Mesarya Gazetesi Sayı 41

Page 1

Erdönmez: “Hayvancımız kendi pazarını kendi bulmalıdır’’

Kıbrıs’ın bütün cazcıları buluştu

Gazeteci Cenk Mutluyakalı’nın “Salıncak” adlı romanının Yunanca baskısı, dün akşam Lefkoşa’nın güneyinde Gazeteciler Evi’nde düzenlenen etkinlikle tanıtıldı.

YENİDÜZEN Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmenlerinden, gazeteci Cenk Mutluyakalı’nın “Salıncak” adlı romanının Yunanca baskısı, dün akşam Lefkoşa’nın güneyinde Gazeteciler Evi’nde düzenlenen etkinlikle tanıtıldı.

Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi,

Bülten
www.mesaryaajans.com
y
Sayı:41 - 2022 / Ücretsizdir Mesarya Gazetesi
10
4
Türk Cumhuriyet’ine
Yol”
DAÜ’de “Fanatik” adlı tiyatro oyunu sahnelendi “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Giden Yol” isimli belgeselin gösterimi yapıldı “Salıncak”tanıtıldı Tüm halkımıza mutlu yıllar dileriz 7 9 5
Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve BAÜ Medeniyet Araştırmaları Merkezi ortaklığında hayata geçirilen ve yönetmenliğini Görkem Özok’un yaptığı “Kuzey Kıbrıs
Giden
isimli belgeselin gösterimi yapıldı.

Erdönmez: “hayvancımız sütek’ten ayrılmalı ve kendi pazarını kendi bulmalıdır’’

Emine Erdönmez Üretici

Kadınların artık her alanda var oldukları gibi hayvancılık sektöründe de başarılı işlere imza attıklarını söyleye Erdönmez “kadın yeter ki istesin, her şeyi başarır’’ dedi. Hükümetin kadın üreticileri destekleyici teşvik programları çıkarması gerektiğine dikkat çeken Erdönmez, hayvancılığın eziyete dönüştüğünü vurguladı.

Kadın olmanın hayvancılık sektöründe avantajı ve dezavantajı nedir? “Kadınlar her yerde her işi yapabilir. Bunu her zaman dile getiren birisiyim. Nedense en zor sektörlerden birisi olan hayvancılık sektöründe kadının önünde birçok engel vardır.

Sigortalar için vaatler verildi. 18 yaşından 40 yaşına kadar sigortaların devlet tarafından karşılanacağı söylendi. Ama maalesef bu uygulamada havada kaldı. Güneş enerjisi kurulması için teşvik verirken kadınlara malesef yaş sınırı koyuyorlar. Kadınlara avantaj sağlamaları gerekirken önlerine engeller koyuyorlar. Yaş sınırlaması getirerek bir çok şeyden yararlanmamızı engelliyorlar. Ben 11 yıldır hayvancılıkla uğraşıyorum. Ziraat Bankası’nın ‘0’ faizli kredilerinden yararlanarak kendi işimi kurdum ve canla başla severek uğraşıyorum. Hem küçükbaş hem de büyükbaş hayvancılıkla uğraşıyorum.”

“İleriye gideceğimize taş devrine döndük”

Hayvancılıkta sıklıkla yaşadığınız sorunlar nedir?

“Girdi maliyetlerinin yüksek olması bizi geriye götürdü. Elektrik ve mazot fiyatları çok yüksek. Biz işimizi severek yapıyoruz. Ama bugün biz gerilere gidiyoruz. Vagon aldık kendi yemimizi kendimiz üretiyorduk fakat elektrik fiyatlarının yüksek olmasından dolayı her şeyi elde yapmaya başladık. Kısacası ileriye gideceğimize taş devrine döndük. Şuan eski sistemle çalışıyoruz.”

Niye hayvancılığı seçtiniz?

“İlk başta çocuklarıma bakacak birini bulamadığım için kendi işimi yapabileceğim bir ortam düşündüm. Hayvancılığı da çok seviyordum. Aklıma bu iş geldi ve küçük çapta hayvancılık yapmaya başladım. Daha sonra zamanla bu işi ilerletmeye ve geliştirmeye başladım. Ailece bu işleri yapıyoruz.”

“Girdi maliyetlerinin düşürülmesi gereklidir”

Süt parası konusunda görüşünüz nedir?

“Süt parasının günü gününe ödenmesi bizim için önemlidir. Bugün 10 TL/kg süt mü olur? Parite ve mazot önemlidir. Parite uygulanır ve mazot desteği verilirse çok büyük rahatlama olacaktır. Yüzde 500 tüm girdi maliyetlerimiz artmış durumdadır. Süt parasına sıra gelince 50 kuruş koydular. Bu rakam komiktir. Önerim, girdi maliyetlerinin düşürülmesidir. Hammadde fiyatları çok yüksek.”

“Bence hayvancıların SÜTEK’ten çıkması gerekir. Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın altında olmadığımız zaman başarı sağlarız. Biz kendi sütümüzü pazarlayabiliriz. Hiçbir zaman zamanında ödenmedi. Her zaman SÜTEK bize mazeretlerle paramızı kesiyor. Bizim kendi ürünümüzü pazarlamamıza fırsat verilmelidir. Borsa’da sütlerimiz düşük fiyata alınıyor. Süt fazlalığı olduğu zaman süt düşük fiyattan değer görürken, süt azlığı yaşandığı zaman ise yüksek değerlendirilmelidir. Fakat nedense süt değerinin altında işlem görüyor. Süt Borsası arz ve talep meselesidir. Bir zamanlar ticari destek verdiler ama şuan hiç bir destek yok. Hükümet kadın üreticileri destekleyici teşvik programları çıkarmalıdır. Bu saatten sonra çocuklarımın dahi bu işi yapmasını istemiyorum. Hayvancılık artık eziyete dönüştü. Kasabından sütçüsüne herkes hayvancıyı sömürüyor.”

Kuzucuk bölgesinde hayvan üreticiliği ve yetiştiriciliği yapan Emine Erdönmez hayvancılık sektörünü değerlendirdi.
“Kadınlara avantaj sağlamaları gerekirken önlerine engeller koyuyorlar”
“Her zaman SÜTEK bize mazeretlerle paramızı kesiyor”

Kıbrıs’ın bütün cazcıları buluştu

9. Kıbrıs Caz ve Dünya Müziği Showcase, 9-10 Aralıkta Rialto Tiyatrosu’nda gerçekleşti...

Bu yıl 9 ve 10 Aralıkta yine Limasol’da düzenlenen 9. Kıbrıs Caz ve Dünya Müziği Showcase, Kıbrıs’tan 40’tan fazla müzisyeni sanatseverlerle buluşturdu.

Toplam 7 müzik topluluğu/grubunun Rialto sahnesinde müzikseverlerle buluştuğu platform projesinde atölye ve jam sessions gibi yan etkinliklerle de gerek müzisyenler doğaçlama yeteneklerini sergiledi gerekse yeni yöntemleri öğrendiler.

Festivalde konserlerin yanısıra yurt dışından gelen konuklarla buluşmalar, yan etkinlikler, “Dimitris Vassilakis (Jazz Democracy NPO Başkanı, RIJF kurucusu ve Sanat Yönetmeni) ile Cazda Doğaçlama” üzerine bir workshop ve doğaçlama seansları da yer aldı. Kültür Bakan Yardımcılığı Kültür Hizmetleri ve Rialto Tiyatrosu tarafından organize

edilen Platform, Kıbrıs’ta Caz ve Dünya Müziği’nin en önemli sanatçılarını öne çıkarmayı ve tanıtmayı amaçlıyor. Cahit Kutrafalı Quartet ft. Ezgi Akgürgen projesiyle Rialto sahnesindeydiler Cahit Kutrafalı Quartet ft. Ezgi Akgürgen adlı projesiyle vurmalıda Stelios Xydas, gitarda Ermis Michail, piyanoda Andreas Panteli ve vokal olarak da Ezgi Akgürgen sahne aldı. Müzikseverler jazz müziğe doydu Rialto Tiyatrosu’nda 9 Aralık Cuma, saat 19:30’da başlayan ilk gün programında Aris Guitar Trio, Quintedo,Funkystraat ve Cahit Kutrafalı ft. Ezgi Akgürgen sahneye çıkarken 10 Aralık Cumartesi ise Vassilis Philippou – Colourful Emptiness,Ioanna Troullidou Quartet ve Gaba Project ft. Nicolas Tryphonos sahnede yer aldı. Yan Etkinlikler çerçevesinde de saat 22:00’de Voice’de 9 Aralık Cuma,Andria Antoniou & Friends ve 10 Aralık Cumartesi ise Dimitris Terpizis Quartet sahne aldı.

DAÜ’de “Fanatik” adlı tiyatro oyunu sahnelendi

“DAÜ Sanat Günleri”, Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Sarayı’nda sahnelenen “Fanatik” adlı tiyatro oyunu ile sona erdi.

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Sosyal ve Kültürel Aktiviteler Müdürlüğü ile DAÜ Sanat Koordinatörü Zehra Şonya’nın organizasyonunda, Halkla İlişkiler ve Medya Müdürlüğü’nün katkılarıyla düzenlenen “DAÜ Sanat Günleri”, 9 Kasım 2022 Çarşamba günü, saat 19.30’da, Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Sarayı’nda sahnelenen “Fanatik” adlı tiyatro oyunu ile sona erdi. Söz konusu etkinliğe; DAÜ Sosyal ve Kültürel İşlerden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Deniz İşçioğlu’nun yanı sıra, çok sayıda sanatse -

ver ve DAÜ öğrencisi katıldı.

Katılımcılar salonu doldurdu Michael Önder tarafından kaleme alınan ve Çağrı Şensoy’ın yönetmenliğini yaptığı söz konusu oyunda Neslihan Arslan, Nurhan Özenen ve Salih Bademci yer aldı.

Oyun, küçük çocukları için en iyisini yapmaya çalışırken kendilerini birbirlerine karşı çatışma içinde bulan bir ailenin komedisini anlattı. Katılımcılar oyunu büyük bir ilgiyle takip etti. Oyun sonrasında DAÜ Sosyal ve Kültürel İşlerden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Deniz İşçioğlu tarafından oyunculara teşekkür plaketi ve çiçek takdiminde bulunuldu.

“Paraya Hayır” oyunu haftada iki gün sahneleniyor

‘Paraya Hayır’ oyunu her çarşamba ve cuma Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nda sahneleniyor. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun ‘Paraya Hayır’ oyunu haftada iki gün sahneleniyor.

Lefkoşa Belediye Tiyatrosundan yapılan duyuruda, oyun her çarşamba ve cuma Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nda sahneleniyor. Tiyatro saat 20.00’da başlıyor. Biletler, biletinial. com ve Lefkoşa Belediye Tiyatrosu gişesinden temin edilebiliyor.

Mesarya Gazetesi 2022 5

Fotoğrafta çok şey anlatan sadeliği aradılar

FODER Okan Yılmaz ile atölye çalışması gerçekleştirdi

Minimal fotoğraf üzerine workshop

Mustafa ERKAN; Kıbrıs Türk Fotoğraf Derneği ( FODER ) ‘nin davetlisi olarak adaya gelen Okan Yılmaz, kendi fotoğraf çalışmalarından sunum ve söyleşiler gerçekleştirdi. FODER binasında 1 Aralık Perşembe akşamı başlayan sunum ve söyleşiler minimal fotoğraf üzerine yapıldı. Ardından Minimal Fotoğrafın teorisini konuşulduğu ve sunumların yapıldığı bir geceyi tamamladılar. Okan Yılmaz’ın eğitmenliğini yaptığı ve son gün olan 3. Günde minimal düşünce ve minimalist kompozisyon konularında dış çekimler gerçekleştirildi. Fotoğraf atolyesi dış çekimlerle sonlandı sonlandı. Dernek binasında başlayan atölye çalışması, Surlariçi bölgesinde ve Girne eski limanda minimalist fotoğraf çekimi ile devam etti. Böylece, FODER’in konuk ettiği Yılmaz ile dolu dolu yaşanan 3 günlük minimal fotoğraf atölyesi deneyimi sonlandırılmış oldu. FODER üyeleri, Dernek projesi kapsamında sergi konusu olan minimalist fotoğrafın nasıl yapıldığı ile ilgili bilgiyi eğitim çalışmalarında edinmeye çalıştılar

Deniz Besim’in Piyano Resitali

25. Kuzey Kıbrıs Uluslararası Bellapais Müzik Festivali’nde Deniz Besim Piyano Resitali gerçekleşti.

25. Kuzey Kıbrıs Uluslararası Bellapais Müzik Festivali içinde 27 Kasım 2022 Pazar akşamı Deniz Besim Piyano Resitali gerçekleşti. Deniz Besim’in klasikten çağdaşa farklı dönem eserlerini icra ettiği konser programında Mozart, Schubert, Chopin, Debussy ve Béla Bartók’a ait piyano eserleri yer aldı. Bellapais Manastırı’nın büyüleyici atmosferinde gerçekleşen konser büyük bir ilgiyle izlendi.

Konser bitimindeki alkışlar üzerine genç piyanist, Chopin’den Fantasie Impromptu eserini çaldı.

2005 yılı Ankara doğumlu olan Deniz Besim, piyano çalışmalarına altı yaşındayken Yılmaz Taner ile Kuzey Kıbrıs’ta başladı.

Son dört yıldır konser piyanisti Rüya Taner ile çalışmalarını sürdüren Deniz, Lefkoşa Türk Maarif Koleji’nde okumakta ve sanata olan ilgisini farklı dallarda devam ettiriyor.

Yakında gerçekleşecek 2023 yılı konserleri arasında Kuzey Kıbrıs ve Türkiye resitalleri, ayrıca KKTC CSO ile çalacağı solo konçerto bulunmakta.

“Sadiye Destur” belgesel gösterimi AKM’de yapıldı

Kıbrıs Kadın Öyküleri Derneği (KÖDER) tarafından Halkbank sponsorluğunda hazırlanan “Sadiye Destur” belgesel gösterimi dün akşam Lefkoşa AKM’de yapıldı.

KÖDER’den yapılan açıklamaya göre, KÖDER Başkanı Şenay Ekingen ile Halkbank KKTC Ülke Müdürü Sevda Özen’in ev sahipliğini yaptığı gecede, “Sadiye Destur” belgeseli yanı sıra fuayede HAS-DER’in sorumluluğunda organize edilen Destur’un çeşitli halk dansları dernekleri için diktiği kıyafetlerin sergisi ve gazeteci-yazar Nezire Gürkan ile HAS-DER Başkanı

Kani Kanol’un, Destur’la ilgili anıları ve anektodlarını paylaştığı bir söyleşi de düzenlendi.

Geceye Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Sadiye Destur’un ailesi, halk dansları dernekleri yöneticileri, oyuncuları, halkbilimi çalışması yapan kişilerle sanatseverler de katıldı.

Duygusal anların da yaşandığı gecede, Destur’un bir iğne bir iplikle başlayarak sevgi, özveri, cesaret ve emekle harmanladığı terzilik mesleği ve çeşitli zorluklara rağmen bir başarı öyküsüne çevirdiği yaşamı takdir gördü.

Mesarya Gazetesi 2022 6

“Salıncak”tanıtıldı

Gazeteci Cenk Mutluyakalı’nın “Salıncak” adlı romanının Yunanca baskısı, dün akşam Lefkoşa’nın güneyinde Gazeteciler Evi’nde düzenlenen etkinlikle tanıtıldı.

YENİDÜZEN Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmenlerinden, gazeteci Cenk Mutluyakalı’nın “Salıncak” adlı romanının Yunanca baskısı, dün akşam Lefkoşa’nın güneyinde Gazeteciler Evi’nde düzenlenen etkinlikle tanıtıldı. Yunanca çevirisi ve editörlüğü Voula Harana, Emin Hikmet ve Katerina Stefanou tarafından yapılan “Salıncak”, Heterotopia yayınları tarafından basıldı.

Avrupa Parlamentosu Milletvekili Niyazi Kızılyürek’in moderatörlüğündeki tanıtım etkinliğinde yapılan konuşmalarda, “Salıncak” romanının Kıbrıs’ta empatinin öneminin anlaşılmasına katkısı vurgulandı.

Etkinliğin açılış konuşmasını Kıbrıs Cumhuriyeti Kültür Bakan Yardımcısı, sanatçı Yiannis Toumazis yaptı. Toumazis, edebi eserlerin insanların empati kurarak yazdığı eserler olduğunu belirterek Kıbrıslı Türk bir erkek olan Cenk Mutluyakalı’nın göçmen bir Kıbrıslı Rum kadının gözünden kaleme aldığı romanının önemli bir eser olduğunu söyledi. Toumazis, bu eserin Yunancasını Kıbrıs’a kazandıran Niyazi Kızılyürek’e de teşekkür ederek bu gibi çevirileri desteklemeye devam edeceklerini ifade etti.

Niyazi Kızılyürek de konuşmasında, Salıncak’ta göçmen bir kadının hikayesinin anlatıldığını belirterek, kitapta birkaç empati örneğinin yer aldığını, sanat ve edebiyatla empatinin, özellikle siyasetin her türlü batağa saplandığı bugünlerde daha da önem kazandığını söyledi. Kızılyürek, Mutluyakalı’nın kitabını Yunanca’ya kazandırmanın Heterotipia Yayınları için son derece önemli olduğunu da belirtti.

Tiyatro sanatçısı Myrsinie Christodoulou’nun kitaptan bölümler okuduğu gece Kıbrıs Gazeteciler Sendikası Başkanı, şair-eleştirmen Yorgos Frangos

ve editör Katerina Stefanou da kitap hakkında düşüncelerini paylaştığı konuşmalar yaptı.

Gecede konuşan Salıncak’ın yazarı gazeteci Cenk Mutluyakalı ise kitabının Yunanca’ya çevrilmesi ve böyle bir gecenin düzenlenmesinden dolayı duyduğu mutluluk yanında adanın bölünmüşlüğünün sürmesinden duyduğu üzüntüyü ifade etti.

Mutluyakalı, 5 yaşındayken Limasol’dan Girne’ye göç ettiklerini, anne ve babasının “evimiz” diyerek hep Limasol’daki evi anlattığını belirtti. Mutluyakalıi Girne’deki evin bahçesinde bulunan salıncakta oynadığını, 12-13 yaşlarına geldiğinde salıncağı kimin yaptığını sorduğu babasından, evin sahibi tarafından başka bir çocuk için yapıldığını öğrendiğinde çok şaşırdığını söyledi.

Mutluyakalı, “Benim çocukken sürdüğüm bisiklet de bir başka çocuğundu. Ben bir gazeteciyim, edebiyatçı ya da yazar değilim. Bu kitabı sadece o, anılarında oynadığım çocuğa özür borcu için yazdım. Bu ülkenin binlerce evinde oyuncaklar, çocuklarını özlüyorlar. O çocuklar umarım bir gün oyuncaklarına kavuşurlar ya da çocuklar, başka çocuklardaki oyuncaklarını özlemek zorunda kalmazlar” diye konuştu. Kızılyürek’in yanı sıra Avrupalı Parlamenter Alexandra Attalides ve çok sayıda davetli de geceye katıldı. Etkinlikte Cenk Mutluyakalı kitaplarını da imzaladı.

tutku

Goethe-Institut

“Bu sergiyle, Kıbrıs’ta zanaat konusundaki farkındalığı artırmayı ve bu tarz meslek pratiği için bir tartışma zemini yaratmayı istiyorum”, diyor Paparoditis.”Kıbrıs’ta geçirdiğim çocukluk ve gençlik yıllarım sırasında benim de bu konuyla pek temasım olmadı. Zanaata uzanan yolum uzun ve dolambaçlıydı. Bu sergi sayesinde zanaat konusunun daha fazla ilgi uyandırması ve insanların, zanaatkârlığın güzelliğini görmeleri benim için önem taşıyor.”

Murat OBENLER

Goethe-Institut Kıbrıs 8 Aralık 2022- 25 Şubat 2023 tarihleri arasında “The Art of Making” sergisini ziyarete açıyor. Sergi kapsamında, fotoğrafçı, marangoz ve mimar Georgios N. Paparoditis fotoğraf ve röportajlarla Almanya’dan 8 veKıbrıs’tan 12 zanaatkârı tanıtıyor.

Endüstriyel ürünlerin fazlalığı ve kolay bulunabilirliği, günlük hayatta kullandığımız şeylerin arkasındaki insanları ve iş süreçlerini unutmamızı sağladı. Bu sergi, zanaatın ve süreçlerinin güzelliğini vurgularken zanaatkârların karşılaştığı zorlukların altını çizmeyi de hedefliyor.

Alman-Kıbrıslı mimar, marangoz ve fotoğrafçı Georgios N. Paparoditisi bu projede, büyüleyici bulduğu zanaat ve el sanatları konusu ile zanaatkârların tutku ve adanmışlıklarını belgelemeyi amaçlamıştır. Yedi ay boyunca Almanya ve Kıbrıs’taki marangozları, metal sanatçılarını, çömlekçileri, ağaç tornacıları, saraçları, org yapımcılarını, terzileri ve diğer zanaatkârları ziyaret etmiş, fotoğraflamış ve röportajlar yapmıştır. “Farkındalığı artırmayı ve bu tarz meslek pratiği için bir tartışma zemini yaratmayı istiyorum”

Sergide yer alan zanaatkârlar: Osman Altunoğlu, Benjamin Auer, Behice Sönmez Biran, Mehmet M. Çoban, Demetris Constantinou, Martin Feser, Fabian Fischer, Yena Hacışevki, Genny Mparmpa, Achim Neub, Tahsin Özler, Souzana Petri, Dirk Schinker, Sotiris Sevastides, Simos Simakis, Tillmann Späth, Norihiko Tsukinowa, Tatiana Vasilyeva, Mahmut Yağmur, Jochen Zimmermann.

Sergi turları da olacak Georgios N. Paparoditis ile sergi turları: 10.12.22 saat 12:30, 18.01.2023 saat 18:00, 28.01.2023 saat 11:30, 10.02.2023 saat 18:00 ve 25.02.2023 saat 11:30.

Sergi 4 dilde sunuluyor Goethe-Institut Kıbrıs’ta ( 21 Markos Drakos Cad, 1102 Lefkoşa) yer alacak sergi 8 Aralık 2022 Perşembe, 19:30’da açılırken sergi 09.12.202225.02.2023 arası açık olacaktır (24.12.2022 – 7.01.2023 arası kapalı olacak) Sergi Almanca, İngilizce, Yunanca ve Türkçe sunulmuştur.

Girişin ücretsiz olduğu sergi Çarşamba– Cuma 14:00-19:00, Cumartesi 11:30-14:00 (Açılış saatleri dışında grup ziyaretleri randevu ile) arası açık olacaktır. Sergi Turları için bilgi ve kayıt: +357 22 674606, kultur-nikosia@ goethe.de, www.goethe.de/kibris

Mesarya Gazetesi 2022 7
Kıbrıs 8 Aralık 2022- 25 Şubat 2023 tarihleri arasında “The Art of Making” sergisini ziyarete açıyor.
“The Art of Making” Sergisizanaatkârların
ve adanmışlıklarının kapısını aralıyor

Mustafa ERKAN; Kıbrıs Türk Fotoğraf

Derneği Üyeleri, fotoğraf gezi organizasyonu düzenlediler. Yaşadığımız ayni coğrafyanın Güney kesiminde bulunan Trodos civarında fotoğraf çekimleri gerçekleştirdiler. Düzenlenen organizasyonda FODER üyeleri geçtiğimiz haftasonu, tuttukları minibüsle sabah erken saatlerde tura başladılar. Sabah Astromeritis’de fırında bir kahve molası ardından, ilk durak Platania Piknik alanı oldu. Burda son bahar güzellikleri ve ağaçların yaprak-

ları arasında oluşan güzel manzarada çekimler gerçekleştirdiler. Ardından, Mesa Protomos şelalesi’nde ve çevresindeki doğal güzellikleri objektiflerine yansıttılar. Dönüş yolunda, Belendri köyünde düzenlenen Zivaniya festivali’nde düzenlenen aktiviteleri ve zivaniya yapımını ve kurulan standlarda oluşan zengin görseller fotoğrafçıların konusu oldu. Fotoğraf dolu güzel bir gün ardından fotoğrafçılar memnun bir şekilde evlerine döndüler.

HASDER, Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) ve Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) iş birliğiyle düzenlenen “Gençler Çevirimiçi Sirto Yarışması” başvuru tarihi, sınav tarihleri dikkate alınarak 9 Şubat 2023 tarihine kadar uzatıldı. Halk Sanatları Vakfı (HASDER), Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) ve Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) iş birliğiyle düzenlenen “Gençler Çevirimiçi Sirto

Yarışması” başvuru tarihi, sınav tarihleri dikkate alınarak 9 Şubat 2023 tarihine kadar uzatıldı. HASDER’den yapılan açıklamaya göre, Kadın ve Erkek Sirtoları dalında düzenlenen yarışmanın ödülleri, halk dansları camiasında iz bırakan ve yakın zamanda kaybedilen folklor gönüllülerini anmak için şu şekilde belirlendi: “Halkın oylarıyla her iki kategoride ilk üç sırayı paylaşanlara; Kadın Sirtoları kategorisinde LTB Sezer Kaşer Ödülü (3,000.00TL), LTB-Sadiye Destur Ödülü (3,000.00TL), LTB-Atiye Balcı Ödülü (3,000.00TL) ve Erkek Sirtoları kategorisinde; LTB-Mustafa Serdengeçti Ödülü (3,000.00TL), LTB-Mustafa Gökçeoğlu Ödülü (3,000.00TL) ve LTB-İbrahim Arap Ödülü (3,000.00TL)”

TC’yi temsilen Kültür Dairesi aracılığı ile davet edilen HAD-SAM Halk Dansları Ekibi, etkinlikte performanslarını sergileyecek.

Mesarya Gazetesi 2022 8
Kıbrıs Halk Dansları ve Sanat Merkezi Derneği Halk Dansları Ekibi (HAD-SAM), 6-10 Aralık 2022 tarihleri arasında Bursa 2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti Kapanış Etkinliğine katılıyor. Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Genel Sekreterliği tarafından KK-
“Gençler Çevirimiçi Sirto Yarışması”na başvurular uzatıldı HAD-SAM “Bursa 2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti” kapanış etkinliğine katılıyor FODER üyeleri Fotoğraf gezisi düzenlediler

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Giden Yol” isimli belgeselin gösterimi yapıldı

Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve BAÜ Medeniyet Araştırmaları Merkezi ortaklığında hayata geçirilen ve yönetmenliğini Görkem Özok’un yaptığı “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’ine Giden Yol” isimli belgeselin gösterimi yapıldı.

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’ine Giden Yol” isimli belgeselin gösteriminde konuşan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türkünün ana vatan Türkiye’ye büyük şükran ve minnet duyduğunu belirtti, “Biz büyük ve güçlü bir milletin kopmaz parçalarıyız” dedi.

Gösterime katılan TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop da Kıbrıs’ta çözümün ancak eşit ve egemen iki devletle mümkün olacağının ayan beyan ortaya çıktığını, bu yoldan dönmeyeceklerini vurguladı. Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve BAÜ Medeniyet Araştırmaları Merkezi ortaklığında hayata geçirilen ve yönetmenliğini Görkem Özok’un yaptığı “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’ine Giden Yol” isimli belgeselin gösterimi bu akşam Lefkoşa Concord Hotel’de yapıldı.

Etkinliğe Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı temsilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop ve KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre ve Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri de katıldı. Kokteyl ve piyano dinletisiyle başlayan etkinlikte daha sonra açılış konuşmaları yapıldı.

Tatar: “biz büyük ve güçlü bir milletin kopmaz parçalarıyız” Cumhurbaşkanı Ersin Tatar etkinliğin açılışında yaptığı konuşmaya, dün İstanbul’da yaşanan bombalı saldırıyı kınayarak başladı. “Biz büyük ve güçlü bir milletin kopmaz parçalarıyız” diyen Tatar, Kıbrıs Türkü’nün Anavatan Türkiye’ye büyük şükran ve minnet duyduğunu belirtti. Önemli olanın birlik ve beraberlik içinde kadim ve kutsal milli davayı sahiplenmek olduğunu ifade eden Tatar, egemen eşitlik temelinde KKTC’ye sonuna kadar sahip çıkanın önemine değindi. Avrupa Birliği’nin açıklamalarını kınayan Tatar, Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa bunun mutlaka iki devletin iş birliğiyle olacağını dile getirdi. Milli mücadele yıllarına işaret eden Tatar, o yıllarda da Türkiye’den umutların asla kesilmediğini anlattı.

“Biz hep Beşparmaklar’dan Toroslar’ı seyrettik. Atatürk’ün İstiklal Savaşı’ndaki başarılarını izledik. Kıbrıs Türkü Anadolu’dan aldığı ilhamla mücadelesini sürdürdü” diyen Tatar, Mehmetçik’in caydırıcı bir güç olarak adada varlığını sürdürmesinin zaruri olduğunu vurguladı. Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmaya ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci üye statüsü elde etmesine işaret eden Tatar, bunun mücadelede gelinen noktanın ifadesi olduğunu söyledi.

“Biz doğru yolumuzda devam ediyoruz” diyen Tatar, bundan sonraki sürece de Türkiye ile birlikte devam edileceğini kaydetti. Doğu Akdeniz’deki dengelerin, Kıbrıs’ın kuzeyinde bir Türk devletinin varlığının ne kadar önemli olduğunu gösterir nitelikte olduğunu belirten Tatar, konuşmasını Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ı ve Özgürlük Mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük’ü yad ederek bitirdi.

Osmanlar: “Biz hikayemizi doğru anlatmazsak birilerinin yanlı tarih anlatımına maruz kalırız” Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Eral Osmanlar da KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye statüsünü alması nedeniyle Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkürlerini iletti. “Biz hikayemizi doğru anlatmazsak birilerinin yanlı tarih anlatımına maruz kalırız” diyen Osmanlar, bu nedenle BAÜ Kıbrıs olarak kahramanların yazdığı destanı sonraki nesillere ulaştırmak için bu belgeseli hazırladıklarını belirtti.

Milli mücadele yıllarında yaşananları anlatan Osmanlar, bize düşen bu cennet vatana sahip çıkmak ve yüceltmektir dedi ve belgeselin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür etti.

Eren: “Bizler için en önemli husus yaşadığımız acıları ve sıkıntıları unutturmamak”

Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Başkanı Abdullah Eren de bir konuşma yaptı..

Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı olarak dünyanın dört bir yanında faaliyetler yürüttüklerini söyleyen Eren, “Bu faaliyetlerde millet olarak yaşadığımız acıları çok hatırlamak istemediğimizi gördük” dedi.

“Bizler için en önemli husus yaşadığımız acıları ve sıkıntıları unutturmamak” diyen Eren, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı olarak Kıbrıs Türünün sıkıntılarını dünyaya duyurmak için üstlerine düşeni yapacaklarını ifade etti.

Eren Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı olarak verdikleri burslardan ve Kıbrıs’ta yürüttükleri faaliyetlerden bahsetti.

Karadeniz: “Kıbrıslı türklerin haklı mücadelesine Destek vermek için bu adımı attık” Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Karadeniz ise konuşmasında, Kıbrıs’ın stratejik konumuna işaret ederek tarihsel bilgiler verdi. BAÜ Kıbrıs olarak Kıbrıs sorununun dünyaya doğru anlatılması adına bu belgeseli hazırladıklarını dile getiren Karadeniz, Kıbrıslı Türklerin haklı mücadelesine destek vermek için bu adımı attıklarını belirtti.

Karadeniz belgesele katkı sağlayanlara teşekkür etti. Konuşmaların ardından plaket takdimi yapıldı ve “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Giden Yol” isimli belgesel gösterildi.

Mesarya Gazetesi 2022 9

Köşe Yazısı

Huzurlu Olmak için ‘Hayır’ diyebilmek

Yazar Paulo Coelho’nun çok güzel bir sözü var: “Başkalarına evet derken kendinize ‘Hayır’ demediğinizden emin olun.” Coelho’nun çok net bir şekilde tespit ettiği gibi, başkalarını memnun etmeye çalışırken kendisini ihmal eden o kadar çok insanla karşılaşıyorum ki. Bu insanlar bana başvururken, “Artık hiçbir şeyden zevk almıyorum, mutsuzum, hayatın bir anlamı yokmuş gibi hissediyorum, sanki boşa yaşıyormuşum” gibi şikâyetlerle geliyorlar. Diğer insanları memnun etmeye çalışan ve kendisine rağmen “Hayır” diyemeyen insanlar, bir süre sonra adına “merhamet yorgunluğu” dediğimiz şeyi yaşarlar. O kadar çok merhamet göstermişsindir ki kendin için bir şeyler yapacak enerjin ve motivasyonun kalmamıştır.

Elinde halletmesi gereken bir sürü iş varken, başkalarının işini halletmeye çalışan, çok yorgun olduğu zamanlarda bile yardım taleplerini geri çevirmeyen, kendi parası olmadığı halde borç isteyen birine borç alarak borç veren çok fazla insan vardır. Elbette diğer insanlara yardımcı olmak önemli, ama bunu kişinin kendisini ihmal ederek yapması hem kişiye zarar verir hem de ortaya konulan çabanın değersiz algılanmasına sebep olur. İnsanlara sınır koyamayan, her zaman “Evet” diyen birisinin ortaya koyduğu emekler kolay ve önemsiz algılanır.

‘Elime mi yapışacak’

Uzun zamandır insanları reddetmekten çekinen birisi için ilk başta “Hayır” diyebilmek kolay değildir. Hayır demekten korkmanın altında, kaba birisi gibi görünmekten kaçınma, öfke tepkilerinden, sevilmemekten ve dışlanmaktan korkma gibi sebepler olabilir. Bu sebeple bu becerimizi adım adım geliştirmemiz gerekiyor. İlk olarak durum tespiti yapmak gerekiyor, hangi durumlarda hayır demek, hangi durumlarda yardımsever olmak gerekir? Hayır diyemeyen insanların birçoğu verdikleri tavizleri bilerek

yaptıklarını zanneder. Onlara sorsak, “Ne var canım, elime mi yapışacak!” derler. Ancak “Evet” dediğimiz bir durumun arkasından kendimizi sıkıntılı, huzursuz ve hatta öfkeli hissediyorsak muhtemelen hayır dememiz gereken bir durumda evet demişizdir.

Bizden bir şeyler isteyen insanlara, “Hayır” dediğimizde onların kişiliğine değil taleplerine “Hayır” dediğimizi vurgulamamız öfke ya da kırgınlık gibi tepkileri azaltacaktır. Yorgun olduğum bir akşam beni çay içmeye çağıran bir arkadaşıma, “Seninle vakit geçirmek eminim çok güzel olacaktır ama bu akşam çok yorgunum, başka bir zaman neden olmasın” gibi cevap vermem örnek gösterilebilir.

Yanıt vermeyi ertele! Hayatın her koşulu için tekrar tekrar düşünüp yeni kararlar vermek yerine kendimize prensipler oluşturmamız “Hayır” demeyi kolaylaştırır. Elimde kendi işim varken benden yardım isteyene, maalesef kendi işim bitmeden yardım edemem, sıklıkla borç isteyen birisine maalesef bu konuda bir kere sorun yaşadım artık borç vermeme kararı aldım, durmadan benimle görüşmek isteyen birisine, akşamları kendime/aileme zaman ayırıyorum, işle ilgili konularda, mesai dışında işle ilgilenmiyorum demek işlevsel olabilir. Karşı tarafa verilen, bu durum seninle ilgili değil benim prensiplerim böyle demek karşı tarafın durumu kabullenmesini kolaylaştıracaktır. Israrlı taleplere o anda “Evet” demek zorunda gibi hissediyorsanız, cevap vermeyi ertelemek işe yarayabilir. Bizim hayır diyemediğimizi bilen insanlar bazen durumumuzu istismar edebilirler ve fazlaca ısrarcı olabilirler. Bu durumda, sana sonra cevap vereceğim gibi bir cevapla birazcık zaman kazanırsak, sonrasında kendimiz için en doğru olan cevabı vermemiz daha kolay olacaktır. Son olarak, kendisi olmak isteyen her insan ona tepki gösteren insanlarla karşılaşacaktır. Herkesi memnun etmeye çalışmaktansa, kendimiz olma cesaretini ortaya koymamız gerekir. Unutma, melek olsan kanat sesinden rahatsız olurlar. Kendine iyi davran..

Mesarya Gazetesi 2022 10
11

Tarihe fotoğraflarıyla imza atan bir isim: Mehmet Şık

Bir ülkenin, bir şehrin tarihi 30 metrekarelik fotoğraf stüdyosuna sığar mı? Eğer söz konusu stüdyo Foto Şık ise sığar... 70 yıllık fotoğraflar var dükkanında. Kimileri duvarda, kimileri zarfta, kimileri de bir defterin arasında. Hiç eskimeyen fotoğraflar… Nasıl da hatırlıyor tüm yüzleri, tıkır tıkır hikayelerini anlatıyor. Böyle de hayran kalınacak bir hafıza…94 yaşındaki Mehmet Şık, 70 yıldır orada, İdadi Sokak’taki o dükkanda. 11-12 yaşlarındayken bohçasını toplayıp köydeki kim seye haber vermeden sanat öğrenmek için geldiği Lefkoşa’nın simge isimlerinden biri oldu. 1940’lı yıllarda karın tokluğuna ve yatacak yer karşılığında tüccar yanında, kundura cıda çıraklık yaptı. Hikayesinin özünde çok çalışmak var ama başka bir şey daha söyledi: “Aklımı kullandım” Bir diğer vurgusu da genç olmaya. “Gençlik şaka değil ki” dedi. 1950’de fotoğrafçı dükkanı açmaya niyet ettiğinde stüdyonun adı için listeye birkaç isim karalamış, “Şık” da onlardan biriymiş. O dönemde şık giyinmek için parası yokmuş ama güzel giyinmeyi hep sevmiş. Mesleğinde fark yaratacak fikirleri geceleri bulduğunu da söyledi. “Gündüzleri çok iş olurdu, akşam yatıp dinlenirdim, gece yarısı da aklıma geleni kalıp yazar, çizer ve yapardım…” dedi. Işığı kullanmak da önemliymiş ama iyi bir fotoğrafçı olmanın yolu merak ve insa nın gözünün içine bakmaktan geçermiş. Öyle dedi ve ekledi: “Merak olmazsa hiçbir şey ol maz…” Hayali hala fırsat buldukça zaman geçirdiği Foto Şık’ın müze olması… Bunun için adım atılmış. “Her kes gelip fotoğraflarımı görecek, adım sönmeyecek. En güzeli de bu...” dedi. Yakın zamanda eşi Tansel Şık’ı kaybetti Mehmet Şık. “Çocuk yaşta ailemden uzak kaldım. Alışığım yalnızlığa” dedi ve sordu: “İnsan yaşadıklarını unutur mu? Unutmaz, gece hepsi aklıma gelir…”

Kahveci Yusuf’un ‘Sanat öğren’ nasihatı Röportaj için gittiğimizde bizi stüdyonun kapısında karşılayan, ayrılırken de otomobilimize kadar uğurlayan Mehmet Şık, 22 Aralık 1928’de Çukurova’da (Kurumanastır) Şerif Hanımla Rifat Beyin 7 çocuğunun en büyüğü olarak doğdu. Köyün imamı olmadığından namaz kıldıran babasına “Rifat Hoca” diye sesleniyorlardı. “Babam, nenemle dedemin yanına evlatlık verdi beni. Köyün dışında, bahçede kalırlardı. Ne ararsanız vardı o bahçede… Dedemle eşeğe biner, topladığımız meyvelerle sebzeleri civardaki Türk köylerinde satmaya giderdik. Büyük bendim diye okuldan çıktığımda tarla sürerdim, hayvanları otlatırdım. İlkokuldan sonra okuyamadım, okusaydım Cumhurbaşkanı olacaktım.” 1940’ta Lefkoşa’ya gelip sanat öğrenmesine Kahveci Yusuf Efendi’nin vesile olduğunu anlattı.

“Kahvenin önünden öküzlerle her geçtiğimde ‘Lefkoşa’ya git sanat öğren, sanat altın bileziktir’ derdi. Söyledi, söyledi, en sonunda kafama dank etti. Kimseye söylemeden bir bohça yaptım, peşkir, şunu bunu koydum içine, güneş batarken Yeniceköy’de genablama (yenge) gittim. Gece orda kaldım, sabahtan Rum şoförün yanına binip Lefkoşa’ya geldim.”

Bohçadaki Atatürk fotoğrafı Lefkoşa’ya ilk defa dedesiyle fotoğraf çektirmek için geldiğini, o zaman 5-6 yaşlarında olduğunu söyledi. Foto Fevzi (Akarsu) çekmiş fotoğraflarını da. Lefkoşa’ya ikinci gelişi 1940’ta. “Büyük savaş vardı” diyerek anlattı İkinci Dünya Savaşını. Lefkoşa bombalandığı için buradaki bazı ailelerin İngiliz hükümeti tarafından köylere gönderildiğini de hatırladı.

“Ata Bey diye Lefkoşalı bir efendiyi buldum geldiğimde. Kumaş, masıra, onu-bunu satan bezirgan Reşat Beyin yanına koydu beni. Gündüz dükkanda, gece ustamın evinde kalırdım. Hizmetçilik yaptırırlardı bana, beğenmedim, ‘Köye döneceğim’ dedim, topladım bohçamı merdiven ayaklarının altına koydum. Karıştırdılar bakayım hırsızlık yaptıysam. Bir Atatürk fotoğrafı vardı bohçada. Ustamın kitabından yırtıp aldıydım, severdim Atatürk’ü… Sordu, ben de ‘kızın verdi’ dedim. Sanki dedem bilirdi döneceğimi. Allah tarafından o gün dükkana geldi, birlikte gittik köye.”

Sepetteki yiyecekleri için trenden atladı

Bir müddet sonra yine Lefkoşa’ya geldi Mehmet Şık. Bu sefer, haftada birkaç şiline Ermeni ve Türk kunduracıların yanında çıraklık yaptı, geceleri Salih Efendi’nin medresede verdiği eski Türkçe derslerine katıldığını anlattı. “Pazar günleri trenle (şimendifer) köye, nenemi görmeye giderdim. Haftalık yiyeceğimi de alırdım. Dedemden gizlin bir şeyler de toplardı nenem bahçeden, Lefkoşa’da satardım. Bir defasında tren kalkarken sepetim yola devrildi…Yavaş gider diye atladım. Yumurtaların hepsi kırıldı, diğer erzakları kurtardım ama akşama kadar kaldım yolda, tren bekledim...”

Kundarıcı yanından karanlık odaya Kunduracıların işler azalınca Mehmet Şık, Foto Diana’nın yanında çıraklık yapmaya başladı. “Bana sanatı öğrettiler” dediği, Türk, Rum ve Ermeni fotoğrafçılarla çalıştı. “Yeni açıldıydı Foto Diana, müşterisi çoktu. Mustafa Diana sanatkâr adamdı. İşi alıştırdı bana. Karanlık odada tarif ettiklerini yapardım. 5-6 aydan sonra Foto Smart’a gittim. Fago derlerdi sahibine, Rum’du. Yazda Platres’e gider, İsrail’den gelen turistleri fotoğraf çekerdik. Uzun yolda Ermeni bir fotoğrafçı vardı, Bedros. Onun yanına da çalıştım. Daha fazla maaş verirdi, para da artırırdım. Dükkan açmaya niyet ettim.. Fotoğrafçıya ne lazımsa ufak tefek almaya başladım. Fotoğraf makası, şu bu... Ustam satacaktı makinesini. Ben aldım. Alman malıydı…İlk fotoğraf makinem odur. Türk filmleri gelmeye başlayınca artistlerin fotoğrafını Bedros’un dükkanda çoğaltıp sinemanın önünde satmaya başladım. ‘Artist fotoğraflarım var, şarkı sözlerim var’ diye bağırırdım. Dükkan açana kadar devam ettim bu işe.”

Mesarya Gazetesi 2022 12

Mehmet Rifat, Mehmet Şık oldu Mehmet Şık, “Foto Şık” adını verdiği stüdyosunu Lefkoşa Türk Lisesi’nin bulunduğu yerde, 1950’de açtı. “Dükkana ne isim koyacağım diye düşündüm. 5-6 isim buldum. Şık da onların içindeydi. Yakışıklıydım, güzel giyinmeyi severdim ama dükkanı açtığımız zaman fakirlik vardı şık giyinemezdik. Dükkanı açtım, günü gelince soyadımı da Şık olarak aldım. Güzel işlerdim. Kardeşimi (Foto Rekor - Osman Rekor) de yanıma aldım, yetiştirdim. Bu dükkan küçüktü. 1952’de şimdiki dükkanı kiraladım. Dr. Yusuf vardı, Mısırlıların. Onundu bina. Törenle açıldıydı… ”Mehmet Şık, örf-i idarenin olduğu döneme de, 1960’a da, 1963’e, de, 1974’e de burada tanıklık etti. Mücahitlik yaptığı Dereboyu’nda birlikte görev yaptığı 7 arkadaşının şehit düştüğünü de söyledi.

“Aklımı kullandım, sanatımı, Şöhretimi yükselttim”

Bir dönem askerler Foto Şık’ın en önemli müşterisi oldu. Kanada, Danimarka, Finlandiya, Yunanistan, İngiltere ve Türkiye’den gelen askerler… Bu iş için dekor da kurdu stüdyosuna, askerleri Kıbrıs adasının içine yerleştirdi. “Adayı tanıttım, Kıbrıs’ın takdimini yaptım” dedi. “Gündüzleri çok iş vardı, akşam yatıp dinlenirdim, gece yarısı da aklıma geleni yazar, çizer, yapar veyahut yaptırırdım. Kıbrıs haritası fikrini de (askerlerin Kıbrıs haritasının ortasında poz vermesini) gece buldum. Aklımı kullandım. Sanatımı, şöhretimi yükselttim. Şimdi bilgisayarla yaparlar. Ben bölüm bölüm çekerdim fotoğrafları, öyle yapardım. Duyan asker gelirdi. Kıyafet diktirdim. Onlarla da çekerdim gelenleri. Manzara çeker ‘Yeni yılınız kutlu olsun’ kartı hazırlardım. Sene başında herkes tebrik için bunlardan alırdı.”

Dr. Küçük, Denktaş ve Bülent Ecevit’in de fotoğraflarını çekti Foto Şık, ülkenin siyasi yüzlerini de ölümsüzleştirdi. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın, Toplum Lideri Dr. Fazıl Küçük’ün hafızalarda yer etmiş, hala duvarlarda asılı duran fotoğraflarını o çekti. “İkisi de şakacı insandı” dedi. 1974 Kıbrıs Harekatı’ndan sonra Kıbrıs’a gelen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit’in fotoğrafını da Saray Otel’de çekti. O fotoğraf hala dükkanındaki duvarda. Ecevit’in fotoğrafını Kıbrıs adasının içine yerleştirip kendisine hediye ettiğini de söyledi. Türkiye’den ses ve sinema sanatçılarını özel olarak stüdyosuna çağırdığını da anlattı. “Bu da bir çeşit reklamdı” dedi. Neşe Karaböcek, Eşref Kolçak, Muhterem Nur’un fotoğrafları da hala dükkanında.

Bebeklerlrle çocuklar en sevdiği Meslek hayatı boyunca en çok da bebeklerle çocukların fotoğrafını çekmeyi sevmiş. “Zilim vardı, çalardım, ‘bak bak’ deyip çekerdim. Fotoğrafçı gözünün içine baksın lazım. Büyüklere de öyle yapardım. ‘Hazırlanın’ derdim, biraz sohbet ederim, hoop çekerdim… Güzel ışık vermek de lazımdı tabi. Eskiden renkli fotoğraf yoktu. Yağlı boyayla renklendirirdik. Stüdyo dışında da fotoğraf çektim. Bayramları köylerden otobüsler gelir, Kırklar Türbesi’ne, Hala Sultan’a giderlerdi. Ben de giderdim. Önemli futbol maçlarını çekerdim. Evlere gidip çocuk-

ları çekerdim. Halk da çok meraklıydı. Evlatları okula gidecek, çantalı elbiseli gelip çekinirlerdi. Yaş günlerinde gelirlerdi. Kimsede yokken çocukları oyuncak ata, bisiklete koyup çekerdim. Bazıları da çektirdi ama gelip almazdı fotoğrafları… İşler çok olduğunda yetiştireyim diye gece dükkanda da kalırdım…” 1950’lerden beri fotoğrafçılık yapan, koleksiyona da ilgi duyan 94 yaşındaki Foto Şık, telefonların çıkmasıyla bu işin de bozulduğunu söyledi. “Şimdi basılan fotoğrafların kağıtları da yaramaz. Gözlersen 20 sene gider, gözlemezsen gitmez” dedi.

Uzun yaşamın sırrı kendine bakmak

İyi fotoğrafçılığı sırrı meraklı, özenli olmak da uzun yaşamanın sırrı farklı mı? Değil. 2 çocuk, 4 de torun sahibi olan Foto Şık, röportajı şu sözlerle noktaladı: “Kendine bakacaksın. Ben hiç sigara içmedim, içki içerdim ama az. Yiyeceğime dikkat ettim. Tansiyondan başka sağlık sorunum yoktur. Gideceğimiz yol nedir? O yol varken bu saatten sonra bir şey düşünmezsin”.

Kaynak: TAK

Mesarya Gazetesi 2022 13

Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.