2002 Özkök Darbesi

Page 1


İÇİNDEKİLER KAPAK 2002 Özkök darbesi 4 TÜRK YE TEOMAN AL L HABER YAPTI, ERTES GÜN GÖZALTINA ALINDI Öcalan’ n güvencesi, ‘ kiz hanet’ Yasalar 10 FORUM/ MEHMET BEDR GÜLTEK N ( P Genel Ba kan Vekili) “Kürt aç l m ”n n di er ad : Amerika ile çözüm… 16 ‘TEOMAN AL L SERBEST BIRAKILSIN!’ Ulusal Kanal’la büyük dayan ma! 18 3. DD ANAME’DE AÇIK T RAF ‘Yarg mensuplar n içine alan bir operasyon yap lacak’ 21 ERGENEKON SAVCILARI BUNU DA YAPTI Üçüncü iddianamede düzmece ifade! 22 S VAS KATL AMI DAVASI AVUKATI ENAL SARIHAN: ‘Yarg , yarg yla kar kar ya getiriliyor’ 24 YARGI REFORMU BAKANLAR KURULU GÜNDEM NDE Yüksek yarg y ku atma, yarg reformuyla resmen ba l yor 26 PKK’NIN YAN KURULU U ‘MEYADER’LE ORTAKLIK Analar “bulu turan” Öztürk’ün AKP ili kisi 27 SAYAÇ HALES N 6. VE 7. SIRADAK F RMALAR ALDI BEDA , usulsüz ihaleyle 1 milyon TL zarar etti 28 EKONOMİ / EMEK S ZL E ALTI AYLI INA ‘ÇÖZÜM’ Çal ma Bakanl ’ndan i sizlere motivasyon! 38 “BEBEK BAKMAYI SEVD LER, ARAMAKTAN VAZGEÇT LER…” ABD’de i sizlik de il, i arayanlar n say s azald ! 40 K YIL ÖNCE MZALAR ATILDI AMA HÜKÜMET SÖZÜNDE DURMADI Sendikalar grevli toplu sözle me hakk istiyor 44

Ayd›nl›k Yerel Haftal›k Haber Yorum Dergisi 16 AĞUSTOS 2009 Say›: 1152

Sahibi: GÜNEY REKLAMCILIK YAYINCILIK MATBAACILIK ORGAN ZASYON SANAY ve T CARET L M TED RKET Sorumlu Müdür: Z. Ruhsar eno lu Genel Yay n Yönetmeni: Deniz Y ld r m Yaz i leri Müdürü: Özlem Konur Usta Haber Ara t rma: Hikmet Çiçek Ankara Temsilcisi: Fikret Akf rat çi-Sendika: Esin Ergenç Turhan Ekonomi: Z. Ruhsar eno lu D Haberler: Merve Aksuna Yurt Haberler: Emine Dölek Ar iv : Ercan Dolapç Foto raf : Alpay Tu lu Da t m-Abone: Ergin Onay Sayfa Tasar m: Melih Y ld r m - Mahmut en Teknik Sorumlu: Mutlu Selçuk BÜROLAR stanbul: Gizem Ertu rul Koç, Ufuk Akkaya, Serkan Koç, Meral Akkaya, Veli Sivasl , Sare Bako lu, Teoman Alili, Önder Öztürk, Hakan Eröz, Naci Eri , Didem Öztürk, Can Karadut, An l Tanercan Ankara: Levent Ak, Murat Ar soy, Umut Albayrak, Can Özçelik, Bülent Akbu a, Sabri Kara, Murat Karabulut, Didem Özder zmir: Teoman Alver, Hayati Özcan, Ali Kar layan, Belma Yücel, enol Car k Adana: Erkan im ek Antalya: Devrim A k n Karasoy Burdur: Fatih Özcan Çanakkale: Zuhat Yoku Hatay: Hüseyin Güler, Mansur Erk Isparta: Bora Tüfekli Kayseri: Ekrem Demir

TOPLUM MEYDANIN ADINA SAH P ÇIKALIM Gerçek ad Taksim Cumhuriyet Meydan 48 YÜRÜTMEN N PTAL YLE TARTI MA BÜYÜDÜ AKM ticari unsurlar eklenerek, özelle tirilmek isteniyor! 50 B R DEVR MC Ö RETMEN SIDIKA AVAR ‘Da Çiçekleri’nin bitini Cumhuriyet ay klad 52 KALDIRIM, KABLO, DO ALGAZ HATTI AYNI ANDA DE T R L NCE... Ba kent’te caddeler antiyeye döndü 54 KİTAP ÇÖZÜME YÖNEL K LK C DD ARA TIRMA Ziya Gökalp’in Atatürk’e sundu u Kürt raporu 56 SEDEN KIZILTUNÇ’LA ‘HERGELEKON’ ÜZER NE Ergenekon davas sahnenin tozunu yuttu 58 SEDEN KIZILTUNÇ’TAN EVRENSEL B R KABARE… “Hergelekon” 60 SPOR / PERDE ARKASI 64 YAZILARIYLA

DO U PER NÇEK 2 KUTBAY NAC AYDIN 15 H KMET Ç ÇEK 34 ARSLAN BA ER KAFAO LU 39 YILDIRIM KOÇ 41 HÜSEY N MAC T YUSUF 45 F KRET OTYAM 55 ULE PER NÇEK 62 ÖNEY OLCAYTU 63

Kahramanmara : Cafer Sincer K r kkale: Hasan enses Mersin: Yusuf Çelik Mu : Cevat Dani Ordu: Nam k Canik Samsun: S rr Turan Siirt: Haydar Evin Sivas: Hakan Sertan Tokat: Ali Yönel Zonguldak: Naz m Ayaro lu Avrupa: Ali Mercan

ABONE KO ULLARI

ADRES VE TELEFONLAR

Almanya; A. Aslando an, Postbank Essen 837 839 437, BLZ: 36010043

Yönetim Yeri: Alemdar Mah. Divanyolu Caddesi Erçevik han No: 54/311 Sultanahmet, Eminönü- STANBUL Tel: (0212) 520 04 94 E-posta:aydinlik@aydinlik.com.tr http://www.aydinlik.com.tr OFSET HAZIRLIK VE DA ITIM ORGAN ZASYON Toros Yay nc l k Yap mc l k Matbaac l k Reklamc l k ve Turizm Organizasyon Sanayi ve Ticaret Ltd. ti. Tel ve Faks: (0212) 251 51 22 stiklal Caddesi, Deva Ç kmaz 7/3 Beyo lu- stanbul Ankara: Tel: (0312) 229 52 52 Faks: (0312) 229 15 20 zmir: Tel: (0232) 445 27 26 Faks: (0232) 445 46 64 Mersin: Kuvayi Milliye Cad. Akel merkezi K.4 No: 63 (0324) 3364550 Adana: Fevzi Ç nar Tel: (0532) 467 43 27 Almanya: Eylem Demirel Boral-Frankenallee 39, 60327-Frankfurt/M Tel: 0049-69736253 Faks: 0049-6975009310 Cep: 0049-1788547974 e-posta: aydinlikalmanya@hotmail.de ngiltere: Musa Ball kaya Tel: 0044 2085213525 Faks: 0044 2085093069 Cep: 0044 7961953300

Hollanda; Av. Mahir Önel

Azerbaycan: Agil Alesger Tel: 0099 412 409 66 65

Bas ld Yer: Rotamat Bas n Yay n Limited irketi Turgut Özal Cad. No: 117/B Çelik-Yenal Endüstri Merkezi kitelli- STANBUL

DA ITIM: Turkuvaz Da t m Pazarlama A Yurtd abone:

Tel: 0031640184484 sviçre; Gülay S nac Tel: 0041 32 724 58 54 Cep Tel: 0041 76 302 39 51 e-posta: gulaysinaci@romandie.com, gulay_sinaci@hotmail.com Banque cantonale neuchâteloise, compte no 1003.00.73.3 ABONE BEDEL

6 Ayl k

Y ll k

90

180 TL

TÜRK YE AVRUPA

70

SV ÇRE

120

ABD VE UZAKDO U

75

125 Euro 230 Fr. 150 Euro

AVRUPA SATI F YATI: Avrupa 2.5 Euro, sviçre 5 Fr.

Ayd nl k’ta yay mlanan yaz lar n iktibas hakk sakl d r. ISSN 1301-6579

Ayd›nl›k Bas›n Meslek ‹lkelerine uymay› taahhüt eder

leti im/Abone Tel-faks: (0212) 251 51 22 e-posta: dagitimabone@aydinlik.com.tr

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

1


BAŞYAZI

İki resim iki seçenek TATVAN KAYMAKAMI’NIN RESMİ

Birinci resim, Tatvan Kaymakamı’nın resmidir. Çaresiz, acz içinde oturuyor. Sağında ve solunda DTP milletvekilleri, Tatvan Belediyesi yöneticileri ve kentin eşrafı ayakta, PKK için saygı duruşundalar. Bütün gazetelerde yayımlanan DOĞU PERİNÇEK bu fotoğraf, sözde devletin Güneydoğu’daki halini yansıtıyor. Otoritesi yerle bir olmuş. Bırakalım dağı, kentin merkezinde, bir resmi törende bile sözü geçmiyor. Orada bölücü örgütün borusu ötüyor. Bu tür fotoğraflar o kadar yaygın ki. Örneğin Güneydoğumuzun 57 belediye başkanı, Diyarbakır’da “Kürdistan’da irade Abdullah Öcalan’dır” yazılı bir pankartın önünde poz veriyor. Kandil Dağı görüntülerine, artık Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik alanında sık sık rastlanıyor. BİSMİL VE AKÇAKALE KÖYLÜLERİNİN RESİMLERİ

İkinci resimde, Bismil’in Arslanoğlu köylüleri var. Farketmez Akçakale’nin Öncül köylüleri de olabilir. Bu görüntüler de Güneydoğu bölgemizden. Yoksul Kürt ve Arap köylüleri, ellerinde Cumhuriyetimizin bayrakları ve Atatürk posterleriyle toprak ve özgürlük mücadelesi veriyorlar. Diyarbakır Bismil’in Arslanoğlu köyü, adını kendi kararıyla Cumhuriyet köyü olarak değiştirmiş. Şanlıurfa’nın Akçakale Öncül köylüsü de, yine kendi kararıyla Ulusal Köy adını almış. İkinci resimde otorite özgür köylünün! Cumhuriyet’e bağlılık, milletin birliği ve vatanın bütünlüğü çiğnetilmeyen değerler! Özgürlük mücadelesi veren yoksulun elinde Cumhuriyet bayrağı yükseliyor. DAĞILMA VE BİRLEŞME SEÇENEKLERİ

Bu iki fotoğraf, Türkiye’nin önündeki seçenekleri yansıtıyor. Tatvan Kaymakamı’nın fotoğrafında, Küçük Amerika sürecinin sonunda yıkılan milli devlet, bölünen millet ve dağılan Cumhuriyet değerleri görülüyor. Ancak Güneydoğu manzarası bundan ibaret değil. Gözümüzü Bismil Cumhuriyet köylülerine ve Akçakale Ulusal köylülerine çeviriyoruz, yüreğimize bir rüzgâr doluyor. İşte “kimsesizlerin kimsesi” olan Cumhuriyet’in gerçek 2 G Ayd›nl›kG 16 A USTOS 2009

sahibi olan kimsesizler! Yıllardır sesleniyorlar, duyuyor musunuz: “Yıkılsın ağalık, yaşasın Cumhuriyet!” “Köylüye toprak, millete birlik, vatana bütünlük” İşte “Kürt Açılımı” dediğin böyle olur! İşte “Çözüm” diye buna denir! Özgür Cumhuriyet yurttaşı olmak için ayağa kalkan yoksul köylülerimiz, yarım kalan Atatürk Devrimi’ni tamamlayacak halk gücünün öncüleri olarak Türkiye’nin umudunu temsil ediyorlar. AKP + PKK İTTİFAKI SEÇENEĞİ

Tatvan’daki fotoğraf, AKP + PKK ittifakının yarattığı tablodur. ABD hegemonyası altında devletçiklere bölünmüş bir coğrafyanın habercisidir o görüntü! AKP’nin “Kürt Açılımı” dediği, işte o fotoğrafın hukuka geçirilmesidir. ABD’nin 1991 yılında Irak’ı bölmesinden sonra adım adım gerçekleştirilen fiilî durum, yeni anayasayla ve diğer kamu yönetimi yasalarıyla hukuki durum olacaktır. Özetle milli devleti bitirme iddiasının son noktası konacak! Türkiye Cumhuriyeti, mafyalaşan parababalarının, tarikatların ve Gladyo’nun diktası altında devlet olarak kalamazdı ve işte devletin dağıldığını görüyoruz. ABD, bu yıkımı 2002 yılından beri AKP + PKK ittifakını kullanarak gerçekleştirdi. Öncesine girmiyoruz. O Tatvan fotoğrafları, artık Türkiyemizin muhafaza edilecek bir Devrimci Cumhuriyeti’nin bulunmadığını beyinlerimize çakmaktadır. Türkiye devleti ve toplumu, ya Atatürk Devrimi temelinde yeniden kurulacaktır veya esir olacak ve Ortaçağ kuyularına yuvarlanacaktır. BİSMİL VE AKÇAKALE’DE DEVRİMCİ CUMHURİYET SEÇENEĞİ

Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden kuracak olan, örgütlü halktır. En başta Türkiye’nin işçileri, emekçileri, yoksulları, esnafı, zanaatkârı ve onlarla birlikte elbette milli sanayici ve tüccarı. Bunlara “sınıf” denir. Hepsi milli sınıflardır! Düşman, işte bu halkı etnik ayrılıkçılıkla, cemaatçilikle bölmektedir. Bismil’in Kürdü ve Akçakale’nin Arabı, ellerinde ayyıldızlı al bayraklarla bölünmenin karşısına dikiliyorlar. Üzerlerine ne hazindir ki jandarma gönderiliyor. Ağaların adamları, kahraman köylülerimizi katlediyorlar. AKP’nin kaymakamları ve jandarma katili yakalamıyor; koruyor; köyü yakanları seyrediyor. Tam da Atatürk’ün Büyük Nutuk’ta ve Bursa Nut-


ku’nda anlattığı “ahval ve şerait!” Ancak bizim Atatürk Cumhuriyetimiz de, İngiliz’in bölücü kışkırtmalarına, Padişahın zaptiyesine karşı savaşarak kurulmadı mı? BÖLÜCÜNÜN ADAMI VAR DA CUMHURİYET’İN KÜRDÜ YOK MU?

Var! İşte Bismil ve Akçakale fotoğrafı, bu “var” cevabını resmediyor! Cumhuriyetin Kürdünü Şırnak’ta, Van’da, Çat’ta, Tunceli’de, Mardin’de, Batman’da, bütün Güneydoğu’da bulabilirsiniz! Onlar, sizi çağırmaktadırlar onyıllardan beri! İşçi Partisi, hep onların bir parçası olduğu için vurulmuştur, kırılmıştır, duvarların içine atılmıştır. İşçi Partisi de var! Bismil ve Akçakale fotoğrafları, bu ikinci “var”ın resimleridir aynı zamanda. O Cumhuriyet mitinglerine koşan milyonlar öğrenmelidir: Bu savaşı kazanmak için, Kürdümüzü emperyalistlere ve bölücülüğe kaptırmayacağız; Kürdümüzü kazanacağız! Bu, Cumhuriyet’in farzıdır! Denklemleri, tarihi koşullar belirlemiştir: Türk eksi Kürt = Yıkım. Türk artı Kürt = Devrimci Cumhuriyet. Peki Cumhuriyetçilerimiz bilmiyor mu bu denklemi? İşçi Partisi dışında bilmiyor, gerçek budur! Tandoğan, Çağlayan, Gündoğdu, Manisa, Çanakkale, Samsun mitinglerinden sonra o “Cumhuriyetçilerimiz”, Diyarbakır mitinginde İşçi Partisi’ni niçin yalnız bıraktılar? Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, Diyarbakır mitingimizin bir gece öncesinde, o büyük birleşmeyi hedef alan bildiriyi niçin yayımladı? Şırnak’tan, Siirt’ten kalkacak otobüslerin önü yukardan emirle niçin kesildi? Diyarbakır’da Türk bayrağını yükselten kitle büyümesin diye mi? Ama yine o özgürlük isteyen Kürt köylümüz doldurdu İstasyon Meydanı’nı. Açık konuşalım! Kimi Cumhuriyetçilerimize göre, “Diyarbakır başka bir coğrafyadır; oranın toplumsal yapısı başkadır.” Bize aynen böyle söyleyenler oldu. Nasıl PKK’nın dilinde Türklerden “onlar” diye söz ediyorlarsa, Tatlı Su Cumhuriyetçileri de Kürtlere “onlar” demiyorlar mı? “Onlar bizim kardeşimizdir” denirken bile, Kürt başkasıdır! Bunu kabul etmiyoruz!

İşçi Partisi’nin “Yurtta Barış Ortadoğu’da Barış” Programı diyor ki: “Türk de biziz, Kürt de biziz. Hepimiz Türk milletiyiz.” Kürdümüz, “onlar” değildir; “biz”dir! Bu formülleri, bilinçlerimize çivilemeliyiz! BUGÜN DAĞA NASIL ÇIKILIR

Güneydoğu’da AKP ve PKK, birbirinin seçeneği değildir. İkisi birliktedir. İkisinin ipleri de Obama’nın ellerindedir. AKP + PKK ittifakının seçeneği, Devrimci Cumhuriyet’tir; daha somut konuşalım; Bismil ve Akçakale örneğinde filizlenen özgürlük mücadelesidir. CHP ve MHP, AKP + PKK ittifakının Kürt Açılımı’na karşı çıkıyor, iyi! Ancak tutuculuk bayrağı altında! Tutuculuk, bölünmenin çaresi değildir. MHP, Türkiye bölündükten sonra mı “dağa çıkacak”tır? Dağa çıkacak adam, bugün devrimci bir tavır alır. İşçi Partisi, ABD güdümlü AKP+ PKK ittifakının karşısına Cumhuriyet devrimciliğiyle çıkıyor. Cumhuriyet devrimciliği, tutuculuk değildir; bugün devrimci olmaktır! Bu çizgi, Türkiye’yi yeniden birleştirir; milleti birleştirir; milli devleti ve özgür toplumu yeniden kurar. Dağa çıkmaya gerek yok, bugün Bismil’in, Akçakale’nin köylüsüne sahip çıkalım. Onları AKP iktidarına ve ağalara ezdirtmeyelim, Kürdümüze uygulanan her haksızlığın, her eşitsizliğin karşısına dikilelim, Kürdümüzü ABD’ye, AB’ye kaptırmayalım! İşte günün dağa çıkma programı budur! CHP’yi, MHP’yi, bütün Cumhuriyet güçlerini bu programa çağırıyoruz. Kürdümüze uzaktan el sallamayı bırakalım, onu eylemli olarak bağrımıza basalım! TÜRKİYE’Yİ ARTIK ANCAK DEVRİM BİRLEŞTİRİR

Herkes çok yakında anlayacaktır: Türkiye, Atatürk Devrimi’ni sürdüremediği için bölünüyor! Bu tehlikeyi 1930’ların Kemalist Devrimcileri görmüşlerdi. “Cumhuriyet Ortaçağ ilişkilerine kılıcını indiremezse, orada ayakta kalamaz” saptamasında bulunmuşlardı. Türkiye, önümüzdeki süreçte devrim yapamazsa, bölünür! Veya! Türkiye, bölünürken devrim yapar ve yeniden birleşir. Türk ve Kürdü devrim birleştirmişti; yine ancak devrim birleştirir. Bağımsızlık devrimi! Ortaçağ’dan kurtulma devrimi! Halkımız da, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de devrimle birleştiğimizi ve şimdi yine devrimle birleşebileceğimizi öğrenecektir; anlayacaktır. Umarız çok şey yitirmeden! Bize gelince, görev başındayız ve görevimizi yaparız!G www.doguperincek.info www.doguperincek.com.tr

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›kG 3


KAPAK

2002 Özkök darbesi As l darbeyi, 2002 y l nda Fethullahç gladyo yapt . Darbecilerin iki hedefi vard : TSK’nin komuta kademesine müdahale ve Ecevit hükümetinin devrilip yerine AKP hükümetinin oturtulmas . Komuta kademesinin yönetti i, çi Partisi’nin içinde yer ald sözde “darbeci” Ergenekon örgütü kurgulan p piyasaya sürüldü… u öyle bir darbeydi ki, TSK komuta kademesi darbecilikle suçlanarak yıpratılırken Ecevit iktidarı da zayıflatılıp yıkılacaktı. Ecevit iktidarı kısa zamanda yıkıldı, TSK’yı ve ulusalcı güçleri yıpratma faaliyeti Ergenekon tertibiyle 2000’li yılların sonuna kadar devam ettirildi.

B

ÖZKÖK’ÜN İTİRAFI

Org. Hilmi Özkök’ün Ergenekon savcılarına verdi i ifade, sorulan sorular ve yanıtlarının 3. Ergenekon ddianamesine temel dayanak yapılması adeta suçun itirafı niteli inde. Org. Özkök ifadelerinde, hiçbir kanıta dayan-

4 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

maksızın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademelerini zan altında bırakıyor. Sözde “darbe” suçlamalarıyla Türk Ordusu’nu ba ıbozuk bir yapı, suç örgütü gibi gösterme gayreti ifadesinin satır aralarına sinmi . Ergenekon 3. ddianamesi’nde tanık olarak savcılara ifade veren Org. Hilmi Özkök “M T Müste arının zaman zaman tarafına bazı bilgiler ve kayıtsız belgeler verdi ini ancak hatırladı ı kadarıyla kendisine ‘Ergenekon’ olarak sözü edilen örgütle ilgili ar ivlere geçecek mahiyette kayıtlı bir evrak verilmedi ini” söylüyor. Ancak mahkeme dosyasına giren yazı malar

incelendi inde gönderilen belgelerin “kayıtlı” olarak gönderildi i anla ılıyor. Peki, Org. Özkök 10 Temmuz 2003’te kayıtlı ve üst yazıyla kendisine iletilen “Ergenekon eması” ve belgelerini neden kayıtlara geçirmedi? NEDEN RESMİ DEĞİL!

2002’de M T’in belge ve eması resmi i leme sokulamazdı. Çünkü Ecevit henüz hükümetteydi, Org. Kıvrıko lu da Genelkurmay Ba kanı. M T yöneticileri, 2001 yılı Mart ayından beri ellerinde bulunan bu “belge ve bilgiler”i zamanın Ba bakanı Bülent Ecevit’e ve o dönem Genelkurmay Ba kanı olan Orgeneral Hüseyin Kıvrıko lu’na göndermedi. Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Ba kanı olmasını beklendi. Çünkü Ergnekon “ eması, belgeler ve kitapçık” açıktan suç delili.


2002 DARBESİ

2002 ko ulları hatırlandı ında; DSP dı arıdan müdahaleyle Kemal Dervi ve smail Cem üzerinden parçalanıyor… Erken seçim tuza ı kurulmu , ancak seçim kararı henüz alınmamı . Kısa bir süre sonra Yüksek Askeri ûra toplanacak. Ba bakan Ecevit, yakla an Körfez Harekâtı nedeniyle Org. Hüseyin Kıvrıko lu’nun Genelkurmay Ba kanlı ı süresini uzatmak istiyor. Org. Kıvrıko lu, bu öneriyi kabul etmiyor; ancak Org. Hilmi Özkök’ün “irticaya kar ı yumu ak tutumu” nedeniyle Genelkurmay Ba kanı olmasını istemiyor ve Org. Aytaç Yalman’ın Genelkurmay Ba kanlı ı’nı öngören bir plan yapmı . te bu ko ullarda M T yöneticileri, CIA ile i birli i yaparak hazırlattıkları veya en azından hazırlanmasına katıldıkları Ergenekon belgelerini resmi olmayan yollardan servise koyuyorlar. CIA ve M T, bu kurgu ve uydurma belgelerle, ABD’nin Irak saldırısı öncesinde Türk Ordusu’nun terfi sistemine müdahale ediyor.

ECEVİT VE SEZER’E ULAŞTIRILAN SÖYLENTİLER

Bu belgelere dayanılarak dönemin Ba bakanı Ecevit’e “Orduda Ergenekon denen bir örgütlenme var. Bu örgütlenmenin ba ında Org. Kıvrıko lu ve Org. Karadayı, daha do rusu komuta kademesi bulunuyor. çi Partisi, bu örgütlenmenin siyasal düzlemdeki kanadını olu turuyor”

biçiminde uydurma bilgiler sözlü olarak servis edildi. DSP’li bakan ve milletvekilleri bu geli meyi çe itli yerlerde konu arak do ruladılar. çi Partisi Genel Ba kanı Do u Perinçek konuyla ilgili Gladyo ve Ergenekon kitabında unları yazıyor: “Erken seçim kararı alındıktan sonra Ba bakan Ecevit’in bana yazmı oldu u 6 Eylül 2002 günlü mektubun iç-

DARBE NASIL HAZIRLANDI • Tuncay Güney’e Haziran 2000’de 10 y ll k ABD vizesi verildi. Temmuzda New York’a gitti ve dönü üyle Ergenekon tertibi için dü meye bas ld . • 2001 Mart ba Tuncay Güney’e ifadeler yazd r ld . Tuncay Güney’e “Ergenekon demek TSK demektir” ifadesi verdirildi. • 3 Temmuz 2002’de Tuncay Güney “mülakat” imzas z bir mektupla M T’e ula t r ld . • 2002 y l boyunca Tuncay Güney’in ifadeleri ve emalar DARBE’de gayri resmi olarak kullan ld . M T, 2001’de kendisinde olan ve bu süreçte haz rlad emay ve belgeleri Genelkurmay’a göndermek için iki y l bekledi.

ÖZKÖK DARBESİNİN HEDEFLERİ 1. Ecevit hükümetinin devrilmesi. 2002 ko ullar hat rland nda; DSP d ar dan müdahaleyle Kemal Dervi ve smail Cem üzerinden parçalan yor, erken seçim tuza kurulmu , ancak seçim karar henüz al nmam . Ecevit`in ölümüne kadar en yak n ndaki isim olan DSP zmir Milletvekili Recai Birgün, 16 Nisan 2009 tarihinde Sabah gazetesinde yay mlanan demecinde öyle diyordu: “57. hükümet döneminde Ecevit’i siyasetten uzakla t rma operasyonlar yap ld . DSP ikiye bölünmü , iktidar devrilmi tir. Darbe yap ld n 2002’den bu yana iddia ediyorum!”

2. Genelkurmay Ba kan Hüseyin K vr ko lu’nu etkisizle tirme. 2002 A ustosunda Yüksek Askeri ûra toplanacak. Ba bakan Ecevit yakla an Körfez Harekât nedeniyle Org. Hüseyin K vr ko lu’nun Genelkurmay Ba kanl süresini uzatmak istiyor. Org. K vr ko lu, bu öneriyi kabul etmiyor, ancak Org. Hilmi Özkök’ün “irticaya yumu ak tutumu” nedeniyle Genelkurmay Ba kan olmas n istemiyor ve Org. Yalman’ n Genelkurmay Ba kanl ’n öngören bir plan yapm . te bu ko ullarda M T yöneticileri, CIA ile i birli i yaparak haz rlatt veya en az ndan haz rlanmas na kat ld klar Ergenekon belgelerini resmi olmayan yollardan servise koyuyorlar. CIA ve M T, bu kurgu ve uydurma belgelerle, ABD’nin Irak sald r s öncesinde Türk Ordusu’nun terfi sistemine müdahale ediyor.

3. Tayyip-Gül ikilisini hükümet koltuklar na oturtmak. Yasalar çi nenerek Mart 2003’te Tayyip Erdo an ba bakan yap ld . Milletvekili seçilme hakk bile olmayan, kanunlara göre parti üyesi ve parti genel ba kan olma hakk bulunmayan Erdo an’la Çankaya’da hükümet kurma konusunda yap lan görü me 2002 Darbesi’nin devam olarak 7 Kas m 2002’te sahneye koyuldu. Yap lan görü menin ard ndan dönemin Cumhurba kan Ahmet Necdet Sezer “ülkenin gelece i için tek parti iktidar ve tek muhalefet döneminin hay rl olmas temennisinde” buluyordu. 15 Kas m 2002’de Erdo an, Genelkurmay Ba kan Hilmi Özkök ile Genelkurmay Ba kanl ’nda görü tü. Ahmet Necdet Sezer 17 Kas m’da 58. Cumhuriyet hükümetini kurma görevini Abdullah Gül’e verdi. Uluslararas haber ajanslar , AKP Genel Ba kan Yard mc s ’n n bat yanl s bir ki i oldu una dikkati çekiyordu.

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

5


eri i de, Ergenekon tertibinin etkilerini anlamamıza yardımcı oluyor. Ecevit’e hem telefonla, hem de bir mektup yazarak, Org. Karadayı ve Org. Kıvrıko lu’nun da bulundu u milli ahsiyetleri bir araya getirerek, ulusal solu temsil eden bir iktidar seçene i olu turma önerimizi bildirmi tim. Ecevit, bana mektupla verdi i cevapta ‘ulusal birlik konusunda çok duyarlı’ olduklarını, ancak bunu ‘demokratik hukuk devleti kuralları içinde belirlemeye önem verdiklerini’ yazmı tı.

Ecevit’in bu ‘demokrasi’ hatırlatmasıyla 20’nin üzerinde milli ahsiyet arasında iki genelkurmay ba kanına gönderme yaptı ını o zaman da tahmin etmi ve bu konuyu Ecevit’in bakanları ükrü Sina Gürel ve Zekeriya Temizel dostlarıma da belirtmi tim. “Ancak Ergenekon tertibiyle 2008 yılında piyasaya sürülen düzmece askeri darbe senaryolarından sonra imdi daha iyi anla ılmaktadır ki, ABD güdümlü kuvvetler, Cumhurba kanı Sezer’i ve Ba bakan Ecevit’i Org. Kıvrıko lu’nun ba ında bulundu u birinci askeri darbe yalanlarıyla etkilediler. Uydurma Ergenekon belgelerinin bu amaçla devreye sokuldu unu bugün biliyoruz.” Öte yandan Cumhurba kanı

Ahmet Necdet Sezer’in bu belgelerle ve uydurma senaryolarla yönlendirildi i kanıtlarla ortaya çıktı. Zamanın M T Müste arı enkal Atasagun, M T’in Ergenekon eması’nı Cumhurba kanı’na sözlü olarak anlattı ını gazetelere açıkladı (Yeni afak, 17 Mart 2009). TERTİPTE KULLANILAN ŞEMA İMHA ETTİRİLİYOR

Org. Özkök 3. iddianame için verdi i ifadesinde “Çok çe itli bilgi, belge ve duyumların geldi ini, sadece bilgi mahiyetinde okuyup de erlendirdi ini, bu nedenle resmi bir i leme koymadı ını” açıkça söylüyor. (3. Ergenekon ddianamesi sf. 35) Dönemin Genelkurmay Ba kanı, ba ında bulundu u Türk Ordusu’nun Genelkurmay ba kanlarını, gizli yapılanmalar içinde olmakla, sabotaj düzenlemekle suçlayan belgeyi kurumdan gizliyor. Kurum kayıtlarına kaydettirmiyor. Düzenleyenler ya da sözü edilenlerle ilgili hiçbir i lem yapmıyor. Daha sonra yine 3. iddianamede kendi ifadesiyle “bu bilgileri bir süre muhafaza ettirip sonra imha ettirdi ini” söylüyor. Yani tertipte kullanılan ema, i levini yerine getirdikten

M T, “Ergenekon kitapç ”n 2003 ve 2006’y llar nda Genelkurmay’a gönderildi ini aç klad . Ayd nl k, 1 Nisan 2001.

Genelkurmay, 16 Ocak 2009’da stanbul 13. A r Ceza Mahkemesi’ne gönderdi i cevap yaz s .

6 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

Kemal Dervi , smail Cem ve Hüsamettin Özkan. 2002 ko ullar hat rland nda; DSP d ar dan müdahaleyle parçalan yor…


sonra imha ettiriliyor. Belgeye dayanak olu turan raporların, ilk olarak o dönemdek Yüksek Askeri ura’da tayin ve terfilerde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinin belirlenmesinde ve Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Ba kanı olabilmesinde ‘özel amaç’la kullanıldı ı anla ılıyor. Arkasından 4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de Türk subay ve astsubaylarının ba ına ABD silahlı birlikleri çuval geçiriyor. te bu ortamda M T devreye giriyor. Altı gün sonra “ ema” Özkök’e gönderiliyor. Daha sonra Türk Ordusu’nun ve özellikle Özel Kuvvetler Komutanlı ı’na ba lı birliklerin Kuzey Irak’taki

varlı ına son verilmesinde bu belgelerin i levi ortaya çıkıyor. MİT, “ÖZKÖK’E SUNDUK” DİYOR GENELKURMAY İSE BULAMIYOR

stanbul 13 A ır Ceza Mahkemesi’nin 28 Kasım 2008 tarihinde ilgili kurumlara yazdı ı yazı üzerine; M T “Ergenekon kitapçı ı”nın 2003 ve 2006’da Genelkurmay’a gönderildi ini açıkladı. Genelkurmay, 16 Ocak 2009’da cevapladı ı yazısında ise , “2006’da gönderilen var. 2003 yılında gönderilen ise kayıtlarda mevcut de il” açıklaması yaptı. Dosyanın nasıl olup da Genelkurmay Ba kanlı ı’nın kayıtlarına girmedi i ortaya çıkan tabloda anlam kazanıyor.

Aydınlık’tan Hilmi Özkök’e sorular A a ıdaki soruları 12 A ustos tarihinde, Org. Hilmi Özkök’e sözlü olarak ula tırdık ancak yazılı göndermek için faks numarası alamadık. Dergimiz baskıya gidene kadar herhangi bir cevap gelmedi. Sorularımızı aynen yayımlıyoruz. Sayın Hilmi ÖZKÖK E. Genelkurmay Ba kanı Ergenekon soru turması kapsamında savcılara tanık sıfatıyla verdi iniz ve 3. iddianamede yer alan ifadenizde, “Görevli oldu unuz dönemde M T Müste arı’nın zaman zaman tarafınıza bazı bilgiler ve kayıtsız belgeler verdi ini; ancak hatırladı ınız kadarıyla size ‘Ergenekon’ olarak sözü edilen örgütle ilgili ar ivlere geçecek mahiyette kayıtlı bir evrak verilmedi ini” söylüyorsunuz. M T’in stanbul 13. A ır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi i belgelere göre ise; M T, Tuncay Güney’in anlatımlarına dayanarak hazırladı ı emayı, Genelkurmay Ba kanı oldu unuz dönemde, 10 Temmuz 2003 tarihinde, size “ÇOK G ZL ” ibareli bir önyazı ile resmi olarak gönderiyor. Buna göre, a a ıdaki sorularımızı yanıtlamanızı rica ederiz.

İKİ YIL BEKLETTİLER

M T “Ergenekon Yeniden Yapılandırma” ve “Lobi” belgelerinin kendilerine 3 Temmuz 2002’de imzasız bir mektupla ula tırıldı ını söylüyor. Oysa “yeniden yapılandırma” belgesini Fehmi Koru, Taha Kıvanç kod adıyla 30 Nisan-1 Mayıs 2001 günlerinde, yani bir yıl önce Yeni afak’ta kö esinde yazmı tı. M T, açık istihbarat yoluyla belgelerin varlı ını saptamı olmalıydı. “ ema”nın Özkök’e verildi i tarih: 10 Temmuz 2003! M T, 2001’de kendisinde olan ve bu süreçte hazırladı ı emayı ve belgeleri Genelkurmay’a göndermek için iki yıl bekliyor. M T’in elinde tutulan bu belgeler, ne oldu da iki yıl sonra emala tırılarak devreye sokuldu? Cevaplanması gereken bir ba ka önemli soru u: Söylentiler biçiminde dola tırılan bilgileri 2003 Temmuzunda resmen Genelkurmay Ba kanı Hilmi Özkök’e gönderen M T yöneticileri, neden aynı bilgileri içeren belgeleri dönemin Cumhurba kanı A. Necdet Sezer’e iletmemi lerdir?G

M Doğu Perinçek, “Gladyo ve Ergenekon kitab nda 2002 Darbesini ayr nt lar yla ele al yor.

- Resmi belgeye neden “gayrı resmi” diyorsunuz? - M T’te kayıtlı olan bir belgeyi neden Genelkurmay kayıtlarına geçirmediniz? - Gönderilen belgenin “ar ivlere geçecek mahiyette olmadı ını” söylüyorsunuz. emayla gönderilen “ÇOK G ZL ” ibareli, 3 sayfalık ön yazıda ise “Yönlendirilmi , organize bir faaliyet”ten söz ediliyor. “Yönlendirilmi , organize bir faaliyete” ili kin belgeler, ar ivlere geçecek mahiyet ta ımamakta mıdır? - M T tarafından gönderilen yazıyı ve belgeleri gayrı resmi olarak kimlere ilettiniz? - Bu belgeleri Ecevit Hükümeti’ni devirip Tayyip Erdo an’ları iktidara getirmek için kullandı ınız belirtiliyor. Bu konuda ne diyorsunuz? - Bu belgeler, 10 Temmuz 2003’ten sonra Türk askerinin Kuzey Irak’tan çekilmesinde kullanıldı mı?

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

7


TÜRK ORDUSU’NU BA IBOZUK, SUÇ ÖRGÜTÜ GÖSTEREN FADE

Hilmi Özkök’ten açık itiraflar… Org. Özkök, ifadesinin bir yerinde “Gazeteciler vas tas yla hükümet görevlilerine haber iletmeyi ho kar lamad n , yüz yüze görü meyi tercih etti ini, bilindi i gibi Bat Çal ma grubu gibi baz uygulamalar n yap ld iddialar n n bulundu unu, kendi zaman nda da bu tür uygulamalar n sonland r lmas gerekti ini dü ündü ünü ve uygulamadan kald rtt n ” öne sürüyor. rg. Özkök, Savcı Zekeriya Öz ile 25 Nisan 2009’da zmir Adliyesi’nde bulu mu , “tanık” sıfatıyla sekiz saat boyunca ifade vermi ti. Hilmi Özkök’ün ifadesi, 3. iddianamede suçlamaların temel dayanaklarından biri olarak ve savcıların özetledi i biçimiyle yer aldı. fadenin önemli bölümlerini ara ba lıklar bize ait olmak üzere sunuyoruz:

O

ERUYGUR, ERSÖZ VE UĞUR’U UYARMIŞ!

Hilmi Özkök’ün tanık sıfatıyla Cumhuriyet Ba savcılı ımızca alınan ifadesinde; …Birçok kez ihbar, mektup, CD ve benzeri bilgilerin kendisine ula tı ını, zaman zaman da toplantılarda bu konuları açıkça gündeme getirmeksizin üstü kapalı mesajlarla bu hususları dile getirdi ini, O günlerde, özellikle kamuoyunda Jandarma stihbaratın yasal olmayan dinlemeler yaptı ına ili kin de erlendirmelerin olması ve bu yönde gelen duyumlar üzerine Jandarma Genel Komutanı ener Eruygur’a stihbarat Daire Ba kanı ile Teknik Daire Ba kanını yanına göndermesini söyledi ini, stihbarat Daire Ba kanı Levent ERSÖZ ile Teknik Daire Ba kanı olan Hasan Atilla U UR’a makamında Jandarma te kilatının elinde teknik takip ve dinlemeler konusunda ciddi imkan ve kabiliyetlere sahip olduklarını, bu i lemlerin yasal çerçevede yapılması gerekti ini söyleyerek kendilerini bu konuda uyardı ını ve ayrıca bu i lemlerin nasıl yapıldı ı ile ilgili kendilerinden bilgi aldı ını, buradaki temel amacının ayet yasal olmayan dinlemeler yapıl8 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

makta ise kendilerini bu konuda uyarmak oldu unu, “MUHTIRAYA İZİN VERMEM”

“Genelkurmay Ba kanlı ı yaptı ınız dönem içersinde görev yapan Kuvvet Komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da teklifte bulunan oldu mu? Oldu ise kimler tarafından, ne amaçla ve nasıl oldu?” eklindeki soruya; 2002 yılının A ustos ayında Genelkurmay ba kanlı ı görevine getirildi ini, kısa bir süre sonra iktidar partisinin de i ti ini, ura toplantıları öncesinde adet gere i Orgenerallerin Ankara’ya geldiklerini ve orda çe itli toplantılar yapıldı ını, bu toplantılarda ura’da görü ülecek konular ile TSK ile ilgili çe itli konularda görü alı veri i yapıldı ını ve aralarında müzakere ettiklerini, iktidara yeni gelen parti ile ilgili olarak geçmi teki bazı söylemleri sebebiyle çekincesi olanların açık açık fikirlerini beyan ettiklerini, usul olarak en kıdemsizden ba ladı ı için hepsinin görü lerini aldıktan sonra kendisinin de görü lerini belirtti ini, herkesin ahsi görü ünün yanında kimsenin, kendi yanında muhtıra verme eklinde bir teklifte bulunamayaca ını, kendisinin de böyle bir eye fırsat vermeyece ini… “AYIŞIĞI VE YAKAMOZ’DAN HABERİM VARDI”

“…Sarıkız, Ayı ı ı, Yakamoz ve Eldiven isimli darbe planlarından bilginiz oldu mu? Oldu ise bu darbe planlarını kim ya da kimlerin hangi maksatla hazırladı ını ö rendiniz mi?” eklindeki soruya; darbe planlarından sade-

Hilmi Özkök: Bu hükümetin şeriat getireceğine inanm yorum. ce “Ayı ı ı” ve “Yakamoz” kod isimli darbe planlarından 2004 yılı bahar ayları içersinde haberinin oldu unu, bu bilgilerin kendisine bir slayt sunumu eklinde geldi ini, geldi i zamanda söylentilerin azaldı ı zamanlar oldu unu, “Eldiven” kod isimli darbe planını ve Cumhuriyet Çalı ma Grubunu duymadı ını, Bu slaytlar kendisine geldi inde isimleri geçen ki ilerden bazılarının emekli olacaklarını, bu bilgilerin kendisine ilk geldi inde karargahtaki arkada larıyla dahi payla madı ını, çünkü bazı eylerin üyu vukuundan beter oldu unu, … Özellikle “Ayı ı ı” ve “Yakamoz” olarak isimlendirilen darbe planları yapıldı ı yönünde 2004 yılının bahar aylarında gelen duyum üzerine, ener Eruygur’a Genelkurmay makamında oldu u bir sırada kendisi-


ne böyle bir plan ve çalı ma olup olmadı ını sordu unu, ener Eruygur’un da böyle bir çalı ma olmadı ım söyledi ini, ancak bunlara ra men özellikle sık sık gazetecilerin, rektörlerin Jandarma Genel Komutanlı ına ça ırılarak görü ülmesinin yanlı anla ılmalara neden olaca ını söyledi ini ve kendisini uyardı ını, “AB ALEHYTARLIĞINA ÜZÜLDÜM”

… üpheli Mehmet ener Eruygur’dan ele geçirilen Özden Örnek’in günlüklerinde 3 Mart 2004 ba lı ı altında “ATO’da yapılan panele tüm kuvvet komutanları e li olarak katıldık. Genelkurmay Ba kanı sveç’te oldu u, Hava Kuvvetleri Komutanı ise dün ehit olan pilotların cenaze törenine Konya’ya gitti i için bu panele katılamadılar. Bu paneli el altından biz te vik ettik. Co kulu ve tatmin edici bir toplantı oldu. Salona girdi imiz zaman katılanlar bizleri alkı ladılar ve ‘Cumhuriyetin Koruyucular’ diye slogan atmaya ba ladılar.” “Di er bir konuda Genelkurmay Ba kanı Kara Kuvvetleri Komutanı ile görü ürken ‘Hilafetin kaldırılması ile ilgili törenlere niçin gittiniz, bana sveç’e sorabilirdiniz’ demi . Bu adamla bizim aynı dü üncede olmamız mümkün de il. Hâlbuki olaylar ondan sonra ne güzel geli ti. Kıbrıs konusu ile ilgili yapılan gösteri. Bugün ö rencilerin Kızılay’da yaptı ı YÖK aleyhindeki gösteri hepsi halkın yava yava uyanmaya ba ladı ının delili. Bu hareketler yükü bizim üzerimizden alarak bizim yasal düzende ve demokrasi sınırları içinde kalmamızı sa layacakken o bunu anlamıyor ve idrak edemiyor.” eklinde ibarelerin yazılı oldu u görülmü tür. “03 Mart 2004 tarihinde Ankara da ATO tesislerinde düzenlenen ‘Hilafetin lgası’ isimli panel hakkında bilginiz var mı? Bu panelin Cumhuriyet Çalı ma Grubu tarafından düzenlendi ini biliyor musunuz? Özden Örnek’in günlüklerinde belirtti i gibi Kuvvet Komutanlarının bahse konu panele size sormadan gitmelerine tepki gösterdiniz mi? Panelin düzenlenmesi, destekle-

mesi ve katılım sa lanmasının amacı nedir? Sizin bu konuda tepkiniz ne oldu?” eklindeki soruya; Toplantının yapıldı ı tarihte sveç’te resmi bir ziyarette oldu unu, döndü ünde böyle bir toplantının oldu unu ve bu toplantıda AB aleyhine bazı konu maların yapıldı ını sonradan ö rendi ini, ancak böyle bir konu manın yapıldı ı yerde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının bulunmasına üzüntü duydu unu, ancak bu durumu onlara ifade edip etmedi ini hatırlamadı ını, ayrıca kendisi yokken yerine Kara Kuvvetleri komutanının vekâlet etti i için bu tür faaliyetler kendisinin takdiri oldu unu, “HÜKÜMETE GAZETELER ÜZERİNDEN MESAJ VERİLDİ”

“… Mustafa Ali Balbay ile irtibatınız var mı? Genelkurmay Ba kanlı ı bünyesinde irticai faaliyetlerle mücadele eden bir birim var mıdır? Var ise bu birimin görev ve sorumlulukları nelerdir?” eklindeki soruya; Mustafa Balbay ile herhangi bir irtibatının bulunmadı ını, gazeteciler vasıtasıyla hükümet görevlilerine haber iletmeyi ho kar ılamadı ını, yüz yüze görü meyi tercih etti ini, bilindi i gibi Batı Çalı ma grubu gibi bazı uygulamaların yapıldı ı iddialarının bulundu unu, Emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıko lu pa a zamanında kendisinin de 2. Ba kan oldu unu ve bu uygulamaların bazılarına gerek kalmadı ı gerekçesi ile terk edildi ini ve kendi zamanında da aynı dü ünce ile bu tür uygulamaların sonlandırılması gerekti ini dü ündü ünü ve uygulamadan kaldırttı ını, bu konuda yapılan hususları not almı olabileceklerini, “BELGELERİ İMHA ETTİRDİM”

… üpheli ener Eruygur’dan ele geçirilen dijital verilerde, TSK içersinde darbecilerin yaptı ı çalı malardan bilgi sahibi olan bir ki inin Genelkurmay Ba kanı Hilmi Özkök’e hitaben yazdı ı de erlendirilen iki ayrı bilgi notu ele geçirilmi tir. Söz konusu bilgi notu içersinde özetle, Genelkurmay ba kanı Hilmi Özkök’le ilgili ortaya atı-

lan dedikodulardan ve bu dedikodular çerçevesinde, Genelkurmay ba kanının yıpratılması için özellikle sivil kesimden ba ta gazeteciler olmak üzere de i ik ki ilerle yapılan toplantılardan bahsedildi i, bu çerçevede Mustafa Balbay ve Bülent B... ile görü üldü ünün anlatıldı ı, Devamında KK Komutanı ve Jandarma Gn. Komutanının, Hükümete yönelik kullanabilecekleri argümanları olu turmak maksadıyla; Kasım ayında ba lattıkları bir proje ile kendilerine yakın Ordu ve Kolordu Komutanları vasıtasıyla yo un bir çalı ma içerisine girdikleri anlatılmı ve bu kapsamda gerçekle tirdikleri faaliyetler ayrıntılarıyla anlatılmı tır. Görevli oldu unuz dönemde darbeciler ve faaliyetleri ile ilgili size herhangi bir bilgi geldi mi? Geldiyse sizin tavrınız ne oldu?” eklindeki soruya; Görevli oldu u dönemde çok çe itli bilgi belge ve duyumların geldi ini fakat bunların resmi delil mahiyetinde olmadıklarını, bu nedenle sadece bilgi mahiyetinde okuyup de erlendirdi ini, bu nedenle resmi bir i leme koymadı ını, bu bilgileri bir süre muhafaza ettirip sonra imha ettirdi ini, …beyan etmi tir.”G

L Ergenekon Savc lar Hilmi Özkök’ün 8 saatlik tan k ifadesini iddianameye kendi özetlemeleriyle koydular.

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

9


TÜRKİYE TEOMAN AL L HABER YAPTI, ERTES GÜN GÖZALTINA ALINDI

Öcalan’ın güvencesi ‘İkiz İhanet’ Yasaları Abdullah Öcalan’ n talepleri BM’nin kiz hanet Sözle melerine dayan yor. AKP iktidar n n 4 Haziran 2003 tarihinde Meclis’ten geçirerek yasala t rd sözle meler, “sömürge” alt ndaki halklara “kendi kaderini tayin” hakk tan yor. Bir ba ka deyi le “ekonomik ve siyasi ba ms zl n sa layacak bir devlet kurma” hakk ! Tabii, sömürge bahane! Yugoslavya, ayn sözle meye dayan larak parçalanm t . lusal Kanal’dan Teoman Alili, Öcalan’ın taleplerini, açıklanmadan bir hafta önce, Amerika Birle ik Devletleri’ndeki kaynaklardan aldı ı bilgilerle ortaya çıkardı. Alili, talep-

U

Özgür Halk dergisinin 15 May s 2002 tarihli say s . Derginin kapak slogan , “Kürt Halk 2. Lozan’a zin Vermeyecektir”. Sol üst kö ede ABD, ngiliz, srail ve Yunan bayrakl Haç’ n çevresine 12 y ld zl Avrupa bayra yerle tirilmi … O tarihte kiz hanet Sözle mesi New York’ta imzalanm , ancak henüz Meclisten geçirilememi ti. PKK paçay s vam , ama dereyi de görmü , belli, birileri vaadetmi …

10 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

lerin, 15 A ustos 2000 tarihinde imzalanan kiz hanet Sözle meleri paralelinde hazırlandı ını da gözler önüne serdi. Haberin 10 A ustos 2009 tarihinde Ulusal Kanal’da yayımlanmasının ardından, Teoman Alili, Ergenekon savcılarının talimatıyla 11 A ustos’ta gözaltına alındı. Böylece, Ergenekon tertipçileri bir kez daha kendilerini ele verdiler. Abdullah Öcalan, Ba bakan Erdo an’a hitaben 9 A ustos günü Fırat Haber Ajansı’nda yer alan ifadelerinde bölücülerin safını ve Ergenekon tertibinin amacını u sözlerle ifade etmi ti: “Bu i lerde risk alacaksın. Bu

i öyle risk alınmadan ben urayı kaybederim, urayı kazanırım kaygısı ta ıyarak yapılamaz. Bu büyük bir sorundur. Risk alınarak, çözüme yönelik kararlı tavır ve davranı içerisinde olunarak sorun çözülebilir. Cesur olunmalı, yoksa bu Ergenekoncu zihniyet hepsini bitirir. Ya darbecilerden, Ergenekoncular’dan yana tavır alacaksınız ya da demokratikle meden yana tavır alacaksınız.” APO’NUN TALEPLERİ, İKİZ SÖZLEŞMELERLE PARALEL

Birle mi Milletler’de “ kiz Sözle meler” diye anılan sözle meler, AKP iktidarının 4 Haziran 2003 tarihinde Meclis’ten geçirerek yürürlü e koydu u iki sözle me: “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözle mesi” ile “Medeni ve Siyasi Haklar Sözle mesi”. kiz hanet Sözle mesi, ilk olarak 15 A ustos 2000 tarihinde Newyork’ta imzalanmı tı. Abdullah Öcalan’ın taleplerinin

Tayyip Erdo an ve Abdullah Gül, Roma’da Kat l m Ortakl Belgesi’ni imzal yor (29 Ekim 2004). AB kap s na ba lanan Türkiye’de, Brüksel’de al nan kararlar uygulana uygulana, kiz hanet Sözle melerinin artlar olgunla t r ld .


açıklanma tarihi de 15 A ustos 2009. Ba ka benzerlikler de var. Bu haber yayına hazırlandı ı sırada Abdullah Öcalan beklenen “15 A ustos açıklamasını” yapmamı tı. Dergimizi okurken, açıklama büyük olasılıkla yapılmı olacak. imdi, Alili’nin haberine bakalım:

nin kuzey Avrupa ülkelerine gönderilmesi. İKİZ İHANET SÖZLEŞMELERİ- 2

American Kurdish Internatıonal Network (AKIN) isimli dü ünce kurulu undan sızan bilgiler, Abdullah Öcalan’ın 15 A ustos’ta hangi talepleri öne sürece ini ortaya çıkardı. AKIN, Kürt Amerikan leti im Örgütü. AKIN’dan sızan ve Rus gazetesi Pravda kaynaklarından alınan bilgilere göre Abdullah Öcalan’ın olası 15 A ustos taleplerini a a ıda sunuyoruz. Taleplerle kiz hanet Yasalarının ilgili hükümlerini alt alta koyduk, ba lantı açıkça görülüyor. Öcalan BM’nin kiz hanet Sözle melerinden güç alıyor:

(Türk devletini, halkların kendi hakkını tayin hakkını uygulama taahhüdü altına sokan hükümler.) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözle mesi, 2. Maddenin 1. bendi: “Bu sözle meye taraf her devlet, bu sözle mede tanınan hakları giderek artan bir ekilde tam olarak gerçekle tirmek için, gerekli her türlü tedbiri almayı taahhüt eder.” Medeni ve Siyasi Haklar Sözle mesi’nin 2. Maddesinin 1. bendi, yukarıdaki paragrafı “herhangi bir nedenle ayrımcılık yapılmaksızın, kendi toprakları üzerinde bulunan ve egemenlik yetkisine tabi olan bütün bireyler yönünden” ibaresiyle tekrar ediyor. 2. ve 3. bentlerde bu taahhüdün kapsamı daha da geni letiliyor ve ayrıntıları düzenleniyor.

APO’NUN TALEBİ-1

APO’NUN TALEBİ-3

Operasyonların durdurulması, koruculuk ve özel harekât birimlerinin da ıtılması.

Irkçılık temelinde i lenen suçların cezalandırılması, bölgede ya anan faili meçhuller ve di er kontr-terör faaliyetlerinin yargılanması.

ÖCALAN’IN TALEPLERİ

İKİZ İHANET-1

(Halklara kendi kaderini tayin hakkını, dolayısıyla ayrılma hakkını ve siyasi statülerini serbestçe belirleme hakkını tanıyan hükümler.) Her iki sözle mede, 1. Maddenin 1. ve 3. bentleri: “1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal geli melerini serbestçe sürdürebilirler. “3. Sözle meye taraf bütün devletler, kendi kaderini tayin hakkının gerçekle tirilmesi için çaba gösterir.”

İKİZ İHANET SÖZLEŞMELERİ- 3

(Irk, mezhep, tarikat, cemaat,

BM kiz Sözle melerinin 1984’te imzalanmas ndan alt y l sonra Yugoslavya’da kendi kaderini tayin hakk na dayal ayr l k hareketleri ba lad … BM yasalar , Yugoslavya Ordusu’nun da elini kolunu ba lam t . Yugoslavya Federasyon Ordusu, Kosova, Bosna, H rvatistan ve Slovenya operasyonlar nda kusurlu bulundu... a iret vb toplumsal ve dinsel gruplara kendi statülerini belirleme özgürlü ünü tanıyan hükümler.) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözle mesi, 2. Maddenin 2. bendi: “Bu sözle meye taraf devletler, bu sözle mede beyan edilen hakların ırk, renk, cinsiyet, din, dil, siyasal veya di er bir fikir, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, do um gibi her hangi bir statüye göre ayrımcılık yapılmaksızın kullanılmasını güvence altına almayı taahhüt ederler.” Medeni ve Siyasi Haklar Sözle mesi’nin 2. Maddesinin 2.

Tayyip Erdo an ve Abdullah Gül Meclis’te (4 Haziran 2003) kiz hanet Sözle mesi oylan rken. Kayg lar yüzlerinden okunuyor...

APO’NUN TALEBİ- 2

Da dan inen kadrolara siyasi haklar verilmesi, kendisi için olmasa bile PKK için genel bir affın çıkarılması, kendisinin mahpus ko ullarının iyile tirilmesi, PKK’nın üst düzey yöneticileri-

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

11


bendinde, yukarıdaki paragrafı ki isel haklar yönünden tekrar ediyor. APO’NUN TALEBİ- 4

Belediyelerin yetkilerinin arttırılması, belediyelerin bölgedeki yeraltı ve yer üstü kaynaklardan yararlanmasının sa lanması. İKİZ İHANET SÖZLEŞMELERİ- 4

kiz hanet Sözle meleri halktan, milletvekillerinden, bakanlardan gizlenerek çıkarıldı Devlet Bahçeli’nin Ba bakan Yardımcısı oldu u Bakanlar Kurulu, Türkiye’de halklara ayrı devlet kurma hakkı dahil, bilinen azınlık haklarını tanıyan bu sözle meyi hükümet adına imzalaması için, Birle mi Milletler Daimi Delegesi Volkan Vural’a talimat verdi. ‘Medenî ve Siyasî Haklara li kin Uluslararası Sözle me’ ile ‘Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara li kin Uluslararası Sözle me’ i te bu talimatla 15 A ustos 2000 tarihinde Newyork’ta imzalandı. Ancak Bakanlar Kurulu’nun ve Bahçeli’nin bu büyük suçu, yine hükümetin kararıyla gizli tutulmaya çalı ıldı. (Emcet Olcaytu, Kaynak Yayınları’ndan çıkan “Devlet Bahçeli’nin 9 Sabıkası” ba lıklı kitabında, Devlet Bahçeli’nin kiz hanet Sözle melerinin kabulü ve ABD’ye verilen söz do rultusunda idamın kaldırılmasındaki rolünü ayrıntılarıyla ortaya seriliyor.) kiz hanet Sözle mesi, daha sonra 4 Haziran 2003’te AKP ve CHP oylarıyla Meclisten geçirilerek yasala tırıldı. Sözle meler yasala tırılırken içeri i halktan, milletvekillerinden hatta bakanlardan gizlendi. çi Partisi Genel Ba kanı Do u Perinçek, kiz hanet Yasalarına kar ı verdi i mücadele sürecindeki tanıklı ını öyle aktarmı tı: “Konu tu um iki bakan, görü tü üm çok sayıda milletvekili, bu kiz hanet Yasalarıyla onaylanan uluslararası sözle melerin içeri ini bilmememektedir.” Sözle me TBMM’de görü ülürken, Genelkurmay ve Dı i leri Bakanlı ı temsilcileri arasında da tartı maya neden ol-

12 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

mu tu. Genelkurmay, sözle menin onayı sırasında ülkenin bölünmesi yönünde yorumlanamayaca ı beyanı ile hareket edilmesini isterken, AKP Hükümeti’nin Dı i leri ‘sözle menin, BM artının ülkelerin bölünmezli ini vurgulayan birinci maddesi çerçevesinde onaylandı ını’ gerekçe gösterip, Genelkurmay’ın talebine kar ı çıkmı tı. Sözle me, Meclis’ten de Dı i leri’nin görü ü do rultusunda, söz konusu beyan konulmadan Sezer’in onayına sunuldu… kiz hanet Yasalarına kar ı en ciddi mücadeleyi, 17 ay önce Ergenekon tertibiyle Silivri hapishanesine atılan çi Partisi Genel Ba kanı Do u Perinçek vermi ti. Perinçek sözle melerin Türkiye’nin parçalanmasına neden olaca ını belirterek dönemin Cumhurba kanı Ahmet Necdet Sezer’e sözle melerle ilgili çok kapsamlı, aydınlatıcı bir mektup gönderip kiz hanet Sözle mesi’ni Meclis’e geri göndermesini istemi ti. Perinçek, yasanın veto edilmesi için Cumhurba kanı Sezer’i 16 Haziran 2003 tarihinde bizzat ziyaret ederek, ihaneti bir de sözlü olarak açıkladı. Ancak Sezer, yasayı 17 Haziran 2003 tarihinde onayladı. Do u Perinçek, mektubunda öyle demi ti: “Sayın Cumhurba kanımız, Türkiyemiz arkamızda kalan 80 yılın en büyük komplosuyla kar ı kar ıyadır. Sözle melerin onaylanması, Türkiye’yi hedef alan operasyonun bir parçasıdır. Bu gerçe i bugün göremeyenler önümüzdeki süreçte çok daha açık olarak ve sonuçlarına katlanarak göreceklerdir.”

(Do al zenginliklerin ve kaynakların kullanılmasını “halklara” ve bölgelere bırakan hükümler.) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözle mesi, 1. Madde, 1. bent ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözle mesi 1. Madde, 1. bendi: “Bütün halklar do al kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir… Bir halk sahip oldu u maddi kaynaklardan hiçbir ko ulda yoksun bırakılamaz.” Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözle mesi, 25. Madde: “Bu sözle medeki herhangi bir hüküm, halkların kendi do al zenginliklerini ve kaynaklarını tam olarak ve serbestçe kullanma ve yararlanma haklarını zayıflatacak bir biçimde yorumlanamaz.” APO’NUN TALEBİ-5

Bölgede ya ayanların dini ve etnik haklarının geni letilmesi, özel dil e itimi yapan kurulu ların denetiminin hafifletilmesi. İKİZ İHANET SÖZLEŞMELERİ- 5

(Çocuklara (anne ve babalarının talebiyle) inanca göre din ve

Ayr lma hakk na sahip olan toplulu un millet olmas na da gerek görülmüyor. “Halk” oldu unu iddia edecek ve uluslararas merkezlerde “halk” kabul edilecek herhangi bir toplulu un Türkiye’den ayr lma hakk kabul ediliyor.


çi Partisi Genel Ba kan Do u Perinçek, 2003 y l nda Cumhurba kan Sezer’e gönderdi i mektupta öyle demi ti: “Say n Cumhurba kan m z, Türkiyemiz arkam zda kalan 80 y l n en büyük komplosuyla kar kar yad r. Sözle melerin onaylanmas , Türkiye’yi hedef alan operasyonun bir parças d r. Bu gerçe i bugün göremeyenler önümüzdeki süreçte çok daha aç k olarak ve sonuçlar na katlanarak göreceklerdir.” ahlak e itimi hakkı tanıyarak E itimin Birli i’ni hançerleyen hüküm.) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözle mesi 13. Madde, 3. bendi: “Taraf devletler, anne-babaların ve mümkünse vasilerin… kendi inançlarına uygun biçimde çocuklarına dinsel ve ahlaki e itim sa lama haklarına saygı gösterir.” Medeni ve Siyasi Haklar Sözle mesi’nin 18. Maddesinin 4. bendinde aynı paragraf ki isel haklar yönünden tekrar ediliyor. (Yeni azınlıklar yaratarak Lozan Antla ması’nı bertaraf eden hüküm.) Medeni ve Siyasi Haklar Sözle mesi, 27. madde: “Etnik, dinsel veya dinsel azınlıkların bulundu u bir devlette, böyle bir azınlı a mensup bulunan ki iler grubun di er üyeleri ile birlikte toplu olarak kendi kültürel haklarını kullanma, kendi dinlerinin gere i ibadeti etme ve uygulama veya dillerini kullanma haklarını sa lamak.” APO’NUN TALEBİ- 6

12 Eylül anayasasının de i ti-

rilmesi, Kürt halkının iradesinin tanınması. İKİZ İHANET SÖZLEŞMELERİ- 6

(Türkiye Cumhuriyeti Devletine, Türkiye’nin yasama, yürütme ve yargı organlarına yorum hakkı bile bırakmayan, Türkiye Anayasası’nı ve yasalarını devre dı ı bırakan hükümler.) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözle mesi, 5. Madde, 1. bent: “Bu sözle medeki hiçbir hüküm, bir devlete, gruba veya ki iye, burada tanınmı olan hakların ve özgürlüklerin tahrip edilmesini amaçlayan herhangi bir faaliyete giri me veya bir eylemde bulunma, veya bu sözle mede öngörüldü ünden daha geni ölçüde sınırlandırma hakkı verecek ekilde yorumlanamaz.” APO’NUN TALEBİ-7

Bütün bu “uluslararası hukuktan do an haklar” verildikten sonra, uygulanmasının uluslararası kurumlar tarafından denetlenmesi! İKİZ İHANET SÖZLEŞMELERİ- 7

(Uluslararası güçlere ve sözle meye taraf olan bütün devletlere Türkiye’ye müdahale olana ı tanıyan hükümler.)

Medeni ve Siyasi Haklar Sözle mesi, 40. Madde, 1. ve 2. bentleri: “1. Bu sözle meye taraf devletler, sözle mede tanınan hakların kullanılmasında ilerleme sa lamak için aldıkları tedbirler hakkında raporlar vermeyi taahhüt eder. “2. Birle mi Milletler Genel Sekreteri kendisine sunulan bütün raporu incelemesi için Komiteye (BM nsan Hakları Komitesi) havale eder.” Medeni ve Siyasi Haklar Sözle mesi’nin 41. Maddesinde “1. Bu sözle meye taraf bir devlet bu maddeye göre her zaman, taraf devletlerden birinin bir di er taraf devlet aleyhine bu sözle me ile üstlendi i yükümlülüklerini yerine getirmedi i” ikâyetinde bulunma, altı ay içinde tatmin edici düzeltme olmazsa Komite’nin önüne getirme haklarını düzenleniyor. MEZHEPLERE, TARİKATLARA, CEMAATLERE…

kiz hanet Sözle mesi, halklara “kendi kaderini tayin”, bir ba ka deyi le “ekonomik ve siyasi ba ımsızlı ını sa layacak bir devlet kurma” hakkı tanıyor. Ayrılma hakkına sahip olan toplulu un millet olmasına da gerek

çi Partisi Genel Ba kan Yard mc s Ferit lsever ve çi Partisi Genel Ba kan Do u Perinçek. kiz hanet Yasalar na kar en ciddi mücadeleyi, 17 ay önce Ergenekon tertibiyle Silivri hapishanesine at lan Perinçek vermi ti... Apo’nun olas taleplerinin, foto rafta gördü ünüz parçalanm Türkiye haritalar n yay mlayan AKIN adl kurulu tan s zmas da “Kürt Aç l m ”n n nereden yönetildi ini gözler önüne seriyor...

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

13


görülmüyor. “Halk” oldu unu iddia edecek ve uluslararası merkezlerde “halk” kabul edilecek herhangi bir toplulu un Türkiye’den ayrılma hakkı kabul ediliyor. Etnik gruplar dı ında dinsel ve toplumsal köken temelinde mezheplere, tarikatlara, cemaatlere, a iretlere, yerel gruplara vb. kendi statülerini özgürce geli tirme hakkı tanınıyor. Bu sözle me-

PKK yanda lar Beyaz Saray önünde, içeride Bush-Erdo an görü üyor. “Türk Himayesine Hay r”, “Te ekkürler ABD, Irak’a Ho geldin”... (5 Kas m 2007)

den hareketle herhangi bir birey u veya bu halkın, etnik grubun, mezhebin, tarikatın üyesi oldu unu öne sürerek, etnik gruba özgü “siyasi, ki isel, kültürel, sosyal ve ekonomik özgürlük” uygulaması isteyebilecek ve bu uygulamanın gerçekle medi ini öne sürerek, konuyu uluslararası zeminlere ta ıyabilecek. Böylece, tarikatçıların “her cemaat kendi hukukunu ya a-

sın” talepleri de kabul edilmi oluyor. YUGOSLAVYA BU SÖZLEŞMEYİ İMZALADI, PARÇALANDI

ABD ve AB ülkeleri, 1980’lerden beri, emperyalist boyunduruktan kurtulmu ve ba ımsızlı ını tamamlama yolundaki ülkelerin parçalanması için bu sözle meleri kullanıyor. BM hukukuna göre sözle menin, “BM üyesi ülkelerin toprak bütünlü ünün korunması ilkesine” aykırı olarak uygulanmaması gerekiyor. Ancak, 1970 yılında kabul edilen (1993 Viyana Dünya nsan Hakları Konferansı’nda tekrar kabul edilen) “demokratik devlet” ilkesine göre “tüm toplumu temsil etmedi i ileri sürülebilen ülkelerde” kiz hanet Sözle meleri uygulanabilecektir. Zira, kiz hanet Sözle mesi’ni imzalayan Yugoslavya’da “BM üyesi ülkelerin toprak bütünlü ünün korunması” ilkesi “geçersiz” sayıldı. Sonuç olarak Yugoslavya, kiz hanet Sözle mesini dayanak gösteren ABD ve AB’nin ortak operasyonuyla paramparça edildi. YUGOSLAV ORDUSU “KATLİAMCI” GÖSTERİLDİ

Apo’nun açılımlarının sızdı ı merkez ABD için kamu kurulu u Abdullah Öcalan’ın BM kiz Sözle meleri’ni dayanak aldı ı görülen olası talepleri Amerika’daki bir kurulu tan sızdı. American Kurdısh International Network ya da bilinen adıyla AKIN isimli dü ünce kurulu u PKK’nın ABD’deki temsil kurulu u gibi. Kurulu un ba ında Kani Gulam var. Gulam PKK’nın ABD’deki temsilcisi olarak biliniyor. Türkiye Kani Gulam konusunda Amerikan yönetiminden adım atmasını istiyor. Amerikan tarafı geçenlerde bu iste e sözde bir cevap verdi ve Kani Gulam’ı yargıladı. Mahkeme süreci hayli ilginçti. PKK’ya kar ı harekete geçti inin sinyallerini vermek ister gibi yapan ABD’li savcı, Gulam için 10 yıl a ır hapis ve 350 bin dolar para cezası istedi. Savcı istedi ama mahkemenin her ha-

14 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

liyle önceden ayarlandı ı belliydi. Küçük Ermenistan olarak bilinen Los Angeles’ta yapılan yargılamada Ermeni Hákim Dikran Tevrizian, Kani Gulam’a hapis cezası vermedi ve ‘‘400 saat kamu hizmetinde çalı ma’’ cezası verdi. Ceza olarak çalı ılacak ve kamu hizmeti olarak tanımlanan yer daha ilginçti: Kürt Amerikan leti im Örgütü AKIN! Kani Gulam’ın kendi kurdu u örgüt! PKK’nın Amerika’daki temsilcili i! Boy boy parçalanmı Türkiye haritaları yayımlayan, Türkiye’nin terörist olarak gördü ü ve yargılanmasını, iadesini istedi i Kani Gulam’ın ba ında oldu u AKIN, ABD için kamu kurulu u... Apo’nun olası taleplerinin bu kurulu tan sızması da “Kürt Açılımı”nın nereden yönetildi ini gözler önüne seriyor...

BM kiz Sözle melerinin 1984’te imzalanmasından altı yıl sonra Yugoslavya’da kendi kaderini tayin hakkına dayalı ayrılık hareketleri ba ladı… BM yasaları, Yugoslavya Ordusu’nun da elini kolunu ba lamı tı. Yugoslavya Federasyon Ordusu, Kosova, Bosna, Hırvatistan ve Slovenya operasyonlarında kusurlu bulundu. BM, Yugoslavya’nın uluslararası anla maları ihlal etti ini açıklayarak Federasyon Ordusunu “özgürlükleri kısıtlayan katliamcılar” olarak gösterdi. Böylece ABD’nin müdahalesine zemin hazırlanmı oldu. 90’lı yıllarda, Yugoslavya’nın bölünmesi sırasında Devlet Ba kanı Milo eviç Kosova lideri brahim Rugova’yla görü meler yapmı tı. Rugova, görü melerde hep kiz Yasalar’ı gerekçe gösterdi. Miloseviç kiz Yasalar yüzünden Rugova’yı birlik içinde kalmaya ikna edemedi. G


MEDYADA GEZİYORUM

O mektupları kim yazmıştı KUTBAY NAC AYDIN

Şu satırları birlikte okuyalım: “2006 yılında başbakanlığa imzasız bir mektup ulaştı. Mektuptaki satırlar okundukça, gönderenin yakın tarihte emekli olan üst rütbeli bir subay olduğu anlaşılıyordu. Mektup imzasız olduğu için başlangıçta ciddiye alınmak istenmedi (…) İddia çok vahimdi! Son yıllarda çorap söküğü gibi ortaya çıkarılan çeteler tesadüfi değildi. Emekli subay mektubunda bunlar anlatılıyor: Çekirdek kadrosunu bir kısım TSK mensubunun oluşturduğu, emekli askeri personel ile bazı sivil şahısları da kapsayan ve etki alanları oldukça geniş organizasyon tarafından yapılmaktadır. (…) bahsettiğim illegal organizasyon tarafından şahsıma yapılan görev teklifini seve seve kabul ettim. Bugüne kadarki süreç içinde yürütülen psikolojik harekât çerçevesinde planlanan görevlerde aktif olarak yer aldım. Söz konusu psikolojik harekât eylem plânlarında AKP hükümetine karşı düzenlenen operasyonun adı SARIKIZ olarak belirlenmişti.” Hatırlayanlar olmuştur. Bu mektup, Şamil Tayyar tarafından açıklanmış ve “Operasyon Ergenekon” adlı kitabının en başında yer almıştı. ŞAMİL TAYYAR’IN “ÜFÜRÜĞÜ” DEĞİLSE…

Şamil Tayyar’ın iddiasına göre bu mektup başbakanlıktan kendisine sızdırılmıştı. Mektup, kitabın 13-19 sayfaları arasında aktarılıyordu. O günden bu yana “Ergenekon savcıları” üç iddianame yazdı ama toplam altı bin sayfayı bulan iddianamelerde bu altı sayfalık mektubu “sığdıracak” yer bulamadılar. Dahası, 300 bin sayfayı bulan deliller arasında da bu mektuba yer vermediler. İpe sapa gelmez yüzlerce ihbar mektubu, binlerce kel alaka telefon konuşması iddianamelerde ve delil klasörlerinde yer alıyor ama (Şamil Tayyar’a göre “çok önemli itiraflar içeren”) bu mektup ortada yok! Üstelik Şamil Tayyar da kalemşorluğa devam ediyor ama bu konuda nedense hiç kalem oynatmıyor ve alınganlık da göstermiyor. Oysaki savcılar, en alçak, en şerefsiz kişileri bile ciddiye alarak, onların iddialarına yer veriyorlar da Şamil Tayyar’ın iddiasını görmezden geliyorlar. Başbakanlık bile Şamil Tayyar’ın iddiasını yalanlamadığı halde bu mektuba değer verilmiyor. Garip değil mi? AKŞAM GAZETESİ DE “AKŞAM” UYKUSUNDA

Akşam Gazetesi de, 25 Nisan 2009 günlü nüshasında, benzeri bir iddiayı, “eşşek nalı” büyüklüğündeki harflerle manşet yapmıştı. Çünkü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Akşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya ve muhabiri Deniz Güçer’e “Ayışığı ve Sarıkız’ın ilk ihbar mektubu bana geldi” demişti. Habere göre, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı aynen şunları söylemişti: (Eğer bu haber doğru değilse ben Akşam gazetesinin yalancısı durumundayım tabii.) “Yanılmıyorsam 2003 yılı sonu ya da 2004 yılı başıydı. Küçük puntolarla yazılmış, iki buçuk-üç sayfalık bir mektup aldım. Genel Merkezde parti yönetimindeydim. Dikkatlice okudum. Aynen anlatıyordu: ‘Bir hazırlık var, ismi Ayışığı, diğer Sarıkız. Asker içinde sivillere destek verenler var. Ben de bu işin içinde bulundum. Sonradan vicdan muhasebesi yaptım. Bu işin çok haksız ve yanlış olduğunu gördüm. Çünkü hükümetiniz iyi işler yapıyor’ diyordu. Okuyunca ‘uçuk adamın biri, bir şeyler yazmış’ dedim. Ama yırtmadım, kenara koydum. Daha sonra Nokta dergisinde günlükler yayınlanınca hatırladım. Sonra araştırdım. Aynı mektup, sadece

bana değil birkaç arkadaşa daha gelmiş. Bir yerde hâlâ duruyor. Ben altı yıl hâkimlik yaptım. Bu insanlar (savcıları kastediyor yanılmıyorsam) hukuka, adalete odaklanır. Bir şey varsa onu tüm unsurları ile ortaya çıkarmak isterler. O insanlar da bu işe odaklanmışlar, cesurca gidiyorlar.” Burada araya girmezsem patlarım doğrusu: Evet! Savcılar o kadar odaklanmış ki; Başbakan yardımcısının açıklanmasını ciddiye alıp, o mektubu istememişler. Başbakan yardımcısının açıklamasına devam edelim: “Mesela Tuncay Güney’in ifadesi 2001’de alınmış, bir tarafa atılmış! (Burada Başsavcı Aykut Cengiz Engin’e ve Turan Çolakkadı’ya bir taş atılıyor gibi ama beni ilgilendirmez onlar düşünsün) Ama bombalar bulununca, bütün parçaları birleştirince, bakıyorsun ortada bir şey var. Böyle olunca da üzerine gidiyorsun. Hukuk devletinde, kanıtların toplanma zamanı tarif edilmemiş. En uygun zamanda toplanır.” İşte bu son cümle “şahane” doğrusu! “Kanıtlar en uygun zamanda toplanır!” Ergenekon tertibine de “cuk” oturuyor: 2001’de Tuncay Güney’e söyletilenler kaydediliyor ama kanıt olarak kullanmanın “zamanı değil!” 2002’de bu kayıtlar MİT’in arşivine alınıyor. Araştırmanın ya da adli makamları bilgilendirmenin “zamanı değil!” 2003’te Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e gönderiliyor. Hilmi Özkök “zamanı değil!” diye imha ettiriyor ya da “cebine koyup” evine götürüyor. Yine 2003’te Başbakanlığa da gönderiliyor ama Başbakan “zamanı değil!” diye gizliyor. Bülent Arınç vs de iddiaları öğreniyor ama “zamanı değil!” diye susuyor. Gözünü sevdiğim hukuk devleti! Ama şimdilik hukuk devletinin de “zamanı değil!” zaten. Şimdi sadece “tertip” zamanı! Bu söyleşiyi yapan Akşam gazetesi yönetmeni ve muhabiri de “zamanı değil!” diye, o mektubun bir kopyasını bile istemiyor elbette! İyi ama o “adalete odaklanan” Ergenekon Savcıları niçin bu mektupların peşine düşmüyor? Ya da o mektupları yazan veya yazanlar niçin savcılığa başvurmuyor? Muhbirlikten “tanıklığa” terfi etmek iyi bir şey değil mi? Bakın Hilmi Özkök muhbirliği uygun görmemiş ve yıllarca Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Hayati Yazıcı gibi susmuş. Kanıtların “toplandığı” en uygun zamanda da “bülbül gibi şakımaya” başlamışlar. GELE GELE YİNE O MEKTUPLARA GELDİK

Hukuk devletinde, “kanıtların ne zaman toplanacağı tarif edilmemiş” ya! Hayati Yazıcı öyle diyor. İşte ben de diyorum ki; o mektupların ve o mektupları yazanların ortaya çıkacağı zaman henüz gelmemiş demek ki! Şamil Tayyar’ın “mektup sahibini” nasıl takdim ettiğine dikkat etmiş miydiniz? Zahmet edip yazının başına dönmeyin. Bendeniz tekrar yazıyorum: “Yakın tarihte emekli olan üst rütbeli bir subay!” Durun! Hemen tahminde bulunmayın! Şamil Tayyar bu mektubu yayımladığında Yaşar Büyükanıt bile emekli olmamıştı. Demek ki ondan önce emekli olanlardan biri zan altında. Bu kadar “gevezelik”ten sonra söyleyin bakalım: Acaba bu mektuplar niçin altı bin sayfalık iddianamelere ya da 300 bin sayfalık “delil” klasörlerine alınmadı? Savcılar Şamil Tayyar’ı ya da Hayati Yazıcı’yı, “uydurma bir mektuptan” söz ettiklerini varsayarak ciddiye mi almıyor? Yoksa “üst rütbeli subay”ın kim olduğunu açıklama zamanı mı gelmedi? Her iki halde de soruların muhatabı ben değilim. Bunu Şamil Tayyar, Hayati Yazıcı dert etmiyorsa, savcılar bu mektuplara değer vermiyorsa, mektupların sahipleri ortaya çıkmıyorsa, ben de “demek ki bu mektup hikâyeleri, Ergenekon tertibinin başka bir kanıtıdır” deyip geçerim. Haksız mıyım yani?G 16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›kG 15


FORUM

‘Kürt açılımı’nın diğer adı: Amerika ile çözüm… hangi yabancı devleti davet ederek çözüyordu? AÇILIMIN GERÇEK SAHİBİ

MEHMET BEDR GÜLTEK N / P Genel Ba kan Vekili

10 Ağustos tarihli Cumhuriyet gazetesinde Emre Kongar, Amerikan Büyükelçisi James Jeffrey’e bile parmak ısırtacak önerisini yaptı: “Konunun çözümlenmesinde ve müzakere edilmesinde aktif taraflar olan Washington ve Brüksel’i dışlayıp, “açılım” adı altında sorunu on-onbeş Türk gazeteci ile müzakere etmeye başlamak en büyük yanlıştır… “Ciddi bir çözüm çabası Brüksel ile Washington’un masada olmasını gerektirmektedir.” Merhaba, Osmanlı’nın son döneminde “düvelli muazzama” karşısında boynu eğik, sinik ve “bizden adam olmaz” diyen Tanzimat aydını! Emre Kongar en çıplak hali ile yazmış. Ama bu anlayışın bazı istisnalar dışında İstanbul basınına, hemen hemen tamamıyla hâkim olduğunu görüyoruz. Fatih Çekirge ise aynı fikri biraz daha değişik işlemiş: Amerika’nın niçin işin içinde olduğunu uzun uzun yazdıktan sonra sözlerini şöyle tamamlıyor: “Hiçbir sorun kendi sınırlarınız içinde çözülmüyor… Ekonomide olduğu gibi diplomaside de sınırlar çoktan kalkmıştır artık. İçinize kapanıp ‘benim meselem’ diyemiyorsunuz. Diyemezsiniz. Boşuna kızmayın.” DÜNYAMIZIN GERÇEĞİ

Baştan aşağı teslimiyetin sindiği bu satırların yazarına ve benzer şekilde düşünenlere hatırlatmak gerekiyor. Rusya Çeçen sorununu, İran PJAK konusunu, Hindistan Keşmir ve Sih sorunlarını, Çin Tibet ve Uygur sorunlarını, Suriye Kürt sorununu; sınırları dışında mı çözdü veya çözüyorlar? İngiltere İrlanda, Fransa Korsika, İspanya Bask sorununu çözmek için çalışırlarken hiç kimseye “bunlar iç işimiz değil, hadi gelin beraber çözelim” demediler. Soruyu kendimizle ilgili olarak da sorabiliriz: Türkiye, AB kapısına bağlanana ve ABD güdümüne girene kadar sorunlarını

16 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

Amerika elbette İstanbul basını böyle yazdığı için işin içine dahil olacak değil. Amerika “Kürt açılımı”nın gerçek sahibi. Bunu gizlemiyor da. Newsweek Türkiye, 2 Ağustos tarihli sayısında bu açılımın hikâyesini oldukça açık sözlülükle yazmış. Dergi; “Obama’nın görevi devraldıktan sonra Türkiye’ye yaptığı ziyarette Türkiye’ye verdiği önemi ve Kürt so-

M Kürt sorununun Türkiye lehine çözümü için ko ullar uygun hale gelmi tir… Amerika imdi kaybediyor ve bölgeden çekiliyor… Türkiye, AB üyelik ba vurusunu geri çekecek, Amerika’n n Büyük Ortado u Projesine tav r alacak, NATO’dan ç kacak, büyük bir demokratikle me hamlesi ile feodalizmi tasfiye edecek, köklü bir toprak reformu ile yoksul ve topraks z köylü b rakmayacak, Suriye ve Irak ba ta olmak üzere ran ve di er bölge ülkeleriyle birlik politikas izleyecek ve Avrasya ittifak içinde yer alacak… L rununun çözümü ile Bölgesel Kürt Yönetimi Türkiye ilişkilerinin iyileştirilmesi yönündeki arzusunu açıkça ortaya koydu” diye yazıyor. Niçin? Çünkü 2011 yılına kadar ABD askerleri Irak’tan çekilecekti ve Bölgedeki ABD çıkarlarını güvenceye alacak bir yeniden yapılanma gerekliydi. Yani “Kürt açılımı” ile Türkiye himayesinde Barzani Talabani devleti hayata geçi-

rilmeliydi bir an önce. Zaman yoktu ve acele etmek gerekiyordu. Hemen Abdullah Gül devreye girdi. Ve Kürt sorununun çözümü için önümüzde tarihi bir fırsat olduğunu söyledi. Ardından Tayip Erdoğan sahne aldı. Ve içinde ne olduğu belli olmayan “Kürt açılımını” başlattı. Elbette Amerika görevi Gül ile Tayyip’e verip kenara çekilecek değildi. Amerika’nın Brüksel’deki uluslararası kriz grubu, Irak Kürtlerinin Musul Vilayeti olarak Türkiye’ye bağlanmak istedikleri yönünde bir rapor hazırladı. Büyükelçi Jeffrey ise Tayip ile Gül’e tam güvenmiyor olacak ki siyasi parti liderleriyle doğrudan görüşmeler yaptı. Baykal ve Türk ile görüştü. Gene de Jeffrey Kongar ve Çekirge gibilerle kıyaslandığında oldukça ihtiyatlı. Basında Kürt açılımının aslında bir Amerikan planı olduğu yolunda yazılar çıkınca, “Kürt açılımı ABD planı değil” demek ihtiyacı duydu. ZAFER SARHOŞLARI VE TESLİM OLANLAR

Bu arada zafer sarhoşluğu içinde olan parti DTP. Haksız da değiller. Kürt sorununun çözümünde resmen muhatap alındılar. Tayip Erdoğan, büyük bir tantana ile kendileriyle görüşürken, CHP ve MHP’yle konuyu görüşmek üzere İçişleri Bakanı’nı görevlendirdi. Yani bir yanda Konunun asıl tarafları yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve DTP (gerçekte PKK) diğer tarafta ise bu asıl tarafların çözüm için görüşlerini aldığı kurum ve kişiler. Öcalan 15 Ağustos açıklaması öncesinde avukatlarını görüşlerini almak üzere çok sayıda şahsiyete gönderdi. AKP de aynısını yapıyor. Sorunun diğer tarafı ile görüştükten sonra “açılımını” yapmadan önce çeşitli partiler, meslek örgütleri vb. kurumlardan görüş alacak. Böyle bir tablo CHP ve MHP gibi partiler açısından ne kadar aşağılayıcı ise, DTP açısından da o kadar kazanılmış bir başarıdır. İşte bu zafer sarhoşluğu içindeki DTP, Amerikan Büyükelçisi ile yaptığı görüşmenin ardından Washington’da büro açacağını duyurdu. Ahmet Türk diğer eşbaşkan Emine Ayna ile birlikte önümüzdeki ay veya Ekim ayında Washington’a giderek görüşmelerde bulunacak. Bu gelişme Amerika’nın DTP’yi (PKK’yı)


Kürt sorunu ile ilgili olarak resmi muhatap aldığının ilanıdır. Amerika’nın bu ölçüde alenen işin içine dahil olmasının DTP’yi çok memnun ettiği anlaşılıyor. 7 Ağustos tarihli Hürriyet’e göre; “Sakık, Hükümetin başlattığı ‘Kürt Açılımı’ sürecinde uluslararası dinamiklerin katkısının yadsınamayacağını belirterek, ‘dilerdik ki bu açılım tümüyle iç dinamiklerle olsun. Ama ne edelim ki bu da bizim gerçekliğimiz” diyor. Uluslararası dinamikler elbette Amerika ve Avrupa Birliği oluyor. Yani günümüzün emperyalist ülkeleri. DTP, emperyalist ülkelerin katkısı ile Kürt sorununu çözüyor! İstanbul basınında köşeleri tutmuş “aydınlar” ise emperyalizmin boylu boyunca işin içinde olmasına bakarak “Ne yapalım, yapacak bir şey yok, Amerika ve Avrupa ile bu işi çözeceğiz” diyorlar. ABD ile çözüm ne anlama geliyor? YUGOSLAVYA, IRAK, AFGANİSTAN

Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Son yirmi yıl içinde Bölgemizde ABD ve AB’nin

dahli ile üç ülkede ulusal sorunların nasıl “çözüldüğüne” tanık olduk. Yugoslavya doğrudan doğruya ABD ve AB marifetiyle her 30 Yugoslav yurttaşından birinin öldüğü bir iç savaşın ardından 7 parçaya bölündü. Hâlâ birkaç yeni parçanın “bağımsızlığını kazanması” ihtimal dahilinde. Irak, Amerika’nın götürdüğü demokrasi sayesinde 20 yıl içinde iki buçuk milyon evladını kurban verdi ve vermeye devam ediyor. Fiilen üç parçaya ayrılmış durumda. Süreç devam ediyor. Afganistan ABD’nin işgali ile “özgürleşti”. Bir milyon Afganlı öldü. Daha da ölecek. Afgan toplumu etnik farklılıklar temelinde yeniden yapılandırıldı. Yani Afganistan’ın önünde daha çok etnik çatışma var. İşte emperyalizm budur. UYGUN KOŞULLAR VE ÇÖZÜM

Kürt sorununun çözümü için koşullar uygun hale gelmiştir. Çünkü sorunun esas nedeni, Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek için Bölge’ye işgalci bir güç olarak gelen Amerika’nın askeri varlığıdır.

Ç PART S ’NDEN ABD BÜYÜKELÇ L ÖNÜNDE EYLEM

“Vatanımızdan elinizi çekin, aksi takdirde kırarız” çi Partisi Ankara l Örgütü, 10 A ustos günü “Kürt açılımı”nı ABD’nin Ankara Büyükelçili i önünde yaptı ı eylemle protesto etti. Büyükelçilik önünde basın açıklaması yapan P Merkez Karar Kurulu Üyesi ve Ankara l Ba kanı Sefa Koço lu, Türkiye üzerinde büyük bir oyunun oynandı ını, bu oyunun mimarının ABD oldu unu kaydetti. Türkiye’nin tarihi bir yol ayrımında oldu unu belirten Koço lu unları vurguladı: “Bugün ülkemizin ve milletimizin önüne getirilmi olan sorun; emperyalizm ve feodalizme kar ı mücadelenin sonunda kurulmu olan Atatürk Türkiye’sinden geriye kalan ne varsa onların da bir kenara atılması çalı masından ba ka bir ey de ildir. Amerika’nın acelesi vardır. 2011 yılında askerlerini Irak’tan çekmeden önce Türkiye’nin Ortado u planlarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi için çabalamaktadır. Türkiye, “Kürt açılımı” adı altında ABD’nin Kuzey Irak planına teslim alınmak istenmektedir. ABD’nin bu senaryosuna kar ı tek çözüm, Kurtulu Sava ımızın denenmi , sınanmı politikalarını yeniden hayata geçirmektir. ABD’yi ve ona güvenen hainleri uyarıyoruz. Vatanımızdan elinizi çekiniz! çi Partisi olarak Türk ve Kürdüyle bütün milletimizin kendi sorunlarını emperyalizme kar ı birlik içinde çözece ine güveniyor, Türkiye’nin iç i lerine burnunu sokan ABD’yi protesto ediyoruz.” Eyleme katılan çok sayıda çi Partili sık sık “Türk-Kürt karde tir, Amerika kalle tir”, “Tayyip istifa, Fethullah’ın yanına” sloganları attı.

Amerika şimdi kaybediyor ve bölgeden çekiliyor. Amerika’nın Bölge’den gittiği koşullarda bu sorunun çözümü açısından son derece elverişli koşullar doğacaktır. Aslında Amerika giderayak Türkiye’ye bir kazık atmaktadır. Daha doğrusu atmak istemektedir. İşbirlikçiler ve etnik politika bezirgânları bu kazığı yemeğe ve milletin de yemesine yardımcı olmaya çok hevesliler. Türkü ve Kürdüyle milletimizin cevabının ne olduğunu yaşayarak göreceğiz. Gerçekte, çözüm gün geçtikçe daha net bir şekilde ortaya çıkıyor: Türkiye, AB üyelik başvurusunu geri çekecek, Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesine tavır alacak, NATO’dan çıkacak, büyük bir demokratikleşme hamlesi ile feodalizmi tasfiye edecek, köklü bir toprak reformu ile yoksul ve topraksız köylü bırakmayacak, Suriye ve Irak başta olmak üzere İran ve diğer bölge ülkeleriyle birlik politikası izleyecek ve Avrasya ittifakı içinde yer alacak… İşte Türkiye’nin lehine “açılım” ancak böyle olur!G

TKP: Kürt sorununda Ergenekon açılımı Türkiye Komünist Partisi tarafından 8 A ustos günü yayınlanan “Kürt sorununda Ergenekon açılımı” ba lıklı bildiride Ergenekon davasının 3’üncü iddianamesi ve “Kürt açılımı” ele tirildi. Bültende öyle denildi: “ ddianame serisinin 3’üncü filmi çekildi. Bunlara bakılırsa, Kürt sorununu Kemalizm yarattı, PKK’yi Ergenekon kurdurdu, Öcalan’ı Yalçın Küçük yönetti, bu durumda Kürt sorununu çözmek de ABD’ye kaldı! Solu, sosyalizmi bir kenara bırakıp cemaatlerle, tarikatlarla, AB’yle, ABD’yle yakınla tı ınızda düzenin “iyi Kürt”ü oluverirsiniz. Ergenekon 3, AKP’nin dönemsel açılımında yerini bulmaktadır. Gündemde Kürt açılımı vardır, Ergenekon 3 de Kürt sorununu merkeze almaktadır. AKP’nin Kürt sorununa ili kin “çözüm paketi”nin merkezinde Türklerin ve Kürtlerin “Yeni Osmanlı” sistemati i içinde ABD’nin dünya egemenli inin bölgesel ajanları haline getirilmesi vardır. Kürt siyasetine bir kapı açılmaktadır. ABD merkezli çözüm paketini tıkayan unsurlardan kurtulurlarsa Kürt siyasetinin önü açılacaktır. kincisi, çözüm paketine ayak diremesi muhtemel olan Türkçü unsurlara da aynı ekilde yüklenilmekte, bunlar da bu ekilde “hizaya getirilmekte”dir. Üçüncüsü, Kürt meselesinde Kürt milliyetçili ine de Türk milliyetçili ine de uzak duran, emperyalizmin bölge planlarına kar ı da yeterince uyanık olan sol kesimler bu psikolojik sava hamlesiyle devreden çıkartılmak istenmektedir. Ergenekon 3’ün kendisi bir maskaralıktır.”

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

17


‘TEOMAN AL L SERBEST BIRAKILSIN!’

Ulusal Kanal’la büyük dayanışma! Ulusal Kanal program yap mc s Teoman Alili’nin Ergenekon tertibiyle gözalt na al nmas n n ard ndan, adeta Ulusal Kanal’la dayan ma seferberli i ba lad . 14 A ustos’ta yap lan eyleme i çiler, Cumhuriyet okurlar , Ulusal Kanal gönüllüleri, çi Partisi, TGB, ADD yöneticileri ve ayd nlar kat ld . Haber Masas , 14 A ustos gecesi Cumhuriyet yazar Ümit Zileli’nin sunumuyla yay n na devam etti. lusal Kanal program yapımcısı Teoman Alili, Ergenekon savcılarının talimatıyla, hukuksuz bir biçimde gözaltına alındı. Alili’nin gözaltına alınmasıyla birlikte büyük bir dayanı ma örne i sergilendi. 14 A ustos günü, Ulusal Kanal binası önünde toplanan Ulusal Kanal izleyicileri, gazeteciler, sendikacılar, Cumhuriyet okurları, Ulusal Kanal’ı ‘susturma harekâtını’ ve bu kapsamda Teoman Alili’nin gözaltına alını ını protesto ettiler. Alili’nin sundu u Haber Masası, 14 A ustos ak amı gazeteci Ümit Zileli’nin sunumuyla yayınına devam etti; Türkiye Gazeteciler Sendikası Ba kanı Ercan

U

Teoman onuncu oldu Teoman Alili, Ulusal Kanal kadroları veya gönüllüleri arasında, Ergenekon tertibi kapsamında gözaltına alınan onuncu isim. 21 Mart 2008’den beri devam eden gözaltılar, Ulusal Kanal’ın hedefte oldu unu göstermeye tek ba ına yetiyor. -21 Mart 2008’de Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit lsever, Haber Dairesi Koordinatörü Dr. Serhan Bolluk, Yönetim Kurulu Üyesi gazeteci Adnan Akfırat, Ankara Haber Müdürü Hikmet Çiçek ve zmir Temsilcisi Hayati Özcan gözaltına alınarak tutuklanmı lardı. lsever, Bolluk ve Akfırat tahliye edildi ancak Çiçek ve Özcan 17 aydır tutuklular. -23 Temmuz 2008’e gelindi inde, Konya merkezli yürütülen operasyonda Mersin temsilcisi Yusuf Buldu, reklâm sorumlusu Nuran Gökdemir ve kanalın danı manlarından Prof. Dr. Uçkun Geray gözaltına alınmı lardı. Prof. Geray, gözaltına alını ından birkaç ay sonra vefat etmi ti. -13 Nisan 2009’da tertiplenen operasyonda ise Ulusal Kanal programcılarından Prof. Dr. Erol Manisalı tutuklanmı tı. Prof. Manisalı kanser te hisiyle ameliyat olduktan sonra tahliye edilmi ti.

18 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

pekçi de 13 A ustos’ta Alili’ye destek için programın konu u oldu. Ulusal Kanal’ın telefonları da susmadı. Yurdun dört bir yanından izleyiciler, “Yanınızdayız, yanınızda olmak zorundayız. Ulusal Kanal gönüllüsü olmak istiyoruz” demek için aradılar. “BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ AYAKLAR ALTINDA”

14 A ustos’ta yapılan eylemde konu an Ulusal Kanal Yönetim Kurulu Ba kanı Yalçın Büyükda lı, Teoman Alili’nin neden gözaltına alındı ını ve hazırladı ı haberi ayrıntılarıyla anlattı. Teoman Alili, gözaltına alındı ı günlerde Abdullah Öca-

lan’ın açıklayaca ı sözümona yol haritasıyla ilgili önemli bilgiler edinmi ; son programında da haberi ekranlara ta ımı tı. “Ergenekon savcıları, ABD kaynaklı bölme ve parçalama planını koruma altına mı almı lardır?” diye soran Büyükda lı, unları söyledi: “ABD’de üretilen programları uygulamak, AKP iktidarının varlık nedeni. Bu tertibin sorumlusu AKP iktidarıdır. AKP Cumhuriyet Devrimimizin dü manıdır. Do al olarak bu siyasi iktidar basın özgürlü ünün de dü manıdır. Anayasa’nın 28. maddesi ‘Basın hürdür ve sansür edilemez’ diyor. Basın özgürlü ü ayaklar altındadır. Bütün basın kurulu larını ve milletimizi bu saldırıyı püskürtmek için dayanı maya ça ırıyoruz!” Yalçın Büyükda lı’nın konu ması sık sık, ‘Yurtseverler çıkacak hesap soracak!”, “Hükümet istifa, Tayyip Yüce Divan’a!” sloganlarıyla desteklendi.


HER GÜN 100 KİŞİYE SÖYLEMEK ZORUNDASINIZ!

Büyükda lı’nın ardından sözü, gazeteci Banu Avar aldı. “Bizler ABD, Gürcistan, srail büyükelçilerinin emriyle TRT’de i ten atıldık. Birileri de Teoman gibi, elçiliklerin emriyle içeri atılıyorlar. Bu dalga giderek büyüyor ve giderek sessizle iyor. Kalemlerini satmı olanlar artık seslerini çıkaramıyor. Kö elerinde sütunlarında yazamıyorlar. Rahat evleri veriliyor onlara, altlarına arabaları, villaları ve artık içeride olanları gören yok! Teo-

man’ın içeride oldu unu kimse bilmiyor! Herkes her gün 100 ki iye söylemek zorunda onların içeride olduklarını. Onları unutturmamalısınız!” GREV ÇADIRINI BIRAKIP GELDİLER

Grevdeki Selüloz-i Sendikası da eylemdeydi. 35 i çi ve sendika ube Ba kanı Aydın Parlakkılıç, grev çadırını bırakıp Ulusal Kanal’a destek olmak için gelmi lerdi. E itim- 2 no.lu ube Ba kanı Abidin Baysal ve Tekgıda-i stanbul 10 no.lu ube Ba kanı Muzaffer Dilek de oradaydı.

Sendikacıların konu malarının ardından ‘Ya asın ulusal dayanı ma!’, ‘Ulusal Kanal susmayacak!’ sloganları atıldı. çi Partisi Genel Ba kan Yardımcısı, stanbul l Ba kanı Erkan Önsel de sendikacıların, i çilerin, CUMOK’un ve aydınların deste ini vurgulayarak ‘ te Ulusal Kanal budur” dedi. Önsel, sözlerini öyle noktaladı: “Ulusal Kanal’ı kimse susturamayacak! Teoman Alili derhal serbest bırakılsın!” Eylemde ADD Marmara Bölge Sorumlusu Turgut Ünlü ve

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

19


air Hüseyin Haydar da birer konu ma yaptılar. DİRENEN MERKEZ OLDUĞU İÇİN HEDEF

Peki, Ulusal Kanal ve Teo-

man Alili neden hedefteydi? 13 A ustos’ta basın toplantısı düzenleyen Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turan Özlü, açıklamasında bu sorunun da yanıtını verdi.

Hukuksuzluk diz boyu! Teoman Alili 11 A ustos’tan beri hukuksuz bir biçimde gözaltında tutuluyor. Avukat Osman Aydın ahin, 13 A ustos’ta müvekkiliyle görü türülmedi. Yasaya aykırı bu uygulama, stanbul Barosu Temsilcisi tarafından da belirlenerek tutanak altına alındı. Alili, 14 A ustos’ta da avukatıyla görü türülmedi. TALİMAT VAR, KARAR YOK!

Alili’nin Ergenekon tertibiyle gözaltına alını ı da dikkat çekiciydi. stanbul Emniyeti Yabancılar ubesi’nden polisler, hakkında Türk vatanda ı olmadı ı, Türkiye’de kaçak çalı tı ı yönünde ihbar aldıkları gerekçesiyle Teoman Alili’yi 11 A ustos günü gözaltına aldılar. Oysa Alili, Türkiye’de do mu , ö renimini Türkiye’de tamamlamı tı. Evet, Makedon asıllıydı; ancak Vatanda lık Kanunu’nun 1. maddesine göre Türkiye’de do an herkes, hiçbir makamın takdir ve i lemine gerek olmaksızın vatanda lık hakkına sahip! Nitekim gözaltına alınmasındaki asıl

‘Beni de alın’ kampanyasına yo un ilgi çi Partisi’nin tüm yurtta ba lattı ı “Do u Perinçek ve Yurtsever aydınlar serbest bırakılsın” kampanyası çerçevesinde zmir’in 11 noktasında imza masaları açıldı. “Beni de alın” sloganıyla açılan imza masalarına zmirlilerin ilgisi yo undu. Buca irinyer merkezinde açılan masada 3 saatte yüze yakın imza toplandı. Aralarında CHP, ADD, CKD ve Bizder yöneticileri ile eski milletvekilleri ve emekli askerlerin de bulundu u çok sayıda öncü de kampanyaya imzalarıyla destek verdi. çi Partisi Buca lçe Ba kanlı ı imza masalarına gösterilen ilgi kar ısında siyasi partilerle görü melere ba ladı ve ilk olarak CHP Buca lçe Ba kanlı ını ziyaret etti.

20 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

neden ertesi gün ortaya çıktı. Terörle Mücadele ube polisleri, aynı ihbarın kendilerine de yapıldı ını öne sürerek Alili’yi 12 A ustos’ta Yabancılar ubesi’nden teslim alıp kendi ubelerine götürdüler. TEM polisleri, Avukat Aslıhan Kocabal nce’ye, Teoman Alili’yi Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün talimatıyla gözaltına aldıklarını söylediler. Av. nce, gözaltı kararını görmek istedi inde ise polisler belgeyi gösteremediler; ‘geldi, gelecek’ diye oyalamaya çalı tılar. 40 GÜN İŞLEME KONMAYAN İHBAR MEKTUBU

13 A ustos günü Teoman Alili’nin Bayrampa a’da oturdu u evi arandı. Arama ve el koyma kararının gerekçesi avukatlara verilmedi, ancak okundu. Hem Yabancılar ube’ye, hem de TEM’e elektronik postayla gönderilen isimsiz, imzasız bir ihbar mektubu aramaya gerekçe gösteriliyordu. simsiz ihbar mektubunda, Alili’nin Ulusal Kanal’da yayınlanan programlarında Ergenekon propagandası yaptı ı ve kaçak ya adı ı iddia ediliyordu. Polis, 1 Temmuz 2009’da yapılan ihbarı 40 gün boyunca dikkate almamı , nedense Teoman Alili tam da Öcalan’ın taleplerine ili kin haberi hazırladı ı sırada i leme koymu tu! ‘SUÇ’ DELİLLERİ!

Üstelik süreç yine tersten i ledi. Delilden yola çıkarak suçluyu bulması gereken polisler, önce ‘suçlu’yu buldu; ardından suçu i ledi ine dair ‘kanıt aramaya’ çıktılar! Nitekim Alili, evindeki aramadan 2 gün önce gözaltına alınmı tı! Polislerin evdeki aramada ‘suç delili’ diye el koydu u dokumanlar da anlamlıyd ı : -Ulusal Kanal danı manı, Aydınlık yazarı Av. Emcet Olcaytu’nun kaleme aldı ı, Teoman Alili adına imzaladı ı ‘Devlet Bahçeli’nin Dokuz Sabıkası’ adlı kitap, -Prof. Dr. Erol Manisalı’nın keleme aldı ı, Alili adına imzaladı ı “Ortak Pazardan AB’ye Hayatım Avrupa” adlı kitap, - çi Partisi Genel Ba kanı Do u Perinçek’in yazdı ı “Gladyo ve Ergenekon” adlı kitap ve Aydınlık’ın 5 farklı sayısı!

“Bu gözaltı ve tutuklamaların bütünüyle kanunsuz ve iktidarın siyasi hedefleriyle ilgili olarak sahneye kondu u bugün ortaya çıkmı bulunuyor. “Ulusal Kanal, ABD’nin Büyük Ortado u Projesi kapsamında yürürlü e koydu u u sözümona Kürt açılımı nedeniyle saldırıya u ramaktadır. Ulusal Kanal Türkiye’nin ABD planlarına direnen merkezi oldu u için, o planları de ifre edip milletimize açıkladı ı için saldırıya u ramaktadır. Bu çok açıktır. “Zaten Savcı Zekeriya Öz, Ergenekon davasının merkezinde “ çi Partisi’yle birlikte Ulusal Kanal var” açıklaması yaparak süreci itiraf etmi tir.” GERÇEKLERİ DAHA GÜÇLÜ AÇIKLAYACAĞIZ!

Turan Özlü, Türk basınının tarihinde görülmemi bir ku atma ve saldırı altında oldu unu belirterek, bugünkü yanda medyayı i gal yıllarının mütareke basınına benzetti. Ergenekon tertibinde ilk operasyonun basına yapıldı ını söyleyen Özlü, “Bir plan dahilinde büyük devlet olanakları da seferber edilerek yanda medya yaratılmı tır” dedi ve Sabah-atv operasyonuyla ba layan süreci özetledi. Bu operasyonun tek bir amacı vardı: “Yanda medya yaratılmadan, o kadar yurtsever aydın Silivri zindanlarına atılamazdı!” Turan Özlü, vatansever basının gözaltı ve tertiplerle sindirilmeye çalı ıldı ını belirterek, unları söyledi: “Ulusal Kanal direnecektir. Baskılar bizi yıldıramaz. Biz Namık Kemal’lerin, Abdi pekçi’lerin, U ur Mumcu’ların, Ahmet Taner Kı lalıların damarındanız. Gerçekleri açıklamayı daha güçlü olarak sürdürece iz. “Basına uzanan eller kırılacaktır. Bu kanunsuz tertipler cezasız kalmayacaktır. Türkiye tarihi bu ekilde ibret örnekleriyle doludur. “Türk basınını ve kamuoyunu göreve ça ırıyoruz. Dayanı maya ça ırıyoruz. Saldırıları elbirli iyle püskürtmeye ça ırıyoruz. “Teoman Alili derhal serbest bırakılmalıdır!”G


3. DD ANAME’DE AÇIK T RAF

‘Yargı mensuplarını içine alan bir operasyon yapılacak’ Ergenekon’un 3. iddianamesinde yer alan sat rlar, yarg ya yönelik büyük bir operasyon yap laca n aç kça ortaya koydu. ddianamenin kabul edilmesinin ard ndan i areti alan Fethullahç medya, yarg y hedef gösterdi. Bir kaç gün içinde Adalet Bakanl , YARSAV Ba kan Emina ao lu hakk nda soru turma ba latt . ÖNDER ÖZTÜRK

rgenekon savcıları, 3. ddianame’de, yargı mensuplarına yönelik bir operasyon yapılaca ını itiraf ettiler. ddianamenin 26. sayfasında yer alan ifade aynen öyle: “Örgütün, kendi bünyesine aldı ı ve devletin tüm birimleri içinde yer alan üyelerinin tayin ve terfi i lemleriyle ilgilendi i, örgüt üyeleri hakkında açılmı davaları da lehlerine sonuçlandırmak için giri imlerde bulunmak suretiyle örgüt üyelerinin örgüte ba lılık ve sadakatlerinin arttırılmasını sa lamayı amaçladıkları...”

E

KANADOĞLU’NUN ADI NEDEN YOK?

Savcılar, açıkça sözde örgütün yargı mensuplarını devreye sokarak, davalara müdahale ettiklerini belirttiler. Av. Hüseyin Buzo lu da, bu konuyla ilgili önemli bir noktayı vurguladı: “Yargıtay Onursal Cumhuriyet Ba savcısı Sabih Kanado lu’nun adı, iddianamede ruhsatsız tabanca ele geçirilenler arasında yer aldı. Ancak ne sanık sıfatıyla, ne de üpheli sıfa-

tıyla yer almadı. Hakkında verilen bir takipsizlik kararının olmadı ı dikkate alınınca, hakkında devam eden bir soru turma oldu u anla ılıyor. Bu da, yargı mensuplarının bir bütünlük içerisinde soru turmaya dahil edilece i fikrini destekliyor.” BAKANLIK DA İTİRAF ETMİŞTİ

Adalet Bakanlı ı, 5 A ustos tarihli açıklamasında, Sincan Adliyesi’nde yapılan incelemenin, Ergenekon ba lantılı oldu unu belirtmi ti. stanbul’daki 50’ye yakın hâkim ve savcı hakkındaki operasyonun da bu çerçevede oldu u göz önüne alındı ında hedefte yargının oldu u kesinle mi oluyor. İŞARETİ ALDILAR

Fethullahçı medyada da, yargı mensuplarını hedef gösteren haberlere yer verildi. Zaman gazetesinin 7 A ustos’ta, “Ergenekon’un yargıyı ele geçirme planı de ifre oldu” ba lıklı man et haberinde u satırlar göze çarpıyordu: “Üçüncü Ergenekon iddianamesi, yargıya nasıl müdahale edildi ini gözler önüne serdi. Kent Otel toplantılarını, HSYK üyesi Ertosun’un ‘dostum’

dedi i Ergenekon sanı ı Engin Aydın’ın organize etti i belirtiliyor. Toplantıların amacı ‘Kurumlara sızmak için atama yaptırmak, atanması istenmeyenleri engellemek.’ eklinde özetleniyor. ddianameye göre, YARSAV Ba kanı Emina ao lu ise Yargıtay üyesi olabilmek için Engin Aydın’dan yardım istemi .” YARSAV BAŞKANI’NA SORUŞTURMA

Bu haberlerden yalnızca birkaç gün sonra, 13 A ustos’ta Adalet Bakanlı ı, YARSAV Ba kanı Emina ao lu hakkında soru turma ba lattı. Soru turmanın gerekçeleri arasında Emina ao lu’nun 2008 yılında laiklik mitingine katılması yer aldı. Emina ao lu’nun, üniversitelerde türbanı serbest bırakan düzenlemeyle ilgili söyledi i, “Devrim yasalarına aykırı olan türban düzenlemesi laik, hukuk düzeni ve Anayasa Mahkemesi kararları ile ba da maz” eklindeki açıklaması da savunması istenen ba lıklar arasında. G

M 3. iddianameden yarg n n hedef al nd ğ baz bölümler.

Sorumlular ortaya çıkarılacak HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, dinlenildi i ve takip edildi i iddialarının ara tırılması ve sorumluların cezalandırılması istemiyle suç duyurusunda bulunmu tu. Ankara Cumhuriyet Ba savcılı ı, 12 A ustos’ta, Ertosun’un suç duyurusu üzerine soru turma ba lattı. Di er yandan Ergenekon davasında, “Bilgiler daha çok avukatlardan sızıyor” dedi i için stanbul Barosu tarafından hakkında inceleme ba latılan eski Adalet Bakanı Mehmet Ali ahin’le ilgili inceleme sona erdi. stanbul Barosu, 10 A ustos günü, ahin hakkında disiplin soru turması ba lattı.

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

21


ERGENEKON SAVCILARI BUNU DA YAPTI

Üçüncü iddianamede düzmece ifade! Ergenekon savc lar , 3. iddianamede Cemalettin Ümit’in anlat mlar oldu unu iddia ettikleri bir ifadeye yer verdi. Ancak Ümit, canl yay nda savc lar yalanlayarak böyle bir ifadesinin olmad n söyledi. Savc lar n, Osman m’ n ifadesini 3. iddianameye tahrif ederek koyduklar da otaya ç kt . Vural Sava , savc lar n i ledikleri suçlardan en a r ekilde cezaland r lmalar gerekti ini söyledi. ANIL TANERCAN

“ERGENEKON SAVCILARINA İFADE VERMEDİM”

rgenekon savcıları 3. iddianameye düzmece ifade koydular. Savcıların, M T muhbiri Tarık Ümit’in amcası Cemalettin Ümit’in a zından ifade yazdıkları ortaya çıktı. Ümit, iddianameye konan ifadeyi net bir biçimde yalanladı. Öte yandan savcılar, gizli tanık ‘Osmanım’ın ifadelerini 3. iddianameye tahrif ederek aktardılar. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Ba savcısı Vural Sava , Ergenekon savcılarının suç i lediklerini belirterek, suçlarının sabitlenmesi durumunda en a ır ekilde cezalandırılmaları gerekti ini söyledi.

3. Ergenekon iddianamesinin bin üçüncü sayfasında, savcıların 1995 yılında öldürülen M T muhbiri Tarık Ümit’in amcası Cemalettin Ümit’e ait oldu unu iddia ettikleri ifadeler yer alıyor. lgili bölüm öyle ba lıyor: “Bilgi sahibi Cemalettin Ümit’in 04.11.2008 tarihinde alınan ifadesinde…” 11 A ustos ak amı Star TV ana haber bütenine konuk olan Cemalettin Ümit’in beyanları, savcıların düzmece ifade hazırladıklarını ortaya çıkardı. Savcıları kesin bir dille yalanlayan Ümit, “Ergenekon savcılarıyla hiç görü medim” dedi. Cemalettin

E

M T muhbiri Tar k Ümit’in amcas Cemalettin Ümit, 11 A ustos ak am Star TV’de. Ergenekon savc lar , 3. iddianamede Cemalettin Ümit’in anlat mlar oldu unu iddia ettikleri ifadelere yer verdi. Ümit, canl yay nda savc lar yalanlad : “Ergenekon savc lar yla hiç görü medim!” 22 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

Ümit, 4 Kasım 2008 tarihinde ifadesinin alındı ı iddiasına da “1995 yılında o zamanki Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne verdi im ifade dı ında, hiçbir ki i veya kurulu a ifade vermedim” diye yanıt verdi. Cemalettin Ümit, ye eni Tarık Ümit’in öldürülmesiyle ilgili olarak da öyle konu tu: “Tarık’ın öldürülmesi olayının Ergenekon’la bir ili kisi oldu unu dü ünmüyorum. Bu olay 3-5 ki inin çıkar hesapla masından ba ka bir ey de il.” İFADEDE TAHRİFAT

Ergenekon savcılarının, 3. iddianameyi hazırlarken i ledikleri bir di er suç da ‘belgede sahtecilik.’ Zira, savcıların tanık ve gizli tanık sıfatıyla ifadesini aldıkları Osman Yıldırım’ın Cumhuriyet gazetesine el bombası atılması olayına ili kin beyanlarını tahrif ettikleri de ortaya çıktı. Osman Yıldırım ilk iddianamede yer alan ifadesinde Ata ehir’de bir toplantı düzenlendi ini; toplantı-

Zekeriya Öz. Ergenekon savc lar n n, 3. iddianameyi haz rlarken i ledikleri bir di er suç da ‘belgede sahtecilik.’ Zira, savc lar n Osman Y ld r m’ n Cumhuriyet gazetesine el bombas at lmas olay na ili kin beyanlar n tahrif ettikleri ortaya ç kt .


ya Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Mehmet Zekeriya Öztürk, Mehmet Fikri Karada , Kuddusi Okkır ve Oktay Yıldırım’ın katıldı ını, Veli Küçük’ün kendisine 500 bin dolar kar ılı ında gazeteye bomba atmasını teklif etti ini iddia ediyordu. Üçüncü iddianamede ise, Osmanım’ın ifadelerinden Veli Küçük, Mehmet Zekeriya Öztürk, Fikri Karada ve Kuddisi Okkır’ın ismi çıkarıldı; ifade Osmanım’a para vermeyi vaat eden ki inin Muzaffer Tekin oldu u eklinde de i tirildi. BAZ İSTASYONU KAYITLARI OSMANIM’I YALANLAMIŞTI

Peki Ergenekon savcıları, ‘Osmanım’ diyecek kadar kendilerine yakın gördükleri abla katili gizli tanı ın ifadelerini neden de i tirdiler? Cumhuriyet gazetesinin avukatları, 18 Kasım 2008 tarihli duru mada, ‘Osmanım’ın ifadesinde belirtti i isimlerin ve Alparslan Arslan’ın 29 Nisan-12 Mayıs 2006 tarihleri arasında yaptıkları telefon dökümlerinin baz istasyonlarını gösterir ekilde alınmasını istediler. Mahkeme bu talebi kabul etti. Telekomünikasyon leti im Ba kanlı ı’ndan gelen kayıtlara göre, adı geçen ahıslardan hiçbiri belirtilen tarihler arasında Osmanım’la ya

Osman Y ld r m (nåm- di er Osman m)

da Alparslan Aslan’la görü memi lerdi. Dahası, Osmanım’ın belirtti i tarihlerde hiçbiri Ata ehir’de bulunmamı tı! Baz istasyonu kayıtları “Osmanım”ı yalanlayınca Ergenekon savcıları 3’üncü iddianamede Osman Yıldırım’ın ifadesinde de i iklik yapmayı uygun gördü. YALANDA ISRAR

Öte yandan Ergenekon savcıları, ikinci iddianamede Jandarma Genel Komutanlı ı bünyesinde Cumhuriyetçi Çalı ma Grubu adında gizli bir birim olu turuldu unu iddia etmi lerdi. Bu iddia Jandarma Genel Komutanlı ı tarafından yalanlanmı , “20032004 yılları arasında ya da ba ka bir tarihte, Cumhuriyetçi Çalı ma Grubu adıyla olu turulmu bir birim hakkında bilgi ya da belgeye rastlanılmamı tır” denilmi ti. Ergenekon savcıları bu yalanlamaya ra men, üçüncü iddianamede de suçlamaları ‘Cumhuriyetçi Çalı ma Grubu”na dayandırdı. Üstelik, savcıların zmir’de ‘tanık’ sıfatıyla ifadesine ba vurdukları E. Genelkurmay Ba kanı Org. Hilmi Özkök de “Cumhuriyetçi Çalı ma Grubu’ndan haberim yok” demi ti. “SAVCILAR SUÇ İŞLİYOR”

Yargıtay Onursal Ba savcısı Vural Sava , Ergenekon savcılarının iddianameye hayali ifadeler koyarak ve ifadede tahrifat yaparak “Görevi kötüye kullanma”, “Belgede sahtecilik yapma” ve “ ftira” suçu i lediklerini belirtti. Sava , bu durumda sadece ma dur olan tarafların de il; her yurtta ın savcılar hakkında suç duyurusunda bulunabilece ine dikkat çekti. Türk Ceza Kanunu’nda “Görevi kötüye kullanma” suçunun cezası 1 yıldan 3 yıla, “belgede sahtecilik” suçunun cezası 1 yıldan 4 yıla; “iftira” suçunun cezası da 3 yıldan 8 yıla kadar de i iyor. Sava , suçlu bulunmaları halinde Ergenekon savcılarının kanunda belirtilen hapis cezalarından en uzun olanıyla cezalandırılacaklarını belirterek ‘suçları sabit bulunursa en a ır ekilde cezalandırılmaları gerekir” dedi. G

Org. Kıvrıko lu: ‘ renç bir iftira!’ Üçüncü iddianamede, eski Genelkurmay Adli Mü aviri Tümgeneral Erdal enel’le ilgili bir yolsuzluk iddiası yer aldı. Ergenekon savcılarının iddiasına göre, enel’e devlet ödene inden 535 bin dolar aktarıldı ve enel de bu parayla iki daire aldı. Albay Bergütay V. olayı soru turmak istedi, ancak iddiaya göre dönemin Genelkurmay Ba kanı Hüseyin Kıvrıko lu, “TSK’da bazen görev, dürüstlükten önemlidir” diyerek soru turma izni vermedi. Bu suçlamaların basında yer alması üzerine E. Org. Kıvrıko lu, yazılı bir açıklama yaptı: “ leri sürülen bu iddianın sahibi Albay Bergütay V. ile hiçbir görü me ve temasım olmamı tır. Kendisinin ismini eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral lhami Erdil’i ikâyet eden ki i olarak biliyorum. leri sürülen iddia i renç bir iftiradan ibaret olup iddia sahibini iddetle kınıyorum.”

‘Osmanım’ ileri derecede ‘Sosyopat’ Osman Yıldırım’a “ leri Derecede Anti-Sosyal Ki ilik Bozuklu u” (Sosyopat) te hisi konuldu u ortaya çıktı. ‘Osmanım’a sosyopat raporu, 2005 yılında GATA’da 9 uzman doktor tarafından yapılan inceleme sonucunda verilmi . Raporda, “Sosyabilitesi ili ki kurulur, fakat güven vermez nitelikte” deniliyor. Ergenekon davasını yürüten stanbul 13’üncü A ır Ceza Mahkemesi, Osman Yıldırım’ın verdi i ifadelerle Danı tay saldırısı davası ile Ergenekon davasının birle tirilmesine karar vermi ti. Psikiyatrlar bu tip hastaların ’10 dakikada 10 yalan’ söyleyebildi ini vurguluyorlar. Hukukçular da Ergenekon davasında, Yıldırım’ın anti-sosyal ki ilik bozuklu unun dikkate alınarak karar verilmesi gerekti ini belirtiyorlar.

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

23


S VAS KATL AMI DAVASI AVUKATI ENAL SARIHAN:

‘Yargı yargıyla karşı karşıya getiriliyor’ Avukat enal Sar han, gericiler taraf ndan gerçekle tirildi i yarg kararlar yla sabit olan olaylar n Ergenekon’a çekilerek yarg n n yarg yla kar kar ya getirilmek istendi ini söyledi. Sar han, “Dan tay davas nda kar la t m z durum ne ise bugün Sivas davas nda da kar la t m z tablo bu…” dedi. rgenekon davasının savcıları 3. ddianame’de Sivas katliamının da sözde örgüt tarafından i lendi ini iddia ettiler. Savcıların bu iddialarını gizli tanıkların ifadelerine dayandırdıkları basında i lendi. ddianamenin ek klasörlerinde Sivas katliamına ili kin yeni delillerin yer aldı ı da ifade ediliyor.

E

CUMHURİYET’İ SAVUNANLAR KARŞI KARŞIYA GETİRİLMEK İSTENİYOR

Sivas katliamında hayatını kaybeden ailelerin avukatı, Cumhuriyet Kadınları Derne i Genel Ba kanı enal Sarıhan, iddianamede Sivas katliamının sözde Ergenekon örgütü tarafından i lendi i iddiasına tepki gösterdi. Aydınlık’a konu an Sarıhan, Cum-

huriyet’i savunan insanların kar ı kar ıya getirilmek istendi ini kaydetti. Sivas katliamı davasında esas hakkındaki mütalaanın okunmasının bile gerçeklerin görülmesi açısından yeterli olaca ını belirten Sarıhan, gericiler tarafından gerçekle tirildi i yargı kararlarıyla sabit olan olayların Ergenekon’a çekilerek yargının da yargıyla kar ı kar ıya getirilmek istendi ini söyledi. “Bu dava bitmi bir davadır. Olaydan sonra faillerin bir bölümü yakalandı ve yargılamaları yapıldı. Bu yargılama sonucunda Cumhuriyet’in laik niteli ine yönelik eylemlerin gerçekle mesi amacıyla bu katliamın yapıldı ı mahkeme kararıyla saptandı. Bu a amadan sonra bu dava tabi ki bitmedi. Bu olayı meydana getiren gerici ör-

gütler koalisyonu teker teker saptanamadı, yargı önüne getirilemedi. Bu sebeple davada eksik bir ey var. Ancak bu eksiklik Ergenekon davasında konu edilen eksiklik de il.” YARGI KARARLARI SABİT

Ergenekon davasında asıl ma durların sanıklar oldu unu söyleyen enal Sarıhan, Sivas davasının Yargıtay’dan üç kez geçti ini vurguladı. “Ne oldu u, kimler tarafından hangi amaçlarla gerçekle tirildi i yargı kararlarıyla sabit olan bir olaya kar ı savcılık makamı diyor ki, ‘hayır siz yanılıyorsunuz bunlar Ergenekon’un eylemleriydi.’ Türkiye’de gerçek anlamda terörü yok etmek isteyen ve Türkiye’nin Cumhuriyet de erlerine ba lı olarak ya amasını ve geli mesini arzu eden kesimler zor durumda bırakılmak isteniyor. Ben kaygıyla kar ıladım. Danı tay davasında kar ıla tı ımız durum ne ise bugün Sivas davasında da kar ıla tı ımız tablo bu.”

Alevi çalı taylarının üçüncüsü din adamlarıyla AKP Hükümeti’nin “Kürt açılımı”nın yanı sıra “Alevi açılımı” çalı maları da sürüyor. AKP Hükümeti, Alevi çalı taylarından üçüncüsünü 19 A ustos’ta Ankara’da yapacak. Çalı taya ilahiyatçılar, Diyanet leri Ba kanlı ı temsilcileri ve din adamlarından olu an 35 ki i katılacak. Katılımcılar arasında Prof. Dr. Mehmet Görmez, Prof. Dr. Ya ar Nuri Öztürk, Prof. Dr. lhami Güler, Prof. Dr. Hasan Onat, Prof. Dr. Sönmez Kutlu, Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın bulunuyor. Ayrıca Almanya Goethe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ömer Özsoy, Milli E itim Bakanlı ı Bakanlı ı Din Ö retimi Genel Müdürü rfan Aycan ve Tunceli Müftüsü Arslan Türk de çalı -

24 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

tayın katılımcıları arasında yer alıyor. Diyanet’i Ba kan Yardımcısı zzet Er’in temsil edece i çalı taya, Din leri Yüksek Kurulu Ba kanı Hamza Aktan da katılacak. Moderatörlü ünü Necdet Suba ı’nın yapaca ı çalı tayda, Hükümeti Devlet Bakanı Faruk Çelik temsil edecek. 3 Haziran günü Ankara’da düzenlenen ilk çalı taya alevi dedeleri ve örgüt temsilcileri 8 Temmuz’daki ikinci çalı taya akademisyenler katılmı tı. Cem Vakfı, Alevi Bekta i Federasyonu gibi bazı Alevi örgütü temsilcileri AKP’nin “açılım”ına destek verirken, bazı Alevi örgütleri ve dedeleri ise dedelere maa ba lanması ba ta olmak üzere AKP’nin giri imlerine tepki gösteriyor.


KAZIM GENÇ (Alevi Bekta i Federasyonu Genel Sekreteri)

‘Suikast iddiasını basından ö rendim’ Alevi Bekta i Federasyonu Genel Sekreteri Av. Kazım Genç, Aydınlık’a yaptı ı açıklamada, suikast planı iddiasını ilk defa basından duyduklarını, suikast iddiasının gerçek olup olmadı ının yargılama sürecinde açı a çıkaca ını söyledi. Genç, Sivas katliamıyla ilgili iddialar üzerine ise net bir açıklama yapmadı. Sivas katliamının arkasında bir organize gücün oldu unu söyleyen Genç “ancak eriatçıların mı, devletin mi, kamuoyunda derin devlet olarak bilinen gücün mü oldu u net bir ekilde açı a çıkarılamamı tır. Bu Ergenekon mudur, bir ba ka yapılanmamıdır bilemeyiz” diye konu tu. GENÇ VE BALKIZ BU OYUNA GELMEMELİ

3. iddianamede adları mü tekil olarak geçen, “Av. Kazım Genç ve Ali Balkız’ın bu davaya dahil olmamalı” diyen Av. enal Sarıhan Alevi kesiminin

AL RIZA SELMANPAKO LU (Hac bekta Belediye Ba kan Emekli General)

Sivas ne oldu u belli olmayan bir tertibe indirgenemez Ergenkon’un tamamen bir tertip oldu u ortada. Sivas katliamı, aydınlı ın karanlıklar tarafından bo ulması giri imidir. Sivas katliamı, bilim adamlarının, yazarların, tiyatrocuların, airlerin, ozanların, aydın insanların yok edilmesi, seslerinin kesilmesi hareketiydi. Karanlıklar bu katliamı ‘din elden gidiyor’, ‘dinsizlere ölüm’ söylemleriyle yaptılar. Sivas katliamını, ne oldu u belli bir tertibe indirgemek son derece yanlı tır. ku ku içinde kalmasına sebep olacak bir ortam yaratılmak istendi ini söyledi. Av. enal Sarıhan, 3. ddianame’nin ek klasörlerinde Sivas katliamıyla ilgili yeni delillerin yer aldı ına yönelik id-

dialara da yanıt verdi. “Yeni geçmi kararları do rulayabilir. 1993’ten bu yana bu davanın içindeyim. Bütün veri bilgi ve belgeleri incelemi bir avukatım. Aksi yönde delillerin olabilece ini dü ünmüyorum”G

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

25


YARGI REFORMU BAKANLAR KURULU GÜNDEM NDE

Yüksek yargıya kuşatma Meclis’ten başlatılıyor AKP Hükümeti, HSYK ba ta olmak üzere yüksek yarg n n yap s n de i tirme giri imine resmen ba l yor. Yarg n n; yasama ve yürütmenin kontrolüne girmesini öngören “Yarg Reformu Strateji Tasla ” Bakanlar Kurulu gündeminde. Tasla n yeni yasama döneminde TBMM’ye gelmesi planlan yor. a bakan Yardımcısı ve Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, 10 A ustos günü Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası açıkladı: “Yargı Reformu Strateji Tasla ı’na son ekli verilmi tir. Bu konu bir sonraki Bakanlar Kurulu top-

B

lantısına Adalet Bakanı tarafından getirilecek.” Star, Yeni afak, Zaman, Sabah ve Taraf gazetelerinin HSYK yaz kararnamesi çalı maları üzerinden yüksek yargıyı hedef alan yayınlarının asıl amacı, yalnızca kararları etkilemek de il, Hükümetin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ba ta olmak üzere yüksek yargının yapısını de i tirme giri imlerine zemin hazırlamaktı. Hükümet’in “yargı reformu”nda yüksek yargının tamamen AKP’nin kontrolüne girmesinin önünü açacak düzenlemeler var. AKP, tasla ı yeni yasama döneminde TBMM gündemine getirmeyi planlıyor. Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, tasla ın yargı kurumlarının görü ü alınarak hazırlandı ını ifade etti. Yargı kurumları tasla ın mevcut halinin yargı ba ımsızlı ını yok edece ini vurguluyorlar. “YARGI REFORMU”NDA NELER VAR?

19 Temmuz 2009, Ayd nl k

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay,

HSYK ve Askeri mahkemeler AKP’nin hedefinde. Yargı kurumları, Adalet Bakanı ve Bakanlık Müste arının HSYK’dan çıkarılmasını isterken, taslakta bu iste in aksine HSYK’ya TBMM’nin üye ataması öngörülüyor. Bu durum HSYK’nın tamamen yasama ve yürütmenin kontrolü altına girmesi eklinde de erlendiriliyor. Anayasa Mahkemesi için de benzer bir giri im planlanıyor. Buna göre Yüksek Mahkeme üyelerinin yarısı siyasi parti kontenjanından seçilecek. TBMM’deki partilere, temsil oranlarına göre kontenjan verilecek ve RTÜK’te oldu u gibi üyeler belirlenecek. Yüksek Mahkemenin ikili bir yapıya dönü türülmesi planlanırken, ki isel ba vurunun da yapılması öngörülüyor. Taslakta Askeri Mahkemelerin yapısının düzenlenmesi de öngörülüyor. Askeri mahkemelerin sadece hâkim sınıfından üyelerden olu ması öngörülen taslakta, hâkim olmayan subay üyelerin askeri mahkeme üyeliklerinden çıkartılması planlanıyor. Taslakta, askeri mahkeme binalarının askeri hizmet alanı dı ına çıkartılması da öngörülüyor.G

YARGI KURUMLARI:

Uygulama hâkimleri, memur haline getirir Yargıtay ve Danı tay, “Yargı Reformu Strateji Tasla ı”na ili kin Adalet Bakanlı ı’na gönderdikleri görü lerinde unları kaydetmi lerdi: YARGITAY:

HSYK’ya Adalet Bakanının ba kanlık etmesi yargı ba ımsızlı ını zedeleyen bir olgudur. Yürütme erkinin içinde bulunan Adalet Bakanlı ı Müste arı’nın kurulun do al üyesi olması da yargı ba ımsızlı ı ilkesi ile ba da mamaktadır. Yargı Reformu Stratejisi tasla ında

26 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

bu yönde bir ilerlemeye rastlanmadı ı gibi; askine Kurulun olu umunda Yasama ve Yürütme organı tarafından üye seçimi planlandı ı belirtilmi olmakla yargı ba ımsızlı ı noktasında mevcut durumun bile gerisine dü ülmesi olasılı ı söz konusudur. Böyle bir yapılanma, hâkimlerin sıradan memur haline getirildi i, amirlerinden emir aldı ı, yargı ba ımsızlı ını daha da geriye götürecek bir sistemi do uracaktır. Sonuçta Anayasa’nın kuvvetler ayrılı ı ilkesine çok esaslı bir aykırılık

olu turaca ı açıktır. DANIŞTAY:

Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlı ı Müste arının Kurulda bulunması uygun görülmemektedir. Yürütme ya da yasama organının HSYK üyelerinin seçimine do rudan ya da dolaylı katılımı da siyasi etki do urabilecek niteliktedir. Hâkim ve savcıların HSYK’daki temsilcilerini kendilerinin seçmeleri hususunda yetkilendirilmelerini tavsiye ediyoruz.


PKK’NIN YAN KURULU U ‘MEYADER’LE ORTAKLIK

Anaları ‘buluşturan’ Öztürk’ün AKP ilişkisi Diyarbak r’da “Analar bulu tu” haberinin mimar Müslüm Öztürk’ün ilginç bir geçmi i var. Milliyetçi camiadan gençler “eskiden milliyetçiydi” yorumlar yap yor. Sonradan AKP’ye yak nla t . Melih Gökçek ile i ili kisi oldu u bile iddia ediliyor. Bu operasyonu “Kürt aç l m ”ndan da ayr tutmamak gerekti ini bir kenarda tutal m. MEHMET ARSLAN

iyarbakır’da belli medya organlarının man etlere çıkararak verdi i “Anaların bulu ması” haberini karı tırdıkça altından ilginç bilgiler çıkıyor. Öncelikle organizasyonu yapan Müslüm Öztürk’le ilgili veriler çok çarpıcı. www.haberiniz.com internet sitesinde yer alan bilgilere göre, Öztürk’ün ba kanı OHAL Gazileri ve ehit Aileleri Dayanı ma Derne i Milli Savunma Bakanlı ı tarafından kabul görmüyor. Öztürk bu nedenle bir dönem, kapı kapı dola arak MSB’yi ve Genelkurmay’ı ikâyet etti. Sitede, “istedi i sonucu alamayan Öztürk’ün daha sonra, AKP yönetimine yakla maya çalı tı ı” belirtiliyor Bu yakınla ma özellikle Melih Gökçek’le Öztürk’ün adının sık sık yan yana zikredilmesine yol açıyor. Türkiye Harp Malulü Gaziler ehit Dul ve Yetimleri Derne i Diyarbakır ube Ba kanı Re it Can da olaya ili kin bir gün sonra yaptı ı basın açıklamasında Öztürk’e “Ankara Büyük ehir Belediyesi’yle ili kisini” soruyor.

D

YANDAŞ MEDYADA BOY GÖSTERDİ

Öztürk’ün AKP’ye yakın basın yayın organlarında boy göstermesi de dikkat çekici. Derne iyle, 29 Mart 2009 seçimleri öncesinde CHP’li Büyük ehir Belediye Ba kan adayı Murat Karayalçın’a kar ı eylemler yapan Müslüm Öztürk, Hükümete yakın gazetelerde de çarpıcı açıklamalar yaptı.

11 Aralık 2008 tarihli Vakit gazetesinde “Ben Urfalıyım… Kürdüm… Vatanımı, topra ımı, insanları, bayra ımı ve ezanımı canımdan çok seviyorum. (…)Artık biz, akan kan dursun istiyoruz. Bölgeden gelen yeni ehit ve gazi haberlerine tahammülümüz kalmadı. Kalıcı bir çözüm istiyoruz. Bu çözüme en iyi örnek bir dernek çatısı altında olu turdu umuz mozaik... Gökku a ı misali her kimlikten gaziler burada bir aradayız. Birbirimize sıkı sıkı sarılmı , her türlü acımızı, kederimizi ve mutlulu umuzu payla ıyoruz. Bizim derdimiz, bu gökku a ından rahatsız olan yapıların sürekli olarak ülkeyi karı tırmak adına gerçekle tirdikleri provokasyonlar...“ açıklamalarıyla dikkat çeken Öztürk aynı haberde u demeci de veriyordu: “Biz bu derin yapıların de ifre edilmesini istiyoruz. Terörden nemalanıp sorunu çözümsüz hale getiren kim varsa, cezalandırılsın istiyoruz.”

nın ilk fikrini ortaya atan isim de ilginç. Hatırlanacak olursa basında, “Kürt meselesi” ile ilgili olarak “Çok güzel geli meler olacak” diyen Cumhurba kanı Abdullah Gül’ün e i Hayrünisa Gül’ün “anaların bir araya getirilece i” bir proje hazırlı ı içinde oldu u haberleri yayımlanmı tı. Haziran ayı ba ında ortaya çıkan bu geli me ehit ailelerinden tepki çekmi , sonrasında konu ile ilgili bir sessizlik olmu tu. Diyarbakır’daki organizasyon, bu geli menin Müslüm Öztürk’e havale edildi ini gösteriyor. ÖZTÜRK’ÜN ORTAĞI PKK’NIN YAN KURULUŞU ‘MEYADER’

Öztürk’ün organizasyonu ortakla a düzenledi i Mezopotamya Yakınlarını Kaybedenler Derne i (MEYADER) PKK’nın yan örgütlenmelerinden biri olarak biliniyor. MEYADER daha önce, PKK’nın ça rısıyla “Barı (!) çadırları” kurulmasına öncülük etmi ti.G

M Müslüm Öztürk: “E. Org. Hur it Tolon, ehit yak nlar n hükümet aleyhine k k rtmak istedi”

HURŞİT TOLON’U SUÇLADI

Devam eden Ümraniye Soru turması Davası’na ili kin de konu ma ihtiyacı hisseden Öztürk, Birinci Ordu eski Komutanı Emekli Orgeneral Hur it Tolon’u suçlayıcı ifadeler de kullanmı tı. Cihan Haber Ajansı’nın 29 A ustos 2008 tarihli haberine göre Öztürk, Emekli Orgeneral Tolon’un, ehit yakınlarını Hükümet aleyhine kı kırtmak istedi ini iddia etmi ti. Bu durum tam da “Kürt açılımı” iddialarının gündeme geldi i bir dönemde ya anan bulu ma16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

27


SAYAÇ HALES N 6. VE 7. SIRADAK F RMALAR ALDI

BEDAŞ, usulsüz ihaleyle 1 milyon lira zarar etti Beda ’ n 2007’de aç lan sayaç sökme takma ihalesi nihayet sonuçland . Elektrik sayaçlar n sökme takma i ini 7. s rada yer alan Sistem Enerji ve Ünka n aat ile 6. s rada yer alan Sezen Yavuz LPG ald . BEDA , ihaleyi uygun teklifi veren irketlere b rakmad için 1 milyon 85 bin lira zarar etti. Genel Müdür Atalay, sorular m z yan ts z b rakt . NAC ER

o aziçi Elektrik Da ıtım Anonim irketi (BEDA ), stanbul’da dört bölgede açtı ı “Elektrik Sayacı Sökme Takma halesi”ni, en uygun teklifi yapan irketlere de il; be inci, altıncı ya da yedinci sırada yer alan irketlere verdi. Bu nedenle BEDA , 1 milyon 85 bin lira zarar etti. Üstelik 2007 yılında açılan ihale, tam 5 kez tekrarlandı. lk 4 ihale, çe itli gerekçelerle iptal edildi. Böylece ihale süreci 2009 yılına kadar sarkıtıldı.

B

M BEDA , elektrik sayac sökme takma ihalesini 2 y lda 4 defa iptal etti. 5. ihale kabul edildi, ancak ihalenin en uygun teklifi veren firmalara verilmemesi nedeniyle kurum 1 milyon 85 bin lira zarar etti.

2 YILDA 4 KEZ İPTAL EDİLDİ

Elektrik sayacı sökme takma

ihalesine Bayrampa a-Silivri-Sarıyer bölgesinde 14, Sefaköy-Bakırköy-Beyazıt bölgesinde 11, Beyo lu-Ça layan-Güngören bölgesinde 10 ve Gaziosmanpa a-Avcılar-Kumburgaz bölgesinde 14 firma katıldı. 25 Ekim 2007’de ba layan ihale süreci; 26 ubat 2009’da yapılan 5. ihalenin BEDA tarafından 2 Haziran’da kabul edilmesiyle nihayet sonuçlandı. BEDA Genel Müdürlü ü’nün kararı, ihalede ilk sıralarda yer alan firmaları a ırttı. 2 BÖLGENİN İHALESİ SİSTEM ENERJİ’YE

Sefaköy-Bakırköy-Beyazıt bölgesi için yapılan ihalede 1. sı-

BEDA Genel Müdürü Abdullah Atalay, 27 Temmuz’da makam na yaz l olarak iletti imiz sorulara, dergimiz bask ya girene dek yan t vermedi. rada yer alan firma, 1 milyon 730 bin lira fiyat teklif etmi ti. Ama ihale 5. sırada yer alan Sistem Enerji’de kaldı. Sistem Enerji’nin teklifi 1 milyon 976 bin lira; aradaki fark da 246 bin liraydı. Sistem Enerji, Gaziosmanpa-

Uluslararas Ölçü Kanunu’na göre, elektrik sayaçlar n n 10 y lda bir muayene edilmesi gerekiyor. Bu i lem, stanbul’da en son 1997 y l nda yap lm . hale sürecindeki 2 y ll k gecikme, stanbul’daki muayeneyi de bir o kadar geciktirmi . Konunun uzmanlar , kalibre edilmemi sayaçlarla, sa l kl faturaland rma yap lamayaca n belirtiyorlar. 28 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009


Sistem Enerji, iki bölgenin ihalesini kazand . Bak rköy bölgesi için girdi i ihalede 5. s rada, Gaziosmanpa a bölgesi için girdi i ihalede ise 7. s rada yer al yordu. BEDA , iki ihaleye 451 bin lira fazladan ödemeyi göze alarak Sistem Enerji’yi tercih etti. a-Avcılar-Kumburgaz bölgesindeki ihaleyi de kazandı. Bu bölgede yapılacak i için 1 milyon 423 bin lira teklif etti; bu teklifiyle 7. sıraya yerle ti. Oysa 1. sıradaki firma 1 milyon 217 bin lira teklif etmi ti. BEDA , bu tercihiyle 205 bin lira daha zarar etti. DİĞERLERİ ÜNKA VE SEZEN

bin lira önermi ti. Aradaki fark 248 bin liraydı. BEDA , aynı ihale usulsüzlü ü nedeniyle, Beyo lu-Ça layanGüngören bölgesi için yapılan ihaleden de 385 bin lira zararla çıktı. hale, 1 milyon 922 bin TL teklif vererek 6. sırada yer alan Sezen Yavuz LPG’ye verildi. 1. sırada yer alan firmanın teklifi ise 1 milyon 537 bin liraydı.

YAVUZ’DA KALDI

“MUAYENESİZ SAYAÇLARLA

Bayrampa a-Silivri-Sarıyer bölgesinde de durum farklı de ildi. halede, en uygun teklifi yaparak 1. sırada yer alan firma, yapılacak i için 1 milyon 145 bin lira fiyat vermi ti. haleyi kazanan ise 7. sıradaki Ünka n aat oldu. Ünka n aat, 1 milyon 393

SAĞLIKLI FATURALANDIRMA OLMAZ”

BEDA ’ın bu tercihleri akıllarda soru i aretleri bıraktı. BEDA Genel Müdürü Abdullah Atalay’a ihalelerde usulsüzlük iddialarını sorduk. Atalay, 27 Temmuz günü makamına yazılı

olarak iletti imiz sorulara hâlâ yanıt vermedi. Öte yandan Uluslararası Ölçü Kanunu’na göre, elektrik sayaçlarının 10 yılda bir muayene edilmesi gerekiyor. Sanayi Bakanlı ı’nın ilgili yönetmeli inin 9. maddesi de öyle diyor: “Elektrik, su, hava gazı, do al gaz sayaçları ile akım ve gerilim transformatörlerinin muayeneleri 10 yılda bir yapılır.” Bu i lem, stanbul’da elektrik sayaçları için en son 1997 yılında yapılmı . hale sürecindeki 2 yıllık gecikme, stanbul’daki muayeneyi de bir o kadar geciktirmi . Konunun uzmanları, kalibre edilmemi sayaçlarla sa lıklı faturalandırma yapılamayaca ını belirtiyorlar.G

L haleye en uygun teklifi veren firmalar ile ihaleyi kazanan firmalar n fiyat farklar n gösterir tablo.

BEDA Genel Müdürü Abdullah Atalay’a sorular 1- halenin en uygun fiyatı veren firmalara de il de, 5’inci, 6’ncı ve 7’nci sıradaki firmalara verilmesinin nedeni nedir? 2- lk sıralarda yer alan firmalar neden uygun görülmemi tir? 3- halenin en uygun fiyatı veren firmalara verilmemesi 1

milyon 85 lira zarara yol açıyor. Bu durumu kamu yararı açısından nasıl açıklıyorsunuz? 4- hale neden 4 kere iptal edildi? 5- halenin ikinci kez, ‘makamınız’ tarafından iptaline gerekçe olarak, ‘ artnamenin eksik olmasını’ gösteriyorsunuz.

artnamenin eksik olmasını nasıl açıklıyorsunuz? 6- stanbul’daki sayaçların en son 1997 yılında kalibre edildi i do ru mu? Bu i lemin yasal süresini 2 yıl a mı olması, kurumunuz açısından hukuki bir sıkıntı yaratmıyor mu?

BAŞSAĞLIĞI

BAŞSAĞLIĞI

Genel Başkan Yardımcımız sevgili Mehmet Cengiz ve ailesine, annesi Muazzez Cengiz’in ölümü nedeniyle başsağlığı ve metanet dileriz.

Gazeteci, Fotoğraf sanatçısı, değerli dostumuz, güzel insan Mehmet Erdur’u kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Acılarını paylaşır, ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.

İşçi Partisi Mersin İl Örgütü

Aydınlık ve Ulusal Kanal çalışanları

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

29


SEYİR DEFTERİ

Memleketinde Erdo an’a, protesto üstüne protesto

Bo aziçi Üniversitesi’nde Atatürk’e saldırı Bo aziçi Üniversitesi’nde Rektörlük binasının hemen yanında bulunan yön tabelasından Atatürk Enstitüsü yazısının ilk dört harfini kazıdılar. Aydınlık’ın sorularını yanıtlayan Bo aziçi Üniversitesi Rektörlü ü ve Atatürk Enstitüsü yetkilileri, ilk önce tabeladaki Atatürk yazısında meydana gelen hasardan haberleri olmadı ını belirttiler. Aynı gün içinde tekrar aradı ımız yetkililer bu kez, olayın Cuma günü fark edildi ini ve yeni bir tabela için sipari verildi ini söylediler. Üniversite yetkilileri tabeladaki kazıma olayının kasıtlı yapılıp yapılmadı ını bilmediklerini dile getirdiler.

Erdo an’a ceza veren Hâkim Övüç beraat etti Tayyip Erdo an’ı ehitlere “kelle” dedi i için 3 kuru luk tazminat ödemeye mahkum eden Kartal 2’nci Sulh Hukuk Mahkemesi Ba kanı Sevgi Övüç, Adalet Bakanlı ı’nın görevi ihmal iddiasıyla açtı ı davada beraat etti. 8 A ustos’ta Yargıtay 4’üncü Ceza Dairesi oy birli iyle verdi i kararda “görevi savsama kastıyla davrandı ına dair kesin bir kanıt bulunmadı ına” hükmetti. Hakim Sevgi Övüç, Avustralya’da katıldı ı radyo programında, terörist ba ından “Sayın”, ehitlerden de “kelle” olarak bahsetmesi üzerine ehit ailelerinin açtı ı davada Tayyip Erdo an’ı “3 kuru luk” tazminat ödemeye mahkum etmi ti. Hemen ardından Adalet Bakanlı ı bazı davaların gerekçeli kararlarının geç yazıldı ı iddiasıyla Övüç hakkında soru turma ba latmı tı. Soru turma sonunda 6 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle hakkında dava açılan Övüç, Yargıtay 4’üncü Ceza Dairesi tarafından görülen davada oy birli i ile beraat etti.

30 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

Recep Tayyip Erdo an, 12 A ustos günü AKP’nin Rize’deki l Danı ma Meclisi toplantısında, ard arda protestolarla kar ıla tı. Erdo an toplantının yapıldı ı salona girmeden hemen önce Melek Bulut isimli 55 ya larında bir kadın feryat ederek eni tesi için i istedi. Bulut, korumalar tarafından apar topar uzakla tırıldı. Daha sonra salona geçen Ba bakan Erdo an, bu kez de ya lı bir partili tarafından protesto edildi. Ya adı ı sıkıntıları dile getiren partili “böyle mi hizmet edeceksiniz Rize’ye” diyerek tepkisini gösterdi. Kısa bir süre sonra adının Sevim Topçu oldu u ö renilen bir bayan “Bu kriz ne olacak kriz var kriz” diye ba ırmaya ba ladı. Erdo an bu protestoların a kınlı ını uzun süre üzerinden atamadı. Topçu da, Ba bakanlık korumaları ve polisleri tarafından salondan çıkartıldı. Protesto nedeniyle Erdo an’ın hayli moralinin bozuldu u gözlerden kaçmadı. Erdo an ard arda gelen protestolar üzerine “bu salon içerisine girenlerin tamamen l Danı ma Meclisi üyesi oldu unu sanmıyorum. Farklı insanlar da burada bulunuyor” diyerek, bu tepkilerin kendi partililerini ba lamayaca ını ima etmeye çalı tı. Konu ması sırasında ba ka bir Rizeli dinleyici “darlanma” deyince Erdo an, öyle cevap verdi: “Ben darlanmayrum da bu tip yanlı konu malar beni rahatsız ediyor”

Telekulak yasasına düzenleme Telekulak yasasında, ba bakanlı a keyfi atama hakkı tanıdı ı ele tirisi üzerine yapılan de i iklik 7 A ustos’ta hayata geçirildi. Anayasa Mahkemesi Telekulak yasası olarak bilinen Telekomünikasyon yoluyla yapılan ileti imin tespiti, dinlenmesi, sinyal bilgilerinin de erlendirilmesi ve kayda alınmasına dair usul ve esaslarla ilgili yönetmeli in bazı maddelerinde de i iklik yaptı. Yapılan düzenlemeyle, yönetmeli in 24. maddesindeki “Ba kanlı ın yönetmelikte yer alan faaliyetlerle ilgili denetimi, Ba bakanın özel olarak yetkilendirece i ki i veya komisyon tarafından yapılır” fıkrası yürürlükten kaldırıldı. Yeni düzenlemeyle Telekomünikasyon leti im Ba kanlı ı’nın görevlerinin tanımı da yeniden yapıldı. T B internet ortamında yapılan yayınların içeriklerinin izlenmesinin hangi seviye, zaman ve ekilde yapılaca ını belirleyecek. nternet ortamındaki yayınların izlenmesi için gerekli altyapıyı kurduracak. Ba bakan’ın kurula atama yapmasını sa layan telekulak ile ilgili kanunu, eski Cumhurba kanı Ahmet Necdet Sezer Anayasa Mahkemesi’ne götürmü tü


SEYİR DEFTERİ

Mehmet Ali ahin’e meslekten men yolu Ergenekon davasında “Bilgiler daha çok avukatlardan sızıyor” dedi i için stanbul Barosu tarafından hakkında inceleme ba latılan eski Adalet Bakanı Mehmet Ali ahin ile ilgili inceleme sona erdi. stanbul Barosu 10 A ustos’ta Mehmet Ali ahin hakkında disiplin soru turması ba lattı. ahin, gönderdi i savunmada, sözlerinin ba tarafının kesilerek verildi ini iddia etti. Bilgilerin yargı mensuplarınca sızdırılıp sızdırılmadı ının ara tırılması talimatını verdi ini belirten ahin, “Bazı avukatların da zaman zaman bu bilgileri verme ihtimalinin bulundu una ili kin örnekler verdim. Konu mamda bizzat savunma hakkını ve meslekta larımı hedef almadım” diyerek ikâyetin reddini talep etti. Raportör raporunda ise ahin’in yaptı ı açıklama ile Barolar Birli i meslek kurulları ile Avukatlık Yasası’na aykırı davrandı ı belirtilerek, disiplin cezası uygulanmasını istedi. Mehmet Ali ahin, suçlu bulunması halinde uyarma veya 10 bin liradan 150 bin liraya kadar para cezası alabilir ya da meslekten men edilebilir.

Ba savcılık RTÜK üyeleri hakkında soru turma izni istedi Ankara Cumhuriyet Ba savcılı ı, Kurmay Albay Dursun Çiçek’in suç duyurusu üzerine RTÜK üyeleri hakkında 11 A ustos günü Ba bakanlıktan soru turma izni istedi. Albay Çiçek, “maksatlı ve gerçek dı ı bilgileri içerecek ekilde” yayın yaptı ını belirtti i bazı televizyon kanallarıyla ilgili gerekli tedbirleri almadı ı gerekçesiyle RTÜK üyeleri hakkında görevi ihmal suçundan suç duyurusu yapmı tı. Çiçek’in avukatı Mustafa Çevik tarafından sunulan suç duyurusu dilekçesinde, “Taraf gazetesinde 12 Haziran 2009 tarihinde yayımlanan haberle gündeme gelen ‘ka ıt parçasının’ kimler tarafından üretildi i ve bahse konu gazeteye servis edildi ine yönelik ara tırma ve soru turmaların devam etti ini” belirtmi ti. Genelkurmay Ba kanlı ı Askeri Savcılı ı tarafından geni kapsamlı bir soru turma ba latıldı ını ve yayın yasa ını hatırlatan Mustafa Çevik’in dilekçesinde bazı kanalların isimleri de yer aldı. “Ba ta Samanyolu Haber ve Samanyolu TV, Kanal 7, Kanal 24, ATV ve TRT 2 olmak üzere bazı televizyon kanalları tarafından karalama ve iftira kampanyasına dönü türülen televizyon yayınlarının önlenmesine yönelik gerekli tedbirlerin alınması konusunda yasal yetkili ve sorumlu olan RTÜK, bahse konu yasal sorumluluklarını yerine getirmemi tir.”

Haberal’dan yurtsever tavır Dünya Yanık Derne i, 2010’da stanbul’da yapaca ı kongreyi, Ergenekon soru turmalarının yarattı ı güvensizlik ortamı ve ekonomik sorunları gerekçe göstererek ba ka yere kaydırmaya karar verdi. Bu duruma derne in eski Ba kanı, Ergenekon tertibi kapsamında tutuklu bulunan Prof. Dr. Mehmet Haberal tepki gösterdi. Haberal tedavi altında bulundu u stanbul Tıp Fakültesi hastanesinden dernek yönetimine bir mektup yazarak, “Ülkelerinizde ya ananlar beni nasıl ilgilendirmezse, ülkemde ya ananlar da sizleri ilgilendirmez. Türkiye, dünyanın en güvenli ülkelerinden biridir ve bu kongrenin bütün sorumlulu u da bana aittir.” dedi. ki yılda bir düzenlenen Dünya Yanık Derne i kongresinin 15.’sinin önümüzdeki yıl Türkiye’de yapılması planlanıyordu. Dernek üyeleri, Türkiye’de Haberal ve Ba kent Üniversitesi’ne yapılanlardan dolayı, bu durum çözüme kavu ana ve Haberal’ın saygınlı ı iade edilene kadar, toplantımızı Türkiye’de düzenleyerek, bu ülkeyi onurlandırmamamız gerekti ine karar verdik.” eklinde açıklama yapmı tı.

ETT’de 58 araca el konuldu ETT 154 milyon TL’lik vergi borcunu ödeyemedi. Beyo lu Vergi Dairesi de ETT Genel Müdürü, genel müdür yardımcıları, müdürler ve di er yöneticilerin kullandı ı 58 aracı haczetti. stanbul Büyük ehir Belediyesi Basın Danı manı Ahmet Faruk Yanarda , yaptı ı açıklamada, bir ihale düzenleyerek hacizli araçların 19’unu sattıklarını söyledi. Yanarda , ETT’nin 154 milyon liralık vergi borcunu do rulayarak, ETT’nin de indirimler nedeniyle Maliye Bakanlı ı’ndan 210 milyon lira alaca ı oldu unu, maliyenin tedbir amacıyla böyle bir adım attı ını açıkladı. ETT daha önce hem sık sık bozulan metrobüsleriyle hem de bütçede verdi i 1 milyar 109 milyon liralık açıkla gündeme gelmi ti.

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

31


SEYİR DEFTERİ Denizli

YÖK, üniversitelerin i lerine yeti emiyor!

Gençlik mücadelesi harç zammını engelledi Hükümetin üniversite harçlarına yüzde 500 zam yapaca ı haberine kar ılık ö renciler, birçok ilde kampanya ba lattı. Türkiye Gençlik Birli i stanbul ve Ankara ba ta olmak üzere zmir, Eski ehir, Denizli, Antalya ve Sakarya gibi birçok ilde protesto gösterileri düzenledi. 10 A ustos’ta toplanan Bakanlar Kurulu üniversite harçlarına yüzde sekizlik zam yapılması kararını aldı. Türkiye Gençlik Birli i Genel Ba kanı Osman Yılmaz 11 A ustos’ta yaptı ı açıklamada harç zammını de erlendirdi. “Tayyip Erdo an AKP grup toplantısında bu konu ile ilgili tepkisini gösteren ö rencileri adaba davet etmi ve aklıselim ö rencileri ve ailelerini uyarmı tır! Gençli in demokratik tepkisini edepsizlik olarak nitelemek ancak Tayyip Erdo anların tavrı olabilir. Hakkını arayan çiftçiye, vatanını savunan askere, bu ülke için canını vermi ehitlere söyledikleri bütün toplumun hafızasındayken Tayyip Erdo an’ın bizleri adaba davet etmesini halkımızın takdirine bırakıyoruz.” Yılmaz, AKP iktidarının ‘parası olmayan okumasın’ anlayı ını benimsedi ini ifade ederek, AKP’nin yapmayı planladı ı harç zammını aldı ı tepkiler sonrası rafa kaldırdı ını belirtti.

Yüksek Ö retim Kurulu Yürütme Kurulu üyesi Prof. Dr. Atilla Eri , Bursa’da yayımlanan ‘Park Magazin Dergisi’nin A ustos sayısında çıkan röportajında, YÖK’ün a ırı yetkileri oldu unu söyleyerek üniversitelere bütçelendirmeden, idari mekanizmaya ve akademik duruma kadar her alanda müdahale etti ini söyledi. Eri , “YÖK üyesiyim ama ben bile bu yetkilerden, müdahalelerden rahatsızım” dedi. Türkiye’de üniversite sayısının 139’a çıktı ını hatırlatan Prof. Dr. Eri , bu üniversitelerin i lerine YÖK olarak yeti emediklerini söyledi. Prof. Dr. Atilla Eri , “Ne denetleme kurulu yeti ebiliyor bu i lere, ne de bizim di er dairelerimiz” dedi. Prof. Dr. Atilla Eri sözlerini öyle sürdürdü: “Öyle vakıf üniversiteleri var ki ABD’deki üniversitelerden pahalı. YÖK olarak buna karı amıyoruz ama u anda 12 tane vakıf üniversitesi ba langıçta vaat ettikleri yükümlülüklerini yerine getirmedikleri için kara listede. Hatta bazılarında ikazın ikinci a amasına geçildi. Sonraki a amada kontenjan vermiyoruz. kazın gere ini yerine getirmezlerse önümüzdeki sene kapatılma kararına gidilecek.”

‘ ktidar depremle ilgili politika geli tiremedi’ Büyük Marmara Depreminin 10. yıldönümünde, Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası Birli i’ne ba lı n aat, Jeoloji ve Jeofizik Mühendisleri odalarının stanbul ubeleri “Neler yapıldı, Niye Yapılamadı?” konulu bir çalı tay düzenledi. 13 A ustos’taki çalı tayın açılı konu masını TMMOB stanbul l Koordinasyon Kurulu Sekreteri Tores Dinçöz, TMMOB Ba kanı Mehmet So ancı ve Vali Yardımcısı Hikmet Çakmak yaptı. TMMOB Ba kanı Mehmet So ancı, iktidarın bugüne kadar depremle ilgili bir politika geli tiremedi ini ifade ederek, “AB uyum yasaları bir çırpıda meclisten geçiriliyor, deprem yasaları bekliyor” dedi. 4 oturum halinde gerçekle tirilen çalı taya, Prof. Dr. Okan Tüysüz, Dr. Do an Kalafat, Prof. Dr. Aytül Kasapo lu, Prof. Dr. Betül engezer, Doç. Dr. Özlem Sarıkaya, Doç. Dr. Alper lkive Prof. Dr. Alper Ünlü konu macı olarak katıldı.

32 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009


SEYİR DEFTERİ

Türkolog Jean Paul Roux hayatını kaybetti

Kemal Nebio lu mezarıba ında anıldı

Fransız sosyolog Jean Paul Roux, 29 Haziran 2009’da 84 ya ında hayatını kaybetti. Birçok eseri Türkçeye çevrilen Roux Türklerin tarihi hakkında seçkin yapıtlara imza attı. Collgee de France’da ö renciyken Do u medeniyetlerine ilgi duymaya ba layan Roux, Do u Dilleri Yüksek Okulu’nda Arapça okuduktan sonra, Türkçe ö renmeye karar verdi. Türkolog hocası Grousset, Cengiz Han ve Timurlenk gibi büyük fatihleri sevdirdi, Roux’yu uzun soluklu ara tırmaya yapmaya özendirdi. stanbul’un fethinin 500. yıldönümü vesilesiyle 1953’te Türkiye konusunda çalı maya ba layan Roux, Jean Louis Bacqué Granmond ile birlikte Mustafa Kemal Atatürk ve Yeni Türkiye ba lıklı bir kitap kaleme aldı. Roux 1984’de yayımlanan Türklerin Tarihi’nde Osmanlı mparatorlu u’nu ve Cumhuriyet’i, ba langıçtan itibaren Türk kavimleri ve devletlerinin tarihi gibi çok geni bir çerçeveye oturttu. Türk dostu arkiyatçı Roux Türklerin uzun tarihini, fetihler yapan ve devletler kuran kavimlerin tarihi olarak gördü ve anlattı.

D SK ve Türkiye çi Partisi’nin kurucularından Kemal Nebio lu, ölümünün 3. yılında ailesi ve D SK yöneticileri tarafından Zincirlikuyu’daki mezarı ba ında anıldı. çi sınıfının önderlerinden olan Nebio lu, 10 A ustos 2006 sabahı kanser tedavisi gördü ü i li Osmano lu klini inde 80 ya ında hayatını kaybetti. 15-16 Haziran direni inde önemli rol üstlenen Nebio lu, 1976 yılında Türkiye’de kitlesel ölçekte ilk kez kutlanan 1 Mayıs çi Bayramı’nın tertipleme komitesi ba kanlı ını yaptı. Taksim’de kutlanan 1 Mayıs 1976 çi Bayramı’na yakla ık 400 bin ki i katılmı tı. D SK’in en önemli ilkelerinden olan “Tabanın söz ve karar sahibi olma ilkesini” sendikal mücadeleye getiren ve uygulayan ki iydi. Hayatının son yıllarını Cumhuriyet Vakfı Dayanı ma Kurulu üyesi ve CUMOK’un önemli isimlerinden biri olarak geçirdi.

Güne ve hidrojen arabaları zmir’de yarı tı TÜB TAK tarafından düzenlenen “Formula G-Güne Arabaları yarı ı” ve Hidromobil – Hidrojen arabaları yarı ı 9 A ustos günü zmir’de yapıldı. Bornova’ya ba lı Pınarba ı Pisti’nde gerçekle en yarı ma izleyenlere büyük heyecan ya attı. Günün ilk yarı ına 20 üniversiteden 23 güne enerjili araç katıldı. Yarı ı, 25 tur sonunda TÜ ekibi “Socrat” isimli aracıyla birinci tamamladı. Anadolu Üniversitesi Güne Arabası takımı ikincili i ve Uluda Üniversitesi Makine toplulu u üçüncülü ü aldı. Günün kinci finalinde ise hidrojenle çalı an hidromobil araçlar piste indi. Yarı lara 18 ekip katıldı. Yarı mada Makine Mühendisleri Odası takımı “Poseidon” isimli aracıyla birinci oldu. Ankara Üniversitesi ikinci, Erciyes Üniversitesi de üçüncü olmaya hak kazandı. Yarı larla ilgili Aydınlık’a bilgi veren TÜB TAK Ba kan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Anla an öyle konu tu. “Temel beklentimiz ö rencilerimizin hem teknolojiyle ilgili bilgi edinmesi, hem de teorik çalı ma dı ında ellerinin fiziksel dünyaya, gerçek sorunlara de mesiydi. Yakla ık bin ö renci 5 yıl içerisinde bu konularla u ra tı. Buda bizler için büyük ba arı sa ladı.”

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

33


HAFTANIN NOTLARI

Bölmek için referandum HİKMET ÇİÇEK

Milliyet’te Devrim Sevimay’ın 313 A ustos 2009 günleri arasındaki dizisinin ba lı ı, “Türkiye kendi modelini arıyor.” Ancak, Sevimay’ın Kürt sorununa çözüm diye görü lerine ba vurdu u Sönmez Köksal, Mehmet Eymür, Vamık Volkan, Mithat Sancar, Ertu rul Kürkçü, Abdülkadir Aksu, Ahmet nsel vb. gibi isimlere bakıldı ında nasıl bir “Türkiye modeli” arandı ını tahmin

etmek zor de il. Emekli Büyükelçi Ümit Pamir, dizinin 7 A ustos 2009 günlü bölümünde, “Kürtler ayrılmak istiyorsa bunun a amaları konu ulur” ba lıklı yazısında referandum öneriyor. Kürt yurtta larımıza birlikte mi, yoksa ayrı mı ya amak istediklerini “bir an önce” soralım diyor! Pamir’e göre Türklerin, Kürtlerden ayrılmak gibi bir talepleri olmadı ına göre, referandum yalnızca Kürtler arasın-

da yapılmalı. E er Kürtlerin üçte ikisinden ço u “ayrılalım” derse “o zaman bunun a amaları konu ulur” diyor. Milliyet yazarı Kadri Gürsel 9-10 A ustos 2009 günlü yazılarında Pamir’in önerisini, “22 yıl boyunca ortaya atılmı en isabetli, en özlü ve en cesur çözüm önerisi” olarak övdü. Cumhuriyet’ten Ali Sirmen, birlikte ya ama iste inin “kendisine Türk diyenlere de” sorulması gerekti ini savundu. (10 A ustos 2009) Hürriyet’ten Nuray Mert, referandumla, sorunu sonuca ba lamayı ummanın “manasızlı ına” dikkat çekti. (10 A ustos 2009) Milliyet’ten Güneri Civao lu ise bunun “çözüm” de il, tersine “çözümün önünü tıkayacak” bir formül oldu unu belirtti. Civao lu, Gündüz Aktan’ın, “Referandum bir kez yapılır. O da Lozan sürecinde yapılmı tır diyebiliriz” görü ünü hatırlattı. (11 A ustos 2009) Referandum mümkün müdür? Evet, yapılabilir. Fakat, belirli tarihsel ko ullarda. Türkiye’nin birli ini savunan, kendine güvenen, ulusalcı bir yönetim, Batı destekli bölücülü ü önce yalnızla tırıp, sonra yok etmek, halkı yanına çekmek için referanduma ba vurabilir. Ancak bugün referandumun hiçbir ko ulu yoktur. Anayasal ve yasal hiçbir hukuki dayana ı da yoktur. Ama Ümit Pamir, “Ben Türkiye’nin kendi yasalarına bakmam, kiz Yasalara bakarım” derse olur! Zaten o yasalar bunun niçin kabul edilmedi mi?

‘SESAR’ı savcının ye eni ile birlikte tuttuk!’ smail Yıldız, Ergenekon birinci davasının sanıklarından. 18 Temmuz 2007 gününden beri tutuklu. Yıldız ile tutuklananların tümü tahliye edildi. Ama o 25 aydır hapis. Yıldız, Ankara’da SESAR adlı bir ara tırma kurumunun sahibi. imdi kapatmak zorunda kaldı. Mü terileri arasında AKP ve Ankara Büyük ehir Belediye Ba kanı Melih Gökçek bile vardı. 3. ddianamede Yıldız, Hizb-ut Tahrir ile “ba lantılı” gösteriliyor. Ergenekon’un “yönetti i” örgütlerden bir Hibb-ut Tahrir eksikti, o da tamamlandı! Son duru mada söz alan Yıldız, “Beni Hizb-ut Tahrircilerin telefonlarının SESAR’da çıkmı olmasıyla itham eden iddia makamındaki bir savcının akrabası ile SESAR’ın Ankara’daki ofisini tuttuk. Sayın savcı akrabasına açıp sorsaydı ‘Bu smail kimdir’ diye.” Ne heyetten ne de savcılardan “Yıldız do ru mu söylüyor, kimdir bu savcı?” diye merak eden çıkmadı!

34 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009


HAFTANIN NOTLARI

‘Devletin valisi’ymi ! Kahvelerde okey oynamayı yasaklayanı mı ararsınız, yoksa Atatürk’ün kentin merkezindeki heykelini vinçle kaldırtıp gizleyeni mi? Alevi köylere zorla camii yaptıranı mı ararsınız, tarikat ayinlerine katılanı mı? Ya da Suudi merkezli Rabıta parasıyla Hac’ca gideni mi? Bizzat i kenceye katılanı da çıktı, cinayet sanı ı yanda larının kaçmalarına yardımcı olan da… Son 30 yıl içinde böyle insanlar vali oldu, bulundu u ehirde “devleti” temsil etti. Geçen hafta AKP’nin Ordu Valisi Ali Kaban’ın marifetini basından ö rendik. Kaban, cami tuvaletlerindeki pisuarları “itikadımıza aykırı” diyerek kaldırttı! Beyaz e ya da ıtan Tunceli Valisi Mustafa Yaman, Fethullah’ın Abant Platformu’nda “sözcülük” yapan Bolu Valisi Halil brahim Akpınar, Tayyip Erdo an’ın o lu Bilal’i 21 günlük askerli inden u urlayan Burdur Valisi Halil brahim Özçimen’den sonra bir de bu çıktı! Vali ve kaymakamlar arasında irticai kadrola ma, Türkiye’nin son 20 yılına (siz bunu 12 Eylül 1980 darbesi olarak da okuyabilirsiniz) damgasını vurdu. Tansu Çiller’in ba bakanlı ı döneminde (1995) hazırlanan bir istihbarat raporunda, “devletin 810 kaymakamından

364’ü kadın eli sıkmayı (dini nedenlerle) reddedecek kadar ba naz yapıdadır” deniliyordu. Aynı tarihlerde CHP’nin 77 ilin vali, kaymakam, il ve ilçe emniyet müdürlerinin siyasal e ilimleri üzerine hazırlattı ı bir raporda, yöneticilerin neredeyse yarısı “tarikat ba lantılı” çıkıyordu. 1996 yılında Batı Çalı ma Grubu tarafından hazırlanan “Batı Harekât Konsepti” ba lıklı raporda, “ciddi ve köklü tedbirler alınamaz ise, önümüzdeki birkaç yıl içinde mücadele etme ve önlem alma imkânının bile kalmayaca ı” saptanıyordu. te AKP’nin valileri böyle.

‘Korsan’ Somalili de il Batı! Gerçek, her zaman bize sunuldu u gibi de ildir. Haftalardır “Somalili korsanlar” ile yatıp kalkıyoruz. Batı medyası Somali’yi “terörün yeni merkezi” olarak ilan ediyor. Türk medyası da ço u zaten Batı kaynaklı olan haberlerle geri kalmıyor. Hele “Aysun Kaptan”ın rehin alınmasından sonra “korsan” haberleri daha öne çıktı. (Aysun Akbay, kaçırılan 5. Türk gemisi Horizon 1’in 4. kaptanı) Hatta o bölgede görev yapan Türk Deniz Kuvvetleri’ni “neden saldırmıyorsunuz” diye suçlayan haberler bile çıktı! Korsan hikâyelerine Batı gözüyle bakmayan tek gazete Cumhuriyet oldu. Gazetenin 9 A ustos 2009 günlü Pazar ekinde Mete Kızık imzalı “kim bu Somali korsanları?” haberi ve Birle mi Milletler görevlisi olarak yıllarca Afrika’da bulunan Prof. Dr. Nihat G. Kınıko lu’nun “Bir ba ka açıdan Somali korsanları” ba lıklı yazı dizisi (11-12 A ustos 2009), “hayatta kalmaya çalı an” Somali halkı hakkında aydınlatıcı bilgiler veriyor. 1969 yılında bir devrimle iktidara gelen Siad Barre, kabileler sava ını sona erdiriyor, Somali’yi tek bayrak altında birle tirmeye çaba gösteriyor, Batı’nın sömürgecili ine kar ı mücadele veriyor, ülkenin kaynaklarına sahip çıkıyor. Batı tarafından “diktatör” ilan edilip devrilmesinden sonra ülke iç sava lardan kurtulamıyor. Ülkenin zengin balık kaynakları (özellikle istakoz) Batılı irketler tarafından talan ediliyor. Çok lezzetli meyveleri de… Batı’nın zehirli atık maddelerinin bo altıldı ı Somali kıyıları çöplü e çevriliyor. Barre’nin tek devleti, yedi eyalete bölünmü , kabileler arası sava bitmek bilmiyor. “Siad Barre döneminde Mogadi u’da gece yarısı bir genç kız güvenle dola abilirken… bugün ülke yüz binlerce insanın kur unlardan ve açlıktan öldü ü bir karga aya sürüklendi” diyor, Prof. Dr. Kınıko lu. Somali halkının büyük ço unlu u korsanları destekliyor. Onları ülkenin ulusal sularını ve haklarını koruyan, sahip çıkan güçler olarak görüyor. Somali Müslüman bir ülke. Ülkede en sevilen kadın adlarından biri, stanbul!

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

35


HAFTANIN NOTLARI

‘Ay e Arman beni ziyarete gelmedi!’ Mehmet Demirta ’ı hatırlıyorsunuz. (Aydınlık, 12 Temmuz 2009) Ergenekon’un en uzun süredir (12 Haziran 2007) hapiste olan tutuklu sanı ı. Demirta ’ın durumunu Deniz Seki ile kar ıla tırmı tım. Deniz Seki’ye bir mesajı var, iletmemi istedi: “Deniz hanım, üzmeyin kendinizi. Haksızlı a u rayan ne ilk, ne de sonuncu olacaksınız. Gene de anslısınız! Ay e Arman beni ziyarete gelmedi, en azından sesinizi duyurabildiniz. Aydınlık yazmasa, bizi duyan da olmayacak. “Sen yanmasan, ben yanmasam nasıl çıkar bu hukuk düze de il mi?” 27 aydır tutuklu olan Demirta , Seki’ye özgürlük diliyor.

Ercan Akyol, Milliyet, 7 A ustos 2009

Latif Demirci, Hürriyet, 9 A ustos 2009 36 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

Musa Kart, Cumhuriyet, 10 A ustos 2009


EĞRİYE EĞRİ / DOĞRUYA DOĞRU Nazlı Ilıcak

Deniz Ülke Arıboğan

Teknik takip!

Nabucco ve Güney Akım

Hâkimler, “dinlendik” diye kıyameti koparıyorlar ama bazılarının ilişkisi en kibar deyişle “can sıkıcı”.

Nabucco ABD (AB değil), Güney Akım ise Rusya projesidir. Her ikisi de AB’nin enerji yolunu kontrol altına alır.

Sabah, 7 Ağustos 2009

Akşam, 10 Ağustos 2009

Nuran Yıldız Yasin Doğan

TBMM’nin yeni başkanı

DTP’ye övgü

TBMM Başkanı, seçildiği koltuğu borçlu olduğu Mustafa Kemal’den “biri” diye söz etti… Aynı koltuğa oturmak, Mustafa Kemal’le aynı düzeyde olma hissi mi verdi yoksa?

AK Parti’nin DTP ile görüşmesini Kandil’le, terör örgütüyle pazarlık gibi yansıtmak hangi mantığa sığar… DTP hukuk ve demokrasi içinde faaliyet göstermektedir. Yeni Şafak, 7 Ağustos 2009

Haber Türk, 10 Ağustos 2009

Melih Aşık

Asaf Savaş Akat

‘Hocaefendi’ye hürmeten

Ekonomi tıkırında!

THY yöneticilerinin altındaki Audi arabaların plakaları “FG” imiş. Nedense…

2009’un da kötü geçeceğini düşünmüştüm. Dolayısı ile üç beş kuruşumu borsada değerlendirme fırsatını da kaçırdım. Vatan, 9 Ağustos 2009

Milliyet, 11 Ağustos 2009

Ruhat Mengi

Okay Gönensin

Özkök niye “şüpheli” değil?

Üçüncü iddianame

Asıl enteresan olan ise emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün “darbe planlarından haberdar olduğunu ve adaletten gizlediğini” bildirmesine rağmen onun “şüpheli” görülmemesi.

Yüzlerce sayfanın okunması ve değerlendirilmesi de kolay değil. Üçüncü iddianame, ilk ikisindeki boşlukları dolduruyor. Vatan, 10 Ağustos 2009

Refik Erduran

Vatan, 11 Ağustos 2009

Oray Eğin

Faşizm tehlikesi yok! Benzeri yollardan ben de geçtim. Günümüzde Türkiye’nin şu ya da bu tür faşizme sürüklendiğini görsem yine de geçerim. Ama yok öyle bir tehlike. Sabah, 10 Ağustos 2009

Fehmi Koru

Taraf gazetesi Taraf gazetesinin hâlihazırda 100’e yakın davası var… Çünkü bu gazetenin yayın politikası karalamak, iftira atmak, damgalamak ve ihbar üzerine kurulu. Akşam, 12 Ağustos 2009

Bekir Coşkun

Samimiyet! Türkiye’nin yolunu kesen terörist eylemlerin sona ermesi konusunda Washington’un samimi olduğuna inanıyorum. Yeni Şafak, 10 Ağustos 2009

Açılım! Türkiye bölünüyor… Görmüyor musunuz? Hürriyet, 12 Ağustos 2009

Necati Doğru

Deniz Gökçe

Mimarı ABD

Ekonomik yorum! Yorumcuların yüzde sekseni kötümserliğe yeminliler… çoğu ya Marksizme, komünizme ya da sosyalizme gönül vermiştir. Akşam, 12 Ağustos 2009

Abdullah Öcalan’la yapmaya çalıştıkları açılımın mimarı ABD’dir. …ABD istedi diye açılım yapmak demokratiklik değil, kuklalıktır. Vatan, 12 Ağustos 2009

İlhan Selçuk

Ruşen Çakır

Davutoğlu’nun yeni vizyonu Bağdat yolunda Davutoğlu biz gazetecilere uzun uzun… Irak ile birçok alanda entegrasyonu (bütünleşme) hedeflediklerini söyledi. Vatan, 12 Ağustos 2009

3. İddianame Ergenekon tertibi usta profesyoneller tarafından icat edilmiş bir operasyon… Peki, iddianameleri kim hazırlıyor? F polisi… Cumhuriyet, 12 Ağustos 2009

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

37


S ZL E ALTI AYLI INA ‘ÇÖZÜM’

Çalışma Bakanlığı’ndan işsizlere bir parmak bal! Projeyi aralar ndan belediyeler, sivil toplum örgütleri ve sendikalar n da yer ald çe itli kurumlar yürütecek. Projenin tan t m toplant s nda Vali Cahit K raç i sizlerin bu projede “motivasyon amaçl ” i e al nd klar n vurgulad . Ve ekledi: çiler bunu bilsinler yoksa süre dolunca kar m za ç karlar! BELMA YÜCEL/ ZM R

alı ma ve Sosyal Güvenlik Bakanlı ı i sizlere altı aylık istihdam yaratacak yeni bir proje ba lattı. zmir aya ının tanıtım toplantısında Vali Cahit Kıraç i sizlerin bu projede “motivasyon amaçlı” i e alındıklarını vurguladı. Ve ekledi: çiler bunu bilsinler yoksa süre dolunca kar ımıza çıkarlar!

Ç

İZMİR’DE 10 BİN KİŞİDEN 2 BİNİ YARALANABİLECEK

“Toplum Yararına Çalı ma Programları” adlı proje illerin Kurumu Müdürleri tarafından yürütülecek. Belediyeler, odalar, sendikalar, Vakıflar Bölge Müdürlükleri, sivil toplum kurulu ları bu projede yer alabilecek. Bakanlık proje için zmir’e 2009 yılı sonuna kadar kullanılmak artıyla 10 milyon TL ödenek verdi. Ancak önümüzdeki dört ay içinde projeler hayata geçirilmezse Bakanlık parasını geri isteyecek! Proje zmir’deki on binlerce i -

M Hükümet i sizleri rahatlatacak ara formüller pe inde.

38 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

sizin yalnızca 2 binini altı aylı ına i sahibi yapacak. e alınanlar çevre temizli i, vadi ıslahı, a açlandırma, park düzenlemesi, yol, su ebekelerinin yapım ve onarımı ile kaldırım dö eme gibi görevlerde bulunacak. Çalı anlara ortalama 550 TL’lik maa verilecek. Proje tanıtım metninde ba vuru yapacak katılımcılarda aranan artlar sıralanıyor: • Emekli, malul, dul ve yetim aylı ı alanlar i e alınmayacak. • 18 ya ın üstünde olacak. • -kur’a kayıtlı olacak. • -kur’un düzenledi i projeyi tanıtan toplantılara katılmı olacak. • sahibi olmak isteyen yurtta son bir yılda proje sahibi kurumda çalı mamı olacak… TANITIM TOPLANTISI İLGİ GÖRMEDİ

Projenin zmir aya ının tanıtım toplantısı 11 A ustos Salı günü valilikte yapıldı. Toplantıya zmir’de bulunan 30 belediye ba kanı, odalar, sendikalar, Vakıflar Bölge Müdürlü ü, 30 sivil toplum kuru-

lu unun yönetici ve temsilcileri ça ırıldı. Ancak yalnızca be belediye ba kanının katıldı ı toplantıya di er kurumlar da ilgi göstermedi. zmir Valisi Cahit Kıraç toplantıda yaptı ı konu mada kurum yöneticilerine seslendi. “ nsanları motive etmek için i e aldı ımızı belirtmeliyiz. Yoksa i e aldık, istihdam ettik. Süre dolunca, biz de buranın i çisiyiz diye kar ımıza çıkarlar” Program kapsamında kurulu lar projelerini en geç ay sonuna kadar hazırlayarak Kurumu’na sunacak. Toplantıya katılan temsilciler projeyi Aydınlık’a de erlendirdi. ‘KALICI ÇÖZÜM DEĞİL’

Toplantıya katılan kurum temsilcileriyle görü tük. Projeyi yürütecek kurumlardan bazıları i sizli e kar ı kısa vadeli çözümlerin sonuç getirmeyece ini vurgularken bazıları da projeyi destekledi. Türk- 3 Bölge Temsilci Yardımcısı Tuncay Kireçkaya, yaraların böyle sarılamayaca ını söyledi. “Bu i sizli e kar ı kesin bir çözüm yolu de il. nsanlar 12 ay çalı ıp geçinemezlerken altı aylık i imkânı yeterli olmaz. nsanlar büyük bir umutla i kapılarında dolanıyor, bu devamlılık arz etmeli.” Karaburun Belediye Ba kanı Serdar Yasa da hükümetin bu projeyle artık krizi kabullenmi göründü ünü vurgulayarak “Onlara herhalde altı aya kadar ta lar yerine oturacak gibi geliyor” dedi. Dikili Belediye Ba kanı Osman Güven i sizli in altı aylık bir sürede çözülmesinin mümkün olmadı ını projenin i çilerin i e devamını sa laması gerekti ini söyledi. zmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birli i Ba kanı Zekeriya Mutlu ise projeyi olumlu kar ıladı ını belirterek, “Yalnızca kamu kurulu ları de il özel sektör de projeler üreterek katkı sa layacak” dedi. G


EMEK DÜNYASI

Baykal’dan Atatürk dönemi anıları 11 Ağustos Salı günü CHP lideri Sayın Deniz Baykal, bugünlerde iktidarın piyasalarda dolaştırdığı, Kürt Sorunu ile ilgili değinmelerde bulunurken, çoktandır unuttuğu Atatürkçü sanayi ve eğitim uygulamalarını andı. Bugünkü dertlerimizin Atatürkçü devletçilik ve AnadoARSLAN BAŞER lu’ya yaygın bir eğitim politikasıyla KAFAOĞLU çözüme kavuşacağını ısrarla belirtti. Çoktandır unuttuğu Partisinin kurucu liderinin bu ülkeyi nasıl sıfırdan ayağa kaldırıp büyük devlet haline getirdiğini, onu unutturmak isteyenlere tam zamanında hatırlatması cidden hoşa gidecek bir tavır oldu.

Gemlik’inde özetle daha çok Anadolu’nun ilerlemeye muhtaç yörelerinde devlet eliyle kurulan fabrikalarla bugünkü gibi nüfusun bazı kentlerde gereksiz ve dengesiz yığılması önlenmişti. Düşünün ki, Atatürk döneminde İstanbul’un nüfusu yarım milyonun biraz üzerindeydi. Kayseri, Adana, Malatya, Sivas, Zonguldak günden güne nüfus topluyordu. Bugün de Doğu’daki sorunların çözüm yollarından biri devletin kâra zarara bakmadan bölgeyi fabrikalarla donatmasıdır. Bugünkü iktidar böyle yapacağına Anadolu’daki Cumhuriyet yapılarını (Hem de aynı Baykal’ın destek verdiği politikalarla) yerli – yabancı şirketlere satıyor. CUMHURİYET LİSELERİ

Biz lisede okurken, Anadolu liseleri sınavlarda İstanbul’un yerli ve DEVLET DOĞUYA GİDECEK! İŞSİZE İŞ M Tayyip Erdo an yabancı liseleriyle yarışırdı. Bir BalıVERECEK! kesir Lisesi vardı yıllarca o zaman “Ben fabrikay devlet giriş sınavıyla öğrenci alınan Yüksek Doğu insanı toprak ağalarının yarı eliyle kurmam. Mühendis Mektebi (şimdiki Teknik eşkıyalığa benzer yöntemleriyle topTe vik veririm özel sektör kurar.” Üniversite) giriş sınavlarında ilk deraksız bırakılmıştır. Bu uygulamalara receleri elinden bırakmazdı. Aynı şeörneğin Bismil Cumhuriyet köyünde demektedir. Y llar geçti önemli kilde Sivas, Antalya, Denizli, Kastave Urfa’nın Öncül köyünde sadece te vikler verildi özel sektör monu liseleri Mühendis ve SBF sıİşçi Partisi karşı çıkmaya çalışmıştır. navlarında İstanbul, İzmir, Ankara liCHP bu haksızlıklara karşı ana muhabölgede i sizli i azaltacak selerine meydan okurdu. Benim lefet gücüyle karşı çıkmamıştır. Baybir sanayi kurmaya gitmedi. okuduğum Yozgat Lisesi, 1942 yıkal buna değinmese de Doğu’da on lında Siyasal Bilgilere sınavla 5 öğyıllardır sanayi kurulmayışının bölge Gitmez de. renci birden sokmuştu. Okula bütün gençlerini işsiz bıraktığı, ümitsiz hale Bu anla ld na göre oraya Türkiye’den giren 120 adaydan 5 getirerek dağlara çıkmaya zorladığını tanesi Yozgat Lisesi’nden idi. Hem anlattı. Bu acı gidişin ilacının devletin “Devlet olarak oraya sen de bu başarılardan birisi 7. olan eski kendisinin ortaya çıkıp, özel sektörü gideceksin” diyordu Baykal. Büyükelçi Nazif Cuhruh’a nasip olbeklemeden, fabrika kurması olduğunu anlattı. Tayyip Erdoğan “Ben “Kâr edip etmemesine bakmadan, muştu. Benim okula girdiğim 1945’te ilk fabrikayı devlet eliyle kurmam. Teşorada fabrikalar kurup on dereceyi alanlardan 6 tanesi, vik veririm özel sektör kurar.” dei sizlere i vereceksin.” L Bursa, Yozgat, Kayseri, Sivas ve Demektedir. Yıllar geçti önemli teşvikler nizli lisesi mezunlarıydı. Bunlardan verildi özel sektör bölgede işsizliği Denizli Lisesi mezunu 2 aday 2. ve azaltacak bir sanayi kurmaya gitmedi. Gitmez de. Bu anlaşıldığına göre oraya “Devlet olarak 4. sırayı kazanmıştı. Ancak aynı derecelerle Mühendis oraya sen gideceksin” diyordu Baykal. “Kâr edip etme- Mektebini de kazandıkları için orayı yeğleyip bizim okula mesine bakmadan, orada fabrikalar kurup işsizlere iş ve- (o zaman ismi Siyasal Bilgiler Okulu idi) gelmediler. Giriş sınavına girip de kazananlar arasında çok sayıda Kars, receksin” Diyarbakır, Trabzon, Sivas, Kayseri ve Gaziantep liseleriİKTİDAR TERSİ YOLDA ni bitirmişler vardı. Özel yabancı liselerden sadece üç Adil bir toprak dağılımı getirecek Toprak Refor- öğrenci sınavı kazanmışlardı (Saint Joseph ve Saint Bemu’ndan söz açmasa da “Devlet eliyle ve sosyal amaçlar- noit’dan) la hemen fabrikalar kurulması” konusundaki bastırmasıyBenden daha sonra liseyi bitiren Sayın Baykal, Cumla Baykal gerçekten Kürt Sorunu ya da Doğu sorununu huriyet Liseleri’nin bu eşite yakın başarılı dağılışına da çözmeye dönük haklı bir değinmede bulunmuştur. Büyük işaret etti. Bugün bir Denizli, bir Balıkesir, bir Erzurum, Atatürk yaşamından sanayinin sadece İstanbul, İzmir gibi Diyarbakır, Kars, Yozgatlı öğrencinin bu başarıları sağlabüyük kentlerde değil, Anadolu’ya yaygın bir şekilde ku- masını hayal edebilir miyiz? rulması için devletçiliğe Anayasa’da yer verecek biçimde Büyük Atatürk ve onun iktidarını yürütenler, arkadaşülkeye güç ve moral vermişti. Ankara’ya bağlı bir köyde ları… (Kırıkkale’de), Kastamonu’ya bağlı bir köyde (Karabük’te) Sizleri bize unutturamazlar…G Aydın’a bağlı Nazilli’de, Tokat’ın Turhal’ında, Bursa’nın 16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›kG 39


“BEBEK BAKMAYI SEVD LER, ARAMAKTAN VAZGEÇT LER…”

ABD’de işsizlik değil iş umutları azaldı! ABD’de bir ayda 637 bin ki i i aramaktan vazgeçti. aramaktan vazgeçenler i siz say lmad için, çal an say s ndaki 155 bin ki ilik azalma i sizlik oranlar na yans mad . Hatta, i siz say lmayanlar n say s ndaki art , i siz kalanlar n say s ndan daha yüksek oldu u için, 267 bin ki ilik yeni istihdam varm gibi görünüyor. Oysa yeni istihdam kesinlikle söz konusu de il. HAKAN TOPKURULU

BD’de 8 A ustos günü yayımlanan ve tüm dünyada sevinçle kar ılandı ı söylenip borsaların yukarı do ru hareketlenmesini sa layan i sizlik verilerine biraz detaylı bakıldı ında bizim TÜ K’in yaptı ına benzer bir gariplik görünüyor. imdi a a ıdaki tabloya biraz yakından bakalım. Tablo ABD’nin Bureau of Labor Statistics adlı i gücü istatistikleri ofisi tarafından hazırlanmı . Haziran ayında toplam i gücü sayısını 154 milyon 926 bin, i siz nüfus 14 milyon 729 bin. Bu rakamlara göre i sizlik oranı 9,5. Temmuz ayında aynı i lemi yaptı ınızda, toplam i gücü sayısını (154 milyon 504 bin) i siz sayısına böldü ünüzde, sonuç yüzde 9,4 çıkıyor. Temmuzda ‘i sizlik oranı’ hazirana göre azalmı görünüyor. Çok rahatlatıcı de il mi? “Amerika artık krizin dibini

A

buldu, eh çok az da olsa i sizlikte bir azalma var. Canım hemen olacak de il ya yava yava da olsa yükselecek. Ama sonuçta ‘U’ ba ladı. Virajı döndük…” Oysa çalı an sayısında 155 bin ki ilik bir dü ü var. O zaman i sizlik nasıl azalır? imdi tabloya biraz daha dikkatli bakıyoruz. BİR AYDA 637 BİN KİŞİ İŞ ARAMAKTAN VAZGEÇMİŞ

Haziran ayında i gücü rakamlarına dahil edilmeyenlerin, bir ba ka ifadeyle i aramaktan vazgeçme vb. gibi nedenlerle i gücü toplamı dı ına çıkarılanların sayısı 80 milyon 729 bin ki i iken, temmuz ayında bu sayı 81 milyon 366 bin ki i olmu . Di er bir ifadeyle, bir ayda 637 bin ki i i aramaktan vazgeçmi . aramaktan vazgeçenler i siz sayılmadı ı için, çalı an sayısındaki 155 bin ki ilik azalma i sizlik oranlarına yansımıyor. Hatta, i siz sayılmayanların sayısındaki

artı , i siz kalanların sayısından daha yüksek oldu u için, i siz sayısında bir ay içinde 267 bin ki ilik bir dü ü kaydediliyor. Oysa 267 bin ki ilik yeni istihdam, kesinlikle söz konusu de il. Tersine, istihdamda 155 bin ki ilik azalma var, bir ba ka deyi le ABD’de bir ayda 155 bin ki i i ini kaybetmi . Bu demektir ki, i sizlik binde 1 oranında artmı . bulma umudunu kaybetmi insan sayısı ciddi oranda (bir ay içinde binde 4) artmı göründü ü için, i sizlik oranı binde 1 dü mü gösterilebiliyor. ABD’de i sizlik rakamları açıklanmadan önce Batı basını u tür haberler yapmı tı: siz kalanlar bebek bakmayı sevdi, i aramaktan vazgeçtiler… TERSİNE DÜNYA!

Türkiye’de de benzer bir biçimde i sizlik oranı dü ük gösteriliyor. 1998 öncesinde istihdama katılmaya hazır faal nüfus yüzde 53’tü. Bu oran bugün yüzde 47’ye kadar indirildi. Çalı maya hazır oldu u halde umudunu yitirdi i için i aramayanları faal nüfusa dahil etmemek ayrı bir tartı ma konusu. Ancak AKP iktidarı döneminde, köyden kente göçün faal nüfusa katkısı bile dü meye ba ladı.G

siz sayılmayanların sayısı i sizlerden daha hızlı arttı (milyon) gücü stihdam sizlik gücüne dahil olmayan sizlik oranı

Haziran 2009

Temmuz 2009

154,926 140,196 14,729 80,729 9,5

154,504 140,041 14,462 81,366 9,4

De i im -422 -155 -267 637

Yüzde -0,27 -0,11 -1,81 0,79

gücü say s nda 422 bin ki ilik dü ü var. 637 bin ki i i aramaktan vazgeçince, çal anlar n say s 155 bin ki i dü tü ü halde istihdam artm gibi gösteriliyor.

40 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009


SINIF GÖZLÜĞÜ

Emperyalizm ve kiralık işçilik İşçi simsarlığı konusunu bir süredir bilmesini, emperyalist sömürüye dayalı sosyal devletlerinin imtartışıyoruz. Özetleyeyim: 26 Haziran kânlarından Avrupalılar gibi yararlanabilmesini istemiyor. On2001 tarihinde TÜRK-İŞ Genel Başkanı ların istedikleri, ihtiyaç duydukları nitelikte işgücünü, istedikleBayram Meral, DİSK Genel Başkanı Sü- ri süre için kiralayabilmek. leyman Çelebi, HAK-İŞ Genel Başkanı Amerika’nın refahının kaynaklarından biri Afrika’dan getiSalim Uslu, TİSK Başkanı Refik Baydur rilen kölelerdi. Ancak bu köleler bir kez Amerika’ya getirildiler ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı mi, yaşlandıklarında veya artık işe yaramadıklarında Afrika’ya Yaşar Okuyan bir protokol imzaladılar. geri gönderilemezler, “başa bela” olurlardı. Bu protokole göre, tarafların görevAvrupalı emperyalistler de 1960’lı yıllarda Türkiye’den 1 YILDIRIM KOÇ lendirecekleri öğretim üyeleri (“Bilim milyona yakın “misafir işçi” istediler. Ancak hesapları tutmadı. Kurulu”) bir iş yasası taslağı hazırlaya- “Misafir köle” olarak getirdikleri, Afrika’nın kölelerinden farkcaktı. Tarafların temsilcisi öğretim üyelerinin oybirliğiyle kabul lı çıktı. Avrupa’ya yerleşti. Mal-mülk ve işyeri sahibi oldu; “miedecekleri her konu “herhangi bir çekince ileri sürülmeden ta- safir işçi” adı altında köleliği reddetti; “entegrasyon” adı altınraflarca kabul edilmiş” sayılacaktı. da asimilasyona karşı çıktı ve ağırlığını giderek Böyle saçma bir taahhüdün altına nasıl gihissettiriyor. M Avrupa emperyalistleri AB’YE TÜRK İŞÇİSİNDEN KİRALIK KÖLE rildiğini anlamak mümkün değildir. İŞÇİ KİRALAMAYI ONAYLAYAN SENDİKALAR

köle istiyor. Ancak kölenin hastaland ndaya land nda bak m sorumlulu unu reddediyor. Bu kölelerin, emperyalist ülke i çilerine tan nm baz haklardan yararlanmas na da kar lar. Çözüm, i çi simsarlar eliyle kiral k i çilik. L

Bilim Kurulu, hazırladığı iş kanunu taslağını 26 Haziran 2002 tarihinde sundu. Bu taslağın 8. maddesi işçi kiralamakla ilgiliydi. Daha da kötüsü, bu maddenin (c) fıkrası, işçi simsarlığına (işçi kiralayan özel istihdam bürolarına) kapıyı aralıyordu. Böylece, 26 Haziran 2006 günü imzaladıkları protokol gereği, TÜRK-İŞ, DİSK ve HAK-İŞ, işçi kiralamayı onaylamış oldu. AKP iktidarı döneminde 22 Mayıs 2003 günü kabul edilen 4857 sayılı İş Kanunu da kiralık işçiliği yasal hale getirdi (Madde 7). Diğer bir deyişle, Türkiye’de 6 yılı aşkın bir süredir kiralık işçilik uygulanıyor. Altı yıldır süren uygulamaya göre, Türkiye’de bir şirket kendi istihdam ettiği işçileri bir başka şirkete kiralayabilmektedir. Bu düzenlemeler AB ve ABD emperyalistlerinin talepleri doğrultusunda biçimlendirilmişti. Ancak emperyalistlerin talebi bununla da sınırlı değildi. Diğer talepleri, özel istihdam bürolarına da bu olanağın tanınmasıydı.

Avrupa, 1950’li ve 1960’lı yıllarda hızlı endüstrileşmesine bağlı olarak ortaya çıkan büyük işgücü ihtiyacı nedeniyle işçi istiyordu. Bugünkü sorunları, nüfusun artmaması ve yaşlanması. Avrupa emperyalistlerinin bugün de (farklı nedenlere bağlı olarak) nitelikli işçiye ihtiyacı var; ancak 1960’lı yıllarda gelenler gibilerini istemiyor. O zaman çözüm ne? Kiralık işçilik. Ancak kiralık işçilik işinin de kolaylaştırılması gerekiyor. 1960’lı yıllarda Türkiye’den Almanya’ya işçi götürülürken, işçi adayları soyulur, tepeden tırnağa muayene edilirdi. Muayene edenlerin amacı, götürülecek işçilerin çalışma koşullarına dayanıklılığını ölçmek, Almanya’da hastalık sigortasına fazla yük gelmesini önlemekti. Kiralık işçi büroları aracılığıyla ücretli köle seçimi daha akıllıca bir yöntem. Bu işte tam Avrupa emperyalistlerine özgü bir rasyonellik var.

MODERN KÖLE TİCARETİ

KİRALIK İŞÇİ VE İŞÇİ SİMSARLIĞI İŞİNİN ÖZÜ

Mevcut durumda işçi kiralama yetkisi olanlar, belirli bir üretim veya hizmet dalında faaliyet gösteren ve bu faaliyeti nedeniyle işçi istihdam eden şirketlerdir. Yalnızca işçi kiralamak amacıyla şirket kurulamaz. Emperyalistlerin istediği, yalnızca işçi kiralama işi yapan işçi simsarı şirketlerin de kurulmasıdır. Emperyalist güçler bunu niçin talep ediyor? Günümüzde işçi kiralayan özel istihdam büroları dünya ölçeğinde faaliyet gösteriyor. İsviçre merkezli Adecco şirketi, 70 ülkede 5800 bürosu aracılığıyla uluslararası düzeyde işçi kiralıyor. ABD merkezli Manpower şirketi, 67 ülkedeki 4300 bürosu aracılığıyla uluslararası düzeyde işçi simsarlığı yapıyor. Vedior isimli Hollanda şirketinin de 35 ülkede 2200 köle ticareti (işçi simsarlığı) bürosu var.

Kiralık işçi bürosu Türkiye’de Türkiye şartlarına göre iyi gibi gözüken ücretlerle işçi kiralayacak. Avrupa Birliği ülkelerine geçici sürelerle gönderilecek olan kiralık işçiler (köleler) belirli süreli iş sözleşmeleri ile çalışacak ve sürenin sonunda Türkiye’ye geri dönmek zorunda kalacak. Sözleşmeler Türkiye’de yapılacağı için, Türkiye şartlarına göre iyi gibi gözüken ücretler, Avrupa’daki ücretlerin çok altında kalacak. Böylece çökmekte olan Avrupa Birliği emperyalizmi, Türk işçilerinin katlamalı biçimde sömürülmesi sayesinde taze kan bulmuş olacak. Avrupa emperyalistleri köle istiyor. Ancak kölenin yetiştirilmesi ve hastalandığında-yaşlandığında bakım sorumluluğunu da reddediyor. Bu kölelerin, emperyalist ülke işçilerine tanınmış bazı haklardan yararlanmasına da karşılar. Çözüm, işçi simsarları eliyle kiralık işçilik. Bizim yerli sermayedarlar da, kriz derinleştikçe, anti-emperyalist bir tavır almak yerine, işçiyi daha da fazla sömürmeye ve köleleştirmeye yönelik bu girişime destek veriyor. Kiralık işçi ve işçi simsarlığı işinin özü bu.G

İSTEDİKLERİ NİTELİKTE İSTEDİKLERİ SÜRECE

Avrupa Birliği emperyalistleri, yaşlanan Avrupa nüfusundan şikâyetçi. Genç ve nitelikli işgücüne ihtiyaçları var. Ancak öyle her isteyenin de Avrupa’ya gelebilmesini, istediği kadar kala-

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›kG 41


VARDİYA

çi Partisi’nden Halkalı Kâ ıt grevine destek çi Partisi 13 A ustos’ta stanbul’da Halkalı Kâ ıt grevcilerini ziyaret etti. Grev önlükleri giyerek, i çilere destek veren partililer adına Yönetim Kurulu üyesi Erdal Demirkan konu tu. çiler için en önemli okulun grev oldu unu belirten Demirkan, unları söyledi: “Türkiye’de sendikaların olumsuz yönde tartı ıldı ı bir ortamda siz sendikanızla birlikte onur mücadelesi veriyorsunuz. Biz çi Partisi olarak söz veriyoruz. Her türlü kötü gününüzde yanınızda olaca ız. Bizim hedefimiz, emekçilerin hak ve hukuklarını alacakları bir sistem kurabilmek” “ çeriden muhasebe çalı anları ile uzla ın ça rıları gönderiyorlar” diyen Selüloz- Sendikası stanbul ube Ba kanı Aydın Parlakkılıç ise destekleri için Ulusal Kanal ve Aydınlık’a te ekkür etti. “Ulusal Kanal ve Aydınlık’tan çok büyük destek gördük. Aydınlık’ın haberinde kullandı ı ba lık gibi onurumuz için greve çıktık.” Halkalı Kâ ıt’ta 82 i çi toplu i sözle melerinde i verenin sıfır zam dayatmasına kar ı 17 Temmuz’dan bu yana grevde.

Ataması yapılmayan ö retmenler zmir’de yürüdü Atamaları Yapılmayan Ö retmenler Platformu üyeleri 10 A ustos günü zmir Gümrük’ten Konak Meydanı’na kadar yürüdü. Bakanlı ın yaptı ı sözle meli ö renmen ataması yerine kadrolu atama yapılmasını isteyen ö retmenler “Sözle meli köle olmayaca ız”, “Ö retmenler burada hükümet nerede” sloganları attı. Üç günlük açlık grevinin ardından yapılan basın açıklamasında ataması yapılamayan ö retmenler adına konu an Pınar Ula , hükümete seslenerek “e er bize i ve ekmek yaratmaktan acizseniz, o koltuklarda neden oturuyorsunuz?” diye sordu.

Çay üreticileri Hükümet’ten hesap sordu Çayına ve Çaykur’a Sahip Çık Platformu, 12 A ustos’ta bir basın açıklaması yaparak Çaykur’un özelle tirilmek istenmesine tepki gösterdi. Rize’nin Arde en ilçesinde yapılan açıklamada platformun basın sözcüsü Adil Ayata öyle konu tu: “Türk çayını ve Çaykur’u yok etmek isteyen IMF, uluslararası çay tröstleri, onların yerli siyasetçi ve i adamı uzantılarının saldırılarıyla kar ı kar ıya oldu umuzu biliyoruz. Üreticiyi açlı a, yoksullu a ve i sizli e mahkûm edecek uygulamaları yapacak kurumların finansmanı, üreticilerden toplanan paralarla sa lanmaktadır. 19 yıldan bu yana çay üreticilerinden para kesilmektedir. Toplanan paralarla üreteci için ne yapıldı? Bunun cevabını istiyoruz. Hiç kimse çay üreticisini ve Çaykur i çisini yok sayarak kendi ba ına karar alamaz. AKP hükümeti önce fındıktan ba ladı, daha sonra derelerimize girdi, imdi de çayımıza göz dikti. Cennet Karadeniz’imizi cehenneme çevirmeye çalıyorlar. Biz buna asla müsaade etmeyece iz ve tüm gücümüzle mücadeleye devam edece iz.”

Nazmi Günay 42 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009


VARDİYA

Her ay 120 bin ki i daha borç bata ına saplanıyor

Kapasite kullanımı yüzde 72,3 oldu Türkiye statistik Kurumu ‘‘ malat Sanayinde E ilimler Temmuz 2009’’ raporunu 11 A ustos Salı günü açıkladı. malat sanayinde kapasite kullanım oranı Temmuz ayında, geçen yılın aynı ayına göre 7,7 puan azalarak yüzde 72,3 seviyesinde gerçekle ti. malat sanayinde kapasite kullanım oranı, bir önceki aya göre de 0,4 puan azaldı. Kapasite kullanım oranı 2008 yılı temmuz ayında yüzde 80 olarak gerçekle mi ti. Kapasite kullanımı bu yılın haziran ayında da yüzde 72,7 düzeyindeydi.

stanbul Serbest Muhasebeci Mali Mü avirler Odası’nın Merkez Bankası, Türkiye statistik Kurumu, Türkiye Bankalar Birli i ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun verilerinden yararlanarak hazırladı ı ‘Çocuklar Duymasın; Aile Borçlu’ ba lıklı raporunu 12 A ustos’ta yayımladı. Rapora göre; her ay 120-130 bin ki i daha borcunu ödeyemez duruma dü üyor. Borcunu ödeyemeyen ki i sayısı 1.6 milyona ula tı. Ailelerin tasfiye olunacak kredi kartı borcu 3.6 milyar, bireysel kredi borcu 3.1 milyar TL’ye fırladı. Yılba ından bu yana tasfiye olunacak kart sayısı yüzde 52, bireysel kredi oranı yüzde 68 arttı. SMMMO’nun raporunda, Merkez Bankası verilerine göre, mevduat bankalarında tüketici kredileri ve kredi kartı borç tutarının 24 Temmuz itibarıyla 116 milyar 978 milyon lira düzeyinde oldu u belirtilerek, bunun 83 milyar 155,4 milyon lirasının tüketici kredilerinden, yakla ık 33 milyar 823 milyon lirasının da bireysel kredi kartlarından olu tu u belirtildi.

sizlik fonu GAP’a aktarılıyor sizlik fonunun amaç dı ı kullanımı sendikaların tepkilerine ra men kabul edildi. 11 A ustos Salı günü TBMM’de görü ülen ve kabul edilen yasaya göre, 2009 Nisan ile 31 Aralık tarihleri arasında çalı anların i veren prim hisseleri, 6 ay süreyle sizlik Sigortası Fonu’ndan ödenecek. Yasayla, Güneydo u Anadolu Projesi’ne de kaynak aktarılıyor. 2009 yılında olmak üzere; sizlik Fonu’nun nema gelirlerinden dörtte üçü bütçeye gelir kaydedilecek. Bu tutar, öncelikle GAP kapsamındaki yatırımlarda kullanılacak. lgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkili olacak. Fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin 2010 yılında dörtte üçü, 2011 ve 2012 yıllarında dörtte biri, ilgili yıl genel bütçelerinde bütçe gelir tahmini olarak yer alacak. GAP’tan sorumlu Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz ise, 12 A ustos’ta yaptı ı açıklamada Fon’dan GAP ve DAP’a ayrılan 3 milyar liranın Kürt açılımının ekonomik aya ı sayılabilece ini söyledi.

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

43


K YIL ÖNCE MZALAR ATILDI AMA HÜKÜMET SÖZÜNDE DURMADI

Memur sendikaları grev hakkı istiyor Hükümet, daha iki y l önce memurlara grevli toplu sözle meli sendika hakk konusunda söz verdi. Konfederasyon temsilcileri, Kamu veren Kurulu’yla mutabakat zapt imzalad . Ancak, aradan iki y l geçmesine ve uyum yasalar na ra men AKP’liler bu düzenlemeleri yapmad . ükümetle memur sendikaları arasında toplu görü me pazarlıkları, mevzuat gere i 15 A ustos’ta ba ladı. Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası uyarınca, her hizmet kolunda en fazla üyesi bulunan sendikanın katıldı ı toplu görü melerde Türkiye Kamu-Sen’e ba lı Türk BüroSen, Türk Enerji-Sen, Türk Ula ım-Sen, Türk Haber-Sen, Türk mar-Sen, Türk E itim-Sen, Memur-Sen’e ba lı Diyanet-Sen, Bem-Bir-Sen, Toç-Bir-Sen ve Sa lık-Sen ile KESK’e ba lı Kültür Sanat-Sen, memurları temsil ediyor. Memur-Sen bu yıl, en çok üyeye sahip konfederasyon sıfatıyla, pazarlık masasında memur tarafına ba kanlık ediyor. Pazarlık masasında hükümeti, Kamu veren Kurulu temsil ediyor.

rini kamuoyuna açıkladı. Her sendika, memurların mali ve özlük haklarının iyile tirilmesi için farklı farklı talepler ortaya koydu. Her hizmet kolunda yetkili sendika, temsil etti i kesimin çalı ma ko ullarıyla ili kili talepleri masaya ta ıyor. Türkiye Kamu-Sen, ek ödemelerin 110 TL artırılmasını, tüm kamu görevlilerine net 200 TL seyyanen zam yapılmasını ve toplu görü me priminin 50 TL’ye çıkarılmasını talep etti. Memur-Sen ise tüm çalı anlara yüzde 11 zam istedi. KESK, ücret artı ları konusunda herhangi bir rakam telaffuz etmezken, öncelikle geçmi yılların kayıplarının telafi edilmesini talep ediyor.

KAMU-SEN 200 LİRA, MEMUR-SEN

SENDİKALARIN, SÖYLEMDE ANLAŞTIĞI

YÜZDE 11 ZAM İSTEDİ

TEK NOKTA “GREV HAKKI”

Pazarlık öncesi, hizmet kollarında yetkili tüm sendikalar taleple-

Üç konfederasyonun belki de ortakla tı ı tek talep “grevli toplu

H

M KESK üyeleri stanbul’dan ve Diyarbak r’dan Ankkara’ya hareket ettiler. Kad köy’de bir aç klama yapan KESK Genel Ba kan Sami Evren, toplu görü meleri protesto ettiklerini, toplu i sözle mesi ve grev haklar n istediklerini söyledi. (13 A ustos 2009)

44 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

sözle meli sendika hakkı”. Her üç konfederasyon da, öncelik olarak bu konuyu masaya ta ıyaca ını açıklamı tı. Hükümet, daha iki yıl önce memurlara bu konuda söz verdi. Bu konuda yasal düzenleme yapılaca ı sözü üzerine konfederasyon temsilcileri, Kamu veren Kurulu’yla mutabakat zaptı imzaladı. Ancak, aradan iki yıl geçmesine ra men AKP’lilerin bir kez bile aklına bu düzenlemeleri yapmak gelmedi. AB’ye verdi i tüm taahhütleri “gece yarısı” bile olsa, anında yerine getirmeyi bilen iktidarın; uyum yasaları kapsamında da olan bu düzenlemeyi gündemine almaması manidar! PAZARLIKLAR NASIL YÜRÜYOR?

Toplu görü meler, kamu görevlileri için uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, fazla çalı ma ücretleri, harcırah, ikramiye, lojman tazminatı, do um, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, tedavi yardımı ve cenaze giderleri, yiyecek ve giyecek yardımlarıyla bu mahiyetteki di er etkinlik ve verimlilik artırıcı yardımları kapsıyor. Yasaya göre, 15 gün içinde sonuçlanması gereken toplu görü melerde anla maya varılması durumunda mutabakat metni imzalanarak Bakanlar Kurulu’na sunulacak. Anla mazlık durumunda ise uyu mazlık tutana ı tutulacak ve Yüksek Hakem Kurulu Ba kanı ve dört ö retim görevlisinden olu an Uzla tırma Kurulu devreye girecek. Kurulun be gün içinde verece i karara tarafların katılması durumunda sonuç, mutabakat metni olarak Bakanlar Kurulu’na sunulacak. Uzla tırma Kurulu kararına tarafların katılmaması durumunda ise anla ma ve anla mazlık konularının tümü Bakanlar Kurulu’na gönderilecek. Son sözü yine Erdo an söyleyecek!G


ULUSAL GÖRÜŞ

KKTC tanınmadan anlaşma olmaz! Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristo-fiyasko arasında 11 aydır süren ve geçen hafta 40’ıncı görüşmesi gerçekleşen Kıbrıs müzakerelerinin birinci turu tamamlandı. İkinci tur 3 Eylül’de “yönetim ve güç paylaşımı” başlığı altında “yürütme” konusuyla başlayaHÜSEYİN MACİT YUSUF cak. “Yürütme” konusu üzerindeki tartışma sonlandırıldıktan sonra “mülkiyet” konusundaki müzakerelere geçileceği açıklandı. Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla toplumlararası görüşmeler 1968 yılında başlamıştır. 40 yılı aşkın bir süredir taraflar arasında sürdürülen görüşmelerde bir sonuca varılamamıştır. Rum tarafının Megali İdea ülküsüne bağlılığı, Enosis’te ısrarı, adayı bir Yunan adası olarak görme zihniyeti değişmediği sürece taraflar 400 sene de görüşseler herhangi bir anlaşmaya varamayacaklardır. Anlayacağınız müzakerelerden bir sonuç alınması Rumun mevcut kafasıyla mümkün değildir. Bu kafanın değişmesini beklemek ise safdillikten başka bir şey değildir. Rum liderlerin çeşitli vesilelerle sürdürülen müzakerelerle ilgili yaptıkları açıklamalardan herhangi bir anlaşma peşinde olmadıklarını anlamak mümkündür. “EĞER SADECE TÜRKİYE TUTUMUNU DEĞİŞTİRİRSE…”

3 Ağustos’ta Başpiskopos Makarios’u anma etkinliğinde konuşan Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristo-fiyasko, Kıbrıs Rum tarafının en kısa sürede iyi bir anlaşmaya varılması için iyi niyetli olduğunu iddia ederek, “bir çözüme engel olan ya da çözüm anahtarını elinde tutan Kıbrıs Rum tarafı değil, Türkiye’dir” diyerek topu yine Anavatan Türkiye’ye attı. “Uluslararası topluluğun Türkiye’yi ‘Kıbrıslıların’ çıkarına olacak bir çözüm için işbirliği yapmaya çağırması gerektiği” görüşünü yineleyen sözde barış meleği Hristo-fiyasko, “AB’nin, Türkiye’nin katılım süreci çerçevesinde Türk liderliğine, AB’ye ve üyelerine yönelik yükümlülüklerini yerine getirmesine ve bir çözüm için işbirliği yapmasına yönelik baskı uygulayabileceğini ve uygulaması gerektiğini” savundu. Kıbrıs müzakerelerine de değinen Hristo-fiyasko, “şu ana kadar müzakerelerin gidişatının, bir çözümün zor, ancak mümkün olduğunu gösterdiğini” de kaydetti. Kıbrıs sorununa iki toplumlu, iki bölgeli federasyon zemininde çözüm bulunması gerektiğini yineleyen Hristo-fiyasko, “müzakerelerin, Başpiskopos Makarios’un kendilerine bıraktığı miras zemininde yapıldığını, ayrıca önerilerini de bu zemin üzerinde sunduklarını” dile getirdi. Rum İçişleri Bakanı Neoklis Silikiotis da Alithia gazetesine verdiği söyleşide, iki taraf arasında bazı konularda görüş birliği bulunduğunu, ancak önemli konularda görüş ayrılıkları olduğunu söyledi. “Görüşmelerde; şu ana kadar sağlananlardan daha çok gelişme sağlanmasını beklerdik” diyen Silikiotis, çözüm anahtarını elinde bulundurduğunu öne sürdüğü Türkiye’nin özlü adımlar atmasını, ayrıca Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’tan da bazı adımlar beklediklerini kaydetti. Diğer taraftan Kıbrıs Rum Yönetimi Sözcüsü Stefanos Stefanu, Simerini gazetesine verdiği mülakatta , “yıl sonuna kadar çözüm, eğer sadece Türkiye tutumunu değiştirirse olur” dedi.

MAKARİOS’UN RUMLARA MİRAS BIRAKTIĞI ZEMİN

Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos’un Türk düşmanlığı da her geçen gün artarak devam etmektedir. Geçtiğimiz hafta 2. Hrisostomos’un “Türkiye bugüne kadar hiçbir anlaşmaya uymadı, bu yüzden Türkiye’ye güvenilemez” şeklindeki düşmanca sözleri “Hrisostomos Anlaşma istemiyor” manşetleri ile Rum basınında yer aldı. Görüldüğü gibi Rum tarafı, Kıbrıs Türkünün Akritas Planı ile yok edilmesini emreden eli kanlı Enosisci Makarios’un mirasına sahip çıkmaktan vazgeçmemiştir. Ve ne acıdır ki sürdürülen görüşmeler, açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Makarios’un temel aldığı zeminde yapılmaktadır. Makarios’un Rumlara miras bıraktığı zemin çıkmazdır ve soruna çözüm bulunması da bu nedenle mümkün değildir. Rum, yarım aklı ile Anavatan Türkiye’yi AB zemininde sıkıştırıp Kıbrıs’tan ödün koparacağının hesabını yapmaktadır. KKTC Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün müzakereler konusunda açıklamalarda bulunan Rum yetkililer ile ilgili “Rum Hükümet Sözcüsü Stefanu’nun son açıklamalarından da anlaşılacağı üzere, GKRY liderliği çözüme odaklanmak yerine, 1963 yılında silah zoruyla gasp etmiş olduğu ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ kisvesi altında elde ettiği uluslararası tanınmışlığın ve haksız AB üyeliğinin avantajlarını istismar etmek suretiyle Türkiye’nin AB üyelik sürecini kullanarak tehdit ve şantaj yoluyla çözüm unsurlarını müzakere masasının dışında KKTC ve Türkiye üzerinde baskı yaratmak yoluyla kendi lehine çözümleme hedefindedir” diyerek Rum tarafının emellerine ve sinsi planlarına dikkat çekmiştir. KIBRIS’TA ANLAŞMAYA GİDEN YOL

Son dönemde Anavatan Türkiye’den KKTC’yi ziyaret eden birçok yetkili ağız, Kıbrıs’ın AB için gözden çıkarılmayacağını açıklamıştır. AKP iktidarının yönetim kadrosunun bu açıklamaları muhakkak ki memnuniyet vericidir. Ancak AKP’nin 2002’den beri sürdürdüğü Kıbrıs siyasetindeki yanlışları bu memnuniyet verici açıklamaları gölgelemekte ve bizleri kuşkulandırmaktadır. Dün gerçekleşen Erenköy Direnişi ve Şehitleri 45. anma töreninde yaptığı konuşmada KKTC Cumhurbaşkanı Talat Kıbrıs sorununa çözüm bulunması amacıyla yürütülmekte olan müzakerelere değinmiş ve müzakere sürecinin hedefinin, Kıbrıs’ta iki halkın siyasi eşitliğine dayalı yeni bir ortaklık devleti olduğunu, bu hedefin Kıbrıs Türkünün bugüne kadar verdiği mücadelenin, elde ettiği kazanımların toplamının bir sonucu olarak ortaya çıktığını ve o şekilde sonuçlanacağını vurgulamıştır. Cumhurbaşkanı Talat “Bugüne kadar verdiğimiz mücadele, bugüne kadar elde ettiğimiz kazanımlar, yeni oluşumda müzakerelerle varacağımız oluşumda elbette ki tescil edilmek durumundadır” diyerek, aksi halde Kıbrıs Türkünün mücadelesi boşuna olmuş demek olacağını, buna kimsenin razı olamayacağını söylemiştir. Kıbrıs Türkünün en büyük kazanımı Devletimiz KKTC ve Anavatan Türk Silahlı Kuvvetlerinin adadaki varlığıdır. Böylelikle Kıbrıs’ta anlaşmaya giden yol bugüne kadar hiç denenmeyeni yapmaktan geçmektedir. O da, KKTC’nin tanınmasını istemek ve müzakerelerin ancak Rum devleti ve KKTC arasında yapılmasında ısrar etmektir. Bizim açımızdan anlaşmanın başka yolu yoktur ve olmamalıdır.G

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›kG 45


BEŞ KITADAN

Haz rlayan: Ahu Yalç n/ afak Terzi

Irak’ta Kürt-Arap gerginli i daha da arttı 11 A ustos’ta ndependent yazarı Patrick Cockburn, Irak’ta Kürtler ve Araplar arasında gerilimin arttı ını, Musul, Kerkük ve Mahmur Kampı’nda askeri hareketlilik oldu unu belirtti. “Kürt fay hattı yeni bir sava ı tetikleme tehdidi içeriyor.” diyen Cockburn, Irak’ın kuzeyinde, Arap ve Kürt askerlerin kar ı kar ıya geldi i 480 kilometre uzunlu undaki tartı malı bölgeye “tetik hattı” denildi i ve bu bölgenin sava alanına dönme riski ta ıdı ını söyledi. Independent gazetesi, “ABD’nin çekilmesi, i gali destekleyen Kürtleri korkutuyor. Siyasi ve askeri dengelerin kendi aleyhlerine de i ti ini görebiliyorlar” ifadesini kullandı. Uluslararası Kriz Grubu’nun geçenlerde yayımladı ı bir raporda, “ABD askerlerinin sa ladı ı birle tirici etki olmadan, Irak’taki siyasi aktörlerin tetik hattında çatı maya girme olasılı ı yüksek” görü ünün yer aldı ı bir daha hatırlatıldı. Makalede, “Araplarla Kürtler arasında bir sava , Irak’ı ba ımsız bir devlet olarak kötü bir sona sürükleyecektir. Bu türden bir anla mazlıkta hiçbir tarafın galip gelmesi beklenemez” denildi.

Gizli hapishaneleri CIA’nın 3. adamı Foggo kurmu Dünya’da Amerikan yanlısı ülkelerde kurulan CIA’nın Gizli Gözaltı Merkezleri, CIA tarafından “terörist” olarak saptanan insanları sorgusuz sualsiz hapsediyor. CIA’nın Frankfurt’taki temsilcisi olan, Dusty kod adlı, Kyle D. Foggo The New York Times’ın 13 A ustos tarihli haberine göre birçok Gizli Gözaltı Merkezi’nin kurucusu konumunda. “11 eylül” sonrasında CIA “terörist” olarak ifade etti i insanları, Tayland gibi müttefik ülkelerde “geli tirilmi ” gizli hapishanelere yerle tirdi. Sonrasında CIA do rudan kendisine ba lı, devamlı hapishaneler yaptırmak istedi, bu görevi de Foggo üslendi. Habere göre Foggo i ini o kadar iyi yaptı ki, 2004 yılında CIA’da üçüncü adam seviyesine yükselmi . Ba ta Irak, Afganistan ve Guantenamo’da olmak üzere, toplamda CIA, sekiz tane Gizli Gözaltı Merkezi kurmu . Foggo ise bu gizli hapishane hücrelerinden üç tanesini bizzat kurmu . Foggo Bükre ’in merkezine yakın gizli bir yerde, bir tanesi adı saklı olan bir ba ka Do u Avrupa ülkesinde, bir tanesi de daha kullanılmayan Fas’ta kurulmu . Tutukluların hücrede duvardan duvara atılırken, yaralanmasını engellemek için, hücrelerin duvarları dö eklerle çevrili, yerler yumu ak bir dokudan olu uyor. Foggo ayrıca sorgu için, birçok “sorgu aleti” de temin etmi .

46 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

ngiltere’de i sizlik son on dört yılın en yüksek seviyesinde ngiltere’de i sizlik, 1995 yılından bu yana en üst seviyeye çıktı. 13 A ustosta açıklanan ve BBC’de yayınlanan resmi verilere göre MartHaziran döneminde 220 bin ki inin daha i siz kalmasıyla i sizlerin sayısı 2,44 milyona ya da %7,8’e ula tı. Ulusal statistik Dairesi’ne(UK National Statistics) göre bu rakam gençler arasında çok daha yüksek, 18-24 ya arasında i sizlik oranı %12,4’ü buluyor. Hükümet, gençlere sunulan e itim, staj ve benzer imkânların artırılması için i dünyasına ça rıda bulunuyor. Bu arada ngiltere Merkez Bankası (Bank of England), ülke ekonomisinin krizin etkilerinden kurtulmasının uzun sürece ini söyledi. ngiltere Ba bakan’ı Gordon Brown, “ekonomi düzelmezse 175 milyar sterlinlik rekor bütçe açı ı daha da büyüyebilir ve harcamalarda kesinti gereksinimi artabilir.” açıklamasını yaptı


BEŞ KITADAN

DEVR-İ ALEM • Amerika kıtası ülkelerinin üye oldu u Kalkınma Bankası, göçmen i çilerin Latin Amerika ve Karayiplerde bulunan yakınlarına gönderdikleri dövizlerin miktarında yüzde 11’lik dü ü ya andı ını açıkladı.

Honduras’ta darbecilere tepki büyüyor Honduras’ta 28 Haziran’da yapılan darbe ile devrilen Devlet Ba kanı Manuel Zelaya’nın devlet ba kanlı ı görevine yeniden gelmesini isteyen binlerce taraftarı, gösteriler düzenlemek üzere ülkenin her tarafından yaya olarak ba kent Tegucigalpa’ya geldi ve makamına gitmeye çalı an Meclis Ba kan Yardımcısı Ramon Velazquez’i tekme tokat dövdü. Velazquez’i göstericilerin elinden alan ise yine göstericiler oldu. Darbe kar ıtı gösterileri polis göz ya artıcı gazla durdurmaya çalı ırken, olaylar sonrasında 95 ki i gözaltına alındı ve ba kentte soka a çıkma yasa ı yeniden ba ladı. Darbecilerin Cumhurba kanı Roberto Micheletti göstericileri “vah i ve terörist” olarak nitelerken, darbe kar ıtı Ulusal Cephe iddet içerikli baskılara ra men anayasal düzen kurulana dek barı yanlısı mücadelelerinin devam edece ini açıkladı. Manuel Zelaya uluslararası destek arayı ını Brezilya ve ili’de sürdürürken, Arjantin, Honduras büyükelçisi Carmen Eleonora Ortez Williams’ı Amerikan darbesine destek vermesi sebebiyle sınır dı ı etme kararı aldı. Arjantin Dı i leri Bakanlı ı’ndan yapılan açıklamada, Honduras’ın Buenos Aires büyükelçisinin görevine son verilmesine “Manuel Zelaya’nın talebi do rultusunda” karar verildi i ve ili kilerin Washington’daki Honduras Büyükelçili i üzerinden yürütülece i belirtildi. Buenos Aires de, Honduras’taki darbeyi kınayan ve Zelaya’nın görevinin ba ına geçmesine izin verilmesi ça rısında bulunan Amerikan Devletler Örgütü’nü destekliyor.

Kore’de barı giri imleri hızlanıyor Güney Kore Lideri Lee Myung-bak, bölgede barı ı sa lamak amacıyla Kuzey Kore ile ekonomik, askeri ve güvenlik alanlarında i birli ine gideceklerini açıkladı. Açıklamadan bir gün önce ise, komünist liderlere hakaret etti i gerekçesiyle Kuzey Kore’de tutuklu bulunan Güney Koreli i çi serbest bırakılmı tı. Di er yandan ABD, Kuzey Kore’ye ait Kore Kwangson bankacılık irketinin (KKBC), nükleer ve silah ticaretiyle ba lantısı oldu u iddia edilen Pyongyang firmalarına yardımcı oldu u gerekçesiyle yaptırım kararı aldı ve bankanın varlıklarını dondurdu. ABD Hazine Bakanlı ı, KKBC’yi, kitle imha silahı üretmekle suçlanan Tanchon Commercial Bank ve Korea Ryonbong General Corp’un bir birimine mali destek sa ladı ını savundu.

• ABD Ba kanı Barack Obama, sigorta irketlerine federal bütçeden ayrılan payın dü ürülmesine yol açacak sa lık reformu çalı malarının halka anlatılması amacıyla düzenlenen salon toplantılarında protesto edildi. Son olarak Maryland eyaletinde yapılan toplantıda katılımcılar tepkilerini gösterirken, bir grup gösterici salon dı ında ellerinde Obama ile Hitleri birbirine benzeten resimler ta ıdı. • Halkın Günlü ü gazetesinin haberine göre Çin ordusu, 50 bin ki ilik birliklerle, tarihinin en büyük seferberlik tatbikatını ba lattı. • Haziran ayında u radı ı silahlı saldırı sonucu yaralanan ngu etya Cumhurba kanı Yunusbek Evkurov’a görevine tekrar döndü. • NATO Genel Sekreteri Anders Fog Rasmussen, Kosova’daki asker sayısının gelecek yıldan ba layarak azaltılaca ını söyledi. • Birle mi Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon, Mahmud Ahmedinecad’ın 2. dönem cumhurba kanlı ını kutladı. • AB istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre, yılın ilk çeyre indeki GSYH’deki küçülme oranları AB’de yüzde 4,7 ve Euro Bölgesinde yüzde 4,9 düzeyinde gerçekle mi ti. kinci çeyrekte küçülme oranları Litvanya’da yüzde 22,6, Letonya’da yüzde 18,2, Estonya’da yüzde 16,6, Romanya’da yüzde 8,8 ve Macaristan’da yüzde 7,4’ü buldu. • Belçika’nın ba kenti Brüksel’de Federal Adli Polis, bazı üst düzey yargıçlar hakkında evrakta sahtecilik ve usulsüzlük ithamıyla soru turma ba lattı ve bu ki ilerin Brüksel Ba savcılı ı ve Temyiz Mahkemesi Savcılı ı tarafından “korundu unu” iddia etti. • Romanya Cumhurba kanı Traian Basescu, Bükre ’in Moldova’nın sınırlarını de i tirmeye de il Avrupa Birli i üyesi olmasına çalı tı ını söyledi. • Suriye Dı i leri Bakanlı ı, srail uygulamalarını ara tıran Birle mi Milletler Özel Komitesine sunulmak üzere yıllık raporunu hazırladı. Raporda, “i gal altındaki Golan tepelerinde ya ayan Suriye vatanda larının durumunun günden güne kötüle ti e ve vatanda ların maruz kaldıkları durumlar ile srail’in uluslararası me ruiyetinin çeli ti ine” yer verildi. • Türkiye’nin, Belçika’nın Jamioulx hapishanesinde, polis memurlarıyla tartı tı ı için gözaltına alınan ve otopsi sonucuna göre “fiziksel iddet” nedeniyle hayatını kaybeden Mikail Tekin isimli Türk vatanda ının ölümüyle ilgili olarak bu ülkeye nota verdi i ö renildi.

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

47


MEYDANIN ADINA SAH P ÇIKALIM

Gerçek adı Taksim Cumhuriyet Meydanı Taksim Meydan ’na karakter kazand ran, Cumhuriyet An t d r. 1930’lardan itibaren Taksim Meydan , halk aras nda ve stanbul yaz malar nda Taksim Cumhuriyet An t olarak an ld . Mimar Kayhan Bakan’ n çöplerin aras nda buldu u emaye levhan n da kan tlad gibi Taksim Meydan ’n n ad Taksim Cumhuriyet Meydan idi. DR. CÜNEYT AKALIN*

Taksim Meydanı’nın adı Taksim Cumhuriyet Meydanı’dır. Bu görü , mimar ve Marmara Üniversitesi Ö retim Görevlisi Kayhan Bakan’a ait. Kent peyzajı uzmanı Bakan, Güneri Civao lu’nun kendisiyle yaptı ı, 26 Ekim 2008 tarihli “Milliyet-Pazar”da yayınlanan “Taksim De il, Cumhuriyet Meydanı” ba lıklı röportajda Taksim Çe mesi’nin onarımı sırasında yıkıntılar arasından bulup çıkardı ı “Cumhuriyet Meydanı” levhası-

nı bu görü üne kanıt olarak gösteriyordu. CUMHURİYET ÖNCESİNDE

Cumhuriyet öncesi haritalarda Taksim Meydanı, Beyo lu Caddei Kebir’inin (günümüzde stiklâl Cad.), Sıraselviler Caddesi ile kesi ti i, Taksim Kı lası ile Talimhane Meydanı’nın yanı ba ındaki yol kav a ı olarak görülüyor. O yıllarda Taksim, adını su makseminden alan Meydan’dır. Meydanın bir yanında Taksim Kı lası bulunuyordu. CUMHURİYET’İN KURULUŞ YILLARI

1930’lu yıllarla ilgili ara tırmalar ise farklı sonuçlar veriyor. Meydanın adı 1933’de “Taksim

Cumhuriyet Abidesi Meydanı” olarak geçiyor.(1) Benzer ekilde 1930’lu yıllardan ba layarak 1960’lı yıllara kadar uzanan zaman diliminde hazırlanan de i ik kaynaklarda Taksim Meydanı’nın adı “Taksim Cumhuriyet Meydanı” olarak geçiyor. Örne in 1950’de Rasim Ziyao lu-Hayrettin Lokmano lu- E. Ra it Erer tarafından hazırlanan stanbul Turistik Rehberi’nin “Beyo lu Turu bölümünde “Taksim Cumhuriyet Meydanı” hem tanımlanıyor hem de planı veriliyor. (Bkz. Harita A).(2) “ ehrin en büyük ve güzel meydanıdır. Milli ve resmi törenler, büyük geçit resimleri, bu geni ve muntazam sahada yapılır. Meydan eskiden dar ve bakımsız bir halde idi. Cumhuriyet Abidesi de etrafını saran çirkin bir manzara ortasında kalıyordu. Sonradan, meydan eski Taksim Kı lası ve Ayaspa a semti

Harita A 1950’de Rasim Ziyao lu-Hayrettin Lokmano lu- E. Ra it Erer taraf ndan haz rlanan stanbul Turistik Rehberi’nin “Beyo lu Turu bölümünde “Taksim Cumhuriyet Meydan ”n n plan veriliyor.

48 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009


istikametinde geni letilerek büyütülmü ve 1941 yılında stanbul Belediyesi tarafından Cumhuriyet rejimine layık bir hale getirilmi tir.(3)” Planda meydanın adı açıkça “Cumhuriyet Meydanı” olarak geçiyor. 1955’de Hayrettin Lokmano lu tarafından hazırlanan “Haritalı ehir Rehberi”nde meydanın adı bir kez daha “Cumhuriyet Meydanı” olarak geçiyor. (4) CUMHURİYET MEYDANI VE ANSİKLOPEDİLER

Ansiklopedik kaynaklarda yeterli açıklık yok. 1990’larda yayımlanan stanbul Ansiklopedisi’nde, Büyük Larousse’da, Meydan Larousse’da, Ansiklopedi Britannika’da “Cumhuriyet Meydanı” diye ayrı bir madde yok. Büyük Larousse’un ve Meydan Larousse’un “Taksim Meydanı” maddelerinde (Cumhuriyet Meydanı’na) dolaylı göndermeler var: Taksim Meydanı: “… stiklal, Sıraselviler ve Gümü suyu caddeleri Taksim (Cumhuriyet) alanına açılır. (5) Taksim Meydanı: “Taksim kesiminin merkezi, Cumhuriyet Anıtı’nın bulundu u yer olan Cumhuriyet (Taksim) Meydanıdır.” (6) MEYDANI DOĞURAN ANA: CUMHURİYET ANITI

Cumhuriyet’in ilanının ardından yeni yönetimin ülkeyi heykellerle donatmayı, haklı olarak, bir uygarlık projesi olarak görmesi, kent dokusunu da etkiledi. Ancak elde heykel/yontu sanatçısı yoktu. Genç Cumhuriyet bir yandan gençleri Avrupa’ya e itime yollarken, yontu sanatçıları talyan Canonica’yı ve Avusturyalı Krippel’i ülkeye davet etti. stanbul’a dikilen ilk Atatürk Anıtı, Sarayburnu’ndaki Atatürk Antıdır. (Yer seçiminin, 1919 Martı’ndaki geli inde stanbul’a Sarayburnu’nda ayak basan gal Orduları komutanı Fransız mare al Francet d’Esparay’in o günkü gövde gösterisine tepki ile ilgili oldu u açıktır.) Sarayburnu heykelinin yapımına ko ut olarak stanbul Belediyesi, 1926’da, “Taksim Meydanı Abide Komisyonu” kurdu. talyan sanatçı Canonica

ile anla ma imzalandı. Tasarlanan anıt Belediye’nin önderli inde halkın ve ticarethanelerin ba ı larıyla gerçekle tirildi.(7) Canonica’nın heykele ba lamadan önce Atatürk’le konsept hakkında birçok kez tartı tı ı biliniyor. Atatürk’ün üzerinde durdu u ve önemsedi i hususun, kendi heykelinin yapılmasından çok heykelin Türkiye’ye girmesi oldu unu Canonica’nın anılarından ö reniyoruz. Çünkü heykel, Mustafa Kemal’e göre modernle menin dı a vurumudur. lk tasarımda, tek ba ına görülen Atatürk, sonraki tasarımda yerini Kurtulu Sava ı kadrosuna bırakıyor. Önde Cumhurba kanı Atatürk, sa ında ba bakan smet nönü, solunda Mare al Fevzi Çakmak ve hemen arkalarında dönemin Sovyet elçisi Aralov kompozisyonu kesinle iyor. Atatürk’ün anıtın kompozisyonuna müdahale etti i, Canonica ile saatlerce tartı tı ı, Sovyet elçisi Aralov’un gurubun içine alınması talimatını bizzat verdi i biliniyor. (8) Cumhuriyet Anıtı 8 A ustos 1928’de Meclis Reisi Kazım Pa a tarafından 30 bin ki inin katıldı ı büyük bir törenle açıldı. Açılı ta konu an Taksim Meydanı Abide Komisyonu Ba kanı Hakkı inası Pa a anıtı “ anlı kafile geçmi in kapısından çıkıyor ” sözleriyle tanımladı. NEDEN TAKSİM MEYDANI

Anıtın dikilece i yer olarak Taksim’in seçilmesi rastlantı de ildir. Cumhuriyet’in ilanından sonra milli mücadeleyi canlandıran ve yücelten bir anıta ihtiyaç duyuldu. Dahası törenlerin yapılaca ı, insanların bir araya gelece i bir alana ihtiyaç vardı. Deyim yerindeyse, Cumhuriyet’in ilanı anıt ve meydan dü üncesini beraberinde getirdi. Neden Taksim, sorusuna stanbul üzerine en çok kafa yoranlardan Çelik Gülersoy u yanıtı veriyor: “Eski stanbul yani tarihi yarımada imar operasyonları geçirmi ti ama bile imi hâlâ do ulu idi. Cumhuriyet Anıtı, kentin eski bölümünden uzak, taze ve bakir bir yerde kurulmalıydı. Taksim kav a ında kuruldu.”(9)

SONUÇ

Anlatılanlardan u çıkıyor: Taksim Meydanı Cumhuriyet’in bir eseridir. Taksim Meydanı’na karakter kazandıran, Cumhuriyet Anıtıdır. 1930’lardan itibaren Taksim Meydanı, halk arasında ve stanbul yazı malarında Taksim Cumhuriyet Anıtı olarak anıldı. Mimar Kayhan Bakan’ın çöplerin arasında buldu u emaye levhanın da kanıtladı ı gibi Taksim Meydanı’nın adı Taksim Cumhuriyet Meydanı idi. Levhası kaldırılmı olsa da, Meydan “Taksim Cumhuriyet Meydanı” olmaya devam ediyor. Öyleyse ne duruyoruz? Modern stanbul’un kalbini yeniden Taksim Cumhuriyet Meydanı adıyla günlük kullanıma sokmanın önünde bir engel yok. Mimar Bakan’ın uyarısı, bizi aslımıza döndürmeli.

L M.Ü Ö retim Görevlisi Kayhan Bakan Taksim Çe mesi’nin onar m s ras nda y k nt lar aras ndan bulup ç kard “Cumhuriyet Meydan ” levhas n kan t olarak gösteriyor. (Milliyet Pazar, 26 Ekim 2008)

* Marmara Üniversitesi leti im Fakültesi 1) Ba bakanl k Cumhuriyet Ar ivi, Dosya: 94C 7, Fon kodu: 30.10.0.0. Yer no. 110.734.7 2) Harita A. Rak m Ziyao lu-Hayrettin Lokmano lu-Emin Ra it Erer, 1950. Turistik stanbul Rehberi, stanbul Halk Bas mevi, s. 10 3) A.g.e 4) Hayrettin Lokmano lu, Harital ehir Rehberi, 1955, stanbul Halk Bas mevi 5)Büyük Larousse, cilt 18, s. 11177, Geli im Yay., 1986 6)Meydan Larousse, cilt 11, s. 854, Meydan Gazetecilik, 1973 7) Ba ak Bugay, Ayd nl k dergisi, 23 Temmuz 2000) 8) B.Bugay, a.g.y. 9) B.Bugay, a.g.y.

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

49


YÜRÜTMEN N PTAL YLE TARTI MA BÜYÜDÜ

AKM ticari unsurlar eklenerek özelleştirilmek isteniyor! “AKM’ye ticari unsurlar eklemlenerek özelle tirilmek isteniyor. Ça da teknolojiyle yenilenmesini arzu ediyoruz ama AKM’nin ön ve yan cephelerinin de i mesini, arkadaki bale çal ma salonunun yerinin ‘Bo az görüyor’ diye restoranta dönü türülmesini, AKM ön fuayenin büyütülerek dükkanc klar olu turulmas yla ticarile tirilmesini istemiyoruz.” imarlar Odası, 11 A ustos günü Atatürk Kültür Merkezi’nin yenilenme projesiyle ilgili 9. dare Mahkemesi’nin 3 Temmuz tarihli yürütmeyi durdurma kararı hakkında bir basın açıklaması yaptı. Basın toplantısına Kültür-Sanat Sen, Tiyatro Oyuncuları Meslek Birli i, Uluslararası Plastik Sanatçılar Derne i Ba kanı Bedri Baykam ve tiyatro sanatçısı Nedim Saban da katıldı. Basın toplantısında, AKM’nin yenilenme projesi kapsamında dönü türülmek istendi ine dikkat çekildi. Kasım 2007’de Avrupa Kültür Ba kenti yasa tasarısından yıkılması hükmü kaldırılan AKM’nin bu kez de ticarile tirilerek dönü türülece i iddia ediliyor.

M

MAtatürk Kültür Merkezi’nin yenilenme projesinde “bir kahvehane ya da kafeye benzetilerek dönü türülece i” aç klamalar sanatç lar içinde tepkiye neden oldu.

50 G Ayd›nl›k

G

“KÜLTÜR MERKEZİ KAFEYE BENZETİLECEK”

Yıldız Sarayı Dı Karakol Binası’nda 11 A ustos günü yapılan

16 A USTOS 2009

basın açıklamasında, Mimarlar Odası stanbul Büyükkent ube Ba kanı Eyüp Muhcu, Atatürk Kültür Merkezi’nin güçlendirilip yenilenerek stanbullularla bulu amamasının sorumlusunun 2010 Ajansı ve ilgili di er kurumlar oldu unu belirtti. Muhcu, AKM’nin yenilenmesi için hazırlanan ön projesini de öyle de erlendirdi: “Korunan yapılar arasında 1. grupta yer alan AKM’nin korunması gerekirken, dönü türülmesi öngörülmektedir. te bütün mesele buradan çıkıyor. Bu dönü ümde Atatürk Kültür Merkezi gibi bir opera binasının, bir kültür merkezinin bir kahvehane ya da kafeye benzetilerek dönü türülebilece i kamuoyuna uluorta söylenebilmektedir.” Basın toplantısına katılan Kültür-Sanat Sen Genel Ba kanı Yavuz

Demirkaya da; AKM ön projesinin yürütmesiyle ilgili davayı açma nedenlerini öyle açıkladı: “Aynı kurulun bir önceki kararı iptal edilmeden 2010 Ajansı tarafından yeniden bir önprojesinin yapılmasının uygun olmadı ını belirterek yürütmeyi durdurma konusunda dava açtık. Ne olduysa bu davadan sonra oldu. Haziran ayında bilirki ilerle birlikte AKM’yi yerinde inceledik. ‘üç ki iyle alındı bu karar’ deniyor ama bilirki iler, hakim ve II numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu temsilcisi de oradaydı. Proje didik didik incelenerek bu karar alındı. Bu yüzden, ‘Proje incelenmedi’ iddiaları do ru de il. Orada çalı an sanatçıların örgütlü sendikası oldu umuzdan ve stanbul’un sanat mekânlarının da ıtılması çok hızlı ilerledi inden müdahale etmek zorundaydık.” “ÇAĞDAŞLAŞSIN AMA TİCARİLEŞTİRİLMESİN”

Tiyatro Oyuncuları Meslek Birli i adına basın açıklamasına katılan Orhan Kurtuldu da, AKM’nin yenilenme projesiyle ilgili unları söyledi: “AKM’ye ticari unsurlar eklemlenerek özelle tirilmek isteniyor çünkü çok büyük bir rant alanı orası. Teknik, elektronik, havalandırma, so utma, elektrik donanımlarının ça da teknolojiyle yenilenmesini arzu ediyoruz ama AKM’nin ön ve yan cephelerinin de i mesini, arkadaki bale çalı ma salonunun yerinin ‘Bo az görüyor’ diye restoranta dönü türülmesini, AKM ön fuayenin büyütülerek dükkancıklar olu turulmasıyla ticarile tirilmesini istemiyoruz.” Tiyatro sanatçısı Nedim Saban, sanatçıların kendi kurumlarına sahip çıkmamalarını ele tirerek “Sanatçılık devlet memurlu u de ildir. Sanatçılar fi lenmekten korktukları için kendi binalarının yok olmasına seyirci kalıyorlar” dedi.


“APAR TOPAR TERK ETTİK HÂLÂ BEKLİYORUZ”

Mahkeme kararının ardından AKM yenileme projesiyle ilgili projeyi hazırlayan mimarlar kurulu tarafından 5 A ustos’ta Pera Müzesi’nde düzenlenen panelin soru cevap bölümünde, Devlet Opera ve Balesi koreograflarından Beyhan Murphy de söz alarak unları söylemi ti: “Biz AKM’yi apar topar terk ettikten sonraki 13 ayda neler oldu? Neden bu bina bugüne kadar bo kaldı? Ben o zaman Devlet Opera Balesi’nin ba koreografıydım. O kolileri ne kadar hızlı yapmak zorunda kaldı ımı bilirim. Bizi resmen attılar ve bugün de sanatçılar arasında hiçbir zaman AKM’ye dönemeyece imize dair bir kanı var.” TABANLIOĞLU’NUN AKM PROJESİ

Pera Müzesi’nde 5 A ustos’ta projeyi hazırlayan mimarlar tarafından bir panel düzenlenmi ti. AKM’nin ilk mimarı Hayati Tabanlıo lu’nun o lu ve yürütmesi durdurulan ön projesinin mimarı

Mimarlar Odas ’ndaki toplant ya Nedim Saban da kat ld . Murat Tabanlıo lu ise panelde projesini öyle anlatmı tı: “Yeni projenin en önemli yanlarından biri Taksim Meydanı’yla birle mesi. Bu yüzden ana ilkelerimizden biri Taksim Meydanı’nın bu kadar a zında olan bir yapının tüm giri lerinin bu meydandan yapılması. Buradan opera ve bale, konser, tiyatro ve sinema salonlarına inilecek. Arkada kullanılmayan bir terasın üzerindeyse tamamıyla ayrı bir restorant dü ünüldü çünkü oraya çıkıldı ı zaman bütün stanbul 360 derece görülebiliyor.” 2010 Ajansı Ba kanı ekib Avdagiç de, panelde

yaptı ı konu mada mahkeme kararıyla ilgili olarak “30 yılda zor tamamlanan bir yapının 1 yıl içinde günümüzün sanatsal ihtiyaçlarını kar ılayacak ekilde, kısa sürede tamamlanmasını hedefliyoruz. Kar ımızda engeller olabilir ama bu bizi yıldırmıyor. Proje çalı masını yürütürken koruma kuruluna projemizi üç defa sunduk. Bugünkü hukuki süreçle ilgili sorunların mimari konseptle ilgili tartı malara uzandı ını görüyor ve bunun da projenin daha iyi anla ılması için bir fırsat olaca ını umuyoruz” demi ti.G

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

51


B R DEVR MC Ö RETMEN SIDIKA AVAR

‘Dağ Çiçekleri’nin bitini Cumhuriyet ayıkladı S d ka Avar, 1939 y l nda Tunceli’ye atan r. 20 y l n , ba ta at s rt nda da köylerini dola arak okula kazand rd k z çocuklar olmak üzere, yöre halk n n ayd nlanmas na adar. An lar n ve gözlemlerini kaleme ald kitab nda bölgenin tarihini, kültürünü, do as n ve Cumhuriyet Devrimi’nden bir kesiti tüm çarp c l yla aktar yor… HAYAT ÖZCAN / S L VR

“Da Çiçeklerim”, Cumhuriyet ö retmeni Sıdıka Avar’ın Elazı , Tunceli, Bingöl yöresinin çetin ko ullarında geçen 20 yıllık meslek ya antısını aktardı ı anı kitabı. At nalının ancak geçece i dar yollardan, uçurum kenarlarından geçerek da köylerindeki, kom ve mezralardaki kız çocuklarına ula manın öyküsü… Ya anmaya 1939 yılında ba layan anılar akıcı bir dille, ayrıntılandırılarak, dantel gibi i lenmi . Ö retmen Dünyası yayınlarından çıkan kitap, Cumhuriyet Devrimi’nden bir kesiti, denenmi ve ba arıya ula mı bir uygulamayı, birinci a ızdan sunuyor. Gazeteci Hikmet Feridun Es’in Hayat dergisinde yazdı ına göre Sıdıka Avar’ı bizzat Atatürk görevlendirmi . Bunun belgesi yok. Es’in aktardı ına göre Ata-

52 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

türk öyle diyor: “Git… Da köylerine git… Bir cemiyet, kadın ve ana yoluyla fethedilir. Oradan alaca ın kızları yeti tir. Sonra onları tekrar yerlerine gönder. Senin ö rettiklerini beraberlerinde götürecek, ö reteceklerdir…” KIZINI EMANET ETTİ, DAĞ ÇİÇEKLERİNİ EMANET ALDI

Sıdıka Avar, kızları okula kazandırmak için köyleri dola maya ba lamadan önce, öz kızını köylülerin güvenini kazanmak için Hiran A ireti’ne misafir bırakır. Avar köylüye güvenir, kendi kızını onlara emanet eder de köylü ona güvenip kızlarını vermez mi?.. Ö retmen Avar, bir köy a asından ilk nasihati alır: “Gitti in yerde dü manlık görürsen hemen sofralarına otur. Fazla dü manlık görürsen de o gece orada kal.” “Hemen kar ımdaki cephanenin eleba ı, bos bıyıklı Ali A a’ya ‘Bu gece size misafirim Ali A a’ dedim. ‘Peki, git eve’ dedi. Eve gittim ki aynı hava! Etrafı yumu atmak için evvela bir su istedim, Tesiri görüldü. Sonra: ‘Bana çay pi iriniz…’ Yüzleri baya ı yumu adı. Nihayet ‘Açım ben’ deyince gülümsediler. Bir kâse ya ın içine yumurtaları kırıp önüme koydular. Buzlar tamamen erimi ti. Ertesi gün, oradan aldı ım çocuklarla beni köy sınırına kadar götürüyorlardı. “Ezterrem Türkan i te böyle aldı ım bir çocuktu. Annesi onu evde ve toprakta çalı tırmak istiyor, katiyen mektebe göndermeye yana mıyordu. Kıza Kürtçe

olarak devamlı ‘Merre!’, yani “Gitme!” diye ba ırıyor, küçük ise ‘gidece im’ manasında ikide bir aya ını hızla yere vurarak cevap veriyordu: ‘Ezterrem!’ “Türkçe bilmeyen Ezterrem Türkan imdi bir sürü mankenin arasında çalı an bir çocuktur.” (s. 393) BİT AYIKLAMA

Enstitüye yatılı gelenler, önce köyden geldikleri halleriyle foto rafçıya poz verirler, ardından hamama gidip temizlendikten sonra önlükleri giydirilir. Bitleri ayıklamak da Cumhuriyet ö retmeni Avar’a dü er. Kitaptan okuyalım: “Yatılıya on iki yeni ö renci gelmi ti köyden. Birisi ta resi’nin bir mezrasından katırcılara teslim edilip gönderilmi ti. Üstü ba ı o kadar yırtık pırtıktı ki, alvarının dizden yukarı kalan paçavralarını önüne toplayarak örtünmeye çabalıyor, her durdu umuz yerde çömelip büzülüyordu. Bahçeye götürdüm. (…) Yanına çömeldim, önlü ü göstererek üstündeki pırtıları çıkarmak istedim. Elinin tersiyle koluma vurdu, ba ıra ba ıra a lamaya ba ladı. Hiç Türkçe bilmiyordu. Çare yoktu, paçavraların üstüne eski önlü ü geçiriverdim. Ba ını kaldırıp bana bakınca efkatle gülerek omzunu ‘kızıma…’ diye


ok adım. Gözya ları yanaklarında parlayarak susup gülümsedi ve kendili inden kollarını soktu. “Saçları! Saçları kar ısında ürktüm. Saçları kıvırcıktı. Her telinde sıralanmı binlerce sirke saçlarını adeta kırla mı gibi gösteriyordu. Saçları aralayıp bakmaya bile lüzum yoktu. Bitler girip çıkıyor, dola ıp geziyorlardı. Ba temizli ini bahçede yapmalıydık. “Saçlarını ensesine kadar keserek düzelttim. Kesikleri ba ındaki paçavra ile yaktık. Ba ını zeytinya ı ile ya ladık, Büyük ye eni yarısına kadar su ile doldurarak önüne koyduk. Rahatları kaçan bitler imdiden kendilerini a a ı atıyor, suya dü üyorlardı. Suyun yüzünü kıpırtılı bir siyahlık kaplamı tı. (…) Petrolü suya döktük, tutu turduk. Kötü bir koku çıkararak çıtır çıtır yandı. “Hemen çama ırla hamama gönderdik, dönü te çok de i mi ti. Pırıl pırıl, kıvrım kıvrım siyah saçları ba ını süslüyordu. Yuvarlacık yüzü pespembe olmu , yanakları kırmızıla mı tı. (…) Yıllar geçtikçe güçlendi, boylandı, güzelle ti. Mezun olunca Akçada Köy Enstitüsü’ne gönderildi.” “ŞİŞİLER İÇİNDE ÇIRAĞLAR…”

Tunceli’nin da köylerinden, Bingöl, Hazar, Gölcükler, Muratlar, Elazı ’dan gelen yatılı ö renciler, Türkçeyi ö renince köylerine mektup yazmaya ba larlar. Gördüklerini, yaptıklarını, ö rendiklerini bu edebiyat yüklü mektuplarda anlatırlar: “Bizim mektebi soracak olursanız burası o kadar büyük, o kadar büyük ki bir ucundan öteki ucuna gitmek için bir hafta lazımdır. “Geceleri i eleri içinde çıra lar yanıyor ki, çırasına elektrik, i esine de ampul derler. “Yemekler çok güzeldir. Bazı köyün yemeklerinden de pi iririz. Geçen gün irilok yapmı ızdır.” (s. 392) Kızlar, enstitüde okutulan kitaplar sayesinde Türk edebiyatının önemli yazarlarıyla da tanı ırlar. Halit Ziya’dan Mai ve Siyah, Ömer Seyfettin’in bütün

kitapları, Halide Edip Adıvar’dan Vurun Kahpeye, Ate ten Gömlek, Harap Mabetler; Yakup Kadri’den Kiralık Konak, Yaban, Hüküm Gecesi; Re at Nuri’den Çalıku u, Kızılcık Dalları, Bir Kadın Dü manı; tercümelerden; Tom Babanın Kulübesi, Kırbaçlı Medeniyet, Unutulmu Köy küçük kütüphanenin ba lıca eserleridir. Bu kitaplar da, Avar’ın Elazı milletvekili Fethi Atalay’dan ricasıyla kitaplı a kazandırılmı tır. KÜÇÜK AVARLAR DA BAŞARDI

Kitapta ö rencilerin enstitüden mezun olduktan sonraki hayatlarından da kesitler sunuluyor. Atatürk yanılmamı tır; Avar’ın yeti tirdi i da çiçekleri köylerine dönmü , ö rendiklerini köylerinde ö retmeye devam etmi lerdir. Sadece okuma yazma, biçki diki de il; onlar sayesinde penceresiz evlere, açılan pencerelerle güne girmi ; temizlik toprak yerine suyla sabunla yapılır olmu tur. Giyim ku amdan çocuk bakımına, ça ın yenilikleri günlük hayata geçirilmi tir. Kolay olmamı tır elbet; Avar’la röportaj yapmak için Tunceli’ye giden, da köylerini onunla birlikte dola an gazeteci Feridun Es, döndü ünde Hayat dergisinde unları yazar: “Küçük birer medeniyet kahramanı halinde köylere dönen kızlardan birço unun, oralardaki korkunç mücadeleleri vardır. Ellerinde birer medeniyet me alesi ile köye dönen bu kızların mücadeleleri o kadar iddetli

olmu tur ki bu yavruların üçü maalesef dayanamamı ve kendi canlarına kıymı lardır. Lakin bu üç küçük kahraman, bizim imdiye kadar farkında olmadı ımız bir medeniyet hamlesinin ilk kurbanlarıdır. Artık aydınlık bir kafa ile köylerine dönen yarının genç anneleri, mücadelelerinde öyle kolay kolay teslim olmuyorlar. Bilakis (…) Avar da, onun yeti tirdi i küçük Avarlar da mücadelelerinde muvaffak olmu lardır… ”G

L Avar’ n iki da çiçe i: Fatma Ergün ve Sultan Öz, okula geldikleri gün.

Vatan gazetesi, “Do u illerimizde Ak nc bir ocak” ba l yla, Tunceli K z Enstitüsü hakk nda ek yay mlar. Ahmet Emin Yalman, ekte yer alan “Bilen Bilmeyene” ba l kl ba yaz s nda, Avar’ n yönetimindeki enstitünün ‘cehaletle sava ’ konusundaki ba ar lar n anlat r.

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

53


KALDIRIM, KABLO, DO ALGAZ HATTI AYNI ANDA DE T R L NCE...

Başkent’te caddeler şantiyeye döndü Büyük ehir Belediyesi bir yandan kald r mlar söküyor, di er yandan da telefon hatlar ve do algaz da t m hatlar de i tiriliyor. Sokaklar tozdan dumandan ve gürültüden geçilmiyor. Ankara caddelerindeki kaz lar n aylar sürece i belirtiliyor. ehir Planc lar Odas ise “kald r m ta lar n n her y l neden de i tirildi ini” soruyor. SABR KARA

nkara’nın en i lek caddeleri antiye alanına döndü. Birçok kurum aynı anda kazı çalı malarına ba ladı. Ankara’nın en kalabalık caddelerinde kaldırım ta ları sökülüp yerine yenileri takılıyor, bu arada yeraltından geçen kablolar, do al gaz boruları de i iyor, Türk Telekom da yeni hatlar çekiyor. Yeterli önlem alınmadan ba latılan bu çalı malar hem esnafı hem de yoldan geçen halkı zor durumda bıraktı. Çalı ma yapılan caddelerde gerekli trafik düzenlemesi yapılmadı ı için yayalar, yolda araçların arasından yürümek zorunda kalıyor. Çalı ma yapılan caddeler üzerinde i yerleri bulunan esnaf da peri an oldu. yerlerinin içi toza bulanırken, satılan ürünler de toz içinde kaldı.

A

M Ba kent sokaklar delik de ik. Gerekli düzenlemeler yap lmadan ba lat lan çal ma vatanda çileden ç kard .

54 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

HER YIL NEDEN DEĞİŞİYOR?

Bu duruma yalnızca yurtta lar de il, kent uzmanlarının örgütü olan ehir Plancılar Odası da tepkili. Odanın Ankara ubesi kinci Ba kanı Gökçen Kunter, plansız, programsız ba latılan çalı maların vatanda ları zor durumda bıraktı ını söyledi. Kunter, Aydınlık’a yaptı ı açıklamada “Otobüs durakları ba ka bir yere ta ınabilirdi ama ta ınmadı. u anda hem otobüs durakları var hem yol tek erit. Bir yanda otobüs bekleyen yurtta larımız var, di er yanda ise arabalarıyla i ine gitmeye çalı anlar var” diye konu tu. Ankara Büyük ehir Belediyesi’nin kaldırım ta larını her yıl neden de i tirdi ini soran Kunter, “Acaba yapılan çalı malar yetersiz mi kalıyor? Yoksa belediyenin ba ka bir sorunu mu var?”dedi.

“MİLLETİN PARASI, KALDIRIM TAŞLARINA GİDİYOR”

ehir Plancıları Odası Yazman Üyesi Murat Çevik de iki yılda bir de i tirilen kaldırım ta larının milletin parasının nerelere gitti ini gösterdi ini söyledi. Çevik, “Önerimiz, Ankara’ya ça da bir ba kent olarak bakılması ve özellikle Büyük ehir Belediyesi’nin ve ilçe belediyelerinin meslek örgütlerinin öngördü ü projelerle Ankara’ya sahip çıkmasıdır”dedi. “OLMAZ OLSUN BÖYLE ÇALIŞMA”

Çalı ma yapılan caddelerdeki esnafın kızgınlı ı ise yapılan hizmete de il, bu hizmetin gerekli düzenlemeler yapılmadan ba latılmasına. Toz ve duman yüzünden dükkanlarına mü teri gelmedi ini belirten Ba kent esnafı, “Toz, i yerlerinin içine doldu u için, içeri mü teri girmiyor”diye ikayetlerini dile getiriyor. Yolu kullanan vatanda lar da, “Trafik rezalet, olmaz olsun böyle çalı ma, bir gün kazıyorlar, kapatıyorlar, ertesi gün tekrar kazıyorlar, bizim paralarımız i te böyle yerlere gidiyor” diyerek tepkilerini dile getirdiler.G


FİKRET OTYAM

“İMAM HATİP TÜRBAN DEVLETİ” HAYIRLARA VESİLE OLACAK (MI?) Devlet Başkanı: (% 47) İmam Hatip’li Başbakan: İmam Hatip’li.. TBMM Başkanı: İmam Hatip’li.. Devlet Başkanı eşi: Türbanlı. Başbakan eşi: Türbanlı. TBMM Başkanı eşi: Türbanlı. YÜCE ATATÜRK VE İNANMIŞLARININ KURDUKLARI “LÂİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ” 29 EKİM 1923’DE YAŞAMA GEÇTİ. “İmam Hatip Türban Devleti” de 5 Ağustos 2009’da en üst kademede tamamlandı! Alt kademe ise , yedi yıl içinde “gıdım gıdım” hazırlandı! Tas tamamı için şimdilik tek engel, Türk Silahlı Kuvvetleri! OLANLARI / OLACAKLARI GÖZLERDEN, DİKKATLERDEN KAÇIRMAK VE BUYRUKLARI YERİNE GETİRMEK İÇİN NE Mİ İCAT EDİLDİ? “E R G E N E K O N!” Haklı olarak kimler karşı duracaktı lâik Türkiye Cumhuriyeti’ni içten ve dıştan temelinden yıkmak çabalarına? Kimler olacak, cânım lâik Türkiye Cumhuriyeti’ne/ ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün uygarlıktan yana devrim ve ilkelerine sıkı sıkıya bağlı Cumhuriyet evlatları.. Bilim adamları/ Yurt sever aydınlar/ Asistanlar/ Doçentler/ Profesörler/ Üniversite yöneticileri/ Yazarlar/ Gazeteciler/ Araştırmacılar/ Emekten işçiden/ alın terinden yana sendikacılar/ başkanlar ve niceleri!.. Yani kendilerine tamamen ters düşen/ bir an önce kurtulmaları gereken (!) kişiler/ kuruluşlar/ siyasal görüş sahipleri, başta İşçi Partisi ve onun Genel Başkanı, inanmış dirençli yurtsever yöneticileri ve üyeleri! Yine, Atatürkçü/ yurtsever/ lâik Türkiye Cumhuriyeti’ne inanmış, uğruna ölmeye and içmiş teğmeninden orgeneraline kadar askerler! Kİ BUNLAR, “ONLAR” İÇİN “BELAYI MUAZZAMA!” YANİ, “ŞU YOLLA/ YANİ BU YOLLA ENGELLENMELERİ/ CEHENNEM AZABI ÇEKMELERİ VE DAHİ KİMİLERİNİN DE KATLİ ŞER’AN VACİPTİR!” “Şer’an katli vacip” illa darağacı gerektirmez! “Zorunlu Silivri Yerleşkesi” dahil çeşitli cezaevlerinde suçu ne olursa olsun 21 tutuklu ve hükümlü can, ölümcül hastalıklarla yaşam savaşında! En büyüğünden en küçüğüne kadar bunları görmesi gerekenler, acıların acısı, insanlık dışı “görmek ve duymak özürlü!” “ Darısı başınıza” demekse, ne insanlığa/ ne dine/ ne imana sığmaz.. SÖZÜM SANA TUĞGENERAL LEVENT ERSÖZ!

“Zorunlu Silivri Yerleşkesi” sakinlerinden emekli Ersöz Paşa! Seni yürekten kutluyorum, neden mi? Neden olacak a paşa, tüm çabalara karşın halâ yaşıyorsun da! “MUM” UN FAZİLETLERİ!

Alt tarafı bir mum der geçeriz de halt ederiz! “Zorunlu Silivri Yerleşkesi”nde dünyanın en ileri teknolojisi tamam, ama bunları çalıştıracak elektrik ne hikmetse gezmeye çıkıyor! Yerleşke sakinleri, bir de “karanlıklar tutuklusu” İyi mi? Bir örnek, Emcet

Olcaytu dost hatırı sayılır bir şeker hastası.. İlaç içme ya da iğne vurma saati gelmiştir ama elektrik gezmede olduğundan, koğuşlar “çağdaş bir zindan!” Meslektaşım Mustafa Balbay can da mum arar olmuş! Olsa yakacak, aradığını bulacak! Aradığını da açıkladı: “adalet!” Adaletten umut kesmek ölüme eşittir! Umutsuzluk da yasak.. Ey Mustafa, eski kapı yoldaşını bu yaştan sonra bir de “mum fabrikası” kurmaya sokma! Ama aradığını, illa da bulman için mum gerekiyorsa emrin olur. Dileriz gerekmez! Yazdım yukarda “şer’an katli vacip dar ağacı gerektirmez!” Bulunamayan bir mum bile yeter! Yer damar damar, işkence/ zulüm enva-i çeşit! DOĞU PERİNÇEK’İN SANDALYESİ!

Filiz Otyam, bu Pazar günü de 70 kilometre yapıp gazete satıcından gazetelerimizi ve Aydınlık dergimizi alıp getirdi, mutlu olayım diye.. Bu mutluluk her zaman acılarla, acı haberlerle harman olur, neyleyim? Ne diyordu can dostum, ışıklar içinde yatan Orhan Kemal’in, kapağını/ iç resimlerini yaptığım dünyaca ünlü Bereketli Topraklar Üzerinde romanındaki kişi: “Alnımıza bu yazıyı yazanlar utansın” Haberlerde izlemiştik ama bir de dergimize baktık. Ve daha Cumartesi gününden (!) başladığım yazıma ekler yaptım.. 102. DURUŞMADA ‘ZULÜM’ ÇIĞLIĞI…

Danıştay davasının katilleri de salona getirilmiş, jandarma kordonu altında salonun bir köşesine yerleştirilmişti. İP avukatı Mehmet Cengiz, duruma itiraz etti. ‘Daha birleşme kararı bile olmadan bu kişiler burada nasıl olur?’ diye sordu. Bunu İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in müdahalesi izledi. Perinçek duygu yüklü konuşmasında ‘Atatürk Devrimi’ne karşı yürütülen psikolojik harekatın hiçbir sınır tanımadığını’ söyledi, ‘yargılamanın bir zulme dönüştüğüne’ işaret etti ve Heyet’i uyardı “Mahkeme bütünüyle teslim olursa, bizim burada ancak sandalyelerimizi yargılayabilirsiniz.” Doğu canın oturtulduğu sandalyeleri tanırım, “Kanunsuzlar.. Kanunsuzlar”dan başka lâf bilmezler! Bunu da Perinçek, polislerce arabaya bindirilirken isyan içinde “kanunsuzlar.. kanunsuzlar” haykırışından duyup ezberlemişlerdi de ondan. ORDU İLİ HACI VALİSİ..

Hacı vali, tuvaletlerdeki çiş yerlerini “ayakta işemek itikadımıza uygun değildir” deyu söktürmüş! İtikada uymak dinen vaciptir.. Bundan kelli ayakta değil, yatarak işeyip muhterem din kardeşimiz vali beyefendiyi mesut edelim vesselam! İÇİMİ YARALAYAN BİR GAZETE HABER BAŞLIĞI:

“Ölümcül hastalıklarla mücadele eden tutuklu ve hükümlüler salıverilmiyor. GÜL HÂLÂ SEYREDİYOR” Bu can da onu/ onları Toroslar Geyikbayırı köyü doruğundan seyrediyor. Bu seyrimin, hayırlara vesile olmasını yüce Allahtan, yüce Peygamberden, Allahın aslanı Hazret-i Ali’den, Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den ve dahi elbette, elbette Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yüce buyruklarından /devrim ve ilkelerinden “niyaz eylerim”. Gerçeğin dem-i devranına Hü!G Geyikbayırı Köyü/Antalya, 10 Ağustos 2009 16 AĞUSTOS 2009 G Ayd›nl›kG 55


KİTAP ÇÖZÜME YÖNEL K LK C DD ARA TIRMA

Ziya Gökalp’in Atatürk’e sunduğu Kürt raporu Ziya Gökalp’in “Kürt A iretleri Hakk nda Sosyolojik Tetkikler” ba l kl raporu tesadüfen yap lm bir çal ma de il. ttihat ve Terakki yönetiminin Türklük ara t rmalar n desteklemesi, Genç Kalemler’in dilde sadelik parolas yla Türkçeyi i aret etmesi; Baha Said’in Alevi-Bekta i zümresi içerisindeki çal malar hep “halka do ru” yöneli in etkileriyle olmu tu. M. ERMAN ASLANO LU

oplumsal meselelerin üstesinden gelebilmenin yolu kapalı kapılar ardında yapılan gizli mutabakatlardan de il, tıpkı Ziya Gökalp ve arkada ları gibi alana inilerek göz önünde yapılan çalı malardan geçer. Bölge halkının tarihi, co rafi, sosyo-ekonomik, etnolojik ve kültürel yapısıyla ilgili herhangi bir çalı maya giri meksizin sonuca yönelik siyasi beklenti içinde olmak

T

gerçekçi de il, tersine aldatıcıdır. Yüz yıldan beri kar ıtlarının inanılmaz saldırılarına hedef olan ttihatçılar ve ardından Cumhuriyetçiler, stiklal Sava ı süreci ve sonrasında do udaki feodal yapıyı analiz ederek bu konuda ilk ciddi adımı atmı lardı. ZİYA GÖKALP, İŞGALCİ GÜÇLERCE TUTUKLANIYOR

Tarih, 30 Ekim 1918, ça Milli Demokratik Devrimler ça ıdır. Mondros Mütarekesi imzalanmı

ve 2 Kasım’da ordulara tebli olunmu tur. Çok geçmez, stanbul ngilizler tarafından i gal edilir. galci güçler, Harp Divanı kurdurur. Divanı Harp Reisi Mustafa Pa a’ya (nam-ı di er Nemrut Mustafa’ya) ulusalcıları toplama görevi verilir. O da aldı ı görevi ba üstüne yerine getirir. Ziya Gökalp de tutuklanır. Tebli stanbul Darü’l Fünûnu’nda bulundu u sırada bildirilmi , derse giremeyece i söylenerek hafiyelerin gözetiminde önce Sirkeci Polis Müdürlü ü’ne, ardından Bekira a Bölü ü’ne kapatılmı tır. Yargılamanın sonunda Gökalp ve arkada larına sürgün yolu görünür. Önce Limni’ye ardından Malta’ya sürgün edilirler.

Türk Devriminin aydını!

Ziya Gökalpler, da lmakta olan imparatorlu un içinden ç kacak yeni devletin iktisadi ve siyasi temelleri üzerinde kafa yoruyorlar ve kurtulu u bir milli devlette görüyorlard .

56 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

Ziya Gökalp’in siyasi hayatı Me rutiyet Devrimi ile ba lar. 1908’den hemen sonra ttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Diyarbakır’da bir ubesini kurar ve bir yıl sonra da Cemiyet’in Selanik Kongresi’ne Diyarbakır temsilcisi olarak katılır. Çok geçmeden stanbul’a gelecek, ttihat ve Terakki Merkez-i Umumisi’ne seçilecek ve kısa zamanda te kilatın ideolojik çizgisini belirleyen bir noktaya yükselecektir. Gökalp, fikirlerini sadece Merkez-i Umumi’ye de il, halka benimsetmek ve halkın bu yeni fikirlerden haberdar olmasını sa lamak için Yeni Mecmua gibi cemiyetin el altından destekledi i dergilerde de yaymaktaydı. Üniversitedeki görevinin yanı sıra, döneminin önde gelen fikir ve bilim adamlarından biri olmasına aldırmadan, kendi iradesiyle örgütlü siyasi faaliyetlere katıldı. Bu, gerçekten de takdire de er. Ben bilimadamıyım,

siyasetle u ra mam dememi , ön cephede mücadele vermi tir. Ça da ı Emin Eri irgil’e bir tartı ma vardır ki, onu, bir bilim adamı olarak siyasi faaliyetlerle u ra tı ı için küçümseyen Eri irgil, daha sonra yanıldı ını anlayacak Ziya Gökalp’in hakkını teslim edecektir. Gökalp’in Me rutiyet yıllarında yayımladı ı yazılarda “millet”, “halk”, “ırk”, “kavim” gibi sosyolojik kavramlara açıklık getirdi ini görüyoruz. Artık “ slamcılık”, “Osmanlıcılık”, “Turancılık” tartı malarından çıkmı olarak, Türkçülük teorisinin esasını olu turan “Halkçılık”la hem kendisini hem de ttihat ve Terakki’nin yolunu belirleyecek; giderek Türk Devrimi’nin “geliyorum” dedi i stiklal Sava ı yıllarında Misakı Milli’nin etnik sınırlarını çizerek bu sınırları Türklere ve Kürtlere dayandıracaktı. (Küçük Mecmua, s. 1, 1922)


MALTA HAPİSHANELERİNDE KONFERANSLAR…

Ziya Gökalp bo durmayarak, konferanslarına Malta hapishanesinde de devam eder. Devletin en üst ricalinden olanlar dahi ellerine kalemi defteri alıp Gökalp’in felsefe ve sosyoloji konferanslarına katılırlar. ki yılı a kın bir süre tutukluluk ve sürgün hayatının ardından Gökalp, memlekete dönü yolunu tutar. 13 Haziran 1921’de Sinop milletvekili Dr. Rıza Nur, Konya milletvekili Kazım Hüsnü Bey’lerle birlikte Ankara’ya gitmek için yola çıkarlar. te “Kürt A iretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler” ba lıklı çalı masının gün ı ı ına çıkmasına yönelik ilk i aretler bu Ankara yolculu unda belirir. ÖNCE “DİYARBEKİR AŞİRETLERİ” YAZILDI

Damadı Ali Nüzhet Göksel, Ziya Gökalp’in yolda Dr. Rıza Nur’a milli hükümetin harp gailelerini bertaraf ettikten sonra sosyal kalkınma hareketine geçmesinin gere inden söz etti ini anlatır. Gökalp, yapılacak reformların ba ında a iretlerin tarihi ve sosyolojik bir ara tırmaya tabi tutulması gerekti ini dü ünmektedir. Böylece ekonomik ve co rafi nedenlerden dolayı Türkçe konu mayan ço unlu un içinde kendi dillerini ve millî karakterlerini de i tirme yolunu tutan Türk a iretleri ortaya çıkarılabilecektir. Pratikte ise Ziya Gökalp, sosyolojik bilgilerle donanımlı aydın gençlerin yeti tirilmesini, ileride daha akılcı bir yakla ımla “ lmi Ara tırma Enstitüsü” kurulmasını salık vermi tir. Dr. Rıza Nur, bu öneriyi ciddiye alarak Sıhhat ve çtimaî Muavenet Vekili olunca Gökalp’e mektup yazar ve bu i e ba lamasını rica eder1. Ali Nüzhet Göksel diyor ki; “Gökalp vaktiyle hazırladı ı notlarına dayanarak hazırlı a giri ti. Kısa zaman zarfında tamamladı ı birinci bölümünü te kil eden ‘Diyarbekir A iretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler’ eseridir. Bu tam ve mükemmel eser Gökalp’in el yazısıyla 65 sahifedir. “Yukarıda anılan eserin ikinci kısmına Gökalp ‘Elcezire A iretleri’ adını koymu ve bunda Arap

göçebelerini tetkik etmi . Bunlardan sonra Türkmenler, Karakeçililer ve di er a iretleri tetkik edecek; dil, örf, adet, mezhep ve tarihi men e vs. bakımından Türk olup da zamanla, nüfus ço unlu unu iktisadi sebeplerle yabancı a iretlerin, a aların tazyikıyle millî karakterlerini, dillerini derece derece kaybeden Türk kabile ve ailelerini sosyolojik ara tırmalarla meydana çıkarmak istiyordu. Fakat buna zaman ve imkân bulamayınca, eserin ismini umumîle tirerek ‘Diyarbekir A iretleri’ adını koydu”. DÖRT NÜSHA OLARAK HAZIRLANDI

Kaynak Yayınları, evket Beysano lu’nun binbir emekle ortaya çıkararak hazırladı ı ve 1992’de Sosyal Yayınlar tarafından basılan nüshayı temel alarak kitabın ikinci baskısını yaptı. Bu yerinde verilmi yayın kararına zaman da uygun dü mektedir. Kitabın daha önce Komal Yayınları’nca 1975’de yayınlanan bir nüshası vardır ki o nüsha eksiktir. Ziya Gökalp’in iki rapordan olu an bu çalı ması dört nüsha olarak hazırlanmı , nüshalardan biri Atatürk’e gönderilmi . Atatürk kendi nüshasını incelemesi için 1937’de Hasan Re it Tankut’a vermi . Dr. Rıza Nur’a verilen ikinci nüsha, bugün Sinop Nur Kütüphanesi’nde. Üçüncü nüsha ise Alevi-Bekta iler üzerine yaptı ı ara tırmalarla ünlü Baha Said’e verilmi . Kaynak Yayınları’nın yeni baskısını yaptı ı kitap Baha Said nüshası. Dördüncü nüsha ise ailesi tarafından Türk Tarih Kurumu’na verilmi . Ancak, bu nüsha da eksik. KÜRT AŞİRETLERİ VE AŞİRETLERİN HUKUKU

Ziya Gökalp, ilk raporuna sosyal bilimlerde esas olan yöntemi uygulayarak “Usûl”le ba lıyor. Bu bölümde sosyolojinin di er disiplinlerle kar ıla tırmasını yapmakta, antorpoloji ve etnoloji ile benzerlik ve ayrılıklarını saptıyor. kinci bölüm genel konulara ayrılmı . Bu bölümde de “Toplumsal Zümrelerin Tasnifi, Cemiyetlerin Umumî Tasnifi, A iretlere ait Camialar ve Tali Zümreler, Eski Araplarda Soy Silsilesi, Cemiyetlerin Hücresi, Türk Terimleri, A i-

retlerin Tasnifi, Kan Davası ve Gazve Dayanı maları” ba lıkları yer alıyor. Üçüncü ve dördüncü bölümler Kürt A iretleri ve bu a iretlerin hukuku ile ilgili. Be inci bölümde ise “A iretler Nasıl Medenile tirilebilir?” ba lı ı altında a iretlerin geleneksel ya antıları bir folklor ara tırmacısı tekni iyle derlenmi . Raporun ikinci kısmı kitabının da adını olu turan “Kürt A iretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler” ba lı ı altındaki de erlendirmelere ayrılmı . Gökalp, Aynî Ali Efendi Kanunnâme’sini kaynak göstererek feodalizmin olu umunu Sultan Selim ve Sultan Süleyman devirlerine kadar götürüyor. Kitabın son iki bölümünü Ziya Gökalp’in çe itli dergi ve gazetelerde yayınlanmı konuyla ilgili yedi makalesiyle dizinler olu turuyor. Ekler kitabın bilimsel niteli ini daha da zenginle tiriyor. Ziya Gökalp’in kitabı, “çözüm”ü emperyalistlerin planlarında de il, bu topra ın sesinde arayanlar için önemli bir temel ara tırma niteli inde.G Dipnot:

L Rapdr, Kaynak Yay nlar ’n n “Cumhuriyet Gözüyle Kürt Meselesi” serisinin üçüncü kitab olarak bas ld .

1 Ali Nüzhet Göksel, Ziya Gökalp’in Ne redilmemi Yedi Eseri ve Aile Mektupları, stanbul 1956, s.9 vd.

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

57


KÜLTÜR / SANAT SEDEN KIZILTUNÇ’LA ‘HERGELEKON’ ÜZER NE

Ergenekon davası sahnenin tozunu yuttu “Ergenekon’u her kim kötüye kulland ysa bir hergelelik yapm t r” diye dü ünerek ‘Hergelekon’ ad n verdim oyuna” diyen K z ltunç, izleyicinin gösterdi i yo un ilgiyi öyle yorumlad : “O söyleyemedi i için orada söylenince ho una gidiyor. ‘Somali’ye deniz feneri takaca z’ dedik, k yamet koptu.” SEZA ÖZDEM R

M Seden K z ltunç, “Umar z bir daha Hergelekon oyunlar oynamak durumunda kalmay z.”

58 G Ayd›nl›k

G

“Dı arıda deli dalgalar/ Seksen doksanı buldular/ Vatanda hiç anlamıyor/ Nedir bu dönen dolaplar/ Nedir oynanan oyunlar/ Bütün Oyunlar…” Bu arkı sözleri; Kadıköy Belediyesi Tiyatro Festivali kapsamında sahneye konan “Hergelekon” adlı oyundan. 5 Temmuz günü Selamiçe me Özgürlük Parkı Açıkhava Tiyatrosu’nu tıka basa dolduran stanbullular; ayakta alkı lıyor ‘Hergelekon’u. Oyunda Ergenekon davasının 83. dalgasında tutuklanan Adalet Hanım’ın sorguları ve aradan 14 sene geçtikten sonra ‘isim benzerli i’nden (!) salıverilmesi sürecini izlerken kahkahalarını tutamıyor izleyiciler. “Beraber kandırdık biz bu milleti/ Beraber götürdük bu malı mülkü/ Yolumuz çok uzun

16 A USTOS 2009

devam diyoruz/ Daha bölemedik, zaman istiyoruz” arkısıyla anlıyoruz ki; oyunun derdi sadece Ergenekon davasıyla de il, tüm Türkiye’yle… Gördü ü ilginin üzerine oyunun yazarı ve yönetmeni Seden Kızıltunç’la ‘Hergelekon’ ve Türk tiyatrosu üzerine konu tuk. TİYATRO VE MİZAH

Aydınlık- Türkiye’de pek çok ki i sizi ‘Uzaylı Zekiye’ olarak tanıdı. Altın Portakal ve Altın Koza ödüllerini aldı ınız sinema filmleriniz de oldu ama bugün tiyatroya devam ediyorsunuz de il mi? Seden Kızıltunç- 35 yıl televizyon programları hazırladım. Uzaylı Zekiye’de, hiç çalı mayan bir beyinle çok çalı an bir beyin arasındaki farkı bir gazete haberinden yola çıkarak konu edin-

dim. Tabii, televizyonda daha çok kitle e itimine önem veren programlar yaptım. Hep bunu kolladım. Televizyonun çok tehlikeli bir alet oldu unu, oradan her söylenenin, her konu ulanın do ru gitmeyebilece ini biliyordum. Biz hep otokontrollü yeti tik. Birçok programı metin olmadan hazırladım; seyircinin içinde mizah yapardık, seyircinin içinde tipler yaratırdık. Hiçbir zaman da denetime ters bir ey olmazdı, çünkü kendi kontrolümüz vardı. Televizyon gelmeden önce ne yapıyorduk? Tiyatro yapıyorduk. Bugün de tiyatromu yapıyorum. Bugün Kozmoz Evrensel Tiyatrosu diye kurgubilim oyunlarımızı sergiledi imiz bir tiyatromuz var ve senede 4 tane oyun hazırlıyoruz. Bir de mesle im diye yaptı ım kendi tiyatrom var. Geleneksel Türk tiyatrosunu çok severim. Onun için de ortaoyunu formuna uygun oyunlar hazırlıyorum. Birkaç senedir kendim yazıp kendim oynamak zorunda kalıyorum. Ço unlukla politik oyunlar oynuyoruz. Aydınlık- Politik oyunlarınıza gelen tepkiler nasıl? Mizaha tahammül kaldı mı? Kızıltunç- Eskiden çok ho görülüydü politikacılar. Komedyenler Demirel’in, Erbakan’ın, Ecevit’in taklidini yaparak para kazanırlardı bir dönem. Mizah bizim toplumumuzun temeli. Mizah bizim içimizde yatar. Ben mesela toplu ta ıt kullanıyorum. Sırf malzeme topluyorum, vatanda ın o kadar güzel esprileri var ki… Geçen sene ’Duyarlarsa Oyarlar’ politik güldürümüzü oynadık. Orada da a ırı özelle tirmelerin mizahını yaptım. O da çok ses getirdi. Ama tiyatroyu ortadan kaldırmak gibi bir zihniyet var galiba. Salonlar yıkılıyor, salonlar yok oluyor. Otobüslerin üzerinde unu görünce a ırmı -


tım: ‘Sahne Senin stanbul’. “2010 Avrupa Kültür Ba kenti”ymi . Ba kenti de, nereye çıkıp oynayacak stanbul? “ERGENEKON’U ADINI KİM KÖTÜYE KULLANDIYSA…”

Aydınlık- Son oyununuz “Hergelekon” 5 Temmuz günü ilk kez sahnelendi. Oyunun adı neden “Hergelekon”? Kızıltunç- Hep öyle oluyor mecburen. “Hergelekon”, çok güncel bir konu. Vatanda da tam bilmiyor ne oldu unu. Oyunu, tamamen vatanda ın duyumlarıyla oturup yazdım. O zaman öyle dü ündüm; “Biz okullarda Ergenekon Destanı’mızı ö renirdik. Bu ismi her kim kötüye kullandıysa bir hergelelik yapmı tır” diye dü ünerek ‘Hergelekon’ adını verdim oyuna. Sonra ho uma da gitti, baktım kula a da iyi geliyor. Oturup bir de ona paralel bir hikâye kurgulayarak oyunu yazdım. Ben una memnunum; seyirci her eyin farkında. Bir minicik espriyi, bir bakı ı kaçırmıyor. Her eyin o kadar farkında ki, bu beni çok sevindirdi. HALKIN NABZI

Aydınlık- “Hergelekon” oyununu sizi yazmaya iten nedir? Kızıltunç- Her sene bir oyun yazmam gerek. En güncel eyi seçiyorum. Özellikle böyle festivallerde sergilenecek oyunların halkın nabzında olan konularda olması gerek. Bir a k konusu beni

ilgilendirir de, sizi ilgilendirmeyebilir. Bir banka soygunu onu ilgilendirir de öbürünü ilgilendirmeyebilir. Ekmek davası, yönetilmemiz ve ülkenin durumuyla ilgili olan politik hiciv türü, geni kitlelere hitap etmek için en do ru seçim oluyor. SÖYLENEMEYENİ SÖYLEMEK

Aydınlık- Bunu yaparken de Türk izleyicisinin nabzını çok iyi tutuyorsunuz, de il mi? Kızıltunç- Ben halkımı çok iyi tanıyorum, halkımı seviyorum. Ben televizyon programlarında da hep onların gözüyle olaya bakıyorum. Onların söyledi i sözler, onların kafasından geçenler… O söyleyemedi i için orada söylenince ho una gidiyor. Gülüyorlar, hiçbir espriyi kaçırmıyorlar. “Somali’ye deniz feneri takaca ız…” dedik, kıyamet koptu. Çünkü ba da tırıyor hemen. Aydınlık- Bugün Türk tiyatrosu ve sinemasına örnek olarak fildi i kulelerde ya ayanların sundukları gösteriliyor ve ‘Herkes anlayamaz’ deniyor. Bu açıdan Türk izleyicisini nasıl de erlendiriyorsunuz? Kızıltunç- Türk izleyicisi çok zeki; duygusu, sezgisi, mizah anlayı ı ve ho görüsü olan bir izleyici. Ho görüsü oldu u için her eyi mizahla algılıyor. Bu kadar duyarlı, bu kadar güzel bir halkımız var bizim. Halk anlamıyor diye bir ey yok. Halkı özellikle a a ıda tutmak için yapılan propagandadır bunlar. Ben tiyatro-

nun ‘t’sini ö rendi imden beri kitlenin e itimini önemsedim. u açıdan e itim de il tabii; ‘Okuma yazmayı ö renelim. Efendim, bilgi, kültür art’ falan filan… Bu de il. Bugün abuk subuk eyler ö retiliyor. Din diye abuk subuk eyler ö reniyoruz. Yanlı eyler ö retiliyor ve toplum onlara özendiriliyor. Hepimizin daha kaliteli, daha iyi müzik dinleyebilmemiz, daha iyi eyleri okumamız, daha güzel eyleri seyredebilmemiz gerek. Ama bunu istemiyorlar çünkü o zaman bizi yönetecek adamları da öyle seçece iz. O istenmiyor. “Ben seçileyim” diye hep a a ıda tutaca ım ki, toplum beni seçsin. Yanlı bilecek ki, do ruyu görmesin, güzeli bilmesin. Aydınlık- Bu dü üncelerinizi oyununuza da yansıtmı sınız. Bu açıdan “Hergelekon” sadece bir Ergenekon davası oyunu olmanın ötesine geçiyor; siyaset, yargı ve toplum ili kisini de yansıtan bir oyun haline geliyor, de il mi? Kızıltunç- Evet, tabii ki. Biz hep hukuk devletinde ya ıyoruz zannediyorduk mesela. Öyle zannediyoruz. Demokrasi zannediyorduk, ne derlerse ona inanıyoruz. Ama umalım karde li imiz korunur. Vatanımız, bu Misak-ı Milli sınırlarımız sabittir. n allah, bundan sonra yeni bir “Hergelekon” yazmak, oynamak durumunda olmayız. Umarız ülkemiz üzerine oynanan oyunlar biter de, biz de selamete ereriz. G

‘Hergelekon’, 5 Temmuz günü Selamiçe me Özgürlük Park Aç khava Tiyatrosu’nda oynand . 16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

59


SEDEN KIZILTUNÇ’TAN EVRENSEL B R KABARE…

‘Hergelekon’ Seden K z ltunç, deneyimli sahne sanatç l n bu kez “Hergelekon”la ortaya koyuyor, bizi kabarenin penceresinden uyar yor. Çizdi i, betimledi i, çözümsel gerçekçi söylemini, ekip oyunu içerisinde dile getiriyor. Oyun, dekorsuz ama giysi tasar m ve müzi iyle görselli i, oynan ve yorum ba ar s yla seyircilere aktar l yor. HAYAT ASILYAZICI

zaman yarı ı hep önde gö üsler. ÖZGÜL AĞIRLIKLI BİR KABARE

eden Kızıltunç’un yönetti i Evrensel Kabare Tiyatrosu, Türkiye’yi sarsan, toplumu tedirgin eden, gereksizli i ortaya çıktı ı halde mahkemenin kararsızlı ıyla hukuk tarihine geçecek olan bir olayı, “Ergenekon” davasını anlatıyor: “Hergelekon”. “Hergelekon”, ironik derinli i olan çözümsel bir müzikal kabare. “Hergelekon”, inanılmaz uzantılarıyla evrensel bir düzeye sahip. Üstelik seçkin bir örne i kabarenin. Mizahın gücü, sözlü ve görsel bir boyut kazandı ı

S M Seden K z ltunç Hergelekon’la, 21. yüzy l Türkiye’sini ele tirel elekten geçiriyor.

Ülkemizde mizah gelene i çok eskidir. Nasrettin Hoca, ncili Çavu , air E ref, Neyzen Tevfik, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer zgü bir büyük gelene in mizah ustalarıdır. Kabare türünde Haldun Taner de geni yankılar uyandırdı. Deveku u Kabare Tiyatrosu bunlara bir örnek. Sermet Ça an da, geçmi te Gen-Ar Tiyatrosu’nda kabare oyunlarının ilginç örneklerini vermi ti. Bunları zaman zaman çok de i ik türde kabare tiyatroları izledi. Özel kurulu lar oldu undan solukları belli sürelerde tamamlandı ı için kesildi. Ama bıraktıkları ho sada, hâlâ tiyatro ya amımızın anılarında gizleniyor. Sahne ya amımızda, Ferhan ensoy da, çok farklı bir mizah anlayı ıyla tiyatromuzun görkemli solu u oldu. lki de il ama ikinci etkili kabare oyunuyla Seden Kızıltunç çok boyutlu, özgül a ırlıklı bir kabare türüyle, bir kurgubilimde bile dü ünülmesi mümkün olmayan Hergelekon’la, 21. yüzyıl Türkiye’sini ele tirel elekten geçiriyor. AB ve ABD’nin gözleri önünde, Sevr’in bir ucundan tutuluyor. nsan hakları diye bir olayın önü ve arkası kapatılarak, insan özgürlükleri kısıtlanıyor ya da yok ediliyor. Avrupa nsan Hakları Mahkemesi, tepkisiz seyirci gibi olup bitenleri görmezden geliyor. “GÜNÜMÜZE DAMGASINI VURAN BİR OLAYI ELE ALDIK”

Seden Kızıltunç, deneyimli sahne sanatçılı ını bu kez “Hergelekon”la ortaya koyuyor, bizi kabarenin penceresinden uyarı-

60 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

yor. Çizdi i, betimledi i, çözümsel gerçekçi söylemini, ekip oyunu içerisinde dile getiriyor. Görsel anlatımlı, oyunculuk gücü yüksek “Adalet Hanım” karakteriyle çok ba arılı bir kompozisyon çiziyor ve oyununun ruhunu ola anüstü düzeye ta ıyor. Oyunda rol alanların “Hergelekon”a getirdi i dinginlik ve kolektif katkıyla, ça dı ı kalanların kulaklarına etkili olabilecek sözler fısıldanıyor. Duyanları uyaran, izleyenleri dikkatli kılan yeni söylemler fısıldanıyor. “Günümüze damgasını vuran bir olayı ele aldık” diyor Seden Kızıltunç. “Türkiye’nin 1960 öncesi ve sonrasını bilenlerin yakından tanık oldukları bu benzersiz olayın gizinde saklı olanları açı a çıkarıyor ‘Hergelekon’. Bilinen ama yapılamayan bir gerçe in de altı çiziliyor. ‘Ergenekon’ adını her kim kötüye kullanıyorsa, kullandıysa, bir hergelelik yapmı tır diye dü ünüp oyunumuzun adına Hergelekon dedik.” GÖRÜLMESİ GEREKEN BİR KABARE OYUNU

Bu açıklamasını öyle ba lıyor Seden Kızıltunç: “Eskiden oldu u gibi, mizahta ho görünün ya amasını umarak Demokratik güldürü dedi imiz Hergelekon’u seyircilerimize sunmaya karar verdik.” Oyun, kurgusu ve sunulu uyla do al olarak ölçülü ve tartımlı bir kabare oyunu olarak oynanıyor. Dekorsuz ama giysi tasarımı ve müzi iyle görselli i, oynanı ve yorum ba arısıyla seyircilere aktarılıyor. Eksen rolde ilginç bir karakter olan Adalet Hanım’ı Seden Kızıltunç, büyük bir ba arıyla sergiliyor. Takım oyunculu unda; Abdullah Yücel, Ata Emir, Burak Timorci, Fulya Tufan, Kübra Ate , Özlem Uysal, Suat Tamu, U ur Yalçın, oyunun kolektif ba arısını sa lıyorlar.G


16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

61


RÜZGARGÜLÜ

ŞULE PERİNÇEK suleperincek@aydinlik.com.tr

Cephe gerisi nikâhı Geçen hafta çocuklarımızın nikâhını duyurmu tuk. Silivri cephesinden haberler öncelik ta ıyınca yer kalmamı , ayrıntıları bu haftaya ertelemi tik. Tıpkı gerçek dü ünümüzü erteledi imiz gibi. imdi gençler diyor ya, bu “çakma” dü ün; gerçe ini hep birlikte yapaca ız. Davetlimizsiniz! Güzel, gerçekçi bir nikâh metni hazırlarız, “ömür boyu vatana, millete, sanata, bilime birlikte hizmete söz veriyor musunuz” gibilerinden belki… Aslında Karavit’ler daha kız istemeye de gelmediler. Babamızla payla madan içimize sinmedi. Öyle ya Caner’in kahvesine tuz koyaca ız, birlikte deneyece iz. Kızımızın hatırına tuzlu kahveyi bile içebiliyor mu bakalım… Duru ma salonunda hiç olmazsa tanı tıralım diye 3 A ustos’ta dünürlerimiz Hüseyin baba ve Fethiye anne ile birlikte Silivri’ye gittik. Danı tay davasının birle tirilme gününe denk geldi. çi Partililer salonu terk etti. Karga ada onu da beceremedik. Alkı ladık yüreklerimizi birle tirip, geri geldik. Ya çıkarsa diye A planı, B planı, C planı yapmı tık. Her gün sabah ba ka parlak bir bulu ürettik. Gelinlik hazır bekledik. Hukuk tutmayınca, ne yapsın plan! Tutmadı. Olsun. Keyfimizi bozmaya kimsenin gücü yetmez! Sava hat müdafaasıyla kazanılmaz. Cephe gerisi de var. Babamız Kiraz’ımın do umunda da yoktu, ilkokula ba larken de, mezuniyet törenlerinde de… Gözü kör olsun on yılda bir Amerikancı darbelerin! Ama kör de il, gelip bilinçli bizi bulmasında bir onur payımız var. 62 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

SAYILARIN SONSUZLUĞUNDA BİRLEŞMEK

Çocukların birbirini bulması da bir rastlantı de il. Çin’den ipek ve incilerle de il konteyner dolusu kitap ve sanat yapıtlarıyla döndüler. Eksi elli derecede Tonyukuk harabelerini gezerken burunlarındaki tüyler donup diken gibi battı ında, Uygur ma aralarında, Kaçkar köylerinde Avrasya kültürünün izlerini sürdüklerinde mutlu olmasını bilen bir gelinle damat. Pek bir yakı tılar. Uzun soluklu olabilmek için, soludu unuz havanın bile imi ne kadar önemli. Her dönem payla ılabilecek yeni heyecanlar. Biri tükenir, yenisi ba lar. Sayıların sonsuzlu u. Kullan at kâ ıt mendil kültüründen önemli bir ayrılı . Caner, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde ö retim üyesi. Bu yıl profesör oldu. imdi kızar mı bana? Bilgi olsun diye söylüyorum. Yoksa biliyorum, genellikle bu “unvanı” hak eden birçok dostum anılmasından rahatsız oluyor. Haklılar. O kadar bo aldı ve kirlendi ki. HERKESİN GİYDİĞİ Mİ NORMAL?

Damatlık elbise alaca ız kırk tane takla attık, ikna etmek için. Benim var zaten dedi, 80 senelik bir ceket çıkardı dolabından. Kayınpederini tanıyanlar bilir. Yeni bir giysi alınaca ı zaman kızacak diye herkesin dizleri titrer, sen söyle sen söyle olur. Zoru gö üslemek bana kalır. Deneyimliyim ya, çare tükenmez. lkönce papyonlu garip (elbette bize göre, yoksa herkesin giydi i gibi normal) bir damatlı a götürüp ok ya attık, keten spor elbiseye razı ettik. ki kayınbirader Can ve Mehmet çalı ma

odasına aldılar Caner’i “gel bir giydirelim” diye kerpeten filan talepleri arasında biraz sonra gerçek gereksinim ortaya çıktı: “Kemer? Kemer yok mu?” Do u’ya arma an gelmi ti, içeriye kemer almıyorlar. Dolapta hazır bekliyordu. Hani, o da “çıkınca” için… Damadım diye söylemiyorum, çok yakı ıklı oldu. Kiraz’ımıza gelince… 10-15 metre Eminönü’nden toptancılardan kuma . Danteller 86 ya ındaki anneannesinin annesinden kalma yatak takımının i ne oyaları. Gençler bilmez. Yatak çar afının ve yastıkların kenarlarına, yorgan çar afının a zına dikilirdi eskiden. Resimde ba ındaki daha ayrıntılı gözüküyor. De erli dostumuz terzi Sevil Hanım’ı yanındaki dükkân sahipleri kıskanmı lar. Kızım diye o kadar söyleyeyim. Yemek masamız 92 ya ındaki teyzemden ikinci el, daha önce Do u yazmı tı. Güzel olmasına çok güzel hâlâ. Gerçi arada iki kanadını açınca üzerinde çok heyecanlı pinpon maçları da yapıyoruz. zlerinden belli oluyor. Sandalyeler çoktan sizlere ömür. Çakma makma ama, sonuçta nikâh yine de. Dedim ya bizde çareler tükenmez. Anneannemizin verdi i beyaz bir yatak örtüsü vardı. Kenarları fırfırlı fistolu. Serdik masanın üzerine. Biçilmi kaftan! Sandalyelere de yastık kılıflarını geçirdik. Mahalle esnafı seferber oldu çiçekçiyle pazarlık filan, onu da hallettik mi… nanın daha güzel nikâh masası görmemi sinizdir. Bu konuda iddialıyız, do rusu. Bir gereksinim halinde emrinizdedir. Bir saat masayı ortalamakla da u ra tık. Özellikle arkada, piyanonun üzerindeki Fikret Otyam kirvemizin ke-


RÜZGARGÜLÜ çileri de nikâha tanıklık etsin diye. CEZAEVİ EMEKTARLARI

Foto raflarla belgeleme i i Alpay karde imizin. Daha be ve iki ya ında bebeydiler Kiraz ve Memo. Babaları ya Mamak Cezaevi’nde, ya Diyarbakır’da… Bayramlarda seyranlarda, babalarına foto raf Alpay’dan. Hâlâ görev ba ında. Binden fazla foto raf çekmi . Babamız hiçbir kareyi kaçırmasın diye. Günün sürprizi Cemalettin Hoca ve hasta yata ından kalkıp gelen e i Gül karde lerim. Hatta karde ötesi. Dü ün mar ını çalacaklardı. Dedim ki, Türk Mar ı daha yakı maz mı… öyle gümbür gümbür gelseler. Kemana sesle de e lik edilece i için “Küçük Bir Gece Müzi i”nde karar kıldık. Mozart’ın sevgilisine serenadı… Bütün gecenin üzerine çökme olasılı ı çok yüksek hüzün bulutlarını da ıtan Göbelez ailesinin hakkını nasıl ödeyece iz? Cemalettin Hoca’ya sordular, siz

gelinle damadın nesi oluyorsunuz diye. “Ben de Ergenekon’un kemancısıyım!” dedi. Hem de has “Ergenekoncu”. Türkiye sevdasından tavizsiz. Çok eski mahalle kom umuz. Yıllarca doyulmayan keman piyano, müzik ak amları ya adık. Çocuklarımızı okula ta ıdı, her acil durumda gülerek, kar ılıksız el uzattı. KİRAMI ÖDEMİŞ GİBİ

Mehmet, Atilla, ükran karde lerim para, yemek, servis, çanak çömlek, sandalye masa sorunu konusunda yetmeyecek yeti meyecek tela ımı yatı tırmak için haftalar öncesinden “abla sen merak etme, kiranı ödemi gibi rahat et” dediler. Öyle de yaptılar. Var mı böylesi? Yeri mi bilmiyorum, ama insan hiç bir ey için Partili, devrimci olmayacaksa bile u her türlü dünya hesabından özgürle mi dostlukların tadına varmak için olmalı… Karı-koca-evlat uyumu ve mutlulu u için olmalı.

RAHAT AYAKKABILI DÜĞÜNDE BULUŞACAĞIZ

En büyük te ekkürümüz elbette anne ve baba Karavitlere. Pırıl pırıl, sevgi dolu, verme sevdalısı çocukları Kamer ve Taner’e. Caner artık bizim çocu umuz. ki anne biz öyle anla tık, de i toku yaptık. Söz aramızda, kız evermek pek zormu . Sonradan oyunbozanlık eder ikisini de alır mıyımız bilemiyorum. “Ayrıntı” demi tim. Çok mu oldu? Yazıyı yazarken bir türkü geliyor kula ıma: “Al mendil sende kalsın, sakla koynunda kalsın. Ben murat alamadım, mendilim murat alsın.” Ayrıntıların muradı biraz da Silivri içindi anlayaca ınız. Kısa vadede gerçek dü ünümüzde bulu mak dile iyle. Ha, aklımdayken imdiden söyleyeyim. Kıyafet de il, ama rahat ayakkabı mecburi olacak! Davulun sesi Atlantik’in öte yakasından duyulacak.

16 A USTOS 2009 G Ayd›nl›k

G

63


PERDE ARKASI

Haz rlayan: F rat Kayra

Keita denek mi? Galatasaray, Gaziantepspor deplasmanından üç puanla ayrılırken, yeni futbolcusu Keita, neredeyse bir skandala kurban gidecekti. Nedeniyse “yaptık, ba arılı olduk” mantı ı. Bunu söyleyen Galatasaray Futbol Takımı Doktoru Murat Çevik. Bir pozisyon sırasında bo azına darbe alan Keita yere yı ılmı , çırpını ından dilinin bo azına kaçtı ı yorumuna neden olmu tu. Hatta kaptan Arda, futbolcuyu yan çevirip nefes almasına neden oldu u için bu yorum a ırlık kazanmı tı. Keita, oyuna devam edince bu ku kular azalmı tı. Olayı bir gün sonra uzmanlara sorduk “E er Keita’nın dili bo azına kaçtıysa ve tedavinin ardından futbolcu oynamaya devam ettiyse bu büyük bir skandal” dediler. Milliyet’ten Nevzat Dindar, bu olaylı ara tırdı. lginç bir sonuç çıktı. Keita’nın dilinin bo azına kaçtı ı, kulüp doktoru Murat Çevik tarafından do rulandı. Ve bakın Çevik bu konuda Milliyet’e ne söyledi: “Keita, kar ıla ma esnasında boyun altına bir darbe aldı. O darbeyle dili nefes borusunu tıkadı. Gittik, müdahalesini yaptık. Nefes almaya ba ladı. Çok çabuk ekilde kendine geldi. Sonrasında 1 dakika boyunca durumunu takip ettik. Ardından çıkıp oynadı. Do ru

karar vermi iz ki, oyuncumuz bir sorun ya amadı.” Bu açıklamayı de erlendiren uzmanlar, “böyle bir sorumlulu un altına girmek mümkün de il, bilimsel anlamda böyle bir açıklama yapılması bile talihsiz. Keita’nın o artlarda oynatılması skandaldır. Keita, tedavinin ardından tekrar sahada yı ılıp kalabilirdi. Tıbben bu mümkün” eklinde de erlendirme yaptılar. Olayın özeti Galatasaray doktorları Keita üzerinde anslarını denediler. Bugün insanlar üzerinde deneme yapan doktorlar içeri atılırken, Galatasaray doktorunun “deneme” yaptık anlamına da gelen açıklaması, Galatasaray yönetimi tarafından ciddiyetle irdelenmeli.

Necati bitiriliyor, Polat’ta inanmıyor Hamit Altıntop’un gerçe i ve Futbolunu ya da ki ili ini be enir veya be enmezsiniz ancak ortada Guardiola bir gerçek var ki Galatasaray Yönetimi, futbolcuları Necati Ate ’i çaresiz bırakıp, bitiriyorlar. Necati Ate , kulüpten alacaklarını temin etmek için Türkiye Futbol Federasyonu’na ba vurdu. Ba vurunun arkasındaki temel nedense “parayı almak de il, serbest kalmaktı.” Ve bir sürpriz oldu, Galatasaray Yönetimi, Necati Ate ’in alaca ın son gün yatırarak oyuncunun serbest kalmasını ve dolayısıyla transferini engelledi. Necati Ate , yeni sezonda Galatasaray’da forma giymeyecek. Necati’nin ifadesiyle, “soyunma odası bile olmayan” PAF takımla birlikte çalı malarına devam ediyor. Peki Galatasaray neden Necati’nin parasını yatırdı? Oyuncunun elini kolunu ba lamak ve transferini engellemek için mi? Galatasaray’a Necati için teklif gelmesi zor. Çünkü oyuncu iki yıldır istenilen düzeyin çok altında. Necati’de bunu biliyor. Bonservis ile bir takıma transfer olması mümkün görünmüyor. E er olursa zaten sürpriz olacak. Milli Takım forması giymi bir futbolcuya yapılanlar ne kadar do ru. Ya da i i futbol olan birinin i siz bırakılmaya çalı ılması insan haklarına da aykırı. Necati niye bu noktayı geldi derseniz, temel nedeni oyuncunun hakkını araması. Galatasaray’da bir di er konu Necati gibi u sıralarda Adnan Polat’ın çaresiz olu u. Konu ise kriz üstüne kriz ya anan yeni stadyum. Polat’a düzenledi i basın toplantısında birazda “kı kırtıcı” bir soru geldi. “Mevcut ko ulları göz önüne aldı ınızda siz 2010 A ustos’ta yeni stadınızda maçlarınızı yapaca ınıza inanıyor musunuz” diye. Polat’ın biraz yüzü ek ise de “Benim elimde Devlet’in bakanları ve Toplu Konut daresi’nin (TOK ) müdürlerinin imzası olan bir belge var. 2010 A ustos’ta yeriniz açılacak diye. Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız. nanmak zorundayım” diye yanıtladı. Gönülden inanmıyor, inanmak zorunda. Polat’ta yeni stadın 2010’da hazır olmayaca ını biliyor.

64 G Ayd›nl›k

G

16 A USTOS 2009

Hamit Altıntop’a Türkiye’ye gelmeyi dü ünüyor musun diye sordu umda. lginç bir cevap vermi ti, “Hayır imdi de il. Geldi imde Almanya’da ö rendiklerimi Türk futboluna aktaracak donanımda olmak istiyorum. Türk futbolcuları çok yetenekli, Avrupa’ya göre daha iyi ama maalesef Avrupa futboluna göre 30 yıl geriden geliyoruz” demi ti. Alt yapıdan itibaren donanımlı çalı ma ve düzen yok. Aydınlık Spor Servisi’nde yeni göreve ba layan arkada ımız Eray Ulu, tam bu konu üzerine önemli bir tespitte bulundu: “Arjantin, spanya, Portekiz, Brezilya gibi dünyanın üst düzey milli takımlarında ba arının tesadüf olmadı ı küçük, genç, ümit ve A2 kategorilerinde görülüyor. Ba arının temelinde süreklilik ve do ru planlama var. Bu takımların hocaları birkaç yıl önce bir alt takımda ampiyon olan jenerasyonu ile beraber çalı ıyorlar. Tıpkı Barcelona’da Teknik Direktör Guardiola’nın yıllarca alt yapıda Messi, Bojan, niesta, Xavi ile birlikte çalı ması gibi. Bizim ülkemizdeyse her ba arısızlıkta ya da her ma lubiyette yeni hoca ve oyuncular ile ba arı yakalanmaya çalı ılıyor. Özetle Türk futbolunun Avrupa’yı yakalayabilmesi için önünde uzun yıllar var.”


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.