MARCH 2020 - INTERNATIONAL MEDICAL MAGAZINE / www.medikalteknik.com.tr
Publisher H. Ferruh IŞIK on behalf of İstmag Magazin Gazetecilik İç ve Diş Tic. Ltd. Şti.
8
Chemical Industry’s Two-Month Exports Reached 3.2 Billion Dollars Kimya Sektörünün İki Aylık İhracatı 3,2 Milyar Dolara Ulaştı
Managing Editor (Responsible) Mehmet SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr Editors Duygu SAZAN duygu.sazan@img.com.tr Recep ARSLANTAŞ recep.arslantas@img.com.tr Advertising Coordinator Recep ARSLANTAŞ recep.arslantas@img.com.tr +90 537 441 97 68
1 0
Foreign Relations Manager Ayça SARIOGLU ayca.sarioglu@img.com.tr
Great Success from ORSA Selling the Best in Orthopedic Products is Your Right, Using the Best is Your Customer’s Right. ORSA’dan Büyük Başarı Ortopedi Ürünlerinde En İyisini Satmak Sizin, En İyisini. Kullanmak Müşterinizin Hakkıdır
Graphic & Design Sami Aktaş sami.aktas@img.com.tr Accounting Manager Cuma KARAMAN cuma.karaman@img.com.tr
Finance Manager Yusuf DEMİRKAZIK yusuf.demirkazik@img.com.tr
4 2
It Is Possible To Provide Lifetime Comfort with Correctly Applied Implants
5 2
Nobel İlaç Embarks on a Digital Project, The First and Only of Its Kind in Turkey
Doğru Uygulanmış İmplantlar ile Ömür Boyu Rahatlık Sağlanması Mümkün
Subscription Nurten Demir nurten.demir@img.com.tr Bursa Represantation Ömer Faruk GÖRÜN omer.gorun@img.com.tr Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481 Printing CTP • BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No: 11 A/41 Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL +90.212 454 30 00 Head Office İstanbul Magazin Grubu İHLAS MEDIA CENTER Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi No:11 Medya Blok Kat:1 34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr İMG - Medikal Teknik dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. İMG - Medikal Teknik dergisinin bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik İç Ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
7 6
Nobel İlaç Türkiye’de İlk ve Tek Olan Bir Dijital Projeye İmza Atıyor
Santa Farma Enters OTC Product Market Santa Farma OTC Ürün Pazarına Girdi
2020’s Biggest Goal is to Survive! We started 2020 with great goals and beautiful dreams. Unfortunately, our sector serving in human health priority areas has been shaken by the news of Coronavirus epidemic. Although the outbreak - for now - is a great chance for us to be tangent to our country, the news we received from various countries around the world caused us to experience deep sadness and various concerns about our future plans. When we consider virus’ homeland is China, though this outbreak seems an opportunity for medical product export firms in Turkey, the relevant association presidents are worried that this could be turned into a crisis in the next time. Currently, China has almost maximized the order rate of disposable medical items like masks and gowns. Malaysia, meets many of the orders for these products in our country, gave information that wouldn’t send the orders until June due to huge demands of China. In this period, if the solid steps towards the domestic production of medical products are not taken, serious problems may occur in the domestic market soon. China was a market where we made extensive purchases in the field of disposable imported medical products. It had a serious say about economic balances with a low price policy. But the important deficiency was that it had not an effective crisis plan when faced with a situation that would affect human health. Our biggest import product market, China, should be our most important example and source of advance. The disposable masks that the country has sold to the foreign market for 40 piastre, the purchase back for 25 TL today have caused both serious losses in the economy of the country and the inability of the people living in the country to meet. While there is such an example in front of us, human cannot stop without asking. By wishing this not to be realized, if the virus occurs in our country, what is our crisis plan as Turkey? Do we have a plan if we meet difficulties? What are we doing, how are we preparing or are we really getting ready? So, what way do the government and producers follow? Do we strengthen our export by increasing our production capacity or do we take measures with our stocks in order to keep our people? I wish to meet a new month together by saying “Fortunately, bad days are now over”, that we get rid of those uncertainties that leave questions in people’s mind against this problem, threatening all the humanity in the world. May all the people of the world have plenty of oxygen!
2020’nin En Büyük Hedefi Hayatta Kalmak!
DUYGU SAZAN Editor
2020 yılına çok büyük hedeflerle ve güzel hayallerle başlamıştık. İnsan sağlığı öncelikli alanlarda hizmet veren sektörümüz ne yazık ki Coronavirüs salgını haberiyle sarsıldı. Salgının –şimdilik- ülkemizi teğet geçmesi bizim için büyük şans olsa da dünyanın çeşitli ülkelerinden aldığımız haberler derin bir üzüntü ve gelecek planlarımıza yönelik çeşitli kaygılar yaşamamıza neden oldu. Virüsün ana vatanının Çin olduğunu düşündüğümüzde, ülkede yaşanan bu salgın aslında Türkiye için medikal ürün ihracatı yapan firmalar açısından bir fırsat gibi görünse de ilgili dernek başkanları ileri vadede bunun bir krize dönüşebileceğinin endişesini yaşıyor. Şu an Çin, maske ve önlük gibi tek kullanımlık medikal ürün sipariş oranını neredeyse maksimum seviyeye çıkarmış durumda. Ülkemizin bu ürünlere yönelik siparişlerinin birçoğunu karşılayan Malezya, Çin’in yoğun talebi dolayısıyla Türkiye’nin siparişlerini Haziran ayına kadar gönderemeyeceğinin bilgisini verdi. Bu dönemde medikal ürünlerin yerli üretimine yönelik sağlam adımlar atılmazsa yakın zamanda iç pazarda çok ciddi sıkıntılar yaşanabilir. Çin, tek kullanımlık ithal medikal ürün alanında yoğun alım yaptığımız bir pazardı. Düşük fiyat politikasıyla ekonomik dengeler hakkında ciddi söz sahibiydi. Ama önemli bir eksiği, insan sağlığına etki edecek bir durumla karşılaştığında aksiyona alabileceği etkili bir kriz planının olmamasıydı. En büyük ithal ürün pazarımız Çin, bugün en önemli örneğimiz, feyz kaynağımız olmalı. Ülkenin 40 kuruşa dış pazara sattığı tek kullanımlık maskeleri, bugün 25 TL’ye geri satın alması hem ülkenin ekonomisinde ciddi zararlara hem de ülke içerisinde yaşayan halkın ihtiyacını karşılayamamasına yol açtı. Önümüzde böyle bir örnek varken, insan sormadan duramıyor. Olmamasını temenni ederek, virüs ülkemize de uğrarsa bizim Türkiye olarak kriz planımız nedir? Zorluklar bizi bulursa bir B planımız var mı? Neler yapıyoruz, nasıl hazırlanıyoruz veya gerçekten hazırlanıyor muyuz? Peki devlet ve üreticilerimiz nasıl bir yol izliyor? Üretim kapasitemizi arttırıp ihracatımızı mı güçlendiriyoruz yoksa insanımızı korumak üzere stoklarımızla tedbirler mi alıyoruz? Dünyada tüm insanlığı tehdit eden bu soruna karşı her bireyin aklında soru işaretleri bırakan bu belirsizliklerden arındığımız, ‘Neyse ki kötü günler artık geride kaldı’, diyerek sözümüze başladığımız yeni bir ayı, hep birlikte karşılayabilmeyi dilerim. Tüm dünya insanlarının oksijeni bol olsun!
6
Happy 14 March Medical Day! 14 Mart Tıp Bayramı Kutlu Olsun! Every year, 14 March is celebrated as the rewarding and memorial day of individuals and institutions serving the medical sector. Date of the beginning of the first modern medical education in Turkey coincides with the date of March 14, 1827. In the era of II. Mahmut, with the recommendation of Hekimbaşı Mustafa Behçet, the first surgery room was established in the Tulumbacıbaşı Mansion in Şehzadebaşı under the name of Tıphane-i Amire and Cerrahhane-i Amire. 14 March, the foundation of the school was made history as the “Medical Day”. The medical day was celebrated for the first time in Istanbul on March 14, 1919. Medical school 3rd grade students, convened under the leadership of Hikmet Bora, gathered to protest the occupation of foreign forces, and with the support of famous doctors of the period, they showed that the members of the medical profession were also present in the defense of the country. Today, the week of March 14 is celebrated as the week of “Medicine Day”. As the Medikal Teknik magazine team, we congratulate the ‘Medical Day’ of all members of the medical industry. Stay healthy and happy until we meet in the Medikal Teknik’s April 2020 issue.
Her yıl 14 Mart, tıp sektörüne hizmet veren bireylerin ve kurumların, ödüllendirme ve anma günü olarak kutlanmakta. Türkiye’de ilk modern tıp eğitiminin başlangıç tarihi 14 Mart 1827 tarihine rastlar. II. Mahmut döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle ilk cerrahhane, Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacı başı Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulmuştur. Okulun kuruluş tarihi olan 14 Mart, daha sonraki yıllarda ise “Tıp Bayramı” olarak tarihe geçmiştir. Tıp bayramı ilk kez, 14 Mart 1919’da İstanbul’da kutlanmıştır. Hikmet Bora önderliğinde toplanan tıp okulu 3. sınıf öğrencileri, yabancı güçlerin işgalini protesto etmek amacıyla toplanmışlar ve devrin ünlü doktorlarının da destek vermesiyle birlikte, tıp mesleği mensuplarının yurt savunmasında da var olduklarını göstermişlerdir. Günümüzdeyse, 14 Mart tarihinin içinde bulunduran hafta, “Tıp Bayramı” haftası olarak kutlanmakta. Medikal Teknik dergisi ekibi olarak, Tıp sektörümüzün bütün paydaşlarının ‘Tıp Bayramı’nı kutlarız. Medikal teknik dergisinin Nisan 2020 saysında görüşünceye kadar esen kalın.
Recep Arslantaş Coordinator Recep Aslantas Coordinator
Mart 2020
Recep ARSLANTAŞ Koordinatör.
7
GREINER BIO ONE Hastanelerde Karışıklığa Son Veriyor! Volkan Birlik Greiner Bio One Türkiye Ülke Müdürü
Dünyanın en önde gelen laboratuvar malzemesi üreticilerinden Greiner Bio One, Pre Barkod sistemini Tükiye’de uygulayan ilk firma oldu
Pre Barkod sistemi ilk kez Türkiye’de Greiner Bio One’ın Türkiye Ülke Müdürü Volkan Birlik, geliştirdikleri Pre Barkod sisteminin; kurumları öncelikle kan alımlarında kullanılan ‘tüp barkod cihazı’ maliyetinden kurtararak, cihaz başı personel maliyetini de ortadan kaldırdığına işaret ediyor. Birlik bu konuda şu bilgileri veriyor: “Kurum, kendi personelini kan alımında çalıştırsa dahi, başka bir birimde de istihdam edebiliyor. Barkodlama cihazı ile sürekli tüp yüklemeden kaynaklanan zaman kaybının önüne geçiliyor. Barkodlama cihazlarının olmadığı kurumlarda, manuel etiketlemeden doğan zaman kaybının önüne geçiliyor. Barkodlamadan kaynaklanan hasta karışıklığı ortadan kalkıyor. Kan alma personellerinin, kimlik tespiti direk hasta başında birebir olarak sağlanıyor. Hastaların direk tüp ile teması önleniyor. Dezenfekte.. vs gibi alkol bazlı temizleyicilerden kaynaklanan, barkodun üzerinde dijitlerin silinmesi problemi, katlanmış barkod gibi hatalar da ortadan kalkıyor. Yatan hasta servislerinde barkod üretilmeyeceği ve entegrasyon direk hasta başında sağlanacağı için hem kan alma saati, hem de kanın laboratuara geldiği zaman takip edilebiliyor. Yatan hasta servislerinde kanın hangi personel tarafından alındığı tespit edilebiliyor. Aylık, yıllık olarak ödenen cihaz ve personel maliyeti ortadan kalkıyor”
Zaman takibi kolaylaşıyor Hastanelerin mevcut kan alımlarında kimlik tespiti, kan alan hemşirelerin kimlik sorması ile gerçekleşiyor ve hastanın direk olarak, tüple temas etmesi bir takım istenmeyen durumların ortaya çıkmasına neden oluyor. Yatan hasta servislerinde ise personeller, barkodları önceden üreterek, nöbet değişimi sırasında diğer personellere kolaylık sağlamak amacıyla, tüplerin üzerine barkotları yapıştırıyor. Bu da, bazı kurumlarda kan alma saatinin takibini önlemekle beraber alınan kanın, laboratuara iletildiği saatin de takip edilememesine yol açıyor.
Mart 2020
ADVERTORIAL
Merkezi Avusturya’nın Kremsmünster kentine olan Greiner Grubu, ambalaj, sağlık, profil ekstrüksiyon ve köpük çözümleri alanında lider bir küresel tedarikçi konumunda yer alıyor. Temelleri 1868 yılına Almanya’da atılan, 31 ülkede üretim tesisine sahip olan Greiner’in 10 binden fazla çalışanı ve yıllık 2 milyar Euro’ya yakın cirosu bulunuyor. Global bir yapıya sahip olan Greiner Grubu bünyesinde; Greiner Packaging, Greiner Bio-One, Greiner Foam ve Greiner Extrusion gibi dört ayrı şirket yer alıyor. Bu şirketler, ambalajlama ve otomotiv endüstrileri için yenilikçi çözümler, tıbbi teknoloji-laboratuar malzemeleri ve profil ekstrüksiyonu konularında üretim faaliyeti gerçekleştiriyor. Grup bünyesinde yer alan ve 2016 tarihinden bu yana, Türkiye’de faaliyet gösteren Greiner Bio One Turkey, Pre Barkod sistemini Tükiye’de uygulayan ilk firma oldu. Pre Barkod sistemi, öncelikle kan alımlarında yaşanan karışıklığı ortadan kaldırıyor. Hastanelerde hasta tüp arasındaki entegrasyon; Hastane Bilgi Yönetim Sistemi(HBYS) ve Laboratuar İşletim Sistemi (LİS) üzerinden sağlanıyor. Bundan dolayı, rutin kan alma işlemi için tüpün üzerine önceden üretilmiş olan bir barkod yapıştırılması gerekiyor. Bu işlem, bir o kadar basit gözükse de, hastanelerde yüksek maliyetlere ve iş yüküne sebep oluyor. Bazı durumlarda ise, hasta karışıklığı problemleri yaşanıyor. Ayrıca bu barkodlama işlemi hem personel, hem de cihaz maliyetlerinin artmasına neden oluyor.
8
Chemical Industry’s Two-Month Exports Reached 3.2 Billion Dollars Kimya Sektörünün İki Aylık İhracatı 3,2 Milyar Dolara Ulaştı İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) verilerine göre, kimya sektörü ihracatı 2020 yılı Şubat ayında 1 milyar 516 milyon dolar olarak gerçekleşti. Sektörün iki aylık ihracatı ise yüzde 0,95 artarak 3 milyar 217 milyon dolara ulaştı. Sektörün en çok ihracat yaptığı ülke ise 99 milyon 468 bin dolarlık ihracat ile Hollanda oldu. Hollanda’yı takip eden Irak, 76 milyon 799 bin dolar ihracat ile ikinci sırada yer alırken, İtalya 74 milyon 923 bin dolar ihracat ile üçüncü sırada yer aldı.
Adil Pelister - Chairman of IKMIB
According to the data of the Istanbul Chemicals and Products Exporters Association (İKMİB), the chemical industry exports amounted to 1 billion 516 million dollars in February 2020. The sector’s two-month exports increased by 0.95 percent and reached $ 3 billion 217 million. The most exported country in the sector was the Netherlands, with exports of 99 million 468 thousand dollars. Iraq, which follows the Netherlands, is in second place with 76 million 799 thousand dollars export, while Italy is in the third place with 74 million 923 thousand dollars export. Adil Pelister, Chairman of the Board of Istanbul Chemicals and Products Exporters Association (İKMİB), evaluating the export figures of the chemical sector in February said “While exports of 1 billion 516 million dollars were made in February, our two-month exports increased by 0.95 percent and reached 3 billion 217 million dollars. The country we exported most in our sector in February was the Netherlands with exports of 99 million 468 thousand dollars, while Iraq, Italy, Germany, Belgium, Egypt, USA, Spain, Romania and England were among the top ten. However, we see that economic balances have also been adversely affected due to the outbreak of corona-virus emerging in China and spreading around the world. In the current conjuncture, it is stated that the epidemic will cause a loss of approximately 1 trillion dollars in the world economy. This situation may affect our country and our sectors. China is also the world’s second largest energy
Mart 2020
Kimya sektörünün Şubat ayı ihracat rakamlarını değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Şubat ayında 1 milyar 516 milyon dolar kimya ihracatı gerçekleştirirken, iki aylık ihracatımız ise yüzde 0,95 artışla 3 milyar 217 milyon dolara ulaştı. Sektörümüzde Şubat ayında en çok ihracat gerçekleştirdiğimiz ülke 99 milyon 468 bin dolarlık ihracat ile Hollanda olurken, Irak, İtalya, Almanya, Belçika, Mısır, ABD, İspanya, Romanya ve İngiltere ilk onda yer aldı. Bununla birlikte Çin’de ortaya çıkarak dünyaya yayılan koronavirüsü salgını sebebiyle ekonomik dengelerin de olumsuz etkilendiğini görüyoruz. Mevcut konjonktürde salgının dünya ekonomisinde yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir kayıp yaratacağı belirtiliyor. Bu durum ülkemizi ve sektörlerimizi de etkileyebilir. Çin aynı zamanda dünyanın en büyük ikinci enerji tüketicisi. Çin’de ve buna bağlı diğer ülkelerde üretimin düşmesi enerji ve yakıt kullanımının düşmesine de sebebiyet veriyor. Şubat ayı kimya ihracatımızda da bu yansımayı görüyoruz. Ayrıca Suriye, İran, Irak gibi komşu ülkelerimizdeki
9
consumer. The decrease in production in China and other countries also causes a decrease in energy and fuel use. We see this reflection in our chemical exports in February. We also closely follow the developments in our neighboring countries such as Syria, Iran and Iraq. As İKMİB, we evaluate the problems and opportunities that may arise in the sub-sectors of our chemical industry related to all these developments, together with our sector stakeholders, especially our Ministries. In this context, it is very important to invest in our country especially in the fields of medical, pharmaceutical and petro-chemistry for the future of our industry. We expect the investments to start as soon as possible. As always, we will continue to support our exporters and our government”.
gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. İKMİB olarak tüm bu gelişmeler ile ilgili kimya sektörümüzün alt sektörlerinde oluşabilecek sorun ve fırsatları başta ilgili Bakanlıklarımız olmak üzere, sektör paydaşlarımızla birlikte değerlendiriyoruz. Bu kapsamda sektörümüzün geleceği açısından özellikle medikal, ilaç ve petrokimya alanında ülkemizde yatırım yapılması çok önemli. Yatırımların en kısa zamanda başlamasını bekliyoruz. Her zaman olduğu gibi ihracatçılarımızın ve devletimizin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.
The most exported country in February was the Netherlands
Hollanda, Şubat ayında en çok ihracat yapılan ülke oldu. Şubat ayında Hollanda’yı takip eden ilk onda yer alan diğer ülkeler ise Irak, İtalya, Almanya, Belçika, Mısır, ABD, İspanya, Romanya ve İngiltere oldu. Hollanda’ya yapılan kimya ihracatı 2020 yılı Şubat ayında 99 milyon 468 bin dolar olarak gerçekleşti. Şubat ayında Hollanda’ya en çok “mineral yakıtlar, mineral yağlar ve ürünleri”, “plastikler ve mamulleri”, “anorganik kimyasallar”, “uçucu yağlar, kozmetikler ve sabun”, “muhtelif kimyasal maddeler”, “kauçuk, kauçuk eşya” ve “boya, vernik, mürekkep ve müstahzarları” ihraç edildi. 2020 yılı Ocak-Şubat olarak iki aylık dönemde en çok kimya ihracatı yapılan ülkeler ise sırasıyla İtalya, Hollanda, Almanya, Irak, Belçika, Mısır, ABD, Yunanistan, İspanya ve İngiltere olarak ilk onda yer aldı.
The Netherlands became the most exported country in February. The other top ten countries that followed the Netherlands in February were Iraq, Italy, Germany, Belgium, Egypt, USA, Spain, Romania and England. Chemical exports to the Netherlands were 99 million 468 thousand dollars in February 2020. In February, most of the “mineral fuels, mineral oils and products”, “plastics and products”, “inorganic chemicals”, “essential oils, cosmetics and soap”, “various chemicals”, “rubber, rubber goods” and “Paint, varnish, ink and preparations” were exported. The countries with the highest chemical exports in the two-month period between January-February of 2020 were in the top ten as Italy, Holland, Germany, Iraq, Belgium, Egypt, USA, Greece, Spain and England respectively.
Şubat ayında en fazla ihracat yapılan ülke Hollanda oldu
Mart 2020
10
Great Success from ORSA Selling the Best in Orthopedic Products is Your Right, Using the Best is Your Customer’s Right. ORSA’dan Büyük Başarı Ortopedi Ürünlerinde En İyisini Satmak Sizin, En İyisini Kullanmak Müşterinizin Hakkıdır. ORSA İngiltere’de bulunan GHP (Global Health&Pharma) kuruluşunun Dünyanın en iyilerini seçtiği ödül programında 2019 Teknoloji Ödülünü almaya hak kazandı. 2019 Teknoloji ödülü dalında ORSA En iyi ortopedik destek ürünleri üreticisi olarak seçildi. Türkiye ‘den ilk defa bir firmanın aldığı bu büyük ödül için ORSA Genel Müdürü Ecz. Necdet ÇAPA ile bir röportaj yaptık. Ödüllendirilmek sizi nasıl hissettiriyor?
Necdet ÇAPA Director General of Pharmacy ORSA
ORSA has been awarded the 2019 Technology Award in the award program of GHP (Global Health & Pharma) in the UK, which is selected as the best in the world. ORSA was chosen as the best orthopedic support products manufacturer in the 2019 Technology award category. In Turkey, the first time a company receives Director General of Pharmacy ORSA for this great prize. We interviewed with Necdet ÇAPA. Firstly, how does it feel to be nominated? We are happy to be rewarded for our work for disabled and sick individuals. We work hard & motiveted and improve the quality of life of patients by making innovations. We are proud to be the first Turkish company to receive this award from the UK. ORSA industry as the locomotive of the highest quality standards in production and quality have all been Turkey’s first company in the purchase of test documents. From the CE certificate to the ISO certificate, ORSA is the first to receive all international certificates in its sector. As we raised the bar, other Turkish companies came after us. In this way, Turkey certification by the quality of production and the quality of our exports in the orthopedic sector as has been mentioned in a country with the world
Mart 2020
Engelliler ve hasta bireyler için yaptığımız çalışmaların ödüllendirilmesi bizi mutlu ediyor. Motive olarak daha çok çalışıyor, yenilikler yaparak hastaların yaşam kalitesini arttırıyoruz. İngiltere den bu ödülü alan ilk Türk firması olmakta bize gurur veriyor. ORSA sektörünün lokomotifi olarak yüksek kalite standartlarıyla üretimde ve tüm kalite ve test belgelerinin alımında Türkiye’nin ilk firması olmuştur. CE belgesinden ISO belgesine uluslararası tüm belgeleri sektöründe ilk alan hep ORSA’ dır. Biz çıtayı yükselttikçe arkamızdan diğer Türk firmaları da gelmiştir. Bu sayede ortopedi konusunda kaliteli üretimiyle ve kaliteyi belgelendirmesiyle Türkiye Dünyada söz sahibi bir ülke olmuş sektör olarak ihracatımız devamlı artmıştır. Dünyanın her ülkesinde Türk malı ürünleri görmekten onur duyuyorum. Şimdi bu son aldığımız Teknoloji ödülü ile bu başarıları taçlandırdık. 44 yıllık kaliteli ve standart üretim çabamızın karşılığını aldık. İngiltere’den aldığımız bu ödülün getireceği prestijin hem markamız hem de ülkemiz için önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum. Açtığımız yoldan gidecek diğer Türk firmalarıyla beraber Türk Ortopedi Ürünleri kalitelidir imajı inşallah tüm Dünyaya yayılacaktır.
Sunduğunuz hizmetin kısa özeti nedir? Engelli kişiler ve hastalar için ortopedik ürünler, rehabilitasyon ürünleri, vücut destek ürünleri vb. ürünlerin üretimini yapıyoruz. Ürettiğimiz ürünlerle hem hasta kişilerin tedavi olmasını sağlıyor hem de yaşam kalitelerini arttırıyoruz.
Ürünlerinizin müşteriler için en iyi olduğuna nasıl emin olabiliyorsunuz? Müşterilerden gelen geri bildirimler bizim için çok
11
has increased continuously. I am honored to see Turkish products in every country in the world. Now we have crowned these achievements with this latest Technology award. We have received 44 years of quality and standard production effort. I think that the prestige of this award from England will make significant contributions for both our brand and our country. The Turkish Orthopedic Products are quality with the image of other Turkish companies that will go the way we have opened.
Please provide a brief overview of your clients and the services you offer: We make production of orthopedic products, rehabilitation products, body support products, etc. for disabled people and patients. With the products we produce, we provide treatment for sick people and improve their quality of life. ++How do you ensure that all your stuffs are equipped to provide the best possible service to your clients? Feedback from customers is very important to us. We are constantly working to improve our products. We do not believe our products are the best, we are constantly researching to do better. Quality-Reliability-Efficiency and Standardization are our basic principles. These principles are controlled by our company at every stage from the entry of raw material into the warehouse to reaching the patient as a product and even receiving recycling from the patient. 44 years of customer satisfaction in the production we do not have a very low return rate and the last award shows our success.
What differentiates you from your competitors and marks you out as the best possible option for your clients? Our biggest difference from our competitors; to make new products with continuous R & D and innovation. Our company, which set out with the slogan ‘ Healthy Choice for Health ’, has placed this slogan on the basis of quality policy. Never forget that we provide services to sick people, to always put our productions in place of patients’ quality control and to instill this awareness to all our staff; is one of the biggest factors of our company’s success against competitors.
önemli. Ürünlerimizi devamlı iyileştirmek için çalışıyoruz. Ürünlerimizin en iyisi olduğuna inanmıyor, daha iyisini yapmak için devamlı araştırıyoruz. Kalite- Güvenilirlik- Etkinlik ve Standardizasyon temel ilkelerimizdir. Hammaddenin depoya girmesinden ürün olarak hastaya ulaşmasına hatta hastadan geri dönüşüm alınmasına kadar her aşamada bu ilkeler firmamızca kontrol edilmektedir. 44 yıldır yaptığımız üretimlerde müşteri memnuniyetsizliği olmaması iade oranımızın çok düşük olması ve en son olarak aldığımız bu ödül başarımızı göstermektedir.
Rakiplerinizden farkınız ne? Rakiplerimizden en büyük farkımız; devamlı ar-ge ve inovasyon yaparak yeni ürünler yapmaktır. ‘’Sağlık için sağlıklı seçim’’ sloganıyla yola çıkan firmamız, bu sloganı kalite politikasının temeline yerleştirmiştir. Hasta insanlara hizmet sunduğumuzu hiçbir zaman unutmamak, üretimlerimizi her zaman hastaların yerine kendimizi koyarak kalite kontrolünden geçirmek ve bu bilinci tüm personelimize aşılamak; firmamızın rakiplere karşı başarısının en büyük etkenlerindendir.
Şu an sektörünüzdeki gelişmeleri nasıl görüyorsunuz? Sektörünüzde yeni bir trend var mı? Ortopedi sektörü uzun süredir hammadde konusunda bir durağanlık yaşıyordu. Bir ara kumaş vücut destek ürünleri revaçtaydı. Sonrasında neopren hammaddesi çıktığında neopren destek ürünleri satışı artmıştı. Neoprenden sonra örgü destek ürünleri çıkınca örgü ürünler trend olmuştu. Örgü ürünlerden sonra uzun bir süredir sektör yenilik yapamıyordu. Şu ansa sektörde bizim oluşturmaya çalıştığımız bir trend var: Üç boyutlu kumaş teknolojisiyle üretilmiş Alptex kumaştan, terletmeyen, hasta termal konforunu arttıran vücut destek ürünleri üretmek. Ayrıca gene 3 boyutlu Alptex kumaş kullanarak engelli ve yatalak hastaların yaşam kalitesini arttırıcı, antidekübit, termal konfor sağlayan yatak ve koltuk pedleri üretimimizi trend haline getirmek için çalışıyoruz.
How do you see the developments in your sector right now? Is there a new trend in your sector? The orthopedic sector has been experiencing stagnation in raw materials for a long time. At one point fabric body support products were popular. When neoprene raw material was released, sales of neoprene support products increased. Knitted products became a trend when knitted support products came out after neoprene. After knitting products, the sector could not innovate for a long time. Now there is a trend in the sector that we are trying to create: Producing body support products from Alptex fabric produced with three-dimensional fabric technology, which does not sweat and increases patient thermal comfort. In addition, we are trying to make our production
Mart 2020
12
of mattress and seat pads, which increase the quality of life of disabled and bedridden patients, provide antidecubite and thermal comfort, using trendy 3D Alptex fabric.
How did you win this award? Is this award given to you because you have overcome any major challenges in your industry? Yes. With the Alptex 3D fabric we developed after nearly 2.5 years of work, we were able to overcome the enormous challenges in the health sector. These can be listed as follows: a- The biggest problem of intensive care patients and bedridden patients is the opening of bed wounds, which we call ‘decubitus’. The closure of the wound, after the wound is opened, requires long effort and effort; the patient has troubled and uncomfortable days. Scientists have been seeking solutions for years to prevent wounding. Air mattress, pressure distribution mattress etc. many applications are currently available. All applications have positive and negative aspects. For example, the most commonly used air mattress are constantly connected to the engine, consuming electricity, making sound etc. problems are available. Our 3-dimensional Alptex fabric sheets provide thermal comfort with high air permeability, less sweating, cool and dry feeling and excellent pressure distribution. With these properties, it prevents wound opening in patients. It eliminates many factors such as perspiration, pressure formation and airlessness that cause the pressure wound to open. Pressure wound opening depends on many factors and our 3D sheet prevents most of the factors. Our bed linen is used in patients who have regular care to prevent the opening of bed sores. b-When working for bed-dependent people, We also found that there is a big problem in wheelchair-bound people ; problem is not only as bed-dependent people. We also made 3-dimensional fabric pads covered with terry cloth for the back and lumbar region of the wheelchair for the people sitting in wheelchairs. Providing superior air circulation and pressure distribution, our pads also provide life comfort for wheelchair users. We have made their lives easier by preventing problems such as sweat and airlessness. c-Although not dependent on the bed, the patient has some problems while lying in bed. For example; sweat and temperature in women with menopause, sweat and temperature in diabetic patients, heat depression in mental disorders, heat and sweat sleep in people with sleep disorders etc. There are many problems. We prevented the heat and perspiration parts of this problem with our 3D and Alptex sheets which are covered with single and double size bamboo fabric. Thus, most people with discomfort caught the comfort of sleeping with our bamboo Alptex sheets. There’s a cozy and thermally comfortable sleeping scheme. d- Although there is no physical discomfort, we have also worked for people with sweating problems in daily life and sleep. We solved the problem of sweating in sleep, the biggest problem of people in hot summer days and hot
Mart 2020
Bu ödülü nasıl kazandınız? Bu ödülün size verilme sebebi sektörünüzdeki herhangi bir büyük zorluğun üstesinden geldiğiniz için mi? Evet. Yaklaşık 2,5 yıldır yaptığımız çalışmalar sonrasında geliştirdiğimiz Alptex 3 boyutlu kumaşla, sağlık sektöründe yaşanan çok büyük zorlukların üstesinden gelmeyi başardık. Bunları şöyle sıralayabiliriz: a-Yoğun bakım hastalarının ve yatalak hastaların en büyük problemi dekübit dediğimiz yatak yaralarının açılmasıdır. Yara açıldıktan sonra yaranın kapanması uzun uğraş ve çaba gerektirmekte; hasta, sıkıntılı ve rahatsız günler geçirmektedir. Yara açılmasını engellemek için yıllardır bilim insanları çözüm aramaktadır. Havalı yataklar, basınç dağıtıcı yataklar vb. birçok uygulama şu an mevcuttur. Tüm uygulamaların olumlu ve olumsuz yönleri mevcuttur. Mesela en çok kullanılan havalı yatakların devamlı motora bağlı olması, elektrik tüketmesi, ses yapması vb. sorunları mevcuttur. Bizim geliştirdiğimiz 3 boyutlu Alptex kumaştan yapılma çarşaflar, yüksek hava geçirgenliği ile termal konfor sağlamakta, daha az terletmekte, daha serin ve kuru his vermekte, mükemmel basınç dağılımı yapmaktadır. Bu özellikleriyle hastalarda yara açılmasını engellemektedir. Bası yarasının açılmasını sağlayan terleme, baskı oluşma,
13
countries. Single and double size sheets which are made of bamboo-covered 3D Alptex fabric, solve the problem of sweating in sleep; healthy people also improved sleep quality. We solved the problem of head sweating with the pillow pads we made for people whose pillows get wet continuously because their head’s sweating, and enabled them to lead a healthier life. We have also provided solutions for people who have difficulty in working life and daily work although these people are not physically dependent on the bed and chair. The bed sheets we made for every person to get the best sleep needed are very effective. Sitting in front of computer, at desk or in car seat for long time; sweating and muscle fatigue for people living in the office chair and car seat pads have made people comfortable. We prevented people from sweating with the seat pads made of terry cloth covered 3d Alptex fabric. e- Our company has been producing orthopedic supports since 1976 and has worked with different raw materials until today. We have about 700 models that we produce for all parts of the body. In spine, waist, hip, knee, hand-ankle, shoulder, trunk, in short in every joint and muscle; we have products which are used in every part of the body. These products are given to support the uncomfortable region.
havasızlık gibi birçok etkeni ortadan kaldırmaktadır. Bası yarasının açılması birçok etkene bağlı olup 3 boyutlu çarşafımız çoğu etkene engel olmaktadır. Düzenli bakımı yapılan hastalarda kullanılan çarşafımız yatak yarası açılmasını önlemektedir. b-Yatağa bağımlı kişiler için çalışma yaparken, bu sorunun sadece yatağa bağımlı kişilerde değil; tekerlekli sandalyeye bağımlı kişilerde de büyük sorun olduğunu gördük. Devamlı tekerlekli sandalyede oturan kişiler için de tekerlekli sandalyenin sırt ve bel bölgesi için havlu kumaş kaplı, 3 boyutlu kumaştan pedler yaptık. Üstün hava sirkülasyonu ve basınç dağılımı sağlayan pedlerimiz, tekerlekli sandalye bağımlılarına da yaşam konforu sağladı. Ter, havasızlık gibi sorunları engelleyerek yaşamlarını kolaylaştırmış olduk. c-Yatağa bağımlı olmasa da bazı rahatsızlıklarda hasta yatarken sorunlar yaşamaktadır. Örneğin; menopoz dönemine girmiş kadınlarda ter basması ve sıcaklık, diyabet hastalarında ter basması ve sıcaklık, ruhsal rahatsızlıklarda sıcaktan bunalma, uyku bozukluğu olan kişilerde sıcaktan ve terden uykuya dalamama vb. birçok sorun vardır. Geliştirdiğimiz tek ve çift kişilik üstü bambu kumaşla kaplı 3 boyutlu Alptex çarşaflarla, bu sorunun sıcaklık ve terleme kaynaklı kısımlarına engel olduk. Böylece çoğu rahatsızlığı olan kişi bambulu Alptex çarşaflarımızla uyku konforunu yakaladı. Rahat ve termal konforlu uyku düzeni oluştu. d-Fiziksel bir rahatsızlığı olmasa da günlük yaşamda ve uykuda terleme sorunu olan kişiler için de çalışmalar yaptık. Sıcak yaz günlerinde ve sıcak ülkelerdeki insanların en büyük problemi olan uykuda terleme sorununu çözdük. Bambu kaplı 3 boyutlu Alptex kumaştan yaptığımız tek ve çift kişilik çarşaflar, uykuda terleme sorununu çözerek; sağlıklı insanların da uyku kalitesini arttırdı. Kafası terlediği için yastığı devamlı ıslanan kişiler için yaptığımız yastık pedleriyle kafa terlemesi sorununu çözerek, daha sağlıklı yaşam sürmelerini sağladık. Yatağa ve koltuğa fiziksel olarak bağımlı olmasa da iş hayatı ve günlük çalışmalar nedeniyle zorluk çeken kişilere de çözüm sunduk. Her insanın ihtiyacı olan uykuyu en iyi şekilde geçirmesi için yaptığımız çarşaflar çok etkili oldu. Bilgisayar karşısında, masa başında veya araba koltuğunda uzun süre oturup; terleme ve kas yorulması yaşayan kişiler için yaptığımız büro koltuğu ve araba koltuğu pedleriyle kişileri rahatlattık. Havlu kumaş kaplı 3d Alptex kumaştan yapılma koltuk pedleri ile insanların terlemesine engel olduk. e- 1976 yılından beri ortopedik destekler üreten firmamız bugüne kadar değişik hammaddelerle çalıştı. Vücudun tüm bölgelerindeki rahatsızlıklar için ürettiğimiz yaklaşık 700 model ürünümüz mevcuttur. Omurgada, belde, kalçada, dizde, el-ayak bileğinde, omuzda, kolda, gövdede kısacası her eklemde ve kasta; vücudun her bölgesinde kullanılan ürünlerimiz var. Bu ürünler rahatsız olan bölgeye destek olarak veriliyor. Sabitleme, kısıtlama, dinlendirme, koruma vb. amaçlarla ürünlerimiz kullanılıyor. Bu ürünlerde kullandığımız neopren, örgü kumaş, süngerli kumaş gibi hammaddelerle yıllardır yaşadığımız sorun; bunların kullanıldığı bölgeyi terletmesiydi. Tüm ürünler
Mart 2020
14
Our products are used for purposes like fixing, restriction, rest, protection. The problem we have been experiencing for years with raw materials such as neoprene, knitted fabric and sponge fabric used in these products; they used to sweat the area. All products were sweating and not ventilating the area where it was applied. Therefore, the patient did not use the products regularly and interrupted the treatment. In addition, the patient was disrupting the treatment because he had no sweating control. Sweating in the area could be discomfort. Due to intermittent use, the patient’s treatment was delayed. Our work in three-dimensional fabric inspired us. We have thinned this fabric and produced the Orsa Plus series of innovative orthopedic support products that provide the necessary elasticity, provide superior air circulation and provide excellent pressure distribution. With these support products manufactured with 3d Alptex fabric technology that gives less sweating, cooler and dry feeling, patients no longer interrupt treatment with regular use. In less time, quality of life is treated without deteriorating. With sweating control, patients are prevented from sweating and chilling. The air permeability tests and all tests show the superiority of Alptex fabric over other fabrics. Big and rooted problem, which has been in the orthopedic support product for many years, has been solved by our company. With the new Orsa Plus series of products in about 50 different models, we have offered alternative solutions that do not sweat and overwhelm the discomforts in every part of the body.
Do you have any future plans / projects you would like to share with us? In the future, we want to increase the range of our orthopedic support products made of 3D Alptex fabric. We have new product studies to improve the quality of life and sleep of disabled and healthy people. We also do research to solve the problem of sweating in infants and children. We don’t want babies and children to sweat and get sick. In the future, our product projects that will improve sleep and life comfort of babies and children will make life easier.
Can you give information about the award you have received? We have developed a new era in orthopedic products by applying our new 3D non-sweat Alptex fabrics to Orthopedic Support products we have produced since
Mart 2020
uygulandığı bölgeyi terletiyor ve havalandırmıyordu. Bu yüzden hasta, ürünleri düzenli kullanmıyor ve tedaviye ara veriyordu. Ayrıca hasta, terleme kontrolü olmadığı için tedaviyi aksatıyordu. Terleyen bölgede rahatsızlık olabiliyordu. Aralıklı kullanım yüzünden hastanın tedavisi gecikiyordu. Üç boyutlu kumaştan yaptığımız çalışmalar bize ilham verdi. Bu kumaşı inceltip, gerekli elastikiyeti sağlayıp, üstün hava sirkülasyonu olan ve mükemmel basınç dağılımı sağlayan Orsa Plus serisi inovatif ortopedik destek ürünlerini ürettik. Daha az terleten, daha serin ve kuru his veren 3d Alptex kumaş teknolojisiyle üretilmiş bu destek ürünleriyle, hastalar artık düzenli kullanımla tedaviyi aksatmıyor. Daha kısa sürede yaşam kalitesi bozulmadan tedavi oluyor. Terleme kontrolüyle hastaların terleyip üşütmesi de engellenmiş oluyor. Hava geçirgenlik testleri ve tüm testler, Alptex kumaşın diğer kumaşlara göre üstünlüğünü göstermektedir ki yıllardır ortopedik destek ürünlerinde yaşanan büyük ve köklü bir sorun firmamızca çözülmüştür. Yeni Orsa Plus serisi yaklaşık 50 değişik modeldeki ürünlerimizle vücudun her noktasındaki rahatsızlıklara terletmeyen ve bunaltmayan alternatif çözümler sunduk.
Bizimle paylaşmak istediğiniz gelecek plan/ projeniz var mı? Gelecekte 3 boyutlu Alptex kumaştan yapılmış ortopedik destek ürünlerimizin çeşidini arttırmak istiyoruz. Engelli ve sağlıklı insanların yaşam ve uyku kalitesini arttırmak için yeni ürün çalışmalarımız var. Ayrıca, bebeklerde ve çocuklarda terleme sorununu çözmek için araştırmalar yapıyoruz. Bebek ve çocukların terleyip hasta olmasını istemiyoruz. Gelecekte bebek ve çocukların uyku ve yaşam konforunu arttırıcı ürün projelerimiz hayatı kolaylaştıracaktır.
Aldığınız ödül ile ilgili bilgi verir misiniz? Geliştirdiğimiz yeni 3 Boyutlu terletmeyen Alptex kumaşları 1976 yılından beri ürettiğimiz Ortopedik Destek ürünlerine uygulayarak Ortopedik ürünler konusunda yeni bir çığır açtık. Uyguladığımız bu yeni teknoloji dolayısıyla 2019 Teknoloji Ödülleri kapsamında En iyi Ortopedik Destek Ürünleri Üreticisi ödülü almaya hak kazandık. Dünyada sadece firmamızda olan bu ürünlerle hastaların yaşamına konfor sağladığımız ve düzenli kullanım sayesinde tedavilerini hızlandırdığımız için çok mutluyuz. İngiltere’den aldığımız bu ödülle En iyi Ortopedik Destek Ürünleri Üreticisi olarak bütün dünyaya duyurulmak bize gurur verdi.
Bu teknoloji ödülünü almanızı sağlayan bilimsel kanıtlar nelerdir? Bu ürün için kaç yıldır çalışıyorsunuz? Yaklaşık 2,5 yıldır bu ürünleri geliştirme konusunda çalışmalar yapıyoruz. Bu arada tabi ki ürünler için çok sayıda test ve çalışmalar yapıldı. Aşağıda bunların bir kısmını bilgi olarak sunuyorum. Tüm test sonuçları 3
15
1976. As a result of this new technology, we were awarded with the Best Orthopedic Support Products Manufacturer award in the 2019 Technology Awards. We are very happy to provide comfort to patients’ lives and accelerate their treatment with regular use with these products, which are only available in our company in the world. With this award we received from the UK, we were proud to be announced to the world as the best Orthopedic Support Products Manufacturer. +What is the scientific evidence that enables you to receive this technology award? How many years have you been working for this product? We have been working on developing these products for about 2.5 years. In the meantime, of course, a lot of tests and studies have been done for the products. Below I present some of them as information. All test results show the advantages of our Alptex fabric, which is manufactured with 3D fabric technology: * Alptex fabrics produced by our company for the first time in the world ventilate the leather with 3-dimensional airpermeable structure. Neoprene fabric air permeability; 0 m2 / sec Sponge Fabric air permeability 474 m2 / sec Alptex Fabric air permeability 942 m2 / sec * Alptex fabrics with 3-dimensional air-permeable structure minimizes heat increase in the body and provides thermal comfort. Neoprene Fabric Upper Skin Temperature 33.3 C Sponge Fabric Upper Skin temperature 31.6 C Alptex Fabric Upper Skin temperature 30.5 C * Alptex fabrics with superior honeycomb structure reduces sweating. Gives more cool and dry feeling. Hygrometer results; Neoprene Fabric Upper Skin moisture 131% Sponge Fabric Upper Skin moisture 93.9% Alptex Fabric Upper Skin moisture 52.7% * Accelerates the treatment of the region with perfect pressure distribution. Alptex fabric distributes body weight evenly, removing the main pressure points and dynamically responding to your movements. The pressure exerted by the body on the fabric is transmitted to the filaments by the fabric surface and distributes the external force in 3-dimension over a large area.
Finally, do you have a message for your sector? We say to Orthopedic product sellers in our sector; SELLING THE BEST IN ORTHOPEDIC PRODUCTS IS YOUR RIGHT, USING THE BEST IS YOUR CUSTOMER’S RIGHT.
boyutlu kumaş teknolojisiyle üretilmiş Alptex kumaşımızın üstünlüklerini göstermektedir: *Dünyada ilk defa firmamızca üretilen Alptex kumaşlar 3 boyutlu hava geçirgen yapısıyla deriyi havalandırır. Neopren kumaş hava geçirgenliği; 0 m2/sn Süngerli Kumaş hava geçirgenliği 474 m2/sn Alptex Kumaş hava geçirgenliği 942 m2/sn *Alptex kumaşlar 3 boyutlu hava geçirgen yapısıyla vücutta ısı artışını minimuma indirip termal konfor sağlar. Neopren Kumaş deri üst sıcaklık 33,3 C Süngerli Kumaş deri üst sıcaklık 31,6 C Alptex Kumaş deri üst sıcaklık 30,5 C *Üstün petek yapısıyla Alptex kumaşlar terlemeyi azaltır. Daha serin ve kuru his verir. Higrometre sonuçları; Neopren Kumaş deri üst nem % 131 Süngerli Kumaş deri üst nem % 93,9 Alptex Kumaş deri üst nem % 52,7 *Mükemmel basınç dağılımı ile uygulandığı bölgenin tedavisini hızlandırır. Alptex kumaş, vücut ağırlığını eşit şekilde dağıtarak ana basınç noktalarını kaldırır ve hareketlerinize dinamik olarak cevap verir. Vücudun kumaşa uyguladığı basınç, kumaş yüzeyince filamentlere iletilerek dış kuvveti geniş bir alan boyunca 3 boyutta dağıtır.
Son olarak sektörünüze bir mesajınız var mı? Sektörümüzdeki Ortopedi ürün satıcılarına diyoruz ki; ORTOPEDİ ÜRÜNLERİNDE EN İYİSİNİ SATMAK SİZİN, EN İYİSİNİ KULLANMAK MÜŞTERİNİZİN HAKKIDIR.
Mart 2020
16
A first in Turkey: The Future Doctors Perform First Congress with O’SIG Türkiye’de Bir İlk: Geleceğin Doktorları O’SIG ile İlk Kongrelerini Gerçekleştirdi
Turkey’s first and only student-driven and surgical organization, O’SIG (Okan Surgery Interest Group), held its first congress. Total of 432 medical students from various provinces participated in the congress were dean of Istanbul Okan University Faculty of Medicine, Prof Dr. Semih Başkan and Istanbul Okan University Hospital physicians were speakers.
Türkiye’nin ilk ve tek öğrenci odaklı cerrahi kuruluşu olan O’SIG (Okan Surgery Interest Group), ilk kongresini gerçekleştirdi. İstanbul Okan Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Semih Baskan ve İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi hekimlerinin konuşmacı olduğu kongreye çeşitli illerden toplam 432 tıp öğrencisi katıldı.
The 1st O’SIG Clinical Congress, organized by O’SIG (Okan Surgery Interest Group) and hosted by Istanbul Okan University, was held on February 8-9. 432 medical students from various provinces attended this congress, the first of which was organized this year.
8-9 Şubat tarihlerinde O’SIG (Okan Surgery Interest Group) tarafından düzenlenen ve İstanbul Okan Üniversitesi’nin ev sahipliğini yaptığı 1. O’SIG Klinik Kongresi gerçekleştirildi. Bu sene ilki düzenlenmiş olan bu kongreye, çeşitli illerden gelen 432 tıp fakültesi öğrencisi katıldı.
Physicians shared their experiences with students
Hekimler öğrenciler ile deneyimlerini paylaştı
The first day of the congress started with the speech of Prof Dr. Semih Başkan, dean of Istanbul Okan University
Mart 2020
Kongrenin ilk günü İstanbul Okan Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve O’SIG danışmanı olan Prof. Dr. Semih Baskan’ın
17
and O’SIG consultant. After the opening speech, the stories about onco-plastic and breast surgery from General surgery specialist Prof Dr. Abut Kebudi, about kidney transplant from Nephrology Specialist Prof Dr. Gürsel Yıldız and General Surgery Specialist and Lecturer Dr. Abdulcabbar Kartal, and about first artificial heart transplant in Turkey from Prof. Dr. Semih Baskan have been presented. At the session afternoon, presentations about liver transplant from Prof. Dr. Koray Acarlı and about surgical approach to thyroid nodules from General surgery specialist and lecturer Dr. Taner Kıvılcım and body aesthetics from Plastic, Reconstructive and Aesthetic Surgery Specialist Prof. Dr. Aydın Gözü from the doctors of İstanbul Okan University, have been realized.
konuşmasıyla başladı. Açılış konuşmasının ardından İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi hekimlerinden; Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Abut Kebudi tarafından onkoplastik meme cerrahisi, Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Gürsel Yıldız ve Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdulcabbar Kartal tarafından böbrek nakli paneli, Prof. Dr. Semih Baskan tarafından Türkiye’de ilk yapay kalp nakli hikayesi sunuldu. Öğleden sonraki oturumda ise; Prof. Dr. Koray Acarlı tarafından karaciğer nakli konferansı ve Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Taner Kıvılcım tarafından tiroid nodüllerine cerrahi yaklaşım konferansı ile Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Aydın Gözü tarafından vücut estetiği konulu sunum gerçekleştirildi.
Physicians from many branches attended
Birçok branştan hekim katıldı
At the second day of congress, the O’SIG Clinic Congress ended with the panels about microsurgery from Plastic, Reconstructive and Aesthetic Surgery Specialist and lecturer Dr. Ömer Faruk Ünverdi, about neuromodulation and deep brain stimulation from Neurosurgery Specialist Assoc. Dr. Atilla Yilmaz, about spine surgery from Neurosurgery Specialist Prof. Dr. Sedat Dalbayrak, about surgical approach to eye diseases from Eye Health and Diseases Specialist and lecturer Dr. Başak Bostancı and about artificial heart transplant from Prof. Dr. Denyan Mansuroğlu.
Kongrenin 2. gününde ise Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik
What is O’SIG? This community of which full name is Okan Surgery Interest Group is the first student surgery community in Turkey, established by Hasib Samadi, 3rd grade student of faculty of medicine, and who is the youngest member of American College of Surgeons with counseling of Prof Dr. Semih Başkan, the dean of İstanbul Okan University Faculty of Medicine on May 2, 2019. O’SIG, which has agreements with various medical websites, associations and overseas student surgical communities, will offer special discounts and internship opportunities to our students.
Cerrahi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ömer Faruk Ünverdi tarafından mikrocerrahi paneli, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Atilla Yılmaz tarafından nöromodülasyon ve derin beyin stimülasyonu paneli, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sedat Dalbayrak tarafından omurga cerrahisi konferansı, Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Başak Bostancı tarafından göz hastalıklarına cerrahi yaklaşım konferansı ve Prof. Dr. Denyan Mansuroğlu tarafından yapay kalp nakli konferansıyla birincisi gerçekleştirilen O’SIG Klinik Kongresi sona erdi.
O’SIG nedir? Açılımı Okan Surgery Interest Group olan bu topluluk, 2 Mayıs 2019 tarihinde İstanbul Okan Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Semih Baskan’ın danışmanlığıyla Amerikan Cerrahlar Koleji’nin en genç üyesi olan Tıp Fakültesi 3. Sınıf öğrencimiz Hasib Samadi tarafından kurulan Türkiye’nin ilk öğrenci cerrahi topluluğudur. Çeşitli tıbbı web siteler, dernekler ve yurt dışı öğrenci cerrahi toplulukları ile anlaşması olan O’SIG öğrencilerimize özel indirimler ve yurt dışı staj imkanları sunacak.
Mart 2020
18
Emotional Wellbeing is Being Prioritized More and More
Duygusal Sağlık Şirketler için Öncelik Haline Geliyor
Aon’un Duygusal Sağlık 2019 Araştırması’na göre kurumların yüzde 81’i duygusal sağlığın önlerindeki üç sene boyunca kendileri için daha yüksek önceliğe sahip olacağını belirtiyor. Fiziksel sağlık kadar önemli olmaya başlayan duygusal sağlık alanında strateji uygulayan ya da planlayan şirketlerin sayısı ise her geçen gün artıyor. Aon’s research on emotional wellbeing conducted in 2019 shows that 81% of organizations emphasize on increased care that will be given to this subject over the next 3 years. As the significance of emotional wellbeing begins to match physical health, the number of firms that are developing and implementing strategic plans to tackle this issue is rising. Aon, an organization that exerts data analysis in fields of risk management, pension administration and healthinsurance plans while offering services linked to those fields, have revealed the results of the research conducted in 2019 about emotional wellbeing. According to American Psychological Association emotional wellbeing, which has proven in recent years to have an influence on employee satisfaction seems to have a direct correlation to other departments in an individual’s life such as work, relationships and health. The research which dictates that financial, social and emotional wellbeing are all subcategories of “Wellbeing” also defines this term as “The availability of sufficient resource, opportunity and factor which will allow any organization or individual to achieve a certain level of performance and health”.
58% of firms are implementing emotional wellbeing strategies 58% of organizations are either in the application or development stage of strategies to cope with emotional wellbeing according to a research that has been done in the first quarter of 2019 where experts in finance and riskmitigation from 10 countries have voiced their views on
Mart 2020
Risk, emeklilik ve sağlık konularında veri ve analizlerden faydalanarak profesyonel hizmetler sunan Aon, Duygusal Sağlık Araştırması 2019’un sonuçlarını paylaştı. Son dönemlerde çalışan mutluluğu üzerindeki etkileriyle iş dünyasındaki önemini artıran duygusal sağlık, Amerikan Psikoloji Derneği’ne göre iş, ilişkiler ve sağlık üzerinde doğrudan etki sahibi oluyor. Günümüzde finansal, sosyal ve duygusal sağlığın “refah” çatısı altında değerlendirildiğini belirten araştırmada refahın tanımıysa “Bir kurum ya da bireyin uygun düzeyde sağlık ve performansa ulaşabilmesine yönelik yeterli kaynak, fırsat ve etkenin dengeli bir şekilde bulunma hali” olarak yapılıyor.
Kurumların yüzde 58’i duygusal sağlık stratejisi uyguluyor 2019’un ilk çeyreğinde 10 ülkeden insan kaynakları, finans ve risk yönetimi uzmanlarının duygusal sağlık hakkındaki görüşlerine yer veren araştırmaya göre kurumların yüzde 58’i halihazırda çalışan refahına yönelik kurumsal bir stratejiye sahip olduğunu ya da söz konusu strateji üzerine çalıştığını ifade ediyor. Refah stratejilerinin yüzde 30’unun en az bir duygusal sağlık bileşenine sahip olduğunu ortaya koyan araştırmada kurumların yalnızca yüzde 35’inin küresel bir duygusal refah stratejisine sahip olduğu da belirtiliyor.
Açıklık kültürü yaratmak duygusal sağlık etkileşimi için önemli Duygusal sağlığın hem çalışanlar hem de işverenler için her geçen gün önemini artırdığına dikkat çeken Aon Türkiye Sağlık ve Emeklilik Çözümlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sinem Yalçın, araştırma sonuçlarıyla ilgili şu görüşü paylaşıyor: “Elimizdeki veriler duygusal
19
this matter. Analysis further suggests that 30% of current strategies have at least one component of emotional wellbeing and only 35% of strategies are on a global scale.
A culture of openness is crucial for emotional wellbeing Aon Turkey Deputy General Manager Sinem Yalcin who drew attention to increasing value of emotional wellbeing for employees and employers stated: “The data in our possession shows that adopting a constructive approach to devise strategies by the employers will be beneficial. Categorizing and analyzing data according to regions, countries and globally can allow us to provide the most suitable service for each organization. Furthermore, during the application of emotional wellbeing strategies, speaking the same language with the employees will improve the quality of interaction. Ideally, employees should not have any doubt when communicating with their employers about their emotional wellbeing. By introducing a culture of “openness” it is possible to prevent any sort of doubt or concern regarding this issue. Ultimately, the effect of emotional wellbeing on employees is undeniable.”
Budget cuts: the biggest obstacle to emotional wellbeing strategies 86% of employers reportedly view emotional wellbeing as one of the three main factors that comprise wellbeing. 80% of research participants also underline that they don’t have the necessary budget to move forward with the application of strategies. 50% of organizations that were involved in the research said that they are able to apply their emotional wellbeing strategies at less than a quarter of their corporate locations whereas 29% mentioned that
sağlık stratejilerini uygulamak ya da geliştirmek isteyen işverenlerin yapısal bir yaklaşım benimsemelerinin faydalı olacağını gösteriyor. Bölgesel, ülke bazlı ve küresel veriler analiz edilerek kurumlara en uygun fayda ve hizmetler sunulabilir. Duygusal sağlık stratejilerinin uygulanmasında çalışanlarla etkileşimi güçlendirecek bir iletişim dilini benimsemek de büyük önem taşıyor. Çalışanların kendi duygusal sağlıkları konusunda işverenleriyle iletişime geçmekten korkmamaları gerekiyor. Oluşturulacak ‘açıklık’ kültürüyle bu alandaki şüphe ve endişelerin önüne geçilebilir. Günün sonunda iyi bir duygusal sağlığın çalışanlar üzerinde çok büyük bir etkisi oluyor.”
Duygusal sağlık stratejilerinin önündeki en büyük engel bütçe kısıtlamaları Araştırmaya göre işverenlerin yüzde 86’sı duygusal sağlığı genel çalışan refahının temelini oluşturan üç ana etkenden biri olarak görüyor. Araştırma katılımcılarının yüzde 80’iyse diledikleri duygusal sağlık stratejilerini uygulamaları için gereken bütçeden yoksun olduğunun altını çiziyor. Araştırmaya görüş veren kurumların yarısı çalışanlarına konumlarının yüzde 25’inden azında duygusal refah programları sunduğunu belirtirken, yüzde 29’luk bir kesim duygusal sağlık programlarının başarısını ya da faydasını takip etmediğini ifade ediyor.
Duygusal sağlık önceliği artacak Katılımcıların yüzde 85’i işverenlerin, çalışanların duygusal sağlığını desteklemede önemli bir rolü olduğunu düşünmesine rağmen iş liderlerinin yüzde 10’unun duygusal sağlığa ilişkin ya çok az ya da yok denecek seviyede kavrayışa sahip olduğu düşünülüyor. Kurumların yüzde 81’i ise duygusal sağlığın önlerindeki üç sene boyunca kendileri için daha yüksek önceliğe sahip olacağını söylüyor.
Mart 2020
20
the success rate and benefits of the strategies were not monitored.
Prioritization of emotional wellbeing aimed to be increased 85% of participants think that although employers play an imperative role in supporting employee’s emotional wellbeing, only 10% of business leaders have little to no understanding of the concept of emotional wellbeing. 81% of organizations emphasize on increased attention that will be given to this subject over the next 3 years.
Retail sector pioneers in emotional wellbeing strategies Investments made on emotional wellbeing differs on a sectoral basis. Research demonstrates that retail sector leads the way with 83% of firms having an active strategy or a plan in the making for emotional wellbeing. In food sector, this rate hovers around 33%. While 51% of companies with less than 10,000 employees has an operational plan or the development of a plan is proven, this rate climbs up to 78% in firms with 100,000+ employees. Companies that operate in 50 countries or more seems to be 65% more active in terms of instigating emotional wellbeing strategies compared to other firms.
Employers should also be educative and supportive Regarding the support on emotional wellbeing, while 64% of participants suggest that employers should take on educative role and/or provide low budget support initiatives, 21% thinks funded programs that will prevent emotional wellbeing from becoming a daily issue should be offered. On the other hand, 14% points out that employers don’t have the responsibility of providing daily support towards employees’ emotional wellbeing.
Employee loyalty is the main reason to act on emotional wellbeing In Aon’s research on Emotional Wellbeing conducted in 2019, participants have been asked about their organizational goals on global emotional wellbeing strategies. 91% of participants said that they are implementing emotional wellbeing strategies in order to strengthen employee loyalty and to support employee competence strategies, while 90% declared that improvement and overall emotional wellbeing of their employees is the pivotal factor. Productivity improvement (69%) and attendance (52%) also falls under the list of reasons to initiate emotional wellbeing strategies.
Mart 2020
Perakende sektörü duygusal sağlık stratejilerinde zirvede Duygusal sağlığa yapılan yatırımlar, sektör bazında da farklılık gösteriyor. Araştırmaya göre perakende sektörü yüzde 83 oranla kurumsal refah stratejisine sahip olma ya da halihazırda buna yönelik plan yapma açısından öne çıkıyor. Gıda sektöründeyse bu oran yüzde 33’te kalıyor. 10 binden az çalışana sahip şirketlerin yüzde 51’inde kurumsal refah stratejisi uygulanır ya da planlanırken 100 bin ve daha fazla çalışana sahip şirketlerde bu oran yüzde 78’e çıkıyor. 50 ya da daha fazla ülkede faaliyet yürüten şirketleri diğer şirketlere kıyasla yüzde 65 oranında daha fazla kurumsal refah stratejisi uygulama etkinliğine sahip.
İşveren eğitici ve destekleyici rolde olmalı Duygusal sağlığa destek açısından katılımcıların yüzde 64’ü işverenin “eğitici bir role ve/veya düşük maliyetli destek programları” uygulaması gerektiğini belirtirken, yüzde 21’lik kesim ise duygusal sağlığın çalışanlar için günlük bir sorun olmasını engellemeye yönelik işveren fonlu programların sunulması gerektiğini söylüyor. Yüzde 14’lük bir kesimse işverenin çalışanların duygusal sağlığına yönelik günlük destek sunma sorumluluğuna sahip olmadığını ifade ediyor.
Duygusal sağlık stratejilerinde en önemli gerekçe çalışan bağlılığı Aon’un Duygusal Sağlık 2019 Araştırması’nda katılımcılara küresel duygusal sağlık stratejileri açısından kurumsal hedefleri de soruldu. Katılımcıların yüzde 91’i, çalışan bağlılığını artırmak ve yetenek stratejisine destek sunmak için duygusal sağlık stratejisi uyguladığını belirtirken, yüzde 90’lık kesim çalışanların duygusal açıdan sağlıklı olması hedefinin bu stratejilerin oluşmasındaki ana etken olduğunu ifade ediyor. Üretkenliğin artması (yüzde 69), devamsızlık oranı (yüzde 52) de duygusal sağlık stratejileri uygulama gerekçeleri arasında yer alıyor.
24
PwC Health Research Institute Report Shows Social Determinants of Health Undermining Progress of Modern Medicine PwC’nin “Sağlıkta Sosyal Belirleyiciler Yaklaşımı” Raporu Yayımlandı
The rise in illnesses caused by our behaviours and the social determinants of health threatens to suffocate budgets in both wealthy and poor countries, while suppressing the power of modern medicine to improve lives. PwC’s new report “Action required: The urgency of addressing social determinants of health” outlines why healthcare stakeholders need to act now. Social determinants of health—or the social, economic and environmental factors of where we live and work such as social isolation, economic inequality, pollution and food deserts—are preventing too many people across the globe from making healthy choices. And the impact cannot be ignored: PwC projects that by 2025, many countries will see obesity/overweight rates exceeding 68 percent of the population. By investing earlier in social determinants strategies that help people with housing, exercise, mental health support and ability to afford medications, governments and health systems stand to save money in the long term and improve health outcomes. PwC Turkey Healthcare, Pharmaceuticals and Life Science Industry Leader Ediz Günsel: “The report dives into one of society’s most pressing issues: How do we identify and solve the social, economic and environmental obstacles preventing people from living full and healthy lives? Modern medicine is a marvel of technology, but social determinants of health-- where people live, work, and play-undermine progress and render medical interventions
Mart 2020
Alışkanlıklarımızdan ve sosyal faktörlerden kaynaklanan hastalıklardaki artış, hem gelişmiş hem de az gelişmiş ülkelerde sağlık bütçelerini tehdit ederken, modern tıbbın gücünü gölgeliyor. PwC’nin yeni raporu “Sağlıkta sosyal belirleyiciler yaklaşımı” sağlık sektörü paydaşlarının neden hemen harekete geçmesi gerektiğini ele alıyor. Dünyanın her yerinde, sosyal izolasyon, ekonomik eşitsizlik, çevre kirliliği ve sağlıklı gıdaya erişememe gibi yaşadığımız ve çalıştığımız yerlerden kaynaklanan sosyal, ekonomik ve çevresel faktörler birçok insanın sağlıklı tercihler yapmalarına engel oluyor. Söz konusu sosyal belirleyicilerin etkisi göz ardı edilemeyecek kadar ciddi; zira PwC, 2025 itibarıyla birçok ülkede obezitenin nüfusun %68’inden fazlasını etkileyeceğini öngörüyor. Devletler ve sağlık sistemleri insanların barınma, egzersiz, ruh sağlığı desteği ve ilaç masraflarını karşılamasına destek olmayı hedefleyen sosyal belirleyici stratejilerine erkenden yatırım yaparak uzun vadede tasarruf ederken, sağlık göstergeleri de iyileşecektir. PwC Türkiye Sağlık, İlaç ve Yaşam Bilimleri Sektörü Lideri Ediz Günsel, araştırmayı “Rapor, insanların uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmesini engelleyen sosyal, ekonomik ve çevresel etkenlerin nasıl belirlenebileceği ve bu etkenlere nasıl çözüm bulunabileceği üzerinde duruyor. Teknoloji sayesinde modern tıpta önemli ilerlemeler olmakla birlikte insanların nerede yaşadıkları, çalıştıkları ve zaman geçirdiklerine bağlı olarak sağlığın sosyal belirleyicileri bu
25
ineffective. In the report, five steps for bold action to lead on social determinants of health to build a healthier society are also detailed.” The report’s results suggest opportunity for healthcare systems and governments to target social determinants of health by intervening earlier to prevent or stall the progress of chronic disease, especially when it comes to obesity and diabetes.
ilerlemeyi etkileyebiliyor. Raporda, kurumların bu sosyal belirleyicilerden faydalanarak daha sağlıklı toplumlar inşa etmek üzere atabilecekleri adımlara yer veriliyor.” sözleriyle değerlendiriyor. Rapora göre, sağlık sistemlerinin ve kamunun erken müdahalesi ile obezite ve diyabet başta olmak üzere kronik hastalıkların ilerlemesi durdurulabilir veya tamamen engellenebilir.
How to lead in social determinants of health: Five steps for bold action
Sağlığın sosyal belirleyicilerini yönetmek: Harekete geçmek için beş adım
PwC has identified five steps to help stakeholders develop social determinants of health strategies:
Build the collective will Too many healthcare stakeholders aren’t talking about social determinants, as only 43 percent of respondents to a PwC Health Research Institute June 2019 global consumer survey said their doctor has even raised the subject with them. Other health workers, such as nurses, pharmacists and dietitians, are talking about it at a much lower level, highlighting the opportunity to involve healthcare workers more broadly. A convener can help bring partners together across the system by demonstrating the long-term benefits to each stakeholder of preventing more illness.
Develop a framework that enables partners to work toward common goals Partners must overcome the everyday challenges of merging disparate workplaces with different missions, incentives and perspectives. Consumers expect that care should be better integrated to create a seamless experience.
Generate data insights to inform decision making Predictive analytics can also be used to consider both individual behaviour and the behaviour of populations. Many consumers do feel some individual responsibility to make a change, but 47% of respondents to PwC’s 2019 HRI global consumer survey indicated healthcare providers are not sharing predictions about what healthcare services these patients may need in the future considering their medical history. Even if people find the motivation, they often lack the information or tools to prevent chronic conditions.
Engage and reflect the community Social determinants of health strategies must be grounded in the way people live and work. While 56 percent of HRI consumer survey respondents indicated they use or plan to use their smartphone to support their health, technology can only work if it is embraced and trusted by the community members expected to use it. Retailers, technology providers, home health workers and educators could provide new pathways to engage with consumers.
Measure and redeploy In Western Sydney, a coalition dedicated to diabetes
PwC, sağlık sektörü paydaşlarının sağlığı etkileyen sosyal faktörlere dair stratejiler geliştirmesine yardımcı olmak için beş adım belirledi:
Ortak beklenti oluşturmak Çoğu sağlık sektörü paydaşı sosyal belirleyicilerin üzerinde pek durmuyor. PwC Sağlık Araştırmaları Enstitüsü’nün 2019’da gerçekleştirdiği küresel tüketici araştırmasına katılanların sadece %43’ü doktorlarının sosyal faktörlerden söz ettiklerini belirtiyor. Hemşireler, eczacılar ve diyetisyenler gibi diğer sağlık sektörü çalışanları ise sosyal belirleyicilere doktorlara kıyasla çok daha az değiniyor ki bu durum sağlık çalışanlarının çok daha kapsamlı bir şekilde sürece dahil edilmeleri için bir fırsat sunuyor. Her bir paydaşa, hastalıklara engel olmanın uzun vadede faydaları gösterilerek, sağlık sistemindeki tüm paydaşlar bir araya getirilebilir.
Paydaşların ortak hedeflere yönelik birlikte çalışmasını sağlayacak bir çerçeve oluşturmak Paydaşlar bir araya geldiklerinde birinden farklı misyon, motivasyon ve perspektife sahip olmalarından kaynaklanan zorlukların üstesinden gelmeli. Tüketiciler sorunsuz bir deneyim için sağlık hizmetlerinin daha bütüncül bir yapıya doğru ilerlemesini bekliyorlar.
Karar alma süreçlerinde verilerden yararlanmak Öngörüye dayalı analitik hem bireysel davranışlar hem de toplumların davranışlarını göz önünde bulundurmak için kullanılabilir. Çoğu tüketici değişim için bireysel bir sorumluluk hissetse de, PwC’nin Sağlık Araştırmaları Enstitüsü’nün 2019 küresel tüketici araştırmasına katılanların yüzde 47’si sağlık hizmeti sunan kurumların hastaların hastalık öyküsüne göre gelecekte hangi sağlık hizmetlerine ihtiyaçları olabileceğine yönelik tahminlerini paylaşmadıklarını belirtiyor. İnsanların motivasyonları olsa dahi, sıklıkla kronik durumları önleyecek bilgi ve araçlardan yoksun oldukları görülüyor.
Toplumu anlamak ve toplumun ihtiyaçlarına yanıt vermek Sağlığın sosyal belirleyicilerine yönelik stratejiler insanların yaşama ve çalışma şekillerini temel almalı. Küresel tüketici araştırması katılımcılarının %56’sı sağlığını desteklemek için akıllı telefonlarını kullandığını veya kullanmayı planladığını ifade etse de teknoloji ancak benimsenirse
Mart 2020
26
40 Million Dollar-Support from Microsoft to World Health Microsoft’tan Dünya Sağlığına 40 Milyon Dolarlık Destek Microsoft, İyilik için Yapay Zekâ programı altında yeni bir girişim başlattığını duyurdu. İlk 5 yıl için 40 milyon dolarlık destekle hayata geçirilen Sağlık için Yapay Zekâ girişimi, sağlık alanındaki araştırmacıları, STK’ları ve sağlık kurumlarını yapay zekâ çözümleri ve para yardımıyla güçlendirecek. Girişimle, günümüzde insanlığın maruz kaldığı ve acil çözüm bekleyen sağlık sorunlarının hızla çözülmesi hedefleniyor.
Microsoft announced it has launched a new initiative under the Artificial Intelligence for Good program. The Artificial Intelligence initiative for Health, which was launched with the support of $ 40 million for the first 5 years, will strengthen researchers, NGOs and health institutions in the field of health with the help of artificial intelligence solutions and money. With the initiative, it is aimed to solve the health problems that humanity is exposed to today and awaiting an emergency solution. Continuing its innovation efforts of which focus is human, Microsoft has added a new initiative to the “Artificial Intelligence for Good / AI for Good” program. The initiative called Artificial Intelligence for Health, which is announced today, will support projects developed with the help of artificial intelligence to improve human health. The program will provide a total of $ 40 million in grants and technology assistance for 5 years. Artificial Intelligence for Health was developed with great privacy, security and ethical foundations, and was prepared in collaboration with the world’s leading experts. Through the Artificial Intelligence initiative for health, Microsoft will develop strong collaborations with data scientists, NGOs and academy. The initiative, which will provide access to the most effective Artificial Intelligence
Mart 2020
İnsanı odağına alan inovasyon çalışmalarını sürdüren Microsoft, “İyilik için Yapay Zekâ/AI for Good” programına yeni bir girişim ekledi. Bugün duyurulan Sağlık için Yapay Zekâ adlı girişim, insan sağlığını iyileştirmek adına yapay zekâ yardımıyla geliştirilen projeleri destekleyecek. Program, 5 yıl boyunca toplam 40 milyon dolar değerinde hibe ve teknoloji yardımı sağlayacak. Sağlık için Yapay Zekâ, büyük bir gizlilik, güvenlik ve etik temellerle geliştirildi ve dünyanın önde gelen uzmanlarıyla iş birliği içinde hazırlandı. Sağlık için Yapay Zekâ girişimi aracılığıyla Microsoft, veri bilimcileriyle, STK’larla ve akademiyle güçlü iş birlikleri geliştirecek. En etkin yapay zekâ araçlarına ve bulut bilişim hizmetlerine erişim sunacak olan girişim, belirlenen projeleri nakit hibelerle de destekleyecek. Şu an global olarak yapay zekâ uzmanlarının yalnızca %5’i sağlık alanında çalışma yürütüyor ve girişimin en önemli
27
hedeflerinden biri de bu oranı artırmak. Sağlık için Yapay Zekâ dâhilinde, yapay zekâ uzmanlarının sağlık sektörüne özel yeni beceriler kazanması da desteklenecek. Programın 3 odak noktası var. Bunlardan ilki, hastalıkların önlenmesi, teşhisi ve tedavisini ilerletmek için tıbbi araştırmaların hızlandırılması için keşif araştırmaları. Küresel sağlık bilgisi de sağlık krizlerine karşı korunmak için ölüm oranı ve bakım bilgilerini daha iyi anlamak için önem taşıyor. Üçüncü olarak program, sağlık hizmetlerini herkese ulaştırılabilmek için sağlık eşitliğinin sağlanmasına önem veriyor.
Yapay zekâ ile ölümler azalacak, doğru tanıyla hastalar yakından takip edilecek
tools and cloud computing services, will also support identified projects with cash grants. Currently, only 5% of AI experts work in the field of health and one of the most important goals of the initiative is to increase this rate.. Within the scope of Artificial Intelligence for Health, artificial intelligence experts will be supported to acquire new skills specific to the health sector. The program has 3 focus points. The first is exploratory research to accelerate medical research to advance disease prevention, diagnosis and treatment. Global health information is also important to better understand mortality and care information to protect against health crises. Thirdly, the program attaches importance to ensuring health equality in order to deliver health services to everyone.
Deaths will decrease with artificial intelligence; patients will be followed closely with the correct diagnosis Artificial intelligence is expected to play an important role in accelerating research and developing new solutions, especially in areas that do not attract commercial attention. Reducing mother and baby losses during births is one of the main areas of solution. In addition, artificial intelligence will be used to monitor diabetes globally resulting in vision loss. Controlling leprosy, monitoring and analyzing the development of epidemic and infectious diseases will also be facilitated by systems that are supported by artificial intelligence. It will be possible to make a more consistent diagnosis in cancer cases with artificial intelligence systems. Under Microsoft’s AI for Good program, there are 5 initiatives that are AI for Earth, where environmental research is supported, AI for Humanitarian Action, which aims to protect refugees and displaced people, AI for Accessibility that facilitates the participation of people with disabilities in daily life and employment, AI for Cultural Heritage, where projects are supported in the areas for historical assets’ protection and visualization, and AI for Health, announced today. With the new initiative, Microsoft has allocated a total of $ 165 million to the AI for Good program.
Özellikle sağlık sektörünün ticari olarak dikkatini çekmeyen alanlarda araştırmaların hızlandırmasında ve yeni çözümlerin geliştirilmesinde yapay zekânın önemli bir rol oynaması bekleniyor. Bu çözüm alanlarının başında doğumlarda yaşanan anne ve bebek kayıpları azaltmak geliyor. Bunun yanında, görme kaybıyla sonuçlanan şeker hastalıklarını global olarak takip etme konusunda yapay zekâdan faydalanılacak. Cüzzamı kontrol altına almak, salgın ve bulaşıcı hastalıkların gelişimini izleyip analiz etmek de yapay zekâdan destek alan sistemlerle kolaylaşacak. Yapay zekâ sistemleriyle ayrıca, kanser vakalarında daha tutarlı tanı koyabilmek mümkün olacak. Microsoft’un AI for Good programının altında, çevreci araştırmaların desteklendiği AI for Earth, mültecilerin ve göçe zorlanmış insanların korunmasını amaçlayan AI for Humanitarian Action, engellilerin günlük yaşama ve istihdama katılmasını kolaylaştıran AI for Accessibility, kültürel ve tarihi varlıkların korunması ve görselleştirilmesi alanlarındaki projelerin desteklendiği AI for Cultural Heritage ve bugün duyurusu yapılan AI for Health başlığında 5 girişim bulunuyor. Yeni girişimle birlikte Microsoft, AI for Good programına toplam 165 milyon dolar ayırmış oldu.
Mart 2020
30
Vaccine Contrast in Turkey: Facts and Fiction Türkiye’de Aşı Karşıtlığı: Doğrular ve Yanlışlar
Prof. Dr. Haydar Sur, Dean of Uskudar University Faculty of Medicine
Dr. Esra Şahin, Istanbul Provincial Public Health Services Vice President
Hotly debated issues in the final days, “vaccine” was discussed in detail in “Vaccination Contrast in Turkey: Facts & Fiction” titled Press meeting held in Üsküdar University Faculty of Medicine. Prof. Dr. Haydar Sur, Dean of Uskudar University Faculty of Medicine said immunization is important for public health, especially for infant and maternal health by recording the points put forward by the opponents of the vaccine have no scientific basis. Prof. Dr. Haydar Sur said, “By putting forward these claims against the most important infectious diseases, you are taking the most important weapon of humanity.” Dr. Esra Şahin, Istanbul Provincial Public Health Services Vice President, stated that they aim to have a vaccination rate of over 97% in children, to make it fully vaccinated by 90% and to vaccinate over 95% school age children in line with the Expanded Immunization Program.
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesinde düzenlenen “Türkiye’de Aşı Karşıtlığı: Doğrular ve Yanlışlar” başlıklı basın toplantısında son günlerin çok tartışılan konusu “aşı” masaya yatırıldı. Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur, aşı karşıtlarının öne sürdüğü noktaların bilimsel bir dayanağı olmadığını belirterek bebek ve anne sağlığı başta olmak üzere toplum sağlığı açısından bağışıklamanın önemli olduğunu söyledi. Prof. Dr. Haydar Sur, “Bu iddiaları ortaya atarak en önemli bulaşıcı hastalıklara karşı insanlığın en önemli silahını elinden alıyorsunuz” dedi. İstanbul İl Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Esra Şahin de Genişletilmiş Bağışıklama Programı doğrultusunda çocuklarda % 97’nin üzerinde aşılama oranına sahip olunmasını, % 90 tam aşılı hale getirmeyi ve % 95’in üzerinde okul çağı çocuklarını aşılama hedefleri olduğunu söyledi.
Vaccine was discussed in detail in the meeting organized by Uskudar University Faculty of Medicine and Istanbul Provincial Health Directorate and Uskudar and Umraniye District Health Directors support. The importance of immunization was pointed out in “Vaccine Contrast in Turkey: Facts & Fiction” entitled vaccination press
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün düzenlediği, Üsküdar ve Ümraniye İlçe Sağlık Müdürlerinin destek verdiği toplantıda son günlerin çok tartışılan konusu aşı masaya yatırıldı. Türkiye’de Aşı Karşıtlığı: Doğrular ve Yanlışlar” başlıklı basın toplantısında aşılama ve bağışıklamanın önemine işaret edildi. Üsküdar İlçe Sağlık Müdürü Dr. Yusuf Taşçı ve Ümraniye İlçe Sağlık
Mart 2020
31
conference. Dr. Yusuf Taşçı, Uskudar District Health Directors and Dr. Cemal Karaağaç, Umraniye District Health Directors attended the press conference. Üsküdar University Faculty of Medicine. Prof. Dr. Haydar Sur, Dean of Uskudar University Faculty of Medicine and Dr. Esra Şahin, Istanbul Provincial Public Health Services Vice President made statements at the press conference held in Ibni Sina Conference Hall, Uskudar University Faculty of Medicine NP Campus. Üsküdar University Faculty of Medicine. Prof. Dr. Haydar Sur, Dean of Uskudar University Faculty of Medicine said immunization program an application that met in a complete manner the health care system in Turkey and this application is a pride of Turkey.
Professor Dr. Haydar Sur: “There is no scientific proof of anti-vaccination claims” Professor points out that there is no scientific basis for the points proposed by the vaccine opponents, Prof. Dr. Haydar Sur said infant and maternal health, especially in terms of public health immunization is important. Indicating that vaccine rejection is not a new situation, Prof. Dr. Haydar Sur said, “There are some oppositions right now. The common feature of all these oppositions is that they lack the methodology of evidence-based medicine. There are a few studies, but when we call evidence-based, when we investigate a group, you investigate its control group. If you say, ‘This is in this, this is not in this.’ It is not enough to say ‘just there is in this’ because it can happen in this. Therefore, any evidence you put forward in medicine without control has no place in evidence-based medicine. The common feature of all the studies that the opponents of the vaccine put forward as scientific evidence is the lack of control groups. Rather than objective evidence, it is based on more rounded and subjective reasons such as ‘faith, intuition or what it seems to me’.
Infant mortality rates dropped Recalling infant mortality rate per thousand 156 in Turkey in the year when he began his occupation 35 years ago, Sur said, “The Ministry of Health states that this rate is 8 per thousand today and the World Health Organization states that this rate is 12 per thousand that is 10 per thousand. How so many baby deaths prevented. Maternal vaccination is also important. We will vaccinate more mothers and more babies to further reduce these rates.”
Professor Dr. Haydar Sur: “Vaccine is produced from cow gelatin used in Turkey “ Stating there are five unfounded claims put forward by the opponents of the vaccine, Prof. Dr. Haydar Sur, said that one of them is related to religious beliefs “pork gelatin is used in vaccines” and added furthermore, “There are people who do not receive vaccines for religious reasons, saying that the vaccines are of pig origin. It is true that there are vaccines produced from swine gelatin, but in our country, the Ministry of Health makes a preference and buys vaccines produced from beef gelatin. This is more expensive than the other. Look at the meticulousness in
Müdürü Dr. Cemal Karaağaç da basın toplantısına katılıdı. Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi NP Yerleşkesi İbni Sina Konferans Salonunda düzenlenen basın toplantısında Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur ve İstanbul İl Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Esra Şahin açıklamalarda bulundu. Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur, Türkiye’de sağlık sisteminde eksiksiz bir şekilde yerine getirilen uygulamanın bağışıklama programı olduğunu, bunun Türkiye’nin yüzakı olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Haydar Sur: “Aşı karşıtı iddiaların bilimsel kanıtı yok” Aşı karşıtlarının öne sürdüğü noktaların bilimsel bir dayanağı olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Sur, bebek ve anne sağlığı başta olmak üzere toplum sağlığı açısından bağışıklamanın önemli olduğunu söyledi. Aşı reddinin yeni bir durum olmadığını belirten Prof. Dr. Haydar Sur, “Şuanda da bazı karşı çıkışlar var. Bu karşı çıkışların hepsinin ortak özelliği kanıta dayalı tıbbın metodolojisinden yoksun iddialardır. Birkaç araştırma var ama kanıta dayalı dediğimiz zaman bir grubu araştırdığımız zaman onun kontrol grubunu da araştırırsınız. ‘Bunda bu var, bunda yok’ dersiniz. Tek başına ‘Bunda var’ demeniz yetmez çünkü bunda da olabilir. Dolayısıyla kontrolü olmadan tıpta ileri sürdüğünüz hiçbir kanıtın kanıta dayalı tıpta yeri yok. Aşı karşıtlarının bilimsel kanıt diye ileri sürdüğü bütün çalışmaların ortak özelliği kontrol gruplarından yoksun olması. Objektif kanıttan ziyade ‘inanç, sezgi veya bana öyle geliyor’ gibi daha yuvarlak ve subjektif nedenlere dayanmış olmasıdır” dedi.
Bebek ölüm oranları düştü Mesleğe başladığı 35 yıl önce Türkiye’de bebek ölüm hızının binde 156 olduğunu kaydeden Sur, “Sağlık Bakanlığı bu oranın bugün binde 8, Dünya Sağlık Örgütü ise bu oranın 12 olduğunu belirtiyor yani ortalama binde 10. Bu kadar bebek ölümleri neyle engellendi. Anne aşılaması da önemli. Bu oranların daha da azalması için daha çok anneyi ve daha çok bebeği aşılayacağız” dedi.
Prof. Dr. Haydar Sur: “Türkiye’de inek jelatininden üretilen aşı kullanılmaktadır” Aşı karşıtlarının öne sürdüğü beş mesnetsiz iddia olduğunu belirten Prof. Dr. Haydar Sur, bunlardan birinin dini inançlarla ilgili olan “aşılarda domuz jelatini kullanıldığı” iddiası olduğunu kaydederek “Aşılar domuz menşeilidir diyerek dini nedenlerle aşı yaptırmayan kişiler var. Domuz jelatininden üretilen aşıların olduğu doğrudur ancak ülkemizde Sağlık Bakanlığı bir tercih yaparak sığır jelatini üzerinden üretilmiş aşılar satın almaktadır. Bu öbüründen daha da pahalıdır. Ülkemizdeki titizlenmeye bakın. Mısır’da 2010 yılında 129 İslam ülkesinin sağlık ve din uzmanları bir araya gelerek domuz jelatinini de inceliyorlar. Orada sağlık uzmanları din adamlarına domuz jelatinin nasıl bir yolla geldiğini anlatıyorlar. Verdikleri fetva enaz 30 aşamada kimyasal işlem görüyor. Bu ortaya çıkan maddenin domuzla
Mart 2020
32
our country. In 2010, health and religious experts from 129 Islamic countries came together to examine pork gelatin. There, health experts tell the clergy how pork gelatin came. Their fatwa is chemically treated in at least 30 stages. This material has nothing to do with pig. They say religion is permissible. It is unanimously accepted, not even one person opposes it. They concluded that this had nothing to do with the prohibitions of the Islamic religion. As a matter of fact, some Muslim countries such as Saudi Arabia are using some vaccines containing pork gelatin, but our country is paying more respect for the sensitivity of its society and buying vaccines containing beef gelatin although it is more expensive. A vaccine made from pig gelatin is not entering our country. There is no rationale or support for making a religious discussion. We will respect religious sensitivity to the fullest but will also respect the health of children.”
Professor Dr. Haydar Sur: “The claim that vaccines cause autism turned out to be unscientific ” Referring to the claim that vaccines cause some diseases, such as autism, Prof. Dr. Haydar Sur, in an article published in one of the world’s most prestigious magazines in 2010, the claim that there is a connection between vaccines for children and autism causes negative effects. This article linking 12 autistic children to vaccination has led to incredible results. UK immunization rates dropped from 96% to less than 80%. Vaccination of many children was prevented with a single article. When the scientists examined this research, it was understood that it was conducted on 12 children without a control group and therefore it was not a scientific method. The magazine announced that it withdrew the article. What could be the reason why you disregard thousands of articles that show scientific truths and rely on such a scientific fraud? This is a historic document. Only in this article the effects of autism in Turkey have a relationship to continue and those who say I am sad to hear about by reports.”
Professor Dr. Haydar Sur: “You take away the most important weapon of humanity” Recording those who put forward such allegations put the danger of humanity, Prof. Dr. Haydar Sur said, “It is not humanitarian and fair to make these claims. You take away the most important weapon against humanity’s most important infectious diseases. One should have some responsibility. Protect your country from infectious diseases. According to the World Health Organization data, 75-80% of the world’s vaccines are protective and the vaccine is fully trusted. The rate of those who will determine whether the vaccine will be harmful is less than 2%. The rate of undecided is about 15%. They were choosing vaccines. I don’t think that the human mind can easily refuse something as useful as the vaccine.”
Dr. Esra Şahin: “We apply the most comprehensive vaccination program to our children” Expressing about the vaccination work of Istanbul Provincial Health Directorate, Dr. Esra Şahin, Istanbul Provincial Public Health Services Vice President said that following
Mart 2020
bir alakası yoktur. Dinen caizdir diyorlar. Oy birliği ile kabul ediliyor, bir kişi bile buna karşı çıkmıyor. Bunun İslam dininin yasakları ile ilgisi olmadığına kanaat getirmişler. Nitekim bugün Suudi Arabistan gibi bazı müslüman ülkeler domuz jelatini içeren bazı aşıları kullanmaktadır ama bizim ülkemiz toplumunun hassasiyetine çok daha fazla saygı göstererek daha pahalı olduğu halde sığır jelatini içeren aşıları satın almaktadır. Bizim ülkemize domuz jelatininden üretilmiş bir aşı girmiyor. Dini bir tartışma haline getirmenin mantığı da yok, mesneti de yok. Dini hassasiyete sonuna kadar saygı duyacağız ama çocukların sağlığına da saygı duyacağız” dedi.
Prof. Dr. Haydar Sur: “Aşıların otizme yol açtığı iddiasının bilimsel olmadığı ortaya çıktı” Aşıların bazı hastalıklara örneğin otizme yol açtığı iddiasına de değinen Prof. Dr. Haydar Sur, İngiltere’de 2010 yılında dünyanın en prestijli dergilerinden birinde yayınlanan bir makalede otistik çocuklara yapılan aşılar ile otizme arasında bir bağlantı olduğu şeklindeki iddianın olumsuz etkilere yol açtığını belirterek “12 otistik çocukla aşı arasında bağlantı kuran bu makale inanılmaz sonuçlara sebep oldu. % 96 olan İngiltere bağışıklama oranları % 80’in altına düştü. Tek bir makale ile birçok çocuğun aşısı engellendi. Bilim adamları bu araştırmayı incelediklerinde kontrol grubu olmadan 12 çocuk üzerinde yapıldığı ve bu nedenle bilimsel bir yöntem olmadığı anlaşıldı. Dergi makaleyi geri çektiğini ilan etti. Böyle bilimsel sahtekarlık yapan bir makaleye itibar edip bilimsel doğruları ortaya koyan binlerce makaleye itibar etmemenin nedeni ne olabilir? Bu tarihi bir vesikadır. Sadece bu makalenin etkileri Türkiye’de devam edip otizmle ilişkisi varmış diyenleri duydukça ben üzüntü duyuyorum” dedi.
Prof. Dr. Haydar Sur: “İnsanlığın en önemli silahını elinden alıyorsunuz” Bu tür iddiaları ortaya atanların insanlığı tehlikeye attığını kaydeden Prof. Dr. Haydar Sur, “Bu iddiaları ortaya koymak, insani ve hakkaniyetli bir şey değildir. İnsanlığın en önemli bulaşıcı hastalıklara karşı en önemli silahını elinden alıyorsunuz. İnsanın biraz sorumluluk taşıması lazım. Ülkeni koruyacaksan bulaşıcı hastalıklardan koru. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada % 75-80 oranında aşıların koruyucu olduğuna ve aşıya tam güven duyuluyor. Aşıyı zararlı bulup yaptırmayacağını belirtenlerin oranı ise % 2’nin daha altında. Kararsızların oranı ise % 15 kadar. Onlar da aşıları seçerek yaptırıyormuş. Aklı olanın insanın aşı kadar yararlı bir şeyi kolay kolay reddedemeyeceğini düşünüyorum” dedi.
Dr. Esra Şahin: “Çocuklarımıza dünyanın en kapsamlı aşı programını uyguluyoruz” İstanbul İl Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Esra Şahin, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün aşılama çalışmalarına ilişkin bilgi verdi. Aşıların yurt dışından geldikten sonra Aşılama Takip Sistemi ile takiplerinin yapıldığını belirten Şahin, “Çocuklarımıza 13 farklı hastalığa
33
vaccination with the vaccine after arriving from abroad through Vaccination Tracking System, she added more, “We apply the world’s most comprehensive vaccination schedule our children against 13 different diseases. In addition to providing the basis of vaccination, preventive health services, we provide this protection with very small procedures against important diseases that are lethal or disabling. Therefore, we emphasize on vaccination.”
karşı dünyanın en kapsamlı aşı takvimini uyguluyoruz. Aşılama, koruyucu sağlık hizmetlerinin temelini oluşturmasının yanı sıra hastalıklarda, öldürücü veya sakat bırakıcı önemli hastalıklara karşı çok ufak işlemlerle bu koruyuculuğu sağlamış oluyoruz. O yüzden de aşılama üzerinde önemle duruyoruz” dedi.
Vaccination rate of over 97% in children is targeted
Genişletilmiş Bağışıklama Programı genelgesi uyarınca çocuklarda % 97’nin üzerinde aşılama oranına sahip olmanın hedefleri arasında bulunduğunu belirten Dr. Esra Şahin, bu oranın da tutturulduğunu belirterek şunları söyledi: “Genişletilmiş Bağışıklama Programı genelgemiz var. Bu genelgeye uygun olarak da hedeflerimiz var. Çocuklarda % 97’nin üzerinde aşılama oranına sahip olmak, % 90 tam aşılı hale getirmek, % 95’in üzerinde okul çağı çocuklarını aşılama hedeflerine ulaşmak, bunun dışında sadece çocuklarla değil, gebelerde aşılama programımız var. Difteri ve tetanoz aşılaması yapıyoruz. Bu hem bebek hem de anne için önemli çünkü anneden geçen antikorlarla çocukta da bağışıklamayı sağlamış oluyoruz. 65 yaş üstü bireylerde yaşlı sağlığına uygun olarak aşılama yapıyoruz. Bununla birlikte toplumsal bağışıklık için önemli olan sağlık çalışanları gibi birçok meslek gruplarına aşılama hizmeti veriyoruz. Hac ve umre ziyaretleri öncesinde de aşılama hizmetlerimiz mevcut. Bunları da yine sağlık merkezlerimizde yapıyoruz. Bu hizmetleri şu anda binin üzerinde aile sağlığı merkezlerinde, yaklaşık 4 bin 500 aile hekimi ile yapıyoruz. Bunu dışında özel ya da kamu tüm sağlık kurum kuruluşlarında yapıyoruz. Sağlık Bakanlığı’ndan aşılar ücretsiz olarak temin edilebiliyor. Ücretsiz olarak da başvuran herkese yapılabiliyor.” Dr. Esra Şahin, aşılarda domuz jelatini kullanıldığı iddiasıyla kimi zaman ortaya çıkan aşı reddine ilişkin olarak da Türkiye’de inek jelatini kullanılarak üretilen aşıların kullanıldığını söyledi. “Bakanlığımızın yaptığı aşı alımlarında kesinlikle biz bu hassasiyetin üzerinde durulduğunu biliyoruz. Bakanlığımız inek jelatini kullanılan aşıları kullanıyor. Bu mesnetsiz iddialar aşı reddini etkilememeli” dedi.
Detailing that according to the Extended Immunization Program circular, children are among the targets of having a vaccination rate of over 97%, Esra Şahin stated that this rate is also met, she added more, “We have an Extended Immunization Program circular. This circular ate in accordance got our targets. We have a vaccination rate of over 97% in children, 90% complete vaccination, over 95% of school age children to achieve their goals of vaccination, but not only with children, we have vaccination programs in pregnant women. We’re immunizing diphtheria and tetanus. This is important for both the baby and the mother because we also provide immunization in the child through the anticorrosis passed by the mother. We provide vaccination in accordance with the health of elderly people over 65 years. However, we provide vaccination services to many occupational groups such as health workers, which are important for social immunity. We also have vaccination services before pilgrimage and umrah visits. We also do these in our health centers. We currently provide these services in more than one thousand family health centers with approximately 4,500 family physicians. Apart from this, we do it in all private or public health institutions. Vaccines from the Ministry of Health are available free of charge. It can be made free of charge to anyone applying.” Reporting pig gelatin in vaccines sometimes resulting graft rejection in relation to the alleged use of vaccines produced using cow gelatin used in Turkey, Dr. Esra Şahin, said, “We definitely know that this sensitivity is emphasized in the vaccination purchases of our Ministry. Our Ministry is using vaccines using cow gelatin. These baseless claims should not affect vaccine rejection.”
Çocuklarda % 97 üzeri aşılama oranı hedefleniyor
Mart 2020
36
Every Pain is not Hernia, Every Hernia is not for Surgical! Her Ağrı Fıtık Değil, Her Fıtık Ameliyatlık Değil!
Murat Hamit Aytar - Neurosurgery Specialist Dr. Faculty Member
Sedentary lifestyle, long hours at the desk, we force ourselves without resting our body when we start doing sports or accidents we have had… We are experiencing low back pain because of all this and many more reasons we can add. In fact, 80 percent of the society in general complains of low back pain at some point in life. Since the most common problem with the waist is a hernia, we think every pain is a hernia. However, it is not at all. The low back pain can also be caused by muscle spasm, degenerative in the spine (when the tissues fail to function normally) and joint problems. 90 percent of the herniated disc can be treated with medication, rest or methods such as physiotherapy, and only a small portion requires surgery. But surgery is not a solution either. In addition to the reasons such as avoiding spine health-protecting lifestyle, uncontrolled weight gain, wrong mistakes thought about the herniated disc cause the recurrence of recurrence, a decrease in the quality of life of the person, and even situations that can be prevented by preventive methods require more serious treatment. So what is this incorrect information? Acıbadem Kozyatağı Hospital Neurosurgery Specialist Dr. Lecturer Murat Hamit Aytar talked about erroneous information about herniated disc in the society, made important suggestions and warnings.
Every low back pain is not a hernia Contrary to popular belief in society, a small part of low back pain is caused by hernia. Almost 90 percent of low back pain is relieved with rest, medication. However, 5-10 percent of them have more serious problems. Describing that only one third of these are pain caused by herniated disc, Neurosurgery Specialist Dr.. Lecturer Murat Hamit Aytar said “Low back pain is usually caused by muscle joint involvement, spasm, and disc degeneration. In short, all the pain in the waist is not the cause of a hernia”.
Mart 2020
Hareketsiz yaşam tarzı, masa başında geçirilen uzun saatler, spor yapmaya başlayınca bedenimizi dinlemeden kendimizi zorlamamamız ya da geçirdiğimiz kazalar... Tüm bunlar ve ekleyebileceğimiz daha birçok sebep nedeniyle bel ağrısı yaşıyoruz. Hatta genel olarak toplumun yüzde 80’i hayatının bir döneminde bel ağrılarından yakınıyor. Bel ile ilgili sorunların en bilineni de fıtık olduğu için her ağrıyı fıtık zannediyoruz. Oysa hiç de öyle değil. Bel ağrılarının; kas spazmı, omurgadaki dejeneratif (dokuların bozularak normal işlevini yerine getirememesi hali) hastalıklar ve eklem sorunları gibi nedenleri de olabiliyor. Bel fıtığının yüzde 90’ı ilaçla, dinlenerek ya da fizyoterapi gibi yöntemlerle tedavi edilebiliyor, çok az bir bölümünde ise ameliyat gerekiyor. Ancak ameliyat olmak da çözüm değil. Omurga sağlığını koruyucu yaşam tarzından uzak durmak, kontrolsüz kilo artışı gibi nedenlerin yanı sıra bel fıtığı hakkında doğru sanılan yanlışlar; bu rahatsızlığın yinelemesine, kişinin yaşam kalitesinin düşmesine hatta koruyucu yöntemlerle önlenebilecek durumların daha ciddi tedavi gerektirmesine yol açıyor. Peki nedir bu hatalı bilgiler? Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Ögretim Üyesi Murat Hamit Aytar toplumda bel fıtığı hakkında kulaktan kulağa yayılan hatalı bilgileri anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.
Her bel ağrısı fıtık değildir Toplumdaki yaygın inanışın aksine bel ağrılarının çok küçük bir kısmı bel fıtığı kaynaklı oluyor. Bel ağrılarının neredeyse yüzde 90’ı dinlenmeyle, ilaç tedavisiyle gideriliyor. Ancak yüzde 5-10’unun nedeni daha ciddi sorunlar oluyor. Bunların da sadece üçte birinin bel fıtığından kaynaklanan ağrılar olduğunu anlatan Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Murat Hamit Aytar, “Bel ağrıları genellikle kas eklem tutulmaları, spazm, disk
37
Cold application is not good for the spine Cold application is good for acute pain in the shoulder, hip and knee, but this is not the case for the spine. Saying that “I have a hernia, the thought that it will pass when I take a cold shower is not true”, Faculty Member Murat Hamit Aytar continues his words as follows: “The spine loves heat, not cold. Applying cold increases spasm in the spine. For this reason, keeping the spine warm, using thermo creams with heating properties, putting a hot towel or even taking a hot shower can reduce the degree of muscle spasm and involvement of the spine”.
The only treatment of herniated disc is not surgery Contrary to popular belief in society, not every hernia requires surgery. Nearly 90 percent of lumbar hernia problems can be resolved with conservative treatment. Dr. Lecturer Murat Hamit Aytar said, “Of course, the problematic disc does not completely return to its healthy state with conservative treatment methods, but one can live a painless life for a lifetime with these treatments,” and lists these treatment options as follows: “In addition to rest and drug treatments, physiotherapy rehabilitation programs, physiotherapy exercises, as well as ozone therapy, radiofrequency, laser interventions for spine performed by pain specialists are applied. In addition, we can count the pain-fighting methods such as chiropractic, manual therapy and acupuncture, as well as conservative treatments, for cortisol or anesthetic drug injections for the problematic spinal segment”.
Hernia is not a disease with genetic transition Hernia is not a genetic transition disease. However, the structure of our spine carries genetic features. Stating that people with family members with a spinal disc structure and a narrow spinal diameter may have similar features in their spine, Neurosurgery Specialist Dr. Faculty Member Murat Hamit Aytar said “Such problems in the backbone of the person and weakness of his muscles may be due to the familial feature. But the important thing is how the person uses his spine. So, some problems in the spine can increase the risk of herniated disc, but hernia is not genetic”.
dejenerasyonu gibi nedenlerden oluşuyor. Kısacası beldeki tüm ağrıların nedeni fıtık değildir” diyor.
Soğuk uygulama omurgaya iyi gelmez Omuz, kalça ve diz akut ağrılarında soğuk uygulama iyi geliyor, ancak bu durum omurga için geçerli değil. “Fıtığım var, soğuk duş alınca geçer düşüncesi doğru değil” diyen Dr. Öğretim Üyesi Murat Hamit Aytar sözlerine şöyle devam ediyor: “Omurga sıcağı sever, soğuğu değil. Soğuk uygulama yapmak omurgadaki spazmı artırıyor. Bu nedenle omurgayı sıcak tutmak, ısıtıcı özellikli termo kremler kullanmak, sıcak havlu koymak, hatta sıcak bir duş almak bile omurganın kas spazmının, tutulmaların derecesini azaltabiliyor.”
Bel fıtığının tek tedavisi ameliyat değildir Toplumdaki yaygın inanışın aksine, her bel fıtığı ameliyat gerektirmez. Hatta bel fıtığı sorunlarının yüzde 90’ına yakını koruyucu konservatif tedaviyle giderilebiliyor. Dr. Öğretim Üyesi Murat Hamit Aytar, “Tabii ki sorunlu disk konservatif tedavi yöntemleriyle tamamen eski sağlıklı haline dönmez ama kişi bu tedavilerle ömür boyu ağrısız bir yaşam sürebilir” diyerek bu tedavi seçeneklerini şöyle sıralıyor: “İstirahat ve ilaç tedavilerine ilave olarak fizik tedavi rehabilitasyon programları, fizyoterapi egzersizlerinin yanı sıra ağrı uzmanları tarafından yapılan omurgaya yönelik ozon terapi, radyofrekans, lazer müdahaleleri uygulanıyor. Ayrıca sorunlu omurga segmentine yönelik kortizol ya da anestezik ilaç enjeksiyonları ile kayropraktik,manuel terapi ve akupunktur gibi ağrı ile mücadele yöntemlerini konservatif tedaviler arasında sayabiliriz.”
Fıtık genetik geçişi olan bir hastalık değildir Bel fıtığı genetik geçişi olan bir hastalık değil. Ancak omurgamızın yapısı genetik özellikler taşıyor. Disk yapısı sorunlu ve kanal çapı dar olan omurgaya sahip aile bireyleri olan kişilerin de kendi omurgalarında benzer özellikler olabileceğini belirten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Murat Hamit Aytar, “Kişinin omurgasında bu gibi sorunlar olması ve kaslarının zayıflığı ailesel özellikten kaynaklanabiliyor. Ama önemli olan kişinin omurgasını nasıl kullandığı. Yani, omurgadaki bazı sorunlar bel fıtığı riskini artırabiliyor ama fıtık genetik değildir” diye konuşuyor.
Mart 2020
38
A First in the World in Post Bariatric Surgery Post Bariatrik Cerrahide Dünyada Bir İlk
Post bariatric surgery applied to recover the sagging of the body after obesity surgery, was discussed at “1. Istanbul Post Bariatric Live Surgery Course”. It was a first in the world in the scientific event that was held with the participation of many plastic surgeons from different countries. Eight-hour post bariatric surgery operations, co-chaired by Nişantaşı Hospital Plastic, Reconstructive and Aesthetic Surgery Coordinator Assoc. Dr. Özay Özkaya, were watched live by other surgeons. Obesity and excess weight, rapidly expanding in Turkey and in the world, can be treated with obesity surgery. However, after these operations, a series of aesthetic operations must be performed to recover the sagging of the patients. All processes of these operations, called postbariatric surgery, were held at “1. Istanbul Post Bariatric Live Surgery Course”, arranged between 7 and 9 February,
Mart 2020
Obezite ameliyatı sonrasında vücutta oluşan sarkmaları toparlamak amacıyla uygulanan post bariatrik cerrahi, “1. İstanbul Post Bariatrik Canlı Cerrahi Kursu”nda masaya yatırıldı. Farklı ülkelerden çok sayıda plastik cerrahın katılımıyla gerçekleşen bilimsel etkinlikte dünyada bir ilk yaşandı. Nişantaşı Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Koordinatörü Doç. Dr. Özay Özkaya’nın eş başkanlığında yapılan yaklaşık sekiz saatlik post bariatrik cerrahi operasyonlar, diğer cerrahlar tarafından canlı yayında izlendi. Dünyada ve Türkiye’de hızla yaygınlaşan obezite ve aşırı kilo, obezite cerrahisi ile tedavi edilebiliyor. Ancak bu ameliyatların ardından hastaların vücutlarındaki sarkmaları toparlamak için bir dizi estetik operasyon gerçekleştirilmesi gerekiyor. Post bariatrik cerrahi denilen bu operasyonların tüm süreçleri, 7-9 Şubat 2020 tarihleri arasında düzenlenen
40
2020. Turkish physicians brought in something new at the course, attended by many plastic surgeons from different countries. Nişantaşı Hospital Plastic, Reconstructive and Aesthetic Surgery Specialist Assoc. Dr. Özay Özkaya performed the post bariatric surgery of two patients in two days with the plastic surgery team consisting of all women. Simultaneously with Özkaya, Prof Dr. Murat Topalan also performed the operation of two patients. The operations carried out in Nişantaşı Hospital were watched live by plastic surgeons at the Istanbul Fairmont Quasar conference center. The operations, which lasted about eight hours due to the recovery of two regions at once, were broadcast live for the first time in the world. Answering the questions of his colleagues during the operations, Özkaya and Topalan successfully completed four operations in two days.
“1. İstanbul Post Bariatrik Canlı Cerrahi Kursu”nda ele alındı. Farklı ülkelerden çok sayıda plastik cerrahın katıldığı kursta, Türk hekimler dünyada bir ilke imza attı. Nişantaşı Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Özay Özkaya, tamamı kadınlardan oluşan plastik cerrahi ekibiyle birlikte iki günde iki hastanın post bariatrik cerrahi ameliyatını gerçekleştirdi. Özkaya ile eş zamanlı olarak Prof. Dr. Murat Topalan da iki hastanın ameliyatını gerçekleştirdi. Nişantaşı Hastanesi’nde gerçekleştirilen operasyonlar, İstanbul Fairmont Quasar konferans merkezindeki plastik cerrahlar tarafından canlı yayında izlendi. Tek seferde iki bölgenin toparlanması nedeniyle yaklaşık sekiz saat süren ameliyatlar dünyada ilk kez canlı yayınlandı. Operasyonlar esnasında meslektaşlarının sorularını yanıtlayan Özkaya ve Topalan, iki günün sonunda toplam dört operasyonu başarıyla tamamladı.
Assoc. Dr. Özay Özkaya: We are proud to realize a first in the world
Doç. Dr. Özay Özkaya: Dünyada bir ilki gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz
Giving information about the operations, Assoc. Dr. Özay Özkaya said “The sagging in the body due to excess weight lost after obesity surgeries affects patients both physically and psychologically. We remove these sags with operations called post bariatric surgery, where we provide aesthetic correction of sags. Post bariatric surgery surgeries are quite fine planning, due to the long duration of the surgery, and an operation that requires follow-up by an experienced anesthesia team and an experienced team after surgery. We have transferred the experience we have gained as a result of the surgeries we have carried out for years under the scope of the 1st İstanbul Post Bariatric Live Surgery Course to our colleagues coming from all over the world. We shared the procedures and surgical techniques to be done to reduce the complications that may occur before, during and after the operation. We are proud to have realized these operations, which have been the first in the world, in our country and in our hospital. On the other hand, that our entire team is women has made these operations one of the few operations in the world. We are also happy to announce the success of Turkish women physicians to the world.”
Operasyonlar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Özay Özkaya, “Obezite ameliyatları sonrasında verilen aşırı kilolar nedeniyle vücutta oluşan sarkmalar, hastaları hem fiziksel hem de psikolojik olarak olumsuz etkiliyor. Bu sarkmaları post bariatrik cerrahi denilen, sarkmaların estetik düzeltimini sağladığımız operasyonlar ile toparlıyoruz. Post bariatrik cerrahi ameliyatları oldukça ince planlama, ameliyatın uzun sürmesi nedeniyle deneyimli bir anestezi ekibi ve ameliyat sonrasında da yine deneyimli bir ekip tarafından takip gerektiren ameliyatlardır. 1. İstanbul Post Bariatrik Canlı Cerrahi Kursu kapsamındaki ameliyatlarda da yıllardır gerçekleştirdiğimiz ameliyatlar neticesinde elde ettiğimiz deneyimi, dünyanın dört bir yanından İstanbul’a gelen meslektaşlarımıza aktardık. Ameliyat öncesi, esnası ve sonrasında oluşabilecek komplikasyonların azaltılması amacıyla yapılması gerekenleri ve ameliyat tekniklerini paylaştık. Dünyada bir ilke imza atılan bu operasyonları ülkemizde ve hastanemizde gerçekleştirmiş olmanın gururunu yaşıyoruz. Diğer yandan tüm ekibimizin kadın olması da bu operasyonları, dünyanın sayılı operasyonlarından biri haline getirdi. Türk kadın hekimlerin başarısını dünyaya duyurduğumuz için ayrıca mutluluk duyuyoruz” dedi.
Murat Deste: We follow all the processes of obesity with our institute.
Murat Deste: Kurduğumuz enstitü ile obezitenin tüm süreçlerini takip ediyoruz
Stating that they are pleased to host operations that have been introduced as a first in the world, Nişantaşı Hospital General Manager Murat Deste said “Nişantaşı Hospital is an institution that stands out with its expertise in obesity surgery and post bariatric surgery. With Nişantaşı Obesity Institute, which we have implemented within our structure, we have designed a process that we can follow the obesity process from beginning to end. We are doing valuable work in this field with our teachers. Now we are happy to host proud operations on behalf of our country and Turkish physicians.”
Mart 2020
Dünyada bir ilke atılan operasyonlara ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını dile getiren Nişantaşı Hastanesi Genel Müdürü Murat Deste ise “Nişantaşı Hastanesi, obezite cerrahisi ve post bariatrik cerrahi alanındaki uzmanlığıyla ön plana çıkan bir kurum. Bünyemizde hayata geçirdiğimiz Nişantaşı Obezite Enstitüsü ile obezite sürecini başından sonuna takip edebildiğimiz bir süreç kurguladık. Bu alanda hocalarımızla birlikte değerli çalışmalar yapıyoruz. Şimdi de ülkemiz ve Türk hekimleri adına gurur verici operasyonlara ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşadık” diye konuştu.
42
It Is Possible To Provide Lifetime Comfort with Correctly Applied Implants Doğru Uygulanmış İmplantlar ile Ömür Boyu Rahatlık Sağlanması Mümkün
Indicating that the dental implant is the artificial tooth root that is surgically placed in the jaw bone, Dr. Merve Erişen, Pendik Hospitadent Dental Hospital Oral, Maxillofacial Surgery Specialist, stated that dental prostheses made with implants are the type of prosthesis that best imitates natural teeth, and if properly applied implants can be kept in the mouth for many years or even for life if regular checks and daily cleaning are performed. Pendik Hospitadent Dental Hospital Oral, Maxillofacial Surgery Specialist Dr. Merve Erişen answered the questions that patients were most curious about before or after the implant procedure.
Diş implantının çene kemiğine cerrahi olarak yerleştirilen yapay diş kökü olduğunu belirten, Pendik Hospitadent Diş Hastanesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Merve Erişen, implantlarla yapılan diş protezlerinin doğal dişleri en iyi taklit eden protez türü olduğunu, doğru uygulanmış implantların, düzenli kontrolleri ve günlük temizliği yapıldığı takdirde uzun yıllar, hatta ömür boyu ağızda kalabileceğini bildirdi. Pendik Hospitadent Diş Hastanesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Merve Erişen, implant işlemi öncesi veya sonrasında hastaların en çok merak ettiği soruları cevapladı.
Is the implant a harmful treatment?
İmplant zararlı bir tedavi midir?
There is no known harm to an implant made according to its rules.
Kurallarına uygun yapılmış bir implantın bilinen bir zararı yoktur.
Is the implant a difficult procedure?
İmplant zor bir işlem midir?
Implant is a very easy application. A single implant operation takes about 15 minutes.
İmplant oldukça kolay bir uygulamadır. Tek bir implant operasyonu 15 dakika civarı sürer.
Mart 2020
43
Is swelling after implant normal? Swelling is either absent or very mild in single implant operations. It is normal to have some swelling in multiple implant operations if tooth extractions are also taken in the same session. With the help of appropriate medicines and ice, the patient can survive this period with minimum swelling.
Why there is numbness in the jaw after implant? Before the implant operation, it is necessary to correctly examine the patient, perform radiological examinations, and determine the correct implant lengths by performing bone measurements with tomography. There will be no drowsiness after the implant applications made through this process. However, numbness may occur due to damage to the lower jaw nerve after implants made by inexperienced people without adequate examinations and measurements.
I had an implant, can I smoke? Smoking delays healing due to the chemicals it contains and increases the risk of bleeding after the operation. The first 48 hours should not be smoking. The patient is advised not to smoke in the following period. Smoking is a great risk not only for the health of implants, but also for general health. We hope that our patients see the implant operation as a good opportunity to quit smoking.
Why does implant loose? If an infection develops around the implant, the implant may not adhere to the bone, or implants that may cling in later periods may move. In order to prevent this, it is important for patients to clean their teeth very well and keep oral hygiene at a high level. If you feel your implants are moving, consult your dentist.
İmplant sonrası şişlik normal midir? Tek implant operasyonlarında şişlik ya hiç olmaz ya da çok hafiftir. Çoklu implant operasyonlarında aynı seansta diş çekimleri de yapılmışsa bir miktar şişlik olması normaldir. Uygun ilaçlar ve buz uygulamasıyla en az şişlikle hastanın bu dönemi atlatması sağlanır.
İmplant yapıldıktan sonra çenede uyuşukluk neden olur? İmplant operasyonu öncesinde, hastanın doğru olarak muayene edilmesi, radyolojik tetkiklerin yapılması, tomografi ile kemik ölçümlerinin yapılarak doğru implant boylarının saptanması gereklidir. Bu süreçten geçerek yapılan implant uygulamalarından sonra uyuşukluk olmayacaktır. Ancak tecrübesiz kişiler tarafından, yeterli tetkikler ve ölçümler gerçekleştirilmeden yapılan implantlardan sonra alt çene sinirinin hasar görmesine bağlı olarak uyuşukluk görülebilir.
İmplant yaptırdım, sigara içebilir miyim? Sigara, içeriğindeki kimyasallardan ötürü iyileşmeyi geciktirir ve operasyon sonrasında kanama riskini arttırır. İlk 48 saat kesinlikle sigara içilmemelidir. Takip eden süreçte de hastanın sigara içmemesi tavsiye edilir. Sigara sadece implantların sağlığı için değil genel sağlık için de büyük bir risktir. Hastalarımızın implant operasyonunu sigarayı bırakmak için güzel bir fırsat olarak görmelerini umuyoruz.
İmplant neden oynar? Implant çevresinde enfeksiyon geliştiği takdirde implant kemiğe tutunamayabilir ya da ileri dönemlerde tutunmuş implantlar hareket edebilir. Bunu önlemek için hastaların dişlerini çok iyi temizlemeleri, ağız hijyenini üst seviyede tutmaları önem taşır. İmplantlarınızın hareketli olduğunu hissederseniz mutlaka diş hekiminize danışınız.
Mart 2020
44
8 Damages of Tooth Deficiency Diş Eksikliğinin 8 Zararı
Stating that although many people try to survive with missing teeth, the truth is that missing teeth bring with it many problems, Hospitadent Dental Hospital Oral, Maxillofacial Surgery Specialist Dr. Utku Ureturk said “Missing teeth make our life difficult with aesthetics, loss of function, phonetic effect and various psychological effects”. Hospitadent Dental Hospital Oral, Maxillofacial Surgery Specialist Dr. Utku Ureturk who stated that the tooth should be replaced as soon as possible after missing teeth and the healthiest treatment alternative that can be applied on place of missing teeth is Implant explained the damages of missing teeth.
Birçok kişi eksik dişlerle yaşamını idame etmeye çalışsa da gerçek şu ki; eksik dişler birçok olumsuzluğu beraberinde getiriyor diyen Hospitadent Diş Hastanesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Utku Üretürk, “Eksik dişler estetik, fonksiyon kaybı, fonetik etki ve çeşitli psikolojik etkilerle yaşantımızı zorlaştırıyor” dedi. Eksik dişlerin yerine diş kaybı sonrası en kısa sürede diş yapılması gerektiğini ve eksik dişin yerine uygulanabilecek en sağlıklı tedavi alternatifinin İmplant olduğunu söyleyen Hospitadent Diş Hastanesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Utku Üretürk, eksik dişin zararlarını açıkladı.
The missing tooth image disrupts the smile of the person first and causes the self-confidence to decrease and difficulties in social relations. It also causes the lips and cheeks to collapse and wrinkle, making an older and weaker
Eksik diş görüntüsü kişinin öncelikle gülüşünü bozarak kişinin özgüveninin azalmasına, sosyal ilişkilerinde zorluklara neden olur. Ayrıca dudak ve yanakların çökmesine ve kırışmasına neden olarak yüzde daha
Mart 2020
45
appearance on the face It causes the neighboring teeth to fall over in the missing tooth region, the opposite teeth to extend to the missing tooth area and thus to decrease the chewing function. Since cleaning and maintenance of the toppled or extended teeth will be difficult, there is an increased risk of caries, tenderness, pain due to gingivitis, and loss of other teeth. The usual chewing pattern also changes due to missing teeth. While a healthy chewing is bilateral, unilateral chewing may cause pain, sound, and locks in the jaw joints. Since there is no chewing function in the missing tooth area, there is thinning and melting in the jaw bone, which we call resorption. Lack of teeth can also lead to the opening of other teeth and an incompatibility and asymmetrical appearance between the midline of the teeth and the midline of the face. Foods that are not sufficiently chewed and ground due to missing teeth can cause stomach problems such as indigestion, bloating as well as gastritis and ulcers if swallowed whole. Food swallowed without chewing due to missing teeth can cause weight gain.
yaşlı ve zayıf bir görüntü oluşturur. Eksik diş bölgesinde komşu dişlerin devrilmesine, karşıt dişlerin eksik diş bölgesine uzamasına ve dolayısıyla çiğneme fonksiyonunun azalmasına neden olmaktadır. Devrilen ya da uzayan dişlerde temizlik ve bakım zorlaşacağı için çürük, hassasiyet, diş eti iltihabı nedeniyle ağrı ve diğer dişleri kaybetme riski de artmaktadır. Eksik dişler nedeniyle alışılmış çiğneme düzeni de değişir. Sağlıklı bir çiğneme çift taraflı olurken tek taraflı çiğneme ile çene eklemlerinde ağrı, ses, kilitlenmeler oluşabilir. Eksik diş bölgesinde çiğneme fonksiyonu olmadığı için çene kemiğinde rezorpsiyon dediğimiz incelme ve erimeler olmaktadır. Diş eksiklikleri ayrıca diğer dişlerin aralarının açılmasına ve dişlerin orta hattı ile yüzün orta hattı arasında uyumsuzluğa ve asimetrik görünüme yol açabilir. Eksik diş nedeniyle yeterince çiğnenmeyen ve öğütülmeyen besinler, bütün olarak yutulduğunda hazımsızlık, şişkinlik ayrıcagastrit ve ülser gibi mide problemlerine yol açabilir. Eksik diş nedeniyle iyi çiğnenmeden yutulan yiyecekler kilo alımına sebep olabilir.
Mart 2020
46
The Reason of Your Teeth and Jaw Disorders May Be the Way You Breathe Diş ve Çene Bozukluklarınızın Sebebi Nefes Alma Şekliniz Olabilir “Ortodontik tedavi gerektirecek diş ve çene bozukluklarınızın nedeni, solunum şeklinizle ilişkili olabilir” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hastanesi Ortodonti Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Neslihan Erdoğan, açıkladı. Önleyici ortodontik tedavi; büyüme gelişim çağındaki çocukların, normal büyümesini kötü yönde etkileyecek faktörlerin ortadan kaldırılmasını amaçlar. Bu faktörlerin başında, ağız solunumu gelmektedir.
Geniz eti ve bademcik büyümesi solunumu zorlaştırıyor
Lecturer Dr. Neslihan Erdoğan- Istanbul Okan University Dental Hospital Orthodontics Department
Saying “The reason for your dental and jaw disorders that will require orthodontic treatment may be related to your breathing pattern” Lecturer Dr. Neslihan Erdoğan from Istanbul Okan University Dental Hospital Orthodontics Department announced. Preventive orthodontic treatment aims to eliminate the factors that will adversely affect the normal growth of children in growth and development age. Mouth breathing is at the top of these factors.
Adenoid and tonsil growth complicates breathing Any occlusion occurring on the respiratory tract causes partial or complete breathing through the breath. Enlarged adenoid is the most common factors of upper respiratory tract obstruction and tonsil enlargement or inflammation. These structures, which have reached their greatest size especially in the preschool period, prevent children from breathing nasal
“It causes disorders in the mouth, teeth and jaw area.” In cases that cause the airway to narrow by more than 50 percent, impairments in tooth and jaw structure may occur. The characteristic features of mouth-breathing individuals are named as “adenoid face type”. Disorders related to
Mart 2020
Solunum yolu üzerinde meydana gelen herhangi bir tıkanıklık, solunumun kısmen veya tamamen ağızdan yapılmasına neden olur. Büyümüş geniz eti üst solunum yolu tıkanıklığının, bademcik büyümesi veya iltihabı da alt solunum yolu tıkanıklığının en sık görülen etkenleridir. Özellikle okul öncesi dönemde en büyük boyutlarına ulaşan bu yapılar, çocukların burun solunumu yapmalarına engel olmaktadır.
“Ağız, diş ve çene bölgesinde bozukluklara sebep oluyor” Hava yolunun yüzde 50’sinden fazla daralmasına neden olan durumlarda, diş ve çene yapısında bozukluklar meydana gelebilir. Öyle ki ağız solunumu yapan bireylerin, gösterdiği karakteristik özellikler ‘’adenoid yüz tipi‘’ olarak isimlendirilmiştir. Uzun ve dar bir yüz, kısa üst dudak,
47
tooth and jaw structure occur such as a long and narrow face, short upper lip, narrowed upper jaw, openness between the front lower and upper teeth, and lower and backward growing lower jaw. Studies have indicated that children with nasal breathing, which have obstructive nasal breathing, often have obstructive sleep apnea syndrome, developmental retardation, daytime sleepiness and low school success follow this situation. Of course, orthodontic treatment is possible at any age, with the negative effects of mouth breathing in the mouth, tooth and jaw region.
If noticed early, intervention may not be necessary In order to prevent these problems, we recommend that children who suffer from tonsillitis and / or who are unable to breathe through the nose are examined by Otorhinolaryngology physicians. In cases where your doctor deems appropriate, adolescent or tonsil surgeries performed during the most intense period of head and face development have been confirmed by studies conducted to show spontaneous improvement in disorders caused by mouth breathing. Important effects such as enlargement of the upper jaw tooth arch and the change of the growth direction of the lower jaw were observed. It is very important in terms of both orthodontic treatment and normal growth and development, that the transition from mouth breathing to nasal breathing in the early period improves the jaw and facial structures without requiring any other intervention..
Pay attention to these symptoms! For this reason, if you think your children have trouble breathing through the nose, if they sleep with their mouth open at night, snoring or if they have the above mentioned teeth and jaw disorders, do not forget to consult an orthodontic specialist.
daralmış üst çene, ön alt ve üst dişler arasında açıklık, aşağı ve geriye doğru büyüyen alt çene gibi diş ve çene yapısını ilgilendiren bozukluklar meydana gelmektedir. Yapılan çalışmalar, burun solunumuna engel olan geniz etine sahip çocuklarda sıklıkla; obstrüktif uyku apne sendromunun meydana geldiğini, gelişim geriliğinin görüldüğünü, gündüz uykulu halin ve düşük okul başarısının bu durumu takip ettiği belirtilmiştir. Olumsuz etkilerinin oldukça fazla olduğu ağız solunumunun; ağız, diş ve çene bölgesinde meydana getirdiği bozuklukların elbette her yaşta ortodontik tedavisi mümkündür.
Erken dönemde fark edilirse müdahale gerekmeyebilir Bu problemlere engel olmak adına, sıklıkla bademcik enfeksiyonu geçiren ve/veya burundan solunum yapamama şikayeti olan çocukların Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları hekimleri tarafından muayene edilmesini önermekteyiz. Doktorunuzun uygun gördüğü durumlarda, baş ve yüz gelişiminin en yoğun olduğu dönemde yapılan geniz eti veya bademcik ameliyatlarının, ağız solunumunun neden olduğu bozukluklarda spontan iyileşme gösterdiği yapılan çalışmalarla doğrulanmıştır. Üst çene diş arkında genişleme, alt çenenin büyüme yönünün değişimi gibi önemli etkileri görülmüştür. Erken dönemde ağız solunumundan burun solunumuna geçişin; başka hiçbir müdahale gerektirmeden çene ve yüz yapılarında iyileşme göstermesi, hem ortodontik tedavi hem de normal büyüme ve gelişim açısından oldukça önemlidir.
Bu belirtilere dikkat! Bu nedenle, çocuğunuzun burundan nefes almada sıkıntı yaşadığını düşünüyorsanız, geceleri ağzı açık uyuyorsa, horluyorsa veya yukarıda bahsedilen diş ve çene bozukluklarına sahip ise ortodonti uzmanına başvurmayı ihmal etmeyiniz.
Mart 2020
48
Excessive Stress Prevents Our Behavior Control Aşırı Stres, Davranış Kontrolümüzü Engelliyor Stresin yaşamımızı düzenleyen bir sistem olduğunu belirten uzmanlar, stres yönetiminin koruyucu sağlık açısından önemine işaret ediyor. Belirsizliğin yüksek düzeyde olduğu durumlarda kaygı, panik ve stresin yoğun şekilde yaşandığını belirten uzmanlar, özellikle deprem gibi doğal afetler sırasında yaşanacak stres ve kaygıyla baş etmek için tatbikat yapmanın yararlı olacağını belirtiyor. Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Psikolog Esma Uygun, stresin yol açtığı sorunlar ile ilgili önemli bilgiler paylaştı.
Esma Uygun, Specialist Psychologist from Üsküdar University NP Feneryolu Medical Center
Stating that stress is a system that regulates our lives, the experts point out the importance of stress management in terms of preventive health. Experts who state that anxiety, panic and stress are experienced intensely in cases where uncertainty is high, it is useful to perform exercises to deal with stress and anxiety that will be experienced especially during natural disasters such as earthquakes.. Esma Uygun, Specialist Psychologist from Üsküdar
Mart 2020
Stres hayatta kalmamızı sağlayan bir alarm sistemidir Herhangi bir uyaranın zihnimizde bir tehdit algısı oluşturuyorsa stresin ortaya çıktığını vurgulayan Esma Uygun, “Stres bir savunma mekanizmasıdır ve bir tehdit algısı olduğunda ortaya çıkmaktadır. Hayatta kalmamızı sağlayan bir alarm sistemidir. Ani ve beklenmedik olaylar karşısında bir tepki olarak stres yaşarız ve içinde bulunduğumuz durumla ilgili başa çıkma yöntemi bulmamız gerekir” dedi.
Sürekli stres, sağlık sorunlarına yol açıyor “Stres bize bir habercidir ve enerji sağlar” diyen Uzman
49
University NP Feneryolu Medical Center, shared important information about the problems caused by stress
Stress is an alarm system that allows us to survive Emphasizing that stress occurs when any stimulus makes a threat perception in our minds, Esma Uygun said “Stress is a defense mechanism and occurs when there is a threat perception. It is an alarm system that allows us to survive. We experience stress as a reaction to sudden and unexpected events and we need to find a way to deal with the situation we are in.”
Constant stress causes health problems “Stress is a messenger and provides energy” says Specialist Psychologist Esma Uygun “Continuous stress causes many illnesses and psychiatric illnesses when we cannot manage stress. Therefore, stress management is important for preventive health.”
Sense of panic prevents logical thinking Mentioning the relationship between stress and panic, Specialist Psychologist Esma Uygun said “The feeling of fear is an emotion that helps us to escape or fight dangers and energizes us. The panic situation is a fear attack. It is revealed by the intensification of thoughts that something bad will happen when there is no real reason. It makes it difficult for us to identify a realistic way of dealing with the situation we are in. Our sense of logical thinking weakens as the sense of panic increases”.
Uncertainty makes stress Noting that one of the most painful things to human beings is uncertainty, Esma Uygun said “In situations where uncertainty is high, anxiety / panic and stress are experienced intensely. However, sometimes our mind can perceive the perception of danger as a real danger. Our mind experiences a real danger or perception of danger in the same way and responds to stress. In case of panic, we show physical and psychological reactions as if there is a real danger. In a panic situation, we find it difficult to think realistically and we cannot control our reactions.”
Psikolog Esma Uygun, “Stres yönetimini sağlayam adığımızda sürekli devam eden stres birçok hastalığa ve psikiyatrik hastalıklara neden olmaktadır. Bu nedenle stres yönetimi koruyucu sağlık açısından önemlidir” uyarısında bulundu.
Panik duygusu, mantıklı düşünmeye engel oluyor Stres ve panik ilişkisine değinen Uzman Psikolog Esma Uygun, “Korku duygusu da, tehlikelerden kaçmamıza veya savaşmamıza yardımcı olan, bize enerji veren bir duygudur. Panik durumu ise bir korku nöbetidir. Ortada herhangi bir gerçek neden yokken kötü bir şey olacağı ile ilgili düşüncelerin yoğunlaşmasıyla ortaya çıkar. İçinde bulunduğumuz durumla ilgili gerçekçi bir başa çıkma yöntemi belirlememizi zorlaştırır. Panik duygusu arttıkça mantıklı düşünme becerimiz zayıflar” dedi.
Belirsizlik stres oluşturuyor İnsanoğluna en acı veren şeylerden birinin belirsizlik olduğunu kaydeden Esma Uygun, “Belirsizliğin yüksek düzeyde olduğu durumlarda kaygı/panik ve stres yoğun şekilde yaşanır. Ancak zihnimiz bazen tehlike algısını gerçek bir tehlike olarak değerlendirebiliyor. Zihnimiz gerçek bir tehlikeyi veya tehlike algısını aynı şekilde deneyimler ve stres tepkisi verir. Panik durumunda gerçek bir tehlike varmış gibi bedensel ve psikolojik tepkiler gösteriyoruz. Panik durumunda gerçekçi düşünmekte zorlanırız ve tepkilerimizi kontrol edemeyiz” diye konuştu.
Mart 2020
52
Nobel İlaç Embarks on a Digital Project, The First and Only of Its Kind in Turkey Nobel İlaç Türkiye’de İlk ve Tek Olan Bir Dijital Projeye İmza Atıyor Nobel İlaç, Parkinson hastalarının yaşam kalitesini artırmayı amaçlayan “PARKİNSON ile YAŞAM” mobil uygulamasını tüm hekim, hasta ve hasta yakınlarının kullanımına sundu.
Nobel İlaç made available the “LIFE WITH PARKINSON” mobile application, which aims to improve the quality of life of Parkinson’s patients. The application was created for the convenience of all physicians, patients, and patient relatives. Nobel İlaç’s CNR Group embarked on a digital project, which is the first and the only in Turkey for the purpose of improving the quality of life of Parkinson’s patients. Setting off with the motto “Health Is Worth It”, Nobel made the “LIFE WITH PARKINSON” mobile application, which was created with the utmost care and dedication, freely available on the App Store and Google Play for use by all physicians, patients, and patient relatives. Parkinson’s is a slowly progressing neurodegenerative disease that leads to a loss of brain cells. Motionrelated functions are affected due to dopamine deficiency in the brain and symptoms of the disease appear. Treatment of Parkinson’s disease is currently undertaken through pharmacological agents and surgical treatments in appropriate patient groups. In addition to the pharmacological treatments that will increase the quality of daily life of Parkinson’s patients, alternative and complementary treatments play an essential role, too. Exercising regularly, making gestural and facial movements, applying speaking, voice, swallowing and respiratory therapy contribute significantly to the daily life of the patients. The “LIFE WITH PARKINSON” mobile application created with the unconditional support of Nobel İlaç includes exercise videos, information about the
Mart 2020
Nobel İlaç MSS Grubu, Parkinson hastalarının yaşam kalitesini artırmak amacı ile Türkiye’de ilk ve tek olan bir dijital projeye imza attı. “Sağlık İçin Değer” sloganı ile yola çıkan Nobel, büyük bir titizlik ve özveriyle çalışarak ortaya çıkarılan “PARKİNSON ile YAŞAM” mobil uygulamasını App Store ve Google Play üzerinden tüm hekim, hasta ve hasta yakınlarının kullanımına ücretsiz olarak sundu. Parkinson, yavaş ilerleyen, beyin hücrelerinde kayba neden olan nörodejeneratif bir hastalık. Beyinde dopamin eksikliğine bağlı olarak hareket işlevleri etkileniyor ve hastalık belirtileri ortaya çıkıyor. Parkinson’un tedavisi şu anda farmakolojik ajanlar ve uygun hasta grubunda cerrahi tedaviler ile yapılıyor. Parkinson hastalarının günlük yaşam kalitesini artıracak farmakolojik tedavilerin yanında farmakolojik olmayan yöntemler de çok önemli bir yer tutuyor. Hastalığın tedavisinde her gün düzenli egzersiz yapmak, yüz ve mimik hareketleri, konuşma, ses, yutma ve solunum terapisi uygulamak, hastaların günlük yaşamına önemli katkı sağlıyor. Nobel İlaç’ın koşulsuz desteği ile oluşturulan “PARKİNSON ile YAŞAM” mobil uygulaması içinde Parkinson hastaları için egzersiz videoları, hastalık hakkında bilgiler, kişiselleştirilebilir alanlar mevcut. Uygulama; Parkinson hastalarının hastalık süresince daha bağımsız olmalarını hedefleyerek, hastalığın evrelerine göre ayrılmış ve evde tek başına veya yakınları ile yapabilecekleri temel egzersizlerin video anlatımlarını içeriyor. Sadece hareket egzersizleri değil, hastaların ihtiyaç duyduğu yutma, solunum, konuşma, yüz ve mimik egzersizlerinin de yer aldığı uygulamada ayrıca hastaların ev yaşamını kolaylaştıracak pratik bilgiler ve ilaç zamanı hatırlatma gibi ek alanlar da kullanıcılara sunulan avantajlar arasında bulunuyor. Bu önemli projenin koordinatörlüğünü Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve aynı zamanda Türkiye Parkinson Hastalığı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Dilek İnce Günal gerçekleştirdi. Egzersizler ile ilgili içerikler Parkinson alanında uzun yıllardır çalışan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirürji Ana Bilim Dalından Uzm. Fizyoterapist Çiğdem Beşer ve Nöroloji Ana Bilim Dalından Uzm. Fizyoterapist Hakan Beşer tarafından oluşturuldu. Parkinson tedavisinin her hastalık döneminde farklı
53
disease, and customizable areas for Parkinson’s patients. The application aims to make Parkinson’s patients more independent during the course of the disease and includes video explanations of basic exercises that are classified based on the stages of the disease and can be performed alone or with relatives at home. The advantages offered to the users include not only motion exercises but also additional practices such as swallowing, respiration, speaking, gestural and facial exercises needed by patients, as well as practical information and medication time reminders that will facilitate the life of patients at home. This important project is coordinated by the President of the Department of Neurology at Marmara University Faculty of Medicine and also the Parkinson’s Disease Association of Turkey Board Member Prof. Dr. Dilek İnce Günal. The contents relating to the exercises were created by the Specialist Physiotherapist Çiğdem Beşer from Istanbul University Faculty of Medicine Neurosurgery Department and the Specialist Physiotherapist Hakan Beşer from the Department of Neurology. Expressing that the treatment of Parkinson’s disease is different in each phase of the disease and treatment options vary among patients, Prof. Dr. Dilek İnce Günal provided the following information: “Although the basis of the treatment is to fill up on dopamine with the use of drugs, drug therapy alone is not sufficient for patients to feel well. The disease progresses in a slower manner in patients who do regular physical and mental exercises since the first years, and these patients cope with the disabling effects of the disease much more easily. Turning these exercises into a lifestyle habit is always a plus point for mind and body health for the subsequent years.” Specialist Physiotherapist Çiğdem Beşer made the following statements: “Parkinson’s patients experience slowness in planning, initiating and continuing their motions. This slowdown makes it difficult to do even the simplest jobs in daily life. Exercising has an essential place in the treatment of Parkinson’s disease. The purpose of exercise programs is to increase the functionality of the patient with motion repetitions based on patient-specific findings (e.g. focusing on arm movement if this is of special concern) and to make their daily life as independent as possible. Balance and coordination-related problems are reduced in Parkinson’s patients through the performance of regular and correct exercise programs. With the help of exercise, walking and turning become easier, less rigidity occurs, mobility increases, cognitive functions are enhanced, and difficulties encountered in swallowing and speech decrease. As a result, while exercises reduce the dependency within the daily life activities of a Parkinson’s patient, the quality of life will also improve and most importantly, the patient’s self-confidence will increase. ” Specialist Physiotherapist Hakan Beşer states the following: “Initiating a regular exercise program can improve symptoms in Parkinson’s disease and slow down the progression of the disease. It is never too late or early for this. The important thing is to start the exercises before losing mobility and other functions associated with the disease.”
olduğunu ve hastadan hastaya tedavi seçeneklerinin değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Dilek İnce Günal şu bilgileri verdi: “Tedavinin temelini ilaçlarla dopamini tamamlamak oluştursa da sadece ilaç tedavisi hastaların kendini iyi hissetmesi için yeterli değildir. İlk yıllardan itibaren düzenli fiziksel ve zihinsel egzersizler yapan hastalarda hastalık daha yavaş ilerler ve bu hastalar hastalığın engelleyici etkileri ile çok daha rahat baş ederler. Bu egzersizleri bir yaşam tarzı haline getirmek sonraki yıllarda zihin ve vücut sağlığı için her zaman artı puandır.” Uzm. Fizyoterapist Çiğdem Beşer de şu açıklamalarda bulundu: “Parkinson hastaları hareketlerini planlama, başlatma ve devam ettirmede yavaşlık yaşarlar. Bu yavaşlama da günlük yaşamdaki en basit işlerin bile yapmasını güçleştirir. Egzersiz, Parkinson hastalığının tedavisi içinde önemli bir yer tutar. Egzersiz programlarındaki amaç, hastaların bulgularına yönelik hareket tekrarlarıyla hastanın fonksiyonelliğini artırmak ve günlük yaşamını mümkün olduğunca bağımsız hâle getirmektir. Düzenli yapılan doğru egzersiz programlarıyla Parkinson hastalarında denge ve koordinasyonla ilgili sorunlar azalır. Yürüme ve dönme daha kolaylaşır, daha az donma yaşanır, hareketlilik artar, bilişsel işlevler gelişir, yutma ve konuşmada yaşanan sıkıntılar azalır. Sonuç olarak egzersizler Parkinson hastasının günlük yaşam aktivitelerinde bağımlılığı azaltırken yaşam kalitesi artacak ve en önemlisi hastanın kendine güveni artacaktır.” Uzm. Fizyoterapist Hakan Beşer ise: “Düzenli bir egzersiz programına başlamak, Parkinson hastalığında bulguları iyileştirebilir ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir. Bunun için hiçbir zaman geç veya erken değildir. Önemli olan fonksiyonları kaybetmeden hareketlere başlamaktır.” dedi.
Mart 2020
54
Santa Farma Enters OTC Product Market Santa Farma OTC Ürün Pazarına Girdi Türkiye’nin 75 yıllık köklü ve güçlü yerli ilaç firması olan Santa Farma, ilaçtaki uzmanlığını gıda takviyesi olan, ilaç statüsünde olmayan, OverThe Counter (OTC) ürün pazarına da taşıdı. Dermatoloji, sindirim sistemi ve metabolizma, gastroenteroloji ve enfeksiyon, hematolojinin de aralarında bulunduğu 11 ayrı terapötik kategoride ve bu kategorilerin altında 45 ayrı pazarda toplam 63 ürünle faaliyet gösteren Santa Farma, şimdi de gıda takviyesi olan, ilaç statüsünde olmayan, OverThe Counter (OTC) ürün pazarına girdi. Kurulduğu günden itibaren sağlığa sağlıklı hizmeti kesintisiz sunma misyonuyla büyüyen, Türkiye’nin en köklü ve güçlü yerli ilaç firmaları arasında yer alan Santa Farma, ilaçta olduğu gibi OTC ürün pazarında da iddialı bir konumda yer almayı amaçlıyor.
“Büyüme yolculuğumuzda önemli bir adım attık” Santa Farma, Turkey’s deep-rooted and strong domestic pharmaceutical company with 75 years background in the pharmaceutical industry, now extends its expertise in this sector to the market of Over-The-Counter (OTC) products, which are food supplements not included in the scope of drugs. Santa Farma, which operates in 11 different therapeutic categories including dermatology, digestive system and metabolism, gastroenterology and infection, hematology and in 45 different markets under these categories now enters the market of Over-The-Counter (OTC) products, which are food supplements not included in the scope of drugs. Since its foundation, Santa Farma was among the most deep-rooted and strong local pharmaceutical companies in Turkey, growing based on the mission of providing a healthy service to healthcare is aimed to take a leading position in Over-The-Counter (OTC) products market, just like its position in the pharmaceuticals market.
“We took a great step in our journey towards growth” Erol Kiresepi, Board Chairman and CEO of Santa Farma, made a statement on this subject, and said they have taken an important step in their trek towards the growth of Santa Farma and added, “Our mission as Santa Farma family is to ‘Provide a Healthy Service to Healthcare’. Our main focus in this service has always been medicine over the past 75
Mart 2020
Konu ile ilgili açıklamada bulunan Santa Farma Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Erol Kiresepi, Santa Farma’nın büyüme yolculuğunda önemli bir adım attıklarını belirterek, “Santa Farma ailesi olarak misyonumuz; ‘Sağlığa Sağlıklı
55
years, since our establishment, and both our targets and investments have been realized in this field. Now, while increasing our expertise in the field of pharmaceuticals, we have stepped into this market under the name of Santa Farma OTC in line with the same mission. With the new production and R&D facilities and the recent transformation we have passed through, the establishment of the Santa Farma OTC Department and the new products, it is certain that different business models will enhance our strength in this field. Based on our 75 years of experience, we are ready to do good work in the OTC field with products produced with the Santa Farma quality, which we offer to the service of medicine, relying on the trust of physicians and pharmacists towards our Company.”
“OTC definition will be clearer in the coming term” Pointing out the fact that OTC product definition has not yet been made clearly by the Turkish health authorities, Kiresepi made the following assessment on this matter: “Although these products do not have official regulations, they can be called as products that can be bought from the pharmacy without a prescription. We can see that these products that are food supplements or which are not included in pharmaceutical product status widely are promoted through different media channels. OTC product descriptions are clearer in many countries around the world and are classified as products with which patients can perform their own treatments. In this way, OTC products allow physicians to use polyclinic hours more efficiently. We expect that these definitions will be clarified and similar applications will be implemented in Turkey in the years ahead.”
Hizmet’ vermek. Kuruluşumuzdan bu yana 75 yıllık süreç içerisinde bu hizmetteki temel odağımız ilaç idi ve hem hedeflerimiz hem de yatırımlarımız bu alanda gerçekleşti. Şimdi, ilaç alanındaki uzmanlığımızı daha da arttırırken, aynı misyon doğrultusunda Santa Farma OTC adıyla bu pazara da adım attık. Yeni üretim ve Ar&Ge tesisimiz ve son dönemde içinden geçtiğimiz dönüşüm ile birlikte, Santa Farma OTC Bölümü’nün kurulması ve bu alanda pazara vereceğimiz yeni ürünler ve farklı iş modellerinin gücümüze güç katacağı muhakkak. 75 yıllık tecrübemizle, doktor ve eczacılarımızın bizlere duyduğu güvenle, tıbbin hizmetine sunduğumuz Santa Farma kalitesiyle üretilen ürünlerle ve başarılı Santa Farma çalışanlarıyla OTC alanında da iyi işler yapmak için hazırız” şeklinde açıklamada bulundu.
“Önümüzdeki dönemde OTC tanımı daha da netleşecek” OTC ürün tanımının Türk sağlık otoriteleri tarafından henüz net olarak yapılmadığına da işaret eden Kiresepi, bu konuda şu değerlendirmede bulundu: “Bu ürünlerin resmi düzenlemeleri olmamakla birlikte, kısaca reçetesiz olarak eczaneden alınabilen ürünler olarak adlandırılabilir. Gıda takviyesi olan ya da ilaç statüsünde olmayan bu ürünlerin farklı medya kanalları üzerinden tanıtımlarının yapıldığını görmekteyiz. Dünyada ise pek çok ülkede OTC ürün tanımları daha nettir ve hastaların kendi tedavilerini yapabilecekleri ürünler olarak sınıflandırılmaktadır. OTC ürünler, bu sayede, doktorların poliklinik zamanlarını daha etkin kullanmalarına olanak sağlamaktadır. Türkiye’de de önümüzde yıllarda bu tanımlamalarının netleşeceğini ve benzer uygulamaların yapılacağını tahmin ediyoruz”
Mart 2020
56
Sanofi Joins Forces with U.S. Department of Health and Human Services to Advance a Novel Coronavirus Vaccine Sanofi, Yeni Tip Koronavirüs Aşısı Geliştirmek için ABD Sağlık Bakanlığı ile Çalışacak
Emin Turan - Sanofi Pasteur Türkiye ve Avrasya Bölge Başkanı
Work with Biomedical Advanced Research and Development Authority (BARDA) will utilize Sanofi’s well-established recombinant technology platform to expedite a potential COVID-19 vaccine. Sanofi Pasteur, the vaccines global business unit of Sanofi, will leverage previous development work for a SARS vaccine which may unlock a fast path forward for developing a COVID-19 vaccine. Sanofi will collaborate with the Biomedical Advanced Research and Development Authority (BARDA), part of the Office of the Assistant Secretary for Preparedness and Response, expanding the company’s longstanding partnership with BARDA. COVID-19 belongs to a family of coronaviruses that can cause respiratory disease. In late 2002, the SARS (severe acute respiratory syndrome) coronavirus emerged and then largely disappeared by 2004. Sanofi plans to further investigate an advanced pre-clinical SARS vaccine candidate that could protect against COVID-19. “Addressing a global health threat such as this newest coronavirus is going to take a collaborative effort, which is why we are working with BARDA to quickly advance a potential vaccine candidate,” said David Loew, Global Head of Vaccines at Sanofi. “While we are lending our expertise where possible, we believe the collaboration with BARDA may provide the most meaningful results in protecting the public from this latest outbreak.” Sanofi to utilize innovative recombinant technology platform Sanofi will use its recombinant DNA platform to produce a 2019 novel coronavirus vaccine candidate. The
Mart 2020
COVID-19 aşısının bulunmasını hızlandırmak amaçlı iş birliğinde, Sanofi Pasteur tarafından daha önce gerçekleştirilen SARS aşısı çalışmalarından yararlanılacak. Sanofi, yeni tip koronavirüs aşısı geliştirmek için ABD Sağlık Bakanlığı’na bağlı Biyomedikal İleri Araştırma ve Geliştirme Kurumu (BARDA) ile işbirliğine gidiyor. COVID-19 aşı adayı çalışmalarını hızlandırmak amacı ile Sanofi’nin köklü rekombinant teknoloji platformunu kullanılacak. COVID-19, solunum yolu hastalığına neden olabilecek bir koronavirüs ailesine ait. 2002’nin sonlarında, ortaya çıkan SARS (ciddi akut solunum sendromu) koronavirüsü bilindiği üzere 2004 yılı itibarı ile büyük ölçüde kayboldu. Sanofi, bu kez de COVID-19’a karşı koruma sağlayabilmesi amacı ile, daha önce üzerinde çalıştığı ileri bir klinik öncesi SARS aşısı adayı üzerinde araştırmalar yürütecek. Sanofi Küresel Aşı Başkanı David Loew konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları kaydetti; “Gündemde mevcut küresel çapta bir sağlık tehdidine yol açan en yeni koronavirüs üzerinde ortak bir çaba göstereceğiz, bu nedenle potansiyel aşı adayını hızla geliştirmek için BARDA ile çalışıyoruz. Tüm deneyim ve uzmanlığımızı kattığımız bu iş birliğinde BARDA ile insanları bu son salgından korumak adına en anlamlı sonuçları elde edebileceğimize inanıyoruz.”
Sanofi’nin yenilikçi rekombinant teknoloji platformu Sanofi yeni tip koronavirüs aşı adayı üretmek için yürüteceği çalışmalarında rekombinant DNA platformunu kullanacak. Rekombinant teknoloji, virüsün yüzeyinde bulunan proteinlerle tam bir genetik eşleşme sağlayabiliyor. Bu antijeni kodlayan DNA sekansı, Sanofi’nin lisanslı rekombinant influenza aşısının temeli olan bakulovirüs
57
ekspresyon platformunun DNA’sında birleştirilecek; virüse karşı korunmak için bağışıklık sistemini uyarmak üzere formüle edilecek büyük miktarlarda koronavirüs antijenini hızla üretmek için kullanılacak. BARDA Direktörü Dr. Rick A. Bright da çalışmalara ilişkin olarak; “Yeni tip koronavirüs gibi yeni ortaya çıkan küresel sağlık tehditleri, hızlı bir tepki gerektiriyor. Sanofi Pasteur ile mevcut iş birliğimizi daha da genişleterek ve kendilerinin lisanslı rekombinant aşı platformundan yararlanarak yeni virüse karşı korunmak için geliştirilecek aşı adayına yönelik çalışmaları hızlandırmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.
Sanofi’nin koronavirüs aşısı geliştirme çalışmalarındaki konumu önemli recombinant technology produces an exact genetic match to proteins found on the surface of the virus. The DNA sequence encoding this antigen will be combined into the DNA of the baculovirus expression platform, the basis of Sanofi’s licensed recombinant influenza product, and used to rapidly produce large quantities of the coronavirus antigen which will be formulated to stimulate the immune system to protect against the virus. “Emerging global health threats like the 2019 novel coronavirus require a rapid response,” said BARDA Director Rick A. Bright, Ph.D. “By expanding our partnership with Sanofi Pasteur and leveraging a licensed recombinant vaccine platform, we hope to speed development of a vaccine candidate to protect against a new virus.”
Sanofi uniquely positioned in search for a coronavirus vaccine In non-clinical studies, the SARS vaccine candidate was immunogenic and afforded partial protection as assessed in animal challenge models. This development work by Protein Sciences (acquired by Sanofi in 2017) provides a head start in expediting a COVID-19 vaccine. Additionally, since there is a licensed vaccine based on this platform this will allow for research and materials to be produced relatively quickly for clinical testing. Sanofi’s platform also has the potential to manufacture large quantities of the vaccine candidate.
Sanofi’s long-standing commitment to protecting public health This agreement with BARDA marks another milestone in Sanofi’s ongoing contributions to help fight public health threats. Sanofi continues to actively explore potential opportunities where the company’s deep vaccine experience and innovative technologies may contribute to addressing the coronavirus public health situation, including sharing Sanofi’s vaccine research and development experience with the Coalition for Epidemic Preparedness Innovations. In December 2019, Sanofi also entered into an agreement with BARDA to establish state of the art facilities in the U.S. for the sustainable production of an adjuvanted recombinant vaccine for use in the event of an influenza pandemic and based on the same technology platform that will be used for the COVID-19 program.
Sanofi tarafından 2017 yılında satın alınan Protein Sciences tarafından klinik olmayan çalışmalar sonucu immünojenik ve hayvanlar üzerinde kısmi koruma sağlamayı başaran bir SARS aşısı adayı geliştirilmişti. Bu dönemki çalışmaların COVID-19 aşısının hızlandırılması için bir başlangıç sağlayacağı öngörülüyor. Mevcut çalışmalar sonucu ortaya çıkan aşı, platforma dayalı lisanslı bir aşı olduğu için, mevcut araştırma ve materyallerin klinik test için nispeten hızlı bir şekilde üretilmesine izin verecek. Sanofi Pasteur’ün rekombinant teknoloji platformu, büyük miktarlarda aşı adayı üretme potansiyeline sahip. Sanofi Pasteur Türkiye ve Avrasya Bölge Başkanı Emin Turan konuyla ilgili şunları söyledi; “Sanofi Pasteur dünyada sadece insan aşılarına odaklanmış en büyük şirket konumunda. Hiç kimsenin aşıyla korunabilir hastalıklardan zarar görmediği bir dünya vizyonuyla çalışıyoruz. Çalışmalarımızın motivasyonu da, güvenli ve etkili aşılar üreterek insanları bulaşıcı hastalıklardan korumak. Her yıl dünyanın dört bir yanındaki insanlara bir milyardan doz fazla aşı sağlıyor, bir yandan daha sağlıklı bir gelecek için mevcut aşılarımızı iyileştirirken, bir yandan da aşılamanın faydasını yeni bulaşıcı hastalıkları kapsayacak şekilde genişletmeye çalışıyoruz. Geride bıraktığımız yıllar boyunca, odağımız her zaman sağlıklı bir gelecek için insanların ihtiyaçlarına cevap verecek faaliyetleri sürdürmek oldu. Aşı ile önlenebilir hastalıklara karşı her zaman mücadele ettik ve etmeye de devam edeceğiz, Covid-19’a karşı etkili bir aşı geliştirmek için BARDA ile ortak olarak göstereceğimiz çabalar da bunun bir göstergesidir.”
Mart 2020
58
Boehringer Ingelheim, Operating with the Goal of Advancing Human Pharma and Animal Health, Hosted the Technology and Innovation Summit to Introduce the Industry’s Innovative Solutions to the Employees.
İnsan ve Hayvan Sağlığını Geliştirme Hedefiyle Faaliyetlerini Sürdüren Boehringer Ingelheim, Technology and Innovation Summit Etkinliği ile Çalışanlarını Sektörün İnovatif Çözümleriyle Buluşturdu
Boehringer Ingelheim Türkiye tarafından düzenlenen Technology and Innovation Summit etkinliğiyle sağlık alanında dijital dönüşüme ışık tutuldu. Boehringer Ingelheim Türkiye tarafından düzenlenen Technology and Innovation Summit etkinliğiyle sağlıkta dijital dönüşüme ışık tutuldu. Etkinliğe Boehringer Ingelheim Türkiye merkez ofis çalışanlarının yanı sıra; uluslararası rollerde yer alan teknoloji ekipleri, saha ekiplerindeki dijital elçiler ve teknoloji firmaları katıldı. Boehringer Ingelheim Türkiye Genel Müdürü Evren Özlü’nün açılış konuşmasının ardından, Sertaç Doğanay’ın güncel teknoloji trendlerini anlattığı oturumla devam eden etkinlikte; katılımcılar, gün boyunca inovatif gelişmeleri deneyimledi.
Boehringer Ingelheim Turkey hosted the Technology and Innovation Summit to shed light on digital transformation in healthcare. The Technology and Innovation Summit organized by Boehringer Ingelheim Turkey shed light on digital transformation in healthcare. In addition to Boehringer Ingelheim Turkey’s head office employees, a number of technology teams in international roles, digital ambassadors in the field teams and tech companies also attended the Summit. After the opening speech by Evren Özlü, General Manager, Boehringer Ingelheim Turkey, the Summit continued with a session where Sertaç Doğanay talked about the latest technology trends followed by other activities that allowed participants to experience various innovations.
Digital transformation in the pharmaceuticals industry The agenda of the Summit included discussions on topics including the digital steps taken in Human Pharma and Animal Health, digital transformation in the pharmaceuticals industry, research and development activities, digital maintenance and technology. In his opening speech, Evren Özlü said, “Digital transformation is among the company’s top global
Mart 2020
İlaç sektöründeki dijital dönüşüm süreci aktarıldı Hem İnsan Sağlığı hem de Hayvan Sağlığı alanında atılan dijital adımların katılımcılara aktarıldığı etkinlikte; ilaç sektöründeki dijital dönüşüm süreci, araştırmalar, dijital bakım ve teknoloji konularına ilişkin gündemdeki önemli projeler masaya yatırıldı. Boehringer Ingelheim Türkiye Genel Müdürü Evren Özlü yaptığı açılış konuşmasında, “Dijital dönüşüm,
59
and regional priorities. The contributions of digital transformation and the technologies used play an important role in the treatment process of diseases. By leveraging technology and digital devices, we are able to bring our innovative therapies to patients and serve them better.” Following Evren Özlü’s speech, the Summit continued with a session where Dr. Sertaç Doğanay talked about the latest technology trends. For the rest of the daylong event, attendees found the opportunity to visit various booths and experience different technologies and innovative products. These included virtual reality (VR), hologram technology, live streaming solutions and virtual meetings, articifical intelligence (AI) solutions and augmented reality (AR) among other technologies and devices. The Summit offered a highly entertaining atmosphere enriched with games and competitions. Berk Ozantürk, Head of IT at Boehringer Ingelheim Turkey, noted that digital transformation today can only be possible by the coordinated actions of all employees, not just IT departments or technical teams. He added that the company aimed to create an inspiring environment for attendees to experience innovative technologies. Ufuk Balcı, Digital Engagement Manager at Boehringer Ingelheim Turkey, explained that they also wanted to communicate the latest information and solutions to healthcare professionals by leveraging innovative technologies and providing the best possible user experience.
şirketin global ve bölgesel düzeydeki önceliklerinden biri. Hastalıkların tedavi sürecinde dijital dönüşümün sağladığı katkı ve kullanılan teknoloji önemli bir rol oynuyor. Teknolojiden ve dijital araçlardan faydalanarak yenilikçi tedavilerimizi hastalara ulaştırabiliyor ve daha iyi hizmet verebiliyoruz” dedi. Etkinlik; Türkiye Genel Müdürü Evren Özlü’nün açılış konuşmasının ardandan, Dr. Sertaç Doğanay’ın güncel inovasyon ve dijital trendlerini aktardığı sunum ile devam etti. Açılış sonrası katılımcılar gün boyu stantları gezerek farklı teknolojik ve inovatif ürünleri deneyimleme fırsatı buldu. Sanal gerçeklikten hologram teknolojisine, canlı yayın çözümlerinden sanal toplantılara, yapay zeka çözümlerinden arttırılmış gerçekliğe kadar birçok teknolojik araç katılımcıların beğenisine sunuldu. Çeşitli oyunlar ve yarışmalarla eğlence düzeyinin yüksek tutulduğu etkinlikle ilgili Boehringer Ingelheim Türkiye Bilgi Teknolojileri Müdürü Berk Ozantürk; dijital değişimin günümüzde sadece IT ya da teknik ekiplerin sayesinde değil, bütün çalışanların koordineli bir şekilde hareket etmesiyle gerçekleştirilebileceğine değindi. Katılımcıların yenilikçi teknolojileri tecrübe etmesini sağlayabilmek adına böyle bir etkinlik düzenlediklerini belirten Ozantürk, bu etkinliğin katılımcılara ilham kaynağı olmasını hedeflediklerini de vurguladı. Boehringer Ingelheim Türkiye Dijital Dönüşüm Müdürü Ufuk Balcı ise amaçlarının sağlık profesyonellerine güncel bilgi ve çözümleri inovatif teknolojilerden faydalanarak mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimi ile aktarmak olduğunu söyledi.
Mart 2020
60
New Appointment from Boehringer Ingelheim Turkey to META
Boehringer Ingelheim Türkiye’den META Bölgesi’ne Atama
Boehringer Ingelheim META (Orta Doğu, Türkiye, Afrika) Bölgesi’ne Hayvan Sağlığı İhracat Ülkeleri Ticari Kalite Müdürü görevine Mehtap Altunal atandı. Boehringer Ingelheim META (Middle East, Turkey & Africa) announced appointment of Mehtap Altunal to the position of Animal Health Commercial Quality Manager of Export Countries. Mehtap Altunal, who has served as Head of Commercial Quality at Finance and Administration Department at Boehringer Ingelheim Turkey, since 2016 is appointed to Animal Health Commercial Quality Manager of Export Countries effective April 1, 2020, located in Dubai. Mehtap Altunal, with her proven track record in this field and solution-focused work discipline, has provided significant contribution to manage the quality assurance systems in the Human Pharma and Animal Health Business Units. Altunal has led Commercial Quality at Boehringer Ingelheim Turkey, successfully and been instrumental in identifying the quality priorities and targets within the organization as well as structuring the quality organization. About Mehtap Altunal Résumé Mehtap Altunal, who holds a Bachelor’s degree in chemistry from Yıldız Technical University (2004) and an Executive MBA from Yeditepe University, brings more than 15 years of experience in healthcare industry. She began her professional career at Saybolt Catoni Persa and continued as Quality Control Specialist at Bilim İlaç, Quality Assurance Specialist at Neutec, and as Quality Assurance Team Leader at Sandoz. She joined Boehringer Ingelheim Turkey in 2016 as Quality Compliance Senior Associate and has been working as Head of Commercial Quality since 2018.
Mart 2020
Boehringer Ingelheim Türkiye’de 2016 yılından beri Finans ve İdari İşler Departmanı’nda Ticari Kalite Birim Müdürü olarak görev yapan Mehtap Altunal, META (Orta Doğu, Türkiye, Afrika) Bölgesi’ne Hayvan Sağlığı İhracat Ülkeleri Ticari Kalite Müdürü olarak atandı. Altunal, 1 Nisan 2020 itibari ile yeni görevine başlayacak. Mehtap Altunal, tecrübesi ve çözüm odaklı çalışma prensibi ile hem İnsan Sağlığı hem de Hayvan Sağlığı iş birimlerinin kalite sistemlerinin kurulmasına ve iyileştirmesine katkı sağladı. Boehringer Ingelheim Türkiye organizasyonu içindeki kalite önceliklerinin ve hedeflerinin belirlenmesi ve kalite organizasyonunun yapılandırılmasında da önemli katkıları olan Altunal, Finans ve İdari İşler Departmanı Kalite Birimi’ne başarıyla liderlik etti.
Mehtap Altunal Kimdir? Özgeçmiş bilgisi 2004 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Fakültesi’nden mezun olan ve Yeditepe Üniversitesi’nde MBA yapan Mehtap Altunal’ın sağlık sektöründe 15 yılı aşkın tecrübesi bulunuyor. Çalışma hayatına Saybolt Catoni Persa ile başlayan ve ardından Bilim İlaç’ta Kalite Kontrol Uzmanı olarak görev yapan Altunal; sonrasında Neutec firmasında Kalite Güvence Uzman Yardımcılığı ve Sandoz İlaç firması Kalite departmanında ekip liderliği yapmıştır. 2016 yılından bu yana Boehringer Ingelheim Türkiye bünyesinde Ticari Kalite Birim Müdürü olarak çalışmaktaydı.
62
A. Tansu Demirkale was Promoted and Appointed to TRPharm Official Relations and Market Access Directorate TRPharm Resmi İlişkiler ve Pazara Erişim Direktörlüğü’ne A. Tansu Demirkale Terfian Atandı
A. Tansu Demirkale has been promoted to the directorate of TRPharm’s Official Relations and Market Access, founded to become an innovative global and based-Turkey pharmaceutical company in Turkey and MENA region. Demirkale has been performing its duties in the field of licensing and market access as the Official Relations Manager after completing the licensing and cooperation processes of the products, since TRPharm was established. A.Tansu Demirkale played a role in the market access of products after more than 30 international original and bio-similar licensing agreements that constitute TRPharm’s current portfolio. Demirkale, as the solution partner of the public in cooperation with the public and in terms of saving, has signed the first oncologic bio-similar and rare diseases to the market and will continue to take its new position. In this context, Demirkale, also saying that they will carry out the same devoted and harmonious work as all of the newly established business units within the company “As one of the first members of TR Pharm, which has been steadily and confidently advancing since the first day of its establishment, I am proud of having the appreciation of many national and international pharmaceutical companies that have won with our country”.
Mart 2020
Türkiye ve MENA bölgesinde; Türkiye merkezli global ve inovatif bir ilaç firması olma yönünde kurulan ve emin adımlarla ilerleyen TRPharm’ın Resmi İlişkiler ve Pazara Erişim Direktörlüğü görevine, A. Tansu Demirkale terfian atandı. Demirkale, TRPharm’ın kuruluşundan itibaren, ürünlerin lisanslama ve işbirliği süreçlerinin tamamlanmasının ardından, ruhsatlandırma ve pazara erişim alanındaki görevini Resmi İlişkiler Müdürü olarak yürütmekteydi. A. Tansu Demirkale, TRPharm’ın bugünkü portföyünü oluşturan 30’dan fazla uluslararası orijinal ve biyobenzer lisanslama anlaşmaları sonrası ürünlerin pazara erişiminde rol aldı. Demirkale, kamu ile işbirliği içinde ve tasarruf sağlama açısından kamunun adeta çözüm ortağı olarak ilk onkolojik biyobenzer ve nadir hastalıklarla ilgili birçok ürünün pazara sunulmasına imza atmış ve yeni pozisyonunda da atmaya devam edecek. Bu kapsamda, şirket içinde yeni kurulan iş birimlerinin hepsi ile aynı özverili ve uyumlu çalışmalarını yürüteceklerini de söyleyen Demirkale, “Kurulduğu ilk günden beri istikrarlı ve güvenle ilerleyen TR Pharm’ın ilk üyelerinden birisi olarak, Ülkemizle birlikte kazanan ulusal ve uluslararası birçok ilaç firmasının takdirini almış olmanın haklı gururunu yaşamaktayım.” dedi.
63
Ozan Efe Ertem was Promoted and Appointed to TRPharm Business Development Directorate
TRPharm İş Geliştirme Direktörlüğü’ne Ozan Efe Ertem Terfian Atandı
Ozan Efe Ertem has been appointed as Business Development Director of TRPharm, stepping towards becoming a leading specialist company of therapeutic areas in Turkey and MENA region. Ozan Efe Ertem has executed more than 30 international original and biosimilar licensing agreements that constitute TRPharm’s current portfolio by carrying out the licensing and cooperation processes of products in TRPharm since the first days of its establishment. In his new position, he will continue to take the leadership of the Business Development Division, whose mandate is extended. In this context, efforts will be made to develop portfolios of newly established International Markets and Resident Therapies Strategic Business Units, to increase investments and to establish the necessary infrastructure. Ozan Efe Ertem regarding new mission, said “TRPharm, we built with the devotion and skill of the whole team from the first day, today is developing rapidly in Turkey and MENA; has become a company that has a high perception among authoritators, physicians and business partners and is known for its success. In the coming years, TRPharm will continue to be the primary partner choice of international pharmaceutical companies in this region and will also focus on new investments and business areas. It is exciting to take part in this expansion journey of TRPharm, where I lived for the first time”.
Türkiye ve MENA bölgesinin önde gelen uzmanlık tedavi alanları firması olma yönünde emin adımlarla ilerleyen TRPharm’ın İş Geliştirme Direktörlüğü görevine, Ozan Efe Ertem atandı. Ozan Efe Ertem, kurulduğu ilk günlerden itibaren TRPharm’da ürünlerin lisanslama ve işbirliği süreçlerini yürüterek, TRPharm’ın bugünkü portföyünü oluşturan 30’dan fazla uluslararası orijinal ve biyobenzer lisanslama anlaşmasına imza attı. Kendisi yeni pozisyonunda, görev alanı genişletilen İş Geliştirme Divizyonu’nun liderliğini üstlenmeye devam edecek. Bu kapsamda yeni kurulan Uluslararası Pazarlar ve Yerleşik Tedaviler Stratejik İş Birimlerinin portföylerinin geliştirilmesi, yatırımların artırılması ve gerekli altyapının kurulması için çalışılacak. Ozan Efe Ertem yeni görevi ile ilgili olarak, “İlk günden itibaren tüm ekibin özverisi ve becerisi ile inşa ettiğimiz TRPharm, bugün Türkiye ve MENA bölgesindeki hızla gelişmekte olan; otoriterler, hekimler ve iş ortakları nezdinde algısı yüksek ve elde ettiği başarılarla adından söz ettiren bir şirket haline geldi. Önümüzdeki yıllarda TRPharm, bir yandan uluslararası ilaç şirketlerinin, bu bölgedeki öncelikli partner tercihi olmaya devam ederken bir yandan da yeni yatırımlara ve iş alanlarına yönelecek. İlk zamanlarını yaşadığım TRPharm’ın, bu genişleme yolculuğunda da yer almak heyecan verici.” dedi.
Mart 2020
64
Mehmet Şengün Becomes the Manager of AstraZeneca Respiratory and Resident Products Group Medical Mehmet Şengün, AstraZeneca Solunum ve Yerleşik Ürünler Grup Medikal Müdürü Oldu
Mehmet Şengün begun his career at AstraZeneca in 2015. He became the Head of Respiratory & Resident Products Group Medical.
AstraZeneca’daki kariyerine 2015 yılında başlayan Mehmet Şengün, Solunum & Yerleşik Ürünler Grup Medikal Müdürü oldu.
Mehmet Şengün completed his undergraduate education at Abant İzzet Baysal University Faculty of Medicine and started his career as a physician at the Ministry of Health of the Republic of Turkey. Firstly, he worked as a field doctor in preventive health services and then as a branch manager of infectious diseases. After his blood center management in Red Crescent, he served as Regional Medical Manager in Abbvie. In 2015, he joined AstraZeneca as Regional Medical Manager in oncology treatment. Mehmet Şengün, who last served as Senior Medical Manager / Medical Excellence Project Leader, will be responsible for the medical management of AstraZeneca’s Respiratory Portfolio and products under the Resident Products roof in his new role as Group Medical Manager.
Lisans eğitimini Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamlayan Mehmet Şengün, kariyerine T.C Sağlık Bakanlığı’nda hekim olarak başladı. Önce koruyucu sağlık hizmetleri alanında saha hekimi sonrasında ise bulaşıcı hastalıklar şube müdürü olarak görev aldı. Kızılay bünyesindeki kan merkezi müdürlüğünün ardından Abbvie’de Bölgesel Medikal Yönetici pozisyonunda görev yaptı. 2015 yılında onkoloji tedavi alanında Bölgesel Medikal Yönetici olarak AstraZeneca’ya katıldı. En son Kıdemli Medikal Yönetici/Medikal Mükemmellik Proje Lideri olarak görev yapan Mehmet Şengün, Grup Medikal Müdür olarak atandığı yeni rolünde AstraZeneca’nın Solunum Portföyü’nün ve Yerleşik Ürünler çatısı altında bulunan ürünlerin medikal yönetiminden sorumlu olacak.
Mart 2020
65
R&D Investments Bring ILKO Pharmaceuticals to the Top Ar-Ge Yatırımları, İLKO İlaç’a Birincilik Ödülü Getirdi Sektörün saygın organizasyonlarından kabul edilen ve bu yıl Antalya’da gerçekleşen 8. Uluslararası İlaç Kimyası Kongresi’nde İLKO İlaç, “Cirosundan Ar-Ge’ye en çok pay ayıran ilaç firması” olarak birincilik ödülünün sahibi oldu.
ILKO Pharmaceuticals won the first prize with the highest percentage of revenue allocated to R&D among pharmaceutical companies at one of the most prestigious organizations of the industry, the 8th International Drug Chemistry Conference held in Antalya. International Drug Chemistry Conference, which brought together the leading names of the pharmaceutical industry between the dates of February 27 and March 01, 2020, was organized for the 8th time. During the conference that shaped the industry with its Turkish and foreign participants, the top names of the industry were also rewarded. ILKO Pharmaceuticals, one of the pioneers of the industry with its investments, took the first place among Turkish pharmaceutical companies in respect of percentage of revenue allocated to R&D. ILKO Pharmaceuticals R&D Director Dr. Pharm. Onur Pınarbaşlı took the award from the Vice President of Turkish Medicines and Medical Devices Agency of Turkish Ministry of Health, Dr. Pharm. Harun Kızılay. “This award is very important for us. At ILKO Pharmaceuticals, we continue our R&D operations and investments to manufacture biotechnological products and develop superior quality new drugs with the goal of placing Turkey among developed countries.” said ILKO Pharmaceuticals General Manager Hatice Öncel. Hatice Öncel underlined that “ILKO Pharmaceuticals will continue to improve the life quality of people in Turkey and the world with its strong R&D organization, state-of-the-art and value-added wide product portfolio covering all the major fields of treatment, and operations in the fields of biotechnology and consumer health based on its more than 50 years of knowledge and experience.”
27 Şubat-01 Mart 2020 tarihleri arasında ilaç sektörünün önemli temsilcilerini bir araya getiren Uluslararası İlaç Kimyası Kongresi, bu yıl 8. kez düzenlendi. Yerel ve uluslararası birçok katılımcıyla sektöre yön veren kongre kapsamında, yılın enleri de düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Yaptığı yatırımlarla sektörün öncü isimleri arasında yer alan İLKO İlaç “Cirosundan Ar-Ge’ye en çok pay ayıran ilaç firması” kategorisinde Türkiye’deki ilaç firmaları arasında birincilik ile ödüllendirildi. Törende ödülü İLKO İlaç adına, Ar-Ge Direktörü Dr. Ecz. Onur Pınarbaşlı, T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Başkan Yardımcısı Sn. Dr. Ecz. Harun Kızılay’ın elinden aldı. Ödüle ilişkin bir değerlendirmede bulunan İLKO İlaç Genel Müdürü Hatice Öncel, “Bu ödülü çok önemsiyoruz. İLKO İlaç’ta biyoteknoloji esaslı ürünlerin üretimi ve üstün özelliklere sahip yeni ilaçların geliştirilmesi konusunda Ar-Ge faaliyetlerini ve yatırımlarını, ülkemizin gelişmiş ülkelerin yanındaki yerini alması amacıyla yoğun bir şekilde sürdürmekteyiz” dedi. Öncel ayrıca “İLKO İlaç; 50 yılı aşkın birikimi ve tecrübesi ışığında; güçlü Ar-Ge yapısı, tüm majör tedavi alanlarını kapsayan ileri teknolojiye dayalı ve katma değerli geniş ürün portföyü, biyoteknoloji ve tüketici sağlığı alanındaki faaliyetleri ile Türkiye’deki ve dünyadaki insanların yaşam kalitesini yükseltmek için çalışmalarına devam edecektir” vurgusu yaptı.
Mart 2020
66
Mammography Solution That Facilitates Breast Biopsies: MAMMOMAT Revelation Meme Biyopsilerini Kolaylaştıran Mamografi Çözümü: MAMMOMAT Revelation Prof. Dr. Füsun Taşkın: “Siemens Healthineers benim için güvenilir bir yol arkadaşı”
Breast Biopsies Are Now Faster and More Comfortable! / More Effective Biopsies with HD Breast Tomosynthesis Offering solutions with the state-of-the-art technologies in all areas of medical imaging, Siemens Healthineers also delivers services with a wide range of products in mammography, one of the most critical issues for women’s health. Siemens Healthineers’ MAMMOMAT Revelation solution, which focuses on improving patient comfort and improving image quality while shortening examination times, makes a difference in breast biopsies in addition to imaging. MAMMOMAT Revelation’s 500 3D HD Breast Tomosynthesis feature offers the widest scan angle on the
Mart 2020
Tıbbi görüntülemenin her alanında en yeni teknolojilerle çözümler sunan Siemens Healthineers, kadın sağlığı açısından en kritik konulardan biri olan mamografide de geniş ürün yelpazesiyle hizmet veriyor. Hasta konforuna ve tetkik sürelerini kısaltırken görüntü kalitesini artırmaya odaklanan Siemens Healthineers’ın MAMMOMAT Revelation çözümü ise görüntülemenin yanı sıra meme biyopsilerinde de fark yaratıyor.MAMMOMAT Revelation’ın 500 3D HD Breast Tomosynthesis özelliği, pazardaki en geniş tarama açısını sunuyor. Bu geniş açı sayesinde derinlik çözünürlüğü de artıyor ve böylece mükemmel kalitede 3D görüntüler elde ediliyor. Gerek sağlık çalışanları gerekse hastalar açısından bu, en küçük lezyonların bile görülebilmesi, dolayısıyla erken teşhis anlamına geliyor. MAMMOMAT Revelation’ın bir başka önemli özelliği ise 3D HD Breast Tomosynthesis’e dayalı biyopsiler yapılmasına imkan sağlaması. Cihazda kullanılan HD Breast Biopsy çözümü, tek bir tıklamayla ve +/- 1mm doğrulukla şüpheli alanların hedeflenmesini sağlıyor. Doğru noktadan alınan biyopsiler, ayrı bir cihaza gerek kalmadan, 20 saniyede kontrol edilebiliyor. Böylece hastaların cihazda geçirdiği süre kısalırken, sağlık çalışanlarının iş akışı da hızlanıp iyileşiyor. Yine hasta konforuna katkıda bulunan bir başka özellik ise Personalized Soft Compression. MAMMOMAT Revelation’da, bu özellik sayesinde meme sıkıştırma işlemi yumuşatılıyor ve sıkıştırma gücü otomatik ve kişiye özel olarak ayarlanıyor. Kısacası MAMMOMAT Revelation, gerek hasta gerekse sağlık çalışanları açısından maksimum seviyede konforlu, hızlı ve etkili bir mamografi süreci sunuyor. Ülkemizde bu teknoloji için global bir referans merkezi de bulunuyor: Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Meme Kliniği. Siemens Healthineers Türkiye Grup Pazarlama Müdürü Ertuğ Kalafatoğlu, “Klinik, bu alanda global referans olarak Türkiye’den seçilen ilk merkez oldu. Eskiden, Türkiye’de bu cihazı satın almak isteyen sağlık kuruluşları sistemi kullanım sırasında incelemek üzere başka ülkelere gidiyordu. Artık başka ülkelerdeki sağlık kuruluşu temsilcileri, sistemi görmek üzere ülkemize geliyor.”
Prof. Dr. Füsun Taşkın: “MAMMOMAT Revelation özellikle meme biyopsisi açısından büyük fayda sağlıyor.” Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Meme Kliniği’nde
67
market. Thanks to this wide angle, depth resolution also increases, resulting in 3D images of excellent quality. For both healthcare professionals and patients, this means that even the smallest lesions can be seen, resulting in early diagnosis. Another important feature of MAMMOMAT Revelation is that it enables biopsies based on 3D HD Breast Tomosynthesis. HD Breast Biopsy solution used in the device enables targeting of suspicious areas with a single click and an accuracy of +/- 1mm. Biopsies taken from the right spot can be checked in 20 seconds without the need for a separate device. In this way, the time spent by patients on the device is shortened and the workflow of healthcare professionals is accelerated and improved. Another feature that contributes to patient comfort is the Personalized Soft Compression. In MAMMOMAT Revelation, thanks to this feature, the breast compression process is softened and the compression force is adjusted automatically and individually. In brief, MAMMOMAT Revelation offers a maximum comfortable, fast and effective mammography process for both patients and healthcare professionals. There is also a global reference center for this technology in our country: Acıbadem University Atakent Hospital Breast Clinic. Siemens Healthineers Turkey Group Marketing Manager Ertuğ Kalafatoğlu, “The clinic has been the first center in Turkey to be selected as a global reference in this area. In the past, healthcare organizations in Turkey wishing to buy this device were going to other countries to examine the system during use. Representatives of healthcare organizations in other countries are now coming to our country to see the system.”
Prof. Dr. Füsun Taşkın: “MAMMOMAT Revelation is especially beneficial for breast biopsy.” Prof. Dr. Füsun Taşkın, a radiologist who works at Acıbadem University Atakent Hospital Breast Clinic and uses MAMMOMAT Revelation intensively, especially emphasizes the advantage of tomosynthesis when evaluating the developments in mammography: “My breast radiology training started with analog devices and filmscreen mammography. Digital mammography technology was on the agenda during my specialization and it is developing constantly. Full-field digital mammography has changed our entire radiology practice, as maintaining mammography quality control in analog systems was extremely complex, tiring and time consuming. At the moment, the most impressive development for me is that this system enables practices with important contributions to the diagnostic process such as tomosynthesis, contrastenhanced mammography, and tomosynthesis-guided biopsy.” According to Prof. Taşkın, the biggest benefit of tomosynthesis is that it increases cancer detection sensitivity of digital mammography and reduces the need for additional imaging: “Tomosynthesis facilitates mammographic evaluation in a woman with dense breast structure and enables us to find lesions that we cannot
görev yapan ve MAMMOMAT Revelation’ı yoğun şekilde kullanan radyoloji uzmanı Prof. Dr. Füsun Taşkın, mamografideki gelişmeleri değerlendirirken tomosentez avantajını özellikle vurguluyor: “Benim meme radyolojisi eğitimim analog cihazlarla ve film-ekran mamografiyle başladı. Uzmanlığım sırasında da dijital mamografi teknolojisi gündeme geldi ve artık durmaksızın gelişiyor. Tam alanlı dijital mamografi tüm radyoloji pratiğimizi değiştirdi, çünkü analog sistemlerde mamografi kalite kontrolünü sağlamak son derece karmaşık, yorucu ve zaman alıcıydı. Şu anda ise benim için en etkileyici gelişme bu sistemin tomosentez, kontrastlı mamografi, tomosentez kılavuzluğunda biyopsi gibi tanı sürecine çok önemli katkıları olan uygulamaları mümkün kılması.” Prof. Taşkın’a göre, tomosentezin en büyük faydası, dijital mamografinin kanser saptama duyarlılığını artırması ve ek görüntüleme gereksinimini azaltması: “Tomosentez, dens meme yapısı olan kadında mamografik değerlendirmeyi kolaylaştırıyor ve dijital mamografide saptayamadığımız lezyonları bulabilmemizi sağlıyor. Kontrastlı mamografi
Mart 2020
68
detect in digital mammography. Contrast-enhanced mammography provides a detailed examination, similar to breast MR in a single session, and provides an alternative evaluation for women who are unable to have an MR examination performed.” Speaking of the contribution of Siemens Healthineers to both human health and radiologists’ business processes in the field of imaging, Prof. Dr. Füsun Taşkın also states: “Siemens Healthineers continuously improves its imaging systems using up-to-date technology. It is a solution-oriented brand that works with a great sense of responsibility in health sector and is a trusted partner for me. I have been using Siemens Healthineers’ MAMMOMAT Revelation system in our hospital for one year. This device is especially beneficial for breast biopsy. The most important advantage of tomosynthesis-guided biopsy is that it enables us to perform biopsy on lesions that we can only detect with tomosynthesis. Without this feature, it was much more difficult to diagnose such lesions. In addition, I use this method instead of stereotactic biopsy because the processing time is shortened significantly. MAMMOMAT Revelation also increases patient comfort as it provides a chance to select and take samples from more than one focus in a single session. For example, in a patient who was sent to our center for MRI-guided biopsy due to a lesion detected only in MR, we found the lesion by secondlook tomosynthesis and diagnosed with tomo-biopsy. In this way, a shorter, less tiring, equally trusted and cost-effective option for biopsy which do not require intravenous contrast agent was provided for the patient.” One of the issues raised when it comes to mammography is the radiation. Prof. Dr. Taşkın says the following about the radiation exposure in mammography: “We define the ionizing radiation exposed in mammography as the ‘average glandular dose’. Doses are already relatively low in mammography, but our goal is to get the most information with the lowest dose all the time. Therefore, in evaluating mammography systems, we also care about how much dose exposure they create. At Siemens Healthineers MAMMOMAT Revelation, this equation is well established and we can get the most information with the lowest dose possible. Thanks to the gridless imaging, it is possible to reduce the average glandular dose.” Undoubtedly, the expectations of those who use the devices such as MAMMOMAT Revelation are of great importance in the development of these devices equipped with new technologies. For this reason, Siemens Healthineers always takes the feedback and expectations of the experts and determines the route of new technologies. In this framework, Prof. Dr. Füsun Taşkın also sheds light on the technologies of the future: “In the next step, I expect products that combine contrast-enhanced mammographyguided biopsy, contrast-enhanced tomosynthesis, and artificial intelligence to accelerate the diagnostic process. I think that products that provide multi-parameter, short term and single session diagnosis with a single system will be developed in the future.” Undoubtedly, advances in health technologies will continue at an even faster pace, and Siemens Healthineers will continue to be the technology pioneer which it has been up to date.
Mart 2020
tek seansta meme MR’ına benzer, detaylı bir inceleme sağlıyor ve MR tetkiki yaptıramayan kadınlarda alternatif bir değerlendirme sağlıyor.” Bu bağlamda Siemens Healthineers’ın görüntüleme alanında hem insan sağlığına hem de radyologların iş süreçlerine sağladığı katkıdan da söz eden Prof. Dr. Füsun Taşkın şunları ifade ediyor: “Siemens Healthineers, güncel teknolojiyi kullanarak görüntüleme sistemlerini sürekli geliştiriyor. Sağlık sektöründe büyük bir sorumluluk bilinciyle çalışan, çözüm odaklı bir marka ve benim için de güvenilir bir iş arkadaşı. Siemens Healthineers’ın MAMMOMAT Revelation sistemini hastanemizde son 1 yıldır kullanıyorum. Bu cihaz özellikle meme biyopsisi açısından büyük fayda sağlıyor. Tomosentez kılavuzluğunda biyopsinin en önemli avantajı, sadece tomosentezle saptayabildiğimiz lezyonların biyopsisini yapabilmemizi sağlaması. Bu özellik yokken, bu tip lezyonlara tanı koymak çok daha zordu. Ayrıca işlem süresi belirgin şekilde kısaldığı için ben stereotaktik biyopsi yerine de bu yöntemi kullanıyorum. MAMMOMAT Revelation tek seansta birden fazla odağı seçebilme ve örnek alma şansı sağladığı için hasta konforunu da artırıyor. Örneğin, sadece MR’da saptanan bir lezyon nedeniyle MR kılavuzluğunda biyopsi için merkezimize yollanan bir hastamızda ikinci bakı tomosentez ile lezyonu bulduk ve tomo-biyopsi ile tanı koyduk. Böylece hasta açısından daha kısa süren, daha az yorucu, intravenöz kontrast madde kullanımı gerektirmeyen, aynı derecede güvenilir ve maliyeti daha düşük bir biyopsi seçeneği sağlanmış oldu.” Mamografi söz konusu olduğunda gündeme gelen konulardan biri de radyasyon. Prof. Dr. Taşkın, mamografideki radyasyon maruziyeti hakkında şunları söylüyor: “Mamografide maruz kalınan iyonizan radyasyonu ‘ortalama glandüler doz’ olarak tanımlıyoruz. Mamografide dozlar zaten nispeten düşük ama her zaman hedefimiz, en düşük dozla en fazla bilgiyi almak. Bu yüzden, mamografi sistemlerini değerlendirirken ne kadar doz maruziyeti yarattıklarını da çok önemsiyoruz. Siemens Healthineers MAMMOMAT Revelation’da bu denklem iyi kurulmuş; mümkün olan en düşük dozla en çok bilgiyi alabiliyoruz. Gridsiz görüntüleme sayesinde de ortalama glandüler dozu azaltmak mümkün oluyor.” MAMMOMAT Revelation gibi cihazların yeni teknolojilerle donatılarak geliştirilmesinde, kuşkusuz bu cihazları kullananların beklentileri de büyük önem taşıyor. Bu nedenle Siemens Healthineers daima uzmanların geri bildirimlerini ve beklentilerini alarak yeni teknolojilerin rotasını belirliyor. Bu çerçevede Prof. Dr. Füsun Taşkın da geleceğin teknolojilerine ışık tutuyor: “Bundan sonraki aşamada kontrastlı mamografi kılavuzluğunda biyopsi, kontrastlı tomosentez ve yapay zekanın bir araya gelerek tanısal süreci hızlandıracağı ürünler bekliyorum. Gelecekte, tek bir sistemle çok-parametreli, kısa süreli ve tek seansta tanı sağlayan ürünlerin geliştirileceğini düşünüyorum.” Kuşkusuz sağlık teknolojilerindeki gelişmeler daha da hızlanarak sürecek ve Siemens Healthineers da bugüne dek sürdürdüğü teknoloji öncülüğü görevine devam edecek.
70
DJI Helps Fight Coronavirus with Drones DJI Dronlar Koronavirüs’le Savaşıyor 2019 yılının Aralık ayında Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan Covid-19 koronavirüsü neredeyse tüm dünyaya yayıldı. Çin Ulusal Sağlık Komisyonu’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre ülkede koronavirüs Covid-19 salgınında hayatını kaybedenlerin sayısı 2 bin 594’e ulaştı. Korona virüsü salgının yayılması nedeniyle ülkede oluşan korku havasını dağıtmak ve krizi çözmeye destek olmak amacıyla yeni teknolojilerin nasıl kullanılacağını araştıran Çin kamu güvenliği yetkilileri, DJI marka dronlarla mücadele başlattı.
Kamusal alanlar dronlarla dezenfekte ediliyor
Since emerging in the Chinese city of Wuhan in December 2019, the new COVID-19 coronavirus has spread around the world. As of February 25, the death toll within mainland China exceeded 2,594 with 44,563 confirmed cases. As the outbreak grew, so did public questions and concerns. How far would the virus spread? How can people protect themselves? To help address those fears and resolve the crisis, public safety officials in China explored how to use new technologies and DJI has stepped up to that challenge with drones.
Disinfecting public spaces with drones Together with agricultural technology think tanks, DJI has been working to fight the disease. On February 4, we pledged almost US $1.5 million in aid to help contain the outbreak. We have also adapted our Agras series of agricultural spraying drones to spray disinfectant in potentially affected areas. Drones can dramatically improve how China attempts to kill the virus in public areas: They can cover far more ground than traditional methods, while reducing risk to workers who would otherwise spend more time potentially exposed to both the virus and the disinfectant. After rounds of research and testing, teams developed
Mart 2020
Salgınla mücadele amacıyla; Tarımsal Teknoloji kuruluşuyla birlikte çalışan DJI, 1,5 milyon dolar ödenek ayırdı. Araştırma ve test süreçleri sonrası havadan klor veya etil alkol bazlı dezenfektan püskürtmek için uygun yöntemler geliştirildi. Bu sayede dronlar yardımıyla Çin’de halka açık alanlarda dezenfekte işlemi yapılarak virüsle mücadelede önemli bir adım atıldı. Dronlarla Shenzhen’de 3 milyon metrekareden fazla alanda yapılan dezenfekte işleminin yanında 1000 ilçeye daha yardım ediliyor. 600 milyon metrekareyi kapsayan hedef alanlar arasında fabrikalar, yerleşim alanları, hastaneler ve atık arıtma tesisleri bulunuyor. Zamanın kritik bir rol oynadığı koronovirüs krizinde, DJI’nın uyguladığı dezenfekte işlemi sayesinde geleneksel yöntemlerden 50 kat daha hızlı sonuç alınıyor. DJI Halk Güvenliği Entegrasyonu Kıdemli Direktörü
72
best practices for spraying a chlorine or ethyl alcohol-based disinfectant from the air. The concentration of the solution as well as flight guidelines can be modified for different circumstances, such as whether an area is known to be infected or not. DJI has sprayed disinfectant in over 3 million square meters in Shenzhen. The company is also helping 1,000 counties in China to adopt the spraying method. Target areas include factories, residential areas, hospitals, and waste treatment plants. In total, this covers 600 million square meters across the country so far. With this solution, spraying efficiency can be 50 times faster than traditional methods. In a crisis where time plays a critical role, this is great news. “Assisting on the containment of a disease, while ensuring safety to personnel, was very difficult to do in the past,” said Romeo Durscher, Senior Director of Public Safety Integration at DJI. “This was a complete grassroots movement. Users inspired us to take action, and it was worth the effort. It embodies the DJI spirit, where anyone with the access to these new tools can help improve their environment and help society.”
Using drones in more ways during the outbreak These past few weeks have given people a chance to discover new ways to curb the spread of COVID-19 in China. Loudspeakers were mounted on drones to help disperse public gatherings in crowded places. Drones flew banners advising people how to learn more about precautions. Thermal cameras on drones were also used to monitor body temperature so medical staff can identify new potential cases. Drone delivery is another popular topic. The outbreak has kept millions of families in their homes to avoid contact with others. A huge help to these households can come in the form of contactless delivery. Organizations can send food, supplies and medicine to anyone in need. At the same time, avoiding face-to-face contact will cut the risk of infection.
Continuing the fight against COVID-19 The battle with the novel coronavirus has only begun. Cases are continuing to rise in and outside of China. But recent reports show the tide appears to be turning. Researchers are learning more about the virus every day. Vaccines are being developed in laboratories around the world. And the public is doing its share by taking every precaution available. While COVID-19 remains a threat, there are countless people with innovative ideas developing 21st-century solutions to save lives. We at DJI are proud to empower these individuals any way we can, and we will continue pushing forward with #DronesForGood to protect emergency responders as well as the public at large. We hope the lessons learned from this crisis will help us use drones, sensors and other cutting-edge solutions even better during future medical, humanitarian, disaster response and relief missions.
Mart 2020
Romeo Durscher, “Geçmişte, bir hastalığın kontrol altına alınmasına yardımcı olurken personel güvenliğini de sağlamak oldukça zordu. Ürünü hali hazırda kullanan müşterilerimiz; bu iş için harekete geçmemizde bize yardımcı oldu. Çabamızın işe yaradığını görmek ve topluma yardım edebilmek DJI ruhunu da somutlaştırıyor.” dedi
Dronlar ürün teslimatı da yapıyor Dronlar, salgınla mücadele esnasında dezenfekte işlemleri dışında birçok farklı alanda da kullanılıyor. Kalabalık yerlerdeki halka açık toplantılarda kullanılması amacıyla hoparlörler dronlara monte edildi. Hastalıktan korunma hakkında önlemler ve bilgiler içeren pankartlar dronlarla halka ulaştırıldı. Dronlarda bulunan termal kameralar vücut sıcaklığını izlemek için kullanılarak tıbbi personele de yeni potansiyel vakaları belirlemelerinde yardımcı oldu. Evlerinden çıkamayan milyonlarca aileye yardımların dronlar aracılığıyla sağlandığı bu dönemde kuruluşlar, ihtiyacı olan herkese risksiz bir şekilde yiyecek, malzeme ve ilaç gönderebiliyor. Koronovirüs bütün dünyayı tehdit etmeye devam ederken DJI, bu krizden çıkarılan derslerin gelecekte tıbbi, insani yardım, afet müdahalesi ve yardımında insansız hava araçlarının önemini göstereceğini vurguluyor.
74
Mouthscope. Calmer Pediatric Exams. Mouthscope. Refleksiz Pediatrik Muayane. Mouth Scope does not trigger pharyngeal reflex and makes pediatric exam easier. Why are tongue depressors agitating? How to avoid the reflex... The pharyngeal reflex is a reflex contraction of the back of the throat, evoked by touching Aybüke Şahin- Industrial Designer the roof of the mouth, the back of the tongue, the area around the tonsils, the uvula, and the back of the throat. It is a survival mechanism that prevents objects in the oral cavity from entering the throat except as part of normal swallowing and helps prevent choking. Regular tongue depressors press down back of the tongue where glossopharyngeal nerve extends causing gag reflex an irritates the patient. Pressing down the tongue by pressuring areas that are further away from glossopharyngeal nerve can prevent pharyngeal reflex. In the final design, light was embedded inside for better visibility and to avoid an additional light source. Applied pressure around the end tip, closes the circuit and turns on the LED light inside. Angle of the tip makes it easier to tip the depressor once it is inside the patient’s mouth and increases visibility. Mouth Scope is designed for private practice rather than hospital use. Since private practice doctors tend to see the same patients on a regular basis, they have more precedent to wanting to have patients who like them. PETG can be cleaned with any Neutral pH and phosphate-free medical device cleaning solution in between patients, which is something private practices already have and use.
Mart 2020
Mouth Scope dilde oluşan refleksi önler ve doktor ziyaretlerini kolaylaştırır. Abeslang neden çocukları rahatsız eder? Refleks nasıl önlenebilir? Pharyngeal refleks boğazın arka tarafında oluşan bir refleksif kasılmadır. Dil üstü, arkası, küçük dil, bademcik ve damağa yönelik temas bunu tetikleyebilir. Bu aslında insan vücudunda bulunan kendini koruma mekanizmalarından biridir. Ancak günümüzde kullanılan abeslanglar dilde glossopharyngeal sınırının geçtiği bölgeye, dil arkasına, baskı yapar ve bu refleksi tetikler. Bu durum pediatrik muayaneler sırasında sağlık personelinin ve hasta yakınlarının işinin zorlaşmasına sebep olur ve hastayı da ajite eder. Hipotez: Dilin glossopharyngeal sınırının uzanmadığı bölgelerden bastırılması bu refleksi önler/azaltır. Mouth Scope’ un tasarımında ürünün içerisine bir ışık eklenmiştir. Bunun sebebi genellikle boğaz muayenesi sırasında sağlık personelinin genellikle dışardan bir ışık kaynağına ihtiyaç duymasıdır. Abeslankin ortasında bulunan acı değişimi görüntü mesafesini daha da fazla arttırır. Mouth Scope yoğun ve hızlı kullanım ortamlarından daha çok düzenli olarak aynı hastaları gören sağlık uzmanları için tasarlanmıştır. Bunun sebebi düzenli olarak görülen hastalarda, özellikle çocuklarda, muayene sırasında kurulan ilişkinin çok önemli olması ve gelecek ziyaretlere yansımasıdır. Hastalar arasında PETG ürün nötr pH solüsyonuyla temizlenebilir.
76
Infection Can Cause Permanent Hearing Loss Enfeksiyon, Kalıcı İşitme Kaybına Neden Olabiliyor İşitme algısının azalması veya tamamen ortadan kalkmasıyla ortaya çıkan işitme kaybının nedenlerine dikkat çeken Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Arzu Tatlıpınar, “Tedavi edilmeyen enfeksiyonların kalıcı işitme kaybına neden olabiliyor” uyarısında bulundu.
Prof Dr. Arzu Tatlıpınar - Otorhinolaryngology Diseases and Head and Neck Surgery Specialis
Otorhinolaryngology Diseases and Head and Neck Surgery Specialist Prof Dr. Arzu Tatlıpınar who draws attention to the causes of hearing loss caused by decreased or completely eliminated hearing perception warned “Untreated infections can cause permanent hearing loss”. Stating that hearing loss is seen in two ways, Prof Dr. Arzu Tatlıpınar, Yeditepe University Koşuyolu Hospital, Otorhinolaryngology Diseases and Head and Neck Surgery Specialist, said “Conductive hearing loss concerns the outer ear canal, middle ear, and ossicles in the middle ear. Sensorineural hearing loss occurs in the inner ear”. He explained that hearing loss requires an approach according to the region and cause.
A cochlear implant is performed in advanced hearing loss Prof Tatlıpınar gave the following information about the causes of hearing loss: “In Conductive hearing loss, causes such as infections in the outer ear canal, earwax, bone formation called exocytosis play an active role.. However, this problem can also be encountered in conditions such as middle ear infections, cholesteatoma, middle ear tumors and chronic otitis media or otosclerosis that cause deformity or thickening of the eardrum. The state of the inner ear is prominent in sensorineural hearing loss. This
Mart 2020
İşitme kaybının iki şekilde görüldüğünü ifade eden Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Arzu Tatlıpınar, “İletim tipi işitme kayıpları; dış kulak yolu, orta kulak ve orta kulaktaki kemikçikleri ilgilendiriyor. Sensörinöral işitme kayıpları iç kulakta oluşuyor” diyerek işitme kayıplarının oluştuğu bölgeye ve nedenine göre yaklaşım gerektirdiğini anlattı.
İleri işitme kayıplarında koklear implant yapılıyor Prof. Tatlıpınar, işitme kayıplarının nedenlerine ilişkin şu bilgileri verdi: “İletim tipi işitme kayıplarında; dış kulak yolundaki enfeksiyonlar, kulak kiri, ekzostos adı verilen kemik oluşumu gibi nedenler etkin rol oynuyor. Bununla beraber, orta kulaktaki kemikçiklerde deformasyona yol açan orta kulak enfeksiyonları, kolesteatom, orta kulak tümörleri ile kulak zarında delinmeye veya kalınlaşmaya neden olan kronik otitis media ya da otoskleroz gibi rahatsızlıklarda da bu soruna rastlanabiliyor. Sensörinöral
78
discomfort is usually seen in elderly people with hearing loss called presbycusis, working in a noisy environment or sudden, excessive noise due to bursting, loud music, autotoxicity due to drug use and presence of inner ear tumors”. Stating that the disorders that occur during the neonatal period are among the reasons leading to sensorineural hearing loss, Prof Dr. Tatlıpınar said “This discomfort may develop due to infections such as TORCH (toxoplasma, rubella, cytomegalovirus or herpes simplex), either in the premature or neonatal period. Genetic diseases can also cause hearing loss”.
When is a cochlear implant used? In order to detect hearing loss in the neonatal period, newborn hearing tests that are included in the routine screening program of the Ministry of Health are performed. Saying that in case of severe loss, the hearing aids are used in the early period, Prof Dr. Arzu Tatlpınar gave the following information: “Babies with severe hearing loss in the period before one or two years are directed to cochlear implantation surgery. In adult type hearing loss, hearing aids can be offered to patients. A cochlear implant can be used as a treatment option in adults who have severe hearing loss in both ears and do not benefit from hearing aid.
Mart 2020
işitme kayıplarında iç kulağın tutulumu öne çıkıyor. Bu rahatsızlık; genellikle ileri yaşta görülen presbiakuzi adlı işitme kayıplarında, sürekli gürültülü ortamda çalışanlarda veya patlama, yüksek müzik sesi gibi nedenlerle ani, aşırı gürültüye maruz kalanlarda, ilaç kullanımına bağlı olarak görülen ototoksisite nedeniyle ve iç kulak tümörlerinin varlığında görülüyor.” Sensörinöral işitme kayıplarına yol açan nedenler arasında yenidoğan döneminde ortaya çıkan rahatsızlıkların da bulunduğunu belirten Prof. Dr. Tatlıpınar, “Bu rahatsızlıktık prematüre veya yenidoğan döneminde geçirilen TORCH (toksoplazma, rubella, sitomegalovirüs ya da herpes simplex) gibi enfeksiyonlara bağlı gelişebiliyor. Genetik hastalıklar da işitme kaybına neden olabiliyor” dedi.
Koklear implant ne zaman kullanılıyor? Yenidoğan döneminde işitme kayıplarını tespit edebilmek için Sağlık Bakanlığı’nın rutin tarama programına dahil ettiği yenidoğan işitme testleri yapılıyor. İleri derece kayıp olması durumunda erken dönemde işitme cihazı kullanımına geçildiğini söyleyen Prof. Dr. Arzu Tatlpınar, şu bilgileri verdi: “Bir-iki yaş öncesi dönemde çok ileri işitme kayıpları olan bebekler koklear implantasyon cerrahisine yönlendiriliyor. Erişkin tipi işitme kayıplarında ise hastalara işitme cihazları önerilebiliyor. Her iki kulağında ileri derecede işitme kaybı olan ve işitme cihazından fayda görmeyen erişkinlerde de koklear implant bir tedavi seçeneği olarak uygulanabiliyor.”