DECEMBER 2019 - INTERNATIONAL MEDICAL MAGAZINE - www.medikalteknik.com.tr
Strategic Balkans Partnership from Berko Pharmaceuticals Abdi İbrahim Published Its Sustainability Report AMBULANCES driving to life, sirens to survive… The Agreement “Domestic Product” Was Signed in Dental Technology
Turkish Medical Sector Dazzled “MEDICA” The Largest Medical Trade Fair In The World
Publisher H. Ferruh IŞIK on behalf of İstmag Magazin Gazetecilik İç ve Diş Tic. Ltd. Şti. Managing Editor (Responsible) Mehmet SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr Editors Duygu SAZAN duygu.sazan@img.com.tr Recep ARSLANTAŞ recep.arslantas@img.com.tr Advertising Coordinator Recep ARSLANTAŞ recep.arslantas@img.com.tr +90 537 441 97 68 Foreign Relations Manager Ayça SARIOGLU ayca.sarioglu@img.com.tr
Graphic & Design Sami Aktaş sami.aktas@img.com.tr Finance Manager Cuma KARAMAN cuma.karaman@img.com.tr
Accounting Manager Yusuf DEMİRKAZIK yusuf.demirkazik@img.com.tr Subscription Nurten Demir nurten.demir@img.com.tr Bursa Represantation Ömer Faruk GÖRÜN omer.gorun@img.com.tr Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481 Printing CTP • BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No: 11 A/41 Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL +90.212 454 30 00 Head Office İstanbul Magazin Grubu İHLAS MEDIA CENTER Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi No:11 Medya Blok Kat:1 34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr İMG - Medikal Teknik dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. İMG - Medikal Teknik dergisinin bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik İç Ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Letter From the Editor Sağlık Endüstrisinde Renk Uyumu
Color Harmony in the Health Industry Days are passing, months are running out of counting and we are about to leave a whole year behind. We salute 2020 with the excitement of introducing new technologies in medicine, while seeing the many innovations and innumerable developments of our sector in 2019. Health industry is a sector that we can see and recognize even more closely every year. From the manufacturer to the exporter, from the public supplier to the university hospitals, technology and science structured in a way that has no end in this industry, new information welcomes us at every step. There are also different branches that seem to be crossroads, but the intersection points on the main lines are so accurate that it is not surprising that it increases the speed of development so much… In the last issue of this year, we have continued to follow the main lines of medicine and medical as well as a little by-pass. We observed the ambulances which are the mobile emergency rooms of the hospitals closely in our file news. We listened with appreciation to the strategic moves of the pharmaceutical companies where medicine found its vital water. For example, Berko Pharmaceuticals has taken the first steps for the production facility planned to be realized in partnership with Sagen, an initiative of its business partner Fufarma in Albania and Northern Macedonia. With this strategic decision, perhaps a very short time within the European Union countries within the Turkish pharmaceutical company will be able to provide production. I think we’re already proud. A first happened in the field of dental biomaterials in Turkey. Yıldız Technical University made cooperations with Yıldız Technology Transfer Office and UMG Uysal Medical / Avrupa Implant company which owns local capital for 100% domestic production of antibacterial nano composite tooth filling materials. We look forward to watching the successful progress of this project, which targets $ 50 million in domestic dental technology. There is success in every field of health industry, there is determination, there is a strong progress. There is integrity, there are intersecting roads, there is a common goal. In short, there is color harmony. That is why this sector is not afraid of the passing of time. Wishing you a fabulous new year with full of great achievements… Welcome to 2020 already!
Günler geçiyor, aylar bitiyor diye sayarken koca bir yılı daha geride bırakmaya hazırlanıyoruz. Sektörümüzün birçok yeniliğini, sayısız gelişimini sığdırdığımız 2019’u uğurlarken, tıptaki yeni teknolojilerle tanışmanın heyecanı ile 2020’yi selamlıyoruz. Her gelen yıl ile daha da yakından görebildiğimiz, tanıyabildiğimiz bir sektör “Sağlık endüstrisi”. Üreticisinden ihracatçısına, kamu tedarikçisinden üniversite hastanelerine uzanan, teknoloji ve bilimle yapılandırılmış ucu bucağı olmayan bir yol edasındaki bu sektörde, her adımımızda yeni bilgiler karşılıyor bizi. Farklı dalları da var yol ayrımı gibi görünen ama ana hatlarda kesişme noktaları o kadar doğru ki gelişimin hızını bu denli arttırıyor olmasına şaşırmamak gerek… Bu yılın son sayısında, tıbbın ve haliyle medikalin ana hatlarına bağlı kalmanın yanı sıra biraz da yan yollarında ilerledik. Hastanelerin seyyar acil odası olan ambulansları, dosya haberimizde yakından gözlemledik. Tıbbın can suyunu bulduğu ilaç firmalarının stratejik hamlelerini takdirle dinledik. Örneğin Berko İlaç, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’daki iş ortağı Fufarma’nın girişimi olan Sagen ortaklığı ile hayata geçirilmesi planlanan üretim tesisi için ilk adımlarını attı. Bu stratejik kararla, belki de çok kısa bir süre sonra Avrupa Birliği ülkeleri dahilinde Türk bir ilaç firması üretim sağlayabilecek. Şimdiden gururlanmaya başladık galiba. Ve Türkiye’de gerçekleştirilen bir ilke de şahitlik ettik. Dental Biyomalzeme alanında, antibakteriyel nano kompozit diş dolgu malzemelerinde yüzde 100 yerli üretim için Yıldız Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknoloji Transfer Ofisi ve yerli sermayeli UMG Uysal Medikal/Avrupa İmplant firması iş birliği yaptı. Yerli diş teknolojisinde 50 milyon doları hedefleyen bu projenin başarılı ilerleyişini izlemek için sabırsızlanıyoruz. Sağlık endüstrisinde her alanda başarı var, azim var, güçlü bir ilerleyiş var. Bütünlük var, kesişen yollar var, ortak bir amaç var. Kısacası, renk uyumu var. İşte bu yüzden bu sektör zamanın geçmesinden korkmaz aksine gelecek zamana heyecanla sarılır, hevesle tutunur. Yeni yılda, yeni başarılara… Şimdiden Hoş geldin 2020!
DUYGU SAZAN Editor
6
Let’s Go to Who Can’t Come to Us Bize Gelemeyene, Biz Gidelim The world’s largest medical fair MEDICA was marked by the Turkish medical sector. Istanbul Chemicals and Chemical Products Exporters Association (IKMIB) organized its 11th national participation event of Tukey for the fair and introduced products, technologies and services in many different categories. A total of 161 companies from Turkey presented the new products to the tastes of the recipient. Under the leadership of IKMIB Chairman Adil PELİSTER, a team including IKMIB team and the authorities for abroad visited our companies one by one and listened to their problems and tried to find solutions for these problems. I cannot pass without sharing the proposal of a company I witnessed during the visit. The exporter said: “We have seen very few visitors from some countries and no visitors from others. If they can’t come to us, let’s go to them.” I have paid great attention to the idea of organizing various organizations by bringing Turkish companies to their countries. Arab Health Exhibition, which is considered as the hub of the world health sector with 4,250 exhibitors from 159 countries, only Medikal Teknik magazine is media partner from Turkey, will be held from 27 to 30 January, 2020 in Dubai this year. IKMIB, Platinum Partner of the fair, will also organize the national participation in this fair. See you in our February 2020 issue, good bye. Recep ARSLANTAŞ Coordinator
Dünyanın en büyük tıp fuarı MEDICA’ya Türk medikal sektörü damgasını vurdu. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği İKMİB’in 11’inci defa milli katılım organizasyonunun gerçekleştirildiği fuarda, birçok farklı kategorilerde ürün, teknoloji ve hizmet tanıtıldı. Türkiye’den toplam 161 firma en yeni ürünlerini alıcılarının beğenisine sundu. İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil PELİSTER önderliğinde, İKMİB ekibi ve yurtdışındaki yetkili mercilerin de bulunduğu bir heyet, firmalarımızı tek tek ziyaret edip sorunlarını dinledi ve bu sorunlara yönelik çözümler üretmeye çalıştılar. Ziyaret sırasında şahit olduğum bir firmanın önerisini paylaşmadan geçemeyeceğim. Söz konusu ihracatçı firma şöyle diyordu: “Bazı ülkelerden çok az ziyaretçinin geldiğini, bazılarından
Recep Aslantas Coordinator
Aralık 2019
da hiç ziyaretçinin gelmediğini gördük. Eğer onlar bize gelemiyorlarsa, biz onlara gidelim,”. Ziyaretçilerin gelemediği veya az geldiği ülkelere, çeşitli organizasyonlar düzenleyerek bizim gitmemizin önerilmesi fikrini çok önemsedim. Dünya sağlık sektörünün buluşma noktası olarak öngörülen, 159 ülkeden yaklaşık 4.250 firmanın katılım gösterdiği, Türkiye’den sadece Medikal Teknik Dergisi’nin medya partneri olduğu Arab Health Fuarı, bu sene 27-30 Ocak 2020 tarihleri arasında Dubai’de gerçekleştirilecek. Platinum Partner olan İKMİB de bu fuara ilişkin milli katılım organizasyonunu gerçekleştirecek. Şubat 2020 sayımızda görüşünceye kadar esen kalın. Recep ARSLANTAŞ Koordinatör
8
Turkish Medical Sector Dazzled “MEDICA” The Largest Medical Trade Fair In The World Dünyanın En Büyük Tıp Fuarı “MEDICA”ya Türk Medikal Sektörü Damga Vurdu
Istanbul Chemicals and Chemical Products Exporters’ Association (IKMIB) this year by the 11th time in Turkey organized national participation organization in the world’s largest medical industry trade fair MEDICA 2019, 18-21 November 2019, Düsseldorf, Germany. About 6 thousand 400 participants from around the world took part at the fair, a total of 161 companies from Turkey presented their new products to the tastes of the recipient. “MEDICA”, one of the largest and most important fairs in the world in the field of medical products, equipment and technologies, was held in Düsseldorf between 18 and 21 November this year. This year, with national participation of İKMİB, 3 organization located in different halls with a total of 776 square meters and a total of 161 companies with 42 companies participating as an individual 119 companies were represented Turkey. In the 112-squaremeter booth of Turkey, Turkish coffee made refreshments, various introductory activities were carried out. At the same time, Turkey section has great interest with the
Aralık 2019
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından bu yıl 11’inci defa Türkiye milli katılım organizasyonu düzenlenen, dünyanın en büyük medikal sektörü fuarı MEDICA 2019, 18-21 Kasım 2019 tarihleri arasında Almanya’nın Düsseldorf kentinde gerçekleştirildi. Dünyadan yaklaşık 6 bin 400 katılımcının yer aldığı fuarda, Türkiye’den toplam 161 firma en yeni ürünlerini alıcıların beğenisine sundu. Medikal ürün, ekipman ve teknolojiler alanında dünyanın en büyük ve en önemli fuarlarından biri olan “MEDICA” fuarı, bu yıl 18-21 Kasım tarihleri arasında Düsseldorf’ta gerçekleştirildi. Bu yıl, İKMİB’in milli katılım organizasyonu ile 3 farklı holde toplam 776 metrekare ile yer alan 42 firma ve bireysel olarak katılan 119 firma ile birlikte toplam 161 firma Türkiye’yi temsil etti. 112 metrekarelik Türkiye standında ise, Türk kahvesi ikramı yapılarak, çeşitli tanıtıcı aktiviteler gerçekleştirildi. Aynı zamanda sektörel filmlerin ve www.turkishhealthcare.org sitesinin yayınlandığı dokunmatik ekran ile dikkat çeken Türkiye standına yoğun ilgi gösterildi. Yaklaşık 121 bin ziyaretçiyi ağırlayan ve yaklaşık 6 bin 400 katılımcıya ev sahipliği yapan MEDICA 2019 fuarında, T.C. Almanya Düsseldorf Başkonsolosu Ayşegül Gökçen Karaarslan ve T.C. Düsseldorf Ticaret Ataşesi Anıl Gürtuna Kaya ile birlikte İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, İKMİB Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Tayfun Demir, İKMİB Yönetim Kurulu Üyesi Erman Atasoy, TİM Delegeleri Adil Boz ve Dr. O. Mutlu Topal ile İKMİB Genel Sekreter Yardımcısı Coşkun Kırlıoğlu Türk katılımcıları ziyaret ederek, firmalara başarılar diledi.
“Medikal sektöründe ihracatımızı artırmayı hedefliyoruz” Fuar hakkında bilgi veren İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Dünyanın en büyük tıp fuarı MEDICA’da bu yıl medikal sektörde faaliyet gösteren ihracatçı firmalarımızla birlikteyiz. 40 yıldan fazla bir süredir devam eden fuarın bu yıl Türkiye milli katılım organizasyonunu 11’inci defa İKMİB olarak gerçekleştirdik. Milli katılım ile 42 firmamız ve bireysel olarak 119 firmamızla toplam 161 Türk medikal firmamız fuarda yer aldı. Sektörlerde en yeni, en son teknolojileri, ürün ve hizmetleri görmek açısından fuarların önemi çok büyük. Özellikle de sağlık sektöründe teknolojik dönüşüm daha hızlı ilerliyor. Yapay zeka robotları ile yapılan ameliyatların tıpta yeni bir çağı başlattığını söylemek mümkün. Medikal sektörü, bizim kimya ihracatımızda da eczacılık ürünleri kategorisi altında yer alan ve en yüksek
9
touchscreen which played industry films and the site of www.turkishhealthcare.org. Ayşegül Gökçen Karaarslan, T.C. Consul General of Germany in Düsseldorf, Anıl Gürtuna Kaya , Turkish Consulate General Office of the Commercial Attaché, Düsseldorf, Adil Pelister, Chairman of Istanbul Chemicals and Chemical Products Exporters’ Association (IKMIB), Tayfun Demir, Member of the Board of Directors of İKMİB, IKMIB Board Member Erman Atasoy, TIM Delegates Adil Boz and Dr. O. Mutlu Topal and İKMİB Deputy Secretary General Coşkun Kırlıoğlu visited and wished success to the Turkish companies in MEDICA 2019, which hosted approximately 121 thousand visitors and hosted about 6,400 exhibitors.
“We aim to increase medical sector exports” Informing about the fair, Adil Pelister, Chairman of İKMİB, said: “We are with our exporters operating in the medical sector this year at MEDICA, the biggest medical fair in the world. For more than 40 years of ongoing national participation organization of the fair was held this year in Turkey as IKMIB the 11th time. A total of 161 Turkish medical companies took part in the fair with 42 companies and 119 individual companies with national participation. Fairs are very important in terms of seeing the latest, latest technologies, products and services in the sectors. Especially in the health sector, technological transformation is progressing faster. It is possible to say that the operations performed with artificial intelligence robots have started a new era in medicine. The medical sector stands out as one of the sub-sectors that provide the highest added value under the category of pharmaceutical products in our chemical exports. Our aim is to increase the added value and export figures even higher. For this reason, we care about the cooperation agreements that our companies will make here. I wish success to all our companies participating in the fair.”
Product, technology and service in many different categories introduced This year, the latest products, technologies and services of the medical sector such as technical medical equipment, electro medicine, laboratory technology, diagnostics, orthopedics, medical instruments, surgical equipment, hospital equipment, physiotherapy, communication environments, services, professional literature, laboratory apparatus, medical instruments, laboratory equipment, laboratory instruments, hospital supplies, hospital furniture hospital management, supplier industry, medicine, surgical articles, hygiene, pharmacy, surgical equipment, reagents, medical x-ray equipment, medical service equipment, therapeutics, veterinary medicines were introduced in the fair which brought together the companies and their representatives operating in the medical sector from all over the world.
katma değeri sağlayan alt sektörlerimizden biri olarak öne çıkıyor. Amacımız yıllar itibariyle artan katma değeri ve ihracat rakamlarını daha da yukarılara taşımak. Bu nedenle firmalarımızın burada yapacağı iş birliği anlaşmalarını önemsiyoruz. Fuara katılan tüm firmalarımıza başarılar diliyorum” değerlendirmesini yaptı.
Birçok farklı kategoride ürün, teknoloji ve hizmet tanıtıldı Dünyanın her yerinden medikal sektöründe faaliyet gösteren firma ve temsilcilerini buluşturan fuarda bu yıl, teknik tıbbi cihazlar, elektro tıp, laboratuvar teknolojisi, diagnostik, ortopedi, tıbbi aletler, cerrahi malzemeler, hastane donanımları, fizyoterapi, iletişim ortamları, hizmetler, profesyonel edebiyat, laboratuar aparatı, tıbbi aletler, laboratuar ekipmanları, laboratuvar aletleri, hastane malzemeleri, hastane mobilyaları hastane yönetimi, tedarikçi endüstrisi, tıp, cerrahi makaleler, hijyen, eczacılık, cerrahi ekipmanları, reaktifler, tıbbi amaçlı x-ray cihazları, tıbbi servis ekipmanları, terapötikler, veteriner ilaçları gibi medikal sektörünün altında yer alan en yeni ürün, teknoloji ve hizmetler tanıtıldı.
Aralık 2019
10
Siemens Healthineers Introduces Future Technologies In Health Siemens Healthineers Sağlıkta Geleceğin Teknolojilerini Tanıttı Siemens Healthineers Türkiye, sağlıkta dijitalleşmeye dair yeni teknolojilerini ve görüntüleme çözümlerini uluslararası katılımlı 40. Ulusal Radyoloji Kongresi TÜRKRAD 2019’da tanıttı. Etkinliğe “Sağlıkta Geleceği Şekillendiriyoruz” sloganıyla katılan Siemens Healthineers dijital ikiz teknolojisinin ve çeşitli ürünlerin demolarıyla büyük ilgi çekti. Kongrede geleneksel Siemens Healthineers Radyoloji Ödülü de 13. kez sahibini buldu.
Siemens Healthineers Turkey exhibited its new technologies and imaging solutions to digitalize health at the 40th International Turkish Radiology Congress (TURKRAD 2019). Participated in the event with the motto of “We Shape the Future in Health”, Siemens Healthineers attracted great attention with the digital twin technology and demos of various products. At the congress, the traditional Siemens Healthineers Radiology Award was presented for the 13th time. In addition to being Turkey’s most comprehensive national congress in radiology, TURKRAD 2019 International Turkish Radiology Congress was held in 2019 as well as that of the international participation for the 40th times. In addition to scientific programs, the session also featured new technologies. Siemens Healthineers reflected its 170 years of experience in health technologies and its expertise in digitalization to its stand at TURKRAD 2019. The new issue of the İnovasyon magazine, Turkey’s long-term health publications also shared with the participants. Stressing the importance of TURKRAD for all representatives in the radiology world, Enis Sonemel, General Manager, Siemens Healthineers Turkey, said, “Our focus as Siemens Healthineers digitalization, especially of great importance to the development of sensitive and personalized medicine. We improve diagnostic accuracy by processing and appropriately linking health data in the digital environment; We are working hard for consistency in diagnosis, personalized care, interventional treatment
Aralık 2019
Radyolojide Türkiye’nin en kapsamlı ulusal kongresi olmasının yanı sıra uluslararası katılımın da olduğu Ulusal Radyoloji Kongresi TÜRKRAD 2019 adıyla 40. kez düzenlendi. Etkinlikte bilimsel programların yanı sıra yeni teknolojilerin tanıtıldığı oturumlar da yer aldı. Siemens Healthineers da sağlık teknolojilerinde 170 yılı aşan deneyimini ve dijitalizasyon konusundaki uzmanlığını TÜRKRAD 2019’daki standına yansıttı. Türkiye’nin en uzun soluklu sağlık yayınlarından İnovasyon dergisinin yeni sayısını da katılımcılarla paylaştı. TÜRKRAD’ın radyoloji dünyasının tüm paydaşları açısından önemini vurgulayan Siemens Healthineers Türkiye Genel Müdürü Enis Sonemel şunları ifade etti: “Siemens Healthineers olarak odaklandığımız dijitalizasyon, özellikle hassas ve kişiselleştirilmiş tıbbın geliştirilmesi açısından büyük önem taşıyor. Dijital ortamdaki sağlık verilerini işleyerek ve birbiri ile uygun biçimde ilişkilendirerek tanı doğruluğunu artırıyoruz; tanıda tutarlılık, kişiselleştirilmiş bakım, girişimsel tedavi ve tabii ki etkili bir hasta deneyimi için yoğun şekilde çalışıyoruz. Yapay zeka, makine öğrenmesi ve derin öğrenme alanlarına da odaklanıyoruz. Bu çözümlerimizi, ülkemizin en büyük radyoloji etkinliklerinden olan TÜRKRAD 2019’da sağlık dünyasına daha yakından tanıtabilmekten dolayı çok memnunuz.”
TÜRKRAD 2019’a damgasını vuran Siemens Healthineers çözümleri Farklı endüstrilerde kullanılan dijital ikiz teknolojisini sağlık sektörünün de hizmetine sunmak üzere çalışmalarına devam eden Siemens Healthineers, bu konudaki ilk çalışması olan kalp modellemesinin ardından, beyin de dahil olmak üzere diğer organların da dijital ikizlerini geliştirme yönünde ilerliyor. Kardiyologlar tarafından rutin olarak kullanılan dijital ikizler, operasyon öncesi görselleştirme ve 3D görüntüleme sayesinde daha başarılı sonuçlar alınmasını sağlıyor. Özellikle bebeklerdeki doğumsal kalp kusurlarını düzeltmekte kardiyologlar
11
and, of course, an effective patient experience. We also focus on artificial intelligence, machine learning and deep learning. We are very pleased to introduce these solutions to the health world more closely in TURKRAD 2019, which is one of the biggest radiology events of our country.”
Siemens Healthineers solutions that marked TURKRAD 2019 Siemens Healthineers continues to work on providing the digital twin technology used in different industries to the health sector, and after its first work on heart modeling, it is developing digital twins of other organs including the brain. Digital twins, routinely used by cardiologists, provide more successful results with preoperative visualization and 3D imaging. This technology, which provides great convenience to cardiologists and cardiovascular surgeons in correcting congenital heart defects especially in infants, was introduced with a demo in TURKRAD 2019. Siemens Turkey Founded Healthineers stand wall screen, has enabled them to view digital twin of the participants wanting. The application, which attracted great attention, shared the course of sensitive and personalized medicine with the health sector and made a visual demonstration of the digital future. On the other hand, the latest developments on issues such as the use of artificial intelligence in the clinical routine, solutions that lift the boundaries between health professionals and patients, and security of health data were shared with the participants. Siemens Healthineers Turkey exhibited products of its new members in ultrasound portfolio, ACUSON Sequoia and ACUSON Juniper in the event. The doctors attending the congress experienced the latest ultrasound technologies using these devices one-to-one. The bioacoustic imaging technology used in the ACUSON Sequoia adapts the signal in real time to each patient’s anatomy and bioacoustic properties (tissue density, stiffness and absorption), thus compensating for energy loss, ensuring the highest image quality. The new deep abdominal probe also allows penetration up to 40 cm. The ACUSON Juniper was developed as the smallest, lightest and quietest ultrasound system in its class to meet all different clinical needs. In addition to its high image quality, its versatility and adaptability can be used in different patient anatomies and physiology. While all routine applications can be performed quickly with improved clinical workflow, there are advanced application areas such as Shearwave elastography imaging.
ve kalp-damar cerrahlarına büyük kolaylık sağlayan bu teknoloji, TÜRKRAD 2019’da bir demoyla tanıtıldı. Siemens Healthineers Türkiye standına kurulan duvar ekranı, isteyen katılımcıların dijital ikizlerini görebilmelerini sağladı. Büyük ilgi gören uygulama, hassas ve kişiselleştirilmiş tıbbın rotasını sağlık sektörüyle paylaşarak dijital geleceğin görsel bir demosunu yaptı. Öte yandan klinik rutinde yapay zeka kullanımı, sağlık profesyonelleri ile hastalar arasındaki sınırları kaldıran çözümler, sağlık verilerinin güvenliği gibi
konularda da son gelişmeler katılımcılarla paylaşıldı. Siemens Healthineers Türkiye etkinlikte ayrıca ultrason portföyünün yeni üyeleri ACUSON Sequoia ve ACUSON Juniper ürünlerini de sergiledi. Kongreye katılan doktorlar, bu cihazları bire bir kullanarak en yeni ultrason teknolojilerini deneyimledi. ACUSON Sequoia’da kullanılan biyoakustik görüntüleme teknolojisi sinyali gerçek zamanlı olarak her hastanın anatomisine ve biyoakustik özelliklerine (doku yoğunluğu, sertliği ve emilimine) göre uyarlıyor ve böylece enerji kaybını telafi ederek en yüksek görüntü kalitesini sağlıyor. Cihazdaki yeni derin abdominal prob da 40 cm’ye kadar penetrasyon imkanı veriyor. ACUSON Juniper ise tüm farklı klinik ihtiyaçları karşılamak için sınıfının en küçük, en hafif ve en sessiz ultrason sistemi olarak tasarlandı. Yüksek görüntü kalitesine ek olarak çok yönlülüğü ve uyarlanabilirliğiyle de farklı hasta anatomileri ve fizyolojilerinde kullanılabiliyor. Tüm rutin uygulamalar geliştirilmiş klinik iş akışı ile hızlıca yapılabilirken, Shearwave elastografi görüntüleme gibi gelişmiş uygulama alanları da bulunuyor.
13th Radiology Award found their owners
13. Radyoloji Ödülü sahibini buldu
On the last day of TURKRAD 2019, which was held at the Antalya Titanic Congress Center on 6-9 November 2019, the Siemens Healthineers Radiology Award Ceremony was held to contribute to the development of Turkish radiology and to increase the effectiveness of young radiologists in international platforms. The 13th time this year’s Radiology Award was given to Dr. Elif Peker from the Department of Radiology, the Department of Radiology at Ankara University School of Medicine.
6-9 Kasım 2019 tarihlerinde Antalya Titanic Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen ve büyük ilgi gören TÜRKRAD 2019’un son gününde, Türk radyolojisinin gelişimine katkı sağlamak ve genç radyologların uluslararası platformlardaki etkinliğini artırmak amacıyla Siemens Healthineers Radyoloji Ödülü Töreni gerçekleştirildi. Bu yıl 13. kez verilen Radyoloji Ödülü’nü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı’ndan Dr. Elif Peker kazandı.
Aralık 2019
12
Hospital Supply Managers Met With 3M At Neuss Hastane Tedarik Yöneticileri 3M’le Neuss’ta Bir Araya Geldi
Supply chain managers from hospitals and leading procurement organizations are looking for new ways to achieve medical goals and maximize financial resources. These experts met at the headquarters of 3M in Neuss, Düsseldorf to conduct international studies on value-based supply management, a new and promising approach.
Hastanelerden ve önde gelen satın alma kuruluşlarından tedarik zinciri yöneticileri, tıbbi hedeflere ulaşmak ve finansal kaynakları en üst düzeye çıkarmak için yeni yollar arıyor. Konusunda uzman bu yöneticiler, yeni ve ümit verici bir yaklaşım olan değer bazlı tedarik yönetimi üzerine uluslararası çalışmalar yapmak amacıyla 3M’in Düsseldorf’a bağlı Neuss kentindeki merkezinde bir araya geldiler.
25 experts from nine countries from Finland to Turkey, the leading group purchasing organizations, met in Düsseldorf, Neuss, to learn about value-based procurement management and assess implementation. Dominique Gilsoul, host of the 3M event at the 3M headquarters in Neuss, launched a panel on Value-Based
Finlandiya’dan Türkiye’ye kadar dokuz ülkedeki hastanelerden ve önde gelen grup satın alma kuruluşlarından 25 uzman, değer bazlı tedarik yönetimi hakkında bilgi edinmek ve uygulamalar konusunda yapılabilecekleri değerlendirmek üzere Düsseldorf’a bağlı Neuss kentinde buluştu.
Aralık 2019
13
Procurement (Medical Supply Chain) and highlighted the importance of the supply chain for healthcare in the first place. Stating that procurement plays an important role in ensuring the right balance between costs and quality of hospitals, health care varies from country to country but the challenges faced by hospitals are similar, Gilsoul underlined that it is useful to go beyond national boundaries when developing solutions.
Examples came from France and Finland: hypothermia and hemodialysis Examples of best practices for understanding the importance of value-based procurement came from France and Finland. Bruno Carrière, CEO of the French procurement organization UniHA, which has about 900 hospitals, shared a project from the Hospices Civils de Lyon hospital network. The hospital was rewarded by 3M with an innovative and holistic solution to provide a general solution to perioperative normothermia, a condition frequently encountered by patients. Suvi Seppälä, the supply manager of Helsinki University Hospital, said that as an example of a complete service for hemodialysis, extra outpatient units have been generated to make it easier for patients to come to the hospital for their treatment. In the workshop that hosted the supply managers, the participants discussed the important issues that should be considered, such as evaluating medical devices in accordance with legal requirements for value-based purchases.
3M’in Neuss’taki merkezinde düzenlenen 3M etkinliğinin ev sahibi Dominique Gilsoul, Değer Bazlı Satınalma (Tıbbi Tedarik Zinciri) konulu panelin açılışını yaptı ve tedarik zincirinin sağlık kurumları açısından ilk etaptaki önemine değindi. Hastanelerin maliyetler ve kalite arasında doğru dengeyi sağlamasında tedarikin önemli bir rol oynadığını, sağlık hizmetlerinin ülkeden ülkeye değişmekle birlikte hastanelerin karşılaştığı zorlukların birbirine benzediğini belirten Gilsoul, çözüm geliştirirken de ulusal sınırların ötesine çıkmakta fayda olduğunun altını çizdi.
Örnekler Fransa ve Finlandiya’dan geldi: hipotermi ve hemodiyaliz Değer bazlı tedarikin öneminin tam olarak anlaşılması için en iyi uygulama örnekleri Fransa ve Finlandiya’dan geldi. Yaklaşık 900 hastanesi olan Fransız satın alma kuruluşu UniHA’nın CEO’su Bruno Carrière, Hospices Civils de Lyon hastane ağından bir projeyi paylaştı. Hastane hastaların sıklıkla karşılaştığı bir durum olan perioperatif normotermiye genel bir çözüm getirmek amacıyla geliştirdiği yenilikçi ve bütünsel bir çözümle 3M tarafından ödüllendirildi. Helsinki Üniversite Hastanesi’nin tedarik müdürü Suvi Seppälä ise hemodiyaliz için eksiksiz bir hizmet örneği olarak hastaların tedavileri için hastaneye gelmelerini kolaylaştıracak ekstra ayakta tedavi birimleri oluşturulduğundan bahsetti. Tedarik yöneticilerini ağırlayan çalıştayda katılımcılar tıbbi cihazların değer bazlı satın alımlarında yasal gerekliliklere uygun olarak değerlendirme gibi göz önünde bulundurulması gereken önemli hususları tartıştılar.
Aralık 2019
16
Philips, Azurion Platformunun en yeni üyesi FlexArm’ı tanıttı
Philips, Azurion platformunun gantri tasarımıyla çığır açan yeni üyesi FlexArm, sundugu yeni görüntüleme ve hasta pozisyonlama imkânı ile kullanıcılarına daha iyi hizmet ve daha iyi hasta bakımı sunuyor. Philips, sektöre kazandırdığı yeni nesil Azurion platformunun en yeni üyesi FlexArm’ı tanıttı. Giderek artan kompleks girişimsel işlemler sırasında, hekimler, kritik anatomiyi hızlıca ve kolayca görüntülemeye ve farklılıkları tanımlamaya ihtiyaç duyuyorlar. Azurion FlexArm sahip olduğu yenilikçi teknolojik özellikleri sayesinde, hem 2D hem 3D görüntülemede hekimlerin görüntüleme ihtiyaçlarına kolaylık sağlıyor. Sistem hareket ettirildiğinde, hasta-odaklı hareket kabiliyeti sayesinde görüntüleme ışını da otomatik olarak senkron oluyor ve bu sayede görüntülemede tutarlılığı kaybetmeden hekim ve sağlık personelinin tedaviye odaklanmasını sağlıyor. Miami Cardiac & Vascular Institute Kurucusu ve Başkanı Barry T. Katzen Azurion FlexArm ile ilgili olarak şunları söylüyor: “FlexArm ile birlikte, Philips mühendisleri neredeyse imkânsız bir geometrik tasarım geliştirirken mekanik bariyerlerin de üstesinden
Aralık 2019
gelerek hekimlerin görüntü kılavuzlu tedavide üstün klinik başarı elde etmesine imkân sunuyor. FlexArm’ın işlem sırasında hasta etrafında çalışan hekim ve sağlık personellerini engellemeden herhangi bir projeksiyon açısında optimum şekilde konumlandırılabilmesi ciddi oranda verimlilik optimizasyonu sağlıyor. Klinik olarak sunduğu avantajların yanında, kullanımı kolay ve anlaşılabilir olması sayesinde kompleks vakaların getirdiği kritik ve hararetli anlar için büyük bir inovasyon.” Minimal invaziv yöntemlerle gerçekleştirilen tedavilerin sayısı ve çeşitliliği giderek artıyor. Buna bağlı olarak, tedavilerin kendileri de giderek kompleks bir hal alıyor, bu sebeple farklı disiplinlerden birden çok hekimin hasta başında hazır olmasına ve koordine şekilde çalışmasına ihtiyaç duyuluyor. Sonuç olarak, klinik ekibin oldukça sınırlı bir alanda zorlayıcı ve kompleks işlemleri yerine getirmesi gerekiyor. Azurion FlexArm’ın yenilikçi tasarımı olağanüstü bir hareket kabiliyeti ile birlikte ciddi oranda kullanım kolaylığı sağlıyor. Benzersiz ve akıllı bir kinematik motor ile çalışan sistem, tek bir ‘Axsys’ kontrol sayesinde 8 farklı eksende hareket edebiliyor.
Hekimlerle yapılan simülasyon testleri sonucunda sistemin, radial girişim de dahil olmak üzere minimal invaziv işlemlerde erişimi kolaylaştırdığı, kateter ve telin istemsiz hareket riskini azalttığı ve ciddi oranda zamandan tasarruf sağladığı kanıtlanmış bulunuyor[1]. Azurion FlexArm, cerrahi ve endovasküler işlemlerin bir kombinasyonu gibi aynı odada birden çok uzmanlık alanının ihtiyacının karşılandığı Hibrid Ameliyathane’lere ideal uyum sağlıyor. Philips Türkiye Sağlık Sistemleri Pazarlama Direktörü Gamze Arbak: “İki yıl önce global lansmanı yapılan Azurion, kolay ve benzersiz kullanımı sayesinde daha fazla hasta odaklı olmayı sağlayarak hekimlerin, verimlilik ve etkinlik üzerine sağladığı pozitif faydalarla da hastane yönetiminin tercihi olan lider girişimsel platformumuz” diyor ve ekliyor: “FlexArm ise, Azurion’un inovasyon yolcuğunda yeni görüntü kılavuzlu tedaviler için fırsatlar sağlarken, hasta bakımını iyileştirmek ve maliyetleri düşürmek için klinik ve operasyonel faydaları birleştiren yeni bir adım.” Azurion FlexArm, Philips’in görüntü kılavuzlu tedavi alanında sağlık hizmeti sağlayıcılarına çok yönlü ve tedavi odaklı çözüm sunmak için bütünleştirdiği; sistem, akıllı cihazlar, yazılım ve servisi de içinde bulunduran benzersiz portföyündeki en yeni inovasyon. Minimal invaziv girişimlerle tedavi edilebilen hastalıkların sayısı arttıkça ve tedaviler kendi içlerinde daha verimli hale geldikçe, hastaların tedavi deneyimi de iyileşmeye devam edecek. Daha az travma deneyimleyecek hastaların hastanede kalış süresi de aynı gün taburcu veya bir gece sonra taburcu olma şansı ile önemli ölçüde azalabilecek. Şubat 2017’de yapılan global lansmandan bu yana, 80’den fazla ülkede 450.000’den fazla hasta Philips Azurion sistemi ile tedavi edildi. Philips Azurion 7 C20 with FlexArm, U.S. Food and Drug Administration (FDA) tarafından 510(k) belgeli ve CE tarafından onaylıdır. [1] 17 hekim ile birlikte laboratuar simülasyon testi
18
The Agreement “Domestic Product” Was Signed in Dental Technology Yerli Diş Teknolojisinde Hedef 50 Milyon Dolar Dental biyomalzeme alanında Türkiye’de bir ilk gerçekleşti. Antibakteriyel nano kompozit diş dolgu malzemelerinin yüzde 100 yerli üretimi için Yıldız Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknoloji Transfer Ofisi ve yerli sermayeli UMG Uysal Medikal/Avrupa İmplant firması iş birliği yaptı. Türkiye ekonomisinin kalkınmasına hizmet eden bu önemli buluşun, patent lisans sözleşmesi 20 Kasım Çarşamba günü Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü’nde düzenlenen törenle imzalandı. Türkiye’nin 11’inci Kalkınma Planı’nda yer alan yerli üretim ve girişimci üniversite hedeflerine hizmet eden bu proje ile beş yılın sonunda dünya dental kompozit pazarından 50 milyon dolar gelir elde edilmesi hedefleniyor.
A first happened in the field of dental biomaterials in Turkey. Yıldız Technical University made cooperations with Yıldız Technology Transfer Office and UMG Uysal Medical / Avrupa Implant company which owns local capital for 100% domestic production of antibacterial nano composite tooth filling materials. The patent license agreement of this important invention that serving the development of Turkey’s economy was signed at the ceremony which held at Yıldız Technical University in Davutpaşa Campus on Wednesday November 20th. It is aimed to achieve revenues of $ 50 million in dental composites market in the world with this project placing at 11th Development Plan of Turkey and serving the domestic production and entrepreneurial university goals at the end of five years. A first happened in the field of dental biomaterials in Turkey. Yıldız Technical University collaborated with Yıldız Technology Transfer Office and Avrupa Implant company under the authorization of UMG Uysal Medical with local capital for 100% domestic production of antibacterial nano-composite tooth filling materials. The patent license agreement of this important invention serving the development of Turkey’s economy was signed at the ceremony on Wednesday November 20th. The signing
Aralık 2019
Dental biyomalzeme alanında Türkiye’de bir ilk gerçekleşti. Antibakteriyel nano kompozit diş dolgu malzemelerinin yüzde 100 yerli üretimi için Yıldız Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknoloji Transfer Ofisi ve yerli sermayeli UMG Uysal Medikal çatısı altındaki Avrupa İmplant firması iş birliği yaptı. Türkiye ekonomisinin kalkınmasına hizmet eden bu önemli buluşun patent lisans sözleşmesi 20 Kasım Çarşamba günü düzenlenen törenle imzalandı. Türkiye’nin üniversite-sanayi ekosistemi için dönüm noktası sayılan bu teknoloji transferinin imza töreni Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin ve Yıldız Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. Mesut Güner’in ev sahipliğinde gerçekleşti. Etkinliğe, Yıldız Teknik Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Afife Binnaz Yoruç Hazar ve Dr. Aysu Aydınoğlu, Türkpatent Başkan Danışmanı Mehmet Tarakçıoğlu, TÜBİTAK Temeg Grup Koordinatörü Dr. Alp Eren Yurtseven katıldı.
11’inci Kalkınma Planı’na hizmet Yıldız Teknik Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Afife Binnaz Yoruç Hazar ve Dr. Aysu Aydınoğlu’nun çalışmaları sonucu ortaya çıkan bu önemli buluşun yerli ve milli bir ürüne dönüşmesiyle; Türkiye’nin stratejik bir teknik alanda dışa bağımlılığının azalması ve uluslararası bir marka oluşturulması mümkün olacak. Türkiye’nin 11’inci Kalkınma Planı’nda yer alan yerli üretim ve girişimci üniversite hedeflerine hizmet eden bu buluş, üniversite patentinin sanayiye lisanslanması adına çok önemli bir örnek teşkil ediyor.
İç pazarın yüzde 60’ı hedefleniyor Uluslararası araştırmalar global restoratif kompozit dolgu
19
ceremony of this university which is considered a turning point for Turkey’s university-industry ecosystem was hosted by Prof. Berat Sahin who is a rector at Yildiz Technical University and Prof.Mesur Guner who is a General Manager at Yildiz Teknopark. Prof. Afife Binnaz Yoruc Hazar, who is faculty staff at Metallurgical and Materials Engineering Department at Yildiz Technical University. Dr. Aysu Aydinoglu, and Mehmet Tarakcioglu, Türkpatent Director Consultant, and Dr. Alp Eren Yurtseven, TUBITAK Temeg Group Coordinator attended the event.
Service to the 11th Development Plan It will be reduction in Turkey’s strategic dependence on foreign technical field and possible to to create an international brand by the transformation of this important invention, which was found out as the result of Prof. Afife Binnaz Yoruç Hazar at Metallurgical and Materials Engineering Department at Yildiz Technical University and Dr.Aysu Aydınoglu’s studies, This invention, which is placed in Turkey’s 11th Development Plan and services to targets of domestic production and entrepreneur universityies, is a very important example to license the university patent to the industry.
The target is 60 percent of the domestic market International research predicts that the global restorative composite filler materials will reach a trade volume of $ 509.1 million by 2022. Turkey imported in amount of USD 24.504.839 in 2017 in this area. 58 percent of the transactions made for he Ministry of Health data consists of filling materials. This rate is expected to be triple next year. The restorative dentistry market develops in Turkey and in the world. The composite filler market also occupies an important place in it. It is aimed to respond to the needs of the domestic market with this product. Today, local implants are 60 percent in the domestic market. Such a ratio is also purposed for composite fillers in the medium term, Composite filling materials in the medical term
malzemeleri pazar hacminin 2022 yılında 509.1 milyon dolar ticaret hacmine ulaşacağını öngörüyor. Türkiye’de 2017 yılında bu alanda 24.504.839 dolar ithalat gerçekleşti. Sağlık Bakanlığı verilerine yapılan işlemlerin yüzde 58’ini dolgu malzemeleri oluşturuyor. Bu oranın önümüzdeki yıl üç katına çıkması öngörülüyor. Türkiye’de ve dünyada restoratif diş hekimliği pazarı gelişim gösteriyor. Kompozit dolgu pazarının da bunun içerisinde önemli bir yer tuttuğu görülüyor. Bu ürün ile öncelikle yerli pazarın ihtiyacına cevap verilmesi hedefleniyor. Bugün yerli implantlar iç pazarın yüzde 60’ını karşılıyor. Orta vadede kompozit dolgu malzemeleri için de böyle bir oran hedefleniyor. Kompozit dolgu malzemeleri hem estetik hem de sağlık kaygısından dolayı her geçen gün diğer dolgu malzemelerinin yerini alıyor. Bu veriler de gösteriyor ki bu buluş, iç pazarda önemli bir açığı dolduracak.
“Girişimci olmak zorundayız” Törene katılan Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin konuşmasında bu iş birliğinin önemine vurgu yaptı. Şahin, “Yıldız Teknik Üniversitesi, akademisyenleriyle, Teknopark’ıyla bir bütün olarak çalışıyor. Burada bir ekosistem var. Üniversite-sanayi iş birliğinin güzel bir örneğini sergiliyoruz. Patent lisans sözleşmesine konu olan proje üzerinde çok uzun zamandır çalışılıyor. Emeği olan herkesi kutluyorum. Onlardaki bu heyecanı görebiliyorum. Hepimizde bu heyecan devam ediyor. Bu heyecana bütün paydaşların katkı sağlamasını istiyoruz. Bu tür projeler üniversitemize aidiyet duygusunu da artırıyor. Günümüzde en önemli konu yenilikçilik ve girişimcilik. Sanayinin gelişmesi için girişimcilik şart. Biz kendi girişimcilerimizi yetiştirmeliyiz ve buna destek vermeliyiz. Bu başarımızın ardında devletimizin desteği var. Arkamızda bir güç var ve biz bunu hissediyoruz. Türkiye’nin milli üretim hedefleri doğrultusunda ilerliyoruz. Dünya üniversiteleri kendi ArGe’lerini yapıyor. Bugünkü lisans sözleşmesi de bunun bir örneği. Bunun artması gerekiyor.” diye konuştu.
Aralık 2019
20
are replaced with other filling materials due their both aesthetic and health concerns every day. These data show that this invention will also fill an important gap in the domestic market.
“We need to be entrepreneurs” Prof. Bahri Şahin, Rector of Yıldız Technical University attended the ceremony and highlighted the importance of this cooperation in his speech, Şahin “Yıldız Technical University works with its academicians and Technopark as a whole. There’s an ecosystem here. We exhibite a good example of university-industry cooperation. The project, which is subject to the patent license agreement, has been studied for a long time. I congratulate everyone who made efforts. I can see how excited they are. We all are still excited. We would like all stakeholders to contribute to this excitement. Such projects improve our ties with our university. Today, the most important issues are innovation and entrepreneurship. Entrepreneurship is necessary for the development of industry. We hav to raise our own entrepreneurs and support them. The support of our state is behind this success. We feel that there is a supportive force behind us. We are going forward in line with national production targets of Turkey. Universities are conducting their own R & D in the world. An example of it is today’s license agreement. This needs to be increased.” completed her speech.
“We produce our own resources” Prof. Mesut Güner, General Manager of Yildiz Teknopark said: “Evolution is the only thing that does not change. We believe that we have to keep up by the era. If we don’t follow it, we will be behind of it. Our university has to keep up, too. If you are not an entrepreneurial university, you will not have the opportunity to rival and create income sources. Today, we can say that we are an entrepreneurial university. We commercialize an idea found out by our academicians’ effort. In the future we will create our own
Aralık 2019
“Kendi kaynaklarımızı üretiyoruz” Yıldız Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. Mesut Güner de şunları söyledi: “Değişmeyen tek şey değişim. Çağa ayak uydurmamız gerektiğine inanıyoruz. Uyduramazsak geri kalırız. Üniversitemiz de ayak uydurmak zorunda. Girişimci bir üniversite olmadığınız takdirde rekabet etme, gelir kaynakları oluşturma imkânınız kalmaz. Biz bugün girişimci bir üniversite olduğumuzu söylüyoruz. Akademisyenlerimizin alın teriyle geliştirdiği bir fikri ticarileştiriyoruz. İlerleyen zamanda devletin bütçesine gerek kalmadan kendi imkânlarımızı oluşturacağız. Yüksek katma değerli ürünler üreteceğiz. Türkiye’nin ihraç ettiği teknoloji gelirlerimizin sadece yüzde 3,5’ini oluşturuyor, dünya ortalaması ise yüzde 16,7. Bizim bilgiyi daha fazla ticarileştirmemiz gerekiyor. Burada karşılıklı kazan-kazan var. Bütün paydaşlar kazanıyor. Türkiye’nin 11’inci Kalkınma Planı’na hizmet ediyor. Bu iş birlikleri sayesinde yurt dışından ithal ettiğimiz ürünü kendimiz üretecek ve bunu ihraç edeceğiz. Bu projenin tüm paydaşlarına ekonomiye ve teknolojiye verdikleri destekten dolayı teşekkür ediyorum.”
“Teknoloji atılımı yaptık” Buluş sahiplerinden Yıldız Teknik Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Afife Binnaz Yoruç Hazar buluşun ortaya çıkış hikâyesini şu şekilde anlattı: “Sağlık sektöründe bir ilki gerçekleştirdik. Ülkenin teknoloji atılımı yaptığı bugünlerde böyle bir buluşa imza atmak çok gurur verici. Buluşun hikâyesi 1990’lı yıllara dayanıyor. Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde hepimizin başkanı olan Prof. Dr. Hasan Alkumru ve ekibiyle birlikte restoratif dental malzemeler konusunda araştırma yaparken sorular sormaya başladım. Çalışmalarımızı gerçekleştirdiğimiz sırada gördük ki neredeyse malzemelerin çoğunu yurt dışından ithal ediyoruz; yüzde 99 civarı şu anda 95’ler civarında. Zaman içerisinden “Neden biz bu malzemeleri kendi yerel kaynaklarımızla üretmiyoruz?” sorusu gelişti. Bu soruya hep cevap aradım. Bugün yanıtlamış olmaktan dolayı çok
21
facilities and will not need of the government budget. We will produce high value-added products. Exported technology of Turkey is only 3.5 percent of our income, but the global average is 16.7 percent. We need to commercialize the information more. There’s a mutual win-win situation here. All stakeholders win. It serves to Turkey’s 11th Development Plan. Thanks to these collaborations, we will produce and export the products what we import. I would like to thank all stakeholders of this project for their support to the economy and technology.”
“We made the technological breakthrough” One of the inventors is Prof. Afife Binnaz Yoruç Hazar at Metallurgical and Materials Engineering Department at Yıldız Technical University narrated the story of the invention as follows: “We were a first in the health sector. It is very proud to sign such an invention in these days when the country has made technology breakthrough. The story of the invention dates back to the 1990s. I started asking questions when I researched with Prof. Hasan Alkumru, who was the head of us, and his team at Dentistry Faculty, Marmara University. When we realized our work, we found that we imported almost all of the materials from abroad; Now, around 99 percent of them is around the 95 percent. The question “Why do not we produce these materials by ourselves with our own local sources?” has disturbed me over time. I’ve always looked for an answer to this question. Today, I’m very happy that I could answer this question. I thank everyone who believes and supports us. Technological wars have already begun in the world. We need to be ready for this. I believe we will win this war together.”
mutluyum. Bize inanan, destek veren herkese teşekkür ediyorum. Artık dünyada teknoloji savaşları başladı. Buna hazır olmak gerekiyor. Hep birlikte bu savaştan galip çıkacağımıza inanıyorum.”
50 milyon dolar gelir hedefi UMG Uysal Medikal/Avrupa İmplant Satış ve Sistem Müdürü Fatih Uysal da önemli rakamlar paylaştı. Uysal şunları söyledi: “Türkiye dental pazarı 500 milyon dolar büyüklüğe sahip. Pazardaki ürünlerin yüzde 80’i ithal yüzde 20’si yerli ürünlerden karşılanıyor. Son yıllarda hükümetin yerlileşme hamlesiyle birlikte pazarın büyüklüğünün 2023 yılında 1 milyar dolara ulaşması tahmin ediliyor. İhtiyaçların yüzde 40’ının da yerli ürünlerden karşılanması hedefleniyor. Son beş yılda yerli dental implantın payı yüzde 50’yi aştı ve bu oran gittikçe artacak. Bugün burada bir ilk gerçekleşiyor. Yüzde 100 yerli bir işbirliği ile üniversite patenti sanayiye lisanslanıyor. Ürünü iki yıl içerisinde piyasaya sunmayı planlıyoruz. Bu sayede dış ticaret açığını azaltmak hem de milli geliri artırmayı hedefliyoruz. Paramızın ülkemizde kalmasını sağlayacağız. Dünya dental kompozit pazarının büyüklüğü 500 milyon dolar. Beş yıl içinde bu pastadan 50 milyon dolar almayı planlıyoruz. Yıldız Teknopark ile yürüttüğümüz süreç boyunca inovasyon konusunda çok şey öğrendik. Bu çalışmanın başka kurumlara da ilham olmasını diliyorum.”
$ 50 million income target UMG Uysal Medical / Avrupa Implant Sales and System Manager Fatih Uysal also shared important figures about it. Uysal said: “The dental market has size of $ 500 million in Turkey. While 80 percent of the products in the market are imported, 20 percent of them are domestic products. In recent years, the size of the market is expected to reach $ 1 billion by 2023 with the government’s localization movement. It is targeted to meet 40% of the needs from domestic products. The share of local dental implants has exceeded 50 percent, over the past five years and this proportion will increase more. A first is happening today The university patent with 100 percent domestic cooperation is licensed to the industry. We plan to present the product during two years. In this way, we aim to reduce the foreign trade deficit and increase the national revenue. We will keep our money in our country. The size of the world dental composite market is $ 500 million. We also plan to get $ 50 million from that during five years. We learned a lot of things about innovation during the process we implemented with Yıldız Teknopark. I wish this work will be inspiration to other institutions. ”
Aralık 2019
22
Myopic Disease Will Be Stopped By Optic Technology Optik Teknolojisi İle Miyop Hastalığı Durdurulacak
It is predicted that, within next five years, at least 2 billion of 7 billion world population, will experience problem of ‘shortsightedness’ which is name myopic. Using computer for long periods, eye movements between tablet, smart phone and computer in different distances, accelerate increasing myopic. Hakan Kayra, Hoya Optics Turkey Sales and Marketing Director, mentions that to prevent myopic beginning, simple eye exercises during day, have big benefits to ease our eyes. Kayra, gives good news that, in 2020, they will bring a new optic technology to the sector that can stop progressing early period myopic diseases especially for children. Global giant Hoya holding 17% of world optic lens market, focused on developing new technologies in global market where it operates as optic lens producer. Hoya, preparing to release the product that will prevent increasing myopic eye, dominates the market with smart products that it develops
Aralık 2019
Önümüzdeki beş sene içerisinde 7 milyarlık dünya nüfusunun en az 2 milyarının miyop olarak adlandırılan ‘uzağı net görememe’ sorunu yaşayacağı öngörülüyor. Uzun süreli bilgisayar kullanımı, farklı mesafelerdeki tablet, akıllı telefon ve bilgisayarlar arası göz hareketleri ise miyop artışını hızlandırıyor. Hoya Optik Türkiye Satış ve Pazarlama Direktörü Hakan Kayra, miyop başlangıcını engellemek için basit göz egzersizleri ile gün içinde gözlerimizi rahatlatmanın büyük faydası olduğuna değiniyor. Kayra, 2020’de özellikle çocuklarda erken dönem miyop rahatsızlıklarının ilerlemesini durdurabilecek yeni optik teknolojisini de sektöre kazandıracaklarının müjdesini veriyor. Dünya optik cam pazarının %17’sini elinde bulunduran global dev Hoya, optik cam üreticisi olduğu global pazarda yeni teknolojilerle sektörü geliştirmeye odaklandı. 2020’de miyop bir gözün sürekli artmasını engelleyecek ürünü piyasaya sürmeye hazırlanan Hoya,
23
for eye problems of developing world being digitalized. Hakan Kayra, Hoya Optics Turkey Sales and Marketing Director, mentioning that different requirements occur in optic market together with increasing digitalization especially in vision technologies field, indicates that digital screens those can be used up 15 hours in a day in average, can cause eyestrain. Kayra says that ‘we both develop new technologies consistently in optic sector and research ways for better vision. Especially together with widespread of using digital devices, we slowly recognize that our vision quality is decreased. For this reason, the number of prescriptions started to demonstrate increasing. When we also consider intensity of young population, 70% of society use more than one digital device and depending on that, ‘Digital Eyestrain’ is experienced. Increasing digital device use, started to reduce age of using optic lens. Hence, age of using optic lens reduced up to ages of 5-6. Old technologies cannot meet demands of today. We minimize symptoms of eyestrain occurring based on digitalization, with the technology we developed. It is an area where we expect a serious increase especially for Turkish market. In Turkey, the rate of people spending big part of the day in front of digital screens, is very high. Eye health is a matter that should be considered as occupational safety for these people, we will generate awareness to this matter. Additionally, we have a technology in agenda preventing increase the value of a myopic eye. This will meet with customers in 2020. With this technology, we will be able to stop increase myopic eye problems those are diagnosed in early period for children’.
Hakan Kayra, Hoya Optics Turkey Sales and Marketing Director
dijitalleşen dünyada gelişen göz sorunlarına yönelik geliştirdiği smart ürünlerle de pazarı domine ediyor. Görüş teknolojileri alanında özellikle dijitalleşmenin artması ile birlikte optik pazarında farklı gereksinimler ortaya çıktığına değinen Hoya Türkiye Satış ve Pazarlama Direktörü Hakan Kayra, günlük ortalama 15 saati bulabilen dijital ekran kullanımının göz yorgunluklarına neden olabileceğini belirtiyor. Kayra, ‘optik sektöründe sürekli yeni teknolojiler geliştiriyor ve daha iyi görmenin yollarını araştırıyoruz. Özellikle dijital cihaz kullanımının yaygınlaşmasıyla görüş kalitemizin azaldığını yavaş yavaş fark ediyoruz. Reçete sayıları bu sebeple artış göstermeye başladı. Genç nüfusun yoğunluğunu da dikkate aldığımızda toplumunun %70’i birden fazla dijital cihaz kullanıyor ve buna bağlı olarak ‘Dijital Göz Yorgunluğu’ yaşanıyor. Dijital cihaz kullanımının artması gözlük kullanım yaşını da düşürmeye başladı. Artık gözlük kullanım yaşı 5-6 yaşlara kadar düştü. Eski teknolojiler bu anlamda günümüz ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Dijitalleşmeye bağlı olarak ortaya çıkan göz yorgunluğu semptomlarını geliştirdiğimiz teknoloji ile en aza indiriyoruz. Özellikle Türkiye pazarı için ciddi büyüme beklediğimiz bir alan burası. Türkiye’de gününün büyük bir bölümünü dijital ekranlar karşısında geçiren insanların oranı çok yüksek. Göz sağlığı bu tür kişilerde iş güvenliği olarak görülmesi gereken bir konu, bu konuda bilinçlendirme çalışmalarına imza atacağız ve sektörü geliştireceğiz. Ek olarak gündemde miyop bir gözün sürekli numarasının artmasını engelleyen teknolojimiz var. Bu da 2020 yılında tüketici ile buluşacak. Bu teknolojiyle özellikle çocuklarda erken dönemde teşhisi konulan miyop göz problemlerinin ilerlemesini durdurabileceğiz‘ diyor.
Aralık 2019
24
New Hope In The Fight Against Pancreatic Cancer Pankreas Kanserinde Umut Işığı Artıyor
Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan Acıbadem Maslak Hospital General Surgery Specialist
Pancreatic cancer is an insidious disease that usually presents in the late stages of the disease. It is also the 4th most deadly cancer type today. Moreover, it is thought that pancreatic cancer will affect more people in the future and it will rise to the 2nd place in the most deadly cancers after 20 years. Although the reasons for the predicted serious increase in pancreatic cancer are not fully known, it is stated that prolongation of life and factors such as obesity and smoking habits, which are important problems of today, may be effective. Nowadays, the life span of patients is prolonged thanks to the giant steps taken in the field of surgical techniques, chemotherapy drugs and radiology. Pointing out that there is a 20 percent decrease in the mortality rate from pancreatic cancer today in line with the developments in treatment, Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, Acıbadem Maslak Hospital General Surgery Specialist, said, “Early diagnosis and multidisciplinary approach are the most important factors for the success of treatment. With the multidisciplinary approach planned by the general surgeon, medical oncology, gastroenterology and radiation oncology specialists, the chance of treatment in pancreatic cancer is increased and patients can live longer.”
Beware of 3 early signs! Because it is an insidious type of cancer, pancreatic cancer symptoms usually appear in the advanced stage. General Surgery Specialist Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan lists the earliest 3 symptoms of pancreatic cancer: • Jaundice: Bilirubin formed in the liver, the pancreas cancer
Aralık 2019
Pankreas kanseri genellikle hastalığın son evrelerinde belirti veren sinsi bir hastalık. Aynı zamanda günümüzde en ölümcül 4. kanser türü. Üstelik gelecekte pankreas kanserinin daha çok sayıda insanı etkileyeceği ve 20 yıl sonra en ölümcül kanserlerde 2. sıraya yükseleceği düşünülüyor. Pankreas kanserindeki öngörülen ciddi artışın nedenleri tam olarak bilinmese de, yaşam süresinin uzamasının ve günümüzün önemli sorunlarından olan obezite ile sigara alışkanlığı gibi faktörlerin etkili olabileceği belirtiliyor. Yüreklere su serpen haber, günümüzde cerrahi teknikler, kemoterapi ilaçları ve radyoloji alanında atılan dev adımlar sayesinde hastaların yaşam sürelerinin uzaması. Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan tedavideki gelişmeler doğrultusunda günümüzde pankreas kanserinden ölüm oranında yüzde 20’lik bir düşüş olduğuna dikkat çekerek, “Erken teşhis ve multidisipliner yaklaşım tedavinin başarısı için en önemli faktörler. Genel cerrah, tıbbi onkoloji, gastroenteroloji ile radyasyon onkolojisi uzmanlarının birlikte planlayacakları multidisipliner yaklaşımla pankreas kanserinde tedavi şansı yükseliyor ve hastaların daha uzun süre yaşayabilmeleri sağlanabiliyor” diyor.
3 erken belirtisine dikkat! Sinsi bir kanser türü olduğu için pankreas kanserinde belirtiler genellikle ileri evrede ortaya çıkıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan pankreas kanserinin en erken görülen 3 belirtisini şöyle sıralıyor: • Sarılık geçirmek: Karaciğerde oluşturulan bilirubin adlı maddenin, pankreas kanserinin safra yolunu tıkaması nedeniyle on iki parmak bağırsağına atılamaması sonucu oluşuyor. • Aniden gelişen diyabet: Kan şekeriyle ilgili bir problem olmadığı halde aniden gelişen diyabet öyküsü de pankreas kanserinin öncül belirtilerinden. • Mide bölgesinde ağrı: Ağrı önce hafif bir rahatsızlık hissi şeklinde gelişirken, ilerleyen süreçte tümörün karındaki sinirlere baskı yapması nedeniyle sırta vuran ve şiddetli hale gelebilen karın ağrısına dönüşüyor. Bu ağrıya genellikle hazımsızlık ile şişkinlik de eşlik ediyor.
En önemli sorun hızla yayılmaları Günümüzde pankreas kanserinin erken tanısı için tarama testinin olmadığını belirterek, “Pankreas kanseri genellikle şüpheli olan durumlarda veya başka bir nedenle yapılan tetkiklerle tesadüfen tespit ediliyor. Ultrasonografi (USG) ile bilgisayarlı tomografi (BT) ilk başvurulan tanı yöntemlerini
25
because of obstruction of the biliary tract can not be thrown into the duodenum. • Suddenly developing diabetes: Although there is no problem with blood sugar, the history of sudden developing diabetes is also one of the primary symptoms of pancreatic cancer. • Pain in the stomach area: The pain develops as a slight discomfort first, but then it turns into abdominal pain that can become severe and may become severe due to the pressure of the tumor on the abdominal nerves. This pain is usually accompanied by indigestion and bloating.
oluşturuyor” diyor. Pankreas kanseri tedavisinde yaşanan en önemli problem ise kanserli hücrelerin genellikle hızla ilerleyerek metastaz yapmaları, bir başka deyişle uzak organlara yayılmaları. Bu nedenle hastaların yüzde 50’sinde ilk tanı metastazlarla beraber saptanıyor. Bu tümörler çok ciddi boyutlara ulaştıkları veya diğer organlara yayıldıkları için tedavileri de zor oluyor. İlk teşhis edildiğinde hastaların ancak yüzde 10-20’sinde tümör cerrahi olarak çıkartılabiliyor, yani radikal ameliyat ve ameliyattan sonra yapılan kemoterapi ile hastalıktan kurtulma şansına sahip olabiliyor.
The most important problem is the rapid spread
5 yıllık sağ kalım yüzde 40’lara yükselebiliyor
Recording that nowadays, there is no screening test for the early diagnosis of pancreatic cancer, he said, “Pancreatic cancer is usually detected in suspicious cases or for some other reason by chance tests. Ultrasonography (USG) and computed tomography (CT) are the first diagnostic methods.” The most important problem in the treatment of pancreatic cancer is that cancer cells usually progress rapidly and metastasize, in other words, they spread to distant organs. For this reason, the first diagnosis in 50 percent of patients with metastases are detected. These tumors are very serious or spread to other organs because they are difficult to treat. When first diagnosed, only 10-20 percent of the patients can be surgically removed, that is, radical surgery and chemotherapy after surgery can have the chance to get rid of the disease.
5-year survival can rise to 40 percent Remarking that 5-year survival can be achieved in 30-40% of patients thanks to the techniques developed in surgery and new chemotherapy drugs, General Surgery Specialist Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, said, “Surgical method is the most effective treatment for pancreatic cancer. Postoperative chemotherapy and radiotherapy methods also reduce the risk of recurrence of the disease provides more successful results from the treatment.”
Advances in surgical treatment make you happy
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan günümüzde cerrahide geliştirilen teknikler ve yeni kemoterapi ilaçları sayesinde hastaların yüzde 30-40’ında 5 yıllık sağ kalım sağlanabildiğine dikkat çekerek şu bilgileri veriyor: “Cerrahi yöntem ise pankreas kanserinin en etkin tedavisi. Ameliyatın ardından uygulanan kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler de hastalığın tekrarlama riskini azaltarak tedaviden daha başarılı sonuçlar alınmasını sağlıyor”
Cerrahi tedavideki gelişmeler yüz güldürüyor Eskiden, kanserli hücrelerin pankreas çevresindeki damarlara yayılmaları nedeniyle ameliyat şansı olmadığı düşünülen ve kemoterapi dışında tedavi alamayan hastaların büyük bir bölümüne günümüzde cerrahi yöntem uygulanabiliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, pankreas kanseri cerrahisinin oldukça zor ve komplike olduğunu vurgulayarak, “Pankreas cerrahisini zorlayan en ciddi problem ise vücudumuz için önemli olan ana damarların pankreas çevresinde dolaşmaları ve oradaki sinirlere yayılmaları. Tümörün etrafındaki damarlara yayılımı nedeniyle ameliyatın ilk aşamada mümkün olmadığı hastalarda lokal ileri büyümüş pankreas kanser teşhisi konuluyor. Bu lokal ileri büyümüş pankreas kanserlerinde kemoterapi veya radyo-kemoterapi (MR Linac) uygulayarak oradaki kanser hücrelerini yok etmek ve en azından küçülterek hastaya tekrar bir kurativ, yani kurtarıcı ameliyat yapılabiliyor.”
In the past, cancer cells are spread to the vessels around the pancreas because of the possibility of surgery and chemotherapy is thought to be out of the majority of patients who can not be treated today, surgical methods can be applied. Expressing that pancreatic cancer surgery is very difficult and complicated, General Surgery Specialist Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan said, “The most serious problem that forces pancreatic surgery is that the main vessels that are important for our body circulate around the pancreas and spread to the nerves there. Local advanced enlarged pancreatic cancer is diagnosed in patients whose surgery is not possible in the first stage due to the spread of the vessels around the tumor. In these locally advanced pancreatic cancers, chemotherapy or radio-chemotherapy (MR Linac) can be used to destroy the cancer cells there, and at least shrink them again to perform a curative, ie salvage surgery.”
Aralık 2019
26
Preventing is Easier Than Treating! Önlemek Tedavi Etmekten Daha Kolay! “Ülkemizde bir yılda doğan bebeklerin yaklaşık yüzde 10’u, prematüre olarak doğmaktadır. Bu bebeklerin büyük bir kısmı ise, bir kilonun altında yani; ‘Aşırı Düşük Doğum Ağırlıklı’ olarak dünyaya gelmektedir” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanı Doç. Dr. Şenol Bozdağ, anlattı. Gebeliğin 37. haftasından önce doğan tüm bebekler, prematüre olarak değerlendiriliyor. Dünyada her yıl, milyonlarca bebek prematüre olarak doğuyor ve bunlardan bir milyonu birinci yaş gününü göremeden, prematüreliğin neden olduğu sorunlar nedeniyle hayatını kaybediyor. Hayatta kalan bebekler ise; bazen ciddi ve birçoğu ömür boyu süren sağlık sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalabiliyor. Specialist Assoc. Dr. Senol Bozdag, Neonatal Intensive Care, Istanbul Okan University Hospital
Specialist Assoc. Dr. Senol Bozdag, Neonatal Intensive Care, Istanbul Okan University Hospital, declared that “In our country, approximately 10 percent of babies born are born prematurely in a year. Most of these babies are under one kilogram; ‘Very Low Birth Weight’” All babies born before 37 weeks of gestation are considered premature. Every year, millions of babies are born prematurely every year in the world, and one million of them die before the birth of their first birthday, due to problems caused by premature birth. The surviving babies; sometimes they may have to face serious and many lifelong health problems.
Requires very special care In our country, about 10 percent of babies born in a year are born prematurely. Most of these babies are under one kilogram; “Very Low Birth Weight”. As it is known, the development and function of all organs of a premature baby is weaker and more difficult to adapt to the outside world than a baby born in time. Since the lungs of these babies are not fully developed yet, they try to hold on to life with small hoses placed in the trachea with very special breathing apparatus. Circulatory systems are so weak that drug supplements may be required. Since their immune
Aralık 2019
Çok özel bakım gerektiriyor Ülkemizde bir yılda doğan bebeklerin yaklaşık yüzde 10’u, prematüre olarak doğmaktadır. Bu bebeklerin büyük bir kısmı ise, bir kilonun altında yani; “Aşırı Düşük Doğum Ağırlıklı” olarak dünyaya gelmektedir. Bilindiği üzere erken doğan bir bebeğin, zamanında doğmuş bir bebeğe göre tüm organlarının gelişimi ve fonksiyonları daha zayıf ve dış dünyaya adaptasyonu daha zor. Bu bebeklerin, akciğerleri henüz tam gelişmemiş olduğundan, çok özel solunum cihazlarıyla soluk borularına yerleştirilen küçük
27
systems have not yet developed, they are easily affected by even simple microbes. Brain vessels are susceptible to bleeding. Since the digestive systems have not yet completed their development, they are fed dropwise with probes placed in their stomachs. In short; we, doctors and nurses, are trying to provide all kinds of vital support from outside to keep them alive. We are trying to generate the artificial needs of the babies in the mother’s womb. But we are well aware that this support can never be a support for thousands of functions provided in the womb. Therefore, preventing prematurity is easier, more efficient, cheaper and more humane than treating prematurity.
Long-term follow-up The problems of these babies continue after discharge. Families can also be encountered neurodevelopmental problems such as vision, hearing, chronic lung disease, perception, movement disorder, distraction, learning difficulties in the long term. The smaller the birth weight and gestational age of the premature baby, the more these problems are experienced. The aim is not only to keep these babies alive, but also to bring these babies to society as a healthy person with the least harm in the future. Therefore, one of the most important issues that science has dealt with is; it is now possible to live these babies in the healthiest way with the least harm, rather than keeping them alive during the smallest gestational week. For this reason, health and developmental follow-up and diagnosis and treatment of the premature babies should be performed by a team that knows the family-centered approach and takes into consideration the biological and psychosocial risks of prematurity.
hortumlar ile yaşama tutunmaya çalışırlar. Dolaşım sistemleri o kadar zayıftır ki, ilaç destekleri gerekebilir. Bağışıklık sistemleri henüz gelişmemiş olduğundan, basit mikroplardan bile kolaylıkla etkilenirler. Beyin damarları kanamaya hassastır. Sindirim sistemleri gelişimini henüz tamamlayamadıklarından, midelerine yerleştirilen sondalarla damla damla beslenirler. Kısacası; biz doktor ve hemşireler, onların yaşama tutunabilmeleri için her türlü yaşamsal desteği dışarıdan sunmaya çalışıyoruz. Bebeklerin anne rahmindeki doğal olarak karşılanan ihtiyaçlarını, suni olarak sağlamaya çalışıyoruz. Ancak bu desteğin, asla anne rahminde sağlanan binlerce fonksiyonları karşılayacak bir destek olamayacağını da iyi biliyoruz. Bu nedenle prematüreliği önlemek; prematüreliği tedavi etmekten daha kolay, daha verimli, daha ucuz ve insanidir.
Uzun dönem takip edilmeliler Bu bebeklerin sorunları, taburculuk sonrası da devam ediyor. Aileler uzun dönemde; görme, işitme, kronik akciğer hastalığı, algılama, hareket bozukluğu, dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlükleri gibi nörogelişimsel sorunlarla da karşılaşılabiliyor. Prematüre bebeğin doğum ağırlığı ve gebelik haftası ne kadar küçük ise, bu sorunlar da o kadar fazla yaşanıyor. Amaç sadece bu bebekleri yaşatabilmek değil, bu bebekleri en az zararla, ileride bir birey olarak topluma en sağlıklı bir şekilde kazandırabilmektir. Bu nedenle bilimin üzerinde uğraştığı en önemli konulardan biri; artık bu bebekleri en küçük gebelik haftasında yaşatmaktan öte en az zararla, en sağlıklı şekilde yaşatabilmek olmaktadır. Bu sebeple prematüre bebeklerin; sağlık ve gelişimsel izlemleri ile tanı ve tedavilerinin, aile merkezli yaklaşımı bilen, prematüreliğin getirdiği biyolojik ve psikososyal risklerini göz önünde bulunduran bir ekip tarafından yapılması gerekmektedir.
Aralık 2019
28
The Need For Chemotherapy Decreases In Lung Cancer Akciğer Kanserinde Kemoterapi İhtiyacı Azalıyor
Lung cancer is the most common type of cancer in the world. Pointing out that cancer cases are increasing every year, Prof. Dr. Necdet Üskent, Anadolu Medical Center Oncological Sciences Coordinator and Medical Oncology Specialist, noting that immunotherapy treatment is successful in lung cancer, he said, “Immunotherapy also reduces the need for chemotherapy. In the near future, 50 to 60 percent of lung cancer treatments will be one of the treatments aimed at healthy living with immunotherapy.”
Akciğer kanseri dünyada en sık görülen kanser türü. Kanser vakalarının her geçen yıl arttığına dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Onkolojik Bilimler Koordinatörü ve Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent akciğer kanserinde immünoterapi tedavisinin başarılı sonuç verdiğine dikkat çekerek, “İmmünoterapi sayesinde kemoterapi ihtiyacı da giderek azalıyor. Yakın bir gelecekte akciğer kanseri tedavilerinin yüzde 50 ile 60’ı immünoterapi ile sağlıklı yaşama yönelik tedavilerden biri olacak” açıklamasında bulundu.
Cancer is becoming widespread all over the world and treatment methods are continuously developing accordingly. Declaring that among the most important advances in lung cancer, immunotherapy applications took part, Prof. Dr. Necdet Üskent, Anadolu Medical Center Oncological Sciences Coordinator and Medical Oncology Specialist, said, “In this treatment, immune system cells are activated to fight against cancer cells. Within the body, almost a war against cancer is started.”
Kanser tüm dünyada giderek yaygınlaşıyor ve tedavi yöntemleri de buna paralel olarak sürekli gelişme gösteriyor. Akciğer kanserinde en önemli gelişmeler arasında immünoterapi uygulamalarının yer aldığını ve başarılı sonuçlar elde edildiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Onkolojik Bilimler Koordinatörü ve Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, “Bu tedavide bağışıklık sistemi hücreleri harekete geçirilerek kanser hücresine karşı savaşması sağlanıyor. Vücudun içerisinde kansere karşı adeta bir savaş başlatılıyor” dedi.
Aralık 2019
29
Smokers are 20 times more likely to get lung cancer Remarking that a healthy lifestyle and coping with stress is very important to reduce the risk of cancer, Prof. Dr. Necdet Üskent, said, “We know that cigarettes and other tobacco products are responsible for 30 percent of lung cancerrelated deaths. In fact, the rate of lung cancer in smokers is 20 times higher than in non-smokers. About 90 percent of deaths from lung cancer are related to smoking.”
Ways to reduce cancer risk Medical Oncology Specialist Dr. Necdet Üskent gave important clues about ways to prevent lung cancer... • No smoking: More than 4000 harmful chemicals in cigarettes and scientifically proven that these chemicals damage DNA and cause changes in important genes. In this case, the cancer cells develop rapidly in the body and can cause cancer by proliferating out of control. • Stress should be avoided with meditation, yoga and music therapy: Stress is one of the most important factors that increase the risk of cancer, such as many diseases. • Nutrition should be considered: All cells in the body, including cancer cells, need sugar. Sugar is not taken from natural food has no benefit to the body. Fried foods, fatty meats and other high-fat foods should be consumed less. At least 5 fruit and vegetables a day should be eaten, especially green leafy and high vitamin C foods, citrus fruits should be consumed fish twice a week. • Active lifestyle should be adopted: Regular exercise changes the body’s metabolism. People with more physical activity primarily develop muscle tissues, reducing the risk of lung cancer. • Quality sleep should be obtained: Irregular and poor sleep has a negative effect on hormones and metabolism. During sleep, many hormones are secreted that benefit our body. Sleep disorders can trigger many physical and mental illnesses and increase the risk of cancer.
Prof. Dr. Necdet Üskent, Anadolu Medical Center Oncological Sciences Coordinator and Medical Oncology Specialist
Sigara içenlerin akciğer kanserine yakalanma riski 20 kat daha fazla Sağlıklı bir yaşam tarzının ve stresle başa çıkabilmenin kanser riskini azaltmada çok önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Necdet Üskent, “Sigara ve diğer tütün ürünlerinin, akciğer kanserine bağlı ölümlerin yüzde 30’undan sorumlu olduğunu biliyoruz. Öyle ki sigara kullananlarda akciğer kanseri gelişme oranı, kullanmayanlara göre 20 kat daha fazla. Akciğer kanserlerinden ölümlerin yaklaşık yüzde 90’ı sigarayla ilişkili” dedi.
Kanser riskini azaltmanın yolları Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, akciğer kanserinden korunma yollarına ilişkin önemli ipuçları verdi... •Sigara tüketilmemeli: Sigarada 4000’in üzerinde zararlı kimyasal bulunuyor ve bu kimyasalların DNA’ya zarar vererek önemli genlerde değişikliğe neden olduğu ise bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Bu durumda kanser hücreleri vücutta gelişerek hızla ve kontrol dışı çoğalarak kansere neden olabiliyor. •Meditasyon, yoga ve müzik terapisiyle stresten uzak durulmalı: Stres, birçok hastalık gibi kanser riskini artıran en önemli faktörlerden biri. •Beslenmeye dikkat edilmeli: Vücutta kanser hücreleri dahil, tüm hücrelerin şekere ihtiyacı var. Doğal gıdalardan alınmayan şekerin vücuda hiçbir faydası bulunmuyor. Kızarmış yiyecekler, yağlı etler ve diğer yüksek yağ oranlı yiyecekler daha az tüketilmeli. Günde en az 5 tane meyve ve sebze yenmeli, özellikle yeşil yapraklı ve yüksek C vitaminli besinler, turunçgiller tüketilerek haftada 2 kez balık tüketilmeli. •Hareketli yaşam tarzı benimsenmeli: Düzenli egzersiz vücudun metabolizmasını değiştiriyor. Fiziksel aktivitesi fazla olan kişilerin öncelikle kas dokuları gelişerek akciğer kanseri riskleri azalıyor. •Kaliteli uyku uyunmalı: Düzensiz ve kalitesiz uykunun hormonlar ve metabolizma üzerinde olumsuz etkisi var. Uyku sırasında vücudumuz için fayda sağlayan pek çok hormon salgılanıyor. Uyku bozuklukları hem fiziksel hem de ruhsal pek çok hastalığı tetiklediği gibi kanser riskini de artırabiliyor.
Aralık 2019
30
Family Doctors: Breastfeed Your Baby As Soon As It Is Born! Aile Hekimleri: Bebeğinizi Doğar Doğmaz Emzirin!
Fe deration of Family Physicians Associations AHEF recommends breastfeeding your baby as soon as it is born. Dr. Özlem Sezen, President of AHEF, said, “Milk is a unique and very valuable food for the baby.” In addition to being the most important nutrient for the baby to hold onto life, breastmilk, which contains protective factors such as a vaccine, has no equivalent.
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu AHEF, bebeğinizi doğar doğmaz emzirmenizi öneriyor. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu ( AHEF ) Başkanı Dr. Özlem Sezen, “anne sütü bebek için eşsiz ve çok kıymetli bir besindir” diyor. Bebeğin hayata tutunması için en önemli besin olmanın yanı sıra bir aşı gibi koruyucu faktörler içeren anne sütünün eş değeri yoktur.
Dr. Sezen emphasizes that mothers’ proper nutrition and stress avoidance during the delicate period of puerperium also increases the breast milk and also has a great relaxing effect on the mother and the baby. Postpartum follow-up as well as during pregnancy are especially emphasized in Family Medicine. The first 4042 days after birth is called the postpartum period. This period, when both the mother and the baby are most sensitive, requires special care. The first 6 months after birth is an important process for the baby especially in terms of breastfeeding. It is recommended that the baby
Dr. Sezen, hassas bir dönem olan lohusalık döneminde annelerin doğru beslenmesi ve stresten uzak durmasının aynı zamanda iyi bir uykunun anne sütünü arttırmakla birlikte anne ve bebek üzerinde de büyük bir rahatlatıcı etkisi olduğunun altını çiziyor. Gebelik döneminde olduğu gibi doğum sonrası takipleri de Aile Hekimliğinde özellikle üzerinde durulan dönemlerden. Doğumdan sonraki ilk 40-42 gün lohusalık dönemi olarak adlandırılıyor. Hem annenin hem de bebeğin en hassas olduğu bu dönem özel bir bakım gerektiriyor. Doğum sonrası ilk 6 ay özellikle anne sütü ile beslenme açısından
Aralık 2019
31
should only be breastfed for healthy body and intelligence development. AHEF Chairman of the Board Özlem Sezen, tells the important points of moms during the puerperium. She said, “The mother should be followed carefully in terms of some diseases after birth as well as at birth. In terms of iron deficiency, evaluation and, if necessary, drug supplementation and regular use of the given drug are very important. Breastfeeding is very important, it should be breastfed as soon as the baby is born. Nipple sores may occur due to problems due to incomplete emptying of the milk or breastfeeding errors. You can get the most accurate information about these problems and those who are curious about breastfeeding from your Family Doctors or Family Health Staff.” Dr. Sezen points out that one of the important points to be considered while breastfeeding is to switch to the other breast after one breast is completely emptied. It is important to constantly drain the milk channels to avoid the occasional occurrence of milk fever, or a medical condition known as mastitis. However, there is a need for serious rest due to the fact that the mother’s energy should also be sufficient for the baby. Postpartum depression may be experienced due to excessive fatigue and depletion or parallel to the hormonal change. Therefore, mothers should rest at every opportunity.” Dr. Sezen said, “Generally, the burden of women is heavy due to its role in the family. However, new mothers should not forget… No matter how energetic and good they are in spirit and morale, the baby becomes a peaceful and sleepy baby. Therefore, it is very important that they do not neglect themselves in the hustle and bustle between routine housework and the care of the baby. Every time the baby sleeps, the mother should sleep and store the energy she needs.” Dr. Sezen also draws attention to healthy nutrition, she said that healthy products should be preferred and high-calorie foods should be avoided. She says that taking plenty of protein should turn to healthy snacks, but it is important for the mother’s energy and milk to be fed with balanced meals without haste to get rid of excess weight.
bebek için önemli bir süreç… Bu dönem içerisinde annenin toparlanmasının yanı sıra bebeğin de kilo alıp almadığı takip ediliyor. Bebeğin de sağlıklı beden ve zeka gelişimi için sadece anne sütü ile beslenmesi altı çizilerek öneriliyor. AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Özlem Sezen, lohusalık döneminde annenin hassasiyetle üzerinde durması gereken noktaları gündeme getiriyor. “Doğumda olduğu gibi doğum sonrasında da anne bazı hastalıklar açısından özenle takip edilmelidir. Demir eksikliği açısından değerlendirme ve gerekirse ilaç takviyesi ve verilen ilacın düzenli kullanımı çok önemlidir. Emzirme çok önemlidir, bebek doğar doğmaz emzirilmelidir. Sütün tam olarak boşaltılamamasına bağlı sorunlar ya da emzirme hatalarına bağlı, meme ucunda yaralar ortaya çıkabilir. Bu tür sorunlar ve emzirme ile ilgili merak edilenler hakkında en doğru bilgiyi Aile Hekimleriniz ya da Aile Sağlığı Elemanlarınızdan alabilirsiniz.” Dr. Sezen emzirirken dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan birinin de bir meme tamamen boşaldıktan sonra diğer memeye geçilmesi olduğuna dikkat çekiyor. “Kimi zaman rastlanan süt ateşi veya tıp dilinde mastit olarak da bilinen rahatsızlığı yaşamamak için süt kanallarının sürekli boşaltılması büyük önem taşıyor. Bununla birlikte annenin enerjisinin bebek için de yeterli olması gerektiği gerçeği nedeniyle ciddi bir istirahat ihtiyacı ortaya çıkıyor. Aşırı yorgunluk ve tükenmeye bağlı ya da yaşanan hormonal değişime paralel olarak doğum sonrası depresyon yaşanabiliyor. Bu nedenle anneler her fırsatta istirahat etmelidir.” Sezen, “Genellikle kadının aile içerisinde rolü gereği yükü de ağır oluyor. Ancak yeni anneler şunu unutmamalı… Kendileri ruhen ve moral olarak ne kadar enerjik ve iyiyse bebek de aynı oranda huzurlu ve uykusu yerinde bir bebek oluyor. Bu nedenle rutin yapılması gereken ev işleri ve bebeğin bakımı arasındaki koşuşturmacada kendilerini ihmal etmemeleri çok önemli… Bebeği her uyuduğunda anne de uyuyarak ihtiyacı olan enerjiyi depolamalıdır” diyor. Sağlıklı beslenmeye de dikkat çeken Sezen, sağlıklı ürünlerin tercih edilmesi ve yüksek kalorili besinlerden uzak durulması gerektiğini belirtiyor. Bol protein alarak sağlıklı atıştırmalıklara yönelinmesi gerektiğini, fazla kilolardan kurtulmak için acele etmeden ancak dengeli öğünlerle beslenilmesinin annenin enerjisi ve sütü için önem taşıdığına değiniyor.
Aralık 2019
32
5 Things You Should Know About Goitre Disease Guatr Hastalığı İle İlgili Bilmeniz Gereken 5 Gerçek Guatr; vücudun metabolizma hormonlarını salgılayan tiroit bezinin, kanser olmayan büyümeleri ile ortaya çıkıyor. Sıklıkla iyot azlığına bağlı olarak gelişen guatr hastalığı, Türkiye’de yaygın olarak Karadeniz ve Akdeniz Bölgesi’nin iç kesimlerinde karşımıza çıkıyor. Genetik olmayan bu rahatsızlıkta, aile bireylerinin aynı bölgede ve aynı şartlarda yaşaması görülme sıklığını artırıyor. Memorial Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan, guatr hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
1.Guatr hastalarında belirgin bir görüntü olur
Prof. Dr. Alihan Gürkan Head of General Surgery Department, Memorial Antalya Hospital
The thyroid gland, or simply the thyroid, is an endocrine gland in the neck, consisting of two lobes connected by an isthmus. Often developing iodine deficiency goitre, depending on disease, commonly used in Turkey and the Black Sea emerges in the inner parts of the Mediterranean region. In this non-genetic condition, the incidence of family members living in the same region and under the same conditions increases. Prof. Dr. Alihan Gürkan Head of General Surgery Department, Memorial Antalya Hospital informed on goiter disease and treatment.
1. A prominent image in goiter patients The basis of the goiter disease that can occur in different forms and species is the growth of the thyroid gland and excessive hormone secretion. One of the main symptoms of the disease is its appearance. As it is not noticed from outside in healthy individuals; Thyroid gland, which cannot be felt by hand, has a significant visual appearance in patients with goiter. The thyroid gland, located 1-2 cm below the protrusion in the anterior part of the neck, known as the Adam’s apple in men, plays up and down during swallowing movement in goiter patients.
2. Needle biopsy against cancer risk Whether or not goiter disease carries cancer risk can be predicted by regular biopsies. With the method known as needle biopsy, it is possible to determine whether the disease is benign or poses a risk for later stages by
Aralık 2019
Farklı şekillerde ve türlerde ortaya çıkabilen guatr hastalığın temelinde, tiroit bezinin büyüyerek aşırı hormon salgılaması yer almaktadır. Hastalığın başlıca belirtilerinden biri, oluşturduğu görüntüdür. Sağlıklı bireylerde dışarıdan fark edilmediği gibi; el ile de hissedilemeyen tiroit bezi, guatr hastalarında gözle görülen ciddi bir belirginlik gösterir. Boynun ön kısmında, erkeklerde adem elması olarak bilinen çıkıntının 1-2 cm altında bulunan tiroit bezi, guatr hastalarında yutkunma hareketi sırasında yukarı ve aşağı oynamaktadır.
2.Kanser riskine karşı iğne biyopsisi yapılıyor Guatr hastalığının kanser riski taşıyıp taşımadığı düzenli yapılan biyopsilerle öngörülebilir. İğne biyopsisi olarak bilinen yöntemle, hastanın tiroit bezinde bulunan
33
removing fragments from the nodules in the thyroid gland. According to the biopsy results, the part of the thyroid gland that may be considered to be risky should be removed by surgery.
nodüllerden parça alınarak, hastalığın iyi huylu olup olmadığı veya ileri dönemler için risk teşkil edip etmediği anlaşılabilir. Biyopsi sonuçları doğrultusunda, tiroit bezinin riskli olabileceği düşünülen kısmı cerrahi ile alınmalıdır.
3. The type of disease determines the type of treatment
3. Hastalığın türü tedavi şeklini belirliyor
Treatment of goiter varies according to the type of disease. For example, non-surgical treatment of the so-called toxic goiter, commonly known as toxic goiter, is possible. Thyroid functions are reduced to normal levels by administering medications that suppress and decrease the increased thyroid functions. Other methods used in the treatment of goiter are surgical removal of the thyroid gland completely, or complete destruction of the organ by radioactive iodine treatment. Both treatments involve the complete removal of the thyroid gland. In thyroid surgery, which is generally preferred with open method, the patient can be discharged within 1 day and return to normal life in a short time.
Guatr tedavisi hastalığın türüne göre değişiklik gösterir. Örneğin toksik guatr olarak adlandırılan, halk arasında zehirli guatr olarak bilinen türde ameliyatsız tedavi mümkündür. Bu kişilerde, artan tiroit fonksiyonlarını baskılayıcı, azaltıcı ilaç tedavileri uygulanarak, tiroit fonksiyonları normal seviyelere indirilir. Guatr tedavisinde uygulanan diğer yöntemler ise cerrahi müdahale ile tiroit bezinin tamamen alınması veya radyoaktikf iyot tedavisiyle organın tamamen tahrip edilmesi şeklindedir. Her iki tedavide de tiroit bezinin tamamen ortadan kaldırılması söz konusudur. Genellikle açık yöntemle yapılması tercih edilen tiroit cerrahisinde, hasta 1 gün içinde taburcu olarak normal yaşantısına kısa sürede dönebilmektedir.
4. Necessary surgery to prevent cancer
4. Kanseri önlemek için ameliyat gerekli
The aim of most goiter operations is to take precautions against cancer risk. The person may be a form of goiter disease, and may have one or more nodules. However, with the exception of drug therapy, a surgical procedure where part or all of the thyroid gland is removed is preferred only if there are certain pathologies that indicate that there may be a risk of cancer. On the other hand, there is a risk of recurrence in the thyroid tissue remaining after surgery. 5. Postoperative follow-up is important Patients with goiter surgery should be checked more frequently. Because the hormonal treatment is sufficient to meet the hormonal deficiency caused by the tissue taken at least once every 6 months. On the other hand, in cases of goiter who do not carry cancer risk and thyroid is not taken, the patient should either receive treatment until the end of his life or should only be followed up under the direction of his doctor.
Guatr ameliyatlarının çoğunda amaç kanser riskine karşı tedbir almaktır. Kişide guatr hastalığının bir türü olabilir, bir veya birden fazla nodül de bulunabilir. Ancak ilaç tedavisi dışında, tiroit bezinin bir bölümünün veya tamamının alındığı bir cerrahi girişim, sadece kanser riski olabileceğini belirten bir takım patolojiler varsa tercih edilmektedir. Diğer yandan, ameliyat sonrasında geriye kalan tiroit dokusunda hastalığın tekrarlama riski de bulunmaktadır.
5. Ameliyat sonrası takip önemli Guatr ameliyatı olan hastalar daha sık kontrol edilmelidir. Çünkü alınan dokunun neden olduğu hormonal eksikliğin karşılanması için uygulanan hormon tedavisinin yeterli olup olmadığına en az 6 ayda bir bakılmalıdır. Öte yandan, kanser riski taşımayan ve tiroidin alınmadığı guatr vakalarında, hasta hayatının sonuna kadar ya tedavi almalı ya da doktorunun yönlendirmesi doğrultusunda sadece takip edilmelidir.
Aralık 2019
34
Innovative Treatments For Metastatic Breast Cancer Prolong Survival Metastatik Meme Kanserinde Yenilikçi Tedaviler Sağkalım Süresini Uzatıyor
Specialist Assoc. Özlem Sönmez Internal Diseases and Medical Oncology
Thanks to innovative therapies, survival rates are prolonged in advanced (metastatic) breast cancer, while advances in diagnosis and treatment are continuing rapidly. 2.1 million in the world every year, 20 thousand women in our country affected by early diagnosis of breast cancer mortality rates decreased, while the disease recovery rate increased to about 95 percent. While the incidence of breast cancer is increasing in the world, especially in developed countries due to the increase in screening programs and early diagnosis in the last 30 years the rate of death from breast cancer has decreased by 40 percent and the rate of disease recovery has risen to almost 95 percent. In breast cancer, if the tumor spreads to other parts of the body, it is described as metastatic, that is, advanced stage breast cancer, and about 30 percent of women diagnosed with early stage breast cancer can progress to the metastatic stage. Specialist Assoc. Özlem Sönmez, Internal Diseases and Medical Oncology said that this progress may
Aralık 2019
Yenilikçi tedaviler sayesinde ileri evre (metastatik) meme kanserinde de sağkalım süreleri uzarken, tanı ve tedavi alanındaki gelişmeler hızla devam ediyor. Dünyada her yıl 2,1 milyon, ülkemizde ise 20 bin kadının etkilendiği meme kanserinde erken tanı sayesinde ölüm oranları azalırken, hastalıktan kurtulma oranı ise yaklaşık yüzde 95’e yükseldi. Dünyada meme kanseri görülme sıklığı artarken, özellikle gelişmiş ülkelerde tarama programlarının artması ve erken tanı sayesinde son 30 yılda meme kanserinden ölüm oranı yüzde 40 azaldı ve hastalıktan kurtulma oranı nerdeyse yüzde 95’e yükseldi. Meme kanserinde, tümörün vücudun diğer taraflarına yayılması durumunda metastatik, yani ileri evre meme kanseri olarak nitelendirildiğini ve erken evre meme kanseri teşhisi koyulan kadınların yaklaşık yüzde 30’unda hastalığın metastatik evreye ilerleyebileceğini belirten İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç Dr. Özlem
35
be within 5-15 years. Asserting that the molecular structure of the tumor and the extent of metastasis are very important in evaluating life expectancy in metastatic breast cancer, Assoc. Dr. Sönmez, said, “Compared to early-stage breast cancer, life expectancy of metastatic breast cancer is low, although current treatments used, size and pathological type of tumor, and the response rate of the tumor to treatment may change this rate. Overall, the survival time, which is around 11-12 months, has been prolonged today.” Asserting that all types of cancer should be decided with multidisciplinary treatment approaches Assoc. Dr. Sönmez emphasized that determining the location of metastasis and the prevalence of cancer with imaging methods is an important factor in treatment options. Asserting that each treatment option was determined after evaluating the characteristics of the patient and applying personalized treatment, Assoc. Dr. Sönmez said, “The use of targeted therapies in metastatic breast cancer is promising because it affects survival significantly, affects quality of life to a minimum, and has high response rates. The use of the targeted therapies in metastatic breast cancer are promising due to significantly affect survival, quality of life to a minimum and treatment response rates are very high.”
Sönmez, bu ilerlemenin 5-15 yıl içinde olabileceğini belirtti. Metastatik meme kanserinde yaşam beklentisini değerlendirmede, tümörün moleküler yapısı ve metastazın yaygınlık derecesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Sönmez, “Erken evre meme kanserine göre, metastatik meme kanserinin yaşam süresi beklentisi düşük olmakla birlikte kullanılan güncel tedaviler, tümörün boyutu ve patolojik tipi, tümörün tedaviye verdiği yanıt oranı ile birlikte bu oran değişebiliyor. Genel olarak değerlendirirsek 11-12 ay civarında olan sağkalım süresi günümüzde oldukça uzadı.” şeklinde konuştu. Tüm kanser tiplerinde multidisipliner tedavi yaklaşımları ile karar verilmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Sönmez, görüntüleme yöntemleri ile birlikte metastazın yeri ve kanserin yaygınlığının belirlenmesinin tedavi seçeneklerinde oldukça önemli bir faktör olduğunu vurguladı. Her tedavi seçeneğinin, hastanın özellikleri değerlendirildikten sonra belirlendiğini ve kişiye özel tedavi uygulandığını aktaran Doç. Dr. Sönmez, “Metastatik meme kanserinde hedefe yönelik tedavilerinin kullanımı sağ kalımı çok önemli oranda etkilemesi, yaşam kalitesini en az oranda etkilemesi ve tedavi yanıt oranlarının oldukça yüksek olması sebebi ile umut verici.” dedi.
Aralık 2019
36
driving to life, sirens to survive…
The Turkish medical devices and supplies industry is a fast developing sector with recent investments in most fields. In fact, during the past decade the industry has undergone significant changes. The number of items produced has increased and along with it, their quality has improved. The number of manufacturers in the industry has increased as well. With the quality of its medical products, the Turkish medical devices and supplies industry has progressed as such that it can compete with many countries. Today, the industry is composed of about 6000 companies, including 450 medium and large- scaled companies, 100 manufacturers/exporters, and 2500 suppliers. A broad range of products is offered by certain manufacturers specialized in their fields of production. Most of the companies in the medical devices and supplies industry are located in Istanbul, Ankara, Izmir and Samsun since a high number of health institutions, transportation and telecommunication facilities, ease of supply and easy access to research and technical support exist in these cities. There are some leading ambulance manufacturers among the medical devices and investments such as EMS. An ambulance is a motor vehicle specially equipped to carry a human to a hospital or between hospitals. The ambulance manufacturers buy the vehicles from car manufacturers and furnish the insides. It is a complicated
Aralık 2019
work and has to be perfect in order not to cause any halt during the first aid and transportation. In fact, it is so risky that many insurance companies don’t want to deal with them. “How Products Are Made” is a portal (http://madehow. com) which provides accurate and practical information for readers. It describes the manufacturing processes of a big number of products of interest. Ambulances are among them. The following information comes from the website of “How Products Are Made. The site provides step by step descriptions of the assembly and the manufacturing process. Each product also has related information such as the background, how the item works, who invented the product, raw materials that were used, product applications, by-products that are generated, possible future developments, quality control procedures, etc. An ambulance is a self-propelled vehicle specifically designed to transport critically sick or injured people to a medical facility. Most ambulances are motor vehicles, although helicopters, airplanes, and boats are also used. The interior of an ambulance has room for one or more patients plus several emergency medical personnel. It also contains a variety of supplies and equipment that are used to stabilize the patient’s condition while en route.
37
Background The earliest ambulances were simple two-wheeled carts used to carry sick or wounded soldiers who were unable to walk by themselves. The word ambulance comes from the Latin word ambulare, meaning to walk or move about. The first ambulances specifically used to transport patients to a medical facility were developed in the late 1700s in France by Dominique-Jean Larrey, surgeon-in-chief in Napoleon’s army. Larrey noted that it took almost a full day for wounded soldiers to be carried to field hospitals, and that most of them died in that time “from want of assistance.” To render more immediate aid and provide faster transportation, he designed a horse-drawn carriage staffed by a medical officer and assistant with room for several patients on stretchers. The first military ambulance corps in the United States was organized in 1862 during the Civil War as part of the Union army. The first civilian ambulance service in the United States was organized three years later by the Cincinnati Commercial Hospital. By the turn of the century, most major hospitals had their own private ambulances. The first motorized ambulance went into operation in Chicago in 1899. In areas where there were no major hospitals, the local undertaker’s hearse was often the only vehicle capable of carrying a patient on a stretcher, and many funeral homes also provided an ambulance service. As a result, the design and construction of ambulances and hearses remained closely related for many years.
Most early ambulances were simply intended to transport patients. After the doctor or fire department rescue squad applied first aid, the patient was loaded into the back of the ambulance for a quick ride to the hospital. In some cases, the doctor rode along, but most of the time the patient rode alone and unattended. In the United States that changed dramatically when the federal government passed the Highway Safety Act in 1966. Among its many standards, the new act set requirements for ambulance design and emergency medical care. Ambulances with low-slung, hearse-like bodies were replaced by high-bodied vans to accommodate additional personnel and equipment. Radios were installed. Many ambulances carried advanced equipment like cardiac defibrillators, along with an arsenal of life-saving medicines and drugs. Today, ambulances come in a wide variety of shapes and sizes. The simplest designs are equipped to provide basic life support, or BLS, while larger, more sophisticated designs are equipped to provide advanced life support, or ALS. Ambulances may be operated by private companies, hospitals, the local fire or police department, or a separate city-run organization.
Raw Materials Ambulance manufacturers purchase many components from other suppliers rather than fabricate them themselves. These include the vehicle cab and chassis, warning lights and sirens, radios, most electrical system components,
Aralık 2019
38
the heating and air conditioning components, the oxygen system components, and various body trim pieces like windows, latches, handles, and hinges. If the ambulance has a separate body, the body framework is usually made of formed or extruded aluminum. The outer walls are painted aluminum sheet, and the interior walls are usually aluminum sheet covered with a vinyl coating or a laminated plastic. The subfloor may be made of plywood or may use an open-cored plastic honeycomb laminated to aluminum sheet. The interior floor covering is usually a seamless, industrial-grade vinyl that extends partially up each side for easy cleaning.
Design Interior cabinets in the patient compartment are usually made of aluminum with transparent, shatter-resistant plastic panels in the doors. The counter and wall surfaces in the “action area,” the area immediately opposite the patient’s head and torso in the left-hand forward portion of the ambulance body, are usually covered with a seamless sheet of stainless steel to resist the effects of blood and other body fluids. Interior seating and other upholstered areas have a flame-retardant foam padding with a vinyl covering. Interior grab handles and grab rails are made of stainless steel. Other interior trim pieces may be made of various rubber or plastic materials. Ambulance designs fall into three categories. Type I ambulances have a modular, or detachable, body built on a truck chassis. The truck cab is connected to the body through a small window, but the occupants of the cab must go outside the vehicle to enter the ambulance body. Type II ambulances use a van with a raised roof. Because of the van construction, the occupants of the cab can easily enter the body from the inside, although the interior space is limited. Type III ambulances have a modular body built on a cut-away van chassis. This design combines the capacity of the larger modular body with the walk-through accessibility of a van. The federal requirements for ambulances are defined by General Services Administration Standard KKK-A-1822: Federal Specifications for Ambulances. It covers overall construction, electrical systems, emergency warning lights, and many other aspects of ambulance design. Some states have adopted this federal standard, while others have their own design requirements. Because an ambulance is a motor vehicle, the Federal Motor Vehicle Safety Standards (FMVSS) apply to the vehicle portion. Certain Occupational Safety and Health Administration (OSHA) standards regarding blood-borne and airborne pathogens also apply. Within the framework of these standards, manufacturers may specify specific features and materials to provide their products with unique advantages in the marketplace.
Manufacturing Process Ambulances are usually manufactured in a modified assembly line process, where the vehicle or body moves from one fixed area of a plant to another, rather than
Aralık 2019
being pulled along an assembly line. Specific parts are brought to each area for installation or assembly. Different manufacturers may use slightly different processes. The following is a typical sequence of operations for the manufacture of a Type I ambulance with a modular body.
Building the body shell •1 The structural components of the ambulance body—the supporting struts, braces, and brackets for the floor, sides, and roof—are either bent to shape using standard machine shop tools, or are cut from specially shaped aluminum extrusions that have been purchased from suppliers. The components are held in the proper position with a device called a jig and are welded together to form the body frame-work.
39
•2 The exterior skin pieces are fabricated using standard sheet metal shop tools and are fastened to the outside of the framework using either mechanical fasteners or adhesive bonding. The external compartments are fabricated and welded in place. Finally, the external body doors are fabricated and are fastened in place on hinges. •3 The outside of the body shell is then cleaned, sanded, and spray painted with a primer. Next, a sealer is applied. This is followed by a base coat of paint, usually white, and then a clear coat of paint to protect the base color and give the surface a shiny appearance. Between each coat, the body is placed in an oven to dry.
AralÄąk 2019
40
Preparing the cab and chassis
Mounting the body
•4 Additional wiring is added to the cab, chassis, and engine electrical system to accommodate the warning lights and sirens and to bring power to the body. Additional switches and controls are added to the dash as required. The heating and air conditioning system may also be modified. •5 Holes are drilled in the vehicle frame rails and mounting brackets are installed to support the ambulance body. The frame rails may be cut to the proper length for the body.
• 6 The painted body shell is lowered onto the chassis mounting brackets and is bolted in place. • 7 The cab is usually ordered with the same background color as the body, and does not require priming or base/clear painting. Most ambulances are specified with one or more colored stripes that extend along the sides and rear of the cab and body. The areas around the stripes are masked off with paper and tape so that the position of the stripes on
Aralık 2019
41
the cab and the body match. The stripes are then painted and
Quality Control
dried, and the masking removed. • 8 The front and rear bumpers, which are not painted, are then installed. If the mirrors have been removed to paint the stripes, they are reinstalled.
The design of ambulances is regulated by several standards, and the manufacturer must take appropriate steps to ensure compliance with those standards. Each system is inspected and tested for proper installation and operation as part of the manufacturing process. In addition, every material, from the aluminum in the body to the foam in the head rests, is certified by the manufacturer to meet the required specifications.
Finishing the body • 9 The electrical wiring in the body walls and ceiling is installed from the inside, and foam panels are bonded in place to provide thermal and noise insulation. With the wiring in place, the exterior lights are mounted and connected, and the exterior latches, grab handles, windows, and other trim pieces are installed. • 10 The oxygen piping and outlets, which are part of the patient life-support system, are installed in the body walls. The vacuum system, which removes blood, saliva, and other body fluids is also installed. If the ambulance body requires an auxiliary heating and air-conditioning system, it is installed at this time. •11 With all the systems in place, the interior cabinets are installed and the walls, floors, and ceilings are covered. The electrical power distribution board is installed in a forward compartment of the body and the panel is connected to the cab and chassis electrical wiring. If the ambulance is specified with an inverter, which converts 12 volts direct current from the vehicle batteries into 120 volts altemating current for use with certain medical equipment, it is also installed at this time. • 12 The seats and upholstery pieces, which are either purchased or assembled in a separate area, are fastened in place. The interior grab handles, containers, and trim pieces are installed as the final step.
The Future Many fire departments are finding that approximately 80-90% of their calls are for medical emergencies, while only 10-20% are for fires. In the case of medical emergencies, an ambulance has to be called in addition to the fire engine. Instead of responding to all calls with large pumpers or ladder trucks, some fire departments are starting to use smaller, lower-cost first-
response vehicles that combine the equipment and patient transport capabilities of a rescue truck and ambulance with the fire suppression capabilities of a small pumper. These combination vehicles are able to handle a variety of emergency situations, including those involving small fires such as might occur in vehicle accidents. This saves wear on the larger firefighting vehicles, and eliminates the need to dispatch two vehicles to the same incident. In the future, an increase in traffic congestion and an increase in the average age of the population in the United States are expected to increase the number of medical emergency calls. When this happens, it is expected that the single-function ambulance may be replaced by a multi-function combination vehicle in many areas.
Aralık 2019
44
Siemens Healthineers Solutions Shaping The Future of Health Sector At 8th Health Summit Sağlık Sektörünün Geleceğini Şekillendiren Siemens Healthineers Çözümleri 8. Sağlık Zirvesi’nde
Siemens Healthineers Turkey to overcome the problems of the health sector with futureoriented solutions and to contribute to the sustainability of took part in 8. Health Summit organized by the Private Hospitals Platform. Health Minister Fahrettin Koca participated in the event and covered many issues ranging from social security to digitalization of the health system. The Private Hospitals Platform Association, which was established to protect the rights and interests of private health institutions and organizations, organized the eighth Health Summit event at the Grand Ankara Hotel & Convention Center on November 6-8, 2019. Health Minister Fahrettin Koca participated in the event in which some topics such as cooperation between the Ministry of Health and private health institutions, problems in insurance systems, sustainability and stability in health services were discussed. Bringing together the different representatives of the health sector, Siemens Healthineers Turkey, which sponsors the 8th Summit Health, with motto of “Shaping the Future of Health” hosted visitors at the booth attracts attention. Siemens Healthineers’ digital solutions and technologies were exhibited at the booth, where Health Minister Fahrettin Koca also visited.
Aralık 2019
Siemens Healthineers Türkiye, sağlık sektörünün sorunlarını gelecek odaklı çözümlerle aşmak ve sektörün sürdürülebilirliğine katkıda bulunmak üzere Özel Hastaneler Platformu tarafından düzenlenen 8. Sağlık Zirvesi’nde yer aldı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da katıldığı etkinlikte sosyal güvenlikten sağlık sisteminin dijitalizasyonuna kadar pek çok konu ele alındı. Özel sağlık kurum ve kuruluşlarının hak ve menfaatlerini gözetmek üzere kurulan Özel Hastaneler Platformu Derneği, yıllık Sağlık Zirvesi etkinliğinin sekizincisini 6-8 Kasım 2019 tarihlerinde Grand Ankara Hotel & Convention Center’da gerçekleştirdi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da katıldığı etkinlikte; Sağlık Bakanlığı ile özel sağlık kuruluşları arasındaki iş birliği, sigorta sistemlerindeki sorunlar, sağlık hizmetlerinde sürdürülebilirlik ve istikrar gibi konular ele alındı. Sağlık sektörünün farklı paydaşlarını buluşturan 8. Sağlık Zirvesi’ne sponsor olan Siemens Healthineers Türkiye, “Sağlıkta Geleceği Şekillendiriyoruz” sloganıyla dikkat çeken standında ziyaretçileri ağırladı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da ziyaret ederek büyük ilgi gösterdiği standda, Siemens Healthineers’ın dijital çözümleri ve teknolojileri sergilendi.
46
Players Cannot Recover From Anterior Cruciate Ligament Injury If They Do Not Have The Courage Of Their Convictions Sporcu Ön Çapraz Bağ Sakatlığına İnanmazsa Atlatamaz
Orthopedic Specialist Op. Dr. Osman Lapcin
Anterior cruciate ligament injury is one of the most common injuries experienced by players today. Orthopedic Specialist Op. Dr. Osman Lapcin, who emphasizes that a time full of intensive exercises and rehabilitation awaits players in postoperative period as well as a successful surgical operation, has issued dire warnings about this period. Lapcin has laid stress on the extension of recovery time and the possibility of recurrence of their injury in case that they do not participate in recovery period with such conviction. Orthopedic Specialist Op. Dr. Osman Lapcin made evaluations from a different perspective regarding the anterior cruciate ligament injury frequently experienced by players. Dr. Lapcin highlighted the fact that healing period of anterior cruciate ligament injuries requires a remarkable effort that will be made by the player as much as the surgical operation. “The anterior cruciate ligament is one of the ligaments that provides the connection with the calf under the thigh bone, prevents the calf bone from shifting forward in the knee joint and provides firmness in the knee,” said Osman Lapcın, stating that this injury could occur while maneuvering the foot into an inward twisting from its fixed position. Emphasizing that a rapid movement may result in anterior cruciate ligament injury, Lapcin said, “Strengthening the leg muscles can be to some extent helpful to prevent this. Muscle strengthening exercises and training for the flexibility of the joints will help players suffer less from this injury”. Rehabilitation process is crucial
Aralık 2019
Günümüzde sporcuların yaşadığı en büyük sakatlıklardan bir tanesi ön çapraz bağ yaralanması. Başarılı bir cerrahi işlem kadar sonrasındaki süreçte sporcuları yoğun bir egzersiz ve rehabilitasyon dönemi beklediğine vurgu yapan Ortopedi Uzmanı Op. Dr. Osman Lapçın, bu dönem hakkında ise ciddi bir uyarıda bulundu. Lapçın, sporcuların iyileşme sürecine inançlı bir şekilde iştirak etmezlerse iyileşme sürecinin uzayacağını ve yaşadıkları sakatlığın tekrarlama ihtimali olduğunun altını çizdi. Ortopedi Uzmanı Op. Dr. Osman Lapçın, sporcuların sıklıkla yaşadığı ön çapraz bağ sakatlığı üzerine farklı bir açıdan değerlendirmelerde bulundu. Lapçın, ön çapraz bağ yaralanmasında iyileşme sürecinin cerrahi işlem kadar sporcunun iyileşmek için verdiği çabanın da bu süreçte önemine vurgu yaptı. “Ön çapraz bağ; uyluk kemiğinin altında baldırla bağlantıyı sağlayan diz ekleminde baldır kemiğinin öne doğru kaymasını önleyen dizin sıkılığını sağlayan bağlardan bir tanesi” şeklinde tanımlayan Osman Lapçın sabit ayak üzerinde ayağı içeri doğru döndürme manevrası yaparken bu yaralanmanın yaşanabileceğini belirtti. Hızlı bir hareket sonucunda çapraz bağ yaralanması yaşanabileceğinin altını çizen Lapçın, “Bunu önlemek için bacak adalelerinin güçlendirilmiş olması buna bir miktar engel olabiliyor. Kasları güçlendirici antrenmanlar ve eklemlerin esnekliğine yönelik antrenman yapan sporcularda ise bu sakatlık daha az görülecektir.” dedi.
Rehabilitasyon süreci çok önemli “Bir futbolcu için ön çapraz bağı yaralanması içinde bulunduğu sezonu kapattığı anlamına geliyor” şeklinde çok net bir açıklamada bulunan Osman Lapçın bu durumun sporcunun en erken 9 ay ila 1 yıldan önce takıma dönemeyeceğini işaret ediyor. Çapraz bağ sakatlığının talihsiz bir durum ve ağır bir yaralanma olduğunun altını çizen Ortopedi Uzmanı Op. Dr. Osman Lapçın, “Rehabilitasyon dönemi açısından da dikkate aldığımızda tedavisi uzun süren bir yaralanmadır. Tabi bu süre içerisinde bir takım aktiviteleri yapamadığımız için kas gücünde kayıplar olabiliyor. Bu sakatlığı yaşayan bir sporcu iyi bir rehabilitasyon sonucunda kariyerine kaldığı yerden devam edebilir. Böyle örnekler de spor tarihinde mevcut.” İfadelerini kullandı. “Travma vücudun sınırlarını zorladığı zaman da böyle bir sakatlık gelişebilir” diyen Osman Lapçın, “Son yıllarda futbolcular ameliyattan 6 ay sonra takımla birlikte antrenmanlara başlayabiliyordu ama günümüzde artık bu sürenin daha uzun tutulması gerektiği anlaşılmaktadır
47
“For a football player to have an anterior cruciate ligament injury means ending the season” explained Osman Lapcın, pointing out that the player could not return to the team at the earliest before 9 months to 1 year. Underlining that anterior cruciate ligament injury is an unfortunate situation and a serious injury, Orthopedic Specialist Op. Dr. Osman Lapcin made these statements: “Considering in terms of the rehabilitation period, it is an injury the treatment of which requires a long term. Of course, during this time, they can suffer from loss of muscle strength due to failure in a number of activities. A player who has sustained this injury can resume his career after a good rehabilitation process. Such examples are available in the history of sports.” “When trauma forces the limits of the body, such an injury may develop,” said Osman Lapcin, “In recent years, footballers could start training with the team 6 months after the surgery, but now it is understood that this period should be kept longer.” Osman Lapcin continued as follows: “We can expect players to stay away from the sport for a longer period of time and strengthen their knee circumference by performing some more exercises without pushing the limits of the joint elasticity. That is because, when returning to sports arena in an early period, injuries can occur again in the anterior cruciate ligament. If we are mentioning about the comeback of the player, this period will be around 9 months to 1 year.” Stating that there is not a very clear data about the recent injuries in football players, Osman Lapcın explained, “We have witnessed that only the football players in our country have become more injured and spent most of their football life as injured. Also, we have observed that footballers in Turkey were not coached adequately in the clubs they started their football career.” Emphasizing that there is a problem in the discipline of training even if the training is not wrong, Lapcin added: “Soccer players think that they have a gifted talent. They just think they can do this with a little morale and hearing some motivational words such as ‘Come on, man, you can do it! You can run!’ Football is a branch of sports, and sports is an activity that requires self-discipline. It is a discipline that must cover the whole of life. The performance of a football player on the field is related to nutrition, training discipline, sleep order, social life, in short, everything. Looking at sports from the perspective of a player takes generating a social environment and eating healthy like a player. Injuries are unavoidable in the absence of these factors. They need to work out vigorously. We see that players who do this regularly have not been injured for years. Emphasizing the intense exercise and rehabilitation period of the football players in the post-operative period, Lapcin made these final statements: “A successful comeback to sports is possible after disciplining and successfully performing these exercises. After a successful surgical procedure, a good rehabilitation and exercises should be done, and the player should be participating in this in a faithful way.”
diye konuştu. Osman Lapçın sözlerine şöyle devam etti: “Sporcuların daha uzun bir süre spordan uzak kalmaları, eklemin sınırlarını zorlamadan bir miktar daha egzersiz yaparak diz çevresini güçlendirmelerini bekleyebiliyoruz. Çünkü erken dönemde spora dönüldüğünde ön çapraz bağlarda tekrar yaralanmalar gerçekleşebiliyor. Sporcunun eski formuna kavuşmasından bahsediyorsak eğer günümüz şartlarında bu zaman 9 ay ila 1 yıla yakın sürecektir. Futbolcularda son dönemde yaşanan sakatlanmalarla ilgili elde çok net bir veri olmadığını belirten Osman Lapçın, “Yalnız ülkemizde oynayan futbolcuların çok daha fazla sakatlandığını ve futbol hayatının büyük bir bölümünü sakat olarak geçirdiğine şimdiye kadar şahit olduk. Türkiye’de futbolcuların yaygın olarak spora ilk başladıkları kulüpte çok da iyi antrene edilmediklerini görüyoruz.” açıklamasında bulundu. Antrenmanların yanlış olmasa bile antrenman disiplininde bir sıkıntı olduğuna özellikle vurgu yapan Lapçın şöyle devam etti: “Futbolcular kendilerinde Allah vergisi bir yetenek olduğunu düşünüyorlar. Sadece bu yeteneği konuşturarak biraz da moralle ve bir takım ‘Haydi aslanım yaparsın, koşarsın’ teşvikiyle yapabileceğini düşünüyor.
Futbol bir spor branşıdır ve spor disiplin isteyen bir iştir. Yaşamın bütününü kapsaması gereken bir disiplindir. Bir futbolcunun sahadaki performansı; beslenmesi, antrenman disiplini, uyku düzeni, sosyal hayatı yani kısaca her şeyiyle ilgilidir. Spora bir sporcu gözüyle bakmak, bir sporcu gibi sosyal çevre oluşturmak, bir sporcu gibi beslenmekten geçer. Bunlar olmadığı zaman futbolcunun sakatlanması kaçınılmaz oluyor. Gayet zinde bir şekilde antrenman yapmaları gerekiyor. Bunu aksatmadan yapan sporcuların yıllardır sakatlanmadığına da görüyoruz. Ameliyat sonrası dönemde futbolcuları yoğun bir egzersiz ve rehabilitasyon dönemi beklediğine vurgu yapan Lapçın, “Bu egzersizleri disiplinli ve başarılı bir şekilde atlattıktan sonra spora başarılı bir dönüş mümkün olabilmekte. Başarılı bir cerrahi işlem kadar sonrasında da iyi bir rehabilitasyon ve egzersiz yapılması ve sporcunun da buna inançlı bir şekilde iştirak ediyor olması lazım.” diye konuştu.
Aralık 2019
48
Trpharm A.S. Initiates Compassionate Use Programme For Fennec Pharmaceuticals’ Sodium Thiosulfate For Infusion In Turkey
Ülkemizdeki Çocuklar, Kanser Tedavisi Kaynaklı İşitme Kaybına Karşı Korunabilecek
Mehmet Göker, CEO of TRPHARM
TRPHARM A.S. today announced that the Turkish Drug and Medical Devices Agency have approved a Compassionate Use Program (CUP) in Turkey for PEDMARK™ (a unique formulation of sodium thiosulfate (STS) developed by Fennec Pharmaceuticals) for the protection from CisplatinInduced Hearing Loss in children who have standard risk hepatoblastoma. Fennec Pharmaceuticals has initiated a rolling New Drug Application (NDA) in the United States for PEDMARK™ and expect to complete the regulatory filings in early 2020 in the US and Europe. PEDMARK™ has been granted Orphan Drug, Breakthrough Therapy and Fast Track designations from the FDA. Mehmet Göker, CEO of TRPHARM, commented that “At TRPHARM, our priority is to address the needs of the patients that are most at risk and provide them better health services. This milestone, is among the first achievements of our new Medical Services business that shows our commitment to accelerate access to innovation. In addition, the collaboration we have with Fennec Pharmaceuticals Inc. showcases our unique business model of building a robust relationship with our partners.”
Aralık 2019
Kemoterapi tedavisi gören çocuklardaki işitme kayıplarının önlenmesi için yapılan çalışmalar olumlu sonuçlar veriyor. TRPHARM İlaç San. Tic. A.Ş., Fennec Pharmaceuticals Inc. (ABD) tarafından üretilen Sodyum Tiyosülfat (STS) İnfüzyonu için Türkiye’de İlaca Erken Erişim Programı başlattı. 1 ay – 18 yaş arası kemoterapi tedavisi gören kanserli çocuklar bu programa katılabilecek. TRPHARM; Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun, standart-risk hepatoblastoması olan çocukların sisplatin kaynaklı sağırlığa karşı korunması amacıyla STS (Fennec Pharmaceuticals Inc. tarafından geliştirilen benzersiz bir formülasyon) kullanımına olanak tanıyan bir ilaca Erken Erişim Programını onayladığını duyurdu. TRPHARM CEO’su Mehmet Göker, “TRPHARM’da önceliğimiz, en fazla risk altında olan hastaların ihtiyaçlarını ele almak ve onlara daha iyi sağlık hizmeti sunmaktır.” dedi. Göker, “Bu dönüm noktası, yeniliğe erişimi hızlandırma konusundaki kararlılığımızı gösteren yeni Medikal Hizmetler işimizin ilk başarıları arasındadır. Ayrıca, Fennec Pharmaceuticals Inc. (ABD) ile yaptığımız işbirliği, ortaklarımızla sağlam bir ilişki kurma konusundaki iş modelimizin bir örneğini teşkil etmektedir. Fennec Pharmaceuticals Inc., Amerika Birleşik Devletleri’nde STS
49
Rosty Raykov, President and Chief Executive Officer of Fennec, pointed out that “As part of our commitment to patients, and where regulations allow, we hope to provide PEDMARK via compassionate use programs as we continue to work with the FDA and EMA to gain a product approval in this area of unmet medical need.”
isimli bu ilaç için Yeni İlaç Başvurusu (NDA) yapmıştır. ABD ve Avrupa’da 2020 yılının başında ruhsatlamaya ilişkin dosyaları tamamlamayı hedeflemektedir. STS’ye Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi Başkanlığı (FDA) tarafından Yetim İlaç, Çığır Açan Tedavi ve Hızlı Ruhsatlama statüsü verilmiştir.” diye konuştu. Fennec’in Başkanı ve İcra Kurulu Yöneticisi olan Rosty Raykov ise, “Hastalara olan taahhütümüzün bir parçası olarak ve mevzuatların izin verdiği ölçüde, tıbbi ihtiyacın karşılanmadığı bu alanda, bir ürün onayı almak için FDA ve Avrupa İlaç Otoritesi (EMA) ile birlikte çalışmaya devam ederken, STS için ilaca erken erişim programları düzenlemeyi umuyoruz.” diye konuştu.
Trpharm Bu Program İle İşitme Kaybını Önlemeye Yardımcı Olabilecek TRPHARM CEO’su Mehmet Göker, ayrıca, ABD ve Avrupa’da, 10.000’den fazla kanser tedavisi gören çocuğun platin bazlı kemoterapi aldığının tahmin edildiğine dikkat çekerek, “Bu çocuklardaki işitme kaybı sıklığı, kemoterapinin dozu ve süresine bağlıdır ve bu çocukların çoğu yaşamları boyunca işitme cihazına ihtiyaç duymaktadır. Bu işitme kaybı için halen geliştirilen önleyici bir tedavi bulunmamaktadır. İşitme kaybı, bebek ve küçük çocukları gelişimlerinin kritik evrelerinde etkileyerek, dil gelişimi ve okuma yazma eksikliğine yol açarken, daha büyük çocuklar ile ergenlerde sosyal-duygusal gelişim geriliği ve düşük eğitim başarısına neden olur. STS, hayatta kalma ve ototoksisitenin azaltılması üzerindeki etkiyi iki evreden oluşan 3 klinik çalışmada gözlemleyen, Klinik Onkoloji Grubu Protokolü ACCL0431 ve SIOPEL 6 çalışma grupları tarafından ele alınmıştır. Her iki çalışma da başarıyla tamamlanmıştır.” dedi.
Aralık 2019
52
What Is “Smart Intraocular Lens?” Have I Missed My Chance? “Akıllı Lens” Ne Demek? Fırsatı Kaçırdım Mı?
Prof. Levent Alimgil, M.D., head of Ophthalmology and Ophthalmologic Surgery at Istanbul Cerrahi Hospital
Prof. Levent Alimgil, M.D., head of Ophthalmology and Ophthalmologic Surgery at Istanbul Cerrahi Hospital, gave statements on smart intraocular lens applications, which will spare patients from near vision prescription glasses as well as distant prescription glasses after cataract surgery. We have been successfully performing cataract surgeries for long years. It drastically increases visual quality and quality of life. The eye is incised approximately 2 mm in size within scope of the surgical method; the opacified lens is cleaned and a new lens is placed. It is an extremely comfortable and reliable surgery performed under local anesthesia, lasting 10 to 12 minutes. The main problem is about the patient’s visual quality because the entire process is related to the lens placed in the eye. The lens should be selected accordingly if the patient has astigmatic refraction problem and toric lens with appropriate features should be placed. It is important to provide a healthy distant visual capacity without correction using such applications. But the patients still have to use near prescription glasses. “Smart intraocular lenses” are developed to eliminate this problem. We are handed an opportunity for near perfect vision for the first time with trifocal intraocular lens technology. The patients, who are applied the intraocular lenses, gain distant-middle and near vision without prescription glasses. Patients with history of single focus lens who use near vision prescription glasses pose a serious problem at this stage. I would like to stress that those patients haven’t missed the opportunity in light to new developments in the intraocular lens technology. Obtaining advantages of trifocal (smart) intraocular lens is possible by placing the new lens in front of the previously placed intraocular lens. This procedure is performed under local anesthesia and lasts maximum of 7 to 10 minutes.
Aralık 2019
İstanbul Cerrahi Hastanesi Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Levent Alimgil, katarakt ameliyatı olduktan sonra yakın gözlüğü kullanmaya başlayanların, yakın gözlüklerinden de kurtulmalarını sağlayacak akıllı lens uygulaması hakkında açıklamalarda bulundu. Katarakt cerrahisi uzun yıllardır çok büyük başarı ile gerçekleştirdiğimiz bir cerrahi. Hastanın görme kalitesini ve yaşam konforunu hızla arttırıyor. Cerrahi teknik olarak göze 2 mm den ufak bir giriş yapıp kataraktlı merceği temizliyor ve yerine yeni bir mercek yerleştiriyoruz. Bu lokal anestezi altında 10-12 dakika süren son derece konforlu ve güvenli bir ameliyat. Esas sorun ameliyattan sonra hastanın görme kalitesi, çünkü bu durum tamamı ile göze yerleştirdiğimiz mercekle ilişkili. Hastanın eğer astigmat kırma kusuru var ise mercek seçimini ona göre yapmalı ve uygun özelliklerde torik göz içi lensi yerleştirmeliyiz. Bu tür uygulamalar ile gözü uzakta gözlüksüz sağlıklı bir görme kapasitesine kavuşturmak önemli. Ancak bu hastalar yakını iyi görebilmek için gözlük kullanmak zorundalar. İşte “Akıllı Lens” diye bilinen mercekler bu sorunu ortadan kaldırmak için üretildiler. Trifokal göz içi lens teknolojisi ilk kez bize ideale çok yakın bir imkan sağladı. Bu göz içi lenslerini kullandığımız hastalar gözlüksüz uzak-orta mesafe ve yakın görmeye kavuşuyorlar. Bu aşamada daha önce tek odaklı mercek takılmış ve yakın için gözlük kullanmak zorunda kalan hastalar önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Göz içi lens teknolojisindeki yeni gelişmeler ile bu hastalar için de fırsatın kaçmadığını belirtmek isterim. Daha önce yerleştirilmiş merceğin hemen önüne uyguladığımız bir göz içi lensi ile trifokal (Akıllı) lens konforuna ulaşmak mümkün. Bu işlem de lokal anestezi altında en fazla 7-10 dakika süren bir işlem.
54
Adolescence and Old Age is Risky Period Ergenlik Ve Yaşlılık Riskli Dönem Son günlerde yaşanan olaylarla gündeme gelen intiharda, en önemli risk faktörleri arasında psikiyatrik hastalıklar, yalnızlık ve zayıf sosyal destek geliyor. İntiharda en riskli dönemin ergenlik ve ileri yaş olduğunu kaydeden uzmanlar, özellikle güçlü aile ilişkileri ve toplumsal bağın intiharda koruyucu etki oluşturduğunu vurguluyor. Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, intihar olgusunun büyük bölümüne yani yaklaşık % 50-60’lık bir bölümüne psikiyatrik rahatsızlıkların eşlik ettiğini söyledi.
Bipolar bozukluğa eşlik eden depresyona dikkat
Selvinaz Çınar Parlak, Uskudar University NP Feneryolu Medical Center Specialist Clinical Psychologist
Psychiatric diseases, loneliness and poor social support are among the most important risk factors in suicide, which has come up with recent events. Noting that adolescents and adolescents are the most risky period in suicide, experts said that especially strong family relationships and social bonding generates a protective effect on suicide. Selvinaz Çınar Parlak, Uskudar University NP Feneryolu Medical Center Specialist Clinical Psychologist, said that the psychiatric disorders accompanied a large part of the suicide phenomenon that is approximately 50-60%.
Attention to depression associated with bipolar disorder Pointing out that the most common psychiatric disorders are mood disorders, Selvinaz Çınar Parlak said, “Depression episodes, especially in depression and bipolar disorder, are the most common psychometric conditions. This is followed by psychoses, psychotic disorders and personality disorders. But we think that especially bipolar disorder is the most important risk factor to be accompanied by depression in mood disorder.” Social support decreases suicide rate Recalling that there are various risk factors in suicide cases, Selvinaz Çınar Parlak said, “The presence of a psychiatric illness, loneliness, lack of communication with the family and family are among the important risk factors. Suicide rates are decreasing especially in societies with high social support. Research shows that psychiatric diseases, loneliness, unemployment, some medical diseases, bad
Aralık 2019
En sık rastlanan psikiyatrik rahatsızlıkların duygu durum bozuklukları olduğunu kaydeden Selvinaz Çınar Parlak, “Özellikle depresyon ve bipolar bozukluktaki depresyon epizotları en sık rastlanan psikometrik durumlardır. Bunun arkasından psikozlar, psikotik hastalıklar ve kişilik bozuklukları gelir. Ama biz özellikle bipolar bozukluk duygu durum bozukluğunda depresyon eşlik etmesini en önemli risk faktörü olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Sosyal destek, intihar oranını düşürüyor İntihar olgusunda çok çeşitli risk faktörü olduğunu kaydeden Selvinaz Çınar Parlak, “Kişide psikiyatrik bir hastalığın bulunması, yalnızlık, toplum ve aileyle iletişimin olmaması önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Özellikle sosyal desteğin çok olduğu toplumlarda intihar oranları düşüyor. Yapılan araştırmalar da psikiyatrik hastalıkların, yalnızlığın, işsizliğin, tıbbi bazı hastalıkların, kötü yaşam koşullarının, yaşamda, toplumda ve ailede meydana gelen ani yaşam değişikliklerinin, kargaşaların, yoğun stres faktörlerinin, iş kaybı ya da mali kayıpların etkili olduğunu gösteriyor. Bunlar önemli risk faktörleri” diye konuştu.
15-24 yaş arası ve 65 yaş üzeri risk grubunda İntihar için riskli yaş gruplarına dikkat çeken Parlak, “Toplumların pek çoğunda intiharların ergenlik döneminde 15-24 yaş arasında rastlanıor. Bunun dışında 65 yaş üzeri de risk faktörü oluşturuyor. Ama yetişkinlik çağında yani 2565 yaş arasındaki dönemde genelde sabit bir oran var. Bu anlamda ileri yaş ve ergenliğin risk olduğunu söyleyebiliriz” dedi. Yapılan çalışmaların ülkemizdeki intiharların dünya ortalamasının altında olduğunu gösterdiğini belirten Selvinaz Çınar Parlak, “Ülkemizde ve dünyada intihar olaylarında bir artış söz konusu. Bu yüzden Türkiye’de intiharı önleme merkezleri var. Sağlık Bakanlığı’na bağlı
56
living conditions, sudden life changes in life, society and family, confusion, intense stress factors, job loss or financial losses are effective. These are important risk factors.”
In the risk group between 15-24 years and over 65 years Pointing out the risky age groups for suicide, Parlak said, “In many societies, suicides are seen between the ages of 1524 during adolescence. In addition, the risk factor is over 65 years. But in adulthood, that is, between the ages of 25-65, there is usually a fixed rate. In this sense, we can say that advanced age and adolescence are risk. ” Expressing that the studies show that the suicides in our country are below the world average, Selvinaz Çınar Parlak said, “There is an increase in suicide events in our country and in the world. So they have suicide prevention centers in Turkey. There are units in various university hospitals affiliated to the Ministry of Health. units on the prevention of suicide depend on Turkey Statistical Institute and Ministry of Health are doing a variety of research and regulations related to this issue. A telephone line for preventing suicide had been set up, but it is not active at the moment. However, the Ministry of Health has some priority units and application centers in suicide-related emergencies. ”
Mass suicides are seen in small sects Stating that collective suicides are called “altruistic suicides”, Selvinaz Çınar Parlak said,“ Altruistic suicides are suicides which are mostly self-sacrificing for a purpose.
Aralık 2019
çeşitli üniversite hastanelerde bu konuyla ilgili birimler var. Türkiye İstatistik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı’na bağlı intiharı önlemeye dair birimler bu konuyla ilgili çeşitli araştırma ve düzenlemeler yapıyorlar. İntiharı önlemeyle ilgili bir telefon hattı kurulmuştu ama şu an faaliyette değil. Fakat yine Sağlık Bakanlığı’nın intiharla ilgili acillerde öncelikli bazı birimleri ve başvuru merkezleri var” diye konuştu.
Toplu intiharlar küçük tarikatlarda görülüyor Toplu intiharların “özgecil intihar” olarak adlandırıldığını belirten Selvinaz Çınar Parlak, “Özgecil intiharlar, daha çok bir amaç uğruna kendini feda etme şeklinde olan intiharlar. Bu da bir grup davranışı içerisinde sonrasının iyi olacağını düşünerek ya da belli bir şeye hizmet ettiğini düşünerek kendi bedenlerini ideolojik, dini görüş ya da bir amaç için feda ediyorlar. Daha çok küçük tarikat ve topluluklarda bir önderin etrafında toplanan ve o önder ne derse yapan, robotlaşmış, düşünce süreçleri bloke olmuş deyim yerindeyse beyni yıkanmış gruplarda geçmişte toplu intiharlar görülmüştür” dedi.
Aile içi intiharda lider figür var Kimi zaman çok nadir olsa da aile içinde toplu yaşanan intiharlarda lider bir kişinin öncü figür olarak hareket ettiğini kaydeden Selvinaz Çınar Parlak, “Birbirine bağlı ailelerde yine lider özellikli bir kişi vardır. Bu kişi aileyi kontrol eder, daha çok anne gibi bakım veren bir figürdür. Bu kişiler narsistik bir yapıya sahiptirler ve çok kendilerine bağlı çocuklar yetiştirirler. Bütün ailenin bir arada
58
This means that they sacrifice their bodies for ideological, religious views, or purpose, in a group of behaviors, thinking that the latter will be good or that they serve something. Collective suicides have been seen in the small sects and communities that gather around a leader and do what he says, robotized, thought processes blocked, so to speak, brainwashed groups in the past.”
hareket ettiği, o lider özellikli kişinin etrafında toplandığı, onun yönlendirdiği bir şekilde davranışlar sergiliyorlar. Sağlıksız ve bağımlı ilişkilerin sonucu olarak genellikle dışa kapalı, sosyal izolasyonu olan, kardeşlerin çevreyle görüşmediği, kapalı aile yapılarında bu şekilde intihar olguları görülebiliyor. Bu tip aile yapıları simbiyotik bağımlı ve dışarıya kapalı” dedi.
Leader figure in domestic suicide
Aile dinamiklerimiz ve kültürümüz koruyor
Recording that although sometimes rare, a leading person acts as a leading figure in collective suicides in the family, Selvinaz Çınar Parlak said that a leader was a leading figure in collective suicides in the family, although sometimes very rare. There is a leader in interconnected families. This person controls the family, more like a mother who is a caring figure. They have a narcissistic structure and raise very loyal children. They behave in a way that the whole family moves together, gathered around the leader person, in a way he directs. As a result of unhealthy and dependent relationships, suicidal cases can be seen in closed family structures that are generally closed to the outside, social isolation, siblings do not meet with the environment. Such family structures are symbiotic dependent and closed to the outside. ”
Our family dynamics and culture protect Remarking that the society in which we live is usually a strong communication, family and relatives, Selvinaz Çınar Parlak said, “This is a protective factor for suicide. As individuals become lonely, closed systems, loneliness in the group, or very interdependent, non-initiative group structures, suicides are more common. Therefore, our family dynamics and culture are also very protective factors, but with urbanization, loneliness and individual loneliness increase and social support increases. Unemployment, economic problems and current stress factors put significant pressure on young people. Especially the more frequent suicides in adolescence may be due to this test pressure. Economic problems, the deterioration of the financial structures with city life, lead to the loss of our social protective factors. In this sense, young people and adolescents are at risk. Preventive work in particular should be taken into account by government agencies and health personnel.”
Aralık 2019
İçerisinde yaşadığımız toplumun genellikle iletişimi kuvvetli, aile ve akraba bağları olan bir toplum olduğunu kaydeden Selvinaz Çınar Parlak, “Bu intihar açısından koruyucu bir faktör. Kişiler yalnızlaştıkça, kapalı sistemler oldukça, grup içinde yalnızlık hissedildikçe ya da çok birbirine bağımlı, inisiyatif alamayan grup yapıları olunca intiharlar daha çok görülür. O yüzden bizim aile dinamiklerimiz ve kültürümüz de çok koruyucu faktör var fakat şehirleşmeyle beraber yaklnızlaşma ve bireysel yalnızlık artıyor, sosyal destek artıyor. İşsizlik, ekonomik sorunlar, güncel stres faktörleri gençler üzerinde önemli bir baskı oluşturuyor. Özellikle ergenlik çağındaki intiharların daha fazla görülmesi bu sınav baskısından kaynaklı olabiliyor. Ekonomik sorunlar, mali yapıların şehir hayatlarıyla bozulması, bize ait sosyal koruyucu faktörlerin de kaybolmasına yol açıyor. Bu anlamda gençler ve ergenler risk altında. Özellikle önleyici çalışmalar, devlet kurumlarında ve sağlık personeli tarafından da dikkate alınmalıdır” dedi.
62
Living Mourning To The Fullest Protects From Trauma!
Yası Dolu Dolu Yaşamak Travmadan Koruyor!
Specialist Clinical Psychologist, Serkan Elçi, Uskudar University NP Etiler Medical Center
Post-Traumatic Stress Disorder (PTSD), which occurs after a sudden event such as the loss of relatives, accidents, earthquakes and war, affects a person’s life negatively. Noting that the process that makes the traumatic process healthier is the mourning process, experts stresses that this period should be experienced in the most healthy way. Experts said, “Living mourning to the fullest, this will help the experience to occur before returning to PTSD. Remarking the importance of sharing the event when there is a high level of fear and anxiety, experts draws attention to the fact that men show more PTSD symptoms in our society. Pointing out the importance of early intervention, Specialist Clinical Psychologist, Serkan Elçi, Uskudar University NP Etiler Medical Center, said that Post-Traumatic Stress Disorder after earthquake, war, close loss significantly affects a person’s life. Clinical Psychologist Serkan Elçi said, “After a sudden event, we cannot survive in the same way. In a so-called traumatic life, the person has experienced, witnessed or faced such a real death or death threat, a serious injury or a threat to the physical integrity of himself or others. One’s reactions may include excessive fear, helplessness, or horror.” ++Caution if these are experienced for more than 1 month Specialist Clinical Psychologist Serkan Elçi noted that the following conditions should be experienced for more than 1 month in order to call this traumatic experience as Post
Aralık 2019
Yakınların kaybı, kaza, deprem ve savaş gibi aniden gelişen bir olaydan sonra ortaya çıkan Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) kişinin hayatını olumsuz etkiliyor. Travmatik süreci en sağlıklı hale getiren sürecin yas süreci olduğunu kaydeden uzmanlar, bu dönemin en sağlıklı şekilde yaşanması gerektiğini vurguluyor. Uzmanlar, “Yası dolu dolu yaşamak, bu olayın TSSB’ye dönmeden yaşantılanmasına yardımcı olacaktır” dedi. Uzmanlar korku ve kaygının yüksek düzeyde olduğu durumlarda olayı paylaşmanın önemine işaret ederek toplumumuzda erkeklerin daha fazla TSSB belirtisi gösterdiğine dikkat çekiyor. Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, deprem, savaş, yakın kaybı gibi durumlardan sonra yaşanan Travma Sonrası Stres Bozukluğunun kişinin yaşamını önemli derecede etkilediğini belirterek erken müdahalenin önemine işaret etti. Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, “Aniden gelişen bir olaydan sonra hayatı aynı şekilde sürdüremiyoruz. Travmatik denilen yaşantıda, kişi gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin veya başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiştir. Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme görülebilir” dedi.
63
Traumatic Stress Disorder (PTSD): - The fear, anxiety and nightmares of the incident continue with similar violence, - Experiencing flashbacks, - As in the case of depressive symptoms, excessive unhappiness, malaise, disturbance in sleep and appetite, - Presence of PTSD can be mentioned with decreased concentration and distractions.
5 important steps in post-traumatic process Serkan Elçi noted that many people showed classical reactions to loss, mourning was evaluated as a normal response to traumatic loss and that this process was dealt with in five main steps: Denial: After traumatic experience, people deny what happened. This can’t be real. Anger: How does it do that? How does this happen to me? Such questions can come alive in people’s minds. Bargaining: With faith, life, detailed in ‘then I will do so as long as you go’ ‘You’re my child was born, my grandfather get’ is likely to be seen as the flow of thoughts after him. Depression / Collapse: Understanding the source of our senses is the period in which we begin to realize. During this period, depressive symptoms such as loss of appetite, sleep disorders, confusion, being tearful, self-neglect, and so on are common. Acceptance: Mentally: First of all, mental acceptance takes place and it is the period in which comprehension, meaning, comprehension takes place.
1 aydan fazla süre ile bunlar yaşanıyorsa dikkat Bu travmatik yaşantının Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olarak adlandırılması için 1 aydan fazla süre ile aşağıdaki durumların yaşanması gerektiğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, bunları şöyle sıraladı: - Olaya dair olan korkunun, kaygının, kabusların benzer şiddetle devam etmesi, - Olay anına geri dönüşlerin (flashback) yaşanması, - Depresif belirtilerde olduğu gibi, aşırı mutsuzluk, keyifsizlik, uyku ve iştah düzeninde bozulmaların meydana gelmesi, - Azalmış konsantrasyon ve dikkat dağınıklıklarının yaşanmasıyla TSSB’nin varlığından söz edilebilir.
Travma sonrası süreçte 5 önemli adım yaşanıyor Pekçok insanın kayba karşı klasik tepkileri gösterdiğini, yasın travmatik kayba verilen normal bir tepki olarak değerlendirildiğini ve 5 ana adımda bu sürecin ele alındığını kaydeden Serkan Elçi, bu adımları şöyle sıraladı: İnkar: Travmatik yaşantıdan sonra insanlar yaşanılanı inkar etmektir. Bu gerçek olamaz. Öfke: Bunu nasıl yapar? Bu benim başıma nasıl gelir? Gibi sorular insanların zihninde canlanabilmektedir. Pazarlık: İnancıyla, hayatla, etrafla ‘Bundan sonra böyle yapmayacağım yeter ki gitmesin’ ‘Çocuğum doğsun, dede olsun’ ondan sonra gibi düşünce akışının görülmesi muhtemeldir. Depresyon/Çöküş: Hissetiklerimizin kaynağını anlama, fark etmeye başladığımız dönemdir. Bu dönemde iştah
Aralık 2019
64
Emotionally: It is manifested by understanding, understanding and accepting what you feel after mental acceptance. Stating that the experience of this process indicated the course of a normal traumatic life, Serkan Elçi, said, “Hanging out in one of these experiences and not being able to move forward, making radical changes in life (divorce, marrying with sudden decision, changing jobs unexpectedly, starting substance use) also indicate that we are at risk.”
The process of mourning should be experienced Noting that it is the mourning process that makes the traumatic process healthier, Serkan Elçi said, pointing out the importance of experiencing this period in the healthiest way, “Living mourning to the fullest will help to bring this event back to PTSD. Because every traumatic event does not always cause trauma. Therefore, we expect the mourning process to be healthy. The mourning process includes cultural as well as individual processes. The belief systems of the current culture will change the traumatic experience of the people.”
Showing cultural differences in age Stating that the mourning process is culturally different, Serkan Elçi said, “When we evaluate it culturally, the mourning of the countries in the Mediterranean region and our country is very similar; Greeks, Turks and Italians
Aralık 2019
kesilmesi, uyku düzensizlikleri, zihin bulanıklığı, ağlamaklı olma, kendini ihmal etme vb. depresif belirtilerin yaşanması yaygındır. Kabul: Zihinsel olarak: Öncelikle zihinsel kabul gerçekleşir ve ne olduğunu anlama, anlamlandırma, kavramanın yaşandığı dönemdir. Duygusal olarak: Zihinsel kabulun ardından ne hissettiğini anlama, anlamlandırma ve bu duyguları kabullenme ile kendini gösterir. Belirtilen bu sürecin yaşanmasının normal bir travmatik yaşantının gidişatını gösterdiğini kaydeden Serkan Elçi, “Bu yaşantıların birinde takılmak ve ilerleyememek, hayatın içerisinde radikal diyebileceğimiz değişimler yapmak (boşanmak, ani kararla evlenmek, beklenmedik şekilde iş değiştirmek, madde kullanımların başlamış olması) risk faktörü altında olduğumuzu da göstermektedir” dedi. Yas süreci yaşanmalıdırTravmatik süreci en sağlıklı hale getiren sürecin yas süreci olduğunu kaydeden Serkan Elçi, bu dönemin en sağlıklı şekilde yaşanmasının önemine işaret ederek “Yası dolu dolu yaşamak, bu olayın TSSB’ye dönmeden yaşantılanmasına yardımcı olacaktır. Çünkü her travmatik olay her zaman travmaya neden olmaz. Bu yüzden de yas sürecinin sağlıklı yaşanmasını bekleriz. Yas süreci bireysel olduğu kadar kültürel süreçleri de içinde barındırır. Bulunulan kültürün inanç sistemleri, kişilerin de travmatik yaşantıyı yaşantılamalarını da değiştirecektir” dedi.
65
want to turn black and become untouchable. I have also observed that even in the geographical regions within our country, there are different experiences. When I went to Van as a support team after the earthquake in Van, I learned that refusing the tea offered to you during the tent visits would be considered not to respect them and I had to drink tea in every tent.”
Men are more traumatized! Clinical Psychologist Serkan Elçi, said, “A healthy mourning process will help post-traumatic stress disorder. If there is no loss, there is no situation for mourning, but fear is a high level of anxiety. In cases, it is very important to share the event, talk and express emotions. The main reason why men show more PTSD symptoms in our society is that their emotion expressions are limited or incorrect. One of our basic social myths, ‘men do not cry, men do not fear’ patterns prevent them from revealing their sadness and fear.”
EMDR Therapy Recalling that preventive and regulatory treatment for post-traumatic stress disorder should be addressed, Serkan Elçi said, “EMDR Therapy is the most commonly used therapy technique for trauma. EMDR Therapy, which is the Turkish equivalent of ‘Desensitization and Reprocessing with Eye Movements, is a technique that helps us to change the negative patterns of thoughts that exist in the person who is called as traumatic and to reprocess that thought. It has also been recognized by the World Health Organization as the most effective trauma treatment. In addition to EMDR, Cognitive Behavioral Therapy and Schema Therapy are other therapy techniques used in post-traumatic stress disorder. For the therapy to be sufficient, the process must continue for a certain period of time. But while this process is going on, it is known not to continue. Taking medication together with psychotherapy to get a faster result will help speed up recovery. Finally, I would like to give the point of view of the twin brothers as a clear example of psychological resilience after the earthquake of 99 after the earthquake. One of the twins called the air coming from the light from the rescue team as ‘I felt the cold breath of death’, while the other said ‘I felt the fresh air in my lungs’. The strangest part is that while there are small scratches in the breath of death, there are very serious problems in the leg of the twin who sees it as fresh air.”
Yasta kültürel farklılıklar gösteriliyor Yas sürecinin kültürel olarak farklı şekillerde geçirildiğini belirten Serkan Elçi, “Kültürel olarak değerlendirdiğimizde Akdeniz bölgesindeki ülkeler ile bizim ülkemizin yas tutma şekli birbirine çok benzerdir; Yunan, Türk, İtalyanlar siyahlara bürünüp dokunulmaz hale gelmek isterler. Kendi ülkemiz içindeki coğrafik bölgelerde bile farklı yaşandığını bireysel olarak da gözlemledim. Van depremi ardından Van’a destek ekibi olarak gittiğimde, çadır ziyaretleri esnasında size ikram edilen çayları reddediyor olmanın onlara saygı duymadığım olarak düşünüleceğini öğrendim ve her çadırda çay içmek durumunda kaldım” dedi.
Erkekler daha çok travmatize oluyor! Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, “Sağlıklı bir yas süreci, travma sonrası stres bozukluğunun olmasına yardımcı olacaktır. Bir kayıp yoksa yani yas yaşanacak bir durum yok fakat korku, kaygının yüksek düzeyde olduğu durumlarda ise yaşanılan olayı paylaşmak, konuşmak, duyguları ifade etmek çok önemlidir. Bizim toplumda erkeklerin daha fazla TSSB belirtilerini göstermesinin temel nedeni de duygu ifadelerinin kısıtlı veya yanlış çıkıyor olmasıdır. Temel toplumsal mitlerimizden biri olan ‘erkekler ağlamaz, erkek adam korkmaz’ kalıpları, hissettikleri üzüntüyü, korkuyu açığa çıkarmaya engel olmaktadır” uyarısında bulundu.
EMDR Terapisi uygulanıyor Travma Sonrası Stres Bozukluğuna yönelik önleyici ve düzenleyici tedavinin ele alınması gerektiğini kaydeden Serkan Elçi, “Travmaya dair en yaygın kullanılan terapi tekniği EMDR Terapisidir. Türkçe karşılığı ‘Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşlemleme’ olan EMDR Terapisi travmatik olarak adlandırılan anıya dair kişide varolan olumsuz kalıp düşüncelerin değişimine ve var olan o düşünceyi yeniden işlemlememize yardımcı olan bir tekniktir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından da en etkin travma tedavisi olarak da kabul edilmiştir. EMDR’nin yanı sıra Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapi de Travma sonrası stress bozukluğunda kullanılan diğer terapi teknikleridir. Terapinin yeterli gelmesi için belirli bir süre boyunca sürecin devam etmesi gerekir. Fakat bu süreç devam ederken hayatta malum devam etmektedir. Daha hızlı bir sonuç almak için ilaç tedavisi ile birlikte psikoterapi alıyor olmak toparlamanın daha hızlanmasına yardımcı olacaktır. Son olarak 99 depreminin ardından göçük altından saatler sonar çıkarılan ikiz kardeşlerin bakış açısı psikolojik sağlamlılığın net bir örneği olarak vermek isterim. İkizlerden birisi kurtarma ekibinin açtığı ışıkla gelen havayı ‘ölümün soğuk nefesini hissettim’ derken diğeri, ‘temiz havayı ciğerimde hissettim’ diyerek adlandırmıştır. Işin daha garip tarafı ölümün nefesi diyende ufak çizikler varken, temiz hava olarak gören ikizin bacağında çok ciddi sorunlar meydana gelmiştir” diye konuştu.
Aralık 2019
66
Professor Mehmet Akif Topçuoğlu, Md Says:
“A Person Dies Every 14 Minutes Due To Stroke” Prof. Dr. Mehmet Akif Topçuoğlu Açıklamalarda Bulundu:
“Her 14 Dakikada Bir Kişi İnme Nedeniyle Hayatını Kaybediyor” Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Akif Topçuoğlu, inmenin önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirtiyor. Ülkemizde inme sıklığı artıyor
Professor Mehmet Akif Topçuoğlu, MD, President of the Turkish Cerebrovascular Diseases Society and Head of the Neurology Department at Hacettepe University
Professor Mehmet Akif Topçuoğlu, MD, President of the Turkish Cerebrovascular Diseases Society and Head of the Neurology Department at Hacettepe University, noted that a person dies every 14 minutes due to stroke, which is a preventable and curable disease. Professor Mehmet Akif Topçuoğlu said, “Recently, we have determined that around 40 thousand people in Turkey lose their lives due to stroke every year. These figures show that a person dies every 14 minutes due to a stroke. Meanwhile, approximately ten times as many patients that suffer a stroke are left in need of care because they lose their mobility and speech due to cerebral vascular diseases.”
“Stroke is a preventable disease” Professor Topçuoğlu explained that stroke is a preventable disease, and emphasized that having regular health checks can prevent against not only stroke but also other cardiovascular diseases. Professor Dr. Topçuoğlu continued, “We must regularly monitor our blood pressure, cholesterol and blood sugar levels to prevent ourselves from stroke. Especially from middle age, we should have our vascular health checked at regular intervals. For prevention from stroke, we should follow a healthy diet, reduce the amount
Aralık 2019
İnme, yaşlı nüfusun giderek arttığı ülkemizde oldukça sık görülen bir hastalık ve maalesef sıklığı da giderek artıyor. İnme, beyin damarlarının tıkanması veya kanaması sonucu gelişiyor. Ancak hastaların çoğunda “ani tıkanma”dan kaynaklanıyor. Son birkaç yılda ülkemizde, yılda yaklaşık 40 bin kişi inmeden hayatını kaybetti; 100 binden fazla tıkanma ve 40 binden fazla beyin kanaması tedavi edildi. Bu sayılara göre, her 14 dakika bir kişi inme nedeniyle yaşamını kaybetmiş oluyor. Bunun on katı da beyin damar hastalıklarına bağlı olarak yürüme ve konuşma yetisini kaybettiği için yiyemiyor, içemiyor, mesleğini ve işini yapamıyor, bakıma muhtaç kalıyor.
İnme “önlenebilir bir hastalık”, bunun için öncelikle sayılarımızı bilmeliyiz Sadece boy ve kilo değil kan basıncımızı, kolesterol ve kan şekerimizi de öğrenmeli ve takip etmeliyiz. Orta yaştan başlayarak düzenli aralıklarla sağlık kuruluşlarına damar sağlığı kontrolü için gitmeliyiz. Bu sadece inmeye karşı değil, kalp hastalıkları başta olmak üzere her türlü damar hastalığına karşı koruyacaktır. Ek olarak, damar sağlığının iyi olması Alzheimer dahil birçok kronik nörolojik hastalığın da yavaşlamasına yardım edecektir. İnme geçirmemek için sağlıklı beslenmeli, kullandığımız yağ ve tuz miktarını azaltmalı, meyve ve sebze miktarını ise artırmalıyız. Kilo almamalı, düzenli egzersiz yapmalı ve kendimizi stresten korumalıyız. Sigara içmemeli ve içirmemeliyiz. Alkolü ise hiç kullanmamalıyız.
İnme tedavi edilebilir bir hastalıktır İnmeden şüphe edersek hemen 112’yi aramamız gerekir. Ambulans, sizi inmenin tedavi edilebileceği bölgedeki en yakın ve en uygun hastaneye götürecektir. Damar tıkanmasını yapan pıhtının hem damardan verilen ilaçla eritilmesi, hem de anjiyo ile doğrudan girilerek dışarı çıkarılması mümkün olabilir. Fakat damardan verilen tedavi ilk 4,5 saat içinde; anjiyo tedavisi ise ilk 6 saatte başlanırsa “en yüksek fayda” sağlanacaktır.
67
of fat and salt, and increase the consumption of fruits and vegetables. We should also manage our weight and keep it under control, exercise regularly and protect ourselves from stress. And on top of all of these, we should particularly stay away from tobacco and tobacco products.”
Watch out for stroke symptoms Professor Topçuoğlu pointed out that people should be informed about the symptoms for effective treatment of stroke and what needs to be done, “Facial paralysis, weakness in the arms and legs, impaired speech, double vision and/or sudden loss of consciousness are some of the stroke symptoms. Seeking immediate support from a healthcare provider in the event that one or more of these symptoms are present is of critical importance.”
“We strive to raise awareness about stroke” Professor Topçuoğlu pointed out that the Turkish Cerebrovascular Diseases Society carries out important activities on stroke prevention, emergency intervention and treatment, “We are working toward reducing the incidence frequency of stroke in Turkey and making stroke treatable across the country. For this purpose, we strive to help both the academic community and the patients, and aim to raise awareness about stroke as our priority. Our activities to increase the number of hospitals and centers that treat stroke, improve them and ensure that they are connected to an effective system continue in collaboration with the Ministry of Health.”
İnme belirtilerini bilmeliyiz İnmede etkin tedavi alabilmek için belirtilerin ne olduğunun ve ne yapılması gerektiğinin öğrenilmesi gerekir. Yüzde çarpılma, kol ve bacakta güçsüzlük, konuşmada bozulma, çift görme ve/veya ani bilinç bozukluğu belirtilerinin herhangi biri, birkaçı ya da hepsi gelişirse hemen 112 aranmalıdır.
İnme her hastanede tedavi edilmez. Vakit kaybetmemek şarttır. “Zaman beyindir.” Sayılan inme belirtileri gelişirse ya da inme şüphesi varsa asla ve asla düzelme beklenmemeli ve hemen harekete geçilmelidir. Yapılacak iş daima 112 Acil Sağlık Hizmetleri’nin aranmasıdır.
İnmeden korunma, acil dönem ve sonrasında tedavi ve destek bir haktır Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği ülkemizde inme sıklığını düşürmek ve inmeyi ülkenin her köşesinde tedavi edilebilir hale getirmek için çalışıyor. Bu konuda hem akademik otorite, hem de hastaların en büyük yardımcısı olmaya gayret ediyor. Halkımızın farkındalığının artırılması, inme tedavi eden hastane ve merkezlerinin artırılıp geliştirilmesi ve etkin bir sisteme bağlanması noktasında Sağlık Bakanlığı ile birlikte çalışmaya devam ediyor ve edecektir. Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği’nin hedefleri bunlardır.
Aralık 2019
68
CTEPH Recognizes The Disease With The Activities In The Mind KTEPH Aklımda Etkinlikleri İle Hastalığa Dikkat Çektiler Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği (UVCD) tarafından kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyon (KTEPH) hastalığının farkındalığının artması için 23 Kasım’da Ankara’da etkinlikler düzenlendi. Herkesin davetli olduğu etkinlikler Ankara Cer Modern’de gerçekleştirildi. Ney dinletisi ile başlayan etkinlikler KTEPH Aklımda tiyatro oyunu ve fotoğraf sergisiyle devam ederken KTEPH hastalığı hakkında da önemli bilgiler paylaşıldı. KTEPH Aklımda tiyatro oyunu ile KTEPH hastalığından muzdarip 3 hastanın hayatından dramatik kesitler sahneye taşındı. Antik Tiyatro oyuncuları tarafından sahnelenen oyun Mehmet Yılmazsoy tarafından yönetildi. Fotoğraf sergisi de Fotokolektif fotoğraf atölyesi tarafından düzenlendi.
Prof. Dr. Tankut Akay, President of the National Society of Vascular & Endovascular Surgery
The National Association of Vascular and Endovascular Surgery (UVCD) organized activities in Ankara on November 23rd to raise awareness of chronic thromboembolic pulmonary hypertension (CTEPH). The events that everyone was invited to took place in Ankara Cer Modern. The activities started with the ney concert and continued with CTEPH theatro play in my mind and photography exhibition and important information about CTEPH disease was shared. CTEPH In my mind, dramatic sections of the lives of 3 patients suffering from CTEPH disease were brought to the
Ulusal Vasküler & Endovasküler Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Tankut Akay, KTEPH hakkında şu açıklamalarda bulundu: Kronik Tromboembolik Pulmoner Hipertansiyon (KTEPH) nedir? Kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyon ( KTEPH); Pulmoner Tromboemboli (PTE)’nin uzun dönemde yaşam kalitesinde çok ciddi düşüşe hatta yaşam kaybına neden olan ciddi bir komplikasyonudur. Pulmoner hipertansiyonun alt sınıflarından biri olan KTEPH masif, tekrarlayan ve /veya organize olan pıhtının ya da akciğer damar duvarının yeniden biçimlenmesinin sonucunda akciğer damarlarının tıkanması ve kan akımını yavaşlatması sonucunda oluşan gidişatı kötü bir hastalık olarak tanımlanabilir. KTEPH toplum genelindeki görülme sıklığı çok az olmakla birlikte (%0,57), akciğer damarında pıhtı atan kişilerde yani pulmoner tromboembolizm geçiren hastalarda bu oran daha fazladır (%1,5). Hastalığın görülme yaşı 60 yaş ve üzerinde artarken, çocukluk çağında görülmesi nadirdir.
Her emboli yaşayan risk altında mıdır? Akciğer damarına pıhtı atan kişilerin dörtte üçü, bacak toplardamarlarında pıhtı oluşan kişilerin yarısı risk altındadır. Dolayısı ile bu hasta grubuna özellikle dikkat etmek gerekir. Daha önce pulmoner tromboemboli geçirmiş olan ve nefes darlığı şikayeti ile başvuran her hasta KTEPH için potansiyel bir adaydır.
Belirtileri nelerdir? Tanı koymak ne kadar süre alır? Tanı koymakta yaşanılan zorluklar var mıdır? Bu önemli hastalıkta tanı koymak ile hastalığın farkındalığı arasında çok belirgin bir ilişki mevcuttur. Daha önce
Aralık 2019
69
stage with theatrical play. The play, staged by the ancient theater actors, was directed by Mehmet Yılmazsoy. The photo exhibition was also organized by the Photocollective photography workshop. Prof. Dr. Tankut Akay, President of the National Society of Vascular & Endovascular Surgery, made the following statements about CTEPH:
What is Chronic Thromboembolic Pulmonary Hypertension (CTEPH)? Chronic thromboembolic pulmonary hypertension (CTEPH); Pulmonary thromboembolism (PTE) is a serious complication of long-term quality of life, which can lead to a significant decrease or even loss of life. CTEPH, one of the subclasses of pulmonary hypertension, can be defined as a bad disease that occurs as a result of blockage and slowing of blood flow as a result of massive, recurrent and / or reorganization of the clot or lung vessel wall. Although the overall incidence of CTEPH is very low (0.57%), this rate is higher in patients who undergo pulmonary thromboembolism (1.5%). While the age of the disease increases in the age of 60 and over, it is rare in childhood.
Is every embolism at risk? Three-quarters of those who throw a clot into the pulmonary vein and half of those who form a clot in the leg veins are at risk. Therefore, particular attention should be paid to this patient group. Any patient with previous history of pulmonary thromboembolism who presents with dyspnea is a potential candidate for CTEPH.
What are the symptoms? How long does it take to diagnose? Are there any difficulties in diagnosing? There is a clear relationship between diagnosis and awareness of this important disease. Any patient who has had previous pulmonary thromboembolism and presented with respiratory distress is a potential candidate for CTEPH. There are many patients suffering from this disease who have been mistaken for other lung diseases and have even been diagnosed with psychiatric illnesses and cannot receive appropriate treatment. In a patient presenting with respiratory distress, we should always start a multidisciplinary process, in which more than one branch is involved in the diagnosis and treatment stages. In these patients, there is a condition in which the lungs are normally ventilated but have less blood than normal. In these patients, chest diseases, cardiology, radiology and nuclear medicine branches should be put into practice and a 6-minute walk test, scintigraphy, echocardiography, computerized tomography and angiography should be performed for imaging of lung vessels. As a result of these diagnoses, a special angiography method called right heart catheterization is applied to determine how high the pressure in the pulmonary vessels increases and how much it will benefit from surgical treatment. In other words, the patient’s and physicians’ awareness can be increased and
pulmoner tromboemboli geçirmiş olan ve solunum sıkıntısı şikayeti ile başvuran her hasta KTEPH için potansiyel bir adaydır. Bu hastalıktan muzdarip olan ve diğer akciğer hastalıkları ile karıştırılıp yanlış tedavi alan, hatta psikiyatrik hastalık teşhisi konulan ve uygun tedavi alamayan birçok hasta mevcut. Solunum sıkıntısı ile başvuran bir hastada yine her zaman söylediğimiz multidisipliner, yani birden fazla branşın teşhis ve tedavi aşamalarına dahil olduğu bir sürecin başlaması gerekiyor. Bu hastalarda, akciğerin normal havalandığı ancak normalden az kanlandığı bir durum söz konusudur. Bu hastalara göğüs hastalıkları, kardiyoloji, radyoloji ve nükleer tıp branşlarının devreye girmesi ve ortak çalışması ile 6 dakika yürüme testi, sintigrafi, ekokardiyografi, akciğer damarlarının görüntülenmesi amacı ile bilgisayarlı tomografi ve anjiyografi uygulanması gerekir. Bu tanıların sonucunda akciğer damarlarındaki basıncın ne kadar yükseldiği ve cerrahi tedaviden ne kadar fayda göreceğini belirlemek için sağ kalp kateterizasyonu dediğimiz özel bir anjiyografi yöntemi uygulanmaktadır. Yani şikayetler ile hastanın ve hekimlerin farkındalığı artarak tanı süreci
Aralık 2019
70
the diagnosis process can be reduced with complaints, but it should be remembered that all these tests will take time.
de azaltılabilir ancak tüm bu tetkiklerin de zaman alacağı gerçeğini unutmamak gerekir.
What is the treatment?
Tedavisi nedir?
The definitive and effective treatment of CTEPH is surgery. The main point is that the treatment decision in CTEPH is made with a multidisciplinary approach consisting of specialists in Chest Diseases, Cardiology, Cardiovascular Surgery, Radiology, Nuclear Medicine, Anesthesia and Intensive Care. Pulmonary endarterectomy is the curative treatment in patients diagnosed with CTEPH. With the increasing awareness in the world and in our country, this surgery, imaging and diagnostic methods, advances in cardiovascular surgery, advances in heart protection techniques and advances in assistive support systems in postoperative care can be performed with low mortality rates. The basic logic is the surgical removal of the clot material, which is contained in the pulmonary vessels and adhered to the vessel and is no longer chronic. For this purpose, the heart, as in other cardiac surgery operations, cardiopulmonary bypass using the method we call the cardiovascular surgeons under control during the surgery should be provided with a special equipment. We also call “total circulatory arrest” which is used in some other special cardiac surgeries by stopping the circulation and removing the clot in the pulmonary vessels by means of special devices developed by cardiac surgeons for this purpose. Pulmonary hypertension is the most important factor when deciding on surgery, it is the presence of a clot material that can be removed, along with the condition of it and the part of the heart we call the right ventricle. Drug therapy has an important place in the treatment of this disease. Drug treatment should be considered mainly in 3 groups of patients. These are the patients in the clot’s very small and unreachable vessels of the lung, the patients who underwent surgery but the lung pressure remained high, and the surgery was very risky as a result of patient-related reasons. Drug treatment in these patients provides important benefits in terms of quality of life. There are medicines specific to this disease in the world and in our country and they are reimbursed by our health system. Balloon pulmonary angioplasty is also used as an adjunct to drug therapy for patients with clots in the very small and inaccessible vessels of the lung, patients who have undergone surgery but whose lung pressure remains elevated.
KTEPH hastalığının kesin ve etkin tedavisi cerrahidir. Asıl olan nokta KTEPH’te tedavi kararının Göğüs Hastalıkları, Kardiyoloji, Kalp ve Damar Cerrahisi, Radyoloji, Nükleer Tıp, Anestezi ve Yoğun Bakım uzmanlarından oluşan multidisipliner bir yaklaşımla verilmesidir. KTEPH tanısı konulan hastalarda küratif tedavi pulmoner endarterektomi ameliyatıdır. Dünyada ve ülkemizde farkındalığın artması ile giderek yaygınlaşmaya başlayan bu ameliyat, görüntüleme ve tanı yöntemlerindeki gelişmeler, kalp damar cerrahisinde kalp koruma tekniklerindeki ilerlemeler, ameliyat sonrası bakımda yardımcı destek sistemlerindeki ilerlemeler sayesinde düşük ölüm oranları ile uygulanabilmektedir. Temel mantık, akciğer damarlarının içerisinde bulunan ve damar içine yapışmış ve artık kronikleşmiş pıhtı materyalinin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Bu amaçla kalbin, diğer kalp cerrahisi ameliyatlarında olduğu gibi, kardiyopulmoner bypass dediğimiz yöntem kullanılarak dolaşımın kalp-damar cerrahlarının kontrolünde ameliyat süresince özel bir donanım ile sağlanması gerekmektedir. Yine diğer bazı özel kalp ameliyatlarında kullanılan “total sirkülatuar arrest” dediğimiz dolaşımın durdurularak akciğer damarları içersisindeki pıhtının bu amaç için yine kalp cerrahları tarafından geliştirilmiş özel cihazlarla çıkarılmasıdır. Ameliyat kararı verirken en önemli unsur pulmoner hipertansiyonun ve kalbin sağ karıncık dediğimiz bölümünün durumu ile birlikte, çıkarılabilecek bir pıhtı materyalinin bulunmasıdır. Bu hastalığın tedavisinde ilaç tedavisi de önemli yer tutmaktadır. İlaç tedavisi esas olarak 3 grup hastada düşünülmelidir. Bunlar da, pıhtının akciğerin çok küçük ve ulaşılamayacak damarlarında bulunan hastalar, cerrahi uygulanmış ama akciğer tansiyonu yüksek kalmaya devam etmiş olan hastalar, ameliyatın hasta ile ilgili sebepler neticesinde çok riskli olduğu hastalar. Bu hastalarda ilaç tedavisi yaşam kalitesi açısından önemli faydalar sağlamaktadır. Dünyada ve ülkemizde bu hastalığa özel ilaç mevcut ve sağlık sistemimiz tarafından da geri ödemesi sağlanmaktadır. Pıhtının akciğerin çok küçük ve ulaşılamayacak damarlarında bulunan hastalar, cerrahi uygulanmış ama akciğer tansiyonu yüksek kalmaya devam etmiş olan hastalar için ilaç tedavisine yardımcı olarak balon pulmoner anjioplasti tedavisi de uygulanmaktadır.
What is the treatment of CTEPH in Turkey?
KTEPH tedavisinde Türkiye ne durumda?
Although there are good intentions in the treatment of CTEPH disease, we do not think that it is still at the desired level. We think that there should be new centers that are interested in this subject and have Cardiovascular, Cardiology, Radiology, Nuclear Medicine, Intensive Care Unit and of course Cardiovascular Surgery teams that can perform surgery and use auxiliary circulatory support devices like ECMO.
KTEPH hastalığının tedavisinde iyi niyetli çabalar olmasına rağmen halen istenilen düzeyde olunduğunu düşünmüyoruz. Bu konu ile ilgilenen ve bünyesinde Göğüs Hastalıkları, Kardiyoloji, Radyoloji, Nükleer tıp, Yoğun bakım ünitesi ve elbette ameliyatı yapabilecek ve ECMO gibi yardımcı dolaşım destek cihazlarını kullanabilecek Kalp ve Damar cerrahisi ekiplerini barındıran yeni merkezlerin olması gerektiğini düşünüyoruz.
Aralık 2019
72
Anti-Vaccine Discourse Threat Community Health! Aşı Karşıtı Söylemler Toplum Sağlığını Tehdit Ediyor! İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Bilim Komisyonu Üyesi Uzm. Dr. S. Handan Karahan Saper: “Her geçen yıl aşılanan çocuk ve yetişkinlerin sayısı, görsel medyada, sosyal medyada çıkan aşı karşıtı haberler, köşe yazıları ve kitaplar nedeniyle gittikçe azalmaktadır. Bu durum toplum sağlığını ciddi biçimde tehlikeye atmaktadır.”
“Her 10 Hastadan Biri KOAH Olduğunu Biliyor”
Exp. Dr. S. Handan Karahan Saper, Member of Science Commission, Istanbul Family Medicine Association (ISTAHED), said, “The number of children and adults who are vaccinated every year is decreasing due to anti-vaccination news, column articles and books on visual media and social media. This situation seriously endangers public health.”
One To 10th Patients Knows COPD Remarking that, November 20 was declared as Chronic Obstructive Pulmonary Disease (COPD) day in order to ensure consciousness and to raise awareness in Turkey and all over the world, Saper said, “World COPD Day is held to increase the application of people with risk factors to health care providers and to make the disease recognized by the society and to make the correct diagnosis. COPD (Chronic Obstructive Pulmonary Disease) is a progressive lung disease caused by an inflammation that is not caused by microbes in the airways and is the third cause of death worldwide. Although one out of every five people over 40 years of age has COPD, only one out of 10 patients can be diagnosed with COPD. This only 500,000 of the 3-5 million COPD patients in Turkey, according to statistics are monitored with COPD.”
“Vaccination Is Very Important For COPD Patients” Expressing that “Air pollution, the use of wood and dung, smoking, being overweight, decreasing physical activity are major risk factors for COPD.” Saper said, “COPD presents with shortness of breath, sputum cough, and the definitive diagnosis is made by ‘breath measurement test’. After the diagnosis of COPD, if the patient smokes first, he / she should stop smoking,
Aralık 2019
Tüm dünyada ve Türkiye’de Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) bilincini arttırmak ve farkındalığı sağlamak amacıyla 20 Kasım tarihi Dünya KOAH günü olarak ilan edildiğini belirten Saper, “Dünya KOAH Günü, risk faktörü olan insanların sağlık hizmeti sunucularına başvurusunu arttırmak ve bu hastalığın toplum tarafından fark edilmesini sağlamak ve doğru şekilde tanı konabilmesi amacıyla düzenlenmektedir. Toplum tarafından bilinmediği için tanısının doğru konması mümkün olamayan KOAH (Kronik tıkayıcı akciğer hastalığı) nefes yollarında mikroplar sebebiyle olmayan bir iltihaplanmaya bağlı oluşan ilerleyici bir akciğer hastalığıdır ve tüm dünyadaki ölümlerin 3. nedenidir. 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH görülmesine rağmen her 10 hastanın sadece birine KOAH tanısı konabilmektedir. Bu istatistiklere göre Türkiye’deki 3-5 milyon KOAH hastasının sadece 500.000’i KOAH tanısıyla izlenmektedir.” dedi.
“KOAH Hastaları İçin De Aşı Çok Önemli” “Hava kirliliği, odun ve tezek kullanımı, sigara içimi, aşırı kilolu olmak, fiziksel aktivitede azalma KOAH hastalığı için büyük risk faktörleridir.” diyen Saper, şöyle devam etti: “KOAH nefes darlığı, balgamlı öksürük, gibi bulgular vermektedir ve kesin tanısı ‘nefes ölçüm testi’yle konmaktadır. KOAH tanısı konduktan sonra hasta öncelikle sigara içiyorsa sigarayı bırakmalı, sağlıklı beslenmeli, bol hareket etmeli ve aşılarını yaptırmalıdır. KOAH hastaları grip ve zatürre aşılarını mutlaka yaptırmalıdır çünkü grip hastalığı özellikle KOAH hastalarında solunum yetersizliğine ve zatürreye neden olmaktadır. Gribe bağlı gelişen zatürrenin de 2 türü bulunmaktadır. Primer gribe bağlı gelişen zatürre akciğerlere kadar virüsün ulaşıp akciğerlerde iltihaba yol açmasıyla oluşur. Bu zatürre türü grip hastalığının bir türlü düzelmemesi ve kötüleşmesiyle ve ateşin yüksek kalmaya devam etmesiyle görülür. KOAH hastalarında gribe bağlı gelişen zatürreden ölme riski akciğerlerin hastalık nedeniyle düzgün çalışamaması nedeniyle diğer insanlardan çok daha yüksektir bu sebeple KOAH hastaları her yıl mutlaka grip aşısı olmalıdır. KOAH tanısı olan hastalar hekim tarafından reçete edildiği takdirde grip aşısını ücretsiz olarak eczaneden temin
74
eat healthy, act abundantly and get vaccinations. COPD patients should receive flu and pneumonia vaccines because influenza causes respiratory failure and pneumonia, especially in COPD patients. There are two types of pneumonia developing due to influenza. Pneumonia due to primary flu occurs when the virus reaches the lungs and causes inflammation in the lungs. This type of pneumonia occurs when the flu disease does not improve and worsen, and fever remains high. The risk of pneumonia death in COPD patients is much higher than in other people because of the inability of the lungs to function properly, so COPD patients should be immunized with flu every year. Patients with a diagnosis of COPD can receive the flu vaccine free of charge from the pharmacy if prescribed by the physician. Secondary influenza pneumonia may occur 1-2 weeks after the flu disease has improved. Complaints such as fever, cough, shortness of breath and chest pain may occur. The cause of this pneumonia, which occurs after the flu has recovered, is bacteria, especially staphylococci, which can be treated with antibiotics, but the risk of death is much higher than in healthy individuals in those with COPD.”
The Ministry Of Health Especially Recommends Vaccination For Risk Groups Recalling that Ministry of Health issued a circular in 2016, especially in the risk group, such as COPD pneumonia vaccine for patients in the family health centers recommend free of charge, Saper said, “Thus, four-fold increased risk of death due to pneumonia than normal individuals is aimed to protect patients with COPD.” Pointing out that 2-3 million people die every year because of diseases that can be protected with vaccines, Saper said, “Vaccines can prevent both permanent disabilities and deaths especially in risk groups. As the number of vaccinated individuals increases, the probability of contact of the unvaccinated individuals with the disease agent decreases and the incidence of that disease decreases to a great extent.”
“Vaccination Against News And Books Reduces Vaccination Rates” ISTAHED Science Commission Member Exp. Dr. S. Handan Karahan Saper, underlined that the number of children and adults vaccinated with each passing year, visual media, social media, anti-vaccination news, columnists and books due to the increasingly decreasing, this situation seriously undermines the public health. Saper also indicated, “The World Health Organization established the Vaccination Hesitation Group in 2012 on the spread of vaccine instability and started to work intensively in this field. In Turkey, the Ministry of Health has set up a site on the increasing instability of the vaccine and is aimed to share this site with accurate and reliable information. The Istanbul Family Medicine Association has also established the website ‘asinedir.com’ with a satisfying content in order to inform the public who is interested in this subject and started to work in this field. Proper use of social media and mass media to raise awareness and awareness of COPD disease, vaccines and their effects will certainly increase awareness and consciousness.”
Aralık 2019
edebilmektedir. Sekonder grip zatürresi ise grip hastalığı düzeldikten 1-2 hafta sonra ortaya çıkabilir. Ateş yüksekliği, öksürük, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi şikayetler görülebilir. Grip düzeldikten sonra oluşan bu zatürrenin sebebi başta stafilokok adı verilen mikroplar olmak üzere bakterilerdir, antibiyotikle tedavi edilebilir ama KOAH hastalığı olanlarda antibiyotikle tedavi edilebilse de ölüm riski sağlıklı bireylere göre çok daha yüksektir.”
“Sağlık Bakanlığı Özellikle Riskli Gruplara Aşıyı Öneriyor” Sağlık Bakanlığı’nın 2016 yılında yayınlamış olduğu genelgeyle özellikle KOAH gibi risk grubunda olan hastalara zatürre aşısının ücretsiz olarak aile sağlığı merkezlerinde yapılmasını önerdiğini belirten Saper, “Böylece normal bireylere göre zatürre nedeniyle 4 kat artmış ölüm riski olan KOAH hastalarını korumak hedeflenmiştir.” dedi. Dünyada her yıl 2-3 milyon insan aşıyla korunabilen hastalıklar nedeniyle hayata veda ettiğine dikkat çeken Saper, “Aşılar özellikle risk gruplarında hem kalıcı sakatlıkları hem de ölümleri önleyebilmektedir. Toplumlarda aşılı birey sayısı arttıkça aşılanmamış bireylerin hastalık etkeniyle temas olasılığı azalır ve o hastalığın görülme sıklığı da büyük oranda azalır.” diye konuştu.
“Haber Ve Kitaplardaki Aşı Karşıtlığı, Aşılanma Oranlarını Düşürüyor” İSTAHED Bilim Komisyonu Üyesi Uzm. Dr. S. Handan Karahan Saper, her geçen yıl aşılanan çocuk ve yetişkinlerin sayısının görsel medyada, sosyal medyada çıkan aşı karşıtı haberler, köşe yazıları ve kitaplar nedeniyle gittikçe azalmakta olduğunu, bu durumun toplum sağlığını ciddi biçimde tehlikeye attığının altını çizdi. Saper ayrıca, “Dünya Sağlık Exp. Dr. S. Handan Karahan Saper, Örgütü aşı kararsızlığının Member of Science Commission, Istanbul Family Medicine yayılması üzerine 2012 yılında Association (ISTAHED) Aşı Tereddütleri Grubu kurmuş ve bu alanda yoğun şekilde çalışmalar yapmaya başlamıştır. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı aşı kararsızlığının artması üzerine bir site kurmuş ve bu siteyle doğru ve güvenilir bilgileri paylaşmayı amaçlamıştır. İstanbul Aile Hekimliği Derneği de bu konuyla yakından ilgilenmiş halkı bilgilendirmek amacıyla doyurucu içeriğiyle ‘asinedir.com’ isimli web sitesini kurmuş ve bu alanda çalışmaya başlamıştır. KOAH hastalığı, aşılar ve etkileri konusunda doğru bilgilendirmenin ve bilinçlendirmenin sağlanması amacıyla sosyal medyanın ve kitle iletişim araçlarının doğru kullanılması farkındalığı ve bilinci kesinlikle arttıracaktır.” dedi.
76
Stryker Opens New Office in Istanbul Stryker İstanbul’da Yeni Ofisini Açtı
A leading global medical technology company, Stryker announced the opening of a new office in Istanbul, Turkey in order to offer Stryker innovations with the latest technology in the highest standards of service quality by making direct investments. In the new facility of Stryker, which was opened in Sancaktepe, there are also areas where theoretical and practical trainings for the products produced with the latest technology developed for the use of office and healthcare professionals can be provided simultaneously, besides the area to be used as an operation and technical service. Investing in Turkey 2015 for the first time by buying Muka Metal hospital bed manufactures in Kayseri, with this new office Stryker will continue to add value health services as well as Turkey’s economy by increasing their investments in Turkey. Arda Ermut, Republic of Turkey Presidential Investment Office Director, Daria Darnell, U.S. Consulate General in Istanbul attended the opening ceremony of Stryker’s new facility and head office in Sancaktepe.
Küresel çapta önde gelen bir tıbbi teknoloji şirketi olan Stryker, en yüksek standartlarda hizmet kalitesiyle birlikte son teknoloji Stryker inovasyonlarını sunmak için Türkiye’ye doğrudan yatırım yaparak İstanbul’da yeni bir ofis açtığını duyurdu. Sancaktepe’de açılışı gerçekleştirilen Stryker’ın yeni tesisinde, operasyon ve teknik servis olarak kullanılacak alan haricinde, ofis ve sağlık profesyonellerinin kullanımı için geliştirilen en son teknoloji ile üretilen ürünlere yönelik teorik ve pratik eğitimlerin eş zamanlı verilebileceği alanlar da mevcut. İlk kez 2015 yılında Kayseri’de hastane yatakları üreten Muka Metal’i satın alarak Türkiye’ye yatırım yapan Stryker, bu yeni merkez ofisi ile Türkiye’deki yatırımlarını artırarak sağlık hizmetlerine kattığı değerin yanı sıra Türkiye ekonomisine de değer katmaya devam edecek. Stryker’ın Sancaktepe’de hizmete soktuğu yeni tesis ve merkez ofisin açılış törenine T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut ve Amerika Birleşik Devletleri İstanbul Başkonsolosu Daria Darnell katıldı.
Ali Aksoy: “We are taking concrete steps for the future of Turkey”
Ali Aksoy: “Türkiye’deki geleceğimiz için sağlam adımlar atıyoruz”
Speaking at the opening, Ali Aksoy, Stryker Turkey Country Manager, said, “Stryker is one of the leading medical technology companies with its 80-year history. Stryker continues to produce and develop solutions that add value to health in many areas of medical technology. We are
Açılışta konuşan Stryker Türkiye Ülke Müdürü Ali Aksoy, “80 yıllık geçmişi ile Stryker, öncü medikal teknoloji firmalarından bir tanesi. Stryker, medikal teknolojinin pek çok alanında sağlığa değer katan çözümler üretmeye ve geliştirmeye devam ediyor. Dünya’da 7 binden fazla
Aralık 2019
77
happy with where we made direct investments of more than 7 thousand 862 million dollars to the owner of the patent and R & D budget with Turkey as a company that produces value-added solutions for health care in the world. Turkey, is progressing day by day growing economic power and especially the Ministry of Health, which is a breakthrough in the field of health city hospitals move confidently towards a major health base with the success of the project. Together with these hospital structures, our country has the capacity to be the center of health tourism. As Stryker, with high quality and latest technology, we are sure to contribute to the development of our health care professionals, as well as in Turkey’s health sector with the support of our medical training we prepare for.”
Turkey rose to top positions in investment grade countries league Speaking at the opening ceremony, Arda Ermut, Republic of Turkey Presidential Investment Office Director, said, “The expansion-type investments of our current investors come to the forefront as much as the investments from zero to our country. Because our current investors are companies that know our country, trust and believe in their long-term potential. Thus, in 2011, Turkey entered the market and the opening of new offices Stryker performs exports to more than 70 countries as of today carry great meaning for us. I would like to express my gratitude to the entire Stryker team. In an environment where the global market is shrinking in terms of direct investments and competition is gradually increasing, efforts to increase the attractiveness of the investment environment become more important. Turkey rose more than 10 places and got 33rd rank in the 2020 World Bank Doing Business Index by achieving more success in this sense. This is a very significant development in terms of being a result of the improvement in the investment environment in Turkey.”
An important investment for the health ecosystem Daria Darnell, U.S. Consulate General in Istanbul, remarked that USA and Turkey are aiming to increase the volume of trade partners and collaborations made in the health sector for the benefit of both health professionals and patients. He added that the investments made by companies like Stryker are of great importance for these efforts.
patent sahibi ve 862 milyon dolarlık Ar-Ge bütçesi ile katma değerli sağlık hizmeti için çözümler üreten bir şirket olarak Türkiye’ye yaptığımız doğrudan yatırım ile burada olmaktan mutluluk duyuyoruz. Türkiye, gün geçtikçe gelişen ekonomik gücü ve özellikle Sağlık Bakanlığı’nın sağlık alanında bir atılım hamlesi olan Şehir Hastaneleri projelerinin başarısıyla birlikte önemli bir sağlık üssü olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bu hastane yapıları ile birlikte ülkemiz sağlık turizminin de merkezi olacak kapasitede. Stryker olarak, yüksek kaliteli, en son teknolojilerimizin yanı sıra sağlık profesyonelleri için hazırladığımız medikal eğitimlerimizin de desteğiyle Türkiye’nin sağlık alanındaki gelişimine katkıda bulunacağımızdan eminiz.”
Türkiye yatırım yapılabilir ülkeler liginde üst sıralara yükseldi Açılışa katılarak konuşma yapan T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut, “Mevcut yatırımcılarımızın genişleme türü yatırımları en az ülkemize gelen sıfırdan yatırımlar kadar ön plana çıkıyor. Çünkü mevcut yatırımcılarımız ülkemizi tanıyan, güvenen ve uzun vadeli potansiyeline inanan şirketler. Dolayısıyla, 2011 yılında Türkiye pazarına giren ve bugün itibarıyla 70’ten fazla ülkeye ihracat gerçekleştiren Stryker’ın yeni ofis açılışı bizim için büyük anlam taşıyor. Tüm Stryker ekibine şükranlarımı sunuyorum. Doğrudan yatırımlar anlamında küresel pazarın daraldığı ve rekabetin giderek arttığı bir ortamda yatırım ortamının çekiciliğini artırmaya yönelik çalışmalar daha da önem kazanıyor. Türkiye bu anlamda bir başarı daha elde ederek Dünya Bankası 2020 Yılı İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde 10 basamak birden yükselerek 33. sıraya yerleşmiştir. Bu da Türkiye’nin yatırım ortamındaki iyileşmelerin bir sonucu olması bakımından çok önemli bir gelişmedir”
Sağlık ekosistemi için önemli bir yatırım A.B.D. Başkonsolosu Daria Darnell, A.B.D. ve Türkiye’nin ortak ticaret hacimlerini arttırmayı hedeflediklerini ve hem sağlık profesyonellerinin hem de hastaların faydasına olacak çalışmalar için sağlık sektöründe iş birlikleri yapıldığını belirtti. Stryker gibi şirketlerin yaptığı yatırımların bu çalışmalar için büyük önem taşıdığını ekledi.
Aralık 2019
80
Strategic Balkans Partnership from Berko Pharmaceuticals Berko İlaç’tan Stratejik Balkanlar Ortaklığı
Eylem Beran - Member of the Board, Berko Pharmaceuticals
Pharmacist Berat Beran - Chairman of the Board, Berko Pharmaceuticals
Berko Pharmaceuticals, a strong brand in the pharmaceutical sector, which continues to produce and work for human health with its vision “for Healthy Tomorrows” for over thirty-five years, has taken the first steps for a new partnership in the Balkans. Berko Pharmaceuticals, which aims to increase its export figures and its global competitive power, has signed a contract with Fufarma of Albania. Berko Pharmaceuticals, which is a 100% domestic capital, serves Turkish medicine and world health with its 127 products, more than 700 employees and 21 thousand square meters of world-class production facilities. With this new partnership in the Balkans, Berko Pharmaceuticals aims to further strengthen its export activities and to establish a common structure in order to bring-in to Turkey. The first steps were taken and the contract was signed for the investment in the production facility planned to be realized with the partnership of Sagen, an initiative of its business partner Fufarma in Albania and Northern Macedonia.
Aralık 2019
Isuf Berberi - Chairman of the Board, Fufarma
Otuz beş yılı aşkın süredir “Sağlıklı Yarınlara” vizyonuyla insan sağlığı için üretmeye ve çalışmaya devam eden, ilaç sektöründe güçlü bir marka olan Berko İlaç, Balkanlar’da yeni bir ortaklık için ilk adımları attı. İhracat rakamlarını ve global rekabetçi gücünü arttırmayı hedefleyen Berko İlaç, Arnavutluk kökenli Fufarma ile sözleşme imzaladı. Yüzde yüz yerli sermaye olan Berko İlaç, 127 ürünü, 700’ü aşan çalışanı ve 21 bin metrekarelik dünya standartlarındaki üretim tesisleriyle Türk tıbbına ve dünya sağlığına hizmet veriyor. Balkanlar’da hayata geçirilecek olan bu yeni ortaklıkla Berko İlaç, ihracat çalışmalarını daha da güçlendirmeyi ve Türkiye’ye gelir sağlayacak ortak bir yapı kurmayı hedefliyor. Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’daki iş ortağı Fufarma’nın girişimi olan Sagen ortaklığı ile hayata geçirilmesi planlanan üretim tesisi yatırımı için ilk adımlar atıldı ve sözleşme imzalandı. Yapılan basın toplantısı ile halka duyurulan Balkanlar
81
Thanks to the Balkans partnership announced to the public at a press conference, Berko Pharmaceuticals aims in the first stage, to establish an effective business model in the field of registration, sales, marketing, packaging and storage with Sagen, a strong organization in the Balkans and Saber, a joint venture; and in the near future, with its full production process, to deliver its products first to the Balkans and Europe and then to all countries of the world. Regarding the Balkans partnership, Berko Pharmaceuticals Chairman Pharmacist Berat Beran stated “As Berko Pharmaceuticals, we continue to invest and improve our export operations. Through our partnership with Sagen, we will bring Berko Pharmaceutical products to the world faster. This development will be a common structure, which will bring-in to Turkey, I wish this to be beneficial for Turkey.” Beran also mentioned the factors that make them prefer Macedonia; “The reason why we prefer Macedonia; Macedonia will enter the European Union in two years. Making this investment now will enable us to open up to Europe. We believe that we will be successful in Europe. Thanks to the geographical location of Turkey, it is possible to reach anywhere in the world. We, as Berko Pharmaceuticals, want to be all over the world.” Isuf Berberi, Chairman of the Board of Directors of Fufarma, states that they wish to exist in the region as Berko İlaç ve Fufarma and with this investment, they want to contribute to human health in the region. Berko Pharmaceuticals is a strong brand in Turkey’s pharmaceutical market and since 2016, it has made a great breakthrough in the field of exports. Within the scope of foreign trade activities, it signed contracts with 41 countries; in 16 of which it is actively engaged in trade and in the remaining 25 countries the registration process is ongoing. Berko Pharmaceuticals exports its products to Georgia, Iraq, Kosovo, Macedonia, Moldova, Vietnam, South Korea, Lebanon, Sudan, Dagestan, Bosnia-Herzegovina, Saudi Arabia, notably USA, Canada and Azerbaijan.
ortaklığıyla Berko İlaç, Balkanlar’da güçlü bir yapılanması olan Sagen’le ve ortak girişim olan Saber’le ilk etapta ruhsatlama, satış, pazarlama, ambalajlama ve depolama alanında etkin bir iş modeli kurmayı; yakın gelecekte ise tam üretim prosesiyle önce Balkanlar ve Avrupa daha sonra da tüm dünya ülkelerine ürünlerini ulaştırmayı hedefliyor. Balkanlar ortaklığı ile ilgili Berko İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Berat Beran, “Berko İlaç olarak yatırım yapmaya ve ihracat çalışmalarımızı geliştirmeye devam ediyoruz. Sagen ortaklığımız ile Berko İlaç ürünlerini tüm dünyayla daha hızlı bir şekilde buluşturacağız. Bu atılımımız Türkiye’ye gelir sağlayacak ortak bir yapı olacak, Türkiye için hayırlı uğurlu olmasını dilerim.” şeklinde açıklama yaptı. Makedonya’yı tercih etmelerindeki faktörlerden de bahseden Beran, “Makedonya’yı tercih etmemizin sebebi; Makedonya 2 yıl içinde Avrupa Birliği’ne girmiş olacak. Şu an bu yatırımı yapmamız Avrupa’ya açılmamızı sağlayacak. Avrupa’da da başarılı olacağımıza inanıyoruz. Türkiye’nin coğrafi konumundan dolayı dünyanın her yerine ulaşmak mümkün. Biz de Berko İlaç olarak dünyanın her yerinde olmak istiyoruz.” dedi. Berko İlaç ve Fufarma olarak bölgede var olmak istediklerini belirten Fufarma Yönetim Kurulu Başkanı Isuf Berberi ise bu yatırım ile bölgedeki insan sağlığına katkıda bulunmak istediklerini ifade etti. Türkiye ilaç pazarında güçlü bir marka olan Berko İlaç, 2016 yılından bu yana ihracat alanında büyük bir atılım gerçekleştirmiştir. Dış ticaret çalışmaları dâhilinde 41 ülke ile sözleşme imzalamış; bunların 16’sı ile aktif ticaret yapılmaya başlanmış, kalan 25 ülke ile de ruhsatlama çalışmaları devam etmektedir. Berko İlaç başta ABD, Kanada ve Azerbaycan olmak üzere; Gürcistan, Irak, Kosova, Makedonya, Moldova, Vietnam, Güney Kore, Lübnan, Sudan, Dağıstan, Bosna-Hersek, Suudi Arabistan gibi ülkelere ihracat yapmaktadır.
Aralık 2019
82
Good News From Abdi İbrahim, Additional Investment Of 30 Million Dollars in Kazakhstan Abdi İbrahim’den, Kazakistan’da 30 Milyon Dolarlık Ek Yatırım Müjdesi Kazakistan Sağlık Bakanı Yelzhan Birtanov, Türkiye temasları kapsamında, Abdi İbrahim’in Esenyurt’taki üretim kompleksine ziyarette bulundu. Abdi İbrahim CEO’su Dr. Süha Taşpolatoğlu’nun ev sahipliğinde yapılan ziyaret sırasında, Abdi İbrahim’in Kazakistan pazarındaki devam eden faaliyetlerinin yanı sıra önümüzdeki dönemde yapmayı planladığı 30 milyon dolarlık ek yatırım hedefi de gündeme getirildi.
Minister of Health of Kazakhstan Yelzhan Birtanov visited the production complex of Abdi Ibrahim in Esenyurt within the scope of Turkey contacts. During the visit hosted by Dr. Süha Taşpolatoğlu, CEO of Abdi İbrahim, Abdi İbrahim’s ongoing activities in the Kazakhstan market as well as the additional investment target of $ 30 million, which was planned to be made in the coming period, was brought to the agenda. Abdi İbrahim hosted the Minister of Health of Kazakhstan Yelzhan Birtanov and his accompanying delegation at the production complex in Esenyurt. During the visit hosted by Dr. Süha Taşpolatoğlu, CEO Abdi İbrahim, Kazakhstan Minister of Health Yelzhan Birtanov visited the facilities and received information from about the activities. Minister Birtanov was informed about the information on technological infrastructure and R & D activities in facilities of AbdiBio, biotechnological drug production facility in Esenyurt complex, Sterile Ophthalmology and Sterile Inhalation Production Facility, Sterile Injectable and Sterile Oncology Production Facility and Hormone Production Facility. During the visit, views on the ongoing activities and planned new investments in Kazakhstan of Abdi İbrahim exchanged and discussed the company’s growth plans and targets in this market. Süha Taşpolatoğlu expressed his pleasure for hosting Kazakhstan Minister of Health Birtanov and thanked
Aralık 2019
Abdi İbrahim, Kazakistan Sağlık Bakanı Yelzhan Birtanov ve beraberindeki heyeti, Esenyurt’taki üretim kompleksinde ağırladı. Abdi İbrahim CEO’su Dr. Süha Taşpolatoğlu’nun ev sahipliği yaptığı ziyarette Kazakistan Sağlık Bakanı Yelzhan Birtanov, tesisleri gezerek faaliyetler hakkında bilgi aldı. Esenyurt kompleksindeki biyoteknolojik ilaç üretim tesisi AbdiBio, Steril Oftalmoloji ve Steril İnhalasyon Üretim Tesisi, Steril Enjektabl ve Steril Onkoloji Üretim Tesisi ile Hormon Üretim Tesisini ziyaret eden Bakan Birtanov’a tesislerdeki teknolojik altyapı ve Ar-Ge çalışmaları konularında bilgiler sunuldu. Abdi İbrahim’in Kazakistan’da devam eden faaliyetleri ve planlanan yeni yatırımları hakkında görüş alışverişinin yapıldığı ziyarette, şirketin bu pazardaki büyüme planları ve hedefleri de konuşuldu. Kazakistan Sağlık Bakanı Birtanov’u ağırlamaktan duydukları memnuniyeti dile getiren Süha Taşpolatoğlu,
83
them for their support to the commercial relations with the government of Kazakhstan. Taşpolatoğlu said, “Our production facility in Kazakhstan is the most important link of our investments abroad. It has the distinction of being the first country we started production in our overseas operations. Established in 2012, Abdi İbrahim Global Pharm started its operations at the end of 2015 with an annual production capacity of 24 million boxes. We are currently manufacturing pharmaceuticals in international standards in many fields such as diabetes, hepatitis B and tuberculosis. We are the most modern, comprehensive facility in Kazakhstan. In line with our growth strategy, we aim to increase our market share in the markets in which we operate and to further strengthen the position of our products through our investments. At this point, the Kazakhstan market is of great importance for us. We see Kazakhstan as our second home.” Stating that they are preparing an additional investment of 30 million dollars in Kazakhstan in the coming period, Taşpolatoğlu said, “With the realization of this investment, we aim to double our employment in the country within 5 years. As Abdi İbrahim, we reinforce our claim in the sector with our investments abroad. The growth of sales volume in the Kazakhstan market is also very important for us. In order to realize the marketing investment necessary for this purpose, we are continuing our efforts continuously. However, we also evaluate the export potentials we will realize in the close geographies.” Minister of Health of Kazakhstan Yelzhan Birtanov made the following evaluations after his visit to Abdi İbrahim, “We were pleased to visit Abdi İbrahim production facilities with the latest technology. During our facility visit, we had the opportunity to see the AbdiBio biotechnological pharmaceutical production facility. I would like to congratulate Abdi İbrahim on behalf of myself for analyzing the current and potential needs in the pharmaceutical sector and signing such important investments. It is gratifying that the important trade relations between the two countries since 2012 will continue to develop with additional investments. I wish all future cooperation will be beneficial to all parties.”
Kazakistan hükümetiyle karşılıklı güven çerçevesinde yürüyen ticari ilişkilere sağladıkları destekler için teşekkür etti. Taşpolatoğlu, “Kazakistan’daki üretim tesisimiz, yurtdışındaki yatırımlarımızın en önemli halkası. Yurtdışı operasyonlarımız içinde, üretime geçtiğimiz ilk ülke olma özelliği taşıyor. 2012 yılında kurduğunuz Abdi İbrahim Global Pharm, 2015 yılı sonunda yılda 24 milyon kutu üretim kapasitesiyle faaliyetlerine başladı. Fabrikamızda şu anda diyabet, Hepatit B, tüberküloz gibi birçok alanda uluslararası standartlarda ilaç üretimi gerçekleştiriyoruz. Kazakistan’ın en modern, en kapsamlı tesisi konumundayız. Büyüme stratejimiz doğrultusunda, faaliyet gösterdiğimiz pazarlarda pazar payımızı artırmayı ve yatırımlarımızla ürünlerimizin konumunu daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu noktada Kazakistan pazarı bizim için büyük önem taşıyor. Kazakistan’ı ikinci evimiz olarak görüyoruz” dedi. Önümüzdeki dönemde Kazakistan’da 30 milyon dolarlık ek bir yatırıma hazırlandıklarını açıklayan Taşpolatoğlu, “Bu yatırımın hayata geçmesiyle birlikte 5 yıl içinde ülkedeki istihdamımızı iki katına çıkarmayı hedefliyoruz. Abdi İbrahim olarak yurtdışında yürüttüğümüz yatırımlarla sektördeki iddiamızı her geçen gün pekiştiriyoruz. Kazakistan pazarında da satış hacminin büyümesi bizim için son derece önemli. Bunun için gerekli olan pazarlama yatırımının yapılması adına çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Bununla birlikte, yakın coğrafyalara gerçekleştireceğimiz ihracat potansiyellerini de değerlendiriyoruz” şeklinde konuştu. Kazakistan Sağlık Bakanı Yelzhan Birtanov ise Abdi İbrahim’e yaptığı ziyaret sonrasında şu değerlendirmelerde bulundu: “Son teknolojiye sahip Abdi İbrahim üretim tesislerini ziyaret etmekten dolayı mutluluk duyduk. Tesis ziyaretimiz sırasında AbdiBio biyoteknolojik ilaç üretim tesisini de görme fırsatı elde ettik. İlaç sektöründe, mevcut ve potansiyel ihtiyaçları analiz ederek böylesi önemli yatırımlara imza atan Abdi İbrahim’i şahsım adına tebrik ediyorum. 2012 yılından bu yana iki ülke arasında devam eden önemli ticari ilişkilerin yeni ek yatırımlarla gelişmeye devam edecek olması sevindirici. Gelecekte yapılacak yeni işbirliklerinin tüm taraflara hayırlı olmasını diliyorum.
Aralık 2019
84
What Should Be The Correct Antibiotic Use? Doğru Antibiyotik Kullanımı Nasıl Olmalı?
Doktorun önermesi halinde antibiyotik tedavisinin uygulanması gerektiğini belirten uzmanlar, bu tedavinin de yarım bırakılmaması gerektiği hatırlatmasını yapıyor. Antibiyotik kullanımında kimi zaman kanlı ishalin görülebileceğini belirten uzmanlar, mutlaka hekime danışılması gerektiğini vurguluyor. NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Genel Cerrahi ve Acil Servis Uzmanı Dr. Talha Atalay, antibiyotik kullanımına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Antibiyotik doktor önermedikçe kullanılmamalıdır
NPİSTANBUL Brain Hospital General Surgery and Emergency Department Specialist Dr. Talha Atalay
If the doctor recommends that antibiotic treatment should be applied, the experts remind that this treatment should not be left half. Stating that bloody diarrhea can sometimes be seen in the use of antibiotics, experts emphasize the need to consult a physician. NPİSTANBUL Brain Hospital General Surgery and Emergency Department Specialist Dr. Talha Atalay evaluates the use of antibiotics.
Antibiotics should not be used unless recommended by a doctor Recalling that many of the antibiotics are used unnecessarily whereas many diseases may be cured without antibiotic treatment, Dr. Talha Atalay said, “For example,
Aralık 2019
Antibiyotiklerin birçoğunun gereksiz olarak kullanıldığını oysa birçok hastalığın antibiyotik tedavisi görmeden de düzeldiğini belirten Dr. Talha Atalay, “Mesela en çok görülen üst solunum yolu enfeksiyonları viral kaynaklıdır ve antibiyotik kullanımını gerektirmez. Bu nedenle antibiyotik gerekmediği takdirde ve doktor onayı olmadıkça başlanmaması gereken bir tedavi yöntemidir” dedi.
Antibiyotik tedavisi mutlaka tamamlanmalıdır Antibiyotik tedavisinin yarım bırakılmaması gerektiğini de vurgulayan Dr. Talha Atalay, “Antibiyotik tedavisi tamamlanmalıdır. Yarım bırakılan tedavi, hastanın iyileşme sürecini uzatır. Belli zaman aralığında kullanılması gereken ilaç tedavileri, belirtilen süre zarfında bitirilmelidir. Yarım bırakılan tedaviler zarar verir” uyarısında bulundu.
Antibiyotik hangi durumlarda kullanılmalıdır? Antibiyotiğin doktor önerisiyle ve gerektiği takdirde başlanması gereken bir tedavi olduğunu kaydeden Dr. Talha Atalay, “Fizik tedavi bulguları, kan tahlillerini desteklemesi durumunda doktor eğer bu yönde bir öneride bulunursa antibiyotik alınmalıdır. Zaten son dönemlerde de antibiyotik
85
the most common upper respiratory infections are viral and do not require antibiotic use. Therefore, it is a treatment that should not be started unless antibiotics are required and without doctor’s approval.”
kullanımının azaltılması, gereksiz kullanımının önüne geçilebilmesi için önemli bir çaba var. Biz de aynı şekilde antibiyotiğin doktor kontrolünde kullanılması gerektiğini hatırlatıyoruz” dedi.
Antibiotic treatment must be completed
Çok kullanımı zarar veriyor
Recording that antibiotic treatment should not be left half, Dr. Talha Atalay emphasized, “Antibiotic treatment should be completed. Discontinued treatment prolongs the patient’s healing process. Antibiotics are therefore a treatment that should not be started unless required and without doctor’s consent. Drug treatments that should be used within a certain period of time should be completed within the specified period. Discontinued treatments will harm.”
In which situations should antibiotics be used? Noting that the antibiotic is a treatment that should be started with the advice of a doctor and if necessary, Dr. Talha Atalay said, “If the physical therapy findings support the blood tests, antibiotics should be taken if the doctor makes a recommendation in this direction. Already in recent years, there is an important effort to reduce the use of antibiotics and to prevent unnecessary use. We also remind you that antibiotics should be used under the supervision of a doctor.”
Too much use causes harm Stating that the use of many antibiotics also harm the body, Dr. Talha Atalay said, “Because antibiotic treatment is a treatment method that affects microorganisms within the body itself. In the intestinal flora, in the mouth, on the surface of the skin itself, considering the many effects of the drug itself unnecessary antibiotic certainly should not be used.”
Antibiotic use can lead to diarrhea Referring to cases of diarrhea in the use of antibiotics. Talha Atalay, said that antibiotics used after routine infectionsmay cause diarrhea by reducing benign microorganisms in the intestine and increasing malignant pathogen microorganisms.
Dr. Talha Atalay, çok antibiyotik kullanımının da vücuda zarar verdiğini belirterek “Çünkü antibiyotik tedavisi vücudun kendi içerisindeki mikroorganizmaları da etkileyen bir tedavi yöntemidir. Bağırsak florasında, ağız içerisinde, deri yüzeyinde ilacın kendisinin oluşturacağı birçok tesiri de düşünecek olursak gereksiz antibiyotik kesinlikle kullanılmamalıdır” dedi.
Antibiyotik kullanımı ishale yol açabilir Antibiyotik kullanımında ortaya çıkan ishal vakalarına değinen Dr. Talha Atalay, rutin enfeksiyonlar sonrası kullanılan antibiyotiklerin bağırsakta bulunan iyi huylu mikroorganizmaları azaltıp kötü huylu patojen mikroorganizmaları artırarak ishale neden olabileceğini söyledi.
Kanlı ishal görülebilir Bu tür durumlarda genellikle kanlı ishalin gözlemlendiğini belirten Dr. Talha Atalay, “Bu tür durumlarda bir hekime müracaat edip kanlı ishalin sebebinin neden kaynaklandığının anlaşılması ve sorunun çözülmesi gerekir. Hem kullanılan antibiyotiği hem de hekimin yaptığı tetkiklerin değerlendirilmesi gerekir” uyarısında bulundu.
Mide koruyucu ilaçlar kullanılmalı Dr. Talha Atalay, “Antibiyotik ishalini önlemek çok mümkün değildir ancak o antibiyotiği kullandıktan sonra bu enfeksiyon ortaya çıkacağı için benzer antibiyotiklerin ve muadil ilaçların kullanılmaması gerekir. Olası bir antibiyotik ishali durumunda da mide koruyucu ilaçlar, bağırsakları düzenleyici ilaçlar ve antibiyotiğin öne çıkardığı mikroorganizmanın azalması için başka ilaçlar kullanmak faydalı olacaktır” dedi.
Bloody diarrhea can be seen Stating that bloody diarrhea is usually observed in such cases, Dr. Talha Atalay said, “In such cases, a physician to consult the cause of bloody diarrhea and the cause of the cause of the problem must be understood. Both the antibiotic used and the tests performed by the physician should be evaluated.”
Stomach protection should be used Dr. Talha Atalay said, “It is not possible to prevent antibiotic diarrhea, but after using that antibiotic, this infection will occur and similar antibiotics and equivalent drugs should not be used. In case of a possible antibiotic diarrhea, it would be beneficial to use stomach protection drugs, intestinal regulating drugs and other drugs to reduce the microorganism that the antibiotic put forward.”
Aralık 2019
86
Novo Nordisk And Noom Will Collaborate For Digital Healthcare Solutions For Obese People Novo Nordisk Ve Noom, Obeziteli Kişilere Yönelik Dijital Sağlık Çözümleri İçin İşbirliği Yapacak
The global healthcare company Novo Nordisk has collaborated with Noom, a digital healthcare consultancy to make life easier for obese people. This collaboration on digital health solutions focusing on weight management and training to improve the lives of obese people will benefit initially from obese people in the United States. Global healthcare company Novo Nordisk and leading digital healthcare consulting company Noom will collaborate on digital health solutions focusing on weight management and training to improve the lives of obese individuals. This cooperation will be the continuation of an 8-month pilot program that combines over 95 years of experience in helping people living with chronic diseases with Noom’s proven, science-based habit change programs. This partnership, which is one of the many collaborations of Novo Nordisk to develop treatments, will initially offer habituation and training solutions to people living with obesity in the United States.
Aralık 2019
Global sağlık şirketi Novo Nordisk, obeziteli bireylerin yaşamını kolaylaştırmak üzere dijital sağlık danışmanlığı şirketi Noom ile iş birliğine gitti. Obeziteli bireylerin yaşamlarını iyileştirmek amacıyla kilo yönetimi ve eğitime odaklanan dijital sağlık çözümleri konusundaki bu iş birliğinden başlangıçta ABD’deki obeziteli bireyler yararlanabilecek. Global sağlık şirketi Novo Nordisk ile önde gelen dijital sağlık danışmanlığı şirketi Noom, obeziteli bireylerin yaşamlarını iyileştirmek amacıyla kilo yönetimi ve eğitime odaklanan dijital sağlık çözümleri konusunda iş birliği yapacak. Bu iş birliği; Noom’un etkisi kanıtlanmış, bilime dayalı alışkanlık değişikliği programlarıyla, Novo Nordisk’in kronik hastalıklarla yaşayan insanlara yardım etme konusundaki 95 yılı aşkın deneyimini bir araya getiren 8 aylık bir pilot programın devamı olacak. Novo Nordisk’in tedavileri geliştirme amaçlı pek çok iş birliğinden biri olan bu ortaklık, alışkanlık değişikliği ve
87
We Are Working To Change The Life Of People Camilla Sylvest, Executive vice president, Commercial Strategy & Corporate Affairs at Novo Nordisk A/S, said, “We work passionately to improve the lives of people with obesity and find new solutions to support respectful and full-range care, including lifestyle change and medical management. We believe that the collaboration between Noom and Novo Nordisk will train and empower obese people to lose weight and maintain weight and ensure a healthy life.”
We Worked More Than 4 Thousand Obesity Indıvıduals For More Than A Year Saeju Jeong, the Chief Executive Officer at Noom, said, “Sustainable change does not come from nothing. Those who live with obesity and want to manage their weight need personalized coaching to change their habits and lose weight permanently. For over a year, we have worked with more than 4,000 obese individuals with the Novo Nordisk team. We are excited about the exciting feedback and know that we can test the solutions that work together and support them with the much needed sustainable solutions within the framework of a scientific and insightful treatment plan.” Noom’s solutions are designed to understand the barriers and individual motivations, and to guide people to sustainable change by using advanced technology, including artificial intelligence, behavioral coaching from more than 1,000 personal coaches, data and insights into well-being.
eğitime yönelik çözümlerini başlangıç olarak ABD’de obezite ile yaşayan kişilere sunacak.
Kişilerin Yaşamını Değiştirmek İçin Çalışıyoruz Novo Nordisk Başkan Yardımcısı Camilla Sylvest, “Obeziteli kişilerin yaşamını iyileştirmek için tutkuyla çalışıyor ve yaşam tarzı değişikliği ile medikal yönetim de dahil, saygılı ve tam kapsamlı bakımı destekleyecek yeni çözümler buluyoruz. Noom ve Novo Nordisk iş birliğinin obeziteli kişileri kilo vermeleri ve verilen kiloyu korumaları yönünde eğitip güçlendireceğine ve sağlıklı yaşamalarını sağlayacağına inanıyoruz” dedi.
4 Binden Fazla Obeziteli Bireyle Bir Yıldan Çok Çalıştık Noom kurucularından CEO Saeju Jeong ise “Sürdürülebilir değişim hiç yoktan meydana gelmez. Obeziteyle yaşayıp kilolarını yönetmek isteyenler alışkanlıklarını değiştirmek ve kalıcı olarak kilo vermek için kişiye özel koçluğa ihtiyaç duyarlar. Bir yılı aşkın bir süredir Novo Nordisk ekibiyle beraber 4 binden fazla obeziteli bireyle çalıştık. Heyecan verici geri bildirimlerden coşku duyuyor ve işe yarayan çözümleri birlikte test ederek, bilimsel ve iç görüye dayalı bir tedavi planı çerçevesinde çok ihtiyaç duyulan sürdürülebilir çözümlerle destekleyeceğimizi biliyoruz” diye konuştu. Noom’un çözümleri, bireysel motivasyonlarla engelleri anlayıp, yapay zekâ dahil ileri teknolojiyi, 1,000’den fazla kişisel koçun sağladığı davranış koçluğunu, verileri ve esenlikle ilgili iç görüleri kullanarak insanları sürdürülebilir değişime yönlendirmeyi amaçlıyor.
Aralık 2019
88
Gilead Sciences And Elton John AIDS Foundation Started Radian Program Againist HIV In Eastern Europe And Central Asia (EECA) Gilead Sciences ve Elton John AIDS Vakfı Doğu Avrupa ve Orta Asya’da (EECA) HIV’e Karşı Radian Programını Başlattı
Gilead Sciences and the Elton John AIDS Foundation announced that they have launched the groundbreaking RADIAN program at the Fast-Track Cities 2019 conference in London. RADIAN will focus on finding meaningful solutions to new HIV infections and deaths from AIDSrelated diseases in the Eastern Europe and Central Asia (EECA) region. With the strength of cooperation between the foundation and Gilead within the framework of the Eastern European and Central Asian Key Groups (EECAKP) Fund, RADIAN will benefit from the extensive knowledge of both organizations in the region’s needs and support bold and meaningful actions to address problems. Sir Elton John, founder of Elton John AIDS Foundation, said, “Every day in the EECA region, more than 400 people get HIV and 100 people die from AIDS.’ He continued: “A few years ago, my foundation’s efforts to establish the Eastern European and Central Asian Key Groups (EECAKP) Fund together with Gilead drew our attention to the need to increase our efforts in the region. For this reason, I am pleased that my foundation is working with Gilead once again in order to reverse the trends within RADIAN and to provide the support and funding needed to reach vulnerable people. Together we can make a difference, save lives, and ensure that no one is left behind in the struggle
Aralık 2019
Gilead Sciences ve Elton John AIDS Vakfı Londra’da düzenlenen Fast-Track Cities 2019 konferansında çığır açacak RADIAN programını başlattıklarını açıkladılar. RADIAN, Doğu Avrupa ve Orta Asya (EECA) bölgesinde yeni HIV enfeksiyonlarına ve AIDS kaynaklı hastalıklardan ölümlere anlamlı çözümler bulmaya odaklanacak. RADIAN, vakıfla Gilead arasında Doğu Avrupa ve Orta Asya Kilit Gruplar (EECAKP) Fonu çerçevesindeki iş birliğinden aldığı güçle, her iki kuruluşun bölgenin ihtiyaçları konusundaki geniş bilgisinden de yararlanarak, sorunların çözümüne yönelik cesur ve anlamlı aksiyonları destekleyecek. Elton John AIDS Vakfı kurucusu Sir Elton John, “Her gün EECA bölgesinde 400’den fazla insan HIV enfeksiyonuna yakalanıyor ve 100 kişi AIDS’den ölüyor.” dedi. Sir Elton John sözlerine şu şekilde devam etti: “Vakfımın birkaç yıl önce Gilead ile birlikte Doğu Avrupa ve Orta Asya Kilit Gruplar (EECAKP) Fonu’nu kurma doğrultusundaki çalışmaları bölgedeki çabalarımızı arttırmamızın gerekliliğine dikkatimizi çekti. Bu nedenle, RADIAN çerçevesinde eğilimleri tersine çevirmek ve korunmasız insanlara ulaşmak amacıyla ihtiyaç duyulan desteği ve finansmanı sağlamak için vakfımın bir kez daha Gilead ile birlikte çalışıyor olmasından memnuniyet duyuyorum. Birlikte fark oluşturabilir, hayatları kurtarabilir ve bu salgına son verme mücadelesinde hiç kimsenin geride kalmamasını sağlayabiliriz.”
89
to end this epidemic.” To end HIV / AIDS worldwide, it is imperative to take action against the epidemic in the EECA region. Although rates of new HIV infections and AIDSrelated deaths tend to decline worldwide; EECA is one of the few regions where HIV is on the rise and AIDS-related deaths have increased by about 300 percent over the past 20 years. Daniel O’Day, Chairman and Chief Executive Officer of Gilead Sciences, Inc., said, “Gilead and the Elton John AIDS Foundation share a vision to put an end to the AIDS epidemic.” Daniel O“Day continued: “Through RADIAN, we aim to reach out to marginalized groups in the EECA region and work with local organizations to overcome the challenges they face. RADIAN will help provide funding and support for the fight against HIV that has not been given in the region before. The EECA region has more than a million people living with HIV who need access to the right treatment. This needs to be resolved urgently through education, community empowerment and new collaborations such as RADIAN.” The RADIAN program consists of two basic elements: the RADIAN ‘Sample Cities’ program and the RADIAN ‘Unmet Need’ fund. Thanks to the two-channel program it has developed, RADIAN will direct resources to the communities in need, while at the same time enabling capacity building in other communities. The prevalence of HIV is generally high in populations with limited access to treatment, which are counter-stigmatized. RADIAN will collaborate with local organizations to use the insights gained in the field and share good practice examples that will contribute to progress. The first RADIAN ‘Sample City’ will be Almaty city of Kazakhstan. Almaty has a very high HIV burden. There are about 7,400 people living with HIV, and the prevalence of HIV in the city is about twice the national average. RADIAN will support the fight against stigmatization in Almaty, improve healthcare infrastructure and treatment methods and increase access to innovation. Other ‘Sample Cities’ will be announced in 2020. RADIAN will implement the ‘Unfulfilled Need’ fund to support the rest of the EECA region beyond the selected ‘Sample Cities’ and to support effective programs in other parts of the EECA. The fund will allow donations to local and regional organizations that share RADIAN’s vision of combating new HIV infections and AIDS-related deaths. Call for Proposals will be held in mid-October 2019. RADIAN aims to provide measurable changes in the frequency of HIV exposure, access to care, treatment coverage and prevention in both ways, and to make a significant difference in the EECA region against new HIV infections and AIDS-related deaths. For the next five years, the best practices and information from RADIAN’s local work will be used as a plan to help change the course of HIV in the EECA region.
Dünya genelinde HIV/AIDS’e son verebilmek için EECA bölgesindeki salgına yönelik harekete geçmek bir zorunluluk. Yeni HIV enfeksiyonları ve AIDS kaynaklı ölümlerin oranları dünya genelinde düşüş eğiliminde olsa da; EECA, HIV’in yükselişte olduğu ve AIDS kaynaklı ölümlerin son 20 yılda yaklaşık yüzde 300 arttığı az sayıda bölgeden birisi. Gilead Sciences Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Daniel O’Day, “Gilead ile Elton John AIDS Vakfı, AIDS salgınına son vermek için bir vizyonu paylaşıyorlar.” dedi. Daniel O’Day sözlerini şöyle sürdürdü: “RADIAN aracılığıyla EECA bölgesindeki ötekileştirilmiş gruplara ulaşmayı ve yerel organizasyonlarla çalışarak, karşılaştıkları güçlüklerin üstesinden gelmeyi amaçlıyoruz. RADIAN, HIV’e karşı bölgede daha önce verilmemiş mücadele için finansman ve destek sağlamaya yardımcı olacak. EECA bölgesinde HIV ile yaşayan ve doğru tedaviye erişim ihtiyacı olan bir milyondan fazla insan var. Bu durumun eğitim, toplumun güçlendirilmesi ve RADIAN gibi yeni iş birlikleri aracığıyla ivedi olarak çözümlenmesi gerekiyor.” RADIAN programı iki temel unsurdan oluşuyor: RADIAN ‘Örnek Kentler’ programı ve RADIAN ‘Karşılanmamış İhtiyaç’ fonu. RADIAN geliştirdiği iki kanallı program sayesinde ihtiyaç içindeki toplumlara kaynak yönlendirirken, aynı zamanda başka toplumlarda da kapasite oluşmasına imkan sağlayacak. Damgalanmayla karşı kaşıya kalan ve tedaviye sınırlı erişimi olan toplumlarda HIV prevalansı genellikle yüksek. RADIAN yerel organizasyonlarla iş birliği yaparak sahada elde edilen içgörüleri kullanacak ve ilerlemeye katkı sağlayacak iyi uygulama örneklerini paylaşacak. İlk RADIAN ‘Örnek Kenti’ Kazakistan’ın Almatı kenti olacak. Almatı’da oldukça yüksek bir HIV yükü bulunuyor. HIV ile yaşayan yaklaşık 7,400 kişi var ve şehirdeki HIV prevalansı ulusal ortalamanın yaklaşık iki katı. RADIAN Almatı’da damgalanmaya karşı çalışarak, sağlık hizmetleri altyapısını ve tedavi yöntemlerini iyileştirerek ve yenilikçiliğe erişimi arttırarak mücadeleye destek verecek. Diğer ‘Örnek Kentler’ 2020’de açıklanacak. RADIAN seçilen ‘Örnek Kentlerin’ ötesinde EECA bölgesinin geri kalanına da destek sağlamak ve EECA’nın başka kısımlarında da etkili programları desteklemek üzere ‘Karşılanmamış İhtiyaç’ fonunu uygulamaya koyacak. Fon sayesinde RADIAN’ın yeni HIV enfeksiyonlarıyla ve AIDS kaynaklı hastalıkların yol açtığı ölümlerle mücadele vizyonunu paylaşan yerel ve bölgesel kuruluşlara bağış desteği verilebilecek. Teklif Çağrısı Ekim 2019 ortalarında yapılacak. RADIAN her iki yolla HIV görülme sıklığı, bakıma ulaşma, tedavi kapsamı ve korunmada ölçülebilir değişimler sağlamayı; EECA bölgesinde yeni HIV enfeksiyonlarına ve AIDS kaynaklı ölümlere karşı kayda değer bir fark oluşturmayı amaçlıyor. Önümüzdeki beş yıl boyunca RADIAN’ın yerel çalışmalarından elde edilen en iyi uygulamalar ve bilgiler EECA bölgesinde HIV’in gidişatını değiştirmeye yardımcı bir plan olarak kullanılacak.
Aralık 2019
90
Abdi İbrahim Published Its Sustainability Report:
Our Priority Is To Leave A “Good” Trace On Our Community And Our World Abdi İbrahim, Sürdürülebilirlik Raporunu Yayınladı:
Önceliğimiz Topluma Ve Yaşadığımız Dünyaya “İyi” Bir İz Bırakmak Continuing its journey of healing with courage, passion and responsibility for 107 years, Abdi İbrahim published its 4th Sustainability Report approved by Global Reporting Initiative (GRI) covering its activities and operations in economic, corporate, social and environmental fields.
107 yıldır cesaret, tutku ve sorumlulukla iyileştirme yolculuğunu sürdüren Abdi İbrahim, ekonomik, kurumsal, sosyal ve çevresel alanlarda gerçekleştirdiği faaliyetlerini kapsayan Küresel Raporlama Girişimi (Global Reporting Initiative-GRI) onaylı 4.Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı.
Striving to heal of lives touched by 1912 yılından bu yana dokunduğu it since the year 1912 and acting in hayatları iyileştirmek için çalışan contemplation of the fact that the Abdi İbrahim, dünyanın gelecek world is a property borrowed by us nesillerden ödünç alındığı from the future generations, Abdi düşüncesiyle hareket ederek tüm İbrahim is focused continuously on faaliyetlerinde sürekli iyileştirmeye “healing” in its all business activities. Dr. M. Oğuzcan Bülbül, Abdi İbrahim Public Affairs odaklanıyor. 107 yıllık geçmişi ve 17 With its past of 107 years and ongoing and Corporate Communications Director yıldır devam eden sektör liderliği ile sector leadership of 17 years, Abdi sürdürülebilirlik konusunda Türkiye İbrahim is laying bare in its Sustainability için önemli bir başarı öyküsü olan Abdi İbrahim, yayınladığı Report its past development and progress process and its Sürdürülebilirlik Raporu’nda hem Türkiye’deki hem de steps taken resolutely both in Turkey and all over the world. dünya genelindeki gelişimini ve kararlılıkla attığı adımları Abdi İbrahim’s Sustainability Report covering 2017-2018 gözler önüne seriyor. period may be retrieved from the address of https://www. Abdi İbrahim’in 2017-2018 dönemini kapsayan abdiibrahim.com.tr/en/responsibility/corporate-reports/ Sürdürülebilirlik Raporu’na https://www.abdiibrahim.com. sustainability-report tr/en/responsibility/corporate-reports/sustainability-report Focused on sustainable success since the very adresinden ulaşılabilir. first day İlk günden bu yana sürdürülebilir başarıya odaklanıyor Focused on sustainable success since the very first day of Kuruluşundan bu yana sürdürülebilir başarıya odaklanan its foundation, Abdi İbrahim is conducting its works and Abdi İbrahim, kurumsal, sosyal, çevresel ve ekonomik activities in corporate, social, environmental and economic alanlardaki çalışmalarını iç ve dış paydaşlarıyla fields in a systematic manner together with its internal and birlikte sistemli bir şekilde yürütüyor. Her geçen gün external stakeholders. Trying to generate a difference by karmaşıklaşan ihtiyaçlar dünyasında doğru konulara focusing on correct points in the day by day complicated odaklanarak fark oluşturmaya çalışan şirket, bu doğrultuda world of needs and requirements, the Company is gelişim süreçlerini ve elde ettiği sonuçları sürdürülebilirlik presenting its ongoing development processes and the raporlarıyla paydaşlarının ve kamuoyunun dikkatine conclusions derived out of them by its sustainability reports sunuyor. to the attention of both its stakeholders and the public in 2010 yılı itibariyle Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler general. After becoming a participant of United Nations Sözleşmesi (UNGC-United Nations Global Compact)
Aralık 2019
91
Global Compact (UNGC) as of 2010, Abdi İbrahim is focused on performing its sustainability works and initiatives within the frame of 10 global principles and is publishing its Progress Statement every year. Continuously taking forward steps for self-development in the sustainability field, Abdi İbrahim is presenting its sustainability reports to the attention of the public in general since 2013. This report issued with an approach integrated with the requirements of Global Reporting Initiative (GRI) Standards: Basic Principles and United Nations Global Compact (UNGC) and Women’s Empowerment Principles (WEPs) is comprised of qualitative and quantitative data and information collected from head offices, facilities and field organization units of Abdi İbrahim. In its 4th Sustainability Report covering 2017 – 2018 period, Abdi İbrahim is reporting the projects performed in a systematic and comprehensive manner together with internal and external stakeholders in the light of the significance, materiality and stakeholder participation principles of GRI, UNGC and WEPs reporting requirements, as well as the data in corporate, economic, human resources and environmental fields.
“Sustainability is an integral part of our business strategy” “We see the sustainability strategy of Abdi İbrahim as one
katılımcısı olan Abdi İbrahim, sürdürülebilirlik çalışmalarını 10 küresel ilke çerçevesinde yürütmeye odaklanarak her yıl İlerleme Bildirimi’ni yayınlıyor. Sürdürülebilirlik alanında kendini sürekli geliştiren adımlar atan Abdi İbrahim, 2013’ten bu yana sürdürülebilirlik raporunu kamuoyunun dikkatine sunuyor. Küresel Raporlama Girişimi (GRI-Global Reporting Initiative) GRI Standartları: Temel İlkeleri ile Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UNGC) ve Kadının Güçlenmesi Prensipleri (WEPs-Women’s Empowerment Principles) gereklilikleri ile entegre bir yaklaşımla hazırlanan rapor, Abdi İbrahim’in genel merkezi, üretim tesisleri ve saha birimlerinden derlenen kalitatif ve kantitatif verilerden oluşuyor. Abdi İbrahim, 2017 – 2018 dönemini kapsayan 4. Sürdürülebilirlik Raporu’nda kurumsal, ekonomik, insan kaynakları, çevre alanındaki veriler ile GRI, UNGC ve WEPs raporlama gerekliliklerinin önemlilik ve paydaş katılımı ilkeleri ışığında, iç ve dış paydaşlarla sistematik ve kapsamlı şekilde yürütülen projelere yer veriyor.
“Sürdürülebilirlik, iş stratejimizin ayrılmaz bir parçası” Abdi İbrahim’in sürdürülebilirlik stratejisini iş stratejilerinden ayrı düşünmeden, birbirini tamamlayan ve besleyen bir bütünün parçaları olarak gördüklerini
Aralık 2019
92
of the parts of a whole together with, completed by and feeding its business strategies,” says Dr. M. Oğuzcan Bülbül, Abdi İbrahim Public Affairs and Corporate Communications Director, and adds: “We are well aware of the responsibility assumed by us for a healthier society and a more habitable and liveable world. We are uninterruptedly continuing our investments believing in the strength and future of our country and in the potential of the Turkish pharmaceuticals industry to the foundation of which we have had made a great contribution. Why? Because we are a corporation wishing to honour and pay its debts to its home country through investment, production, exports and employment, and a family full of passion and running after big goals and ideals. And now our journey of healing initiated in the year 1912 is being continued by us to be carried towards the future as an asset rapidly rising also in the international markets.” After emphasizing that both in Turkey and in all of its other markets, Abdi İbrahim is working in cooperation with private sector and non-governmental organizations within the frame of its basic principle and motto of “healing life” and is attaching importance not only to economic factors but also to social and environmental factors, Dr. M. Oğuzcan Bülbül continued to say: “We, as Abdi İbrahim, are striving resolutely in line with our corporate citizen vision. One of the initiatives guiding us in our sustainability efforts is the United Nations Global Compact signed by us in 2010. Another initiative, Global Reporting Initiative, is also shedding light on our sustainability efforts. As a company placing emphasis on support and employment of women, we have also signed Women’s Empowerment Principles (WEPs) of the United Nations aiming to make sure that women take their part and play their role in economic life in all market sectors and at all levels in 2017. In the experience of more than a century of Abdi İbrahim, women employees have always constituted an important centre of force. We are proud of laying stress on the fact that our women employees have had a significant contribution in each attempt and step taken in the history of Abdi İbrahim starting from our founder generation. Abdi İbrahim is one of the pioneers in business world in terms of gender mainstreaming (social gender equality). At present, in our corporation, rate of women employees is 32 percent, and rate of women managers is 36 percent. It is our goal to further increase these rates.” “In the course of its economic activities, Abdi İbrahim has always seen as a priority to leave a “good” trace on our community and our world,” says Dr. M. Oğuzcan Bülbül, and adds: “We are planning all of our actions by taking these priorities into consideration. While building production facilities befitting our market leadership and adding even more strength to our country and industry, we, as Abdi İbrahim, are always keeping in our focal point the environmental and social responsibility issues as well. Protection of environment, efficient use of natural resources, reduction and decomposition of our wastes firstly at their sources, recycling of wastes and disposal
Aralık 2019
söyleyen Abdi İbrahim Kamu İlişkileri ve Kurumsal İletişim Direktörü Dr. M. Oğuzcan Bülbül, “Daha sağlıklı bir toplum ve daha yaşanır bir dünya için üstlendiğimiz sorumluluğun farkındayız. Temellerinde harcımızın olduğu Türk ilaç sektörünün potansiyeline, ülkemizin gücüne ve geleceğine inanarak yatırımlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Çünkü biz, doğduğu topraklara olan borcunu yatırımla, üretimle, ihracatla ve istihdamla ödeme arzusunu ortaya koyan bir şirketiz. Büyük hedefler ve büyük idealler peşinde koşan tutku dolu bir aileyiz. 1912’de başlayan iyileştirme yolculuğumuzu, uluslararası pazarlarda da hızla yükselen bir değer olarak geleceğe taşımaya devam ediyoruz” dedi. Abdi İbrahim’in Türkiye’de ve faaliyet gösterdiği pazarlarda, “hayatı iyileştirmek” temel prensibi çerçevesinde özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği halinde çalıştığını, faaliyetlerinde sadece ekonomik değil, toplumsal ve çevresel etkilere de önem verdiklerini vurgulayan Dr. M. Oğuzcan Bülbül, şunları söyledi: “Abdi İbrahim olarak kurumsal vatandaş vizyonumuz doğrultusunda kararlılıkla çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik çalışmalarımızda bize rehber olan girişimlerden biri, 2010 yılında imzaladığımız Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi. Bir diğer girişim olan Küresel Raporlama İnisiyatifi de sürdürülebilirlik çalışmalarımıza ışık tutmaya devam ediyor. Kadınların desteklenmesine ve istihdamına büyük önem veren bir şirket olarak kadınların tüm sektörlerde ve her seviyede, ekonomik yaşamın içinde yer alabilmesini sağlamayı hedefleyen Birleşmiş Milletler’in özel sektör girişimi Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni de 2017’de imzaladık. Abdi İbrahim’in bir asrı aşan tecrübesinde kadın çalışanlar daima önemli bir kuvvet noktası oluşturdu. Kurucu kuşağımızdan itibaren Abdi İbrahim tarihindeki her atılımda kadın çalışanlarımızın önemli bir katkısı olduğunu söylemekten gurur duyuyoruz. Abdi İbrahim iş dünyasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında öncü kuruluşlardan biridir. Halen şirketimizde kadın çalışan oranı yüzde 32, kadın yönetici oranı ise yüzde 36 seviyesinde. Bu oranları daha da ileri taşımayı hedefliyoruz.” Abdi İbrahim’in ekonomik faaliyetlerini sürdürürken, topluma ve içinde yaşadığımız dünyaya “iyi” iz bırakmayı daima öncelik olarak gördüğünün altını çizen Dr. M. Oğuzcan Bülbül, “Tüm aksiyonlarımızı bu öncelikleri dikkate alarak planlıyoruz. Abdi İbrahim olarak ülkemize, sektörümüze güç katacak, liderliğimize yakışan tesisleri hayata geçirirken çevre ve sosyal sorumluluk konularını daima odağımızda tutuyoruz. Çevrenin korunması, doğal kaynakların etkin kullanılması, atıklarımızın öncelikli olarak kaynağında azaltılıp ayrıştırılması, geri dönüşüme kazandırılması ve en uygun yöntemlerle bertaraf edilmesi, bunun yanı sıra topluma değer katan sosyal projelere zaman ve kaynak ayrılması iş stratejimizin vazgeçilmez parçaları. Bu kapsamda çevre koruma yatırımlarımıza devam ettiğimiz 2017 ve 2018 yıllarında, tüm iş süreçlerimizde uyguladığımız iyileştirme projeleri sonucunda önemli tasarruflar elde ettiğimiz için de mutluyuz” dedi.
93
of them with the most appropriate methods, as well as spending time and resources for social projects adding value to the community are indispensable parts of our business strategy. Accordingly, we are also glad to note that we have achieved significant and material saving as a result of improvement and recovery projects applied by us in all of our business processes in the years 2017 and 2018 while our environmental protection investments are continued.”
Number Of Our Export Destinations Exceeded 60 Being the leader of the Turkish pharmaceuticals industry since the year 2002, Abdi İbrahim also gradually increased its efficiency in the international markets. Abdi İbrahim has not only increased the number of its export destinations above 60, but also regularly enriched its product portfolio to make its achievements sustainable for ever, and uninterruptedly continued its R&D investments in that direction. In tandem with its 2025 strategy works, Abdi İbrahim is planning to continue its growth both in the Turkish market and in its focal marketplaces through many different strategies and aims to further strength its global existence also in the international markets through its partnership-based subsidiaries and via strategies focused on both existing and targeted markets. At the same time, Abdi İbrahim, aiming to grow by making investments in biotechnology and consumer healthcare fields with high added value, will focus on the Turkish market leadership and on globalization of its brands and trademarks also in these fields. As one of the largest areas of success of its 2020 strategy, production services will constitute an important part of Abdi İbrahim’s targets and objectives in the Turkish and international markets.
Maintained Its Domestic Market Leadership Abdi İbrahim, taking firm steps forward its goals of increasing its international sales volume and continuing its growth in domestic market by adding new competences to both its facilities and its organizational capacity, maintained its domestic market leadership. It not only increased the number of its products and brands, but also made a great contribution to overall employment. And Abdi İbrahim increased its income from targeted countries in international markets in 2018 by 19 percent over 2016. After laying the foundation of Sterile Ophthalmology and Sterile Inhalation Production Facility and Hormone Production Facility in 2017, the Company opened AbdiBio, the largest biotechnological production facility of Turkey, in 2018. At the same date, Abdi İbrahim laid the foundation of Sterile Injectable and Oncology Products Production Facility as well. Completing the development works of 71 products up to the marketing authorization stage in 2017-2018 period, Abdi İbrahim received marketing authorization for the first biosimilar product of Turkey in 2018. Furthermore, the Company was also awarded ISO 13485:2016 certificate for wound dressing developed for chronic wounds together with the Aegean University.
İhracat Yapılan Ülke Sayısı 60’ın Üzerine Çıktı 2002 yılından bu yana Türk ilaç sektörünün sektör lideri olan Abdi İbrahim, uluslararası pazarlardaki etkinliğini de giderek artırdı. İhracat gerçekleştirdiği ülke sayısını 60’ın üzerine çıkaran Abdi İbrahim, bu başarısını sürdürülebilir kılmak için ürün portföyünü düzenli olarak zenginleştirdi. Bu doğrultuda Ar-Ge yatırımlarına aralıksız devam etti. 2025 stratejisi çalışmaları doğrultusunda Türkiye pazarında kurulu ve odak pazarlarında farklı stratejilerle büyümesini sürdürmeyi planlayan Abdi İbrahim, uluslararası pazarlarda da ortaklı yapıya sahip iştirakleriyle, mevcut ve hedef pazarlar bazında stratejilerle global varlığını güçlendirmeyi amaçlıyor.
Aynı zamanda yüksek oranlı katma değer sağlayan biyoteknoloji ve tüketici sağlığı alanlarında yatırım yaparak büyümeyi hedefleyen Abdi İbrahim, bu alanda Türkiye pazarı liderliğine ve markalarının globalizasyonuna odaklanacak. 2020 stratejisinin en büyük başarı alanlarından olan üretim hizmetleri, Abdi İbrahim’in Türkiye ve uluslararası pazarlardaki hedeflerinin önemli bir parçası olacak.
Yurt İçi Pazar Liderliğini Korudu Uluslararası satış hacminin artırılması ve yurt içi pazardaki büyüme hedeflerine gerek tesis gerekse organizasyonel kapasitesine yeni yetkinlikler ekleyerek emin adımlarla yürüyen Abdi İbrahim, yurt içi pazar liderliğini korudu. Ürün ve marka sayısını artırırken istihdama da önemli katkı sundu. Abdi İbrahim, uluslararası pazarlardaki hedef ülkelerden elde ettiği geliri ise 2018 yılında 2016’ya göre yüzde 19 oranında artırdı. 2017 yılında Steril Oftalmoloji ve Steril İnhalasyon Üretim Tesisi ile Hormon Üretim Tesisi’nin temellerini atan şirket, 2018’de Türkiye’nin en büyük biyoteknolojik üretim tesisi olan AbdiBio’nun açılışı yaptı. Abdi İbrahim, aynı tarihte Steril Enjektabl ve Onkoloji Üretim Tesisi’nin temellerini attı. 2017-2018 yıllarında 71 ürünün geliştirilmesini
Aralık 2019
94
Selected “Global 100 Pharmaceuticals Sector Number-One” Putting its signature on a lot of successful projects in 2017, Abdi İbrahim was also awarded “Global 100 Pharmaceuticals Sector Number-One” prize. Furthermore, in the Ideal Employer Survey, it is ranked first among the “Best Companies for Working in Pharmaceuticals Sector”. In the Corporate Social Responsibility Survey of Capital Magazine, in top 20 list of Corporate Social Responsibility of the year 2017, Abdi İbrahim was ranked the 10th under “in the Eyes of People” category and the 5th in the “Healthcare” category. Giving support to the “Grandmother Project” initiated by T.R. Ministry of Labour and Social Security with a view to supporting woman employment, the Company assumed the social aids to be given to 500 families. As a part of its Rational Drug Use Campaign initiated in the year 2012 to fight against unconscious use of drugs, Abdi İbrahim performed its second survey in 2017 and shared the results of its survey with public and continued its public awareness works.
Awarded “Leadership In Value To Human” Prize In 2018, in the 10th Value to Human Prizes, Abdi İbrahim was awarded the greatest prize: “Leadership in Value to Human”. With AbdiBio, the Company was awarded the “Biotechnology Investment” prize in the 9th Gold Mortar Prizes. In addition, with its Rational Drug Use Campaign, the Company was awarded a prize in “Drug Industry of the Year Prizes – Social Responsibility Project of the Year” category in Doktorclub Awards.
The First And Single Pharmaceuticals Company Winning The Green Point Industry Award Being the first and single pharmaceuticals company winning the Green Point Industry Award of ÇEVKO, Abdi İbrahim is regularly completing its environmental protection investments and putting its signature on exemplary environmental practices. Having generated a “Forest of Hope” by planting 5 thousand saplings in the name of doctors in a forest zone chosen in Lapseki / Çanakkale as a part of a project conducted for a product of it, Abdi İbrahim is relying upon the principles of protection and continuous recovery of environment and efficient use of natural resources in all of its business operations acting in contemplation of the fact that the world is a property borrowed by us from the future generations. In 2017, Abdi İbrahim saved 43,225 m³ natural gas and 3,481,200 kWh electricity, and in 2018, it saved 917,903 kWh electricity. In addition, again in 2017, it saved 47m³ water by increasing number of campaigns in certain products and reducing microbiological tests at 7 water points. In 2018, its water saving was 1,050 m³. In 2017 and 2018, 12,283 kg paper was saved by changing design of parcels of certain products, thereby preventing the cutting down of 204 trees in total.
Aralık 2019
tamamlayarak ruhsat aşamasına getiren Abdi İbrahim, 2018’de Türkiye’nin ilk biyobenzer ürününün ruhsatını aldı. Ayrıca Ege Üniversitesi ile birlikte kronik yaralar için geliştirdiği yara örtüsü için ISO 13485:2016 sertifikasını aldı.
“Global 100 İlaç Sektörü Birincisi” Seçildi 2017 yılında birçok başarılı çalışmaya imza atan Abdi İbrahim, “Global 100 İlaç Sektörü Birincisi” ödülüne layık görüldü. Ayrıca İdeal İşveren Araştırması’nda “İlaç Sektöründe Çalışılmak İstenen Firmalar” arasında birinci seçildi. Capital Dergisi’nin Kurumsal Sosyal Sorumluluk Araştırması’nda 2017 yılının KSS’de en başarılı ilk 20 şirket listesinde, “Halkın Gözünde” başlığı altında 10. sırada, “Sağlık” kategorisinde ise 5. sırada yer aldı. T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın kadın istihdamına destek olmak amacıyla başlattığı “Büyükanne Projesi”ne destek veren şirket, 500 aileye yapılacak yardımı üstlendi. Bilinçsiz ilaç kullanımı konusunda 2012’de başlattığı Akılcı İlaç Kullanımı Kampanyası kapsamında, 2017 yılında ikinci araştırmayı gerçekleştiren Abdi İbrahim, çalışmanın sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı ve farkındalık çalışmalarına devam etti.
“İnsana Değerde Liderlik” Ödülünü Kazandı Abdi İbrahim 2018 yılında 10. İnsana Değer Ödülleri’nde yarışmanın en büyük ödülü olan “İnsana Değerde Liderlik” ödülüne layık görüldü. AbdiBio ile 9. Altın Havan Ödülleri’nde “Biyoteknoloji Yatırımı” ödülünü kazandı. Ayrıca Akılcı İlaç Kampanyası ile Doktorclub Awards’ta “Yılın İlaç Endüstrisi Ödülleri - Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi” kategorisinde ödül aldı.
Yeşil Nokta Sanayi Ödülü’nü Kazanan İlk Ve Tek İlaç Firması ÇEVKO’nun Yeşil Nokta Sanayi Ödülü’nü kazanan ilk ve tek ilaç firması olan Abdi İbrahim, çevre koruma yatırımlarını düzenli olarak gerçekleştiriyor ve örnek çevre uygulamalarına imza atıyor. Bir ürünü için gerçekleştirdiği projeyle ÇanakkaleLapseki’de belirlenen orman sahasında hekimlerin adına 5 bin adet fidan dikerek “Umut Ormanı” oluşturan Abdi İbrahim, yaşadığımız dünyanın gelecek nesillerden ödünç alındığı düşüncesinden hareketle tüm faaliyetlerinde çevrenin korunmasını, sürekli iyileştirmeyi, doğal kaynakların etkin kullanılmasını esas alıyor. Abdi İbrahim 2017’de 43.225 m³ doğalgaz ve 3.481.200 kWh elektrik tasarrufu sağlarken, 2018’de 917.903 kWh elektrik tasarrufu elde etti. 2017’de belirli ürünlerde kampanya sayılarının artırılması ve mikrobiyolojik testlerin 7 su noktasında azaltılmasıyla 47m³ su tasarrufu sağlandı. 2018 yılında ise su tasarrufu 1.050 m³ oldu. 2017 ve 2018 yıllarında belirli ürünlerin kolilerinin tasarımı değiştirilerek 12.283 kg kâğıt tasarrufu sağladı ve böylelikle 204 adet ağacın kesilmesi önlenmiş oldu.