BİLİMSEL METODOLOJİ NEDİR?
BİLİMSEL DÜŞÜNCE NEDİR? Herkesin düşünmeye ve fikrini söylemeye başladığı bir çağda, ortaya çıkan çok önemli bir eksikte nasıl düşünmek gerektiğini hiç bilmemekten kaynaklanıyor. İnsanlar okulları bitiriyor, çeşitli teorileri okuyor, teorileri değerlendiriyor ve kendisi de teoriler ileri sürüyor ama bilimsel düşünce ve akıl yürütme sistematiği nedir hiç bilmiyor. Her mantıklı düşünceyi veya teoriyi bilimsel sanıyor. Her düşünceye aklıma yattı veya yatmadı diye değerlendiriyor. Gerçek ile düşünce arasındaki ilişkileri ise hiç tanımıyor. Sonuç olarak eğitilmiş, hatta akademik kariyer yapmış birçok insan bir fikir kör dövüşü sergiliyor.
Açık oturumlarda meydan savaşları yaşanıyor. Sonuç olarak herkesin haklı olduğu, herkesin doğrularının farklı olduğu, hatta birçok gerçek olduğuna inanarak, bilimin kalbine bir hançer saplıyoruz ve uzlaşıcı olduğumuz için de övünmeye başlıyoruz.
Prof. Dr. Tarık Özker hocamın üniversitenin 4. sınıfında (yani nerdeyse eğitimimizi tamamlamak üzereyken) bunca yıldır öğrendiklerimizin, yani bilimsel düşüncenin ne olduğunu bize anlattığı zaman, çok şaşırmıştık. Ne yaptığımızı bize hiç kimse öğretmemişti o ana kadar. Bu konuda yani bilimsel düşüncenin ne olup, ne olmadığını sade bir dille anlatan bir kitap çok aradığım halde bulamadım. Ben de hocamın bize öğrettiklerinden aklımda kalanları ve bu güne kadar okuduklarımdan hazırladığım bir özeti yazmaya karar verdim.
Kısaca aradığımız; “Her mantıklı düşüncenin bilimsel ve gerçek olup, olmadığıdır? Düşüncemizin bilimsel ve gerçek olması için olmazsa olmaz şartları nelerdir?” sorularının cevaplarıdır.
DUYU, DÜŞÜNCE VE MANTIK:
İnsan beyni 5 duyumuzu (duyu: insanların ve hayvanların, dış dünyanın uyarılarını görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneği, hasse) kullanarak dış dünya ile ilişki kurar. Bu duyuları yani algıladığı görüntü, ses, tat, koku, dokunma duyularını hafızasında saklamak ve işleyebilmek için bu duyularla ilgili biyolojik ve elektriksel olarak birbirinden farklılıklar üretir. İnsan beyni gördüğü bir cismi tüm şekil ve renk nitelikleriyle hafızasına almaz. Daima bunları simgeleştirir. Yani simge (sembol) olarak soyutlanmış (yani tüm özelliklerinden ana özellikleri veya ayırt edici özellikleri ayıklanmış olarak) yani daha az veri (data) ile hafızasına alır. Bu duyuların arasındaki ilişkileri de daima onların ayırt edici özellikleri yani soyutlanmış