Hotel Restaurant September 2020

Page 1












Türkiye’de gıda israfı 300 milyar TL’ye koşuyor Turizmde başlayan iç turizm kaynaklı hareket temmuz ayında da devam ederken, Türkiye genelinde ortalama doluluklar yüzde 31.4 olarak kaydedildi. İstanbul başta olmak üzere yarıdan fazlası hâlâ kapalı olan şehir otellerinde kayda değer bir artış olmadı. Yine büyük bir bölümü kapalı olan kıyı bölgelerdeki açık olan otellerden sağlanan verilere göre, kıyılardaki tatil beldelerinde doluluklar ortalama yüzde 40-50 bandında gerçekleşti. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), temmuz ayına ilişkin otel doluluklarını açıkladı. STR'nin TÜROB için hazırladığı ‘Temmuz Destinasyon Performans Raporu’nun detayları gündem sayfalarımızda… Pandemiden en ağır darbeyi alan sektörlerin başında gelen MICE endüstrisi, aldığı önlem ve tedbirlerle “yeni döneme hazırız” mesajı verdi. Hilton İstanbul Bomonti Hotel & Convention Center’da gerçekleşen etkinlikte "Yeni Dönem", "Yeni Bakış” başlıklı panel kapsamında etkinlik sektörüne destek mesajı verilirken, aralarında Türkiye’nin önde gelen tıp uzmanları ve akademisyenler gerekli tedbir ve önlemlerin alınmasıyla toplantı ve etkinliklerin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebileceği vurgusu yaptılar. Haberi daha detaylı gündem sayfalarımızdan okuyabilirsiniz. Artvin Yusufeli doğumlu. 3 çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu. 17 yıllık ev hanımlığının ardından Şavşat’ı önce Balık Gölü ile yeme içmeye, ardından Disharo Yayla Evleri ile turizme açan genç ve başarılı bir girişimci Elif Yaşar. Bakanlık’tan tek bir talebi var: Şavşat’ın turizm potansiyelini 12 aya yaymak için daha fazla teşvik ve destek görmek! Bölgesindeki turizm emekçilerini destekleyecek sosyal projeler de var bunun içinde, yerel rehberliğe duyulan temel ihtiyaçlar da! Şimdilerde yayla turizmine dönük çalışmalarının yanı sıra bölgesi

Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ Doç. Dr. MURAT DOĞDUBAY GENEL MÜDÜR (Sorumlu)

EMİR ÖMER ÖCAL emir.ocal@img.com.tr K

TOLGA ÇAKMAKLI tolga.cakmakli@img.com.tr TEKNIK MÜDÜR TAYFUN AYDIN tayfun.aydin@img.com.tr BILGI İŞLEM İMG WEB TEAM MAIL web@img.com.tr

GÜRKAN BOZTEPE Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı TEZER ÖNER Agon Danışmanlık / Gayrimenkul ve İşletme Yatırım Danışmanı TURGUT AY Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu Başkan Yrd. ORHAN GENCELİ Türkiye Otel Yöneticileri Derneği (TUROYD) Yönetim Kurulu Üyesi

website

www.hotelrestaurantmagazine.com

Şavşat’ı kızaklı turlarla kış turizmine açmaya hazırlanan Disharo Yayla Evleri’nin kurucusu Elif Yaşar ile turizmde yolculuğunu ve gelecek planlarını konuştum. Türkiye’de gıda israfı konusu her geçen gün önemini artırıyor. Konuyla ilgili çalışma yapan Fazla Gıda, Türkiye’de yıllık gıda israfının ekonomik karşılığının yaklaşık 280 milyar TL’yi bulduğunu belirtiyor. Bu rakamın özellikle pandemi dönemi ile yaşanan tedarik zincirindeki kırılmalar ile yıl sonunda 300 milyar TL’yi bulacağını söylüyor. Gıda kaybını en aza indirecek formüller, kullanılan teknolojiler ve sistemlere ilişkin tüm ayrıntılar gastro güncel bölümümüzde… Hani her şefin bir mutfağa aşık olma hikayesi vardır ya, onunkisi diğerlerinden biraz farklı! Hatta bir miktar da sıra dışı! Çocukluk çağlarından zihnine kazınmış ne bir anne-kız cupcake hatırası var ne saatler boyu süren mutfak maceraları… Varsa yoksa iş gezileri… Gezerken de keyifle yemeler, içmeler... Atlantico Yachting’in kurucusu ve megayat şefi Deniz Kurt Görsev bahsettiğine göre, o günlerde yapmaya değil, yemeye meyilli en çok da. O kadar ki, 25 yaşına dek yemek yapmakla ilgilenmediğini söylüyor, yemek listesinde bir ton balıklı salata, bir de yumurta var. “İlginç değil mi?” diyor ve ekliyor: “Bunu anlatmamı garipsiyorlar ancak devamında bir başarı olduğu için anlatmaktan çekinmiyorum.” sözleriyle net duruşunu samimiyetle ortaya koyuyor. Çünkü ona göre “Yemek yapmayı herkes başarabilir, asıl önemli olan ise sonrası!..” Deniz Kurt Görsev’in yumurta kırmak seviyesinden megayat şefliğine uzanan yolculuğu şefin gözünden sayfalarımızda sizlerle… Keyifli okumalar dilerim.

CTP - BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL Tel: +90 212 454 30 00 Fax: +90 212 454 34 94 www.ihlasmatbaacilik.com İRTİBAT BÜROLARIMIZ BURSA +90.224 211 44 50-51 KONYA +90.332 238 10 71 ADRES İSTMAG Magazin Gazetecilik Yayıncılık İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. İHLAS MEDIA CENTER Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi No: 11 Medya Blok Kat: 1 34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93

e-mail

info@img.com.tr

hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları İSTMAG Magazin Gazetecilik Yayıncılık İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.


gural.com.tr


içindekiler

32

24

antre

iş’te kadın

34 48 GTD, Pandemi Sonrası Gastronomi ve Restoranlar Araştırma Raporu’nu yayınladı

34 Ev hanımıyken Şavşat’ı önce yeme içmeye, ardından 50 Genceli: Covid-19, yeme içme turizme açtı gündem endüstrisi ve alışkanlıklarını nasıl şekillendirecek? 22 Kıyılar hareketli ama şehir marka güncel otelleri hâlâ sessiz 52 Polatoğlu: Lüks restoran 38 Sektörden kısa haberler korkusu nedir bilir misiniz? 24 MICE sektörü “Biz hazırız” dedi, destek talebini yineledi şefin gözünden 54 Anadolu Etap, TSE belgesi alan ilk meyve üreticisi oldu 28 EMITT gözünü sağlık turizmine 40 Okyanus ötesi şef: dikti Deniz Kurt Görsev 55 Pandemi, restoran 14 Sektörden kısa haberler

30 TU-AR Platformu'nun kuruluş çalışmaları başladı

gastro güncel

müşterilerinin tercihlerini nasıl değiştirdi?

yeni yatırımlar

44 Türkiye’de gıda israfı 300 milyar TL’ye koşuyor

gastro aktüel

32 Rize’nin 5 yıldızlı tesisi Ricosta 46 Türemez: Yakında turisti Hotel açılıyor gezdirecek yer kalmayacak

www.hotelrestaurantmagazine.com

56 Gastronomi sektöründen kısa haberler


65

40

62 fuar

dekorasyon

62 Ambiente 2021 için geri sayım…

68 Banyolara damga vuran tasarımlar

yeni mekan

hotel-tech

64 Robert De Niro’nun ünlü restoranı Nobu, İstanbul’a geliyor

70 Mitsubishi Electric’ten eğitime online destek

65 Caddeliler de alıp götürebiliyor artık…

ürünler

72

72 Yeni ürünler

hijyen 66 İşletmelere 4 adımda “Hijyende Mükemmellik” programı

www.hotelrestaurantmagazine.com

72


restaurant 14 hotel & hi-tech

antre

SimilarWeb Temmuz 2020 ziyaretçi istatistikleri açıklandı İnternet veri analizi ve karşılaştırma sitesi SimilarWeb verilerine göre, online otobüs ve uçak bileti satış platformu obilet.com, Türkiye’de 1’inci, dünyada ise 20’nci en çok ziyaret edilen ulaşım-seyahat sitesi oldu. Obilet, global turizm ve ulaştırma kategorisinde ise 47. sırada yer alarak, dünya genelinde ilk 50'ye giren tek Türk internet sitesi oldu. obilet.com’un CEO’su Yiğit Gürocak; “İlk günkü girişimcilik tutkumuzu koruyarak çalışmalarımızı daha iyi hale getirmek için çalışıyor ve yenilikçi uygulamalarımıza devam ediyoruz. Yılda 10 milyondan fazla yolculuk bileti satışıyla Türkiye’de sektör lideri olan platformumuz obilet.com’un istikrarlı büyüme çizgisiyle gurur duyuyoruz. Gelecekte de şirketimizin ulusal başarılarını sürdürmesini ve uluslararası alanda öne çıkacak bir noktaya gelmesini hedefliyoruz. 2020 hedeflerimiz arasında firma portföyümüzü daha da zenginleştirerek COVID-19'un olumsuz etkilerine rağmen yıllık 10 milyon bilet satış rakamına ulaşmak ve bu sayede obilet.com aracılığıyla bilet satış hizmeti sunan firmaların büyümelerine de katkı sunmak bulunuyor.” dedi.

Divan İstanbul’a Yeşil Anahtar ödülü… Divan İstanbul, çevrenin korunması yönündeki girişimleri ödüllendirerek destekleyen, iklim değişikliğinin önlenmesi ve sürdürülebilir turizme katkıda bulunmayı amaçlayan uluslararası bir eko- etiket ve Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı’nın programlarından biri olan Yeşil Anahtar Ödülü’nün sahibi oldu. Uluslararası alanda 65 ülkede uygulanan, Türkiye’de ise Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) tarafından otellere verilen Yeşil Anahtar Ödülü, “Çevrenin Korunması”, “Ekonomik Yönetim”, “Pazarlamada Avantaj sağlaması”, “Turizmi Güçlendirmesi”, “Eğitim”, “Bilinçlendirme” ve “Tanınabilirlilik” gibi kriterlere sahip otellere veriliyor.

İstanbul Havalimanı hijyen güvenirliğini de tescilledi Covid-19 salgını sonrasında aldığı sıkı sağlık önlemleri ile ilk olarak Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün vermiş olduğu ‘Havalimanı Pandemi Sertifikası, ardından Avrupa Birliği Havacılık Emniyeti Ajansı’nın (EASA) yayınladığı “Covid-19 Havacılık Sağlık Emniyeti Protokolünü” imzalayan İstanbul Havalimanı, uluslararası yeni bir sertifikayı daha alarak aldığı önlemleri tescilledi. Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI) tarafından verilen “Havalimanı Sağlık Akreditasyonu” sertifikasını alan İstanbul Havalimanı, dünyada bu sertifikayı alan ilk havalimanı oldu. Tüm şartları sağlayarak “Havalimanı Sağlık Akreditasyonu” sertifikasını almaya hak kazanan İstanbul Havalimanı, önemli denetimlerden de geçti. Değerlendirme kapsamında, temizlik, dezenfeksiyon, sosyal mesafe, personelin korunması, yolcu iletişimi, terminale erişim, güvenlik taraması, bekleme alanları, köprüler, yürüyen merdivenler, asansörler, bagaj alım gibi yolcuların yoğun olduğu alanlarda alınan önlemler değerlendirildi. Havalimanlarında yolculara, personele, sağlık ve güvenliğe dair ölçülebilir öncelik verildiğini kanıtlayan sertifika, İstanbul Havalimanı’nın Covid-19 tedbirlerinde başarılı olduğunun da kanıtlamış oldu.

TAV Passport'unuz varsa İSPARK'a ödeme yok! COVID-19 süreci ve yeni normalin koşullarına göre yenilenen TAV Passport, üyelerine sağladığı ayrıcalıklara yenilerini eklemeye devam ediyor. Transferden lounge hizmetlerine ve özel indirimlere, seyahatin her aşamasında yolculara hız ve konfor sunan TAV Passport, üyelerine sunduğu ek avantajlara ağustos ayı itibarıyla otopark hizmetini de dâhil etti. Bu kapsamda tüm İSPARK otopark noktalarında TAV Passport üyelerine özel otopark hizmeti ücretsiz olarak sunulmaya başlandı. TAV Passport üyeleri, anlaşma kapsamında yılda 6 kez İSPARK’ın yol üstü otoparklarını tek seferde 2 saate kadar, katlı-açık otoparklarını ise tek seferde 3 saate kadar ücretsiz olarak kullanabilecek.



restaurant 16 hotel & hi-tech

antre

Çırağan, saray bahçesini pikniğe açtı, romantikleri de unutmadı… Rengarenk konsepti, Çırağan Sarayı lezzetleri ve stiliyle lüks piknik deneyimi açık havada olmanın tadını sevdikleriyle birlikte çıkarmak isteyenlere özel yemyeşil bahçelerde sunuluyor. Konforlu ve rengarenk minderler, enfes lezzetlerle ve içeceklerle dolu bir sofra, muhteşem Boğaz manzarası ve Çırağan Sarayı hizmeti ile bu özel piknik deneyimi özel kutlamalar, doğum günleri, aile buluşmaları gibi etkinlikler için ev sahipliği yapıyor. Peynir çeşitleri, Çırağan Sarayı fırınlarından çıkan enfes ekmekler, et ve deniz mahsullü salatalar, sebze çeşitleri ve yaban mersinli kekten, el yapımı çikolata çeşitlerine birçok lezzetin sunulduğu piknik deneyimi bu yaz açık havada özel bir deneyim yaşamak isteyenleri bekliyor. Sonsuzluk havuzunun yanı başındaki palmiye ağaçlarının altında tamamen kişiye özel bir alanda kurulan romantik bir akşam yemeği, Boğaz'ın keyif veren havası ve muhteşem bir lezzet deneyimi ile buluşuyor. Romantik süslemeler, keyifli bir atmosfer, enfes lezzetler ve daha fazlası ile sevdiğini büyülemek ve özel hissettirmek isteyenleri bekliyor.

Emirates’in uçuş ağı 81 şehre ulaşacak Emirates, 6 Eylül'den itibaren Gana’nın Accra ve Fildişi Sahili’nin Abidjan şehirlerine uçuşları yeniden başlatacağını duyurdu. Bu iki uçuş noktasının eklenmesiyle birlikte, Emirates'in Afrika'da hizmet verdiği toplam şehir sayısı 11’e çıkmış olacak. Aynı zamanda bu iki şehirle birlikte havayolu şirketinin yolcu uçuş ağı Eylül ayında 81 destinasyona ulaşmış olacak. Havayolu, yolcu talebini karşılamak için yolcu operasyonlarını güvenli şekilde ve kademeli olarak sürdürerek dünyanın dört bir yanındaki yolculara Dubai ve Dubai üzerinden seyahatler için daha da fazla bağlantı sunacak. Dubai'den Accra ve Abidjan'a haftada üç kez yapılacak olan uçuşlar bağlantılı seferler olacak.

Fairmont Quasar Istanbul artık güvenli turizm belgeli Fairmont’un Türkiye’deki ilk oteli Fairmont Quasar Istanbul, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından belirlenen protokoller kapsamında belgelendirme hizmetlerinde dünya lideri kuruluş Bureau Veritas’ın yapmış olduğu denetim sonucunda Güvenli Turizm Sertifikası’nı almaya hak kazandı. Ayrıca global Accor ALLSAFE sertifikasına sahip olan otel, güvenli bir konaklamanın yanı sıra restoran, ortak alanlar, spa ve toplantı salonu gibi tüm birimlerinde en yüksek temizlik standartlarını, yeni prosedürleri ve sosyal mesafe uygulamalarını hayata geçiriyor. Misafir henüz otele giriş yapmadan önce başlayan tüm bu tedbirler misafir otelden çıkış yapana kadar uygulanmaya devam ediyor. Misafir valizlerinin otele alınmadan önce ULV cihazı ile dezenfekte edilmesiyle başlayan bu süreç, termal kamerayla temassız ateş ölçümünün ardından giriş işlemleri esnasında misafire, içinde maske, dezenfektan jel ve antiseptik mendilden oluşan hijyen kitinin sunulmasıyla devam ediyor. Misafirler alınan tüm tedbirlere ve menülere telefonlarından okutacakları QR kod ile ulaşabilirken, oda içi iPad’lerinden de oda servisine ve otel hizmetlerine zahmetsizce erişim sağlayabiliyor.

Asya ve Avrupa’nın düğünleri Murtaza Kalender’e emanet! Uluslararası Düğün Profesyonelleri Derneği (IADWP)’nin Avrupa ve Asya’dan sorumlu tek yetkilisi Murtaza Kalender! Bu yeni atamayla birlikte dünya düğün planlayıcılarının Asya ve Avrupa Destinasyonları Türkiye’den yönetilip yönlendirilecek. Konuyla ilgili bir açıklama yapan TravelShop Genel Müdürü Murtaza Kalender, “Öncelikle beni bu göreve layık gören IADWP Yönetim Kurulu Başkanı Kitzia Morales’e teşekkür ederim. Bu görevde, ülkemizi ve turizm camiamızı en iyi şekilde temsil ederek, 200 milyar dolara yakın bütçesi olan destinasyon düğünleri sektöründen Türkiye’nin de hak ettiği payı alması için elimden gelen tüm çabayı sarf edeceğim. “ ifadesinde bulundu. Türkiye’nin çok ideal bir düğün destinasyonu olmasına karşın mevcut pastadan yeteri kadar pay alamadığını belirten Kalender, “Türkiye’deki turizmci paydaşlarımız ve STK’larla yan yana gelerek ve pazar payımızı büyüterek pandemi sonrası en iyi yere geleceğime inancım tamdır. Görev kapsamım sadece Türkiye’den ibaret olmayıp, Asya ve Avrupa kıtalarından da sorumluyum. Her ülkede yeni bölge sorumluları atayarak IADWP’nin gelişimine katkıda bulunmayı hedefliyorum.” dedi. Kalender, önümüzdeki yıl IADWP’nin yıllık etkinliğini Türkiye’de yapmayı planladıklarını ve çalışmaların devam ettiğini ifade etti.



restaurant 18 hotel & hi-tech

antre

Bentour Reisen sonbahar için seyahat tarih değişikliği veya iptalini ücretsiz yaptı Bentour Reisen, yeni yapılacak tüm rezervasyonlara 31 Ekim 2020 tarihine kadar gerçekleştirilecek seyahatler için seyahat başlangıcından 14 gün öncesine kadar ücretsiz olarak seyahat tarihi değişikliği veya iptali imkânı verdiğini duyurdu. Bentour Reisen’in tüm destinasyonları için geçerli olan kampanyaya ilişkin kısa bir açıklama yapan Bentour Reisen 'in CEO'suDeniz Uğur: “Müşterilerimize ve seyahat acentesi ortaklarımıza dinamik ve hareketli zamanlarda seyahat rezervasyonu yaparken mümkün olan en iyi güvenliği sunmak istiyoruz. Güncel rakamlar artık rezervasyonların seyahatlerden kısa süre önce yapıldığını gösteriyor. Bu kampanya ile müşterilerimize esnek rezervasyon, değişiklik ve iptal koşulları ile sonbahar için risksiz rezervasyon yapma imkânı sunuyoruz. Seyahat acentelerimiz için de değecek bir kampanyadır. Zira paket tur için en az komisyon %11, ek kademeli ve/veya süper komisyon ve seyahatin peşinatı sonrası komisyon ödemesi ile Bentour Reisen piyasadaki en cazip komisyon modellerinden birine sahip.” diye konuştu. Söz konusu kampanyadan faydalanmak için ise, rezervasyonun paket turu olması, rezervasyon ve seyahat süresinin 21 Ağustos – 31 Ekim 2020 tarihleri arasında olması, seyahatin herhangi bir dinamik/promosyon uçuşu içermemesi gerekiyor.

Banu Dedeman ve yönetiminden Tokat ziyareti Dedeman Turizm Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Banu Dedeman, Dedeman Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özmestçi, Dedeman Turizm Grubu İcra Kurulu Üyeleri Ertuğrul Çataltepe ve Nadir Kadakal, Tokat ilinin ilk ve tek 5 yıldızlı oteli Dedeman Tokat’ı ziyaret etti. Pandemi döneminde hayata geçirilen ‘Güvende Kal’ önlemlerini Dedeman Tokat Genel Müdürü Serdar Küçükyıldız ev sahipliğinde deneyimleyen ve şeftali hasadına katılan Dedeman üst yönetimi, 21 Ağustos günü resmi ziyaretlerde bulundu. Bugüne kadar farklı bölgelerde yer alan Dedeman otelleriyle, bulundukları bölgelerin gelişimine yön veren bir grup olduklarını ifade eden Dedeman Turizm Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Banu Dedeman, “İcra Kurulu Üyelerimiz ile birlikte otellerimizin olduğu illerde hem mülki amirleri ziyaret ediyor hem de bu bölgelerde turizmin gelişmesi adına neler yapabileceğimizi detaylı olarak araştırıyoruz. Tokat da bizim önem verdiğimiz bölgelerden birisi. Bizler hep birlikte, COVID-19 nedeniyle zor günler geçirdiğimiz bu dönemde de, Tokat ilimizin turizm potansiyelini daha da ön plana çıkarmak için aralıksız çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” dedi.

Global 2020’nin ilk yarısında gelirini ikiye katladı Çeşitli iş kollarında yatırımlarıyla 4 kıta ve 13 ülkede faaliyet gösteren Global Yatırım Holding’in (GYH) 2020 yılı ilk yarısında konsolide gelirleri geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 16 artışla 739,9 milyon TL’ye ulaştı. Konsolide operasyonel faiz vergi amortisman öncesi karı (FAVÖK) ise 147,6 milyon TL olarak gerçekleşti. GYH Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman, “Altı aylık sonuçlar, dünya genelinde olduğu gibi COVID-19 salgınından önemli ölçüde etkilendi. Salgına sağlıklı sermaye ve likidite seviyeleri ile güçlü bir pozisyonda girdik. Bununla birlikte odak noktamızın, temel önceliğimizin iş güvenliği ve sürekliliğini sağlamak haline geldiği bir dönemdeyiz. Grubun uzun vadeli büyüme hedeflerini yerine getirme becerisine güveniyoruz. İleriye baktığımızda güçlü ve çeşitlendirilmiş portföyümüz ve yetenekli yönetim ekibimiz, sorumlu yatırım yoluyla hissedarlarımıza sürdürülebilir getiri sağlamaya devam edeceğimize dair güven veriyor” dedi.

I-MICE Başkanı Hüseyin Kurt’a yeni görev Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği Başkanı Hüseyin Kurt, M.I.C.E Turizmi İhtisas Birimi Başkanlığı’na Başkan olarak atandı. Hüseyin Kurt’a hitaben yapılan yazılı açıklamada 30.11.2019 tarihli Türkiye Seyahat Acentaları Birliği 24. Olağan Genel Kurulu’nda oy birliği ile kabul edilerek yürürlüğe girilen TÜRSAB İç Tüzüğü’nün 45’inci maddesi kapsamında oluşturulan M.I.C.E Turizmi İhtisas Birimi Başkanlığı’na Başkan olarak atandığı ifadeleri yer buldu. TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya imzalı görevlendirme kapsamında Kurt, İhtisas Birimi Başkanı olarak belirleyeceği başkan yardımcılarının onayı akabinde yeni görevine başlayacak.



restaurant 20 hotel & hi-tech

antre

Alanyalı turizmciler sağlık için toplandılar Alanya’da sağlık turizminin geliştirilmesi ve beraberinde kış turizmine de katkı çalışmaları çerçevesinde, Alanya Turistik İşletmeciler Derneği (ALTİD), Alanya Turizm Tanıtma Vakfı (ALTAV), Alanya Sağlık Turizmi Derneği (ALSTUD) işbirliğinde Alman Medikal Wellness Derneği, Uluslararası Wellness Derneği ve Global Sağlık Turizmi Derneği Başkanı Lutz Lungwitz’in telekonferans katılımı ile toplantı düzenlendi. Toplantı, Alanya'da sağlık turizmi, SPA merkezleri akreditasyonu, geriatri turizmi, Devlet teşvikleri, ruhsatlandırma, sağlık turizmi yetki belgesi ana başlıklarında istişarede bulunmak amacıyla Titan Select Otel’de yapıldı. Yapılan toplantıya telekonferans yöntemiyle bağlanan Lutz Lungwitz, Alanya ve Antalya özelinde akreditasyonla ilgili gelinen noktadan bahsederek ilk etapta 5 yıldızlı otel ve klinikleri incelemeye aldıklarını, birlikte hareket ederek sağlık ve sağlıklı yaşam turizminde önemli bir yapı inşa edeceklerini söyledi. Turistik tesislerin bu alanda klinik ve sağlık merkezi dönüşümünü tamamlayarak maddi getirisi yüksek ve uzun konaklama sağlayacak bir programa kavuşacağını dile getirdi.

Destination İzmir Başkanı’ndan plajları daha sıkı denetleme çağrısı Virüsün otellerde değil, plajlarda olduğunu söyleyen Destination İzmir Başkanı, ETİK Başkan Yardımcısı ve SKAL üyesi Bülent Tercan, yerel yönetimlere daha sıkı kontrol ve denetim çağrısı yaptı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Güvenli Turizm Sertifikasyon programı ile turizm sektöründe yaşanması muhtemel krizi iyi yönettiğine dikkat çeken Destination İzmir Başkanı, ETİK Başkan Yardımcısı ve SKAL üyesi Bülent Tercan, “Otellerimiz hastaneler kadar hijyen, denetim altında. Asıl sorun halka açık yerlerin kontrol altına alınamamasında.” dedi. Halka açık alanlarda yeterli denetimlerin yapılmamasının toplum sağlığını doğrudan etkilediğini hatırlatan Tercan, ‘Belediyeler halk plajlarını, kafeleri, restoranları, pazar yerlerini Turizm Bakanlığı Güvenli Turizm Sertifikasyonu kadar titizlikle uygulamalı, denetlemeli. Sezon, kasım ortasına kadar sürecektir. Her alınan ciddi önleme ihtiyaç var. Hiç kimse sezon bitti havasına girmemeli. Türkiye olarak oteller, plajlar, pazar yerleri, kafeler, meydanlar, sahil yürüyüş alanlarında ciddiyet içinde tedbirler devam etmeli. Yurt dışından gelen turistten elde edilen gelirler ülkemiz için hayati önem taşıyor. Bu açıdan otellerimiz üzerine düşeni yaptı. Ancak toplum sağlığının korunması açısından da yerel yönetimlerimizi daha etkin denetimler yapmaya davet ediyoruz.” dedi.

Elite World Hotels otelleri yeniden hizmete hazır! Elite World Hotels, COVID- 19 pandemisi sebebiyle kısa bir mola verdiği otelcilik faaliyetlerine; Elite World Sapanca, Elite World Marmaris, Elite World İstanbul ve Elite World Van’ın ardından, 31 Ağustos 2020 itibarıyla Elite World Asia, Elite World Business ve Elite World Europe otelleri ile devam ediyor. Elite World Hotels zincirinde yer alan tüm oteller, güvenli turizm sertifikasına sahip olup, yüksek önlem ve güvenlik tedbirleriyle hizmetlerini sürdürüyor. Anadolu Yakası’nda Maltepe’de bulunan Elite World Asia, Avrupa Yakası’nda Florya’da bulunan Elite World Business ve Halkalı Basın Ekspress yolu üzerinde yer alan Elite World Europe, konum avantajlarıyla tatil amaçlı konaklamaların yanı sıra iş amaçlı buluşmalara ve toplantılara da ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Sosyal mesafeli buluşmalara ve organizasyonlara hazırlıklı olan Elite World Hotels’in İstanbul otelleri, misafirlerinin iş ve sosyal çevreleriyle güvenle buluşmasını sağlayacak.

Profesyonel rehberlerden Kariye tepkisi Kariye Müzesi’nin camiye dönüştürülmesi kararına tepki gösteren profesyonel rehberler, 27 Ağustos Perşembe günü müze önünde toplanarak kararı protesto etti. Kariye’nin iç mekanında ibadetin topluma değil, çok küçük bir cemaate hizmet edeceğine dikkat çeken rehberler yaptıkları açıklamada anıtın müze işlevinin devamlılığının tüm insanlık için daha yararlı olacağı mesajını verdi. Fransızca rehberi Serdar Oğuzoğlu’nun da aralarında olduğu rehberler yaptıkları açıklamada şu görüşlere yer verdi: UNESCO üyesi Türkiye Cumhuriyeti yadsınamaz sanat değerleriyle tüm insanlığın mirası Kariye’yi korumak ve gelecek nesillere müze işlevi ile emanet etmek yükümlülüğündedir. Acilen ve toplum yararı için alınan kararın gözden geçirilerek uygulanmamasını Kariye Müzesi’nin müze konumunu korumasını ve anılan işlevlerinin devam etmesini istiyoruz.”



restaurant 22 hotel & hi-tech

gündem

Kıyılar hareketli ama şehir otelleri hâlâ sessiz… Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), Türkiye genelinde ortalama dolulukların yüzde 31.4 olarak kaydedildiğini açıkladı. İstanbul başta olmak üzere yarıdan fazlası hâlâ kapalı olan şehir otellerinde kayda değer artış olmadı. Yine büyük bir bölümü kapalı kıyılardaki tatil beldelerinde otellerin dolulukları yüzde 40-50 bandında gerçekleşti.

T

urizmde başlayan iç turizm kaynaklı hareket temmuz ayında da devam ederken, Türkiye genelinde ortalama doluluklar yüzde 31.4 olarak kaydedildi. İstanbul başta olmak üzere yarıdan fazlası hâlâ kapalı olan şehir otellerinde kayda değer bir artış olmadı. Yine büyük bir bölümü kapalı olan kıyı bölgelerdeki açık olan otellerden sağlanan verilere göre, kıyılardaki tatil beldelerinde doluluklar ortalama yüzde 40-50 bandında gerçekleşti. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), temmuz ayına ilişkin otel doluluklarını açıkladı. Dünya çapında veri ve analiz şirketi STR'nin TÜROB için hazırladığı ‘Temmuz Destinasyon Performans Raporu’na göre, Türkiye'nin Temmuz 2020 otel dolulukları, 2019 yılının aynı ayına göre yüzde 58.4 azalarak yüzde 31.4’e geriledi. Temmuz ayında ADR (Average Daily Rate) olarak ifade edilen ortalama günlük satılan oda bedeli yüzde 15.7 düşüşle 82.7 Euro olarak gerçekleşti. Konaklama sektörünün en önemli gelir kalemi olarak kabul edilen toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirler (RevPAR) ise yüzde 64.9 düşüşle 26.0 Euro’ya geriledi. Türkiye’nin Ocak –Temmuz 2020 dönemini kapsayan 7 ayda ise doluluk oranı yüzde 49.3 düşüşle yüzde 33.0, ortalama günlük satılan oda bedeli yüzde 17.3 düşüşle 61.2 Euro, oda başı elde edilen gelir yüzde 58.3 düşüşle 20.1 Euro oldu.

Avrupa’da durum Temmuz 2020’de Avrupa destinasyonları doluluk ortalaması ise yüzde 56.6 düşüşle yüzde 34.2 olurken, ortalama oda fiyatı yüzde 21.6 düşüşle 93.6 Euro, oda geliri yüzde 66 düşüşle 32.0 Euro olarak tespit edildi.

İstanbul kımıldadı ama…

Kıyılardaki hareket henüz başta İstanbul olmak üzere şehir otellerine yansımadı. İstanbul'da faaliyetlerine geçici olarak ara veren otellerin yüzde 50’den fazlası hâlâ açılamadı. Açık olan otellerden alınan verilere göre, doluluk oranları geçen yılın aynı ayına göre yüzde 68.2 azalarak yüzde 26 olarak ölçüldü. Temmuz 2019’da İstanbul’da ortalama doluluklar yüzde 81.7 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli 71.1 Euro ile 2019'a göre yüzde 29.9 düştü. Temmuz 2019’da bu tutar 101.5 Euro olmuştu. Odabaşı elde edilen gelirlerde ise geçen yıla oranla yüzde 77.1 düşüş yaşandı ve 18.4 Euro olarak ölçüldü. Temmuz 2019’da bu tutar 82.9 Euro olmuştu. İstanbul’da ilk 7 ayda doluluk oranı yüzde 50.3 düşüşle yüzde 35.4, ortalama günlük satılan oda bedeli yüzde 16.7 düşüşle 71.7 Euro, oda başı elde edilen gelir yüzde 58.6 düşüşle 25.4 Euro oldu.

Antalya’da doluluk yüzde 42.7 Antalya’da da otellerin önemli bir kısmı hâlâ

kapalı. Açık olan otellerden alınan verilere göre, Antalya’da Temmuz 2019’da yüzde 77.4 olan doluluklar Temmuz 2020’de yüzde 44.8 azalarak yüzde 42.7 oldu. Ortalama günlük satılan oda bedeli yüzde 1.1 düşüşle 160.2 Euro olarak gerçekleşti. Odabaşı elde edilen gelirlerde ise geçen yıla oranla yüzde 45.4 düşüş yaşandı ve 68.4 Euro olarak ölçüldü. Antalya’da ilk 7 ayda doluluk oranları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 46.8 düşüşle yüzde 33.7, ortalama günlük satılan oda bedeli yüzde 16.0 düşüşle 69.4 Euro, oda başı elde edilen gelir yüzde 55.3 düşüşle 23.4 Euro’ya geriledi.

Şehir otelleri sıkıntılı TÜROB Başkanı Müberra Eresin, temmuz ayı doluluklarıyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “İç turizm kaynaklı bir hareket temmuz ayı itibariyle devam etti. Kurban Bayramı döneminin de etkisiyle doluluklar arttı. Ancak bu veriler, şehir otellerinde ve kıyı bölgelerde açık olan otellerin verileriyle oluşturuldu. Hem şehir otellerinde hem de kıyı bölgelerdeki otelleri arasında hâlâ büyük bir bölümünün faaliyete geçemediğine dikkat çekeriz. Bu sıkıntı İstanbul’da daha derin bir şekilde yaşanıyor. İstanbul'da faaliyetlerine geçici olarak ara veren otellerin yüzde 50’den fazlası hâlâ açılamadı.”



restaurant 24 hotel & hi-tech

gündem

MICE sektörü “Biz hazırız” dedi, destek talebini yineledi

P

andemiden en ağır darbeyi alan sektörlerin başında gelen MICE endüstrisi, aldığı önlem ve tedbirlerle “yeni döneme hazırız” mesajı verdi. 2 Eylül Çarşamba akşamı Hilton İstanbul Bomonti Hotel & Convention Center’da gerçekleşen fiziki etkinlikte Yeni Dönem, Yeni Bakış” başlıklı panel kapsamında etkinlik sektörüne destek mesajı verilirken, aralarında Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, Ankara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Necmettin Ünal, Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz ve Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Ekonomist Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu tıp uzmanları ve akademisyenler gerekli tedbir ve önlemlerin alınmasıyla toplantı ve etkinliklerin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebileceği vurgusu yaptılar.

Kurt: “Hadi artık destekleyin… Biz hazırız”

Panelin açılış konuşmasını yapan TÜRSAB MICE Turizmi İhtisas Başkanı ve Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği (I-MICE) Başkanı Hüseyin Kurt, MICE endüstrisi, bünyesindeki nitelikli insan gücü ile gerekli sağlık önlemlerini alarak kongre, toplantı, fuar ve etkinlikleri güvenli bir şekilde düzenleyebileceğinin ve faaliyetlerini bu şekilde sürdürebileceğinin altını çizerek, “Tedbir ve önlemlerle organizasyon yapmak mümkündür dedik. Bu da örnek bir organizasyon olsun istedik. Biz bu organizasyonları yapmaya hazırız. Peki bizler kimiz? 150 binin üzerinde direkt çalışanı olan, 600 binin üzerinde ise dolaylı çalışanı ile istihdama katkı sağlayan, aynı zamanda 8 milyar dolar civarında aktif ekonomik büyüklüğe sahip, 50 civarında sektör paydaşını içinde barındıran koca bir sektörüz. Biz buyuz ve bu yüzden gururluyuz. Bugün pandemi kaynaklı bir krizle başbaşayız. Hep birlikte bu krizi de aşacağımızı göstermek için bir araya geldik; hazır olduğumuzu, hep birlikte tek ses olduğumuzu ifade etmek istedik.” dedi. Hüseyin Kurt’un konuşmasının detayları şöyle:

“Yapılan açıklamalar sektörümüzü kapalı gibi gösteriyor” “Sektörümüzde resmi bir kapatma olmamakla birlikte yapılan açıklamalar, beyanlar ve paylaşımlar sektörümüzü gerek müşteri nezdinde gerekse sektör nezdinde maalesef kapalı gibi göstermektedir. Bu bağlamda başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Sağlık Bakanımız, Bilim Kurulu Üyelerimiz, çok kıymetli doktorlarımız, ilgili STK ve

bürokratlara tedbir ve önlemlerle toplantı, etkinlik, kongre ve organizasyon yapmak mümkündür çağrısını yapmalarını buradan paylaşmak istiyoruz. Bu ifade sektörümüzde hızlı bir karşılık bulacak ve doğal akışında normalleşmeye katkı sağlayacak, ülkemizin bu sürecin yönetilmesindeki başarısı ve özgüvenini tüm dünyaya ilan edecektir. Biz MICE sektörü olarak geçmişte olduğu gibi her daim üretmeye, ekonomi ve istihdama katkı sunmaya önlem ve tedbirlerimizle hazırız. Unutulmamalıdır ki, işi organize etmek olan sektör, korona sertifikasyonu başta olmak üzere kendi aldığı tedbir ve önlemlerle yeni normalde ekonominin çarklarının çalışılmasına katkı anlamında her zamankinden daha fazla hazırdır. Pandemi kaynaklı bu krizle birlikte dünyada MICE turizminin yapılamadığı, bu anlamda dünyadaki bütün ülkelerin eşitlendiği hepimizin malumudur. İyi bir pazarlama

ve ekiple çalışmayla birlikte başta İstanbul olmak üzere diğer tüm destinasyonlarımızı dünyanın uluslarlararası kongre, toplantı, etkinlik merkezi haline getirmemiz ana hedefimizdir. Gerekli devlet desteğini almamız halinde Cumhuriyetimizin kuruluşu ve 100. yıldönümünde uluslararası MICE sektöründe lider ülkeler arasında ilk sıralarda olacağımıza inancımız tamdır. Buna gücümüz, potansiyelimiz, alt yapımız, hizmet kalitemiz, yenilikçi bakış açımız ve hiç kaybetmediğimiz heyecanımız vardır. Her şeyden önce bu işin profesyonelleri sizler varsınız. Bu bile başlı başına yeter. Neden, niye olmasın değil sorumuz. Hadi artık destekleyin de olalım biz hazırız diyoruz. Tedbir ve önlemlerle organizasyon yapmanın mümkün olduğunu göstermek adına bu organziasyonun örnek bir organizasyon olması ve sesimizin duyulması adına bu organizasyonda sizlerle birlikte olmayı, birlikte seslenmeyi oldukça fazla önemsiyoruz. MICE endüstrisi bünyesindeki nitelikli insan gücüyle gerekli sağlık önlemlerini alarak kongre, toplantı ve fuar etkinliklerini güvenli bir şekilde düzenleyebilir, faaliyetlerini bu şekilde devam ettirebilir.

“Vergi ertelemeleri ve KÇÖ sektörümüze nefes aldırmıştır”

Mart ayı ortalarından itibaren faalyetlerini gerçekleştiremediği bu dönemde vergi ertelemeleri ve kısa çalışma ödeneği gibi uygulamaların sektöre nefes aldırdığını ifade eden Kurt, mevcut olumsuz tabloyu düzeltmek için öneri ve taleplerini ise şu şekilde sıraladı: -Sektör bileşenleri için Kısa Çalışma


Daha akıllı, verimli, kolay. %50* daha yüksek verimlilik, %10* daha kısa pişirme süresi, %10* daha az kaynak tüketimi. Böylece istediğiniz pişirme sonucunu gönül rahatlığı ile elde edebilirsiniz. Yeni standart: iCombi Pro.

Tekrar hayal edildi. Yeniden yaratıldı.

Şimdi kayıt olun ve daha fazlasını deneyimleyin. #MORE2020 rational-online.com

* Önceki modelle karşılaştırıldığında


restaurant 26 hotel & hi-tech

gündem

Ödeneğinin (KÇÖ) kısa vadede 2020 yılı sonuna kadar devam ettirilmesi, -Sektör bileşenleri için asgari ücret teşvikinin COVID-19 salgınının etkileri geçene kadar iki katına çıkarılması, -Ertelenen kredi borçlarının vadesi gelmiş olsa bile sektörel faaliyetlerin başlayamaması nedeni ile yeniden yapılandırılması, -Sektör bileşenlerinin bozulan nakit akışlarının düzelebilmesi için, uzun vadeli “sıfır” faizli ve teminatsız KGF ve Hazine garantili ilave kredi imkanları ile diğer bankalardan kredi desteklerinin sağlanması ve kredi kullanım koşullarının kolaylaştırılarak sürecin hızlandırılması, -SGK, KDV, muhtasar ödemelerinin en az 1 yıl olmak üzere ertelenerek takip eden yıldan itibaren yapılandırılması, -2019 ve 2020 yılları kurumlar vergisi ve gelir vergisi tahakkukları ödemelerinin en az 1 yıl olmak üzere faizsiz olarak ertelenmesi ve ödemelerin takip eden yıldan itibaren yapılandırılması, -Sağlanacak tüm imkanlardan sadece fuar, kongre, toplantı, etkinlik, seminer, bayi toplantısı, lansman, piknik, festival gibi başlıklarda faaliyet gösteren firmaların değil, bütün mesaileri ile bu sektörlere hizmet eden yan sektörlerin de faydalanması gerektiği.

Eker: “Kongre, toplantı ve etkinliklerin önünde engel yok”

Panelin açılışında konuşan TÜRSAB Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Hasan Eker, MICE sektörünün turizm endüstrisinin aydınlık geleceğini, gelişen yüzünü ve vizyonunu temsil eden özel bir sektör olduğuna dikkat çekti. Hasan Eker, insan sağlığını ve güvenliğini en üst düzeyde tutmak suretiyle kongre, toplantı ve etkinlikleri gerçekleştirmek istediklerini belirtti. Türkiye’nin ve İstanbul’un 2010-2015 arası dönemde olduğu gibi MICE alanında dünya sıralamasında üst basamaklarda yer alması amacıyla sağlığı önceleyerek, MICE sektörünü harekete geçirecek bir yaklaşımı ortaya koymak istediklerini dile getirdi. Eker, kongre ve etkinlik turizminin gerçekleştirilmesinin önünde engel bulunmadığının da altını çizdi.

Kara: “Alışkanlıklar kazanılarak hayatın sürdürülmesi önemli”

Panele online olarak katılarak bir konuşma gerçekleştiren T.C. Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, MICE sektörü temsilcilerini sağlıklı toplantı kriterleri ile ilgili olarak bilgilendirdi. Maske, mesafe ve hijyen kurallarına dikkat edilmesinin önemine dikkat çeken Ateş Kara, “Sağlık öncelikli olmalı. Bununla birlikte alışkanlıklar kazanılarak hayatın sürdürülmesi de büyük önem taşıyor” şeklinde konuştu.

Ünal: “Önlemleri doğru alırsak yayılımı önleyebiliriz”

Ankara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof.

Dr. Necmettin Ünal, COVID-19’la beraber yaşamaya alışmak zorunda olduğumuzu ifade ettikten sonra gerekli önlemleri alarak, etkinliğin gerçekleştirilmesindeki katkılarından dolayı TÜRSAB’a teşekkür etti. Prof. Dr. Ünal, problemlerin farkında olarak hareket edilmesi gerektiğini ve önlemleri doğru biçimde aldığımız takdirde COVID19’un yayılımını önleyebileceğimizi ifade etti.

Eresin: “Etkinlik ve kongrelerin dönüşü pozitif yansıyor”

TÜROB Başkanı Müberra Eresin, Türkiye’deki konaklama sektörünün pandemiye karşı uyguladığı hijyen kriterleri ile dünyada örnek gösterildiğini belirtti. Otellerde sosyal mesafe, maske ve hijyen kurallarının sıkı bir şekilde uygulandığını dile getiren Eresin, MICE sektörünün de konaklama sektörü açısında büyük önem taşıdığını dile getirdi. Eresin, “Bir şehirde MICE sektörü altyapısı varsa o şehir turizm alanında daha fazla gelişecektir. Büyük etkinlik ve kongrelerin ilerleyen yıllarda doluluk anlamında pozitif bir şekilde geri dönüyor. Turizm sektörüne inanıyoruz, el birliği ile bu süreçten çıkacağız. Maske, mesafe ve hijyen kuralına uyulduğu takdirde bir sorun yaşanmayacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz: “Kongreler tıp camiası açısından büyük önem taşıyor”

Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, hekimler olarak TÜRSAB tarafından düzenlenen bu toplantıyı çok önemsediklerini dile getirdi. Tıp alanında gerçekleştirilen kongrelerin bilimsel tartışmalar için önemli bir platform oluşturduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yılmaz, bu yönüyle kongrelerin tıp dünyası açısından çok önemli bir yeri olduğunu ifade etti. Maske kullanımının pandeminin yayılmasını önleme noktasında çok önemli bir husus olduğunu söyleyen Yılmaz, maske, sosyal mesafe ve hijyen gibi tedbirlerin alınması ile gerçekleştirilecek olan kongre ve toplantılarda COVID-19’un yayılma riskinin olmadığını ifade etti.

Nane: “MICE seyahatleri önümüzdeki süreçte artacak”

TÖSHİD Başkanı Mehmet Nane, MICE sektörünün turizmin ayrılmaz bir parçası olduğunu dile getirerek; “Özellikle

düşük sezonlarda doluluk sağlamak ve destinasyon çeşitliliği sağlamak açısından MICE sektörünün çok önemli bir rolü bulunuyor” değerlendirmesinde bulundu. İş seyahatlerinde önümüzdeki süreçte azalma yaşanacağının öngörüldüğünü söyleyen Mehmet Nane, tatil amaçlı seyahatler ve MICE alanındaki seyahatlerin ise pandemi sonrası süreçte yükselişe geçeceğini ifade etti.

Aslanoğlu: “Pandemi sonrası süreçte en hızlı toparlanacak sektör turizm” Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Ekonomist Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ise pandeminin seyrinin ekonomilerin gidişatını belirleyecek ana unsur olacağını dile getirdi. Dünya ekonomisinin pandemi dışında da sorunları olduğunu dile getiren Aslanoğlu, pandemi ile birlikte küresel ekonomideki sorunların daha da büyüdüğünü ifade etti. Aslanoğlu, aşı çalışmalarının ve tıp dünyasındaki gelişmelerin olumlu bir şekilde seyretmesi durumunda 2021 yılı ilkbahar aylarında toparlanma sürecinin başlayabileceğini söyledi. Aslanoğlu, zorlu sürecin geride bırakılması durumunda Türkiye’nin turizmdeki başarısı ile bu süreci en hızlı biçimde toparlanan sektörler arasında atlatacağını vurguladı. Aslanoğlu, “Yeni dönemde teknolojiye uyumluluk, sürdürülebilirlik, iklim duyarlılığı MICE sektörü için de öne çıkacak. Hibrit toplantı modelleri revaçta olacak. Ancak bir taraftan da şunu fark ettik ki; bu süreçte seyahat etmenin önemini daha da fazla anlamış durumdayız. Kongreler, şehirleri tanımak ve network oluşturma konusunda fayda sağlıyor” şeklinde konuştu.

Glynn: “Türkiye’nin MICE Turizmi potansiyeli yüksek”

Dünyanın önde gelen MICE turizmi kuruluşları arasında yer alan SITE Global Başkanı Jeniffer Glynn ise online bağlantı ile Kanada’dan katıldığı panelde kurum olarak sosyal sorumluluk faaliyetleri ve sürdürülebilirlik konusunda gerçekleştirdikleri çalışmalar hakkında bilgi verdi. Türkiye’nin pandemiyle başarılı mücadelesinden övgüyle bahseden Glynn, SITE Global olarak Türkiye’nin MICE turizmi alanındaki potansiyeline de dikkat çekti.


Hijyenik ve konforlu bir uyku için üstün koruma sağlayan Boyteks Hijyen Konsepti ile misafirleriniz daima güvende.

natural

hygieneconcept

protection


restaurant 28 hotel & hi-tech

gündem

EMITT gözünü sağlık turizmine dikti 10-13 Şubat 2021 tarihleri arasında 25’incisini düzenlemeye hazırlanan Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı – EMITT, Türkiye’nin sağlık turizminin de dünyaya açılan kapısı olma hedefiyle önümüzdeki yıl sağlık turizmi profesyonellerine de yer verecek.

G

2020’de tüm dünyada turizm sektöründe 100 ila 120 milyonluk iş gücünün risk altında olduğunu açıklarken, küresel turizm pazarında daralmanın yüzde 80’e ulaşabileceğini söylemişti. Küresel turizm pazarı 1950 yılından bu yana böyle bir kriz yaşamadı. Ancak UNWTO, Ortadoğu’nun dünyanın diğer bölgelerine göre daha hızlı ve erken toparlanacağını öngörüyordu. Türkiye’nin de dahil olduğu bölgede turizmin sektörünün yüzde 40’ından fazlasının Eylül, yüzde 70’inin ise yıl sonu itibariyle toparlanması bekleniyordu. Bugüne baktığımızda bu öngörülerin Türkiye için karşılık bulduğunu söyleyebiliriz.”

eçtiğimiz yıl kişi başı sağlık turizmi harcamasının 1200 doların üzerinde gerçekleştiğini belirten Hacer Aydın, “Turist başı ortalama turizm harcaması 666 dolar olarak kayda geçerken, sağlık turizmi geliri turizm harcamasının yaklaşık iki katı olduğunu görüyoruz. Sürdürülebilir bir büyüme ile gelecek dönemlerde önemli sıçramalar ve gelirler ile istihdamımıza ciddi katkı sağlamamız da mümkün.” dedi.

Aydın: “Her 12 sağlık turistinden 1’i Antalya’da tedavi oldu”

Şehir hastanelerinin inşasıyla birlikte sağlık altyapısı yenilenen Türkiye; Amerikalı, Avrupalı ve Ortadoğulu turistler için sağlık turizminin yeni merkezi haline geliyor. Bu alanda daha hızlı atılım yapmak ve Türkiye’nin küreselde aldığı pazar payını artırmak için, iş birliklerinin hızlı ve profesyonel bir biçimde oluşturulması önem kazanıyor. 2019’un ilk 6 ayında 350 binden fazla, 2019 toplamında ise 880 bin turistin sağlık amaçlı Türkiye’ye geldiğini belirten EMITT Fuar Direktörü Hacer Aydın, “Türkiye’nin küresel bir sağlık turizm merkezi olması hedefi, uzun süredir gündemde olan, planlı bir biçimde ilerlenen, önemli yatırımların yapıldığı bir ulusal ajanda. Son yıllarda, özellikle Avrupa’nın yaşlanan sağlık altyapısının da katkısı ile; Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa başta olmak üzere, dünya için önemli bir sağlık turizmi destinasyonu haline gelmeye başladı,” dedi. “Antalya İl Sağlık Müdürlüğü verilerine göre, turizmin başkenti Antalya 2019’da 74 bin 138 sağlık amaçlı turisti ağırladı,” sözleri ile Antalya’nın bu alanda da ilk sırada yer alma potansiyeli olduğunun altını çizen Aydın, Türkiye’nin; profesyonel bir yaklaşımla, doğru iş birliklerini sunan küresel bir platform aracılığıyla, yatırımlarının hızla karşılık bulabileceğini ekledi. Bu ihtiyacı karşılayacak en doğru platformun EMITT olduğunu belirten Aydın, Fuarın 25’inci yılında sağlık turizmi profesyonellerini de ağırlamaya başlayacaklarını söyledi: “Türkiye’nin Kovid-19 pandemisi ile mücadelesi Dünya Sağlık Örgütü’nün takdirlerini aldı. Bu alanda elde edilen yönetim başarısının, sağlık turizminin hedeflerini revize etmesini sağlarken beklentileri yukarı çekti. Sektör profesyonellerimizin pazar paylarını

“Sağlık turizminde harcama 2,5 kat fazla”

daha çabuk artırabilmesi, alana dönük yatırımların hızla katma değere dönüşmesi ve beklentilerin kısa ve orta vadede karşılanması için sağlık turizmi profesyonellerini EMITT’e dahil ederek, bu süreçteki katkılarımızı sunmak istedik.” Pandemi döneminin ardından Türkiye’nin sağlık turizminde 20 Mayıs itibariyle 31 ülkeye kapılarını açtığını hatırlatan Aydın, bu alanda Türkiye’nin marka değerini artırmasının her anlamda çok önemli olduğunu söyledi.

“Turizmde kayıp 24,5 milyar doları bulabilir”

Pandemi nedeniyle benzeri olmayan bir sezon yaşandığını belirten Aydın, son günlerde Türkiye’ye 2019 yılında en çok turist gönderen Rusya, Almanya ve İngiltere’nin yurt dışı seyahatlerine yönelik aldığı kararlar ile sektörün hareketlendiğini söyledi. Nisan 2020’de verdiği bir mülakatta pandemi nedeniyle sektörün kaybının 16 milyar doları aşabileceğini söyleyen Aydın 2019’u 34,5 milyar dolarlık turizm geliriyle kapatan sektörün, TÜRSAB’IN 2020 yılı için açıkladığı 10-12 milyar dolarlık gelir beklentisine göre yılsonu kaybının 24,5 milyar dolara ulaşabileceğini belirtti: “Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) Mayıs

Özellikle döviz girdisi açısından sağlık turizminin önemli katkı sunacağının altını çizen Aydın, TÜİK verilerine göre 2019’da sağlık turizmi harcamasının 1 milyar 65 milyon dolar ile toplam turizm gelirinden aldığı payın yüzde 3,09 olduğunu hatırlattı: “Geçtiğimiz yıl kişi başı sağlık turizmi harcamasının 1200 doların üzerinde gerçekleşti. Turist başı ortalama turizm harcaması 666 dolar olarak kayda geçerken, sağlık turizmi gelirinin turizm harcamasının yaklaşık iki katı olduğunu görüyoruz. Sürdürülebilir bir büyüme ile gelecek dönemlerde önemli sıçramalar ve gelirler ile istihdamımıza ciddi katkı sağlamamız da mümkün.”



restaurant 30 hotel & hi-tech

gündem

Celal Toprak, TU-AR Platformu'nun kuruluş çalışmalarını başlattı Turizm Araştırma- Geliştirme Platformu (TU-AR), Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği (YAPDER) Başkanı Celal Toprak kurucu başkanlığında çalışmalara başladı. Platform, ilk toplantısını eylül ayında Sapanca'da gerçekleştirmeyi planlıyor.

F

arklı alanlardan önemli platform çalışmalarına imza atan Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği (YAPDER) bu defa da turizmcilerin önderliğinde Turizm AraştırmaGeliştirme Platformu'nu (TU-AR) hayata geçirmek için düğmeye bastı. Turizmin içinde bulunduğu süreci aşması, gelecek için yeni fikirler, alternatif turizm ürünleri geliştirmek üzere, Platform Kurucu Başkanlığı Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği (YAPDER) Başkanı Celal Toprak, Platform Genel Koordinatörlüğü Turizm Uzmanı Nilüfer Yücedağ tarafından yapılan, Turizm Araştırma- Geliştirme Platformu'nun (TU-AR) kuruluş çalışması başlatıldı.

Herkesin katılımına açık

Turizm uzmanları, turizm acenteleri, tur operatörleri, otel işletmecileri, turist rehberleri, turizm danışmanları, turizm eğitimcileri, turizm fakültesi, yüksek lisans ve doktora öğrencileri, turizmle ilgili kişi,

kurum, kuruluş, STK'lar ve tüm turizm dostlarının üye olabileceği bir platform olan Tu-Ar, yenilikçi fikirler üretmek ve alternatif turizm ürünleri geliştirmek üzere, kurumsal olarak YAPDER tarafından desteklenecek. Tu-Ar Turizm Araştırma-Geliştirme Platformu, bireysel ve kurumsal olarak herkesin katılımına açık olacak. Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği (YAPDER), Güvenilir Ürün Platformu (GÜP), Yenilebilir Enerjiyi Destekleme Platformu, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) olmak üzere Tu-Ar Platformu'na Türkiye'den ve yurt dışından birçok kişi ve kuruluş tarafından destek veriliyor.

İlk toplantısı eylülde gerçekleşecek Eylül ayında Sapanca'da Tu-Ar Platformu tarafından "Turizmde Yeni Fikirler Yeni Arayışlar" temalı toplantı düzenlenmesi hedefleniyor. Hibrit Toplantı yapılacak olup, yüz yüze ve sanal olarak katılım imkânı bulunmakta olup toplantı Kanalekonomi’nin Youtube hesabından da canlı yayınlanması planlanıyor.

TU-AR Kuruluş Tüzüğü aşağıdaki gibidir: Konuyla ilgili tüm kurum ve kuruluşları şemsiyesi altında toplamayı hedefler. Turizmin içinde bulunduğu süreci aşması ve gelecek için yeni yollar, yeni fikirler, alternatif turizm ürünleri geliştirir. Özellikle üniversitelerin ilgili bölümleri ile fikir alışverişinde bulunur, çalışmalar yapar. Geliştirilen fikirleri sektör ve kamuoyu ile paylaşır. Platform her dönemde ucu açık faaliyet yürütür. Her dönemde platforma girmek ve ayrılmak mümkündür. Patform, Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği (YAPDER) tarafından desteklenir ve kurumsal sekretaryası bu kurum tarafından yürütülür. Bireysel katılım mümkün olduğu kadar kurumsal olarak da katılım sağlanabilir. Platform gönüllülük esası ile çalışır. Çalışma sırasında ortaya çıkacak giderler ve bütçe bağış ya da sponsorluk gelirleri ile karşılanır. TU-AR Platformu Genel Koordinatörlüğü Turizm Uzmanı Nilüfer Yücedağ tarafından yürütülecektir.



restaurant 32 hotel & hi-tech

yeni yatırımlar

Rize’nin 5 yıldızlı tesisi Ricosta Hotel açılıyor

Rize sahilinde 2017 yılında yapımına başlanan ve 160 milyon liraya mal olan 5 yıldızlı Ricosta Hotel, hizmete açılıyor. 300 yatak kapasitesine sahip otel turizm açısından bölgede önemli bir eksikliği kapatması beklenirken yaklaşık 100 kişiye de istihdam sağlayacak.

T

ürkiye’nin lokomotif sektörlerinden olan ve bacasız sanayi olarak adlandırılan turizm alanına yapılan yatırımlara bir yenisi daha eklendi. Cengiz Holding tarafından 2017 yılında yapımına başlanan Rize’deki 5 yıldızlı Ricosta Hotel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımları ile cumartesi günü yapılacak törenden sonra faaliyete geçecek.

Yatırım maliyeti 160 milyon lira 160 milyon lira yatırım maliyeti ile kurulan otel özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde turizm sektöründe stratejik bir öneme

sahip olacak. Trabzon Havalimanı’na 60, Rize-Artvin Havalimanı'na ise 32 kilometre uzaklıktaki otel, yayla turizminde ilk durak noktası olarak da yerli turizme katkı sunacak.

İş dünyası tercih edecek 138 oda ve 300 yatak kapasitesine sahip Ricosta Otel, denize sıfır konumuyla dikkat çekiyor. 100 kişiye istihdam sağlayacak olan otelde 2’si king, 16’sı junior süit olmak üzere toplam 138 oda bulunuyor. 300 yatak kapasiteli otelde 750 kişilik çok amaçlı konferans salonu, 2’si VIP, biri deniz

manzaralı olmak üzere 3 ana restoran, kapalı yüzme havuzu, fitness ve SPA merkezi bulunuyor. Ricosta Hotel Genel Müdürü Necdet Vural, otel ile bölgedeki önemli bir boşluğu dolduracaklarını ifade etti: “Otelimiz Rize merkezde bulunuyor. Trabzon Havaalanı’na 60 kilometre, Ayder Yaylası’na 90 kilometre ve Uzungöl’e 63 kilometre uzaklıktayız. Bu özellikleri ile hem yayla turizminde ilk adım olacağız hem de iş dünyası tarafından da tercih edileceğiz. Sadece Rize için değil bölgesel olarak da tercih edilen bir tesis olacağız.”



restaurant 34 hotel & hi-tech

iş’te kadın

Ev hanımıyken Şavşat’ı önce yeme içmeye, ardından turizme açtı…

A

rtvin Yusufeli doğumlu. 3 çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu. 17 yıllık ev hanımlığının ardından Şavşat’ı önce Balık Gölü ile yeme içmeye, ardından Disharo Yayla Evleri ile turizme açan genç ve başarılı bir girişimci Elif Yaşar. Bakanlık’tan tek bir talebi var: Şavşat’ın turizm potansiyelini 12 aya yaymak için daha fazla teşvik ve destek görmek! Bölgesindeki turizm emekçilerini destekleyecek sosyal projeler de var bunun içinde, yerel rehberliğe duyulan temel ihtiyaçlar da!.. Şimdilerde yayla turizmine dönük çalışmalarının yanı sıra bölgesi Şavşat’ı kızaklı turlarla kış turizmine açmaya hazırlanan Disharo Yayla Evleri’nin kurucusu Elif Yaşar ile turizmde yolculuğunu ve gelecek planlarını konuştuk.

Disharo Yayla Evleri, yöre halkına istihdam sağlayan, aynı zamanda yerel ve bölgesel turizme katkıda bulunan çok değerli ve anlamlı bir proje. Yatırım fikri nasıl ortaya çıktı? 3 çocuklu bir ailenin ortanca çocuğuyum. Babam orman işletmesinde aşçı, annem ev hanımıydı. Orta halli bir aileydik. Aslında 11 yaşına kadar güzel bir çocukluk geçirdim ama o sene talihsiz bir şekilde annemi kaybettim. Onun gidişi ben ve ailem için çok zor bir süreç oldu, genç kızlık zamanlarım zor geçti. Aslında çok başarılı bir öğrenciydim. Hep bir haber spikeri olmak isterdim ama eğitim hayatıma devam etmedim. Çünkü 17 yaşımda eşime aşık oldum ve 18 yaşında eşim Eren Bey ile evlendik. 19 yaşımda kızım Ela dünyaya geldi. Ela liseye gidene kadar 17 yıl ev

hanımlığı yaptım. Kızım lise için evden ayrılınca eşimin ve çevremin isteği ve desteğiyle 2014 yılında Balık Gölü’nü işletmeye başladım. Yemek hizmeti veriyordum sadece. Bu beş yıl kadar sürdü. Çevremdeki insanlar bana gelip de, “Elif Hanım, biz burada neden kalamıyoruz, keşke kalacak bir yer olsa” demeleri üzerine bu kararı verdik. Balık Gölü’nün 300 metre aşağısında eşimin yerinin olması da bu fikri hayata geçirmemizi hızlandırdı.

Projeyi biraz daha detaylandırır mısınız? Konsepti, hedef kitlesi nedir? Disharo Yayla Evleri, bir kırsal kalkınma projesiydi. 25 oda ve 60 yatak kapasiteli, tamamı ahşap evlerden oluşan bir bungalov tesis. Bünyemizde hem kafe hem restoran hizmeti veren bir işletmemiz de mevcut.


Bu yıl gelen talepler doğrultusunda tesise e yatırımlarımız da oldu. Büyük kamp ateşi yakılabilecek, aynı zamanda da müzik dinlenilebilecek bir alan oluşturduk. Hemen 500 metre mesafede yürüyüş yapılabilen Balık Gölü mesire alanımız var. Volkanik patlamalar sonucu oluşmuş krater gölü orası. Hatta kendin ye kendin pişir formatında bir mesire yerimiz de var. Uzun yıllar işletmiştim, şu an yeniden ihaleye açıldı, hazırlık aşamasındayım. Orayı kamp alanı yapmayı planlıyorum. Çünkü bu bölgeye kampçılar yoğun talep gösteriyor. Özellikle pandemi sonrası bireysel gezi anlayışı daha fazla ön plana çıktı. Kamp ya da karavanla kendi konaklamalarını oluşturmak isteyen insan kitlesi daha da arttı. Biz de bu talebe cevap vermek amacıyla çalışmalarımıza bu yönde hız verdik. Disharo Yayla Evleri çok büyük bir alana sahip olduğu için burada da benzer formatta bir kamp alanı oluşturacağız. Hatta alt yapı çalışmalarına başladık. Tüm bunlara ilave olarak, tesisimizin ön tarafında vadiyi görebilen bir yerimiz de mevcut. Orayı yoga alanı yapmak istiyoruz. Yoga severlerden de bu yönde talepler geliyor.

“Bakanlığın hibesi devede kulak kaldı…” Yayla Evleri için toplam ne kadar harcadınız? Ek yatırımlar için ayırdığınız bütçe nedir? Proje hazırlanma aşamasından bu yana yaklaşık olarak 3.5-4 milyon TL bir bütçe çıkardım. Ek yatırımlar için de yaklaşık 2 milyon TL’yi bulabilir. Ben tabii bu yatırımları hayata geçirirken Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Kırsal Kalkınma Projesi kapsamında hibe aldım. Bu projenin bakanlıkça üst limiti en fazla 1.5 milyon TL’ydi ve yarısını hibe ediyordu. Tabii biz projeye başladığımızda enflasyon çok yükselince maliyetler bir anda 2-3 katına çıkmış oldu. O dönem verilecek olan hibe için durum güncellemeleri yapılabilirdi. Enflasyon oranında güncellemeler yapılsaydı, daha fazla hibe alabilirdim. Bu durumda aldığım 750 bin TL’lik hibe devede kulak kaldı. Geri kalan tamamını kendi öz sermayemden harcamış oldum. Benim bir girişimci olarak bakanlıktan beklentim, en azından bu aşamada

tesisin peyzaj çalışmaları için destek vermeleri. Çünkü buralar çok bakir alanlar ve yayla turizminin önemi ülkemizde daha da artmış durumda. Gelen misafirlerimiz doğanın tam ortasında olmaktan büyük keyif alıyor. Yayla turizmi işini başarabilmek burada çok zor. Dolayısıyla her aşamasında desteklenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Uzun vadeli ve sürdürülebilir turizm açısından da bu çok önemli.

Pandemi çalışmalarınızı ne şekilde etkiledi? Tüm dünyayı saran bu virüs herkesi etkilediği gibi bizi de etkiledi ve maalesef turizm en büyük yarayı aldı. En başında birçok rezervasyon iptali yaşadık fakat yeni normal düzene geçtiğimizde hareketlilik geçen seneki kadar olmasa da en azından idare ettirebilecek ve personelimin maaşlarını ödeyecek kadar canlandı. Elbette ki en büyük etkisi benim gibi işini aşk ile yapan turizmcilerin çok yavaş bir sezon geçirmesi mental açıdan çok zorladı.


restaurant 36 hotel & hi-tech

iş’te kadın

Artvin turizminin sahip olduğu en büyük fırsatlar neler? Bölgenin yayla-doğa turizmi potansiyeline ilişkin neler söyleyebilirsiniz? Bölge turizmi son birkaç yıldır iyi durumda. Çünkü insanların doğaya olan ilgisi her geçen yıl daha da artmakta. Yöremiz insanların bu isteğine fazlasıyla cevap verecek bir potansiyelde. Özellikle benim bulunduğum yerde Disharo’dan başka bir işletme yok fakat yayla turizmi tahmin ettiğimden de popülerleşti. Elbette ki tesis sayısı da zamanla çoğalacaktır. Yayla turizmine dair resmi net rakamlar paylaşamasam da, beş yıldır bu işin içinde biri olarak, 100’lerle ifade edilebilecek bir kitleden sadece benim bölgemde 10 binlere koşuyoruz. Dolayısıyla bölgenin yüksek potansiyelini bildiğim için yeni yatırımların gelmesini ve yatırımcıların da desteklenmesini önemsiyorum. Burada en temel nokta ise, tüm bu süreçlerin bölgenin mevcut doğal yapısını bozmadan yürütmek. Bizim en büyük problemimiz, ulaşım maalesef. Gelen neredeyse tüm misafirler yoldan şikayetçi. Yıllardır gerek işletmeler gerekse gelen misafirler olarak bu şikayetlerimizi yapıyoruz, yapmaktayız… Fakat ne yazık ki şu ana kadar bir sonuç alabilmiş değiliz. En büyük istediğim yollarımızın yapılması.

“Sektör emekçileri sosyal projelerle motive edilmeli” Sektörümüzde işçisinden işverenine kadar tüm emekçilerin motivasyonunu arttıracak sosyal projelerin bakanlıklar tarafından planlanıp uygulanmasını da önemli buluyorum. Turizm sezonluk bir iş ve işçisinden işverenine herkes gece gündüz çalışıyor. Ben istiyorum ki, bu insanlar en azından sezon sonunda hem eğitim alabilecekleri hem de tatil yapıp eğlenebilecekleri bir sosyal projeyle motive olsunlar. Hizmet sektöründe çalışanlar için alanında kendini ispatlamış hocalar tarafından bir eğitim ve beraberinde bir gezi programı oluşturulabilir. Karadeniz’de çalışanlar için Ege-Akdeniz’de bu geziler yapılabilir. Aynı şekilde Akdeniz ve Ege çalışanları için de bölgemize benzer formatta motivasyon gezileri düzenlenebilir. Çalışan verimliliği açısından sosyal projelerin değeri büyük.

"

Artvin bölgesinde başarılı ve saygıdeğer bir kadın olmak en büyük ödülüm olurdu herhalde. Bir de gelen misafirlerimizin giden misafirlerin mesajlarını okuyarak ‘burada bir Elif Hanım varmış’ diyerek tesisime gelmeleri en büyük ödül…

"

Artvin halkının turisti ve turizmi algılama şekli nasıl? Bölge halkı turizme, turizmin sosyo-ekonomik, kültürel ve çevresel etkilerini algılamaya ne kadar açık? Şavşat’ta planlı bir turizm gelişim modeli uygulamanın başarı şansı ne sizce? Öncelikle Artvin halkı çok misafirperver, iş birliğine ve gelişime son derece açık. Sosyal ve kültürel yapısı gereği zaten standartların çok üzerindeler. Gelen turist kitlesinin sosyal ve kültürel yapısına müdahale edebilecek bir bakış açıları yok. Buraya ağırlıklı yerli turist gelse de son iki yıldır başta Almanya, İngiltere, Fransa ve İran olmak üzere yabancı turistin de ilgisi çok yoğun. Dediğim gibi, Şavşat’ta doğa turizminde

son yıllarda yaşanan artış bölgedeki yatak ihtiyacını ortaya koyarken ben ve benim gibi hizmet veren işletmeler de bu ihtiyaca bir cevap vermiş olduk. Böylece yatırım yapmak isteyen diğer insanlara bir nevi yol gösterici olduk. Yeri geldi yöresel yemeklerimizi ve köylünün elinden çıkan bal, tereyağı, peynir gibi şarküteri ürünlerini misafirlerimize sunarak yaylada olduklarını daha fazla hissettirdik. Yeri geldi kasap, manav, market gibi bölge esnafı gelen misafirlerden para kazandı. Halk, turizm konusunda yeterli seviyede eğitilir ve desteklenirse bu alanda çok iş birlikçi olabileceklerini düşünüyorum. Bence bu bölgede yerel rehberler oluşturulmalı ve desteklenmeli. Çünkü bölgeyi en iyi bilenler, en doğru anlatacaklar onlar. Bu aslında bakarsanız çok da zor değil. İyi bir eğitim desteğiyle bu işin kolaylıkla çözülebileceğini düşünüyorum.

İşin bir de istihdam boyutu var tabii. Bu noktada bölgeye katkınız ne olmakta? Bu işlere başlarken en büyük isteğim, yörenin gençlerine ve insanlarına istihdam sağlamaktı. İlk zamanlar tam olmasa da bir sene sonra bu isteğimi gerçekleştirmeye başladım. Yörenin gençlerini yanımda çalıştırdım. Süt, yoğurt, yağ vb. ihtiyaçlarımı daima köylüden tedarik ettim, hatta gelip yağ


ve peynir soran insanları da onlara yönlendirdim. Böylece köylüye de destek olmuş oldum. Bunu yaparken kendimi çok mutlu olduğumu fark ettim, aynı zamanda da beni motive etti. Bir diğer hayalim de öğrenci okutmaktı, buna yeni başladım ve umarım daha fazla öğrenciye el uzatabilirim. Ama sizin de bildiğiniz gibi, Türkiye’de hatta dünyada kadın olmak çok zor… Hele de Artvin’in böyle küçük bir yerleşkesinde kadın olmak, bir kadın girişimci olarak bir şeyler başarmak çok daha zor…

yaparak ürettikleri et ve süt ürünlerini mutfağımda kullanmak ayrı bir heyecan, mutluluk… Ürünlerinin gelen misafirlerim tarafından talep görmesi, satılması ayrı bir mutluluk… Şunu özellikle söylemeliyim, her sektörde kadın olmak zor ama ben bu zorluktan hiçbir zaman gocunmadım. Zor olan her şey benim için özel, tıpkı annelik ve kadınlık gibi...

Bundan sonrası için planlarınız neler? Gündeminizde yeni yatırımlar, projeler var mı?

“Bir kadın girişimci olarak güçlü durmaktan başka çaremiz yok!” Bunu biraz daha açalım mı? Eşinizin desteğinden bahsettiniz ama bölgenizde bir kadın girişimci olarak karşılaştığınız engeller ve sorunlar nelerdi? Kamu kurum ve kuruluşlarından destek alma sürecinde ne tür tecrübeler yaşadınız? Lokasyon olarak çok kırsal bir bölgede turizm yapmaya çalışıyorum. Doğal olarak buradaki insanlar sosyo-kültürel yapıları gereği bölgelerinde genç bir kadının turizm gibi geniş kitlelere hitap eden, iletişime dayalı bir sektörde varlık göstermesini yadırgayabiliyor. Bir kadın işletmeci olarak zaman zaman çeşitli suiistimallerle karşılaşabiliyoruz. Bu sadece bölgemiz için de geçerli değil. Dünyanın her yerinde kadın buna maruz kalıyor ne yazık ki. Ataerkil bir bölgede özellikle de bir kadın girişimci olarak güçlü ve sağlam durmaktan başka çaremiz yok. Geçen süreçte kalıplaşmış tabuları yıkmak biraz zor oldu ama bunu başardım. Özellikle de bir kadın olarak bunları başarmak benim için çok değerli ve gurur verici. En güçlü motivasyonum tabii eşim, kızım ve ailem oldu. Her zaman yanımda olup bana desteklediler sağ olsunlar. Eşim, yapmak istediklerimi yapmam da hiçbir zaman bana engel olmadı aksine hep destek verdi. Sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz? Elif Yaşar iş yapma stili ve hayata bakış açısıyla kendini nasıl anlatır? Dışarıdan bakıldığında çok güçlü ve çok sert olduğum söylenir. Fakat çok

duygusal bir yapım vardır aslında. Bir görünmek zorunda bırakıldığım Elif Yaşar var, bir de olduğum gibi bir Elif… Üretmeyi çok seven biriyim, disiplinliyim… Bir o kadar da hayalperestim. Yeri geldiğinde çok uç hayallerim de vardır. Disharo da bu hayallerin bir ürünüdür. Yapı olarak misafiri, ağırlamayı seven biriyimdir. Tesisimize gelen misafirlerimizi evlerindeymiş gibi hissettirmek paha biçilmez bir duygudur benim için. Buna ilk personelimle olan diyaloğum ile başladım. Önce onların kendilerini evlerinde çalışıyormuş gibi hissetmelerini sağladım.

Bir kadın girişimci olarak yaptığınız iş övgüye değer. Benim asıl merak ettiğim, yatırımın kadın istihdamına katkısı ve desteği. Sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınma için nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan kadınların işgücüne katılımında artış sağlanması önemli nitekim. Henüz hayallerimin başındayım. Tabii ki daha çok uzun ve keyifli bir yolum olduğunu biliyorum. Öğrenecek ve öğretecek çok şeyim var. Bu yatırımda, bir kadın girişimci olarak da önceliğim, hemcinslerimin istihdamına da katkıda sağlamaktı… Disharo’nun kurulduğu Pınarlı Köyü’nün yaylasında köyümün emektar kadınlarının hayvancılık

Evet, hayata geçirmek istediğim ikinci bir projem daha var. Tesisimin bulunduğu bölge alternatif kış turizmi için çok uygun bir yer. Karı mayıs ayı sonuna kadar barındırabilecek bir iklime sahip. Buranın kışı ve doğası İskandinav ülkelerine çok benziyor, bol miktarda kar yağıyor çünkü. Fakat Şavşat’ta kış turizmiyle alakalı hiçbir girişim yok. Bu anlamda belki de Türkiye’de ilk olacak bir proje hayal ediyorum. Ren Geyiği ve Husky köpekleri getirerek kızaklı turlar düzenlemek, sezonu uzatmak suretiyle kış turizmine adım atmak şimdilerde en büyük hayalim. Bu yatırım da bölgeye katkısının çok büyük olacağını düşünüyorum. Yazın yaşanan insan sirkülasyonunun kışın da devam etmesinin bölgemizde turizmi çeşitlendirmek ve 12 aya yaymak anlamında ciddi katkısı olacak, bundan eminim. Aslına bakarsanız, bununla ilgili resmi prosedür kısmını aştım. Gereken izin ve belgelerimi aldım. Şu an sadece Finlandiya ve Moğolistan’a gidip, hayvanları belirleyip buraya getirmem gerekiyor. Ama tabii gümrük geçişleri çok pahalı. Pandemiden dolayı 2021 kışı bile çok zor. Önümüzdeki yıl sadece o ülkelere gidip hayvan alımı yapabileceğim. 2022 kışı için daha rahat görünüyor. Ancak bakanlıktan destek alabilirsem çok daha hızlı bir şekilde ilerleyebilirim. Gümrükten geçiş vergileri noktasında özellikle destek önemli. Kişisel anlamda da kendimi daha da geliştirmek için bazı planlarım var. Bir örnek vereyim size: bir dil kursuna gidip İngilizce öğrenmeyi, içimde bir ukde olarak yükseköğrenimimi turizm üzerine yapmayı istiyorum.


restaurant 38 hotel & hi-tech

marka güncel

THY, dijital alışveriş deneyimini daha da etkinleştiriyor Seyahatin içinde olduğu bu çalkantılı döneme rağmen havayolları inovasyon arayışlarına her zamankinden daha fazla odaklandı. Dünyanın en hızlı büyüyen havayollarından biri olan THY için de her zaman olduğu gibi; yolcu beklentilerini karşılamak, her daim ve her yerde alışveriş deneyimine uygun bir strateji sağlamak önemini korudu. Bu doğrultuda THY, filosunun yakın zamanda genişlemesinin ardından yeni teknolojiyle vizyonunu güçlendiriyor ve Amadeus ile tüm platformlarda ve cihazlarda yolculara kişiselleştirilmiş teklifler sunmasına yardımcı olacak bir BT anlaşması imzaladı. Türkiye’nin ulusal havayolunun amacı Amadeus Offer Suite'in sunduğu bir dizi yeni alışveriş çözümüyle müşteri erişimini genişletmek. Bu esnek ve modüler çözümler, havayolunun yeni pazar kanallarıyla bağlantı kurmasına ve geleceğe yönelik bir perakende stratejisi geliştirmesine olanak tanıyacak.

Aygaz’a Türkiye’nin En İyi İş Yeri ödülü İnsan Kaynakları ve Yönetim Danışmanlığı alanında dünyanın önde gelen şirketlerinden Kincentric’in 50 yılı aşkındır çalışanlarla yaptığı ve işyeri mükemmelliğini ölçümlediği araştırmalar kapsamında, 2019 yılında Türkiye’nin En İyi İşyeri “Kincentric Best Employer” ödülünü alan şirketler açıklandı. Çalışan Bağlılığının yanında “Çeviklik, Bağlı Kılan Liderlik ve Yetenek Odağı” endekslerine göre belirlenen sıralamada Aygaz da yer alarak ödülün sahibi oldu. Dünyada 20 yıldır yürütülen Aon Best Employer Programı, 78 farklı pazarda uygulanıyor. Son 5 yılda 4.000'in üzerinde farklı şirketin dahil olduğu programla, 15 milyon çalışana ulaşılarak çalışanların görüşleri doğrultusunda en iyi işyerleri belirlendi. Türkiye’de 2006 yılından bu yana uygulanan Kincentric Best Employers Programı, en geniş katılımlı işyeri araştırması olarak görülüyor.

Klimasan’a TSE Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi Türkiye'nin ilk ticari soğutucu üreticisi Klimasan A.Ş., hem ticari soğutucu hem de derin dondurucu alanında sektöründe Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından verilen ve uluslararası geçerliliğe sahip "Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi" alan ilk şirket oldu. Şirketten yapılan açıklamaya göre Klimasan A.Ş., salgın sürecinin en başından itibaren Manisa Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu fabrikasında güvenli üretim uygulamaları ve düzenlemelerini hayata geçirdi. Enfeksiyon önleme ve kontrol prosedürlerini eksiksiz yerine getiren şirket, tedarik zincirindeki akışını başarıyla sürdürdü. Konuyla ilgili açıklama yapan EMEA (Europe- Middle East- Africa) Operasyonlar Üst Direktörü Alper Erol, “Klimasan Kriz Yönetimi Ekibi olarak öngördüğümüz tüm risk tedbirleri sonucu Sağlık Bakanlığı'nın yönergeleri doğrultusunda şirketimizde önlemler aldık. Sistem için gerekli dokümantasyon yapısını ve aksiyon planlarını işyeri hekimimiz ve İSG ekibinin koordinasyonuyla hızlı bir şekilde oluşturduk. Sürekli eğitimlerle çalışanların hem iş hem de özel hayatlarında virüse karşı alınacak tedbirlerle ilgili farkındalıklarını artırdık. Üretim alanlarının, ofislerin, personel soyunma odaları ile yemekhane ve sosyal alanların uygunluğunu temin ettik.” dedi.

Şişecam’a tek çatı için SPK’dan onay geldi Cam sanayinin yanı sıra soda ve krom bileşiklerini kapsayan kimyasallar alanında küresel bir oyuncu olan Şişecam Topluluğu’nun tüm faaliyetlerini tek çatı altında toplamak üzere Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) yaptığı başvuru onaylandı. Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, tüm faaliyet alanlarının tek şirket çatısı altında toplanması sonucunda Topluluğun oluşturduğu ekonomik değer ve sahip olduğu rekabet gücünün artacağına işaret ederek, “Bu birleşmeyle daha çevik ve hızlı olmayı, küresel rekabet açısından daha uygun bir hukuki ve yönetsel altyapıyı oluşturmayı ve yatırımcılar açısından daha da yüksek bir hisse performansı sergilemeyi amaçlıyoruz. Küresel salgın sonrasındaki yeni dünya düzeninde, değişen konjonktüre uyum sağlayabilmek için gerekli altyapıya sahip kurumlar avantaj yakalayacak. Birleşme hamlemiz bu açından da büyük önem taşıyor. Yeni normalde de Şişecam’ın iddialı küresel hedeflerine ulaşması için ana faaliyet alanlarımızda etkinliğimizi artıracak stratejik adımların yanı sıra gelecek vaat ettiğine inandığımız yeni iş alanlarındaki yatırım fırsatlarını da takip edeceğiz.” diye konuştu.



restaurant 40 hotel & hi-tech

şefin gözünden

Okyanus ötesi şef

Deniz Kurt Görsev

H

ani her şefin bir mutfağa aşık olma hikayesi vardır ya, onunkisi diğerlerinden biraz farklı! Hatta bir miktar da sıra dışı! Çocukluk çağlarından zihnine kazınmış ne bir anne-kız cupcake hatırası var ne saatler boyu süren mutfak maceraları… Varsa yoksa iş gezileri… Gezerken de keyifle yemeler, içmeler... Atlantico Yachting’in kurucusu ve megayat şefi Deniz Kurt Görsev bahsettiğine göre, o günlerde yapmaya değil, yemeye meyilli en çok da. O kadar ki, 25 yaşına dek yemek yapmakla ilgilenmediğini söylüyor, yemek listesinde bir ton balıklı salata, bir de yumurta var. “İlginç değil mi?” diyor ve ekliyor: “Bunu anlatmamı garipsiyorlar

ancak devamında bir başarı olduğu için anlatmaktan çekinmiyorum.” sözleriyle net duruşunu samimiyetle ortaya koyuyor. Çünkü ona göre “Yemek yapmayı herkes başarabilir, asıl önemli olan ise sonrası!..” Deniz Kurt Görsev, yumurta kırmak seviyesinden megayat şefliğine uzanan övgüye değer yolculuğunun ilk adımlarını anlatırken beni şaşırtmaya devam ediyor. “Ailemde profesyonel olarak yemek yapan olmadığı gibi, annem çok süper bir aşçı da değildir. Bir yaptığı ile öbürü birbirini tutmaz. Yemek yapmayı çok sevmez. O da yemeyi sever.” derken hikayenin içinde o duymaya alışık olduğum mükemmel anne mutfağından da, profesyonel geçmişinden

feyz aldığı aile büyüklerinden de bir iz yok! Bir tek anımsadığı büyük babası ki, Eminönü iskelesinde lezzeti efsane bir köfte ve kuru fasulye aşçısı olduğunu “Eti kendi alır, köfteyi kendi yapar, her şeyi kendi üretirmiş. Lezzeti efsaneymiş. Hatta mutfaktan salona çıkan yemek asansörünü ilk o ürettirmiş lokantasında. Sonrasında çocuklar yani babam ve amcamlar başka işler yapınca yıllara yenik düşmüş o lokanta.” sözlerinden anlıyorum. Peki yemek yapmaya bu kadar mesafeliyken onu profesyonel yat şefliği ile beraber Atlantico Yachting’in kuruculuğuna taşıyan süreç nasıl gelişiyor, Deniz Kurt Görsev’in merak uyandıran hikayesine kaldığımız yerden devam ediyoruz…


İtalyan, Fransız, Yunan, İspanyol, Amerikan, Asya, (Japon, Thai, Çin, Vietnam) Karayip, Kreol ve Meksika mutfakları, kendisinin epey aşina olduğu mutfaklar. Üstelik de sadece hazırlama seviyesinde değil, araştırmaları sayesinde derin tarihlerine de son derece hakim! “Türk mutfağı ne yazık ki beceriksiz olduğum bir mutfak. Elbette çok seviyorum ancak bir şeyde iyi olman için çok sık tekrarlaman gerekir. Türk mutfağında da çok sık tekrarlamadığım için uzmanı değilim. Ancak yaparım.” sözleriyle samimi bir itirafta bulunmaktan çekinmeyen Görsev şöyle devam ediyor: “Yurt dışında merak duyup da istendiğinde Hünkar Beğendi yapmışlığım var mesela ama parmesan peyniri ile. Daha bile zengin bir lezzet oluyor söyleyeyim. Zeytinyağlıları yabancılara sevdirmeyi denedim ama pek başarılı olamadım. Biz Türkler ve Yunanlılar hariç sebzeleri bu yumuşaklıkta yiyen millet pek yok.” “Deniz zevkimi okyanuslara taşıyacağımı bilmiyordum”

Görsev, tabir-i caizse, oldu olası dünyayı gezip görmeyi hayallerinde yaşatanlardan… Belgeselci olmak da var bu hayallerde, doğayı inceleyen bir bilim kadını, bir savaş muhabiri olmak da… O ise ömürlük bir tutkuyla suya bağlı bir babanın küçük Deniz kızı… Tıpkı ablası Derya, yeğeni Yağmur gibi denize duyulan tutkuyla yerini bulmuş bir ismi ve çok geçmeden mavi düşlere yelken açacak bir istikbali var, o ise şöyle sözcüklere döküyor: “Çocukken de denizlerden kopuk değildim. İsmimin Deniz konulmasının sebebi zaten babamın deniz tutkusu. Ablamın ismi

de Derya, yeğenimin ismi Yağmur. Suyla ilişkimiz kuvvetli. Babam hayatı boyunca araba almadı ve hep küçük tekneleri oldu. Florya’da doğup büyümüş babam kendi 13-14 yaşlarından itibaren oralarda balık tutmakla başlamış denizle ilişkisine. Sonra küçük bir kayığı olmuş. Halen de bu balık tutma, denize açılma zevkini sürdürüyor. Marmara çocuğuyduk biz. Egeli değiliz. Ancak Marmara da berrak bir denizdi ben küçükken. Annem hep bizi denize götürür, babam da gündüz çapariye gece lüfere çıkartırdı ablamla beni. 5-6 yaşında gece teknede uyumak bir çocuk için büyük macera şimdilerde anlıyorum. Gece oltaya gelen kocaman lüferlere şahit olmak, gündüz

çapariden tuttuğumuz istavritleri küçük bir bıçakla kesmeme izin verirlerdi, yem yapmada babama yardım ederdim. Bunlar hep güzel anı ve deneyimler. Sonra bu zevki okyanuslara taşıyacağımı bilmiyordum ama hayat, bilinçaltında neyi seviyor neyi diliyorsan onu bir şekilde önüne getiriyor, “yaşa” diye. Böyle olmasına çok şanslıyım!”. Ya okul çağları, ilk deneyimleri?

Sonradan şef

Kendini ‘sonradan şef’ diye tanımlayan Görsev’in mutfak okulu geçmişi öyle uzun değil. Mutfak Sanatları Akademisi’nin ilk mezunlarından. 10 yıl öncesine dayanan bir Alma La Scuola Di Cucina Italiana tecrübesi olmuş. İleri İtalyan mutfağı eğitimi alması sebebi ile ülkenin bölge mutfaklarına da son derece hakim olduğunu söyleyen Görsev, bu eğitimini baştan uca İtalya gezileri ve zevkine çalıştığı lokal restoran deneyimleriyle pekiştirdiğini anlatıyor. Söz arasında ülkenin mutfak ve şarap tarihine de hakimiyetini söylemeden geçmek istemiyor. Geliyoruz ilk iş deneyimine... Okuldan mezun olur olmaz İtalya’nın efsane şefi Gualtiero Marchesi’nin restoranında çalışma şansı buluyor. Hem de bu öyle bir şans ki, bahsettiği profesyonel, İtalyan mutfağını 70’lerde modernize ederek dünyaya taşıyan... İtalya’nın ilk Michelin hatta ilk 2 ve 3 Michelin yıldızlarını kazanan... Sonraki yıllarda ‘artık puanlanmaya ihtiyacım yok’ diyerek de Michelin tarihinde yıldızlarını ilk geri veren şefi. “2015 yılında vefat etti ancak ben 2011-2012 yılında kendisinin son restoranı La Scala Operası’nın altındaki il Marchesino Teatro Alla Scala’da çalıştım. Sonra Armani NOBU Milano ve yine iki Michelin yıldızlı Antica Corona Royale’de çalıştım.” sözleriyle profesyonellik yolundaki ilk adımlarını aktarmaya devam eden Görsev, tam da o süreçte yat sektörünü araştırmaya başladığını ve uluslararası ajanslara kayıt olduğundan bahsediyor. Görsev’in ilk işi ise İtalya’nın Fiat’tan sonra ikinci önemli ailesi olan Perfetti’nin süperyat şefliği oluyor.

Kendini önce kendine, sonra uluslararası yat sektörüne ispatlıyor

Deniz Kurt Görsev’i, süper yat şefliğine taşıyan eğitimi ve becerisi kadar geleceğe dönük isabetli öngörüleri de kanımca. Uluslararası süperyat şefliğinin çok büyük ve profesyonel bir sektör olduğunu, sektöre girerken Michelin tecrübeniz varsa daha özel işlere kabul edildiğinizi, her işte olduğu gibi sebat edilince başarının geldiği öngörüsüyle yola çıkmış nitekim. Ardından büyük bir azim ve emekle araştırarak, çabalayarak, sektörde varolma savaşı vererek kendini önce kendine sonra da uluslararası yat sektörüne ispatlama cesareti ve kararlılığını göstererek devam etmiş yoluna. Görsev’in şeflik yaptığı ilk teknesi 24 metrelik bir Wally yelkenli... Son yatı ise 82 metre boyunda bir motoryat, nereden nereye… Yat şefliğinde pek çok parametrenin olduğunu


restaurant 42 hotel & hi-tech

şefin gözünden

anlatarak sohbetimize devam eden Görsev, “Bu büyüklükte bir yatın sahibi, esprili bir örnek olarak, yatın tepesine konuşlanmış helikoptere atlayıp en yakın Michelin yıldızlı restorana iniş yapabilecek rahatlıktayken, sizin ortaya makarna yapmanız kesmiyor elbette. Sizden de aynı standartta fine bir mutfak bekleniyor. Zannedildiğinden daha profesyonel bir iştir. 30 metrelerde bu kadarı beklenmez ancak 50 metre üzerine çıkıldığında, özellikle charter’a verilen yatta, yatı kiralamak için haftalığına 500 bin ila 2 milyon Euro arasında değişen bir rakamı veren yat müşterisinin mutfak beklentisi elbette bu standartta oluyor! Bir yandan Michelin kalitesinde bir akşam yemeği

çıkarırken, bir yandan da omlet yapıyorsunuz. Her gün havyar, her gün ıstakoz da nereye kadar? Elbette milyarder bir yat sahibi bile olsa, tost yemeyi isteyecektir. Yat şefliği, her ülkenin mutfağından biraz bilmek, her tekniği de son derece iyi uygulayarak pişirmek demektir.” diye de ekliyor.

“Türkiye’de yat şefliği kaptanın teyze kızı, amca oğlu amatörlüğüyle yürümüş” Pandemiyle birlikte değişen turizm trendleri arasında tekne turizmi bir hayli revaçta. Yat ekonomisi büyürken, yat aşçılığı da gözde mesleklerden biri haline geldi. Pazarda

potansiyel büyük ama bu alanda eğitim alınabilecek kurum sayısı ne yazık ki sınırlı. Buradan bir müjdeli haber: Türkiye’nin ilk süperyat şefliği eğitimi Atlantico Yachting iş birliğiyle Mutfak Sanatları Akademisi ile yakın bir zamanda başladı. Atlantico Yachting fikrinin doğuşundan başlıyoruz, iş birliğinin temellerine uzanan süreci mercek altına almaya devam ediyoruz… Şirketin kurucusu Görsev, “Atlantico, uluslararası hizmet veren bir yat mürettebatı yerleştirme, eğitim ve danışmanlık ajansıdır. Yat sektöründe bir şef olarak çalışırken Türkiye’den ve yurtdışından hep e-mailler, instagram mesajları alırdım. Biz de senin gibi olabilir miyiz? Yat sektörüne nasıl gireriz vs. yani bir ihtiyaç vardı, talep vardı, karşılamak gerekiyordu. Böylece Atlantico doğdu. Uluslararası yat sektörü bile yeni diyebiliriz. Elbette crew olarak bizden bir ortalama 20 yıl ileride ancak yine de megayatların çoğalması ekiplerde de kuralların getirilmesine, bazı standartların oluşturulmasına neden olmuş. Şirketi kurarak ben de aynı standartları Türkiye’ye taşıyorum. Ancak Atlantico bir Türk crew ajansı değildir. Uluslararası çalışıyoruz, merkezimiz Milano. Bu da, Türk yat sektörüne crew bazında uluslararası standartları getirmemizi, Türk şef ve hostesleri uluslararası standartta eğitmemizi sağlıyor. İnandığım, hem Türk yat sektörünü değiştiriyoruz hem de Türk gençlerini


uluslararası yat sektörüne yerleştiriyoruz. Kazan-Kazan felsefesi.” sözleriyle firmanın sektöre yönelik hizmetlerini kısaca tanıtıyor.

“Yemek yapmayı bilen şefi yat sektörüne alıyoruz”

Devamında Atlantico –MSA iş birliğine değinen Görsev, şunları söylüyor: “Eğitimler Atlantico on-board eğitimleri ve MSA Profesyonel Süperyat Şefliği olarak ikiye ayrılıyor. MSA Profesyonel Süperyat Şefliği eğitimi, Atlantico’nun uluslararası standartları baz alarak oluşturduğu, aynı zamanda şef olarak dünya sularındaki 10 yıllık deneyimimi içine katıp zenginleştirdiğimiz bir eğitim programı. Süperyat Nedir’den başlayıp dünyanın en ücra köşesinde nasıl tedarik yapacağına dek her şeyi şeflere öğretiyor. Bu eğitime gelen şef, sadece yemek yapmakla ilgili bir bilgi almıyor, sektörü tanıyor, yat sektörü dediğimiz kocaman bir denizde kaybolma riskinden kurtuluyor, iş bulmada, sektörde yerini edinmede kendine güveni artıyor. İddia ettiğim nokta, dünyada da hiçbir eğitim bunu vermez. Dünyada zaten yat şefliği eğitimleri çok az. Uluslararası sertifika veriyoruz diye insanları kısmen kandıran sistemler var. Ne gibi? Hazır akreditasyon satan kurumlar oluşmuş. Yüksek maaş vadeden bir sektör olduğu için eğitim kurumunun öğrencinin ağzına bir parmak bal çalması çok kolay. Ne yazık ki bunu suistimal etmesi de. Uluslararası geçerli yat şefliği sertifikası veriyoruz diyen kurum, kendi de ne yaptığını pek bilmiyor ne yazık ki. Eğitimin içeriği boş, eğitmen kendisi yatta hiç çalışmamış, temel birkaç şey anlatıp sonra yemek yapmayı anlatmaya geçiyorlar. Halbuki biz MSA ile birlikte zaten yemek yapmayı bilen şefi yat sektörüne alıyoruz. Doğrusu odur. Zaten öğrenciler vaat edilen ‘uluslararası geçerli yat şefliği sertifikasını’ araştırdıklarında, tüm dünyada sadece yat sektörünün kalbine yani Avrupa'ya uzak ülkelerin edindiği bir sertifikasyon olduğunu görürler. Geneli böyle. İşte bu kandırmaca bana pek etik gelmiyor. O yüzden hep ‘yat şefliği eğitimi bir tecrübe aktarımıdır’ diyorum.”

“Türkiye’de yat şefliği yerel zihniyetle gelmiş, ilerleyememiş”

Pandeminin enteresan bir şekilde yat sektörünü hem olumlu hem olumsuz bir şekilde etkilediğinden söz ederek söyleşimize devam eden Görsev, sosyal izolasyon süresinde insanların ağırlıklı 30-40 metre olmak üzere yat satın alımlarının daha da çoğaldığını söylüyor. Görsev’e göre, yat aşçılığında uzmanlaşan Türk şeflerin dünyanın dört bir yanında iş bulabilmesi cümlesini kurmak için ise henüz erken. “Ne yazık ki ben Türkiye’den gelip uluslararası sularda başarı kazanan tek Türk şef olarak kaldım uzun süre. Fazla isim gelemedi. Birkaç şef daha vardı benden önce de ancak ya devam ettirmediler ya da repütasyonlarını sağlam tutamadılar ne yazık ki. Halen bir elin parmaklarını geçmez.” diyen Görsev,

Türkiye’de standardın pek iyi durumda olmadığına dikkat çekerek, daha iyi şeflerin yat sektörüne geçmesi gerektiğine vurgu yapıyor. “Şimdiye dek kaptanın teyze kızı, amca oğlu amatörlüğüyle yürüyen, ‘gel sen bizde gemici ol, sen de bıçağı tut yemek yap’ diye Marmaris- Bodrum kıyılarından doğma yerel bir zihniyetle gelmiş yat şefliği ve ilerleyememiş. Bunun biraz daha üstü, yanardöner meyveler yapmak olmuş. Atlantico olarak bu dönemi sonlandırdığımıza inanıyorum. Türk yat sahipleri bu amatörlüklerden ya da vizyonsuzluklardan sıkılmış. Artık herkes hem geleneksel yemeklerini lezzetli yemek hem de modern mutfakları yatında görmek istiyor.” sözleriyle yat sektörüne ilişkin benim de son derece yapıcı bulduğum eleştirilerini sıralamaya devam ediyor.

Hırslı değil, gerçekçi!

Deniz Kurt Görsev, kendi ağzından hırslı değil, gerçekçi! Hayır cevabına çok inanmıyor, adeta oldurmak için uğraşıyor. Çünkü ona göre “yapamam” derseniz zaten yapamazsınız! Şimdiye dek hayatta ne istediyse olduğunu anlatan Görsev dünyalı olmaya inandığı kadar mesafelere inanmıyor. “Hayat kısadır ve aynı zamanda bir çok şeyi yapmak için yeterince uzundur. Güzel yaşamaya inanırım. Güzel yaşarım. Parayı zevklerimi yaşayacak ve mesafeleri kısaltacak kadar yani beni özgür bırakacak kadar kazanmayı seviyorum. Günümüzde ancak pandemi sonrası anlaşıldı ofissiz çalışmalar. Biz teknolojinin erişebildiğimiz her imkanını kullanarak mekansız çalışıyoruz. İşimiz uluslararası. Mekanlar, tabelalar, binalar, ofisler, modüler masa ve sandalyeler, basılı kartvizitler, el ilanları geçmiş yüzyılda kaldı. Her çalıştığımız ülkede bir bireysel çalışanımız var. Her şeyimiz çevrimiçi. Ve her işin profesyoneli var. Bilgiye ve tecrübeye inanıyorum. Hani satın alınamayacak kadar değerli olan bilgi ve tecrübeye. İnandığım tek çalışma sistemi ise ‘iyi niyet’. Bu doğru insanları bulduktan sonra iş yürüyor.” sözleriyle ne de güzel anlatıyor hayata bakış açısını ve duruşunu…

Bir Türk Kadın Şefin Seyahatnamesi geliyor! Atlantico Yachting’in kurucusu ve Megayat

Şefi Deniz Kurt Görsev için en özel anlar, eşi Kerem Görsev ile birlikteyken çıkılan mavi yolculuklar…“14 metre bir teknemiz var, eşimle beraber genelde denizdeyiz.” diyen Görsev’in hayatında çevresinde herkesce iyi tanınan kedisi Mojo Cat’in vazgeçilmez bir yeri var. Deniz başka ama karada geçirilen vakitler de bir o kadar keyifli ve yaşanmaya değer onun için. Bodrum’un bir köyündeki taş evlerinde sakin bir hayat sürdüklerini anlatan Görsev, Milano’da da farklı bir yaşam sürmüyor. Şarap, güzel yemek, şampanya ve ne hoştur ki, ona da bir isim verdiği bisikleti Lui'si ile vakit geçirmekten büyük zevk alıyor. Seyahat, artık söylemeye bile gerek yok, öyle bir dolaşıp gelecek kadar vazgeçilmez rutini olmuş... Bu hayatta söyleyecek yeni şeylerinizin de olması gerek tabii. Görsev, bugünlerde tüm deneyimlerini aktardığı bir yemek ve seyahat kitabının hazırlığı içinde. “İsmini eşim Kerem Görsev koydu: Islak Menü. Sloganını da Ertuğrul Özkök bir sohbet sırasında oluşturdu: Bir Türk Kadın Şefin Seyahatnamesi… Çok hoşuma gitti isimler.” diyen Görsev, kitap içeriğinden duyduğu mutluluğu söylemeden geçmek istemiyor. Onun ağzından: “Yunan kıyılarından başlayıp tüm Akdeniz, oradan Kuzey denizi, oradan Atlantik geçişi, Karayipler, Panama Kanalı geçişi ve Galapagos’ta son bulan bir rota...” Sizin anlayacağınız bir yarım dünya turu... Hem ülkelerin kültürü hem yemek tarihi hem kendi maceralarını içeren, uğradığı her kıyı, her adadan bir yemek tarifinin olacağı özel mi özel bir kitap...

Her şeyi deneyim için yaşıyor...

Görsev, hala yat şefliği yapıyor ama söylediğine göre bir tek zevk için! Bu öyle bir zevk ki, yeri geliyor; bir ayı Norveç fiyordlarında geçiyor, yeri geliyor Kolombiya, Panama Kanalı, Galapagos’u tek kalemde geçiyor... Şimdilerde yine bu eşsiz hazzı yaşamak için bir balina research istasyonu ile bağlantıda olduğunu anlatan Görsev, “Bazı bilimsel araştırma çalışmalarına şef olarak arada bir katılmak istiyorum. Okyanus geçişi ve uzun deniz mili tecrübelerim nedeniyle explorer yatlar için uygun bir adayım.” diyor ve ekliyor: “Hayata bir kere geliyoruz. Her şeyi deneyim için yaşıyorum!..”


restaurant 44 hotel & hi-tech

gastro güncel

Türkiye’de gıda israfı 300 milyar TL’ye koşuyor Türkiye’de gıda israfı konusu her geçen gün önemini artırıyor. Konuyla ilgili çalışma yapan Fazla Gıda, Türkiye’de yıllık gıda israfının ekonomik karşılığının yaklaşık 280 milyar TL’yi bulduğunu belirtiyor. Bu rakamın özellikle pandemi dönemi ile yaşanan tedarik zincirindeki kırılmalar ile yıl sonunda 300 milyar TL’yi bulacağını söylüyor.

B

irleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nun araştırmalarına göre her yıl üretilen gıdaların üçte biri renk, şekil gibi kalite standartları, fazla üretim, yanlış lojistik kararlar ve tüketim tarihleri ile ilgili basit bilgilerin eksikliğinden dolayı çöpe gidiyor. Oluşan gıda atığı her yıl 1,3 trilyon dolar finansal kayba neden oluyor. Çevresel gıda atığı total karbon salınımına yüzde sekiz etki ediyor. Bu yaklaşık olarak bir milyar arabanın yıllık karbon salınımına eşit geliyor. Gıda sektöründe ise çoğu firmanın atık yönetimine özel atanmış departmanı bulunmuyor. Farklı departmanların sorumluluğu altına verilen atık yönetimi genellikle üretimin bir maliyeti olarak gösteriliyor. İnsani tüketime uygun olan gıdalar bile toprağa gömülüyor. Oluşturduğu atığı tanıyamayan, nasıl değerlendirmesi gerektiğini bilmeyen firmalar atıkları değerlendirmek için en büyük faydayı ortaya koyacak değerlendirme yöntemini belirliyor.

Gıda kaybı en aza indirilecek

İstanbul Bilgi Üniversitesi ElektrikElektronik Mühendisliği Bölümü öğrencisi ve Fazla Gıda Ar-Ge Mühendisi Atakan Özkan ile BİLGİ öğrencisi Pelin Damla Ateş, Soğuk Zincir Takip Sistemi isimli projelerini Fazla Gıda Platformu için tasarladı. Yürütücülüğünü BİLGİ Elektrik- Elektronik Mühendisliği Bölümü Dr. Okan Zafer Batur ile BİLGİ Elektrik- Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Yiğit Dağhan Gökdel’in yaptığı projede soğuk zincir kırılmasına bağlı gıda, zaman ve mali kayıpların en aza indirilmesi hedefleniyor. Yapılan çalışmanın öğrencilerin Fazla Gıda A.Ş.’nin alandaki tecrübelerinden faydalanarak firma için gerçekleştikleri bir sistem olduğunu söyleyen Dr. Yiğit Dağhan Gökdel, “Uygun çevresel ortam testlerinde (THS5) başarılı sonuçlar elde edildi. Teknoloji hazırlık seviyesi 6’ya ulaşmak için sistem geliştirilmeye devam ediliyor. Bu iş birliği, esasen bir yazılım şirketi olan Fazla Gıda A.Ş’nin özellikle düşük güç tüketimli akıllı donanım geliştirme bilgi birikimine katkı sağlamasının yanında, projede

kapsamında çalışan öğrencilerimizin de teknik anlamda gelişmesini sağlayıp, kendilerine iş olanakları sunuyor . Fazla Gıda A.Ş. ve İstanbul Bilgi Üniversitesi ortaklığını devam ettirip, 2020 yılı içerisinde söz konusu bu proje ile geniş kapsamlı bir Avrupa Birliği Projesi başvurusu da yapmayı planlıyoruz. ” şeklinde konuştu.

Operasyona dair belgeler arşivleniyor BİLGİ ile iş birliği yapan Fazla Gıda Soğuk Zincir Takip sisteminde Fazla Gıda Dijital Atık Yönetim platformu ve 100’den fazla oluşan partner ekosistemi ile gıda ürününün finansal, çevresel ve sosyal en avantajlı değerlendirme yönteminin kararını verebilmesi ve ürünün muhteviyatı hakkında sahip olunan bilgi sayesinde, herhangi bir soğuk zincir kırılması yaşanması durumunda, ürünün değerlendirme yolları ile ilgili hızlı bir şekilde karar alınabiliyor. Fazla Gıda, dijital atık yönetim sistemiyle birlikte anlaşmalı olduğu gıda firmaların fazla gıdalarını, gıda kazanım hiyerarşisini

göz önünde bulunduruyor. Sunduğu gıda bağışı, yeniden satış, hayvan yemi üretimi ve geri dönüşüm modülleri ile dijital pazaryerinde en uygun partnerle eşleştirerek değerlendirmesine yardım eden Fazla Gıda, dijitalleşmiş, hızlı süreç ve partner ekosistemi sayesinde atık yönetimi için ekstra insan gücü ve zaman ayırmadan bu gıdalardan finansal, sosyal ve çevresel fayda yaratıyor. Platform, gıda firmalarını farklı türdeki atıklar için farklı kurumlarla anlaşma yapma zahmetinden kurtarıyor. Dijital platform aracılığı ile tek bir noktadan bütüncül atık yönetim sistemi sağlayan Fazla Gıda aynı zamanda operasyona dair bütün belgelerin arşivlenmesini takip edilebiliyor.

Sistemde nesnelerin interneti teknolojisi kullanılıyor BİLGİ ile yapılan iş birliği hakkında konuşan Fazla Gıda kurucularından Arda Eren, soğuk zincir kırılmasına bağlı gıda atığını en aza indirebilmek ve gıda güvenliğini sağlayabilmek için soğuk


ortalama 1 dolar olduğu kabul edilirse yanlış yaş sebze ve meyve zincir sisteminin Türkiye ekonomisine maliyeti 2015 yılı verilerine göre yılda yaklaşık 9-10 milyar dolar olarak hesaplanıyor.”

zincir takip sistemi tasarladıklarını söyledi. Eren, “Ortamın sıcaklık ve nemini gerek görülen zaman aralıklarıyla ölçerek kullanıcıya sunuyoruz. Sistemi birden fazla alanda çalışabilecek özellikte tasarladık. Depolarda sabitlenmiş halde, ürünlerin nakliyesi esnasında araçlarda, özel ilgi gerektiren kargoların bulunduğu kutularda kurulum maliyeti ve montaj gerektirmeden kullanılabiliyor. Sistemde montaj gerektirmeyen kolay kurulum özelliği için nesnelerin interneti teknolojileri kullanılıyor. Lojistik operasyonlarının kolay takibi ve operasyon esnasında gerçekleşebilecek olası soğuk zincir kırılmasına müdahale edebilmek için araç konumunu takip edebiliyor. Anlık takip özelliği hem yakıt tasarrufu yapabilmek adına hem de soğuk zincirin tehlikeye girmesi durumlarında alternatif rotalar sağlayarak kullanıcıların işlerini kolaylaştırıyor. Aynı zamanda sistem lojistik operasyonların karbon salınımına katkısını düşürmekte önemli rol oynuyor. Sistem, barındıracağı ivme ölçer ile araçların taşıma esaslarına uygun kullanılıp kullanılmadığını denetleyerek, özel ilgi gerektiren kargoların taşıma koşullarına dair iç görüler de sağlıyor” dedi.

360 derece soğuk zincir takip sistemi kurulacak Türkiye’ de taşımacılık sektörü ile büyük perakende firmalarında soğuk zincir takip sistemlerinin en yaygın şekilde kullanıldığının altını çizen Fazla Gıda Platformu kurucularından Arda Eren “Küçük işletmeler ve küçük lojistik operasyonlar için sistemin kullanımının yüksek yatırım maliyetleri ve yönetim maliyetleri sebebi ile çok da yaygın olmadığını gözlemledik. Buradan yola çıkarak; ön yatırımı yüksek olmayan, yönetim süreci kolay ve maliyeti düşük yaklaşımımız ile en küçük işletmelere kadar soğuk zincir takibini gerçek zamanlı hale taşımayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu. Projemiz deneme prototipleri aşamasından itibaren bizim de partnerimiz olan Türkiye’nin en büyük perakende ve toptan zincir marketlerinden birinde kullanılıyor diyen Eren, şöyle devam etti: “Projenin tamamlanmasıyla çalışılan depo ve mağaza sayısı artacak. Eşsiz partner ekosistemimiz ile Türkiye’nin dört bir yanına hızla yayılabileceğiz. Bununla birlikte 360 derece kapsayıcı bir soğuk zincir takip sistem alt yapısı kurulup yaygınlaştırılmış olacağız. Bu nedenle oluşacak finansal kaybın önüne geçilebilecek zamanla yarışılan soğuk zinciri takip sürecinde atıl durumda kalan gıda ürünü farklı yöntemler ile ekosisteme yeniden kazandırılabilecek.”

Türkiye’de yılda 125 kg sebze meyve israf ediliyor Maliyet etkin, yerli üretim, bulut tabanlı algılayıcılar ile yatırım maliyeti olmadan üretilecek soğuk zincir takip sistemlerinin küçük işletmelerde hızla yaygınlaştığını dile getiren Arda Eren, yerli algılayıcı teknolojileri ile ithalat oranı azalırken, gıda kaybının büyük oranda önlendiğini belirtiyor. Ürünün ısı kontrollü sevkiyat dışında da yaygınlaştırılması ile gıda sektöründe yaşanan kayıp ve atıkları önlemesi beklendiğini aktaran Eren, şöyle devam etti: “Örneğin soğuk zincir taşımacılığı kapsamına girmeyen ürünlerden biri olan çilek, oda sıcaklığında taşınırken üç günde bozulurken, 11 derece sabit sıcaklıkta taşınan çileklerin ortalama 10 günde bozulduğu tespit edildi. Türkiye’de her yıl üretilen 49 milyon ton meyve ve sebzenin yaklaşık 11,6 milyon tonu lojistik aşamasında doğru şekilde taşınmadığı için tüketilemez hale geliyor. Türkiye’de sebze ve meyve hasat, muhafaza, taşıma, pazarlama ve tüketim olmak üzere beş ana kademenin her birinde yapılan hatalı uygulama, ürüne bağlı olarak yüzde 2540’lara kadar çıkan kayıplara neden oluyor. Sonunda ürün çöpe dönüşüyor. Türkiye’de kişi başına yılda 125 kilogram sebze ve meyve israf oluyor. Ürünler çöp depolama alanlarına gidiyor. Bir yılda oluşan 9-10 milyon ton sebze meyve atığı Türkiye’nin yıllık ihracatının yaklaşık 4 katına karşılık geliyor. Sebze ve meyvenin nihai bedelinin

Soğuk zincir takip sistemi nedir?

Et, süt, balık, donmuş ürünler, meyve ve sebze gibi hassas gıdaların korunmasında sıcaklık, nem gibi parametreler dikkat çekiyor. Sıcaklık değişimleri, mikroorganizmaların üremesine neden olarak ürünlerin yapılarını bozmakta ve gıda güvenliği açısından tehlike yaratıyor. Bu nedenle mikroorganizmaların ürememesi ve gıdaların tazeliğinin bozulmaması için soğuk zincirin üretimden tüketime kadarki tüm aşamada kırılmaması gerekiyor. Bu bağlamda üreticiler gıda ürünlerinin sevkiyatından tüketimine kadar geçirdiği tüm aşamalar (depolama ve satışa sunma vb.) sırasında uyulması gereken belirli parametreleri kontrol edip gerekli soğuk ortamı temin ediyor. Aynı zamanda soğuk zincir taşımacılığı mecbur olan gıda ürünlerinde, uygun koşullar sağlanamadığı için yaşanan kayıplar yüksek oranda oluyor. Soğuk zincir taşımacılığında yaşanan gıda kayıpları ve atığın nedeni firmaların gerekli sıcaklık, nem gibi parametreleri anlık takip

ederek verileri, ürünler gıda güvenliği açısından tehlikeli aşamaya ulaşmadan ve atığa dönüşmeden ilgili birimlere iletecek teknolojilere sahip olmamasından kaynaklanıyor.

Soğuk zincir takibinin gıda kaybındaki önemi nedir?

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın 2017 yılında yayınladığı tebliğe göre araç içinde iç sıcaklığı 0-14 derece arasında tutabilecek mekanik cihazların ve sıcaklık nem takip cihazlarının bulunması 'Soğuk Zincir Taşımacılığı' için zorunlu kılıyor. Nem, sıcaklık ve ivme gibi parametrelerde hassas ölçümler yapabilen soğuk zincir takibi, bu ürünlerin zincirinin kırılmasını ve kırılmaya bağlı mikroorganizmaların üremesini engelleyerek bu gıdaların güvenliğini koruyor. Buna ek olarak soğuk zinciri kırılan gıdaları tehlikeli aşamaya ulaşmadan ilgili değerlendirme noktalarına ileterek atığa dönüşmesini engelliyor.


restaurant 46 hotel & hi-tech

gastro güncel

YÜKSEL TÜREMEZ:

Yakında turist gezdirecek yer kalmayacak… Restoran gezdireceğiz gibi görünüyor..

T

olacak. Ama tabii herkes evde, akademi de evde.” diye konuştu.

ÜRSAB Gastronomi Sohbetleri’nin konuğu TÜRSAB İstanbul Boğaziçi Bölge Temsili Kurulu Başkanı Yüksel Türemez oldu. TÜRSAB Gastronomi Turizmi İhtisas Başkanı Ömer Kartın moderatörlüğünde iki haftada bir düzenlenen sohbette pandemi döneminde dünya gastronomisindeki güncel trendlerin yanı sıra Türkiye ve dünya turizmindeki ilerleyişin son durumu mercek altına alındı.

“İnovasyona açık insanları sektöre iyi tanıtmak gerek”

Türemez:” Bu öyle bir şey ki, öngörüsü de yok, ilacı da yok”

Pandemi gölgesinde gastronomi dünyasının Türkiye ve dünyadaki resminin detaylı olarak çekildiği Gastronomi Sohbetleri buluşmasında konuşan TÜRSAB İstanbul Boğaziçi Bölge Temsili Kurulu Başkanı Yüksel Türemez, turizm sektörü olarak zorlu bir dönemden geçtiklerini aktararak, “Pandeminin en büyük özelliği, sadece Türkiye’yi değil, tüm dünyayı etkilemesi. Çözümü de kolay değil tabii. Ne ekonomik bir çözümü ne de tıbben tescillenmiş bir ilacı yok. Bu öyle bir şey ki, öngörüsü de yok. İnşallah 2020’de pandemi defterini kapatarak yolumuza kaldığımız yerden devam ederiz. Ancak salgın, önümüzdeki yılın ilk altı ayına kadar sürecek gibi görünüyor. Bu şekilde pandemiyle yaşamaya devam edeceğiz.” dedi. Türemez konuşmasına “Bizim TÜRSAB olarak bölgemiz çok geniş. Hepimiz bu sektörün birer parçasıyız. Pandemi sadece biz acenteleri değil, bütün sektörleri etkiledi. Bu dönemde sadece acentelerimizi değil, yeme içme mekanlarını da ziyaret ettik. Bir Beyoğlu gezimizde Şampiyon Kokoreç ve Zencefil gibi çok sevdiğimiz mekanların kapandığına şahit olduk ve çok üzüldük. Benim bölgemin mecbur yapması gereken, 75 kişilik acente 60’ını çıkarıyor. Bu küçülme demek. İstihdam, ekonomi açısından önemli bir sorun. Dünyada yaklaşık 130 milyon kişinin turizmden işsiz kalacağı görülüyor. Karşımızda çok büyük bir sorun var. Tek bizim sorunumuz değil ama.” sözleriyle devam etti.

“Sigorta garantisi önemli”

Bu dönemde sigorta güvencesinin iç ve dış pazardaki önemine değinen Türemez, “Sağlık teminatları genişletilmiş seyahat sigortaları hem iç hem dış pazar için önemli. Bu sayede turist sayısını da arttımış olacağız. Türkiye olarak gelen ziyaretçiler zaten sigorta ile koruma altında ama poliçeye pandemi teminatının da dahil edilmesi gerekiyor. Bu noktada vaka sayısında rakamsal olarak şeffaf bir görüntü vermek önemli. Çünkü ne kadar çok şeffaf olunursa o kadar hızlı çözüm olur . Ülkemizde sigorta zaten yapılıyor.” dedi. Yeni trendler arasında pandemiden sonra yeni hastalıkların olacağına ilişkin duyumlarını paylaşan Türemez, “İç turizmde de bunu yapmalıyız. Bu sadece yabancı ziyaretçiler

için geçerli değil. Turizmin sürdürülebilirliği açısından hijyen sertifikasyonları çok önemli. Turisti sigortalar, tedavi eder ve ülkesine geri gönderir isek bu ülkemiz turizmi ve ekonomisine de olumlu yansır. Türkiye olarak hem sağlık çalışanları hem de sağlık alt yapısı olarak fazlasıyla sahibiz. Güzel günler bizim diyorum.” dedi.

“Bloggerlerin yerini aplikasyonlar alacak”

Pandemi etkisinde turizm sektörünün geleceğine ilişkin öngörülerini paylaşarak sözlerini sürdüren Türemez, “Artık dijital bir dünyadayız. Pandemi sonrasında özellikle yapay zekayla çalışacak bir döneme gireceğiz, şimdi bile kullanıyoruz. Teknoloji ve dijital dönüşüm gelecekte turizmin her bir dalını etkileyebilecek bir alan. Bizim de İstanbul genelinde bir aplikasyon çalışmamız olacak, güzel bir çalışma olacağını düşünüyorum. Bir dönem bloggerler dönemiydi. Yakın gelecekte blogerlerden aplikasyonlara hızlı bir geçişin sağlanacağı bir döneme gireceğiz.” dedi.

“Herkes evde, akademi de evde…”

Ömer Kartın’ın, akademik dünyanın pandemiyi algılama şekline ilişkin sorusuna cevaben sözlerini sürdüren Türemez, “Akademi için de çok zor bir süreç. Uzaktan eğitim hazırlıyorlar şu anda. Yüz yüze eğitim zorlaştığı için üniversiteler önümüzdeki dönem için online eğitim programı hazırlayacaklar. Bir yandan da çalışma da var tabii. Ama neresinden baksanız eksiklikler var. Sadece bizim ülkemizde de değil, dünyada böyle. Genelde tıbbi anlamda eksiklik var. Bu konuda yol gösterici olan, öngörü ve istatistikler olacak. Bu rakamları da toparlayacaklardır.” dedi. Bu paralelde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir çalışma içinde olduğunu anımsatan Türemez “ İki gündür İBB’de bir çalışma var, İstanbul özelinde istatistiksel bir çalışma bu. Bu noktada rakamları ortaya koyarsak önemli bir çalışma

Gastronomide inovasyonun öneminden bahseden Türemez, “(GTD) olarak yakın bir zamanda Trabzon’da gastronomi anlamında bir inceleme gezisi yaptık. Orada çok değerli bir iş adamı ile tanıştık. Kendisi işletmesinde kavurma ve yerel peynirleri kullanarak pizza yapıyor. Bu tarz inovasyona açık insanları da sektöre tanıtmak gerektiğini düşünüyorum. Trabzon dediğinizde Akçaabat köftesi markalaşmış ama balığı da iyi bir şef sunumu ile size sunabiliyorlar. Orada yine köfte, balık ve pizzanın değişik yerli versiyonlarını tattık. Güzel bir inceleme gezisi oldu. Onların da pandemiden kaynaklı kötü bir dönemden geçtiğini görüyoruz. Birçoğu için bir fırsat da olacak bir dönem. Ayakta kalabilmek için kendimiz yeni modeller oluşturmamız gerekiyor, giderleri düşürmek önemli. Sadece 6-9 ay uyuma süreci gibi düşünebiliriz. Bunu bir dinlenme olarak değerlendirebilirler. Araştırma yapabilirler. Hata bizim GastroAkademi ve TÜRSAB’ta bu araştırmaları toplayabiliriz. İnsanlar şu anda dünyada turizme aç aslında. Öncelikle sağlığımızı korumamız lazım. Pandemiden sonra ülkemize yoğun ziyaretçi akınının olacağını düşünüyorum.” dedi.

“Yakında turisti restoranlarda gezdireceğiz”

Kariye Müzesi’nin ibade açılmasına ilişkin görüşlerini de paylaşan Türemez, “Ben de Kariye’nin müze olarak kalmasını isteyenlerdenim. Yakında turistleri gezdirecek yer kalmayacak, restoranları gezdireceğiz gibi görünüyor. İnce bir espiri olsun bu.” dedi. Ömer Kartın ise, Türemez’in bu sözlerine karşılık turizmde ürün ve kaynak çeşitliliğinin önemine dikkat çekerek, bu konuda bir denge kurulacağına inandığını söyledi. Bu dönemde otel ve restoranlarda hijyenin önemine dikkat çekerek sözlerine devam eden Türemez, sağlıklı yiyecek ve güvenli ürünün öneminden bahsederek, GastroAkademi olarak bu konuda önemli çalışmalar yürüttüklerini ifade etti. Türemez, “GTD olarak Yoğurt Konferansı, ekmek workshopu ve Şirince zeytinyağı hasadı planlıyoruz. Tabii ki zor bir dönem. Beklenenden daha az sayıda insanla olacak belki. Eylül ayı içinde gerçekleştireceğiz. TÜRSAB İhtisas Başkanlıkları atandı ve herkesin bu çalışmalara katılmasını istiyorum. Dünyadaki trendleri kendi komitelerinde görme şansını elde edecekler bu sayede ve bu komiteelre girerek çalışmalar yapmaları onları rahatlatacaktır.” dedi.



restaurant 48 hotel & hi-tech

gastro güncel

GTD, Pandemi Sonrası Gastronomi ve Restoranlar Araştırma Raporu’nu yayınladı Gastronomi Turizmi Derneği ve Xsights Araştırma’nın Pandemi Sonrası Gastronomi ve Restoranlar Araştırma Raporu’na göre, restoran sektörü için normale dönüş eylül ayı itibariyle gerçekleşecek. Hijyen sertifikası restoran tercihinde %88 etkili olurken, müşteriler için en etkili Covid-19 önlemi, tuvaletlerin sterilizasyonu!..

G

astronomi Turizmi Derneği (GTD), Pandemi Sonrası Gastronomi ve Restoranlar Araştırma Raporu’nu yayınladı. Pandemi salgınının gastronomi ve restoranlar üzerindeki etkisini araştırmak ve tüketicinin değişen tüketici davranışlarını öngörmek amacıyla hazırlanan raporda, restoran sektörü için normale dönüşün eylül ayında gerçekleşeceği belirtilerek, müşterilerin %87’sinin hijyen sertifikasının restoran seçimlerinde etkili olacağı vurgulandı. Xsight Araştırma ve Danışmanlık A.Ş. tarafından 17-22 Mayıs 2020 tarihleri arasındaki veriler doğrultusunda hazırlanan ve toplamda IBBS seviyesindeki coğrafi dağılıma göre temsili olarak toplam 600 kişinin katılımıyla yapılan araştırma kapsamındaki analizler %95 güven düzeyinde anlamlılık testine tabi tutularak oluşturuldu. ‘Restoranlarda en çok ne yemeyi özledik?’, ‘Restoranlara ne zaman eski sıklıkta (COVID-19 öncesi) geri döneceğiz?’, ‘Restoranlarda alınan önlemlerin bilinirliği’, ‘Restoranlarda alınan önlemlerin etkinlik algısı’, ‘Hijyen sertifikası restoran seçiminde etkili mi?’ sorularına cevaben hazırlanan raporda yer alan bulgulardan çıkan sonuçlar şöyle:

En çok pide yemeyi özledik

Rapora göre tüketiciler restoranlarda en çok pide (%28), kebap (%25) ve döner (%22) yemeği özlediklerini ifade ederken, araştırma sonuçlarından restoranlara en çabuk Akdeniz Bölgesi’nde yaşayanların geri döneceği belirtiliyor. İstanbul’da yaşayanlar restoranları COVID-19 öncesi sıklıkla ziyaret etmek için 83 gün bekleyeceklerini ifade ederken, İzmir’de yaşayanlar 66, Ankara’da yaşayanlar ise 100 gün beklemeyi planlıyor.

Restoranlar eylül itibariyle normalleşecek

Raporda tüketicilerin restoranlara COVID-19 öncesi geri dönmek için ortalama 105 gün bekleyecekleri ifade ediliyor. Araştırma sonuçlarından restoranlara en

çabuk Akdeniz Bölgesi’nde yaşayanların geri döneceği ortaya çıkıyor. İstanbul’da yaşayanlar restoranları COVID-19 öncesi sıklıkla ziyaret etmek için 83 gün bekleyeceklerini ifade ederken, İzmir’de yaşayanlar 66, Ankara’da yaşayanlar ise 100 gün beklemeyi planlıyor. Araştırmadan çıkan sonuçlara göre restoran sektörü için normale dönüş eylül ayında gerçekleşecek.

Müşteri, restoran önlemlerinin ortalama 8’ini biliyor Restoran müşterilerinin yarısından fazlası salonların, %50 kapasiteyle çalışmaları gerektiğini, %48’i termal kamera ve ateşölçer bulundurma zorunluluğunu, %44’ü oturma mesafesi önlemini ve mutfak personeli için alınan önlemleri, %42’si müşterilerin maske, siper ve eldiven ile karşılanması gerektiğini, %38’i hijyen paspası zorunluluğunu biliyor. Araştırmada restoran müşterisinin

restoranların alması gereken önlemlerden ortalama 8 tanesini bildiği vurgulanıyor.

Müşteriler için en etkili önlem, tuvaletlerin sterilizasyonu

Raporda, restoran müşterilerinin %91’i tuvaletlerin sterilizasyonunun, %88’i misafirlerin ateşinin ölçülmesinin, %86’sı mutfak personelinin bone, maske, önlük ve galoş kullanmasının en etkili önlemler arasında olduğu belirtiliyor.

Hijyen sertifikası restoran tercihinde %88 etkili

Pandemi Sonrası Gastronomi ve Restoranlar Araştırma Raporu kapsamında ayrıca restoran müşterilerinin %87’sinin hijyen sertifikasının, restoran seçimlerinde etkili olacağı ifade ediliyor. Restoranın, hijyen sertifikasının olması müşteriler nezdinde, %35 sağlıklı, %28 güvenilir, %9 kaliteli ürünler sunan bir işletme olduğu algısı oluşturuyor.



restaurant 50 hotel & hi-tech

gastro güncel / makale TUROYD Yönetim Kurulu Üyesi

Orhan Genceli

Covid-19, yeme içme endüstrisi ve alışkanlıklarını nasıl şekillendirecek? Yaşadığımız bu sürece dair geçmişteki fütüristler bir tahminde bulundular mı diye ufak bir araştırma yaptığımda birkaç yıl evvel okuduğum bir kitaba tekrar göz atmam icap etti. Sayısal devrim, iletişim devrimi, şirket devrimi ve teknolojik tekilliği tartışan çalışmalarıyla bilinen Amerikalı yazar ve fütürist (gelecekçi) Fortune dergisinin eski editörülerinden olan ve teknoloji ve onun etkileri üzerine çalışmalar yapan Alvin Tofller, daha sonra toplumdaki değişimleri ve tepkileri incelemeye başladığında, 1970'lerde yazdığı Future Shock (Gelecek Korkusu) adlı kitabına tekrar göz atmak istedim. Fütürist Alvin Tofller’in kitabında; çok kısa sürede çok fazla değişiklik ile karşı karşıya kaldığında, bireylerin ve tüm toplumların belirli psikolojik durumu ile ilgili ta 1970'de yazdığı öngörülerini okuduğunuzda şok olmamanız işten değil! Bugün tekrar baktığımda gördüm ki yazarın üstün sanayi toplumu için ileri sürdüğü öngörüleri çok büyük ölçüde gerçekleşmiş durumda. Diğer taraftan üstün sanayi toplumu seviyesinden henüz biraz uzakta olan bizim gibi ülkelerde durum biraz farklı. Kitaptaki öngörülerin bir kısmı hayatımıza girmiş olmakla birlikte, diğer bir kısmı da henüz “yaşanacak gelecek” olarak önümüzde durmakta... Mevcut pandemi tamamen değişimle ilgilidir, aslında çok hızlı bir değişimle... Daha önce hiç olmadığı gibi bir değişim. Kelimenin tam anlamıyla 180 km/s'ten 60 km/s'e yavaşlama, belki daha da az. Gıda tüketimi ve yeme içme alışkanlıkları, özellikle hijyen, kişisel güvenlik ve sosyal mesafeyle ilgili tüm yeni endişelerin bir sonucu olarak önemli ölçüde etkilenecektir. Ancak, medya alanının çoğunu tekelleştiren mikro sorunlara girmeden önce, geri çekiplip daha büyük resme bir bakmaya ne dersiniz? Koronavirüs salgınının patlak vermesinin ardından, dünyadaki ülkeler hastalığın daha da yayılmasını önlemeye yönelik bir dizi politika önlemini uygulamaya başladı. Bununla birlikte, bu tür önlemlerin tarımsal üretimi ve ticareti etkileyebileceği gerçeğine az ülke ya da kişi uyandı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), çoğu ülkede kilitlenmeleri takiben gıda ve tarım sektörünün makro görüntüsünü incelediğinde, perspektifleri aslında oldukça ilginç. FAO,

2008 mali krizinin, azalan gelir ve belirsizlik, insanların daha az harcama yapmalarını ve talebin daralmasını sağladığında neler olabileceğini gösterdiğini söylüyor. Satışlar düştü. Üretim de öyle. Ayrıca, en fazla etkilenenler gelir kısıtlamalarını telafi etmek için üretken varlıkların satışı, daha az çeşitli diyetler, aşırı avlanma gibi olumsuz baş etme stratejilerine geri dönmeye zorlandı. COVID-19 salgınının başlangıcında, belki de olası kıtlık korkusundan dolayı talepte önemli bir artış olmuştur. Gıda talebi, FAO'nun genel olarak esnek olmadığını vurgulamaktadır ve beslenme alışkanlığı dar bir aralıkta değişse de, genel tüketim üzerindeki etkisi büyük olasılıkla sınırlı olacaktır. Hayvansal protein tüketiminde (bilim temelli değil - hayvanların virüsün ev sahibi olabileceği korkusunun bir sonucu olarak) ve balık, meyve ve sebze gibi diğer yüksek değerli ürünlerde (ki bunlar fiyat düşüşlerine neden olma olasılığı vardır). Bu korkular özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler de dahil olmak üzere restoran ve otellere verilen çiğ balık ürünleri için geçerli olabilir. Yoksul ülkelerdeki gıda talebi gelirle daha bağlantılıdır ve burada gelir getiren fırsatların kaybı tüketimi etkileyebilir. Bulaşma korkusu, market ve pazarlara daha az ziyaret yapılması anlamına gelebilir ve insanların yiyecek satın alma ve tüketme şekillerinde bir değişiklik beklenebilir - daha düşük restoran trafiği, artan e-ticaret alışverişleri ve evde yemek yeme artış hızı giderek istatistiklere yansıdı bile. FAO, koronavirüsün patlak vermesinin ardından dünyanın dört bir yanındaki ülkeler hastalığın daha da yayılmasını önlemeye yönelik bir dizi politika önlemi uygulamaya başladı. Bununla birlikte, bu tür önlemlerin tarımsal üretimi ve ticareti etkileyebileceği gerçeği azdır. Örneğin, birçok ülke nakliye gemilerini tehlikeye atma riski olan ve günümüzde birçoğu açık denizlerde taşınan taze meyve ve sebzeler, balık ve balık ürünleri gibi bozulabilir mallar için özel risk taşıyan kargo gemileri üzerinde daha yüksek kontroller uygulamaktadır. Ülkemizde de olduğu gibi dünyanın bir çok yerinde mevsimlik işçiler gibi insanların serbest dolaşımını da etkileyen tedbirlerin gıda üretimi üzerinde etkisi oldu ve devam etmektedir. Bu nedenle küresel olarak piyasa fiyatlarını etkiledi. Yiyecek ve gıda fabrikalarında kabul edilebilir sağlık

standartlarını garanti altına almak için alınacak önlemler üretimi yavaşlattı. Yiyecek tedarik zinciri, üreticiler, tüketiciler, tarım ve balıkçılık girdileri, işleme ve depolama, nakliye ve pazarlama, vb. içeren karmaşık bir ağdır. Tüm seviyelerdeki gıda sistemleri önümüzdeki haftalarda ve aylarda test edilmeye devam ediyor ve zorlandıkları görülmektedir. An itibariyle, gıda tedariki yeterli olduğundan ve piyasalar şu ana kadar istikrarlı olduğundan kesintiler minimum düzeyde olsa da, küresel tahıl stokları rahat seviye görüntü veriyor ve 2020 için buğday ve diğer başlıca temel mahsullerin görünümü endişe verecek seviyede değildir. Yüksek değerli metaların (yani meyve ve sebzelerin) daha az gıda üretimi zaten olası olsa da, değer zincirindeki kilitlenmeler ve bozulmalar nedeniyle henüz fark edilmemektedir. Lojistik tıkanmalar, taze gıda tedarik zincirleri için özellikle en önemli engeldir. Nakliye kısıtlamaları ve karantina önlemleri, çiftçilerin ve balıkçıların pazarlara erişimini engellemiş ya da maliyetleri artırmıştır. Bu da üretim kapasitelerini kısıtlayacak ve ürünlerini satmalarını engelleyecektir. Çiftliklerin ve balıkçı gemilerinde hijyen, çalışma koşulları ve yaşam tesisleri için uluslararası standartların iyileştirilmesi ihtiyacının da pandemi ışığında yeniden ele alınması gerekmektedir. Üstelik restoranlardaki “Güvenli Turizm” kuralları ile azalan kapasite ve sosyal mesafe şartları ile işletmelerin günlük satış potansiyellerini aşağı çekeceği gibi karlılığı da minimize edecektir. Maalesef mevcut kapitalist düzende “Gelecek Korkusu” hayatımızın tüm evresinde yer alacak ve özellikle bizim gibi ekonomisi demokrasisi kadar gelişebilen ülkelerde, mevcut eğitim ve entellektüel birikimle bu tür yaşanabilecek kaotik durumda bilim, teknoloji düstur edinmek gerekir. Vatandaşını ve ülkesini koruyacak önlemler yerine, başka ülkelere gönderdiğimiz maske yardımı gösterileri ile hamaset yapan politika ve politikacılar üreten bir sosyal yapıda alacak yolumuz ve çaba gösterecek zamana ihtiyacımız olduğu aşikardır. Üstelik gönderdiğimiz maskelerin maliyeti uçağın harcadığı yakıttan daha düşük olması ayrıca en vahim olanıdır.



restaurant 52 hotel & hi-tech

gastro güncel / makale

, Cem Polatoglu Tur Andiamo Yönetim Kurulu Başkanı

Lüks restoran korkusu nedir bilir misiniz? Hava atarlar ya, "dünyaaaayı gördüm ben" diye… Şimdi sıra bende; 221 özerk ülke, 170 birleşmiş milletler ülkesi gördüm. Hiçbirinde Türkiye'deki kadar “lüks restoran korkusu" yaşamadım. Nedir lüks restoran korkusu? Hesap korkusu, kazıklanma korkusu. Ne geçirdiler, ne geçirecekler korkusu! Bir kere, çoğunda menü yoktur. Pandemi bahane oldu. Ama web sitelerinde yani dijitalde de menü de yoktur. Sorarsın, neler var? "Sayayım ağabey" der, zaten o sekizincisini sayarken sen birincisini unutursun. Fiyatlar? "Sen sor ben söyleyeyim" der. Hele balıkçıdaysan en az 40 çeşit, her biri farklı fiyatlı meze vardır. Garson kendisi aklında tutamaz fiyatları. Korka korka yemeğini, mezeni ısmarlarsın. Acaba fava 15 miydi, 45 mi? Karidese ne demişti? 100 mü? Ohaa! Ben 30 duydum. Acaba kuver ne kadar? %10 garsoniyeyi de kendileri mi koyacaklar? Bir de üstüne KDV koyarlar. Ohh, bermuda şeytan üçgeni kuver-garsoniye-KDV'yi ekleyince hesap olur kaymaklı kazık..!. 300 küsür düşündüğünüz hesap 1000 TL gelir karşınıza. Başında da garson hala bahşiş diye bekler. Tatsızlık olmasın diye 3, 5 bir şeyler daha koyarsın. Parayı koyduğun süslü deriyi öyle bir kapatır ki, sanki suratında şaplak! "E zaten hesaba eklemişsiniz" dersen de hafifçe kulağına eğilip, "ağabey, hem takip edemiyoruz hem de puan sistemi diyerek oradan bize

ancak kırıntı düşüyor" derler… "Ne var ki bunda, 1000 TL'ya lahmacun satılan bir yerde 1000 TL iki kişi bedava" diyenler olabilir. Söyleyeyim, oralara da gittim. Menüde koca koca lahmacunun fiyatı yazıyor, üstelik 3'lü kazığın (kuver-garsoniye-KDV) hiçbiri yok. Yani fiyatları pahalı olabilir ancak bence çok dürüst, çok namuslu yerler oralar. Bodrum Yalıkavak'ta işte böyle bir balıkçı restoranına gittim. Tabii ki hamama girip terleyeceğimizi biliyorduk, ancak yağlı kazığa oturtulacağımızı hesap etmemiştik. Yan yana 2 masaydık ve diğer masada yabancı misafirler vardı. Garibim saf saf, "Kapıda fiyat listesi yok" diyor garsona 3, 5 kez. Garsonda "Ne diyo bu salak, ne kapısı, ne menüsü?" edasıyla bakıyor turiste. Peki diyor turist, "menü var mı?" Menü yok, "Dijitalde yani web sitenizde var mı fiyatlar?" Yok! "Peki nasıl öğreneceğiz fiyatları ve yemekleri?" Garson kafa göz yararak ve çevre yardımıyla neyin ne olduğunu ve fiyatlarını saymaya çalıştı. Sonra kendisi sıkıldı. "Come come" diyerek zavallıyı dolabın önüne götürdü. Yirmi dakika içeride kalan adam nevri dönmüş bir şekilde geri geldi ve karısına, kızına durumu anlatmaya çalıştı. Başarılı olamayınca bu kez ailece dolabın önüne gittiler. 80 çeşit meze için bu ne, bu kaça derken sanırım mideleri sırtlarına yapıştı. Ya, bir de kadın garsona her birinin kalorisini sorduysa? Yok,

yok sanmam. O suratsız garson çoktan bıçaklardı kadını. Daha fazla bu duruma şahit olmamak için restorandan çıktım. Peki nedir aslında olması gereken, ne yaparlar yurt dışında özellikle Avrupa'da restoranlar sıralayalım; Kapıda, gece de görülsün diye ışıklı bir menü asılıdır. Müşteri fiyata bakar, eğer uygunsa neyi kaça yiyeceğini bilerek içeri girer. Medeni ülkelerde kapıda değil, içeride menü olması sakıncalıdır. Arkadaşınla, ailenle restorana gelmişsin. Kapıda menü yok. Oturmuşsun, yerleşmişsin masana. Menü geliyor ve görüyorsun ki fiyatlar bütçenizin üzerinde. O kadar zor ki artık o masadan kalkmak. Mecburen bir iki bir şey yiyip kendini zor atarsın restorandan. Buna ticarette "müşteriyi kayığa oturtmak derler". Genelde turistik mekanlarda kapıda duran "gel gelci" tayfanın vazifesi budur. Menüde fiyatların yanı sıra kalorisi hatta gramajı da yazar. Ekstra alınacak kuver, garsoniye, müzik, KDV vs. varsa onu da altta büyük puntolarla belirtmek zorundadır. Daha fazla dünyaya rezil olmadan, insanları mağdur etmeden, ticaret, turizm, maliye bakanlıkları ve belediyeler bu duruma el atmalıdır. Kısaca, fiyatlar Avrupa ayarındaysa, sistemini de Avrupa standartlarında kurmalıyız...



restaurant 54 hotel & hi-tech

gastro güncel

Anadolu Etap, TSE belgesi alan ilk meyve üreticisi oldu Anadolu Etap, COVID-19 ile mücadele kapsamında aldığı önlemlerle Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından ‘TSE COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi’ne layık görüldü. TSE’nin hazırladığı kılavuzdaki kriterleri tam olarak yerine getiren Anadolu Etap, Türkiye’de belgeyi almaya hak kazanan ilk meyve üreticisi oldu.

T

ürkiye’nin en büyük meyve şirketi Anadolu Etap, COVID-19 ile mücadele kapsamında çiftlik, tesis ve fabrikalarında yürüttüğü çalışmalarla ‘TSE COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi’ almaya hak kazandı. Anadolu Etap’ın Balıkesir-Tahirova, Çanakkale-Kumkale, Konya-Karapınar çiftlikleri ile BalıkesirGönen paketleme tesisi, TSE tarafından ‘Yumuşak veya sert çekirdekli meyvelerin yetiştirilmesi, toplanması, taşınması, depolanması ve paketlenmesi faaliyetleri’ süreçlerinde uyguladığı COVID-19 önlemleri kapsamında değerlendirildi. Türk Standartları Enstitüsü’nün (TSE) hazırladığı ‘COVID-19 Hijyen, Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Kılavuzu’nda belirtilen tüm şartları yerine getiren Anadolu Etap, ‘COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi’ alan Türkiye’deki ilk meyve üreticisi oldu. Anadolu Etap benzer önlemleri yürüttüğü Isparta, Denizli ve Mersin meyve suyu fabrikalarında ise sertifika süreçleri devam etmekte; kısa sürede bu lokasyonlarda da sertifika alınması hedeflenmektedir.

Açık: “Sorumluluğumuz büyük”

Anadolu Etap Genel Müdürü Bahadır Açık, tüm lokasyonlarında COVID-19 ile ilgili önlemlerini henüz ülkemizde ilk vaka tespit edilmeden önce, Ocak ayından itibaren almaya başladıklarını ve kademeli

olarak artırarak sürdürdüklerini söyledi. Açık, “TSE’nin salgın sürecine yönelik hazırladığı ve şirketlerin COVID-19 ile mücadelesinde rehber niteliği taşıyan kılavuz doğrultusunda, sektörümüzde bu belgeyi alan ilk firma olduk. Meyve sektörünün önemli bir oyuncusu olarak sorumluluğumuz büyük. Salgın sürecinin en başından beri, halkın sağlıklı gıda ihtiyacını karşılayabilme hedefiyle en üst düzeyde önlemlerimizi alarak üretime devam ediyoruz. Sağlık Bakanlığı ve ilgili kurumların da yönlendirmeleriyle başta çalışanlarımızın ve toplumun sağlığını gözeterek tüm lokasyonlarımızda ve tedarik zincirinin tüm halkalarında tedbirlerimizi en üst düzeyde uyguluyoruz. Bu önlemler sayesinde çiftliklerimiz hasada; fabrikalarımız meyve işlemeye; tesislerimiz paketlemeye sağlıkla ve güvenle devam ediyor” dedi.

Yurt içi ve dışında kesintisiz hizmet…

Taze meyve ve meyve suyu operasyonları ile 60’dan fazla ülkeye ürünlerini ulaştırdıklarını belirten Açık, “Global olarak yürüttüğümüz operasyonlarımızın tümünde sürdürülebilir tarım ve kalite ilkelerini benimsiyoruz. Yüksek kaliteye sahip meyve ve meyve suyu konsantrelerimizle hem yurt içinde hem de Uzak Doğu’dan

Bahadır AÇIK Anadolu Etap Genel Müdürü

ABD’ye kadar geniş bir pazar ağındaki müşterilerimize kesintisiz hizmet veriyoruz. Satışlarımızın yüzde 65’i ihracattan geliyor. Her geçen sene yeni ülke ve müşterilerin portföyümüze eklenmesiyle daha geniş bir coğrafyaya yayılıyoruz. Pandemi döneminde de aldığımız önlemlerle kalitemizi sürdürülebilir kıldık. Türk meyvesini dünyada kaliteyle temsil ediyoruz. Anadolu Etap olarak ülkemizdeki tarımın gelişmesine ve tarımsal kalkınmaya destek olurken dünya pazarlarının da sağlıklı ve kaliteli, taze meyve ve meyve suyu ihtiyacını karşılamaya devam edeceğiz” diye konuştu.


Y

Pandemi, restoran müşterilerinin tercihlerini nasıl değiştirdi? indireceğini ölçümledik. Kontrollü sosyal hayat kurallarının hassasiyetle uygulanması sadece yeme-içme sektörü açısından değil, bu sektöre bağlı onlarca sektör ve çalışan açısından büyük önem taşıyor. Bireyler olarak günlük alışverişlerimizle ekonomiye katılım sağladığımızda zincirleme bir pozitif etkiye sebep oluyoruz.” dedi.

eni nesil finansal teknoloji grubu Multinet Up, koronavirüs salgını normalleşme sürecinde tüketicinin dışarıda yeme-içme alışkanlıklarının nasıl değiştiğini, restoran ve kafelerin tercih edilme nedenlerini ortaya koyan bir araştırma düzenledi. 1500’ün üzerinde katılımcı ile gerçekleştirilen Yeme İçme Sektörüne Yönelik Tüketici Araştırması’nda tüketicilere restoran ve kafelerde alınan sağlık tedbirleri hakkındaki görüşleri soruldu ve bu tedbirlerin alışveriş tercihleri üzerindeki etkisi değerlendirildi.

Tüketici, restoran ve kafenin mutfağını anlık olarak görüntülemek istiyor

Araştırma, çalışanların büyük bir oranının çalışmak için evden ofislere veya iş yerlerine geçtiğini ve öğle yemeklerinde restoran ve kafelerin tercih edilme oranlarının hızla arttığını ortaya koyuyor. Ancak araştırmaya göre tüketici, hijyen tedbirleri konusunda hayli hassas. Restoran ve kafe müşterilerinin beklentilerine yönelik öne çıkan uygulama mutfakların anlık kamera görüntüleri ile seyredilebiliyor olması. Nitekim, araştırmaya katılanların %74’ü yemek yiyeceği restoran ve kafenin mutfağını anlık olarak görüntülemeyi istiyor. Tüketicinin restoran ve kafelerde mutlaka görmek istediği tedbirlerin başında tüm çalışanların maske kullanması zorunluluğu geliyor. Tüketicinin restoran ve kafelerde görmek istediği diğer uygulamalar ise sırasıyla şöyle: Katılımcıların %43’ü restoran girişinde dezenfektan kullanımının zorunlu olmasını, %40’ı tüm personele

Tüketici temassız ödeme talep ediyor

Bora IŞIK Multinet Up Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcıs

ve müşterilere ateş ölçümü yapılmasını, %31’i ise masaların sosyal mesafeye göre konumlandırılmasını gerekli görüyor. Multinet Up Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bora Işık, araştırmayla ilgili şunları ifade etti: “Yeme-içme mekanlarının haziran ayı itibariyle kontrollü sosyal hayat kuralları çerçevesinde yeniden faaliyete geçmesinin ardından restoran ve kafelerde yaşanan canlanma sektörün toparlanma sürecine girmesini sağladı. Birçok şirketin ofislere kademeli dönüşü mekânların eski doluluk oranlarını yakalayabilmesi açısından etkili oldu. Bugün zincir restoranlardan yerel esnafa kadar birçok yeme-içme mekanının hijyen tedbirlerini titizlikle uyguladığını biliyoruz. Bu titizliğin ziyaretçilere şeffaf bir şekilde gösterilmesinin güven sorunlarını en aza

Araştırmanın sonuçlarından biri de tüketicinin ödeme alışkanlarındaki önemli bir değişikliği de ortaya koyuyor. Araştırmaya katılanların %60’ı ödemelerini artık mutlaka temassız yapmayı tercih ettiklerini belirtiyor. Araştırmaya katılanların %20’si nakit para kullanımının virüs ve mikropların yayılmasına sebep olduğunu, bir süre herkesin temassız ödeme yapmaya yönlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Temassız ödeme teknolojilerinin kullanımının hijyen önlemleri kapsamında önemli bir yere sahip olduğunu belirten Işık, “Multinet Up olarak temassız ödeme teknolojilerini üretiyor ve hemen her alanda kullanımının yaygınlaşmasına öncülük ediyoruz. Geçtiğimiz sene üye iş yerlerimiz için hayata geçirdiğimiz mobil ödeme uygulamamız MultiPOS ve kart kullanıcılarımızın 2015 yılından itibaren kullandığı MultiPay mobil uygulamamız sayesinde paydaşlarımızın temassız ödeme yapma alışkanlığı kazanmasını sağlamıştık. Şimdi temassız ödeme hijyen önlemleri açısından bir konfor olmanın ötesine geçti. Bugün birçok tüketici ödemelerini temassız yapmak istiyor” dedi.


restaurant 56 hotel & hi-tech

gastro aktüel

GTD Heyeti'nden Ankara ziyareti Gastronomi Turizmi Derneği (GTD), Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ve Bakan Yardımcısı Nadir Alparslan'ı Ankara'daki makamlarında ziyaret etti. GTD Başkanı Gürkan Boztepe'nin yanı sıra GTD Başkan Yardımcısı Koraltan Saygın, Genel Sekreter Levent Eren, YK Üyesi Önder Dinler, GTD Kahramanmaraş Başkanı Sami Kervancıoğlu, GTD Çevre Komitesi Başkanı Doç. Dr. Efsun Dindar, GTD Bilim Kurulu Üyesi Dr. Nur Undey, GTD Trabzon Başkanı ve Çevre Doğa Komitesi Üyesi Ahmet Sait Tütünci ve MUGAFED (Mutfak ve Gastronomi Aşçılar Federasyon) Başkanı Salih Güney'in de hazır bulunduğu ziyarette Türkiye turizminde 2023 hedefleri masaya yatırıldı. Türkiye’nin gastronomi haritasının oluşturulmasına yönelik çalışmaların desteklenmesinin kararlaştırıldığı buluşmada GTD Pandemi Raporu konusu hakkında bakana detaylı bilgiler aktarıldı. Türk Kültürü ve Turizmi çalışmalarında yaşanan olumlu gelişmelerin artarak devam etmesi temennisinde bulunulduğu ziyarette Bakan Ersoy, gastronomi turizminin ülke için önemine değinen açıklamalarda bulundu.

Nestlé’ye ‘En Yüksek Performans Gösteren Gıda Şirketi’ unvanı Dünyanın lider beslenme, sağlık ve iyi yaşam şirketi Nestlé, sürdürülebilirlik alanında yürüttüğü kapsamlı çalışmalarının başarısını FTSE4Good Endeksi’nde aldığı sonuçla taçlandırdı. Londra Borsası bünyesindeki FTSE Russell tarafından ölçümlenen ve sorumlu yatırım şirketlerini belirleyen FTSE4Good Endeksinde, en iyi performansı gösteren şirketlerden biri oldu. Gelecek nesiller için gezegenin korunmasını çok önemseyen Nestlé, yaşam kalitesini artırmak ve daha sağlıklı bir geleceğe katkıda bulunmak amacıyla bireyler ve aileler, topluluklar ve gezegenimiz için Ortak Değer Yaratan projeler hayata geçiriyor. Sürdürülebilirlik konusunda taahhüt ve hedeflerini ortaya koyarken, Birleşmiş Milletler Küresel Sözleşme’sinin (UN Global Compact) 17 sürdürülebilir kalkınma amacını temel alıyor. Nestlé’nin bu kapsamda 42 global taahhüdü bulunuyor. İlk ölçüm tarihi olan 2011 yılının Mart ayından itibaren kesintisiz olarak ftsegood Endeksi’nde yer alan Nestlé, yüksek standartlara sahip olduğunu uluslararası platformlarda yapılan ölçümlerle kanıtlayarak endeksteki önemli yerini ve başarısını koruyor.

Seçkin lezzetleriyle şehrin en keyifli hali Swissôtel the Bosphorus, İstanbul’un lezzet ve keyif dolu klasiği Sabrosa’da sabah kahvaltısı ve akşam yemekleri hizmeti tüm hızıyla devam ediyor. Daha çok yeni renove edilen, doğal bahçe ortamından koparılmadan yeşilliklerle donatılmış muhteşem İstanbul manzarasına doğru açılan terası ile Sabrosa, benzersiz bir deneyim yaşamak isteyenleri seçkin lezzetleri ile buluşturuyor. Allsafe standartlarına uygun aldığı tüm önlemlerle dileyenler şık tasarıma sahip iç kısmında dileyenler hem şık hem doğayla iç içe ambiyansa sahip Boğaz manzaralı terasında günün tadını çıkarabiliyor. Hijyen ve güvenilir yöntemlere yönelik yapılan yeniliklerle Sabrosa’nın özel açık büfesinde misafirlere seçtikleri lezzetleri şefler servis ediyor. Mevsimselliği ön planda tutarak her daim taze ürünler kullanan Sabrosa deneyimli şefleri, iddialı sunumları, ambiyansı ve muhteşem manzarası ile şehrin vazgeçilmez adreslerinden.

Turyağ’dan nefis tereyağı aromalı margarin Yenilebilir yağlar alanında 100 yıla dayanan tecrübesini inovasyon ve teknoloji ile birleştirerek, müşterilerinin taleplerini yeni ürünlerle karşılayan Turyağ, tereyağı aromasına sahip, yüzde yüz bitkisel yağlardan üretilen yeni margarini Turyağ Leziz’i HORECA (Hotel/Restoran/Catering) sektörüne sundu. Turyağ Leziz’in güçlü tereyağı aroması ile trans yağ ve kolesterol içermeyen yapısı sayesinde sofralar, hem lezzetli hem de sağlıklı yemekler ile şenlenecek. Çok amaçlı bir margarin olan ve tüm tencere yemeklerinde kullanılabilen Turyağ Leziz, endüstriyel ve ev dışı tüketim (EDT) yağ sektöründe önemli bir ihtiyacı karşıladı. Eşsiz bir tereyağı aromasına sahip olan Turyağ Leziz, bu özelliği sayesinde ustaların ve şeflerin elinin lezzetini artırıyor. Özellikle pilav ve makarnalara yoğun bir lezzet katıyor. Turyağ Leziz aynı zamanda 2,5 kilogramlık ambalajı ve altı aylık raf ömrü sayesinde mutfakta kullanım kolaylığı sağlıyor. Endüstriyel ve ev dışı tüketim (EDT) yağ pazarının öncü markası Turyağ, trans yağ içermeyen ürün portföyü, yenilikçi ürünleri ve hizmet kalitesiyle, sektör profesyonellerinin vazgeçilmez çözüm ortağı olmaya devam ediyor. Modern ve hijyenik ambalaj ve depolama seçenekleri ile yüksek kaliteli ürünler sunan Turyağ, yaygın dağıtım ağı ve teknik destek ekibiyle HORECA pazarındaki gücünü artırmaya devam ediyor.



restaurant 58 hotel & hi-tech

gastro aktüel

Gerçek İtalyan dondurması Alpha Gelato’da İstanbul Kartal’da özel konsept dekorasyonu ve dondurma, waffle, soğuk içecekler ve kahve menüleyle kapısını açan Alpha Gelato yöneticisi Taha Sertalp “İtalya’dan daha iyi dondurma, Belçika’dan daha iyi waffle tatmak isteyenleri bekliyoruz. Yerel malzemelerle lezzet düşkünlerini hedefleyerek üretiyoruz, kalite çıtasını zor beğenenlere göre yüksekte tutuyoruz” diyor. “Zor bir dönemde yatırım yaptık, çünkü markamızın arkasındayız” diyen Sertalp, lokasyonları tespit ettiklerini, yer arayışlarının sürdüğünü ve Alpha Gelato lezzetlerini farklı noktalarda İstanbullular’la buluşturacaklarını” söyledi. Taha Sertalp “çok değişik lezzetlerde dondurmalarımız seçmeyi zorlaştırıyor, tattırarak en beğendiklerini seçmelerini sağlıyoruz. Dondurmamızı ve wafflemizi yiyen misafirlerimizin yüzlerindeki mutluluk bize yorgunluğumuzu unutturuyor.” diyor ve her yaştan dondurma severleri beklediklerini ifade ediyor.

Happy Moon’s şube sayısını 31’e çıkardı Kuruluşunun ardından 21 yılı geride bırakan Happy Moon’s Grup, pandemi dönemi ile başlayan normalleşme sürecinde de büyüme atağını sürdürüyor. Happy Moon’s Grup, bu kapsamda biri Gaziantep’te ve ikisi İstanbul’da olmak üzere üç yeni restoranın açılışını da gerçekleştirerek, şube sayısını 31’e çıkardı. Ulaşılabilir lüks kavramını daha fazla kişiye ulaştırmak adına yürüttükleri çalışmaların birçok sorumluluğu da beraberinde getirdiğini vurgulayan Happy Moon’s Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aymutlu, “Happy Moon’s Grup olarak; ‘ulaşılabilir lüks’ kavramını restoran ve kafe işletmeciliğine uyarlayarak Türkiye’de çok sayıda ilke öncülük ettik. Edindiğimiz bu misyon birçok sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Bu kapsamda normalleşme sürecinde de büyüme atağımızı sürdürüyoruz. Hijyen ve mesafe kurallarıyla adeta yeniden düzenlediğimiz restoranlarımıza, yenilerini eklemeye devam edeceğiz” dedi.

Metro Türkiye TSE Kovid-19 Güvenli Üretim ve Güvenli Hizmet Belgelerini aldı Metro Türkiye, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından Kovid-19 ile mücadele kapsamında, güvenli ve hijyenik üretim ile hizmet standartlarını karşılayan kurumlara verilen Kovid-19 Güvenli Üretim ve Kovid-19 Güvenli Hizmet Belgelerini, HoReCa’ya özel gıda sevkiyat operasyonu mağazaları ve sevkiyat süreçlerindeki ve tedarik zincirinde kendi yönettiği platform ve et kesim tesislerindeki tüm denetimleri başarıyla geçerek almaya hak kazandı. TSE tarafından Kovid-19 Hijyen, Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Kılavuzuna göre yapılan detaylı ve titiz saha denetimleriyle Metro Türkiye’nin HoReCa’ya özel gıda sevkiyat operasyonu mağazaları ve sevkiyat ağı, kendi yönettiği platform, dağıtım deposu ve et kesim-üretim tesisleri Kovid-19 önlemleri açısından güvenilirliği resmi olarak tescillendi. Metro Türkiye, kendi yönettiği tedarik zincirinin tüm halkalarını kapsayan iki belgeyi almaya hak kazanan sektördeki ilk marka oldu.

WorldFood İstanbul kasıma ertelendi Gıda ve gıda teknolojileri sektörünün trendlerine ve gelişimine yön veren, yöresel lezzetlerin tanıtımına çok önemli katkı sunan, en yeni ürünleri yerli ve yabancı ziyaretçileriyle buluşturan Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı – WorldFood İstanbul, tarih değişikliğine gitti. Daha önce 02 – 05 Eylül 2020 olarak duyurulan Fuarın tarihi, Hyve Group’un iş ortakları başta olmak üzere geniş katılımcı, ziyaretçi ve paydaşları ile yaptığı görüşmeleri sonrasında 25 – 28 Kasım 2020’ye ertelendi. WorldFood İstanbul’u düzenleyen küresel fuarcılık şirketi Hyve Group’un Bölge Direktörü Kemal Ülgen, katılımcılar ve ziyaretçiler başta olmak üzere tüm paydaşlar için verimli ve faydalı bir fuar gerçekleştirilmesinin temel öncelikleri olduğunu bir kez daha vurguladı. Ülgen, “Katılımcılarımızı ve kamuoyunu, yerel ve küresel çapta sektör ve markamız özelinde yaşanan gelişmelerle ilgili bilgilendirmeye devam edeceğiz.” dedi.



restaurant 60 hotel & hi-tech

gastro aktüel

Lesaffre Türkiye’ye TSE’den Güvenli Üretim Belgesi Türk Standartları Enstitüsü tarafınca belirlenen COVID-19 Hijyen, Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Belgelendirme Programı şartlarını yerine getirerek Amasya, Lüleburgaz ve Ceyhan kuruluşlarında, TSE COVID-9 Güvenli Üretim Belgesi almaya hak kazanan Lesaffre, hijyen güvenliğini belgeledi. Teknolojisi ile dünyanın en iyi maya fabrikaları arasında yer alan üretim tesislerinde, hem profesyonel fırıncılara hem ev kullanıcılarına yönelik mayalar, ekmek geliştiriciler, blendler ve ekmek miksleri üreten Lesaffre, çalışanları ve tüm tesisleriyle küresel COVID-19 salgını ile mücadelenin bir parçası olduğunu ortaya koydu. 1992 yılından bu yana uluslararası tecrübesini Türk fırıncılık sektörüne aktaran Lesaffre, ürün gamını geliştirerek güvenle hizmet vermeye devam edecek.

Bonfilet, Okan Üniversitesi ile el sıkıştı Kırmızı et sektörünün Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden Bonfilet, Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü ile yeni bir iş birliğine imza attığını duyurdu. İş birliği ile ilgili konuşan Bonfilet COO’su ve Gıda Mühendisi Kemal Bozkuş, Bonfilet’in et sektöründe 115 yıllık bilgi ve tecrübesi ile birçok ilke imza attığını ve Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü ile gerçekleştirilen iş birliği ile üniversite öğrencilerinin akademik eğitimlerine katkıda bulunmasından dolayı gurur duyduklarını dile getirdi. İstanbul Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi İlkay Gök ise, ile Okan Üniversitesi arasındaki iş birliğinin, üniversite-sektör iş birliğinin en iyi örneklerinden biri olacağına inandığını belirtti. Et üreticileri arasında ilk marka-üniversite iş birliği olması açısından büyük önem taşıyan anlaşma kapsamında Bonfilet, Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü’nün bilimsel ve akademik faaliyetlerine katkıda bulunmayı amaçlıyor.

Pakmaya’ya ‘TSE COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi’ Küresel COVID-19 salgınının başladığı ilk günden beri Türkiye ve Avrupa’daki fabrikaları ve tüm tesislerinde üst düzey önlemler alarak çalışmalarını sürdüren Pakmaya, sektöründe bir ilke daha imza attı. Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından hazırlanan kılavuzdaki kriterleri yerine getirerek Türkiye’deki İzmit, İzmir Kemalpaşa, Düzce’de yer alan dört fabrikası ve tesisleri için “TSE COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi”ni alan Pakmaya, Türkiye’nin ve dünyanın ihtiyaç duyduğu başta ekmek mayası olmak üzere, yüzlerce çeşit ürününün kalite ve hijyen güvenliğini belgeledi. Yarım yüzyıldır Türkiye’de sektörünün öncüsü ve dünyanın lider markalarından biri olan Pakmaya; küresel COVID-19 salgını ile mücadelenin toplumsal birliktelikle mümkün olacağını belirterek, çalışanları ve tüm tesisleriyle beraber mücadelenin bir parçası olduğunu vurguladı.

Özel günlere eşsiz ziyafetler… The Ritz-Carlton, İstanbul, misafirlerinin hayat boyu unutulmayacak özel anlarına zaman ve mekandan bağımsız olarak eşlik ediyor. Yüksek kaliteye olan tutku ve bağlılığı, üstün servis, lezzet ve catering operasyonu ile kusursuz bir ziyafet deneyimi yaşatarak konuklara kendini özel hissettiren The Ritz-Carlton, Istanbul, otel dışında da hizmet veriyor. Sosyal mesafe kurallarına uygun olarak küçük ya da büyük ölçekteki her davette otel, zengin catering menüsünü sunuyor. Nişan, düğün, yıl dönümü, sosyal ve kurumsal etkinlikler gibi tüm özel anlarda, beş yıldızlı otel, en ince detayına kadar düşünülmüş eşsiz ziyafet ve servisiyle konukları nerede olursa olsun hizmet kalitesini paylaşıyor.



restaurant 62 hotel & hi-tech

fuar

Ambiente 2021 için geri sayım… Ambiente 2021 Fuarı, kapsamlı bir koruma ve hijyen konseptiyle 19-23 Şubat 2021 tarihleri arasında kapılarını açmaya hazırlanıyor…

U

luslararası sağlık örgütlerinin haziran ayında Messe Frankfurt fuar alanında yaptığı incelemeler ve hazırladıkları rapor doğrultusunda, Ambiente Fuarı dahil olmak üzere 2021 yılının ilk yarısında Frankfurt’ta düzenlenecek tüm fuar organizasyonlarının temelinde sosyal mesafeyi sürekli olarak sağlamak üzere bir dizi değişiklik yapıldı. Yapılan bu değişiklikler doğrultusunda daha önce 9 m² olan minimum stant alanı 18 m²’ye çıkarıldı ve koridor genişlikleri arttırıldı. Bunun yanı sıra, ara koridorlarda ziyaretçi trafiği tek yönde uygulanacak ve stant içerisinde ürün sergi alanlarının koridorda trafiği aksatmayacak şekilde düzenlendi. Messe Frankfurt aynı zamanda fuar katılımcılarına, Türkiye ve Almanya arasındaki seyahat kısıtlamasının devam etmesi durumunda 2-10 Kasım 2020 tarihleri arasında ücretsiz iptal hakkı tanıyacak.

Tüketim ürünleri sektörünün önde gelen temsilcilerini buluşturacak Planlarda ve fuar alanında alınacak tüm önlemler ile fuarın 19-23 Şubat 2021 tarihleri arasında kapılarını açması planlanıyor. Tüketim ürünleri sektörünün

olarak müşteriler bu platform üzerinden siparişlerini direkt olarak katılımcılara gönderebiliyorlar. Pandemi sonrası süreçte fiziksel olarak fuarlara katılım mümkün olana kadar dijital ticaret platformları katılımcılarımız için önem taşıyor ve bizler de bu süreçte onların taleplerine karşılık vermeye çalışıyoruz.” dedi.

Katılımcı firmalar web üzerinden duyurulacak Tayfun YARDIM Messe Frankfurt Istanbul Yönetici Ortağı

önde gelen temsilcileri pandemi sonrası sektörün yeniden hareketlenmesi sürecinde Ambiente’nin önemli ve belirleyici bir rolü olacağını ve iş faaliyetlerini artıracağını ön görüyor. Son dönemde ilgi gören dijital fuar organizasyonlarına değinen Messe Frankfurt Istanbul Yönetici Ortağı Tayfun Yardım: “Messe Frankfurt’un Ambiente katılımcılarına özel olarak Ekim 2019’dan bu yana hizmet veren Nextrade isimli bir dijital platformu var ve son dönemde düzenlenen tüm sanal fuarlardan farklı

COVID-19 pandemisi ile başlayan seyahat kısıtlamasına rağmen; Şubat 2020’de 93 ülkeden 4,635 katılımcı Ambiente’de bir araya geldi ve fuar süresince çok sayıda yeni sipariş verildi. 2021 yılında daha da kapsamlı önlemler ile kapılarını açacak olan Ambiente fuar katılım başvuruları devam ediyor. Messe Frankfurt Istanbul Yönetici Ortağı Tayfun Yardım: “Messe Frankfurt olarak katılımcılarımızın ve ziyaretçilerimizin sağlığı için gerekli tüm önlemleri aldık. Tüm bu önlemler ve yeni uygulamalar ile birlikte Türk firmalarının 2021 fuarlarına olan ilgisinin artarak devam ettiğini görmekten mutluluk duyuyoruz.” dedi. Katılımcılar yakında web sitesi üzerinden duyurulacak.


Hayallerinizi ertelemeyin!

875 22 75 /

marmaraevleri4.com bizimevler.com.tr

444 18 27

405 10 00 /

/ MarmaraEvleri 4

/ BizimEvler


restaurant 64 hotel & hi-tech

yeni mekan

Robert De Niro’nun ünlü restoranı Nobu, İstanbul’a geliyor Süzer Plaza içerisindeki The Ritz-Carlton, Istanbul ve Japon mutfağının dünyaca ünlü temsilcisi NOBU Restaurant arasında anlaşma sağlandı. Ünlü oyuncu Robert De Niro’nun da ortağı olduğu ve adını dünyaca ünlü şef Nobu Matsuhisa’dan alan NOBU Restaurant’ın açılışı için hazırlıklar başladı. NOBU, 2021 baharında İstanbul’da açılıyor. Ünlü restoranın yönetim ve mimar ekibi Ritz-Carlton, İstanbul’a gelerek, anlaşma sonrası ilk görüşmeleri gerçekleştirdi.

T

ürk kültür ve geleneklerinin modern, lüks ve eşsiz Boğaz manzarası ile buluştuğu The Ritz-Carlton İstanbul, gastronomi dünyasının en çok dikkati çeken mekanlarından Nobu Restaurant’la özel bir anlaşma imzaladı. NOBU Restaurant, Ritz-Carlton, İstanbul bünyesinde Türkiye’de ilk kez yerini açacak. Otel içerisinde 1000 metrekarelik özel bir alanda ve panoromik İstanbul Boğazı manzarasıyla hizmet verecek olan mekan 2 katlı olacak. NOBU’ya Süzer Plaza’dan da ayrı bir giriş imkanı sağlanacak. Nobu’nun yönetim ekibi açılış öncesi çalışmaların üzerinden geçmek üzere, İstanbul’a geldi ve çalışmalara başladı. Ritz-Carlton, İstanbul’da konaklayan; Şef Herve Courtot, Uluslararası Proje Direktörü Steven Lam ve PCH Design Studio Mimarı Sevrine Tatangelo’nun da aralarında olduğu ekip, Nobu’yla ilgili mimari, menü ve yönetim detaylarını görüştü. NOBU ekibini, Süzer Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Baran Süzer, Marriott

International Orta Doğu, Körfez, Afrika ve Türkiye Bölgeleri Başkanı Şafak Güvenç ve The Ritz-Carlton, İstanbul ekibi ağırladı.

Adını dünyaca ünlü şef Nobu Matsuhisa’dan alıyor Ünlü Şef Nobu Matsuhisa, Istanbul’un tarihi altyapısının Nobu’ya tamamen farklı bir boyut getireceğini ve şehrin yüksek enerjisinin ve klasik Türk tatlarının, Nobu’nun seçkin menüsü ile mükemmel bir biçimde harmanlanacağını belirtti. Türkiye ve dünyada turizm sektöründe yatırımların durdu denilecek derecede yavaşladığı bugünlerde, Süzer Grubu’nun yaptığı bu yatırım, İstanbul’a büyük bir

heyecan katacak ve yeme-içme dünyasına önemli bir değer kazandıracak. Dünyaca ünlü mekana adını veren Nobu Matsuhisa, Japonya’da doğan ve profesyonel hayatının tamamını Japon mutfağında geçiren özel bir şef. Japon mutfağının spesifik ve Peru’da az bulunan içeriklerinden dolayı, Peru mutfağı ile füzyon bir tat oluşturan Şef Nobu, Peru’daki ilk restoranında klasik tekniklerin dışına çıkarak kendi imza tatlarını oluşturmuştu. 1987’de Beverly Hills’de ilk Matsuhisa restoranını açan Şef Nobu, kısa zamanda Robert de Niro’nun da içinde bulunduğu Hollywood yıldızlarının favori restoranı ve şefi olmayı başardı. Ardından 1994’te Robert de Niro, Şef Nobu’yu New York’taki ilk restoranlarını açmaya ikna etti.


Caddeliler de alıp götürebiliyor artık… Kahve Dünyası, hızlı, dinamik ve sağlıklı şehir hayatını yansıtan Kahve Dünyası Algötür noktalarına bir yenisini daha ekledi. İstanbul Caddebostan’da açılan Kahve Dünyası Algötür’de sunulan yeni nesil draft kahveden proteinli içeceklere, enfes sandviçlerden No:1-6 cold press soğuk içeceklere eşsiz lezzetler sunuluyor…

H

epimizin Ortak Noktası” Kahve Dünyası, İstanbul’daki yeni Kahve Dünyası Algötür noktasını 14 Ağustos’ta Caddebostan’da açtı. İstanbulluların buluşma noktalarından biri olan Caddebostan Sahili’ne çok yakın bir konumda bulunan “Kahve Dünyası Algötür” Caddebostan, misafirlerine fit lezzetlerden draft kahveye, dondurmadan çikolataya Kahve Dünyası’nın en sevilen lezzetlerinden oluşan bir özel seçki sunuyor. Ayrıca Kahve Dünyası’nın mobil uygulamasını kullananlar Hazır Al özelliği ile siparişlerini önceden vererek Kahve Dünyası Algötür Caddebostan’da hiç sıra beklemeden, siparişlerini anında teslim alarak Caddebostan Sahili’nde denizin ve yeşilin tadını doya doya çıkarıyor.

Sağlık ve lezzet aynı menüde buluşuyor Al-götür konseptinin özel ürünler ve dijital teknolojiyle desteklendiği Kahve Dünyası Algötür noktalarında Kahve Dünyası’nın sevilen lezzetlerinin yanı sıra yalnızca bu mağaza konsepti için oluşturulmuş özel lezzetler de yer alıyor. Fit Lezzetler segmenti altında yer alan Proteinli içecekler (Probadem, Protahin ve Promeyve) ve özel karışımlardan oluşan No:1-6 Serisi Kahve Dünyası Algötür’lerde tadılabilecek lezzetler olarak öne çıkıyor. Yine Fit Lezzetler kategorisi altında yer alan Müsli, Granola, Poriç çeşitleri; sadece manzaraya nazır sahilin tadını çıkaranlar için değil, formunu da korumak isteyenler için spor sonrası sağlıklı ve lezzetli bir seçenek oluşturuyor.

Kahve Dünyası’nın dört farklı mağaza konseptinden biri olan “Kahve Dünyası Algötür” self servisin özel ürünler ve dijital teknolojiyle desteklendiği ve 2015 Aralık tarihinde hayata geçmiş yeni bir konsept. Kahve Dünyası Algötür noktaları; özellikle yaya trafiğinin yoğun olduğu lokasyonlarda, hiç zaman kaybetmeden aradığı lezzete hızlıca ulaşmak isteyenlerin tercihi oluyor. Kahve Dünyası Algötür’lerde tüm yiyecek ve içecekler, masaya servis hizmeti olmadan sadece tek kullanımlık kraft bardak ve tabaklarda servis ediliyor.


restaurant 66 hotel & hi-tech

hijyen

İşletmelere 4 adımda “Hijyende Mükemmellik” programı Ev dışı tüketim sektörünün öncü markası Eczacıbaşı Profesyonel, 2017 yılında başlattığı “Hijyende Mükemmellik” programıyla ev dışı sektör işletmelerinde hijyen standartlarını yükseltmeye devam ediyor. Hijyenin öneminin daha da arttığı bu dönemde, 4 adımda kusursuz hijyen sağlanmasını amaçlayan programı başarıyla tamamlayan işletmeler “Hijyende Mükemmellik” sertifikasını almaya hak kazanıyor.

E

czacıbaşı Profesyonel’in işletmelerin temizlik ve hijyen standartlarını yükseltmek ve müşteri memnuniyetini artırmak hedefiyle 2017 yılında hayata geçirdiği “Hijyende Mükemmellik” programı ev dışı tüketim sektörünün kusursuz hijyen sağlamasına yardımcı oluyor. Eczacıbaşı Profesyonel tarafından hazırlanan program çerçevesinde işletmeler 4 adımdan oluşan denetim, eğitim, takip ve koruma aşamalarına tabi tutuluyor ve bu aşamaları başarıyla tamamlayan işletmeler bir yıl geçerli olan “Hijyende Mükemmellik” sertifikasını almaya hak kazanıyor. HORECA işletmelerinin yanı sıra endüstriyel çamaşırhaneler, AVM, ofis, eğitim kurumları gibi hijyen standartlarının büyük önem taşıdığı tüm işletmelerin başvuru yaparak alabildiği “Hijyende Mükemmellik” sertifikası ile işletmelerin temizlik maliyeti düşüyor, zaman tasarrufu sağlanıyor, personelin hijyen bilinci ve seviyesi artıyor.

Müşteriler ev dışında artık önce “hijyen” diyor

Hijyende Mükemmellik Programı kapsamında gerçekleştirilen periyodik ara denetimlerin işletmelerde sürdürülebilir hijyen koşulları oluşturulmasını sağladığını

programını başarıyla tamamlayan işletmeler, “Güvenli Turizm Sertifikası” için de bir önemli aşama kaydetmiş olacak. Bu dönemde Hijyende Mükemmellik sertifikalı işletmelerin daha da artmasını hedefliyoruz” dedi.

4 aşamada sürdürülebilir hijyen

söyleyen Eczacıbaşı Profesyonel Pazarlama Müdürü Pelin Özbilgin, “İçinde bulunduğumuz şu dönemde tüm işletmeler için müşteri güveni ve devamlılığı için hijyen ilk ve vazgeçilmez bir gereklilik haline gelmiştir. İşletmelerin hijyen çözüm ortağı olarak son kullanıcıların beklentilerini her zaman önceliklendiriyoruz. İşletmelere sunduğumuz geniş ürün portföyümüzün yanı sıra Eczacıbaşı Profesyonel Akademi ekibi ile eğitim, denetim ve danışmanlık hizmetleri de veriyoruz. ‘Hijyende Mükemmellik’ programımız da bu kapsamda hayata geçirdiğimiz bir yıllık denetim ve sertifikasyon sürecidir. Bu programımız içinden geçtiğimiz şu süreçte daha da önem kazandı. Çünkü turizm sektöründe “Güvenli Turizm Sertifikası" dönemi başladı. ‘Hijyende Mükemmellik’

Hijyende Mükemmellik programı denetim, eğitim, takip ve koruma başlıkları altında 4 aşamada yürütülüyor. Öncelikle Eczacıbaşı Profesyonel bünyesinde kurulan EP Akademi, konusunda uzman denetçi ve danışman kadrosu ile işletmeye ilk ziyareti gerçekleştirerek, işletmenin mevcut durumunu belirliyor. Ardından işletmelerin hijyen ihtiyaçlarını değerlendirerek hem yüz yüze hem de online eğitim çözümleri sunuyor. Takip aşamasında ise periyodik denetimler ile hijyende tüm uygulamalarda standartlaştırma hedefleniyor. Koruma aşamasında da işletmenin doğru uygulamalar sonucunda ulaştığı hijyen standartları koruma altına alınıyor, temizlik maliyeti düşürülüyor ve zaman tasarrufu sağlanıyor. Ayrıca işletmede çalışan sektör profesyonellerinin de hijyen bilinci ve seviyesi artırılıyor. Bu 4 aşamayı başarıyla geçen işletmeler “Hijyende Mükemmellik” sertifikasını almaya hak kazanıyor.



restaurant 68 hotel & hi-tech

dekorasyon

Banyolara damga vuran tasarımlar En son trendleri yakından takip eden Seramiksan, yepyeni tasarımlarıyla tüm mekanlara can veriyor. Son dönemdeki yeni koleksiyonları; tasarımcı iş birlikleri ile ön plana çıkıyor.

B

irbirinden çarpıcı Stella ve Livello serilerinin tasarımcısı Bilge Nur Saltık tasarım konseptini şu şekilde tanımlıyor; “Objelerin ardındaki hikayeler beni hep meraklandırmıştır. Değişik kültürlerden ve insan davranışlarından ilham alıyor, objelerin ardındaki hikayelerle ilgileniyorum. Tasarımlarımda geleneksel zanaat yöntemleri ve deneysel üretim tekniklerini çağdaş objelerde sentezliyorum. Günlük hayatımıza keyif katacak ürünler tasarlamayı hedefliyorum.”

Üst üste tasarlanmış iki katmanıyla; Livello ‘’Lavabo kenarında kullanılan alanı arttırmaya odaklanan Livello serisi, oval ve silindirik olmak üzere iki tezgah üstü lavabodan oluşuyor. Üst üste tasarlanmış iki katman, kullanılan alanı genişletirken, kullanıcıyı daha düzenli olmaya motive etmeyi amaçlıyor. Günlük temizlik ve bakım, rutinde kullandığımız ürünleri lavaboda depolamayı mümkün kılan Livello, lavabonun etrafını

kirletmeden ürünlerin kullanılmasını ve ardından temizliğini de kolaylaştırıyor.”

Vitrifiye ürünlerine çağdaş bir bakış açısı; Stella Geometrik formları günlük hayata adapte eden seri, oval ve silindirik

olmak üzere iki tezgah üstü lavabodan oluşan Stella serisi ise; elması andıran tabanı, üst kısmında dairesel bir formla tamamlanıyor. Dış yüzeyi kıvrılmış Origami formlarını andıran koleksiyon, banyolara zarif bir dokunuş sunuyor.



restaurant 70 hotel & hi-tech

hotel-tech

MITSUBISHI ELECTRIC’TEN EĞITIME ONLINE DESTEK “Evden uzaya” kadar çok sayıda sektörde ileri teknoloji çözümleriyle öne çıkan Mitsubishi Electric, pandemi dönemiyle ara verilen konferans ve üniversite buluşmalarını dijitale taşıdı.

M

itsubishi Electric yöneticilerinin dijital platformlar üzerinden gerçekleştirdiği söyleşilerin yanı sıra Mitsubishi Electric’in Manisa’daki klima üretim şirketi Mitsubishi Electric Turkey Klima Sistemleri Üretim A.Ş., İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü iş birliğiyle “Online Kariyer Günleri” düzenledi. Yöneticilerin kariyer gelişimlerinden şirket faaliyetlerine kadar pek çok bilginin paylaşıldığı etkinliklere öğrenciler yoğun ilgi gösteriyor. Mitsubishi Electric, Türkiye’de 17 üniversitede sistemlerini öğrencilerle buluşturuyor ve yedi üniversiteye sağladığı robotlarıyla eğitimi destekliyor. Yöneticilerin kariyer gelişimlerinden şirket faaliyetlerine kadar pek çok bilginin paylaşıldığı söyleşilere öğrenciler yoğun ilgi gösteriyor.

Üretimde dijitalleşme büyük ilgi görüyor

Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Bölümü Ürün Yönetimi ve İş Geliştirme Kıdemli Müdürü Tolga Bizel, Manisa Celal Bayar Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü ile pandeminin ilk aylarında Instagram canlı yayını gerçekleştirdi. ‘’Dijitalleşen

Dünya’da Sohbetler’’ konulu söyleşide; Bizel’in kariyer öyküsünden Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri faaliyetlerine, pandemi dönemi sonrası üretimde yaşanacak değişikliklerden üretimde dijital dönüşüme kadar pek çok önemli konuya değinildi.

Denizaşırı deneyimler paylaşıldı

Üniversite öğrencileriyle buluşan bir diğer isim 23 Haziran Dünya Kadın Mühendisler Günü dolayısıyla Karadeniz Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Kulübü ile Instagram canlı yayınına katılan Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri PLC-Servo Takım Lideri Merve Sarıhan oldu. Mitsubishi Electric’in Japonya fabrikasında yaptığı çalışmalardan ve deneyimlerinden bahseden Sarıhan, Mitsubishi Electric Türkiye bünyesindeki hedeflerinden bahsederek gelecekte meslektaşı olacak mühendis adaylarına önerilerde bulundu.

Kariyer Günleri dijitale taşındı

Manisa’daki klima üretim şirketi Mitsubishi Electric Turkey Klima Sistemleri Üretim A.Ş. ise İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü

iş birliği çerçevesinde gerçekleştirdiği “Online Kariyer Günleri” kapsamında üniversitenin Elektrik-Elektronik, Makine, Kimya, ve Bilgisayar Mühendisliği Fakülteleri öğrencileriyle bir araya geldi. Gerçekleştirilen insan kaynakları ve üretim sunumlarına üniversiteden 100’e yakın öğrenci katıldı. Online sunumların gerçekleştirildiği etkinlikte; kariyer hayatlarının başındaki üniversite öğrencilerini desteklemek amacıyla şirket profili, işe alım ve staj süreçlerinin yanı sıra üretim akışı, üretimde kullanılan teknolojiler, metodolojiler ve programlar paylaşıldı. Online Kariyer Günleri, online mülakatlar ve “Online Kariyer Sohbeti” ile devam etti.

Eğitime katkısını sürdürüyor Türkiye’de 17 üniversitede sistemlerini öğrencilerle buluşturan ve yedi üniversiteye sağladığı robotlarıyla eğitimi destekleyen Mitsubishi Electric, bu sayının artırılması için çalışıyor. Mühendislerle öğrencileri bir araya getirdiği çalışmalarla da eğitime ve insan kaynaklarına katkı sağlamayı sürdürüyor.


Kapalı mekanlara güven hava temizleme cihazları ile artıyor COVID sonrasında hijyen anlayışı ile birlikte tüketicilerin kapalı alanlarda bulunma algısı ve davranışları da büyük değişim gösterdi. Daha iyi hava kalitesi ve daha temiz bir çevre için sistemler geliştiren Bomaksan’ın FutureBright araştırma şirketiyle yaptığı araştırmaya göre, tüketicilerin yüzde 97’si açık alanlardaki havanın daha temiz olduğunu düşünüyor. Pandemi öncesi her 4 kişiden sadece 1’i kapalı mekanlarda hava temizleme cihazlarının olup olmadığına dikkat ederken; pandemi sonrasında ise 4 kişiden 3’ü cihazların varlığına dikkat etmeye başladı. Araştırmaya katılanların yüzde 96’sı ise kapalı mekanlarda sadece “Yeterli teknoloji ile üretilmiş, yetkililer tarafından onaylı hava temizleme cihazları” olan yerleri tercih ediyor. Bomaksan’ın BOA AIR markasıyla, virüs ve bakterilerin hava yoluyla bulaşmasını minimize etmek ve sağlıklı kapalı mekanlar oluşturulmasına yardımcı olmak için geliştirdiği portatif Temiz Hava Dolabı, içerisinde bulunan sınıfının en yoğun aktif karbon filtresi ile VOC’leri ve kötü kokuları filtrelerken, sınıfının en yükseği olan H14 sınıfı HEPA Filtreler ile virüs, bakteri gibi mikroorganizmalar ile PM2.5 partikülleri içerisinde hapsederek ister küçük ister büyük metrekarelik kapalı ortamlarda sürekli olarak temiz hava sağlıyor. Temiz Hava Dolapları, içerisinde bulunan 3 kademeli filtrasyon teknolojisi sayesinde 1 mikron altı partikülleri bile %99,995 verimlilikte yakalıyor.

Radyant ısıtma pazarında %65 pazar payı Türkiye Endüstriyel Radyant Isıtma pazarının %65’ini elinde bulunduran Çukurova Isı, oldukça geniş bir ürün yelpazesi ile hizmet veriyor. Ürün portföyünde bulunan ve uluslararası markalar tarafından üretilen Borulu Radyant Isıtıcılar, Sıcak Hava Üreticileri, Seramik Plakalı Radyant Isıtıcılar, Stadyum Tribün Isıtıcıları, Elektrikli Halojen Isıtıcılar, Doğalgazlı Termo-Konvektörler, Seyyar Radyant Isıtıcılar ve Çatı Sızdırmazlık Elemanlarını yatırımcıların kullanıma sunuluyor. Faaliyetleri kapsamındaki sistem çözümleri ve AR-GE yatırımları ile Türkiye’de radyant ısıtma pazarında %65 pazar payına ulaştıklarını ve açık ara pazar lideri olduklarını belirten Çukurova Isı Pazarlama Müdürü Osman Ünlü “Radyant ısıtma teknolojilerimizle kurulduğumuz günden bu yana pazar liderliğimizi sürdürüyoruz. 2021 yılı için dış pazarlardaki stratejimizi ve organizasyon yapımızı yeniden yapılandırıyoruz. Hedef ülkelerde geliştirilecek güçlü işbirlikleri ile ihracatımızın ciromuzda ki payını %30 seviyelerine çıkarmayı hedefliyoruz.” diyor.

Kapasite seçenekleri arttı 2019 itibariyle yerli su kaynaklı ısı pompalarının seri üretimine başlayan Form, geniş kapasite aralıklarında geliştirdiği ısı pompaları ile iklimlendirme alanındaki farklı ihtiyaçlara çözüm sunuyor. Bu kapsamda ilk olarak 11, 15 ve 22 kW’lık kapasitelerde piyasaya sürülen, bu yıl itibariyle de 3, 7 ve 9 kW kapasiteli modelleri de üretilmeye başlanan Form WSHP Sudan Havaya ısı pompaları, kalitesi ve fiyat avantajının yanı sıra ısı pompası alanındaki yenilikçi özellikleriyle de diğer sistemler arasında öne çıkıyor. Toplamda 6 modelde satışa sunulan Form WSHP Isı Pompaları, bir projede gerekli olabilecek tüm kapasite ihtiyaçlarına çözüm sunabiliyor. Form WSHP Su Kaynaklı Isı Pompaları, gelişmiş merkezi kumanda ve dokunmatik ekran seçeneği, geniş çalışma limitleri, ekolojik çevre dostu soğutucu gazı ve yüksek enerji verimliliği, %100 taze hava çözümleri ve UV-C sterilizasyon imkanı ile işletmelere değer katıyor.

Dijital otel çözümleri ile eşsiz bir konuk deneyimi Schneider Electric, yıl başından beri düzenlediği webinarlara bir yenisini ekleyerek, “Dijital Otel Çözümleri ve Otellerde EcoStruxure™ Mimarisi” hakkında online bir seminer düzenledi. Webinarın başlıca konusunu oluşturan Schenider Electric oda otomasyonu çözüm mimarileri otel segmentine ve oda tiplerine uygun olarak tasarlanmış bir sistem olarak son kullanıcıya tanıtıldı. Konuk memnuniyeti, operasyonel verimlilik, enerji ve sürdürülebilirlik performansını arttırmayı öncelikli hedef belirleyen marka, bu alanda ürettiği geniş ürün yelpazesi ve otellere özgü çözüm portfolyosunu kullanıcı ile buluşturdu. Schneider Electric tarafından geliştirilen “EcoStruxure for Hotels” son kullanıcı için çeşitli yenilik ve kolaylıklar sağlarken, öncelikli hedeflere yönelik dijital çözümler de sunuyor. “EcoStruxure Building Operation” yazılımını kullanmayı tercih eden oteller, “Third Party Bina Çözümleri” ve “Third Party Otel Çözümlerini” birbiri ile entegre ederek tek noktadan izlenmesini ve kontrolünü sağlayabiliyor. “EcoStruxure Advisor” yazılımları, otel performansını en üst düzeye çıkarıp altyapıyı optimize ediyor. Yazılım kullanıcılarına; eşsiz bir konuk deneyimi sağlamanın yanı sıra verimlilik ve sürdürülebilirlik performansını da artırarak güvenli ve esnek bir otel sistemi sunuyor.


restaurant 72 hotel & hi-tech

ürünler

Zamanın ötesinde şıklık Gri tonlar, daima zamanın ötesinde bir şıklık sunar ve banyo mobilyaları için idealdir. Açık ve koyu renkli tasarımların griyle birleşimi banyolara zarif ve çağdaş bir hava katıyor. Grejden beton grisine ve grafite kadar gri renk çeşitleriyle Duravit, kişiye özel ve şık banyolar için geniş bir alan sunuyor. İster diğer gri tonları, siyah, beyaz veya parlak renklerle birlikte olsun, grinin zarif ve şık cazibesi öne çıkıyor. Parlak krom kulp, ME by Starck lavabo ile Graift Mat Renkli XBase tam boy gri banyo dolabı ve makyaj ünitesi arasındaki etkileşimde öne çıkıyor.

Ömür boyu desen garantisi Türkiye’nin lider porselen üreticisi Porland, bir ilke daha imza atarak porselene bir ömürlük kullanım özelliğini getiriyor. Geniş ürün yelpazesinde sır içi ve sır altı üretim tekniği ile ürettiği koleksiyon ürünlerini “Ömür boyu desen çıkmama garantisi” ile kullanıcılarıyla buluşturan marka, porselenin zamansız ruhunu renk ve desenlerine de yansıtıyor. Porland’ın Ömür boyu desen çıkmama garantisi ile sunduğu porselen ürünlerin desenleri 1996 yılından bu yana güncel teknolojilerle entegre ettiği özel tekniklerle uygulanıyor. Yüksek ısıda fırınlanan bu özel ürünler, Porland’ın özgün uygulama teknikleriyle porselene parlaklığını veren camsı yüzeyin yani sırrın tamamen içine gömülüyor ve ömür boyu renk ve desenlerin aynı görünümde kalmasını sağlıyor. Ömür boyu desen çıkmama garantisi altındaki ürünler bulaşık makinesi, fırın ve mikrodalga fırınlarda da gönül rahatlığıyla kullanılabiliyor.

Geleceğin asansör teknolojilerini belirliyor Covid-19 pandemisiyle birlikte temas ettiğimiz her noktaya daha temkinli yaklaştığımız bugünlerde teknoloji en büyük kurtarıcımız oluyor. Teknoloji ve inovasyonu bir arada sunarak milyonlarca insana konforlu bir mobilitenin kapılarını açan thyssenkrupp Asansör, temassız çağrı sistemi ile asansörleri daha güvenilir alanlara dönüştürüyor. Nesnelerin interneti ve QR kod teknolojilerinin asansörlere entegre edilmesiyle geliştirilen teknoloji, asansör çağırmak için tuşlara basma gerekliliğini ortadan kaldırarak asansörlerden kaynaklanan bulaş riskini de sıfıra indiriyor. Nesnelerin interneti üzerine uzun yıllar çalışma yapan thyssenkrupp Asansör, Covid-19 ile birlikte temassız asansörleriyle insanlara güvenli bir yolculuk sunacak. thyssenkrupp bulut sistemi üzerinden takip edilen ve her bir asansörün bulunduğu kata bir QR kod tanımlanmasıyla çalışan teknoloji, kullanıcıların gitmek istediği katın QR kodunu akıllı telefona okutarak asansörü çağırmaya imkan tanıyor. Tüm Ar-Ge çalışmalarının Türkiye’de yapıldığı teknoloji, thyssenkrupp cloud sistemine kayıtlı eski ya da yeni asansörler için uygulanabiliyor. Düşük bir bütçe ve 1 gün gibi kısa sürede montajı tamamlanarak kullanılabilen temassız asansör çağırma teknolojisi, asansör yönetmeliğine ek protokollere gereksinim duymuyor.

Kurumsal ağların yönetimi çok kolay Kurumsal ağların yönetimi artık çok kolay ve rahat hale geliyor. Ağdaki erişim noktaları için ayrı, switchler için ayrı, ağ geçitleri için farklı sistemler ya da yazılımlar gerektiren ve bu nedenle hem zaman hem uzmanlık isteyen ağ yönetimi, TP-Link Omada SDN ile son derece kolaylaştı. Yeni teknolojiye dayanan Omada, bulut denetleyicilerini, erişim noktalarını, anahtarları, ağ geçitlerini ve daha fazlasını tam bir Yazılım Tanımlı Ağ (SDN) çözümüne entegre ediyor ve hepsi tek bir arabirimden kontrol edilen yüzde 100 merkezi bulut yönetimi sağlıyor. Geleneksel bir ağda, ağ dağıtımı karmaşık, bakımı ve yatay olarak genişletilmesi zordur ve bilgi birikimi, uzmanlık gerektirir. SDN teknolojisi bu sorunu çözüyor. SDN ağının merkezinde, ağ hizmetlerini ve veri dağıtımını otomatik yapan bir denetleyici yazılım sistemi bulunuyor. SDN teknolojisi ile Omada, ağ hizmetlerinin otomatik olarak dağıtımını ve ağ geçitleri, anahtarlar ve erişim noktaları arasında otomatik veri dağıtımı sağlıyor.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.