Hotel Restaurant Magazine June 2020

Page 1

Tabaktaki imzası ömürlük heyecanı

Wyndham Grand Kalamış Marina Executive Şefi

iş’te kadın röportaj

Ayşin Arca

Tura Turizm Perakende İcra Kurulu Üyesi

Yeni Turizm

NORMALLERİ -Konaklama/Seyahat -Hijyen -Mimari/Tasarım -Gastronomi -Ürün/Teknoloji












Turizmde yine, yeni, yeniden normalleşme zamanı! Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü, “Yeni Tip Korona Virüsü” salgını nedeniyle 2020 yılı genelinde uluslararası turizmde yaşanacak gerilemenin, salgının durumuna, sınırların açılmasına ve seyahat yasaklarının kalkmasına bağlı olarak yüzde 58 ila 78 aralığında değişeceği değerlendirmesini yaparken, asıl toparlanmanın 2021’de beklendiğini duyurdu. UNWTO tarafından öngörülen üç farklı senaryonun detaylarını gündem sayfalarımızda bulabilirsiniz. Tura Turizm’in Perakende İcra Kurulu Üyesi. “Kriz eşittir fırsat, fırsat eşittir kriz, vazgeçme, yılma, mücadele et” doktrinlerine kökten bağlı bir turizm emekçisi o. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Bölümü’nde hesap işleriyle uğraşırken bir tesadüf eseri kendini Hilton Oteli’nin desk’inde bulan Arca, otelciliği çok sevemediğini fark ettiğinden bu yana acentecilik faaliyetlerinin içinde. Tura Turizm’in hayallerini kendi hayalleri sayacak kadar işine bağlı, krizde dimdik ayakta durmayı seçecek kadar mücadeleci, deneyimli ve de üretken! “Turizmin ayakta kalabilmesi için yenilikçi yaklaşımlara açık olması lazım.” diyen Arca, salgının tüm dünyayı etkisi altına aldığı bu zorlu dönemde, turizmde kariyer hikayesini samimiyetle anlatırken, Tura Turizm kimliğiyle de sektörel analiz ve öngörülerini paylaştı. Koronavirüs ile beraber hijyen ve sanitasyon pandeminin en kritik noktalarından biri olurken, eski normalde de bu bilinç ve farkındalıkla yol alan oluşumlar vardı elbette. Gastronomi Turizmi Derneği (GTD), Türk gastronomisine hijyen sertifikasyon belgesi kazandırmak üzere yaklaşık üç yıldır yoğun bir faaliyet içindeydi. Pandemi süreciyle birlikte tüm standartlarını hızla tamamlayarak sektöre kazandıran GTD’nin belgeye ilişkin detaylarını ve sertifikanın işletmelere sunduğu ayrıcalıkları gastro güncel bölümümüzden okuyabilirsiniz. İnsanın dört bir yanı aşçı olunca, hele bir de kütüğünde “Bolu Mengen” yazıyor ise, mesleği neresinden baksanız kaderi! Uğur Alparslan’ın da baba, ağabey, kardeş, kuzenler, ailede kim varsa aşçı. Bir tek onlar da değil! Anlattığına göre, anne ve rahmetli babaanne de geleneksel ev mutfaklarında enfes yemekler pişiriyor o günlerde. Okul yolunda sabahları burnuna dolan süt, poğaça kokularıyla kamçılanıyor bu ömürlük mutfaklara uzanan ilk yolculuğu. Lokantada çalışan babanın kanatları altında kök salıyor, günbegün. Lavabo pompasını kaval sanacak kadar küçük ama öyle yok yaz tatillerini gönlünce yaşamak! Aşçı büyüklerinden gördüğü üzere, onun da tek bildiği, varsa yoksa çalışmak! Ne de olsa ‘küçüklükten pişmek’ ailenin genlerinde var! Wyndham Grand Kalamış Marina’nın Executive Şefi Uğur Alparslan’ın beş yıldızlı mutfaklara uzanan serüveni ve marinaya nazır enfes tatları şefin gözünden sayfalarımızda sizlerle… Keyifli okumalar dilerim.

Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ Prof. Dr. İSMAİL KARA Doç. Dr. MURAT DOĞDUBAY GENEL MÜDÜR (Sorumlu)

EMİR ÖMER ÖCAL emir.ocal@img.com.tr K

TOLGA ÇAKMAKLI tolga.cakmakli@img.com.tr Teknik Müdür Tayfun Aydın tayfun.aydin@img.com.tr Bilgi İşlem İMG WEB TEAM MAIL web@img.com.tr

GÜRKAN BOZTEPE Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı TEZER ÖNER Agon Danışmanlık / Gayrimenkul ve İşletme Yatırım Danışmanı TURGUT AY Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu Başkan Yrd. Orhan GENCELİ Türkiye Otel Yöneticileri Derneği (TUROYD) Yönetim Kurulu Üyesi

website

www.hotelrestaurantmagazine.com

e-mail

info@img.com.tr

ABONE ve DAĞITIM NURTEN DEMİR nurten.demir@img.com.tr CTP - BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL Tel: +90 212 454 30 00 Fax: +90 212 454 34 94 www.ihlasmatbaacilik.com İRTİBAT BÜROLARIMIZ BURSA +90.224 211 44 50-51 KONYA +90.332 238 10 71 ADRES İSTMAG Magazin Gazetecilik Yayıncılık İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. İHLAS MEDIA CENTER Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi No: 11 Medya Blok Kat: 1 34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93

hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları İletişim Magazin Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.


İTALYA’DAN SOFRANIZA LEZZET YOLCULUĞU

Coğrafi işaretli İtalyan parmesan peynirlerini Metro güvencesiyle sofralarınıza taşıyın. 18 ay

olgunlaştırılmış

10 ay

5 ay

olgunlaştırılmış

Pecorino Romano

Menşei: İtalya: Sardinia, Lazio

olgunlaştırılmış

Grana Padano

Menşei: İtalya: Emilia-Romagna

Parmigiano Reggiano Menşei: İtalya: Parma-Reggio


içindekiler

30

50

36

antre

yeni yatırımlar

şefin gözünden

14 Sektörden kısa haberler

30 Le Meridien Bodrum Beach Resort açıldı

44 Tabaktaki imzası ömürlük heyecanı: Uğur Alparslan

gündem

32 Avustralya’nın en büyük tema parkında Polin Waterparks 20 TÜRSAB’tan ‘COVID-19 Sonrası Nasıl Bir imzası Dünya Bizi Bekliyor’ Raporu 34 Hilton dört yeni otel açmaya 22 İstanbul, dünya kongre listesinde hazırlanıyor 44’üncü sırada 24 Yeni normalde turizmi hijyen yatırımları kurtaracak 26 İlhan: Yenilikçi e-turist programı küresel ziyaretçilerin kullanımına açılmalı

etkinlik 28 Yeni normalin ilk sosyal mesafeli etkinliğinde yine I-mIce imzası

www.hotelrestaurantmagazine.com

iş’te kadın 36 Arca: Kadının gücüne inanıyor, çalışıp üretmeyi sürdürüyoruz

marka 40 Şekerbank’tan restoran ve kafelere destek 42 İnoksan, 5 yıllık yol haritasında cirosunu ikiye katlayacak

gastro güncel 48 Metro Türkiye’den “Mutfağa Dönüşte” HoReCa'ya özel yol haritası 50 Gastronomi Turizminde hijyen güveni GT Hijyen Belgesi’yle sağlanacak 52 Restorancılıkta yeni trend: Bulut Mutfak

gastro aktüel 54 Gastronomi sektöründen kısa haberler


44

28 fuar

hotel-tech

58 Fuarlar hızla dijitalleşerek hibrid modele evrilecek

66 RATIONAL’den yeni iCombi Pro: Profesyonel mutfaklar için yeni standart

hijyen 60 Diversey’den Türkiye’ye önemli yatırım

dekorasyon 62 Doyran: Hotelya ismini bundan sonra daha sık duyacaksınız 64 Ege Vitrifiye’den hijyenik, çevre dostu tasarımlar 65 Yeni normalde oteller ve tatil köyleri nasıl düzenlenmeli?

www.hotelrestaurantmagazine.com

67 Otellerde temassız operasyon yönetimi gerçekleşiyor 68 Yaşamın her alanında sağlıklı hava çözümleri

ürün 70 İşini bilenler için yeni buharlı kombi: iCombiClassic

ürünler 71 Yeni ürünler

47


restaurant 14 hotel & hi-tech

antre

TIES’in Türkiye’deki Tek Yetkilisi Murtaza Kalender oldu Dünyanın birçok ülkesinde üyelikleri ve geniş kapsamlı temsilcilikleri bulunan Uluslararası Ekoloji Birliği (TIES), Türkiye’de ilk kez bir turizm profesyoneline elçilik görevi verdi. Pandemi öncesi ve sonrasında gerek yurt içi ve yurt dışı workshop etkinlikleri ve fuarları gerekse dünyanın önde gelen turizm profesyonelleriyle yaptığı online buluşmalarıyla adından sıkça söz ettiren TravelShop Turkey Genel Müdürü Murtaza Kalender, dünyanın en saygın ve en büyük çaplı Uluslararası Ekoloji Birliği TIES’in Türkiye Tek Yetkilisi olarak seçildi. Konuyla ilgili bir açıklama yapan TravelShop Turkey Genel Müdürü Murtaza Kalender şunları söyledi: “Böylesine, dünyanın en geniş kapsamlı ve alanında tek otorite sayılan bir organizasyon olan TIES’in beni böyle bir göreve layık görmesinden ötürü dernek yetkilisi Jon Bruno’ya teşekkürü bir borç bilirim. Bu gerçekten gurur duyduğum bir görev ve buna ülkem layık olmak adına gereken her şeyi yapacağım. Bu vesileyle, ülkemizi ve camiamızı, turizm alanında, bundan önce olduğu gibi en iyi şekilde temsil ederek tanımaya devam edeceğiz. Ülkemizin marka değerini en yüksek seviyeye çıkarma gayretinde olacağız.”

Bodrum Kaplıca suyuna kavuştu Ege’nin temiz havası, Ley enerji yolunun geçtiği konumu, 4 ayrı sağlık ve diyet programı, ödüllü SPA hizmetine tamamlayıcı tedavi unsuru olarak bilinen kaplıcayı ekleyen Sianji Well-Being Resort Kaplıca Bodrum Hotel, Yönetim Kurulu Başkanı Recai Çakır’ın ev sahipliğinde yeni sezonuna merhaba dedi. Sianji Well-Being Resort Kaplıca Bodrum Hotel Yönetim Kurulu Başkanı Recai Çakır’ın ev sahipliğinde gerçekleşen lansmana, Muğla Valisi Esengül Civelek, Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Prof. Dr. Ziya Karagülle, Ali Şen, Sevan Bıçakçı, Mahmut Duruk gibi önemli isimler katıldı. Çakır lansmanda, kaplıca suyunun detayları ve faydaları dışında turizm ve sağlık sektörü ile ilgili deneyimlerini ve yeni yatırımları da aktardı.

TAV, Almatı Havalimanı için imzayı attı TAV Havalimanları, Kazakistan’ın ana giriş kapısı Almatı Havalimanı’nı için hisse alım sözleşmesini imzaladı. Yeni “İpek Yolu”nun en önemli merkezlerinden olan Almatı şehrinin havalimanıyla birlikte TAV’ın dünyada işlettiği havalimanı sayısı 15’e çıktı. TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı Sani Şener “Almatı, Asya ve özellikle de Çin’den Avrupa ve Afrika’ya doğru havadan kurulan ‘İpek Yolu’nun önemli duraklarından biri. Orta Asya’nın coğrafi ve ekonomik olarak en büyük ülkesi olan Kazakistan, Türkiye ile köklü ilişkilere ve yaklaşık 3 milyar dolarlık ticaret hacmine sahip. Bu yatırımla Kazakistan’ın büyüme hedeflerine ve iki ülke arasındaki iyi ilişkilere katkı sunarken, hedef pazarlarımız arasında yer alan Orta Asya pazarına da girmiş olduk.“ dedi.

Titanic Hotels Group’tan manifesto Titanic Hotels Group, COVID-19 Pandemisi ve daha sonra oluşabilecek diğer salgın riskleri nedeni ile yeni bir derinlemesine temizlik ve dezenfeksiyon prosedürünü devreye aldığını duyurdu. Aldığı tüm hijyen ve temizlik önlemlerini “Safe Touch-Hijyen Manifestosu” adı altında açıkladı. Misafirlerimizin sağlığı ve konforu bizim için önemli diyerek açıklama yapan Titanic Hotels Group Genel Direktörü Gökhan Özbatır “Otellerimizin bulunduğu Türkiye ve Almanya’da, dünya çapında yaşanan Covid-19 pandemisi nedeni ile oluşan olağanüstü durumdan, hızlı şekilde normalleşme sürecine geçildiği görülüyor. Her iki ülkenin de sağlık sistemlerinin bu tür durumlar için son derece hazırlıklı ve çok yeterli olması önemli bir etken. Tüm otellerimizin bulunduğu lokasyonlar merkezi ve tam teşekküllü sağlık kurumlarına ulaşımları çok kolay. Resort otellerimizde dünyaca ünlü Memorial Sağlık Grubu ile iş birliği yapıyoruz ve bu otellerimizde doktor hizmetimiz bulunuyor. Olası vaka durumlarında eylem planlarımız hazır. İlave olarak TC yetkili otoriteleri tarafından belli kriterler kapsamında oluşturulmasına karar verilen ve dünyada bir ilk olacak ve turizm işletmelerine uluslararası kabul görmüş firmalar tarafından verilecek salgınlarla ilgili hijyen sertifikasyon programına desteklerimiz de sürmektedir” dedi.



restaurant 16 hotel & hi-tech

antre

Yeni Havalimanı’nın 3. pisti açılıyor 3. pist için Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne resmi başvurusunu yapan İGA tarafından yapılan açıklamaya göre, İstanbul Havalimanı’nın 3. bağımsız pisti 18 Haziran 2020 tarihinde uçuşa hazır olacak. Havalimanı Terminali’nin doğusunda yer alan 3. pistin faaliyete geçmesi ile birlikte iç hat uçuşlarındaki mevcut taksi sürelerinde yaklaşık yüzde 50 oranında bir azalma yaşanacak. Yapılan simülasyonlara göre ortalama uçak iniş süresi 15 dakikadan 11 dakikaya inecek, ortalama uçak kalkış süresi ise 22 dakikadan 15 dakikaya inmiş olacak. Hava trafiğinin çok yoğun olduğu havalimanlarındaki sıkışıklığı hafifletmeyi amaçlayan, ikinci “End-Around Taksi Yolu” da yeni pist ile birlikte hizmete girecek. Böylelikle aynı anda iniş kalkış yapılan havalimanında uçakların yerdeki hareketlerinde kısıtlama olmayacak. Yeni pist sayesinde hava trafik kapasitesi saatte 80 uçak kalkış-iniş sayısından en düşük 120’ye çıkarken, hava yollarının slot esnekliği de artacak. Yeni pist ile birlikte günlük olarak ortalama 2 bin 800’den fazla iniş kalkışa izin verebilecek kapasiteye ulaşılabilecek.

Temizlik en üst düzeyde sağlanacak Temelinde misafire bu özel zamanda ihtiyaçlarını anlama ve karşılamanın yer aldığı Hyatt Care & Cleanliness programının dünya çapında 900'den fazla Hyatt otelinde uygulanmaya başladığı 29 Nisan 2020 tarihinde duyuruldu. Global Biorisk Danışma Konseyi (GBAC) tarafından dünyadaki tüm otellerde uygulanmaya başlanan GBAC STAR ile Grand Hyatt İstanbul’da temizlik en üst düzeyde sağlanacak. Odalar, lobi, SPA, havuz, restoran, açık-kapalı genel alanlar ve personel alanlarına kadar bütün noktaları kontrol altında tutacak uygulamayla misafirler, kendilerini her zamankinden daha güvende ve sağlıklı hissedecekler. Hyatt Care & Cleanliness programı, hijyen müdürünün de dahil olduğu tıbbi uzmanlar ve sektör profesyonellerinden oluşan bir çalışma grubu önderliğinde yürütülecek.

Kongre sektöründe virüste küresel ittifak Dünya kongre ve toplantı sektörünün öncü kuruluşlarından AIPC (Uluslararası Kongre Merkezleri Birliği), ICCA (Uluslararası Kongre ve Kongre Birliği) ile UFI (Uluslararası Fuar Endüstrisi Birliği), COVID-19’la küresel çapta mücadelede birlikte hareket etme kararı aldı. Kampanya, sektör paydaşları arasında her türlü bilgi paylaşımı, yaklaşan etkinlikler çerçevesinde iletişim ve koordinasyonu içeriyor. AIPC Başkanı Aloysius Arlando, temel endişelerinin personelleri ve müşterilerinin can güvenliği olduğunu vurgulayarak, “Ev sahipliği yapacağımız etkinlikler, ekonomik toparlanmada önemli bir rol oynayacak. Bu yüzden memnuniyetle başlattığımız ittifak kampanyasıyla bu noktanın altını çizmiş olduk.” dedi. ICCA Başkanı James Rees ise G3 İttifakı’nın bir parçası olarak COVID-19’un dünya çapında neden olduğu olumsuz duruma dikkat çekerek “Paydaşlar olarak mevcut duruma göre uyarlayacağımız programlar, olumlu sonuçlar almamızda etkili olacaktır. İş birliğinin önemine olan inancımızla biz de bu kampanyayı destekliyoruz” dedi.

Radisson, tüm otellerini güvenlik protokolüyle güvenceye aldı Radisson Hotel Group tarafından yapılan bir açıklamayla dünyanın lider gözetim, denetim, test ve belgelendirme kuruluşu SGS ile iş birliği içinde Radisson Hotels Güvenlik Protokolü adlı yeni bir derinlemesine temizlik ve dezenfeksiyon prosedürünün devreye alındığı duyuruldu. Radisson Hospitality AB CEO’su ve Radisson Hotel Group Global Yürütme Kurulu Başkanı Federico J. González, “Grup olarak misafirlerimiz ve çalışanlarımız için temiz ve güvenli bir ortam sunma taahhüdüyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunu sağlamak amacıyla konaklama deneyimini her yönüyle detaylı bir şekilde inceledik ve Radisson Hotels Güvenlik Protokolü programımızı oluşturmak ve yürütmek için SGS ile işbirliği yapmaktan memnuniyet duyuyoruz.” dedi. Zincir grubun geliştirilmiş temizlik ve dezenfeksiyon standartları, global hijyen çözümleri sunan Diversey şirketi iş birliği ile geliştirildi, sınıfının en iyisi temizlik ve hijyen çözümleri ile harmanlayarak ve güçlendirilmiş protokoller ve sağlık hizmetine yönelik patentli teknolojiler ile pekiştirildi.



restaurant 18 hotel & hi-tech

antre

Kruvaziyer turizminde uzun vadede olumlu görünüm Global Yatırım Holding’in liman işletmeciliği iş kolu faaliyetlerini çatısı altında sürdüren dünyanın en büyük kruvaziyer liman işletmecisi Global Ports Holding (GPH), liman ağına 2019’da katılan dünyanın önde gelen kruvaziyer destinasyonlarından Bahamalar’da Nassau Kruvaziyer Limanı’nın iyileştirme projesinde kullanılmak üzere tahvil ihracı gerçekleştirildiğini açıkladı. GPH’nin lider ortağı olduğu limanı işleten NCP Ltd.’in gerçekleştirdiği tahvil ihracı ile 130 milyon dolarlık kaynak oluşturuldu. Pandemi için alınan tedbirlerin küresel turizmde gösterdiği etkilerin kruvaziyer turizminde de hissedildiğini söyleyen Global Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman “Yaşadığımızı zorlu günlerde başarılı bir tahvil ihracı gerçekleştirildi. Bu gelişme iki noktaya işaret ediyor. Birincisi kruvaziyer turizminin uzun vadede olumlu görünüme sahip olduğunu gösteriyor. Zaten küresel rezervasyonlardan da 2021’in 2019’a göre düşüş göstermediğini izliyoruz. İkincisi ise kruvaziyer gemi şirketlerinden vade ve faiz olarak daha uygun şartlar elde etme yoluyla genelde bize duyulan güven ile Nassau’yu yenileme planlarımızın karşılık bulduğunu teyit etmiş oluyoruz. Nassau Kruvaziyer Limanı ABD’de Florida çıkışlı kruvaziyer gemilerinin olmazsa olmaz durakları arasında yer alıyor.” dedi.

Küresel havacılığın pandemi zararı 314 milyar dolar KPMG Türkiye koronavirüs salgınının lojistik sektörüne etkilerini değerlendirdi. Tüm dünyada hava, kara ve deniz yolu trafiğinin durmasıyla yolcu taşımacılığının kilitlendiğini belirten KPMG Türkiye Taşımacılık Sektör Lideri Yavuz Öner, en büyük gelir kaybını hava yolu şirketlerinin yaşadığını söyledi. Öner, “Uçuşların neredeyse sıfırlanması sektörü vurdu. Yaşanan gelir kaybı, şirketlerin hükümet desteği almadan hayatta kalabilmelerine olanak tanıyamayacak kadar büyük. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) havayolu şirketlerinin Covid-19 pandemisi kaynaklı zararını küresel ölçekte 314 milyar dolar olarak öngörüyor. IATA’nın Nisan 2020 Araştırmasına göre sektör temsilcilerinin yüzde 86’sı 6 aydan önce toparlanma öngörmüyor. Üstelik bu sürecin uzaması havayolu şirketlerin üzerlerindeki yükün daha da ağırlaşması anlamına geliyor. ABD havayolu şirketlerinin, hükümet destekleri için SOS taleplerini dile getirmesinin altında yatan temel sebep tam olarak bu.” dedi.

Tatilciler ağustos sonunu bekliyor Pandemi krizi boyunca iptal ve iadeler dışında yeni rezervasyon almayan Tura Turizm gerçekleştirdiği tüketicilerin seyahat planlamaları ile ilgili araştırmayı sonuçlandırdı. Tura Turizm’in Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Erkunt Öner, “Yaptığımız araştırma bize misafirlerimizin ağustos sonu için seyahatlere hazır olduğunu gösteriyor. Misafirlerimizin büyük bir çoğunluğu Koronavirüs’ün nispeten daha az görüldüğü Afrika ülkelerini tercih ediyor. Özellikle Zanzibar, Karayipler, Bahama, Mauritius, Puket, Bali ve Maldivlere yoğun bir talep geliyor. Bunun yanında Amerika’nın da seyahat planlarına eklendiğini görüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri’nde 50 eyaletten sadece 10 tanesinde risk görülüyor. Diğer noktalarda normalleşme çalışmaları çoktan hayata geçti. Uçuşlar ile ilgili henüz bir açıklama yok ancak biz tüm hazırlıklarımızı tamamladık. Ülkemizde olduğu gibi diğer ülkelerde de turizm ile ilgili benzer önlemler alınıyor. Özellikle tüm dünyada faaliyet gösteren zincir oteller kendi önlemlerini alıyorlar. Tüm bunların zamanla netleşeceğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.

SunExpress’e yeni CEO Dr. Max Kownatzki, Türk Hava Yolları ve Lufthansa’nın ortak kuruluşu SunExpress’in yeni CEO’su olarak yeni görevine başladı. Kownatzki, Almanya ile Türkiye arasındaki turizm ve etnik trafikte güçlü bir konuma sahip ve Avrupa’nın en popüler tatil havayollarından biri olan SunExpress’in yönetiminden sorumlu olacak. Kownatzki, “Bugün itibarıyla yüksek motivasyonlu ve kendini işine adamış bu özel ekibin ve SunExpress’in bir parçası olmaktan dolayı çok mutluyum. Pandeminin yol açtığı zorlu koşullara rağmen SunExpress’i başarı yolculuğunda daha ileri taşıyacak ve tatil havayolu pazarında lider taşıyıcı olarak konumunu hep birlikte güçlendireceğiz. Yaklaşık 5.000’e yakın çalışanı ve 30 yıllık havacılık tecrübesiyle pazarda güçlü bir konuma sahip SunExpress’in bu krizin de üstesinden geleceğine ve başarılarla dolu serüvenini birlikte sürdüreceğimize inancım sonsuz” dedi.


Yazz heyeccı iççizi ss


restaurant 20 hotel & hi-tech

gündem

TÜRSAB ‘COVID-19 Sonrası Nasıl Bir Dünya Bizi Bekliyor’ başlıklı raporunu yayınladı Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) 'COVID-19 Sonrası Nasıl Bir Dünya Bizi Bekliyor?' başlıklı bir rapor açıkladı.

T

oplam 62 sayfalık raporda ana başlıklar halinde; Korona Virüsünün (COVID-19) Kısa Tanımı, Korona Virüsü Salgınının Ekonomiye Etkileri, Korona Virüsü Salgınının Turizm Sektörüne Etkileri, Türkiye’de Son Durum, Korona Virüsü Salgını Sonrasına Yönelik Öngörü ve Planlamalar, Korona Virüsü Sonrası Dünya, Korona Virüsü Sonrası Tüketici Trendleri, Korona Virüsü Sonrası Marka Konumlandırılması Nasıl Olmalı?, Markalar Korona Virüsüne Nasıl Yanıt Verebilir?, Korona Virüsü Sonrası Seyahat Nasıl Olacak?, Korona Virüsü Çağında Seyahati Şekillendiren 10 Trend, COVID-19 Tüketici Trendlerini Ne Yönde Değiştirecek? konuları yer aldı. TÜRSAB’ın çalışmalarının yanı sıra içinden geçmekte olduğumuz olağanüstü süreci daha iyi anlamak ve daha isabetli çözüm önerileri geliştirmek amacıyla 'COVİD 19 Sonrası Nasıl Bir Dünya Bizi Bekliyor?' adlı raporu hazırladıklarını ifade eden Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, rapora ilişkin açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Bağlıkaya: "Bu raporu süreci daha iyi anlamak, daha isabetli çözüm önerileri geliştirmek amacıyla hazırladık" Korona virüsü salgını insanlığın ender yaşadığı türden bir salgın ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra ekonomik açıdan da çok ağır sonuçları bulunuyor. Bu salgının Türkiye’de ve dünyada en az can kaybı ile atlatılmasını ve bir an önce hayatın nor-

mal akışına dönmesini ümit ediyoruz. Korona virüsü salgının dünya ekonomisine verdiği zarara ilişkin birçok değerlendirme yapılıyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) salgın nedeniyle küresel ekonomide yüzde 3 oranında daralma yaşanacağını öngörürken, bu veri 1930'lardaki “Büyük Buhran”dan bu yana dünya ekonomisindeki en ciddi küçülmeye işaret ediyor. Bu süreçte Korona virüs salgınından en çok etkilenen sektör şüphesiz ki turizm oldu. Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi WTTC, Korona Virüsün turizm üzerindeki olumsuz etkisinin 2008 küresel ekonomik krizin yol açtığı zarardan 5 kat fazla olacağını öngörüyor. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü UNWTO tarafından yapılan değerlendirmeye göre ise salgın nedeniyle dünya turizminde yüzde 58 ila 78 aralığında daralma yaşanacağı tahmin ediliyor. Türkiye turizm sektörü de Korona virüsü salgınının neden olduğu krizden ciddi oranda etkilendi, etkilenmeye de devam ediyor. Birlik olarak biz de Korona virüsü salgınının dünya genelinde yayılmaya başladığı ilk günlerden itibaren süreci yakından takip etmek ve sektörümüz açısından gerekli adımları atmak için bünyemizde bir kriz masası oluşturduk. Sektörümüzdeki sürdürülebilirliğin sağlanması için alınması gereken önlemleri başta T.C. Cumhurbaşkanlığı olmak üzere T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı ve ilgili tüm Bakanlıkların yanı sıra Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne sunduğumuz taleplerle ilettik. Bunun yanı sıra dünyada da muadilimiz pek çok kuruluşla görüş alışverişinde

bulunduk. Temennimiz; ülkemizin bacasız sanayisi Türk turizminin lokomotifi olan seyahat acentalarının ayakta kalabilmesi için sektöre olan destek ve katkıların gelişen dinamikler çerçevesinde artırılması yönünde. Gerçekleştirdiğimiz çalışmaların yanında, içinden geçmekte olduğumuz olağanüstü süreci daha iyi anlamak ve böylelikle daha isabetli çözüm önerileri geliştirmek amacıyla bu raporu hazırladık. Raporda; salgının dünya ekonomisine ve turizm endüstrisine etkileri değerlendirilirken, sektörümüzün Korona virüsü sonrası sürece daha iyi hazırlanabilmesi için salgın sonrasında öne çıkacak tüketici trendlerine, tanıtım ve pazarlama önerilerine ve marka konumlandırma stratejilerine dair çalışmalara yer verildi. Türk ekonomisine en büyük katkıyı sağlayan, kültürleri buluşturan, barış köprüleri kuran turizm sektörümüzün, en kısa zamanda eski parlak günlerine dönmesini diliyorum.

TÜRSAB 'COVID-19 SONRASI NASIL BİR DÜNYA BİZİ BEKLİYOR? 'BAŞLIKLI RAPORU’DAN BAZI BAŞLIKLAR ŞÖYLE: Korona Virüsü Salgınının Ekonomiye Etkileri UNWTO: 2020’de Turizm %78’e Varan Oranda Küçülebilir Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü, “Yeni Tip Korona Virüsü” salgını nedeniyle 2020 yılı genelinde uluslararası turizmde yaşanacak gerilemenin, salgının durumuna, sınırların açılmasına ve seyahat yasaklarının kalkmasına


bağlı olarak yüzde 58 ila 78 aralığında değişeceğini değerlendirmektedir. UNWTO tarafından öngörülen üç farklı senaryo şu şekildedir: -Senaryo 1 (%58 düşüş): Sınır kapatmaları ve seyahat yasakları Temmuz ayı başında aşama aşama kaldırılmaya başlanırsa 2020 yılında uluslararası turizm yüzde 58 düşüş gösterir. -Senaryo 2 (%70 düşüş): Sınır kapatmaları ve seyahat yasakları Eylül ayı başında aşama aşama kaldırılmaya başlanırsa 2020 yılında uluslararası turizm yüzde 70 düşüş gösterir. -Senaryo 3 (%78 düşüş): Sınır kapatmaları ve seyahat yasakları Aralık ayı başında aşama aşama kaldırılmaya başlanırsa 2020 yılında uluslararası turizm yüzde 78 düşüş gösterir.

Korona Virüsü Salgını Sonrasına Yönelik Öngörü ve Planlamalar:

Korona Virüsü Salgınının Turizm Sektörüne Etkileri

Yurt İçi Turizm Normalleşmede Önemli Bir Rol Oynayacak OECD raporunda ayrıca Covid-19 salgınına yönelik önlemlerden yurt içi turizminin de etkilendiği, ancak turizmdeki olası toparlanmanın ilk olarak yurt içi turizm hareketlerinde görüleceği ifade edilmektedir. Her ülke için önemi farklı olsa da iç turizmin OECD ülkelerinde turizm tüketiminin ortalama %75'ini oluşturduğuna işaret edilen raporda bu alandaki gelişimin birçok ülkedeki toparlanma sürecine önemli oranda katkı sağlayacağına dikkat çekilmektedir. Dünya genelinde yurt dışına en çok turist gönderen bölge konumundaki Avrupa ülkelerinde, siyasi otoriteler vatandaşlarına bu yıl yurt dışında tatil yapmamaları konusunda uyarılarda bulunmaktadırlar. Avrupa ülkelerinin vatandaşlarını iç turizme yönlendirmeleri dikkat çekmektedir. İtalya Kültür ve Turizm Bakanı Dario Franceschini, yeni tip Korona Virüsü pandemisi nedeniyle 2020 yılında İtalya'nın uluslararası turizme açılmayacağını duyurmuştur. Alman Federal Hükümetinin turizmden sorumlu danışmanı Thomas Bareiss ise bu yaz Alman vatandaşları için tatile çıkmayı olasılık dahilinde gördüklerini ifade ederken, “Uzak bölgelere yapılacak turistik geziler ve tatillerin bu yıl tamamen iptal edilmesi ve ülke içinde tatil programları yapılması güçlü bir ihtimal. Tabii belli önlemler altında” açıklamasını yapmıştır.

Havacılık Sektöründe 25 Milyon Kişi İşsiz Kalabilir IATA’nın yayınladığı raporda seyahat kısıtlamalarının üç ay sürmesi halinde, havacılık ve ilgili sektörlerde, 25 milyon kişinin işsiz kalabileceği açıklanmıştır. IATA raporunda, dünya genelinde yaklaşık 65,5 milyon insanın seyahat ve turizm sektörleri de dahil olmak üzere havacılık endüstrisinden geçimini sağladığını ve bunların içinde 2,7 milyon kişinin hava yolu sektöründe çalıştığı belirtilmektedir. Rapora göre; Asya Pasifik'te 11,2 milyon, Avrupa'da 5.6 milyon, Latin Amerika'da 2,9 milyon, Kuzey Amerika'da 2 milyon, Afrika'da 2 milyon ve Orta Doğu'da 900 bin kişi işini kaybetme tehlikesi altındadır.

Almanya’da Normale Dönüş Sürecinin 2021’de Başlaması Öngörülüyor Avrupa seyahat sektörünün lokomotif ülkesi sayılan Almanya’da, Alman Federal Turizm Yetki Merkezi’nin, (Kompetenzzentrum Tourismus des Bundes) Korona virüsü salgını ile bağlantılı olarak yayımladığı öngörü raporuna göre Alman turizm endüstrisinin toparlanmasına giden süreç; “Kötümser, Gerçekçi ve İyimser” bakış açılarıyla üç farklı başlık altında ele alınmaktadır. Alman Federal Turizm Yetki Merkezi, mevcut sosyal alan ve seyahat kısıtlamalarının en erken nisan ayı sonunda, büyük ihtimalle mayıs sonundan itibaren yavaş yavaş gevşetilmeye başlay-

Asıl Toparlanma 2021’de Bekleniyor Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü tarafından yapılan açıklamada; Covid-19 krizinin turizm sektörü açısından tarihin en büyük krizi olduğuna vurgu yapılırken krizin etkilerinin bölgelere göre farklılık gösterebileceği, ilk toparlanmanın ise Asya-Pasifik bölgesinde beklendiği ifade edilmektedir. Dünya genelinde farklı ülkelerden turizm uzmanlarının katılımıyla gerçekleştirilen anketin sonuçlarına da yer verilen UNWTO açıklamasında, iç turizm hareketlerinde uluslararası seyahate nazaran daha hızlı bir toparlanma yaşanacağı yönünde beklenti öne çıkmaktadır.

acağını öngörmektedir. Rapora göre, iyimser bir bakış açısıyla, turizmde normale dönüş süreci 2021’de Paskalya sezonu ile başlayacak; bu öngörülere göre Alman turizm endüstrisinin Eylül 2021’de 2019 yılı temel seviyesine ulaşması tahmin edilmektedir. Alman turizm endüstrisinin eski kapasitesine ulaşması ve eski rakamların üst seviyesine çıkmaya başlamasının ise 2022 yazını bulacağı düşünülmektedir.

Korona Virüsü Sonrası Marka Konumlandırılması Nasıl Olmalı? Çin’in Düşüşü Geçtiğimiz birkaç on yıl içinde Çin tüm dünyada “her şey”in lider tedarikçisi oldu. Şemsiyelerden, ekmek kızartma makinelerine ve bebek arabalarına kadar Çin artık birçok büyük tüketici ürün kategorisine yön veriyor. Ham madde söz konusu olduğunda ise Çin açık ara hakimiyetini belli ediyor. Ayrıca ara üretim ürünlerinden bahsetmeye gerek dahi yok; elektronik bileşenler, plastikler, işlenmiş metaller ve bitmiş ürünlere giren ancak menşe ülke ile etiketlenmesi gerekmeyen benzeri ürünler gibi. Modern bir tüketicinin temas ettiği hemen hemen her şey, muhtemelen öncelikle Çin'de bir mola verdi. Bununla birlikte, Korona virüsü salgınının ilk günlerinde, Çin'in üretim kapasitesi çoğu devlet tarafından zorunlu kılınan karantinalar nedeniyle kapandı. Fabrikalar işçileri izne çıkardı, perakende mağazaları kapılarını kapattı ve tüm ülke geçici bir kış uykusuna girdi. İki aydan fazla bir süre boyunca, dünyanın ekonomik büyüme motoru uykuya daldı. Çin’in karantinası, Korona virüsünün daha fazla yayılmasıyla mücadelede inanılmaz derecede etkili olduğunu kanıtladı, ancak aynı zamanda ülkenin küresel tedarik zincirlerine ve üretim programlarına ne kadar büyük bir darboğazda olduğunu gözler önünde serdi. Dahası, birçok şirkete Çin pazarının ne kadar uçucu ve öngörülemez olabileceğini gösterdi. Korona sonrası, Çin'in dünyadaki en kritik pazar olarak yerini kaybedebileceğini ve markaların tüketim malları üretmek için başka yerlere bakabileceğini düşünebiliriz. Bu, şirketlerin 2020'lerde ve ötesinde rekabetçi olmayı umuyorlarsa hala güçlü bir “Çin stratejisine” sahip olmaları gerekmeyeceği anlamına gelmez, ancak bu stratejinin çok daha dikkatli belirlenmesi gerekecek.


restaurant 22 hotel & hi-tech

gündem

İstanbul, dünya kongre listesinde 44’üncü sırada… İstanbul, 2019 yılında dünyadaki 424 kongre şehri içinde 40 sıra ilerleyerek 44’üncü sırada yer aldı. Megakent, Avrupa’da ise 27’nci sırada…

İ

stanbul Ticaret Odası’ndan (İTO) yapılan açıklamaya göre Uluslararası Kongre ve Konvansiyonlar Derneği’nin (ICCA) her yıl yayınladığı yıllık raporu açıklandı. İstanbul, 2019’da dünyada büyük kongrelere ev sahipliği yapan 424 şehir arasında 44’üncü, Avrupa’da ise 27’nci sırada yer aldı. İTO Başkanı Şekib Avdagiç, İstanbul’un Covid19’a kadar peş peşe 3 yıl kongre şehirleri ve toplantı endüstrisi sıralamasındaki yerini hızla yükseltmeyi başardığını söyledi.

Yüzde 75 artış gösterdi

İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (ICVB) başkanlığı görevini de yürüten Avdagiç, “ICCA, önemli uluslararası dernek ve birliklerin dönüşümlü toplantılarını dikkate alıyor. Buna göre İstanbul’da 2019’da dünya çapındaki kongre sayısı bir önceki yıla göre yüzde 75 artış gösterdi. Kovid’siz 2019 yılında İstanbul’un uluslararası kongre ve toplantı sayısında dünyada 40 sıra birden ilerlediği tescil edilmiş oldu” ifadesini kullandı. Avdagiç, 2020’de şu ana kadar salgın engeline birçok büyük kongrenin takıldığını belirterek, “Kongre şehirleri arasında peş peşe 3 yıl üst sıralara tırmanan İstanbul’da bu yıl yapılacak en az 1000 katılımcılı 6’dan fazla uluslararası kongre ve toplantı, Kovid sebebiyle zorunlu olarak ertelendi. Şimdi ilk etapta sosyal izolasyonun ön plana çıktığı küçük çaplı etkinliklerle başlayacağız. Kovid-19 sonrası yeni normalde, 2021’den itibaren tüm ertelemeleri fazlasıyla telafi edecek yeni bir kongre ve toplantı takvimi üzerinde çalışıyoruz. İlk hedefimiz İstanbul’un kongre şehirleri sıralamasında yeniden ilk 20’ye girmesidir. İstanbul, dünyanın lider kongre, toplantı ve etkinlik destinasyonlarından biri. Tüm bu sıkıntılar sona erdiğinde, İstanbul’un yükselişine kaldığı yerden devam edeceğini öngörüyor ve şehrimizin potansiyeline canı gönülden inanıyoruz” dedi.

“Toplantı endüstrisinde yeni bir defter açıyoruz” Şekib Avdagiç, ICCA raporuna göre Türkiye’nin 97 kongre ile dünya sıralamasında 40’ncı, Avrupa’da ise

22’nci sıraya yerleştiğini belirtti. Avdagiç, “Turizm sektörümüz ile birlikte toplantı endüstrisinde yeni bir sayfa açmıyoruz, yeni bir defter açıyoruz. Artık bu defterin biçimi de, özellikleri de bir öncekinden farklı” benzetmesini yaptı. Dünyada, Türkiye’de ve İstanbul’da, etkinliklerin büyük bir kısmının sanal ortamda devam ettiğini belirten Şekib Avdagiç, “Dijitalin ön planda olduğu bir normalleşme sürecine gireceğimiz bir muhakkak. Bununla birlikte ihtiyaç duyduğumuz yüz yüze etkileşim ve bir araya gelme arzumuz hiçbir zaman değişmeyecek. İnsan doğasının bin yıllardır alışkın olduğu temposu yeni normalde de sürecektir” dedi.

“En büyük avantajımız kapasitemiz ve aldığımız sağlık tedbirleri” Avdagiç, “İstanbul ve Türkiye olarak, bu süreçteki en büyük avantajımız hizmet kapasitemiz ve ülke olarak aldığımız sağlık tedbirleri. Doğru bir yol haritası çizerek, kısa, orta ve uzun vadede İstanbul ve Türkiye’yi turizm ve kongre, toplantı ve etkinlik endüstrisi alanlarında güvenilir ve çağa ayak uydurmuş destinasyonlar

olarak hep birlikte yükselişe geçireceğimize inanıyorum” diye konuştu. Turizm ve toplantı endüstrisinin, pandemi sürecinden doğrudan ve öncelikli olarak etkilendiğini hatırlatan Avdagiç, “Dünyadaki destinasyonların yüzde 100’ü seyahat kısıtlamaları gerçekleştirdi. Tüm dünyada ulusal ve uluslararası kongre, toplantı ve etkinliklerin tamamı iptal edildi ya da ertelendi. Bu dönemde, sektörümüzün tüm temsilcilerine, paydaşlarına ve bizlere düşen, önümüzdeki dönemi doğru tedbirler ve adımlarla yönetmek, turizm ve toplantı endüstrisi alanında şehrimizi ve ülkemizi en kısa sürede ayağa kaldırmaktır” dedi. ICCA’nın dünyada en çok uluslararası kongre ve toplantıya ev sahipliği yapan şehirler sıralamasında ilk üçte Paris, Lizbon ve Berlin yer aldı. Dünya ülke sıralamasında ise ilk üçe ABD, Almanya ve Fransa yerleşti. 2019 yılında dünya genelinde toplam 13 bin 254 toplantı gerçekleşirken, Avrupa bölgesi 7 bin 33 toplantıya ev sahipliği yaptı. ICCA raporuna göre, İstanbul'da son 10 yılda toplam bin 41 kongre ve toplantı gerçekleştirildi. En çok kongrenin yapıldığı yıl ise 159 toplantı ile 2015 yılı oldu.



restaurant 24 hotel & hi-tech

gündem

Yeni normalde turizmi hijyen yatırımları kurtaracak H avacılık ve turizm sektörü, koronavirüs salgınından olumsuz etkilenen sektörlerin başında geliyor. İki sektörde de ciddi iş kaybı yaşanırken tarihte ilk kez, dünya nüfusunun neredeyse yüzde 90'ının seyahat kısıtlamalarına maruz kaldığına dikkat çekiliyor. Uzmanlar bu süreçten dolayı havacılık sektörü için 314 milyar dolarlık zarardan bahsederken, 25 milyon işin ve yaklaşık 120 milyon turizm işletmesinin tehdit altında olduğundan söz ediyor. Aynı zamanda uzmanlar, kişilerin tatil alışkanlıklarında artık “güvenlik” kavramının ön planda olduğunu; eskisi gibi tatil işletmecilerinin muhteşem sahiller ve havuzlarla satış yapamayacaklarını da vurguluyorlar.

Aydın: “2019 rakamlarına üç yılda ulaşılacak”

Konuyla ilgili konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Oya Aydın, havayolu şirketlerinin geldiği son noktayla ilgili çarpıcı örnekler verdi: “760 uçaklık filoya ve 138 bin işçiye sahip dünyaca ünlü havayolu şirketi Lufthansa, salgın nedeniyle ancak yüzde 20 kapasite ile çalıştığı için hükümetten destek istediğini açıkladı. British Airways, şirketin ayakta kalabilmesi için harcamaların dondurulduğunu, çalışma saatlerini kısalttığını ve iş sözleşmelerinin geçici olarak askıya alındığını aktardı. Türkiye’de de durum farklı değil, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı, 4 milyar kişinin seyahat ettiği 2019 yılı rakamlarına ancak üç yılda ulaşılabileceğini vurguladı. Cenevre merkezli bir kurum ise pandemiden dolayı küresel havacılığın neredeyse kapanma noktasına gelmesi ve bu yıl havacılıktaki küresel gelirin yarıdan fazla düşmesinin beklendiğini kaydederek, 314 milyar dolarlık bir zarardan ve 25 milyon işin tehdit altında olduğunu dile getirdi.”

“Temmuz-Ağustos aylarında eve yakın yerler tercih edilecek”

Havacılık ile paralel seyir gösteren turizm sektöründe ise gözlerin iç turizme çevrildiğine dikkat çeken Aydın, vaka sayılarında istikrarlı bir düşüş olursa temmuz ya da ağustos aylarının tatil için değerlendirilebileceğini söyledi. Bu yıl lüks kategorideki otellerin ön planda olmayacağını tahmin ettiklerini belirten Aydın: “Bu yaz seyahat edecek misiniz sorusu sorulduğunda alınan cevaplar hep temkinli, çok az insan ‘ben giderim’ diyebiliyor. Bu kadar az sayıda insanla da sektörün canl-

Dr. Öğr. Üyesi Oya Aydın İstanbul Bilgi Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölüm Başkanı

anması bu yaz için pek olası görünmüyor. Türkiye için düşünürsek herkes açıklanan vaka ve ölüm sayılarını halen takip ediyor. Vaka sayılarında istikrarlı bir düşüş olursa temmuz ya da ağustos ayları tatil için değerlendirilebilecek. Ancak bu iyi senaryoda bile müşteri tercihlerinde ciddi değişiklikler olacağını düşünüyoruz. Bu yıl seçimlerde lüks kategorideki otellerin çok ön planda olmayacağını, insanların daha güvenli gördükleri için bireysel tatil seçeneklerini ön plana alacaklarını tahmin ediyoruz. Bu arada bu sürecin insanları parasal olarak da çok etkilediğini göz önüne aldığımızda bu sene yapılacak olan tatillerde maliyet faktörünün de ön planda olacağı açık. Dolayısıyla tatil yapmak isteyen ve yazlık evi olan birçok insanın kendi şehrine ya da yaşadığı yere yakın destinasyonlara olan yönelimi artacak” yorumlarını yaptı.

“Temizlik kurumsal kimlik olacak”

Bu yıl turizmde sağlık güvenliği ve maliyetin iki kilit kavram olacağını dile getiren Oya Aydın, bu noktada sektördeki işletmeciler için önerilerini şöyle sıralıyor: Temizliği kurumsal kimliğinizin bir parçası haline getirin: Her yatağa, odanın nasıl temizlendiğini ayrıntılarıyla anlatan bir açıklama kâğıdı koyun ve bunu görünür kılın. Web sitenizde odaların hangi aralıklarla temizlendiğini, hangi dezenfektanların kullanıldığını gösteren ve temizlik prosedürünüzü açıklayan bir bölüm oluşturun. Teknolojiye yatırım yapın: Az dokunma gerektiren ne varsa araştırın bulun ve tesisinize getirin. Otele giriş sürecinden otelden

çıkış sürecine kadar olabildiğince her aşamada misafirlerinize herhangi bir yere ya da kişiye dokunmadan hizmet alabilme tecrübesini yaşatın. Hastanelerde uygulanan temizlik protokollerini uygulayın: Kurumunuzdaki hijyeni ve sağlık koşullarını bir hastane mantığıyla ele alın. Gerekli protokolleri hazırlayın ve bunlara mutlaka uyulmasını sağlayın. Bir dizi önlemin olduğu net protokoller hazırlayın ve bunları müşterilerinizle de paylaşın. Havalandırma sistemlerinizi gözden geçirin: Bu konuda yatırım yapmaktan çekinmeyin yaptığınız yatırımlara her türlü reklamınızda yer verin. Müşterilerinizle olan iletişimizi asla koparmayın: Özellikle sadık olan müşteri kitleniz için özel hizmetler hazırlayın ve bunları duyurun. Bu süreçte iptal ya da değişiklik prosedürlerinizi gerekirse yenileyin ama yenileme müşteri lehine olsun. Uzun vadede müşteri sadakatini sağlamanın her şeyden önemli olduğunu unutmayın. Çalışanınızın sağlığı önceliğiniz olsun: Çalışanlarınızın hijyen ve sağlığına gereken önemi gösterin, tüm tedbirleri alın. Personelin eğitimi: Personelinize bu süreci yönetebilmek için gerekli olan eğitimleri verin. Gelen müşterinin kaygıları nasıl azaltılır ya da hijyen kuralları gibi eğitimleri mutlaka personelinize aldırın. Bir müdahale ekibi oluşturun: İşletmeniz sınırları içinde oluşabilecek herhangi bir sağlık problemini en kısa zamanda yönetebilecek basit ama iyi işleyen bir organizasyon yapınız olsun. Fiziksel mesafeye dikkat edin: Örneğin bekleme salonları ya da lobileri mümkünse ortadan kaldırın, değilse fiziksel mesafeye uygun hale getirin. Restoranlarınızdaki oturma düzenini mutlaka tekrar düzenleyin. Tanıtım çalışmalarınızı gözden geçirin, eski paradigmaları unutun: Müşteriyle olan iletişiminizde vurgulanması gereken şey “misafirlerinizin sağlığının güvende olduğu, yeni bir anlayışla hizmet süreçlerinizin revize edildiği” olmalı. Artık önce güvenlik kavramının geldiğini eskisi gibi sadece muhteşem sahiller ya da havuzlarla satış yapamayacağınızı, güvenlik için katlandığınız tüm maliyetlerin sizin için en güzel tanıtım vesilesi olacağını unutmayın. Web sitenizi düzenleyin: Bu yeni anlayış çerçevesindeki tüm çabalarınız ve katlandığınız maliyetleri uygun bir iletişimle müşterilerinizle paylaşın, bu iletişimi kurarken web sitenizin önemini unutmayın.



restaurant 26 hotel & hi-tech

gündem / makale

ECE Türkiye Proje Yönetimi A.Ş İş Geliştirme Müdürü

Onur Ilhan

Yenilikçi e-turist programı küresel ziyaretçilerin kullanımına açılmalı İçinden geçtiğimiz bu zor günlerde yeni deneyimler ve iş fırsatları da ortaya çıkıyor. Giderek yayılan sanal müze gezileri de bunlardan biri. Çoğumuz için yeni bir şey olduğundan dolayı mevcut gezilerin teknik ve içerik yetersizlikleri şimdilik çok da göze batmıyor. (eserler hakkında yeterli bilgi olmaması, görüntü çözünürlüğünün düşük olması ve navigasyonun zor olması gibi) Ancak bu deneyimi bir kez tadan geniş bir kitle için hayat normale döndükten sonra da sanal müze gezileri talep görmeye devam edebilir. Bir başka grupta da bu müzeleri gidip yerinde gezme isteği uyanabilir. Bu hizmetin ücretsiz olması gibi bir gereklilik de bulunmamakta. Müze küratörleri ve yetkin ekipler ile yüksek görüntü kalitesinde, bilgi yoğunluklu, farklı dil seçeneklerine sahip ve pratik kullanımlı yeni deneyimler oluşturulabilir. Bunlar, geleneksel internet sayfalarında olduğu kadar, App Store, Google Play, Google Arts & Culture gibi mecralarda ya da küresel ve yerel medya hizmeti sağlayan online platformlarda da kendilerine yer

bulabilirler. (izle ve öde ya da üyelik paketleri kapsamında)

verimli kullanılması da bizi potansiyel rakiplerimizin önüne geçirecektir.

Medya platformu pazarının 150 milyar dolar hacme ulaşması öngörülüyor Medya platformu pazarının 2026 yılında yaklaşık 150 milyar dolar hacme ulaşması öngörülüyor. Bu çok büyük bir pasta ve sanal müzeler ile ulaşılabilecek mecralardan sadece bir tanesi. Uzman kişilerle düzenlenecek interaktif etkinlikler, özel gösterimler ve konsept sergiler ile içeriği bir misli daha kuvvetlendirmek de işten bile değil. Türkiye bu alanda büyük bir potansiyele sahip. Sanat, tarih ve doğa alt başlıklarına giren müzelerimiz olduğu kadar yetkinleşmiş müzelerimiz de var. Dolayısıyla klasik araba müzelerinden tutun da insanlık tarihinin mihenk taşı olan yapılara kadar çok zengin bir içerik sunmamız mümkün. Bu yolla hem ülkemizi merak etse de ziyaret edemeyen geniş bir kitleye ulaşarak ek gelir elde etme hem de namzet turistler için ülkemizin özgün bir şekilde reklamını yapma fırsatımız var. Bu noktada sosyal medya kanallarının

Küresel çapta sanal müze kartı satışlarının olduğu bir geleceği hayal etmek pekâlâ mümkün. Ancak bu ham fikrin gerçeğe dönüşebilmesi için kamu-özel sektör iş birliği büyük önem arz ediyor. Konuyu muhakkak ulusal bir strateji kapsamında değerlendirmek gerekiyor. Pilot uygulamalar ile başlayacak ve ardından Türkiye genelindeki müzelere yayılacak uzun soluklu, teknoloji temelli bir hizmet geliştirme süreci ile karşı karşıyayız. Bağımsız denetim kadar profesyonel danışmanlığın da gerekli olacağı bu süreç boyunca tüm paydaşlar belirlenen ortak hedefler için çalışmalı. Estonya’nın e-vatandaşlık programı ile ekonomisini küresel girişimcilerin erişimine açması gibi Türkiye de sanal müze benzeri projelerle inşa edeceği yenilikçi bir e-turist programını küresel ziyaretçilerin kullanımına açabilir. Gelecek, geldi bile. Sağlıkla kalın…



restaurant 28 hotel & hi-tech

etkinlik

Yeni normalin ilk sosyal mesafeli etkinliğinde yine I-mIce imzası

Yeni ve tedbirli normalin ilk sosyal mesafeli buluşması, Uluslararası MICE Endüstrisi (I-MICE) Derneği öncülüğünde gerçekleşti. “Etkinlik İçin Harekete Geç” mottosuyla düzenlenen maskeli, sosyal mesafeli ve hijyen odaklı davet, yeni normalde de etkinlik yapılabileceğini göstermek açısından emsal değerindeydi…

E

tkinlik sektörü, yeni normale geçebilmek için sosyal mesafeli organizasyon hazırlıklarını sürdürürken, pandeminin ilk korona tedbirli daveti, “Etkinlik İçin Harekete Geç” mottosuyla Uluslararası MICE Endüstrisi (I-MICE) Derneği koordinasyonunda gerçekleşti. Yeni ve tedbirli normalde öncü olmak misyonu ile 5 Haziran Cuma günü Yako House & Park’ta yaklaşık 150 sektör paydaşının katılımıyla düzenlenen I-MICE Etkinliğe Merhaba Akşamı’nda aylar sonra bir araya gelen turizmciler bir yandan özlem giderdi, bir yandan verdikleri pozitif mesajlarıyla etkinlik sektörüne ilham oldu…

Kurt: “Yeni normalde etkinlik düzenlemek mümkün” YAKO Groups, Catering Dünyası, DBT Promosyon ve Dream Shots sponsorluğunda gerçekleşen organizasyon kapsamında kısa bir konuşma yapan Uluslararası MICE Endüstrisi (I-MICE) Derneği Başkanı Hüseyin Kurt, “I-MICE Derneği olarak yine bir öncülük yapmak istedik. Hepimiz malum çok zor günlerden geçiyoruz. Pandemi kaynaklı bir krizle baş başbaşayız. Ne zamana dek süreceğini bilmediğimiz tedbirli

bir döneme hep birlikte başladık. Bu salgın, sağlığımıza etkisinin yanı sıra sevdiklerimizi yanımızdan alan, aynı zamanda sosyal yaşamımızın ekonomimize ciddi derecede zarar veren bir kriz. Ama 1 Haziran itibari ile ülke olarak yeni tedbirli normale geçmiş durumdayız. Biz de I-MICE olarak tedbir ve önlemlerle birlikte etkinlikle mümkün dedik. Bizler MICE endüstrisinin temsilcileri olarak kanaat önderleri ve takip edilen insanlarız. Bu bağlamda yeni ve tedbirli normalde öncü olmak istedik. Bu akşam sektör paydaşı dostlarla, kıymetli arkadaşlarımızla birlikte öncülük yaparak herkese göstermek istedik.” dedi.

“Öncü olmak istedik” Hüseyin Kurt organizasyon çerçevesinde

alınan tedbirlere ilişkin ise şu bilgileri aktardı: “Girişten itibaren tüm değerli dostlarımızın kayıtları alındı. Aynı zamanda ateş ölçümleri yapıldı. Dezenfektan standı kuruldu. Etkinlik alanımız içerisinde sosyal mesafe kuralına da uyarak 3.500 metrekare alanda şu anda 150 civarında misafirimizi ağırlıyoruz. Baktığımızda bistrolar arası mesafe 2.53 metre civarında. Bu organizasyonla birtakım tedbirler, önlemler ve kontrollerle birlikte etkinlik mümkün olduğunu göstermek istedik. Dediğim gibi tüm tedbirleri alarak bir etkinlik düzenledik, öncü olmak istedik. Bugün bizimle birlikte olan tüm dostlarımıza, sektör paydaşlarımıza cani gönülden teşekkür ediyoruz. Umarım en kısa zamanda gerçekten yeni normali bırakıp normal düzenimize geçebiliriz.”



restaurant 30 hotel & hi-tech

yeni yatırımlar

Le MerIdIen Bodrum Beach Resort Açıldı Dünyanın en büyük otel zincirlerinden Marriott Grubu’nun kişiye özel mükemmel hizmet ve konforlu yaşam alanları sunan premium markası Le Meridien, MYC Partners sahipliğinde Le Meridien Bodrum Beach Resort ile Bodrum Yarımadası’nın en ayrıcalıklı koyunda, muhteşem konumlanmış 83 bin metrekarelik peyzajlı bahçelerin içinde kapılarını açtı.

L

e Meridien Bodrum Beach Resort tamamı nefes kesen panoramik manzaralı, şık, zarif, kaliteli anlar ve kusursuz konfor için stilize edilmiş, modern sanat eserleri ile çevrili odalar, süitler, rezidanslar ve villalar ile uluslararası standartlarda lüks bir deneyim sunuyor. Le Meridien Bodrum Beach Resort, havalimanına sadece 15 dakika uzaklıktaki yemyeşil bir yarımadayı kucaklayan konumu, 650 metrelik beyaz kum plajı, sunduğu eşsiz deneyimleri, hissettirdiği tazeleyici bir özgürlük duygusu ve evrensel bir şıklıkla hayallerinizin sınırlarını zorlayarak kendinizi hiç olmadığınız kadar iyi hissetmenizi sağlıyor.

10.000 metrekarelik spa alanına sahip

Le Meridien Bodrum Beach Resort’u diğer uluslararası lüks otellerden daha farklı kılan, 10.000 metrekare üzerinde doğaya ve insana saygıyla benzersiz bir şekilde tasarlanan ve her noktasında huzur ve rahatlama hissedebileceğiniz Vitalica Wellness. Vitalica Wellness kendinizi yeniden canlanmış hissetmenizi garanti altına almak için bütünsel bir dizi güzellik bakımı ve unutulmaz deneyimler sunuyor. Vitalica Wellness'ın “kişiye özel” klinik tedavileri, bağışıklık sistemini güçlendirici IV, yoga ve ozon terapileri Ethica Genel Hastanesi’nde ve aynı sağlık grubunun bir parçası olan 4 Estethica Estetik Hastanelerinde kazanılan 20 yılı aşkın deneyim ışığında uzman personel tarafından sağlanıyor. Vitalica Wellness'ın programları, dünyanın dört bir yanındaki rakiplerine kıyasla benzersiz olan ünlü uzmanlar tarafından önleyici ve yaşam tarzı tıbbı ışığında geliştirildi. Vitalica Well-

ness’ın ayrıcalıklarla dolu dünyasına doğru bir adım atarken, kendinizi aydınlatmanız, arındırmanız, beslenmeniz ve daha sağlıklı olmanız için benzersiz bir deneyimi keşfetmenizi amaçlıyor. Le Meridien Bodrum Beach Resort'un tüm oda, süit, rezidans ve villalarının her biri tabandan tavana kadar uzayan panoramik pencereleri ile Bodrum Yarımadası'nın büyüleyici manzarasına sahip. İç mimarisinde en ince ayrıntısına kadar lüks, şıklık ve en güncel teknoloji sistemleri ile donatılan yaşam alanları, odanıza kendi imzanızı atarak lüksü yeniden kurgulamanızı sağlıyor. Genişlik duygusunun eşlik ettiği konfor ve stil, gün ışığından sağladığı aydınlık ile buluştuğunda hayallerinizin ötesindeki lüks deneyimine kendini hayran bıraktırıyor.

Uçsuz bucaksız bir gastronomi yolculuğu

Le Meridien Bodrum Beach Resort’un 5 restoran ve 4 barında, dünyanın dört bir yanından ilham alan lezzetli otantik tatları deneyimlemek için, uçsuz bucaksız bir gastronomi yolculuğunda lezzet avcılığının tadını çıkarın. Bodrum Blue Mediterranean Restaurant'ta otantik Akdeniz lezzetleri ve Bodrum Blue Seafood Restaruant’ta Ege’ye özel meze ve taze ot çeşitleriyle hem göze hem damağa hitap eden tatları keşfedin. Stella Restaurant, koya hakim panoramik manzarası ve çarpıcı iç mekân tasarımıyla Akdeniz sıcaklığına vurgu yapan bir atmosfere sahip ve dry aged etleri damak tadınıza göre sunuluyor. Birbirinden leziz çağdaş Asya Pasifik Mutfağından lezzetler, Uzak Doğu’ya sadık füzyon ritüelleriyle, Toro Pan-Asian Restaurant'ın eşsiz ambiansında

sizlerle buluşuyor. Vitalica Restaurant’ta, detoks ve ayurvedik programlarımıza yönelik sağlık için hazırlanan menüler, bağışıklığınızı güçlendirirken, ruhunuzu beslemek ve zihninizi canlandırmak için güzel sürprizlerle dolu. Gün batımında hatıralarda eşsiz anlar bırakacak bir buluşma noktası için Beach Bar ve Peninsula Bar, özel kokteyller ve deniz kenarında enfes içecekler sunmaktadır. Ve tabii ki, sakin bir gün geçirmek isteyen konuklarımız 24 saat oda servisi ile damak tatlarını odalarının konforunda dilediğince şımartabilirler. Le Meridien Bodrum Beach Resort'un görkemli ve şık atmosferi, deneyimli ekibimiz tarafından kusursuz bir şekilde yönetilen düğünler, kutlamalar ve etkinlikleriniz için göz kamaştıran eşsiz seçenekler sunuyor.



restaurant 32 hotel & hi-tech

yeni yatırımlar

Avustralya’nın en büyük tema parkında

Polin Waterparks imzası

Dünyada 108 ülkede 3.000'den fazla gerçeklestirdiği su parkı projesi ile Türk ihracatının önemli oyuncuları arasında yer alan Polin Waterparks, Avustralya’nın en büyük tema parkı Dreamworld’de yer alan Whitewater World su parkına eklediği yeni su kaydıraklarıyla, su parkları sektöründeki liderliğini bir kez daha kanıtladı.

A

vustralya’nın Queensland eyaletinin güney ucunda bulunan yarı tropik iklimi, güneşli günleri, sörfe uygun plajları, su yolları ve kanallarıyla ünlü olan Gold Coast, her yıl birçok turiste ev sahipliği yapıyor. Gold Coast’ta yer alan Dreamworld, her yaşa hitap eden eğlenceli dünyasıyla Gold Coast ziyaretçilerinin uğrak noktalarından biri. Dünyaca ünlü birçok karakterden ilham alınarak geliştirilen Dreamworld’de su parkına eklenen Polin Waterparks imzalı su kaydırakları, misafirler için eğlencenin yeni adresi oldu. Whitewater World, yenileme çalışmaları için yaptığı 7 milyon dolarlık yatırımın içinde Fully 6 adını verdikleri Polin imzalı 5 adet farklı, eşsiz kayış deneyimleri sunan, rengarenk ışık efektleri kullanılan su kaydırağını da dahil etti. Proje, Polin Waterparks’ın Avustralya ofisi ve Swimplex Aquatics ortaklığı ile başarı ile tamamlandı. Böylece Polin Waterparks, eğlence sektöründe dünyaca ünlü büyük gruplardan oluşan referanslarına bir yenisini eklemiş oldu.



restaurant 34 hotel & hi-tech

yeni yatırımlar

Hilton dört yeni otel açmaya hazırlanıyor Hilton (NYSE: HLT) Türkiye’de 4 yeni otel açacağını duyurdu. Oteller üst segmentte DoubleTree by Hilton ve orta segmentte de Hampton by Hilton ve Hilton Garden Inn markalarıyla faaliyet gösterecek. Otellerden ikisi, Hilton’un Balıkesir ve Çerkezköy’deki ilk oteli olacak.

H

iltons EMEA Kıdemli Başkan Yardımcısı Patrick Fitzgibbon yaptığı değerlendirmede; “Hilton olarak 60 yılı aşkın bir süredir Türkiye pazarındayız. Açık veya proje aşamasında toplam 95 otelimiz bulunuyor. Bu, son derece gurur duyduğumuz bir tablo. Portföyümüzü böylesi bir dönemde genişletmemiz ise markalarımızın pazardaki gücünün en önemli göstergesi. DoubleTree by Hilton’un Türkiye’deki oda sayısı 5000’i geçti ki, pazara yalnızca 10 yıl önce girdiği düşünülürse bu olağanüstü bir başarı” şeklinde konuştu.

DoubleTree by Hilton Şanlıurfa

2022’de açılması beklenen DoubleTree by Hilton Şanlıurfa, Hilton’un Şanlıurfa’daki ikinci oteli olacak. 192 odalı otel, şehrin en gözde merkezlerinden Karaköprü’de yer alacak. 4 toplantı odası, bir balo salonu, kapalı havuz ve 6 terapi odalı SPA merkez-

inin de yer alacağı otelin açılış duyurusu, Hilton ile Vimsa Otomotiv ve San. A.Ş. tarafından imzalanan anlaşmayı takiben gerçekleştirildi.

Hilton Garden Inn Balıkesir

Hilton Garden Inn Balikesir Hilton’un Balıkesir’deki ilk oteli. 2022’de açılması planlanan orta segmentteki 105 odalı otelde 4 toplantı odası ve spor merkezi bulunacak. Şehir merkezinde yer alacak otel, AVM ve ofislerden oluşan bir karma geliştirme projesinin bir parçası olacak. Hilton bu proje için Gunil Insaat Turizm İthalat İhracat Gıda Ve San. Tic. A.Ş. ile anlaştı.

Hampton by Hilton Çerkezköy

Hampton by Hilton Çerkezköy, Hilton’un Çerkezköy’deki ilk oteli… Orta segmentteki otel endüstri ve ulaşım merkezi olarak gelişen Çerkezköy’de yer alacak. Çerkezköy

Tren İstasyonu, Şehir Hastanesi, Şehirlerarası Otobüs Terminali ve şehrin tarihi merkezine yakınlığıyla öne çıkan otelin 2022’de açılması planlanıyor. 100 odalı otelde bir kapalı havuz, bir iş merkezi ve bir de spor salonu bulunacak. Otel, Hilton ile yatırımcı Arin Kafetrarya A.Ş arasında yapılan anlaşma ile işletilecek.

Hampton by Hilton İstanbul Arnavutköy

Hampton by Hilton Arnavutköy İstanbul’un hızla gelişen ilçesi Arnavutköy’de açılacak. İstanbul Havalimanı’ndan yalnızca 6 km uzaklıkta olan otel havalimanına direkt metro hattıyla bağlanacak. 2023’te açılması planlanan 200 odalı orta segmentteki otelde bir iş merkezi, bir spor salonu, iki de toplantı salonu olacak. Otelin anlaşması yatırımcı Airport Otel Ticaret A.Ş. ile Hilton arasında gerçekleştirildi.


TAKE A DEEP BREATH WITH V-GUARD Protect yourself against viruses. V-Guard mattress ticking is aimed to neutralize the viruses. The viruses are inactivated with the help of high-activity antiviral particles with special formulation. It has been tested and approved in accordance with the test method ISO 18184 by independent laboratories. Therefore, it is possible to obtain a quality mattress ticking that allows a much more hygienic and healthy sleep.


restaurant 36 hotel & hi-tech

iş’te kadın

Ayşin Arca

"Kadının gücüne inanıyor, çalışıp üretmeyi sürdürüyoruz"

T

ura Turizm’in Perakende İcra Kurulu Üyesi. “Kriz eşittir fırsat, fırsat eşittir kriz, vazgeçme, yılma, mücadele et” doktrinlerine kökten bağlı bir turizm emekçisi o. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Bölümü’nde hesap işleriyle uğraşırken bir tesadüf eseri kendini Hilton Oteli’nin desk’inde bulan Ayşin Arca, otelciliği çok sevemediğini fark ettiğinden bu yana acentecilik faaliyetlerinin içinde. Tura Turizm’in hayallerini kendi hayalleri sayacak kadar işine bağlı, krizde dimdik ayakta durmayı seçecek kadar mücadeleci, deneyimli ve de üretken! “Turizmin ayakta kalabilmesi için yenilikçi yaklaşımlara açık olması lazım. Tura Turizm olarak, her şeyi devletten beklemiyor, çalışıp üretiyoruz.” diyen Ayşin Arca, Koronavirüs’ün tüm dünyayı etkisi altına aldığı bu zorlu dönemde, turizmde kariyer hikayesini samimiyetle anlatırken, Tura Turizm kimliğiyle de sektörel analiz ve öngörülerini paylaştı.

Ayşin Hanım, Tura Turizm’de Perakende İcra Kurulu Üyeliğine uzanan turizm yolculuğunuz ilk nasıl başladı, anlatır mısınız? Boğaziçi Üniversitesi’nde ElektrikElektronik Bölümü’nü kazanmıştım. Fakat orada okurken zaman içerisinde biz üniversite öğrencilerinin dikkatini çekmek için o dönemin büyük turizm acenteleri kongrelerde, büyük toplantılarda çalışmak üzere geçici saha personeli ararlardı. Üniversite öğrencileri için de iyi ödeme alınırdı ama buna rağmen ben ilgilenmezdim. Bir nisan ayında üniversiteden çok yakın arkadaşım daha önceden kabul ettiği bir işe gidemeyeceğini, gitmek istemediğini söyledi. Çünkü nisan ayında bahar tatili vardı ve bahar tatilinde de Ege’ye gideceğini, benim ilgilenip ilgilenmeyeceğimi sordu. Ben de günlük verilen yevmiyeyi duyduğumda gözlerim parıldadı ve ilgilenirim dedim. O dönemde ben bölümde hesap makinası nasıl yapılır, onu öğreniyordum. Turizmle uzaktan

yakından ilgim yoktu. Hakikaten de hayatımda hesap makinası yapmışlığım vardır. Nisan ayında 1 hafta süren deneyimle Hilton Oteli’nde o özel grubun desk görevlisiydim. Herhalde hayatımı değiştiren nokta buydu. Çok kaliteli, çok düzgün, İsveçli bir şirketin üst düzey çalışanları ağırlanıyordu, bir incentive programıydı. Benim kanıma turizm bu olayla girmiş oldu. Önce o gün aslında işi sevdiğimi değil, kazancı sevdiğimi sanıyordum. Akabinde bir ay sonra onlar da benden çok memnun kaldılar. Grubun son veda gecesinde beni sahneye çağırıp, küçük bir hediye vererek teşekkür ettiler ve acenteye de bunu yazılı olarak bildirdiler. Turizm acenteleri için biliyorsunuz gurur kaynağı olan bir şey, en sonda aldıkları teşekkür mektuplarıdır. Buna vesile olmak da beni ayrıca gururlandırmıştı. Son derece gençtim ve çok hevesliydim.

“Turizme aşık olmuştum” Akabinde yine aynı büyük acentenin Sheraton Otel’de olimpiyat kongresi vardı. Ben hem Fransızca hem


İngilizce biliyordum. Onun için beni olimpiyat kongresinde Prens Albert’in mihmandarı olarak verdiler. O da o dönemde olimpiyat organizasyonunun genel sekreteriydi. Tabii bu da ayrıca heyecan verici ve onurluydu. Bütün dünyadan çok tanınmış kişiler ve devlet başkanlarının katıldığı düzeyde bir kongreydi. Ama şu ayrıntıyı da geçemeyeceğim. O zamanlar dünya daha naifti, daha basitti. İnsanlar sanki daha iyi niyetliydi. Şimdi düşünüyorum, bu kadar büyük güvenlik önlemleri yoktu. Vardı tabii ki ama bugünkü gibi insan insandan çok fazla korkmuyordu. Herkes daha erişilebilir daha ulaşılabilirdi. Bu esnada Prens Albert’in mihmandarıydım ama Prens Albert ile benim herhangi bir ilişki kurabilmem söz konusu değildi. İlk geldiği gün aramızda en az 10 kişi vardı. Hürriyet gazetesinin Kelebek eki Fransızca da bildiğim için bana röportaj yapmamı teklif etti. O bana çok daha ilginç geldi. “Tabii ki yapabilirim” dedim. Böylece ne kadar büyük bir şeye söz verdiğimi, ne kadar ulaşılmaz bir şeye söz verdiğimi o an fark etmedim tabii ki. Bana çok kolay geldi ve Prens Albert’ten randevu talep ettim. Hem mihmandarı olarak hem de Hürriyet Kelebek olarak ondan söz aldım. Ama dediği saatte, dediği gibi röportaja gelmedi. Lobide bekledim, yaşım da 20’ydi. Bekledim bekledim, otel dışındaydı, o zaman turistlere yönelik çok ünlü şov yapan Kervansaray Night Club’ları vardı. Gençlik cesareti ve verdiğim söze karşı utanma hissiyatı, mahcup olmama isteği ile beklemeye devam ettim. Geldiği zaman da kendisine açıkçası çıkıştım. Çok cesurmuşum şimdi dönüp geçmişe baktığımda… Bunun benim işim olduğunu, bana söz verdiğini, bu işten ekmek parası kazanacağımı, şu anda onu engellemiş olduğunu yüzüne söyledim. Sanırım samimiyetle bu cesur davranışım onun dikkatini çekti ve oturdu benimle 3,5 saat dostluk kurdu. Röportajımızı yaptık ve yayınlandı. Ertesi gün artık beni seçebiliyordu ve benden bir ricada bulundu. Sanırım Türkiye’ye ilk ya da ikinci ziyaretiydi, o da çok gençti. Normal programının dışında kalan zamanlarda turistik yerler dışında halkın gittiği yerleri görmek istediğini söyledi ve bizim dostluğumuz, arkadaşlığımız bu şekilde başladı. Bu çalışmalar böyle devam etti bu

“Tura Turizm, sektörde en fazla kadın istihdamı olan firmalar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Nitelikli bir kalkınma için kadınlarımızın ekonomiye katma değer sağlaması gerekiyor. Kadınların iş ortamında bulunduğu yeri güzelleştirdiğine inanıyoruz. Güzel enerjiler veriyoruz. Mutlu, dinamik, eğlenceli bir ekibiz. Kadının gücüne inanıyor, çalışıp üretmeyi sürdürüyoruz.” süreç içerisinde de ben çok radikal bir karar alarak bölümümü değiştirdim. Hatta zamanın rektörü benim Turizm ve Otelcilik Bölümü’ne yatay geçiş yapma kararımı emin misin diye iki kere sormuştu ama ben turizme aşık olmuştum. Turizmcinin kanına bu meslek bir kere girdi mi bir daha çıkmıyor. Turizm Otelcilik’e geçtim. Gerçekten Boğaziçi Üniversitesi’nde o dönem de bu dönemde olduğu gibi çok kıymetli hocalar vardı. İşin hem pratiği hem de teorisini, acente işletmesinden muhasebesine kadar iyi bir eğitim aldık.

“Otelciliği çok sevemedim” Okulu bitirdikten sonra neler yaptınız? Profesyonel hayata ilk girişiniz, kararlarınız ne yönde oldu? Bitirme stajı olarak Monaco’ya gittim. Prens Albert ile kurduğum bu güzel dostluk bana bu kapıyı açtı. Orada biliyorsunuzdur belki, Monaco’yu gerçekten Prens yönetir ve birçok kurumun sahibidir. İngiltere’deki gibi sembolik değildir. Birçok otel, birçok eğlence merkezi ve gazinolar prensliğe aittir. Orada Monaco’nun neredeyse tek acentesinde, Monaco Kongre

Acentesi’nde işe başladım. Acenteden önce aslında otelde başladım ama otelciliği çok sevemedim. Çok daha disiplinleri olan, özgür hareket edemediğim bir alan olduğuna karar verdim. Onun için acenteye geçtim. İlk işim acenteydi. İlk defa bu kadar yoğun kongre, incentive, event, bugün MICE dediğimiz alanla Türkiye’de bu kadar yaygın değilken orada şahitlik ettim, bunun bir parçası oldum. Bunlardan biri de Cannes Film Festivali’ydi. Monaco’da kaldığım süre içerisinde, 4 senede, her sene Cannes Film Festivali’nde İngiltere’nin Pavilion’unda İngilizce’yi de çok iyi konuştuğum için ben çalışıyordum. Hatta Monaco’da yaşayan çok az insan İngilizce’yi bu kadar rahat konuşabiliyordu. Dolayısıyla hem Fransızca hem İngilizce bilmem bana orada çok büyük avantaj getirdi. 4 sene boyunca birçok kongrede, hem işin planlanmasında hem de acentede çalıştım. Bahsettiğim yıllar 80’li yılların sonu, 90’ların başıydı. O zamanlar bu kadar dünyaya açık değildik. Bu kadar dünyayı tanımıyorduk. Özellikle ailelerimiz tanımıyordu. Daha sonra ailevi nedenlerden dolayı, annemin çok ısrarı, korkuları, baskıları neticesiyle geri dönmek zorunda kaldım. Monaco çok pahalı bir yerdi. Her ne kadar çalışıyor olsam da orada kalabilmek için hala ailemin desteğine ihtiyacım vardı. Annemin baskıları neticesiyle geçici olarak Türkiye’ye geldim. Hatta evimi kapattım, eşyalarımı bir depoya koyduk. Annemin “Geçici olarak Türkiye’de dene tekrar, seni çok özlüyoruz” sözleriyle hem duygusal hem de maddi yaptırımlar uygulayarak kısa bir süreliğine dönüyormuşum gibi bir döneme girdim. Ama dönüş o dönüş oldu.

“Türkiye’ye incentive organizasyonlarıyla döndüm” Monaco’dan bavulumda döndüğüm alan ise, en fazla deneyim kazandığım alan olan incentive organizasyonlarıydı. Türkiye’ye geldiğimde incentive organizasyonlarında çalışmalarda bulundum. Michael Jackson konseri olsun, vaftiz törenleri olsun bunlar çok büyük organizasyonlardı. Daha sonra kariyerime direkt incoming alanında devam ettim. Yurt dışından


restaurant 38 hotel & hi-tech

iş’te kadın

Türkiye'ye seri gruplara, mas turizm dediğimiz alanda ve Asya bölgesine yöneldim. Asya bölgesi derken de Uzakdoğu, Güneydoğu Pasifik Bölgesi’ni kastediyorum. O dönem Çin kapalıydı. Hong Kong, Singapur, Tayvan, Tayland, Malezya olmak üzere bu bölgelere yöneldim. Oralardaki insanlar da Türkler gibi son dakika alıcıları. Onlarla yoğruldum diyebilirim. Yine o dönemde Hilton, Sheraton, The Marmara’dan başka çok az 5 yıldızlı otel vardı. Özellikle uluslararası zincir olarak Hilton ve Sheraton vardı. Hatta daha Ankara’da ne Hilton ne de Sheraton açılmamıştı bile. Acenteden çıktığım halde Türkiye’de önce bir acentede çalışmayı düşünmedim. Uluslararası bir kurumda olmak istedim ve işe Hilton’da başladım. 1 sene kadar Hilton’da çalıştım. Daha önce de dediğim gibi otelciliğe uyum sağlayamıyordum. Otellerin kendi içindeki disiplini ve müşteri ile o disiplin içerisinde insiyatif kullanamadan iletişim kurmasına adapte olamıyordum. O zamanlar çok kıymetliydi bu oteller, çünkü çok azdı. 2 tane otel vardı ve çok fazla insan orada çalışmak istiyordu. Herkes de işten atılma korkusu yaşıyordu. Çünkü çok rahat işten çıkartıp yerine yeni birisini alabilirlerdi. Akın akın eğitimli, dil bilen insanlar Boğaziçi’nden ve diğer üniversitelerden mezun oluyordu. Alaylı çalışanlar da korkuyordu. Onlar da çok tecrübeliydi ama bu işin eğitimini almış insanların kendi yerlerini alacaklarından korkuyorlardı. 1 sene sonra Hilton tarihinde iz bırakarak istifa ettim. Çok da iyi imkanlar olmasına rağmen yapamayacaktım. O zaman da İngiliz bir insan kaynakları müdürümüz vardı. O, babamı aramıştı beni kalmak için ikna etmek istedi. Bu da hoşuma gitmişti ama orada kendimi hapishanede hissediyordum. Daha sonra tekrar acente kısmına gözümü çevirmeye başladım.

“İnci Pirinççioğlu turizmde beni ben yapanlardan biridir” Sözünü ettiğiniz o Hilton tarihinde iz bırakan istifanızdan sonra hangi acenteye geçtiniz? Hilton’dan istifa ettikten sonra Duru Turizm’e ait bir firmada 8 ay gibi

kısa bir sürede çalıştıktan sonra Vip Turizm’e geçtim. Vip Turizm’e girerken ne düşündünüz derseniz, Vip Turizm’e girdikten sonra ben buraya girerken nasıl bunları düşünmediğimi düşündüm. Çünkü Vip Turizm gerçekten bir okuldu. Ben turizmi Vip Turizm’de üniversitede öğrendiklerimi bir kenara bırakıp tekrardan öğrendim. Özellikle turizmin duayeni İnci Pirinççioğlu’nun kanatları altında turizmi pazarlamayı, satış tekniklerini, çok çalışmayı öğrendim. O dönemde Vip Turizm’in en büyük destinasyonlarından birisi Amerika’ydı. Amerikalıları ağırlıyordu. Kendi programlarını oluşturup, Amerika’daki tur operatörlerine satıyorduk. Broşürleri hazırlamayı öğrendim. Çok büyük bir disiplinle, çok büyük bir hiyerarşinin bulunduğu kurumsal bir firmaydı. O dönemde dahi kurumsaldı, Körfez Krizi’nin akabinde girmiştim. Gerek içindeki event’ler, incentive’lar gerekse yurt dışından getirdiği turistler ve çalışma prensipleri ve disiplinler bana çok şey kattı. Eğer ben bugün bir Ayşin Arca isem, beni ben yapan en önemli kişilerden birisi İnci Pirinççioğlu’dur. Ondan öğrendiklerim her zaman uygulandı. Uzun bir süre Vip Turizm’de, arada kesintiler de olsa meslek hayatımı çok başarıyla sürdürdüm. Çok zor

dönemler geçirdik birlikte. Türkiye, maalesef her 5 senede bir krizlerle boğuşur. Özellikle ilk başta turizm sektörünü etkiler bu durum. Diğer tarafta Vip Turizm’de çalışmak ve eleman olarak girip, zaman içerisinde yükselerek genel müdür yardımcılığına ulaşma ayrıcalığını yaşadım. Yaşadığım için de gurur duyuyorum. Her zaman söyledim Pirinççioğlu Ailesi, gerek benim hayatımda gerekse bu sektörde binlerce kişinin hayatında katma değer sağlamıştır. Bu yadsınamaz bir gerçektir. Bugün gördüğünüz birçok acente sahibinin yolu Vip Turizm’den geçmiştir.

Yurtdışı Turlar Direktörlüğünden sonra Perakende İcra Kurulu Üyesi olarak Tura Turizm’deki görevinizi sürdürüyorsunuz. Tura’yla yollarınız ne şekilde kesişti? İçinde bulunduğumuz Koronavirüs salgını sebebiyle de ciddi bir iletim kampanya sürecindesiniz. Çalışmalarınızdan da bahseder misiniz biraz? Türkiye’ye geri dönüp Vip Turizm’de 15 sene kadar görev aldıktan sonra 2011 ve 2013 yılları arası Tura Turizm’de Yurtdışı Turlar Direktörü olarak çalışma hayatıma devam ettim. Halen Tura Turizm’de Perakende İcra Kurulu


Üyeliğini sürdürmekteyim. 54 yıllık yarım aşırı devirmiş bir kurumda görev almaktan onur duyuyorum. Sektörde ilkleri başlatan, yeniliklere açık, en fazla kadın istihdamı sağlayan firmalar arasında ilk sıralarda yerini alan bir şirkette bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum. 2020’ye nasıl girdiğimiz konusuna gelecek olursak, birkaç aydır süregelen küresel sorunların etkisiyle zor süreçler geçiriyoruz. Depremler, terör olayları, bölgesel sorunlar, ekonomik krizler son olarak da Koronavirüs salgını sebebiyle hem dünya hem Türkiye oldukça zor günler geçiriyor. Tura Turizm olarak bu durumdan herkes gibi etkilenmemek mümkün değil. Bu süreçte ayakta kalmak için çalışıp üretmeyi sürdürüyoruz. Kampanyalar hayata geçiriyoruz. Bir süre sonra bu zor günleri elbette atlatacağız. İnsanlar yeniden tatil planları yapmaya, dinlenip, arınmaya ihtiyaç duyacak. Bu zaman diliminde turların hepsi için neredeyse iptal talebi oluştu. Biz tüketicilere turları iptal etmek yerine ertelemelerini öneriyoruz. Bu zor günleri beraber atlatacağız.

Biraz da sizi konuşalım mı? Bize işteki ve evdeki Ayşin Arca’yı nasıl tanıtırsınız? Buna ek olarak turizmde kadın olmak üzerine görüşlerinizi de paylaşarak tabii… Bugün beni ben yapan, bugünkü Ayşin Arca’nın hamurunu yoğuran çok büyük İsrail operasyonları içerisinde Vip Turizm aracılığıyla bulunmamdır. Güney Kore, İran ve İsrail olmak üzere bu 4 kavim sadece bu meslekte değil, ticari hayatta insanın tüm sınırlarını zorluyor. Kriz eşittir fırsat, fırsat eşittir kriz, vazgeçmeme, yılmama, mücadele etme, bunları İsraillilerden, Güney Korelilerden, Çinlilerden ve İranlılardan öğrendim. “Dürüst ol, mücadeleci ol, yılma”. Bunlar büyük tur operatörlerinin bana getirdiği öğretilerdir. Tura Turizm, sektörde en fazla kadın istihdamı olan firmalar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Nitelikli bir kalkınma için kadınlarımızın ekonomiye katma değer sağlaması gerekiyor. Kadınların iş ortamında bulunduğu yeri güzelleştirdiğine inanıyoruz. Güzel enerjiler veriyoruz. Mutlu, dinamik,

eğlenceli bir ekibiz. Kadının gücüne inanıyor, çalışıp üretmeyi sürdürüyoruz.

Son olarak hayatınızda bundan sonra neler olsun istiyorsunuz? Buradan paylaşmak istediğiniz idealleriniz, hayalleriniz var mı? Tura Turizm olarak hedef kitleyi çok iyi analiz ediyoruz. Turları buna göre yeniden düzenliyoruz. Biz gittiğimiz yerlerin fotoğraflarını çekmeye gitmiyoruz. Biz oradaki yaşamlara dokunmaya gidiyoruz. İnteraktif turlar yapıyoruz, hayatın içine giriyoruz. Hindistan Nepal’de bir ailenin evinde yemek yiyoruz. Amalfi’de zeytin toplattırıyoruz. Vietnam Kamboçya’da, pirinç toplayan kadınlarla beraber çalışıyoruz. Deneyim yaşattırıyoruz. Bu

deneyimler tanışma ağırlıklı olduğu için biz sadece onları tanımıyoruz. Onların da bizi tanımasını sağlıyoruz. Bir anlamda kültür alışverişi yapıyoruz. En büyük farkımız da budur diyebilirim. En büyük hayallerimizden biri de, Türk misafirperverliğini ülke dışında herkese göstermek. Türklerin dünyayı keşfedebilmesi için tur satışlarımızı Türk lirası ile yapıyoruz. Tura Turizm olarak ülkemizdeki tüm bireylerin yurt dışına çıkabilmesi için fiyatlarımız mümkün olduğunca aşağıda. Türk Lirası ile bilet fiyatına Amerika turlarımız, Avrupa turlarımız yer alıyor. Üstelik bu turlarımızı her şey dahil konsepti ile sunuyoruz. Amacımız, yurt dışında da tatil yapmak isteyen vatandaşlarımızı yeni ülkeler, yeni tatlar yeni kültürler ile buluşturmak.


restaurant 40 hotel & hi-tech

marka

Şekerbank’tan restoran ve kafelere destek Şekerbank, normalleşme sürecine geçiş ile birlikte faaliyetlerine yeniden başlayacak olan kafe, restoran, lokanta ve hazır yemek firmaları gibi yeme – içme sektöründeki işletmelerin finansal ihtiyaçlarına destek olmak üzere, %0,79’dan başlayan faizlerle, 3 aya kadar ödemesiz dönemli ve esnek ödeme planlarının yer aldığı kampanya başlattı.

Ş

ekerbank, yeme-içme sektöründeki kafe, restoran, lokanta ve hazır yemek firmalarının normalleşme süreci ile birlikte işe dönüş hazırlıklarındaki nakit ihtiyaçları için başlattığı kampanya ile %0,79’dan başlayan faizlerle, 3 aya kadar ödemesiz dönem seçeneği ve 3 ayda bir ödeme imkânıyla finansman sağlayacak. Banka, kampanya kapsamında 1 yıl sonra talep edilmesi halinde ilgili kredinin taksiti için ilave erteleme seçeneği de sunacak.

Şeker Bonus Şirket Kart sahiplerine hoş geldin indirimi Normalleşme takvimi ile ihtiyaçlarına yönelik alışverişlerini Şirket Bonus Şirket Kartlarıyla yapan işletme sahipleri, kampanya kapsamında yaptıkları alışverişlerde %5 Bonus imkânından faydalanabilecek. Her 500 TL’lik harcamada geçerli olacak Bonuslar toplamda 100 TL’ye kadar ulaşabilecek. Kampanya kapsamında ayrıca POS fiyatlamaları işletme sahiplerinin ihtiyaçlarına göre özelleştirilirken, 10 yapraklık çek karnesi kullanımında da masraf ödenmeyecek. Kumoğlu: “Yeme-içme sektöründeki müşterilerimizin normalleşme sürecide güçlü bir başlangıç yapmasını istiyoruz” Şekerbank Perakende ve Tarım Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı

Tuğbay Kumoğlu Şekerbank Perakende ve Tarım Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı

Tuğbay Kumoğlu konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Şekerbank olarak ekonominin üretim cephesi için mart ayından bu yana destek paketlerimizi aralıksız hayata geçirdik. Ülkemizde koronavirüs salgınına karşı kaydedilen olumlu gelişmeler sonrası geçilen normalleşme süreci ile birlikte, sorumlu bankacılık faaliyetlerimiz kapsamında yeme-içme sektöründeki müşterilerimizi destekleyerek güçlü bir başlangıç yapmalarını istedik. Sosyal hayatın parçası olan kafe, restoran ve lokanta

gibi işletmelerimizin yer aldığı yemeiçme sektörü tüm paydaşları ile birlikte ülke ekonomisi için önemli bir sektör. Bu sebeple açıklanan normalleşme takvimi ile birlikte nakit ihtiyaçları artan işletmelerimiz faaliyetlerine kesintisiz bir şekilde devam edebilsin diye birçok farklı avantaj içeren kampanyamızı sunuyoruz. ‘Anadolu Bankacılığı’ misyonumuzun bir gereği olarak bu zor günlerde hep birlikte mücadele vererek, ihtiyaç sahibi müşterilerimizin yanında yer almaya devam edeceğiz.”



restaurant 42 hotel & hi-tech

marka röportaj

İnoksan

5 yıllık yol haritasında cirosunu ikiye katlayacak

E

ndüstriyel mutfak sektörü ve imalatı alanında 40. yılını kutlayan İnoksan, dünya çapında sektörün önemli markaları arasında yer alıyor. Toplam cirosunun %40’ını ihracattan elde elden İnoksan 40. yılında Amerika ve İngiltere’de önemli bir çıkış yapmaya hazırlanıyor. 25.000 metrekare kapalı alanda üretim yapan, 7.500’ün üzerinde ürün çeşidiyle pazarda %25 paya sahip olan İnoksan’ı kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık’tan dinledik…

“40 yıldır mutfağın kalbindeyiz”

1980 yılında merdiven altı bir atölyede başlayan maceramızın, tüm emeklerimizin ve çalışmalarımızın sonucunda doğan markamız İnoksan’ı bugün uluslararası platformlarda yabancı markalar ile rekabet ederken görmek bizler için en büyük gurur. Bugün geldiğimiz noktada yılda 1,5 milyon metrekare proje çiziyor, yılda 3.000 ton sac işliyoruz. 6 büyük ilde bölge müdürlüklerimiz, 50’ye yakın yetkili bayi ve satış noktamız bulunmakta. Ciromuzun her yıl %2’sini Ar-Ge’ye ayırıyoruz. 26 kişilik Ar-Ge merkezimizde 2020 yılı içerisinde, biri TÜBİTAK çalışması olan 10 yeni projeyi daha hayata geçirmeyi hedefliyoruz. 25.000 metrekare kapalı alan üretim kapasitemiz ve 7.000’i aşkın ürün çeşidiyle 40 yıldır mutfağın kalbindeyiz.

“İhracattaki ciromuzu %60 artıracağız”

40. yılda öncelikli hedefimiz markalaşma ve ürün geliştirme süreçleri ile birlikte yaklaşık 8 yıldır dahil olduğumuz Turquality programı çerçevesinde ihracat oranımızı yükseltmek. 2019 yılı içerisinde 100’ü aşkın ülkeye ihracat yaptık. 2020 yılı içerisinde ihracat ciromuzu %60 oranında artırmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde ise ciromuzu iki katına çıkartacağız. Bunun yanında üretimden satışların minimum %70’ini ihracattan elde etmek istiyoruz ki bunun temellerini de sağlam bir şekilde attık. 2018 ve 2019 yılında; FHA Singapore, Gastropan Romanya, Gulfhost Dubai, Hotelex Shanghai, Hoteq Tahran, NRA

Chicago, New York Restaurant Show, PIR Moscow, Saudi Horeca Riyadh, Host Milano, Dünya Döner Zirvesi Belgrad ve Hilton EMEA Engineering Conference fuarlarına katıldık. 2020 yılında ise NRA Chicago ve PIR Moscow fuarlarında yer almayı planlıyoruz. Proje kanalında iseİ ağırlığımızı Afrika’nın gelişen ülkeleri olan Kenya, Etiyopya ve Nijerya’da yoğunlaştırmakla birlikte Mısır, Irak, Azerbaycan, Gürcistan, Özbekistan pazarlarında da güzel projeler yapacağımızı düşünüyoruz. Son dönemde yurtdışında tamamladığımız başarılı projelerimizden bazıları; Mercedes Benz Moskova Fabrika Mutfağı, Intercontinental Colombo, Four Points Sheraton Kosova, One Africa Place Kenya, Albatros Group of Hotels Mısır, Ark Hotel Juffair Bahrain, Glee Hotel Kenya, Tekfen Ministry of Taxes Bakü, Merit Hotel KKTC. Özbekistan’da son dönemde gerçekleştirdiğimiz Taşkent Hilton projesinden de bahsetmeliyim. Toplamda 2,5 milyon euroluk; ana mutfak, açık büfeler, çamaşırhane ve soğuk odaların komple yapıldığı projeyi yaklaşık 4 ay gibi kısa bir sürede ciddi bir emekle teslim ettik.

“ABD, İngiltere, Almanya ve Rusya’da perakende satış artışı” 2020 yılında özellikle perakende kanalımızı daha da hızlandırmak istiyoruz. ABD, İngiltere, Almanya ve

Rusya öncelikli hedef olacak şekilde bu pazarlardaki perakende satışlarımızı artırmak için çalışmalar yapacağız. Dünyanın diğer büyük bir gücü olan Çin Halk Cumhuriyeti’nde de ürünlerimizi satabilmek için gerekli Çin Standartlarını (CQC) belge çalışmaları sonuçlandırdık. Fakat Çin’de yaşanan Korona Virüsü dalgasıyla Çin ekonomisinin göreceği zarar tüm piyasalara olumsuz etkilemeye devam edecek. Bunun yanında ABD pazarına odaklandık. 5 yıldır aktif olarak ABD de fuarlara katılıyoruz. ABD mutfak cihazları ithalatının %70 ini Çin’ den yapmaktadır. Korona Virüsün de etkisiyle ABD bizim için daha da önemli bir Pazar haline dönüştü. Önemsediğimiz bir diğer pazar olan İngiltere’de tüm Birleşik Krallık ve İrlanda için tek dağıtıcılık sözleşmesi imzaladık. İlk etapta bulaşık yıkama makinaları ile başlamak üzere sonrasında da fırınlarımız ve pişirici grubumuzun satışı için anlaşmaya vardık. İlk etapta yüklü BYM siparişini alarak iş birliğimizi başlattık. İlerleyen süreçte partnerimiz ile birlikte yapılacak fuar, tanıtım vs. gibi pazarlama faaliyetleri ile satışlarımızın artan ivme ile gelişmesini bekliyoruz.

“Zincirlerin gücüne güç katmaya devam” Türkiye’deki birçok zincir restoranın


geçen gün artıyor ve şirketler gelişiyor. Rekabetin çok hızlı olduğu sektörümüzde rekabette hizmet kalitesi öne çıkıyor. Bizler bir nevi mutfak müteahhitliği yapıyoruz. Anahtar teslim mutfaklar projelendiriyoruz. Bu oldukça keyifli ve zor bir iş. Her işletmenin, her müşterinin şartlarına uygun tasarımda mutfaklar yapmak çok zor ancak bir o kadar da keyifli. Mesleğimiz birikim gerektiren bir meslek ve bu sektör bunu başarıyla yerine getiriyor. Bahsedilen rakamlara da baktığımızda gelecek yıllarda daha başarılı işlere imza atacağımıza ve dünyada sesimizi duyurmaya devam edeceğimize inanıyorum.

ve otelin her şubede öncelikli tercihi olan ve mutfaklarını projelendiren İnoksan olarak; Big Chefs, Dominos, KFC, Usta Döner, Huqqabaz, Happy Moons, Diversey, Hilton, Radisson Grubu, Sheraton, Four Points by Sheraton Türkiye’deki tüm otelleri, Bilfen ve Okyanus kolejleri gibi markalarla yeni dönemde de hem yurt içinde hem yurt dışında başarılı iş ortaklıklarına imza atmaya devam ediyoruz.

“Dijitalleşme yolundaki adımlarımız bu yıl da devam ediyor” 2019 yılında kurumsal yapımızı güçlendirmeye devam ederken; yaptığımız 2 milyon avroluk makine yatırımımızla özellikle stratejik ürün gruplarında kapasite artışı gerçekleştirdik. Ayrıca bilgi sistemleri alanında yaptığımız toplamda 4 milyon TL’lik yatırımla SAP kurulumumuzu tamamladık. Dijitalleşmeye yönelik attığımız adımlar çerçevesinde 5 yıl önce faaliyete geçirdiğimiz İnoksan Çağrı Merkezi’ni de her geçen gün geliştiriyoruz. İnoksan Çağrı Merkezi’nde ayda ortalama 6.000 çağrı yanıtlıyor, müşterilerimiz ile aramızdaki iletişimi, tek bir merkezden, düzenli ve sürekli bir şekilde yürütüyoruz. Her yıl düzenli olarak yapılan müşteri memnuniyeti araştırmalarımız, anketlerimiz sayesinde de; ürünler, satış ve satış sonrası hizmetler boyutlarında tutarlı bir trend izlemekteyiz.

“Yabancı yatırımcıların gözleri üzerimizde”

Vehbi Varlık İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı

“İnoksan şimdi web’te”

Yine geçtiğimiz yıl hayata geçirdiğimiz e-ticaret projemiz İnoksanshop.com.tr, web sitesi üzerinden İnoksan başta olmak üzere İnoksan güvencesiyle ithal edilen birçok markanın ürünlerinin satışını yapmak amacıyla faaliyete girdi.

“Sektöre değer katan işler”

Yeni ihracat pazarlarındaki ürün talebini karşılamak ve talebi sürekli kılmak için yerli katma değer oranının en yüksek olduğu ürünler için yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Ciromuzun %2’sini ArGe çalışmalarına ayırıyor ve “sektöre değer katan” işler ortaya koymaya gayret ediyoruz. Bu doğrultuda İnoksan Ar-Ge Merkezi’nde geliştirdiğimiz yeni ürünlerimizi 2020 yılında da global pazarlara sunmaya devam edeceğiz. İnoksan Ar-Ge Merkezi sürekli gelişen teknolojik alt yapısı ve nitelikli iş gücüyle büyüyor. 35’in üzerinde özgün endüstriyel ürün tasarım tescilimiz bulunuyor. Özellikle Inosmart marka fırınlarımız ve bulaşık yıkama makinelerimiz sektör profesyonellerinden tam not alıyor.

Endüstriyel mutfak sektörüne yabancı yatırımcıların ilgisi oldukça büyük. Küçük şirketlerin hayali olan bu durum beklentileri karşıladığında başarılı iş ortaklıkları doğurabiliyor. “Türkiye’de mutfak sektörünün parlaması ve yıldızlaşmasıyla yatırımcıların ilgisi de her geçen gün artıyor” diyen Varlık: “Artık dünyaya kafa tutacak bir durumdayız, gözleri üzerimizde bunun da farkındayız. Bu gurur verici bir tablo. Ancak Türk şirketleri de bu anlamda kendini geliştirmiş durumda. Bir iş ortaklığı düşünülürken karşılıklı faydaların iyi sağlanması gerekli. Bizim İnoksan olarak milli heyecanımız devam ediyor. Yerli üretimlerimizi ve markamızı dünya mutfaklarında görmek, tüm dünyaya markamızı yaymak her zaman öncelikli hedefimiz” sözleriyle yabancı iş ortaklıklarına bakış açısını özetliyor.

“Ürünlerimizle markalaşacağız” Türkiye’de ilk yerli kombi fırını üreten şirket biziz. Inosmart marka fırınlarımız ile sektörün ihtiyaçlarını en iyi şekilde analiz ediyor ve onları dinleyerek Ar-Ge çalışmalarımızı güçlendiriyoruz. Bunun yanı sıra 6.000 tabak yıkama kapasiteli BYF600 bulaşık yıkama makinemiz yoğun ilgi görüyor.

“Mutfak müteahhitliği yapıyoruz”

Dünyada 200 milyar dolar pazar büyüklüğü olan endüstriyel mutfak cihazları sektöründen Türkiye yüzde 2,5 oranında pay alıyor. Turizm sektörüne büyük katkılar sunan Türk endüstriyel mutfak sektörünün ihracatı, tüm donanımlar dikkate alındığında yaklaşık 4,5 milyar dolar olarak gösteriliyor. Sektör, züccaciye ürün grubu dahil olmak üzere 1.3 milyar dolar ithalat yapıyor. Sektör hızla yol alıyor. Sayımız da her

İnoksan’ı önümüzdeki 5 yıl içerisinde nerede gördüğünden ve 5 yıllık yol haritalarından da bahseden İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık; yine mevcut marka algısını; daha güvenilir, daha kaliteli ve daha uzun ömürlü mutfaklara imza attıklarının altını çizerek koruyacaklarını söylüyor. 5 yıl içerisinde uzmanlığını derinleştirecek olan İnoksan, bu süreçte patentli ürünlerini artırarak rakiplerinden yine ayrışmayı planlıyor. “Ana mutfaklardaki proje misyonumuzu tamamladık ve kendimizi tüm dünyaya ispatladık. Ancak bundan sonra daha çok ürünlerimizle markalaşmak istiyoruz” diyen İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık, önümüzdeki 5 yıl içerisinde yepyeni ürünlerin İnoksan ailesine katılacağının sinyallerini veriyor. 2020 yılında İnoksan’ın “Verimlilik, dijitalleşme, ihracatta büyüme ve müşteri memnuniyeti” alanlarında gelişmelere imza atacağını da belirtti.


restaurant 44 hotel & hi-tech

şefin gözünden

Tabaktaki imzası ömürlük heyecanı

Uğur Alparslan

İ

nsanın dört bir yanı aşçı olunca, hele bir de kütüğünde “Bolu Mengen” yazıyor ise, mesleği neresinden baksanız kaderi! Uğur Alparslan’ın da baba, ağabey, kardeş, kuzenler, ailede kim varsa aşçı. Bir tek onlar da değil! Anlattığına göre, anne ve rahmetli babaanne de geleneksel ev mutfaklarında enfes yemekler pişiriyor o günlerde. Okul yolunda sabahları burnuna dolan süt, poğaça kokularıyla kamçılanıyor bu ömürlük mutfaklara uzanan ilk yolculuğu. Lokantada çalışan babanın kanatları altında kök salıyor, günbegün. Lavabo pompasını kaval sanacak kadar küçük ama öyle yok yaz tatillerini gönlünce yaşamak! Aşçı büyüklerinden gördüğü üzere, onun da tek bildiği, varsa yoksa çalışmak! Ne de olsa ‘küçüklükten pişmek’ ailenin genlerinde var! Sonrası nasıl mı devam ediyor? Dinleyin

öyleyse… Uğur Alparslan, 12 yaşında var yok! Annesi birgün tutuyor elinden, İstanbul’un ara sokaklarındaki bir pastane mutfağına teslim ediyor onu. Ayağı dibinde koca bir limon kasası, kulaklarında “bunları rendele, taze limonata yapacaksın” sözleri… Uğur Alparslan, bir elini rendeliyor, bir limonları… Ta ki sapsarı limonlar ala boyanmış parmaklarının arasında kaybolana kadar sürüyor, bu ilk iş tecrübesi. Çarçabuk pes ediyor akşamında, pastane işinin kendine göre olmadığından da pek bir emin! Alparslan’ın bir sonraki işi, bir mobilya döşemeci dükkanı oluyor. Altı koca ayı, koltuk kenarlarını zımbalamakla geçiyor. Ne var ki bu iş de pek bir sıradan geliyor ona. Dayısının Çağlayan’daki işkembe salonuna giriyor hemen ardından. Lokanta komiliğinden de pek umduğunu bulamıyor

ne yazık ki. Hatırında kaldığınca bu gidişattan ne kendisi ne de ailesi memnun! Bu defa babası tutuyor elinden, onu Feriköy’de bir arkadaşının pide dükkanına yerleştiriyor, “Eti senin kemiği benim” dercesine. Uğur Alparslan, eline ne iş verilirse yapıyor…

“Güm güm güm” Park Şamdan günleri…

Ta ki mesleğinde dönüm noktalarından biri saydığı Park Şamdan’la tanışıncaya kadar. Bahsettiğine göre, adını minnetle andığı teyze oğlu Hüseyin Arslan, o vakitler restoranın mutfak şefi. Anne ve babası gibi bir de Hüseyin ağabeyi tutuyor elinden, “Bırak gidiyoruz” diyor. Bakın Uğur Alparslan o günleri hangi sözleriyle aktarıyor: “Kapıdan içeri girdim.


Karşımda bir restoran müdürü. Hüseyin ağabeyime, ‘ne yaptın, bu çocuğu parktan mı aldın getirdin?’ dedi. O zamanlar 16-17 yaşlarımdayım ama çok ufak tefeğim. Elime bir mutfak önlüğü tutuşturdular, o kadar büyük ki, yerlerde… Ceket deseniz kollar upuzun. Mutfağa bir girdim, giriş o giriş. İşimi o kadar severek yaptım ki, bir daha da çıkmak istemedim zaten.” Uğur Alparslan’ın ilk patronları Celal Çapa, Ahmet Çapa, Mehmet Tuna. Hem patronlarından hem de ustalarından yana şanslı olduğunu söyleyen Alparslan da onlara layık bir komi baktığınızda. Ne zamanki “Bu çocukta potansiyel var, yetiştirelim” diyorlar, Alparslan kendi tabiriyle güm güm çalışmaya başlıyor. Hikayenin gerisi çorap söküğü gibi… Büyük Anadolu Kulübü’nde Sibel Canlı gecelerin mutfağına çıraklık ediyor. Hemen arkasından Etiler Şamdan, Sarıyer Sabancı Korusu, The Plaza Restaurant, Discorium mutfağı, Bodrum Club M derken vatani görevine kadar Türk ve dünya mutfaklarında iyiden iyiye pişiyor. Askerlik görevini İzmir Hatay’da paşanın evinde yapan Alparslan için 18 ay o kadar keyifli geçiyor ki, bugün bile askerlik günlerini gülümseyerek anımsatıyor.

Mutfak şefliğinden komiliğe yükseliş!

Ya askerlik sonrası? Bolulu şefin kariyerinde 1990 yılı, İstanbul’a dönüşüyle birlikte ustalığın da ilk adımları oluyor. İki ay dinlendikten sonra Ağva’daki bir butik otele mutfak şefi olarak başlıyor. Arkasından Bebek’te Güney Restaurant, Büyükada Princess Hotel ve Antalya Leon Hotel’in mutfaklarında çalışıyor. Arada İstanbul’da bir kafede çalışmışlığı da var söylediğine göre. Sen gel profesyonel mutfaklarda şeflik mertebesine kadar eriş! Sonra hiç gözünü kırpmadan mesleğe komilikle devam et! Uğur Alparslan, işte kariyerinde önemli bir dönüm noktası olacak bu kararı Çırağan Sarayı mutfağına girerek veriyor. “Son çalıştığım kafeden şef olarak ayrılmışım. Mutfakta herkesin ağzında onu getir, bunu götür, dolapları temizle! Bu hiç de normal değil yani. Belli bir yaşa da gelmişim. Ben ne yapıyorum dedim kendi kendime.” sözleriyle şeflikten komiliğe geçerken ki bocalamalarını anlatıyor. Alparslan, ne zaman ki yabancı şeflerle dirsek temasında çalışmaya başlıyor, işte o zaman, ne kadar doğru bir karar verdiğini anlıyor. Hele ki, Şef Erich Ruppen ile tanışınca. Uluslararası şeflerle çalıştıkça eksikliklerinin daha bir farkına varıyor, “Daha çok çalışmalıyım, bu otelde yükselmeliyim” diyor. Mart 1992’de koyduğu hedeflere günbegün azimle ilerliyor. Birkaç ay içerisinde yeni açılmakta olan Bellini Restaurant’a önce dömi şef

olarak terfi ediliyor. Ardından chef de partie pozisyonunu ilan ediyor. Çırağan Sarayı onun için adeta bir okul. Çapraz eğitimler ise velinimeti. Laledan, Gazebo, servis, barbekü, havuz ve banketle tecrübelerine tecrübe katan Alparslan, devamında uluslararası Kempinski Otelleri’nde verdiği eğitimlerle akademik olarak da mesleğine değer katıyor. Çırağan Sarayı’nın ilk düğünü olan Mustafa Koç- Caroline Koç düğünü ise en unutulmaz operasyon günlerinden… Saray’da, aralarında Fransız şef Alain Ducasse'nin de yer aldığı, toplamda 49 yabancı şefle çalışma fırsatı bulduğunu anlatan Alparslan, “Türk şefleri saymıyorum. Meslekte gözümü açanlardan biri, şeflerin şefi Hüseyin Arslan olmuştur. Hüseyin ağabeyimin bende emeği çoktur. Benim aşçılıkta olma sebebimdir.” diyor. Profesyonel şefe kariyerinde kapı açanlardan biri de, onu Sürmeli Hotel’in mutfağı ile tanıştıran Şef Bayram Dönmez oluyor. O da bir diğer kuzeni Alparslan’ın.

Onu da minnet ve rahmetle anan usta şef, yine profesyonel bir kararla 2013’te Sürmeli Hotel’in mutfağına geçiyor. 20 Eylül 2019’a kadar gerek otel mutfağındaki hizmetleri gerekse yurt dışı temsiliyetleriyle Türk mutfağının gelişimine katkıda bulunuyor.

“Kalamış’ta yemek yapmak bir başka” diyor ve…

Arada sadece tek bir gün var! Hiç beklemediği bir anda Wyndham Grand Kalamış Marina’dan aldığı bir görüşme davetiyle 21 Eylül 2019’da beş yıldızlı otelin mutfağının başına geçiyor. Yine o çok sevdiği Boğaz’a, onu çok heyecanlandıran lokasyonu Kalamış Marina’ya… Çünkü heyecan, onun ömürlük başarısının kamçısı gibi. Bir mutfak şefiyken Çırağan Sarayı’na komi vasfıyla gidişi de o heyecanla, Türk mutfağını geliştirme hevesiyle Saray’dan Sürmeli mutfağına ve son adımda Kalamış’a geçişi de hep bundan sebep! Çünkü onun için yemek yapmak bir


restaurant 46 hotel & hi-tech

şefin gözünden

tutkudan da ötesi... Günün neredeyse 12-13 saatini mutfağa adayacak kadar işkolik de üstelik. Başarı odaklı çalışmayı sevdiğini söyleyen Alparslan, “Kendime inanılmaz bir özgüvenim var. Mesleğim konusunda tek bir korkum bile yok. Bugün Çırağan Sarayı’nda da şeflik yapabilirim, Michelin yıldızlı bir restoranda da. Günümüzde mesleğimiz neden bu kadar zorlaştırılıyor, hiç anlamıyorum. Beyaz et, kırmızı et, balık, bakliyat ve sebzeler… Hepitopu beş ana malzemeyi bir araya getiriyorsunuz. Yaz sebzeleri, kış sebzeleri, olay bu kadar net!” diye de kişisel eleştirisini yapmaktan çekinmiyor. Sohbetimizin devamında tabakta görselliğin abartıldığını, önceliğinin lezzet olduğunu anlatan Alparslan, “Elbette görsellik de önemli ama ben insanların damağındaki tadı bırakıyorum. Bunu da mevsimsellik, denge ve yorumla başarıyorum” diyor.

Tabaktaki imzası, yorumu…

Şefin, yoruma yüklediği anlam benim de ilgimi çekmiyor değil. Yorumu, yemeğin sunumuna değil, lezzetine kattığını söyleyen usta şef, “Her yerde somon, levrek, osso bucco yersiniz. Damaklarda sıra dışı, farklı tatlar bırakabiliyorsanız, bu işte iyisiniz. Misal ben somonu herkes gibi kekik, kaşar, fesleğenle marine etmeyi tercih etmiyorum. Benim yorumum, adaçayım. Bir de şu var, Türk şeflerin birçoğu sebzeyi haşlayıp kavurduktan sonra miksere vuruyor. Lezzet alamazsınız ki o zaman, öldürürsünüz. Bir sebze püresi yapacaksanız, bıçak yardımıyla ince küre yapmak zorundasınız” diyor. Mutfağını ‘yenilikçi çağdaş’ olarak niteleyen Alparslan’ın tabaktaki imzası dedim ya, işte bu sıra dışı yorumu! Mutfağında yapılmamışı başarmaya çalışan usta şefin bir zeytinyağlı pancar dolması var ki, Türkiye’nin başka hiçbir yerinde bulmak mümkün değil! O kadar da iddialı! Kırmızı pancardan yaprak sarması, damla sakızlı karides güveci, balıklı mantı da imza yemekleri arasında geliyor, bir gün yolunuz Kalamış’tan geçerse mutlaka tatmanızı tavsiye ederim.

Denenmemişi yapmayı seviyor

Wyndham Grand Kalamış Marina’nın Executive Şefi Uğur Alparslan, yemek yaparken en çok ürünün tazeliğinden, mevsimselliğinden etkileniyor, bir de çok mutlu oluyor! Ne keyif almadığı bir ürünü sepetine atmayı ne de yemeğini pişirmeyi seviyor. Tecrübeli şef, alışveriş konusunda da son derece hassas! Tezgahtaki rokayı, kabağı, havucu değil de en bilinmedik otları, mantarları sepetine koyuyor. Yunan salatası mı yapacak, kırmızı domatesler ilgisini çekmiyor, pembesini seçiyor. Balık tezgahıysa yanaştığı, evvela tazeliğiyle cezbetmesi gerekiyor usta şefi. İşin özünde denenmemişi denemek, sıradanı yıkmak

Wyndham Grand Kalamış Marina’nın Executive Şefi Uğur Alparslan, eve iş götürmeyi tercih etmeyenlerden. Evde yemeği eşinin yaptığını söyleyen usta şef, yalnızca özel misafir ağırlamalarında mutfağa girdiğini söylüyor. Üstelik öyle abartılı menülerle de değil, alabildiğine basit ve sade sözünü ettiği. Önden sımsıcak bir mercimek çorbası… Hemen arkasından pazardan özenle seçilmiş marul, roka, soğan üçlemesinde ağızlara layık bir saat kulesi ve elbette taptaze balık bir tabağı eşliğinde… var, benim anladığım. Elbette beş yıldızlı mutfaklara executive şef olmak zor zanaat! Mevzu sadece dört duvar arası yemek pişirmek olsa ne ala! Satın almasından pazarlamasına binbir türlü meşakkati var. Hal böyle iken, Uğur Şef, “20 çeşit mezeyle donattığınız sofrada eti, balığı satamazsınız” diyor, gayri ihtiyari. 2-3 çeşit soğuk meze, 2 ara sıcağın ardından ver elini mostra tazgahları üzerinden balık satışı! İyi bir şef olmanın erdemleri, nitelikleri dedim ya, işin öteki ucunda da misafirle kurulan karşılıklı bağ var. Wyndham Grand Kalamış Marina’nın usta şefi, “Ben muhakkak akşamları yemek sonrasında masaları dolaşır, misafirlerimle sohbet ederim. Onlara yemeklerle ilgili düşüncelerini sorarım. Mutfağıma da aldığım yorumlar, eleştiriler ve önerilerle girerim” diye de ekliyor.

“Kiminle çalıştığım değil, işe hakimiyetim önemli”

Açık söylemem gerekirse, bir kadın olduğum için de, hemcinslerimin iş dünyasındaki varlığını ve sürdürülebilir istihdamını önemsiyorum. Ne mutlu ki,


karşımda da bu yaklaşıma köklerinden bağlı bir şef var! Çünkü o her şeyden önce iki kız çocuğu babası. “Benim de bir annem, eşim ve kızlarım var. Hayatları ne kadar zor biliyorum ve onlara büyük saygı duyuyorum” diyen kıdemli şef, en çok da bu yüzden iş dünyasında kadınların kendi ayakları üzerinde durmasının önemini vurguluyor. Alparslan, kendi gibi aşçılığı seçen kızlarına manevi destek ve yol göstermek haricinde hiçbir yardımda bulunmadığını da sözlerine ilave ediyor. Üstelik profesyonel mutfaklarda da bu duyarlılığa sahip. Mutfağında bayan aşçılarla çalışmayı çok sevdiğini dile getiren Alparslan, bayanların mutfaktaki dikkatine, detaycılığına ve titizliğine hayran olduğunu söylüyor. Hele de hevesli, cesur, güçlü ve özgüvenli olanlara bayılıyor, kadrosunda öncelik veriyor. “Zayıf karakterli insanlarla çalışmayı sevmiyorum. Güçlüler ile yukarıya taşınır, zayıflarla aşağıya çekilirsiniz.” diyen Alparslan, “Üstelik ben hayatımda güçlü insanlarla çalışmaktan da asla korkmadım. Çünkü güç bende biliyorum. Oysa bugün pek çok insan güçlüyle çalışmayı tercih etmez. Ben diyorum ki, ‘Mutfağın şefi benim. İşimi en iyi şekilde yapmak durumundayım. Yanıma kimi verirlerse versinler, onu en iyi şekilde yönlendirmekle mükellefim. Onun fikirlerine saygı duymak zorundayım. Evet, onun fikir ve önerileriyle yol alabilirim ama en son sözü söyleyecek olan da benim! Mutfakta kiminle çalıştığım değil, işe ne kadar hakim olduğum önemlidir” sözlerini ekliyor.

“Tek bir hayalim kaldı, o da…”

Uğur Alparslan’a bundan sonraki hayallerini soruyorum. “Tek bir hayalim kaldı, hepsini gerçekleştirdim” diyor ve heyecanla uzun zamandır çıkartmak istediği kitap projesinden bahsediyor. Şefin anlattığı, oturduğu yerden kaleme dökülecek tecrübeler değil sadece! Türkiye’yi şehir şehir gezerken, yaşlı insanların ağzından en özel yemekleri yansıtmak düşlediği. Ya kendine ait bir restoranı olsun istiyor mu, soruyorum. Yine mesleki saygınlığına yakışır bir yanıtla “Wyndham Grand Kalamış Marina’da ne kadar kalacağımı bilmiyorum ama eğer birgün bir restoranım olursa” diyerek sözlerini sürdüren Alparslan, evde özenle sakladığı ceketlerinden konu açıyor bu defa da. Mesleğe ilk adım attığı zamanlardan bu yana biriktirdiği yaklaşık 50 ceketini tavana asacağı günleri iple çektiğini anlatıyor. Bunların arasında Çırağan Sarayı’nda alınteri döktüğü komi ceketleri de var, uluslararası yarışmalarda giydiği emektar jüri ceketleri de! “Benim nazarımda onlar sadece bir ceket değil; alın terim, emeklerim, hatıralarım da aynı zamanda” diyen Alparslan için anlıyorum ki antikanın paha biçilmez bir değeri var! O kadar ki, bu tutkusu usta şefi çoktandır

Feriköy pazarının müdavimi yapmış. Eski objeleri tozlu raflardan itinayla seçerken, bir taraftan da modern sunumlarda yaşatmanın sonsuz hazzını yaşadığını söylüyor. Bir bıçak çantasını hazırlamanın onun mertebesinde 25 yıla ancak denk geldiğini üstüne basa basa anlatıyor. Meslek hayatı boyunca eline geçen tüm kartvizitler ve taktığı isimlikler de cabası. Bilgi paylaşmaktan asla imtina etmeyen Uğur Şef için bilgi paylaştıkça çoğalıyor, paylaşıldıkça hatırlanıyor.

İnsanları kaybetmeyi değil, kazanmayı seviyor!

Uğur Şef’in mesleki ritüelleri de yok değil! Her operasyon öncesi, temiz üniforma değişimiyle başlıyor rutini. Sonra çene altında kavuşturuyor ellerini… Dinliyor birkaç saniye kendini, tıpkı bir meditasyon yapar gibi. “Bugünkü servisin çok iyi geçmesi lazım” sözleriyle önce kendini sonra ekibini motive ediyor. O da ekip ruhunun gücüne inanan şeflerden çünkü. Bunu büyük bir sevgi ve saygıyla yaptığının altını çizen Alparslan, “Herkesi çok

seviyorum. Güne günaydınla başlıyorum, herkesin elini sıkıyorum. ‘Nasılsın, iyi misin, her şey yolunda mı, kolay gelsin’ diyorum. Bağırıp çağırmayı değil, göstere göstere öğretmeyi seçiyorum. Tekrar tekrar anlatıyorum. Bana ne yapılacağıyla ilgilenmiyor, karşımdaki insanlar için yapabileceklerime odaklanıyorum. İnsanları kaybetmeyi değil, kazanmayı seviyorum.” sözleriyle bu keyifli sohbetimize veda ediyor.


restaurant 48 hotel & hi-tech

gastro güncel

Metro Türkiye’den “Mutfağa Dönüşte” HoReCa'ya özel yol haritası Metro Türkiye, Horeca’nın (otel, restoran, kafe) bir numaralı iş ortağı olma vizyonuyla sürdürdüğü çalışmalarına 1 Haziran’dan itibaren başlayan mutfağa dönüş sürecinde de devam ediyor. Normalleşme dönemini en kolay ve verimli şekilde atlatmaları için Horeca’ya özel dijitalleşme, hijyen, sevkiyat, ön kontrol ve hukuk gibi kritik konularda rehberlik edecek içerikleri işletmelerin kullanımına sunan Metro Türkiye, mutfağa dönüşün yol haritasını çiziyor. Metro Türkiye ayrıca, Türkiye’nin ilk gastronomi keşif platformu Gastronometro aracılığıyla da yeni normal dönemde işletmelere ışık tutuyor.

T

ürkiye’de faaliyet göstermeye başladığı 1990 yılından günümüze Horeca’nın (otel, restoran, kafe) bir numaralı iş ortağı olma vizyonuyla hareket eden Metro Türkiye, işletmelere verdiği desteği mutfağa dönüş sürecinde sürdürüyor. Metro Türkiye, pandemi döneminin ardından HoReCa sektöründe kapılarını yeniden açan işletmelere destek olmak amacıyla sağladığı finansal çözümlere ek olarak mutfağa dönüş sürecini kolaylaştırmak ve işletmelerin hazırlıkları noktasında yol gösterici olması için iş ortaklarına özel birçok önemli konu hakkında rehberlik edecek içerikler yayınladı. Normalleşme sürecinde alınması gereken önlemleri ve kritik bilgileri Türkiye’nin ilk gastronomi keşif platformu Gastronometro‘nun web sitesi aracılığıyla paylaşan Metro Türkiye, bu içeriklerde ayrıca sektör profesyonellerinin tavsiyelerine de yer veriyor.

Yeni normalin restoran uygulamaları

1 Haziran itibarıyla hizmet vermeye başlayan işletmelerde birçok yeni uygulama hayata geçiriliyor. Sosyal mesafeye uygun şekilde tüm sistemini belirlenen kurallar doğrultusunda yeniden düzenleyecek restoranlarda, birçok farklı ürün grubu da kullanılmaya başlanacak. Kullan-at ürünlerin daha yoğun olarak kullanılmaya başlayacağı restoranlarda sunulan içeceklerde süsleme veya garnitürleme yerini paket servis çözümlerine bırakması bekleniyor. Menü içeriklerine dair çalışmalarda da yeni dönemle birlikte dijitalleşmenin ön plana çıkacak, restoranlar en verimli menüler için dijital araçları daha efektif olarak kullanacak. Müşterilerin siparişlerinde ise online menüler ya da QR kod ile ulaşılabilen menüler ön planda olacak. Tüm bu adımlara ve uygulamalarına dair içerikleri sektör profesyonellerinin kullanımına sunan Metro Türkiye, mutfağa dönüş sürecinde sektör temsilcilerinin adaptasyon sürecini kolaylaştırmayı hedefliyor.

adaptasyon sürecinde işletmelere destek olmaya devam ediyor. Gastronometro. com.tr üzerinden ulaşılabilen içeriklerde, COVID-19 sonrası “yeni normal” dönemde otel ve restoran mutfaklarını neler bekliyor, ne gibi hijyen önlemleri alınmalı, menüler nasıl optimize edilmeli, hukuki ve finansal olarak karşılaşılabilecek güçlükler neler, gibi birçok önemli soru hakkında kapsamlı bilgiler veriliyor. Site üzerinde ayrıca, işletmelerin mutfağa dönüş sürecinde ve yeni normal dönemde ihtiyaç duyacakları tavsiyeler de sektör profesyonelleri tarafından paylaşılıyor.

Minialai: “İş ortaklarımız için yeni normalde mutfağa dönüşün yol haritasını çizdik” Boris Minialai Metro Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı

Metro Türkiye’nin normalleşme döneminde yeme-içme sektöründeki işletmeler ve oteller için hazırladığı bu rehber içeriklerde, işletmelerin uyması gereken kurallar kapsamında alınması gereken fiziki ve hijyenik önlemler ve bu konuda eğitimler yer alıyor. İşletmelerin mutfağa dönüş sürecini en iyi şekilde tamamlamaları için hazırlanan içeriklerde, hijyen uygulamalarından sosyal mesafe alanı oluşturmaya, sevkiyattan ön kontrol çalışmalarına kadar ihtiyaç duyacakları birçok kritik ve önemli başlık yer alıyor. İşletmelerin açıldıktan sonraki dönemde de kullanabilecekleri kılavuzda işletme çalışanlarının koronavirüse yakalanması durumunda izlenecek yol haritası da bulunuyor.

Gastronometro ile sektör profesyonellerinden tavsiyeler

Metro Türkiye, Türkiye’nin ilk gastronomi keşif platformu Gastronometro web sitesi üzerinden yayınladığı içeriklerle de Horeca sektörünün yeniden açılma ve

İşin mutfağına dönüş sırasında iş ortaklarının yanında olmaya devam ettiklerini söyleyen Metro Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Boris Minialai, “Metro Türkiye olarak, 34 ülkede faaliyet gösteren geniş bir iş ağına sahip olmamızın sağladığı avantajla Horeca sektörünün yeni dönemde nasıl bir yol haritası izlemesi gerektiğini çok yönlü ve detaylı bir şekilde analiz ettik. Bu kapsamda iş ortaklarımızın verimliliklerini desteklemek ve sağlıklı bir şekilde işlerine odaklanmalarını sağlamak için sektörün ihtiyaçlarını merkeze koyduğumuz çözümler üzerinde çalıştık. “Mutfağa Dönüş” sürecinde sağladığımız finansal desteklere ek olarak hazırladığımız bu kılavuzlarla ve içeriklerle tüm yeme-içme sektörünün yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.



restaurant 50 hotel & hi-tech

gastro güncel

Gastronomi Turizminde hijyen güveni GT Hijyen Belgesi’yle sağlanacak

T

ürk gastronomisine hijyen sertifikasyon belgesi kazandırmak üzere yaklaşık üç yıldır yoğun bir faaliyet içinde bulunan Gastronomi Turizmi Derneği (GTD), COVID-19 pandemisi süreciyle birlikte tüm standartlarını hızla tamamlayarak “Gastronomi Turizmi Hijyen Belgesi”ni sektöre kazandırdı.

Kişiye ve kuruma özel teslim edilecek GTD tarafından kişiye ve kuruma özel teslim edilmek üzere hazırlanan uluslararası akreditasyonda çalışan personele ve mekana hazırlanan sertifika haricinde, yurt dışından onaylı GT Hijyen Kartları, fotoğraflı ve barcodlu bir şekilde kişiye özel teslim edilecek. 40 saatlik hijyen eğitiminin ardından Diversey firması, Bakanlık kriterleri ile hazırlanan 200 soru ile sahada denetleme yapacak. Bu denetlemeyi başarı ile bitiren kişi ve kurumlar GT Hijyen Sertifikası’nı ve Cardcert Kart’ını almaya hak kazanacak.

Boztepe: “Dünya standartlarının Türkiye’de de uygulanabileceğini kanıtlamak istedik” Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe, koronavirüs sonrası tüketicinin hijyen konusunda fazlasıyla dikkatli hareket edeceğine dikkat çekerek, “İlk etapta Michelin’e alternatif olarak Restoran Derecelendirme ve Hijyen Standartları için Kalite Derneği ve Diversey ile Bakanlık kriterlerine entegre bir plan hazırladık. Bunu yaparken dünyada kullanılan tüm sistemleri detaylı olarak inceledik. Amacımız, Türkiye’de de tüm dünyada geçerli standartlar ile çalışılabileceğini kanıtlamaktı. Çok ciddi ivme kazanmış bu sektörün kriz sonrası en hızlı çıkışı yakalayacak sektör olduğunun bilincindeyiz.” dedi. Boztepe, sözlerinin devamında dernek olarak İngiltere ve Türkiye’de ofisleri olan X Sights ile yaptıkları araştırma sonuçlarına değinerek, ülkemizde büyük yankı uyandırdığını söylediği bu raporun pandemi sonrası gastronomi sektörüne dair önemli tespitler ve argümanları barındırdığını ifade etti.

Gürkan Boztepe Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı

X Sights Araştırma Sonuçları’ndan kısa örnekler paylaşan Boztepe, şöyle devam etti: “Hijyen Sertifkası restoran seçiminde ne kadar etkili?’ sorusuna verilen tüketici yanıtlarında oldukça etkili olacağına inanların oranı %88, çok etkili olur diyenlerin oranı %49, hiç etkili olmaz cevabı verenlerin oranı ise %1’de kalmıştır. Ayrıca restoran tuvaletlerinde sterilizasyon %91, misafirlerin ateşinin ölçülmesi %88, mutfak personeli hijyen için bone, maske, önlük, eldiven, galoş gibi önlemler %86 oranında tüketiciye güven sunduğu sonucuna ulaşılmıştır.”

Gastronomi turistine güven vaat edecek Hijyen Belgesi’nin sağlayacağı yeni ve şeffaf düzenin gastronomi turistine güven vaat edeceğinin altını çizen Boztepe, “Bu sertifikayı alan kurumların TC. Kültür Turizm Bakanlığı Sertifikalandırma Birimi’ne ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB)’ne bildirilmesinin ardından, www.gthijyenbelgesi.com web sayfasında da bulundurulması ile yerli yabancı turistlerin güven ve huzur ile iletişim içinde olmaları sağlanacak. Ayrıca sertifikaya hak kazanan kurumlar, GTD Sosyal Medyası’ndan ve basından da periyodik olarak güncellenecek. Hijyen Belgesi’nin sağlayacağı bu yeni ve şeffaf düzen, gastronomi turistine güven vaat edeceği bir gerçek.” dedi.



restaurant 52 hotel & hi-tech

gastro güncel / makale turoyd Yönetim Kurulu Üyesi

Orhan Genceli Restorancılıkta yeni trend: Bulut Mutfak

Dünyada ve ülkemizde geleneksel konseptler, gerek zincir restoranlarda gerekse lokal markalarda büyük yatırımlar son dönemde büyük sıkıntılar yaşamakta. Açılan mekanlar, lokasyon seçimi ve hedef kitle hataları sebebiyle ya hızla kapanmakta ya da el değiştirmekte. Bu oran ise, yaklaşık beşte iki oranında aşmış durumda. Coronvirüs sonrası maalesef zincir birçok işletme ve mantar gibi çoğalan nargile kafe gibi içi boş konseptlerin üçte biri kapanacak. Özellikle Covid-19 sendromu sonucunda sektör, yeniden yapılanmak sureti ile konseptlerini tekrardan güncelleyecektir. Dünyada özellikle giderek artan sayıda tüketici yiyeceklerini Uber Eats, Deliveroo, Doordash, Foodora gibi üçüncü taraf teslimat uygulamaları aracılığıyla sipariş ederken, çoğu yemeklerinin ‘Bulut Mutfak’ta hazırlandığını bile bilmeyebilir. Peki ‘Dark Kitchen, Türkçe anlamıyla ‘Bulut Mutfak’ nedir? ‘Dark Kitchen’ler aynı zamanda bulut mutfaklar, sanal mutfaklar, hayalet mutfaklar veya yalnızca paket servis restoranlar olarak da bilinir. Dark Kitchen, atıfta bulunmak için farklı isimler kullanabiliriz, konsept aynı kalıyor. Söz konusu bu mutfaklar sadece paket servis yoluyla yemek satıyor. Yemek yiyenler için yemek pişirmek yerine, bulut mutfaklar sadece paket servis için yemek pişirir, böylece orada üretilen yiyecekler sadece başka yerlerde tüketilmektedir. Özellikle Avrupa’da Uber Eats, Glovo, Just Eat ve daha pek çok online sipariş alan ve paket servisi yapan firmaların başarısı, ‘Bulut mutfakların’ yolunu açtı. Bu üçüncü taraf dağıtım kanalları, yiyecek işletmelerinin müşterileriyle kolayca bağlantı kurmasını ve hızla kapınıza yemek teslim etmesini sağlayarak, işletmelere ayrıca bir ekip ve mekân açma baskısını ortadan kaldırdı. Özellikle müşteriye paket servisi, küçük lokantalar ve kafeler için bile daha kolay hale geldi, bu da sürekli artan talebe cevap vermesine neden oldu. Online platformların sektöre girmesi ile artık restoran ve müşteri arasındaki tüm yüz yüze temas ortadan kalktığını söylemeye gerek yok. Bulut mutfaklar, zorlu kitlelerine ulaşmak ve onları korumak için en yeni teknolojileri ve yeni pazarlama tekniklerini kullanmalıdır. Bu

imkanlar restoranlar yatırımcıları için bir dizi avantaj sağladı. Müşteri oturma ve bekleme alanları sağlamak zorunda kalmamak, kira maliyetini önemli ölçüde azaltır ve ayrıca, uzman hizmet personeli de istihdamı ortadan kalkmış oldu. Bu nedenle bulut restoranlar, artan paket servis pazarına hitap etme kapasitelerini arttırırken, restoranların genel giderlerini azaltması bakımından da harika bir imkân sağlamaktadır. ‘Dark Kitchen’ Bulut Mutfak modelindeki bir diğer önemli değer; yeni markalar, menüler ve konseptlerle kolayca deney yapma imkanının olmasını sağlayacaktır. Tüketici gıda trendleri değiştiğinde göz önünde bulundurulması gereken fiziksel bir yer yoktur. Bu nedenle bulut mutfaklar kısa sürede tamamen farklı bir menüye veya konsepte geçebilir. Bir marka ya da konsept, o bölgede satış yapmıyorsa, yeni bir marka ve menü oluşturarak ve tekrar deneyebilir. Bulut mutfağın yükselişi ile onları yönetmek için farklı iş modelleri geliyor. Bazı restoranlar kaynakları çok restoranlı bir karanlık mutfak modelinde birleştirirken, diğerleri farklı markaları pişirmesine rağmen kendi özel bulut restoranında yemek yapmayı tercih ediyor. Özellikle Avrupa’da bazı restoranlar oluşturdukları bulut mutfaklarda kendi menülerini servis etmenin yanında başka konseptler de denemekteler. Ayrıca bazı bulut mutfaklarda birkaç farklı konsept ve menülerin de servis edildiğini bilmekteyiz. Özellikle birkaç farklı konsepte hizmet eden zincir markalar ise, merkezi bulut mutfaklar ile restoranlarının yükünü azaltarak daha geniş kitlelere hizmet verebilmektedir. Teslimat sürecinin otomatikleştirilmesi ve optimize edilmesi, bulut mutfakların ve paket servis hizmetlerinin başarısı için çok önemlidir. Tamamı kendi sistemlerine sahip olan ve muhtemelen birden fazla marka için birden fazla teslimat ortağıyla çalışırken, teslimat yönetimini kolaylaştırmak, yiyeceği müşteriye mümkün olan en kısa sürede çıkarmaya yardımcı olacaktır. Bu yeni restoran konseptini harekete geçiren nedir? Zaman kaybının önlenmesi, online iş modellerinin yükselişi, konforlu ve

kişiselleştirilmiş deneyimler üzerine bir tespit yaparsak: bunlar, yiyecek içecek işi de dahil olmak üzere hemen hemen her sektörü etkileyen birkaç unsurdur. Dijital çağ tüketicilerinin talepleri, yeni teknolojilerle birleştiğinde, restoranların mutfaktan başlayarak tüm işletimini değiştirecektir. Özellikle COVID-19 salgını sonrası yeniden şekillenecek olan hizmet sektöründe bu model uzun süre iyi bir iş modeli gibi görünmenin yanında hijyen ve tüketiciye konforu sağlayacak bir hizmet şekli olarak bilinçli yatımcılar için doğru bir yatırım kanalı olarak görünmektedir. Teknoloji Teknoloji, son birkaç yılda tüketici pazarını inanılmaz derecede değiştirdi. Bugün, dünyanın diğer tarafından bir ürün veya hizmet sipariş edebilir, kişiselleştirebilir ve saniyeler içinde online olarak ödeme yapabilirsiniz. Bir süre sonra, ürün istenen zamanda ve yerde teslim edilir. Bu fenomen restoran işletmeleri tarafından da benimsenmiştir. Yiyeceklerin uygulamalar aracılığıyla sipariş edildiği ve hazır yemeklerin uygun bir yerde ve zamanda teslim edildiği yeni bir çağın başlangıcı gibi görünüyor. Milenyum kuşağının tüketim alışkanlıkları; 1981 ve 2001 yılları arasında doğan milenyumlar, gıda endüstrisi de dahil olmak üzere hemen her sektörde piyasayı yönlendiren tüketicilerdir. Milenyum kuşağı, teknoloji ve uygulamaların rahatlığı ile birlikte büyüdü. Onlar için 24 saat gönderim, anında online ödemeler ve günün her saatinde dünya çapında iletişim için kullanıldığından beklemek doğru bir seçim olmamaktadır. Yiyecek, içecek ve restoran endüstrisinin, binlerce yıla hizmet etmek ve taleplerini karşılamak için kendini yeniden keşfetmesi gerekiyordu. Bu da bulut mutfakların bu boşluğu doldurmasına destek oldu. Paket servis endüstrisinin patlamasıyla birlikte - gelecekte büyümeye devam etmesi beklenen bir trend –bulut mutfaklar artıyor. Reports and Data'ya göre, geçtiğimiz yılın son çeyreğinde 1 milyar dolar’lık bir pazar olan bulut mutfak işletmelerinin 2026'a kadar 3 milyar dolar’a yaklaşması tahmin ediliyor. Yeni bir restoran döneminin şafağındayız -Bulut mutfağın ortak bir terim haline geleceği bir dönemin başındayız. Biz de sektöre ‘Bulut Mutfak’ deyimini kazandıran ilkyazımız olmasından mutluluk duyarız.



restaurant 54 hotel & hi-tech

gastro aktüel

Mardinli şef sürdürülebilir gıdayı dünyaya anlattı Koronavirüs ile daha da önemli hale gelen gıda tedarik zinciri konusu tüm dünya gibi Basque Clunay Center’in de bu yılki gündemi oldu. “Gastronomi ile toplumun dönüşümü” temalı etkinlikte sosyal gastronomi konusunda dünyaca ünlü 7 şef projelerini ve koronavirüs kapsamında bölgelerindeki dezavantajlı gruplar için gerçekleştirdikleri çalışmalarını anlattı. Mardin’de uyguladıkları projelerle düşük maliyetli tarım uygulamaları konusunda çiftçiyi eğiterek üretime dönmelerini sağladıklarını, bunun ise gıdanın sürdürülebilir geleceği konusunda etkili olduğunun altını çizen Şef Ebru Baybara Demir, “Sorgül Buğdayı’nın yeniden canlandırılması dünyanın farklı yerlerinde gıdanın sürdürülebilirliği konusunda iyi örnekler arasında gösteriliyor. Tarımın sürdürülebilirliği için harekete geçtiğimiz projemiz, 3 yıl önce 70 kadın ve bir avuç tohumla başladı. Bu yıl 1400 dönümlük arazide 360 kadın çalıştı. Koronavirüs sürecinde sosyal mesafe kurallarına uyarak çalışan çiftçilerimizle 800 ton buğday hasat etmeyi umuyoruz.” dedi.

Güvenilir Eller şifresiz erişime açıldı Ev dışı tüketim sektöründe her iki mutfaktan birine ulaşan Unilever Food Solutions, bu hassasiyetten yola çıkarak 2016 yılından bu yana yaklaşık 52 bin mutfak çalışanına ulaşan “Güvenilir Eller” gıda güvenliği eğitimlerini şifresiz olarak herkese açtı. Unilever Food Solutions Pazarlama Direktörü Bora Usal, “Unilever Food Solutions olarak, içinden geçtiğimiz bu süreci hep birlikte güçlü bir şekilde atlatabilmek için bazı önlemler alarak çalışmalar yürütüyoruz. 2016 yılından bu yana 52 bin mutfak çalışanına ulaşan ‘Güvenilir Eller’ gıda güvenliği eğitim programımızı, kişisel hijyen ve gıda hijyeninin her zamanki gibi önem taşıdığı bu dönemde şifresiz olarak erişilebilir hale getirdik. Bizlere mutfaklarında yer veren şeflerimize web sitemiz üzerinden canlı şef desteği veriyor, sorularını yanıtlıyoruz. Catering şirketleri için kumanya, restoranlar için paket servise uygun ve hastaneler için besleyici reçete önerilerimizi web sitemizden paylaşmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tüm bu çalışmalarımıza ek olarak bir de özellikle mutfak çalışanlarının ve tüketicilerin sağlığı konusunda yanıt aradığı soruları Gıda Güvenliği Derneği’nin uzmanlığı ile yanıtlayarak eğitim modülümüze ekledik.” dedi.

Gıdada bilgi kirliliği 60 üniversitede masaya yatırıldı Bugüne kadar Türkiye genelinde 30 şehirde 60 üniversitede düzenlenen konferanslara katılan Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği (MÜMSAD) temsilcileri, 11 bini aşkın öğrenciyle bir araya geldi. Gıdada bilgi kirliliğine karşı, Türkiye’nin dört bir yanında konferans vermeye devam ettiklerini söyleyen MÜMSAD Genel Koordinatörü Ebru Akdağ, “İçinde bulunduğumuz dönem yoğun bilgi bombardımanın etkisiyle bilgi kirliliğinin yaşandığı ve insanların kafa karışıklığının arttığı bir dönem. Özellikle yeme-içme, yanlış bilgi bombardımanından en çok etkilenen konuların başında geliyor. Biz de geleceğin fikir liderleri olan öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz “Sıkıcı Gerçekler Çekici Hurafelere Karşı” konferansımıza, öğrencilerde edindikleri bilgileri bilimsel bir süzgeçten geçirmeleri konusunda farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Çekici hurafelerin tuzağına düşmek çok kolay, bu durum en iyi ihtimalle ekonomik, en kötü ihtimalle de sağlık risklerini beraberinde getiriyor. Önemli olan trendlerin ve hurafelerin değil, güvenilir gıdanın peşine düşmek” dedi.

Çiftçileri yalnız bırakmadı Cargill Türkiye çiftçi refahını artırmak, tarımda sosyal ve dijital bir dönüşümü desteklemek hedefiyle geçtiğimiz yıl hayata geçirdiği ‘1000 Çiftçi 1000 Bereket’ programına dahil olan bin 500 çiftçiye ve ailelerine, dezenfektan, maske, siperlik ve eldivenden oluşan sağlık paketi verdi. Cargill Gıda Orta Doğu, Türkiye ve Afrika Yönetim Kurulu Başkanı Murat Tarakçıoğlu, çiftçilerin hayati öneminin bir kez daha anlaşıldığını vurgulayarak şunları söyledi: “Geçtiğimiz yıl 1000 Çiftçi 1000 Bereket programını başlattık ve ilk yılında programa katılan çiftçilerin veriminin yüzde 21’e varan oranda artmasını sağladık. Program kapsamında çiftçilerle yüz yüze yaptığımız eğitimleri ise “Evde hayat var” diyerek dijital platforma taşıdık. Yüzlerce çiftçinin gösterdiği ilgi ve yüksek katılım oranı bize bir kez daha şunu gösterdi: Türk çiftçisi dijital dönüşüme açık ve destek verildiğinde emeğini ortaya koymaya hazır. Özveriyle emek veren çiftçilerimize eğitim ve danışmanlık desteği vermekten büyük mutluluk duyuyoruz.”



restaurant 56 hotel & hi-tech

gastro aktüel

Bal üretiminden 1 milyar dolarlık katma değer Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey, 2017’den bu yana her yıl 20 Mayıs’ta kutlanan “Dünya Arı Günü” kapsamında yazılı bir açıklama yaptı. Dünya bal üretiminde Türkiye’nin ikinci sırada yer aldığının altını çizen Karacabey, “Tozlaşma sayesinde 130 binden fazla bitki türünün çoğalmasını sağlayan bu değerli varlıklar, dünya tarımsal üretiminin can damarlarından birini oluşturuyor. COVID-19 pandemisi ile tarımsal faaliyetlerin daha da önem kazandığı bugünlerde, biyolojik çeşitliliğin korunmasında hayati öneme sahip arılar ile ilgili OGM olarak önemli çalışmalar yapıyoruz. Dünya çam balı üretiminin yüzde 90’ı ülkemiz tarafından karşılanıyor. Yaklaşık 150 bin hane bu işten gelir elde ediyor. Ekonomimize katma değerinin ise yaklaşık 1 milyar dolar olduğu düşünülüyor” diye aktardı.

Tarım ve gıdada sürdürülebilirlik ana hedef olacak Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi (EMD İzmir Şubesi) ve Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TAGYAD) iş birliğinde düzenlenen "Türkiye'de Tarım ve Gıda İhracatının Geleceği" isimli toplantıda Türk gıda ve tarımının geleceği masaya yatırıldı. Türkiye'nin tarım ürünleri ihracatına yıllık 5 milyar dolarlık katkı sağlayan Egeli tarım ihracatçıları, Covid-19 salgını sonrasında tarım sektörünün gündeminin sürdürülebilirlik olması gerektiğini dile getirdi. Ege İhracatçı Birlikleri'nin 2020 yılını "Sürdürülebilirlik Yılı" ilan ettiğini hatırlanan Egeli başkanlar, katma değerli üretim ve ihracat için sürdürülebilirliğin çok önemli olduğunu, bu amaçla üretimde teknolojiyi kullanarak, sözleşmeli üretim modeliyle, üretimin desteklendiği, tarımın önümüzdeki süreçte daha fazla önemsendiği bir modelin hayata geçirilmesi çağrısında bulundu. EMD İzmir Şubesi Başkanı Murat Demircan ve TAGYAD Başkanı İsmail Uğural'ın moderatörlüğündeki toplantıda "Tarım ve Gıda İhracatının Geleceği" ile ilgili görüşlerini dile getiren ihracatçı birlikleri başkanları, Covid-19 salgını sonrasında tarım ve gıda sektörlerinin stratejik sektör konumunun perçinlendiğinin altını çizdi.

Türk gıda ihracatçıları Çin pazarına odaklandı Uzakdoğu ülkelerine yönelik tarım ürünleri ihracatının önündeki engeller bir bir kalkıyor. 54 firma Çin’e süt ve süt ürünleri ihracatını yapabilecek. Pandemi sürecinde bu önemli gelişmeyle birlikte Türkiye-Çin hattındaki ticaret yeni bir ivme kazandı. Ticaret Bakanlığı iş birliğinde ve Guanco Ticaret Ataşeliği’nin koordinasyonunda düzenlenen toplantıda konuşan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Çin’in 2018 yılından bu yana Ege İhracatçılar Birliği olarak başlıca hedef pazar olduğunu, bu ülkeye yönelik birçok heyet ve fuar katılımı çalışmalarının koronavirüs öncesi dönemde farklı sektörler için yapıldığını söyledi. Celep, “Çin, 1.4 milyarı aşan ve gelir düzeyi giderek artan nüfusu, yıllık 700 milyar dolara ulaşan gıda tüketimi ve 2018 yılı itibariyle 118 milyar dolara ulaşan gıda ithalatı ile bizim için çok önemli bir hedef pazar konumunda. ABD ile Çin arasında devam eden ticari müzakereler sonucunda ABD ile Çin pazarında rekabet ettiğimiz kiraz gibi ABD menşeli ürünlere Çin’in uyguladığı gümrük vergileri bizi yakından ilgilendiriyor. Diğer yandan, çok geniş bir coğrafyaya, farklı gelişmişlik seviyelerine ve damak zevklerine sahip coğrafi ve beşeri bölgelere sahip olan Çin pazarına ürün bazında doğru, hedef odaklı, etkili ve en az maliyetle giriş ve tanıtım-pazarlama çalışmaları yürütülmesi her tarım-gıda sektörümüz için önem taşıyor.” dedi.

Nestlé Türkiye’ye Uluslararası İş Güvenliği Ödülü Ülkemizde 114 yıldır faaliyet gösteren Nestlé Türkiye, British Safety Council tarafından düzenlenen, iş güvenliği ve sağlığı sektörünün ilk ve en prestijli ödülü olan Uluslararası İş Güvenliği Ödülleri’nde (International Safety Awards) gümüş ödül kazandı. Nestlé Türkiye, çalışanlarının iş güvenliğini ve sağlığını koruyan iyi uygulamaları ve titiz çalışmalarıyla, çok sayıda şirket arasından ödüle layık görüldü. Bunun yanında, dünyanın en büyük gıda firması Nestlé’nin, faaliyet gösterdiği tüm ülkeler arasında bu prestijli ödülü kazanan ilk ve tek şirketi Nestlé Türkiye oldu. Nestlé Türkiye’nin sıfır iş kazası hedefiyle, çalışan sağlığı ve güvenliğini sıkı şekilde koruyan ve ödüle layık görülen uygulamaları arasında, şirketin iş güvenliği kültürünü geliştirecek aksiyon ve planlamaları içeren değer veren liderlik programı; üretim tesislerindeki makine kazalarını sıfıra indirecek makine güvenliği uygulaması; ergonomi risk analizleri doğrultusunda geliştirilen mühendislik çözümleri; çalışanların iş güvenliği konusundaki yetkinliğini artıran özel programlar bulunuyor.



restaurant 58 hotel & hi-tech

fuar

Fuarlar hızla dijitalleşerek hibrid modele evrilecek Tüm dünya düzenini ve iş yaşamına yaklaşım biçimlerini değiştiren Covid-19’un en çok etkilediği sektörlerden biri de fuarcılık oldu. Yaşanılan sürecin fuarlarda bundan sonra nicelikten ziyade niteliği ön plana çıkaracağını söyleyen GL Events Exhibitions Türkiye Genel Müdürü Gülperi Erkanlı, fuarların hızla dijitalleşerek hibrid bir modele evrileceği görüşünde…

G

astronomi sektöründe Sirha İstanbul, e-gaming sektöründe GIST Gaming İstanbul ve moda sektöründe Premier Vision İstanbul fuarlarını bünyesinde barındıran uluslararası fuar ve organizasyon şirketi GL Events Exhibitions Türkiye Genel Müdürü Gülperi Erkanlı; koronavirüs sürecinin fuarcılık sektörü açısından bakıldığında 2 farklı perspektifi olduğunu belirterek, “İlki fuarcılık işinin gereği olarak çok çeşitli sektörlerle iş yapmak ve buna bağlı olarak o sektörlerin de değişen dinamiklerinin doğrudan fuarcılığı etkileyecek olması, diğeri ise değişen dinamiklere rağmen gerek iş yapmak gerekse sosyalleşmek için yüz yüze bağlantıların azalsa da yine de önemli bir rol oynamaya devam edeceği.” dedi.

Fuarcılık sektörü ortak hijyen tedbirleri uygulamalı

Yine yakın zamanın önemli değişikliklerinden biri de fuarlarda alınacak hijyen tedbirleri ve yüz yüze mesafe kısıtları. Bu konuda her firmanın kendi farklı tedbirleri yerine genel bir tedbir politikasının uygulanması hem katılımcı ve ziyaretçiler için daha güven verici olacak, hem de sektörün birlik ve beraberliğinde bir standart sağlamak adına etkili olacaktır. Gülperi Erkanlı GL Events Exhibitions Türkiye Genel Müdürü

Nicelikten ziyade nitelik ön planda olacak

Bundan sonra yapılacak fuarlar çok daha etkin, çok daha çarpıcı ve aynı zamanda daha küçük etkinlikler olmak zorunda kalacak. Nicelikten ziyade nitelik ön planda olacak, aynı konuda çok sayıda ve neredeyse benzer dönemlere denk gelen fuarların yerini, güçlü ve güvenilir iş ortamları sağlayan daha kompakt yapılar alacak kanaatindeyim. Zira farklı sektörlerde ayakta kalmayı başarabilmiş firmalar pazarlama bütçelerini daha dikkatli kullanmak isterken maliyetlerini de kontrol altına almak isteyecekler. Bu bağlamda fuarlara katılımda çok uzun yıllardır alışılagelmiş gösterişli ve çoğu zaman tek kullanımlık standların yerini, çok kullanımlı, daha sade ve ekonomik modellerin alacağını öngörüyoruz. Tabi bu yaklaşımın aynı zamanda daha çevreci olduğunu da göz ardı etmemek gerek.

Fuarlar hibrid modele evrilmek durumunda

Fuarlar da dijitalleşme konseptine hızlı bir uyum sağlayarak, hibrid bir modele evrilmek durumunda kalacak. Teknolojinin özellikle pandemi döneminde gerek iş hayatının gerekse sosyal ve eğitim hayatının devamlılığını sağlamadaki etkisi, yeni dönemde fuarcılığı da dönüştürecek. Çeşitli nedenlerle seyahat etmek istemeyenleri

Gökhan Köksal Sirha İstanbul Proje Müdürü

katılımcılarla gerçek zamanlı buluşturma yöntemleri, ürün sunumları, tanıtımlar, seminer ve yarışmalar gibi pek çok farklı içerik mutlaka dijital erişimlere de adapte edilmek durumunda.”

Fuarların dolu bir takvime sıkıştırılması doğru değil

Yakın gelecekte uluslararası etkinliklerden ziyade iç pazara yönelik lokal etkinliklerin daha ön planda olacağını önemle vurgulayan Erkanlı, Mart ortasından itibaren önce 1 Mayıs, ardından da 1 Temmuz sonrasına ertelenen yurtiçi fuarların, yılın ikinci yarısındaki hali hazırda zaten dolu olan bir takvime sıkıştırılmasının çok verimli olmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: 2021’e daha güçlü olarak devam edilebilmesi, gerek katılımcılar gerekse ziyaretçiler için kuşkusuz daha anlamlı olacak. Biz bu açıdan şanslıyız, zira ara dönemde yurtiçinde bu şekilde erteleme ya da iptal gerektiren bir fuarımız yoktu ancak yurtdışındaki fuarlarımızı biz de ağırlıklı olarak 2021’e kaydırmayı tercih ettik.

Pandemi sonrası Sirha İstanbul’un bu yılki teması da değişti

Covid-19 süreciyle birlikte; restoran, otel ve yiyecek- içecek profesyonellerine yönelik uluslararası düzeyde bir fuar olan Sirha İstanbul’un teması da değişiyor. Sirha İstanbul Proje Müdürü Gökhan Köksal, “Sirha İstanbul’da 2017 yılından beri değişen trendlere göre her sene farklı bir tema seçilerek bunun etrafında konuşmalar, demo, sunum ve tadımların gerçekleştiği bir etkinlik ve tema alanı oluşturulmaktadır. 2020’nin teması da geçtiğimiz Aralık ayında belirlenmişti. Ancak yaşanan gelişmeler sonucunda, seçilen tema konusunda değişiklik yapılması öngörülerek, bugünlerde sektörün birincil konusu olan Covid-19 sonrası otel restoran ve yiyecek içecek sektörüne yönelik uygulamalardaki değişiklikler, sertifikasyon, temizlik ve hijyen kuralları ve uygulamalarının konuşulduğu ve gerek otel, gerek yeme içme sektöründeki yöneticilerin deneyimlerinin paylaşıldığı bir tema üzerinde çalışıyoruz.” dedi.

Fiziken fuara katılım sağlayamayacak katılımcılara dijital fuarımızla ulaşacağız

Gökhan Köksal ayrıca “fiziksel olarak fuarın gerçekleşmesiyle eş zamanlı dijital fuar kurarak b2b görüşme imkanının oluşturulmasını sağlayan ayrı bir organizasyon üzerinde çalışıyoruz” dedi. Bu şekilde fuara gelemeyecek olan ziyaretçilere ve fiziksel olarak stand ile yer alamayacak olan katılımcılara ulaşmayı hedefliyoruz” şeklinde görüşlerini dile getirdi.



restaurant 60 hotel & hi-tech

hijyen

DIversey’den Türkiye’ye önemli yatırım İnsanları korumak ve onlara sağlıklı bir yaşam sağlamak hedefiyle çalışan Diversey, toplumun ve bireylerin sağlığını korumada önemli yeri olan, temizlik ve dezenfeksiyonu aynı anda sağlayabilen, patentli AHP (Hızlandırılmış Hidrojen Peroksit) teknolojisi ile geliştirilmiş Oxivir Plus, Oxivir Excel ve Oxivir Excel Wipe ürünlerinin üretimini artık Türkiye’de yapacağını duyurdu. Daha önce ithal edilerek hizmete sunulan ürünlerin yurtiçi üretimleri, gerekli izin ve sertifikalarının tamamlanmasının ardından Mayıs sonunda başlayacak. Diversey, koronavirüsle mücadele kapsamında önemli rol oynayan Oxivir ürün serisinden yılda 1000 ton üretebilecek.

K

oronavirüs mücadelesinde çoğu kişi ve kurumun en büyük yardımcısı olan, Diversey’in patentli AHP (Hızlandırılmış Hidrojen Peroksit) teknolojisi ile üretilen Oxivir Excel ve Oxivir Plus ürün serisi, bakteri, virüs, mantar, küf ve maya gibi patojenleri öldürme, önleme ve kontrol etmede ideal, güçlü, hızlı etkili ve geniş spektrumlu birer temizleyici dezenfektandır. Oxivir Excel Wipe, bu inovatif teknolojinin “ıslak mendil” formundaki sunumu olarak portföydeki yerini almıştır. Ürünler kolayca oksijene ve suya ayrışan etken maddeler içerdiğinden, hastalar, sağlık çalışanları, yüzeyler için güvenli, çevre ile dosttur.

Yerli üretimle koronavirüs mücadelesine destek

Oxivir Plus ve Oxivir Excel’in Türkiye’de başlayan üretimine ilişkin bilgi veren Diversey MEA (Orta Doğu ve Afrika) Profesyonel İş Birimi Bölge Başkan Yardımcısı Gökhan Özdöl, şunları söyledi: “Şu an gündemimizdeki COVID-19 gibi salgınlara karşı en etkin ürünlerimizden olan ve Diversey’in patentli AHP® teknolojisi ile geliştirilen Oxivir’in yurtiçi üretimine başlamanın gururunu yaşıyoruz. Geçtiğimiz seneden beri üzerinde çalıştığımız bu projenin hayata geçirilmesi için Gebze Fabrikamızdaki GMP (Good Manufacturing Practice / İyi Üretim Uygulamaları) üretim tesisimizde kapasite artırımı için yeni bir dolum hattı kurduk. Bu önemli yatırım ile daha önce ithal ettiğimiz ürünleri ülkemizde üretmekle kalmayacak, Ortadoğu, Afrika, Orta Asya, Kafkasya ve Kıbrıs’a da ihracını sağlayacağız. Böylece, Diversey Türkiye olarak Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’nin merkezi ve ihracat üssü olma konumumuzu daha da pekiştireceğiz”. Özdöl, koronavirüs mücadelesine her zaman destek olmaya devam edeceklerini vurgulayarak sözlerine şöyle devam

etmeye yardımcı oluyor. Oxivir ürün serisi bu yenilikçi özellikleriyle, çalışanlarının sağlığını ve güvenliğini önemseyen, iş gücü ve verimlilik kaybı yaşamak istemeyen firmalar tarafından tercih ediliyor. Hastane ve diğer sağlık kuruluşları gibi yüksek risk içeren kurumlar yanında diğer toplu yaşam alanlarında da Oxivir kullanımı öneriliyor.

Çok yakında…

Gökhan Özdöl Diversey MEA (Orta Doğu ve Afrika) Profesyonel İş Birimi Bölge Başkan Yardımcısı

etti: “Diversey olarak üstlendiğimiz sorumluluğun bilincindeyiz. Koronavirüs mücadelesinde bugüne kadar birçok üniversite hastanemize, aile sağlık merkezlerimize ve otellerinin kapılarını sağlık çalışanlarına açan iş ortaklarımıza yaklaşık 50 tona varan dezenfektan bağışında bulunduk. Bundan sonra da toplumumuzu korumak ve sağlıklı bir yaşam sağlamak için ülkemize destek olmaya devam edeceğiz. Patojenlerin bir yerden bir başka yere çapraz bulaşma yoluyla taşınmaması ve bulaşma riskini en aza indirebilmek için, çok kişinin temas ettiği yüksek riskli kritik temas noktaları daha sık temizlik gerektiriyor. Üstün AHP (Hızlandırılmış Hidrojen Peroksit) teknolojisiyle geliştirilmiş Oxivir Excel ve Oxivir Plus, çeşitli patojenleri ‘saniyeler içinde’ etkisiz hale getirerek ideal bir kullanım rahatlığı sunuyor. Tek adımda sağladığı temizlik ve dezenfeksiyon özelliğiyle zamandan tasarruf

Özdöl ayrıca, Diversey olarak otel, hastane, okul, restoran ve alışveriş merkezleri gibi toplu yaşam alanlarının hijyenini sağlamaya yönelik olarak sundukları diğer çözümlere de değinerek şunları ekledi: “Genel alan temizlik ve dezenfeksiyonunda kullanılan Room Care R2 Plus, zemin temizlik ve dezenfeksiyonunda kullanılan Sprint Degerm, gıda ile temas eden yer, yüzey ve ekipmanların temizlik ve dezenfeksiyonunda kullanılan Suma Bac D10, çamaşır temizliğinde dezenfeksiyon etkisi için kullanılan Clax Personril ve kişisel hijyende kullanılan Softcare Med H5, Softcare Sensisept H34 ve Softcare Alcoplus gibi bakteri ve virüslere karşı etkinliği onaylanmış ürün yelpazemiz ile hizmet sunmaya devam edeceğiz. Ayrıca, çok yakında, tüm sektörler için kusursuz bir el hijyeni sağlayan IntelliCare ve Soft Care Line ürünlerimizin üretimini de Türkiye’de gerçekleştireceğiz”.



restaurant 62 hotel & hi-tech

dekorasyon / röportaj

Zümrüt Doyran: “Hotelya ismini bundan sonra daha sık duyacaksınız”

M

ettiğimiz otel projesi ile birlikte tüm dünyadaki toplam proje sayımız 700’e yaklaştı.

obilya sektörünün güçlü markası Kolsan Koltuk’un grup şirketi olarak 2010 yılında kurulan Hotelya, pandemi sürecinde de üretim faaliyetlerini durdurmayıp, belirlenen koşullar dahilinde sürdürdü. Bu zorlu süreçte dahi işçi çıkarmayıp, yatırımlarına devam ettiklerini, yeni istihdam alanları oluşturduklarını anlatan Hotelya Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Yüksek Mimar Zümrüt Doyran, “İlerleyen dönemde yeni bir tesis açılması ve kapasite artırımı söz konusu. İş hacmimiz genişleyecek. Hotelya ismini bundan sonra daha sık duyacaksınız.” dedi. Hotelya’nın yeni normalde sektörel faaliyetleri, iş yapma prensipleri ve projeleri bu röportajımızda…

Hotelya’yı kuruluşu ve faaliyet kollarıyla kısaca tanıtır mısınız? Hotelya, 1973’ten bu yana mobilya sektörünün öncü ve güçlü oyuncularından biri olan Kolsan Koltuk’un grup şirketi olarak 2010 yılında kuruldu. Kurulduğumuz günden bu yana markalaşma, projelendirme ve satış konularında yapmış olduğumuz başarılı çalışmalar, üretim gücümüz ve üstün hizmet kalitemizle sektörümüzün önemli firmalarından biri haline geldik. Konularında uzman yönetici kadromuz, mimari ve Ar-Ge ekibimiz, 100 kişilik profesyonel üretim kadromuz, 11 bin m2’lik fabrikamız ve 2000 m2’lik mağazamızla müşterilerimize hizmet veriyoruz. Proje bazlı çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz? 30 yılı aşkın üretici kimliğin yanına son 10 yılda Hotelya ile birlikte kattığımız satış, pazarlama, projelendirme ve sabit ahşap üretimi çalışmalarıyla bugün geldiğimiz noktada 4 kıtada birden var

“Cruise Mobilya üretimine giriş yapma hazırlığındayız. Pandemiyle birlikte tatil planlarının büyük çoğunluğu bu alana kaydı. Yatlar için özel mobilya üretiminde bundan sonra sık sık Hotelya ismini duyacaksınız.” olmayı başardık. 2018’den bu yana projelerimizin %70’ini yurt dışında gerçekleştiriyoruz. Projelerimizin yüzde 80’ini oteller oluşturuyor. Bunların içinde Hilton, Sheraton, Hyatt Regency, Holiday Inn, Fairmont ve Rixos gibi zincir otel projeleri yer alıyor. Hayata geçirdiğimiz bütün projeler, bizim deneyimlerimizi aktarabilmemizi ve yeni deneyimler kazanabilmemize aracılık ediyor. Bu deneyimlerimizi de yeni ve yenilikçi projelere yansıtmayı başarabiliyoruz. Son olarak teslim

Pandemi salgını ile birlikte ne gibi değişimler yaşadınız, süreçten nasıl etkilendiniz? Aslında 2020 yılına çok büyük umutlarla başlamıştık. 2018 sonları ve 2019 başlarında turizmde yaşanan olumsuzluklar bizi 2020’de daha güzel işler yapmak için umutlandırmıştı. Pandemi tüm bu umutları bir anda sildi. Ve mobilya sektörü pandemiden olumsuz etkilenen sektörlerdin biri oldu. İhracatımız neredeyse durma seviyesine geldi. Turizmin durması, uçuşların yasaklanması yeni otel projelerinin askıya alınmasına sebep oldu. Devem eden projelerde ise yavaşlama meydana geldi. Tabii tüm bunlar üretimi de etkiledi. Nakliyede ve gümrük kapılarında ciddi sıkıntılar yaşandı. Ancak biz Hotelya olarak bu süreçte üretimi durdurmadık, belirlenen koşullar dahilinde çalışmaya, üretmeye devam ettik. Bu süreçte işçi çıkarmadık. Hatta üretimde sektörümüz adına önemli bir yatırıma imza attık. Bu yatırım ile yeni istihdam alanları oluşturduk. İlerleyen dönemde yeni bir tesis açılması ve kapasite artırımı söz konusu. İş hacmimiz genişleyecek. Ayrıca, bütüncül çözüm anlayışı ile yeni


ürün gruplarını da bünyemize aldık. Bir otel odası için gereken hareketli ve sabit mobilyanın dışında, perde, nevresim ve yatak örtüsü gibi ev tekstil ürünlerini ve tamamlayıcı aksesuarlar ürünlerini de temin edeceğiz. Bununla birlikte Cruise Mobilya üretimine de giriş yapma hazırlığındayız. Pandemiyle birlikte tatil planlarının büyük çoğunluğu bu alana kaydı. Yatlar için özel mobilya üretiminde bundan sonra sık sık Hotelya ismini duyacaksınız.

Pandemi, mobilyalarda tasarımsal değişikliklere neden oldu mu? Otellerin bu konuda talepleri değişti mi? Varolan projelerin mobilyada revizyona gitmeleri çok maliyetli olacağından buna yönelen olmadı. Ancak yeni projeler, pandemiye karşın bazı önlemler almak üzere değişik taleplerde bulunabiliyor. Örneğin mobilyalar daha kişisel ve korunaklı oldu. Etrafı çevrili ve neredeyse izole edilmiş tekli koltuklar, çok amaçlı kullanılabilen ürünler gibi. Döşeme kumaşlarının leke yapmayan ve kolay temizlenebilir ve yıkanabilir olması da önem kazandı. Doğal malzeme kullanımları daha çok arttı. İşimiz gereği dünyanın her yanındaki otellerle iletişim halindeyiz. Gördüğümüz şey, lobi ya da restoran gibi ortak kullanım alanlarının azaltılması, çoklu oturma gruplarından ziyade daha çok tekli koltukların tercih edilmesi yönünde. Mobilya sektöründe yaşanan sorunlara dair değerlendirmeleriniz, çözüm önerileriniz nelerdir? Bu olumsuz süreci tüm insanlık, tüm sektörler, sanayi hep birlikte yaşadık. Yaşamaya da devam ediyoruz. Dolayısıyla bu durumun düzeltilmesi adına yine hepimiz sorumluyuz. Hem sektörler hem ülkeler, hem siyasiler bütünsel çözümler üretmek zorundayız. Bunun için de işbirliği, güç birliği ve dayanışma içinde olmak şart. Biz ülke olarak birçok ekonomik zorlukları aşmayı başardık. Krizlere karşı durmayı iyi biliriz. Çalışkanız ve sabırlıyız. Yine çok çalışacağız. Durmak yok. Tüm gücümüzü üretmeye ve ihracata

vermeliyiz. Bu dönemde teknolojinin, hızın, güvenliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Bu 3 başlığa yatırım yapmak sürdürülebilir olmak adına olmazsa olmazlardan. Biz de Hotelya olarak yeni yatırımımızla sektöre dair çözümcül bir yaklaşım sunduk. Teknolojiyi daha iyi kullanıyor, daha hızlı ve esnek davranabiliyoruz. Bu da bize olan güveni beraberinde getiriyor.


restaurant 64 hotel & hi-tech

dekorasyon

Ege Vitrifiye’den hijyenik, çevre dostu tasarımlar… Türkiye’nin seramik sağlık gereçlerinde uzman markası olan Ege Vitrifiye, 2020-2021 koleksiyonu ile göz dolduruyor…

Ü

rün geliştirme süreçlerinde insan sağlığını korumaya yardımcı - hijyeni ve çevreyi göz önünde bulunduran Ege Vitrifiye, Knidos mat renkler, Tarsos ve geliştirilen Pella serilerini Unicera Seramik Banyo Mutfak Fuarı’nda ilk defa sergiledi. Bu sezonun mimari trendi natürel konsepte uygun üretilen Knidos serisi dört farklı renk alternatifi ile öne çıkıyor. Beyaz, mat beyaz, latte ve antrasit renkleri farklı banyolar için seçenekler sunuyor. Serinin klozetlerinin kendi renklerinde tasarlanan ince kapakları ürüne zarif ve kendi akışında bir hava veriyor. Fuarda farklı tipleriyle sergilenen Tarsos bir klozetten beklenen tüm özellikleri kendinde barındırıyor. Hijyenik yüzeyi ve güçlü duruşu seriyi zamansızlaştırıyor, banyolara uzun süre modası geçmeyecek şekilde dâhil oluyor. Pella serisi Ege Vitrifiye’nin optimum ürünlerinden, 3 farklı klozet

yıkama özellikleri bulunuyor. Serinin sunduğu farklı klozet alternatifleri estetik ve fonksiyonel açıdan banyonuzu tamamlıyor. Mimari projelerde banyonun kalitesini artıracak klozetler yavaş kapanan duraplast klozet kapaklarına sahip. Serinin en gözde ürünü ise entegre taharet musluklu asma klozeti; kolay kullanımı ve zahmetsiz montajı ile fark oluşturuyor. Banyo tasarımınıza göre istediğiniz Tarsos modelini seçebilir ve yıllarca güvenle kullanabilirsiniz.

tipi ve kusursuz fonksiyonu her banyoya uyum sağlayacak şekilde tasarlandı.

Banyolara yeni çözüm Knidos Serisi Banyo çözümlerinin en iyi örneklerinden biri olarak karışımıza çıkan Ege Vitrifiye yeni Knidos Serisi, mobilya kullanımına uygun; 2 adet 60 cm lavabo ve bir kanalsız klozetten oluşuyor. Lavabolar şık çizgileriyle modern banyolar için tercih sebebi olurken, çevre dostu yüksek kalitede üretimleri, ürün grubunu eşsiz hale getiriyor. Serinin yeni tip kanalsız klozeti ise yıkama sistemi sayesinde kusursuz hijyen sağlıyor. Knidos banyo serisinin beyaz renk seçeneği dışında mat beyaz, latte ve antrasit renkleri bulunuyor. Renkli serilerle ilkbaharın enerjisi banyonuza yansıyor. Kalite ve estetik Tarsos Klozet Serisi Tarsos serisi 5 farklı klozetten oluşuyor ve tüm ürünlerin yüksek kalitede


Yeni normalde oteller ve tatil köyleri nasıl düzenlenmeli? Elips Tasarım Mimarlık Kurucusu Y.Mimar Feza Ökten Koca, Covid-19 pandemisi sonrasında turizm alışkanlıklarının ne yönde değişeceğini mimari açıdan değerlendirdi. Feza Ökten Koca’ya göre, turizmde önceliklerin değiştiğini kabul ederek, yeni normallerde göre yapılan tasarımlar başarıyı getirecek.

C

ovid-19 pandemisi sonrası özellikle farklı ziyaretçilerin kullanımına açık olan otellerin ve tatil köylerinin iç düzenlemesinde değişiklikler yapılması gerektiğini vurgulayan Koca, bu konuda titiz davranan işletmelerin müşterilerinin güvenini sağlayabileceklerini dile getiriyor. Mimar, bu dönemde insanların seyahat ve konaklama konularında çok daha temkinli davranacaklarını sözlerine ekliyor: “Bugüne kadar genel olan her şey, artık daha kişisel hale gelmek zorunda. Buna en iyi örnek, otellerin restoran bölümleri olabilir. Bugüne kadar açık büfe sisteminin yaygın olması pandemi sonrası bu düzende ciddi farklılıklar getirecektir. Farklı kişilerin aynı şeylere dokunma ihtimali, yiyeceklere yaklaşma mesafesi ve kişilerin nefeslerinin yiyecekle ilişkisi, müşterilerin yiyecekleri alırken birbirlerine olan yaklaşma mesafeleri sorgulanmalı” diyen Koca’ya göre açık büfe sisteminin yerini en kısa sürede alakart restoranlara bırakması gerekecek. Lobi yerleşimlerinin de tamamen sosyal mesafeler gözetilerek revize edilmesi gerektiğini dile getiren Koca, özellikle havalandırma sistemlerinin elden geçirilmesinin ve hava temizleyici cihazlar kullanılmasının öneminin de altını çiziyor. Aynı zamanda mekanlarda sistematik dezenfeksiyon işlemleri yapılmasının ve temiz hava girişi sağlanmasının da hayati önem taşıdığını belirterek “Mekanların birçok farklı noktalarına el dezenfektan sağlayıcı cihazlar konulmalı, müşterileri bu konularda uyarma amaçlı yeni yönlendirmeler tasarlanmalı.” diyor.

“Mümkünse her odada hava temizleme cihazı olmalı”

Otel odalarında yapılan günlük temizlikte tek kullanımlık temizlik pedleri kullanılmalıdır, Böylelikle bir odada olabilecek bir virüs ya da mikrobun diğer bir odaya bulaşması engellenmeli. Her check-out sonrası dezenfeksiyon işlemi uygulanması gerektiğinden söz eden Koca, görevlilerin mutlaka maskeyle çalışmak zorunda olduğunu da söylüyor. Koca’ya göre mümkünse her odada hava temizleme cihazı olmalı ve girişlere mutlaka dezenfektan cihazları ve uyarılar yerleştirilmeli. Özellikle genelde

Feza Ökten Koca Elips Tasarım Mimarlık Kurucusu Y.Mimar

tamamen kapalı alanlarda yer alan küçükbüyük toplantı odalarının havalandırma sistemlerinin tekrar elden geçmesi gerekmektedir. Buradaki şartlandırılmış havanın mutlaka dışarıdan alınan temiz hava ile sağlanması ve içerideki havanın devir daim etmesinin engellenmesi gerekmektedir, özellikle kullanılan filtrelerin değişmesi söz konusu olabilir. Hastanelerde kullanılan havalandırma sistemlerinde mutlaka hepa (High Efficiency Particulate Air) filtreler kullanılmaktadır, oteller de kapalı alanlarında kullandıkları havalandırma sistemlerinde hepa filtre sisteminden yararlanabilirler. Otellerde ve tatil köylerinde ortak tuvaletlerde sosyal mesafeye dikkat edilerek yerleşim yapılması gerektiğini dile getiren Koca, kişilerin bekleme noktalarının belirlenmesi gerektiğini vurgulayarak, “Sıcak hava üfleyen el kurutma cihazları artık kullanılmamalı. Ana girişler kapısız olarak ya da fotoselli kapılarla düzenlenmeli. Mümkün olduğunca elle dokunma olasılığını azaltıcı çözümlere gidilmeli. Özellikle tuvaletlerin egzos sisteminin çok iyi çalışması gerekmektedir. Virüsün insan dışkısında yaşadığı bilinmektedir, bu yüzden egzos çok önemlidir, aynı zamanda da rezervuar kullanımı sırasında mutlaka klozet kapağının kapalı olduğundan emin olunmalıdır.’’ diyor.

“Turizm yapılarında renovasyon uzman mimarlarla yapılmalı” Pandemi sonrası otellerde yapılması

gereken düzenlemeler için kesinlikle yeni bir yönetmeliğe ihtiyaç olduğunu dile getiren Y.Mimar Feza Ökten Koca, bu yönetmelik oluşturulurken mutlaka turizmci, mimar, doktor gibi konu uzmanlarından oluşan bir ekiple belirlenecek kriterlerin dikkate alınması gerektiğini vurguluyor. Aynı zamanda farklı tipteki otellere göre farklı yönetmelikler ve kontrol mekanizmaları oluşturulması gerektiğini de sözlerine ekliyor. “Mevcut otellerin duruma adapte edilebilmesi için renove edilmesi gerekecektir. Bu da tabii ki renovasyon projelerinde artışa neden olacak, ancak günün ekonomik koşulları bu girişimleri zorlayacak” diyen Koca, doğru renovasyonun ekonomik olarak en doğru karar olduğunu ve ancak işin uzmanları ile gerçekleştirilebileceğini dile getiriyor. Her ne kadar dünya en zor günleri geride bırakıp normalleşme günlerine yavaş yavaş geçiyor olsa da henüz yaşadığımız sürece “pandemi sonrası” denilemeyeceğini aktaran Koca, bu nedenle hala tedirginliğin sürdüğünü ve eski günlere bir anda geri dönülemeyeceğini dile getirerek, “Otellerin duruma bu açıdan bakması gerekir. Müşterilerin bu korkusunu yenebilecekleri düzene girdiklerini onlarla iyi bir şekilde paylaşmalılar.” diyor. Bu noktada müşteri güvenini kazanmanın oldukça önemli olduğunu belirten Koca, yeni normallere uyum sağlanarak turizmde başarılı olunabileceğini aktararak, “Otel yöneticilerinin mutlaka konunun uzmanları ile birlikte çalışmalarını tavsiye ediyorum, özellikle doktorlardan mutlaka sürekli destek almalılar. Mutlaka müşterilerine karşı şeffaf olmalılar, söyledikleri şeylerin arkasında durmalılar. Müşterilerin güveni ancak bu şekilde kazanılır. Zor günlerde yeni yatırımlar yapmak zorundalar. Bundan birkaç ay önce hiç akılda olmayan yeni maliyetler ortaya çıktı ama bunu en iyi yapan kazanacak. Uzun vadeli düşünmeleri gerekiyor.” diyor. Turizm tesisi planlayan yatırımcıların mutlaka yeni normalleri dikkate alarak hareket etmelerini, planlanan ya da yapılmakta olan projelerde bu yönde revizyonlar yapmalarını tavsiye ediyor ve ekliyor: “Bu dönemde müşteri odaklı düşünmemiz ve önceliklerin değiştiğini kabul etmemiz gerekiyor.”


restaurant 66 hotel & hi-tech

hotel-tech

RATIONAL’den yeni iCombi Pro Profesyonel mutfaklar için yeni standart

P

aket servisi yapan catering firmanları için zorluklar çeşitli olsa da, bunlara RATIONAL tarafından verilen cevap basit: Akıl. Yeni iCombi Pro 4 akıllı fonksiyonu sayesinde önceki modele kıyasla %50 daha fazla yükleme kapasitesine, %10 daha kısa sürede pişirme yeteneğine ve %10 daha fazla enerji tasarrufu yapma kabiliyetine sahiptir. Ünite, kısmi ya da tam yükleme farkı olmadan pişirme kalitesinden ödün vermiyor ve işi aynı sürede tamamlıyor. iCombi Pro, sadece 12 dakika süren ultra hızlı ara temizlik sayesinde mutfaktaki zaman kaybını ortadan kaldırıyor. iCombi Pro akıllı üretkenlik, verimlilik ve esnekliği bünyesinde barındırıyor.

Öztürk: “Kullanıcı teknolojinin ne yapacağını belirliyor”

“Birçok catering kuruluşu, müşterilerin daha yüksek kalite beklentilerinin yanı sıra tecrübeli ve kabiliyetli eleman eksiklikleriyle ve bütçe kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalıyor” diyor RATIONAL Türkiye Satış Direktörü Okan Öztürk. İşte bu yüzden şefler, iCombi Pro’nun sunduğu gibi esnek, basit ve verimli fonksiyonları olan cihazlara ihtiyaç duymaktalar.”Elbette teknoloji kullanıcıya ne yapacağını söylemiyor aksine kullanıcı teknolojinin ne yapacağını belirliyor” diye açıklıyor Öztürk. iCooking Suite, iCombi Pro’daki akıllı pişirme özelliği. Bu özellik Maillard reaksiyonunu (RATIONAL’ın kodlarını çözüp yazılım algoritması haline dönüştürdüğü gıdaların pişerken kahverengileşme sürecini açıklayan kimyasal formül) baz alarak çalışmaktadır. Pişirme kabininde yer alan ve ürünlerin boyu, miktarı ve durumu ile ilgili bilgiyi aktaran sensörleri kullanarak iCombi Pro kesin bir pişirme süreci oluşturup her zaman tekrarlanabilen sonuçlar elde etmenizi sağlar. Gıda ürününün sıcaklığı veya kapının açılma süresi gibi koşullar değişirse, iCookingSuite pişirme süresini akıllıca ayarlayacaktır. Ne pişirilirse pişirilsin, ne kadar pişerse pişsin, daima mümkün olduğunca hızlı ve kaliteli pişirilir. Ek fan yerleşimleri, optimize edilmiş pişirme kabini geometrisi ve daha yüksek nem alma performansı, önceki modele göre %50'ye kadar daha büyük kapasite ve daha kısa pişirme süreleri sağlar. Akıllı iklim

düzenlemesi olan iDensityControl, hepsinin sorunsuz çalışmasını sağlar. Kabuklar, ızgara desenleri ve gevrek kaplamalar garanti edilir ve optimum pişirme iklimi yönetimi, kiş gibi hassas yiyeceklerin bile başarıyla pişirilmesini sağlar.

Daha fazla esneklik, planlama güvenilirliği iProductionManager ile, farklı gıdalarla bile tüm üretim safhaları akıllı bir şekilde düzenlenir. Kullanıcı, pişirme işleminde zaman veya enerji optimizasyon sistemi ya da belirli bir hedef zaman isteğini belirtir ve iCombi Pro diğer her şeyi halleder. Aynı anda ne pişirilebileceğini bilir, eğer bir ürün pişirme kabini iklimine uygun değilse gösterir. Bu, daha fazla esneklik ve planlama güvenilirliği anlamına gelir. Ultra hızlı ara temizlik için sadece 12 dakikaya ihtiyaç duyan akıllı iCareSystem temizleme sistemi de buna katkıda bulunuyor. Tüm temizleme programları, önceki modele kıyasla yalnızca yarısı kadar miktarda, fosfat içermeyen temizleyici tabletler kullanır. Energy Star tarafından onaylanan daha düşük elektrik tüketimi ile birlikte iCombi Pro son derece sürdürülebilir bir pişirme

sistemidir. Sezgisel işletim konsepti, kullanıcıya görsel dil, mantıksal çalışma adımları ve açık, etkileşimli talimatlarla üretim sırasında rehberlik eder ve pişirme sistemini deneyimsiz personel için bile hızlı bir şekilde erişilebilir hale getirir. iCombi Pro'ya entegre,edilmiş WLAN ile RATIONAL ağı olan ConnectedCooking'e hızlı ve basit bir bağlantı ve mutfak süreçlerinin verimli yönetimine olanak sağlanır. Okan Öztürk, “Akıllı olduğundan, deneyimli bir şef gibi yanıt veriyor,” diye açıklıyor “rutin görevleri üstleniyor ve özgürlük sağlıyor. Bu, büyük mutfaklardaki çalışma yöntemlerini sürdürülebilir bir şekilde değiştirecektir.” iCombi Pro şimdi en küçük ve kompakt modeli XS 6 – 2/3’ den en büyük 40 tepsi kapasiteli 20 - 2/1'e kadar ebatlarda bayilerimizden temin edilebilir. Yeni pişirme sistemi hakkında bir fikir edinmek isteyen herkes artık online web seminerinde More Tur 2020'deki performansını gözlemleyebilir. İlgilenenler yakında iCombi Pro'yu More Tur 2020'de de canlı tecrübe edebilecekler, tarihlere rational-online.com adresinden ulaşabilirsiniz.


1

Otellerde temassız operasyon yönetimi gerçekleşiyor

6 yıldır turizm ve otelcilik sektörüne hizmet veren Gonca Grubu’nun turizm kökenli kurucusu Gökhan Uçarkaya COVID-19 operasyon yönetimine uygun şekilde güncellenen Mobex Hotel Mobil Uygulama yazılımının; otel personeli ile müşteri arasındaki salgın kontrolünde sahada uygulanması gerçekleşmiş çözümlerini paylaştı.

Koronavirüs kontrolü için Gonca Grubu’nun geliştirdiği mobil uygulamanın avantajları neler?

Oteller müşterilerine COVID-19 yönetimi konusunda güven vermek ve personelini eğiterek korumak adına; araştırıyor, yatırım yapıyor, deniyor. Herkesin elinden geleni yapmak üzere çok emek ve para harcadığı bir dönemdeyiz. Otellerde alınacak önlemlerin başarılı olması için hızlı uygulanır, kalıcı ve sürdürülebilir olması gerekiyor. Tüm bunları sağlamak için de mobil teknolojilerden yararlanmak kaçınılmaz hale geliyor. Misafir otele giriş yaptığında Mobex Hotel mobil uygulamayı kişisel cep telefonuna yükleyerek otelin COVID-19 yönetimi kurallarına dijital platformda ulaşıyor. Bu kurallara dair dijital bildirge ve sözleşmeyi onaylaması ile COVID-19 yönetimi Mobex Hotel Mobil Uygulama üzerinde başlamış oluyor.

MOBex HOTel Mobil Uygulamanın on-line temassız check-in için sağladığı avantajları nedir?

Misafir otele giriş yaptığı andan itibaren resepsiyona dokunmadan Mobex Hotel mobil uygulama üzerinden online check-in işlemini yapabilmektedir. Online check-in sonrasında misafir konaklayacağı odasının konumu hakkında bilgi almak için, hiç kimseye ihtiyaç duymadan Mobex Hotel mobil uygulama üzerinden otelin her türlü bilgisine erişmesi mümkün oluyor.

Push Mesaj Bildirimi ile dezenfeksiyon ve hijyen yönetimi nasıl yapılıyor? Otelin genel alanlar ve odalar için periyodik dezenfeksiyon saatleri gibi tüm bilgilendirmeleri Push Mesaj sistemi ile “istenilen zamanda, istenilen misafirlere iletmek” mümkün. Bildirime tıklandığında misafir ilgili sayfadaki bilgilendirmeye yönlendirilir. Misafirler, mobil uygulama üzerinden talep ve isteklerini bildirdiğinde, ilgili

Gökhan Uçarkaya Gonca Grubu Kurucusu

departmana iş emri bildirimi olarak düşer. Bu özellik “sosyal mesafe”, “temassız iletişim” planlanması ve organizasyonunda, operasyona büyük kolaylık sağlıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayınladığı “Hijyen Genelgesi” ile etkinlik ve aktivitelere katılımda getirilen sınırlamalara uygun olarak etkinlik kayıt taleplerinin mobil uygulama üzerinden alınması yine COVID-19 yönetiminde “sosyal mesafe”, “temassız iletişim” planlama ve organizasyonu anlamında büyük kolaylık sağlıyor.

Mobex Hotel Mobil uygulamanın otellere sağladığı diğer avantajlar nelerdir?

Bu yıl Gonca Grubu’nun 25. yılı. Bütün tecrübelerimizi kısa alana sığdırmak mümkün değil. Ancak tecrübelerimizden yola çıkarak öne çıkan avantajlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz; A La Carte Restoran Rezervasyon: Mobil uygulama üzerinden Restoran Rezervasyon ve Menü Sipariş kayıtlarının alınması ile restoranların “sosyal mesafe” - “temassız

iletişim” planlanması ve organizasyonunda büyük kolaylık sağlıyor. Etkinlik ve Aktivite Katılımı: Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayınladığı “hijyen genelgesi” düzenlemesinden sonra etkinlik ve aktivitelere katılımda sınırlamalar getirildi. Böyle bir durumda da etkinlik kayıt taleplerinin MOBex Hotel mobil uygulama üzerinden alınması yine COVID-19 Yönetiminde “sosyal mesafe” ve “temassız iletişim” planlama ve organizasyonu anlamında büyük kolaylık sağlıyor. Anket Memnuniyet Takibi: Gün içinde anlık anketler aracılığıyla misafirlere her an dokunabiliyoruz. Herhangi bir memnuniyetsizlik durumunda ilgili departmanlara otomatik açılan iş emirleri ile misafir memnuniyetini ve hizmet kalitesini maksimuma çıkartıyoruz. Böylece otel ile ilgili online kanallarda yazılacak kötü yorumların ve düşük puanların da önüne geçilmiş oluyor. Operasyon ve İş Süreçleri Yönetimi: MOBex Hotel mobil uygulama ile misafir istekleri, şikayet/önerileri, siparişleri, memnuniyet takibi ve bunların departmanlarla “temassız iletişim”, “sosyal mesafe” yapısında iş süreçlerinin planlaması ve yönetimi COVID-19 Operasyon Yönetimi açısından kısa ve orta vadede büyük avantaj sağlayacaktır. MOBex HOTel, Ekstra Gelir Artışı Sağlar: Otel içi mobil uygulama üzerinden; oda upgrade ve late check-out satışı, fast food - cafe - pastane set menü satışı, özel içeceklerden oluşan maxi bar set menü satışı, a la carte restoran ve özel kav şarap satışı, odaya özel kahvaltı ve yemek satışı, SPA satışı, alan transferi satışı, doğum günü, evlilik, yıl dönümü özel günler kutlama-parti satışından yüksek gelir elde edilmesini sağlar.


restaurant 68 hotel & hi-tech

hotel-tech

Yaşamın her alanında sağlıklı hava çözümleri Form Şirketler Grubu, 55 yıllık sektör tecrübesiyle kapalı alanların steril iklimlendirme ihtiyacına Amerika’nın UV-C konusunda önde gelen markası Steril Aire ile yenilikçi bir çözüm sunuyor. Kapalı alanlarda bulunan iklimlendirme sistemlerine entegre edilebilen UV-C ışık teknolojisi, hava içerisindeki virüslerin DNA yapılarını bozarak etkisiz hale getiriyor. Normalleşme sürecine girilen bu günlerde, kapalı alanların ortam havasının sterilizasyonu için büyük önem taşıyan bu teknoloji, aynı zamanda işletme maliyetlerini azaltarak, enerji verimliliği sağlıyor.

T

üm dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan koronavirüs salgını, herkesin bir numaralı gündemi haline geldi. Normalleşme sürecine girdiğimiz bu dönemde uzun süredir kullanılmayan kapalı alanlar tekrar açılıyor. Yaz ayının da gelmesi ve sıcakların etkisini göstermeye başlamasıyla, AVM’ler, hastaneler, fabrikalar, oteller, mağazalar, ofisler gibi insanların toplu olarak bulunduğu kapalı alanların iklimlendirmesi en önemli konulardan biri haline geldi. Form 55 yıllık tecrübesi, insan sağlığı ve doğaya değer veren ürün gamı ve yenilikçi hizmetleriyle müşterilerini bu süreçte de yalnız bırakmıyor. Form, satışını gerçekleştirdiği ürünlerin yanı sıra, satış sonrası bakım ve teknik servis taleplerinde hizmet sürecini aksatmayarak, kapalı alanların iç hava kalitesinin korunması adına çalışmalarına son hız devam ediyor.

Virüslere karşı koruma desteği Bu çerçevede Form, koronavirüs ile mücadele döneminde kurumsal firmaların sağlıklı ve güvenli iklimlendirme ihtiyacını karşılamak adına alternatif teknolojik çözümler sunuyor ve iklimlendirme sistemlerine entegre edilen UV-C sistemleriyle, ortama iletilen hava içerisindeki virüslere karşı koruma desteği sağlıyor. Sistem, kapalı çevrim olarak adlandırılan yani ortam havasının değiştirilmeden tekrar ortama iletildiği fancoil, VRF ve split klima sistemlerinin yanı sıra açık çevrim mantığıyla çalışan yani iç havanın ortam dışındaki bir ısı değiştirgecinden geçirilerek değiştirildiği egzoz veya taze hava karışımlarının kullanıldığı

klima santralleri ve paket klima sistemlerine de entegre edilebiliyor. 253,7 nm gücündeki UV-C ışık teknolojisi, virüslerin DNA/RNA hücre yapısının enerji soğurma özelliğini kullanarak kimyasal reaksiyona girip yapılarını kalıcı olarak bozarak virüslerin çoğalma özeliğini yok ediyor. Bunun yanı sıra sistemde bakteri, mantar ve küf oluşumunu da önlüyor ve bu sayede %99,9 oranında sterilizasyon sağlıyor. Bu sistem, en önemli öncelik olan havayı temiz tutma görevinin yanı sıra, serpantin yüzeylerinin daha temiz kalmasını sağlaması ile işletme maliyetlerinde %15 civarında (basınç ve verim kayıpları önlenerek) enerji tasarrufu sunuyor. Sağlanan bu fayda ile iklimlendirme – soğutma cihazlarının daha düşük işletme maliyetleriyle yüksek verimde çalışması sağlanmış oluyor.

Daha konforlu, kaliteli, steril bir hava UV-C uygulama alanları, insanların göz retinasına etki etmeyecek ve deri tahrişlerine sebep olmayacak (UVB bandında 296.7 nm dalga boyunda meydana gelir) şekilde ürünlere kapalı olarak entegre ediliyor ve 253.7 nm ışın gücüyle kesinlikle ozon üretmiyor. İklimlendirme cihazlarına entegre edilen UV-C ışık sistemleri, doğru şartlarla kurulumu yapılması halinde ve elektrik kesilmediği sürece, verimi azalmadan 9000 saate kadar antiseptik koruma sağlıyor. Bu sistemler sayesinde sürekli sterilizasyon ile AVM’ler, sinemalar, restoranlar, ofisler, mağazalar vb. alanlar daha konforlu, kaliteli, steril bir havaya sahip olabilecekler.



restaurant 70 hotel & hi-tech

ürün

iCombiClassic İşini bilenler için yeni buharlı kombi RATIONAL’in yeni buharlı kombisi iCombi Classic’in tanımı: sağlam, güçlü ve verimli. Yüksek pişirme kalitesi olan ve uygun fiyatlı bir buharlı kombi isteyen işinin uzmanları, bu ürün tam da size göre. Tekrar tekrar aynı sonuçları alabilmek için 100 farklı pişirme programı oluşturabilme imkanı; dışı çıtır, içi yumuşak ve sulu lezzetler için nem alma performansında en yüksek değerler ve sıcak havanın daha iyi dağıtımı için daha fazla fan yerleşimi iCombi Classic’in öne çıkan özellikleri. Ayrıca otomatik temizleme ve opsiyonel kireç giderme özellikleri de var. Ek olarak yeni model çevre dostu ve temizleme tabletleri fosfatsız. RATIONAL’ın dijital çözümü ConnectedCooking’e hızlı ve kolay entegre olabilmesi için LAN veya WLAN arayüzleri opsiyonel olarak mevcut.

R

ATIONAL Türkiye Satış Direktörü Okan Öztürk “Performansı sayesinde iCombi Classic anında profesyonel mutfakların vazgeçilmez yardımcısı haline gelecek.” diyor. Sonuç olarak kolay kullanımlı ayar düğmesi, renkli ekranı ve kullanıcı arayüzündeki sezgisel semboller de kolay ve hatasız kullanımı garanti ediyor. Farklı pişirme programlarının basit şekilde programlanabilmesi bunu destekliyor. Arzu edilen sonuçlara ulaşmak için iCombi Classic’de ölçme ve kontrol sistemi olarak ClimaPlus var. Saniyede 105 litreye varan nem alma kapasitesi, güçlü buhar jeneratörü, 10 adımlı nem ayarı, 3 adede varan fan yerleşimi ve optimum pişirme kabini geometrisiyle; yüksek miktarlı yüklemeler için hassas bir pişirme kabini iklimi oluşturur ve her rafta eşit sonuçlar sağlar. Öztürk, iCombiClassic’in bu performans sonuçlarının sürdürülebilir olduğunu şu sözlerle vurguluyor: “Bir önceki model CombiMaster Plus’a kıyasla %10 daha az enerji ve su tüketimi ile iCombi Classic yeşil dostu bir mutfak yardımcısı.”

Geliştirilmiş ağ bağlantısı özelliği iCombi Classic’in RATIONAL’in tamamen yeni jenerasyon ürünlerinden biri olması, geliştirilmiş ağ bağlantısı özelliğini de beraberinde getiriyor. Opsiyonel LAN veya WLAN arayüzü, RATIONAL’in dijital çözümü ConnectedCooking’e entegre olmasına olanak sağlamakta; farklı pişirme programlarının bir merkezden oluşturulması ve hijyen dökümantasyonu gibi. iCombi

Classic, restaurantlar için 6-1/1 veya catering işletmeleri için 20-2/1 gibi çeşitli boyutlarda yetkili bayilerden temin edilebilir. MORE Turu 2020’nin bir parçası olarak, RATIONAL buhar-

lı kombi ürünlerinin performansını rational-online.com adresinden kayıt olunabilen web seminerleriyle gösterime sunacak. Tarih ve lokasyonları web sitesinde bulabilirsiniz.


ürünler

hotel restaurant & hi-tech

Tasarımla gelen mükemmel konfor Üstün verimlilikteki cihazlarıyla bilinen Daikin, iklimlendirme sektöründe her geçen gün daha çok önem kazanan ‘tasarım’ odaklı çalışmalarıyla da sektöre öncülük ediyor. Çıkardığı her yeni ürünün şık tasarımıyla marka imajını desteklemeyi ilke edinen marka, bu amaçla tanınabilir, takdir edilen, kalıcı ve ayırt edici bir ‘biçim’ geliştirmeyi amaçlıyor. Daikin’in eşsiz VRV kaset tipi iç üniteleri de tam olarak bu amaca hizmet ediyor. Tasarım ile gelen mükemmel konfor aynı zamanda duvar ve zemin alanından da tasarruf sağlayarak montaj ve mekanın estetiği açısından avantaj sağlıyor. Dairesel Atışlı Kaset’ ve ‘Tam Düz Kaset modellerinde geniş ürün yelpazesiyle bina ve iç mekan düzenine mükemmel uyum sağlayan Daikin VRV kaset tipi iç üniteler konfor, tasarım, güvenilirlik, verimlilik ve montaj esnekliğini bir arada sunuyor.

Estetik ve lüks dış mekanlarda Müşterilerine tasarım, konfor ve estetik açıdan lüks seçenekler sunan Luxury Line, 2020 ilkbahar & yaz koleksiyonuna bahçe mobilya takımları ve aksesuarları da ekledi. Dış mekanda kullanıma uygun, sağlıklı ve dayanıklı malzemelerden üretilen oturma grupları, yemek masası takımları, köşe takımları, kanepe ve koltuklar ile tamamlayıcı dekorasyon öğelerinden oluşan Luxury Line 2020 Bahçe Koleksiyon’u, ilkbahara özel indirimlerle görücüye çıkıyor.

Zarif ve işlevsel “Simple is Beautiful” (Yalın Güzeldir) felsefesini uluslararası tasarımcıların koleksiyonlarıyla buluşturan Şişecam’ın global tasarım markası Nude, tasarım dünyasının en yeni trendlerinin tanıtıldığı ve bu yıl Frankfurt’ta gerçekleştirilen dünyanın en önemli ev eşyaları fuarlarından Ambiente’de yeni koleksiyonlarını sergiledi. Dünyanın en iyi barı unvanının sahibi Londra’daki Artesian’de de barmenlik yapmış ve 2018 yılında “Avrupa’nın En İyi Miksolojisti” seçilen Remy Savage iş birliği ile tasarlanan yeni Nude Savage kokteyl koleksiyonu, Maison & Object-Paris’ten sonra Ambiente’de de tasarımseverlerle buluştu. Koleksiyon tasarlanırken Remy Savage ile birlikte çalışan Nude Tasarım Ekibi, dünyanın en çok tanınan barlarında kadehlerde yaşanan sıkıntıları göz önünde bulundurdu. Toplam altı parçadan oluşan yeni kokteyl koleksiyonunun her bir parçası günlük kullanıma uygun, zarif ve şık tasarımlarıyla dikkat çekiyor.

Hayatı kolaylaştıran teknoloji Panasonic Life Solutions Türkiye tarafından geliştirilen VİKO by Panasonic marka kablo kanalı sistemleri, alanında kalitesi ve teknolojisi ile öne çıkıyor. VİKO by Panasonic’in hayatı kolaylaştıran kablo kanalı sistemleri; güvenli kullanım ve estetik görünüm sağlıyor. Fabrikalar, iş merkezleri, alışveriş merkezleri, eğitim kurumları, sağlık kuruluşları, kamu binaları için ideal çözümler sunuyor. Hızlı kurulum, IP40 ve kolay montaj özellikleriyle de beklentileri en iyi şekilde karşılıyor. Kolay montaj imkanı sunan kapaklar, kanal + kapak için tek sipariş kodu, kuvvetli ve zayıf akım uygulamaları için uygunluk, yatay ve dikey montaj imkanı ile her projeye uygun. Ayrıca teknolojinin gerektirdiği tüm ihtiyaçlara yanıt veren özel aksesuarlar ile de sistemli, pratik ve akılcı…

71


restaurant 72 hotel & hi-tech

ürünler

Açık alanlarda, uzun mesafelere iletmek için… Açık alanlarda WiFi sinyallerinin çok geniş mesafelere, kesintisiz ve hızlı aktarılması gereken bazı uygulamalar ya da mekanlar, işyerleri var. Örneğin, geniş açık alana sahip oteller gibi işletmeler ya da aldığı görüntüleri uzak noktadaki merkeze iletmesi gereken MOBESE kameraları gibi uygulamalar. Bu sorunun çözümünde dış mekan antenleri kullanılıyor. WiFi sinyalleri açık alanda, çok uzak mesafelere bu antenler ile aktarılıyor. Kablosuz ağ pazarında dünya lideri olan TP-Link, bu amaçla geliştirilen yeni ve güçlü dış mekan antenini satışa sundu. CPE710 model anten, 802.11ac destekli ve yüksek WiFi hızlarına sahip. Son derece kolay monte edilebilen anten, esnek kurulum sağlayan yapısı ile her yere monte edilebiliyor. Korona salgını sonrası normalleşmeye hazırlanan bugünlerde CPE710, turizm tesisleri başta olmak üzere, geniş açık alana yayılmış fabrikalar, okul kampusleri, sabit internetin olmadığı kırsal alanlar için ideal bir WiFi aktarım anteni.

Işık ile dezenfeksiyon kimyasal hijyene alternatif oluyor Tarım, gıda ve eğlence gibi farklı sektörlerin aydınlatma çözümlerine her geçen gün yenilerini ekleyen OSRAM, su, hava ve zemin dezenfeksiyon sistemleri için geliştirdiği “OSRAM PURITEC HNS” OSRAM UV lambası ile sektörde birçok ilke imza atıyor. OSRAM UV lambaları günümüzde hijyenin yoğun önem kazandığı hastaneler, muayenehaneler, depolar, yiyecek üretimi gibi insan sirkülasyonunun yoğun olduğu ortak alanların hava, su ve zeminleri gibi alanlarda oldukça geniş bir kullanım alanı sunuyor. Civasız içeriği, hava ve nem geçirmeyen özel kaplamasıyla uzun kullanım ömrü sunan OSRAM UV lambaları, etkin ve uzun süreli bir dezenfeksiyon sağlıyor. Ozon ve kurşun gibi hiçbir kimyasal barındırmayan yapısı ile gıda, sağlık gibi alanlarda da kullanıma uygun olan lambalar, mikroorganizma, bakteri ve virüslerin yok edilmesinde etkin rol oynuyor. Hava, su ve zemin dezenfeksiyon sistemleri için geliştirilen düşük basınçlı OSRAM UV lambaları, kötü koku ya da herhangi bir gaz oluşturmadığı için kimyasal temizleme ve dezenfeksiyon işlemlerine çevre dostu bir alternatif oluyor.

Isıtma, soğutma ve kullanım suyu için tek çözüm Form MHI Klima Sistemleri, yüksek teknolojiye sahip özellikleriyle iklimlendirme sektörüne yeni bir soluk kazandıran ısı pompası Hydrolution’ı satışa sundu. Isıtma, soğutma, kullanım sıcak suyu ihtiyaçlarını tek sistem üzerinden sağlayan Hydrolution ısı pompası, 5,32’ye varan pazardaki en yüksek COP değeriyle rakiplerinden sıyrılıyor. Hydrolution ısı pompası, 8 cihaza kadar tek kontrol ünitesi vasıtasıyla bağlanabilme özelliği ile bir sistemde 128 kW’a kadar enerji erişimine imkan sağlıyor. Kaskad bağlantı özelliği sayesinde 8 cihazı eş yaşlandırma ile çalıştırarak, enerji tasarrufu sağlarken, cihazların mekanik yorulmalarını tüm cihazlara eşit şekilde bölerek cihaz ömrünü uzatıyor. Tek kontrol ünitesini kullanarak, kaskad içindeki belirli cihazları kullanım suyuna, belirli cihazları ise ısıtma/soğutma işlemine özel olarak görevlendirebiliyor. Hydrolution ısı pompaları, MyUpway uygulaması sayesinde uzaktan kumanda edilebiliyor. Kullanıcılar uzakta olsalar bile internet üzerinden cihaza erişerek, ısı pompasını izliyor ve kontrol edebiliyorlar. Bu özellik sayesinde ayrıca arıza durumlarından da kolayca haberdar oluyor.

Muğla’dan İstanbul’a… Otellerde anahtar, priz ve elektrik ekipmanları dekorasyonu tamamlayan en önemli unsurların başında geliyor. Türkiye’nin dört bir yanındaki konut ve inşaat projelerinde ürünleriyle yer alan Günsan, yenilikçi ürünleriyle pek çok otel, konut ve işletmenin çözüm ortağı oluyor. Son olarak Muğla Fethiye’de Letoniaa Otel, İstanbul’da Taksim 360 Ofis§ Residans projesi ve Antalya’da Akadia Hotel dekorasyonunda Günsan Modüler Seri ürünlerini; İstanbul’da Ebruli Ispartakule konut projesi ve Antalya’da Mylome Luxury Hotel ise Günsan Eqona ve Eqona Cam ürünlerini tercih etti.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.