Medikal Teknik November 2019

Page 1


Publisher H. Ferruh IŞIK on behalf of İstmag Magazin Gazetecilik İç ve Diş Tic. Ltd. Şti. General Manager (Responsible) Mehmet SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr Editors Duygu SAZAN duygu.sazan@img.com.tr Recep ARSLANTAŞ recep.arslantas@img.com.tr Advertising Coordinator Recep ARSLANTAŞ recep.arslantas@img.com.tr +90 212 604 51 00 Foreign Relations Manager Ayça SARIOGLU ayca.sarioglu@img.com.tr

Graphic & Design Sami Aktaş sami.aktas@img.com.tr Finance Manager Cuma KARAMAN cuma.karaman@img.com.tr

Accounting Manager Yusuf DEMİRKAZIK yusuf.demirkazik@img.com.tr Subscription Nurten Demir nurten.demir@img.com.tr BURSA Represantation Ömer Faruk GÖRÜN omer.gorun@img.com.tr Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481 Printing CTP • BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No: 11 A/41 Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL +90.212 454 30 00 Head Office İstanbul Magazin Grubu İHLAS MEDIA CENTER Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi No:11 Medya Blok Kat:1 34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr İMG - Medikal Teknik dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. İMG - Medikal Teknik dergisinin bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik İç Ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.



Letter From the Ed itor

DUYGU SAZAN Editor



6

Recep Aslantas Coordinator

Ekim 2019



8

Rise of Artificial Intelligence in critical care: Philips Tele-ICU Solutions Yoğun Bakımlarda Yapay Zekanın Yükselişi: Philips Tele-ICU Çözümleri Philips, yapay zeka temelli geliştirdiği yoğun bakım modeli Tele-ICU ile yüksek kaliteli yoğun bakım hizmeti sunmaya devam ediyor

Philips continues to offer high-quality critical care with its tele-ICU service model The tele-ICU program, which is based on artificial intelligence, developed for directing intensive care populations, makes a difference with its benefits in terms of patient management and financial efficiency. According to a recent study conducted by Dr. Craig Lilly, a professor at University of Massachusetts Medical School and Director of the eICU Program at UMass Memorial Medical Center, the artificial intelligence-based intensive care model tele-ICU increases financial margins in population health while; it also increases case volume and access to high-quality intensive care. According to the research; • Intensive Care Unit, managed by Tele-ICU, increases the number of cases by 21% compared to traditional models. • A centralized tele-ICU maintenance model provides shorter downtime and increases revenue based on direct costs. • With the advantages and performance provided, the model increased by 376% from 7.7 Million Dollars to 37.7 Million Dollars. When combined with a logistics center, the model increases the case volume by 38% compared to traditional models. • A tele-ICU with an additional logistics center and quality service standardization increases its contribution from $ 7.9 million to $ 60.6 million, resulting in a 665% increase. • With the financial savings and margin increase, tele-ICU pays the first capital cost in less than 3 months.

Kasım 2019

Yoğun bakım popülasyonlarının yöneltilmesi için geliştirilmiş, yapay zekaya dayalı yoğun bakım ünitesi tele-ICU programı, hasta yönetimi ve finansal verimlilik açısından oluşturduğu faydayla fark sağlıyor. Massachusetts Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Cerrahisi Profesörü ve UMass Memorial Tıp Merkezi’ndeki eICU Programı Direktörü Craig M. Lilly tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, yapay zekaya dayalı yoğun bakım modeli tele-ICU’nun, nüfus sağlığı yönetiminde finansal marjları arttırıp, önemli ölçüde maliyet tasaraffu sağlarken; aynı zamanda vaka hacmini ve yüksek kaliteli yoğun bakıma erişimi de önemli ölçüde arttırdığını ortaya koyuyor. Araştırmaya göre; •Tele-ICU yarafından yönetilen Yoğun Bakım ünitesi, geleneksel modellere kıyasla vaka sayısını %21 artıyor. •Merkezi bir tele-ICU bakım modeli, daha kısa süreli yatış süresi sağlıyor ve doğrudan maaliyetlere göre geliri yükseltiyor. •Sağladığı avantajlar ve ortaya koyduğu performansla katkı payının 7.7 Milyon Dolar’dan 37.7 Milyon Dolar’a çıkmasıyla %376’lık bir artış sağlayan model, lojistik bir merkezle birleştiğinde de geleneksel modellere kıyasla vaka hacmini %38 oranında arttırıyor. • Ek lojistik merkezi ve kaliteli hizmet standardizasyonuna sahip bir tele-ICU katkı payını 7,9 Milyon Dolar’dan 60,6 Milyon Dolar’a çekerek %665’lik bir artış sağlıyor. • Yarattığı finansal tasarruf ve marj arttırımıyla tele-ICU, 3 aydan daha kısa bir sürede ilk sermaye maaliyetini amorti ediyor. “Tele-ICU programlarının vaka hacmini ve yüksek kalitede yoğun bakıma erişimi arttırırken, marjları iyileştirmesi, tele-ICU sistemlerinin sağlık uzmanları tarafından daha geniş ölçüde benimsenmesi için güçlü bir finansal argüman olarak öne çıkarıyor” diyen Profesor Lilly, “Doğru şekilde uygulanan tele sağlık programlarının hasta bakım sonuçları üzerinde önemli bir etkiye sahip olabileceği birçok benzer çalışmada iyi bir şekilde


9

She added furthermore, “Tele-ICU programs increase case volume and access to high-quality intensive care, while improving margins is a powerful financial argument for broader adoption of tele-ICU systems by healthcare professionals, Prof Professor Lilly said. it has been well documented in many similar studies that could have a significant impact on care outcomes, and this study now supports the financial investment and productivity behind it.” The CEO of Philips Turkey Haluk Karabatak, said, “At Philips, we continue to improve people’s lives with a new innovation in healthcare technology. Studies have shown that an ICU bed costs very high costs, while tele-ICU systems make better use of available resources to provide a significant increase in case volume (a gap between systems and existing words). This change makes it possible to reach wider masses (there should be a gap between the masses and access) without having to support additional intensive care unit beds and reinforce personnel.” Philips participated in the 22th International Intensive Care Symposium with its intensive care information systems, bedside monitors, ultrasound devices and its expert team. During the symposium, the world-renowned intensive care specialist, Dr. Tele-ICU and artificial intelligence applications for the first time in the world and the implementation of Philips eICU program in the development of the great contribution to Dr. Brian Rosenfeld was the guest. During the symposium, Rosenfeld had the opportunity to share his knowledge and experiences gained during the use of artificial intelligence and digitalization in intensive care units he has pioneered for more than 20 years with the participating intensive care specialists. Both the satellite symposium and one-on-one interviews with Dr. Rosenfeld shed light on his views on the digitalization process in intensive care in our country.

belgelenmiştir ve bu çalışma artık arkasındaki finansal yatırımı ve verimliliği desteklemektedir.” diyerek sözlerini sürdürdü. Philips Türkiye CEO’su Haluk Karabatak ise; “Philips olarak, sağlık teknolojileri alanında her geçen gün yeni bir inovasyonla insanların hayatlarını iyileştirmeye devam ediyoruz. Gerçekleştirilen çalışmalarda gördük ki bir yoğun bakım ünitesi yatağı çok yüksek maliyetlere mal olurken tele- ICU sistemleri mevcut kaynakları daha iyi kullanarak vaka hacminde önemli (sistemleri ve mevcut kelimeleri arasında boşluk olması gerekiyor)bir artış sağlıyor. Bu değişim, ek yoğun bakım ünitesi yatakları oluşturmak ve personel takviyesi yapmak zorunda kalmadan daha geniş kitlelere erişmeyi (kitlelere ve erişmeye arasında boşluk olmalı)mümkün kılmaktadır. “ Philips, 22. Uluslararası Yoğun Bakım Sempozyumu’nda ürün portföyünde yer alan yoğun bakım bilgi sistemleri, hastabaşı monitörleri, ultrasonografi cihazları ve konusunda uzman ekibiyle birlikte yer aldı. Aynı zamanda sempozyum süresince dünyaca tanınmış yoğun bakım uzmanı, tele-ICU ve yapay zeka uygulamalarını dünyada ilk kez hayata geçiren ve Philips bünyesinde eICU Programının gelişimine büyük katkı sunan Dr. Brian Rosenfeld’i konuk etti. Dr. Rosenfeld, sempozyum süresince 20 yılı aşkın süredir öncülük ettiği yoğun bakımlarda dijitaleşme ve yapay zekanın kullanımı sürecinde elde etmiş olduğu bilgi birikimini ve tecrübelerini katılımcı yoğun bakım uzmanları ile paylaşma fırsatı buldu. Gerek konuşma yaptığı uydu sempozyumunda gerekse birebir görüşmelerinde büyük ilgi gören Dr. Rosenfeld, ülkemizdeki yoğun bakımlardaki dijitalleşme sürecine paylaştığı görüşleriyle ışık tuttu.

Kasım 2019


10

3-9 NOVEMBER ORGAN DONATION WEEK

The sole remedy for Chronic Renal Failure is Transplantation!

3-9 KASIM ORGAN BAĞIŞI HAFTASI

Kronik Böbrek Yetmezliğinde Tek Çare Nakil!

Chronic renal failure, which is one of the important health problems of our country, is treated with dialysis if the appropriate organ cannot be found. Professor Dr. Gürkan Tellioğlu, said, “Kidney function loss can lead to chronic renal failure over time, and this takes person to organ transplantation.” People with hypertension, diabetes, or both, may have loss of kidney function. In addition, kidney stones and infection, congenital urinary system problems, glomerulonephritis defined as a large group of diseases due to unconscious drug use can be found in the same problem. Declaring that however, many of these disorders may not give symptoms in the early period, Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, Yeditepe University Hospitals Kidney Transplant Clinic, said, “Slowly advancing diseases, causing an adaptation in the body is delayed to be notice.”

Ülkemizin önemli sağlık sorunları arasında yer alan kronik böbrek yetmezliği, eğer uygun organ bulunamazsa diyalizle tedavi ediliyor. Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, “Böbrekte işlev kaybı; zaman içinde kronik böbrek yetmezliğine, bu tablo da kişiyi organ nakline götürebiliyor” diyor. Hipertansiyon, diyabet ya da her ikisinin bir arada olduğu kişilerin böbreklerinde işlev kaybı görülebiliyor. Ayrıca böbrek taşı ve enfeksiyon, doğumsal üriner sistem sorunları, glomerulonefritler diye tanımlanan geniş bir hastalık grubunda da bilinçsiz ilaç kullanımı nedeniyle aynı soruna rastlanabiliyor. Ancak bu rahatsızlıkların pek çoğu erken dönemde belirti vermeyebildiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Böbrek Nakli Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, ”Yavaş yavaş ilerleyen hastalıklar, vücutta bir adaptasyona neden olduğu için fark edilmesi gecikiyor” diyor.

Moving Stealthily

Sinsice İlerliyor

Renal disease, nausea and vomiting are the most common causes of urea values in kidney patients. When you are

Böbrek hastalarında en sık üre değerlerinin çok yüksek olmasına bağlı halsizlik, bulantı, kusma görülüyor.

Kasım 2019


11

connected to diabetes, frequent urination, and blood pressure, headache may occur. Therefore, if there is any problem, they should be kept under follow-up and regular health checks should be done. Thus, risk factors emerge, it is possible to take early measures. ++Anyone with Renal Failure Needs Assessment Loss of function in the kidney; chronic kidney failure over time, this picture can lead to organ transplantation. Stating that therefore, it is important to evaluate the kidney transplantation of everyone living with kidney failure, Prof. Dr. Tellioğlu said, “In this context; patient’s cardiovascular system, lungs and body biochemistry, including very detailed tests should be done. In addition, women’s gynecology and birth, men in the urology department is important to be evaluated. As a result of all the evaluations, the person is determined to be suitable for kidney transplantation and the transplantation process is started. If there is a live donor, the patient is screened to the fourth degree relatives. The decision of the ethics committees in provincial health directorates is decisive for non-relative living donors. Those who do not have a relative are included in the organ waiting list.

Donor Surgery Is Performed With Implicit Method In general, surgery is done for the treatment of diseases. The only exception is organ donor surgery. These people are being operated because they are healthy. The most advanced methods of transplantation operations, organ donors are important to shorten the time to return to their routine lives. Renal donor surgery is now performed with laparoscopic surgery, which is described as a closed method. In this way, the complaint of pain after surgery is less, healing process is accelerated. The kidney is

Diyabete bağlı olduğunda sık idrara çıkma, tansiyona bağlı olursa da baş ağrısı gibi belirtilere rastlanabiliyor. Dolayısıyla herhangi bir sorunu olduğunda bunların ihmal edilmeden takipte tutulması ve düzenli sağlık kontrolü yaptırılması gerekiyor. Böylece risk faktörleri ortaya çıkarak, erken dönemde önlem almam mümkün olabiliyor.

Böbrek Yetmezliği Olan Herkesin Değerlendirilmesi Gerekiyor Böbrekte işlev kaybı; zaman içinde kronik böbrek yetmezliğine, bu tablo da kişiyi organ nakline götürebiliyor. Dolayısıyla böbrek yetmezliği yaşayan herkesin böbrek nakli açısından değerlendirilmesinin önem taşıdığına işaret eden Prof. Dr. Tellioğlu, “Bu kapsamda; hastanın kalp

Kasım 2019


12

immediately transplanted to the patient who has chronic renal failure. The first three months after surgery are of great importance. This refers to the critical period of the patient’s adaptation to a transplanted life. After intensive drug treatment, the number and dose of drugs began to decrease over time. Noting that after intensive medication, the dose and number of medications started to decrease, Prof. Dr. Tellioğlu said, “It is necessary to be cautious in order to reduce the risk of infection in the first three months after kidney transplantation. For this purpose, it is necessary to avoid crowded and poorly ventilated environments and to avoid contact with sick individuals, especially in terms of respiratory diseases. Kidney transplantation is not a treatment that ends with surgery. It starts with surgery and continues for life.”

damar sistemi, akciğerleri ile vücut biyokimyasını da içeren çok detaylı tetkikler yapılması gerekiyor. Ayrıca kadınların kadın hastalıkları ve doğum, erkeklerin de üroloji bölümünde değerlendirilmesi önem taşıyor. Tüm değerlendirmeler sonucunda, kişinin böbrek nakli açısından uygunluğu tespit ediliyor ve nakil tedavi sürecine geçiliyor. Canlı verici olacaksa hastanın dördüncü dereceye kadar akrabalarında tarama yapılıyor. Akraba dışı canlı vericiler için il sağlık müdürlüklerindeki etik kurulların kararı belirleyici oluyor. Bir yakını olmayanlar ise organ bekleme listesine dâhil ediliyor.

Percentage of the Living Donor Transplant in Turkey Very High

Türkiye’de Canlı Vericili Nakillerin Oranı Çok Yüksek

Reporting that in our country, due to the insufficient number of organ donations of people who passed away, still living in these rates, Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, said, “But on the other hand, the organ is a solution to the desperation of tens of thousands of patients, especially those expecting a kidney transplant. More organ donation is made in Europe and America than in our country. For example; 70- 80 percent of organ transplants in Spain, while donations from deceased persons, the rate of living donor transplants in Turkey reportedly 80 percent.”

One Day We All May Need! Declaring that organ donation should be considered as a social insurance, Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, Yeditepe University Hospital Kidney Transplant Clinic Responsible, “When you or a relative needs organ transplantation, this depends on the organ donation awareness in the community where you live. If you live in a society like our country with a low donation rate, your only alternative is a live donor kidney transplant. Therefore, your organ donation and your contribution to social awareness in this regard, actually means to insure your own future.”

Kasım 2019

Verici Ameliyatı Kapalı Yöntemle Yapılıyor Genel olarak ameliyatlar, hastalıkların tedavisi için yapılıyor. Tek istisnası ise organ verici ameliyatları oluyor. Bu kişiler, sağlıklı olduğu için ameliyat ediliyor. Nakil ameliyatlarının en gelişmiş yöntemlerle yapılması, organ vericilerinin rutin hayatlarına dönme süresini kısaltma açısından önem taşıyor. Böbrek verici ameliyatları artık, kapalı yöntem olarak belirtilen laparoskopik cerrahi ile gerçekleştiriliyor. Bu sayede ameliyat sonrası ağrı şikâyeti az oluyor, iyileşme süreci hızlanıyor. Alınan böbrek ise hemen akabinde kronik böbrek yetmezliği yaşayan hastaya naklediliyor. Ameliyatın ardından ilk üç ay büyük önem taşıyor. Bu dönem, ilaç ayarları yapılan hastanın nakilli bir hayata adaptasyon sürecinin kritik dönemini ifade ediyor. Yoğun ilaç tedavisinin ardından zamanla ilaç dozunun ve sayısının azalmaya başladığına dikkat çeken Prof. Dr. Tellioğlu, “Böbrek nakli sonrası ilk üç ayda enfeksiyon riskini azaltmak açısından temkinli olmak gerekiyor. Bu amaçla kalabalık ve iyi havalandırılmayan ortamlardan uzak durmak, özellikle solunum yoluyla bulaşabilecek hastalıklar açısından, hasta bireylerle temastan kaçınmak gerekiyor. Böbrek nakli, ameliyat ile sonlanan bir tedavi değil. Ameliyatla başlayıp, ömür boyu devam ediyor” diyor.

Ülkemizde vefat eden kişilerden organ bağışı sayısının yetersizliği nedeniyle hala bu oranlarda canlı vericili nakil yapıldığını anlatan Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, “Ancak bir yandan da organ, özellikle de böbrek nakli bekleyen on binlerce hastanın çaresizliğine bulunan bir çözüm. Avrupa’da ve Amerika’da ülkemize oranla daha fazla vefaten organ bağışı yapılıyor. Örneğin; İspanya’daki organ nakillerinin yüzde 70- 80’i vefat eden kişilerden bağışlarla yapılırken, Türkiye’deki canlı vericili nakillerin oranı yüzde 80 olarak bildiriliyor” diyor.

Bir Gün Hepimizin İhtiyacı Olabilir! Organ bağışının aslen bir toplumsal sigorta gibi düşünülmesi gerektiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Böbrek Nakli Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, “Sizin ya da bir yakınınızın organ nakli ihtiyacı olduğunda, bu durum yaşadığınız toplumdaki organ bağış bilincine bağlıdır. Eğer ülkemiz gibi vefaten bağış oranının düşük olduğu bir toplumda yaşıyorsanız, tek alternatifiniz canlı vericili böbrek nakli oluyor. Dolayısıyla yapacağınız organ bağışı ve bu konuda toplumsal farkındalığa koyacağınız katkı, aslında kendi geleceğinizi sigortalamak anlamına geliyor.”



14

Professor Dr. Kaptan: Taking Precaution To Never Getting Sick Easy And Cheap Prof. Dr. Kaptan: Hasta Olmadan Önlem Almak Kolay Ve Ucuz

Sharing information within the scope of November 14 ‘World Diabetes Day’ Prof. Dr. Gülten Kaptan warned, “It is easy and cheap to take precaution to never getting sick.” Pointing out that sedentary lifestyle, and irregular nutrition cause diabetes, Kaptan said, “Although it is preventable and treatable, diabetes is spreading rapidly. So let’s be active, take care of our diet, avoid excess fat and carbohydrates. Let’s monitor our weight and blood pressure. Let us become aware of this issue and raise awareness.” Insufficiency or absence of insulin hormone production for any reason, or insensitivity of body tissues to insulin, leads to common and dangerous diabetes (diabetes). Stating that for this reason, it was accepted as ‘World Diabetes Day’ in order to increase the global awareness of the adverse effects of diabetes on November 14, its adverse effects on the individual and how to prevent it, Prof. Dr. Gülten Kaptan, Beykoz University Vocational School Director, said, “Although it is preventable and treatable, diabetes

Kasım 2019

14 Kasım ‘Dünya Diyabet Günü’ kapsamında açıklama yapan Prof. Dr. Gülten Kaptan, “Hasta olmadan önlem almak kolay ve ucuzdur” uyarısında bulundu. Hareketsiz yaşam ve düzensiz beslenmenin diyabete neden olduğuna dikkat çeken Kaptan, “Önlenebilir ve tedavi edilebilir olmasına rağmen diyabet hızla yayılıyor. Öyleyse hareketli olalım, beslenmemize dikkat edelim, aşırı yağ ve karbonhidrattan kaçınalım. Kilo ve tansiyonumuzu takip edelim. Bu konuda bilinçlenelim ve bilinçlendirelim” diye konuştu. İnsülin hormonu üretiminin herhangi bir sebeple yetersiz olması veya hiç olmaması ya da vücut dokularının insüline karşı duyarsız hale gelmesi yaygın olarak görülen ve tehlikeli olan diyabete (şeker hastalığı) neden oluyor. Bu nedenle 14 Kasım’ın diyabetin yol açtığı istenmeyen yan etkilerini, birey üzerindeki kötü etkilerini ve nasıl önleneceğine dair küresel farkındalığı artırmak adına ‘Dünya Diyabet Günü’ olarak kabul edildiğini belirten Beykoz Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr.


15

is spreading rapidly. These issues are also the subject of World Diabetes Day. In this day, the public awareness campaigns about the increasing diabetes problem in every part of the world are increasing.” ++Man And Woman Have Different Symptoms Stating that high blood sugar, which is not treated for diabetes due to high blood pressure and diabetes from heart diseases, can damage nerves, eyes, kidneys and other organs, Kaptan said, “Increased feeling of hunger, thirst, weight loss, frequent and excessive urination, blurred vision, excessive fatigue and non-healing wounds show general symptoms of diabetes. Male and female may have some different symptoms.” In addition to the general symptoms of diabetes in men, Kaptan said sex drive, erectile dysfunction (ED) and decreased muscle strength, and women may also have symptoms such as urinary tract infections, yeast infections and dry, itchy skin.

Gülten Kaptan, “Önlenebilir ve tedavi edilebilir olmasına rağmen diyabet hızla yayılıyor. Bu konular Dünya Diyabet Günü’nün de konusunu oluşturuyor. Bu günde dünyanın her noktasında artan diyabet sorunu hakkında medyada kamuoyunu bilinçlendirme kampanyaları artıyor” dedi.

Erkek Ve Kadında Farklı Belirtileri Var

We Need To Be Conscious And Take Precautions Explaining that genetic and lifestyle factors will affect the formation of diabetes, Kaptan, listed the disease prevention recommendations as follows: “Being overweight or obese also increases the risk. Fat accumulates especially in the abdomen triggers diabetes. In general, knowing and avoiding risk factors is an important part of protection. These factors include being overweight, having diabetes in the family, smoking and sedentary life, which leads to inactivity in today’s technology and lifestyle. It is easy and inexpensive to take precautions without the patient. So let’s be active, take care of our diet, avoid excess fat and carbohydrates. Let’s monitor our weight and blood pressure. Let’s become aware of this issue and raise awareness.”

Diyabetin kalp hastalıklarından yüksek tansiyona ve diyabetten dolayı tedavi edilmeyen yüksek kan şekerinin sinirlere, gözlere, böbreklere ve diğer organlara zarar verebildiğini belirten Kaptan, “Artan açlık hissi, susuzluk, kilo kaybı, sık ve çok idrara çıkma, bulanık görme, aşırı yorgunluk ve iyileşmeyen yaralar diyabetle ilgili genel belirtileri gösteriyor. Erkek ve kadında bazı farklı belirtileri olabiliyor” dedi. Kaptan, erkeklerde diyabetin genel semptomlarına ek olarak cinsel dürtü, erektil disfonksiyon (ED) ve kas kuvvetinde azalma, kadınlarda ise ayrıca idrar yolu enfeksiyonları, maya enfeksiyonları ve kuru, kaşıntılı cilt gibi semptomlar olabileceğini söyledi.

Bilinçlenmeli Ve Önlem Almalıyız Diyabet oluşumunu genetik ve yaşam tarzı faktörlerin etkileyeceğini anlatan Kaptan, hastalığın önlenmesi konusundaki önerilerini şöyle sıraladı: “Fazla kilolu veya obez olmak da riski artırıyor. Özellikle karın bölgesinde biriken yağlar diyabeti tetikliyor. Genel olarak risk faktörlerini bilmek ve onlardan kaçınmak korunmanın önemli bir parçasıdır. Bu faktörler, fazla kilolu olmak, aile içinde diyabet hastalığının olması, sigara içmek ve sedanter yani hareketsiz yaşam ki günümüz koşullarında teknoloji ve yaşam şekli hareketsizliğe götürmektedir. Hasta olmadan önlem almak kolay ve ucuzdur. Öyleyse hareketli olalım, beslenmemize dikkat edelim, aşırı yağ ve karbonhidrattan kaçınalım. Kilo ve tansiyonumuzu takip edelim. Bu konuda bilinçlenelim ve bilinçlendirelim.”

Kasım 2019


16

A New Ground Was Broken In Turkey Today ROSI Yöntemi İle Türkiye’nin İlk Bebeği Dünyaya Geldi

There had been successful fertilisations thanks to the ROSI method, which has become a hope for the couples suffered from azoospermia and gave up on their dream of becoming parents. And today, first alive baby that was fertilised with ROSI method was born. Obstetrician and gynecologist Prof. Dr. Recai Pabuçcu from Centrum Clinic confirmed that both the baby and the mother are very healthy. Thanks to recently developed ROSI method, men with azoospermia (the medical condition of a man whose semen contains no sperm or very less sperms) now have a chance to have a baby with their partners. The foundations of this method were laid in Japan. In a short period, the method brought successful results in Turkey too and became a hope for the couples who gave up on their dreams of having a baby. The specialists stated that the first baby that was brought into this world thanks to this method had no difference than the babies that were brought to this world via natural ways.

Kasım 2019

Bugün Türkiye’de bir ilk gerçekleşti! ROSI yöntemi, özellikle azospermi sebebiyle çocuk sahibi olma hayallerinden vazgeçen çiftlere son teknoloji bir umut olmuş ve bu yolla son dönemde Türkiye’de de gebelikler sağlanmıştı. Bugünse ilk doğum gerçekleşti ve Türkiye’de ilk defa ROSI yöntemiyle dünyaya canlı bir bebek geldi. Centrum Clinic Kadın Sağlığı Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Recai Pabuçcu, dünyaya gelen erkek bebeğin ve annenin oldukça sağlıklı olduğu bilgisini paylaştı. Son dönemde gelişen ROSI teknolojisi ile özellikle azospermi dediğimiz erkek kısırlığına, yani menide hiç canlı veya olgun sperm hücresi bulunmaması durumuna rağmen, çiftlerin çocuk sahibi olma şansı bulunuyor. Temelleri Japonya’da atılmış olan ROSI işlemi, Türkiye’de de ilk meyvesini verdi ve azospermi nedeniyle çocuk hayallerini yitirmiş çiftlere de umut oldu. Bu yöntemle bugün doğan ilk bebeğin, doğal yollarla dünyaya gelen bebeklerden hiçbir farkının olmadığı ve son derece sağlıklı olduğu belirtildi.


17

Great news after 11 years of waiting. After 11 years of many attempts of gestation via natural ways and other fertilisation methods, Gülçimen family resorted to ROSI method. Ayaz Sefa baby was born today after a very healthy period of pregnancy, which became a reality thanks to ROSI method. Obstetrician and gynecologist Prof. Dr. Recai Pabuçcu from Centrum Clinic stated that they were really happy and excited to break ground and summarized the process: “We’ve been waiting for this to happen with excitement and we’re very happy to have delivered a baby that was fertilised with ROSI method. The baby was born 15 days earlier than expected, and the delivery was made with epidural method. Both the baby and the mother are very healthy. We and the family are very happy and excited.”

Don’t let azoospermia make you lose your hopes.

11 yılın ardından müjdeli haber geldi! Doğal yollarla ve başka tedavi yöntemleri ile 11 yıl boyunca çocuk sahibi olmayı deneyen Gülçimen ailesi, çareyi ROSI yöntemiyle buldu. Bu yöntemle sağlanan gebelik süreci son derece sağlıklı geçti ve bugün Ayaz Sefa bebek dünyaya gözlerini açtı. Centrum Clinic Kadın Sağlığı Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Recai Pabuçcu Türkiye’de bir ilk gerçekleştiği için heyecanlı olduklarını belirtti ve süreci anlattı: “Bugün Türkiye’de hepimizin heyecanla beklediği bir ilk gerçekleşti ve ROSI yöntemi ile gebe kalmış ilk hastamız bebeğine kavuştu. Beklenenden 15 gün önce dünyaya sağlıklı bir erkek bebek geldi. Doğum epidural yoluyla gerçekleşti. Şu an annenin de bebeğin de durumu gayet iyi. Aile de biz de çok heyecanlı ve mutluyuz.”

Azospermi yüzünden umudunuzu yitirmeyin!

Prof. Dr. Recai Pabuçcu explains ROSI method, which is a new hope for the couples suffer from azoospermia: “It is a cutting-edge technology method and we’ve just started applying it and witnessed its success. First, the causes of azoospermia are investigated and solutions to that are revealed. We apply to ROSI method only when we can’t succeed the gestation with these solutions. In ROSI method, we make a detailed search for progenitor round sperm cells first. And then we activate these cells with a process to get them capable of fertilising the egg. After fertilisation, we transfer the embryos to the uterus.

Azospermi sebebiyle çocuk sahibi olamayan çiftlere yeni bir umut kapısı olan ROSI yöntemini, Prof. Dr. Recai Pabuçcu şöyle anlatıyor: “ROSI yöntemi, son teknoloji bir işlem ve Türkiye’de de yeni uygulamaya başladığımız, başarısına şahit olduğumuz bir yöntem. Önce azosperminin sebepleri detaylıca araştırılıyor ve çözüm üretiliyor. Ancak bu çözümlerle başarı sağlanamadığında çocuk sahibi olmak için ROSI yöntemine başvuruluyor. Bu yöntemle yapılan detaylı aramada öncül yuvarlak sperm hücrelerini bulunuyor ve normalde yumurtayı döllemesi mümkün olmayan spermlere özel dölleme işlemleri uygulanıyor. Bu işlemle elde ettiğimiz embriyoları transfer ederek ROSI işlemini gerçekleştiriyoruz.”

Babies are hale and hearty!

Bebekler son derece sağlıklı!

No medical problems are observed during the pregnancies that became a reality via ROSI method. The process is very ordinary. And the first baby that was brought into this world thanks to ROSI method, Ayaz Sefa is very healthy!

ROSI yöntemiyle elde edilen gebeliklerde herhangi bir sağlık sorunu gözlemlenmedi. Gebe kalındıktan sonraki tüm süreç normal seyrinde ilerliyor. Bugün Türkiye’de bu yöntem ile dünyaya gelen ilk bebek Ayaz Sefa da son derece sağlıklı!

Kasım 2019


18

Sectra To Deliver Its Radiology Imaging Solution To Two Turkish University Hospitals Sectra Radyolojik Görüntüleme Çözümünü İki Türk Hastanesine Sunuyor

Dokuz Eylul University Hospital and Ege University Hospital in Turkey have selected international medical imaging IT and cybersecurity company Sectra (STO: SECT B) as their vendor for handling radiology images. The solution will support increased reading efficiency through its performance and comprehensive tool set, thereby improving patient outcomes. Dokuz Eylul University Hospital and Ege University Hospital are two of the largest hospitals in Turkey. Dokuz Eylul University Hospital and Ege University Hospital each handle approximately 450,000 radiology examinations annually. “It was important for us to select a solution that will enable us to meet demands both today and in the future, and we are excited to have Sectra as our radiology imaging vendor,” says Prof. Dr. Handan Guleryuz, Head of Radiology at Dokuz Eylul University Hospital. Sectra’s solution for radiology imaging, Sectra PACS, is optimized for high-production environments and supports the goal of shortened report turnaround times, enhanced result distribution workflows, and improved communication between departments. It is a part of Sectra’s enterprise imaging offering, which provides a unified strategy for all imaging needs. “With Sectra’s solution, we will get a fast radiology imaging solution, which will allow us to increase efficiency and thus contribute to enhanced patient outcomes,” says Prof. Dr. Suha Sureyya Ozbek, Head of Radiology at Ege University Hospital. The system was sold by Apaz Medikal, Sectra’s distribution partner in Turkey. Experience Sectra’s solution at the Turkish National Radiology Congress Visit Sectra in booth 8-9 at the Turkish National Radiology Congress 2019 during November 6– 9 to learn more about Sectra’s IT solution for radiology imaging.

Kasım 2019

Türkiye’de bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi ve Ege Üniversitesi Hastanesi, radyoloji görüntülerini işlemek amacıyla tedarikçileri olarak uluslararası tıbbi görüntüleme BT ve siber güvenlik şirketi Sectra’yı (STO: SECT B) tercih etti. Sunulan çözüm, gösterdiği performans ve sahip olduğu kapsamlı araç seti sayesinde artan okuma verimliliğini destekleyecek ve dolayısıyla hasta sonuçlarını iyileştirecektir. Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi ve Ege Üniversitesi Hastanesi Türkiye’nin en büyük hastaneleri arasında yer alan iki hastanedir. Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi ve Ege Üniversitesi Hastanesi’nin her biri yıllık olarak yaklaşık 450,000 radyoloji muayenesi gerçekleştirmektedir. “Bizim için hem bugün hem de gelecekteki talepleri karşılamamızı sağlayacak bir çözümü tercih etmek önemliydi ve Sectra’yı radyolojik görüntüleme tedarikçimiz olarak görmekten heyecan duyuyoruz,” diyor Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Handan Güleryüz. Sectra’nın radyolojik görüntüleme çözümü Sectra PACS, yüksek Üretim ortamları için optimize edilmiştir ve kısalan rapor dönüş süreleri, gelişen sonuç dağıtım iş akışları ve bölümler arasında artan iletişim hedeflerini desteklemektedir. Bu, Sectra’nın tüm görüntüleme ihtiyaçları için birleşik bir strateji sunan kurumsal görüntüleme teklifinin bir parçasıdır. “Sectra’nın sunduğu çözümle birlikte verimliliği arttırmamızı ve dolayısıyla gelişen hasta sonuçlarına katkıda bulunmamızı sağlayacak hızlı bir radyoloji görüntüleme çözümüne sahip olacağız,” diyor Ege Üniversitesi Hastanesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Süha Süreyya Özbek. Sistem, Sectra’nın Türkiye’deki dağıtım ortağı Apaz Medikal tarafından satılmıştır.

Sectra’nın Çözümünü Türkiye Ulusal Radyoloji Kongresi’nde Deneyimleyin 6-9 Kasım tarihleri arasında 2019 Türkiye Ulusal Radyoloji Kongresi’nde Sectra’nın yer aldığı 8-9 numaralı standı ziyaret ederek Sectra’nın radyolojik görüntüleme için BT çözümünü hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.



20

WORLD NET CANCER DAY NOVEMBER 10

Aware of Neuroendocrine Tumors 10 KASIM DÜNYA NET FARKINDALIK GÜNÜ

Nöroendokrin Tümörleri Fark Et! Nöroendokrin Tümörler ya da kısa adıyla NET, vücudumuzun nöroendokrin sisteminde görülen kanserleri tanımlayan bir ifade. Nöroendokrin sistemi oluşturan sinir ve salgı bezi hücreleri, farklı organların işlevlerini düzenleyen hormonları vücuda salgılamakla görevli. NET, işte bu hücrelerin değişime uğrayıp, kontrolsüzce çoğalmasıyla ortaya çıkıyor. Nadir görülen bir kanser türü olan NET’in yeni vaka görülme hızı, ne yazık ki 1973-2004 yılları arasında 5 kat artış gösterdi daha da artacağı düşünülmekte. 10 Kasım Dünya NET Farkındalık Günü, bu hastalığa hem sağlık çalışanlarının hem de toplumun dikkatini çekmeyi hedefliyor. Bu amaçla düzenlenen 10 Kasım NET Farkındalık Günü Basın Toplantısı’nda konuşan Medikal Onkologlar Prof. Dr. Şuayib Yalçın ve Prof. Dr. Sezer Sağlam, NET ile ilgili ayrıntılı bilgi verdi. Prof. Dr. Şuayib Yalçın ve Prof. Dr. Sezer Sağlam hastalık şüphesi ya da hasta olanlarla, yakınları için doğru ve doyurucu bilgi kaynağı olarak netileyasamak.com internet sitesini adres gösterdi. Neuroendocrine Tumors, or NET, is an expression that describes cancers in the neuroendocrine system of our body. The neuroendocrine system’s nerve and secretory cells are responsible for secreting hormones that regulate the functions of different organs. NET, these cells undergo change, uncontrolled proliferation occurs. NET is a rare type of cancer, the incidence of new cases, unfortunately, between the years 1973-2004 has increased five-fold is thought to increase further. November 10, World NET Awareness Day aims to attract the attention of both healthcare workers and the society. Speaking at Press Conference for World NET Cancer Day November 10, Medical Oncologists Prof. Dr. Şuayib Yalçın and Prof. Dr. Sezer Sağlam cited the website netileyasamak. com as a source of accurate and satisfying information for patients with suspected illnesses or patients and their relatives.

We Can Fight Together, You Just Notice! NET is not a relentless disease. Because early surgical treatment is possible. In case of late discovery, the disease can be controlled with drugs. • NETs account for 2 percent of cancers in the world. • The incidence is equal in men and women. • The disease has shown an increasing trend in recent years.

Kasım 2019

Birlikte Mücadele Edebiliriz, Sen Yeter Ki Fark Et! NET, amansız bir hastalık değil. Zira erken dönemde cerrahi müdahale ile tedavisi mümkün. Geç fark edilmesi durumunda ise hastalık ilaçlarla kontrol altına alınabiliyor. •NET’ler dünyadaki kanserlerin yüzde 2’sini oluşturuyor. •Görülme sıklığı kadın ve erkeklerde eşit.


21

• This increase is probably due to our better diagnosis but the risk factors of the modern era in the formation of NET. NET is commonly seen in the gastrointestinal tract (digestive tract), pancreas and lung. Diarrhea, bloating, stomach pain in other diseases, such as showing symptoms. Fever, hot flashes, sweating, palpitations, low and high sugar, resistant stomach ulcers, weight loss may be the NET indicator in some patients. For this reason, it is very important to raise awareness of patients and health workers for early diagnosis. Professor Dr. Şuayib Yalçın said, “NETs are less common, but their prevalence in the society is quite high compared to many cancers. There is no other type of cancer that is so common, but so few studies have been done. In addition, the sources of accurate and reliable information available to patients and their relatives are very limited. Although neuroendocrine tumors frequently affect the digestive system, they can be seen in many different organs from the esophagus to the rectum, from the lung to the pancreas. Although these tumors are rare, their survival is long and treatment success is high. In terms of prevalence, it is one of the digestive system tumors after large bowel cancer.” Emphasizing the importance of early detection for other types of cancer neuroendocrine tumor and suspected of slow division rate possible if the net detected in early stages, lower than in other types of surgery and the possibility of recurrence after removal by endoscopy and need additional treatment, Dr. Yalcin made following evaluations: “This type of tumor is not suspected because almost onethird of patients admitted late. Because of late admission, the course of cancer becomes a little more chronic. Even if the patient is in advanced stages, the more the disease burden is reduced, the more successful the treatment may be. In addition, it is possible to control the disease for a long time with somatostostatin analogs, which are administered only once a month to eliminate the existing symptoms and to prevent any harm to the body, and even if it becomes resistant to treatment, we can use our newly released biological agents. In addition, a certain group of patients also have radionuclide treatments that can be taken 4 times in 6 weeks or 3 months. Results such as radiotherapy, liver-directed chemo-radioembolization, radiofrequency ablation, microwave ablation can also be seen according to the patient and disease status. e available.” Expressing that some situations such as abdominal pain, diarrhea attacks, flushing, sweating, weight loss, pain or persistent ulcers and gastritis may be associated with this disease, Dr. Yalcin said further, “Turkey especially in neuroendocrine tumors with all diagnostic and treatment methods. For us, that was a long time radionuclide therapy used is used in more recent new America. Europe is not being used in several places. Unused about this disease in Turkey, all authorities There is no drug that is not acceptable. world-class, there are treatment options in most developed countries in Turkey fortunately it.

•Hastalık son yıllarda artış eğilimi gösteriyor. •Bu artışın sebebi muhtemelen daha iyi tanı koymamız ancak NET oluşumunda modern çağın getirdiği risk faktörleri söz konusu olabilir. NET yaygın olarak, gastrointestinal sistem (sindirim kanalı), pankreas ve akciğerde görülüyor. İshal, şişkinlik, mide ağrısı gibi başka hastalıklarda da rastlanan belirtiler gösteriyor. Ateş, sıcak basması, terleme, çarpıntı, şeker düşüklüğü ve yüksekliği, dirençli mide ülseri, kilo kaybı bazı hastalarda NET göstergesi olabilir. Bu nedenle erken tanı için hasta ve sağlık çalışanlarının farkındalığının artırılması büyük önem taşıyor. Prof. Dr. Şuayib Yalçın konuyla ilgili yaptığı konuşmada “NET’lerin görülme sıklığa az olmakla birlikte toplumdaki yaygınlıkları birçok kansere göre oldukça yüksek. Bu kadar yaygın olduğu halde üzerine bu kadar az çalışma yapılan başka bir kanser türü de yok. Ayrıca hasta ve hasta yakınlarının ulaşabileceği doğru ve güvenilir bilgi kaynakları da çok kısıtlı. Nöroendokrin tümörler sıklıkla sindirim sistemini etkilese de yemek borusundan rektuma, akciğerden pankreasa pek çok farklı organda görülebiliyor. Bu tümörlerin seyrek gözükmesiyle birlikte hastalarda yaşam sürelerinin uzun ve tedavi başarısı da yüksek. Yaygınlık bakımından ise kalın bağırsak kanserinden sonra sindirim sistemi tümörlerinin başında geliyor” dedi. Bölünme hızı yavaş ve şüphelenildiği takdirde erken aşamada tespiti mümkün olan NET’in, cerrahiyle ve endoskopi ile çıkarıldıktan sonra nüksetme ihtimalinin ve ek tedavi ihtiyacının diğer türlere oranla daha düşük olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yalçın, diğer kanser türlerindeki gibi nöroendokrin tümörde de erken teşhisinin önemli olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu tür tümörlerden şüphelenilmediği için hastaların neredeyse 3’te 1’i geç başvuruyor. Geç başvurdukları için de kanserin seyri biraz daha kronik hale geliyor. Hasta ileri evrede olsa dahi hastalık yükü ne kadar düşürülürse o kadar tedavi başarısı artabiliyor. Evre 4 bile olsa değişik tedavi yöntemleri var. Ayrıca, var olan semptomları giderebilmek ve vücuda zarar vermesini engellemek için de sadece ayda bir yapılan somatostostatin analogları ile de uzun süre hastalığı kontrol etmek mümkün. Eğer tedaviye dirençli hale gelirse de yeni çıkan biyolojik ajanlarımızı kullanabiliyoruz. Bazı vakalarda kemoterapi çok işe yarıyor. Bunun dışında belli bir grup hastada da radyonüklid tedaviler dediğimiz 6 haftada veya 3 ayda bir 4 kez alabilecekleri tedavi yöntemleri var. Yine radyoterapi, karaciğer yönelik tedaviler- kemo-radyoembolizasyon, radyofrekans ablasyon, mikrodalga ablasyon gibi seçenekler de hastaya ve hastalık durumuna göre kullanılabilir “ Karın ağrısı, ishal atakları, ateş basması, terleme, kilo kaybı, ağrı ya da geçmeyen ülser ve gastrit gibi durumların da bu hastalıkla ilişkili olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Yalçın, özellikle nöroendokrin tümörler konusunda T

Kasım 2019


22

Physicians also good in this regard. Our centers also multidisciplinary.” Professor Dr. Sezer Sağlam said in his speech that some doctors made comments that NET is not cancer, this can lead to problems in the treatment process with the patient. Stating that NET does not require any treatment in the follow-up after surgical removal, Sağlam, “Therefore, surgery, the gold standard for early diagnosis. However, neuroendocrine cancer. This issue should not be underestimated.” Declaring that what’s related to the likelihood of confusion with other types of cancer Professor Dr. Sağlam, said, “Another misdiagnosed with cancer but in this ratio decreased with the development of pathology in Turkey in the last 10 years. In particular, other types of common digestive system, colon, tumors including gastric and pancreatic cancer in pathologist neuroendocrine features However, this does not indicate that the patient has a neuroendocrine tumor. When diagnosed by an inexperienced person, the neuroendocrine tumor can be diagnosed outside of normal cancer. Then resistance to treatment occurs. Stating of neuroendocrine tumors incidence will increase by an annual 10-12 percent rate, Sağlam said, “This covers the next 15 years for Turkey. However, the treatment options are also 2 years ago than in better condition. Mortality rates are also quite fall. General oncology information too is rising and that all tumors Neuroendocrine tumors will surely get its share. The days when they will be treated like chronic diseases are very close.” Recalling that the Social Security Administration for the treatment of diseases (SSI) within the scope of the repayments and in particular that Turkey Europe is ahead of

Kasım 2019

ürkiye’nin bütün tanı ve tedavi metotlarına sahip olduğunu belirterek, “Bizdeki uzun süredir kullanılan radyonüklid tedaviler daha yeni yeni Amerika’da kullanılıyor. Avrupa’nın birçok yerinde kullanılmıyor. Türkiye’de bu hastalıkla ilgili kullanılmayan, bütün otoritelerce kabul edilmeyen bir ilaç yok. Dünya standartlarında, en gelişmiş ülkelerdeki tedavi seçenekleri neyse Türkiye’de de o var. Hekimlerimiz de bu konuda iyi. Merkezlerimiz de multidisipliner” dedi. Prof. Dr. Sezer Sağlam ise yaptığı konuşmada bazı hekimlerin NET’in kanser olmadığına dair yorumlar yaptığını ifade ederek, bunun hastayla tedavi sürecinde sıkıntılara yol açabildiğini söyledi. NET’in cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra takibinde hiçbir tedaviye ihtiyaç duyulmadığını belirten Sağlam, “O nedenle cerrahi, erken tanıda altın standarttır. Ancak nöroendokrin bir kanserdir. Bu konuyu küçümsememek gerekir.” dedi. Prof. Dr. Sağlam, NET’in başka kanser türleriyle karıştırılma ihtimaline ilişkin, “Başka kanser türleriyle karıştırılabiliyor ama bu oran son 10 yılda Türkiye’deki patolojinin gelişmesiyle çok azaldı. Özellikle sindirim sisteminin sık görülen diğer türlerinde, kolon, mide ve pankreas kanserlerinde patolog nöroendokrin özellikleri içeren tümörü görebilir. Ancak bu o hastanın nöroendokrin tümörü olduğunu göstermez. Tecrübeli olmayan biri tarafından tanı konulduğunda nöroendokrin tümör tanısını normal kanseri dışında alabilir. O zaman tedaviye direnç oluşur. Klasik tedavilere asla yanıt vermez.” değerlendirmesinde bulundu. Nöroendokrin tümörlerin görülme sıklığının yıllık yüzde 10-12 oranında artacağını belirten Sağlam, “Bu Türkiye için önümüzdeki 15 yılı kapsıyor. Ancak tedavi seçenekleri de 2 yıl öncesine oranla daha iyi durumda. Ölüm oranları da oldukça düşecek. Genel onkoloji bilgisi çok artıyor ve bu


23

many countries with nuclear medicine therapy attention, Professor Dr. Sezer Sağlam, said, “On patients in the SSI regarding medical treatment are not any restrictions in question In this sense, our patients can easily reach all the world-class treatment right now.”

Online Support For Patients And Their Relatives Quality of life can be extended thanks to current treatments and drugs. Thousands of NET patients live a comfortable and long life. NET is the first Turkish source for individuals with suspected or suspected from netileyasamak.com extensive information on the subject is possible to access. NET’s symptoms, diagnosis and treatment methods; advice for patients to lead a comfortable life; working life, expert advice, answers to frequently asked questions, and healthy eating recommendations. In addition, patients and their relatives are offered support to follow medical treatment. The site also includes real life stories. The history of diagnosis and treatment of patients living with NET sheds light on the path of those who are newly acquainted with this disease and face many questions. Patients share their experiences and provide each other the greatest support.

tüm tümörlere yansıyor. Nöroendokrin tümörler de bundan mutlaka nasibini alacaktır. Kronik hastalık gibi tedavi edileceği günler de oldukça yakındır.” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Sezer Sağlam, hastalığın tedavisi için Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kapsamında verilen geri ödemeler ve özellikle nükleer tıp tedavileriyle Türkiye’nin Avrupa’nın birçok ülkesinden önde olduğuna dikkati çekerek, “Medikal tedaviler konusunda da SGK’nın hastalar üzerinde herhangi bir kısıtlaması söz konusu değil. Bu anlamda hastalarımız şu an dünya standartlarındaki tüm tedaviye rahatlıkla ulaşabilmektedirler” diye konuştu.

Hasta ve Yakınlarına Online Destek Güncel tedavi ve ilaçlar sayesinde kaliteli yaşam süresi uzatılabiliyor. Binlerce NET’li hasta konforlu ve uzun bir yaşam sürüyor. NET tanısı alan ya da şüphesi bulunan bireylere yönelik ilk Türkçe kaynak netileyasamak.com’dan konuya ilişkin geniş bilgilere ulaşmak mümkün. Sitede NET’in belirtileri, teşhisi ve tedavi yöntemleri; hastaların konforlu bir yaşam sürmeleri için tavsiyeler; çalışma hayatı, uzman tavsiyeleri, sıkça sorulan sorulara yanıtlar ve sağlıklı beslenme önerileri yer alıyor. Ayrıca hasta ve yakınlarına tıbbi tedaviyi takip desteği sunuluyor. Sitede gerçek yaşam öykülerine de yer veriliyor. NET’le yaşayan hastaların, tanı ve tedavi öyküleri, bu hastalıkla yeni tanışan ve pek çok soru işaretiyle karşı karşıya olanların yoluna ışık tutuyor. Hastalar deneyimlerini paylaşarak birbirlerine en büyük desteği sağlıyor.

Kasım 2019




26

Experts Warn: “Swimming And Pilates Do Not Cure Scoliosis” Uzmanlar Uyarıyor: “Yüzme Ve Pilates, Skolyozu Tedavi Etmez”

Scoliosis can be defined simply as side-opening or bending of the spine. This curvature usually occurs during the period of sudden growth in adulthood. While it has been seen in 3% of the society to this day, this rate may tend to increase with weakening of the trunk muscles as a result of decreasing activity in young people. Scoliosis is also a posture disorder. Expert physiotherapist Altan Yalım, who gave information about the treatment of scoliosis, said: “The treatment involves the use of corsets, therapeutic exercises, posture training or, in some serious cases, a process leading to surgery. Recently, highly effective exercise methods have been developed for the treatment of scoliosis. The Scroth method and similar methods can supply groundbreaking differences in the treatment of scoliosis and must be performed under the supervision of specialist physiotherapists. Unfortunately, the understanding that swimming or pilates will treat scoliosis is active, but this is not possible. Because the exercises

Kasım 2019

Skolyoz, omurganın yana doğru açılaşması veya eğrilmesi olarak basitçe tanımlanabilir. Bu eğrilik, genellikle ergenliğe girişteki ani büyüme döneminde oluşabiliyor. Günümüze kadar toplumun %3’ünde görülürken, ileri dönemde bu oran gençlerde gün geçtikçe azalan aktivite eksikliği sonucu, gövde kaslarının zayıflaması ile artma eğilimi gösterebilir. Skolyoz, aynı zamanda bir duruş bozukluğudur. Skolyoz tedavisi hakkında bilgiler veren Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, şunları söyledi: “Tedavide, korse kullanımı, terapatik egzersizler, duruş eğitimi veya bazı ciddi durumlarda ameliyata giden bir süreç izleniyor. Son dönemlerde, Skolyoz tedavisi ile ilgili son derece etkili egzersiz yöntemleri geliştirilmiştir. Scroth yöntemi ve benzeri bu yöntemler, skolyoz tedavisinde çığır açabilecek farklılıklar oluşturabilmektedir ve mutlaka uzman fizyoterpistlerin gözlemi altında uygulanmalıdır. Günümüzde maalesef yüzme veya pilatesin, skolyozu tedavi


27

edeceği anlayışı aktif durumdadır, ancak bu kesinlikle mümkün değildir. Çünkü hastalara verilen egzersizler, yaşa, cinsiyete, skolyoz tipine, tutulan bölgeye, açının yönüne ve derecesine göre farklılıklar göstermektedir” dedi.

Skolyoz Nedenleri Nelerdir?

given to the patients vary according to age, gender, scoliosis type, area of involvement, angle and direction of angle.”

What Are The Causes Of Scoliosis? Expert physiotherapist Altan Yalım, who expressed his opinions about the causes of scoliosis, said, “Although the causes are not known in 80% of cases, it is thought that hereditary factors, birth traumas, some neurological diseases or developmental disorders are caused by this. The treatment involves the use of corsets, therapeutic exercises, posture training and, in some serious cases, a process leading to surgery. The important factor in which treatment method is applied is the scoliosis angle, exercise and physical therapy if the curvature is between 20-25 degrees, corset use and exercise therapy between 25-40 degrees, but surgery is considered if it is above 40 degrees. The issue that I would like to underline here is that our children have a healthy spine and are one of the most important keys for their adults to be more active and healthy. We must observe our children and take early measures. While the incidence of girls and boys is similar, worsening of the scoliosis angle can be faster in girls.”

What Are The Symptoms Of Scoliosis? Expert physiotherapist Altan Yalım, who gives information about the general symptoms of scoliosis, said, “In medical observation, scoliosis is divided into two categories, structural and non-structural. In the structural one, there is certain rigidity, which causes restrictions on the operation of the spine, where the curvature is more rigid. The angle in the spine can be unidirectional (C-scoliosis) or bi-directional (S-Scoliosis). In non-structural scoliosis, the spine works properly, but its appearance is curved, meaning there is no loss of function, it is only noticeable in the image. When we look at the symptoms of general scoliosis, we can say the following. There may be differences in shoulder levels, level difference in hip lines, one of the collarbone bones being more prominent, one side in the rib cage, one head in the middle line, the head not standing in the middle line, and imbalance in clothes posture. These items can be as light as the children can overlook, as well as aesthetically violent, which can distort the image of the child.”

Skolyozun nedenleri hakkında görüşlerini aktaran Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, şunları belirtti: “Nedenleri %80 vakada kesin olarak bilinememekle beraber, kalıtsal faktörler, doğum travmaları, bazı nörolojik hastalıklar veya gelişim bozukluğu hastalıklarının da buna neden olduğu düşünülmektedir. Tedavide, korse kullanımı, terapatik egzersizler, duruş eğitimi ve bazı ciddi durumlarda ameliyata giden bir süreç yaşanıyor. Hangi tedavi yönteminin uygulanacağı konusundaki önemli olan faktör, skolyoz açısıdır, eğer eğrilik 20-25 derece arasındaysa egzersiz ve fizik tedavisi, 25-40 derece arasındaysa korse kullanımı ve egzersiz tedavisi, ancak 40 derece üstünde ise cerrahi düşünülüyor. Burada altını çizmeyi istediğim bir konu, çocuklarımızın sağlıklı omurgaya sahip olmaları, yetişkin dönemlerini daha aktif ve sağlıklı geçirmelerinin en önemli anahtarlarındandır. Mutlaka çocuklarımızı gözlemleyelim ve erken dönem önlem alalım. Kız ve erkek çocuklarda görülme oranları birbirine benzerken, skolyoz açısının kötüleşmesi kız çocuklarda daha hızlı olabiliyor” diye konuştu.

Skolyoz’un Belirtileri Nelerdir? Skolyoz’un genel belirtileri hakkında bilgiler veren Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, şunları kaydetti: “Skolyoz tıbbi gözlemde, yapısal olan ve yapısal olmayan başlıkları altında ikiye ayrılıyor. Yapısal olanda, kesin bir katılık söz konusudur ve omurganın çalışmasında kısıtlamalara neden olur ve burada eğrilik daha katıdır. Omurgadaki açı tek yönlü (C skolyozu) olabileceği gibi, çift yönlüde (S Skolyozu) olabiliyor. Yapısal olmayan skolyozda ise, omurga düzgün olarak çalışır, ama görünümü eğridir, yani aslında fonksiyon kaybı yoktur sadece görüntüde fark ediliyor. Genel skolyoz belirtilerine baktığımızda şunları söyleyebiliriz. Omuz seviyelerinde farklılık, kalça çizgilerindeki seviye farkı, köprücük kemiklerinden birisinin daha belirgin olması, göğüs kafesinde bir tarafın daha önde durması, başın orta çizgide durmaması, kıyafet duruşunda dengesizlik gibi durumlar mevcut olabiliyor. Bu saydığımız maddeler, ailenin çocuklarında gözden kaçırabileceği oranlarda hafif olarak olabileceği gibi, estetik olarak çocuğun görüntüsünü bozacak şiddette de olabiliyor” şeklinde konuştu.

Kasım 2019


28

Data-Centric Approach Promises to Deliver Better Outcomes In Health Care Veri Odaklı Yaklaşım Sağlık Hizmetlerinde Daha İyi Sonuçlar Alınmasını Sağlayacak Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY’nin (Ernst & Young) Sağlık Sektöründe Veri Odaklı Yaklaşım raporuna göre; veri odaklı yaklaşımın benimsenmesi ile birlikte sağlık hizmetlerinde proaktif müdahale yapılarak tedavide daha iyi sonuçlar elde edilecek ve hastalıklardan korunma kolaylaşacak Dünyanın lider danışmanlık ve denetim şirketlerinden EY (Ernst & Young), Sağlık Sektöründe Veri Odaklı Yaklaşım raporunun sonuçlarını açıkladı. Rapora göre; veri kullanımı ile ön plana çıkan 5 trend sağlık hizmetlerinde daha iyi sonuçlar alınmasını sağlayacak. Teknolojik gelişmelerle birlikte veri kullanımının sağlık hizmetlerinde işletme modellerini dönüştürdüğünün belirtildiği raporda, sağlık hizmetlerinde Endüstri 4.0’ın hayata geçirilmesinin kişiye özel çözümlerle daha iyi sonuçlar elde edilmesine ve hastalıklardan korunmaya destek olacağı ifade ediliyor.

Sağlık hizmetlerinde veri odaklı yaklaşımın merkezindeki 5 trend According to Data Centric Approach to Health Care report of international advisory and audit firm EY (Ernst & Young); data-centric approach to health care promises to deliver interventions more proactively, leading to better outcomes and a shift to prevention. World’s leading advisory and audit firms EY (Ernst & Young), released the results of its Data Centric Approach to Health Care report. According to the report; data is the driving force underpinning the Fourth Industrial Revolution; in health care, the goal is to use data to achieve better, more personalized health outcomes and ultimately, a shift towards prevention rather than treatment. Five trends are leading the rise of a new, data-centric approach to health care. An organization’s ability to generate value depends on how effectively it can unlock the power of data and generate insights by connecting, combining and securely sharing data at greater scale than ever before.

1-Data will be better connected, combined and shared across the health ecosystem The goal must be to use data to drive actions that lead to improved health outcomes – better clinical outcomes, more efficient care delivery or lower health care costs.

Kasım 2019

1-Verinin sağlık ekosistemi genelinde paylaşım ve dolaşımı daha iyi klinik sonuçlar alınması sağlayacak Veri analizi, sağlık kuruluşları için hastalıklarla mücadele


29

2 -Nanomedicine, sensors and artificial intelligence will be recognized as the nervous system driving innovation

At present, the health industry has no universal digital standards and the variety and volume of data being generated is huge. There’s also no single infrastructure that fuses all the available health data. While a comprehensive infrastructure has yet to emerge, more limited “digital backbones” have started to appear.

ve hastalıklardan korunma yöntemlerinde yeni ufuklar açacak. Daha iyi klinik sonuçlar alınmasının yanı sıra sağlık hizmetlerinin maliyeti düşecek ve verimlilik artacak. 2-Nanoilaç, sensörler ve yapay zekâ sağlık hizmetlerinde inovasyona öncülük eden ana unsurlar haline gelecek Nanoilaç, sensörler ve yapay zekâ gibi teknolojiler, veri toplamayı geleneksel sağlık hizmetlerinden ve büyük ölçekli ve gerçek zamanlı veri girişinden ciddi anlamda ayrıştırıyor. Bu anlamda, bu yeni teknolojiler sağlık hizmetlerinde veri iletimini ve tedaviyi fiziki mekândan bağımsız ve sürekli hale getiren en önemli unsurlar olarak ön plana çıkıyor. 3-Sağlık kuruluşlarında dijital altyapının oluşturulması evrensel dijital standartların oluşturulması destekleyecek Günümüzde sağlık sektörünün evrensel dijital standartları henüz oluşmuş durumda değil ve mevcut tüm veriyi entegre eden tek bir altyapı bulunmuyor. Ancak sağlık kuruluşlarının tekil olarak başlattıkları dijital altyapı çalışmaları dönüşümün başlangıcı sayılabilir.

4-The patient-consumer will demand increasing power and influence over other stakeholders

4-Dijital platformların kullanımı hasta-doktor ilişkisini değiştiriyor

Newly empowered patient-consumers are driving much of the change we see in health care. Patients have increased expectations around their health care experience, shaped by the growth of customer-centric, convenient digital platforms. Consumers expect a modernized physicianpatient interaction and are already comfortable utilizing digital technologies in health. Fulfilling the increased expectations of the patient-consumer can only be achieved with a more data-driven approach to health. Accessible, brand-agnostic platforms will be an essential enabler so that proactive health management can become as easy as paying a bill online or ordering a ride to the airport. 5-Therapeutic focus and the adoption of specialized business models will position companies to outperform All health sciences and wellness organizations must identify what differentiates them, and optimize their operations around this core expertise. Business model focus is the starting point for knowing which products, services and capabilities to prioritize – and which data are needed to deliver future value.

Teknolojik gelişmeler, hastaların sağlık hizmetlerinden beklentilerini hem değiştiriyor hem de bu beklentileri artırıyor. Teknolojinin günlük hayatta yoğun şekilde kullanılmaya başlanmasının doğal bir neticesi olarak sağlık hizmetlerinde de dijital platformların kullanılmaya başlanması ile hastalar, sağlık hizmetlerine ve doktorlarına daha kolay ve hızlı erişim sağlamak istiyorlar. Sağlık kuruluşlarının bu beklentiyi karşılamaları ve daha iyi tedavi hizmeti sunmaları ise veri odaklı bir yaklaşım benimsemelerinden geçiyor. Dijital platformların etkin kullanımı hasta-doktor ilişkisinde proaktif müdahaleye de imkân sağlıyor.

Technologies such as nanomedicine, sensors and artificial intelligence (AI) make it possible to decouple data collection from the traditional health care visit and process massive amounts of health data in real time. As such, they represent a new “nervous system” for receiving and transmitting health data that makes it possible to deliver convenient care anytime, anywhere.

3-A “digital backbone” will emerge across the industry

5-Yeni ve odaklı işletme modelleri sağlık kuruluşlarının başarısında belirleyici olacak Sağlık kuruluşlarının temel uzmanlık alanlarını belirleyerek operasyonlarını optimize etmeleri gelecek başarılarında önemli olacak unsurlar arasında yer alıyor. Uzmanlık alanına göre şekillenen işletme modeli sağlık kuruluşunun veri kullanımını da sonuç odaklı hale getirecek.




32

Disease Of The Modern Age: Various Modern Çağın Hastalığı: Varis

Varicose veins, which can be described as enlargement of veins, are among the most common diseases today. According to age groups, the number of people affected by varicose veins in Turkey about 10 million; This indicates that one in every 8 people has varicose veins. Specialist. Dr. Ayça Özgen, Acıbadem Kadıköy Hospital Cardiovascular Surgery, said, “Varicose veins are four times more common in women than men, and complaints of 55 percent of women aged 20-70, and she gave information about the risk factors and treatment methods of varicose veins.

Toplardamarların genişlemesi olarak tarif edilebilen varis, günümüzde yaygın görülen hastalıklar arasında yer alıyor. Yaş gruplarına göre Türkiye’de varisin etkilediği kişi sayısı yaklaşık 10 milyon; bu da her 8 kişiden birinde varis problemi görüldüğüne işaret ediyor. “Kadınlarda erkeklerden 4 kat daha fazla görülen varis 20-70 yaş arası kadınların yüzde 55’inin şikâyeti” diyen Acıbadem Kadıköy Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Ayça Özgen, varis oluşumundaki risk faktörleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgiler verdi.

Risk factors vary

Risk faktörleri çeşitleniyor

The risk factors that cause varicose veins are increasing due to changing lifestyles. Genetic predisposition, age, gender, obesity, as well as irreversible risk factors, as well as professions that cause long standing, constantly wear tight clothing or high-heeled shoes, pregnancy and birth control pill causes factors such as the formation of varicose veins.

Cosmetic alone is not a problem Although varicose veins are generally perceived as a visual disturbing cosmetic problem, they can actually cause complaints such as pain in the legs, cramps, fatigue and weight, burning, swelling of the ankles, numbness in the fingers or itching

Kasım 2019

Değişen yaşam biçimleri nedeniyle varis sorunun ortaya çıkmasına neden olan risk faktörleri de artıyor. Genetik yatkınlık, yaş, cinsiyet, obezite gibi değiştirilemeyen risk faktörlerinin yanı sıra uzun süre ayakta kalmaya neden olan meslekler, sürekli sıkı kıyafetler giymek ya da yüksek topuklu ayakkabı kullanmak, hamilelik ve doğum kontrol hapı kullanımı gibi etkenler de varis oluşumuna neden oluyor.

Yalnız kozmetik bir sorun değil Varis halk arasında genellikle ‘görsel rahatsızlık veren kozmetik bir sorun’ gibi algılansa da aslında bacaklarda ağrı, kramp, yorgunluk ve ağırlık hissi, yanma, ayak bileklerinde şişlik, parmaklarda uyuşma ya da görüldüğü bölgelerde kaşıntı gibi yakınmalara yol açabiliyor. “Çoğu insan görsel olarak


33

in the areas where they are seen. Saying that “Most people prefer to live with their heirs unless they visually disturb them too much,” warned Cardiovascular Surgery Specialist. Ayça Özgen shares the following information about varicose veins by degree: First-degree varicose veins: This type of varicose veins with a diameter of 1 to 3 mm are usually found in capillaries and are not very clear outside the skin. The main complaint is usually the image problem. Second degree varices: The vessel diameter increases to 4-5 mm. These varices, which can easily be noticed on the skin, can cause severe pain. Third-degree varices: Swelling and pain in the leg are the main complaints of these varices with a vessel diameter greater than 5 mm. Fourth degree varicose veins: Nowadays, these varicose veins are well progressed. In addition to leg swelling and pain, skin color changes around the ankle are seen. If skin lesions progress, wounds can be opened around the ankle.

Treatment method varies according to the degree of varicose veins Ultrasound is the most commonly used method for the diagnosis of varicose veins. With this method, the deep venous veins can be examined, and if there is, the valve insufficiency can be evaluated. In the treatment, different methods can be preferred according to the stage of varicose veins. Cardiovascular Surgery Specialist Ayça Özgen lists the treatment methods as follows: Open surgical intervention: Removal of the vessel causing insufficiency with small incisions under general anesthesia Radiofrequency treatment: closure of the vessel causing failure with radiofrequency ablation catheter Sclerotherapy: Sclerotherapy, which is the procedure of closing the vein by entering a capillary with a fine needle and giving a drug, is also known as “foam treatment Sk. Varicose stockings and varicose veins: Both methods reduce varicose vein pain, leg fatigue, night cramps or swelling.

kendisini fazla rahatsız etmediği müddetçe varisleriyle yaşamayı tercih ediyor” uyarısı yapan Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Ayça Özgen, derecesine göre varis tipleri hakkında şu bilgileri paylaşıyor: Birinci derece varisler: Damar çapının 1 ila 3 mm olduğu bu tip varislere genellikle kılcal damarlarda rastlanıyor ve cilt dışında fazla belli olmuyor. Ana şikayet genellikle görüntü problemi. İkinci derece varisler: Damar çapı 4-5 mm’ye çıkıyor. Cilt üzerinden kolaylıkla fark edilebilen bu varisler şiddetli ağrıya neden olabiliyor. Üçüncü derece varisler: Damar çapı 5 mm’nin üzerinde olan bu tip varislerin ana şikayet nedeni bacakta şişme ve ağrı. Dördüncü derece varisler: Artık iyice ilerlemiş bu tür varis vakalarında bacakta şişme ve ağrı şikayetine ek olarak ayak bileği çevresinde ciltte renk değişiklikleri görülüyor. Cilt lezyonlarının ilerlemesi durumunda ayak bileği çevresinde yaralar açılabiliyor.

Tedavi yöntemi varisin derecesine göre değişiyor Varis teşhisi için günümüzde en sık kullanılan yöntem ultrason. Bu yöntem ile gözle görülemeyen derin toplardamarlar incelenebiliyor, ayrıca varsa kapak yetersizliği değerlendirilebiliyor. Tedavide ise varisin bulunduğu evreye göre farklı yöntemler tercih edilebiliyor. Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Ayça Özgen, tedavi yöntemlerini şöyle sıralıyor: Açık cerrahi girişim: Genel anestezi altında ufak kesilerle yetmezliğe neden olan damarın çıkarılması işlemi Radyofrekans tedavisi: Radyofrekans ablasyon katateri ile yetmezliğe neden olan damarın kapatılması Skleroterapi: Kılcal damarların içine ince bir iğne ile girilip bir ilaç verilerek damarın kapatılması işlemi olan skleroterapi “köpük tedavisi” olarak da biliniyor Varis çorabı ve varis ilaçları: Her iki yöntem de varisi değil varise bağlı gelişen bacak ağrısı, bacakta yorgunluk hissi, gece krampları ya da şişme şikayetlerini azaltıyor.

Kasım 2019


34

Estimated That There Are Approximately 125 Million Psoriasis Patients In The World Dünyada Yaklaşık 125 Milyon Psoriasis (Sedef) Hastası Olduğu Tahmin Ediliyor

Psoriasis is a more common skin disease that occurs at any age, but peaks between the ages of 30-39 and 50-69, and is more common in those with susceptibility genes. It is observed that some genetic factors are effective in the emergence of this disease of unknown cause and there are some triggering factors on it, or the onset or exacerbation of the disease. Psoriasis can be seen in everyone but in some people this risk may increase. Factors triggering psoriasis, treatment approaches and information to improve patients’ quality of life were shared at the press conference held by Psoriasis Association for “29 October World Psoriasis Awareness Week”. Psoriasis Association President Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer and members of the association Prof. Dr. Sibel Alper, Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan and Prof. Dr. Nahide Onsun attended the meeting.

Sedef hastalığı, herhangi bir yaşta ortaya çıkan ancak özellikle 30-39 ve 50-69 yaşları arasında pik yapan, yatkınlık geni taşıyanlarda daha sık rastlanılan bir deri hastalığı… Nedeni kesin bilinmeyen bu hastalığın ortaya çıkmasında bazı genetik faktörlerin etkili olduğu ve bunun üzerinde birtakım tetikleyici faktörlerle de hastalığın başladığı veya şiddetlendiği gözlenmektedir. Psoriasis herkeste görülebilir ancak bazı kişilerde bu risk artabilir. Psoriasis Derneği tarafından “29 Ekim Sedef Hastalığı Farkındalık Haftası” nedeni ile düzenlenen basın toplantısında sedef hastalığını tetikleyen faktörler, tedavi yaklaşımları ve hastaların yaşam kalitelerini yükseltecek bilgiler paylaşıldı. Toplantıya Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer ile dernek üyeleri Prof. Dr. Sibel Alper, Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan ve Prof. Dr. Nahide Onsun katıldı.

Psoriasis Can Be Seen In Everyone But In Some People This Risk May Increase

Psoriasis Herkeste Görülebilir Ancak Bazı Kişilerde Bu Risk Artabilir

Pointing out that psoriasis is associated with a high genetic predisposition, but increased risk of occurrence due to triggering factors, President of Psoriasis Association Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, said, “Genetic susceptibility is an important risk factor. For example, the incidence is relatively low in the yellow and black races, but the risk is higher in the white race.

Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, sedef hastalığının genetik yatkınlıkla ilişkisinin yüksek olduğuna ancak tetikleyici faktörlerle oluşma riskinin artığına dikkat çekerek şu bilgileri verdi: “Genetik yatkınlık önemli bir risk faktörüdür. Örneğin sarı ve siyah ırkta görülme sıklığı nispeten daha düşükken beyaz ırkta görülme riski daha fazladır.

Kasım 2019


35

Psoriasis is typically initiated or exacerbated by triggering factors. The presence of these factors increases the risk. Especially in children and young patients, streptococcal throat infections, viral upper respiratory tract infections, urinary tract infections, certain medications, skin injuries such as abrasions, cuts, scratches, severe itching and severe sunburn can exacerbate psoriasis. The risk increases in patients with recurrent viral and bacterial infections (especially in children with beta hemolytic streptococci) and in multiple drug use (as there may be triggering drugs). Stress is a well-known factor that triggers psoriasis and it is observed that the disease occurs or intensifies 1-3 months after a stressful event. Obesity is another important factor that increases the risk of disease. In obese individuals, the fold regions are trauma areas due to perspiration and friction, as well as candida type fungi located in these regions play a triggering role, leading to the development of psoriasis in these areas. In addition, weight control and low-calorie nutrition in overweight patients make it easier to control the course of the disease and prolong the periods of well-being. Smoking and alcohol consumption negatively affect the course of the disease. Smoking plays an important role not only in the onset of the disease but also in its aggravation, and this effect is more striking in female patients. Alcohol causes more resistant course especially in male patients. In this way, it can be said that cigarette and alcohol consumption increase the risk.”

Other Diseases Accompany Psoriasis Prof. Dr. Nahide Onarır Onsun, Member of the Board of Psoraisis Association explained the negative effects of the disease on the body as follows, “Although psoriasis is mostly seen in the skin, it also predisposes to some invisible diseases. Some patients with psoriasis may have joint involvement and psoriatic arthritis. The development rate of this disease in psoriasis patients is around 20-30 percent. It can lead to psoriatic arthritis, which may develop over time and be confused with rheumatic diseases, even if it is not initially seen, and deformities and disability if timely diagnosis and treatment are not performed. In psoriasis patients, intestinal diseases such as Crohn’s disease, insulin resistance, diabetes, high blood pressure, obesity, heart and circulatory system diseases and myocardial infarction at an early age are more common. It is possible to diagnose the disease by clinical examination. Dermatologists can easily diagnose the disease. In cases similar to other skin diseases, biopsy can be performed for correct diagnosis. Since insulin resistance, late onset diabetes, hypertension, cardiovascular diseases, liver steatosis, uveitis in the eye are more common in psoriasis patients, various tests are requested from the patients. The diseases and risks associated with the examinations to be requested from the patient can be determined and the opinions of the related specialist branch are taken and treatment is arranged accordingly.”

Psoriasis tipik olarak tetikleyici faktörlerce başlatılabilir veya şiddetlenebilir. Bu faktörlerin varlığı riski artırmaktadır. Özellikle çocuk ve genç hastalarda en çok streptokokkal boğaz enfeksiyonları olmak üzere viral üst solunum yolu enfeksiyonları, üriner sistem enfeksiyonları, bazı ilaçlar, deride oluşan sıyrık, kesi, çizik gibi yaralanmalar, şiddetli kaşıntı ve şiddetli güneş yanıkları psoriasisi şiddetlendirebilir. Tekrarlayıcı viral ve bakteriyel enfeksiyonu olan (özellikle beta hemolitik streptokok çocuklarda), çoklu ilaç kullanımı olan hastalarda (tetikleyen ilaçlar olabileceğinden) risk artmaktadır. Stres, psoriasisi tetiklediği çok iyi bilinen bir faktör olup, stresli bir olaydan 1-3 ay kadar sonra hastalığın ortaya çıktığı veya şiddetlendiği gözlenmektedir. Obezite hastalık riskini artıran bir diğer önemli faktördür. Obez bireylerde kıvrım bölgeleri terleme ve sürtünme nedeniyle travma alanlarıdır, ayrıca bu bölgelerde yerleşen kandida türü mantarlar da tetikleyici rol oynayarak bu alanlarda psoriasis gelişimine yol açar. Bunun dışında fazla kilolu hastalarda kilo kontrolü ve düşük kalorili beslenme hastalık seyrinin kontrol altına alınmasını kolaylaştırmakta, iyilik dönemlerini uzatmaktadır. Sigara ve alkol tüketimi de hastalığın seyrini olumsuz etkilemektedir. Sigara sadece hastalığın başlamasında değil şiddetlenmesinde de önemli rol oynamakta olup, bu etki kadın hastalarda daha dikkat çekicidir. Alkol özellikle erkek hastalarda daha dirençli seyre neden olmaktadır. Böyle olunca da sigara ve alkol tüketiminin riski artırdığı rahatça söylenebilir.”

Sedef Hastalığına Başka Hastalıklar Da Eşlik Ediyor Psoraisis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nahide Onarır Onsun, hastalığın vücutta sebep olduğu olumsuz etkileri şöyle anlattı: “Sedef hastalığı büyük oranda deride görülmesine rağmen bazı dışarıdan görünmeyen hastalıklara da yatkınlık oluşturur. Bazı sedef hastalarında eklem tutulumu gözlenebilir ve psoriatik artrit oluşabilir. Bu hastalığın sedef hastalarında gelişme oranı yüzde 20-30 civarındadır. Başlangıçta görülmese bile zaman içinde

Kasım 2019


36

The Rate Of Depression And Anxiety In Psoriasis Patients Is Higher Than The General Population Member of the Board of Psoraisis Association Prof. Dr. Sibel Alper stated that the severity of the disease should be evaluated separately for each patient according to their emotional state and explained their psychological reflections as follows: “Psoriasis is a chronic disease that can have negative effects in many areas, from social stigma to physical disability and emotional disorders. Psoriasis because the skin symptoms are visible and can last longer significantly affect the quality of life of our patients. Serious studies have been carried out to address this issue and it is emphasized that the impact on quality of life must be taken into consideration in treatment planning. Skin lesions on the hands may make it difficult to work in some professions, to do sports and even to do daily housework. Individuals suffering from the disease may feel intrinsic about their appearance and may feel shy and lack of self-confidence. People may experience psychological distress as a result of the perception of stigmatization that may lead to discrimination and social isolation in working life. Psoriasis patients have problems in joining the society effectively due to their exclusion in the family and society. The rate of depression and anxiety was higher in our patients than in the general population. While 25% of patients had depression and anxiety, 10% wanted to die, 5.5% had suicidal ideation, social and sexual problems were common.Today, when defining the severity of psoriasis, scales evaluating the effect of the disease on the quality of life are also included, among them, although the differences between countries are ignored, Dermatology Quality of Life Index (DYKI) is currently the most commonly used and accepted. From the eyes of the patient, the disease cannot be controlled or is considered severe when it becomes unresponsive to treatments. However, individual disease severity and treatment targets can be determined through a comprehensive and detailed assessment, not only by scales.”

The Treatment Of Psoriasis Should Be Planned Differently For Each Patient, The Correct Treatment Varies According To Each Patient Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan, Member of the Board

Kasım 2019

gelişebilen ve romatizmal hastalıklarla karıştırılabilen psoriatik artrit hastalığına, zamanında tanı ve tedavi yapılmazsa deformitelere ve iş görmezliğe yol açabilir. Sedef hastalarında ayrıca Crohn hastalığı gibi bağırsak hastalıkları, insülin direnci, diyabet, yüksek tansiyon, obezite, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları ve erken yaşta miyokard infarktüsü daha sık görülür. Hastalığa klinik muayene ile tanı koymak mümkündür. Dermatoloji uzmanları hastalığı kolayca teşhis edebilir. Başka deri hastalıklarına benzeyen durumlarda ise doğru tanı için biyopsi yapılabilir. Sedef hastalarında insülin direnci, geç yaşta başlayan diyabet, hipertansiyon, kalpdamar hastalıkları, karaciğer yağlanması, gözde üveyit gibi durumlar daha fazla görüldüğü için hastalardan çeşitli tetkikler istenir. Hastadan istenecek tetkiklerle eşlik eden hastalıklar ve riskler belirlenebilir ve ilgili uzmanlık dalının görüşleri alınıp tedavi ona göre düzenlenir.” Sedef Hastalarında Depresyon Ve Anksiyete Oranı Genel Nüfusa Oranla Daha Yüksek Psoraisis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sibel Alper, hastalığın şiddetinin her hasta için duygu durumuna göre ayrı değerlendirilmesi gerektiğini belirterek psikolojik yansımalarını şöyle anlattı: “Psoriasis sosyal damgalamadan fiziksel engelliliğe ve duygusal bozukluklara kadar birçok alanda olumsuz etkileri olabilen kronik bir hastalıktır. Sedef hastalığı deri belirtileri görünür olduğu ve uzun sürebildiği için hastalarımızın yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. Bu konuyu ortaya koyan ciddi çalışmalar yapılmış ve tedavi planlamasında yaşam kalitesine etkinin mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanmıştır. Ellerde bulunan deri lezyonları bazı mesleklerde çalışmayı, spor yapmayı hatta günlük ev işlerini bile zor hale getirebilir. Hastalığa yakalanmış bireyler, görünümleri hakkında içekapanık hissedebilirler ve çekingenlik, özgüven eksikliği yaşayabilirler. Kişiler, çalışma hayatında ayrımcılığa ve sosyal izolasyona yol açabilen damgalanma algısı sonucu olarak psikolojik sıkıntı çekebilirler. Sedef hastaları aile ve toplum içinde yaşadıkları dışlanma nedeniyle etkin biçimde topluma katılmada sorunlar yaşamaktadırlar. Hastalarımızda depresyon ve anksiyete oranı genel nüfusa oranla daha yüksektir. Hastaların %25’inde depresyon ve anksiyete, %10’unda ölme isteği, %5,5’inde intihar düşüncesi görülürken, soysal ve cinsel problemler de yaygın olarak rastlanmaktadır. Günümüzde psoriasis şiddeti tanımlanırken hastalığın yaşam kalitesi üzerine etkisini hasta tarafından değerlendiren ölçeklere de yer verilmektedir ki bunların arasında, her ne kadar ülkelerarası farklılıklar göz ardı edilse de, halihazırda en sık kullanılanı ve en çok kabul göreni Dermatoloji Yaşam Kalite İndeksi’dir (DYKİ). Hasta gözünden bakıldığında hastalık kontrol altında tutulamaz veya tedavilere yanıtsız hale geldiğinde şiddetli olarak kabul edilmektedir. Ancak salt ölçeklerle değil çok yönlü ve ayrıntılı bir değerlendirme ile bireysel hastalık şiddeti ve tedavi hedefleri belirlenebilir.”


37

of Psoriasis Association shared information about the treatment process of psoriasis: “The correct treatment for psoriasis varies according to each patient. Treatment should be determined by taking into consideration many factors including the course and severity of the disease, the presence of other concomitant diseases, and other special conditions such as age, sex, pregnancy, breastfeeding, drug use, other than expectation of treatment. In order for the treatment to be applied successfully, it is necessary to devote sufficient time to the patient, to analyze the risk factors well and to provide the participation of the patient by providing training on the treatment options. The treatment is often long-lasting and should result in complete or nearly complete removal of the rash. If treatment is discontinued, psoriasis, like other chronic diseases, is at risk of recurrence. If this process is not well managed, patients may be the material and spiritual victims of pseudo-herbal or alternative treatments that have not proven efficacy and safety. Psoriasis is a chronic lifelong disease and, if left untreated, a series of side diseases such as atherosclerosis, cardiovascular diseases and liver steatosis and joint involvement occur, especially in severe patients. The aim of the treatment is to detect and eliminate the factors that trigger and exacerbate the disease, and to revise the course and course of treatment with events that occur in life, such as birth and surgery. Psoriasis is used in the treatment of proven effectiveness and evidence-based treatment is available in almost all of Turkey or countries fall into line with international approvals for our use. It is a pleasing situation that these treatments are covered by reimbursement in our country based on certain criteria. However, we see that the majority of patients who are prescribed these medications, which can be prescribed in education, research and university hospitals, do not have timely access to treatment. There may be many factors, for example, in the eyes of the patient and the physician that the disease is seen as a condition that should be treated only with topical drugs, that the patient is not directed to the correct treatment by the physicians, that the media and the false information about the disease and its treatment are open to abuse.”

Sedef Hastalığının Tedavisi Her Hasta İçin Farklı Planlanmalı, Doğru Tedavi Her Hastaya Göre Değişir Psoriasis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan, psoriasisin tedavi süreci ile ilgili bilgi verdi: “Psoriasis tedavisinde doğru tedavi her hastaya göre değişir. Tedavi hastalığın seyri ve şiddeti, eşlik eden başka hastalıkların varlığı, tedavi beklentileri dışında yaş, cinsiyet, gebelik, emzirme, ilaç kullanımı gibi özel durumlar dahil birçok faktör göz önüne alınarak belirlenmelidir. Tedavinin başarıyla uygulanabilmesi için hastaya yeterli zaman ayırmak, risk faktörlerini iyi analiz etmek ve tedavi seçenekleri hakkında eğitim vererek hastanın tedaviye katılımını sağlamak gerekir. Tedavi çoğunlukla uzun solukludur ve sonuçta döküntülerin tam veya tama yakın oranda silinmesi sağlanmalıdır. Tedavi kesildiği takdirde tıpkı diğer kronik hastalıklar gibi psoriasisin de nüksetme riski vardır. Bu süreç iyi yönetilmezse hastalar etkinliği ve güvenilirliği ispatlanmamış sözde bitkisel veya alternatif tedavi kürlerinin maddi ve manevi mağduru olabilir. Psoriasis kronik seyirli yaşam boyu devam edebilen bir hastalıktır ve tedavi edilmediği takdirde özellikle şiddetli seyreden hastalarda ateroskleroz, kalp damar hastalıkları ve karaciğer yağlanması, eklem tutulumu gibi bir seri yan hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Tedavinin bir hedefi de hastalığı tetikleyen, şiddetlendiren faktörlerin tespiti ve ortadan kaldırılması, doğum, ameliyat gibi yaşam içinde gelişen olaylarla tedavinin seyrinin ve şeklinin revize edilmesidir. Sedef hastalığının tedavisinde kullanılan ve kanıta dayalı etkinliği ispatlanmış tedavilerin hemen hemen hepsi Türkiye’de bulunmaktadır ya da uluslararası onayları ile paralel ülkemizde kullanıma girmektedir. Bu tedavilerin belli kriterlere dayanarak ülkemizde geri ödeme kapsamında olması ayrı bir sevindirici durumdur. Ancak eğitim araştırma ve üniversite hastanelerinde reçete edilebilen bu ilaç tedavilerine aday hastaların büyük çoğunluğunun tedaviye zamanında erişemediğini görüyoruz. Bunun altında birçok faktör yer alabilir örneğin hasta ve hekim gözünde hastalığın deriye sınırlı sadece topikal ilaçlarla tedavi edilmesi gereken bir durum olarak görülmesi, hastanın hekimler tarafından doğru tedaviye yönlendirilmemesi, hastalık ve tedavisi ile ilgili medyada yalan yanlış bilgilendirmeler ve suistimale açık bir konu olması sayılabilir.”

Kasım 2019


38

With My Journey Project Chronic Patients Are Not Alone Anymore Benim Yolculuğum Projesiyle Kronik Hastalar Artık Yalnız Değil •Novartis started the project of my journey with motto of “You are not alone in this way!” in order to draw attention to the psychological dimension caused by chronic diseases on individuals and to raise public awareness •The project was created for My Journey experience processing area, to observe the psychological world of patients who struggle with chronic illness and offers the chance to wish everyone out on their journey. The actor and presenter Ceyda Düvenci and other participants who supported the project also experienced their own journeys within the scope of the project. •8 video shot during project My Journey project how asthmatics, COPD, psoriasis, heart failure, multiple sclerosis (MS) and ankylosing spondylitis (AS) are struggling with psychological disorders. With the project it is aimed to provide support to patients experiencing similar processes and their caregivers. Novartis initiated the My Journey project to draw attention to the psychological dimension caused by chronic diseases on individuals and to raise awareness in society. Lung Patient Solidarity Association, Ankylosing Spondylitis Patients Association, Izmir Multiple Sclerosis Society, the Association of COPD patients, psoriasis patients Solidarity Association of Turkey and the Multiple Sclerosis Society launched with the support of my journey I project the press launch was held in Istanbul on November 6. Moderated by actor and presenter Ceyda Düvenci, Nilüfer Gürpınar Güner, Country Communications & Patient Relations Director at Novartis Turkey, Clinical Psychologist Funda Kıvrıkoğlu Yalçınkaya and Clinical Psychologist Nuray Sarp Kulkara participated in the press launch, where the details of the My Journey project were shared and the psychological dimension caused by chronic diseases on patients and their relatives was discussed.

•Kronik hastalıkların bireyler üzerinde sebep olduğu psikolojik boyuta dikkat çekmek ve kamuoyunda farkındalık oluşturmak için Novartis, “Bu yolda yalnız değilsiniz!” mottosuyla Benim Yolculuğum projesini başlattı. •Proje için oluşturulan Benim Yolculuğum deneyimleme alanı, kronik hastalıklarla mücadele eden hastaların psikolojik dünyasını gözlemleme ve dileyen herkese kendi yolculuklarına çıkma şansı sunuyor. Projeye destek veren oyuncu ve sunucu Ceyda Düvenci ve diğer katılımcılar da proje kapsamında kendi yolculuklarını deneyimlediler. •Benim Yolculuğum projesi kapsamında çekilen 8 video astım, KOAH, sedef, kalp yetersizliği, multipl skleroz (MS) ve ankilozan spondilit (AS) hastalıklarıyla mücadele eden hastaların psikolojik olarak nasıl etkilendiklerini konu alıyor. Projeyle, benzer süreçleri yaşayan hastalara ve hasta yakınlarına destek sağlanması hedefleniyor. Novartis, kronik hastalıkların bireyler üzerinde neden olduğu psikolojik boyuta dikkat çekmek ve toplumda farkındalık oluşturmak için Benim Yolculuğum projesini başlattı. Akciğer Hastaları Dayanışma Derneği, Ankilozan Spondilit Hasta Derneği, İzmir Multipl Skleroz Derneği, KOAH Hastaları Derneği, Sedef Hastaları Dayanışma Derneği ve Türkiye Multipl Skleroz Derneği’nin destekleriyle başlatılan Benim Yolculuğum projesinin basın lansmanı 6 Kasım’da İstanbul’da gerçekleşti. Oyuncu ve sunucu Ceyda Düvenci’nin moderatörlüğünde, Novartis İletişim ve Hasta İlişkileri Direktörü Nilüfer Gürpınar Güner, Klinik Psikolog Funda Kıvrıkoğlu Yalçınkaya ve Klinik Psikolog Nuray Sarp Kulkara’nın katılımıyla düzenlenen basın lansmanında Benim Yolculuğum projesinin detayları paylaşılarak kronik hastalıkların hasta ve yakınları üzerinde sebep olduğu psikolojik boyut tartışıldı.

Bu Yolda Yalnız Değilsiniz! You Are Not Alone In This Way! Declaring that as Novartis, since 1957 they have been working to discover new ways to improve people’s quality of life and extend their lives, Nilüfer Gürpınar Güner,

Kasım 2019

Novartis olarak 1957’den bu yana insanların yaşam kalitesini artıracak ve ömürlerini uzatacak yeni yollar keşfetmek hedefiyle çalıştıklarını belirten Novartis İletişim ve Hasta İlişkileri Direktörü Nilüfer Gürpınar Güner, “Bizim


39

Country Communications & Patient Relations Director at Novartis Turkey, said, “Our priority is always patients and patient relatives. In order to provide better service to them, we established the Patient Relations department within our company. We also work in close contact with other subordinate associations. At regular meetings, we are looking for new ways to support the processes related to patients and their relatives and support them in every sense.” Indicating that My Journey project occurred as a result of this meeting, Güner said, “My Journey project to diagnose the disease of individuals with chronic illnesses issue after disease until the acceptance process faced difficulties contains. Within the scope of the project, we conducted interviews with patients guided by clinical psychologists and guided by patient associations. We collected the disease admission process in 8 videos. Each patient will find a piece of himself in these videos. We believe that these videos will inspire individuals with chronic illness. Our patients are not alone in this journey.” Recalling that enough awareness projects related to psychological distress of chronic patients live in Turkey and they embraced an orphaned area with My Journey project, Güner said that Turkey that patients with chronic done enough awareness projects related to psychological distress experienced by my journey and who expressed their ownership of the project with an area of orphaned they are pioneers in this area. Stating that they are planning to carry out activities within the scope of the project next year, Güner stressed that they will continue to listen to the patients and be with them all the time with the patient associations accompanied by clinical psychologists.

The Process Of Accepting Chronic Diseases Is A Challenging Journey For Patients And Their Relatives Chronic diseases are diseases that occur anywhere in the body, persist for a lifetime and require longterm treatment, care, supervision, observation and rehabilitation. Indicating that psoriasis, ankylosing spondylitis (AS), COPD, heart failure, multiple sclerosis (MS), disorders such as asthma worldwide and the most common chronic diseases Turkey, Funda Kıvrıkoğlu

önceliğimiz her zaman hasta ve hasta yakınları. Onlara daha iyi hizmet verebilmek için şirketimiz bünyesinde Hasta İlişkileri departmanını kurduk. Hasta dernekleriyle de yakın temas halinde çalışıyoruz. Düzenli aralıklarla gerçekleştirdiğimiz toplantılarda hasta ve hasta yakınlarıyla ilgili süreçleri masaya yatırıp her anlamda onlara destek olmanın yeni yollarını arıyoruz” dedi. Benim Yolculuğum projesinin bu toplantılar neticesinde ortaya çıktığını belirten Güner, “Benim Yolculuğum projesi kronik hastalığı olan bireylerin hastalığın teşhisi konduktan hastalığı kabulleniş sürecine kadar karşılaştıkları zorlukları içeriyor. Proje kapsamında, klinik psikologlar eşliğinde hasta derneklerinin yönlendirdiği hastalarla görüşmeler yaptık. Hastaların hastalığı kabulleniş süreçlerini 8 videoda topladık. Her hasta bu videolarda kendinden bir parça bulacak. Bu videoların kronik hastalığı olan bireylere ilham vereceği inancındayız. Hastalarımız bu yolculukta yalnız değiller” dedi. Türkiye’de kronik hastaların yaşadıkları psikolojik sıkıntılarla ilgili yeterince farkındalık projesi yapılmadığını ve Benim Yolculuğum projesiyle yetim kalmış bir alanı sahiplendiklerini ifade eden Güner, bu alanda öncü olduklarını belirtti. Önümüzdeki yıl proje kapsamında etkinlikler yapmayı planladıklarını belirten Güner, klinik psikologlar eşliğinde hasta dernekleriyle birlikte hastaları dinlemeye ve onların her zaman yanlarında olmaya devam edecekleri vurguladı. Kronik Hastalıkları Kabullenme Süreci Hastalar Ve Hasta Yakınları İçin Zorlu Bir Yolculuk Kronik hastalıklar, bedenin herhangi bir yerinde meydana gelen, ömür boyu devam eden ve uzun süreli tedavi, bakım, denetim, gözlem ve rehabilitasyon gerektiren hastalıklardır. Sedef, ankilozan spondilit (AS), KOAH, kalp yetmezliği, multipl skleroz (MS), astım gibi rahatsızlıkların dünya ve Türkiye genelinde en çok görülen kronik hastalıklar olduğunu belirten Klinik Psikolog Funda Kıvrıkoğlu Yalçınkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sadece Türkiye’de 1,5 milyon sedef, 350-400 bin AS, yaklaşık 400 bin MS, 3,5 milyon astım ve 2 milyonun üzerinde kalp yetmezliği hastası var. Kronik hastalıklara bütüncül sağlık sistemleriyle yaklaşılması gerekiyor.”

Kasım 2019


40

Yalçınkaya, Clinical Psychologist, said, “Only 1.5 million of psoriasis in Turkey, 350-400 thousand AS patients, 400 thousand AD patients, there are 3.5 million heart failure patients with asthma and over 2 million. Chronic diseases need to be approached through holistic health systems.” Yalçınkaya said, “The main source of some psychological problems is chronic diseases. Living with these diseases for a long time can be compelling for the person’s adaptation to normal life. In addition to drug therapy, psychological support is very important for these patients to improve their quality of life, to adapt to treatment and even to continue with positive outcomes.” Emphasizing the importance of meeting the physical needs of individuals with chronic disease, clinical psychologist Nuray Sarp Kulkara, said, “Physical activity restricted chronically ill, struggling to maintain their daily lives. Therefore, feel excluded themselves in society. Depression is one of the most common conditions in desperate chronic patients. For this reason, an individual with chronic disease needs to be supported, accepted and understood more than a normal adult in order to rebalance his deteriorating balance and solve his health problems.”

Ceyda Düvenci’s Journey In the event which the actor and presenter Ceyda Düvenci, who attracted attention with her studies in the field of health, moderated, famous presenter told about her own journey following, “As everyone knows, my daughter Melisa is cerebral palsy. Due to brain deformation after birth, she lost some of his abilities. She has to get lifelong physiotherapy support in order to walk more accurately and complete his body development correctly. This journey is very difficult for Melisa. However, children with special needs have an innate power, competence and three happy children. What we would like to draw attention at this point, the situation of families of children with special needs. With special needs of children with parents, rightly always throw themselves into the second plan and only

Kasım 2019

Yalçınkaya şöyle devam etti: “Bazı psikolojik sıkıntıların ana kaynağı kronik hastalıklardır. Uzun süre bu hastalıklarla yaşamak kişinin normal yaşama tekrar adaptasyonu için zorlayıcı olabilir. İlaç tedavisinin yanı sıra psikolojik destek bu hastaların yaşam kalitesini arttırma, tedaviye uyum sağlama ve hatta tedavinin olumlu sonuçlarla devam edebilmesi için çok önemli.” dedi. Kronik hastalığı olan bireylerde fiziksel gereksinimlerin karşılanmasının son derece önemli olduğunu vurgulayan Klinik Psikolog Nuray Sarp Kulkara, “Fiziksel aktiviteleri sınırlanan kronik hastalar, günlük yaşamlarını sürdürmekte zorlanıyor. Bu nedenle kendilerini toplumdan dışlanmış hissediyorlar. Umutsuzluğa kapılan kronik hastalarda depresyon en çok karşılaşılan durumlardan biri. Bu nedenle kronik hastalığı olan bireyin bozulan dengesini yeniden kurabilmesi, sağlığıyla ilgili sorunlarını çözümleyebilmesi için normal bir yetişkinden çok daha fazla desteklenmeye, kabullenilmeye ve anlaşılmaya gereksinimi vardır” dedi.

Ceyda Düvenci’nin Yolculuğu Sağlık alanında yaptığı çalışmalarla dikkat çeken oyuncu ve sunucu Ceyda Düvenci’nin moderatörlüğünde düzenlenen etkinlikte ünlü sunucu kendi yolculuğuyla ilgili şunları söyledi: “Herkesin bildiği gibi, kızım Melisa serebral palsi. Doğumdan sonra yaşadığı beyin deformasyonu sebebiyle, vücudundaki bazı yeteneklerini kaybetti. Daha doğru yürüyebilmesi ve vücut gelişimini doğru tamamlayabilmesi için ömür boyu fizyoterapi desteği almak zorunda. Melisa adına bu yolculuk çok zor. Ancak özel ihtiyaç sahibi çocukların doğuştan gelen bir güçleri, dirayetleri var ve çoğunlukla çok mutlu çocuklar. Bu noktada dikkatleri çekmek istediğimiz şey, özel ihtiyaç sahibi çocukların ailelerinin durumu. Özel ihtiyaç sahibi çocuğu olan ebeveynler, haklı olarak kendilerini her zaman ikinci plana atarlar ve sadece çocukları için yaşarlar. Tabii ki bütün anne babalar, çocukları için yaşar ama özel ihtiyaç sahibi bir çocuğa sahipseniz anne baba olarak en az onlar kadar


41

live for their children. Of course, all parents, live for their children, but if you have a child with special needs at least until they are important as parents. It is very important that you receive psychological support in this challenging process. Because you can feel insufficient in many areas, you can be tired, moments when you feel your power is exhausted. Or the future, ‘ What happens to my child when I’m not? ‘ can be a feeling you experience more than other parents. All of these are very human emotions that are felt by parents with special needs children. Psychological support is very important in this journey. Get psychological support as individuals in the face of life’s challenges, it helps many difficulties regarding your journey. Business ta precisely the awareness of this h for other parents both suck myself am here and my journey to my projects I support until the end.”

Participants Embarked On Their Journey In The Field Of My Journey Experience The aim of My Journey project is to help people living with chronic diseases to accept and manage their illness with online psychological support videos. 8 video shot during project My Journey project how asthmatics, COPD, psoriasis, heart failure, multiple sclerosis (MS) and ankylosing spondylitis (AS) are struggling with psychological disorders. With the project it is aimed to provide support to patients experiencing similar processes and their caregivers. Each video contains one of the stages of chronic disease acceptance. These phases; ordinary world, call to adventure, meeting with mentor, crossing the threshold, quizzes-friends-enemies, descent-fire shirt, cave-potion and resurrection-potion return. K all struggling with the disease of chronic go through this phase. B as the venue of the meeting established the experience lame in the participants also pass through this process, they have the chance to go on their own journey. Participants also supported the project by sharing their own journeys from their social media accounts with the #benimyolculugum and #buyoldayalnizdegilsiniz tags.

önemlisiniz. Bu zorlu süreçte psikolojik destek almanız çok önemli. Çünkü birçok alanda kendinizi yetersiz hissedebiliyor, yorulduğunuz, gücünüzün tükendiğini hissettiğiniz anlar olabiliyor. Ya da geleceğe dönük, ‘ben olmadığım zaman çocuğuma ne olacak?’ korkusu, diğer ebeveynlere göre daha fazla yaşadığınız bir duygu olabiliyor. Bunların hepsi özel ihtiyaç sahibi çocuğu olan ebeveynlerin hissettiği ve çok insani duygular. Bu yolculukta psikolojik destek almak çok önemli. Hayatın zorlukları karşısında birey olarak psikolojik destek almak, o zorlukla ilgili yolculuğunuzda çok yardımcı oluyor. İşte tam da bunun farkındalığı için hem kendim hem de diğer anne babalar için buradayım ve Benim Yolculuğum projesine sonuna kadar destek veriyorum.”

Benim Yolculuğum Deneyimleme Alanında Katılımcılar Kendi Yolculuklarına Çıktılar Benim Yolculuğum projesinin amacı; kronik hastalıklarla yaşayan insanlara online psikolojik destek videoları ile hastalıklarını kabul etmeleri ve yönetmeleri konusunda katkı sağlamak. Proje kapsamında çekilen 8 video astım, KOAH, sedef, kalp yetersizliği, multipl skleroz (MS) ve ankilozan spondilit (AS) ile ilgili örnekleri içeriyor. Projeyle, benzer süreçleri yaşayan hastalara destek sağlanması hedefleniyor. Her bir video kronik hastalığın kabulleniş evrelerinden birini içeriyor. Bu evreler; sıradan dünya, maceraya çağrı, akıl hocasıyla buluşma, eşiğin geçilmesi, sınavlar-dostlardüşmanlar, mağaraya iniş-ateşten gömlek, ödül-iksir ve yeniden diriliş-iksirle dönüş yolu. Kronik hastalıklarla mücadele eden herkes bu evrelerden geçiyor. Basın toplantısı mekânına kurulan deneyimleme alanında katılımcılar da bu süreçlerden geçerek kendi yolculuklarına çıkma şansı yakaladılar. Katılımcılar aynı zamanda, #benimyolculugum ve #buyoldayalnizdegilsiniz etiketleriyle kendi yolculuklarını sosyal medya hesaplarından paylaşarak projeye destek oldular.

Kasım 2019


42

Good News for Patients with Parkinson, Dystonia and Spasm! Parkinson, Distoni, Titreme ve Kasılma Hastalarına Müjde!

Offering an option of efficient treatment for patients with Parkinson’s disease, dystonia, tremor, involuntary movement, spasm and pain, neuromodulation also shows promise for patients in the field of Neurosurgery!

Parkinson, distoni, titreme, istemsiz hareket, kasılma ve ağrı hastalarına etkili bir tedavi imkanı sunan nöromodülasyon uygulamaları, Beyin ve Sinir Cerrahisi alanında hastaların yüzlerini güldürüyor!

“Neuromodulation techniques are used to correct any fault in the nervous system of any body part and it offers a solution for patients and eliminates many complaints in various nervous system disorders, such as Parkinson’s disease, dystonia, tremor, epilepsy, severe pain, involuntary movement and spasm” says Associate Professor of Neurosurgery Atilla Yılmaz, M.D., from Okan University Hospital in Istanbul.

“Vücudun herhangi bir bölgesindeki sinir sisteminde oluşan aksaklıklarının, düzenlenmesini sağlamak için kullanılan yöntemlerden olan nöromodülasyon yöntemleri ile; parkinson, distoni, tremor yani titreme, sara, şiddetli ağrı, istemsiz hareket ve kasılma gibi birçok sinir sistemi rahatsızlığında, hastaların çözümsüz olarak bilinen birçok şikayeti sonlandırılmaktadır” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Atilla Yılmaz, açıkladı.

What is neuromodulation?

Nöromodülasyon nedir?

“Neuromodulation” can be defined as “a means of modulation for the nervous system”. The aim is to modulate or correct the faults of the nervous system at any part of the body. These fault may being in the brain or any other part of the body. The faults in brain may lead

“Nöromodülasyon” kelimesini “sinir sisteminin düzenleyicisi” olarak tanımlayabiliriz. Amaç; vücudumuzun herhangi bir bölgesindeki sinir sisteminde oluşan aksaklıklarının, düzenlenmesini sağlamaktır. Bu aksaklıklar beyinde olabileceği gibi vücudun herhangi bir yerinde de

Kasım 2019


43

to Parkinson’s disease, colloquially called paralysis with abnormal shaking, and dystonia that is manifested by severe spasm and involuntary movements as well as tremor that is associated with shaking movements in trunk, head and hands and finally, epilepsy. Trunkal malfunctions may lead to refractory pain, urinary and/or fecal incontinence and involuntary contractions of muscles in limbs. The neurostimulation devices specific for brain, spinal cord, urinary bladder and vagal nerve as well as the baclofen pump are all covered under the neuromodulation surgeries and they cure all the above mentioned disorders. These high-tech surgeries are well open to advancements of the future, but they can, unfortunately, be performed in a very limited centers in our country and even neurosurgeons from many other countries visit our center for education.

What are neuromodulation procedures and what are their indications? Neuromodulation surgeries are considered under two groups; deep brain stimulation, colloquially called brain battery, is used to correct the malfunctions in the brain. Deep brain stimulation is successfully used in our country for the treatment of Parkinson’s disease, colloquially called paralysis with shaking movements, and Dystonia that is manifested by involuntary movements and spasms as well as tremor that is characterized by involuntary shaking movements in head or hands. Ability to perform such high-tech surgeries in our country is a great chance for our patients. Stimulators used for disorders of the spinal cord, urinary bladder and vagal nerve as well as baclofec pump fall into the second group. This group of surgeries is successfully carried out neuropathic pain that is a refractory severe pain, which occurs in many chronic diseases, but especially the diabetes mellitus, and urinary or fecal incontinence or urge as well as epilepsy and spasticity that is associated with involuntary contractions.

They can be tried before the surgery! All these procedures are very advantageous in terms of preoperative trial option, ability to set the electric current and absence of an irreversible damage. Most of these surgeries can be carried out under local anesthesia without any need to general anesthesia and the preoperative trial option increases the success rate of operations substantially.

gelişebilmektedir. Beyindeki aksaklıklar sonucunda; halk arasında titremeli felç olarak bilinen Parkinson Hastalığı, şiddetli kasılma ve istemsiz hareketlerle seyreden Distoni Hastalığı ve vücutta, kafada, elde titremelerle seyreden Tremor Hastalığı, son olarak da sara hastalığı olarak bilinen Epilepsi Hastalığı oluşabilmektedir. Vücuttaki aksaklıklar sonucunda ise tedavisi olmayan ağrılar, idrar ve büyük abdest kaçırma veya yetiştirememe gibi rahatsızlıklar ve bazı uzuvlarda kasılmalar gelişebilmektedir. İşte nöromodülasyon ameliyatları bünyesinde topladığımız beyin pili, omurilik pili, mesane pili, vagus pili ve baklofen pompası gibi girişimler tüm bu aksaklıkların düzenlenmesini sağlamaktadır. Günümüzün en teknolojik ve geleceğin en gelişime açık bu ameliyatları, ülkemizde çok fazla yerde yapılamamakta hatta dünyanın bir çok ülkesinden beyin ve sinir cerrahisi uzmanları merkezimize gelerek tarafımızdan eğitim almaktadırlar.

Nöromodülasyon girişimleri nelerdir ve hangi hastalıklarda kullanılır? Nöromodülasyon ameliyatlarını iki grupta inceleyebiliriz; ilk grupta beyinde oluşan aksaklıklar için kullanılan ve halk arasında beyin pili olarak adlandırılan derin beyin stimülasyonundan bahsedebiliriz. Beyin pili ameliyatı ülkemizde; halk arasında titremeli felç olarak bilinen Pakinson hastalığının, istemsiz hareket ve kasılmalarla seyreden Distoni hastalığının, başta veya ellerde Titreme ile görülen Tremor hastalığının tedavisinde başarıyla uygulanmaktadır. Ülkemizde bu teknolojik ameliyatların yapılabilmesi, hastalarımız için büyük şanstır. İkinci grup ameliyatlar olarak ta vücutta oluşan aksaklıklar için kullanılan omurilik pili, mesane pili, vagus pili ve baklofen pompasını sayabiliriz. Bu grup amelyatlar ise nöropatik ağrı olarak bilinen ve şeker hastalığı başta olmak üzere bir çok kronik hastalıkta görülebilen tedavisi zor şiddetli ağrıların, idrar veya büyük abdest kaçırma veya yetiştirememenin, sara hastalığının ve istemsiz kasılmalarla seyreden spastisitenin tedavisinde başarıyla uygulanmaktadır.

Ameliyattan önce denenebiliyor! Tüm bu girişimlerin en önemli avantajları arasında önceden test uygulaması fırsatının olmasını, uygulanacak elektrik akımlarının ayarlanabilir olmasını ve girişimlerin kalıcı hasar bırakmamasını sayabiliriz. Bu ameliyatların birçoğu hastayı uyutmadan lokal anestezi altında yapılmakta olup öncesinde test girişimlerinin yapılabilmesi ameliyatların başarı şansını oldukça yükseltmektedir.

Kasım 2019


44

177 Hospitals Leave Europe Behind with Digitalization Success 177 Hastane Dijitalleşme Başarısı İle Avrupa’yı Hayli Geride Bıraktı

HIMSS’19 Eurasia - Health Informatics and Technologies Conference and Fair, which was opened with the participation of Dr. Fahrettin Koca, Minister of Health and the guest country Ministers of Health, continues to keep the pulse of health informatics. Continuing with the success of the European leadership in health informatics and technology Turkey, it announced the success of Eurasia HIMSS’19 once again to the world. 167 hospitals receiving Level 6 validation according to HIMSS EMRAM criteria, 7 hospitals receiving Level 6 validation and 7 Oral and Dental Health Hospitals receiving Level 6

Kasım 2019

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca ve konuk ülke Sağlık Bakanlarının katılımı ile açılan HIMSS’19 Eurasia – Sağlık Bilişimi ve Teknolojileri Konferansı ve Fuarı, sağlık bilişiminin nabzını tutmaya devam ediyor. Sağlık bilişimi ve teknolojilerindeki başarısı ile Avrupa liderliğini sürdüren Türkiye, HIMSS’19 Eurasia’da başarısını bir kez daha dünyaya duyurdu. HIMSS EMRAM kriterlerine göre Seviye 6 validasyonu alan 167 hastane, Seviye 7 validasyonu alan 3 hastane ile ilk defa bu yıl uygulamaya başlayan bir uygulama ile Seviye 6 validasyonu alan 7 Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi ödül aldı. Hastane yöneticilerine ödülleri T.C. Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, HIMSS Başkan ve CEO’su Harold F. Wolf III tarafından verildi.


45

validation were awarded with an application started for the first time this year. The awards were given to hospital managers by T.C. Deputy Minister of the Ministry of Health Şuayip Birinci, Harold F. Wolf III, President and CEO of HIMSS. Speaking at the award ceremony and expressed his happiness to see that the hospital work starting in 2013 came to this point, Deputy Minister Şuayip Birinci said, “We have tried to do whatever is necessary for our Ministry to provide world-class service. We were not tired, we did not avoid producing more. Now, if we can talk about increasing the number of our level 7 hospitals and getting praise from all over the world, the valuable components of this powerful system, which is successfully established, should remember our healthcare workers and thank the strong political support. Today you will not only see the digital hospital work here at the meeting point of the world. You will witness success stories with all sector representatives, public and private service providers.” Declaring that HIMSS EMRAAN level in Turkey, 6 and 7 field hospital has launched an elusive success in Europe with these achievements, Harold F. Wolf III said that, they see incredible growth and development in the digitalization of health through policies in this area in Turkey. For the event schedule: https://himsseurasia.com/program/

Ödül töreninde konuşan ve 2013 yılında başlayan hastanecilik çalışmalarının bu noktaya geldiğini görmekten duyduğu mutluluğu dile getiren Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, “Bakanlığımızın dünya standartlarında hizmet sağlayabilmesi için üzerimize düşen ne varsa yapmaya çalıştık. Yorulmadık, daha fazla üretmekten kaçınmadık. Şimdi seviye 7 hastanelerimizin sayısını artırmaktan bahsedebiliyor ve dünyanın dört bir yanından övgü alabiliyorsak başarı ile kurulan bu güçlü sistemin değerli bileşenleri, sağlık çalışanlarımızı hatırlamak ve güçlü siyasal desteği şükranla anmak gerekir. Bugün burada dünyanın buluşma noktasında sadece dijital hastanecilik çalışmalarını görmeyeceksiniz. Sektör temsilcileri, kamu ve özel tüm hizmet sunucularıyla oluşmuş başarı hikayelerine tanık olacaksınız” diye konuştu. Türkiye’deki HIMSS EMRAM seviye 6 ve 7 alan hastanelerin bu başarıları ile Avrupa’da yakalanması güç bir başarıya imza attığının söyleyen HIMSS Başkan ve CEO’su Harold F. Wolf III, ise Türkiye’de bu alandaki politikalar sayesinde sağlıkta dijitalleşme konusunda inanılmaz bir büyüme ve gelişme gördüklerini dile getirdi. Etkinlik programına ulaşmak için: https://himsseurasia.com/program/

Kasım 2019


46

Incontinence Patients Wait 3 Years To Visit A Doctor İdrar Kaçıranlar Doktora Gitmeyi 3 Yıl Bekliyor

One of the biggest problem of women in Turkey is incontinence. Do Not Miss Life Club, visiting every city about this issue and holding its first meeting in Istanbul, was met with great interest in Ankara. With Canped’s main sponsorship and the scientific leadership of Continence Association, the conference was hosted by the Municipality of Keçiören and presented by Nergis Kumbasar. Prof. Tufan Tarcan emphasized that patients with urinary incontinence wait 3 years after the complaints begin to visit a doctor. Urinary incontinence is among the worst nightmares of women in our country. Meeting the first time in Istanbul to talk about this problem, the Do Not Miss Life Club was met with great interest in Ankara. Presented by Nergis Kumbasar and hosted by the Municipality of Keçiören under the main sponsorship of Canped, the conference was held at Necip Fazıl Kısakürek Theater Hall under the scientific leadership of Continence Association. Continence Association Chairman Prof. Tufan Tarcan and Continent Association Society Public Information Working Group Chairman Prof. Bedreddin Seçkin spoke in the conference. Tarcan remarked that urinary incontinence is a topic that patients do not like to talk much, while Seçkin said continence should not be expressed as a disease.

Kasım 2019

Türkiye’de kadınların en büyük problemlerinden bir tanesi idrar kaçırma. Bu konuda şehir şehir gezen ve ilk olarak İstanbul’da buluşan Hayatı Kaçırmayanlar Kulübü Ankara’da da büyük bir ilgiyle karşılandı. Canped’in ana sponsorluğunda Keçiören Belediyesi’nin ev sahipliğinde Nergis Kumbasar’ın sunumu ve Kontinans Derneği’nin bilimsel öncülüğünde düzenlenen seminerde Prof. Dr. Tufan Tarcan, idrar kaçırma sorunu yaşayanların şikayetlerinin başlamasıyla doktora gitmesi arasında 3 yıl geçtiğine vurgu yaptı. İdrar kaçırma ülkemizde kadınların en büyük kabusları arasında yer alıyor. Yaşanan bu sıkıntıyı konuşmak üzere ilk olarak İstanbul’da buluşan Hayatı Kaçırmayanlar Kulübü Ankara’da da büyük bir ilgiyle karşılandı. Canped’in ana sponsorluğunda Keçiören Belediyesi’nin ev sahipliğinde Nergis Kumbasar’ın sunumu ve Kontinans Derneği’nin bilimsel öncülüğünde Necip Fazıl Kısakürek Tiyatro Salonu’nda gerçekleşen seminerde Kontinans Derneği Başkanı Prof. Dr. Tufan Tarcan ile Kontinans Derneği Halkı ve Kamuoyunu Bilgilendirme Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Bedreddin Seçkin konuşmacı olarak yer aldı. Tarcan, idrar kaçırmanın hastalar tarafından üzerinde çok konuşmayı sevmedikleri bir konu olduğunu belirtirken,


47

Seçkin ise bunun bir hastalık olarak ifade edilmemesi gerektiğini söyledi. ‘İdrar kaçırma hastalığına sahibim’ demenin insanın kendisine biraz haksızlık etmesi olacağına vurgu yapan Seçkin, “İdrar kaçırmanın tek bir tipi olmadığı için altta yatan sebepleri de farklı olabiliyor. Bir şey kaldırırken yaşanan idrar kaçırmayla, aniden sıkışarak oluşan idrar kaçırma başka bir şekilde adlandırılıyor. Bir takım cerrahi işlemlerden sonra yaşanan idrar kaçırma ise daha farklı. Bunların hepsinin ön ayrımını yaptıktan sonra altta yatan sebeplerini ortaya koyduğumuzda olayı önemli şekilde çözmüş ve tedavilerin belirlenmesinde de yol almış oluyoruz. Baştan da söylediğim gibi bunu bir hastalık olarak belirlemek yanlış olur.” diye konuştu. Stressing that it would be a bit unfair for a person to say, ‘I have urinary incontinence disease’, Seçkin said, “Since there is no single type of urinary incontinence, the underlying causes may be different. Urinary incontinence that occurs when you lift something and urge incontinence that occur with a sudden need to urinate are two different entities. Urinary incontinence that occurs after a number of surgical procedures is different as well. Once we make the preliminary distinction of all of these, and determine the underlying causes, we mostly solve the issue and cover ground in determining the treatments. As I said in the beginning, it would be wrong to identify continence as a disease.”

Diabetes appears first with incontinence Stressing that urinary incontinence is a symptom, Tarcan continued: “There are many different diseases underlying this symptom. For example, the first 15 percent of MS disease appears with urinary incontinence. The initial diagnosis is made by urologists. Diabetes may also present initially with the problem of incontinence. It is very important to find out the types of urinary incontinence and what the underlying mechanism is. There is a general belief that ‘When urinary incontinence is mild, the treatment is usually muscle exercise, then it’s medication when it’s a little stronger, and it always requires surgery if incontinence is severe’. That’s not always the case. Treatments may also vary depending on the type of incontinence. There may be a very important underlying neurological disease. The most important thing to do here is to apply to the doctors who specialize in incontinence; urology specialists.

Şeker hastalığı ilk olarak idrar kaçırmayla karşımıza çıkıyor İdrar kaçırmanın bir semptom yani bir belirti olduğunun üzerinde duran Tarcan şöyle devam etti: “Bunun altında çok farklı hastalıklar yatabiliyor. Örneğin MS hastalığının ilk yüzde 15’lik kısmı idrar kaçırmayla ortaya çıkıyor. Bunun tanısını ilk olarak ürologlar koyuyor. Şeker hastalığı da ilk idrar kaçırma problemiyle karşınıza gelebiliyor. İdrar kaçırmanın çeşitleri ve altındaki mekanizma nedir sorusuna yanıt bulmak çok önemli. ‘İdrar kaçırmanın hafif olduğu zaman tedavisi genelde kas egzersizi, biraz daha kuvvetli olduğu zaman ilaçla, ama daha şiddetli olduğu zamanda mutlaka ameliyatla oluyor’ diye bir önyargı var. Bu her zaman doğru değil. Tedaviler de idrar kaçırmanın tipine göre değişebiliyor. Altta yatan çok önemli nörolojik bir hastalık olabilir. Burada yapılması gereken en önemli şey; bu işin uzmanı yani üroloji uzmanına başvurmaktır.”

İdrar kaçırmayı hiçbir yaşta kabul etmiyoruz “Hem kadınlarda hem de erkeklerde idrar kaçırmanın görüldüğünü biliyoruz ama kadınlarda daha çok yaşanıyor.” açıklamasında bulunan Bedrettin Seçkin, “Kadınlar doğum sürecinde özellikle pelvik tabanının da bozulmasıyla bu sorunu daha çok yaşayabiliyor. Sıkışma tipi idrar kaçırmayı daha çok ileri yaşlarda görüyoruz. Bazı idrar kaçırmalar ise her yaşta görülebiliyor. Yaş ilerledikçe idrar kaçırmayı daha çok görmeye başlıyoruz. Ancak bizim bir mottomuz var; idrar kaçırmayı hiçbir yaşta kabul etmiyoruz.” diye konuştu. “Şikayetin başlamasıyla doktora başvurma arasında geçen süre ortalama 3 yıl. O da doktora başvuranlar için geçerli.“

We do not accept incontinence at any age Bedrettin Seçkin stated that; “We know that both men and women have urinary incontinence, but it is more prevalent in women” and continued, “Women can experience this problem more frequently during pregnancy, especially with the deterioration of their pelvic floor. We see urge incontinence with sudden need to urinate more frequently in older ages. Some types of incontinence can be seen at any age. As we get older, we start seeing incontinence more frequently. However, we have a motto, we do not accept urinary incontinence at any age.” Tufan Tarcan emphasized the statement that “The average period between the onset of the complaint and referral to

Kasım 2019


48

a doctor is 3 years. And this is true only for people who visit a doctor.” and continued; “Women tend to hide this disease more. Only 12 percent of patients who have incontinence problems tell these issues to their doctor. They refer to urologists and obstetricians, but still hide it. They often feel the need to hide it for cultural reasons and shame. Most of them see it as a natural outcome of aging and have the perception that it will happen to everyone. However, there are now urine collecting pads, which were not available before and now are life savers for women. We recommend these to some of our patients. Urine collecting pads are lifesaving in bedbound patients. If appropriate materials are not used, serious skin infections may occur. However, the patient group that we cannot treat is very low.” Bedrettin Seçkin said that people with urinary incontinence create a reflex and limit their fluid intake even if they are

açıklamasına özellikle dikkat çeken Tufan Tarcan şöyle devam etti: “Kadınlar bu hastalığını daha çok saklıyor. İdrar kaçıran hastaların sadece yüzde 12’si hekime söyleyebiliyor. Ürolog ve kadın doğum uzmanına da gidiyor ama bunu saklıyor. Genelde kültürel nedenler ve utanmadan dolayı saklama ihtiyacı duyuyorlar. En çok ise yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak görüyor ve herkeste bunun yaşanacağı algısına sahipler. Ancak eskiden olmayan şimdi ise kadınların büyük kurtarıcısı olan idrar toplayıcı pedler var. Biz de bazı hastalarımıza bunları öneriyoruz. Yatağa bağımlı hastalarda idrar toplayıcı alt bezleri hayat kurtarıcı oluyor. Uygun materyallerin kullanılmadığı durumlarda ise ciddi cilt enfeksiyonları ortaya çıkabiliyor. Ancak bizim tedavi edemediğimiz hasta grubu çok düşük.” İdrar kaçıran insanların farkında olmasalar bile bir refleksleri oluştuğunu ve sıvı alımını kısıtladıklarını söyleyen

not aware of it, and continued “People who have urinary incontinence problems, especially when they go out, do not drink water not to go to the toilet. In fact, another reason more important than this is a habit passed down from our elders, picking toilets and delaying urination.”

Bedrettin Seçkin, “Sıkışma tipi idrar kaçırma problemi yaşayanlar; dışarı çıktıklarında özellikle su içmiyorlar tuvalete gitmemek için. Aslında bundan çok daha önemli bir başka sebebi ise büyüklerimizden geçen bir alışkanlık olan tuvalet seçme ve idrar geciktirme.” dedi.

Do not pick toilets, protect your health

Tuvalet seçmeyin, sağlığınızı koruyun

Stating that people of all ages came to them with the problem of urinary incontinence, Seçkin completed his speech as follows: “The biggest cause for incontinence is a full bladder. The bladder can become uncontractable in later periods in people who refuse to go to the toilet outside when they need to urinate. Do not pick toilets. I haven’t seen anyone who have caught germs from the toilet. Germs are already inside us. If you need to urinate but delay it, you basically prepare a favorable environment for these germs to proliferate. Drinking 1 glass of water per hour and going to the toilet every 3.5 hours, even if we don’t have the urge to urinate, means that we use our urinary system in a healthy manner. You say, ‘I drink 2 liters of water a day’, but the water you are not drinking at work does not count. You need to spread your water intake throughout the day. It may then be possible to overcome urinary incontinence with minor measures.”

Kasım 2019

Her yaştan insanın kendilerine idrar kaçırma problemiyle kendilerine geldiklerini belirten Seçkin sözlerini şöyle tamamladı: “İdrar kaçırmanın en büyük sebebi idrar torbasının dolu olmasıdır. İdrar geldiğinde dışarıda tuvalete gitmeyi reddeden insanlarda ileriye yönelik idrar kesesi kasılmaz hale gelebiliyor. Tuvalet seçmeyin. Hiç kimsenin bugüne kadar tuvaletten mikrop kaptığına rastlamadım. Mikrop zaten bizim içimizde olan bir şey. Siz ne kadar idrar gelip onu boşaltmazsanız üremesine de zemin hazırlamış olursunuz. Saat başı 1 bardak su içerek, sıkışmasak bile 3,5 saatte bir tuvalete gitmek idrar sistemimizi sağlıklı kullandığımız anlamına gelir. ‘Günde 2 litre su içiyorum’ diyorsunuz ama mesaide içmediğiniz su sayılmaz ki. İçtiğiniz suyu güne yaymanız gerekiyor. İdrar kaçırmaları küçük önlemlerle atlatmak belki de böylece mümkün olacak.”



50

We Are The First In Living-Donor Liver Transplant In The World

Canlı Karaciğer Naklinde Dünyada İlk Sıradayız

When liver function is lost, there is only one treatment option; it’s organ transplant! Without transplantation in a short time many patients die in a short time. However, in patients waiting for kidney donation, there is a method called “bridge therapy” such as dialysis that prolongs the waiting period. Therefore, while the waiting list for kidney transplantation continues, the number of liver patients remains the same. The statistics also show the ratio between these two groups strikingly; Turkey cadaveric organ donation waiting list written in the kidney 23 thousand, 2 thousand 200 have liver disease. In short; liver patients compete over time. Because there is not enough donations in this race, patients live on the thin line between life and death. However, only one of the bodies of 4 people per year around 1200. When determining brain death in Turkey are forgiven. However, if the organs of all people with brain death are donated, people will not lose their lives on the waiting list and there will be no need for a live donor for the kidney or liver.

Kasım 2019

Karaciğer fonksiyonunu yitirince tek bir tedavi seçeneği kalıyor; o da organ nakli! Kısa sürede nakil olmazsa birçok hasta kısa sürede hayatını kaybediyor. Oysa böbrek bağışı bekleyen hastalarda, diyaliz gibi “köprü tedavi” denilen ve bekleme süresini uzatan bir yöntem var. Bu nedenle böbrek nakli bekleme listesi uzayıp giderken, karaciğer hastalarının sayısı hep aynı kalıyor. İstatistikler de bu iki grup arasındaki oranı çarpıcı şekilde gösteriyor; Türkiye’de kadavra organ bağışı listesine yazılıp bekleyen 23 bin böbrek, 2 bin 200 karaciğer hastası var. Kısacası; karaciğer hastaları zamanla yarışıyor. Bu yarışta yeterli bağış yapılmadığı için hastalar yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide yaşıyor. Oysa Türkiye’de yılda 1200 civarında beyin ölümü tespit edilirken sadece 4 kişiden birinin organları bağışlanıyor. Oysa beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerin tamamının organları bağışlansa, insanlar hem bekleme listesinde hayatını kaybetmeyecek hem de ne böbrek ne de karaciğer için canlı vericiye ihtiyaç olacak. Hal böyle olunca bilim insanları da kadavradan bağışın


51

As such, scientists often hold meetings to increase cadaveric donation, to reach more patients and to share their experience in liver transplantation and to convey new research results. Recently, the leading experts of the world came together at the Acıbadem Organ Transplantation Symposium and discussed the issue of “living-donor liver transplant” in every aspect. In the symposium held at Acıbadem University Kerem Aydınlar Campus, experts made important statements about organ donation and liver transplantation.

artması, dolayısıyla daha fazla hastaya ulaşılması ve karaciğer naklinde deneyimlerini paylaşmak, yeni araştırma sonuçlarını aktarmak için sıkça toplantılar düzenliyor. Geçtiğimiz günlerde dünyanın önde gelen uzmanları bu kez “Acıbadem Organ Nakli Sempozyumu”nda bir araya gelerek “karaciğer nakli” konusunu her yönüyle masaya yatırdı. Acıbadem Üniversitesi Kerem Aydınlar Kampüsü’nde gerçekleştirilen sempozyumda uzmanlar organ bağışı ve karaciğer nakli konusunda önemli açıklamalarda bulundu.

Around 600 thousand liver transplants per year Average around 600 thousand living-donor liver transplants done annually in Turkey; 400 of these transplants are cadavers and the remaining 200 are from live donors. However, over time, the number of those who compete in cadavers waiting for the donation of 2 thousand 200. “Hearts would like to get most of these transplants,” said General Surgery Specialist. Dr. Remzi Emiroğlu noting that the extremely low rate of organ donation in our country, “Unfortunately, 75 percent of organ transplantation in Turkey is made from a high percentage of living donors. Organ donation is actually a hard living donation, because you don’t have any health problems while you live, but you risk surgery to save a relative. a very successful surgery in Turkey made, there is still a risk of death in people with a thousand donors. While people accept this risk for their loved ones in life, they can abstain from organ donation after death.”

Here’s the best centers performing living-donor liver transplant from living in Turkey Today, most engaged in the transport of live transport in the countries of the world, Turkey. Indicating that the best centers performing living-donor liver transplant are in our country, General Surgery Specialist Prof. Dr. Remzi Emiroğlu said, “Now we are in a very good place in terms of surgery and medical care. In the past we traveled abroad, now they are coming to Turkey for the transport from each country in the world. We can make difficult surgeries that cannot be performed in many centers in the world. While the success rates in the best centers of the world are around 90-92 percent, we have 93-94 percent success rate.”

Even babies are transplanted Children make up 10 percent of a section of liver transplants in Turkey. Approximately 500 children expect liver transplants each year, but only 140 to 150 of them can be transplanted due to insufficient organ donation. The good news is that the results of pediatric liver transplantation are extremely successful. General Surgery Specialist Dr. Remzi Emiroğlu today, surgical techniques and medical care, thanks to advances in children, even in babies, even drew attention to the liver transplantation can be done. Professor. Dr. Remzi Emiroğlu said, “Until just a few years ago, it was a dream for us to be able to

Yılda bin 600 civarında karaciğer nakli yapılıyor Türkiye’de yılda ortalama bin 600 civarında karaciğer nakli yapılıyor; bu naklin 400’ü kadavradan, geri kalan bin 200‘ü ise canlı vericiden oluyor. Oysa zamanla yarışarak kadavradan bağış bekleyenlerin sayısı 2 bin 200. “Gönül isterdi ki bu nakillerin çoğu kadavradan olsun” diyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Remzi Emiroğlu ülkemizde organ bağışının son derece düşük düzeyde olduğuna dikkat çekerek “Maalesef Türkiye’de organ naklinin yüzde 75 gibi yüksek bir oranı canlı vericiden yapılıyor. Organ bağışında aslında zor olan canlı bağış, çünkü yaşarken herhangi bir sağlık probleminiz olmamasına rağmen, bir yakınınızı kurtarabilmek için ameliyat riski alıyorsunuz. Türkiye’de ameliyatlar çok başarılı yapılsa da, yine de verici olan kişilerde binde bir hayati risk var. İnsanlar yaşarken sevdikleri için bu riski kabul ederlerken, öldükten sonra ise organ bağışına çekimser yaklaşabiliyorlar”

Canlıdan nakil yapan en iyi merkezler Türkiye’de Günümüzde dünyada canlıdan nakilde en çok nakil yapan ülke, Türkiye. Canlıdan nakil yapan en iyi merkezlerin de yine ülkemizde yer aldığını belirten Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Remzi Emiroğlu “Artık cerrahi ve tıbbi bakım anlamında çok iyi bir yerdeyiz. Eskiden biz yurt dışına giderken, artık dünyanın her bir ülkesinden nakil

Kasım 2019


52

transplant liver to babies,” he continued: “For example, in the past we used to have difficulty in transplanting children under 10 kilos. Therefore, we would try to raise them, thus saving as much time as possible. Of course, there would be children who could complete this period, unfortunately those who lost their lives. Today, we can easily transplant liver to babies weighing 4- 4.5 pounds. In addition to advances in surgical technique and medical care, the small size of the liver of the infants increases the chances of transplantation, because even a small piece of the donor is sufficient for the baby. These babies, who will lose their lives if there is no transplant, can continue their lives in a very healthy way after the transplant.”

için Türkiye’ye geliyorlar. Dünyada birçok merkezde yapılamayan zor cerrahiler bizde yapılabiliyor. Dünya’nın en iyi merkezlerinde başarı oranları yüzde 90-92’lerde iken bizde bu oran 93-94’lere yükseliyor”

Bebeklere bile nakil yapılıyor Türkiye’de karaciğer nakillerinin yüzde 10’luk bir bölümünü çocuklar oluşturuyor. Her yıl yaklaşık 500 çocuk karaciğer nakli beklerken, organ bağışının yetersiz olması nedeniyle ancak 140 ila 150’sine nakil yapılabiliyor. Güzel haber ise pediatrik karaciğer naklinde son derece başarılı sonuçlar elde edilebilmesi. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Remzi Emiroğlu günümüzde cerrahi teknikler ve tıbbi bakımdaki gelişmeler sayesinde çocuklara, hatta bebeklere bile karaciğer nakli yapılabildiğine dikkat çekti. “Henüz birkaç yıl öncesine kadar, bebeklere karaciğer nakli yapabilmek bizim için bir hayaldi” diyen Prof. Dr. Remzi Emiroğlu sözlerine şöyle devam etti: “Örneğin eskiden 10 kilodan düşük çocukların organ naklinde çok zorlanırdık. Bu nedenle onları büyütmeye, bu sayede mümkün olduğunca zaman kazanmaya çalışırdık. Tabi bu dönemi tamamlayabilen çocuklar da olurdu, maalesef hayatını kaybedenler de. Bugün ise 4- 4.5 kilo ağırlığındaki bebeklere bile rahatlıkla karaciğer nakli yapabiliyoruz. Cerrahi teknik ve tıbbi bakımdaki gelişmelerin yanı sıra bebeklerin karaciğerlerinin küçük olması da nakil şansını yüksek oranda artırıyor, çünkü vericiden alınan çok küçük bir parça bile bebeğe yeterli geliyor. Nakil olmadığı takdirde hayatını kaybedecek olan bu bebekler, naklin ardından hayatlarına çok sağlıklı bir şekilde devam edebiliyorlar”

Çocuklarda zamanlama çok önemli Timing is very important in children Child Diseases, Pediatric Gastroenterology Specialist Prof. Dr. Vildan Ertekin stated that children in our country need liver transplantation because of the most common biliary atresia, in other words, the absence of congenital biliary tract. Pointing out that in addition, Wilson together with glycogen storage diseases and other rare metabolic diseases are more common in our country due to the widespread consanguineous marriages, Ertekin said, “In addition, cystic fibrosis drug-related toxic factors, fungal and firecracker poisoning to tumors, many factors may require liver transplantation in children. Warning that growth failure and permanent problems may occur in children if liver transplantation is not performed at the appropriate time in liver failure, she said, “Worse, 90 percent of these children can die in months. At the right time liver transplantation, children get health quickly, can continue school, can marry and have children in the future.”

Kasım 2019

Çocuk Hastalıkları, Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Prof. Dr. Vildan Ertekin söyleşide yaptığı konuşmasında ülkemizde çocukların en sık bilier atrezi, bir başka deyişle doğumsal safra yolu yokluğu nedeniyle karaciğer nakline ihtiyaç duyduklarını belirtti. Bunun yanı sıra metabolik nedenlerde wilson ile birlikte glikojen depo hastalıkları ve diğer nadir görülen metabolizma hastalıklarının ülkemizde akraba evliliklerinin yaygın olması nedeniyle daha sık görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Vildan Ertekin, “Ayrıca kistik fibrozdan ilaca bağlı toksik etkenlere, mantar ve çatapat zehirlenmesinden tümörlere kadar birçok etken çocuklarda karaciğer nakli gerektirebiliyor” diye konuştu. Prof. Dr. Vildan Ertekin karaciğer yetmezliğinde uygun zamanda karaciğer nakli yapılmazsa çocuklarda büyüme geriliği ve kalıcı problemler oluşabileceği uyarısında bulunarak, “Daha da kötüsü bu çocukların yüzde 90’ı aylar içinde hayatını kaybedebiliyor. Doğru zamanda yapılan karaciğer naklinde ise çocuklar hızla sağlığına kavuşuyor, okuluna devam edebiliyor, ileride evlenip çocuk sahibi olabiliyor” dedi.



54

Amount of Radiation in Dental Imaging Less Than You Think! Diş Görüntülemesindeki Radyasyon Miktarı Sandığınızdan Daha Az!

In dentistry, a dental X-ray is necessary for correct diagnosis. The amount of radiation we receive from each X-ray remains a question mark in our minds. Dr. Lecturer Belde Arsan, Istanbul Okan University Dental Hospital, Department of Oral and Maxillofacial Radiology, announced the curiosity. The basis for an ideal treatment in dentistry is the correct diagnosis. Therefore, diagnosis based on clinical examination alone can often be insufficient and radiographic examination is needed. Which imaging techniques to be preferred for dentistry should be decided by the dentist after s/he evaluated patient’s complaint history and clinical symptoms.

Kasım 2019

Diş hekimliğinde, doğru tanı için diş röntgeninin çekilmesi gereklidir. Çekildiğimiz her bir röntgenden ne kadar radyasyon aldığımız ise akıllarımızda soru işareti olarak kalmaktadır. İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hastanesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Belde Arsan, merak edilenleri açıkladı. Diş hekimliğinde ideal bir tedavi için esas olan, doğru bir tanının konmasıdır. Dolayısı ile yalnızca klinik muayeneye bağlı olarak tanı konması, çoğu zaman yetersiz olabilmekte ve radyografik muayeneye ihtiyaç duyulmaktadır. Diş hekimliği için özelleşmiş olan görüntüleme tekniklerinden hangisinin tercih edileceği; hastanın şikayet geçmişi ve klinik semptomların diş hekimi


55

Radiation from an X-ray is equivalent to a 5-hour flight. In dental radiology, single-tooth films and a well-known panoramic dental film are generally used in practice. Panoramic radiography; two-dimensional film shooting techniques in which the upper and lower jaws are displayed on a single film. The amount of ionized radiation dose of a small dental film called periapical radiography is approximately; 0.001 mSv and the panoramic radiography is 0.003 mSv. This is known as background radiation we encounter in our daily lives; radon gas is approximately equal to the average amount of natural radiation per day of 7 hours for periapical radiographs and 2 days for panoramic radiographs compared to radiation from industrial waste, space and earth. In other words, on a 5-hour flight, the radiation is almost equal to the radiation dose from a panoramic radiography.

Smoking 1 pack of cigarettes a day is equal to radiation from 100 views! Another scientifically proven case is the amount of radiation from cigarettes. The average amount of radiation a person receives on average 1 pack of cigarettes per day is approximately 100 panoramic radiographs per year.

The amount of radiation varies according to the device Panoramic radiography; It provides insight into the jaws and teeth for treatment planning and is very important in the presence of large pathologies. Where more detailed imaging is required, additional radiographs are required. Diagnosis can be supported by periapical radiographs, which have a higher detail imaging capacity and give a

tarafından değerlendirilmesinden sonra, diş hekiminin bilgisi dahilinde karar verilmelidir.

Bir röntgenden alınan radyasyon 5 saat saatlik uçak yolculuğuna denk! Diş hekimliği radyolojisinde pratikte genellikle, tek dişlik filmler ve herkesin bildiği panoramik diş filmi kullanılmaktadır. Panoramik radyografi; üst ve alt çenelerin tek bir film üzerinde görüntülendiği iki boyutlu film çekim teknikleridir. Periapikal radyografi olarak adlandırılan bir adet küçük diş filminin ise iyonize radyasyon doz miktarı yaklaşık; 0.001 mSv ve panoramik radyografinin ise 0.003 mSv’tir. Bu günlük hayatımızda karşılaştığımız arka plan radyasyonu olarak bilinen; radon gazı, endüstriyel atıklar, uzay ve yeryüzünden kaynaklanan radyasyon ile kıyaslandığında yaklaşık olarak periapikal radyografiler için günlük 7 saatlik, panoramik radyografiler için ise ortalama 2 günlük doğal radyasyon miktarına eş değerdir. Başka bir deyişle 5 saatlik bir uçak yolculuğunda, bir panoramik radyografiden alınan radyasyon dozuna neredeyse denk miktarda radyasyon alınmaktadır.

Günde 1 paket sigara içmek 100 görüntülemeden alınan radyasyona eşit! Bilimsel olarak kanıtlanmış bir başka durum da sigaradan alınan radyasyon miktarıdır. Günde ortalama 1 paket sigara içen bir kişinin yıllık toplamda aldığı radyasyon miktarı yaklaşık olarak yılda 100 panoramik radyografi çektirmesine denktir.

Radyasyon miktarı cihaza göre farklılık gösteriyor Panoramik radyografi; tedavi planlaması için çeneler ve dişler hakkında fikir vermektedir ve de geniş patolojilerin varlığında oldukça önemlidir. Daha detaylı

Kasım 2019


56

one-to-one image of the teeth, for the evaluation of root end infections and bone destruction around the teeth. For example; In particular, conical beam computed tomography, also called dental volumetric tomography, is one of the three-dimensional imaging techniques for the relationship of the teeth that are embedded in the jaw bones, especially the canal through which the lower jaw nerves and vessels pass, and the sinus relation of the upper jaw. The amount of radiation applied in this technique, which is specialized for dentistry, is about 6-10 times less than computed tomography applied in medicine, but more than two-dimensional radiographs. Therefore, routine dental volumetric tomography should not be preferred primarily for general planning. Only prior to implant planning, the jaws should be consulted prior to cyst / tumor surgery to assess surgical risks and to make safe treatment plans.

Lead vest and thyroid protection must be worn As a result, according to the basic principles of radiation protection, the lowest possible dose of radiation should be obtained with the most diagnostic information and protection of persons from harmful effects that may occur due to radiation dose in the treatment of a tooth. Although there are imaging methods with such low radiation for dentistry, it is still necessary to wear lead vest and thyroid protection during radiography. So; unnecessary radiation from other organs and tissues is prevented.

Kasım 2019

görüntülemenin gerektiği durumlarda, ek radyografiler alınması gerekmektedir. Kök uçlarındaki enfeksiyonlar ve dişler çevresindeki kemik yıkımlarının değerlendirilmesi için detay görüntüleme kapasitesi daha yüksek ve dişlerin birebir görüntüsünü veren periapikal radyografiler ile tanı desteklenebilir. Örneğin; özellikle çene kemikleri içerisinde gömülü kalan dişlerin özellikle alt çene sinirleri ve damarların geçtiği kanal ile ilişkisi ve üst çenede diş köklerinin sinüs ilişkisi için üç boyutlu görüntüleme tekniklerinden konik ışınlı bilgisayarlı tomografi, diğer bir adıyla dental volümetrik tomografiye ihtiyaç duyulmaktadır. Diş hekimliği için özelleşmiş olan bu teknikte uygulanan radyasyon miktarı, tıpta uygulanan bilgisayarlı tomografiye göre yaklaşık 6-10 kat daha azdır ancak iki boyutlu radyografilere göre daha fazladır. Bu nedenle rutinde dental volümetrik tomografi, genel planlamalar için öncelikli olarak tercih edilmemelidir. Yalnızca implant planlaması öncesinde, çenelerin kist/ tümör cerrahisinden önce cerrahi risklerin değerlendirilmesi ve güvenli tedavi planlamaları yapmak için başvurulmalıdır.

Kurşun yelek ve tiroit koruyucu mutlaka giyilmeli Sonuç olarak bir dişin tedavisinde; radyasyondan korunmanın temel prensiplerine göre mümkün olan en düşük radyasyon dozu ile en fazla tanısal bilgi elde edilmeli ve radyasyon dozuna bağlı olarak meydana gelebilecek zararlı etkilerden kişilerin korunması sağlanmalıdır. Diş hekimliği için bu kadar düşük derecede radyasyon miktarı olan görüntüleme yöntemleri olmasına rağmen yine de, radyografi alınırken kurşun yelek ve tiroit koruyucu giyilmesi gerekir. Böylece; diğer organ ve dokuların gereksiz ışın alınması engellenmektedir.



58

“BE AWARE OF ALBINISM, SUPPORT WITH YOUR PRESENCE”

Pierre Fabre Ran For The Association Of Albinism In The 41st Istanbul Marathon “ALBİNİZMİN FARKINDA OL, VARLIĞINLA DESTEK OL”

Pierre Fabre, 41. İstanbul Maratonu’nda Albinizm Derneği İçin Koştu

Pierre Fabre, one of the leading pharmaceutical and dermocosmetic companies in Europe, which has attracted attention with its social responsibility projects carried out all over the world since its establishment, pursued a favor for Albinism Association in the 41st Istanbul Marathon. Running to raise positive awareness on albinism, Pierre Fabre Turkey General Manager and employees, and running team consisting of with Albinism Association members successfully completed the 8-km trail. Hande Demirdere, General Manager, Dr. Pierre Fabre Turkey said the following about the 41st Istanbul Marathon race they participated in to raise awareness on albinism and to support the Association, “As Pierre Fabre, we believe that we are differentiated in the sector with our wide portfolio of

Kasım 2019

Kuruluşundan bu yana tüm dünyada hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projeleri ile dikkat çeken Avrupa’nın önde gelen ilaç ve dermokozmetik firmalarından Pierre Fabre, 41. İstanbul Maratonu’nda Albinizm Derneği yararına iyilik peşinde koştu. Albinizm konusunda farkındalık oluşturmak için koşan Pierre Fabre Türkiye Genel Müdürü ve çalışanları ile Albinizm Dernek üyelerinden oluşan koşu takımı, 8 km’lik parkuru başarıyla tamamladı. Pierre Fabre Türkiye Genel Müdürü Dr. Hande Demirdere albinizme dikkat çekmek ve Derneğe destek olmak amacıyla katıldıkları 41. İstanbul Maratonu koşusu hakkında şunları söyledi, “Pierre Fabre olarak, doğal ürünlerin oluşturduğu geniş portföyümüz, uzmanlığa verdiğimiz önem, tüketiciyi koruma yaklaşımımız



60

natural products, the importance we attach to expertise, our consumer protection approach and the social responsibility projects we carry out all over the world. With a portion of our earnings, we are proud to support the development of new products and to be part of a group which produces sustainable projects for the benefit of the community thanks to its Foundation status. One out of every 17 thousand people in the world living with albinism, while in Turkey it is estimated that an average of 4 thousand individuals have albinism. Albinism, a genetic health problem, is caused by a lack or complete absence of melanin pigment. Since the skin is unprotected against the sun’s rays, it is vital to use sunscreen in Albinism, which has a high risk of developing skin cancer and skin diseases. As Pierre Fabre, we provide protection and cure the disease all over the world with our products developed for skin cancer. As Pierre Fabre employees, we are happy to run for the Albinism Association at the Istanbul Marathon.” Also recalling the importance of generating social awareness about albinism, Demirdere continued, “One of the biggest problems in Albinism is the exclusion of society from unconsciousness. This affects the educational lives of individuals with albinism as well as in all areas of social life. Efforts to generate social awareness and sensitivity about albinism are important for us to overcome these obstacles. As Pierre Fabre employees, we are here to increase social awareness and support our friends living with albinism with our message “Be aware of albinism, support your presence.” Stating that albinism is not a disease but a genetic condition, Serkan Özorman, Chairman of Albinism Association, said, “The majority of our people do not know albinism. Some of the people who see albinism as people with white hair, white eyelashes, but the problems experienced are not limited to them. Individuals with albinism cannot go to the sun without using sunscreen. It is very likely that they will have skin cancer if they stay in the sun for a long time without using sunscreen. Individuals with albinism should use 10 to 15 boxes of sunscreen a year, so sunscreen should be considered as a requirement and drug status for individuals with albinism. At the same time, albinism causes patients with low vision problems to experience various problems in their education and working life. Due to lack of vision, students with albinism need books printed in large font size. Albinism students have difficulty seeing the blackboard at school. For this purpose, devices brought from abroad, the tripod set up close to the board is very costly devices. Within the scope of equality in education, we want this issue to be included in the legislation of the Ministry of National Education. We expect assistance from our authorities to help Albinists better to tackle the social and physical problems they face in their daily lives. When necessary arrangements are made, the problems experienced will be solved to a great extent. We would like to thank Pierre Fabre for its unconditional contribution to raising awareness of albinism.”

Kasım 2019

ve Vakıf firması olarak tüm dünyada gerçekleştirdiğimiz sosyal sorumluluk projeleri ile sektörde farklılaştığımıza inanıyoruz. Kazancımızın bir bölümü ile hem yeni ürünlerin geliştirilmesine destek olmaktan, hem de Vakıf statüsü sayesinde toplum yararına sürdürülebilir projeler üreten bir grubun parçası olmaktan gurur duyuyoruz. Dünyada her 17 bin kişiden biri albinizmle yaşıyor, Türkiye’de ise ortalama 4 bin albinizmli birey olduğu tahmin ediliyor. Genetik bir sağlık problemi olan albinizm, melanin pigmentinin eksikliği veya tamamen yokluğundan kaynaklanıyor. Ciltleri güneş ışınlarına karşı korumasız olduğundan cilt kanseri ve cilt hastalıklarına yakalanma riskleri yüksek olan Albinizm de güneş koruyucusu kullanmak hayati önem taşımaktadır. Pierre Fabre olarak cilt kanseri için geliştirdiğimiz ürünlerimizle tüm dünyada hem koruma sağlıyoruz, hem de hastalığı tedavi ediyoruz. Pierre Fabre çalışanları olarak İstanbul Maratonu’nda Albinizm Derneği için koşmaktan mutluluk duyuyoruz. “ Albinizm konusunda toplumsal farkındalığı oluşturmanın önemine de değinen Dr. Demirdere sözlerine şöyle devam etti: “Albinizm de en büyük sıkıntılardan biri de bilinçsizlikten kaynaklanan toplum dışlanmasıdır. Bu durum, albinizmli bireylerin sosyal yaşamının tüm alanlarında olduğu gibi eğitim hayatlarını da etkilemektedir. Albinizmle ilgili toplumsal bilincin ve duyarlılığın oluşmasını sağlayacak çalışmalar bu engelleri aşmamız için önemlidir. Pierre Fabre çalışanları olarak bizler de ‘Albinizmin farkında ol, varlığınla destek ol’ mesajımızla hem toplumsal farkındalığı arttırmak hem de albinizmle yaşayan dostlarımıza destek olmak için buradayız.” Albinizmin bir hastalık değil, genetik bir durum olduğunu söyleyen Albinizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serkan Özorman ise, “İnsanlarımızın büyük çoğunluğu albinizmi bilmiyor. Bilenlerin bir bölümüyse albinizmli bireyleri beyaz saçlı, beyaz kirpikli insanlar olarak görüyor ancak yaşanılan sorunlar bunlarla sınırlı değil. Albinizmli bireyler güneş koruyucu kullanmadan güneşe çıkamıyorlar. Güneş koruyucu kullanmadan güneşte uzun süre kalmaları sonucunda cilt kanseri olmaları çok yüksek bir olasılık. Albinizmli bireylerin yılda 10 - 15 kutu güneş kremi kullanmaları gerekli, bu nedenle güneş kremi albinizmli bireyler için bir gereklilik ve ilaç statüsünde değerlendirilmeli. Aynı zamanda, albinizm de az görme sorunu hastaların eğitim ve çalışma hayatlarında çeşitli olumsuzluklar yaşamalarına neden oluyor. Görme yetisinin azlığı nedeniyle albinizmli öğrencilerin büyük punto ile basılmış kitaplara ihtiyacı var. Albinizmli öğrenciler okulda tahtayı da görmekte güçlük çekiyor. Bu amaçla yurt dışından getirilen, tripot kurularak tahtayı yakın gösteren cihazlar oldukça maliyetli. Eğitimde eşitlik kapsamında bu konunun da Milli Eğitim Bakanlığının mevzuatına girmesini istiyoruz. Albinizmlilerin günlük hayatta karşılaştıkları sosyal ve fiziksel sorunlarla daha iyi mücadele edebilmeleri için yetkililerimizden yardım bekliyoruz. Konuyla ilgili gerekli düzenlemeler yapıldığında yaşanılan sıkıntılar büyük oranda çözülecektir. Albinizmle ilgili farkındalık oluşturulması için koşulsuz katkılarıyla yanımızda olan Pierre Fabre’ye teşekkür ederiz.“ diye konuştu.



62

Siemens Healthineers Turkey Has Moved To A New Warehouse Siemens Healthineers Türkiye Yeni Deposuna Taşındı

Siemens Healthineers, which operates worldwide with leading solution in the health sector, and active in Turkey since 2004 operationally, continues its development in the healthcare logistics. The giant name of the health sector, which strengthened its logistics infrastructure with the Ankara Cross Dock warehouse last year, moved to its new warehouse as of October 2019.

Sağlık sektöründe öncü çözümleriyle dünya çapında faaliyet gösteren Siemens Healthineers, 2004’ten beri operasyonel olarak aktif olduğu Türkiye’de sağlık lojistiği alanındaki gelişimini sürdürüyor. Geçen yıl Ankara Cross Dock depo ile lojistik altyapısını güçlendiren sağlık sektörünün dev ismi, Ekim 2019 itibari ile yeni deposuna taşındı.

Siemens Healthineers has been providing services for two years in the Asian and European sides of Istanbul in order to meet the operational needs of imaging, laboratory diagnostics and spare parts business lines. Within the framework of operations carried out with experts and pioneering business partners in logistics, an average of 1 million boxes were handled annually so that patient results were achieved without disruption. After a long tender process, Siemens Healthineers cooperated with BOMI Group and moved its logistics warehouse to BOMI Group. In this process, his work with the expert SELCO consultancy firm formed the infrastructure of the established business partnership model. With the professional contribution of the quality and procurement units of both companies, the project was completed in a short period of 5 months with a project team of 16 people.

Siemens Healthineers, görüntüleme, laboratuvar diagnostiği ve yedek parça iş kollarının operasyonel ihtiyaçlarının karşılanması adına İstanbul’da Asya ve Avrupa yakalarında bulunan iki deposuyla hizmetlerini yıllardır sürdürüyor. Lojistik alanında uzman ve öncü iş ortaklarıyla sürdürülen operasyonlar çerçevesinde bu zamana kadar yılda ortalama 1 milyon kutu elleçlemesi yapılarak, hasta sonuçlarının aksamadan elde edilmesi sağlandı. Siemens Healthineers uzun bir ihale sürecinin ardından BOMI Group ile iş birliğine giderek, lojistik deposunu BOMI Group bünyesine taşıdı. Bu süreçte alanında uzman SELCO danışmanlık firması ile yaptığı çalışmalar, kurulan iş ortaklığı modelinin alt yapısını oluşturdu. Her iki firmanın kalite ve satınalma birimlerinin profesyonel katkısı ile, 16 kişilik proje ekibi ile 5 ay gibi kısa bir sürede tamamlanan çalışma neticesinde, hiçbir paydaşını olumsuz etkilemeden, yeni depoya taşınma sürecini tamamladı.

Kasım 2019



64

Increased Operation Capacity by 25 Percent

Operasyon Kapasitesini Yüzde 25 Arttı

In the new warehouse spread over an area of 3,500 square meters at the base, it increased its operational capacity by 25 percent and began to carry out logistics operations. The new warehouse, built from scratch, completed the principles of operational efficiency and quality. The new warehouse with a volume of 40,000 cubic meters, as well as cold chain storage, was built with the latest technology. With the contract signed at the end of April 2019, the selection of the supplier and the start of the construction process were completed with the validation and calibration processes with quality requirements, and the cold storage was ready. The whole warehouse is designed as temperature controlled and thus the heat regimes and cold chain system of the kits from abroad are delivered to the end user without any deterioration. In addition to the storage and operation areas of the kit and consumables, the areas where the warehouse’s imaging devices are located have been expanded compared to the previous warehouse and the conditions have been adapted to modern conditions. The most effective shelf design was established considering the device storage area of 500 square meters and the dimensions of the device. As a first in the history Healthineers Siemens Turkey, will conduct the operations of the display device refresh this store again went into operation in the workshop area.

Tabanda 3 bin 500 metrekarelik alana yayılan yeni deposunda operasyon kapasitesini yüzde 25 artırarak, lojistik operasyonları yürütmeye başladı. Sıfırdan kurulan yeni depo, operasyonel verimlilik ve kalite esaslarını tamamladı. 40 bin metreküp hacmindeki yeni depo, ayrıca soğuk zincir depolaması son teknoloji ile inşa edildi. Nisan 2019 sonunda imzalanan sözleşme ile hızlı bir şekilde tedarikçi seçimi ve inşaat sürecinin başlaması, kalite gereklilikleri olan, validasyon ve kalibrasyon süreçleri ile soğuk deponun hazır hale gelmesi ile tamamlandı. Tüm depo ısı kontrollü olarak tasarlanmış ve bu sayede yurtdışından gelen kitlerin ısı rejimleri ve soğuk zincir sistemi hiç bozulmadan son kullanıcıya kadar iletiliyor. Kit ve sarf depolama ve operasyon alanlarının yanı sıra, deponun görüntüleme cihazlarının bulunduğu alanlar da bir önceki deposuna göre genişlemiş ve koşulları modern şartlara uygun hale getirildi. 500 metrekarelik cihaz depolama alanı ile cihaz ebatları göz önüne alınarak, en efektif raf dizaynı kuruldu. Siemens Healthineers Türkiye tarihinde bir ilk olarak, görüntüleme cihazlarının yenileme operasyonlarının yürütüleceği atölye alanı da yine bu depo içerisinde faaliyete geçti.

Superior Quality Conditions with Waste Control Siemens Healthineers continues to provide uninterrupted service in imaging and diagnostic fields with its new workshop where proper working conditions are observed and daily operational capacity is increased. In this workshop area, which was established in a new warehouse, superior quality conditions were achieved with waste control (zero waste targeted), neutralization line and disinfection areas and it became easier to reach high customer satisfaction target. At the opening on 3 October 2019 with the participation of country CEOs and CFOs, dealers and customers, the logistics development of Siemens Healthineers since 2004 was emphasized and the importance of partnership for providing operational excellence and cost advantage was explained. Finally, Siemens Healthineers, which is a candidate to be the best practice in health logistics with this warehouse it has generated and implemented, will continue to transfer its experiences to other Siemens Healthineers countries on a global scale.

Kasım 2019

Atık Kontrolü İle Üstün Kalite Koşulları Uygun çalışma koşullarının gözetildiği, günlük operasyonel kapasitesinin artırıldığı yeni atölyesi ile Siemens Healthineers, görüntüleme ve diagnostik alanlarında kesintisiz hizmet vermeye de devam ediyor. Yeni depo içerisine kurulan bu atölye alanında, atık kontrolü (sıfır atık hedefli), nötralizasyon hattı ve dezenfektasyon alanları ile üstün kalite koşulları yakalandı ve yüksek müşteri memnuniyeti hedefine daha kolay ulaşabilir hale geldi. Ülke CEO ve CFO’larının, bayilerin ve müşterilerin katılımıyla 3 Ekim 2019 tarihinde gerçekleşen açılışta da Siemens Healthineers’ın 2004 yılından günümüze lojistik gelişimi vurgulandı ve operasyonel mükemmellik ile maliyet avantajı sağlamak için partnerliğin önemi anlatıldı. Son olarak, kurguladığı ve hayata geçirdiği bu depo ile sağlık lojistiğinde en iyi uygulama olmaya aday olan Siemens Healthineers, küresel ölçekte diğer Siemens Healthineers ülkelerine tecrübelerini aktarmaya devam edecek.



66

One Out Of Every Three People In Turkey Is Pre-Diabetes One Out Of Every Three People In Turkey Is Pre-Diabetes

Stating that pre-diabetes (hidden sugar) which is considered as the onset of sugar (diabetes) diseases is preventable, Endocrinology Specialist Dr. Hasan Aydın, said, “In Turkey, 1 out of every 3 people pre-diabetes patients. The incidence is 36 percent. If we think pre-diabetes leads diabetes in the long term, we can understand what important is and must be taken to prevent it.” Pre-diabetes is considered the first stage before diabetes. The risk of Type 2 diabetes increases if the most common insulin resistance problem cannot be solved in a disease that is likely to occur in overweight and obese people. Professor Dr. Hasan Aydin, Yeditepe University Kozyatağı Hospital Endocrinology Specialist, informed about what is the secret sugar, symptoms and measures to be taken. Hidden sugar, known as pre-diabetes, is defined as the person’s blood sugar level is higher than normal and below the limit required for the diagnosis of diabetes. The stage of transition from normal glucose level to Type 2 diabetes, which is the pre-diabetes period, is also described as ‘prediabetes’ or ‘impaired glucose regulation ‘. According to research, most latent diabetics are diagnosed with Type 2 diabetes after 10 years.

Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, şeker (diyabet) hastalığının başlangıcı kabul edilen pre-diyabetin (gizli şeker) önlenebilir olduğunu söyleyerek, “Türkiye’de, her 3 kişiden 1’i pre-diyabet hastası. Görülme sıklığı yüzde 36’dır. Pre-diyabetin uzun dönemde diyabete yol açtığını düşünürsek ne denli önemli bir hastalık olduğu ve mutlaka önlem alınması gerektiği ortada” dedi. Pre-diyabet, diyabet öncesi ilk safha olarak kabul ediliyor. Kilolu ve obez kişilerde ortaya çıkma olasılığı yüksek olan hastalıkta en sık görülen insülin direnci sorunu çözümlenemezse Tip 2 diyabet hastası olma riski artıyor. Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, gizli şekerin ne olduğunu, belirtilerini ve alınması gereken önlemleri açıkladı. Pre-diyabet olarak bilinen gizli şeker, kişinin kan şekeri düzeyinin normalden yüksek, diyabet tanısı için gerekli sınırdan düşük olması olarak tanımlanıyor. Diyabet öncesi dönem olan, normal glikoz düzeyinden Tip 2 diyabete geçiş evresi ‘pre-diyabet’ veya ‘bozulmuş glikoz regülasyonu’ olarak da tanımlanıyor. Araştırmalara göre, çoğu gizli şeker hastalarına 10 yıl sonra Tip 2 diyabet tanısı konuyor.

Diyabete Dönüşme Riski Yüksek High Risk Of Diabetes Warning that this disease is common in the community and that it is essential to give importance as in diabetes, Professor Dr. Hasan Aydin, Yeditepe University Kozyatağı

Kasım 2019

Bu hastalığın toplumda sık görüldüğünü ve şeker hastalığında olduğu gibi önem vermenin şart olduğu uyarısında bulunan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, gizli


67

Hospital Endocrinology Specialist, stressed that hidden diabetes patients are at high risk of vascular health and the risk of pre-diabetes turning into diabetes is very high. Professor Dr. Aydin said, “Insulin resistance disorder, which we call before the first satiety and then starvation is a condition that causes diabetes with high blood sugar. And diabetes carries all the risks caused by the disease. 20 percent of patients diagnosed with diabetes organ damage occurs in patients. attack risk, coming against the problems such as kidney failure. These pre-diabetes era emerges.” Professor Dr. Aydin said, “Diabetes is a very common disease, particularly in 1 out of every 7 people. With its predecessor pre-diabetes is seen in 1 out of every 3 people. The incidence in Turkey is 36 percent. pre-diabetes the road to diabetes in the long term is an important disease, you need to take precautions.”

Diabetes Can Be Prevented During Pre-Diabetes Emphasizing that weight loss and exercise is an important factor in preventing disease, Dr. Aydin said, “Pre-diabetes can be prevented. The place is because this disease is diabetes begins. Diabetes begins where the impaired insulin secretion in the pancreas. This is because much of the oil in the most important factors in the body is. Accordingly, are emerging toxins. Give therefore lose weight, eat healthy, exercise of these disorders Thus, the course of diabetes in the long term regression. Studies on this subject, by changing the lifestyle of people, weight and exercise, by showing 58 percent of these disorders are regressed. We know that drug treatment has improved by 27 percent. Healing is also provided by 27 percent with drug treatment.”

What Increases The Risk Of Disease Recommending a blood glucose measurement once a year, Dr. Aydin said, “Some factors such as excess weight, family genetic ground, hypertension, pregnancy, poor nutrition, sedentary life, independently of each other bring out the risk of disease. People with such complaints should go through regular sugar monitoring. Once a year they must have their blood sugar measured.”

Possible To Be Protected From Disease Informing about the measures to be taken to prevent disease, Yeditepe University Hospital Endocrinology Specialist Prof. Dr. Hasan Aydin, listed as follows: “To prevent disease to lose 10 percent of the body weight is necessary. For this, good nutrition and weight control is necessary. We should exercise for a minimum of 150 minutes per week. These should consist of aerobic exercises. Sugar and flour should be completely removed from our lives and need meal order. So no meal should be skipped. 3 meals must be consumed. Especially people with a family history of diabetes need to be more careful about this. They should continue it lifelong by making lifestyle changes.”

şeker hastalarının damar sağlığı yüksek risk grubunda yer aldığını ve pre-diyabetin diyabete dönüşme riskinin çok yüksek olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Aydın, “İnsülin direnci dediğimiz bozuklukla başlayan önce tokluk sonra açlık kan şekerinin yüksekliğiyle seyredip diyabete neden olan bir hastalık tablosudur. Ve diyabetin yol açtığı tüm hastalık risklerini taşır. Diyabet tanısı koyduğumuz hastaların yüzde 20’sinde organ hasarı ortaya çıkıyor. Hastalar görmede bozukluk, kalp krizi riski, böbrek yetmezliği gibi sorunlarla karşımıza geliyor. Bunlar pre-diyabet döneminde ortaya çıkıyor” diye konuştu. Prof. Dr. Aydın, “Diyabet, her 7 kişiden 1’inde olmak üzere çok sık görülen bir hastalık. Bunun öncülü olan pre-diyabet ise her 3 kişiden 1’inde görülüyor. Türkiye de görülme sıklığı yüzde 36’dır. Pre-diyabetin uzun dönemde diyabete yol açtığını düşünürsek önemli bir hastalıktır, önlem alınması gerekir” dedi.

Pre-Diyabet Döneminde Diyabet Önlenebilir Kilo vermenin ve egzersizin hastalığı önlemede önemli bir faktör olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aydın, “Pre-diyabet önlenebilir. Çünkü bu hastalık diyabetin başladığı yerdir. Diyabet, pankreasta insülin salgısının bozulduğu yerde başlıyor. Buna neden olan en önemli faktör vücuttaki yağın fazla olmasıdır. Buna bağlı gelişen toksinlerdir. Dolayısıyla kilo vermek, sağlıklı beslenmek, egzersiz bu bozuklukların giderilmesini sağlayacaktır. Böylece, uzun dönemde diyabete olan gidişatı geriliyor. Bu konuda yapılan çalışmalarda bize, insanların yaşam tarzını değiştirerek, kilo verip, egzersiz yaparak bu bozuklukların yüzde 58 oranında geriletildiğini gösteriyor. İlaç tedavisiyle de yüzde 27 oranında düzelme sağlandığını biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Hastalık Riskini Ne Artırıyor? Yılda bir kez mutlaka kan şekeri ölçümü yapılmasını öneren Prof. Dr. Aydın, “Aileden gelen genetik bir zemin oluyor, hipertansiyon, gebelikte şeker hastası olanlar, kötü beslenme, hareketsiz yaşam, kilo fazlalığı gibi faktörler birbirinden bağımsız olarak hastalık riskini ortaya çıkarıyor. Böyle şikayetleri olan kişilerin düzenli şeker takibinden geçmeleri lazım. Yılda bir kez mutlaka kan şekerlerini ölçtürsünler” diye konuştu.

Hastalıktan Korunmak Mümkün Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, hastalıktan korunmak için alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı: “Hastalıktan korunmak için vücut ağırlığının yüzde 10’unun kaybetmek gerekli. Bunun için iyi beslenmek ve kilo kontrolü şart. Haftada minimum 150 dakika olacak şekilde egzersiz yapmalıyız. Bunlar aerobik egzersizlerden oluşmalıdır. Şekeri ve unu hayatımızdan tamamen çıkarmalı ve öğün düzeni olmalı. Yani hiçbir öğünü atlanmamalı. 3 öğün mutlaka tüketilmelidir. Özellikle ailesinde diyabet öyküsü olan kişilerin bu konuda daha dikkatli olmaları gerekiyor. Yaşam tarzı değişiklikleri yaparak hayat boyu sürdürmeliler.”

Kasım 2019


68

Microbiota Was Discussed In Every Aspect At The “Microphone” Mikrobiyota Her Yünüyle “Mikrofon”da Konuşuldu

Since 2010, microbiota has been on the agenda of the world of science, and later on of the society and the media. Although it is new to describe, mankind has been living with its microbiota since its existence. Microbiota consists of bacteria, viruses and others that live with us in our bodies, especially in our intestines and in all our organs. The intestines, which are called the second brain of the body, are accepted in medical circles where being healthy affects the health of the whole body positively. Bacteria and viruses living in all organs, especially the intestines, constitute the microbiota.

Physicians From 8 Different Branches Evaluated Microbiology Every aspect of the microbiota was discussed at the meeting called ‘Microphone’ (Mikrofon in Turksh) in Istanbul. A meeting was held for the first time in Turkey in such detail of opinions and experiences of each expertise from the mother’s womb to the end of the life cycle. Biocodex-sponsored meeting in which child infection, gynecology, gastroenterology, emergency, newborn,

Kasım 2019

Mikrobiyota 2010 yılından itibaren önce bilim dünyasının, daha sonrasında ise toplumun ve medyanın gündemine girdi. Tanımlanması yeni olmasına rağmen, insanoğlu varoluşundan beri mikrobiyotası ile birlikte yaşamaktaydı. Mikrobiyota vücudumuzda, başta bağırsaklarımız olmak üzere tüm organlarımızda bizimle birlikte yaşayan bakterileri, virüsler ve diğerlerinden oluşmaktadır. Vücudun ikinci beyni olarak anılan bağırsakların, sağlıklı olmasının tüm vücut sağlığını olumlu yönde etkilediği tıp çevrelerinde kabul görüyor. Başta bağırsaklar olmak üzere tüm organlarda yaşayan bakteriler ve virüsler ise mikrobiyotayı oluşturuyor.

8 Farklı Branştan Hekimler Mikrobiyatayı Değerlendirdi İstanbul’da yapılan ‘Mikrofon’ adlı toplantıda mikrobiyota her yönüyle konuşuldu. Anne karnından başlayan yaşam siklusunun sonuna kadar yer alan her uzmanlığın görüşleri ve deneyimlerini sundukları bu detayda bir toplantı Türkiye’de ilk kez düzenlendi. Biocodex sponsorluğunda gerçekleştirilen toplantıya katılan çocuk enfeksiyonu, kadın


69

dietitian, pediatric gastroenterology, neurology experts attended and evaluated microbiota in their areas and pointed out the possible diseases, gave tips for healthy microbiota.

Cesarean Threatens Intestinal Health of Babies Declaring that the baby, born by caesarean section, does not encounter the mother’s microorganisms during birth. Prof. Dr. Ener Çağrı Dinleyici, Faculty Member of Eskişehir Osmangazi University Faculty of Medicine, President of Pediatric Probiotic, Prebiotic and Microbiota Association, said that the baby who was born by caesarean section did not encounter the microorganisms of the mother during the birth. Noting that the microbiota health begins in the womb of mom, Dinleyici drew attention to the cesarean birth, he said, “When consider the figures in Turkey, we see that almost one in every two cesarean birth. When the baby is born normally, he meets his mother’s microbiota. The baby’s microbiota is healthy throughout life. Unfortunately, this encounter cannot be achieved when the baby is born by cesarean section. The baby has a different microbiota. When other risk factors are added, that is, the baby does not take breast milk, uses antibiotics frequently, is exposed to environmental pollution and many diseases in the urban life are seen in the future. Allergic diseases, obesity and asthma are seen later in life with the damage of microbiota. Therefore, caesarean section should be performed only to the extent prescribed by the obstetrician. Gastric and intestinal diseases, which we call as gastrointestinal, are more common in babies born by cesarean section than babies born by normal means. Afterwards, respiratory, food and skin allergies are seen.”

doğum, gastroenteroloji, acil, yenidoğan, diyetisyen, çocuk gastroenteroloji, nöroloji alanlarından uzmanlar, kendi alanlarında mikrobiyotayı değerlendirip ilişkili olabilecek hastalıkları işaret ederek, sağlıklı mikrobiyota için ipuçları verdi.

Sezaryen Bebeklerin Bağırsak Sağlığını Tehdit Ediyor

Stating that a baby born by cesarean section will overcome many diseases with breast milk, Dinleyici gave the following advice to mothers and future mothers: “We have the chance to eliminate many problems with breast milk. If we can’t do that, we can give the baby some supplements. These can be in the form of probiotic supplements. When the baby develops the disease is in the form of treatment. Mothers who are likely to give birth by caesarean section should maintain their microbiota starting from pregnancy. Her weight on the day of conception is very important. We were saying that the weight she gained during pregnancy is important, but her weight on the day she became pregnant is much more important. It should not be forgotten that the balanced diet of the mother is sufficient for the baby to reduce excess weight during pregnancy. This will make a great contribution to the baby’s microbiota.”

Sezaryenle dünyaya gelen bebeğin doğum esnasında annenin mikroorganizmalarıyla karşılaşmadığını söyleyen Pediatrik Probiyotik, Prebiyotik ve Mikrobiyota Derneği Başkanı ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ener Çağrı Dinleyici, bu durumun pek çok sağlık sorunu beraberinde getirdiğini belirtti. Toplantıda bu konuda açıklamalarda bulunan Dinleyici, “Sezaryenle doğan bebeklerde, normal yolla doğan bebeklere göre daha çok mide ve bağırsak hastalıkları görülüyor. Bunların önlenmesi için sezaryenle doğumu azaltmalıyız” dedi. Dinleyici, mikrobiyota sağlığının anne karnında başladığını belirterek sezaryenle doğuma dikkat çekti: “Türkiye’deki rakamlara baktığımızda neredeyse her iki doğumdan birinin sezaryen olduğunu görüyoruz. Bebek normal yolla doğduğu zaman annesinin mikrobiyotası ile tanışıyor. Bebeğin mikrobiyotası yaşamı boyunca sağlıklı oluyor. Ne yazık ki bebek sezaryenle doğduğunda bu karşılaşma sağlanamıyor. Bebeğin farklı bir mikrobiyotası oluyor. Buna diğer risk faktörleri eklendiğinde yani bebek anne sütü almadığında, sık antibiyotik kullandığında, çevresel kirliliğe maruz kaldığında ve kent yaşamında ileri dönemde birçok hastalık görülüyor. Mikrobiyotanın zarar görmesiyle çocukta ilerleyen dönemlerde alerjik hastalıklar, obezite, astım görülüyor. O yüzden sezaryen sadece kadın doğum hekiminin öngördüğü ölçüde yapılmalı. Sezaryenle doğan bebeklerde, normal yollarla doğan bebeklere oranla daha çok gastrointestinal dediğimiz mide ve bağırsak hastalıkları daha sık görünüyor. Sonrasında solunum yolu, gıda ve cilt alerjileri görülüyor” dedi.

Lower Microbiota Richness Can Even Cause Depression

Anne Sütü Yetmediğinde Probiyotikle Takviye Edilebilir

In the same meeting, Prof. Dr. Ateş Kara, Hacettepe

Sezaryenle doğan bir bebeğin anne sütüyle de birçok

Can Be Supplemented With Probiotics When Breast Milk Is Not Enough

Kasım 2019


70

hastalığın üstesinden geleceğini ifade eden Dinleyici, anne adaylarına ve annelere şu tavsiyelerde bulundu: “Anne sütü ile birçok problemi ortadan kaldırma şansımız oluyor. Eğer bunu yapamıyorsak bebeğe dışardan bazı takviyelerde bulunabiliriz. Bunlar probiyotik takviyeleri şeklinde olabiliyor. Bebekte hastalık geliştiği durumda da bunların tedavisi şeklinde oluyor. Sezaryen ile doğum yapma ihtimali olan annelerin gebelikten itibaren mikrobiyotalarını korumaları gerekiyor. Gebe kaldığı günkü kilosu çok önemli. Gebelikte aldığı kilo da önemli diyorduk ancak gebe kaldığı günkü kilosu çok daha önemli. Gebelikte fazla kilo almanın azaltılması annenin dengeli beslenmesinin bebeğe yeterli olacağı unutulmamalı. Bu bebeğin mikrobiyotasına büyük katkı sağlayacaktır.”

University Faculty of Medicine, Faculty of Pediatrics and President of Infectious Diseases and Immunization Association, also drew attention to the use of antibiotics. Kara said, “If our microorganism is rich, our defense system knows better what it is and responds better to it. Our use of antibiotics in infancy changes our microbiota balance. It causes the emergence of stress-containing microorganisms, eliminating beneficial microorganisms. These children become fatter in adolescence and the risk of allergies is higher. Today’s popular diseases are more in these children. Even if we have less microbiota wealth, it is easier for us to get depressed. Alzheimer’s development is higher. When we give the antibiotic, it eliminates the microorganisms that cause disease. It also destroys the microorganisms that we live with, which are beneficial to us. We kill microorganisms that are beneficial to us. In addition, since the products used by the friends of the deceased have changed, we change their products. If this happened in the early period, it affects our immune system.”

Kasım 2019

Mikrobiyota Zenginliğinin Azlığı Depresyona Bile Neden Olabilir Aynı toplantıda söz alan, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları öğretim üyesi ve Enfeksiyon Hastalıkları ve Bağışıklama Derneği Başkanı Prof. Dr. Ateş Kara da antibiyotik kullanımına dikkat çekti. Kara, “Mikroorganizma zenginliğimiz fazlaysa savunma sistemimiz neyle karşılaştığını çok daha iyi biliyor ve ona çok daha iyi cevap veriyor. Bebeklik döneminde antibiyotik kullanmamız mikrobiyota dengemizi değiştiriyor. Stres içerikli mikroorganizmaların ortaya çıkmasına neden olurken, faydalı mikroorganizmaları ortadan kaldırıyor. Bu çocuklar ergenlik döneminde daha şişman oluyor, alerji riski de daha yüksek oluyor. Günümüzün popüler hastalıkları da bu çocuklarda daha fazla. Hatta mikrobiyota zenginliğimiz az ise depresyona girmemiz daha kolay. Alzheimer gelişimi daha yüksek. Antibiyotiği verdiğimiz anda hastalık yapan mikroorganizmaları ortadan kaldırıyor. Aynı zamanda bizim için faydalı olan, beraber yaşadığımız mikroorganizmaları da yok ediyor. Bizim için faydalı olan mikroorganizmaları öldürüyoruz. Bunun yanında ölenlerin arkadaşlarının kullandığı ürünler değiştiği için onların ortaya çıkarttıkları ürünleri değiştiriyoruz. Bu erken dönemde yaşandı ise bizim bağışıklık sistemimizi etkiliyor” dedi.



72

Under The Coordination Of Spastic Children’s Foundation Of Turkey And Turkey Cerabral Palsy (TSÇV) 7 Institutions And 21 Experts From 4 Countries Worked For “Vocational Training For Physiotherapists About Family Centered And Play Based Approaches In Early Childhood Intervention” Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı-Cerabral Palsy Türkiye(TSÇV) Koordinatörlüğünde 4 Ülkeden 7 Kurum Ve 21 Uzman “Fizyoterapistlere Yönelik Oyun Temelli Ve Aile Merkezli Erken Müdahale” İçin Çalıştı!

“Changing Paradigm Closing Early Intervention Symposium” was held under the coordination of Spastic Children’s Foundation of Turkey and Turkey Cerabral Palsy (TSÇV) last week in Turkey. supported by Turkey’s National Agency in the scope of the European Union Erasmus + Program, VETforEI was organized as an event of Game Based and Family-Centered Approaches to Early Intervention Project Physiotherapists.

“Erken Müdahalede Değişen Paradigma Kapanış Sempozyumu” Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı-Cerabral Palsy Türkiye koordinatörlüğünde geçtiğimiz hafta gerçekleştirildi. Avrupa Birliği Erasmus+ Programı kapsamında Türkiye Ulusal Ajansı tarafından desteklenen VETforEI - Fizyoterapistlere Yönelik Oyun Temelli ve Aile Merkezli Erken Müdahale Yaklaşımları Projesi’nin bir etkinliği olarak düzenlendi.

Projede Birçok Kurum Ve Uzman Yer Aldı 2017 Aralık – 2019 Kasım tarihleri arasında uygulanmakta olan, VETforEI - Fizyoterapistlere Yönelik Oyun Temelli ve Aile Merkezli Erken Müdahale Yaklaşımı Projesi’nde 4 farklı ülkeden toplam 7 kurum ve 21 uzman ortaklaşa çalıştı. Genel amacı; fizyoterapistlerin erken müdahale alanındaki bilgi birikimlerini artırmak olan projenin ortakları arasında; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı-Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Gazi Üniversitesi, Eurlyaid– The European Association on arly Childhood InterventionLüksemburg, University of Minho- Portekiz, Braga Cerebral Palsy Association- Portekiz ve Praxis Europe-İngiltere yer aldı.

Kasım 2019


73

Many Institutions And Experts Took Part In The Project A total of 7 institutions and 21 experts from 4 different countries worked together in the VETforEI – Vocational Training for Physiotherapists about Family Centred and Play Based Approaches in Early Childhood Intervention Project, which was implemented between December 2017 and November 2019. Partners of the project whose general purpose is to increase the knowledge of physiotherapists in

the field of early intervention, are Ministry of Family, Labor and Social Services-General Directorate of Disabled and Elderly Services, Gazi University, Eurlyaid–The European Association on arly Childhood Intervention, Luxembourg, University of Minho- Portugal, Braga Cerebral Palsy Association- Portugal and Praxis Europe-England.

What Kind Of Process Has Been Progressed? Project partner institutions came together in certain periods and worked on the intellectual outputs of the project. As the project output, ‘Vocational Training for Physiotherapists about Family Centered and Play Based Approaches in Early Childhood Intervention’ training curriculum was also written. The curriculum, which is written in English and Portuguese in addition to Turkish, was made available to the world as an open source with its own website. Universities and experts will be able to access this curriculum and make use of it as they wish. In the output of the project, the following important issue was emphasized: With the increase of preterm birth rates all over the world, significant increases have occurred in the number of babies and children in need of early intervention. In this sense, it is of great importance that physiotherapists, as first-degree contacts with babies and children, develop their professional skills about early intervention processes.”

Nasıl Bir Süreçte İlerlendi? Proje ortağı kurumlar, belirli dönemlerde bir araya gelerek, projenin fikri çıktıları üzerinde çalışmalar gerçekleştirdi. Proje çıktısı olarak ‘Aile Merkezli ve Oyun Temelli Erken Müdahale Yaklaşımları’ konulu uzman eğitim müfredatı da yazıldı. Türkçe dışında İngilizce ve Portekizce de yazılan müfredat, kendi web sitesi ile tüm dünyanın erişimine açık kaynak olarak sunuldu. Üniversiteler ve uzmanlar bu

müfredata ulaşıp, istedikleri şekilde faydalanabilecekler. Proje çıktısında şu önemli konuya vurgu yapıldı: “Tüm dünyada erken doğum oranlarının artması ile erken müdahale ihtiyacı olan bebek ve çocuk sayısında da önemli artışlar meydana geldi. Erken müdahalede bebeklere, çocuklara birinci derecede temas eden kişiler olarak fizyoterapistlerin, erken müdahale süreçleri hakkında mesleki becerilerini geliştirmeleri bu anlamda büyük önem taşıyor.”

wwwErken Müdahalede Değişen Paradigma VETforEI - Fizyoterapistlere Yönelik Oyun Temelli ve Aile

Changing Paradigm In Early Intervention The concept of early intervention, which is the main topic

Kasım 2019


74

of VETforEI - Vocational Training for Physiotherapists about Family Centered and Play Based Approaches in Early Childhood Intervention Project, was defined as follows: “A program implemented to support infants, children and their families with a special condition that may affect their development or their developmental disability. . In traditional early intervention practices, the child is usually taken to the center and exercises and activities for the need for support are performed by the specialist. Children come to the center once or twice a week and give specialist therapy sessions. Since the support provider is the key specialist, the family remains committed to the specialist, except for therapy, and there has been no encouragement or information on making the necessary arrangements for the independence of daily living. In family-centered practices, the family is considered as a whole, the idea that each family has its own special structure and respect for the family, parents’ opinions about their children, concerns, difficulties in their routine lives, goals are definitely discussed and an intervention program is planned in cooperation with the family. Early intervention practices are maintained by parents or caregivers.”

Significant Results Achieved As a result of the project, a valuable resource was prepared with the common opinion of 7 project partners from 4 different countries on the subject of ‘Vocational Training for Physiotherapists about Family Centered and Play Based Approaches in Early Childhood Intervention Project’. This resource was presented to physiotherapists training in the field and in universities in Turkey and abroad by making demo application. Demo training application lasted for 2 full days with the participation of 30 physiotherapists. As the next phase of the project, it is planned to continue working with partner countries. Studies will continue with ideas such as training for all experts working in the field of early intervention, good practice in early intervention, resources with sample videos.

Kasım 2019

Merkezli Erken Müdahale Yaklaşımı Projesi’nin ana konusunu oluşturan, erken müdahale kavramı şu şekilde tanımlandı: “Gelişimlerini etkileyebilecek özel bir duruma sahip ya da gelişimsel geriliği veya engeli olan bebek, çocuklar ve ailelerine destek amacıyla uygulanan bir programdır. Geleneksel erken müdahale uygulamalarında genellikle çocuk merkeze alınarak destek ihtiyacına yönelik egzersizler, aktiviteler uzman tarafından uygulanır. Çocuklar haftada bir veya iki kez merkeze gelir, uzman terapi seansını uygular. Destek sağlayıcı kilit kişi uzman olduğu için terapi dışında aile uzmana bağlı kalır ve günlük yaşam bağımsızlığı için gerekli düzenlemeleri yapma konusunda cesaretlendirme ve bilgilendirilme yapılmamıştır. Aile merkezli uygulamalarda ise aile bütün olarak ele alınır, her ailenin kendi özel yapısı olduğu düşüncesi ve aileye saygı ön plandadır, ebeveynlerin çocukları hakkında görüşleri, endişeleri, rutin hayatlarında zorlukları, amaçları mutlaka konuşulur ve bunlar çerçevesinde aile ile işbirliği yaparak müdahale programı planlanır. Erken müdahale uygulamalarının ebeveynler ya da bakım verenler tarafından sürekliliği sağlanır.”

Önemli Sonuçlar Elde Edildi Proje sonucunda ‘Aile Merkezli ve Oyun Temelli Erken Müdahale Yaklaşımları’ konusunda 4 ayrı ülkeden 7 proje ortağının ortak görüşü ile hazırlanan değerli bir kaynak elde edildi. Bu kaynak; demo eğitim uygulaması yapılarak, Türkiye ve yurtdışında; alanda ve üniversitelerde çalışan fizyoterapistlere sunuldu. Demo eğitim uygulaması 30 fizyoterapistin katılımı ile 2 tam gün boyunca sürdü. Projenin sonraki aşaması olarak ortak ülkeler ile çalışmaların devam etmesi planlandı. Çalışmalar; erken müdahale alanında çalışan tüm uzmanlar için eğitim, erken müdahalede iyi uygulama örnek videoları ile kaynak oluşturulması gibi fikirler ile devam edecek.



76

synedra AIM Health Content Management synedra AIM Sağlık Hizmetleri İçerik Yönetimi Platformu

synedra AIM is a modular Health Content Management (HCM) platform. Health Content Management means that documents, images, videos, laboratory findings and other information objects of a healthcare facility are regarded as a strategic resource and are managed uniformly. A healthcare facility implementing Health Content Management makes the conscious decision to consolidate data islands into a unified platform solution. synedra AIM consists of modules and thus enables the realization of various solutions. Many healthcare facilities have specific requirements, such as the implementation of a PACS in the radiology department. In other facilities, the scanning and archiving of paper documents or the integration of video sources are the most important topics. Other reasons for healthcare facilities to implement synedra AIM may be photo documentation, the creation of reports, the legally compliant archiving of documents, eHealth or the application of synedra AIM as a FHIR-

Kasım 2019

synedra AIM bir modüler Sağlık Hizmetleri İçerik Yönetimi Platformu’dur. Bunun anlamı sağlık kuruluşunun tüm çekimlerini, dokümanlarını, resimlerini, vidyolarını, labor değerlerini ve diğer bilgi verilerini stratejik kaynak olarak değerlendirmek ve bir elden işlemektir. Sağlık Hizmetleri İçerik Yönetimi Platformu ile çalışan bir sağlık kuruluşu, verilerin adalarda çakışmasından tek tip platform çözümüne geçişte bilinçli bir karar almış demektir. synedra AIM modüler olarak inşa edilmiş ve farklı çözümlerin gerçekleşmesine imkan sağlamaktadır. Çok sıklıkla rastlanan uygulama alanı, bir PACS sisteminin radyoloji için hayata geçirilmesidir. Bazı sağlık kuruluşlarında ise verilerin taranması (scanning), kağıt dokümanların arşivlenmesi, vidyo kaynaklarının sisteme entegre edilmesi ön planda yer almaktadır. Resim dökümentasyonu, sağlık raporlarının oluşturulması, yasalara ve mevzuata uygun arşivlenmesi, E-Sağlık


77

compliant clinical repository. What all synedra AIM projects have in common is the goal to manage all data of the healthcare facility centrally and uniformly. You may use synedra AIM in all these areas - or only for certain sub-tasks. You may integrate synedra AIM into existing solutions and expand it gradually according to your needs. In this way, you alone may determine the pace of the digitization process and are therefore well prepared for future requirements. With synedra AIM, you are always on the safe side since synedra AIM as a whole has been approved as a Class IIb Medical Device.

yada FHİR konform depolama synedra AIM’in başlangıç noktaları olabilmektedir. Tüm synedra AIM projelerindeki tek hedefimiz sağlık kuruluşlarının tüm verilerini bir ilden işlemektir. synedra AIM bu alanların tümü için görevlendirebilir veya kısmı görevlerde de kullanabilirsiniz. Ayrıca var olan çözümlerinize de kombine edebilir ve adım adım genişletebilirsiniz. Böylelikle dijitalleşmenin temposunu siz belirleyip, gelecekteki uygulama alanları için hazır durumda olursunuz. İşinizi sağlama almak istiyorsanız, synedra AIM bütüncül olarak tıbbi ürün IIb sınıfı sertifikalıdır.


78

Gilead Sciences And Elton John AIDS Foundation Started Radian Program Againist HIV In Eastern Europe And Central Asia (EECA) Gilead Sciences ve Elton John AIDS Vakfı Doğu Avrupa ve Orta Asya’da (EECA) HIV’e Karşı Radian Programını Başlattı

Gilead Sciences and the Elton John AIDS Foundation announced that they have launched the groundbreaking RADIAN program at the Fast-Track Cities 2019 conference in London. RADIAN will focus on finding meaningful solutions to new HIV infections and deaths from AIDSrelated diseases in the Eastern Europe and Central Asia (EECA) region. With the strength of cooperation between the foundation and Gilead within the framework of the Eastern European and Central Asian Key Groups (EECAKP) Fund, RADIAN will benefit from the extensive knowledge of both organizations in the region’s needs and support bold and meaningful actions to address problems. Sir Elton John, founder of Elton John AIDS Foundation, said, “Every day in the EECA region, more than 400 people get HIV and 100 people die from AIDS.’ He continued: “A few years ago, my foundation’s efforts to establish the Eastern European and Central Asian Key Groups (EECAKP) Fund together with Gilead drew our attention to the need to increase our efforts in the region. For this reason, I am pleased that my foundation is working with Gilead once again in order to reverse the trends within RADIAN and to provide the support and funding needed to reach vulnerable people. Together we can make a difference, save lives, and ensure that no one is left behind in the struggle

Kasım 2019

Gilead Sciences ve Elton John AIDS Vakfı Londra’da düzenlenen Fast-Track Cities 2019 konferansında çığır açacak RADIAN programını başlattıklarını açıkladılar. RADIAN, Doğu Avrupa ve Orta Asya (EECA) bölgesinde yeni HIV enfeksiyonlarına ve AIDS kaynaklı hastalıklardan ölümlere anlamlı çözümler bulmaya odaklanacak. RADIAN, vakıfla Gilead arasında Doğu Avrupa ve Orta Asya Kilit Gruplar (EECAKP) Fonu çerçevesindeki iş birliğinden aldığı güçle, her iki kuruluşun bölgenin ihtiyaçları konusundaki geniş bilgisinden de yararlanarak, sorunların çözümüne yönelik cesur ve anlamlı aksiyonları destekleyecek. Elton John AIDS Vakfı kurucusu Sir Elton John, “Her gün EECA bölgesinde 400’den fazla insan HIV enfeksiyonuna yakalanıyor ve 100 kişi AIDS’den ölüyor.” dedi. Sir Elton John sözlerine şu şekilde devam etti: “Vakfımın birkaç yıl önce Gilead ile birlikte Doğu Avrupa ve Orta Asya Kilit Gruplar (EECAKP) Fonu’nu kurma doğrultusundaki çalışmaları bölgedeki çabalarımızı arttırmamızın gerekliliğine dikkatimizi çekti. Bu nedenle, RADIAN çerçevesinde eğilimleri tersine çevirmek ve korunmasız insanlara ulaşmak amacıyla ihtiyaç duyulan desteği ve finansmanı sağlamak için vakfımın bir kez daha Gilead ile birlikte çalışıyor olmasından memnuniyet duyuyorum. Birlikte fark oluşturabilir, hayatları kurtarabilir ve bu salgına son verme mücadelesinde hiç kimsenin geride kalmamasını sağlayabiliriz.”


79

to end this epidemic.” To end HIV / AIDS worldwide, it is imperative to take action against the epidemic in the EECA region. Although rates of new HIV infections and AIDSrelated deaths tend to decline worldwide; EECA is one of the few regions where HIV is on the rise and AIDS-related deaths have increased by about 300 percent over the past 20 years. Daniel O’Day, Chairman and Chief Executive Officer of Gilead Sciences, Inc., said, “Gilead and the Elton John AIDS Foundation share a vision to put an end to the AIDS epidemic.” Daniel O“Day continued: “Through RADIAN, we aim to reach out to marginalized groups in the EECA region and work with local organizations to overcome the challenges they face. RADIAN will help provide funding and support for the fight against HIV that has not been given in the region before. The EECA region has more than a million people living with HIV who need access to the right treatment. This needs to be resolved urgently through education, community empowerment and new collaborations such as RADIAN.” The RADIAN program consists of two basic elements: the RADIAN ‘Sample Cities’ program and the RADIAN ‘Unmet Need’ fund. Thanks to the two-channel program it has developed, RADIAN will direct resources to the communities in need, while at the same time enabling capacity building in other communities. The prevalence of HIV is generally high in populations with limited access to treatment, which are counter-stigmatized. RADIAN will collaborate with local organizations to use the insights gained in the field and share good practice examples that will contribute to progress. The first RADIAN ‘Sample City’ will be Almaty city of Kazakhstan. Almaty has a very high HIV burden. There are about 7,400 people living with HIV, and the prevalence of HIV in the city is about twice the national average. RADIAN will support the fight against stigmatization in Almaty, improve healthcare infrastructure and treatment methods and increase access to innovation. Other ‘Sample Cities’ will be announced in 2020. RADIAN will implement the ‘Unfulfilled Need’ fund to support the rest of the EECA region beyond the selected ‘Sample Cities’ and to support effective programs in other parts of the EECA. The fund will allow donations to local and regional organizations that share RADIAN’s vision of combating new HIV infections and AIDS-related deaths. Call for Proposals will be held in mid-October 2019. RADIAN aims to provide measurable changes in the frequency of HIV exposure, access to care, treatment coverage and prevention in both ways, and to make a significant difference in the EECA region against new HIV infections and AIDS-related deaths. For the next five years, the best practices and information from RADIAN’s local work will be used as a plan to help change the course of HIV in the EECA region.

Dünya genelinde HIV/AIDS’e son verebilmek için EECA bölgesindeki salgına yönelik harekete geçmek bir zorunluluk. Yeni HIV enfeksiyonları ve AIDS kaynaklı ölümlerin oranları dünya genelinde düşüş eğiliminde olsa da; EECA, HIV’in yükselişte olduğu ve AIDS kaynaklı ölümlerin son 20 yılda yaklaşık yüzde 300 arttığı az sayıda bölgeden birisi. Gilead Sciences Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Daniel O’Day, “Gilead ile Elton John AIDS Vakfı, AIDS salgınına son vermek için bir vizyonu paylaşıyorlar.” dedi. Daniel O’Day sözlerini şöyle sürdürdü: “RADIAN aracılığıyla EECA bölgesindeki ötekileştirilmiş gruplara ulaşmayı ve yerel organizasyonlarla çalışarak, karşılaştıkları güçlüklerin üstesinden gelmeyi amaçlıyoruz. RADIAN, HIV’e karşı bölgede daha önce verilmemiş mücadele için finansman ve destek sağlamaya yardımcı olacak. EECA bölgesinde HIV ile yaşayan ve doğru tedaviye erişim ihtiyacı olan bir milyondan fazla insan var. Bu durumun eğitim, toplumun güçlendirilmesi ve RADIAN gibi yeni iş birlikleri aracığıyla ivedi olarak çözümlenmesi gerekiyor.” RADIAN programı iki temel unsurdan oluşuyor: RADIAN ‘Örnek Kentler’ programı ve RADIAN ‘Karşılanmamış İhtiyaç’ fonu. RADIAN geliştirdiği iki kanallı program sayesinde ihtiyaç içindeki toplumlara kaynak yönlendirirken, aynı zamanda başka toplumlarda da kapasite oluşmasına imkan sağlayacak. Damgalanmayla karşı kaşıya kalan ve tedaviye sınırlı erişimi olan toplumlarda HIV prevalansı genellikle yüksek. RADIAN yerel organizasyonlarla iş birliği yaparak sahada elde edilen içgörüleri kullanacak ve ilerlemeye katkı sağlayacak iyi uygulama örneklerini paylaşacak. İlk RADIAN ‘Örnek Kenti’ Kazakistan’ın Almatı kenti olacak. Almatı’da oldukça yüksek bir HIV yükü bulunuyor. HIV ile yaşayan yaklaşık 7,400 kişi var ve şehirdeki HIV prevalansı ulusal ortalamanın yaklaşık iki katı. RADIAN Almatı’da damgalanmaya karşı çalışarak, sağlık hizmetleri altyapısını ve tedavi yöntemlerini iyileştirerek ve yenilikçiliğe erişimi arttırarak mücadeleye destek verecek. Diğer ‘Örnek Kentler’ 2020’de açıklanacak. RADIAN seçilen ‘Örnek Kentlerin’ ötesinde EECA bölgesinin geri kalanına da destek sağlamak ve EECA’nın başka kısımlarında da etkili programları desteklemek üzere ‘Karşılanmamış İhtiyaç’ fonunu uygulamaya koyacak. Fon sayesinde RADIAN’ın yeni HIV enfeksiyonlarıyla ve AIDS kaynaklı hastalıkların yol açtığı ölümlerle mücadele vizyonunu paylaşan yerel ve bölgesel kuruluşlara bağış desteği verilebilecek. Teklif Çağrısı Ekim 2019 ortalarında yapılacak. RADIAN her iki yolla HIV görülme sıklığı, bakıma ulaşma, tedavi kapsamı ve korunmada ölçülebilir değişimler sağlamayı; EECA bölgesinde yeni HIV enfeksiyonlarına ve AIDS kaynaklı ölümlere karşı kayda değer bir fark oluşturmayı amaçlıyor. Önümüzdeki beş yıl boyunca RADIAN’ın yerel çalışmalarından elde edilen en iyi uygulamalar ve bilgiler EECA bölgesinde HIV’in gidişatını değiştirmeye yardımcı bir plan olarak kullanılacak.

Kasım 2019


80

Novartis Oncology Turkey Added Value To The Lives Of Patients With Volunteer-Based Blood and Stem Cell Donation Campaign! Novartis Onkoloji Türkiye Gönüllülük Esasına Dayanan Kan ve Kök Hücre Bağışı Kampanyası İle Hastaların Yaşamlarına Değer Kattı!

• Novartis Oncology Turkey launched the blood and stem cell donation campaign, which is carried out every year with the participation of employees, in September this year. • While Novartis employees make blood donation to Türk Kızılay under the campaign, the donation of stem cells was carried out together with Turkey Stem Cell Coordination Center (TURKOK). Novartis Oncology Turkey, while continuing to work to improve and extend the lives of patients with this passion, also regularly supports social responsibility projects it has implemented. In this context, blood and stem cell donation was held every year in cooperation with Kızılay and TURKOK. Novartis Oncology in Turkey covered by donor organizations held in Kavacık office in the actual fundraiser with close to 100 employees active participation while recognizing the Türk Kızılay volunteer blood donations, while the stem cell donation in Turkey Stem Cell Coordination Center (TURKOK) and was carried out jointly.

Kasım 2019

• Novartis Onkoloji Türkiye, kurum içinde çalışanlarının katılımıyla her yıl gerçekleştirdiği kan ve kök hücre bağışı kampanyasını bu sene Eylül ayında hayata geçirdi. • Kampanya kapsamında Novartis çalışanları kan bağışlarını Kızılay’a yaparken, kök hücre bağışları ise Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi (TÜRKÖK) ile birlikte yürütüldü. Novartis Onkoloji Türkiye, hastaların hayatlarını iyileştirmek ve uzatmak için çalışmalarını sürdürürken, bu tutkusunu düzenli olarak hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projeleri ile de destekliyor. Bu kapsamda her sene Kızılay ve TÜRKÖK işbirliği ile düzenlenen kan ve kök hücre bağışı Eylül ayı içerisinde yeniden gerçekleştirildi. Novartis Onkoloji Türkiye’nin Kavacık ofisinde düzenlenen bağış organizasyonu kapsamında 100’e yakın çalışanın aktif katılımıyla gerçekleşen bağış etkinliğinde Türk Kızılayı gönüllü kan bağışlarını kabul ederken, kök hücre bağışları ile ise Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi (TÜRKÖK) ile birlikte yürütüldü.


81

Blood donations, which may always be needed for everyone, are delivered to those in need, while stem cell donations are used for the treatment of hereditary metabolic diseases, lymphomas, hereditary anemias, various organ cancers, immune deficiencies, and in cases where bone marrow does not work or is inadequate. Novartis Oncology Turkey, continues to work intensively to improve the lives of patients with blood cancer and serious blood diseases in the field of hematology. Pınar Üstündağ, General Manager at Novartis Oncology Turkey said, “As Novartis Oncology, we move forward science constantly and try to generate a meaningful difference in patients’ lives.” Stating that they support the participation of employees in social responsibility campaigns as Novartis Oncology, Üstündağ emphasized that they aim to draw attention to blood-related diseases through the blood and stem cell donation campaign they organize each year.

Her zaman ve herkes için ihtiyaç olabilecek kan bağışı ihtiyaç sahiplerine ulaştırılırken, kök hücre bağışları ise başta kemik iliği kanseri olmak üzere, kalıtsal metabolik hastalıklar, lenfomalar, kalıtsal anemiler, çeşitli organ kanserleri, immün yetersizlikler ve kemik iliğinin çalışmadığı ya da yetersiz çalıştığı durumların tedavisinde kullanılıyor. Novartis Onkoloji Türkiye, hematoloji alanında kan kanseri ve ciddi kan hastalıkları ile yaşayan hastaların hayatlarını iyileştirmek için yoğun olarak çalışmalarını sürdürürken, Novartis Onkoloji Türkiye Genel Müdürü Pınar Üstündağ “Novartis Onkoloji olarak bilimi sürekli daha ileriye taşıyor ve hastaların yaşamlarında anlamlı bir farklılık oluşturmak üzere çalışıyoruz.” dedi. Novartis Onkoloji olarak çalışanların sosyal sorumluluk kampanyalarına katılımlarını desteklediklerini belirten Üstündağ, her yıl düzenledikleri kan ve kök hücre bağışı kampanyası sayesinde kan ile ilgili hastalıklara dikkat çekmeyi hedeflediklerini de vurguladı.


82

Sanofi Pasteur President Of Turkey And Eurasia Region Emin Turan:“We Continue To Supply Influenza Vaccine” Sanofi Pasteur Türkiye ve Avrasya Bölge Başkanı Dr. Emin Turan:“Grip Aşısı Tedariğine Devam Ediyoruz” Sanofi Pasteur President of Turkey and Eurasia Region Emin Turan announced that the 4-influenza (influenza) vaccine, which provides comprehensive protection for the 2019-2020 season, will be distributed in October and will continue to be supplied in batches from tomorrow until the end of the year.

Sanofi Pasteur Türkiye ve Avrasya Bölge Başkanı Dr. Emin Turan, 2019-2020 sezonu için geniş kapsamlı koruma sağlayan 4’lü (dolaşımdaki 4 farklı virüs tipine karşı etkili) influenza (Grip) aşısının Ekim’de dağıtımına başlandığını ve yarından itibaren yılsonuna kadar partiler halinde tedariğe devam edileceğini açıkladı.

Sharing information about the supply of influenza vaccine in the period we are, Dr. Emin Turan, Sanofi Pasteur Turkey and Eurasia Region, said, “Set of 4 influenza vaccine provides the most comprehensive protection available from this year in Turkey were included in the refund. As Sanofi Pasteur, we have started supplying our vaccine for the 2019-2020 season on 10 October 2019, we have distributed approximately 250 thousand doses of vaccine and will continue to supply in batches from tomorrow until the end of the year.” Turan said, “Vaccine content is determined for all manufacturers with the approval of the World Health Organization every year. Vaccine production is extremely complex, quality control is predominant and can be done after passing through many testing processes. In February 2019, influenza outbreaks were severe in many countries, causing more than 8,000 deaths in France alone. Thereafter, the World Health Organization (WHO) delayed a month of normalization in the more detailed analysis of the gene map of circulating viruses and accordingly decided the content to be added to the vaccine, and production began a month later in this direction. As a result, vaccination is available all over the world a little later this year than in previous years. In our country, there is no delay in terms of vaccination time in order to prevent influenza infection which started in epidemics especially in January and caused epidemics again in April-May. In the light of all this information and considering the influenza season disease monitoring data in our country, the timing of influenza vaccine supply is not expected to have a negative impact on public health in our country. Before starting epidemics (October-December) unvaccinated second outbreak period of the (April-May) protection should be vaccinated at the earliest opportunity to ensure Turkey Ministry of Health as well as the health authorities such as WHO recommend.”

İçinde bulunduğumuz dönemde Influenza aşısının tedariği ile ilgili açıklamalarda bulunan Sanofi Pasteur Türkiye ve Avrasya Bölge Başkanı Dr. Emin Turan; “Bu yıldan itibaren mevcut en geniş korumayı sağlayan 4’lü influenza aşısı Türkiye’de geri ödemeye dahil edildi. Biz Sanofi Pasteur olarak, 2019-2020 sezonu için aşımızın tedariğine 10 Ekim 2019’da başladık, yaklaşık 250 bin doz aşı dağıtımı yaptık ve yarından itibaren yılsonuna kadar partiler halinde tedariğe devam edeceğiz.” dedi. Turan; “Aşı içeriği tüm üreticiler için her yıl Dünya Sağlık Örgütü’nün onayı ile belirleniyor. Aşı üretimi ise son derece karmaşık, kalite kontrolün ağırlıklı olduğu ve birçok test içeren süreçlerden geçtikten sonra yapılabiliyor. 2019 Şubat ayında birçok ülkede oldukça ağır geçen ve yalnızca Fransa’da 8000’den fazla ölüme sebebiyet veren grip salgınları yaşandı. Bunun ardından, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dolaşımdaki virüslerin gen haritasının daha detaylı analizinde ve buna göre aşıya eklenecek içeriğin kararında normale göre bir ay gecikme yaşandı, üretim de bu doğrultuda bir ay geç başladı. Sonuç olarak tüm dünya genelinde aşı tedariği bu yıl önceki yıllara göre biraz daha geç sağlanabiliyor. Ülkemizde özellikle Ocak ayında salgınlar halinde başlayan ve Nisan-Mayıs aylarında ise tekrar salgınlara sebep olan grip enfeksiyonundan korunmak için aşılanma zamanı anlamında bir gecikme söz konusu değil. Bütün bu bilgiler ışığında ve ülkemizdeki influenza sezonu hastalık izlem verilerini göz önünde bulundurduğumuzda, influenza aşısı tedariği zamanlamasının, ülkemizde halk sağlığı üzerinde olumsuz bir durum oluşturması beklenmiyor. Salgınlar başlamadan önce (Ekim-Aralık) aşılanmamış olanların da ikinci salgın döneminde (NisanMayıs) korunma sağlanabilmesi için ilk fırsatta aşılanmasını gerek Türkiye Sağlık bakanlığı gerekse de DSÖ gibi sağlık otoriteleri öneriyor.” şeklinde konuştu.

Kasım 2019





86

“The Latest Situation in Thoracic Oncology” Fall Symposium Was Held In Ankara “Torasik Onkolojide Son Durum” Güz Sempozyumu Ankara’da Yapıldı Türk Toraks Derneği tarafından düzenlenen Türk Toraks Derneği Güz Sempozyumu, “Torasik Onkolojide Son Durum” başlığı ile 2-3 Kasım 2019 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi. İki gün süren sempozyumda, “Akciğer Kanseri Epidemiyolojisi ve Risk Faktörleri, Dünyada ve Türkiye’de Akciğer Kanseri Riskinde Değişim, Tütün ve Yeni Tütün Ürünlerinin Etkisi, İklim Krizi Gıda ve Su Odağında Akciğerlerde Kanser Riski Oluşturur Mu?, Akciğer Kanseri Tanısında Yenilikler” gibi önemli konu başlıkları masaya yatırıldı.

“Akciğer Kanseri Görülme Sıklığı Hem Dünyada Hem de Türkiye’de Artıyor”

The Turkish Thoracic Society Fall Symposium, organized by the Turkish Thoracic Society, was held in Ankara on 2-3 November 2019 under the title of “The Latest Situation in Thoracic Oncology”. important topics such as “Lung Cancer Epidemiology and Risk Factors Change in Lung Cancer Risk in Turkey and the World, Impact of Tobacco and New Tobacco Products, Does Climate Crisis Generate Lung Cancer Risk in Food and Water Focus, Innovations in Lung Cancer Diagnosis” as were discussed in the symposium lasted two days.

Geçen yıl dünya genelinde 2 milyon 900 bin kişinin tanı aldığı akciğer kanserinin Türkiye’de erkeklerde en sık görülen kanser türü olduğuna dikkat çeken uzmanlara göre sigara bıraktırma konusundaki desteklerin sürdürülmesi, mesleki ve çevresel maruziyetlerin ortadan kaldırılması bundan korunmada büyük önem taşıyor. Türk Toraks Derneği üyesi ve Sempozyum eş başkanı Prof. Dr. Tuncay Göksel, yaptığı açıklamada, akciğer kanserinin, tüm dünyada en sık görülen kanser olduğunu, kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer aldığını söyledi. Dünya genelinde 2018 yılında 2 milyon 900 bin kişinin akciğer kanseri tanısı aldığı, 1 milyon 76 bin kişinin de bu nedenle yaşamını yitirdiği bilgisini veren Göksel, “Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan 2017 yılı Sağlık İstatistikleri Yıllığı’na göre, akciğer kanseri ülkemizde erkeklerde en sık görülen kanser türü. Tüm yaş grupları için erkeklerde görülen kanserlerin yüzde 21’i akciğer kanseridir. Akciğer kanseri kadınlarda en sık görülen 5. kanser türüdür. Türkiye’de de dünyada olduğu gibi akciğer kanseri artış göstermekte, kadınlarda da görülme sıklığı artmaktadır.” diye konuştu.

“Increasing in prevalence Lung Cancer in the World and in Turkey”

”Pasif İçicilik de Önemli Risk Faktörü”

According to experts, who pointed out that the most common type of cancer is lung cancer, which 2 million 900 thousand people of diagnosed last year worldwide, in men in Turkey, to continue to support of the efforts smoking cessation, the elimination of occupational and

Dernek üyesi ve Sempozyum eş başkanı Prof. Dr. Pınar Çelik de akciğer kanseri için en önemli risk faktörünün sigara ve tütün ürünleri kullanımı olduğunu vurguladı. Akciğer kanserinin ortaya çıkmasında pasif sigara içiciliğinin de aktif içicilik kadar rol oynadığını söyleyen

Kasım 2019


87

environmental exposures are of great importance in that protection. Turkish Thoracic Society member and co-chair of the Symposium. Dr. Tuncay Göksel, said that lung cancer is the most common cancer all over the world, cancer-related causes of death is among the first. Declaring that in 2018, 2 million 900 thousand people diagnosed with lung cancer worldwide, 1 million 76 thousand people died because of this, Göksel said, “Published by the Ministry of Health 2017 Health Statistics Yearbook, lung cancer in our country is the most common cancer type. 21 percent of cancer is lung cancer seen in men for all age groups. Lung cancer is the most common 5. types of cancer in women. Turkey also shown an increase in lung cancer as well as in the world, is increasing in prevalence in women.”

“Passive Smoking is Important Risk Factor” Member of the Association and co-chair of the Symposium Dr. Pınar Çelik emphasized that the most important risk factor for lung cancer is the use of cigarettes and tobacco products. In the emergence of lung cancer, passive smoking plays a role as much as active smoking Steel, environmental and occupational exposures outside the cigarette and air pollution, said that other important risk factors. Çelik stated that the majority of patients with lung cancer can be diagnosed at an advanced stage because the disease does not cause any initial symptoms. Recording that common complaints in lung cancer are shortness of breath, cough, bloody sputum production, fatigue, loss of appetite and weight loss, Çelik said that smokers should consult a chest specialist when these symptoms occur.

“Improvements in Diagnosis and Treatment” Featuring that important developments available in lung cancer treatment, diagnosis and treatment, Professor Dr. Çelik said, “Genetic features have enabled the use of tailored treatments (targeted smart drugs) especially in advanced patients. The latest development in lung cancer treatment is immunotherapy.” Indicating that protection from lung cancer is possible to a large extent, Çelik said, “The fight against cigarette and tobacco products plays an important role in the prevention of lung cancer. Supporting and cessation of smoking cessation by increasing the maintenance and elimination of occupational and environmental exposures is essential for the prevention of lung cancer.”

Çelik, sigara dışında çevresel ve mesleki maruziyetler ile hava kirliliğinin, diğer önemli risk faktörleri olduğunu ifade etti. Çelik, akciğer kanserli hastaların büyük bölümüne, hastalık başlarda herhangi yakınmaya neden olmadığı için ileri evrede tanı konabildiğini belirtti. Akciğer kanserinde sık görülen yakınmaların nefes darlığı, öksürük, kanlı balgam çıkarma, halsizlik, iştahsızlık ve kilo kaybı olduğuna dikkati çeken Çelik, sigara kullananların, bu yakınmalar ortaya çıktığında göğüs hastalıkları uzmanına başvurmaları gerektiğini bildirdi.

“Tanı ve Tedavide Gelişmeler Var” Prof. Dr. Çelik, akciğer kanseri tedavisinde tanı ve tedavide önemli gelişmeler olduğunu aktararak şunları kaydetti: “Yakın bir zamana kadar, akciğer kanseri tedavisi, hastalığın evresine göre cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi seçeneklerinin tek veya farklı kombinasyonlarda uygulanmasını içeriyordu. Son yıllarda tedavideki gelişmeler sonucunda hastanın sahip olduğu bazı genetik özellikler özellikle ileri evre hastalarda kişiye özel tedavilerin (hedefe yönelik akıllı ilaçlar) uygulanmasına olanak sağlandı. Akciğer kanseri tedavisindeki son gelişme immünoterapidir.” Akciğer kanserinden korunmanın büyük oranda mümkün olduğuna değinen Çelik, “Akciğer kanserinin önlenmesinde sigara ve tütün ürünleriyle mücadele önemli rol oynamaktadır. Sigara bıraktırma konusundaki desteklerin ve alınacak önlemlerin artırılarak sürdürülmesi, mesleki ve çevresel maruziyetlerin ortadan kaldırılması akciğer kanserinden korunmada esastır.” dedi.

Kasım 2019


88

BİG MEETİNG IN HEALTH INFORMATİCS AND TECHNOLOGİES

HIMSS’19 Eurasia Health It Conference And Exhibition Successfully Completed SAĞLIK BİLİŞİMİ VE TEKNOLOJİLERİNDE BÜYÜK BULUŞMA

HIMSS’19 Eurasia Sağlık Bilişimi ve Teknolojileri Konferansı ve Fuarı Başarıyla Tamamlandı

215 senior government protocols and IT experts from 32 countries and 3,140 visitors attended HIMSS’19 Eurasia Health IT Conference and Exhibition organized by the Turkey Ministry of Health and HIMSS USA. Within the scope of the fair, 72 companies from Turkey and abroad participated with stands. Carrying out great success in the field of World Health informatics, Turkey, raised its brand value in the international arena HIMSS’19 with Eurasia. Bringing together health leaders of Turkey and the countries of Eurasia HIMSS’19 was held with the participation of Turkey Minister of Health Fahrettin Koca, T.C. Deputy Minister of Health Prof. Şuayip Birinci, President and CEO of HIMSS, Harold F. Wolf III and the Ministers of Health of the guest country and the Ministry officials. 215 senior government protocols and IT experts from 32 countries and 3,140 visitors attended HIMSS’19 Eurasia Health IT Conference and Exhibition organized by the Turkey Ministry of Health and HIMSS USA. Within the scope of the fair, 72 companies from Turkey and abroad participated with stands.

Kasım 2019

T.C. Sağlık Bakanlığı ve HIMSS ABD işbirliği ile düzenlenen Himss’19 Eurasia Sağlık Bilişimi Konferansı ve Fuarına; 32 ülkeden 215 üst düzey devlet protokolü ve bilişim uzmanı ile 3.140 ziyaretçi katıldı. Fuar kapsamında yurt içi ve yurt dışından 72 firma stantlı katılım sağladı. Sağlık bilişimi alanında dünyanın örnek aldığı başarılara imza atan Türkiye, HIMSS’19 Eurasia ile uluslararası arenada marka değerini yükseltti. Türkiye ve bölge ülkeler sağlık liderlerini buluşturan HIMSS’19 Eurasia, T.C. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, T.C. Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, HIMSS Başkan ve CEO’su Harold F. Wolf III ve konuk ülke Sağlık Bakanları ve Bakanlık yetkililerinin katılımı ile gerçekleşti. T.C. Sağlık Bakanlığı ve HIMSS ABD işbirliği ile düzenlenen Himss’19 Eurasia Sağlık Bilişimi Konferansı ve Fuarına; 32 ülkeden 215 üst düzey devlet protokolü ve bilişim uzmanı ile 3.140 ziyaretçi katıldı. Fuar kapsamında yurt içi ve yurt dışından 72 firma stantlı katılım sağladı. Güney Afrika Sağlık Bakanı Dr. Zwelini Mkhize, Moritanya Sağlık Bakanı Dr. Mohamed Ndedhirou Hamed, Kuzey Kıbrıs Sağlık Bakanı Dr. Ali Pilli, Kazakistan Sağlık Bakanı


89

Dr. Zwelini Mkhize, Minister of Health of South Africa, Dr. Mohamed Ndedhirou Hamed, Minister of Health of Mauritania, Ali Pilli, Minister of Health of Northern Cyprus, Yelzhan Birtanov, Minister of Health of Kazakhstan, Mohamed Warsawa Dirieh, Minister of Health of Djibouti, Kosmosbek Cholponbaev, Minister of Health of Kyrgyzstan and Dr. Kalumbi Shangula, Minister of Health of Namibia attended the event in which 35 countries including USA, Germany, Azerbaijan, Bahrain, Belgium, Djibouti, Denmark, Dubai, Indonesia, France, Ghana, South Africa, Croatia, England, Italy, Canada, Qatar, Kazakhstan, Kenya, Kyrgyzstan, TRNC, Kosovo, Cuba, Libya, Mauritania, Namibia, Norway, Uzbekistan, Poland, Singapore, Tunisia and Jordan participated in the ministerial level. 72 stands took part in the conferences and exhibition event, which were attended by approximately 3500 visitors and participants from the Ministry of Health Hospitals, Private Hospitals and Health Institutions and Universities with a majority of managers and experts in the field of health informatics and technologies. Held for the sixth time in Turkey, Eurasia HIMSS Conference and Exhibition found the region’s largest health informatics event as widely covered in the media.

HIMSS’19 Eurasia Opened With The Participation Of Fahrettin Koca, Turkey Minister Of Health Opening of HIMSS’19 Eurasia Health Informatics and Technologies Conference and Exhibition made by Fahrettin Koca, Turkey Minister of Health and Health Ministers of guest country. In the opening of the event by Fahrettin Koca, Turkey Minister of Health, Deputy Turkey Minister of Health Şuayip Birinci, HIMSS President and CEO Harold F. Wolf III delivered a speech. Declaring that Turkey reached the condition of countries which have most digital hospital after the United States, Fahrettin Koca, Turkey Minister of Health, said, “Our hospitals are trying to be a “digital hospital” where we will see an example. The process will not stop here; after a step, they will strive to become “smart hospitals” and then even for systems with artificial intelligence.” Stating that he was happy to observe the level of health in the country as a result of this activity, Minister Koca said, “If we express our point in numbers, according to HIMSS EMRAM criteria; Our number of level 6 hospitals has reached 174 and level 7 has reached 3. In addition, the number of Oral and Dental Health Hospitals, which was Level 6, increased to 7 with the first application we launched this year. I am confident that our success story will develop gradually. On this occasion, I would like to congratulate İzmir Tire Hospital, Yozgat City Hospital and İzmir Ödemiş Hospital separately.” Speaking at the opening of HIMSS’19 Eurasia organized by the cooperation of the Ministry of Health and HIMSS USA, Deputy Minister of Health Dr. Şuayip Birinci mentioned the importance of ‘data’ and stated that they done standardization and accreditation studies in order to make the data language common and regulate the sector

Yelzhan Birtanov, Cibuti Sağlık Bakanı Mohamed Warsawa Dirieh, Kırgızistan Sağlık Bakanı Kosmosbek Cholponbaev ve Namibya Sağlık Bakanı Dr. Kalumbi Shangula’nın yer aldığı etkinlikte ABD, Almanya, Azerbaycan, Bahreyn, Belçika, Cibuti, Danimarka, Dubai, Endonezya, Fransa, Gana, Güney Afrika, Hırvatistan, İngiltere, İtalya, Kanada, Katar, Kazakistan, Kenya, Kırgızistan, KKTC, Kosova, Küba, Libya, Moritanya, Namibya, Norveç, Özbekistan, Polonya, Singapur, Tunus ve Ürdün olmak üzere 35 ülkeden bakanlık düzeyinde katılım gerçekleşti. Sağlık Bakanlığı Hastaneleri, Özel Hastane ve Sağlık Kuruluşları ve Üniversitelerin sağlık bilişimi ve teknolojileri alanında yöneticisi ve uzmanlar çoğunlukta olmak üzere yurt içi ve yurt dışından 3500 kadar ziyaretçi ve katılımcının takip ettiği konferans ve fuara 72 stantlı katılım sağlandı. Türkiye’de altıncı defa yapılan HIMSS Eurasia Konferans ve Fuarı bölgenin en büyük sağlık bilişimi etkinliği olarak medyada da geniş yer buldu.

HIMSS’19 Eurasia, Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın Katılımı İle Açıldı HIMSS’19 Eurasia Sağlık Bilişimi ve Teknolojileri Konferansı ve Fuarı’nın açılışı Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca ve konuk ülke Sağlık Bakanlarının katılımı ile açıldı. Etkinliğin açılışında T.C. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, T.C. Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, HIMSS Başkan ve CEO’su Harold F. Wolf III birer konuşma yaptı. Açılış konuşmasında Türkiye’nin ABD’den sonra dünyada en çok dijital hastaneye sahip olan ülke konumuna yükseldiğini söyleyen Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, “Hastanelerimiz burada bir örneğini göreceğimiz “dijital hastane” olma uğraşı veriyor. Süreç burada durmayacak; bir adım sonra “akıllı hastane” olmak için çaba harcayacaklar ve hatta yapay zeka taşıyan sistemler talep edecekler” dedi. Bu etkinlik vesilesi ile sağlık alanında ülkenin geldiği düzeyi müşahede etmekten mutluluk duyduğunu dile getiren Bakan Koca, “Geldiğimiz noktayı sayılarla ifade edecek olursak, HIMSS EMRAM kriterlerine göre; Seviye 6 hastane sayımız 174, Seviye 7 yani tam dijital hastane sayımız ise 3’e ulaşmıştır. Ayrıca ilk defa bu yıl başlattığımız bir uygulama ile Seviye 6 olan Ağız ve Diş Sağlığı Hastane sayımız da 7’ye yükselmiştir. Bu başarı hikayemizin artarak gelişeceğine inancım tamdır. Bu vesileyle, tam dijital hastane haline gelen İzmir Tire Hastanemizi, Yozgat Şehir Hastanemizi ve İzmir Ödemiş Hastanemizi ayrı ayrı tebrik ediyorum” diye konuştu. T.C. Sağlık Bakanlığı ve HIMSS ABD işbirliği ile düzenlenen HIMSS’19 Eurasia’nın açılışında konuşan Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, ‘veri’nin önemine değinerek öncelikle veri dilini ortak hale getirmek için standardizasyon ve akreditasyon çalışmaları yaptıklarını ve sektörü daha kapsamlı bir şekilde regüle ettiklerini ifade etti. Veri kullanımında kapsamlı bir proje olan ve dünyada iftiharla anlatılan e-nabız kişisel sağlık platformundan da bahseden Birinci, “Vatandaşa hizmet verirken bürokrasiyi nasıl azaltabiliriz diye düşündük ve e-rapor sistemini kurduk. Birçok proje ve vizyoner yaklaşımla

Kasım 2019


90

ülkemiz adına güçlü bir ekosistemi oluşturduk. Oluşan büyük veriden gelecek projeksiyonu yapmak için Sina’yi kurduk. Dünyada yapay zeka destekli ilk karar destek sistemini geliştirmekten kıvanç duyuyoruz” diye konuştu. İnovasyonu sadece sektöre ve üniversitelere bırakmayıp dünya trendlerini takip ettiklerini söyleyen Birinci, “Bugün Avrupa Horizon 2020 çerçeve programında birçok projenin koordinatörlüğünü yürüterek ülkemizi temsil ediyoruz. Bugün burada toplanmamıza vesile olan işte bu vizyonun ürünüdür” dedi. Açılışta konuşan ve HIMSS kapsamında Türkiye ile olağanüstü bir işbirliği kurulduğunu söyleyen HIMSS Başkan ve CEO’su Harold F. Wolf III ise konuşmasında Türkiye’nin bu alandaki politikalar sayesinde sağladığı dijitalleşme başarısı ile Avrupa düzeyinde erişilmez bir noktaya geldiğini ifade etti.

Türkiye’nin Sağlıkta Dijital Dönüşümün Başarısı Anlatıldı more comprehensively. Also mentioning about the e-pulse personal health platform which is a comprehensive project in data usage and which is proudly explained in the world, Birinci said, “We thought how we can reduce bureaucracy while serving the citizens and we established the e-report system. We developed a strong ecosystem on behalf of our country with many projects and visionary approaches. We established Sina to make future projections from the big data. We are proud of developing the first decision support system supported by artificial intelligence in the world.” Pointing out that they not only leave innovation to the sector and universities, they also follow the world trends, Birinci said, “Today, we represent our country by coordinating many projects in the European Horizon 2020 framework program. It is the product of this vision that is conducive to meeting us here today.” Speaking at the opening and declaring that they established an outstanding cooperation with Turkey in the scope of HIMSS, Harold F. Wolfe III said that Turkey came to an inaccessible spot at the European level with the success attained by the digitalization policy in this area.

Success Of Digital Transformation Of Turkey Mentioned In Health After the opening of HIMSS’19 Eurasia, Turkey Deputy Minister of the Ministry of Health Şuayip Birinci shared the success of digital transformation in health informatics and management culture in Turkey. Declaring that Turkey’s experience in health that followed these developments with interest in the world and it is a model for the world, Birinci said the secret of this success as follows, “First of all, you need tremendous political support. Secondly, you should have executives who have adopted the culture of managing with informatics and finally you should have very good team mates. Providing information about the digitalization processes, Birinci, Deputy Ministry of Health, said that as a result of these efforts, , the Ministry of Health

Kasım 2019

HIMSS’19 Eurasia’nın açılışının ardından T. C. Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci tarafından Türkiye’de sağlıkta dijital dönüşüm başarısı ve bilişimler yönetim kültürü anlatıldı. Türkiye’nin sağlıkta yaşadığı bu gelişmelerin dünyada ilgiyle takip edildiği ve örnek alındığını söyleyen Birinci bu başarının sırrını, “Tüm bu süreçleri yaparken öncelikle müthiş bir siyasi desteğe ihtiyacınız var. İkincisi bilişimle yönetme kültürünü benimsemiş yöneticilere sahip olmalısınız ve son olarak çok iyi takım arkadaşlarınız olmalı” sözleri ile açıkladı. Sağlık Bakanlığının dijitalleşme süreçlerine ilişkin bilgi veren Birinci, bu gayretler sonucunda 2016 yılında Sağlık Bakanlığının tüm kamu kuruluşları içinde dijitalleşme endeksi en yüksek kamu kuruluşu seçildiğini ve Cumhurbaşkanlığı Dijital Ofisinin dijitalleşme atağında da kendilerinin diğer bakanlıklara Sağlık Veri Sözlüğü hazırlama, deneyimlerini aktarma ve bir nevi eğitimlerin bir parçası haline getirme konusunda girişimleri olduğunu söyledi.

“Dijital Hastane” Platformu İlgiyle İzlendi Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, konuk Sağlık Bakanları ve beraberindeki heyetin yakından ilgilendiği “Dijital Hastane” platformunda, üç gün boyunca HIMSS EMRAM 7 validasyonu almış hastanelerin dijital konseptlerine ilişkin örnekler uygulamalı olarak katılımcılarla paylaşıldı. Medipol Üniversitesi TTO Direktörü ve HIMSS Türkiye Direktörü Dr. İlker Köse, Ankara Şehir Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Aziz Ahmet Sürel ve Tire Devlet Hastanesi - HIMSS Avrupa Yönetim Kurulu Üyesi Uzm. Dr. Gürhan Zincircioğlu’nun moderasyonunu üstlendiği “Dijital Hastane” alanı ziyaretçilere hastanelerin dijital süreçlerinde çözümün parçası olan yazılım, donanım, cihaz ve teknolojik ürünlerin kullanımı ve uygulamalarını örnekleri ile tecrübe etme imkanı tanıdı.

HIMSS EMRAM Seviye 6 ve 7 Ödülleri Verildi Sağlık bilişimi ve teknolojilerindeki başarısı ile Avrupa



92

has been selected as the highest digitalization index among all public institutions in 2016, and in the digitalization attack of the Presidency Digital Office, they have attempts to prepare Health Data Dictionary to other ministries, transfer their experiences and make them a part of the trainings.

“Digital Hospital” Platform Was Watched With Interest Examples of digital concepts of HIMSS EMRAM 7 validated hospitals were shared with participants practically in the “Digital Hospital” platform, which Minister of Health, Fahrettin Koca, guest Health Ministers and the accompanying delegation are closely interested. Moderated by Medipol University TTO Director and Director HIMSS Turkey Dr. İlker Köse, Ankara City Hospital Chief Op. Dr. Aziz Ahmet Sürel and Tire State Hospital - Member of the Executive Board of HIMSS Europe Specialist Dr. Gürhan Zincircioğlu, “Digital Hospital” area provided visitors with the opportunity to experience the use and application of software, hardware, devices and technological products that are part of the solution in the digital processes of hospitals with examples.

HIMSS EMRAM Level 6 And 7 Awards Awarded Continuing its success of being leader in Europe in the field of Health informatics and technology, Turkey made a great success with HIMSS’19 Eurasia once again in the world. 167 hospitals receiving Level 6 validation according to HIMSS EMRAM criteria, 7 hospitals receiving Level 6 validation and 7 Oral and Dental Health Hospitals receiving Level 6 validation were awarded with an application started for the first time this year. Awards were given to hospital managers by Deputy Minister of the Turkey Ministry of Health Prof. Şuayip Birinci and HIMSS President and CEO Harold F. Wolf III. Speaking at the award ceremony and starting in 2013, Şuayip Birinci expressed his happiness to see that digital hospital work which has reached this point. Şuayip Birinci said, “We have tried to do whatever is necessary for our Ministry to provide world-class service. We were not tired, we did not avoid producing more. Now, if we can talk about increasing the number of our level 7 hospitals and getting praise from all over the world, the valuable components of this powerful system, which is successfully established, should remember our healthcare workers and gratefully acknowledge the strong political support. Today you will not only see the digital hospital work here at the meeting point of the world. You will witness success stories with all sector representatives, public and private service providers.”

Eurasiastart Brings Start-Ups To Investors At Himss Eurasia Chaired by Deputy Minister of the Ministry of Health Şuayip Birinci and TÜSEB President Adil Mardinoğlu, and a movement aimed at establishing an ecosystem that

Kasım 2019

liderliğini sürdüren Türkiye, HIMSS’19 Eurasia’da başarısını bir kez daha dünyaya duyurdu. HIMSS EMRAM kriterlerine göre Seviye 6 validasyonu alan 167 hastane, Seviye 7 validasyonu alan 3 hastane ile ilk defa bu yıl uygulamaya başlayan bir uygulama ile Seviye 6 validasyonu alan 7 Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi ödül aldı. Hastane yöneticilerine ödülleri T.C. Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci ve HIMSS Başkan ve CEO’su Harold F. Wolf III tarafından verildi. Ödül töreninde konuşan ve 2013 yılında başlayan dijital hastanecilik çalışmalarının bu noktaya geldiğini görmekten duyduğu mutluluğu dile getiren Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, “Bakanlığımızın dünya standartlarında hizmet sağlayabilmesi için üzerimize düşen ne varsa yapmaya çalıştık. Yorulmadık, daha fazla üretmekten kaçınmadık. Şimdi seviye 7 hastanelerimizin sayısını artırmaktan bahsedebiliyor ve dünyanın dört bir yanından övgü alabiliyorsak başarı ile kurulan bu güçlü sistemin değerli bileşenleri, sağlık çalışanlarımızı hatırlamak ve güçlü siyasal desteği şükranla anmak gerekir. Bugün burada dünyanın buluşma noktasında sadece dijital hastanecilik çalışmalarını görmeyeceksiniz. Sektör temsilcileri, kamu ve özel tüm hizmet sunucularıyla oluşmuş başarı hikayelerine tanık olacaksınız” diye konuştu.

Eurasiastart, HIMSS Eurasia’da Start-Up’ları Yatırımcılarla Buluşturdu Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci ve TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Adil Mardinoğlu’nun dönem başkanlıklarını yürüttüğü ve geleceğin inşasında sürdürülebilir sağlık endüstrisi için sağlık Start-up’larının gelişimini destekleyen ekosistemin kurulmasını amaçlayan bir hareket olan EurasiaStart, HIMSS’19 Eurasia’da yer alarak sağlık Start-up’larını sektör liderleri, yatırımcılar, danışmanlık firmaları ve kuluçka merkezleri ile bir araya getirdi.

HIMSS’19 Eurasia Zengin Konferans İçeriği İle Dikkat Çekti HIMSS’19 Eurasia konferans içeriği sağlıkta gelecek, dijital sağlık ekosistemi, sağlık bilişimi ve teknolojilerinde



94

supports the development of health start-ups for the sustainable health industry in building the future, by taking place in HIMSS’19 Eurasia, EurasiaStart brought together Health Startups, industry leaders, investors, consulting firms and incubation centers.

globalleşme, sağlıkta yapay zeka, insan merkezli sağlık hizmet sunumunda teknoloji, kişisel veriler ve sibergüvenlik, büyük veri yönetimi, sağlık teknolojilerinde akademisyen ve endüstri araştırmacılar ile Ar-Ge ve işbirlikleri gibi konularla geniş bir yelpazeden ele alındı.

HIMSS’19 Eurasia Attracted Attention With Its Rich Conference Content

HIMSS EMRAM Eğitimleri Verildi

HIMSS’19 Eurasia conference content included the future in health, globalization of digital health ecosystem, health informatics and technologies, artificial intelligence in health, technology in human-centered health service delivery, personal data and cyber security, big data management, academics and industry researchers in health technologies and R & D and collaborations issues.

HIMSS EMRAM Trainings Provided HIMSS measurement models EMRAM (Electronic Health Record Adoption Model), CCMM (Maintenance Continuity Adoption Model) and O-EMRAM (Electronic Health Record Adoption Model for Outpatients) was told by HIMSS Turkey team. HIMSS (Healthcare Information and Management Systems Society), which makes measurements with different assessment models in order to ensure patient safety by improving the use of technology and information and improving the quality of health care, keeps the personal information security of hospitals in the foreground and records and processes electronic data according to an internationally valid standard. and provides evaluation.

The Projects Of The Start-Ups Were Evaluated Within The Scope Of Eurasiastart EurasiaStart, which is committed to bringing health startups together with industry leaders, HIMSS’19 Eurasia Startup field of applications for health entrepreneurs evaluated by a jury consisting of representatives guiding the sector. Two start-ups to be selected among the start-ups within the scope of EurasiaStart in HIMSS’19 Eurasia will have the opportunity to meet international investors by participating in the HIMSS America or HIMSS European congress. The results of the jury evaluations will be announced in the coming days.

Kasım 2019

HIMSS ölçümleme modellerinden EMRAM (Elektronik Sağlık Kaydı Benimseme Modeli), CCMM (Bakım Sürekliliği Benimseme Modeli) ve O-EMRAM (Ayaktan Tedavi Hizmeti Sunan Kuruluşlar için Elektronik Sağlık Kaydı Benimseme Modeli) HIMSS Türkiye ekibi tarafından anlatıldı. Teknoloji ve bilginin daha iyi kullanımını sağlayarak hasta güvenliğini sağlama ve sağlık bakım kalitesini iyileştirme amacıyla farklı değerlendirme modelleri ile ölçümler yapan HIMSS (Healthcare Information and Management Systems Society), hastanelerin kişisel bilgi güvenliğini ön planda tutarak, elektronik verilerinin uluslararası geçerli bir standarda göre kayıt, işleme ve değerlendirmesi sağlıyor.

Eurasiastart Kapsamında Yer Alan Start-Upların Projeleri Değerlendirildi Sağlık Start-up’larını sektör liderleri, yatırımcılar, danışmanlık firmaları ve kuluçka merkezleri ile bir araya getirmeyi ve uluslararası proje teşviklerini geliştirmeyi misyon edinen EurasiaStart, HIMSS’19 Eurasia Startup alanında yer alan sağlık girişimcilerinin başvuruları sektöre yön veren temsilcilerden oluşan bir jüri tarafından değerlendirildi. HIMSS’19 Eurasia’da EurasiaStart kapsamında yer alan Start-up’lar arasında seçilecek iki Start-up, HIMSS Amerika veya HIMSS Avrupa kongresine katılma hakkı kazanarak uluslararası yatırımcılarla buluşma fırsatı yakalayacak. Jüri değerlendirmelerinin sonuçları önümüzdeki günlerde belli olacak.




97

Is Alkaline Nutrition Really Useful for Health? Alkali Beslenme Sağlık İçin Gerçekten Faydalı mı? Vücudun asit yükünü artıracak besinlerin daha az, alkaliye yöneltecek besinlerin daha fazla tüketilmesine dayalı alkali diyet, son dönemin popüler beslenme biçimleri arasında yer alıyor. DoktorTakvimi.com uzmanlarından Dyt. Yusuf Öztürk alkali beslenmenin sağlık üzerine etkilerine ilişkin net bilgiler bulunmadığının ve araştırmaların devam ettiğinin altını çiziyor.

Alkaline diet, which is based on consuming less foods to increase the body’s acid load and more foods leading to alkaline, is one of the popular diet types of the last period. Dietitian Yusuf Ozturk of DoktorTakvimi.com underlines that there is no clear information on the effects of alkaline nutrition on health and that research is continuing.

Alkaline nutrition, which has become increasingly popular in recent years, is now frequently encountered. The effects of alkaline nutrition, which is based on the principle that some foods are consumed less and others more, are still being discussed. DoktorTakvimi. com experts, Dietitian Yusuf Öztürk answers to questions about the alkaline diet. He explained that it is recommended to reduce consumption of meat, milk and products, eggs, whole grains and processed foods and increase consumption of vegetables, fruits and pulses (up to 1/4) in the alkaline diet. Öztürk underlined that sugar and salt are not completely banned, only the amount is reducedRecalling that organic foods should be preferred instead of foods exposed to pesticides, antibiotics and hormones, Öztürk said, “In an alkaline diet, 1 liter of alkaline water should be consumed per 20 kg. It is stated that the reduction of acid with such a diet will improve weight loss and optimal health in the body. Although there is little evidence of weight loss, it is said to be beneficial on bone and kidneys with the nutrients it contains. Those who do not support the alkaline diet criticize the restrictive aspects of the alkaline diet and

Kasım 2019

Son yıllarda popülerliği giderek artan alkali beslenme, artık sıkça karşımıza çıkıyor. Temeli bazı besinlerin daha az, bazılarının ise daha fazla tüketilmesi ilkesine dayanan alkali beslenmenin sağlık üzerine etkileri ise hala tartışılmaya devam ediyor. Alkali diyete ilişkin merak edilen soruların yanıtlarını DoktorTakvimi.com uzmanlarından Dyt. Yusuf Öztürk veriyor. Alkali diyette et, süt ve ürünleri, yumurta, tam tahıl ve işlenmiş besinlerin tüketiminin azaltılmasının, sebze, meyve ve bakliyat tüketiminin artırılmasının (1/4’ü kadar) önerildiğini anlatan Dyt. Yusuf Öztürk, şeker ve tuzun ise tamamen yasaklanmadığının, sadece miktarı azaltıldığının altını çiziyor. Bu beslenme şeklinde pestisit, antibiyotik ve hormonlara maruz kalan besinlerin yerine organik besinlerin tercih edilmesi gerektiği savunulduğunu hatırlatan Öztürk, “Alkali diyette her 20 kg başına 1 litre alkali su tüketilmelidir. Böyle bir diyetle asidin azaltılması sonucunda vücutta ağırlık kaybının ve optimal sağlığın geliştirileceği belirtilmektedir. Ağırlık kaybıyla ilgili kanıtlar oldukça az olmasına rağmen içerdiği besin öğeleri ile kemik ve böbrekler üzerine faydalı olabileceği söylenmektedir. Alkali diyeti desteklemeyenler alkali diyetin kısıtlayıcı yönlerini eleştirmekte ve beslenme yetersizliği veya ortoreksiya gibi yeme bozukluklarına yol açabileceğini vurgulamaktadır” diyor.

Düşük karbonhidratlı ve yüksek proteinli diyetler vücuttaki asit yükünü artırıyor Alkali diyette önemli bir role sahip pH kavramına da değinen Öztürk, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Vücuttaki pH 1’den (en asidik) 14’e kadar (en alkali) derecelendirilir, nötral pH 7 olup kandaki optimal pH 7.2-7.4 aralığındadır. Kişilerin diyetleri yeteri kadar kalsiyum, magnezyum, potasyum ve diğer asit tamponlayıcı mineralleri içermiyorsa bu mineraller kemik, karaciğer ve kalp gibi dokuların depolarından çekilir ve ciddi problemlere yol açabilir. Düşük karbonhidratlı ve yüksek proteinli diyetler asit yükünü artırarak üriner sistemde değişikliklere


98

emphasize that it may lead to eating disorders such as malnutrition or orthorexia.”

Low-carbohydrate and high-protein diets increase the body’s acid load Pointing out that the concept of pH, which plays an important role in the alkaline diet, Öztürk said, “The pH in the body is rated from 1 (most acidic) to 14 (most alkaline), the neutral pH is 7 and the optimal pH in the blood is in the range of 7.2-7.4. If people’s diets do not contain enough calcium, magnesium, potassium and other acid buffering minerals, these minerals are withdrawn from the stores of tissues such as bones, liver and heart and can cause serious problems. Lowcarbohydrate and high-protein diets increase the acid load, leading to changes in the urinary system; it causes changes in blood and pH levels. Thus, urinary magnesium, citrate and pH levels decreased; urinary calcium, undissolved uric acid and phosphate levels increase. This increases the risk of stone formation in the kidney.”

Fruit and vegetable consumption Dietitian Yusuf Öztürk informs that there is evidence that alkaline dietary bicarbonate (without potassium) can alleviate bone loss in healthy elderly people, and there is also evidence in the current literature that an alkaline diet for bone health in osteoporosis is not protective against dietary acid load. Underlining that excessive protein intake in the diet creates a high renal acid load, Öztürk states that if alkaline-rich foods are not consumed or nutritional support is taken, the buffering system cannot be activated and the bone density of the resulting acid load decreases. Declaring that “Rather than reducing protein intake, it may be more accurate to increase the consumption of fruits and vegetables”, Öztürk states that the effects of nutrients that are accepted as acids and alkalis in the body are different. Öztürk however, underlines that there is still no clear information to support alkaline nutrition and that research is continuing.

yol açmakta; kanda ve pH düzeyinde değişime sebep olmaktadır. Böylece üriner magnezyum, sitrat ve pH seviyesi azalırken; üriner kalsiyum, çözünmemiş ürik asit ve fosfat seviyesi artmaktadır. Bu durum böbrekte taş oluşum riskini artırmaktadır.”

Meyve ve sebze tüketim miktarı Dyt. Yusuf Öztürk, alkali diyetle yükselen bikarbonatın (potasyum olmadan) sağlıklı yaşlı kişilerde kemik kaybını hafifletebileceği ve ayrıca güncel literatürde osteoporozda kemik sağlığı için alkali diyetin, diyet asit yüküne karşı koruyucu olmadığı yönünde kanıtlar bulunduğuna değiniyor. Diyetle aşırı protein alımının ise yüksek renal asit yükü oluşturduğunun altını çizen Öztürk, alkaliden zengin besinler tüketilmez veya besin desteği alınmazsa tamponlayıcı sistemin devreye giremediğini ve oluşan asit yükünün kemik yoğunluğunu azalttığını ifade ediyor. “Protein alımını azaltmak yerine meyve ve sebze tüketim miktarını artırmak daha doğru olabilir” diyen Öztürk, vücutta asit ve alkali olarak kabul edilen besinlerin etkilerinin farklı olduğunu belirtiyor. Bu besinlerin özellikle kemik, kalsiyum metabolizması ve asidoz üzerine olumlu etkilerinin gözlemlendiğini söyleyen Öztürk, ancak hala alkali beslenmeyi destekleyen net bilgilerin bulunmadığının ve bu konudaki araştırmaların devam ettiğinin de altını çiziyor.

Kasım 2019



100

Alvimedica Stents Increase Life-Span in South East Anatolia Güney Doğu Anadolu’da Alvimedica Stentleri Ömürleri Uzatıyor Güney Doğu Anadolu illerinde stent kullanımında artış gözlemleniyor. Stent kullanımı hastanın ömrünü 20 ile 30 yıl uzatırken, kardiyolojide kullanılan stentlerin maliyetine oranla etkisinin çok daha yüksek olduğuna dikkat çekiliyor Alvimedica tarafından üretilen yerli ve milli stentlerin, Güney Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki hastanelerde kullanımı artıyor. Alvimedica Yönetim Kurulu Başkanı Leyla Alaton, şirketin Ülke Müdürü İsmail Zerey ile birlikte Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa ve Diyarbakır’da Devlet Hastaneleri ile Araştırma Hastanelerine ziyarette bulunarak, kardiyologlarla bir araya geldi. Bu bölgedeki hastaneler yılda on bine yakın vaka sayısı ve çeşitliliği ile uluslararası sağlık kongrelerinde dikkat çekiyor. Son yıllarda yurtiçinden ve yurtdışından göç alması ile bölgede nüfus patlaması yaşanırken, donanımlı hastaneleri ve başarılı hekimleriyle bölge hasta akınına uğruyor.

There is an increase in the use of stents in South-Eastern Anatolian provinces. Whereas stent use extends a patient’s life by 20 to 30 years, its effect is known to be much more higher compared to the cost of stents used in cardiology. The use of local and national stents produced by Alvimedica is increasing in the hospitals in the Southeastern Anatolia Region. Alvimedica Chairwoman Leyla Alaton visited the State Hospitals and Research Hospitals in Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa and Diyarbakır with the company’s Country Sales Manager Ismail Zerey and came together with cardiologists. Hospitals in this region attract attention in international health congresses with the number and diversity of nearly ten thousand cases per year. In recent years, while there has been a population boom in the region due to the domestic migration and migration from abroad, the region attracts patient flow with its equipped hospitals and successful physicians.

A medical brand will emerge from the Middle East region which will challenge the world monopolies. Leyla Alaton expressed her impressions of her visit to the South-East Anatolia Region, where Alvimedica stents were mostly preferred by cardiologists: “As a Turkish businesswoman, I had one of the most enthusiastic, educative, instructive, promising weeks of my life for myself and my country.” With my Alvimedica team, we have visited both state and education and research hospitals in Hatay, Gaziantep, Urfa, Diyarbakır, especially

Kasım 2019

Ortadoğu bölgesinden dünya tekellerine kafa tutan medikal bir marka doğacak Alvimedica stentlerinin kardiyologlar tarafından çoğunlukla tercih edildiği Güney Doğu Anadolu Bölgesi’ni ziyareti ile ilgili izlenimlerini Leyla Alaton şöyle ifade etti: “Bir Türk iş kadını olarak hayatimin en coşkulu, eğitici, öğretici, kendim ve ülkem adına umut veren haftalarından birini yaşadım. Alvimedica ekibim ile Hatay, Gaziantep, Urfa, Diyarbakır illerinde hem devlet hem de eğitim ve araştırma hastanelerini ve özellikle kardiyoloji bölümlerini ziyaret ettik. Genç uzman doktorlarımızın diğer sağlık personeliyle birlikte ne kadar çok sayıda ve çeşitlilikte vaka yaptıklarına ve ekip ruhu ile özveriyle çalıştıklarına yakından tanık oldum. Artık ülkemizde de üretebildiğimiz yerli ve milli, ilaçlı sent Cre8 , kateterler ve balonlar ile ilgili memnuniyetlerini duydum ve rahmetli İshak Alaton’un açmış olduğu yolun ne kadar ulvi ve değeri ölçülmez bir yol olduğunu yeniden idrak ettim. Yurtdışına tam bağımlı olduğumuz tıbbi cihazlar sektöründe, dünyadaki malum tekellere rağmen, öz sermayesi yüzde yüz Alaton ailesi tarafından finanse edilen bu yatırımın ne büyük bir vatanseverlik, insanlık ve vizyonerlik örneği olduğuna bir kez daha şahit oldum. Doktorlarımızın cesaretle bu işe girmemize olan hayret, şaşkınlık, şükran duygularıyla birlikte ürünlerin milli olmasından dolayı gururlandıklarını görmek, doğru yolda olduğumuza bir kere daha beni inandırdı ve çalışma gücümü kamçıladı. Bölge hastanelerinin teknik altyapı, hekim deneyimi ve işlem hacmi olarak verdikleri hizmet ile pek çok klinik araştırmada yer alacak ve uluslararası kongrelerde bu araştırmaları sunabilecek bir potansiyele ve donanıma sahip olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Özellikle Ortadoğu bölgesinden dünya tekellerine kafa tutan


101

their cardiology departments. I have closely witnessed how many and varied cases our young specialist doctors work with other healthcare professionals and work closely with team spirit. I have heard about domestic and national drugeluting stent Cre8, catheters and balloons that we can now produce in our country; and I reconsidered how sublime and valued the path that the deceased İshak Alaton had opened. In the medical equipment industry, in which we are fully dependent on abroad, I have witnessed once again what a great example of patriotism, humanity and visionary this investment, whose capital is wholly financed by the Alaton family.Witnessing our doctors became proud of the national production of the products as well as their feelings of astonishment, amazement, gratitude for our courage to enter this business, once again convinced me that we are on the right track and triggered my working power. I can easily say that the regional hospitals have the potential and the equipment to work in many clinical researches and present them at international congresses with their technical infrastructure, physician experience, and service volume. My belief in the emergence of a medical brand that would challenge the world monopolies, especially from the Middle East region, was strengthened. I have full confidence and belief that we will achieve these goals very soon thanks to every Alvimedica employee. I hope when we will be that fortunate to achieve this goal, and we can offer the company to the public, everyone will wish to be a part of this success.” Country Sales Manager of Alvimedica, İsmail Zerey expressed that an average of 50 stents are implanted in regional hospitals per month, and stated that “It is one of Alvimedica’s goals to evaluate the requests coming from the regions and to develop products that comply with these requests”. During the interview with cardiologists, he stated that “Each patient’s vascular structure is different. In these cases, the experience and skill of the doctor are of great importance. The fact that cardiologists prefer to use Cre8 stents in difficult cases shows how right we are doing this job.” “If we believe, trust and collaborate with our doctors and managers, we will grow this business. Despite all the harsh conditions, we are striving to make this investment a national fortune that the country will be proud of. ” Alvimedica is among the 19 firms included in the scope of Project-Based Incentive System announced by the Republic of Turkey Ministry of Economy in April 2018. Incentives were given for the first time by considering the contribution of the projects in the field of medical devices to the national economy. It is the only company that is deemed suitable for this support In the field of medical device production in Turkey. 95 percent of products in the stent market that is worth $ 120 million in Turkey are imported. The world’s stent market is around $ 8 billion out of 10 million units. In order to avoid dependence on foreign stents market in Turkey, domestic production should be protected and should be primarily preferred and supported.

medikal bir markanın doğacağına inancım güçlendi. Her bir Alvimedica çalışanı sayesinde çok yakında bu hedeflere ulaşacağımıza güvenim ve inancım tamdır. İnşallah bu hedefe ulaşmak kısmet olur ve de şirketi halka arz eder duruma geldiğimizde, herkes bu başarının bir parçası olmayı arzu eder.” Alvimedica Ülke Müdürü İsmail Zerey ise bölge hastanelerinde, ayda ortalama 20 stent takıldığını ifade ederek, “Bölgelerden gelen istekleri değerlendirmek ve bu isteklere uygun ürün geliştirmek Alvimedica’nın hedefleri arasındadır.” dedi. Kardiyologlarla görüşmesi sırasında “Her hastanın damar yapısı farklılık gösteriyor. Bu durumlarda doktorun tecrübesi ve beceresi de büyük önem taşıyor. Zorlu vakalarda kardiyologların Cre8 stenti kullanmayı tercih etmeleri, bu işi ne kadar doğru yaptığımızı gösteriyor.” ifadesinde bulunarak; “Hekimlerimizle ve yöneticilerimizle birlikte inanır, güvenir ve el ele verirsek bu işi büyütürüz. Tüm zorlu koşullara rağmen, bu yatırımı ülkenin gurur duyacağı milli bir servet haline gelmek için uğraşıyoruz.” yorumunda bulundu. Alvimedica, Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı tarafından Nisan 2018 de ilan edilen Proje Bazlı Teşvik Sistemi kapsamına dahil olan 19 firma arasında yer almaktadır. İlk kez medikal cihazlar alanındaki projelerin ülke ekonomisine katkısı göz önüne alınarak teşvik verilmiştir. Türkiye’de medikal cihazlar üretimi alanında bu desteğe uygun görülen tek firmadır. Türkiye’de 120 milyon dolar büyüklüğündeki stent pazarındaki ürünlerin yüzde 95’i ithal ediliyor. Dünyadaki stent pazari 10 milyon adet üzerinden 8 milyar dolar civarında seyrediyor. Türkiye stent pazarında dışa bağımlılığın önüne geçebilmek için, yerli üretime koruma gelmesi ve öncelikle tercih edilerek, desteklenmesi gerekiyor.



103

Gilead Sciences And Elton John AIDS Foundation Started Radian Program Againist HIV In Eastern Europe And Central Asia (EECA) Gilead Sciences ve Elton John AIDS Vakfı Doğu Avrupa ve Orta Asya’da (EECA) HIV’e Karşı Radian Programını Başlattı

Gilead Sciences and the Elton John AIDS Foundation announced that they have launched the groundbreaking RADIAN program at the Fast-Track Cities 2019 conference in London. RADIAN will focus on finding meaningful solutions to new HIV infections and deaths from AIDSrelated diseases in the Eastern Europe and Central Asia (EECA) region. With the strength of cooperation between the foundation and Gilead within the framework of the Eastern European and Central Asian Key Groups (EECAKP) Fund, RADIAN will benefit from the extensive knowledge of both organizations in the region’s needs and support bold and meaningful actions to address problems. Sir Elton John, founder of Elton John AIDS Foundation, said, “Every day in the EECA region, more than 400 people get HIV and 100 people die from AIDS.’ He continued: “A few years ago, my foundation’s efforts to establish the Eastern European and Central Asian Key Groups (EECAKP) Fund together with Gilead drew our attention to the need to increase our efforts in the region. For this reason, I am pleased that my foundation is working with Gilead once again in order to reverse the trends within RADIAN and to provide the support and funding needed to reach vulnerable people. Together we can make a difference, save lives, and ensure that no one is left behind in the struggle

Kasım 2019

Gilead Sciences ve Elton John AIDS Vakfı Londra’da düzenlenen Fast-Track Cities 2019 konferansında çığır açacak RADIAN programını başlattıklarını açıkladılar. RADIAN, Doğu Avrupa ve Orta Asya (EECA) bölgesinde yeni HIV enfeksiyonlarına ve AIDS kaynaklı hastalıklardan ölümlere anlamlı çözümler bulmaya odaklanacak. RADIAN, vakıfla Gilead arasında Doğu Avrupa ve Orta Asya Kilit Gruplar (EECAKP) Fonu çerçevesindeki iş birliğinden aldığı güçle, her iki kuruluşun bölgenin ihtiyaçları konusundaki geniş bilgisinden de yararlanarak, sorunların çözümüne yönelik cesur ve anlamlı aksiyonları destekleyecek. Elton John AIDS Vakfı kurucusu Sir Elton John, “Her gün EECA bölgesinde 400’den fazla insan HIV enfeksiyonuna yakalanıyor ve 100 kişi AIDS’den ölüyor.” dedi. Sir Elton John sözlerine şu şekilde devam etti: “Vakfımın birkaç yıl önce Gilead ile birlikte Doğu Avrupa ve Orta Asya Kilit Gruplar (EECAKP) Fonu’nu kurma doğrultusundaki çalışmaları bölgedeki çabalarımızı arttırmamızın gerekliliğine dikkatimizi çekti. Bu nedenle, RADIAN çerçevesinde eğilimleri tersine çevirmek ve korunmasız insanlara ulaşmak amacıyla ihtiyaç duyulan desteği ve finansmanı sağlamak için vakfımın bir kez daha Gilead ile birlikte çalışıyor olmasından memnuniyet duyuyorum. Birlikte fark oluşturabilir, hayatları kurtarabilir ve bu salgına son verme mücadelesinde hiç kimsenin geride kalmamasını sağlayabiliriz.”


104

to end this epidemic.” To end HIV / AIDS worldwide, it is imperative to take action against the epidemic in the EECA region. Although rates of new HIV infections and AIDSrelated deaths tend to decline worldwide; EECA is one of the few regions where HIV is on the rise and AIDS-related deaths have increased by about 300 percent over the past 20 years. Daniel O’Day, Chairman and Chief Executive Officer of Gilead Sciences, Inc., said, “Gilead and the Elton John AIDS Foundation share a vision to put an end to the AIDS epidemic.” Daniel O“Day continued: “Through RADIAN, we aim to reach out to marginalized groups in the EECA region and work with local organizations to overcome the challenges they face. RADIAN will help provide funding and support for the fight against HIV that has not been given in the region before. The EECA region has more than a million people living with HIV who need access to the right treatment. This needs to be resolved urgently through education, community empowerment and new collaborations such as RADIAN.” The RADIAN program consists of two basic elements: the RADIAN ‘Sample Cities’ program and the RADIAN ‘Unmet Need’ fund. Thanks to the two-channel program it has developed, RADIAN will direct resources to the communities in need, while at the same time enabling capacity building in other communities. The prevalence of HIV is generally high in populations with limited access to treatment, which are counter-stigmatized. RADIAN will collaborate with local organizations to use the insights gained in the field and share good practice examples that will contribute to progress. The first RADIAN ‘Sample City’ will be Almaty city of Kazakhstan. Almaty has a very high HIV burden. There are about 7,400 people living with HIV, and the prevalence of HIV in the city is about twice the national average. RADIAN will support the fight against stigmatization in Almaty, improve healthcare infrastructure and treatment methods and increase access to innovation. Other ‘Sample Cities’ will be announced in 2020. RADIAN will implement the ‘Unfulfilled Need’ fund to support the rest of the EECA region beyond the selected ‘Sample Cities’ and to support effective programs in other parts of the EECA. The fund will allow donations to local and regional organizations that share RADIAN’s vision of combating new HIV infections and AIDS-related deaths. Call for Proposals will be held in mid-October 2019. RADIAN aims to provide measurable changes in the frequency of HIV exposure, access to care, treatment coverage and prevention in both ways, and to make a significant difference in the EECA region against new HIV infections and AIDS-related deaths. For the next five years, the best practices and information from RADIAN’s local work will be used as a plan to help change the course of HIV in the EECA region.

Dünya genelinde HIV/AIDS’e son verebilmek için EECA bölgesindeki salgına yönelik harekete geçmek bir zorunluluk. Yeni HIV enfeksiyonları ve AIDS kaynaklı ölümlerin oranları dünya genelinde düşüş eğiliminde olsa da; EECA, HIV’in yükselişte olduğu ve AIDS kaynaklı ölümlerin son 20 yılda yaklaşık yüzde 300 arttığı az sayıda bölgeden birisi. Gilead Sciences Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Daniel O’Day, “Gilead ile Elton John AIDS Vakfı, AIDS salgınına son vermek için bir vizyonu paylaşıyorlar.” dedi. Daniel O’Day sözlerini şöyle sürdürdü: “RADIAN aracılığıyla EECA bölgesindeki ötekileştirilmiş gruplara ulaşmayı ve yerel organizasyonlarla çalışarak, karşılaştıkları güçlüklerin üstesinden gelmeyi amaçlıyoruz. RADIAN, HIV’e karşı bölgede daha önce verilmemiş mücadele için finansman ve destek sağlamaya yardımcı olacak. EECA bölgesinde HIV ile yaşayan ve doğru tedaviye erişim ihtiyacı olan bir milyondan fazla insan var. Bu durumun eğitim, toplumun güçlendirilmesi ve RADIAN gibi yeni iş birlikleri aracığıyla ivedi olarak çözümlenmesi gerekiyor.” RADIAN programı iki temel unsurdan oluşuyor: RADIAN ‘Örnek Kentler’ programı ve RADIAN ‘Karşılanmamış İhtiyaç’ fonu. RADIAN geliştirdiği iki kanallı program sayesinde ihtiyaç içindeki toplumlara kaynak yönlendirirken, aynı zamanda başka toplumlarda da kapasite oluşmasına imkan sağlayacak. Damgalanmayla karşı kaşıya kalan ve tedaviye sınırlı erişimi olan toplumlarda HIV prevalansı genellikle yüksek. RADIAN yerel organizasyonlarla iş birliği yaparak sahada elde edilen içgörüleri kullanacak ve ilerlemeye katkı sağlayacak iyi uygulama örneklerini paylaşacak. İlk RADIAN ‘Örnek Kenti’ Kazakistan’ın Almatı kenti olacak. Almatı’da oldukça yüksek bir HIV yükü bulunuyor. HIV ile yaşayan yaklaşık 7,400 kişi var ve şehirdeki HIV prevalansı ulusal ortalamanın yaklaşık iki katı. RADIAN Almatı’da damgalanmaya karşı çalışarak, sağlık hizmetleri altyapısını ve tedavi yöntemlerini iyileştirerek ve yenilikçiliğe erişimi arttırarak mücadeleye destek verecek. Diğer ‘Örnek Kentler’ 2020’de açıklanacak. RADIAN seçilen ‘Örnek Kentlerin’ ötesinde EECA bölgesinin geri kalanına da destek sağlamak ve EECA’nın başka kısımlarında da etkili programları desteklemek üzere ‘Karşılanmamış İhtiyaç’ fonunu uygulamaya koyacak. Fon sayesinde RADIAN’ın yeni HIV enfeksiyonlarıyla ve AIDS kaynaklı hastalıkların yol açtığı ölümlerle mücadele vizyonunu paylaşan yerel ve bölgesel kuruluşlara bağış desteği verilebilecek. Teklif Çağrısı Ekim 2019 ortalarında yapılacak. RADIAN her iki yolla HIV görülme sıklığı, bakıma ulaşma, tedavi kapsamı ve korunmada ölçülebilir değişimler sağlamayı; EECA bölgesinde yeni HIV enfeksiyonlarına ve AIDS kaynaklı ölümlere karşı kayda değer bir fark oluşturmayı amaçlıyor. Önümüzdeki beş yıl boyunca RADIAN’ın yerel çalışmalarından elde edilen en iyi uygulamalar ve bilgiler EECA bölgesinde HIV’in gidişatını değiştirmeye yardımcı bir plan olarak kullanılacak.

Kasım 2019


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.