Ebru Kitabı

Page 1



ISBN 978-9944-100-30-4

ÝSTANBUL BÜYÜKÞEHÝR BELEDÝYESÝ SANAT VE MESLEK EÐÝTÝMÝ KURSLARI (ÝSMEK) YAYINLARI Branþ Kitaplarý Serisi

Editör: Muhammet ALTINTAÞ Yayýna Hazýrlýk: ÝSMEK Yayýn Editörlüðü Mizanpaj: Kahraman SARI - Melih SERGEK Kapak: Melih SERGEK Kapak Ebrûsu: Ömer Faruk DERE Tashih: Dilek CAN, Hatice GÖZLEMECÝ Baský: Güzel Sanatlar Matbaasý

(Bu kitap Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eðitimi Kurslarý (ÝSMEK) nýn bir kültür hizmeti olup ücretsizdir. Kitabýn metin, görsel malzeme v.b. her türlü yasal sorumluluðu yazarýna aittir. )


EBRÛ SANATI TARÝHÇE, MALZEME, UYGULAMA

Ömer Faruk DERE


EBRÛ SANATI

BAÞKAN DAN... Ebrû, erbabýnýn maharetli dokunuþlarýyla suda dans etmeye

Belediyesi olarak ÝSMEK vasýtasýyla binlerce Ýstanbulluya

baþlayan renklerin kaðýt ile asýrlar süren bir aþk aktidir.

ücretsiz sanat ve meslek eðitimleri vermekteyiz. Ýstanbullularý

Kavuþmanýn ve kaynaþmanýn coþkusunu taþýr yüreðinde,

sanatýn binbir tonu ile buluþturan ÝSMEK, sadece bu eðitim

sevinci bulut olur akar gözlerinden ebrû teknesine, ardýndan

döneminde 155 bin kursiyere eðitim olanaðý saðlamaktadýr.

da kaðýdýn özüne

Þu ana kadar ÝSMEK ten eðitim alanlarýn sayýsý ise yaklaþýk 380 bine ulaþmýþtýr.

Eþsiz güzellikte bir sanat olan ebrû, geleneksel sanatlarýmýz içerisinde çok özel bir yere haizdir. Bu sanatýn ilk kez ne

ÝSMEK te oldukça raðbet gören alanlardan olan geleneksel el

zaman, nerede ve kim tarafýndan yapýldýðý bilinmemektedir.

sanatlarý ve bu sanatlar içerisinde de ebrû branþý pek çok

Çünkü bu sanata ruhunu katan deðerli sanatkârlar, sanatý

Ýstanbullu tarafýndan severek icra edilmektedir. Bu vasýta ile

sadece güzellikleri vücuda getirmek olarak görmüþ ve kendi

hem manevi hazinelerimizden biri korunmakta hem de

eserlerini varlýklarýndan soyutlayarak bir imza, bir tarih dahi

yapýlýþýndaki huzur ve sûkunet ruhlara ilaç olmaktadýr.

býrakmadan fani dünyadan göçüp gitmiþlerdir. Ýçinde gizemli

Deðerli ustalarýmýz sayesinde bugünlere kadar ulaþan ebrû

bir ahenk barýndýran ebrûya, Avrupa da Türk kaðýdý denmesi

sanatýnýn bundan sonra da gelecek nesillere aktarýlmasýna

bu sanatýn bir Türk sanatý olduðunu açýkça göstermektedir.

bir ýþýk tutabilmek amacýyla ÝSMEK tarafýndan Ebrû Sanatý kitabý hazýrlanmýþ ve siz kýymetli sanatseverlerin beðenisine

Kâðýt süsleme sanatlarýnýn en önemlilerinden biri kabul edilen

sunulmuþtur. Bu güzel çalýþmada emeði geçenleri tebrik

ebrû, hat sanatýnýn yazý zemininde, yazý kenarý süslemelerinde

ediyorum.

ve kitap ciltlerinde sýkça kullanýlmýþtýr. Geleneksel kullanýmlarýn dýþýnda günümüzde ebrû, kumaþ, çini, fayans, tuval ve cam

Sanatla güzelleþecek bir gelecekte hep birlikte olmak dileðiyle

gibi yüzeylere de baþarýyla uygulanabilmektedir.

diyorum

Geleneksel sanatlarýn yaþatýlmasý ve yaygýnlaþtýrýlmasý toplumun öz kimliðine dönmesinde önemli bir faktördür.

Kadir TOPBAÞ

Ýstanbul Büyükþehir Belediye Baþkaný

Geçmiþin ýþýltýsýný ve sýrrýný baki tutmanýn bu anlamda çok önemli olduðunu düþünmekteyim. Ýstanbul Büyükþehir

4


EBRÛ SANATI

ÝÇÝNDEKÝLER

c. Renk Hakkýnda .......................................................................... 76 d. Pigmentlerin kullanýma hazýrlanýþý ................................... 77 B - GELENEKLÝ EBRÛ FORMLARI ................................................... 79 a. Battal Ebrû................................................................................... 80 b. Gel-Git Ebrû................................................................................. 92 c. Þal Ebrû ......................................................................................... 96 d. Bülbül Yuvasý Ebrû ................................................................ 100 e. Taraklý Ebrû .............................................................................. 104 f. Kumlu Kýlçýklý Ebrû ................................................................. 112 g. Hatib Ebrûsu............................................................................. 113 C - ÇÝÇEKLÝ EBRÛLAR ......................................................................120 a. Çiçekte Renk ve Ayarlanýþý .................................................120 b. Lâle (Tulipa)................................................................................122 c. Karanfil (Dianthus cariophillus) ..........................................126 d. Sümbül (Hyacinthus orientalis) .........................................129 e. Çiçek Demeti .............................................................................130 f. Hercai Menekþe (Viola tricolor) ..........................................132 g. Papatya (Matricaria chamomilla)......................................134 h. Gelincik (Papaver rhoeas) ....................................................136 ý. Gül (Rosa) .....................................................................................139 i. Hafif Ebrû ................................................................................... 144 D - AKKÂSE EBRÛNUN YAPILIÞI ..................................................145 E - DALGALI EBRÛ ............................................................................146 F - EBRÛNUN KUMAÞA UYGULANIÞI .........................................148 G - UYGULAMADA KARÞILAÞILAN GÜÇLÜKLER VE ÇÖZÜM YOLLARI...............................................................................................150

Takriz / Hikmet Barutcugil.............................................................. 6 Ebrûli / Prof. Dr. Ýskender Pala .................................................... 8 Önsöz .................................................................................................... 10 I. BÖLÜM - TANIM ve TARÝHÇE A-EBRÛ.................................................................................................. 14 a. Ebrû Nedir? ..................................................................................14 b. Ebrûcunun Duasý ...................................................................... 15 c. Teknenin Düþündürdükleri................................................... 15 B-TARÝH ÝÇÝNDE EBRÛ ...................................................................... 22 a. Kâðýt Hakkýnda .......................................................................... 22 b. Ebrû Sanatýnýn Menþe i .......................................................... 25 c. Ebrû Ustalarý Hakkýnda........................................................... 32 d. Þebek Mehmet Efendi............................................................ 32 e. Hatib Mehmet Efendi.............................................................. 32 f. Þeyh Sadýk Efendi ...................................................................... 32 g. Hezârfen Edhem Efendi ......................................................... 34 h. Üstad Necmettin Okyay........................................................ 36 ý. Mustafa Düzgünman................................................................ 40 C-YAÞAYAN USTALARIMIZ ............................................................. 47 a. Hikmet Barutçugil .................................................................... 47 b. Fuat Baþar.................................................................................... 48 c. Alparslan Babaoðlu.................................................................. 49 II. BÖLÜM - ALET ve MALZEMELER A. Tekne ............................................................................................ B. Kývam Artýrýcýlar ........................................................................ C. Öd.................................................................................................... D. Boyalar ......................................................................................... E. Fýrça ................................................................................................ F. Kâðýt ............................................................................................... G.Yardýmcý Malzemeler...............................................................

56 56 59 60 64 67 68

IV. BÖLÜM - ÝKÝ USTADAN ÖRNEKLER A. Necmeddin Okyay ................................................................ 154 B. Mustafa Düzgünman............................................................ 158 V. BÝBLÝYOGRAFYA ........................................................................ 188 VI. GENEL KISALTMALAR ............................................................. 190 VII. FOTOÐRAF DÝZÝNÝ .....................................................................190 VIII. YAZAR HAKKINDA .................................................................191

III. BÖLÜM - UYGULAMA A - EBRÛ UYGULAMALARI ............................................................ 74 a. Ebrû Yapýmý ................................................................................ 74 b. Kývam Artýrýcýlarýn Ayarlanýþý............................................... 74

5


EBRÛ SANATI

TAKRÝZ Hikmet BARUTÇUGÝL*

Türk ebru sanatýnýn genel olarak tarihine baktýðýmýzda adý

Ebru Evi kuruldu. Son derece sevindirici bu geliþmeyle

bilinen ustalarýmýz oldukça azdýr, sadece birkaç isim

muhtelif kurum ve kuruluþlar, daha sonralarý da belediyeler

sayýlabiliyor. Yirminci yüzyýlda bile, son çeyreði hariç,

(özellikle ÝSMEK) bu sanata ilgi duyup kurslar, dersler,

bildiðimiz ustalar, Hazerfen Ethem Efendi (1905), Necmeddin

seminerler tertip etmeye baþladýlar.

Okyay, Mustafa Düzgünman, Niyazi Sayýn ve belki de sanatý meslek edinmeyen birkaç ustanýn isimlerini

Yirminci yüzyýlýn sonlarýnda yaþanan bu hýzlý geliþim,

sayabiliriz.

birçoklarýnýn kafasýný karýþtýrdý. Yersiz endiþelere kapýldýlar. Oysa düþündükleri gibi sanat elden gitmiyor, en eski

Türk Ebru Sanatý nýn yakýn geçmiþteki tarihi oldukça ilginç

ustalardan ve kendilerinden intikal eden bilgi ve tarzlar

bir geliþim gösterdi. Otuz-kýrk yýl öncesinde, hayal bile

ayný þekilde, bir alfabe gibi öðretilerek devam ediyordu.

edilemeyecek ölçüde büyük bir tekâmül gerçekleþti.

Bu arada, tarihin her döneminde ve her dalda olduðu gibi,

Özellikle 80 lerin sonunda ve 90 lý yýllarda ebru sanatýnda,

zanaatlarýný kemale erdirip sanata ulaþanlar, ustalarýný

deyim yerindeyse bir patlama yaþandý.

aþanlar oldu. Bu sanat Ýstanbul dýþýnda da icra edilir hale

70 li yýllarda Güzel Sanatlar Akademisi Uygulamalý Endüstri

geldi, tanýndý, sevildi. Anadolu nun birçok üniversitesinde

Sanatlarý Yüksek Okulu nda öðrenci iken ebru sanatýna

geleneksel sanatlar bölümleri açýldý. Artan ebru ustalarý

heves edip kendi kendime ebruyu öðrenirken yepyeni

arasýnda tatlý bir husumet baþladý. Bu güzellik arayýþý bir

ufuklar açýldý. Sanata baþka bir pencereden bakma fikri

yarýþ haline geldi ki bu yarýþ kaliteyi yükseltti ve

ortaya çýktý. Bazý tabular yýkýldý, gelenekteki bazý katý

yükseltmeye de devam ediyor. Sanatýn arkasýndaki ilahi

kurallar ve rivayetler deðiþmeye baþladý. Bu ilginç ve

güzellik arayýþý nýn farkýna varanlar oldu. ALLAH GÜZELDÝR

gizemli ebru sanatý, bazý kesimlerce miadýný doldurmuþ,

GÜZELLÝÐÝ SEVER hadis-i þerifinde iþaret edilene layýk

bitmiþ, kaybolmuþ bir zanaat olarak kabul ediliyordu. Bu

eserler arayýþýna girenler oldu. Daha neler oldu neler

sanatlarla ilgilenenler de gerici, baðnaz, yobaz gibi

Sonuçta kendi öz kültürümüze, kendi içimize dönmeye

sözcüklerle anýlýyordu. Hatta geleneðin de tarifi nerdeyse

baþladýk, Cenabý Allah a sonsuz hamd olsun.

.

bu þekilde yapýlýyordu. Tarihi içinde hep bir kaðýt süsleme sanatý olarak günümüze gelen ebru tekniði kaðýt dýþýnda

Bu kitabý yayýna hazýrlayan Ömer Faruk Dere bey kardeþimi

da uygulanabilir hale geldi. Renk ve desen konularýnda

ve yayýnlanmasýnda emeði geçen, destek veren her kiþi

daha önce yapýlmamýþ cesur giriþimler oldu. Deneme

ve kurumu tebrik eder teþekkürlerimi sunarým.

yanýlma yoluyla edindiðim bilgileri her merak ve talep edenle paylaþmaya baþladým. 1989 yýlýndan itibaren,

Annemarie Schimmel in benim bir kitabýmda yazdýðý önsöz

düzenli olarak Caferaða Medresesi ve Ýstanbul Üniversitesi

duasý ile dua ederim ki:

Kültür Merkezi nde ders vermeye baþladým. Daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel

RABBÝ, DAÝM HIFZ EYLESÝN EBRU YAPAN ZÜMREYÝ!

Türk Sanatlarý Bölümü nde, Marmara Üniversitesi Ýlahiyat

* Mimar Sinan Sanat Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatlarý Bölümü Öðr. Gör.

Fakültesi nde (ki bu kitabýn müellifi olan Ömer Faruk Dere orada öðrencim olmuþtur) dersler, daima artan talepler üzerine devam etmiþtir. 1997 yýlýnda Ebristan, Ýstanbul

6


Hikmet BARUTÇUGÝL in Efsun Çiçeði ebrusu


EBRÛ SANATI

Bârekallâhu Teâlâ Yüce Allah mübarek kýlsýn.

Celi Tâlik Hat, Kemal Batanay 1369/1950 Ebrû, Mustafa Düzgünman. (M. Refii Kileci koleksiyonu)

EBRÛLÝ* Ýskender PALA Geldiler...

"mücezza" adýyla süslendi kâðýtlar damar damar. Ýlk örneðini Buhârâ semalarýndaki bulutlardan almýþtý ebrû;

Söz yerde kalmasýn dediler, kucaklamaya geldiler. Geldiler; güzellik katmak için cümle güzel sözlere. Ve özüne ufuklar açabilmek için sözün, yaðmur yaðmur yaðmaya bulutlar getirdiler. Yazýlarýn çevresine nisan nisan göklerden, mermer mermer damarlardan ziynetler kondurdular. Dalga dalga, çiçek çiçek, renk renk bulutlar getirdiler ve adýna bulutumsu, bulut renginde, bulutlu mânâsýna ebrî dediler, peþisýra akþamlarý savurdular.

ilk gözyaþýný Türkistan yaylalarýnda býraktý kývrým saçlý güzel. Durgun sularýna ay düþtü çeyiz sandýklarýna istiflenen þiirlerin ve bir fesleðen yapraðýna yazýldý berrak âmentüler. Anadolu'ya getirdiðinde kar çiðnemekten yorgun esir tacirleri bu çiðil güzelini, Ýstanbul tahtýnda Muhteþem Süleyman oturuyor, Fuzulî, "ilm bir kýyl ü kãl imiþ ancak" diyordu.

Geldiler...

Geldiler...

Önce sevgilinin kaþýndaki kývrýma, sonra kýz çocuklarýna ebrû diye ad koyup þânýný yücelttiler bulutumsuyu, âleme destân eylediler. Avrupa'da "Türk kâðýdý", Arapta

Budaksýz çam ya da çinkodan tekneler yapýp içine bal kývamýnda kitreli sular doldurdular. Desteseng ile ezdiler bir mermer üzerinde boyalarýný ve merhem merhem

8


EBRÛ SANATI

sakladýlar kavanozlarda eleðim saðmalara öykünerek. Lahor'dan, Bedahþan'dan, Bengal'den insanlar kendine rastlýyordu renklerinde... Çividî topraklardan, kýrmýz böceðinden, kibrît-i ahmerden... At kuyruðu fýrçalar ile serptiler boyalarý semender renkli tekneye ve gönüllerinden geçeni nakþettiler Ayvazovski dalgalarýnýn köpüklerine âraf kuþlarý gibi. Geldiler... Su üzerine resim yaptýlar önce, kalp çizdiler, þakayýk ve karanfil resmettiler. Bir denizci türküsü tutturdular tavlon güvertede, sersefil þîrpençeleri erittiler beyaz hurafeler özgürlüðünde. Renk renk hercâîler, deste deste sünbüller, üftade karanfiller. Ýlle lâleler... Solmasýn, sararmasýn diye bunca çiçek, kaðýtlara sardýlar yapraklarýný, dallarýný; Filistin'de bir kuyu Yusuf'u sarar gibi, Yed-i Beyzâ'da asa, denizi yarar gibi... Boynu bükük aldanmalar yýldýz yýldýz ekildi bahçelere ve kuþ dilini bilenler yazdý en eski kafiyeleri suyun üstüne. Geldiler... Suya resmettikleri güzelliklerden hâreler ve meneviþlerle asâlet verip kâðýda, cilt cilt varaklara gülgûnî kerrakeler giydirdiler, zahriyelerden þemselere atýldýlar; hatimelerde zerefþâna çatýldýlar. Sevincinden bulutlarda dolaþýyordu ilk kez kitap olalý kitap. Ayetler, hadisler, kýtalar, beyitler... Kelâm-ý kibar ve darb-ý meseller... Hayatýn horozlu aynasýna

Hat-Ebrû, Ömer Faruk Dere

vurgun murakkalarla asýlýrken duvarlara harfler ve kelimeler, en âsûde uykularýný uyumak üzere ilk kez yasladýlar baþlarýný bulutlara ve her uyandýrýlýþta bir kez

Geldiler...

daha zinde yaþadýlar hayatý. Siyah ebrûlerini durûben çatýp

Çýtalar üzerinde koyu gölgelerde kuruttuklarý taze ebrûlara

Sanatlarýný adlarýyla andýrmak üzere geldiler ve Ayasofya kürsüsünde Hatip, gül yetiþtiren adamýn ruhundan Necmeddin oldu ebrûnun adý. Þebek, Hezarfen Edhem, Þeyh Sadýk ve Sami'ler... Suda bir Lafza-i Celâl, kayýtsýz aruz adýmlarýnda bir Sa'dâbâd-lâlesi... Sonra bir Mustafa Düzgünman ve gelincik ebrûsu, þakayýklar.

mühreyle fön çektiler, zerefþân ile sürme. Ad koydular

Geliyorlar...

gamze oklarýný âþýka atan dilberler bir ebrûli yaþmak takýndýlar. Geldiler...

her birine desen desen ve battalýn öbek öbek renklerini

Japonya'dan Amerika'ya; Avustralya'dan Ümitburnu'na kadim "Türk kâðýdý"ný bir medeniyet mihengiyle tartarak geliyorlar.

hafif bülbül yuvalarýyla tarttýlar. Çiçekliler, gelgitler, akkâseler, çifte âherliler... Sen de kýlçýklý, ben diyeyim kumlu; sen somaki söyle, ben sünbül duyayým; sen taraklý öðren, ben tarama anlatayým... Sefere gecikmiþ tayfalar

Kalkýn ve aðlayýn!.. Kaldýðý yerden devam etsin rüyalar...

anlattý yayla göçlerinin telli turnalarýna Ahd-i Atik efsaneleri buram buram, ve derinliklerinde kayboldu kekeme

* Bu deneme sayýn Ýskender Pala nýn özel izni ile Âyine adlý kitabýndan alýnmýþtýr (S. 108-110).

hüzünlerle ritmik sevinçler.

9


EBRÛ SANATI

Hat-Ebrû, Ömer Faruk Dere

ÖNSÖZ

Türk-Ýslâm sanatlarýnýn en hýzlý neticeye ulaþýlan

Ebrû sanatý XVII. asýrda Avrupa ya geçene kadar

þubesi olan ebrû, süprizlere açýk ve rengârenk yönüyle

Osmanlý coðrafyasýnda ve özellikle de Ýstanbul da icra

insanlarý derinden etkilemektedir. Son dönemde ebrû

edilmekteydi. Yakýn zamana kadar batýda Türk kaðýdý

sanatýna olan alâka, geçmiþ devirlerle kýyaslanamayacak

adýyla bilinen ebrû sanatýnýn merkezi, tarih boyunca þah

kadar yüksek seviyelere ulaþmýþtýr. Yoðun ilgi, bu sanatýn

þehir Ýstanbul olmuþtur. Bir Ýstanbul sanatý olan ebrûnun

öðretimine olan ihtiyacý da beraberinde getirmektedir.

mazideki parlak devrine benzer günlere doðru hýzla yol

Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eðitimi

aldýðýný görmek, bu sanatla meþgul olanlarý ve sevenlerini

Kurslarý (ÝSMEK), sanat eðitiminde Ýstanbul da önemli bir

istikbal için ümitlendirmektedir.

görev üstlenmiþtir. Yeni baþlayan kursiyerlere temel ebrû sanatý eðitiminin yanýnda, açtýðý tekâmül ve ihtisas

Ebrû sanatýnýn menþe inin Orta Asya olduðu

kurslarýyla da kursiyerlerin bilgi ve tecrübelerini

yönünde kuvvetli bir kanaat hâkimdir. Gerek bu sanatýn

arttýrmalarýný saðlamaktadýr.

ismi, gerekse Çin ve Japonya da ebrûya benzer su üzeri sanatlarýnýn varlýðý, su üzerinde boya yüzdürmenin

Geleneðimizde sanat eðitimi usta-çýrak iliþkisi içinde

yeryüzünde ilk kez Orta Asya da uygulandýðý görüþünü

gerçekleþir. Bu eðitim, yalnýzca sanatýn teknik yönünden

pekiþtirmektedir. Tarihte yaþamýþ ebrû ustalarý hakkýnda

ibaret olmayýp, edep, tevazû, güzel ahlak gibi erdemlerin

çok az þey bilmekteyiz. Pek çoðu derviþ meþrep hayat

de öðretildiði ve uygulandýðý çok yönlü bir eðitimdir. Ebrû

süren bu ustalarýn bilinmek, meþhur olmak gibi bir gayeleri

yapmanýn anlatma ve okumayla hakkýyla

olmadýðýndan ebrûlarýna isim yazmamýþlardýr. Bu sebepten

öðrenilemeyeceðini, edeple, bir ustanýn rahle-i tedrisinden

elimizdeki eski ebrû örneklerinin tarihini ve ustasýný kesin

geçerek ve ömür boyu sürecek bir feyz akýþýyla

tespite maalesef imkan yoktur. Ortaya çýkabilecek yeni

öðrenilebileceðini ifade etmeliyiz. Gelenekli sanatlarýmýzýn

belge ve bulgularla ebrû sanatýnýn karanlýk kalan asýrlarýnýn

öðretilmesi ve yaþatýlmasýna büyük önem veren ÝSMEK,

aydýnlanacaðý ümidini hep taþýyoruz. Gerek eldeki bilgiler,

Ýstanbul da usta ile çýraðý, hoca ile talebeyi kendi çatýsý

gerekse son devir ustalarý hakkýnda öðrenci ve muhiblerinin

altýnda buluþturmakta ve sanat taliplilerine kýlavuzluk

verdiði bilgiler ýþýðýnda ustalarýmýz hakkýndaki malumatý

edecek nitelikli yayýnlarla da faaliyetlerini taçlandýrmaktadýr.

kitabýmýzýn ilk bölümünde derc ediyor, hepsini hayýr dua

10


EBRÛ SANATI

ile yâd ediyoruz. Ýlk bölümün sonunda yaþayan Öncelikle bu eserin yayýnlanmasýný saðlayan Ýstanbul Büyükþehir Belediye Baþkaný sayýn Kadir Topbaþ Beyefendi ye; bu sanatý bana öðreten ve kendisinden sürekli feyz aldýðým ustam, hocam Hikmet Barutçugil e; ebrû sanatý hakkýnda kendinden çok þey öðrendiðim hattat, ebrûcu Fuat Baþar a; yetiþmemizde büyük emekleri olan Prof. Dr. M. Hüsrev Subaþý ve Prof. Dr. Muhittin Serin beylere; yazdýklarý ve anlattýklarýyla Türk-Ýslâm sanatlarýnýn geleceðine devamlý ýþýk tutan Prof. M. Uður Derman hocamýza; her zaman desteklerini gördüðüm hocam hattat Mehmed Özçay ve Osman Özçay aðabeylerime, ÝSMEK ten mesai arkadaþým Dr. Süleyman Berk e ve fotoðraf çekimi için bütün ebrû malzemelerini kullanýmýmýza tereddütsüz veren Esad Malbeleði ve Ömer Karaduman beylere teþekkür ediyorum.

ustalarýmýzdan üç isme yer verdik. Hepimiz, faal olarak ebrû sanatýyla meþgul olan bu üç ustanýn ya öðrencisi ya da öðrencisinin öðrencileriyiz. Gelenekli olmak geleceðe umutla bakabilmemizi, yeni ufuklara emin adýmlarla yürüyebilmemizi saðlar. Gelenekçi olmak ise geçmiþte kalmayý, eski günlerin özlemiyle yaþamayý ve tekâmüle kapalý olmayý da beraberinde getirir. Yahya Kemal Beyatlý nýn veciz ifadesiyle kökü mazide olan âtiyiz . Türk ebrû sanatý gelenekli bir sanat olup zamanýn þartlarýna uyarak, yeni geliþen malzeme ve teknik imkânlarý kullanarak tekâmül yolculuðuna devam edecektir. Ýkinci bölümde eski ustalarýmýzdan bize ulaþan malumat ve yaþayan ustalarýmýzdan edindiðimiz bilgiler ýþýðýnda eski zamanlardan itibaren ebrûda kullanýlan malzemeler belirtildikten sonra günümüz þartlarýnda ebrûcunun iþini kolaylaþtýracak yeni alet ve malzemelere de ayrýntýlarýyla yer verilmiþtir. Ayrýca boya, kývam artýrýcýlar, fýrça gibi hazýrlýk gerektiren malzemeler uygulama resimleriyle desteklenerek açýklanmýþtýr.

Çektikleri fotoðraflarla kitaba hayat veren Bahadýr Taþkýn ve Mustafa Yýlmaz a da ayrýca teþekkür borçluyum. Koleksiyonlarýný bizlere cömertçe açan baþta aziz dostum Mehmet Çebi ye, Ýsmet Gülnihal e ve Özlem - Haluk Perk çiftine teþekkürlerimi sunuyorum. Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi nde bulunan ebrûlar hakkýnda yardýmlarýný gördüðüm, Þube Müdürü Ýlhan Ovalýoðlu ve Dr. Mustafa Küçük e de ayrýca teþekkür etmeliyim.

Üçüncü bölümde en baþtan baþlayarak ebrûnun nasýl yapýldýðý, ebrû yaparken uyulmasý gereken kurallar ve karþýlaþýlan güçlüklere çözüm yollarý anlatýlmýþ, ebrûnun

Çalýþmalarýmda her zaman yanýmda olan vefakâr eþim Emine Haným a daima þükran borçluyum. Kitabýn hazýrlanmasýnda gerek þahsým gerekse ÝSMEK Yayýn Editörlüðü azami dikkat ve titizlik göstermiþtir. Buna raðmen farkedemediðimiz hatalarýmýzýn hoþ karþýlanmasýný ümid ediyoruz.

battaldan çiçeklilere, akkâseden kumaþ üzerine uygulanmasýna kadar bütün form ve tarzlarý görsel yönden de desteklenerek izaha çalýþýlmýþtýr. Son bölümde ise Cumhuriyet döneminin en önemli ve en büyük iki ustasýna, daha doðrusu usta ile çýraðýna yer verilmiþtir. Hezârfen Üstad Necmeddin Okyay ve

Ebrû sanatýyla alakalý bu kitapta verilen malumat, bu sanata gönül ve emek vereceklere bir nebze olsun kýlavuzluk ederse, bu satýrlarýn yazarý hadsiz bahtiyar olacaktýr. Bu sanatýn tekâmülü için zuhurundan bugüne kadar emek sarf edip çile çeken ustalarýmýzdan âhirete irtihal edenlere Mevlâ dan rahmet, ber-hayat olanlara ise âfiyetler temenni ediyor; yeni baþlayacaklara da Cenâb-I Allah´tan sabýrlar ihsan eylemesini yürekten niyaz ediyorum.

talebesi Mustafa Düzgünman ýn bizlere býraktýðý yadigar eserler, ilgili sayfalarda sizleri beklemektedir. Her iki sanatkâr, ebrû sanatýnýn bu günlere gelmesinde çok büyük pay sahibidir. Onlarý tanýmadan bu sanatýn tekâmül sürecini anlamak zordur. Her daim ruhâniyetlerinden feyz-yâb olduðumuz bu iki büyük ustamýzý bu vesileyle rahmet ve hasretle yâd ediyor, eserlerinden istifade edileceðini ümid ediyoruz.

Gayret bizden, baþarý Hak´tandýr.

Müteakip sayfalarda yer alan eserlerin sanatkârlarý resim altlarýnda belirtilmiþtir. Sanatkârý zikredilmemiþ ebrûlar müellife aittir. Ayrýca hat eserlerinde hat cinsi ve hattatý kaydedilerek bulunduðu yer ile varsa tarihi de belirtilmiþtir.

Ömer Faruk DERE

Nisan 2007 / Aksaray-Fatih

11



I. BÖLÜM

TANIM VE TARÝHÇE


EBRÛ SANATI

Lâle demeti. Mustafa Düzgünman (Özlem - Halûk Perk koleksiyonu)

A - EBRÛ a. Ebru Nedir? Ebrû, kývamlý suyun üzerine, gül dalý ve at kýlýndan mamül fýrçalar yardýmýyla, sýðýr ödü ilave edilerek ayarlanmýþ, suda erimez boyalarýn serpilip, kâðýda alýnmasýyla oluþan kâðýt bezeme sanatýdýr. Kâðýt yüzeyinde buluta benzer þekiller oluþtuðu için bu sanatýn adýna bulutumsu manasýna gelen Farsça ebrî denilmiþtir. XX. asrýn baþlarýna kadar ebrî ismiyle anýlan bu sanatýn adý, daha âhenkli söyleniþinden olsa gerek ebrû ya dönüþmüþtür. Bu dönüþümün çok eski tarihe dayanmadýðý, büyük ebrû ustasý Hezârfen Üstad Necmeddin Okyay ýn bu sanatýn adý olarak ebrî yi kullanmasýndan anlaþýlmaktadýr.

kabý yapmak için kullanýlan renkli kâðýt Þemsseddin Sami bey bu kýsa ama özlü tarifiyle aslýnda ebrûnun tarihini ve tarih içinde ebrûya bakýþ açýsýný da özetler gibidir. Kelimenin aslýnýn Çaðatayca ya dayandýðýný söyleyerek bu sanatýn Türkistan da Çaðatay Devri ne (XV. asýr) kadar uzanabileceðini akýllara getirmekte, cüz ve defter kabý yapmak maksadýyla kullanýldýðýný kaydederek de bu iþin renkli kâðýt üretmek amacýyla ortaya çýktýðýný ve böyle uygulana geldiðini nakletmektedir. Ebrû kelimesinin asýl olarak Farsça âb-rû dan geldiðini, izafet terkibine göre yüzsuyu demek olmayýp, tavsîfî terkib manasýyla su yüzü demek olduðunu 1

nakledenler de bulunmaktadýr . Ebre, Ebr, ebrî, âb-rû.

Yüzeydeki þekillerin yer yer kaþa benzemesinden

Aslýnda dört kelimeyle anlatýlmak istenen þey ayný olup

dolayý bu sanata Farsça ebrû kelimesinin özellikle verildiðini

hiç biri akla ters gelmemektedir. Ancak eski risalelerde

söyleyenler de vardýr. Ancak Þemseddin Sâmi Bey, kaþ

bu sanattan daima ebrî olarak bahsediliþi ve Þemseddin

manasýna gelen ebrû kelimesi için ayrý bir madde açarken,

Sami Bey in yerinde tespitleri bu sanatýn adýnýn bulutumsu

sanat manasýndaki ebrû yu þöyle açýklamýþtýr:

manasýnda ebrî den geldiði görüþünü kuvvetlendirmektedir.

Ebrû: [Aslý Farsça ebrî, bulut renginde ve daha doðrusu Çaðatayca ebre: roba yüzü, kürk kabý.] Hâre gibi dalgalý veya damarlý kumaþ, kâðýt ve-saire. Cüz ve defter

Kâðýt üzerinde mermere benzer damarlar görüldüðü 1 - YAZIR, s. 162

14


EBRÛ SANATI

Celi ta lik hat ve ebrû Necmettin Okyay. 1350/1931 Ýnne Rabbi Âlâ Külli Þey in Hâfiz / Þüphesiz ki Rabbim Herþeyi Koruyandýr. (SSM. 130-0249-NO)

için Avrupalýlar ebrû kâðýdýna mermer kâðýdý (marbled

oturan ebrucunun Âlem-i imkân olarak idrâk ettiði bu

paper, papier marbré, marmor papier ) ismini vermiþler,

tekne karþýsýnda:

Arap âleminde ise varaku l-mücezza (damarlý kâðýt) olarak

Bismillahirrahmanirrahim, Ýlâhi yâ Rabbi! Ezel deki

2

tanýnmýþtýr .

Hükm üne uygun olarak bu teknede zuhur edecek olan

a - Ebrûcunun Duasý

nakýþlarýn, Hilkat in nakýþlarýnda meknûz olan Hikmet ini

Ebrû teknesi küçük bir kainat kitabý gibidir.

idrâkden âciz olan bu fakirin nefsini teshir edip de

Okumasýný bilene her dâim derin manalar, varlýðýn sýrrýný

enâniyetini azdýrmasýna izin verme! Nefsimi, senin gibi bir

anlamada emsalsiz mülâhazalar sunar. Ebrû sanatý her ne

Hâlýk olma vehminden de, bu vehmin tevlid edeceði bir

kadar fizik, kimya gibi müspet ilimlerin kaideleriyle oluþsa

þirk-i hafîden de, hubb-ý riyasetten de koru, yâ Hâfýz! Fakiri Lâ fâile illallah sýrrýnýn edebiyle techiz et! Bu tekne

da manevi dinamiklerin ebrû teknesine tesiri çok zaman

baþýndaki mesaiyi senin zikrinle taltif ve sana olan

hissedilir. Kiþinin ruh hali suyun yüzeyine tesir eder. Moral bozuk olarak ebrû teknesinin baþýna geçildiðinde çoðu

kulluðumun bir niþanesi olarak kabul et! Destûr yâ Hakk!

zaman düzgün ebrû çýkmaz. Buna o anda yaydýðýmýz

Diyerek ilk fýrça darbesiyle yayýlacak olan boyalarýn

negatif enerjinin sebep olduðu düþünülebilir. Yine su

ihtiþamýný gönlü iftiharla dolan bir üstad olarak deðil de,

moleküllerinin latif bir musiki ile sert bir müzikten nasýl

aksine Cenâb-ý Hakk ýn kudretinin basit ve mütevazý bir

etkilendiði deneylerle ortaya konmuþtur.

aracý olduðunun idrâkiyle ebruya baþlanýr.

Hoþ nameler çalarken moleküllerin hareketlerinin

3

b - Teknenin Düþündürdükleri

düzenli ve âhenkli, sert ve rahatsýz edici bir müzik sesinde

Bir hadislerinde Hz. Peygamber Allah güzeldir.

ise düzensiz ve kararsýz hareket ettikleri saptanmýþtýr.

Güzeli sever buyurarak güzelliðin kaynaðýnýn Allah-ü

Ebrû yapmaya baþlamadan evvel bütün menfi his ve

Teâlâ nýn bizzat kendisi olduðunu bildirmiþtir. Sanat ilahi

duygulardan olabildiðince kendimizi arýndýrmaya

güzelliði arama mücadelesidir. Sanatkâr hayalindeki

çalýþmalýyýz. Üzerimizden negatif enerjiyi alacak,

güzelliðe ulaþabilmek için ömrü boyunca hayali önde,

konsantrasyonu saðlayacak bazý uygulamalar yapýlabilir.

kendisi arkada amansýz bir kovalamaca içindedir. En güzel

Her ebrucunun kendine has psikolojik hazýrlýðý mutlaka

2 - DERMAN 1977, s.8.

vardýr. Ancak belki faydalý olur ümidiyle kadim ustalarýn

3 - Alem-i Ýmkân : Ýstenilenin yapýlabileceði ortam, Hilkat : Yaradýlýþ, Meknuz

bu husustaki uygulamasýný burada ifade etmeyi vazife

: Gizli, Teshîr : Aldatma, Enaniyet : Benlik, Ego, Hâlýk : Yaratýcý, Tevlid : Ortaya çýkarma. Þirk-i Hâfi : Gizli Þirk, Hubb-i Riyaset : Baþ olma sevdasý, Lâ fâile illâllah

addediyorum:

: Allahtan baþka fail yoktur, Techiz : Donatma. Tâltif : Ýltifat etmek, Ödüllendirmek,

Bir boy abdesti alarak ebrû teknesinin önüne

ÖZEMRE 2005, s. 295.

15


EBRÛ SANATI

Celi Talîk hat ve ebrû Necmeddin Okyay. Amân Ya Fahr-i Alem 1332/1914 (Hususi koleksiyon)

eserlerini nadiren hayalinin eteðinden tutmayý baþarabildiði

Fýrçanýn her darbesini O nu anmanýn bir vesilesi

anlarda ortaya koyar.

addederek çalýþýr. Bu þuura ermiþ bir sanatkârda enâniyet

Oynatan üstadý gör, kurmuþ hakikat perdesi

(benlik), gurur olabilir mi? Ýslâm sanatkârýyla Batý sanatkârýný

4

ayýran en önemli husus iþte bu enâniyet mefhumudur.

Ebrû teknesi hakikat perdesinin suya aksidir. Ebrû

Batýlý sanat anlayýþýnda þahsi yaratýcýlýk (kriativite) her

külli ve cüzî iradenin birleþtiði tecelligâhtýr. Ebrûcu cüz î

þeyin üstündedir ve en mükemmel eserler ancak insanýn

iradesiyle boyalarý yüzeye serper fakat nasýl bir þekil

ibda kabiliyetiyle üretilebilir. Müslüman sanatkâr ise

çýkacaðýný asla tam olarak bilemez. Sadece tecrübesine

yaptýðý her eseri Hakk ýn bir lütfu olarak görür.

istinaden bir tahminde bulunabilir. Sebepleri ortaya koyar ve sonucu büyük bir tevekkülle bekler. Tevekkül ve

Sâni-i hakikî olan Rabb inin sanatý yanýnda kendi

Hak tan gelene razý olma hisleriyle dopdolu olarak, çýkan

yaptýklarýnýn hiçbir anlamý olmadýðýný müþahede eder ve

her ebrudan sonra Allah a hamdeder.

aczini idrâk ile aðzýndan þu mübarek kelam dökülür: 6 Hâzâ min fazl-ý Rabb î (Bu Rabb imin fazlýndandýr)

O, her gün (an) bir iþtedir

5

âyetinin hikmetince

tecelliyâtta tekrar yoktur. Tecelliyâtta tekrar olmadýðýndan

Ebrû sonsuz bir renk cümbüþüdür. Ebrûcu tabiattaki

ebrû teknesinde ortaya çýkan nakýþlarýn da tekrarý yoktur.

renkleri teknesine yansýtmaya çalýþýr. Renk imkânlarý kýsýtlý

Ebrûcu ayný boya ve malzemelerle yaptýðý bir ebrunun

gibi görünmesine raðmen ebrû, boyalarýn su ve öd

týpkýsýný bir daha yapamaz. Ancak benzerini yapabilir. Bu sebepten ebrû eserinin her biri, tekrarý üretilemeyen

miktarlarý ayarlanarak sonsuz bir renk cümbüþüne dönüþür.

benzersiz bir eserdir.

Kýsýtlý gibi görünen imkânlar beraberinde çok geniþ imkânlar getirir. Gerçek sanatkâr Cenab-ý Hakk týr ve Ýslâm

Ebrûcu boya serpmek için eline aldýðý fýrçayý diðer

sanatkârlarý gerçek sanatkârýn izinden giderek onun

elinin içine kalp hizasýnda birleþtirerek vurur. Boyalarý

tabiattaki renk kompozisyonlarýný teknesine yansýtmaya

adeta gönlünden döker. Fýrça yukardan aþaðýya, semadan tekne yüzeyine tecellî damlalarý serperken, bu esnada ebrucu da gönlünden gelen muhabbeti damlanýn içine

4 - Karagözün perde gazelinden

koyarak zuhuratý tezyin eder.

6 - Neml Suresi 40. Ayet

5 - Rahman Suresi 29. Ayet

16


EBRÛ SANATI

Eva Van Brugel, Hollanda (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)

17


EBRÛ SANATI

Sülüs-Nesih hat, Mustafa Vâsýf Efendi. 1240/1825 Ebru Hatib Mehmed Efendi. (TSMK G.Y. 309)

çalýþýr. Ebrû sanâtkarý renk tüccarýdýr ve sermayesi

O andan itibaren yaþanan dakikalar baþka bir

renklerdir. Renkleri uyumlu kullanabildiði oranda muvaffak

alemde yaþanmaktadýr. Tekrar gündelik hayatýn idrâkine

olur.

dönüldüðünde tatlý bir iç huzuruyla beraber çok yorgunluk hissedilir. Çok güzel bir duygudur; bu iþlerle uðraþan

Tarih boyunca dergâhlar sanat icrasýnýn merkezi

herkese nasip olmasý temennisiyle.

olmuþlardýr. Sanatýn tasavvuf ehlinin nezdinde neþvünema bulmasýnýn en mühim sebebi, sanatýn manevi eðitim aracý

Herkes ebru yapabilir, fýrçayý sallayýp, boyalarý

olarak görülmesidir. Ebrû eðitimi ayný zamanda sabýr,

dökebilir ama sanatkâr olamaz. Sanatkârlýk baþka bir

nefse hakimiyet, yaratýlýþ esrarýnýn idrâki, dengeli olabilme

þeydir. Sanatkârlýk baþka bir ruh gerektirir. Yoksa boyalý

eðitimidir. Sanat eðitimi, seyr-i sülûk-i rûhânide yardýmcý

kâðýtlardan baþka bir þey yapmamýþ oluruz. O ruhu

metot olarak iþlev görmüþtür.

eserimizin altýna verebiliyorsak sanatkârýzdýr.

Ebrûcu, teknesiyle bütünleþebilirse ve kendini bütün benliðiyle teknesine, boyalarýna, sanatýna verebilirse çok

Eski ustalarýmýz, eski insanlar bunu çok iyi

derin anlar yaþadýðý zamanlar olur. Orda idrâk, günlük

baþarmýþlardýr. Bir Þebek Mehmet Efendi nin bir Ayasofya-

idrâkten artýk daha ulvi idrâke kayar. Hele sanatkârýn

ý Kebir Camii hatibi Hatib Mehmet Efendi nin ebrularýna

ruhunu dengeleyecek, onu motive edecek iyi de bir name

bakýldýðýnda baþka bir ruh hissedilir. Orada baþka bir

varsa alt fonda, o zaman motivasyon zirveye ulaþýr. Burada

maneviyat teneffüs edilir. Bunun, o insanlarýn kemâlâtýndan

bir idrâk deðiþmesi vardýr, algýda deðiþiklik olur. Sanatkâr

kaynaklandýðýný düþünmek yanlýþ olmasa gerek. Bizler de

o anda ben nerdeyim, burasý neresi ya da be ne iþ

ayný kemâlâta ulaþabilirsek bizim eserlerimiz de ruh

yapýyorum gibi sorulara muhatap olabilir. Artýk gündelik

kazanacaktýr. Bunun için öncelikle kendimizi saflaþtýrmamýz,

hayatla irtibat kopmuþtur.

enâniyetten sýyrýlýp nefsimizi terbiye etmemiz gerekir.

18


EBRÛ SANATI

Ayasofya Camii hatiblerinden Hatib Mehmet Efendi nin serpmeli gel-git ebrusu. (TSMK G.Y.309)

19


EBRÛ SANATI

Necmeddin Okyay dan yol laleleri. (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)

Ebrû, dengenin sanatýdýr. Yüzeyde denge, fýrça

Ebrû, sabrýn sanatýdýr. Eskiler sabýrla koruk helva

darbelerinde denge, boya ayarlarýnda denge, elde denge,

olur demiþler. Sanat eðitiminin ilk þartý olan sabýr, yüce

ruhta denge. Ebrû teknesindeki denge, kozmik dengenin

Rabb imizin de sevdiði bir amel olup yüce kitabýmýzda

iz düþümüdür. Ebrû ritmin sanatýdýr. Fýrça darbelerinin düzgün bir ritimle vurulmasý icap eder. Yeni baþlayan ebrû talebesi fýrça vuruþlarýnda dengeyi yakalayabilmesi için önce ritmi yakalamasý gerekir.

defalarca önemine dikkat çekilmiþtir. Sabýr olmadan sanat olmaz. Sanatkâr yaptýðý iþte, baþýnda hangi dikkat ve itinayý gösteriyorsa son ana kadar ayný itinayý göstermelidir. Bu da çok sabýrlý olmayý gerektirir. Sabýr geliþtirilebilir bir histir ve sanat eðitimi bu geliþmeye büyük katký saðlamaktadýr. Ebrû öðrenmek isteyen kiþi sabýr, sebat ve istikrarla eðitime

Bu yüzden müptedi talebelere uzun müddet fýrça talimi

devam etmeli ve ustasýyla arasýnda cereyan eden feyz

yaptýrýlýr. Talebe fýrça vuruþlarýnda ritmi yakaladýktan sonra

akýþýný inkýtaya uðratacak her türlü davranýþtan imtina

hayatýnda da ritmi yakalayacaktýr.

etmelidir.

20


EBRÛ SANATI

Þeyh Hamdullah hattýyla bir murakka dan iki kýt a. Etraflarýnda Hatib in enfes ebrûlarý. (SSM. 120-0243-SH)

21


EBRÛ SANATI

Neftli Battal ebrû 1271/1854. (BOA. ML Defteri 3393)7

Çin kâðýdý deniz yoluyla Japon adalarýna, Orta Asya

B -TARÝH ÝÇÝNDE EBRÛ Orta Asya da zuhur etmiþ, Ýran ve Anadolu

üzerinden ipek yolunu takip ederek Ýran a gitmiþtir. Nâsýr-ý

topraklarýnda yaþamýþ, XVII. asrýn baþlarýnda Avrupa ya

Hüsrev ve Ýbn Batuta gibi büyük Müslüman seyyahlarýn

intikal etmiþ gelenekli Türk ebrû sanatý, asýrlardýr kâðýt

verdikleri bilgilere göre Orta Çað Ýslâm dünyasýnýn hemen

sanatý olarak uygulanmýþ ve Batý da da Türk Kâðýdý ya da

her yerinde çok kaliteli kâðýtlar imal edilmekteydi . Ýslâm

Türk Mermer Kâðýdý olarak anýlmýþtýr.

fütuhâtýyla Ýspanya´ya geçen kâðýt, bu bölgede kurulan

9

kâðýt imalathanelerinden bütün Avrupa´ya ihraç edilmiþtir.

Bugün için plastik sanatlarýn bir þubesi haline

Avrupa, Ýtalya´nýn Fabriano kentinde 1276 yýlýnda kurulan

dönüþen ebrû sanatý, tarih içinde hep kâðýt süsleme, diðer

Avrupa´nýn ilk kâðýt fabrikasýna kadar ihtiyacýný Yakýn

bir ifadeyle renkli kâðýt üretme sanatý olarak icra edile

Doðu ve Endülüs´ten karþýlýyordu. Ýslâm dünyasýnda miladî

gelmiþtir. Kâðýdýn tarih içinde geçirdiði serüveni bilmek,

VIII. asýrda baþlayan kâðýt imalatý, Avrupa´da ancak beþ

mevzunun daha iyi anlaþýlmasýna yardýmcý olacaktýr.

yüz yýl sonra baþlayabilmiþtir. Batý da imal edilen kâðýtlarda

a-Kâðýt Hakkýnda

bir nevi damga yerine geçen filigran (su damgasý) denilen

Ýnsanlýðýn yazý yazmak için kullandýðý ilk malzemenin

çeþitli þekil ve yazýlar bulunmaktadýr. Doðu menþeli

kilden tabletler olduðu yönünde genel bir kanaat vardýr.

kâðýtlarda rastlanmayan bu filigranlardan kâðýdýn nerede

M.Ö. 4000´de Mýsýrlýlar, Nil kenarýnda yetiþen papirüs

veya nereye yapýldýðý anlaþýlmaktadýr.

bitkisinden kâðýda benzer bir malzeme üretmeyi baþarmýþlardýr. Nitekim Batý dillerinde kâðýt karþýlýðýnda

XV. yüzyýl Osmanlý sarayýnda hem Doðu hem de

kullanýlan paper , papier kelimeleri buradan gelmektedir.

Batý menþeli kâðýtlar kullanýlýyordu. Mustafa Âli Efendi XVI.

Eski devirlerde insanlar yazý yazma aracý olarak deriden

asýrda Osmanlý´da kullanýlan kâðýtlarýn menþelerini ve

de faydalanmýþlardýr. V. Yüzyýlda yaþamýþ Herodotos birçok

7 - Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi ne ait Ebrû görüntüleri, Baþbakanlýk Osmanlý

8

milletin yazý için deri kullandýðýný kaydeder . Kâðýdýn icad

Arþivi ndeki Belge Türleri, Padiþah el Yazýlarý ve Belge Restorasyonu, Ýstanbul 1997 adlý kitaptan alýnmýþtýr.

tarihini iki asýr geriye götürenler olsa da genel kanaat M.S.

8 - HERODOTOS, s. 223-224.

105´te Çin´de Tsai Lun un icad ettiði yönündedir.

9 - NÂSIR-I HÜSREV, s. 82; ÝBN BATUTA, c. I, s. 208.

22


EBRÛ SANATI

1113/1701 tarihli Çiçekli ebrû. (BOA. EV. HMH. SR 566)

Çiçekli ebrû. 1113/1701 (BOA. EV. HMH. SR. 556)

23


El yapýmý çiçekli Hint kâðýdý


EBRÛ SANATI

El yapýmý Hint kâðýtlarý

adlarýný Menâkýb-ý Hünerverân adlý eserinde tafsilatýyla

baþarýlýdýrlar. Kâðýt üretilirken kullanýlan, asit ihtiva eden

ta´dâd etmiþtir . Muhtemelen XVI. asýrdan itibaren

maddeler ve sert sular kâðýdýn ömrünü kýsaltmaktadýr.

Avrupa´ya nispetle doðudan daha az kâðýt gelmiþ ve

Bu sebepten Avrupa´da bazý firmalar doðal su kaynaklarýnýn

10

nihayet XVIII. asýrda doðu kâðýtlarý piyasadan tamamen

yanýna kurulmuþtur. Dünyada Avrupa´yla beraber ikinci

çekilmiþtir. Bazý veriler Osmanlý´da kâðýt imalinin XIV. asýr

en önemli merkez Hindistan, Nepal, Bangladeþ bölgesidir.

sonlarýna kadar gittiðini gösterse de bilinen ilk kâðýt

Bu bölgede hand made (el yapýmý) kâðýt imali büyük bir

imalathanesi XVIII. yüzyýlda açýlmýþtýr. Ýbrahim Müteferrika tarafýndan 1729´da açýlan ilk Türk matbaasýnýn kâðýt

sektör olup, bölge insaný için de önemli bir geçim

ihtiyacýný karþýlamak üzere Yalova (o zamanki adýyla

kaynaðýdýr. Burada üretim fabrikasyon olmayýp, tamamen

Yalakâbâd)´da bir kâðýt fabrikasý kuruldu. Gerek açýlan

elle yapýlmakta; bölgenin iklimine uygun olarak yetiþen

bu ilk fabrika gerekse Sultan III. Selim devrinde

bitki lifleri ve çiçeklerle süslü, fevkalade tabii renklerdeki

Kâðýthane´de, 1804´te Beykoz Deðirmenocaðý´nda,

kâðýtlar çok ilgi görmektedir. Önceki sayfada bir örneðini

1844´te Ýzmir´de ve Sultan II. Abdülhamid zamanýnda

gördüðümüz son dönemde ülkemize de gelmeye baþlayan

ikinci kez Beykoz`da açýlan bütün imalathane ve fabrikalar

Hint kâðýtlarý Türk-Ýslâm sanatlarýnýn hemen tüm

deðiþik sebeplerden dolayý çok uzun ömürlü

þubelerinde kullanýlmakta ve sanatkârlarýn ibda´

olamamýþlardýr. Bunun en büyük sebebi bu geniþ pazarý

kabiliyetlerine katkýda bulunmaktadýr. Batýlý sýnaî asitsiz

kaybetmek istemeyen ülkeler ve kâðýt ithal eden tüccarlarýn baltalama faaliyetleridir. Cumhuriyet devrinde

kâðýtlar renk ve doku olarak ebrû için idealdir. Batýlý

1939´da kurulan Ýzmit Kâðýt Fabrikasý ve SEKA´ya baðlý

kâðýtlarla beraber Hint kâðýtlarýnýn açýk renkte olanlarý da

diðer fabrikalar sayesinde ülkenin kâðýt ihtiyacý

ebruda kullanýlabilir.

11

karþýlanmaya çalýþýlmýþtýr .

b- Ebrû Sanatýnýn Menþei Ebrû sanatýnýn nerede ve ne zaman baþladýðý henüz

Günümüzde ise Batýlý markalar dünya pazarýný ellerinde tutmaktadýrlar. Sýnaî kâðýtta önde olan Batýlý

10 - ÂLÎ, s. 11.

firmalar özellikle acid free (asitsiz) kâðýt imalinde çok

Kâðýt , DÝA, c. 24, s.163-166.

11 - Kâðýt hakkýnda ayrýntýlý bilgi ve bibliyografya için bk.: ERSOY Osman,

25


EBRÛ SANATI

Hatib ebrûsû 1176/1762, (BOA D. BÞM Defteri 1356)

26


EBRÛ SANATI

Hatib ebrûsu, 1120/1708. (BOA EV. HMH. SR. 658)

Kumlu Hatib ebrûsu 1207/1792 (BOA EV. HMH. Defteri 6984)

27


EBRÛ SANATI

Hatib Mehmet Efendi nin ilginç denemelerinden (TSMK G.Y. 309)

bilinmemektedir. Kelimenin aslýnýn Çaðatayca ya

örnekleri ancak XVI. asrýn baþlarýna tarihlenmektedir. Bir

dayandýrýlmasý, Özbekler tekkesinin ilk þeyhlerinden Sâdýk

ebrûnun tarihini kesin olarak verebilmek için ebrûnun

Efendi nin bu sanatý Buhara da öðrenmiþ olmasý ve Çin de

üzerine tarih notu düþürülmüþ olmalýdýr. Müze ve

VIII. asýrdan itibaren Liu-þa-þien, Japonya da XII. asýrdan

kütüphanelerde gördüðümüz çok eski tarihli eserleri

itibaren suminagaþi ve beninagaþi isimleriyle su üzerinde

süsleyen, cilt yan kâðýdý ya da murakkaalarda pervaz

yapýlan uygulamalarýn varlýðý gibi ipuçlarý bu sanatýn

olarak kullanýlmýþ ebrûlar, eserin daha sonraki devirlerde

doðduðu yerin Orta Asya olduðu tezini kuvvet-

gördüðü tamir esnasýnda yapýþtýrýlmýþ olabileceðinden

12

lendirmektedir .

ebrûnun tarihi hususunda kesin bir hükme varmak zordur.

Japonya da Sumi ressamlarýnýn fýrçalarýný temizlemek üzere batýrdýklarý suda oluþan þekilleri kâðýda alýnarak

Topkapý Sarayý'nda bulunan Arifi'nin 1539 tarihli

bulunduðu tahmin edilen suminagaþi tekniði metot olarak

"Gûy-i Çevgan" adlý eserindeki ebrûlar, Heratlý Mir Ali'nin

ebrûya çok benzemektedir. Bilenen en eski suminagaþi

Ýstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunan 1539 tarihli

örneði Sanjuroku-nin Shu adlý yazmanýn iki sayfasýndadýr

iki kýtasýnýn bulunduðu ebrûlar, muhterem Uður Derman

ve 1112 yýlýna aittir .

hocamýzýn koleksiyonunda bulunan Mâliki Deylemî'ye ait

13

bir kýt'anýn yazýldýðý 1554 tarihli ebrû ve Iþýk Yazan ýn

Orta Asya da zuhur ettiðine inanýlan bu sanat, büyük

kaydettiði Fuzulî'nin Hadîkatü s-süedâ (Mutluluklar Bahçesi)

Ýpek Yolu yla önce Ýran sahasýna oradan da Anadolu

isimli eserinin bir kopyasýnda kullanýlmýþ olan ebrûlar

topraklarýna geçmiþtir. Ebrû kelimesinin menþei olarak

bugüne kadar tespit edilebilen en eski ebrûlardýr.

iddia edilen kelimelerden Çaðatayca ebre yi bir tarafa býrakýrsak üç kelimenin de Farsça oluþu bu ihtimali

Ýlk üç ebrûnun yapaný bilinmemesine karþýlýk

desteklemektedir. 14

Ayrýca bir baþka rivayete göre XVI. asýr ortalarýnda

12 - DERMAN 1999b, s. 189.

Mir Muhammed Tâhir tarafýndan Hindistan da yapýlmaya

13 - BARUTÇUGÝL, s. 33-34.

baþlanan ebrû sanatýnýn bugün için elimizdeki en eski

14 - DERMAN 1994a, s. 80.

28


EBRÛ SANATI

Hatib Mehmet Efendi nin kendi adýyla anýlan Hatib ebrûsu. Sülüs-Nesih kýt a, Þeyh Hamdullah TSMK.GY309

Sülüs-Nesih kýt anýn koltuklarýnda ve dýþ pervazýnda Hatib in ebrûlarý. Hat, Ahmet Hýfzi. TSMK.GY321

29


EBRÛ SANATI

XVII. asrýn büyük hattatý Hafýz Osman Efendi nin sülüs hattýnýn etrafýndan altýn tahrirli Hatib ebrûsu (SSM. 120-0343-HO)

"Hadîkat-üs süedâ"nýn baþ sayfasýnda Hadîkat-üs süedâ

çok baþarýlý uygulamalarýdýr. Zaman içinde Ýngiltere ve

yazýldýktan sonra kýrmýzý mürekkeple "Ma Þebek Mehmet

Amerika ya da yayýlan ebrû sanatý, her ülkenin sanat

Ebrîsi" ibaresi eklenmiþtir. Kitabýn sayfalarý arasýnda üç

anlayýþýna göre farklýlýk kazanmýþtýr. Bu gün itibariyle

adet hafif ebrû kullanýlmýþ ve son sayfasýnda da ".......kâtib-

dünyanýn hemen her ülkesinde ebrû yapýlmakta ve

ül harf Ahmet bin Hasan yeniçeri-i korucuyân-ý dergâh-ý

tekneye yatýrýlabilecek hemen her eþyaya ebrû desenleri

âli fî beldeti Trablus Þam fî zemân defterdâr Mehmet Efendi.

alýnmaktadýr.

Sene 1004" ketebesi konulmuþtur. Baþ sayfadaki "Þebek

Ebrû kitap sanatlarýnýn bir þubesi olarak geliþmiþ,

Mehmet Ebrûsu ile" anlamýndaki bu ibareden kitapta

kendisine bazen bir murakkaada yazý pervazý, bazen bir

kullanýlan ebrûlarýn, Tertîb-i Risâle-i Ebrî de kendisinden

mushafýn cild yan kaðýdý bazen de bir hat levhasýnýn

Þebek diye bahsedilen ebrûcu tarafýndan yapýldýðý ve bu

etrafýnda iç ve dýþ pervaz olarak yer bulmuþtur. Ebrû kitap

ebrûcunun adýnýn Mehmet Efendi olduðu, son sayfasýndaki

cildlerinin ön kapaklarýnda cild yerine sýklýkla kullanýlmýþ,

ibareden de kitabýn Hicri 1004 (1595) yýlýnda yazýldýðý

bu tarz cildlere çehâr-gûþe cild denilmiþtir. Kullanýlan

anlaþýlmaktadýr

ebrûlarýn üzerlerine ezilmiþ varak altýn serpiþtirilerek

15

.

zerefþanlý ebrû, hatib ebrûlarýnýn dýþ sýnýrlarýna da altýn

XVI. yüzyýlýn sonlarýnda Ýstanbul a gelen Avrupalý

kontur çekilerek tahrirli ebrû meydana getirilirdi. Hat

seyyahlar tarafýndan kendi memleketlerine götürülen

sanatýnda sülüs-nesih hatlarla yazýlmýþ kýt a formundaki

ebrû sanatý önce Almanya da sonra Fransa ve Ýtalya da

eserlerde nesih satýrlar sülüs satýrdan daha kýsa

Türk kâðýdý olarak tanýnýp yapýlmaya baþlanmýþtýr. Yakýn

tutulduðundan iki yanlardaki dengeli boþluklara koltuk

zamana kadar bu isimle anýlan ebrû, Avrupa da farklý

denilir. Genellikle tezhip yapýlan bu koltuklara maliyeti

malzeme ve tekniklerle yapýlsa da üretilen formlar gelenekli ebrûmuzun formlarýyla benzerlikler gösterir. Resimlerde görülen ebrûlar bildiðimiz taraklý ve bülbül yuvasý ebrûnun

15 - YAZAN, s.41-42.

30


EBRÛ SANATI

Bir nesih sayfanýn dýþ pervazýnda Hatib in ebrûsu. (TSMK. G.Y. 309)

31


EBRÛ SANATI daha düþük olduðundan uygun ebrûlar uygulandýðý da

(Allah rahmet eylesin) diye bahsedildiðine göre ölümü

görülür. Koltuklarda kullanýlmak üzere özel olarak

1017/1608 yýlýndan evvel olmalýdýr. Ayný yerde geçen

hazýrlanmýþ küçük desenli ebrûlara koltuk ebrûsu

nüsha-i þebek sözünden de mahiyetini bilemediðimiz

denilmektedir.

bir risale kaleme aldýðýný anlamaktayýz. Þebek lakaplý bu ebrûcunun isminin Mehmed olduðunu ise bu risalenin

Çiçekli ve akkâse formlarýnýn XX. yüzyýlýn baþlarýndan

ortaya çýkýþýndan yaklaþýk on yýl sonra ele geçen bir

itibaren geliþmeye baþlamasý ve modern resim

belgeden (bk. S.30) öðrenmekteyiz.

anlayýþýndaki abstre (soyut) resim zevkinin geliþmesi, ebrûyu kitap ve yazý albümlerinden duvarlara taþýyarak

e - Hatib Mehmet Efendi

bir plastik sanat hüviyetine bürümüþtür. Eski zamanlarda

Büyük Ayasofya Camii nde hatiblikle vazifeli

ebrûya baþlý baþýna bir sanat olarak deðil, daha çok kitap

olduðundan Ayasofya Hatibi veya Hatib diye anýlan

sanatlarýnýn bütünleyici bir unsuru olarak bakýlmýþtýr.

Mehmed Efendi nin doðum tarihi bilinmemekle beraber, Müstakimzâde Süleyman Saadettin Efendi nin Tuhfe-i

c - Ebrû Ustalarý Hakkýnda

Hattâtîn adlý kaynak eserinde kendisinden pîr-i fânî diye

Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi tarafýndan yazýlan en

bahsedildiðine göre

eski kaynaklardan biri olan (1586) Menâkýb-ý Hünerveran

17

vefat tarihi olan Muharrem

1187/Nisan 1773 te hayli yaþlý olmalýdýr. Hat sanatý tarihinde

ve Nefeszâde Ýbrahim Efendi tarafýndan kaleme alýnan

Eski Zühdî diye tanýnan Ýsmail Zühdî Aða dan (ö. 1144/1731)

Gülzar-ý Savab gibi hat, aharcilik, kâðýt boyamacýlýðý

sülüs-nesih yazýlarýný öðrenmiþ ve eserler vermiþtir. Ancak

mürekkepçilik gibi kitap sanatlarýna dair bilgileri ihtiva

asýl þöhreti ebrû sanatýndadýr. Hafif bir zemin üzerinde,

eden kaynaklarda tek satýr bilgiye rastlanmamasý ilginçtir.

farklý renklerde damlalarý iç içe koyup ince tel ya da tek

Ebrû tarihi hakkýnda elimizdeki tek yazma eser 1017/1608

at kýlý ile hareket vererek oluþturduðu ebrû tarzý çok

yýlýnda yazýlan Tertîb-i Risâle-i Ebrî dir. 1975 yýlýnýn son

beðenilmiþ ve bu tarz kendi adýyla anýlýr olmuþtur.

günlerinde eline geçen bu yazma nüshayý Uður Derman

Uygulama bölümünde yapýmýný izah edeceðimiz bu tarz,

Hocamýz önce 1977 yýlýnda neþrettiði Türk Sanatýnda

çiçekli ebrû formlarýna da temel teþkil etmiþtir. Hatib ebrû

Ebrû kitabýnda özetle, daha sonra da kendisinin Hallâl-

denilmekle hatib formu anlaþýlýr. Bir kavram kargaþasýna

ý Müþkülâtým (zor meselelerin çözücüsü) dediði Nihad M.

mahal vermemek için hangi formda olursa olsun Hatib

Çetin e verdiði tamamýný yayýnlama sözünü, rahmetliye

Mehmed Efendi nin elinden çýkan ebrûlarýn tümüne Hatib in

armaðan kitabýnda orjinaliyle beraber yayýnlayarak yerine

ebrûsu demek daha uygun düþecektir. Sultan III. Ahmed

16

getirmiþtir . O döneme kadar ebrû imali hakkýnda

devrinde zamanla yýpranmýþ olan hat eserlerinin

bilinenleri bir araya toplayan risalede kâðýt boyama ve

yenilenmesi faaliyeti baþlatýlmýþ, bu yolla pek çok nadide

âharlama usullerinden de bahsedilmektedir. Devrinin

eser yeniden hayat bulmuþtur. Bu büyük yenileme

diliyle kaleme alýnan yazmada verilen bazý malzeme ve

faaliyetleri sýrasýnda yazý etraflarýna pervaz olarak

kullaným oranlarý bugünkünden pek de farklý deðildir.

yakýþtýrýlan ebrûlarýn pek çoðunda Hatib Mehmed Efendi nin

Tarihte yaþamýþ ebrû ustalarý hakkýnda çok az þey

imzasý vardýr. Kullandýðý renklerin armonisi, fýrçasýndan

bilmekteyiz. Pek çoðu derviþ meþrep hayat süren bu

dökülen çok hoþ nakýþlarla Hatib Mehmed Efendi, bugün

ustalarýn bilinmek, meþhur olmak gibi bir gayeleri

müze ve kütüphanelerimizde ziyaretçilerini beklemektedir.

olmadýðýndan ebrûlarýna isim yazmamýþlardýr. Bu sebepten

Muharrem 1187/Nisan 1773 de Hocapaþa (Sirkeci)

elimizdeki eski ebrû örneklerinin tarihini ve ustasýný tespite

yangýnýnda ebrûlarýný kurtarmaya çalýþýrken ebrûlarýyla

maalesef imkan yoktur. Ortaya çýkabilecek yeni belge ve

beraber yanarak, elim bir þekilde vefat etmiþtir.

bulgularla ebrû sanatýnýn karanlýk kalan asýrlarýnýn

f - Þeyh Sadýk Efendi

aydýnlanacaðý ümidini hep taþýyoruz. Gerek eldeki bilgiler,

Buhara nýn Vabakne þehrinde doðan ve Üsküdar

gerekse son devir ustalarý hakkýnda öðrenci ve muhiblerinin

Sultantepe deki Nakþibendiye tarikatine baðlý Özbekler

verdiði bilgiler ýþýðýnda ustalarýmýz hakkýndaki malumatý

Tekkesi Þeyhi Sadýk Efendi nin hayatý hakkýnda ayrýntýlý

derc ediyor, hepsini hayýr dua ile yâd ediyoruz. d - Þebek Mehmed Efendi

16 - Bk. DERMAN M. Uður, Gecikmiþ Bir Vaad Prof. Dr. Nihad M. Çetin e Armaðan,

Tertîb-i Risâle-i Ebrî nin 3a sayfasýnýn baþ tarafýnda

s.371-405, Ýstanbul 1999.

Þebek adýyla anýlan Mehmed Efendi den rahimehullah

17 - MÜSTAKÝMZÂDE, s. 386

32


EBRÛ SANATI

Nesih hat ile yazýlmýþ Hadis i Þerif sayfasýnýn dýþ pervazýnda Hatib Mehmet Efendi nin enfes Battalý. (TSMK. GY 309)

33


EBRÛ SANATI

Edhem Efendi Battalý (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)

bilgimiz bulunmamaktadýr. Ebrûyu Buhara da öðrendiði

demircilik, makinecilik, dokumacýlýk, matbaacýlýk

ve iki oðlu Edhem ve Nafiz Efendilere de öðrettiðini

mesleklerinde mahir olan Edhem Efendi, hezârfen (bin

bilmekteyiz. Dergahtaki kabir kitabesinden 17 recep (18) 1262/11 Temmuz 1846 da vefat ettiði anlaþýlmaktadýr.

sanat sahibi) unvanýný sonuna kadar hak etmiþ bir büyük sanat ve fen adamýdýr. Ayný zamanda mucid olan Edhem Efendi, icad ettiði buharlý makinenin ucuna bir pervane

g - Hezârfen Edhem Efendi

takarak, bindiði sandalý Þemsipaþa dan Paþalimaný na kadar

1829 yýlýnda Özbekler Tekkesi nde doðmuþtur. Özbek

yürütmeyi baþarmýþtýr. Midhat Paþa tarafýndan kurulan

Türklerinin kurduðu, hacca giden Türkistanlýlarýn

Mekteb-i Sanayi nin imalat müdürlüðüne tayin edilmiþse de bir süre sonra Kabe-i Muazzama nýn ve Ravza-i Mutahhara nýn içinde ve dýþýnda tamir iþlerini yürütmek üzere vazifelendirilmiþtir. Burada iþçilerle beraber çalýþýrken kullandýðý malayý baþka hiçbir yerde kullanmayarak mûcib-i þefaat olur ümidiyle öldüðünde kendisiyle beraber gömülmesini istemiþ ve bu isteði yerine getirilmiþtir. Oldukça ileri yaþta Çarþambalý Arif Bey den ta lik hattýný öðrenip Ýcâzet almýþtýr. Babasýndan öðrendiði ebrûculuðu ölene kadar devam ettirmiþ ve talebelerinden Necmeddin Okyay vasýtasýyla bu sanat günümüze kadar gelebilmiþtir. Türkiye de ilk kurþun boruyu döken Edhem Efendi dir. Döktüðü kurþun borularý kullanarak tekkenin bahçesindeki derince kuyudan su çeken tulumba üretmiþtir. Kendisine yeni bir teknik veya usulden söz edilince merhum þu cevabý verirmiþ: Tecrübeyi göðe çekmediler ya, biz de

Ýstanbul daki uðrak yeri olduðu için bu isimle anýlan dergâhýn millî mücedelede de önemli bir yeri vardýr. Zira Anadolu ya geçecek asker veya sivil, geceyi burada geçirirler, sabah erkenden de Samandýra üzerinden yola çýkarlarmýþ. Babasý yukarýda adý geçen Þeyh Sâdýk Efendi dir. Mahalle mektebini takiben babasýndan, amcasýndan ve tekkeye gelen âlimlerden dersler alarak yetiþmiþtir. Mimari, hendese, kozmografya ve teknik konularda derin bir vukûfiyet sahibi olan Edhem Efendi, Çaðatayca, Arapça, Farsça ve Ermenice nin yanýnda Batý dillerinden de okuduðunu anlayacak kadar öðrenmiþtir. Amcasý Abdürrezak Efendi nin vefatýndan sonra dergâhýn þeyhi olmuþ, el sanatlarýna olan düþkünlüðü, þeyhlik vazifesini oðlu Sâdýk Efendi ye devretmesine sebep olmuþtur.

deneriz .

Ebrûculuðunun yanýnda ince marangozluk, doðramacýlýk, oymacýlýk, hakkâklik, dökmecilik, torna-tesviyecilik,

18 - DERMAN 1977, s. 32.

34


EBRÛ SANATI

Özbekler Dergâhý Þeyhi Hezârfen Edhem Efendi nin Hüseyin Zekâi Paþa tarafýndan yapýlan yaðlý boya portresi (Özbekler Dergahý)

35


EBRÛ SANATI

Üsküdar Sultantepe de Özbekler Dergâhý (2007)

h - Üstad Necmeddin Okyay

Devrin âlim ve sanatkârlarý kendisinden feyz almak için sýk sýk ziyaretine geldiklerinden onun zamanýnda

Üsküdar Þer iyye baþkatibi ve Yeni Valide camii

Özbekler Tekkesi ilim ve sanat akademisine dönmüþtür.

imamlarýndan Abdünnebi Efendi nin oðlu olan Mehmed

20 Þevval 1321/8 Ocak 1904 Cuma gecesi dergâhta yatsý

Necmeddin in doðum tarihi 19 Rebiülevvel 1300/29 Ocak

namazýný eda ederken vefat eden Edhem Efendi, ertesi

1883 tür. Üsküdar da dünyaya gelen Necmeddin Okyay,

gün hazireye defnedilmiþtir. Kabir kitabesindeki manzume

hayatýnýn tamamýný bu semtte geçirmiþtir. Hýfzýný küçük

Rýza Tevfik Bölükbaþý ya aittir. Yakýn zamanda kaybettiðimiz

yaþlarda tamamlayarak hâfýzlýk pâyesi, Ravza-i Terakki

Amerika da yaþamýþ, ünlü müzik yapýmcýsý Ahmet Ertegün,

Rüþtiyesine devam ettiði senelerde ise aþere ve takrib

Edhem Efendi nin torununun torunudur.

izni almýþtýr. Mektebin hocasý Hasan Talat Bey den rýk a, divanî ve celî divanî yazýlarýndan Ýcâzet aldýktan sonra

Ebrû sanatýnda çok büyük bir usta olan Edhem

ilerleyen yýllarda Sâmi Efendi ye devamla 1905 te ta lîk,

Efendi nin özellikle zýrnýk, gülbahar, lök renklerinin üzerine,

Hacý Arif Efendi den de 1906 da sülüs ve nesih yazýlarýndan

lahor çividine kattýðý terebentinli serpme battallarý

icâzet almaya layýk görülmüþtür. Özbekler Tekkesi Þeyhi

meþhurdur ve hemen anlaþýlabilir. Daha sonra gelen

Hezârfen Edhem Efendi den ebrû kâðýdý ve âhâr denilen

ebrûcular tarafýndan bu tür battallara Edhem Efendi

cilalý kâðýt hazýrlama usullerini de öðrenmiþtir.

9

battalý adý konulmuþtur . Kardeþi Nâfiz Efendi de kendisi gibi ebrûculuðu babasýndan öðrenmiþse de elimizde eseri

Çok yönlü bir insan olan Necmeddin Okyay, eski

yoktur. Edhem Efendi nin en önde gelen talebesi

mürekkepçiliði Vehbi Efendi den, kemankeþlik denilen

Necmeddin Okyay dýr. Osmanlý hat sanatýnýn zirve

okçuluðu da Sultan Abdülaziz in okçubaþýsý Seyfeddin

isimlerinden Sâmi Efendi ve Aziz Rufâî efendiler de

Bey den öðrenmiþtir. Cami derslerine devamla ilmiye

kendisinden ebrûculuðu öðrenmiþlerse de meslek

icâzetine de sahip olan Necmeddin Efendi, 1907 de

edinmemiþlerdir.

babasýnýn vefatý üzerine ayný camiye imam ve hatib olarak

36


EBRÛ SANATI

Özbekler Dergâhý Þeyhi Edhem Efendi nin kendi adýyla anýlan Neft i Battal ý. (Osman Özçay koleksiyonu)

37


EBRÛ SANATI

Reisü l-Hattatîn Kâmil Akdik in sülüs-nesih Hadisi Þerif kýtasýnýn etrafýnda Necmettin Okyay ebrûlarý, koltuk tezhipleri Arda Çakmak. (Hususi koleksiyon) 20

tayin edilmiþ ve bu vazifesini kýrkbir yýl aksatmadan

edebilme olduðu aktarýlmaktadýr .

sürdürmüþtür.

Ebrû sanatýnda çiçekli ebrû denemeleri çok eskilere

Sülüs ve tuðra çekmeyi öðrenmek için 1332/1914

dayanmaktadýr. Necmeddin Okyay dan önce yapýlan çiçek

te açýlan Medresetü l-Hattâtîn e devam ederek Tuðrakeþ

denemeleri daha çok kýr çiçeði tarzýnda olmuþtur. Çok

Hakký Bey den bu yazýlarý öðrenmiþtir. Ayný okula iki yýl

güzel örnekleri ortaya konmuþ olsa da þekil olarak tekâmül

sonra ebrû ve âhar muallimi olarak atandýðýnda yaþý

ediþi üstadýn 1917-1918 yýllarýnda yaptýðý uzun ve çileli

otuzüçtür. Çiçekli ve yazýlý ebrû formlarýnýn üzerinde bu

olduðunu tahmin ettiðimiz çalýþmalar neticesinde olmuþtur.

yýllarda çalýþmýþtýr. Üsküdar Toygar Tepesindeki evinin

Çiçekli ebrûlarýn nasýl ortaya çýktýðýný Hocanýn kendinden

bahçesinde 400 çeþit gül yetiþtirip, çeþitli sergilerden

dinleyelim:

madalya kazanmýþtýr. 1925 yýlýndan itibaren de klasik cild

Medresetü l-Hattâtîn e tanýmadýðým bir zat gelerek

sanatýyla sanat seviyesinde meþgul olarak þemse cildin

çiçekli ebrû yapmamý istedi. `Efendi beyim, bu sanatta

en güzel örneklerini yapmýþtýr. Soyadý Kanunu çýktýðýnda

öyle çiçek filan olmaz; gerçi eskiler tecrübe etmiþler ama,

kendisine okçuluðuyla mütenasib Okyay soyadýný tercih

o da çiçeðe pek benzemez´ dedim.

etmiþtir.

Adam Hoca deðil misiniz? Yapmanýz lâzým! cevabýný

Birçok sanatta hüner sahibi oluþundan, hocasý

verince eve geldim, tekneyi kurdum; çiçek þekillerini

Edhem Efendi gibi kendisine de hezarfen lakabý verilmiþ

çýkarmak için uðraþmaya baþladým. O sýrada evimize çok

nadir þahsiyetlerimizden olan Necmeddin Okyay, 23

sevdiðim arkadaþým Hattat Macid Bey geldi. Ben lâle þekli,

muharrem 1396/5 Ocak 1976 da vefat etmiþ ve

çýkarmaya çalýþýyordum. Mâcid im birden: `Birader þu

Karacaahmed Kabristaný na defnolunmuþtur.

uçlarý yukarý doðru çeksene!´dedi. Ben hayatýmda iþ

Ebcedle tarih düþürmede mahir, lehçeleri ustalýkla

bilmeyenlerden o iþe dair çok þey öðrenmiþimdir. Bu da

taklit edebilen, nüktedân hoþ sohbet bir zat olduðu

öyle oldu.

anlatýlmakta, en büyük maharetinin de Osmanlý devrine ait imzasýz yazýlarý hattatý ve hatta tarihine kadar tespit

19 - DERMAN 2002, s. 224-229, DERMAN 1977

38


EBRÛ SANATI

Soldan saða: Üsküdarlý Eþref Ede, Mustafa Düzgünman ve Necmettin Okyay. Necmettin Okyay ýn Üsküdar Toygartepe deki evinin bahçesinde

Mustafa Düzgünman (oturanlar arasýnda ortada) Özbekler Dergahý nda bir heyetle

39


EBRÛ SANATI

Ýsmail Zühdi eliyle yazýlmýþ Sülüs-Nesih kýt asý, etrafýnda Necmettin Okyay ýn Yol Lalesi (SSM. 110-0470-IZ)

Elimdeki tek at kuyruðu kýlýný teknenin içinde iki

mesleði olan aktarlýða dönmek zorunda kalan Düzgünman,

taraftan yukarý doðru çekince þekil týpký lâleye benzedi.

ömrünün sonuna kadar devam ettirdiði mesleðinde iþinin

Çok heyecanlandým ve zevklendim. Günlerden cuma

ehli dürüst bir esnaf olarak tanýnmýþtýr.

olduðu için benim vazifeli bulunduðum Üsküdar Yeni

Akademi'deki talebeliði yýllarýnda þemse denilen

Vâlide Cami ine gittik. Namazdan sonra lâle, sünbül, karanfil,

klasik cildin güzel örneklerini imal eden Düzgünman, bir

o mevsimde hangi çiçekler varsa hepsinden alýp eve

müddet sonra o sýrada taliplisi çok az bulunan bu sanatý

getirdim; onlara bakarak ebrû teknesinde tek at kuyruðu

da terk etmek zorunda kalmýþtýr. Marifet iltifata tabidir.

kýlýyla aynýný resmetmeye baþladým. Ýþte Mâcid in o ikazý 21

ve Rabbimin Lutf-u keremiyle bu iþ oldu .

Müþterisiz meta zayidir sözünü hatýrlatan bu hadiseden

.

sonra 1957 den itibaren daha çok ebrûyla meþgul olmuþ

ý-Mustafa Düzgünman

ve ömrünün sonuna kadar zaman zaman müþterisi olmasa

9 Þubat 1920'de Ýstanbul Üsküdar'da Sultantepe'de

bile o, marifetini ortaya dökmekten geri kalmamýþtýr.

dünyaya gelen Mustafa, ilk tahsilini tamamladýktan sonra,

Çeþitli konularda yeniliðe açýk olduðu halde ebrû

ayný semtteki Abdülbâki Efendi ve Aziz Mahmud Hüdâyî

sanatýnda klasik anlayýþa sýmsýký baðlý kalan ve bu hususta

Camileri nin imamlýðýný yapan babasý Saim Efendi'nin

modern uygulamalara iltifat etmeyen Düzgünman,

Üsküdar Çarþýsý ndaki aktar dükkânýnda çalýþmaya

ebrûculukta kendisini geçtiðini söyleyen hocasý Necmeddin

baþlamýþtýr. 1938 yýlýnda, annesinin dayýsý hattat Necmeddin

Okyay'ýn bu sanata kazandýrdýðý çiçekli ebrû çeþitlerini

Okyay, kendi eliyle onu, kendisininde hocalarýndan olduðu

geliþtirerek çiçekli formlarýn arasýna papatyayý eklemiþ ve

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Türk Tezyinî Sanatlarý

çiçeklerde kompozisyona gitmiþtir. 1940'ta baþlayýp

Bölümü'ne kaydettirmiþtir. Burada büyük dayýsý Necmeddin

ölümüne kadar elli yýl süren ebrûculuðu sýrasýnda, 1967'den

Okyay'dan eski tarz cild ve ebrû öðrenmiþ ve diðer kýymetli

itibaren çeþitli sergiler açan ve bazý sergilere katýlan

hocalardan da istifade etmiþtir. Ancak hayat þartlarý sebebiyle bir müddet sonra okuldan ayrýlarak tekrar baba

20 - DERMAN 2002, s. 224-229, DERMAN 1977

40


EBRÛ SANATI Bestekâr seviyesinde musiki bilgisine sahip olan

Düzgünman, hem eserleriyle hem de yetiþtirdiði öðrencileriyle bu sanatýn tanýnmasýna ve yayýlmasýna hizmet ederek son otuz beþ yýlýn ebrûculuðuna adeta damgasýný vurmuþ bir sanatkârdýr. Bugün ebrû sanatý biliniyor, tanýnýyor ve seviliyorsa bunda en büyük pay þüphesiz Mustafa Düzgünman ýndýr. Sanatýn unutulmamasý için adeta tek baþýna cephede mücadele vermiþ bu büyük

Düzgünman, Aziz Mahmud Hüdâyî Camii'nde uzun yýllar cuma günleri iç ezan ve teravih namazý aralarýnda ilahi okuyuþuyla iyi bir icracý olarak da tanýnmýþtýr. Düzgünman'ýn, bir kýsmýnýn güftesi de kendisine ait olmak üzere deðiþik makamlarda bestelediði yirmi kadar ilâhisi vardýr.

ustayý tanýmalý ve rahmet dualarýmýzý eksik etmemeliyiz.

Onun bestekârlýk tarafýný gösteren ve son yýllarýn

Mustafa Düzgünman ýn devrin kamuoyu tarafýndan

dinî mûsiki repertuarý açýsýndan ayrý bir önem taþýyan bu

bilinip ebrû sanatýnýn þöhret bulmasý, 1968 de Yapý Kredi

ilahiler, vefatýndan önce yakýn arkadaþý neyzen Niyazi

Bankasý nýn sanat müþaviri Vedat Nedim Tör ün, bankanýn

Sayýn tarafýndan notaya alýnmýþtýr. Ayrýca vaktiyle meþk

Galatasaray daki genel müdürlük binasýnýn giriþ katýnda

ettiði dinî eserleri son zamanlarýnda banda okuyarak tesbit

Düzgünman ýn ebrûlarýný sergilemesi sayesinde olmuþtur.

edilmelerini saðlamýþtýr. 1953'ten 1979'a kadar yirmi altý

Sergi bir ay boyunca dolup taþmýþ, Ýstanbullularýn büyük

yýl müddetle Aziz Mahmud Hüdâyî Dergâhý'nýn türbedarlýðýný

22

ilgisine mazhar olmuþtur .

yapan Düzgünman, halk aðzýyla koþma tarzýnda þiirler de

Mustafa Düzgünman, ebrû sanatý dýþýnda dinî

yazmýþtýr. Bunlar arasýnda, ebrûnun tarihçesi, özellikleri

mûsikiyle de meþgul olmuþ ve tasavvuf zevkini, Hafýz

ve mahiyetini anlatan tasavvufî remizlerle dile getirdiði

Eþref Ede'den almýþtýr. Muzýka-i Hümâyun'da yetiþtiði için

yirmi kýtalýk "Ebrûname" en tanýnmýþýdýr. Kýymetli tespihler,

"Mýzýkalý" lakabýyla anýlan Hafýz Muhittin Tanýk, Üsküdar'daki

yazý levhalarý, kendi ebrûlarý, þemse tarzýnda yaptýðý kitap

Çarþamba Rufâî Dergâhý þeyhi Hayrullah Tâcettin Yalým

kaplarý, kutu ve çerçevelerden oluþan koleksiyonu halen

ve Üsküdar Rifâî Âsitânesi þeyhi Hüsnü Sarýer gibi kýymetli

ailesinde bulunmaktadýr.

hocalardan musiki teorisi ve pratiði konusunda çok istifade etmiþtir.

21 - DERMAN 2002, s. 228.

Hatib ebrû, Necmettin Okyay (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)

41


EBRÛ SANATI Ayrýca eski tarz körüklü fotoðraf makinesiyle 1000'e

Bu me sl e kte ç ok us t alar emek v erip yet iþ miþ ,

yakýn hat örneðini emüsyonlu cama çekmiþ, bazýlarý

Bi z y e ti þti k ze vâ line heps i Hakka göç et miþ ,

Kalem Güzeli ve Ýslâm Mirasýnda Hat Sanatý adlý eserlerde

Bü y ü k ü sta t Ö zb ek Þ eyhi Et hem Kâmi Ef endi,

yer alan bu fotoðraf camlarýnýn asýllarý, daha sonra kendisi

He za r-fe n, pü r mârif et b u s an' ât t a pîr imiþ .

tarafýndan Türkpetrol Vakfý'na baðýþlanmýþtýr. 12 Eylül 1990 Çarþamba günü vefat eden Mustafa Düzgünman'ýn kabri,

Son za m a nl a r þe ms -i eb rû gurub et miþ nâgihân,

23

Karacaahmet Mezarlýðý'ndadýr .

Sa n'a tkâ rý ka l mamýþ hiç, ne de iþ t en anlayan, Bi r e r ç ý kmý þ Ü sküdar' dan ihyâ et miþ b u z ev ki,

24

Ebrûnâme

Ýsmi hattât Necmeddin'dir tek üstatdýr bu zaman.

E b r û d a ki gö r ü n e n þu nu kû þâ ta i y i ba k,

Ü sta dý m ý z Ne c mi Molla çýðýr açmýþ b u iþ t e,

Þ u u n â t - ý i l â h î d i r sý fa tý nd a n a y a n Ha k

A zi mkâ rd ý r, m u k t edirdir anlayýþ t a s ez iþ t e,

Nakþ-ý sun'un pertevinden Hubb-u Rahman âþikâr,

L â l e sü nbü l ka ranf ille b ez endirmiþ eb rûyu,

R û y e t u l l a h s ý r r ý dý r bu mü se m mâ dý r he r va ra k.

Tâ l i m e tm i þ tâ l i plere z ev âl yok b u gidiþ t e.

Z a n e t m e k i b u eþkâ l i n hâ l i ký y ý z se nl e be n,

De sti ze nkte e zi l ir hep renkli cis m-i b oyalar,

G â fi l o l u p þ i r ke da l ma bi r fâ i l d i r i þ g öre n,

Sa rý zý rný k i na tç ý dýr eb rûcuyu oyalar,

F ý r ça , ç a n a k, b o y a , te kne vâ sý ta d ý r bi l mi þ ol ,

Zý rný k, l â hu r, g ü l b ahar, al eb rûda hep es as t ýr,

H e p s u ve r - i i l m i yy e di r m e zâ hi rde g örü ne n.

B u d ö rt re n k l e ço k renk olur b u cüm b üþte neler va r

T ü r l ü t ü r l ü þ e k i l l e rl e a rz-ý dî d â r e y l e y e n,

Bu ç e þi tl i boy a l arýn cilv egâhý t eknedir,

K i t â b , l e vh a , s â i r e þy a ze y n-i e nvâ r e y l e y e n,

Ra hm -i m â de r g ib i s anki reng-i v us la t eþ nedir,

Þ u h ve câ z i p h a tl a rý y l a ka l b-i i nsa n ze vki y â b,

Te kne i ç re ki tre mahlûl b ekler s ýrr-ý f ýt rat ý,

S a l t a n a t - ý e b r û du r bu a þk-ý i zha r e y l e y e n.

Ba ze n tu ta r ba zen t ut maz b ir acâyip nes nedir.

O n a l t ý n c ý y ü z y ý l ý n da Tu ra n e brû me bde i ,

A y rý a y rý ç a na kl arda b oyalarýn kýv amý,

O r d a z â h i r o l m u þ a mma bu rda bu l m u þ ne þ'e y i ,

Su , öd i l e a y a rl a n ýr b aþ lar iþ in dev amý,

Y ü c e T ü r k l e r ü l k e si nde ke m â l bu l m u þ bu hü ne r,

K i tre l i su ü ze ri ne f ýrçalarla b oyalar,

R a b b i m d â i m h ý fz e y l e si n e brû y a pa n zü m re y i .

Se rpi l e re k na kþedilir kâðda çýkar t amamý.

E b r û d e m e k e b i r d e me k y â ni g ökte ki bu l u t,

Tâ ri f g e rç i kol a y amma t at b ikat t a güçlük v ar,

A b - ý r û d a t u t a r m â nâ su y ü zü dü r e t þu hû t,

Te c rü be si z y a p ý l ýrs a ins ân olur b î karar,

B i r ke l â m - ý fa r i s îd i r e brû i nsa n ka þl a rý ,

G örü nü þe a l da ný p da çok kolaymýþ deme s en,

H e r t e vci h e s e z âdý r ki m m â nâ sý d a pe k ve l û t.

Bi r i hti sa s i þi d i r b u âþ ýk olan er yapar. 22 - Özemre 2005, s. 298.

K a d î m e c d â t y â d i g a rý mü ze y y e n bi r sa n'â ttý r,

23 - DERMAN 1994b, ÖZEMRE 1996, ÖZEMRE 2005.

T a b i a t t e n m ü l h em ol a n bu na ký þl a r m i r'â tti r,

24 - Sayýn Prof.Dr. Ahmed Yüksel Özemre, bu þiirin bizzat kendi

S â n i - i H a k s u n 'u n da n he p ke ndi ke nd i n se y re de r

tarafýndan daktilo ve teksir edildiðini 2005 yýlýnda Üsküdar sempozyumu münasebetiyle yayýnladýðý tebliðinde nakletmiþtir. Biz

N ký þ n a kka þ þ e y -i vâ hi t bi r va hde ti hi km e tti r.

de oradan iktibas ediyoruz. Bk. ÖZEMRE 2005, s. 298-301. s .

42


Papatya demeti, Mustafa D端zg端nman (S端leyman Berk koleksiyonu)


EBRÛ SANATI

Sayýn Ahmet Yüksel Özemre nin kendisi tarafýndan daktilo edilerek hafif ebrûlu zemin üzerine teksir metodu ile çoðaltýlmýþ, Mustafa Düzgünman a ait Ebrûname adlý þiir. (Mehmet Çebi Koleksiyonu)

M ü t e n e vvî þ e ki l l i d i r e brû l a rý n su re ti ,

Yapan hayran,bakan hayran,alan, satan hep hayran

B a t t a l , h a t i p , t a ra ma y l a g ör â sâ r-ý ku d re ti ,

Bu e brû da n ze vk almayan eb rûcuya yâr olmaz .

K a r a n fi l l e l â l e s ü nbü l pa pa ty a y l a me ne kþe , Na za r ký l d ý k kâ i nat a b akt ým mut lak eb rûya,

T a r a k l ý d a t e z y i n e de r bu e l vâ n-ý ke sre ti .

Ve c h-i y â ri â y a n gördüm s alât et t im b u Ru' ya, E b r û y a p a n s e y r ede nd e g a m ka sâ ve t bu l u nm a z,

K e nz-i m a hfi te zâhürü aþ k-ý Hüdâ nümâyan

G ö n ü l l e r i t e n þ i t e d e r ze vkl e d oy u m ol u nma z,

Ebrû g örü p A l l a h dedim irdim kalb i duyguya.

44


EBRÛ SANATI

Mustafa Düzgünman ýn Sünbül ebrûsu. (Özlem-Haluk Perk koleksiyonu)

B î h u d u d u z e vk- i e l va n e brû c u l u k sa n'â ti ,

Be sme l e y l e te zg âh açýp eb rû yapan kiþ iyiz ,

E r b â b ý n ý n n a z a r ý nd a ç oktu r onu n ký y m e ti ,

F ý rç a i l e su ü stü n de hüner s at an kiþ iyiz ,

H e r va r a kt a s ý r r -ý c e m â l â þi kâ rdý r za hi d â ,

Ü sta dý m ý z Ö zbe k Þ eyhi hem Necmeddin hocadýr,

B u e b r û l a r , b u s a fâ l a r he p si a þký n hi kme ti .

Bü y ü kl e re boy u n kes ip Hakka t apan kiþ iyiz .

B e n e b r û y a â þ ý k ol d u m d ü þtü m onu n p e þi ne ,

Ey M u sta fa na kþ-ý s ev da s ana neler öðret t i,

L e y l â g i b i n a z l a r e tti y a ra ma dý i þi m e ,

De rû nu nda d u ra n nakkaþ "Eynemâ"yý öðret t i,

B i r a r a l ý k i s y a n etti m g örm e d i m hi ç i l ti fa t,

Ba b-ý e brû re hnümadýr v ech- b âkî f ehmine,

Ý n s a f e d i p y ü z ü n g ü l dü i þl e r a ç tý ba þý ma .

 ri f ol a n bu e zharý b ir nokt adan s eyret t i.

45


EBRÛ SANATI

Mustafa Düzgünman ýn ebrûlarýyla oluþturulmuþ Gelincik levhasý (Süleyman Berk koleksiyonu)

46


EBRÛ SANATI C - YAÞAYAN USTALARIMIZ Bu bölümde hayatta ve faal olarak ebrû sanatýyla uðraþan, gerek yaþ gerekse tecrübe olarak üç sanatkâr büyüðümüze yer verdik. Bu gün biz dâhil pek çok ebrûcu, bu üç hocanýn, ya öðrencileri ya da öðrencilerinin öðrencileri olarak bu sanata adým attý. Onlar olmasalardý bizler olmaz; bu sanat bu noktaya ulaþmazdý. Ýyi ki varlar. Allah 25

baþýmýzdan eksik etmesin . a - Hikmet BARUTCUGÝL 1973'de Ýstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Uygulamalý Endüstri Sanatlarý Yüksek Okulu nda tekstil eðitimine baþladý. Yüksek öðreniminin ilk yýlýnda tanýdýðý ve öðrencisi olduðu Prof. Emin Barýn ýn teþvikiyle hat sanatýyla ilgilenmeye baþladý. Hat sanatý ile ilgili çalýþmalarýný sürdürürken ebru sanatý ile de tanýþtý. Öðrencilik yýllarýnda çalýþmalarýný tek baþýna sürdürüp kendisini geliþtirdi. 1977 de Akademi den tekstil desinatörü olarak mezun oldu. Okuldan sonra çalýþmalarýný ebru üzerine yoðunlaþtýrdý. 1978-1981 yýllarý arasýnda ihtisas için gittiði Londra da da

Hikmet Barutçugil in kendi buluþu olan Barut ebrûsu üzerine resim çalýþmasý

araþtýrma ve çalýþmalarýný aralýksýz sürdürdü. Ebruyu her zaman bir bilim dalý gibi görüp, geliþtirmeyi hedefleyen sanatçý, bu sanatý yaþatmak için yaþamanýn gereðine

inandýðýndan, günlük kullaným araçlarýndan iç mimaride kullanýlan malzemelere kadar birçok ürün geliþtirdi. Daha önce görülmemiþ ebru yöntemleri denedi. Literatüre; Barut Ebrusu olarak bilinen ebru türünü bulan kiþi olarak geçti. Türk Ebru Sanatý'ný tanýtmak ve yaymak amacý ile yurt içi ve yurt dýþýnda (32 ülkede -Amerika, Kanada, Almanya, Hollanda, Danimarka, Ýspanya, Avusturya, Ýngiltere, Mýsýr, Tunus, Ýsveç, Suriye, Ürdün, Pakistan, Hindistan, Bahreyn, Ýran, Japonya, Bangladeþ, Slovakya, Lübnan, Ýsviçre, Porto Rico, Yunanistan, Bosna Hersek, Fas, Sharjah-BAE-, Estonya, S. Arabistan, Umman, Slovenya, Singapur) 67 kiþisel ve 76 karma sergi ile 138 kurs ve seminer, 58 konferans ve uygulamalý ebru gösterimi ile 6 sanat terapisi gerçekleþtirdi. Royal College Of Art (Londra), Internationale Gesellschaft für Musik-Ethnologie und Kunsttherapie Forschung (Viyana), Otonom University (Madrid), University of Graz (Avusturya), Basel Paper Museum (Ýsviçre), University of Massachusetts (Boston, ABD) ve Lok Virsa Museum'da (Islamabad) ve birçok sanat akademilerinde dersler verdi. Hikmet Barutcugil'in eðitim faaliyetleri halen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 25 - Her üç sanatkârýn kýsa biyografileri kendileri tarafýndan kaleme alýnmýþ olup burada aynen aktarýlmýþtýr.

Hikmet BARUTÇUGÝL tarafýndan geleneksel çiçek silsilesine katýlan Efsun Çiçeði . (Çalýþmanýn orjinali siyah-beyaz dýr)

47


EBRÛ SANATI Geleneksel Türk Sanatlarý Bölümü; Marmara Üniversitesi GSF; Ebristan Salacak (Ýstanbul Ebru Evi) ve bazý eðitim kurumlarýnda devam etmektedir. Uluslararasý birçok ödülleri olan Barutcugil'in bunlara ek olarak, London British Museum baþta olmak üzere dünyaca ünlü müzelerde ve bazý özel koleksiyonlarda sürekli olarak sergilenen eserleri bulunmaktadýr. Ebru sanatý ile ilgili birçok TV programýna katýlan, dergilerde röportajlarý yayýnlanan Hikmet Barutcugil in bu konuda yayýmlanmýþ birçok makalesinin yaný sýra Renklerin Sonsuzluðu , Suyun Renklerle Dansý , Suyun Rüyasý Ebru , The Dream of Water , Efsun Çiçeði , Ebristanbul , Siyah Beyaz Ebru , Gül Kitabý ve Simetri adlý yayýnlanmýþ dokuz kitabý bulunmaktadýr. Sanatçý 1996 yýlýnda Ýstanbul, Üsküdar da kurduðu Ebristan Ýstanbul Ebru Evi nde halen kaðýt, kumaþ, seramik, cam, ahþap ve mum gibi malzemeler üzerine ebru çalýþmalarýna devam etmekte; hat, tezhip, minyatür, cilt gibi diðer geleneksel sanatlarý da uygulayarak sürdürmektedir. b - Fuat BAÞAR 1953 yýlýnda Erzurum'da dünyaya geldi. Ýlk, orta, lise ve týp eðitimlerini Erzurum'da yaptý. Üniversite yýllarýnda yazý sanatýna ilgi duyarak 1976'da hat sanatý çalýþmalarýna

Hatip desenleriyle süslenmiþ Lale ebrûsu, Fuat Baþar

baþladý. 1977 yýlýndan itibaren ebrû sanatýna ilgi duymaya baþladý. Önceleri kaynaklardan okuyarak yapmaya çalýþtýðý ebrû denemeleri pekde netice vermeyince daha sonra hocasý olacak Mustafa Düzgünman'la 1978 yýlýnda mektuplaþmalara baþladý. Yine de pek olumlu netice alamayýnca, týbbi geleceðini terk ederek yazý ve ebrû çalýþmalarýný geliþtirmek için Ýstanbul'a yerleþti. Merhum hattat Hamid Aytaç'tan 10 Eylül 1980 de hüsn-i hatt icâzeti aldý. 80'li yýllarda Mustafa Düzgünman'a devam ederek 10 Eylül 1989'da ebrû icâzeti aldý. Halen profesyonel hattat ve ebrûcu olarak hayatýný sürdürmektedir. Her iki sanat dalýnda da ülke ve dünya çapýnda birçok sanatçýnýn yetiþmesine hizmet eden Baþar, yurt içi ve yurt dýþýnda 350'den fazla sergi faaliyetinde bulunmuþtur. Her iki sanat dalýnda kitap, makale, TV programlarý, belgeseller, radyo konuþmalarý ve konferanslarla bu sanatlarýn tanýtýmýna yoðun çaba sarf etmektedir. Ebrû fizikokimyasý konusunda Yýldýz Teknik Üniversitesi'nde bir araþtýrmaya da katýlan sanatçý, evli ve 4 çocuk babasýdýr.

Fuat Baþar dan bir Gelincik ebrûsu (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)

48


EBRÛ SANATI c- Alpaslan BABAOÐLU 1957 yýlýnda Ankara da doðdu. Ýlk ve ortaöðrenimini Ankara ve Erzurum da tamamladý. Devlet bursuyla gönderildiði Ýngiltere deki elektronik mühendisliði eðitimini 1979 yýlýnda, ayný dalda yüksek lisans eðitimini 1980 yýlýnda tamamlayarak yurda döndü. Mühendislik hayatýný bir kamu kurumunda yönetici olarak sürdüren Alparslan Babaoðlu, evli ve Elif ve Burak isimlerinde iki çocuk babasýdýr. 1984 yýlýnda Topkapý Sarayý Nakýþhânesi ne devam ederken baþladýðý ebrû yapýmýný aralýksýz sürdürmektedir. 1985 yýlýnda ustasý merhum Mustafa Düzgünman ile tanýþtý ve 1989 yýlýnda kendisinden ebrû sanatýnýn öðretilmesi ve icrâsý konusunda dersler aldý. Ýlk kiþisel sergisini 1990 yýlýnda Topkapý Sarayý nda açtý, ayný yýl Washington D.C. de ikinci, 1991 yýlýnda memleketi olan Çorum da üçüncü ve 1999 yýlýnda Yýldýz Sarayý Çit Kasrý'nda dördüncü kiþisel sergisini açtý. Sayýsýz karma sergiye katýldý. Ebrû sanatýnýn, ustasý Mustafa Düzgünman la kemâl noktasýna ulaþtýðýna inanmakta olup, ustasýnýn ebrûlarýnýn benzerlerini yapmaya çalýþmanýn yaný sýra, geleneðe uygun

Lâle ebrûsu. Alpaslan Babaoðlu (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)

olduðuna inandýðý "boya olarak ezilmiþ varak altýn kullanýlmasý" gibi özgün çalýþmalarla eskiden yaygýn olarak olmasa da kullanýldýðý bilinen "ayný kâðýdýn her seferinde farklý bir bölgesini ebrûlamak suretiyle minyatürler yapýlmasý" ve "kãtý tekniði ile kalýbý çýkartýlan hüsn-i hat örneklerinin ebrû ile yapýlmasý" gibi çalýþmalar da yapmaktadýr. Ustasýnýn izinde ve yalnýzca toprak boya kullanarak ebrû yapan Alparslan Babaoðlu, 1996 yýlýnda Ýstanbul da açýlan bir sergideki Avrupalý ve Amerikalý ebrûcularýn çalýþmalarýnýn ilgi görmesi üzerine, isterlerse Türk ebrûcularýn da Avrupalýlar ýn malzeme ve tekniklerini onlar kadar hatta daha baþarýlý kullanabildiklerini göstermek üzere hazýr boyalar kullanarak da ebrûlar yapmýþ ve 1999 yýlýndaki sergisinde sergilemiþtir

26

26 - Sayýn Babaoðlu nun þahsi internet sitesinden alýnmýþtýr..

Sümbül ebrûsu. Alpaslan Babaoðlu

49


EBRÛ SANATI

Ýngiliz ebrûcu Victoria nýn Bülbül Yuvasý ebrûsu. (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)

50


EBRÛ SANATI

Farklý malzeme ve teknik kullanýlarak Amerikalý ebrûcu OLAF tarafýndan yapýlmýþ bir ebrû türü. (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)

51





II. BÖLÜM

ÂLET VE MALZEMELER


EBRÛ SANATI

Ebrû Teknesi

A - TEKNE

tekne ebadý 35,5x50,5 olmalýdýr. Kâðýt suya deðdiðinde

Su yüzeyinde yapýlan bir sanat olan ebrûda akla

þiþecek ve 2-3 mm. -bazý kâðýtlarda daha da fazla olabilir-

gelen ilk malzeme içine suyu koyacaðýmýz teknedir. Eski

geniþleyecektir. Kâðýdýmýzýn tekneden rahatlýkla

zamanlarda tekneler (çidene) budaksýz çam aðacýndan

çýkarýlabilmesi için bu yarým santimlik boþluk büyük önem

yapýlýr; su sýzdýrmamasý için de ziftle kaplanýrdý .

taþýmaktadýr.

27

Günümüzde ise paslanmaz olarak bilinen krom esaslý

Teknelerin derinliði 5 6 cm. olmalý, ebrûlanan kâðýt

metal malzemeden hazýrlanmaktadýr. Kromdan baþka su

tekne kenarýna sýyrýlarak çýkarýldýðýndan tekne kenarlarý

sýzdýrmayan her türlü malzeme içinde ebrû yapýlabilir.

kâðýdý çizmeyecek þekilde tesviye edilmeli veya kenar

Alüminyum, galvaniz gibi malzemelerden de imal

sacý geriye kývrýlarak pürüzsüz bir yüzey elde edilmelidir.

edilebileceði gibi cam, pleksi hatta plastikten dahi olabilir.

Ýlk defa kullanýlacak hazýr krom tekneler kullanýlmadan önce sýcak suyla çok iyi yýkanarak yaðdan arýndýrýlmaldýr.

Ancak plastik türevi malzemelerde yüzey gerilimi metalden yapýlmýþ teknelere nispetle daha farklý olmakta

B - KIVAM ARTIRICILAR

ve ebrû kalitesini menfi yönde etkilemektedir. Bu sebepten

Ebrû yapabilmek için üzerinde çalýþýlacak sývýnýn

dolayý metal tekneler tercih edilmelidir.

bir miktar yoðunlaþtýrýlmasý gerekmektedir. Zira yoðunluðu

Tekne ölçüleri kâðýt ölçümüze baðlýdýr. Tekne

artýrýlmamýþ yüzeylerde yapýlacak ebrûlarda damla þekilleri

ebatlarý, standart kâðýt ölçüsü olan 70x100 cm., yarýsý

istenilen tarzda oluþmaz, üste atýlacak damlalar alttaki

50x70 cm., onun da yarýsý 35x50 cm. ve en büyük ölçünün

damlanýn þekillerini tamamen bozarlar. Ebrûda kullanýlan

dörtte biri olarak 25x35 cm lik ölçülere uygun olarak tespit

kývam artýrýcýlar ayný zamanda yapýþkanlýk özelliði bulunan

edilmelidir. Burada tekne ebadýnýn kâðýt ebadýndan

tabii malzemelerdir. Yapýþkanlýk özelliði, yüzeydeki

yarýmþar santim büyük olmasýna özen gösterilmesi gerekir. Mesela 35x50 cm. ebatlarýnda bir kâðýt ebrûlanacak ise

27 - DERMAN 1977, s. 11.

56


EBRÛ SANATI boyalarýn kâðýda sabitlenmesini temin etmektedir. Tarih boyunca suyun yoðunlaþtýrýlmasý için çeþitli maddeler kullanýlmýþtýr. Kitre, sâlep, ayva çekirdeði, keten tohumu, denizkadayýfý, hilbe (boytohumu), kullanýldýðýný bildiklerimizdendir. Kývam artýrýcýlar hakkýnda merhum hezârfen üstat Necmeddin Okyay ýn anlattýklarýna kulak verelim: Bir tarihte, Üsküdar Özbekler dergâhýnda elime eski ebrû örnekleri geçti evlâdým Lâkin dehþetli pastýrma koktuðunu fark ettim. Allah Allah, pastýrma sarmak için ebrû kâðýdýndan baþka kâðýt bulamamýþlar mý? diye düþündüm, bir mânâ da veremedim. Sonradan bir yazma eserde, ebrû yapmak maksadýyla hilbe nin de kitre gibi kullanýldýðý bahsi gözüme çarptý. Ýþte o zaman pastýrma kokusunun esrarýný çözer gibi oldum! Zira bu kokuyu

Kitre (Astragalus)

pastýrmaya veren ve diðer baharatlar ile karýþtýrýldýktan sonra etin üstünü kapatacak bir tabaka halinde sürülen çemen maddesinin esasý, hilbe (boytohumu) dir. Bunun üzerine kendim de tecrübe ettim. Ýyi netice almakla beraber, aradan geçen çok uzun zamana raðmen kâðýdýn pastýrma kokusunu kaybetmediðini hayretle müþahade ettim. Ben bütün lüzûcî (kývam artýrýcý) maddeleri ebrû imalinde kullanmýþýmdýr. Ancak bunlar arasýnda sâlep kadar iyi netice veren olmadý. Lâkin hakiki sâlep bulmanýn zorluðundan ve bu maddenin pahalýlýðýndan, kitre üstünde 28

karar eyledim.

Anadolu nun farklý bölgelerinde yetiþen, Geven (Astragalus) adlý bodur, dikenli bir bitkiden elde edilen plaka ve þerit þeklindeki kitre, en çok tercih edilen kývam artýrýcý olmuþtur. Yýlýn muayyen aylarýnda toplanan kitre, Öðütülmüþ denizkadayýfý (carrageenan)

geven aðacýnýn gövdesinin çizilmesiyle elde edilir. Çizilen yerden sýzan sývý havayla temas ettiðinde bir müddet sonra sertleþir. Sertleþen sývý kýrýlarak toplanýr ve diðer bir yerinden ikinci kez çizilir ve toplanýr. Üçüncü ve son kez çizilen aðaç gövdesinden bitkinin en saf özü elde edilir; ebrûda kullanýlan kitre, iþte bu üçüncü ve en saf kitredir. Her sýzýmda kitrenin rengi biraz daha beyaz olmaktadýr. En iyi ebrû yapýlabilecek kitre, en beyaz olanýdýr. Dolayýsýyla kitre alýnýrken en beyaz olaný tercih edilmelidir. Anadolu nun deðiþik bölgelerinden toplanan kitreler denenmiþ; en iyi netice veren ve en uzun süre bozulmadan dayanabilen kitrenin Göller Bölgesi´nden toplanan kitreler

Bitkisel kývam artýrýcý

28 - DERMAN 1977, s. 11.

57


EBRÛ SANATI olduðu tecrübesine ulaþýlmýþtýr. Günümüzde malzeme

Þimdi yukarýda bahsettiðimiz en çok kullanýlan üç

temin eden firmalar kitreyi bu bölgeden getirtmektedirler.

kývam artýrýcýnýn hazýrlanýþýný izah etmeye gayret edelim. 35x50x6 cm. ebadýndaki bir tekne ortalama 10-11

Kitreden sonra en çok kullanýlmýþ ve hali hazýrda

litre kadar su almaktadýr. Bu sebepten eritilecek kývam

da kullanýlmakta olan kývam artýrýcý malzeme, denizkadayýfý

artýrýcýlarý 8 litre su ölçüsü üzerinden hesaplayarak eritmek,

(carrageenan)dýr. Ebrûculuk bizden Avrupa ya geçtikten

daha sonra ilave edilecek su için yer kalmasý açýsýndan

sonra kitre yerine daha çok oralarda tercih edilmiþtir.

uygun olacaktýr. 8 litre suya bir avuç (yaklaþýk 50-60 gram)

Günümüzün iletiþim þartlarý bizi dünya ebrûcularýyla teknik

kitre gerekmektedir. Geniþ bir kaba konulan bir avuç

ve malzeme hususunda daha rahat haberleþebilir hale

kitrenin üstüne 2 litre su ilave edilerek serin ve kuru bir

getirmiþtir.

yerde yirmi dört saat erimeye terk edilir. Yirmi dört saatin

Batý da yaygýn olarak kullanýlan denizkadayýfý, son

sonunda denizanasýný andýrýr þekilde þiþen kitre, temiz,

yýllarda Türk ebrûcularý tarafýndan da kullanýlmaktadýr.

yaðdan ve sabundan arýndýrýlmýþ bir elektrikli parçalayýcý

Süratli erimesi, uzun müddet saðlamlýðýný muhafaza

yardýmýyla parçalanýr.

edebilmesi gibi üstünlükleri sayesinde tercih edilir olmuþtur.

Üzerine iki litre daha su konularak tekrar çekilip

Denizkadayýfý, okyanus derinliklerinden çýkarýlan esmer

dinlenmeye terk edilir. Yirmi dört saat sonra 2 litre daha

su yosunlarýndan bir deniz bitkisidir. Bu yosun kaynatýlarak

su ilave edilip iyice karýþtýrýlýr ve o andan baþlayarak iki

suyun yoðunluðunu artýrmada kullanýlmýþtýr. Bugün ise

tam gün daha dinlendirilir. Kitrenin ýslatýlmasýndan tam

denizkadayýfý öðütülmüþ, un halinde imal edilmekte, soðuk

açýlmasýna kadar geçen süre dört-beþ tam gündür. Bu

suda eritilerek kullanýlmaktadýr. Bu malzemenin farklý

sürenin sonunda ince bez süzgeçten geçirilerek tekneye

cinsleri bulunmakla beraber ebrûculukta kullanýlan cinsi,

aktarýlýr. 6 litreye ulaþan su miktarý teknede ilave edilecek

ebrûcular tarafýndan denenip tasdik edildikten sonra

suyla beraber yaklaþýk 8 litreye tekâbül edecektir.

malzeme firmalarýnca ithal edilmektedir.

Öðütülmüþ denizkadayýfýnýn eritilmesi ise þu minvâl

Tarih boyunca kullanýlan bütün bu malzemelerin

üzere yapýlýrsa gayet iyi netice alýnýr:

yanýnda bir firma tarafýndan kitre ve denizkadayýfýna

Sekiz litre suya yaklaþýk 65 gram toz denizkadayýfý

alternatif olarak sunulan yeni nesil bir kývam artýrýcýdan

ince bir elekten yavaþ yavaþ elenir. Bir yandan elenirken

da bahsetmeden geçmemek gerekir. Bitkisel esaslý bu

diðer yandan karýþtýrýlýrsa topaklanmanýn da önüne geçilmiþ

malzeme, gýda endüstrisinde de kullanýlmakta olup kitre

olur. En az altý saat serin ve kuru bir yerde dinlenmeye

ve denizkadayýfýndan daha ekonomiktir.

býrakýlan kerajinli (carrageenan)´li su, erime iþlemini

Çok ince öðütülmüþ olan malzeme, soðuk suda

hýzlandýrmak için aralýklarla karýþtýrýlýr. Bu iþlemlerin sonunda

rahatlýkla ve hýzla eriyebilmektedir. Çok net ve pürüzsüz

süzülerek tekneye aktarýlýr. Bu iki malzemeye alternatif

bir yüzey elde edilmekte, üzerinde gayet net ebrûlar

olarak sunulan diðer kývam artýrýcý da ise yapýlacak iþlem

yapýlabilmektedir. Dayanýklýlýk müddeti diðer iki

denizkadayýfýndan farklý deðildir. Tek fark sekiz litre suya

malzemeden hiç de aþaðý kalmamaktadýr.

45-50 gram kývam artýrýcý kullanýlmasýdýr. Erime süresi

Kitrenin açýlmasý

58


EBRÛ SANATI

Toz kývam artýrýcýnýn suda eritilmesi

denizkadayýfýndan daha da kýsadýr. Islatýlmasýndan iki-üç

C- ÖD

saat sonra tam olarak eriyerek ebrû yapmaya hazýr hale

Ebrû yapýmýnda kullanýlan en mühim malzemedir. Kývamý artýrýlmýþ suyun üzerinde boyalarýn dibe çökmeden

gelmektedir.

yayýlmasýný saðlamak amacýyla, yüzey aktif bir madde

Net, keskin ve pürüzsüz ebrû yapabilmek, üzerinde

olan sýðýr ödü kullanýlýr. Safra asitleri ihtiva eden öd,

ebrû yapýlacak suyun yoðunluðunu artýran bütün

bozulmamasý ve yüzeydeki kuvvetini kaybetmemesi için

maddelerin tam olarak erimesine baðlýdýr. Yukarýda verilen

kaynatýlarak saklanýr. Eskiden bu iþlem kapalý bir kaptaki

miktar, nispet ve erime müddetleri tahmini olup

ödün, el tahammül edecek kadar sýcaklýktaki hayvan

malzemenin kalitesine, ortamýn þartlarýna hatta toplandýðý

gübresinin içine yatýrýlmasýyla gerçekleþtirilirdi. Küçükbaþ

yöreye göre deðiþiklik gösterebilir. Kývam artýrýcýlar tabiî

hayvan ödü ayný maksatla kullanýlabilirse de yüzeyde

malzemeler olduðundan bir müddet sonra bozulacak ve

açýlma kuvveti sýðýr ödünün ancak yarýsý kadardýr. Öd,

özelliklerini kaybedeceklerdir.

ebrûculuktan baþka kozmetik ürünler ve ilaç üretiminde

Kitre normal ýsý ve nem þartlarýnda on beþ-yirmi

de kullanýlmaktadýr. Týpta kullanýlan hazýmsýzlýk ilaçlarýnýn

gün, carrageenan otuz-otuz beþ gün, diðer kývam artýrýcý

bir çoðunun hammaddesidir. Eskiden öd yerine tütün

ise yirmi beþ-otuz gün rahatlýkla dayanabilmektedir. Bu

yapraðý suyu, hazara suyu ve pikrik asit de kullanýlmýþtýr.

malzemelerin daha uzun ömürlü olmasýný istiyorsak

Ancak üstad Necmeddin Okyay, pikrik asitin patlayýcýlýk

kullandýðýmýz sulara dikkat etmeli; kireçsiz ve saf su

özelliði bulunduðundan kullanmaktan çekinmiþtir .

29

kullanmaya gayret etmeliyiz. Ayrýca kullanýlmadýðý zamanlarda daha serin bir yerde muhafaza etmek kývam

Bu çok önemli malzemenin pek sevimli olmayan

artýrýcýlarýn dayanma müddetlerini uzatacaktýr.

bir kokusu vardýr. Bakteri üremesini önlemek için

Toz kývam artýrýcýnýn yarý erimiþ hali.

59


EBRÛ SANATI boyalarýndan bazýlarý þunlardýr:

kaynatýlarak muhafaza edilse de kokusuna pek tesiri olmamaktadýr. Resim tekniðinde kullanýlmak üzere Batýda

Zýrnýk: Doðada bulunan arsenik

üretilen rafine edilmiþ öd (oxgall) ise

sülfür, parlak sarý. Hat sanatýnda da sarý

tamamen kokusuz ve saftýr. Ancak rafine

mürekkep olarak kullanýlan zýrnýk,

esnasýnda ödün kuvveti oldukça

özellikle celî (iri) yazýlarýn kalýplarýný

azalmaktadýr. Örnek vermek gerekirse,

hazýrlama esnasýnda siyah kâðýt üzerinde

bir boyanýn ayarýnda sýðýr ödünden on

kullanýlmýþtýr. Altýn rengine çalan tonuna

damla kullanýlýrken, küçükbaþ ödden

zehebî veya altýnbaþ zýrnýðý denilmiþtir.

yirmi-yirmi beþ damla, rafine edilmiþ

Zehirli olduðundan günümüzde bu renk

kokusuz ödden ise otuz damla

için sentetik yollardan üretilen boyalar

kullanmak icâb etmektedir. Ödün kalitesi

tercih edilmektedir.

ve uzun süre dayanabilmesi, alýndýðý

Tertîb-i Risâle-i Ebrî nin 1b

hayvanýn hastalýklý olup olmamasýna, kesimin yapýldýðý mevsime ve hayvanýn beslenme þekline de büyük ölçüde

sayfasýnda yer alan zýrnýk bahsinde þunlar kaydedilmiþtir:

Sýðýr Ödü

Zýrnýh üç nev idir: biri zehebîdir ki,

baðlýdýr.

yeþili olmayýp, sarý, saf ve altýn gibi þeffaf ola ve bir nev i,

D - BOYALAR

zýrnýh-ý ahmer dir (kýzýl zýrnýk) ki çetârî tabir olunur, topraklýsý

Türk ebrûsunda kullanýlan boyalar suda erimeyen,

olmaya ve bir nev i, siyahtýr ve lazým deðildir

yað veya bir baþka yüzey aktif madde içermeyen, saf

30

pigment boyalardýr. Bütün boya cinslerinin aslý olan boyar

Ýs Siyah: Hat mürekkebi yapýmýnda da kullanýlan

maddeler (pigmentler) eski zamanlardan beri toprak ve

ve tercihen bezir yaðýndan elde edilen is. Eskiler barut

kayaçlardan, bazý renkler ise bitkilerden elde edilmektedir.

is ini de (dûde-i barut) boya olarak kullanmýþlardýr. Siyah

Günümüzde ise büyük oranda topraktan ve tabiattaki

boya için is´in yanýnda karbon esaslý ve demir oksit

oksitlenmeden oluþan metal-oksit boyalardan istifade

siyahlar da ebrû boyasý imal eden firmalar tarafýndan

ediliyorsa da tabiatta kendi halinde oluþamayacak bazý

tercih edilmektedir.

renkler labarotuar ortamýnda sentetik yollarla elde

Çivit Mavi: Çamaþýr çividi olarak bilinen bu parlak

edilmektedir. Suda eriyen yani suya renk salan anilin

mavi boya, ultramarin adýyla da adlandýrýlmaktadýr.

boyalar suyun üzerine serpildiðinde tekne materyaliyle

Þimdilerde kullanýlan ultramarin ise sentetik yollardan elde edilmektedir. Lök: Eski ustalarýn kullandýðý, asýl ismi lek olan, Hindistan´da bitki yapraklarýnda þebnem olarak oluþan ve kuruduktan sonra toplanan viþneçürüðü renginde bir boya. Avrupa dan gelen löke ise frengi lök denmektedir. Al Bakkam: Kýrmýzý renkli bu boya, Hindistan da yetiþen bir aðacýn (Hoematoxylon cempechianum) talaþýndan elde edilmekte, mor renkli olanýna da mor bakkam denilmektedir. karýþarak yüzeyde yüzemeyecekleri için ebrûda

Sülüðen: Kurþun oksitlerden oluþan turuncu-kýrmýzý

kullanýlmazlar. Kýsaca ebrûda kullanýlan boyalarýn yað

renkli tabii boya.

içermemeleri ve suda erimemeleri gerekmektedir.

29 -DERMAN 1977, s. 11.

Geçmiþte ve günümüzde kullanýlan ebrû

30 - DERMAN 1999a, s. 373.

60


EBRÛ SANATI

Farklý renklerde toz pigmentler

öðrenmeye beraber baþladýðýmýz, kýymetli arkadaþým

Göz taþý: Tabiattaki mavi renkli bakýr sülfat taþýndan

Muammer Emin Serkan tarafýndan keþfedilmiþtir. Kendisinin

elde edilen boya.

verdiði bilgiye göre, memleketi olan Kayseri, Yahyalý´da

Gülbahar: Demir oksitleri ihtiva eden pembemsi

Aladaðlar ýn göbeðinde, maden aramak için açýlan bir

pas renkli boyaya verilen isimdir.

ocaðýn eriþimi zor bir noktasýndan çýkarýlmaktadýr. Bu

Zâc: Zâc-ý Kýbrýsî olarak da bilinen tabii bakýr sülfat

toprakla nasýl karþýlaþtýðýný kendinden dinleyelim:

göztaþý. Fakültenin son sýnýfýnda hocamýz Hikmet

Çamlýca Topraðý: Kadim ustalarýmýzýn ebrûlarýnda

Barutcugil´den ebrû öðrenmeye baþlamýþtýk. Hocamýz,

pek sýk gördüðümüz bu tütün renkli toprak, o devirlerde

bize gördüðümüz güzel renkteki bütün topraklardan boya

ismiyle müsemmâ sýk çam aðaçlarýyla kaplý, eteklerinden

yapýlabileceðini anlatmýþtý. O yaz memlekete döndüðümde

gürül gürül sularýn aktýðý, oksijeni bol bir mesire yeri olan

ben de etrafýmdaki topraklarý incelemeye baþladým. Bir

Çamlýca tepesinin kil oraný düþük topraðýndan elde edilirdi.

gün evimize bir haným, elinde kýzýl renkli bir toprakla geldi.

Þimdilerde ise Çamlýca´nýn býrakýn çam aðaçlarýný,

Kendisine ne iþe yaradýðýný sorduðumda bana, hamile ve

kurumaya yüz tutmuþ Tomruk, Tantâvi gibi su membalarýný,

kansýzlýk çeken hanýmlarýn þifa niyetiyle yediðini anlattý.

artýk toprak alacak bir karýþ yerin dahi kalmadýðý beton

Rengi çok hoþ olan topraktan bir parça aldým; suda eriterek

yýðýnýna dönüþmesini hüzünle izlemekteyiz.

teknemde denediðimde çok iyi netice verdiðini gördüm.

Kayseri Topraðý: Tütün renginde, kristal toprak boya. Suyla karýþtýktan kýsa süre sonra kullanýma hazýr hale

Muammer Bey tarafýndan ebrû sanatýnýn hizmetine

gelmekte, asla solmamakta ve diðer boyalarla

sunulan Kayseri Topraðý, malzeme firmalarýnca getirtilerek

karýþtýrýldýðýnda da çok iyi netice vermektedir. Ebrû

þiþelenmektedir.

61


EBRÛ SANATI

Ezilmiþ, kullanýma hazýr pigment boyalar.

Beyaz: Bazik kurþun karbonatýn tabiattaki hali olan

Kadmiyum kýrmýzý: Çiçekli ebrûlarda kullanýlmak

üstübeç (isfidâç) beyazýnýn yanýnda beyaz renk için titan

üzere hazýrlanan parlak ve derin bir kýrmýzýdýr. Bileþeni

beyazý denilen titan dioksit de kullanýlmaktadýr.

kadmiyum sülfoselenit´tir.

Sarý: Ýki cins sarý kullanýlmakta olup ilki tabiattan

Kahverengi: Toprak ve kahve tonlarý, ya güzel renkli

elde edilen oksit sarýdýr. Olgun ve parlak olmayan bu sarý,

topraklarýn kendinden ya da demir oksit pigmentlerin

renk karýþýmlarýnda çok iyi netice vermektedir. Ýkincisi ise

deðiþik þekilde iþlenmesiyle elde edilmekte olup tabii

sentetik yollardan elde edilen parlak sarýdýr. Özellikle

renkli ebrû üretiminde çokça tercih edilen boyalardýr.

çiçekli ebrû yapýmýnda tercih edilmektedir.

Oksit yeþil: Metal oksit, tabii bir boyadýr. Çiçek sapý

Aþý kýrmýzý: Kadim renklerden biri olup bir cins oksit

ve yapraklarýnýn yapýmýnda kullanýlmaktadýr.

boyadýr. Tabii güzellikte bir kýrmýzý renktir. Kýrmýz: Kanatlarýndan kýrmýzý renk çýkarýlan cochnile böceðinin adý olup bu renge kýrmýz böceðine ait manasýnda Kýrmýzî, buradan galat olarak da bu çeþit renklerin tümüne kýrmýzý adý verilmiþtir. Lahor çividi: Pakistan´ýn Lahor þehrinden gelen bitki yapraklarýnýn kaynatýlmasýyla elde edilen derin mavi renktir. Kristal halde küçük çakýl taþlarý þeklindeki Lahor çividi, Türk ebrûculuðu için vazgeçilmez bir boyadýr.

Lahor çividi

Lotur: Þekercilerin kullandýðý bir boya cinsi.

62


EBRÛ SANATI Mor: Pigmentlerin birleþimiyle elde edilemeyecek

parçalamaya devam etmektedir. Bir baþka deyiþle

bir tonda, çok kuvvetli bir mor olup sentetik yollardan

ezmekten maksat, boya zerrelerinin tamamýnýn ýslanmasýna

elde edilmektedir .

yardýmcý olmak ve öd yardýmýyla zerrelerin ayrýþmasýný

31

saðlamaktýr. Ödün parçalayýcý özelliði olduðu gibi, ýslatýcý

Hatýrýmýza gelen ve kaynaklarda geçen bu birkaç

özelliði de bulunmaktadýr. Bu sebepten ezilen boyalarýn

rengin dýþýnda Batý menþeli, onlarca daha renkte çok

kullanýlmadan evvel bir müddet öde yatýrýlmalarý

kaliteli pigmentler de bulunmaktadýr. Kadim boyalarýn

gerekmektedir.

artýk birçoðuna ulaþamýyoruz. Son devirde boya sanayinin geliþmesiyle eskiden olduðu usullerle elde edilmese de

Ustamýzdan öðrendiðimiz bu metot, ebrû malzemesi

ayný tonlarda sentetik ve oksit boyalar imal edilmektedir.

satan firmalarýn ezilmiþ boya satýþýna baþlamasýyla raðbet

Biz Türk ebrûcularýnýn yapmasý gereken klâsik renk

görmez olmuþtur. Zira bir boyanýn elle ezilmesi günler,hatta

zevkimizi teþkil eden bu renkleri günümüz toz

haftalar almaktaydý. Ýmalatçý firmalar elektrikli bir düzenek

pigmentleriyle elde edecek karýþýmlarý yapmaktýr. Pigment,

üzerinde dönen, içi bilyeli seramik havanlar sayesinde insan

resim tekniðinde kullanýlan guaþ, yaðlý boya, akrilik vb.

kuvvetinin asla ulaþamayacaðý safiyette ezilmiþ boya

bütün boya çeþitlerinin de ana boyar maddesidir. Toz

hazýrlamaya muvaffak oldular. Hal böyle olunca ebrû

halindeki bu pigmentler ebrû sanatýnda kullanýlabilmesi

yapýmýný öðrenecek kiþi, boya ezme esnasýnda göstereceði

için ezilmesi gerekmektedir.

sabýr ve tahammülü ebrûnun temel kurallarýný öðrenmekte gösterme fýrsatýný bulmuþ oldu.

Toz boyalar ezilmeden kullanýlmazlar. Geleneðimizden gelen boya ezme usulünde Destizeng

Ressamlar çok eski devirlerde kendi yaðlý boyalarýný

denilen bir tür el taþý kullanýlýr. Bir mermer tabakanýn

kendileri hazýrlarlardý. Her ressamýn ayrý bir boya hazýrlama

üzerine konan toz pigment bir spatül yardýmýyla su ilave

formülü bulunmaktaydý. Daha sonra geliþen teknik imkânlar

edilerek çamur kývamýna getirilir. Destizeng, çamur

sayesinde boya firmalarý en ünlü ressamlarýn formüllerinden

kývamýndaki boyanýn üzerinde ileri-geri hareket ettirilerek

istifade ederek kullanýma hazýr boya imaline baþladýlar.

bilek gücüyle iyice ezilir. Ezilme süresi bilek gücüne,

Böylelikle o tarihlerden beri ressamlar boya hazýrlamakla

pigmentin kalitesine ve rengine göre farklýlýk gösterebilir.

uðraþmamakta, sanatlarýna yoðunlaþmaktadýrlar. Benzer

Bir boyanýn ezildiðini ve kullanýlmaya hazýr hale geldiðini

bir sürecin ebrû sanatýnda da yaþanmakta olduðunu burada

anlamanýn yolu þudur: Ezilmiþ az bir boya mermerin bir

ifade etmeliyiz.

köþesinde iyice sulandýrýlýp boyanýn akmasý saðlanýr. Eðer boya akarken yoðurt gibi pütürler býrakýrsa bu, boyanýn

Toz boyalarýn haricinde, ezilmeden yalnýzca suyla

daha ezilmeye ihtiyacý olduðunu, þayet süt gibi pütür

eritilerek kullanýlan boyalarda ise durum biraz daha farklýdýr.

býrakmadan akarsa bu da boyanýn ezilmiþ olduðunu

Lahor çividi, Kayseri topraðý gibi kristal halde elimize ulaþan

gösterir. Ezilen boyalar spatül yardýmýyla ana kavanozlara

boyalar boþ bir kavanoza konulur ve üzerine az bir miktar

aktarýlýr. Bir miktar daha sulandýrýlan boyaya 25 30 damla

su ve yine 25-30 damla öd ilave edilerek dinlenmeye terk

öd ilave edilerek kullanýlmaya hazýr halde bekletilir. Öd

31 - DERMAN 1977 s. 10-11; DERMAN 1999a, ayrýca SCHIMINCKE boyalarý ürün kataloðundan istifade edilmiþtir.

safra asitleri ihtiva ettiðinden asit, pigmentteki zerreleri

Destizeng (El taþý)

Toz pigmentin havanda ezilmesi

63


EBRÛ SANATI

Fýrça yapýmýnda kullanýlan malzemeler

E - FIRÇA

edilir. Zaman zaman karýþtýrýlarak boyanýn tamamen çözülmesi saðlanýr. Birkaç gün sonunda her iki boyamýzda

Türk ebrûsunun diðer su üzeri sanatlardan þekil

kullanýlýr hale gelmiþtir. Hazýr boyalarýn dýþýnda bir de

itibariyle ayrýlmasýný saðlayan en mühim malzeme fýrçadýr.

topraktan boya elde edilebilir.

Baþka memleketlerde boya, suyun yüzeyine deðiþik fýrça ve aletler yardýmýyla damlatýlarak farklý desenler

Teorik olarak tabiatta gördüðümüz bütün

oluþturulurken Türk ebrû sanatýnda desenler boyalarýn

topraklardan boya yapýlabilir. Ancak ince topraklardan daha

yüzeye püskürtülmesiyle oluþur. Gelenekli ebrûmuzda

kolay boya yapýlabileceði unutulmamalýdýr. Alýnan toprak

fýrça atýn kuyruk kýlýndan ve gül dalýndan elle baðlanarak

öncelikle kuru halde mermer havanda dövülür. Orta boy

üretilir. Ebrû sanatýyla meþgul olacak kiþi fýrça baðlamayý

bir kalburdan elenerek taþ ve çakýldan arýndýrýlýr. Elenen

ve fýrçanýn hususiyetlerini öðrenmek zorundadýr. Zira

toprak aynen toz boya ezer gibi iyice ezilir. Ezilen toprak,

düzgün baðlanmamýþ bir fýrçayla damlalarý dengeli düþmüþ,

büyükçe bir kavanoza alýnýr, üzerine bolca su ilave edilip

renkleri dengeli daðýlmýþ ebrû yapmanýn imkâný yoktur.

karýþtýrýlýr. Birkaç dakika sonunda ezilmemiþ zerreler hýzla

Ýyi bir fýrça yapabilmenin yolu kaliteli malzemeden

dibe çökecek ezilenler ise üstteki sulu kýsýmda kalacaktýr.

geçer. Fýrçamýzýn kýlý, at kýlý olup atýn yelesinden deðil

Üstteki sulu kýsým bir baþka kavanoza sarsýlmadan aktarýlýr.

kuyruðundan alýnmýþ olmalýdýr. Kuyruk kýlýnda da en sert

Uzunca bir süre bekledikten sonra toprak dibe çökecektir.

kýllar seçilmelidir. Ülkemizde fýrça sektöründe kullanýlmak

Üstteki su tamamen alýnýp toprak yeniden ezilecek ve bu

üzere Orta Asya´dan birkaç kalýnlýkta ithal edilen at kýllarý

ezme-çökeltme iþlemi birkaç sefer daha tekrarlanacaktýr.

içinde en sert olanlarý gayet güzel iþ görmektedir. Sarýlacak

Bütün bu iþlemlerin sonunda en saf ve ince toprak zerreleri

fýrça sapý ise gül dalýdýr.

bizim boyamýzý oluþturacaktýr. Memleketimiz toprak çeþitliliði

Esnekliði yönünden tercih edilen gül dalý, hezarfen

yönünden eþsizdir. Pek zahmetli görünen topraktan boya

üstad Necmeddin Okyay´ýn Üsküdar Toygar Tepesindeki

elde etme iþlemi, neticesi itibariyle çok keyiflidir. Çünkü

evinin bahçesinde yetiþtirdiði güllerin dallarýna fýrça

ürettiðiniz boyadan yalnýzca sizde bulunacak ve yapacaðýnýz

sarmasýyla gelenek halini almýþtýr. Gül dalýyla ayný esnekliðe

ebrûlar da size has olacaktýr.

sahip baþka malzemelere de fýrça sarýlabilir. Ancak gül

64


EBRÛ SANATI Fýrça baðlanýþý

65


EBRÛ SANATI tutturulmuþ bir tutam at kýlýný avucumuzun içine alýp gül dalýný, tutamýn ortasýna döndürerek sokalým. 1.50 m. boyunda kestiðimiz misinayý bir ucundan ikiye kývýrýp halka haline getirdikten sonra ortasýna gül dalý sokulmuþ atkýlýný ve misinanýn halka kýsmýný hep beraber sol avucumuzun içinde toplayalým. Bu durumda sol avucumuza aldýðýmýz at kýlý, gül dalý ve misina sol elimizin parmaklarý arasýnda sabitlenmiþ, misinanýn uzun ve kýsa uçlarý da avucumuzdan dýþarýya doðru bakmaktadýr.

dalý kullanma geleneði bu sanatla özdeþleþmiþtir. Zaten baþka aðaç dallarý ya da malzemelerde gül dalýnda hissedilen sýcaklýk nedense hissedilememektedir. Fýrça baðlanacak gül dalýnýn sert, öz kýsmýnýn az olmasýna dikkat edilmelidir. Dallar ehlî güllerin üç yaþýndan büyük olanlarýndan veya kuþburnu olarak da bilinen yabanî güllerin dolmakalem kalýnlýðýnda olanlarýndan otuzar santim uzunluðunda kesilmelidir. Kesilen dallar, dikenlerinden temizlenip onarlý tomar halinde kalýnca ip ya da kumaþ parçasýyla sýkýca baðlanmalý, dallar kurudukça

Misinanýn uzun ucunu kýsa ucun üzerine dýþtan içeri doðru sýkýca sarmaya baþlamalý, üç-dört tur attýktan sonra gevþetmeden pratik bir el hareketiyle kýlý önümüze almalýyýz. Bunu yaparken de gevþetmemeye özen göstermeliyiz. Lastiðe doðru sýra atlamadan düzgün ve gergin bir þekilde sarmaya devam etmeli, misina lastiðe dayandýðýnda ise lastiði ileri iterek sarmaya dalýn ucunun birkaç milimetre gerisine kadar devam etmeliyiz. Sarma iþleminin sonuna gelindiðinde sardýðýmýz ucu halka

çekeceðinden muayyen aralýklarla bað sýkýlmalýdýr. Oda sýcaklýðýnda tamamen kurutulan gül dallarý artýk baðlamaya hazýr hale gelmiþtir. 7,5 cm. uzunluðunda kestirilecek at kýlý tomarý, fazla kalýn olmayan tutamlara ayrýlmalý ve tutamlar paket lastiðiyle baðlanmalýdýr. Fýrça baðlamak için 0,50 mm çapýnda olta misinasý kullanmaktayýz. Misina esnek oluþuyla daha sýký

halindeki misinanýn içinden, sarma yönünde geçirerek sargýnýn altýnda kalan diðer ucu aþaðý doðru çekmeliyiz. Böylece sarýlan uç sargý sipirlerinin altýna kayacak ve düðümsüz bir baðlama gerçekleþmiþ olacaktýr. Lastiðimizi çýkarýp baðýmýzýn saðlamlýðýný kontrol ettikten sonra misina uçlarýnýn fazlalýklarýný kesmeliyiz. Fýrçamýzýn boyu misina

baðlamakta ve çürümeyeceðinden çok uzun ömürlü olmaktadýr. Baðlanacak gül dalý, uç kýsmýna yakýn bir yerden çok derin olmayan bir yiv oluþturacak þekilde yontulur. Bu yiv, üzerine sarýlacak kýlýn ileri-geri hareket etmesini önlemek maksadýyla yapýlýr. Paket lastiðiyle

66


EBRÛ SANATI

Farklý renk ve dokularda el yapmý Hint kâðýtlarý Yapýþtýrýcýnýn ortalama kuruma müddeti beþ- altý saattir.

hizasýndan 3-3,5 cm. uzunlukta olmalýdýr. Bu miktardan fazla olan kýsmý makasla tam düz þekilde kesmeliyiz. Bombeli ya da uzunlu-kýsalý kesilecek fýrçalarda damlalar dengesiz düþebileceðinden fýrçanýn ucunun tam düz kesilmesi gerekmektedir. Fýrçanýn dal kýsmýnda kalan fazlalýklar da mutlaka kesilmelidir. Kesme iþlemini çok keskin bir maket býçaðý yardýmýyla yapmalýyýz. Fýrçayý kendimize göre tam dik olarak bir masanýn üzerine koyup dalý hiç hareket ettirmeden, maket býçaðýný üstten tek seferde bastýrarak ve her kesiþten sonra fýrçayý, azar azar döndürerek kesmeliyiz. Bu kesme çok hassas yapýlmalý dala zarar vermemeye özen gösterilmelidir.

Yapýþtýrýcýsý kuruyan fýrçamýz artýk kullanýma hazýrdýr. Ebrû yapmaya yeni baþlayanlara tavsiyemiz ilk fýrça baðlamada çok sayýda fýrça baðlamalarý olacaktýr. Çünkü ebrû sanatýnda parola; ne kadar çok renk, o kadar çok fýrça ve kavanoz dur. f - KÂÐIT Ebrûda emiciliði olan her kâðýt kullanýlabilir. Kuþe, mat kuþe, selefonlu ya da çok parlak yüzeyli kâðýtlar boyayý emmeyeceðinden kullanýlamazlar. Hava kabarcýðý kalmamasý için kâðýt, tekneye esnetilerek yatýrýlýr (müteakip sayfalarda tekrar anlatýlacaktýr). Kâðýt kalýnlaþtýkça suyun üzerine yatýrmak zorlaþacaðýndan kâðýt kalýnlýðý 80 100 gr./cm2 civarýnda olmalýdýr. Gelenekli Türk ebrûsunda kullanýlan pigment boyalar ýþýðý geçirir.

Sarma ve kesme bittikten sonra artýk yapýþtýrmaya sýra gelmiþtir. Misina plâstik bir malzeme olduðundan kýlýn üzerinden kayabilir. Hem bu kaymayý hem de kýllarýn dökülmesini önlemek maksadýyla fýrçanýn dip kýsmýndan kýllarý ve misinayý yapýþtýrmak fýrçamýzýn verimliliðinin yaný sýra ömrünü de artýracaktýr. Yapýþtýrýcý olarak piyasada elli kat vernik olarak bilinen kuvvetli bir vernik tercih etmekteyiz.

Bu sebepten boyalarýn renkleri, alýnan kâðýdýn rengine göre tonlara bürünürler. Parlak beyaz bir kâðýdýn üzerine alýnan ebrûlarda renkler çið görünmekteyken, ayný renkler kýrýk beyaz, nohudî gibi renklere sahip kâðýtlarýn üzerine alýndýðýnda daha olgun durmaktadýr. Daha önce de zikredildiði üzere asitsiz kâðýtlar çok daha uzun ömürlü

Bu verniðin özelliði çok yüksek ýsý haricinde hiçbir maddeyle çözünmemesidir. Sertleþtiricisiyle beraber kullanýlmakta, karýþým miktarlarý mamulün üzerinde belirtilmektedir. Belirtilen þekilde hazýrladýðýmýz yapýþtýrýcýyý kýlýn dalla birleþtiði kýsýmdan baþlayarak misinanýn üzerine kadar iyice sürmeli, misinadan aþaðýya taþmamasýna dikkat etmeliyiz. Dik vaziyette kurumaya terk etmeliyiz.

olmaktadýr. Biraz pahalý olmasýna raðmen bu kâðýtlarý kullanmalýyýz. Onca emek harcayarak ortaya çýkardýðýmýz eserlerin ömürlerinin elli - atmýþ yýl gibi kýsa bir süre olduðunu bilmek ne kadar rahatsýzlýk verici bir durumdur. Þayet imkân varsa asitsiz kâðýt kullanmalýyýz. Bugün itibariyle piyasada Batý menþeli çok hoþ ton ve dokularda

67


EBRÛ SANATI

Kavanozlar

Öd Damlalýðý

Spatula Suluk

Býz çeþitleri

Ebru taraðý

Ebrû imalinde kullanýlan yardýmcý malzemeler

sýnaî asitsiz kâðýt rahatlýkla bulunmaktadýr. Tabii ki, bu tavsiyemiz yeni baþlayan arkadaþlara deðil de biraz daha ilerlemiþ arkadaþlaradýr. Acemilik safhasýnda çok kâðýt zayi olacaðýndan ekonomik davranmak gereklidir.

cc. hazneli damlalýk. Öd, asit ihtiva ettiðinden sýradan plastik þiþeleri zamanla eritebilmektedir. Bu yüzden malzemeciler epey sert plastikten mamul ithal damlalýklar tedarik ederek bu müþkülü halletmiþlerdir.

G-YARDIMCI MALZEMELER Ebrû yapýmýnda kullanýlan temel malzemelerin yanýnda yardýmcý malzemeler de kullanýlmaktadýr bu malzemeler rahat ebrû yapabilmek için elzemdir. Ýþte onlardan bazýlarý:

Kavanoz: Boyalarýmýzý muhafaza etmek ve ebrû yaparken kullanmak üzere iki farklý kavanoz kullanmaktayýz. Ýlki orta boyda, en çok kullanýlan boy olup, fýrçanýn rahat girebilmesi için geniþ aðýzlýdýr. Ýkinci

Biz: Boya ayarlarýný yapmak, hareketli, çiçekli ve hatip tarzý ebrûlarda damlalara hareket vermeye yaramaktadýr. Uzun zamanlarýn tecrübesi olarak tespit edilen kalýnlýklarda, paslanmaz çubuk ya da telden malzeme firmalarýnca imal edilen býz lar, altý farklý kalýnlýktadýr.

ve daha küçük olaný ise çiçek ve hatip ebrû yaparken

Karýþtýrma spatülü: Tekne materyalini ihtiyaç duyulduðunda karýþtýrmaya yarayan plastik veya demirden spatüller.

sýk çakýlmýþ iðneli çýtalar. Uygulama bahsinde de

renk tonlamasýnda kullandýðýmýz kavanozdur. Elbette her türlü kavanoz kullanýlabilir. Ancak bu iki boy, kullanýmý en rahat ebatlardýr. Tarak: Taraklý ebrû yapýmýnda kullanýlmak üzere görebileceðiniz gibi bu taraklar çeþitli desenlerde ebrû elde edebilmek için çok farklý þekillerde çakýlabilmektedir.

Suluk: Boya ayarlarý bahsinde de anlatýlacaðý üzere boyalara ayar yapýlýrken boya ve öd azar azar konmalýdýr. Bu iþ için boyalara su katmaya yarayan pipetli þiþe kullanmaktayýz.

Kâðýt peçete: Özellikle hatib ve çiçek ebrû yapýmýnda yüzeye býrakýlan damlalarýn þekillendirilmesi esnasýnda býzý silmeye yarar. Kullanýlýrken toz çýkarmayan

Damlalýk: Boyalara öd damlatma iþini gören 100

kaliteli bir peçete veya kâðýt havlu olursa çok daha iyi olur.

68


El yapýmý Hint Kaðýdý


EBRÛ SANATI

70


EBRÛ SANATI

71



ýýý. BÖLÜM UYGULAMA


EBRÛ SANATI

A-EBRU UYGULAMALARI

olmaktadýr. Ebrû yapmak için 18 C ýsý, %50-60 baðýl nem

a - Ebrû Yapýmý

deðerlerindeki ortam en ideal ortamdýr.

Ebrû yapýmýný izah etmeye baþlamadan evvel bazý

Ýmalat safhasýnda teknemize yað bulaþabilmektedir.

hususlarý belirtmekte fayda olduðunu düþünmekteyim.

Þayet teknemizi yeni almýþsak ve ilk defa kullanacaksak

Alet ve malzemelerimize yað, sabun, alkol gibi su yüzeyinde

az miktarda bulaþýk deterjaný ve kaynar suyla iyice

iþimizi bozacak, yüzey gerilimini artýrarak istenmeyen

yýkayarak arýndýrmalý, bol su ile de çok iyi durulamalýyýz.

durumlar oluþturabilecek her türlü yüzey aktif maddenin

Ayakta ebrû yapmak zahmetlidir. Hele masa yüksekliði yetersizse uzun süreli çalýþmalarda bel ve bacak aðrýlarý hissedilecektir. Teknemizi ve aletlerimizi koyacaðýmýz masanýn yeterince büyük, oturarak rahat çalýþýlabilecek yükseklikte olmasýna dikkat etmeliyiz. Ebrû teknesinin yeterince aydýnlatýlmýþ olmasý gerekmektedir. Renkler ýþýkla varlýk sahnesine çýkarlar. Doðru ýþýk, renklerin gerçek deðerleriyle görünmesini saðlar. Sýradan, flamanlý ya da akkor flamanlý lambalar yeterli deðillerdir.

bulaþmasýný önleyecek tedbirleri almalýyýz. Tekne yanýnda herhangi bir þey yenilip içilmemesine, ellere krem, kolonya veya parfüm sürülmemesine özen göstermeli, ellerimizi sabunla yýkamýþsak bol su ile durulamalýyýz. Ebrû yapýlacak mekânýn, oda sýcaklýðýnda, tozsuz ve rutubetsiz olmasýna dikkat etmeliyiz. Havada uçuþan tozlar tekne yüzeyine indiðinde yüzeyde istenmeyen delikler oluþturacaðýndan ortamýn tozsuz olmasý son derece önemlidir. Tekne materyali çok sýcak, çok soðuk yahut

Aydýnlatma sektöründe renklerin hakiki deðerlerinde

çok rutubetli ortamlardan olumsuz etkilenebilmektedir.

görünmesini saðlayacak flouresant lambalar geliþtirilmiþtir.

Aþýrý sýcak havalarda tekne materyali normalden daha

Farklý markalarý olmasýna karþýn genel adý Biolux flouresantlardýr. Uluslararasý standart kodlarý ise 965´tir.

hýzlý bozulmakta ve verimli çalýþma zamaný kýsalmaktadýr.

Bu flouresantlar hem gözü yormamakta hem de en doðru

Çok soðukta çalýþma zorlaþmakta, boya ve yüzey sýcaklýk

ýþýk olan öðle güneþi ýþýðý sýcaklýðýnda ýþýk vererek renklerin

farklarýndan dolayý da boyalarýn yüzeyde açýlma hareketleri

gerçek deðerlerinde görünmelerini saðlamaktadýrlar.

yavaþlamaktadýr. Rutubeti yüksek yerlerde ebrû yapýldýðýnda ise ortamdaki nem, yüzeye basýnç

b- Kývam Artýrýcýlarýn Ayarlanýþý

uygulamakta ve ayarlarýmýzýn sürekli deðiþmesine sebep

Önceki sayfalarda izahýna çalýþýlan þekilde eritilmiþ

74


EBRÛ SANATI

kývam artýrýcý teknemize süzülerek alýnýr. Süzme iþlemi

yönde ileri gitmeye devam ediyorsa o zaman su miktarý

için sýk dokunmuþ bez parçasý, tülbent veya ince bayan

fazla olmuþtur.

çorabý kullanýlabilir. Kumaþlar esnek olduklarýndan süzme

Azar azar su ilave ederek ve her defasýnda ayný

esnasýnda gözenekleri geniþlemekte ve bazen iyi süzme

kontrol iþlemini yaparak yüzeydeki boya geri gelmeyene

gerçekleþememektedir. Boya imalathanelerinde boya

kadar su ilavesine devam ederiz. Her su ilave ediþimizde

süzmek için esnemeyen malzemeden üretilen çok ince

spatülle iyice karýþtýrarak teknemizi homojen tutmalýyýz.

gözenekli tül süzgeçler çok güzel iþ görmektedir.

Materyalin yoðunluðu yüzeyin gerilimini belirler. Yoðun

Süzülerek tekneye alýnan materyalin yoðunluðunun

kývamdaki yüzeyde gerilim fazla olacaðýndan sulu

ayarlanmasý icab eder. Zira aðdalý su üzerinde boyalar

yüzeydeki gerilime nispetle daha az boya kabul edecek,

rahat açýlamayacak ve dibe çökecektir. Tekne materyalinin

çok koyu olursa boyalar açýlmayacak ve dibe çökecektir.

cývýk da olmamasý gerekir. Çok cývýk yüzeyde boyalar

Cývýk teknede renklerin açýk çýkmasýnýn, koyu

haddinden fazla açýlýr, damlalarýn þekli bozulur ve kývam

teknede koyu çýkmasýnýn sebebi yüzey geriliminin artmasý

artýrýcýnýn yapýþkanlýðý azalacaðýndan boyalar kâðýtta sabit

ya da gevþemesidir. Kývam artýrýcýnýn, hafif ebrû yapýlacaksa

duramaz ve akarlar. Ýstenmeyen bir durumun oluþmamasý için kývam artýrýcýlar eritilirken biraz koyu kývamda eritilip

cývýk, hatip, çiçek gibi kontrol gerektiren ve koyu renkte

teknede sulandýrýlmasý cihetine gidilmelidir. Koyu kývam

olmasý istenen ebrûlar yapýlacaksa nispeten daha koyu

artýrýcýnýn çaresi su ilave edilerek bulunur; sulu materyalin

kývamda ayarlanmasýnda fayda vardýr.

koyulaþtýrýlmasý ise çok zor olmaktadýr.

Kývam artýrýcýlar uzun süre havayla temas ederlerse

Tekne materyalinin ayarý þöyledir:

üzeri kaymak baðlar. Hem bu sebepten hem de toz

Yüzeyde açýlabilen bir boyadan bir damla, býz

düþmemesi için kývam artýrýcý ayarýmýz tamam olunca

yardýmýyla tekne yüzeyine damlatýr, elimizdeki býzý derine

teknemizi temiz bir kâðýtla kapatmalýyýz. Kapatmak için

batýrmadan yüzeydeki boyaya hareket veririz. Eðer boya

gazete kâðýdý kullanýlabileceði gibi emiciliði yüksek baþka

lastik gibi geri geliyorsa su istiyordur. Hareket verdiðimiz

kâðýtlar da kullanýlabilir. Temizlik ve koruma amaçlý

75


EBRÛ SANATI yaptýðýmýz bu ameliyede çok miktarda kâðýt

renklerinin temeli olan yeþil, mavi ve kýrmýzýnýn biberin

kullanacaðýmýzdan maliyeti düþük kâðýtlar daha iktisatlý olacaktýr. Gazete kâðýdýndaki mürekkep ve kimyasallar zamanla tekneye bulaþýrlar ve kývam artýrýcýlarýn çabuk bozulmalarýna sebebiyet verirler. En iyisi gazete kâðýdý yerine ambalaj malzemecilerinde rahatlýkla bulunabilen gazete kâðýdýnýn basýlmamýþ hali gazete beyazý kullanmaktýr. Hem ucuz, hem ince, hem de emici olan bu malzeme tekne ebadýndan yarým santim büyük kesilirse

üzerine yansýdýðýnda yeþil ve mavi rengin emilip kýrmýzýnýn

vardýr. Ancak kâðýt bu üç rengi tamamen yansýttýðýndan

teknenin tümünü kapatýr.

kýrmýzýnýn birleþiminden sarý, kýrmýzýyla mavinin

yansýtýlmasýdýr. Aslýnda þu anda baktýðýnýz sayfada da üç ana renk beyaz görünmektedir. Iþýk tamamen emildiðinde ise siyah renk oluþur. Iþýk renkleri üç ana renkten oluþur demiþtik. Bu üç ana rengi daireler halinde yan yana getirsek, yeþille birleþiminden daha güçlü mavimsi kýrmýzý (macenta) ve

c - Renk Hakkýnda

maviyle yeþilin birleþiminden açýk mavi renklerin açýða

Ebrûcu renk tüccarýdýr, sermayesi renklerdir. Bir ebrû sanatkârý renkleri doðru ve ahenkli kullanabildiði müddetçe muvaffak olur. Hangi renkleri nasýl kullanacaðýmýzý nasýl öðrenebiliriz. Bunun en basit ve kestirme yolu tabiatý gözlemlemektir. Tabiat her mevsim renkten renge bürünmekte; bakmasýný bilenlere, nasibi olanlara adeta renk dersi vermektedir. Ýnsan, fýtratýna yakýn olan þeylerden hoþlanýr. Her þeyin yaratýcýsý tek olduðuna göre insanoðlu tabii olan þeyleri kendi fýtratýna daha yakýn görür. Gelenekli Türk ebrû sanatýnda renklerin tabiiliði diðer bir ifadeyle fýtrîliði esastýr. Aþýrý parlak ve gözü yoracak renklerden uzak durulur. Ýslâm sanatkârý tabiatla iç içe yaþar ve Sâni-i Hakiki´nin renklerini teknesine yansýtýr. Yalnýzca çiçek renklerinde parlaklýk aranýr. O da yine tabiatta olduðu kadar. Örneðin bir lâle baþý yapýlacaksa kadmiyum kýrmýzý yalýn halde kullanýlmaz. Onun aþýrý parlaklýðý, içine çok az

Pigment boya renk çemberi

aþý kýrmýzý eklenerek olgunlaþtýrýlýr. çýktýðýný görürüz. Hâlbuki maviyle kýrmýzýnýn birleþiminden

Saydam olmayan bütün cisimler, aydýnlatýldýðýnda

mor olmaz mý? Bunun nedeni ýþýk renklerinin birleþtiðinde

aldýklarý ýþýðýn tümünü ya da bir kýsmýný yansýtma özelliði

daha güçlü ikinci bir rengi oluþturmasýdýr. Üç ana ýþýk

vardýr. Neden kýrmýzýbiber kýrmýzýdýr? Bunun sebebi, ýþýk

renginin birleþmesinden beyaz ýþýk oluþur. Çiçek sapý yeþili elde etmek için lahor çividi mavisi ile sarý renk karýþtýrarak yeþil yaparýz. Ýþte burada mavi renk, ýþýðýn kýrmýzý rengini, sarý renkte ýþýðýn mavi rengini emer, ýþýðýn son rengi yeþil açýða çýkar. Iþýk, renk ýþýnlarýný birbirine ekleyerek (eklemeli sentez), pigment renkleri ise ýþýðýn renklerini azaltarak, karýþýmdan ýþýðý çýkarma (çýkarmalý sentez) yoluyla cisimleri boyarlar. Bazý ressamlar sarý, kýrmýzý ve mavi renkleriyle tabiattaki bütün renklerin yapýlabileceðini söylerler. Bütün renkler bu üç rengin karýþýmýyla elde edilebilir. Yukarýda verilen çemberde de görüleceði üzere ana pigment renkleri

Iþýk renk çemberi

sarý, kýrmýzý ve mavidir.

76


EBRÛ SANATI Ebrûda renk elde etmek biraz da tecrübe iþidir. Her ebrûcu, kendi renk zevkine göre renkler üretir. Her insanýn kiþiliði ve zevkleri farklý farklýdýr. Bu yüzden temel bazý renk karýþýmlarýný kaydedip diðer renkleri bu satýrlarý

B

C

A C

okuyanlara býrakalým.

B

C

Aþý Kýrmýzý + Lâhor Çividi = Koyu Kahverengi Sarý + Lâhor Çividi = Yeþil

C

A

Çamaþýr Çividi + Kýrmýzý = Mor

A C

B

Beyaz+Siyah=Gri

C

Beyaz+Lâhor Çividi=Açýk Mavi Ebrûda karýþým yoluyla çeþitli renkler elde edilebileceði gibi su ve öd miktarlarýný çoðaltarak koyudan açýða doðru ayný rengin sayýsýz tonunu üretebiliriz

Renk Çemberi

(monokromatik dizi). d-Pigmentlerin Kullanýma Hazýrlanýþý Oksit sarý, aþý kýrmýzý, çivit mavi, beyaz, lahor çividi, oksit yeþil, oksit yahut is siyahý ve çiçek için kadmiyum kýrmýzý mutlaka elimizde bulunmasý gereken renklerdir. Ezilmiþ, çok yoðun haldeki boyalarýn suda çözülmesi kýsa da olsa zaman almaktadýr. Ezilmiþ ve krem kývamýnda paketlenerek satýþa sunulmuþ boyalardan satýn alarak her rengi ayrý kavanozlara aktaralým. Krem halindeki boyalara bir çay bardaðý kadar su ve bir tatlý kaþýðý kadar öd ilave edip iyice karýþtýralým. Üç dört gün sonra boyalarýmýz suda tamamen çözülmüþ olacak ve kullanýma

A ile gösterilen boyalar birincil renklerdir. Birincil renkler birbirleriyle ikiþer ikiþer karýþtýðýnda B renklerini, A ve B renklerini ise birbirleriyle karýþtýrarak C renklerine ulaþýlabilir. Bu böylece sonsuza kadar uzayýp gider. Karýþýmlarda dikkat edilecek husus, her rengin kendine en yakýn bir önceki renkle karýþtýrmaktýr. Uzaktaki bir renkle karýþtýrýlýrsa kirli bir renk elde edilir. Bu karýþým kuralýna riayet edilemediðinden ebrûda renk karýþtýrýlýrken genellikle gri veya çamur rengi çýkmazýna girilir ve istenilen renk bir türlü elde edilemez. Çemberde karþýlýklý gelen renkler birbirinin renk kontrastý, yan yana

hazýr hale geleceklerdir. Çakýl taþý halindeki 100 gr. lahor çividine yaklaþýk

gelen renkler ise uyumlu renkleri oluþtururlar.

100 cc. su ilave ederek bir tam gün erimesini beklersek

Ton kontrastý ile renk kontrastý birbirinden ayrýdýr. Açýk ve koyu mavi yan yana geldiðinde bir ton kontrastý oluþtururken, mavi ile kýrmýzý ise bir renk kontrastý oluþtururlar. Renkler bir dizi halinde atýlacaksa sýcak ya da soðuk bir rengin mutlaka hâkim olmasý gerekir. Sýcak renkler, menekþe moru, kýrmýzý, turuncu, sarý ve fýstýk yeþili gibi renklerdir. Soðuk renkler ise yeþil, çivit mavisi, lahor çividi, mor renkleri ve buna yakýn renklerdir.

elimizde tamamen erimiþ ve kullanýma hazýr lahor çividi boyasý olacaktýr. Bütün bu iþlemlerin neticesinde bütün renkler ana kavanoz diye tabir ettiðimiz ilk kavanozlara aktarýlmýþ olacaktýr. Çalýþtýðýmýz müddetçe hem asli renkler hem de renk karýþýmlarý için ana kavanozlardaki bu boyalarý kullanacaðýz. Ana kavanozlarýmýzdan bir miktar boyayý ilk ara kavanozlarýmýza aldýktan ve yukarýda izah edildiði þekilde karýþtýrarak deðiþik renkler ürettikten sonra her rengin içine bir fýrça koyalým. Fýrçalarý kullanmadan evvel mutlaka bol su ile yýkamayý unutmayalým. Her rengin fýrçasý ayrý olmalýdýr. Fýrçalar kullanýldýktan sonra fazla boya, fýrçadan iyice sýkýlarak tahliye edilmeli ve açýk ortamda býrakýlmalýdýr. Kullandýðýmýz boyalar kimyasal madde ihtiva etmediðinden fýrçamýz kurusa dahi sertleþmeyecektir.

Ebrû renklerin resmi olduðuna göre yaptýðýmýz bir ebrûda mutlaka bir hâkim renk olmalýdýr. Soðuk ve sýcak renkler birbirleriyle tabii ki kullanýlabilir. Ancak asýl olan, renklerden birinin hâkimiyetiyle karmaþanýn önüne geçilmesidir. Renkler yanýndaki renklerden etkilenerek göze farklý renklermiþ gibi görünebilir. Bir renk, eðer onu

Bu yüzden yýkayarak boyayý ziyan etmemeliyiz.

çevreleyen renk açýk renk ise daha koyu, koyu renk ise

Tekrar kullanýmda fýrçalarý doðrudan ayný renkteki

daha açýk görünür.

kavanozlara koyarak kullanabiliriz. Artýk teknemizin

77


EBRÛ SANATI

Toz pigmentler

baþýndayýz ve önümüzde bulunan tüm renklerin ilk

açýlýncaya kadar tekrar etmeliyiz. Her renk yüzeyde 6 7

ayarlarýný yapabiliriz.

cm. açýlacak kadar öd koyularak ayarlandýðýnda boyalarýmýzýn ilk ayarlarý tamamlanmýþ olacaktýr. Ýlk ayar

Teknemizin üstündeki kâðýdý, tekne materyalinin

esnasýnda ödün fazla kaçmamasýna çok dikkat etmeliyiz.

ziyan olmamasý için tekne kenarýna iyice sýyýrarak teknemizi açalým. Renklerimizi en koyu renkten baþlayarak ayarlamak

Ebrûda ayar için ilave edilecek bütün sývýlarý azar

açýk renklerin ayarlanmasýnda kolaylýk saðlayacaktýr. Orta

azar eklemeli, bu konuda temkini hiçbir zaman elden

boy býz´ý kavanoza daldýrýp kenara sýyýrmadan teknemizin

býrakmamalýyýz. Boyalarýn yüzeyde açýlmak için ihtiyaç

yüzeyine dokunduralým. Þayet boyamýz hiç açýlmýyor,

duyduklarý öd miktarý, yüzey gerilimlerinin farklý olmasýndan

nokta gibi kalýyor ve dibe çöküyorsa kavanozumuzun

dolayý kývam artýrýcýnýn cinsine göre farklýlýk arz eder. Bir

içine iki-üç damla öd katýp karýþtýralým.

cins kývam artýrýcý için hazýrlanmýþ boyalar diðer bir cins

Býz la ayný iþlemi tekrar ettiðimizde boyanýn küçük

kývam artýrýcýnýn üzerinde haddinden fazla açýlma yapabilir.

bir daire þeklinde açýldýðýný göreceðiz. Ýkiþer üçer damla

Mesela, kitreli suyun üzerinde ayarlanmýþ bir boya, yeni

öd koyma iþlemini boyamýz yüzeyde 6 7 cm. çapýnda

nesil kývam artýrýcýnýn üzerinde üç kat daha fazla açýlacaktýr.

78


EBRÛ SANATI

B - GELENEKLÝ EBRÛ FORMLARI

gel-git, taraklý, akkâse Bu ve bunun gibi daha pek çok

Her sanat veya ilmî disiplinin kendine mahsus

ebrûculuk terimi asýrlara dayanan tecrübenin mahsulüdür.

terminolojisi vardýr. Türk süsleme sanatlarý içinde kâðýt

Bazý form adlarý o formlarý ilk uygulayanýn koyduðu isimlerle

bezeme sanatý olarak köklü bir yer edinmiþ olan ebrû

anýlýr.

sanatýnýn da kendine has terimleri mevcuttur. Battal,

Geleneðimize dayanan ebrû formlarýný hakkýyla

79

Hatib,

Necmeddin

ebrûsu

gibi.


EBRÛ SANATI öðrenmeden yeni arayýþlara yönelmek en hafif ifadeyle

ebrûmuzu bozacaktýr. Pigmentlerin özgül aðýrlýklarý

kolaycýlýða kaçmaktýr. Sanatta saðlam temellere

birbirinden farklýdýr. Çivit mavi, oksit yeþil gibi pigmentlerin

dayanmayan tarz arayýþlarý o sanatýn ifsâdýndan baþka

özgül aðýrlýðý fazla, oksit sarý, aþý kýrmýzý, okra toprak gibi

bir þey deðildir. Bundan dolayý evvela ustalarýmýzdan

renklerin ise özgül aðýrlýklarý daha azdýr. Bu sebepten özgül

tevatüren bize intikal eden bilgileri öðrenip sindirmemiz

aðýrlýðý fazla olan boyalar dibe daha hýzlý çökecek,

ve bu yolda kemâle ermek için gayret sarf etmemiz

karýþtýrmaya daha fazla ihtiyaç duyacaktýr.

gerekir. Sanatta tekâmül, zaman içinde ve kendi kurallarý

Ýlk ayarlarý yapýlmýþ boyalarýmýzýn en koyu olanýný

çerçevesinde mutlaka olacaktýr. Zaten tekâmül etmeyen

iyice karýþtýrdýktan sonra kavanozun aðýz kýsmýna fýrçamýzý

deðerler yok olmaya mahkûmdur. Gelenekli ebrû formlarý

sürerek fazla boyayý tahliye etmemiz gerekir. Hatta yeterli

üst baþlýðýyla müteakip satýrlarda yapýmlarýný izah etmeye

miktarda tahliye olmazsa iki parmaðýmýzla da fýrçamýzýn

çalýþacaðýmýz formlar ebrûnun temel formlarý olup çiçekli,

uç kýsmýný sýkarak fazlalýðýný alabiliriz. Fýrçamýzdan düþen

akkâse, dalgalý vb. formlarýnda temelini oluþturmaktadýrlar.

damlalarýn büyüklüðünü, fýrçamýzdaki boya miktarý belirler. Büyük damlalar serpmek istersek fýrçamýzý az, küçük

a - BATTAL EBRÛ

damlalar serpmek istersek çok sýkmalýyýz. Fýrçamýzý en

Lûgatte cesur, kahraman, çok büyük, manalarýna

ucundan tutup diðer elimizin avuç içine veya iþaret

gelen battal, ebrûculukta bütün formlarýn temeli olan ilk ve en önemli formun adý olmuþtur.

32

parmaðýmýzýn iç kýsmýna fýrçanýn kýla yakýn yerini vurarak

Boyalarýn fýrçadan

ve iki elimizi teknenin 15-20 cm. üstünde dolaþtýrarak ilk

döküldüðü þekliyle kaldýðý bu formda ebrûcunun ikinci

rengimizi fazla olmamak kaydýyla yüzeye serpelim.

bir müdahalesi yoktur. Hal böyle olunca burada güzelliði belirleyen unsurlar, boyalarýn yüzeye eþit aralýk ve

Ýlk birkaç fýrça darbesinde boya düþmeyebilir. Bu

büyüklüklerle düþmesini saðlayacak olan dengeli fýrça

noktada acele edilmemelidir. Çünkü boya, fýrçamýzýn orta

vuruþlarý ve renk âhengidir. Öðrenilmesi kolay, ama güzelini

kýsmýnda bulunan boþluktan uç kýsma gelinceye kadar

yapmak zordur. Hemen bütün ebrû formlarý aslýnda battal

kýsa bir süre geçecektir. Bu boþluk kýl tomarýnýn ortasýnda,

ebrûnun türevleridir. Battal ebrûyu çok iyi bellemeden

gül dalýnýn denk geldiði boþluk olup adeta bir boya haznesi

diðer formlara geçilmemeli, fýrça ve boya ayarlarýna

vazifesi görmektedir. Ýlk birkaç vuruþta boya gelmediðinde

hâkimiyeti öðrettiði için de sabýr ve azimle üzerinde

telaþla vuruþ hýzýmýzý ve ritmimizi artýrýrsak o zaman

çalýþýlmalýdýr.

damlalar bir anda büyük düþer, þayet çok hýzlý vurursak yüzeydeki damlamýzýn orta kýsýmlarý dibe dahi çökebilir.

Ebrû boyalarý suya renk salmayan, suda erimeyen pigment boyalardýr; zamanla dibe çökerler. Bu yüzden de

Ýlk attýðýmýz koyu rengin üzerine daha açýk renkleri

fýrça, serpmek üzere her ele alýndýðýnda kavanozdaki boya

sýrasýyla ve ayný tarzda serptikten sonra yüzeyin boyaya

iyice karýþtýrýlmalýdýr. Ýyi karýþmamýþ boyalar, yüzeye serpildiðinde renk tonunda dengesizlikler oluþturarak,

32 - ÞEMSEDDÝN SÂMÝ, c. I., s, 295.

80


EBRÛ SANATI

Battal Ebrû nun yapýlýþý.

81


EBRÛ SANATI

Edhem Efendi nin Neftli Battalý (Ýsmet Gülnihal koleksiyonu)

doyduðunu hissettiðimizde boya serpmeyi bitirerek battal

baþladýðýmýzda hiç duraksamadan, kâðýdý ileri-geri, aþaðý-

ebrûyu tamamlayalým. Ýlk yapýlan ebrûlar genellikle ya

yukarý oynatmadan, geriye doðru esneterek suya

çok açýk ya da çok yoðun olmaktadýr. Bunun sebebi yüzey

yatýrýyoruz. Ýlk yatýrmalarda hava kabarcýðý ya da iz kalabilir.

doygunluðunun hissedilemeyiþidir. Yüzeyin boyaya

El, birkaç yatýrmadan sonra alýþacaktýr.

doyduðunu anlamak tecrübeye dayansa da bir misalle

Kâðýt, boyaya deðdiði anda baský iþlemi tamamdýr.

konuyu izah etmeye çalýþalým: Teknemizin boya alma

Ancak boyayý iyice emmesi için kýsa bir müddet beklenmesi

kapasitesini bir kavanozun iç hacmine benzetirsek, attýðýmýz

iyi olur. Kâðýt ince býz yardýmýyla iki ucundan tutulup

her damla boyayla bu kavanozu azar azar doldururuz.

teknenin kenarýna sýyrýlarak tekneden çýkarýlýr. Kâðýdý

Þayet kavanozun tamamýna yakýnýný doldurursak

tekneden çýkarmadan evvel tekne kenarýný mutlaka

renklerimiz canlý çýkar. Kavanozu yarýya kadar doldurursak

silmeliyiz. Aksi takdirde kenara bulaþan boyalar, sýyýrma

renkler soluk, kavanozu taþýrýrsak o zaman da boyalar

esnasýnda kâðýdýmýzý kirletebilir. Tekneden çýkarýlan ebrûlar,

çok yoðun ve etraflarýna bulaþmýþ olarak görünür. Kavanozu

kurutma tezgahýnda kurumaya terk edilir. Eskiden kurutma

bir tek renkle doldurabileceðimiz gibi dengeli atýþla dört,

tezgahý için sýk çakýlmýþ ince çýtalarý kullanýrlarmýþ. Bugün

beþ hatta daha fazla renkle de doldurabiliriz. Yüzeye kaç

ise malzeme üreten firmalar ince gözenekli polyester

renk attýðýmýz deðil, ne kadar boya attýðýmýz önemlidir.

telden üretilen raylý ve çok katlý kurutma tezgâhlarý imal

Sýra iþin en heyecan verici yerine, yapýlan ebrûyu

etmektedirler. Bu tezgâhlar hem kullanýþlý hem de çok

kâðýda almaya gelmiþtir. Yapýlan bir ebrûyu kâðýda almak,

sayýda ebrûyu kurutmaya imkân saðlamaktadýr.

akýp giden hayattan bir kareyi dondurmaya benzer. Ebrûyu

Yaptýðýmýz bu ilk ebrûda; akan ve kenarlara bulaþan,

kâðýda almak zuhurâtýn fotoðrafýný çekmektir. Fotoðrafýn

aralarda sýkýþýp kopma olan ve açýlmayan renklere öd,

temiz çýkmasý için titiz davranmalý, acele etmemeliyiz.

kurumuþ toprak gibi çatlayan renklere de su ilave ederiz.

Kâðýdýmýzý iki diyagonal köþeden tutarak sol elimizi

Ýlk ayardan sonra yapýlacak bu ince ayarlarda çok hassas

teknenin sol kenarýna sabitliyoruz. Sað elimizi dik tutuyor,

davranýlmalýdýr. Net, parlak ve çarpýcý ebrûlar yapabilmenin

sol elimizin karþý köþesini suya dokundurmaya

ilk þartý olan bu ince ayarlarda kývam artýrýcýlarýn erimiþliði

82



EBRÛ SANATI de büyük önem arz etmektedir. Þöyle ki, henüz erime sürecini tamamlamamýþ tekne materyalinde, erimeyen zerreler yüzeyde engebeler oluþtururlar. Engebeli yüzeyde ise boyalar rahat açýlamaz ve pütürlü gibi görünürler. Su ve öd ayarlarýyla ne kadar uðraþýlýrsa uðraþýlsýn, böyle bir yüzeyde net ve pürüzsüz ebrû yapmanýn imkaný yoktur. Bundan ötürü tekne materyalinin tam erimiþ olmasýna dikkat etmeliyiz. Þayet kitre ile çalýþacaksak kitreyi ýslattýktan en az dört-beþ gün sonra (oda sýcaklýðýnda) net ebrûlar yapabiliriz. Bu süre kitrenin kalitesine ve toplandýðý yöreye göre farklýlýklar gösterebilir. Kerajin (denizkadayýfý) yahut diðer kývam artýrýcýlarda ise bu süre iki saate kadar düþebilmektedir. Kitrenin en iyi ebrû yaptýðý zaman dilimi, bozulmaya baþlamadan hemen önceki vakittir. Kitrenin en iyi zamanýný yakalayabilmek için bir tekneyi açýp kitreyi bozulmadan sonuna kadar kullanmalýyýz. Teknenin eþref saatini yakalamak için sürekli baþýnda olmak, her gün ebrû yapmak gerekir. Diðer iki kývam artýrýcý toz olduklarýndan kitreye nispetle çok hýzlý erimekte ve ilk günden itibaren gayet net ebrûlar yapýlabilmektedir. Kývam artýrýcý olarak kullanýlan bütün malzemelerin birbirlerine göre üstünlük ve noksanlýklarý vardýr. Bütün kývam artýrýcýlarla uzun süreli çalýþanlar bu özellikleri daha iyi anlayacaklardýr. Bu sanata yeni baþlayan arkadaþlara tavsiyemiz ilk olarak kitreyle çalýþmayý öðrenmeleri olacaktýr. Kitreyi ayarlayarak güzel ebrûlar yapmaya muvaffak olanlar, diðer bütün kývam artýrýcýlarla çok rahat çalýþabileceklerdir. Ebrûda bütün bu ayarlar göz kararýdýr. Ebrûcu ayar yapa yapa miktarlarý tespit eder. Ýlk ayarlarýn zorluðundan olsa gerek, eski ustalar ilk on-onbeþ ebrûya çýkma ebrû derlermiþ. Ebrûcu ustalaþtýkça çýkma ebrûlarýnýn sayýsý da azalýr. Battal ebrûda renkler atýldýklarý sýraya göre ayarlanýrlar. Ýlk renk atýlýnca yüzeydeki gerilim artacaktýr. Ýkinci rengin, gerilimi normalden fazla olan bu yüzeyde açýlabilmesi için ilk renkten daha kuvvetli olmasý gerekir. Sýrasýyla üçüncü ve daha fazla renklerin birbirlerinden daha kuvvetli olmalarý için yeterli miktarda öd ilave edilmelidir.

Edhem Efendi nin Neftli Battalý (Ýsmet Gülnihal koleksiyonu)

84


EBRÛ SANATI

Edhem Efendi nin Battalý (Ýsmet Gülnihal koleksiyonu)

85


EBRÛ SANATI Mesela, ilk kat rengi olan kahverengi boyayý üçüncü

kullanýlmak üzere Avrupalý firmalar tarafýndan üretilen

katta kullanmak istediðimizde, yüzeyde diðer boyalarý

terebentinlerin bazýlarý ebrûda da çok iyi netice

iterek kendine yer açabilmesi için öd miktarýný ilk kat

vermektedir.

ayarýna göre daha fazla tutmalýyýz.

Eskiler terebentinin yanýnda portakal kabuðu suyu,

Ancak altta kalan boyalarýn da kuvvetlerinin az

incir sütü, marsama suyu (nane gibi kokulu yapraklarý

olmamasý, kendi üstüne gelen boyadan dolayý sýkýþýp

olan bir bitki), soðan suyu, gibi yüzey aktif sývýlarý da ayný

kopmamasý ve akmamasý gerekir. Tekrar ifade etmeliyiz

maksatla kullanmýþlardýr.

ki, battal ebrûda boyalar atýldýklarý sýraya göre ayarlanýrlar.

Somaki battalý, isminden de anlaþýlacaðý gibi þekil

Ayný rengi farklý katlarda kullanacaksak o renk için her

itibariyle somaki mermerini andýran bir ebrû çeþididir.

kata ayrý kavanozlarda ayrý ayar yapmalýyýz.

Koyu rengin mermer renklerine yakýn renk tonlarýyla

Sonuç olarak þunlarý söyleyebiliriz:

sýkýþtýrýlarak mermer damarý görüntüsü elde edilmesiyle

Ebrûda her þey dengede olmalýdýr. Tekne yoðunluðu,

oluþur. Mermer rengini andýran boya, su ve öd miktarlarý

boyalarýn öd ayarlarý, yüzey doygunluðu, sýcaklýk, nem ve

birbirinden farklý iki-üç farklý tonda ayarlanarak derinlik

daha sayamadýðýmýz pek çok unsur dengeye geldiðinde

saðlamasý için koyudan açýða doðru yüzeye atýlmalýdýr.

güzel ebrû yapýlabilir. Eski ustalar Usta olan teknedir derler. El hak doðrudur. Tekne, lisaný haliyle ne istediðini

Büyük ebrû ustasý hezârfen Edhem Efendi tarafýndan

erbabýna fýsýldar. Usta olan tekne, ebrû yapaný da usta

çok tercih edilen bir battal tarzý daha sonralarý kendi adýyla

eder. Bu cümleyi þöyle anlarsak zannýmca daha isabetli

anýlýr olmuþtur. Bir önceki sayfada bir örneðini gördüðümüz

olur:

bu battal tarzýnda zýrnýk, gülbahar veya lök rengi atýldýktan Usta yapan, teknedir.

sonra bazen araya yeþilin tonlarý da atýlýrken üste mutlaka

Özbekler Dergâhý þeyhi Edhem Efendi merhum har

terebentinli Lahor çividi atýlmýþtýr. Edhem Efendi nin battallarý

ne kadar Ebrû sihir gibidir. Bazen tutar bazen tutmaz

zýrnýk renginden ve terebentinli lahorundan kolayca

dese de nihayetinde ebrû, fizik, kimya gibi müspet ilimlerin

anlaþýlabilmektedir.

kaideleriyle zuhur eden bir sanat dalýdýr. Gerekli sebepler

Mustafa Düzgünman merhumun kendi tarzý olan

bir araya gelince her zaman ayný sonucu doðururlar.

yoðun renkli ve ince serpmeli battal tarzýna Düzgünman

Önemli olan probleme doðru teþhisi koyabilmektir.

battalý denmektedir. Vefatýndan sonra talebeleri ve onlarýn

Hareketsiz, fýrçadan döküldüðü gibi kalan bütün

talebeleri tarafýndan devamlý uygulanarak yaþatýlan bu

ebrûlar battaldýr. Ancak zaman içinde sevilen battal tarzlarý

battal türü çok sevilmiþ ve benimsenmiþtir. Altta

olmuþtur. Tarz-ý Kadim, neftli, somaki, Edhem Efendi battalý,

hareketlendirilmiþ bir siyah renk, onun üstüne fazla

Düzgünman battalý en çok bilinen ve uygulanan battal

olmamak kaydýyla bazen bir ara renk, üzerine bütün

cinsleridir.

ebrûya hakim olacak büyük damlalý esas renk ve en üstüne de çoðunlukla terebentinli ince bir serpme. Ýþte

Tarz-ý Kadim, ilk renkten baþlayarak çok sayýda

Düzgünman ebrûsunun atýlýþ sýrasý umumen böyledir.

rengin ince ince kalburdan elenmiþ gibi serpilmesiyle

Bütün ebrû desenlerinin anasý olan battal ebrûnun

oluþur.

çok iyi öðrenilmesi gerektiðini bir kez daha vurgulayarak

Ýçine konulduðu boyaya yüzeyde orantýlý ince

ebrû yapmanýn anlatma ve okumayla hakkýyla

boþluklar açarak kaynarmýþ hissi uyandýran bir efekt veren

öðrenilemeyeceðini, edeple, bir ustanýn rahle-i tedrisinden

terebentinli battallara ise neftli veya terebentinli battal

geçmekle ve ömür boyu sürecek bir feyz akýþýyla ebrûnun

denilir. Eskiden Eðriboz adasýndan getirilen çam terebentini

hakikatlerine mazhar olunabileceði hakikatini hatýrlatalým.

kullanýlýrmýþ. Þimdilerde özellikle resim tekniðinde

86


Mustafa Düzgünman ýn model olmuþ Battal ebrûsu. (Ömer Faruk Dere koleksiyonu)


Somaki Battal


Battal ebrรป รถrneรฐi


EBRÛ SANATI

Somaki Battal

90


EBRÛ SANATI

Somaki Battal

91


EBRÛ SANATI b - GEL-GÝT EBRÛ

renkler kontrast renklerden seçilirse sonuç çok daha çarpýcý

Battal ebrûnun býz la hareketlendirilmesiyle oluþan

olacaktýr.

formlarýn ilki olup, adýndan da anlaþýlacaðý gibi býz la

Yukarýda belirttiðimiz hususlara riayet ederek atýlmýþ

yüzeyde gelip gidilerek, zikzak hareketlerle þekil

bir battal ebrûyu kalýnca bir býz´la bir kenarýndan

verilmesinden oluþur.

baþlayarak yakýn çapraz çizgiler çizerek karþý kenara kadar

Hareketlendirilecek battalda damlalarýn orta boy,

çizelim. Þayet kýsa kenardan baþlayarak çizmiþsek, uzun

2 3 cm. çapýnda düþmesi, en altta koyu bir renk atýlmasý

kenardan ayný zikzak hareketi tamamlamalýyýz. Çizgilerin

ve kontrast renkler tercih edilmesi gerekir. Zira damlalar,

yakýnlýðýný býz kalýnlýðýna göre ayarlamalý, çizgilerin iç içe

çok büyük düþerse hareket tam olarak hissedilemeyeceði

geçmemesine dikkat etmeliyiz. Gel-git ebrûlar dikine

gibi çok küçük düþtüðünde de harekete katýlmayarak

olabileceði gibi verevine de yapýlabilir. Hareketli ebrûlarda

ahengi bozarlar. Ýlk renk olarak siyah, kahverengi, lahor

formun tam oluþabilemesi için mutlaka yapýlan çizme

gibi koyu renkler, diðer renkleri konturlayacaðýndan

iþleminin doksan derece dikine ikinci hareket yapýlmasý

hareketi tebarüz ettirirler. Koyu rengin üzerine atýlacak

icap eder.

Gel-Git ebrûnun yapýlýþý

92


EBRÛ SANATI

Gel-git ebrû

93


EBRÛ SANATI

Gel-git ebrû

94


EBRÛ SANATI

Serpmeli Gel-Git ebrû

95


EBRÛ SANATI c - ÞAL EBRÛ

kaydýyla çok küçük damlalý bir serpme atýlýrsa ebrû ayrý

Enine, boyuna yahut verevine yapýlmýþ gel-git

bir güzelliðe bürünür. Bu serpmeler þalýn üzerine atýldýðý

ebrûnun, geniþ aralýklarla ve son yapýlan gel-git yönünün

gibi, gelgit ebrûsuna da atýlabilir. Serpme rengi açýk

tersi istikametinde, düzümsü iki-üç S çizilerek dengeli

renklerden seçilmeli, çok koyu renkler kullanýlmamalýdýr.

bir biçimde hareketin daðýtýlmasýyla oluþan ebrû tarzýna

Çünkü koyu renkler üste atýldýðýnda leke gibi görünmekte

þal ebrûsu denilmektedir. Þal isminin bu ebrû tarzýna veriliþ

ve göze hoþ gelmemektedir. Ýstenirse serpme boyasýnýn içine birkaç damla terebentin konularak terebentinli

hikayesini hocam Hikmet Bey den dinlemiþtim. Rahmetli

serpme de atýlabilir. Serpme damlalarýnýn çok küçük

Mustafa Düzgünman bir gün atölyesinde çalýþýrken rasgele

düþmesi için fýrçanýn sýkýlmasý hatta bir beze silinmesi

hareketlendirdiði bir ebrû yaptýðý esnada eþi yanýna gelmiþ.

suretiyle fazla boyadan arýndýrýlmasý gerekir. Bu iþlemi

Bu ebrûya bir isim bulalým. Þu ebrûya bakýp bir isim

kolaylaþtýrmaya yardýmcý olmak maksadýyla, serpme için

söyleyebilir misin? dediðinde eþi Bu ebrûnun adý þal

normalden kýsa ve az kýllý fýrçalarda baðlanabilir. Serpme

olsun. demiþ ve böylece o zamandan beri bu ebrûnun

boyasý tekneye normalden daha yüksekten atýlýrsa,

adý þal ebrûsu olarak anýla gelmiþtir.

damlalarýn düþüþ açýsý geniþleyeceðinden birkaç vuruþta teknenin tamamýna boya serpilmiþ olur.

Þal ebrûsunun üzerine fazla yoðun olmamak

96


EBRÛ SANATI

Þal ebrûnun yapýlýþý.

97


EBRÛ SANATI

Þal ebrû örneði

98


EBRÛ SANATI

Þal ebrû örneði

99


EBRÛ SANATI d - BÜLBÜL YUVASI EBRÛ

küçük olmalýdýr ki, rahatça döndürebilelim. Bülbül yuvasý

Battal ebrûnun içten dýþa doðru yan yana

ebrûda damla büyüklükleri çok iyi ayarlanmalýdýr. Çok

helezonik daireler çizilerek yapýlan ebrû þeklidir. Kadim

ince atýldýðýnda helezonlarýn iç kýsmýnda kalan ve harekete

bir form olup eski zamanlarda sýkça yapýlmýþ ve sevilmiþtir.

katýlmayan boyalar, ahengi bozmaktadýr. Haddinden fazla

Dairelerin çaplarý istenilen büyüklükte yapýlabilir. Bülbül

büyük damlalarla yapýlmýþ bülbül yuvasý ebrûsunda ise

yuvasý ebrû, battal, gelgit veya taraklý ebrû üzerine

býz hareketleri hissedilmemektedir. Bu sebepten damlalarýn

uygulanabilir. Bülbül yuvalarý býz la tek tek yapýlabileceði

orta boy düþmesine ve kalýn býz la yapýlmasýna dikkat

gibi geniþ aralýklý, kalýn uçlu bir tarak ile hatta teknenin tamamýný kaplayacak özel bir tarakla bir defada da

edilmelidir. Tüm hareketli ebrû desenlerinde olduðu gibi

yapýlabilir. Taraðýn diþ aralýklarý istenen bülbülyuvasý deseni

diðer renkleri konturlayacaðýndan ilk olarak atýlacak renk

büyüklüðünde ve en az yarý çapý kadar tekne boyundan

koyu renklerden seçilmelidir.

100


Bülbül yuvasý ebrû örneði




EBRÛ SANATI e - TARAKLI EBRÛ

üretmiþlerdir. Bunlarýn baþýnda midye kabuðu tarak gelir.

Dikine yapýlmýþ gel-git ebrûsunun ince çýtalara

3 cm. eninde bir tahtaya çift sýra halinde, ilk sýranýn 6 cm.

tutturulmuþ iðneler yardýmýyla son yapýlan gel-git´in aksi

aralýkla, karþý sýrada yer alan iðnelerin ise ilk sýranýn tam

yönünde çizilmesiyle çok farklý bir efekt ortaya çýkmaktadýr.

ortasýna denk gelecek þekilde yine 6 cm. aralýkla

Taraklý ebrûlarda renkler ince aralýklarla çizileceði için

çakýlmasýyla oluþur. Tahtanýn eni iðne aralýðýnýn yarýsý

boya ayarlarýnýn hassas yapýlmasý icab eder. Aksi takdirde

kadar olmalýdýr. Ýðneler hangi aralýkta çakýldýysa tahtanýn

boyalarda kopmalar olur; taraklý formdan istediðimiz

boyu teknenin eninden bu aralýðýn yarýsý kadar yani 3 cm.

güzelliði alamayýz. Tarak þekline ve çekiþ hareketlerine

kýsa tutulur. Verilen ölçüler örnek olup iðne aralýklarý daha

göre farklý desenler üretilebilir. 3-4 mm.´den 8-10 mm.´ye

geniþ veya dar yapýlabilir ama formül hep aynýdýr. Taraðý

kadar eþit aralýklarla hazýrlanan taraklar düz olarak

çekeceðimiz yöne dik yapýlmýþ bir gel-git veya midye

kullanýlabilirler. Düz taraklý ebrûlar ince býz la aksi yönde

kabuðu taraðý çekeceðimiz yönde yapýlmýþ ince düz taraklý

S ler çizilerek hareket kazandýrýlabilir. Ýðneler ikiþer, üçer,

ebrûnun üzerinden midye kabuðu taraðý çapraz

dörderli gruplar halinde ve gruplarýn aralarý da muayyen

hareketlerle geçirdiðimizde, midye kabuðunu andýrýr

aralýkta çakýlabilir.

þekiller oluþtuðu görülür.

Taraklý ebrû, ebrûculuk XVII. asýrda Batý ya gittiðinden

Bu konu üzerinde çalýþýlarak çok deðiþik tarak þekilleri

bugüne kadar oralarda çok sevilen bir form olmuþtur.

üretilebilir. Yeter ki, taraktaki iðnelerin yüzeydeki boyalarda

Üzerinde imal-i fikir ederek çok deðiþik taraklar

nasýl bir iz býrakacaðýný bilelim.

104


EBRÛ SANATI

Taraklý ebrûnun yapýlýþý

105




Midye kabuðu, taraklý ebrû örneði


Taraklý ebrû örneði


Farklý aralýklarla çakýlmýþ tarak



EBRÛ SANATI f-KUMLU - KILÇIKLI EBRÛ

boyalara nazaran daha fazla çatlamaya meyyaldir. Lahor,

Daha çok hat levhalarýnýn etraflarýnda iç pervaz

ya da içinde lahor bulunan renkler tercih edilirse neticeye daha süratli ulaþýlabilir.

olarak kullanýlan bir ebrû cinsidir. Su miktarý az olan boyalarýn, koyu kývamlý bir teknede bir damlalýk yardýmýyla

Eski ustalar kumlu-kýlçýklý ebrû yapmanýn kirlenmiþ

yüzeye sürekli damlatýlmasýyla ve uzun süre bekletilmesiyle

teknede daha rahat olduðunu söylerler. Bunun nedeni,

oluþurlar. Koyu kývamlý teknede yüzey gerilimi çok fazladýr.

uzun süre çalýþýlan teknede, tekne materyaline karýþan

Yüzeydeki bu yüksek gerilimde sýkýþan suyu az boya, bir

boyalarýn zamanla yüzeye çýkarak yüzeydeki gerilimi

müddet geçtiðinde çatlayacak ve kumlu ebrûyu meydana

artýrmalarýdýr. Necmeddin Hoca ise kumlu ebrû yapýmýnda

getirecektir. Bekleme süresi artýrýlýrsa çatlaklar küçük v ler

kalkan balýðý ödü kullanmýþ ve çok iyi netice almýþtýr.

halini alýrlar. Bu ebrû cinsine de kýlçýklý ebrû denir. Bekleme

Lâkin kalkan balýðý ödünün kokusuna tahammül edebilene

esnasýnda üzerine bir cam kapatýlýrsa yüzeye yabancý

aþk olsun.

maddelerin düþmesi engellenmiþ olur. Lahor çividi diðer

112


EBRÛ SANATI g-HATÝB EBRÛSU

ebrûsu ayný rengin su ve öd miktarlarý farklý, iki tonu,

Ayasofya-i Kebir camii hatiblerinden Mehmed

koyudan açýða doðru atýlarak oluþturulursa çok daha

Efendi´nin (ö. 1773) ýslah ettiði ve kendi adýyla anýlan ebrû

derinliði olan ve üstteki desenleri belirginleþtiren bir

tarzýna hatib ebrûsu denir. Bu tarzda hafif zemin ebrûsu

zemine ulaþýlmýþ olur. Merhum Düzgünman tek renkli,

üzerine býz yardýmýyla tüm yüzeye eþit aralýklarla iç içe

farklý tonlu zemin ebrûlarýnda en üste ayný renkten ince,

konulan boyalara hareket verilerek motifler elde

terebentinli serpme atarak zemin ebrûsunu çeþitlendirmiþ,

edilmektedir. Hatib ebrûsu yapýlýrken zemin renklerinin

çok beðenildiðinden kendinden sonra da kullanýlmaya

açýk, desen renklerinin de yoðun ayarlanmasýna dikkat

devam edilmiþtir. Zemin ebrûsunda attýðý bu son kat serpme için, Terebentinli serpme, hanýmlarýn dýþarý

edilmelidir. Bir rengin açýklýðýný veya koyuluðunu boyanýn içindeki su miktarý belirler. Suyu fazla boyalar açýk, az

çýkmadan önce yaptýklarý makyaja benzer, dermiþ.

boyalar ise koyudur. Hatib ve çiçekli formlar desenli

Zemin ebrûsunun üzerine, eþit aralýklarla teknenin

formlardýr. Bu formlarda desenin altýnda kalacak zemin

tamamýna daðýlmýþ, iç içe renkli damlalar koyulur. Ýnce

ebrûlarý buraya kadar öðrendiðimiz boya ayarlarýyla

býz la bu damlalar içten dýþa ya da dýþtan içe doðru

yapýlýrsa çok koyu olurlar. Bu sebepten hafif zeminler,

çizildiðinde farklý desenlerin oluþtuðu görülecektir. Býz

boyalara normalden daha fazla su ve öd ilavesiyle elde

kalýnlýðýna göre desenlerin þekilleri de farklýlýk gösterirler.

edilirler. Birbirine yakýn tonlar kullanýlabilir. Ancak zemin

Hayal gücüne baðlý olarak çok farklý hatib ebrûlarý yapýlabilir.

Zemin ebrû yapýlýþý

113


EBRÛ SANATI

Sami Okyay dan Hatib ebrûsu (Ömer Faruk Dere Koleksiyonu)

Eskiden beri yapýlan bazý hatib þekilleri þunlardýr: yürek,

varsa öd ilave ederek ayarý hassaslaþtýrmalýyýz. Battal

çark-ý felek, taraklý yürek, yýldýz.

ebrûdaki yüzey doygunluðu kurallarý burada da aynen geçerli olup yüzeyin desen yapýlacak boyalarla beraber

Hatib ebrûda iç içe koyulan üç-dört desen battal

doyma noktasýna ulaþacaðý unutulmadan zeminin buna

ebrûdaki gibi orta boy býz la tek tek damlatarak ve her

göre atýlmasý gerekir. Aksi takdirde desen boyalarýmýzda

boyanýn ödle ortalama 3-4 cm. çapýnda açýlmasýný

akmalar meydana gelebilir. Desen boyalarýnýn ayarý,

saðlayarak ayar yapmalý, ilk denemelerde akan boya

zemine atýlan boya miktarýyla alakalýdýr.

114


EBRÛ SANATI

Hatib ebrûnun yapýlýþý.

115


Çark-ý felek hatib ebrûsu Mustafa Düzgünman (Osman Özçay koleksiyonu)


Çark-ý felek hatib ebrûsu Mustafa Düzgünman (Osman Özçay koleksiyonu)



EBRÛ SANATI

119


EBRÛ SANATI c-ÇÝÇEKLÝ EBRÛLAR (Necmeddin Ebrûlarý) Ebrû sanatýnda çiçekler bu sanatýn imkanlarý dâhilinde yapýlýr. Ebrûcu ressam deðildir. O, çiçekleri teknesine üsluplaþtýrarak yansýtýr. Tüm desenler suyun üzerinde yapýldýðýndan tuval üzerinde çalýþýr gibi saatlerce boyayla uðraþamayýz. Uðraþma süresi uzadýkça boyalarda çatlamalar ve yüzeyde boþluklar oluþacaktýr. Ebrûcu çiçekleri seri olarak forma sokup kâðýda almaya mecburdur. Dolayýsýyla ebrû tekniðiyle resmedilmiþ çiçekler bu bakýþ açýsýyla deðerlendirilmeli, resim sanatýyla kýyas edilmemelidir. Tarihî süreç içinde hatib ebrûsunun tekâmülünden sonra çiçek arayýþlarý da hýz kazanmýþtýr. O dönemlerde ancak kýr çiçeklerine benzer ebrûlar yapýlmýþ ve hatta çok iyi örnekler de verilmiþtir. Ancak ebrûda çiçek þekillerinin olgunlaþmaya baþlamasý Necmeddin Okyay üstadýmýzla beraberdir. Tahminen 1918 yýlýndan itibaren merhum hocamýz çiçekli ebrûlarý ýslah ederek, lâle, karanfil, hercai menekþe, gelincik, gonca gül, kasýmpatý, sümbül gibi çiçek cinslerini resmetmeye muvaffak

Necmeddin OKYAY ýn sümbül ebrûsu (Mehmet Çebi koleksiyonu)

olmuþtur. Talebesi Mustafa Düzgünman da bu formalarý

Çiçek yapýmý için sap yeþili ve çiçek renklerinin

33

geliþtirmiþ ve bunlara papatyayý ilave etmiþtir .

ayarlanmasý gerekmektedir. Hatib ebrû bahsinde de açýklandýðý

Kültür ve sanata dair hiçbir hadise birdenbire ortaya

gibi sap ve çiçek renkleri, zemin ebrûsunun üstünde

çýkmaz. Uzun asýrlara dayanan tecrübeler neticesinde geliþir

ayarlanýrlar. Zemin ebrûsunun üzerinde 3 4 cm. çapýnda

ve olgunlaþýr. Çiçekli ebrûlarýn geliþim süreci de bundan farklý

açýlana kadar öd koyulup ayarlanan çiçek renklerleriyle ilk

deðildir. Necmeddin Hoca merhuma kadar çok denenmiþ

ebrû yapýlýr, þayet akan boya varsa kâðýda alýndýðýnda

olmasýna raðmen bu formlarý geliþtirmek ona nasip olmuþtur.

akmayana kadar öd ilavesine devam edilir. Her daim olduðu

Bu sebepten de gelenekli Türk ebrûsunda çiçekli ebrûlar

üzere öd, boyaya ikiþer-üçer damlalar halinde ve çok dikkatli

Necmeddin Ebrûsu adýyla anýlýrlar. Uður Derman Beyefendi,

konulmalýdýr.

bu ismin nasýl verildiðini 1977 yýlýnda neþrettiði Türk Sanatýnda

Çiçek renkleri fýrçayla serpilmediði, býz la yüzeye damla

Ebrû adlý eserinde þöyle anlatmaktadýr: Çiçekli ebrûlar,

damla býrakýldýðýndan, battalda kullanýldýðý gibi çok miktarda

Necmeddin Okyay´ýn talebesinden olan Ord. Prof. Dr. Süheyl

kullanýlmazlar. Bununla beraber çiçek renklerinin çok tonu

Ünver´in teklifi üzerine, o zamandan beri sanat tarihimizde

olmasý sebebiyle kullaným kolaylýðý açýsýndan küçük kavanozlar

Necmeddin Ebrûsu ismiyle anýlmaktadýr. Necmeddin Efendi´nin

kullanabilir, küçük kavanoza uygun, ince gül dallarýna küçücük

Üsküdar Yeni Camii imam ve hatibi olmasý münasebetiyle,

karýþtýrma fýrçalarý da baðlayabiliriz.

Hatib ebrûsuna karþý, bu buluþun da Ýmam Ebrûsu adýyla anýlmasý Reisülhattâtîn Hacý Kâmil Akdik (ö. 1941) tarafýndan

Ebrûda çiçek resmetmenin kuralý þudur: Yüzeydeki

teklif edilmiþse de Necmeddin Ebrûsu denilmesi daha uygun

damlayý farklý kalýnlýklardaki býz lar yardýmýyla öyle forma

bulunmuþtur.

sokacaksýnýz ki, damlanýn aldýðý son þekil, yaprak ya da çiçeði

34

oluþturacak. Burada önemli olan iðne hareketlerini iyi

a-Çiçekte renk ve ayarlanýþý

kavramaktýr. Damlalarla resim yaparken býz hareketlerinin

Lahor çividinin içine sap yeþiline dönene kadar oksit

karþýlýklý yapýldýðýný unutmamalýyýz. Çiçek yapýmlarý ustanýn

sarý koyarak, ya da oksit yeþilin içine çok az lahor çividi

eline bakýlarak öðrenilir. Bazen söz ve hareketsiz resimler

koyarak sap yeþilini elde edebiliriz. Kýrmýzý için kadmiyum

kâfi gelmemektedir. Bu yüzden ilk þart, öncelikle bir hocadan

kýrmýzýya çok az aþý kýrmýzý, sarý için de parlak sarýya bir-iki

bu iþi öðrenmektir.

damla aþý kýrmýzý karýþtýrmalýyýz. Mor, hazýr alýnabileceði gibi, çivit maviye kadmiyum kýrmýzý katýlarak da yapýlabilir. Siyah ve beyaz renkler aynen kullanýlýr, diðer renklerin daha açýk

33 - DERMAN 1977, s.19. 34 - DERMAN 1977, s.19.

tonlarý ise beyaz ilavesiyle gerçekleþir.

120



EBRÛ SANATI

b-Lale (Tulipa)

boþluklarý damlamýzýn damarlý görünmesini saðlayacaktýr.

Gelenekli Türk ebrûsunda üsluplaþtýrýlarak

Üstteki damlamýzýn ortasýndan kalýn býz la ileriye doðru

resmedilebilen ilk çiçek lâledir. Osmanlý tarihinde bir devre

bir sap çýkarýrýz. Þayet ince olursa ayný iþlemi bir kere daha

adýný vermiþ bu nadide çiçek, zamanýmýzda o kadar iyi

yaparak kalýnlaþtýrabiliriz. Sapýn her iki yanýndan, dýþarýdan

resmedilmektedir ki, adeta Türk ebrû sanatýnýn sembolü

içeri, sapa yakýn olarak merkeze doðru ve oradan da

haline gelmiþtir. Gerek Osmanlý toplumunda gerekse Batý

alttaki damlanýn ortasýndan aþaðýya kadar çizeriz.

toplumlarýnda o kadar çok sevilmiþtir ki, Batý da tulipominia

Ortasýndan kalýnca çizgi geçen üst üste iki kalp gibi duran

(lâle çýlgýnlýðý) adý verilen bir dönemin nedeni olmuþtur.

yapraklarýn uç kýsýmlarýný ince býz la dýþarý doðru

Osmanlý sanatýnda en erken görülen çiçeklerdendir. Lâle

kývýrdýðýmýzda yapraklarýmýz oluþacaktýr. Býz ý tekneye her

cinslerinin çeþitliliði sanata da yansýmýþtýr. Bunun

dokundurup çýkardýðýmýzda mutlaka kâðýt peçeteyle iyice

neticesinde zaman içinde süsleme sanatlarýnda lâlenin

kurulamalýyýz. Býz da kalacak ýslaklýk yüzeyde istenmeyen boþluklar oluþturabilir.

þekli de deðiþmiþtir. XVI. asýrda yumurtaya benzer bir þekildeyken, XVIII. asýrda ise tamamen uzun bir þekil

Sapýn ucunun birkaç milimetre yukarýsýna, çiçek

almýþtýr. XIX. asýrda ise sanat sahnesinden çekilerek yerini

renklerimizi oluþturacak damlalarý iç içe koyarýz. Tam

rokoko güllerine býrakmýþtýr.

ortasýndan dýþtan içe doðru damlanýn ortasýna kadar kalýn býz la çizdiðimizde kalp þeklini alan damlamýzýn uçlarýný

Ebrûda lâlenin yapýlýþý þöyledir: Zemin ebrûsu

içten dýþa ve ileri doðru çizdiðimizde lâlemiz ortaya

yapýlmýþ bir teknede yapraklara denk gelmesini istediðimiz

çýkacaktýr. Yaprak sayýsý isteðe baðlý olarak deðiþebilir.

yere üst üste orta boy iki damla koyalým. Damlalar tek seferde istenilen büyüklüðe ulaþmazsa iç içe birkaç defa

Yeri gelmiþken hareli çiçeklerin nasýl yapýldýðýný da

boya býrakarak damlamýzý büyütebiliriz. Küçük býz la küçük,

anlatalým. Ýki rengin yüzeyde birbirinin içine girmiþ gibi

büyük býz la büyük damlalar elde edebiliriz. Öd ün yüzeyde

harelendirilmesiyle oluþan çiçeklere hareli çiçekler

damlalar arasýnda görünmeyen bir sýnýr oluþturarak

denmektedir. Ýki ayrý renge batýrýlmýþ iki býz, birbirine

birbirinin içine geçmesini önlediðini daha önce zikretmiþtik.

deðdirilerek yüzeye dokundurulduðunda harelenme oluþur.

Bu sebepten büyük bir damla için ince býzý kullanýrsak

Çarpýcý harelenmeler elde edilmek isteniyorsa kontrast

her defasýnda damlatýlan boyalarýn arasýnda oluþacak sýnýr

renkler seçilmelidir.

122


EBRÛ SANATI

Lâle ebrûnun yapýlýþý.

123




metine ekleme

EBRÛ SANATI

c-Karanfil (Dianthus cariophillus)

koyduðumuz damlalarýn lâlede koyduðumuz damlalardan

Çini, taþ iþleme ve kumaþlarda XVI. asýrdan baþlayarak

biraz daha küçük olmasýna dikkat edelim. Karanfilin çiçek

çok sýk görülen bu çiçeðe kitap sanatlarýnda çok fazla

renklerini yatay bir biçimde yan yana damlalar halinde dalýn

rastlanmamaktadýr. Ebrûda ise lâleden sonra en çok yapýlan

ucuna koyduktan sonra dalla çiçek renklerinin birleþtiði yere,

ikinci çiçektir. Ebrûda resmediliþi tecrübeye dayanan bu

karanfilin taç yapraklarýný yapmak için küçük bir damla yeþil

çiçeðin en kolay yapýlabilecek þekli þöyledir: Alt alta

boya býrakalým. Ýnce tel býzýmýzla çiçek için koyduðumuz

koyduðumuz üç damlanýn en üsttekinin ortasýndan yukarý

damlalarýn dýþ sýnýrlarýný önce dýþa sonra içe doðru küçük tel

doðru bir sap çýkalým. Sapýn iki yanýndan paralel ve dýþtan

hareketleriyle buruþturup karanfili yapalým. Daha sonra da

içe doðru girerek en alta kadar çektiðimizde dal ve yapraklarýn

önce çiçekten taç yapraðýn içine, sonrada taç yapraktan dýþa

oluþtuðunu görürüz. Yapraklarýn uçlarýný ince býz la sivrilterek

doðru ince býz yardýmýyla girip taç yapraklarýmýzý da

yapraklarýn yapýmýný bitirelim. Sap ve yaprak yapmak üzere

resmettikten sonra kâðýda alalým.

126


EBRÛ SANATI

1

2

4 3

Karanfil ebrûnun yapýlýþý.

127



EBRÛ SANATI d-Sümbül (Hyacinthus orientalis) Sümbül edebiyatýmýzda sevgilinin saçýnýn remzidir. Halvetiye tarikatinin Sümbüliye kolunun piri Yusuf Sümbül Sinan ýn sembolüdür ve bu þeyhin yetiþtirdiði sümbül cinsi Þeyh sümbülü adýný taþýr. Kitap sanatlarýmýzda çeþitli zevk ve üsluplarda stilize edilen sümbül, lâlenin devrinin kapanmaya baþladýðý devirlerde hem Avrupa da özellikle Hollanda da hem de Ýstanbul da ön plana geçmiþtir. Ebrû teknesinde sümbül açtýrmak diðer çiçeklere nazaran daha basittir. Büyük ve uçlarý uzunca kývrýk yapraklý bir sap yapýldýktan sonra çiçek rengi, çok sayýda küçük damlayla üçgene yakýn oval þeklinde konulup tel býz, küçük damlalarýn içinde gezdirilirse sümbül çiçeði oluþur. Eskiden küçük damlalarýn hepsini bir anda koymaya yarayacak sümbül taraklarý da çakýlmýþtýr. Bu tarak sayesinde dengeli sümbüller yapmak daha kolay olmaktadýr.

Sümbül ebrûnun yapýlýþý.

129


EBRÛ SANATI e-Çiçek Demeti

çekerken alttaki damlanýn da altýna kadar çektiðimizde

Ebrûda demet çiçek yapýmýný Mustafa Düzgünman

birden çok dallý bir yaprak oluþtuðu görülecektir.

geliþtirmiþtir. Ebrû sanatýna inanýlmaz bir kompozisyon

Dallarýn ince düþmesi halinde býz her seferinde

zenginliði kazandýrmýþ olan bu metodun yapýlmasý biraz

kurulanmak þartýyla birden fazla çekiliþlerle kalýnlaþtýrýlýp

tecrübe gerektiren bir iþlemdir. Üst üste konulmuþ

uzatýlabilir. Burada yeþil boyanýn öd ayarýnýn çok iyi yapýlmýþ

damlalardan en üsttekini alttakinin iki misli büyük yapalým.

olmasý gerekmektedir. Zira öd miktarý az olan boyalarda

Büyük damladan istediðimiz yönde ve adette dallar çýkarýp

kopmalar oluþur. Uzun dallarýn kopuk olmamasý için yeþil

bu dallarýn yanlarýndan aksi istikamette dýþtan içe doðru

boyanýn öd ayarýnýn hassas yapýlmasý icap eder. Bu dallara

ve alttaki damlanýn ortasýnda birleþecek þekilde çizerek

lâle, karanfil, menekþe veya daha baþka bir çiçek ekleyerek

dallarýmýzý oluþturalým. Son dalýn yanýndan içe doðru

çiçek demetleri oluþturabiliriz.

Çiçek demeti yapýlýþý.

130



EBRÛ SANATI f-Hercai Menekþe (Viola tricolor)

yakýn olacak þekilde renkler damlatýlýr. Hepsi dýþtan içeriye

Kitap sanatýmýzda pek sýk rastlanmayan bu çiçek

doðru olmak þartýyla üstten, dala yakýn iki yandan ve dalýn

ebrû tekniðine son derece uygun olup günümüzde çok

birleþtiði yerden merkeze doðru çizilerek menekþe formu

güzel örnekleri verilmektedir.

resmedilir. Yapraklar ise dýþa kývýrmadan dýþtan içe doðru aralýklarla çizilerek resmedilir. Hercai menekþelerde hareli

Biri diðerinin iki katý büyüklüðünde iki yeþil damlanýn üsttekinden dört ayrý yöne dört kol çýkýp, bu kollarýn

renkler çok yakýþmaktadýr. Önceki sayfalarda da izah edildiði

yanlarýndan alttaki damlanýn ortasýnda birleþecek þekilde

üzere hare vermek için iki ayrý renge daldýrýlmýþ iki býz ý

aþaðýya çekilerek dört kollu bir demet yapalým (isteðe göre

yüzeye dokundurmadan hemen önce birbirine deðdirerek

daha fazla kollu da yapýlabilir). Bu dört kollu demetin dal

damlayý koyarsak yüzeyde renkler birbirinin içine girerek

uçlarýna istenilen renklerde ve her renk dala biraz daha

hare oluþtururlar.

Menekþe ebrûnun yapýlýþý.

132



EBRÛ SANATI g-Papatya (Matricaria chamomilla)

edildiði üzere yapýldýktan sonra dal uçlarýna beyaz boya

Sarý ve beyaz renklerde ve 10 ile 50 cm. arasýnda

damlatýlýr. Ortasýna da ince býz la küçük bir sarý renk

boylarý bulunan bu çiçek halk arasýnda babuç olarak da

koyulup tel býz yardýmýyla beyaz daireler dýþtan içe doðru

bilinir. Ebrû sanatýna Mustafa Düzgünman tarafýndan

sýk aralýklarla taranarak papatya þekli ortaya çýkarýlýr.

kazandýrýlan papatya ebrûsu sanatkarýn kendi tarafýndan

Papatya yapraðý diðerlerinden biraz farklýdýr. Ýnce býz la

demet halinde de yapýlmýþtýr.

yapraklar sýk aralýklarla adeta diken yapýlýrcasýna dýþa doðru küçük küçük çizilir.

Bir, iki veya isteðe göre daha fazla dallý demet, tarif

Papatya ebrûnun yapýlýþý.

134



EBRÛ SANATI h-Gelincik(Papaver rhoeas)

ince býz la çizelim. Orta kýsýmda kalan siyah damlanýn

Gelincik bahçe çiçeði olmamasýna raðmen

uçlarýný sivrilterek açmýþ gelincik tamamlanýr. Yarý açmýþ

nazeninliði ile kendini kabul ettirmiþ bir vahþi güzeldir.

ve tomurcuk için küçük kýrmýzý damlalar sap ucuna yakýn

Mustafa Düzgünman tarafýndan perspektiften de

bir yere konulur. Kýrmýzý renk ile sap arasýna taç yaprak

resmedilmiþtir.

için küçük bir yeþil damla býrakýlýr. Yarý açmýþ gelincik damlasýný yanlara doðru kývýrýp, kýrmýzý boyayý taç yaprak

Gelenekli ebrû sanatýnda gelincik genellikle beþ-

yapmak için býraktýðýmýz yeþil damlanýn içine doðru býz

altý dallý bir demet halinde resmedilmiþtir. Bu dallarýn

yardýmýyla kaydýralým. Kýrmýzý boyayla ortadan ikiye

bazýlarýna açmýþ, bazýlarýna yarý açmýþ, bazýlarýna da hiç

bölünmüþ kalp þeklinde duran yeþil boyanýn uçlarýný yukarý

açmamýþ tomurcuklar yapýlýr. Açmýþ gelincik için dal ucuna

doðru kývýrdýðýmýzda taç yapraklarýn oluþtuðu görülecektir.

gelincik rengi olan koyu kýrmýzýdan 4 cm. çapýnda damla

Bu iþlem daha küçük ve yanlara kývrýlmamýþ bir kýrmýzý

koyalým. Ortasýna da küçük bir damla siyah koyup kýrmýzý

damlayla tekrar edilirse çiçeðin tomurcuðu resmedilmiþ

daireyi dýþtan içe doðru dörde bölecek þekilde dýþtan içe

olur.

136


EBRÛ SANATI

Gelincik ebrûnun yapýlýþý.

137


Gelincik ebr没su


EBRÛ SANATI ý- Gül (Rosa)

olarak karþýlýklý damlatýlýr. Küçük damlalardan merkeze

Hz. Peygamber in sembolüdür. Edebiyatýmýzda hem

doðru uzun çekiliþler yapýlýr. Yeþil boyanýn açýlma

bu manada hemde sevgilinin yüzü ve endamý manasýnda

durumuna göre ince veya kalýn biz ý yarýsýna kadar yeþil

da kullanýlmýþtýr. Kitap sanatlarýnda çok stilize örneklerinden

boyaya daldýrýlýr. Býz kalem gibi kullanýlarak yaprak

aslýna en yakýn tarzda resmedilenine kadar yüzlerce tarzda

saplarýnýn aralarýndan geçecek þekilde, yukarýdan aþaðý

iþlenmesine raðmen ebrû sanatýnda en geç geliþen çiçek

doðru dal çizilir. Çizme esnasýnda býz, aþaðý doðru çekilirken

formu güldür. Yakýn zamana kadar çok âlâ örneklerine

ayný zamanda dibe doðru daldýrýlarak býzdaki boyanýn

rastlanmayan gül ebrûsu, özellikle son dönemde çok

yüzeye eþit yayýlmasý saðlanýr. Yaprak saplarý ince býz la

35

baþarýlý bir þekilde yapýlýr olmuþtur . Yapým itibarýyla

yanlardan içeri doðru çizilerek, yaprak uçlarý yuvarlak

güzelini resmetmenin zor olduðu bir çiçektir. Zamanýmýzda

damlanýn ucundan küçük bir hareketle dýþa doðru çýkýlarak

gül ebrûsunu farklý ustalar, farklý yöntemlerle yapmaktadýr.

resmedilir. Çiçek yapýmý için yine býzý kalem gibi kullanarak

Her ne yöntemle yapýlýrsa yapýlsýn aslolan, güle en çok

daldan yukarý doðru uzanan üç kýrmýzý damla koyulup

benzeyen üslupta teknede resmedebilmektir. Ebrû

üst kýsýmdan tel býz la dairevi hareketle gül resmedilir.

tekniðiyle tam açmýþ, olgun, katmerli gül denemelerinin

Gülümüzün gonca yahut açmýþ gül olduðunu koyduðumuz

çok baþarýlý olduðu söylenemez. Tomurcuk olsun, açmýþ

uzunca damlalarýn büyüklükleri belirler. Taç yapraklar

olsun ebrûda gül yandan göründüðü þekliyle resmedilirse

daha önce izah edildiði tarzda, fakat üç-dört yapraklý

daha gerçekçi olmaktadýr.

yapýlarak gül formu tamamlanmýþ olur.

Yapraklarý diðer bütün çiçeklerden farklý yapýlýr. Sýk

35 - Çiçeklerle alakalý bilgiler için Yýldýz Demiriz in Osmanlý Kitap Sanatýnda Doðal Çiçekler, Ýstanbul 2005 isimli kitabýndan faydalanýlmýþtýr

aralýklarla yan yana koyulan küçük damlalar iki gurup

139


EBRÛ SANATI

Gül ebrûnun yapýmý

140





EBRÛ SANATI

i-Hafif Ebrû

hale getirilir. Yukarýda bir örneðini gördüðümüz hafif ebrû,

Su miktarlarý fazlalaþtýrýlarak hazýrlanan boyalarla

serpmeli þal tarzýnda yapýlmýþ olup, üzeri niþasta ve yumurta aharýyla terbiye edilmiþtir.

yapýlan hafif ebrûlarýn üzerleri aharlanarak hat yazýlabilir

144


EBRÛ SANATI

Akkâse ebrû Alpaslan Babaoðlu, Hat Osman Özçay 1424/2004

Sevgi kerem sahibi insanlarýn özelliklerindendir.

D-AKKÂSE EBRÛ

yapýlabilir. Þablonlama tekniðinde birden fazla þablon

Ayný kâðýda birden fazla ebrû alýnarak yazý veya

kullanýlarak üç-dört renkli akkâseler de yapýlabilir.

desen elde edilen ebrû çeþididir. Ýlk olarak zemine hafif

Genellikle hüsn-i hat yazýlarýnýn tercih edildiði akkâse

bir ebrû yapýlýr. Ýstenen þekil dýþ sýnýrlarýndan zemin

ebrûda hat yazýlarýnýn þablonu, kalem hakkýna riayet

ebrûsunun üzerine aktarýlýr. Desenin içi Arap zamkýyla

edilerek çok dikkatli çýkarýlmalýdýr. Kalem hakký çizginin

hazýrlanmýþ sývýyla kapatýlýr. Kâðýt ikinci kez, bu sefer daha

ruhudur. Þablonlar ya bizzat hattat tarafýndan çýkarýlmalý,

koyu bir renkle ebrûlandýðýnda Arap zamklý kýsým, boyayý

buna imkân yoksa kesilen þablonlar bir hattatýn tasdikinden

emmeyeceðinden desen açýk renkli ebrûlu olarak ortaya

geçirildikten sonra kullanýlmalýdýr. Þablonu çýkarýlacak

çýkar. Desenin içi deðil de dýþý zamklanýrsa, bu defa desenin

yazýlar celî (iri) yazýlardan seçilmeli, ince detaylý yazýlardan

içi koyu, dýþý açýk renkte olacaktýr.

uzak durulmalýdýr. Akkâse formunun âbide eseri Üstad

Necmeddin Okyay tarafýndan geliþtirilen bu Arap

Necmeddin Okyay ýn ta`lik hatla yazarak ebrûladýðý Allah

zamklý metot, yeni malzemelerin ortaya çýkmasýyla

yazýlý ebrûdur. Takriben 1927-1928 yýllarýnda kirli bir

kullanýlmaz olmuþtur. Bugün bizler ayný iþlemi þablonlama

teknede yapýlan bu ebrûnun tekrarý, sanatkârýn kendisi

metoduyla yapmaktayýz. Ýstenilen desenin (hat, minyatür

tarafýndan sayýsýz defa denenmesine raðmen mümkün

veya desen olabilir) kâðýttan kesilerek þablonu çýkarýlýp, hafif zeminli ebrûnun üzerine yarý yapýþkanlý spray

olmamýþtýr. Yapýlanlarýn, bu ebrûya deðil benzemek;

yapýþtýrýcýlarla yapýþtýrýlýp tekrar ebrûlanarak þablon

kenarýndan bile geçmediðini, bu denemelere hocasýna

söküldüðünde akkâse tamamlanmýþ olur. Þablonun erkek

yardým etmek suretiyle þahit olan Sayýn Uður Derman

veya diþi kullanýmýna göre desenin içi-dýþý, koyu-açýk

tatlý bir hatýra olarak aktarmaktadýr.

145


EBRÛ SANATI E-DALGALI EBRÛ

uyandýrmaktadýr. Koyu bir rengin birkaç farklý tonuyla bir

Batý da Ýspanyol ebrûsu adýyla bilinen, ebrûnun

ebrû atalým. Kâðýdýmýzý rahat hareket ettirebilmek için

kâðýda alýnmasý esnasýnda oluþan bir ebrû türüdür. Teknede

tekne ebadýndan beþer santim kýsa keselim. Kâðýt suya

hazýrlanan ebrûyu almak için kâðýdý yatýrýrken, kâðýdý ileri

dokunduðu andan itibaren sol elimizle kâðýdý ileri- geri

geri hareket ettirirsek ebrûnun kâðýda dalgalar yaparak

hareket ettirirken sað elimizi de yavaþça indirerek kâðýdý

geçtiðini görürüz. Perde kývrýmý, ýþýk huzmesi gibi görünen

tekneye kapatalým. Tekneden sýyýrarak alalým. Ýþte sonuç

bu desenlerin oluþabilmesi, hareketlerin belirli bir ritimde

karþýnýzda duruyor.

yapýlmasýyla mümkün olur. Dengeli dalgalar oluþturabilmek

Dalgalý ebrû yaparken ebrûyu alacaðýmýz kaðýdý dörde

için çok deneme yapmak gerekir.

veya sekize katlayarak yüzeye yatýrýrsak, hareketler kat

Monokromatik (ayný rengin açýk ve koyu tonlarýyla

yerine geldiðinde yön deðiþtirecek ve çeþitli dalga þekilleri

yapýlan resim) bir uygulama olan dalgalý ebrû, ýþýk gölge

ortaya çýkacaktýr. Burada dikkat edilmesi gereken nokta,

oyunlarý ile perspektif kazanarak seyredende derinlik hissi

kat yerlerinin, kaðýdýn yatýrdýðýnýz yüzüne doðru olmasýdýr.

146


Dalgal媒 ebr没


EBRÛ SANATI

F-EBRÛNUN KUMAÞA UYGULANIÞI

doðrudan etkileyeceðinden, boya rengini olgunlaþtýracak

Boya sanayindeki ilerlemeye paralel olarak, ebrû

bir kumaþ rengi tercih edilmeli, kumaþ renklerinde çiðlikten kaçýnýlmalýdýr.

sanatýnda kullanýlan boyalarda da geliþmeler olmuþtur. Baþka alanlarda kullanýlmak üzere imal edilmiþ bazý

Tekne ebadý kumaþlarýn firesiz ebrûlanabilmesine

boyalar, ebrû tekniðiyle su üzerinde denenmiþ ve çeþitli

imkân saðlayacak þekilde ayarlanmalýdýr. Bunun için

yüzeylere tatbik edilmiþtir. Batý da ülkemizde olduðundan

100x150 cm. ebadýndaki paslanmaz malzemeden imal

çok yýllar evvel bu tarz uygulamalar görülmektedir.

edilen tekneler kullanýlabilir. Böylesine büyük ebattaki

Ülkemizde ise özellikle son dönemde ahþap, seramik,

teknenin su tahliyesi hayli müþküldür. Bu müþkülü

cam ve kumaþ yüzeylere ebrûlar yapýlmaktadýr. Bu

teknenin bir köþesine kaynatýlacak küçük bir tahliye

uygulamalarýn bazýlarý hakkýyla hazýrlanmýþ olsa da pek

vanasý pek âlâ halledecektir. Yüzeydeki ebrûyu kumaþa

çoðunun renk ve desen olarak zevksiz olduðunu esefle

aktarmak dikkat ve tecrübe isteyen bir iþlem olup, kumaþýn

müþahede etmekteyiz.

tek kiþi tarafýndan yüzeye yatýrýlmasý neredeyse imkânsýzdýr. Farklý teknikler geliþtirilebileceði gibi iki kiþiyle

Devam eden satýrlarda ebrûnun kâðýt haricinde uygulanan yüzeylerden kumaþa yer verecek, iyi bir kumaþ

karþýlýklý tutularak yatýrýlmasý çok iyi netice vermektedir.

ebrûsunda bulunmasý gereken hususiyetleri, tespit

Kumaþ ebrûsunda kullanýlan boyalar, kâðýt yüzeye

edebildiðimiz tecrübeleri ve malzeme seçimindeki tercihleri

uygulanan boyalardan farklýdýr. Kâðýt yüzeye uygulanan

sýralamaya çalýþacaðýz.

boyalar, bünyesinde hiçbir katký maddesi bulunmayan saf pigmentlerdir. Kâðýda alýnan ebrûnun yýkanma, aþýnma

Ebrûlanacak kumaþýn cinsi önemlidir. Sentetik

gibi bir meselesi bulunmadýðýndan gayet rahatlýkla

kumaþlarýn emicilik özellikleri fazla olmadýðýndan tercih

kullanýlabilirler. Fakat kumaþa alýnacak boyalarýn

edilmemelidir. Pamuklu, yünlü ve özellikle de has ipek

kuruduktan sonra bünyesine su kabul etmemesi ve

kumaþlar, boyayý gayet güzel emmektedirler. Kumaþ

aþýnmamasý gerekmektedir. Bunun için, aslýnda hýzlý

kalýnlýðý, kullanýlacak amaca göre tespit edilmeli, boyalarýn

kuruma özelliðinden dolayý yaðlý boyanýn alternatifi olarak,

bir miktar kumaþý kalýnlaþtýracaðý unutulmamalýdýr. Bu

resimde kullanýlmak üzere imal edilmiþ su bazlý akrilik

sebepten ayný amaç için kullanýlacak kumaþtan az daha

boyalarý kullanmaktayýz. Bu boyalar ihtiva ettikleri sentetik

ince bir kumaþ tercih edilmelidir.

maddeler sayesinde kuruduktan sonra asla ýslanmazlar

Haddinden fazla koyu renk kumaþlarýn ebrûda

ve suyla yýkansa dahi çýkmazlar. Kullanýlacak akrilik

kullanýlamayacaðý açýktýr. Açýk renklerde kumaþlar ebrûyu

boyanýn kalitesi ebrûmuzun kalitesini doðrudan

çok daha belirgin hale getirmektedir. Kumaþ ebrûsunda

etkileyecektir. Ýçindeki boyar madde (pigment) oraný

kullanýlan hemen bütün marka boyalar ýþýðý az da olsa

yüksek, yüzeyde iþimizi bozacak yüzey-aktif madde ihtiva

geçirmektedirler. Seçilecek kumaþýn rengi, boyalarýn rengini

etmeyen akrilik boyalar tercih edilmelidir.

148


EBRÛ SANATI

Ebrû sanatkârý renk tüccarýdýr. Sermayesi renklerdir.

Sanatta en mühim özelliklerden biri dengedir.

Renkleri ne kadar ustaca kullanabilirse o nispette muvaffak

Buraya kadar sayýlan bütün formlarda aranýlan temel

olur. Gelenekli ebrûmuzda renkler, tabii olduðundan

özellik dengedir. Renklerde denge, fýrça vuruþunda denge,

tabiattaki renklerle uyumlu, gözü yormayan, olgun

boyalarýn yüzeydeki daðýlýmýnda denge. Denge, denge,

renklerdir. Akrilik boyalarda ise tabii renklerin yanýnda bir

denge .. Ýster kâðýtta, ister kumaþta, isterseniz bir baþka

hayli de sentetik, gayri tabii renk bulunmaktadýr. Bunlarý

yüzeyde, nerede olursa olsun iyi bir ebrûnun ilk þartý

diðer renklerle, usulüne uygun, bir renk dizisi halinde

dengedir.

birbirleriyle karýþtýrarak çok hoþ renk kompozisyonlarýna ulaþýlabilmektedir. Ancak burada ebrûlanan kumaþýn kullaným amacýna yönelik olarak renklerin tespit edilmesi gerekmektedir. Mesela giyim-kuþamda kullanýlmak için ebrûlanmýþ bir kumaþta renkler, daha canlý ve dikkat çekici olmalýdýr.

Kumaþ, asýrlardýr insan hayatýnýn vazgeçilmez parçasý olmuþtur. Giyimden mefruþata, ayakkabýdan çantaya kadar günlük hayatýn her alanýna girmiþtir. Kumaþa ebrû yapmanýn en büyük riski, üretilen ebrûlu kumaþlarýn basit, renkli kumaþ gibi görülmesi ve uygunsuz yerlerde kullanýlmasýdýr. Ebrûlanan kumaþý, renklendirilmiþ desenli

Hatib ve çiçekli tarzlarýn dýþýndaki ebrûlar, mevcut

kumaþ olmaktan kurtaracak tek yol insan hayatýnda itibarlý

kumaþ boyalarýyla rahatlýkla yapýlabilmektedir. Zemin

amaçlar için kullanýlmasýdýr. Hanýmefendilerin baþýnda

ebrûlarýnýn üzerine desen yapýlacak boyalarýn pigment ve

örtü, fular, beyefendilerin boynunda kravat ya da takým

yüzey aktif madde oranlarý normalden daha yüksek

elbisede bir aksesuar mendili olarak kullanýlabilir. Ancak

olmalýdýr. Bu sebepten mevcut boyalarla hatib ve çiçekli

ebrûlu kumaþtan elbise üretmek gibi basit uygulamalarýn

ebrûlar yapýlsa dahi istenilen netice elde edilememektedir.

bu sanatýn itibarýný düþüreceðine inanmaktayýz. Yaptýðýmýz

Bu konuyla alakalý olarak boya üretici firmalarýn ar-ge

her ebrûlu kumaþýn bu sanata duyulan muhabbeti

birimleriyle görüþmelerimiz sürmekte olup, toz pigmentlerle

perçinlediðini ümit ederek, çalýþmalarýmýzý bu minval üzere

yapýlan çiçekli ebrûlara çok yakýn ebrûlar yapabilmek için

devam ettirirsek istikbale emin adýmlarla

denemelerimiz aralýksýz devam etmektedir.

yürüyebileceðimizi düþünmemiz yersiz olmasa gerektir.

149


EBRU SANATI G-UYGULAMADA KARÞILAÞILAN GÜÇLÜKLER VE ÇÖZÜM YOLLARI Hava kabarcýklarý: Teknede hýzlý karýþtýrma veya kaðýtla temizleme esnasýnda hava kabarcýklarý oluþabilir. Çok miktarda kabarcýk varsa yüzey, temizleme kaðýdýyla birkaç kez temizlenmeli, þayet yüzeyde az kabarcýk varsa bir kâðýt parçasýyla patlatýlmalýdýr. Erimemiþ kývam artýrýcý: Ya kývam artýrýcý tekneye alýnýrken iyi süzülmemiþ veya iyi erimemiþtir. Bu durumda yüzeyde mikroskobik engebeler olacaktýr. Bu engebelerin olduðu yerlere boya gelmeyecek ve bazen kaðýda alýndýðýnda da akacaktýr. Bu sebepten kývam artýrýcý malzemenin çok iyi eridiðinden emin olmalýyýz. Erimemiþ kývam artýrýcý

Ebrû yaparken yüzeyde ani boþluklar oluþuyor: 1. Uzun süre çalýþýlan teknede boyalar zamanla tekneye karýþýp, dibe çökebilir. Boya içindeki öd aniden yüzeye çýkýp istenmeyen boþluklar oluþturur. Þayet tekneyi uzun zamandýr kullanýyorsak ara sýra tekneyi karýþtýrýp yüzeyi temizlemeliyiz. 2. Fýrçadan öd damlamýþ olabilir. Boya ayarý yaparken fýrçanýn dibine öd gelmiþse boya serperken yüzeye düþebilir. Boyalara öd ilave ederken fýrçaya gelmemesine dikkat etmeliyiz. 3. Çevreden gelen veya üzerimizden dökülen toz ve benzeri zerreler yüzeyde istem dýþý boþluklar oluþtururlar. Çalýþma ortamýnýn temiz ve tozsuz olmasý gerekmektedir. Kâðýtta hava boþluðu var:

Usulüne uygun

Hava Boþluðu

yatýrýlmayan kâðýtlarda hava boþluðu kalabilir. Uygulama bahsinde anlatýldýðý þekilde kaðýdý yatýrýrsak hava boþluðu kalmayacaktýr. Kaðýdý yatýrdýktan sonra ince tel býz ý kaðýdýn üstünde gezdirelim. Hava boþluðu kalan yerden farklý bir ses gelecektir. Þayet birkaç dakika beklersek hava kendiliðinden çýkabilir. Eðer çýkmazsa kâðýdý üstten hafifçe sývazlayarak bu havayý alabiliriz. Renk daðýlýmlarýnda dengesizlik var: Boya iyi karýþmamýþ veya sert fýrça darbeleriyle serpilmiþ olabilir. Boyayý her defasýnda karýþtýrarak almalý, fýrça darbelerini sabýrla ve yavaþ yavaþ vurmalýyýz. Renkler yüzeyde kontrolsüz yayýlýyor: Kývam artýrýcý çok cývýk veya boyalarýn ödü fazladýr. Kývam artýrýcý ayarlanýrken suyu azar azar ilave etmeye özen

Hýzlý fýrça darbeleri

göstermeliyiz. Sulu teknenin koyulaþtýrýlmasý için kývam

150


EBRU SANATI artýrýcý ilave edilebilir. Fazla öd lü boyalarýn içine ana kavanozdan boya ilave ederek boyanýn kuvvetini dengeleyebiliriz. Ancak bu her zaman mümkün olmayabilir. Çok öd lü veya çok sulu boyalarda en iyi metot çökeltmedir. Bu türden boyalarý dibine çökmesi için bir kenara býrakýp tamamen dibine çöktükten sonra üzerindeki sulu kýsmý alýp tekrar ayarlamalýyýz. Boya yüzeyde rahat açýlmýyor ve kâðýda alýndýðýnda boncuklanma yapýyor: Ebrû yapýmýnda temizlik son derece önemlidir. Elimizden veya malzemelerimizden yüzeye yað, deterjan artýðý vs. bulaþmýþtýr. Yüzey birkaç kez temizleme

Siyah boyada öd yok

kaðýdýyla temizlenmelidir. Çatlak kumlu görünen boyalar var: Çatlayan boyalarda yeteri kadar su yoktur. Nasýl kuruyan toprak çatlarsa suyu az olan boya da aynen çatlamalar, kumlanmalar gösterir. Boya yüzeyde yavaþ açýlýyor: Kývam artýrýcý ile boya ayný ýsýda deðildir. Kývam artýrýcýlar bozulmamalarý için buzdolabýnda muhafaza edilebilirler. Kullanmadan birkaç saat evvel buzdolabýndan çýkarýp oda sýcaklýðýna getirmeliyiz. Kâðýt tekneden çýkarýlýrken boyalar akýyor:

Yeþil boya su istiyor

1. Boyalarýn ayarý tam deðildir. Bu durumda ya yeterince öd koyulmamýþ veya gereðinden fazla su konulmuþ olabilir. Boyalarýn ilk ayardan sonra hassas bir þekilde ince ayarlarýný yapmalýyýz. 2. Yüzeyde boyalar çok sýkýþmýþ olabilir. Yüzeyin boya alma kapasitesinden fazla boya atýlmamalýdýr. Yüzey doygunluðunu anlayabilmek tecrübe gerektirdiðinden deneme yanýlma yoluyla öðrenilir. 3. Sýyrýlan kenar çok keskin veya pürüzlü olabilir. Metal teknelerde sýkça rastlanan bu aksaklýk, keskin kenarlarýn

Ayarsýz boyalar

zýmparalanmasýyla giderilebilir. Ayrýca bir miktar kývam zartýrýcýnýn kâðýt üzerinde kalarak koruyucu tabaka oluþturmasý gereklidir. Bu yüzden sýyýrma sert olmamalýdýr. 4. Kullanýlan kâðýt yeterince emici olmayabilir. Kâðýt boyayý emmezse sýyýrma esnasýnda boyalar akabilir. Emici kâðýt kullanmalýyýz. Boyalar kopuyor: Öd miktarý az olan boyalar, üzerlerine gelen boyalar tarafýndan sýkýþtýrýldýðýnda kopuk kopuk görünürler. Bunun sebebi sýkýþan boyadaki öd miktarýnýn yetersiz oluþudur. Kopan boyalara yeteri kadar öd azar azar ilave edilmelidir.

151

Yað veya deterjan artýðý



IV. BÖLÜM ÝKÝ USTADAN SEÇMELER * NECMEDDÝN OKYAY (s.154-158), MUSTAFA DÜZGÜNMAN (s.158-188)

* Bu bölümdeki ebrular, Mehmet Çebi koleksiyonundan alýnmýþtýr.


EBRU SANATI A - NECMETTÝN OKYAY

154


EBRU SANATI

155


EBRU SANATI

156


EBRU SANATI

157


EBRU SANATI

B - MUSTAFA DÜZGÜNMAN

158


EBRU SANATI

159


EBRU SANATI

160


EBRU SANATI

161


EBRU SANATI

162


EBRU SANATI

163


EBRU SANATI

164


EBRU SANATI

165


EBRU SANATI

166


EBRU SANATI

167


EBRU SANATI

168


EBRU SANATI

169


EBRU SANATI

170


EBRU SANATI

171


EBRU SANATI

172


EBRU SANATI

173


EBRU SANATI

174


EBRU SANATI

175


EBRU SANATI

176


EBRU SANATI

177


EBRU SANATI

178


EBRU SANATI

179


EBRU SANATI

180


EBRU SANATI

181


EBRU SANATI

182


EBRU SANATI

183


EBRU SANATI

184


EBRU SANATI

185


EBRU SANATI

186


EBRU SANATI

187


EBRU SANATI

V. BÝBLÝYOGRAFYA

A. Haemmerle-O. Hirsch, Buntpapier, München 1961. [ÂLÎ] ÂLÎ Mustafa, Menâkýb-ý Hünerverân (nþr. Ýbnülemin Mahmud Kemal Ýnal), Ýstanbul 1926. ARNDT Robert, ebrû: The Clond Art , Aramco World Magazine, XXIV, s. 26-33, May-Jun Washington 1973. BARUTÇUGÝL Hikmet, Ebristanbul, Ýstanbul 2003, ___, Renklerin Sonsuzluðu, Ýstanbul 2000. ___, Siyah Beyaz Ebrû, Ýstanbul 2005. ___, Simetri, Ýstanbul 2006. ___, Suyun Renklerle Dansý, Ýstanbul 2000. [BARUTÇUGÝL] ___, Suyun Rüyasý Ebrû, Ýstanbul 2001. BAÞAR Fuat-TÝRYAKÝ Yavuz, Türk Ebrû Sanatý, Ýstanbul 2000. Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi ndeki Belge Türleri, Padiþah El Yazýlarý ve Belge Restorasyonu, Ýstanbul 1997. ÇOKTAN Ahmet, Türk Ebrû Sanatý, Ýstanbul 1992. DEMÝRÝZ Yýldýz, Osmanlý Kitap Sanatýnda Doðal Çiçekler, Ýstanbul 2005. DERE Ömer Faruk, Gönülden Kumaþa Dökülen Damlalar , El Sanatlarý, s.100-102, Ýstanbul 2007 ___, Hat Sanatýnda Kaðýt Altamira, Sayý 3, s.11, Ýstanbul Eylül-Ekim 2004 [DERMAN 1994a] ___,DERMAN M. Uður, Ebrû , DÝA, c. 10, s. 80-82, Ýstanbul 1994. [DERMAN, 1994b] ___, DÜZGÜNMAN Mustafa , DÝA, c. 10, s. 62-63, Ýstanbul 1994. [DERMAN, 1994c] ___, Edhem Efendi , DÝA, c. 10, s. 416-417, Ýstanbul 1994. [DERMAN 1999a] ___, Gecikmiþ Bir Vaad , Prof. Dr. Nihad M. Çetin´e Armaðan, s. 371-405, Ýstanbul 1999. ___, Hazârfen Hattat Üsküdarlý Necmeddin Okyay , Bildiriler Üsküdar Sempozyumu, c.II, s. 182-194, Ýstanbul 2004. [DERMAN 1999b] ___, Osmanlýlarýn Renk Cümbüþü Ebrûculuk , Osmanlý Ansiklopedisi, c. XI, s. 189-192. Ankara 1999. [DERMAN 2002] ___, Sakýp Sabancý Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçmeler, Ýstanbul 2002. ___, Tertîb-i Risâle-i Ebrî, 1017/1608 tarihli yazma nüsha. M. Uður Derman hususi kütüphanesi. [DERMAN 1977] ___, Türk Sanatýnda Ebrû, Ýstanbul 1977.bingen 1991.

188


EBRU SANATI

DOÝZY Marie-Ange IPERT Stephane, Le Papier Marbré, son histoire et sa fabrication, Paris ts. EASTON P. Jane, Marbling, History and a Bibliyography, Los Angeles 1983. ERSOY Osman, Kâðýt , DÝA, c. 24, s.163-166, Ýstanbul 2001. GÖKTAÞ Uður, Ebrû Terimleri Sözlüðü, Ýstanbul 1987. GÖNCÜOÐLU Süleyman Faruk ÇETÝNTAÞ Burak, Ýstanbul´un Özbekleri Chronicle, sayý 5, s. 60-67, Ýstanbul 2006. [HERODOTOS} HERODOTOS, Tarih (trc. Perihan Kuturman), Ýstanbul 1973. Hüseyin Vassâf, Sefine-i Evliya, Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Baðýþlar 2306, 1348. Ýbn Batuta, Voyages KÂÐITÇI Mehmet Ali, Ebrû-Paperies Marbrés turks Palette, XXX, Suisse 1969., KUMMÎ, Gülistân-ý Hüner, s.41-42. Muhammed Hasan Simsar, Ebrî , DMBÝ, c. II, s. 570-574 [MÜSTAKÝMZADE] MÜSTAKÝMZADE Süleyman Saadettin Efendi, Tuhfe-i Hattâtin, Ýstanbul 1928 Nâsýr-ý Hüsrev, Sefernâme (trc. Abdulvehhab Tarzi), Ýstanbul 1994. [ÖZEMRE 1996] ÖZEMRE Ahmed Yüksel, Üsküdar´da Bir Attar Dükkaný, Ýstanbul 1996. [ÖZEMRE 2005] ___, Üsküdar´da Ebrû Sanatý , Bildiriler Üsküdar Sempozyumu, c. II, s. 295-304, Ýstanbul 2005. PALA Ýskender, Ayine, Ýstanbul 2000 PARRAMÓN José M., Resimde Renk ve Uygulanýþý, (trc. Erol Erduran), Ýstanbul 1995. SCMINCKE, Ürün Kataloðu. SÖNMEZ Nedim, Ebrû L´art du Papier Marbre Turc, Rovensburg 1992. SUNGUR Necati, Ebrû , Bilim ve Teknik, c. 27, sayý 316, s. 54-59, Mart 1994. Þemseddin Sâmi, Kamûs-i Türkî, Ýstanbul 1317. TÜRKMENOÐLU Turan M., Sudaki Nakýþ Ebrû, Ýstanbul 1999. WEÝMANN Ýngrid SÖNMEZ Nedim, Christopher Weimann, Tübingen 1991. [YAZAN] YAZAN Iþýk, Ebrû sanatý , Antika, sayý 14, s. 40-43, Ýstanbul Mayýs 1986 [YAZIR] YAZIR, Mahmud Bedrettin, Medeniyet Âleminde Yazý ve Ýslâm Medeniyetinde Kalem Güzeli, c. I-II. Ankara 1981. YVES Porter, Qaqaz-e Abri, notes sur la technique de la marbrure , Slr., c. XVII/1, s.47,1988. Zâkir Þükrü, Mecmûa-i Tekâyâ, s.76.( transkripsiyon Mehmet Serhan Tayþi) Verlag, 1980.

188


EBRÛ SANATI

VI. GENEL KISALTMALAR DÝA :

Türkiye Diyanet Vakfý Ýslâm Ansiklopedisi

Ts. :

Tarihsiz

c. :

Cild

s. :

Sayfa

cm. :

Santimetre

mm. :

Milimetre

gr. :

Gram

M.Ö. :

Milattan önce

M.S. :

Milattan sonra

BOA:

Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi

SSM:

Sakýp Sabancý Müzesi

TSMK:

Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi

VII. FOTOÐRAF DÝZÝNÝ Mehmet ÖZÇAY: s. 16, 18, 19, 28, 29, 31, 33, 37, 89 Mustafa YILMAZ: s.8, 35, 36, 43, 46, Ömer Faruk DERE: s.10, 14, 17, 45, 50 Bahadýr TAÞKIN: s.15, 21, 30, 40 Nebi URGANCI: s.25, Malzeme ve uygulama çekimlerinin tümü. Fuat HÜDAVERDÝ: s.9

190


EBRU SANATI

VIII.YAZAR HAKKINDA

Ömer Faruk DERE 1973 de Ýstanbul da doðdu. 1997 yýlýnda Marmara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi nden mezun oldu. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensititüsü Türk Ýslâm San atlarý Tarihi bilim dalýnda yüksek lisans öðrenimini tamamladý. Hat San atýnda Hâfýz Osman Efendi ve Ekolü konulu yüksek lisans tezi 2001 yýlýnda kabul edildi.

Araþtýrma konusu itibariyle gerek Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi gerekse Topkapý Sarayý Arþivi nde çalýþmalarda bulundu. Araþtýrmacýnýn Hat ve Ebrû san atý pratiði ve tarihiyle ilgili yayýnlanmýþ makalelerinin yanýsýra Hattat Hâfýz Osman Efendi baþlýðý altýnda yayýna hazýrladýðý bir de kitabý mevcuttur. Sabancý Üniversitesi Sakýp Sabancý Müzesi nde uzmanlýk görevini üstlenen Dere, beþ yýldýr Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi San at ve Meslek Eðitimi Kurslarý ÝSMEK´te Ebrû ve Hat San atlarý usta öðreticiliði vazifesine devam etmektedir.

Arapça ve Ýngilizce bilen Ömer Faruk Dere, evli ve iki çocuk babasýdýr.

191



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.