bdspbildiri_Layout 1 26.03.2010 23:26 Page 1
Sermayenin karanlığından emeğin baharına...
Direnen işçilerin yolundan 1 Mayıs’a! İşçiler, emekçiler! İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor! Her 1 Mayıs’ta dünyanın dört köşesinde milyonlarca işçi ve emekçi alanlara çıkıyor. Dil, din, ırk vb. tüm ayrımlar ortadan kalkıyor. Bütün 1 Mayıs alanlarında mücadelenin ortak dili konuşuluyor. Dünyanın bütün alanları aynı renge boyanıyor, bütün ülkelerde işçi sınıfının enternasyonal kızıl bayrağı dalgalanıyor. İşte bu nedenle, işçi sınıfı ve emekçilerin her birleşme girişiminin karşısına zorbalık ve düzenbazlıkla çıkanlar, 1 Mayıs gibi dünyanın bütün işçi ve emekçilerinin elele verdiği bir günün düşüncesinden bile korkuyorlar. 1 Mayıs’ı gözden düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yetmiyor, içini boşaltmaya uğraşıyorlar. Bu da bir sonuç vermeyince yasaklar koyup zorbalığa başvuruyorlar. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, 1 Mayıs ruhu on yıllardır yaşamaya devam ediyor. Çünkü sömürü ve kölelik düzeni varoldukça işçi sınıfı ve emekçilerin birliğe, mücadeleye ve dayanışmaya su ve ekmek kadar ihtiyacı var. Kardeşler! Bu ihtiyaç yaşadığımız şu günlerde son derece hayati bir hale gelmiştir. Çünkü emperyalist-kapitalist düzenin kriz batağı alabildiğine derinleşmiş bulunuyor. Faturası ise işçi ve emekçilere ödetiliyor. İşsizlik kitleselleşiyor, milyonlarca insan açlık ve yoksulluğun pençesine atılıyor, en temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılama olanağından yoksun bırakılıyor. Milyarlarca insan yeterli beslenme, sağlıklı içme suyu, sağlıklı konut olanağından, eğitim ve sağlık hakkından yoksunken bu sayı her geçen gün katlanıyor. Böylece milyarlarca insana yaşama hakkı tanınmazken, dünyaya hükmeden asalaklar krizi fırsata çeviriyorlar. Tüm dünyada servet ve sefalet kutuplaşması derinleşiyor. Sefalet ve açlık dalga dalga yayılırken, asalak burjuvalar zenginliklerine zenginlik katıyorlar. Ülkemizde de durum aynıdır. İşsizlik ve yoksulluk tüm bir toplumu kasıp kavururken, sayıları birkaç yüzü geçmeyen asalaklar servetlerini katlamaktadırlar. Burjuvazinin serveti işçinin açlığı ve sefaletidir, kanı ve canıdır. Öyle ki, fabrikalar, ocaklar, makinalar işçi öğütmektedir. Kardeşler! Böylesine büyük haksızlıklar ve eşitsizlikler, böylesine büyük acılar üzerine kurulu olan bir düzen baskı ve terör olmadan ayakta kalamaz. Bu nedenle, sefaletin artmasına paralel olarak faşist devlet aygıtı tahkim ediliyor, baskı ve terör tırmandırılıyor. Birkaç yıl öncesine göre çok daha koyu bir baskı rejimi altında yaşıyoruz. Yüzbinlerce işçi ve emekçi sokağa atılırken polis ordusu takviye ediliyor. Parasız eğitim ve sağlık gibi haklar gasp edilirken, silahlanmaya daha büyük kaynaklar ayrılıyor. Milyonlarca insan sağlıklı içme suyundan yoksunken en ücra kasabalar dahi güvenlik kameralarıyla donatılıyor. Tüm bu baskı ve terör ortamına rağmen hak arayanların üzerine polis copu, bombası, yetmediğinde ise kurşunlarla gidiliyor. TEKEL işçisine kışın ayazında neler yapıldığını, düzene karşı mücadele eden devrimci