Hotel Restaurant & Hi-Tech July 2020

Page 1






Lahmacun da normalleşecek mi? Sektör normalleşirken kafalarda sonu gelmeyen sorular: Salgın sonrası iş ve küresel seyahatleri hangi riskler bekliyor? Suudi Arabistan’ın yurt dışından hacı kabul etmeyeceğini açıklamasının ardından süreç nasıl işleyecek? Pandemi sonrası Türkiye sağlık turizminin zirvesinde yer alabilecek mi? Tatil beldelerinde son durum nasıl? Avrupa’dan Türkiye’ye ilk turist hareketi ne zaman başlayacak? 10 kişiden üçü tatile çıkmayacak… Gerekçeleri? MICE sektörü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya! Sektör Bakanlık ve TÜRSAB’tan neler bekliyor? Güncel haberlerimizin detaylarına gündem sayfalarımızdan ulaşabilirsiniz. Her yaz olduğu gibi 2020 sezonunun da gündeminde lahmacun ve şezlong fiyatları var! Lahmacun fiyatları da günü gelecek, normalleşecek mi? Tezer Öner yazdı… EY-Parthenon ve Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu tarafından hazırlanan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Araştırması’nın sonuçlarına göre; sektör liderlerinin %52’si sektörün 2020 yılında daralacağını öngörüyor. Uzmanlar, gıda ve içecek sektörünü normalleşen ev dışı tüketim kanalının toparlayacağı görüşünde buluşurken, EDT’deki normalleşmenin uzaması ciddi bir sorun. Haberin ayrıntıları gastro güncel bölümümüzde… Çırağan Palace Kempinski Istanbul’un Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü. 2015 yılından bu yana sıra dışı fikirleri ve stratejileri ile hem Saray’ın dünya çapındaki konumunu güçlendiriyor hem de Türk turizmini temsilen taşıdığı sorumlulukları hakkıyla yerine getiriyor. Hız, trend belirleyicilik, adaptasyon, çok yönlülük ve yenilikçilik iş yapma stilinin vazgeçilmez prensipleri! Kendi tabiriyle öğrenmeye aç, meraklı, heyecanlı ve tutkulu! Rutine bile kendi dokunuşuyla hükmedecek kadar sıra dışı ve cesur… Her daim amaca giden yolda, seçkin detaycılığında kaybolmayacak kadar öngörülü, özverili. Bir dünya vatandaşı olmak gayesiyle adım attığı turizm otelcilik

Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ Doç. Dr. MURAT DOĞDUBAY GENEL MÜDÜR (Sorumlu)

EMİR ÖMER ÖCAL emir.ocal@img.com.tr K

TOLGA ÇAKMAKLI tolga.cakmakli@img.com.tr Teknik Müdür Tayfun Aydın tayfun.aydin@img.com.tr Bilgi İşlem İMG WEB TEAM MAIL web@img.com.tr

GÜRKAN BOZTEPE Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı TEZER ÖNER Agon Danışmanlık / Gayrimenkul ve İşletme Yatırım Danışmanı TURGUT AY Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu Başkan Yrd. Orhan GENCELİ Türkiye Otel Yöneticileri Derneği (TUROYD) Yönetim Kurulu Üyesi

website

www.hotelrestaurantmagazine.com

sektöründe bugün dünyanın en gözde otellerinden Çırağan Palace Kempinski Istanbul’un pazarlama ve kurumsal iletişim çalışmalarını başarıyla sürdüren Neslihan Şen ile kariyer hikayesini konuştum. Onun aşçılık hikayesi biraz farklı. Sıra dışı olduğu kadar ilham verici de! Her öğün başka bir yemek olsun talebinde bir baba, sabahtan gece geç vakitlere iş yetiştirmeye koşturan emektar bir anne, yaşı yaşına denk bir kız kardeş ile kök salmış çocukluk yılları… Anlattığına göre o vakitler tek hayali mimar olmak, Doğa Çitçi’nin. Nitekim resim çizmeye merakı da, kabiliyeti de takdire şayan! Gelin görün ki o hayal, bir heves olarak çok uzun zamandır tozlu raflarda. “Kısmet” diyor, geçiyor. “Çocukluk hayalimi gerçekleştiremedim ama iyi ki de aşçı olmuşum” demeye getiriyor sözü. “Şimdi sizinle bir hikaye paylaşacağım ve bu benim yaşanmışlığım” diyen Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Mutfaklar Koordinatörü ve MSM (Mutfak Sanatları Merkezi) Başkanı Doğa Çitçi’nin Elazığ’dan Gaziantep mutfağına uzanan aşçılık öyküsü şefin gözünden sayfalarımızda sizlerle… Ve yeni yatırımlar… Yaklaşık 90 ülkede 9 bin 300 oteliyle dünyanın franchise veren en büyük otel şirketi Wyndham Hotels & Resorts, Türkiye’deki iki yeni oteli olan 86 odalı La Quinta by Wyndham Giresun ve 175 odalı La Quinta by Wyndham Bodrum ile La Quinta markasını büyütmeye devam ediyor. Dünyanın franchise veren en büyük otel şirketi Wyndham Hotels’i tebrik ediyor, Türkiye turizmine hayırlı olmasını diliyorum. Hilton ve Doğan Grubu, stratejik iş ortaklıkları kapsamında, Doğan Grubu’na ait otellerin yönetimini Hilton’a devreden yeni anlaşmalarını duyurdu. Bu duyuruya paralel olarak Türkiye’nin ilk LXR Hotels & Resorts tesisi olan LXR Susona Bodrum da misafirlerini ağırlamaya başladı. Bodrum’daki otellerin yenilenme çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte Doğan Grubu portföyünde yer alan 2 otel daha DoubleTree by Hilton markasıyla faaliyet göstermeye başlayacak. Uluslararası otel markasına ve tüm çalışanlarına başarılar dilerim. Keyifli okumalar dilerim.

CTP - BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL Tel: +90 212 454 30 00 Fax: +90 212 454 34 94 www.ihlasmatbaacilik.com İRTİBAT BÜROLARIMIZ BURSA +90.224 211 44 50-51 KONYA +90.332 238 10 71 ADRES İSTMAG Magazin Gazetecilik Yayıncılık İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. İHLAS MEDIA CENTER Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi No: 11 Medya Blok Kat: 1 34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93

e-mail

info@img.com.tr

hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları İSTMAG Magazin Gazetecilik Yayıncılık İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.



içindekiler

34

32

antre 8 Sektörden kısa haberler

gündem

30 Güvenli Turizm marka Sertifikasyon Programı, 40 Öztiryaki: Milli projeler kurumsallaşmak için bir fırsat mı yoksa külfet midir? geleceğimizi oluşturacak

yeni yatırımlar

18 Salgın sonrası iş ve küresel seyahatleri hangi riskler 32 Wyndham Hotels, Türkiye’de iki yeni La Quinta bekliyor? markasıyla büyüyor 20 Avrupa’dan Türkiye’ye ilk turist hareketi ne zaman başlayacak? 34 Doğan Grubu’nun Bodrum’daki üç oteli 22 10 kişiden üçü tatile Hilton’a emanet çıkmayacak

iş’te kadın

24 I-MICE Çalıştay Raporu’nu açıkladı 36 Şen: “İşimiz sadece lüks bir otel 26 Öner: Ne vereyim abime? yönetmek değil… Sektöre Bol acılı, cep acılı? ve destinasyona karşı da sorumlu hissediyoruz” 28 İlhan: Avlular geri gelecek

www.hotelrestaurantmagazine.com

36

42 Sabah Yatakları’na TSE güvencesinde Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi 44 Gürkaynak: Hedeflerimize aynı hız ve kararlılıkla devam edeceğiz 46 Akbal: Yüzde 40 büyüdük, ikinci 6 ay için de umutluyuz

şefin gözünden 50 Şef değil, Gaziantep Mutfağı’nın Başkanı: Doğa Çitçi


50

42 gastro etkinlik

hijyen

54 HoReCa sektörü yeni normalde mutfağa bu beş adımla dönecek

64 Hilton otellerine yepyeni temizlik standardı

gastro güncel

66 Diversey’den işletmeler için 9 adımda havuz temizliği ve hijyeni

56 Sosyal izolasyon gıda kaybını artırdı

hotel-tech

58 Gıda ve içecek sektörünü normalleşen EDT toparlayacak

68 Ingenico, seyyar yazarkasa pazarına yeniliklerle geliyor

gastro aktüel

ürünler

60 Gastronomi sektöründen kısa haberler

72 Yeni ürünler

www.hotelrestaurantmagazine.com

53


restaurant 8 hotel & hi-tech

antre

Dedeman’da iki önemli atama Dedeman Turizm Grubu’nda çalışmalarını başarıyla sürdüren iki isim; Mesut Savucu ve Veli Tuzak, 1 Temmuz 2020 itibariyle yeni görevlerine atandılar. Atatürk Üniversitesi Turizm ve Otel işletmeciliği bölümünden mezun olan Mesut Savucu, 30 yıllık turizm tecrübesi ile Park Dedeman Elazığ Genel Müdürü oldu. Oasis Beach Club Antalya, Otel Taksim Plaza İstanbul, Kaya Ramada Plaza İstanbul, Divan City Hotel İstanbul, Ardaq Group gibi sektörde birçok tesiste görev alan Savucu, 2018 Şubat ayında Dedeman ailesine katıldı. İlk olarak Dedeman İstanbul Odalar Bölüm Müdürü olarak görev alan, 2019 yılında Dedeman İstanbul Operasyon Müdürlüğü görevini üstlenen Savucu, Park Dedeman Elazığ Genel Müdürlüğü görevine başladı.

80 bin otel çalışanı eğitime koştu Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB) ve ECOLAB işbirliğinde, ağırlıklı hizmet sektöründeki çalışmalarıyla tanınan dünyanın en yaygın online eğitim şirketlerinden Lobster Ink, yeni bir eğitim projesine daha imza atıyor. Pandemi sürecinde ECOLAB ile sürdürülen ‘Covid-19 ve Hijyen Eğitimi’nin yanı sıra gelir yönetimi, fiyatlama, pazar analizi ve bütçe analizi gibi konularda eğitim programı başlatan TÜROB, ECOLAB bünyesinde yer alan Lobster Ink. ile de yeni bir eğitim programı daha düzenliyor. TÜROB, Mayıs ayı itibariyle ücretsiz olarak başlayan ve bir ECOLAB firması olan Lobster Ink tarafından hazırlanan ‘Online Eğitim Projesinde’ sektöre öncülük etti. Öncelikle TÜROB üyesi işletmelere açılan eğitimler devamında sektördeki diğer tüm kuruluşlara açılırken, platformu ücretsiz kullanma imkanı 7 Ağustos tarihine kadar devam edecek. Söz konusu eğitimde mevcut kadronun eğitimi; yeni katılan ekip üyelerinin eğitimi ve hızlı adaptasyonu; Covid-19 eğitim içeriği; gıda güvenliği, dezenfeksiyon ve sanitasyon bilgisi; hızlı takip ve raporlama gibi konular ele alınacak.

Ukrayna Dışişleri Bakanı: “Türkiye’ye ilgimiz tekrar eskisi gibi olacaktır” Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun daveti üzerine Türkiye’ye gelen Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba, yeni dönemde hayata geçirilmesi planlanan siyasi kararları konuşmak üzere Bakan Çavuşoğlu’yla bir araya geldi. Türkiye’ye ilk ziyaretini gerçekleştiren Kuleba ve Çavuşoğlu Antalya Regnum Carya’da gerçekleştirdikleri toplantıda, Türkiye ve Ukrayna arasındaki dostluk ilişkilerinin yeni normalle birlikte daha da güçleneceğine vurgu yaptılar. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye'nin yabancı misafirler için kapılarını tekrar açacağını ve 1 Temmuz itibariyle Ukrayna ile tarifeli uçak seferlerinin yeniden başlamasıyla birlikte iki ülke arasındaki turizmin tekrar güçleneceğini belirtti. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba: “Vatandaşlarımızın Türkiye’de güvenli bir şekilde tatil yapmaları için gerekli tüm önlemlerin alındığından hiçbir şüphe duymuyoruz. Yeni normalle birlikte ülke olarak turizm cenneti olan Türkiye’ye ilgimiz tekrar eskisi gibi olacaktır” dedi.

Wyndham Grand İstanbul Levent’e ödül Özdilek Holding yatırımı olan ve 2014 yılında kapılarını misafirlerine açarak dünyanın en saygın ve bilinen otel zincirlerinden Wyndham Hotels & Resorts şemsiyesi altında hizmet vermeye başlayan Wyndham Grand İstanbul Levent, Kültür ve Turizm Bakanlığı adına Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından yapılan “Güvenli Turizm Sertifikası” denetlemesini başarıyla geçerek sahip olduğu Güvenli Otel Sertifikası ile misafirlerine hizmet vermeye devam ediyor. Otelcilik sektörünün standartlarına uygun temizlik ve dezenfektan malzemeleri sağlamak için Diversey gibi tedarikçiler dahil olmak üzere önemli paydaşlarla da iş birliği yapan Wyndham Grand İstanbul Levent; temizlik, dezenfeksiyon ve hijyen standardını sağlamak için gerekli tüm önlemlerini en üst seviyede aldığını “Güvenli Turizm Sertifikası” ile de tescillemiş oldu. Yepyeni sloganı “Şehrin Kalbinde, Kalitenin Kalbinde” ile hizmetlerine devam eden otel, İstanbul’un en modern iş ve alışveriş merkezlerinin yer aldığı Levent Büyükdere Caddesi üzerindeki avantajlı konumuyla iş, toplantı ve tatil amaçlı seyahat eden misafirlerinin tüm beklentilerini karşılayan 5 yıldızlı bir otel olarak faaliyetlerini sürdürüyor.



restaurant 10 hotel & hi-tech

antre

COOP TRR'den "Yasak kalksın" eylemleri COOP TRR'nin Almanya'nın Türkiye'ye yönelik seyahat uyarısının kaldırılması için protesto eylemleri başladı. Türk acenteciler, Köln ve Düsseldorf 'ta eş zamanlı gerçekleştirdikleri eylemde, "Eşit muamele istiyoruz" ve "Seyahat Uyarısı Kaldırılsın" dedi. Düsseldorf'taki eylemde bir konuşma yapan COOP TRR CEO'su Cumhur Sefer, dünyayı etkisi altına alan COVID 19 sürecinin ilk günlerinden bu yana, tüm gelişmeleri ve turizme yansımalarını yakından takip ederek hızlı aksiyon aldıklarını kaydetti. Almanya ve Türkiye arasında seyahatlerin yeniden başlaması için her iki ülke hükümetleri düzeyinde girişimleri olduğunu vurgulayan Sefer, her iki ülke Bakanlıklarına açık mektup yazıp uzlaşma çağrısında bulunduklarını hatırlattı. Almanya'daki Türkler için seyahat özgürlüğünün hayati önem taşıdığını vurguladıklarını söyleyen Sefer, "Eşit muamele bizim de hakkımız" dedi. Almanya Federal Hükümeti'nin dikkatini çekmek üzere internet üzerinden online imza kampanyası başlattıklarını anımsatan Sefer, kampanyanın devam ettiğini bildirerek seyahat haklarını almak için ilk olarak Düsseldorf ve Köln'de tepkilerini yüksek sesle duyurduklarını kaydetti.

Elite World Hotels’e ‘Güvenli Turizm Sertifikası’ COVID- 19 pandemisi sebebiyle ara verdiği otelcilik faaliyetlerine sağlıklı ve güvenli tedbirleriyle devam eden Elite World Hotels, Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde başlatılan “Güvenli Turizm Sertifikası”nı aldı. Dünya Sağlık Örgütü’nün konaklama sektörü ile ilgili direktifleri ve TC. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun açıklamaları ve tavsiyeleriyle yeni döneme büyük bir titizlikle hazırlandıklarını söyleyen Elite World CEO’su Ünsal Şınık, aldıkları sertifikanın süreklilik arz etmesi ve önlemlerinin en üst düzeyde devam etmesi için çalışmalarının her geçen gün hassasiyetle devam edeceğini açıkladı. Elite World Hotels zincirinin diğer halkaları arasında yer alan Elite World Asia, Elite World Van ve Elite World İstanbul otelleri için de sertifika başvurusu gerçekleştirilerek, temmuz ayı içinde denetimden geçilmesi bekleniyor.

Her nefeste mutluluk Sade ve yalın bir stille tasarlanmış Hilton Dalaman Sarıgerme Göl Evleri, konuklarına özel bir tatil deneyimi için kapılarını açıyor. Turkuaz renkli Akdeniz ve Ege Denizi’nin birleştiği nokta olan Sarıgerme’de benzersiz bir sahilde konumlanmış Hilton Dalaman Sarıgerme Resort & Spa’nın bu sezon açılan Göl Evleri, izole tatili tercih edenlerin gözdesi olacak. Tamamı havuzla çevrili, kendilerine ait özel iskelesi ve bahçesi bulunan Göl Evleri, misafirlerin tüm konforu düşünülerek hazırlanmış geniş odaları ile konforu doğayla içiçe deneyimlemeyi vadediyor. Tesisin tüm olanaklarından yararlanabilen misafirler, 650 metre uzunluğundaki özel kum plaj, gün boyunca özel servis almak isteyen misafirler için tasarlanmış sahil Gazebo evleri, açık büfenin yanısıra sakin bir yemek isteyenler için iddialı lezzetleri ile 5 farklı a’la carte restoran, aquapark, tenis kortları, çocuk kulübü, mini çiftlik, 6000 metrekare alana yayılan spanın da keyfini gönüllerince sürebiliyor.

UEFA’dan turizmciyi sevindiren karar UEFA’nın Şampiyonlar Ligi Finali’nin 2021 yılında İstanbul’da yapılacağını açıklaması turizmcileri rahatlattı. Bu karar ile otellerin 2020 Şampiyonlar Ligi Finali organizasyonu için İstanbul’a gelmesi beklenenlerden aldığı avansların iadesi zorunluluğu da ortadan kalkmış olacak. Konaklama tesislerinin kurumsal bazda yaptığı ön ödeme anlaşmaları, 2021 Şampiyonlar Finali için yapılan rezervasyonlarda geçerli olacak. 2020 Şampiyonlar Ligi Finali, 30 Mayıs’ta İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’nda gerçekleştirilecekti. Ancak pandemi nedeniyle karşılaşma iptal edilmişti. UEFA, 2020 Şampiyonlar Ligi’nin ‘8'li Final’ formatıyla Lizbon'da oynanacağını açıkladı. Konuyla ilgili bir değerlendirme yapan Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, bir süredir Gençlik ve Spor Bakanlığı ile sürdürdükleri temasların neticesi olarak 2021 finalinin İstanbul’da seyircili olarak yapılacak olmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. İstanbul’daki birçok konaklama tesisinin, pandemi nedeniyle iptal edilen 2020 Şampiyonlar Ligi Finali için gelecek misafirler için event şirketleri, sponsor şirketler vs gibi şirket ve kurumlardan ön ödeme aldığını vurgulayan Eresin, son karar ile bu ödemelerin iadesinin zorunluluk olmaktan çıkacağını kaydetti. Eresin, alınan avansların 2021 Şampiyonlar Ligi Finali için mahsup edileceğini ifade etti.



restaurant 12 hotel & hi-tech

antre

Global’in konsolide gelirleri %24 arttı Bu yıl 30’uncu yaşını kutlayan Global Yatırım Holding’in (GYH) 2020 yılı ilk çeyrek konsolide gelirleri geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 24 artışla 323,5 milyon TL’ye ulaştı. Konsolide operasyonel faiz vergi amortisman öncesi karı (FAVÖK) ise bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 8 artarak 85,1 milyon TL olarak gerçekleşti. Çalışanlarının faaliyet gösterdiği coğrafyalarda insani yardım sağlamanın ve iş sürekliliğinin her zaman öncelikli olduğunu anlatan GYH Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman, “Son 30 yılda, GYH birçok zorluğun üstesinden başarıyla geldi. Covid-19'un sonucu olarak karşılaştığımız tüm zorluklara rağmen, GYH'nin bu pandemiden faaliyet gösterdiği tüm coğrafya ve pazarlarda topluma, ekonomiye ve hissedarlarımıza değer katan bir konumda çıkacağına inanıyorum” dedi.

Prontotour’dan yeni konsept “Biz Bize Turlar” 26 yıldır kaliteli tatilin adresi ve yurt dışı turların lider markası olan Prontotour son yıllarda yurtiçi kültür turlarında yaptığı atılımla da dikkatleri çekiyor. Paket tur çeşitliliği ve oluşturduğu farklı konseptlerle yurtiçini keşfetmek isteyen gezginlerin ilk tercihleri arasına giren Prontotour, Anadolu’nun zenginliklerini gözler önüne seren kültür turları ile yeni normal olarak nitelenen Post-Covid döneme hem deneyimli kadrosu hem de özgün ve güvenli tur içerikleriyle hazır. Prontotour’un misafir memnuniyeti ve beklentilerine uygun yeni konsepti “Biz Bize Turlar” ile pandemi dönemine özel güvenli tatil seçeneği oluşturduklarını dile getiren Prontotour Genel Müdür Yardımcısı Hakan Öksel, “Evde kalan, koronavirüsle mücadeleye destek veren 7’den 70’e herkesin tatili hak ettiğine inanıyoruz. Tedbiri elden bırakmadan, bilim insanlarının tavsiyelerine uyarak, riski en aza indirip sizleri sevdiklerinizle ihtiyacınız olan tatile davet ediyoruz. Covid-19 tedbirlerini üst düzeyde aldığımız “Biz Bize Turlar” ile güvenli seyahat ediyoruz.” dedi.

1 yıldır şehrin kalbinde Bu sene 1. yaşını kutlayan, Beyoğlu’nun kalbinde, Taksim, Tarihi Yarımada ve Haliç gibi merkezi yerlere yakın konumuyla cazip bir buluşma noktası olan Sheraton Istanbul City Center, aldığı hijyen önlemleri, yeni uygulamalar ve dijital dönüşüm ile hizmet vermeye aralıksız olarak devam ediyor. 254 odası, tam donanımlı ve açık hava olanağı sunan etkinlik salonlarının yanı sıra yiyecek ve içecek alanları ve Türkiye’deki tek paddle tenis kortunu da içeren SPA ve fitness alanları ile standartların ötesinde bir hizmet sunuyor. Otelde yeni normal kapsamında alınan geniş hijyen önlemleri ile tüm menüler ve misafir hizmetleri kitapçığı da dahil olmak üzere sıklıkla kullanılan tüm basılı evraklar dijital olarak hazırlandı. Böylece, otel misafirleri QR kod okuyucu kullanarak ya da odalarındaki televizyondan ihtiyaç duyabileceği tüm bilgilere kolaylıkla ve hijyenik olarak erişme imkanına sahip olacak. Yeni normal sürecinde alınan bütün önlemler ile birlikte oda servisi siparişi veren misafirler, herhangi bir çalışan ile temas kurmak istemez ise, verdiği oda servisi siparişini otel içinde belirlenen teslim alma noktasından alabilecek. Sheraton Istanbul City Center’daki bir diğer yenilik ise; misafirin otelden paketlerini teslim alarak evlerinde tüketebilecekleri bir takeaway menüsü ile başlayan eve teslimat sistemi.

Milas-Bodrum’da dış hat uçuşları başladı TAV Havalimanları tarafından işletilen Milas-Bodrum Havalimanı’nda pandemi nedeniyle verilen aranın ardından tarifeli dış hat uçuşları başladı. TAV Milas-Bodrum İşletme Koordinatörü İclal Kayaoğlu “Havalimanımızda yeniden yolcularımızı ve tarifeli uçuşları karşılamaktan dolayı mutluluk duyuyoruz. Haziran başında seyahat yasaklarının kalkmasıyla birlikte iç hat uçuşlarına hizmet vermeye başladık. Paydaşlarımızla birlikte uyguladığımız kapsamlı önlemler sayesinde bugüne kadar sorunsuz bir operasyon yürüttük. Bugün de dış hatlarda ilk uçuşumuzu karşıladık. Bu süreçte birlikte hazırlandığımız Ulaştırma Bakanlığı’nın koordinasyonunda, DHMİ, SHGM başta olmak üzere havayollarımıza, yerel yönetim ve STK’larla tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Önümüzdeki dönemde dış hat uçuşlarımızın artarak sürmesini ve dünyanın her yerinden misafirlerimizi karşılamayı umuyoruz” dedi.



restaurant 14 hotel & hi-tech

antre

Divan Otelleri Güvenli Turizm Belgesi ile hizmette ‘Divan Demek Güven Demek’ anlayışı ile belirli otellerinin kapılarını 15 Haziran’da kapılarını açan Divan Otelleri, misafirlerine yeni normal dönemde güvenli bir konaklama deneyimi sunuyor. Mart ayından itibaren özverili çalışmalarıyla pandemi sürecinin kahramanları fedakar sağlık çalışanlarını otellerinde ağırlayan Divan Grubu bünyesinde hizmet veren Divan İstanbul ve Divan İstanbul City’nin yanı sıra Divan Gaziantep, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından başlatılan Güvenli Turizm Belgelendirme Programı çerçevesinde Güvenli Turizm Belgesi’ni aldılar. 2019 yılında En İtibarlı Zincir Otel seçilen Divan Otelleri, diğer otelleri için de Güvenli Turizm Belgesi kapsamında gerekli çalışmaları sürdürüyor. Yeni normale dönüş kapsamında önlemler alan Divan Otellerinde resepsiyondan odaya, restorandan ortak kullanıma açık bölümler olmak üzere tüm alanlarda güvenlik ve hijyen kuralları, yönetmeliklere uygun olarak yeniden tasarlandı. Otel girişinde ateş ölçümüyle başlayan önlemler, kişiye özel seperatörlerle ayrılmış resepsiyon, odaya temassız giriş imkanının da olduğu pek çok alternatifi konaklama boyunca devam edecek.

Halil Duru Çeşme’de kendi otelini işletecek Yaklaşık 40 yıldır sektörde birçok yerli ve yabancı grupta üst düzey yöneticilik yapan son olarak da Azerbaycan’da Gilan Holding’e ait Qafqaz Hotels & Resorts Grubun, uzun yıllar genel koordinatörlüğünü yürüten Halil Duru, İzmir Çeşme’de kiraladığı Aria Apart Hotel’i artık kendi adına işletecek. Her fırsatta turizm ve otelciliğin kendisi için bir tutku ve yaşam şekli olduğunu belirten Duru, “Bu yılki pandemide de yaşadığımız gibi, turizm ve otelcilik çok hassas dengeleri olan en küçük sıkıntılardan ciddi anlamda etkilenen bir sektör olmasına rağmen tutkularımızdan vazgeçmek kolay değil. Yıllardır otel yöneticiliği yaparak bu sektör içinde yer aldım. Son olarak Azerbaycan’da Gilan Holding’e Qafqaz Hotels & Resorts Grubun Genel Koordinatörlüğünü yürütüyordum. 13 oteli bulunan Qafqaz Hotels & Resorts Grubun 11 otelini inşaatından açılışına kadar koordine ettim. Bunlardan 8 tanesini bizzat Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e takdim ettim. Qafqaz Hotels & Resorts Grubu Azerbaycan’ın en dinamik otel zinciri haline getirdikten sonra Türkiye’ye dönmeye karar verdim. Şimdi ise konaklama sektörünün işletmecilik tarafında yer almaya devam edeceğim” dedi.

“Güvenli Seyahat Tedbir Paketi”ni uygulamaya başladı Salgınla mücadele kapsamında getirilen seyahat kısıtlamalarının kaldırılması üzerine otobüs seferlerinin ve uçuşların kademeli olarak başlamasıyla birlikte bilet satış oranları da ilkbahar dönemine kıyasla ikiye katlandı. Otobüs seyahatlerinde yoğunluğun hissedilmesiyle obilet.com, seyahat esnasında virüsün yayılım riskini ortadan kaldırmak üzere sıkı önlemlerin uygulandığı “Güvenli Seyahat Tedbir Paketi”ni uygulamaya başladı. Paket kapsamında obilet.com üzerinden bilet satışı yapılan otobüs seferlerinde hareket etmeden önce araçlar düzenli olarak dezenfekte ediliyor ve her yolcunun ateşi ölçülüyor. Otobüslerde mesafeli oturma düzeni uygulanırken, yolcu ve personel de zorunlu olarak seyahat boyunca maske takıyor. Güvenli Seyahat Tedbir Paketi’nin uygulandığı otobüsler obilet.com tarafından düzenli olarak saha denetlemeleriyle kontrol ediliyor. Ayrıca otobüslerde uygulanan hijyen ve sosyal mesafe önlemlerine ilişkin obilet.com yolcularının geri bildirimleri de düzenli olarak takip ediliyor.

Yeni hijyen programıyla misafirlerini ağırlıyor Radisson President Beyazıt İstanbul Hotel, pandemi sürecinde faaliyetlerine ara vermeyi değil, şartlarını uygun hale getirerek hiçbir faaliyetine ara vermeden misafirlerini ağırlamayı sürdürüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı katkılarıyla ve Türkiye'deki tüm sektör paydaşlarıyla iş birliği içinde düzenlenen Güvenli Turizm Sertifikasını almaya hak kazanan otelin Genel Müdürü Burak Aydın, hotel içi tüm faaliyetlerin İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bildirgeler doğrultusunda yürütüldüğünü ve mevcut tüm koşulların Covid-19’a karşı alınan hijyen tedbirleri ile devam ettiğini belirtti. Radisson Hotel Group, yakında marka taahhüdünün kapsamını genişleterek 20 Adımlı Protokol ile toplantı ve etkinlikler için 10 Adımlı Protokolü devreye alacak.



restaurant 16 hotel & hi-tech

antre

Emirates uçuş ağına yedi şehir daha ekledi Emirates, Temmuz ayında yedi şehirden daha tarifeli yolcu uçuşları gerçekleştirmeye başlayacak. Bu şehirler arasında Hartum (3 Temmuz'dan itibaren), Amman (5 Temmuz'dan itibaren), Osaka (7 Temmuz'dan itibaren), Narita (8 Temmuz'dan itibaren), Atina (15 Temmuz'dan itibaren), Larnaca (15 Temmuz'dan itibaren) ve Roma (15 Temmuz'dan itibaren) bulunuyor. Böylece hizmet sunduğu destinasyonların toplam sayısını 48'e çıkaran Emirates, dünya çapında yolcuları için Dubai'de elverişli bir aktarma imkanı ile ek seyahat seçenekleri sağlarken yolcuların ve çalışanların sağlığını ve güvenliğini temin etmek için kapsamlı tedbirler alıyor. BAE vatandaşları, ülkede ikamet edenler ve turistler için seyahati kolaylaştıran ve ziyaretçiler ile toplulukların sağlığını ve güvenliğini koruyan havayolu seyahat protokolleriyle birlikte, yolcular, Dubai’nin 7 Temmuz'dan itibaren iş ve tatil amaçlı ziyaretçilere açılacağına dair bu hafta başında yapılan duyuru sonrası, yolcular Dubai'ye seyahat edebilecekler.

Hüseyin Kurt, turizmci dostlarını teknede ağırladı İlkini 10 Haziran Çarşamba günü LVT StarShip teknesinde 15 kişilik bir gruba yönelik düzenleyen Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği (I-MICE) Başkanı Hüseyin Kurt, ikinci gününde Millenium 2003 teknesinde 12 kişiyi misafir etti. Programın son gününde ise bugün (12 Haziran Cuma) yine 18.00-20.00 saatleri arasında bir grup acentacı dostunu Arnavutköy’den hareketle Keyfim teknesinde ağırlayacak olan Kurt, “Üç aydır pandemi süresi boyunca Boğaz’da, teknelerdeydim. Elbette ki teknelerin yasağı 1 Haziran itibari ile kalktı ama ben kıyıda da olsa bu güzel ambiyansı yaşayabildim. Bu arada özelden birçok dostum mesajla ‘biz de bu güzellikleri yaşamak istiyoruz şeklinde latife yaptılar. Pandemi sürecinde herkes evlerine kapandı. Sosyal mesafe ve izolasyon dolayısıyla sosyal yaşamdan uzak kaldılar. Çok sıkıldılar, bunaldılar. Ben de açıkçası Hüseyin Kurt olarak tüm tedbir ve önlemleri alarak dostlarımı ağırlayabilirim dedim. Artık yeni tedbirli normale geçtik, biraz daha rahatız. Kısa bir tatile çıkacağım. Dönüşte ise bu formatı devam ettirmeyi düşünüyorum.” dedi.

TAV EASA’nın COVID-19 protokolünü imzaladı TAV, Avrupa Birliği’nin havacılık güvenliğinden sorumlu ajansı EASA tarafından COVID-19’a karşı yolcuların ve çalışanların sağlığını korumak üzere oluşturduğu kriterlere imza attı. TAV tarafından işletilen Türkiye’deki Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes, Gazipaşa-Alanya, Milas-Bodrum ile Tunus’taki Enfidha ve Monastir, Kuzey Makedonya’daki Üsküp ve Gürcistan’ın Tiflis havalimanları protokole katıldı. Fraport ve TAV’ın birlikte işlettiği Antalya Havalimanı da imzacılar arasına katıldı. TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı Sani Şener “TAV olarak işlettiğimiz tüm havalimanlarında, çalışanlarımızın ve yolcularımızın sağlığını korumak üzere otoritelerin belirlediği önlemleri tam olarak hayata geçirdik. Türkiye’deki havalimanlarımızda SHGM tarafından yayınlanan Havaalanı Pandemi Tedbirleri Sertifikasyonunu aldık. Haziran başından bu yana da yolcularımıza sorunsuz bir şekilde hizmet veriyoruz. EASA’nın hazırladığı protokole de imza atarak bu konudaki taahhütlerimizi daha da güçlendirmiş olduk. Bu protokolün imzacı havalimanları arasındaki uçuşların artması için teşvik edici olmasını umuyoruz. Ülkemize uçuşların başlaması ve artması için yer aldığımız tüm platformlarda çaba göstermeye devam edeceğiz” dedi.

TÜRSAB, Covid-19 Raporu’yla dünya turizminin takdirini topladı Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) tarafından hazırlanan “Korona Virüsü (COVID-19) Sonrası Nasıl Bir Dünya Bizi Bekliyor?” başlıklı rapor, dünyanın önde gelen turizm meslek örgütlerinin büyük beğeni ve takdirini topladı. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO), Dünya Seyahat Acentaları Birlikleri Federasyonu (UFTAA), İsveç Seyahat Acentaları ve Tur Operatörleri Birliği (SRF), Alman Seyahat Birliği (DRV), Amerika Seyahat Danışmanları Birliği (ASTA), Hollanda Seyahat Acentaları Birliği (ANVR) ve İspanya Turizm Ajansı (TURESPANA) tarafından Başkan Firuz Bağlıkaya’ya iletilen teşekkür mektuplarında, raporun son derece faydalı bilgiler içerdiği belirtilerek üyelerle paylaşıldığı ifade edildi. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü, raporun turizm sektörüne sağladığı katkıdan dolayı Yönetim Kurulu Başkanı Bağlıkaya’ya özel bir teşekkür mektubu gönderdi. Söz konusu mektupta, raporun turizm sektörünün toparlanması ve dünya çapındaki pandemiden daha güçlü çıkabilmesi için çok doğru bir zamanda hazırlanan mükemmel bir örnek olduğu belirtildi. UNWTO Genel Sekreteri Zurab Pololikashvili adına kaleme alınan mektupta; “TÜRSAB tarafından hazırlanan rapor, turistlerin kendilerini güvende hissedebilmelerine yönelik yapılması gereken somut eylemlere, kayda değer bir katkıda bulunmaktadır. Mevcut zorluklarla başa çıkmaya yönelik yapıcı yaklaşımınız için takdirlerimizi sunarız” ifadelerine yer verildi. Mektupta, raporun UNWTO üyeleriyle paylaşıldığı da dile getirildi.



restaurant 18 hotel & hi-tech

gündem

Salgın sonrası iş ve küresel seyahatleri hangi riskler bekliyor?

J

aponya merkezli HIS’in Türkiye’de faaliyet göstermekte olan ofisi HIS Travel, COVID-19 salgınına ve ileride oluşacak diğer risklere dikkat çeken bir rapor hazırladı. Turizm sektörünün global markalarından olan HIS Travel’ın raporunda, sık seyahat eden kurumsal şirketlerin gelecekteki iş seyahatlerinin nasıl şekilleneceğine dair ön görüler ve turizm sektörünün geleceğine dair dikkat çekici tespitler yer aldı.

Risk her zaman var

2020 yılında turizm endüstrisi, yeni bir korona virüs salgını nedeniyle duraklama dönemine girdi. Dünyanın birçok kentinde yurt içi ve yurt dışı uçuşlar iptal olurken, turizm ise belirli bir süre askıya alındı. Dünya Sağlık Örgütü’nün salgının başladığı andan bu yana paylaştığı verileri baz aldığımızda, raporu derleyip son şeklini aldığı tarihteki mayıs ayı verilerine göre 4 milyona yakın vaka ve yaklaşık 300 bin ölüm meydana gelmişti. 200’den fazla ülkede vakalar görülürken, dünya çapında pandemi ilan edildi. Pandeminin dinamik yayılımı göz önüne alındığında seyahat eden herkes için güvenlik ve sağlık tedbirleri önem kazandı. Gündemin asıl riski COVID-19 olsa da hala geri planda diğer riskler de oluşmaya devam ediyor.

2019’a göre turizm için risk ve krizler yaklaşık %25 artış gösterdi Araştırmacıların senaryolarına göre ise büyük ihtimalle salgın tehdidi ortadan kalktığında bizi başka riskler ve krizler sektörü bekliyor olacak. Gelecekte meydana çıkacak ve geri plandan tekrar sahnedeki yerini alacak riskleri şimdiden ön görebilmek, önlemler almak ve bütünsel bir yaklaşım oluşturmak için seyahat hizmetleri proaktif bir yaklaşım sergilemeli ve her türlü riske hitap etmelidir. Seyahatle ilgili riskler ve krizler 2019 yılına göre neredeyse dörtte bir oranında arttı. 2018'e kıyasla hem şiddet olaylarında hem de hava sahası kapanışı ve uçuş iptalleri gibi genel seyahat aksaklıklarının sayısı iki kattan fazla artış gösterdi. Hala dünyanın birçok yerinde doğal afetler, salgın hastalıklar ve güvenlik konusunu tehdit eden riskler oluşturmaya devam ediyor.

Beklenen uluslararası yolcu kapasitesi %75’ler seviyesinde düşebilir Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) verilerine göre 2020 Şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre küresel yolcu trafiği %14,1 oranında düştü. Şubat ayındaki mevcut yolcu kapasitesi 2019 Şubat ayına kıyasla %8,7 azaldı. Mart ayındaki verilere bakıldığında ise, 2020’de Mart ayına gelinene kadar sene başından bu yana mevcut gerçek yolcu trafiğinde %52,9, yolcu kapasitesinde ise %36,2 daralma yaşandı. Salgın öncesi havayolları, 2020 için koltuk kapasitesini 2019'a kıyasla ortalama %3,4 artırmayı planlamıştı. Uzmanların en son yaptıkları tahminlere göre yolcu koltuk kapasitesi bunun yerine %39-%56 ya da %49-%72 düşebilir ki, bu da hedeflenen rakamların %75 kadar aşağılarına gerileyebileceğini göstermekte. Bu düşüşün başta Afrika ve Asya-Pasifik olmak üzere ardından Avrupa'da olması bekleniyor.

Salgının havacılık, turizm ve global ekonomi üzerine etkisi zorlayıcı olacak Öngörüler, küresel yolcu trafiğinin global pazarda %50’lere varan bir azalma olacağı yönünde. Yolculardan elde edilecek gelirler konusunda ise 2019’a kıyasla, 2020 yılı sonunda 314 Milyar Dolar’lık bir gelir kaybı yaşanacağı tahmin ediliyor.

Havalimanları da bu gelişmelerden negatif anlamda payını alarak, 2020 yılında yolcu trafiğinin düşüşü nedeniyle 76 milyar ABD Doları'nın üzerinde bir rakamla havalimanları gelir kaybı yaşanacağı öngörülüyor. Uluslararası turizm gelirlerinde bu istatistikler ve veriler göz önüne alındığında, 2020'de 300 ile 450 milyar dolar arasında düşüş yaşanacağı anlaşılıyor.

Seyahat ve turizm algısı yeniden şekilleniyor İnsanı odak alan en büyük sektörlerden biri olan turizm, sürekli yaşayan ve insanla gelişen bir alt yapıya sahip. Turizm sektörünün bu durmaksızın gelişimine katkıda bulunan turizm firmaları ise geleneksel turizm anlayışlarında 2020 senesinden sonra geliştirme ve yenileme dönemine girecek gibi gözüküyor. Bu tabloya göre tüm dünyadaki turizm firmaları, tıpkı bir tatil arkadaşı olduğu gibi insan ruhundan anlayan firmalar konumuna gelecek. Mevcut gündemin yarattığı değişen davranışlar, başkalaşan hayat tarzı ve iniş-çıkış gösteren psikolojik durumları analiz ederek anlamlı faydalar üretecek. Hedefleri salt satış odaklılık değil, geleceği şekillendirmek ve hem toplumlar hem de katma değere verimlilik sağlayacak formüllere sahip olacak. Tüm sektörler için olduğu gibi turizm sektörünün de yeniden yapılanmasını başlatacak pandemi dönemi,


turizm şirketlerini insanların değişen seyahat algılarını daha iyi anlamaya ve çözümlemeye yöneltecek.

Salgın sonrası turizm hareketliliği farklılaşacak

Turizm kendine has dengeleri ile ince bir terazi üzerinde durmaktadır. İç ve dış faktörlerin olası tüm etkenleri, turizmin terazisindeki dengeyi de değiştirir. Örneğin 2014 yılında Rusya’da yaşanan ekonomik kriz ve akabinde iki ülke arasında yaşanan uçak krizinin ve ek olarak Türk lirasındaki değer kayıplarının neden olduğu zorlu bir turizm süreci geçirdik. 2015 senesi itibariyle yaşanan bu sıkıntılı süreci geride bırakan turizm sektörü, 2018 yılında toparlanmaya başladı. 35 milyar dolarlık gelir ve 52 milyon turist sayısı ile turizmin rekora gittiği 2019 yılı, geleceğe umutla bakmamızı sağladı. Ta ki, 2020’de yaşanacak COVID-19 küresel salgını başlayana kadar... Salgının dünya genelinde ve ülkemizde görülmeye başlaması 2020 senesinde turizmde iptalleri, ertelemeleri ve istihdamı etkiledi. Hava yolu sahalarının kapanması, tur ve otel rezervasyon iptalleri, yurt içi ve yurt dışı seyahat kısıtlamaları, evde izolasyon döneminin başlamasıyla birlikte turizm sektörünü zorlu bir döneme soktu. Önceliğin insan sağlığı olduğu bu dönemde konaklama ve otel sektörü başta olmak üzere tematik parklar, müzeler, ören yerleri ile kültür sanat merkezleri tüm dünyada geçici bir süre işletmelerini ziyaretlere ve rezervasyonlara kapadı.

Globalde Çin’e karşı turizm alanında negatif bir yaklaşım olabilir

Türkiye’nin iç turizminde yaşanan kriz dönemi yanı sıra dış turizm pazarında da tutumların değişeceği ön görülüyor. Korona virüs salgını sonrası dünyanın birçok ülkesinde Çin’e karşı olumsuz tutum görülürken Türkiye’de de benzer bir durumun olduğu görülebilir. Think Aloud Research tarafından Mart 2020 tarihinde yapılan ve Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinden nüfus bakımından en yoğun olan illerdeki 25-60 yaş aralığında bireylerle yapılan araştırma sonucuna göre Türk halkı virüsün yayılmasında baş sorumlu olduğu düşünülen Çin’i, yemek kültürleri ve vahşi hayvan pazarlarındaki durumlarından ötürü suçluyor. Soruya yanıt verenlerin %77’si Çin’e ve Çinlilere bakış açılarının daha farklı/temkinli olacağını söylüyor.

Münferit seyahatler kadar yoğun bir hacme sahip iş seyahatleri ne olacak?

Tüm dünyada iş seyahatleri, trilyon dolarlık bir endüstri. ABD ve Çin, dünyanın en

büyük iş seyahati harcamalarını yapan iki ülke olarak başı çekiyor. Amerikalılar yılda 405 milyondan fazla uluslararası iş seyahati yapıyor. Bu da Amerika Birleşik Devletleri’nde her gün yaklaşık 1,1 milyon insanın iş için seyahat ettiği anlamına geliyor. New York City, Amerika Birleşik Devletleri’nin tüm iş seyahatleri verilerinde ilk sırada gelirken Çin’de ise ilk sırada Şangay yer alıyor. Günümüzdeki olağanüstü durumu göz önüne aldığımızda, turizm şirketlerinin insan ruhundan olduğu kadar, iş ortakları olan diğer sektör şirketlerinin ruhundan da anlaması gerekiyor. Yaşadığımız olağanüstü pandemi dönemi sonrası durgunluk içerisinde olan seyahatler yeniden hareketlenecek! Şirketler ara verdikleri iş seyahatlerine devam edecekler. Çünkü dünyanın birçok yerinde hemen her sektör, çalışan sayısı fark etmeksizin seyahat ediyor ve işlerinin büyük bir kısmı da seyahat etmeyi gerektiriyor.

Şirketlerin güvende hissetmeleri ve risk yönetimi önem kazanacak Şirket çalışanları bir devinim halinde toplantı organizasyonları, seminer, konferans, eğitim toplantıları; yurt içi ya da yurt dışı bayii toplantıları, tanıtım gezileri, kongre organizasyonları, etkinlik amaçlı partiler, piknik organizasyonları, açılış ve ödül törenleri ile hareket halinde oluyorlar. Dünyanın birçok ülkesinde, birbirinden başarılı şirketler bu başarılarını ve müşteriye ulaşabilmelerini de tam olarak bu ‘iş seyahatine’ bağlıyorlar. Dünyada iş seyahatlerini organize eden dev firmalar var ve seyahat süreçleri onlarla çok daha

güvenli, hızlı, adapte edilir ve tasarruflu oluyor. Tabi bundan sonraki süreçte iş seyahati yapacak kişileri bekleyen çeşitli seyahat riskleri olacak. Bu riskler; Ekonomik riskler, Sağlık-güvenlik riskleri, Jeopolitik riskler, dolandırıcılık-siber saldırılar ve çevresel riskleri kapsıyor. Riskleri en az zararla atlatmak ya da bir ihtimal fırsata çevirmek için riski iyi tanımak gerekir. Nedenleri, boyutları, etkileri çok iyi analiz edilerek; gerekli önlemlerin yerinde, zamanında ve tabii ki uygulanabilir olmasına dikkat edilerek alınması gerekir. Her risk kendi içinde kendine özgü işaretler ve çözümler içerir. Bu nedenle riskin türü dikkate alınarak strateji uygulanmalı ve yönetim planı oluşturulmalıdır. Bunun için de iş seyahatleri konusunda uzman, risk yönetimini başarı ile yürütebilen HIS Travel gibi 70’,in üzerinde faaliyet gösteren 500’ün üzerindeki ofisi ile uluslararası bir tur operatöründen destek almak, dünyanın bir çok yerinde oluşabilecek risklerde, anında müdahale edilerek iş seyahatinin negatif bir durum oluşmaksızın pozitif devam ettirilmesi konusunda yardımcı olabilir.

Turizm seyahat sektörü için bir son söz…

Tüm krizlerin sona ermesi gibi COVID-19 krizi de sona erecek ama riski hep var olacak. Tıpkı yukarıda da saydığımız diğer riskler gibi. Bu bilinçle hareket eden turizm firmaları yeni dönemin vizyonerleri arasında yer alacak. Beklentileri anlamak ve yönetmek; güven ve hijyeni sağlamak, şeffaflık ve kesintisiz iletişim, insan kaynaklarına yatırım, yetenekli çalışan istihdamı, müşteri odaklılık, yenilikçi fikirler ve sınırları yeniden yazılmış içerikler, dinamizme ayak uydurmak, hızlı aksiyon almak ve süreci takip etmek, eğitim ve teknolojiye yatırım yapmak, yeni fırsatlar yaratmak ve yeni ürünler ortaya koymak yeni süreçte turizm sektöründe faaliyet gösteren firmalara yeni bir kimlik kazandıracak.


restaurant 20 hotel & hi-tech

gündem

Avrupa’dan Türkiye’ye ilk turist hareketi ne zaman başlayacak? Suudi Arabistan’ın yurt dışından hacı kabul etmeyeceğini açıklamasının ardından süreç nasıl işleyecek? Pandemi sonrası Türkiye sağlık turizminin zirvesinde yer alabilecek mi? Tatil beldelerinde son durum nasıl? Avrupa’dan Türkiye’ye ilk turist hareketi ne zaman başlayacak?

T

ÜRSAB TV’de yayınlanan ve Bilgi Teknolojileri, Medya ve İletişim Grup Başkanı Mesut Kanat’ın moderatörlüğünde gerçekleşen Turizme Global Bakış programında bu hafta Suudi Arabistan’ın yurt dışından hacı kabul etmeyeceğini açıklaması, Bursa’da başlayan COVID Güvenli Şehir Projesi, Alanya’daki turizm hareketliliği beklentisi, İspanya’nın turizmi canlandırmak için attığı adımlar ve Almanya’dan turist akışı sağlamak için yürütülen çalışmalar gündeme getirildi. Programa AK Parti Bursa Milletvekili Dr. Mustafa Esgin, Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel, Avrupa Türk Seyahat Acenteleri Birliği CEO’su (COOP TRR) Cumhur Sefer, TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi Diyaeddin Şahin ve AA İspanya Temsilcisi Şenhan Bolelli canlı bağlantı ile katıldı.

Şahin: “Hac ve umre acentalarına devlet desteği gerekiyor”

Türkiye’de hac ve umre organizasyonu yapan bin civarındaki seyahat acentasını ilgilendiren açıklamayla ilgili konuşan TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi Diyaeddin Şahin, hac umre organizasyonu yapan acentalar için devletten destek beklediklerini ifade ederek,“Normal şartlarda haccın ardından eylül ayında umre başlardı ancak benim görüşüm uzunca bir süre umre olmayacağı yönünde. Bu nedenle hac ve umre turu yapan seyahat acentalarının ayakta kalmaları çok zor. 15 bin çalışanı olan ve en az 70-80 bin kişinin ekmek yediği sektörümüzün devletin direkt dokunuşuna ihtiyacı var. Hac ve umre acentaları, KGF kredilerinden faydalanamıyor, onlara farklı bir uygulama getirmeleri gerekiyor. Teminat mektuplarımız var, çok ciddi rakamlar. Bunların alınmaması yönünde bankalarla görüşmeler yapıyoruz. 2021 için Suudi Arabistan’nın kriterleri henüz belli değil” diye konuştu.

Esgin: “Bursa’da Covid güvenli şehir projesi için harekete geçtik” Programa Bursa’dan canlı bağlanan AK Parti Millletvekili Dr. Mustafa Esgin, sağlık turizminin önemine değindi. Esgin, “Normalleşme sürecinde ilk adım sağlık turizminde atıldı. Medikal, termal, yaşlı, engelli bakımı, dental turizm yeni

başlıklar olarak ön plana çıkıyor. Salgınla mücadeleyi başarıyla tamamlayan ülkeler için yeni bir alan oluşturuyor. Türkiye bu konuda avantajlı bir ülke. COVID güvenli ülke, COVID güvenli turizm. Bu anlamda Bursa için çalışıyoruz. Bursa salgında vaka sayısında diğer şehirlerin altında kaldı. Sağlık turizmi temsilcileri, TÜRSAB ve diğer STK’lar ile çalışmalar yapıyoruz. Turizm alışkanlıklarının değişeceği bu dönemde önce Bursa’yı tarih, inanç, doğa, kültür ve sağlık turizminde yeniden tanımlanmış bir şehir yapma konusunda kararlıyız.” dedi.

Sefer: “Yasağı kaldırmak için dava açmaya hazırlanıyoruz”

Avrupa Türk Seyahat Acenteleri Birliği CEO’su (COOP TRR) Cumhur Sefer, programda Almanya’nın ve Avrupa’nın Türkiye’ye uyguladığı seyahat uyarılarını kaldırmak için yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Sefer, “Tüm seyahatlerin Avrupa içinde olması isteniyor. Vaka ve ölü sayıları daha fazla olmasına rağmen İtalya ve İspanya, Fransa ve İngiltere’ye gitmek serbest. Biz bunu Türkiye’ye yönelik büyük bir haksızlık olarak değerlendiriyoruz. Bu nedenle imza kampanyası başlattık. 5 bin civarında imza topladık. Seyahat acentaları olarak Düsseldorf ve Köln şehirlerinde protestolar yaptık. Bazı Alman politikacılarla görüştük, onları da kendi tarafımıza kazandık. Şu an avukat bürosuyla görüşüyoruz, uyarının kaldırılması için dava açmaya hazırlanıyoruz. Almanya’da 11 bin seyahat acentası var bunların çoğu paket turizmde Türkiye satıyorlar. İçlerinde binin üzerinde Türk kökenli seyahat acentası bulunuyor. Burada paket turizmde Türkiye çok daha önde. Bu uyarı kalkmazsa buradaki seyahat acentaları için Türkiye biraz zor görünüyor. Almanya’da 3,5 milyon Türk kökenli insan yaşıyor. Bunlar illaki Türkiye’ye gidip dönecek. Gitmişken bir hafta tatilini yapmak isteyenler var. Seyahat uyarısı hızlı bir şekilde kaldırılırsa sezonu kurtarabiliriz. Seyahat uyarısını kaldıramazsak, Türkiye’ye gitmek isteyenleri kaçıracağız ve sezonu kaybetmiş olacağız” dedi.

Bolelli: “İspanya 2021 turizm sezonu için çalışmaya başladı”

Anadolu Ajansı İspanya Temsilcisi Şenhan Bolelli, pandemiden ciddi yaralar alan ülkede

turizmi canlandırmak için atılan adımları anlattı. 2 gün önce salgına dair olağanüstü hal uygulamasının kaldırıldığını söyleyen Bolelli, ülkede bazı şehirlerde ikinci dalga riski yaşandığına dikkat çekti. Bolelli, dünyanın en çok turist çeken ikinci ülkesi olan İspanya’ya bu yıl gelecek turist sayısında yüzde 85’e yakın ile turizm gelirinde ise 124 milyar euro civarında azalma öngörüldüğünü belirtti. İspanya’da salgın nedeniyle yaşanan ekonomik kriz nedeniyle turizm sektöründe kısa çalışma ödeneğinin sona ermesiyle 1,2 milyon kişinin işsiz kalmasının beklendiğini belirten Bolelli, devletin kayıpları önlemek için 4,2 milyar euroluk bir kurtarma paketi açıkladığını anlattı. Bolelli İspanya’nın turizm imajını kaybetmemesi adına 2021 turizm sezonu için çalışmalara başlandığına da dikkat çekti. “Dünyada önemli bir turizm destinasyonu olma meselesi İspanya’da en üst düzey olarak gündemde. Turizmin ekonomiyi kalkındırmak için en etkili silah olduğu biliniyor. Bu nedenle kayıplar telafi etmeye çalışılırken bir yandan da turizmde gelecek seneye yönelik çalışmalara hız verildi” dedi.

Yücel: “Alanya’da otellerin %10’u sezona hazırlanıyor”

Özellikle yurt dışından gelen turistlerin büyük ilgi gösterdiği Alanya’nın Belediye Başkanı Adem Murat Yücel de programın konukları arasındaydı. “Bir turist demek bin turist demek” diyen Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel, “Şehrimizde 124 ülkeden 31 bin 500 yerleşik yabancı yaşıyor. Alanya çeşitli dinlerin, dillerin medeniyetlerin ve kültürlerin yaşadığı bir şehir. Bölgemizde yok denecek kadar az vaka ile bu süreci çok iyi götürdük. 2020 turizminden bölge ve ülke olarak çok büyük beklentiler içindeydik. Esnafımız salgın sürecinden çok fazla etkilendi. 700’e yakın otelimiz var. 23 otel güvenli turizm sertifikasını aldı, 43 otel daha sertifika için başvuru yaptı. Kısa çalışma ödeneği uzatılmazsa turizm sektöründe çalışanlar başka sektörlere kayacak. Yetişmiş insanları kaybedeceğiz ve yeniden yetiştirmeye zorlanacağız. Bugüne kadar verilen emeklerin boşa gitmemesi için turizmci, esnaf KGF’ler ile desteklenmeli. Türkiye turizmi en iyi yapan ülkelerden birisi. Alanya’da ikinci konutların sayısı da çok fazla. Tarifeli seferlerden Alanya’ya ufak tefek gelişler başladı” sözleriyle bölgede yaşanan son gelişmeleri aktardı.



restaurant 22 hotel & hi-tech

gündem

10 kişiden üçü tatile çıkmayacak… Gerekçe, bulaş ve hijyen kaygısı! Koronavirüs salgını tatil planlarını ve alışkanlıklarını değiştirdi. Hijyen kaygıları öne çıkarken tatile ayrılan bütçeler kısıldı. TatildeKirala.com'un yaptığı araştırmaya göre tatilcilerin %62’si planlarını değiştirirken, %43’ü bulaş ve hijyen endişeleri nedeniyle tatile çıkmaktan çekiniyor. Otel tatili yapacağını söyleyenler ise %15’de kalıyor.

B

2PRESS Covid-19 salgınının Türkiye’de kontrol altına alınmasıyla birlikte yaz tatili planları yeniden gündeme geldi. Sosyal mesafe ve hijyen kuralları hayati önem taşımaya devam ederken hem turizm ve konaklama sektöründe yeni düzenlemelere gidildi hem de tatilcilerin öncelikleri değişti. Kısa dönemli ev ve tekne kiralama sitesi TatildeKirala.com'un 74 şehirden 600’ü aşkın katılımcıyla gerçekleştirdiği “Koronavirüs Gölgesinde Tatil Alışkanları Araştırması”na göre katılımcıların %62’si salgınla birlikte tatil planlarını değiştirdi. Katılımcıların yalnızca %14’ü tatil planı yaptığını belirtirken %43’ü bulaş ve hijyen endişeleri nedeniyle tatil planı yapmaktan çekiniyor. Bu endişeler, ortak kulanım alanlarının yoğunlukta olduğu otelleri de tatil planlarının dışında bırakıyor. Katılımcıların yalnızca %15’i hotelleri tercih edeceğini söylerken %45’i müstakil ev ve kiralık villalarda kalacağını belirtiyor. Tatile çıkacak olan her 2 kişiden biri özel araç ile ulaşımını sağlayacak.

%30’luk kesim tatile çıkmayacak

TatildeKirala.com'un açıkladığı araştırma sonuçlarına göre Covid-19 salgını nedeniyle tatil planlarını değiştirmek zorunda kalanların oranı %62 ile oldukça geniş bir grubu ifade ediyor. %38’lik kesim ise salgın öncesindeki planlarının geçerli olduğunu söylüyor. Katılımcıların %43’ü henüz karar aşamasında iken %14’lük kesim tatile çıkmaya karar verdiğini, %13’lük kesim de yazlığına veya köyüne gideceğini belirtiyor. Bu yıl tatile çıkmama kararı alanlar ise katılımcıların %30’unu oluşturuyor.

Gerekçe, bulaş ve hijyen kaygısı

Araştırmaya göre tatile çıkmayan %30’luk kesimin temel sebepleri arasında bulaş ve hijyen endişesi ilk sırada yer alıyor. Katılımcıların %43’ü bu sebeple tatil planlarını iptal ettiğini belirtirken, %27’si köy veya yazlık dışında herhangi bir yerde konaklamak istemiyor. Tatile çıkmama kararında ekonomik sebepler de belirleyici rol oynuyor. Katılımcıların %15’i maddi yeterizliklerden dolayı herhangi plan

yapmazken %15’lik bir kesim de normal şartlarda zaten tatile çıkmadığını söylüyor. Tatil bütçesi ayıramayanların oranı %30 Araştırma sonuçlarında dikkat çeken bir diğer nokta ise pandemi sürecinde yaşanan ekonomik belirsiz-liklerin tatil bütçeleri üzerindeki etkisi olarak karşımıza çıkıyor. Katılımcıların %50’si tatil için 5 bin TL’nin altında bütçe ayırdığını söylerken, tatil için hiç bütçe ayırmayanların oranı %30 ile dikkat çekiyor. Tatil bütçesi 5 bin TL ila 10 bin TL arasında olanlar %17 olarak kaydedilirken, yalnızca %3’lük bir kesim 10 bin TL ve üzerine çıkabildiğini belirtiyor.

Planı olanların %45’i müstakil evlerde veya villalarda konaklayacak TatildeKirala.com'un elde ettiği veriler, normale dönüş başlasa da büyük çoğunluğun ortak kullanım alanlarından olabildiğince uzak durmaya çalıştığını gösteriyor. Salgın sonrası tatil planlarını askıya al-mayanlar, %45 oranla konaklamak için müstakil evleri ve villaları tercih edeceğini söylüyor. Asansör, havuz, restoran, plaj gibi ortak kullanım alanlarının yoğunlukta olduğu oteller ise %15 ile geri planda kalıyor. Araştırma sonuçları, benzer kaygılar nedeniyle doğa tatillerine de önemli bir yönelim olduğunu gösteriyor.

Katılımcıların %14’ü, karavan veya kamp tatili yapacağını belirtiyor.

Tatilcilerin yarısından fazlası şahsi veya kiralık araçlarla seyahat edecek

Sosyal mesafe ve bulaş riski gibi endişeler, tatile çıkacakların ulaşım tercihlerinde de etkili oluyor. Kapalı ve kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışan tatilcilerin %53’ü kendi arabasıyla veya araç kiralayarak seyahat edeceğini belirtiyor. Yalnızca %9’luk bir kesim ulaşımda otobüs veya deniz yollarını kullanacağını söylerken, en az tercih edilen ulaşım aracı %8 ile uçak oluyor.

Deniz - havuz ikileminde deniz galip geliyor, rota Ege’ye çevriliyor “Koronavirüs Gölgesinde Tatil Alışkanları Araştırması”, vatandaşların ikilemde kaldığı ‘’havuz mu, deniz mi?’’ sorusunun da cevaplandığını gösteriyor. Katılımcıların %40’ı denize gireceğini söylerken havuzu tercih edeceklerin oranının %20’de kaldığı görülüyor. Zorlu pandemi sürecinin ardından denize kavuşmak isteyenler ise %43 oranla en çok Ege bölgesine yöneliyor. Ege’yi %24 ile Akdeniz, %11 ile Marmara, %8 ile Karadeniz ve %2 ile İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu takip ediyor.



restaurant 24 hotel & hi-tech

gündem

I-MICE Başkanı Kurt’tan Çalıştay Raporu: “Sektörümüz yok oluyor, Bakanlık ve TÜRSAB bir araya gelmelidir” Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği Pandemi Sonrası Kongre, Toplantı ve Etkinlik Sektörü Çalıştay raporunu açıkladı. Toplantıda sektörün geleceği konusunda rehber niteliğinde detaylı bilgiler aktaran I-MICE Başkanı Hüseyin Kurt, sektörün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunun bir kez daha altını çizerek, Bakanlık ve TÜRSAB’ı bir araya gelmeye ve koordineli çalışmaya davet etti…

M

ayıs ayında online zoom toplantı platformu üzerinden 4 gün boyunca gerçekleştirilen Ulusal MICE Çalıştayı’nın 14 farklı oturumunda sektör temsilcilerinin, ilgili STK temsilcilerinin, birlik ve dernek yöneticilerinin ve çeşitli akademisyenlerin geniş katılımıyla toplamda 3500 kişi yer aldı. Sektör paydaşlarına yöneltilen 5 soru ile görüşlerini bildirmeleri sağlanarak sektör raporu hazırlandı. Katılan sektör paydaşları “Krizden ne derece etkilendi?”, “Nasıl önlemler almak zorunda kalındı?”, “Şu an neler yapılıyor?”, “Yayınlanan destek ve paketlerden nasıl faydalanılıyor ve yeterli mi?”, “Krizden çıkış için öneriler nelerdir?” ve “Kriz sonrasında sektörün geleceği ne olacak?” soruları üzerinde konuşarak, görüşlerini aktardı. Toplantıda işverenler ve çalışanlar için oluşturulan 2 farklı anket ile sektörün nabzı ölçüldü.

Kurt: “Sektörümüz yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır” I-MICE Başkanı Hüseyin Kurt, yaşanan krizin ilk etkilerinin ardından TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya’yı ziyaret ederek yaşanılan sorunlar ve çözüm önerilerini dile getirdiklerini belirtti. MICE sektörünün tüm paydaşlarının katılmış olduğu çalıştayı ve anket sonuçlarını basınla paylaşan Kurt; “MICE sektörü lokomatif bir sektörüdür ve 50’ye yakın farklı sektördeki paydaşlarımız da direkt olarak bu durumdan etkilenmektedir. Binlerce şirket ve yüzbinlerce çalışanı olan sektörümüz yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.” dedi. “Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Seyahat Acentaları Birliği, pandemi süreci öncesinden beri süregelen iletişim kopukluğunu onararak, bir araya gelmeli ve MICE sektörü ve diğer turizm branşları için koordineli bir şekilde çalışmalıdır” diye sözlerini sürdüren Kurt, beklentilerini şu şekilde sıraladı;

“Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin uygulaması pandemi bitiminden sonraki 3 aya kadar sektörümüz için devam etmeli, Mice acentaları ve sadece Mice Sektörüne hizmet veren paydaşlarının vergi, sgk ve stopaj gibi devlet ödemeleri pandemi sonuna kadar desteklenmeli, Aylık olarak verilen geçici izinler acentaların kira maliyetlerini ortadan kaldırmadığından, Türsab belgeli Mice acentalarının pandemi sonuna kadar bildirim yaparak evden veya sanal ofislerden çalışabilmesine olanak sağlanmalı…” Kurumların bir araya gelip çözüm üretememesi halinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın konuyu ele almasını ve tarafların birlikte çalışması için gerekli yönlendirmeyi yapmasını istirham ettiklerini belirten Kurt, “Mice acentelerimiz bu süreçte ofislerini açmak kira ödemeye devam etmek zorundadır. Oysa sayıları 1000’i aşan meslektaşlarımız bu süreçte en azından kira yardımı alabilir veya pandemi süreci sonuna kadar ev-ofis şeklinde çalışabilmelerine izin verilmesini talep ediyoruz.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Turizmciler Boğaz’da stres attı

Sunset Cruise Teknesi ve Oligark İstanbul ev sahipliğinde gerçekleşen basın toplan-

tısında M.I.C.E Çalıştayı sonuç raporu ve pandemi döneminde sektörün durumu ve ihtiyaçları paylaşıldı. Kurulduğu günden bu yana sektör paydaşlarını bir araya getirmek için yoğun çaba sarf eden ve birçok nitelikli organizasyona imza atan Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği (I-MICE)’nin düzenlediği davette MICE segmenti çalışan acenteler, etkinlik ajansları, otel yöneticileri ve tedarikçiler basınla bir araya geldi. Protokolde ise, Eski Turizm ve Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı, TÜRSAB Başkan Yardımcısı Ali Bilir, İRO Başkanı Sedat Bornovalı, Site Turkey Başkanı Hasan Dinç, YEPUD Başkanı Şebnem Mardini, TUROYD Başkanı Ali Can Aksu, Uluslararası Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Murat Baytaş, UFYD Başkanı Yeşim Sinanoğlu, Sergileme ve Stand Tasarımcıları Derneği Başkanı Kemalettin Solmaz, MPI Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri, GTD Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri, TETSED Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri, TUED YK üyesi Ragıp Ertuğrul, İstanbul Turizm İşletmeleri ve Ticari Motoryatlar Derneği Başkanı Tamer Köseoğlu ve İstanbul Turizm Platformu Başkanı yer aldı.



restaurant 26 hotel & hi-tech

gündem / makale

AGON Danışmanlık ve Mümessillik Hizmetleri CEO’su

Tezer Öner Ne vereyim abime? Bol acılı, cep acılı? Her sezon gibi bu sezonu da lahmacun ve şezlong fiyatlarını konuşarak açtık. Çünkü klasik olarak Bodrum biraz da bunun artık bir reklam argümanı olmasına da bakarak lahmacun ve şezlongta tavan ve taban fiyatlarını ilan etti. Ben de bu konuyu üç noktadan incelemeye karar verdim. Konuya sağdan ve soldan yaklaşıp bir de ortadaki gerçeklere bakalım. Çok güzel bir ölçümleme okudum. Cumhuriyet gazetesi lahmacunun 20 km’de 7 kat fiyat artırdığını keşfetmiş. Merkezde 25 TL (ki bu bile İstanbul’a göre fahiş fiyat) Yalıkavak’ta 55 TL, Göltürkbükü’nde 24 € yani yaklaşık 185 TL. Her fikri savunana hak veriyorum. Önce sağdan gelelim; lüks bir ihtiyaçtır. Parasal statü sahibi insanlar ayrışma ihtiyaçlarını ve kendi ekosistemi içerisinde var olma gereksinimlerini pahalı ve ultra lüks mekanların varlığıyla giderir. Bu mekanlar da doğal seleksiyon uygulamanın en kolay yolu olarak fiyata abanır. Hiç sorun yok! Biraz da soldan yaklaşalım; lüks mekanlar olduğu kadar bir bölgede her seviyede gelir grubuna hitap eden yerler de olmalıdır. Ancak bu yerler, kişilerin lüks ihtiyacını giderirken tüm toplumun, özellikle de kıyıların herkesin kullanımına anayasal olarak açıktır ilkesini unutmamalıdır. Yani Bodrum’da ekosistemsel bölgeler oluşması mekanların lüks olmalarının özgürlüğünü koruduğu kadar o bölgede her insanın anayasal haklarına da sahip çıkmalıdır.

Ama bir de ortadaki gerçekler var. Bir sivil toplum örgütü yöneticisi, lüks ihtiyacının doğallığını tanımlarken müşterinin altın fincandan veya o fiyattan alım yapmak isteğinin gerekliliğini anlattı. Sonuna kadar katılıyorum. Ama ben Fransa’da 250 – 300 €’dan yemek yedim hiç bunlar yadırganmıyor deyince buna katılmıyorum. Yeme içme sektöründe standart olmaz dedi ki, ağzım açık izledim. O Fransız restoranları bir defa Michelin Yıldızı diye bir standarda tabi. Ayrıca Avrupa’da çok ciddi ve sert standartlar ayrıca belediye uygulamaları var. Altın bardak tamam da, o kahve o mekanlarda bir süpermarketten alınıp yapılıyorsa olmaz! Merkezdeki lahmacunla Göltürkbükü arasında kıyma, soğan, un, ocak farkı var mı? Yok... Olmaz... Bana o mekan diyor mu ki, ben kıymayı Artvin’de dağ kuzularının döşünden, unu Çankırı’nın yaylalarındaki siyezlerden, soğanı Kapıdağ Yarımadası’nın organik ovalarından getirdim? Demiyor... Olmaz... Bunun ustası 35 yıllık Urfalı falanca usta... Yoo demiyor. Hatta birebir aynı malzeme ve hatta belki de Bodrum Merkez’de çok daha iyi... İşte o zaman bu lüks olmuyor... Buna kriminal argosunda keriz silkelemek deniyor. İşte buna uymuyoruz. Ben o lahmacuna 185 TL veririm. O klasta malzemeyle yapılır, o klasta ustanın elinden, meşe odunuyla yakılmış fırından tam kıvamında çıkar, beyaz eldivenli garsonla, gümüş tepside şezlonguma gelir, ben şezlongumda organik keten

havlularda uzanıp onu yerim. Ben lüks için para harcayacaksam, bana lüks ve o kalitede malzemeyle hizmet yapılmalıdır. Bodrum Merkez ve Göltürkbükü lahmacunlarının ikisinin de maliyeti 8-9 TL ise, ben kendimi keriz gibi hissederim. İşte burada anlaşamıyoruz. Dolayısıyla lahmacunla lüks algısı oluşturmak sadece reklam amaçlı, dedikodu ve gündem oluşturmaya yönelik manipülatif bir aksiyondur. Çünkü kimse Fransız usulü deniz tarağı yemeğine yanında içkisiyle 500 TL verdiğinizi konuşmaz. Çünkü zaten normaldir. Onu yapacak şef de özeldir. Dolayısıyla bu hala bizim zenginlik anlayışımızın ve lüks kavramımızın görgüsüzlük ve rakam üzerine kurulu olduğunun bir kanıtı oluyor. Ee ne demişler? Kıroyum ama para bende... Bu anlayış olduğu sürece biz her sene şezlong ve lahmacun fiyatlarının açılışını merak edip konuşmaya devam edeceğiz. Lakin bu sadece lafügüzaftır. Bu anlayış değişmeden sadece kendi kendimizi konuşuruz. Hiçbir zaman oraya tatile gelip, o lüksü yaşamak isteyecek bir Avrupa zenginini veya aristokratını konuşamayacağız. Çünkü onlar sadece paraya değil; yemeğe, hizmete, ortama, nezihliğe ve kısacası parasının tam karşılığını almaya bakar... İşine de bisikletle gider... Seneye haziranda lahmacunun en az 350 TL olacağını öngörüyorum. Herkese bol acılı tatiller dilerim.



restaurant 28 hotel & hi-tech

gündem / makale

ECE Türkiye Proje Yönetimi A.Ş İş Geliştirme Müdürü

Onur Ilhan

“Avlular geri gelecek” Türk mekânsal tarihinin en kritik öğelerinden biri olan avlular, küresel yapı tiplerinin kentleşmede hâkim olmaya başlaması ile usulca gözden kaybolmuşlardı. Halbuki rahmetli Sedad Hakkı Eldem ve Cengiz Bektaş’ın kapsamlı çalışmaları, avluların bizim yaşantımızdaki somut ve soyut rollerini açıkça ortaya koymaktadır. Bakıldığında, konar-göçer köklerimiz ve yaşamın gelip geçiciliğine dair manevi inancımız, bizleri doğa ile ayrılmaz bir bütün olmaya doğru itmektedir. Bunun içindir ki içgüdülerimiz hep bir ağaç gölgesi arar. Avlular ayrıca kültürümüzün mahremiyet ve tevazu odaklı kısmına da tamamen uymaktadır. Evin doğal ışık ile aydınlanan odaları avluya açılır; aile kendi içerisinde hayat bulur. Yapılarda dışa dönük tasarım, süsleme ve heybet, bu toprakların sonraları tanıştığı ve ne yazık ki etkisinden bir türlü çıkamadığı bir yaklaşımdır. Pandemi süreci ve teknolojinin inanılmaz gelişimi, bizlere avluları geri getirmek için bir kapı aralıyor. Zira günümüzün yoğunluk odaklı kentleşmesinin, evlerinin, kamusal

ve ticari yapılarının nasıl bir kırılganlık yarattığını net bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Bu kırılganlığı büyük ölçeklerde ve verimli bir şekilde çözebilecek teknolojik araç-gereçlere de artık sahibiz. Elimizdeki bu imkânları doğru kullanırsak, toplum sağlığı ve mutluluğu açısından da büyük kazanımlar sağlayabiliriz. Avlu merkezli sürdürülebilir yapılaşma da bu sürecin vazgeçilmez bir parçası olabilir. Sürdürülebilir kalkınma, ekonomiyi, toplumu ve çevreyi birbirlerine tamamen bağlı sacayakları olarak kabul etmekte ve bunların arasında uzun vadeli ve eşitlikçi bir denge kurmayı hedeflemektedir. Avlu merkezliliğin gerek konutlarda gerekse de turizm yapılarında tüketici teveccühü ile ticari geri dönüş oluşturacağı, artan yaşam kalitesinin toplumun faydasına olacağı ve doğayı tekrar hayatlarımızın merkezine almamızın ekolojik sürdürülebilirliğe katkı sağlayacağı aşikardır. Her açıdan bir kazan-kazan… Üç sacayağını avlu olgusu etrafında topladığınızda, yeni ve güçlü bir küresel

yatırım ekosisteminin de içerisine girmiş oluyorsunuz. Etki yatırımı olarak adlandırılan ve ülkemizde yeni yeni duyulmaya başlansa da orta vadede 1 trilyon Dolar küresel hacme ulaşması beklenen bu duyarlı ekosistem, geleneksel finansman ve işletme metotlarının hayli tıkandığı şu günlerde bir can suyu olabilir. Etki yatırımcısı, ticari hedeflerinin yanı sıra toplum ve çevre için de faydalı işler yapmak ister. Bu istek, benzer düşüncelere sahip gerçek ve tüzel kişilerde karşılık bulur ve etki yatırımı fonları her geçen gün daha da büyür. Şu an dünyada her biri milyarlarca Dolar etki yatırımı temelli varlık yöneten pek çok fon şirketi bulunmaktadır. Belli mi olur, belki de aslında hiç unutamadığımız avlularımıza tekrar kavuşurken bir yandan da alternatif yatırım modelleri ile işlerimizi dengeleme ve büyütme fırsatı yakalarız. En büyük sorularımızın cevabı kolektif belleğimizde saklı. Yüzümüzü iç dünyamıza, sevdiklerimize ve doğaya döndükçe, bu cevaplara ulaşabilme şansımız da bir o kadar artacaktır.



restaurant 30 hotel & hi-tech

gündem / makale

Turizm Otel Yöneticileri Derneği (TUROYD) Yönetim Kurulu Üyesi

Orhan Genceli

Güvenli Turizm Sertifikasyon Programı, kurumsallaşmak için bir fırsat mı yoksa külfet midir?

Dünyadaki ilk örneklerinden biri olan “Güvenli Turizm Sertifikasyon Programı”, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın öncülüğünde, Sağlık, Ulaştırma, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları'nın katkıları ve tüm sektör paydaşlarının iş birliğiyle hazırlandı. Türkiye’nin Güvenli Turizm Sertifikasyon Programı, tatilini Türkiye’de geçirecek tüm Türk vatandaşları ve yabancı ziyaretçilere ulaşımdan konaklamaya, tesis çalışanlarından yolcuların kendi sağlık durumuna uzanan geniş bir yelpazede bir dizi alınması önerilen tedbirler ve kurumsal alt yapı tanımlamasıdır. 50 oda ve üstü tüm işletmeler için artık bu uygulama zorunlu hale geldi. Peki bu program Türkiye’ye ve turizmciye ne kazandır? Avrupa’daki birçok rakibimize karşı pandemi sürecini daha kontrollü ve profesyonel olarak götürdüğümüz bir gerçek. Ne var ki bu süreç çalışanından yöneticisine, işletmecisinden yatırımcısına kadar herkesi çok yordu. Dolayısıyla kurumsal olmayan küçük oteller için bu alt yapıyı hazırlamak hem zorlayıcı hem de hepimiz için külfetli oldu. Özellikle Akdeniz çanağında 90‘lı yıllarda hızlı büyüyen otelcilik sektörü, bu büyümenin sancısıyla kurumsal alt yapısını gerekli profesyonel yönetim kadrolarını oluşturmayan işletmeler, uzun yıllar reklamasyona milyon dolarlar ödedi. O dönemde çalışanlar gibi birçoğumuz bunları yaşadık, tecrübe edindik. Türkiye'de tatilinizi nasıl bedava getirirsiniz eğitimiyle ülkemize gelen art niyetli birçok Avrupalı misafir bizi zorladı. İzmir’den başlayıp Alanya’ya kadar birçok otel ISO standartları, markalaşma ya da franchise alarak kurumsal alt yapısını oluşturmak zorunda kaldı. Kötü de olmadı. Gelelim günümüze; yaşadığımız bu zorlu sürecin duygusallığı ile bir an evvel kapılar açılsın, uçuşlar başlasın ve

turistler gelsin telaşındayız haklı olarak. Fakat bu süreç başladığında girişler çıkışlar normalleştiğinde pandemi bitmiş olmayacak. Bu meretin tedavi ya da aşısı bulununcaya kadar bununla yaşamayı ve baş etmeyi öğrenmemiz lazım. Hem kişisel hem de kurumsal olarak önlemlerimizi almamız lazım. Öncelikle kendimizin, iş arkadaşlarımızın ve misafirlerimizin sağlığını korumak ve “Güvenli Turizm” ortamı sağlamak hepimizin en önemli görevidir.

yakalanmış fırsatın heba edilmemesi düşüncesindeyim.

Ya bütün bunlar olmazsa ne olur? Olacaklar belli, tedbiri almayan işletmelerin bulaş risklerinin yüksek olmasının yanında, Allah korusun, hastalığa yakalanan bir misafirin geçmiş 15 günlük ayak izine bakacaklar ve senin otelinde konakladığını tespit ettiklerinde eğer bu önlemleri alıp uyguluyorsan gerekli kontroller ve testler yapıldıktan sonra işletmeyi açık tutman da bir sıkıntı olmayacaktır. Eğer bu tedbirleri almamışsanız! Yandı gülüm keten helva! Hem işletmenizin kapatılma, karantinaya alınma tehlikesi var hem de misafire ödeyeceğiniz tazminatlar olacaktır. Bu süreç personeliniz için de geçerli olur. Standartlarını koruyamayıp, fiyat kırarak doluluk oranlarını arttırıp ayakta kalmaya çalışan da olacaktır. Bunlar sektörün ve mesleğimizin görünmez düşmanlarıdır.

Bu dönemde yapılacak tüm alt yapı çalışması ekonomik olarak zorlayıcı bir külfet olsa da işletmelerin daha doğru işletilmesi adına bir fırsatta olabileğini düşünerek, danışman firmalar ya da bir bilenden destek alıp işletmenize yatırım yaptığınızı var saymak lazım. Dolayısıyla başta işletmelerimiz olmak üzere kendimize ve personelimizin kurumsal alt yapıya entegrasyonda bir fırsat olarak düşünmek bizi daha motive edecektir. Bu sürece yerel yönetimlerin denetleme ve otel personelleri ve sektörde çalışan tüm paydaşların eğitimi için şehrindeki turizm profesyonelleri ve üniversitelerden destek alarak daha fazla katkı vermesi gerekir. Bu konuda herhangi bir siyasi kaygı ve yön çizmeden bütün belediyelerimizin biraz daha fazla çaba göstermesi sürece katkıda bulunacağı aşikardır.

Bizde her şeyi yapmak kolay, fakat bunu aynı standartlarda ve disiplinde devam ettirebilmek sıkıntısı olduğunu hepimiz biliyoruz. Turizm Bakanlığı bir an önce sezonu başlatmak ve Türkiye’nin imajını güçlendirmek adına yaptığı bu çalışma meyvesini verene kadar tüm turizmciler tarafından bu projeye sahip çıkılıp sırf sertifikayı almak için değil, uygulayıp özellikle küçük işletmelerde standart ve kurumsallaşmanın ilk adımı olarak

Oteller için 157, restoran ve kafeler için 122 kriterden oluşan sertifika hazırlıklarında, hijyen ve kurumsal çalışması olmayan işletmelerin operasyonel alt yapısını oluşturmakta zorluk yaşamasalar da özellikle protokol, prosedür ve çek listelerin hazırlanmasında sıkıntılar yaşadığını görüyorum.

Şimdiden online satış kanalları sertifikalı oteller bölümü açtı, işletmenizin QR kod ile belgelendirilip denetim sonucunun misafirin kolayca ulaşabileceği, Turizm Geliştirme Ajansı'nın web sitesinde işletmenizin güvenli olduğunun yayınlaması, aynı zamanda bir satış argümanı olacaktır. Bu konu ciddi bir iştir. Tedbirlerimizi almamız ve uygulamamız, sektörümüz ve mesleğimiz için hayati önem taşımaktadır.



restaurant 32 hotel & hi-tech

yeni yatırımlar

Wyndham Hotels, Türkiye’de iki yeni La Quinta markasıyla büyüyor Dünyanın franchise veren en büyük otel şirketi, Türkiye’deki yeni ve önemli otel açılışlarına ve dünya genelindeki büyümesine ilişkin detayları paylaştı.

Y

aklaşık 90 ülkede 9 bin 300 oteliyle dünyanın franchise veren en büyük otel şirketi Wyndham Hotels & Resorts, Türkiye’deki iki yeni oteli olan 86 odalı La Quinta by Wyndham Giresun ve 175 odalı La Quinta by Wyndham Bodrum ile La Quinta markasını büyütmeye devam ediyor. La Quinta by Wyndham’ın dünya genelindeki portföyünde çağdaş tasarım, incelikle düşünülmüş imkanlar ve güler yüzlü hizmetin öne çıktığı 900’ün üzerinde otel bulunuyor. La Quinta markası daha önce 404 odalı La Quinta by Wyndham İstanbul Güneşli ile ilk kez Amerika kıtaları dışına açılmıştı. Türkiye’deki iki yeni La Quinta oteli, Wyndham’ın markayı 2018’in Mayıs ayında satın almasından bu yana dünya genelinde gerçekleştirdiği bir dizi açılış ve proje anlaşmasının arasına katılıyor. Wyndham, Yeni Zelanda’da iki yeni La Quinta oteli açarak markayı Asya Pasifik bölgesine genişleteceğini geçtiğimiz aylarda açıklamıştı. Geçtiğimiz yıl ise Dominik Cumhuriyeti’nde sekiz yeni La Quinta otelinin açıklanacağı duyurulmuştu ve bu otellerin altısı şu anda yapım aşamasında. Dominik Cumhuriyeti’ndeki yeni oteller, markanın Latin Amerika’da 14 otelin bulunduğu portföyünü genişletmiş olacak.

muhteşem Karadeniz manzarası ve geniş imkanlarıyla hem iş, hem de tatil amaçlı ziyaretler açısından şık ve ideal bir seçenek oluşturuyor. Otelin açık havuzu, fitness merkezi, hamamı, saunası ve dört restoranının yanı sıra bir de kütüphanesi bulunuyor. Haziran 2020’de açılan otel, şehir merkezine yalnızca 3km mesafede, Ordu-Giresun Havalimanı’ndan kolayca ulaşılabilen bir konumda yer alıyor.

La Quinta by Wyndham Bodrum

Dimitris Manikis Wyndham Hotels & Resorts EMEA Başkanı ve Genel Müdürü

Wyndham, 80’in üzerinde oteliyle Türkiye’deki en büyük uluslararası otel şirketi konumunda bulunuyor. Karadeniz’in incilerinden Giresun ve Türkiye’nin en popüler sahil bölgelerinden Bodrum’un merkezi noktalarında bulunan, çağdaş tasarımlı yeni otellerin detayları şu şekilde:

La Quinta by Wyndham Giresun

86 odalı La Quinta by Wyndham Giresun, deniz kenarındaki konumu, sunduğu

Dünya genelinde 55 yeni La Quinta oteli açıldı

Wyndham Hotels & Resorts Avrupa, Ortadoğu, Avrasya ve Afrika (EMEA) Başkanı Dimitris Manikis, “La Quinta Wyndham Hotels & Resorts ailesine katıldığında, bu markayı dünya genelinde büyütmek için güçlü bir potansiyel gördük. Markanın Avrupa’da ve dünyanın başka yerlerinde büyümeye devam ettiğini görmekten büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Türkiye’nin güzel kıyılarındaki bu heyecan verici oteller, büyüme arzumuzu perçinliyor ve pazarda sunduğumuz çeşitliliği mükemmel bir şekilde tamamlıyor” dedi.

Bodrum Yarımadası’nın güzel manzarasını sunan 175 odalı La Quinta by Wyndham Bodrum’da, şık misafir odaları, iki restoran ve bir roof-bar bulunuyor. Barkdakçı’da bu ay açılması planlanan otelde açık havuz, sauna ve fitness merkezi gibi misafirlerin tatil sırasında da hareketli kalmasına yardımcı olacak imkanlar yer alıyor. Oteldeki diğer imkanlar arasında çalışma alanı ve esnek kullanımlı bir etkinlik alanı da bulunuyor. La Quinta by Wyndham otelleri, dünya genelinde binlerce otel, tatil köyü ve devre tatil tesisini kapsayan dünyanın en bol kazançlı ödül programı Wyndham Rewards bünyesinde yer alıyor. Her ziyaretçinin ihtiyaçlarına uygun şekilde tasarlanan programın üyeleri, her geçerli konaklamada 1.000 puan kazanıyor ve bu puanları ücretsiz konaklama, hediye çekleri, hediyelik eşyalar ve daha fazlasını kapsayan geniş bir yelpazedeki seçeneklerde kullanabiliyor.



restaurant 34 hotel & hi-tech

yeni yatırımlar

Doğan Grubu’nun Bodrum’daki üç oteli Hilton’a emanet! Hilton ve Doğan Grubu, stratejik iş ortaklıkları kapsamında, Doğan Grubu’na ait otellerin yönetimini Hilton’a devreden yeni anlaşmalarını duyurdu. Bu duyuruya paralel olarak Türkiye’nin ilk LXR Hotels & Resorts tesisi olan LXR Susona Bodrum da misafirlerini ağırlamaya başladı. Bodrum’daki otellerin yenilenme çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte Doğan Grubu portföyünde yer alan 2 otel daha DoubleTree by Hilton markasıyla faaliyet göstermeye başlayacak.

H

ilton Ülke Müdürü Armin Zerunyan, bu anlaşma ile Hilton'un Doğan Grubu ile uzun süredir devam eden ilişkilerini daha da güçlendirdiğini belirterek, "Bu üç harika oteli Hilton'un yönetimi altına almak bizim için büyük önem taşıyor. Bodrum sürekli gelişen bir destinasyon. Bundan sonra Bodrum’u ziyaret eden müşterilerimiz; lüks, üst segment ve aile dostu seçenekler arasında çok daha geniş bir portföyün keyfini çıkarabilecek. LXR Hotels & Resorts Collection kapsamında konuklarını ağırlayan ilk küresel pazarlardan biri olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Bu adımın Türkiye pazarının uluslararası pozisyonunu da güçlendireceğine inanıyoruz" dedi. Doğan Grubu’ndan yapılan açıklamada ise; “Bodrum yarımadasında yer alan üç otel ve Hilton İstanbul Bosphorus'u tek bir iş ortağının yönetimi altında toplama kararıyla çok stratejik bir hamle yaptık. Bu hamleyle, Hilton ile başarıyla devam eden iş birliğimizi genişletmekten ve LXR Hotels & Resorts ile Türkiye'de lüks konaklama segmentine yeni bir marka sunmaktan büyük heyecan duyuyoruz" denildi.

Hilton portföyüne katılan oteller şunlar: Susona Bodrum, LXR Hotels & Resorts

Hilton'un bağımsız lüks tesislerini kapsayan markası LXR Hotels & Resorts'un Türkiye'deki ilk tesisi olan Susona Bodrum bugün kapılarını misafirlerine açıyor. Bodrum’un doğal güzelliklerine ve ruhuna sadık kalarak geliştirilen ve Ege sahillerine yepyeni bir lüks destinasyon kazandıran Susona Bodrum, şehir merkezine 6 kilometre mesafede yer alıyor. Özel plajı olan otel, dünya standartlarındaki lüks SPA’sı ve gurme yemek deneyimleriyle misafirlerine iç huzurlarını bulabilecekleri eşsiz bir ortam sunuyor. Bulunduğu bölgenin çevresini korumaya ve yerel değerlere sahip çıkmaya odaklanan otelde geri dönüşebilir malzemelerin kullanımına ve yerel kaynaklara dayalı bir üretim anlayışı yer alacak. Türk mitolojisinde efsanevi bir su canlısı olan mistik Susona'nın adını taşıyan otel, turkuaz renkli sularla çevrili huzurlu bir yer olan Torba Koyu'nda yer alıyor. Tesisin mimarisi ve

tasarımında su damlacıklarının sakinleştirici etkisinden esinlenilmiş. Otelde bulunan 76 oda, suit ve villanın tamamı denizden ilham alan bir iç mekân tasarımına ve panoramik deniz manzarasına sahip. Misafirler ayrıca, otelden bağımsız villalarda bulunan özel havuzların keyfini çıkarabiliyor. Tesiste bulunan 5 iskele ve deniz kenarında yer alan mekanlar, misafirlerin Ege Denizi'nin masmavi sularının tadını çıkarmaları için sayısız fırsat sunuyor. Bu mekanlar arasında meşhur Frankie İstanbul'un arkasındaki ekip ve Kaya Demirer'in Susona Bodrum’a özel hayata geçirdiği Frankie Beach Club ve Malva Restaurant, konuklara nefes kesen deniz manzarası eşliğinde gastronomik bir yolculuk imkanı sunuyor.

DoubleTree by Hilton Bodrum Işıl Club Resort

Bodrum Yarımadası'nda bulunan bu 277 odalı tesis, DoubleTree by Hilton markasına dahil olmadan önce tamamen yenilendi. Harika bir Ege Denizi manzarası sunan otelin aile dostu özel plajı da bulunuyor. Misafirler; fitness kulübü, SPA, yetişkin havuzları, günlük animasyonlar, spor aktiviteleri, su sporları, çocuk havuzları gibi olanakların yanı sıra gün boyu hizmet veren restorandan ‘her şey dahil’ olarak faydalanırken, İtalyan mutfağından ve deniz ürünlerinden oluşan alakart seçeneklerinin de keyfini çıkarabiliyor. Soğuk içeceklerinin keyfini kumların sıcaklığı içinden çıkarmak isteyenler ise Plaj Bar’dan faydalanabiliyor.

DoubleTree by Hilton Bodrum Marina Vista Şehrin merkezinde yer alan 92 odalı bu şirin tesis, Bodrum Kalesi'ne 1,5 kilometreden daha kısa bir mesafeden Bodrum Marina'ya bakıyor. Lüks restoranlara ve alışveriş merkezlerine yürüme mesafesinde olan otel, şık klasik dekoruyla Bodrum’un tarihi cazibesini temsil ediyor. Misafirler açık yüzme havuzunun kenarında dinlenmenin, saunada rahatlamanın ve SPA terapisinin keyfini çıkarabiliyor. Otel bünyesindeki yiyecek ve içecekler arasında sağlıklı, doyurucu ve vejetaryen seçeneklerin yanı sıra, terasta yemek keyfi sunan Havuz Bar ve Big Chefs bulunuyor. Üç otelde de Hilton'un dünya genelindeki tesisleri için geliştirdiği sektör lideri temizlik ve dezenfektasyon programı Hilton CleanStay programı uygulanacak. Lysol ve Dettol'un üreticisi Reckitt Benckiser ve Mayo Clinic iş birliği ile geliştirilen Hilton CleanStay, misafirlerin otele giriş yapmalarından çıkışlarına kadar gönül rahatlığıyla daha temiz ve daha güvenli bir konaklamanın keyfini çıkarmalarını sağlıyor. Hilton'un Türkiye genelinde faaliyet gösteren yaklaşık 70 oteli bulunuyor. Şirket geçtiğimiz günlerde dört yeni otel anlaşmasına imza attığını ve 25 tesisin de yapım aşamasında olduğunu duyurmuştu.



restaurant 36 hotel & hi-tech

iş’te kadın

Neslihan Şen “İşimiz sadece lüks bir otel yönetmek değil… Sektöre ve destinasyona karşı da sorumlu hissediyoruz”

Ç

ırağan Palace Kempinski Istanbul’un Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü. 2015 yılından bu yana sıra dışı fikirleri ve stratejileri ile hem Saray’ın dünya çapındaki konumunu güçlendiriyor hem de Türk turizmini temsilen taşıdığı sorumlulukları hakkıyla yerine getiriyor. Hız, trend belirleyicilik, adaptasyon, çok yönlülük ve yenilikçilik iş yapma stilinin vazgeçilmez prensipleri! Kendi tabiriyle öğrenmeye aç, meraklı, heyecanlı ve tutkulu! Rutine bile kendi dokunuşuyla hükmedecek kadar sıra dışı ve cesur… Her daim amaca giden yolda, seçkin detaycılığında kaybolmayacak kadar öngörülü, özverili… Bir dünya vatandaşı olmak gayesiyle adım attığı turizm otelcilik sektöründe bugün dünyanın en gözde otellerinden Çırağan Palace Kempinski Istanbul’un pazarlama ve kurumsal iletişim çalışmalarını başarıyla sürdüren Neslihan Şen ile kariyer hikayesini konuştuk.

Çırağan Palace Kempinski Istanbul Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörlüğü’ne uzanan hikaye nasıl başladı? Çocukluktan bu yana hem karakterim hem de hayata bakışım gereği kesinlikle aktif, insanla ilgili ve çok yönlü bir meslek yapacağımın sinyallerini veriyordum. Hatta ailem hala, sen yapman gereken mesleği

yapıyorsun diye söyler. Bir bakıma çok sürpriz de olmadı. Aynı anda birçok işi yapabilmek de sanırım kişilere özel bir durum. Bunun yanı sıra bir de hızlı ve pratik düşünme ile adaptasyonum hep yüksekti. Dile yatkınlığım ise, ortaokul ve lisede çok iyiydi. O yüzden de farklı lisanları aktif kullanabileceğim ve insanla iletişimde olabileceğim bir iş seçmeye yönlenmiştim. Hatta lise zamanında turizm işletmeciliği seçmeye karar verdiğimi hatırlıyorum. Hem sahada aktif olup bir o kadar da işin stratejik tarafında olabilmenin verdiği keyifli denge bu meslekte var gerçekten. Bir de “dünya vatandaşı olmak istiyorum” dediğimi hatırlarım hep. Bu meslek farklı kültürleri, insanları, ülkeleri tanıyabileceğin ve hele ki bu işi global bir şirkette yapıyorsan dünya vatandaşı olabileceğin bir iş. O yüzden kesinlikle eğitimimi doğru yönde aldığımı düşünüyorum.

Eğitim sürecinizden bahseder misiniz biraz? Sizi, Türkiye’nin simge bir otelinin pazarlama ve kurumsal iletişim departmanına taşıyan alt yapıyı ne şekilde oluşturdunuz?

Lisans eğitimim Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce ve Fransızca Turizm İşletmeciliği. Fakülte yıllarında, ilerleyeceğim de sektör itibariyle iş hayatına daha üniversite hazırlık sınıfındayken atılmıştım. Yani 18

yaşında kendimi sahada buldum. Aslında üniversiteyle birlikte çalışma hayatım başlamıştı. Stajlar, dönemsel çalışmalar derken sektöre adım atmıştım. İş hayatının gerekliliklerinin o yıllarda temellerini atmanın avantajını mezun olunca da gördüm. Staj dönemleri ve üniversite yıllarındaki çalışma hayatı ile hem farklı yapılar hem de farklı departmanlar deneyimleme şansım oldu. Dediğim gibi, daha mezun olmadan ne yapmak istediğimi ve hangi alanda uzmanlaşacağımın kararını vermiştim. Bu alan ise marka yönetimi, pazarlama ve iletişimdi. Mezun olduktan sonra hangi bölümde ilerlemek istediğime daha da emin olmak adına hem satış ve pazarlama hem de operasyonel bölümleri görmek istedim. Öyle ki rehberlikten havalimanı karşılamaya, otel resepsiyonundan satış ofisine dek farklı farklı birimlerde çalıştım diyebilirim. Özellikle turizmde işin kalbini de bilmek size avantaj getiriyor. Çünkü operasyonu bilmeden genel stratejiyle ilgili yaptığınız her aksiyon da anlamını yitiriyor. Uygulanabilir olmaz ise, kurduğunuz pazarlama ve iletişim stratejisi zaten amacına da ulaşamıyor. Mezuniyet sonrası hızlı bir giriş yaptığım profesyonel iş hayatımda, özellikle uluslararası bir markada çalışmanın hedefi ile önemli deneyimler elde ettim. Üniversite döneminde çalışma hayatına atılarak farklı acenta, otel ve işletmeler ile kariyerime


başladım. Çırağan Palace Kempinski İstanbul’daki Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörlüğü görevimden önce uzun yıllar Hilton Worldwide Grubu'nda görev yaptım. Hilton Worldwide İstanbul Bölge Otelleri bünyesindeki Hilton ve Conrad otellerinde 3 otel ve 2 markadan sorumlu pazarlama ve halkla ilişkiler müdürüydüm. Yöneticilik kariyerimi ilerlettiğim süreçte ise, kişisel ve profesyonel gelişimim için MBA ile devam ettim. İstanbul Bilgi Üniversitesi MBA’den mezunum. MBA biraz daha işin farklı işletme stilleri görme ve kişisel gelişimle ilgili olarak geldi. Halen de MBA’yi üniversite eğitimi hemen sonrası yapmak isteyenleri uyarırım. Zira MBA'in kesinlikle iş hayatına atıldıktan ve belirli bir deneyime sahip olduktan sonra yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü aldığın bilgileri gerçekten iş hayatında kullanabileceğin ve aktive edebileceğin bir süreç oluyor. Buradaki networkler de aynı zamanda hem sosyal hem de iş hayatında yer ediyor.

Anlattıklarınız “Akacak kan damarda durmaz” sözünü destekler nitelikte. Bahsettiğim gibi zaten dünya vatandaşı gibi hissedip çalışabilecek, keşfin hiç bitmeyeceği, ritmi yüksek, globalleşebildiğiniz ve fırsatları çok olan bir meslek bu. Elbette doğru adımlar, doğru yer ve insanlar çok önemli olmakla birlikte şans faktörü de var. Ben ne şanslıyım ki, kariyerim boyunca hep doğru kişilerle çalıştım. Yoluma ışık tutan kişiler olduklarını gördüm hep. Öğrenmeme, kişisel gelişimime, liderlik vasıflarıma ve bugünüme hep katkıları oldu. Hilton ile yollarımız kesiştiğinde çok değerli ve rahmetli Hasan Sabuncu’yla ilk konuşmamızı hala hatırlarım. “Gözlerinden öyle bir ışık çıkıyor ki senin, tam işini yapıyorsun, hoş geldin” demişti. Tabii Hilton, kariyerimde çok önemli bir okul oldu. Özellikle böylesine global bir markada pazarlama ve kurumsal iletişim yapmak; hele ki o dönemki mevcut araçlarla, geleneksel ve dijitalin dönüşmeye başladığı, e-ticaretin otelcilik için ön plana çıktığı o yıllarda işin teknik ve pratiğe yönelik kitabını global ve yerel ekiplerle satır satır yazdık; bir nevi bu yeni dünyayı baştan keşfettik. Tabii bana da bu inanılmaz deneyimler kattı. Örneğin web sitesine yazılacak metinleri satışa yönlendirirken seçmemiz gereken kelimelerin öneminden, sosyal medya hesaplarının ilk kez oluşturulmasına kadar o ilk adımları attık. Hatta yüzlerce otel arasından sıyrılarak o dönemde bölgede kişisel bir başarı ödülü de almıştım.

Türkiye’nin simge oteli Çırağan Palace Kempinski Istanbul ile yollarınız nasıl kesişti? Kariyerimle ilgili yurt dışı üzerine fokuslandığım bir dönemde gelen bir telefonla başladı her şey diyebilirim.

Benden önce görev yapan sevgili Çiler İlhan artık farklı bir sektöre geçeceğini söyledi. “Şu anda mutlusun orada biliyorum ama burası Çırağan Sarayı. Düşünmez misin?” dediğinde bir görüntü geldi gözümün önüne. Tamamen hissiyatla ilgili. Malum bizim gibi pozisyonlarda çok fazla işe alım ilanı verilmez, referans usulü ilerlenir önce. O telefon sonrasında hemen şu anki Genel Müdürümüz Ralph Radtke ile bir görüşme ayarlandı. Bu daha çok sohbetti aslında. Hayata bakış açım, vizyonum ve gelecekle ilgili hayata bakışımı konuştuğumuz bir sohbet. Genel müdürümüz ile yaptığımız o keyifli sohbeti hala anımsarım. Hatta halen daha o mülakatı örnek olarak sektöre yeni girenlerle de paylaşırım. Dünya görüşü, vizyonu ve liderlik vasıfları ile hayranlık duyduğum bir isimdir kendisi. Her zaman da söylerim; kendisi başlı başına bir okul olmakla birlikte sektöre ve hayata dair sohbetlerimizde her seferinde benim için ayrı bir çıkarım vardır. Gerçekten çalışacağın kuruma ek olarak çalışacağın insanları da seçmenin önemine her zaman inanıyorum. Sektöre yeni atılan arkadaşlarla da konuştuğumda “Belki kariyerinin ilk yıllarında böyle bir seçme şansınız olamayacak ama belirli bir zaman sonra seçebilme fırsatları doğduğunda bu hakkınızı kullanın.” derim. Devamında bölge global ofisleriyle ve Mr. Radtke ile görüşmelerden sonra Çırağan Palace Kempinski Istanbul’daki yolculuğum 2015 yılında başladı.

Pazarlama ve Kurumsal İletişim departmanında yaptığınız genel aksiyonlardan bahseder misiniz?

Operasyonel ve satış birimlerimizi bir halka olarak düşünürsek, ben her zaman bu

halkanın ortasında pazarlama ve iletişim birimini görmüşümdür. Pazarlama zaten başlı başına satış ve gelirler birimlerini destekleyen ve rakamların da önemi olan bir departman. İletişim departmanıyla bir araya geldiğinde ise gücünü arttırıyor. Özellikle e-ticaret birimi ve dijital stratejilerle harmanlandığında aksiyonlar hedeflerine ulaşıyor. Bir yandan da hem iç hem uluslararası pazarlarda marka değerimizi en iyi şekilde yönetmek; bu hedefi de sosyal medya, basın, sektörel, kurumsal ve bireysel iletişim faaliyetleriyle destekleyerek hep ileriye taşımak ve devamlılık sağlamak bizim işimizin bir parçası. Sektörde ve dünyada fark oluşturabileceğimiz yaratıcı çalışmalar ve stratejiler ile Çırağan Sarayı’nın dünya çapındaki konumunu güçlendirerek hem kurumumu hem de Türk turizmini temsilen sorumluluklar taşıyoruz.

Çağımızda dijital ve sosyal medya akımları ile kurumsal iletişim, kurumsal pazarlama, iletişim alanları da geleneksel metotlardan yeni akımlara yönelmiş durumda. İş yapma stili olarak siz ne kadar gelenekselci, ne kadar yenilikçisiniz?

İkisinin tam da karışımıyım diyebilirim. Yönetim stili ve stratejisi olarak en büyük önceliğim duruma, zamana, profile ve hatta ülkeye göre aksiyonu gerektiği noktalarda adapte edip, hızlı bir şekilde ilerlememdir. Hızın artık bu dönemde öneminin daha da çok arttığını düşünüyorum. Hele ki dünya bu kadar hızlı ve an be an değişimler gösterebiliyorken, değişimi kabullenmemek ya da rezistans göstermek fayda değil zarar getirir. Dolayısıyla hız, trendleri takip etme,


restaurant 38 hotel & hi-tech

iş’te kadın

sadece turizm değil, birçok farklı sektörü takip etme, adapte edebilme ve değişime açık olma hali iş yapma stilimin öncelikleri...

Değişen dünyada sosyal medya ve dijitalin gücü hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Bunu Çırağan Palace Kempinski Istanbul bünyesindeki çalışmalarınıza ne oranda yansıtıyorsunuz?

Sosyal medyanın geldiği nokta; zaten hepimizin günlük hayatına da etki eden bir haber alma kanalından fazlası olduğu bir dönemden geçiyoruz. Markaların sosyal medya ile sınavı aslında uzun yıllar önce başladı. Yıllar içerisinde sosyal medyada markaların yaptığı pazarlama, iletişim, satış ve marka konumlamasına dair yaptıkları aksiyonları görmeye devam ediyoruz. Bunu kabullenmeyen markaların veya kişilerin maratonda geride kaldığını da gördük. Çırağan Palace Kempinski Istanbul olarak dünyanın en gözde otellerinden birisiyiz. Bu anlamda yapılan her iletişim çalışmasının da var olan ve potansiyel misafir kitlemize ek olarak; sektör tarafından da ciddi şekilde takip edildiğinin de bilinciyle sosyal medya yönetimi konusunda çok stratejik ve profesyonel bir yönetimin gerçekleştiğini söyleyebilirim. Global markamızdan otel yönetimine ve tüm çalışanlarımıza dek öncelikle bu konunun öneminin farkındalığı çok yüksek. Otele gelmeden destinasyon seçiminin önemi, otel seçiminde web sitesine bakmadan sosyal medya kanallarını inceleyen bir misafir kitlesine sahip olduğumuzun bilinciyle iletişimi bu doğrultuda planlıyoruz. İçerik olarak hem çeşitlilik ortaya koyuyoruz hem de içeriği satışa döndürebilecek yönde paylaşımlarla bunu destekliyoruz.

“Sosyal medya başarımız ile ödüllendirildik”

Sadece oteli anlatan değil, destinasyona gelme sebebi oluşturabilecek paylaşımlardan; sektörden haberlere dek farklı içeriklerle hedef kitlemize ulaşıyoruz. Bunun yanı sıra, dünyadaki trendleri takip etmek bizim için çok önemli. Dijital mecralardaki trendleri takip ederken bunların adaptasyonu sırasında çok dikkatliyiz. Boğaz’ın kıyısında Osmanlı İmparatorluğu’na ait tek saray ve otel yönetimi lüks marka ile birleştiğinde iletişimin her aşamasında sektörün, iş birlikçilerimizin ve misafirlerimizin beklentilerinin çok yüksek olduğunun farkındayız. Bu doğrultuda sorumluluklarımız oldukça yüksek. Bu konuda bizi başarıya götüren en önemli kriterlerden biri de, her bir içeriği ve görseli tek tek detaylıca inceleyerek, değerlendirerek iletişimi gerçekleştirmek. Yanı sıra kendi içinde bile dinamiklerinin farklı olduğu sosyal medya kanallarının içeriklerini de buna göre özelleştirmek de başarımızın diğer bir sırrı. İçerik

“Bir sürü hayalim var benim. Hayal kurmayı hiç bırakmam. Hatta olmuşçasına, gerçekleşmişçesine o an’a gidip gerçekten mutlu olup olmadığım görmeye çalışırım bazen. İdealler ise, sanırım benim çok aktif olarak çalışmamla doğru orantılı olarak gelişiyor. Kariyerimde de baktığımda zamanla ilerleyerek devam etti ve ne güzeldir ki, doğru zamanda doğru yerde oldu. Zaten akış da böyle değil mi? Evren olması gereken zamanda ve yerde gerektiği şekilde işliyor.” oluşturulmasının yanı sıra moderasyonun da gerçek zamanlı yapılması sosyal medya yönetiminde büyük önem taşıyor. Başarımızın ve etkileşim oranlarımızın bu denli iyi olmasının sebebi, takipçilerimize anında cevap verebildiğimiz, süreci iyi yönetebilmemizden kaynaklanıyor işin aslı. Çok emek ve uğraş vererek üzerine titrediğimiz sosyal medya iletişimi çalışmalarımız bize bu alanda birçok ödül de kazandırdı. Kempinski global markamız tarafından geçtiğimiz yıllarda Avrupa’nın En İyisi ve En İyi Sosyal Medya Kitle Gelişimi ödülleri ile şirket içinde başarımız ödüllendirildi. Yanı sıra Dünya Turizm Forumu Ödülleri töreninde “Sosyal Medyanın En İyileri Ödülü” yine Çırağan Sarayı’na geldi. Üç yıldır üst üste ise Marketing Türkiye tarafından düzenlenen Sosyal Medya Ödülleri Türkiye, Social Brands Veri Analitiği ödül töreni kapsamında “Sosyal Medyada En İyi Otel, Altın Ödül’’ün sahibi olduk. Sosyal medyada yaptığımız çalışmaların ödüllendirilmesi ise, bu yolda ne kadar doğru adımlarla ilerlediğimizin bir göstergesi...

Sohbetlerimizden hatırlıyorum, yakın bir zamanda bireysel olarak aldığınız özel bir ödülünüz de var. Ona da kısaca değinebilir misiniz? Markamız her yıl belirli bir destinasyonda buluşup satış, pazarlama, halkla ilişkiler ve gelirler birimlerini bir araya getirip, markaya dair stratejileri paylaşır ve tüm yöneticiler bir araya geldiğimiz özel konferanslar düzenler. Geçtiğimiz yıl bu konferans Dubai’de gerçekleşmişti. Tüm dünya otellerinin yer aldığı konferans günleri toplam 3 gün sürüyor. Son

akşamda da başarılı otellere ve yöneticilere performansları sebebiyle bireysel ödüller veriliyor. Avrupa bölgesinden de benim dalımdaki bu ödüle beni layık gördüler. Hatta her ödül dahibi sahneye çıkarken o bölgeye yönelik eğlenceli bir şarkı çalar. Bizden de malum, dünya starımız Tarkan’ın şarkısı çaldı. Tüm Kempinski ekibinin alkışladığı ve bir yandan da eğlendiği sahnede ödül aldığım o gurur dolu anı hayatım boyunca unutmayacağım.

Dünyanın en gözde otellerinden birisiniz. İçinde bulunduğumuz pandemide otelin kurumsal iletişim ve pazarlama faaliyetlerinde nasıl bir tutum sergilediniz? Birçok otel ve işletme bazı önlemler aldı. Siz farklı olarak neler yaptınız?

Biz bu süreçte kapılarımızı hiç kapatmadık, yani otelimiz hep açıktı. Çırağan Sarayı’nı yönetiyorsanız almanız gereken kararlar farklı sorumluluklar da beraberindedir. Yani sadece lüks bir oteli yönetmekle değil; sektöre ve destinasyona karşı da kendimizi sorumlu hissediyoruz. Sürecin ilk günlerinde ülkelerine dönemeyen; iş ya da kişisel sebepler ile Türkiye’de olan birçok kişiyi konaklattık. Misafirlerimizin ve çalışanlarımızın güvenliklerini sağlayarak o dönemde de hizmet verebilmek bize başka bir gurur verdi. Restoranların da açılabilmesiyle birlikte yine tam kapasite hizmet vermeye devam ediyoruz. Farklı kıtalarda ve kültürlerde var olan global bir marka olmanın avantajını, bu dönemin en baştaki günlerinde yine gördük. Malum, Çin’de birçok Kempinski otelimiz olduğu için aslında süreci biz aralık ayından bu yana takip ediyoruz. Her hafta Kempinski Global ekipleri konferans görüşmeleri yaparak her bir bölgeden güncel bilgileri paylaşıp, hem global aksiyonlar alıyoruz hem de aksiyonları lokalize ederek ve bunları tüm otellerimizle paylaşarak, bu yaşayan süreci en aktif ve efektif bir şekilde yönetiyoruz. İlk etapta globalde ‘Kempinski White Glove Services’ olarak tanımladığımız bir dizi önlem ve aksiyonu hemen aldık. Misafirlerimiz otele giriş yaptığı andan itibaren hem güvenlik hem de konforlarını düşünerek otel odalarından restoranlara, etkinlik alanlarından genel açık alanlara dek birçok önlemi içeriyor. Geçtiğimiz günlerde de dünya çapında küresel erişime sahip bağımsız bir otel güvenlik sertifikası şirketi olan Safehotels tarafından denetlenerek, konuklarına otelin faaliyette olabilmesi için hazır olduğunu bildiren kapsamlı bir kalite güvencesi sunan Safehotels CovidClean Otel sertifikası aldık. Hijyenden eğitime, bu konuyla ilgili yürütülen iletişimlerden operasyonel detaylara dek birçok önemli başlıkta geçerlilik alarak bu konuda da önemli adımlar atmış olduk. Bu önlemlerle ilgili adımları atarken bir yandan da lüks ve deneyimin birleşimini konuklarımıza sunmamız gerektiğini unutmuyoruz.


Örneğin odaya giriş yapmadan misafirlerimizin valizlerini dezenfekte ettikten sonra odalarına gönderirken ‘Sizin için dezenfekte edilmiştir’ notlarını valizlerine asarak gönderiyoruz. Odalarda konaklayacak misafirlere ‘hoş geldiniz’ karşılama ikramlarında leziz yiyecek içecek seçeneklerine ek olarak; maske ve dezenfektan da sunuyoruz. Bu zaten bizden beklenecek bir hizmet. Fakat istedik ki, odalara koyulacak dezenfektanlara ek olarak biraz da Türk kültürüne ve misafirperverliğine uygun dokunuşlar yapalım. Böylelikle kolonyayı da bu ikramlara dahil etme fikri gelişti. Kolonyayı odalarda QR kod ile web sitemize bağlanarak detayını anlattığı bir kart ile misafirlerimize sunuyoruz. Zira kolonya hem çok bizim kültürümüze ve misafirperverliğimize uygun hem de dezenfektan olarak tavsiye edilmesiyle iyi bir güven oluşturuyor. Minikleri de unutmadık. Aileleriyle konaklayan miniklerimize ‘Çırağan Palace Princess’ ve ‘Çırağan Palace Prince’ yazılı maskeler armağan ediyoruz.

“Kişiselleştirilmiş çalışmalarımızla çok takdir ve beğeni aldık”

Tahmin edileceği üzere otelde çalışan ekip arkadaşlarımızın hepsi hijyen maskeli. Çalışanlarımıza özel olarak Kempinski marka desenli ve özel filtreli maskeler ürettirdik. Ancak bir yandan da maskeler çalışanlarımızın da konuklarımıza gösterdiği o içten gülümsemeleri saklamasın istedik. Öncelikle tüm çalışanlarımızla tek tek en büyük ve güzel gülüşlerini kameraya gösterdikleri bir fotoğraf çekimi yaptık. Sonrasında bu gülümsemeleri yakalarına takacakları bir rozet ile yerleştirdik. Malum, ‘social distance’ dünyadaki en popüler terimlerden. Bu rozetin altına da ‘My Social Smile’ yazdırdık ve bu şekilde isimlendirdik. Bu inanılmaz bir ilgi gördü. Hatta her hafta tüm dünyadaki Kempinski stratejik departmanların yaptığı video-konferans toplantılarında Çırağan Palace Kempinski olarak yaptığımız bu kişiselleştirilmiş başlıklarla bir sunum yaptık. Çok takdir ve beğeni aldık. Yanı sıra bunlardan ‘My Social Smile’ gibi bazı başlıklar tüm Kempinski otellerine e-mailingler yapılarak örnek olarak gösterildi.

Sizi biraz daha yakından tanıtmak isterim. Bize işteki ve evdeki Neslihan Şen’i nasıl anlatırsınız?

Öğrenme sürecim hep devam eder. Bir nevi kendimi hep yolda görürüm. Yapı olarak okumayı, araştırmayı çok sevmekle birlikte de meraklı biriyimdir. Ama en önemlisi ne yapıyorsam tutku ile yaparım. İşin heyecan ve yaratıcılık taşıması çok önemlidir. Rutine bile bir şekilde kendi dokunuşumu katmayı severim. Bir de detaycıyımdır. Detayların hem özel hem iş hayatında fark oluşturduğunu düşünüyorum. Fakat şu da var, detaylarda kaybolmadan ve

büyük fotoğrafı görerek amaca ulaşırım. Sosyalleşmeyi ve yeni mekanları keşfetmeyi severim. Her zaman kaliteli zamana önem veririm. Sevdiklerimle kaliteli zamanın önemine çok inanıyorum. Bir de kendime ayırdığım kaliteli zamana çok dikkat ederim. İyi bir denge kuruyorum diyebilirim.

Şu konudaki görüşleriniz de önemli. Kadın egemen bir sektör turizm otelcilik. Departmana yeni personel alımlarında kriterleriniz neler? Pozitif ayrımcılık söz konusu mu? İşimizde egemenliğin cinsiyetten çok; yaratıcılık, heyecan ve tutku üzerine olduğunu düşünüyorum. Bu işi tutkudan uzak kişilerin kesinlikle yapamayacağına inanıyorum. Yaptığını söylese de kağıt üstünden öteye gidemez. İş farklılaşamaz, sıradanlaşır ve sıkıcı bir hal alır. Zaten böyle profillerin de zaman içinde ya sektörden uzaklaştığını ya da etkisiz olduğunu görürüz. Departmana işe alımlarda mutlaka mülakatlara ben de girerim. Zaten ekibim ön elemeyi yaptıktan sonra benim görüşmelerim hem karşımdaki kişinin hayata dair yaşam stili, hayalleri, gündeme dair ve farklı sektörlerden de sohbetlere yönelik olur. Bunu özellikle belirtiyorum ki pazarlama ve iletişim alanında kariyer

yapmak isteyenlerin sadece kendi sektörleri değil, farklı sektörlere de bilgi ve ilgisinin olmasının önemini vurgulamak adına. Hem yaratıcılık hem de merak biraz da böyle tetikleniyor. Hızlı düşünme, çok yönlülük ve pratik olması benim için çok önem taşır. Çünkü bunlar iş rutinimde çok önemlidir. Ama günün sonunda kişinin kendisiyle alakalı. Zaten içeriden gelmiyorsa, maalesef sonradan öğrenilecek bir şey değil bunlar.

Otelden kalan zamanlarda neler yapmaktan hoşlanırsınız? Özel zevkleriniz, hobileriniz var mı?

Seyahat etmek öncelikle benim için en büyük motivasyonlardan. Her seyahat ettiğimde yenilendiğimi hissederim. Özellikle başka ülkeleri ve kültürleri keşfetmek benim için çok keyifli. Hele ki gittiğim yerlerde klişeden uzak yerleri, restoranları ve bölgeleri görmeye bayılırım. Elbette o gittiğim yerlerin imza yerlerini mutlaka görmeyi severim ama bir de alışılmışın dışında da deneyimler yaratmayı severim. Fiziksel aktivite olarak kişisel antrenörümün de yönlendirdiği farklı farklı spor stillerini denemekten keyif alıyorum. Bu bazen yürüyüş, bazen de pilates olabilir. Egeli olduğum için; denizle ilgili herhangi bir aktivite beni çok mutlu ediyor. Ayrıca mavi yolculuk en keyif aldığım tatillerdendir.


restaurant 40 hotel & hi-tech

marka

Tahsin Öztiryaki

Yerli üreticiye daha fazla güvenmeli… Milli projeler geleceğimizi oluşturacak!

B

vardı. Biz de TÜVASAŞ yönetimine ulaşıp ‘Siz daha önce Milli Tren ürettiniz de biz mi mutfak yapamadık? Ülkemizde daha önce Milli Tren yapılsaydı, bizim de referansımız olurdu.’ şeklinde haklılığımızı ortaya koyduk. Dünyadaki diğer ülkeler, kendi üreticisini ve yerli malını koruyor, kendi firmalarına pozitif ayrımcılık yapıyor. Dolayısıyla biz başka ülkelerdeki projelere dahil olamamıştık. Konuyu görüşen bakanlığımız söz konusu maddeyi kaldırdı ve Öztiryakiler olarak biz de ihaleye girdik.” dedi.

ugün dünyada 120’yi aşkın ülkeye ihracat yapan endüstriyel mutfak sektörünün Türkiye’deki öncü firması Öztiryakiler, küresel salgın Covid-19 sürecinde de çalışmalarını hız kesmeden sürdürdü. Normalleşme adımlarının atılmasıyla birlikte üretim kapasitesini yüzde 80’lere ulaştırdıklarını kaydeden Öztiryakiler Yönetim Kurulu Üyesi Tahsin Öztiryaki, “120 ülkeye ihracat yapan bir firmayız. Pandemi döneminde ihracat kanallarımızla ilişkilerimizi kesmedik. Maske temin edemeyen bazı ülkelere maske ve sağlık ekipmanları yolladık. Desteklerimizden o ülkeler de çok mutlu oldular. Siparişlerimizde azalma oldu ama faaliyetlerimiz devam ediyor. Şu an yurtdışı bağlantılarımız yüzde 80’lere ulaşmış durumda. Çalışmalarımız artarak devam ediyor. Bu süreçte her ihtiyacını kendisi karşılayabilen bir ülke olduğumuzu dünyaya göstermiş olduk. Bu kapsamda ‘Biz bize yeteriz’ söylemi çok doğru.” dedi.

“Yerli malı konusunda daha hassas olmalılar”

Sektörün gelişmesi için Türk yatırımcısı ve kamu kurumlarının yerli üreticiye daha fazla güvenmesi gerektiğine vurgu yapan Öztiryaki, “Türkiye’de hem yatırım yapan firmalar hem de karar verici kurum ve kuruluşlar yerli malı kullanmak konusunda daha hassas olmalıdırlar. Çünkü bu ülkemizin geleceği için çok önemli ve milli bir meseledir. Bu bizim, hepimizin, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğidir. Artık dünyanın da B planıyız. Bundan sonra dünyaya en hızlı şekilde, kaliteli ve uygun mal verecek tek ülke biziz. Salgında, Avrupa Birliği’nde kendine yetemeyecek ülkeler olduğunu gördük. Ülkemiz olarak bütün hatları tamamlayabilecek, toparlayabilecek bir ülke olduğumuzu da verdiğimiz destekler ve kendi kendimize yetebilmemiz ile dünyaya göstermiş olduk. Dolayısıyla bizden kimsenin vazgeçmesi mümkün değil. Önümüzün açık olacağına inanıyorum.” diye konuştu.

“Türkiye’de kendimizi anlatmakta zorlanıyoruz”

Endüstriyel mutfak sektöründe yerli üreticiler olmasına rağmen kullanıcıların yabancı firmalara talebine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Öztiryaki, “Hak vereceğimiz bazı konular olabilir, her ürün için yüzde 100 standartları yakaladık diyemeyiz. Ancak yüzde 90 yakaladığımız standartlar varken Türk yatırımcısı, yerli üreticiye destek

“Milli projeler geleceğimizi oluşturacak”

olmalı. Zorluk çektiğimiz en önemli konulardan biri, Türkiye’deki yatırımcılara ve kamu kuruluşlarına kendimizi anlatamamak. Onlardan, Türk malına yani ülkemize güvenmelerini istiyoruz. Bazı özel kurumlar, kamu kurum ve kuruluşlarında yerli malı konusunda hâlâ tereddütleri olanlar var. Bu sebeple bazı zorluklar yaşıyoruz. Bu endişelerin ortadan kalkmasını istiyoruz. Öztiryakiler olarak şu anda Türkiye’de yapılan bütün yatırımların içerisinde varız, her sektörde imzamız buluyor. Tren, gemi ve hatta uçakların bazı bölümlerindeki ihtiyaçlarını karşılar vaziyetteyiz. Ülkemizde inşa edilen 11 hastanenin 8 tanesinin mutfağında yabancı firmaların mutfak malzemeleri ağırlıklı olarak var. Sadece 3 tanesinde yerli 3 firmanın mutfakları var. Biz bu sıkıntıyı anlatmaya çalıştık. Şu an İstanbul’da yapılacak Finans Merkezi’nin mutfaklarında yerli ürünler kullanılması için bakanlıklara müracaat ettik. Gerekli hassasiyeti göstermelerini bekliyoruz.” dedi.

“Milli Tren yapılsaydı, bizim de referansımız olurdu…”

Türkiye’nin ilk milli elektrikli trenin restoran vagonu mutfağı ihalesine ilişkin açıklamalarda da bulunan Tahsin Öztiryaki, “Milli Tren şartnamesinin referans kısmında ‘ihaleye gireceklerin daha önce restoran vagonunun mutfak ve iç dizaynı işleri yapmış olması gerektiği’ne dair bir madde

TÜVASAŞ’ın tamamen yerli üretim teknolojileriyle ve Türk mühendislerle geliştirdiği Milli Treni’nin gurur kaynağı olduğunu dile getiren Tahsin Öztiryaki şu ifadeleri kullandı: “TÜVASAŞ’ın tamamen yerli üretim teknolojileriyle ve Türk mühendislerle geliştirdiği milli trenimiz hepimizin gurur kaynağı. Türkiye, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle yakın gelecekte dünyaya tren seti ihraç eden bir ülke olacak. Biz, Türkiye’de; artık demiryollarımızda ithal tren kullanmayacağız, kendi hızlı trenlerimizi kendi yapacağız. 56 setlik hızlı tren seti üretim programı onayı ile birlikte yakın gelecekte dünyaya tren seti ihraç eden bir ülke olacaktır. Bu sektörü destekleyecek nitelikli insan kaynağı yetiştirecek Raylı Sistemler Enstitüsü kuruldu. Raylı Sistemler Mühendisliği ve Meslek Liselerini daha önce kuran Türkiye, bu konuda bilgi ve insan kaynağı alanına güçlü yatırımlar yapmıştır. Bizler de, Türkiye’de yerli kaynaklarımızla üretilebilen her ürünün desteklenmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Devletimiz bu konuda üreticilerimizi sonuna kadar destekliyor. Daha önce milli gemimizin ve milli denizaltımızın mutfak setlerini üretmiş ve teslim etmiştik. Bugün, milli ve yerli trenimizin mutfak setlerini üretmekten ötürü gururluyuz. Bu vagonların içerisinde yabancı firmalardan yüzde 50 oranında fiyat avantajı olan Türk mutfak setleri yer alıyor. Böylesi büyük projelerle Türkiye’nin artık birçok alanda kendi kendine yetecek kabiliyette olduğunu görüyoruz. Yabancı üreticiler milli projeler sayesinde endüstriyel Türk mutfak sektörünün geldiği noktayı da görmüş oluyor. Bu sadece bizim değil, sektörümüzün Türk Sanayisinin bir başarısı. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Sanayi Bakanlığımıza ve, Ulaştırma Bakanlığımıza ve TÜVASAŞ yetkililerine bir


kez daha teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Yerli ve milli projeler hem ülkemizin, hem de üreticilerimizin geleceği açısından kritik öneme sahip.

“Türkiye, yakın gelecekte dünyaya tren seti ihraç eden bir ülke olacak”

Türkiye’nin Cumhurbaşkanı kararnamesiyle yakın gelecekte dünyaya tren seti ihraç eden bir ülke olacağını ifade eden Öztiryaki, “Biz, Türkiye’de üretilebilen her ürünün desteklenmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Devletimiz bu konuda üreticilerimizi sonuna kadar destekliyor. Daha önce milli gemimizin ve birçok gemi mutfağı setlerini üretmiş ve teslim etmiştik. Bugün, milli ve yerli trenimizin mutfak setlerini üretmekten ötürü gururluyuz. Bu vagonların içerisinde yabancı firmalardan yüzde 50 oranında fiyat avantajı olan Türk mutfak setleri yer alıyor. Böylesi büyük projelerle Türkiye’nin artık birçok alanda kendi kendine yetecek kabiliyette olduğunu görüyoruz. Yabancı üreticiler milli projeler sayesinde endüstriyel Türk mutfak sektörünün geldiği noktayı da görmüş oluyor. Eğer bu ihale, yurt dışındaki bir firmaya verilseydi, bu 3 aylık süre zarfında bir tek vida sıkılamazdı ve milli tren mutfaksız olarak raylara çıkardı. Öztiryakiler olarak bu işi başarıyla üstlendik ve yerine getirdik. MilliTren’in yaklaşık yüzde 80’i yerli üretim. Üzerimize düşen görevi sadece biz değil, tüm diğer firmalar da hakkıyla yerine getirdiler. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Sanayi Bakanlığımıza ve Ulaştırma Bakanlığımıza bir kez daha teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Yerli ve milli projeler hem ülkemizin, hem de üreticilerimizin geleceği açısından kritik öneme sahip.” diye konuştu.

“Markalaşmamız ve katma değerli ürün üretmemiz şart!”

Türk endüstriyel mutfak sektörünü değerlendirerek konuşmasını sürdüren Tahsin Öztiryaki, endüstriyel mutfak sektörünün başlangıç yıllarında Türkiye’nin dünyanın 50 yıl gerisinden geldiğini kaydetti. Buna rağmen yerli firmaların bu açığı çok hızlı bir şekilde kapattığını ifade eden Öztiryaki, “Neredeyse İtalya’nın yüzde 60’ına gelen bir satış kapasitesi yakaladık. Şu anda İtalya sektörde çok güçlü bir ülke. Bizden daha az ürün üretip daha pahalıya satarak ihracat rakamlarını yükseltiyor, tasarım ve katma değerli ürün satıyor. Turizmin Türkiye’de hareketlendiği 80’li yıllardan bugüne elinden geleni fazlasıyla yaparak ve şu anda dünyada ses getiren bir sektör haline geldik. Avrupa genelinde baktığımızda ilk 3 ülkenin içerisindeyiz, hatta ikinci sırayı zorluyoruz. Bundan sonra yapmamız gereken, markalaşmak ve katma değerli ürün üretmek. Türkiye’nin imajını markalaşmayla birleştirdiğimizde sektörü daha ileri bir noktaya götüreceğiz. Endüstriyel mutfak sektörü hem dünyada hem de diğer sektörler içerisinde kendini kabul ettirmiş bir sektör.” diye konuştu.

Tahsin Öztiryaki Öztiryakiler Yönetim Kurulu Üyesi

“Dijitalleşme çalışmalarımıza hız verdik”

Pandemi döneminde çalışanların salgından etkilenmemesi için gerekli her türlü temizlik ve hijyen önlemlerini aldıklarını ifade eden Öztiryaki, “Sosyal mesafe kurallarına da hassasiyetle uyuyoruz. Bununla beraber mutfakta kullanılan bütün ürünlerin hijyenik kalmalarını sağlamak amacıyla yeni ürünler üreterek piyasaya sunduk.” dedi. Öztiryakiler olarak salgına paralel olarak djitalleşme çalışmalarını hızlandırdıklarını söyleyen Öztiryaki, “40 kişilik mühendis ekibinden oluşan Ar-Ge merkezimiz de yeni patentler konusunda çalışıyor. Kısa bir süre içinde yeni ürünlerimizin tanıtımını yapacağız.” dedi.

“Türk firmalarını dünyaya taşıyamadık ama dünyayı onlara taşıyoruz”

Son olarak başkanlığını üstlendiği İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) adına başlatılan

Sanal Ticaret Heyeti hakkında da bilgiler paylaşan Tahsin Öztiryaki, “İDDMİB sanal fuar ve sanal ticaret heyetleriyle faaliyet yürütüyoruz. 16 ülkenin ticari ateşe ve sanayicileriyle Zoom üzerinden görüşerek, o ülkelerle neler yapabileceğimizi tartışıyoruz. Zamanı boşa geçirmeden, çok daha hızlı bir şekilde bütün dünyayı dolaşıyoruz. Şu anda Şili, Kolombiya ve Meksika’da mutfak eşyaları ticari heyetimiz görüşmeler yapıyor. Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai, Kuveyt ve Katar’da inşaat malzemeleri ticari heyetimiz görüşüyor. Son olarak Özbekistan ve Kazakistan’da ticari heyetimiz görüşmeler yaptılar. Yüzlerce yabancı firmayla yüzlerce Türk firması her gün görüşmeler yapıyor. Kısacası pandemi süresince Türk firmalarını dünyaya taşıyamadık ama dünyayı onlara taşıyarak aradaki bağları kopartmadan daha da güçlendirerek sağlamlaştırdık diyebilirim. Bizden başka hiçbir ülkenin bu şekilde nokta atışı denecek kadar yakın temasları bu dönemde kurduğunu sanmıyorum. Millet olarak çok hızlı adapte olup aksiyona geçebilmemizin avantajlarını yaşadık diyebilirim.” şeklinde sözlerini tamamladı.


restaurant 42 hotel & hi-tech

marka röportaj

Sabah Yatakları’na TSE güvencesinde

Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi Sabah Yatakları, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından hazırlanan Covid-19 hijyen, enfeksiyon önleme ve kontrol belgelendirme programı şartlarını yerine getirerek TSE Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi almaya hak kazandı.

T

ürk yatak sanayinin güçlü üretim kuruluşlarından Sabah Yatakları, yeni tip koronavirüs (Covid-19) ile mücadele sürecinde almaya hak kazandığı sertifikaya ilişkin şu açıklamaları yaptı: “Sabah Yatakları olarak, Covid-19 salgınındaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Firma olarak, sürecin getirdiği sorumlulukla, sağlığı en önemli önceliğimiz olarak görüyor, tüm faaliyet alanlarımızda en üst düzeyde tedbir ve önlemleri hayata geçiriyoruz. Bu zorlu günlerde üretim ve hizmetlerimizi aksatmadan, tüm çalışma arkadaşlarımızın, paydaşlarımızın, iş ortaklarımızın ve tüketicilerimizin sağlığı konusunda üzerimize düşen ödevleri

eksiksiz şekilde yerine getirerek hareket ediyoruz. Bu çalışmaların neticesi olarak TSE tarafından yapılan, Covid-19 Hijyen, enfeksiyon önleme ve kontrol belgelendirme programı şartlarını yerine getirerek TSE Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi almaya hak kazandık.

Bu sürecin bütün adımları aşağıda detaylı olarak sıralanmıştır; - Tüm süreçleri kapsayan risk analizinin hazırlanması. - Risk analizini destekleyen Acil Eylem Planı - Covid-19 Süreç Yönetim Prosedürü ve Talimatlarının hazırlanması. - Kriz masası oluşturularak acil durum ekipleri belirlenmesi ve görevlerinin be-

lirlenerek eğitimlerinin tamamlanması. - Personelin bilgilenmesi için eğitimlerin tekrarlanması, kişisel temizliğin, maske kullanımının ve sosyal mesafe kuralının önemine dikkat çekilmesi. - İşletmenin hemen her yerine kolay ulaşılabilir dezenfektanların yerleştirilmesi; personelin kullandığı ortak alanlara kişisel temizlik ve virüsten korunma önlemlerini anlatan afişler asılması. Sağlık Bakanlığımızın konuyla ilgili eğitim filmlerinin sürekli olarak gösterilmesi. - Çalışma alanlarının sosyal mesafeye uygun olarak dizayn edilmesi. Makine parkının ve el aletleri gibi cihazların kullanımlarının kişiselleştirerek kontrol altına alınması.


- Vaka takip algoritması oluşturulması. - Personel servisleri, soyunma odaları, tuvaletler, yemekhane, zeminler, masalar, tezgahlar, lavabolar, kapı kolları, musluk başları, elektrik düğmeleri, binek araçlar gibi ortak kullanım alanları için temizlik ve hijyen planı, talimatı ve kontrol çizelgeleri oluşturulması. - 6 kişilik temizlik ekipleri oluşturularak, her personelin bölgesini de ayırmak suretiyle temizlik sıklığının arttırılması. - İşletmeye giren herkesin termal kameralar ile sürekli olarak ateş ölçümlerinin yapılması yoluyla erken teşhis için önlemlerin alınması. - Yemekhane için tek kullanımlık malzemeler tedarik edilmesi. - Yemekhane servis alanının kapatılarak direk temasın önlenmesi. - Yoğunluk yaşanmaması için yemek saati ve dinlenme molalarının 4 gruba ayrılması. - Yemekhane oturma düzeni, personel servisi oturma düzeni ve soyunma odaları için sosyal mesafeye uygun planlar oluşturularak kontrol altına alınması. - Ofisler, soyunma odaları, depolar, üretim alanları, yemekhane ve personel servislerinin günde iki kez baştan aşağı dezenfekte edilmesi. - Nakliye ve hammadde getiren araçların fabrika alanı dışında dezenfekte edilmesi ve en az 1 saat havalandırıldıktan sonra içeriye alınması. - Tüm üretim hattında kullanılan makine ve el aletlerinin ULV cihazı ile günlük olarak dezenfekte edilmesi. - Yemekhane, üretim girişi, idari bina girişleri, toplantı salonu girişlerine ayak havuzu konulması.

- Gelen hammadde, sair malzeme için bekleme alanı oluşturularak en az 4 saat havalanmasını sağlandıktan sonra ilgili birime alınması. - Kişisel kargo alımlarının yasaklanması; gün içerisinde gelen kargoların önceden belirlenen alanda 24 saat bekletilerek ve dezenfekte edilerek ilgili birimlere aktarılması sağlandı. - Havalandırma sistemi filtrelerinin

Sabah Yatak Sanayi ve Ticaret A.Ş. Hakkında 1983 yılında kurulan Sabah Yatak Sanayi, Çorlu, Tekirdağ'da bulunan 10.000 m² kapalı alan üzerine kurulu fabrikası ve İstanbul Merkez Ofis bünyesindeki 100'e yakın çalışanı ile her geçen yıl başarılarına yenilerini eklemektedir. İnsan sağlığına verdiği önem doğrultusunda, tüm ürün gruplarında kullandığı kaliteli ve özel malzemeleri, kapasitesi ve teknolojik üstünlükleriyle Sabah Yatakları, Türk yatak sanayinin önemli üretim kuruluşlarından biridir. Geniş üretim yelpazesine sahip olan Sabah Yatakları, farklı özelliklerde yatak ve baza çeşitleri, bu ürünleri tamamlayan yatak başlıkları, fonksiyonel ilave yatak alternatifleri ve yatak üst tekstili üretiminde üstün nitelikleri sayesinde müşteri mutluluğunu en üst

periyodik kontrolünün yapılarak temiz hava debisinin arttırılması. - Atık yönetimi ile ilgili mevzuat gereksinimlerini karşılayacak şekilde yöntem belirlenerek kontrol altına alınması. Durumu anlık olarak takip ederek gerekli önlem ve aksiyonları almaya devam edeceğiz. Bu sürecin ülkemizde ve dünyada hızla sona ermesini umuyor, hepimiz için sağlıklı günler diliyoruz.” seviyede tutmayı başarmıştır. Üretiminin bir bölümünü iç pazarda satışa sunan Sabah Yatakları, İstanbul, Antalya'da bulunan Bölge Satış Müdürlükleri ve diğer illerde kurduğu bayilik sistemi ile ürünlerini tüm Türkiye'ye ulaştırmaktadır. Sabah Yatakları turizm sektörünün tercih ettiği bir marka olmayı başarmış; kaliteli, sağlam ve ekonomik ürün gruplarıyla yalnızca Türkiye'de değil yurtdışında da birçok otel tarafından tercih edilen bir marka olmuştur. Dünya standartlarında, yüksek kalitede ürettiği yatak, baza ve ev tekstili ürün yelpazeleriyle, ihracat hacmini her geçen yıl arttırmakta ve üretiminin %30'unu yurtdışına ihraç etmektedir. Ürettikçe artan kalitesi ve yenilik ilkesiyle sürekli kendini geliştiren Sabah Yatakları dünyada da tercih edilen bir marka olmanın gururuyla yoluna devam etmektedir.


restaurant 44 hotel & hi-tech

marka röportaj

Ahmet Gürkaynak “Hedeflerimize aynı hız ve kararlılıkla devam edeceğiz”

1

977 yılından bu yana endüstriyel mutfaklara set üstü malzeme imalatı yapan KAPP, bugün 45 ülkeye ihracatı, yurt içinde 141 seçkin bayisi ile sektörün lider firmaları arasında geliyor. Ürün yelpazesini esnaf lokantasından 5 yıldızlı otellere kadar tüm mutfakların her türlü ekipman ihtiyacına cevap verebilecek ürün çeşitliliğiyle her geçen yıl arttıran firmanın endüstriyel mutfak ekipmanları pazarındaki rekabet gücünü ve pandemi sonrası hedef ve yatırım planlarını KAPP Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Gürkaynak ile konuştuk.

KAPP’ı tanıtarak; üretim kapasitesinden, ürün portföyünden kısaca bahseder misiniz? Otellere ve turistik işletmelere ne gibi çözümler sunuyorsunuz? KAPP, 1977’den beri profesyonel mutfaklara hizmet veren, piyasanın ihtiyaçlarını takip ederek bu doğrultuda ürün gamını geliştiren sektörün öncü firmalarındandır. Sadece Türkiye’de değil, dünya çapında şeflerin tercih ettiği markalar arasında ilk sıralarda yer alan KAPP patentli teknolojileriyle mutfaklarda rakiplerinden ayrı bir yerde konumlandırılmaktadır.

Ana üretim grubu olan paslanmaz çelik ve plastik türevlerinden üretilen set üstü ekipmanların dışında her yıl tüketicilerin talepleri doğrultusunda ürün grupları genişletilmektedir. Bu sayede şefler aradıkları tüm ürünleri KAPP çatısı altında bulabilirken ürün grupları da güncel tutulmaktadır. Bugün dünyada 70’in üzerinde ülkede ve Türkiye’nin tüm şehirlerinde her ölçekte mutfağa hitap eden KAPP, hazırlık, servis, açık büfe, restoran, set üstü makinalar gibi mutfakların olmazsa olmaz ürün gruplarında sektör profesyonellerine hizmet vermektedir. Üretiminin %60’tan fazlasını ihraç eden KAPP, dünya mutfaklarında Türk markasını başarıyla temsil etmektedir.

2020 yılına nasıl girdiniz? Yıla ilişkin planlarınız, projeleriniz nelerdi? Yeni ürünler nelerdi? Küresel salgınla birlikte süreci ne şekilde yönettiniz? 2020 yılına ihracat ve Türkiye piyasası hedeflerimizi yükselterek girdik. Her yılın başında yaptığımız stratejik planlama doğrultusunda bu plana sadık kalarak ilerlememizi sürdük. Ancak bildiğiniz üzere bu yıl kimsenin öngöremediği planları değiştiren bir kriz yaşandı ve hala da yaşanmakta. Sadece

Türkiye’yi değil global çapta her ülkeyi olumsuz etkiledi bu süreç. Fakat doğru planlama yaparak ve kriz yöntemiyle bu zamana kadar süreçleri çok iyi yönettik. Etkilenmedik diyemeyiz herkes gibi biz de etkilendik. Çünkü sektörümüzü her anlamda direk ilgilendiren bir süreçti.

İhracat yapıyor musunuz? Geçtiğimiz yılı hangi rakamlarla kapattınız? Yılın ilk üç ayı nasıl geçti, pandemi sonrası ne şekilde etkilendiniz? İhracatta önümüzdeki döneme ilişkin yol haritanız, pazar hedefleriniz nedir? İhracat bizim ana satış kanalımızı oluşturuyor. Yıllardır Türk markasını dünya çapında başarıyla ve gururla temsil ediyoruz. Geçen yıl ihracat ciromuzun %50’sini oluşturuyordu. 2020 yılına girerken ihracat için planımız toplam ciromuzun %60’ını ihracat olarak görmekti. Ancak COVID-19 sürecinden dolayı ihracat pazarları da etkilendi. Buna rağmen KAPP olarak biz pandemi süresince ihracat müşterilerimize hiç aksatmadan hizmet verdik. Önümüzdeki dönemde de yol haritamız 2020 başında çizdiğimizden farklı olmayacak. Hedeflerimize aynı hız ve kararlılıkla devam edeceğiz.


Yurt içinde ağırlıklı hangi bölgelere ve konseptlere odaklanıyorsunuz? Bu süreçte satış pazarlamadaki ana kıstaslarınız neler olacak? Pandemiyle beraber hayatımıza ‘yeni normal’ kavramı da girmiş oldu. Bu yeni normal durumu hepimiz için yeni bir kavram ama biz yeniliklere çabuk adapte olan bir toplumuz. Örneğin pandemi yasaklarıyla beraber herkes online satış kanallarına yöneldi ve şirketlerde hemen bu yönde hareket planı geliştirdiler. Biz de hem sosyal mesafeyi korumak ve riskleri minimuma indirmek için hem de tedariği devam ettirebilmek adına internet üzerinden satış kanalımız olan www.kapponline.com. tr ‘ yi herkesin duymasını sağladık. Sosyal medya ve diğer sosyal mecralar üzerinden müşterilerimize ulaştık. Müşterilerimizin yeni düzene alışabilmesi ve tedariklerini bu doğrultuda yapabilmesi için tüm yönlendirmeleri ve yardımları yapıyoruz. Bizim satış politikalarımız bu süreçte el ele yürümek üzerine kurulu, hem kendi şirketimiz hem iş ortaklarımız için. Pandemi başlangıcında ilerleyen günlerde müşterilerimizi madur etmemek adına ürün stoklarımızı yeterli seviyelere ulaştırdık. Satış ve fiyat politikalarımızda hiçbir değişiklik yapmadık pandemi öncesinde olduğu gibi her zaman iş ortaklarımıza en iyi hizmeti vermek için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Genel bir değerlendirmeyle, endüstriyel mutfak ekipmanları pazarındaki son durum nedir? KAPP olarak sektörde kendinizi ne şekilde konumlandırıyorsunuz? Pazardaki rekabet gücünüz nedir? Sektörümüz pandemi sürecinden en çok etkilenen sektörlerin başında geliyor ne yazık ki. Hem gastronomi hem de turizm sektörünün ciddi anlamda etkilenmesi endüstriyel mutfak ekipmanları pazarını da oldukça yordu ve endişelendirdi. Tüm firmalar kendi önlemlerini aldı ve almaya da devam ediyor. Bu durum hem Türkiye içinde hem de ihracat piyasasında aynı şekilde. Biz sektörün lider markalarından biriyiz hem yurt içinde hem yurt dışında marka bilinirliğimiz ve kalite algımız üst düzeyde. Bu algıyı kaybetmemek için bu

Ahmet Gürkaynak KAPP Yönetim Kurulu Başkanı

süreçte de elimizden gelenin fazlasını yaptık. Sektörün minimum hasarla bu süreci atlatması kendi payımıza düşeni üstlendik.

Pandemiyle birlikte dijitalleşme, teknoloji farkındalığı daha da arttı. KAPP olarak bu alana yönelik yatırımlarınız oldu mu? Ar-Ge ve teknolojiye ne oranda yatırım yapıyorsunuz? Sektörde her zaman ilkleri başaran bu yolda yürüyen KAPP dijitalleşme konusunda da öncülerden oldu. Alt yapısı ve teknik desteğiyle müşterilerimizin her türlü ihtiyacına cevap veren www. kapponline.com.tr‘nin yanı sıra sosy-

al medya ve diğer dijital mecralarda da varlığımız günden güne artmakta. Teknoloji yatırımları şirketimizin ana yatırım kalemini oluşturmakta. İlk günden beri teknolojiye ve sisteme yatırım yaparak bugünkü vizyonumuza gelmeyi başardık. Her zaman da yeniliklerin peşinde olmaya devam edeceğiz.


restaurant 46 hotel & hi-tech

marka röportaj

Ata Akbal

“Yüzde 40 büyüdük, ikinci 6 ay için de umutluyuz...”

K

imya sektörünün güçlü oyuncularından Baugen İlaç ve Kimya, endüstriyel temizlik alanında İduna markalı ürünleriyle sektöre ürün tedariki sağlıyor. Pandemi salgınında ihracat kaleminde kimya sektörünün ilk sıraya yükseldiğini belirten Baugen İlaç ve Kimya Genel Müdürü Kimyager Ata Akbal, İduna markalı dezenfektan ve kolonyalar ile hem ihracat hem de ciroyu önemli oranda arttırdıklarını söylüyor. Salgında geçtiğimiz yılın ilk yarısına göre %40’lık büyüme hacmi yakaladıklarını anlatan Akbal ile Baugen firması ve İduna markasının yılsonu hedeflerini ve gelecek döneme ilişkin yatırım ve projelerini konuştuk.

Baugen İlaç Kimya’yı kuruluşuyla tanıtarak, İduna markalı, deterjan temizlik ürünleri ve malzemeleri alanına yönelik faaliyetleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Firma olarak bu kategoride yer alan ürün gruplarınız, ürünleriniz nelerdir? Kimya sektörünün güçlü şirketi Baugen, 8 yıl önce kimya ve biyoteknolojinin birleşmesi fikrinden doğdu. Kimyager olarak sektördeki 20 yıllık birikim ve tecrübem ile endüstriyel temizleyiciler, gıda hijyeni, çiftlik grubu ve

temizlik ürünleri üreten bir firma olarak Baugen şirketini kurdum. Kendi bünyemizde üç farklı ArGe laboratuvarında, alanında uzman kimyager arkadaşlarımız ile birlikte müşterilerinin ihtiyaç duyacağı, her türlü yeni ürünü geliştirmekteyiz. Geçtiğimiz yıl firmamıza kazandırıp, tescil ettiğimiz İduna markası 1959 yılında Danimarka’da kurulmuş ve kuzey efsanesinde temizlik sembolü anlamına gelmektedir. Ürünlerimizde kullandığımız reçetelerimizin büyük çoğunluğu Almanya, Amerika ve Danimarka gibi kimya sektörüne öncülük yapan ülkelerdeki ürün içerikleri ile benzer formül, kalite ve etkinliği göstermektedir. Baugen ve İduna markalı ürünlerimizi ağırlıklı olarak oteller, çamaşırhaneler, hastaneler, okullar, fabrikalar, gıda işletmeleri, endüstriyel mutfaklar, restoranlar, askeri birlikler, bakanlıklar, demir, deniz yolu ve hava yolu şirketleri, süpermarketler, büyükbaş ve küçükbaş besi ve süt çiftlikleri, kuru gıda üretim hatları, kanatlı hayvan yetiştiricileri ve kesimhaneleri, entegre süt ve süt ürünleri işletmeleri kullanmaktadır. Özellikle Mutfak Grubu’nda İduna Mat, Rinse Aid, Capasal, Fra 2000, Dishmate ve Melisa; Çamaşır Grubu’nda İduna Süper, Popular, Perle Matik, Emulsifier, Soft Glory; El ve Vücut Hijyeni Grubu’nda Avecs, Turkuaz ve Duna Shampoo; Yer Bakım Grubu’nda Turbo Rens, K 2000, Poli 2000, Jensen Star, İduna

“Ülke olarak bu yaz döneminde hedeflediğimiz yabancı turist sayısını maalesef ulaşılamayacağız. Ama pandemi döneminden çıkartılacak dersler ile her bir işletme otel, pansiyon, restoran, hava, deniz ve kara yolu firmaları, kısaca turizm sektörüne hizmet veren tüm oyuncular, dezenfeksiyon uygulamaları, mesafe kurallarına uyum, ortam hijyenine özen gösterecek şekilde alt yapılarında ciddi revizyon ve iyileştirmeyi en kısa sürede yapmalıdır.” Mop; Genel Temizlik Grubu’nda J-3000, Leifi, Asepclean, Sanisal 22, Tenozid 8, Ocean Fresh, Dunax, WC Rens; Marine Grubu’nda Neptune Marine Cleaner, Rust Remover, Rüşt Wash, Dishmarine; Dezenfektan ve Hijyen Grubu’nda Safehands, Handygel, Idz, Hygeia 500, Hygeia 505 ve Cabinda öne çıkan ürünlerimizdir.


İhracatınız var mı? Bugüne kadar ağırlıklı hangi pazarlara çalıştınız?

Yılı ne şekilde kapatmayı planlıyorsunuz?

Dünyanın değişik kıtalarında 15 farklı ülkeye ihracatımız mevcuttur. Ağırlıklı olarak, Avrupa, Asya, Balkan ülkeleri ve Orta doğu ülkelerine satış yapmaktayız. Pandemi dönemi bizlere gösterdi ki, bu türlü salgın dönemlerinde ihracat ürünlerimizin fazlalığı, hem firma çalışanlarımız hem ülke menfaatleri için çok değerli. Dolayısıyla şu an ihracat bölümümüze yurt dışı pazar müşterilerine hakim, deneyimli yeni personeller almak üzereyiz. Bu sayede ihracat potansiyeli yüksek kimyasal ürünler üreticisi olarak daha fazla ülke ve müşteriye ulaşmış olacağız.

Endüstriyel sektörde bağlı bulunduğunuz kategorinin son dönemdeki durumu hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu alanda ürün tercihlerini neler belirliyor? Pandemi süreci pazarın üretim kriterlerini, standartlarını ne yönde şekillendirecek? Kalite standartlarınızı nasıl etkileyecek? Endüstriyel temizlik sektörü ülkemizin yetişmiş eğitimli insan gücü, toplumumuzdaki girişimci yönü olan çalışkan vatandaşlarımız ve ülkemizin coğrafik konumunun avantajı ile her geçen yıl daha da güçlenmektedir. Gerek 83 milyon kendi insanımızın gerekse Avrupa, Asya, Balkan ülkeleri ve Ortadoğu ülkelerinin ihtiyaçlarını kalitemiz, hızlı servisimiz ve ekonomik fiyatlarımız ile karşılayabilmekteyiz. Pandemi sürecinde yerli temizlik, dezenfektan ve hijyen ürünleri üreticileri olarak başarılı bir sınav geçirdiğimizi düşünüyorum. İduna markalı el ve vücut dezenfektanı, ortam dezenfektanı, antibakteriyel sıvı sabun, kolonya ürünlerimiz ile bizler çok hızlı bir şekilde hem iç pazar müşteri ve bayi taleplerini hem de ihracat müşterilerimizin hijyenik ürünler taleplerini yoğun bir çalışma programı ile cevap verebildik. Pandemi döneminde ülkemizin ihracatında kimya sektörü birinci sıraya yükselmesi, bizler gibi sektör temsilcilerini oldukça gururlandırıp, motive ve mutlu etmiştir. Üretim tesisimizin mevcut kalite standartları bakanlığımızın belirlediği kriterlere uygun olarak GMP koşullarına göre tasarlanmıştır. ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi belgemiz mevcuttur. Alanında uzman kadroları barındıran, kalite standartları arttırıldıkça bu duruma adaptasyonu hızlı olan firmalar daha fazla iş yapma potansiyeline sahip olacaklardır.

İçinde bulunduğumuz süreçte tüketicileri neler bekliyor? Tüketici alışkanlıklarında nasıl bir değişim bekliyorsunuz? Akdeniz tipi sıcakkanlı ve Anadolu tipi seve-

Bu yıla hızlı bir giriş yapmıştık. Gerek yurt içi gerek yurt dışı Baugen ve İduna markalı ürünlerimizin satışlarında artış gerçekleştirdik. 2019 yılının ilk yarısına göre %40’lık bir büyüme hacmi yakaladık. İkinci 6 ay için de umutluyuz. Umarım en kısa sürede tüm dünya vatandaşları olarak, salgın ile mücadele yollarını geliştirip, en kısa sürede aşı ve tedavi süreçlerini hızlandırmış oluruz.

Gündeminizde yeni yatırımlar, yeni ürünler var mı?

Ata Akbal Baugen İlaç ve Kimya Genel Müdürü

cen bir toplum olmamız sebebiyle sarılma, tokalaşma, büyüklerimizin elini öpme olmazsa olmazlarımızdı. Bu alışkanlıklardan artık toplumumuz azalma eğilimi gösterecek. Artık vatandaşlarımızın hayatlarında yeni, bugüne kadar hiç bilmedikleri veya ihtiyaç duymadıkları hijyen ürünleri vazgeçilmezleri olacak. Pandemi döneminde olduğu gibi bundan sonra da düzenli olarak evlerine hem el ve vücut için hem de kapalı ortam dezenfektanları ve kolonyalarını bulunduracaktır. Dezenfektan ve hijyen ürünü kullanımımın tüm dünyada yeni bir yaşam kültürü haline geleceğini düşünüyoruz. Burada toplumumuz için en büyük tehlike yeterli alt yapısı, bilgi birikimi ve personeli olmadan, sırf fırsatçılık uğruna yanlış reçete, eksik hammadde ve düşük etken maddeler ile dezenfektan üretimi yapan firmalardır. Bu konuda vatandaşlarımızın daha fazla araştırmacı, bilinçli tüketici olması, bakanlığımız da bu tür firmaları tespit etmek için denetimlerini artırması gerekmektedir.

Pazarın cirosal ve adetsel büyüklüğü nedir? Firma olarak pazar içinde kendinizi ne şekilde konumlandırıyorsunuz? Pandemi döneminde yapılan ihracatta kimya sektörünün birinci sıraya yükseldiğini belirtmiştim. Bu dönemde gerçekleşen sektör ihracatının büyük kısmını dezenfektan, kolonya, antibakteriyel ıslak mendil, antibakteriyel sıvı sabun ve çamaşır suyu gibi her türlü hijyenik temizleyiciler ve deterjanlar oluşturmuştur. İduna markalı dezenfektan ve kolonyalarımız ile bizler de hem ihracatımızı hem de ciromuzu önemli oranda arttırmış bulunmaktayız. Bu süreçte yeni pek çok yerli ve yabancı firmaya yeni bayilerimize, İduna hijyen ürünlerimizi ulaştırdık. Bu sayede yeni ihracat müşterileri de edinmiş olduk.

Pandemi döneminde üretim kapasitemizi ve pazar payımızı arttırmak üzere mevcut üretim hattımıza ilave olarak, yeni 4 adet 2 000 lt reaktör alımını gerçekleştirip, ikitelli O.S.B.’deki üretim tesisimize kurulumunu yaptık. Yeni Otomotik Dolum Makinesi yatırımımız ile birlikte hem zamandan tasarruf ettik hem de kapasitemizi büyük ölçüde arttırdık. ArGe personelimiz de müşterilerimizden gelen talepler ve sektörün ihtiyaç duyduğu yenilikçi ürünler üzerinde çalışmalarını hızlı bir şekilde devam etmektedir.

Son olarak turizme tedarik sağlayıcı olarak sektörün gidişatına yönelik tespit ve önerilerinizi paylaşabilir misiniz? Ülke olarak bu yaz döneminde hedeflediğimiz yabancı turist sayısını maalesef ulaşılamayacağız. Ama pandemi döneminden çıkartılacak dersler ile her bir işletme otel, pansiyon, restoran, hava, deniz ve kara yolu firmaları, kısaca turizm sektörüne hizmet veren tüm oyuncular, dezenfeksiyon uygulamaları, mesafe kurallarına uyum, ortam hijyenine özen gösterecek şekilde alt yapılarında ciddi revizyon ve iyileştirmeyi en kısa sürede yapmalıdır. Yabancı ve yerli turistler için ulaşım, konaklama, eğlence ve beslenme ortamlarını güvenilir bir şekilde COVID-19’a göre şekillendirmelilerdir. Bu duyarlılık ile oluşturulacak hijyenik mekanlarda içinde bulunduğumuz yılda ağırlıklı yerli turistlere, gelecek sene hem yabancı hem yerli turistlere hizmet vererek turizm cenneti ülkemizin tanıtımını yaparak, Avrupa’nın ilk tercih edilen turizm ülkesi konumuna gelmesini sağlamalıyız. Turizm sektörünün daha hızlı faaliyete geçmesi ve uygun şartlarda hizmet vermesi adına Baugen firmamız ve İduna markamızla birlikte ülkemizdeki tüm turizm tesisleri ve yan kuruluşları için dezenfektan, hijyen ürünleri, temizlik kimyasalları tedariklerini geçekleştirmek ve ülke ekonomimizin normale dönmesine katkıda bulunmak için uzman kadromuz ile birlikte cani gönülden çalışmak bize mutluluk vermektedir.


restaurant 48 hotel & hi-tech

marka güncel

Crown 75. yılını kutluyor Sunduğu akıllı depolama teknolojileri ile farklılaşan forklift ve depo ekipmanı markası Crown, 75 yıldır müşteri odaklı yaklaşımıyla büyümesini sürdürüyor. Crown, bugün ABD’nin yanı sıra Çin, Almanya, Avustralya ve Singapur’daki ofislerinden, 16 bini aşkın çalışanı ve 500’ün üzerinde perakende satış noktasıyla dünyanın dört bir köşesindeki 80 ülkeye hizmet veriyor. Zengin ürün gamında denge ağırlıklı forklift, reach truck, dar alan sipariş toplayıcı, istifleyici, transpalet, çekme makineleri gibi depolarda gereksinim duyulabilecek tüm ekipmanlara yer veren Crown, teknolojinin gücünü tasarımlarına uygulayarak depolama çözümlerinde devrim yaratan çözümlere imza atıyor. Crown depo ekipmanları dayanıklılıklarının yanı sıra, fonksiyonellik ve estetikten taviz vermeyen tasarımları, en son lansmanı gerçekleşen lityum iyon akülü forkliftleri gibi yenilikçi ve öncü ürünler ile öne çıkıyor.

Daikin Türkiye klima kullanımını masaya yatırdı Klima kapalı ortamlar için önemli bir enstrüman. Daikin Türkiye, pandemi günlerinde en çok merak edilen konulardan biri olan klima kullanımı hakkında “Havayı Koklayan Adam” Bünyamin Sürmeli moderatörlüğünde, 9 Haziran’da online bir söyleşi gerçekleştirdi. Dinamik Proje Mühendislik Firma Sahibi Zühtü Ferah ve Rönesans GYO Teknik Direktörü Burak Rıza Toraman’ın konuk olduğu söyleşide “Mekanik Tesisatta Pandemiye Göre Tasarım” ve “AVM Gibi Toplu Alanlarda Alınan Önlemler” konuları masaya yatırıldı. Daikin Türkiye İş Geliştirme Müdürü ve Satış Baş Danışmanı Turgay Yay, sağlıklı iklimlendirme teknolojileri üzerine bilgiler paylaştığı yayında Daikin ürünlerinde kullanılan filtreler ve Ar-Ge çalışmaları ile ilgili olarak, “Nem konusunda Ururu Sarara klimalarımız çok gelişmiş. Dünyada hava temizleme teknolojisi ile taze hava seçeneğini bir arada sunabilen tek klima. Cihaz hem taze hava veriyor hem de oda içinde virüs seyreltisini azaltıyor. Bu özellikler birçok ticari klimamızda da var. Elbette pandemi süreciyle birlikte hem cihazlar hem sistemler yeni teknolojilerle geliştirilecektir. Biz Daikin olarak ürün gamı çok geniş olan markalardan biriyiz. Bu anlamda Ar-Ge’miz sektöre de yön verecek geliştirmeler yapmaya devam edecek.” dedi.

EDT’ye kapsamlı hijyen eğitimi desteği Ev dışı tüketim sektörünün çözüm ortağı Eczacıbaşı Profesyonel temizlik ve hijyen alanındaki bilgi ve deneyimini sektör çalışanları ile paylaşmaya devam ediyor. Yeni normale hazırlık sürecinde sektörü hijyen ve temizlik standartları konusunda uzaktan eğitimler ve online seminerlerle bilgilendirerek destek olan Eczacıbaşı Profesyonel, online eğitim platformu Uzaktan Eğitim Programı’nı da yeni hijyen modülüyle zenginleştirdi. Eczacıbaşı Profesyonel’in eğitim ve danışmanlık birimi EP Akademi’nin hazırladığı; sektör çalışanlarının internet üzerinden erişerek temizlik ve hijyen konularında bilgi birikimini artırabileceği Uzaktan Eğitim Programı’na “Kalabalık alanlarda mikroorganizma bulaşma açısından en riskli yerler”, “Hijyen ve dezenfeksiyon kavramları”, “Dezenfektan ürünler ve içerikleri” konularını içeren yeni bir eğitim daha ekledi. 2019 yılında hem yüz yüze hem de Uzaktan Eğitim Programında yer alan dijital eğitimler ile 12 binden fazla kişiye ulaşan Eczacıbaşı Profesyonel küçük-büyük tüm sektör paydaşlarına temizlik ve hijyen konularında eğitim ve gelişim imkanı sunuyor.

TSE’den “Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi” alan ilk cam üreticisi oldu Türkiye’nin en köklü sanayi kuruluşları arasında yer alan Şişecam Topluluğu, sektöründe lider ve öncü olarak gerçekleştirdiği ilklere bir yenisini daha ekledi. Küresel salgının başlangıcından bu yana tüm çalışanları, iş ortakları ve müşterilerinin sağlığını korumak amacıyla en üst düzeydeki önlem ve uygulamaları hayata geçiren Şişecam, Türk Standardları Enstitüsü'nden (TSE) “Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi” alan ilk cam üreticisi olma başarısını gösterdi. Şişecam Topluluğu bünyesinde Cam Ambalaj Grubu’nda faaliyet gösteren Anadolu Cam Sanayii A.Ş. Mersin Fabrikası TSE tarafından yayınlanan Covid-19 Hijyen, Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Kılavuzu’ndaki koşulları sağladığı için kabul edilen başvurusu sonrasında, TSE’nin detaylı kontrolünden geçti. Kılavuz kapsamındaki “Korunma ve Kontrol Önlemleri”, “Uygulamaya yönelik önlemler, “Eğitim”, “Atık Yönetimi”, “Sosyal ve Ortak Kullanım Alanları”, “Temizlik”, “İş Sağlığı ve Güvenliği Ekipmanları” gibi ana başlıklarda gerçekleştirilen denetim sonucunda, üst düzeyde önlem ve uygulamayı hayata geçiren Şişecam’ın Mersin’deki cam ambalaj üretim tesisi Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi’ni almaya hak kazandı.



restaurant 50 hotel & hi-tech

şefin gözünden

Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç

Şef değil, Gaziantep Mutfağı’nın Başkanı!

Doğa Çitçi

O

nun aşçılık hikayesi biraz farklı. Sıra dışı olduğu kadar ilham verici de! Her öğün başka bir yemek olsun talebinde bir baba, sabahtan gece geç vakitlere iş yetiştirmeye koşturan emektar bir anne, yaşı yaşına denk bir kız kardeş ile kök salmış çocukluk yılları… Anlattığına göre o vakitler tek hayali mimar olmak, Doğa Çitçi’nin. Nitekim resim çizmeye merakı da, kabiliyeti de takdire şayan! Gelin görün ki o hayal, bir heves olarak çok uzun zamandır tozlu raflarda. “Kısmet” diyor, geçiyor. “Çocukluk hayalimi gerçekleştiremedim ama iyi ki de aşçı olmuşum” demeye getiriyor sözü. Sanki bir daha dünyaya gelse, yine aşçılığa

ömür adayacak kadar mesleğine aşık ve tutkuyla bağlı bir mutfak sevdalısı çünkü o. İşindeki başarısı, henüz bir çırakken ustasının öfkeli anlarında ağzından savrulan “Ne yaparsan yap en iyisini yap” sözlerinin bir izdüşümü adeta… Peki ya bu ömürlük sevdanın ilk kıvılcımları nasıl çakıyor?

“Şimdi sizinle bir hikaye paylaşacağım ve bu benim yaşanmışlığım” diyerek Elazığ’dan Gaziantep mutfağına uzanan aşçılık yolculuğunu anlatmaya koyulan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Mutfaklar Koordinatörü ve MSM (Mutfak Sanatları Merkezi) Başkanı Doğa Çitçi, geçmişinin tozlu yapraklarını belki biraz

özlem, biraz da sitemle şu sözleriyle aktarıyor: “Ben ve ablam iki kardeştik, aramızda bir yaş... Malum eski şartlar, rahmetli annem sabah kalkar, sobayı yakar, kahvaltıyı hazırlar, bizi okula bırakırdı. O zamanlar rahmetli babam öğle yemeği için eve gelirdi, tatlısına varana kadar yemeği hep hazır olmalıydı. Öğlen başka, akşam başka olmalıydı bir de. Annem bizi okula bıraktıktan sonra eve döner, babamın yemeğini hazırlar, bizi okuldan alır, babamla yemeğimizi yer, sonra babam işine dönerdi. Annem bütün gün evimizle ilgilenir. Akşam farklı yemekler yenilir, ardından ablam ve bana tek tek ödevlerimizi yaptırır, öyle uyuturdu.”


El lezzeti ailenin kadınlarından yadigar Arada gözleri dalarak anlattığı bu çok özel hatıralarında annenin sonsuz emekleri kadar, babanın yemek konusundaki seçiciliği ve hassasiyeti de dikkatimden kaçmıyor. Doğa Şef aşçılık serüveninin ilk nasıl başladığını ise şöyle anlatıyor: “Annem yine bir akşam beni çalıştırırken defterime yazı yazdırıyordu. O söylüyor, ben yazıyordum. Bir ara fark ettim ki yemek tarifi veriyor. ‘Yağı tavaya koy, soğanları küçük küçük doğra, kavur’ sözleri hala kulaklarımdadır. Yüzüne dönüp ‘anne yemek tarifi veriyorsun’ derken baktım ki gözleri kapanmış, uyumak üzere… İşte o gün aşçılık maceram başlamıştı…” Doğa Şef’in mutfakla arasındaki bu gönül bağında rahmetli anneanne ve babaannenin de etkisi büyük olmuş, öyle anlatıyor. “Anneannem ve babaannemin yemekleri Elazığ’da konuşulur. İyi hatırlıyorum, öyle sofralar kurarlardı ki, yemeği yiyenin aklı orada kalır, dilden dile dolaşırdı. İkisinden de tarifler alınır, bizzat yaptırılırdı.” diyen Çitçi, söz arasında yemeklerin tadını hala unutamadığını söyleyerek ekliyor: “Böyle bir ailenin içinden tabii ki bir aşçı çıkmalıydı. Şimdi akrabalarım bunu doğal karşılıyor. Anneannesi, babaannesi ve annesinden almış el lezzetini derler. Aslına bakarsanız hep yemek ile çocukluğum. Yemeklerin en iyi yapılanını yiyerek damak lezzetim gelişti.” Küçük usta… Yemekle geçen bir çocukluk, ilk gençlik dönemleri ve yetişkin yaşlarda nasıl devam ediyor dersiniz? İşleri bozulan baba, elindeki dükkanı lokantaya çevirip, o vakitler 10-11 yaşlarında olan Çitçi’yi yanına çırak olarak alıyor. Sabah okul, öğleden sonra lokanta derken 1996 senesine kadar devam ediyor aşçılık yolundaki eğitimleri. O günleri bilfiil mutfakta geçirdiğini anlatan Doğa Şef’i ustaları lokantanın her bir metrekaresinde canhıraş çalıştırıyor. 150 kilo yaprak döner mi takılacak, hayret dolu bakışlar altında tahta kasanın üzerine çıkarak kesiyor… Kebap ocağında çalışıyor… Sabahları lokantaya erkenden gidip kazan yemekleri kaynatıyor… Bu kadarı olsa yine iyi! Ne

sabahı bitiyor, ne öğlesi, akşamı… Her öğlen 200-250 kilo eti tek tek işletip dönüyor lokantaya. O, küçücük boyuyla kilolarca etle mücadele ederken kasabın müdavimleri sevmeden edemiyor onu. Hatta “küçük usta” diye seslenerek yemeklik et siparişini bile Çitçi’ye hazırlatmaktan büyük keyif alıyorlar.

“Hepsinden Allah razı olsun ki…” Karşımda bugünkü konumunu bileğinin gücüyle hak etmiş bir mutfak üstadı var. Son derece mütevazı, çalışkan ve rahmetli annesi gibi emekçi!.. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Mutfaklar Koordinatörü ve MSM (Mutfak Sanatları Merkezi) Başkanı Doğa Çitçi’nin aşçılık serüvenini dinledikçe şimdi çok daha iyi anlıyorum, başarı hiçbir zaman tesadüf

değil! Hiç gözünün yaşına bakmadan mesleğe süren bir baba, oğlunun bu yaşadıklarına canı dayanmayıp eşini karşısına alan bir anne ve bugün bile minnetle andığı ustaları onun en büyük şansları. Bakın Doğa Şef o günleri kendi ağzından hangi duygularla sözcüklere döküyor: “Rahmetli babam çok üstüme düşer, çok fazla çalıştırır. Ben de arada sırada haylazlık yapıp işten kaçarım ya da o gün işe hiç gitmem. Lokantadan ustalar, çıraklar gidebileceğim yerlerde beni arar, bulur, dükkana götürür. Ben de hem babamdan hem ustalarımdan fırçamı ve dayağımı yerim. Gitmeyince iş aksar. Bazen babama bazen ustalarıma küserim. Ama işi sevdiğim için pes etmem ve sürekli çalışırım. Annemin ise bu halime canı dayanmaz, bazen babam ile tartışır. Ama hepsinden Allah


restaurant 52 hotel & hi-tech

şefin gözünden

razı olsun ki, beni bu günlere getirdiler, bir meslek sahibi yaptılar. Ne kadar da iyi bir iş yapmışlar.”

Ve artık mutfakta!.. Bu keyifli söyleşimizin devamında deneyimli şef, memleketi Elazığ’dan ayrılıp Mersin’e yerleşmesi hikayesine getiriyor sohbeti. 1996 yılına geldiğimizde Mersin’de babasıyla birlikte küçük bir lokanta açıyor, anlattığına göre çok kısa zamanda başarılı da oluyorlar. O ağır tempolar, yorgunluklar bitmiyor tabii ki! Babayla bir küs bir barışık tecrübelerine tecrübe katıyor. “Babam tabii aşçı değildi ama uzun seneler mutfakta çalıştığı için o da işi öğrenmişti. Bu arada eli de çok lezzetliydi ve yaptığı yemekleri bayılarak yiyordum. Bazen babama küser gider, bir yerde işe başlar, sonra dayanamaz geri dönerdim dükkana. Ekstra işlere giderdim. Her yerden teklif gelir ama ben babamı bırakmazdım.” diyen Çitçi, arkasından lokantayı devrederek babasıyla catering işine girdiğini söylüyor. Günde 1000 kişiye yakın yemeğin çıkarıldığı bir tempoyla üstelik de! Bir süre işler iyi gidiyor gitmesine de anlaşmazlık sebebiyle ayırıyor babasıyla yollarını. Aile işletmesinden sonra ilk defa beş yıldızlı otel ve restoran mutfaklarıyla tanışması da tam bu döneme denk geliyor. Bir yandan Mersin Üniversitesi’nde yüksekokul okurken, diğer yandan çalışma hayatına devam ettiğini anlatıyor. Mutfak kariyerine Türkiye’nin marka otellerini de katıyor, ulusal ve uluslararası şeflerle geçirdiği yoğun mesaileri de… Ama yine de kafasından atamadığı o soru işareti! Mesleğe devam edip etmeme konusundaki tereddütlerin ayyuka çıkması! Ve son karar! “Birgün aşçıbaşımız ‘üniversite okuyorsun, bitirince ne olacaksın, işinde çok başarılısın, önün çok açık’ deyip beni kısım şefliğine yükseltti. Artık profesyonel olarak bu işi yapma kararı alacağım gün gelmişti. Yaşım gençti ama artık mutfak içinde şef olmuştum. Sorumluluk ağır ve zordu. Benim de artık tercihimi mutfaktan yana kullanmam gerekiyordu ve artık mutfaktaydım.” diyen Çitçi, “Aşçılıktan hiçbir zaman pişman olmadım ve hep severek yaptım. Mutfakta günler nasıl geçiyordu anlatamam. Ben çok azimli

"

Bugüne kadar 40-50 ülke gezdim, mutfaklarını inceleme şansı buldum. Gastronomi dediğimiz şey derya deniz. Ucu bucağı yok. Tarladan sofraya tüm prosesleri kapsayan bir bölüm. Gastronomiye sadece Türkiye’den bakmak kısa metrajlı bir film gibi. Ülke mutfaklarını inceleyip, bununla alakalı yorumlar yapmayı gerektiriyor. Benim de bu arada boş durmayıp ülke mutfakları, Anadolu Mutfağı ve Türk Mutfağı ile alakalı pek çok çalışmalarım oldu. Bir gün bunları derleyip toparlayıp inşallah yazıya dökme fırsatım olur. Yaklaşık 4,5 yıldır şu anki görevimdeyim ve Gaziantep’te 15 yılı doldurdum. Daha yapacak çok iş var, inşallah ömrümüz yeter ise…

"

ve çok istekliydim. İyi bir aşçı, iyi bir şef ve iyi bir yönetici olmak için sabahlara kadar çalışmaktan ve kendimi her yönüyle eğitmekten gocunmadım. Çünkü zamanla bu çalışmaların karşılığı bana dönüyordu, çok azimliydim. Ne zaman ki mutfak şefimiz beni örnek gösterir, her ayın personeli seçer, daha da kamçılanırdım. Bir yerde sabit çalışmayı çok sevmezdim. Aslında mutfak ile alakalı birikimimi de buna borçluyum. Her işletmede ve her mutfakta hem mesleki hem de yöneticilik anlamında çok şey öğrendim.” diye ekliyor.

“Şefim, ilk şeflik deneyimimin de mimarı oldu” Elazığ, Mersin derken mutfakta piştikçe pişen Şef Doğa Çitçi’nin o ara bir yurt dışı hikayesi de oluyor.


Ne var ki anne müsaade etmeyince o heves kursakta kalıyor. Hal böyle iken, askerlik vazifesini aradan çıkarmaya karar veriyor. Dönüşünde eskiden birlikte çalıştığı şefinin yanına sous chef olarak işe başlıyor. Mesleki hayatında bir ilk olarak, 3-4 aylık teşrik-i mesaisinin ardından şefi tarafından işten çıkarıldığını öğreniyor. “Hiç unutmuyorum, haberi alınca ağlamaya başladım. Sonra şefimle görüşmek istediğimi söyledim. Elime bir restoran ismi ve adres tutuşturup ‘buraya şef olarak başlıyorsun’ dedi. İnanamadım. Şefim beni işten çıkartıp, çok daha iyi bir restorana şef olarak gönderiyordu. Yapamam, hazır değilim dediysem de kar etmedi. Şefim, ilk şeflik deneyimimin de mimarı oldu.” sözleriyle çalışma hayatının önemli saydığı dönüm noktalarından birini daha paylaşıyor Doğa Şef. Hayat hiç de kolay olmuyor tabii! Bunu zaten çocuk yaşlarından itibaren dönem dönem yaşayan Doğa Çitçi, “Gün geçtikçe hayatın zorluklarını anlamaya başlıyordum. Askerlikten sonra asıl askerlik hayatta başlamıştı oysa. Bir sene kadar yeni yerimde şeflik yaptıktan sonra Gaziantep ile yollarım kesişti. Gaziantep’ten bir teklif gelmiş ve ben de evet demiştim. Evet derken tüm hayatımın değişeceğini hiç ama hiç düşünmemiştim. Tesisin açılışını yapar, 3-4 ay sonra sahilde iyi bir otel ile anlaşır, gideriz düşüncesi ile gelmiştim Gaziantep’e. Ama kader eşim ile tanıştım Gaziantep’te… O zamanlar önümde birkaç çok iyi teklif var, benim kafam yeterince karışık. Eşimle birbirimizi tanımaya çalıştığımız günlerde aramızda konuşuyoruz. Bir gün yine tekliflerden bahsedince ‘gidemezsin’ dedi; nişandı, düğündü derken her şey bir anda gelişti ve Gaziantep’te dünya evine girmiştim.” diye anlatıyor.

“Doğa Şef’i Doğa Şef yapan Gaziantep Mutfağı’dır” Geçen süreçte kendini çok iyi yetiştirdiğini söyleyen Doğa Şef’e o ilk zamanlar Gaziantep Mutfağı çok büyük bir dünya gibi geliyor. Hatta kendi kendine söylediği “Bu mutfağı öğrenemezsen Gaziantep’te başarılı olamazsın Doğa” deyişini de sözlerine içtenlikle eklemekten çekinmiyor. O saatten sonra işi gücü Gaziantep

Mutfağı oluyor, sabah onunla kalkıp gece onunla yatıyor. Devamlı araştırıyor, okuyor, soruyor, öğreniyor. Üç çocuk sahibi olan Çitçi, babalık duygusuna ayrı zamanlarda şeflik yaptığı Gaziantep restoranlarında nail oluyor. Bahsettiği yıllar, Gaziantep Mutfağı’nın UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na başvuru süreci tam da. Mutfağı iyice anlamaya ve çözmeye başladığı zamanlar. Profesyonel hayatın içinde bir yandan da dışarıdan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne destek olduğunu anlatan Çitçi o dönem ekibiyle birlikte Paris’e iki defa mutfak sunumu için gidiyor. Gaziantep Mutfağı’nın UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na Gastronomi kategorisinde girme başarısında önemli bir rol üstleniyor. “Bu süreçten sonra otelden ayrılarak bu işin başına geçecektim artık. Hayatım tamamen değişiyordu… Bunun arkasından Mutfak Sanatları

Merkezi’nin kurulumu geldi. Bu tesis çok önemliydi. Geçmişten gelen Gaziantep yemeklerini yaşatacak ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak bir köprü olacaktı. Artık yeni görevim Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Mutfaklar Koordinatörlüğü ve MSM (Mutfak Sanatları Merkezi) Başkanlığı idi. Evet artık işler biraz daha zorlaşmıştı. Yüklendiğim misyon çok önemliydi. MSM’nin artık bir misyonu ve vizyonu vardı.” diyen Çitçi, bu süreçte kendini çok iyi yetiştirdiğini belirterek, “Artık iyi bir şeftim ama Gaziantep’in ve Gaziantep Mutfağı’nın bana katkıları çok fazladır. Doğa Şef’i aslında Doğa Şef yapan Gaziantep Mutfağı’dır. Ben hiçbir zaman Gaziantep’in hakkını ödeyemem ve Gaziantepli’nin. Hep şükür ettim. Şef olmak kolay ama olduğun yerde durabilmek çok zor.” sözleriyle samimi duygularını paylaşarak veda ediyor.


restaurant 54 hotel & hi-tech

gastro etkinlik

HoReCa sektörü yeni normalde mutfağa bu beş adımla dönecek! Metro Türkiye ve Sürdürülebilirlik Akademisi iş birliğiyle 30 Haziran tarihinden düzenlenen e-zirve’de HoReCa‘nın normalleşme sürecindeki yol haritası tartışıldı. Zirvede, Mutfağa Dönüşte HoReCa’nın yeni normale adaptasyonu için atması gereken 5 adım tavsiye edildi…

T

üm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgınından en fazla etkilenen sektörlerden biri olan HoReCa (otel, restoran, kafe) için hayata geçirdiği destek projeleriyle iş ortaklarını yalnız bırakmayan Metro Türkiye, normalleşmeyle başlayan “Mutfağa Dönüş” sürecinde de işletmelerin yanında olmaya devam ediyor. Metro Türkiye, 1 Haziran itibariyle kapılarını tekrar açan yiyecek-içecek sektöründeki işletmeler için bir yol haritası oluşturmak üzere, Sürdürülebilirlik Akademisi iş birliğiyle 30 Haziran Salı günü “Mutfağa Dönüşte HoReCa’nın Yeni Normali” başlıklı bir e-zirve düzenledi. Etkinlikte sektörün önde gelen kurum ve markalarının sözcüleri ve kanaat önderleri, yeni normalde işletmelere ışık tutacak değerlendirme ve tavsiyelerini paylaştı. Metro Türkiye YouTube hesabından canlı olarak yayınlanan ve büyük ilgi gören e-zirvede, yeni normalde değişen tüketici ve satın alma trendleri, yeni iş modelleri, profesyonel mutfakların ve şeflerin yeni normale adaptasyonu ile gıdanın geleceği ve sürdürülebilirlik konuları masaya yatırıldı.

Mutfağa Dönüş’te işletmelerin yeni yol haritası E-zirvede, işletmelerin Mutfağa Dönüş sürecine en iyi şekilde adapte olması ve sürdürülebilir bir yapı kurması için atması gereken 5 adım öne çıktı:

Müşterilerin artan hassasiyet ve beklentileri doğrultusunda hijyen standartları işletmenin her alanında en üst düzeye çıkarılmalı ve sürekli değişen ihtiyaçlara uygun şekilde geliştirilmeli. Tüm işletmeler, belirli denetimleri iş süreçlerine entegre etmeli. HoReCa sektöründe dijital devrim dönemi başlatılmalı; QR kod, ses ve yüz tanıma teknolojileri, temassız ödeme seçenekleri, online rezervasyon gibi dijital ve inovatif çözümler bir norm haline getirilmeli. Mutfak yönetimi ve menü mühendisliğine her zamankinden daha fazla önem verilmeli. Sağlıklı ve yerel ürünler, menülerde daha fazla yer almalı. Sorumlu kaynak kullanımı konusunda farkındalık ve bilinç artırılmalı, maliyetleri azaltmak ve kaynaklara sahip çıkmak için sürdürülebilirliği ve gıda atığı yönetimini merkeze koyan iş modelleri geliştirilmeli. Olası senaryolara ve değişen ihtiyaçlara uygun planlar hazırlanmalı. Bu doğrultuda sektörün tüm halkalarıyla ve resmi kurumlarla sürekli iletişim halinde olunmalı, işbirliği ve dayanışmaya dayalı adımlar atılmalı.

‘Pandemiler, yeni fikirlerin doğmasını sağladı’

Boris Minialai Metro Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı

Metro Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Boris Minialai ve Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç’in açılış konuşmalarıyla başlayan e-zirve, Boris Minialai’nin Metro İtalya CEO’su Tanya Kopps ile gerçekleştirdiği sohbetle devam etti. Metro Türkiye Pazarlama, Marka Yönetimi ve İletişim Grup Müdürü Seçil Demiralp moderatörlüğündeki ilk panelde, Konda Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdürü Bekir Ağırdır ve Unilever Food Solutions Pazarlama Direktörü Bora Usal konuşmacı oldu. Moderatörlüğünü Metro Türkiye Satın Alma Direktörü ve Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Alkaç’ın üstlendiği ikinci panel, Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği (TURYİD) Başkanı ve Frankie İstanbul CEO’su Kaya Demirer ve Aslanoba Capital Yönetim Kurulu Başkanı ve Girişimci Hasan Aslanoba’nın katılımıyla gerçekleştirildi. E-zirvenin üçüncü panelinde Gastronometro’nun Yönetici Eğitmen Şefi Vedat Demir’ın konukları Swissôtel Bosphorus Yönetici Şefi Ali Ronay ve Midpoint Yönetici Şefi Rıza Belenkaya’ydı. Etkinliğin son paneli Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç’in moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Sevinç’in konukları Türkiye Kalite Güvence Grup Müdürü Tülay Özel, Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜCİTA) Başkanı Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu ve kaydeden Su Ürünleri Sektör Profesyoneli ve Danışmanı Ulvi Denizer oldu.

Etkinliğin açılış konuşmaları, Metro Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Boris Minialai ve Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç tarafından yapıldı. HoReCa sektörünün mevcut durumuna değinen Minialai, “100 yılı aşkın süre önce yaşanan pandemiler, ev, mutfak ve restoran tasarımlarını etkileyerek yeni fikirlerin doğmasını sağladı. Sağlık ve hijyen, insanların endişe duyduğu alanlardan biriydi, ancak bu durum aynı zamanda profesyonel mutfaklarda yeni bir inovasyon dalgasını tetikledi. Süreç, benzersiz bir dönüşümü de beraberinde getiriyor. Tüketicilerin yerel gıdayı tercih oranı %50’den %76’ya çıktı, 18-34 yaş aralığının %60’ı eve teslimatı tercih ediyor. Her zaman yeni süreçlere adapte oluyoruz ve kendimizi yeniliyoruz, şu anda yapmamız gereken ise bunu daha da hızlı gerçekleştirmek. İşletmeler, bu dönüşüme en iyi şekilde adapte olmak için dijital sistemlere ağırlık vermek zorunda" dedi. Semra Sevinç ise, “Kovid-19 öncesinde de sektörde büyük bir değişim yaşanıyordu, şu anda bu değişim ciddi anlamda ivme kazandı. Bu dönemde HoReCa’nın tüm paydaşları sürdürülebilir bir sektör oluşturmayı odağa yerleştirmeli ve atılan her adım sürdürülebilir bir yapı kurma amacıyla planlanmalı.” şeklinde konuştu.

‘İnsanlar yeni tecrübelere daha açık hale geldi’ Açılışın ardından Metro Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Minialai’nin ve Metro İtalya CEO’su Tanya Kopps’un gerçekleştirdiği söyleşide, koronavirüs salgınından ağır şekilde etkilenen İtalya’daki HoReCa sektörünün yaşadığı deneyim ele alındı. Türkiye ve İtalya’da HoReCa sektörünün birbirine benzediğinin altını çizerek İtalya’daki işletmelerin yeni normale adaptasyon sürecini değerlendiren Kopps, “Kovid-19 sonrasında İtalya’daki restoranların kapasitelerinde yüzde 51 oranında bir düşüş yaşandı. Turizmde ise mart ve mayıs ayları arasında 81 milyon turist kaybettik. Floransa, Venedik gibi sanat şehirlerinde etki çok büyük ancak normalleşme süreci yavaş yavaş başladı ve umut verici bir tabloyla karşı karşıyayız. Restoranlar hacimlerini giderek artırıyor. Tüketicilerin ihtiyaçları değişiyor. İtalya’da HoReCa sektörü bu değişime iyi adapte oluyor. Bazı geleneksel İtalyan restoranları yeni bir uygulama başlattı; kısmen pişirilmiş yiyecekler servis ediyorlar ve insanlar bu


ürünleri evlerinde pişirebiliyor. İnsanların yeni tecrübelere daha da açık hale geldiğini görüyoruz. Yeni normalde uyum sağlama yeteneği ve inovasyona açıklık öne çıkacak. Farklı iş modelleri açısından bu çok önemli bir fırsat” dedi.

1. Panel: Yeni Normalde Yeni Tüketici Trendleri Paneli Ağırdır: Üretici, içeriği tasarıma dâhil etmeye başlayacak

Dört farklı panelden oluşan e-zirvenin “Yeni Normalde Yeni Tüketici Trendleri” başlıklı ilk panelinde, salgın sonrası tüketici davranışlarındaki değişimler ve HoReCa’nın bu konudaki yaklaşımı mercek altına alındı. Panelin moderatörlüğünü üstlenen Metro Türkiye Pazarlama, Marka Yönetimi ve İletişim Grup Müdürü Seçil Demiralp, Metro Türkiye olarak tüketici trendlerine dair yaptıkları araştırmadan bahsederek, “Normalleşmenin ilk aşamasında tüketici beklentileri yeni yeni şekilleniyor ve süreç içindeki deneyimler bu beklentileri dönüştürmeye devam edecek. Araştırmamızın sonuçları gösteriyor ki, tüketiciler sosyalleşmek için otellere ve restoranlara gitmeye devam etmek istiyor ancak bu isteğe belirsizliğin yarattığı kaygılar eşlik ediyor” dedi. Panelin konuşmacıları arasında yer alan Konda Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdürü Bekir Ağırdır, “Değişimlerden bahsederken demografik değişime, yani müşteri profilindeki değişime dikkat çekmek istiyorum. Yalnız yaşayanların sayısı artıyor, dolayısıyla tek kullanımlık ürünler daha önemli hale geliyor. Bunun yanı sıra 60 yaş üzeri kesimin daha nitelikli ve çeşitli tüketim talepleri olduğunu görüyoruz. Hem bu demografik değişimlerin hem de salgının etkisiyle standart üretim yerine daha butik ve özgün üretim yöntemleri artacak. Tüketici artık içeriğinden ve kaynağından emin olduğu ürünler görmek istiyor. Bu nedenle üreticiler bu konuda tüketiciyi bilgilendirmek amacıyla içeriği tasarıma dâhil etmeye başlayacak ve ambalajlar da bu yönde dönüşecek. Tüketicinin talepleri ciddiye alınmalı, daha duyarlı bir iş yapış şekli benimsenmeli.” diye konuştu. Panelin bir diğer konuşmacısı olan Unilever Food Solutions Pazarlama Direktörü Bora Usal da, “İnsanlar ev dışı tüketimden vazgeçmek istemiyor. Haftalık bazda yaptığımız araştırmalara göre, ilk dışarı çıkan yaş grubunun 35-44 yaş aralığında olduğunu görüyoruz. Tüketicilerin, evde yapılması zor olan ürün ve gıdalara talebi artıyor. Bu süreçte tüketici iletişimi büyük öneme sahip” ifadelerini kullandı.

Yeni Normalde Ağırlama Trendleri ‘En öncelikli konu hijyen ve dijitalleşme’

Etkinliğin keynote konuşmacısı olan, konaklama ve ağırlama alanında dünyanın en prestijli okullarından Lozan Otelcilik Okulu’nun Girişimcilik ve İnovasyon Departmanı Kıdemli Eğitmeni Ian Millar, sektördeki yeni trendlere, veri kullanımının ve temassız servisin artan önemine vurgu yaparak şöyle konuştu: “İşletmeler için en öncelikli konu hijyen uygulamalarının artırılması, müşterilerin yanı sıra personelin

de güvenliğinin sağlanabilmesi. Bunun için işletmelere, bir hijyen protokolü oluşturmalarını ve doğru şekilde hayata geçirilmesini sağlayacak bir “Hijyen Müdürü” görevlendirmelerini tavsiye ederim. Bununla beraber dijital çözümleri kullanmalılar. Menülerin, müşterilerin telefonlarından ulaşabileceği QR kodlarla değiştirilmesi, temassız ödemeye teşvik edilmesi gibi yeni çözümlere gidilmeli. Ses ve yüz tanıma gibi teknolojiler, dikkatle takip edilmeli. Dijital veri işletmelerin en iyi dostu olacak, veri üretmeli ve veriyi kullanmalılar. İşletmeler bu uygulamalarla ve kolektif hareket ederek hayatta kalabilir. Yeni normal bu şekilde hepimizi ileriye taşıyacak.”

2.Panel: Yeni Normalde Yeni İş Modelleri: İşletmeniz Kovid-19 sonrası dönemde nasıl başarılı olur? ‘Denetleme ve izlenebilirlik geleceğin anahtarı olacak’

Etkinliğin “Yeni Normalde Yeni İş Modelleri: İşletmeniz Kovid-19 sonrası dönemde nasıl başarılı olur?” başlıklı 2’nci panelinde, yeni dönemde değişen beklenti ve ihtiyaçları karşılamaya yönelik dijital çözümler ve yeni iş modelleri tartışıldı. Panelin Moderatörü Metro Türkiye Satın Alma Direktörü ve Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Alkaç, “Dijitalleşme ödeme sistemlerinden menü yönetimine kadar her alanında farklı çözümler ve fırsatlar sağlıyor” diye konuştu. Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği (TURYİD) Başkanı ve Frankie İstanbul CEO’su Kaya Demirer, TURYİD’in son süreçte resmi kurumlarla birlikte yaptığı çalışmalara değinerek “İşletmelerin denetleme mekanizmasını günlük rutinlerine yerleştirme zamanı geldi. Denetleme ve izlenebilirlik, geleceğin anahtarı olacak” dedi. Yeni normalde yükselen iş modellerine vurgu yapan Aslanoba Capital Yönetim Kurulu Başkanı ve Girişimci Hasan Aslanoba, “Online yemek siparişi pazarı dünyada 107 milyar dolar büyüklüğe sahip ve üç senede 154 milyar dolara ulaşacak. Paket siparişin önlenemez bir yükselişi var. Restoranların farklı bölgelerde, farklı markalarla tüketiciye ulaşabildikleri ‘bulut mutfak’ modeli dünyada yükselişte. Dünya teknoloji devlerinin bu alana muazzam bir ilgisi var. Şirketlere bu alanda deneyimli start-uplarla iş birlikleri yapmalarını tavsiye ederim. Bu iş modelleri Türkiye’ye de gelecek, dolayısıyla işletmeler bulut mutfak ve paket servis hizmetlerine yatırımları artırmalı. Otomasyona ve teknolojiye hazırlanarak kendini farklılaştıran işletmeler uzun vadede kazanacak” diye konuştu.

3.Panel: Şefler İçin Yeni Normal Gastronometro’dan Gıda Güvenliği Derneği sertifikalı eğitimler

“Mutfağa Dönüş”te şeflerin yeni normale adaptasyonunun ayrıntılı olarak ele alındığı 3’üncü panelde, menü ve personel yönetimindeki dönüşüm masaya yatırıldı. Türkiye’nin ilk Gastronomi keşif platformu Gastronometro’nun Yönetici Eğitmen Şefi Vedat Demir moderatorlüğündeki panelde Swissôtel Bosphorus Yönetici Şefi Ali Ronay ve Midpoint Yönetici Şefi Rıza Belenkaya

şeflere önemli tavsiyelerde bulundu. Moderatör Vedat Demir “Yeni dönem, hem restoran ve hem otel mutfaklarında bazı eski alışkanlıkların da dönüşmesine neden oluyor. Özellikle bu dönemde daha fazla gündeme gelen gıda atığı yönetimi, menü mühendisliği gibi konular mutfakları sürdürülebilirlik kavramı ile daha da yakınlaştırıyor. Gastronometro olarak restoran ve otelleri yeni döneme hazırlamak için buradaki tüm çalışanlara Gıda Güvenliği Derneği Bilim Kurulu tarafından onaylanan eğitimler sunuyoruz. En büyük amacımız şeflere bu değişim sürecinde destek olmak” dedi Otellerin yeni normale adaptasyonu hakkında konuşan Ali Ronay, son 3 aylık süreçte paket servis hizmeti başlattıklarını ve operasyonları yeniden yapılandırdıklarını belirterek “Bu dönemde planlı hareket etmenin faydasını göreceğiz. Self-servis yerine şeflerin işin içinde daha çok yer aldığı, daha kontrollü ve farklı sunumların olduğu bir sisteme geçiliyor, böylece gıda atığının azaltılması da sağlanacak” ifadelerini kullandı. Midpoint Yönetici Şefi Belenkaya da “Bakanlık genelgeleri doğrultusunda personele gerekli eğitimler verildi. Mesafe önlemleri hayata geçirildi, tek kullanımlık ürünler kullanmaya ve kapalı tepsilerle servis gerçekleştirmeye başladık. Son yıllarda talep gören bağışıklığı artırıcı sağlıklı ürünlere yönelim artıyor, menülerde bu ürünlere daha fazla yer verilecek, sağlıklı yemek talebi pişirme yöntemlerini de değiştirecek” diye konuştu.

4.Panel: Gıdanın Geleceği: Yemeİçme Sektöründe Sürdürülebilirlik ‘Sürdürülebilirliğin önemi bir kez daha görüldü’

Etkinliğin 4’üncü ve son panelinde, HoReCa sektörü için önemi giderek artan sürdürülebilirlik konusu “Gıdanın Geleceği: Yeme-İçme Sektöründe Sürdürülebilirlik” başlığı altında ele alındı. Moderatörlüğünü Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç’in üstlendiği panelde konuşan Metro Türkiye Kalite Güvence Grup Müdürü Tülay Özel, dünyada iklim değişikliği ve kaynakların hızla tükenmesi sonucu oluşan risklere dikkat çekerek ”Sürdürülebilirliğin önemi, pandemiyle birlikte bir kez daha görüldü. Tüketiciler artık daha sürdürülebilir, sağlıklı, güvenilir ve nerede üretildiğini izleyebildikleri ürünlere yönelecek” ifadelerini kullandı. Konuşmacılar arasında yer alan Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜCİTA) Başkanı Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, pandemiyle beraber gıda tedarik sisteminin dünya çapında ne kadar kırılgan olduğunun görüldüğünü belirterek, “Bu süreç gıda güvenliğinin sağlanması için yerel ürünlerin ve yerli üretimin değerini açıkça gösterdi” dedi. Pandemi döneminde balıkçılık alanında doğal avcılığın yükselişe geçtiğini kaydeden ve karasal üretim tesislerinin arttığını belirten Su Ürünleri Sektör Profesyoneli ve Danışmanı Ulvi Denizer “Bugün bir soğuk su balığı olan somon, Dubai’nin çöllerinde yetişiyor. Bu tür yatırımların ülkemizde de olacağını düşünüyorum, bu potansiyele sahibiz” şeklinde konuştu.


restaurant 56 hotel & hi-tech

gastro güncel

Sosyal izolasyon gıda kaybını artırdı Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı (BCFN), düzenlediği yeni uluslararası dijital etkinlikte “COVID-19 Sonrası: Küresel Gıda Sistemini Düzeltme Zamanı” adlı webinar’da koronavirüs salgınının tarım ve gıda sektörüne etkisi, artan talep nedeniyle giderek hassaslaşan küresel gıda sistemini düzeltme yolları tartışıldı.

B

arilla Gıda ve Beslenme Vakfı (BFCN), COVID-19 salgını nedeniyle gıdanın hayatımızda giderek daha önemli hale geldiği günümüzde sektörün ve akademinin önde gelen isimlerinin katılımıyla önemli bir webinar’a imza attı. “COVID-19 Sonrası: Küresel Gıda Sistemini Düzeltme Zamanı” adlı uluslararası webinar’da uzmanlar; salgının gıda sektörünü ne ölçüde etkilediğini açıkladı. Gıda üretim, dağıtım ve tüketim şeklimizin uzun vadeli sürdürülebilir bir yaklaşım ışığında nasıl düzeltilebileceğine ilişkin detaylar katılımcılarla tartışıldı. BCFN Araştırma Bölümü Başkanı Marta Antonelli, Tuscia Üniversitesi ve RUDN Moskova Üniversitesi Profesörü Riccardo Valentini, Napoli Federico II Üniversitesi Profesörü Gabriele Riccardi, Food Tank Başkanı Danielle Nierenberg, Afrika Gıda Egemenliği İttifakı Genel Koordinatörü Million Belay, İklim Politikası Girişimi Genel Müdürü Barbara Buchner, Miami Üniversitesi Profesörü Camillo Ricordi ve John Hopkins Üniversitesi Profesörü Stefano Zamagni ilgi gören webinar’a konuşmacı olarak katıldı.

“Sosyal izolasyon gıda kaybında artışa neden oldu” COVID-19 salgınının gıda sektörüne

olan etkisine ilişkin detayları paylaşan BCFN Araştırma Bölümü Başkanı Marta Antonelli, “Üreticiler koruyucu önlemler alarak faaliyetlerine devam ederken mevsimlik işgücündeki azalma nedeniyle gıda tedarik zincirinde aksaklıklar meydana geldi. Gıda fiyatlarındaki büyük değişiklikler düşük gelirli ülkeleri ve gıda ithalatına bağımlı ülkeleri büyük ölçüde etkilerken, küçük toprak sahibi çiftçilerin sermayesinde düşüş görüldü. Buna ek olarak, sosyal izolasyon ve lojistik aksamalar nedeniyle gıda kaybında artış oldu. Virüsün talep zincirine etkisi değerlendirildiğinde ise gıda fiyatındaki artış düşük gelirli ailelerin gıdaya erişimini büyük ölçüde olumsuz etkiledi. Meyve sebze gibi besleyici ve sağlıklı gıdaya erişimin zorlaşması nedeniyle işlenmiş gıda tüketimi giderek arttı ve gıda stokçuluğu israfı tetikledi” ifadelerini kullandı.

“Yaşam biçimimizde değişikliklere gitmemiz gerekiyor” İnsanların gıda, beslenme ve sağlık yaklaşımını salgın sürecinde yeniden keşfetmesinin önemini vurgulayan Marta Antonelli, “Yaşam biçimimizde ve tercihlerimizde değişikliklere gitmemiz gerekiyor. COVID-19, hayatımıza sağlıklı ve yenileyici çözümler getirebilmek adına bize

olumlu fırsatlar da sunuyor. Bu süreçte gıda ve beslenme tercihlerimizi gözden geçirmemizin Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmamızı da hızlandıracağı görüşündeyiz” dedi.

Geleceğimiz için tarladan sofraya 10 adım Gıda sistemini düzeltmek için harekete geçme zamanının geldiğinin altının çizildiği webinar’da “Tarladan Sofraya 10 Adım” adlı öneri belgesi katılımcılarla paylaşıldı. Belgede tarladan sofraya sürdürülebilir 10 adım; Beslenme ve gıda standartların iyileştirilmesi ve daha gelişmiş bir terminoloji oluşturulması, ölçüm sistemlerinin iyileştirilmesi, işletmelerin sürdürülebilirlik ve sağlık konularını önemseye teşvik edilmesi, tarım ve gıda sistemlerinin dijitalleşmesi, gerçek gıda maliyetlerinin belirlenmesi, tohum güvenliği, çeşitliliği ve toprak yenileme faaliyetlerinin geliştirilmesi, sektördeki tüm aktörlerin harekete geçmeye teşvik edilmesi, sürdürülebilir gıda ve beslenme konulu eğitimlerin ve farkındalık çalışmalarının artırılması, sürdürülebilir ve sağlıklı beslenme modellerinin etkinleştirilmesi ve insanların teşvik edilmesi, küresel dayanıklılığın geliştirilmesi olarak belirtiliyor.



restaurant 58 hotel & hi-tech

gastro güncel

Gıda ve içecek sektörünü normalleşen EDT toparlayacak EY-Parthenon ve Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu tarafından hazırlanan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Araştırması’nın sonuçlarına göre; sektör liderlerinin %52’si sektörün 2020 yılında daralacağını öngörüyor.

Ç

ok uluslu strateji danışmanlık şirketi EY-Parthenon ve Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) işbirliğiyle gerçekleştirilen Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Araştırması’nın sonuçları açıklandı. Türkiye’de sektörün önde gelen 58 şirketinin üst düzey yöneticileri ile yapılan anketler sonucu oluşturulan araştırma; sektörün Covid-19 salgını öncesi ve sonrası performansı, gelecek öngörüleri, sektörü bekleyen riskler ve bu risklere karşı alınması gereken aksiyonlara ışık tutuyor. Araştırmaya katılan şirketler; alkolsüz içecek, ambalaj, süt ve süt ürünleri, et-tavuk-balık ürünleri, atıştırmalık, tarım ve hububat, gıda bileşeni, hazır gıda-dondurma, baharat, konserve, ekmek ve unlu mamuller, yem, meyvesebze, bal ve alkollü içecek alanlarında faaliyet gösteriyor.

Büyümeye dair ortak bir görüş bulunmuyor

Araştırma sonuçlarına göre; sektörün yaklaşık %75’i salgından önce 2020 yılı başında enflasyon oranında ya da üzerinde büyüme gösteriyordu. Salgın etkilerinin görülmeye başladığı Mart ve Nisan ayları için şirketlerin %43’ü azaldığını belirtiyor. Cirosu azalan katılımcılar cirolarının ortalama %26 düştüğünü ifade ediyor. Araştırma sonuçları şirketlerin, pandeminin 4. çeyrek ve sonrasında sona ereceğini düşündüğünü gösteriyor. Salgın sürecinde ciro kaybı yaşayan şirketlerin çoğunluğu cirolarının 6 aydan önce toparlanmayacağını, ciro artışı yaşayanlarsa salgın öncesi seviyelerine geri döneceklerini düşünüyor. Cirolarının bu dönemde arttığını belirtenlerin yaklaşık yarısı ise talepteki artışın eski seviyelere veya daha altına geleceğini öngörürken, diğer yarısı bu artışın kalıcı olmasını, hatta daha da güçlenmesini bekliyor. Katılımcıların %38’i tüketici davranışlarındaki değişimin uzun vadede kalıcı olacağını düşündüğünü belirtiyor. Sektörün 2020 tüm yıl büyüme beklentilerine bakıldığında, katılımcıların %52’si sektörün daralacağını öngörürken; yaklaşık %20'si 2020 sektör büyüklüğünün

geçtiğimiz yılla aynı olmasını bekliyor. Sektörün daralacağını bekleyen yöneticiler, tüm yıl için daralmanın ortalama %10-15 seviyesinde olacağını tahmin ediyor.

Turizm ve yeme içme sektörlerinin sürdürülebilirliği çok önemli “Artan nüfus ve değişen iklim koşulları nedeniyle hâlihazırda dünya gündeminin ilk sırasında yer alan ‘gıda güvencesi’, pandeminin doğrudan ve dolaylı etkileriyle daha da önem kazandı ve küresel gıda sisteminin kırılganlığı COVID-19 ile açıkça gözler önüne serdi” diyen Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu Başkanı Şemsi Kopuz şu değerlendirmeyi yaptı: “Turizm ve yeme içme sektörlerinin sürdürülebilirliği ve krizi atlatabilmeleri gıda ve içecek sektörü için çok büyük önem taşıyor. Bu konuda tüm ekosistem paydaşlarının atması gereken adımlar olmakla beraber özellikle oteller ve restoranlar eski performanslarını yakalayana kadar COVID-19 etkilerini bertaraf etmeye yönelik verilebilecek kısa çalışma ödeneğinin ertelenmesi veya finansman sağlanması gibi destekler, dolaylı olarak gıda ve içecek üreticilerine de pozitif yansıyacaktır. Gıda ve içecek sektör şirketlerinin bu dönemde otel, restoran, kafe gibi ev dışı tüketim kaynaklı ciro düşüşlerini bertaraf etmek üzere de talebin arttığı tüketici tarafındaki değişimleri gözlemlemeleri ve uzun dönemli stratejilerini korusalar da kısa vadede ürün ve kanal çeşitlendirmelerine gitmeleri faydalı olacaktır.”

EDT’deki sorunlar, finansman ve nakit yönetimi en büyük riskler Araştırmaya katılan sektör liderlerinin %90’ı restoranların zorlanmasını ve otellerintatil köylerinin eski performanslarını yakalayamamasını gelecek 6-12 aylık dönem için en büyük risklerden ikisi olarak görüyor. Bununla birlikte birçok zincir gıda işletmesinin cirolarının önemli bir kısmını elde ettiği AVM mağazalarının, eski performanslarını yakalayamaması da her

5 katılımcıdan 4'ünün sektör için beklediği riskler arasında yer alıyor. Katılımcıların %85’i otel, restoran ve kafeleri kapsayan ev dışı tüketim sektörünün 2019 performansını ancak 2021 veya sonrasında yakalayacağını öngörüyor. Araştırma sonuçları, nakit yönetimi ve kredi limitlerinin genişletilememesinin de sektörü bekleyen riskler arasında en üst sıralarda yer aldığını ortaya koyuyor. Sektör liderlerinin %43'ü bu dönemde değişken giderlerinde bir artış yaşandığını ifade ediyor. Tedarik zinciri ve lojistiğe yönelik sorunlara ilişkin beklenen en büyük riskin, tedarikçilerin batması ve bu sebeple hammadde veya ara madde tedarikinde sıkıntılar yaşanması olduğu görülüyor.

EDT’deki normalleşmenin uzaması ciddi bir sorun

“Ülkemizde Mart ayı itibariyle etkisini göstermeye başlayan COVID-19 pandemisi, 2020 yılında tüm dünyadaki imalat ve hizmet sektörlerinin neredeyse tamamını olumsuz yönde etkiledi. Türkiye’de bu olumsuz tablo sonucu talebin daralması, tedarik zinciri bozulmaları ve maliyetlerin artması gibi sorunlar yaşadı” diyen EYParthenon Türkiye Sorumlu Ortağı Elif Koç sektör görünümü ile ilgili olarak, “Sektör oyuncuları farklı şekillerde etkilenseler de süreçte sektörün yaklaşık yarısının cirosu düştü ve bu düşüşler ciro artışlarından daha büyük oldu. Salgın sonrası tedarik zincirlerini hazır tutabilmek için şirketlerin tedarikçi sayılarını ve tedarikçileriyle olan iletişimlerini güçlendirdiklerini gözlemliyoruz. Tüketici davranışlarındaki değişim tarafında ise en büyük beklenti dijital kanal kullanımının kalıcı olacağı. Evde zaman geçirmenin kalıcı olmasıyla ev dışı tüketim sektöründeki normalleşmenin uzaması ve hatta uzun vadede geri gelmemesi sektör yöneticilerinin dile getirdiği önemli bir sorun konumunda. Nakit akışı güçlü olan, kanal değişikliklerine hızlı yanıt verebilen ve tedarik zincirini koruyabilenlerin sektörde bu süreçten en kazançlı çıkanlar olacaklarını öngörüyoruz” yorumunda bulundu.



restaurant 60 hotel & hi-tech

gastro aktüel

Türk çam balı dünya markası olacak Türkiye’de 500 milyon dolarlık hacme sahip bal ve arı ürünleri pazarının 200 milyon dolarını ambalajlı bal pazarı oluşturuyor. Son 8 senede ihracatını 5 kat artıran bal ihracatçıları “Ambalaj ürüne katma değer sağlar, güvenilir gıda ambalajlı gıdadır.” diyerek 100 milyon dolarlık hedeflerine ambalajlı bal ihracatı yaparak ulaşmak istiyor. Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Nedim Kalpaklıoğlu, Türkiye’nin kovan varlığında dünya üçüncüsü, bal üretiminde ise Çin’den sonra ikinci sırada olduğunu belirterek, “Ülkemizde 83 bin arıcılık işletmesi bulunuyor. Bal üretimi ise ortalama 70-80 bin ton civarında. Bunun 20-25 bin tonunu çam balı oluşturuyor. Dünyada çam balı üretiminin yüzde 90’ı ülkemizde yapılıyor. Türkiye´nin çam balı üretiminin yüzde 80'lik bölümü de Muğla’dan karşılanıyor. Türkiye dünyadaki en kaliteli bala sahip. Biz çam balını dünyaya tanıtmak istiyoruz. Botanik zenginliğiyle eşi benzeri görülmeyen bu coğrafyadaki hakiki çam balının dünyadaki hak ettiği değeri bulabilmesi için Ar-Ge çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Ege İhracatçı Birlikleri olarak Türk çam balının faydalarını anlatan bir film hazırlıyoruz. Çam balı ihracatının katma değerini gıda güvenliği ve hijyenini merkeze alarak dünyanın talep ettiği kalitede artırmamız gerek. Avrupa’ya yaptığımız süzme bal ihracatımızın yüzde 90’nını çam balı oluşturuyor.” dedi.

Metro Türkiye’den HoReCa'ya destek Türkiye’de faaliyet göstermeye başladığı 1990 yılından günümüze HoReCa’nın (otel, restoran, kafe) bir numaralı iş ortağı olma vizyonuyla çalışmalar sürdüren Metro Türkiye, pandemi döneminin ardından normalleşme ile başlayan “Mutfağa Dönüş” sürecinde de işletmelere verdiği desteği sürdürüyor. Otel ve restoran çalışanlarının yeni normal döneme adaptasyonunu kolaylaştırmak için Gıda Güvenliği Derneği ile iş birliği gerçekleştiren Metro Türkiye, Gastronometro web sitesindeki sertifikalı eğitim içerikleriyle işletmelere yol göstermeye devam ediyor. Sektöre özel eğitimler kapsamında, restoran ve otel çalışanlarının, pandemi sonrası yeni normal dönemde yaşanan değişimlere hazırlanması amaçlanıyor. Sektör çalışanlarına rehberlik edecek ve Gıda Güvenliği Derneği tarafından onaylı içerikler, Gastronometro web sitesindeki “Covid-19 ile Mücadele ve Hijyen Önlemleri” eğitim modülünde yer alıyor. Eğitimler sonucunda katılımcılar, online test sınavına tabii tutuluyor ve Gıda Güvenliği Derneği tarafından onaylı sertifikayı almaya hak kazanıyor. Gastronometro web sitesi üzerinden online olarak başvuru yapılabilen eğitimler için tek şart ise restoran veya otel çalışanı olmak.

Laff Coffee 2 yaşında! Sıradanlığın ötesinde farklı bir konseptle 2018 yılının temmuz ayında kahveseverlerle bir araya gelen Laff Coffee, 2. yaşını kutluyor. Geçtiğimiz aylarda mevcut metrekaresini ikiye katlayarak müşterilerine daha da konforlu ve eğlenceli anlar yaşatmaya devam eden mekan, keyifli buluşmalar ve iş toplantılarına yönelik 50 kişi kapasiteli laff room'u da hizmete açtı. Konsept içerisinde çekirdek kahve alanında dünya devi Segafredo Zanetti'nin yanı sıra Doughnut, Brandmanor, Pepsico, Algida, Uno, Fabooks gibi markaları ve kendi tarzına uygun tasarım ürünlerini de bulunduruyor. Bu oluşumun kurucularından Yasin Hancı, 2021 yılından itibaren franchise taleplerine sıcak bakacaklarını belirterek, “Zeytinburnu Zerujport AVM'ye yolunuz düştüğünde mutlaka uğramanız gereken marjinal bir kuruluş” diyor.

Yeni menü ve terası ile yeniden… Şef Fatih Tutak, Avrupa ve Asya’da dünyanın en iyi mutfaklarında edindiği deneyimlerle yoğunlaşan sıra dışılığını topraklarımızın sunduklarının zenginliği ile bir araya getirmeye devam ediyor. Turk’un hizmete ara verdiği dönemi yeni menü tasarımları geliştirerek yoğun bir şekilde geçiren Turk Fatih Tutak ekibi, yaz dönemi için 4 tabaklı bir tadım menüsü sunuyor. Mikro sezonsallık ilkesine bağlı olarak her gün değişen menüsünü lokal üreticilerden birebir olarak seçilen malzemelerle oluşturuyor. Her zamanki gibi Turk’te her malzemenin Türk mutfağının geleceğinde nasıl bir rol oynayabileceğine yoğunlaşılıyor, araştırma ve geliştirme çalışmaları ile binlerce yıllık lezzetlere meraklı ve sorgulayıcı bir yaklaşım getiriliyor. Güçlü bir kökenden beslenen deneysel bir ruhun sunabilecekleri Turk’te başka bir boyut kazanıyor; bu ruh geleneksel yöntemlerin yenlikçi ve geleceğe dönük çözümlere evrilmelerini sağlıyor. Bu aralar Turk ekibini en heyecanlandıran soru ise “Türk gastronomisini oluşturan onlarca kültürün her birinde yer alan tatlı kırmızı biberi insanları şaşırtacak şekilde nasıl sunarız?” oluyor.


BTA yeni döneme hazır TAV iştiraki olan BTA, restoranlarında var olan yüksek hijyen standartlarını korona virüs kapsamında daha da geliştirerek hem çalışanlarının hem de misafirlerinin sağlığını her zamanki gibi öncelikli olarak korumaya devam ediyor. İstanbul Havalimanı, Ankara Esenboğa, Bodrum Milas, Alanya Gazipaşa, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda ve İDO’lardaki birimleriyle hizmet vermeye devam edecek olan BTA, yüksek hijyen standartlarını devam ettiriyor. Ayrıca 10 ülkede operasyonu bulunan BTA, şimdiye kadar edindiği tecrübelerle restoranlarını havayolu şirketlerinin uçuş kararları ve yer aldıkları ülkelerin mevzuatlarına göre açıyor. BTA restoranlarında günlük olarak temizlik ve dezenfeksiyon yapılırken masa, sandalye gibi sık dokunulan noktalar her misafirden sonra dezenfekte edilecek. Masa ve sandalyelerin arası gerekli mesafe kurallarına uygun olarak yeniden planlandı. Hijyen önlemleri nedeniyle masada servisler artık hazır bulundurulmazken tuz, baharat ve soslar artık misafirlere tek kullanımlık olarak sunulacak. Tabakta sunulan yiyecekler masaya üzeri kapalı şekilde taşınacak. Menüler de geri dönüştürülebilir ve tek kullanımlık hazırlanırken, dileyen misafirler telefonlarından QR kod okutarak menü içeriğini görebilecek ve siparişini verip ödemesini yapabilecek.

Datça’daki yeni Akdenizli Sitrona Yöresel tatları, geleneksel lezzetleri, çikolatanın eşsiz aromasını kendine özgü dokunuşlarıyla harmanlayan Sitrona, ferah, şık ve Akdeniz’in derin mavisi dekorasyonuyla misafirlerini ağırlıyor. Aynı zamanda seyyah olan Fatoş ve Kutsi Bey’in dünyanın her yerinden aldıkları özgün parçalar ile dekorunu tamamladıkları mekan hayranlık uyandırıyor. Sabah 09.30’dan itibaren hizmet veren Sitrona güne zengin serpme kahvaltı ile başlıyor. Yöresel lezzetler, anne reçelleri, Datça balı, köy tereyağı, Datça zeytinyağı, yörenin zeytinleri, peynirleri, köy biberi, bahçeden maydanozu, rokası, domatesi gibi ile özlediğimiz doğal tatlar ile zengin serpme sabah kahvaltısı güne sağlıklı ve keyifli bir başlangıç sunuyor dinlendirici müzikler eşliğinde. Gün boyunca, ev yapımı ekmek ve köftesiyle burger çeşitleri, kinoa, avakado, Datça kekiği, Datça bademi, Datça limonu gibi detaylarla zenginleştirilen sağlıklı salatalar, makarnalar ve Belçika çikolatası, halis tereyağ gibi lezzetlerle taçlanan tatlılar mekanda misafirlere sunuluyor. Glütensiz, vegan ve vejetaryen beslenenleri de unutmayıp, falafel burger, vegan burger, nohut penne, kırmızı mercimek spaghetti gibi özel menülerle de hizmet veriyor.

Buz ile kahvenin ferahlatan buluşması Nespresso, kahvenin buzla buluşmasının uyumlu ve tam kıvamında olması için 5 yıllık uğraşın ve emeğin sonunda geliştirdiği yeni “Barista Creations For Ice” serisi ile yaza imza atıyor. Soğuk kahve keyfi için özel olarak geliştirilen yepyeni “Barista Creations For Ice” ile Nespresso, yaza ferahlık katıyor. Kahvenin buz ve sütle muhteşem uyumunun yakalandığı bu özel kapsüller, Nespresso kahve uzmanlığının öncülüğüne işaret ediyor. Nespresso, ferahlatan aromatik dokulara sahip “Barista Creations For Ice” serisinde yer alan “Freddo Delicato” ve “Freddo Intenso” ile tat alma duyularını serin iklimlere taşıyor. Sıcak kahvelerindeki erişilmez tat profilini, buz ve sütle ferahlatıcı bir keyfe dönüştüren Nespresso, soğuk kahve keyfine standartların çok üstünde bir boyut getiriyor.

“Salgın çıkmasaydı belki de dünya bizim dondurmamızı konuşacaktı” Makedonya kökenli. Osmanoğlu Ailesi’nin 4'üncü kuşak dondurmacısı. Kendi deyimiyle yaşıtları futbol topunun peşinden koşarken o dondurma topunun peşindeymiş kendini bildi bileli. En büyük ustası ve destekçisi babası. Dondurma üretiminde en önemli konunun kaliteli malzeme, hijyen ve müşteri memnuniyeti olduğunu belirten Erhan Osmanoğlu, “ İddia ediyorum, benim dondurmamda bir gram katkı, renklendirici glikoz bulamazlar. Esnaf kültüründen geliyoruz, meyvelerimi aynı semtteki manavdan alırım, asla ucuza kaçmam. Görmek isteyene imalathanem sonuna kadar açık.” diyor. 100 çeşit dondurma yapabildiğini söyleyen Osmanoğlu şöyle devam ediyor: “Çeşidin sonu yok. Geçen yıl dünyada ilk 5 giren çok özel bir dondurma yaptık. kliosuna 2500 lira bir topuna 100 lira dedik. Ona göre özel malzemeler kullandık. Şov amaçlı bir çalışmaydı ama meraktan kuyruk oldu. dondurma satıldı bitti. Şimdi daha büyük bir hedefim var Hedefim dünaya rekoru kırmak ve en pahalı dondurmayı yapmak. Altın tozu kullanmayı planlıyorum. Gıda mühendisi arkadaşlarla konuştum. Hatta kuyumcular ile pazarlık bile yaptım. Bakalım hedefimiz çok büyük. Salgın çıkmasaydı belki de şimdi dünya bizim dondurmamızı konuşuyor olacaktı. Bir başka hedefim de türkiye'de bir ilk yaparak donurma atölyesi kurarak bu mesleğe gönül verecek yeni ustalar yetiştirmek. Bu konuda çok talep alıyorum. Bu kolda altın bir bilezik, iyi bir dondurma ustası dünyanın her yerinde geçimini kazanır.”


restaurant 62 hotel & hi-tech

gastro aktüel

Yazın serinleten lezzetleri 1983Beyoğlu’nda Yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte büyük bir özlemle yemeye başladığımız kavun, karpuz, şeftali, mango, çilek gibi taze meyveler 1983Beyoğlu’nun özel reçetelerle hazırlanan içeceklerindeki yerini aldı. Bunaltan sıcaklarda gün boyu içinizi serinletecek lezzetler arasında ev yapımı çilekli, naneli, orman meyveli limonatalar, çilek, mango, kavun, karpuz, şeftalili smoothie, frozen, milkshake’ler ve spesiyal Ocean’s, Cosmos kokteylleri bulunuyor. Eritilmiş gerçek çikolatadan hazırlanan içilebilir soğuk-sütlü çikolatalar kendinizi ödüllendirmenin en tatlı yolu… 1983Beyoğlu’na özel hazırlanan soğuk kahveler ise damaklarda unutulmaz bir tat bırakıyor. Soğuk Salep, soğuk Chai Tea, Cool Coco Mocha, Crunchy Mocha Frappe gibi içecekler yazın renkli dünyasını sunumlarıyla tam anlamıyla yaşatıyor.

Sorgül Buğdayı hasadı gerçekleşti Mezopotamya’nın en eski buğdayı olan Sorgül’ün yeniden canlandırılması için 2017’de başlatılan “Yaşayan Toprak Yerel Tohum” projesi kapsamında bu yıl üçüncü kez hasat gerçekleşti. İlk yıl 102 dönüm arazide 20 ton hasadın elde edildiği projede bu yıl bin 400 dönümde 400 tondan fazla Sorgül buğdayı elde edildi. 17 çiftçinin gönüllü olduğu projeyi yürüten dünyaca ünlü şef Ebru Baybara Demir, “Tarım girdi maliyetlerini düşürerek, içinden geçtiğimiz bu zorlu süreçte çiftçilerimizle üretmeye devam ediyoruz. Ekim zamanında daha fazla çiftçi ile yolumuza devam edeceğiz” dedi. Projede 310 kadın çiftçi ve 24 kadın mühendisin istihdam edildiğini belirten Demir, “Projemizde geleneksel tarım yönetmeleriyle başladığımız ekimde bir yandan yerel tohumların korunmasını sağlarken, bir yandan da kadın istihdamını arttırmaya çalışıyoruz. Kültürel bilgi ve becerinin gücüyle başlatmış olduğumuz entegrasyon sürecinde Suriyeli mülteci kadınların bize öğretmiş olduğu geleneksel tarım tekniklerinden de faydalandık. Bu yıl da elde ettiğimiz buğdayı tohumluk olarak sağlayıp yeniden ekimini gerçekleştireceğiz.” diye konuştu.

Türkiye’nin ilk Profesyonel Süperyat Şefliği Programı MSA’da Türkiye’nin mutfak okulu MSA ile yat sektöründe eğitim ve istihdam danışmanlığı veren Atlantico Yachting iş birliğinde hazırlanan programın mezunları uluslararası sularda, 24 metreden 180 metreye çıkan sahipli ya da özel olarak kiralanan lüks yatlarda Head Chef, Sole Chef ve Sous Chef olarak görev alabilecek. Süperyat Şefi olmak üzere profesyonel bir kariyer hedefleyen ve sektörde en az 1 yıl restoran veya otel mutfaklarında tecrübe edinmiş 18-45 yaş aralığındaki gastronomi/aşçılık eğitimi mezunlarının katılabileceği program Ekim ayında başlıyor. Kendisi de bir MSA mezunu olan, süperyat ve megayatlarda 10 seneyi aşkın çalışma deneyimine sahip Deniz Kurt Görsev ve MSA Eğitmen Şeflerinin gözetiminde gerçekleşecek programa başvurular www.msa.com.tr web sitesinden yapılabilecek. 34 gün süren bu eğitim; 52 saat teorik (13 gün), 32 saat (4 gün) pratik olmak üzere; toplam 84 saat MSA’da eğitim ve 17 gün süren STCW* (Standarts of Training, Certification and Watchkeeping for Seafarers) eğitimini kapsamaktadır.

Dünyanın en büyük gastronomi müzayedesi için güçler birleşiyor Dünyanın önde gelen markalarından S.Pellegrino ve Acqua Panna, pandemi sonrası kapılarını yeniden açan restoranlar için gerçekleştirilecek, küresel bağış toplama etkinliği için özel gastronomi ve yaşam tarzı deneyimi sunan ve insanları bu hareketi desteklemeye davet eden “50 Best for Recovery” programının kurucu bağışçısı oldu. Bağış toplama girişimi ile lezzet ve seyahat tutkunlarına sıradışı gastronomi fırsatlarını keşfetme imkanı sunulurken, Türkiye ve dünya çapındaki tüm restoranlara finansal kaynak oluşturmayı hedefleyen programa başvuru olanağı sağlanıyor. Şimdiye dek yapılmış en büyük küresel etkinlik olan, World’s 50 Best Restaurants (Dünyanın en iyi 50 restoranı) oluşumunun başlattığı “50 Best for Recovery” programı ile gastronomi dünyasının hızla toparlanarak eski gücüne kavuşması için doğrudan ve somut destek sağlayacak bir fon yaratılması amaçlanıyor. Bu bağış toplama girişimi ile lezzet ve seyahat tutkunlarına farklı gastronomik deneyimleri keşfetme fırsatı da sunuluyor.


Octo yaza hazır Galata Kulesi, Topkapı Sarayı, Ayasofya, Haliç, Kız Kulesi ve Boğaz Köprüsü’nün tek bir pencereden görüldüğü, Adalar’a kadar uzanan benzersiz manzarasıyla Octo, Karaköy’ün yeni değeri JW Marriott Istanbul Bosphorus’un 9. katında yer alıyor. Octo, unutulmaz bir yemek deneyimi ve özgün tasarımı ile öğle ve akşam yemekleri için taze, doğal ve yerel malzemelerden oluşan benzersiz bir menü sunuyor. Octo, herkesin kolaylıkla erişebileceği, yüksek kaliteli deniz ürünlerini sunan bir yemek deneyimini İstanbul’a getiriyor. İstiridyeden kral yengece kadar bütün kabuklu deniz mahsullerinin bulunduğu günlük değişen menüsü mekanın simgesi olmaya aday. Misafirlere Doğu ve Batı’nın sentezinden oluşan arşivi ile canlı DJ performansı eşlik ediyor. Yemek menüsünün dışında sunduğu atıştırmalıklarla ve artisanal kokteylleri ile Octo’nun barı da hem yemek öncesi, hem de yemek sonrası için keyifli bir deneyim sunuyor.

12 milyon aşçının kalbi CNR Food’da atacak Dünya gıda sektörünün merakla beklediği CNR Food İstanbul Fuarı, bu yıl dünyaca ünlü şef Thomas A. Gugler’i ağırlayacak. 107 ülkeden tüm seviyede 12 milyonun üzerinde aşçıyı temsil eden Dünya Aşçılar Birliği (WACS) Başkanı Thomas A. Gugler, fuarda “Global Trendler ve Sürdürülebilirlik” başlıklı bir sunum yapacak. Ünlü şef, paylaşımında 35 yıllık kariyer yolculuğunun yanı sıra dünya mutfak standartlarının korunması ve geliştirilmesine yönelik önemli açıklamalarda bulunacak. CNR Holding kuruluşlarından İstanbul Fuarcılık tarafından, Türkiye Gıda ve İçecek Federasyonu (TGDF), Tüm Gıda Dış Ticaret Derneği (TÜGİDER) ve Tarım Ürünleri Hububat Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği (PAKDER), Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) işbirliği, Ticaret Bakanlığı ve KOSGEB desteğiyle organize edilen CNR Food İstanbul - Gıda ve İçecek Ürünleri, Gıda İşleme Teknolojileri Fuarı, 2-5 Eylül 2020 tarihleri arasında CNR Expo İstanbul Fuar Merkezi’nde kapılarını ziyaretçilerine açmaya hazırlanıyor. Birbirinden renkli etkinliklerin de yer alacağı fuarın bu yılki onur konuğu ise Dünya Aşçılar Birliği (WACS) Başkanı Thomas A. Gugler.

Verimli tarım için yeni modeller ve tarım işletmeciliği gerekli Covid-19 pandemisi, ülkelerin kendi kaynaklarını etkin kullanmasının, tarımsal planlamanın ve sürdürülebilir tarım yönetiminin önemini bir kez daha ortaya koydu. Ülkeler, tarımsal üretimde dışa bağımlılığı azaltma ve kendine yeten ülke olma yönündeki politikaları yeniden gündemlerine aldı. Türkiye’de bilimsel tarım alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Metin Turan ve Tarım Ticareti ve İşletmeciliği Bölümü Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Sanem Argın, tarımsal üretimde verimliliğinin arttırılması amacıyla üniversitenin verdiği bilimsel danışmanlık hizmetlerine ilişkin bilgiler aktardı. Türkiye’nin tohum, gübre ve zirai mücadele ürünleri konusunda yüzde 80 dışa bağımlı olduğunu anımsatan Prof. Dr. Metin Turan, “Kendine yeten ülke potansiyelinde olmasına rağmen ülkemizin, tarımsal üretim açısından yetersiz noktada bulunmasının temel nedeni tarımsal planlama ve pazar dengesinin bilimsel süreçlerle yönetilememesidir. Sürecin bu yönüyle acil eylem planı olarak ele alınarak planlamanın yapılmaması durumunda tarımsal üretimi önümüzdeki yıllarda yapabilen işletme önemli ölçüde azalacaktır” dedi.

Zula’nın en yeni mekanı, Emaar’da Adını Harbiye'nin arka sokaklarına gizlenmiş bir hamburger cenneti olarak doğmasından alan Zula’nın yeni şubesi Emaar Square Mall’de açıldı. Yiyecek içecek sektöründeki başarılarıyla tanınan Cihan Kıpçak, Üryan Doğmuş, Erdal Arğiş ve Abdi Akgül tarafından 2017 yılında kurulan Zula’nın başarısının sırrı, bu tecrübeli dört ismin mekânın her şeyi ile birebir ilgilenmelerinden geliyor. Yumuşak ekmeklerinin arasında iyi pişmiş, suyunu kaybetmemiş köftelerle hazırlanan nefis burgerleri ile meşhur Zula’nın menüsünü ünlü şefler Cihan Kıpçak, Üryan Doğmuş ve Erdal Arğiş hazırlarken, lezzetleri kadar sıra dışı paylaşımları ile dikkat çeken @zulaistanbul sosyal medya hesabını ise Abdi Akgül yönetiyor. Zula’nın tüm ekmek, sos, köfte ve diğer tüm malzemeleri özel olarak kurulmuş üretim mutfağında sağlıklı koşullarda titizlikle, özel olarak hazırlanıyor. Bu da Zula’yı sağlıklı hamburger yemek isteyenlerin bir numaralı tercihi haline getiriyor.


restaurant 64 hotel & hi-tech

hijyen

HIlton otellerine yepyeni temizlik standardı Hilton, dünya genelindeki tüm tesislerinde sektörün temizlik ve dezenfektasyon standartlarını belirleyecek yeni bir programı hayata geçiriyor. Lysol ve Dettol'un üreticisi RB ve Mayo Clinic ile ortaklaşa geliştirilen Hilton CleanStay, Hilton misafirlerinin bu yazdan itibaren çok daha temiz ve daha güvenli bir konaklama deneyimi yaşamalarına yardımcı olacak yeni prosedürler içeriyor.

D

ünya genelindeki otelleri de destekleyecek şekilde genişletilen Hilton ve RB arasındaki bu iş birliği sayesinde, RB ürün ailesi birçok farklı pazarda kullanılmaya başlanacak. Misafirlerin ve ekip üyelerinin emniyeti ve güvenliğinin yüzyılı aşkın bir süredir en önemli öncelikleri olduğunu belirten Hilton Başkanı ve CEO'su Chris Nassetta, "Hilton CleanStay, özellikle koronavirüs salgınının sonucunda gezginlerin değişen beklentilerini karşılamaya yönelik birçok değişimin yaşandığı turizm ve konaklama sektöründe, çalışanlarımızı korurken misafirlerimizin özgürce seyahat etmeleri için gereken rahatlığı ve güvenceyi sağlama taahhüdümüzü yerine getirmek üzere attığımız devrim niteliğinde bir adım" dedi. Nasetta, “Kısa vadede misafirperverliğimiz biraz farklı gözükecek olsa da dünyanın her yerinde misafirlerimizi bir kez daha ağırlamak ve Hilton'dan bekledikleri unutulmaz deneyimleri yeniden sağlamak için sabırsızlanıyoruz.” diye konuştu.

Otele giriş işleminden çıkış işlemine kadar Hilton CleanStay

• Online: Misafirler daha seyahatlerine başlamadan önce Hilton.com/cleanstay adresinden ulaşabilecekleri açılış sayfasıyla konaklamaları boyunca ne beklemeleri gerektiğini ayrıntılarıyla görebilecekler. Ayrıca, tesislerin web siteleri uygulanan yeni temizlik protokollerini ve prosedürlerini ayrıntılı olarak gösterecek şekilde güncellenecek. • Lobi: Temassız varış deneyimi yaşamak isteyen misafirler, ücretsiz Hilton Honors mobil uygulamasıyla otele giriş işlemini yapabilecek, odalarını seçebilecek, dijital anahtar ile kapılarını açabilecek ve mobil cihazlarını kullanarak otelden çıkış işlemini yapabilecek. Bu seçenek, doğrudan Honors uygulaması veya Hilton.com üzerinden rezervasyon yapan misafirler için dünya genelinde 4.700'ün üzerinde programa dahil olan Hilton tesisinde kullanılabilecek. Otele geleneksel şekilde giriş yapmak isteyen misafirler, fiziksel mesafe önlemlerinin alındığı yönlendirmelerle giriş ve çıkış işlemlerini güvenle yapabilecekler.

ve fiziksel mesafe önlemleri alınacak. Tesislerin ana girişlerine ve insan trafiğinin yoğun olduğu alanlara el dezenfektasyonu istasyonları ve dezenfektan özellikli mendil stantları yerleştirilecek.

• Odalar: Odaların ilk temas noktası olan kapılarda, odalar detaylı bir şekilde temizlendikten sonra yerleştirilen Hilton CleanStay mührü bulunacak. Odalarda en çok temasın olduğu ışık açma kapama düğmeleri, kapı kolları, TV uzaktan kumandaları, termostatlar ve diğer yerlerde ekstra dezenfektasyon uygulanacak. Dağınıklık olmaması için odalardaki kalem ve kâğıt benzeri şeyler kaldırılacak. Misafirlerin kullanımı için tüm odalarda dezenfektan özelliği olan mendiller bulunacak. • Kat Hizmetleri: Yeni misafirler varmadan önce odalar detaylı bir şekilde temizlenecek ve dezenfekte edilecek. Oda temizliği, konaklamaları sırasında odalarına otel çalışanlarının girmesini istemeyebilecek misafirler olabileceğinden misafirlerin tercihine bağlı olarak yapılacak. Talep eden misafirlere ek nevresimler ve banyo malzemeleri koruyucu ambalaj içerisinde temin edilerek kapılarının önüne bırakılacak. • Genel Alanlar: Genel alanlar daha sık temizlenecek. Örneğin, fitness merkezleri temizlik nedeniyle günde birkaç kez kapatılacak. Ekipmanlar, fiziksel mesafenin korunması için uygun şekilde ayarlanacak ve yerleştirilecek. Merkezlerdeki misafir sayısı sınırlandırılacak. Havuz ve çevresindeki alanlar gün boyunca sık sık temizlenecek

• Yiyecek ve İçecek Alanları: Otel restoranlarında uygun fiziksel mesafenin sağlanması için masalar ve sandalyeler arasında aralık bırakılacak. İstendiğinde biyolojik olarak bozunabilir tek kullanımlık tabaklar ve mutfak eşyaları temin edilebilecek. Kahvaltı sırasında restoranlar al ve git, yiyeceklerin önceden yerleştirildiği üzeri kapatılmış tabaklar, alakart ve masaya servis gibi farklı seçenekler sunulacak. Oda servisi bulunan tesislerde misafirlere siparişleri tek kullanımlık servisler ile kapıya bırakılarak temassız olarak teslim edilecek • Toplantılar ve Etkinlikler: Çok yakında hayata geçirilecek olan CleanStay ile desteklenen Hilton EventReady programı, Hilton'da gerçekleştirilecek toplantılara ve etkinliklere yeni bir standart getirecek. Program, temizlik, esneklik, güvenli ve sosyal olarak sorumlu çözümlerin yanı sıra yaratıcı yiyecek ve içecekler, en son teknolojiler ve sürdürülebilir uygulamalar da sunacak. Özel sağlık ve zindelik odağıyla planlamadan yürütmeye kadar uzanan etkinlik deneyimi, Hilton'un birinci sınıf misafirliğiyle özel ekip üyeleri tarafından desteklenecek.

İlk etapta belirli otellerde uygulamaya alınacak olan Hilton CleanStay programı temmuz ayının ortasından itibaren de Hilton'un 18 markasının tamamında devreye girecek. Hilton misafirleri, dünya genelinde bazı otellerdeki değişimi 15 Haziran’dan itibaren görmeye başladı.



restaurant 66 hotel & hi-tech

hijyen

DIversey’den işletmeler için 9 adımda havuz temizliği ve hijyeni Temizlik ve hijyen teknolojileri konusunda dünya devi Diversey, havuz suyu şartlandırılması tecrübesiyle, salgın sürecinde havuz kimyasalı kullanımı, yüzme havuzlarında kişi kısıtlaması, sosyal mesafe kuralları, havuz kullanımı ve zamanlama tablosu gibi birçok konuda akıllardaki soru işaretlerini giderecek şekilde güvenilir bir havuz kompleksi oluşturmanın yollarını açıkladı.

D

iversey uzmanlarının yaptığı açıklamaya göre; havuz suyu dezenfeksiyonu sağlamanın ve bulaşı riskini azaltmanın ilk adımı olarak, havuz suyundaki serbest klor seviyelerinin açık havuzlar için 1-3 ppm seviyesinde, kapalı havuzlar için 1-1,5 ppm seviyesinde; PH seviyesinin ise 6,5-7,8 aralığında sabit tutulması gerekiyor. Bunu sağlamak için, tüm havuzlarda kimyasal dozajlarının havuz operatörü tarafından manuel olarak değil, mutlaka dozaj ekipmanları kullanılarak yapılması önem arz ediyor. Havuz suyunun risk takibinde de “Uzaktan Kontrol Edilebilir Otomasyon Sistemleri” gibi teknolojik çözümler kullanılmasının doğru seviyelerin sağlanmasını garanti altına alacağı belirtiliyor. Bu tür sistemler olası aksaklık durumlarında yetkililere mail ya da kısa mesaj yoluyla acil uyarılar göndererek yetkilinin vakit kaybetmeden havuz suyuna müdahale etmesine ve havuz suyundaki serbest klor seviyesini ideal seviyeye getirmesine imkan veriyor. Diversey, havuz suyu dezenfeksiyonunda yoğun klor içerikli ürünlerin tercih edilmesinin riskleri azaltacağının altını çizerek, havuz açılışlarının stabilizatör içerikli toz klor ile yapılmasını, sonrasında ise sıvı klor yerine stabilizatör içermeyen toz klor kullanılmasını tavsiye ediyor. Havuz içinin yanı sıra havuz merdivenleri, şezlonglar, servis masaları, şemsiyeler, soyunma kabinleri, tuvaletler, havuz içindeki animasyon ekipmanları gibi ortak alan ve ekipman dezenfeksiyonunun da mutlaka gün içinde sık periyotlarla sağlanması gerektiğinin altını çiziyor. Günlük hayatımızda olduğu gibi, havuzda ve havuz çevresinde de sosyal mesafeye

dikkat edilmesi gerektiğini belirten Diversey uzmanları, bunun için işletmelerin, havuz çevresindeki şezlong sayısını azaltmaları ve aralarında en az 1,5 metre olacak şekilde konumlandırmalarını önemle belirtiyor. Bir kişinin 1,5 m yarıçaplı bir daire alanı kadar sosyal mesafeye ihtiyacı olduğu dikkate alınarak, aynı anda havuzda bulunacak kişi sayısının da sınırlandırılması gerekiyor. Tesiste bulunan misafir sayısı ve havuzun açık olduğu saatler göz önüne alınarak, her biri arasında yarım saat boşluk olacak şekilde saat dilimleri oluşturulması ve bu saat dilimlerinde havuzda bulunacak kişi sayısını içeren bir çizelgenin hazır bulundurulması; misafirlerin, havuz görevlileri tarafından bu çizelgeye göre yönlendirilmesi öneriliyor. Tüm bu tedbirlerin misafirlerle paylaşılması; örneğin, havuz suyu serbest klor ve PH seviyelerinin rahatlıkla görülebilecek bir alanda ışıklı bir tabela ile duyurulması, dezenfeksiyon ve havuz kullanım saat dilimleri hakkında düzenli anonslarla bilgilendirme yapılması diğer öneriler arasında yer alıyor.

Virüsleri saniyeler içinde etkisiz hale getiren Oxivir ürün ailesi

Çok kişinin temas ettiği yüksek riskli noktalarda; ortak havuz alanlarındaki şezlonglar, masalar, şemsiyeler, soğutucu ekipmanlar yanında ortak kullanılan kabin, duş ve tuvaletlerde ve havuz merdiveni, küpeşte gibi kısımlarda, patojenlerin bir yerden bir başka yere çapraz bulaşma yoluyla taşınmaması ve bulaşma riskini en aza indirebilmek için sıklıkla ve etkili bir dezenfektanla temizlik yapılması gerekiyor.

Diversey’ın bu tip alanların ve ekipmanların dezenfeksiyonu için patentli AHP® (Hızlandırılmış Hidrojen Peroksit®) teknolojisiyle geliştirilmiş ve patojenleri “saniyeler içinde” etkisiz hale getiren Oxivir Plus ve Oxivir Wipe ürünleri bulunuyor. Uygulama alanı çeşidine göre 5 lt’lik bidon, 750 ml.’lik sprey şişe ve dezenfektan mendil formlarında temin edilebilen Oxivir ürün ailesi, tek adımda sağladığı temizlik ve dezenfeksiyon ile hem zamandan hem maliyetten tasarruf etmeye de yardımcı oluyor.

Misafirlerin de sorumluluğu var

Bulaşma riskini en aza indirmek için, işletmeler ne önlem alırsa alsın, bir bulaşıya sebep olmamak ya da bulaşı ile temas etmemek için havuzu kullanan misafirlerin de önemli sorumlulukları bulunuyor. Salgın hastalık yönetimi konusunda hassas bir sistemi olan, bu sistemi işletmenin tüm alanlarında dikkatle uygulayabilen bir tesis seçmek bu sorumluluğun önemli bir adımı… Misafirler ayrıca işletmelerden, bağımsız denetim kuruluşlarından aldıkları salgın yönetimi kapsamında denetim skorları talep edebilir, havuzun klor ve PH seviyeleri ile bunların korunmasının nasıl yapıldığını da takip edebilirler. Temas alışkanlıklarını gözden geçirip kişisel hijyen gerekliliklerini yerine getirirken, işletmelerin koyduğu tüm hijyen kurallarına ve çalışanların yönlendirmelerine uymak da misafirlerin yapması gerekenler arasında yer alıyor. Sık sık el dezenfektanı kullanmak ve sosyal mesafenin risk oluşturduğu tüm alanlarda kişisel koruyucu ekipmanlar kullanmak da koruyucu önlem olarak öne çıkıyor.



restaurant 68 hotel & hi-tech

hotel-tech

Ingenico, seyyar yazarkasa pazarına yeniliklerle geliyor Dünyanın ve Türkiye’nin uçtan uca ödeme konusunda lider markası Ingenico’nun, yeni EFT POS özellikli seyyar yazarkasası Move 5000F; 4G bağlantısı, temassız ödeme özelliği, en yüksek seviye uluslararası güvenlik standardı PCI PTS 5.x ve Ingenico’nun en hızlı platformu Tetra işletim sistemi ile dikkat çekiyor.

C

ihazlarına sağladığı donanımlarla müşterilerinin hayatını kolaylaştırmayı, verimliliklerini artırmayı amaçlayan Ingenico, yeni ürünü Move 5000F YazarkasaPOS cihazında pek çok özelliği bir araya topladı. Move 5000F, 4G bağlantısı ve 4G olmayan lokasyonlarda otomatik 2G’nin devreye girmesi ile hızlı ve kesintisiz iletişimi mümkün kılarken, katma değerli servisler ve raporlama seçenekleriyle iş yerlerine kazanç sağlıyor. Move 5000F 420 gramlık ağırlığı, ideal boyutu ve ergonomisi ile kolay kavranıp, rahatça taşınabiliyor. Düşmeye dayanıklı cihazın yeni işletim platformu Tetra sistemi de cihaz uygulamalarının daha hızlı ve ileri seviye güvenli çalışmasına olanak sağlıyor.

Temassız ödeme özelliği

Ödeme sistemlerinde uluslararası güvenlik kurallarında belirlenen mevcut en yüksek güvenlik standardı olan PCI PTS 5.x sertifikasına sahip olan Move 5000F, diğer tüm Ingenico cihazlarında olduğu gibi, özellikle yaşanan pandemi sürecinde daha da önem kazanan ‘temassız ödeme’ özelliğini de barındırıyor. Aynı zamanda ödeme türlerinin tümünü destekleyen

Sağlam dokunmatik ekran uzun süreli kullanımlarda bile aynı verimlilikte çalışmaya devam ederken -10 /+45 derece çalışma aralığı sayesinde Türkiye’nin her yerinde aynı performansı gösteriyor.

Sidal: “Pandemide en çok tercih edilen marka olduk”

Alpay Sidal Ingenico Türkiye Genel Müdürü

Move 5000F ile akıllı kart, manyetik kart, EMV Chip&Pin, QR ile ödeme yapılabiliyor. Move 5000F renkli, geniş ve dokunmatik ekranı ve kısa yol tuşları ile kullanıcı dostu bir tasarıma sahip. Müşteri yüzünde yer alan ekran ile tüketiciler satış tutarını rahatça görebiliyor. Opsiyonel para çekmecesi özelliğiyle Move 5000F masaüstünde de rahatlıkla kullanılabiliyor.

Ingenico Türkiye Genel Müdürü Alpay Sidal yeni ürün Move 5000F YazarkasaPOS ile ilgili olarak şöyle konuştu: “Sahadaki Ingenico Yazarkasa sayımız Haziran itibariyle 270 bini geçti. Özellikle pandemi döneminde de paket servislerde kapıda ödeme ihtiyaçlarında en çok tercih edilen marka olduğumuzu gördük. Bu çerçevede seyyar yeni bir ürün çıkartarak artan taleplere en uygun çözümü sunmak istedik. Yeni seyyar yazarkasaPOS’umuz Move 5000 F ile, bir önceki modelimiz iWE280’nin öne çıkan donanım özelliklerine ek olarak, 4G ile hızlı ve kesintisiz bağlantı, PCI PTS V5 ile üst seviye güvenlik standardı ve Ingenico’nun yeni jenerasyon işletim sistemi Tetra’yı müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz. Cihazımız 15 Haziran’dan itibaren tanıtıma özel fiyatıyla 1998TL’den (KDV dahil) satışta olacak. “



restaurant 70 hotel & hi-tech

hotel-tech

Bosch Termoteknik eğitimleri sürüyor Bugüne kadar yaptığı eğitimler ile ısıtma, soğutma ve havalandırma sektöründeki yetkili servis, yetkili bayi, teknik meslek liseleri gibi birçok paydaşına fayda sağlayan Bosch Termoteknik Akademi, Covid-19 salgını sürecinde de sanal sınıflar aracılığıyla eğitimlerine ara vermeden devam ediyor. Bosch Termoteknik, 2020 yılının ikinci çeyreğinde sanal sınıflarda 681 çalışanına iç eğitim, 1.352 iş ortağına ise ürün eğitimi gerçekleştirdi. Eğitimlerde konu anlatımından sonra soru-cevap bölümüne de yer verildi. “Bilgi Paylaştıkça Çoğalır” mottosunu benimseyen, her zaman ve her koşulda gerek çalışanlarının, gerekse iş ortaklarının bilgilerini güncel tutmayı hedefleyen Bosch Termoteknik Akademi eğitimleri önümüzdeki süreçte de devam edecek.

Paynet yeni hedeflerine Serra Yılmaz ile koşacak Türkiye’nin yenilikçi finansal çözümler platformu Paynet, yenilenen yapısında Serra Yılmaz ile anlaştığını açıkladı. Kurulduğu 2000 yılından bu güne kadar farklı sektörlerde faaliyet gösteren 20 bine yakın işletmenin finansal süreçlerini dijitalleştiren, öncü ve Merkez Bankası lisanslı bir finansal teknoloji şirketi olan Paynet Ödeme Hizmetleri A.Ş. Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı’na (CMO) deneyimli isim Serra Yılmaz’ı getirdi. Yılmaz, “Sektöre yön veren ve yıllardır yükselen performansı ile Paynet için yeni ve çok daha güçlü-rekabetçi bir dönem başlıyor. ‘Yeni normal’ olarak tanımlanan bu dönemde dijital tahsilat yönetimi ve temassız ödemelere ilgi çok arttı. Paynet’in en kuvvetli yanı müşterilerinin değişen ihtiyaçlarına hızlı cevap veren esnek ve güvenli altyapısı. 2020’de de iş ortaklarımızla birlikte teknoloji ve finans alanında geliştireceğimiz yeni ürün ve çözümlerle, hizmet verdiğimiz işletmelerin enerjilerini tahsilata değil büyümeye harcamasına destek olacağız.” dedi.

Restoranlar e-Faturayla ilk 3 ay ücret ödemiyor Değişen iş koşullarına hızla uyum sağlayan Sodexo, restoranların ve işletmelerin dijital dönüşümüne destek oluyor. Temmuz ayı itibariyle kurumlara getirilen e-Fatura ve e-Arşiv zorunluluğu kapsamında 24 yıllık tecrübesiyle alanında uzman Uyumsoft ile iş birliğine giden Sodexo, bu geçiş sürecinde müşterilerine ve üye iş yerlerine özel avantajlar sunuyor. İş birliği kapsamında Sodexo’lu işletmeler e-Fatura ve e-Arşiv sistemine geçerken yüzde 55 indirim ve ilk 3 ay ücretsiz kullanım imkanından faydalanacak. İşletmelerin fatura kaybı, çıktı alma, kağıt masrafı gibi sorunlarının önüne geçildiği sistemde, fatura süreçleri evden veya cepten kolaylıkla yönetiliyor. Ayrıca, fatura arşivi 10 yıl boyunca saklanabiliyor, böylece istendiği zaman geçmişe dönük faturalara rahatlıkla ulaşılabiliyor.

Global Payments s.r.o, SoftPOS Çözümü için PayCore’u tercih etti Tüm dünyada 35'i aşkın ülkede müşterilerine yenilikçi ve uçtan uca ödeme teknolojileri çözümleri sağlayan PayCore, Orta Avrupa'nın lider ödeme şirketi Global Payments s.r.o. ile SoftPOS çözümünün satışına yönelik bir anlaşma imzaladı. Global Payments, “PayCore SoftPOS” çözümü sayesinde üye işyerlerinin dijital ödeme kabul süreçleri alanında büyüyecek. PayCore’un SoftPOS çözümü, NFC destekli Android akıllı telefonların ve tabletlerin herhangi bir ek cihaza gerek kalmadan POS terminali olarak kullanılabilmesini sağlıyor. Bu çözüm sayesinde üye işyerleri temassız kartlar, mobil cüzdanlar ve giyilebilir cihazlardan miktar ne olursa olsun kendi kişisel mobil cihazları ile ödeme kabul edebiliyor. Çözüm sayesinde, belirli bir miktarı aşan ödemeler PIN kullanılarak güvenli bir şekilde yapılabiliyor. Başlangıçta Çekya, Slovakya, Romanya ve Avusturya’da kullanımına başlanacak çözümün, Global Payments’ın faaliyet gösterdiği Malta, Macaristan ve diğer Orta Avrupa ülkelerinde de yaygınlaştırılması planlanıyor.


Oteller hackerlere karşı da önlem almalı Yaz aylarına girilmesiyle birlikte tatil planları yapılmaya başlanıyor. Bu yıl yaz tatilleri her ne kadar Covid-19’un gölgesi altında geçecek olsa da oteller, önemli hijyen tedbirleri alarak tatilcileri ağırlamaya başladı. Ancak otellerin koronavirüse karşı aldıkları tedbirler kadar hackerlere karşı da ciddi güvenlik önlemleri alması gerekiyor. Birçok otelin ortak wi-fi ağlarına sızmayı başarabilen ya da benzeri ortak wi-fi ağları oluşturan hackerler, tatilcilerin ve otellerin bu yaz da kabusu olabilir. Ağ güvenliği ve zekası, güvenli Wi-Fi ve çok faktörlü kimlik doğrulamanın önde gelen küresel sağlayıcısı WatchGuard’ın Türkiye ve Yunanistan Ülke Müdürü Yusuf Evmez, sık karşılaşılan ortak Wi-Fi saldırısına karşı otelleri uyarırken tatilcilere de “Kablosuz ağ isimlerine dikkat edin. Online alışveriş işlemlerinizde 4G bağlantınızı kullanın. Aralıklarla telefonunuzun ağ hafızasını silin. Ağlara otomatik bağlanmayın. Yanlış şifreyle internete girmeye çalışın.” önerilerinde bulunuyor.

“OZAN”ın yeni CEO’su Ömer Suner oldu Türkiye’den başlayarak global arenaya iddialı bir giriş yapmaya hazırlanan ve “OZAN” markasıyla, son kullanıcılar ile küçük ve orta ölçekli işletmelere finansal çözümler sunan Ozan Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para A.Ş’de, CEO ve Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerine finansal teknolojiler alanında Türkiye’nin en deneyimli isimlerinden, Ömer Suner getirildi. Lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi Ekonomi bölümünde, yüksek lisans eğitimini ise Yeditepe Üniversitesi MBA programında tamamlayan Suner ardından Stanford Universitesi’nde “The Stanford-Endeavor Innovation and Growth” programına katıldı. Kariyerine, Türk Ekonomi Bankası (TEB) Alternatif Dağıtım Kanalları departmanında başlayan Suner, ardından uzun yıllar Samsung Electronics Türkiye’nin tüm ürün gruplarının pazarlamasından sorumlu üst yöneticiliği ile devam etti. Suner ayrıca, 2012 yılından itibaren Türkiye’deki finansal teknoloji alanının önde gelen girişimlerinden olan ininal ve iPara’nın CEO ve yönetim kurulu üyeliği görevlerini üstlendi.

Hem ateş ölçüyor hem elleri dezenfekte ediyor Akıllı otomat sistemleri geliştiren ve üreten Timtaş Yönetim A.Ş, şimdi de COVID-19 sonrasındaki hayata yönelik yeni bir ürün ortaya çıkardı. Sosyal yönü güçlü otomatlar geliştiren ve projeler üreten Timtaş Yönetim A.Ş, geliştirdiği Pugemak-Hijyenmatik isimli akıllı otomatla, insanların sağlıklı kalmasını ve bulaşıcı hastalıkların yayılmasını durdurmayı hedefliyor. Timtaş Yönetim A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akay, “PugemakHijyenmatik isimli otomatımız, kendisine yaklaşan ve önünde duran kişiyi algılıyor, önce vücut ısısını ölçüyor ardından da ellerini dezenfekte etmesini sağlıyor. Bu işlemler sırasında kişi hiçbir şekilde otomata temas etmiyor. Böylece olası virüs bulaşmalarını da önlemiş oluyoruz.” diye konuştu. Kişinin vücut ısı değerinin otomat üzerindeki ekrana yansıtarak gösterildiğini belirten Akay, “Buradaki temel amacımız, korona virüsün en önemli belirtilerinden olan vücut ısısını ölçmek ve kişiyi bilgilendirmek. Bu sayede kişi olağan dışı bir durum gördüğünde hızlıca sağlık kuruluşlarına başvurabilecek.” ifadelerini kullandı.

Eskişehir’de üretiyor 60 ülkeye ihraç ediyor Banyo alanları için armatür, lavabo, klozet ve duş sistemleri gibi yenilikçi çözüm önerileri sunan İspanyol devi Roca, Türkiye pazarına olan inancını sürdürüyor. Eskişehir’deki fabrika tesislerine, teknoloji ve lojistik altyapıya son yıllarda 40 milyon Euro’dan fazla yatırım yapan şirket, ülke genelinde kuracağı bayi ağı ile global markasını da Türkiye pazarında güçlendirmeyi hedefliyor. Dünyada 22 ülkede 83 fabrikası olan Roca, ürün ve çözümlerini 170 pazarda müşterileriyle buluşturuyor. Türkiye’de 1970'lerden bu yana yatırım yaptıklarını söyleyen Roca Genel Müdürü Salvador Lopez Oliva, 2020 yılında sektör profesyonelleri ile daha güçlü ilişkiler kurmayı ve bağlarını güçlendirmeyi planladıklarını belirterek, “İnşaat, mimarlık ve tasarım alanlarında global bir oyuncu olarak, deneyim ve birikimimizi Türkiye’de de sektör profesyonelleri ile paylaşmayı ve ülkemizin sosyo ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmayı hedefliyoruz” diye konuştu.


restaurant 72 hotel & hi-tech

ürünler

Endüstriyel mekanlara %100 taze havalı serinlik Form Şirketler Grubu iştiraki Form Endüstri Tesisleri’nin İzmir’deki fabrikasında üretilen FesKlima Evaporatif Soğutma Üniteleri; endüstriyel tesisler başta olmak üzere geniş hacimli alanları yüksek verimle ekonomik olarak serinletiyor. Kullanılmış havayı tekrar ortama vermeyip, mekanın temiz hava kalitesini yükseltirken, virüs ve mikropların yayılmasına da engel oluyor. Elektronik ve otomasyon kontrolleri tamamen yerli mühendislik gücüyle tasarlanan FesKlima, tesis sahiplerinin ekonomik, doğal ve teknolojik serinletme ihtiyaçlarına en uygun çözümleri sağlıyor. Mekanları filtre edilmiş %100 taze hava ile buluşturarak aynı zamanda çalışan verimliliğini arttırıyor. Cihaz, bir uygulama üzerinden bilgisayar, tablet veya telefondan yönetilebiliyor. Ünitenin üflediği havanın sıcaklığı ve mekandaki nem ve sıcaklık değerleri bu sistem sayesinde akıllı cihazlardan görülüp uzaktan kontrol edilebiliyor. Yine FesKlima’ya özgü Hijyen Senaryosu ile ünite kapatıldığında cihaz otomatik olarak hijyen moduna geçiyor. Su kaynağındaki doldur- boşalt işlevi sayesinde cihaz kendi kendini temizliyor. Bu sırada cihazın fanı çalışmaya devam ettiğinden petekler de kuruyor ve cihaz böylelikle kendi hijyenini sağlamış oluyor.

Kişiye özel tekli koltuklara talep arttı Korona pandemisi halen devam ederken, yeni normale dönüşle birlikte yaz sezonunu açan oteller resmi kaynakların zorunlu tuttuğu önlemlerin dışında birçok farklı önlemlere de başvuruyor. Bunlardan biri de otellerin en büyük demirbaşı olan mobilyalar. Özellikle ortak alanlarda kullanılan mobilya tasarımlarının kişiye özel, izole ve korunaklı şekilde revize edildiğini dile getiren Yüksek Mimar Zümrüt Doyran, “Mobilyaların kolay temizlenir olması aranan en önemli kriter. Bu sebeple inovatif kumaşların kullanımı ve doğal malzemelere olan ilgi de arttı. Temizliği zor olan, çok detaylı tasarımlar tercih edilmiyor. Daha sade, minimalist mobilyalar ön planda.” dedi. Doyran; “Mobilyalarda kişisel tasarımlar yoğun ilgi görüyor. Çoklu oturma gruplarının projelerdeki sayıları azalıyor yerine etrafı çevrili ve izole sayılabilecek, 3 tarafı korunaklı tekli koltuklar geliyor. Kolay temizlenebilen pürüzsüz yüzeyler de tercih sebebi. Virüsün daha az yaşandığı söylenen bakır, çelik ve alüminyum aksesuarlar ön planda. Döşeme kumaşlarının kolay temizlenebilir olması için kolay sökülebilen ve yıkanabilenler önem kazandı. Doğal malzeme kullanımları daha çok arttı.” dedi.

Güneşin gölgesinde konforlu bir yaz İnce ve zarif çizgileri ile minimalist bir dekorasyon öğesi olan Myra Tex Şezlong; bahçede, terasta, havuz kenarında veya deniz kıyısında dinlenmek için ideal çözümü sunuyor. Myra Tex Şezlong, polipropilen gövdesi ve nefes alan özel file kumaşıyla rahat ve pratik bir dekorasyon ögesi olarak dış mekanlardaki yerini alıyor. Myra Tex; ahşap dokulu mat gövdesi sayesinde mekana natürel bir etki veriyor, görsel estetikten ödün vermeden tasarlanmış olağanüstü yapısıyla öne çıkıyor. UV korumalı ve güneşe dayanıklı bileşenlerle üretilen Myra Tex Şezlong, vücudu saran file kumaş özelliğiyle vücudun konforunu artırıyor. Myra Tex; basınçlı su ve deterjan ile el değmeden, istiflenmiş bir halde yıkanabilme avantajıyla hijyen konusuna da iyi bir çözüm getiriyor. Myra Tex Şezlong; dış mekan mobilyalarının seçimindeki en önemli faktör olan dayanıklılık ve dış mekan koşullarına uyumluluk güvencesi veriyor. Ürün, kollu ve kolsuz seçeneklerle sunulurken beş kademeli ayarlanabilir sırt bölgesi sayesinde vücuda istenilen açının verilmesini sağlıyor. Taşıma kolaylığı sağlayan gizli tekerlekleriyle Myra Tex’in yönü ve pozisyonu rahatça değiştirilebiliyor.

Küçük işletmeler için çok işlevli wifi çözümü TP-Link, yeniden normalleşen ve çalışmaya başlayan küçük işletmeler için yeni WiFi çözümünü satışa sunuyor. Kablolu ağı kablosuz ağa dönüştüren bir erişim noktası (access point) olan TLWA1201 model adlı ürün, aynı zamanda üç farklı işleve daha sahip. Tek bir kasada dört WiFi işlevi sunan ürün, bu sayede küçük işletmeler için ekonomik bir çözüm sağlıyor. Küçük ofisler, kafeler, atölyeler, kuaför salonu gibi işletmeler için geliştirilen ürün, hem güvenli hem de geniş kapsama alanına sahip bir WiFi ağı oluşturuyor. Erişim noktası modu dışında WiFi menzil genişletici (range extender), çoklu SSID ve istemci (client) modları olan ürün, küçük işletmelerin WiFi konusundaki tüm ihtiyaçlarını bir kasada sunuyor. Üstelik kurulumu ve kullanımı da son derece kolay. Ethernet kablosu üzerinden enerji almayı sağlayan PoE (Power over Ethernet) özelliği sayesinde, elektrik prizi olmayan yerlere de kolayca monte edilebilen ürün, her yerde kullanım rahatlığı sağlıyor. Zarif bir görünümü olan cihaz, duvara da monte edilebiliyor. Masa üstünde ya da duvarda, nerede kullanılırsa kullanılsın şık tasarımı ile çoğu dekorasyona uyum sağlıyor.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.