IT network Special 2020

Page 1



Pandemi’nin sözlük anlamına baktığımızda, dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isim olduğunu söylemek mümkün. Bir bulgunun pandemi sayılabilmesi için Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından ilan edilmesi gerekiyor. Koronavirüs olarak adlandırdığımız Covid-19 salgını da eldeki verilere göre geçtiğimiz yılın Aralık ayı içerisinde Çin’in Wuan kentinde kendini göstermeye başladı ve çok kısa süre içerisinde yayılmaya başladı. Bu hızlı yayılma dolayısıyla hızlıca tüm dünyayı etkisi altına almayı başardı. Peki, bu koronavirüs ile hayatımızda neler oldu?, Bundan sonra hayatımızda neler olacak?, Hayatımız hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak mı?, Bu salgın bizden neleri aldı ve bize neler kazandırdı? vb. birçok soruyu arka arkaya sormak elbette ki mümkündür. Zaten dünya yazılı tarihine baktığınızda birçok salgın hastalığın yaşandığını, çok fazla ölümlere neden olarak insan hayatının sosyal boyutu ve dünyanın ekonomik gelişimini etkilediğini görebiliriz. Koronavirüs de bunlardan sonuncusu olarak hayatımızın tam da orta yerinde yer alıyor. Bu öyle bir durum ki karşınızda düşman olarak baktığınızda kimse yok ki savaşasınız… Tek yapmanız gereken kendinizi ve bulunduğunuz ortamınızı temiz tutup dezenfekte etmeniz. Tabi ki bu sadece sizin yapmanızla da yeterli değil; aynı özeni çevrenizdekilerin ve sosyal yaşamın içinde bulunan tüm bireylerin yapması gerekiyor. Evet, bu koronavirüs hayatımıza neler getirdi dersek; aslında önümüzdeki belki 5 yılda görebileceğimizi düşündüğümüz birçok yeniliği, teknolojik gelişimi bir anda hayatımızın içine soktu diyebiliriz. Tabi bu da birçok teknolojik yenilikle beraber, oldukça fazla bilinmezi ve tehlikeyi de hayatımıza yerleştirdi. Öncelikle bu öyle bir şey ki nice büyük ekonomi dediğimiz devletleri karşısında çaresiz bırakırken, birçok hayatı da olumsuz etkiledi. Dünyanın sayılı ekonomilerine sahip ülkeler birer birer bu virüs karşısında çaresiz kalırken; Sağlık Bakanımız Faruk Koca başta olmak üzere devlet yetkililerinin ciddi yaklaşımı karşısında birçok ülkenin düştüğü duruma düşmekten kurtulduğumuzu söylemek mümkün. Tabi bu bizi etkilemedi olarak algılanmamalı. Fazlasıyla hem sağlık, hem sosyal, hem fiziksel hem de çevresel olarak birçok açıdan etkilenen bir Türkiye’den bahsetmek mümkün. Ama diğer ülkelerle kıyaslama yaptığımızda çokta kötü durumda olmadığımız söyleyebiliriz. Birçoğumuz ofislerimizi kapatıp uzaktan çalışma hayatına geçerken, Milli Eğitim Bakanlığının hızlı karar vermesi ile de okulların tatil edilmesi ve uzaktan eğitimin hızlıca başlaması ülkemiz adına önemli adımlardan bir tanesiydi. Uzaktan eğitim, uzaktan çalışma derken bu hayatımıza birçok teknolojinin girişi demek. Biz de teknoloji sektörünün bir yayın organı olarak bu döneme yönelik içerik ve teknolojik gelişmeleri sayfalarımıza ve online portallarımıza yansıtıp okuyucularımızı bilgilendirme gayreti içerisinde olduk. Bu dönem zarfında hazırladığımız Special özel sayımızı da değerli teknoloji sektörü oyuncularının ve okuyucularının ilgisine sunuyoruz. Umarız hayatımızın biraz daha normalleşmeye başladığına inandığımız bu günleri hızlıca atlatır ve gerçek anlamda normalleşmeye çok kısa zamanda kavuşuruz. Yine de tedbirli olmayı asla bırakmayalım…

Pandemi ile gelen değişim!

Sağlıkla kalın…

Ahmet Mızrak

ahmet.mizrak@img.com.tr


İÇİNDEKİLER Videoya Dokunan Her Alanda Farklılık Sunuyoruz

8-9

18-19

Çözümlerimizle kullanıcıların hayatını kolaylaştırıyoruz 20-21 Akıllı telefonda yepyeni bir bakış açısı HUAWEI P40


Mayıs Haziran 2020 İSTMAG MAGAZİN GAZETECİLİK YAYINCILIK İÇ VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ. ADINA

İMTİYAZ SAHİBİ H. FERRUH IŞIK GENEL MÜDÜR (Sorumlu) MEHMET SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr

32

Virüs Z kuşağına stok yapmayı öğretti

GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ SIDIKA AKYOL KAYIR sidika.kayir@aplusmedya.com GE­NEL YA­YIN MÜ­D Ü­R Ü AHMET MIZRAK ahmet.miz­rak@img.com.tr DIŞ İLİŞKİLER MÜDÜRÜ YUSUF OKÇU yusuf.okcu@img.com.tr HABER MERKEZİ ENES KARADAYI enes.karadayi@img.com.tr KAT­K I­DA BU­LU­N AN­L AR Prof. Dr. İS­M AİL KA­YA is­ma­il­ka­ya@gmail.com Doç. Dr. M.ALİ ÖZ­BU­DUN oz­bu­dun@gmail.com ÖMER KARDAŞ omer.kardas@ihlas.com.tr

54

ALİ İLKER YÜ­CE­ER ali@mak­ro­bil.com.tr GRAFİK TASARIM HAKAN SÖZTUTAN hakan.soztutan@img.com.tr

Corona eğitimde algılarımızı mı değiştiriyor?

FİNANS MÜDÜRÜ MUSTAFA AKTAŞ mustafa.aktas@img.com.tr MUHASEBE MÜDÜRÜ ZEKAİ TURASAN zturasan@img.com.tr A­B O­N E VE DAĞI­T IM NURTEN DEMİR nurten.demir@img.com.tr İSMAİL ÖZÇELİK ismail.ozcelik@img.com.tr

58 Evden çalışma döneminde hızdan şikayet ediyoruz

Reklam Rezervasyon A PLUS MEDYA NISH ISTANBUL RESIDENCE Çobançeşme Mah. Sanayi Cad. No: 44/B - D: 167 Yenibosna/ Bahçelievler - İstanbul Reklam İletişim reklam@aplusmedya.com Tel : 0212 216 99 13

İdare Merkezi: İSTMAG MAGAZİN GAZETECİLİK YAYINCILIK İÇ VE DIŞ TİC. LTD.ŞTİ. Evren Mahallesi Bahar Caddesi Polat İş Merkezi B Blok No: 1 Kat:4 ,Güneşli - Bağcılar / İstanbul / TURKEY Tel: +90 212 604 51 00 Fax: +90 212 604 51 35

Renk Ayrımı: Türkiye Gazetesi Renk Ayrımı Servisi CTP - BASKI : İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler / İSTANBUL Tel: 0212 454 30 00




Bağlantı, Hesaplama, Platform ve Ekosistem ile

Akıllı Dünya için Sağlam Temeller Atıyoruz Konuya, 2030’lu yılların projeksiyonu ile başlamış olsak da 2020’ye özel olarak Huawei’in odaklandığı çözümleri biraz daha detaylandırdığımızda; karşımıza iki temel başlık çıkıyor. Bunlardan ilki; artık temel bir ihtiyaç olarak değerlendirilmesi gereken ‘bağlantı’ ve diğeri de bilinmeyenleri bulmamıza yardım edecek olan ‘yapay zeka’.

Yakın gelecekte; 5G, AI ve IoT gibi yeni ICT başlıkları, iş yapma şeklimizi temelden değiştirecek. 2030 dünyası daha akıllı olacak. Yeni bağlantı türleri, hesaplama, platform ve ekosistem türleri, 2030’un akıllı dünyası için sağlam bir temel oluşturacak.

Bağlantı, sadece insanların kullandığı cihazların değil, etrafımızda olan her objenin yüksek bant genişliği ve düşük gecikme ile; önce birbirine, sonra da buluta bağlanması anlamına geliyor. Bu noktada; önce mevcut ağ teknolojilerinin yeterliliği sorgulandı, sonra da karşımıza 5G ve Wi-Fi 6 teknolojileri çıktı.

Huawei Kurumsal İş Birimi Kıdemli Çözüm Direktörü Burak Bıçakhan

Wi-Fi 6; önceki nesil 802.11 standartlarına kıyasla hız, kapasite, güç tüketimi ve gecikme değerlerinde iyileşme vaat ediyor. Huawei ise başkanlığını yaptığı ve en fazla üyeye sahip olduğu 802.11ax Çalışma Grubu’nun belirlediği ortak standartların ötesinde, kendi yeniliklerini de


Huawei; tamamen kendi geliştirdiği Ascend serisi yongaları, Da Vinci mimarisi adını verdiği ve sadece AI hesaplamasına özel kübik mimari kullanarak inşa ettiği ve Atlas 900 AI kümesi adını verdiği AI platformu ile bu alanda da farkını ortaya koyuyor:

bu çözümlerde uygulamaya başladı. Bu yıl WiFi 6 teknolojilerine odaklandık ve 10 yeni AP modeli barındıran, AirEngine Wi-Fi 6 çözümlerimizi pazara sunduk. Sadece yeni kurulan kablosuz altyapılarda değil, halen kullanılan önceki nesil kablosuz altyapılarda da Wi-Fi 6 tercihinin giderek arttığını biliyoruz. Başlattığımız tamamen kablosuz kampüs çağında, standart Wi-Fi 6 ağlarına üç ayrı özellik ekledik. - Yüksek hız: Huawei AirEngine Wi-Fi 6, 16 spatial stream ile tasarlandı ve bu sayede endüstri ortalamasının iki katı olan 10,75 Gbps’ye kadar hava arayüzü veri hızı sağlar hale geldi. - Kesintisiz hareketlilik: Sinyal gücünü iki katına çıkaran, %20 daha fazla kapsama alanı sağlayan ve girişimi azaltan “akıllı anten” teknolojisine ek olarak, Huawei’nin geliştirdiği kayıpsız dolaşım teknolojisinden bahsedebiliriz. Ayrıca Huawei AirEngine Wi-Fi 6 çözümlerinde, akıllı bir uygulama hızlandırma teknolojisi olan Dynamic Turbo kullanılır ve böylece sektör ortalamasının yarısı olan 10 ms gecikme değeri ile VR/AR ve HD videoları daha istikrarlı hale gelir. - Her yerde @100 Mbps: Huawei, AirEngine Wi-Fi 6 çözümlerinde çok sayıda patentli 5G teknolojisini Wi-Fi ağına entegre ederek, yüksek yoğunluklu terminal erişim senaryolarında, her bir terminalin her zaman, her yerde sabit 100 Mbps elde edebilmesini sağladı.

2020 ve sonraki yıllarda Huawei AirEngine ile: - Akıllı ofisler hızlanacak. Çalışanlar, çalışma alanlarında geleneksel iletişimden, her yerde HD video ile daha verimli iş birliğine geçecekler. - AR/VR destekli öğretim yaygınlaşacak. Öğrenciler, kitaplardan etkileşimli öğrenmeye geçecekler ve uzaktaki öğrencilere de kaliteli eğitim sunularak eğitim eşitliği teşvik edilecek. - İnsansız fabrikalar gerçeğe dönüşecek. Akıllı robotlar, fabrikaları otomatik üretime doğru yönlendirerek tekrarlayan, mekanik ve tehlikeli işleri daha fazla ele alacak. - Kamu hizmeti değişecek, hizmet kuruluşları her zaman ve her yerde kullanılabilen kişiselleştirilmiş hizmetler sunarak memnuniyeti artıracak. Diğer konumuz da bu platformun ve global olarak da 5G’nin taşıyacağı verilerin hesaplanması ve AI. Veri her yerde astronomik bir hızla artarak üretiliyor ve hesaplama için gereken gücü artık cebimizde taşıyabiliyoruz. Geriye, kendi kendine karar vermesi için gereken yapay zekayı dahil etmek kalıyor.

- En yüksek hesaplama gücü: 256 TFLOPS gücünde 1024 adet yongayı tek bir kümede çalıştırma - Daha iyi enerji verimliliği: Özellikle uç noktada aynı gücü %80 daha az enerji harcayarak elde etme - Açıklık ve kolay kullanım: Açık standartlar kullanarak tüm endüstri uygulamaları ile entegre olabilme - Güvenli ve güvenilir: Yongadan sisteme kadar her aşamada düşünülmüş güvenlik ve dayanıklılık Üniversitelerden uzay araştırma kuruluşlarına, finansal kurumlardan enerji ve üretim sektörlerine kadar her alanda kullanılabilen Atlas serisi AI sistemleri ile Huawei, gelecek on yılda müşterilerinin dijital dönüşüm yolculuklarında onların yanında olacak. Akıllı gelişimin bu şaşırtıcı çağına öncülük etmekten gurur duyuyoruz. Huawei Kurumsal İş Grubu’nun “Platform + AI + Ekosistem” stratejisi ile birlikte, akıllı dünyaya giden yolda yeni bağlantı türleri, hesaplama, platform ve ekosistem ile sağlam bir temel oluşturmak için tüm ekosistem ortakları, kamu kuruluşları ve kurumsal işletmelerle iş birliğine odaklanıyoruz.


Videoya Dokunan Her Alanda Farklılık Sunuyoruz

Özgür Uygur Milestone Systems Güney Doğu Avrupa Satış Müdürü

Öncelikle bize Milestone firmasını dünden bugüne anlatır mısınız?

Milestone “IP tabanlı bir video yönetim platformudur.” Esnek, ölçeklenebilir ve en son teknolojinin kullanıldığı, her türlü sisteme kolayca entegre edilebilen bir açık platform. Milestone Systems 1998 yılında Danimarka’da kuruldu. Güvenliğin nasıl sağlanacağından, varlıkların nasıl korunabileceğine, iş verimliliğinin artırılmasına ve maliyetlerin düşürülmesine yardımcı olan tüm teknolojile-

ri kullanıcılarımıza sunuyoruz. Milestone bugün 130’dan fazla ülkede, 800’den fazla çalışanıyla 500 binden fazla kurulu sisteme sahip. Türkiye’de 10 yılı aşkın süredir faaliyetteyiz, 2014’ten bugüne de yerleşik olarak kendi ekibimizle hizmet veriyoruz.

Milestone’un faaliyet alanları ve sunduğu ürün ve çözümler nelerdir?

Videoya dokunan her alanda çalışıyoruz. Küçük bir dükkandan, on binlerce aygıtlı akıllı şehir projelerine kadar sağlık, perakende, ulaştırma, lojistik, enerji, bankacılık başta olmak üzere hemen her sektörde çözümler sunuyoruz. Vizyonumuz dünyada video ile ilintili her sistemin bir parçası olmak. Geleneksel kamera güvenlik sistemi kavramının, fiziksel güvenliğin yanında, varlık ve veri güvenliğine evrildiğini, ihtiyacın insanların hayatını kolaylaştıran çözümler olduğunu görüyor, yol haritamızı buna göre şekillendiriyoruz. Hem kamuda hem özel sektörde videonun kullanıldığı her alanda varız. Hiç kamera kullanmadan,

Üçüncü parti sistemlerle kolayca entegre edilebilen açık platform olan Milestone Video Yönetim Sistemleri’nin bugüne kadarki serüvenini ve Türkiye’deki faaliyetlerini Milestone Systems Güney Doğu Avrupa Satış Müdürü Özgür Uygur ile konuştuk. Küçük bir dükkandan onbinlerce aygıtlı akıllı şehir projelerine kadar sağlıktan enerjiye hemen hemen her sektörde çözümler sunduklarını belirten Uygur, çalışmalarını tüm dünyada video ile ilintili her sistemin bir parçası olma vizyonuyla sürdürdüklerini söyledi… 2020 8 www.itnetwork.com.tr

yani hiç video kullanmadan gerçekleştirdiğimiz projelerimiz de var. Sensör datası, IoT cihazları kullanıyoruz. Bunları bizim platformumuza bağlayıp, gelen datayı yorumlayarak anlamlı bilgi haline çevirip iş akışlarına entegre ediyoruz. Marka bağımsız olduğumuz ve 9 binin üzerinde aygıt sürücüsüne sahip olduğumuz için güvenliğin ötesinde uygulamaları rahatlıkla hayata geçirebiliyoruz. Sunduğumuz ürün kendini sahada ispatlamış, sürekli geliştirilen ve yeni teknolojileri adapte eden bir çözüm, dolayısıyla kullanıcılarımıza gelecek garantili bir çözüm sunuyoruz.

“Power of Open” mottonuzla Milestone’un bir “Açık Platform” olmasının gücüne sık sık vurgu yapıyorsunuz. Milestone çözümleri sektörde nasıl farklılaşıyor, açık platform olmak size ve müşterilerinize ne katıyor?

Farklı büyüklüklere, farklı bütçelere göre ürünlerimiz var. Bu da her zaman iş ortaklarımız ve son kullanıcılarımız nezdinde bize önemli bir esneklik sağlıyor, her bir farklı ihtiyaç için doğru çözümü bulabilmemize imkan tanıyor. Milestone Systems olarak, iş ortaklarımızın hızla değişen yeni teknolojilere aynı hızla yanıt vermelerini sağlıyoruz. Bütünüyle ve gerçek anlamda açık bir platform olmak, entegrasyon yetkinliği olan bir mimari bizim yegane önceliğimiz. Odağımızın bu netliği de farklı entegrasyonlar, analiz, erişim kontrolü, bulut çözümleri gibi başlıklarda birçok verimli iş ortaklığı kurmamızı sağlıyor. Müşterilerimiz kendi ihtiyaçları doğrultusunda herhangi bir çözümü, üçüncü parti yazılımları dahil, bizim platformumuz üzerinde çalıştırabiliyorlar. Açık teknoloji platformumuz partnerlerimizin yazılımımızla entegre olmalarına ve açık iş platformumuz Milestone Marketplace de işlerini daha hızlı büyütmelerine olanak tanıyor. Geçtiğimiz yıl kurulan Milestone Marketplace, alıcıları ve satıcıları yenilikçi çözümler oluşturmak için bir araya getiriyor. 2020’de, müşterilerimizin video çözümleri sunan bayileri ve entegratörleri (aracı kurumları) bulmalarını sağlayan Milestone Marketplace 2.0 versiyonunu piyasaya süreceğiz. Milestone Marketplace ile tüm Milestone ekosistemine “Açık Olmanın Gücünü” sağlamaya devam ediyoruz.


Az önce bahsettiğim gibi, Dünya çapında 500 binin üzerinde kurulu sistemimiz mevcut. Müşterilerimizi yakından dinleyerek gelişen ihtiyaçlarına hızlıca adapte oluyor, kritik bilgi seviyesine ulaştıktan sonra ise ihtiyaçları öngörebilmeye ve önceden çözüm yaratabilmeye başlıyoruz. Günümüzde müşterilerimiz bir ihtiyaçlarını bize aktarıp çözüm beklediğinde, genellikle daha önceden karşılaştığımız ve çözümü hâlihazırda sağlamış olduğumuzu görüyorlar.

Son dönemde yaşadığımız gelişmelerle her sektörde iş yapma süreçlerimizde de belli değişimler oldu. Bu bir video yönetim yazılımı olarak Milestone’u ve sizin iş ortaklarınızı nasıl etkiledi? Bu etkileri minimize etmek için neler yapıyorsunuz?

Küresel pandemi ilanının ardından, iş dünyası da operasyonel verimliliği artırmak, müşteri deneyimini geliştirmek ve riskleri minimize etmek için her geçen gün yeni çözümlere yöneliyor. Diğer taraftan maliyetleri optimize etmek de çok önemli. Teknoloji ve inovasyonun önemi de bu doğrultuda eşzamanlı olarak artıyor. Sosyal izolasyonla birlikte, şirketler bugünlerde videonun gücünü ilk elden deneyimliyor. Video bu süreçte insanları birbirine bağlamanın ötesine geçen önemli bir araç olarak ön plana çıktı. Açık platformumuz; yapay zeka, veri analizleri, termal kameralar gibi çeşitli teknolojilerin video sistemlerine entegre edilmesi ve böylelikle tesislerin, halka açık alanların ve depoların uzaktan izlenmesinden, sahada çalışmaları durumunda büyük bir risk altına girebilecek personel ihtiyacının yerini almaya kadar pek çok fonksiyon için kullanılabiliyor. Milestone Systems olarak zaten XProtect Video Yönetim Yazılımımızı, ücretsiz WebClient ve Mobile Client ile kullanıcılarımıza sunuyorduk. WebClient, XProtect IP video yönetim yazılımımızın videoları izlemek, oynatmak ve paylaşmak için kullanılabilen basitleştirilmiş, sezgisel bir web tabanlı istemci uygulaması. Pek çok sektörün evden çalışmaya geçiş yaptığı bu dönemde hiçbir ek ödeme ya da ek bir kurulum gerektirmeyen Web Client özelliğimiz kullanıcılarımız için hayat kurtarıcı oldu. Diğer taraftan yatırım ve işletme maliyetlerin her zamankinden daha önemli hale geldiğini görüyoruz. Doğal olarak her donanımın bir kullanım ömrü var ama bizim yazılımımız her yıl 3 defa güncelleniyor. Böylece sürekli son teknolojiye sahip olduğunuzdan emin olabiliyorsunuz. Teknoloji kullanımında destek, işimizin önemli bir parçası. Ticari her lisansımız ücretsiz ömür boyu çevrimiçi Türkçe teknik destek paketiyle birlikte geliyor. Satın alınan

lisanslar ömür boyu kullanılıyor, böylece yatırımınız hiçbir zaman çöpe gitmiyor. Bunun yanında; zor zamanlarda birlik olmanın gücüne ve önemine olan inancımızla Milestone’un gelişmiş teknik destek hizmeti olan Milestone Care’de de bu dönemde büyük bir kampanya yaptık. Tüm kullanıcılarımızın bu dönemde fiziksel olarak uzakta da olsak Milestone ekibinin üst düzey teknik destek ve hizmetlerine kolaylıkla ulaşabilmesi ve bu zor zamanları hep birlikte aşabilmemiz için şirket olarak sorumluluk alıyor ve zor süreçte iş ortaklarımıza destek oluyoruz. Global olarak teknolojik dönüşümün iyice hızlandığı yeni dönemde özellikle siber güvenlik konusu da çok gündemde. Yapılan araştırmalar siber saldırıların sadece yüzde 40’ının dışardan geldiğini gösteriyor. Yüzde 60’ı dahili, yani içeriden sızdırılan datalarla yapılıyor. Bu noktada şifreleme çok önemli. XProtect’in şifre anonimleştirme özelliği ile, desteklenen cihazların tamamına tek hamlede benzersiz ve sizin görmediğiniz birer şifre atanıyor. Sahadaki cihazların şifrelerini tek bir tuşla, benzersiz ve mümkün olan en geniş algoritmayla, en zor şifrelemeyle saniyeler içinde atayabiliyoruz. Tahmin edilebilen şifreler yerine XProtect her aygıta benzersiz bir şifre atıyor ve bunu kullanıcı da bilmiyor. Şifreleri, SQL veritabanına yazıyor. Kullanıcı ancak yetkisi varsa yeni şifreyi sunucuya sorabiliyor. Bunu sorduğunu da kayıt altına alıyoruz. Kim sormuş, ne zaman sormuş kaydediliyor. Böylece şifre paylaşımı dahil, insan faktöründen muaf bir siber güvenlik katmanı oluşuyor. Siber güvenlik anlamında hem büyük bir yenilik hem de büyük bir kolaylık bu. Uzaktan erişimin öneminin iyice arttığı bu yeni dönemde, sahada binlerce aygıtınız varsa olası bir tehdit halinde bunların şifrelerini tek tek değiştirmek çok zor bir şey ve biz bunu saniyeler içerisinde yapabiliyoruz.

2019 yılını planlarınız ve beklentileriniz ışığında değerlendirir misiniz, 2019 Milestone için nasıl bir yıl oldu?

Milestone Systems olarak 2019 yılında da istikrarlı büyümemize devam ettik. Net ciromuz, son beş yılda yıllık yüzde 14 artışla 2019 yılında 137 milyon 489 bin Euro’ya yükseldi. Ciromuzdaki bu artışın kaynağı öncelikle lisans ve Care™ satışları. Bununla birlikte tüm pazarlarımızda satışlarımızı da artırmaya devam ettik. Aldığımız bu olumlu sonuçları etkileyen iki önemli faktör var: Şirketimizin kuruluşundan bugüne her yıl kârlılıkla sonuçlanan uzun vadeli sürdürülebilir büyüme odağımız ve daha da önemlisi ekibimiz. Birlikte çalışabilmek, doğru insan kaynağına yatırım yapmak Milestone kurum kültüründe çok

önemli. Bu bakış açımız bizim kurumsal verimliliğimizi de olumlu etkiliyor. Ekosistemde yetkin ve doğru iş ortakları, herkesin en iyi yaptığı işte buluşması ve ihtiyaç için doğru entegrasyonu yapabilmesi demek. Bu da tüm taraflar, en önemlisi son kullanıcı için sürdürülebilir değer yaratmayı mümkün kılıyor. Globaldeki bu istikrarlı büyümemizi Türkiye’de de güzel sonuçlarla destekledik. Türkiye; sürekli gelişen potansiyeliyle Milestone olarak çok önem verdiğimiz bir pazar. 2019 yılında ekibimizin gayretleriyle, çok iyi bir sene geçirdik büyüme kaydettik. Türkiye’nin lokomotifliğini yaptığı SEE bölgemiz, iddialı büyümesi ile 2019 yılı sonunda Milestone içerisinde “gelişmekte olan pazarlar” kategorisinden çıkarak, “kanal satış” dediğimiz gelişmiş pazarlar arasında yerini aldı.

2020 sonrasında yaşanan son gelişmeler nasıl bir değişime neden olacaktır. Teknolojinin ve görüntü sistemlerinin geleceğini nasıl öngörüyorsunuz?

İçinde bulunduğumuz süreç bize dijitalleşmenin ve dönüşümün ne kadar önemli olduğunu birkez daha gösterdi. Özellikle dijital verinin doğru kullanımı, dijital videonun ve IoT aygıtların getirdikleri artık “olsa iyi olur” değil “olmazsa olmaz”. Bundan sonra dijital dönüşümde daha hızlı artış ve güvenlik ile birlikte IoT ve video destekli iş verimliliği uygulamalarının standart hale geldiğini görebiliriz. Covid19 pek çok konuda yarattığı hızlı dönüşümün yanında, teknolojinin sorumlu kullanımını da gündemin üst sıralarına taşıdı. 2017 yılında altına imza attığımız Kopenhag Mektubu’nun aslında ne kadar kritik olduğunun farkına varılması memnuniyet verici. Kopenhag Mektubu yalnızca bilişim dünyası profesyonelleri değil, girişimcilerden tasarımcılara, filozoflara dünyadan pek çok kanaat önderinin ortak çalışması olan, teknolojinin etik ve olumlu kullanılması yönünde bir bildiri. Teknolojinin “kullanıcıyı” değil, insanı odağına alması gerektiğini vurgulayan bir manifesto. “Biz insanlığın yararına teknoloji geliştiriyoruz, kullanıcılarımız da bunu insanlık yararına kullanmak zorundalar” taahhüdünün altına imzamızı atıyoruz. Bunun bir yaptırımı da var. Milestone olarak eğer ürünlerimizin bu strateji dışında kullanıldığını fark edersek müdahale ediyoruz ve yazılımımızı kullandırmıyoruz. Bugünden sonra artık sadece teknolojiyi değil, “iyi teknolojiyi” tartışıyor olacağız. Biz Milestone Systems olarak, geçmişte olduğu gibi gelecekte de teknolojinin sorumlu kullanımına ve insanlık yararına çalışmaya devam edeceğiz.

www.itnetwork.com.tr 9 2020


Türkiye pazarındaki ikinci yılında yüzde 200 büyüme kaydeden Anker, üç yıl sonunda pazar payını yüzde 15’in üzerine çıkarmayı ve Premium Marka kategorisinde akla gelen ilk marka olmayı hedefliyor. Gelecek döneme dair hedeflerini konuştuğumuz Anker Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü Cem Bodur, Türkiye pazarında da güçlü büyüme hedeflerinin bulunduğunu ve üç yıllık bir süreçte pazardaki paylarını yüzde 15’in üzerine çıkartmayı planladıklarını söyledi. Bodur ayrıca Premium Marka kategorisinde akla gelen ilk marka olmayı da amaçladıklarını vurguladı… ANKER Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü Cem Bodur

Cem Bodur:

“3 yıl içinde yüzde 15 Pazar payı hedefliyoruz…” Anker’den kısaca bahsedebilir misiniz? Anker Innovations olarak, başta şarj teknolojisi, kulaklık, hoparlör ve akıllı telefon aksesuarları olmak üzere akıllı yaşam teknolojilerinde Amerika, Avrupa, Asya, Ortadoğu gibi pek çok pazarda lider konumundayız. Tüketici odaklı inovasyon yaklaşımımızla, tüketicilere “premium” kalitede ürünleri çok daha erişilebilir fiyatlarla sunuyoruz. Bu da kısa sürede son kullanıcıya ulaşmamızı kolaylaştırıyor. Biz Türkiye pazarına 2018 yılı başında girdik. Globalde olduğu gibi ilk etapta e-ticaret platformlarına ve perakende zincirlerine yoğunlaşan bir rota izledik. Bugün baktığımızda 750 mağazada ürünlerimizi müşterilerimiz ile buluşturuyoruz. Tüketici Anker’i zaten globaldeki başarısından ötürü tanıyor ve bekliyordu. Bu nedenle markaya alışma süresi neredeyse yaşanmadı. Türkiye’nin güncel teknolojiye büyük ilgi duyan genç nüfusu başta olmak üzere tüketici Anker’i çok sevdi. Ürün kategorilerimize değinmek gerekirse; Anker Innovations, toplamda 5 kategori markasıyla tüketicilerin farklı ihtiyaçlarına yanıt veriyor. Eufy markası altında hane yaşamında konfora yönelik teknolojiler geliştiren Anker,

2020 10 www.itnetwork.com.tr


ROAV markasıyla inovasyonu araç içine taşıyan teknolojiler sunuyor. Projeksiyon sistemlerinin bir sonraki nesli gibi görülen Nebula markasıyla hem ev içi eğlence hem de ofislerde dijital dönüşüm için olmazsa olmaz ürünler yer alıyor. Soundcore markası ile kaliteli bir ses deneyimini rekabetçi bir fiyat performansı ile sunan kablosuz ses teknolojileri geliştiren Anker, özellikle şarj teknolojileri ve akıllı yaşam aksesuarlarında yaptığı inovasyonlarla dünyada lider konumda bulunuyor. 2019 yılını genel olarak değerlendirmeniz gerekirse, Anker ve sektör açısından neler söyleyebilirsiniz? 2019, Türkiye pazarındaki ikinci yılımız cilerin hayatına katma değer, kolaylık ve konfor sağlayan yenilikçi ürünler sunduğu gibi, bazı yeni nesil teknolojilere duyulan ihtiyacı da tetikleyip büyütüyor. Örneğin; Robot Süpürge pazarı Türkiye’de henüz istenen büyüklükte değil, ancak son bir yılda pazarın yüzde 80’ine hâkim konuma geldik. Müşteri memnuniyeti anketlerine baktığımızda fayda-maliyet anlamında Anker Eufy RoboVac ile en çok tercih edilen markayız. Geçtiğimiz sene Black Friday döneminde bazı modellerde Türkiye’deki satışlar, ABD ve diğer ülkelerin üzerinde gerçekleşti. Hedefimiz, robot süpürge kategorisinde önümüzdeki iki yıl içerisinde 100 bin haneye daha girmek.

olmasına rağmen tüketicilerimize Anker ürünlerini sevdirdik. 2019 yılında her ay satış adetlerimizi yüzde 30 civarında artırdık. Türkiye pazarında BT kulaklık, taşınabilir bataryalar ve Robot Süpürgede gerçekleşen satış performansının beklentimizi fazlasıyla karşıladığını söyleyebilirim. Sektörde söz sahibi olan Hepsiburada, Teknosa, D&R, Amazon, Turkcell, APR, MediaMarkt, Vodafone ve Trendyol gibi çözüm ortaklarımız ile Anker ürünlerimizi tüketicilerimizin beğenisine sunuyoruz. Tüm bu çalışmalar neticesinde, geçen yılı yüzde 200’lük ciro artışıyla kapattık. 2020 için öngörü ve tahminlerinizi hem sektör, hem de Anker perspektifinde paylaşır mısınız? Nasıl bir yıl bizi bekliyor? Anker yeni girdiği tüm pazarlarda tüketi-

2020 için ne gibi hedefler belirlediniz? Tüketici odaklı inovasyon yaklaşımıyla çözümler sunan Anker’in istihdam gücünün yüzde 50’si Ar-Ge odaklı çalışıyor. Bu vizyon ışığında, Türkiye pazarında da güçlü büyüme hedeflerimiz var. Üç yıllık bir süreçte pazardaki payımızı yüzde

15’in üzerine taşımayı ve Premium Marka kategorisinde akla gelen ilk marka olmayı amaçlıyoruz. 2020-2021 yılları içinde kendi mağazalarımızı açma planlarımız mevcut. Hem Anker ürünlerinin deneyimlendiği hem de satıldığı mağazalar tasarlayacağız. Şu anda burada irtibat ofisimiz var ve bu ofisimizi de büyütmeyi planlıyoruz. Münhasır distribütörümüz olan Sanal İletişim ile birlikte bugüne kadar büyük başarılara imza attık ve atmaya da devam edeceğiz. Anker olarak gelecek dönemde 2020’de odaklanacağınız kategoriler neler olacak? Hangi ürün grupları öne çıkacak? Teknoloji dünyasında son yılların en çok konuşulan konu başlıkları arasında elbette yapay zeka, IoT ve sesli arama başı çekiyor. Konu akıllı yaşam olunca özellikle tüketiciye konfor sağlayan nesnelerin interneti (IoT) ve sesli arama özellikleri öne çıkıyor. Örnekle anlatmak gerekirse; Google Voice Assistant destekli Roav Bolt, çakmak şarj cihazına takılıyor ve bir araç içi sesli asistana dönüşüyor. “OK Google” komutuyla pek çok işlemi yerine getirmek böylece kolaylaşıyor. Yine benzer şekilde IoT odaklı ürün portföyümüzün amiral gemisini Nebula mobil projeksiyon ürünlerimiz, Soundcore Kulaklık ve Hoparlör ve elbette Türkiye’de de çok ilgi gören akıllı robot süpürgemiz Anker Eufy RoboVac oluşturuyor. Bu aygıtlar sahip oldukları yenilikçi teknolojiler ve hayatı kolaylaştıran fonksiyonlar sayesinde, Anker’i tüketicinin gözünde konfor ve işlevsellikle eşdeğer bir markaya dönüştürüyor.

www.itnetwork.com.tr 11 2020


Sektörün önemli oyuncularının başında gelen IFS’in sunduğu çözüm ve hizmetler nelerdir?

Ergin Öztürk IFS Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Ürünlerimizde

teknolojimizle

farklılaşıyoruz… ERP’nin önemli global oyuncularından olan IFS’in dünden bugüne yaşam serüvenini, bugün gelinen noktadaki sunduğu çözümlerini anlatan IFS Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ergin Öztürk, birçok farklılıklarının bulunduğunu ancak IFS’in en büyük farkının ürünlerinde kullanmış olduğu teknoloji olduğunu belirtti. IFS Türkiye olarak akıllı üretim çağında sürdürebilir başarı arayan Türk iş dünyasına rehberlik etmeyi sürdürdüklerine değinen Öztürk, bu kapsamda dijitalleşmenin önemli buluşma noktalarından biri olarak IFS Gelecek Yatırımcıları Zirvesi ile IFS Gelecek Yatırımcıları Platformunu hayata geçirdiklerini belirtti.

2020 12 www.itnetwork.com.tr

Dünden bugüne IFS’i sizden dinleyebilir miyiz? Önemli mihenk taşlarıyla serüvenini aktarır mısınız?

IFS, şirketlerin verimlilik sorunlarını çözmeye yardımcı ERP sistemleri geliştiren, 1983 yılında kurulan, bugün itibarıyla 4000’den fazla çalışanı olan İsveç menşeili bir firmadır. 10.000’den fazla müşterisi ve 1.000.000 üzerinde kullanıcısıyla 60 ülkede hizmet sunuyor. 2004 yılında girdiğimiz Türkiye pazarında ise bugün itibariyle 750’nin üzerinde şirkette 25 binden fazla kullanıcıya hizmet verir duruma geldik. Farklı ülkelerdeki altı AR-GE merkezinde tecrübeli endüstri uzmanlarının koordinasyonunda sektörel yeni çözümler geliştirilmekte, bunun yanında artırılmış gerçeklik, yapay zeka, nesnelerin interneti, mobil uygulamalar, giyilebilir teknolojiler gibi pek çok yeni teknoloji sektörel çözümlere dahil edilmektedir. Biz işletmeleri geleceğe taşıyan, verimliliklerini ve karlılıklarını artırmalarını sağlayan kurumsal iş uygulamaları (ERP/EAM/FSM) sunuyoruz. Bu uygulamalar şirketlere kendi iş süreçlerini uluslararası standartlara getirme imkanı sunmaktadır. Sunulan çözümler, her biri sektörel tecrübeye sahip deneyimli danışmanlarımız tarafından devreye alınmaktadır. Bu yüzden IFS için aslında bir dijital dönüşüm şirketidir diyebiliriz. Biz şirketlerin dijital dönüşüm yolculuklarında doğru temeller atmalarını sağlamakla başlayıp, onları uluslararası rakipleriyle rekabet edebilecekleri çevikliğe ulaştırıyoruz. Hepsinden önemlisi sürdürülebilir başarıyı sağlayacak altyapıyı sunuyoruz.. IFS’in yeni nesil ürünü “IFS Applications 10”, yeni nesil ileri teknolojisi, benzersiz esnek yapısı, katmanlı servis odaklı mimarisi ve kolay kullanım özellikleri ile şirketleri geleceğe taşımaktadır. IFS Application 10 ile bir şirketin ihtiyaç duyacağı tüm fonksiyonları içeren, uçtan uca tüm süreçleri standart uygulama içerisinde kapsayan ve şirket ihtiyaçlarına göre kolayca uyarlanabilen komple bir çözüm sunulmaktadır.

Dijital dönüşüm bir teknoloji dönüşümü gibi görünse de aslında işletmelerin gelecekte var olmalarını sağlayan ve onlara rekabet avantajı sağlayan bir iş stratejisi. Dijitalleşmeyi doğru şekilde gerçekleştirdiğinizde yurt içi ve yurt dışı pazarda rekabet gücünüzü artırabilecek ve sürdürülebilir büyümeyi sağlayabileceksiniz. Bugün pek çok sektörde geleceğe yatırım yapmayan, dijital dönüşümü önceliklendirmeyen şirketlerin rekabette zorlanmaya başladıklarını ve sektördeki eski iyi konumlarını yeni dinamik oyunculara kaptırabildiklerini görüyoruz. Bu örnekler yakın gelecekte daha da dikkat çekici hale gelecektir. Türk sanayisi küresel rekabette yer almak için teknolojiden güç alması gerektiğinin farkında. IFS olarak bizim hedefimiz; 60 ülkede 10.000’in üzerinde projede edindiğimiz ve çözümlerimize yansıttığımız bilgi birikimimizi Türk sanayisinin hizmetine sunmak ve sanayimizin geleceği hedefleyen güzide şirketlerine dünyadaki rakipleri ile rekabet etme gücü sağlayacak süreçleri ve altyapıyı kurmaktır. Farklı sektörlerden yüzlerce şirketin sektörel ihtiyaçlarına doğrudan yanıt veren çözümler sunuyoruz. Bu çözümler şirketlerin operasyonel süreçlerini iyileştirmekte, verimliliklerini artırmakta, maliyetlerini düşürmekte ve tüm şirketi izlenebilir, ölçülebilir ve yönetilebilir hale getirmektedir. Şirketleri gerçek zamanlı raporlama yetenekleri olan, analitik şekilde yönetilebilen, bölümler arası entegrasyonun en verimli şekilde işlediği birer çevik organizasyona dönüştürüyoruz. Bugün çeşitli sektörlerde pek çok şirketin ERP kullanımına baktığımızda en basit haliyle temel satış, satınalma ve muhasebe süreçlerinin kullanılmakta olduğunu görmekteyiz. Oysa biz bu örneklerden farklı şekilde IFS olarak şirketlere tüm departmanların iş süreçlerini entegre edecekleri uçtan uca bir çözüm sunuyoruz. Ürettiğiniz ürünün ARGE süreçlerinden başlayarak Üretim, Planlama, Kalite Yönetimi, Stok Yönetimi, Satınalma, Satış, Sevkiyat, Satış Sonrası Hizmetler ve Servis Yönetimine kadar bütün süreçlerini IFS üzerinden yönetiyorsunuz. Yani bir ürünün fikir aşamasından satış sonrası hizmetlerine kadar tüm süreçlerini IFS içerisinde yönetebiliyorsunuz. Bu süreçlerle birlikte muhasebe, finansman, bütçe yönetimi, maliyet muhasebesi, bordro, stratejik insan kaynakları , bakım yönetimi, proje yönetimi vb. süreçler şirketin hiçbir fonksiyonu / süreci dışarıda bırakılmadan entegre olarak devreye alabiliyorsunuz. IFS Applications 10 platform ve işletim sistemi bağımsız her ortamdan erişilebilen Aurena arayüzleri üzerinden kullanıcılara PC, tablet ve akıllı telefonlar üzerinden benzersiz bir deneyim yaşatmaktadır. Bunun yanında Native Android ve iOS uygulamaları üzerinden pek çok süreçte ofis dışında bulunan çalışanları ve özellikle yöneticileri şirketlerine yakın tutmaktadır. 2019 yılının sonunda Çin’de başlayan ve 2020 yılının ilk çeyreğinde tüm dünyaya yayılan Corona Covid-19 virüs salgınında evden çalışma düzenine geçen IFS kullanan şirketlerin bu uygulamalar ile süreçlerini aynı verimlilik ile kesintisiz olarak sürdürmüşlerdir. Bu IFS’in teknolojik olarak bugünlerde çok gündemde olan “gelecekteki çalışma düzenine” yüzde 100 hazır olduğunu göstermiştir. IFS Applications dünya genelinde 1 milyondan fazla kullanıcı tarafından kullanılıyor. Enerji, Telekom, Savunma Sanayi, Üretim, Proje Endüstrileri, Servis Endüstrileri gibi pek çok endüstride Dünya’nın en büyükleri arasında yer alan şirketler süreçlerini IFS ile yönetmektedir. Türkiye’de ise; AKO ve Petlas Şirketler Grubu, FNSS Savunma, KVK Teknoloji, Sinpaş Holding, Özaltın Holding, Yeşilova Holding, Durmazlar Makina, Durmazlar Raylı Sistemler, Koska, Burotime, Samet, Bursa Çimento, Bursa Beton, Çemtaş, Tatmetal, Teknorot Otomotiv, SKT Otomotiv, Jotun,


Müzekart, Dearsan Tersanesi, Gülermak ve Makyol gibi farklı sektörlerde yaklaşık 750 şirket IFS’i tercih etmiştir.

Sunulan çözüm, hizmet ve satış sonrası ile rakiplerine göre farklılıklarından bahseder misiniz?

IFS’in çözüm tarafında en temel farkı ürün teknolojisidir. Sunulan derin fonksiyonalite, teknoloji ve tasarım farkı sayesinde kolay öğrenilip, kolay devreye alınabilmektedir. Bu IFS projelerinin daha kapsamlı olmasını, uçtan uca ve tüm süreçleri içermesini ve bu içeriğin daha kısa sürelerde devreye alınmasını sağlamaktadır. Yani başarılı projelerimizin birinci sebebi ürünün derinliği ve teknolojisidir. IFS olarak çözümlerimizi projelerde devreye alırken sunduğumuz hizmetin kalitesine önem veriyoruz. Projelerimizdeki başarının bir diğer sebebi de bu hizmeti veren sektörel uzmanlığa sahip danışmanlık ekibimizin yetkinliği ve kalitesidir. Dünyada ve Türkiye’de IFS Ofislerinde ortalama çalışma süreleri sektör ortalamalarının 2 katından daha fazladır. Danışmanlarımız IFS’in sunduğu fonksiyonlara hakim olmanın yanında sektörel ihtiyaçları sürekli takip etmekte, projelerde bunlara ilişkin çözümleri devreye almaktadırlar. IFS Türkiye Ofisi ile birlikte çözüm ortaklarımız da başarılı projeler geliştirmektedirler. IFS Türkiye ve çözüm ortakları 2004 yılından bu yana yüzlerce projeyi başarılı bir şekilde devreye almıştır. Uluslararası kurumsal iş çözümlerinin Türkiye’deki şirketlerde başarılı bir şekilde kullanılması için en önemli unsurlardan bir tanesi de ürün yerelleştirmeleridir. Türkiye mali mevzuat açısından ihtiyaçlar ve gereklilikleri dünyada en ileri seviyede olan ülkeler arasında gösterilmektedir. IFS Türkiye olarak ülke mevzuatına uygun çözümler geliştirmek ve bunları tek elden güncel tutabilmek ve yönetebilmek için kuruluşumuzdan bu yana geniş bir ARGE ekibine sahip olduk. ARGE ekibimiz yeni projeler için 2019 yılında TÜBİTAK Marmara Teknokent’te taşınmıştır. Yeni versiyon mevzuat uyarlamaları, yerel insan kaynakları ve bordro geliştirmeleri, mali işlere yönelik özel süreçler, e- çözümler ve sektörel özel ihtiyaçlar ARGE ekibi tarafından ihtiyaçlar doğrultusunda projelendirilmektedir. Danışmanlık ve teknik hizmetlerin yanında müşteri memnuniyetini belirleyen en önemli unsurlardan bir tanesi de destek hizmetleridir. Türkiye’de uzun yıllardır müşterilerimize hizmet sağlayan bir destek merkezimiz mevcut. Tecrübeli danışmanlardan oluşan destek ekibimiz e-uygulamalar ve mali işlere yönelik konular başta olmak üzere pek çok konuda ihtiyaç halinde müşterilerimize destek hizmeti sunuyorlar.

memnuniyeti anketlerinde yüksek bir memnuniyet oranı var ve müşterilerimiz bizi birlikte çalıştıkları diğer şirketlere memnuniyetle tavsiye ediyorlar. Ürünlerimizi ve hizmetlerimizi daha iyi anlatabilmek için yıl içerisinde sektörel etkinlikler ile şirketlere ulaşmaya çalışıyoruz. Bu etkinliklerde IFS çözümlerini anlatıyor, sektör temsilcilerinin sorunlarını dinleme ve sorularına birebir yanıt verme imkanı buluyoruz. Bu etkinlikler sektör temsilcilerinin sektör uzmanı danışmanlarımıza sordukları sorular ile katılımcıların ve bizlerin çok keyif aldığı ileri seviye workshoplara dönüşebiliyor.

Dijital dönüşüm konusunda şirketlere önerileriniz nelerdir?

Öncelikle dijital dönüşüm bir amaç olmamalı; şirketler onu rekabet avantajı sağlayan bir araç olarak görmeli. Dijitalleşmeyi doğru şekilde gerçekleştirdiğinizde rekabette avantaj sağlarsınız. Bu adımı yeni pazarlara açılmak ya da yeni alanlarda ürün gamı geliştirmek gibi görebilirsiniz. Şirketlerin tüm süreçlerini ilgilendirdiği ve sadece teknolojik bir yazılım ya da araç olmadığı için sadece bilgi işlem departmanlarına bırakılması ise konuya yeterince önem verilmediğinin bir göstergesi olabiliyor. Zaten IFS’in yaptığı dijital değişim anketi de bu görevin; CEO, CFO ve CIO üçlüsü tarafından yönetilmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor. IFS’in geçtiğimiz yıl geniş bir endüstri yelpazesinde, 16 ülkeden 750 profesyonelle gerçekleştirdiği bu anketten ilginç bulduğum diğer sonuçları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Ankette yöneticilere ilk olarak, dijital dönüşümün en temel etkileri nedir, diye soruluyor. Katılımcıların yüzde 27’si dijital dönüşümün şirketler için hayati öneme sahip olan “farklılaşmayı” sağladığını ve böylece onları daha rekabetçi yaptığını söylüyor. Yüzde 29’u ana faydayı, “inovasyonun hızlandırılması” olarak görürken yüzde 28’i dijitalleşmeyi “yeni pazarlarda büyüme fırsatları” olarak değerlendiriyor. İkinci olarak şirketlere iç süreçlerinin ne kadar entegre olduğu sorusu yönlendiriliyor. Şirketlerin yüzde 13’ü adacık çözümler, yani küçük küçük programlar kullandıklarını söylüyor. Yaklaşık yüzde 30’luk kısmı yarı yarıya entegre olmuş durumda. Yüzde 50’lik kısım ise büyük oranda entegre ama tamamen değil. Katılımcı şirketlerin sadece yüzde yedilik kısmı süreçlerini uçtan uca entegre etmiş durumda. Dikkat ederseniz sadece Türk şirketlerinden bahsetmiyorum, küresel çapta da daha gidilecek çok yol var. Anketin devamında ise katılımcılara şu soru soruluyor “Entegre olmamaktan kaynaklanan sorunları en yoğun hangi departmanlar yaşıyor?” Şaşırtıcı gelecek ama ilk sırada finans var. Dolayısıyla para kay-

betmek istemiyorsanız bunu entegre edip kontrol altına almak zorundasınız. Konu oldukça derin. Özetlemek gerekirse: Dijital dönüşüm bir günlük, altı aylık ya da iki yıllık bir konu değil; yaşayan bir süreçtir. Donanım altyapınız çalışmıyorsa üzerine düzgün bir ERP sistemi kuramazsınız. ERP‘niz düzgün çalışıyorsa yavaş yavaş buluta açılayım IoT kurayım dersiniz. İyi bir analitik sistem kurarsınız. Büyük veri gibi teknolojileri sağlamlaştırırsınız. Temel olarak bu hiyerarşi, önümüzdeki yılların da konusu olarak görünüyor.

IFS Türkiye olarak kurduğunuz “IFS Gelecek Yatırımcıları Platformu” hakkında bilgi verir misiniz? Hangi amaçla ne zaman kuruldu?

IFS Türkiye olarak akıllı üretim çağında sürdürebilir başarı arayan Türk iş dünyasına rehberlik etmeyi sürdürüyoruz. Bu bakış açımız ile Türk şirketlerinin geleceğe yatırım yapma idealinin bir karşılığı olarak yepyeni bir oluşuma imza attık ve ‘dijitalleşmenin’ en önemli buluşma noktalarından biri olarak uzun zamandır üzerinde çalıştığımız “IFS Gelecek Yatırımcıları Platformu”nu kasım ayında gerçekleştirdiğimiz “IFS Gelecek Yatırımcıları Zirvesi” ile hayata geçirdik. Bu platform aracılığı ile vizyoner iş insanlarını birleştirirken, dijital çağda sürekli değişen ve adaptasyonu şart olan teknolojilerin şirketleri nasıl geleceğe taşıyacağı konusunda iş insanlarına ilham verebilmeyi ve bu sayede şirketlerin vizyon genişletmelerine destek olmayı amaçlıyoruz. Bu bağlamda sürdürülebilir başarılara imza atabilen ve dünyada Türkiye adına rekabet avantajı yaratmayı hedefleyen şirketleri, tecrübelerini paylaşmak üzere, bir araya getirdiğimiz platformumuzun ilk etkinliği “IFS Gelecek Yatırımcıları Zirvesi 2019” yoğun katılım ve ilgi ile gerçekleştirdik. Yıl boyu devam edecek buluşmalarımıza da devam ediyoruz. Şubat ayında gerçekleştirdiğimiz IFS Gelecek Yatırımcıları Buluşmaları “Dijital Dönüşümde CFO’nun Rolu” adlı buluşmamız da aynı şekilde yoğun bir ilgiyle karşılandı. Platform çatısı altında gerçekleştireceğimiz etkinliklerde farklı ihtiyaçlardaki şirketlere, yaşanmış hikâyeler üzerinden rehberlik etmeyi amaçlıyoruz. Şirketlerimizin özellikle sürdürülebilir başarılar elde edebilmeleri ve uluslararası rekabette öne çıkabilmeleri için dijitalleşmeyi nasıl kullanabileceklerini yaşanmış somut örneklerle anlattığımız bir platform. Tecrübelerin paylaşıldığı, yeni teknolojilerin konuşulduğu ve en önemlisi bu teknolojilerin ülkemiz lehine nasıl bir rekabet avantajına dönüştürülebileceğimizi konuştuğumuz, faydalı ve sonuca yönelik olduğuna inandığımız etkinlikler planlıyoruz.

Firma olarak Türk sanayisine katkı sağlayacak ürünleriniz ve servislerinizi firmalara yeterince anlatabiliyor musunuz? Bunu arttırmak için planlarınız nelerdir?

Başta da söylediğim gibi IFS’i farklı kılan en temel özelliği ürün ve teknolojisi ile müşterisine sunduğu hizmetin kalitesi ve bu hizmetin sağladığı avantajlar. IDC’nin yaptığı araştırmaya göre IFS’in kurumsal yazılımını kullanarak elde edilen iş değerini hesapladığı son kullanıcı değerlendirme raporu da bu görüşümüzü kanıtlar nitelikte. Bizler için gurur verici sonuçlar içeren rapor; IFS müşterilerinin ortalama yüzde 18 daha verimli olduğunu ve bizimle çalışan şirketlerin yaptıkları yatırımın karşılığını sadece 15 ay gibi kısa bir sürede geri döndüğünü ortaya koyuyor. Yani bizi Türk sanayisine en çok, müşterilerimiz ve onlar için sağladığımız avantajlar anlatıyor. Gururla söylemeliyim ki Türkiye’de ilk faaliyete geçtiğimiz dönemde çalışmaya başladığımız şirketlerle iş birliğimiz devam ediyor. Projelerimiz sektörümüzde başarı öyküsü olarak anlatılıyor. Yaptığımız müşteri www.itnetwork.com.tr 13 2020


yılda 3 Hedefimiz

Kurumsal Pazarın

Yüzde 20’si

ASUS Türkiye Sistem İş Birimi Ülke Müdürü Özge Kılıç Güler ile ASUS’un sunduğu teknolojiler ile her segmentten iş dünyası profiline hız ve üst düzey güvenlik sunan kurumsal ürün ailesini, bugünün yatırımlarını ve gelecek teknolojilerini konuştuk. ASUS olarak son kullanıcı alanında kendilerine önemli bir Pazar payı edindiklerinin altını çizen Güler, kademeli olarak önümüzdeki 3 yıl sonunda Türkiye’de kurumsal segmentte KOBİ’lerde yüzde20’lik Pazar payını hedeflediklerini söyledi. ASUS Türkiye’nin donanımlarına vurgu yapan Güler, teknolojik gelişmelerle daha farklı, ilgi çeken, ergonomik yapıdaki notebook ve mobil cihazların önümüzdeki dönem hayatımızda daha fazla yer alacağını belirtti…

Özge Kılıç Güler ASUS Türkiye Sistem İş Birimi Ülke Müdürü

Dünden bugüne ASUS dünyasını sizden dinleyebilir miyiz?

1989 yılında teknolojiye ve gelişime önem veren üç mühendis arkadaşın bir araya gelerek kurduğu ASUS, her şeyden önce rakiplerinden bir adım önde olmak için çalışmalarını sürdüren, geliştirdiği yeni teknolojilerini herkesten önce piyasaya sunan bir firma. Geçmişinde bunun birçok örneğini bulmanız mümkün. 2005 yılında çıkarttığımız ilk deri notebook serimizi, henüz gaming oyun serileri ortaya çıkmadan önce “Lamborgini” adı altında sektöre sunduğumuz oyuncuların kullandığı özel tasarım bilgisayarlarımızı, çevreye olan duyarlılığımızı gösterdiğimiz ilk “Bambu” ile ürettiğimiz cihazımızı ve yakın dönem içinde “ScreenPad” teknolojisi ile duyurduğumuz yeni Zenbook ve Vivobook bilgisayarlarımızı yeniliklerimiz noktasında örnek olarak gösterebiliriz... Yine “netbook” kategorisini pazara çıkartan ve tanıtan ilk firma biziz. Dolayısıyla konu son kullanıcı notebook cihazları ise bu alanda kendimize rakip tanımadığımızı söyleyebilirim. Çünkü bu alanda birçok teknolojiyi ve yeniliği çıkartıp

2020 14 www.itnetwork.com.tr

piyasaya sunan ve rakiplerine öncülük eden marka ASUS’tur. Bunu sadece notebook olarak düşünmeyin. Teknolojinin arkasındaki mühendislik de çok önemli. Çalışanlarımızın yarısına yakını Ar-Ge üzerine çalışıyor. O yüzden sürekli bir teknolojik gelişim söz konusu. Notebook olarak bahsettiğimiz noktada; ekran kartını da, ana kartını da, network wireless’i de üreten biziz. Bunları sadece kendimiz için üreten bir firma olmanın ötesinde, diğer markalar için de bir üretici firma konumunda bulunuyoruz. Belki de bugün dünyada üretilen her 3 notebooktan birisinde ASUS anakart yer almaktadır. Dolayısıyla biz kendimize, üretimimize ve teknolojimize güveniyoruz. Ürün gamı noktasında üst segment akıllı telefonlarımızı ve aksesuarlarımızı da unutmamak lazım. Kulaklık, klavye ve mouse ürünlerimizin yanı sıra, desktop, mini PC, All in One ürünlerimiz ile de sektörde önemli ihtiyaca cevap veriyoruz diye düşünüyorum. Hem bitmiş ürün hem de parça olarak istediğiniz şekilde sunduğumuz çözümlerimize ulaşabilirsiniz.

Yeni gözdemiz kurumsal ürünler

Bu kadar teknolojisi ve sunduğu çözümleri ile sektörün lider konumunda bulunan markamızda bugüne kadar eksik olan bir ürün portföyümüz bulunuyordu. Bu da kurumsal ürün gamımız. Hem globale hem de Türkiye pazarına baktığınızda ASUS her zaman consumer ürün gamında ilk üçte yer alan bir markadır. Bazı ülkelerde birinci bazı ülkelerde ikinci bazı ülkelerde üçüncü. Genel olarak ilk üçte yer alan marka olarak kurumsal tarafta hiçbir ürünümüz bulunmuyordu. KOBİ’lere giden birçok üründen kurumsal olarak bahsetmek

mümkün. Dolayısıyla tüketici dediğimiz kısmın içerisinde de bir miktar kurumsal müşteri yer alıyor. Pazarın yarısı kurumsaldan, yarısı da tüketici tarafından ilerliyor. Kurumsal tarafta olmadığımızı düşündüğünüzde bugüne kadar pazarın yarısına hitap eden bir marka olarak ilk üç içinde yer alıyorduk. Ancak kurumsal tarafa sunduğumuz ürün gamımız ile bugün pazarın tümüne hitap eden konumdayız. Bu yönden baktığımızda önümüzdeki 3 yıl için ilk sıra ya da bazı noktalarda ikinci sırada yer alan marka olmaya devam edeceğimizi öngörüyoruz. Çünkü büyük hedeflerle piyasaya giriyoruz. 3 yıl için KOBİ tarafında yüzde 20’lik bir büyüme planımız bulunuyor. Bunun yanı sıra DMO, Sistem Entegratörleri ya da katma değerli çözüm sunan bayiler tarafında proje ve ihalelere katılıyoruz. Dolayısıyla hızlıca yer alarak ciddi pazar payı hedefimize ulaşacağımızı düşünüyoruz.

Yakın zamanda ASUS Kurumsal Ürün lansmanı yaptınız. Lansman sonrası neler yaşandı?

Global planlamamızın 2019 stratejileri noktasında kurumsal alana kaynak ayıracağımızı ve bu alanda ciddi bir pazar payı elde etme hedefimizi belirledik. Sonrasında da Türkiye lansmanı ile global yaklaşımımızı Türkiye’ye de sunmuş olduk. Notebook, All In One, desktop ürünleri ve aksesuarları kurumsal ürün gamımızı oluşturuyor. Lansmanda bahsettiğim gibi kurumsal ürünlerimiz ASUS Türkiye’nin stoklarında Aralık 2019’da yer almaya başlamıştı. Bugün baktığımızda lansman sonrası notebook stoklarımızın hepsinin bittiğini, All In One stoklarımızın da bittiğini ve desktop


stoklarımızın da bitmeye yakın olduğunu söylemeliyim. Korana öncesinde sipariş geçtiğimiz, yolda gelmesini beklediğimiz ürünlerimiz bulunuyor. Onlar Mayıs ayı itibariyle stoklarımızda yer almaya başlayacak. Şu an önümüze ciddi anlamda hem desktop hem de notebook tarafında proje ve ihaleler geliyor. Rakiplerinden çok daha iyi kaliteye ve maliyete sahip olan B9450 serimize özellikle önemli bir talep bulunuyor. Süpermarketlerden kurumsal firmaların yönetici seviyelerine kadar bu ürünümüze olan talep bizi mutlu ediyor. Bu üründen almak talebi ile bizi özel toplantılara çağırdıklarını söyleyebilirim. Şuan için bu ürünümüzle ilgili listeye aldığımız talepleri ne zaman teslim ederiz konusunu konuşuyoruz.

Lansman sonrası proje taleplerinde artış oldu mu?

Evet, lansmanın buna büyük etkisi oldu diyebilirim. Lansman öncesi insanlarda ASUS kurumsala giriş ne zaman yapacak?, ürünleri nereden bulabiliriz gibi konularda soru işaretleri bulunuyordu. Lansman sonrası bunların belirginleşmesi, ürünlerin neler olduğu, nereden ve nasıl tedarik edileceği konusunda adreslememiz sonrası talep fazlasıyla arttı. İnsanlar istedikleri ürüne direkt ulaşmaya ve projelerine ilave etmeye başladı diyebilirim. 2 bin ve üzeri yüksek miktarlı projeler içerisinde yer alıyoruz. Neden bu projelerin bize yöneldiğini düşünürsek buna cevap olarak hem markamızın kalitesini, hem ürünümüzün maliyet avantajını hem de rakip ürünlere göre bizim ürünlerimizin daha fazla artılarının olmasını söyleyebiliriz. Her alanda üretim yapıyor olmamız bir projede ürünlerin birbiri ile konuşabilmesi adına bizim önemli artılarımızdan birisi olarak öne çıkıyor. Hatta bizi şaşırtan noktalardan bir tanesi kendilerini ziyaret etmediğimiz müşterilerde dahi şartnameler ve ihaleler bizim ürünlerimize özel yazılmış olarak gelmesi. Yani bizden başkasına gidemeyecek projeler olarak söyleyebiliriz. Bu bizi ayrıca mutlu ediyor. Sektörün böyle bir beklentisinin olduğunu ve zamanında bu beklentilerine cevap verebilecek olmamız pazardaki heyecanımızı artırıyor. Pazar hedeflerimize ulaşabilme konusunda bize güç oluyor.

Lansmanda tanıtılan 20 ürünün sizin adınıza öne çıkanları hangileri oldu?

Lansmanda notebook tarafında P ve B serilerimizi tanıtmıştık. Bunların farklı farklı özelliklere sahip kasa versiyonları bulunuyor. Bu kapsamda kurumsal tarafta öne çıkan B9450 ürünümüz oldu. Diğer bir ürünümüz ise StudioBook ürünümüzdü. Bu da tasarımcılar ve ve diğer tüm içerik üreticileriiçin farklı opsiyonlarda sunduğumuz ilgi çeken bir ürünümüz oldu. Workstation olarak kullanılabilecek kapasiteye sahip bir ürün olması nedeniyle bu ürün ailemiz üzerinden de çok talep aldık. Diğer ürün grubumuz desktoplarda da öne çıka D940 modelimiz oldu. Bu ürünümüz sadece 8 lt hacime sahip olmasına rağmen maksimum performansa sahip bir ürün. Bu ürünümüz dışındaki desktop modellerimiz de hem tasarımları hem de sahip oldukları özellikleri açısında ciddi ilgi ile karşılaşacaklar. Diğer yandan All In One ürün ailemiz de değişebilen diğer kurumsal ihtiyaçlara çözüm olacaktır. Bu kapsamda getirdiğimiz ürün gamımızı kurumsal projelerde değerlendirmeye çalışıyoruz. Talep çok fazla olduğu için gelen ürün hemen karşılık buluyor. Tüm modellerin ilgi çektiğini söylemek yanlış olmaz.. Tabii ki burada yıldız, Expert serisi. Expert serisinin de All In One ürünleri bulunuyor. Onlar da

orta segmentte önümüzdeki dönemde yerlerini alacaklar vebizce orta segmentin kahramanı ürünler konumunda olacaklar. Belki hiç aklınıza gelmeyecek, 15.6 inç All In One ürünlerimiz şu an için hastane ve restoran gibi alanlarda çok fazla tercih edilir konumda bulunuyor.

Sektörel olarak değerlendirdiğinizde ürünlerinizi tercih eden sektör grupları nelerdir?

15.6 inç ürün gruplarımız gıda ve sağlık sektöründe ön planda yer alıyor. Restoranlarda sipariş takibi ve hastanelerde ise hasta takibi olarak çok fazla tercih ediliyor. Bugün Türkiye’deki neredeyse tüm Polis Evleri’nde 15.6 inç ürünümüz bulunuyor. Diğer taraftan bir havalimanında bütün monitörlerin arkasındaki mini PC ürünler ASUS. Birçok sektörde aktif olarak ürünlerimiz kullanılıyor. Servis olarak da öne çıkan özelliklerimiz bu tercihlerde önemli rol oynuyor. Yerinde servis, global 3 yıl garanti, 5 yıla kadar lokal garanti gibi kurumsal tüm servis hizmetlerimizi sağlıyoruz. Teslimat noktasında en kısa sürede gerçekleştirmek adına önemli çalışmalar yapıyoruz. Şu an için Covid 19 gibi özel bir durum olmasına rağmen, gelen projeleri Haziran’a yetiştirmeye çalışıyoruz. ASUS Türkiye olarak kurumsal alanda her türlü opsiyonu sağlayabilecek konumda ve her sektöre aynı seviyede yaklaşımımızı sürdürüyoruz.

2019 yılını hedefleriniz doğrultusunda değerlendirir misiniz? Nasıl bir yılı geride bıraktınız?

2019 yılını bir önceki yıla paralel geçirdik. Hedeflerimizi tüm ürün gruplarımızda yüzde 90 tutturduğumuz, büyüme ve küçülmenin yaşanmadığı bir yıl olarak geride bıraktık. Pazar payı olarak GFK verilerine baktığımızda tüketici pazarı özelinde ilk üç ayda yüzde 20’lik Pazar payına sahip olarak kapattık. Yaşanan son gelişmeler ışığında baktığımızda da tüketici ürün segmentinde 2020 yılının bir önceki yıla göre ya yüzde 5’lik bir büyüme ile ya da aynı seviyede kalarak geçmesini bekliyoruz. Şu an için önümüzü görmeye çalıştığımız ve henüz hedeflerimizi revize etmediğimiz bir dönemden geçiyoruz. Haziran gibi bu dönemlerin normalleşmeye başlayacağını öngörürsek yılı kapatmak, hedeflerimizi tutturabilmek adına önümüzde gerçekten uzun sayılabilecek bir 6 ayımız olacak. Hedeflerimizi revize etmeden yakalayabileceğimiz yeterli bir süre diye düşünüyorum. Eğer Haziran ayında normalleşmeler başlamaz ise o zaman hedeflerimiz ve önümüzdeki dönem için revize etmemiz gereken bir dönem olacak gibi görünüyor. Kurumsal ürünler tarafına baktığımızda ise; KOBİ tarafının katkısını da düşünürsek yüzde 20’lik bir Pazar payımızın olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu alanda ilk yılımız olması nedeniyle pazardaki hedefimiz yüzde 10 olacak. İkinci yılda yüzde 15 ve üçüncü yılda ise asıl hedefimiz olan yüzde 20’lik Pazar payına ulaşma hedefimiz bulunuyor. Bu yıl için KOBİ harici tüm kurumsal pazar özelinde düşünürsek tüm pazarda yüzde 5’lik bir pazar payına ulaşacağımıza inanıyoruz.

Satış sonrası servis hizmetlerinde sizi öne çıkartan noktalar nelerdir?

Servisten konuşurken biraz tedbirli olmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Çünkü servis noktası demek insanları bir arıza, bir mutsuzluk üzerine size

müracaatları demektir. Ya problemi çözüp mutlu müşteri profilinizi artırıyorsunuz, ya da problemi çözemeyip mutsuz profilinizi yükseltiyorsunuz. Burada önemli olan şey mutsuz gelen müşteriyi günün sonunda problemi çözülmüş, mutlu bir müşteriye dönüşmüş olarak göndermek. Burada öncelikle önemli olan gelen müşteri ile servis çalışanı arasındaki doğru iletişim. Eğer gelen müşteriyi ve sorununu doğru anlayamazsanız problemini çözmek yerine daha da mutsuz hale çevirmeniz çok kolay. Bu noktada hiçbir markanın yüzde 100 servis mutluluğuna sahibiz diyebileceğini düşünmüyorum. Burada önemli olan bu oranı ne kadar yüksek seviyelerde tutabilirseniz o kadar başarı yakalamışsınız demektir. ASUS olarak arıza geri dönüşümüzün çok düşük olduğunu söyleyebilirim. Önemli olan çıkan soruna karşılık çözüm oluşturabilmek. Çünkü firmalar bu noktada yakalayabildikleri çözümler ile ön plana çıkıyorlar. Regülasyonlar kapsamında ne gerekiyorsa müşterimizi hiçbir şekilde zor durumda bırakmadan gerekeni yerine getirmeye çalışıyoruz. Eğer parça eksikliğinden kaynaklanan bir durum söz konusu ise ürüne değişim verip müşterimizi bekletmeden hızlıca problemini ortadan kaldırıyoruz. Kargo dahil 5 gün içerisinde hizmetimizi tamamlama oranımız yüzde 95’in üzerinde bulunuyor. Bu noktada servis konusundaki hedeflerimizi tutturmuş bulunuyoruz. ASUS olarak kurumsal projeler özelinde 7/24 yerinde servis hizmeti veriyoruz. Opsiyonel olarak 3 yıl global 5 yıl da lokal garanti tanımlayabiliyoruz.

Pazarın geleceği hakkındaki öngörüleriniz nelerdir? Kurumsal tarafın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Bugünün cihazları ile geçmişteki cihazların değişim süreleri teknolojilerin yenilenme hızına göre değişiyordu. Önceden 2 yılda bir olan cihaz değişimi günümüzde 4-5 yıla kadar çıkmış bulunuyor. Geçmiş döneme baktığımızda bilgisayar sektöründe tüketici pazarı ekonomi ile doğru orantılı olarak hızla ilerledi ve sonrasında gerileme dönemi yaşadı. Geçtiğimiz 5 yıl içerisinde tüketici pazarında gerçekleşen oynamalar kurumsal tarafta yaşanmadı. Önümüzdeki dönemi değerlendirirsek öncelikle kurumsal pazarın büyüme yakalayacağına inanıyorum. Çünkü çok fazla firma, KOBİ ve kamu tarafında notebook yenileme yatırımlarının yapıldığını görüyoruz. Tüketici tarafına bakarsak eğer, geçtiğimiz yıllarda gerileme yaşadığı için önümüzdeki dönemde yükselme ivmesine yakalayacağını öngörüyorum. Ancak burada önemli olan 2 milyon adet seviyelerine ne zaman geleceği. Çünkü elde edilmiş böyle bir pazarın küçüldüğünü düşünürsek yeniden toparlanacağını söyleyebiliriz. 2021 yılının ilk yarısından sonra bu rakamlara tekrar ulaşabileceğini düşünüyorum. Ancak burada önemli etken ekonominin destekleyen gücünün devam etmesidir.

www.itnetwork.com.tr 15 2020


Red Hat İnovasyonun

önünü açıyor Haluk Tekin Red Hat Türkiye Genel Müdür

Red Hat’in IBM tarafından satın alınması sonrası gerçekleşen yapılanmadan bahseder misiniz? Bu satın alma Red Hat için ne gibi değişimler sundu? Red Hat’in IBM tarafından satın alınması, 34 milyar dolarla bugüne kadarki en büyük yazılım şirketi satın alması olarak tarihe geçti. Bu süreçte Red Hat’in müşterilerine kattığı değer öne çıkıyor. Red Hat bugün hibrit bulutun en önde gelen firmalarından bir tanesi. IBM de bu konumda yer alıyor. Dolayısıyla misyonları benzeyen iki firmanın bir araya gelmesi olarak da tanımlayabiliriz. Red Hat, bu satın almadan sonra aynı Red Hat olarak kaldı.

Yani Red Hat tüm dünya da tamamen bağımsız ve çalışmalarını da ayrı bir kurum olarak gerçekleştiriyor. IBM’e rakip olan birçok firmayla çalışmaya devam ediyoruz. Özellikle bazı ürün stratejilerinde IBM’le geleceğe yönelik adımlar atılıyor. Çünkü Red Hat’in bugüne kadar sağladığı özellikle açık kaynaktan gelen birçok avantaj var. IBM, Cloud Packs adı altında 5 ayrı ürün paketini açıkladı. Bu paketlerin altında platform olarak Red Hat OpenShift yer alıyor. Yani böylece geleceğe yönelik işbirliğinin ilk ürünü oldu. Farklı konularda işbirlikleri de geliştirilmeye devam ediyor. Mesela Red Hat Ansible Automation, IBM’in çözümleri içinde yer alacak şekilde adımlar atılıyor. Bunun gibi birçok ortak ürün haritaları oluşturuluyor. Red Hat’in birçok büyük müşterisi, aynı zamanda

Yazılım sektörünün en büyük satın alınması ile tarihe adını yazdıran Red Hat’in sunduğu açık kaynak çözümlerini, çözümleri ile kurumlara sağladığı faydaları Red Hat Türkiye Genel Müdürü Haluk Tekin ile konuştuk. IBM tarafından satın alındıktan sonra tüm dünyada Red Hat olarak bağımsız ve çalışmalarını ayrı yürüten bir kurum olarak faaliyetlerine devam ettiklerini belirten Tekin, satın alma noktasında Red Hat’in müşterilerine katmış olduğu değerin öne çıktığını belirtti. Geleceğe yönelik birçok planlarının bulunduğunu belirten Tekin, IBM ile geleceğe yönelik önemli adımlar attıklarını söyledi…

2020 16 www.itnetwork.com.tr

IBM müşterisi konumunda. Dolayısıyla müşterilerin faydasını öne çıkaran bir birliktelik var.

Açık kaynak platformunun lider oyuncusu olan Red Hat’in sunduğu avantajlardan bahseder misiniz?

Dünyada pek çok firma, açık kaynak teknolojilerini tercih ediyor. Hatta Fortune 500 listesinde yer alan birçok şirket Red Hat’in farklı çözümlerini kullanıyor. Yazılımlarının tamamı açık kaynak olan ve yeni yazılımlar aldığında bunları da açık kaynak haline getirip müşterilerine sunan bir firmayız. Firmaları lisans bağımlılığından kurtarıyoruz. Çünkü abonelik sistemimiz üzerinden müşterilerimize yazılım destek hizmetlerini ve ihtiyaç duyulan danışmanlık ve eğitim gibi tamamlayıcı hizmetleri sunuyoruz. Açık kaynak yazılımlara günümüzde ulaşmak ve bunları denemek çok kolay. Müşteriler yazılımdan verim alabileceklerini düşündükleri zaman Red Hat abonelikleri çerçevesinde kendilerini güvenceye alabiliyor, bakım hizmetine sahip olabiliyor ve destek anlaşması imzalayarak yoluna Red Hat’le devam edebiliyorlar. Bu kolaylıkla inovas-


yonun da önünü açıyoruz. Günümüzün inovatif teknolojilerine baktığımızda hepsinin altyapısında açık kaynak olduğunu görüyoruz. Burada büyük bir servis ve danışmanlık ekibimiz var. Müşterilerimizi projelerinde hiçbir zaman yalnız bırakmıyoruz. Projelerin uygulanmasında, entegrasyonunda onların yanında oluyoruz.

Red Hat’in açık kaynak ve hibrit bulut odaklı sunduğu çözüm ve yaklaşımlar nelerdir?

Hibrit altyapı, kurum ihtiyaçlarına bağlı olarak farklı ortam ve konumlardaki birçok iş yükünü bir arada çalıştırıyor. Buradaki en önemli nokta, bu faydaları sunarken güvenlik gibi BT sistemleri için önemli olan hiçbir şeyin feda edilmemesi. Hibrit BT altyapısını kullanan şirketler, sunulan esneklik sayesinde mevcut teknoloji yatırımlarını en verimli düzeye çıkarabiliyor. Açık hibrit altyapı, açık kaynak çözümlerinin birçok sistemle çalışabilme özelliğini çoklu ortamları destekleyebilen altyapıyla birleştiriyor. Hibrit altyapı aynı zamanda kurumsal değerleri korumak ve geleceğe hazırlanmak açısından çok önemli bir rol oynuyor. Öte yandan uzun zamandır teknolojilerde yaşanan değişimlere öncülük eden bir şirket olarak müşterilerimizin açık hibrit bulut temelinin sunacağı tutarlılık ve esneklikle istedikleri uygulamayı geliştirmelerini ve istedikleri yerde hizmete almalarını sağlamak için çalışıyoruz. Bu vizyon ile geliştirdiğimiz OpenShift sanallaştırma, Kubernetes için Red Hat Advanced Cluster Management gibi yeni ürün ve hizmetlerimiz, hibrit bulutun temelleri üzerinde kritik hizmetlerin ve uygulamaların teslimatını, erişilebilirliğini ve istikrarını küresel çapta iyileştirecek şekilde tasarlandı.

Red Hat sunduğu çözümlerle en fazla hangi sektörlerin odağında bulunuyor? Sektörel bazlı olarak spesifik çözümleriniz bulunuyor mu?

Pek çok sektörde kurumlar açık teknolojinin ve ona eşlik eden topluluk çalışmalarının ticari değerinin farkına vararak açık kaynaktan giderek daha da artan oranlarda faydalanmaya başladı. Türkiye’de tüm sektörlere yönelik olarak çalışıyoruz. Telekomünikasyon ve finans sektörü önde koşuyor. Türkiye’deki üç büyük operatörün hepsiyle büyük projeler yapıyoruz. Türkiye’nin en büyük bankalarının büyük çoğunluğunun dijital dönüşüm ajandalarında önemli projelerle yer alıyoruz. Kamuda da özellikle Red Hat Enterprise Linux’a, sanallaştırma ve konteynerleşme alanlarına ciddi bir ilgi var. Ulaşım, enerji, perakende, otomotiv ve FMCG gibi tüm sektörlerde açık kaynağa yönelik gittikçe artan bir ilgi var.

Girişimcilik alanında açık kaynağın artılarını nasıl değerlendirirsiniz?

Lisans ücretini ortadan kaldırıyor olmamız aslında girişimcilerin de işine yarıyor. Çünkü girişimlerin aldıkları yatırımları çok dikkatli bir şekilde kullanması gerekiyor. Abonelik modelimiz sayesinde girişimcilerin yazılıma yapacakları harcamayı azaltıyoruz ve yatırımı doğru yere yapmalarına yardımcı oluyoruz. Mesela IDC, RHEL kullanan BT kuruluşlarının 2020’de yaklaşık 7 milyar dolar tasarruf yapabileceğini ortaya çıkardı. Böyle ciddi rakamları göz önünde bulundurarak açık kaynak yazılımların girişimcilere de büyük faydalar sağladığını söyleyebiliriz.

Geleceğin teknolojisi 5G, IoT ve M2M gibi konuların altyapılarında açık kaynak platformları ne kadar aktif rol alıyorlar?

Son yıllarda büyük bir hız kazanan açık kaynak artık neredeyse tüm dünyayı içine katıyor. Google, makine öğrenme teknolojisinin tümünü açık kaynakla geliştirirken, Elon Musk yapay zekanın açık kaynağı temel alacağı üzerine bahse giriyor. Açık kaynak, bugünün ve yarının inovasyonlarının önünü açan gücün ta kendisi ve geleceği bugünden şekillendiren teknolojilerde de çok önemli bir paya sahip. Bir örnek vermek gerekirse, interneti icat eden ilk gruplar bu yapıyı genelde açık kaynak teknolojilerini (Linux işletim sistemi ve Apache Web sunucu uygulaması) temel alarak kurdukları için, bugün internet kullanan herkes, topluluklar tarafından geliştirilen açık kaynak yazılımlar sayesinde bunu yapabiliyor. Güncel teknolojilere dönersek, 5G; gelişmiş mobil bağlantı hızı, kurumsal sınır bulut hizmetleri, nesnelerin interneti, sıfıra yakın bekleme süresi, telefon üzerinden tedavi, kişiselleştirilmiş robot, zenginleştirilmiş gerçeklik, sanal gerçeklik hizmetleri ve diğer tüm uygulama ve hizmetleri kullanıcıya ulaştıran temel mimari olacak. Büyük bir kısmının açık kaynaktan güç aldığı 5G platformu, yapay zekâ ve öğrenen makineler teknolojileri ile birlikte geleceğin belirleyici unsurlarından biri olacak. Açık kaynak teknolojileriyle desteklenen 5G, son kullanıcıların da faydalanacağı yaygın bir teknoloji haline gelecek. Nesnelerin İnterneti çözümlerini geliştirirken en önemli gerekliliklere baktığımızda, açık kaynak çözümleri etrafındaki destek şaşırtıcı gelmiyor. Çünkü Nesnelerin İnterneti çözümleri geliştiren kurumların, tam da açık kaynağın ayırıcı çözüm özellikleri olan ölçeklilik, güvenilirlik, karmaşıklık ve hacim gereklilikleri gibi konulara cevap bulmaları gerekiyor.

Hibrit çoklu bulut platformunda konteynerler ve Kubernetes ile beraber Red Hat neler sunuyor?

Dünyanın öncü kurumsal Linux platformu Red Hat Enterprise Linux’u (RHEL) ve sektörün en kapsamlı kurumsal Kubernetes platformu Red Hat OpenShift’i en çok önem verdiğimiz ürünlerimiz olarak sıralayabiliriz. Modern BT’nin temelini oluşturan bir işletim sisteminden çok daha fazlası olan RHEL, gelişmekte olan teknolojileri de destekliyor. Aynı zamanda dahili yönetim ve entegrasyon özelliklerinin yanında en yeni geliştirici araçlarını ve konteyner teknolojilerini de sunarak şirketlerin inovasyonuna da güç veriyor. OpenShift 4.3’te ise kurumlar için FIPS (Federal Bilgi İşleme Standardı) ile uyumlu şifreleme ve ek güvenlik iyileştirmeleri bulunuyor. Bunun gibi yeni ve genişletilmiş özellikler, kullanıcıların hassas verilerinin korunmasına yardımcı olmanın yanında uygulamalar ve platform üzerinde erişim kontrolünün daha iyi gözetilmesini sağlıyor. Kapalı kaynak yazılımlara kıyasla daha uygun maliyetle sunulan açık kaynak yazılımları, güvenlikten de ödün vermiyor. OpenShift’in en yeni versiyonu olan 4.4’te ise uygulama iş yükleri için platform metriklerine ilişkin geliştirici merkezli bir görünüm ve gözetim imkanı sunuluyor. Ayrıca kaynak değerlendirme ve hibrit bulutta belirli uygulamalar için kullanılan maliyetlerin yönetimi gibi birçok başka özellik de yer alıyor.

Red Hat’in sunduğu Linux konteynerler ile bulut tabanlı geliştirmede kurumlara sağlanan faydalar nelerdir?

Konteynerler; içinde dosyalar, kütüphaneler ve diğer hayati bilgilerin hepsiyle donatılmış ve izole edilmiş ve kompakt işlem kümeleridir. Ayrıca herhangi bir kesinti olmadan herhangi bir yere kolayca taşınabiliyor. Konteynerleştirilmemiş uygulamalar ve işlemler yalnızca hazırlandıkları ortamda çalışabileceği için, başka bir yere taşınamıyor. Bununla birlikte, konteynerler tüm hayati bilgileri içlerinde bulundurdukları için bir yerden bir yere taşınırken ve taşındığında bile sürekli çalışabiliyor. Bu teknoloji, geliştiricilerin genellikle çok zaman alan, zor ve büyük bir baş ağrısı olan kodu yeniden yapılandırmak zorunluluğu yerine konteynerlerini teknolojik ortamlarına uyarlamalarına olanak tanıyor. Özetle, konteynerler her şeyden önce esneklik sunuyor ve süreçleri çok hızlandırıyor. Ölçeklendirme de çok önemli bir nokta. Eski sistemlerde ölçeklendirme yapmak zor bir süreçti. Bu yüzden konteynerleri tercih eden firmaların her geçen gün arttığını görüyoruz.

www.itnetwork.com.tr 17 2020


Çözümlerimizle

kullanıcıların hayatını

kolaylaştırıyoruz

Bulut tabanlı uçtan uca ağ çözümleri sunan Zyxel Networks son dönemde sağlık, üretim ve turizm alanında başarılı birçok projeye imza attı. Kurum, yaptığı stratejik iş ortaklıkları ile de adından söz ettiriyor. Son dönemdeki gelişmeleri ve yeni teknolojileri Zyxel Networks Türkiye Channel Head Tuğba Şişik ile konuştuk…

Tuğba Şişik Zyxel Networks Türkiye Channel Head

Zyxel Networks olarak Pandemi döneminde yaptığınız projeler hakkında bilgi alabilir miyiz?

Zyxel Networks olarak odağında inovasyon ve müşteri merkezli çalışma sistemi olan bir şirketiz. Firmamız, ağ teknolojilerindeki deneyimini, iş ve ev kullanıcılarının hayat2020 18 www.itnetwork.com.tr

larını kolaylaştırmak için kullanıyor. İş ortaklarımız ile yarının iletişim ağlarını inşa ederken, geleceğin kurumları ve iş profesyonellerine yeni nesil bir dünya yaratmak için 30 yıldır var gücümüzle çalışıyoruz. Bu bağlamda pandemi döneminde de projelerimiz hız kesmeden devam etti. Son dönemde

2 hastanenin ve bir eğitim kurumunun projesini tamamladık. Keçiören ve Milas Devlet Hastanesi’ne ek olarak Bilnet Okulları’nın iletişim altyapında Zyxel Networks çözümlerinin kullanılması bizleri oldukça gururlandırıyor. Diğer projeleri biraz daha detaylandırmakgerekirse; KHM Enerji, üretim sektöründe faaliyet gösteren vizyoner şirketlerden biri. Zyxel Networks Türkiye olarak Çumra Güneş Enerji Santrali bünyesinde güvenlik ağ altyapısı projesi için destek sunmuş olmak bizler için çok anlamlı. Ülkemizin yarınları ile katkı sağlayan böylesi bir kurumun teknoloji altyapısında Zyxel Networks’ün imzası olması bizi çok mutlu ediyor. İşletmelerin yeni teknoloji ve yeni iş yapış modellerine adaptasyonunu sağlamak için rehberlik hizmeti sunmak ve onları yarınlara hazırlamak firmamızın nihai hedefleri arasında yer alıyor. Zyxel Networks olarak, iş ortaklarımız ile beraber; firmaların mevcut durumlarını netleştirmelerini sağlayarak dijital dönüşüm yolculuklarına hangi noktadan başlamaları gerektiğini görmelerini sağlıyoruz. Son dönemde Zyxel Networks çözümleri ile SADAL Tarım Makinaları Dış Tic. A.Ş.’nin ağ projesinde; firmanın mevcut


kaynaklarını da kullanarak daha verimli, daha rekabetçi ve daha sağlam temeller üzerinde yükselen bir ağ yapısı oluşturduk.

Turizm, Zyxel Networks’ün odaklandığı sektörlerin başında geliyor. Bu alanda yeni projeleriniz, hedefleriniz ve öngörüleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Zyxel Networks olarak eğitim, sağlık, hizmet sektörü, öncelikli sektörlerimiz arasında yer alıyor. Turizm ise odaklandığımız bir diğer sektör. 2023 yılında Türkiye’ye 75 milyon ziyaretçi ve 65 milyar dolar turizm geliri hedefleniyor. Bu hedeflere ulaşmak için otellerin müşteri memnuniyetine yatırım yapması gerekiyor. Bu noktada özellikle Wi-Fi erişim hızını artırmak, kesintisiz ve güçlü bir iletişim altyapısı için iş sürekliliği sağlamak adına ağ teknolojilerine yatırım yapılacağını tahmin ediyoruz. Zyxel Networks olarak iş ortaklarımız ile beraber tatil beldelerinde birçok proje gerçekleştirdik. Örneğin Delphine Be Grand Resort, Atlantique Holiday Club, Antalya Adam & Eve Otel Bilici Termal Otel, Bodrum Yasmin Resort bunlardan sadece bir kaçı. İşletme sahipleri, hizmet kalitesini artırmak için teknolojiye yatırım yapmaya devam ediyor. Sahil kasabaları dışında 20222023’ten itibaren özellikle Anadolu destinasyonlarında yeni yatırımların yapılacağını bekliyoruz. Bu yörelerde de bilgi teknolojileri yatırımlarında artış öngörüyoruz. Turizm sektörü, 2020 yılında da siber korsanların ana hedefi olmaya devam edecek. Geçen yıl beş yıldızlı global otellere yapılan siber atak sonrası, birçok otel güvenlik yatırımlarını artırdı. Türkiye’de de veri güvenliği gündemdeki konuların başında yer alıyor. Bu nedenle güvenlik alanında da yatırım beklentimiz bulunuyor. Hataya geçirilen projeleri dikkatle izliyor, ancak yeterli görmüyoruz. Bu nedenle güvenlik alanında yatırımların daha da artacağını öngörüyoruz. Turizm sektörü için projeler üretmek ve ekonomiye destek olmak bizler için ayrı bir mutluluk kaynağı. 2020’nin son altı ayında da gözde turizm beldelerinin en prestijli otellerinin ağ altyapısını güçlendirmeye devam edeceğiz. Hayata geçirdiğimiz projelerle

turizm sektörümüzün en büyük destekçileri arasında yer almak için ciddi anlamda çaba sarf ediyoruz.

Zyxel Networks ve McAfee güvenlik çözümleri alanında stratejik bir işbirliği yaptı. Bu güç birliği sektöre ne kazandıracak?

Bireyler ve kurumlara yönelik, yapay zekâ entegreli bulut tabanlı ağ çözümleri sunan bir firma olarak, güvenlik çözümleri alanında lider firmalardan biri olan McAfee ile işbirliği yaptık. Güçlerini birleştiren Zyxel ve McAfee, küçük ve orta ölçekli kurumların siber korsanlar ile mücadelesine karşı daha etkin koruma vaadinde bulunuyor. Pandemi ile beraber güvenliğin önemi çok daha arttı. Siber korsanlar bu dönemi fırsat bilip, maalesef küçük işletmelere yönelik ataklara odaklandı. McAfee güvenlik yazılımı çözümünün Zyxel Networks’ün ATP ürün ailesine entegrasyonu ile işletmelerin bilgisayar ağları üst düzey güvenlik elde edilerek garanti altına alınmış olacak. Tek bir cihaz üzerinden üstün koruma avantajı elde edebilecek olan işletmeler, siber korsanların saldırılarına karşı üst seviyede önlem almış olacaklar. 2019 Verizon Veri İhlali Araştırmalar Raporuna göre, siber saldırıların yüzde 40’ından fazlasının küçük işletmeleri hedeflediğine dikkat çekmek isterim. İki firmanın güç birliği yapması neticesinde nihai hedefimiz; artan siber saldırılara karşı küçük işletmeleri daha efektif bir şekilde korumak. Kötü amaçlı yazılımlardan ve siber saldırılardan korunmak için en etkin çözüm; güçlü bir güvenlik duvarına sahip olmaktır. Yeni ATP serisi ürün ailemiz işletmelerin tüm güvenlik ihtiyaçlarına cevap veriyor. Bu zorlu süreçte temennimiz; işletmelerimizin güvenli, verimli ve esnek bir ağ altyapısı ile kendi ana

işlerini yürütmeye odaklanmasıdır. Zyxel Networks olarak bu zor günlerde işletmelerimizin yanındayız. ATP Güvenlik Duvarlarımız, alışılmışın dışında ekstra güvenlik önlemleri sunmaktadır. Ürün bulut tabanlı tehdit zekâsı tespit yaklaşımı ile kötü amaçlı yazılımlara karşı anında önlem almaktadır.

Zyxel Networks’ün yeni güvenlik çözümleri, artan Zero Day ataklarına karşı nasıl bir koruma vaadinde bulunuyor? Büyük küçük her ölçekten firma için üstün koruma sağlayan ATP güvenlik serisi, hepsi bir arada çözüm mantığı ile işletmeleri siber korsanlara karşı koruyor. ZyWALL ATP100W ve ATP700, bilinen ve bilinmeyen tüm ataklara karşı önlem alıyor. Yapay zekâ entegreli, çok katmanlı yapısı, bulut tabanlı sandboxing özelliği ile ATP güvenlik serisi, kurumların iş sürekliliğine de katkı sağlıyor. ATP Ürün Ailesi, geleceğin bilinmeyen ataklarına karşı derinlemesine savunma imkanı ile tüm gelişmiş tehditlere karşı kusursuz koruma imkanı sunuyor. Güvenlik çözümünün “akıllı bulut” sistemi, işletmelerin iş yükünü de hafifletiyor.

Zyxel Networks’ün bulut tabanlı çözüm ailesi Nebula’ya son dönem eklenen ürünler nelerdir? Bulut tabanlı Nebula ürün ailesine yatırım yapmaya devam ediyoruz. Yeni ürünlerle Nebula Bulut Çözümleri her geçen gün zenginleşiyor. Nebula Ürün Ailesi, dijital dönüşüm yatırımı yapan kurumlara birçok alternatif seçenek sunuyor. Örneğin seriye dahil olan WAX650S, NWA110AX ve WAX510D model erişim noktalarının hepsinde Wi-Fi 6 (802.11ax) desteği bulunuyor. Zyxel XS3800, 28-port desteği bulunan 10G Yönetilebilir Switch’lerimiz ise küçük işletmeler ve kampüs ağları için tasarlandı. Bu ürünümüze pazardan yoğun talep bekliyoruz. Çoklu bağlantı (Multi-Gigabit) imkanı sunan yönetilebilir switchler, 100M, 1G, 5G, 2.5G ve 10G hızlarını destekliyor. Zyxel olarak sektördeki birçok firmanın aksine ağ çözümlerinde oldukça geniş bir ürün yelpazesine sahibiz. Dijital dönüşüm yolculuğunda kurumların yanında olmaya devam edeceğiz.

www.itnetwork.com.tr 19 2020


Akıllı telefonda yepyeni bir bakış açısı

HUAWEI P40 Akıllı telefon fotoğrafçılığında yeni ufuklar

HUAWEI, akıllı telefon fotoğrafçılığında devrim niteliğinde yeniliklere imza atmaya devam ediyor. HUAWEI P40, güçlü 1/1,28 inç sensörü ve 2.44 μm değerindeki süper piksel değerleriyle bu segmentte önemli bir fark yaratıyor. Cihazın RYYB renk filtresi dizisi, önemli bir performansı da beraberinde getiriyor. 4’ü 1 arada piksel gruplama ve Octa PD Otomatik Odaklanma özelliğini destekleyen 50 MP ana kamera, tüm ışık koşullarında son derece detaylı sonuçlar alınmasını sağlıyor.

Cihazın Ultra Vision Leica Üçlü Kamera sistemi, göz alıcı fotoğraf ve videolar çekmek için birçok önemli yapay zeka özelliği ile destekleniyor. Kirin 990 5G işlemcisi ile çok daha hızlı ve güçlü bir donanıma sahip olan HUAWEI P40, yenilikçi tasarımı ve ergonomik yapısı ile de öne çıkıyor.

2020 20 www.itnetwork.com.tr

HUAWEI XD Fusion Engine mimarisi, Kirin 990 5G’nin de gücüyle, yüklü miktarda veriyi hızlı bir şekilde işleyebilirken, olağanüstü bir netlik performansı da sunuyor. Ultra Vision 1/1,28 sensör ile donatılmış HUAWEI P40’ın, 50 MP değerindeki ana kamerasıyla eşsiz gündüz ve gece çekimleri yaparken, yapay zeka desteği ile son derece doğal portreler de çekmek mümkün. Üstelik HUAWEI Golden Snap ile hareket halindeki en iyi anı yakalayabilir ya da fotoğraf karesine yanlışlıkla giren kişileri veya yansımaları kadrajdan çıkarabilirsiniz.

HUAWEI P serisinin önemli yeniliklerle donatılmış son üyelerinden “P40”, fotoğraf, video, bağlantı, ekran ve yapay zeka özellikleri ile önemli bir yaşam asistanı.

Cihazın 16 MP ultra geniş açılı kamerası ise manzara fotoğrafçılığı ve peyzaj çekimlerinde, dopdolu kareler çekmek için ideal. Makro tutkunları içinse 2,5 cm ultra yakın çekim seçeneği de HUWEI P40’ta yer alıyor. Ayrıca 8 MP değerindeki telefoto lens ile 3x optik, 5X hibrid ve 30x dijital zoom ile farklı mesafelerden de önemli kareler elde etmek mümkün. 32 MP değerindeki ön kamera ise kusursuz ve doğal görünümlü selfie’ler elde etmek için özel olarak optimize edildi. HUAWEI P40’ın Ultra Vision ve Multi-Spectrum özellikleriyle geliştirilmiş ana kamerası, Yapay Zeka algoritmasından faydalanarak renkleri %45 oranında iyileştirir ve ortamdaki objeleri hassas bir şekilde analiz eder. Piksel seviyesi geliştirme özelliği ile orijinal görüntüyü; aydınlatma, doğal renkler ve keskin ayrıntılarla yeniden canlandırır. HUAWEI P40 videolar için de gerçek zamanlı Bokeh simülasyonu özelliğine sahip. Geniş diyafram lensinin etkilerini yansıtan bu özellik, çekimlerin ana öğesini vurgulamaya yardımcı olmak için, görüntüye aşamalı olarak Bokeh efekti ekliyor. Telefoto kamera, 4K videoların yanı sıra, yüksek çözünürlüklü zoom görüntüleri de sorunsuz


HUAWEI P40, dünyanın ilk entegre 5G destekli Kirin 990 işlemcisi, 7nm+ EUV teknolojisi ve yenilikçi CPU mimarileri ile önemli bir performansa imza atıyor.Üstün grafik performansı, yükseltilmiş ISP ile desteklenen benzersiz görüntü işleme ve çift çekirdekli NPU destekli gelişmiş AI özellikleri, HUAWEI P40’ı bir üst seviyeye taşıyan özellikler arasında.

Tam bağlantılı 5G desteği

HUAWEI P40 Serisi’nde, önceki modellerden daha küçük bir form faktörde, en kapsamlı 5G band desteği bulunuyor. Üst düzey yapay zeka performansı ve güç verimliliği ile entegre 5G bağlantısı sağlamak için, Kirin 990 5G desteği yine bu cihazda yer alıyor.

Yüzünüz Şifreniz

yakalıyor. HUAWEI P40 Serisi’nde yer alan ses yakınlaştırma özelliği (Audio Zoom), kullanıcıların ses kaynağını netleştirerek daha berrak ve yüksek sesler elde etmesine de olanak sağlıyor.

Yüksek performans ve daha fazlası

HUAWEI P40’ın yenilikçi CPU mimarisi yüksek güç ve verimliliği bir arada sunuyor. Yapay zeka desteğiyle mükemmel performans ve daha uzun kullanım süresi elde edilirken, 3.800 mAh değerindeki batarya, uzun soluklu bir kullanım sağlıyor.

Zengin uygulama içeriği

Global geliştiricilerle yakın iş birliği içinde çalışan HUAWEI, resmi uygulama mağazası olan AppGallery’de farklı kültürlerin ihtiyaçlarına yönelik, küresel ve yerel uygulamalar sunuyor. Kullanıcılar ayrıca, HUAWEI Video, HUAWEI Music ve HUAWEI Reader uygulamaları ile günden güne gelişen zengin içeriklerden de faydalanabilecek. HUAWEI AppGallery’nin zengin uygulamalarıyla gelen yeni HUAWEI P40 Serisi, tüketicilere yepyeni bir akıllı telefon deneyimi sunmak için hazır. HUAWEI AppGallery’de sunulan her uygulamanın güvenliğini sağlamak için, geliştirici kimliği doğrulaması, 4 katmanlı güvenlik algılama, indirme/yükleme korumaları ve çalışma zamanı algoritmalarını içeren kapsamlı bir sistem yer alıyor.

Düşük ışıkta da yüksek performansla çalışan “Yüz ile Kilit Açma” özelliği, kullanıcının yüz özelliklerini en doğru şekilde algılayarak ekran kilidinin güvenli bir şekilde açılmasını sağlar. Ayrıca, dokunmatik ekranda büyütülmüş doğrulama alanında parmak izi kullanarak da cihaza güvenle giriş yapılabilir. HUAWEI P40’ın ön hareket sensörü ve çift NPU desteği, el hareketlerinizi anlamak ve telefona dokunmadan slaytları kontrol etmenize veya ekran görüntüsü almanıza yardımcı olmak için tasarlandı. HUAWEI P40 ayrıca, telefonunuza bakan birini tespit ettiğinde, özel bir bildirimle kullanıcısını uyarıyor, bu da gizliliğin korunmasına yardımcı olan, önemli bir özellik olarak öne çıkıyor.

www.itnetwork.com.tr 21 2020


İsmail Uzelli Sensormatic CEO

COVID-19 ile en çok etkilenen sektörlerden birisi perakende oldu. Normalleşme sürecinde ise mağazalar tekrar açılıyor. Perakendede nasıl bir değişim öngörüyorsunuz?

Daha önceki deneyimlerimiz de gösteriyor ki, perakende, kriz durumlarında ilk etkilenen ama aynı zamanda en hızlı toparlanan sektör. Covid-19 salgının kontrol altına alınması ile tüketimin hızla iyileşeceğini düşünüyorum. Ülkemizde ve tüm dünyada insanlar internetten daha çok alışveriş yapmaya başladılar. Pandemi ile birlikte internet alışverişinde yüzde 42’lik bir artış yaşandı. Bundan sonrası için e-ticaret kullanım alışkanlığı daha güçlü olacak. Araştırmalar tüketicilerin yüzde 49’unun pandemi sonrası orta ve uzun dönemde online alışveriş yapmaya devam edeceğini gösteriyor. Perakendecilerin bu konuda kendilerini geliştir-

2020 22 www.itnetwork.com.tr

meleri gerekiyor. Oluşabilecek yoğun talebi karşılayabilmek için bu dönemde tedarik zinciri operasyonlarına, e-ticaret faaliyetlerini geliştirme ve iyileştirme çalışmalarına eğilmeleri gerekiyor. Tüketiciler özellikle sosyal medyanın gücünü de kullanarak pazar üzerindeki güçlerini daha da fazla hissettirmeye başladı. Sınırlamalar tümüyle kalktıktan sonra tüketiciler mağaza, restoran vb. toplu alanlarda sosyal mesafe ve yoğunluk gözetmeye başlayacaklar. Müşterinin ürünü denemeden alabilmesi ya da kontrollü olarak denemesi ve mağaza personeliyle fiziksel mesafeyi koruyabilmesi için ürün hakkında bilgilendirme yapan, hatta kombin öneren ekranlar, akıllı aynalar, kasiyersiz kasalar, temassız ve mobil ödemeler daha güçlü olarak gündeme gelecek. Diğer yandan, uzaktan hizmetlerde eskiye kıyasla bir artış yaşayacak. Salgından önce bu hizmetlere yönelik, verimlilikle alakalı çeşitli kaygılar varken, salgında yaşanan zorunlu tecrübe ile bu

Covid-19 salgınının başlaması ile en hızlı etkilenen ve sonrasında hızlıca toparlanan sektörlerin en önünde yer alan perakende sektörünü, sektörün yeni normaldeki değişen alışkanlıklarını, salgın ile birlikte sektörün teknolojik yeniliklerini Sensormatik CEO’su İsmail Uzelli ile konuştuk. Uzelli, pandemi ile birlikte internetten alışverişin yüzde 42’lik oranda artış yaşadığını ve bundan sonrasında e-ticaret alışkanlığının daha da güçleneceğini söyledi. Orta ve uzun vadede alışverişlerin online tarafta ağırlık kazanacağına da değinen Uzelli, perakendecilerin bu dönemdeki yoğunluğu karşılayabilmek için altyapılarını geliştirme ve iyileştirme yatırımları içerisinde olmaları gerektiğini belirtti…


kaygıların azaldığını ve olumlu tecrübe edinildiğini düşünüyorum. Bu sebeple yeni normale geçtikten sonra insanların birçok hizmeti uzaktan alma konusunda daha istekli olacağını düşünüyorum.

Salgınla güvenlik alanında hangi teknolojiler öne çıkıyor?

Salgınla kullanımı ve önemi artan teknolojilerin başında temassız teknolojiler geliyor. Örneğin daha önce kredi ve banka kartlarındaki temassız ödeme özelliğini kullanmayan birçok kişi, artık bu özelliği kullanıyor. Özellikle iris ve yüz tanıma gibi temassız güvenlik teknolojileri de daha çok kullanılmaya başlanacak. Daha önce verimlilik ve hız için kullanılan bu çözümler artık sağlık önlemleri için de kullanılmaya başlanacak. Çünkü geldiğimiz noktada, artık en önemli şey, iş sürdürülebilirliğini sağlamak ve aynı zamanda bulaşıcılığı engellemek. Temassız biyometrik sistemler sayesinde çalışanlar ve ziyaretçiler önceden tanıtılan yüz ve iris bilgileri sayesinde herhangi bir yere dokunmadan sadece birkaç saniye gibi kısa bir sürede güvenli biçimde giriş-çıkış yapabiliyor. Salgın başladığında en çok konuşulan teknolojilerden biri de termal kameralar oldu. Bugün sahip olduğumuz termal kamera teknolojisi ile noktasal ya da bölgesel ısı tespiti yapabiliyoruz. Bu da şu anlama geliyor; vücut ısısı normal değerlerin üzerinde olan bir kişiyi 5 metre gibi güvenli bir mesafeden tespit edebiliyoruz. Üstelik bunu 35 derecelik bir açı ile yapabildiğimiz için aynı anda birden fazla insanda ateş ölçümü gerçekleştirmiş oluyoruz. Bu da başta AVM, ofis, okul, hastane, toplu taşıma istasyonları, havaalanları olmak üzere tüm iş yerleri ve binalarda kontrol amacıyla kullanılabileceğiniz anlamına geliyor. Elbette ateşi yüksek olan her insanın enfekte olduğunu söyleyemeyiz. Ancak sağlık kuruluşuna yönlendirmek için bir ön bilgi sağlaması, önemli bir fayda. Benzer şekilde ateş ve maske kontrolü yapan geçiş kontrol sistemleri de gündemde. Vücut sıcaklığının doğal değerler dışında olduğu durumlarda geçiş izni vermeyen sistem, maske kullanmayan kişilere sesli ve görsel uyarı verirken, maskesiz geçişlere de engel oluyor. Pandemi döneminde öne çıkan bir diğer çözüm ise market ve AVM’lerin açık kaldığı sürelerde müşteri sayısını toplam alanın onda biri ile sınırlandırılmasına yönelik ek genelge kapsamında, marketlere özel geliştirdiğimiz bir sistem olan yoğunluk yönetim sistemi. Normalde mağaza ve alışveriş merkezlerinde pazarlama ve operasyonel kararlar için veri oluşturmak üzere kullanılan kişi sayma çözümünü, geliştirdiğimiz ek bir yazılım ile kişi sınırlama için de kullanıyoruz. Sistem; marketin girişine ve çıkışına yerleştirilen algılayıcılar sayesinde, içeriye giren ve çıkan kişi sayısını otomatik olarak belirliyor. İçeride bulunan kişi sayısı sınırı aşıldığı taktirde, geliştirdiğimiz entegre yazılım üzerinden girişteki ekranlarda sesli ya da ışıklı bir alarm oluşuyor. Bu şekilde market personeli ve müşteri ikaz edilmiş oluyor. Bununla birlikte market yönetimine gün ve saat bazında yoğunluk ve sınır ihlal raporları iletilebiliyor. Ayrıca kapasite doluysa giriş ekranlarında dışarıdaki kişilere bekleme sürelerini

de gösterebiliyor. Yine benzer şekilde sosyal mesafe koruma çözümünden bahsedebiliriz. Yalnızca mağazalarda değil AVM içinde eve hatta ofislerde sosyal mesafeyi korumayı sağlayan bir teknoloji. Sosyal mesafe kuralları dışına çıkıldığı zaman uyarı veren çözüm, sağlıklı sosyalleşme ve çalışma ortamları sağlamaya yardımcı oluyor. 2 metre mesafeden az ve 2 dakikadan daha uzun süre temas halinde olan kişilere sesli uyarı veren çözüm, temasta olunan kişilerin de kaydını tutuyor. Mesafeyi ve süreyi kendiniz tanımlayabiliyorsunuz. Böylece hastalığa yakalananların ve temasta bulunduğu kişilerin bilgisine uygulama üzerinden kolayca erişilebiliyor. Hem iç hem de dış ortamda kullanıma uygun olan Sosyal Mesafe Uyarı çözümünü akıllı telefonlara indirilebilen uygulama ile ya da giyilebilen beacon şeklinde kullanabiliyorsunuz. Bu bahsettiğim teknolojiler aslında sadece şu an koron virüsün yayılmasını önlemek için değil, ileriki dönemde de influenza gibi pek çok bulaşıcı hastalığın yayılmasını kontrol altına almak için kullanılabilir. Sonuçta çalışanların ve müşterilerin sağlığı her zaman kurumlar için önemli. Bir diğer teknoloji de uzaktan izleme. Mağazaların kapalı olduğu ve evden çalışanların yoğun olduğu bu gibi olağanüstü dönemlerde, işletmelerin artan kötü niyetli eylemlere ve kişilere karşı güvenlik için ekstra önlem alması gerekiyor. Sensormatic olarak müşterilerimize uzaktan izleme hizmetleri sunuyoruz. Örneğin, iş yerinde kimse yokken biri içeri girmeye çalıştığında önce sesli uyarıda bulunuluyor, daha sonrasında operasyon merkezi üzerinden kolluk kuvvetlerine haber veriliyor. Yine herhangi bir alarm durumunda alarmın doğru olup olmadığı kamera görüntüleri aracılığıyla görülebiliyor. Bu değişim dalgasında elbette güvenlik de değişiyor. Araştırmalar işsizlik ile suç oranı arasında pozitif korelasyon olduğunu gösteriyor. Pandemi döneminde işsizlik artışı ve ekonomik dengenin bozulması yeni normale dönüşte güvenlik ihtiyacının artacağına işaret ediyor. Diğer yandan iş yapma kültürünün farklılaşması ile zaman ve mekan kavramının değişmesi sanal devriye, uzaktan izleme ya da uzaktan refakat gibi yenilikçi güvenlik çözümlerini gündeme getirecek. Sanal Devriye ile Uzaktan İzleme Merkezimizdeki özel eğitimli operatörler, istenilen alanın kamera sistemine erişerek tüm noktaları canlı olarak izleyebiliyor. Güvenlik görevlilerine ek olarak kullanılabilen Sanal Devriye çözümü ekstra güvenlik sağlıyor.

Bu yılki büyüme planlarınız nedir? COVID-19 beklentilerinizde bir değişikliğe yol açtı mı?

26 yıldır entegre elektronik güvenlik ve iş zekası teknolojileri sunan bir şirket olarak, sürekli iyileşmeyi her zaman hedeflerimiz arasında tutuyoruz. Stratejimiz kapsamında bulunan müşteri merkezli, insan odaklı ve veri destekli iş modelini sürdürebilmek için bu kaçınılmaz. Bu nedenle 2020, kendi içimizde iş yapış şekli modelimizi değiştireceğimiz önemli bir yapılanma yılı olacak. Çeşitli planlamalar ve yatırımlarla bu dönüşü-

mün öncüsü olacağız. Özellikle yönetilen hizmetlere ağırlık vereceğiz. Sunduğumuz çözümlerle dünyanın daha güvenli bir hale gelmesine yardımcı oluyoruz ve bu işi çok iyi yaptığımıza inanıyoruz. Ancak koronavirüs salgını ile 2020 yılı için bir büyüme öngörüsünde bulunmak zor. Ancak yüzde 10’luk bir büyüme hedefi ile yola çıktık ve yaşanan bu krize rağmen hedefimizi değiştirmeyeceğiz. Verimliliğimizi daha da artırarak hedefimize ulaşmaya çalışacağız.

Önümüzdeki 5 yılda sektörde nasıl bir değişim öngörüyorsunuz?

Tüm dünyada, sadece güvenlik teknolojilerinde değil her alanda büyük bir değişim var. Değişim elbette olağan, ancak günümüzde en büyük sıkıntı, değişimin değişim hızı. Eskiden değişimler çok uzun aralıklarla yaşanırken, şimdi çok daha sık aralıklarla yaşanıyor. Bundan 30 sene önceki Fortune 100 listesine bakıyorsunuz, bu şirketlerin birçoğu artık yok. Büyük bir değişim yaşanıyor ve bu da tüm sektörleri etkiliyor. Diğer taraftan COVID-19 salgını hem günlük hayatı hem de işletmelerin iş yapış şekillerini değiştiriyor. Uzaktan çalışma, uzaktan eğitim, temassız teknolojiler hayatımızda artık daha çok yer kaplıyor. Teknoloji ile hayat daha iç içe bir hal alıyor. Değişimin bu denli hızlı olduğu bir zamanda 5 yıl dahi artık çok uzun bir süre, bu nedenle bir tahminde bulunmak çok zor. Ancak sektörün hızla gelişen teknolojilerle daha da ileri gideceğini söylemek mümkün.

Bu süreçte en önemli projeleriniz ne olacak?

Müşterilerimize küresel rekabet avantajı sağlayacak çözümler geliştirmeye devam ediyoruz. Son dönemde en çok önem verdiğimiz konulardan biri yönetilen hizmetler. Yönetilen hizmetler sayesinde işletmelerin, güvenlik teknolojilerinin yönetimi için herhangi bir insan kaynağına veya büyük ölçekli donanım yatırımları yapmalarına gerek kalmıyor. Yönetilen hizmetlerle şirketlerin güvenlik teknolojilerine ilişkin uçtan uca tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ürün tedariğinden montaja, 7/24 izlemeden raporlamaya, alarm müdahalesinden servis ve bakım süreçlerine kadar tüm ihtiyaçlarını sağlıyoruz. Güvenlik teknolojilerini yönetilen hizmetlerle temin eden işletmeler, ürün tedariki, bakımı, alarm izleme ve raporlama gibi süreçlerin hiçbirini düşünmek zorunda kalmaksızın kendi işine odaklanabiliyor. Sensormatic’in yönetilen hizmetler operasyon merkezinde çalışan, kullanılan tüm teknolojiler üzerinde tam yetkinlik sahibi olan güvenlik uzmanları sistemleri en verimli biçimde yönetiyor. Böylelikle şirketler, kendi içinde insan kaynağı ayırmaksızın, güvenlikte doğru bilgi birikimine ve yetkin insan kaynağına ulaşmış oluyor.

www.itnetwork.com.tr 23 2020


Deniz Kırca Micro Focus Türkiye Yunanistan Ülke Müdürü

Yüksek kaliteli, hızlı, güvenilir ve ölçeklenebilir yazılımlar sunuyoruz Merkezi İngiltere’de bulunan Micro Focus’un hem global hem de Türkiye’deki faaliyetleri, sunduğu çözümler ve gelecek hedeflerini Micro Focus Türkiye Yunanistan Ülke Müdürü Deniz Kırca ile konuştuk. Kırca, 50 ülkede 40 binin üzerinde kurumsal müşterisi ve 18 bini aşkın çalışanı bulunan Micro Focus’un. Hem dünyanın en büyük yazılım firmalarından biri hem de dünyanın en fazla çeşitliliğe sahip şirketlerinden biri olduğunu vurguladı…

2020 24 www.itnetwork.com.tr

Micro Focus olarak 2019 yılını değerlendirebilir misiniz?

Micro Focus, Türkiye pazarına girdiği günden beri kendine güçlü hedefler koyan bir şirket. Özverili çalışmalarımız ve bize duyulan güvenin sonucu olarak, Bilişim 500 listesinde 93. sırada yer aldık ve ‘3 Yaşından Küçük Genç Şirketler’ kategorisinin lideri olduk. Micro Focus’un arkasındaki büyük deneyim sayesinde DevOps, BT operasyonları, bulut, güvenlik, bilgi yönetimi ve Linux/Açık Kaynak gibi pek çok farklı noktaya temas eden geniş çözüm ağımız büyük ilgi görüyor. 2019, Türkiye ekonomisi açısından zorlu geçen bir yıldı, buna karşın hedeflerimizin üzerine çıkarak yüzde 120 büyüme kaydettik. 2019 mali yılının son çeyreğinde (Eylül, Ekim ve Kasım) ise hedeflerimizin yüzde 200’ünün üstüne çıktık.

Dijital dönüşüm artık tüm sektörlere hitap eden bir konu. Siz de kısa süre önce Türkiye’de ilk büyük etkinliğinizi düzenlediniz ve farklı sektörlerden isimleri bir araya getirdiniz. Özellikle

buradaki geri dönüşü nasıl buluyorsunuz, sektör dijitalleşmede ne durumda?

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her alanda rekabet artıyor. Buna tüm şirketlerin hazır olması ve kalkanlarını hazırlaması gerektiğine inanıyoruz. Bizler, ülke olarak ne kadar katma değerli üretim yaparsak ve üretim teknolojilerine sahip olursak gelişmişlik seviyemiz de o derece yükselir. Dünya rekabet ortamında çok daha fazla söz sahibi oluruz. Bu, ülkemizin, ihracat satış hacmini artırırken, ekonomimizin de yükselişe geçmesini sağlar. Bunu gerçekleştirmek için tüm şirketlere düşen bir görev var: Dijitalleşmenin yükseldiği bu çağda teknolojiye yatırım yapmak… Üretimden pazarlamaya, müşteri ilişkilerine kadar birçok alanda devrim yaratan bu teknolojileri kullanmayan ve iş süreçlerine adapte etmeyen şirketler başta maliyetlerin artması ve verimlilik olmak üzere birçok konuda sorun yaşayacak. Ancak ülkemizde dijital dönüşümün konuşma aşamasından planlama aşamasına geçtiğini gözlemliyoruz. Kurumlar artık stratejilerinde, iş planlarında, bütçelerinde dijital dönüşüme yer vermeye başladılar. Bu hareketin daha da ivme kazanması gerektiğine inanıyoruz. Micro Focus, şirketleri bu kalkanlar-


la donatmak için, mevcut ve gelişmekte olan teknolojiler arasında köprü kurarak, işletmelerin daha hızlı ve daha az riski şekilde dijital dönüşüm sağlamalarına destek veriyor. Türkiye’deki şirketlerin BT kadrolarının son derece yetenekli ve teknolojiyi yakından takip eden profesyonellerden oluştuğunu gözlemliyoruz. Ayrıca dünyanın nereye gittiğini gören birçok şirket sürekli bir inovasyon ve özel bir Ar-Ge vizyonu arayışında… Bu da hem bölgesel hem de küresel anlamda Türkiye’yi bizim için yatırım yapacak cazip bir pazar haline getiriyor.

Micro Focus genç bir şirket ve CEO Stephen Murdoch’un global başarı hikayesi yaratmaya odaklanma vizyonu var. Buna paralel olarak Türkiye’den başarı hikayesi çıkıyor mu?

Global olarak bakarsak, 30’dan fazla bileşenden oluşan karmaşık rezervasyon ve biletleme sistemlerinde, günde 50 milyardan fazla kısa mesaj gönderen iletişim altyapılarında, Boeing 787’ye eşlik eden 14 milyon satır kodda veya her gün dünyanın çevresini turlayan Wi-Fi bağlantısına sahip 8 bin uçakta, Micro Focus olarak teknolojimizin izi var. Geçtiğimiz yıl, Türkiye’den çıkan bir dünya devi ile çalışmaya başladık ve Türk Hava Yolları’nı müşteri portföyümüze kattık. Dünyanın en çok ülkesine uçan havayolu şirketi THY, 2019 yılında 75 milyona yakın yolcu taşıdı. KVKK ve GDPR uyum sürecinde çalışmalarını en başından bu yana titizlikle uygulamaya geçirirken süreçlerin otomasyonu için yazılım desteğine ihtiyaç duydu. Şirket, yapısal ve yapısal olmayan veriler üzerinde kişisel veri keşfi, sınıflandırılması ve gerekli aksiyonların alınması için Micro Focus ürünlerinden destek almaya karar verdi.

2020 hedeflerinizden ve gündem başlıklarınızdan bahsedebilir misiniz?

Araştırma şirketi Gartner, BT Operasyonları personelinin (IT Ops) bir devrimin ortasında olduğunu söylüyor. Dijital iş dönüşümü geleneksel BT yönetim tekniklerinde bir değişimi zorunlu kılıyor. Gartner BT operasyonlarında yapay zeka kullanımının artacağını öngörürken, bunu AIOps olarak adlandırıyor. AIOps aslında yeni bir tabir değil, son yıllarda patlama yaşayan bir pazar kategorisine dönüşmüş durumda. Yapay zeka, milyonlarca veri kümesini insan müdahalesi olmaksızın inceleyebiliyor. Bu kadar büyük verilerin işlenmesi ve her geçen gün karmaşıklaşan BT operasyonlarının daha iyi bir şekilde yönetilebilmesinde AIOps kritik öneme sahip, ayrıca BT süreçlerindeki otomasyonun da geleceği olarak görülüyor. AIOps Exchange’de yapılan bir araştırmada, üst düzey BT yöneticilerinin yüzde 68’i var olan AIOps projeleri olduğunu söyledi. Katılımcıların yarıdan fazlası ise müşteri deneyimini iyileştirmek için hâlihazırda AIOps kullandıklarını dile getirdi.

Bir diğer önemli konu ise Robotik Süreç Otomasyonu. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde işlerin yüzde 47’si otomatik olarak, robotlar tarafından gerçekleştirilecek. Dolayısıyla RPA çözümleri şirketlerin geleceğe hazırlanmasında büyük bir öneme sahip. RPA’yı sistemlerine entegre eden işletmelerde, en çok 9 ay içinde maliyetlerin yüzde 30 oranında azaltıldığı belirtiliyor. Bu noktada Micro Focus olarak iddialı bir çözüm sunuyoruz. Ölçeklenebilirlik, esneklik ve güvenlik gibi temel yetenekleri sunan yeni RPA çözümümüzü kısa süre önce tanıttık. Müşteri hizmetlerinden pazarlama ve satışa kadar pek çok birimde devreye alınabilecek RPA platformumuz, rutin işleri en kısa zamanda en az maliyetle gerçekleştiriyor. Faturaların oluşturulması ve iletilmesi, sahtekârlık (fraud) bulgularının ortaya çıkarılması, kart aktivasyonları, hizmet sipariş yönetimi ve raporlama gibi işlemlerin gerçekleştirilebileceği RPA platformu, insan kaynaklı hataları sıfıra indiriyor ve tasarruf etme imkanı veriyor. Böylece şirketlerin dijital dönüşüm yolculuğunda en büyük destekçisi oluyor. Bunlara ek olarak, özellikle bulut altyapılarına yönelik teknoloji yatırımlarımızla Türkiye’den büyük küresel başarı hikayeleri çıkarma hedefiyle çalışmalarımıza da devam ediyoruz. Ayrıca yeni müşteriler kazanmaya yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz, bu doğrultuda yeni iş birliklerini hayata geçiriyoruz.

Özellikle veri merkezi tarafındaki değişim, buradan başlayarak tüm BT altyapılarını ve kurumları etkiliyor. Sizce 2020’de ne gibi trendleri konuşacağız?

Bu yıl içerisinde en çok etki sahibi olduğuna inandığım trendlerin başında yapay zeka ile desteklenen iş uygulamaları geliyor. Bunun arkasındaki itici güç de AIOps olacak. Herkesin 5G konuştuğu ve bazı ülkelerde devreye alındığı, Türkiye’nin de hazırlıklarını tamamlamak üzere olduğu bir dönemdeyiz. Sınır bilişim ve 5G’nin birleşimi ile BT işlemleri veri büyüklüğü, mesafe gibi engeller olmadan gerçek zamanlı şekilde gerçekleştirilebilecek. 2020’nin BT dünyası için Agile kavramının bir kez daha altını çizmek gerekiyor. Bu konsept ile oluşturulan yapılardaki operasyonel sürate DevOps ile esneklik kazandırılabilecek. Elbette süreçlerdeki insan kaynağını daha verimli kullanmak için RPA’nın faydasından bahsetmemek olmaz. Şirketler son birkaç sene içerisinde RPA kavramına aşina oldular ve kullananlar da ne kadar hızlı bir yatırım geri dönüşü aldıklarına genelde şaşırıyorlar. Bu yıl daha fazla kurumun RPA’dan faydalandığını, kullanmakta olanların da farklı alanlarda RPA’yı devreye alacaklarını öngörüyorum. Buradan kazanılacak insan gücü kaynağı, katma değerli çalışanlara dönüşecektir. Bulut konusunda ise kurumsal uygulamalar açık buluta doğru ilerliyor. Ancak migras-

yon süreçleri sıkı bir planlama ve uzmanlık gerektiriyor. Bulut hizmetlerini yürütmek için kurumlar dış kaynaklara da ihtiyaç duyabiliyorlar. Bu saydığım yükselen eğilimler çerçevesinde ana bilgisayarlardan mobile kadar DevOps, Hibrit IT Yönetimi, Güvenlik, Risk ve Öngörüye Dayalı Analitikler konularındaki sorunlara çözüm getiren geniş ve kapsamlı bir portföye sahibiz. Anahtar teslim çözümlerimiz ile müşterilerimizin her türlü ihtiyacına yönelik çözümler sunuyoruz. Daha önce de vurguladığım gibi, odak noktamızda müşterilerimiz yer alıyor ve bu yaklaşım, bizim büyük gurur duyduğumuz yüksek kaliteli, hızlı, güvenilir ve ölçeklenebilir yazılımlar sunma misyonumuzu destekliyor.

Micro Focus, yüksek kadın çalışan oranı ile sektöre örnek oluyor. Ülkemizde de kadın istihdamı konusunda çalışmalar artıyor. Türkiye’deki kadın istihdamı konusunda görüşlerinizi paylaşır mısınız?

Merkezi İngiltere’de bulunan Micro Focus’un 50 ülkede 40 binin üzerinde kurumsal müşterisi ve 18 bini aşkın çalışanı bulunuyor. Hem dünyanın en büyük yazılım firmalarından biri hem de dünyanın en fazla çeşitliliğe sahip şirketlerinden biri olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu yaklaşım, hizmet verdiğimiz toplumun ihtiyaçlarını en iyi şekilde yansıtıyor. Bugüne kadarki çalışmalarımızda, farklı bakış açıları ve deneyimlerin bir araya geldiğinde inovasyonu teşvik ettiğini gördük. Bu nedenle çeşitliliğimizi geliştirme konusunda sürekli ilerleme kaydediyoruz. Kadınların bilişim alanında istihdamı hem dünya hem de Türkiye ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Çalışanlarımızın üçte biri kadınlardan oluşuyor ve bu sayı her geçen gün artıyor. Kadınların istihdamı ve hakları konusunda herkesi farkındalığa çağırıyor ve bu konuda çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Benim iş hayatı konusunda kadınlara önerim; ilkelerine sadık kalıp çok çalışmaları, pes etmemeleri ve kendilerine güvenmeleri. Strateji, başarı, para kazanma, ürün geliştirme ve benzeri konularda çok fazla kitap ve kaynak var. Ancak, bence en önemlisi ve en az vurgulananı, olumlu ve değere dayalı bir benlik duygusunu korumak. Kadınların gerçekten istedikleri şeyleri başarabildikleri yönünde inancım yüksek. Özellikle genç nesil araştırmaya, öğrenmeye ve geliştirmeye meraklı bir düzlemde yetişiyor. Koşullar ne kadar zor olursa olsun, her durumda sağladıkları katma değeri öncelikle kendilerinin farkına varması ve sonrasında ise bulundukları şirketlerde bunun fark edilmesini sağlamaları gerekir. Son olarak ne olursa olsun kendilerini geliştirmekten asla vazgeçmesinler

www.itnetwork.com.tr 25 2020


Tüm dünyayı kasıp kavuran Koronavirüs salgınının içerisine düştüğümüz ilk günden bu güne hayatımızda birçok şeyin öncelik sırası yer değiştirdi. Evden çalışma modeli ve uzaktan eğitim sisteminde en çok yardımcı olan ürünlerden birisi de Jabra Evolve 65t oldu. Hayatımıza kattığı fayda ve özellikleriyle Jabra Evolve 65t’yi inceledik.

Pandemi Döneminde En Çok İletişim, Spor ve Müzik Ürünlerini Tercih Ettik Yaşadığımız salgın dönemi tüm dünyada 7’den 70’e her bir bireyin hayatını etkiledi. Kimimiz evlerimize kapanıp, sosyal izolasyon ile yaşamımızı sürdürürken, kısıtlı çalışma döneminde ya da önemli tedbirlerin alındığı bir ortamda çalışma hayatımıza devam ettik. Yaşamımızı sürdürdüğümüz bu günlerimizi daha verimli ve konforlu geçirebilmek için birçok teknolojiyi hayatımızın en odak noktasına koyduk. Bunları değerlendirirsek eğer; spor yaparak zinde kalmaya, müzik dinleyerek günlerimizi daha renkli hale getirmeye ve telekonferans ürünleri ile de uzaktan iletişimi sağlamaya çalıştık. Bu yaşam tarzımızda bize yardımcı

olan teknolojik ürünlerin önemli isimlerinden birisi de Jabra oldu. Jabra’nın birbirinden etkileyici ve bizleri teknolojisiyle mutlu edecek birçok üründen bahsedebiliriz. Bu ürünlerden en fazla tercih edilenlerden birisi olan Jabra Evolve 65t ürününün teknolojisini ve altyapısındaki teknik özelliklerini sizler için araştırdık…

Jabra Evolve 65t

Gerçek kablosuz kulak içi tasarıma sahip dünyanın ilk UC onaylı kulaklığı olarak geliştirilmiştir. • 4’lü mikrofon teknolojili profesyonel ses kalitesi • 15 saate kadar batarya süresi • Arka plandaki gürültülerin duyulmasını önler • Mobil profesyoneller için idealdir • Zamanlarının büyük bölümünü önemli toplantılar arasında mekik dokuyarak geçiren mobil profesyoneller için tasarlanmıştır. Eğer bilgisayar bağlantısına ihtiyacınız yoksa, tercihinizi Elite True Wireless erişim mesafemizden yana kullanmak isteyebilirsiniz.

4’LÜ MİKROFON TEKNOLOJİLİ PROFESYONEL SES KALİTES

Profesyonel seviyede ses kalitesi. Gerçek kablosuz kulak içi kulaklıklar. 4’lü mikrofon teknolojisi ile üstün gerçek kablosuz arama kalitesi. Profesyonel iletişim için Skype Kurumsal ile UC onayına ve %100 kablosuz tasarıma sahip mobil bir çözüm. Arka plandaki rahatsız edici gürültülerin duyulmasını önler. İşinize seyahatte de konsantre olun.

2020 26 www.itnetwork.com.tr

Kulakların içine sıkıca oturarak sağladığı Pasif Gürültü Önleme özelliği ile işinize odaklanabilmenizi sağlar. Gün boyu batarya süresi. Kesintisiz bağlantı. Tek şarj ile 5 saate kadar ve cep boyutlarındaki şarj birimi ile 15 saate kadar batarya süresi. Aynı anda iki cihaza bağlanabilir.

Çevrenizde olup bitenlerin farkında olun

Tek bir düğmeye basarak çevrenizde olup bitenlerin daha fazla farkında olabilirsiniz. HearThrough özelliği, sizi çevreleyen sesleri filtreleyip gerekli olanları kulaklığa iletir. Kullandığınız platformla uyumludur Jabra’nın tüm kulaklıkları ve mikrofonlu hoparlörleri, en iyi bilinen online sesli arama hizmetleri ile uyumludur. Mükemmel bir ses kalitesini üstün konfor ile buluşturan ürünlerimiz, kutudan çıkarıldıkları gibi çalışır.


Ses

• Mikrofon konsepti Dört mikrofonlu ortam gürültüsü önleme teknolojisi • Mikrofon frekans aralığı 100 Hz - 10 kHz • Mikrofon bant genişliği 100 Hz - 8 kHz • Hoparlör 6,0 x 5,1 mm • Hoparlör bant genişliği – Müzik modu 20 Hz - 20 kHz • Hoparlör bant genişliği – Konferans modu 100 Hz - 10 kHz • Aktif Gürültü Önleme Hayır • Pasif gürültü önleme Evet • HearThrough Çevrenizde olup bitenleri kulaklığınızı çıkarmadan duymak için çok fonksiyonlu düğmeye iki kez üst üste basın

Uyum ve Konfor

• Kulaklığın tasarımı Gerçek kablosuz kulak içi kulaklıklar • EarGels™ Silikon kauçuk kulaklık başlıkları (3 ebat) • Otomatik açılma Kulaklıklar şarj biriminden alındığı zaman • Otomatik duraklatma Bir kulaklık kulaktan çıkarıldığı zaman • Kullanılan malzemeler (dış) PC/ABS plastik. Silikon kauçuk. PMMA boya. Altın kaplı metal

Kullanım Kolaylığı

• Kullanımı kolay ses kontrolü Arama cevaplama/sonlandırma - Arama reddetme - Ses seviyesi kontrolü - Parça kontrolü- Müzik çalma/duraklatma • Sesli yönlendirme Amazon Alexa, Siri® veya Google Assistant* erişimi için, çok fonksiyonlu düğmeye iki kez üst üste basın

Batarya

• Konuşma süresi 15 saate kadar (şarj biriminde 2 kez yeniden şarj ederek) • Şarj gücü ve süresi Orijinal USB duvar şarj cihazı (500 mA) ile yaklaşık 2 saatte

Bağlanabilirlik

• Bluetooth® standardı Bluetooth® 5.0 • Desteklenen Bluetooth® profilleri Kulaklık Profili (HSP v1.2), Eller Serbest Profili (HFP v1.7), Gelişmiş Ses Dağıtım Profili (A2DP v1.3), Ses Video Uzaktan Kumanda Profili (AVRCP v1.6), Telefon Rehberi Erişim Profili (PBAP) • Kablosuz erişim mesafesi 10 metreye kadar • PC USB Bluetooth adaptörü (Jabra Link 370) USB BT sesli iletişim cihazı Bluetooth® 4.2 – Bluetooth® Düşük Enerji (BTLE) • Bluetooth eşleştirme listesi 8 cihaza kadar • Eşzamanlı Bluetooth bağlantıları 2

Genel

• Ambalajın ebatları (U x G x Y) 12,5 x 5,5 x 18,65 cm • Ana cihazın ebatları U 27 x G 30 x Y 22,5 mm, şarj birimi U 72 x G 51 x Y 26,5 mm • Kutu içeriği Şarj birimi, Mikro USB kablosu, 3 çift silikon EarGel, saklama kılıfı, Hızlı Başlangıç Kılavuzu, Garanti ve Uyarı Belgeleri, TA etiketi • Kulaklığın ağırlığı Sağ kulaklık 6,5 g, sol kulaklık 5,8 g, şarj birimi 67 g • Garanti 2 yıl • Jabra Direct Evet • Çalışma sıcaklığı -10 °C ila 55 °C (14 F ila 131 F)

www.itnetwork.com.tr 27 2020


Röportaj

Zekai Güler Vertiv Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü

Veri merkezleri ve altyapı tarafında büyüme devam edecek… Ülkemizde ve dünyada yaşanan Covid-19 sonrası yaşanan değişimleri, teknolojik gelişmeleri ve yeni düzen ile geleceğe yönelik nelerin değişeceğini Vertiv Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü Zekai Güler’e sorduk. Güler bu dönemle ilgili öncelikle ulaşım ve retail gibi bazı sektörlerinin olumsuz etkileneceğini ancak telekomünikasyon, sağlık, medya ve eğitim gibi sektörlerin de yatırıma devam edeceğini belirtti. Önümüzdeki dönemde sınır bilişime doğru bir eksen kaymasının yaşanacağını kurumların bu alanda 2025 planları yaptığını belirten Güler, önümüzdeki dönemde bu alanda önemli gelişmeler beklediklerini ve tüm ürün ve çözüm seçenekleriyle kurumların bu alandaki büyümelerinde onlara destek olmaya devam edeceklerini söyledi… COVID-19 dönemini nasıl değerlendiriyorsunuz, sizin tarafınızda nasıl etkileri oldu?

Koronavirüs ile dünyanın her yerinde sağlık endişeleri sebebiyle hayat ve iş yapış biçimleri ciddi bir değişimden geçiyor. Bireyler kendilerini, işletmeler ise çalışanlarını düşünerek belirli

2020 28 www.itnetwork.com.tr

önlemler aldılar. Her iki tarafta da yoğun bir internet kullanımı birçok hizmetin kesintisiz sürebilmesinin önemini ortaya koydu. Gartner, planlanmamış kesintilerin bir kurum için saat başı 100 bin dolar maliyeti olduğunu ortaya koyuyor. Hepimiz veri merkezlerinin ne kadar kritik bir rol oynadığını gördük ve savun-

ma, kamu hizmetleri, telekomünikasyon, ulaşım, enerji gibi sektörlerde bilişim altyapılarındaki yatırımlar öncelikli hale geldi. İş dünyası, hizmet sürekliliği kadar operasyonlarını sürdürmek için gereken altyapıların da dijitaldeki ağırlığını yeniden değerlendiriyor. Deprem, sel ya da salgın hastalık gibi acil durumlara karşı hazırlığın en önemli adımı, dijital dönüşüm ve altyapı modernizasyonudur. Vertiv olarak altyapılara kesintisiz güç sağlama, termal yönetim, entegre ve altyapı izleme çözümlerimizle, bu konu bizim uzmanlık alanımıza giriyor. Dolayısıyla COVID-19 ile yaptığımız işin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Kısa süre önce Türkiye’de yaptığımız çalışmalar, bu tip süreçlerde her büyüklükte işletmenin yanında olduğumuzu ortaya koyuyor. Vertiv Academy ile kendi çalışanlarımızı ve iş ortaklarımıza eğitim veriyoruz. Bu sayede Türkiye’nin her bölgesinde yetişmiş kadrolarla müşterilerimize en iyi ve hızlı hizmeti sağlayabiliyoruz. Ayrıca, özellikle böyle bir dönemde desteğe ihtiyacı olan KOBİ’lerin dijital dönüşüme katılmasına yardımcı oluyoruz. Bu yaklaşım doğ-


Teknolojiyi faydaya dönüştürme açısından baktığımızda her şeyin başı verimlilik. Verimlilik için optimum kullanım önemli. Bir ürünün yüzde 50’sinden fazlasını kullanıyorsanız verimli olarak kabul edilebilir. Ama yüzde 10’unu kullanıyorsanız kayıp çok büyük demektir. Bu nedenle kaynakları izlemek büyük önem taşıyor. KVM anahtarlar olsun, DCIM olsun hep bunlara izleme ile alakalı. Bu ayrıca bizim veri toplamamızı ve detaylı bir analiz yapabilmemizi sağlıyor. Müşterilerimize detaylı raporlar sunabiliyoruz. Örneğin kesintisiz güç kaynaklarından topladığımız verilerle elektrik kesintilerini, sistemin ne kadar süre devrede kaldığını görebiliyoruz. Bu sayede sistemde kullanılan akülerin kullanım ömrünü hesaplayıp sistemde kesintiye neden olmadan değiştirerek önlem alabiliyoruz. Ayrıca yeni bir tesis kurulduğunda burasının elektrik kalitesi hakkında müşterimize doğru bilgiler vererek en iyi çözümü sunabiliyoruz. Sadece Türkiye değil, tüm dünyadan topladığımız çok büyük miktarda veriye sahibiz.

rultusunda, ilk günden bu yana iş ortağı ekosistemimize yatırım yapıyoruz. Vertiv İş Ortağı Programı (VPP) da bunun en güzel örneği. VPP ile bayi ve kanal ekosistemine destek sağlayarak çevrimiçi ve yüz yüze satış eğitimleri ile teknik eğitimler sunuyoruz.

İş ortağı programınızdan daha detaylı bahsedebilir misiniz?

Vertiv olarak, ilk günden bu yana iş ortağı ekosistemimizle birlikte büyümeye dayalı bir felsefeyle çalışıyoruz. Yenilikçi kanal portföyümüzü büyütme yatırımlarımıza ek olarak, bayilerimizin başarılı olmalarını sağlamak için kanal stratejisini de hızlandırıyoruz. EMEA’da aşamalı olarak sunmakta olduğumuz iş ortağı programımız, ticari politikalar ile kanala olan bağlılığımızın bir göstergesi. Vertiv İş Ortağı Programı kapsamındaki EMEA Vertiv Teşvik Programı (VIP), Yetkili ve Silver seviyesindeki bayilere otomatik olarak bonus puan kazandırıyor. Daha sonra bu puanları hızla nakde çevirebiliyorlar. Teşvikler ile aynı zamanda Gold ve Platinum seviyesindeki bayiler de özel indirimlere sahip oluyor.

güvenli olmalarıyla da hayatımızı değiştirecek. Tüm bu sistemlerdeki verilerin yönetimi ve elde edilen çözümlerin verimliliği de akıllı altyapı çözümleri ile doğrudan bağlantılı. Akıllı şehirlerin merkezde olduğu yeni dünyada veri merkezlerine de büyük bir rol düşüyor. Akıllı şehir uygulamaları için gereken düşük gecikme süresi ve her noktaya sunulabilen yüksek hızlı erişimde 5G ve fiber bağlantılar çok büyük önem taşıyacak. Ortaya çıkan yüksek miktardaki verinin iletilmesi, saklanması ve işlenmesi için gereken enerjinin miktarı da artacak. Bu nedenle akıllı şehirler alanında Vertiv’in katkısı çok büyük olacak ve kritik önem taşıyacak. Türkiye’ye baktığımızda yeni teknolojilerin Avrupa’ya göre çok daha hızlı benimsendiğini görüyoruz. Telekomünikasyon ve finans kuruluşları bu konuda öncüler. Bu şirketlere gidip çözümlerimizi anlattığımızda çok kolay kavrayabiliyor ve üst yöneticilerini rahatlıkla ikna edebiliyorlar. Türkiye’de kullanılan birçok yenilikçi çözüm henüz Avrupa’nın üç dört ülkesinde ancak kullanılmaya başlanıyor. Bir kere yatırım yapıp on yıllarca sıkıntısız bir şekilde kullanmayı tercih ediyorlar.

2020 yılında başka hangi trendleri göreceğiz? Bu trendler ışığında Vertiv kendini nasıl konumlandıracak?

2020 yılında mevcut pandemi nedeniyle başta Ulaşım ve retail sektörü olma üzere bazı sektörlerin olumsuz etkileneceğini öngörüyoruz. Bununla beraber telekomünikasyon, sağlık, medya ve eğitim sektörlerinde yatırımların devam edeceğini öngörüyoruz. Türkiye ve Orta Asya bölgesinde özellikle veri merkezi ve altyapı tarafında özellikle yılın 2. yarısında büyümenin devam edeceğini öngörüyoruz. Gerçek zamanlı sistemler ile artık veriler kurum içi yerine bulut, veri merkezi ve sınır bilişim üzerinden toplanıyor, birleştirilerek saklanıyor ve tüm noktalarda anında kullanılabiliyor. Sınır bilişime doğru yaşanan eksen kayması, kurumların veri merkezi hakkındaki düşüncelerini de değiştiriyor. Liderlerin yönetmesi gereken ekosistem artık dağıtık bir yapıya sahip; farklı noktalardaki veri merkezleri, buluttaki uygulamalar, sınır bilişim üzerindeki verilerin yönetilmesi gerekiyor. Vertiv olarak 2025’e kadar sınır bilişim kurmayı düşünenlerin bu tesisleri ortalama yüzde 226 büyütmesini bekliyoruz. Bu büyümeye tüm ürün ve çözümlerimizle biz hazırız.

Bayilerin sisteme hızlı bir şekilde kayıt olarak, varlık ve avantajlara hemen ulaşabilmesini sağlayan Vertiv Partner Portalı ile iş ortaklarının becerilerini geliştirmelerine ve BT sektöründeki yetenek açıklarını kapatmaya yardımcı olmak için hazırlanmış çevrimiçi eğitim kursları sunuyoruz. Bayi ve kanal ekosistemimizi çeşitli teşvik ve takviyelerle desteklemeyi sürdüreceğiz.

Son dönemde 5G ve akıllı şehirler konusundaki gelişmeler hız kazanıyor. Bu teknolojiler veri merkezlerini nasıl etkileyecek?

Vertiv’in “En kritik endüstriler” raporunda savunma sanayinin hemen ardından 7’inci sırada akıllı şehirler yer alıyor. Akıllı şehirler, sürdürülebilirlik ve verimliliğe olan vurgu kadar

www.itnetwork.com.tr 29 2020


TÜBİTAK ve British Council’dan bilim ve teknoloji alanında ikili iş birliği Türkiye ve Birleşik Krallık’taki bilim ve teknoloji alanında akademik iş birliklerini desteklemek ve yaygınlaştırmak üzere hayata geçirilen New ton-Katip Çelebi Fonu, iki ülkedeki bilimsel araştırma ve inovasyon kapasitesini bir araya getirerek Türkiye’deki ekonomik kalkınma ve toplumsal refaha katkı sağlamayı hedefliyor. Türkiye’deki sorunlara ortak çözümler geliştirilmesini amaçlayan fon, 20 Nisan tarihi itibariyle Institutional Links Programı için her iki ülkeden katılımcılar için açık çağrı başlatıyor.

Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına katkı sağlayabilecek projeler aranıyor

Institutional Links Programı, ortak yürütülen bilimsel araştırmalar yoluyla bireysel

Türkiye ve Birleşik Krallık arasında, bilim ve teknoloji iş birliklerini desteklemek amacıyla hayata geçen Newton-Katip Çelebi Fonu, TÜBİTAK işbirliğiyle Institutional Links Programı için açık çağrı başlattı. Sağlık, tarım ve gıda, enerji, bilgi ve iletişim teknolojileri, otomotiv gibi birçok alanda projelerin kabul edileceği açık çağrıya, 12 Haziran 2020 tarihine kadar British Council web sayfası ve TÜBİTAK’ın UİDB sistemi üzerinden başvuru yapılabiliyor… araştırmacı bağlantılarının ötesinde, sürdürülebilir araştırma ortaklıklarının kurulmasını amaçlıyor. Fon ile Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına ve toplumsal refahının artmasına katkı sağlayabilecek, düşük gelirli ve nüfusun sorunlarına çözüm oluşturabilecek projelerin desteklenmesi hedefleniyor. 2014 yılından bu yana süregelen fonun Türkiye’deki araştırmacılar tarafından en çok tanınan programı olan Institutional Links, ‘2551 TÜBİTAK ve British Council İkili İş birliği Programı’ kapsamında iki kurum tarafından ortaklaşa yürütülüyor. Türk yürütücü ortaklara 720 bin TL destek Açık çağrı başvuruları için kriterlerin en başında, projelerin hem Türkiye hem de Birleşik Krallık’tan birer ana iş ortağını içermek

zorunda olması geliyor. Türk yürütücü ortaklara azami 720 bin TL, Birleşik Krallık tarafındaki yürütücü ortaklara ise azami 150 bin Sterlin destek sağlanıyor. Institutional Links Programı kapsamında sağlık, enerji, tarım ve gıda, bilgi ve iletişim teknolojileri, makine imalatı, robotik sistem teknolojileri, üretim teknolojileri, otomasyon sistemleri, makine tasarım ve imalatı, otomotiv, madencilik ve sosyal bilimler gibi iş birliği araştırma alanlarındaki başvurular öncelikli kabul ediliyor. Açık çağrıya, 12 Haziran 2020 tarihine kadar British Council’ın web sayfası (https:// w w w.britishcouncil.org.tr/programmes/ education/newton-katip-celebi-fund/institutional-links-2020) üzerinden başvuru yapılabiliyor.

Sosyal mesafeye teknolojik çözümler! Pek çok işletme yakın zaman içinde ofisten çalışmaya, mağazalar, AVM’ler ise açılmaya hazırlanıyor. Peki, bir araya gelindiğinde sosyal mesafe korunabilecek mi?

COVID-19 salgınının daha da yayılmasını engellemek için önlemler alınmaya devam ediliyor. Bu önlemler doğrultusunda insanların kalabalık olarak durabileceği alanlarda kişilerin arasında en az bir metre mesafe bırakılması isteniyor. Sosyal Mesafe Koruma Çözümü ile de kişiler arasındaki mesafe çok yakın ise uyarı veriyor, böylece sağlıklı sosyal ve çalışma ortamları sağlamak için tedbir alınmış oluyor. Çözüm insanların toplu

2020 30 www.itnetwork.com.tr

olarak durdukları kurumsal işletmelerin sigara içme alanları, acil toplanma alanları, servis bekleme noktaları ve yemekhanelerinde, mağaza, market gibi yerlerde kullanılabiliyor. Sosyal Mesafe Koruma için iki farklı çözüm bulunuyor. Sensörler ve kameralar ile sunulan, 3 sensör ile yaklaşık 80 metrekarelik bir alan kapsanabildiği çözüm, yüksek doğruluk ile çalışıyor. Bir diğeri ise akıllı telefonlar üzerinde kolayca kurduğumuz uygulama ile çalışan sosyal mesafe koruma çözümümüz. Uygulama kurulu telefonlar bluetooth üzerinden 2m mesafeden az 2 dakikadan daha uzun süre bir arada bulunan

kişileri algılayarak sesli uyarı ve takip imkanı sağlıyor. Sağlık tedbirleri almak adına teknoloji kullanımının büyük önem taşıdığının altını çizen Sensormatic Pazarlama Direktörü Pelin Yelkencioğlu ‘İnsan sosyal bir varlık. Ancak içinden geçtiğimiz dönemde sosyal mesafeyi korumak ve koruduğumuzdan emin olmak istiyoruz. Teknoloji olmadan sosyal mesafeyi kontrol etmek maalesef mümkün değil. Sosyal mesafe koruma çözümleri sayesinde insanların bir arada bulunduğu ortamlarda aralarında bıraktığı mesafeyi ölçmek ve uyarı vermek mümkün’ diyor.


n e d n r ri e e l t e id irk

L iŞ j h o l n c o i n k ı e n e ğ ’ ı T t l ı l e c r n sa a y i n k i a n rk Fin h F le Ba iriyo

e t In

İ llend i c m rte osiste n Şeki

Ömer Uyar Intertech CEO’su Ekosistem, yenilikçi ve uzmanlaşmış çözümler sunan fintechlerin sektöre ve ülke ekonomisine yüksek katma değer sağlamasını hedefliyor. Bankalar müşterilerine bu çözümleri ulaştırarak değişim sürecini kendi avantajlarına çevirebilecekler ve kayda değer maliyet optimizasyonu sağlayabilecekler. Fintechler de bankaların dijital bankacılık, satış, risk yönetimi ve hukuk gibi alanlarda güçlü birikimlerinden faydalanarak büyük müşteri tabanlarına ulaşma imkanı bulacaklar. Intertech CEO’su Ömer Uyar, Açık Bankacılık alanında cesur vizyonları ile ilgili şu açıklamalarda bulundu; “Intertech olarak 200’den fazla servisin kullanıma hazır olduğu, bulut uyumlu Türkiye’nin en büyük API platformunu geliştirdik. İçeriği, güvenliği ve altyapı kalitesi açısından küresel çapta bu servisi sağlayan firmalara rakip olabileceğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Daha şimdiden PSD2 ile uyumlu platformumuzu Avrupa’da iki banka kullanmaya başladı. Fintechlerin yenilikçi çözümlerini sınırsız bir şekilde kolayca entegre olarak bankalara sunabileceği geniş kapsamlı bir finansal ekosistem hedeflemekteyiz. İlham verici bir örnek olarak Denizbank için geliştirilmiş olan yeni Mobil Deniz uygulamasının tamamen bu platform üzerinde geliştirildiğini vurgulamak isterim. Son dönemde 50’den fazla fintech firma ile iş modellerini görüştük ve entegrasyon süreçlerimizi hızlandırdık. Şu ana kadar 15 fintech firmanın ürünlerini müşterimiz olan kurumlarda aktif olarak kullanıma açtık. api.intertech.com.tr adresinden ziyaret edebileceğiniz platformumuz zengin dokümantasyonu ve kusursuz formatıyla fintechlerin ve finansal kurumların açık bankacılığa erişimini kolaylaştırmayı amaçlıyor.

Ek enide Y

Açık bankacılık ekosistemi ile fintechler değerlerini arttırabilecekleri fırsatları yakalayacaklar. En önemlisi ise bankalar ve fintechler doğru iş modelleri ile müşterilerine kişiye özel, pratik çözümler ulaştırarak onların hayatlarını kolaylaştıracaklar. Bireyler ve kurumlar; finansal verisini, karar alma süreçlerini ve işlemlerini daha etkin yönetebilecekler. Ayrıca, son dönemde yaşadığımız pandemi ile hayatımızın ve finansal aktivitenin dijital platformlara hızla kaydığını gözlemliyoruz. Bu yeni gerçekle birlikte açık bankacılığın ve inovasyonun önemi daha da anlaşılır hale geldi. Sonuç olarak, değişime ayak uydurabilen ve açık bankacılık alanına yatırım yapan bankalar olası dezavantajları yıkıp tam tersi rekabetçi avantaj elde edebilecek. Gelecek vizyonumuzun en önemli girişimi olan bu ekosistemin sektör açısından stratejik anlamda çok değerli olduğunu düşünüyoruz. Aynı motivasyona sahip fintechlere çok değer veriyoruz ve iş ortağımız olmalarını istiyoruz.”

Bankacılık ve finans sektörüne ürün ve servis sağlayan, Türkiye’nin en büyük finansal teknoloji şirketlerinden biri olan Intertech, inter-API “Açık Bankacılık Platformu” ile geleceğin bankacılığının kapılarını aralıyor. Platform, dijital transformasyon sürecinde devrim niteliğinde bir girişimle bankaları ve fintechleri bünyesinde entegre ederek Türkiye’nin en geniş finansal ekosistemini oluşturuyor.

Ekosistem Bankalar için Riski Fırsata Dönüştürecek

Fintechlerin yükselişinin bankalar için taşıdığı risklerle ilgili Ömer Uyar, “Açık Bankacılık” ile ilgili şu bilgileri paylaştı; “Öncelikle, fintechlerle müşterilerin ve pazarın paylaşılıyor olması fikri rekabet açısından bir dezavantaj gibi algılanabilir. İş hacmi ve gelir kaybı endişesi yaratması doğaldır. Ancak, açık bankacılıkta küresel örneklere baktığımızda tablo daha farklı ve olumlu sonuçlara işaret ediyor. Her şeyden önce fintechlerin yenilikçi, kişiye özel çözümlerini apiler üzerinde entegre eden bankalar yüksek müşteri memnuniyeti sağlayacaklar. Aynı zamanda, açık bankacılık ekosistemleri ile fintech-

lerin ve e-ticaret platformlarının müşteri tabanına ulaşan bankalar, ödemeler ve kredi alanlarında pazar payı ve gelirlerini arttırabilecekler. Açık bankacılık ekosistemleri içerisinde ticaret, sağlık, turizm, eğitim, sigortacılık, yatırım bankacılığı gibi farklı alanlarda fintech çözümleri ile yeni pazarlara ve dataya ulaşabilecekler. Bankalar, sadece ödemeler alanında değil, krediler, risk yönetimi, müşteri deneyimi, güvenlik ve lojistik gibi farklı ihtiyaçları için de inovasyonu dışarı açabilecekler. Birçok dijital yenilikçi çözümü apilerle kendi temel bankacılık sistemlerine ve kanallarına entegre edebilecekler. Özellikle veri analitiği ve yapay zeka ile gelişmiş fintech uygulamaları farklı alanlarda bankalara çözüm üretmekte. Bu çözümleri kullanarak inovasyonu dışarı açan bankalar daha etkin maliyet yönetimi yapabilecekler. Sürecin sonunda kendi kaynakları ile daha verimli teknolojik yatırımlara odaklanabilecekler.”

Açık Bankacılık Tüketicinin Hayatını Kolaylaştıracak

Ömer Uyar, ekosistem bankacılığının tüketicinin hayatını nasıl değiştireceği hakkında önemli tespitlerde bulundu; “Açık bankacılık alanında üretilen teknolojilerin ana amacı müşteri memnuniyeti. Dijital Teknoloji kişiye özel, yenilikçi ve pratik çözümlerle hayatımıza girecek. Bireyler ve şirketler, mobil cihazlarında, bilgisayarlarında fintech ve bankaların uygulamalarını kullanarak finansal işlemlerini rahatlıkla gerçekleştirecekler. Açık bankacılığın sağladığı şeffaf ve güvenli ortamda finansal verinin kontrolü artık tüketiciye geçecek. Gündelik hayatta alış-veriş, eğitim, spor, seyahat, sağlık, sigortacılık gibi birçok farklı alan açık bankacılık ekosistemleri ile buluşacak. Bu sayede hayatımızı planlamak ve paramızı yönetmek daha kolay olacak. Özellikle şirketler hızlı ve anında bilgiye ulaşma ve işlem rahatlığı sayesinde daha etkin finansal karar alma süreçleri yönetecekler. Açık bankacılığın sağlayacağı inovasyon iş hacimlerini büyütmelerine ve etkin kaynak yönetimine ortam sağlayacak. Dijital çözümlerin etkin kullanımı ile maliyetler düşecek ve gelirler artacaktır.”

Intertech dünyanın önde gelen teknoloji şirketleri arasında yer alıyor

Intertech finans ve bankacılık sektörüne yönelik geliştirdiği yenilikçi çözümlerle 11 ülkede 54 banka ve finans kurumuna ürün ve hizmet sağlıyor. 1987 yılında kurulan ve 2002’de Denizbank Finansal Hizmetler Grubu bünyesine katılan Intertech hız kesmeden yatırımlarına ve büyümeye devam ederek çok kısa sürede ürettiği ileri teknolojilerle Türkiye’nin en önemli değerlerinden biri oldu.


Virüs Z kuşağına stok yapmayı öğretti Koronavirüs (Covid-19) salgını tüm dünyada tüketicilerin satın alma alışkanlıklarını değiştirmeye devam ediyor. Daha az harcamaya başlayan tüketiciler market ziyareti sayısını azaltırken sepetleri büyüttü. Geçmişte ihtiyaçlarına hızlıca ulaşıp tek seferde tüketmeyi tercih eden Z kuşağı ise şimdiye kadar pek bilmediği ‘stoklama davranışını’ ilk defa deneyim etmeye başladı… Koronavirüs salgınının hüküm sürdüğü belirsizlik ortamında tüketicilerin satın alma davranışları da değişmeye başladı. Daha az harcamaya başlayan tüketiciler market ziyareti sayısını azaltırken sepet ortalamalarını büyütüyor. Geçmişte ihtiyaçlarına hızlıca ulaşıp tek seferde tüketen Z kuşağı ise şimdiye kadar bilmediği stoklama kavramını öğrenmeye başladı. Yeni nesil araştırma ve perakende teknolojileri şirketi REM People’a göre bu salgınla birlikte eski satın alma davranışlarından bazıları da kalıcı olarak değişebilir. Uluslararası markalara 43 ülkede perakende analitiği hizmeti veren REM People’ın CEO’su Bülent Peker, Covid-19 salgını kısıtlamalarıyla birlikte tüketicilerin market alışverişinde yeni bir dönemin başladığını söylüyor. Peker, dünyada ve Türkiye’deki alışveriş alışkanlıklarını şöyle anlatıyor:

Z kuşağı değişime öncülük ediyor

Kendisinden önceki nesillere göre tüketim ve alışveriş alışkanlıkları çok daha farklı olan Z jenerasyonu Koronavirüs kriziyle yeni davranışlar sergilemeye başlıyor: Stoklama Alışkanlığı. Bugüne kadar ihtiyaç duyduğu şeye hızlı bir şekilde ulaşıp tek seferde tüketen, geleneksel alışveriş yöntemlerinden ziyade, online alışveriş yöntemlerini daha yoğun kullanan Z kuşağı kendileri için yeni, bir önceki nesiller için alışılmış stoklama davranışını öğrenmeye başladı. Tabi bu krizin etkilerinin uzun sürmesi bu yeni davranışı da pekiştirecek.

3 yerine 1 markete gidiyorlar

Salgının yayılmaya başladığı ilk fazda, alışverişçiler market ve bakkal ziyaretlerini daha az yapmalarına karşılık sepet başına daha fazla harcama yapma eğilimine girdiler. Mağazalara giderek kendilerini virüse maruz bırakma konusunda endişelenen birçok market alışverişçisi, online market alışverişi teslimatı

2020 32 www.itnetwork.com.tr

Harcamalar yüzde 6 düştü

veya eve servis hizmeti kullanımını artırdı. Eskiden uygun fiyatlı ürünü bulabilmek için ortalama 3 mağaza gezen alışverişçiler, bu dönemde tek bir fiziki mağazadan ya da birden fazla online kanaldan alışveriş yapmaya başladı.

50 yaş üstü de online sipariş veriyor

50 yaş üstü tüketicilerin bir kısmı online alışverişi bu süreçte ilk kez deneyimledi. Online alışveriş alışkanlığının gelecekte de devam etmesi bekleniyor. Ancak tüketici, yaşadığı deneyimin kalitesine bağlı olarak tedarik kanallarını değiştirme yoluna gidebilir. Belirli bir markaya karşı sadakat geliştirecek kadar henüz derinleşmemiş olan bu tecrübe sürecinde, markaların tüketiciyi elinde tutabilmesi için her zamankinden daha dikkatli olması ve proaktif bir tutum takınması kritik önem arz ediyor.

Mart ayında Amerika’da yapılan bir online araştırmada; çoğu insanın Koronavirüs salgını nedeniyle yüzde 4 ila yüzde 6 daha az harcadığı tespit edildi. İlginç bir şekilde Kovid-19’un şiddetini en kritik olarak değerlendiren kişiler (katılımcıların %18’i) yüzde 17 daha fazla harcama yaptıklarını söyledi. Bunda tüketicinin stoklama davranışının önemli bir etken olduğu görünüyor.

Mağazalar dijitalleşecek Tüketiciler krizin etkileri geçtikten sonra mağazalara, alışveriş merkezlerine ve sosyal buluşma yerlerine geri dönecekler. Bununla birlikte kriz, perakendecileri öncelikle mağazalarına kalabalık kitleleri çekmeye odaklanmak yerine, daha fazla uzaktan erişilebilir (sanal) deneyimler sunmak ve çevrimiçi alışveriş yapanlarla daha çok etkileşime geçmek için alternatif yollar aramaya itecek. Mağazalar, çevrimiçi görüntülenebilen mağaza içi sistemler veya alışveriş yapanlarla anlık etkileşime girebilecek sanal satış görevlileri gibi yeni ve inovatif deneyimlere yatırım yapmaya başlayacak.


Yüksek Baskı Hızında ve Kapasitesinde

Epson’un Süper Üçlüsü

Teknoloji sektörünün lider markalarından Epson’un WorkForce C20590, C17590 ve C869R yazıcı modelleri yüksek baskı kapasitesi ihtiyacı olan kurumlara büyük avantaj sağlıyor. Lazer yerine inkjet teknolojisi kullanarak doğanın korunmasına da katkıda bulunan Epson, çevreye duyarlı kurumların da tercih ettiği marka haline geliyor ve enerji tasarrufunu destekliyor.

Isısız teknolojinin önemi

Epson’un ısısız teknolojisinde yazıcı, yazdırma moduna geçerken ısınmaya gerek duymadığı için daha az güç tüketiyor. Bunun nedeni Fuser’in olmayışı. Bu aynı zamanda daha hızlı ilk sayfa çıkışı demek. Isınabilir ünitesi de olmadığından yedek parça maliyeti de azalıyor.

Dakikada 100 sayfa baskı hızı

Epson WorkForce Enterprise WF-C20590

dakikada 100 sayfalık muhteşem hızıyla dikkat çekiyor. Mürekkep püskürtmeli, renkli, A3 yazıcı; tarama, fotokopi ve faks özellikleriyle de diğer ofis ihtiyaçlarına çözüm getiriyor. Lazer teknolojisine oranla yüzde 88’e varan oranda enerji tasarrufu sağlayan model, düşük sarf malzemesi ihtiyacıyla da ön plana çıkıyor. Epson WFC20590 ile mürekkep yenilemeden 100 bine kadar siyah ya da 50 bine kadar renkli baskı almak mümkün.

Gelişmiş entegrasyon ile daha verimli iş akışı

Epson WF-C20590’da, uzaktan yönetimden baskı güvenliği ve Follow Me çözümlerine kadar çok geniş bir yazılım çözümü yelpazesinden yararlanılabiliyor. Bu çözümler, üretkenliği iyileştirip verimliliği arttırmak üzere mevcut teknoloji altyapısına entegre edilebiliyor. WorkForce Enterprise WF-C17590 ise tamamen aynı özelliklere sahip. Tek fark ise baskı hızının dakikada 75 sayfa olması. Değiştirilebilir Mürekkep Paketi Sistemi ile sarf malzemesi değiştirmeden 84 bin sayfalık baskı

Epson’un geliştirdiği ve yine bir ilke imza atarak lanse ettiği “Değiştirilebilir Mürekkep Paketi Sistemi”ni (RIPS) kullanan WorkForce Pro WF-C869R model yazıcı ise ultra yüksek baskı kapasitesine hitap ediyor. Model ile sarf malzemesi değişikliği olmadan siyah beyazda 86 bin ve renklide 84 bin sayfaya kadar baskı almak mümkün. Daha az servis ihtiyacı, yüzde 95’e varan enerji tasarrufu ve yüzde 99’a varan oranda daha az atık ile hem kurumlar hem de doğa kazanıyor.


Türk Telekom’dan 2020’ye sağlıklı ve güçlü başlangıç

Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik eden Türk Telekom, 2020’nin ilk çeyreğinde yüzde 17 büyüme ile 6,3 milyar TL gelir elde ederken, 2008’deki halka arzdan bu yana en yüksek ilk çeyrek gelir artışını gerçekleştirdi. Güçlü gelir büyümesiyle Türk Telekom’un faiz, amortisman ve vergi öncesi kârı da (FAVÖK), geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12 artışla 3 milyar TL olarak gerçekleşirken, FAVÖK marjı 47,2 oldu. Güçlü operasyonel performans ve yabancı para riskinin azaltılması ile düşen finansal giderler sayesinde yılın ilk çeyreğinde Türk Telekom, 661 milyon TL net kâr kaydetti. Türk Telekom’un yatırım harcamaları da 2020’nin ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 41 artarak 896 milyon TL’ye yükseldi.

Ümit Önal: “Yılın ilk çeyreğinde yüzde 17 büyüme kaydettik”

Konuya ilişkin açıklama yapan Türk Telekom CEO’su Ümit Önal, “Yılın ilk çeyreğinde özellikle sabit genişbant segmentindeki büyümenin katkısı ile konsolide gelirlerimiz, geçen yılın ilk çeyreğine göre yüzde 17 büyüme kaydetti. Nakit akış yaratma kapasitemiz artmaya devam ederken, gelir tablomuzun kur hareketlerine karşı hassasiyetinin azalması, içinden geçtiğimiz bu olağanüstü durumda dahi öngörülebilir finansal giderler ve net kâr yaratmamıza olanak sağladı. Vergi öncesi net kârımız geçen yıla göre yaklaşık 4 katına çıkarken vergi sonrası net kârımız ise 661 milyon TL olarak gerçekleşti. Türk Telekom olarak 2020’ye ‘sağlıklı’ ve güçlü bir başlangıç yaptık” dedi.

“Güçlü bilançomuz ile kur risklerine karşı daha korunaklıyız”

2020 yılı birinci çeyreğinde, koruma işlemleri gerçekleştirmeye devam ettiklerini ve aynı zamanda TL cinsinden borçlanma payını artırdıklarını da sözlerine ekleyen Önal, “Borçluluk seviyesindeki düşüş ve türev işlemlerin etkisi ile net açık yabancı para pozisyonumuz, halka arzdan bu yana en düşük seviye olan 225 milyon dolara gerilemiş bulunuyor. Diğer yandan,

2020 34 www.itnetwork.com.tr

Türk Telekom, 2020’nin ilk üç ayında yüzde 17 büyüme ile 6,3 milyar TL gelir elde ederek 2008’deki halka arzdan bu yana en yüksek ilk çeyrek gelir artışını kaydetti. Geçen yılın aynı dönemine göre kârlılığını ikiye katlayan Türk Telekom 661 milyon TL net kârıyla 2020’ye sağlıklı bir başlangıç yaptı. Son on iki ayda net 1,7 milyon abone kazanan Türk Telekom’un toplam abone sayısı da 48,4 milyona ulaştı… Net Borç/FAVÖK oranımız da aşağı yönlü seyrini sürdürerek son beş yılın en düşük seviyesi olan 1.38x seviyesinde gerçekleşti” diye konuştu.

“2020 yatırım öngörümüzü yükselttik”

Yılın ilk çeyreğinde güçlü finansal ve operasyonel sonuçlar kaydettiklerini aktaran Önal, “Bu sonuçlar neticesinde, FAVÖK için belirlemiş olduğumuz yıllık öngörümüzü ‘12,4 milyar TL’den ‘12,4 - 12,6 milyar TL’ aralığına; yıllık yatırım öngörümüzü ise ‘yaklaşık 5,8 milyar TL’den ‘yaklaşık 6,4 milyar TL’ye yükseltmiş bulunuyoruz” dedi.

“Süreç, internet kullanım alışkanlıklarını değiştirdi”

Sosyal izolasyon tedbirleri uyarınca evde kalınan bu dönemde dijital dönüşümün önemine tanık olunduğunu belirten Önal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mart ayı ortasından itibaren ülke çapında alınan önlemlerle çok sayıda faaliyetin online ortamlara taşınması, hem internet trafiğine yansıdı hem de üst paketlere geçişi hızlandırdı. Ortalama günlük sabit data kullanımı Şubat ayına göre, Mart ayında yaklaşık yüzde 20, Nisan ayında yaklaşık yüzde 45 artış gösterdi. Ayrıca sosyal izolasyon döneminde ‘Online İşlemler’ uygulamamızı kullanan tekil abone sayısı

son üç ayda 2 milyon artışla 19,8 milyona yükseldi.”

“Kesintisiz ve güvenli iletişim”

Önal, “Ülkemizin 81 ilinde 30 bini aşkın çalışanımız, yaygın ve güçlü altyapı yatırımlarımız, Türkiye’nin dört bir yanında 308 bin kilometreye ulaşan güçlü fiber ağımızla kesintisiz ve güvenli iletişimi sağlamaya devam ediyoruz. Son 12 ayda 3,5 milyon artarak 22,6 milyona ulaşan fiber hane kapsamamız sayesinde trafiğin arttığı yoğun saatlerde dahi hiçbir kapasite sorunu yaşamıyoruz” dedi.

Toplam abone sayısı 48,4 milyona ulaştı

Yılın ilk çeyreğinde 563 bin net abone kazanımı sağlayan Türk Telekom, toplam abone sayısını 48,4 milyona taşıdı. Sabit genişbant internet aboneleri, fiber abone sayısındaki güçlü büyüme ile 11,6 milyona ulaşırken sabit genişbant ARPU ilk çeyrekte 2011 yılından bu yana en yüksek yıllık büyümeyi kaydederek yüzde 14 artış gösterdi. Fiber abone sayısı ilk çeyrekte, yıllık yüzde 22 artış ile 4,4 milyona yükseldi. Mobil abone sayısı 23,2 milyona yükselirken sabit seste 103 bin net abone artışı ile 2008 yılındaki halka arzdan bu yana en yüksek ilk çeyrek net abone kazanımı kaydedildi.


İş Sürekliliği Planlarının

Temelinde Artık Dijital Çalışma Alanı

Teknolojileri Olmalı Sevi Tüfekçi Citrix Gelişen Pazarlar Satış Mühendisliği Müdürü

Yeni dönemde şirketler artık dijital çalışma alanı çözümlerinden yararlanmak zorunda. Citrix bir işletmenin ve çalışanlarının üretken olmak için ihtiyaç duyduğu dijital çalışma alanı çözümleri yelpazesini sağlıyor. Yeni döneme ve Citrix’in sunduğu çözümlere dair Citrix Gelişen Pazarlar Satış Mühendisliği Müdürü Sevi Tüfekçi ile konuştuk…

Citrix olarak içinde olduğumuz süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünya şimdiye kadarki en büyük ve en ciddi uzaktan çalışma deneyimini yaşıyor. Biz bu dönemden dijital çalışma alanı altyapısını oturtmuş şirketlerin daha güçlü çıkacağını düşünüyoruz. İş sürekliliği planlarının temelinde dijital çalışma alanları bulunan kuruluşlar, kaynakları, öngörülemeyen iş ortamlarının gerektirdiği dinamik yollarla yönetmek için gereken çevikliği, hızı ve verimliliği ortaya koydular.

Sizce bu yeni dönemde şirketler nelere dikkat etmeli, kriz nasıl fırsata çevirebilir?

Esnek çalışma modelleri ve güvenli dijital işbirliği teknolojileri rekabet gücünü korumak açısından kritik önem taşıyor. İlerisi için akıllı ve kapsayıcı sanal çalışma yöntemi, şirketlerin çalışan bağlılığını ve iş sürekliliğini sağlayacak; tercih ettikleri yerden çalışarak verimli olma esnekliğine sahip yarı zamanlı, sözleş-

meli, evden çalışan ve geçici işçiler gibi kullanılmamış yetenek havuzlarını kullanma fırsatları yaratacak. İşverenler dijital olarak desteklenen uzaktan üretkenliğin sunabileceği değerin farkına vardılar. Bu, şirketler için bir büyüme kaynağı haline gelebilir.

de düşünerek işe başlamalılar: bağlantı, iletişim ve işbirliği.

İş sürekliliği planları artık her zamankinden önemli mi olacak? CIO’lar ve teknoloji liderlerine de bu yeni dönemde yeni görevler düşecek mi?

Şirketler, hizmet kalitesini, uygulama kaynak ve ağ kapasite planlamasını en etkin şekilde dinamik olarak yönetebilmek için Citrix SD-WAN ve Application Delivery Controller (ADC) çözümlerinden faydalanabilirler. Bu altyapı, Citrix Application Delivery Manager (ADM) ile tek merkezden yönetilebilir. Paylaşılan kurumsal veriye uzaktan güvenli olarak erişip ortak kullanabilmek amacıyla, temel içerik işbirliği platformu olan Citrix Files kullanılabilir. Citrix Workspace ile çalışanlara bir dijital çalışma alanı sunularak, hem uygulama ve veriler güvenlik altında tutulabilir, hem de uzaktan çalışma ve cihaz esnekliği ile işgücü üretkenliği sağlanabilir. Bu dönemde Citrix’in dijital çalışma alanı çözümlerini kullanan birçok kuruluşun, çalışanların öngörülemeyen durumlar karşısında güvenle ve emniyet içinde çalışabilmeleri için ihtiyaç duyduğu araçlara ve veriye erişim sağlayan esnek çalışma ortamlarını ivedilikle sunabildiğini gördük.

Büyük kuruluşlar için iş sürekliliği planları her zaman önemliydi ve düzenli aralıklarla gözden geçirilip test ediliyordu. İçinden geçtiğimiz süreçte, yakından çalıştığımız pek çok CIO’dan da küresel bir salgının iş sürekliliği planlarının içinde yer aldığını öğrendik. Kesinlikle yeni öğrenimlerimizin de bu planlara yansıyacağına inanıyorum. Çalışanların kişisel ihtiyaçlarıyla iş ihtiyaçları arasındaki denge daha ön plana çıkacak. Şirketlerin bir yandan iş sürekliliğini sağlarken, bir yandan da çalışanların emniyetini sağlamaya yönelik stratejik işlevleri ve altyapıyı destekleyecek esnek iş modellerini ve çalışma alanı teknolojilerini hızla uygulamaya koyması gerekiyor. Bu noktada CIO’lar ve BT kuruluşları üç kritik alan üzerin-

Bu noktada Citrix’in sunduğu teknolojiler şirketlere ve çalışanlara neler getiriyor?


Toyota RAV4

Güvenlik Testlerinde

Zirvede Yer Aldı SUV segmentinin yaratıcısı ve segmentine adını veren Toyota RAV4 modeli, tüm dünyada önde gelen çarpışma ve güvenlik testlerinden üst seviye dereceler elde etmeye devam ediyor. Test metotlarını ve değerlendirme standartlarını her yıl daha da zorlaştıran ve Japonya’daki gerçek trafik kazalarını kriter alan JNCAP, üstün güvenlik performansına sahip RAV4 modeline en yüksek puanı verdi. JNCAP her yıl yükselttiği çarpışma güvenliği kriterlerini bir kez daha revize ederek yaşlanan nüfusunun sürüş kondisyonları-

2020 36 www.itnetwork.com.tr


nı testlere daha iyi yansıtmaya başladı ve insan vücuduna daha yakın özelliklere sahip mankenleri testlere adapte etmeye başladı. JNCAP, önleyici güvenlik performansı değerlendirmesine geçtiğimiz yıl gece sokak lambaları altında yayaları algılayan otomatik fren sistemlerini de eklemişti. Bu yıl ise standartları zorlaştırmak adına, araştırmalara göre yoldaki yaya ölümlerinin önemli bir bölümünün gece gerçekleştiği gerçeğine dayanarak, ışıklandırma olmayan bölgelerdeki yaya algılayan otomatik

fren sistemlerini de ekledi. Gece sürüş koşullarında yayaları algılayan Ön Çarpışma Önleyici Sisteme sahip Toyota Safety Sense sayesinde yüksek güvenlik standartlarına sahip RAV4, bu yeni kriterlerden 5 yıldız alarak JNCAP’ın değerlendirmesinde en iyi dereceyi elde etti.

Trafik kazalarında ölümler yıldan yıla azalsa da, Toyota sıfır ölümlü kaza hedefiyle Toyota Safety Sense’i, bağlantılı teknolojilerini ve otonom sürüşü her açıdan geliştirmeye devam ederek trafik kazalarını azaltıyor.

www.itnetwork.com.tr 37 2020


Dijitalleşmenin gücü, Sabancı Holding’in ilk çeyrek rakamlarına yansıdı

Yılın ilk üç aylık mali tablolarıyla ilgili değerlendirme yapan Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper, söz konusu mali gerçekleşmelerin, koronavirus (Covid-19) pandemisinin etkisinin tüm dünyada görülmeye başlandığı bir dönemi de kapsadığına dikkat çekti. Alper ayrıca Türk sağlık sisteminin, bu zorlu mücadelede başarılı bir performans sergilediğine de özellikle vurgu yaparken, Topluluk olarak da sağlık konusunda zamanında alınan önlemlerle süreci etkin şekilde yönetmeye devam ettiklerinin altını çizdi. Cenk Alper açıklamasında şunları kaydetti: “2020 yılının ilk çeyreği, finansal yönetimde başarılı sonuçların elde edildiği bir dönem olarak kayıtlara geçti. Borçluluk oranlarındaki düşüş ve faaliyet karındaki artış, ilk çeyrek bilanço döneminin güçlü bir mali performansla tamamlanmasını sağladı. Özellikle sürdürülebilirlik odağındaki stratejimizin meyvelerini toplamaya başladık. Bu sayede de 2020 yılının ilk çeyrek bilanço dönemini sağlıklı finansal sonuçlarla tamamladık. Topluluk olarak, uzun vadeli stratejimizde de yer alan çevre ve iklim değişikliği hassasiyetlerini ön planda tutarak; tüm faaliyetlerimizde sürdürülebilirlik odağındaki sorumluluklarımızı gözeteceğimizin sözünü vermiştik. Pandemi süreci, bu konunun önem ve hassasiyetini bizlere net olarak gösteriyor. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da bu konu bir numaralı önceliklerimiz arasında olacak.” Başta enerji, bankacılık, sanayi ve perakende olmak üzere faaliyet gösterilen tüm sektörlerde önemli adımlar attıklarını belirten Alper şu noktaların altını çizdi: “Tüm dünya insanlık tarihi-

2020 38 www.itnetwork.com.tr

nin karşılaştığı en önemli sınavlardan birini veriyor. Pandemi süreci, iş yapış şekillerindeki tüm ezberleri bozduğu gibi başlı başına bir kırılma noktası da oluşturuyor. Sabancı Topluluğu olarak 70 bine yakın çalışanımız, dengeli ve dirençli portföy yapımız, güçlü bilançomuz, düşük borçluluk oranımız ve kuvvetli bilgi teknolojileri altyapımızla girdiğimiz bu özel dönemi aşmak için süreci yakından takip ediyor, stratejik ve operasyonel tüm önlemleri alıyoruz.”

Covid-19 Dönemini Başarıyla Yönetiyoruz

Bu noktada teknolojik altyapı ve dijitalleşmeye vurgu yapan Alper, “Rahatlıkla söyleyebiliriz ki, dijital iş modellerinin hiç olmadığı kadar önem kazandığı bu dönemi Sabancı Topluluğu olarak son derece başarılı bir şekilde yönetiyoruz. Şirketlerimiz, uzun zamandır teknolojik altyapı ve dijitalleşme alanında yapmakta olduğumuz etkin çalışmaların bir eseri olarak, işlerini geliştirme ve büyütme konusundaki çalışmalarına ara vermeden devam ediyorlar. Bu sayede Covid-19 döneminde de iş sürekliliğimizde herhangi bir aksama olmadan operasyonlarımızı yürütüyoruz” dedi. Cenk Alper, “Bu süreçte bankacılık, gıda perakendesi ve enerji alanında kamu hizmetini aksatmadan sürdürüyoruz. “Evde kal” dediğimiz bugünlerde dijitalleşmenin ve uzun süredir devam ettirdiğimiz teknolojik yatırımların ne kadar isabetli olduğu bir kez daha görülmüş oldu” ifadelerini kullandı. Ayrıca bu dönemde değer zincirlerinin sağlıklı kalmasının önemine dikkat çeken Alper “Ekosistem yaklaşımımız çerçevesinde, tedarikçilerimize,

Sabancı Holding, 2020 yılının ilk üç aylık dönemine ait finansal sonuçlarını açıkladı. Bu sonuçlar doğrultusunda, Sabancı Topluluğu’nun konsolide satışları 13.6 milyar TL olarak gerçekleşti. Net karını 2019 yılının aynı dönemine yüzde 13 artıran Sabancı Topluluğu’nun konsolide net karı üç aylık dönemde 1 milyar 193 milyon 206 bin TL olarak kayıtlara geçti… bayilerimize, iş ortaklarımıza yol gösteriyor ve destek oluyoruz” dedi. Ayrıca kurumsal vatandaşlığı her zaman önceliği olarak gören Sabancı Topluluğu’nun, desteklerinin bilim ve teknoloji alanına odakladığının altını çizen Alper, şimdiye kadar 30 milyon TL’ye ulaşan bağış yaptıklarını belirtti.

Planlarımızı Ertelemedik

Alper şöyle devam etti: “Covid-19’dan kaynaklı olarak birçok zorluk yaşansa da geleceğe dair planlarımızı ertelemedik. Kurumsal Girişim Sermayesi fonumuz SPK tarafından onaylandı. 200 milyon liralık bu fonu özellikle teknoloji odaklı girişimler için kullanacağız. Şu an ilk etapta 25 startup ile görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bu konuda daha hızlı adımlar atacağız. Dolayısıyla uzun vadeli yol haritamızdan vazgeçmeden yol alıyoruz. Tüm dünyayla birlikte ülkemizi de içine alan Covid-19 sürecine sağlıklı bir bilanço ve borç seviyesi ile girdik. Yılın ikinci çeyreği için de nakit yönetimi ve iş sürekliliği önceliğimizi koruyarak paydaşlarımıza değer yaratmak hedefimizdir. İleri teknoloji ve sürdürülebilirlik odaklı hamlelerimizle, önümüzdeki dönemde tüm paydaşlarımıza maksimum değeri sağlamak için Türkiye’nin Sabancı’sı olarak daha güçlü bir şekilde çalışmayı ve üretmeyi sürdüreceğiz.”



Korona Virüs sektörlerde chatbot kullanımını katladı!

Yapay zeka alanında yetkin tecrübesiyle vatandaşlara Korona Virüs hakkında doğru bilgiler veren Koronabot’u ve Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içinde dijital eğitim platformu EBA üzerinde kullanıma açılan EBA Asistan’ı hayata geçirerek bu kritik dönemde 2 büyük projeye imza atan CBOT; Korona Virüs pandemisi sürecinde kritik sektörlerde diyalog bazlı yapay zeka çözümleri odağında yaşanan talep artışını değerlendirdi. CBOT yaptığı açıklamada yeni gelişmelere hızla adapte olan yapısıyla öne çıkan bankacılık sektöründe chatbot kullanım hacminin son iki ayda 5 kat arttığının, müşteri yönetiminin kritik önem taşıdığı e-ticaret tarafında ise 2 kat artış gözlemlendiğinin altını çiziyor. Yine CBOT’un teknolojisiyle güç verdiği EBA Asistan da bu dönemde Türkiye’ninyapay zeka ile en çok soru yanıtlayan chatbotu konumuna gelerek global çapta bir başarıya imza attı. Bankacılık, e-ticaret, sağlık, eğitim ve kamu gibi önemli sektörlerdeki chatbot geliştirme konusundakitalep artışınınsadece büyük şirketler tarafında değil orta ölçekli şirketler ve KOBİ’ler tarafında da gözlemlendiğini vurgulayan CBOT’a göre; chatbot kullananların sayısında yaşanan artış da vatandaşların chatbotları büyük oranda benimsediğini ve bu dönemde daha çok kullandığını gösteriyor. Koronavirüs sürecinde göze çarpan en büyük değişiklik Mart ayı itibari ile bankacılık chatbotlarına gelen kredi başvurusu, kredi taksit erteleme soru sayısındaki artış oldu.Buna ek olarak şifre alma, şifre belirleme soru sayısındaki yükseliş ise dijital bankacılık kanalların ilk defa kullanmaya başlayan kişi sayısındaki yoğunluğu gösteriyor. Online satışın artış gösterdiği bu dönemde, chatbotlar özellikle satış sonrası destek hizmetleri alanında e-ticaret markaların en büyük yardımcısı oldu.

“Pandemiden sonra dijitalleşme dalgası hız kazanacak”

“Bu olağanüstü dönem, şirketlerin hem operasyonel modellerinde hem de hizmet modellerinde köklü ve kalıcı değişiklik-

2020 40 www.itnetwork.com.tr

Tüm dünyayı etkisi altına alan Korona Virüs Pandemisi birçok sektör üzerinde kalıcı etkiler doğuruyor. Temassız teknolojilerin daha fazla tercih edildiği bu dönem müşteri ilişkileri yönetiminde de farklı bakış açılarının giderek yerleşmesini destekliyor. Yine uygulamaya alınan uzaktan çalışma ve eğitim modelleri de yeni yöntemlerin hızla benimsendiğini gösteriyor. Bu noktada yapay zeka teknolojileri de giderek önemini pekiştiriyor ve özellikle diyalog bazlı çözümler şirketlere yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Maliyet tasarrufu sunan, müşteri deneyimini iyileştiren ve personelin daha karmaşık işlere adapte olabilmesini sağlayan chatbotlar Korona Virüs sürecinde ve sonrasında kritik bir önem taşıyor. ler getirecektir.” diyen CBOT Kurucu ve CEO’su Mete Aktaş: “ Yeni dönemde hizmetin aksamayacağı, dijital araçlar sayesinde aynı kalitede sürdürülebileceği ve verimliliğin ön plana çıkacağı bir dünya bizi bekliyor. Zaten başlamış olan büyük dijitalleşme dalgası hız kazanacak. Bugün bile gördük ki dijital altyapılarını sağlam şekilde kurmuş olan şirketler yeni duruma çok hızlı adapte oldular ve hizmetlerini aksatmadan sürdürdüler. Türkiye’deki özellikle bankaların bu konuda dünyaya da örnek olacak şekilde hızlı bir adaptasyon süreci ortaya koyduğunu gördük. Bu da onların ileri seviye bir dijital altyapıya sahip olmasının sonucu elbette. Öngörüde bulunmanın çok zor olduğu bu dönemdeyiz, yapılan tahminlemeler ve farklı senaryolar söz konusu ve bunlar şirketler için çeşitli seviyelerde gelir düşüşlerine işaret ediyor. Bu da bize gösteriyor ki maliyetlerin azaltılması, şirketlerin çok daha verimli yapılar olarak yollarına devam etmesi gerekecek. Dijitalleşme artık her ölçekteki şirket için bir seçenek değil bir zorunluluk. Bu büyük dijitalleşme dalgası içinde diyalogsal yapay zeka ciddi bir yere sahip. Çünkü bu alan şirketlere hem çalışanlarının hem de müşterilerinin kullanabileceği, sorularına anında yanıt alabileceği, işlemlerini anında yapabileceği, uzaktan çalışma modellerini ve dijital hizmet modellerinin merkezinde yer alan araçlar sunuyor. Sanal asistan ve chatbotların bu anlamda hayatımıza giriş hızını arttırdığını ve yakın geleceğin bu çerçevede şekilleneceğini düşünüyoruz.” diyor. CBOT yaptığı açıklamada; çağrı merkezlerinde yaşanan sorunların yanı sıra uzaktan çalışma stillerinin de müşteri deneyiminde bazı olumsuzluklar ortaya çıkarttığını vurguluyor. Zira uzaktan

çalışan personelin internet altyapısı istediği her bilgiye anında ve hızlı bir şekilde erişmesini zorlaştırabiliyor hatta bazen bu noktada sorunlar da yaşanıyor. Kimi çağrı merkezlerinde çalışanların bir kısmının bu aksaklıkların önüne geçilebilmesi için hala merkezde çalışmayı sürdürüyor. CBOT’a göre bu süreçte chatbotlar müşteri hizmetlerinde önemli bir rol oynuyor. Zira; yapay zekaya sahip kişiselleştirme yeteneğine sahip chatbotlar, iyi kurgulandıklarında müşterilerden gelen soruların %90’ını cevaplayabilir. CBOT yapay zeka teknolojisindeki liderliğiyle müşterilerinin işlerini bu aşamada sorunsuz ilerletmelerine destek oluyor, bu dönemde artan chatbot taleplerine de yine yetkin tecrübesiyle cevap veren CBOT Kısa bir süre içinde bir chatbotun tüm altyapısını kurup canlıya alabilecek duruma getirebiliyor.



Toplantı odasının

kontrolü tek bir dokunuşla

Logitech Tap’te Logitech, yeni ürünü Tap dokunmatik panel ile toplantı odalarının karmaşasına çözüm getiriyor. Video konferansın ötesinde, tüm servis sağlayıcılarla entegre çalışabilen Logitech Tap, şirketlere uygun fiyatlı Premium bir hizmet sunarak, dokunmatik kontrol cihazlarının karmaşık ve maliyetli sistemlerine de meydan okuyor... Bilindiği üzere eski toplantı odası kontrol arayüzleri, ideal olmaktan çok uzak bir performansa sahip. El kumandalarındaki onlarca düğme, takvimlerde yaşanan çakışmalar, kabloların fazlalığı derken toplantılar bir dizi beklenmedik ve istenmeyen durumlar yaratabiliyor. Bu anlamda Logitech Tap, önde gelen servis sağlayıcıların tümüyle entegre çalışıp 10.1 inçlik tek bir dokunmatik ekranıyla toplantı odalarındaki teknik sorunların hızla aşılmasını sağlayarak vakit ve iş gücü kaybının önüne geçiyor. Önde gelen servis sağlayıcılarının sezgisel yazılımı sayesinde tek dokunuşla başlatma, takvim oluşturma ve kesintisiz içerik paylaşımı gibi fonksiyonlar sunan Logitech Tap; Google Han-

2020 42 www.itnetwork.com.tr

gouts Meet Hardware, Microsoft Teams Rooms (eski adıyla Skype Room Systems) ve Zoom Rooms gibi büyük işbirliği platformu sağlayıcıları için önceden yapılandırılmış oda çözümlerinin de bir parçası konumunda bulunuyor.

Orta ve büyük ölçekli odalar için: Rally/Rally Plus

Orta ve büyük ölçekli odalar için tasarlanan Rally/Rally Plus, 4K çözünürlüğe sahip PTZ kamerasıyla üstün kaliteli görüntü, Computer-Vision tabanlı oto-çerçevelemeyle de herkesin net şekilde görülmesini sağlıyor. Logitech Rally, kullanıcıların Google Hangouts Meet, Microsoft Skype® Kurumsal, Microsoft Teams ve Zoom dahil olmak üzere, USB cihazlarıyla çalışan görüntülü konferans uygulamalarıyla daha iyi toplantılar yapabilmeleri için, stüdyo kalitesinde ses netliği ve RightSense™ otomasyonu sunuyor. Modüler ses yönetim sistemi, detaylıca düşünülmüş kablo yönetimi ve üstün kaliteli malzeme yapısıyla Rally, orta ve büyük boyuttaki odalara şık bir şekilde entegre oluyor.


www.itnetwork.com.tr 43 2020


Bilal Topçu: “Kuluçka merkezleri genç girişimciler için fırsat yuvası” OECD’nin 2019 1The Missing Entrepreneurs Raporu”na Türkiye’de hırslı ve yüksek bir büyüme yakalaması beklenen genç girişimcilerin oranı yüzde 25. Türkiye bu oranla Avrupa Birliği ülkeleri ve OECD ülkelerini geçerek ilk sırada yer alıyor…

“Genelde öğrencilik döneminde başlayan girişim hikayeleri kuluçka merkezleri ve teknoparkların desteğiyle katlanarak büyüyor ve alanında büyük başarı hikayeleri yazılıyor” diyen Teknopark İstanbul Genel Müdür Bilal Topçu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Dış dünya ile rekabetin ileri düzeyde devam ettirilebilmesi ve sürdürülebilir bir kalkınma sağlanması için katma değerli ürün ve süreçlerin yaratılması ülkemiz açısından önem taşıyor. Genç girişimcilerimiz de teknolojik atılımlarla Türkiye’yi ileriye taşıma potansiyeline sahipler. Kuluçka merkezlerimiz genç girişimciler için bir fırsat yuvası. Teknopark İstanbul olarak kuluçka merkezimiz Cube Incubation’da bugüne kadar 200’ü aşkın girişimi başarıyla mezun ettik şu an hali hazırda 95’i aşkın girişime ev sahipliği yapıyoruz. Savunma sanayi başta olmak üzere; havacılık/uzay, denizcilik, enerji, sağlık bilimleri gibi kritik alanlarda projeler yürüten girişimcilerimiz ülkemizin yerli ve milli üretim kapasitesine önemli katkılar sunuyor.” Açıklamasında Cube Incubation’da yer alan başarılı genç girişimcilerden de örnekler veren Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu Haziran 2019’da Cube Incubation’a roket motoru geliştirme projesiyle giren ve Ocak 2020’de TÜBİTAK BİGG desteği alarak kurulan “NOVART Savunma ve Uzay Teknolojileri” adlı girişimin Cube Incubation’da kritik çalışmalar

2020 44 www.itnetwork.com.tr

hayata geçirdiğine değiniyor. NOVART Savunma ve Uzay Teknolojileri’nin hikayesi 2015 yılında 3 ortağın İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Uzay Mühendisliği okurken Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nde faaliyet gösteren PARS Roket Grubuna katılmasıyla başlıyor. PARS’ta bulundukları süre boyunca ABD’de düzenlenen roket mühendisliği yarışmasında dereceler alan ekip 2018 yılında Türkiye’nin ilk hibrit yakıtlı roketini uçurdu ve kurtardı. Teknofest Roket Yarışması’nın yazılmasına da katkı sunan ekip bu süreçte roketler ve roket motorları üzerine yoğun çalışmalar yürüttü. Bu süreçte Havacılık ve Uzay teknolojileri alanında nitelikli şirketlere ev sahipliği yapan Teknopark İstanbul’da yolları sık sık düşen ekip üyeleri projeleriyle Teknopark İstanbul’un Kuluçka merkezine girdi. NOVART Savunma ve Uzay Teknolojileri; roket motoru geliştirme ve roket simülasyonu olmak üzere iki ana başlıkta çalışmalarını yoğunlaştırıyor. Roket motoru geliştirme konusunda, üniversitede üzerinde bolca çalışma imkanı buldukları hibrit roket motorlarının sivil amaçlı roketlerde kullanımı için geliştirme çalışmaları yapan ekip ayrıca kat yakıtlı roket motorları üzerine de çalışma yapıyor. Girişim roket simülasyonu konusunda ise; TÜBİTAK BiGG desteği ile atmosfer içi uçuş yapan, roketlerin tasarımın ve simülasyonunu kapsayan bir program

geliştiriyor. Bu program ile kullanıcılar roketlerini kolayca tasarlayabilecek ve birçok bilgisayar programı arasında gidip gelmekten kurtulacaklar. Ekip program piyasaya çıktıktan kısa bir süre sonra roket motoru tasarım eklentileri gibi kapsamlı eklentiler de sunmaya hazırlanıyor.

Tuvis çözümleri ile tekstil sanayicilerinin verimliliği artabilir

Cube Incubation’da yer alan bir diğer başarılı girişim şirketi ise Tuvis. Tekstil endüstrisi kumaş üreticileri için yapay zeka destekli bir görsel kalite kontrol sistemi sunan şirket TÜBİTAK 1512 teşvik programı kapsamında fonlanıyor. Bursalı genç girişimcilerin hayata geçirdiği girişim sanayiciler için ürün kalitesini, kalite kontrol sürecinin verimliliğini ve üretim hızını arttıracak bunun yanı sıra kalitesizlik maliyetlerini de önemli bir ölçüde azaltacak çalışmalar üzerinde yoğunlaşıyor. Bugüne kadar bir yandan teknolojisini geliştirmeye odaklanırken diğer yandan da önemli hızlandırıcı programları tamamlayan Tuvis; Growth Circuit VC’den erken aşama yatırımı aldı, iki ay süreyle Silikon Vadisi’nde gerçekleşen bir programa davet edilerek eğitim alan girişim döner dönmez de ihracat odaklı kumaş üreticileri ile anlaşmalar sağlayarak saha çalışmalarımızı başlattı. Tekstil endüstrisinin dinamiklerini dünya ça-


pında değiştirmek ve bunun için son hızla çalışmalara devam Etmek hedefinde olan Tuvis makine öğrenmesi ve derin öğrenme teknolojilerini kullanarak geliştirdiği yaklaşımlarla görüntü ve analiz üzerinde çalışıyor. Girişimin görüntünün yanı sıra, numerik veriler ile üretim, satış, lojistik gibi süreçlerin verimlilik ölçümü ve tahminlemesi noktasında da çalışmaları bulunuyor.

2010 - 2019 yılları arasında kurulan teknoloji girişimlerinin %16’sında kadın girişimciler yer alıyor

Türkiye’de kadın girişimci oranlarına da dikkat çeken Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu yapılan araştırmalara göre 2010 - 2019 yılları arasında kurulan teknoloji girişimlerinin yüzde 16’sında kadın girişimcilerin yer aldığını ve Türkiye’nin bu ortalama ile Çek Cumhuriyeti, İtalya ve Portekiz’den sonra Avrupa’daki en yüksek orana sahip dördüncü ülke olduğunu ifade ediyor. Cube Incubation’da yer alan Hümeyra Ergin de Bilal Topçu’nun örnek gösterdiği genç girişimciler arasında yer alıyor. Ufuk açıcı projeleriyle Cube Incubation’a girmeye hak kazanan Hümeyra Ergin’in girişim hikayesi karanlık korkusuyla başlıyor. Karanlıktan korkanların sayısının da azımsanmayacak oranda olduğunu fark eden genç girişimci özellikle deprem anlarında yaşanan bu paniğin en aza indirilmesini hedefliyor. Kendini ışıktan ve gün ışığından şarj edebilen, karanlık ortamda elektriksiz 8 saat aydınlatma sağlayan zemin kaplama çalışmalarına yoğunlaşan Ergin aynı zamanda elektriksiz gece lambası üzerinde de çalışmalarını sürdürüyor.

Girişimciliğe genç yaşlarda eğilim yapılan işlerin heyacanını kaybetmemesini sağlıyor

Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu; Kuluçka merkezlerine baktıklarında genç girişimcilerin heyecanlarından mutluluk duyduklarını ifade ediyor. Teknopark İstanbul olarak yeni fikri olan herkese kapılarının açık olacağını aktaran Topçu; Cube Incubation’da girişimcilerin; 300 metrekarelik alana kurulu Biyoküp Laboratuvarı’ndan, 100 metrekarelik alana kurulu Temiz Odalar’dan, Post Kuluçka Alanı’ndan ve 400 metrekarelik alana kurulması planlanan Prototipleme Merkezi’nden ücretsiz ya da çok düşük bir maliyet karşılığında yararlanabildiğini dile getiriyor. Kuluçka merkezinde girişimciler; iş planı hazırlama, başarılı sunum teknikleri, pazarlama, finans gibi konularda eğitim ve mentörlük imkânlarından sıfır maliyetle yararlanıyor, mali desteklere ulaşmak noktasında ücretsiz danışmanlık hizmeti alıyor ve yatırımcı buluşmalarından faydalanarak işlerini nasıl büyütecekleri konularında bilgiler alabiliyorlar. Tüm bunların yanında sağlanan yan imkânlarla da ofis alanı, açık çalışma alanları, toplantı odaları, internet ve telefon hizmetlerini ücretsiz karşılayarak 18 ay boyunca yararlanabiliyorlar. Cube Incubation geçen yıl faaliyete geçirdiği Ortak Çalışma Alanı’yla (Co-working) da kuluçka merkezinden başarıyla mezun olan girişimcileri ofis kurana kadar desteklemeye devam ediyor. Kuluçka merkezinden mezun olan girişimciler teknopark firması olarak ticari ve Ar-Ge faaliyetlerini sürdürüyorlar. Ayrıca kuluçka mezuniyeti sonrası girişimciler; post kuluçka olarak adlandırılan dönemde düşük kira bedeli ödeyerek Teknopark İstanbul’da kalabiliyor.

www.itnetwork.com.tr 45 2020


ASUS Kurumsal ile Güvende, İşler Tıkırında

Dünyanın en beğenilen şirketleri arasında yer alan lider bilgisayar üreticisi ASUS, geniş ürün yelpazesinde yer alan bol ödüllü bilgisayarlarla şirketlerin ihtiyacını uçtan uca karşılıyor. Teknoloji üreticiliğinde 30 yılı aşkın global tecrübeye sahip olan ASUS’un uzmanlığı ve inovasyonu, her ihtiyaca yönelik geniş kurumsal ürün gamıyla Türkiye’de büyümeyi hedefleyen şirketler için katma değerli yatırımlara dönüşüyor.

Kurumsal İhtiyaçlara “Terzi İşi” Çözümler

Tüketici elektroniğinde daha yüksek işlem gücü ve daha kaliteli bir ekran, ihtiyaçları büyük oranda karşılayabiliyor. Ne var ki iş dünyasının beklentileri için bu iki unsur sadece başlangıç sayılıyor. Şirketler faaliyet alanlarına, büyüklüklerine ve çalışma standartlarına göre kendine özgü pek çok ek ihtiyaçla teknoloji arayışına giriyor. ASUS, ile tüm iş süreçlerini tek bir bilgisayara emanet etmesi gereken KOBİ’lerden, yüzlerce kişinin aynı proje üzerinde çalıştığı sektör devlerine kadar her kurumun profiline tam oturacak, “terzi işi” teknolojiler sunuyor. İş hayatının zorlu koşullarına uygun şekilde tamamı askeri düzeyde dayanıklılığa sahip, yüksek mühendislik harikası ASUS, prestijli ödüllerle kendini kanıtlamış dizüstü, masaüstü ve All-in-One bilgisayarlardan oluşuyor.

Kurumsal Veri Her An Güvende

Dijital çağda her şirketin en değerli sermayesini sahip olduğu kurumsal veri oluşturuyor. Bu dijital varlığı korumak için, cihazın kendisinden başlayıp tüm şirketin dahil olduğu iş ağına uzanan güvenlik zincirinin ileri düzey teknolojilerle korunması gerekiyor. ASUS, üç katmanlı yenilikçi güvenlik yaklaşımıyla yazılım koruması, veri güvenliği ve IT yönetimi düzeylerinde uçtan uca tam koruma sağlıyor. Parmak izi okuyucu ve yüz tanıma gibi gelişmiş doğrulama seçeneklerinin yanı sıra, USB port kontrolü sayesinde cihazlardan izinsiz veri kopyalanmasının önüne geçiliyor. Kurumsal bilgisayarlara özel webcam güvenlik koruması ise, olası bir güvenlik ihlali neticesinde yaşanabilecek izinsiz görüntülemeleri engelliyor. Şirketler, rekabette öne çıkmalarını sağlayacak hassas bilgileri uzaktan cihaz kilitleme ve kurumsal düzeyde ağ giriş yetkilendirmesi gibi gelişmiş teknolojilerle her an, her yerde koruma altında tutuyor. ASUS sayesinde şirket çalışanları ister masa başında ister ofisten uzakta olsunlar,

2020 46 www.itnetwork.com.tr

İş dünyasında rekabetin kuralları teknolojiyle yazılıyor. Teknolojiye doğru yatırımı yapan, inovasyonu iş süreçlerinde verimliliğe dönüştüren şirketler kazanıyor. Başarıya giden en kısa yol, ihtiyaçlara kusursuz yanıt veren ürün ve çözümlere yatırım yapmaktan geçiyor. Buna karşın, her kurumun ihtiyacı, çalıştığı sektöre ve iş hacmine göre değişiyor. Büyümeyi hızlandıracak doğru teknoloji çözümlerini bulmak bu nedenle zorlaşıyor… kurumsal verinin her an güvence altında olduğunu bilmenin rahatlığıyla iş yapıyor.

Çok Yönlülük Arayan Profesyonellere Özel

ASUS’un yeni nesil ofis ihtiyaçlarına yönelik geliştirdiği ExpertBook Serisi, çok yönlü ihtiyaçlara yanıt veren geniş bir ürün ailesi sunuyor. Çok yönlü profesyonellere iş hayatında eşlik eden ExpertBook serisi bilgisayarların ortak özellikleri ise daha hafif, daha dayanıklı ve daha yüksek performanslı olmaları. Her bütçeye uygun, kaya gibi sağlam beş ayrı modelle iş dünyasını selamlayan ASUS ExpertBook P Serisi, harici ekran kartı ve yüksek hızlı SSD depolama gibi özelleştirilebilir yönleriyle kurumsal ihtiyaçlara eksiksiz yanıt veriyor. ExpertBook serisinin sıra dışı üyesi C214 ChromeBook ise 360 derece dönebilen menteşesi ve tam katlanabilir, dokunmatik ekranıyla çok farklı kullanım alanlarına dahi ASUS kalitesini ulaştırıyor.

En Bilinen Ofis Problemleri Tarih Oldu

Güç kaynağına erişim için yapılan “priz savaşları” ve sürekli gidip gelen kablosuz internet bağlantısı, her ölçekte şirketin tanık olduğu gündelik problemler arasında başı çekiyor. ASUS ExpertBook Serisi’nde yer alan dizüstü bilgisayarlar, üstün performans ve güçlü donanım özelliklerinin yanı sıra bu sorunları ortadan kaldıracak teknolojiyle donatıldı. Ofis içindeki internet sorunlarını tümüyle çözmek için 8,5 kata kadar daha hızlı çalışan ve 300 metreye kadar mesafelerde sorunsuz bağlantı kuran yeni nesil Wi-Fi teknolojisi belirli ExpertBook modellerinde yer alıyor. Tek şarjla gün boyu devam eden mesaiye kesintisiz uyum için 24 saat pil ömrüne sahip modeller de yine ASUS ExpertBook serisinde bulunuyor. Basınç, nem ve ani darbe konularında askeri düzeyde testlere tabi tutulup, tümünü başarıyla geçen ASUS ExpertBook serisi bilgisayarlar, ofislerde yaşanabilecek her küçük kazada yüklü masrafların önüne geçiyor.

Daha Hafifi Yok: ASUS ExpertBook B9450

Kurumsal kullanım için en çok tercih edilen dizüstü ekran boyutlarının başında 14

inç geliyor. Bu klasmanda sadece 870 gram ağırlığıyla dünyanın en hafif bilgisayarı olan ASUS ExpertBook B9450, sık hareket eden ve masaya bağlı kalmak isteyen profesyonellerin yüksek performans ihtiyaçlarını karşılıyor. Ultra ince çerçevenin yüzde 94’ünü kaplayan NanoEdge ekran teknolojisi, ExpertBook B9450’yi ofisin yeni gözdesi haline getiriyor. Gün boyu devam eden iş temposunda profesyonellere eşlik edebilmek için 24 saate kadar pil ömrü sunan ASUS ExpertBook B9450, en iyi yazma deneyimi için tasarlanmış ErgoLift menteşesiyle uzun mesai saatlerinde konfor sağlıyor. ASUS’un dizüstü bilgisayar üretiminde uzun yıllara dayanan bilgi birikimi ve uzmanlığıyla tasarlanan bu yenilikçi menteşe sayesinde cihazın alt kısmında etkin havalandırma sağlanıyor ve soğutma verimliliği artırılıyor. Bilgisayarın alt kısmının havada kalması sayesinde kullanıcıya eşsiz bir ses deneyimi sunuluyor. Klavyenin altında bulunan fare alanını ikinci bir ekrana dönüştüren NumberPad teknolojisi, iş süreçlerinde verimliliğin yeni ufuklarını çiziyor. Kullanıcılar, bu yenilikçi ekranda tek dokunuşla dokunmatik yüzey ve dijital bir tuş takımı arasında geçiş yapabiliyor. Böylelikle klavye alanı genişletilmeksizin, tam boyutlu bir tuş takımı dizüstü bilgisayarlarda da kullanılabiliyor.

Uzmanlar için Hazır Bilgisayar

Kurum içi işleyişin temelini oluşturan masaüstü bilgisayarlar, ASUS ExpertPC serisinin sunduğu kolay yükseltme imkanıyla birlikte çok daha verimli bir seçenek haline geliyor. Şirket için alınan bilgisayarlar, gelecekte değişen teknoloji ihtiyaçları gereği donanım güncellemesine ihtiyaç duyabiliyor. ASUS ExpertPC modelleri, performans ve kalitenin yanı sıra esnek donanımlarıyla da kolay yükseltme sağlıyor. En üstün performans için Intel Core i9 ailesine kadar güçlendirilebilen işlemci ve SSD depolama seçenekleri sunan ExpertPC serisi, ASUS’un verimlilik odaklı İş Yöneticisi ve Kontrol Merkezi gibi çözümleriyle toplu olarak kolayca yönetilebiliyor. Yüzde 100 katı kapasitör ve tüm ASUS Expert Serisi gibi askeri düzeyde dayanıklılıkla üretilen bilgisayarlar, malzeme kalitesini birinci sınıf işçilikle taçlandırıyor.


Ofis Tipi Performans Canavarı!

ASUS Expert Serisi bilgisayarların performans piramidinin zirvesinde, baş döndüren teknik özellikleriyle ProArt Station D940 yer alıyor. Göz alıcı dizaynıyla 8 litre hacimli kompakt bir kasanın içinde, inanılmaz performansı mümkün kılan Intel Core i9-9900K işlemci ve tam 11 GB belleğe sahip NVIDIA GeForce RTX2080TI ekran kartı yer alıyor. Geleceğin donanımlarıyla bugünden tanışmak isteyenler, D940 sistemlerini Intel Xeon işlemci ve RTX Quadro grafik çözümüne kadar yükseltebiliyor. Çok farklı senaryolarda kullanıma uyum sağlaması için en geniş bağlantı seçenekleriyle donatılan ProArt Station D940, kompakt gövdesinde gizlenen performans canavarını soğutmak için yenilikçi bir hibrit sistem kullanıyor. Bugüne kadar sadece sunucu bilgisayarlarda kullanılan buhar odasının yanı sıra, dörtlü fan tasarımıyla ASUS ProArt Station D940 hem soğuk hem de sessiz çalışıyor. Yenilikçi dizaynı sayesinde yüksekliği kolayca ayarlanabilen bilgisayar, hiçbir ekstra araç gerece ihtiyaç olmaksızın kolaylıkla açılabiliyor.

Yeni Nesil İhtiyaçlar için ASUS Expert All-in-One

İş yerini kablo karmaşasından arındırıp, masalardaki kalabalığı ortadan kaldırmak isteyen şirketlerin öncelikli tercihi olan All-inOne (AiO) bilgisayarlar, şirketler için verimliliğin yanı sıra konfor sağlıyor. ASUS Expert AiO bilgisayarlar, incelikte çığır açan tasarımlarının yanı sıra dokunmatik ekran seçenekleriyle de şirketlerin verimlilik ihtiyacına en iyi yanıtı veriyor.

Yaygın Servis Ağı ve ASUS Güvencesiyle

Kurumsal bilgisayar alımı yaparken, bu cihazların uzun süreli kesintisiz kullanımını sağlayabilmek için bakım ve servis süreçlerinden de emin olmak gerekiyor. Dünyanın lider bilgisayar üreticilerinden ASUS, global bilgi birikimini ve uzmanlığını Türkiye’deki şirketler için yüksek müşteri memnuniyetine dönüştürüyor. Türkiye’nin dört bir yanında konumlanan yaygın servis ağı ile kurumlara 7 gün 24 saat destek veren ASUS, 3 yıl uluslararası garanti, kapıdan alma ve kapıya iade, yerinde servis gibi müşteri odaklı yaklaşımıyla satış sonrası hizmetleriyle de fark yaratıyor. Kurumlar, ASUS’un global güvencesiyle 3 yıl uluslararası garanti altında bulunan Expert Serisi bilgisayarlar ile kendi gelecekleri için teknolojiye en doğru yatırımı yapıyor.

İşinizi Kolayca Yönetin

ASUS Expert Serisi bilgisayarlar IT ekibinin yükünü en aza indirecek şekilde tasarlandı. Dayanıklı malzeme ve yüksek performans özellikleriyle birlikte bu bilgisayarları diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerin başında mükemmel yönetilebilirlik geliyor. ASUS Kontrol Merkezi çözümü, donanım ve yazılımların izlenmesi ve uzaktan yönetimini kolaylaştırıyor. IT yöneticileri, ofisteki tüm bilgisayarlara zahmetsizce yazılım yüklemesi yapabiliyor. ASUS İşletmecisiyle bilgisayarların cihaz bazında etkin yönetimi mümkün oluyor. Sistem geri izlemesi sağlayan ve USB erişimini kilitleyebilen bu yazılım, ayrıca tek tıkla uzaktan dosya imhası yapıyor.

Her İhtiyaca Bir ASUS

ASUS 30 yılı aşkın süredir dünyanın lider teknoloji üreticilerinden biri olarak bilgisayar tasarlıyor. 30 yılda değişen teknoloji trendleri ve çeşitliliği hızla kurumsal ihtiyaçlar neticesinde ASUS ürün ailesi birçok farklı üyeyle her türlü amaca hizmet ediyor. ASUS’un kapsamlı ürün gamı, farklı formlarda dizüstü bilgisayarlardan, güçlü iş istasyonlarına, mini bilgisayarlardan yeni nesil Allin-One çözümlere çok çeşitli seçenekler sunuyor.

www.itnetwork.com.tr 47 2020


Sosyal mesafe ve doluluk sensörlerle yönetilecek Toplam vaka sayısının 5 milyonu aştığı COVID-19 salgınında dünyanın büyük bölümünde yeni bir evreye geçiliyor. Salgınının kontrol altına alındığı ve bulaşıcılığının azaldığı ülkelerde normalleşme sinyalleri verilirken salgının tekrar yayılımını önlemek için maske kullanımı ve sosyal mesafe kuralına uyulması gerekiyor. Sosyal mesafenin fabrika, okul, hastane, AVM, kafe ve restoran gibi alanlarda düzenli olarak nasıl ölçüleceği zihinlerde soru işareti oluştururken çözüm yine teknoloji şirketlerinden geldi. Londra’daki kırmızı otobüslerin yakıt tüketiminin takibinden, Kanada’daki orman yangınları için erken uyarı sistemine kadar pek çok noktada nesnelerin interneti adı verilen (IoT) sensörler aracılığıyla çözüm geliştiren, NetOP Teknoloji şirketi, sosyal mesafe kuralının denetlenmesini sağlayan çözümleri kullanıma sundu. Sensör temelli teknolojiler geliştiren NetOP Teknoloji’nin, masa doluluk oranı sensöründen vücut ısısı sensörüne, ortamın hava kalitesini ölçen sensörlerden kapalı alanda kaç kişinin bulunduğunu ölçen sensörlere, sosyal mesafe bilekliğinden akıllı mesafe alarm sensörüne pek çok ilgi çekici ürün bulunuyor.

Sosyal mesafeye uymayanlar için alarmlar devrede

Sağlık Bakanlığı tarafından normalleşme döneminde uyulması gereken en önemli kural olarak belirtilen sosyal mesafe, toplum sağlığı ve virüsün tekrar yayılımını engellemek için hayati bir öneme sahip. Özellikle zaman zaman sosyal mesafenin kaybolduğu market ve pazar yerlerinde, geliştirilen sensörler kişiler arası uzaklığı gerçek zamanlı ölçerek ihlal edildiği durumlarda sesli ve ışıklı alarmları devreye sokuyor. Aynı zamanda sosyal mesafe bilekliğiyle de kişinin kapalı alanı paylaştığı diğer kişilerle sosyal mesafeye uyulmaması durumunda uyarılar yapılıyor.

Kafe ve restoranlarda doluluk sensörleri iş başında

Kapalı alanlarda sosyal mesafenin yanı sıra doluluk oranı da dikkat edilmesi gereken diğer husus. Bu noktada geliştirilen sensörlerle kapalı alanlardaki aktif kişi sayısı ölçülerek yeni girişler önlenecek. Kafe ve restoran gibi alanlarda ise masalardaki doluluk oranı ve sosyal mesafe takip edilerek gerekli uyarıların yapılması sağlanıyor. Geliştirilen sensör teknolojisinde günde yüzlerce müşteriyle temas eden çalışanlar da unutulmadı. Akıllı mesafe alarm sensörü ile çalışanlar ile müşteriler

2020 48 www.itnetwork.com.tr

COVID-19 salgını sonrasında tüm dünya yeni şartlara uyum sağlamaya çalışırken, sosyal mesafe kuralı, bir lokasyondaki kişi sayısı, ortamın sıcaklık, hava kalitesi vb toplum sağlığı için büyük önem taşıyor. Salgınla mücadele için geliştirilen sosyal mesafe bilekliği gibi sensör temelli teknolojik çözümler, toplu kullanıma açık alanlarda sosyal mesafe kuralını denetleyip, ihlal edenleri anlık olarak uyaracak… arasındaki mesafe düzenli olarak denetlenerek ihlal edilmesi durumunda uyarı verilebilecek.

Evde karantina, IoT teknolojisiyle denetim altında

COVID-19 hastalarının büyük bir bölümü hastalığın hafif seyri nedeniyle evde tedavi altına alınıyor. IoT çözümlerinden biri olan EvdeKal sensörü ile karantina kurallarına uyulup uyulmadığı uzaktan takip edilebiliyor. Tedavi gören hastaların yanı sıra risk gurubundaki kişiler için de tercih edilen sensörler; küçük boyutlu, su geçirmeyen ve uzun ömürlü bir pile sahipken çıkarılamayan bir kayışı bulunuyor. Kesilip atılması durumunda ise yetkililere uyarı veriyor. Sağlık çalışanları, yalnız yaşayanlar, bakım evi konukları ve toplu taşıma araçlarında çalışan şoförler gibi risk altındaki diğer kesimler için geliştirilen vücut ısısı sensörü ise yeni tip koronavirüsün en yaygın belirtisi olan vücut ateşin, belli aralıklarla ölçerek kişiyi bilgilendiriyor.

“Covid-19 ile mücadele çözümlerini Türkiye pazarına sunmaktan dolayı gururluyuz”

IoT temelli teknolojileri 50’den fazla ülkeye ihraç eden Hollanda merkezli NetOP Teknoloji, IoT alanındaki çözümlerini,

ülkemizin yüzde 100 Türk sermayeli en büyük SAP İş Ortağı Detaysoft ortaklığı ile Türkiye’de ve tüm dünyada yaygınlaştırmayı hedefliyor. Türk mühendisler tarafından geliştirilmiş olan Covid-19 ile mücadele çözümlerini Türkiye pazarına sunmaktan dolayı gururlu olduklarını belirten Detaysoft Genel Müdürü ve NeTOP Teknoloji Yönetici Ortağı Alkin Aksoy, sözlerine şöyle devam ediyor: “Güvende ve sağlıklı kalmak için sunduğumuz IoT çözümleri, başkalarıyla etkileşimde bulunulan başta AVM, okul, fabrika, hastane, havalimanı ve iş yerleri olmak üzere, yeni normale alışmaya çalışan tüm dünyanın ajandasında yer alan önemli bir konu. Biz Detaysoft olarak bu çözümleri sunmanın yanı sıra, yine NetOP Teknoloji iş birliği ile bugün en önemli gündemimiz olan Covid-19 önlemleri kapsamında akıllı sağlık uygulamalarından başlayarak işletmelerin Endüstri 4.0 dönüşümleri, akıllı şehirler, akıllı havalimanları, akıllı tarım, akıllı lojistik gibi pek çok alanda geliştirilen sensörlerin tasarımından üretimine, yönetim platformlarından verilerinin analiz edildiği yapay zeka katmanlarına kadar uçtan uca anahtar teslim projeler yürütüyoruz. Sanayi Bakanlığı onaylı Ar-Ge merkezimiz ve yerli teknoloji çözümlerimizle, TÜBİTAK projeleri ve üniversite işbirlikleri ile yazılım ihracatına odaklıyız.


Aruba

Çözümleriyle Geleceğinizi

Aydınlatın

Ağ güvenliği alanındaki son gelişmeler ve Aruba’nın bu alanda sunduğu çözümler nelerdir?

Ağ güvenliği konusu Aruba’nın odağında olan konuların en başında yer almakla birlikte, bu alanda farklı yetenekler ortaya koyan pek çok çözüm, BT yöneticilerinin korkulu rüyası haline gelen ağ güvenliği konusunda onların hayatını kolaylaştırmasına yardımcı olmaktadır. Bu çözümlerin başında kullanıcıların güvenliğini sağlamak üzere tasarlanmış controller üzerindeki dahili firewall mekanizması kullanılmakla beraber, kimlik doğrulama ya da ağ erişim kontrolü vb. gibi konularda da Clearpass çözümü öne çıkmaktadır. Özellikle Dinamik Segmentasyon özelliği ile beraber, hem kablolu hem de kablosuz kullanıcıların güvenliği için bütünleşik bir politika uygulama mekanizması sunmaktayız. Aruba, kullanıcı güvenliğinin yanı sıra, IoT cihazlarının güvenliğini sağlayabilmek üzere de Device Insight (cihazların profillendirilmesi için) ya da Clearpass (profillenen cihazlara çeşitli politikalar uygulayabilmek için) gibi çözümleri müşterilerine sunmaktadır. Bora Yüksel Kanal Müdürü / Aruba, a Hewlett Packard Enterprise company

Kablolu ve kablosuz ağ güvenliğinin lider oyuncularından olan Aruba sunduğu yenilikçi ve kesintisizliği ilke edinen çözümleri ile sektörün en önemli oyuncuları olmaya devam ederken; iş ortakları ile gerçekleştirdiği birçok irili ufaklı proje eli sektöre deneyim ve hizmetlerini yansıtmaya devam ediyor. Aruba Networks’ün birçok iş ortağından birisi de kökleri 1995 yılına dayanan Asır Bilgisayar Sistemleri. Bu iş ortaklığı ile Aruba’nın sağladığı katkılar ve Asır Bilgisayar’ın sunmuş olduğu çözümleri bir Hewlett Packard Enterprise şirketi olan Aruba’dan Kanal Müdürü Bora Yüksel ve Asır Bilgisayar’dan da Genel Müdür Yardımcısı Mesut Ayvaz’dan dinledik. Bora Bey yeni kanal yapısı ile iş ortaklarına sağladıkları faydaları ve yeni çözümleri detaylı anlatırken; Mesut Bey’de Asır Bilgisayar olarak ülke geneline yayılmış bölge temsilcilikleriyle Aruba ürün ve çözümlerini uçtan uca birçok önemli projede nasıl kullandıklarını ve bu kapsamda sağladıkları artıları anlattılar…

Bize Aruba olarak yeni kanal yapılanmanızdan bahseder misiniz?

Aruba olarak son üç senedir kanal ekibimiz ile büyüyen bir yapılanmaya girmiş bulunmaktayız. Hem yaygın bir kanal ağı yönetmek, hem de iyi işleyen bir distribütör ağı sağlamak için alanında tecrübeli iş arkadaşlarımız aramıza katıldı. Genişleyen yapımızla tüm Türkiye’de yaygınlık sağlamış olduk. Kanal ekibimiz içinde iş ortakları ağımızın gelişimini ve proje takiplerini Mert Dagaş ve Alper Dondurmacı sağlıyor. İş ortaklarının yetkinlik seviyelerini takip eden, eğitim programlarını ve sertifikasyon süreçlerini planlayan Özge Susever, Kanal Sistem Mühendisi olarak görev yapmaktadır. Bizim için bir diğer önemli ağ olan distribütör kanalımız ise Egemen Şatıroğlu’nun


Aruba Merkez Ofisi-Santa Clara sorumluluğunda. Ekibimizdeki her görev yapan arkadaşımız kendi alanlarında uzman ve tecrübeli kişiler, bu da iş ortaklarımız nezdinde güven sahibi olmamızın en önemli nedenlerinden biri…

İş ortaklarınızın bu yeni yapılanma ile elde edecekleri farklılıklar ve kazanımlar neler olacak?

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; Aruba olarak dünya üzerinde gerçekleşen projelerin yüzde 94’ü iş ortaklarımız ile birlikte yapılmaktadır. Bu oran ülkemizde yüzde 100 olarak gerçekleşmektedir. Bu da Aruba olarak kazandığımız tüm projelerin kendi ekosistem iş ortaklarımız üzerinden gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Yeni kanal programımızda iş ortakları seviyelerimizi belirleyen uzmanlıklarımız bulunuyor. Bu uzmanlık seviyeleri iş ortaklarımızın network anlamında kendilerini daha da geliştirmeleri için olanak sağlamaktadır.

Yeni kanal programlarının iş ortaklarınıza sunmuş olduğu teşvikler neler?

Bu yıl global olarak açıklanan yeni kanal programı ile beraber iş ortakları çok yüksek oranda geri ödeme rakamları kazanıyor olacaklar. İş ortaklığı seviyesine göre belirlenen oranlar üretici ile iş ortağı arasında güçlü bir bağ ve kazanım oluşturmaktadır. İş ortakları yetkinlik seviyelerine göre bu geri ödemelerden faydalanabilmektedir. Bu oranlar sayesinde iş ortaklarımız Aruba tarafında daha da uzmanlaşmak ve seviyelerini yukarı çıkarmak istemektedirler. Ayrıca yeni kanal programımız iş ortaklarına, müşterilerine daha fazla ulaşabilmeleri için yeni pazarlama bütçeleri ve programları sağlamaktadır. Geçtiğimiz yıl Aruba olarak müşterilerimiz ile bir araya geldiğimiz 100’den fazla etkinlik gerçekleştirdik.

Kanal yapılanmanızda öne çıkan başlıklar nelerdir?

Kanal yapılanmamızdaki önceliğimizi loyal ve

uzman iş ortaklarımız oluşturuyor. Aruba kanal ekibi olarak iş ortaklarımız ile bir araya geliyoruz, şu günlerde mekan bağımsız olsak bile online olarak toplantılar yapıyoruz. Kanal ağımız Aruba’nın önemli bir parçasıdır, ekosistemimizle tamamen uzmanlığa ve yıllar içinde daha da gelişen karşılıklı güvene dayanan bir birliktelik oluşturmaktayız.

Mobil ağlar konusunda sunduklarınız ve geleceği hakkında düşünceleriniz nelerdir? Bu alanda güvenlik konusunda dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

Siber atakların saldırı mekanizmaları çeşitlilik gösterse de bu atakların çoğunun özellikle son dönemde IoT cihazlar üzerinden geldiğini gözlemliyoruz. IoT cihazlar önü kesilemeyecek bir hızda ilerleyecek ve 2023 yılında IoT cihaz sayısının 50 milyara ulaşması bekleniyor. IoT cihazlarının güvenli networke dahil edilmesi, edilse dahi network içinde bu cihazların yetkilendirilmesinin yapılması ve takip edilmesi IT yöneticilerini en çok zorlayan konuların başında geliyor. Dolayısıyla gelecek dönemde de IoT güvenliği konusu IT ekiplerinin dikkat etmesi gereken konuların başında yer alıyor. Bu tarafta Aruba olarak geliştirdiğimiz çözümlerle hem bugün hem de gelecekte müşterilerimize destek vermeye devam ediyor olacağız.

Son dönemde ortaya çıkan Pandemi sonrası tüm dünyada beklenen teknolojik yenilikler farklı boyutlara ulaşırken daha sonra gelmesi beklenen bazı teknolojiler hızlıca hayatımıza girmeye başladı. Bu konuda Aruba olarak yeni stratejileriniz ve sunduğunuz çözümlerdeki yenilikleri anlatır mısınız?

Pandemi süreci, Aruba’nın iş sürekliliği çözümlerinin ne kadar kritik bir değere sahip olduğunun çok daha net bir şekilde gözlemlenebildiği bir dönem oldu. Bu dönemde, çalışanları evlerinden çalışmak durumunda olan pek çok kurum, Aruba’nın geliştirmiş olduğu Remote Access Point ya da VIA Client çözümleriyle, evlerinden kolaylıkla ofislerinin güvenli ağına bağlanabildi, böylelikle kurumları içerisinde güvenli ağ altında korunan pek çok kaynağa da erişebildi. Bu durum aslında, böyle bir dönemde pek çok çalışanın işlerinde bir kesintiye uğramadan çalışabilip iş sürekliliğinin


zenginleştirecek katma değerli çözümlerle, bulundukları ortam ile olan angajmanları artırılıyor.

Müşterilerinizin mobil-bulut dünyasına hazır olmalarını sağlayacak entegre kablolu ve kablosuz erişim katmanı portföyünüzden bahseder misiniz? Aruba Türkiye Kanal Ekibi sağlanmasına da vesile oldu. Aruba olarak sunmuş olduğumuz bu iş sürekliliği çözümlerinin, özellikle pandemi sürecinde müşterilerimizin hayatını kolaylaştırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Daha fazla online yaşama dönen iş hayatındaki değişimlerle Aruba olarak nasıl bir öngörü ile çözüm ve hizmet geliştirmeye başladınız?

Aruba kurulduğu günden itibaren “Mobile First-Cloud First” vizyonunu kendisine ilke edinmiş ve bu kapsamda, sunduğu tüm çözümler; bireylerin istedikleri an, istedikleri lokasyondan, istedikleri bağlantı tipi üzerinden birbirleriyle iletişim halinde olabilecekleri bir deneyimi onlara yaşatmak üzere tasarlanmıştır. Dolayısıyla, halihazırda DNA’mızda var olan bu vizyon, her geçen gün daha fazla online yaşama dönen iş hayatındaki değişimler konusunda da pazarda öne çıkmamızı ve sektöre yön veren ve liderlik eden üretici konumunda olmamızı sağlıyor.

Uzaktan erişim konusunda ön plana çıkan güvenlik konusu bugün daha önemli hale gelmeye başladı. Bu konudaki gelişmeleri değerlendirir misiniz?

Uzaktan erişim konusunda dikkat edilmesi gereken en önemli konuların başında tabii ki güvenlik geliyor. Şirket kaynakları güvenli ağda belirli mekanizmalarla koruma altındayken, bu ağlara uzaktan erişim durumunda da aynı güvenlik politikalarının uygulanması hayati önem taşıyor. Uzaktan erişim ya da iş sürekliliği çözümleri olarak adlandırdığımız Aruba Remote Access Point ya da VIA Client çözümleri, ofisteki güvenli ağı evinize taşıma konusunda size yardımcı olurken, aynı zamanda bu erişimin güvenli bir bağlantı üzerinden gerçekleştirilmesini sağlıyor. Dolayısıyla risk almadan, şirket kaynakları erişilebilir hale gelirken, çalışanların üretkenliği de artırılmış oluyor.

Kablolu ve kablosuz ağ altyapılarının Dinamik Segmentasyon özelliği sayesinde bütünleşik politikalar uygulanarak yönetilebiliyor olması son dönemde öne çıkardığımız en önemli gündem maddelerimiz arasında yer alıyor. Özellikle kablolu ürün portföyünde konumlandırdığımız CX serisi anahtarların programlanabilir özellikte oluşu, çeşitli sektörlerde çok farklı kullanım alanlarına sahip pek çok müşterimizin ağ altyapısı ile ilgili deneyimlediği en temel problemlerini ortadan kaldırmıştır. Yazılım tabanlı olarak programlanabilen bu seri, campus access tarafından data center core tarafına kadar uzanan geniş bir aileyi temsil etmektedir.

Bilişim Sektörünün çeyrek asırlık firmalarından olan Asır Bilgisayar Sistemleri’nin dünden bugüne yaşam serüvenini anlatabilir misiniz?

Türkiye bilişim sektörünün öncü firmalarından olan Asır Bilgisayar Sistemleri 1995 yılında İstanbul’da kurulmuştur. O günün şartları olan kutu satışı ile bu sektörde yer alan Asır Bilgisayar Sistemleri, 1999’da HP ile birlikte bir iş ortaklığı kapsamında Hardware dünyasına adım attı. Bizim için önemli olan bu atılımla beraber HP donanım satışlarına devam ettik. O dönemde HP hem uç noktadaki bilgisayar, notebook, Thinclient ürünlerini müşterilerimize konumlandırırken aynı zamanda sunucu, disk yedekleme sistemleri ve network ekipmanlarını uçtan uca müşterilerimize sunmaya başladık. Gelişen yıllar içinde sırasıyla Microsoft yazılımları, o dönemin çeşitli güvenlik çözümleri ve yedekleme yazılımları ile beraber müşterilerimize destek vermeye devam ettik. Asır Bilgisayar Sistemleri’ni rakiplerinden ayrıştıran en önemli misyonu ise her sattığı ürüne dokunarak bir teknik hizmet sunmaya başlamasıydı. 2008 yılı itibari ile kadromuzu 20 kişiye çıkartıp, o dönemin olumsuz ekonomik koşulları ve krizlerine rağmen ciromuzu her geçen seneye göre yüzde 25 civarında artışla kapatarak yaptığımız yatırımların ve kazandığımız müşteri memnuniyetlerinin dönüşlerini ciddi bir şekilde almaya başladık .

2015 yılında HPE, Aruba Networks markasını satın alarak sektöre ciddi bir ivme kazandıracağının sinyalini vermiş oldu. Tüm iş modelimizi o günden itibaren ciddi anlamda evrimleştirerek Aruba ürün ve çözümlerine hakim bir kadro oluşturduk. Satış ağımızı bu duruma göre revize ettik ve tüm ekibimizi Aruba teknolojilerine hakim bir şekilde yeterliliklerini ve bilgi becerilerini artırdık. HPE’nin yaptığı bu hamle ile biz de tüm Türkiye’de stratejik olarak genişlemeye ve şubeler açmaya karar verdik. İlk şubemizi Ankara’da açarak hem kamu projelerinde hem de özel sektörde “biz de varız” dedik. O yılların sonunda personel sayımızı 35’e, yıllık ciromuzu ise yaklaşık 20 Milyon USD’ ye çıkardık. Bölgelerde olma kararı ve Aruba vizyonu ile beraber sırasıyla Yalova, İzmit, Konya Antalya ve İzmir olmak üzere şubelerimize yeni adresler ekledik. Bulut teknolojisinin yeni yeni konuşulduğu o yıllarda biz bulutla beraber lokal network ihtiyaçlarının artacağını, kablosuz tarafta ise müşterilerimize farklılık katacak yeni çözümlerin bir fırsat olduğunu görüyorduk. Aruba tarafında yatırımlarımıza hız kesmeden devam ettik. 2017 yılında Aruba Networks’de bölgede Ent.partner ödülüne layık görüldük. Bu ödül yaptığımız yatırımların ve koyduğumuz hedefin çok doğru olduğunu bize tartışmasız göstermekteydi. Günümüze geldiğimizde ise 60 kişinin üzerinde mesai arkadaşlarımızın olduğu, yıllık 30 Milyon USD’nin üzerinde ciro sağladığımız ve işinin tamamını teknoloji çözümlerinden sağlayan sektörün köklü firmalarından biri haline geldik.

Teknoloji sektörüne yön veren vizyonunuz ışığında sunduğunuz çözüm ve hizmetlerinizden bahseder misiniz?

Asır Bilgisayar Sistemleri olarak tüm sektörlerde derinliğimizin olduğunu söyleyebilirim. Birçok alanda çeşitli projelere imza attık ve hali hazırda devam eden projelerimiz de bulunuyor. Ankara

Aruba olarak dijital işyeri için sunduğunuz önce-mobil yaklaşımınızı anlatır mısınız?

Önce-Mobil mimarisinin, altında pek çok bileşeni barındıran bir çatı çözüm olduğunu söyleyebiliriz. Bu mimari altında alt yapı katmanında kullanılabilecek donanımsal cihazlar bulunmakla beraber, asıl katma değeri sağlayan yazılım tabanlı çözümler öne çıkmaktadır. Bu çözümlerin başında On-Prem Ağ Yönetimi (Airwave), Cloud Tabanlı Yönetim Yazılımı (Aruba Central), Ağ Güvenliği (Clearpass), Lokasyon Tabanlı Hizmetler (Meridian, ALE, Asset Tracking) gelmekle beraber, çeşitli üçüncü parti ekosistem partnerleri ile de entegre çözümler oluşturulabilmektedir. Buna istinaden, kullanıcıların her yerden kesintisiz ve güvenli erişimi sağlanırken bir yandan da kullanıcı deneyimini

Mesut Ayaz Asır Bilgisayar Genel Müdürü Yardımcısı


ofisimiz ile kamu sektöründe yoğun çalışmalarımız mevcut. İzmit şubemiz odağında üretim sektöründe oldukça yoğun çalışmalar yürütüyoruz, Antalya ve İzmir şubelerimizde ise otelcilik ağırlıklı ve diğer sektörlere de yönelik çalışmalarımız devam ediyor. Ankara şubemiz ile Ankara’daki kamu tarafında ve merkez ofisimizle İstanbul’daki özel sektör tarafında önemli projeler gerçekleştiriyoruz. Özel sektöre baktığımızda da üretim, sağlık, telekomünikasyon ve perakende sektörleri gibi çeşitli sektörlerde farklı büyük ölçekli kurumlar ile çalışmalar yapıyoruz. Asır Bilgisayar Sistemleri’nin rakipleriyle ayrıştığı noktaya gelirsek; biz müşterilerimize değer katan ve onları farklılaştıran bir iş ortağıyız. Ekibimiz adına müşteri memnuniyeti bir kıstas değil, gereklilik. Bizim hedefimiz müşterimizde devamlılığı oluşturabilmektir. Burada bahsedilen bir üretim bandını simüle etmekten kurumsal yazışma sistemine, ürünün yaşam döngüsüne kadar olan ve yıllarca otomotize edilemeyen tüm süreçleri otomotize ederek verimliliği artırmaktır. Bunları yaparken, danışmanlık hizmetimizi, sistemde çalışacak donanımları, gerekli lisans ihtiyaçlarını bir paket halinde sunuyoruz ve bunu da hem öz kaynaklarımız hem de iş ortaklarımızla beraber sağlıyoruz. Biz bu tarz projeler gerçekleştirdiğimizde kendimizi onlar gibi hissediyor ve müşterilerimiz ile ortak bir hayatı paylaşabiliyoruz. Önceliğimiz müşterimize bizden aldığı hizmet ve çözümle hem para hem de sektör başarısı kazandırmak. Sonuç itibariyle onların kazancı da bize kazanç olarak yansıyor. Bugün sektörlerinde öncü birçok büyük firma ile 10-15-20 yıllara kadar ulaşmış referanslarımız bulunuyor. Ekibimizin deneyimli, özgüvenli ve ileri seviyede donanımlı oluşu ve sunduğumuz birçok çözümü kendi bünyemizde de kullanıyor oluşumuz bizim bu konudaki en büyük artılarımızın başında geliyor. Ekibin bu alandaki deneyimi ve tecrübesi yatırımlarımızla birleşince de başarı geliyor. Asır Bilgisayar Sistemleri HPE ve Aruba ürünlerinin yetkili servis noktasıdır. Böylelikle müşterilerimize konumlandırdığımız tüm ürün ailesinin servisini yerinde sağlayan bir teknoloji firmasıdır.

Satış sonrası hizmet ve servis çözümleriniz nelerdir? Bu alandaki yaklaşımınızı anlatır mısınız?

Asır Bilgisayar Sistemleri olarak İş Çözümleri, Teknoloji Çözümleri, İş Uygulamaları ve Mobil Çözümler başlığı altında sunduğumuz çeşitli çözümlerimiz bulunuyor. Bunların içerisinden ön plana çıkartacağımız birkaç çözüm sayarsak, Müşteri Yerinde Servis Hizmetleri, Bakım Anlaşmaları ve Outsource, IoT Çözümleri ve bunların çalıştığı çeşitli platformlar ile Yönetilebilir Servisler olarak sıralayabiliriz. HPE ürünlerinin yetkili servis noktası olan Asır Bilgisayar Sistemleri’nin tüm Türkiye’yi kapsayan öz kaynakları ve lokal iş ortaklarıyla güçlü bir servis ağına sahip olduğunu söyleyebiliriz. Hizmet sunduğumuz sektörlerin başında perakende gelmektedir. Sonrasında ise üretim, sağlık ve kamu sektörleri ile de yoğun çalışıyoruz. Ayrıca KOBİ’ler tarafında sunduğumuz özel paketlerimiz ve yine yüzde 100’ü Asır Bilgisayar’ın olan cloud alanında sunduğumuz çözümlerimiz bulunuyor. Bu bağlamda onları nasıl büyütebiliriz, farklılaştırabiliriz ve rakiplerinden ayrıştırabiliriz kapsamında yaklaşımımızla çözümler sunuyoruz. Asır Bilgisayar Sistemleri olarak servis hizmetlerimize de çok önem veriyoruz. Ciromuzun yaklaşık 1/3’ü ilgili hizmet ve servislerden geliyor. Yaklaşık yüzde 35’i donanım ve bununla beraber kurulum hizmetlerinden gelirken, ciromuzun geri kalan kısmı da satış öncesi ve sonrası hizmetlerden geliyor. Asır Bilgisayar Sistemleri olarak sektöre yönetilebilen servisler noktasında HPE GreenLake modeli ile hem rekabetçi hem de farklılaştıran fırsatlar sunmaktayız. Bizler her ne olursa olsun öncelikle yaptığı işe saygısı olan ve her departmanındaki personeli ile bu işi sevgi ve özveri içerisinde yapan bir takımız. Bu da başarımızın sürekli olmasını sağlayan önemli unsurların başında geliyor.

Sunduğunuz çözümler arasında yer alan Aruba Networks ile kurumlara sunduğunuz çözüm ve hizmetler nelerdir? Aruba Networks’ün firmamıza kattığı en önemli katma değer, uçtan uca tüm

network çözümlerini içerisinde barındırmasıdır. Aruba, kablolu kenar anahtarları, kablosuz çözümleri, lokal ya da bulut controler entegrasyonları, özelleştirilmiş yazılımları ve KVKK süreçlerinde çok önemli fayda sağlayan güvenlik çözümleri ile beraber tam bir kilit rol oynamaktadır. Aynı zamanda Aruba, ürünlerinde sağladığı ömür boyu müşteri yerinde değişim garantisi ile rakiplerinden ciddi anlamda ayrışmayı da sağlayan en büyük network üreticisidir. Örneğin Asır Bilgisayar olarak sunduğumuz bulut tabanlı Aruba Central çözümü özellikle çok şubeli network yapılarının kolayca yönetilmesini sağlayan ve analitik yazılımları sayesinde pazarlama departmanlarına veri analizini aktarabilen, bu bilgiler doğrultusunda da nokta atışı pazarlama modellerinin belirlenmesine olanak sağlayan bir hizmet.

Aruba ile kurumlara sunduğunuz avantajları sizden dinleyebilir miyiz?

Aruba’nın en önemli avantajlarından biri Aruba Türkiye olarak İstanbul merkezli bölge ofislerinin olmasıdır. Bu durum hem projelendirme noktasında hem de teknik çözüm noktasında tartışmasız avantaj sağlamakta ve markayı sahiplenen müthiş bir ekibin her konuda destekleriyle doğabilecek fırsatları daha iyi bir şekilde sonuçlanması adına müthiş sonuçlar çıkarmaktadır. Firmamız, sektör ayırt etmeksizin tüm sektörlere katma değer sağlayacak Aruba ürün ve çözümleri sunmaktadır. Bu ürünler data center içinde konumlandırılan şase ve omurga network anahtarlarından uçlardaki ürünlere kadar, kablosuz ürünlerden yazılımlarına kadar her türlü çözümleri sunmaktadır. Aruba’nın AX teknolojisi ile beraber hem çok ciddi performans artışı olmuştur hem de yeni nesil cihazlarla daha stabil çalışması sağlanmıştır. “Her gün Yeni Bir Proje” “Her gün Yeni Bir Proje” sloganıyla yola çıkan ASIR Bilgisayar Sistemleri, lokasyon bağımsız birçok projeyi konusunda uzman kadrosuyla müşterilerine sorunsuz bir şekilde teslim etmiştir ve edecektir. Satış öncesi destek ve ürünlerin kurulumları için firmamız sizlere destek vermeye hazırdır.



Türk Halkı salgının 6 aydan fazla sürmeyeceğine inanıyor 5.007 kişinin katıldığı araştırmada, katılımcıların yüzde 88’i koronavirüs salgını nedeniyle satın alma önceliklerinin değiştiğini belirtirken, yüzde 72’si tatil, gayrimenkul ve araba gibi büyük bir satın alma yapmayacağını bildirdi. Araştırma, katılanların yüzde 63’ünün yazın tatile çıkmayı düşünmediğini, yüzde 78’inin ise yaz tatili planlarını değiştirdiğini gösterdi. Hitay Holding bünyesinde bulunan, Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma şirketi DORinsight, “Salgından sonra değişen tüketici davranışları”na ışık tutmak için bir araştırma gerçekleştirdi. 15 – 20 Nisan tarihleri arasında online olarak tamamlanan araştırmaya, 18 yaş üstü, Türkiye kent temsili 5.007 kişi katıldı.

Gıda ilk, hijyen ürünleri ikinci sırada

Yapılan araştırmada katılımcıların yüzde 88’i koronavirüs krizi nedeniyle satın alma önceliklerinin değiştiğini belirtti. Kadın katılımcılarda bu oran yüzde 92, erkek katılımcılarda ise yüzde 84 oldu. Katılımcıların yüzde 60’ı salgın nedeniyle aylık harcamalarının arttığını söyledi.

Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma şirketi DORinsight tarafından yapılan “Salgından sonra değişen tüketici davranışları” araştırması, koronavirüs krizinin Türk halkının satın alma önceliklerini nasıl etkilediğine dair çarpıcı sonuçlar ortaya koydu… Araştırma sonucu, satın alma tercihine göre yüzde 69 oranla gıda sektörünün ilk sırada yer aldığını gösterdi. Bu sektörü sırasıyla Ev temizlik ürünleri ile Sağlık ve kişisel bakım ürünleri ve Vitamin ve destekleyici besinler izledi.

Yüzde 60’ı hijyene dikkat ediyor

Bu dönemde ihtiyaçlarını karşılarken katılımcıların yüzde 60’ı en çok hijyene dikkat ediyor. Yüzde 15’i fiyata, yüzde 12’si ulaşılabilirliğe, yüzde 9’u kaliteye, yüzde 4’ü de hıza önem veriyor.

Planlar rafa kalktı

Katılımcılara “Önümüzdeki 3 ay için büyük bir satın alma yapmayı düşünüyor musunuz?” sorusu yöneltildiğinde, yüzde 72’si “Hayır” yanıtını verirken, yüzde 28’i “Evet” dedi. Önümüzdeki günlerde büyük bir satın alma yapmayı planlayanların yüzde 27’si araba almayı planlarken, yüzde 19’u gayrimenkul, yüzde 18’i mobilya, yüzde 11’i tatil, yüzde 7’si seyahat yanıtını verdi.

Türk halkı salgının 6 aydan fazla sürmeyeceğine inanıyor

Katılımcıların yüzde 26’sı koronavirüs salgınının 6 aydan daha fazla bir süre içerisinde bitmesini öngörürken, yüzde 25’i 3 ayda, yüzde 22’si 2 ayda, yüzde 9’u 6 ayda, yüzde 7’si 1 ayda, diğer bir yüzde 7’si 4 ayda, yüzde 4’ü ise 1 aydan az bir süre içerisinde bitmesini öngördü.

Sosyal medya kullanımı arttı

Araştırma, bu dönemde sosyal medya kullanımının da arttığını gösterdi. Katılımcıların yüzde 86’sı salgın günlerinde sosyal medya kullanımının arttığını belirtirken, yüzde 35’i sosyal medyada 2-3 saat vakit geçirdiğini, yüzde 24’ü 4-5 saat, yüzde 23’ü 5 saatten fazla, yüzde 14’ü yarım saat-1 saat arası, yüzde 4’ü ise yarım saatten az kullandığını belirtti.

Yaz tatili planları değişti

Katılımcıların yüzde 63’ü yazın tatile çıkmayı düşünmediğini, yüzde 78’i ise salgının yaz tatili planlarını değiştirdiğini dile getirdi.

Visa İnovasyon Programı ile Türk Fintech’leri yurtdışına açıldı

Etkinlikte açıklanan programın 2. dönemine seçilen fintech’ler; Adisyo, ARF, Cameralyze ve Price&Me yeni dönemde dijital ekonomi, altyapı ve kart kabulü ve sınır ötesi harcamalar alanında yeni nesil çözümler üzerinde çalışacak. 6 ay sürecek programın ikinci döneminde fintech’ler uzmanlardan girişimlerini hızlandıracak eğitimler alacak, Visa Developer Platform üzerinden Visa API’lerine erişim sağlayacak, tasarım odaklı düşünme programlarıyla ürün ve hizmetlerine değer katacak ve Visa’nın yerel ve global iş ağındaki banka, e-para kuruluşları ve üye işyerleri ile bir araya gelecek. Bu yıl Fintech İstanbul’la gerçekleştirilen iş birliği ile programın 2. dönemine dahil edilen fintechler, “FinTech 101 Eğitimi”ne de katılacaklar. Visa İnovasyon Programı 2. Dönem Açılış etkinliğinde konuşan Visa Türkiye Genel Müdürü Merve Tezel şunları kaydetti; “Visa İnovasyon Programı ile geçen yıl bu zamanlar ülkemizdeki fintech ekosistemini geliştirmek üzere yola çık-

2020 50 www.itnetwork.com.tr

Türkiye’nin dijital ödeme ekosisteminde inovasyonu desteklemek ve hızlandırmak amacıyla Visa ve Hackquarters ortaklığında hayata geçen Visa İnovasyon Programı ilk dönemini tamamladı. İlk döneme dahil olan fintech’ler Glocalzone, Masraff, Kobaküs, Global Miles ve Manim ortaya çıkardıkları çözümleri girişimci ekosistemi temsilcilerinin katılımı ile düzenlenen dijital etkinlikte sundu… tık. Bugün programın ilk dönemine katılan fintech’leri mezun ettik. Fintech’lerimiz program sonunda yeni ürünler ortaya çıkarttı ve Visa’nın yerel ve uluslararasındaki iş ortakları ile yeni iş birlikleri kurdu. İki fintechimiz yurt dışına açıldı. Bu açıdan son derece gururluyuz. Visa İnovasyon Programı’nın ikinci dönemini ise daha da zengin bir içerikle başlatıyoruz. Programın ilk yılında yalnızca kurumsallaşma yolunda ilerleyen fintech’lere odaklanmıştık. Bu yıl, kurumsallaşmış ancak hedefindeki ticari ölçeği henüz yakalayamamış fintech’leri de programa katarak büyümelerine destek olurken yurt dışına açılmalarına da köprü olmayı sürdürmeyi hedefliyoruz”. Program ortağı Hackquarters Kurucusu Kaan Akın ise açılışta gerçekleştirdiği konuşmasında hızla değişen dünyada ödeme çözümleri ve yeni

iş modellerinin öneminin giderek arttığını ifade ederek; “Visa İnovasyon Programı ile ülkemizdeki finansal teknoloji ekosistemine değer katmaktan mutluluk duyuyoruz. Programın ikinci dönemine kabul edilen fintech’ler Hackquarters ekibiyle program boyunca aynı ofisi paylaşıp, mentor ekibimizden çeşitli başlıklarda eğitim alma fırsatı bulacak. Visa uzmanları ve finans sektöründeki oyuncular ile bir araya gelecek, program kapsamında girişimcilik ekosisteminde ticarileşme ve müşteri geliştirme desteği alacaklar. Yakın gelecekte daha da çok kullanıcının hayatını kolaylaştıracak ödeme çözümlerine destek olmak ve bu alandaki inovasyonları desteklemek adına Visa İnovasyon Programı’nın yeni dönemini açmanın heyecanı içerisindeyiz” dedi.



Apsiyon, sosyal izolasyonun toplum yaşamına etkisini araştırdı Site Yöneticisinin Dijital Asistanı Apsiyon, “Koronavirüs dönemi toplu yaşam alanlarındaki davranış değişimleri” araştırmasının sonuçlarını açıkladı. 760 binden fazla konutun 01 Ocak 2020 - 30 Nisan 2020 tarihleri arasındaki verilere göre; konut sakinlerinin misafir ağırlama oranları, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 36,9 azalırken, taşınma oranları da yine aynı döneme göre yüzde 16,2 azaldı. Koronavirüs dolayısıyla evden çıkamayan komşuların birbirleri ile yardımlaşabileceği “Komşum Var” özelliğinden ise en çok ekmek, maske ve internet paylaşımı talep edildi…

Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs ile birlikte insanların davranışlarında da değişimler gözleniyor. Toplu yaşam alanlarına; yönetim, finans ve dijital güvenlik sistemleri gibi birçok kritik iş sürecinde tam entegre bir teknoloji platformu sunan Apsiyon, 760 binden fazla konutun 2020 yılının ilk 4 ayına ait verileri analiz ederek “Koronovirüs döneminde toplu yaşam alanlarındaki davranış değişimleri araştırması”nın sonuçlarını açıkladı. Araştırmaya göre; misafir ağırlama oranlarında bir önceki yılın aynı periyoduna bakıldığında yüzde 36,9 oranında düşüş gerçekleşti.

Misafir ağırlama oranları azaldı

Ocak ayından bu yana Türkiye’de misafir ağırlama oranlarının Koronavirüs tedbirleri ve izolasyon süreci dolayısıyla düşüş gösterdiğini belirten Apsiyon CEO’su Kudret TÜRK, “Geçtiğimiz yılın aynı dönemi ile kıyaslama yaptığımızda Ocak ayından bu yana azalan bir hareket söz konusu. Koronavirüs sürecine bağlı olan düşüş trendi ocak ayında yüzde 21,2, Şubat ayında yüzde 10,3 ve mart ayında yüzde 41,2 iken, bu oran nisan ayında yüzde 64,9’u buluyor” dedi.

En yüksek aidat ortalaması İstanbul, en düşük ise Osmaniye

Aidat ortalamaları il bazında değerlendirildiğinde en yüksek aidat ortalamasının 660 lira 70 kuruş ile İstanbul olduğunu söyleyen Kudret TÜRK, “İstanbul’u sırasıyla 582 lira 10 kuruş ile Ankara, 454 lira 10 kuruş ile İzmir, 445 lira 40 2020 52 www.itnetwork.com.tr

kuruş ile Konya ve 417 lira 80 kuruş ile Bursa takip ediyor. Aidat ortalamasının en düşük olduğu il ise 65 lira 20 kuruş ile Osmaniye” dedi. Ülke genelinde aidat ödeme oranlarında da azalma olduğunu dile getiren Türk; “Ocak ayında yüzde 86,4’lerde olan bu oran nisan ayında yüzde 66,8’lere kadar geriliyor. Son iki ayda yaklaşık yüzde 12,3 azalan oranların 4 aylık periyodunu incelediğimizde ise yaklaşık yüzde 22,7’lik bir düşüş gözlemliyoruz” dedi.

Taşınma oranları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 16.2 azaldı

2020 yılının ilk ayında yüzde 26,8 artış gösteren taşınma oranlarının şubat, mart ve nisan aylarında azaldığını aktaran Türk; “Taşınma oranları mart ayında yüzde 21 azalırken düşüş trendinin zirve yaptığı nisan ayında bu oran yüzde 57,9. Verileri önceki yılın aynı dönemine göre değerlendirdiğimizde ise yüzde 16,2 oranında bir azalış olduğunu söylemek mümkün” dedi.

Doğalgaz ve su faturalarındaki ortalama artış Nisan ayında azalıyor

Daire başı doğalgaz ve su fatura orta-

lamalarının da 4 aylık periyotta artış gösterdiğini söyleyen Türk; “Geçtiğimiz yıl ocak ayında 318 lira 60 kuruş olan doğalgaz fatura ortalaması bu yıl yüzde 14,5 oranında artış göstererek 364 lira 70 kuruşa kadar çıktı. Geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 29 oranında artış göstererek mart ayında pik noktasına ulaşan doğalgaz fatura ortalaması, nisan ayında ise bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 9,2 oranında arttı. Daire başına su faturası ortalamalarında ise bir önceki yılın 4 aylık periyodu ile kıyaslandığında ortalama yüzde 27,7 oranında bir artış söz konusu” dedi.

Komşular birbirlerinden en çok ekmek, maske ve internet erişimi talep etti Koronavirüs nedeniyle evden çıkamayan komşuların birbirleriyle yardımlaşabileceği “Komşum Var” özelliğini nisan ayının ilk haftası hayata geçirdiklerini aktaran Türk sözlerine şu şekilde devam etti; “Komşuların market, eczane, günlük alışveriş gibi ihtiyaçlarında birbirlerine yardımcı olmaları için Komşum Var özelliğimizi 3 Nisan tarihinde hayata geçirdik. 11-12 Nisan tarihinde ilan edilen ani sokağa çıkma yasağında Komşum Var’a gelen talep sayısı 10 kat arttı. 12 Nisan’dan bu yana ise gelen taleplerde yüzde 100’ün üzerinde artış söz konusu. Bu süreçte komşular birbirlerinden en çok ekmek, kırmızı mercimek, çay, kahve gibi gıda ürünleri konusunda yardım isterken, gıda dışında ise maske, internet paylaşımı, kedi/köpek maması, şarj aleti taleplerinde bulundular.”



Corona eğitimde algılarımızı mı değiştiriyor?

Coronavirüs tedbirleri kapsamında erken kapanan okulların ve eğitim hayatımızın imdadına elbette teknoloji yetişti. Temelde okullar kapanmadı ve eğitim tüm hızı ile devam ediyor. Sadece “taşınmadan taşımalı” eğitime geçtik. Başka bir yaklaşımla uzaktan ve online eğitim kavramını hayatımıza dahil ettik. Peki, çocuklarımıza günlük tablet, telefon, televizyon saatlerini kısıtlarken ne oldu da kendimizi bir anda teknolojinin ortasında bulduk? Bu aletler ile dersler izler, öğretmenlerle veli toplantıları yapar, çocuklar arkadaşları ve öğretmenleriyle online ortamlarda görüşür oldu!

Öğrenme Süreçleri Yeniden Şekilleniyor!

“Hayatımızın içinde olan ama hep kısıtladığımız teknolojiler gündelik yaşamlarımızın ayrılmaz bir parçası oldu” diyen Technopc Kurucu Ortağı Murat Yücel; “Yeni teknolojiler ve internet, öğrencilerin eğitim süreçlerinde daha kolay ve daha hızlı yol almalarına imkân sağlıyor. Öyle ki çocuklar ve genç yetişkinler tüm internet kullanıcılarının neredeyse üçte birini oluştururken bilgiye ebeveynlerinden daha hızlı erişen ve uygulayan bir nesli iyi anlamalıyız. Yapılan bazı çalışmalarda birçok eğitimcinin; dijital içeriklerin ve teknolojik gelişmelerin 2030’lu yıllara kadar bilinen ders kitaplarının ve okul süreçlerinin yerini alacağına inandığını ortaya koyuyor” diyor.

Senin Hızında Senin Hedefinde

Bin 400 eğitimcinin katıldığı başka bir çalışmanın sonuçları ise; eğitimcilerin, geleceğin sınıflarında kişiselleştirilmiş öğrenmeye odaklanan teknolojik yapıların oluşacağına inandıklarını gösteriyor. Bu ‘kişiselleştirilmiş öğrenme’ veya başka bir tanımlama ile öğren-

2020 54 www.itnetwork.com.tr

Her ne kadar dijital dünya hayatımızı çok önceden etkilemeye başlamış olsa da özellikle son dönemde hızla değişen günlük yaşantımız, teknoloji ile ilişkimizde devrimsel mesafeler kat etmemize sebep oldu. Öyle ki corona salgını nedeniyle alışverişten, eğlenceye hatta eğitime kadar birçok temel ihtiyacımızı ‘online’ ortamlarda internet üzerinden gideriyoruz. Bu noktada en önemli değişim ise usulen erken kapanan ama evlerimizden devam eden eğitim ve eğitim teknolojileri alanında yaşandı. ci merkezli yaklaşım; çocukların yapay zekâ, sohbet robotları ve video tabanlı öğrenme tarafından yönlendirilebilecek ve bireysel ilgi alanlarına göre kendi hızlarını ve öğrenme hedeflerini seçmelerine izin verecek.

Yapay Zekâ ile Öğrenilir mi?

Technopc Kurucu Ortağı Murat Yücel; “Eğitimde yapay zekâ kavramı; klasik bir yaklaşımla bir öğrencinin ne yaptığını veya bilmediğini belirlemeye ve daha sonra bu öğrenci için kişiselleştirilmiş bir müfredat geliştirmeye odaklanır. Eğitimde yapay zekâ pazarının önceki verilere göre 2025 yılına kadar 6 milyar dolara ulaşması bekleniyordu ama son gelişmelerle ve teknolojik atılımlarla çok daha farklı noktalara ulaşabilir” diyerek teknoloji alanındaki gelişmelerin hızına da dikkat çekiyor.

Video Algılarımız Daha da Gelişiyor

Yapılan araştırmalar; video ile öğrenmenin başarıyı yüzde 82, öğrenci memnuniyetini ise yüzde 91 artırdığını gösteriyor. Bu nedenle eğitimciler, videoyu giderek daha fazla alanda kullanmaya başlayacak gibi görünüyor.

Kendi Kendimize Sohbet!

Chatbotlar olarak tanımlanan ve soruları algılayarak ya da kişiyi yönlendirerek sohbet eden yazılımlar yeni nesil eğitimde hızla temel bir araç haline geliyor. Öğrenci ve bilgisayar arasındaki etkileşimi basitleştirmek için tasarlanan sohbet botları; aralıklı öğrenme, anında geri bildirim, bireyin kendi hızında ilerlemesi gibi pek çok avantaj sağlıyor. Bu yenilikçi teknoloji, eğitimcileri yeni stratejilerle donatırken aynı zamanda iş yüklerini de azaltıyor.

Gelecek de Gelecek

“Okula gitmek çok önemli olsa da eğitim araçları olarak teknolojinin faydaları yadsınamaz” diyen Murat Yücel; “Özellikle de tüm dünyayı etkisi altına alan ve her şeyi durma noktasına getiren bir virüs dolayısıyla evden çıkamadığımız şu günlerde teknolojinin her alandaki nimetlerinden faydalanıyoruz. Teknoloji hayatımızın neredeyse her yönünü değiştirdi ve şimdi de dünyadaki bilinen eğitim sistemlerinde güncellemeler yapılmasına önayak oluyor. Eğitim teknolojileri ilerleyen yıllarda; öğrenmeyi iyileştirme ve herkesin uygun, kaliteli bir eğitim alabilmesini sağlamak için yüksek önceliğe sahip olmaya devam edecek” dedi.


5,5 milyon kişi MentalUP’ta Türk Telekom’un kurumsal girişim sermayesi şirketi TT Ventures ile ortak olduğu eğitim platformu MentalUP, uzaktan eğitim döneminde de çocukların bilişsel beceri gelişimine destek oluyor. Bu dönemde 500 bin yeni abone edinerek 5,5 milyon kullanıcıya ulaşan MentalUP, üyelik ücretlerinde de yüzde 30 indirim yaptı…

Türkiye’nin dijital gelişimine liderlik eden Türk Telekom’un kurumsal girişim sermayesi şirketi TT Ventures ile ortak olduğu MentalUP, Türkiye’nin çocuklara yönelik ilk ve tek oyunlaştırılmış eğitim platformu olma özelliği ile yoğun ilgi görüyor. Bu doğrultuda, MentalUP’ın kullanıcı sayısı, uzaktan eğitim sürecinde 500 bin artarak 5,5 milyona ulaştı. MentalUP, uzman doktorlar, akademisyenler ve oyun tasarımcıları tarafından geliştirilen keyifli egzersizlerle çocukların dikkat, hafıza, problem çözebilme gibi zihinsel becerilerinin gelişmesini amaçlıyor. Uzaktan eğitim döneminde de çocukların yanında olan MentalUP, yüzde 30 fiyat avantajı sağlayarak tam sürüm üyelik ücretlerini 179 TL yerine 125 TL’ye sunuyor.

4-13 yaş arası çocuklara özel içerikler İnovasyon ve girişimciliğin ekonominin itici gücü olduğunu belirten Türk Telekom Strateji Planlama ve Dijital Genel Müdür Yardımcısı Barış Karakullukçu, 2016 yılında Türk Telekom Girişim Hızlandırma Programı Pilot’a dâhil ettikleri MentalUP’a, girişimciliği desteklemek amacıyla TT Ventures aracılığıyla ortak olduklarını ifade etti. Karakullukçu, “MentalUP, eğitici zekâ oyunlarıyla 4-13 yaş arası çocuklarımızın zihinsel gelişimini, dikkat ve motivasyonlarını artıran son derece faydalı içeriklere sahip. MentalUP, ders içeriklerinin ötesinde, çocukların problem çözme, dikkat, hafıza, görsel ve sözel yetenekler gibi alanlarda da gelişimlerine katkı sağlıyor” dedi. 4 farklı dilde, 102 ülkede MentalUP Kurucu Ortağı Emre Özgündüz, MentalUP’ın, 200’den fazla okulda kullanılan, 4 farklı dilde, 102 ülkede satışı yapılan bir uygulama hâline geldiğini belirtti. Özgündüz, “Ana kategorisinde 100’den fazla

oyun bulunan MentalUP’ta; dikkat, mantık, hafıza, görsel ve sözel ögelerin yer aldığı içeriklerle çocukların anlık gelişiminin takip edildiği analizler bulunuyor. Ayrıca çocuklara, kişisel becerilerini kendi yaş grubuyla kıyaslayabilme olanağı da sunuyoruz. Onların kişisel özelliklerine uygun bir egzersiz planı oluşturuyoruz. MentalUP’ta günlük çalışma planını 20 dakika süre ile sınırlandırdık ve çocukların belirlenen süreyi aşmasını engelliyoruz. Bu sayede çocukların ekran karşısında uzun saatler geçirmemesi ve teknolojiyi faydalı yönde kullanabilmesini amaçlıyoruz” dedi.

Microsoft Teams, güvenlik açığını kapattı! Zoom, Microsoft Teams veya Slack gibi önde gelen video konferans platformlarına yönelik yoğun global ilgi, siber suçluların da iştahını kabartıyor. Siber güvenlik kuruluşu ESET, çeşitli güvenlik araştırmacıları tarafından belirlenen ve Microsoft Teams’e yönelebilecek bir güvenlik açığına dikkat çekti. Microsoft, açığı hemen kapattı ancak siber suçluların bu tür açıklara yönelik arayışları devam edecek gibi görünüyor.

Siber güvenlik kuruluşu ESET, ABD merkezli CyberArk araştırmacılarının incelemesini mercek altına aldı. Araştırmacılar “Microsoft Teams’te bir ‘alt etki alanını’ ele geçirebilecek güvenlik açığı bulunduğunu tespit ettiler. Buna göre siber saldırganlar, bu açık yoluyla kullanıcı verilerini çalmak ve sonuçta bir kuruluşun tüm Teams hesaplarını ele geçirmek için kötü amaçlı bir GIF kullanma imkanına sahipler. Araştırmacılar, hazırladıkları incelemede “Saldırgan bir şekilde kullanıcıyı, ele geçirilen alt etki alanlarını ziyaret etmeye zor-

layabiliyorsa, kurbanın tarayıcısı bu çerezi saldırganın sunucusuna gönderir ve saldırgan bir skype belirteci oluşturabilir. Tüm bunları yaptıktan sonra, saldırgan kurbanın Teams hesap verilerini çalabilir” açıklamasını yaptılar.

Güvenlik açığı nasıl istismar ediliyor?

Güvenlik açığından faydalanmak, kurbanlara kötü amaçlı bir GIF dosyası göndermekle başlıyor. Endişe verici ölçüde, GIF’i görüntülemek bile etkilenmek için yeterli. Saldırı, solucan benzeri bir şekilde otomatik olarak

yayılabilme potansiyeline sahip. Kusurun, Teams’in hem masaüstü hem de web tarayıcı sürümlerinde mevcut olduğu söyleniyor. CyberArk araştırmacıları, bulgularını Microsoft’la paylaştı. Teknoloji devi hızlı hareket etti ve hemen yanlış yapılandırılmış Domain Name System (DNS) kayıtlarını düzeltti. 20 Nisan tarihinde ise Microsoft Teams için bir yama yayınlandı. İlk tespitler, bu aşamada hiçbir saldırının gerçekleşmediği yönünde. Yine de bu örnek, video konferans sistemlerinin oldukça gözde olduğu bir dönemde, bundan fayda çıkarmaya çalışan siber suçlulara karşı daha fazla tetikte olunması gerektiğine işaret ediyor.

www.itnetwork.com.tr 55 2020


DORinsight, ‘evde çocuklarla hayat’ı mercek altına aldı Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma şirketi DORinsight tarafından yapılan ‘Evde Çocuklarla Hayat’ başlıklı araştırma, bu süreçte anne-babaların evde çocuklarla olan ilişkilerine dair dikkat çeken sonuçlar ortaya koydu…

Türkiye genelinde 2.735 ebeveynin katıldığı araştırmaya göre çocuklar sokaklarda, bahçelerde oynamaya kısa süreli veda ederken, ekran başında geçirilen zaman arttı. Araştırmaya katılanların yüzde 56’sı çocuklarının bu süreçteki ruh halini ‘Ne mutlu ne mutsuz’ olarak tanımladı. Hitay Holding bünyesinde bulunan, Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma şirketi DORinsight, “Evdekal” çağrılarının sıkça tekrarlandığı bu dönemde, ‘Evde Çocuklarla Hayat’ başlıklı bir araştırma gerçekleştirdi. 21 – 22 Nisan tarihlerinde online olarak yapılan ve Türkiye kent temsili 2.735 anne-babanın katıldığı araştırma sonucunda, bu süreçte ebeveynlerin evde çocuklara olan tutumlarıyla ilgili önemli veriler elde edildi. Araştırmaya katılan ebeveynlerin yüzde 53’ü yaşadıkları bu süreçten sonra evde yeni düzen içerisinde çocuklarına ekran kısıtlaması getirmediklerini, yüzde 47’si ise getirdiklerini belirtti. Katılımcıların yüzde 52’si çocuklarıyla televizyon ya da bilgisayarda her gün ortalama olarak 1-3 saat arası za-

man geçirdiklerini söylerken, yüzde 37’si 3 saatten fazla, yüzde 11’i ise 1 saatten az zaman geçirdiklerini dile getirdi. Anne-babaların yüzde 61’i bu süreçte çocuklarının uyku düzenlerinin değiştiğini belirtti.

Çocuklara salgın eğitimi

“Çocuğunuza koronavirüs hakkında ne anlattınız?” diye sorulduğunda katılımcıların yüzde 80’i hijyen kurallarına dikkat etmesi gerektiğini, yüzde 77’si bir salgın hastalık olduğunu, kimseye bulaştırmamak için evde kalınması gerektiğini, yüzde 66’sı salgının yayılmasını önlemek için okullara ara verildiğini, yüzde 57’si düzenli beslenme ve düzenli uykunun önemli olduğunu, yüzde 49’u hastalığı tüm yönleriyle anlatıp sorularını cevapladığını söyledi.

Sokaklara kısa süreli veda

Katılımcıların yüzde 89’u çocuklarının sokakta/bahçede arkadaşlarıyla oynamasına izin vermezken, yüzde 56’sı çocuklarının bu süreçteki ruh halini ne mutlu ne mutsuz olarak, yüzde 25’i çocuklarının ruh halini mutlu olarak, yüzde 19’u da mutsuz olarak

değerlendirdi. Katılımcıların yüzde 63’ü bu süreçte çocuklarıyla eşit derecede ilgilendiğini (anne-baba), yüzde 21’i anne olarak kendilerinin daha fazla ilgilendiğini, yüzde 7’si baba olarak kendilerinin ilgilendiğini, yüzde 5’i çocuklarının kendileri hallettiklerini, yüzde 4’ü aile büyüklerinin ilgilendiğini belirtti.

Sorumluluklar arttı

Katılımcıların yüzde 93’ü bu süreçte sorumluluklarının artığını dile getirdi. Yüzde 69’u temizlik alanında, yüzde 66’sı çocuğun ihtiyaçları konusunda, yüzde 58’i çocuğun eğitimi konusunda, yüzde 56’sı yemek, yüzde 32’si ise iş konusunda sorumluluklarının artığını söyledi. Katılımcıların yüzde 67’si kendilerine vakit ayırabildiklerini kaydetti. Katılımcıların yüzde 80’i bu süreçte çocuklarının psikolojisi/gelişimi için bir profesyonelin desteğine ihtiyaç duymadıklarını, yüzde 92’si bu süreçte çocuklarının psikolojisi/gelişimi için bir profesyonelin destek almadıklarını söyledi. Katılımcıların yüzde 75’i de bu süreç bittikten sonra kendilerinin bir profesyonelden destek almayı planlamadıklarını dile getirdi.

Mio, motosiklet sürücülerinin de yol arkadaşı oluyor Ülkemizde motosik let kullanımının her geçen gün artmasıyla, motosik let bilinci ve güvenli sürüş fa rk ı nda l ığ ı da artmakta. Artmakta olan kullanım ve gelişen talepler, motosiklet kameralarından beklentiler de artırmış durumda. Motosiklet sürücüleri, tercih ettikleri kameralarda birçok özelliğin bir arada sunulmasını bekliyor. Çektikleri görüntüleri düzenleyebilmek ve paylaşabilmeleri için Wi-Fi özelliği, konum takibi, su ve darbeye dayanıklı olması ve çok daha fazlası kameralardan beklenmekte. Araç içi kamera sektöründe, ülkemizde de geniş bir kullanıcı kitlesi bulunan Mio’nun, motosiklet kameralarının ülkemize ne zaman geleceği merak edilen bir konuydu. Mio, Mayıs 2020 itibarıyla motosiklet kamerası MiVue M760D’yi ülkemizde satışa sunacağını duyurdu. Mio, araç içi kamera sek-

2020 56 www.itnetwork.com.tr

Motosiklet sürücülerinin merakla beklediği kamera, Mayıs 2020’de Türkiye’ye geliyor; Mio MiVue M760D ile motosiklet sürücülerinin de yollardaki arkadaşı olmaya hazırlanıyor. Araç içi kamera sektöründe dünyada lider markalarından biri olan Mio; MiVue M760D Motosiklet Kamerası ile Türkiye’deki motosiklet tutkunlarına merhaba diyor… töründe birçok özelliği ilk kez kullanan marka olması nedeniyle araç içi kamera kullanıcılarının yanı sıra teknoloji tutkunlarının da yakın takibinde. Mio MiVue M760D’de sunduğu; ön ve arka olmak üzere çift kamerası ile seyir halindeyken hem ön tarafta hem de arka tarafta olup biteni kaydedebilirsiniz, Çok yüksek kaliteli Sony Starvis Sensörü, tek tuşla kayıt özelliği, darbelerin nereden geldiğini algılayan 3 eksenli G sensörü, mikrofonu, otomatik konum belirleyen GPS’i (çektiğiniz görüntüleri seyrederken eş zamanlı olarak harita üzerinde nerede olduğunuzu, hızınızı görüntüleyebilirsiniz), IP67 seviyesinde su ve toza karşı dayanıklı tasarımı ve daha birçok özelliği ile daha

piyasaya çıkmadan, motosiklet kullanıcılarında merak uyandırmayı başardı. 2002 yılında kurulan ve dünyada 60’a yakın ülkede faaliyetlerini sürdüren Mio; araç içi kameraları, navigasyon cihazları ve motosiklet kameraları alanında dünyada pazar lideri olma özelliğini sürdürmekte. 2018 yılından itibaren ülkemizde de araç içi kameralarıyla kullanıcılarının beğenisini kazanmış durumda. Motosiklet kamerası olarak piyasaya sürdüğü Mio MiVue M760D, motosiklet kullanıcılarında şimdiden merak uyandırırken; kullanıcısına sunduğu birçok özellik ve Sony Starvis Sensör desteği ile oluşan beklentileri boşa çıkarmayacak gibi gözüküyor.


RE-SET Workspace, pandemi sonrası çalışma alanlarının standartlarına reset atıyor

Yüzyıllar öncesinden gelen iş hanı kültürünü tasarım ve teknolojiyle harmanlayıp, insan odaklı, doğaya saygılı ve mutlu mekanları hayata geçiren HAN Spaces, içerisinde bulunduğumuz salgın süreci sonrası ofis ve çalışma alanlarının tartışılacağı RE-SET Workspace adlı bir ortak düşünce ve proje platformu kurdu. RE-SET Workspace, Nurus’un ana sponsorluğunda; mimariden, insan kaynaklarına, teknolojiden, sağlık ve sürdürülebilirliğe farklı platformlarda yer alan tüm paydaşları bir araya getirecek. Alkaş organizasyonuyla sektör paydaşları aksiyona geçecek ve yeni düzen standartlarının belirlenmesi için çalıştaylara katılacak. RE-SET Workspace, Peryön, İDEALİST İç Mimarlık Derneği, WWF- Türkiye (Doğal Yaşamı Koruma Vakfı), Özyeğin Üniversitesi, Girişimcilik Vakfı, Özay Hukuk gibi değerli paydaşlar, akademisyenler, sektörün önde gelen şirketlerinin insan kaynakları yöneticileri, teknoloji şirketleri, proje yöneticileri, gayrimenkul uzmanları ve servis sağlayıcılarıyla birlikte geleceği kurgulayacak. Tüm katılımcılar, pandemi sonrası yeni dünyanın yeni insanı için iş hayatının nasıl değişeceğini ve bu değişimin mekansal etkilerinin ne olacağını değerlendirecek. Future Bright araştırma şirketi, katılımcılardan gelen iç görü ve çözüm önerilerini bir araştırma raporu haline getirecek. Tüm bu çıktılar hem kamuoyu hem de kamu otoriteleri ile paylaşılacak. HAN Spaces kurucu ortağı ve CEO’su Gizem Burteçin, “Biz HAN Spaces olarak çalışmayı verimli ve keyifli kılan, kurumlara uçtan uca hizmetler, deneyimler sunan bir Flex Space yönetimi ve Proptech (gayrimenkul teknolojileri) şirketiyiz. Yüzyıllar öncesinden gelen iş hanı kültürümüzü teknoloji ve tasarımla buluşturuyor, odağında insan olan, doğaya saygılı ve mutlu mekanlar kurguluyoruz. Covid-19 ülkemizde de ofislerin genelini ve tabi ki ortak calışma alanlarını ve bina yönetimlerini de doğrudan etkiledi. Biz de HAN Spaces olarak kurucularımızdan da gelen tecrübe ve bina yönetimi deneyimimizle bu dönemde üzerimize düşeni yaparak yeni dünyanın yeni insanı için iş hayatı nasıl olacağını disiplinler arası bir bakış açısıyla ele almak adına RE-SET Workspace adlı bir ortak düşünce ve proje platformu kurduk. Amacımız tüm paydaşlarımızla beraber çalışma alanlarının geleceğini planlamak ve ofis alanlarını açtığımız yarınların standartlarını beraber oluşturmak”. Toplantıya katılan JLL Türkiye ve HAN Spaces YK Başkanı Avi Alkaş ise görüşlerini şu şekilde dile getirdi: “Global ölçekte 93 binden fazla çalışa-

HAN Spaces’in öncülüğünü yaptığı ortak düşünce ve proje platformu RESET Workspace, içerisinde bulunduğumuz salgın süreci sonrasında sosyal izolasyonun korunacağı yeni dönemde farklı platformlarda görüş bildiren tüm paydaşları, aksiyona geçilmesi ve standartların belirlenmesi için bir araya getiriyor.RE-SET Workspace’in iki aşamadan oluşması ve üç aya yayılacak bir program olması planlanıyor. İnisiyatifin ana amacı; bu öngörüler ile iş hayatının yeni düzene bir an önce adapte olmasını sağlamak, insanı odağına alan, sağlıklı, sürdürülebilir, teknolojiye entegre mekanlar ve çalışma standartları için yeni döneme yol gösterici olmak… nı olan bir şirketin yönetim kurulu başkanı olarak dünyadaki çalışma arkadaşlarımla düzenli aralıklarla görüşüyorum. Çin, Japonya ve Güney Kore’nin farklı koruma ve güvenlik önlemleriyle çalışmaya başladığını gözlemliyoruz. Bu senaryolara bakarak ben de iki ay sarkma ile Çin’i takip edeceğimizi düşünüyorum” JLL’nin araştırmasına göre 10 sene içerisinde Amerika Ofis pazarının yüzde 30’u Flexible Space olacak yani esnek çalışma alanlarına geçileceğini belirten Avi Alkaş, “Re-Set Workspace platformunu mesafe kavramının iş hayatına nasıl uyumlanacağı ve neleri / nasıl değiştireceği insan – mekan – zaman üçlemesi çerçevesinde tartışmak için hayata geçirdik. Covid-19 sonrasında daha da büyük bir ivme ile konvansiyonel ofislerin yerini home ofisleri de belli oranda içeren ama eve yakın uydu ofislere de yer açan hibrid ve esnek yapılanmaya bırakacağını düşünüyoruz. Biz de bu kapsamda Türkiye için kolları sıvadık. Türk iş dünyası için önemli kazanımlar ortaya koymayı hedefleyen bu platforma bu süreci önceden deneyimlemiş ve çalışma alanlarının standartlarını önceden belirlemiş uluslararası profesyonelleri, dernek başkanlarını, üst düzey yöneticileri de dahil etmeye özellikle özen gösterdik. Bu platformun çıktılarını TÜSİAD ve ilgili bakanlıklarla paylaşacağız.‘’ Nurus YK Başkanı Güran Gökyay ise görüşlerini şu şekilde dile getirdi: “Dünyada şirketlerin çalışanlarını hangi koşullarda ofislere geri getirecekleri bu günlerde sıklıkla konuşulan konuların başında yer alıyor. 93 senelik bir sanayi şirketi olarak binaların, ofislerin evrimine birebir tanıklık ettik. Paylaşım ekonomisine geçişle içine kapalı hiyerarşik düzen yerini açık ofislere, paylaşımlı sistemlere bıraktı. Bu şeffaflık ve sosyalliğin iletişimsel kazanımlarını kaybetmeden yeni dönem adaptasyonunu sağlamalıyız. Şimdi insanı odağımıza alarak, teknolojiyle doğru şekilde entegre edeceğimiz ekosisteme saygılı, yaşanabilir şehirler için binaları ve çalışma alanlarını konuşmanın zamanı. Özellikle çok katlı binalarda asansöre binme trafiğinin ya da öğle yemeğine gitme sürecinin nasıl kurgulanacağı herkes için merak konusu. Çalışma alanlarının standartlarının acilen ve en doğru şekilde belirlenmesinin her sektörü birebir etkileyen, insan sağlığını

doğrudan etkileyen, ekonominin yeni döneme hızla adapte olmasına büyük ivme sağlayacak bir konu. Ofis binaları ve çalışma alanlarında ihtiyaçlar nedir? Nasıl standartlar oluşturulmalı? Ofis içi sosyal mesafe nasıl korunacak? Ofis içi sirkülasyon nasıl sağlanacak? Kapı kollarından, masa seperasyonlarına, dezenfeksiyon koşullarından, mobilya ve havalandırma standartlarına kadar tüm teknik konular detaylandırılmalı, somut, uygulanabilir ve herkese yol gösterecek çıktılar, standartlar olmalı. Bu değişimi konsensüs ile yönetmeliyiz. Türk şirketleri yeni dönem adaptasyonunu hızlı, makul ve uygulanabilir şekilde hayata geçirirse global ölçekte rekabet avantajı sağlarız, bölgesel üretim gücümüzü ve ekonomik etkinliği sağlarız.

IDEATHON’la başlıyor

Platformun ve programların ana amacı bu öngörüler ile iş hayatının bir an önce yeni düzene adapte olmasını sağlamak, insanı odağına alan, sağlıklı, sürdürülebilir ve teknolojiye entegre mekanlar ve çalışma standartları için yeni döneme yol gösterici olmak. Bu kapsamda Re-Set Workspace’in programı Ideathon ve Design Challenge’dan oluşacak 2 faz ile 3 aya yayılacak. Her fazın somut çıktıları olacak. 30 Nisan’da açılış oturumu ile start alacak olan platformun ilk ayağı Ideathon’da; söyleşiler, anketler, paneller ve fikir havuzunun oluşturulması için bir fikir maratonu düzenlenecek. İnsan, Çalışan Sağlığı ve İş Yeri Güvenliği, Sürdürülebilirlik, Tasarım, Teknoloji ve Çalışma Alanları’ndan oluşan 6 farklı alanda alt komisyonlar oluşturulacak ve düzenlenecek çalıştaylar sonrasında her komisyonun çıktılarından raporlar ve makaleler oluşturulacak. Mekan Tasarımı Proje Yarışması kapsamında ortaya çıkacak fikir ve komisyon raporları doğrultusunda; mimari proje yarışması açılacak, sektörlerin önde gelen isimlerinden oluşturulacak jüri projeleri değerlendirecek. Pandemi sonrası mesafe kavramının iş hayatına nasıl uyumlanacağı ve neleri / nasıl değiştireceğinin tüm perspektifler çerçevesinde tartışılacağı platformun tüm çıktıları; ilgili kamu kurumları, STK’lar ve iş dünyası ile paylaşılacak.

www.itnetwork.com.tr 57 2020


Evden çalışma döneminde hızdan şikayet ediyoruz Citrix’in Araştırmasına göre günümüz şartlarında evden çalışma döneminde biraz daha uyuyor, evdeki internet hızından şikayet ediyor, evdeki gürültüden kaçmak için toplantılara yatak odası ve banyodan giriyoruz… Çalışanların evlerinden iş yapmaya adapte olmalarıyla birlikte konferans odalarının yerini banyolar alıyor, çocuklar ve evcil hayvanlar toplantıların ortasına dalıyor, kameralar evdeki her anı ve tuhaf sesleri olduğu gibi yakalıyor. Citrix Systems adına OnePoll tarafından yapılan yeni bir araştırma sonuçlarına göre dünyanın her yerinde insanların evden çalışmanın getirdiği gerçeklere uyum sağlamalarıyla birlikte, çalışma yepyeni bir boyut kazandı. Yataklar çalışma masası, banyolar konferans odası haline geldi, çocuklar ve evcil hayvanlar sanal toplantıların davetsiz misafiri oldu ve kapalı olduğu düşünülen kameralar tuhaf sesleri ve anları yakaladı. Ancak çalışanlar üretkenliğini, her zamankinden daha fazla olmasa da sürdürüyor.

“Normal” Tanımı Yeniden Yapılıyor, Yeni Bir Rutin

İşe gidip gelmek için saatler yerine yalnızca birkaç dakika harcanmasıyla birlikte, OnePoll araştırmasına katılan, şu anda Koronavirüs salgını nedeniyle evlerinden çalışan 2000’in üzerinde ABD’li ofis çalışanının çoğunluğu günlük rutinlerini bu yeni düzene uyarlıyor. Bu katılımcıların yüzde 24’ü ofise giderken kalktıkları saatte kalkıyor. Büyük bir çoğunluk ise saatlerinin değiştiğini söylüyor: • Yüzde 25’i biraz daha fazla uyuyor • Yüzde 22’si çevrimiçi olmaları gereken son ana kadar uyuyor Kişisel rutinlerini de bu düzene uyarlıyor ve işe hazırlanmak için daha az zaman harcıyorlar: • Yüzde 34’ü her gün duş alıyor • Yüzde 26’sı saçını/makyajını/kişisel bakımını yapmaya devam ediyor • Yüzde 15’i daha az tıraş oluyor Bunun sonucunda katılımcıların Yüzde 25’i daha hızlı odaklanarak işlerini daha kısa sürede tamamladıklarını söylüyor. Hazır Olun veya Olmayın, Durum Bu Koronavirüs pandemisinin getirdiği bu uzaktan çalışma düzenine ani geçiş için çok az çalışan hazırdı. OnePoll araştırmasına katılanların yüzde 82’si şirketlerinin “tamamen” veya “oldukça” hazır olduğunu

2020 58 www.itnetwork.com.tr

ve kısa bir sürede gerekli teknolojiyi ve altyapıyı hayata geçirdiklerini söyledi. Ancak evden çalışmayı zorlaştıran birçok soruna da değindiler: • Uygulamalara erişim için iki faktörlü kimlik doğrulaması ve birden çok parola gerektiren, tekli oturum açma (single signon) olanağının olmaması ve sıkı güvenlik protokolleri (%33) • Evdeki bant genişliğinin/Wi-Fi hızının yavaşlığı (%33) • İşlerin yapılması için gereken tüm uygulamalara erişimin olmaması (%23) • Yavaş Virtual Private Network (VPN) bağlantısı (%16) Ofis Olarak Ev OnePoll verilerine göre birçok çalışan, ortamlarını evden çalışmak veya öğrenmek zorunda olan başkalarıyla paylaştıklarından bu konuda da yaratıcılık sergiliyor. Ortamlarını paylaştıkları gruplar ise şöyle: • Eşler (%64) • 2 yaş ve altındaki bebekler (%28) • 3 - 12 yaş arası çocuklar (%56) • 13-17 yaş aralığındaki gençler (%41) • 18 yaşın üzerindeki yetişkinler (%22) • Anne-babalar (%23) • Akrabalar (%19) • İleri yaştaki akrabalar (%15) • Oda arkadaşları (%15) Ayrıca ofis çalışanlarının yüzde 14’ü geçici olarak ikinci evinden/yazlığından çalıştığını, yüzde 13’ü ebeveyninin veya eşinin ailesinin evinde çalıştığını, hatta yüzde 5’i bir otelde kaldığını belirtiyor. Toplantı Odasından Banyoya OnePoll araştırmasına katılanlar, yeni ofis arkadaşlarının programlarına uymak ve dikkati dağıtan unsurları en aza indirmek için aramalarını hiç olmayacak yerlerde yaptıklarını söylüyorlar: • Yatak odaları (%33) veya çocuklarının odaları (%25) • Banyo (%29) • Garaj (%24) • Bodrum (%23) • Elbise odası (%17) • Tavan arası (%15) • Dışarısı (%14) Ancak tüm bunlar bölünmenin önüne geçemedi. Çocuklarının ve evcil hayvanlarının görüntülü aramalarda göründüğünü

söyleyenler: • Çocuklar (%24) • Evcil hayvanlar (%13) • Hem çocuklar hem evcil hayvanlar (%29) Tabii bazı tuhaf anların yaşanmasına da neden olabiliyor. Çalışanların yaklaşık yüzde 44’ü görüntülü toplantılarda oturum açıp kameralarının açık olduğunu fark etmeyerek şunları yaparken görüldü: • Temizlik, temiz çamaşırları katlama, bulaşık makinesini boşaltma gibi ev işleri (%44) • Banyoda (%41) • Yemek pişirme (%40) • Egzersiz (%38) • Yemek yeme (%37) • Yatakta veya kanepede uzanma (%33) Birçoğu mikrofonları aslında açıkken sesini kapattığını düşünüp utanç verici anlar da yaşıyor: • Tuhaf sesler çıkarma (%41) • Telefonda birileri hakkında konuşma (%37) • Odada başka biriyle konuşma (%28) Günlük Kıyafetler Evden çalışmak nasıl görünüyor? • Araştırmaya katılanların yüzde 29’u terlik giyiyor veya ayakkabı giymiyor • Yüzde 28’i ofisteki gibi giyiniyor • Yüzde 25’i pijama veya eşofman giyiyor • Yüzde 25›i “video konferanslarda hoş görünmek” için sadece üstüne bir şeyler giyiyor • Yüzde 24’ü spor kıyafetlerini giyiyor

Peki, Pandemi sona erdiğinde bu durum devam edecek mi?

• Araştırmaya katılan çalışanların yüzde 37’si kuruluşlarının evden çalışma konusunda daha rahat olacağını, yüzde 32’si ise bunu daha sık yapmayı planlayacaklarını düşünüyor • Yüzde 33’ü ofise dönme konusunda istekli • Yüzde 28’i ise sürekli olarak uzaktan çalışmalarına izin verecek yeni bir iş arayacaklarını belirtiyor


Zyxel ve McAfee’den güç birliği! Zyxel, Küçük ve Orta Ölçekli işletmelerin veri güvenliğini garanti altına almayı hedefliyor. McAfee ile stratejik işbirliği yapan kurum, ZyWALL ATP Güvenlik Serisi’ne McAfee çözümlerini entegre etti…

Bireyler ve kurumlara yönelik, yapay zeka entegreli bulut tabanlı ağ çözümleri sunan Zyxel, güvenlik firması McAfee ile işbirliği yaptığını duyurdu. Güçlerini birleştiren iki firma, küçük ve orta ölçekli kurumların siber korsanlar ile mücadelesine karşı daha etkin koruma vaadinde bulunuyor. McAfee güvenlik yazılımı çözümünün Zyxel’in ATP ürün ailesine entegrasyonu ile işletmelerin bilgisayar ağlarında üst düzey güvenlik elde edilerek garanti altına alınmış olacak. Tek bir cihaz üzerinden üstün koruma avantajı elde edebilecek olan işletmeler, siber korsanların saldırılarına karşı üst seviyede önlem almış olacaklar. İki firma arasındaki stratejik anlaşma ile ilgili bir açıklama yapan McAfee Kurumsal Ürün Stratejisi ve Birlikleri Küresel Başkanı Javed Hasan “Küçük işletmeler günümüzde siber güvenlik desteğine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor. McAfee olarak kurumların ana işlerine odaklanarak faaliyetlerini sürdürmesi için güvenlik çözümlerimiz ile onları siber tehditlere karşı koruyoruz. Bu noktada Zyxel ile iş ortaklığı yapmaktan gurur duyuyoruz” dedi. 2019 Verizon Veri İhlali Araştırmalar Raporuna göre, siber saldırıların yüzde 40’ından fazlasının küçük işletmeleri hedeflediğine dikkat çeken Zyxel Channel Head Tuğba Şişik ise şöyle konuştu: “İki firmanın güç birliği yapması neti-

cesinde nihai hedefimiz; artan siber saldırılara karşı küçük işletmeleri daha efektif bir şekilde korumak. Pandemi dönemi, işletmeler için de zorlu bir dönem. Geçtiğimiz ay birçok işletme, ekibini korumak için evden çalışan personeli ile hizmet vermeye başladı. Bu nedenle güvenlik yatırımlarına ihtiyaç daha da arttı. Kötü amaçlı yazılımlardan ve siber saldırılardan korunmak için en etkin çözüm; güçlü bir güvenlik duvarına sahip olmaktır. Yeni ATP serisi ürün ailemiz işletmelerin tüm güvenlik ihtiyaçlarına cevap veriyor. Bu zorlu süreçte temennimiz; işletmelerimizin güvenli, verimli ve esnek bir ağ altyapısı ile kendi ana işlerini yürütmeye odaklanmasıdır. Zyxel olarak bu zor günlerde işletmelerimizin yanındayız. ATP Güvenlik Duvarlarımız, alışılmışın dışında ekstra güvenlik önlemleri sunmaktadır. Ürün bulut tabanlı tehdit zekası tespit yaklaşımı ile kötü amaçlı yazılımlara karşı anında önlem almaktadır.”

Genişleyen ATP Ailesi Zero Day Ataklarına Karşı Kalkan Vazifesi Görüyor

Büyük küçük her ölçekten firma için üstün koruma sağlayan ATP güvenlik serisi, aileye eklenen iki yeni üye ile büyümeye devam ediyor. Hepsi bir arada çözüm mantığı ile işletmeleri siber korsanlara karşı koruyan ZyWALL ATP100W ve ATP700, bilinen ve bilinmeyen tüm ataklara karşı önlem alıyor. Yapay zeka entegreli, çok kat-

manlı yapısı, bulut tabanlı sandboxing özelliği ile ATP güvenlik serisi, kurumların iş sürekliliğine de katkı sağlıyor. ATP Ürün Ailesi, geleceğin bilinmeyen ataklarına karşı derinlemesine savunma imkanı ile tüm gelişmiş tehditlere karşı kusursuz koruma imkanı sunuyor. Güvenlik çözümünün “akıllı bulut” sistemi, işletmelerin iş yükünü de hafifletiyor. “Sandboxing (Korumalı Alan), geleneksel statik güvenlik mekanizmasının algılayamayacağı yeni zararlı yazılım türlerini tanımlamak için bilinmeyen dosyalar içeren ve sıfır gün (zero day) saldırılarına karşı koruma sağlayan yalıtılmış bir bulut ortamıdır” diyen Tuğba Şişik, ZyWALL ATP güvenlik çözümünün; hem hızlı, hem de akış modları ile eşzamanlı olarak kötü amaçlı yazılımlara karşı önlem alabildiğini sözlerine ekliyor. Ürünün yapay zeka entegreli hızlı modu, üst düzey tehdit istihbaratı sağlamak için sürekli genişleyen bulut veri tabanından yararlanırken, akış modu ise ayrıntılı ve kapsamlı bir derin analiz için imza tabanlı bir veritabanı kullanıyor. Yeni hibrit mod ise bu iki modu bünyesinde barındırıyor. Böylece siber saldırılara karşı en üst seviyede koruma sağlanmış olur. Küçük ve orta ölçekli işletmeler için Zyxel ZyWALL Serisi ATP -Gelişmiş Tehdit Koruma Güvenlik Çözümünün; ATP100, ATP100W, ATP200, ATP500, ATP700 ve ATP800 gibi farklı seçenekleri bulunmaktadır.

Wirecard Anında POS ile E-Ticarete hızlı geçişin önü açıldı Farklı alanlarda ödeme çözümlerini bir arada sunan Wirecard Türkiye, e-ticaret alanında faaliyet göstermek isteyen firmaların üye iş yeri tanımlama (onboarding) sürecini yalnızca beş dakikaya indiren yeni ürünü Anında POS’u tanıttı… Wirecard Türkiye, küçük ve orta ölçekli işletmelerin e-ticaret ortamına geçişini kolaylaştırmak ve desteklemek üzere yeni ürünü Anında POS’u geliştirdi. Bu uygulamayla daha önce e-ticaret yapmamış olan kurumların üye iş yeri tanımlaması sürecinin kısaltılması ve dijital dünyaya hızla geçişi hedefleniyor. Anında POS, firmaların herhangi bir basılı belge ihtiyacı olmaksızın tamamen dijital kanallar üzerinden, beş dakika içinde Wire-

card Üye İşyeri olarak satışa başlamalarına olanak sunuyor. Uygulama-ticarete geçiş sürecinde yaşanan sıkıntıları gidererek kurumları evrak karmaşasından kurtarıyor ve ödeme sistemleri dünyasına hızlı bir giriş yapmalarını sağlıyor. Wirecard Türkiye Genel Müdürü Burhan Eliaçık, Anında POS’la ilgili şunları söylüyor: “Türkiye’de milyonlarca KOBİ olmasına rağmen e-ticaret oranları hala düşük seviyelerde seyrediyor. İçinde bulunduğumuz pandemi süreci, dijital dünyanın

ve iş süreçlerimizin bu dünyaya adapte olabilmesinin önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Biz de bu süreçte firmaların e-ticaret operasyonlarını hızlandırarak bu mecraya geçişlerini kolaylaştırmak istedik. Hem iş ortaklarımıza hem de KOBİ’lere yönelik pratik ve hızlı bir çözüm olarak geliştirdiğimiz Anında POS vesilesiyle kurumların Wirecard Üye İşyeri olmak için temin etmesi gereken belgelere harcayacağı zamanı, satış faaliyetlerine yönlendirebilmesini sağlıyoruz.”

www.itnetwork.com.tr 59 2020


Yıldız Teknopark Şirketi Fiber Games’ten yerli oyun atağı Weld it 3D oyunuyla, 154 ülkede İOS platformunda Top10 listesine girerek büyük bir başarıya imza atan Fiber Games, yerli çizgi kahraman Kral Şakir’i oyuna taşıdı. Kral Şakir; Macera Adası adını taşıyan oyunun en büyük özelliği tekrar oynanabilirlik ve dinamik yapısı. Oyunun Android ve iOS platformlarında ve ücretsiz yayınlandığını söyleyen Fiber Games Kurucu ortağı Furkan Faruk Akıncı, “Önümüzdeki dönemde hedefimiz, aklımızdaki PC ve konsol multi-platform projelerini hayata geçirebilmek” diye konuşuyor.

Yıldız Teknopark’ta faaliyetlerini sürdüren Yıldız Kuluçka firması Fiber Games, Türkiye’de yıllık 1 milyar dolar civarında seyreden oyun piyasasında faaliyet gösteren şirketlerden biri. 2018 yılında kurulmuş bir şirket olsa da Fiber Games, son yıllarda yükselişe geçen, ‘hypercasual’ olarak tanımlanan ve toplu taşımada, ayakta yolculuk yaparken bile rahatlıkla oynanan oyunlarda kendini ispatlamış durumda. Çünkü şirketin geliştirdiği hypercasual oyunu Weld it 3D, İOS platformunda 154 ülkede Top10 listesine girerek ilk büyük başarısını elde etti. Ardından ise Android ve IOS platformlarına Kral Şakir: Macera Adası oyunuyla çıktı şirket. Bu oyunun yerli bir çizgi kahraman için hazırlamış hikâye serisini takip eden ilk oyun olduğunun altını çizen Fiber Games kurucu ortaklarından Furkan Faruk Akıncı, Kral Şakir’i sevenlerin yakın zamanda çıkan Macera Adası kitabının hikayesinin devamını oyunun içinde bulabileceğini de sözlerine ekliyor. Fiber Games ortakları önlerine önümüzdeki dönem için hedefler de koymuş. Akıncı “5 yıllık nihai hedefimiz, hayalimizdeki Türkiye oyun sektörünü ivmelendirecek multi-platform oyun projelerini hayata geçirebilmek” diye bu hedefleri özetliyor. Akıncı, bu projeleri hayata geçirirken yatırımcı arayışlarının olabileceğinin de altını çiziyor.

Oyun Projesi Nasıl Doğdu?

Kral Şakir markası birçok platformu,

2020 60 www.itnetwork.com.tr

çizgi-dizi, animasyon film, kitap gibi ürünlerle trans-medyayı etkili kullanıyor. Varol Yaşaroğlu ve Grafi2000’in yaratmış olduğu bu dünyayı benzerlerinden ayıran en önemli unsursa her yaşa hitap eden bir yanının olması. Kral Şakir’in çok katmanlı bir mizah altyapısı var. Kitap serisinin yayıncı olan Eksik Parça Yayınları Fiber Games’e olası bir oyun projesi için ulaştığı zaman oldukça heyecanlandıklarını söyleyen Fiber Games Kurucu Ortağı Furkan Faruk Akıncı, ilk önce bildikleri bu dünyanın hakkını verebilecek bir oyunun nasıl olması gerektiğini araştırmaya koyulduklarını anlatıyor. Oldukça yoğun geçen bu sürecin sonunda iki ana unsura odaklandıklarını söyleyen Akıncı, konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Tekrar oynanabilirlik ve dinamik yapı bizim için önemliydi. Kral Şakir: Macera Adası oyununda birbirinden farklı beş bölüm bulunuyor ve bölümlerin tümü birbirinden tamamen farklı bir oyun mekaniğine sahip. Kral Şakir dünyasını seven her yaştan oyuncu deneyip sevecektir. Oyunu her denediğinizde daha iyi oynayıp yüksek skor elde etmeye ve Şakir ve arkadaşlarını her bir bölümde en uzak mesafeye taşımaya çalışıyorsunuz.”

İlk Oyunları Değil

Fiber Games yol haritasını üç faza bölmüş. Birincisi basit ama keyifli oyunlar üretebilmek. Şu an hyper casual modelinde faaliyet gösteriliyor. iOS platformunda 154 ülkede Top10 listesine giren Weld it 3D şirketin ilk büyük başarısı oldu. Hyper casual stüdyosu şu an 8 kişi ve ayda ortalama 10 prototip üretebilir durumda. İkinci faz ise servis bazlı çev-

rimiçi bir ya da iki proje üretebilmek. Şirket önümüzdeki 2 yıl içerisinde bu iş modeline bir ürün çıkarmayı planlıyoruz. Mobil cihazlardan oynanabilen, rekabetçi ve servis bazlı iki proje fikrinin masalarında olduğunu söyleyen Akıncı, “Bunlardan en az birini yere indirmeyi hedefliyoruz.” diye konuşuyor. Üçüncüsü ise AAA kalitesinde bilgisayar ve konsol oyunları üretebilen bir stüdyoya dönüşmek.

“Yatırımcı Arayışımız Olacak”

Planlanan üçüncü fazda ise AAA kalitesinde bilgisayar ve konsol oyunları üretebilen bir stüdyoya dönüşmek var. Akıncı bu konuyla ilgili şöyle konuşuyor: “5 yıllık nihai hedefimiz, aklımızdaki PC ve konsol multi-platform projelerini hayata geçirebilmek. Yıldız Teknopark bünyesinde bu hedeflerimize ulaşabilmek için oldukça faydalı teşviklerle birlikte ivmeyi yakaladık. Bir sonraki faz için yatırımcı arayışımız olacak fakat yatırımcı tarafında işe sadece finansal açıdan bakmıyoruz. Bize yatırım yapmak isteyenler mutlaka oyun sektörünü biliyor olmalı; buna tutku duymalı. Yatırım sadece para yatırmak olmamalı, bizim önümüzü açacak, bize inanacak her kişi ya da kurumla görüşebiliriz. Bu önemli bir network’ü açmak olabilir, uluslararası yayıncı ilişkileri olabilir. Finans kaynağı bir şekilde bulunabiliyor ancak fikirleri ve network’üyle bize katkıda bulunabilecek kişiler ve kurumlar da bizi heyecanlandırır. “


Mastercard Avrupa Başkanlığına Mark Barnett atandı Mastercard, Brüksel merkezli yürüttüğü Avrupa operasyonlarının başına Mark Barnett’i getirdi. Barnett, başkanlık görevi kapsamında Mastercard’ın Avrupa bölgesindeki iş stratejileri, planlama ve başarılarından sorumlu olacak…

Mastercard’ın Türkiye de dahil 53 ülkeyi kapsayan Avrupa operasyonu; perakendeciler, finansal kurumlar ve işletmelerle yapılan ortaklıklar aracılığı ile 950 milyondan fazla kişiye hizmet veriyor. Yeni görevinde Uluslararası Başkan Gilberto Caldart’a raporlayacak olan Barnett, 1 Haziran 2020’den geçerli olmak üzere de Mastercard’ın Yönetim Komitesine katılacak. Yeni görevi ile ilgili değerlendirme yapan Barnett “Mastercard için özellikle Avrupa’da önemli bir dönemden geçiyoruz. Böyle dinamik bir dönemde, çeşitliliği yüksek bir bölgenin liderliğini yapmaktan mutluluk duyuyorum. Basit ve güvenli ödeme seçenekler sunma konusunda eşsiz bir konuma sahibiz. Hizmet verdiğimiz herkes

için, tercih edilen ortak olarak konumumuzu güçlendirirken, yeni teknolojileri ve inovasyonu teşvik eden bir kültürü de geliştirmeye devam etmeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Mastercard, Avrupa genelinde insanlara, işletmelere ve ekonomilere güç veren gerçek bir şampiyon. İnsanların hayatlarını kolaylaştırmaya odaklanmış bir ekibe ve organizasyona liderlik etme fırsatına sahip olduğum için çok mutluyum” diye konuştu. Barnett, Avrupa Başkanı olarak atanmadan önce İngiltere, İrlanda İskandinav ve Baltıklar Bölge Başkanı olarak görev yaptı. Sektöre ve insanların ödeme şekillerini değiştiren yeni teknolojilere yönelik derin bilgi birikimi, Mastercard’ın birçok ülkede başarı kazanmasında kritik bir nokta oldu. 2003 yılında katıldığı Mastercard’da Avrupa’nın yanısıra, küresel çapta da farklı roller üstlenen Barnett, bireysel bankacılık ve ödeme sektöründe 20 yılı aşkın deneyime sahip. Barnett, yıl sonunda emekli olan şu anki Mastercard Avrupa Başkanı Javier Perez’in yerini alacak. 1996 yılında Mastercard’a

katılmış olan Perez, 15 yıldır yürüttüğü Mastercard Avrupa Başkanlığı’ndan önce çeşitli üst düzey görevlerde bulundu. Mastercard’daki çeyrek asra yaklaşan tecrübesinde Perez, kurduğu yıldız ekiple, ödemelerin olağanüstü büyümesini sağlarken, ödeme ekosistemindeki yenilikçiliğin desteklenmesi ve güvenin artırılması amacıyla iş dünyası, hükümetler ve düzenleyicilerle ortaklıklar hayata geçirdi. Caldart, Perez’in emekliliği ile ilgili olarak ise “Javier, yerel, bölgesel ve küresel müşterilerle güçlü ortaklıklar kurdu. Yeni pazarların açılmasına liderlik edip yönetmelik ve mevzuatlara yön verirken, maksimize edilmesini sağladı. Tüm bunlar sayesinde, Mastercard’ı Avrupa çapında gerçek bir pazar lideri haline getirirken, işleri sürekli başarı getirecek şekilde çeşitlendirdi. Arkasından muazzam bir miras bırakan Javier’e tüm organizasyonumuz adına, işimizi inşa etmek ve büyütmek için yaptığı önemli katkılardan dolayı içtenlikle teşekkür etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Çağrı merkezleri ile hayata bağlı kaldık Çağrı merkezleri sayesinde pek çok şirketin müşteri hizmetleri kesintisiz olarak devam ediyor, evlerinden çıkamayan vatandaşın ihtiyaçları karşılanıyor…

Çağrı Merkezleri Derneği (ÇMD) Yönetim Kurulu Başkanı Rengin Ağılönü, “Dernek olarak, tüm insanlığı tehdit eden Covid19 salgınının yayılımını engellemek ve toplum sağlığını korumak kadar, ekonomik ve sosyal fayda üretmeyi sürdürmek için mevcut döngünün korunmasını da önemsiyoruz. Tüm üyelerimiz, içinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde mevcut yapılarını koruyarak hizmet vermeye devam ediyorlar. Bu dönemde evlerinden çıkamayan vatandaşlara kesintisiz hizmet verilmesini sağlayan çağrı merkezlerinin kritik rolü bir kez daha anlaşıldı” dedi. Salgın, sosyal, ekonomik ve teknik olarak tüm sektörlerde olduğu gibi çağrı merkezi süreçlerini de etkiledi. İçinde bulunduğumuz sosyal izolasyon döneminde, çağrı yoğunluğu hizmet verilen sektörlere göre farklılık gösteriyor.

Özellikle finans, telekomünikasyon ve e-ticaret sektöründe faaliyet gösteren firmaların çağrı yoğunluklarında artış olduğunu söyleyen Ağılönü, bu artış oranlarını ortalama olarak şöyle ifade etti; telekomünikasyonda yüzde 30, e-ticarette yüzde 30-40, bankacılıkta ise yüzde 25.

Müşteri deneyimine yatırım yapan markalar fark yarattı

Bu zorlu süreçte çağrı merkezlerinin, müşteri hizmetleri için taşıdığı kritik önemin daha iyi anlaşıldığını vurgulayan Ağılönü, “bugün tüketiciler taleplerini karşılayabilmek, sorularına yanıt bulabilmek için her zamankinden daha fazla çağrı merkezleri ile temas ediyor. Salgın öncesinde müşteri deneyimini merkezine alarak yatırım yapan şirketler, bu dönemde sorunsuz işleyen müşteri hizmetleriyle marka bağlılıklarını güçlendirdiler” dedi.

Evden çalışma modeline çok hızlı geçebildik

Vatandaşa sunulan bu kritik hizmetlerin sürekliliği için çağrı merkezi sektörünün evden çalışma modeline ilişkin altyapı çalışmalarını salgının ilk haftalarında hızlıca tamamladığını vurgulayan Rengin Ağılönü, “toplu çalışma alanlarında hizmet vermemiz nedeniyle salgının ilk günlerinden itibaren önceliğimiz çalışan ve kamu sağlığı oldu. Bu nedenle salgının ülkemizdeki ilk bulgularının görülmeye başlandığı Mart ayından önce evden çalışan müşteri temsilci sayısı 900 civarında iken, bugün üyelerimizin neredeyse tamamı evden hizmet veriyor. Sektörümüzün teknolojiye olan yatkınlığı ve esnek yapıları sayesinde üyelerimiz, hem salgının yayılmasının önüne geçmek hem de kesintisiz hizmet verebilmek adına bu dönemde çok hızlı hareket edebildiler” şeklinde konuştu.

www.itnetwork.com.tr 61 2020


E-Posta trafiği arttı: Veri hırsızlarına dikkat! Koronavirüs pandemisi, şirketlerin siber güvenlik stratejilerini yeniden şekillendiriyor. Karantina süresince e-posta trafiğinin artmasını fırsat bilen hackerlerin saldırı girişimlerine dikkat çeken Bitdefender Türkiye Genel Müdürü Barbaros Akkoyunlu, e-posta saldırılarına karşı şirketlerin uygulaması gereken 9 siber güvenlik önerisini paylaşıyor… Koronavirüs pandemisiyle mücadelede siber güvenlik dünyası yoğun çaba harcıyor. Özellikle hackerlerin, uzaktan çalışma sistemine geçen şirket çalışanlarını hedeflerine alarak bu dönemde yoğun şekilde kullanılan e-posta servislerine saldırılar gerçekleştirdiği görülüyor. Kötü amaçlı yazılımların birçoğunun yayılma noktası olarak görülen e-posta saldırılarının karantina sürecinde şirketleri ciddi derecede tehdit ettiğini belirten Bitdefender Türkiye Genel Müdürü Barbaros Akkoyunlu’ya göre, önemli verileri ve finansal zararları hedeflerine alarak gerçekleşen e-posta saldırılarına karşı şirketlerin dikkat etmesi gereken 9 siber güvenlik önlemi bulunuyor.

Geliştirilmiş E-Posta Savunma Hattına İhtiyaç Var

E-posta servis sağlayıcılarının sunduğu güvenlik çözümleri, gelen ve giden e-posta trafiğini filtreleyerek kötü niyetli içeriği alıcılarına ulaşmadan engellemeye çalışıyor. Ancak etkili ve gelişmiş bir e-posta çözümü için sadece spam ve şüpheli linkleri filtrelemenin yeterli olmayacağına dikkat çeken Barbaros Akkoyunlu, bir e-posta güvenlik platformunun şüpheli öğeleri sürekli olarak engellemesi, karantinaya alması ve zamanında ilgili tehdit istihbaratına bağlanması gerektiğini aktarıyor. Gelişmiş e-posta dinamiklerini oluşturabilmek için de temelleri sağlam e-posta güvenlik altyapısının oluşturulmasının da önemini hatırlatan Akkoyunlu, şirketlerin artan e-posta trafiğinde siber saldırılara karşı tetikte olması için gerekli 9 adımı sıralıyor. 1. Sadece Antispame güvenmeyin. Antispam çözümleri uzun zamandır tehditten çok bir sıkıntı haline gelmiş durumda. Kötü ya da şüpheli içeriklerden antispame güvenerek korunmaya çalışmak geçerli bir çözüm sayılamaz. E-posta güvenlik çözümünüzün e-posta eklerini tarayan ve içeriği filtreleyen gelişmiş güvenlik katmanlarını içermesi gerektiğini unutmayın. 2. Güncel kalın. Özellikle de siber güvenlik çözümlerinde her zaman güncel kalmanız gerekiyor. Karantina gibi bu tarz önemli kriz süreçlerini iyi değerlendiren hackerlerin iki hafta önce güvenli olarak bildiğiniz dosya türünü zararlı hale getirmediğinden emin olmanız gerekiyor. 3. Otomatik raporlandırmalara sahip olun.

2020 62 www.itnetwork.com.tr

olunması gerekiyor. Şirketlerin %70’inin bu tarz oltalama saldırılarına karşı kendilerini koruyacak teknolojiye sahip olmaması da ciddi bir sorun olarak görülüyor. Çünkü şirketlerin en çok zarar gördükleri bu tarz saldırılara karşı önlem almaması savunma zafiyeti doğuruyor.

Siber güvenlik ekiplerinizin mevcut bütün e-posta altyapısı ve politikaları üzerinde tam denetime sahip olması, ayrıca algılanan ve karantinaya alınan tüm dosyalar hakkında bilgi sahibi olması gerekiyor. Bu nedenle yapılandırılabilir, otomatik raporlar ekibinizin başarısı için hayati önem taşıyor. 4. E-posta güvenlik platformunuzun yeteneklerini genişletin. Dikkate alınması gereken bir başka önemli husus ise sisteminizin büyük hacimli e-posta ve mail eklerini tarama ve kontrol etme kapasitesidir. Aslında ne kadar çok filtre uygularsanız, iş yükü o kadar büyük olduğu için çözümünüzün yüksek çalışma süresi ve hizmet sürekliliğini garanti edebilecek güvenilir bir teknoloji üzerine inşa edilmesi gerekiyor. 5. Çalışan faktörüne karşı tetikte olun. Birçok güvenlik uzmanı çalışan unsurunun kontrollerinin ötesinde olduğunu varsayar. Aslında, çalışanlar güvenlik önlemlerini uygulamak üzere eğitilebilir, ancak bunu yapmaya zorlanamazlar. Yapabileceğiniz şey, otonom ve otomatik bir çözüm uygulamak. Bu şekilde insan unsuru birçok zararlı etkileşimden korunur ve güvenlik süreci üzerinde daha az etkisi olur. 6. Üst düzey BEC (iş e-postaları) oltalamalarına karşı korunun. Sahtekarlık içeren ve kimlik avı, şifre hırsızlığı gibi taktiklerden beslenen bu tarz oltalama saldırılarına karşı dikkatli

7. Ödemelerinizi koruyun ve e-posta iletişiminden ayırın. Şirketlerin sadece %10’u ödeme yöntemi güvenliği ya da güvenli iş istasyonu aşamalarını kullanıyor. Bunu bilen hackerlerin gözü de veri ve paralarda oluyor. Fatura dolandırıcılığının en yüksek düzeyde olması nedeniyle, herhangi bir finansal işlem için e-posta kullanılmamasını öneriyoruz. Sisteminiz bu tür hassas bilgilerin e-posta ile iletilmesini kontrol etmeli ve engellemelidir. 8. Sunucularınızı DHA’ya (Dizin Hasat Saldırısı) karşı koruyun. Dizin hasat saldırısı, spam gönderenler tarafından kaba kuvvet kullanarak bir etki alanında geçerli ya da var olan e-posta adreslerini bulma girişiminde kullanılan bir tekniktir. Gelişmiş teknikler kullanılarak daha da tehlikeli hale gelen bu saldırı tarzına karlı şirketlerin sahip olduğu normal spam filtrelemeleri etkin savunma göstermiyor. Daha güçlü ve geniş bir savunma çözümüne sahip olunması gerekiyor. 9. Veri sızıntısını önleyin. Şirketinizin e-posta sunucularından çok çeşitli bilgiler alınabilse de en hassas olanlar kişisel olarak tanımlanabilir bilgiler, kişisel finansal bilgiler ve şifreleme anahtarlarıdır. Bu tür sızıntılar sadece mali kayıplara değil, aynı zamanda KVKK ve GDPR gibi kişisel verilerin korunması ihlaline de yol açabilir. Bu yüzden gelişmiş bir güvenlik çözümü yalnızca kötü amaçlı URL’leri engellemekle kalmamalı, aynı zamanda herhangi bir kişisel verinin e-posta ile gönderilmesini de engellemelidir.


Dassault Systèmes sürdürülebilirlik kurulu oluşturdu ve başkanını atandı Dassault Systèmes, Alice Steenland’in Sürdürülebilirlik Kurulu Başkanlığı görevine getirildiğini duyurdu. Steenland, yeni oluşturulan bu pozisyonda şirketin sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği, hâlihazırda dünyanın en sürdürülebilir firmalarının yeni deneyim kurgulamak, yaratmak ve üretmek amacıyla kullanmakta oldukları 3DEXPERIENCE platformuna daha iyi entegre etme yönündeki çalışmalara öncülük edecek. Büyük çokuluslu şirketler, sivil toplum kuruluşları, derecelendirme kuruluşları, danışmanlık şirketleri, akademi, startuplar ve çoktaraflı şirketler bünyesinde tam zamanlı veya danışman olarak hizmet vermiş ve hem ABD’de hem Avrupa’da küresel ölçekli projelerde görev yapmış olan Alice Steenland, Dassault Systèmes’e 20 yılı aşkın bir tecrübe ve ge-

Teknoloji liderlerinden biri olan şirket, bünyesinde Sürdürülebilirlik alanında bir kurul ve yönetici pozisyonu oluşturan ilk şirketler arasında yer aldı. Yeni oluşturulan Sürdürülebilirlik Kurulu Başkanı pozisyonu, şirketin sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği geliştirdiği teknolojilere daha iyi entegre etme çabalarını yönetecek. Dassault Systèmes ürün, doğa ve yaşamı birbiriyle uyumlu hale getirme misyonunu güçlendirdi… niş ölçekli bir bakış açısı getirecek. Daha önce AXA Group bünyesinde kurucu Kurumsal Sorumluluk Başkanı görevini yürüten Steenland, AXA Group’un küresel sürdürülebilirlik sıralamalarında lider bir konuma yükselmesine katkıda bulundu. AXA’ya katılmadan önce, bugün Moody’s iştiraki olan Vigeo bünyesinde yatırımcı araştırma iş kolunu yöneten Steenland ayrıca Arthur Andersen’in iş danışmanlık biriminde görev aldı ve Save the Children USA için stratejik planlama alanında harici danışmanlık yaptı. Şu anda ShareAction’da yönetim kurulu

üyeliği yapan ve Fransız Ecole Polytechnique’de ders veren Alice Steenland, aynı zamanda Yale School of Management, etki yatırım fonu Giant Ventures ve Fransa’nın önde gelen sürdürülebilirlik araştırma enstitüsü IDDRI danışma kurullarında hizmet veriyor. İnsan biyolojisi üzerine lisans eğitimini Stanford Üniversitesi’nde ve işletme yüksek lisans eğitimini Yale Üniversitesi’nde tamamlayan Alice Steenland, tarihin bu anında Dassault Systèmes’e katılmaktan mutluluk duyduğunu belirtti.

Teknoser, Olta.la Platformu ile oltalama saldırılarına karşı koruma sağlıyor Tamamen yerli kaynaklarla geliştirilen, sistem entegratörü Teknoser’in sunduğu Olta.la platformu, son dönemde sayısı giderek artan ve büyük tehdit oluşturan oltalama saldırılarına karşı hazırlıklı olmayı sağlayarak ve farkındalığı artırarak koruma sağlıyor… Son yıllarda kuruluşların ve bireylerin kullandıkları güvenlik çözümlerinin daha güçlü bir hale gelmesiyle birlikte siber saldırganlar güvenliğin en temel bileşeni olan insanlara odaklanmaya başladılar. Hedef aldıkları bilgi varlıklarını ele geçirerek maddi veya manevi çeşitli nedenlerle kötüye kullanmayı amaçlayan siber saldırganlar, özellikle elektronik posta altyapıları ve İnternet üzerinden oltalama (Phishing) adı verilen saldırı yöntemiyle insanları hedefliyorlar. Siber saldırganlar, e-posta ve internet kullanım alışkanlıklarından faydalanarak kullanıcıları aldatmayı ve güvenlik çözümlerini aldatmayı amaçlıyorlar. Bu sayede enjekte ettikleri zararlı kod parçalarıyla kullanıcı bilgilerine erişerek sistem dışına çıkarabiliyorlar. Yapılan araştırmalara göre her yıl neredeyse 10 kat artarak devam eden oltalama saldırıları işletmeler için büyük bir tehdit oluşturuyor. 2020 yılında yapılan Cyber Security Breaches Survey araştırması, 2019 yılında işletmelerin yüzde 86’sının oltalama saldırısına maruz kaldığını gösteriyor.

Olta.la, işletmelerin oltalama saldırılarına hazırlıklı olmalarını sağlıyor

Bu tür oltalama saldırılarının önlenebilmesi için güçlü bir güvenlik altyapısının yanı sıra sistemin en önemli bileşenlerinden olan insan unsurunun da büyük bir önem taşıdığını ifade eden sistem entegratörü ve saha hizmetleri şirketi Teknoser’in Genel Müdürü Ozan İnan, “Oltalama saldırıları temelde insanların zafiyetlerini kötüye kullanarak başarıya ulaştığı için her ne kadar kullanılan teknolojik ürünleri ve altyapıları güvenli hale getirerek söz konusu içeriklerin sistemlere bulaşmasını engelleseniz de farklı varyasyonları olan tek bir elektronik posta içeriğinde bulunan bir makro, kullanıcı tarafından çalıştırıldığında alınan tüm önlemlerin hiçbir önemi kalmayacaktır. Bu nedenle altyapıyı güvenli hale getirmenin yanı sıra çalışanların da olası bir saldırıya karşı hazırlıklı olması, bu alandaki farkındalığın yüksek tutulması oltalama saldırılarının

önlenmesi için büyük önem taşıyor. İşte Olta.la ile hedeflediğimiz ve gerçekleştirdiğimiz de tam olarak bu” dedi. Tamamen yerli kaynaklarla geliştirilmiş milli bir çözüm olan Olta.la platformu ile şirket çalışanlarına yönelik sürekli ve özelleştirilmiş oltalama simülasyonları gerçekleştirilerek, gelebilecek gerçek saldırılara karşı hazır olmaları sağlanıyor. Ayrıca platform dahilinde bulunan etkileşimli eğitim ve çevrimiçi testler sayesinde çalışanların farkındalık seviyeleri artırılabiliyor ve ölçülebiliyor. Olay müdahale modülü ise gerçek bir oltalama saldırısı durumunda, işletmenin otomatik ve manuel adımlar atarak saldırının etkisini ortadan kaldırmasına olanak tanıyor. Olta.la platformunu aktif ve verimli bir şekilde kullanabilen işletmelerde çalışan tüm personelin herhangi bir oltalama saldırısına karşı sürekli teyakkuz halinde oluyor ve bu konuda işletme genelinde farkındalık son derece yüksek düzeye çıkarılıyor.

www.itnetwork.com.tr 63 2020


Dijitalleşen KOBİ’ler hızla öne çıkıyor

Sanayi 4.0, yapay zeka, nesnelerin interneti ve akıllı fabrika gibi kavramlar Türk sanayisini ve özellikle de KOBİ’leri çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Dijital Türkiye Yol Haritası Raporu’na göre KOBİ’ler, Türkiye’deki istihdamın yarısını ve toplam girişimlerin yüzde 99’unu oluşturuyor. Türkiye ekonomisinin itici gücü olan KOBİ’lerin gelecekte daha da önem kazanacak küçük, verimli ve dinamik üretim merkezlerine dönüştürülmesinin yoğun rekabet ortamında ülkemiz için olumlu sonuçlar yaratacağına dikkat çeken CLPA (CC-Link Partner Association) Türkiye Müdürü Tolga Bizel, bu noktada KOBİ’lerin yeni dünya düzenine adaptasyonunun kritik önem taşıdığını vurguladı.

KOBİ’lerin yeni dünya düzenine adaptasyonu için dijital dönüşüm şart

Uzun yıllardır kamu tarafından desteklenerek bugünkü gelişim seviyesine ulaşan KOBİ yapılanmalarının korunmasının yanı sıra büyük işletmelerin Sanayi 4.0’a adaptasyonu konusunda planlanan çalışmalara KOBİ’lerin de eklenmesi gerektiğini belirten Bizel, sözlerine şöyle devam etti; “Ekonominin ve rekabetin çok hızlı değiştiği bir dünyada yaşıyoruz. KOBİ’lerin bu değişen dünyada rekabet edebilmesi, ayakta durabilmesi ve yeni üretim biçimlerine geçiş sağlayabilmesi için dijitalleşme sürecini bir an önce başlatmaları bir zorunluluk haline geldi. Aksi halde günümüz rekabet koşullarında hayatta kalmaları ve faaliyetlerini sürdürebilmeleri mümkün değil. KOBİ’lerin zaman kaybetmeden üretim süreçlerinde esnek ve akıllı fabrika sistemlerini kurmaları, seri üretim yerine tüketicilerin kişiselleştirilmiş üretim taleplerine cevap verecek şekilde stratejilerini oluşturmaları gerekiyor. Dijitalleşmenin KOBİ’ler için en büyük avantajı dünya ekonomisine giriş yapma imkanı tanıması. Ek olarak, üretimde düşük maliyet, zaman tasarrufu ve verimlilik artışı gibi pek çok artısı da bulunuyor. Dijital ve akıllı fabrikalar haberleşme sistemleri sayesinde küresel salgınlar ya da farklı ne-

2020 64 www.itnetwork.com.tr

Ekonomi ve rekabetin çok hızlı değiştiği bir dünyada KOBİ’lerin yeni üretim biçimlerine adapte olarak ayakta kalabilmesi için dijitalleşme sürecini acilen başlatmalarının zorunluluk haline geldiğini vurgulayan CLPA Türkiye Müdürü Tolga Bizel, dijital dönüşümün en önemli unsurunun endüstriyel haberleşme olduğunu söyledi. Geleceğin haberleşme üzerine kurulacağına dikkat çeken Bizel, Sanayi 4.0’ın gereklerini hayata geçirmek için fabrikalarda robotlar dahil tüm makine ve sistemlerin birbiriyle çok hızlı ve kesintisiz bir şekilde haberleşmesinin kritik önem taşıdığını belirtti. KOBİ’lerin üretim süreçlerinde bu haberleşme sistemlerini kurarak akıllı fabrikalara dönüşmeleri ve tüketicilerin hızla değişen kişiselleştirilmiş üretim taleplerine cevap verebilecek şekilde stratejilerini oluşturmaları gerektiğini belirten Bizel, aksi halde günümüzün rekabet koşullarında hayatta kalmalarının mümkün olamayacağını ifade etti. Bizel, dijital ve akıllı fabrikaların haberleşme sistemleri sayesinde küresel salgınlar ya da farklı nedenlerle tesise uzaktan erişim sağlamanın zorunlu olduğu durumlarda da üretimin kesintisiz devamına imkan tanıdığının altını çizdi. denlerle tesise uzaktan erişim sağlamanın zorunlu olduğu durumlarda da üretimin kesintisiz devamına imkan tanıyor.”

Gelecek haberleşme üzerine kurulacak

KOBİ’lerin dijital ve akıllı fabrikalara dönüşmesi yolculuğunda endüstriyel haberleşme teknolojilerinin devreye girdiğinin altını çizen Bizel, geleceğin haberleşme üzerine kurulacağı gerçeğinden hareketle Sanayi 4.0’ın gereklerini hayata geçirmek için fabrikalarda robotlar dahil tüm makine ve sistemlerin birbiriyle çok hızlı ve kesintisiz bir şekilde haberleşmesi gerektiğini ifade etti. Yeni endüstri evresinde bilgiye, birden çok cihaz tarafından ve birden çok noktadan gerçek zamanlı olarak ulaşılmasının önem kazandığını bildiren Tolga Bizel; “Sanayi 4.0 sürecinde büyük verinin toplanması, paylaşılması ve işlenmesi önemli bir gündem maddesi. Makinelerin birbiriyle iletişim kurabildiği akıllı fabrikalarda, iletişim verilerinin güvenilir

bir şekilde yönetilmesi gerekiyor ve bu sürecin başarısında haberleşme teknolojilerinin bant genişliği büyük önem taşıyor. Bu noktada rakipsiz bant genişliği ile öne çıkan endüstriyel iletişim ağı CC-Link’in dünya genelinde yaygınlaşması için faaliyet gösteren Japonya merkezli bir kuruluş olan CLPA, yeni teknolojilerle Türkiye’deki sanayicileri de destekliyor. CLPA’nın en yeni teknolojisi CC-Link IE TSN, Zaman Duyarlı Ağ (TSN-Time Sensitive Network) teknolojisinden yararlanan dünyanın ilk endüstriyel açık ağı olarak öne çıkıyor. TSN teknolojisi işletmelerin süreçlerinin iyileştirilmesine ve rekabet gücünün arttırılmasına katkıda bulunuyor. Farklı teknolojilerle birlikte kullanıldığında ise fiziksel ve sanal makinelerin performansına ilişkin yüksek kalitede gerçek bilgilerin aktarılması için verimli ve güvenilir bir ağ görevi görerek son derece doğru ve duyarlı bir gerçek zamanlı dijital ikiz oluşturma imkanı tanıyor” diyerek sözlerini tamamladı.


Salgın sürecinde online işe giriş görüşmeleri % 300 arttı Dünya genelinde şirketlerin yüzde 36’sı koronavirüs salgını sürecinde de işe alımlara devam ediyor. Alınan tedbirler kapsamında işe giriş mülakatları ise dijital ortamlara taşındı. Youthall.com’un verilerine göre son 1 ayda 3 kat artan online mülakatlarda en çok bilişim ve teknoloji sektörlerlerinde işe alım yapılıyor… Koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirler, şirketlerin pek çok süreci dijital ortamlara taşımasına neden oldu. Bu süreçte en dikkat çekici değişimlerden biri de işe alım süreçlerinde yaşandı. Araştırmalar, dünya genelinde şirketlerin yüzde 36’sının salgın döneminde işe alımlara devam ettiğini ve değerlendirmeleri online mülakatlar ile yaptığını gösterdi. Genç yetenekler için kariyer ve dijital işveren markası platformu Youthall.com’un açıkladığı verilere göre şirketlerin online mülakat gerçekleştirme oranlarında son 1 ay içerisinde yüzde 300’e varan ciddi bir artış yaşandı. Bu artış, adayların online mülakatlara yatkınlığını da arttırmaya başladı. Youthall.com, video mülakat gerçekleştiren 8 adaydan birinin işe alımının olumlu sonuçlandığını da açıkladı. Adayların bu süreçte daha fazla deneyim kazanmasıyla önümüzdeki günlerde online mülakatlardan olumlu dönüş yapılan aday sayısının daha da artması öngörülüyor.

Teknoloji ve bilişim sektöründe iş gücü arayışı arttı

Türkiye’de enerji, ilaç, kimya ve endüstriyel üretim sektörlerinde de koronavirüs etkisinin düşük olduğunu vurgulayan Youthall.com ku-

rucu ortağı Emre Aykan, online mülakatlara ilişkin yaptıkları incelemelerde de özellikle teknoloji ve bilişim sektöründeki arayışların hız kazandığını saptadıklarını belirti. Aykan “KPMG Türkiye’nin yaptığı İş Dünyası Gözünden Covid-19 Etkileri Anketi, Türkiye’de tüm sektörler pandemiden olumsuz etkilenirken enerji, ilaç, kimya ve endüstriyel üretim sektörlerinde etkinin daha az hissedildiği ortaya koydu. Ankete katılan enerji şirketlerinin yüzde 30’u, ilaç şirketlerinin yüzde 29’u, kimya sektöründeki şirketlerinin yüzde 17’si ve endüstriyel üretim yapan şirketlerin yüzde 11’i sektörlerinin pandemiden düşük derecede etkilendiklerini belirtti. Youthall olarak bizler de bu sektörlere ek olarak teknoloji ve bilişim sektöründe de tablonun benzer şekilde seyrettiğini ve bu sektördeki iş gücü ihtiyacında ciddi bir artış eğilimi meydana geldiğini saptadık. Çünkü koronavirüse karşı alınan tedbirlerle pek çok sektörün teknolojik ihtiyaçları arttı ve bu talebe cevap veren bilişim ve teknoloji sektörü yoğun bir iş gücü arayışına girdi. Bu kapsamda özellikle teknoloji alanındaki uzman/ uzman yardımcısı pozisyonlarına ilişkin online mülakatlarda artış yaşandı. Bunun yanında gıda sektöründe hizmet gösteren şirketler için de ihtiyacın artmasına bağlı olarak farklı uzmanlık alanları için arayışlar sürüyor” dedi.

“İK’da 3 senede gerçekleşecek dijital dönüşüm bir anda yaşandı”

Koronavirüs salgınıyla birlikte dijital ortamlara taşınan işe alım süreçleri, İnsan Kaynakları alanının dijital dönüşümünü de ciddi oranda hızlandırdı. Emre Aykan, fiziksel temasın en aza indirildiği ve sosyal izolasyonun uygulandığı salgın döneminde online mülakatlarda yaşanan yüzde 300’lük artışın İK sektörünün dijital dönüşümünü öne çektiğini vurguladı. Aykan, “Şirketlerin online mülakat gerçekleştirme oranlarındaki artış insan kaynakları alanının 3 yıl içerisinde gelmesini beklediğimiz dijital yetkinliğe bir anda ulaştırdı. Adayların bu dönüşüme adapte olma hızı ise gelinen noktanın kalıcı olacağına işaret ediyor. Şu anda video mülakat gerçekleştiren 8 adaydan 1’i olumlu dönüş alırken, önümüzdeki günlerde bu oranın daha da artmasını bekliyoruz. Bu kapsamda Youthall.com olarak, değişen dünya şartları doğrultusunda şirketlerin işveren olarak marka oluşturabilmesi, yani bir ‘işveren markası’ inşa edebilmesi ve iş gücü ihtiyacını doğru ve kalifiye adaylar arasından seçebilmesi için çalışmaya devam ediyoruz” şeklinde konuştu.

Yemeksepeti’nden görme engellilere özel “Erişilebilirlik” entegrasyonu Yemeksepeti, görme engelli kullanıcıların online yemek ve market siparişi ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilmelerine imkân sağlamak adına tüm uygulamalarında “Erişilebilirlik” entegrasyonunu gerçekleştirdi. Bu entegrasyon ile Yemeksepeti, görme engelli kullanıcıların online alışveriş sistemine dahil olmalarını ve hayatlarını kolaylaştırmayı amaçlıyor. Görme engelli kullanıcılara özel hayata geçirilen bu özellik sayesinde kullanıcılar sesli komutlar ile yemek ve market siparişlerini hızlı ve eksiksiz bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Kullanıcılar, sesli komutlar ile restoran ve yemek arayabiliyor, arama sonuçlarını sesli olarak dinleyebiliyor, ürün ekleme-çıkarma, ödeme ve sepeti onaylama işlemlerini gerçekleştirebiliyorlar. Ayrıca, ödeme sırasında temassız teslimat özelliğini seçebil-

Yemeksepeti, mevcut uygulamalarında hayata geçirdiği “Erişilebilirlik” entegrasyonu ile görme engelli kullanıcıların online yemek ve market siparişi ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilmelerine imkân sağlıyor. Son dönemde bu entegrasyondan faydalanan kullanıcı sayısında %80, verilen siparişlerde ise %100 artış yaşandı… dikleri gibi sipariş verdikten sonra restoranı yorumlama ve puanlama adımlarını ise yine sesli komut ile uygulamada yazdırabiliyorlar. Yemeksepeti görme engellileri hayata daha fazla katmak adına gerçekleştirdiği bu proje kapsamında aynı zamanda engelli çalışanlara istihdam sağlıyor. Şirket, “Erişilebilirlik” entegrasyonunu daha başarılı hale getirmek için çalışmalarına devam ederken, bu proje kapsamında daha fazla görme engelli çalışanı istihdam etme-

yi ve böylelikle onların hayata katılmaları konusunda desteklerini sürdürmeyi hedefliyor. “Erişilebilirlik” entegrasyonunu sürekli iyileştirmelerle geliştiren Yemeksepeti, daha fazla görme engelli kullanıcının uygulamadan faydalanmasını hedefliyor. “Erişilebilirlik” entegrasyondan faydalanan kullanıcı sayısında son dönemde %80 artış yaşanırken verilen siparişler de %100 artarak aylık 2.500 seviyesine ulaştı.

www.itnetwork.com.tr 65 2020


Türkiye’nin oyun kurucu olmasının tek yolu sanayide dijital dönüşüm Dünya genelinde 300’den fazla fabrikanın dijital dönüşümünü gerçekleştiren teknoloji şirketi Doruk; yapay zekâ, artırılmış gerçeklik, IIoT, makine öğrenmesi ve görüntü işleme tek noloji ler iyle tam entegre olan dünyadakitekakıllı üretim yönetim sistemi ProMana-

gerektiğinin altını çizen Aylin Tülay Özden, Doruk olarak akıllı üretim yönetim sistemi ProManage ve çığır açıcı teknolojilerle çağı yakalamanın ötesinde çağ atlamaları için sanayicilerin yanında olduklarını belirtti. Tüm dünyada ve ülkemizde sayısı, istihdama katkısı, üretim değeri ve esnek çalışma sistemleri ile ekonominin lokomotifi olan KOBİ’lerin ülkelerin dijitalleşme stratejilerinde öncelikli paydaşların başında geldiğini hatırlatan Özden, Türkiye’deki sanayicilerin dinamiklerine hakim bir teknoloji şirketi olarak 22 yıldır KOBİ’ler başta olmak üzere tüm sanayi işletmelerinin üretimlerini daha hızlı, çevik, kaliteli ve verimli yönetmeleri için dijital yazılım ve donanım araçları geliştirdiklerini anlattı. Endüstri 4.0 kavramının

Pandemiyle birlikte dünya ekonomisi dijitalleşme temelinde yeniden kurgulanırken Türkiye’nin bu yapılanmada avantajlı konuma geçebilmesi için üretim sanayisinin dijital dönüşüm yolculuğunun acilen hızlanması gerekiyor… ge ile sanayicileri bu geleceğe hazırlıyor. İşletmeler, uzaktan çalışmanın zorunlu olduğu zamanlarda bile Doruk’un üretim yönetimi sistemi ProManage sayesinde üretimlerini daha verimli ve çevik hale getiriyor, kayıplarını tespit edip azaltarak maliyetlerini yönetebiliyor. Doruk Yönetim Kurulu Üyesi Aylin Tülay Özden, sanayicilerin global pazarlarda daha rekabetçi olabilmeleri ve sürdürülebilir büyüyebilmeleri için tek yolun üretim ve yönetim sistemlerini dijitalleştirmekten geçtiğini vurguluyor. Dünyayı pek çok yönden etkisi altına alan koronavirüs salgınıyla birlikte sanayicilerin en önemli gündem maddesi, her an her yerden fabrikalarına erişim sağlayarak üretimi sürdürülebilir kılmak ve maliyetlerini azaltıp verimliliklerini artırarak rekabetçiliklerini korumak oldu. Akıllı üretim yönetim sistemi ProManage ile üreticilere dijital dönüşüm mentorluğu yapan teknoloji şirketi Doruk, tam da bu noktada devreye girerek yeni dünya düzeninde sanayicilerin global arenada çok daha güçlü bir şekilde söz sahibi olabilmeleri için hız kesmeden çalışıyor. İş dünyasının dili, sistemleri ve iş yapış şekillerinin büyük bir değişime uğradığına dikkat çeken Doruk Yönetim Kurulu Üyesi Aylin Tülay Özden, gerek büyük çaplı sanayicilerin gerekse Türkiye’deki toplam girişimlerin yaklaşık yüzde 99’unu oluşturan KOBİ’lerin çağ atlamaları, küresel pazarlarda daha rekabetçi olabilmeleri ve sürdürülebilir büyüyebilmeleri için tek yolun üretim ve yönetim sistemlerini dijitalleştirmekten geçtiğini vurguladı.

Endüstri 4.0’dan 15 yıl önce Türkiye sanayisinde dijital dönüşüm başlamıştı

Dünya ekonomisinde oyunun kuralları yeniden kurulurken Türkiye’nin bu yapılanmada avantajlı konuma geçebilmesi için üretim sanayisinin dijital dönüşüm yolculuğunun acilen hızlanması

2020 66 www.itnetwork.com.tr

dünyanın gündemine taşınmasından 15 yıl önce Türkiye sanayisinin dijital dönüşümü için çalıştıklarını ifade eden Özden, bu tecrübeyi Amerika’daki şirketleri üzerinden sınırlarımızın ötesine taşıyarak dünya genelinde 300’den fazla fabrikayı dijitalleştirdiklerini bildirdi.

4 haftada dijitalleşen fabrikalar 2 ayda yüzde 20 verim artışı sağlıyor

Yapay zekâ, artırılmış gerçeklik, IIoT, makine öğrenmesi ve görüntü işleme teknolojileriyle tam entegre olan dünyadaki tek akıllı üretim yönetim sistemi ProManage ile şirketlere maksimum verimlilik sağladıklarını söyleyen Özden, sözlerine şöyle devam etti: “İşletmelerin kendilerini sürekli ve otomatik olarak geliştirebilmesini sağlayan ProManage, bu doğrultuda işletmelerin dar boğazlarını, zayıf yönlerini, gelişime açık noktalarını sürekli olarak gösteriyor ve bu açıkların iyileştirilmesi için işletmeyi uyarı mesajları ve farklı yollarla bilgilendiriyor. ProManage, anlık üretim organizasyonlarının yapılmasına ek olarak işletmede normalde fark edilmeyen hız düşümü, duruş, arıza, bekleme ve kalite kayıplarının nedenleriyle birlikte görünür olmasını ve analizler yapılarak kök nedenlerinin tespit edilmesi yoluyla bu sorunların giderilmesini sağlıyor. Bu sayede işletmelerde üretim hızlanıyor, üretim miktarı artıyor, kayıplar azalıyor ve maliyet ciddi oranda düşüyor. İşletmelerin dijital dönüşüme geçirilmesinin yalnızca 4 ila 8 hafta sürdüğü bu sistemimizle sanayiciler yaklaşık 2 ay sonunda yüzde 20’ye varan oranda verimlilik artışına tanık olmaya başlıyor. Yıl olarak düşünüldüğünde ise örneğin ayda 1 milyon Euro’luk girdi maliyeti olan bir işletme için 10 ayda yapılan 10 milyon Euro’luk masraf 8 milyon Euro’ya düşüyor ve işletme yılda 2 milyon Euro tasarruf edebiliyor.”

Fabrikalar 7/24 cepte

Özellikle gündemde olan salgın hastalık ya da iş sürecinin normal seyrinde ilerlediği zamanlarda yapılan seyahatler gibi nedenlerle işletmelerine uzaktan erişme ihtiyacı duyan profesyonellere de büyük kolaylık sunduklarını söyleyen Aylin Tülay Özden, “ProManage ile tam entegre olan ProManage Mobil uygulamamız; yöneticilerin ve şeflerin gerçek zamanlı olarak tesise ait makinelerini izleyebilmelerine, makinelerinin üretim performansına ulaşabilmelerine, parametreleri takip edebilmelerine, makine göstergelerini ve raporları görebilmelerine imkân tanıyor. Anlık düşen bildirimlerle de herhangi bir detayın gözden kaçması önleniyor. ProManage Mobil, ProGuard entegrasyonuyla da tüm üretim ve IT süreçlerinin her yerden izlenebilmesini sağlıyor. Böylece işletmedeki olası bir soruna anında müdahale edilirken zaman ve maliyetten tasarruf da sağlanıyor” diye konuştu.

Yapay zekâ ile fabrikanızın geleceğini bugünden görün

Akıllı üretim yönetim sistemi ProManage’ın artırılmış gerçeklik (AR) ve yapay zekâ (AI) çözümleriyle işletmelerin teknoloji gelişimine destek sunduğunu söyleyen Özden şu bilgileri aktardı; “İşletmede daha önce izlenilen yolların ve bilgilerin kendi içlerindeki ilişkilerini anlamlandıran ProManage yapay zekâ uygulamamız sayesinde fabrikalar, gelecekte neler olabileceğini kestiren, yani kestirimci algoritmaların temelini oluşturan altyapıya geçiş sağlıyor. ProManage kullanıcısı pek çok işletme, 2019 yılının ilk aylarından itibaren üretim operasyonları yönetiminde makine öğrenmesi ve yapay zekâ konulu yatırımlarını hayata geçirdi ve 2020 yılı itibariyle bu yatırımlarının sonuçlarını almaya başladı.”

Artırılmış Gerçeklik ile üretimde tam kontrol

ProManage AR (Artırılmış Gerçeklik) uygulamasıyla üreticilere ekipmanlarının ötesini görme imkânı tanıyarak geleceğin fabrikası olma yolunda büyük bir adım atmalarını sağladıklarını söyleyen Aylin Tülay Özden, “Üretimde tam kontrol sağlayan Artırılmış Gerçeklik teknolojisinin kullanıldığı ProManage AR uygulamamız sayesinde, işletmelerdeki üretim şefleri, operatörler ve teknisyenler üretim alanı içinde dolaşırken akıllı telefon, tablet ya da AR gözlüklerindeki kameraya makine üzerindeki AR etiketini göstererek, o makinenin üretim performansına ve görüntülenmesini istediği tüm verilere gerçek zamanlı olarak ulaşabiliyorlar. Uygulama sayesinde operasyonel işlemlerde görev alan çalışanlar bilgiye anında erişim sağlayabiliyor. ProManage AR ile fabrikada değilken bile oradaymış gibi çalışmak ve üretimi takip etmek mümkün. Online makine izleme imkânı sunan bu uygulama, işletmedeki bilgiye hızlıca ulaşılmasına ve proaktif davranılarak önlem alınmasına katkıda bulunuyor” diyerek sözlerini tamamladı.


Bir Türk uygulama, dünyanın en iyileri arasına girdi Geliştirdiği ürünler ve sunduğu teknolojik hizmetlerle kısa sürede birçok başarıya imza atan PEAKUP, Ar-Ge merkezinde Türk yazılımcılar tarafından geliştirdiği Velocity sayesinde tüm dünyanın dikkatini üzerine çekti. Microsoft Teams’e entegre edilen globaldeki tüm uygulamalar arasında ilk 8 uygulamadan biri olan Velocity, en çok fayda üreteceğine inanılan stratejik uygulama, dijital pazarlamada yetkinlik sahibi uygulama ve global yaygınlık elde etme potansiyeline sahip uygulama olarak değerlendirildi.

Dijital iş yeri, Velocity

Tüm dünyanın konuştuğu “dijital iş yeri” kavramı, barındırdığı bulut hizmetleri, mobilite ve yapay zeka uygulamaları ile coğrafi bariyerleri kaldırması ve bilgiye 7/24 ulaşılmasını sağlaması açısından gittikçe daha fazla önem kazanıyor. Çalışan bağlılığını artırması, birlikte çalışma ve verimlilik açısından fark yaratması, içerik/doküman yönetimi ve iş süreçlerini kolaylaştırması da dijital iş yeri uygulamalarının önemli hedefleri arasında yer alıyor. Bu hedeflere ulaşmak üzere geliştirilen Velocity, kolektif yapısı sayesinde çalışanların etkileşimini artırıp kurumlara verimlilik sağlıyor. Çalışanlar arası sosyalleşmeyi, birbirleri arasındaki kesintisiz bilgi paylaşımını ve iş birliğini güçlendiriyor. Dijital platformlar üzerinden çalışmaya önyargılı yaklaşan çalışanlar için

Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketlerinden PEAKUP tarafından geliştirilen dijital iş yeri platformu Velocity, dünyanın en iyi 8 uygulamasından biri seçildi. Microsoft Teams Store’a yüklenen binlerce uygulama arasından seçilen Velocity, tek Türk uygulama oldu. Merkezi Amerika Seattle’da bulunan Microsoft Corp. tarafından yapılan değerlendirmede, kullanıcı kolaylığından yaygınlığa birçok kriter ele alındı. hızlı ve en kolay yoldan uyum sağlayabilmeleri dijital iş yeri olmanın ilk adımı olan kurum içi iletişim platformlarından geçiyor. İletişim süreçlerini dijitalleştiren ve kullanımı en basit haline getiren bir intranet platformu olan Velocity, şirketlerin dijital dönüşümdeki en önemli yardımcılarından biri.

Tüm dünyada 75 milyon tekil kullanıcı

Bugün tüm dünyada 75 milyon günlük tekil kullanıcıya, 200 milyon günlük toplantı katılımcısına ev sahipliği yapan Microsoft Teams, dijital iş yeri platformu Velocity ile entegre olabiliyor. Velocity, Microsoft Teams üzerinden kullanıldığında da dosyalarınıza, duyurulara, KVKK, aydınlatma metinleri ve iş prosedürlerine, belgelerinize, burç yorumlarınıza, servis saatlerinize ve daha birçok bilgilendirmeye kolayca ulaşmanıza yardımcı oluyor. Bu sayede tüm çalışanlara aynı anda ve hızda ulaşabiliyor ve iletişiminizi tek bir çatı altından merkezi olarak sürdürebiliyorsunuz. Bugün, binlerce kişi Microsoft Teams üzerinden Velocity uygulamasını kullanıyor.

“Velocity’e olan talep 1 ayda yüzde 70 arttı.”

Pandemi ile birlikte dijital iş yeri platformlarının daha efektif ve verimli kullanılmaya başlandığını dile getiren PEAKUP CEO’su Ahmet Toprakçı, Velocity’e olan talebin ve ilginin arttığını belirtti. “Özellikle perakende ve lojistik gibi sektörler başta olmak üzere imalat dahil tüm sektörlerden yoğun talep alıyoruz” diyen Toprakçı; “Virüs salgını herkesi evinden çalışmaya yönlendirdikçe ekonominin devamlılığı açısından rutin iş süreçlerini devam ettirebilmek, işverenler açısından oldukça önemli bir sorumluluk haline geldi. Çok sayıda çalışanı, şubesi ve satış ağı olan, birden fazla ofise sahip firmalar dijital iş yeri platformuna yoğun ilgi gösteriyorlar. Velocity adını verdiğimiz dijital iş yeri platformumuza olan talep son 1 ayda yüzde 70 arttı. İngiltere’deki ofisimiz de buradaki ofisimiz kadar yoğun bir çalışma temposunda. En iyi uygulamalar arasında seçilmiş olmamızın da bu talep artışında büyük etkisi var. Velocity ile yıl sonuna kadar ciddi ölçüde teknoloji ihracatımız olacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Algo’dan yeni dijital kodlama oyunu Çocuklarımızın evlerinde kaldıkları bu günlerde dijital becerilerini geliştirmeye yönelik Kodlama oyunu TEGV’den…

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV), bilişim etkinliklerinin önemli bir parçası olan ve çocukları algoritmik düşünmeye yönelten Algo Dijital’in ilk oyunu 2017 yılının sonlarında hayata geçmişti, şimdi ise yepyeni bir oyun bambaşka bir içerik ve pek çok yenilikle yayında. TEGV Eğitim Teknolojileri Ekibi ve Bahçeşehir Üniversitesi Oyun Laboratuvarı

iş birliği ve Google org desteği ile hayata geçirilen oyun, ana karakterimiz Yuko ve arkadaşlarının bulunduğu uzay aracının arızalanarak Dünya’ya zorunlu iniş yapmasının ardından Dünya’daki maceralarında çocukların desteği ile yaşamda kalmaya ve uzay gemilerini yeniden inşa etmeye çalışmalarını konu alıyor. 40 bölümden oluşan ve deniz, park, şehir ve festival temalarının işlendiği oyunda çocuklar, bilimden sanata matematikten spora, hijyenden, trafik kurallarına ve gönüllülüğe farklı disiplinlerde kurgulanmış kodlamalar oluşturarak gerçek yaşam al-

goritmalarını keşfediyorlar. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı tarafından çocuklara algoritmik düşünce ve kodlamayı öğretmek amacıyla hayata geçirilen ‘Algo Dijital’ projesinin yeni oyununun mobil uygulaması çıktı. Oyunun mobil uygulamaları tüm Türkiye’de ve dünyada, Türkçe ve İngilizce dil seçenekleriyle ücretsiz olarak Google Play ve App Store kütüphanelerinde çocuklarımız ile buluşmaya başladı. Oyuna TEGV ya da Algo Dijital ismiyle arama yaparak erişilmesi mümkün.

www.itnetwork.com.tr 67 2020


Avrupa “dijital endüstrisi” resesyon bekliyor

TBV Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı, TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Erman Karaca ve TESİD Yönetim Kurulu Başkanı C. Müjdat Altay’ın katıldığı etkinlikte; Avrupalı şirketlerin yüzde 93’ünün hem kendi ülkelerinde hem de dünyada resesyon beklentisinde olduğu açıklandı. Hem Avrupalı hem de Türk şirketlerin ortak beklentisi ve isteği, devletlerinin çalışan ücretlerine katkı yapması ve vergilerin ertelenmesi yönünde şekilleniyor. 14 Avrupa ülkesinden 14 STK’nın katkı verdiği ve Türkiye verileri için Dijital Türkiye Platformu’nun (DTP) aracılık ettiği raporun sunumunu Türkiye Bilişim Vakfı Projeler Koordinatörü Seda Çakmak yaptı. İçerisinde pek çok önemli tespit ve gelecek beklentilerinin yer aldığı ve bir anlamada içinde bulunduğumuz durumun özellikle AB ülkeleri teknoloji ağırlıklı endüstrisi ve Türkiye karşılaştırmasının yapıldığı raporun öne çıkan başlıkları oldukça dikkat çekiyor.

Avrupalı şirketler neler bekliyor?

Seda Çakmak’ın paylaştığı bilgilere göre araştırmaya katılanların yüzde 77’si salgının sektörlerini olumsuz etkilemesini beklerken, yüzde 35’i ise çalışan sayılarında azalma bekliyor ve yüzde 74’lük önemli bir kesim de sınır ötesi ticarette aksamalar olduğunu belirtiyor. Asıl dikkat çeken sonuçların başında ise katılımcı şirketlerin yüzde 93’ü bu pandeminin hem kendi ülkeleri adına hem global olarak bir resesyona yol açacağını düşündüğünü ifade ediyor. Avrupalı şirketlerin ayrıca etkin önlemler olarak devletlerinden; çalışan ücretlerine katkı, vergi erteleme, ulusal ve AB genelinde uzaktan yönetilebilir ihalelere çıkılması ve özellikle dijital eğitim ve altyapı yatırımlarının desteklenmesi yönünde beklenti içinde olduğu görülüyor. Ülkemizde de nasıl olacağı çok merak edilen evden çalışma konusunda ise şirketlerin yüzde 82’sinin çalışanlarının evden çalışma koşullarının sağlandığı belirtmesi dikkat çekiyor.

Türk şirketlerin öngörüleri neler?

Yaşanan sorunlar özelinde araştırmanın Türkiye tarafındaki sonuçlarına bakıldığında ise katılımcı şirketlerin yüzde 63’ü müşterilerinin durumunda bir belirsizlik olduğunu, bu doğrultuda yüzde 57’lik kesimin ise sipariş iptalleriyle karşılaştığını açıkladığı görülüyor. Pazarlarında yatırım kararlarının askıya alındığını ifade edenlerin oranı ise yüzde 40 olarak ortaya çıkıyor. Türk şirketlerinin yüzde 64’ü çalışanlarının evden tam kapasite çalışabildiğini belirtirken, dijital endüstrinin geneli de kamu ve özel ihalelerin tabana yayılmasının önemini belirtiyor. Öte yandan, Türk şirketlerinde hijyen önlemlerinin ve kriz takımlarının hızla

2020 68 www.itnetwork.com.tr

DIGITAL EUROPE tarafından tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgınının etkileriyle ilgili olarak içerisinde Türkiye’den de 35 şirketin dahil olduğu ve toplamda 650 dijital endüstri şirketinin mevcut durum ve gelecek beklentilerini içeren bir araştırma raporu hazırlandı. 2011 yılında Türkiye Bilişim Vakfı, TÜBİSAD ve TESİD birlikteliğiyle kurulan ve DIGITAL EUROPE’un üyesi olan Dijital Türkiye Platformu internet üzerinden gerçekleştirdiği toplantıyla çalışmanın detaylarını paylaştı… oluşturulması sağlandığı da vurgulanıyor. Resesyon konusunda beklentilerini ortaya koyan şirketlerin yüzde 83’ü çalışan ücretlerinin devlet tarafından desteklenmesi ve yüzde 74’ü ise vergi ertelemesi yapılması gerektiğini belirtiyor. COVID-19’un mücbir sebep kapsamına alınması belirtenlerin oranı yüzde 74 olurken, düşük faizli kredi beklentisi ise yüzde 52 oldu.

Kırılımların en büyüğünü COVID-19 ile yaşadık

Rapor detaylarının paylaşılmasının ardından ilk sözü alan TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı konuşmasında dünyadaki kırılımların en büyüğünü COVID-19 ile yaşadığımıza dikkat çekerek, “Amacımız, Bilgi Toplumu olma yönünde AB stratejilerinin paydaşı olmak ve gerek AB’de oluşan bilgi birikimlerinden yararlanabilmek ve gerekse tecrübe ve birikimlerimiz ölçüsünde katkı vermek. Ayrıca, Türk kuruluşlarının ve STK’ların Avrupa Birliği kanalıyla özellikle teknolojik ve finansal alanlarda gelişmelerini sağlamak. Bizim de kendi içimizde önemle desteklediğimiz Digital Europe’un genel stratejisi ise bu yönde koyduğumuz hedeflerle birebir örtüşüyor. Özellikle köklü teknolojik atılımların belirsizleştirdiği bu geleceğin yaratacağı ortamlarda böyle bir ortak aklın paydaşı olmayı bizler gerçekten çok önemsiyoruz. Bakınız 4 ay gibi kısa bir sürede “geleceğin belirsizleşmesi” özellikle COVID-19 ortamında birincil bir şekilde ortaya çıktı ve bütün dünya hiç beklenmedik bir anda ağır bir travma yaşıyor. Geleceği belirsiz bir sağlık ortamıyla karşı karşıyayız… Ne kadar sürecek? Yoğunluğu ne kadar olacak? Sosyal etkileri ne olacak?.. Asıl önemlisi ekonomik etkileri ne olacak? TBV olarak zaten bizim temel hedefimiz teknolojik kırılımlara karşı gerek toplumsal, gerek kurumsal, gerekse bireysel davranışları hazırlamak olmuştur. Rahatlıkla söyleyebilirim ki “kırılımların en büyüğünü COVID-19 ile yaşadık. En çok söylenen şeylerden birisi “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”. Neyin eskisi gibi olmayacağını söylemediğiniz sürece bu laf bir klişe olarak kalıyor. Elbette bir şeyler değişecek, değişmeye başladı bile... ve bugünkü gibi uzaktan görüşmelerimiz, toplantılar, eğitim, ticaret alışkanlıkları gibi değişen gelişmeleri görmeye başladık. Raporun içeriğinde değerlendirmeye katılan kurumların geleceğe yönelik çok kuşkucu ve hatta kötümser bir bakış açısı sergilediğini gördüklerini de belirten Eczacıbaşı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Doğru… Gelecek belirsiz, ekonomik olarak zor bir dönem. Bunu kabul etmemiz lazım ancak böyle ortamlar aynı zamanda da değişim için büyük fırsatlar yaratıyor. Geleceğe umutsuzca

bakıp bugünün ağır yükü altında sıkışmaktan ziyade bu büyük kırılımın getireceği farklı iş ve yaşam modellerine odaklanmalı, geleceği inşa için teknolojinin desteğini de her zaman yanımıza almalıyız. Digital Europe ile çalışmalarımız hem ortak aklın ve ortak çalışmaların fırsatlarından yararlanmamız için önemli bir ortam hem de kendi girişimlerimize batımızdaki coğrafyalarda yeni fırsatlar yaratmak için olanak sağlıyor. Şunu da memnuniyetle söylemem gerekir ki Digital Europe da Türkiye ile iş birliğini bizim gördüğümüz kadar değerli bir fırsat olarak değerlendiriyor ve geliştirilmesi için katkı sağlıyor. Elbette bizler de hem yakın hem de orta vadede bu yakınlığı artırarak devam etmeyi hedefliyoruz”.

Bilişim sektöründeki iddiamızı yükseltmede 4 kritik faktör öne çıkıyor

Toplantıda daha sonra söz alan TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Erman Karaca da konuşmasında Digital Europe araştırmasının krizin tüm ülkeler için korkutucu boyutlarını gözler önüne serdiğini hatırlatarak, “Salgının başladığı günlerden bu yana olumsuz haberlerden hepimiz çok yorgun düştük. Olumsuzluklara bakmak yerine bu süreçte olumlu neler olduğuna bakarsak geleceğe ilişkin elimizde ne yapmamız gerektiğine ilişkin bir yol haritası olabilir. Bu salgın bize dijital teknolojilerin hayatımızdaki önemini bir kez daha gösterdi. Salgın öncesinde hem donanım hem yazılım olarak yatırımlarını yapmış olan firmalar, uzaktan çalışmaya geçerek, faaliyetlerini dijital ortama taşıyarak, iş süreçlerinde büyük kopuşlar olmadan bu süreçleri atlatma imkanını buldular. Buna karşılık, bu yatırımları yapamamış olan birçok KOBİ ve birçok küçük esnaf ya bu süreçte önemli ticari kayıplara uğradı, ya da yüksek sağlık riski almak zorunda kaldı. Almanya, Kore, Japonya, İsveç, Norveç, Hong Kong gibi bazı ülkeler hem mücadeleye erken başlayarak hem de teknolojiyi iyi kullanarak attıkları adımlarla salgının ilerlemesinde önemli başarılar elde ettiler. Salgının yol açtığı zararın atlatılmasında bilgi ve iletişim teknolojileri anahtar rolü oynayacağına göre, bu alandaki performans açığımızı en kısa sürede kapatma gayretinde olmamız gerektiği aşikar. Bilişim sektöründeki iddiamızı yükseltmede 4 kritik faktör; insan sermayesi, yazılım, donanım ve altyapı. Ekonominin süratle ayağa kalması ve gelecek risklere hazırlıklı olmak için bu dört alanda mutlaka ilerleme sağlamamız gerekiyor. Bu nedenle her şeyden önce bilişim sektöründeki firmaların açıklanmış olan teşviklerden yararlanabiliyor olması gerekir” şeklinde konuştu.


OPPO Reno3 ve Reno3 Pro tanıtıldı OPPO, yeni Reno3 Serisi’nin tanıtımını gerçekleştirdi. Yepyeni ColorOS 7 ile güçlendirilen ve OPPO’nun son teknolojik gelişmelerini 48 MP Arka Dörtlü Kamera tasarımında sunan seri, yeni bir mobil fotoğrafçılık trendi oluşturacak ve koleksiyon değeri taşıyan fotoğraflar çekmek artık daha kolay olacak.

OPPO’nun marka estetiğinin güçlü mirasını sürdüren Reno3 Serisi’nin tasarımı, tüm kullanıcılar için hafif ve çekici bir cihaz sunmak amacıyla daha da geliştirildi. Yeni nesil tasarımının ardındaki temel fikir ise incelik…

Reno3 Serisi ile çekilen fotoğraflar koleksiyon değeri taşır

Fotoğrafçılık OPPO’nun en önemli odak noktası ve güçlü yanlarından birini oluşturuyor. Reno3 Serisi, yepyeni Ultra Video Sabitleme 2.0 video modunu sunarak Reno2’nin video keşif ve geliştirmelerini daha ileri noktaya taşıyor. Aynı zamanda Reno3 Pro’da video çekerken normalden %87 daha geniş görüş açısı yakalamak için Geniş Açı Sabitleme Modu da bulunuyor. Reno3 Pro, iç ve dış mekan fark etmeksizin sarsıntısız ve net fotoğraflar çekiyor. Buna ek olarak, OPPO Reno3 Pro’daki video bokeh efekti ve akıllı video düzenleme mükemmel sonuçlar veriyor. Reno3 Pro’da bulunan akıllı video düzenleme yazılımı SoLoop, özelleştirilmiş şablonlara video klipler oluşturuyor. 90Hz ekranla birlikte, kullanıcılar video

çekimlerinin keyfini çıkarabiliyor. OPPO Reno3 Pro’nun dörtlü arka kamera modülünde 48 MP ana kamera, 13 MP telefoto lens, 8 MP ultra geniş açılı kamera ve 2 MP siyah beyaz kamera bulunuyor. OIS’li Sony IMX586 sensöre sahip ana kamera, yeni IPS görüntü algoritması sayesinde görüntüleme efektini iyileştiriyor. 13MP telefoto lens 48MP ana kamera ile beraber 2x optik, 5x hibrit ve 20x digital zoom yapmasını sağlıyor. Ayrıca geniş açı lensi kullanarak geniş açıda da sabit fotoğraflar elde edebilirsiniz. OPPO Reno3 Pro, ön kameralar açısından sektörün en yüksek piksel sayısına sahip ön kamera modüllerinden biri olan 32MP ultra net kamerayı kullanıyor. Selfie’leri net ve güzel hale getirmek için özelleştirilen Portrait Beautify 2.0, selfie çekerken ten rengini ve ışık durumunu algılıyor. Reno3 modelinde ilk kez ön kameraya Gece Modu algoritması ekleyen OPPO, geceleri selfie çekmek isteyenler için de farklı bir deneyim vaat ediyor. Fotoğraf ve videoları daha iyi görmek için Reno3 Pro’nun 90Hz hıza sahip ekranının parlaklığı 800nit’e ve maksimum parlaklığı 1100nit’e kadar çıkıyor. Güneş ışığı gibi tüm aydınlatma koşullarında ekran kolayca görülüyor. Maksimum 180Hz dokunma örnekleme oranı, kullanıcıların oyun ve videolar gibi uygulama senaryolarındaki taleplerini karşılayarak yumuşak dokunuşlarla bulanıklık olmadan oyun oynamasına olanak tanıyor.

Olağanüstü performans sunan gelişmiş yazılım

Reno3 Pro’nun performansı önemli ölçüde iyileştirildi. Reno3 Pro’da 12GB bellek ve 256GB’a kadar artabilen dahili hafıza seçenekleri bulunuyor. Yazılım konusunda ise Reno3 Pro yeni ColorOS 7 sistemiyle birlikte geliyor. Kenarsız bir estetiğe sahip ColorOS 7 sistemi, yeni simgeleriyle renk doygunluğunu azaltıyor ve oluşan görsel etki göze hitap ediyor. Gün boyu koyu mod özelliği ve akıllı arka ışık mekanizmasıyla Reno3 Pro, gözleri korumak için çeşitli kullanım senaryolarına uyum sağlıyor. ColorOS 7 ile Reno3 Serisi, geliştirilmiş bir oyun performansı ile etkileyici ve akıcı bir oyun deneyimi sunuyor. Hyper Boost, dokunmatik optimizasyon ve kare hızı optimizasyonu ile gecikmeyi azaltıyor; oyunların daha hızlı ve sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlıyor. Dokunmatik optimizasyon sayesinde güç azaldığında bile dokunma tepkisi hızlı kalıyor, gereksiz işlemleri azaltırken dokunmatik tarama sıklığını artırıyor. Ayrıca, kare hızlarını optimize etmek için senaryoları tespit edip tahmin ederek sistem kaynaklarını yeniden bir araya getiriyor. Böylece oyunlar ağır yüklenme senaryolarında bile daha sorunsuz çalışıyor. Bunlara ek olarak Elevoc algoritması ile Reno3 Serisi, oyun esnasında yapılan sesli sohbetlerde oyuncuların birbirine çok yakın olmasından kaynaklanan gürültüyü de ortadan kaldırabiliyor.

Anker’den Türkiye’nin bölgesel konumunu güçlendiren önemli atama Tüketicilerin hayatına kolaylık ve konfor sunan teknolojileri bir araya getiren Anker, hızlı büyüme yaşadığı Türkiye’de de önemli değişiklikler yaptığını duyurdu. Yapılan açıklamaya göre, Orta Asya ülkelerinin bağlı olduğu Türkiye, İsrail’in de bağlandığı bölgesel ve önemli bir ülke konumuna yükseldi. Cem Bodur yönetiminde, Türkiye’nin güncel teknoloji ürünlerine ilgi duyan genç nüfusuyla

Anker Innovations, Orta Asya’dan sonra İsrail’i de Türkiye’deki yönetime bağlarken, Cem Bodur’un görevine Türkiye, İsrail ve Orta Asya Ülke Müdürü olarak devam edeceğini açıkladı… birlikte ülkedeki tüm tüketicilere ulaşarak başarılı bir strateji izleyen Anker Türkiye, artık Orta Asya’dan sonra İsrail’in de yönetildiği merkez ofis konumuna geldi. Cem Bodur da bu değişiklikle, Anker Türkiye, İsrail ve Orta Asya Ülke Müdürü görevine getirildi. Türkiye açısından bu önemli gelişmeyle ilgili görüşlerini sunan Cem Bodur, “Ülkemizle ilgili bu değişiklikten dolayı son derece mutluyuz.

Türkiye, Anker Innovations ekosisteminde geçtiğimiz son iki yılda en hızlı büyüyen ülkeler arasında yer almıştı. Bu gelişme ile birlikte Anker nezdinde de bölgesel olarak çok daha önemli bir konuma sahip olmuş durumdayız. Daha önce olduğu gibi bundan sonraki süreçte de daha güçlü hedeflerle çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.

www.itnetwork.com.tr 69 2020


SAP’den herkesin erişimine açık “Dijital Eğitim Platformu” SAP, koronavirüs salgını nedeniyle içinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde eğitimlerine devam etmek isteyenler için dijital bir eğitim hamlesi başlattı. SAP’nin yenilikçi ve interaktif eğitim içeriklerinden öğrenciler, profesyoneller ve ilgilenen herkes yararlanabilecek…

Tüm dünyayı etkileyen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle birçok ülkede okullarda eğitim ve öğretime ara verilirken kurumsal uygulama ve yazılım alanında dünya lideri SAP’den eğitime destek geldi. SAP, yeni başlattığı inisiyatif ile yenilikçi ve interaktif eğitim içeriklerini herkesin kullanımına açtı. Bu kapsamda openSAP platformu üzerindeki online kurslara öğrenciler, profesyoneller ve bu dönemde öğrenmeye devam etmek isteyen herkes ücretsiz olarak erişebilecek. STEAM alanına ilgi duyanlar ise SAP Genç Düşünürler Programı (SAP Young Thinkers Program) üzerinden eğitimlere ulaşabilecek. SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan yaptığı açıklamada, “Kovid-19 salgını ülkemiz dâhil olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına aldı. Bu dönemde eğitimde gerileme yaşanmadığından emin olmak istiyoruz. Öğrenciler ve alanlarında uzman kişiler, eğitimlerine online olarak devam etmek için güvenli ve iyi işleyen bir öğrenme platformuna ihtiyaç duyuyor. SAP olarak, bu inisiyatifimiz ile inovasyonu ve etkileşimi kolaylaştıracak kapsamlı dijital eğitim içeriklerimize erişimi genişleterek gelecek kuşağın profesyonellerini ve kullanıcılarını destekleme taahhüdümüzü ileriye taşıyoruz.” dedi. Kurumsal uygulama ve yazılım alanında dünya lideri SAP’nin kapsamlı eğitim ve yetkinlik kazandırma programının bir parçası olan bu dinamik inisiyatif, üç önemli bölümden oluşuyor: Kitlesel çevrimiçi açık kurslar (MOOCs), üniversiteler için öğrenme yolculuğu ve SAP Genç Düşünürler Programı (SAP Young Thinkers Program). Sunulan tüm bu eğitimlere https://open.sap.com/ adresi üzerinden ulaşılabiliyor. Kayıt olmak için 16 yaşından büyük olmak gerekiyor ancak her yaştan kişiye uygun kurslar

2020 70 www.itnetwork.com.tr

bulmak mümkün. SAP, kurs içeriklerini sürekli olarak geliştirmek ve ihtiyaçlara uyarlamak amacıyla katılımcıların geri bildirimlerini değerlendirecek ve bu doğrultuda gerekli düzenlemeleri hayata geçirecek.

OpenSAP platformu herkesin kullanımına açık!

Ödüllü openSAP platformu, öncü teknolojiler, en son inovasyonlar ve dijital ekonomi hakkında bilgi edinmek isteyen herkese, kitlesel çevrimiçi açık kurslardan (MOOCs) yararlanma olanağı sağlıyor. Dersler arasında robotik süreç otomasyonu, veri bilimi, öğrenen makineler, etik yapay zekâ, Nesnelerin İnterneti (IoT), sürdürülebilirlik, Java programlama ve daha fazlasını bulmak mümkün. openSAP platformundan ücretsiz olarak ulaşılabilen kitlesel çevrimiçi açık derslerin (MOOCs) tümü online olarak ve oyunlaştırma, sınıf arkadaşlarıyla ve uzmanlarla tartışma forumları gibi başarısı kanıtlanmış sınıf içi öğrenme yöntemleri ile sunuluyor. Eğitimlere herhangi bir kısıtlama olmaksızın, her zaman, her yerden ve tüm cihazlardan erişilebiliyor. Podcast’ler ve mikro öğrenme formatları, kullanıcılara anlaşılır ve özet içerikler sunuyor.

SAP’den üniversite öğrencilerine özel, sistem erişimli ve global sertifikalı ücretsiz eğitim fırsatı

SAP ekosisteminde bir kariyere dijital olarak hazırlanan veSAP Üniversite İş Birliği programındaki üniversitelerden birinde okuyan öğrenciler, belirlenen dört alandaki eğitime 22 Haziran’a kadar ücretsiz olarak erişebilecek. SAP Üniversite İş Birliği programında dünyada 3.800’den fazla üniversite, Türkiye’de ise 39 üye üniversite bulunmaktadır. Eğitim alanları, SAP S/4HANA®’ya özel kapsam ve iş süreçleri, SAP S/4HANA Cloud Finance çözümü, SAP® SuccessFactors®

Employee Central (Çalışan Merkezi) çözümü ve SAP HANA®’da modellemeyi kapsıyor. Özel olarak öğrenciler için tasarlanan bu içerikler ücretsiz olarak erişime açıldı. Birçok dilde farklı öğrenme formatlarının yanı sıra uygulamalı alıştırmaları içeren eğitim sistemlerine de ücretsiz erişim olanağı sunuluyor. Eğitimler, öğrencilerin belirlenen bu alanlarda SAP’nin Global Sertifikasını alabilmelerini sağlayan sınava hazırlanmalarına da yardımcı oluyor. Bu kapsamda bir sınav da ücretsiz olarak sunuluyor. Eğitimlere https:// training.sap.com/content/student-learning-offering adresinden ulaşabilirsiniz.

SAP Genç Düşünürler Programı herkesin kullanımına açık

SAP, tüm dünyada okulların belirli süreliğine kapatılmasının ardından öğrencileri ve öğretmenleri desteklemek amacıyla, başlangıç seviyesindeki kodlama eğitimi “Get Coding with Snap’’i de içeren SAP Genç Düşünürler Programı’ndaki dersleri merkezi bir web sitesi üzerinden erişime açtı. SAP Genç Düşünürler Programı, çocuklara ve gençlere dijital okuryazarlık altyapısı kazandırarak genç kuşakları STEAM (bilim, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik) alanlarında kariyer sahibi olmaya teşvik ediyor. Öğrencilerin ve Bilişim Teknolojileri (BT) alanına yeni adım atanların, daha iyi bir dünyanın şekillendirilmesine yardım etmelerini sağlayacak yaratıcı metodolojileri ve teknolojileri keşfetmelerine destek oluyor.


Yeni Nesil Çalışma Platformu TempOda İle Ofis Standartları Eve Taşınıyor Tempo, değişen koşullara ayak uydurmak, rekabetçi yönünü korumak ve güçlendirmek amacıyla başlattığı, sektöre yeni bir yön veren TempOda projesiyle dikkat çekiyor. TempOda, tüm sektör çalışanlarının işe/ofise gitmeden güvenli ve konforlu bir şekilde evden çalışmalarına olanak sağlıyor… İçinde bulunduğumuz küresel sürecin birçok değişime ve gelişmeye hız kazandırdığı bir gerçek. Süreç boyunca; çalışma ortamları, formülleri ve adaptasyonları en hızlı şekilde tamamlanmaya çalışılıyor. Tüm sektörlerin evden çalışma yöntemlerini deneyimlediği, verimlilik/sonuç ilişkisini kavradığı, yönetmeyi öğrendiği bu dönemde, TempOda hayati bir önem taşıyor. Tempo, yeni dünyanın ve jenerasyonun iş dünyasına katılmasıyla birlikte, çalışanların istedikleri zamanda ve yerde, istedikleri işi yapabilecekleri Prosumer (Türetici) platformu için çalışıyor. TempOda bu sürecin bir aşaması olan evden çalışma konsepti olarak tasarlandı. TempOda, şirketlerin en önemli önceliği olan bilgi güvenliği standartlarını, ofis ortamındaki kadar yüksek seviyede sağlıyor. Şifreli giriş kapısı, panik butonu ve “one vision” cam gibi güvenlik özelliklerinin yansıra; ses geçirmez, kamerayla izlenebilen, havalandırma sistemi düzenlenmiş, 1.20cm x 1.20cm boyutlarındaki “evde çalışma ortamları” hazır.

“TempOda, dünyada bir ilk”

Bugüne çözüm üretirken yarından ilham aldıklarını kaydeden Tempo CEO’su Cemal Akar; “Yeni nesil çalışma alanları, bugünün anlayışıyla tanımlanan ofisler değil. Yarının çalışanıysa, ofislerle sınırlı değil. Yeni dünyanın çalışma koşullarına göre tasarladığımız ve inovasyon ödülüne layık görülen TempOda, dünyada bir ilk. Hayallerin işini hayata geçirirken, herkese, her anlamda kolaylık sağlamayı hedefledik. Kabin çözümü daha büyük bir vizyonun bir parçası. Yeni çalışma kültürüyle ilgili hayalimizin köşe taşlarından biri. Daha sonra böyle bir şeye de ihtiyaç kalacağını düşünmüyorum. Fakat bugün için bir ihtiyaç. TempOda’dan sonra yeni çalışma kültürünü destekleyecek bir yazılım çözümünü eklemek üzerine çalışıyoruz” diye belirtti.

Çevreye ve iş gücüne pozitif katkı

TempOda, ekonomik sorunlarla başa çıkmak için çalışanlarını işten çıkarmak zorunda

kalan işverenler için, ofis ve çalışan gibi gider maliyetlerini düşürmek üzere alternatif bir çözüm. Bu sayede çalışan konforu gözetilirken, işverenin maliyeti düşecek, yakıt tasarrufu sağlanmasıyla karbon ayak izi azalacak ve binalardaki metan gazı salınımının azalmasıyla da çevreye pozitif bir katkı sunacak. Serbest ve konforlu bir çalışma ortamını evlere getiren TempOda, evlerinden çıkmakta zorlanan birçok dezavantajlı grubun iş gücüne katılımına da destek. Engellilerin iş hayatına katılımını önemseyen Tempo, onlar için özel TempOda tasarlattı. Anadolu’da belli nedenlerle evlerinden çıkamayan birçok kadın, iş bulamayan gençler ve denetimli serbestlikle evinde cezasını çeken yükümlüler de TempOda ile hayata sarılacak. Yakın gelecekte, evlerdeki TempOda’ların çalışma alanları metro duraklarına, kafelere ve kamu alanlarına yayılması hedefleniyor. Bu büyüme, geleceğin sürdürülebilir iş modeline sağlam bir temel olacak.

2,6 milyon çalışanın kısa çalışma başvurusu kabul edildi İşsizlik Sigortası Fonu verilerine göre, Nisan 2020 sonu itibariyle fonun toplam varlığı 133 milyar 223 milyon TL oldu. Nisanda 2 milyon 590 bin 589 kişi, toplamda 4 milyar 95 milyon TL kısa çalışma ödemesi almaya hak kazandı. Mart ayında ise 96 bin 636 kişi kısa çalışma ödeneği almaya hak kazanmıştı.

Ödeneğe başvuran işyerlerinin yüzde 40’ı imalat sektöründen

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, kısa çalışma ödeneğine en çok başvuru yapan sektör yüzde 40 ile imalat sektörü. Ödeneğe en fazla başvuru yapan diğer sektörlerin oranı; yüzde 15 ile toptan ve perakende ticaret sek-

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafında yayımlanan İşsizlik Sigortası Fonu verilerine göre, nisan ayında yaklaşık 2,6 milyon çalışan için toplam 4,1 milyar TL kısa çalışma ödemesi yapıldı. Mart ayında 77 bin 979 kişiye işsizlik maaşı bağlanırken bu sayı nisan ayında 82 bin 490 kişiye ulaştı. törü, yüzde 12 ile konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri, yüzde 6 ile eğitim sektörü olarak belirtildi.

Başvuru yapan firmaların yüzde 90’ında 50’den az çalışan var

Kısa çalışma ödeneğinden yaralanan KOBİ’lerle ilgili IFASTURK Mali Müşavirlik ve Denetim Kurucusu Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Mesut Şenel, “Koronavirüs sal-

gınıyla birlikte yüz binlerce işletme kısa çalışma ödeneğine başvurdu. Bu işletmelerin yüzde 51’inin işyerlerinde 1 ila 3 kişi istihdam ediliyor. 4 ila 9 çalışanı olan işletmelerin oranı ise yüzde 28. Çalışan sayısı 50’den az olan işletmeler, toplam başvuru yapan işletmelerin yüzde 90’ından fazlasını oluşturuyor. Bu zorlu süreçte KOBİ’lerin ayakta kalmasına katkıda bulunacak teşvik ve ödeneklerin yakın takipçisi olmayı sürdürerek desteklerden en doğru şekilde faydalanmaları için yanlarında olacağız” bilgisini verdi.

www.itnetwork.com.tr 71 2020


HUAWEI: Hayatta kaldık ve ilerlemeye devam ediyoruz HUAWEI ANALYST SUMMIT, bu yıl 17’nci kez Çin’in Şenzen kentinde gerçekleştirildi. İlk kez online katılım altyapısı ile düzenlenen etkinliğe; telekomünikasyon ve finans sektörleri de dahil olmak üzere birçok alandan, 2.000’den fazla analist ve medya temsilcisi katıldı. Katılımcılar etkinlikte, bu zor dönemde sektörlerin birlikte çalışmasının önemine değinerek akıllı dünyanın gelişimini hızlandırmanın yöntemlerini ele aldı…

HUAWEI Dönüşümlü CEO’su Guo Ping, etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada şirketin son bir yılda yaşadığı deneyimleri, rakamlar eşliğinde paylaştı. Guo Ping, “HUAWEI: Bir Yıl ve Ötesi” başlıklı bir sunum gerçekleştirirken, şu ifadelere yer verdi; “Geçtiğimiz yıl, birçok teknoloji bizim için erişilmez hale geldi. Buna rağmen, HUAWEI hayatta kalmak için mücadele etti ve ilerlemesini sürdürüyor. HUAWEI uzun zamandır bilgi ve iletişim teknolojileri endüstrisine aktif olarak katkıda bulunuyor. Şirket, kurulduğu günden bu yana dünyayı daha ileriye taşımak için dijitalleşmeyi daha fazla insana, daha fazla eve ve kuruma yaymak için kararlılıkla çalışıyor. HUAWEI, 30 yılı aşkın bir süredir 170’ten fazla ülke ve bölgede 1.500’den fazla iletişim ağının kurulumunu gerçekleştirdi ve dünya çapında 3 milyardan fazla kişiye hizmet sağladı. Bunun yanı sıra, 600 milyon tüketiciye akıllı cihazlarını sundu. ABD’nin HUAWEI’ye karşı gerçekleştirdiği eylemler, sadece HUAWEI’ye değil, aynı zamanda HUAWEI’nin ürün ve hizmetlerini kullanan kişi ve kurumların deneyimlerine de zarar vermektedir.” Bilgi ve iletişim teknolojileri altyapısı akıllı dünyanın temelidir. 2025 yılına gelindiğinde, dijital ekonomi 23 trilyon dolarlık bir sektörü temsil edecek. Bilgi ve iletişim teknolojileri endüstrisi büyük bir potansiyele sahiptir. Akıllı dünyaya giden yolda, bu endüstrisinin sağladığı birçok fırsatı görmek mümkündür. Geleceğe baktığımızda, HUAWEI üç alanda yatırım yapmaya ve yenilikler getirmeye devam edecek; İletişim ağları, akıllı hesaplama ve akıllı cihazlar.

2020 72 www.itnetwork.com.tr

Müşterilerimiz ve iş ortaklarımızla; yeni organizasyonlar, tedarik zincirinin büyütülmesi, standartların belirlenmesi ve yeni yeteneklerin yetiştirilmesi gibi alanlarda birlikte çalışacağız. Bu şekilde, açık iş birliğini ve kapsayıcı bir endüstri gelişimini teşvik etmek, en önemlisi de geleceği birlikte keşfetmek için yolumuza devam edeceğiz. “Bugünün dünyası, entegre bir iş birliği ekosistemdir. Küreselleşme eğilimi asla tersine çevrilmemelidir. Bölünmüş, farklı standartlar ve tedarik zincirleri hiç kimseye fayda sağlamadığı gibi, parçalanmanın ve bölünmenin, tüm sektör üzerinde ciddi bir etkisi olacaktır. Endüstri bir bütün olarak fikri mülkiyet haklarını, adil rekabeti ve birleşik küresel standartları korumak üzere, küresel tedarik zincirini teşvik etmek için birlikte çalışmalıdır.”

ABD’nin son kararına kategorik olarak karşı çıkıyoruz

Zirvede, ABD Ticaret Bakanlığı’nın aldığı yarı iletken ürünleriyle ilgili kısıtlama kararına yönelik bir açıklama da yapıldı. “ABD hükümeti HUAWEI’yi 16 Mayıs 2019’da hiçbir gerekçe olmaksızın Varlık Listesi’ne eklemiştir. Bu kararla bir dizi kilit endüstriyel ve teknolojik unsurun tarafımızca kullanımı kısıtlanmıştır. Buna rağmen ABD’nin duyurduğu kurallar ve düzenlemelere uymaya kararlıyız. Bu dönemde, müşterilerimiz ve tedarikçilerimiz için sözleşme yükümlülüklerimizi yerine getirdik ve her şeye rağmen hayatta kalmaya ve ilerlemeye devam ettik.” Bununla birlikte ABD hükümeti, şirketimizdeki baskısını sürekli artırmaya yönelik arayışları çerçevesinde, birçok şirket ve endüstri birliğinin endişelerini artıracak şekilde kararlar almayı ve

sektörün tüm kaygılarını tamamen göz ardı etmeyi sürdürdü. Bu keyfi ve zarar verici kararlar, tüm endüstriyi tehdit etmektedir. Bu yeni kural, 170’ten fazla ülkede sunduğumuz yüz milyarlarca dolar değerindeki iletişim ağının genişletilmesini, bakımını ve sürdürülebilir operasyonlarını etkileyecektir. Ayrıca, dünya çapında HUAWEI ürünlerini ve hizmetlerini kullanan 3 milyardan fazla kullanıcının iletişim hizmetlerini de etkileyecektir. ABD hükümeti, başka bir ülkeden sektör lideri bir şirkete müdahale etmek adına, HUAWEI müşterilerinin ve tüketicilerinin çıkarlarına bilinçli olarak sırtını döndü. Bu yaklaşım, ABD hükümetinin tüm bunları iletişim ağlarının güvenliği gerekçesiyle yaptığı söylemlerine da ters düşmektedir. ABD hükümetinin bu kararı sadece HUAWEI’yi etkilemez. Çok sayıda küresel endüstri üzerinde ciddi bir etkisi olacaktır. Bu karar, uzun vadede birçok endüstrinin bağlı olduğu küresel yarı iletken sektöründeki güven ve iş birliğine zarar verecektir, bu alandaki çatışmayı ve iş kaybını artıracaktır. ABD, farklı şirketleri kendi sınırları dışında etkisiz hale getirmek için tüm teknolojik imkanlarını kullanıyor. Bu durum sadece, uluslararası şirketlerin ABD teknolojisi ve tedarik zincirlerine duyduğu güvenin zedelenmesine hizmet edecektir ve sonuç itibarıyla ABD’nin çıkarlarına da zarar verecektir. HUAWEI olarak, duyurulan yeni kuralları kapsamlı bir şekilde inceliyor ve kaçınılmaz olarak iş süreçlerimizin olumsuz etkilenmesini bekliyoruz. Şirket olarak bir çözüm aramak için elimizden geleni yapacağız. Müşterilerimizin ve tedarikçilerimizin bizimle birlikte olmaya devam etmelerini diliyor ve bu ayrımcı kuralın etkisini en aza indirgeyebilmeyi umuyoruz.”


Pandemi döneminde uzaktan eğitime olan talep patladı Pandemi ile birlikte gelen sosyal izolasyon döneminde çalışanların uzaktan eğitime olan talebi patladı. Uzaktan eğitim şirketi Enocta’nın yayınladığı veriler, çalışanlar tarafından alınan dijital eğitim sayısı, canlı sanal sınıflarda oturum sayısı ve mobil cihazlardan uzaktan eğitime erişim gibi başlıklarda yüzde 1000’e varan artışların olduğunu gösterdi. Uzaktan eğitim alanında, 500’den fazla kuruma ve yaklaşık 3 milyon kişiye hizmet veren Enocta’nın yayınladığı veriler çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Araştırmaya göre, “Korona Salgını” nedeniyle iş yerlerinin bir kısmının kapandığı, evde geçirilen sürenin uzadığı 15 Mart sonrasında, çalışanların aldıkları dijital eğitim sayısı adeta patlama gösterdi. 2019 Mart - Nisan döneminde 1 milyon 780 bin olan dijital Eğitim” sayısı, 2020’nin aynı döneminde yüzde 1041 artış göstererek 20 milyon 293 bin’e ulaştı. Enocta CEO’su Ahmet Hançer, evde geçirilen sürenin uzamasına bağlı olarak uzaktan eğitim alan profesyonellerin eğitim talebini patlattıklarını ve farklı eğitimlere olan talebin görülmemiş şekilde artış kaydettiğini söyledi. Enocta’nın, uzmanlar tarafından hazırlanmış 5 bin içeriği kurumlarda çalışan, gelişime açık bireylerin hizmetine sunduğunu ve stres yönetiminden, sigortacılığa kadar çok farklı başlıklarda son derece değerli eğitimlerin bulunduğunu belirten Hançer şöyle devam etti:

“Uzaktan eğitim bilinen, kullanılan ancak tümüyle benimsenen bir eğitim yöntemi değildi. Mart-Nisan döneminde uzaktan eğitimin sağladığı fayda daha iyi anlaşıldı ve geçmişte hiçbir dönemde görülmedik biçimde benimsendi.” Enocta’nın verilerine göre farklı başlıklarda artışlar şu şekilde gelişti: • Sisteme toplam giriş, hafta içi yüzde 57, hafta sonu ise yüzde 80 artış gösterdi. • Sanal sınıf toplam oturum sayısı da hızlı artış gösteren bir başka başlık oldu. Çoklu interaktif eğitimin alındığı sanal sınıflarda oturum sayısı yüzde 418’lik bir artışla, 125’den, 648’e çıktı. • Pandemi öncesi dönemde sisteme yoğunlukla sabah saatlerinde girilirken, Pandemi döneminde yoğunluk 13:00 ila 16:00 saatleri arasında gerçekleşti. • Yine bu dönemde mobil cihazlardan hafta içi eğitimlere erişim ortalaması yüzde 92 oranında arttı Enocta CEO’su Ahmet Hançer, “sosyal izolasyon” döneminin birçok eğitim ihtiyacını da

beraberinde getirdiğini belirterek şunları söyledi: “Kurumlar çalışanları için evde verimli ve güvenli çalışma, sanal toplantılarda verim elde etme, uzaktan ekip yönetimi ve uzaktan çalışırken takım olma gibi iş hayatıyla ilgili online eğitimler sunmaya başladı. Kurumlar aynı zamanda çalışanların bu dönemdeki psikolojilerini desteklemek için kaygı yönetimi ve stres yönetimi gibi konularda da online eğitimler sunmakta. Yine bu dönemde pek çok kurum, gerek sosyal sorumluluk kapsamında, gerekse çalışan bağlılığını artırmak için çalışanların aileleri, eşleri, çocukları, sevenleri için de farklı konularda online eğitim sunuyor. Şunu belirtebiliriz, Kovid 19 ile birlikte özel şirketlerde ve kamu kurumlarında iş ile ilgili hiç olmadığı kadar uzaktan eğitim yapılmaya başlandı. Enocta olarak günümüz teknolojilerini kullanarak geliştirdiğimiz, öğretici, eğlenceli ve ölçümü son derece kolay içeriklerimizi gelişmiş teknolojimiz ile sunmaya devam edeceğiz.“

Airbus, Avrupa Birliği’ne uydu haberleşme çözümleri sunuyor

Airbus Savunma ve Uzay Genel Müdürü Dirk Hoke, “Bu uydu haberleşme programı ile Airbus, hem Avrupa savunma sanayii için ortak yeteneklerin kurulmasına hem de sivil ve askeri barış koruma misyonlarına katkı sağlayacak” dedi. ‘AB SatCom Market’ adlı sözleşme, AB üye devletlerinin uydu haberleşme ihtiyaçlarını merkezileştirmelerini ve bu hizmetlere koordineli, daha ekonomik ve etkili erişim sağlamalarına imkan tanıyacak. Bunun sonucunda, Avrupa’dan 20 Savunma Bakanlığı da dahil olmak üzere katkıda bulunan 32 üye, 2012 yılından bu yana ‘AB SatCom Market’ projesi üyelerine uydu haberleşme kabiliyetleri sağlayan EDA aracılığıyla uydu çözümleri ve hizmetlerine

Airbus, Avrupa Birliği ve üye devletlerinin askeri ve sivil görevleri için uydu haberleşme çözümleri sağlamaya yönelik anlaşma yaptı. Bu, 10 milyonlarca Avro değerinde olduğu tahmin edilen ve dört yıllık işbirliğini içeren anlaşma, Avrupa Savunma Ajansı (EDA) tarafından sunuldu… hızlı ve verimli bir şekilde erişebilecekler. Bu uydu haberleşme çözümleri, dünya çapında uygulanabilir. Avrupa sivil ve askeri barışı koruma ve güvenlik misyonlarının yanı sıra teknik ve ekonomik kalkınma ve işbirliği operasyonlarında da önemli rol oynarlar. Bu, son birkaç yıldır AB SatCom Market hizmetlerinin başarıyla yürütüldüğü pek çok AB sivil ve askeri misyon ve operasyonunda zaten uygulanmaktadır. AB üye devletlerinin silahlı kuvvetleri de bu çözümleri kullanmaktadır. ‘AB SatCom Market’ sözleşmesi, uydu haberleşme (C, Ku, Ka ve L frekans bantlarında), terminallerin satışı ve kiralanmasının yanı

sıra, özellikle AB dışındaki operasyonlarda ‘anahtar teslim çözümler’ sunulmasını kapsamaktadır. Bu anlaşma için Airbus, haberleşme terminallerinden bazılarını ve özellikle L ve Ku band hizmetlerini tedarik edecek olan Marlink ile bir araya geldi. Askeri ve resmi hükümet kullanıcıları için telekomünikasyon çözümlerinde öncü olan Airbus, küresel ölçekte ve tüm ticari ve askeri frekans bantlarında (L, C, Ku, Ka, X ve UHF) uydu haberleşmesi konusunda benzersiz bir deneyime sahiptir. Bu hizmetler, aynı zamanda Avrupalı operatörlere önemli hizmetlerin yerine getirilmesinde de fayda sağlayabilir

www.itnetwork.com.tr 73 2020


Uzmanlardan salgın travmasından korunmada kişisel bakım uyarısı Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Uzmanlarından Psikiyatri Doktoru Bıkmaz, Kovid-19 tedbirleri kapsamında uzun süre evde vakit geçirenlere travmadan korunması için önerilerde bulunarak, öz bakımın kişiye kendisini iyi hissettirmesi açısından önemli olduğunu vurguladı… Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Pervin Sevda Bıkmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu dönemde kitlesel travmatik bir deneyimden geçildiğini belirterek, vatandaşların beden sağlıklarını korudukları gibi ruh sağlıklarını da korumaları gerektiğini söyledi. Salgın nedeniyle evde kalma sürelerinin arttığını vurgulayan Bıkmaz, “Geçmiş yaşam deneyimlerimiz, mevcut yaşam koşullarımız, duyarlılıklarımız, kırılganlıklarımız, fiziksel ve duygusal bakım ve destek mekanizmalarımız bedensel direncimizi olduğu kadar ruhsal direncimizi de etkiler. Dolayısıyla bu süreç travmatik deneyimlere dönüşebilir” dedi. Bıkmaz, travmanın, dış dünyadan gelerek, tolerans sınırını, baş etme kapasitesini aşan zorlayıcı, örseleyici olay ve durumlarla, şiddetli bir duygusal yükle iç dünyayı sarstığını ifade ederek, güvende hissetmenin, yeterli korunma ve ekipmana sahip olmanın, doğru bilgilerden haberdarlık durumu ile yakın duygusal ilişkilerin koruyucu faktörler olduğunu kaydetti.

“Birçok insanda ruhsal bozukluklar artış gösterdi”

Bıkmaz, herkesin salgının yarattığı bu travmatik deneyimden etkilenme eşiğinin, baş etme biçiminin ve kapasitesinin farklılık gösterdiğini, bu durumdan kurtulmanın en önemli unsurunun bireyin yol haritası olduğunu aktardı. Salgın nedeniyle insanların çalışma ve yaşam koşullarının büyük ölçüde değiştiğini hatırlatan Bıkmaz, şöyle konuştu: “Alışkın olduğumuz, yoğun sosyal temas içeren yüz yüze işlerimizi online ve telefon gibi kısmi çalışma modellerine dönüştürdük. İş yeri kavramı çoğumuz için çok gerilerde kaldı. İşler zamansızlaştı, iş yerleri mekansızlaştı. Evden çalışır olduk. Bu hızlı dönüşümün çok yönlü etkileri oldu ve olmaya devam ediyor. Bu süreçte birçok insanda, depresyon, panik atak, kaygı bozuklukları, 2020 74 www.itnetwork.com.tr

ağrı bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu gibi ruhsal sorunlarda artış görülmekte. Bu tür ruhsal durumlar özellikle bireyin salgından sonraki hayatı için büyük önem teşkil ediyor.”

Günlük rutinleri koruyarak, belirsizlikten ve karmaşadan kurtulun

Salgın sürecinde kişinin ruhsal yapısını korumasının yol haritasını anlatan Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi uzmanlarından Bıkmaz, günlük rutinleri sürdürmenin, belirsizlikten ve karmaşadan korunmak için önemli olduğunu dile getirdi. Bıkmaz, rutin oluşturmanın temelinde uyku düzenine sadık kalınmasının yattığını belirterek, şöyle devam etti: “İyi ve düzenli uyku stresle başa çıkmaya yardımcı olur. Sabahları erken uyanmaya devam edin. Online çalışmalarınızda mesai ve hafta sonu tatili mefhumuna sadık kalmaya özen gösterin. Her ne kadar evde olsanız da en az bir saatlik öğle arası verin. Yakın geçmişte kullandığımız, ‹Eve iş getirmeme› tavsiyeleri geçerliliğini yitirse de kişisel hayatınıza alan ayırın. Mümkünse akşam üzeri çalışmalarınızı sonlandırın, geceye iş bırakmayın. Kalan işlerinizi sabah tamamlamayı hedefleyin. Evden çalışma sürecinde dikkat edilmesi gereken diğer bir konu da yeme alışkanlıkları. Bu süreçte yeme alışkanlıklarında değişimler olabilmekte. İnsanlar olduğundan fazla yiyecek, atıştırmalık tüketme eğilimindeler. Bu durum biraz da yiyecek kaynaklarına yakın olmakla, zulalar bulundurmakla ilişkili. Öğün mantığına sadık kalın. Mümkünse işlerinizi mutfaktan yürütmeyin. Yemek masası ile çalışma masasının taşıdığı anlamlar, zihnimizdeki karşılıkları ve davranışlarımız üzerinde yaratacakları etkiler birbirinden farklıdır.”

Pandemi sürecinde kişisel bakımınızı ihmal etmeyin Sosyal temasın az olması nedeniyle insanların öz bakım alışkanlıklarında da değişikliklerin olduğunu anlatan Uzman Dr. Bıkmaz, bu süreçte insanların öz bakımlarına daha az önem gösterdiğini söyledi. Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi uzmanlarından Bıkmaz, öz bakımın, öz saygı, öz değerlilik ve öznel iyi oluşla yakından ilişkili olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu: “Her koşulda asgari öz bakımınızı sağlayın; örneğin düzenli olarak duşunuzu alın, tıraşınızı olun, temiz kıyafetler giyinin. Fiziksel ve duygusal bakım en temel ihtiyaçlarımızdır. Evde rahat kıyafetler giymek elbette çoğu insanın tercih ettiği bir durum. Ancak iş yaparken giyiminize özen gösterin. Pijamalarınızla iş yapmayın. ‘Pijama’ tasarımı zihnimizde uyku, yatak ve dinlenmeyle ilgili bağlantılar içerir. Son olarak rutinleri korumak yetmez yeni rutinler oluşturun. Keyif aldığınız uğraşıları rutininizin bir parçası haline dönüştürün. Hobiniz yoksa edinmek için hala iyi bir fırsatınız var. Egzersiz yapmıyorsanız başlayabilirsiniz. Hep merak ettiğiniz ancak fırsat bulamadığınız konuları araştırabilirsiniz. Örneğin derin denizlerdeki yaşam formları, grup içinde insan davranışları, Eflatun’un mağara alegorisi… gibi. Bunları ‘öteki›lere göstermek için değil kendiniz için yapın. Keyif aldığınız, size iyi gelen, sizin için gerçek bir anlamı olan uğraşları keşfedin. Yaşadığımız kitlesel travmada onarıcı olan kayıplarımızın kabulü ve bütün bunlar kolektif bir acıya dönüşmeden yasının tutulmasıdır. Kayıplarımızın geride bıraktığı eksikliğin izlerini, iç dünyamızı, uygarlığı ve geleceği onarabilmemiz ancak her birimizin kendisinde keşfedeceği ruhsal panzehirle mümkün olacak.”


Korona günlerinin parlayan teknolojileri

Gaming hazır sistemlerden profesyonel oyuncu ekipmanlarına kadar çok geniş bir yelpazede binlerce teknoloji ürünü sunan İncehesap. com, salgın tedbirleri döneminde evlerdeki sinema sistemleri ve bilgisayar kullanımının artmaya devam ettiğini açıkladı. Buna göre Türkiye genelinde LED TV satışları yüzde 260 artarken, notebook satışları ise yüzde 70 artış gösterdi. Korona günlerinde tıbbi malzeme, mobil cihazlar, PC’ler, televizyonlar, küçük ev aletleri ve kişisel bakım cihazlarının, e-ticaret şirketleri için avantajlı ürün grupları haline geldiğini vurgulayan İncehesap.com Kurucu Ortağı Nurettin Erzen, Mobil Dünya Kongresi başta olmak üzere global markaların yeni teknolojilerini duyurdukları birçok geliştirici konferansın iptal edildiğini hatırlatarak üretimini Çin’de gerçekleştiren bazı global markaların üretim faaliyetlerini geçici süreyle durdurduklarına dikkat çekti. Erzen, “Bu gelişmeler bazı teknoloji ürünlerinin fiyatlarına artış olarak yansıdı. Teknolojik ürünlerin ithalat ve ihracatına güvenlik nedeniyle kısıtlama getirildi. Bu noktada İncehesap.com olarak öngörülü hareket ettik ve salgın globale yayılmadan önce büyük ölçüde stok teminini gerçekleştirdik” şeklinde konuştu.

Korona tedbirleri sürecinin devam etmesi tüketicilerin teknoloji kullanımı ve online ortamda kalma sürelerini artırırken, bu eğilim teknoloji ürünlerinin satışlarına olumlu yönde yansımaya devam ediyor. İncehesap.com’un verdiği bilgilere göre salgın döneminde tıbbi malzeme, mobil cihazlar, PC’ler, televizyonlar, küçük ev aletleri ve kişisel bakım cihazları, e-ticaret şirketleri için avantajlı ürün grupları haline geldi. Mayıs ayı itibariyle önceki iki aya oranla PC grubu satışlarında yüzde 54’lük artış yaşayan İncehesap.com, hazır sistem satışlarında ise yüzde 55 artış yaşadığını açıkladı… Bilişim ürünleri satışı artmaya devam ediyor

Son dönemdeki gelişmeler ışığında özellikle küçük ev aletleri sektöründe 2020 yılında yüzde 25 ila 30 oranında artış yaşanmasını beklediklerini kaydeden Erzen, İncehesap.com’un satışlarındaki artışa ilişkin de bilgi verdi. Erzen, “11 Mart tarihinden 5 Mayıs’a kadar geçen sürede önceki iki aya oranla PC grubu satışlarımızda yüzde 54’lük artış yaşadık. Hazır sistem özelinde baktığımızda ise bu oran yüzde 55 olarak gerçekleşti” şeklinde konuştu.

Sağlıkta yeni nesil teknolojilere yönelim

Erzen, bu dönemde birçok global teknoloji şirketinin çalışmalarını sınırlandırdıklarını hatırlatarak teknoloji şirketlerinin bir kısmının da asıl üretimleri yerine sağlık teknolojileri üretimine odaklandıklarına dikkat çekti. Salgın döneminde dünya genelinde öne çıkan ve büyümesi beklenen teknoloji alanlarına ilişkin de bilgi veren Erzen, korona günlerinin parlayan yıldızlarını şöyle sıraladı: * Sağlık ekipmanları ve teknolojilerinin geliş-

tirilmesinde ise yapay zeka, büyük veri (big data), nesnelerin interneti (IOT) ve bulut teknolojileri gibi birçok yeni nesil teknolojiyi destekleyen uygulamalar hız kazandı. Özellikle sağlık sektörüne yönelik AR-GE çalışmaları artarken takip sistemleri geliştirilmeye başlandı. * Nesnelerin interneti (IOT) teknolojilerinin, ağırlıklı olarak tıbbi ekiplere sınır ötesi çevrimiçi iletişimi sağlamak adına yaygınlığı artırıldı. Salgın kontrolünü sağlamak ve yayılımı önlemek adına akıllı ses tarama sistemleri geliştiriliyor. Bu sistem sayesinde hastaların ya da risk gruplarının sesi analiz ediliyor. * Yapay zeka ve 5G teknolojileri insan kaynaklarının yetersiz kaldığı noktada devreye alındı. Akıllı görüntülü okuma sistemi hasta teşhislerinde aktif olarak kullanılırken risk analizi, hasta değerlerinde stabilizasyon kontrolü, röntgen tahlil okuma ve sınıflandırma alanlarında da teknoloji çalışmaları yoğunlaşıyor. Özellikle Çin’de tıbbi malzeme teslimatlarında drone’lar kullanılıyor. * Mobil aplikasyonların yanı sıra GPS ve Bloetooth teknolojileri yardımı ile lokasyon bazında kişisel takip sağlanıyor.

Koronavirüs desteği 4 ay uzatıldı Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nı tarafından yapılan ortak açıklamayla, evinden çalışmaya uygun gördükleri personel sayılarını Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bildiren teknopark şirketleri ile Ar-Ge ve tasarım merkezlerinin muafiyet ve teşviklerden Nisan ayı sonuna kadar faydalanmaya devam edebilecekleri bildirildi.

Kanun kapsamında istisna, destek ve teşviklerden yararlanacaklar

Nisan 2020 sonuna kadar geçerli olan bu uygulama, 11 Mart’tan itibaren olmak üzere 4 ay uzatıldı. “Yeni Koronavirüs (Covıd-19) Salgınının Ekonomik Ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kapsamında Ar-Ge ve

Koronavirüs salgınının ekonomik ve sosyal hayata etkilerinin azaltılması kapsamında alınan karar ile teknokent şirketleri ile Ar-Ge ve tasarım merkezi çalışanlarına tanınan uzaktan çalışma esnekliği 4 ay daha uzatıldı. tasarım merkezlerinde yürütülen faaliyetlerin Ar-Ge ve tasarım merkezleri dışında yapılmasına karar verildi. Ayrıca 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında bölge sınırları içinde yürütülen faaliyetlerin bölge dışında da yürütülmesine kararı alındı. Konuyla ilgili olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına izin verebilme yetkisi tanındı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bilgi verilecek

Konuyla ilgili bilgi veren IFASTURK Mali Müşavirlik ve Denetim Kurucusu Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Mesut Şenel, “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, belirtilen sürenin bitiminden itibaren uygulamayı 3 ay daha uzatılabilir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bilgilendirilmesi kaydıyla, ilgili iş yerleri 5746 sayılı Kanun ile 4691 sayılı Kanun kapsamındaki indirim, istisna, destek ve teşviklerden yararlanmaya devam edilebilecek” değerlendirmesinde bulundu.

www.itnetwork.com.tr 75 2020


“Uluslararası Göç Filmleri Festivali” pek yakında!

50’dan fazla filmin gösterileceği festival; yerli ve yabancı yüzlerce sinemacı, basın mensubu, sivil toplum kuruluşlarından katılımcılar ve akademisyenleri ağırlayacak. ‘’Uluslararası Göç Filmleri Festivali’’ herkesi, insanlığın ortak kaderi göçün medeniyete katkılarını, toplumlar arasındaki kültürel etkilerini ve adaptasyon süreçlerini yeniden anlamaya davet edecek. Festival boyunca, dünyanın dört bir yanından ünlü isimler ile tecrübe paylaşımı, (Masterclass) alanında uzman isimlerle atölyeler, sinema profesyonelleri ve sektörel konuklarla paneller düzenlenecek. Dünyada ve Türkiye’de son beş yılda önemli festivallerde ödüle layık görülmüş film ve senaryolara yarışmalar sonrası toplam 26 bin Avro ödül verilecek. Gaziantep’te gerçekleştirilmesi planlanan ancak dünyayı etkisi altına alan salgın sebebiyle ertelenen dünyanın en geniş kapsamlı tematik film festivali ‘Uluslararası Göç Film Festivali’ için hazırlıklar tamamlandı. Festival, T.C. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde İçişleri Bakanlığı tarafından düzenleniyor. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün organize ettiği festivale Kültür ve Turizm Bakanlığı da katkı sağlıyor. Festival, 14-21 Haziran tarihleri arasında zengin bir içerik ve son teknolojik imkânlarla izleyicilerin karşısında olacak

50’den Fazla Film, Yüzlerce Katılımcı

Göç ve medeniyet temalı 50’den fazla filmin gösterileceği festival; yerli ve yabancı yüzlerce sinemacı, basın mensubu, sivil toplum kuruluşlarından katılımcılar ile akademisyenleri ağırlayacak. İnsanlığın ortak kaderi göç olgusunun medeniyete katkılarının da ele alınacağı festivalde film gösterimleri normal bir festivaldeki gibi, takvimi önceden açıklanacak şekilde gerçekleşecek. Sinema sektörünün önde gelen uluslararası ve ulusal ustalarının yer alacağı jüri, en iyi film ve senaryoları belirlemek için toplanacak.

2020 76 www.itnetwork.com.tr

Dünyanın en geniş katılımlı ve kapsamlı tematik film festivali olarak yola çıkan “Uluslararası Göç Filmleri Festivali” için geri sayım başladı. Milyonlarca göçmene kucak açan Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenecek festival, 14-21 Haziran tarihleri arasında online olarak gerçekleştirilecek…

Masterclass, Atölyeler, Paneller…

‘Uluslararası Göç Filmleri Festivali’nde dünyanın dört bir tarafından ünlü isimler ile tecrübe paylaşımları gerçekleştirilecek. Sınırlı sayıda kişinin katılabileceği; yönetmen ve oyuncunun deneyimlerini aktaracağı özel Masterclass etkinlikleri festivalin en keyifli anlarından olacak. Festival boyunca yine alanında uzman isimlerle atölyeler, sinema profesyonelleri ve sektörel konuklarla paneller düzenlenecek.

Sergileri Herkes İzleyebilecek

Festival kapsamında herkesin ziyaret edebileceği özel içerikli yeni nesil sergiler hazırlandı. Bir kısmı göç, bir kısmı da dünyanın tarihi yerleri olacak özel sergileri VR gözlüklerle gezebilme imkânı da olacak. Festival konserleri ise sahne konseri gerçekliğinde, Youtube üzerinden canlı olarak yayınlanacak. Göç konusunda duyarlılık gösteren ve bu konuyla ilgili müzikler yapan sanatçıların eserlerine ağırlık verilecek.

26 Bin Avro Ödül Dağıtılacak

Dünyada ve Türkiye’de son beş yılda önemli festivallerde ödüle layık görülmüş filmler; Uluslararası Uzun Metraj ve Uluslararası Kısa Metraj olmak üzere iki kategoride yarışacak. Yarışma sonucunda; “En İyi Uzun Metraj Film” 15 bin Avro, “En İyi Kısa Metraj Film” ile “İlham Verici Senaryo” 5 bin Avro para ödülünün sahibi olacak. Ayrıca, Aynı Gemi-Same Boat adıyla düzenlenecek

bir başka kısa metraj film yarışmasında da yine birinciye bin Avro ödül verilecek.

Göçün Kültürel Etkileri Masaya Yatırılacak

2011 yılından bu yana maruz kaldıkları insanlık dışı koşullar sebebiyle doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalan milyonlarca göçmene kucak açan Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen festival, insanlığın gündeminden hiç düşmeyen göç olgusuna ayna tutmayı hedefliyor. Uluslararası Göç Filmleri Festivali, göçlerin tarih boyu tüm milletlerin yaşadığı ortak bir hikâye olduğuna vurgu yapmayı ve bu konuda farkındalık yaratmayı hedefliyor. Sinema aracılığıyla göçlerin tarih boyu toplumlara katkılarını gündeme getirmeyi amaçlayan “Uluslararası Göç Filmleri Festivali” ağırlıklı olarak göç, göçmenler, göçün toplumlar arası kültürel etkileri, medeniyete katkıları ve insanların adaptasyon süreçlerine ilişkin değişim konularını irdeleyen filmlere ve bunları işleyen yönetmenlere odaklanıyor.


Aile bütçeleri artık dijital olarak yönetiliyor Koronavirüs salgını sebebiyle artık gündelik işlerin büyük kısmı evlerden yönetilmeye başlandı. Bulut tabanlı yazılımların sunduğu her yerden çalışma avantajı mekana olan bağımlılığı da ortadan kaldırıyor. Mikro Yazılım tarafından geliştirilen bulut tabanlı bir ön muhasebe programı olan MikroX evinizin bütçesini yönetmenize olanak sağlıyor.

Kişiselleştirilebilen kategorilerle ödeme takibi

Değişen iş yapış biçimleriyle finansal operasyonlar da dijital dünyaya taşındı. İşletmelerin en çok ihtiyaç duyduğu; muhasebe takibi, gelir-gider ve stok kontrolü gibi özellikleriyle öne çıkan ön muhasebe programı MikroX, tüm bunların yanında aile bütçesini dijital olarak yönetmeye de imkan tanıyor. Türk yazılım mühendisleri tarafından tasarlanan yazılım sayesinde hem evin hem de tüm aile bireylerinin gelir ve gider takibini yapmak mümkün…

Kira, aidat, market alışverişi, yol masrafları, doğalgaz, elektrik, su ve cep telefonu gibi düzenli ödemeler, okul masrafları ve giyim gibi yapılan harcamaları MikroX’le takip etmek mümkün. Masraff mobil uygulama entagrasyonu ile fişlerinin yalnızca fotoğrafını çekerek otomatik olarak MikroX’e aktararak zamandan tasarruf edilebiliyor.

Özelleştirilebilen kategorilerle de ‘okul masrafları’, ‘mutfak harcamaları’ gibi farklı başlıklarda; nereye, ne kadar harcandığının takibini yapılabiliyor. Kredi kartlarının eklenmesine olanak veren platformda kart ödemeleri de takip edilebiliyor.

MikroX ev bütçenizi nasıl yönetiyor?

Ayrıntılı raporlama ile ne harcadığını bil

Banka dışında tutulan tüm birikimler yazılıma eklenebiliyor, kasa ekleme işlemiyle günlük kazanç ve harcamalardan oluşan bakiyeyi de birkaç tıkla görmek mümkün.

Gelir-gider ve nakit akışı kontrolü ve ayrıntılı raporlarıyla aile bütçesinin her detayına ulaşılmasını sağlayan yazılım, sonraki ayın bütçesini bu raporlara göre düzenleme avan-

tajı sunuyor. Mikro Yazılım Genel Müdürü Alpaslan Tomuş, “Geçirmekte olduğumuz bu zorlu günlerde finansal süreçler hem işletmeler hem de aileler tarafından daha yoğun olarak takip edilmeye başlandı. Ev ekonomisini yönetmeyi sağlayan ticari yazılımlara da bu dönemde daha çok ihtiyaç duyuluyor. MikroX, detaylı raporlama özellikleriyle hem zamandan hem de aile bütçesinden tasarruf edilebilmesini sağlıyor. Tüm aile üyelerinin kullanıcı olarak eklenmesini sağlayan yazılımımız ile iyi yönetilen bir aile bütçesi oluşturmak mümkün” diyor.

Uyumsoft, koronavirüs krizi sonrasında bir dünya markası olmayı hedefliyor Türkiye’nin inovasyon lideri Uyumsoft, yazılımda bir dünya markası olmak için kolları sıvadı. Geçmişte yaşamış olduğu ve bugünlerde yaşanan koronavirüs krizi sırasında, ekip olarak yüksek motivasyon ve performansla çalışmalarını sürdüren Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ, koronavirüs krizi sonrasında, global pazarlarda atılım yaparak bir dünya markası olmayı hedef liyor.

Krizler sırasında ileriye bakanlar, kriz bitiminde iş hacimlerinin arttığı görmüşlerdir

İş hayatı boyunca birçok krizi yaşadığını anlatan Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder, şunları söyledi: “1994, 2001, 2008 dahil tüm krizleri gördüm ve psikolojisini gayet iyi biliyorum. Son aylarda da dünyamızda koronavirüs krizini yaşıyoruz. Yaşadığım krizlerden edindiğim ana fikir şudur. Krizler sırasında moraller asla bozulmamalıdır ve hep ileriye bakmak gereklidir. Çünkü, sonunda işlerin önü hep açılıyor. Uyumsoft olarak, 24 yıldır yaşadığımız

Uyumsoft Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder, “Krizleri ar-ge yaparak fırsata çeviriyoruz, Uyumsoft’u bir dünya markası yapacağız” tüm krizlerden büyüyerek çıktık. Zor zamanlarda, işimize ve ar-ge’ye odaklandık, web ve bulut tabanlı yeni ürünlerimizi çıkardık ve krizler bittiğinde de pazarda rakiplerimizin bir adım önünde olduk. Geçmiş krizlerden de büyüyerek çıkmamız, Uyumsoft’u Türkiye’nin inovasyon liderleri arasında yer alan bir firma yaptı. Bugünlerde yaşadığımız koronavirüs krizinde de, ülke genelindeki ekiplerimiz ile yüksek motivasyon ve performansla evlerimizden çalışıyoruz ve bu krizi de büyüyerek atlatmayı planlıyoruz. Koronavirüs krizi sonrasında, global pazarlarda atağa geçerek, bir dünya markası olmayı hedefliyoruz” dedi.

Koronavirüsü, ekosistemimiz ile birlikte atlatacağız

Koronavirüs ile ilgili haberler çıkmaya

başladığı tarihten itibaren anında evden çalışmaya geçtiklerini ifade eden Mehmet Önder, şunları kaydetti: “Ülkemizin dijital dönüşümüne değer katan firmalarından birisiyiz. Pandemiyle birlikte anında evden çalışmaya geçerek, çalışanlarımızın, iş ve çözüm ortaklarımızın, müşterilerimizin sağlığını koruduk. Firma olarak kullandığımız uzaktan çalışma teknolojik altyapısını, iş- çözüm ortaklarımız ve müşterilerimize açarak evden çalışmalarını rahatlıkla gerçekleştirmelerine katkı sağladık. Aynı zamanda, işletmeler evinden çalışırken işleri durmasın ve ticari faaliyetleri aksamasın diye, EkoTicari, EkoHR, UyumCRM, e-Uyum, Banka Bakiyem, EkoCari dahil temassız ticaret ürünlerimizi 3 ay ücretsiz kullanma imkanı sağlıyoruz. Uyumsoft olarak, her zaman işletmelerimizin yanında yer alarak, ülkemiz ekonomisine katkı sağlamaya devam edeceğiz” diye konuştu.

www.itnetwork.com.tr 77 2020


Alzheimer ve Parkinson

hastaları için 2 yeni mobil uygulama

Abdi İbrahim, COVID-19 nedeniyle çoğunlukla evde kaldığımız bu dönemde bir ilke imza atarak Parkinson hastaları için akıllı takip özelliğinin, Alzheimer hastaları için ise hastalıkla ilgili merak edilen tüm bilgilerin yer aldığı iki yeni mobil uygulamayı hayata geçirdi… Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim, yeni tip koronavirüs salgını sürecinde evinden çıkamayan Alzheimer ve Parkinson hasta ve hasta yakınlarının hayatını kolaylaştıracak iki ayrı mobil uygulama geliştirdi. Parkinson hastaları için akıllı semptom takip özelliği, Alzheimer hastaları ve hasta yakınları için ise hastalıkla ilgili merak edilen sorulara yanıtlar içeren bu mobil uygulamalarda, hastalıklarla ilgili pratik bilgilerden, yapılması gereken egzersizlere kadar çok yönlü bir içerik ücretsiz olarak sunuluyor. Alzheimer ve Parkinson hastası, hasta yakını ve hastane üçgenindeki iletişimin COVID-19 sürecinde zorunlu olarak kısıtlandığına dikkat çeken Abdi İbrahim Satış ve Pazarlama Genel Müdürü Dr. Oğuz Mülazımoğlu, “Bu mobil uygulamalarla COVID-19 nedeniyle çok yoğun günler geçiren hekimlerimize zaman tasarrufu, hasta ve hasta yakınlarımıza ise takip kolaylığı ile düzenli bilgi sağlamayı hedefliyoruz” dedi. Türkiye’de ilaç sektörünün büyümesine ve gelişmesine 108 yıldır öncülük eden Abdi İbrahim, Parkinson hastaları için akıllı semptom takip özelliği ile birlikte, hastaların fizyoterapi, beslenme, yüz ve nefes egzersizi gibi ilaç dışı yöntemlere ulaşabileceği, Alzheimer hastaları ve hasta yakınları için ise hastalıkla ilgili ihtiyaçları olan tüm bilgilerin yer aldığı iki ayrı mobil uygulama hayata geçirdi. Alanında bir ilk olan Parkinson’da Yanımda uygulaması, hastaların günlük ve haftalık durumlarının pratik şekilde izlenmesine ve analiz edilmesine destek olurken, hasta ya da hasta yakınının günlük hayatları kısıtlanmadan, uygulamadaki soruları periyodik olarak yanıtlayarak kaydetmesine ve hekimleriyle paylaşabilmesine imkan sağlıyor. Uzmanlar tarafından hazırlanan, Alzheimer hastaları ile yaşama dair güvenlik, kişisel bakım, beslen-

2020 78 www.itnetwork.com.tr

me, uyku düzeni ve risk faktörleri gibi hastalar için çok önemli olan içeriklerin yer aldığı Alzheimer’in Sesi uygulamasında ise kişilerin hastalıkla ilgili merak ettikleri sorular videolarla yanıtlanıyor. Çevrimdışı durumundayken de kullanılabilen bu uygulamada yanıtı hazır olarak bulunmayan sorular uzmanlara soruluyor ve alınan cevaplar kısa videolar şeklinde uygulamaya yüklenerek hastaların ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı sağlanıyor.

“Hasta, hasta yakınları ve doktorların hayatını kolaylaştırmayı hedefliyoruz”

Uygulamalarla ilgili birli veren Abdi İbrahim Satış ve Pazarlama Genel Müdürü Dr. Oğuz Mülazımoğlu, özellikle koronovirüs salgını dolayısıyla evinde kalan, ancak tedavilerinin aksamaması gereken Alzheimer ve Parkinson hastalarının ihtiyaçlarından yola çıkarak mobil uygulamaları geliştirmeye karar verdiklerinin altını çizdi. COVID-19 salgınının herkesin mevcut sorumluluklarına yenilerini eklediğini vurgulayan Dr. Oğuz Mülazımoğlu, “Abdi İbrahim olarak hepimizin çoğunlukla evde kaldığımız bu dönemde tedavilerine devam etmesi gereken Alzheimer ve Parkinson hastaları ile hasta yakınlarına


daha faydalı olabilmek için uygulamalarımızı kullanıma sunduk. Bu süreçte 60 yaş ve üzeri Alzheimer ve Parkinson hastalarımızın bir kısmı hastanelere gidemiyor ve dolayısıyla da hekimlerinden sağlık durumları hakkında bilgi alamıyor. Parkinson’da Yanımda aplikasyonu sayesinde, hastaların günlük ve haftalık durumları izlenebiliyor, ayrıca beslenme ve egzersiz önerileriyle tedavisine katkı sağlanıyor. Bir ilk olan bu aplikasyonla COVID-19 ile mücadele döneminde çok yoğun günler geçiren hekimlerimize zaman tasarrufu, hasta ve hasta yakınlarımıza ise takip kolaylığı sağlamayı hedefliyoruz. Alzheimer’ın Sesi uygulamasında ise hasta ve hasta yakınlarının Alzheimer’la ilgili merak ettikleri tüm soruların yanıtlarını bulabilmelerini umuyoruz. Bu uygulamalar sayesinde hem hasta, hem hasta yakını, hem de hekimlerimiz zaman tasarrufu sağlayacak. Ayrıca aralarında sürekli bir iletişim oluşacak” şeklinde konuştu. Abdi İbrahim’in bir asrı aşkın başarısının arkasında güçlü bir Ar-Ge ve inovasyon altyapısı bulunduğuna işaret eden Mülazimoğlu, salgın dolayısıyla kısıtlanan günlük yaşam ve kesintiye uğrayan hekim kontrollerinin bazı hastalar için kritik olduğuna dikkat çekerek, “Dijital yeteneklerimizi ve birikimlerimizi birleştirdik ve ücretsiz indirilebilen, kullanımı kolay bu uygulamaları geliştirdik. Amacımız, hasta ve hasta yakınlarımızın salgın sürecinde daha sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesine, tedavinin aksamamasına destek olabilmek. Bu aplikasyonlarla alanında ilk olan, öncü bir çalışmaya imza atmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.

Hasta günlük ve haftalık durumunu hekimiyle paylaşabilecek

Son yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşlı nüfusta sıkça rastlanan hastalıklar arasında ön sırada yer alan Alzheimer ve Parkinson’da, hastalığın seyrinin takip edilmesi ve hastalıklarla ilgili güncel bilgiye erişim en önemli maddeler arasında bulunuyor. Yaklaşık 150 bin Parkinson, 600 bin Alzheimer hastası bulunan ülkemizde, hastalık seyrinin takibi ve bakım konusunda hasta yakınlarına büyük bir sorumluluk düşüyor. Bu nedenle yenilikçi çözümlerin varlığı hastaların tedaviye uyumunda büyük önem taşıyor. Alzheimer hastaları için hazırlanan Alzheimer’ın Sesi ve Parkinson hastaları için hazırlanan Par-

kinson’da Yanımda uygulamalarıyla hasta, hasta yakını ve hekimlere birçok fayda sağlanması amaçlanıyor. Telefon hafızasında çok yer kaplamayacak boyutta tasarlanan Parkinson’da Yanımda uygulaması, hastalara yönelik iletilen soruların yanıtlanmasıyla kişiselleştirilebiliyor. Aplikasyon tarafından kaydedilen bilgiler, hekimlerle paylaşılabiliyor, bu sayede hasta-hekim iletişimi aksamamış oluyor. Uygulamayla, hasta yakınları açısından güç olan bakım sürecine destek olunması amaçlanıyor. İçeriğinde yer alan denge ve koordinasyonu artıracak fizyoterapi önerileri, yüz ve nefes egzersizleri ve beslenme önerileri sayesinde hasta yakınları ve hasta arasında daha sağlıklı bir ilişki kurulmasına ve tedaviye uyumlu bir süreç izlenmesine katkı sağlanıyor. Kullanımı son derece kolay olan Alzheimer’ın Sesi uygulamasında, hastalar ve hasta yakınları merak ettiği konuları öğrenmek için hastaneye gitmek zorunda kalmıyor. Uygulama aracılığıyla bulunduğu il ya da ilçesinde nöroloji branşı olan hastaneleri bulabiliyor, bildirimler sayesinde hastalık ya da hastası ile ilgili gelişmelerden haberdar olabiliyor. Hasta ve hasta yakınına kolaylık sağlayan bu uygulama aynı zamanda yoğun poliklinik ortamında hastasına istediği kadar zaman ayıramadığını düşünen hekime de büyük kolaylık sağlıyor.

Hastanın elindeki titremenin şiddetini ölçüyor, sosyalleşmeye katkı sağlıyor

Parkinson’da Yanımda uygulamasında daha önce teknoloji anlamında başka aplikasyonlarda yer almayan tremor (el titremesi) testi de yer alıyor. Uygulama, Parkinson hastalarının yüzde 80’ninde görülen tremorun şiddetini ölçümleyebiliyor. Uygulamaya yerleştirilen günün sözü, günün şarkısı gibi içeriklerle, depresyon görülme oranı çok yüksek olan ve sosyalleşmenin önemli olduğu Parkinson hastalarının keyifli vakit geçirmesine katkı sağlanıyor. Hastaların mobil uygulama ekranında günlük olarak yayınlanan sözler ve şarkıları yakınlarıyla paylaşarak daha fazla sosyalleşmesi ve hayatın içinde kalması amaçlanıyor. Tamamen ücretsiz olarak indirilebilen uygulamalara, IOS işletim sistemli mobil cihazlarda App Store ve Android işletim sistemli mobil cihazlarda ise Goolge Play üzerinden ulaşılabiliyor.

www.itnetwork.com.tr 79 2020


EMEA Bölgesindeki şirketler verilerin sunduğu fırsatları değerlendirebilecekleri araçlara ihtiyaç duyuyor Aruba’nın yayımladığı yeni rapora göre şirketler, verileri gerçek zamanlı bütüncül bir şekilde toparlamakta ve karar verme mekanizmasında kullanmakta zorlanıyor…

Bir Hewlett Packard Enterprise şirketi olan Aruba’nın yeni yayımladığı rapora göre, sistemlerin yükselen talep baskısı altına girmesiyle şirketler, verilerden değer açığa çıkarmakta güçlük çekiyorlar. Avrupa, Ortadoğu ve Afrika (EMEA) bölgesindeki Aruba ekosisteminde faaliyet gösteren 170’in üzerinde IT yöneticisi ve Network yöneticisinin dahil olduğu ankete katılanların büyük çoğunluğu, veri yönetimindeki eksikliklerden şikayetçi. Katılımcılara verilerde karşılaştıkları en büyük zorluklar sorulduğunda yüzde 61’i “şirketimizin verilerinde tam kontrolü sağlayamamak”, yüzde 51’i “verileri bütünsel olarak inceleyememek” ve yüzde 52’si ise “verileri aksiyon alınabilir içgörülere çevirememek” cevaplarını veriyor. Veriyle Karar Vermek: Verinizin Gücünü Çözmeye Yarayan Bir Kural Kitabı (Data to Decisions: A Rulebook to Unlock the Power of your Data), şirketlerin verilerini daha iyi anlama yolunda atılacak altı kritik adımı tanımlıyor. Raporun ana teması şunları içeriyor:

Farkına varılmamış potansiyel

Katılımcılar, veri potansiyelinin şirketlerini daha verimli, inovatif ve müşteri merkezli yapacağına inanıyor. Veri yönetimindeki iyileşmeyle beraber katılımcıların yüzde 60’ı daha iyi bir müşteri deneyimi sunabileceklerini, yüzde 38’i verimliliğin artacağını, yüzde 35’i ise ürün geliştirmede inovasyon çalışmalarının hızlanacağını düşünüyor. Katılımcılar aynı zamanda, kullandıkları mevcut sistem ve altyapılarının bu tip fırsatları sınırlayan eksikliklerinin üzerinde durdular. Ellerinde halihazırda olmayan veriyle ne yapmak isteyebilecekleri sorulduğunda katılımcıların yüzde 63’ü önceliklerinin güvenliği iyileştirmek, yüzde 55’i

2020 80 www.itnetwork.com.tr

gerçek zamanlı analize daha fazla yer vermek, yüzde 55’i verilere dayalı daha fazla karar vermek ve yüzde 45’i ise temel iş yapış biçiminde veriyi daha iyi kullanmak cevaplarını veriyor.

Beceri geliştirme ihtiyacı

Ankette, şirketler için bir diğer kritik konunun bilgi ve beceri eksikliği olduğu öne çıkıyor. Ankete katılanların yüzde 36’sı “veri patlamasını yönetecek becerilere sahip olamamayı” en büyük problemlerinden biri olarak görüyor. Katılımcıların en büyük korkusu ise yüzde 28’lik oranla “çalışanlarının veri politikalarıyla uyum sağlayamaması.” Rapor, verilerden çıkan beceri ve bilgileri geliştirmek yolunda şirketlerin mevcut çalışanlarını sektör hakkında derin bilgilerle donatmalarını, verileri düzenlemek ve değer açığa çıkarmaktan mükellef veriden sorumlu bir üst düzey yöneticinin (CDO) kadroya alınmasını ve şirketin en kritik fonksiyonlarından karar vericilerin dahil edildiği, ihtiyaçlarının veri stratejisi ve yönetimiyle belirlendiği veri yönetişim gruplarının yaratılmasını savunuyor. Rapora katkılarını sunan yazar ve teknoloji filozofu Tom Chatfield, “En değerli bilgilerin çoğunluğu halihazırda şirketinizde zaten vardır. Mevcut çalışanlarınızın becerilerini artırarak bilgisayar uzmanlarıyla diyalog kurmalarını ve uygulama programlama arayüzlerini (API) kullanabilmelerini sağlamak, bilgisayar bilimlerinde doktora yapmış birini yeni bir sektöre hızlıca adapte etmekten çok daha büyük değer taşır” diyor.

Güvenlik ve uyumluluk

Katılımcıların taleplerinin en başında yer alan veri güvenliği konusu aynı zamanda geleceğe ilişkin en büyük korkular arasında. En büyük üç endişeden ikisi güvenlik ya da uyumlulukla ilişkili: Katılımcıların yüzde 21’i hacklenmekten korkarken, yüzde 12’si ise şirketlerinin Kişisel Verilerin Ko-

runma Kanunu (KVKK) çerçevesinde ceza almasından endişe duyuyor. Rapor, şirketlerin risk seviyelerini temel alarak verileri sınıflandırmalarını, veri ihlaliyle karşılaşıldığında acil durum planını devreye almalarını ve tehditlere ilişkin farkındalıklarını artırmak için çalışanlara senaryo bazlı eğitimler vermelerine yönelik çeşitli önerilerde bulunuyor. Rapora katkılarını sunan bir diğer isim fütürist Andrew Grill ise “Güvenliğin en uç noktası çalışanlardır” diyor ve devam ediyor: “En iyi VPN ve firewall’lara sahip olabilirsiniz fakat çalışanlarınızdan biri şifre dosyasını Gmail’ine yapıştırdıktan sonra hacklenirse, güvenlik üzerindeki tüm kontrolü kaybedersiniz.” Aruba’nın EMEA’dan sorumlu Başkan Yardımcısı Morten Illum konu hakkında şunları söylüyor: “Artık her bir şirket, verinin, inovasyon yapmayı güçlendirmekte, ürün geliştirmede uzmanlaşmakta ve hem çalışan hem de müşteri deneyimini dönüştürmekte ne gibi fırsatlar barındırdığının farkında. Şirketlerin veriler ve karar mekanizmalarıyla ağlardaki etkinliği arttıkça, sistemleri ve iş süreçleriyle başa çıkabilmeleri için her zamankinden daha fazla hazır olmaları gerekiyor. Bu çalışmanın öne sürdüğü üzere şirketler, çalışanlarının becerilerini artırıp eğiterek, etkili yönetim yapılarını devreye sokmalı ve veri güvenliğine ısrarla odaklanmalılar. Küresel salgınla evden çalışmanın artık bir standart hale gelmesiyle birlikte, bireyleri hedefleyen siber saldırıların artış gösterdiği bu dönemde kilit güvenlik özelliklerinin tüketici Wi-Fi’larında bulunmaması, bu argümanı daha da geçerli kılıyor.”


Tech Data VirtualMetric’in iş sürekliliği çözümünü müşterilerine sunacak Tech Data, yerli sermayeyle kurulan ve uluslararası pazarda birçok firma tarafından tercih edilen VirtualMetric’le “BT’de yeni nesil risksiz iş sürekliliği” çözümünün dağıtımı için anlaşma imzaladığını duyurdu. 2014’te kurulan VirtualMetric yerli sermayeli bir teknoloji şirketi olarak uluslararası pazarlarda bankacılık, veri merkezi, telekomünikasyon ve üretim sektörlerinde birçok müşteri tarafından tercih ediliyor. Şirketlerin bulut ve veri merkezi altyapılarını entegre bir şekilde yönetebilen VirtualMetric, BT yöneticilerine sistemin yönetimini kolaylaştıran birçok özellik sunuyor. Türk mühendisler ile yola çıkan şirkete halihazırda dünyanın en seçkin yazılım geliştiricileri katkıda bulunuyor. Donanımı veya markası ne olursa olsun tüm ortamları ön gereksinim ve kurulum olmadan izleyebilmesi, gerçek zamanlı performans takibi, envanter raporlama, log ve güvenlik analizi gibi özellikleri tek bir arayüzde toplayarak kolay ve hızlı bir şekilde sunabilmesi, VirtualMetric’in en güçlü yanları olarak öne çıkıyor. Müşteriler bu sayede sahip oldukları birden fazla çözümü VirtualMetric ile tek bir arayüze konsolide ederek, ortamlarını daha rahat ve sağlıklı bir şekilde izleyebiliyorlar. VirtualMetric’in müşterilerine sunduğu profesyonel servisler ile müşteri isteklerine bağlı olarak özel geliştirmeler ve müşteri ortamındaki diğer servisler ile entegrasyon yapılabiliyor. VirtualMetric, bakım ve yükseltme bedelleri göz

Tech Data Türkiye, işletmelere bilişim teknolojilerini izleme ve yönetim hizmetleri sağlayan ve ”BT’de yeni nesil risksiz iş sürekliliği” çözümü sunan VirtualMetric çözümlerinin dağıtımını üstlenecek. önünde bulundurulduğunda uygun maliyetli çözümler sunuyor. Aynı zamanda BT ortamlarının toplam sahip olma maliyetini ve sürdürülebilirliğini öne çıkararak yeni nesil özellikleri ile BT giderlerini de düşürüyor. Tech Data Türkiye Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı, anlaşma konusunda yaptığı açıklamada “Tüm dünyada başarısı kanıtlanmış bir dağıtıcı olarak özel bir iş ortaklığı kurduğumuz VirtualMetric çözümlerinin, kanala erişim gücümüz sayesinde bilinirliğini artıracağız ve pazar payı metriklerinde çok daha yüksek seviyelere taşıyacağız. Mevcut Tech Data portföyü ile uyumlu çözümlere sahip VirtualMetric, müşteri ihtiyacını giderme açısından da stratejik öneme sahip. Dolayısıyla bu tür çözümlerin BT pazarına ulaşması için heyecanla çalışıyoruz. Tech Data olarak dünyanın en güçlü BT çözümleri üreticilerinin ürünlerini portföyümüzde bulunduruyoruz ve birçok uluslararası BT şirketiyle çalışıyoruz. Öte yandan ülkemizde önemli başarılar yakalamış yerli sermayeli çözümlerin uluslararası pazarlara ulaşmasına katkı sağlamaktan da memnuniyet duyuyoruz” dedi. Ürünlerinin avantajları hakkında bilgi veren VirtualMetric Kurucu Ortağı Ali Vargonen ise, “Uçtan uca tüm süreçlerde VirtualMetric olarak

kurulum, devreye alma, eğitim ve teknik destek ihtiyacına sahip müşterilerimizle online ortamda toplantı yapabiliyoruz ve soru-cevap yöntemiyle ilerleyerek ihtiyaçlarını hızlı ve etkili bir şekilde gideriyoruz. Ayrıca sadece kavramlarda değil, iş yapış biçimimizle de müşteri odaklı bir şirketiz. Bu yaklaşımımız sayesinde müşterilerimizden gelen yeni özellik taleplerini dikkate alarak ve bunları ürün geliştirme yol haritamıza ekleyerek kendimizi diğer firmalardan ayırıyoruz. Öte yandan veriye dayalı BT yatırım yaklaşımımız sayesinde BT ortamlarını pusulasız bir gemi olmaktan kurtarıyoruz. Mevcut sunuculara tahmini ya da beklentisel yatırımlar yapan birçok kurum var. Oysa sağlıklı bir şekilde izlenen altyapılar, BT yöneticisine doğru bir yatırım haritası sunuyor. İhtiyaç duyulan performansı sisteme ek sunucu alarak, depolama veya garanti yatırımları yaparak giderme alışkanlığı devam ediyor. VirtualMetric analizleri, tüm kaynakları tüm detaylarıyla analiz etme imkanı sunuyor. Öngörülemeyen yatırım kalemlerini ortadan kaldıran, öngörülebilir riskler için tedbirlerini alarak çevik bir BT altyapısı sağlayan ve en iyi yatırım planını yapabilen bir BT şirketi olarak başarılarımızı sürdürmeye devam ediyoruz” şeklinde konuştu.

Boğaziçi Ventures Yönetim Kurulu Başkanı Agah Uğur oldu

İngiliz Erkek Lisesi ve Birmingham Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun olan Agah Uğur, profesyonel hayatına uluslararası denetim ve danışmanlık firması Touche Ross’un (şimdiki adıyla Deloitte) Birmingham, Londra ve Jersey ofislerinde başladı. Türkiye’de ise Arthur Andersen ve Emlak Bankası’nda çalıştıktan sonra 1989 yılında Borusan Holding’de Mali İşler Başkanı (Chief Financial Officer) olarak göreve başladı. Daha sonra, 1995 yılında Borusan Holding Genel Müdürlüğü görevini üstlenmiş, ardından 2001 – 2018 yılları arasında Borusan Grubu’nun CEO’luk görevini yürütmüştür. Agah Uğur halen Borusan Holding yönetim Kurulu üyesi olarak

Başarılı şirket satışları gerçekleştiren girişimciler tarafından teknoloji girişimlerini desteklemek, yerli teknoloji şirketlerine yatırımlar yapmak üzere kurulan Boğaziçi Ventures’ın Yönetim Kurulu Başkanı iş dünyasının önemli ve deneyimli üst düzey yönetici isimlerinden Agah Uğur oldu. Agah Uğur aynı zamanda Boğaziçi Ventures yatırımcılarından biri olarak şirketin ortakları arasına katıldı… çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca Pegasus Havayolları ve Doğan Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalışmaktadır.

Sivil toplum kuruluşlarında etkin görev

Agah Uğur, profesyonel yöneticilik kariyerinin yanı sıra 15’ten fazla sivil toplum ve eğitim kuruluşunun yönetim ve danışma kurullarında başkan ve üye olarak görev aldı. Uğur halen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanlık Divanı

üyesi, DEİK Türk Amerikan İş Konseyi Danışma Kurulu üyesi, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi, Columbia Üniversitesi İstanbul Global Center Danışma Kurulu üyesi, Endeavour Derneği, YGA (Young Guru Academy) ve Yönetim Kurulunda Kadın Derneği’nde Mentor ve kurucularından olduğu Saha Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı görevlerini yürütüyor. Agah Uğur, profesyonel kariyerini noktaladıktan sonra yerli ve yabancı teknoloji girişimlerine yatırım yapmaya başladı. Agah Uğur evli ve iki kız çocuk babasıdır.

www.itnetwork.com.tr 81 2020


Zyxel’den evden çalışanlara destek Zyxel, SD-WAN ağ yönetimi çözümünün kapasitesini genişletti. Evden çalışanlara destek olmak ve bilgi işlem yöneticilerin iş yükünü hafifletmek isteye firma, uzaktan ağ yönetimi çözümü SDWAN’a yeni özellikler entegre etti… Bireylere ve kurumlara yönelik yapay zeka entegreli bulut tabanlı ağ çözümleri sunan Zyxel Networks, SD-WAN çözümünün yeni sürümünü piyasaya sundu. Ürünün yeni versiyonu; bilgisayar ağlarının uzaktan yönetimini daha pratik hale getiren bir dizi ek özellik içeriyor. Böylece BT personelinin iş yükü hafiflerken, evden çalışanlar internetleri kesintiye uğramadan gönül rahatlığı ile kendi ana işlerine odaklanabiliyor. Dünya genelinde iş dünyası profesyonellerinin evden çalışma süreci devam ederken; bilgi işlem ağlarının efektif bir şekilde uzaktan yapılandırılması ve yönetilmesi ihtiyacına olan talep artıyor. Bu nedenle iş süreçlerinin kesintiye uğramadan devamlılığı için; güvenli ağ bağlantısı gereksinimi daha da önem kazanıyor. Pazarın bu beklentisine hızla cevap veren Zyxel, SD-WAN çözümüne bulut tabanlı kontrol paneli üzerinden yedekleme, yük devretme ve yüksek erişilebilirlik ayarları gibi bir dizi iş uygulamasının uzaktan zahmetsizce yapılabilmesine imkan tanıyan yeni özellikler ekledi. Bu güncellemeyle beraber bilgi işlem yöneticilerinin evden işlerini daha kolay yapmalarına olanak tanındı.

7/24 teknik destek için CLI yönetim seçeneği

SD-WAN çözümünün yeni sürümüne, BT yöneticilerinin mekan ve yer bağımsız bil-

2020 82 www.itnetwork.com.tr

gisayar ağlarındaki sorunları gidermeye olanak tanıyan “Komut Satırı Arayüzü (CLI) özelliği de eklendi. Böylece pandemi döneminde evden çalışan iş dünyası profesyonellerinin iş sürekliliği garanti altına alınmış oldu. Yazılım Tanımlı Geniş Alan Ağ, (SDWAN/Software-Defined Wide Area Networking) şube ağ yapılarını basitleştirmek ve merkezi olarak yönetilen WAN sanallaştırmayı kullanarak optimum uygulama performansını yakalamak için devrimsel bir yöntem. Geleneksel WAN bağlantılarının aksine SD-WAN, yüksek kapasiteli network çevikliği ile hat maliyetlerinde tasarruf sağlıyor.

Esnek ağ yönetimi

Günümüz iş dünyasında şirketler artık, pahalı veya özel tescilli donanım seçeneklerini içeren özel WAN teknolojisi yerine; daha esnek, açık ve bulut tabanlı WAN teknolojilerini talep ediyor. SD-WAN bağlantısı, bulut yazılımı aracılığıyla kontrol edilebildiğinden, kurum bünyesinde yoğun talep oluştuğunda bağlantının büyütülmesine olanak tanıyor. Öte yandan çözüm, anlık kapasite artışı ihtiyaçlarına cevap verebilecek yapıda olması nedeniyle maliyet avantajı sunuyor. Geleneksel WAN’lara kıyasla merkezi ve kullanıcı dostu yapısı ile SD-WAN’ın yönetilmesi de çok daha kolay.

QoS ile trafik önceliklendirme imkanı

“Evlerde tüm aile üyeleri veya ofislerdeki çalışanlar aynı anda çevrimiçi olarak internete bağlandığında sınırlı bant genişliğine sahip ağlarda ister istemez bir trafik sıkışıklığı meydana gelir. Zyxel’in SD-WAN çözümü ağ performansını optimum seviyede tutar. İşin aciliyetine ve önemine göre, ağ trafiği önceliklendirilir. Örneğin telekonferans görüşmelerine öncelik tanınır veya evlerde online eğitim alan öğrencilerin derslerinde kesintiye uğramamaları için ağ optimum şekilde konfigüre edilir” diyen Zyxel Satış Mühendisi Kerem Kırkıç sözlerini şöyle sürdürüyor: “Uzaktan çalışma, ev ofislerde bulunduğumuz bu dönemde bir ihtiyaç olarak karşımıza çıktı. Ancak bu model özellikle global şirketler ve çok şubeli yapıya sahip tüm lokal işletmeler için uzun zamandır aktif olarak kullanılmaktaydı. Günümüzde rekabet avantajı sağlamanın önkoşullarından biri de dijitalleşme. Zyxel Networks’ün SD-WAN çözümü ise yenidünya düzeninin iş ihtiyaçlarını tam olarak karşılıyor.” SD-WAN çözümü Zyxel’in VPN50, VPN100, VPN300, VPN1000 model güvenlik duvarı ile entegre çalışıyor.


Turkcell’den şirketlere yerli ve milli siber güvenlik hizmeti Turkcell kurumlara sunduğu özel koruma çözümleri ve yüzden fazla siber güvenlik uzmanıyla kesintisiz hizmet sunuyor. Müşterilerinin altyapılarını 7/24 takip ederek muhtemel saldırılar öncesinde gerekli önlemlerin alınmasını sağlıyor. Şirketlere yerli ve milli siber güvenlik hizmeti sunan Turkcell, bireyleri de başta dolandırıcılık olmak üzere internetin kötü sürprizlerinden koruyor… Evden çalışma süreci siber güvenlik konusunu şirketler için daha da önemli hale getirdi. Sunduğu özel koruma çözümlerinin yanı sıra yüzden fazla siber uzmanla hizmet veren Turkcell, şirketlere bu konuda danışmanlık sunarak; analiz, altyapı, test gibi süreçleri müşterileri için yönetiyor. Maltepe Teknoloji Plaza’da bulunan Siber Güvenlik Operasyon Merkezi’nde 7/24 esasına göre atakları izleyerek müşterilerine hizmet veren Turkcell, kurumsal şirketlerin altyapılarını yöneterek güvenli hale getiriyor. Böylece saldırı ve virüs önleme konusunda Turkcell mühendislerince gerekli önlemler önceden alınabiliyor. Konuyla ilgili değerlendirmesinde Turkcell Kurumsal Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ceyhun Özata şunları söyledi: “Dünya koronavirüs salgınıyla mücadele ederken bu kaos ortamından beslenen siber suçluların da iş başında olduğunu görüyoruz. Şirketlerin evden çalışma düzenine geçmesi, verilerini uzaktan erişim sağlayarak yönetmesi akıllara güvenlik konusunu getiriyor. Turkcell olarak binden fazla kurumsal müşterimize yerli ve milli siber güvenlik hizmeti sunarak onların bu olağanüstü dönemde de yanında oluyoruz.

Müşterilerimizin altyapılarını 7/24 izleyerek olası tehditlere karşı öncesinde önlemler alıyoruz. Dileyen müşterilerimize özel danışmanlık hizmeti de vererek sistemlerinin güvenliğini test ediyoruz. Bu alanda ne tür ihtiyaçları olduğunu analiz ederek kendilerine özel çözümler sunuyoruz. Yeni dönemde şirketlere mutlaka güvenli erişim yöntemlerini tercih ederek siber olaylara müdahale planlarını hazırlamalarını ve tatbikatlar yapmalarını öneriyoruz. Şirket çalışanlarının siber güvenlik farkındalığının artırılması için online eğitimlerin düzenlenmesini de önemli buluyoruz.”

Turkcell Dijital Güvenlik Servisi ile bireyler güvende

Kurumların alacağı siber güvenlik önlemlerinin yanı sıra bireylere de uyarılarda bulunan Özata sözlerine şöyle devam etti: “Evden çalışan, ödemesini internet üzerinden yapan herkesin öncelikle kendi siber güvenliğini sağlaması gerekiyor ki riskler en aza indirgenebilsin. İlk olarak internet altyapısına erişmemizi sağlayan modemlerin şifresinin karmaşık olması

gerekiyor. Bununla birlikte bilgisayarda yüklü olan işletim sistemlerinin, antivirüs programlarının ve uygulamaların güncel olması büyük önem taşıyor. Kötü niyetli kişilerce koronavirüs konulu haberlerin paylaşıldığı e-postalar üzerinden zararlı yazılımlar gönderilebiliyor. Bu gibi e-postalar aldığınızda göndereni kontrol ederek, tanımadıkları kişilerden gelmişse açmamaları gerekiyor. Bu noktada Dijital Güvenlik Servisimiz ile phishing (oltalama) saldırılarının önüne geçiyor; müşterilerimizi internetin kötü sürprizlerinden koruyoruz. Öte yandan internet üzerinde ücretsiz olduğu iddia edilen video konferans uygulamaları yerine şirketlerinin önerdiği uygulamaları kullanabilirler. Yine kullanıcılar iş toplantıları ya da sevdikleriyle kişisel görüşmeleri için yerli ve milli uygulamamız BiP’i de tercih ederek 10 kişiye kadar görüntülü görüşme yapabilir.” Dijital Güvenlik Servisi için Turkcell hat sahiplerinin Dijital Operatör uygulamasından başvurması ya da GUVENLIK yazıp 2200’a mesaj göndermesi yeterli oluyor. Ayrıca Turkcell mağazalarından ya da çağrı merkezlerinden de abonelik başlatılabiliyor.

Mobil tanışma uygulaması Türkiye pazarına girdi Koronavirüs salgını en çok sosyal hayatı etkiledi, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de evlerine kapanan insanlar sosyalleşmenin yollarını aramaya başladı. Bu tablo karşısında harekete geçen mobil çevrimiçi tanışma uygulaması Hello, Türkiye pazarına adım attı…

Koronavirüs salgını kapsamında alınan sosyal izolasyon önlemleri, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de milyonlarca insanın evlere kapanmasına neden oldu. Sosyalleşmek ve yeni insanlarla tanışmak isteyenler ise sanal ortamlara yöneldi. Yapılan araştırmalar salgın sürecinde dünya genelindeki online kullanıcı sayısının 3.5 milyara, sosyal medya hesabı sayısının ise 7.7 milyara ulaştığını ortaya koydu. Genç yetişkinlerin büyük çoğunluğunun kullanıcı olduğu dijital dünyada Türkiye, yüzde 88.1 ile dünyanın yedinci büyük genç kitlesine sahip ülkesi olarak öne çıkıyor. Türkiye’deki bu potansiyel karşısında genç kullanıcıların sosyalleşme ihtiyaçlarına yanıt vermek sosyal etkileşimi artırmak için harekete

geçen çevrimiçi tanışma uygulaması Hello, Türkiye pazarına giriş yaptı. Uygulama, sunduğu iki dakikalık online telefon görüşmesi ile kullanıcıların Türkiye ve dünyadan binlerce yeni insanla tanışmasına ve görüşmenin ardından arkadaş olabilmesine imkan sağlıyor.

Bir ‘merhaba’ pek çok şeyi değiştirebilir

Bugüne kadar aracı olduğu 500 milyon görüşme ve aylık 250 bin kullanıcısıyla insanların tek bir dokunuşla dünyanın pek çok yerinden yeni insanlarla tanışmasını sağlayan sesli chat uygulaması Hello, artık Türkiye’deki kullanıcılara da erişim imkanı sunuyor. Konum ve hedef ülke seçiminin ardından tek tıkla Türkiye’den ve dünyadan rastgele kullanıcılarla 2 dakikalık bir sesli

görüşme ile iletişimin başladığı uygulamada, görüşülen kişiyi arkadaş olarak ekleme ve mesajlaşma seçenekleri de bulunuyor. Yalnızca merhaba diyerek başlatılan bir konuşmanın arkadaşlık, kariyer veya duygusal ilişkiler gibi pek çok alanda fırsat sağlayabileceğini belirten Hello CEO’su Arian Kastrati, “Bir merhabanın pek çok şeyi değiştirebileceğine olan inancımızla çıktığımız bu yolda, kiminle ve hangi konularda konuşacağınızı bilmediğiniz ve konuşmanın seyrine göre pek çok konuda yeni ilişkiler inşa edebileceğiniz bir macera sunmayı hedefledik. Böylece özellikle sosyal anlamda zorlu bir süreç olan pandemi döneminde insanların sanal ortamlarda da olsa sosyalleşerek eğlenmesine ve yeni insanlar keşfederek yararlı ilişkileri kurabilmesine katkı sağlamak istiyoruz” şeklinde konuştu.

www.itnetwork.com.tr 83 2020


HUAWEI Türkiye Tüketici Elektroniği Grubu 2020 yılı 1.çeyrek değerlendirmesini gerçekleştirdi HUAWEI Tüketici Elektroniği Grubu Türkiye Ülke Müdürü Seth Wang yaptığı açıklamada, “Hepimizin bildiği gibi, dünya son 2 ayda ciddi bir şekilde değişti. Hepimiz hayatlarımıza devam etmeye ve işimizi doğru bir şekilde yapmaya devam ediyoruz. Pandeminin ne Türkiye’de ne de küresel olarak markamızı ve hizmetlerimizi durdurmadığını söyleyebilirim. Tüketicilerimiz için zengin bir cihaz ve servis eko-sistemi oluşturmak için çok çalışmayı hiç bırakmadık. Örnek olarak, HUAWEI Çin’de pandemik dönemde satışlarını artıran tek şirketti” dedi. Tüm endüstrinin karşı karşıya olduğu büyük dış zorluğa rağmen, HUAWEI istikrarlı bir büyüme sürdürüyor. Güncel IDC raporuna göre, 2020 yılının ilk çeyreğinde HUAWEI, yıllık yüzde 1,4 artışla 192,2 milyar CNY (25,7 milyar USD) gelir elde etti. Küresel tüketicilerin desteğiyle, HUAWEI’nin tüketici elektroniği satış gelirleri yüzde 3,9 büyüdü. Ekosistem gelişiminde önemli atılımlar yapıldı. Mevcut ABD yönetiminin getirdiği kısıtlama ile karşı karşıya kalan HUAWEI, müşterilerine sürekli destek sağlamak için AppGallery’i geliştirdi. HUAWEI Mobil Servisleri’nin (HMS) aylık aktif kullanıcı sayısı yaklaşık yüzde 50 arttı ve ekosistem gelişiminde istikrarlı ve sağlıklı bir büyüme gösterdi. Seth Wang, “İlerlemek için her zaman daha fazlası var, ancak doğru yolda olduğumuzu söyleyebilirim. Eklemem gereken önemli bir nokta var;

Tüm endüstrilerin zorluklarla karşı karşıya olduğu günümüzde HUAWEI Tüketici Elektroniği Grubu, yoluna hız kesmeden devam ediyor. Üretim ve hizmetlerini aksatmayarak globalde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla gelirlerini 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 1,4 artırmayı başardı. Küresel akıllı telefon sevkiyatında dünya 2.’liğini koruyan HUAWEI, tüketici elektroniği satış gelirlerini yüzde 3,9 oranında artırdı… Türkiye, HMS eko-sistemi ve AppGallery’i lokal anlamda geliştiren lider ülkelerden biridir. Yerel ekibimiz bunun için fazladan yol kat ediyor. Türkiye’de toplam pazar payı hedefimiz yüzde 30 ve bunun yüzde 20’sini ise AppGallery yani HMS destekli telefonlarımız oluşturuyor. 2020 yılının ilk çeyreğinde HUAWEI, küresel akıllı telefon sevkiyatında 2. sırada yer alırken Çin’de 1 numarayı korudu. HUAWEI, Çin pazarında yıldan yıla yüzde 6 oranı ile büyüme sağlayan tek üretici oldu. 8 milyondan fazla 5G akıllı telefonun sevkiyatıyla, HUAWEI’nin dünyanın önde gelen 5G cep telefonu tedarikçisi olma durumu tartışmasız bir şekilde korundu. Ayrıca, Süper Çözünürlüklü fotoğrafçılığa ve güçlü kameralara sahip yeni amiral gemisi telefonlardan oluşan HUAWEI P40 Serisi’ni piyasaya sürdü. Seth Wang konuşmasını şöyle sürdürdü: “MATE XS, önemli bir kitlenin hayran kaldığı üst düzey HUAWEI ürünlerinden biri oldu. Bu ürün, Türkiye’de de büyük ilgi uyandırdı. Artık yerel müşteriler HUAWEI ürünlerini çok iyi biliyor. HUAWEI telefonlar sadece medya tüketen cihazlar değil,

aynı zamanda üretim ve iş birliği için de kullanılabiliyor. HUAWEI’nin PC grubu ürünleri de piyasadaki en ünlü ürünler arasına katıldı. HUAWEI 2019’dan beri Türkiye’de MateBook ürünlerini satmaya başladık. Artık Türkiye’de dizüstü bilgisayar pazarında ciddi atılımlar yapacak. MateBook serisi sadece HUAWEI Online Mağazası’nda değil, her yerde satılıyor; zincir teknoloji mağazalarından çevrimiçi e-ticaret web sitelerine kadar. Çoklu ekran iş birliği gibi ileri teknoloji özellikleri ile MateBook serimiz Türk kullanıcılar tarafından sıcak karşılandı.” Seth Wang PC grubu konusunda yaptığı bilgilendirme sırasında “İlk iki hafta içinde ilk MateBook 15 stoklarımız tükendi. Ayrıca, HUAWEI MatePad Pro, cihazların kullanıcılarla ve birbirleriyle etkileşimini temelden değiştiren Çoklu Ekran Paylaşımı ve AppMultiplier gibi devrim niteliğinde yenilikler sunuyor. Yeni akıllı saatimiz HUAWEI WATCH GT 2e de Watch GT2’de olduğu gibi tüketicilerimizden büyük ilgi görmeye başladı” dedi.

Taşıt alım satımında artık “PARAM GÜVENDE” Hızlı ve güvenli bir ödeme sistemi olan PARAM GÜVENDE ürününde, ilk 1.000 taşıt alım-satım işlemi ücretsiz gerçekleşiyor. Uygulamaya başvurular ise paramguvende. param.com.tr adresinden yapılabiliyor. Güvenli e-ödeme sisteminde hizmet veren ilk elektronik para kuruluşu olan TURK Elektronik Para, taşıt alım-satım sürecini güvenli ve hızlı hale getiren yeni uygulamasını başlattı. TURK Elektronik Para’nın geliştirdiği “Param Güvende” ürünü, ikinci el taşıt-alım satımlarında nakit taşıma nedeniyle oluşan dolandırıcılık, hırsızlık gibi riskleri ortadan kaldırıyor. Güvenli, basit ve düşük maliyetli bir ödeme süreci oluşturan Param Güvende ile gerçekleştirilecek ilk 1.000 taşıt alım-satım işlemi ise ücretsiz olacak.

2020 84 www.itnetwork.com.tr

TURK Elektronik Para’nın geliştirdiği PARAM GÜVENDE ürünü, 2. el taşıt alım-satımlarında yaşanan dolandırıcılık, hırsızlık gibi riskleri ortadan kaldırarak maddi kayıpların önüne geçiyor… Taraflar öncelikle başvuruda bulunmalı

İkinci el taşıt alım-satımlarında işlemlerin sorunsuz tamamlanması için, alıcı ve satıcıların öncelikle paramguvende. param.com.tr adresinden başvurularını gerçekleştirmesi gerekiyor. Ardından alıcının taşıt bedelini Param Güvende uygulamasının IBAN numarasına transfer etmesi gerekiyor.

E-ödeme başvurusu sonrası, tarafların alımsatım işlemini gerçekleştirmek için notere gitmesi ile satış süreci başlıyor. Noterde satışın gerçekleşmesi ile eş zamanlı olarak taşıt bedeli, satıcının hesabına gönderiliyor.

“Güvenli ve hızlı çözümler sürecek”

Türkiye’nin lider elektronik para kuruluşu TURK Elektronik Para A.Ş., Türkiye Noterler Birliği ile imzaladığı anlaşma sonrası Ticaret Bakanlığı ve Türkiye Noterler Birliği iş birliğiyle hayata geçirilen güvenli e-ödeme sisteminde hizmet veren ilk elektronik para kuruluşu olmuştu. TURK Elektronik Para A.Ş. Genel Müdürü Serkan Aziz Oral, «Geliştirdiğimiz tüm teknolojilerle güvenli, hızlı ve kolay çözümler sunuyoruz. Param Güvende ürünümüzde de kullanıcılarımız, araç alım-satımlarında güvenilir ve düşük maliyetli bir hizmet ayrıcalığı elde ediyor” dedi.


Hewlett Packard Enterprise, HPE Konteyner Platformunu kullanıma sundu

Hewlett Packard Enterprise (HPE), Kasım 2019’da tanıtılan HPE Konteyner Platformu’nu genel kullanıma sundu. HPE Hybrid IT Kıdemli Başkan Yardımcısı Kumar Sreekanti, “Kurumsal konteyneri benimsemek yenilikçi bir yaklaşım gerektiriyor” dedi. Sreekanti şöyle devam etti; “HPE Konteyner Platform yazılımımız, Kubernetes ile hedeflenen ölçekte uygulama geliştirmeyi hızlandırmak için çevikliği ve hızı beraberinde getiriyor. Müşteriler, konteynerleri fiziksel sunucu üzerinde çalıştırarak, VM’lerde veya bulut ortamında çalışma esnekliğiyle artan verimlilikten ve maliyet avantajından yararlanıyor”. Sreekanti, ayrıca şunları söyledi, “Çoklu kiralama, güvenlik ve konteynerlarla sürekli veri depolama için açık kaynaklı Kubernetes topluluğunun yeniliklerini kendi yazılım çözümlerimizle birlikte kullanıyoruz. Yeni HPE Konteyner Platformu, müşterilerin makine öğrenmesinden CI/CD iletişim hatlarına kadar değişen kullanım durumlarında çok sayıda büyük ölçekli Kubernetes kümesi için konteynerizasyon dağıtımlarını genişletmelerine yardımcı oldu.” HPE Türkiye Hibrit BT Kategori Yöneticisi Burak Özgür ise konuya ilişkin şunları söyledi; “Bilişim

Hewlett Packard Enterprise (HPE), Kasım 2019’da tanıtılan HPE Konteyner Platformu’nun genel kullanıma sunulduğunu duyurdu. HPE Konteyner Platformu, sektörün ilk kurumsal konteyner platformu olarak öne çıkıyor. Bu platform, veri merkezinde sunucu sistemlerde, sanal sistemlerde (VM), genel bulutta veya uçta çalışan, yüzde 100 açık kaynaklı Kubernetes kullanan, buluta hazır ve bulut dışındaki uygulamaları desteklemek için tasarlanan yapısıyla öne çıkıyor… sektörü olarak büyük bir değişimin eşiğindeyiz ve bu defa değişimin adı konteyner teknolojileri. Hewlett Packard Enterprise olarak müşterilerimizin konteyner teknolojilerinden kaynaklanacak maliyet ve çeviklik kazanımlarını en kısa sürede ve en yüksek geri dönüş oranında faydalanabilmeleri adına “HPE Container Platform” yazılımını duyurduk. Bu yazılım yüzde yüz açık kaynaklı Kubernetes üzerine inşa edilmiş, veri merkezinde, bulut ve uçlarda çalışabilen; hem buluta hazır, hem de geleneksel uygulamaları modernize ederek konteyner mimarisi içerisine entegre etmek için geliştirilmiş bir selfservis platformudur.” HPE Konteyner Platformu’nun ve fiziksel sunucu konteynerlerin ek avantajları şöyle sıralanıyor: • Hız. Konteyner uygulamalarını fiziksel sunucu üzerine dağıtmak ve çalıştırmak daha hızlıdır. Tam önyükleme işlemi de dahil olmak üzere VM’nin konuk işletim sistemini (OS) başlatmanıza gerek yoktur. Bu gelişme, operasyonları ve piyasaya çıkış süresini hızlandırır. • Maliyet ve kaynak tasarrufu. Her VM’nin kendi

konuk işletim sistemi olduğundan, bunların ortadan kaldırılması belleğin, depolama ve işlemci kaynaklarının ve bunları çalıştırmak için gerekli olan veri merkezi maliyetlerinin azaltılmasını sağlar. • Orkestrasyon katmanının ortadan kaldırılması. Sanallaştırılmış ortamlar için yönetim çerçevesine ve kapsayıcılar için Kubernetes orkestrasyon ortamına gerek yoktur. • Donanım platformu başına daha fazla yoğunluk. Konuk işletim sistemlerinin birden çok kopyasını ortadan kaldırır. CPU, bellek ve depolama gereksinimlerini yok eder. Yanı sıra fiziksel ana bilgisayarda VM’lere kıyasla daha fazla konteyner çalıştırır. • Donanıma doğrudan erişim gerektiren uygulamalarda daha iyi performans. Makine öğrenimi (ML) algoritmalı analitik ve yapay zeka (AI) iş yükleri, ML modellerini eğitmek için yoğun hesaplama gerektirir. Bu uygulamalar sunucu altyapılarda daha hızlı sonuçlar ve daha yüksek verim sağlar.

VirtualConnect Etkinliğinde katılımcılar inovasyonları deneyimledi Rockwell Automation, ücretsiz online etkinlik dizisi VirtualConnect’in ilkine ev sahipliği yaptı. Mekanı yenilikçi ve interaktif internet platformuna taşıyan etkinlik, fiziksel bir etkinlikte deneyimleyeceğiniz her şeyi ve daha fazlasını katılımcılara sundu. Dünyanın farklı yerlerinden katılımcılar, “VirtualConnect” süresince sektör uzmanlarının bilgilendirici sunumlarını izleyip, interaktif soru-cevap oturumlarına katıldı. Kapsamlı bir sanal fuar alanı da bulunan etkinliğin sanal fuayesinde katılımcıları network oluşturma fırsatını da yakaladı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Rockwell Automation EMEA Bölge Başkanı Susana Gonzales, katılımcıları bu eşsiz sanal ortamda karşıladıklarını belirterek, “Bu platformu ilk kez tamamen sanal ortamda gerçekleştiriyoruz. Dijitalleşmenin işlerimizi yapış şeklimizi nasıl değiştirdiğini sizlerle tartışacak olmaktan dolayı heyecan duyuyoruz. Müşterilerimiz genelde dijital dönüşümü operasyonlarının verim ve güvenliğini artırmak için kullanmak

Rockwell Automation’ın başarıyla gerçekleşen uluslararası sanal etkinliğinde dünya çapından katılımcılar inovasyonları deneyimledi. Online konferans ve fuar etkinliği eşsiz özellikleri sayesinde katılımcı üretim profesyonelleri için teknik uzmanlara gerçek zamanlı erişim sağladı ve video sunumlarına ev sahipliği yaptı… istediğini söylüyor. Bu bizim en öncelikli gündemimiz çünkü şirketler bilgi teknolojileriyle operasyon teknolojilerini birleştirmenin önemini anlıyor. Ama genelde bu şirketlerin dijital know-how eksikliği yaşadıklarını görüyoruz. Size sunacağımız eğitim, dijitalleşmenin sunduğu fırsatlar ve karşılaşılabilecek zorluklar konusunda sizleri bilgilendirecek” diye konuştu. Etkinlik Türkiye saati ile 11.00-15.00 arasında gerçekleşti ve üretim profesyonellerinin son sektör trendleri ve teknolojik gelişmelerinden haberdar olmasını sağlayan iki bilgilendirici

paralel oturum oldu. Birinci oturum ‘Akıllı Makine Yolculuğu’, sensör, güvenlik aygıtları, motor kontrol, optimizasyon ve Endüstriyel Nesnelerin İnterneti (IIoT) dünyasında güvenlik gibi konularda eğitici içeriğe sahipti. İkinci oturum ‘Dijital Dönüşüm Yolculuğu’ ise daha hızlı ve daha verimli işbirliğine dayalı ortamlar sağlayan dijital enstrümanlar konusunda bilgilendirdi. Dijital ikiz, big data analitiği ve bağlı aygıtlar ekibi enstrümanlara odaklanıldı. Her iki sunumun bitiminde anlık-mesajlaşma teknolojisiyle soru cevap bölümü gerçekleşti.

www.itnetwork.com.tr 85 2020


Tüketici Mafyasından Hukuksal Haklarınızla Korunun

Son dönemde tüketicilere, yasal süreci devam eden veya tebliği yapılmamış tüketici borçlarına ilişkin bazı hukuk bürolarından veya firmalardan SMS gönderiliyor ya da tüketiciler aranıp rahatsız ediliyor. Gönderilen SMS’lerde tüketicinin belli bir miktarda borcu olduğu ve bunun ödenmemesi halinde yasal yollara başvurulacağı, icraya verileceği belirtiliyor. Tam da bu durumda, tabiri caiz ise aslında bir nevi “tüketici mafyalığı” yapılıyor. Zira tüketici, satın aldığı hizmet veya malın taksitinde en ufak bir gecikme yaptığında, bu tarz bir zorbalık ve baskıya maruz kalabiliyor. Günümüzde iletişimin kolaylaşmasıyla telefon, elektrik, internet gibi aboneliklerin satışı çoğalıyor. Özel üyelikle sunulan TV hizmetlerdeki paketlerin tüketiciyi yoracak şekilde yapılan kampanyaları, yeni üyelik işlemleri ya da üyelik sonlandırmaya karşı yapılan baskılar aslen “zorlayıcı davranışa” giriyor. Dahası, borç-alacak ilişkilerinde, tüketiciler faturaya veya hizmete itiraz ettiğinde, şirketlerin itiraz sonuçlanmadan alacaklarının tahsili için tüketiciyi avukatlık bürolarına verdiği görülüyor. Oysaki kanunen tüketicinin kendisine verilen hakları kullanabilmesi gerekiyor. Avukat Elvan Kılıç www.elvankilic.com Instagram/av.elvankilic Facebook/av.elvankilic

Avukat Elvan Kılıç, bazı firmaların tüketicilere sunduğu mal veya hizmetlerin nasıl büyük problemlere dönüşebildiğini, tüketiciye uygulanan baskıları, tüketicinin bir malı/hizmeti satın aldıktan sonra bile hala nasıl rahatsız edildiğini, bu durumun hem özel hayat ihlaline hem de Kişisel Verilerin Korunması mevzuatına nasıl aykırılık teşkil ettiğini anlattı…

2020 86 www.itnetwork.com.tr

Zorla internet üyeliği

Bir başka örnek tüketicinin televizyon kanalına veya bir internet kampanyasına zorla üye edilmesi durumu. Tüketicinin telefonla aranarak indirim ya da kampanya eşliğinde kanallara, paketlere abone yapılması, kafasının karıştırılarak “zorla” üyeleştirilmesi tüketici mafyasının en çok yol açtığı problemlerden. Bu süreç önce bir telefonla başlıyor; telefonlar açılıyor, tüketici daha önce bir hizmet/mal satın almış olduğu yerden aranıyor ve akabinde, nezaketle konuşan bir call center çalışanı, tüketicinin çokça indirimden, avantajlardan yararlanabileceği bir hizmeti satmaya çalışıyor. Tüketicinin o hizmete ihtiyacı bulunmasa da önerilen indirimler, avantajlar kafasını karıştırıyor ve bir de bakıyor ki aslında çok pahalı, ödeyemeyeceği ya da izleyemeyeceği bir kanalın tüketicisi olmuş!

Tüketiciyi koruyan mevzuatlar nedir?

Tüketiciyi en başta koruyan aslında Anayasa’dır. Çeşitli nedenlerle tüketici korunması gereken bir kişidir; zira tüketici bir yandan sözleşmenin karşı tarafını teşkil eden üretici, imalatçı, ithalatçı, satıcı karşısında ekonomik bakımdan zayıf konumdadır. Ayrıca satın aldığı mal ya da hizmetin nasıl, hangi hammaddelerle, hangi teknolojiyle üretilip kendisine verildiğini ve sağlığı ya da huzuru için arz ettiği riskleri bilmeyen/bilemeyen, bu nedenlerle bilgilendirilmesi ve aydınlatılması gereken biridir. Ancak günümüzde tüketiciye bu bilgilendirmeler yapılmamakta, özellikle tüketiciden alınan kişisel verilerin nerelerde ne sebeplerle kullanılacağı tüketiciye net olarak belirtilmemektedir. Böylece tüketici güçsüz ve korunmaya muhtaç bir konuma düşmektedir. Esasen tüketici hakları insan haklarıdır ve bu haklar Anayasa’da temel insan hakları bağlamında korunmaktadır.

Tüketiciyi rahatsız edecek derecede reklamlar yasak!

İkinci mevzuat olarak 6502 sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu bulunmaktadır. Özellikle kanunun 61. Maddesinde çok net bir şekilde “tüketiciyi rahatsız edecek şekilde reklam yapılmaması gerektiği” belirtilmiştir. “Tüketiciyi aldatıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve engellileri istismar edici ticari reklam yapılamaz.” Bu şekilde maddeye bakıldığında tüketiciye yapılan baskının, adeta mafya ilişkisine dönüşmesi hukuka ve kanuna aykırıdır. Tüketici böyle bir durumla karşılaştığında sadece bu kanuna bile dayanarak tüketici hakem heyetine ve tüketici mahkemelerine gidebilir. Diğer bir mevzuat 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) olup bu kanun tüketicilerin üyelik veya abonelik esnasında vermiş oldukları kişisel bilgilerin korunmasını da kapsamaktadır. Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak elde edilmiş olabileceği de göz önüne alınarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme” başlıklı 136’ıncı maddesi çerçevesinde, suç duyurusu seçeneği de göz önünde bulundurulmalıdır. Kanun hükümlerine aykırı olarak tüketicilerin açık rızaları alınmaksızın e-posta adreslerine, SMS veya çağrı ile cep telefonlarına reklam bildirimleri/aramaları geldiği hususunda Kişisel Verileri Koruma Kurumu’na intikal eden çok sayıda başvuru yapılmış, buna ilişkin 2018 yılında gerekli önlemler alınmış, kurulun 2018’deki kararı resmi gazetede de yayınlanmıştır. Bu ilke kararı ile tüketicilerin e-posta-


larına, cep telefonlarına mesaj veya arama şeklinde reklam amaçlı ulaşılması, aslında bir aydınlatma ve bilgilendirme kapsamında tüketicinin rızasına bağlıdır. Öncelikle bu konuda tüketiciyi aydınlatacak şekilde, (bilgilendirme formuna ayrı bir imza veya kutucuklara tik atma şeklinde) yapılan reklamları veya iletişimi hangi yolla kabul ettiğini tek tek sayarak (e-posta, telefon araması, mesaj vb.) “kabul ediyorum/etmiyorum” seçenekleri sunulmuş halde onayı alınır ve tüketicinin kabul ettiği şekilde kendisiyle iletişime geçilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur; “aydınlatma” ve “onay” farklı iki işlem olarak yapılmalıdır! Çünkü ikisi de farklı, biri işlem biri fiildir. Aydınlatmada, tüketici aldığı ürün veya işlem konusunda bilgilendirilir veya verilen reklam ya da abone olunacaksa o konuya ilişkin bilgiler verilir. Daha sonra abonelik veya üyelik, hatta verilen iletişim bilgilerinin başka mecralarda kullanılması veya SMS/mail gönderilmesi işlemlerinin onayı alınmaktadır.

hakkı vardır. Eğer veri sorumlusu tüketicinin talebini karşılamaz ise o vakit tüketici Kişisel Verileri Koruma Kuruluna bir şikayet oluşturabilir ki 2018 yılında resmi gazetede yürürlüğe giren kararla, tüketicilerin bu kurula başvurularının yolu açılmıştır. Bu ilke kararına aykırı davranan veri sorumlularına kanunen belirlenen miktarda para cezası kesilmesi gündeme gelebilir. Rahatsız edilme boyutuna bağlı olarak Türk Ceza Kanunu’ndan da bahsedilebilir. Tüketici hakkı anayasal açıdan da bir insan hakkı olduğu için ceza kanunlarınca korunması gereken bir haktır.

Firmalar tarafından telefonla rahatsız edilmek suç teşkil ediyor

Tüketici daha çok SMS ve e-posta yoluyla rahatsız edilmekten öte telefonla aranarak rahatsız edilmektedir ki telefon ile rahatsız etme Türk Ceza Kanuna göre suçtur. Bu bağlamda TCK 123 Madde-

sinde aynen şöyle söylenmiştir: “Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine, faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir…” Telefon ile rahatsız etmek tüketiciye karşı yapıldığında bir suç oluştururken bu noktada önemli bir diğer husus, telefon ile rahatsız edilme suçunun şikayete tabi olmasıdır. Tüketici bir reklam veya abonelik yüzünden sürekli telefon alıyorsa, en kısa zamanda en yakın mercie giderek şikayetini bildirmesi, uzman bir avukat görüşü alarak bu şikayetinin takibini devam ettirmesi yerindedir. Aksi halde oluşan suç ile ilgili herhangi bir soruşturma başlatılmaz.

E-devlet üzerinden de şikayet yapılabiliyor

Tüketici E-Devlet üzerinden şikayet başvurusu yapabilir veya rahatsız eden firma devlete

Tüketici rahatsız edilmekten nasıl korunur?

Diyelim tüketici bir hizmet satın aldı ve bilgilerini verdiği için sürekli telefon, SMS ya da e-mail ile reklam alarak rahatsız ediliyor. Tüketicinin açık rızası bulunmayan hallerde, ilgili veri sorumlusundan (o an hangi kurum yetkiliyse) kişisel verilerinin silinmesini, reklam aramalarına kapatılmasını talep etme bağlıysa CİMER’e başvurabilir. “Alo 175 Tüketici Hattından” da yardım alarak bir nebze sorununa çözüm bulabilir. Ancak en etkilisi en yakın mercie giderek şikayetini yapmak, uzman bir avukat aracılığıyla davasını takip etmektedir. Çünkü bu konu hukukumuzda yeni bir konu olup bu tarz davalar hâkimler tarafından fazla dikkate alınmayabilmektedir. Bu yüzden avukat takibi, olumlu bir sonuç için önerilmektedir. Kısacası tüketici mafyası, tüketicilerin satın aldıkları hizmete, üyeliğe, aboneliğe, iletişim ve haberleşmeye ilişkin özgürlüklerinin kısıtlanmasında etken olmaktadır. Tüketicinin telefonla rahatsız edilmesi durumunda, gerekli merciler, savcılıklar ve alanında uzman avukatlarla hukuki önlemler alınabilir.

www.itnetwork.com.tr 87 2020


İleri teknoloji, üstün konfor, güvenlik ve şık tasarımı bir arada sunan Geleceğin SUV’si Yeni Ford Kuga Türkiye’de Ford’un Avrupa’da en çok satan SUV modeli olan Kuga, şimdi yepyeni ve şık tasarımı, ergonomik ve rafine yaşam alanı ile geleceğin teknolojilerini Türkiye ile tanıştırıyor. Yeni Kuga, Ford Co-Pilot 360˚, Kör Nokta Uyarı Sistemi, Yaya Algılama Özellikli Çarpışma Önleme Yardımcısı gibi gelişmiş uygulamalarla üstün güvenlik seviyesi sunuyor…

Ford’un Avrupa’da en çok satan SUV modeli olan ve yenilenen Ford Kuga şık tasarımıyla dikkat çekerken tamamen yenilenen daha geniş iç mekân ve konfor sunan tasarım ve teknoloji detaylarıyla da öne çıkıyor. Style, Titanium ve daha sportif karakterli ST Line versiyonlarına sahip olan yeni Ford Kuga gelişmiş güç ve aktarma organlarıyla sınıfının en iyi verimliliğini sunuyor. Yeni Ford Kuga, 1.5 litre EcoBoost benzinli, manuelin yanı sıra yeni sekiz vitesli otomatik şanzımanla da kombine edilebilen 1.5 litre EcoBlue dizel, Akıllı 4x4 Çekiş Sistemi ile sunulan 2.0lt Ecoblue dizel ve 2.5 litre PHEV benzinli motorla zengin bir güç ve aktarma organı çeşitliliği sunuyor. Yeni Ford Kuga, 150 mm ileri-geri hareket eden kızaklı arka koltuk tasarımıyla sınıf lideri 2.sıra diz mesafesini ve esnek bagaj hacmi kullanımı imkanını birlikte sunuyor. Geniş ve ferah iç mekân özelliklerini; kablosuz şarj özelliği, 8 inçlik renkli dokunmatik ekranıyla SYNC bilgi-eğlence sistemi, premium B&O ses sistemi ve farklı sürüş modları ile tasarımı değişen 12,3 inç büyüklüğünde Dijital Gösterge Paneli gibi gelişmiş konfor donanımları tamamlıyor. Euro NCAP tarafından en yüksek derecelendirme olan 5 Yıldız ile değerlendirilen yeni Ford Kuga; Dur & Kalk ve Trafik Levhası Tanıma Sistemine sahip Adaptif Hız Kontrol ve Şerit Hizalama Asistanı, Ford Dinamik LED Ön Far Sistemi, Göz Hizası Gösterge Paneli ve Yeni Aktif Park Asistanı gibi gelişmiş teknolojilerle üstün güvenlik sunuyor.

Yücetürk: “Kuga’ya olan talebi göz önüne alarak, hızlıca müşterilerimizle buluşturuyoruz”

Kuga’nın Ford’un Avrupa’da en çok satan

2020 88 www.itnetwork.com.tr

SUV modeli olması ve her kesime hitap eden özellikleriyle büyük beğeni topladığını vurgulayan Ford Otosan Pazarlama, Satış ve Satış Sonrası Genel Müdür Yardımcısı Özgür Yücetürk, “Geleceğin SUV’si olarak konumlandırdığımız yeni Ford Kuga Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de çok beğenilen bir model ve büyük talep görüyor. Müşterilerimizin bu talebini değerlendirerek biz de Yeni Kuga’yı Türkiye’deki müşterilerimizle hızlıca buluşturmak üzere harekete geçtik. Şu an sınırlı sayıda olmak üzere ön satışa başlıyoruz. Yeni Kuga için alınan ön siparişler, Haziran sonu itibarıyla sahiplerine teslim edilmeye başlanacak. Bununla birlikte, çok yakında Yeni Kuga modelimizi ‘Ford Dijital Stüdyo’ hizmetimizle müşterilerimize dijital ortamda sunacağız. Müşterilerimiz, ‘Ford Dijital Stüdyo’ aracılığıyla seçili Ford modellerini bilgisayarından, telefonundan ya da tabletinden inceleyip, kendisine özel satış danışmanına istediği soruyu sorabiliyor. Bu hizmete erişmek için online randevu almaları yeterli. Yeni Kuga’nın dikkat çekici tasarımını, ileri teknolojileri ve sınıf lideri 2.sıra diz mesafesini müşterilerle buluşturmak için sabırsızlanıyoruz”

Tamamen müşteri ihtiyaçları göz önüne alınarak tasarlandı

Yeni Ford Kuga, yakıt verimliliğine katkı sağlayan gelişmiş aerodinamik özellikler dışında önceki nesil ile kıyaslandığında eşdeğer güç ve aktarma seçeneğine oranla 80 kg’a kadar ağırlık avantajı sağlayan Ford’un yeni esnek önden çekişli platformu üzerine yükseliyor. Sadece aerodinamik performansı iyileştirmekle ve önemli bir ağırlık avantajı sunmakla kalmayan yeni platform aynı zamanda yeni Kuga’nın üstün güvenlik seviyesine de katkı sağlıyor. Yeni Kuga’nın çarpışma güvenliğinde önemli bir paya sahip olan yeni platform, gelişmiş sürüş dinamiklerini de beraberinde getiriyor. Yüzde 10 daha fazla burulma dayanıklılığı sağlarken daha fazla yaşam alanı yaratıp aynı zamanda etkileyici ve dinamik bir tasarım sunuyor. Yeni Ford Kuga daha şık ve zarif hatlar, arkaya doğru uzanan ön farlar, daha uzun motor kaputu, daha eğimli arka cam, genişleyen omuz ve daha alçak tavan çizgisi ile uzun dingil mesafesine sahip akıcı hatlarıyla çok daha prestijli, çevik ve dinamik bir görünümü beraberinde getiriyor.


Zengin, verimli ve gelişmiş yeni motor seçenekleri tüm ihtiyaçları karşılıyor

6 ileri manuel ve 8 ileri otomatik şanzıman seçenekleri ile sunulacak olan Ford’un 1.5 litre EcoBlue dizel motoru 120 PS güç ve 300 Nm tork üretiyor ve 4,2- 4,5* lt/100 km yakıt tüketimi ile 109 – 119* gr/km CO2 emisyon değerleri sunuyor. EcoBlue dizel motor; yanmayı daha verimli hale getiren ve emisyonları azaltan su ve hava soğutma sistemi, entegre emme manifoldu, daha hassas gaz tepkileri için düşük ataletli turbo besleme, yüksek basınçlı enjeksiyon sistemi de dahil olmak üzere tüm güncel, gelişmiş ve yenilikçi motor teknolojilerini bünyesinde barındırıyor. 1.5 litre EcoBoost motor ise 120 PS güç ve 240 Nm tork üretiyor ve 5,6 lt/100 km yakıt tüketimi ile 127gr/km CO2 emisyon değerine imza atıyor. Ford’un endüstride bir ilk olan üç silindirli motorunda silindir kapatma özelliği yüksek güç gereksiniminin olmadığı durumlarda üç silindirden birini kapatarak devre dışı bırakıyor. Silindir kapatma veya devreye alma süresi sadece 14 milisaniye sürüyor ve kabin içinde hissedilmiyor. EcoBoost motor; silindir kapatma özelliğinin yanı sıra gelişmiş turbo besleme, yüksek basınçlı direkt enjeksiyon, iki adet bağımsız değişken zamanlamalı eksantrik mili, emisyonları azaltan benzinli partikül filtresi, düşük devirde yüksek tork üreten düşük sürtünmeli üç silindirli motor mimarisi, gaz tepkilerini hızlandıran entegre egzoz manifoldu ve ağırlık avantajı sağlayan tamamı alüminyum yapı olmak üzere en güncel motor teknolojileriyle yüksek verimlilik seviyesi sunuyor.

Style, Titanium, ST-Line donanım seviyeleri ve 11 renk seçeneğiyle satışa sunuluyor

Style, Titanium ve ST-Line olmak üzere her bir donanım seviyesine bağlı olarak uygulanan özel tasarım detayları yeni Kuga’nın karakterini değiştiriyor. 17 inçlik jantlara sahip Style donanım seviyesi daha yalın bir görünüme sahipken, 18 inçlik jantlara sahip Titanium donanım seviyesinde ilave teknoloji, konfor ve tasarım detayları devreye giriyor. ST-Line versiyonu ise; 19 inçlik jantlar, renkli fren kaliperleri, daha sportif bir ön tampon tasarımı, arka tampona entegre difüzör ve tam boy spoyler ile LED gündüz farlarıyla Ford’un performans DNA’sından izler taşıyor. Yeni Ford Kuga; Buz Beyazı, Blazer Mavi, Pasifik Mavi, Aytozu Gri, Akik Siyah, Kurşun Gri, Manyetik Gri, Kumsal Gri, Bronz Turuncu, Mercan Kırmızı ve Platin Beyaz olmak üzere 11 farklı gövde rengiyle satışa sunuluyor.

Yeni Kuga’nın karakterini sürüş koşullarına uyarlayan yepyeni sürüş modları

Yeni Kuga’da ayrıca ilk kez seçilebilir sürüş modu teknolojisi sunuluyor. Sistem gaz tepkisi, direksiyon sertliği ve çekiş kontrolü dışında otomatik modeller için vites değiştirme zamanlamasına müdahale ederek Kuga’nın sürüş karakterini uyarlıyor. Normal, Spor ve Eko sürüş modları dışında sunulan Kaygan Zemin sürüş modu sürücüye kar ve buz gibi daha az tutuş özelliğine sahip yüzeylerde daha fazla sürüş güvenliği sağlıyor. Derin Kar/ Kum sürüş modu ise yumuşak ve gevşek zeminlerde aracın tutuşunu arttırmaya yardımcı oluyor.

Genişlik, esneklik ve bağlanabilirlik yüksek konforla bir arada

Konfor, genişlik, esneklik ve bağlanabilirlik Yeni Kuga’nın yolcu deneyiminin temelini oluşturuyor. Yeni Kuga, yerini aldığı nesil ile kıyaslandığında 44 mm daha geniş, 89 mm daha uzun ve 20 mm daha fazla dingil mesafesine sahip. Yeni boyutlar önceki nesil ile kıyaslandığında 6 mm daha alçak olan tavan yüksekliğine karşın ön ve arka koltuk yolcularına daha fazla omuz mesafesi ve baş mesafesi sunuyor.

Kızaklı arka koltuk tasarımıyla sınıfının en iyi 2.sıra diz mesafesi

Yanlarda oturan arka koltuk yolcularına ilk kez ısıtmalı koltuklar sunulurken kızaklı arka koltuklar ileri-geri hareket edebiliyor. Koltukların geriye çekilmesiyle Kuga 1.035 mm ile sınıfının en iyi 2. sıra diz mesafesini sunarken koltuklar ileriye kaydırıldığında 67 litre ek bagaj hacmini kullanıma sunuyor ve 650 litrelik bir değere ulaşıyor. Geniş bagaj aynı zamanda gelişmiş fonksiyonellik çözümleriyle de dikkat çekiyor. Arka koltuklar 60/40 oranında katlanarak düz bir yükleme zemini oluşturuyor.

İç mekanda hayatı kolaylaştıran bağlanabilirlik özellikleri

Yeni Kuga’nın iç mekânı, kullanıcının hayatını kolaylaştıran yenilikçi çözümlerle donatılıyor. Kablosuz şarj gibi gelişmiş bağlanabilirlik çözümleri kabin içindeki kablo karmaşasını ortadan kaldırıyor. Kullanıcı akıllı telefonunu Bluetooth üzerinden Ford’un SYNC iletişim ve bilgi-eğlence sistemine bağlayarak aynı zamanda kablosuz şarj özelliğinden yararlanabiliyor ve 8 inçlik dokunmatik

ekrana sahip SYNC ile sisteme bağlı akıllı telefonun ve aracının bazı özelliklerini da kumanda edebiliyor. Sistem ayrıca Apple CarPlay ve Android Auto™ özelliklerini de destekliyor.

Yeni 12,3 inç büyüklüğünde dijital gösterge paneliyle bir ilk

Yeni bir 12,3 inç büyüklüğündeki dijital gösterge paneli, kesintisiz iç tasarım için kavisli üst kenarı kullanan serbest biçimli teknolojiyle sektörde bir ilk olmasıyla öne çıkıyor. Serbest biçimli panel, ekranın içine yerleştirilmiş özel bir devreyle tasarımcıların geleneksel dikdörtgen tasarımın ötesinde şekiller kullanmasına imkan tanıyor. 24 bit gerçek renkli dijital gösterge paneli ayrıntılı, yüksek çözünürlüklü, daha gerçekçi görüntüler ve simgeler üreterek daha parlak, gözlerde daha az yorucu ve okunması kolay bir yapı sunuyor. Bununla birlikte farklı sürüş modları ile farklı tasarıma sahip oluyor. Özel olarak geliştirilen 10 hoparlörlü 575 Watt gücündeki yeni B&O Ses Sistemi hoparlörlerin konumu ve akustik optimizasyonu ile araç içerisindeki her bir yolcuya benzersiz bir ses deneyimi yaşatıyor. Ford’un Akıllı Bagaj Kapağı teknolojisi kullanıcının elleri doluyken arka tamponun altına yapacağı basit bir ayak hareketiyle bagaj kapağını konforlu bir şekilde açma imkânı sunuyor. Ford mühendisleri yerinden çıkarılan bagaj örtüsünü göz önünden kaldıracak bir çözüm de geliştirdi. Bir çekme kayışı ile pratik şekilde yerinden sökülebilen bagaj örtüsü esnek bagaj zemininin altına gizlenebiliyor.

Şarj Edilebilir (Plug-in) Hibrit modeli

Önümüzdeki dönemde Şarj Edilebilir (Plug-in) hibrit versiyonunun da Türkiye’de sunulması planlanan Yeni Ford Kuga’nın ilk etapta 1.5 litre EcoBoost benzinli manuel şanzımanlı versiyonu ve sekiz ileri otomatik şanzımanla kombine edilebilen 1.5 litre EcoBlue dizel versiyonları Türkiye’de satışa sunulacak. Yeni Ford Kuga, 269.300 TL’den başlayan tavsiye edilen anahtar teslim satış fiyatıyla Haziran ayı itibarıyla Ford Yetkili Satıcıları’nda müşterilerini bekliyor.

www.itnetwork.com.tr 89 2020


Perakendenin Aşısı: Teknoloji! Tüm dünyayı ve ülkemizi olumsuz etkileyen COVID-19 salgını kontrol altına alınırken, tüketici alışkanlıklarındaki değişim kendini hissettiriyor. Teması asgariye indiren, sosyal mesafeyi koruyan, yoğunluk ölçümü yapabilen ve ateş, maske kontrolü yapabilen teknolojiler, perakendecilerin ve AVM’lerin operasyonel yükünü azaltırken, çalışanlarının ve müşterilerinin sağlığını koruyor…

Kapalı mekanlar için tavsiye edilen metrekare başına düşen insan yoğunluğunu belirlemek ve kontrol edebilmek, alan büyüdükçe güçleşiyor. Manuel çözümlerde de hata payı maalesef çok yüksek oluyor. Sensormatic Yoğunluk Ölçüm Çözümü, gerçek zamanlı analiz yeteneği sayesinde, bir alandaki kişi sayısının anlık olarak takip edilebilmesini sağlıyor. Yoğunluk ölçümü kapılacak alanın girişine konumlandırılan ekrana, içeride kaç kişi olduğu, kaç kişinin girebileceği ve yaklaşık ne kadar süre bekleneceği bilgileri görsel olarak yansıtılıyor. Sunulan çözüm, AVM’lerin yemek alanlarında, tuvaletlerinde, mağazaların girişlerinde, deneme kabin bölgesi gibi alanlarında kullanılabiliyor. Tak çalıştır özelliğe sahip çözüm, kapasite sınırı olan alandaki yoğunluğun artması durumunda girişlerin kısıtlanması veya yoğunluğun azaltılması gibi önlemlerin alınmasına olanak tanıyor. Bu sayede işletmeler, sahip oldukları alana göre kapasiteyi daha verimli kullanabiliyor.

Müşteriler ve personel Sosyal Mesafeyi Akıllı Uygulama ile Korusun

COVID-19 salgınının daha da yayılmasını engellemek için alınan önlemler doğrultusunda insanların kalabalık olarak durabileceği alanlarda kişilerin arasında en az bir metre mesafe bırakılması isteniyor. Sosyal Mesafe Koruma Çözümü, kişiler arasındaki mesafe çok yakın ise uyarı veriyor, böylece sağlıklı sosyal ve çalışma ortamları sağlamak için tedbir alınmış oluyor. Çözüm insanların toplu olarak bulundukları mağaza, market,

2020 90 www.itnetwork.com.tr

sevkiyat depoları gibi yerlerde kullanılabiliyor. Akıllı telefonlara kurulan mobil uygulama veya giyilebilir uyarı cihazı “beacon” ile 2 metre mesafeden az ve 2 dakikadan daha uzun süre temas halinde sesli uyarı veriyor. Süre ve mesafe ayarlanabiliyor. Akıllı telefon uygulaması üzerinden, temasta olunan kişiler detaylı takip edilebiliyor. Hastalığa yakalan kişilerin, önceden kimle temas ettiği bilgisine kolay erişim sağlanıyor.

Temassız çözümler ile hijyen en üst seviyede

Temas ile kolayca bulaşabildiği ortaya konan koronavirüsten korunmak için teması asgariye indirmek ve belirli hijyen kurallarını izlemek gerekiyor. Temassız teknolojik çözümlerin başında da biyometrik geçiş sistemleri geliyor. Giriş çıkışların kontrol edilmesi gereken tüm alanlarda kullanılabilen Sensormatic Temassız Biyometrik Geçiş Kontrol Çözümleri, hijyen endişesini ortadan kaldırıyor. Çalışanlar ve ziyaretçiler daha önce sisteme tanıtılan yüz ve iris bilgileri sayesinde herhangi bir yere dokunmadan sadece birkaç saniyeyle ölçülebilecek kısa bir sürede giriş-çıkış yapabiliyorlar.

Tek tek değil toplu ateş kontrolü

Koronavirüsün belirtilerinden birisi olan yüksek ateşi ölçmek de teknolo-

ji ile kolaylaşıyor. Alışveriş merkezi ve mağaza gibi yüksek yoğunluk olabilecek alanlar için Noktasal Isı Tespiti Yapan Termal Kamera Çözümü vücut sıcaklığı normal değerlerin üzerindeki kişileri tespit edebilmeyi sağlıyor. Çözüm ayrıca video analiz özellikleri sayesinde maske kullanımının zorunlu olduğu noktalarda sesli ve görsel uyarı yapmanın yanında, maskesiz girişlerin engel olunmasını sağlıyor. Çözümler hakkında konuşan Sensormatic Teknoloji Yönetimi Direktörü Dr. Serdar İnce, “Alışveriş merkezlerinin ve mağazaların açılmasıyla beraber, normalleşme sürecinin en önemli adımlarından biri atılmış oldu. Ancak bu süreç içerisinde işletmelerin işlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmeleri için belirli kısıtlamalara uymaları gerekecek. Bu kısıtlamaların uygulanmasında en önemli unsur teknoloji. Mağaza ve AVM’lerdeki kişilerin sayılması ya da alışveriş merkezinde insanların vücut ısılarının ölçü lebi lmesin i sağlayan teknolojik çözümler tercih ediliyor” dedi.


Zoom, veri rotalarında değişiklik yaptı Tümleşik iletişim platformu Zoom, gerçek zamanlı görüşme trafiğinin geçtiği veri merkezlerinin özelleştirilebileceğini duyurdu…

Zoom, görüşmeler ve webinar’lar için en iyi kalitede hizmet alabilmek isteyen kullanıcılarına yeni bir özellik sunuyor. 18 Nisan’da kullanıma açılan veri yönlendirme özelliği, ücretli Zoom kullanıcılarının gerçek zamanlı görüşmelerinin taşındığı veri merkezlerinde belirli değişiklikler yapılmasına olanak sağlıyor.

Tercih edilen ve istenmeyen veri merkezleri belirlenebiliyor

Zoom Meeting ve Webinar kullanıcıları, artık belirli bir veri merkezi bölgesini seçerek tüm iletişim trafiklerinin bu merkez üzerinden gerçekleştirilmesini sağlayabilecek. Ücretli Zoom hesap yöneticileri ve hesap sahipleri, hesap, grup ve kullanıcı düzeyinde bu değişikliği gerçekleştirebilecek. Ancak hesabın tedarik edildiği bölgedeki veri mer-

kezi bu durumun istisnası olacak, örneğin Türkiye’de açılan bir hesap, bölgedeki veri merkezini kullanmayı bırakamayacak, ancak diğer veri merkezlerinin de veri rotasına dahil edilmesine ya da devre dışı bırakılmasına karar verebilecek. Yeni özellik, Zoom’un sektör lideri video iletişim hizmetlerini kullanırken, küresel ağ ile etkileşimleri ve verileri üzerinde daha fazla kontrol olanağı sağlayacak. ABD, Kanada, Avrupa, Hindistan, Avustralya, Çin, Latin Amerika, Japonya ve Hong Kong’daki kendisine ait veri merkezlerdeki sistemlerin yanı sıra, sağlam bir açık bulut mimarisi üzerinde hizmet sunan Zoom, kullanıcıların bölgesel tercihlerini, görüşmeler için ihtiyaç duyulan kaynaklara bakmaksızın uygulayacağını belirtti. Buna göre, kullanıcıların hizmet almak istemediği bölgelerdeki Zoom Konferans Odası Bağlayıcıları (CRC’ler), görüşmelere ya da webinar’lara bağlanamayacak. Bir bölge devre dışı bırakıldığında, görüşmelere katılmayı sağlayan bölgesel arama numaraları

da kullanım dışı kalacak. Ücretsiz Zoom kullanıcıları ise hesaplarının etkinleştirildiği bölgelerdeki varsayılan hizmet merkezlerinden platformu kullanmaya devam edebilecekler.

Çin dışındaki kullanıcıların verileri hiçbir zaman Çin’de tutulmadı

Zoom, Çin dışında hesap açan ücretsiz kullanıcıların verilerinin artık hiçbir şekilde Çin’den geçmeyeceğini de belirtti. Çin’deki kullanıcıların hesapları ise hesap yöneticisi Çin’i devre dışı bıraktığında, 25 Nisan’dan başlayarak veri taşıma için Çin’deki merkezleri kullanmayacak. Zoom yetkilileri, yaptıkları açıklamada Çin’deki toplantı sunucularını kullanan ve Çin dışındaki kullanıcıların verilerinin bugüne kadar hiçbir zaman Çin’de tutulmadığını da belirttiler. Zoom, Çin üzerinden kasti olmayan bağlantıları önlemek için 3 Nisan’da Çin’deki tüm HTTPS Tünelleme sunucularını kapatmıştı.

SNC’ye NASA’nın Ay’a insanlı iniş projesinde kritik görev Forbes’un En Zengin 100 Türk listesinde yer alan Eren ve Fatih Özmen’in sahibi olduğu, global havacılık-uzay ve ulusal güvenlik şirketi Sierra Nevada Corporation (SNC), NASA’nın İnsan İniş Sistemi (HLS) programı için kilit öneme sahip mürettebat modülü teknolojisini üretecek… HLS programı NASA’nın ay keşfine yönelik Artemis programının kritik bir parçası. SNC, hâlihazırda, NASA’nın NextSTEP-2 kapsamındaki HLS ihalesi için seçilen Dynetics Corporation liderliğindeki ekip ile çalışmalarını yürütüyor. SNC, astronotları ve kargoyu, ay yüzeyine taşıyacak olan HLS mürettebat modülünün geliştirilmesine liderlik ediyor. Söz konusu program hem yeni bilimsel veri ve kaynak sağlamak hem de gelecekteki Mars görevleri için Ay’da edinilecek tecrübenin bir basamak olması amacıyla tasarlandı. SNC’nin sahibi ve başkanı Eren Özmen, konuyla ilgili; “SNC, bugüne kadar güneş sistemindeki her gezegen dahil olmak üzere, 450’nin üzerinde uzay görevini gerçekleştirdi. Bugün, Ay’a gidecek olan Artemis görevinde NASA’ya ve Dynetics’e destek verdiğimiz için büyük bir heyecan duyuyoruz” dedi. SNC, NASA CRS-2 ve NextSTEP-2/Gateway programları aracılığıyla geliştirdiği yetenek ve

deneyimle, mürettebat modülünün sistem entegrasyonu, insan derecelendirmesi, güvenlik ve görev güvencesinden sorumlu olacak. SNC, Kolorado’daki üretim tesislerinde, başarılı bir şekilde yürütülen dört astronotun uzayda yaşaması için gerekli ortamı sağlayan şişirilebilir kapsül LIFE (Hayat)TM prototipini geliştirdi. Şirket ayrıca mürettebat değerlendirmesi ve testleri için bir HLS test parçasını geliştirecek. SNC’nin Kolorado’daki dünya standartlarındaki görev kontrol merkezi, NASA ihalesi kapsamında fırlatılacak Dream Chaser® uzay uçağı için de geçerli olan yörünge üstü operasyonların sunulmasına imkân veriyor.

“Ay’a insanlı iniş sistemi için güçlü bir ekip yaratıyoruz”

Özmen, konuyla ilgili olarak; “Bu önemli görev için Dynetics’in yetenekli ekibine SNC’nin insanlı

uzay uçuşu uzmanlığıyla katkıda bulunmaktan gurur duyuyoruz. Dynetics’in ve SNC’nin birleşen sistem mühendisliği ve entegrasyon kabiliyetleri, bunun gibi hızlı bir geliştirme programının gerektirdiği çeviklik ve esneklikliğe sahip, insanlı iniş sisteminin zorlu geliştirme ve test gerekliliklerini karşılayabilen güçlü bir ekip ortaya çıkartıyor” dedi. Yılların uzay tecrübesi ve Mars dahil yüzlerce uzay görevi deneyimini bünyesinde barındıran SNC, ana yüklenici olarak alçak yörüngeden Ay’a çözümler sunuyor. SNC ayrıca, Ay’a ilişkin Gateway programından ve uzayda sebze yetiştiren Astro Garden® sisteminden edindiği deneyimini, çevresel izleme ve kontrol sistemleri için kullanmaya devam edecek. NASA tarafından 2024 itibariyle astronotların Ay’a ayak basmaları ve 2028 itibariyle sürdürülebilir görevlerin planlanması hedefleniyor.

www.itnetwork.com.tr 91 2020


Sağlıkta dijital dönüşüm

olmazsa olmaz

Korovirüs salgını tüm dünyada sürerken, değişimi de beraberinde getirdi. Dijital dönüşüm hız kazanıyor. Bütün sektörler süratle değişip yeniliklere ayak uydurmaya çalışıyor. Dijital dönüşüm sektörleri nasıl etkileyecek, nasıl değiştirecek? Sağlık sektörünün en önemli isimlerinden biri olan Prof. Dr. Melih Bulut sağlıkta dijital dönüşümü ve etkilerini açıkladı…

2020 92 www.itnetwork.com.tr


Görüntülü iletişim plaftormu 11Sight’ın Dijital Dönüşüm Sohbetleri’ne katılan Prof. Dr. Melih Bulut, pandemi sürecinin uzayacağını, aşı bulunana kadar bu sürecin devam edeceğini belirtirken, 1,5 sene bence böyle aşamalı olarak devam edeceğiz. Bir şekilde bu hastalığı hepimiz geçireceğiz. Aşıdan umutluyum. Türkiye aşıyı üretebilir. Aşı için ciddi gruplar çalışıyor. Plazma da bir aşama. Bunları doküman haline getirip bilimsel hale getirmek lazım. Bizim burada üreteceğimiz bilgiler önemli.” dedi.

Özellikle sağlıkta dijital dönüşüm şart

Türk tıbbının bu zorlu süreçte kendini ispat ettiğini ancak sürecin sonrasında özellikle sağlıkta dijital dönüşümün şart olduğunu açıkladı. Türkiye’de emekleme aşamasını geçmiş girişimler vardı, şimdiden sonra bu girişimlerin önü çok açık. Bu noktada dijital girişimcilerin işbirliği yapmaları lazım. Bunun yolu kooperatifleşme olmalı. Bu krizler fırsatları da beraberinde getiriyor.

Sigorta şirketleri de dijitalleşiyor

Acil servisler dolup taşıyordu, salgın başladı hepsi bomboş. Demek ki şişirilmiş bir talep vardı. Çıkış dijital sağlık ile olacak. Dijital sağlığı çok hızlı uygulayabilenler ayakta kalacak. Dijitale çok hızlı bir geçiş şart.

Normal şartlarda salgın hastalıklar özel sigorta kapsamına girmez. Fakat Türkiye’de özel hastanelerin de pandemi hastanesi ilan edilmesiyle sigorta şirketleri teşhis ve tedavi süreçlerini poliçe kapsamına almaya karar verdi. Koronavirüsün özel sağlık sigortası kapsamına alınmasıyla sigortacılık sektöründe talepler arttı. Türkiye’nin en çok tanınan sigorta şirketleri, artan talepleri karşılayabilmek için hizmetlerini dijitalleştirerek hızlandırmaya karar verdi. Şu anda birçok şirket, sigorta yaptırmak isteyen müşterilerine mobil uygulamalar ve web siteleri üzerinden canlı görüntülü destek vermeye başladı.

Yapay zekayı ciddiye almamız lazım

Takip uygulamaları artıyor

Dijitale çok hızlı bir geçiş şart

Çok ciddi bir fırsat var hem dijital dönüşüm hem de yapay zeka için. Biz insan kaynağımıza özen göstermiyoruz. Şu Türkiye›nin elin çok potansiyelli bir insan kaynağı var. Yeni yapılanmalar ortaya koyabilirsek çok yararlı bir yol ulaşır.

Dijital Sağlık Türkiye için çok iyi bir çıkış

Start-up’ların önünü açma arzusu var. Salgın da gösterdi ki büyük firmaların öyle inovasyon yapmaları çok kolay değil. Dijital Sağlık Türkiye için çok iyi bir çıkış yolu, başka çare de yok ben ümitliyim. Ocak 2020’ye kadar sağlık harcamalarının yüzde 85’i hastanelere gidiyordu. Sağlık, tedariği koruma, geliştirme artık ön plana çıkıyor. Bütün alanlarda çok büyük katkı sağlayacak.

Zihniyet dönüşümünü de gerçekleştirmeliyiz

Dijital dönüşümde kendimizi de değiştirmeli ve dijital dönüşüme ayak uydurmalıyız. Zihniyet dönüşümü yaşamalıyız. Aşı gelse de sorunumuz bitmeyecek. Aşı bizi sadece virüsten koruyacak. Zihniyet dönüşümünü de gerçekleştirmeliyiz.

Sağlık sektöründe gözlemlediğimiz bir diğer yenilik, COVID-19 ile mücadele sırasında ilk olarak Çin tarafından uygulandı. Şubat ayında piyasaya çıkan “Close Contact Detector” isimli uygulama salgının yayılmasının önüne geçmedeki etkisiyle sektörde öncü oldu. Bireyler yakın iletişim kurdukları kişileri bu uygulama üzerinden belirleyip onların ve kendilerinin risk durumlarını takip edebiliyorlar. Çin bu konuda bir adım daha ileri giderek anlık mesajlaşma uygulaması WeChat üzerinden her bir kişiye risk durumuna göre etiketler oluşturmuştu. Günlük hayatta girecekleri alanlarda bu etiketlere bakılarak kontrol yapılıyordu. Dünya’nın teknoloji devlerinden Apple ve Google da birlikte çalışarak Koronavirüs takibi yapılacak bluetooth tabanlı bir uygulama üzerinde çalıştıklarını duyurmuştu. Bu sistemlere benzer olarak T.C Sağlık Bakanlığı da “Hayat Eve Sığar” isimli bir uygulama geliştirdi. Uygulama üzerinden bulunduğumuz il ve ilçedeki yoğunluğu görebiliyor ve aynı evde yaşadığımız aile bireylerini de ekleyerek onların durumlarını takip edebiliyoruz.

Lüksten öte artık gereklilik

Türkiye’de online hastane uygulamaları hayata geçmeye başladı. Dünya’nın diğer yerlerinde de online randevu sistemlerinden öte, doktorlarla görüntülü görüşme sağlayan uygulamalar mevcut. Amerika Birleşik Devletleri’nde sağlık sektöründe faaliyet gösteren startup’lar 2020’nin ilk çeyreğinde 3,1 Milyar Dolar yatırım aldılar. Bu tür uygulamalar içinde bulunduğumuz dönemde bir lüksten öte gereklilik haline geldi. Hastaneye gitmek fiziksel temas anlamına geldiğinden insanlar bundan çekiniyor. Bunu fark eden hastaneler, sistemlerini hızla dijitalleştiriyorlar. Hastalar randevularını mobil uygulamalar üzerinden almakla kalmayıp, görüşmelerini de bu platformlar üzerinden sağlıyorlar.

www.itnetwork.com.tr 93 2020


Türkiye’nin en iyi 51 işvereni açıklandı Great Place to Work Enstitüsü, Türkiye’nin en iyi işverenlerini açıkladı. Araştırmaya 200 şirket katıldı, 101.544 çalışan temsil edildi… sırasında Magna Seating yer alırken, ikinci AbbVie, üçüncü Magna Exteriors & Magna Mirrors oldu.

500-2.000 çalışan sayısına sahip şirketler kategorisinin birincisi sahibinden.com

30 yılı aşkın süredir dünya çapında En iyi işverenleri belirleyen Great Place to Work Enstitüsü, 2020’nin en iyilerini online platformlar üzerinden gerçekleştirdiği yayın ile açıkladı. Enstitü tarafından düzenlenen “Türkiye’nin En İyi İşverenleri” araştırmasına bu yıl 200 şirket katıldı. Çalışan odaklı yönetim anlayışı ile yüksek kurum kültürüne sahip 51 şirket “En İyi İşveren” unvanı almaya hak kazandı. Çalışmada; güvenilirlik, saygı, hakkaniyet, gurur ve takım ruhu gibi Great Place to Work modelinde yer alan 5 boyut değerlendirildi. Ödüller, 20-50 Best Small Workplaces, 50-250, 250-500, 500–2.000, 2.000-5000 ve 5.000+ olmak üzere çalışan sayısına göre 6 kategoride verildi.

INSPARK, 20-50 Best Small Workplaces kategorisinde birinci oldu

En iyi işverenlerinin açıklandığı listede, “20-50 Best Small Workplaces” kategorisinde INSPARK birinci sırada yer alırken, SOLID-ICT ikinci sıraya yerleşti. Kategorinin üçüncüsü ise Kılınç Hukuk & Danışmanlık oldu.

50-250 çalışan sayısı kategorisinde birinciliği Udemy göğüsledi

50-250 çalışan sayısı kategorisinde birinciliği Udemy göğüslerken, ikinci GittiGidiyor Bilgi Teknolojileri San. ve Tic. A.Ş., üçüncü Mercedes Benz Finansal Hizmetler oldu.

250-500 çalışan sayısı kategorisinin ilk sırasında Magna Seating yer aldı

250-500 çalışan sayısı kategorisinin ilk

2020 94 www.itnetwork.com.tr

Çalışan sayısı 500-2.000 olan şirketler kategorisinde sahibinden.com birinci oldu. Kategorinin ikinci sırasında DHL Worldwide Express Taşımacılık ve Ticaret A.Ş. yer alırken ESBAŞ – Ege Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş. üçüncü sıraya yerleşti. ESBAŞ, aynı zamanda ilk kez geçtiğimiz yıl verilmeye başlanan Ege Bölgesinin En İyi İşvereni ödülünün de sahibi oldu.

2.000-5.000 çalışan sayısında ilk sırayı Hilton aldı

2.000-5.000 çalışan sayısı kategorisinin lideri Hilton olurken, Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. ikinci, Penti üçüncü oldu.

Kuveyt Türk, 5.000 ve üzeri çalışan sayısı kategorisinin lideri oldu

5.000 ve üzeri çalışan sayısı kategorisinin birincisi olan Kuveyt Türk Katılım Bankası, Finans’ın En İyi İşvereni unvanı da almaya hak kazandı. Kategorinin ikincisi ise Turkcell Global Bilgi oldu.

Özel ödüller de sahiplerini buldu

Magna Seating, Magna Exteriors & Magna Mirrors ve Udemy; değerler, inovasyon, finansal büyüme, liderlik etkinliği, insan potansiyelini maksimize etme ve güven gibi 6 temel bileşenin analizi ile oluşan “Great Place to Work For ALL”

özel ödülüne layık görüldü. Şirketlerin işveren markalarının çalışanları tarafından değerlendirildiği çekme, tutma ve bağlama skorlarının değerlendirilmesi ile oluşan EVP Index Özel Ödülü; Magna Seating, Zurich Sigorta, Organik Kimya, Novartis İlaç ve GittiGidiyor Bilgi Teknolojileri San. ve Tic. A.Ş şirketlerine verildi.

“İnovasyon & Dijital Dönüşüm” özel ödülü Organik Kimya’nın

“Yaşam Boyu Öğrenme” özel ödülü AbbVie, “İş-Yaşam Dengesi” özel ödülü Udemy, “Diversity” özel ödülü GittiGidiyor Bilgi Teknolojileri San. ve Tic. A.Ş., “İnovasyon & Dijital Dönüşüm” özel ödülü Organik Kimya tarafından alındı. GSK Türkiye “Toplumsal Paylaşım” özel ödülüne layık görülürken, Magna Exteriors & Magna Mirrors “Çalışan Sağlığı ve İş Güvenliği” özel ödülünün sahibi oldu.

Novartis İlaç, Best Women Workplaces özel ödülünü aldı

Best Women Workplaces özel ödülleri de sahiplerini buldu. Kadın çalışanlar için en iyi işyerleri sıralamasında lider Novartis İlaç olurken, AbbVie ikinci, sahibinden.com üçüncü sırada yer aldı.


DORinsight, salgın sonrası iş yaşamının nasıl etkilendiğini araştırdı Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma şirketi DORinsight’ın iş yaşamını mercek altına aldığı araştırması, koronavirüs salgını nedeniyle evden çalışanların yüzde 80’inin bu modeli desteklediğini ortaya koydu.

Koronavirüs salgını, çalışma ve özel yaşamımızı tamamen değiştirdi. Belli bir süre sonra bu krizi atlatacağımıza şüphe yok, fakat bu değişimlerin ne kadarı kalıcı olacak? Salgın sona erdiğinde iş yaşamımız nasıl devam edecek? Hitay Holding firmalarından Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma şirketi DORinsight, ‘Salgından sonra iş yaşamı’ başlıklı bir araştırma gerçekleştirerek geleceğe ışık tuttu. 15 – 20 Nisan 2020 tarihleri arasında online olarak tamamlanan araştırmaya, 18 yaş üstü, çalışan ve Türkiye kent temsili 3.675 kişi katıldı.

Katılımcılar aileleri için endişe duyuyor

Katılımcılara salgına yönelik tutumları so-

rulurken yüzde 71’i “endişeliyim”, yüzde 15’i “endişeli değilim”, yüzde 14’ü ise “kararsızım” cevabını verdi. Katılımcıların yüzde 49’u ailesinin sağlık sorunu yaşamasından, yüzde 23’ü ülke ekonomisinin çıkmaza girmesinden, yüzde 14’ü sağlıklarıyla ilgili sorun yaşamaktan, yüzde 6’sı işini kaybetmekten, yüzde 4’ü psikolojisini etkileyeceği için, yüzde 3’ü ise aile içi huzurlarının bozulmasından endişe duyuyor.

Şirketlerin kriz yönetimi başarılı

Katılımcıların yüzde 66’sı şirketlerinin aldığı önlemleri yeterli gördüğünü, yüzde 68’i de şirketlerinin kriz yönetimini başarılı bulduğunu söyledi. Katılımcıların yüzde 50’sinin yaptığı iş evden çalışma modeline uygun olurken, yüzde 43’ü şu anda evden çalıştığını belirtti. Evden çalışan katılımcıların yüz-

de 68’i evden çalışmanın verimliliğini artırmadığını (mevcuttaki gibi çalıştığı için), yüzde 80’i ise evden çalışma modelini desteklediğini dile getirdi. Katılımcıların yüzde 55’i evden çalışma modelinin 2-3 ay, yüzde 14’ü 5 ay veya daha uzun süreceğini, yüzde 10’u 1 ay, yüzde 6’sı 4 ay, yüzde 4 ‘ü 1 aydan az süreceğini tahmin ederken, yüzde 11’lik kesim ise bir tahmini olmadığını söyledi.

Şirketin tutumu, performansı yükseltiyor

Katılımcıların yüzde 62’si şirketlerinin salgın sürecindeki tutumunun performanslarını olumlu yönde etkilediğini dile getirdi. Katılımcıların yüzde 60’ı bu dönemde işten çıkarılma endişesi yaşamadığını belirtirken, yüzde 67’lik kesim ise işverenin kendisine ücretsiz izin/ücret düşürme/kısa çalışma gibi bir öneri sunmadığını vurguladı.

Acer’dan etkileyici izleme deneyimi sunan kavisli monitörler ED2 ve ED3 serisi monitörler, sundukları keskin 1800R kavisli ekranlarla kullanıcıyı çevreleyen sıra dışı bir deneyim yaşatıyor. AMD FreeSync™ uyumluluğu sayesinde, evde eğlence amaçlı oyun oynayanlar için ideal…

Acer’ın kavisli ekranlı ED2 ve ED3 serisi monitörleri, geleneksel panellerin çok daha ötesinde bir izleme deneyimini mümkün kılıyor. 31,5 inç, 23,6 inç ve 27 inç büyüklüklerinde Full HD (1080x1920 piksel) çözünürlüklü ekran seçeneklerine sahip monitörler, 1800R kavisli tasarımla tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Keskin kavisli ekranlar yalnızca kullanıcıyı saran etkileyici ve sürükleyici bir görsel deneyim yaşatmakla kalmıyor aynı zaman da geniş izleme açısı özelliğini de pekiştiriyor. 178 dereceye kadar izleme açısı sunan ED2 ve ED3 serisi, ekrana nereden bakılırsa bakılsın tüm içeriğin ve renklerin en yüksek doğrulukla görülebilmesini sağlıyor. Etkileyici seviyelerdeki hızı ile göz dolduran seride 144 Hz’e kadar yenileme hızı sunu-

lurken, 4 ms tepki süresi de yüksek tempolu oyunların keyfini sonuna kadar yaşatıyor. Serideki tüm ürünlerde dikkat çeken AMD FreeSync™ uyumluluğu sayesinde kullanıcılar, tüm favori oyunların tadını çıkarıyor. Aynı zamanda serinin 250 nit parlaklık değeri ve 100M:1’lik çarpıcı kontrast oranı gibi özellikleri de görüntülerin etkileyiciliğini kat kat artırıyor.

Daha Az Titreşim, Daha Yüksek Konforlu İzleme Deneyimi

Acer monitörlerde karşımıza çıkan görüntü teknolojileri, kullanıcıları rahat bir izleme deneyimiyle baş başa bırakıyor. Mavi ışığın daha az yayılmasını sağlayan BlueLightShiled™ ve ekranda oluştuğunda son derece rahatsız edici olabilen görüntüdeki titreşi-

mi ortadan ka ld ırmaya yardımcı F l ick erle s s™ özellikleri, bu teknolojilerin başında geliyor. Ekrandan yansıyan ışık miktarını azaltıp monitör karşısındaki kullanıcı için daha konforlu bir deneyim yaşatmayı hedefleyen ComfyView da Acer’ın göz hassasiyetine odaklanan çözümlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Fiyat ve Bulunabilirlik Acer ED2 (ED242QRA, ED322QA, ED322QRP) ve ED3 (ED273) serisi monitörler, 1.300 TL ile 2.200 TL arasında değişen fiyatlarla satışa sunuldu.

www.itnetwork.com.tr 95 2020


Dünyada 10 kişiden 8’i temassız ödemeyi tercih ediyor Sosyal izolasyon ve fiziksel mesafedeki hassasiyet, süpermarket kasalarına da yansıdı. Dünya genelinde 10 kişiden 8’i temassız ödemeyi tercih ettiğini söylerken, bazı ülkelerde temassız işlemler iki ayda dört kattan fazla büyüdü…

Fiziksel mesafenin daha önemli olduğu bugünlerde, hijyen, kolaylık ve hız gibi özellikler temassız ödeme işlemlerin de cazibesini artırdı. Mastercard tarafından 19 ülkede 17 bini aşkın kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre, temel ihtiyaç alışverişlerinde temassız ödemeyi tercih edenlerin sayısı hızla artmaya devam ediyor. Şubat, Mart döneminde her 10 kişiden 8’i temassız ödemeyi tercih ederken, bu dönemde süpermarket kasalarında gerçekleştirilen temassız işlemler, tüm kartlı ödemelere göre iki kat daha fazla arttı.

Temassız kartlar en üstte

Sağlığını korumak amacıya sosyal izolasyon kurallarına uyan tüketiciler, ödeme işlemini de en hızlı ve mümkün olan en az temasla bitirmek istiyor. Araştırmaya katılanların yüzde 46’sı temassız özellikli kartlarını cüzdanlarının en üstüne taşıdığını belirtirken, 35 yaş altında bu oran yüzde 52’lere kadar çıkıyor. Nakit paralardaki hijyen endişelerine bağlı olarak, kartlı ödemelerde hacim artmaya devam ediyor. Bu artışta ödeme işleminin hızlı şekilde tamamlanması da etkili oluyor. Araştırmaya katılanların yüzde

82’si, temassız ödemenin 10 kat daha hızlı tamamlandığı ve böylece mağazalardan daha hızlı çıkmaya imkan verdiği görüşünde. Öte yandan, araştırmaya katılanların yüzde 74’ü bundan sonraki dönemde de temassız işlemleri kullanmaya devam edeceğini ifade ediyor. Mastercard verilerine göre, temassız ödemeler 2020 yılının ilk çeyreğinde küresel bazda yüzde 40 oranında artış gösterdi. Temassız alışverişlerin yüzde 80’ini 25 Amerikan Doları (yaklaşık 175 TL) altındaki işlemler oluşturuyor, bu rakam aslında nakitle ödenecek miktarların temassız ödeme ile yapıldığını gösteriyor. Türkiye’de ise temassız ödemelerde 250 TL’ye kadarlık alışverişler şifresiz bir şekilde hızlıca tamamlanabilyor.

BAE ve ABD’de yüzde 100’den fazla büyüme

Coğrafi dağılıma bakıldığında; Şubat-Mart aylarında Asya-Pasifik ülkelerindeki market alışverişlerinde temassız ödemeler temaslı işlemlere göre 2,5 kat fazla artarken, 2019’un son çeyreğine oranla ise 4 kattan fazla yükseldi. Ortadoğu ve Afrika genelinde, temas-

sız işlemler, diğer ödeme yöntemlerinde göre yine 4 kat fazla büyürken, Birleşik Arap Emirlikleri’nde Mart ayında yapılan temassız ödemeler hem bir yıl öncesine göre toplam işlem sayısında, hem de yüzyüze alışverişlerde yüzde 100’den fazla büyüdü. ABD’de de Mart ayında yapılan işlemler özelinde, bir yıl öncesine göre yüzde 100’ü aşkın artış görülen ülkeler arasında yer aldı. Kuzey Amerika’daki temassız işlemler, diğer ödeme yöntemlerine göre 3 kat hızlı artış gösterdi. Mastercard Türkiye ve Azerbaycan Genel Müdürü Yiğit Çağlayan “Temassız işlemler özellikle yüzyüze işlemlerde tüketicilere daha hijyenik, hızlı ve güvenli bir ödeme olanağı sunarken, bugünlerde öne çıkan fiziksel mesafenin de korunmasına imkan veriyor. Zamanlaması farklı olsa da dünyada genelinde tüketicilerde aynı eğilimleri görüyoruz. Türkiye’de de marketlerde kredi kartlı alışverişlerde, tüketicilerin yüzde 60’tan fazlası temassız ödemeyi tercih ediyor. Bu dönemde ivmelenen temassız ödeme alışkanlığının bundan sonraki dönemde de artmasını bekliyoruz. Temassız işlemlerin yakın zamanda toplu taşıma, perakende ve akaryakıt gibi pek çok alana yayılacağını öngörüyoruz” diye konuştu.

Turkcell Global Bilgi 10 günde 14 bin deneyim merkezi açtı Türkiye’nin lider müşteri deneyimi merkezi Turkcell Global Bilgi, Covid-19 sürecinin başından itibaren çalışanlarına evden çalışma imkanı sunarak Türkiye’nin dört bir yanında 14 bin deneyim merkezini hayata geçirmiş oldu. Sürece hızla uyum sağlayan şirket, verimli çalışmasını dijital olarak sürdürüyor. Evden çalışma sisteminin büyük önem taşıdığı bugünlerde dijitalleşmenin önemini vurgulayan Turkcell Global Bilgi Genel Müdürü Çağatay Aynur şunları söyledi: “Dijital dönüşüme çok önceden başlamış bir şirket olmamız böyle büyük organizasyonlarda hızlı karar almamızı destekliyor. Çalışanlarımıza ve müşterilerimize eşsiz bir dijital deneyim yaşatma vizyonu ile pek çok proje hayal etmiş ve yatırım yapmıştık. Bugün de hayallerimizi gerçekleştirmenin büyük mut-

2020 96 www.itnetwork.com.tr

Türkiye’nin lider müşteri deneyimi merkezi Turkcell Global Bilgi, Covid-19 sürecinde uzaktan çalışma modeline geçen ilk şirketlerden biri oldu. Çağrı merkezlerine olan talebin arttığı bugünlerde şirket, yetkin personeli ve sağladığı altyapı sayesinde kesintisiz ve kaliteli hizmet vermeye devam ediyor. luluğunu yaşıyoruz. 10 gün gibi kısa bir süre içerisinde 14 bin çalışma arkadaşımızı evden çalışma modeline geçirmenin yanında eğitim, gelişim, spor, motivasyon, psikolog ve diyetisyen gibi çalışanlarımıza sağladığımız tüm imkanları da dijital platformdan devam ettiriyoruz.”

Turkcell Global Bilgi Genel Müdürü Çağatay Aynur: “Dijitalleşmenin önemini bir kez daha anladık”

Globalim ve Globalbilgiliyim uygulamaları sayesinde şirket içi tüm süreçlerin dijital

ortama taşındığını söyleyen Aynur şöyle devam etti: “Dijitalleşme, müşteri talep ve istekleri dikkate alınarak hayata geçirildiğinde ve müşteriye fayda sağlayacak alanlarda kullanıldığında pozitif geri dönüş sağlıyor. Hizmet verdiğimiz firmalar için geliştirdiğimiz Müşterimetre uygulaması üzerinden de müşterilerimiz kendi operasyonel verilerini anlık olarak görebilmekte, sosyal medyada markaları hakkında yapılan yorumları takip edebilmekteler. Yaşadığımız bu dönem üzücü olmakla birlikte hem kurumlar hem de bireyler bazında dijitalleşmenin ne kadar kritik olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatmış oldu.”


AYROTEK,

Çözüm Portföyüne

Yerli ve Milli NSS GRC çözümünü ekledi...

Gül Tercan Ayrotek Yazılım ve Danışmanlık Profesyonel Hizmetler Direktörü

Öncelikle Ayrotek olarak sunduğunuz çözümlerden bahseder misiniz?

Ayrotek, IBM, RedHat, Cisco, HCL, Planview gibi teknolojinin önde gelen firmalarının çözüm ortağı olup; Yazılım Yaşam Döngüsü Yönetimi /Entegrasyonu, Bilgi Güvenliği, Bulut tabanlı teknolojiler, Proje ve Porföy Yönetimi gibi konularda yazılım satış ve danışmanlık hizmetleri sunuyor.

Cisco iş ortaklığınıza ve bu kapsamdaki çözümlerinize değinir misiniz?

Cisco ile iş ortaklığımız, bizim yerli ve milli çözüm NSS GRC’nin entegre ve otomatize bir şekilde çalışabilmesi için bir ürün entegrasyon arayışımızla başladı. Araştırmalarımız sonucunda Cisco’nun uçtan uca tümleşik güvenlik mimarisini etkin kılabilecek ürün portföyüne sahip olduğunu gör-

dük. Bu kapsamda Cisco’nun ürünlerinin NSS GRC’nin entegrasyon ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşıladığını gördük ve karşılıklı iş birliğine gittik. Bu işbirliğimiz kapsamında da distribütör olarak alanının en iyilerinden olan katma değerli çözümleriyle ön plana çıkan Tech Data ile çalışmaya karar verdik. Bu bağlamda sunduğumuz çözümlerden bahsedersek: Uç Nokta Koruması, Uzaktan Erişim Güvenliği, Tehdit Yönetimi, Erişim Güvenliği, E-mail Güvenliği, Çok Faktörle Kimlik Doğrulama gibi çözümler sunuyoruz. Bu çözümlerimizden biraz detayla bahsetmek isterim. Uç Nokta Koruması: Cisco AMP for Endpoints ile hem klasik imza tabanlı antivirüs hem de sezgisel tekniklerle zararlı yazılım ve alt varyantlarına karşı uç noktalar üzerinde etkin koruma sağlıyoruz. Zararlı yazılımların tespit edilmesinde kullanılan makine öğrenme, cihaz trafik akış korelasyonu vb. teknikler özellikle sıfırıncı gün ataklarına karşı geliştirilmiştir. Uzaktan Erişim Güvenliği: Cisco Umbrella ile hem zararlı olan ve yönetim tarafından istenmeyen trafikleri kurum ağınıza kadar gelmeden durduruyor hem de gezici kullanıcılarınız dünyanın diğer ucundan da internete çıksa anlık koruma ve raporlama sağlayabiliyoruz. Bu çözüm gezici ve yerel kullanıcı bilgisayarlarınızın BT politikalarında yapacağınız güvenlik değişikliklerine anında uyum sağlamasını mümkün kılıyor. Tehdit Yönetimi: Cisco Stealthwatch Network Anomaly Detection çözümü ise,

Kişisel verilerin korunması ve verilerin nerede tutulması gerektiği gibi konularla ilgili oluşturulan mevzuatlar ve artan güvenlik riskleriyle birlikte; işletmelerde, yönetişim, risk ve uyum (GRC) faaliyetleri artık eskisinden çok daha önemli bir hâle geldi. Risk ve uyumluluk süreçlerini, manuel, reaktif ve silolar hâlindeki çalışma modelleriyle yönetmek artık mümkün değil. Bu nedenle, yeni iş modelleri geliştirilmesi, yeni iş ortaklıkları kurulması, yeni teknolojilerin uygulamaya sokulması ve artan tehditlere karşı yeni çözümlerin bütünsel bir yaklaşım ile kullanılması gerekiyor. Tam bu kapsamda Ayrotek firması, yerli ve milli çözümü NSS GRC ürününü Cisco ürünleriyle entegre ederek ’Tek Çözümle Tam Uyum’ mottosuyla çözüm portföyüne kattı. Konuyla ilgili Ayrotek Yazılım ve Danışmanlık firmasından Profesyonel Hizmetler Direktörü Gül Tercan ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Ayrotek sunduğu bu özel çözümüyle bankacılık ve finans dahil olmak üzere tüm sektörlerde, risk, uyum ve yönetişim faaliyetlerinin doğru bir şekilde yürütülebilmesi için tam bir bütünlük sağlarken; tüm süreçlerin ve çözümlerin tek bir platformdan yönetilebilmesine olanak tanıyor…


ağ cihazlarından topladığı Netflow, J-Flow, S-flow, IPFIX veya SPAN trafiğini 90’ın üzerinde algoritmaya tabii tutarak trafik üzerindeki tüm anomali bilgisini tespit edebiliyor. Sahip olduğu algoritmalar sayesinde işlediği trafik üzerinden, çalıştığı kurumda mesai kaçta başlıyor, o kurum hangi ülkelerle trafik alışverişinde bulunuyor, kurum çalışanları ağda ne tür trafikler oluşturuyor vb. ağa ait tüm normalleri öğrenebiliyor. Bu bilgiler doğrultusunda örneğin gece yarısı hiç de mutad olmadığı üzere dosya sunucusu üzerinden XYZ ülkesine bir dosya transferi tespit ettiğinde bu anormal davranışa ilişkin Bilgi Güvenliği çalışanlarını uyarıyor. Erişim Güvenliği: Cisco Identity Services Engine (ISE), ağa yapılan tüm kablolu-kablosuz ve uzak erişimler için merkezi erişim denetim ve yetkilendirme işlemlerini gerçekleştiriyor. İş rollerine dayalı olarak, erişim kontrolü güvenli bir biçimde merkezileştirilebiliyor ve birleşik olarak yönetilebiliyor. E-mail Güvenliği: Cisco Email Security ise, gelen e-postalarda; daha hızlı tehditleri algılayan, engelleyen ve gideren gelişmiş tehdit savunması ile şirketler için olası tehditleri tespit ederek, bertaraf edilmesini sağlıyor. Cisco E-Mail Security ile e-maillerinizi korurken; aynı zamanda veri kaybını önleyip, veri aktarımında uçtan uca şifreleme sağlıyoruz. Çok Faktörlü Kimlik Doğrulaması: Cisco Duo’nun sağladığı çok faktörlü kimlik doğrulaması (multi-factor authentication/ MFA) çözümüyle kurumunuzda ‘Zero-Trust’ güvenlik politikasını uygulayabilirsiniz.

Bu kapsamda kurumlara sunduğunuz hizmetler nelerdir?

Ayrotek Yazılım ve Danışmanlık olarak Cisco ile işbirliğimiz kapsamında; Yazılım Güvenliği ağırlıklı olmak üzere kurumlara Bilgi Güvenliği konusunda yazılım satış ve danışmanlık hizmetleri sunuyoruz.

Gül Tercan / Özgeçmiş

İşletmelerdeki risk ve uyum süreçlerini yönetmek adına sunduğunuz NSS GRC ve Cisco Çözümlerinizi anlatır mısınız?

NSS GRC ve Cisco Güvenlik çözümleri bir araya geldiğinde “Güvenlik Olgunluk” seviyesi sadece BT bağlamında değil, tüm organizasyon ve eko sistem genelinde istenilen olgunluk seviyesine ulaşır. İnternet erişiminden, istemci bilgisayarlarına kadar, ağın tüm katmanlarında güvenlik tedbirleri düzenli olarak taranır ve sistemlerden otomatik olarak gelen veriler ile uygulanan politikaların yeterliliği test edilir. Çözüm bileşenlerini sıralayacak olursak: • NSS GRC – Cisco ISE entegrasyonu ile düzenli olarak ağ ve güvenlik envanteri oluşturulur ve doğrulanır. • NSSGRC - Cisco Stealthwatch entegrasyonu ile tespit edilen anormallikler gerçek zamanlı olarak risk yönetimini tetikler ve tüm ilgili birimlerin süreçlerini başlatır. • NSSGRC - Cisco Talos entegrasyonu ile toplanan verinin bir saldırıya veya tehdide işaret edip etmediği belirlenir ve risk erken teşhis edilir. • NSSGRC ile aşağıdaki Cisco çözümlerinin entegrasyonu sayesinde otomatik olarak risk tespiti, uyum seviyesinin izlenmesi ve görev takibi gerçekleşir: - Internet çıkışı Cisco Web Security, Umbrella, Email Security, Firepower ile yönetilir. - Kritik iş uygulamalarına erişimde Cisco WSA ve Cisco Duo kullanılır. - İstemci kademesinde Cisco AMP ile güvenlik sağlanır.

NSC GRC Platformu ile kurumlara sunduğunuz avantajlar ve farklılıklar nelerdir?

NSS GRC platformu, yönetişim, risk ve uyum faaliyetlerinin bütünleşik ve düzenlemelere

uyumlu bir şekilde yürütülmesini sağlıyor. Kuruluşların riskleri etkin bir şekilde yönetirken uyumluluk gereksinimlerini karşılayabilmelerini ve bilişim teknolojilerini hedefleriyle uyumlu hale getirebilmelerine olanak tanıyor. Sadece siber güvenlik platformlarını değil, aynı zamanda risk ve uyum çalışmalarını bünyesinde barındırıyor. NSS GRC, Cisco çözümleriyle entegre olarak ‘Tek Çözümle Tam Uyum’u sağlıyor. Tüm Cisco çözümlerinden gelen otomatik, entegre, doğrulanmış ve gerçek zamanlı veri, NSS GRC platformu üzerinde kuruluşun farklı standartlara, düzenlemelere veya politikalara uyum düzeyini gösteren raporlara, göstergelere, scorecard’lara dönüşür. Analiz edilen ve raporlanan veri, bilgi güvenliği ekiplerinin yanı sıra uyum risk yönetimi ve iç denetim birimlerinin yorumlayacağı, iş süreçlerinde de kullanılabilecek anlamlı bilgiye dönüştürülür. Güvenlik ihlallerinin erkenden tespitinin yanı sıra kuruluş kapsamındaki birimlerin uyumlu ve bütünleşik bir platform üzerinde aynı dili konuşabilmelerini ve işlerin bir birimden diğerine geçerken kesintisiz bir şekilde sürdürülebilmesine olanak tanır.

Son dönemin gerçeği Covid-19 kapsamında uzaktan çalışma prensibine geçen şirketlere çözümlerinizle sağladığınız fayda ve güvenlikten bahseder misiniz?

Cisco, uzaktan güvenli erişim sağlayabilmeniz için VPN, Duo ve Umbrella ürünlerini, sınırsız sayıda kullanıcı için 1 Temmuz’a kadar ücretsiz olarak kullanıma açmıştır. Halihazırda bu ürünlerden herhangi birisinin kullanılıyor olması durumunda da ihtiyaç duyulan sayıda lisans artırımı sağlanabilmektedir. Biz de bu bağlamda aynı hizmeti sunuyoruz.

Pandemi hem Cisco özelinde hem de çözüm sunduğunuz diğer iş ortaklarınız özelinde planlarınız nasıl etkiledi? Gelecekle ilgili planlarınızı gözden geçirdiniz mi?

Pandemi sonrası uzaktan erişimin önemini, hayatımıza ne kadar hızlı girdiğini ve bunun için gerekli olan teknolojileri öğrendik. Ofisten çalışmanın gerekli olmadığı, İstanbul gibi metropol şehirlerde zamanı trafikte geçirmek yerine eğitim, webinar gibi daha verimli etkinliklerde geçirebileceğimizi gördük. Ofis ortamımızı optimize etmeye karar verdik.

1992 yılında Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri ve Enformatik Mühendisliğinden mezun oldum. Kariyerimin ilk 7 yılında önce Akbank’ta Sistem/ Network Mühendisi olarak çalıştım. Sonrasındaki 15 yıllık dönemimde HPE’de (Hewlett Packard Enterprise) Teknik Danışman, Çözüm Mimarı, Project/ Program Yöneticisi olarak çalıştım ve büyük Telko operatörlerine iş kritik çözümler geliştiren uluslararası projelerde yer aldım. HPE’deki son 2 yılımda, HPE Yazılım Departmanında Türkiye, Yunanistan, Ortadoğu ve Afrika’yı içeren Profesyonel Hizmetler biriminin danışmanlık yöneticisi olarak çalıştım ve Business Service Monitoring, DevOps, ITSM gibi çözüm alanlarını kapsayan farklı ölçekteki projelerin iş geliştirme ve teslimatından sorumlu oldum. HPE’den sonra Rengo Danışmanlık Şirketinde Proje Portföy Yönetimi konusunda Süreç Danışmanı ve Uluslararası Bilgi Güvenliği projelerinde proje yöneticisi olarak 2 yıl çalıştım. 2019 itibariyle de Ayrotek Danışmanlık ve Yazılım firmasında Profesyonel Hizmetler Direktörü olarak kariyerimi sürdürüyorum. Yazılım Yaşam Döngüsü Yönetimi/Modernizasyonu, Bilgi Güvenliği ve Proje Portföy Yönetimi gibi çözümlerle ilgili iş geliştirme ve teslimatından sorumlu ekibin yöneticiliğini yapıyorum.



DDOS saldırılarına karşı şirketleri yanıltan 5 yanlış! Hizmet reddi (DDoS) saldırılarının doğası değişiyor ve bazı şirketler DDoS’un geçmişte kaldığına inanıyor olsa da durum böyle değil. Yapılan araştırmaya göre şirketlerin 3’te 1’i DDoS saldırısı yaşarken, şirketlerin hala gelişmiş savunmalara sahip olmadığını aktaran Komtera Teknoloji Kanal Satış Direktörü Gürsel Tursun, DDoS saldırıları hakkında en çok dile getirilen ve şirketleri yanlışa sürükleyen 5 efsaneyi açıklıyor…

Hedeflenen internet hizmetini erişilemez hale getiren bir siber saldırı biçimi olan “Dağıtılmış Hizmet Reddi” (DDoS), gelişmiş saldırı türleri ile şirketleri köşeye sıkıştırıyor. Türkiye distribütörlüğünü Komtera Teknoloji’nin yaptığı Radware’in Küresel Uygulama ve Ağ Güvenliği Raporuna göre, katılımcıların yaklaşık 3’te 1’i hizmet reddi (DDoS) saldırısı yaşarken, güvenilir çözümlere de sahip olmadığı görüldü. Rapora istinaden şirketlerin DDoS saldırılarına yeterli düzeyde önem göstermediğine dikkat çeken Komtera Teknoloji Kanal Satış Direktörü Gürsel Tursun’a göre, şirketlerin DDoS saldırıları hakkında sıklıkla düştükleri 5 yanlış bulunuyor. 1. DDoS artık bir sorun değil. Birçok şirket DDoS saldırılarını önemli bir sorun olarak görmüyor, sahip olunan güvenlik çözümlerinin yeterli olduğunu düşüyor. Ancak her yıl daha da gelişmiş saldırıların meydana geldiğini bu siber saldırı türünün ağ katmanlarına yönelik ciddi zararlar verdiği görülüyor. Bu da DDoS saldırılarının niteliği değişirken, hala şirketler için bir endişe kaynağı ve korunmaya karşı yüksek bir öncelik olduğu anlamına geliyor. 2. DDoS fidye saldırıları geçmişte kaldı. Fidye saldırıları yıldan yıla artış gösteriyor ve Kuzey Amerika şirketlerinin yüzde 70’inin de yaşadığı bir durum haline gelmiş durumda. Ayrıca son birkaç ayda, iki önemli DDoS fidye saldırı kampanyası da görüldü. Bu durum saldırganların bu saldırı vektöründen vazgeçmedikleri ve şirketlerin bu tür saldırılar için uyanık ve dikkatli olmaları gerektiği anlamını taşıyor. 3. İnternet servis sağlayıcınız sizi koruyabilir. Bağlantı maliyetlerini keskin

2020 98 www.itnetwork.com.tr

bir şekilde azaltmak isteyen internet servis sağlayıcıları, katma değerli hizmetler sunmak ve müşteri elde tutmak için DDoS koruma hizmetleri sunuyor. Birçok şirket için internet servisleriyle birlikte düşük maliyetli güvenlik hizmetleri almak çok iyi bir teklif olarak görünüyor. Ancak internet servis sağlayıcınız için yan bir iş olarak görülen bu güvenlik unsuru gerçekten etkili ve sağlam bir koruma sağlayamıyor. Genellikle en düşük maliyetli olan en basit temel korumaları şirketlere sunabilen bu güvenlik unsuru, birçok gelişmiş DDoS saldırısına karşı şirketinizi savunamaz. 4. Bulut hizmeti sağlayıcınız sizi koruyabilir. Şirketler giderek daha fazla bulut altyapısını benimsediğinden, birçok müşteri bulut hizmetleri sağlayıcıları tarafından sunulan yerleşik, ücretsiz DDoS korumalarını tercih ediyor. Ancak genel bulut satıcıları tarafından sunulan güvenlik araçlarının genellikle temel korumayı sağlamalarından kaynaklanan sorunlar ardı ardına oluşuyor. Gelişmiş DDoS saldırılarına karşı yeterince güvenilir çözümler oluşturamayan bu hizmetlere karşı dikkatli davranılması gerekiyor.

5. Tüm DDoS korumaları aynıdır. Giderek daha fazla hizmet online olarak taşınırken, güvenlik algıları da giderek uygulama güvenliği ve veri korumasına yönelik artış gösterip daha az ağ katmanı güvenliğine odaklanmalarına neden oldu. Artık eskisi gibi olmayan ve çok değişkenlik gösteren DDoS saldırılarına karşı tüm çözümlerin aynı sonuçlar verdiğini söylemek anlamsız kaçıyor. Bu yüzden her teknolojiye, ağa ve hizmete yönelik gelişmiş DDoS koruma çözümlerine sahip olmanın gerekliliğini şirketlerin fark öğrenmeleri gerekiyor.


IoT kullanan şirketler siber saldırılardan en iyi nasıl korunur?

Ersin Uyar HPE Aruba Ülke Müdürü

Ağ söz konusu olduğunda, zararlı yazılım tutunacak bir cihaz arar ve ardından içeriye bulaşmaya çalışır. Bunu önlemek için, IT ekipleri her bir IoT cihazına yalnızca ihtiyaç duyduğu cihazlarla iletişime geçme izni verdiğinden emin olmalıdır. Şirketler ağlarını ve yazılım temelli politikalarını bölümlere ayırmalı ve ipleri sıkı tutmalılar.

IoT’de En Temel Tehditler

En temel tehdit aslında IoT pazarının ta kendisidir. Küçük IoT cihazlarının geliştirilmesi nispeten daha ucuzdur; bu durum da her gün yeni “nesneler” geliştiren startup’lar için yeni yeni filizlenen bir ekosistem yaratmıştır. Her ne kadar IoT hakkında yıllardır konuşsak da bu, büyük oyuncuların halen kan kaybettiği görece yeni bir pazar. Bugün pazarda gördüğümüz üreticiler ya daha yeni “nesnelere” kayacak ya da pazardan tamamen kaybolacak. Gerçek risk, bu cihazların kullanımda kalarak (bazen varlıklarını unuttuğumuz için) güvenlik açıklarının saldırganlar karşısında savunmasız bırakılmasına yol açmasıdır çünkü yamaları geliştiren kimse yoktur. Bir diğer tehdit de şirket davranışlarından kaynaklanır. IoT cihazları genellikle operasyonel teknolojilerin (OT) kapsamının gölgesinde kalır. OT’lerde “Eğer bozulmadıysa düzeltmeye gerek yoktur” anlayışı hakimdir ve 24 saat aralıksız çalıştıkları rutinlerinde güncellemeleri yapmak için her zaman vakitleri yoktur. Bu durum, güvenlik açıklarının açığa çıkmasıyla yamanın uygulanması arasındaki süreyi uzatır.

Nesnelerin İnterneti (IoT) kullanan şirketlerin ve iş ortaklarının güvenliği her bir cihaz seviyesinde sağlayıp, bunu en iyi şekilde tesis edebilmelerinin iki yolu vardır: Cihazların takibini yapmak ve ağı korumak. Cihazlar denkleme girdiğinde şirketler de tedbirli olmalıdır. En son yayımlanan yamalar, mümkün olan en kısa sürede uygulandığı müddetçe güvenlik açıkları gözden kaçırılmayacaktır. Yamayı indirdiğiniz ve saldırganın ‘keşfedildiği’ an arasındaki süreyi azaltmak, siber saldırılardan kendinizi korumanın en iyi yoludur. Ayrıca çoğu şirket ağlarına hangi cihazın bağlandığını yüzde yüz bilemez. Çalışanların kendi cihazlarını iş yerine getirmesinin bunda rolü elbette var. Fakat IoT cihazlarının düşük maliyeti ve kullanım kolaylığı, IT ekiplerinin konuya dahil olmasını engeller ve bu, operasyonel süreci yürütenlerin tek başına kalmasına yol açar. Buna ilave olarak, ağlardaki mikro segment uygulamasının geçmişinden kalan karmaşıklık, siber saldırıların içeride yayılmasını önlemek için yetersiz kaldığı anlamına gelir. Bu, ağınıza neyin bağlandığını bilmemek ve saldırının yayılmasını önleyememenin toksik bir birleşimidir. Yapay zeka ve makine öğrenimi kullanan, ağa hangi cihazın bağlandığını ve bu cihazın yanlış davranıp davranmadığını anlamaya yarayan Aruba ClearPass Device Insights gibi yeni araçlar mevcut. Bu çözüm, hangi cihazların birbirleriyle nasıl konuştuklarını izne tabi tutan politikaların sıkıca uygulanmasına olanak tanır. Aruba ClearPass politika yöneticilerinin çok daha sıkı uygulamalar ortaya koymasını ve ağınızın yapılandırmalarla değil, politika temelli çalışmasını mümkün kılar. Böylece herhangi bir cihaz herhangi bir yere bağlanabilir. Ağ bu cihazları tanımlar, profillemeye tabi tutar, olağan dışı davranışlar algılandı-

ğında uyarı verir ve yalnızca gerekli iletişime izin veren bir politika uygular. Birçok şirket için zorluk, işe en doğru yerden başlamamalarından kaynaklanır. Birçoğu ağlarını segmentlere ayırmazlar, tek bir ürün tedarikçileri vardır ve son 20 yıldır kurdukları ağ altyapılarını yapılandırma yolunu seçerler. Bu yaklaşım yenidünyaya adım atanlar için yüklü bir maliyet demektir. Bu değişiklikleri benimsemek için bir zihniyet değişimi gerekiyor. Bununla beraber, işleri koruma yolunda atılacak bazı pratik adımlar var. Öncelikle, ağda hangi cihazın olduğunu bilmek... Bu bilgiye sahip olunduğu müddetçe hangi cihaza izin verilip verilmediği hakkında bilinçli bir karar verilebilir ve erişim kısıtlanmaya başlanabilir. Aynı zamanda, açık standartların benimsenmesi gerekiyor. Birçok şirketin daha önceden harekete geçmemesinin sebebi sadece şirket içerisinde kullanılan standartlara tabi olup, gerekli güncellemeleri yapmamalarıdır. Son olarak şirketler, IT ekibi ve operasyonel süreci yürütenler arasında iş birliğine dayalı bir ortaklık yaratmalıdır. Operasyonel ekipler ‘kendi ürettikleri çözümler ile süreci yönetme’ yaklaşımını geride bırakıp, farklı ihtiyaçlara yönelik güvenlik politikaları ve araçları uygulamaya koymalıdır.

TELKODER’in yeni başkanı Halil Nadir Teberci oldu

Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER); Yusuf Ata Arıak’ın sektörde büyük üzüntü yaratan kaybının ardından Kasım ayında gerçekleştirilecek olağan genel kurul toplantısına kadar başkan ve başkan vekilliği görevlerini yürütecek isimleri belirledi. Yönetim Kurulu üyeleri gerçekleştirdikleri

toplantıda Arıak’ın vizyonunu yaşatması ve TELKODER’in varlığını güçlenerek sürdürmesi için; Halil Nadir Teberci’yi Yönetim Kurulu Başkanlığı, Ceren Okutan’ı ise Başkan Vekillği görevlerine getirdi. Türkiye’de telekomünikasyon sektöründe tam rekabetin gelişmesi ve sektördeki şirketlerin verimliliklerini artırması için çalışmalar yürüten TELKODER; 18 yıldır Yusuf Ata Arıak öncülüğünde ortaya koyduğu özverili çalışmalarla sektöre önemli katkılar sundu. 6 Nisan’da dernek kurucusu ve 18 yıl boyunca da derneğin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Yusuf Ata Arıak’ın vefatının ardından toplanan TELKODER yönetim kurulu; Arıak’ın vizyonunu yaşatmak üzere yeni başkan ve başkan

vekilliği görevlerine getirilecek isimleri belirledi. Derneğin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Kasım’da yapılacak olağan genel kurul toplantısına kadar başkan vekilliği görevinde olan Halil Nadir Teberci yürütecek. Gerçekleştirilen yönetim kurulu toplantısında yönetim kurulu üyelerinden Ceren Okutan ise başkan vekilliği görevine atandı.

www.itnetwork.com.tr 99 2020


Micro Focus “Virtual Universe” Etkinliği ile sanal ortamda binlerce katılımcı bir araya geldi Müşteri, iş ortağı ve çalışanlarının sağlığını bir numaralı öncelik olarak belirleyen Micro Focus, Lahey’de düzenlenmesi planlanan etkinliğini Koronavirüs (COVID-19) sebebiyle ortaya çıkan kamu sağlığı endişeleri dolayısıyla sanal ortama taşıdı. Micro Focus, Virtual Universe adıyla gerçekleştirilen yeni etkinlik ile birçok farklı noktadan katılımcıyı bir araya getirmeyi başardı… Dünyanın en büyük yazılım şirketlerinden Micro Focus, yayınladığı bir açıklamayla Micro Focus Universe adlı müşteri ve iş ortaklarına yönelik yılın en kapsamlı etkinliğini sanal ortama taşıdığını duyurdu. Şirket, etkinliği Micro Focus Virtual Universe adıyla gerçekleştirdi. Her yıl gerçekleşen bu kapsamlı etkinlikte Micro Focus’un yeni dönemdeki strateji ve planlamaları global başarı hikayeleri paylaşımları ve teknik içerikli birçok farklı sunum gerçekleştirildi. Türkiye’den de sektörün öncü firmalarının aralarında yer aldığı farklı oturumlar dinleyicilerden tam not aldı. Dünyanın farklı bölgelerinden kayıt olan 3.000’den fazla müşteri ve iş ortağı ile

gerçekleşen etkinlik 3 gün devam etti. Yapay zekadan güvenliğe, servis yönetiminden kişisel verilerin korunmasına kadar farklı birçok konuda gerçekleştirilen sunumlar, başarı hikayeleri aktarımları ve birebir görüşmeler ile büyük bir başarı elde edildi. Dijital dönüşümün ne şekilde kullanabildiğini somutlaştıran etkinlik, Micro Focus iş ortakları ve müşterilerine büyük bir kazanım olarak geri döndü. Etkinliğin sanal ortamda bu kadar verimli geçmesinin ardından önümüzdeki senelerde de bir kısmının yine online olarak gerçekleştirilmesi gündeme alındı. Bu sayede çok daha geniş bir katılımcı kitlesine ev sahipliği yapma

şansı oluşacak. Etkinliğin katılımcıları geri dönüşlerde sorunsuz erişim, uyumlu, ölçeklenebilir ve takip edilebilir bir deneyim gibi çok sayıda pozitif geri dönüş bildirdiler. Etkinlik sonrası, Micro Focus Türkiye ekibi de “Bu eşsiz deneyimin bir parçası olmaktan bizler de Micro Focus ekibi olarak onur duyuyoruz. Ülkemizde yaşanan bu zor günlerin bir an önce geçmesini dileyerek bizler tüm müşterilerimize ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretebilmek için hız kesmeden çalışmalarımıza devam ediyoruz” mesajını yayımlayarak iş ortaklarına ve müşterilerine teşekkür etti.

Avrupa’nın oyun devinden Türkiye’de stratejik ortaklık Türkiye’nin “oyuncuyu esas alan” dijital platformu Oyunfor.com, Avrupa’nın en büyük oyun yayın ve dağıtım şirketlerinden Gameforge ile stratejik iş ortaklığı yaptığını duyurdu. Gameforge, Türkiye’de oyunseverler tarafından uzun yıllardır OGame ve Metin2 gibi oyunlarla tanınırken, bu oyunların kullanıcı sayısının da milyonları aştığı belirtiliyor. Gameforge içeriklerine Oyunfor’un zengin ödeme seçenekleri ile erişilebilecek Stratejik iş ortaklığı kapsamında, Oyunfor’un sunduğu kartlı ödemelere alternatif seçenekler de Gameforge alışverişlerinde kullanılabilecek. Oyunfor, daha önce 2019 yılı oyun ödeme verileri konusunda bir çalışma paylaşarak, alternatif ödeme yöntemlerinde adetlerin banka kartı ve kredi kartı kullanımı adetlerinin önünde olduğunu, ortalama sepet tutarının ise banka ve kredi kartında 250 TL olurken, alternatif ödemelerde bu miktarın 500 TL’ye çıktığını açıklamıştı. Dolayısıyla alternatif ödeme yöntemleri, Gameforge oyunlarını daha çok kişiye, daha pratik bir şekilde ulaştıracak. Oyunfor’un bölgesel gücünden de faydalanacak Açıklama ile Gameforge yetkili satıcısı olan

2020 100 www.itnetwork.com.tr

Türkiye’nin en büyük dijital oyun mağazalarından Oyunfor.com, Almanya merkezli oyun şirketi Gameforge ile stratejik iş ortaklığını açıkladı. 75 ülkede 20’den fazla oyunuyla 450 milyondan fazla oyuncuya ulaşan Gameforge, Oyunfor’un kartlı ödemeye alternatif seçenekleri ve bölgesel, büyük internet kafe ağı kapsamıyla, Türkiye’deki milyonlarca kişilik oyuncu tabanını genişletirken, oyunseverlere çeşitli kolaylıklar ve kampanyalar sunacak… Oyunfor, Gameforge ile ortak kampanyalar da düzenleyecek ve bölgesel gücüyle ortaklığa fayda sağlayacak. Bu kapsamda, Oyunfor’un Akınsoft iş birliğiyle pratik ve güvenli alışveriş olanağı sunan internet kafelerde de Gameforge içerikleri kolaylıkla erişilebilir hale gelecek. Oyunfor.com Genel Müdürü Mehmet Dumanoğlu, “Gameforge, Türkiye’deki milyonlarca oyunseverin aşina olduğu bir şirket. Metin2, Aion, OGame, Ikariam gibi oyunları, ülkemizde büyük bir kullanıcı sayısına sahip. Ancak oyunseverler bugüne dek Gameforge içeriklerine sadece banka ve kredi kartı kullanarak erişebiliyordu. Oysa 2019 yılı için daha önce açıkladığımız verilere bakıldığında, Türkiye’de özellikle yüksek meblağlarda alternatif ödeme seçeneklerinin

daha çok tercih edildiğini, alışveriş tutarlarının da alternatif ödemede iki katına çıktığını görüyoruz. Yaptığımız stratejik iş ortaklığı kapsamında, Oyunfor.com olarak sunduğumuz alternatif ödeme seçenekleri de artık Gameforge içerikleri alırken kullanılabilecek. Ayrıca İzmir özelinde Akınsoft iş birliğimizle eriştiğimiz internet kafe ağını da Gameforge’a açıyoruz. Gameforge böylece Türkiye’nin üç büyük şehrinden biri olan İzmir’deki oyunseverlere pratik bir erişim olanağı daha sağlamış olacak. Gameforge ile stratejik iş ortaklığımız ile yakın gelecekte başka güzel haberleri de oyunseverlerle buluşturacak olmaktan dolayı son derece mutluyuz” şeklinde konuştu.


Yeni Casper VIA S38 Plus Tablet tüketici ile buluşuyor Teknolojik donanım ve kurumsal çözümlerin öneminin arttığı günümüzde, tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayacak çalışmalara hızla devam eden Casper, yeni geliştirdiği ve piyasaya sürdüğü ürünlerle dikkat çekmeye devam ediyor. Mayıs ayının son haftasında tüketicilerle buluşacak yeni ürünü olan VIA S38 Plus Tableti yeni yazılım ve işlemci hızı ile kullanıcılara gelişmiş deneyimler sunmaya hazırlanıyor… Tüm gençler, öğrenciler ve çalışanların hayatlarını kolaylaştırmak için geliştirilen Casper VIA S38 Plus Tablet, yüksek ürün kalitesi ve uygun fiyat seçeneğiyle kullanıcıların beğenisine sunuluyor. Benzersiz donanım ve fiyat avantajına sahip S38 Plus, kolay kullanımı, yüksek performansı, ince ve şık tasarımı ile göz dolduruyor. Casper VIA S38 Plus Tablet, günlük yaşamda büyük bir dijital konfor ve geliştirilmiş kullanıcı deneyimi vadediyor.

Kolay kullanım, ince ve şık tasarım

9 mm inceliği, 315 gr hafifliği ve kauçuk dokunuşu ile ergonomik tasarım sunan Casper VIA S38 Plus Tablet, kullanıcılara rahat bir kullanım sağlıyor. 4300 mAh pil gücü ile 7 saat video çekme kapasitesine sahip S38, uzun pil ömrü ile de dışarda şarj etme ihtiyacını en aza

indiriyor. Çalışanlar ve öğrenciler için ideal bir ekrana sahip olan S38 Plus, 8” ekran boyutu, IPS ekran teknolojisi ve HD çözünürlüğü ile kullanıcılar gelişmiş bir deneyim sunuyor. Casper VIA S38 Plus’ın sahip olduğu önemli özelliklerden biri olan 400 nit ekran parlaklığı; ofis dışı çalışanlar için güneş altında kullanım kolaylığı, oyun oynarken veya dizi film seyrederken görüntülerin daha canlı olmasını sağlar.

En yeni yazılım ve işlemci hızı

Casper VIA S38 Plus; aynı ekranda birde fazla uygulama açık iken bile hızlı kullanım sağlayan 3G RAM’i, enerji tasarrufu yapan LP DDR3 teknolojisi, 8 bin müzik dosyası ya da 62 adet film depolanan 32GB dahili hafızası ile işlem gücü yüksek bir deneyim sunuyor. 4

çekirdek işlemcisi, 1.3gHz’e ulaşan hızı ile de yüksek performans gerektiren oyunların rahatlıkla oynanmasını sağlıyor. Yüksek veri aktarım hızı ve yüksek çekim gücüne sahip olan S38 Plus, daha istikrarlı bir bağlantı ve kaliteli bir internet kullanımı sunuyor.

Dijital konfor ve yüksek donanım

Bluetooth 4.1 ile kesintisiz bağlantı sunan S38 Plus ile, akıllı saatiniz veya nabız ölçerinizden hızlı veri alabilir ve gönderebilirsiniz. 5MP arka kamerası ile sevdiklerinizle anılarınızı yakalarken, 2MP ön kamerası ile selfie çekme imkânı sunan S38 Plus, çift kamera avantajı ile kullanıcılara daha canlı fotoğraf çekme deneyimi vadediyor.

Teknosa ilk çeyrekte E-Ticarette 2 kat büyüdü Sabancı Holding iştiraklerinden Teknosa, 2020 yılının ilk çeyreğinde başarılı bir performans göstererek 1 milyar 48 milyon TL ciroya ulaştı. Teknosa bir önceki yılın aynı dönemine göre ciro bazında yüzde 25 seviyesinde büyüme gösterdi… Sabancı Holding iştiraklerinden, Türkiye teknoloji perakendeciliğinin öncü markası Teknosa, 2019 yılının son çeyreğinde gösterdiği başarılı performansı 2020 yılının ilk çeyreğinde de devam ettirdi. ‘Yeni Neslin Teknosa’sı mottosuyla dijitalleşme altyapısına yapılan yatırımlar ve müşteri odaklı dönüşüm, ciro, sepet büyümesi, Teknosa.com ve mobil platformlarında yükselen satış grafiği ile kendisini gösterdi. Bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 25’lik bir büyüme gerçekleştiren Teknosa’nın ilk çeyrek cirosu ise 1 milyar 48 milyon TL oldu. Teknosa, 2020 yılının ilk üç ayında e-ticaret kanalındaki performansıyla da dikkat çekiyor. 2020 yılında online satışlar, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 109 büyüdü. Böylelikle online satışların payı Teknosa’nın bu dönemdeki toplam cirosunun yüzde 10,7’sine ulaşmış oldu. 2020 yılı ilk çeyrek sonuçlarını değerlendiren Teknosa Genel Müdürü Bülent Gürcan,

“Dijitalleşme ve müşteri odaklı dönüşüm ile yükselen performansımızı sürdürdük. ‘Yeni Neslin Teknosa’sı vizyonuyla dijital altyapımıza önemli yatırımlar yaparak müşterilerimize her an, her yerde, diledikleri şekilde alışveriş yapabilmelerini sağlamak üzere çalışıyoruz. Özellikle son birkaç yıldır üzerine eğildiğimiz veri analitiği modelleriyle müşterilerimizin ihtiyaç ve isteklerine göre şekil alabiliyor, onlara daha fazla değer sunabiliyoruz. Bunun karşılığını almak bu alandaki atılımlarımızı hızlandırmak anlamında hepimizi motive ediyor” dedi.

Salgın teknolojinin sunduklarının önemini bir kez daha hatırlattı

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 (Koronavirüs) salgınının teknoloji alışverişi ihtiyaçlarına etki ettiğini ifade eden Bülent Gürcan, “Teknosa olarak bu dönemde en temel önceliğimiz müşterilerimiz ve çalışanlarımızın

sağlığı. Bu kapsamda sürecin en başından itibaren hızlıca önlemlerimizi aldık ve mağazaları ilk kapatma kararı alan teknoloji perakendecisi olduk. 22 Mart gecesi itibariyle tüm mağaza faaliyetlerimizi geçici olarak durdurduktan sonra müşterilerimize Teknosa.com ve mobil platformlarımız üzerinden kesintisiz hizmet vermeye devam ettik. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz dijitalleşme yatırımları hem müşterilere sunduğumuz hizmetin devamlılığı hem de operasyonların, süreçlerin sürdürülmesi noktasında bu yeni ve zorlu koşullara hızla adapte olmamızı sağladı. Bu zor dönemde online kanallarımızdaki satış artışı, bizlere hayatlarımızda teknolojinin ne kadar önemli bir yer kapladığını ve zaruri bir ihtiyaç olduğunu bir kez daha gösterdi. Dileğimiz tüm dünyada ve ülkemizde en kısa zamanda bu salgının geride bırakılması. Tüm müşterilerimizle online kanallarımızın yanı sıra mağazalarımızda en sağlıklı koşullarda buluşmak için sabırsızlanıyoruz” dedi.

www.itnetwork.com.tr 101 2020


Covid-19

dünyada küreselleşmenin

çöküşünü

hızlandıracak

Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı

Yazılı tarihin başlangıcından itibaren birçok salgın hastalık, çok fazla sayıda ölüme sebep olmakla birlikte sosyo – ekonomik değişimleri beraberinde getirdi. Salgınların yeni tarihsel olguların oluşumunda önemli rol oynadığına dikkat çeken uzmanlar, “Günümüzde tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs Covid-19 salgını da dünyadaki küreselleşmenin çöküşünü belirginleştirecek” dedi…

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı, geçtiğimiz yıl Aralık ayında Çin’de başlayarak tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs ile birlikte insanlık tarihinde etkili olan büyük çaptaki salgınlar hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Salgınlar, tarihi her dönemde etkiledi

Salgınların dünya tarihinde çok önemli değişikliklere yol açtığını söyleyen Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı, “Gılgameş Destanı’nda ‘Tufan yerine keşke veba olsaydı’ denilerek aslında bilinen ilk salgın hastalığın da veba olduğuna işaret edilmiştir. Veba daha yüzyıllarca insanlık tarihini etkilemeye devam edecektir. Bu etkiler, tabii ki öncelikle ekonomik ve siyasi hayatı değiştirmiş etkilerdir.

2020 102 www.itnetwork.com.tr

Örneğin veba salgını, MÖ 14’üncü yüzyılda Hititler’de tahtın sahibinin değişmesine, çocuk yaştaki bir kralın tahta geçmesine sebep olarak Hititlerin kaderini etkiledi. Bu durumun Roma imparatorları Lucius Verus ve Marcus Aurelius Antoninus’un, 7’nci yüzyılda da Sasani hükümdarının vebadan hayatını kaybetmesi gibi tarih boyunca benzer pek çok örneği vardır. Yani salgınlar siyasi iktidarlarda değişikliklere yol açmışlardır. Bazen iktidarı değiştirmese de büyük halk isyanlarının çıkmasına sebep olmuş kimi zaman ise iktidarı değiştirmekle birlikte bir devletin sonunu da hızlandırmıştır. Örneğin Büyük Roma’nın yıkılışında ya da Sasani ordularının Müslüman orduları karşısında yenilgiye uğrayarak 7’nci yüzyılda tarih sahnesinden silinmesinde yine salgınların etkisi büyüktür” dedi.

1.Dünya Savaşının bitmesinde İspanyol Gribi etkili oldu

Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı, salgınların yeni tarihsel olguların oluşumunda da rol oynadığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Örneğin savaşlar başlatmış, savaşlar bitirmiştir ya da daha doğru ifadeyle bu olguları hızlandırmıştır. Thukydides’in anlattıklarına göre MÖ 5’inci yüzyılda 100 bin kişinin hayatını kaybettiği Atina, vebadan kırılmasaydı Peloponez Savaşı 14 yıldan daha uzun sürebilirdi. Avrupa devletlerinin çoğunun katıldığı 30 Yıl Savaşları, tifüs salgını nedeniyle askeri güç büyük oranda tükendiği için Vestfalia Barışı’nı getirdi. Salgın, yalnızca bir savaşın bitişini değil, bugünün devletlerarası sisteminin doğumunu da hızlandırmış oldu. Şüphesiz İspanyol Gribi de ilk dünya savaşının bitiş tarihini öne çeken etkenlerden olmuştur. Salgınlar savaş bitirmiş ancak


savaşların başlamasında da rol oynamıştır. On yıllar boyunca süren Haçlı Seferleri’nin organize edilmesinde açlık, yokluktan başka salgın hastalıklardan da kırılan Avrupalı’nın daha refah, daha zengin, daha sağlıklı topraklara sahip olma motivasyonu yüksektir.”

Salgınlar nedeniyle oluşan yeni koşullarda eski ekonomik sistemlerin değişmesinin insanların hayatında büyük değişimlere yol açtığını kaydeden Odabaşı, “Tarihte salgınlar nedeniyle nüfusun hızla azalması, insan gücüne dayalı toprağa bağlı ekonomiyi zayıflattı. Onun yerini zamanla ticaret alırken yeni ekonomik alan yeni kültürel-sosyal yaşamları da biçimlendirdi. Salgın karşısında

çaresiz kalan insanın araştırma ve keşfetme güdüsü tetiklendi ve Aydınlanma Çağı’nın yeniliklerini ortaya çıkaracak ‘bilimsel anlayışa yöneliş’ bu devirde filizlenmeye başladı. Örneğin halk sağlığı ve tıp alanında gelişmeler, iş gücü azlığı nedeniyle sanayiye yönelik buluşlar birbirini izledi. Avrupa’yı kasıp kavuran veba, coğrafi keşifleri, yani yeni yerlerin keşfedilme zorunluluğunu tarihsel olarak dayattı. İş gücü azaldığı için ücretler arttı, serfler serbest bırakılarak sosyal bir sınıf ortadan kalktı. Ciddi nüfus kaybı nedeniyle yiyecek bollaştı. Vebaya çare olamayan kilisenin otoritesi zayıfladı ve hümanizme giden yolun kapısı açıldı. Bu dönemde yaşanan başka bir ilginç gelişme ise vebanın farelerden bulaştığının keşfedilmesi üzerine ortaçağda kötü ruh taşıdığına ina-

kaybolmuş. Kara Veba devrinde ise dünya nüfusu 400 milyon iken nüfusun yaklaşık dörtte biri kaybedilmiş. İspanyol Gribi’nin salgın olduğu 20’nci yüzyıl başında dünya nüfusu 1,5 milyar iken nüfusunun yüzde 2.6’sı kayba uğramış. Bu salgınlar arasında dünya düzeninin büyük oranda değişmesine vesile olan salgınlar Kara Ölüm ve İspanyol Gribi’dir. Kara Ölüm, Avrupa’da ortaçağ ve feodalitenin sona ererek günümüze uzanacak batı uygarlığının ve onun etkisiyle tüm dünyanın erken modern serüveninin başlamasında etkili olmuştur. İspanyol Gribi ise dünya sağlık örgütünün kurulmasından, kadın iş gücünden faydalanma zorunluluğu dolayısıyla kadın hakları meselesinin önem kazanmasına kadar günümüzün pek çok hadisesinin köklerinin oluştuğu bir süreci tetiklemiştir.”

yeni siyasi iktidarlar ortaya çıkarabileceğini de. Yeni ekonomik sistemler geliştirebileceğini de söylemek mümkün. Yeni sosyo-kültürel, psikolojik yapılanmalar da ortaya çıkarabilir. Ancak karantina münasebetiyle tüm dünyada üretim ve tüketimin gerilediği gibi bazı muhtemel gelişmeleri öngörmek mümkün. Temel gıda sektörü hariç tekstilden hizmet sektörüne ciddi bir durgunluk söz konusu. Şüphesiz bu durumun tüm dünya ekonomilerine bir faturası olacaktır. Yine öngörülebilecek bir gelişme, sağlık sektörünün ve sağlık politikalarının dünyanın her yerinde önem kazanacak olması. Bu süreci başarıyla yönetmiş iktidarlar, tıpkı başarısız olmuş iktidarlar gibi yakın gelecekte bir geri dönüş alacaklardır.”

Covid – 19 yeni yapılanmalar oluşturabilir

Milli iktisat modelleri yükselebilir

Veba sosyal sınıfları ortadan kaldırdı

Önceki salgınların neden olduğu tarihsel olaylardan yola çıkarak Covid – 19 pandemisinin de savaşlar başlatabileceğini ya da savaşlar bitirebileceğini söyleyen Odabaşı sözlerini şöyle sürdürdü: “İktidarları değiştirip

nılan ve katledilen kedilerin artık canlarının kurtulmasıdır” dedi.

Salgınlar dünya düzenini değiştirdi

Odabaşı, tarih boyunca en yüksek insan kaybına yol açan salgınların çarpıcı rakamlarından şöyle bahsetti: “6’ncı yüzyılda Bizans’ta yaşanan Justinian Vebası’nda 25 milyon, 14’üncü yüzyılda Kara Ölüm veba salgını nedeniyle sadece Avrupa’da 25 ve toplamda 100 milyon, 16’ncı yüzyılda Meksika’da çiçek hastalığı salgını sonucu 40 milyon ve 19181919’da ABD merkezli yayılan İspanyol gribi nedeniyle 40 milyon insan hayatını kaybetti. Verilen kayıpları o günkü dünya nüfusuna oranlarsak, Justinian Vebası devrinde dünya nüfusu 300 milyon iken nüfusun yüzde 8.3’ü

belirginleşeceği söylenebilir. Globalizme karşılık glokalizmin yükselişi tetiklenebilir. Bu perspektiften hareketle de, salgın dolayısıyla yaşanan ekonomik gerileme de göz önünde bulundurularak yeniden milli iktisat modelinin yükselebileceği öngörülebilir. Ancak altı kalınca çizilmelidir ki, eğer böyle bile olsa 1930’ların devletçiliğinden ziyade 2000’lerin ruhuyla sentezlenmiş yeni bir devletçilik anlayışını beklemek daha yerinde olur. Öte yandan salgın, tüm insanlığa sosyal devlet anlayışının vazgeçilmezliğini ve bilimsel gelişmelerin hayati önemini bir kez daha hatırlattı. Salgın sonrasında bu iki alanda gelişmeler beklenebilir” dedi.

Salgınların sebep olabileceği ekonomik değişimlere de değinen Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı, “Dünya çapında bakıldığında, aslında Covid-19’dan önceki bir gelişme olan küreselleşmenin çöküşü olgusunun salgınla

www.itnetwork.com.tr 103 2020


Türkiye’nin ilk EvdeKal Ormanı Teknoloji ile kuruluyor Tüm dünyayı etkisi altına alan evde kal döneminin birçok çevresel etkisi görüldü. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre birçok ülkede kara ve hava trafiği yüzde 60 ila yüzde 95 oranında azaldı. Bu süreçte dünyanın birçok şehrindeki karbon salınımı azaldı, denizler ve okyanuslar gerçek sahiplerinin daha özgürce hareket edebildiği temizliğe ulaştı. Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra geri dönüştürülmemiş atıkta artış yaşanırken, tarım alanlarında azalmalar görüldü. Endişeler nedeniyle son dönemde azalmaya başlayan tek kullanımlık paketler yeniden tercih edilmeye başlandı. Doğanın tahrip edilmesini önlemeyi amaçlayan çalışanların da evde kalmaları sebebiyle aksayan süreçler; koruma altındaki türler ve ağaçlandırma çalışmalarını da negatif etkiledi. Dell Technologies ve Intel, destekledikleri sosyal girişim Ecording ile teknolojiden yardım alarak insanlar evlerinde güvenle yaşarken doğaya sahip çıkıyor. Sosyal izolasyonun desteklenmesi ve insanları evde kalmaya teşvik etmek amacı ile sosyal medya üzerinden #EvdeKalOrmanı etiketiyle yapılan her paylaşım için bir tohum topu atılacak. Geliştirilen ecoDrone adlı insansız hava aracı, ağaçlandırmaya hızlı ve teknolojik bir alternatif oluşturuyor. Gövdesinde bir depo ve tohum topu atıcısının bulunduğu drone’lar, ulaşılması zor alanlara havadan tohum topu atışları gerçekleştiriyor. ecoDrone’lar her uçuşunda 15 dakika havada kalıyor ve 2 hektarlık alana, öngörülen sıklıkta ve sürede 2500 tohum topu atışı gerçekleştirebiliyor. Dell Technologies Türkiye Pazarlama Müdürü Belit Funda, “2030 hedeflerimiz doğrultusunda dünya çapında birçok çevre sorununa çözüm bulunması için çalışmakla birlikte kendi ürün ve hizmetlerimizde de çevresel etkiyi minimuma indirmeye çalışıyoruz. Türkiye’deki çevresel ekosisteme doğrudan katkıda bulunacak bir proje ile tüm dünyaya örnek olmak istiyoruz” dedi. İnsanlık olarak; dünyanın, yaşamın ve doğanın üzerindeki rolümüzün önemini daha fazla kavradığımız günlerden geçtiğimizi belirten Ecording Kurucusu Mert Karslıoğlu, “Ecording olarak bu süre aralığında devam eden çalışmalarımızın belirli bir kısmını durdurup, bu dönemde doğaya doğrudan katkıda bulunacak çözümler üretmeye başladık. Geliştirdiğimiz teknolojinin yardımıyla ortaya çıkardığımız #EvdeKalOrmanı

2020 104 www.itnetwork.com.tr

Dell Technologies ve Intel, Türkiye’de dronelar aracılığıyla 250 bin tohumun toprakla buluşması ile kurulacak Evde Kal Ormanını destekliyor projesi ile 22 futbol sahası büyüklüğündeki alanı sosyal mesafe kurallarına uyarak ağaçlandıracağız” dedi. Atışı gerçekleştirilecek tohum toplarının özel olarak üretildiğine değinen Karslıoğlu, tohumun tutunmasını sağlayacak bir karışım ile tohum atışlarının gerçekleştirildiğini aktardı. Tohum toplarının üretimi iklim değişikliğinden kaynaklı gelir eşitsizliği yaşayan kadınlar tarafından gerçekleştiriliyor ve böylece hem kadın istihdamına destek sağlanıyor hem de iklim değişikliğiyle toplu olarak mücadele ediliyor.

İnsanlığın gelişimi için sürdürülebilir bir Dünya

Bugüne kadar 1 milyon tondan fazla kullanılmış elektroniği geri dönüşüme kazandıran şirket, 45 bin tondan fazla geri dönüştürülmüş plastik ve diğer sürdürülebilir materyali yeni Dell Technologies ürünlerinde kullandı. Dell Technologies’in operasyonlarını sürdürdüğü binaların tamamı sürdürülebilir hale getirildi. Üretimde atık su miktarını 4,56 milyon metreküp azaltmayı başaran şirket, ürün portföyünün enerji yoğunluğu

ayak izini de yüzde 64 azalttı. Ayrıca bilinçlendirme çalışmaları kapsamında 5 milyon saatlik gönüllü hizmet verildi, öğrencilere mentörlük yapıldı ve yeni kâr amacı gütmeyen teknoloji çözümlerine destek olundu. Hayata geçirilen 2020 planları Dell Technologies’in 2030 sosyal etki vizyonuna destek oluyor. Şirket, özellikle çevre alanında; müşterileri, iş ortakları ve medyanın da katılımıyla daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyor. 2030 hedeflerinde ise şirket içerisindeki döngüsel ekonominin hızlandırılması, operasyonel etkilerin azaltılması, müşterilerin çevresel etkilerini azaltma çabalarına destek olunması ve üretim sürecindeki çalışanların da desteklenmesine devam edecek. 2030 yılı ile birlikte Dell Technologies, her bir ürün satın alan müşterisinin adığı ürüne denk gelecek şekilde ürünü geri dönüştürecek. Tüm paketleri geri dönüştürülmüş ya da yenilenebilir materyalden yapılacak. Ürünlerinin yarısından fazlasının içeriği geri dönüştürülmüş ya da yenilenebilir malzemeden oluşacak.


Yeni adıyla Microsoft 365 uygulamaları artık daha akıllı

Daha fazlasını başarmaları için dünyadaki her bireye ve kuruma güç katan Microsoft, iş ve kişisel hayata yönelik sunduğu bulut destekli üretkenlik uygulamalarını içeren yeni Microsoft 365 ailesini tanıttı. Yeni yetenekler kazanan Office uygulamaları, akıllı bulut hizmetleri ve birinci sınıf güvenlik önlemleri sayesinde kullanıcılarına daha önce görülmemiş deneyimler sunacak. Office 365 ürün ailesinin adı Microsoft 365 olarak değişirken içerik oluşturmaya, paylaşmaya ve işbirliği yapmaya yardımcı olan ve yenilenen ürün ailesi içinde Office, Word, Excel, PowerPoint, Skype, Outlook, OneNote ve kişi başına 1 TB bulut depolama alanı sunan OneDrive bulunuyor. Yenilenen üyelik paketlerine mobil ve sabit hatları aramak için 60 Skype dakikası, kötü amaçlı yazılım ve kimlik avından koruyan gelişmiş güvenlik uygulamaları ve kesintisiz teknik destek hizmeti de eklendi. Microsoft Ortadoğu ve Afrika Tüketici Kanalından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Halil Gökoğlu yenilenen ürünlerle ilgili şunları söyledi: “Özellikle son 3 yılı değerlendirdiğimizde, Office 365 ile Türkiye’de büyüdüğümüzü görüyoruz. İş ortaklarımızla yaptığımız ortak pazarlama faaliyetleriyle birlikte, her yıl daha fazla kullanıcıya ulaşmaya ve başarılı uygulamalar hayata geçirmeye devam ediyoruz. Evden çalışmanın ve uzaktan eğitimin hayatımızda daha fazla yer aldığı bu dönemde, ‘daha fazlasını başarmaları için Türkiye’deki her birey ve kuruma güç katmak’ hedefimiz daha da önemli hale geldi. 21 Nisan’da Office 365’in adı Microsoft 365 olarak değişti. Yapay zekâ teknolojileri ile güçlenen yeni Microsoft 365, zamanınızı en iyi şekilde değerlendirmek ve uzaktan bağlantı kurmak gibi hızla değişen tüketici ihtiyaçlarına hitap ediyor. Microsoft 365 ile tüketicilerimize, Office uygulamalarına ek olarak, Windows, macOS, iOS, Android cihazlarından da kullanabilecekleri güvenli 1000 GB OneDrive bulut depolama alanı sunuyoruz. Yeni adıyla

Microsoft, içerik oluşturmaya, paylaşmaya ve güvenli işbirliği yapmaya yardımcı olan yeni Microsoft 365 uygulama ve hizmetlerini duyurdu. Evden çalışma ve uzaktan eğitimde daha verimli sonuçlara odaklanan yeniliklerle Office 365’in adı Microsoft 365 olarak değişti. Office, Word, Excel, PowerPoint, Skype, Outlook, OneNote ve OneDrive uygulamaları buluttan güç alan yeni yapay zekâ yetenekleri, zengin içerik ve şablonlarla donatıldı. Uygulamaları Windows, macOS, iOS ve Android işletim sistemli cihazlarda ve web’de kullanmak mümkün… Microsoft 365 Aile ürünü, aynı hanede 6 kullanıcıya kadar paylaşılabilme özelliğiyle kullanıcılar için en avantajlı sürüm. Üstelik Microsoft 365’e önümüzdeki dönemde gelecek Microsoft Aile Koruması ve Microsoft Teams uygulamalarıyla kullanıcılar, ailelerini fiziksel ve dijital dünyada koruyup sevdiklerine istedikleri yerden dijital ortamda ulaşabilecek.”

Microsoft Düzenleyici metin yazmayı kolaylaştırıyor

Bugün 20’den fazla dilde kullanılabilen Microsoft Düzenleyici’ye artık Word, Outlook.com ve Microsoft Edge üzerinden erişilebiliyor. Okul için ödev hazırlarken, blog makalesi yazarken yazım denetimi ve temel dil bilgisi gibi başlıca Düzenleyici özellikleri sayesinde, kullanıcılar kendilerini en iyi şekilde ifade edebiliyor. Bu özellikle kullanıcılara daha açık ve net ifadelerle yazmayı sağlayacak gelişmiş dil bilgisi ve stil iyileştirmeleri de sunuyor.

PowerPoint’e yaratıcılığı öne çıkaran özellikler eklendi

PowerPoint içinde sunulan PowerPoint Tasarımcısı zaman kazandıran ve yaratıcılığı zenginleştiren yeni özelliklerle donatıldı. Örneğin, metinler tek tıklamayla şık bir zaman çizelgesine dönüştürülebiliyor. Slaytlara resim eklendiğinde, Tasarımcı otomatik olarak aralarından seçim yapılabilecek slayt düzeni önerileri sunuyor. Etkileyici ve yaratıcı belgeler oluşturmak için, Microsoft 365 abonelerine Getty Images’taki 8.000’den fazla resim, 175 video ile 300 yeni yazı tipi ve 2.800 yeni simge sunuldu. PowerPoint Tasarımcı özelliğinin yanında, bu yeni içerikler Word ve Excel’de de kullanılabiliyor. Ayrıca yenilenen Outlook’ta hem iş hem özel hayattaki planlanmış görevler tek yerden yönetilebiliyor, kişisel takvim iş takvimine entegre edilebiliyor.

Skype ve Microsoft Teams yeni araçlara kavuştu Sevdiğimiz kişilerle bağlantıda kalmanın önemini daha iyi fark ettiğimiz şu günlerde Skype’ı günlük kullanan kişi sayısı aydan aya yüzde 70 oranında artışla 40 milyona çıkarken iş hayatında her gün 44 milyondan fazla kişi Microsoft Teams kullanıyor. İnsanların daha da hızlı bağlanmalarına yardımcı olmak için Microsoft, Skype için Anında Toplantı adlı yeni bir özellik tanıtıldı. Anında Toplantı ile ücret ödemeden, kaydolmadan ve indirmeye gerek kalmadan üç tıklamayla kolayca görüntülü toplantılar oluşturabiliyor. Tek bir yerden sohbet etmeye, görüntülü konferans ve arama yapmaya olanak veren Teams’e yeni araçlar eklendi. Teams’te paylaşılan yapılacak listeleri üzerinde işbirliği yapabiliyor, toplantı videosu kaydedilebiliyor, belirli kişilere görevler atanabiliyor, zamanlamalar koordine edilebiliyor, fotoğraf ve video paylaşılabiliyor.

Aile Koruması özelliğiyle herkes güvende iOS ve Android için yeni bir mobil deneyim olan Microsoft Aile Koruması, Microsoft 365 aboneleri için kullanıma sunulacak.. Microsoft Aile Koruması, aile fertlerini çevrimiçi ortamda ve gerçek dünyada korumak amacıyla daha sağlıklı alışkanlıkları artırmaya yönelik araçlar ve iç görüler sunuyor. Bu araçlarla, birden çok ekran süresi uygulaması ve konum tabanlı hizmet kullanmaya gerek kalmıyor. Microsoft Aile Koruması uygulaması, Windows kişisel bilgisayarlar, Android ve Xbox’taki ekran süresini yönetmeyi de sağlıyor. Yeni faydalar eklenen Microsoft 365 Bireysel ve Aile abonelikleri yıllık abonelik seçenekleriyle sunuluyor.

www.itnetwork.com.tr 105 2020


Pandemi döneminde satış ekibi yönetmenin 6 altın kuralı Kovid-19 (Koronavirüs) salgını, çalışanların büyük bölümünü evden çalışmak zorunda bıraktı. Şirketlerin büyük bir kısmı daha önceden hazırlıklı olmadıkları bu duruma adapte olmak için stratejilerini değiştirmek zorunda kalıyor. Saha satış yönetimi teknolojileri şirketi Ekmob şirketlere satışlarını artırmaya yönelik önerilerde bulunuyor…

Türkiye’nin önde gelen saha satış yönetimi uygulaması Ekmob’a göre Kovid-19 (Koronavirüs) salgınında şirketlerin düşen performanslarını artırmak için değişmeleri gerekiyor. Dünyayı derinden etkileyen salgın, çalışanların büyük bölümünü evden çalışmak zorunda bırakmıştı. Ekmob Kurucusu ve CEO’su Sunay Şener’e göre bazı önemli stratejileri hayata geçirerek uzaktan çalışmayla da satış ekiplerinin performansını yüksek tutmak mümkün. 1 – Video ve telekonferans kültürü edinin: Çoğu firmanın evden çalışmaya başlaması ile beraber, satış süreçlerimizde alışkın olduğumuz yüz yüze toplantılar bir süre için askıya alındı. Artık saha ekipleri evlerinde ve satış toplantılarını video konferanslar ve telefon görüşmeleri ile yönetiyorlar. Müşterilere ürünü telekonferans veya videokonferans yöntemiyle tanıtmak ve satış yapmak en faydalı yol olarak görünüyor. Yüz yüze görüşmelerin yerine video ve telekonferans ile satış yapmak, satış maliyetlerini düşürüyor. Hem zaman hem ulaşım tarafında ciddi tasarruflar sağlanıyor. Salgın sonrasında da bu yöntemle satış yapmaya adapte olan firmaların bu alışkanlığa devam etmesini bekliyoruz. 2 – Müşterinize güven verin: Bu durum sizin için ne kadar yeniyse, müşterileriniz için de okadar yeni. Bu sebeple karşı tarafa kendini güvende hissettirmeniz çok önemli. Dikkat edilmesi gereken birkaç püf nokta olarak: • Müşterilerinizle konferans saati ve içeriğini önden paylaşın. Karşı tarafı motive edecek, konferansınıza yüklediği anlam artacaktır. • Kesinlikle tüm katılımcılara e-posta daveti gönderin. Eğer video konferans yapacaksanız konum bölümüne toplantı linkini ekleyin. Saat ve içerik de belirtin. • Konferansta belirteceğiniz her detaya önden çalışın. Karşı tarafa güzel bir de-

2020 106 www.itnetwork.com.tr

neyim sunun. • 10 dakikadan uzun toplantı yapmayın. İnsanlar ev ortamındayken çok fazla dikkat dağıtıcı element olduğunu unutmayın. • Sizin tarafınızdan çocuk / süpürge / ortam sesi gitmemesine dikkat edin. • Görüşme detaylarını CRM’inize işleyin ve ne zaman bir daha arayacağınıza karar verin. 3 – Mevcut müşterilere odaklanın: Salgın sürecinde yeni müşteri edinme konusu daha zor olacak. Bu dönemin dezavantajlarını en aza indirmek için hali hazırda var olan müşteriler ile iletişimi güçlendirmek çok daha verimlidir. Müşteri portföyünüzle düzenli iletişim kurmaya özen gösterin. Mümkünse her hafta belli bir gün ve saatte 5 dakikalık telefon konuşması yaparak müşterinizle ilişkinizi canlı tutun. 4 – Gün içinde aktif olun: Mobil olarak çalışmaya alışkın olan satış ekipleri için bu ani değişiklik zor olabilir. Bu süreçte verimlilikleri düşmemesi ve sağlıklı kalmaları adına gün içerisinde aktif olmaları çok önemli. Bu yeni ve zorunlu çalışma şekli satış yöneticileri için de geçerli. Eğer eviniz müsaitse bahçede, değilse de ev içinde hareketli olmanız, yapabiliyorsanız spor yapmanız psikolojik sağlığınızı da zinde tutmanızı sağlayacaktır. İş dışında sosyal çevreniz ile de iletişim halinde kalarak ‘hayatın hala devam ettiğini’ unutmayın.

5 – Ekibin moralini yüksek tutun: Bir satış lideri olarak, ekibi güvende tutmak, etkili uzaktan çalışma politikaları oluşturmak gerekir. Toplantılarda günlerini nasıl daha verimli kullanacaklarını sağlayacak tavsiyeler verin ve ekibinizi motive edin. Mümkün mertebe dünyadan ve ülkemizden pozitif haberleri paylaşın. Ekibinizin sizin yöneticiliğinizde kalabalık motivasyon toplantıları yapmasını, burada herkesin yorum yapmasını sağlayın. Kimsenin yalnızlaşmasına izin vermeyin. 6 – Kampanya düzenleyin: Hem yeni müşteri ediniminde hem mevcut müşterilerinize nefes verecek şekilde kampanyalar düzenleyin. Bu kampanyalar indirim kampanyaları da olabilir, tamamlayıcı hizmetlerin ücretsiz verilmesi de olabilir, ödeme vadelerinin rahatlatılması da! Karınızın düşmesinin müşteri kaybından daha az etkisi olacağını göz önünde bulundurun bu kötü günlerde kuracağınız güven esaslı ilişkilerin de ömür boyunca sürecini unutmayın.


ING İnovasyon Merkezi ile Silikon Vadisi’ne açılacak startup belli oldu ING Türkiye’nin startup’lara eğitim, mentorluk ve networking desteği sağladığı hızlandırma programının sonuçları açıklandı. ING İnovasyon Merkezi tarafından düzenlenen programı, mobil uygulamalardaki yazılım geliştirme sürecinde yapılan tasarımları koda dönüştürerek tasarım sonrası başlayan geliştirmede süre ve maliyeti yüzde 30 düşüren Monday Hero ekibi kazandı. Ekipten bir kişi, büyük ödül olarak Kaliforniya’daki Draper Üniversitesi’nin 5 haftalık Hero Training Programı ile Silikon Vadisi’ne açılarak projesini bir adım daha ileri taşıma fırsatı bulacak…

Bankacılık lisansına sahip teknoloji şirketi olma vizyonu ile faaliyetlerini sürdüren ING Türkiye’nin startup ekosistemini güçlendirmek amacıyla düzenlediği hızlandırma programı tamamlandı. ING İnovasyon Merkezi tarafından yürütülen, MVP 1.0 ve daha ileri aşama girişimlerin kabul edildiği hızlandırma programını, mobil uygulamalardaki yazılım geliştirme sürecinde yapılan tasarımları koda dönüştürerek tasarım sonrası başlayan geliştirmede süre ve maliyeti yüzde 30 düşüren Monday Hero ekibi kazandı. Ekipten bir kişi, büyük ödül olarak Kaliforniya’daki Draper Üniversitesi’nin 5 haftalık Hero Training Programı ile Silikon Vadisi’ne gidecek. Katılım, Draper Üniversitesi tarafından koronavirüs salgını nedeniyle programın iptal edilmemesi halinde gerçekleşecek. Girişimcilik ekosisteminin gelişimine katkı sunmayı hedeflediklerini söyleyen ING Türkiye Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Bahadır Şamlı, “Bu bakış açısıyla startup’ları iş ortağımız olarak görüyor, hızlı bir şekilde piyasaya çıkıp kalıcı olmalarına destek verecek projeler geliştiriyoruz. Hızlandırma programımız ile Türkiye’de startup’lara destek verildiğinde başarılı sonuçlar elde edildiğini bir kez daha görüyoruz” dedi. Bu yıl Ocak ayında duyurulan hızlandırma programına başvuran 100’ü aşkın startup arasından seçilen 10 takım, ilk etapta bir haftalık eğitim programına alındı. Temel girişimcilik, pazarlama ve büyüme stratejilerini de içeren bir eğitim alan girişimcilerin arasından yapılan değerlendirme sonucu iki ekip be-

lirlendi ve bu ekipler bir buçuk ay süren kapsamlı bir eğitim gördü. Mentorluk, networking ve potansiyel iş birlikleri gibi fırsatlar da sunulan ekiplere ayrıca, ürünlerini daha hızlı geliştirmeleri için ING Türkiye tarafından 5 bin dolarlık sponsorluk desteği sağlandı. Programın sonunda sunumları gerçekleştiren iki ekip arasından kazanan ise Monday Hero oldu.

likten dolayı oluşan ağrılarının giderilmesine yardımcı olan bire bir egzersiz programları sunan ücretsiz uygulama, dört ayda Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar dünyanın pek çok bölgesinden 20 bin aktif kullanıcıya erişti.

Mobil uygulama yazılımlarının geliştirilmesi Monday Hero ile kısalıyor

Hızlandırma programı ve startup iş birlikleri hakkında bilgi veren ING Türkiye Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Bahadır Şamlı, “ING Türkiye olarak bankacılık lisansına sahip bir teknoloji şirketi olarak konumlanıyor, çalışmalarımızı bu doğrultuda şekillendiriyoruz. Bu süreçte özellikle ekosistemin gelişimine büyük değer katacağına inandığımız fintech’ler ve startup’lar ile iş birlikleri yapıyor, sağladığımız eğitimlerle gelişimlerine katkı sunuyoruz. Hızlandırma programını da bu bakış açısıyla düzenledik. Sektör için bir laboratuvar haline gelen ve girişimcilerin en büyük destekçisi olmasıyla gurur duyduğumuz ING İnovasyon Merkezi’nde, çok sayıda başvuru arasından titizlikle seçtiğimiz ekiplerle çok keyifli ve verimli bir dönem geçirdik. Ekiplerimiz bu süreçte projelerini geliştirirken yenilikçi fikirleriyle bizlere de ilham verdiler. Hem hızlandırma programını kazanan Monday Hero hem de son ikiye kalma başarısını gösteren Moovbuddy ekibini kutluyorum. İki ekibin de çok başarılı olacaklarına ING Türkiye olarak tüm kalbimizle inanıyoruz. Bu program ayıca Türkiye’de startup’lara destek verildiği takdirde ne denli başarılı sonuçlar elde edildiğini bir kez daha gösteriyor” dedi.

İTÜ İşletme Mühendisliğinden mezunu Nazlı Temurtaş ve Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliğinden mezunu Burcu Geneci tarafından kurulan Monday Hero, mobil uygulamalar için hazırlanan tasarımları otomatik olarak koda çevirerek yazılım geliştirme sürecini kısaltan bir yazılım geliştirici platformu sunuyor. Saas olarak hizmet veren Monday Hero, freemium (Ücretsiz premium) modeline sahip. Kullanıcılar ilk projelerini ücretsiz olarak oluşturup platformu tüm özellikleriyle kullanabiliyor. Bir yıl önce kurulan girişim, ABD ve İngiltere pazarında kalıcı stratejilerle daha fazla yayılmayı ve platforma cross-platform desteklerini de katarak yazılımı daha fazla firma ve yazılımcıya ulaştırmayı hedefliyor.

Avrupa’dan Uzak Doğu’ya ofis çalışanlarına egzersiz yaptıran uygulama

Hızlandırma programı finalinde ikinci olan Moovbuddy ise fiziksel sağlığı korumaya ve tedavi etmeye yardımcı bir egzersiz uygulaması. Ofis çalışanlarının duruş bozukluklarının ve hareketsiz-

Bahadır Şamlı: “Startup’lar ekosistemin gelişimine değer katıyor”

www.itnetwork.com.tr 107 2020


Uzaktan çalışma

uygulamaları şirketlerin

siber

risklerini artırdı

EY (Ernst & Young) Türkiye, COVID-19 salgını ile ilgili şirketlerin siber riskler, operasyonel güvenlik ve sürdürülebilirliği sağlamalarına destek olmak amacıyla hazırladığı çalışmasını yayınlandı. Çalışmaya göre; şirketlerin salgının geniş kitlelere yayılmasını önlemek amacıyla uzaktan çalışma modeline geçmesi, yeni siber risklerin oluşmasına neden oldu ve bu risklere ilişkin önlemler geliştirilmesine yönelik ihtiyaç artış gösterdi…

Ümit Yalçın Şen EY Türkiye Şirket Ortağı ve Siber Güvenlik Hizmetleri Lideri

yeteri kadar hazır olmadığını düşündüğüne işaret ediyor.

Uzaktan çalışma yeni siber tehditler yarattı

Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY (Ernst & Young)’ın Türkiye ofisi (EY Türkiye), COVID-19 (Koronavirüs) salgını ile ilgili şirketlerin siber riskler, operasyonel güvenlik ve sürdürülebilirliği sağlamalarına destek olmak amacıyla hazırladığı çalışmasını yayınlandı. Dünya genelinde 1 milyonun üzerinde organizasyonun koronavirüs salgınından etkileneceğinin belirtildiği çalışmada; salgından en çok etkilenen ülkelerin küresel ekono-

2020 108 www.itnetwork.com.tr

minin yaklaşık %40’ını temsil ettikleri ifade ediliyor. Çalışmaya göre; farklı sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler, salgından kaynaklanan etkiler nedeniyle gelişen bir siber tehdit ortamı ile karşı karşıya kalabilir. Salgının geniş kitlelere yayılmasını önlemek amacıyla şirketlerin uzaktan çalışma modeline geçmesi, yeni siber risklerin oluşmasına neden oldu ve bu risklere ilişkin önlemler geliştirilmesine yönelik ihtiyaç artış gösterdi. EY’ın 2020 Küresel Risk Anketi’nin sonuçları da; bu trendi destekler şekilde, iş dünyası liderlerinin yüzde 79’unun organizasyonlarının bir krize

Güvenlik yerine erişilebilirliği tercih eden yaklaşımların şirketler için siber tehditler yarattığını belirten EY Türkiye Şirket Ortağı ve Siber Güvenlik Hizmetleri Lideri Ümit Yalçın Şen, karşılaşılabilecek sorunlarla ilgili şunları söyledi: “Özellikle yönetilmeyen yazılım ve varlıklar, içerisinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde şirketler için ciddi risk oluşturuyor. Bu tür yazılım ve varlıklar, onaylı uzaktan çalışma yazılımlarından memnun olmayan veya kullanma güçlüğü çeken kullanıcıların kendi uygulamalarını yüklemelerine veya gölge BT kurmalarına neden ola-


bilir. Uzaktan gerçekleştirilen yüksek düzeyli işlemler izleme ve takip sistemlerinde alarmları tetikleyebilir ve yeni durum tanımlanan kadar tüm trafik anomali olarak görülebilir. Bununla birlikte uzaktan çalışmaya imkân veren kaynaklara olan yüksek talep, örnek olarak yama bekleyen sistemlerin kapama/durdurma sürelerine imkân tanımayabilir. Kurum bütününde kaynaklara bağlantı sağlama çabası ağ ayrıştırmasını riske atabilir. Uzaktan çalışan kullanıcılar kimlik doğrulama/ yetkilendirme süreçlerini atlatacak şekilde yardım masasını talep yağmuruna tutabilir. BT hizmetleri için gerekli olan fiziksel varlıklar erişilemez hale gelebilir. Üçüncü taraf riskleri aynı kısıtlamalarla ortaya çıkabilir.”

Tehditler belirsizlikten besleniyor

Mevcut tehditlerin belirsizlik ve kamu ilgisinden faydalandığını ifade eden Ümit Yalçın Şen, “Sahte haber güncellemeleri, ihtiyati yönlendirme, virüs haritaları, tahlil sonuçları veya çalışan bilgi notları araç olarak kullanılabilir. Salgın ile ilgili baskı altında olduğu hissedilen kuruluşlar hedef alınabilir. Bu doğrultuda; şirketlerin çalışanlarına vermeleri gereken birtakım önemli yönlen-

dirmeler bulunuyor. Örneğin; uzaktan çalışmak için kullanılan ofis ekipmanlarının diğer hane halkı tarafından kullanımına izin verilmemesi, kişisel bir cihaz üzerinden iş yapmak gerektiğinde antivirüs vb. güvenlik önlemlerinin alınması, kurum politika ve prosedürlerine uyulması, şüpheli e-postaların açılmaması/web site linklerine tıklanmaması, salgın ile ilgili güncel bilgiler için resmi kaynakların takip edilmesi gibi önlemler ilk akla gelenlerdir” değerlendirmesini yaptı.

Alınması gereken önlemler

EY çalışmasında kurumsal siber güvenlik uzmanlarının riskleri azaltmak amacıyla alması gereken önlemlere ilişkin olarak şu önerilere ver veriliyor: • VPN, ağ cihazları ve uzaktan çalışmayı mümkün kılan cihaz ve sistemlerin güncel yama ve güvenlik konfigürasyonlarına sahip olunması adına güncellemeler yapılmalı. • Tüm VPN bağlantılarında 2+ Faktörlü Kimlik Doğrulama kullanılmalı. Bu mümkün değilse uzaktan çalışan personelin güçlü parolalar kullandığından emin olunmalı. • VPN kapasitesi BT güvenlik ekiplerince test edilmeli. Daha fazla bant genişliğine ihtiyacı olan çalışanlara bu imkânı

verebilmek adına kısıtlamalara ilişkin politikalar oluşturulmalı. • Yüksek yetkili erişimler düzenli olarak izlenmeli. Sistem yöneticisi seviyesindeki kullanıcıların ve hassas veriye erişim olan personelin olası şüpheli işlemlerini tespit etmek için davranışsal analitik araçlar kullanılmalı. • Log izleme ve alarm takibi açısından SIEM sistemleri kullanılmalı. • Log gözden geçirme, saldırı tespit, olay müdahale ve kurtarma gibi siber güvenlik faaliyetlerine daha fazla önem gösterilmeli. • Çalışanlar sayısı artabilecek oltalama saldırıyla ilgili uyarılmalı. Özellikle koronavirüs ile ilgili web siteleri ve e-postalar gibi zararlı yazılım ihtiva etmesi muhtemel ortamlara girmeden BT ve güvenlik ekiplerine bilgi vermelerini sağlayacak yönlendirme, bildirim ve duyurular yapılmalı. • Web ve e-posta güvenliği için filtreleme teknolojileri kullanılmalı. Bunlardan kaynaklı riskleri azaltmak adına özelleştirilmiş kuralları devreye sokulmalı. • Acil durum ve kriz yönetimi yetkinlikleri güncellenmeli. Buna göre kaynak tahsisleri yeniden değerlendirilmeli. Sistem ve veri yedekleri kontrol edilmeli ve çalıştıklarından emin olunmalı.

www.itnetwork.com.tr 109 2020


Japonya’dan Türkiye’ye 6,5 milyon liralık yatırım

Çoklu soğuk cüzdan kullanımı, yüksek güvenlik ve yüksek hacimde hızlı işlem desteği sunan Koindex, yenilikçi getiri modelleri ve düşük işlem ücretleriyle de dijital varlık yatırımcılarına merhaba diyor. Global borsaların çoğundan daha düşük işlem ücretleriyle çalışan Koindex’te kullanıcılar ödedikleri işlem ücretlerini geri alma imkanına da sahipler. Koindex ayrıca daha geniş bir yatırımcı kitlesine ulaşmak için dijital varlık platformları arasında yaygın olan satış ortaklığı (referans) modelini de yatırımcıya sunacağını duyurdu. Yüksek kaliteli alım satım ve listeleme hizmetleriyle sınıfının en iyi dijital varlık platformu olma hedefiyle faaliyetlerine başlayan Koindex güvenilir, şeffaf, verimli ve istikrarlı bir ticaret platformu sunarak küresel kullanıcı topluluğuna hitap ediyor. Bitcoin başta olmak üzere kripto para ve dijital varlıklara erişimi kolaylaştırmak için kullanıcı dostu bir arayüzle tasarlanan platform, token sahiplerine al sat ticareti (trade mining), token tutma (pledge) ve marj ticareti (margin trading) gibi çeşitli kazanç yöntemleri sunuyor.

Yatırım Japonya’dan, teknoloji Türkiye’den

Türkiye’de kripto para alanındaki yüksek işlem hacminin kendilerini bu ekosisteme yatırım yapmaya teşvik ettiğini vurgulayan Koindex Uluslararası Pazarlardan Sorumlu Yönetici Ortağı Anthony Knode: “Geleceğin para birimi olarak adlandırılan kripto paralara Türkiye özelinde yoğun bir ilgi var. Türkiye’nin inovatif dönüşümleri çabuk benimseyen genç nüfusu, kripto para dünyasında da kendini gösteriyor. Bu potansiyelin ortaya çıkarılması için büyük bir özveriyle çalışacağız. Türkiye pazarının yeni oyuncusu Koindex olarak özellikle kendi kripto paramız KOIN ile önemli bir çıkış yakalamayı hedefliyoruz. Dijital varlık alım satımı için yarının ihtiyaç ve beklentilerini karşılayabilecek güçlü bir altyapıya ve uzmanlığa sahibiz. Yatırım-

2020 110 www.itnetwork.com.tr

Türkiye’nin Bitcoin başta olmak üzere yeni nesil dijital varlıklara gösterdiği ilgi, Japon iş dünyasının da dikkatini çekiyor. Japon iş adamlarının yaklaşık 6 buçuk milyon TL yatırımla Türkiye’de kurduğu dijital varlık alım satım platformu Koindex faaliyetlerine başlıyor. Dijital varlık yönetim şirketi Koindex’in kendi platformunda kullanacağı kripto para birimi KOIN Türkiye’de, Türk mühendisler tarafından geliştiriyor…

cıya en iyi deneyimi sağlamaya odaklı çalışarak, Türkiye’de bu alanda ihtiyaç duyulan hizmetleri sunmak için yola çıktık” diye konuştu. Koindex’i diğer kripto para borsalardan ayıran ana unsur olan platforma özgü KOIN token’ın yerli bir ekip tarafından geliştirildiğini yineleyen Koindex İş Geliştirme ve Pazarlama Danışmanı Demet Zübeyiroğlu: “Yapılan araştırmalar Türkiye’de kripto para alanında ilginin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Bireysel ve kurumsal yatırımcıların kripto paralara olan ilgisinin özellikle korona virüs salgını etkisiyle arttığını da gözlemliyoruz. Tam bu dönemde Asyalı yatırımcının parasını Koindex ile Türkiye’de değerlendirme isteği de Türkiye’deki kripto para ekosisteminin güvenilirliğini pekiştiriyor” diye ekledi.

Sepet kura endeksli ilk kripto token: KOIN

Koindex’in kendi platformunda kulla-

nacağı KOIN adlı token’in değeri altın, ABD Doları ve Bitcoin (BTC) baz alınarak oluşturulan KOIN Endeksi’ne göre belirleniyor. Bu üç kur üzerinden her ayın ilk günü otomatik olarak yapılacak piyasa güncellemesi neticesinde, fiyatı stabil tutabilmek için kur kompozisyonu da yenileniyor. Endekste yaşanacak günlük yüzde 10 üstü dalgalanmalarda da altın, USD ve BTC oranı yeniden hesaplanıyor. KOIN değerinin böylelikle temelde altın fiyatına endeksli olarak kademeli biçimde artması öngörülüyor. Al sat madenciliği hem gelir hem de sermaye kazancı sağlayan devrim niteliğinde bir sistem olarak dikkat çekiyor. Bu yapı işlem ücretlerinden elde edilen getirilere dayanıyor. Bu ücretler Koindex tarafından kısmi olarak veya tamamen kullanıcıya “KOIN” şeklinde iade ediliyor. 3 Haziran 2020’de VIP yatırımcılar için, 7 Haziran 2020’de ise tüm Türkiye’deki yatırımcılar için gerçekleştirilecek KOIN ön satış günlerinde çok daha uygun fiyatlarla KOIN sahibi olmak mümkün olacak.


Figopara 1 milyon dolar yatırım aldı Tedarik finansmanına aracılık eden fintech girişimi Figopara, aralarında Dünya Bankası ve Revo Capital’in de yer aldığı yatırımcılarından 1 milyon dolar yatırım aldı. Bugüne kadar KOBİ’lere 650 milyon TL’lik işlem hacmine aracılık eden Figopara, yatırımcılarından gelen kaynağı yine KOBİ’lere sağlanacak finansmana aracılık etmek üzere yeni teknolojiler geliştirmek için kullanacak…

1Firmaların işletme sermayesini genişletmek ve tedarik finansmanına aracılık etmek amacıyla kurulan fintech girişimi Figopara yatırım aldı. Sunduğu platform ile alıcı ve satıcı arasındaki ticaretin finansmanını kolay, ulaşılabilir hale getirirken, tedarik zinciri döngüsünü de hızlandırıyor. 7 Mayıs tarihi itibarıyla 1 milyon dolar yeni yatırım alan Figopara, bu kaynağı KOBİ’lere sağlanacak finansmana aracılık etmek üzere yeni teknolojiler geliştirmek için kullanacak. Yatırımı, Figopara kurucu ortakları olan Ahmet Bilgen ve Koray Gültekin Bahar’ın yanı sıra yine şirketin yatırımcılarından olan Dünya Bankası’nın kardeş kuruluşu IFC ve Revo Capital’den alırken Hasan Davcı ve Figopara CTO’su Arman Eker de bu yatırım turunda yer aldı. Orhan Ayanlar ise yeni katılan yatırımcı isim oldu.

650 Milyon TL KOBİ Finansmanına Aracılık Etti

Portföyünde 1.000’in üzerinde kayıtlı müşterisi bulunan Figopara, bugüne kadar 650 milyon TL’lik 60 bin üzerinde işleme aracılık etti. Dünyanın ekonomik ve sosyal olarak içinden geçtiği bu zorlu süreçte aldıkları bu yatırımın, Figopara’ya ve Türkiye’nin geleceğine olan güveninin bir göstergesi olduğunu söyleyen Figopara Kurucu Ortağı ve CEO’su Koray Gültekin Bahar, söz konusu yatırımın şirkete güç katacağını belirtti. Bahar, “Halihazırda tedarikçi üye sayımız 1.000’i geçti. Tedarik zinciri çok büyük olan 5 firma ve 6 banka ile çalışıyoruz. KOBİ‘lerin ticaretlerini devam ettirme noktasında yardımcı olabilecek dijital çözümü Figopara ile sunuyoruz. Figopara olarak şu ana kadar 650 milyon TL finansmana, KOBİ’lerin beklemeden, hızlı, kolay ve banka güvencesiyle

ulaşmasına aracılık ettik. 1 milyon dolar yatırımla birlikte KOBİ’lere sağlanacak finansmana aracılık etmek için yeni teknolojiler geliştirmek üzere kullanacağız. KOBİ’lerin ticaretin finansmanına daha rahat ulaşmaları için gerekli AR-GE çalışmalarını yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Akbank, Fibabanka, ING Türkiye ve Yapı Kredi Bankası ile çalışan Figopara, ilk tur yatırımını ise Türkiye’nin önde gelen girişim sermayesi firmalarından Revo Capital, etkin girişimcileri destekleme derneği Endeavor Catalyst ve Dünya Bankası’nın kardeş kuruluşu IFC’den almıştı.

AssisTT’ten Covid-19 döneminde 700 kişiye istihdam Türkiye’nin lider çağrı merkezi şirketi AssisTT, millî sorumluluk bilinciyle Türkiye’ye değer üretmek için hizmetlerini kesintisiz devam ettiriyor. Salgın sürecinde, çağrı merkezlerine yönelen yoğun talep karşısında AssisTT yeni döneme hızla adapte olarak, çalışan sayısını artırmak için adım attı. AssisTT artan iş hacmine bağlı olarak Erzincan, Samsun, Ankara, İzmir, Ordu, Giresun, Rize, Adıyaman, Çorum ve Karaman illerinden 700 gencin istihdamını Ağustos ayına kadar tamamlayacak.

“Türkiye’nin ilk online mülakat üssünü devreye aldık”

Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan AssisTT İnsan Kaynakları ve İdari İşler Genel Müdür Yardımcısı Ömer Faruk Tüfekçi şunları söyledi: “Salgın ile birlikte günlük çağrı sayımızda

Türk Telekom’un çağrı merkezi şirketi AssisTT, Covid-19 sonrasında başta telekomünikasyon, bankacılık olmak üzere hizmet verdiği alanlarda artan çağrı yoğunluğuna cevap vermek amacıyla Anadolu’nun 10 farklı ilinde 700 kişiyi daha istihdam edecek… yüzde 45’e varan artışlar görüldü. Teknoloji ve insan kaynağı anlamında yeni dönemin gereklilikleri için hızla aksiyonlar aldık. İletişimden ulaşıma, sağlıktan finansa Türkiye’deki pek çok özel ve kamu kurumuna hizmet veren AssisTT’te ‘evden çalışma’ modelini, mevcut çalışanlarımız için geçen yıl devreye sokmuştuk; bu süreçte tüm çalışanlarımızı bu modele taşıdık. İşe alımda ise yüz yüze mülakatları 6 ay önce kaldırarak Türkiye’nin ilk online mülakat üssünü devreye almıştık. AssisTT olarak toplum sağlığımız, ekonomimiz, insanımız ve geleceğimiz için üretmeye ve çalışmaya devam edeceğiz.”

Online işe alım süreci, evden çalışma fırsatı

AssisTT’in iş başvuruları, sınavları, mülakatları, işe giriş işlemleri ve işe uyum eğitimleri gibi tüm süreçlerine, adaylar evlerinden bilgisayarları ile katılabilecek. AssisTT, evlerinde bilgisayarı olmayan adaylara da kendi merkezlerinde, sosyal mesafe kuralları kapsamında destek olacak. İşe alınanlar salgın süresince de evden çalışmaya devam edecek. Başvurular, belirlenen 10 ildeki adaylar tarafından www.assisttkariyerim.com adresi üzerinden yapılabilecek.

www.itnetwork.com.tr 111 2020





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.