtir.
katýlmayan boyalar, ahengi bozmaktadýr. Haddinden fazla
Dairelerin çaplarý istenilen büyüklükte yapýlabilir. Bülbül
büyük damlalarla yapýlmýþ bülbül yuvasý ebrûsunda ise
yuvasý ebrû, battal, gelgit veya taraklý ebrû üzerine
býz hareketleri hissedilmemektedir. Bu sebepten damlalarýn
uygulanabilir. Bülbül yuvalarý býz la tek tek yapýlabileceði
orta boy düþmesine ve kalýn býz la yapýlmasýna dikkat
gibi geniþ aralýklý, kalýn uçlu bir tarak ile hatta teknenin tamamýný kaplayacak özel bir tarakla bir defada da
edilmelidir. Tüm hareketli ebrû desenlerinde olduðu gibi
yapýlabilir. Taraðýn diþ aralýklarý istenen bülbülyuvasý deseni
diðer renkleri konturlayacaðýndan ilk olarak atýlacak renk
büyüklüðünde ve en az yarý çapý kadar tekne boyundan
koyu renklerden seçilmelidir.
100
Bülbül yuvasý ebrû örneði
EBRÛ SANATI e - TARAKLI EBRÛ
üretmiþlerdir. Bunlarýn baþýnda midye kabuðu tarak gelir.
Dikine yapýlmýþ gel-git ebrûsunun ince çýtalara
3 cm. eninde bir tahtaya çift sýra halinde, ilk sýranýn 6 cm.
tutturulmuþ iðneler yardýmýyla son yapýlan gel-git´in aksi
aralýkla, karþý sýrada yer alan iðnelerin ise ilk sýranýn tam
yönünde çizilmesiyle çok farklý bir efekt ortaya çýkmaktadýr.
ortasýna denk gelecek þekilde yine 6 cm. aralýkla
Taraklý ebrûlarda renkler ince aralýklarla çizileceði için
çakýlmasýyla oluþur. Tahtanýn eni iðne aralýðýnýn yarýsý
boya ayarlarýnýn hassas yapýlmasý icab eder. Aksi takdirde
kadar olmalýdýr. Ýðneler hangi aralýkta çakýldýysa tahtanýn
boyalarda kopmalar olur; taraklý formdan istediðimiz
boyu teknenin eninden bu aralýðýn yarýsý kadar yani 3 cm.
güzelliði alamayýz. Tarak þekline ve çekiþ hareketlerine
kýsa tutulur. Verilen ölçüler örnek olup iðne aralýklarý daha
göre farklý desenler üretilebilir. 3-4 mm.´den 8-10 mm.´ye
geniþ veya dar yapýlabilir ama formül hep aynýdýr. Taraðý
kadar eþit aralýklarla hazýrlanan taraklar düz olarak
çekeceðimiz yöne dik yapýlmýþ bir gel-git veya midye
kullanýlabilirler. Düz taraklý ebrûlar ince býz la aksi yönde
kabuðu taraðý çekeceðimiz yönde yapýlmýþ ince düz taraklý
S ler çizilerek hareket kazandýrýlabilir. Ýðneler ikiþer, üçer,
ebrûnun üzerinden midye kabuðu taraðý çapraz
dörderli gruplar halinde ve gruplarýn aralarý da muayyen
hareketlerle geçirdiðimizde, midye kabuðunu andýrýr
aralýkta çakýlabilir.
þekiller oluþtuðu görülür.
Taraklý ebrû, ebrûculuk XVII. asýrda Batý ya gittiðinden
Bu konu üzerinde çalýþýlarak çok deðiþik tarak þekilleri
bugüne kadar oralarda çok sevilen bir form olmuþtur.
üretilebilir. Yeter ki, taraktaki iðnelerin yüzeydeki boyalarda
Üzerinde imal-i fikir ederek çok deðiþik taraklar
nasýl bir iz býrakacaðýný bilelim.
104
EBRÛ SANATI
Taraklý ebrûnun yapýlýþý
105
Midye kabuðu, taraklý ebrû örneði
Taraklý ebrû örneði
Farklý aralýklarla çakýlmýþ tarak
EBRÛ SANATI f-KUMLU - KILÇIKLI EBRÛ
boyalara nazaran daha fazla çatlamaya meyyaldir. Lahor,
Daha çok hat levhalarýnýn etraflarýnda iç pervaz
ya da içinde lahor bulunan renkler tercih edilirse neticeye daha süratli ulaþýlabilir.
olarak kullanýlan bir ebrû cinsidir. Su miktarý az olan boyalarýn, koyu kývamlý bir teknede bir damlalýk yardýmýyla
Eski ustalar kumlu-kýlçýklý ebrû yapmanýn kirlenmiþ
yüzeye sürekli damlatýlmasýyla ve uzun süre bekletilmesiyle
teknede daha rahat olduðunu söylerler. Bunun nedeni,
oluþurlar. Koyu kývamlý teknede yüzey gerilimi çok fazladýr.
uzun süre çalýþýlan teknede, tekne materyaline karýþan
Yüzeydeki bu yüksek gerilimde sýkýþan suyu az boya, bir
boyalarýn zamanla yüzeye çýkarak yüzeydeki gerilimi
müddet geçtiðinde çatlayacak ve kumlu ebrûyu meydana
artýrmalarýdýr. Necmeddin Hoca ise kumlu ebrû yapýmýnda
getirecektir. Bekleme süresi artýrýlýrsa çatlaklar küçük v ler
kalkan balýðý ödü kullanmýþ ve çok iyi netice almýþtýr.
halini alýrlar. Bu ebrû cinsine de kýlçýklý ebrû denir. Bekleme
Lâkin kalkan balýðý ödünün kokusuna tahammül edebilene
esnasýnda üzerine bir cam kapatýlýrsa yüzeye yabancý
aþk olsun.
maddelerin düþmesi engellenmiþ olur. Lahor çividi diðer
112
EBRÛ SANATI g-HATÝB EBRÛSU
ebrûsu ayný rengin su ve öd miktarlarý farklý, iki tonu,
Ayasofya-i Kebir camii hatiblerinden Mehmed
koyudan açýða doðru atýlarak oluþturulursa çok daha
Efendi´nin (ö. 1773) ýslah ettiði ve kendi adýyla anýlan ebrû
derinliði olan ve üstteki desenleri belirginleþtiren bir
tarzýna hatib ebrûsu denir. Bu tarzda hafif zemin ebrûsu
zemine ulaþýlmýþ olur. Merhum Düzgünman tek renkli,
üzerine býz yardýmýyla tüm yüzeye eþit aralýklarla iç içe
farklý tonlu zemin ebrûlarýnda en üste ayný renkten ince,
konulan boyalara hareket verilerek motifler elde
terebentinli serpme atarak zemin ebrûsunu çeþitlendirmiþ,
edilmektedir. Hatib ebrûsu yapýlýrken zemin renklerinin
çok beðenildiðinden kendinden sonra da kullanýlmaya
açýk, desen renklerinin de yoðun ayarlanmasýna dikkat
devam edilmiþtir. Zemin ebrûsunda attýðý bu son kat serpme için, Terebentinli serpme, hanýmlarýn dýþarý
edilmelidir. Bir rengin açýklýðýný veya koyuluðunu boyanýn içindeki su miktarý belirler. Suyu fazla boyalar açýk, az
çýkmadan önce yaptýklarý makyaja benzer, dermiþ.
boyalar ise koyudur. Hatib ve çiçekli formlar desenli
Zemin ebrûsunun üzerine, eþit aralýklarla teknenin
formlardýr. Bu formlarda desenin altýnda kalacak zemin
tamamýna daðýlmýþ, iç içe renkli damlalar koyulur. Ýnce
ebrûlarý buraya kadar öðrendiðimiz boya ayarlarýyla
býz la bu damlalar içten dýþa ya da dýþtan içe doðru
yapýlýrsa çok koyu olurlar. Bu sebepten hafif zeminler,
çizildiðinde farklý desenlerin oluþtuðu görülecektir. Býz
boyalara normalden daha fazla su ve öd ilavesiyle elde
kalýnlýðýna göre desenlerin þekilleri de farklýlýk gösterirler.
edilirler. Birbirine yakýn tonlar kullanýlabilir. Ancak zemin
Hayal gücüne baðlý olarak çok farklý hatib ebrûlarý yapýlabilir.
Zemin ebrû yapýlýþý
113
EBRÛ SANATI
Sami Okyay dan Hatib ebrûsu (Ömer Faruk Dere Koleksiyonu)
Eskiden beri yapýlan bazý hatib þekilleri þunlardýr: yürek,
varsa öd ilave ederek ayarý hassaslaþtýrmalýyýz. Battal
çark-ý felek, taraklý yürek, yýldýz.
ebrûdaki yüzey doygunluðu kurallarý burada da aynen geçerli olup yüzeyin desen yapýlacak boyalarla beraber
Hatib ebrûda iç içe koyulan üç-dört desen battal
doyma noktasýna ulaþacaðý unutulmadan zeminin buna
ebrûdaki gibi orta boy býz la tek tek damlatarak ve her
göre atýlmasý gerekir. Aksi takdirde desen boyalarýmýzda
boyanýn ödle ortalama 3-4 cm. çapýnda açýlmasýný
akmalar meydana gelebilir. Desen boyalarýnýn ayarý,
saðlayarak ayar yapmalý, ilk denemelerde akan boya
zemine atýlan boya miktarýyla alakalýdýr.
114
EBRÛ SANATI
Hatib ebrûnun yapýlýþý.
115
Çark-ý felek hatib ebrûsu Mustafa Düzgünman (Osman Özçay koleksiyonu)
Çark-ý felek hatib ebrûsu Mustafa Düzgünman (Osman Özçay koleksiyonu)
EBRÛ SANATI
119
EBRÛ SANATI c-ÇÝÇEKLÝ EBRÛLAR (Necmeddin Ebrûlarý) Ebrû sanatýnda çiçekler bu sanatýn imkanlarý dâhilinde yapýlýr. Ebrûcu ressam deðildir. O, çiçekleri teknesine üsluplaþtýrarak yansýtýr. Tüm desenler suyun üzerinde yapýldýðýndan tuval üzerinde çalýþýr gibi saatlerce boyayla uðraþamayýz. Uðraþma süresi uzadýkça boyalarda çatlamalar ve yüzeyde boþluklar oluþacaktýr. Ebrûcu çiçekleri seri olarak forma sokup kâðýda almaya mecburdur. Dolayýsýyla ebrû tekniðiyle resmedilmiþ çiçekler bu bakýþ açýsýyla deðerlendirilmeli, resim sanatýyla kýyas edilmemelidir. Tarihî süreç içinde hatib ebrûsunun tekâmülünden sonra çiçek arayýþlarý da hýz kazanmýþtýr. O dönemlerde ancak kýr çiçeklerine benzer ebrûlar yapýlmýþ ve hatta çok iyi örnekler de verilmiþtir. Ancak ebrûda çiçek þekillerinin olgunlaþmaya baþlamasý Necmeddin Okyay üstadýmýzla beraberdir. Tahminen 1918 yýlýndan itibaren merhum hocamýz çiçekli ebrûlarý ýslah ederek, lâle, karanfil, hercai menekþe, gelincik, gonca gül, kasýmpatý, sümbül gibi çiçek cinslerini resmetmeye muvaffak
Necmeddin OKYAY ýn sümbül ebrûsu (Mehmet Çebi koleksiyonu)
olmuþtur. Talebesi Mustafa Düzgünman da bu formalarý
Çiçek yapýmý için sap yeþili ve çiçek renklerinin
33
geliþtirmiþ ve bunlara papatyayý ilave etmiþtir .
ayarlanmasý gerekmektedir. Hatib ebrû bahsinde de açýklandýðý
Kültür ve sanata dair hiçbir hadise birdenbire ortaya
gibi sap ve çiçek renkleri, zemin ebrûsunun üstünde
çýkmaz. Uzun asýrlara dayanan tecrübeler neticesinde geliþir
ayarlanýrlar. Zemin ebrûsunun üzerinde 3 4 cm. çapýnda
ve olgunlaþýr. Çiçekli ebrûlarýn geliþim süreci de bundan farklý
açýlana kadar öd koyulup ayarlanan çiçek renklerleriyle ilk
deðildir. Necmeddin Hoca merhuma kadar çok denenmiþ
ebrû yapýlýr, þayet akan boya varsa kâðýda alýndýðýnda
olmasýna raðmen bu formlarý geliþtirmek ona nasip olmuþtur.
akmayana kadar öd ilavesine devam edilir. Her daim olduðu
Bu sebepten de gelenekli Türk ebrûsunda çiçekli ebrûlar
üzere öd, boyaya ikiþer-üçer damlalar halinde ve çok dikkatli
Necmeddin Ebrûsu adýyla anýlýrlar. Uður Derman Beyefendi,
konulmalýdýr.
bu ismin nasýl verildiðini 1977 yýlýnda neþrettiði Türk Sanatýnda
Çiçek renkleri fýrçayla serpilmediði, býz la yüzeye damla
Ebrû adlý eserinde þöyle anlatmaktadýr: Çiçekli ebrûlar,
damla býrakýldýðýndan, battalda kullanýldýðý gibi çok miktarda
Necmeddin Okyay´ýn talebesinden olan Ord. Prof. Dr. Süheyl
kullanýlmazlar. Bununla beraber çiçek renklerinin çok tonu
Ünver´in teklifi üzerine, o zamandan beri sanat tarihimizde
olmasý sebebiyle kullaným kolaylýðý açýsýndan küçük kavanozlar
Necmeddin Ebrûsu ismiyle anýlmaktadýr. Necmeddin Efendi´nin
kullanabilir, küçük kavanoza uygun, ince gül dallarýna küçücük
Üsküdar Yeni Camii imam ve hatibi olmasý münasebetiyle,
karýþtýrma fýrçalarý da baðlayabiliriz.
Hatib ebrûsuna karþý, bu buluþun da Ýmam Ebrûsu adýyla anýlmasý Reisülhattâtîn Hacý Kâmil Akdik (ö. 1941) tarafýndan
Ebrûda çiçek resmetmenin kuralý þudur: Yüzeydeki
teklif edilmiþse de Necmeddin Ebrûsu denilmesi daha uygun
damlayý farklý kalýnlýklardaki býz lar yardýmýyla öyle forma
bulunmuþtur.
sokacaksýnýz ki, damlanýn aldýðý son þekil, yaprak ya da çiçeði
34
oluþturacak. Burada önemli olan iðne hareketlerini iyi
a-Çiçekte renk ve ayarlanýþý
kavramaktýr. Damlalarla resim yaparken býz hareketlerinin
Lahor çividinin içine sap yeþiline dönene kadar oksit
karþýlýklý yapýldýðýný unutmamalýyýz. Çiçek yapýmlarý ustanýn
sarý koyarak, ya da oksit yeþilin içine çok az lahor çividi
eline bakýlarak öðrenilir. Bazen söz ve hareketsiz resimler
koyarak sap yeþilini elde edebiliriz. Kýrmýzý için kadmiyum
kâfi gelmemektedir. Bu yüzden ilk þart, öncelikle bir hocadan
kýrmýzýya çok az aþý kýrmýzý, sarý için de parlak sarýya bir-iki
bu iþi öðrenmektir.
damla aþý kýrmýzý karýþtýrmalýyýz. Mor, hazýr alýnabileceði gibi, çivit maviye kadmiyum kýrmýzý katýlarak da yapýlabilir. Siyah ve beyaz renkler aynen kullanýlýr, diðer renklerin daha açýk
33 - DERMAN 1977, s.19. 34 - DERMAN 1977, s.19.
tonlarý ise beyaz ilavesiyle gerçekleþir.
120
EBRÛ SANATI
b-Lale (Tulipa)
boþluklarý damlamýzýn damarlý görünmesini saðlayacaktýr.
Gelenekli Türk ebrûsunda üsluplaþtýrýlarak
Üstteki damlamýzýn ortasýndan kalýn býz la ileriye doðru
resmedilebilen ilk çiçek lâledir. Osmanlý tarihinde bir devre
bir sap çýkarýrýz. Þayet ince olursa ayný iþlemi bir kere daha
adýný vermiþ bu nadide çiçek, zamanýmýzda o kadar iyi
yaparak kalýnlaþtýrabiliriz. Sapýn her iki yanýndan, dýþarýdan
resmedilmektedir ki, adeta Türk ebrû sanatýnýn sembolü
içeri, sapa yakýn olarak merkeze doðru ve oradan da
haline gelmiþtir. Gerek Osmanlý toplumunda gerekse Batý
alttaki damlanýn ortasýndan aþaðýya kadar çizeriz.
toplumlarýnda o kadar çok sevilmiþtir ki, Batý da tulipominia
Ortasýndan kalýnca çizgi geçen üst üste iki kalp gibi duran
(lâle çýlgýnlýðý) adý verilen bir dönemin nedeni olmuþtur.
yapraklarýn uç kýsýmlarýný ince býz la dýþarý doðru
Osmanlý sanatýnda en erken görülen çiçeklerdendir. Lâle
kývýrdýðýmýzda yapraklarýmýz oluþacaktýr. Býz ý tekneye her
cinslerinin çeþitliliði sanata da yansýmýþtýr. Bunun
dokundurup çýkardýðýmýzda mutlaka kâðýt peçeteyle iyice
neticesinde zaman içinde süsleme sanatlarýnda lâlenin
kurulamalýyýz. Býz da kalacak ýslaklýk yüzeyde istenmeyen boþluklar oluþturabilir.
þekli de deðiþmiþtir. XVI. asýrda yumurtaya benzer bir þekildeyken, XVIII. asýrda ise tamamen uzun bir þekil
Sapýn ucunun birkaç milimetre yukarýsýna, çiçek
almýþtýr. XIX. asýrda ise sanat sahnesinden çekilerek yerini
renklerimizi oluþturacak damlalarý iç içe koyarýz. Tam
rokoko güllerine býrakmýþtýr.
ortasýndan dýþtan içe doðru damlanýn ortasýna kadar kalýn býz la çizdiðimizde kalp þeklini alan damlamýzýn uçlarýný
Ebrûda lâlenin yapýlýþý þöyledir: Zemin ebrûsu
içten dýþa ve ileri doðru çizdiðimizde lâlemiz ortaya
yapýlmýþ bir teknede yapraklara denk gelmesini istediðimiz
çýkacaktýr. Yaprak sayýsý isteðe baðlý olarak deðiþebilir.
yere üst üste orta boy iki damla koyalým. Damlalar tek seferde istenilen büyüklüðe ulaþmazsa iç içe birkaç defa
Yeri gelmiþken hareli çiçeklerin nasýl yapýldýðýný da
boya býrakarak damlamýzý büyütebiliriz. Küçük býz la küçük,
anlatalým. Ýki rengin yüzeyde birbirinin içine girmiþ gibi
büyük býz la büyük damlalar elde edebiliriz. Öd ün yüzeyde
harelendirilmesiyle oluþan çiçeklere hareli çiçekler
damlalar arasýnda görünmeyen bir sýnýr oluþturarak
denmektedir. Ýki ayrý renge batýrýlmýþ iki býz, birbirine
birbirinin içine geçmesini önlediðini daha önce zikretmiþtik.
deðdirilerek yüzeye dokundurulduðunda harelenme oluþur.
Bu sebepten büyük bir damla için ince býzý kullanýrsak
Çarpýcý harelenmeler elde edilmek isteniyorsa kontrast
her defasýnda damlatýlan boyalarýn arasýnda oluþacak sýnýr
renkler seçilmelidir.
122
EBRÛ SANATI
Lâle ebrûnun yapýlýþý.
123
metine ekleme
EBRÛ SANATI
c-Karanfil (Dianthus cariophillus)
koyduðumuz damlalarýn lâlede koyduðumuz damlalardan
Çini, taþ iþleme ve kumaþlarda XVI. asýrdan baþlayarak
biraz daha küçük olmasýna dikkat edelim. Karanfilin çiçek
çok sýk görülen bu çiçeðe kitap sanatlarýnda çok fazla
renklerini yatay bir biçimde yan yana damlalar halinde dalýn
rastlanmamaktadýr. Ebrûda ise lâleden sonra en çok yapýlan
ucuna koyduktan sonra dalla çiçek renklerinin birleþtiði yere,
ikinci çiçektir. Ebrûda resmediliþi tecrübeye dayanan bu
karanfilin taç yapraklarýný yapmak için küçük bir damla yeþil
çiçeðin en kolay yapýlabilecek þekli þöyledir: Alt alta
boya býrakalým. Ýnce tel býzýmýzla çiçek için koyduðumuz
koyduðumuz üç damlanýn en üsttekinin ortasýndan yukarý
damlalarýn dýþ sýnýrlarýný önce dýþa sonra içe doðru küçük tel
doðru bir sap çýkalým. Sapýn iki yanýndan paralel ve dýþtan
hareketleriyle buruþturup karanfili yapalým. Daha sonra da
içe doðru girerek en alta kadar çektiðimizde dal ve yapraklarýn
önce çiçekten taç yapraðýn içine, sonrada taç yapraktan dýþa
oluþtuðunu görürüz. Yapraklarýn uçlarýný ince býz la sivrilterek
doðru ince býz yardýmýyla girip taç yapraklarýmýzý da
yapraklarýn yapýmýný bitirelim. Sap ve yaprak yapmak üzere
resmettikten sonra kâðýda alalým.
126
EBRÛ SANATI
1
2
4 3
Karanfil ebrûnun yapýlýþý.
127
EBRÛ SANATI d-Sümbül (Hyacinthus orientalis) Sümbül edebiyatýmýzda sevgilinin saçýnýn remzidir. Halvetiye tarikatinin Sümbüliye kolunun piri Yusuf Sümbül Sinan ýn sembolüdür ve bu þeyhin yetiþtirdiði sümbül cinsi Þeyh sümbülü adýný taþýr. Kitap sanatlarýmýzda çeþitli zevk ve üsluplarda stilize edilen sümbül, lâlenin devrinin kapanmaya baþladýðý devirlerde hem Avrupa da özellikle Hollanda da hem de Ýstanbul da ön plana geçmiþtir. Ebrû teknesinde sümbül açtýrmak diðer çiçeklere nazaran daha basittir. Büyük ve uçlarý uzunca kývrýk yapraklý bir sap yapýldýktan sonra çiçek rengi, çok sayýda küçük damlayla üçgene yakýn oval þeklinde konulup tel býz, küçük damlalarýn içinde gezdirilirse sümbül çiçeði oluþur. Eskiden küçük damlalarýn hepsini bir anda koymaya yarayacak sümbül taraklarý da çakýlmýþtýr. Bu tarak sayesinde dengeli sümbüller yapmak daha kolay olmaktadýr.
Sümbül ebrûnun yapýlýþý.
129
EBRÛ SANATI e-Çiçek Demeti
çekerken alttaki damlanýn da altýna kadar çektiðimizde
Ebrûda demet çiçek yapýmýný Mustafa Düzgünman
birden çok dallý bir yaprak oluþtuðu görülecektir.
geliþtirmiþtir. Ebrû sanatýna inanýlmaz bir kompozisyon
Dallarýn ince düþmesi halinde býz her seferinde
zenginliði kazandýrmýþ olan bu metodun yapýlmasý biraz
kurulanmak þartýyla birden fazla çekiliþlerle kalýnlaþtýrýlýp
tecrübe gerektiren bir iþlemdir. Üst üste konulmuþ
uzatýlabilir. Burada yeþil boyanýn öd ayarýnýn çok iyi yapýlmýþ
damlalardan en üsttekini alttakinin iki misli büyük yapalým.
olmasý gerekmektedir. Zira öd miktarý az olan boyalarda
Büyük damladan istediðimiz yönde ve adette dallar çýkarýp
kopmalar oluþur. Uzun dallarýn kopuk olmamasý için yeþil
bu dallarýn yanlarýndan aksi istikamette dýþtan içe doðru
boyanýn öd ayarýnýn hassas yapýlmasý icap eder. Bu dallara
ve alttaki damlanýn ortasýnda birleþecek þekilde çizerek
lâle, karanfil, menekþe veya daha baþka bir çiçek ekleyerek
dallarýmýzý oluþturalým. Son dalýn yanýndan içe doðru
çiçek demetleri oluþturabiliriz.
Çiçek demeti yapýlýþý.
130
EBRÛ SANATI f-Hercai Menekþe (Viola tricolor)
yakýn olacak þekilde renkler damlatýlýr. Hepsi dýþtan içeriye
Kitap sanatýmýzda pek sýk rastlanmayan bu çiçek
doðru olmak þartýyla üstten, dala yakýn iki yandan ve dalýn
ebrû tekniðine son derece uygun olup günümüzde çok
birleþtiði yerden merkeze doðru çizilerek menekþe formu
güzel örnekleri verilmektedir.
resmedilir. Yapraklar ise dýþa kývýrmadan dýþtan içe doðru aralýklarla çizilerek resmedilir. Hercai menekþelerde hareli
Biri diðerinin iki katý büyüklüðünde iki yeþil damlanýn üsttekinden dört ayrý yöne dört kol çýkýp, bu kollarýn
renkler çok yakýþmaktadýr. Önceki sayfalarda da izah edildiði
yanlarýndan alttaki damlanýn ortasýnda birleþecek þekilde
üzere hare vermek için iki ayrý renge daldýrýlmýþ iki býz ý
aþaðýya çekilerek dört kollu bir demet yapalým (isteðe göre
yüzeye dokundurmadan hemen önce birbirine deðdirerek
daha fazla kollu da yapýlabilir). Bu dört kollu demetin dal
damlayý koyarsak yüzeyde renkler birbirinin içine girerek
uçlarýna istenilen renklerde ve her renk dala biraz daha
hare oluþtururlar.
Menekþe ebrûnun yapýlýþý.
132
EBRÛ SANATI g-Papatya (Matricaria chamomilla)
edildiði üzere yapýldýktan sonra dal uçlarýna beyaz boya
Sarý ve beyaz renklerde ve 10 ile 50 cm. arasýnda
damlatýlýr. Ortasýna da ince býz la küçük bir sarý renk
boylarý bulunan bu çiçek halk arasýnda babuç olarak da
koyulup tel býz yardýmýyla beyaz daireler dýþtan içe doðru
bilinir. Ebrû sanatýna Mustafa Düzgünman tarafýndan
sýk aralýklarla taranarak papatya þekli ortaya çýkarýlýr.
kazandýrýlan papatya ebrûsu sanatkarýn kendi tarafýndan
Papatya yapraðý diðerlerinden biraz farklýdýr. Ýnce býz la
demet halinde de yapýlmýþtýr.
yapraklar sýk aralýklarla adeta diken yapýlýrcasýna dýþa doðru küçük küçük çizilir.
Bir, iki veya isteðe göre daha fazla dallý demet, tarif
Papatya ebrûnun yapýlýþý.
134
EBRÛ SANATI h-Gelincik(Papaver rhoeas)
ince býz la çizelim. Orta kýsýmda kalan siyah damlanýn
Gelincik bahçe çiçeði olmamasýna raðmen
uçlarýný sivrilterek açmýþ gelincik tamamlanýr. Yarý açmýþ
nazeninliði ile kendini kabul ettirmiþ bir vahþi güzeldir.
ve tomurcuk için küçük kýrmýzý damlalar sap ucuna yakýn
Mustafa Düzgünman tarafýndan perspektiften de
bir yere konulur. Kýrmýzý renk ile sap arasýna taç yaprak
resmedilmiþtir.
için küçük bir yeþil damla býrakýlýr. Yarý açmýþ gelincik damlasýný yanlara doðru kývýrýp, kýrmýzý boyayý taç yaprak
Gelenekli ebrû sanatýnda gelincik genellikle beþ-
yapmak için býraktýðýmýz yeþil damlanýn içine doðru býz
altý dallý bir demet halinde resmedilmiþtir. Bu dallarýn
yardýmýyla kaydýralým. Kýrmýzý boyayla ortadan ikiye
bazýlarýna açmýþ, bazýlarýna yarý açmýþ, bazýlarýna da hiç
bölünmüþ kalp þeklinde duran yeþil boyanýn uçlarýný yukarý
açmamýþ tomurcuklar yapýlýr. Açmýþ gelincik için dal ucuna
doðru kývýrdýðýmýzda taç yapraklarýn oluþtuðu görülecektir.
gelincik rengi olan koyu kýrmýzýdan 4 cm. çapýnda damla
Bu iþlem daha küçük ve yanlara kývrýlmamýþ bir kýrmýzý
koyalým. Ortasýna da küçük bir damla siyah koyup kýrmýzý
damlayla tekrar edilirse çiçeðin tomurcuðu resmedilmiþ
daireyi dýþtan içe doðru dörde bölecek þekilde dýþtan içe
olur.
136
EBRÛ SANATI
Gelincik ebrûnun yapýlýþý.
137
Gelincik ebr没su
EBRÛ SANATI ý- Gül (Rosa)
olarak karþýlýklý damlatýlýr. Küçük damlalardan merkeze
Hz. Peygamber in sembolüdür. Edebiyatýmýzda hem
doðru uzun çekiliþler yapýlýr. Yeþil boyanýn açýlma
bu manada hemde sevgilinin yüzü ve endamý manasýnda
durumuna göre ince veya kalýn biz ý yarýsýna kadar yeþil
da kullanýlmýþtýr. Kitap sanatlarýnda çok stilize örneklerinden
boyaya daldýrýlýr. Býz kalem gibi kullanýlarak yaprak
aslýna en yakýn tarzda resmedilenine kadar yüzlerce tarzda
saplarýnýn aralarýndan geçecek þekilde, yukarýdan aþaðý
iþlenmesine raðmen ebrû sanatýnda en geç geliþen çiçek
doðru dal çizilir. Çizme esnasýnda býz, aþaðý doðru çekilirken
formu güldür. Yakýn zamana kadar çok âlâ örneklerine
ayný zamanda dibe doðru daldýrýlarak býzdaki boyanýn
rastlanmayan gül ebrûsu, özellikle son dönemde çok
yüzeye eþit yayýlmasý saðlanýr. Yaprak saplarý ince býz la
35
baþarýlý bir þekilde yapýlýr olmuþtur . Yapým itibarýyla
yanlardan içeri doðru çizilerek, yaprak uçlarý yuvarlak
güzelini resmetmenin zor olduðu bir çiçektir. Zamanýmýzda
damlanýn ucundan küçük bir hareketle dýþa doðru çýkýlarak
gül ebrûsunu farklý ustalar, farklý yöntemlerle yapmaktadýr.
resmedilir. Çiçek yapýmý için yine býzý kalem gibi kullanarak
Her ne yöntemle yapýlýrsa yapýlsýn aslolan, güle en çok
daldan yukarý doðru uzanan üç kýrmýzý damla koyulup
benzeyen üslupta teknede resmedebilmektir. Ebrû
üst kýsýmdan tel býz la dairevi hareketle gül resmedilir.
tekniðiyle tam açmýþ, olgun, katmerli gül denemelerinin
Gülümüzün gonca yahut açmýþ gül olduðunu koyduðumuz
çok baþarýlý olduðu söylenemez. Tomurcuk olsun, açmýþ
uzunca damlalarýn büyüklükleri belirler. Taç yapraklar
olsun ebrûda gül yandan göründüðü þekliyle resmedilirse
daha önce izah edildiði tarzda, fakat üç-dört yapraklý
daha gerçekçi olmaktadýr.
yapýlarak gül formu tamamlanmýþ olur.
Yapraklarý diðer bütün çiçeklerden farklý yapýlýr. Sýk
35 - Çiçeklerle alakalý bilgiler için Yýldýz Demiriz in Osmanlý Kitap Sanatýnda Doðal Çiçekler, Ýstanbul 2005 isimli kitabýndan faydalanýlmýþtýr
aralýklarla yan yana koyulan küçük damlalar iki gurup
139
EBRÛ SANATI
Gül ebrûnun yapýmý
140
EBRÛ SANATI
i-Hafif Ebrû
hale getirilir. Yukarýda bir örneðini gördüðümüz hafif ebrû,
Su miktarlarý fazlalaþtýrýlarak hazýrlanan boyalarla
serpmeli þal tarzýnda yapýlmýþ olup, üzeri niþasta ve yumurta aharýyla terbiye edilmiþtir.
yapýlan hafif ebrûlarýn üzerleri aharlanarak hat yazýlabilir
144
EBRÛ SANATI
Akkâse ebrû Alpaslan Babaoðlu, Hat Osman Özçay 1424/2004
Sevgi kerem sahibi insanlarýn özelliklerindendir.
D-AKKÂSE EBRÛ
yapýlabilir. Þablonlama tekniðinde birden fazla þablon
Ayný kâðýda birden fazla ebrû alýnarak yazý veya
kullanýlarak üç-dört renkli akkâseler de yapýlabilir.
desen elde edilen ebrû çeþididir. Ýlk olarak zemine hafif
Genellikle hüsn-i hat yazýlarýnýn tercih edildiði akkâse
bir ebrû yapýlýr. Ýstenen þekil dýþ sýnýrlarýndan zemin
ebrûda hat yazýlarýnýn þablonu, kalem hakkýna riayet
ebrûsunun üzerine aktarýlýr. Desenin içi Arap zamkýyla
edilerek çok dikkatli çýkarýlmalýdýr. Kalem hakký çizginin
hazýrlanmýþ sývýyla kapatýlýr. Kâðýt ikinci kez, bu sefer daha
ruhudur. Þablonlar ya bizzat hattat tarafýndan çýkarýlmalý,
koyu bir renkle ebrûlandýðýnda Arap zamklý kýsým, boyayý
buna imkân yoksa kesilen þablonlar bir hattatýn tasdikinden
emmeyeceðinden desen açýk renkli ebrûlu olarak ortaya
geçirildikten sonra kullanýlmalýdýr. Þablonu çýkarýlacak
çýkar. Desenin içi deðil de dýþý zamklanýrsa, bu defa desenin
yazýlar celî (iri) yazýlardan seçilmeli, ince detaylý yazýlardan
içi koyu, dýþý açýk renkte olacaktýr.
uzak durulmalýdýr. Akkâse formunun âbide eseri Üstad
Necmeddin Okyay tarafýndan geliþtirilen bu Arap
Necmeddin Okyay ýn ta`lik hatla yazarak ebrûladýðý Allah
zamklý metot, yeni malzemelerin ortaya çýkmasýyla
yazýlý ebrûdur. Takriben 1927-1928 yýllarýnda kirli bir
kullanýlmaz olmuþtur. Bugün bizler ayný iþlemi þablonlama
teknede yapýlan bu ebrûnun tekrarý, sanatkârýn kendisi
metoduyla yapmaktayýz. Ýstenilen desenin (hat, minyatür
tarafýndan sayýsýz defa denenmesine raðmen mümkün
veya desen olabilir) kâðýttan kesilerek þablonu çýkarýlýp, hafif zeminli ebrûnun üzerine yarý yapýþkanlý spray
olmamýþtýr. Yapýlanlarýn, bu ebrûya deðil benzemek;
yapýþtýrýcýlarla yapýþtýrýlýp tekrar ebrûlanarak þablon
kenarýndan bile geçmediðini, bu denemelere hocasýna
söküldüðünde akkâse tamamlanmýþ olur. Þablonun erkek
yardým etmek suretiyle þahit olan Sayýn Uður Derman
veya diþi kullanýmýna göre desenin içi-dýþý, koyu-açýk
tatlý bir hatýra olarak aktarmaktadýr.
145
EBRÛ SANATI E-DALGALI EBRÛ
uyandýrmaktadýr. Koyu bir rengin birkaç farklý tonuyla bir
Batý da Ýspanyol ebrûsu adýyla bilinen, ebrûnun
ebrû atalým. Kâðýdýmýzý rahat hareket ettirebilmek için
kâðýda alýnmasý esnasýnda oluþan bir ebrû türüdür. Teknede
tekne ebadýndan beþer santim kýsa keselim. Kâðýt suya
hazýrlanan ebrûyu almak için kâðýdý yatýrýrken, kâðýdý ileri
dokunduðu andan itibaren sol elimizle kâðýdý ileri- geri
geri hareket ettirirsek ebrûnun kâðýda dalgalar yaparak
hareket ettirirken sað elimizi de yavaþça indirerek kâðýdý
geçtiðini görürüz. Perde kývrýmý, ýþýk huzmesi gibi görünen
tekneye kapatalým. Tekneden sýyýrarak alalým. Ýþte sonuç
bu desenlerin oluþabilmesi, hareketlerin belirli bir ritimde
karþýnýzda duruyor.
yapýlmasýyla mümkün olur. Dengeli dalgalar oluþturabilmek
Dalgalý ebrû yaparken ebrûyu alacaðýmýz kaðýdý dörde
için çok deneme yapmak gerekir.
veya sekize katlayarak yüzeye yatýrýrsak, hareketler kat
Monokromatik (ayný rengin açýk ve koyu tonlarýyla
yerine geldiðinde yön deðiþtirecek ve çeþitli dalga þekilleri
yapýlan resim) bir uygulama olan dalgalý ebrû, ýþýk gölge
ortaya çýkacaktýr. Burada dikkat edilmesi gereken nokta,
oyunlarý ile perspektif kazanarak seyredende derinlik hissi
kat yerlerinin, kaðýdýn yatýrdýðýnýz yüzüne doðru olmasýdýr.
146
Dalgal媒 ebr没
EBRÛ SANATI
F-EBRÛNUN KUMAÞA UYGULANIÞI
doðrudan etkileyeceðinden, boya rengini olgunlaþtýracak
Boya sanayindeki ilerlemeye paralel olarak, ebrû
bir kumaþ rengi tercih edilmeli, kumaþ renklerinde çiðlikten kaçýnýlmalýdýr.
sanatýnda kullanýlan boyalarda da geliþmeler olmuþtur. Baþka alanlarda kullanýlmak üzere imal edilmiþ bazý
Tekne ebadý kumaþlarýn firesiz ebrûlanabilmesine
boyalar, ebrû tekniðiyle su üzerinde denenmiþ ve çeþitli
imkân saðlayacak þekilde ayarlanmalýdýr. Bunun için
yüzeylere tatbik edilmiþtir. Batý da ülkemizde olduðundan
100x150 cm. ebadýndaki paslanmaz malzemeden imal
çok yýllar evvel bu tarz uygulamalar görülmektedir.
edilen tekneler kullanýlabilir. Böylesine büyük ebattaki
Ülkemizde ise özellikle son dönemde ahþap, seramik,
teknenin su tahliyesi hayli müþküldür. Bu müþkülü
cam ve kumaþ yüzeylere ebrûlar yapýlmaktadýr. Bu
teknenin bir köþesine kaynatýlacak küçük bir tahliye
uygulamalarýn bazýlarý hakkýyla hazýrlanmýþ olsa da pek
vanasý pek âlâ halledecektir. Yüzeydeki ebrûyu kumaþa
çoðunun renk ve desen olarak zevksiz olduðunu esefle
aktarmak dikkat ve tecrübe isteyen bir iþlem olup, kumaþýn
müþahede etmekteyiz.
tek kiþi tarafýndan yüzeye yatýrýlmasý neredeyse imkânsýzdýr. Farklý teknikler geliþtirilebileceði gibi iki kiþiyle
Devam eden satýrlarda ebrûnun kâðýt haricinde uygulanan yüzeylerden kumaþa yer verecek, iyi bir kumaþ
karþýlýklý tutularak yatýrýlmasý çok iyi netice vermektedir.
ebrûsunda bulunmasý gereken hususiyetleri, tespit
Kumaþ ebrûsunda kullanýlan boyalar, kâðýt yüzeye
edebildiðimiz tecrübeleri ve malzeme seçimindeki tercihleri
uygulanan boyalardan farklýdýr. Kâðýt yüzeye uygulanan
sýralamaya çalýþacaðýz.
boyalar, bünyesinde hiçbir katký maddesi bulunmayan saf pigmentlerdir. Kâðýda alýnan ebrûnun yýkanma, aþýnma
Ebrûlanacak kumaþýn cinsi önemlidir. Sentetik
gibi bir meselesi bulunmadýðýndan gayet rahatlýkla
kumaþlarýn emicilik özellikleri fazla olmadýðýndan tercih
kullanýlabilirler. Fakat kumaþa alýnacak boyalarýn
edilmemelidir. Pamuklu, yünlü ve özellikle de has ipek
kuruduktan sonra bünyesine su kabul etmemesi ve
kumaþlar, boyayý gayet güzel emmektedirler. Kumaþ
aþýnmamasý gerekmektedir. Bunun için, aslýnda hýzlý
kalýnlýðý, kullanýlacak amaca göre tespit edilmeli, boyalarýn
kuruma özelliðinden dolayý yaðlý boyanýn alternatifi olarak,
bir miktar kumaþý kalýnlaþtýracaðý unutulmamalýdýr. Bu
resimde kullanýlmak üzere imal edilmiþ su bazlý akrilik
sebepten ayný amaç için kullanýlacak kumaþtan az daha
boyalarý kullanmaktayýz. Bu boyalar ihtiva ettikleri sentetik
ince bir kumaþ tercih edilmelidir.
maddeler sayesinde kuruduktan sonra asla ýslanmazlar
Haddinden fazla koyu renk kumaþlarýn ebrûda
ve suyla yýkansa dahi çýkmazlar. Kullanýlacak akrilik
kullanýlamayacaðý açýktýr. Açýk renklerde kumaþlar ebrûyu
boyanýn kalitesi ebrûmuzun kalitesini doðrudan
çok daha belirgin hale getirmektedir. Kumaþ ebrûsunda
etkileyecektir. Ýçindeki boyar madde (pigment) oraný
kullanýlan hemen bütün marka boyalar ýþýðý az da olsa
yüksek, yüzeyde iþimizi bozacak yüzey-aktif madde ihtiva
geçirmektedirler. Seçilecek kumaþýn rengi, boyalarýn rengini
etmeyen akrilik boyalar tercih edilmelidir.
148
EBRÛ SANATI
Ebrû sanatkârý renk tüccarýdýr. Sermayesi renklerdir.
Sanatta en mühim özelliklerden biri dengedir.
Renkleri ne kadar ustaca kullanabilirse o nispette muvaffak
Buraya kadar sayýlan bütün formlarda aranýlan temel
olur. Gelenekli ebrûmuzda renkler, tabii olduðundan
özellik dengedir. Renklerde denge, fýrça vuruþunda denge,
tabiattaki renklerle uyumlu, gözü yormayan, olgun
boyalarýn yüzeydeki daðýlýmýnda denge. Denge, denge,
renklerdir. Akrilik boyalarda ise tabii renklerin yanýnda bir
denge .. Ýster kâðýtta, ister kumaþta, isterseniz bir baþka
hayli de sentetik, gayri tabii renk bulunmaktadýr. Bunlarý
yüzeyde, nerede olursa olsun iyi bir ebrûnun ilk þartý
diðer renklerle, usulüne uygun, bir renk dizisi halinde
dengedir.
birbirleriyle karýþtýrarak çok hoþ renk kompozisyonlarýna ulaþýlabilmektedir. Ancak burada ebrûlanan kumaþýn kullaným amacýna yönelik olarak renklerin tespit edilmesi gerekmektedir. Mesela giyim-kuþamda kullanýlmak için ebrûlanmýþ bir kumaþta renkler, daha canlý ve dikkat çekici olmalýdýr.
Kumaþ, asýrlardýr insan hayatýnýn vazgeçilmez parçasý olmuþtur. Giyimden mefruþata, ayakkabýdan çantaya kadar günlük hayatýn her alanýna girmiþtir. Kumaþa ebrû yapmanýn en büyük riski, üretilen ebrûlu kumaþlarýn basit, renkli kumaþ gibi görülmesi ve uygunsuz yerlerde kullanýlmasýdýr. Ebrûlanan kumaþý, renklendirilmiþ desenli
Hatib ve çiçekli tarzlarýn dýþýndaki ebrûlar, mevcut
kumaþ olmaktan kurtaracak tek yol insan hayatýnda itibarlý
kumaþ boyalarýyla rahatlýkla yapýlabilmektedir. Zemin
amaçlar için kullanýlmasýdýr. Hanýmefendilerin baþýnda
ebrûlarýnýn üzerine desen yapýlacak boyalarýn pigment ve
örtü, fular, beyefendilerin boynunda kravat ya da takým
yüzey aktif madde oranlarý normalden daha yüksek
elbisede bir aksesuar mendili olarak kullanýlabilir. Ancak
olmalýdýr. Bu sebepten mevcut boyalarla hatib ve çiçekli
ebrûlu kumaþtan elbise üretmek gibi basit uygulamalarýn
ebrûlar yapýlsa dahi istenilen netice elde edilememektedir.
bu sanatýn itibarýný düþüreceðine inanmaktayýz. Yaptýðýmýz
Bu konuyla alakalý olarak boya üretici firmalarýn ar-ge
her ebrûlu kumaþýn bu sanata duyulan muhabbeti
birimleriyle görüþmelerimiz sürmekte olup, toz pigmentlerle
perçinlediðini ümit ederek, çalýþmalarýmýzý bu minval üzere
yapýlan çiçekli ebrûlara çok yakýn ebrûlar yapabilmek için
devam ettirirsek istikbale emin adýmlarla
denemelerimiz aralýksýz devam etmektedir.
yürüyebileceðimizi düþünmemiz yersiz olmasa gerektir.
149
EBRU SANATI G-UYGULAMADA KARÞILAÞILAN GÜÇLÜKLER VE ÇÖZÜM YOLLARI Hava kabarcýklarý: Teknede hýzlý karýþtýrma veya kaðýtla temizleme esnasýnda hava kabarcýklarý oluþabilir. Çok miktarda kabarcýk varsa yüzey, temizleme kaðýdýyla birkaç kez temizlenmeli, þayet yüzeyde az kabarcýk varsa bir kâðýt parçasýyla patlatýlmalýdýr. Erimemiþ kývam artýrýcý: Ya kývam artýrýcý tekneye alýnýrken iyi süzülmemiþ veya iyi erimemiþtir. Bu durumda yüzeyde mikroskobik engebeler olacaktýr. Bu engebelerin olduðu yerlere boya gelmeyecek ve bazen kaðýda alýndýðýnda da akacaktýr. Bu sebepten kývam artýrýcý malzemenin çok iyi eridiðinden emin olmalýyýz. Erimemiþ kývam artýrýcý
Ebrû yaparken yüzeyde ani boþluklar oluþuyor: 1. Uzun süre çalýþýlan teknede boyalar zamanla tekneye karýþýp, dibe çökebilir. Boya içindeki öd aniden yüzeye çýkýp istenmeyen boþluklar oluþturur. Þayet tekneyi uzun zamandýr kullanýyorsak ara sýra tekneyi karýþtýrýp yüzeyi temizlemeliyiz. 2. Fýrçadan öd damlamýþ olabilir. Boya ayarý yaparken fýrçanýn dibine öd gelmiþse boya serperken yüzeye düþebilir. Boyalara öd ilave ederken fýrçaya gelmemesine dikkat etmeliyiz. 3. Çevreden gelen veya üzerimizden dökülen toz ve benzeri zerreler yüzeyde istem dýþý boþluklar oluþtururlar. Çalýþma ortamýnýn temiz ve tozsuz olmasý gerekmektedir. Kâðýtta hava boþluðu var:
Usulüne uygun
Hava Boþluðu
yatýrýlmayan kâðýtlarda hava boþluðu kalabilir. Uygulama bahsinde anlatýldýðý þekilde kaðýdý yatýrýrsak hava boþluðu kalmayacaktýr. Kaðýdý yatýrdýktan sonra ince tel býz ý kaðýdýn üstünde gezdirelim. Hava boþluðu kalan yerden farklý bir ses gelecektir. Þayet birkaç dakika beklersek hava kendiliðinden çýkabilir. Eðer çýkmazsa kâðýdý üstten hafifçe sývazlayarak bu havayý alabiliriz. Renk daðýlýmlarýnda dengesizlik var: Boya iyi karýþmamýþ veya sert fýrça darbeleriyle serpilmiþ olabilir. Boyayý her defasýnda karýþtýrarak almalý, fýrça darbelerini sabýrla ve yavaþ yavaþ vurmalýyýz. Renkler yüzeyde kontrolsüz yayýlýyor: Kývam artýrýcý çok cývýk veya boyalarýn ödü fazladýr. Kývam artýrýcý ayarlanýrken suyu azar azar ilave etmeye özen
Hýzlý fýrça darbeleri
göstermeliyiz. Sulu teknenin koyulaþtýrýlmasý için kývam
150
EBRU SANATI artýrýcý ilave edilebilir. Fazla öd lü boyalarýn içine ana kavanozdan boya ilave ederek boyanýn kuvvetini dengeleyebiliriz. Ancak bu her zaman mümkün olmayabilir. Çok öd lü veya çok sulu boyalarda en iyi metot çökeltmedir. Bu türden boyalarý dibine çökmesi için bir kenara býrakýp tamamen dibine çöktükten sonra üzerindeki sulu kýsmý alýp tekrar ayarlamalýyýz. Boya yüzeyde rahat açýlmýyor ve kâðýda alýndýðýnda boncuklanma yapýyor: Ebrû yapýmýnda temizlik son derece önemlidir. Elimizden veya malzemelerimizden yüzeye yað, deterjan artýðý vs. bulaþmýþtýr. Yüzey birkaç kez temizleme
Siyah boyada öd yok
kaðýdýyla temizlenmelidir. Çatlak kumlu görünen boyalar var: Çatlayan boyalarda yeteri kadar su yoktur. Nasýl kuruyan toprak çatlarsa suyu az olan boya da aynen çatlamalar, kumlanmalar gösterir. Boya yüzeyde yavaþ açýlýyor: Kývam artýrýcý ile boya ayný ýsýda deðildir. Kývam artýrýcýlar bozulmamalarý için buzdolabýnda muhafaza edilebilirler. Kullanmadan birkaç saat evvel buzdolabýndan çýkarýp oda sýcaklýðýna getirmeliyiz. Kâðýt tekneden çýkarýlýrken boyalar akýyor:
Yeþil boya su istiyor
1. Boyalarýn ayarý tam deðildir. Bu durumda ya yeterince öd koyulmamýþ veya gereðinden fazla su konulmuþ olabilir. Boyalarýn ilk ayardan sonra hassas bir þekilde ince ayarlarýný yapmalýyýz. 2. Yüzeyde boyalar çok sýkýþmýþ olabilir. Yüzeyin boya alma kapasitesinden fazla boya atýlmamalýdýr. Yüzey doygunluðunu anlayabilmek tecrübe gerektirdiðinden deneme yanýlma yoluyla öðrenilir. 3. Sýyrýlan kenar çok keskin veya pürüzlü olabilir. Metal teknelerde sýkça rastlanan bu aksaklýk, keskin kenarlarýn
Ayarsýz boyalar
zýmparalanmasýyla giderilebilir. Ayrýca bir miktar kývam zartýrýcýnýn kâðýt üzerinde kalarak koruyucu tabaka oluþturmasý gereklidir. Bu yüzden sýyýrma sert olmamalýdýr. 4. Kullanýlan kâðýt yeterince emici olmayabilir. Kâðýt boyayý emmezse sýyýrma esnasýnda boyalar akabilir. Emici kâðýt kullanmalýyýz. Boyalar kopuyor: Öd miktarý az olan boyalar, üzerlerine gelen boyalar tarafýndan sýkýþtýrýldýðýnda kopuk kopuk görünürler. Bunun sebebi sýkýþan boyadaki öd miktarýnýn yetersiz oluþudur. Kopan boyalara yeteri kadar öd azar azar ilave edilmelidir.
151
Yað veya deterjan artýðý
IV. BÖLÜM ÝKÝ USTADAN SEÇMELER * NECMEDDÝN OKYAY (s.154-158), MUSTAFA DÜZGÜNMAN (s.158-188)
* Bu bölümdeki ebrular, Mehmet Çebi koleksiyonundan alýnmýþtýr.
EBRU SANATI A - NECMETTÝN OKYAY
154
EBRU SANATI
155
EBRU SANATI
156
EBRU SANATI
157
EBRU SANATI
B - MUSTAFA DÜZGÜNMAN
158
EBRU SANATI
159
EBRU SANATI
160
EBRU SANATI
161
EBRU SANATI
162
EBRU SANATI
163
EBRU SANATI
164
EBRU SANATI
165
EBRU SANATI
166
EBRU SANATI
167
EBRU SANATI
168
EBRU SANATI
169
EBRU SANATI
170
EBRU SANATI
171
EBRU SANATI
172
EBRU SANATI
173
EBRU SANATI
174
EBRU SANATI
175
EBRU SANATI
176
EBRU SANATI
177
EBRU SANATI
178
EBRU SANATI
179
EBRU SANATI
180
EBRU SANATI
181
EBRU SANATI
182
EBRU SANATI
183
EBRU SANATI
184
EBRU SANATI
185
EBRU SANATI
186
EBRU SANATI
187
EBRU SANATI
V. BÝBLÝYOGRAFYA
A. Haemmerle-O. Hirsch, Buntpapier, München 1961. [ÂLÎ] ÂLÎ Mustafa, Menâkýb-ý Hünerverân (nþr. Ýbnülemin Mahmud Kemal Ýnal), Ýstanbul 1926. ARNDT Robert, ebrû: The Clond Art , Aramco World Magazine, XXIV, s. 26-33, May-Jun Washington 1973. BARUTÇUGÝL Hikmet, Ebristanbul, Ýstanbul 2003, ___, Renklerin Sonsuzluðu, Ýstanbul 2000. ___, Siyah Beyaz Ebrû, Ýstanbul 2005. ___, Simetri, Ýstanbul 2006. ___, Suyun Renklerle Dansý, Ýstanbul 2000. [BARUTÇUGÝL] ___, Suyun Rüyasý Ebrû, Ýstanbul 2001. BAÞAR Fuat-TÝRYAKÝ Yavuz, Türk Ebrû Sanatý, Ýstanbul 2000. Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi ndeki Belge Türleri, Padiþah El Yazýlarý ve Belge Restorasyonu, Ýstanbul 1997. ÇOKTAN Ahmet, Türk Ebrû Sanatý, Ýstanbul 1992. DEMÝRÝZ Yýldýz, Osmanlý Kitap Sanatýnda Doðal Çiçekler, Ýstanbul 2005. DERE Ömer Faruk, Gönülden Kumaþa Dökülen Damlalar , El Sanatlarý, s.100-102, Ýstanbul 2007 ___, Hat Sanatýnda Kaðýt Altamira, Sayý 3, s.11, Ýstanbul Eylül-Ekim 2004 [DERMAN 1994a] ___,DERMAN M. Uður, Ebrû , DÝA, c. 10, s. 80-82, Ýstanbul 1994. [DERMAN, 1994b] ___, DÜZGÜNMAN Mustafa , DÝA, c. 10, s. 62-63, Ýstanbul 1994. [DERMAN, 1994c] ___, Edhem Efendi , DÝA, c. 10, s. 416-417, Ýstanbul 1994. [DERMAN 1999a] ___, Gecikmiþ Bir Vaad , Prof. Dr. Nihad M. Çetin´e Armaðan, s. 371-405, Ýstanbul 1999. ___, Hazârfen Hattat Üsküdarlý Necmeddin Okyay , Bildiriler Üsküdar Sempozyumu, c.II, s. 182-194, Ýstanbul 2004. [DERMAN 1999b] ___, Osmanlýlarýn Renk Cümbüþü Ebrûculuk , Osmanlý Ansiklopedisi, c. XI, s. 189-192. Ankara 1999. [DERMAN 2002] ___, Sakýp Sabancý Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçmeler, Ýstanbul 2002. ___, Tertîb-i Risâle-i Ebrî, 1017/1608 tarihli yazma nüsha. M. Uður Derman hususi kütüphanesi. [DERMAN 1977] ___, Türk Sanatýnda Ebrû, Ýstanbul 1977.bingen 1991.
188
EBRU SANATI
DOÝZY Marie-Ange IPERT Stephane, Le Papier Marbré, son histoire et sa fabrication, Paris ts. EASTON P. Jane, Marbling, History and a Bibliyography, Los Angeles 1983. ERSOY Osman, Kâðýt , DÝA, c. 24, s.163-166, Ýstanbul 2001. GÖKTAÞ Uður, Ebrû Terimleri Sözlüðü, Ýstanbul 1987. GÖNCÜOÐLU Süleyman Faruk ÇETÝNTAÞ Burak, Ýstanbul´un Özbekleri Chronicle, sayý 5, s. 60-67, Ýstanbul 2006. [HERODOTOS} HERODOTOS, Tarih (trc. Perihan Kuturman), Ýstanbul 1973. Hüseyin Vassâf, Sefine-i Evliya, Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Baðýþlar 2306, 1348. Ýbn Batuta, Voyages KÂÐITÇI Mehmet Ali, Ebrû-Paperies Marbrés turks Palette, XXX, Suisse 1969., KUMMÎ, Gülistân-ý Hüner, s.41-42. Muhammed Hasan Simsar, Ebrî , DMBÝ, c. II, s. 570-574 [MÜSTAKÝMZADE] MÜSTAKÝMZADE Süleyman Saadettin Efendi, Tuhfe-i Hattâtin, Ýstanbul 1928 Nâsýr-ý Hüsrev, Sefernâme (trc. Abdulvehhab Tarzi), Ýstanbul 1994. [ÖZEMRE 1996] ÖZEMRE Ahmed Yüksel, Üsküdar´da Bir Attar Dükkaný, Ýstanbul 1996. [ÖZEMRE 2005] ___, Üsküdar´da Ebrû Sanatý , Bildiriler Üsküdar Sempozyumu, c. II, s. 295-304, Ýstanbul 2005. PALA Ýskender, Ayine, Ýstanbul 2000 PARRAMÓN José M., Resimde Renk ve Uygulanýþý, (trc. Erol Erduran), Ýstanbul 1995. SCMINCKE, Ürün Kataloðu. SÖNMEZ Nedim, Ebrû L´art du Papier Marbre Turc, Rovensburg 1992. SUNGUR Necati, Ebrû , Bilim ve Teknik, c. 27, sayý 316, s. 54-59, Mart 1994. Þemseddin Sâmi, Kamûs-i Türkî, Ýstanbul 1317. TÜRKMENOÐLU Turan M., Sudaki Nakýþ Ebrû, Ýstanbul 1999. WEÝMANN Ýngrid SÖNMEZ Nedim, Christopher Weimann, Tübingen 1991. [YAZAN] YAZAN Iþýk, Ebrû sanatý , Antika, sayý 14, s. 40-43, Ýstanbul Mayýs 1986 [YAZIR] YAZIR, Mahmud Bedrettin, Medeniyet Âleminde Yazý ve Ýslâm Medeniyetinde Kalem Güzeli, c. I-II. Ankara 1981. YVES Porter, Qaqaz-e Abri, notes sur la technique de la marbrure , Slr., c. XVII/1, s.47,1988. Zâkir Þükrü, Mecmûa-i Tekâyâ, s.76.( transkripsiyon Mehmet Serhan Tayþi) Verlag, 1980.
188
EBRÛ SANATI
VI. GENEL KISALTMALAR DÝA :
Türkiye Diyanet Vakfý Ýslâm Ansiklopedisi
Ts. :
Tarihsiz
c. :
Cild
s. :
Sayfa
cm. :
Santimetre
mm. :
Milimetre
gr. :
Gram
M.Ö. :
Milattan önce
M.S. :
Milattan sonra
BOA:
Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi
SSM:
Sakýp Sabancý Müzesi
TSMK:
Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi
VII. FOTOÐRAF DÝZÝNÝ Mehmet ÖZÇAY: s. 16, 18, 19, 28, 29, 31, 33, 37, 89 Mustafa YILMAZ: s.8, 35, 36, 43, 46, Ömer Faruk DERE: s.10, 14, 17, 45, 50 Bahadýr TAÞKIN: s.15, 21, 30, 40 Nebi URGANCI: s.25, Malzeme ve uygulama çekimlerinin tümü. Fuat HÜDAVERDÝ: s.9
190
EBRU SANATI
VIII.YAZAR HAKKINDA
Ömer Faruk DERE 1973 de Ýstanbul da doðdu. 1997 yýlýnda Marmara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi nden mezun oldu. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensititüsü Türk Ýslâm San atlarý Tarihi bilim dalýnda yüksek lisans öðrenimini tamamladý. Hat San atýnda Hâfýz Osman Efendi ve Ekolü konulu yüksek lisans tezi 2001 yýlýnda kabul edildi.
Araþtýrma konusu itibariyle gerek Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi gerekse Topkapý Sarayý Arþivi nde çalýþmalarda bulundu. Araþtýrmacýnýn Hat ve Ebrû san atý pratiði ve tarihiyle ilgili yayýnlanmýþ makalelerinin yanýsýra Hattat Hâfýz Osman Efendi baþlýðý altýnda yayýna hazýrladýðý bir de kitabý mevcuttur. Sabancý Üniversitesi Sakýp Sabancý Müzesi nde uzmanlýk görevini üstlenen Dere, beþ yýldýr Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi San at ve Meslek Eðitimi Kurslarý ÝSMEK´te Ebrû ve Hat San atlarý usta öðreticiliði vazifesine devam etmektedir.
Arapça ve Ýngilizce bilen Ömer Faruk Dere, evli ve iki çocuk babasýdýr.
191