JANUARY 2020 - INTERNATIONAL MEDICAL MAGAZINE / www.medikalteknik.com.tr
All over the world for the health industry, the core of exports! İhracatın Kimyası Sağlık Sektörü için Dünya’nın her yerinde
Publisher H. Ferruh IŞIK on behalf of İstmag Magazin Gazetecilik İç ve Diş Tic. Ltd. Şti.
1 2
Finishing Year 2019 with Record, Chemical Exporters Target for 2023 is 30 Billion Dollars 2019 Yılını Rekorla Kapatan Kimya İhracatının 2023 Hedefi 30 Milyar Dolar
Managing Editor (Responsible) Mehmet SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr Editors Duygu SAZAN duygu.sazan@img.com.tr Recep ARSLANTAŞ recep.arslantas@img.com.tr Advertising Coordinator Recep ARSLANTAŞ recep.arslantas@img.com.tr +90 537 441 97 68
2 8
3Teks Medical Textile Continues to Contribute to Turkey’s Health Sector and Export Target 3Teks Medikal Tekstil Türkiye’nin Sağlık Sektörüne Ve İhracat Hedeflerine Olan Katkılarını Sürdürüyor
Foreign Relations Manager Ayça SARIOGLU ayca.sarioglu@img.com.tr
Graphic & Design Sami Aktaş sami.aktas@img.com.tr Accounting Manager Cuma KARAMAN cuma.karaman@img.com.tr
Finance Manager Yusuf DEMİRKAZIK yusuf.demirkazik@img.com.tr
5 2
IDEX Istanbul Remains Unrivalled in 2020 IDEX İstanbul 2020’de Yine Rakip Tanımıyor
Subscription Nurten Demir nurten.demir@img.com.tr Bursa Represantation Ömer Faruk GÖRÜN omer.gorun@img.com.tr Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481 Printing CTP • BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No: 11 A/41 Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL +90.212 454 30 00 Head Office İstanbul Magazin Grubu İHLAS MEDIA CENTER Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi No:11 Medya Blok Kat:1 34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr İMG - Medikal Teknik dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. İMG - Medikal Teknik dergisinin bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik İç Ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
6 8
8 6
Hospitalar 2020, South America’s Largest Fair in Health Sector, Preparing to Welcome More Than One Hundred Thousand Visitor Güney Amerika’nın Sağlık Sektöründeki En Büyük Fuarı Hospitalar 2020, Yüz Binden Fazla Ziyaretçiyi Ağırlamaya Hazırlanıyor
Nobel Pharmaceuticals Continues Strategic Business Cooperation with Uzbekistan, Where It Made Its First Foreign Investment! Nobel İlaç, İlk Yurtdışı Yatırımını Yaptığı Özbekistan ile Stratejik İş Birliklerini Sürdürmeye Devam Ediyor!
Letter From the Editor
Medikal Cihazlar Sektörü 2020’nin de Olmazsa Olmazı
Medical devices industry is to be on the agenda for 2020 The opportunities offered by traditional medical equipment and state-of-the-art technology meet at the same denominator and there emerge several hospitals equipped with digital facilities. Considering that health is the most important factor for the quality of life of a person, it is not difficult to understand how hospitals become such high-tech enterprises. The history of medicine, which dates back almost to the beginning of humanity, needs medical devices for different purposes with its expanding health needs and this leads to an increase in the diversity of devices. The medical device sector, which diversifies for the diagnosis, treatment and rehabilitation, sometimes plays an important role in the prevention of diseases and sometimes in the treatment of diseases as well. While the impact of the medical device industry on human life cannot be denied in the world that revolves around the health of humans, communication about some of the requirements of this sector are increasing in our country. Need for new ideas for strategy with an aim to increase domestic production, in import and export are becoming the main topics of agenda at meetings held on health industry. In 2020, I wish to witness significant developments in the domestic manufacturing industry and move forward with a road map that will take us from being consumers to being manufacturers of medical device technologies. We wish to have a productive year in which our industrialists, related ministries, universities, private sector companies, research institutions, unions and associations will give good news to our entire sector partners.
Geleneksel tıbbi ekipmanlar ile son moda teknolojinin sunduğu imkanlar aynı paydada buluşuyor ve ortaya dijital olanaklarla bezenmiş donanımlı hastaneler çıkıyor. Sağlığın, insanın yaşam kalitesini belirlemedeki en önemli faktör olduğunu da düşünürsek, hastanelerin nasıl bu denli yoğun teknolojili işletmeler halini aldıklarını anlamak hiç de zor değil. Neredeyse insanlığın başlangıcına kadar uzanan tıp tarihi, bugün, genişleyen sağlık ihtiyaçları ile birlikte farklı amaçlara yönelik tıbbi cihaza ihtiyaç duyuyor ve bu durum da cihazların çeşitliliğinin artmasına neden oluyor. Teşhis, tedavi ve rehabilitasyon gereklilikleriyle çeşitlilik kazanan tıbbi cihaz sektörü, günümüzde bazen hastalıkların önüne geçilmesinde bazense hastalıkların tedavisinde önemli bir rol oynuyor. İnsan sağlığı uydusunda dönen dünyada, medikal cihaz sektörünün insan yaşamı üzerindeki etkisi bu denli inkar edilemezken, ülkemiz için de bu sektörün bazı gereklilikleri üzerine yapılan konuşmalar gittikçe artıyor. Yerli üretimi arttırmaya, ithalata ve ihracata yönelik yeni strateji fikirleri, sağlık endüstrisi buluşmalarının ana gündem maddeleri oluyor. 2020 yılı ile birlikte yerli üretim sanayinde önemli gelişmelere tanıklık etmeyi, tıbbi cihaz teknolojisinde tüketicilikten üreticiliğe ulaşabileceğimiz bir yol haritasıyla ilerlemeyi diliyorum. Sanayicimizin, ilgili bakanlıklarımızın, üniversitelerimizin, özel sektör firmalarımızın, araştırma kurumlarımızın, birliklerimizin ve derneklerimizin işbirliği içerisinde tüm sektörümüze güzel haberler vereceği, verimli bir yıl geçirmemiz dileğiyle…
DUYGU SAZAN Editor
6
Developments in the Medical Sector Medikal Sektöründe Gelişmeler The medical device market, which has a significant share in the health sector expenditures and has a dynamic structure, is growing rapidly in the world. Although the medical device production in Turkey mainly depends on mounting, investments have been continuing to increase with each passing day. In the coming period, with the increase in R & D investments and the strengthening of university-industry cooperation, the production of high value-added products will increase. Every day, the number of companies producing high-tech devices is increasing. Turkish medical companies, which have appeared in distinguished medical fairs, continue to accelerate their steps in export. When we look at the general situation, we observe that the Turkish medical sector, which is increasing its competitiveness gradually, increases its market share. This year, we wish success for the Turkish medical sector at the Arab Health Dubai Fair, which will be held on 27-30 January 2020 in Dubai, and for which Medical Teknik magazine a media sponsor. Stay in touch until the February 2020 issue of the Medical Teknik magazine.
Sağlık sektörü harcamaları içerisinde önemli payı bulunan ve dinamik bir yapıya sahip olan tıbbi cihaz pazarı, dünyada hızla büyümekte. Türkiye’de ise tıbbi cihaz üretimi ağırlıklı olarak montaja yönelik olsa da yapılan yatırımlar her geçen gün artarak devam ediyor. Önümüzdeki süreçte, Ar-Ge yatırımlarının fazlalaşması ve üniversite- sanayi iş birliğinin daha da güçlenmesiyle, katma değeri yüksek ürünlerin
Recep Aslantas Coordinator
Ocak 2020
üretiminin de artması sağlanmış olacak. Her geçen gün, yüksek teknolojili cihazların üretimini yapan firmaların sayısı artış gösteriyor. Seçkin medikal fuarlarında boy gösteren Türk medikal firmaları, ihracatta da adımlarını hızlandırmaya devam ediyor. Genel duruma bakıldığında, rekabet gücünü gittikçe arttıran Türk medikal sektörünün, pazar payını da fazlalaştırdığını gözlemlemekteyiz. Bu sene, 27-30 Ocak 2020 tarihlerinde Dubai’de gerçekleşecek olan ve Medikal Teknik Dergisi’nin basın sponsoru olduğu Arab Health Dubai Fuarı’nda Türk medikal sektörüne başarılar diliyoruz. Medikal Teknik Dergisi’nin Şubat 2020 sayısında görüşünceye kadar esen kalın.
8
The Changing Gene Of The Tumor Is Detected Smart Molecules Allow Pinpoint Tümördeki Yapısı Değişen Gen Saptanıyor Akıllı Moleküllerle Nokta Atışı Yapılıyor
Genes give clues to cancer. Gene research can detect genomic changes by scanning more than 300 genes known to be associated with cancer. By collaborating in the field of genetics and molecular biology, the genetic map of cancer is developed and intelligent drugs are being developed that can make point-shots to the genes whose structure is changing. Thus, many types of cancer, where standard chemotherapy treatments remain unresponsive, can be treated or controlled with smart drugs.
Genler kanserin ipuçlarını veriyor. Gen araştırmaları kanserle ilişkili olduğu bilinen 300’den fazla geni tarayarak genomik değişikliklerin tespit edilmesini sağlıyor. Genetik ve moleküler biyoloji alanındaki iş birliği ile kanserin genetik haritası çıkarılarak, yapısı değişen genlere nokta atışı yapabilecek akıllı ilaçlar geliştiriliyor. Böylece standart kemoterapi tedavilerinin yanıtsız kaldığı pek çok kanser türü, akıllı ilaçlarla tedavi ediliyor ya da kontrol altına alınabiliyor.
Cancer, which is an important health problem in the world and in our country, is the second cause of death after cardiovascular diseases. According to World Health Organization data, 18.1 million new cancers were diagnosed in 2018 and 9.6 million people died due to cancer. There is also good news against these frightening
Dünyada ve ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olan kanser, günümüzde kalp damar hastalıklarından sonra 2. ölüm nedeni. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, 2018 yılında 18.1 milyon yeni kanser tanısı konurken, 9.6 milyon kişi de kanser nedeniyle hayatını kaybetti. Bu ürkütücü sonuçlara karşı iyi haberler de var; kanserin tanı
Ocak 2020
9
Professor Dr. Gökhan Demir, Acibadem Maslak Hospital, Medical Oncology Specialist
Dr. Abdullah Kahraman, Head of the Clinical Bioinformatics Laboratory, Zurich University Hospital
results; major steps in the diagnosis and treatment of cancer. Genomic profiling, which identifies all the genetic features of the tumor and acts as a ‘navigation ide in the treatment, draws attention among these developments. An experience sharing meeting was held with the participation of many experts from abroad and discussing the features of this method which offers a new approach to cancer treatment and other developing methods. This method, which enables the individual treatment of cancer and thus provides significant gains to the patient, was discussed in all aspects “Comprehensive Genomic Profiling Experience Meeting” held at Acıbadem Maslak Hospital by experts and they shared their experiences and predictions for the future. Pointing out that the important advances in cancer treatment in recent years have made it possible to treat many types of disease in the meeting, Professor Dr. Gökhan Demir, Acıbadem Maslak Hospital, Medical Oncology Specialist, said, “In the past, we used only standard treatment according to the stage of cancer. However, these treatments were very beneficial for some patients, but not enough for others. We were wondering why. Through cancer research, we now understand that each tumor that causes cancer has different genetic characteristics. Scientists are discovering these genetic differences. Each discovery enables the development of intelligent drugs that can eliminate or control the cancercausing effects of these different genes. Thus, instead of the standard treatments in cancer, it is determined which gene is defective and treatment is directed towards that gene. In other words, tumor-specific treatment can be applied. Thus, the success of treatment in cancer increases further.”
ve tedavisinde büyük adımlar atılıyor. Tümörün tüm genetik özelliklerini tespit ederek tedavide adeta ‘navigasyon’ işlevini üstlenen genomik profilleme, bu gelişmeler arasında dikkat çekiyor. Kanser tedavisine yeni bir yaklaşım sunan bu yöntemin özelliklerinin ile gelişen diğer yöntemlerin ele alındığı ve yurt dışından çok sayıda uzmanın katıldığı bir deneyim paylaşımı toplantısı gerçekleştirildi. Acıbadem Maslak Hastanesi’nde yapılan “Kapsamlı Genomik Profilleme Deneyim Paylaşımı Toplantısı”nda, kanserin kişiye özel tedavisini mümkün kılan ve bu haliyle hastaya oldukça önemli kazanımlar sağlayan bu yöntem, tüm yönleriyle ele alındı; uzmanlar meslektaşlarına deneyimlerini ve geleceğe dair öngörülerini aktardı. Toplantının konuşmacılarından Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir son yıllarda kanser tedavisinde yaşanan önemli gelişmelerin hastalığın birçok türünde tedaviyi mümkün kıldığına dikkat çekerek, “Eskiden sadece kanserin evresine göre standart bir tedavi uyguluyorduk. Ancak bu tedaviler bazı hastalarda çok faydalı olurken, bazılarında yeterli etkiyi göstermiyordu. Neden diye düşünüyorduk. Kanser araştırmaları sayesinde günümüzde, kansere yol açan her tümörün birbirinden farklı genetik özellikleri olduğunu anladık. İşte bilim insanları bu genetik farklılıkları keşfediyor. Her keşif, bu farklı genlerin kanser oluşturucu etkilerini ortadan kaldıracak ya da kontrol altına alacak akıllı ilaçların geliştirilmesini sağlıyor. Böylece kanserdeki standart tedaviler yerine hangi gende bozukluk olduğu saptanıyor ve o gene yönelik tedavi yapılıyor. Yani bir başka deyişle, tümöre özel tedavi uygulanabiliyor. Böylece, kanserde tedavi başarısı daha da yükseliyor” dedi.
Kemoterapi tarihe karışacak mı? Tümörün genetik özelliğine göre seçilen akıllı ilaçların
Ocak 2020
10
Will chemotherapy go down in history? Recording that smart drugs selected according to the genetic characteristics of the tumor can provide full healing in the treatment of some patients, Prof. Dr. Gökhan Demir said, “We can keep the tumor under control for years in advanced cancer. With individual and tumor-specific approaches, cancer will become a disease that can be managed more effectively in the future. Maybe 5 years later, we will have smart drugs for all genetic mutations and chemotherapy, which can cause severe side effects, will go down in history.”
More than 300 genes are scanned at the same time Expressing that up to the last 10 years, only very small portions of DNA, for example a single gene sequence, could be read, Dr. Abdullah Kahraman, Head of the Clinical Bioinformatics Laboratory, Zurich University Hospital, said, “Nowadays, we can screen 300-400 genes at the same time, so we can precisely map the tumor. Since we can read all the mutations in the genes, we can identify the genes whose structure is altered. Thanks to this method, we can keep the disease under control for years with smart drugs even in the previously desperate types of lung cancer.”
The target is to diagnose before cancer tumor forms Stressing the importance of diagnosing cancer at the molecular level before the tumor is formed, Prof. Dr. Gökhan Demir, said that today’s radiological methods can be viewed only when the tumor size can be seen. Remarking that the methods that can be determined at molecular level will increase the success of treatment, Prof. Dr. Gökhan Demir informed the following, “When the tumor reaches one-fifth of a millimeter in size, that is, before it appears in radiological examinations, it completes its development. Therefore, when detected on radiological examinations, it completes its development and gains the ability to metastasize, ie to jump to other organs.” Declaring that work is going on rapidly to solve this problem today, Prof. Dr. Gökhan Demir said, “In the future, perhaps the DNA of the tumor can be detected from the person’s blood before the cancer cells reach the tumor size. With the preventive treatment, cancer development can be prevented.”
Breakthrough development: Liquid biopsy One of the most important challenges in cancer treatment is that the genetic molecules of the tumor change over time and gain resistance to treatment. Medical Oncology Specialist Prof. Dr. Gökhan Demir pointed out that today, this problem is overcome thanks to the “liquid biopsy” method, which is based on the detection of tumor DNA that is mixed into the blood during the breakdown or metastasis of cancer cells. Professor Dr. Gökhan Demir said, “If changes occur in that structure by following the genetic structure of the tumor, that is, the tumor is no longer resistant to our treatment, liquid biopsy warns us to use a different intelligent molecule. We can draw up a new treatment protocol based on the data obtained from the liquid biopsy so that we can achieve more successful results than treatment.”
Ocak 2020
tedavide bazı hastalarda tam şifa sağlayabildiğini belirten Prof. Dr. Gökhan Demir, “İleri evre kanserde de tümörü yıllarca kontrol altında tutabiliyoruz. Kişiye ve tümöre özel yaklaşımlar sayesinde kanser, gelecekte çok daha etkin olarak yönetilebilecek bir hastalık olacak. Belki 5 yıl sonra tüm genetik mutasyonlar için akıllı ilaçlarımız olacak ve hastada ağır yan etki yapabilen kemoterapi tarihe karışacak” diye konuştu.
300’den fazla gen aynı anda taranıyor Zürih Üniversitesi Hastanesi Klinik Biyoinformatik Laboratuvarı Başkanı Dr. Abdullah Kahraman da geçtiğimiz 10 yıl öncesine dek DNA’nın sadece çok küçük bölümlerinin, örneğin tek bir genin dizisinin okunabildiğini vurgulayarak, “Günümüzde ise 300-400 geni aynı anda tarayabiliyor, dolayısıyla tümörün genetik haritasını tam olarak çıkartabiliyoruz. Genlerdeki tüm mutasyonları okuyabildiğimiz için yapısı değişen genleri saptayabiliyoruz. Bu yöntem sayesinde eskiden çaresiz görülen akciğer kanseri gibi türlerde bile akıllı ilaçlarla hastalığı yıllarca kontrol altında tutabiliyoruz” dedi.
Hedef, kanser tümörü oluşmadan tanı koymak Kansere, tümör oluşmadan henüz moleküler düzeydeyken tanı koymanın önemini vurgulayan Prof. Dr. Gökhan Demir, günümüzdeki radyolojik yöntemlerle tümörlerin ancak görülebilir boyutlara geldiğinde görüntülenebildiğini belirtti. Moleküler düzeyde tespit yapabilecek yöntemlerin, tedavi başarısını daha da artıracağını söyleyen Prof. Dr. Gökhan Demir şu bilgileri verdi: “Tümör, milimetrenin 5’te biri büyüklüğüne ulaştığında, yani radyolojik tetkiklerde görünmeden önce gelişimini tamamlıyor. Dolayısıyla radyolojik tetkiklerde tespit edildiğinde gelişimini tamamlamış ve metastaz yani başka organlara sıçrama yeteneğini kazanmış oluyor”. Günümüzde bu sorunu çözmek için çalışmaların hızla devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Gökhan Demir, “İleride belki de kişinin kanından tümörün DNA’sı tespit edilerek kanser hücreleri henüz tümör boyutuna ulaşmadan saptanabilecek. Uygulanacak olan koruyucu tedavi sayesinde de kanserin gelişmesi önlenebilecek”
Çığır açan gelişme: Likit biyopsi Kanser tedavisinde yaşanan en önemli zorluklardan biri, tümörün genetik moleküllerinin zamanla değişime uğrayarak tedaviye direnç kazanması. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir günümüzde kanser hücrelerinin parçalanması veya metastaz yapması sırasında kana karışan tümör DNA’sının tespitine dayalı bir yöntem olan “likit biyopsi” sayesinde bu sorunun artık aşıldığına dikkat çekti. Prof. Dr. Gökhan Demir, “Likit biyopsi, tümörün genetik yapısını takip ederek o yapıda değişiklikler oluştuysa, yani tümör, uyguladığımız tedaviye artık dirençli hale geldiyse farklı bir akıllı molekül kullanmamız için bizi uyarıyor. Biz de likit biyopsiden elde ettiğimiz veriler doğrultusunda yeni bir tedavi protokolü düzenleyebiliyor, böylelikle tedaviden daha başarılı sonuçlar elde edebiliyoruz” dedi.
12
Finishing Year 2019 with Record, Chemical Exporters Target for 2023 is 30 Billion Dollars 2019 Yılını Rekorla Kapatan Kimya İhracatının 2023 Hedefi 30 Milyar Dolar
With a great record of 20.6 billion US dollars exports in 2019, the chemical sector was the second most export sector last year. Drawing the attention with the increased performance in exports, exporting over $ 3 billion in 2019, the chemical sector succeeded to be the most growing sector in export among the sectors in Turkey with more than 18,54 percent growth. The chemical sector, which is one of the leading sectors in the industry which exports to the most countries among all sectors, came first in this field with its exports to 208 countries and regions in November. Exports of the sector in 2019 amounted to 26 million 539 thousand tons with an increase of 35.83 percent. Spain, one of the countries where the chemical sector exports the most, is in the first place with 1 billion 62 million dollars of exports, the Netherlands is the second with 1 billion 32 million dollars of exports and Iraq is the third with 1 billion 12 million dollars of exports. Adil Pelister, Chairman, Istanbul Chemicals and Chemical Products Exporters’ Association (IKMIB), Dr. S. Armağan Vurdu, General Secretary, The Istanbul Mineral and Metals Exporters’ Association (IMMIB) and Coşkun Kırlıoğlu, Deputy General Secretary at IMMIB attended the event on behalf of the chemical industry, which provides a major contribution to Turkey’s economy and exports, to evaluate
Ocak 2020
2019 yılında gerçekleştirdiği 20,6 milyar dolarlık ihracat ile tarihi bir rekora imza atan kimya sektörü, geçtiğimiz yılın en çok ihracat yapan ikinci sektörü oldu. İhracatta artan performansı ile dikkatleri üzerine çeken kimya sektörü, 2019 yılında 3 milyar dolar üzerinde ihracat yapan sektörler arasında yüzde 18,54’lük büyüme ile Türkiye’nin ihracatta en fazla büyüyen sektörü olmayı başardı. Tüm sektörler arasında en fazla ülkeye ihracat yapan lokomotif sektör olarak da bir adım öne çıkan kimya sektörü, Kasım ayında 208 ülke ve bölgeye yaptığı ihracatla bu alanda birinci oldu. Sektörün 2019 yılı miktar bazında ihracatı ise yüzde 35,83 artışla 26 milyon 539 bin ton olarak gerçekleşti. Kimya sektörünün en çok ihracat gerçekleştirdiği ülkelerden İspanya, 1 milyar 62 milyon dolar ihracat ile ilk sırada yer alırken, Hollanda 1 milyar 32 milyon dolar ihracat ile ikinci, Irak ise 1 milyar 12 milyon dolarlık ihracatla üçüncü sırada yer aldı. Türkiye’nin ekonomisine ve ihracatına büyük katkı sağlayan kimya sektörü adına, 2019 yılını değerlendirmek ve gelecek dönem hedeflerini paylaşmak amacıyla İKMİB tarafından düzenlenen basın toplantısı, İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı
13
the 2019 and future periods during a press conference organized by IKMIB to share their goals. Evaluating the year-end exports of the chemical sector, Adil Pelister, Chairman of the Board of Directors of İKMİB, said, “Our chemical industry exports broke a historical record in 2019. We surpassed our 20 billion dollar target and achieved a great success with 20.6 billion dollar export. Also among the export sector over 3 billion dollars in 2019 we were the fastest growing sectors in Turkey’s export growth 18,54 percent. Exports of our sector in 2019 amounted to 26 million 539 thousand tons with an increase of 35.83 percent. In October 2019, we broke our export record on a monthly basis with 1.94 billion dollars worth of exports. During 2019, each month in a row as Turkey’s second most exporting sector, we conducted our permanent second goal. In the chemical industry, taking a share 11,44 percent of Turkey’s total exports, we have provided significant added value to our country. In 2020 the first sector while maintaining our position as the second most exported to Turkey, Turkey’s export and we aim to increase our contribution to growth. However, we plan to carry out our activities in a wider way in line with the road maps we will produce for our sub-sectors.”
New projects which add value to the chemical industry on the way Reporting they emphasize or give importance to design, innovation, digitization, R & D-focused studies and support
Birlikleri (İMMİB) Genel Sekreteri Dr. S. Armağan Vurdu ve İMMİB Genel Sekreter Yardımcısı Coşkun Kırlıoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıda kimya sektörünün yıl sonu ihracatını değerlendiren İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Kimya sektörü ihracatımız 2019 yılında tarihi rekor kırdı. 20 milyar dolarlık hedefimizi aşarak 20,6 milyar dolarlık ihracatla büyük bir başarıya imza attık. Ayrıca 2019 yılında 3 milyar doların üzerinde ihracat yapan sektörler arasında yüzde 18,54’lük büyüme ile Türkiye’nin ihracatta en hızlı büyüyen sektörü olduk. Sektörümüzün 2019 yılı miktar bazında ihracatı ise yüzde 35,83 artışla 26 milyon 539 bin ton olarak gerçekleşti. 2019 yılı Ekim ayında gerçekleştirdiğimiz 1,94 milyar dolarlık ihracatla ise aylık bazdaki ihracat rekorumuzu kırdık. 2019 yılı boyunca, her ay üst üste Türkiye’nin en çok ihracat yapan ikinci sektörü olarak, kalıcı ikincilik hedefimizi de gerçekleştirdik. Kimya sektörü olarak, Türkiye’nin toplam ihracatından yüzde 11,44’lük bir pay alarak, ülkemize ciddi bir katma değer sağladık. 2020 yılında da öncelikle Türkiye’nin en çok ihracat gerçekleştiren ikinci sektörü konumumuzu koruyarak, Türkiye’nin ihracatına ve büyümesine yaptığımız katkıyı artırmayı hedefliyoruz. Bununla birlikte alt sektörlerimize yönelik çıkaracağımız yol haritaları doğrultusunda faaliyetlerimizi daha geniş kapsamlı gerçekleştirmeyi planlıyoruz” dedi.
Ocak 2020
14
for Ur-Ge projects, Pelister said, “We want to establish a new Chemical Technology Center to address all our subsectors and contribute to its development. In addition, we will assume an important role in the International Chemistry Olympics, which is planned to be held in our country this year. In addition, as the Chemical Sector Platform (KSP), of which I was elected President last December, we aim to hold the Chemical Summit that will bring together all the stakeholders of our sector during the year. As IKMIB, in 2020 we will continue to support our exporters with our projects and organizations in 10 countries such as the United Arab Emirates, Germany, Italy, USA, Panama, China- Hong Kong, China, Netherlands, S. Arabia and S. Africa, including 17 national participation organizations, 5 sectoral trade mission, 7 purchases delegation, workshops, R & D project Market event, awards ceremony, Turkey Promotion Group (TTG) project activities, exhibition visits, 5 URGE delegation of different education organizations, and business associations. South America region, Sub-Saharan Africa, East Asia and Central Asian countries are important for us. China, which stands out in East Asia, is one of the primary target countries of our country. We will do the national participation organizations this year for 3rd China International Import Fair’s and the Chinaplas the exhibition. We will continue to receive applications from China until
Ocak 2020
Kimyaya değer katacak yeni projeler yolda Tasarım, inovasyon, dijitalleşme, Ar-Ge odaklı çalışmalar ve Ur-Ge projelerine destek sağlamaya önem verdiklerini dile getiren Pelister, “Bütün alt sektörlerimize hitap edecek ve gelişimine katkı sunacak yeni bir Kimya Teknoloji Merkezi kurmak istiyoruz. Bununla birlikte bu yıl ülkemizde yapılması planlanan Uluslararası Kimya Olimpiyatları’nda önemli bir görev üstleneceğiz. Ayrıca, geçtiğimiz Aralık ayında Başkanı seçildiğim Kimya Sektör Platformu (KSP) olarak, yıl içinde sektörümüzün tüm paydaşlarını bir araya getirecek Kimya Zirvesi’ni de gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. İKMİB olarak, 2020 yılında gerçekleştirmeyi planladığımız Birleşik Arap Emirlikleri, Almanya, İtalya, ABD, Panama, Çin-Hongkong, Çin, Hollanda, S.Arabistan ve G.Afrika olmak üzere 10 ülkede 17 milli katılım organizasyonu, 5 sektörel ticaret heyeti, 7 alım heyeti, çalıştaylar, Ar-Ge Proje Pazarı etkinliği, ödül töreni, Türkiye Tanıtım Grubu (TTG) proje faaliyetleri, fuar ziyaretleri, 5 URGE heyeti organizasyonları ile farklı eğitim, iş birlikleri ve projelerimizle ihracatçılarımızı desteklemeye devam edeceğiz. Güney Amerika bölgesi, Sahraaltı Afika, Doğu Asya ve Orta Asya ülkeleri bizim için önemli. Doğu Asya’da öne çıkan Çin, ülkemizin öncelikli hedef ülkelerinden biri. Bu yıl 3’üncüsü gerçekleştirilecek Çin Uluslararası İthalat Fuarı’nın ve Chinaplas fuarının milli katılım
15
the end of January for the International Import Fair. However, within the scope of our country’s target of 100 billion dollars trade volume with the USA, our chemical sector stands out among the priority sectors. Visiting our country in September, US Commerce Secretary Wilbur L. Ross with removal of the chemical industry about $ 15 billion trade volume between the US and Turkey carried out a private conversation we pretend. We have stated that we will be able to export from the United States easily wherever required in the pharmaceutical industry which is our most important import items into a new generation of performing drug production in our country, especially in regions close to Turkey. As well as k month obtained from the gas e to ethylene and derivatives along said we are open to industrial development. This year we are planning to organize The Inspired Home Show in the kitchenware industry, NRA in the packaging / kitchenware industry and FIME national participation organizations in the medicalpharmaceutical-health tourism sector.”
2023 target of chemical exports is 30 billion dollars Expressing they aim to carry out over 22 billion dollars exports of chemical sector in 2020, Pelister said, “Our
organizasyonunu yapacağız. Çin Uluslararası İthalat Fuarı için Ocak ayının sonuna kadar firmalarımızın başvurularını almaya devam edeceğiz. Bununla birlikte ülkemizin ABD ile 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi kapsamında kimya sektörümüz öncelikli sektörler arasında öne çıkıyor. Eylül ayında ülkemizi ziyaret eden ABD Ticaret Bakanı Wilbur L. Ross ile ABD ve Türkiye arasındaki kimya sektörü ticaret hacminin 15 milyar dolara çıkarılması konusunda özel bir görüşme gerçekleştirmiştik. ABD’den en önemli ithal kalemlerimizden olan ilaç sanayinde yeni nesil ilaç üretimini ülkemizde gerçekleştirmeleri halinde Türkiye’den yakın coğrafya başta olmak üzere istenilen her yere rahatlıkla ihracat yapabileceğimizi belirttik. Bunun yanı sıra kaya gazından elde edilen etilen ve türevleri için birlikte sanayi girişimlerine açık olduğumuzu söyledik. ABD’de bu yıl mutfak eşyaları sektöründe The Inspired Home Show, ambalaj/mutfak eşyaları sektöründe NRA ve medikal-ilaç-sağlık turizmi sektöründe FIME milli katılım organizasyonlarını yapmayı planlıyoruz” açıklamasını yaptı.
Kimya ihracatının 2023 hedefi 30 milyar dolar 2020 yılında 22 milyar doların üstünde kimya sektörü ihracatı gerçekleştirmeyi hedeflediklerini kaydeden Pelister, “Ülkemizin 2023 hedefleri kapsamında, 226,6 milyar dolarlık ihracat hedefi içinde ise sektörümüzün ihracatını 30 milyar
Ocak 2020
16
country covered by 2023 targets, we target 226.6 billion dollars in export and want to increase our industry exports $ 30 billion and are aiming at a share purchase of 13 percent. Our Ministry of Commerce is about to support our industrialists in order to facilitate the access of our exporters to finance in order to reach the targeted export figure, to ensure the digital transformation of the chemical sector, to create energy costs and excise duty, container lines, to increase fair participation support rates, and to make petrochemical plant investments. and we are in negotiations. Opened in 2018, the Star Refinery facility operating in the field of petrochemicals has made a significant contribution to our sector in terms of chemical exports. With the investments made in our sector, our chemical exports are also affected positively. We need 6 more petrochemical facilities. We expect investments in petrochemicals and pharmaceuticals to begin. However, it is of great importance for our exporters that the efforts to update the Customs Union agreement with the European Union reach the conclusion as soon as possible. As Chemistry exporters, we will continue to contribute to the development and growth of our country.”
Ocak 2020
dolara çıkarmayı ve yüzde 13’lük bir pay almayı hedefliyoruz. Hedeflediğimiz ihracat rakamına ulaşabilmek için ihracatçı firmalarımızın finansmana erişiminin kolaylaştırılması, kimya sektörünün dijital dönüşümünün sağlanması, enerji maliyetleri ve ÖTV, konteyner hatlarının oluşturulması, fuar katılım destek oranlarının arttırılması, petrokimya tesisi yatırımlarının yapılması konularında sanayicilerimize destek olunmasıyla ilgili Ticaret Bakanlığımız başta olmak üzere ilgili Bakanlıklara taleplerimizi iletiyor ve görüşmelerde bulunuyoruz. 2018 yılında açılan, petrokimya alanında faaliyet gösteren Star Rafineri tesisinin kimya ihracatı bakımından sektörümüze önemli bir katkısı oldu. Sektörümüze yönelik yapılan yatırımların faaliyete geçmesiyle kimya ihracatımız da olumlu etkileniyor. 6 tane daha petrokimya alanında faaliyet gösteren tesise ihtiyacımız var. Petrokimya ve ilaç alanında yatırımların başlamasını bekliyoruz. Bununla birlikte, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi konusunda yapılan çalışmaların en kısa zamanda sonuca ulaşması ihracatçılarımız açısından büyük önem taşıyor. Kimya ihracatçıları olarak ülkemizin kalkınmasına ve büyümesine katkı sağlamaya devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
14 - 16 September 2020 | Abu Dhabi, UAE Your regional partner for innovation & networking in pharma
14 – 15 September 2020 I Abu Dhabi, UAE
Your regional partner for innovation & networking in pharma
The ONLY event in the region dedicated to pharmaceutical manufacturing Connecting local, regional and international professionals from across the entire pharma supply chain, from ingredients to finished product distribution, the event is your partner in accessing the Middle East & Africa pharma market through a cost-effective platform.
4,900+
98
5 events
2 days
attendees
countries participating
in 1 location
of business, learning & networking opportunities
Book your stand at: gotocphi.com/mea2020
For more information contact: salesoperations@ubm.com / cigdem.celen@informa.com or visit gotocphi.com/mea2020
18
Mother Belly Baby Defending Amniotic Fluid What is It?
Child Health and Diseases, Istanbul Okan University Hospital, Specialist Dr. Musa Bostancıoğlu
Anne Karnında Bebeği Koruyan Amniyon Sıvısı Nedir?
Child Health and Diseases, Istanbul Okan University Hospital, Specialist Dr. Musa Bostancıoğlu, told about the amniotic fluid that protects the baby in the womb!
İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Musa Bostancıoğlu, anne karnında bebeği koruyan amniyotik sıvı hakkında merak edilenleri anlattı!
The fetus in the womb is contained in the sac covered by a membrane layer. This pouch is called the amniotic pouch, the surrounding membrane is the amniotic membrane, and the fluid in it is called the amniotic fluid. Amnion is a dynamic fluid that has very important functions in pregnancy and is almost a hydraulic pressure stabilizer. The amniotic sac protects the developing fetus against external influences, and since the fluid it contains allows the fetus to move freely in the mother’s womb, it helps to develop the musculoskeletal system regularly. Pressure from the fluid from any direction is spread globally, thus protecting the fetus from adverse effects.
Anne karnındaki fetüs, bir zar tabakası tarafından kaplanan kese içinde bulunur. Bu keseye amniyon kesesi, çevreleyen zara amniyon zarı, içindeki sıvıya ise amniyon sıvısı adı verilir. Amniyon gebelikte oldukça önemli işlevleri olan dinamik bir sıvıdır adeta hidrolik bir basınç dengeleyicidir. Amniyon kesesi, gelişen fetüsü dış tesirlere karşı korur ve içerdiği sıvı fetüsün güvenli bir şekilde anne rahminde rahat hareket etmesine olanak sağladığından kas-iskelet sisteminin düzenli gelişmesine yardımcı olur. Sıvıya herhangi bir yönden gelen basınç, küresel olarak her tarafa yayılır, böylece fetüs olumsuz etkilerden korunmuş olur.
Ocak 2020
19
Protecting the Baby from Sound, Impact and Infection! It is accepted that amniotic fluid provides a comfortable movement environment to the fetus and protects against infectious diseases. Membranes surrounding the amniotic fluid; fetus, vagina and cervix microorganisms and other potential harmful substances. In addition, the baby in water is protected from external trauma and temperature changes. Amniotic fluid supports the baby’s symmetrical growth and development as a hydraulic pressure compensator. Contributes to the baby’s brain development. It protects the baby against external factors such as sound, shock, light and pressure. Regulates the body temperature of the baby. Another vital possibility that amniotic fluid provides to the fetus is the maintenance of constant temperature. Amniotic fluid, which changes continuously every 8 hours and 3 times a day, is at a certain temperature and distributes the heat needed for the development of the fetus equally. The substances in the fluid help the baby’s sensory organs to develop. It plays a role in the development of many organ systems such as the muscles and nervous system, especially the lungs and kidneys. The presence of amniotic fluid is also important for maternal health. This fluid fills the cavities of the uterus. In this way, the fetus that grows and gains weight over time does not weigh on the mother’s womb. Otherwise, as the fetus grows, it will put pressure on the uterus, in which case the fetus would not be able to complete its normal development due to the reverse pressure of the uterine walls.
What is the source of amniotic fluid? Amniotic fluid contains 99 percent water, inorganic salts, organic substances and fetus spill from the epithelial cells. Half of the organic compounds are proteins and the other half are carbohydrates, enzymes, fats, hormones and pigments. It is also a fluid that contains cells from the fetus’s skin, respiratory system, digestive system and excretory system.
What problems arise when there are few? Amniotic the amount of liquid infant’s well-being, and an indicator. The amount of water of the baby is considered as a sign that the baby is sufficiently blooded and indirectly oxygenated. During pregnancy to reduce the baby’s juice (the less of 500 ml in pregnancies end) “ oligo “ is called. It is a problem seen in about 4 percent of pregnant women. This condition usually presents no symptoms and is detected by ultrasound examinations. Normally birth starting membranes are ruptured, women’s water comes, but “ early Membrane Rupture “ before the days of the onset of labor of the so-called membrane, if there’s water in the form of rupture and leakage may notice a reduction in maternal water. It is important to have sufficient amniotic fluid in the sac to maintain the baby’s movements, to maintain symmetrically development and to keep the cord in proper form.
Bebeği ses, darbe ve enfeksiyondan koruyor! Amniyon sıvısının fetüse rahat hareket ortamı sağlamasının yanı sıra, enfeksiyon hastalıklarına karşı da koruduğu kabul edilmektedir. Amniyon sıvısının etrafını çeviren zarlar; fetüsü, vajina ve rahim ağzındaki mikroorganizmalardan ve diğer potansiyel zararlı maddelerden koruyucu bir engel oluşturur. Ayrıca su içindeki bebek dış travmalardan ve ısı değişikliklerinden de korunur. Amniyon sıvısı hidrolik bir basınç dengeleyici olarak bebeğin simetrik olarak büyümesi ve gelişmesini destekler. Bebeğin beyin gelişimine katkıda bulunur. Bebeği ses, darbe, ışık, basınç gibi dışarıdan gelen etkenlere karşı korur. Bebeğinin vücut ısısını düzenler. Amniyon sıvısının fetüse sağladığı bir diğer hayati imkan ise, sabit ısının korunmasıdır. Günde 8 defa 3 saatte bir devamlı değişen amniyon sıvısı belirli bir sıcaklıkta olup, fetüsün gelişimi açısından ihtiyacı olan ısıyı her tarafa eşit olarak dağıtır. Sıvının içerisindeki maddeler bebeğin duyu organlarının gelişimine yardımcı olur. Kas ve sinir sistemi başta olmak üzere akciğerler, böbrekler gibi pek çok organ sisteminin gelişiminde rol oynar. Amniyon sıvısının varlığı anne sağlığı için de önem taşımaktadır. Bu sıvı rahmin boşluklarını doldurur. Bu sayede zamanla büyüyen ve ağırlık kazanan fetüs, annenin rahmine ağırlık yapmaz. Aksi halde fetüs büyüdükçe rahme baskı yapacak, böyle bir durumda da rahim duvarlarının ters baskısı sebebiyle, fetüs normal gelişimini tamamlayamayacaktı.
Amniyon sıvısının kaynağı nedir? Amniyon sıvısı; yüzde 99 su, inorganik tuzlar, organik maddeler ve fetüsten dökülen epitel hücrelerden oluşur. Organik bileşiklerin yarısı protein diğer yarısı ise karbonhidrat, enzim, yağ, hormon ve pigmentlerden ibarettir. Ayrıca fetüsün cilt, solunum sistemi, sindirim sistemi ve boşaltım sisteminden dökülen hücrelerin olduğu bir sıvıdır bu.
Az olduğunda hangi problemler ortaya çıkar? Amniyon sıvısının miktarı bebeğin iyilik halini, gösteren bir göstergedir. Bebeğin suyunun miktarı bebeğin yeterince kanlandığının, dolaylı oksijenlendiğinin işareti olarak kabul edilir. Gebelik döneminde bebeğin suyunun azalmasına (gebelik sonunda 500 ml’ den az olmasına) “Oligohidramnios” denir. Hamilelerin yaklaşık yüzde 4’ünde görülen bir problemdir. Bu durum genelde hiçbir belirti vermez ve ultrason incelemelerinde tespit edilir. Normalde doğum başlarken zarlar yırtılır, gebenin suyu gelir ama “Erken Membran Rüptürü” denen zarların doğum eylemi başlamadan günlerce önce yırtılması ve sızıntı şeklinde suyun gelmesi durumunda anne suyunun azaldığını fark edebilir. Bebeğin hareketlerinin sürmesi, simetrik olarak gelişiminin devam edebilmesi ve kordonun uygun şeklinde kalabilmesi için kesenin içerisinde yeterli miktarda amniyotik sıvının bulunması önemlidir.
Sıvı azlığının nedenleri neler? Pek çok neden “oligohidramnios”a yol açabilir. Çoğunlukla plasental yetersizliğe bağlı gelişir. Bebek kan dolaşımının
Ocak 2020
20
What causes fluid lack? Many reasons can lead to “oligohydramnios”. It develops mostly due to placental insufficiency. In cases where the baby’s blood circulation is inadequate, the circulating blood goes to more vital organs such as the heart and brain, and the kidney flow decreases, thus reducing the urine volume of the baby (this can be likened to a small amount of urine in a person drinking less water). The decrease in baby urine (sterile), which makes the greatest contribution to the formation of amniotic fluid, will result in a low measurement of the amount of amniotic on ultrasound. It may also occur due to premature rupture of the “amniotic membrane” and leakage of fluid. Failure of fetal kidneys and urinary canal obstruction is another cause of oligohydramnios. In twin to twin transfusion syndrome, where one of the twins is overgrown against the other, the amniotic fluid of the twin with little blood supply is less. If amniotic fluid is reduced, the amount of reduction should be closely monitored by ultrasound.
What to do to balance? Liquid is very reduced in an experimental embodiment of the amniotic a specific liquid can be injected into the pouch to this process “amnioinfusion” is called. However, this method is not common as it carries a high risk of infection and low risk. Another way is to increase the fluid in the mother’s body. If the mother consumes plenty of fluids, the amount of amniotic fluid may increase temporarily. If the fluid is too low and the baby is compromised and the pregnancy is appropriate, delivery may occur. If
Ocak 2020
yetersiz olduğu, sıkıntıda olduğu durumlarda dolaşan kan kalp ve beyin gibi daha hayati organlara giderken böbrek akımı azalır, böylece bebeğin idrar miktarı da azalır (bu durum az su içen bir kişinin az miktarda idrar çıkarmasına benzetilebilir). Amniyon sıvısının oluşmasında en büyük katkıyı sağlayan bebek idrarının (steril) azalması, ultrasonda amniyon miktarının düşük ölçülmesine neden olacaktır. Ayrıca “amniyotik memran”ın erken yırtılarak sıvı sızdırması nedeniyle de oluşabilir. Fötal böbreklerin gelişememesi ve üriner kanal tıkanıklığı da oligohidramnios yapan nedenlerdendir. İkizlerden birinin diğerinin aleyhine aşırı büyümesi olan ikizden ikize transfüzyon sendromunda az kan giden ikizin amniyon mayisi de az olur. Amniyon sıvısının azalması durumunda azalma miktarı ultrason ile yakından takip edilmelidir.
Dengelemek için ne yapmak gerekir? Sıvının çok azaldığı durumlarda deneysel bir uygulama olarak amniyon kesesi içine özel bir sıvı enjekte edilebilir bu işleme “amniyoinfüzyon” denir. Ancak bu yöntem yüksek enfeksiyon ve düşük riski taşıdığı için yaygın değildir. Diğer bir yol ise annenin vücudundaki sıvının artırılması yoludur. Annenin bol sıvı tüketmesi amniyotik sıvı miktarını geçici de olsa artırabilir. Sıvı çok azalmış ve bebek tehlikeye girmiş ve gebelik dönemi uygun ise doğum gerçekleşebilir. Eğer oligohidramniyoz; ikinci trimester döneminde doğuma daha aylarca zaman varken görülmüşse, ileride kalıcı sakatlıklar yapan bir durumun sebebi olmuş ise, amniyoinfüzyon ve sıvı artırım yolları netice vermemiş ise gebeliğin sonlandırılmak zorunda kalınır.
21
oligohydramniosis has been seen in the second trimester when there is more time to give birth for months, if the cause of a permanent disability in the future, amnioinfusion and fluid enhancement methods did not result, the pregnancy must be terminated.
Which results lead to excess? Amniotic fluid is more than normal “polyhydramnios” is called. Amniotic fluid volume of 2000 ml. on the state. It occurs in 3 percent of pregnancies. 60 percent of the patients’ cause can not be found. Polyhydramnios were the first step in a pregnancy, ultrasound careful anomaly is scan. The second step is to investigate the maternal causes. Blood sugar monitoring should be performed especially because diabetic mothers are more frequent in their babies. In cases of unknown cause, follow-up should continue throughout pregnancy. Pregnancy is terminated if there is a condition that causes permanent disability after birth and in the early pregnancy period. There is a reason that life can continue and if there is little time left for delivery, amniocentesis can be used to reduce the fluid.
Tearing of the Amniotic membrane is very dangerous! If the amniotic membranes that contain antibacterial factors and mechanically surround the fetus are torn before the birth starts, this is called “Early Membrane Rupture”. The cause of this condition, which occurs in about 10 percent of pregnancies, cannot be determined in some cases. However, this case is thought to be caused mostly by infections. If infection occurs in the amniotic fluid and membranes with infection, the mother starts antibiotics and tries to get the birth as early as possible. If this infection in the womb is not noticed and treated, it causes pneumonia in the baby’s lungs and meningitis in the brain. It can be fatal for the mother and the baby. It may cause the baby to remain in intensive care for a long time after birth.
Mother needs to pay much attention to hygiene Meconium, which is the poo of the unborn baby, is present in the baby’s intestines only at Week 16. Intestinal secretions, cells normally shed from the intestinal wall, fine hairs shed from the skin of the fetus, cells in the amniotic fluid form meconium. With the baby’s bowel movements, meconium is gradually mixed with amniotic fluid after 32 weeks. This is out of control, especially in cases of outdated pregnancies, when the fetus is troubled in the womb, and the entire cacus in the intestines goes into the amniotic cavity. Thus, there is a darker meconium in the environment that the fetus can aspirate. As meconium is darkened, the possibility of obstruction of the respiratory tract increases as it is carried to the lung structure. At birth, the baby may breathe into the lungs of meconium, and the baby is born badly and requires long-term intensive care, depending on the breathing machine, “heavy aspiration” called “meconium aspiration” occurs. As soon as pregnant women know that they are pregnant, they should comply with the hygiene rules more than ever and have the obstetrician check up on time.
Fazla olması hangi sonuçlara yol açar? Amniyon sıvısının normalden fazla olmasına ise “Polihidramnios” adı verilir. Amniyon sıvısı hacminin 2000 ml. üzerinde olması halidir. Gebeliklerin yüzde 3 ünde görülür. Hastaların yüzde 60’ında da sebep bulunamaz. Polihidramnios saptanan bir gebelikte ilk adım, ultrasonla dikkatli bir anomali taramasıdır. İkinci adım ise anneye ait nedenlerin araştırılmasıdır. Özellikle kan şekeri takibi yapılmalıdır zira diyabetik anne bebeklerinde daha sıktır. Sebebi bilinmeyen durumlarda takip süreci gebelik boyunca devam etmelidir. Doğum sonrası kalıcı sakatlık yapacak bir durum varsa ve erken gebelik dönemindeyse gebelik sonlandırılır. Yaşamın devam edebileceği bir sebep var ve doğuma az bir zaman kaldıysa peş peşe yapılan amniosentezlerle sıvı azaltılma yoluna gidilir.
Amniyon zarının yırtılması çok tehlikeli! Antibakteriyel faktörler bulunan ve mekanik olarak da içindeki fetüsü saran amniyon zarları, doğum başlamadan yırtılırsa buna “Erken Membran Rüptürü” denir. Gebeliklerin yaklaşık yüzde 10’unda görülen bu durumun nedeni, bazı hallerde saptanamaz. Ancak bu olguya çoğunlukla enfeksiyonların neden olduğu düşünülmektedir. Bu enfeksiyonlar; su kesesinin erken açılması ve doğum eylemi sırasında mikroorganizmaların annenin genital bölgesinden rahmine bulaşmasıyla ortaya çıkar. Enfeksiyon geçirmeyle amniyon sıvısında ve zarlarında enfeksiyon olursa, anneye antibiyotik başlanır doğum olabildiğince erkene alınmaya çalışılır. Anne karnındaki bu enfeksiyon fark edilmezse ve tedavi edilmezse bebeğin akciğerlerinde zatürreye ve beyninde menenjite yol açar. Anne için de bebek için de ölümcül olabilir. Doğum sonrası bebeğin uzun süre yoğun bakımda kalmasına neden olabilir.
Annenin hijyene çok dikkat etmesi gerekiyor Anne karnındaki bebeğin kakası olan; mekonyum, daha 16. Haftada bebeğin bağırsaklarda mevcuttur. Bağırsak salgıları, bağırsak duvarından normalde dökülen hücreler, fetüs cildinden dökülen ince tüyler, amniyon sıvısındaki hücreler mekonyumu oluşturur. Bebeğin bağırsak hareketleri ile 32. Haftadan sonra mekonyum, amniyon sıvısına azar azar karışır. Bu özellikle günü geçmiş gebelerde, fetüsün anne karnında sıkıntıda olduğu durumlarda kontrolden çıkar ve bağırsaklardaki tüm kaka amniyon boşluğuna çıkar. Böylece ortamda fetüsün aspire edebileceği daha koyu bir mekonyum bulunur. Mekonyum koyulaştıkça akciğer yapısına taşındığından solunum yollarının tıkanma olasılığı artar. Doğumda bebeğin nefes alması ile mekonyum akciğerlere gidebilir ve bebeğin kötü doğduğu ve uzun süre yoğun bakımda solunum makinesine bağlı olarak ağır tedaviler almasını gerektirecek “mekonyum aspirasyonu” olarak adlandırılan tehlikeli bir durum oluşur. Gebeler hamile olduklarını öğrendiklerinden itibaren hijyen kurallarına her zamankinden daha çok riayet etmelidirler ve doğum hekimine kontrollerini zamanında yaptırmalıdırlar.
Ocak 2020
24
Frozen Embryo Transfer Provides High Pregnancy Rates! Dondurulmuş Embriyo Transferi Son Derece Sağlıklı! Son yıllarda doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftlerin sıklıkla başvurduğu yöntem tüp bebek. Tüp bebek yöntemi söz konusu olunca da dondurulmuş embriyo transferinin sağlıklı olup olmadığı anne baba adayları için önemli bir soru haline geliyor. Centrum Clinic Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Recai Pabuçcu, dondurulmuş embriyo transferinin tüp bebek işleminin önemli bir aşaması olduğunu, bu işlemin son derece sağlıklı olduğunu ve etkili sonuçları olduğunu belirtiyor.
Prof. Dr. Recai Pabuçcu from Centrum Clinic Women’s Health and IVF Center
In recent years, assisted reproductive technologies have been widely requested by couples who are unable to conceive. When it comes to in vitro fertilization method, whether the frozen embryo transfer is healthy becomes an important question for the future parents. Prof. Dr. Recai Pabuçcu from Centrum Clinic Women’s Health and IVF Center says, “Frozen embryo transfer is an important step in the IVF process. This process seems extremely healthy and has effective results.” In the embryo freezing process, embryos are frozen with a special technique called vitrification at -196 degrees to be used when needed. After freezing, they can be stored for a very long period without any damage. If couple desirer the embryo transfer, embryos are thawed and transferred readily. Frozen embryo transfer is not a routine policy, however sometimes clinicians should proceed with frozen transfer. Pregnancy rates following this procedure is slightly higher than the fresh embryo transfer.
When should we carry out the frozen transfer policy? - If pre implantation genetic test is necessary - If there is a problem in the uterus that restricts the fresh transfer such as polyps or myomas - If the transfer is postponed in case of necessity,
Ocak 2020
Embriyo dondurma işleminde, embriyolar gerektiğinde kullanılmak üzere -196 derecede dondurulur. İşlem başarılı yapıldığı takdirde başarı oranı oldukça yüksektir. Taze embriyo transferi ile başarılı bir gebelik elde edilemediğinde veya elde edilen gebelikler düşükle sonlandığında dondurulmuş embriyo transferi etkili bir alternatif çözüm oluyor. İleride anne olmak isteyen ancak farklı sebeplerden dolayı şu an çocuk sahibi olmayı düşünmeyen adaylar için de dondurulmuş embriyo işlemi son derece önemli.
Herkese dondurulmuş embriyo transferi yapılmalı mı? Şu anda taze ve dondurulmuş transfer başarıları eşit gözüküyor. Ancak; - Embriyolarda genetik test planı var ise, - Rahim içerisinde transfere engel sorun var ise, - Zorunlu durumlarda transfer ertelenecek ise, mecburen embriyoların dondurulması gerekiyor.
25
- If there is a risk of ovarian hyperstimulation - If the patient does not have time for a long cycle In frozen embryo transfer, embryos that are frozen in time are thawed and transferred in the mother’s uterus to expect pregnancy. In this procedure, age of the expectant mother is the most important within the other factors. Prof. Dr. Recai Pabuçcu states that women who undergo this procedure at a younger age achieves a higher rate of success. He continues as follows: “The age of the expectant mother plays a major role in the success of the frozen embryo transfer. The success rate of fertilizing proportionally and gradually decreases as the woman grows older. For this reason, this process provides a chance to be a mother in a long term if a couple do not desire to get pregnant in the near future. In addition to this, frozen embryo transfer also provides a chance of obtaining and freezing embryos before exposure to radiation or chemo-therapy, known to cause serious damage to ovarian reserve. Moreover, genetic screening of embryos could be possible if we freeze available embryos.
Dondurulmuş embriyo transferinde, zamanında dondurulmuş olan embriyolar çözülür ve anne rahmine yerleştirilerek gebelik sağlanması beklenir. Burada anne adayının yaşı ve yumurta rezervlerinin durumu başarı oranına etki etmiyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Recai Pabuçcu, genç yaşta bu işlemi yaptıran kadınlarda yüksek oranda başarı sağlandığını belirtiyor ve ekliyor: “Dondurulmuş embriyo transferinde başarı kriterinde anne adayının yaşı büyük rol oynuyor. Yaş ilerledikçe başarı oranları da azalıyor. Bu sebeple, hemen şu an anne olmak istemeyen ancak ilerde gebeliği düşünen adaylar için de bu işlem önemli. Ayrıca dondurulmuş embriyo transferi, sağlık açısından problemleri olan hastaları da çok etkiliyor. Örneğin kemoterapi alacak bir kanser hastası ileride çocuk sahibi olmak istediğinde kemoterapi öncesinde dondurulmuş embriyoların transferi ile sağlıklı bir gebelik süreci geçirebilir ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirebilir. Yani, bazı tercihi veya mecburi durumlarda dondurulmuş embriyo transferi çocuk sahibi olmak için çok etkili bir yöntem.”
There is no health problems in babies!
Bebeklerde hiçbir sağlık sorunu olmuyor!
The biggest issue of concern of expecting mothers who got pregnant after frozen embryo transfer is the pregnancy process and whether the baby will be different in terms of health. Professor Dr. Recai Pabuçcu explains the subject as follows: “Frozen embryo transfer, fresh embryo transfer or naturally delivered pregnancies do not differ significantly, except for a little risk in assisted conception cycles. In frozen cycles, large babies and hypertension in pregnancy can be observed. However the risk quite negligible. In fact, compared to a naturally conceived pregnancy, the rate of possible risks decreases as the expectant mother is under the control of doctors throughout the whole process. However, the birth weight of the babies that were born with this method may be a little more than the babies who were born as a result of a natural fertilisation.” Prof. Dr. Recai Pabuçcu adds that nowadays, thanks to the frozen embryo transfer, the rights of mother candidates to have children at any time are protected.
Dondurulmuş embriyo transferi sonrasında hamile kalan anne adaylarının ise en büyük merak konusu doğal olarak geçireceği hamilelik süreci ve doğacak bebeğin sağlık açısından bir farkı olup olmayacağı. Prof. Dr. Recai Pabuçcu konuyu şöyle anlatıyor: “Dondurulmuş embriyo transferi, taze embriyo transferi veya doğal yollarla sağlanan gebeliklerin, gebeliği sağlama yöntemi dışında belirgin farkları yok. Gebelik tamamen aynı süreçte ilerliyor ve doğan bebeklerde genellikle sağlık sorunu görülmüyor. Hatta doğal yollarla sağlanmış bir gebeliğe kıyasla, bu işlemlerde anne adayı tüm süreç boyunca çok daha fazla doktor kontrolünde olduğu için, gerçekleşebilecek risklerin oranı da oldukça azalıyor. Ancak bu yöntem ile dünyaya gelen bebeklerde doğum ağırlığı bir miktar daha fazla olabiliyor” Prof. Dr. Recai Pabuçcu, günümüzde artık dondurulmuş embriyo transferi sayesinde anne adaylarının istedikleri zaman çocuk sahibi olma haklarının korunduğunu da ekliyor.
Ocak 2020
26
Child Deaths Show Contemporaneity Degree ‘Çocuk Ölümleri Çağdaşlaşma Seviyemizi Gösteriyor’
Nicu Academy the Turkey’s one of the first trainer center of health personel of intense care unit. Founder Op. Dr. Meriç Çağrı Ağır has remarked child deaths. Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu: “Child deaths show contemporaneity degree”. Prof. Dr Asiye Nuhoğlu is fourty-one years child healt specialist in Neonatology. Nuhoğlu is also raising neonatology specialists since 2002 and consulting Nicu Academy. Nuhoğlu drew attention child deaths and reported data of baby death. Datas show us babies death velocity is 93 per thousand. Neonatal death velocity is 6 per thousand. Prof. Dr.
Ocak 2020
Türkiye’nin en geniş kapsamlı yenidoğan yoğun bakım ünitesi sağlık personeli eğitim merkezlerinden NICU Academy’in kurucularından Op. Dr. Meriç Çağrı Ağır ve 41 yıllık Çocuk Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu çocuk ölümlerine dikkat çekti. Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu, “Çocuk ölümleri çağdaşlaşma seviyemizi gösteriyor” diyor. Neonatoloji alanında Türkiye’nin ilk uzmanlarından olan 41 yıllık Çocuk Sağlığı Hastalıkları Uzmanı ve 2002 yılından itibaren de Neonatoloji uzmanları yetiştiren aynı zamanda NICU Academy danışmanlığını da yürüten Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu, bebek ölümlerine dikkat çekiyor. Bebek ölümlerine dair verileri de paylaşan Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu, Türkiye de bebek ölüm hızının binde 93 olduğunu, Neonatal ölüm hızının ise binde 6 olarak gerçekleştiğine dikkat çekiyor. Bu Neonatal ölüm nedenlerinden yüzde 0,3’nün prematürelik olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Nuhoğlu, BM
27
Nuhoğlu stated neonotal death velocity is 6 per thousand. She emphasized also 0,3 percent of death is premature born. Nuhoğlu refered BM 2019 reports. According to this searching, per day seven thousand death realised as globally. In accordance with that datas, she says: “Countries” contemporaneity degree is actually affected by premature deaths. Last ten years, our country progressed technical substructure and qualified health personal rate. Undoubtedly, rational organisation and courageous health professionals provided success. ++Premature Nurse Requirement Countinued As overall approach, Prof. Dr. Nuhoğlu says, especially third end forth level –Biggest Level- bed service is better than guess in Turkey. Nuhoğlu also emphasized first and second level bed is actually needed more. Nuhoğlu: “Being like neonatolog specialist, experienced pediatric specialists also serve. When we think specialist and nurse differences and insufficiences as amount, we still need specialist and nurse.
Nicu Academy Raises Almost 700 Premature Nurse Per Year Cedrus Crital Care’s healthcare brand the Nicu Academy founders Ali Siyahoğlu and Op. Dr. Meriç Çağrı Ağır bring seven hundred health personal in premature field per years. New graduated and other persons who want to be specialist appreciate this organization. Education comprises of main, elementary and advanced level. Members get exam after every eduaction level. Succeed person can get next level. Ali Siyahoğlu also informed; Nicu Academy signed Turkey’s extensive event in 17 November to draw attention that special issue. He also said, Nicu Academy will present VR/ AR technological education modul support with also AI to create different in healthcare. Op. Dr. Meriç Çağrı Ağır stated they will be acting paralelly with technological advancement. He also explained they add their education research-development working AI and machine learning. Siyahoğlu said Nicu Academy will be one of the team on that. He informed as Nicu Academy will active different education modul.
2016 raporuna göre dünyada her gün 7 bin Neonatal ölüm gerçekleştiğine işaret ediyor ve Türkiye’deki mevcut durum hakkında şunları söylüyor: Ülkelerin çağdaşlaşma seviyeleri yenidoğan ölümlerinin sayısından direkt olarak etkileniyor. Ülkemiz son 10 yılda neonatoloji hizmeti sunumunda hem nitelikli ve deneyimli sağlık profesyonellerinin sayısında ve yaygınlığında hem de teknik alt yapı (tıbbi cihaz) alanında çok büyük ilerlemeler kaydetti. Şüphesiz bu ilerlemelerin sağlanmasında akılcı organizasyonların yapılmasının yanında en büyük rolü sağlık profesyonellerinin yürekli çalışmaları ve üstün gayretleri alıyor.”
Yenidoğan Hemşiresine İhtiyaç Devam Ediyor Türkiye’de yenidoğan ünitelerinin sayıca hemen her bölgede ve şehirde artmış olmasının yanında hizmet sunum şekillerinde düzenlemeye ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Asiye Nuhoğlu, genel yaklaşım olarak özellikle büyük şehirlerde 3’üncü ve 4’üncü düzey olarak nitelenen en üst düzey hizmetin sunulduğu yatak sayısının beklenenden daha fazla olduğunu dile getiriyor. Asıl ihtiyacın 1’inci ve 2’nci düzey yataklara olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nuhoğlu, “Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde bu alanda uzman olanların yanı sıra deneyimi olan pediatri uzmanları da hizmet sunumu gerçekleştiriyor. Özel ve kamuda çalışan yenidoğan uzmanı ve bu alanda uzmanlaşmış hemşire dağılımındaki farklılıklar ve sayıca yetersizlik durumunu düşündüğümüzde yenidoğan uzmanı ve hemşiresi ihtiyacı devam etmektedir” diyor. Nıcu Academy Yılda 700’e Yakın Yenidoğan Hemşiresi Yetiştiriyor Türkiye’de Cedrus Crital Care’nin sağlık eğitimindeki markası NICU Academy Kurucuları Ali Siyahoğlu ve Op.Dr. Meriç Çağrı Ağır, yaptığı çalışmalarla yılda 700’e yakın sağlık profesyonelini, yenidoğan alanında uzmanlaştırarak sağlık sistemine kazandırıyor. Kişi kotasının bulunmadığı ve 2 yıl süren eğitimlere, yeni mezun ya da bu alanda uzmanlaşmak isteyen hemşire adayları katılabiliyor. Eğitimler; temel, orta ve ileri şeklinde 3 aşamadan oluşuyor. Her eğitim sonrası adaylara testler yapılıyor ve bu testlerden başarılı olanlar bir sonraki seviyeye geçebiliyor.
Ocak 2020
28
3Teks Medical Textile Continues to Contribute to Turkey’s Health Sector and Export Target 3Teks Medikal Tekstil Türkiye’nin Sağlık Sektörüne Ve İhracat Hedeflerine Olan Katkılarını Sürdürüyor
We interviewed with Gülistan Aydın, General Manager, 3Teks Medical Textile especially sterile disposable surgical drapes and gowns, which are the requirements of modern medicine, regarding the brand’s strategies and forward targets. Could you tell us about yourself and your position in 3Teks Medical Textile brand? I worked as a Foreign Trade Manager in this company for many years. I have been working as General Manager for the last 3 years.
Modern tıbbın gereği olan steril tek kullanımlık cerrahi örtü ve önlükler başta olmak üzere faaliyet gösteren 3Teks Medikal Tekstil Genel Müdürü Gülistan Aydın ile markanın stratejileri ve ileriye dönük hedefleri ile ilgili bir röportaj gerçekleştirdik…
How did the founding adventure of 3Teks Medical Textile brand begin? How do you evaluate the point you have reached today? 3Teks Medical Textile brand, which has been serving since 1968 and is a part of MB Holding with a long history, was formed at the end of long-term experiences in the sector. It was an idea that came to prevent deaths at a time when infant deaths caused by infection increased when we got to the basis. By signing great successes in the period until today; Along with customer-oriented, meticulous, high-quality service, we have written our name in the medical sector in capital letters with the projects we have
3Teks Medikal Tekstil markasının kuruluş serüveni nasıl başladı? Bugün geldiğiniz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? 1968 yılından bu yana hizmet veren ve köklü bir geçmişe dayanan MB Holding’in bir parçası olan 3Teks Medikal Tekstil markası sektördeki uzun süreli tecrübelerin sonunda oluştu. Temeline indiğimizde enfeksiyon kaynaklı bebek ölümlerinin arttığı bir dönemde, ölümleri önlemek amacıyla ortaya çıkan bir fikirdi bu. Bugüne kadar geçen süre içerisinde büyük başarılara imza atarak; müşteri odaklı, titiz, kaliteli hizmet anlayışıyla birlikte,
Ocak 2020
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? 3Teks Medikal Tekstil markasındaki pozisyonunuzdan bahseder misiniz? Uzun yıllar bu şirkette Dış Ticaret Müdürü olarak görev aldım. Son 3 yıldır ise Genel Müdür olarak görev yapıyorum.
29
completed. The facilities of our company, which is based in Gaziantep, are located in the Organized Industrial Zone. Taking rapidly our place among manufacturers of medical textile products in Turkey and in the world market, with our R&D activities, we adopt the principle of enhancing innovations, product effectiveness and facilitating the work of health personnel.
tamamladığımız projeler ile ismimizi medikal sektöre büyük harflerle yazdık. Gaziantep merkezli olan şirketimizin tesisleri Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunuyor. Türkiye ve dünya pazarlarındaki medikal tekstil ürünleri üreticileri arasında hızla yerimizi alırken, AR-GE faaliyetlerimizle yenilikleri, ürün etkinliğini arttırmayı ve sağlık personelinin işini kolaylaştırmayı ilke ediniyoruz.
What about the areas you serve? Our focus is actually operating rooms. We manufacture disposable sterile surgical drape and drape-gown sets designed for each surgery. At the request of the user, we produce packages in the form of bundles that will facilitate the work of the healthcare team.
Hizmet verdiğiniz alanlar hakkında bilgi alabilir miyiz? Bizim odak noktamız ameliyathaneler aslında. Her ameliyata özgü tasarlanmış tek kullanımlık steril cerrahi örtü ve örtü-önlük setleri üretimi yapıyoruz. Kullanıcının talebi doğrultusunda, sağlık ekibinin işini kolaylaştıracak bohça şeklinde paketler üretiyoruz.
What kind of criteria do you pay attention during the production phase? Due to the sensitivity of the industry we serve, we primarily attach importance to the training of our staff. In order to obtain high quality in production, we produce with medical raw materials. Due to the sensitivity of the subject, we pay attention not only to the quality on the production line, but also to the appropriate storage and shipping methods. Since most of the products we manufacture are supplied to the market as sterile, we make the necessary analyzes with our laboratory, which we have created in our facility, while paying attention to the criteria that will cover all the conditions that apply to sterilization all over the world.
Üretim aşamasında ne gibi kriterlere dikkat ediyorsunuz? Hizmet verdiğimiz sektörün hassasiyetinden dolayı, öncelikle personelimizin eğitimine önem veriyoruz. Üretimde yüksek kalite elde etmek amacıyla, medikal özellik taşıyan hammaddeler ile üretim yapıyoruz. Konunun hassasiyetinden dolayı yalnızca üretim bandındaki kaliteye değil bununla birlikte uygun depolama ve sevkiyat yöntemlerine de dikkat ediyoruz. Üretimini yaptığımız ürünlerin büyük kısmı steril olarak piyasa arz edildiğinden, Sterilizasyonla ilgili tüm dünyada geçerli olan koşulların tamamını kapsayacak kriterlere dikkat ederken, kendi tesisimizde oluşturduğumuz laboratuvarımızla gerekli analizleri yapmaktayız.
Ocak 2020
30
Where do you see yourself in the sector? What are your sides that your company is strong in the sector and that highlights you in competition? Thanks to the quality of service and the success of our products, we are positioned in a position that has a say in our sector with various awards and certificates we have received at home and abroad.
Kendinizi sektör içinde nerede görüyorsunuz? Firmanızın sektörde güçlü olduğu ve sizi rekabette öne çıkaran yanlarınız nelerdir? Hizmet kalitesi ve ürünlerimizin başarısı sayesinde yurtiçi ve yurtdışında aldığımız çeşitli ödüller ve sertifikalar ile kendi sektörümüzde, söz sahibi bir noktada konumlanmış bulunuyoruz.
What about your export activities and targets? Which countries do you mainly ship to? As 3Teks Medical Textile; Due to our industry leading organizations in Turkey and we have our own practices closely follow world standards, we also recognized very quickly abroad. We are taking firm steps towards our export target in the light of the values that we have to protect from the very beginning. With these steps we are exporting to more than 100 countries.
İhracat çalışmalarınız ve hedefleriniz ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Ağırlıklı olarak hangi ülkelere ürün gönderimi yapıyorsunuz? 3Teks Medikal Tekstil olarak; Türkiye’de kendi sektörümüzde öncü kuruluş olmamız ve Dünya standartlarını yakından takip ederek uygulamamız nedeniyle, yurtdışında da çok hızlı bir şekilde kabul gördük. İhracat hedefimize doğru, en başından beri korumak ile yükümlü olduğumuz değerler ışığında, emin adımlarla yürüyoruz. Attığımız bu adımlarla 100’ü aşkın ülkeye ihracat yapıyoruz.
As 3TEKS Medical Textile, how would you summarize your contributions to the needs of the health sector? We provide the increase of use the product in Turkey and more than 100 countries with disposable products in our industry in the developing world disposable sector. The effect of this is not only reducing the risk of infection of
Ocak 2020
3TEKS Medikal Tekstil olarak, sağlık sektörünün ihtiyaçlarına yönelik sağlamış olduğunuz katkıları nasıl özetlersiniz? Dünya’da gelişmekte olan disposable örtü sektöründe tek kullanımlık ürünlerimiz ile Türkiye ve 100’den fazla ülkede
31
the patient, reducing the payments used for antibiotics, but also contributing to our healthcare professionals operating in difficult conditions to perform their jobs more comfortably. As 3Teks Medical Textile, we aim to increase the quality in the health sector and to move the health sector standards further. Gamma sterilization also using the technique of taking a first in Turkey, we ensure our name mentioned frequently. How do you evaluate the development of the medical sector in Turkey? What are your predictions on this matter for the upcoming process? In our country, especially in the last 15 years, very successful studies have been carried out in terms of medical technology transfer and new technologies have been developed not only with technology transfer, but also with R&D departments within our companies. Thanks to the developed technologies, the products produced are exported not only to the countries in our region, but also to many countries of the world, thereby ensuring a significant foreign currency input. We think that these successes will continue to increase and diversify in the coming period. What are your goals and projects for 2020? Thanks to the quality of the product and branding, we have reached higher added values. In 2020, we want to add value to the health sector in our country by strengthening our existing brand value even more, and we aim to provide foreign currency inflow to our country through our exports.
ürün kullanımının artmasını sağlıyoruz. Bunun etkisi de hem hastanın enfeksiyon riskini azaltarak, antibiyotikler için kullanılan ödemelerin azalmasını sağlıyor, hem de zor şartlarda faaliyet göstermekte olan sağlık personelimizin işlerini daha konforlu icra etmelerine katkıda bulunuyoruz. 3Teks Medikal Tekstil olarak; sağlık sektöründeki kaliteyi arttırmayı, sağlık sektörü standartlarını daha ileri noktalara taşımayı hedefliyoruz. Ayrıca Gama Sterilizasyon tekniğini kullanarak Türkiye’de bir ilke imza atıyor, adımızdan sıkça söz ettiriyoruz. Medikal sektörünün Türkiye’deki gelişimini nasıl değerlendirirsiniz? Önümüzdeki süreç için bu konudaki öngörüleriniz nelerdir? Ülkemizde özellikle son 15 yıl içerisinde, medikal teknoloji transferi anlamında oldukça başarılı çalışmalar yapılıyor ve sadece teknoloji transferiyle kalınmayıp, aynı zamanda şirketlerimizin bünyesinde AR-GE departmanlarıyla yeni teknolojiler geliştiriliyor. Geliştirilen teknolojiler sayesinde üretilen ürünler sadece bölgemizdeki ülkelere değil, dünyanın birçok ülkesine ihraç edilerek ciddi oranda döviz girdisi sağlanıyor. Önümüzdeki süreçte de bu başarıların artarak ve çeşitlenerek devam edeceğini düşünüyoruz. 2020 yılına yönelik hedefleriniz ve projeleriniz nelerdir? Ürünün kalitesi ve markalaşmanın sayesinde daha yüksek katma değerlere ulaşmış durumdayız. 2020 yılı içinde, mevcut marka değerimizi daha da güçlendirerek hem ülkemizdeki sağlık sektörüne değer katmak istiyoruz, hem de yapacağımız ihracat sayesinde ülkemize döviz girdisi sağlamayı hedefliyoruz.
Ocak 2020
32
Biocodex Turkey Takes Firm Steps towards Its Goals in Its 10th Year Biocodex Türkiye 10. Yılında Hedeflerine Emin Adımlarla İlerliyor
Önder Işınay, General Manager of Biocodex Turkey
Önder Işınay, General Manager of Biocodex Turkey said, “The story of Biocodex Turkey started with the launch of Reflor in Turkey 20 years ago. With the establishment of the subsidiary in Turkey in 2009 the company brought its experience in global markets into Turkey. Therefore we are proud to celebrate our 10th anniversary.” Işınay told that Biocodex is a French family owned company and added “Biocodex offers a higher quality of life together with scientists and healthcare professionals in more than 100 countries. Its area of expertise is microbiota studies and production of probiotics. The company has a specialised production plant in France. The company’s vision is to be the “leader company in the field of microbiota” based on its vast experience in this field. Thus microbiota is the focus of the company’s R&D investments as well as all of its business development and early stage investments and business partnerships is microbiota. We at Biocodex Turkey work to increase awareness on microbiota and support clinical studies in this area in our country. The development story of our organization in 10 years in Turkey has been parallel to the development of our portfolio. Powered by the success of Reflor, Biocodex has developed its organizations by including a wide range of products in its portfolio through the works of its R&D department and through business partnerships. Biocodex Turkey continues to work for a healthier and higher quality life in Turkey with its market leader products and almost 100 employees at the end of its 10th year.
Ocak 2020
Biocodex Türkiye Genel Müdürü Önder Işınay, “Biocodex’in Türkiye hikayesi, Reflor’un 20 yıl önceki lansmanı ile başlamıştır. 2009 yılında Türkiye iştirakinin kurulmasıyla da ülkemize global tecrübesini getirmiştir. Dolayısıyla, 10. yılımızı kutlamanın gururunu yaşıyoruz.“ dedi. Biocodex’in, Fransız kökenli bir aile firması olduğunu belirten Işınay, “Biocodex, 100’ü aşkın ülkede bilim adamları ve sağlık mesleği mensuplarıyla birlikte daha kaliteli bir yaşam için faaliyetlerini sürdürmektedir. Uzmanlık alanı mirobiyota çalışmaları ve probiyotik üretimidir. Fransa’da çok özel bir üretim tesisine sahiptir. Vizyonunu da bu tecrübeye dayanarak ‘mikrobiyota alanının lider firması’ olmaya adamıştır. Bu amaçla AR-GE yatırımlarının temelinde mikrobiyota olduğu gibi tüm iş geliştime ve erken evre yatırım ve iş ortaklıklarını bu çerçevede yapmaktadır. Biocodex Türkiye olarak biz de ülkemizde mikrobiyota bilinirliğinin artması ve bu alandaki klinik çalışmaların desteklenmesi için çalışmaktayız. Türkiye’deki 10 yıllık kurumsal hikayemizin gelişimi ise ürün portfolyomuzun gelişimine paralel olmuştur. Reflor’un gücünü arkasına alan Biocodex, hem kendi Ar-Ge’sinden gelen ürünlerle hem de iş ortaklıkları sonucu portfoyüne kattığı çeşitli ürünlerle organizasyonel gelişimini sağlamıştır. 10 yıl sonunda bugün 100’e yakın çalışanı, pazarlarında lider ürünleriyle Türkiye’de daha sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için paydaşlarıyla birlikte faaliyet göstermektedir.” ifadelerini kullandı.
Süper Organ “Mikrobiyota” Mikrobiyotanın genelde bağırsak florası yerine kullanılan ama daha geniş bir anlam içeren yeni bir terim olduğunu belirten Önder Işınay, “Mikrobiyota, 2010 yılından itibaren önce bilim dünyasının daha sonrasında ise toplumun ve medyanın gündemine girdi. Tanımlanması yeni olmakla
33
Super Organ “Microbiota” Önder Işınay explained that microbiota is a new term generally used instead of gut flora but has a wider meaning and added, “The term ‘microbiota’ entered in the agenda of, first the scientific world and then the public and media in 2010. Although it was fairly recently identified, humans have lived with their microbiota since the very beginning. Microbiota is all the microorganisms (bacteria, viruses and yeasts) that live with us in all of our organs including most notably our gut. While we focused on harmful effects of bacteria in the past, with the increasing awareness, today we learn that different microorganisms living with us inside our body can have positive effects on our health and protect us from many diseases. Microorganisms forming the microbiota regulate and control human health and metabolism. Therefore, microbiota is considered as a ‘super organ’ which plays a strategic role in the quality of life and its popularity and the number of studies on microbiota has been increasing rapidly in the last years. If we accept that changes in the microbiota in our body affect our genetic materials, the idea of managing our genetic material in the future causes a great excitement in the science world. Awareness on microbiota has just been improving in our country. In line with the Biocodex’s international vision, our priority in Turkey is to lead the way in improving awareness on microbiota.”
Our Goal is to Become the Leader Company in the Field of Microbiota Işınay said, “We believe there should be higher quality awareness on microbiota and probiotics in the Turkish market. We will focus on spreading information and experience through scientific studies with increasing quality and number especially in recent years. Starting from 2020 our plan is to introduce products for a wide range of age groups and different kinds of microbiota in the fields of dermatology, urology, metabolism, immune system, respiratory system and women’s health. Studies on its effects on several diseases and conditions including Parkinson’s disease, depression and oncological disorders have created a major stir. We are working for a Biocodex which will be a leading player in the field of microbiota which is thought to have a potential to appear with a completely different agenda in the not so distant future.”
birlikte, insanoğlu varoluşundan beri mikrobiyotası ile birlikte yaşamaktaydı. Mikrobiyota vücudumuzda başta bağırsaklarımız olmak üzere tüm organlarımızda bizimle birlikte yaşayan mikroorganizmaların (bakterileri, virüs ve mantarların) bütünüdür. Bu alanda artan farkındalık ile geçmişte bakterilerin zararlı etkilerine odaklanılırken, günümüzde farklı mikroorganizmaların bizimle birlikte yaşadığında sağlığımıza olumlu etkileri olduklarını, birçok hastalıktan koruyabildiklerini öğrendik. Mikrobiyotayı oluşturan çeşitli mikroorganizmalar insan sağlığı ve metabolizmasını düzenler ve kontrol eder. Dolayısıyla, mikrobiyota yaşam kalitesinde stratejik bir rol oynayan ‘süper organ’ olarak görülmekte ve son yıllarda popülaritesi ve araştırma sayısı hızla artmaktadır. Vücudumuzdaki mikroorganizma çeşitliliğinin değişmesinin taşıdığımız genetik materyali de etkileyeceğini kabul edersek, gelecekte sahip olduğumuz genetik materyali yönetebilme düşüncesi bilim dünyasını heyecanlandırmaktadır. Mikrobiyota konusunda ülkemizde farkındalık yeni yeni gelişmektedir. Biocodex’in uluslararası vizyonuna uygun olarak Türkiye’deki önceliğimiz mikrobiyota bilincinin gelişmesine liderlik yapmaktır.” dedi.
Hedefimiz Mikrobiyota Alanında Lider Firma Olmak “Türkiye pazarında mikrobiyota ve probiyotik alanında daha kaliteli bir farkındalık olması gerektiğini düşünüyoruz.” diyen Işınay şöyle devam etti: “Özellikle son dönemde sayısı ve kalitesi artan bilimsel çalışmalarla, bilgi ve tecrübenin ülkemizde yayılmasına odaklanacağız. Dermatoloji, üroloji, metabolizma, bağışıklık, solunum yolları, kadın sağlığı gibi mikrobiyota çeşitliliği içeren; farklı yaş gruplarının kullanımına uygun ürünleri 2020 yılı itibariyle pazara vermek istiyoruz. Parkinson, depresyon, onkoloji gibi birçok alan ve hastalıkta etkileri üzerine yapılan çalışmalar büyük heyecan uyandırmaktadır. Yakın gelecekte bambaşka bir gündemle karşımıza çıkma potansiyeline sahip Mikrobiyota alanında lider oyuncu olacak bir Biocodex için çalışıyoruz.”
Ocak 2020
34
MLPCARE’s Success in Health Export Awarded MLPCARE’in Sağlık Hizmeti İhracatındaki Başarısı Ödüllendirildi
MLP Care was awarded the second prize in the Health Services category by the Service Exporters’ Association (HIB) for its export activities in 2018. Murat Ercan, Director of MLP Care International Patient Center, received the award at the 2018 HIB Award Ceremony held at the Istanbul Congress Center. Minister of Health Fahrettin Koca and Minister of Commerce Ruhsar Pekcan presented the award Incorporating Medical Park and Live Hospital brands, Turkey’s most common health group MLP Care continues to contribute to health tourism of Turkey by providing services to tens of thousands of foreign patients every year. The Group’s success in healthcare exports last year was crowned with the second prize at the 2018 HIB Award Ceremony held at the Istanbul Congress Center. MLP International Patient Center Director Murat Ercan received the award at the ceremony. Minister of Health Fahrettin Koca and Minister of Commerce Ruhsar Pekcan presented. Welcoming foreign guests in its hospitals around Turkey, MLP Care provided health services to tens of thousands of people from different countries of the world in 2018, from Russia to Germany, from Ukraine to Algeria. Group, in exchange for services provided to foreign patients the
Ocak 2020
MLP Care, 2018 yılında gerçekleştirdiği ihracat çalışmalarından dolayı Hizmet İhracatçıları Birliği (HİB) tarafından Sağlık Hizmetleri kategorisinde ikincilik ödülüne layık görüldü. İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen 2018 Yılı HİB Ödül Töreni’nde MLP Care Uluslararası Hasta Merkezi Direktörü Murat Ercan’a ödülü, Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan takdim etti. Medical Park ve Liv Hospital markalarını bünyesinde barındıran Türkiye’nin en yaygın sağlık grubu MLP Care, her yıl on binlerce yabancı hastaya hizmet vererek Türkiye sağlık turizmine katkı yapmayı sürdürüyor. Grubun sağlık hizmeti ihracatı alanında geçtiğimiz yıl ortaya koyduğu başarı, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen 2018 Yılı HİB Ödül Töreni’nde ikincilik ödülü ile taçlandı. Törende MLP Uluslararası Hasta Merkezi Direktörü Murat Ercan’a ödülü Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan takdim etti. Yabancı misafirlerini Türkiye’nin dört bir yanındaki hastanelerinde ağırlayan MLP Care; 2018 yılında Rusya’dan Almanya’ya, Ukrayna’dan Cezayir’e dünyanın farklı ülkelerinden gelen on binlerce kişiye sağlık hizmeti sundu. Grup, yabancı hastalara sunulan hizmetler karşılığında bir
35
previous year revenues increasing approximately 45% of foreign currency inflow to Turkey was providing more than 80 million US dollars. Evaluating the award MLP Care International Patient Center Director Murat Ercan, said, “The share Turkey receives from the global health tourism is increasing day by day. Now our country reached the position of accepting patients not only from the close geography but also from the prominent countries in the field of health services such as USA, France and Germany. On the basis of this situation, as well as the quality of the service provided, many parameters play an important role, such as successful operation of complex operations, ease of access and price. We are growing in the export of services with the power of two giant brands such as Medical Park and Liv Hospital. Today, when we look at the services we provide to foreigners, we are proud to see that complex operations and transfers that require information and technology come to the fore. We will continue to grow and increase our success in health tourism with the contribution of new hospitals in big cities.”
önceki yıl elde ettiği geliri yaklaşık %45 arttırarak Türkiye’ye 80 milyon Amerikan Doları’ndan fazla döviz girdisi sağladı. Ödülü değerlendiren MLP Care Uluslararası Hasta Merkezi Direktörü Murat Ercan, “Türkiye’nin küresel sağlık turizminden aldığı pay gün geçtikçe artıyor. Artık ülkemiz sadece yakın coğrafyadan değil; ABD, Fransa ve Almanya gibi sağlık hizmetleri alanında öne çıkan ülkelerden de hasta kabul eder konuma ulaştı. Bu durumun temelinde sunulan hizmetin kalitesi kadar, karmaşık operasyonların başarılı ile yapılabilmesi, erişim kolaylığı ve fiyat gibi birçok parametre önemli role sahip. Biz de Medical Park, Liv Hospital gibi iki dev markanın gücüyle hizmet ihracatında büyüyoruz. Bugün yabancılara sunduğumuz hizmetlere baktığımızda bilgi ve teknoloji gerektiren kompleks operasyon ve nakillerin öne çıktığını görmek bizim için gurur verici. Büyük şehirlerde açtığımız yeni hastanelerin de katkısıyla büyümeye ve sağlık turizmindeki başarımızı artırmaya devam edeceğiz” dedi.
Ocak 2020
36
Health Institutions Are Towards IT Infrastructure Investment Compatible with Digital Technologies Sağlık Kuruluşları Dijital Teknolojilerle Uyumlu BT Altyapısı Yatırımına Yöneliyor Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY’nin ‘Sağlık Hizmetlerinde Yeni Yaklaşımlar 2019’ raporuna göre; sağlık kuruluşlarının uzun vadeli başarısı büyük veri havuzlarına erişim ile bu verilerden anlamlı değerlendirme ve sonuçlar elde etme yetkinliğine bağlı olacak. Rapor, bununla birlikte yatırımcı ve politika yapıcıların sağlıkta geleceğin teknolojide yattığına inandıklarını ortaya koyuyor.
T. Ufuk Eren, EY Turkey Health & Life Sciences Industry Leader, EY Central, Southern and Eastern Europe Health Sector Senior Consultant
According to “New Approaches in Health Services 2019” report of international consulting and auditing company, EY; The long-term success of health care providers will depend on their ability to access meaningful data and access to large data pools. The report, however, reveals that investors and policy makers believe that the future lies in technology in healthcare. EY (Ernst & Young), one of the world’s leading consulting and auditing companies, has announced the ‘New Approaches in Health Services 2019’ report, which focuses on the transformation in the healthcare sector with the prolongation of human life and the emergence of new digital technologies. According to the report; The health care sector is increasingly centering the consumer, becoming more participatory, result-oriented and costeffective, but the industry is also lagging behind in implementing technologies that will bring automation.
Private equity investors raise more funding for health technologies The report reveals that investors and policy makers believe that the future in health lies in technology. According to the results of the report; In this direction, private equity investors are increasingly providing funds to the fields of medicine practice management and outpatient treatment such as emergency health services and home health services together with health technologies. In the report; It
Ocak 2020
Dünyanın lider danışmanlık ve denetim şirketlerinden EY (Ernst & Young), insan ömrünün uzaması ve yeni dijital teknolojilerin ortaya çıkması ile birlikte sağlık hizmetleri sektöründe yaşanan dönüşümü mercek altına alan ‘Sağlık Hizmetlerinde Yeni Yaklaşımlar 2019’ raporunu açıkladı. Rapora göre; sağlık hizmetleri sektörü tüketiciyi giderek daha fazla merkezine alıyor, daha katılımcı, sonuç odaklı ve düşük maliyetli hale geliyor ancak sektörün aynı zamanda otomasyon getirecek teknolojileri uygulamaya almada geride kaldığı görülüyor. Özel sermaye yatırımcıları sağlık teknolojilerine daha fazla fon sağlıyor Rapor, yatırımcı ve politika yapıcıların sağlıkta geleceğin teknolojide yattığına inandıklarını ortaya koyuyor. Raporun sonuçlarına göre; özel sermaye yatırımcıları da bu doğrultuda sağlık teknolojileri ile birlikte acil sağlık hizmetleri ve evde sağlık hizmetleri gibi hekimlik uygulamaları yönetimi ve ayakta tedavi uzmanlık alanlarına giderek daha fazla fon sağlıyorlar. Raporda; ABD’de sağlık hizmetleri sektörünün total özel sermaye işlemlerindeki payını 2014-2018 yılları arasında %8,3’ten %12,2’ye yükselttiği belirtiliyor. Bununla birlikte raporda her yedi özel sermaye şirketinden birinin 2018 yılında sağlık hizmetlerine en az bir yatırım gerçekleştirdiği ifade ediliyor. Sağlık hizmetleri dijital teknolojilerin uygulamaya alınmasında geride kalıyor Rapor sonuçlarına göre; her dört tüketiciden yalnızca biri, perakende veya bankacılık gibi dijital dönüşümden geçmiş sektörlere kıyasla, sağlık sistemi ekosistemini inovatif olarak tanımlıyor. Sağlık hizmetleri sektörünün hem tüketiciler hem de hekimler için dijital teknolojileri uygulamaya almada diğer sektörlerin gerisinde kaldığının vurgulandığı raporda; Hollanda’da tüketicilerin %25’inin, Birleşik Krallık’ta ise hekimlerin %21’inin sağlık sistemlerinin iyi bir performans sergilediğini söylediği belirtiliyor. Sağlık kuruluşlarının daha çevik bir yapıya sahip olmasında dijital çözümler sunan teknoloji şirketleriyle
37
is stated that the share of the health services sector in total private equity transactions in the USA increased from 8.3% to 12.2% between 2014-2018. However, the report states that one out of seven private equity companies made at least one investment in health services in 2018.
Health care services leave behind for the be implemented in digital technologies According to the report, only one in four consumers defines the health system ecosystem as innovative compared to digitally transformed sectors such as retail or banking. The report emphasizes that the health care sector lags behind other sectors in implementing digital technologies for both consumers and physicians. Pointing out health institutions need to cooperate with technology companies offering digital solutions in order to have a more agile structure, T. Ufuk Eren, EY Turkey Health & Life Sciences Industry Leader, EY Central, Southern and Eastern Europe Health Sector Senior Consultant, Cultural change in the health system ecosystem is an important element of the journey to digitalization. Health institutions that plan to enter the digital transformation process make cultural change permanent and successful through the adaptation of management understanding to change.
işbirliği yapılmasının gereksinimine vurgu yapan EY Türkiye Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektör Lideri, EY Orta, Güney ve Doğu Avrupa Sağlık Sektörü Kıdemli Danışmanı T. Ufuk Eren, “Sağlık sistemi ekosisteminde kültürel bir değişim gerçekleşmesi dijitalleşme yolculuğunun önemli unsurlarından birini oluşturuyor. Dijital dönüşüm sürecine girmeyi planlayan sağlık kuruluşlarının kültürel değişimi kalıcı ve başarılı kılmaları ise yönetim anlayışının değişime uyum sağlamasından geçiyor” dedi.
Uzun vadeli başarı veriyi anlamlı hale getirebilme yetkinliğinde Rapora göre; sağlık kuruluşlarının uzun vadede başarılı olmaları veri sahipliğine değil, büyük veri havuzlarına erişim ile bu verilerden anlamlı değerlendirme ve sonuçlar elde etme yetkinliğine bağlı olacak. Daha iyi klinik sonuçların alınmasına destek olması beklenen büyük veri analizi ile birlikte yarının sağlık ekosistemi temelinin atılacağının ifade edildiği raporda; sağlık kuruluşlarının bu amaç doğrultusunda açık bir BT altyapısına sahip olmaları gerektiği vurgulanıyor. Bu altyapının tüm paydaşları birbiriyle bağlantılı hale getireceği ve izin temelli olarak kesintisiz bilgi akışı sağlayacağı belirtiliyor.
Long-term success in the ability to make data meaningful According to the report, the long-term success of health care organizations will not depend on data ownership, but on access to large data pools and the ability to obtain meaningful evaluations and results from these data. The report states that tomorrow’s health ecosystem will be laid along with the big data analysis that is expected to support better clinical results and that health institutions should have an open IT infrastructure for this purpose. It is stated that this infrastructure will connect all stakeholders and provide an uninterrupted flow of information based on permission.
Ocak 2020
38
Every Minute is Critical in Heart Attack: Patients not Calling an Ambulance are Deprived of the Possibility of First Intervention Kalp Krizinde Her Dakika Kritik: Ambulans Çağırmayan Hastalar İlk Müdahale Olanağından Mahrum Kalıyor
The results of TURK-MI study conducted by Turkish Society of Cardiology throughout the country were shared. This stunning study revealed that the use of an ambulance, which enables early intervention in a heart attack, where the first minutes and hours are of great importance, is extremely low in our country. of heart attack patients in Turkey almost prefer to go their own facilities to hospital half, the initiative of a large part as 37.6 percent (procedures such as stent and balloon) went to a nonhospital and ambulance proportion of calls just ahead in the study is 11.5 percent among the findings. Pointing out ambulance must be called in case of heart attack, Prof. Mustafa Kemal Erol, M.D. President of The Turkish Society of Cardiology, said, “When you go to a hospital where emergency procedures such as stents and balloons cannot be performed, an average of 172 minutes is lost in almost 3 hours. While the first hours are worth gold in a heart attack, the principle that the sooner the intervention starts, the more benefits will be taken into consideration. Do not forget; ambulance is the most appropriate transfer
Ocak 2020
Türk Kardiyoloji Derneği’nin ülke genelinde gerçekleştirdiği TURK-MI çalışmasının sonuçları paylaşıldı. Bu çarpıcı çalışma, ilk dakikaların ve saatlerin büyük önem taşıdığı kalp krizinde ilk müdahalenin erken yapılmasını mümkün kılan ambulans kullanımının ülkemizde son derece düşük olduğunu ortaya çıkardı. Türkiye’de kalp krizi geçiren hastaların neredeyse yarısının hastaneye kendi olanaklarıyla gitmeyi tercih ettiği, yüzde 37,6 gibi çok büyük bir kısmının girişim (stent ve balon gibi işlemler) olmayan bir hastaneye gittiği ve ambulans çağıranların oranının yalnızca yüzde 11,5 olduğu da çalışmada öne çıkan bulgular arasında yer aldı. Kalp krizi vakalarında mutlaka ambulans çağrılması gerektiğinin altını çizen Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “Stent ve balon gibi acil müdahale işlemlerinin yapılamadığı bir hastaneye gidildiği zaman hastaneler arası ulaşımda ortalama 172 dakika yani neredeyse 3 saate yakın zaman kaybediliyor. Kalp krizinde ilk saatler altın değerindeyken, müdahaleye ne kadar erken başlanırsa o kadar yarar sağlanacağı ilkesi akıllardan asla çıkarılmamalı. Unutmayalım; ambulans
39
vehicle, ambulance treatment begins at home, heart attack, transplant to the nearest hospital, should be done in the most appropriate hospital.” The study results of “Acute Myocardial Infarction invested in patients with a diagnosis of Demographic Data and Treatment Management (TURK-MI) in Turkey” of The Turkish Society of Cardiology which carries out significant work to reduce the risk of heart attack of sudden cardiac death rate due to the crisis was higher than the European average in Turkey were announced. In order to minimize the mortality rate in patients with heart attacks (acute myocardial infarction), the diagnosis should be made early and modern treatment should be started as soon as possible. It is of great importance that the vessel feeding the heart is blocked rapidly during a heart attack. With the blockage of the vein, the heart muscle begins to die within 20 minutes and dies completely within 12 hours. Muscle cell death occurs especially in the first 1-2 hours, so the first hour of a heart attack is worth gold. The patient who has a heart attack needs to be given mechanical clotting with the use of coagulant drugs or coronary angiography with balloon applications and stents. Studies have shown that balloon-stent opening at the appropriate time is more effective than clot dissolving drugs. Survival rates reach the highest levels both early and in the long term, thanks to early intervention and subsequent preventive treatment. Carried out in this context, Turkey population distribution and total 1930 individual patient characteristics within the scope of the TURK-MI study kept their geographic terms representing a heart attack consecutive 15 days at 50 medical records of all patients admitted to the hospital, onset of a heart attack hours, they came with, which means the hospital intervention timing and treatment methods.
” So only 11,5 of all patients call an ambulance “ According to the remarkable data obtained as a result of the research, even in seconds of heart attack is of great importance , the use of ambulance, which makes the first intervention possible, turned out to be extremely low in our country. Patients are seen by almost prefer to go to the hospital by their own means of half, 3 percent 7,6 of a very large part as if that moment emergency coronary angioplasty and stent will not do that go to a hospital revealed. Ambulance callers were only 11.5 percent. Underlining that in such cases, an ambulance must be called, President of the Turkish Society of Cardiology. Dr. Mustafa Kemal Erol, said, “Stent , balloon, such as emergency response operations can not be done when a hospital , the patient should be referred to a hospital where these procedures can be done. H ASTA Show the transfer from the average 172 minutes are lost recently that almost 3 hours. While the first hours are worth gold in heart attacks, the principle that the sooner the intervention starts, the more benefits will be taken into consideration.”
en uygun transfer aracıdır, ambulans kullanımıyla tedavi evde başlar, kalp krizinde nakil en yakın hastaneye değil, en uygun hastaneye yapılmalıdır” dedi. Ani kalp krizi nedeniyle ölüm oranının Avrupa ortalamasına kıyasla daha yüksek olduğu Türkiye’de kalp krizi riskinin azaltılmasına yönelik önemli çalışmalar yürüten Türk Kardiyoloji Derneği’nin ülke genelinde yaptığı Türkiye’de Akut Miyokart İnfarktüsü Tanısı ile Yatırılan Hastalarda Demografik Veriler ve Tedavi Yönetimi (TURK-MI) çalışmasının sonuçları açıklandı. Kalp krizi (akut miyokart enfarktüsü) olan hastalarda ölüm oranının en aza indirilebilmesi için tanının erken konulması ve modern tedavinin bir an önce başlaması gerekiyor. Kalp krizinde tıkanan kalbi besleyen damarın süratle açılması büyük önem taşıyor. Damarın tıkanmasıyla 20 dakika içinde beslediği bölgedeki kalp kası ölmeye başlıyor ve 12 saat içinde tamamen ölüyor. Kas hücresi ölümü özellikle ilk 1-2 saatte çok büyük oranda gerçekleşiyor, dolayısıyla kalp krizinde ilk saatler altın değeri taşıyor. Kalp krizi geçiren hastanın tıkanan kalp damarına pıhtı eritici ilaçların uygulanması veya koroner anjiyografi yapılarak balon uygulamaları ve stentlerle mekanik olarak açılması gerekiyor. Yapılan çalışmalar, uygun zamanda balonstentle damarı açmanın, pıhtı eritici ilaçlara göre daha etkili olduğunu gösteriyor. Erken müdahale ve sonrasında koruyucu tedaviyle belirlenmiş tedavi hedeflerine ulaşım sayesinde gerek erken dönemde gerekse uzun dönemde hastaların hayatta kalma oranı en yüksek düzeye ulaşıyor. Bu bağlamda yürütülen, Türkiye’yi nüfus dağılımı ve coğrafi bakımından temsil eden 50 hastanede ardışık 15 günde kalp krizi ile hastaneye yatırılan tüm hastaların kayıtlarının tutulduğu TURK-MI çalışması kapsamında toplam 1930 hastanın bireysel özellikleri, kalp krizinin başlama saati, hastaneye hangi vasıtalarla geldikleri, müdahale zamanlaması ve tedavi yöntemleri mercek altına alındı.
“Hastaların sadece yüzde 11,5’i ambulans çağırıyor” Araştırma sonucunda elde edilen dikkat çekici verilere göre, kalp krizinde saniyeler dahi büyük önem taşırken, ilk müdahaleyi mümkün kılan ambulans kullanımının ülkemizde son derece düşük olduğu ortaya çıktı. Hastaların neredeyse yarısının kendi olanaklarıyla hastaneye gitmeyi tercih ettiği görülürken, yüzde 37,6 gibi çok büyük bir kısmının ise o anda acil koroner anjiyo ve stent yapamayacak bir hastaneye gittiği saptandı. Ambulans çağıranların oranının ise yalnızca yüzde 11,5 olduğu görüldü. Bu gibi durumlarda mutlaka ambulans çağrılması gerektiğinin altını çizen Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “Stent, balon gibi acil müdahale işlemlerinin yapılamadığı bir hastaneye gidildiği zaman, hastanın bu işlemlerin yapılabildiği bir hastaneye sevk edilmesi gerekiyor. Hastaneler arası nakilde ise ortalama 172 dakika yani neredeyse 3 saate yakın zaman kaybediliyor. Kalp krizlerinde ilk saatler altın değerindeyken, müdahaleye ne kadar erken başlanırsa o kadar yarar sağlanacağı ilkesi akıllardan asla çıkarılmamalı” dedi.
Ocak 2020
40
“The ambulance reaches the patient in a shorter time” Stressing that the ambulance reached the patient in a very short time, Erol said, “Our research showed that the average time to reach the patient is 15 minutes after the call is received throughout the country. In other words, the ambulance does not come as late as the patients think, reaching our patients very quickly in the world. The treatment begins as soon as the ambulance reaches the patient. However, patients do not wait for the ambulance can not go quickly with their own tools, and may not go to the right hospital as well as diagnosis and treatment is delayed until the hospital reaches. Thus, the patients’ gold hours are spent outside the hospital. ECG in their own vehicles , if necessary applied lifesaving defibrillator (electroshock devices) d e is not, unfortunately, increasing patient risk of losing our way. Ambulance use rate with 78.9 percent in Japan to Turkey based on a much higher level. Direct application to the hospital is only 18.3 percent. When the ambulance arrives at the patient, diagnosis and treatment are started, ambulance transport is much faster and safer, and the time of total ischemic ( decreasing or interrupting blood flow to the tissue or organ in the body ) can be minimized by sending the patient to the correct hospital and informing the catheter team. It is very important to be informed.”
“Hypertension and smoking are among the highest risk factors”
“Ambulans hastaya çok daha kısa sürede ulaşıyor” Ambulansın hastaya çok kısa sürede ulaştığını vurgulayan Erol, şöyle konuştu: “Araştırmamız gösterdi ki, tüm ülke genelinde çağrı alındıktan sonra ambulansın hastaya ulaşma süresi ortalama 15 dakika. Yani hastaların sandığı gibi ambulans geç gelmiyor, dünya ölçüsünde gayet süratle hastalarımıza ulaşıyor. Ambulans hastaya ulaştığı anda tedavi başlıyor. Oysa hastalar ambulansı beklemediklerinde kendi araçlarıyla hem hızlı gidemiyor hem doğru hastaneye gitmeyebiliyor hem de tanı ve tedavisi hastaneye ulaşıncaya kadar gecikiyor. Böylelikle hastaların altın saatleri hastane dışında geçiriliyor. Kendi araçlarında EKG, gerektiğinde uygulanan hayat kurtarıcı defibrilatör (elektroşok cihazı) de olmadığından, hastalarımızı yolda kaybetme riski de maalesef artıyor. Japonya’da ambulans kullanma oranı yüzde 78,9 ile Türkiye’ye göre çok daha yüksek düzeyde. Hastaneye doğrudan müracaat ise sadece yüzde 18,3 seviyesinde. Ambulansın hastaya ulaşmasıyla birlikte tanı ve tedavinin de başladığı, ambulansla nakilin çok daha hızlı ve güvenli olduğu, doğru hastaneye gönderimin ve kateter ekibinin bilgilendirilmesiyle toplam iskemik (vücuttaki doku ya da organa kan akışının azaldığı veya kesildiği durum) sürenin en aza indirilebileceği gibi noktalarla ilgili halkın bilgilendirilmesi büyük önem taşıyor.”
“Hipertansiyon ve sigara kullanımı en yüksek risk faktörleri arasında”
Expressing that when the cardiovascular risk factors of the patients hospitalized with heart attack in our country are examined; hypertension with 49.5 percent, smoking with 48.8 percent and diabetes with 33.9 percent, Erol said they observed that cigarette smoking was more frequent and reached 56 percent especially in patients with ST elevation (requiring urgent procedures such as balloon, stent). Heart attack cases in the main chicane â contained in chest pain , underlining that Erol “ HR of ASTA 95 percent ‘i chest pain to the complaints, the hospital refers , in second shortness of breath with 17.8 percent, coming palpitations and third . If a pain is felt on the rib cage over five minutes, as if it were compressing, crushing, flammable, weighting , it could be a heart attack . V ‘ll call 112 without losing contracts, emergency medical care we want , “he said. Ltd. ik â enough starting from the 112 Emergency Service and seek until the last time the US 52 countries , 5 minutes , indicating that the Professor Dr. Mustafa Kemal Erol, stressed that this time should be minimized as much as possible with public education.
Ülkemizde kalp krizi şikâyetiyle hastaneye yatırılan hastaların kardiyovasküler risk faktörleri incelendiğinde; yüzde 49,5 ile hipertansiyonun, yüzde 48,8 ile sigara kullanımının ve yüzde 33,9 ile şeker hastalığının ilk üç sırada olduğuna dikkat çeken Erol, sigara kullanımının özellikle ST yükselmeli (balon, stent gibi acil işlem gerektiren) kalp krizlerinde daha da fazla olduğunu ve yüzde 56’ya ulaştığını gözlemlediklerini ifade etti. Kalp krizi vakalarında ana şikâyetin göğüs ağrısı olduğunun altını çizen Erol, “Hastaların yüzde 95’i göğüs ağrısı şikâyetiyle hastanelere başvuruyor, ikinci sırada yüzde 17,8 ile nefes darlığı, üçüncü sırada ise çarpıntı geliyor. Göğüs kafesi üzerinde sıkıştırıcı, ezici, yanıcı, ağırlık koymuş gibi beş dakikayı geçen bir ağrı hissediliyorsa, bu kalp krizi olabilir. Vakit kaybetmeden 112’yi arayalım, acil sağlık yardımı isteyelim” diye konuştu. Şikâyet başlangıcından 112 Acil Servis’i arayıncaya kadar geçen sürenin ülkemizde 52,5 dakika olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, bu sürenin halk eğitimleriyle mümkün olduğunca asgari düzeye indirilmesinin gerektiğini vurguladı.
112 emergency service and catheter teams working well in Turkey”
“Türkiye’de 112 Acil Servis ve kateter ekipleri iyi çalışıyor”
Indicating catheter procedures in Turkey, balloons and stents interventional hospitals who reached STEMI (ST-elevation myocardial infarction balloon, gerektiren-
Türkiye’de kateter işlemi, balon ve stent yapan girişimsel hastanelere ulaşan STEMI (ST elevasyonlu miyokard infarktüsü-balon, stent gibi acil işlem gerektiren-)
Ocak 2020
41
emergency procedures such as stenting) in quite good condition of the patient in the door-to-balloon time, Erol said, “In a very reasonable period of 36.5 minutes, the patients’ veins open. Door-balloon time in Korea 2018 data is 60 minutes, Japan 2018 data is 80 minutes, is reported as 41 minutes in the UK MINAP 2019 report. This means that; Our 112 Emergency Service team in Turkey and the catheter is working extremely well. Coronary angiography is performed in 93 percent of patients hospitalized with a heart attack and balloon-stent is applied in 75 percent of the patients. This rate is much higher in heart attacks where the vein is fully occluded. In this type of heart attacks in our country, 99 percent of patients undergo coronary angiography, 95 percent of the balloon or stent vessel is opened. These rates are extremely pleasing. Almost all of the patients hospitalized with heart attacks in our country benefit from the most modern treatment. However, the treatment, unfortunately, can not be done within the targeted time. The treatment is delayed depending on the time the patients have lost outside the hospital.”
hastalarında kapı-balon zamanının oldukça iyi durumda olduğunu vurgulayan Erol, şöyle konuştu: “Ortalama 36,5 dakika gibi çok makul bir sürede hastaların damarı açılıyor. Kore 2018 verilerinde kapı-balon zamanı 60 dakika, Japonya 2018 verilerinde 80 dakika, İngiltere MINAP 2019 raporunda 41 dakika olarak bildiriliyor. Bu şu anlama geliyor; Türkiye’de 112 Acil Servis ve kateter ekiplerimiz son derece iyi çalışıyor. Kalp krizi şikâyetiyle hastaneye yatırılan hastaların yüzde 93’üne koroner anjiyografi yapılıyor, yüzde 75’ine balon-stent uygulanıyor. Bu oran, damarın tam tıkalı olduğu kalp krizlerinde çok daha yüksek. Bu tip kalp krizlerinde ülkemizde hastaların yüzde 99’una koroner anjiyo yapılıyor, yüzde 95’inde de balon veya stentle damar açılıyor. Bu oranlar son derece sevindirici. Ülkemizde kalp kriziyle hastaneye yatırılan hastaların tamamına yakını en modern tedaviden faydalanıyor. Ancak tedavi, maalesef hedeflenen sürelerde yapılamıyor. Hastaların hastane dışında kaybettiği zamana bağlı olarak tedavi gecikmiş biçimde uygulanıyor.”
In Turkey, about three-quarters of men with a heart attack
Türkiye’de kalp krizi geçirenlerin yaklaşık 4’te 3’ü erkek
According to the result of TURK-MI, patients undergoing heart attack in Turkey is mostly male. Every 100 from a heart attack 74 nude mens and 26s of women. Women have more heart attacks than men, while mortality rates are higher in women than men.
TURK-MI çalışmasının sonucuna göre, Türkiye’de kalp krizi geçiren hastaların çoğu erkek. Her 100 kalp krizinden 74’ünü erkekler, 26’sını kadınlar geçiriyor. Kadınlarda kalp krizi erkeklere göre daha ileri yaşlarda görülürken, kadınlarda ölüm oranları ise erkeklere göre daha fazla.
“The age of heart attacks in our country is earlier than many countries” Stating that heart attack in Turkey of patients, in many countries of the patients earlier in age, Erol said, “The average age of heart attacks in our country is 62 years. When we look at other countries, we see that this age is usually more advanced. For example, the average age of having a heart attack in France is 66, 67 in Switzerland, 68 in the UK and Japan.”
In cooperation with the Turkish Society of Cardiology and Yandex “ Stopping the Heart Attack!” Recalling the results of the TURK-MI study reveal that the public should be educated about the symptoms of heart attack, Erol said, “It is very important to ensure that emergency health care is urgently requested and that ambulance usage rates are increased immediately. For this purpose, in order to raise awareness of our people, we are implementing the Stopping the Heart Attack! (“Kalp Krizinde DurAKSama!” in Turkish) project in Yandex navigation application. Project; The most important indicator of heart attack, vascular blockage, is symbolized by traffic congestion and the right hospital without wasting time in traffic, it is aimed to ensure that as soon as possible.
“Ülkemizde kalp krizi geçirme yaşı pek çok ülkeden daha erken” Türkiye’de kalp krizi geçiren hastaların, pek çok ülkedeki hastalardan daha erken yaşlarda olduğunu belirten Erol, “Ülkemizde kalp krizi geçirme yaşı ortalama 62 olarak karşımıza çıkıyor. Diğer ülkelere baktığımızda bu yaşın genellikle daha ileri olduğunu görüyoruz. Örneğin, Fransa’da kalp krizi geçirme yaşı ortalama 66, İsviçre’de 67, İngiltere’de ve Japonya’da 68” dedi.
Türk Kardiyoloji Derneği ve Yandex iş birliğiyle “Kalp Krizinde DurAKSama!” TURK-MI araştırmasının sonuçlarının, halkın kalp krizi belirtileriyle ilgili eğitilmesinin gerektiğini ortaya koyduğunu söyleyen Erol, “Kalp krizi şüphesinde vakit geçirmeden acil sağlık yardımı istenmesini sağlamak ve ambulans kullanma oranlarını artırmak büyük önem taşıyor. Bu amaçla halkımızı bilinçlendirmek için Yandex navigasyon uygulamasında ‘Kalp Krizinde DurAKSama’ projesini hayata geçiriyoruz. Projeyle; kalp krizinin en önemli göstergesi olan damar tıkanıklığı, trafik tıkanıklığıyla sembolize ediliyor ve doğru hastaneye trafikte vakit kaybetmeden, en kısa zamanda ulaşılmasını sağlamak hedefleniyor” diye konuştu.
Ocak 2020
44
EMERGENCY SERVICE - ACİL SERVİS One of the most important steps of the health system is to provide emergency health care to the patient before the hospital. In Turkey, especially living in the aftermath of disasters has intensified his work can be delivered to patients in pre-hospital emergency medical services. In 1991, the European Union adopted a guiding decision on ambulance services for member and candidate countries. According to this decision, there will be only one number used to reach emergency health services and this number is “112”. At that time, many countries did not comply with this decision. Turkey was one of the first who use the 112 number in the country emergency medical services.
Ocak 2020
Sağlık sisteminin en önemli basamaklarından birisi de hastaya hastane öncesinde acil sağlık müdahalesinde bulunulabilmesidir. Türkiye de, bilhassa yaşadığı afetlerden sonra acil sağlık hizmetlerinin hastane öncesinde hastaya ulaştırılabilmesi konusunda yaptığı çalışmaları yoğunlaştırmıştır. Avrupa Birliği, 1991 yılında üye ve aday ülkelere yönelik olarak ambulans hizmetleri konusunda yol gösterici bir karar almıştır. Bu karara göre, acil sağlık hizmetlerine ulaşmak için kullanılan tek bir numara olacaktır ve bu numara da “112”dir. O dönemde, birçok ülke bu karara uyum sağlamamıştır. Türkiye ise acil sağlık hizmetinde 112 numarasını kullanıma geçiren ilk ülkelerden birisi olmuştur.
45
Neden “112” ? Acil sağlık ambulans hizmetlerinde “112” numarasının tercih edilmesinin ardında, o döneme ait bazı teknolojik gereklilikler bulunmaktadır. Örneğin, içerisinde bulunulan dönemin telekomünikasyon özelliklerine göre, çevrilecek numaranın en az üç basamaklı olması gerekmektedir. Ayrıca, yanlış veya hatalı aramalara engel olmak için oluşturulan numaradaki üç basamağın aynı olmaması önem taşımaktadır. Dönem içerisinde sadece çevirmeli telefon kullanıldığı da göz önünde bulundurulursa, alternatif numaralar “112”, “121” ve “211” olarak belirlenmiştir. Tavsiye edilen numara ise “112” olmuştur.
“112” Hangi Zamanlarda Aranmalı? Why “112”? There are some technological requirements for “112” in the emergency health ambulance services in that period. For example, according to the telecommunication characteristics of the current period, the number to be dialed must be at least three digits. It is also important that the three digits in the generated number are not the same to avoid false or incorrect calls. Considering that only dialup was used during the period, alternative numbers were determined as “112”, “121” and “211”. The recommended number was “112”.
When to Call “112”? The “112” Emergency Ambulance System, which provides uninterrupted service 24/7, is free of charge and continues under all circumstances. In the event of a life-threatening situation, in case of emergency illnesses or in case of a wounded person, call “112” Emergency Service. “112” Emergency Service; firearm injury, loss of consciousness, severe blood loss, severe burns, chest pain, coma and similar conditions, difficulty breathing, trachea obstruction, seizures, drowning, injured traffic accidents, falls and poisoning are mentioned as.
“112” Emergency Service When Calling Accurate and Complete Information Transfer is Vital It is of great importance to provide the personnel of “112” who meet the emergency room calls with the latest information about the patient’s condition. It is also vital to accurately describe the location to help the ambulance reach the patient’s location as quickly as possible. When the ambulance is called, the information to be transferred to the attendant is the exact address of the location, the age, sex and medical history of the patient, whether the patient is conscious, breathing, bleeding or chest pain, and the location of the wound and how the injury occurs. When all this information is transmitted correctly and completely, the ambulance will be able to reach the patient in the shortest way. Personnel contacted by emergency health services will be able to inform the caller about the first aid steps that should be taken until the ambulance reaches the patient.
Ülke genelinde 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet veren ve hayati öneme sahip “112” Acil Ambulans Sistemi ücretsizdir ve her koşulda devam eder. Hayati bir tehlike olması durumunda, acil hastalıklarda veya yaralı bir kimsenin olması halinde “112” Acil Servis aranmalıdır. “112” Acil Servis hizmetinin aranılması gereken durumlar; ateşli silah yaralanması, bilinç kaybı, ciddi kan kaybı, ciddi yanıklar, göğüs ağrısı, koma ve benzeri vaziyetler, nefes alma güçlüğü, nefes borusu tıkanıklığı, nöbet geçirme, suda boğulma, yaralı trafik kazası, yüksekten düşme ve zehirlenmeler olarak belirtilmektedir.
“112” Acil Servis Arandığında Doğru ve Eksiksiz Bilgi Aktarımı Hayati Öneme Sahip “112” Acil Servis çağrılarını karşılayan personellere, hastanın durumu ile ilgili son bilgileri eksik ve doğru ifade etmek büyük öneme sahiptir. Ayrıca, ambulansın hastanın bulunduğu yere en hızlı şekilde ulaşmasına yardımcı olmak açısından bulunulan konumun doğru tarif edilmesi de hayati değer taşımaktadır. Ambulans çağrıldığında görevliye aktarılması gereken bilgiler, bulunulan yerin açık adresi, hastanın yaşı, cinsiyeti ve biliniyorsa tıbbi geçmişi, hastanın bilincinin yerinde olup olmadığı, nefes alıp almadığı, kanaması ya da göğüs ağrısı olup olmadığı, yaralanma durumu varsa yaranın yeri ve nasıl meydana geldiğidir. Tüm bu bilgiler doğru ve eksiksiz aktarıldığında, ambulans hastaya en kısa yoldan ulaşabilecektir. Acil sağlık hizmetlerinden iletişime geçilen personel ise gereklilik durumunda, ambulans hastaya ulaşıncaya dek yapılması gereken ilkyardım adımları hakkında, arayan kişiye bilgi verebilecektir.
Ocak 2020
48
Dentist Changing The Fate Has Been Hope Of Others Kaderini Değiştiren Diş Hekimi Başkalarının da Umudu Oldu
Dr. Sevil Pekmezci was born with lip cleft palate. She was treated for many years and underwent many operations. Today she helps those who are born with this disease just like herself.
Dr. Sevil Pekmezci dudak damak yarığıyla dünyaya geldi. Uzun yıllar tedavi gördü, pek çok operasyon geçirdi. Bu gün o aynı kendisi gibi bu hastalıkla dünyaya gelenlere yardım ediyor.
Sevil Pekmezci, a successful dentist today, was born in 1982 in Ankara with a lip cleft palate from her family. The successful name of the period, Prof. Dr. Onur Erol undertook the treatment. The treatment lasted for many years; The process that started in primary school continued until Pekmezci graduated from high school. During this time, she had many surgeries. At that time, she began to receive
Bugün başarılı bir diş hekimi olan Sevil Pekmezci 1982 yılında Ankara’da ailesinden gelen dudak damak yarığıyla dünyaya geldi. Dönemin başarılı ismi Prof. Dr. Onur Erol tedavisini üstlendi. Uzun yıllar sürdü tedavi; İlkokulda başlayan süreç Pekmezci liseden mezun olana kadar devam etti. Bu süre zarfında birçok ameliyat geçirdi. Yine o dönemlerde Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği
Ocak 2020
49
treatment for her teeth at Hacettepe University Faculty of Dentistry, and Pekmezci’s orthodontic treatment lasted for 8 years. Sevil Pekmezci, who also received speech therapies about this natural condition, still continues these treatments.
Her disease determined the branch
Fakültesi’nde dişleri için de tedavi olmaya başladı, Pekmezci’nin ortodontik tedavisi ise 8 yıl kadar sürdü. Doğuştan gelen bu rahatsızlığı ile ilgili konuşma terapileri de alan Sevil Pekmezci bu tedavilere halen devam ediyor.
Yaşadığı rahatsızlık branşını belirledi
Pekmezci lived in my childhood was the biggest factor in the selection of dentistry. She always says for Onur Erol who treated her that he was a doctor who always very understanding and smiling. She was very impressed by Onur Erol who has a platform where she helped patients with lip cleft palate, Pekmezci said, “I aim to be as good and successful as he is in the future.” Pekmezci, who successfully completed the university, is a very active student who organizes organizations during her university years and has a colorful social life. Neither her speech problem nor her plastic surgery prevented him. She was always supported by friends and family.
Çocukluk dönemimde yaşadıkları Pekmezci’nin diş hekimliği branşını seçmesindeki en büyük etken olmuş. Tedavisini yapan doktoru Onur Erol için “Her zaman çok anlayışlı ve güler yüzlüydü” diyor. Dudak damak hastalarına yardım ettiği bir platformu olan Onur Erol’dan oldukça etkilenen Pekmezci, “İleride onun kadar iyi ve o kadar başarılı olmayı hedefledim hep” diyor. Üniversiteyi başarılı bir dereceyle tamamlayan Pekmezci, üniversite yıllarında da organizasyonlar düzenleyen, sosyal hayatı renkli oldukça aktif bir öğrencidir. Ne yaşadığı konuşma problemi ne de geçirdiği estetik ameliyatlar ona engel olmuş. Her zaman arkadaşları ve ailesi tarafından destek görmüş.
Leadership is in the spirit
Liderlik ruhunda var
In 2008, she opened a small clinic in Didim, where she first went to work after his graduation. Didim is a region where foreign and local people come from abroad and live there.
İlk olarak mezuniyetinden sonra tesadüfen çalışmaya gittiği Didim’de kendisine ufak bir klinik açmış 2008 yılında. Didim, yurt dışından gelen ve orada yaşayan yabancı ve yerli
Ocak 2020
50
The meeting with foreign patients began with her working life in Didim. Pekmezci quickly began to be recognized by the residents of the region, they began to call her as “Light-handed, friendly dentist.” Thanks to the foreign language trainings she received in Didim and the relations she established with foreigners there, she also improved his foreign language and had the opportunity to see and visit many European countries.
halkın bulunduğu bir bölge. Yabancı hastalarla tanışması Didim’deki çalışma hayatıyla başlamış. Bölge sakinlerince hızla tanınmaya başlayan Pekmezci’ye “Eli hafif, güler yüzlü diş hekimi” demeye başlamışlar. Didim’de aldığı yabancı dil eğitimleri ve oradaki yabancılarla kurduğu ilişkiler sayesinde yabancı dilini de geliştiren güler yüzlü hekim, birçok Avrupa ülkesini görme ve gezme fırsatı da bulmuş.
Yardımsever doktor Assistant doctor Pekmezci, with a lip cleft palate organization, who has helped for the world-known Operation Smile, also collects help through her clinic. Sevil Pekmezci contributes to the operation costs of children who are not financially eligible and collects help. The next thing to do is to establish an imaginary charity and give financial support to patients like her and to give them motivation and support them morally. Pekmezci has been published in many local and international publications both in Turkey and abroad. In 2017, Pekmezci received the Best Dentist Award in a competition held in Europe and England. In 2018, she also received Best Dentist and Best Clinic awards in European competitions. Pekmezci also became the cover subject of the Dental Forbes Magazine in 2018 and received awards in Europe’s Star in Dentistry and Best Cosmetic Clinic in 2019.
Bir, dudak damak yarığı organizasyonu olan ve dünyaca bilinen Operation Smile için yardımlarda bulunan Pekmezci, kliniği vasıtasıyla da yardım topluyor. Sevil Pekmezci, maddi imkanı olmayan çocukların ameliyat masraflarına katkıda bulunuyor ve yardım topluyor. Bundan sonraki hayali bir yardım derneği kurup kendisi gibi hastalara hem maddi destek vermek hem de manevi olarak onlara motivasyon kazandırmak, onlara destek olmak. Yurt dışında ve yurt içinde birçok yerel ve yabancı yayında haberi yapılan Pekmezci, 2017 yılında Avrupa ve İngiltere’de düzenlenen bir yarışmada Best Dentist ödülüne layık görüldü. 2018’de yine Avrupa’da düzenlenen yarışmalarda Best Dentist ve Best Clinic ödüllerini de aldı. Pekmezci aynı zamanda 2018 yılında Dental Forbes Dergisi’nin kapak konusu oldu, 2019 yılı Europe’s Star in Dentistry and Best Cosmetic Clinic dallarında da ödüller aldı.
Had a lot of success in 2018
2018 yılında birçok başarıya imza attı
Pekmezci, who started to work with a small clinic in 2008, turned her clinic into a 7-unit clinic last year with countless success and determination. She currently serves 17 domestic and foreign patients with 17 personnel. Pekmezci is experiencing a sweet excitement these days, the second branch of the clinic is preparing to open in Antalya.
2008 yılında ufak bir klinikle işe başlayan Pekmezci, sayısız başarısı ve azmi ile geçtiğimiz yıl kliniğini 7 üniteli bir kliniğe çevirdi. Şu an 17 personelle birçok yerli ve yabacı hastaya hizmet veriyor. Bu günlerde tatlı bir heyecan yaşıyor Pekmezci, kliniğinin ikinci şubesini Antalya’da açmaya hazırlanıyor.
Ocak 2020
52
IDEX Istanbul Remains Unrivalled in 2020 IDEX İstanbul 2020’de Yine Rakip Tanımıyor
The international Istanbul Dental Equipment and Materials Exhibition (IDEX) is one of the three largest trade fairs in oral and dental healthcare in the Eurasia region. IDEX 2020, the 17th edition of the fair, will display the latest technologies and innovations in this field from 9 to 12 April at the city’s CNR EXPO Istanbul Expo Center in Yeşilköy. The exhibition welcomes exhibitors and buyers from all over the world and breaks records every year in international exhibitor numbers. World-renowned companies will showcase their dental handpieces, dental units, implant systems, aesthetic dentistry solutions, orthodontic tools, laboratory supplies and endodontic products. The acclaimed exhibition hosts the latest innovations and a variety of new products in areas such as aesthetics, surgery, endodontics, prosthetics, restoration, digital dentistry, implants and adhesive dentistry.
Ocak 2020
Ağız ve diş sağlığı alanında Avrasya bölgesinin üç büyük fuarından biri olan IDEX - Uluslararası İstanbul Ağız-Diş Sağlığı Cihaz ve Malzemeleri Fuarı, 9-12 Nisan 2020 tarihleri arasında CNR Expo İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenleniyor. Alanında en son teknoloji ve yeniliklerin sergileneceği fuar, dünyanın dört bir yanından katılımcı ve ziyaretçileri ağırlarken uluslararası katılımcı sayısında rekor kırmaya devam ediyor. Dünyaca ünlü şirketlerin dental piyasemen, diş üniteleri, implant sistemleri, diş estetiği çözümleri, ortodonti aletleri, laboratuvar malzemeleri ve endodonti ürünlerini sergileyecekleri IDEX, en son yeniliklere ve estetik, ameliyat, endodonti, protez, restorasyon, dijital diş hekimliği, implant ve adeziv diş hekimliği gibi alanlarda çok sayıda yeni ürüne ev sahipliği yapacak. 2019 yılında 2.337’si yabancı olmak üzere toplam 22.496 kişi tarafından ziyaret edilen IDEX’e katılım %39.3 oranında artış gösterdi. Sektöre 150 milyon dolarlık iş hacmi kazandırdığı
53
In 2019, IDEX welcomed 22,496 visitors, 2,337 of whom were international. There was a 39.3% increase in attendance. The exhibition, which is estimated to have generated a business volume of $150 million for the industry, hosted buyer delegations from 75 countries. Included were countries in Europe, the Balkans, the Gulf, the Commonwealth of Independent States (CIS) and the Middle East. As the home of the dental industry in Europe, the exhibition also hosted country pavilions from countries such as the UK, Korea, Brazil, Taiwan, Pakistan and China. Companies find IDEX the ideal platform to reach their target market and connect with international professional buyers. Istanbul is an ideal location, where visitors have the opportunity to turn their business trip into an enjoyable vacation. The city of trade constitutes a great gateway for exhibitors to reach markets to which they had no prior access and welcomes professionals from countries in Europe, the Middle East, and the CIS. Offering the trade fair experience of a lifetime to exhibitors and visitors, IDEX grows considerably each year in terms of exhibition area and exhibitor numbers and allows companies the opportunity to grow with the exhibition. IDEX 2020, unrivalled in its field, will be exhibiting the latest technologies and innovations in the industry and will present an opportunity for all participants to stay ahead of their competitors with prestigious seminars and influential events that will take place at the exhibition to inform the sector about the latest developments. The promotional activities of the exhibition will continue non-stop, offering a larger area for new international exhibitors and visitors to benefit from the best platform, exclusive business opportunities and an exceptional trade fair experience in order to reach their targets in 2020.
öngörülen fuar, 75 ülkeden alım heyetlerini misafir etti. Avrupa, Balkan, Körfez, BDT ve Orta Doğu ülkelerinin yer aldığı IDEX, Avrupa’ diş sektörünün merkezi olarak, BK, Kore, Brazilya, Tayvan, Pakistan ve Çin gibi ülkelerden de ülke pavilyonlarını ağırladı. IDEX, sektörün en önemli şirketlerinin hedef pazarlarına ulaşmak ve uluslararası profesyonel alıcılarla iletişime geçmek için tercih ettiği ideal bir platform. Eşsiz konumuyla ziyaretçilerin iş seyahatlerini keyifli bir tatile dönüştürme fırsatı yakalayabilecekleri bir ticaret şehri olan İstanbul, bu kapsamlı fuar için en doğru adres. Avrupa, Orta Doğu ve BDT ülkerinden profesyonelleri ağırlayan şehir, katılımcılara daha önceden erişimlerinin olmadığı pazarlara ulaşmaları için yeni kapılar açıyor. Katılımcı ve ziyaretçilere hayatları boyunca unutamayacakları bir fuar tecrübesi sunan IDEX, fuar alanı ve katılımcı sayısı açısından her yıl önemli ölçüde büyüme gösteriyor ve şirketlere fuarla beraber gelişme imkanı tanıyor. Alanında rakipsiz olan IDEX 2020, yine sektördeki son teknoloji ve yenilikleri sergileyecek ve en yeni gelişmeler hakkında bilgi vermek için düzenlenecek prestijli seminer ve başarılı etkinliklerle tüm katılımcılara rakiplerinden önde olma imkanı sunacak. 2020’de hedeflerine ulaşmaları amacıyla, yeni yabancı katılımcı ve ziyaretçilere özel iş fırsatları, ideal platform, ayrıcalıklı fuarcılık tecrübesi ve geniş bir alan sunan fuarın tanıtım çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. CNR EXPO Istanbul Expo Fuar Merkezi - Yeşilköy www.cnridex.com
CNR EXPO Istanbul Expo Center, Yeşilköy, Turkey www.cnridex.com
Ocak 2020
54
Wireless Communication with Implanted Medical Devices in Testing Phase İmplantlara Kablosuz Erişim Sağlanabilecek Vücut içine yerleştirilen ve tedavi destekleyici özellik taşıyan implantlara kablosuz erişim ile ulaşılabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Muhammad İlyas, çalışmanın şu an kadavralar üzerinde test aşamasında olduğunu söyledi. Beyin, kalp ve damar cerrahisinde sıklıkla kullanılan implantların arıza durumunda vücuttan çıkarılmaları gerekebiliyor. Bu durum için Altınbaş Üniversitesi ve Glasgow Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen projeyle implantlara Wi-Fi yani kablosuz ağ ile erişimi amaçlayan çalışma sürdürülüyor. Yaklaşık 10 yıl sonra hayata geçebilecek olan çalışma, kadavra üzerinde yapılan testler ile devam ediyor.
Hastaların Durumuna Gerçek Zamanlı Takip
Asst. Prof. Dr. Muhammad İlyas from AU Department of Electrical and Electronics Engineering
Providing insight about the project designed to share the data in real-time especially in case of chronic diseases or expected candidates of heart attack to keep their doctor up to date, Asst. Prof. Dr. Muhammad İlyas said that the experiment they performed using a cadaver has never done before and this the first time they performed those experiments and collect the real experimental data and come up with the mathematical model. With this new project carried out jointly by Altınbaş University and the University of Glasgow, those devices will be able share the data through their Wi-Fi, 4G /5G devices to keep the doctor up to date without needing to perform surgery on the patient. We do not have a prototype for now although we perform some test using a human cadaver which you can find in our multiple publications in collaboration with University of Glasgow.
Real-Time & Remote Patient Monitoring Asst. Prof. Dr. Muhammad İlyas from AU Department of Electrical and Electronics Engineering said, “The system is currently under research but if I have to put
Ocak 2020
Proje hakkında bilgi veren Altınbaş Üniversitesi ElektrikElektronik Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Muhammad İlyas, çalışmayla birlikte doktorların bu implantları kullanarak hastalarının durumunu gerçek zamanlı takip edebileceklerini belirtti. İlyas, “Doktorlar bu implantları kullanarak hastalarının durumunu gerçek zamanlı takip edebilecekler. Böylece, hastaların da sürekli doktora veya hastaneye gitmelerine gerek kalmayacak çünkü hasta verisi sistemde sürekli güncellenerek herhangi bir iletişim cihazı ile doktora aktarılabilecek. Kablosuz erişim, kalp bili, beyin içi mikro cihazlar gibi tüm implantlara uygulanabileceği gibi yeni implantlarla birlikte de kullanılabilecek. Kronik hastalığı olan birçok insan ya durumun ciddiyetini zamanında fark edemediği için ya da sürekli gözlem altında tutulmadıkları için hayatlarını kaybedebiliyor. Tüm kronik hastalıklarda ve
55
it in words it will change the future of medical sciences with those implants. Doctors can have the real-time tracking of their patients. Patients do not need to regularly visit their doctors as their data will be continuously updating in the system through any available communication device. Yes, it is applicable to all the available implants plus can be used with the new implants, most of the people with chronic attacks loss their lives just because either they are not able to realize the seriousness on time or they are not under observation, for all the chronic diseases and attacks every second matter, with the help of this technology doctors will be able to detect the situation of the patient even before the patient start feeling it and they can act quickly as required which can save a life”
Its Application Can Help in Remote Surgery with the Deployment of 5G Expressing that he is not currently involved in the battery life research or those devices as it’s still under research but in 5G we are expecting the battery life for these kinds of critical devices for up to a few years, Asst. Prof. Muhammad İlyas stated: “We do not have a prototype for now although we perform some test using a human cadaver which you can find in our multiple publications in collaboration with University of Glasgow. The experiment we performed using a cadaver has never done before and this the first time we performed those experiments and collect the real experimental data and come up with the mathematical model. The applications are in detecting the diseases on time and informing the doctor, second application is it can help in treatment by sharing the data with the doctors and the patient can also keep track. For now, there is no application of surgery but we may study that area too in the near future, but its application can help in remote surgery which we are expecting with the deployment of 5G”
krizlerde tek bir saniye bile çok önemlidir. Bu teknoloji sayesinde doktorlar hastanın durumunu, hasta krizin yaklaştığını hissetmeye başlamadan önce kavrayarak hastanın hayatını kurtarmak için mümkün olduğunca hızlı müdahale edebilecekler” ifadelerini kullandı.
Uzaktan Uygulanabilir Hale Gelecek İmplant cihazların pil ömrünün konusunda henüz araştırma aşamasında olduklarını belirten İlyas, “Bu tip cihazların pil ömrünün 5G sayesinde birkaç seneye kadar uzamasını bekliyoruz. Bu implantlar tıp biliminin geleceğini tamamen değiştirebilir” dedi. Proje üzerinde gerçek deneysel veri toplamaya ve matematiksel bir model oluşturmaya çalıştıklarını kaydeden İlyas, “Projemizde ana uygulama, hastalıkları zamanında tespit ederek doktora bilgi verecek. İkinci uygulamanın ise doktorlarla veri paylaşımında bulunarak tedavi sürecine katkıda bulunması planlanıyor. Ayrıca, bu uygulama ile hasta kendi durum takibini de yapabilecek. 5G’ye geçişle birlikte de bu uygulamanın uzaktan yapılan cerrahi operasyonlarda mutlaka kullanılacağını düşünüyorum” dedi.
Ocak 2020
56
The Story Of A Mother Clinging To Life: “I Will Now Take Care Of My Children” Bir Annenin Yaşama Tutunma Öyküsü: “Artık Çocuklarımla İlgilenebileceğim”
Prof. Dr. Burçak Gümüş, Interventional Radiology Specialist, Istanbul Okan University Hospital
Zinnet Karakayış, who gave birth in 2018, never experienced a swelling in her abdomen after her pregnancy. A 33-yearold woman with complaints of limitation of movement and shortness of breath due to swelling increasing day by day could not be detected for months. The young mother was told that opening this vessel would pose a vital risk at the end of 5 months, it was determined that “Portal vein” vein feeding the liver was occluded and the accumulation of fluid in the abdomen was caused. In this process, the life of Karakayış, who got weight from 60 kilos to 96 kilos and can not care for her child and psychological problems, changed when they met Prof. Dr. Burçak Gümüş, Interventional Radiology Specialist, Istanbul Okan University Hospital while they were researching doctors with her husband 33-year-old Zinnet Karakayış, who was diagnosed with SLE in 2007, was pregnant with her daughter Zeynep in 2018. Karakayış had more swelling in her abdomen than normal during pregnancy and had troubled times until delivery, but her swelling did not go down after her pregnancy.
Abdomen Swollen After Birth The young mother, who lives in Malatya and has two children, was becoming more and more swollen from day to day and became more difficult to move. With complaint of shortness of breath, Karakayış who can not care her children, wandered along with many doctors with her husband, Yaşar Karakayış. The mother, whose disease could not be diagnosed, was only treated for accumulation of fluid in her abdomen. These methods were temporary for the young woman who had to undergo fluid swelling that caused swelling from time to time and was treated with medication. A few days after the fluid was swelled again. Karakayış lost weight from 60 kilos to 96 kilograms, went
Ocak 2020
2018 yılında doğum yapan Zinnet Karakayış’ın, gebeliği sonrası karnındaki şişlik hiç inmedi. Günden güne daha da artan şişme sebebiyle hareket kısıtlılığı ve nefes darlığı şikayetleri yaşayan 33 yaşındaki kadının hastalığı, aylar boyunca saptanamadı. 5 ayın sonunda karaciğeri besleyen “Portal ven” damarında tıkanıklık olduğu ve karnındaki sıvı birikiminin bu nedenle olduğu belirlenen genç anneye; bu damarın açılmasının hayati risk arzedeceği söylendi. Bu süreçte 60 kilodan 96 kiloya çıkan, çocuğuyla ilgilenemeyen ve psikolojik olarak da sıkıntılar çeken Karakayış’ın hayatı; eşi ile doktor araştırırken İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Burçak Gümüş ile karşılaşınca değişti. 2007 yılında SLE hastalığı teşhisi konan bu nedenle Romatolojik tedavi gören 33 yaşındaki Zinnet Karakayış, 2018 yılında kızı Zeynep’e hamile kaldı. Hamilelik sürecinde karnında normalden daha fazla şişlik olan ve doğuma kadar sıkıntılı zamanlar geçiren Karakayış’ın, gebeliği sonrasında da şişliği inmedi.
Doğumdan Sonra Karnı Daha da Şişti Malatya’da yaşayan ve 2 çocuk sahibi olan genç annenin karnı, günden güne daha çok şişmekteydi ve hareket etmesi zorlaşıyordu. Nefes darlığı şikayeti de çeken ve bu süreçte çocuğuyla ilgilenemeyen Karakayış, eşi Yaşar Karakayış ile birlikte bir çok doktor dolaştı. Hastalığına teşhis konulamayan anneye sadece, karnındaki sıvı birikimi için işlem yapılıyordu. Dönem dönem şişliğe neden olan sıvı birikiminin alınması işlemi yapılan ve ilaç tedavisi uygulanan genç kadın için bu yöntemler geçiciydi. Sıvı alındıktan birkaç gün sonra yeniden şişlik meydana geliyordu. 60 kilodan 96 kiloya kadar çıkan Karakayış, Malatya’da ve Ankara’da birçok hastaneye gitti. 5 ayın sonunda Malatya’da gittiği bir hastanede Karaciğeri besleyen “Portal ven” damarında tıkanıklık olduğu belirlenlenen genç kadına, bu damarın açılmasının hayati risk taşıdığı ve bu nedenle ameliyatı yapamayacakları söylendi. Korkuya kapılan genç kadın ve eşi o dönemki Romatoloji doktorlarının yönlendirmesiyle Girişimsel Radyoloji alanında uzman bir doktor aramaya başladılar. İnternetten araştırma yaparken daha önce benzer birçok hastayı iyileştiren; Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Burçak Gümüş’ü gören aile, hemen randevu alarak İstanbul’a geldiler.
1 Senelik Zorlu Süreç Sonlandı Girişimsel Radyoloji alanında bir çok uygulamaya öncülük eden Prof. Dr. Burçak Gümüş, aileye bu vakanın tecrübeli merkezlerde yapılabileceğini ve bu işlemin İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Girişimsel Radyoloji Bölümü’nde sıkça yapılan operasyonlardan biri olduğunu
58 to many hospitals in Malatya and Ankara. At the end of 5 months, she went to a hospital in Malatya, which feeds the liver “Portal vein” vein blockage determined young woman, this vessel is a vital risk of opening and therefore can not do surgery was told. Fearful young woman and her husband under the direction of rheumatology doctors at that time began to look for a specialist in Interventional Radiology. While conducting research on the internet, the family saw Interventional Radiology Specialist Prof. Dr. Burçak Gumus who healed many similar patients previously and they immediately came to Istanbul by appointment.
1 Year Challenging Process Ended Pioneered many applications in the field of Interventional Radiology. Prof. Dr. Burçak Gümüş told the family that this case can be done in experienced centers and this procedure is one of the operations performed frequently in Interventional Radiology Department of Istanbul Okan University Hospital. Confident and happy in the face of what she heard, Karakayis was first cleared of fluid in her abdomen within a few days. After the fluid was cleaned, portal vein was obstructed by closed angiographic method and all of the clots were removed. She was able to walk and return to her daily life by getting rid of abdominal swelling, abdominal pain, limitation of movement and addiction to bed. The patient was thus relieved of the problems he had experienced for a year. “If No Action Was Taken, We Would Have Faced Serious Conditions Such As Liver Transplantation” The doctor said about the patient’s treatment process and procedures, “Our patient, who has a common clot in the portal vein, the main feeding vessel of the liver, and the intestine and spleen veins that form it, is very fond; She was admitted to our clinic with complaints of abdominal distention, shortness of breath, and severe pain after meal. Immediately, we cleaned the clot segments with closed angiographic methods and the clinical condition improved rapidly in the follow-up of the patient within 1-2 days. Gümüş said, “It may be life-threatening and may lead to situations where there is no treatment other than liver transplantation. Our patient responded quickly to the treatment and recovered clinically immediately.” “Now I Can Get My Daughter To Take A Bath” Zinnet Karakayış said, “I am very happy now. The boredom and pain I have experienced for a year have worn us both physically and mentally. I’ve been hearing different things in the hospitals I’ve been to. I was even told I should have a liver transplant. This was our last door. I never thought I’d come in here and get back in 10 days. I gained a lot of weight due to the accumulation of fluid in my stomach. I’m 64 kilos right now. We are grateful to Burçak Gümüş: My son is 1.5 years old and my daughter finished her 7th month. I could do everything for my son myself, but due to my illness, I couldn’t even take a bath. I’ll give him a bath as soon as he leaves. I couldn’t even hold my daughter, she was staying in others. I was saddened by the psychological effects of this process and my inability to take care of my children. Now I can do everything myself, I can walk myself. ”
Ocak 2020
söyledi. Duydukları karşısında güven duyan ve mutlu olan Karakayış’ın ilk etapta karnındaki sıvı birikimi birkaç gün içerisinde temizlendi. Sıvı temizlendikten sonra tıkalı olan portal ven damarına ciltten kapalı anjiografik yöntemle girilen ve tüm pıhtı alınarak damar tıkanıklığı açılan hasta; kısa sürede yaşadığı karın şişliği, karın ağrıları, hareket kısıtlılığı ve yatağa bağımlılıktan kurtularak yürüyebilir ve gündelik hayatına dönebilir hale geldi. Hasta böylece bir senedir yaşadığı sıkıntılarından kurtulmuş oldu.
“İşlem Yapılmasaydı Karaciğer Nakli Gibi Ciddi Durumlarla Karşılaşabilirdik” Hastanın tedavi sürecini ve yaptığı işlemleri “Karaciğerin ana besleyici damarı olan portal ven ve bunu oluşturan bağırsak ve dalak toplardamarlarında da yaygın pıhtısı olan hastamız, oldukça düşkün durumda olup; karın şişliği, nefes darlığı ve yemek sonrası şiddetli ağrı şikayetleri ile tarafımıza başvurdu. Acil olarak kapalı anjiyografik yöntemlerle pıhtı olan kesimleri temizledik ve hastanın takibinde 1-2 günlük süreçte hızla klinik durumu düzeldi” şeklinde değerlendiren Gümüş, “Bu durum hasta açısından; hem hayati risk taşımakta olup, hem de ileri ki süreçte karaciğer nakli dışında tedavi seçeneği olmayan durumlarla karşılaşmasına sebep olabilirdi. Yapılan tedaviye hızla cevap veren ve klinik olarak hemen düzelen hastamız gerçekten bizi de sevindirdi” dedi. “Artık Kızıma Banyo Yaptırabileceğim” Zinnet Karakayış ise, “Şu anda çok mutluyum. Bir senedir yaşadığım sıkıntı süreç ve ağrılar hem bedenen hem de zihnen yıpratmıştı bizi. Gittiğim hastanelerde sürekli farklı şeyler duydum. Karaciğer nakli olmam gerektiği bile söylenmişti. Burası son kapımızdı. Buraya gelip, 10 gün içerisinde düzeleceğimi hiç tahmin etmiyordum. Karnımdaki sıvı birikimi sebebiyle çok kilo almıştım. Şu anda ise 64 kiloyum. Burçak Hoca’ya minnettarız. Oğlum 1.5 yaşında, kızım ise 7. ayını bitirdi. Oğlumun her şeyi kendim yapabiliyordum ama kızıma hastalık sürecimden dolayı, henüz banyo bile yaptıramadım. Gider gitmez ona banyo yaptıracağım. Kızımı kucağıma bile alamıyordum, sürekli başkalarında kalıyordu. Bu sürecin psikolojik etkileri ve çocuklarımla ilgilenememem beni çok üzüyordu. Şimdi her şeyimi kendim yapabiliyorum, kendim yürüyebiliyorum” dedi.
62
Depression Seen in One in Four Pregnancy Sugars Gebelik Şekeri Olan Her 4 Gebeden Birinde Depresyon Görülüyor The relationship between type 2 diabetes and depression has been shown in studies. In a recent article published in the journal Diabetic Medicine, the relationship between depression and gestational diabetes was revealed. Professor Dr. Hasan Aydin, said that according to the results of 62 studies based on the analysis results, one out of every 4 women diagnosed with gestational diabetes has depression.
Prof. Dr. Hasan Aydın Yeditepe University Kozyatağı Hospital Endocrinology and Metabolic Diseases Specialist
The relationship between diabetes and depression has long been the subject of many studies. Type 2 diabetes, the most common diabetes in the community, was known to cause depression. However, it was shown in the studies that postpartum depression was more common in women diagnosed with gestational diabetes. Expressing that however, there is not enough information about the risk of depression during pregnancy, Yeditepe University Kozyatağı Hospital Endocrinology and Metabolic Diseases Specialist, Prof. Dr. Hasan Aydın said that this meta-analysis showed that one out of every four women diagnosed with gestational diabetes had depression, but the risk of depression increases 2.08 times when diagnosed with gestational diabetes. Within this result, “I wonder whether depression triggers the development of diabetes in these women.” Prof. Dr. Hasan Aydın stressed that the studies on the issue are continuing.
Tip 2 diyabet ve depresyon ilişkisi araştırmalarla gösterilmişti. Diabetic Medicine Dergisi’nde yayınlanan yeni bir makalede gestasyonel diyabet depresyon ilişkisi de ortaya kondu. Prof. Dr. Hasan Aydın, yapılan 62 araştırmanın analiz sonuçlarına dayanarak elde edilen çalışmanın sonucuna göre gestasyonel diyabet tanısı alan her 4 kadından birinde depresyon bulunduğunu söyledi.
Diyabet ve depresyon arasındaki ilişki uzun zamandır birçok araştırmaya konu oldu. Toplumda en yaygın görülen diyabet olan tip 2 diyabetin depresyona neden olduğu biliniyordu. Bununla birlikte gestasyonel diyabet tanısı alan kadınlarda da doğum sonrası daha fazla depresyona rastlandığı çalışmalarla gösterilmişti. Ancak gebelik sırasında depresyona yakalanma riski açısından yeterli bilginin bulunmadığını hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, yapılan bu meta analiz çalışmasının, gestasyonel diyabet tanısı alan her 4 kadından birinde depresyon görüldüğünü ortaya koymakla birlikte gestasyonel diyabetli kadınlarda tanı konduğu anda depresyon riskinin 2.08 kat arttığına işaret ettiğini söyledi. Bu sonucun, “Acaba bu kadınlarda depresyon mu diyabet gelişimini tetikliyor sorusunu akla getiriyor” diyen Prof. Dr. Hasan Aydın konuyla ilgili çalışmaların sürdürüldüğünü vurguladı.
Her 7 Gebeden Birinde Gestasyonel Diyabet Var İlk defa gebelikte ortaya çıkan şeker yüksekliği olarak tanımlanan gestasyonel diyabet, hem dünyada hem de ülkemizde yaygın olarak görülen ve sıklığı giderek artan bir sorun. Bu konuda gerçekleştirdikleri bir çalışmada ülkemizde her 7 gebeden birinde gestasyonel diyabet tespit edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Hasan Aydın, sözlerine şöyle devam etti: “Hastalığın gelişimine neyin neden olduğu tam olarak bilinmemektedir. Ailevi ve genetik faktörler, gebelik öncesi veya gebelikte alınan fazla kilo, hareketsiz yaşam, gebelik öncesinde şeker bozuklukları, polikistik over sendromu, daha önceki gebeliklerde 4 kg’dan fazla bebek doğurma öyküsü gibi bazı risk faktörlerinin hastalık gelişiminde rol oynadığı biliyor. Bu çalışma depresyonun
Ocak 2020
63
da yeni bir risk faktörü olarak hastalık gelişiminde rolü olabileceğini göstermektedir.”
Zamanında Tanı Riskleri En Aza İndirir
Gestational Diabetes in Each of 7 Pregnancy Gestational diabetes, which is defined as the height of sugar during pregnancy for the first time, is a widespread problem both in the world and in our country. Stating that in a study carried out on this subject in our country, gestational diabetes in one of every 7 pregnant women were detected, Prof. Dr. Hasan Aydın continued his words as follows: “It is not known exactly what causes the development of the disease. He knows that some risk factors such as familial and genetic factors, excess weight gained before or during pregnancy, still life, sugar disorders before pregnancy, polycystic ovary syndrome, and history of giving birth to more than 4 kg babies in previous pregnancies play a role in the development of the disease. This study shows that depression may also play a role in disease development as a new risk factor. ”
Minimizes Risks on Time Recalling that the presence of gestational diabetes is an important risk factor for both the mother, the fetus and the newborn, Prof. Dr. Hasan Aydın, said, “This situation may cause high blood pressure and preeclampsia during pregnancy in the mother as well as disability birth, premature birth, stillbirth and placental problems. Respiratory problems, hypoglycemia (low sugar) and birth more than 4 kilograms cause problems in newborns. However, if the pregnancy is diagnosed in time with the sugar loading test and the treatment is done appropriately, this problem can be minimized.” Depression Can Cause Unwanted Results in Pregnancy Emotional disorders are also common problems in pregnancy. In fact, one out of every five pregnant women can have psychological problems and depression during pregnancy or in the first year after birth. Pointing out that depression also leads to unwanted outcomes in pregnancy, Prof. Dr. Hasan Aydın, said, “Hyperactivity in fetus causes irregular heartbeat, increase in cortisol and epinephrine hormone levels in newborn period, disturbance in EEG (brain wave) measurements, stress / depression-like disorders, need of neonatal intensive care unit and increased risk of premature death. In childhood and adolescence, it causes more depression, introversion, obesity and an increased likelihood of crime. Therefore, if women need to be monitored well in terms of depression at the beginning and during pregnancy, providing psychiatric support can be an important step both in preventing these problems caused by depression and perhaps in preventing gestational diabetes.”
Gestasyonel diyabet varlığının hem anne, hem fetüs hem de yenidoğan bebek için önemli bir risk faktörü olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Hasan Aydın, “Bu durum, annede gebelik sırasında tansiyon yüksekliği ve preeklampsi gelişimine neden olabileceği gibi, fetüste sakat doğum, erken doğum, ölü doğum, plasental problemler gibi riskleri doğurmaktadır. Yenidoğan bebeklerde ise solunum problemleri, hipoglisemi (şeker düşüklüğü), 4 kilogramın üzerinde doğum gibi sorunlara yol açmaktadır. Ancak gebelik döneminde şeker yükleme testi ile zamanında tanı konup, tedavi uygun şekilde yapılırsa tüm bu sorunla minimuma indirilebilir.”
Depresyon Gebelikte İstenmeyen Sonuçlara Yol Açabilir Duygu durum bozuklukları da gebelik döneminin sık karşılaşılan problemlerinden biri. Öyle ki her 5 gebe kadından birinde gebelik sırasında veya doğum sonrası ilk bir yıl içinde ruhsal sorunlar ve depresyon görülebiliyor. Depresyonun de gebelikte istenmeyen sonuçlara yol açtığına dikkat çeken Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Fetusta hiperaktivite, düzensiz kalp atışına, yeni doğan döneminde kortizol ve epinefrin hormon düzeylerinde artışa, EEG (beyin dalgası) ölçümlerinde bozukluğa, stres/depresyon benzeri bozukluklara, yeni doğan yoğun bakım ihtiyacında ve erken ölüm riskinde artışa neden olmaktadır. Çocukluk ve ergenlik döneminde ise daha fazla depresyon, içe kapanıklık, şişmanlık ve suça eğilim olasılığında artışa neden olmaktadır. Dolayısıyla gebelik başında ve süresince kadınların depresyon yönünden iyi takip edilmesi ihtiyaç halinde psikiyatri desteği verilmesi hem depresyonun yol açtığı bu problemlerin önlenmesinde hem de belki de gestasyonel diyabetin önlenmesinde önemli bir adım olabilir.”
Ocak 2020
64
A Call to Turkish Scientists: BIO Scouting Program Looks for the Leading Project of Life Sciences
Türk Bilim İnsanlarına Çağrı: BIO-Scouting Programı Yaşam Bilimlerinin Lider Projesini Arıyor
Turkey will provide added value to determine the life sciences and health in order to transform ideas into economic value and Sanofi have launched a BIO Scouting project started. As part of the BIO-Scouting project, applications are accepted until 17 January 2020 in consultation conducted by Prof. Dr. Uğur Sezerman, Head of Biostatistics and Medical Informatics Department, Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar University. BIO Scouting project come to life in Turkey in order to identify ideas that will provide added value to life sciences and health and convert them into economic value. The project will get stronger of Turkey’s R & D capacity and high value-added academic projects developed in Turkey and will be evaluated in order to transform economic value. Medicine and technology development projects of Turkey’s leading tekonopark, universities or the will be assessed on the value added side for the life sciences and health fields to be presented with the contribution of Sanofi Turkey and global teams in this project carried out under the leadership
Ocak 2020
Türkiye’de yaşam bilimlerine ve sağlığa katma değer sağlayacak fikirleri saptamak ve ekonomik değere dönüştürmek amacıyla Sanofi’nin hayata geçirdiği BIOScouting projesi başladı. Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Biyostatistik ve Tıp Bilişimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Uğur Sezerman danışmanlığında yürütülen BIO-Scouting projesi kapsamında başvurular 17 Ocak 2020 tarihine kadar kabul ediliyor. BIO-Scouting projesi, Türkiye’de yaşam bilimlerine ve sağlığa katma değer sağlayacak fikirleri saptamak ve ekonomik değere dönüştürmek amacıyla hayata geçiriliyor. Proje ile Türkiye’nin Ar-Ge ayak izi güçlenecek ve Türkiye’de geliştirilen yüksek katma değerli akademik projeler ekonomik değere dönüştürülmek üzere değerlendirilecek. Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Biyostatistik ve Tıp Bilişimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Uğur Sezerman’ın önderliğinde yürütülen projede, Türkiye’nin ileri gelen tekonoparklarının, üniversitelerinin ilaç veya teknoloji geliştirme projeleri, Sanofi Türkiye ve global
65
of Prof. Dr. Uğur Sezerman, Head of Biostatistics and Medical Informatics Department, Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar University. Within the scope of BIO- Scouting through method of open innovation, Sanofi R & D centers in France developed in Turkey to eliminate the problem of the distance between the high value-added academic projects and thus be made possible to sign more powerful union.
ekiplerinin de katkılarıyla, yaşam bilimlerine ve sağlık alanına sunacağı katma değer üzerinden değerlendirilecek. BIO-Scouting kapsamında açık inovasyon metodu sayesinde Sanofi’nin Fransa’da bulunan Ar-Ge merkezleri ile Türkiye’de geliştirilen yüksek katma değerli akademik projeler arasındaki mesafe sorunu ortadan kaldırılacak ve dolayısıyla daha güçlü birlikteliklere imza atmaları mümkün kılınacak.
“The potential in the Turkish scientific world is great, we want to reveal this potential” Declaring a total of 63 projects have been applied from the universities and technoparks they have called within the scope of the project, Prof. Dr. Uğur Sezerman, Head of Biostatistics and Medical Informatics Department, Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar University, said, “With the project we aim to turn the projects developed in our country into biotechnology products worldwide is exciting. After the call, 36 projects from universities and 27 projects from Teknopark companies have reached and we have had one-on-one meetings with 12 project teams so far. Even at this stage, there are projects that excite us as a team and we are impressed. We aim to attract the attention of global players in Turkey while contributing to increasing healthdeserved reputation in the global platform of the project with the Turkish scientific community.”
“Türk bilim dünyasında potansiyel büyük, bu potansiyeli ortaya çıkarmak istiyoruz”
Applications will continue up to 17th of January, 2020 Individual applications to BIO Scouting Project may be made to the bio-scouting@sanofi.com e-mail address by briefly describing project subject, scope, unique value and the method of project.
Proje kapsamında çağrıda bulundukları üniversiteler ve teknoparklardan şu ana kadar toplamda 63 projenin başvurduğunu dile getiren Prof. Dr. Uğur Sezerman; “Ülkemizde geliştirilen projeleri dünya çapında birer biyoteknoloji ürününe dönüştürmeyi hedeflediğimiz projede geldiğimiz aşama heyecan verici. Çağrımız sonrasında şu ana kadar üniversitelerden 36, Teknopark şirketlerinden ise 27 proje ulaştı ve şu ana kadar 12 projenin ekibiyle birebir görüşmeler yaptık. Bu aşamada bile ekip olarak bizi oldukça heyecanlandıran ve etkilendiğimiz projeler var. Proje ile Türk bilim camiasının global platformda hak ettiği saygınlığının artırmasına katkı sağlarken sağlık alanında küresel oyuncuların dikkatini Türkiye’ye çekmeyi hedefliyoruz.”
Başvurular 17 Ocak 2020 tarihine kadar devam edecek BIO-Scouting Projesi’ne bireysel başvuru, proje konusu, kapsamı, özgün değeri ve proje yöntemini kısaca tanımlayan bir e-mail ile bio-scouting@sanofi.com adresine yapılabilecek.
Ocak 2020
68
Hospitalar 2020, South America’s Largest Fair in Health Sector, Preparing to Welcome More Than One Hundred Thousand Visitor Güney Amerika’nın Sağlık Sektöründeki En Büyük Fuarı Hospitalar 2020, Yüz Binden Fazla Ziyaretçiyi Ağırlamaya Hazırlanıyor Önde gelen uluslararası etkinliklerde adını sıklıkla duyduğumuz Informa Markets, sağlık sektörünün Güney Amerika’daki en büyük fuarının 27.’sini düzenlemeye hazırlanıyor. Dört gün boyunca devam edecek olan fuar, sağlık sektörünün her alanından üretici ve tedarikçiyi aynı çatı altında buluşturacak. 2020 fuarına ilişkin tüm detayları, Hospitalar Fuarı Yurt Dışı Satış Müdürü Hale Çorbacı’dan dinledik…
Hale Çorbacı, Outbound Sales Manager, Informa Markets
Informa Markets, one of the leading international events organizer, is preparing to organize the 27th edition of the largest healthcare trade show in South America. The fair, which will continue for four days, will bring together manufacturers and suppliers from all areas of the health sector under the same roof. Hale Çorbacı, Outbound Sales Manager of Hospitalar Fair, shared all the details of 2020 edition of the fair …
Ocak 2020
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Hospitalar 2020 fuarı ile ilgili görev yaptığınız pozisyondan bahseder misiniz? Yaklaşık 22 senedir fuar ve konferans organizasyon sektöründe yer aldıktan sonra, 1 sene önce Informa’nın Türkiye ofisinde sağlık ve medikal fuarlarından sorumlu Yurt Dışı Satış Müdürü olarak çalışmaya başladım. Ekibim ile birlikte, Informa’nın en büyük sağlık fuarlarından biri olan Hospitalar fuarının ve diğer sağlık fuarlarının Türkiye satış ve organizasyonunu yürütmekteyim.
Hospitalar fuarının küresel çapta nasıl bir öneme sahip olduğunu düşünüyorsunuz? 26 yıldır sürekli düzenlenen Hospitalar fuarı, biriktirdiği birçok deneyim ile sağlık sektörünün gelişmesine önemli bir katkıda bulunmaktadır. 71 ülkeden katılımın olduğu ve
69
Can we get to know you briefly? Could you please tell us about your job position at Hospitalar 2020? After working for almost 22 years in trade show and conference organisation sector, about a year ago I started working in Informa’s Turkey Office as Outbound Sales Manager, responsible for healthcare and medical shows. I am managing sales and organisation of Informa’s one of the biggest healthcare shows Hospitalar and other healthcare shows with my team.
What do you think about the importance of Hospitalar Trade Show globally? With its experience for almost 26 years, Hospitalar fair is contributing to the development of healthcare sector. With attendence from 71 countries and over 1200 exhibiting brands; the fair is welcoming over 90.000 visitor mainly from Latin America and globally for 4 days.
How would you explain the impact of Arab Health in Brazilian area health sector? Hospitalar fair, whose organising the 27th edition this year, is aiming to create job opportunities and promote technologic improvements. Hospitalar became the meeting point of international and local companies. Statistics show that the fair has major strategic importance for
1200’den fazla markanın sergilendiği fuar, 4 gün boyunca başta Latin Amerika ülkeleri, olmak üzere birçok ülkeden ortalama 90.000 ziyaretçiyi ağırlamaktadır.
Hospitalar fuarının Brezilya bölgesindeki sağlık sektöründe yarattığı etkiyi nasıl açıklarsınız? 27.’si düzenlenecek olan Hospitalar fuarı, iş imkanları yaratmayı ve teknolojik gelişmeleri ilerletmeyi amaçlamaktadır. Sektörde uluslararası ve yerel firmaların buluşma yeri olmuştur. İstatistikler, fuarın Brezilya sağlık sektörü için stratejik önemi olduğunu göstermektedir. Hospitalar, sektördeki üretici ve satın almacıları bir araya getiren, iletişim kurma ve ortaklık yapmalarını destekleyen bir platformdur.
Hospitalar 2020 fuarının kapsamı hakkında biraz daha detaylı bilgi alabilir miyiz? Fuarda hangi alanlarda ürünlerle karşılaşacağız ve fuar süresince ne gibi etkinlikler bizleri karşılayacak? Hospitalar 2020 fuarı, sağlık sektöründe faaliyet gösteren birçok yerel ve uluslararası firmanın katılımıyla gerçekleşecektir. Hospitalar, Güney Amerika’nın bu sektördeki en büyük fuarıdır. Hastane inşaatı, mimarisi,
Ocak 2020
70
Brazilian health sector. Hospitalar is a platform that brings together buyers and suppliers of the sector, promoting networking and partnerships that have generated even more businesses.
Can we get more information about the scope of Hospitalar 2020? In which areas we will see products and what kind of events will meet us during the show? Hospitalar 2020, will take place with the attandence of many local and international health sector companies. Hospitalar is the biggest health sector trade show in South America. Companies, working at hospital construction, architecture, infrastructure areas and compaines producing hospital equipments, devices, disposables, hospital furniture, also hospitals, clinics will attend the show. There will be 13 country pavilions; including Turkey, Germany, France, Switzerland, China, Korea, Argentina and others. Moreover, there will be a series of congresses during the show with the expectation of over 4000 delegates’ participation.
How would you describe the exhibitor profile this year? Considering exhibitor and visitor interactions, in which ways this fair will provide benefit? Products and services such as medical technology, laboratory equipment, emergency service and transportation, orthopedics and physiotherapy, medicines, informatics and communication, installations and construction, infrastructure, furniture, uniform, catering, surgical centers, surgical equipment, disposables, monitors, hospitals and clinics, traumatology and post-operative recovery, home care etc. will be displayed at the show. International exhibitors from all over the world have the chance to display their latest products and services to international visitors. Therefore, this show is highly important for both exhibitors and visitors whom want to follow the latest developments of the health sector.
Ocak 2020
altyapısı, hastane içindeki ekipmanların, cihazların, sarf malzemelerinin, mobilyaların üretimini yapan firmalar, hastaneler, klinikler fuara katılımda bulunacaktır. Türkiye, Almanya, Fransa, İsviçre, Çin, Kore, Arjantin ve diğer ülkelerden 13 ülke pavilyonu yer alacaktır. Ayrıca fuar sırasında sektörle ilgili bir dizi kongre düzenlenecektir. Bu kongrelere 4000’in üzerinde delegenin katılımı beklenmektedir.
Fuarın bu yılki katılımcı profilini nasıl açıklarsınız? Katılımcı ve ziyaretçi etkileşimlerini de göz önünde bulundurduğumuzda, bu fuar hangi yönlerden fayda sağlayacak? Fuarda, medikal teknoloji, laboratuvar ekipmanları, acil servis ve nakliye, ortopedi ve fizyoterapi, ilaçlar, bilişim ve iletişim, tesisat ve inşaat, altyapı, mobilya, üniforma, catering, cerrahi merkezler, cerrahi ekipmanlar, medikal sarf malzemeleri, monitörler, hastane ve klinikler, travmatoloji ve operasyon sonrası iyileşme, evde bakım vb. ürünleri sergilenecektir. Dünyanın birçok ülkesinden firmaların katılımda bulunduğu Hospitalar fuarında katılımcılar, birçok ülkeden gelen ziyaretçilere en son ürün ve hizmetlerini sergileme imkanı bulmaktadırlar ve her iki taraf için de fuar, bölgedeki sağlık sektöründeki son gelişmeleri takip etmeleri açısından çok önemli bir organizasyondur.
72
Erkan Tetik Appointed Head of Global Market Access – CNS at Boehringer Ingelheim Headquarters in Germany
Boehringer Ingelheim
Almanya Genel Merkezi “CNS Global Pazar Erişim Müdürü” Görevine Erkan Tetik Atandı
Erkan Tetik, who served as the Head of Market Access at Boehringer Ingelheim Turkey for the last five years is appointed Head of Global Market Access to lead the Market Access Team of “Central Nervous System (CNS), Retinopathy and Emerging Technologies” at Boehringer Ingelheim’s Germany headquarters. Erkan Tetik, who served as the Head of Market Access, Human Pharma Business Unit at Boehringer Ingelheim Turkey since June 2014, has been appointed Head of Global Market Access to lead the Market Access Team of “Central Nervous System (CNS), Retinopathy and Emerging Technologies” at Boehringer Ingelheim’s Germany headquarters. Erkan Tetik, who took on strategically important roles at national and international levels in the META (Middle East, Turkey and Africa) region during his tenure, also served on the Health Economics Policy Board of the Association of Research-Based Pharmaceutical Companies (AIFD). Furthermore, Mr. Tetik represented the company at the European Federation of Pharmaceutical Industry Associations (EFPIA) and the Pharmaceutical Research and Manufacturers of America (PhRMA) Turkey Working Group. Moving forward, Erkan Tetik will be based in Boehringer Ingelheim’s Germany headquarters, where he will be responsible for global market access of the medicines for the Central Nervous System, the new treatment area in the company’s investment plans.
Ocak 2020
Boehringer Ingelheim Türkiye’de beş yıldır Pazar Erişim Direktörü olarak görev alan Erkan Tetik, Boehringer Ingelheim Almanya Genel Merkezi “Merkezi Sinir Sistemi (CNS), Retinopati ve Gelişen Teknolojiler” Pazar Erişim Takımı’na Global Pazar Erişim Müdürü olarak atandı. Boehringer Ingelheim Türkiye bünyesinde Haziran 2014 tarihinden bu yana İnsan Sağlığı İş Birimi Pazar Erişim Direktörü olarak görev yapan Erkan Tetik, Boehringer Ingelheim Almanya Genel Merkezi’ndeki “Merkezi Sinir Sistemi (CNS), Retinopati ve Gelişen Teknolojiler” Pazar Erişim Takımı’na Global Pazar Erişim Müdürü pozisyonunda atandı. Görev aldığı süre boyunca gerek ülke düzeyinde gerekse Orta Doğu, Türkiye ve Afrika (META) bölgesi düzeyinde, stratejik öneme sahip görevler üstlenen Tetik, Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği’nde (AİFD) Sağlık Ekonomisi Politikaları Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Aynı zamanda Avrupa İlaç Sanayii Dernekleri Federasyon (EFPIA) ve Amerikan İlaç Araştırmacıları ve Üreticileri (RhRMA) Derneği Türkiye Çalışma Grubu’nda firmayı temsil etti. Bundan böyle de Boehringer Ingelheim Almanya Genel Merkezi’nde şirketin yatırım planlarındaki yeni tedavi alanı Merkezi Sinir Sistemi’ndeki ilaçların dünya pazarına sunulmasından sorumlu olacak.
74
Aortic Tear Surgery of 86-Year-Old Patient! 86 Yaşındaki Hastaya Aort Yırtılması Ameliyatı!
Prof. Dr. Mehmet Altuğ Tunçer, Head of the Department of Cardiovascular Surgery, Istanbul Okan University Hospital
With 9.5 cm enlargement and rupture in her aorta, 86-year-old Gülten Taner, who should have a maximum width of 3 cm in the aorta, the largest main vessel of the body, survived after aortic dissection (rupture) surgery performed by Prof. Dr. Mehmet Altuğ Tunçer, Head of the Department of Cardiovascular Surgery, Istanbul Okan University Hospital. The old woman, who held on to life with this very risky surgery, is now able to handle her own personal affairs.
Vücudun en büyük ana damarı olan aort atardamarında, en fazla 3 cm genişlik olması gerekirken; 9.5 cm genişleme ve yırtılma olan 86 yaşındaki Gülten Taner, İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Kardiyovasküler Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Altuğ Tunçer’in yaptığı; aort diseksiyonu (yırtılması) ameliyatının ardından yaşama tutundu. Çok riskli olan bu ameliyatı atlatan olan yaşlı kadın, şuanda tüm işlerini kendi başına halledebiliyor.
Gülten Taner, 86, who lives with her daughter in Bodrum for a year, never suffered from her health problems. Taner survived many different ailments such as the onset of pneumonia in the previous periods, blood pressure, heart valve calcification, thrombosis in the brain and knee prosthesis surgery, and this time she was facing the problem of aortic vessel dilation and rupture. Taner is able to meet all her needs for the last 2 months thanks to Prof. Dr. Mehmet Altuğ Tunçer.
Bodrum’da 1 senedir kızıyla yaşayan 86 yaşındaki Gülten Taner’in, yaşadığı sağlık sorunları, onu asla yıldırmadı. Önceki dönemlerde zatüre başlangıcı, tansiyon, kalp kapağı kireçlenmesi, beyinde pıhtı atması ve diz protez ameliyatı gibi birçok farklı rahatsızlığı, pozitif kişiliğiyle atlatan Taner, bu sefer de aort damarı genişlemesi ve yırtılması sorunuyla karşı karşıyaydı. Son 2 ay haricinde tüm ihtiyaçlarını kendisi karşılayabilen Taner, Prof. Dr. Mehmet Altuğ Tunçer sayesinde yeniden yaşama tutundu.
Ocak 2020
76
Her Vein Expanded 9.5 cm
Damarı 9.5 Cm Genişledi
Complaints of the woman who had 3 children, with 9.5 cm enlargement and rupture of the aortic artery, the largest main vessel of the body, started in Bodrum 6 months ago. Fatigue, weakness, loss of appetite, edema, the old woman taken to the doctor because of complaints such as discomfort at first, was thought to be due to the collection of water in her lungs. Taner was treated for a while, then she was taken home. When the complaints continued, the woman who was taken to the cardiology doctor was noticed an enlargement of the vein after the ultrasound. It was told that temporary admission and treatment of patients with surgery performed can not be made there. Upon this, Prof. Dr. Altuğ Tunçer was recommended for the family consulted their relatives.
Vücudun en büyük ana damarı olan, aort atardamarında 9.5 cm genişleme ve yırtılma olan 3 çocuk sahibi kadının şikayetleri, 6 ay önce Bodrum’da başladı. Halsizlik, zayıf düşme, iştahsızlık, ödem gibi şikayetler nedeniyle doktora götürülen yaşlı kadının rahatsızlığı ilk önce, ciğerlerindeki su toplanmasından dolayı sanıldı. Buna yönelik bir süre tedavi gören Taner, daha sonra eve götürüldü. Şikayetleri devam edince kardiyoloji doktoruna götürülen kadının, çekildiği ultrason sonrasında damarındaki genişleme fark edildi. Yatışı yapılan ve geçici tedaviler uygulanan hastanın ameliyatının orada yapılamayacağı söylendi. Bunun üzerine yakınlarına danışan aileye, Prof. Dr. Altuğ Tunçer, tavsiye edildi.
Surgery Was Too Risky
Ameliyat Çok Riskliydi
The woman was discharged from the hospital and brought to Istanbul Okan University Hospital. Apart from the enlargement of the vein, Taner had to undergo surgery. Tunçer, who mentioned the family that because of the location of the rupture of the vessel and the age of the patient, surgery is very risky, but can be performed, he healed damaged part of aortic vessel of 86-year-old patient’s by replacing by artificial veins. Prof. Dr. Altuğ Tunçer said, “This type of aneurysm floor (vascular dilatation) dissection (vascular rupture) is very high compared to normal cardiac surgery. Here, the surgeon’s experience is very important for the success of the surgery. With the increasing number of patients in aortic diseases and surgery operations of our hospital, it is rapidly advancing towards becoming an important center in our country. The operations of such high-risk patients are performed successfully in our hospital.”
Bunun üzerine yattığı hastaneden taburcu edilerek İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi’ne getirilen kadına, gerekli kontrol ve tetkikler yapıldı. Damarındaki genişlemenin haricindeki yırtığı da burada fark edilen Taner’in ameliyata alınması gerekiyordu. Aileye; damardaki yırtılmanın yerinden ve hastanın yaşından dolayı ameliyatın çok riskli olduğunu ancak yapılabileceğini söyleyen Tunçer, 86 yaşındaki hastanın aort damarının hasarlı kısmını, yapay damar ile değiştirerek iyileştirdi. Prof. Dr. Altuğ Tunçer, “Bu tür anevrizma zemininde (damar genişlemesi) olan diseksiyonlarda (damar yırtılması) ameliyatta ölüm oranı, normal kalp ameliyatlarına göre çok yüksektir. Burada ameliyatın başarısı açısından cerrahın tecrübesi çok önemlidir. Hastanemizin aort hastalıkları ve cerrahisi ameliyatlarında artan hasta sayısı ile ülkemizde önemli bir merkez olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bu tür riski yüksek hastaların ameliyatları, hastanemizde oldukça başarılı bir şekilde yapılmaktadır” açıklamasında bulundu.
Very Good Now
Şuanda Çok İyi
Nuray Usanman, daughter of Gülten Taner, said, “My mother is very positive and full of life. Before this recent illness, she even prepared our breakfasts. She’d help me with the cooking. Because of her illness, she was only recently unhappy. We heard Altuğ Hoca’s very praise through a very close acquaintance. When we came here, we learned that the discomfort in my mother was much more serious, but Altuğ Hodja gave us confidence with his narratives. My mother’s surgery lasted five and a half hours. After being in intensive care for 4 days, she was taken to the service. She’s very good now, she can walk. We would like to thank Altuğ Tunçer and Orkun Koban who recommended him to us.”
Ocak 2020
Gülten Taner’in kızı Nuray Usanman ise, “Annem çok pozitif, hayat dolu birisi. Bu son dönemki rahatsızlığından önce, sabah kahvaltılarımızı bile o hazırlardı. Yemek yaparken bana yardımcı olurdu. Hastalığından dolayı sadece son dönemlerde keyifsizdi. Altuğ Hoca’nın çok methini çok yakın bir tanıdığımız aracılığıyla duyduk. Buraya geldiğimizde annemdeki rahatsızlığın, çok daha ciddi olduğunu öğrendik ancak Altuğ Hoca bize anlatımlarıyla güven verdi. Annemin ameliyatı 5 buçuk saat sürdü. 4 gün gibi bir süre yoğun bakımda kaldıktan sonra servise çıkarıldı. Şuanda çok iyi, yürüyebiliyor. Başta Altuğ Tunçer ve onu bize tavsiye eden Orkun Koban olmak üzere tüm hastane personeline çok teşekkür ederiz” dedi.
78
New Philips Hearing Aids Launch to Improve the Lives of People with Hearing Loss İşitme Kaybı Yaşayanların Yaşamlarını İyileştirmek İçin Yeni Philips İşitme Cihazları Kullanıma Sunuldu
The new premium class Philips hearing aids are designed to help people with hearing loss to connect to friends and family, enjoy their favourite music and entertainment, and ultimately improve their lives. These Philips branded hearing aids are being introduced by Demant, a worldrenowned hearing healthcare group with more than 100 years of experience. World-renowned hearing healthcare group, Demant, is pleased to announce that it is introducing Philips branded hearing solutions to the global hearing aid market. Combining Demant’s world-leading hearing aid technology with Philips’ global brand presence in healthcare, the cooperation will enrich the hearing healthcare experience with innovative hearing healthcare solutions. Connections to others are important in life. The new complete range of premium Philips hearing aids, accessories and applications are designed to help people with hearing loss to create connections with people they care for and to listen better. With better listening ability, Philips hearing aid users can connect with people around them and understand more, which will help them to confidently stay active and be social. Also, with technology linking the hearing aids to everyday lifestyle devices such as smartphones users are able to directly listen to their favourite music and movies as well as more easily communicate with friends and family. Filiz Güvenç, General Manager of Demant Companies
Ocak 2020
Philips’in yeni premium işitme cihazları, işitme kaybı olan kişilerin arkadaşlarına ve ailelerine bağlanmasına, en sevdikleri müziklerin ve eğlencenin tadını çıkarmasına ve nihayetinde yaşamlarını iyileştirmelerine yardımcı olmak için tasarlandı. Philips marka bu işitme cihazları, 100 yıldan fazla deneyime sahip, dünyaca ünlü işitme sağlığı grubu Demant tarafından Türkiye’de kullanıma sunuldu. Dünyaca tanınan işitme sağlığı grubu Demant, Philips markalı işitme çözümlerini global işitme cihazı pazarına sunduğunu duyurmaktan mutluluk duyuyor. Dünya işitme cihazları alanında lider Demant ile Philips’in sağlık alanındaki global markasını bir araya getiren bu işbirliği, işitme sağlığı deneyimini yenilikçi çözümlerle zenginleştirecek. Modern dünya insanının ihtiyaçları göz önünde bulundurularak tasarlanan ürünleri Türkiye pazarına kazandırmaktan mutluluk duyduklarını söyleyen Demant Şirketleri Türkiye Genel Müdürü Filiz Güvenç, “Philips işitme cihazları daha iyi işitme imkanı sunarken, alanında çığır açan teknoloji kullanımıyla da kullanıcıların aktif bir hayat yaşamasını sağlıyor” dedi. Hayatımızda çevreyle kurulan bağlantılar önem taşır. Yeni Philips işitme cihazları, aksesuarları ve uygulamaları, işitme kaybı olan kişilerin önem verdiği kişilerle bağlantı kurmasına ve daha iyi duymalarına yardımcı olmak amacıyla tasarlandı. Daha iyi duyabilme yeteneği sayesinde çevrelerindeki insanlarla rahat bağlantı kuran cihaz kullanıcıları konuşulanları ve daha fazlasını anlayabilir. Böylece aktif ve sosyal olan kullanıcılar, işitme cihazlarını akıllı telefon gibi gündelik hayatta kullandığı cihazlara bağlayarak müzik ve filmleri doğrudan dinleyebilir, görüşmelerini daha kolay yapabilir.
SoundMap aracılığıyla insanlarla bağlantı kurabilme Çığır açan teknoloji sayesinde, Philips işitme cihazları konuşma hızından daha hızlı çalışıyor. SoundMap teknolojisi, amplifikasyonu gürültü seviyesine verimli bir şekilde adapte ediyor ve gürültüyü tespit etmek ve azaltmak için ikili mikrofon teknolojisini kullanıyor. Sonuç olarak, Philips işitme cihazları kullanıcıların gürültülü sosyal ortamlarda bile konuşmaları daha net duymalarına yardımcı oluyor. Ayrıca, çoğu işitme cihazı kullanıcısının aşina olduğu bir zorluk olan, ortamın gerçekten gürültülü olduğu zamanlar için de ek destek sağlıyor. Bu sayede kullanıcılar etrafındaki insanlarla konuşmanın tadını daha iyi çıkartabiliyor. Bu da, Philips işitme cihazı kullanıcılarının
80
in Turkey told that they are thrilled to offer products designed taking into consideration the needs of modern world people into the Turkish market. And she said “Philips hearing aids offer a better hearing experience and thanks to their groundbreaking technology, they also enable users to live an active life.
Connection to people - with SoundMap Thanks to ground-breaking technology, Philips hearing aids work faster than the speed of speech. SoundMap technology efficiently adapts amplification to noise level and embeds a two-microphone technology to detect and attenuate noise. Consequently, Philips hearing aids help users to hear speech more clearly, even in noisy social environments. They also provide additional support for when it is really noisy, so users are able to better enjoy conversations with people around them, a challenge most hearing aid users are familiar with. This means that Philips hearing aid users will be supported in their social interactions so that they can participate more fully in life.
Connection to the world - with SoundTie Philips hearing aids will also connect users to the modern world. Using a dual-core 2.4 GHz Bluetooth Low Energy technology, people with hearing loss will be able to better enjoy activities such as watching TV and listening to music, furthermore, smart interactions with internetconnected devices, will help Philips hearing aid users to stay connected and better communicate with friends and family that are more distant. “The new Philips hearing aids will provide people with hearing loss an enriching, connected hearing experience, supporting healthier lifestyles and active aging,” says Søren Skjærbæk, Vice President, Partnering Business, Demant. “In the future, Philips hearing aids will connect users to dedicated hearing healthcare applications allowing them to take control of their hearing health, just like they would their fitness. With these new and exciting Philips hearing solutions Demant will take connected hearing healthcare to the next level.” For further information about Philips Hearing Solutions, please visit:
Ocak 2020
sosyal etkileşimlerinde desteklenecekleri ve böylece hayata daha fazla katılabilecekleri anlamına geliyor.
Sound Tie ile dünyayla bağlantı kurabilme Philips işitme cihazları kullanıcıları modern dünyaya da bağlanıyor. Çift çekirdekli 2.4GHz Bluetooth Düşük Enerji teknolojisini kullanan işitme kaybı olan kişiler, TV izleme ve müzik dinleme gibi etkinliklerden daha iyi bir şekilde yararlanabilecek. Ayrıca internete bağlı cihazlarla akıllı etkileşimler sayesinde cihazlar kullanıcılarının bağlantıda kalmasına yardımcı olacak ve uzaktaki arkadaşları ve aileleriyle daha iyi iletişim kurabilecekler. Demant Grup Şirketleri Philips Ürünlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Søren Skjærbæk verdiği demeçte “Yeni Philips işitme cihazları, işitme kaybı olan bireylere, daha sağlıklı yaşam tarzı ve aktif yaşlanmayı destekleyen zenginleştirici, bağlantıda kalmayı sağlayan bir işitme deneyimi sağlayacak” dedi. Skjærbæk, “Gelecekte, Philips işitme cihazları kullanıcıları işitme sağlıklarını kontrol edebilmelerine olanak tanıyan özel işitme sağlığı uygulamalarına bağlayacak. Bu yeni ve heyecan verici Philips işitme çözümü ile Demant işitme sağlığı alanında verdiği hizmeti bir üst seviyeye taşıyacak ”diye ekledi.
81
The Ideal Picture of a German-Turkish Business Relationship Türk-Alman Ticari İlişkilerinde Arzu Edilen Görüntü Coding and Marking specialist Leibinger congratulates distributor Teknosin on new office and sales successes Tuttlingen, 18. December 2019 – For almost 20 years, Teknosin has been selling industrial CIJ printers from the German company Leibinger throughout Turkey – and with great success. Teknosin recently moved into new premises at the Perpa Trade Center in Istanbul, which will allow it to further improve its internal operations and customer service. An occasion, therefore, for the Managing Director of Leibinger Christina Leibinger and her team to drop by in Istanbul for a celebration. For a family business with idealistic values such as the traditional German company Leibinger, the business relationship with Teknosin presents an ideal picture: “Sales of the Leibinger printers in Turkey are increasing significantly each year, and Teknosin’s customer service is excellent,” reports Christina Leibinger. “Another thing that inspires us is the interpersonal basis, which couldn’t be better between our companies. I associate words such as trust, honesty, commitment, professionalism, inspiration and friendship with Teknosin.” Teknosin’s new offices are located in the Perpa Trade Center in Istanbul, which is world-renowned for its size of some 660,000 m² which extends over 14 floors. It could house some 92 football pitches. Teknosin previously had some offices in the Perpa Trade Center, but they were not centrally located. Now all the offices, the storage facility and the service centre are connected, which has greatly improved the processes for the team of approx. 50 employees. TEKNOSİN Kodlama Sistemleri San. ve Tic. A.Ş. has also succeeded in becoming the most successful Leibinger distributor in Europe for the fifth time in a row. During their visit, Christina Leibinger, Sales Manager Alexander Deuchert and Sales Manager Tim Richards took the opportunity to congratulate the whole of the Teknosin team and to present gifts and a special certificate of appreciation. The Managing Director of Teknosin, Idil Yagli, who is in the second generation of the family business together with her father Zeki Bülent Yagli, is optimistic about the future for the coming months. Turkish companies appreciate the high quality and reliability of Leibinger inkjet printers with the marking of their products. Teknosin is already able to count many well-known food and beverage manufacturers as well as international industrial companies among its customers.
Kodlama ve markalama uzmanı Leibinger, yeni ofisi ve iş sonuçlarındaki başarılarından dolayı Türkiye’deki iş ortağı Teknosin’i kutladı. Tuttlingen – Teknosin, neredeyse 20 yıldır tüm Türkiye’de Alman Leibinger firmasının endüstriyel CIJ yazıcılarının temsilciliğini yapıyor, hem de büyük bir başarıyla. 2019 yılında Teknosin İstanbul’da Perpa Ticaret Merkezinde yeni ofisine taşınarak dahili işleyişini ve müşteri hizmetlerini çok daha üst bir seviyeye taşıdı. Bu başarıyı kutlamak için Leibinger Genel Müdürü Christina Leibinger ve ekibi İstanbul’a geldi. Geleneksel Alman şirketi olan Leibinger gibi manevi değerlere sahip bir aile şirketi için Teknosin ile olan iş birliği örnek gösterilecek seviyededir. Christina Leibinger’ e göre, “Leibinger yazıcılarının Türkiye’deki satış rakamları her yıl önemli oranda artmakta ve Teknosin’in müşteri hizmetleri mükemmel bir seviyede”. “Bizim için etkileyeci olan bir diğer nokta da şirketlerimiz arasındaki, daha iyisi düşünülemeyecek, insani temellerdir. Güven, dürüstlük, özveri, profesyonellik, hayal gücü ve dostluk gibi kelimeleri Teknosin’i tanımlamak için kullanabilirim, bağdaştırıyorum.” Teknosin’in yeni ofis alanı, İstanbul’un dünyaca ünlü 14 kat yüksekliğindeki 660.000 m² alan üzerine kurulu olan Perpa Ticaret Merkezi’nde bulunmaktadır. Bu merkezde 92 futbol sahasına yetecek alan bulunmaktadır. Teknosin’in önceden yine Perpa Ticaret Merkezi’nde birbirinden ayrı ofisleri vardı, yeni ofis ile beraber hem birleşttirdi hem de genişletti. Şimdi tüm ofis alanları, depolar ve servis alanı birbirine bağlanmış oldu; bu da 50 çalışanın iş süreçlerini ve iş birliğini inanılmaz bir şekilde geliştirdi. Teknosin, ayrıca tüm Avrupa’daki en başarılı Leibinger distribütörü olmayı art arda 5. kez başardı. Christina Leibinger, Satış Müdürü Alexander Deuchert ve Satış Yöneticisi Tim Richards, ziyaretlerinde, bu başarı için Teknosin ekibini tebrik etti ve özel bir teşekkür sertifikası takdim etti. Babası Zeki Bülent Yağlı ile birlikte aile şirketini ikinci jenerasyon olarak yürüten İdil Yağlı geleceğe pozitif bakıyor. Türkiye pazarındaki şirketler kendi ürünlerini markalarken Leibinger inkjet yazıcılarının yüksek kalitesi ve güvenirliğini takdir ediyor. Bu sayede Teknosin’in müşterileri arasında birçok bilinen gıda ve içecek üreticisi ve de uluslararası endüstriyel firmalar yer almaktadır.
Güçlü bir takım: Alman CII uzmanı Leibinger Türk şirketi Teknosin’i ziyaret ederken. Fotoğraf: TEKNOSİN Kodlama Sistemleri San. ve Tic. A.Ş.
Ocak 2020
84
Novo Nordisk Turkey Selected as “The Best Company” of the Pharmaceutical Sector Novo Nordisk Türkiye, İlaç Sektörünün “En Beğenilen Şirketi” Seçildi
Dr. Burak Cem, Novo Nordisk Turkey General Manager
Denmark-based global healthcare company Novo Nordisk Turkey, was selected as the “Best Company” in the pharmaceutical industry survey by Capital magazine, which was carried out with the participation of 1480 managers. Novo Nordisk is a global healthcare organisation based in Denmark with 96 years of innovation and leadership in diabetes care. Novo Nordisk Turkey, a healthcare company, was selected as “the Best Company” in the pharmaceutical industry survey, which was carried out with the participation of 1480 managers by Capital magazine. Focused on defeating diabetes, obesity, hemophilia, and other serious chronic diseases, growth disorders, Novo Nordisk Turkey have operated with more than 250 employees since 1995. Capital Magazine, in cooperation
Ocak 2020
Danimarka merkezli global sağlık şirketi Novo Nordisk Türkiye, Capital Dergisi’nin 1480 yöneticinin katılımıyla gerçekleştirdiği “İş Dünyasının En Beğenilen Şirketleri” anketinde ilaç sektörünün “En Beğenilen Şirketi” olarak ilk sırada yer aldı. Diyabet alanında 96 yıllık yenilikçiliğe ve liderliğe sahip global bir sağlık şirketi olan Novo Nordisk Türkiye, Capital Dergisi tarafından gerçekleştirilen “İş Dünyasının En Beğenilen Şirketleri” araştırmasında ilaç kategorisinde “En Beğenilen Şirket” seçildi. Diyabet, obezite, hemofili, büyüme bozuklukları ve diğer ciddi kronik hastalıkları yenmeye odaklı Novo Nordisk Türkiye, 1995 yılından beri 250’den fazla çalışanı ile faaliyet gösteriyor.
85
with the ZENN Research and Consulting conducted “Business World Most Admired Companies” survey for the 19th time this year, and 1,480 executives from over 600 companies from 55 sectors participated in the survey. In this research, companies were evaluated according to 23 performance criteria such as contribution to economy, employee satisfaction, social opportunities offered to employees, environmental sensitivity, financial soundness, reliability, service and product quality, sustainability strategy and customer satisfaction. Novo Nordisk Turkey General Manager Dr. Burak Cem said, “We are pleased to have won the first place in the ethical values we have won so far and the most admired pharmaceutical company awards. The survey of Capital magazine is followed by all companies and we, as Novo Nordisk, take care to participate every year. Novo Nordisk everything we do in Turkey, patients work is our focus, our consciousness environmental and social responsibility and we commit ourselves to improve the treatment of human lives that shape our future. Every morning we start the day with this responsibility and enthusiasm, and strive to change the lives of hundreds of thousands of patients and their families with our belief in each other and in our company. It is very valuable for us to be awarded first place in our sector as a result of the evaluation made by private sector executives according to more than 20 performance criteria. This result shows how much we are on the right track and motivates us even more.”
Capital Dergisi’nin, ZENNA Araştırma ve Danışmanlık işbirliğiyle bu yıl 19. kez gerçekleştirdiği “İş Dünyasının En Beğenilen Şirketleri” araştırmasına 55 ayrı sektörden 600’ün üzerinde şirketten 1.480 yönetici katıldı. Araştırmada şirketler; ekonomiye katkı, çalışan memnuniyeti, çalışana sunduğu sosyal imkanlar, çevreye karşı duyarlılık, finansal sağlamlık, güvenilir olma, hizmet ve ürün kalitesi, sürdürülebilirlik stratejisi, müşteri memnuniyeti gibi 23 performans kriterine göre değerlendirildi. Novo Nordisk Türkiye Genel Müdürü Dr. Burak Cem, “Bugüne kadar kazandığımız etik değerler ve en beğenilen ilaç şirketi ödüllerine bu birinciliği katmaktan dolayı mutluyuz. Capital dergisinin anketi tüm şirketler tarafından takip ediliyor ve biz de Novo Nordisk olarak her yıl katılmaya özen gösteriyoruz. Novo Nordisk Türkiye’de yaptığımız her işte hastaları odağımıza alıyor, çevre ve sosyal sorumluluk bilincimiz ve geleceğe yön veren tedavilerimizle insan hayatını iyileştirmeye kendimizi adıyoruz. Her sabah güne bu sorumluluk ve şevkle başlıyor, birbirimize ve firmamıza olan inancımızla yüz binlerce hastanın ve ailelerinin hayatını değiştirebilmek için çalışıyoruz. Özel sektör yöneticilerinin 20’nin üzerinde performans kriterine göre yaptığı değerlendirme sonucunda sektörümüzde şirketimizi birinciliğe layık görülmesi bizim için çok değerli. Bu sonuç ne kadar doğru yolda olduğumuzu gösteriyor ve bizi daha da motive ediyor” dedi.
Ocak 2020
86
Nobel Pharmaceuticals Continues Strategic Business Cooperation with Uzbekistan, Where It Made Its First Foreign Investment! Nobel İlaç, İlk Yurtdışı Yatırımını Yaptığı Özbekistan ile Stratejik İş Birliklerini Sürdürmeye Devam Ediyor!
Operating in 20 countries with its own organization Nobel Pharmaceuticals, announced its new health projects to be realized with Uzbekistan in the Uzbek- Turkish Health Cooperation Forum held in Tashkent. Under the leadership of Fahrettin Koca, Health Minister of Turkey and Dr. Alisher Shadmanov, Uzbekistan Health Minister, Uzbek-Turkish Cooperation Forum hosted public and private health sector representatives of two friendly and brotherly countries in Tashkent. Comprised of one hundred percent Turkish capital, Nobel Pharmaceuticals attended the public forum and announced new projects focused on joint health applications. With five production plants, three based in Turkey and one based in Uzbekistan and Kazakhstan each, and a pharmaceutical production capacity of 200 million boxes, Nobel Pharmaceuticals continues to produce drugs in accordance with GMP standards with a total of 3,000 employees across the globe, and continues to export to 50 countries.
“All our efforts are dedicated to generating Turkish brands in the world.” Speaking on behalf of Turkish investors in the country within the scope of the Uzbek-Turkish Health Cooperation
Ocak 2020
20 ülkede kendi organizasyonları ile faaliyet gösteren Nobel İlaç, Özbekistan ile gerçekleştireceği yeni sağlık projelerini Taşkent’te düzenlenen Özbek-Türk Sağlık İş birliği Forumu’nda duyurdu. Özbek-Türk Sağlık İş birliği Forumu, T.C Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca ve Özbekistan Sağlık Bakanı Sayın Dr. Alisher Shadmanov önderliğinde dost ve kardeş iki ülkenin kamu ve özel sağlık sektör temsilcilerine Taşkent’te ev sahipliği yaptı. Yüzde yüz Türk sermayeli Nobel İlaç, katıldığı forumda ortak sağlık uygulamaları için gerçekleştireceği yeni projeleri duyurdu. Türkiye’de üç, Özbekistan ve Kazakistan’da birer olmak üzere beş üretim tesisine ve farklı farmasötik formlarda yıllık 200 milyon kutu üretim kapasitesine sahip Nobel İlaç, Türkiye’de ve ülke dışında toplamda 3000 çalışanı ile GMP standartlarına uygun ilaç üretmeye ve 50 ülkeye ihracat yapmaya devam ediyor.
Tüm çabalarımız dünyada Türk markaları oluşturmak.” Türkiye ve Özbekistan arasında sağlık alanındaki iş birliğini
87
Forum held in Tashkent in order to develop cooperation in the field of health between Turkey and Uzbekistan, Hasan Ulusoy, Chairman of Nobel Pharmaceuticals, said the strategic alliances built between the two countries would continue. Declaring the establishment of the first production facility outside of Turkey in Uzbekistan, Hasan Ulusoy said that the establishment in Uzbekistan, provided information on the new company’s goals and business plans; “The use of advanced technology, specifically biotechnology products, in pharmaceuticals, has become a prerequisite for future existence for all sectors and is increasing day by day. Our company has the first file selected among 28 applications from 23 companies submitted to the ‘Domestic Development and Production of Biosimilar Drugs’ project under the leadership of TÜBİTAK. Our new production investment is also in this field and a facility with export potential as well as the needs of our country has reached the completion stage. Nobel carries out promotional and sales activities with its own staff in 20 of the 50 countries that are exported, thus providing the opportunity to export mark products and thus, operating in line with the priorities of our country with high added value and in line with the target of reducing the current deficit. As the first step towards the goal of starting overseas operations with our own organizations, determined at the beginning of the 2000s, Uzbekistan was chosen as the initial destination of expansion and significant progress was made in efforts to reach this goal. All of these efforts have been appreciated by our state and included in the scope of the incentive program within the framework of the Turquality support program, established to create Turkish brands in the world.”
geliştirmek üzere düzenlenen Özbek-Türk Sağlık İş birliği Forumu kapsamında ülkedeki Türk yatırımcılar adına konuşma yapan Nobel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Ulusoy, iki ülke arasında inşa edilen stratejik iş birliklerinin güçlenerek devam edeceğini bildirdi. Türkiye dışındaki ilk üretim tesislerinin Özbekistan’da kurulduğunu söyleyen Hasan Ulusoy, şirket hedefleri ve yeni iş planları hakkında bilgi verdi; “Bütün sektörler için gelecekte var olabilmenin ön şartı haline gelen yüksek teknoloji ve özellikle ilaçta biyoteknoloji ürünlerinin kullanımı her geçen gün artmaktadır. Firmamız da TÜBİTAK önderliğinde açılan ‘Biyobenzer İlaçların Yerli Olarak Geliştirilmesi ve Üretilmesi’ projesine sunulan 23 firmaya ait 28 başvuru arasından seçilen ilk dosyaya sahip. Yeni üretim yatırımımız da bu sahada olup, ülkemiz ihtiyacı yanında ihracat potansiyeline de sahip bir tesis tamamlanma aşamasına gelmiştir. Nobel, ihracat yapılan yaklaşık 50 ülkenin 20’sinde kendi kadroları ile tanıtım ve satış faaliyeti yürütmekte, dolayısıyla markalı ürün ihraç etme imkânı sağlamakta ve bu sayede ülkemiz önceliklerine paralel şekilde katma değeri yüksek, cari açığı azaltma hedefine uygun faaliyet göstermektedir. 2000’li yılların başında belirlenen ‘kendi organizasyonlarımız ile yurtdışı operasyonlarına başlama’ hedefinde ilk adım olarak da kardeş ülke Özbekistan seçilmiş ve geçen sürede ciddi mesafe alınmıştır. Tüm bu çabalarımız, devletimiz tarafından da takdir edilerek ‘Dünya’da Türk markaları oluşturmak’ amacıyla oluşturulmuş Turquality destek programı çerçevesinde teşvik kapsamına alınmıştır.”
“We are proud to serve parallel with this ideal of our country for years.”
“Biz, yıllardır ülkemizin bu idealine paralel hizmet ediyor olmaktan gurur duyuyoruz.”
Declaring dependence on production is an undesirable situation, Ulusoy provided information about the development plans of our country on health and Nobel Pharmaceuticals’ targets for this purpose. He said, “For our country, foreign trade deficit in pharmaceutical products continues to be a painful problem. At present, only about one billion dollars of exports can be made per year, which cannot help close the foreign trade deficit that is close to four billion dollars. Nobel Pharmaceuticals is a company that has been exporting high net imports for years. We are proud that our achievement in this realm fully coincides with the Action Plan for Structural Transformation Program in Health Industries included in the Development Plans of our state for the purpose of reducing the dependence on foreign pharmaceuticals. As you know, in these plans, “increasing and aging population in our country, the increase in the average life expectancy, improvement in health services and access to drugs, increasing the level of welfare and awareness due to factors such as increased demand for medication and medical devices put pressure on social security expenditures and increased current account deficit”. In line with this determination, within the framework of 2023 vision, the target of “satisfying 60% of the domestic
Üretimde dışa bağımlılığın can sıkıcı bir durum olduğundan söz eden Ulusoy, ülkemizin sağlık konusundaki kalkınma planlarını ve Nobel İlaç’ın buna yönelik hedeflerini şöyle açıkladı: “Ülkemiz için, eczacılık ürünlerinde dış ticaret açığı can yakıcı bir problem olmaya devam etmektedir. Halen yıllık bir milyar dolar civarı bir ihracat ancak yapılabilmekte, bu da dört milyar dolara yakın seyreden dış ticaret açığının kapatılmasına çare olamamaktadır. Nobel İlaç yıllardır ihracatı ithalatından yüksek olan, net fazla veren bir firmadır. Bu tablo, ilaçta dışa bağımlılığın azaltılması amacı doğrultusunda devletimizin Kalkınma Planlarında yer alan ‘Sağlık Endüstrilerinde Yapısal Dönüşüm Programı Eylem Planı’ ile de tam olarak örtüşen gurur verici bir durumdur. Malumunuz olduğu üzere bu planlarda, ‘ülkemizde artan ve yaşlanan nüfus, ortalama yaşam süresinde yükselme, sağlık hizmetlerinde ve ilaca erişimde iyileşme, artan refah düzeyi ve farkındalık gibi faktörler nedeniyle ilaç ve tıbbi cihaz talebinin artması sosyal güvenlik harcamalarında ve cari açık üzerinde baskı oluşturmaktadır’ tespiti vardır. Bu tespite uygun şekilde de 2023 vizyonu çerçevesinde ‘yurtiçi ilaç ihtiyacının değer olarak %60’ının yerli üretimle karşılanması’ hedefi
Ocak 2020
88
pharmaceutical needs in domestic production was set. We are proud to be serving parallel to this ideal of our country for years.”
“Our effort is to present the world’s newest molecules to the healthcare community of Uzbekistan through domestic production and to contribute to the national economy.” Ulusoy gave the following information about Nobel Pharmsanoat set up in Uzbekistan, “Nobel Pharmsanoat is a Turkish company in our ancestors’ country. A representative office was opened in 2000 and Nobel Pharmsanoat was established in 2002 and funded fully with equity capital. At present, it is capable of producing 10 million boxes of pharmaceuticals annually in a single shift, in adherence with international GMP (Good Manufacturing Practice) standards. Nowadays, we are working hard to complete our cancer medication production area. We pay close attention to the training of highly qualified personnel to ensure the smooth operation of these facilities. Besides the trainings held in Uzbekistan, we offer our employees training opportunities focused on contemporary drug production in Turkey, Germany, India, China, and South Korea. Nobel Pharmsanoat has become an important Turkish brand, with around 400 qualified employees possessing a high sense of belonging, and a wide range of products along with modern, technologically advanced and environmentally respectful facilities. Nobel Pharmsanoat exports to Kazakhstan, Afghanistan, Georgia, Tajikistan as well as Uzbekistan. At the crossroads of trade routes between different continents, we will continue to increase our investments in Uzbekistan, our ancestor country. Our effort is to present the world’s newest molecules to the healthcare community of Uzbekistan, buzzing with potential with a population of 33 million, through domestic production and to contribute to the national economy. We now see ourselves as an integral, inseparable part of Uzbekistan.”
Ocak 2020
konmuştur. Biz, yıllardır ülkemizin bu idealine paralel hizmet ediyor olmaktan gurur duyuyoruz.”
“Çabamız, Özbekistan’ın sağlık camiasına dünyadaki en yeni molekülleri yerli üretim olarak sunmak ve ülke ekonomisine katkı sağlamak içindir.” Ulusoy, Özbekistan’da kurulan Nobel Pharmsanoat hakkında şu bilgileri verdi: “Nobel Pharmsanoat bizim için ‘Ata yurdunda bir Türk şirketidir.’ 2000 yılında temsilcilik açılmış, 2002 yılında ise tamamen öz sermaye ile Nobel Pharmsanoat kurulmuştur. Halen, uluslararası GMP (İyi İmalat Uygulamaları) standartlarında tek vardiyada yıllık 10 milyon kutu ilaç üretebilen bir kuruluştur. Şu günlerde kanser ilaçları üretim sahamızın tamamlanması için de yoğun bir çaba içerisindeyiz. Bu tesislerin aksaksız işletilmesi için ihtiyaç duyduğumuz yüksek vasıflı personelin eğitimine özen gösteriyoruz. Bu amaçla Özbekistan’da yapılan eğitimlerin yanında, çalışanlarımıza Türkiye, Almanya, Hindistan, Çin ve Güney Kore gibi ülkelerde çağdaş ilaç üretimi babında eğitim imkânı sağlıyoruz. Nobel Pharmsanoat, sayısı 400’ü bulan donanımlı ve aidiyet duygusu yüksek çalışanları, geniş ürün yelpazesi, yüksek teknolojiye sahip modern ve çevreye saygılı tesisleri ile ülkede önemli bir Türk markası haline gelmiştir. Nobel Pharmsanoat, Özbekistan faaliyetleri yanında Kazakistan, Afganistan, Gürcistan, Tacikistan gibi ülkelere ihracat da yapmaktadır. Kıtalar arası ticaret yollarının kavşağında bulunan Ata Yurdumuz Özbekistan’a yatırımlarımız artarak devam edecektir. Çabamız, 33 milyon nüfusu ve yüksek potansiyeli ile bölgedeki cazibe merkezlerinden biri olan Özbekistan’ın sağlık camiasına dünyadaki en yeni molekülleri yerli üretim olarak sunmak ve ülke ekonomisine katkı sağlamak içindir. Biz kendimizi artık Özbekistan’ın ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz.” dedi.
92
Agenda of the 9th Eurasian Medicine Days: ‘Cancer and Cancer Surgery’ 9. Avrasya Tıp Günleri’nin Gündemi: ‘Kanser ve Kanser Cerrahisi’
The ‘9. Eurasian Medicine Days’ conducted in cooperation with Turkish International Cooperation and Coordination Agency (TIKA) and Turkey Iş Bankasi subsidiary, Bayindir HealthCare Group, was held 6-7 December 2019.
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Sağlık Grubu iş birliği ile gerçekleştirilen ‘9. Avrasya Tıp Günleri’, 6-7 Aralık 2019 tarihleri arasında düzenlendi.
The main topic of this year was Cancer and Cancer Surgery at the Eurasia Medical Days, where new, advanced technologies and methods are shared each year in the field of health. 29 doctors from 11 countries attended by TIKA participated in the meetings held for the 9th time this year. TIKA and Bayindir HealthCare Group continue to hold the pulse of the medical world with the Eurasia Medical Days, organized to increase the sharing of experience between physicians and to raise awareness on important diseases of public health. Cancer and Cancer Surgery were discussed in the 9th meeting held in Bayindir Söğütözü Hospital on 6-7 December, 2019. According to the World Health Organization 2018 data, cancer disease has increased by 4 million and reached 18 million in the last six years and is one of the important diseases seen all over the world. With the advancing technology, early diagnosis of cancer patients and applying surgical and non-surgical treatments provide the results of cancer disease. During the meeting, where Bayindir HealthCare Group shared its knowledge and experience on cancer disease and treatment methods, live surgery was also performed. The Eurasian Medicine Days, which
Her yıl sağlık alanında yeni, gelişmiş teknolojilerin ve yöntemlerin paylaşıldığı Avrasya Tıp Günleri’nde bu yılın ana konusu Kanser ve Kanser Cerrahisi oldu. Bu yıl 9.’su düzenlenen toplantılara, TİKA’nın hizmet verdiği 11 ülkeden 29 doktor katıldı. TİKA ve Bayındır Sağlık Grubu, hekimler arası deneyim paylaşımını artırmak ve toplum sağlığını ilgilendiren önemli hastalıklar konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlediği Avrasya Tıp Günleri ile tıp dünyasının nabzını tutmaya devam ediyor. 6-7 Aralık tarihlerinde Bayındır Söğütözü Hastanesi’nde 9. kez düzenlenen toplantı kapsamında Kanser ve Kanser Cerrahisi masaya yatırıldı. Dünya Sağlık Örgütü 2018 yılı verilerine göre son altı yıl içerisinde 4 milyon artarak 18 milyona ulaşan kanser hastalığı, tüm dünyada görülen önemli hastalıklar arasında yer alıyor. Gelişen teknoloji ile kanser hastalarına erken tanı koyarak cerrahi ve cerrahi dışı tedaviler uygulamak kanser hastalığında yüz güldüren sonuçlar elde edilmesini sağlıyor. Bayındır Sağlık Grubu’nun kanser hastalığı ve tedavi yöntemleri konusundaki bilgi ve birikimini paylaştığı toplantı kapsamında ayrıca canlı cerrahi uygulamaları da gerçekleştirildi. Azerbaycan’dan Karadağ’a, Kazakistan’dan
Ocak 2020
93
are shared with 29 doctors in 11 different countries from Azerbaijan to Montenegro, Kazakhstan to Ethiopia, are also considered as one of the most effective platforms for sharing experiences among doctors in TIKA-active countries.
Cancer and Cancer Surgery Shared for Two Days with Scientific Approaches The opening speeches of the 9th Eurasian Medicine Days were made by Sezai Sevgin, General Manager of Bayindir HealthCare Group, Uğur Tanyeli, Head of TIKA Foreign Relations and Partnerships Department, and Assoc. Dr. Oğuz Okan Karaeminoğulları, Executive Vice President and Medical Services Director, Bayindir HealthCare Group. During the sessions held on 6-7 December, Bayindir HealthCare Group’s specialist physicians performed gastrointestinal system cancers, urologic cancers, gynecologic cancers, cholesteatoma surgery, lung cancer, intratumoral chemotherapy, brain tumors, head and neck cancers, neck dissections, local, regional and free reconstruction with flaps, interventional radiology in cancer treatment, interventional pain applications and medical oncology.
“Sharing Among Physicians is as Important as Treatment” Recording that sharing among physicians is as important as treatment, Sezai Sevgin, General Manager of Bayindir HealthCare Group, said, “We held ninth Eurasian Medical Days this year by raising awareness by sharing our scientific experience on important issues affecting the community healthcare every year. In 2006, with the support of TIKA for the first time, we reach more doctors and share our practices with our colleagues. In Bayindir Healthcare Group, with our expert medical staff in the area of Turkey and the most important health problems among the treatments we apply against the type of cancer that is facing the
Etiyopya’ya kadar 11 farklı ülkedeki 29 doktor ile paylaşılan Avrasya Tıp Günleri, aynı zamanda TİKA’nın aktif olduğu ülkelerdeki doktorlar arası deneyim paylaşımının en etkili platformlarından biri olarak kabul ediliyor.
Kanser ve Kanser Cerrahisi, İki Gün Boyunca Bilimsel Yaklaşımlarla Paylaşıldı 9. Avrasya Tıp Günleri’nin açılış konuşmaları, Bayındır Sağlık Grubu Genel Müdürü Sezai Sevgin, TİKA Dış İlişkiler ve Ortaklıklar Dairesi Başkanı Uğur Tanyeli ve Bayındır Sağlık Grubu Genel Müdür Yardımcısı ve Tıbbi Hizmetler Direktörü Doç. Dr. Oğuz Okan Karaeminoğulları tarafından gerçekleştirildi. 6-7 Aralık tarihlerinde düzenlenen oturumlarda Bayındır Sağlık Grubu’nun alanında uzman doktorları tarafından gastrointestinal sistem kanserleri, ürolojik kanserler, jinekolojik kanserler, kolesteatoma cerrahisi, akciğer kanserinde intratümöral kemoterapi, beyin tümörleri, baş-
Ocak 2020
94
world, technological developments and innovations to share scientific data and our country, we are pleased to represent in the international arena. We know that sharing among physicians is at least as effective as the treatment of diseases. We are proud to have a share in achieving the health of the patients we see as guests thanks to our meeting.” On the other hand, informing about the training sessions in the health field as well as more than 750 projects have realized, Uğur Tanyeli, TIKA External Relations and Partnerships Department Head, said: “With Bayindir HealthCare Group, the Eurasian Medical Days we realized the ninth time in all of Turkey’s success in the field of health. We share with the world. The health system in our country and successful treatment practices continue to make a worldwide impression. While TIKA continues its activities in the health sector, the Eurasian Medicine Days project that we have organized together with Bayindir HealthCare Group has a leading role in our efforts in this field. We will continue our efforts so that this project we organize every year will reach more doctors in the coming years.” Talking about healthcare services provided under the roof of Bayindir HealthCare Group, Assoc. Dr. Oğuz Okan Karaeminoğulları, Executive Vice President and Medical Services Director, Bayindir HealthCare Group, stressed the importance of the ninth Eurasian Medical Days in terms of Turkey’s development in healthcare and leadership in the eyes of the participating countries.
Ocak 2020
boyun kanserleri, boyun diseksiyonları, lokal, bölgesel ve serbest fleplerle rekonstrüksiyon, kanser tedavisinde girişimsel radyolojinin yeri, kanser tedavisinde girişimsel ağrı uygulamaları ve medikal onkoloji konu başlıkları paylaşıldı.
“Hekimler Arası Paylaşım, Tedavi Kadar Önemli” Hekimler arası paylaşımın en az hastalıkların tedavisi kadar önemli olduğunu vurgulayan Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Sağlık Grubu Genel Müdürü Sezai Sevgin, “Her yıl toplum sağlığını etkileyen önemli konularda bilimsel tecrübelerimizi paylaşarak farkındalık oluşturduğumuz Avrasya Tıp Günleri’nin bu yıl dokuzuncusuna imza attık. İlk kez 2006 yılında TİKA’nın desteği ile çıktığımız bu yolda her geçen gün daha fazla doktora ulaşıyor ve gerçekleştirdiğimiz uygulamaları meslektaşlarımız ile paylaşıyoruz. Bayındır Sağlık Grubu olarak, alanında uzman hekim kadromuz ile Türkiye’nin ve dünyanın karşı karşıya olduğu en önemli sağlık problemleri arasında yer alan kanser hastalığına karşı uyguladığımız tedavileri, teknolojik gelişmeleri ve yenilikleri bilimsel verilerle paylaşıyor olmak ve ülkemizi uluslararası arenada temsil etmekten mutluluk duyuyoruz. Bizler biliyoruz ki hekimler arası paylaşım en az hastalıkların tedavisi kadar etkili… Gerçekleştirdiğimiz toplantı sayesinde misafirlerimiz olarak gördüğümüz hastaların sağlığına kavuşmasında payımız olmasından gurur duyuyoruz.” diye konuştu. Öte yandan, sağlık alanında eğitim toplantılarının yanı sıra 750’den fazla proje gerçekleştirdiklerini belirten TİKA Dış İlişkiler ve Ortaklıklar Dairesi Başkanı Uğur Tanyeli ise yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bayındır Sağlık Grubu ile dokuzuncu kez gerçekleştirdiğimiz Avrasya Tıp Günleri ile Türkiye’nin sağlık alanındaki başarılarını tüm dünya ile paylaşıyoruz. Ülkemizdeki sağlık sistemi ve başarılı tedavi uygulamaları dünya çapında ses getirmeye devam ediyor. TİKA olarak sağlık sektörü özelinde faaliyetlerimizi sürdürürken, Bayındır Sağlık Grubu ile birlikte düzenlediğimiz Avrasya Tıp Günleri projesi de bu alandaki çalışmalarımızda öncü bir role sahip. Her yıl düzenlediğimiz bu projemizin önümüzdeki yıllarda daha fazla doktora ulaşabilmesi için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” Bayındır Sağlık grubu çatısı altında verilen sağlık hizmetlerini aktaran Bayındır Sağlık Grubu Genel Müdür Yardımcısı ve Tıbbi Direktörü Doç. Dr. Oğuz Okan Karaeminoğulları, Avrasya Tıp Günleri’nin, Türkiye’nin sağlık alanındaki gelişmeleri ve katılımcı ülkeler nezdindeki öncülüğü açısından önemini vurguladı.
95
2019 TÜSAP Summit Held with the Participation of Sector Representatives 2019 TÜSAP Zirvesi Sektör Temsilcilerinin Katılımı ile Yapıldı
Dr. Şuayip Birinci, Deputy Minister of Health
Prof. Dr. Utkan Demirci giving speech and sharing the practices related process of turning an inovation into a product at 2019 TÜSAP Summit has said that it should not to be content with the innovations in universities and to consider this approach as brain hunting, innovation hunting and technology hunting in the world. The 3rd TÜSAP Summit was held on the 21th of December 2019 at the historical building of Hamidiye Complex of Sağlık Bilimleri / Health Sciences University. The summit was held with the participation of leading Deputy Health Minister. Dr. Şuayip Birinci, Member of the Presidency Health and Food Policy Committee Professor Dr. Necdet Ünüvar, Member of the Presidency of Science, Technology and Innovation Policies Dr. Osman Coşkun, President of TÜSAP Executive Board and Rector of Medipol University Professor Dr. Sabahattin Aydın and Istanbul Provincial Health Director Professor Dr. Kemal Memişoğlu and other public, private sector representatives and NGOs. Sharing the information about previous TÜSAP meetings being held during the year, TÜSAP Chairman of the Executive Board Prof. Dr. Sabahattin Aydın said that financial sustainability was discussed in the Health Finance Meeting, the problems of universities was discussed in the Health Service Delivery Meeting, the biotechnology ecosystem was discussed in the Pharmaceutical and
Professor Dr. Utkan Demirci, Stanford University School of Medicine California - USA
2019 TÜSAP Zirvesi’nde konuşan ve bir inovasyonun ürüne dönüşme sürecine ilişkin uygulamalar paylaşan Prof. Dr. Utkan Demirci, üniversitelerde bulunan inovasyonlarla yetinmemek ve konuya tüm dünyada beyin avcılığı, inovasyon avcılığı ve teknoloji avcılığı yapacak şekilde bakmak gerektiğini söyledi. 3. TÜSAP Zirvesi, 21 Aralık 2019’da, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Külliyesi tarihi binasında yapıldı. Başta Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurul Üyesi Prof. Dr. Necdet Ünüvar, Cumhurbaşkanlığı Bilim Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu Üyesi Dr. Osman Coşkun, TÜSAP Yürütme Kurulu Başkanı ve Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sabahattin Aydın ve İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu olmak üzere kamu, STK ve özel sektör temsilcilerinin katılımı ile gerçekleşti. Yıl boyunca yapılan TÜSAP toplantıları hakkında bilgi veren TÜSAP Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sabahattin Aydın, 2019 yılı TÜSAP toplantılarından Sağlık Finansmanı Toplantısında finansal sürdürülebilirliğin, Sağlık Hizmet Sunumu Toplantısında üniversitelerin sorunlarının, İlaç ve Eczacılık Toplantısında biyoteknoloji ekosisteminin ve Sağlık Teknolojileri Toplantısında sağlık endüstrisinde
Ocak 2020
96
Pharmacy Meeting, the globalization in health industry was discussed in the Health Technologies Meeting. Vice Rector of Health Sciences University Dr. Yunus Karakoc gave his welcome speech on behalf of the university at TÜSAP Summit being held with the contribution Sanofi Turkey and Eczacıbaşı Monrol Turkey. And since he has participated all the meetings so far, Istanbul Provincial Health Director Dr. Kemal Memişoğlu also took the floor at the summit. Memişoğlu said that he had high gains from these meetings and therefore he will continue to attend every meeting. Sharing his statistical evaluations of 12 meetings and 2 summits held so far,TÜSAP Secretary Beşir Kemal Şahin made a speech emphasizing the importance of all the components of the sector including public, private, universities and NGOs. TÜSAP Summit where the sector evaluations were made by sharing the results of four vision meetings held in 2019, the evaluations of Health Finance Meeting and Health Service Delivery Meeting was shared by the presentation of Professor Dr. Haluk Özsarı, Pharmaceutical and Pharmacy Meeting was shared by the presentation of Turgut Tokgöz and Health Technologies Meeting was shared by the presentation of Türkay Ufuk Eren.
Dr. Yunus Karakoc , Vice Rector of Health Sciences University
globalleşmenin tartışıldığını söyledi. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yunus Karakoç’un üniversite adına hoş geldiniz konuşması yaptığı ve Sanofi Türkiye ve Eczacıbaşı Monrol firmalarının katkıları ile gerçekleşen Zirve’de şimdiye kadarki tüm TÜSAP
“The meetings should to become more widespread by preserving the originality of TÜSAP”
toplantılarına katıldığı için İstanbul İl Sağlık Müdürü
Dr. Şuayip Birinci, Deputy Minister of Health Dr. Şuayip Birinci, Deputy Minister of Health mentioned the establishment purpose of TÜSAP in the summit where there is a common belief that TÜSAP has an important function in terms of bringing different institutions, organizations and intellectual circles together and creating an environment where ideas can be discussed. Stating that this entity allows participants to share ideas loudly with the purpose of reaching the parties not being at the meeting, Birinci said that” Our problems were
yine her toplantıya katılmaya devam edeceğini söyledi.
Ocak 2020
Dr. Kemal Memişoğlu’na da söz verildi. Memişoğlu, bu toplantılardan yüksek kazanımlar elde ettiğini, bu nedenle Bugüne kadar yapılan 12 toplantı ve 2 zirvenin istatistiki değerlendirmelerini paylaşan TÜSAP Sekreteri Beşir Kemal Şahin ise katılımları ile kamu, özel, üniversiteler ve STK’lar olmak üzere sektörün tüm bileşenlerinin bu toplantılara verdikleri önemi vurgulayan bir konuşma yaptı. 2019 yılında gerçekleşen 4 vizyon toplantısının çıktılarının paylaşılarak sektör değerlendirmelerinin yapıldığı TÜSAP Zirvesi’nde, Sağlık Finansmanı Toplantısı ve Sağlık Hizmet
97
Sunumu Toplantısı Prof. Dr. Haluk Özsarı’nın, İlaç ve Eczacılık Toplantısı Turgut Tokgöz’ün ve Sağlık Teknolojileri Toplantısı Türkay Ufuk Eren’in sunumları ile katılımcılarla paylaşıldı.
“TÜSAP’ın özgünlüğünü koruyarak toplantıları daha da yaygınlaşmak gerek”
different at that day and we saw that there were many other countries having the same problems we had. And today our problems became in common.” Dr.Birinci said that the meetings should become more widespread while preserving the originality of TÜSAP in the future. By mentioning health finance he also said “Yes, maybe it can be continued with these prices for a while by innovative things, but the common acceptance of all of us is to make an innovation on the financing side. The problems on side of health financing prevent some solutions to be obtained fast. It is obvious that that point should be analyzed with a value-oriented approach.”
Dr. Şuayip Birinci, Sağlık Bakan Yardımcısı TÜSAP’ın farklı kurum, kuruluş, oluşum ve entelektüel çevreleri biraraya getirerek fikirlerin tartışıldığı bir ortam yaratması açısından önemli bir işlevinin olduğu konusunda ortak kanının paylaşıldığı zirvede Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, TÜSAP’ın kuruluş amacından bahsetti. Sorunların yüksek sesle konuşularak toplantıda olmayan tarafların bu konuşmalardan etkilenmesi amacı ile bu oluşumun sağlandığını dile getiren Birinci, “O gün sorunlarımız farklı idi ve bizim sorunlarımıza benzer sorunları dünyada birçok ülkenin yaşadığını görmüştük. Yine sorunlar dünyada da bizde de aynı ama şimdi sorunlar ortak hale geldi.” diye konuştu. Bundan sonraki süreçte TÜSAP’ın özgünlüğünü koruyarak toplantıları daha da yaygınlaşmak gerektiğini söyleyen Birinci, sağlığın finansman tarafına değinerek “Evet, belki inovatif şeylerle bir süre daha bu fiyatlarla bir yere gidilebilir ama hepimizin ortak kabulü finansman tarafında bir inovasyon yapmak. Sağlık finansmanı tarafındaki problemler bazı çözümlerin hızlı elde edilmesini engelliyor. Değere odaklı bir yaklaşımla burayı çözümlemek gerektiği ortada.” dedi.
“Innovation is a global commodity, it can be taken wherever it is available.”
“İnovasyon global bir metadır, nerede bulunursa alınabilir”
Professor Dr. Sabahattin Aydın President of TÜSAP Executive Board and Rector of Medipol University
Professor Dr. Utkan Demirci, Stanford University School of Medicine California - USA Stanford University School of Medicine Professor Dr. Utkan Demirci has talked about the work on production of high value-added innovative technologies in Turkey and gave the example of two innovation studies in the fields of cancer and sperm being patented at Harvard and Stanford University. Stating that innovation is a global commodity, it can be taken wherever it is available and it can be transformed into a product by localizing and internalizing it, Demirci gave some information about the Canary Center in the Stanford University focusing early diagnosis studies on cancer. “In Turkey, if do we settle with the innovations we found at our own universities or Are we able to have the vision of be brain hunter, innovation hunter or technology hunter around the world as certain committees?” asks Professor Dr. Utkan Demirci and contniued with “To summarize, we use the technologies patented at Harvard and Standford University here. These patents are open to licensing for every company in the world. If you show that you can do that and invest necessary capital, you can build a company and take it all over the world. By right teams with this kind of innovation and technologies, we can produce high valueadded products everywhere. ”
Prof. Dr. Utkan Demirci, Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi Kaliforniya - ABD Yüksek katma değerli inovatif teknolojilerin Türkiye’de üretilmesi konusunda çalışmalardan bahseden Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Utkan Demirci, kanser ve sperm alanlarında yapılan ve Harvard ve Stanford Üniversitesinde patentlenen iki inovasyon çalışmasını örnek gösterdi. İnovasyonun global bir meta olduğunu ve nerede bulunursa alınabileceğini bununla birlikte yerlileştirerek ve içselleştirerek ürüne dönüşebileceğini söyleyen Demirci, Stanford Üniversitesi’nin kanserde erken teşhis çalışmalarına odaklanan Canary Center’e ilişkin bilgi verdi. “Türkiye’de sadece kendi üniversitelerimizde bulduğumuz inovasyonlarla mı yetiniyoruz yoksa belli komiteler olarak tüm dünyada beyin avcılığı, inovasyon avcılığı, teknoloji avcılığı yapacak şekilde de bakabiliyor muyuz”, diye soran Prof. Dr. Utkan Demirci, “Özetlemek gerekirse biz Harvard ve Standford üniversitesinde patentlenen teknolojileri burada kullanıyoruz. Bu patentler dünyadaki her şirketin lisanslamasına açıktır. Bunu yapabileceğinizi, gerekli kapitali koyabileceğinizi gösterirseniz bir şirket kurarak dünyanın her yerinde üzerinize alabilirsiniz. Bu tarz inovasyon ve teknolojilerle doğru takımlar kurarak, her yerde yüksek katma değerli ürünleri üretebiliriz.” diye konuştu.
Ocak 2020
98
5th Medical Supply Chain Congress was Successfully Held
In the recent days, efficiency of using resources and supply chain management at the international standards gain importance for a quality and sustainable health service, the 5th Medical Supply Congress was successfully held in Ankara on between the 11th-13th of December 2019 in order to discuss the problems on medical supply management, to follow new technologies and to share succeeded practices. The 5th Medical Supply Congress was coordinated with the support and participation of the Presidency, Ministry of Health, SSI, universities, private health institutions, the medical industry and important non-governmental organizations of medical supply sector and the participation of Deputy Minister of Health Professor Dr. Emine Alp Meşe, Member of the Presidency Health and Food Policy Committee Professor Dr. Necdet Ünüvar, President of TİTCK Dr. Hakkı Gürsöz, President of TÜSEB Professor Dr. Adil Mardinoğlu and General Director of Public Hospitals Professor Dr. Hilmi Ataseven and SSI officials. The Congress under the organization of Satur Turizm has been operated with the collaboration of the TÜMDEF Health Industry Platform of Medical Device Manufacturers and Suppliers Association Federation, SEİS Turkey Health Industry Employers’ Association, ARTED the Researchers Association of Medical Technology Manufacturers, SADER the Association of Health Care Products Manufacturers and Representatives, İVEK, ÜHB University Hospitals Association and Medical Clusters Platform. Deputy Minister of Health Prof.Dr. Dr. Emine Alp Meşe speaking at the congress bringing issues related to medical supply management,
Ocak 2020
latest technologies and successful practices to the agenda, has said that “For the quality and efficient health service delivery, management of the process is important. It is quite signaficant for all individuals and institutions within the processes starting from manufacture and import until final use. As the Ministry, we make our policies and investments in this field happen as being aware of its importance” mentioning the importance of medical supply in health service delivery.
The sessions keeping the pulse of the sector was followed with high interest At the panels of the 5th Medical Procurement Congress at where being discussed the common future in healthand being shared the problems and solutions, all issues concerning the industry, from localization and nationalization to R & D, from procurement problems to payment processes, from value based procurement to alternative supply methods were addressed in a broad perspective. Welcoming the public, university and private health managers and NGO representatives as speakers, the sessions were were followed with interest for three days.
Sector representatives came together at the meetings held within the scope of the congress With the TÜSEB, DMO, ÜTS and Health Clusters, career and future meetings at the 5th Medical Supply Congress, some important steps were taken towards the future of sector by exchanging ideas on different topics in the sector.
99
Kaliteli ve sürdürülebilir bir sağlık hizmeti için kaynakların verimli kullanılmasının ve uluslararası standartlarda tedarik zinciri yönetiminin önem kazandığı günümüzde; tıbbi tedarik yönetimiyle ilgili sorunları tartışmak, yeni teknolojileri takip etmek ve başarılı uygulamaları paylaşmak amacıyla Tıbbi Tedarik Kongresi’nin beşincisi 11-13 Aralık 2019 tarihleri arasında Ankara’da başarı ile gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanlığı, Sağlık Bakanlığı, SGK, üniversiteler, özel sağlık kuruluşları, medikal endüstri ve tıbbi tedarik sektörünün önemli sivil toplum kuruluşlarının destek ve katılımlarıyla düzenlenen 5. Tıbbi Tedarik Kongresi, başta Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Necdet Ünüvar, TİTCK Başkanı Dr. Hakkı Gürsöz, TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Adil Mardinoğlu ve Kamu Hastaneleri Genel Müdürü Prof. Dr. Hilmi Ataseven ve SGK yetkilileri olmak üzere tedarik sektörünün tüm taraflarının katılımıyla düzenlendi. Satur tarafından organize edilen Kongre, Sağlık Endüstrisi Platformundan Tüm Tıbbi Cihaz Üretici ve Tedarikçi Dernekler Federasyonu (TÜMDEF), Türkiye Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası (SEİS), Araştırmacı Tıp Teknolojileri Üreticileri Derneği (ARTED), Sağlık Gereçleri Üreticileri ve Temsilcileri Derneği (SADER), İVEK, Üniversite Hastaneler Birliği (ÜHB) ve Medikal Kümelenmeler Platformu işbirliğiyle yapıldı.
“Dünya pazarında üretici konumunda bir ülke olma yolunda ilerlemekteyiz” Tıbbi tedarik yönetimiyle ilgili sorunlar, yeni teknolojiler ve başarılı uygulamaların gündeme taşındığı kongrede konuşan Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, sağlık hizmet sunumunda tıbbi tedarikin öneminden bahsederek “Kaliteli ve etkin bir sağlık hizmet sunumu için sürecin doğru bir şekilde yönetimi önemlidir. Üretim ve ithalattan başlamak üzere nihai kullanıldığı yere kadar süreçteki tüm kişi ve kurumlar açısından oldukça önemlidir. Bakanlık olarak bu hususun öneminin farkında olup bu alandaki politikalarımızı ve yatırımlarımızı bu bilinçle gerçekleştirmekteyiz.” dedi.
Özellikle önümüzdeki yıl itibariyle yürürlüğe girecek olan yeni tıbbi cihaz regülasyonundan bahseden Meşe, “Bu, üreticiler başta olmak üzere tüm taraflara ciddi sorumluluklar getirmektedir. Yeni mevzuat, tıbbi cihazlarda uygulanan yaklaşımı kökten değiştirmiş ve asgari güvenlik kriterlerinden azami güvenlik ve kalite seviyesine evrilmiştir. Geçiş sürecinde ve sonrasında yaşanabilecek her sorun, nihayetinde sağlık hizmet sunumunun olumsuz olarak etkilenmesine neden olabilecektir. Yeni mevzuatı uyumlaştırma çalışmalarımız sektörümüzün de desteği ile tamamlanmış olup Avrupa Birliği ile görüşmelerimiz ise halen devam etmektedir. Ayrıca üreticilerimizin ve tedarikçilerimizin sorunsuz bir geçiş sağlayabilmesi için ülke genelinde eğitim çalışmalarımız da devam etmektedir. Bu süreçte özellikle üreticilerimizin klinik çalışmalara ağırlık vermesi oldukça önemlidir. Sizlerin bu alanda yapacağı çalışmalara Bakanlık olarak her türlü desteği sunma gayretimiz devam edecektir.” dedi. “Fırsatları ve riskleri doğru değerlendirerek sağlık alanındaki başarıları devam ettirmek gerekiyor” Fiziki yapılar, ekipman ve insan gücü olmak üzere sağlıkta başarı için üç önemli alan doğru kurgulanamazsa yol alınmayacağını söyleyen Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurul Üyesi Prof. Dr. Necdet Ünüvar ise, 2002 yılından bu yana bu kompozisyonun tüm taraflarla birlikte ve doğru bir şekilde yapılmasından dolayı başarı sağlandığını belirtti. Devasa şehir hastaneleri, acil organizasyonları, kaliteli sağlık hizmet sunumu, sağlık turizmi gibi birçok alanda başarılar sağlandığını söyleyen Ünüvar, “Önümüzdeki süreçte fırsatları ve riskleri doğru değerlendirerek bu başarıyı devam ettirmek gerekiyor. Tedarik zincirini konuşurken sağlık sisteminin getirdiği yoğun hasta trafiği, malpraktis, yaşam süresinin uzaması, sağlıktan beklentilerin artması gibi konular maliyet unsuru olarak çıkıyor. Verebileceğimiz en kaliteli, etkin ve ucuz hizmeti optimum şartlarda sunmak gerekiyor.” dedi.
“Doğru tedarik zinciri ve stok yönetimi sağlayarak verimliliği artırmak önem arz ediyor” Etkin, kaliteli ve kesintisiz sağlık hizmetinde kaynakların verimli kullanılması için tedarik yönetiminin önemini vurgulayan KHGM Genel Müdürü Prof. Dr. Hilmi Ataseven, “En doğru tedarik zinciri ve stok yönetimi sağlamak, verimlilik artırıcı eylemler gerçekleştirmek, tüketimi kontrol altına almak, uluslararası teknolojileri takip etmek ve yerli malzemelerin kullanımını yaygınlaştırarak süreç yönetmek önemli.” dedi. Sağlık Bakanı’nın da direktifleri doğrultusunda ilaç ve tıbbi sarf malzemelerine erişim kolaylığı sağlamak, sağlık teknolojileri yerlileşme ve yerelleşme çalışmalarına destek olmak ve süreçleri sadeleştirmek amacı ile çalışıldığını ifade eden Ataseven, Sağlık Market ile ilgili çalışmalara şöyle değindi:
Ocak 2020
100
“Bakanlığımız ile DMO arasında imzalanan tedarik işbirliği protokolü ile benzer ihtiyaçlar için uygulanan tedarik yöntemi fiyat farklılıklarını ortadan kaldırmak ve standardizasyonu sağlamak, tedarik süreçlerini sadeleştirerek zaman ve işgücü tasarrufu sağlamak, yerli ürün tedarikin i teşvik etmek ile ilaç ve tıbbi cihazlara erişim kolaylığı sağlamak, elektronik açık ihaleler ile alımları gerçekleştirmek amaçlanmaktadır. Bu proje kapsamında sağlık tesislerimizin ihtiyaçlarına yönelik olarak 94 kalem temel tıbbi sarf malzeme ve koklear implant alımı gerçekleştirmiş olup ilaç alımı kapsamında 14 kalem nükleer tıp ürünü temin edilmiştir. 2020 yılında yeni ilaç ve özellikli tıbbi sarf malzemelerin sürece dahil edilmesi planlanmaktadır. İlaç ve sarf malzemeler dışında tıbbi cihazların da sağlık market çalışması kapsamına alınması süreci devam etmektedir.”
“Sağlık sektöründeki paydaşlarımızla ülkemiz adına ciddi ihracatlar yapıyoruz” Tıbbi tedarik sektörünün kimya sektörü ve ihracatın önemli bir dalı olduğunu ifade eden İKMİB Başkanı Adil Pelister, “İstanbul Kimyevi Maddeler İhracatçılar Birliği olarak 16 alt sektörden ilaç ve medikal sektörün önemli yeri vardır. İKMİB olarak bu alt sektörlere ciddi çalışma yapıyoruz. Sağlık sektöründeki paydaşlarımızla ülkemiz adına ciddi ihracatlar yapıyor, ihracat ve ithalat dengesinin birebir olması için elimizden gelen gayreti sarf ediyoruz.” dedi. Kalite anlamında Batı’daki rakiplerle eşdeğer, fiyat anlamında da Doğu’daki rakiplerden rekabetçi duruma gelindiğini söyleyen Pelister, “Sektörde yaşanan sıkıntı, dilek ve talepleri birliğimiz aracılığı ile Kamu otoriteleri ile paylaşıyor, birlikte çözüm üretiyoruz. Kongrenin ana konularından olan tıbbi tedarikte yerelleşme ve millileşme maddesi çok önemli. Zira tıp alanında ilaç ve türevleri ile tıbbi tedarik ve türevleri, alt kırılımları başlı başına dünyadaki en kritik yönetim unsurlarından biri haline gelmiştir. Her iki kırılım da direkt olarak sağlığımızı ve hatta çevre sağlığımızı ilgilendiriyor. Yerli ve milli ilaç geliştirme ve üretme konusunda son yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Üst Kurul Kararı’nı destekliyoruz. Tıbbi cihaz alanında da benzer bir modelin oluşturulması gereğinin altını önemle çiziyor ve İKMİB olarak her türlü desteği vereceğimizi taahhüt ediyoruz.” diye konuştu. Kimya sektörünün hükümet tarafından geliştirilmesi gereken 5 ana sektörün başında ilan edildiğini kaydeden Pelister, “Ham madde ve yarı mamul bakımından yüzde 70’lere varan dışa bağımlılığımızı sektörümüz adına net fazla veren duruma getirmek için elimizden gelen çabayı göstermeye devam edeceğiz.” şeklinde konuştu. Sağlıkta ortak geleceğin konuşulduğu, sorunlar ve çözüm önerilerinin paylaşıldığı 5. Tıbbi Tedarik Kongresi’nin oturumlarında yerelleşme ve millileşmeden Ar-Ge’ye, tedarik sorunlarından ödeme süreçlerine, değer bazlı tedarikten alternatif satın alma yöntemlerine kadar sektörü ilgilendiren tüm konular geniş bir perspektifte ele alındı. Kamu, üniversite ve özel sağlık yöneticileri ile STK temsilcilerinin konuşmacı olarak yer aldığı oturumlar 3 gün boyunca ilgi ile takip edildi.
Ocak 2020
Kongre Kapsamında Düzenlenen Toplantılarda Sektör Temsilcileri Bir araya Geldi 5.Tıbbi Tedarik Kongresi kapsamında düzenlenen TÜSEB, DMO, ÜTS ve Sağlık Kümelenmeleri ile kariyer ve gelecek toplantıları ile sektörün farklı başlıklarda fikir alışverişi ve geleceğine yönelik adımlar atıldı. DMO - Tedarikçi Görüşmeleri (B2B) Toplantısı Sağlık Market ve DMO Tedariklerine ilişkin DMO - Tedarikçi Görüşmeleri (B2B) toplantısı yapıldı. DMO Genel Müdürü Mücahit Özdemir’in yönetiminde gerçekleşen toplantıda DMO’nun çalışmaları ve Sağlık Market’teki gelişmeler istişare edildi. Toplantıda Sağlık Market ile ilgili olarak temel tıbbi sarflara ilişkin 81 ildeki sağlık tesislerinin il bazında toplulaştırılan ihtiyaçları için toplam 2,714 kısımlı elektronik ihale gerçekleştiği söylendi. 2 oturumda düzenlenen açık eksiltmeli elektronik ihalelerde 5,574 oturum yapıldığı ve tüm Türkiye’nin ihtiyacının sadece 2 gün süren elektronik ihalelerle karşılandığı ifade edildi. Temel tıbbi sarflarda piyasa fiyatlarına göre tahmini yüzde 25 kazanç sağlandığı belirtilerek bu oranın nükleer tıp ürünlerinde yüzde 24, koklear implantta ise yüzde 51 civarında olduğu ifade edildi.
TÜSEB - Sektör Özel Toplantısı Prof. Dr. Adil Mardinoğlu ve TİTCK Başkanı Dr. Hakkı Gürsöz ile birlikte kamudan yetkililer ve firma ve sektör STK temsilcileri TÜSEB – Sektör Özel Toplantısında biraraya geldi. Toplantıda sektöre yönelik sorunlar ve çözüm önerilerinin masaya yatırıldı.
Bölgesel Sağlık Kümelenmeleri 2020 Koordinasyon Toplantısı 5.Tıbbi Tedarik Kongresi’nde Bölgesel Sağlık Kümelenmeleri 2020 Koordinasyon Toplantısı yapıldı. Toplantıda İstabul - İSEK, Ankara- OSTİM, İvedik ve ODTÜ kümelenmeleri, Samsun - Mediküm, İzmir gibi kümelerin temsilcileri biraraya gelip istişarede bulundu. Tıbbi Cihaz Endüstrisi Kariyer ve Gelecek Toplantısı 5.Tıbbi Tedarik Kongresi’nde Ankara Üniversitesi Biyomedikal Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hilal Göktaş yönetiminde üniversite öğrencileri ve sektör temsilcileri ile Tıbbi Cihaz Endüstrisi Kariyer ve Gelecek Toplantısı yapıldı. ÜTS Eğitimi5.Tıbbi Tedarik Kongresinin son günü sahada yaşanan sorunların tespiti ve çözüme yönelik yaklaşımların anlatıldığı Ürün Takip Sistemi (ÜTS) konusunda kullanıcılara yönelik ÜTS Eğitimi verildi.
101
Ozbek-Turk Health Business Forum was Successfully Held Özbek-Türk Sağlık İş Forumu Başarıyla Gerçekleşti Türkiye ve Özbekistan arasında sağlık alanındaki iş birliğini geliştirmek üzere düzenlenen ve üç gün boyunca her iki ülke temsilcilerini bir araya getiren Özbek-Türk Sağlık İş Forumu ve Fuarı, 3-5 Aralık 2019 tarihleri arasında Özbekistan-Taşkent’te yapıldı. Türk ve Özbek Sağlık Bakanlıklarının koordinasyonu ve Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi USHAŞ’ın organizasyonu ile gerçekleşen etkinlik, Türkiye tarafından 86 firma, 47 Bakanlık yetkilisi ve protokol, 131 sektör temsilcisi ile Özbekistan tarafından 12 firma, 72 Bakanlık yetkilisi ve protokol, 689 sağlık sektör temsilcisi olmak üzere toplam 1000 civarı katılımla gerçekleşti. B2B görüşmelerinde ise; 56 Özbek, 46 Türk firmanın katılımı ile 392 görüşme kaydedildi.
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca: “Sağlık Alanındaki İşbirliğimiz Her İki Ülke Açısından da Stratejik Öneme Haiz” Being organized for enhancing cooperation in the field of health between Turkey and Uzbekistan and bringing the two countries’ representatives together for three day, UZBEKTURK Health Business Forum and Exhibiton was held on between the 3-5th of December 2019 in Tashkent, Uzbekistan. The event held by the coordination of Turkish and Uzbek Ministry of Health and the organization of USHAŞ International Health Services Incorporated Company elcomed around 1000 participants including 86 companies, 47 protocol and delegations on ministerial level, 131 representatives in the field of Healthcare from Turkey and 12 companies, 72 protocol and delegations on ministerial level, 689 health industry representatives. In the B2B organization, 392 meetings occurred with the participation of 56 Uzbek and 46 Turkish companies. Minister of Health Dr. Fahrettin Koca has said that cooperation in the field of health is of strategic importance for both Turkey and Uzbekistan by expressing his appreciation for being in Tashken which is one of the ancient cities of the Turkish-Islamic world in his speech at the UZBEKTURK Health Business Forum and Exhibiton.
The Opportunities Improving Cooperation Between Two Countries has been discussed at the meetings 6 panels, 2 sector meetings and 1 evaluation meeting were held within the scope of OZBEKTURK Health Business Forum and Fair. The new initiatives in health care of both
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, Özbek-Türk Sağlık İş Forumu ve Fuarı’nda yaptığı konuşmada Türk-İslam dünyasının kadim şehirlerinden biri olan Taşkent’te bulunmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek her iki ülke arasında inşa edilen iş birliğine katkıda bulunmak istediklerini ifade etti. Özbekistan ve Türkiye arasındaki sağlık alanındaki işbirliğinin 1997’de imzalanan anlaşma çerçevesinde yürütüldüğüne dikkati çeken Koca, iki ülkenin sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi, sağlık turizmi, sağlık endüstrileri, eğitim, PPP, ortak sağlık haftaları, sosyal güvenlik, tele-tıp, tıbbi ve sosyal yardım alanlarında işbirliğinin geliştirilmesinin öngörüldüğünü aktardı.
Özbek Tıp Öğrencilerinin Klinik Eğitimleri Türkiye’de Veriliyor Bu yıl, Özbek öğrencilerin eğitim gördüğü Tıp Fakültesinde 78, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulunda 54 olmak üzere toplam 132 öğrenci bulunduğunu aktaran Bakan Koca, ilk 3 yıllık temel tıp eğitiminin Buhara İbn-i Sina Devlet Tıp Enstitüsünde, 4, 5, 6. sınıflardaki klinik eğitimlerin ise Türkiye’de Sağlık Bilimleri Üniversitesine bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde alacak şekilde bir protokol hazırlandığını söyledi. Sağlık Bakanı Koca, üniversitede eğitim dilinin Özbekçe ve Türkçe olmasının ve gelecek yıldan itibaren Orta Asya ve Türk Cumhuriyetlerinden de öğrenci kabul edilmesinin de ayrı bir övünç kaynağı olduğunu vurguladı. Koca, “Bu
Ocak 2020
102
fakültelerden mezun olan öğrenciler, Sağlık Bilimleri Üniversitesi diplomasına sahip olacaklardır. Öğrencilerimiz, haftada 10 saat olarak planlanan Türkçe eğitimi alıyor” diye konuştu. Törende, Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca ve Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe’ye fahri profesörlük unvanı verildi.
İnönü Üniversitesi ile Karaciğer Nakli Anlaşması
Countries and health tourism trends in Turkey were brought to the agenda at the panels held with the aim of increasing investment and cooperation in between Turkey and Uzbekistan.
The Products and Technologies Exhibited at Turkish Stands has highly stood out The exhibition consisting of 43 exhibitors including Turkish and Uzbek companies and NGOs within the scope of the event has got the attention of visitors. Presenting the products, services and technologies of Turkish health industry the exhibition hosted nearly 900 visitors.
Digital Hospital Made a Strong Impression The visitors showed great interest to the Digital Hospital Arena providing the chance to experience the usage and applications of software, hardware, devices and
Ocak 2020
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, Türkiye’de çok sayıda önemli karaciğer naklinin yapıldığı İnönü Üniversitesi ile Özbekistan’da karaciğer nakli ve eğitimlerinin yapılabilmesi için anlaşma yapılacağını söyledi. Konuşmanın ardından İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay ve Özbekistan Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Abdukhakim Khadijibaev arasında protokol imzalandı. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya ziyareti sırasında Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, Cumhurbaşkanlığı Gıda Politikaları Kurulu üyeleri Sema Ramazanoğlu, Gülşen Öztürk, Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürü Selami Kılıç eşlik etti. Hastane ziyaretinin ardından, foruma katılan Türk ve Özbek özel sektör temsilcileri ile bir araya gelen Bakan Fahrettin Koca, karşılıklı fikir alışverişinde bulundu. Toplantılarda İki Ülke Arasındaki İşbirliğini Geliştirmeye Dönük Fırsatlar Konuşuldu Özbek-Türk Sağlık İş Forumu ve Fuarı kapsamında 6 panel, 2 sektör toplantısı ve 1 değerlendirme toplantısı yapıldı. Türkiye ve Özbekistan arasında yatırım ve işbirliği imkanlarının artırılması amacı ile gerçekleşen Panellerde iki ülkenin sağlık hizmetlerinde yeni açılımlar ile dünyada ve Türkiye’de sağlık turizmi trendleri gündeme taşındı.
Türk Standlarında Sergilenen Ürün ve Teknolojiler Hayli İlgi Gördü Etkinlik kapsamında Türk ve Özbek firmalar ve STK’lar
103
technological products that are part of the solution in the digital processes of hospitals. Prioritizing patient safety and privacy of personal data and providing better and higher quality service to patient by facilitating work of health professionals regarding patient care has been shared at the Digital Hospital Arena.
olmak üzere 43 firmanın standı ile yer aldığı fuar, ziyaretçilerin ilgisini çekti. Türk sağlık sektörünün ürün, hizmet ve teknolojilerinin sergilendiği fuar 900’e yakın ziyaretçi ağırladı.
Dijital Hastane Alanı Göz Doldurdu
The declaration of intent between the two countries has been signed by Minister of Health of Uzbekistan Alisher Shadmanov and our Minister of Health Dr. Fahrettin Koca at the UZBEKTURK Health Business Forum. Following the declaration, 11 different agreements has been signed in the field of health between Turkey and Uzbekistan.
Hastanelerin dijital süreçlerinde çözümün parçası olan yazılım, donanım, cihaz ve teknolojik ürünlerin kullanımı ve uygulamalarını görme imkanı sunan Dijital Hastane alanına, ziyaretçiler yoğun ilgi gösterdi. Dijital Hastane alanında hasta güvenliğini ve kişisel verilerin mahremiyetini önceleyen, sağlık profesyonellerinin hasta bakımı ile ilgili işlerini kolaylaştırarak hastaya daha iyi ve kaliteli hizmet sunan sistemler paylaşıldı.
The B2B Meetings has been held
Sağlık Alanında 11 Anlaşmaya İmza Atıldı
11 Agreements Signed in the Field of Health
The B2B meetings were held between 56 Uzbek and 46 Turkish companies within the scope of the UZBEKTURK Health Business Forum. The cooperation and commercial opportunities have been negotiated in the fields of international patient services from the health sector, health informatics, medical devices and products, pharmaceutical and cosmetics, health investments from both countries during the meetings.
Özbek-Türk Sağlık İş Forumu’nda Özbekistan Sağlık Bakanı Alisher Shadmanov ve Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca tarafından iki ülke arasındaki niyet beyanı anlaşması imzalandı. Beyanın ardından, Türkiye ve Özbekistan arasında sağlık alanında 11 ayrı anlaşmaya imza atıldı. Türkiye İlaç ve Tıbbi Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK), Ankara Şehir Hastanesi, Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve İnönü Üniversitesi, Özbekistan ile sağlık iş birliği anlaşmalarına imza atan kurumlar arasında yer aldı.
B2B Görüşmeleri yapıldı Özbek-Türk Sağlık İş Forumu kapsamında 56 Özbek ve 46 Türk firma arasında gerçekleşen B2B görüşmelerinde toplam 392 görüşme kaydedildi. Görüşmelerde iki ülke sağlık sektöründen uluslararası hasta hizmetleri, sağlık bilişimi, tıbbi cihaz ve ürünler, ilaç ve kozmetik, sağlık yatırımları gibi alanlarda işbirliği ve ticari faaliyet konuları konuşuldu.
Ocak 2020
104
Significant Improvements in Digestive System Cancers Sindirim Sistemi Kanserlerinde Önemli Gelişmeler Yaşanıyor
In recent years, there have been significant developments in gastrointestinal cancers (digestive system). Digestive system cancer esophagus (esophagus), stomach, small intestine, large intestine (colon) and rectum, anus, liver, gallbladder and biliary tract and pancreatic cancer, gastroenteropancreatic neuroendocrine and gastrointestinal stromal tumors, and gastrointestinal lymphomas include. In this congress, developments in diagnosis, treatment and care of these tumors are discussed and current information on treatment standards is renewed. With a better understanding of cancer biology and genetics and technological advancement, new therapeutic targets and new biological and immunological therapies have been started to be developed in addition to chemotherapy in cancer treatment. Thus, personal treatment opportunities began to increase rapidly.
Son yıllarda gastrointestinal kanserler (sindirim sistemi) konusunda önemli gelişmeler olmuştur. Sindirim sistemi kanserleri yemek borusu (ösefagus), mide, ince barsak, kalın barsak (kolon) ve rektum, anüs, karaciğer, safra kesesi ve safra yolları ve pankreas kanserlerini ve gastroenteropankreatik nöroendokrin ve gastrointestinal stromal tümörleri ve gastrointestinal lenfomaları içermektedir. Bu kongrede bu tümörlere yönelik, tanı, tedavi ve bakım ile ilgili gelişmeler tartışılmakta ve tedavi standartları konusunda güncel bilgiler yenilenmektedir. Kanser biyolojisinin ve genetiğinin daha iyi anlaşılması ve teknolojik ilerlemenin bir araya gelmesi ile günümüzde kanser tedavisinde kemoterapiye ek olarak yeni tedavi hedefleri ve bunlara yönelik yeni biyolojik ve immünolojik tedaviler geliştirilmeye başlanmıştır. Böylelikle kişisel tedavi olanakları hızla artmaya başlamıştır.
With Prevalence of Personal Therapies in Digestive System Cancer and New Drugs Extended Time of Life
Sindirim Sistemi Kanserinde Kişisel Tedavilerin Yaygınlaşması ve Yeni İlaçlarla Yaşam Süresi Uzadı
20% of all cancers are the cancers of the digestive system mentioned above. These cancers are one of the leading causes of cancer deaths in our country. In our country, the most common colon cancers are observed, followed by gastric cancer. This cancer, which is normally protected with
Tüm kanserlerin %20’sini yukarıda isimleri belirtilen sindirim sistemi kanserleri oluşturmaktadır. Bu kanserler, ülkemizde de kanser ölümlerinin de önde gelen nedenlerinden birisidir. Ülkemizde en sık kalın barsak kanserleri görülmektedir, bu kanseri mide kanseri
Ocak 2020
105
healthy nutrition, is unfortunately still an important and leading cancer in our country and patients are late to apply to the doctor. Especially in adults, iron deficiency anemia should be investigated. The most important point in colon cancer is protection. Especially after 50 years, if possible, each individual should have screening colonoscopy. With this method, both cancer incidence decreases and cancer deaths decrease. Treatment approaches in advanced stage large bowel cancers are very different. The success rate is now increased by treating tumors with different drug groups according to both biological and location. In addition, different tumor profiling techniques may provide more specific treatment options for rare tumor subtypes. Especially in tumors with microsatellite instability, longterm high success rates can be seen with newly developed drugs that increase immune response. However, there have been significant advances in the treatment of gastric cancer recently. In addition to the improved development of chemotherapy agents, significant advances have been made in the treatment of gastric cancer with targeted agents and immunotherapies. However, stomach cancer is still the leading cause of death in our country. Helicobacter pylori eradication, healthy nutrition, prevention of obesity, smoking and alcohol should be avoided to prevent this cancer. Every year advances are made in the efficacy of chemotherapy and targeted therapies in gastric cancer. Among the targeted agents, the most important is targeting the HER pathway in gastric cancer expressed as advanced HER-2. For this purpose, the use of ast trastuzumab together with chemotherapy in gastric cancer in advanced stage increased the tumor shrinkage rate in HER-2 positive patients and caused significant prolongation in the survival of these patients. In addition, ramuricumab
izlemektedir. Normalde sağlıklı beslenme ile korunma olanağı olan bu kanser, maalesef ülkemizde hala önemli, önde gelen bir kanser olmaya devam etmekte ve hastalar doktora geç başvurmaktadır. Özellikle erişkin yaşta demir eksikliği anemisi olan kişiler bu konuda araştırılmalıdır. Kolon kanserinde en önemli nokta korunmadır. Özellikle 50 yaş sonrası mümkünse her birey mutlaka tarama kolonoskopisi yaptırmalıdır. Bu yöntemle hem kanser sıklığı azalmakta hem de kanser ölümlerinde düşme gözlemlenmektedir. İleri evre kalın barsak kanserlerinde tedavi yaklaşımları çok farklılaşmıştır. Artık tümörler hem biyolojik hem de lokasyonlarına göre farklı ilaç grupları ile tedavi edilerek başarı oranı artmaktadır. Ayrıca değişik tümör profilleme teknikleri ile daha nadir görülen tümör alt tiplerine yönelik de daha özgül tedavi şansı çıkabilmektedir. Özellikle mikrosatellit instabilitesi olan tümörlerde yeni geliştirilen immün yanıtı artıran ilaçlarla uzun süreli yüksek başarı oranı görülebilmektedir. Ancak son zamanlarda mide kanseri tedavisinde önemli gelişmeler olmuştur. Kemoterapi ajanlarının daha iyi gelişmesine ilave olarak hedefe yönelik ajanlar ve immünoterapiler ile mide kanseri tedavisinde çok önemli ilerlemeler elde edilmiştir. Ancak hala ülkemizde mide kanseri en çok ölüme yol açan hastalıkların başında gelmektedir. Bu kanserden korunma için helikobakter pilori eradikasyonu, sağlıklı beslenme, obezitenin önlenmesi, sigara ve alkolden uzak durulması gerekmektedir. Mide kanserinde kemoterapi ve hedefe yönelik tedavilerin etkinliği konusunda her yıl ilerlemeler sağlanmaktadır. Hedefe yönelik ajanlar arasında en önemlisi ileri evre HER-2 olarak ifade edilen mide kanserinde HER yolunun hedeflenmesidir. Bu amaçla ileri evrede mide kanserinde kemoterapi ile birlikte “trastuzumab” kullanılması ile HER2 pozitif hastalarda hem tümör küçülme oranını artırmış
Ocak 2020
106
called anti-VEGF, which can stop or shrink the tumor by acting on the tumor blood in gastric cancer, has an effect in the second step in the treatment of these patients. Another method that is being investigated in the treatment of stomach cancer is targeting the pathways controlling the immune system. Preliminary results of new drugs targeting this pathway are successful and are being tested in further clinical studies.
Colon Cancer Prevention and Early Diagnosis Possible Colon cancer is the most common digestive system cancer in our country. There have been many important scientific developments in the causes and causes of colon cancer today. Large bowel cancer constitutes 8% of all cancers and is the most common cancer of the digestive system. It is the second most common cancer in women after breast cancer and third in men after lung and prostate cancer. In this case, approximately 10,000-12,000 new cases are expected annually in Turkey. The most important risk factor is aging. It is most common after 50 years of age. This cancer is directly associated with nutrition. Nutrition rich in excess
9th International Gastrointestinal Cancer Conference was held on 6-8 December, 2019, Swiss Hotel, Istanbul Digestive system cancers (gastrointestinal cancers) comprises gullet (esophagus), stomach, small intestine, large intestine (colon) and rectum, the liver except anus, gall bladder and pancreas and gastroenteropancreatic neuroendocrine and gastrointestinal stromal tumors. Gastrointestinal cancers are a very common cancer group. 9thof International Gastrointestinal Cancers Conference in which all kinds of scientific developments related to these cancers shared is organized with the participation of more than 300 scientific experts with foreign participants from many countries of the world. Organized with the collaboration of the Union for International Cancer Control (UICC), Turkish Association for Cancer Research and Institute of Oncology Research Association and Hacettepe University Cancer Institute, this international congress held at presidency of Prof. Dr. Şuayib Yalcin, is an important meeting to discuss the latest diagnostic and therapeutic methods, digestive system, all kinds of scientific advances related to cancer as discussed. The scientific program includes 24 sessions, 4 satellite symposiums, 2 oral presentation sessions and 1 course. National and international speakers attended the congress. Turkish and foreign speakers with expertise in the fields of clinical oncology, medical oncology, oncological surgery, digestive system oncology and hemato-oncology carried out a duty as well as the chairperson of the session.
Ocak 2020
hem de bu hastaların yaşam süresinde önemli uzama meydana getirmiştir. Bunun dışında mide kanserinde tümör kanlanmasında etki ederek tümörü durdurabilen veya küçülten anti VEGF denilen ramuricumab, bu hastaların tedavisinde 2. basamakta etki göstermektedir. Mide kanseri tedavisinde araştırılan diğer yöntem ise bağışıklık sistemini kontrol eden yolların hedeflenmesidir. Bu yolu hedefleyen yeni ilaçların ön sonuçlarının başarılı olması nedeni ile ileri klinik çalışmalarda denenmektedir.
Kolon Kanserinden Korunma ve Erken Tanı Mümkün Kolon kanseri ülkemizde en sık görülen sindirim sistemi kanseridir. Kolon kanserinin günümüzde nedenleri ve nasıl oluştuğu yönünde çok önemli bilimsel gelişmeler olmuştur. Kalın barsak kanseri tüm kanserlerin %8’ini, oluşturmakta olup sindirim sisteminin en sık görülen kanseridir. Bu kanser, kadınlarda meme kanserinden sonra ikinci, erkeklerde ise akciğer ve prostat kanserinden sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Bu durumda Türkiye’de yıllık yaklaşık 10.000-12.000 yeni vaka beklenmektedir. En önemli risk faktörü yaşlanmadır. En sık 50 yaş sonrası görülür. Bu kanser beslenme ile doğrudan ilişiklidir. Fazla yağlı ve kırmızı etten zengin beslenme, şişmanlık, sebze ve meyveyi az tüketme ve az posalı ve az lifli gıda tüketme, aile öyküsü riski arttırmaktadır.
Kolon Kanserinde Tedavisinde Hastalığın Evresi Önemli Tedavi başarısını etkileyen en önemli faktör hastalığın evresidir. Erken evrede başarı oranı yüksektir. Bunun dışında hastanın genel durumu, yaşı, hastalığın yaygınlık durumu önemlidir. Bu nedenle 50 yaş üstü herkesi kolonoskopi başta olmak üzere kolon kanseri taraması için KETEM ve aile hekimlerine başvuruya davet ediyoruz. Kalın barsak (kolon ve rektum) kanseri erken tanı konulduğunda başarı şansı %90-95’lere ulaşmaktadır. Ancak hastaların sadece yaklaşık beşte birinde çok erken tanı konabilmektedir. Bu hastalarda cerrahi yeterlidir, ancak tümör barsak duvarı boyunca ilerler veya lenf düğümüne sıçrarsa sadece cerrahi ile başarı oranı %40-60 iken günümüzde cerrahi sonrası uygulanan kemoterapiden sonra hastalarda başarı oranı %80’lere ulaşabilmektedir. İleri evrede ise tedavi esas olarak kemoterapi olup hedefe yönelik ajanların ortaya çıkışı ile kemoterapinin etkinliğinde anlamlı artış sağlanmıştır. Kemoterapiye ek olarak bevasizumab, setuksimab, panitumumab, regorafenib ve TAS 102 gibi ilaçlarla kolon kanserinde en az 3 sıra sistemik tedavi şansı doğmuştur. İmmunoterapilerin ön sonuçları da bazı kolon kanseri alt gruplarında bu ilaçların yaşam süresini uzatma olasılığı olabileceğini göstermektedir. Ayrıca cerrahi dışında görüntüleme ve girişimsel radyoloji alanındaki gelişmeler sonucunda bazı hastalarda yeni bazı lokal tedavi seçenekleri ortaya çıkmıştır. Bu açıdan ülkemizde radyoferakans ablasyon, mikrodalga ablasyon, kemo ve radyoembolizasyon yaygın olarak kullanılmaktadır. Hastaların tüm bu tedavi yöntemlerine değişik zamanlarda
107
fat and red meat, obesity, low consumption of vegetables and fruits, and low fiber and low-fiber food, increases the risk of family history.
Stage of Disease in Treatment of Colon Cancer is Important The most important factor affecting treatment success is the stage of the disease. Early stage success rate is high. In addition, the general condition, age, and prevalence of the disease are important. For this reason, we invite everyone over 50 to apply to KETEM and family physicians for colon cancer screening, especially colonoscopy. When the early diagnosis of colon (rectal and colon) cancer is diagnosed, the chance of success reaches 90-95%. However, only about one-fifth of patients can be diagnosed very early. Surgery is sufficient in these patients, but if the tumor progresses along the intestinal wall or jumps to the lymph node, the success rate is only 40-60% with surgery, but nowadays, the success rate can reach 80% after chemotherapy. In the advanced stage, the treatment is mainly chemotherapy and with the emergence of targeted agents, the effectiveness of chemotherapy has increased significantly. In addition to chemotherapy, drugs such as bevacizumab, cetuximab, panitumumab, regorafenib and TAS 102 have at least 3 lines of systemic treatment for colon cancer. Preliminary results of immunotherapies suggest that these drugs may be likely to prolong survival in some colon cancer subgroups. In addition, some new local treatment options have emerged as a result of advances in imaging and interventional radiology other than surgery. In this respect, radioferacence ablation, microwave ablation, chemo and radioembolization are widely used in our country. The fact that patients have access to all these treatment methods at different times contributes positively to their survival. Therefore, it is necessary to perform colon cancer screening in individuals over 50 years of age in order to increase social awareness and large bowel cancer in our country. Because of late admission to colon cancer in our country, patients are usually diagnosed at advanced stages. Therefore, we recommend supporting the cancer screening program initiated by the Ministry of Health in Turkey and applying secret blood and screening colonoscopy in the stool in accordance with this program. (GIST) Advances in Neuroendocrine (NET) and Gastrointestinal Stromal Tumors In neuroendocrine tumors which are rare but diagnosed in advanced stage due to their insidious course, some effective targeted agents such as sunitinib, everolimus and somatostaton analogues have been developed. These agents effectively slow the progression of neuroendocrine tumors, particularly in the pancreas and gastrointestinal and lung. Furthermore, radionuclide treatments may provide long-term disease control in some of these patients. Medical treatment at GIST has long been the best example of how targeted therapies can stop cancer. The drug
ulaşıyor olması hayatta kalma süresine olumlu katkı sağlamaktadır. Bu nedenle toplumsal farkındalığın artması ve ülkemizde kalın barsak kanserine yönelik olarak 50 yaş üstü bireylerde kolon kanseri taraması yapmak gerekmektedir. Ülkemizde kolon kanserinde hastaneye başvuru geç olduğu için hastalara genellikle ileri evrede tanı konmaktadır Bunun için ülkemizde Sağlık Bakanlığı’nın başlatmış olduğu kanser tarama programının desteklenmesi ve bu programa uygun olarak dışkıda gizli kan ve tarama kolonoskopisi uygulanmasını öneriyoruz. Nöroendokrin (NET) Ve Gastrointestinal Stromal Tümörlerde (GIST) Gelişmeler Nadir görülen ancak sinsi seyirli olması nedeniyle ileri evrede tanı konan nöroendokrin tümörlerde de günümüzde sunitinib, everolimus, somatostaton analogları gibi etkin hedefe yönelik bazı ajanlar geliştirilmiştir. Bu ajanlar özellikle hem pankreas hem de gastrointestinal ve akciğer nöroendokrin tümörlerin ilerlemesini etkin şekilde yavaşlatmaktadır. Ayrıca radyonüklid tedaviler de bu hastaların bir kısmında uzun süreli hastalık kontrolü sağlayabilmektedir.
9. Uluslararası Gastrointestinal Kanserler Konferansı, 6-8 Aralık 2019 Tarihleri Arasında İstanbul, Swiss Hotel’de Gerçekleştirildi Sindirim sistemi kanserleri (Gastrointestinal kanserler), yemek borusu (ösefagus), mide, ince barsak, kalın barsak (kolon) ve rektum, anüs dışında karaciğer, safra yolları ve pankreas kanserlerini ve gastroenteropankreatik nöroendokrin ve gastrointestinal stromal tümörleri içermektedir. Gastrointestinal kanserler çok yaygın görülen kanser grubudur. Bu kanserlerle ilgili her türlü bilimsel gelişmelerin ele alındığı 9. Uluslararası Gastrointestinal Kanserler Konferansı, dünyanın pek çok ülkesinden gelen yabancı katılımcılarla birlikte 300’ü aşkın bilim uzmanının katılımı ile düzenlenmektedir. UICC - Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü’nün desteği; Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği, Onkoloji Araştırmaları Derneği ve Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü işbirliği ile düzenlenen, Prof. Dr. Şuayib Yalçın’ın başkanlığında yapılan bu uluslararası kongre, sindirim sistemi kanseri ile ilgili her türlü bilimsel gelişmelerin ele alındığı, en yeni tanı ve tedavi yöntemlerinin tartışıldığı önemli bir toplantıdır. Bilimsel programda; 24 Oturum, 4 Uydu Sempozyum, 2 Sözel Bildiri Oturumu ve 1 Kurs yer almaktadır. Konusunda uzman ulusal ve uluslararası düzeyde konuşmacıların katıldığı kongrede; Yurt içi ve yurtdışında klinik onkoloji, medikal onkoloji, onkolojik cerrahi, sindirim sistemi onkolojisi ve hemato-onkoloji alanlarında uzmanlıkları olan Türk ve yabancı konuşmacı ile oturum başkanı görev yapmaktadır.
Ocak 2020
108
imatinib used in this disease has revolutionized the use of targeted agents in cancer. Since 1998 it has contributed to the survival of many patients. New drugs and strategies continue to be developed in this disease.
“Early diagnosis of pancreatic cancer is still difficult. Patients usually present at an advanced stage. The relationship between this cancer and smoking, nutrition and obesity has been shown.” The main treatment of this disease is surgery, but surgery is possible in very few people and recurrences are very common after surgery. However, the effectiveness of postoperative preventive treatment has been demonstrated. It is time to demolish the phobia of di the knife touched, the patient became worse.” In this disease, many effective combinations of drugs and treatment have been developed. Treatment success was increased with these drugs.
“Liver cancer showed rapid growth in recent years. Liver cancer is often dependent on hepatitis B and C, but attention to fatty liver” However, alcohol and obesity and liver damage due to liver steatosis have become prominent especially in western societies in recent years. In our country, obesity tends to be an important problem. Avoiding these factors greatly reduces the risk of developing this cancer. Especially those with chronic active hepatitis disease should stay under the supervision of a specialist doctor. Early treatment, liver transplantation, radiofrequency ablation, advanced embolization are appropriate treatment options; recently, the use of newly developed targeted agents and
Ocak 2020
GIST’de tıbbı tedavi uzun süredir hedefe yönelik tedavilerin kanseri nasıl durdurabileceğinin en iyi örneği olmuştur. Bu hastalıkta kullanılan imatinib isimli ilaç hedefe yönelik ajanların kanserde kullanımında devrim sağlamıştır. 1998 yılından beri birçok hastanın sağ kalımına katkıda bulunmuştur. Bu hastalıkta da yeni ilaçlar ve stratejiler geliştirilmeye devam etmektedir.
“Pankreas kanserinin erken tanısı hala zordur. Hastalar çoğunlukla ileri evrede başvurmaktadır. Bu kanserle sigaranın, beslenme ve obezitenin ilişkisi gösterilmiştir.” Bu hastalıkta esas tedavi cerrahidir ancak çok az kişide cerrahi mümkündür ve cerrahi sonrası nüksler çok sık görülür. Ancak ameliyat sonrası koruyucu tedavinin etkinliği gösterilmiştir. Artık “bıçak değdi, hasta daha kötü oldu” fobisini yıkma zamanı gelmiştir. Bu hastalıkta ileri evrede de birçok etkin ilaç ve tedavi kombinasyonları geliştirilmiştir. Bu ilaçlarla tedavi başarısında artış sağlanmıştır.
“Karaciğer kanserleri son yıllarda hızlı artış gösterdi. Karaciğer kanserleri çoğunlukla Hepatit B ve C’ye bağlıdır ancak karaciğer yağlanmasına dikkat” Ancak alkol ve şişmanlık ve karaciğer yağlanmasına bağlı karaciğer hasarı da son yıllarda özellikle batı toplumlarında ön plana çıkmıştır. Ülkemizde de obezite önemli sorun olma eğilimindedir. Bu etkenlerden uzak durmak bu kansere yakalanma riskini çok azaltmaktadır. Özellikle kronik aktif hepatit hastalığı olanların uzman doktor kontrolünde kalmaları uygundur. Erken evrede cerrahi, karaciğer nakli,
109
immunotherapies other than sorafenib and regorafenib has been shown to be beneficial in patients with general status. One of the important points about this issue is liver transplantation. Our country is one of the leading countries in the world in this respect.
“It is possible to be significantly protected from digestive system cancer.” A lot of times the gastrointestinal cancer is usually diagnosed in late stages are insidious because they often cause symptoms in advanced stages and decreases the chance of treatment. Therefore, precautions should be taken to prevent these cancers. Avoiding tobacco, healthy eating, weight control and exercise are the most important ones. In addition, protection against infections, vaccination against hepatitis B, alcohol should be avoided.
“Let’s support healthy and active life.” In order to prevent cancer, common and social precautions should be taken in addition to taking measures by individuals. First of all, it is necessary to support healthy living since childhood. For this, the protection of children is very important. It is necessary to provide people with the right and healthy lifestyles and to protect them from harmful effects that may lead them to wrong eating habits. In addition, the creation of a healthy environment, encouraging ventilation in public spaces and public living spaces, structuring living spaces to support active life, sports and exercise are important not only for children but also for young and old people.
radyofrekans ablasyon, daha ileri evrede embolizasyon uygun tedavi seçenekleri iken eskiden ileri evrede sınırlı sayıda ilacın kısıtlı etkisi gösterilmişken, son dönemde genel durumu uygun hastalarda sorafenib ve regorafenib dışında diğer yeni geliştirilen hedefe yönelik ajanların ve immünoterapilerin tedavi faydası gösterilmiştir. Bu konuyla ilgili önemli noktalardan birisi de karaciğer naklidir. Ülkemiz bu yönden dünyanın önde gelen ülkelerinden birisidir.
“Sindirim sistemi kanserlerinden önemli oranda korunmak mümkündür.” Birçok kez gastrointestinal kanserler sinsi seyretmekte olup genellikle ileri evrede belirtilere yol açtıkları için çoğu kez geç aşamada tanı konur ve tedavi şansı azalır. Bu nedenle bu kanserlerden korunmak için tedbirler alınmalıdır. Bunların başında tütünden uzak durma, sağlıklı beslenme, kilo kontrolü ve egzersiz gelmektedir. Ayrıca enfeksiyonlardan korunma, Hepatit B’ ye karşı aşı olma, alkolden uzak durmak gereklidir.
“Sağlıklı ve aktif yaşamı destekleyelim.” Kanserden korunmada bireylerin tedbir alması dışında toplumsal ve sosyal önlemlerin de alınması gereklidir. Bunların başında çocukluk çağından itibaren sağlıklı yaşamın desteklenmesi gereklidir. Bunun için çocukların korunması çok önemlidir. Kişilere doğru ve sağlıklı yaşam biçimlerinin kazandırılması ve onları yanlış beslenme alışkanlıklarına sevk edecek zararlı etkilerden korunması gereklidir. Ayrıca sağlıklı çevre oluşturulması, kamusal alanlarda ve toplumsal yaşam alanlarında havalandırmanın
Ocak 2020
110
“Let’s overlook our eating habits once again.” Gastric and esophageal cancer is still an important problem in our country due to some risks caused by our traditional eating habits. In order to prevent this, our nutrition styles and styles in our country should be systematically subjected to scientific screening and public awareness should be made on this subject. Incorrect information should be corrected and should be avoided from disinformation.
“Cancer screening programs are a chance for individuals” Cancer screening programs should draw public attention. It is necessary to raise awareness and participation on this issue and to implement effective programs specific to our country.
“Cancer should not be taboo.” False and frightening images should not be created about cancer and its treatment. The definition of cancer, cancer treatment and carcinogen cause social and individual fear. This taboo and perception should be corrected. The definition of relentless disease used for cancer is no longer accurate. In particular, the improvements we have achieved in chemotherapy and biological treatments, which we call systemic therapies, lead to a prolonged and more chronic course of life even if it does not provide complete recovery in advanced patients. However, nearly two-thirds of all cancers in adulthood are successfully treated. If we don’t accept the fact of cancer, we can’t fight, we can’t handle it. As a result, like all other cancers, cancers of the digestive system are generally cancers, with early diagnosis and treatment, and with drug options that prolong life even in advanced stages. This is not fearfully against cancer, if we act consciously disease risk seen in the decrease and may increase treatment success. We can improve the treatment process in patients who are ill.
“The scientific studies should be supported more in our country.” Cancer can only be cured by scientific research. Although there are many valuable scientists, institutions, organizations and associations willing and experienced in research in our country, scientific studies in our country are still not at the desired level. The relevant legislation should support scientific research and the researcher. Production-oriented information is the largest value. In order to make our country the leading country in this field in the information age, all kinds of arrangements should be made. Only in this way will it be possible to develop and improve treatment and to develop new drugs for cancer treatment. This will alleviate the economic burden of our country on health, and will even contributes directly to the national economy.
Ocak 2020
özendirilmesi, yaşam alanlarının aktif yaşamı spor ve egzersiz yapmayı destekleyecek şekilde yapılandırılması, sadece çocuklar için değil genç yaşlı herkes için önemlidir.
“Beslenme alışkanlıklarımızı bir kez daha gözden geçirelim.” Geleneksel beslenme alışkanlıklarımızın getirdiği bazı riskler nedeniyle özellikle mide ve yemek borusu kanseri ülkemizde hala önemli sorun oluşturmaya devam etmektedir. Bunun önüne geçmek için ülkemizde beslenme tarz ve tarzlarımız sistematik olarak bilimsel taramadan geçirilmeli ve bu konuda halkın bilinçlendirmesi gereklidir. Yanlış bilgiler düzeltilmeli ve dezenformasyonun önüne geçilmelidir.
“Kanser tarama programları bireyler için bir şans” Kanser tarama programlarına halkın dikkati çekilmelidir. Bu konuda farkındalığın ve katılımın artırılması ve ülkemize özgü programların etkin uygulanması gereklidir.
“Kanser tabu olmaktan çıkarılmalıdır.” Kanser ve tedavisi konusunda yanlış ve korkutucu imajlar oluşturulmamalıdır. Kanser, kanser tedavisi ve kanserojen tanımı toplumsal ve bireysel korkuya neden olmaktadır. Bu tabu ve algı düzeltilmelidir. Kanser için kullanılan amansız hastalık tanımı artık doğru değildir. Özellikle sistemik tedaviler dediğimiz kemoterapi ve biyolojik tedavilerde ulaştığımız gelişmeler ileri evredeki hastalarda tam iyileşme sağlamasa bile yaşamın uzamasına ve daha kronik bir seyir izlemesine neden olmaktadır. Yine de erişkin yaşta görülen tüm kanserlerin üçte ikisine yakını başarı ile tedavi edilmektedir. Kanser gerçeğini kabul etmezsek mücadele edemez, üstesinden gelemeyiz. Sonuç olarak, diğer tüm kanserler gibi sindirim sistemi kanserleri de genel olarak korunabilen, erken tanı ve tedavi şansı olan ve ileri evrede bile yaşam süresini uzatan ilaç seçenekleri olan kanserlerdir. Bu kanserlere karşı korkuyla değil, bilinçle hareket edersek hastalık görülme riskini azaltabilir ve tedavi başarısını artırabiliriz. Hasta olan kişilerinde tedavi sürecini iyileştirebiliriz.
“Ülkemizde bilimsel çalışmalar daha çok desteklenmelidir.” Kansere ancak bilimsel araştırmalar ile çare bulunabilir. Ülkemizde araştırma konusunda istekli ve deneyimli çok değerli bilim insanları, kurum, kuruluş ve dernekler olmasına rağmen hala ülkemizde bilimsel çalışmalar istediğimiz düzeyde değildir. Bu konuyla ilgili mevzuatın bilimsel çalışma yapılmasını ve araştırmacıyı desteklemesi gereklidir. Üretime yönelen bilgi en büyük değerdir. Bilgi çağında ülkemizin bu konuda en önde gelen ülke olması için her türlü düzenlemenin yapılması gereklidir. Ancak böylelikle tedavi alanında gelişme ve iyileşmeler ve kanser tedavisi için yeni ilaçlar geliştirilebilmek mümkün olabilir. Bu da ülkemizin sağlık konusundaki ekonomik yükünü de hafifletecek, hatta ekonomik ilave katkı sağlayacaktır.