Liselilerin Sesi 50. sayı

Page 1

Aylık Liseli Gençlik Dergisi * Sayı: 50 * Mart 2013 * Fiyatı: 1TL

Özgürlük

ve gelec

sosyaliz

ek

mde!


- LÄ°selÄ°lerÄ°n SesÄ°

İ çin dek ile r

3

6

8

Ă–zgĂźr yarÄąnlar sosyalizmde!

Ăœniversiteler iĹ&#x;sizler ordusuna yeni piyadeler hazÄąrlÄąyor!

5

7

SÄąnavsÄąz Ăźniversite talebi liselerde! LÄ°seliler geleceklerini tartÄąĹ&#x;tÄą

AsÄąl terĂśrist sizlersiniz!

12

SĂśmĂźrĂź katmerlenecek!

14

TopraÄ&#x;a gĂśmĂźlĂź bedenleri ama fikirleri alanlarda... KÄązÄąldere son deÄ&#x;il mĂźcadele sĂźrĂźyor!

Newroz piroz be!

Emperyalist savaĹ&#x; politikalarÄąna karĹ&#x;Äą mĂźcadeleye!

19

21

10 13 16

BeyazĹt ve Halepçe katliamlarĹ

20

Hugo Chavez sosyalizm mĂźcadelesinde yaĹ&#x;ayacak! Haydi arkadaĹ&#x;lar devrime yĂźrĂźyoruz!

Proleter sanatÄąn en bĂźyĂźk temsilcisi: Maksim Gorki

22

Lis elilerin Ses i’ nden Gelin hep beraber ĂśzgĂźrlĂźÄ&#x;Ăźn tĂźrkĂźsĂźnĂź sĂśyleyelim. IssÄąz kalmÄąĹ&#x; sokaklar bizim tĂźrkĂźlerimizle dolsun, bizim sloganlarÄąmÄąz yankÄąlansÄąn caddelerde. =alimlere baĹ&#x;kaldÄąran Devrimci Kawalar’Ĺn, BeyazÄąt’ta ĂślĂźmsĂźzleĹ&#x;en 7 devrimci ĂśÄ&#x;rencinin tĂźrkĂźsĂźnĂź, KÄązÄąldere’de devrim ve sosyalizm davasÄąna baÄ&#x;lÄąlÄąÄ&#x;Äąn, siper yoldaĹ&#x;lÄąÄ&#x;ÄąnÄąn en gĂźzel Ăśrneklerini yaratan Mahir Çayan ve yoldaĹ&#x;larÄąnÄąn tĂźrkĂźsĂźnĂź sĂśyleyelim. Zulme boyun eÄ&#x;meyenlerin tĂźrkĂźsĂź olsun bu. GeleceÄ&#x;i çalÄąnan milyonlarca liselinin tĂźrkĂźsĂź olsun. BĂśyle olsun ki devrimci mĂźcadelenin ateĹ&#x;i ile ÄąsÄąnsÄąn sokaklar. HayatÄąmÄązÄą boĹ&#x; hayaller Ăźzerine kurmamÄąza neden olan kapitalizmin yarattÄąÄ&#x;Äą karanlÄąÄ&#x;Äą daÄ&#x;ÄątalÄąm mĂźcadelemizin ateĹ&#x;iyle. Umut tacirlerinin oyunlarÄąnÄąn, YGS ve LYS ekseninde pompalanan gelecek yalanlarÄąnÄąn ĂźstĂźnĂź çizelim. Kendi ĂśzgĂźr yarÄąnlarÄąmÄązÄą kuralÄąm. Bahar ayODUĂąQÄą mĂźcadele ayODUĂąQa çevirelim‌

liselilerinsesi@yahoo.com.tr

Eksen YayÄąncÄąlÄąk bĂźrolarÄą

SĂśnmez Ä°Ĺ&#x; SarayÄą Kat: 3 No: 220 Heykel / BURSA Tel: 0553 409 16 18

AtatĂźrk BulvarÄą, 109/19 Erciyes Ä°Ĺ&#x;hanÄą KÄązÄąlay/Ankara

Ă–zgĂźr Bir Gelecek İçin Liselilerin Sesi * Mart 2013 * SayÄą: 50 * FiyatÄą: 1 TL. (KDV dahil) * Sahibi ve Sorumlu Y. Ä°Ĺ&#x;l. Md.: Tayfun AltÄąntaĹ&#x; * YayÄąn TĂźrĂź: YaygÄąnSĂźreli EKSEN BasÄąm YayÄąn Ltd. Ĺžti. BaskÄą: Ă–zdemir MatbaacÄąlÄąk-DavutpaĹ&#x;a cad. GĂźven Sanayii Sitesi C blok No:242 TopkapÄą/Ä°stanbul Tel:0212-577 54 92 YĂśnetim Adresi: Eksen YayÄąncÄąlÄąk /Molla GĂźrani Mahallesi, Millet Caddesi, Selçuk Sultan Cami Sokak, No: 2/9 Fatih/Ä°stanbull Tel: 0 (212) 621 74 52 Fax: (0212) 534 95 90


Lİselİlerİn Sesİ -

3

Paramız hangi okula, puanımız hangi bölüme yetiyorsa onu seçmek zorunda değiliz!

Özgür yarınlar sosyalizmde!

Kapitalizmde eğitim, burjuvazinin toplumu şekillendirme araçlarından biri olduğu kadar sermayenin gözünü diktiği kârlı bir sektördür aynı zamanda. Bugün bunu tüm çıplaklığıyla görüyoruz. Milyonlarca öğrenci ticarethaneye dönmüş okullarda müşteri durumunda. Okullarıyla, dershaneleriyle, özel dersleriyle, bu alanın ne kadar kârlı bir pazar olduğunu siz düşünün. Kapitalistler de bu kârlı sektörden en iyi şekilde yararlanmaya çalışıyor. Öğrenciler ceplerindeki para kadar eğitim hizmeti alabiliyorlar. Emekçi çocuğu isen imkânları kısıtlı bir devlet okuluna gidersin, yine cebindeki paraya göre orta halli bir dershane ile de sınav merkezli eğitim sisteminde başarı elde etmeye çalışırsın. Bu yüzden her yıl binlerce öğrenci eğitim masraflarını karşılayamadığı için okul sıralarını terk etmek zorunda kalıyor. Ama yetmiyor. “Kâr, daha çok kâr” mantığı ile dönen kapitalizmin çarkları emekçi çocuklarının hayallerini öğütmeye doymuyor. AKP eğitimi tamamen ticarileştirecek uygulamaları adım adım atıyor. Dershaneleri özel okul yapıp, bu okullara öğrenci başına teşvik verecek olan AKP, bir de kampüs liseler

projesini müjdeledi. Yani devletin elini eğitim masraflarından çekeceğini, bu alanı, kaymağını yemesi için kapitalistlere peşkeş çekeceğini duyurdu. Devletin kaynaklarını eğitimi nitelikli hale getirmek için kullanmak yerine yağlı müşterilerine altın tepside sunan AKP, bu özel okullara dar gelirli ailelerin çocuklarının müşteri olamayacağını çok iyi biliyor. O yüzden biz emekçi çocuklarına fabrika yollarını ya da taşeronu adres olarak gösteriyor. Çünkü bu adımların tamamlanmasından sonra devlet okulları tamamen ucuz iş gücü deposu olarak işlev görecek. Tabi ki 4+4+4 sisteminin bir parçası olarak... Yıllarca peşi sıra hayata geçirdikleri uygulamalarla eğitim sistemini bir ucubeye çevirdiler. AKP ise tam gaz bu yolda ilerliyor. Devlet okullarında verilen eğitimin niteliğini değersizleştirdikleri, milyonlarca öğrenciyi dershanelere mecbur ettikleri yetmiyormuş gibi artık yoksulların çocukları için zerre kadar para harcamak istemiyorlar. Zeki ve başarılı olmamız eğer ailemiz iki yakasını biraraya zor getiriyorsa iyi bir gelecek elde etmemize yetmeyecek. Çünkü artık ancak zenginsen iyi bir eğitim alabileceksin.


4-

Lİselİlerİn Sesİ

Mevcut üniversiteye yerleştirme sınav sistemi de bizlerin gelecek umutlarının AKP’nin, devletin elinde nasıl buruşturulduğunun kanıtıdır. Örneğin 2001’den bu yana üniversite giriş sınavlarında üç kez köklü değişiklik yapıldı. Bununla beraber hemen hemen her yıl kat sayılar, soru stilleri konusunda çeşitli değişiklikler yapıldı. Son olarak bu sene üniversiteye giriş sınavlarında din kültürü dersinden de soru sorulmasına karar verildi. Sanki bu değişiklikler yeterli olmamış, arkadaşlıklarımız, sosyal hayatımız test kitaplarının, soru yığınlarının altında ezilmemiş gibi önümüzdeki senelerde de bizleri sınavdan sınava koşturacak yeni bir sistem getirilecek. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın üzerinde çalıştığı yeni sistem ile birlikte üniversiteler kendi sınavını kendileri yapacak. Yamalı bohçaya dönen sınav sisteminde öğrenciler, özel yetenekleri, ailelerinin isteği ve öğretmenlerin kanaatleri doğrultusunda değerlendirilerek yönlendirilecek. Her üniversitenin kendi sınavını yapmasının öğrenciler için daha çok sınav ve daha uzun, stresli bir sınav maratonu anlamına geleceğini kesin. ÖSYM’nin sınavlarının bile tartışıldığı, şaibeli bulunduğu bir

süreçte AKP’nin, Cemaat’in öğrencileri en iyi üniversitelere hakları olmadıkları halde yerleşecekler. İşte; AKP’nin, kapitalizmin bizlerin gelecek özlemlerine verebileceği yanıt koca bir hiç. Test kitaplarına gömülsek de, dershane-ev-okul arasında mekik dokusak da, ne yaparsak yapalım yarınımız güvencede değil. Yarınımız yok. Çünkü kapitalizm bizlerin hayallerini çalarak gelişiyor, yarınlarımızı karanlığa gömerek varlığını sürdürüyor. Burjuvalar bizlerin hayatlarından çalarak sefalarını sürüyor, servetlerini büyütüyor. Bir avuç azınlık, milyonların felaketi oluyor. Bizlerin geleceği sosyalizmdedir. Çünkü sosyalizmde kapitalistlerin değil emekçilerin çıkarları, toplumsal fayda gözetilir. Sosyalizmde eğitim toplumsal bir hizmet olarak sunulur. Kişinin potansiyellerini, yeteneklerini kullanmasının maddi ve manevi koşulları sosyalizmde oluşturulur ve tüm olanaklar eşit ve parasız olarak sunulur. Herkesin istediği faaliyet dalında kendini geliştireceği özgür yarınlar sosyalizmde! Paramız hangi okula, puanımız hangi bölüme yetiyorsa onu seçmek zorunda kalmayacağımız bir gelecek için sosyalizm!

Milyonlarca liselinin daha iyi bir gelecek umuduyla hazırlandığı YGS-LYS ve üniversite sonrası yaşam üzerine bir mühendis ve eğitim emekçisinin görüşlerini aldık...

Sözleşmeli olarak çalışan bir eğitim emekçisi:

“Sistem sadece işten atılma garantisi veriyor!”

Biz işçi ve emekçi ailelerin çocukları için üniversite okumak bir kurtuluş umududur. Yıllarca eleme sınavlarına gireriz, sınavların adı değişir, şekli değişir yılmadan çabalarız iyi bir iş güvenceli gelecek umuduyla… En doğal hakkımız olan nitelikli ve ücretsiz eğitim hakkımız olduğunu unutur varımızı yoğumuzu dökeriz eğitime... Oysa gerçekler başkadır, büyük umutlarla girdiğimiz üniversitelerden mezun olduktan sonra kocaman bir geleceksizlik tablosu ile karşı karşıya kalırız. Ben bu geleceksizlik tablosuyla karşı karşıya kalan milyonlarca mezundan biriyim. Dünyanın en iyi 500 üniversitesinden biri olan(!) İstanbul Üniversitesi Arkeoloji bölümünden mezun oldum, fakat Türkiye’de mesleğimi yapabilecek alanlar çok sınırlı ve mezun sayısı da bir o kadar fazla… Bu yüzden yazları iki ay süren kazılarda mevsimlik işçi misali çalışıp yılın geri kalanını farklı işler yaparak geçiriyorum, bu yıl da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir ilköğretim okulunda ücretli

öğretmen olarak çalışıyorum. Kadrolu öğretmenlerden farkım okul istediği zaman işten atma hakkına sahip, sigortam girdiğim ders saati tam olsa bile yarım yatırılıyor, üstelik okullar kapanınca İŞTEN ATILMA GARANTİSİ var. Türkiye’de binlerce öğretmen açığı var, binlerce atanamayan öğretmen var fakat bir kadrolu öğretmen ücretine üç ücretli öğretmen çalıştırılırken devletin atama yapmamasına şaşmamak gerek. Bunun devlet eliyle taşeronlaşma, güvencesizleştirmeden başka bir adı olamaz. Benim ve milyonlarca üniversite mezununun karşısındaki bu karanlık tablo, ne kaderdir ne de bizler bu tabloya seyirsiz kalacağız. Yalnızca bizler değiliz, dünyanın her yerinde işçilerin, emekçilerin kazanılmış hakları bir bir ellerinden geri alınıyor. Bizler açlığa, yoksulluğa, geleceksizliğe mahkum ediliyoruz. Sermaye devletinin elinde örgütlü ve güçlü bir patronlar sınıfı varken bize düşen de işçi, emekçi, öğrenciler olarak güçlü bir sınıf mücadelesi yaratmaktır.


Lİselİlerİn Sesİ -

Bir mühendisin gelecek sorununa yanıtı...

5

“Üniversiteler işsizler ordusuna yeni piyadeler hazırlıyor!” Lise eğitimini tamamlayıp üniversite sınavına girdiğimde, hayalim iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünü kazanmaktı. Sınava hazırlanırken etrafımdaki herkesin "üniversiteye bir kapak at, hayatın kurtulsun" telkinini fazla ciddiye almış olacağım, üniversiteyi kazandığım ilk yıl mezun olunca hemen iş bulacağıma inanmıştım. Ancak bu durum çok hızlı değişiyor. Mezuniyete her yaklaşan dönem size gerçekleri daha net gösteriyor. Mezun olup iş bulamayanları görüyorsun, sigortasız ve çok düşük ücretlere çalıştırılan meslektaşlarını tanımaya başlıyorsun. Ve elbette mezun olduğunda "geleceksizlik" kaygısını çok derin bir şekilde yaşıyorsun! Mezun olduğum zaman ben de 8 ay kadar sigortasız bir şekilde çalıştım. Oldukça düşük bir ücret karşılığında, haftanın 6 günü hem de... Ardından da proje bazlı olarak, ağırlıklı taşeron firmalarda çalıştım, halen de aynı koşullarda çalışıyorum. Ücret gaspından, iş

kazalarına, taşeronlaşmanın getirdiği kısa süreli, güvencesiz çalışmaya kadar pek çok sorun biz mühendisler için de farklı değil. Üniversite okuyup, pek çok program ve dil bilmek bizleri ayrı bir yere koymuyor. İşçi sınıfının yaşadığı pek çok sorun bizleri de birebir kesiyor. Güvencesiz çalışmayı derinleştirerek kendini "güvenceye" alan bir sistemde yaşıyoruz. Taşeronlaştırma yaygınlaşıyor, kazanılan hakların tamamı bir bir geri alınıyor, her gün yenisi açılan üniversitelerse işsizler ordusuna yeni piyadeler hazırlıyor. Aldığımız eğitim ile birlikte, nitelikli işgücü olarak yine sermayenin bekası için çalışıyoruz. Bu da yetmiyor "yetkin mühendislik" uygulaması ile sömürü derinleştiriliyor. Tam da bu sebeple sistemin mühendis, mimar, şehir plancıları olarak bizler için güvenceli bir gelecek sunabileceğini düşünmüyorum.

nmüyoruz. Her olduğunu düşü it eş in in em st Eğitim si a öne ı. Maddiyat vars al ak al a tl ya di şey mad varsa. Kafasını Ya da tanıdığın n. su or maddi liy bi çe ge n çok az çünkü le bi le ge e er rl ı yaratılmıyor. kullanarak bir ye bunun imkanlar in iç r la an ol tü larda durumu kö lar daha iyi okul an ol i iy u m ru du l. Eşit eğitim Ancak ailesinin it şartlarda deği eş s ke er H . ar rl okuyabiliyo r adım önde k. Parası olan bi ço lık ız ks ha a yok am oruz oluyor. 4 yıl lisede okuy z bi ; ce lin ge e Sınav sistemin kurmak ile geleceğimizi v na sı lik at sa fakat birkaç Başarılı bir . Bu çok saçma. uz or lıy kı ra bı a resten ya da zorund le sınav günü st bi sa ol ız m tı ya öğrenim ha

başka nede nav olmamalı. sonu 3 saatlik sı lın yı 4 r. yo ası zor gibi nı ya iversiteyi kazanm ün in er zl bi e kl ıyoruz ama Özelli zırlanmaya çalış ha e ey it rs ve ni nkü gözüküyor. Ü rece çok zor. Çü sü ğu du ol ar vl sına llardan YGS ve LYS gibi bi ki maddi koşu Ta . uz or iy m de daha dershaneye gi lira. Ama bizden n bi 6 r le ne ha rs ın? Yani ne kaynaklı. Bazı de r. Onlar ne yaps va da r la an ol navı kötü durumda alabiliyorsun. Sı im it eğ r da ka o a kazanınca da kadar paran vars bi. Üniversiteyi ta or iy tm bi da bir dizi kazanmakla r. Kalacak yerden yo kı çı ra pa p he karşına . eliler masrafa kadar.. k Lisesi’nden lis Tophane Mesle

” e d n ö m ı d a bir n a l o ı s bir yılımız a r a ız kötü geçerse “P nlerden sınavım


6-

Lİselİlerİn Sesİ

“Eşit, parasız eğitim! Sınavsız üniversite!” talebi liselerde

“Eşit, parasız eğitim! Sınavsız üniversite!” üst başlığıyla lise ve dershanelerde yoğun ve tempolu bir faaliyetin startını veren DLB, İstanbu, Bursa, Adana ve Ankara’da devrimci liseli faaliyetini örüyor.

toplandı. İmza kampanyasına bazı okullarda öğretmenler dahi imza attı. DLB’liler çeşitli noktalara da DLB imzalı yazılamalar yaptılar.

Esenyurt-Avcılar’da devrimci lise faaliyeti Esenyurt DLB, broşür dağıtımları, afiş, anket ve imza kampanyasıyla bölgede sesini yankılandırdı. Esenyurt Lisesi, Nakipoğlu Anadolu Lisesi, Köyiçi ile dershaneler civarına ve Avcılar’da “Eşit, parasız eğitim! Sınavsız üniversite!” şiarlı DLB afişlerini yaygın biçimde yaptılar. DLB stickerlarını da yaygın biçimde kullanan DLB’liler Halil Akkanat Çok Programlı Lisesi duvarlarını ve lise civarını afişlerle donattılar. Saadetdere Mahallesi civarı, Tabela, Balıkyolu ve FSM civarı da afişlerle donatıldı. Esenyurt Lisesi, Nakipoğlu Anadolu Lisesi, Fatih Sultan Mehmet Lisesi, Halil Akkanat Çok Programlı Lisesi ile Ali Kul Lisesi’ne DLB’nin sınav gündemli broşürleri ve Liselilerin Sesi dergisi de liselilere ulaştırıldı. DLB’liler, sınav gündemli faaliyet kapsamında YGS-LYS anketini ve imza metinlerini de etkin biçimde kullandılar.

Ümraniye Ümraniye’de sınav gündemli faaliyet yürüten DLB’liler, bildiri dağıtımı yaptılar. Çekmeköy TOKİ Lisesi ve Sarıgazi Ticaret Meslek Lisesi’nde gerçekleştirilen dağıtımda, öğrencilerle sınav sistemi ve eğitimin paralılaştırılması üzerine sohbet edildi. DLB stickerları da yaygın olarak yapıldı. 21 Şubat’ta Samandıra Lisesi ve Ticaret Meslek Lisesi öğrencilerinin geçiş güzergâhında yapılan bildiri dağıtımlarını Mehmetçik Anadolu Lisesi, TOKİ Lisesi, Ticaret Meslek Lisesi çevresine yeni dönem afişleri yapılması izledi. 10 Mart Pazar günü Sarıgazi Demokrasi Caddesi’nde DLB broşürlerinin dağıtımı gerçekleştirildi. YGS-LYS üzerine yapılan anketler ve sınavların kaldırılması, eşit, parasız, bilimsel eğitim taleplerini içeren imza metinleri kullanıldı. Anket, imza metni, Liselilerin Sesi dergisinin yer aldığı standa liseli gençliğin ilgisi oldukça yoğundu.

İmza kampanyasına yoğun ilgi DLB’liler “Eşit, parasız eğitim! Sınavsız üniversite!” talebiyle başlatılan imza kampanyasında yoğun bir ilgiyle karşılaştılar. Okul içlerinde imzaya açılan metinler elden ele dolaşırken kısa süre içerisinde yüzlerce imza

Kartal Staj ve atölye sömürüsünün yoğun olarak yaşandığı Kartal Endüstri Meslek Lisesi ve Atalar Meslek Lisesi’nde DLB’nin merkezi broşürlerinin dağıtımı gerçekleştirildi. Ardından Kartal Endüstri Meslek Lisesi, Atalar Meslek Lisesi, Hatice Bayraktar Lisesi ve Kartal Lisesinin


Lİselİlerİn Sesİ çevresine DLB’nin merkezi stickerleri yoğun bir şekilde kullanıldı. Ankara Liselilerin Sesi dergisinin 49. sayısı Konur Sokak’ta açılan stantla birlikte liselilere ulaştırıldı. DLB broşürleri de liselilere ulaştırıldı. Bursa Bursa’da Tophane Meslek Lisesi'ne dağıtım yapan DLB’liler, YGS ve LYS’ nin kaldırılması için okulunda imza topladılar. Daha önce de Tophane Meslek Lisesi'ne dağıtıma giden DLB'lileri tehdit eden faşistler dağıtım sonrasında yeniden saldırmaya çalıştı. Yaşanan kısa süreli arbededen sonra esnaf ve sokaktan geçen insanlar araya girince faşistler gitmek zorunda kaldı. Birçok liseli ise faşistlere “Siz ne karışıyorsunuz insanlar istediği yerde bu bildirileri dağıtabilir” diyerek tepki gösterdi. Mimar Sinan Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi önünde de imzalar toplandı. Bazı liseliler imza metinlerinden alarak okulda toplayabileceklerini söylediler. Ayrıca öğrencilere DLB’nin sınav broşürleri dağıtıldı. Adana DLB broşürleri Adana İsmet İnönü Meslek Lisesi'nde ve dershane önlerinde liseli gençliğe ulaştırılırken "Eşit, parasız eğitim! Sınavsız üniversite!" şiarlı afişler meslek liselerinin bulunduğu güzergahlarda kullanıldı.

7

Karanlık bir geleceğe karşı mücadeleye! Geleceğimizi ellerimizden alıyor sermaye düzeni. Hayatımız ticarileşen, gerici, anti-bilimsel bir eğitim ile şifre skandallı, sızdırılan sorulardan oluşan sınavlarla elekten geçiriliyor. İlköğretim yıllarından başlayan bu eleme sistemi lise sonunda YGS-LYS ile körüklenip devamında KPSS, ALES, mesleki yeterlilik vb. sınavlarla hayatımızı ablukaya alıyor. Sonuç ise diplomalı işsizler ordusunun sayıca katlanması ve bununla ilintili olarak kapitalist sisteme emek gücünü satan bir sınıfın katmerlenmesi oluyor. Ailelerimiz başta olmak üzere yakınlarımızın ''adam olmanın tek yolu, aydınlık geleceğin anahtarı'' olarak gördüğü eğitim almanın sermaye düzenindeki karşılığı açıktır. Düzen, bizi köleleştirmekten, ucuz işgücü olarak kapitalistlere sunmaktan, sınav kazanma hayaliyle kurslara, dershanelere para kazandırmaktan, staj ile patronlara peşkeş çekmekten, eğitimimizi ticarileştirmekten başka birşey yapmıyor. Sermaye düzeninin bize sunduğu bu belirsiz, karanlık gelecek karşısında biz; 'eşit, parasız, bilimsel eğitim ve sınavsız üniversite!' şiarını dün olduğundan daha gür haykırmalı ve bu düzene karşı liselerden yaktığımız mücadele ateşini körüklemeliyiz!!! Düzeni̇n bi̇ze sunduğunu deği̇l, bi̇ze layik olani i̇stemeli̇yi̇z! İstanbul Yenibosna’dan bir Liselilerin Sesi okuru

eğini tartıştı tüm liselileri mücadeleye Liseliler gelec avsız üniversite!” talebiyle

“Eşit, parasız eğitim! Sın ” etkinlikleri “Liseliler geleceğini tartışıyor de ler lge bö itli çeş B, DL n ıra çağ düzenledi. ni Tartışıyor!” düzenlediği “Liseliler Geleceği Ümraniye DLB, 23 Şubat’ta sınav deli üzerinde durdu. Liselerde mo e rsit ive ün ız avs sın a, tıd başlıklı toplan kendi kendisine t ortamıyla öğrencilerin hem abe rek lan atı yar ve iyle em sist iği vurgulandı. siz bir birey olarak yetiştirild yabancılaştığı hem de nitelik karşıtı sınav sistemi ve paralı eğitim Yapılan tartışmaların ardından . çalışmanın araçları konuşuldu ğerlendirdiği 2 mli yürütülen çalışmaları de de gün Esenyurt DLB, sınav e!” talebinin asız eğitim! Sınavsız üniversit Mart’taki toplantıda “Eşit, par liselerde daha da eninde yürütülen mücadeleyi eks ep tal Bu tı. tışı tar ını am anl anelerde ılan tartışmalarda lise ve dersh büyütmenin önemi üzerine yap getirildi. referandum yapma hedefi dile Kızıldere diğeri ise 2013 Newroz’u ve bir an ard lıkl baş an çık e ön a Toplantıd anması oldu.


8-

Lİselİlerİn Sesİ

“Asıl terörist sizlersiniz!” Kaymaz’ın vücudunu 13 kurşunla paramparça edenler mi? Ceylan Önkol’un küçücük bedenini bombayla yok edenler mi? Asıl terörist tabiki de anne-babalarımızı iliklerine kadar sömüren ve üç kuruşluk ücretleri dayatanlardır. On yıllardır bu ülkede Kürtlerin üzerine bombalar yağdıranlardır. Emekçilerin evlerini işaretleyip, aydınları diri diri yakanlardır. Asıl teröristler emperyalistlerin maşalığına soyunup Ortadoğu’daki emekçi halklara cellatlık yapanlardır. Ailelerimize karşı kirli yöntemler kullanarak tehditler yağdırmanız, bizleri tutuklayıp, gözaltına almanız bizleri yıldıramaz. Sizlere bunları yapmayın demiyoruz. Çünkü sizin mayanız faşizmle yoğrulmuştur. Yalanlarla, aldatmacalarla, sahtekârlıklarla yoğrulmuştur. Ama hangi faşist yöntemleri kullanırsanız kullanın aşağılık düzeninizin ömrünü uzatamayacak ve biz devrimcileri, DLB’lileri mücadelemizden döndüremeyeceksiniz. Asıl terörist sizlersiniz! Layık olduğunuz yere, yani tarihin çöplüğüne devrimci mücadeleyle er yada geç gömüleceksiniz.

Emperyalist savaş hazırlıklarının yoğunlaştığı, işçi ve emekçilerin krizin faturası ile yüzleştiği şu günlerde devletin faşist baskı ve terörü de gitgide yoğunlaşıyor. Bir tarafta devrimci avukatlar tutuklanırken, diğer tarafta devrimci kamu emekçileri ve toplumsal muhalefetin geri kalanı faşist baskı ve terörden payına düşeni alıyor. Toplamda bu sürecin bir parçası olan biz devrimci liseliler de aynı baskı ve devlet terörünün hedefine Liselileri ala çakılmış bir şekilde duruyoruz. Bizlere eşit olmayan, nlara çağrıy oruz! ticari ve gerici bir eğitim dayatanlar aynı zamanda Geçtiğimiz ayl kocaman bir geleceksizliği de eleme usulü sınavlarla arda başlaya n kıyafet yön biz öğrencile etmeliği r tarafında pe önümüze alternatif olarak koyuyor. k h o ş karşılanmad Çünkü emekç ı. i çocuğu olara İşte biz devrimci liseliler, yaşamımızın her alanında k bizler paha kıyafetler alıp lı giyemiyoruz. çok çıplak bir şekilde karşılaştığımız geleceksizliğe ve Her gün fark kıyafet giyme lı bir k bizim için cid eşitsizliğe karşı mücadele ediyoruz. Ve adaletsizlik di bir maddi demek. Birço külfet k öğrenci ise karşısında geleceğimizi kendi ellerimize almak için ailesine bask kıyafet talep ı yaparak ediyorlar. Bu “Gençlik gelecek gelecek sosyalizm” diyoruz. Tüm durum aram sınıfsal farklı ız da ki lı ğı arttırıyor. S liselileri geleceğimiz ve özgürlüğümüz için mücadeleye erbest kıyafe okulumuza g tten dolayı irip çıkan bell çağırıyoruz. i değil ve bu güvenliksel sı b ir anlamda kıntı yaşatma Tüm bunlar karşısında biz DLB’liler dün olduğu gibi ktadır bizlere Bizler Bornova . lı liseli gençlik bugün de devletin baskı, tehdit ve terörü ile düzene karşıy olarak kapita ız. Her geçen list karşılaşıyoruz. Ailelerimiz aranarak “çocuğunuz g ü n hayatın her alanında sist e m ta rafında pomp teröristlerle görüşüyor”, “çocuğunuzu tutuklayacağız”, gericilik okull alanan dinse l arımızda da yo “gittikleri o kurumları kapatacağız” vs. şeklinde ğun olarak ke hissettirmekt ndini e. Birçok düz söylemlerle ailelerimiz korkutulmaya ve bizlerin lise meslek li altında imam se si adı hatip lisesine mücadelesine engel olunmaya çalışılıyor. çevrildi. Zorl hatip lisesine a imam çevrilen okull Peki terörist olan kim? Fiili-meşru mücadele yolları ile b ara karşıyız. B unlara karşı m ü tü n ücadele için geleceği için mücadele edenler mi? Yoksa geleceği için ça liseli gençliği ğırıyoruz. a lanlara mücadele edenlere gazla, copla, TOMA’yla, panzerle saldıranlar mı? Sokak ortasında devrimcileri, işçileri, İzmir ’den Bo rnovalı Liseli ler emekçileri katledenler mi? Yoksa 12 yaşındaki Uğur


Lİselİlerİn Sesİ -

9

DLB polis tacizine karşı yürüdü Kartal DLB, Liselilerin Sesi okurlarının bir süredir polis tacizlerine maruz kalmasını karakol önünde basın açıklaması gerçekleştirerek protesto etti. Eylem için Kartal Citibank önünde toplanan kitle, “Baskı ve tehditleriniz sökmedi, sökmeyecek! Yaşasın devrim ve sosyalizm mücadelemiz!” pankartı açarak yürüyüşe geçti. Coşkulu sloganlar eşliğinde yapılan yürüyüş, bir sivil polisin tacizi ile başlayan kısa Bizler lisele rimizde eşit, gerginliğin ardından kararlılıkla devam etti. parasız, bilim eğitim müc adelesi veri sel, anadild Kartal Polis Karakolu’nun önünde sona eren y o e ruz. Bu hak çalışmamız lı v p e olis idare iş meşru eylemde okunan açıklamada, liselilerin ailelerinin birliğiyle zo da bizler te rbalıklara u röristmişiz aranarak “çocuğunuz terör örgütlerinin yerlerine ğratılsa gibi insanla aslında iste ra gösterils klerimiz tam giderek orada belirli eylemlere katılmaktadır. e k de da bugün li temel talep seli gençliğ leridir. Türk Elimizde iki dosyası bulunmaktadır. Eğer gitmeye in en iye coğrafya talepler için sı onyıllardır mücadele e devam ederse, çocuğunuzu yok ederiz” bu den devrim talepleri için ci gençleri g ölen Denizle biçiminde tehdit edildiği belirtildi. Bu polis ördü, bu r’i, Sinanlar’ Biz liseliler ı gördü. olarak kapit tacizinin ülkedeki genel devlet teröründen ayrı alist sistem zorbaca sist in bize daya eme karşı m düşünülemeyeceği vurgulandı. ttığı bu ü c adele veriy bilimsel, an oruz. Eşit, p adilde eğitim Açıklama şu sözlerle son buldu: “Bizleri a rasız, haktır. Serm dayattığı ge aye devleti rici, anti bil onlarca baskı ve tehdide rağmen yok n in im se uygulamala l, paralı eğit rına karşı m im edemediler ve yok edemeyecekler. ücadele etm talepleri ka e k zanması için şart. Bizleri Liselerimizde devrim ve sosyalizm n bu sosyalizm m gerekiyor. Ö ü c a zg delesi verm ü rlük ve gele sloganlarımızla, eleme sınavları ile çalmaya esi cek sosyalizm le mümkün Fatih Sulta çalıştıkları geleceğimizle tam da sermaye ! n Mehmet Lisesi’nden düzeninin karşısında olacağız!” DLB’liler Mücadele çağrısı ve kararlılığının yinelendiği açıklama sloganlarla son buldu.

Özgürlü k gelecek ve sosyaliz mde!


10 -

Lİselİlerİn Sesİ

Sömürü katmerlenecek! 4+4+4 saldırısı AKP’yi kesmedi!

İşçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki sömürü ve köleliği derinleştirmek için yeni hamleler yapan sermaye sınıfı ve onun sadık hizmetkarı AKP’yi mevcut kölelik yasaları tatmin etmiyor. AKP’nin hedefinde bir kez daha ucu emek cenneti olarak görülen meslek liseleri var. Küçük yaşlardan itibaren asgari ücretin dahi altında, güvencesiz ve kuralsız koşullarda çalışmaya mahkum edilen çocuk işçileri daha fazla sömürmenin yasal dayanakları adım adım tamamlanıyor. Tüm dünyada olduğu Türkiye’de de oldukça yaygınlaşan çocuk işçilik konusunda son atılan adım da bu durumun somut göstergesi. İşçi sınıfına yönelik kapsamlı bir yıkım programı olan Ulusal İstihdam Stratejisi kapsamında esnek ve güvencesiz çalışma koşullarını yaygınlaştırmayı ve yasal bir zemine kavuşturmayı hedefleyen AKP iktidarının, hazırlıklarını tamamladığını duyurduğu UİS belgesinde asgari ücrette daha önce 16 olan yaş sınırının 18’e yükseltildiği bilgisi kısa bir süre önce basına yansımıştı. 16-18 yaş arası asgari ücretliyi hedefleyen bu düzenleme, halihazırda sefalet ücretiyle çalışan yüzbinlerce genç işçinin, asgari ücretin daha da altında bir kölelik ücretine mahkum edilmesi anlamına gelirken hükümet sinsi bir planı daha hayata geçirdi.

4+4+4 AKP’yi kesmedi

Irkçı, piyasacı, cinsiyetçi ve gerici içeriğiyle uygulamaya konan 4+4+4 gerici eğitim düzenlemesinin ardından AKP’nin son hamlesi "Çocuk ve Gençlerin Çalışma Usullerini Düzenleyen" yönetmeliği değiştirerek, ağır işlerde çalışma yaşını 16'ya indirmek oldu. Bir yandan asgari ücret yaşını yükselterek “çalışma yaşamını düzenlediğini” iddia eden hükümet, çeşitli işkollarında 16 yaşından gün almış ve lise 2. sınıfa gitmesi gereken çocukların kiremit, tuğla ve ateş tuğlası işleri ile parafin ve plastik imalatı, selüloz üretimi gibi işlerde çalıştırılabilmesinin yolunu açan bir düzenlemeye imza attı. Resmi Gazete'de yayınlanarak hayata geçen yeni düzenlemeye göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, eski düzenlemedeki "ağır ve tehlikeli iş" tanımını kaldırdı. "Çocuk ve genç işçilerin çalıştırılamayacakları işler" başlıklı listeyi de, "16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işler" şeklinde değiştirerek çocuk işçilik konusunda önemli bir adım atmış oldu. Sömürüyü katmerleştirme adımlarını maskelemek amacıyla köleliğe belli “kriterler” de getirmekten geri durmayan AKP iktidarı, sözkonusu yönetmeliğin 2.


Lİselİlerİn Sesİ maddesinde, "Yaş kayıtlarına bağlı olarak müsaade edilen işlerden olsa dahi güvenlik açısından riskli, sağlığa zararlı ve meslek hastalığına yol açacak işlerde 18 yaşından küçükler çalıştırılmamalı" ifadesine de yer vererek muğlak söylemlerle sömürü politikalarını gizlemeye çalıştı. “Güvenlik açısından riskli...” türünden bir ikiyüzlü ibareyi yeni düzenlemeye sıkıştırarak çocuk dostu bir görünüm sergilemeyi de elden bırakmayan hükümet, dört koldan yürüttüğü köleleştirme operasyonunda kapsamlı adımlar atıyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında patronların ekmeğine yağ süren düzenlemelere giderek her yıl madenlerde, tersanelerde, fabrikalarda yüzlerce işçinin ölümünün baş sorumlularından olan AKP iktidarı, yeni düzenlemede çocuk işçilerin “güvenliği”ni düşünmeyi de ihmal etmemiş.

Meslek liseleri sermayenin hedefinde Mevcut işleyişte staj sömürüsü adı altında meslek liselerini sermaye sınıfının hizmetine sunan, okuduğumuz okullarda verdiği göstermelik eğitimle bizleri geleceksizliğin kucağına atan ve neredeyse beleş işçiliği fiilen uygulayan AKP iktidarı, çalışma yaşını 16’ya indirerek sermayenin sömürü politikalarıyla paralel bir düzlemde hareket ettiğini gösterdi. Özünde, sermayenin yeni dönemde ihtiyaç duyduğu kölelik rejimini yeniden ambalajlama hedefinin bir ürünü olan 4+4+4 gericiliği anlaşılan o ki, dinci gerici iktidara yetmedi, yetmiyor. Sömürüye ve köleliğe biat eden bir sınıf isteyen sermaye iktidarının bu planları işçi ve emekçiler ile onların çocuklarının geleceğini de tehdit etmektedir. İşte bu yüzden, henüz lise sıralarındayken staj sömürüsü adı altında köle olmaya zorlandığımız bu sisteme karşı geleceğimizi kendi ellerimize almaktan başka yolumuz yok.

eldi” g i t k a v in n e m e d r “Du ar bölümü n Teknik ve E.M.L bilgisay

Fikriye Nüshet Bilginca staj adı altında i son sınıf öğrencilerini es lis lek es M m. iyi cis ne kadar öğren dan biri de benim. Her lar On r. rla iyo tir eş lel kö sömürüyor ve z. İşim elektronik ldmaster adına çalışıyoru Go , de e ins bil a ıyl ad dinat Ayyıldız le alakalı olmadığını koor im leğ es M . ak pm ya i tin eşyaların pake r. İşyerinde tam müdahalede bulunmuyo bir a am r iyo bil de nim ama öğretme manlarla aynı işi yapıyor ele al rm No . uz or lüy rü anlamıyla sömü şey olmadığı gibi ruz. Güvenlik adına hiçbir yo alı ra pa az ha da n da uz. Ve bunlar onlar ını, azarlamalarını işitiyor lar laf ak ac ay nm alı za ustabaşının ağ Kısacası stajda de bize temizletiyorlar. i ler let va tu i gib ş mi ez k de önemli yetm larımızdan sonra okul pe dık şa ya e ind ris içe n gü 3 ğımız geçirdiğimiz o rslerden bilgi adına alaca de a nc olu yle bö m ru Peki biz bu değilmiş gibi geliyor. Du S, LYS’ye tabi tutuyorlar. YG i biz de di Şim r. ıyo lm pek bir şey ka rdüğümüz dersleri verebiliriz? 9. sınıfta gö ını rıs şa ba yin ne a md pı olmadan duru ceğiz. Hiçbir şekilde altya ze çö la rıy da ka z mı ığı ldi. sadece hatırlad re dur demenin vakti ge yle şe bir tık Ar . ğız ca ola ek ve sınavlarda nasıl başarılı kselecek, daha çok ezec yü k ço ha da si se ın lar Biz sustukça on i sömürecekler. n T. E.M.L’den bir DLB’l Fikriye Nüshet Bilginca

11

“Gelecek MÜcadele alanlarında”

Ben teknik meslek lisesi öğrencisiyim. Okulumuzda yaklaşık 1 aydır matematik ve İngilizce dersi görmüyoruz. Matematik ve İngilizce öğretmenlerimiz, 8 senedir aynı okulda oldukları için zorunlu olarak başka bir okula tayin edildiler. Bu atamaların ardından yeni öğretmenlerin okulumuza atanması 1 ay sürdü. Atamalar gerçekleşmiş olmasına rağmen biz hala bu dersleri göremiyoruz. Çünkü idarenin sorumsuzluğu yüzünden öğretmenler hala derse başlamadılar. İdare yeni gelen öğretmenlerin takibinde bulunmuyor. İdarenin yapacağı işi veliler üstlenmek istediğindeyse velilere bilgi verilmiyor. Bizler zaten yarış atına çevrilmiş durumdayken üzerine bir de, bizden bir aydır görmediğimiz dersin açığını dershanelere tonlarca para dökerek kapatmamız bekleniyor. Ülkemizde devlet okullarındaki eğitim, velilerin gelir durumları göz önüne alındığında, yine biz emekçi çocuklarına üniversite kapıları kapanıyor. Yani bir bakıma biz emekçi çocukları için şu düşünce reva görülüyor: “Paran varsa oku, yoksa ailen gibi fabrikada birilerini zengin etmek için ter dök!” Düzen bize iki seçenek sunarken biz üçüncü seçeneği yaratabiliriz. Bizden sınav salonlarında, seneler boyunca verdiğimiz emeği üç saate sıkıştırmamız beklenirken bizler geleceğimizi mücadele alanlarında belirlemeliyiz! Mehmet Rüştü Uzel Kimya Anadolu Teknik Meslek Lisesi’nden bir Liselilerin Sesi okuru


12

Lİselİlerİn Sesİ -

İ R E L N E D E B Ü L Ü M Ö G A Ğ A R P O T , A D R A L N A L A İ R E L R İ K AMA Fİ ! R I D A D R A S O K AK L Hayat karanlık bir zamanın gölgesinde akıp giderken, kimliğimiz yaşadığımız bu zorba düzenin kurallarına göre şekillendirilirken, sömürü dünyasının birer nesnesi yapılan bizlerin sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kavgasının özneleri olabilmesi için tutması gereken yol Taylanların, Ulaşlar’ın, Denizlerin Mahirlerin yoludur. Onların geçmişten öğrenerek geleceğe taşıdıkları devrimci değerlerin, mücadele ve direnişin, devrimin, sosyalizmin yoludur. Tarih; 12 Mart 1971! Türkiye’de askeri darbe yılı; 12 Mart muhtırasından sonra Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yakalanır ve idama mahkûm edilir. Vietnam kasabı Robert Komer’in arabasını yakan Ulaş Bardakçı’yı, Taylan Özgür’ü katleden sermaye devleti, 6. Filo’yu denize döken Deniz Gezmişler’in idamını istemektedir. Bu idamı engellemek isteyen Mahirler ise Sinop’ta bulunan radar üssünden üç İngiliz askerini kaçırır. Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere Köyü’ne gelirler. Köy kısa zamanda ordu tarafından kuşatılır, çatışma başlar. Askerler seslenir; “Teslim olun!”. Tüm köyün kuşatılmış olması gerçeğine rağmen yanıt şöyledir; “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!” Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy, Cihan Alptekin, Ömer Ayna Kızıldere’de katledilir. Onlar Kızıldere’de, Denizler darağacında ölümü paylaşırlar. Sermaye devletinin kirli sicili, devrimci direnişin resmi Kızıldere… Dün Kore’ye asker göndererek, emperyalist devletlerin hizmetinde radar üsleri oluşturarak, Türkiye sularını ABD donanmalarına açarak emperyalizme kulluk edenler, bugün de Malatya Kürecik’te radar üsleri kuruyor, Maraş-Antep ve Adana’ya füzeler yerleştirerek bu kulluğu sürdürüyor. Geçmişten bugüne Türk sermaye devletinin katliamlarla kabaran bu kirli sicilin karşısında ise devrimci mücadele yükselten Ulaşlar’ın, Taylanlar’ın, Denizler’in, Mahirler’in devrim ve sosyalizm davasına olan bağlılıkları, devrimci direnişleri, başeğmezlikleri duruyor. 30 Mart 1972 devletin katliamcı yüzünün açık bir itirafı olduğu gibi devrimci direnişin, başeğmezliğin, devrimci değerlerin en özlü resmini oluşturuyor. Onlar katledildi ama yok edilemediler. Milyonlarca işçi, emekçinin alınterine el koyarak ayakta durabilen kapitalist sömürü sistemine karşı insanca bir yaşam kavgasının özneleri olarak devrim tarihimizde yerlerini aldılar. 30 Mart 1972’de katledilen Sinanlar’ın, Cihanlar’ın, Ömerler’in bedenleri toprakta gömülüdür ama fikirleri, düşleri, idealleri bugün yepyeni bir boyutta sokaklarda, alanlarda yer ediyor. Bedenleri toprağın altında gömülüdür ama bu topraktan taze taze filizler açmıştır; Haticeler, Habipler, Alaattinler…


Lİselİlerİn Sesİ -

13

Denizler’in idam sehpasına korkusuzca giden kimliklerini, Mahirler’in ölümü dahi paylaşan siper yoldaşlığını, her taraf kuşatılmışken dahi “teslim olmayacağız!” diyen baş eğmez duruşlarını Haticeler, Habipler, Ümitler, Alaattinler kuşanmıştır.

Devrim saflarında yer alalım Denizler’in, Mahirler’in ve nice devrimcinin yaratmış olduğu değerleri daha pürü pak yaşatabilmek, daha berrak kavrayıp daha güçlü sergileyebilmek için ise mücadelenin içerisinde, devrimin saflarında yer alalım. Önümüzde devrime ait her değerin 25 yıllık sahiplenicisi ve taşıyıcısı olan partinin saflarında Ulaşların, Taylanlar’ın, Denizler’in, Mahirler’in yakın ettiği devrime hazırlanalım!

Buğdayın Türküs ü

Halkım ben, parm akla sayılmayan Sesimde pırıl pır ıl bir güç var Karanlıkta boy atmaya Sessizliği aşmay a yarayan

Ölü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa Tohuma dururla r yeniden Ve halk, toprağ a gömülü Tohuma durur bir yerde Buğday nasıl fil izini sürer de

Çıkarsa toprağın üstüne Güzelim kırmızı elleriyle Sessizliği burgu gibi deler de Biz halkız, yenide n doğarız ölümlerden

Kızıldere son değil! Kavga sürüyor…

ON’ları anmak devrim ve sosyalizm bayrağını yükseltmektir!

Devrim davası için tereddüt etmeden ölümü göze olan Mahir Çayan ve yoldaşları devletin işkence tezgahları ve katliamlarına direnişle cevap verdiler. 30 Mart 1972’de yazılan tarih bu direnişin adı oldu. Bu yiğit devrimciler bundan sonraki direniş geleneğinin de ilk tohumları olmuşlardı. Devrim davasında cesaretin, fedakarlığın ve siper yoldaşlığının en ileri örneği olan Kızıldere’de Mahir Çayan ile birlikte Ömer Ayna, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Ahmet Aksoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Cihan Alptekin şehit düştüler. Ağır yaralı olan Saffet Alp ise çatışma bölgesinde infaz edildi. Hüseyinler’in, Mahirler’in bu büyük direnişi, düşmana karşı asla teslim olmama ve siper yoldaşlığı geleneğinin bir başlangıcı oldu. Birbirinin halkası olan bu büyük direnişleri, Denizler’in idam sehpasına başı dik yürümesi, İbrahim Kaypakkaya’nın işkencede tam direniş sergilemesi izledi. Artık devrimci değerler yaratılmıştı. Bu büyük direnişlerin devamı olarak Mazlumlar, Fatihler ve daha nice bedel ödemiş devrimciler bizlere yol gösterdi. Bu genç devrimciler kısacık hayatlarına, devrimin başarısı için yıkılması gereken hedefi açık olarak gösterme başarısını sığdırdılar. ON’lar devrimimizin yüz akıdırlar. Bu yiğit devrimciler söz ve eylemin diyalektik birliğinin sembolü oldular. Bugün ise bizlere düşen görev canları uğruna bu değerlere sahip çıkan Habibler’in, Ümitler’in, Haticeler’in, Alaattinler’in davasını daha da büyütmektir. Geçmişten bugüne nice bedeller ödenerek ortaya çıkan değerleri korumak ve daha da büyütmek bugün liseli genç komünistlerin omuzlarındadır. Devrimci Liseliler Birliği olarak, katledilişlerinin 41. yıldönümünde Mahir Çayan ve yoldaşlarını bir kez daha anıyor, bu direniş ruhunu liselerimize, dershanelerimize taşıyacağımızın sözünü veriyoruz. Devrimci Liseliler Birliği


14 -

Newroz piroz be!

Lİselİlerİn Sesİ

Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için Demirci Kawa’nın yolunda mücadeleye! Zalime karşı isyanın adı olan Newroz yaklaşıyor. Newroz bir semboldür; zulme karşı başkaldırının, özgürlüğün ve mücadelenin sembolüdür. Yüzyıllar önce halkına zulmeden bir kral vardır. Kral Dehak halkına zulümden, acıdan başka bir şey vermeyen, kan ile beslenen bir zalimdir. Zalim Dehak yakalandığı hastalıktan kurtulmak için hergün iki gencin beynini merhem yaparak yaralarına sürmektedir. Bu yolla hayatta kalabileceğini, sağlığına kavuşabileceğini düşünür. Her gün iki genci katleden Dehak, halkın daha fazla nefretini kazanmaya başlar. Ancak insanlar çaresizlik içinde çocuklarının Kral Dehak’ın iyileşmesi için katledilmeleri karşısında susarlar. Bir gün sıra Demirci Kawa’nın oğluna gelir. Demirci Kawa halkının ve oğlunun böyle katledilmesini kabullenemez. Çevresindeki insanlarla konuşur ve onlara Dehak'ın zulmünden kurtulmanın tek yolunun, onu öldürmek olduğunu anlatır. Demirci Kawa, zalim Dehak’ın zulmüne sessiz kalmaz. 21 Mart’ta balyozuyla gider ve Dehak’ın başını ezer. Halkını Dehak zulmünden kurtardıktan sonra yüksek bir tepeye çıkarak ateş yakar. Bu ateş Demirci Kawa’nın balyozuyla gelen özgürlüğün müjdesidir. O günden sonra her yıl 21 Mart’ta büyük ateşler yakılarak, zalim Dehak’ın öldürülmesi ve halkın özgürlüğünü kazanması kutlanır. Yüzyıllar önce yakılan isyan ateşi her 21 Mart’ta yakılmaya devam ediyor. Demirci Kawa’nın başkaldırısı, halen yol gösteriyor. Ve bugünün Dehakları zulmetmeye devam ediyorlar. Ortadoğu’ya özgürlük götürmek adına Afganistan’dan Irak’a yüzbinlerce insan genç, yaşlı, kadın çocuk demeden kırımdan geçirildi. Dün Libya’yı işgal ederek kana boğanlar, bugün Suriye halklarını yine aynı gerekçeyle katlediyorlar. Silahlı çeteleri kışkırtarak, sözde Esad diktatörünü kovmak adına, Suriye’yi yağmalamaya hazırlanıyorlar.


Lİselİlerİn Sesİ -

Türkiye’de burjuvalar ve onların sözcüsü AKP hükümeti ise bir yandan ABD hesabına bölge halklarına karşı tetikçilik yaparken, diğer yandan Kürt halkına bombalar yağdırmaya devam ediyor. Dilini, kültürünü, kimliğini tanımadığı gibi, inkâr ve imha politikalarıyla, aldatmacalarla Kürt halkını teslim almaya çalışıyor. Baskı ve asimilasyon politikaları ağırlaşıyor. Türkiye’deki Dehaklar, emperyalistler hesabına Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmeye hazırlanırken, Kürt halkı üzerindeki baskı ve zulmü artırırken, diğer yandan da bu ülkedeki işçi ve emekçilerin yaşamını her geçen gün daha da katlanılmaz hale getirmektedirler. Kazanılmış haklar bir bir gasp edilirken, işçi ve emekçilerin yoksulluğu, sefaleti derinleşmektedir. Gençlik tam anlamıyla geleceksizlik cenderesinin içerisine hapsedilmiş durumda. Dört bir taraf sınavlarla

“Newroz alanlarında !” özgürlüğe yürüyelim’da n beri

rci Kawa Direniş ateşini yakan Demi her yerde çıkıyor bir sürüyor bu kavga. Karşımıza çı, gerici bu insanlara Dehak. Ve bizler baskıcı, ırk mımızı. Kürt halkı karşı her yıl kutluyoruz bayra ar direnişini, kavgasını özgürlüğüne kavuşana kad Kürt halkını yok asla bırakmayacaktır. Düzen aya, yok etmeye saymaya, dilimizi yozlaştırm meli Kürtçe dersler bile çalışıyor. İlkokulda çıkan seç edir. Zaten düzen hangi doğru düzgün verilmemekt ilde anlatıyor ki. Bizler dersi doğru düzgün bir şek imsel eğitim istiyoruz. anadilde eğitim istiyoruz. Bil istiyoruz. Bütün bunlar Kürt halkının bağımsızlığını ürlüğe yürüyelim. için Newroz alanlarında özg i ayakta kaldıkça bütün Türkiye’nin bugünkü düzen Kurtuluş bunlar gerçekleşmeyecektir. sosyalizmdedir. Biji Newroz biji sosyalizm! i Ali Kul Lisesi’nden bir DLB’l

15

çevrilmiş, paralı eğitim uygulamaları yaygınlaşmış, dershaneye gitmeden, avuç dolusu para dökmeden sınav kazanabilmek hayal olmuş durumda. Bütün bu sıkıntılara rağmen sınavı kazansak bile üniversitede okumak daha ağır bir ekonomik yük anlamına geliyor. Okulu bitirdiğimizde gençliği bekleyen tek şey ise işsizliktir. Günümüzün Dehakları tıpkı yüzyıllar önce olduğu gibi zulme devam ediyorlar. Dershane parasını denkleştirebilmek, okul harçlığını çıkarabilmek için inşaatta çalışırken ölen arkadaşlarımız, günümüz Dehaklarının yarattığı paralı eğitim sisteminin kurbanlarıdır. Zalimin zulmüne karşı Demirci Kawa’nın isyan ruhunu kuşanalım. Newroz’un özgürlük çağrısına kulak verelim. Demirci Kawa’nın isyan balyozuyla Dehak’tan kurtulduğu gibi, bu çürümüş sistemden kurtulmak için mücadeleye atılalım.

“Mücadelemizi asla kesmeyeceğiz!” n Türkçe’yi

nede Türkçeyi bilmeyen bir kişiyi r. rla İnsanlar kendi dili öğrenmek zorunda bırakıyo kendini ifade edebilir ile değil de başka bir dil ile mi? ltürünü unutmaya Hiçbir halk kendi dilini ve kü alet” kadınlara zorlanamaz. Türkiye’de “Ad . Sadece ismi olan verilen isim olarak kalmıştır ın ve bunun başına “Adalet” denen bu kavram nen kişiye şöyle getirilen “Adalet Bakanı” de meler size verilen seslenmek istiyorum; Mahke hakkını aradığı bir özel mülkiyet değil, halkın te kurumdur. Bu kurum ticare n nu bu dönüştürülemez ve ticarete dönüştürülmemesi için mücadelemizi asla kesmeyeceğiz. Kıraç Lisesi’nden DLB’liler


16 -

Lİselİlerİn Sesİ

Ortadoğu halkları yalnız değil!

Emperyalist savaş politikalarına karşı mücadeleye! Suriye’deki çatışmalar iki yılı geride bıraktı. Ortadoğu’da diktatörlüklere karşı başlayan halk isyanları “Arap Baharı” dalgasını yaratmış, Suriye de bundan etkilenmişti. Suriyeli emekçiler iş, aş, eşitlik, özgürlük ve sosyal adalet taleplerini yükseltmişti. Bu tabloyu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için başta ABD olmak üzere emperyalist güçler ve onların işbirlikçileri ise yaşanan karışıklıklardan yararlanarak Suriye’ye yönelik müdahale politikalarını hayata geçirdiler. Bu politikaların Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve kökten dinci çeteler tarafından hayata geçirildiği ise ortada. “Suriye’nin Dostları” adıyla sahneye çıkan başta ABD olmak üzere emperyalist güçler ve işbirlikçileri Suriye’ye barış götürme iddiası ile Suriye’ye ölüm ve yıkım götürüyorlar. Özgür Suriye Ordusu ve gerici dinci çeteler bu “barış” senaryosunda sözde muhalefeti oluşturmakta ve Baas rejimine alternatif olarak gösterilmektedir. Özgür Suriye Ordusu ve kökten dinci çetelerin emperyalistlerin desteği ile ayakta kaldığı ise biliniyor. Son olarak İtalya’nın başkenti Roma’da gerçekleşen toplantıda da ABD Suriye muhalefetine acilen 60 milyon dolar yardım yapacağını ilan ederken, AB de Özgür Suriye Ordusu’na zırhlı araçlar dahil yeni silahlar vaat etti. Türkiye-Katar-Suudi Arabistan üçlüsü ise emperyalistlerin bu kirli politikalarının en önden sahiplenicisi olmaya devam ediyor. Ortadoğu’nun hamisi olma rolüne soyunan AKP’nin Katar ve Suudi Arabistan’la birlikte yeri geldiğinde ABD’li efendilerini bile şaşırtacak derecede savaş politikalarını kızıştırdığı ortadadır. AKP hükümeti bu politikaları tıpkı Suriye’nin diğer dostları (!) gibi “barış” adı altında topluma sunuyor. Ancak AKP hükümetinin yürüttüğü politikalar Suriye halkları için savaş ve ölümden başka bir şey getirmiyor. AKP hükümeti bir yandan kardeş Suriye halkına ölüm götürürken bizleri de bu kirli savaşın parçası yapmaya çalışıyor. Son patriot örneğinde de görüldüğü gibi Türkiye NATO

üsleriyle donatılırken Türkiye halkları da savaşın hedefi haline getiriliyor. AKP hükümeti bu politikaları işçi ve emekçilere ayrılan bütçeden, eğitime, sağlığa ayrılan bütçeden kısıp savaşa ayrılan bütçeyi sürekli arttırarak hayata geçiriyor. Suriye’ye yönelik emperyalist müdahalenin bir an önce son bulması önemlidir. Bu yüzden de adım adım içerisine sürüklendiğimiz, hem kardeş Suriye halkı hem de bizler için ölüm ve yıkım demek olan, kısacası bizlerin hiçbir çıkarının olmadığı bu kirli savaş politikaları karşısında mücadeleyi yükseltmeliyiz. Başta Suriye olmak üzere Ortadoğu halklarına yönelik kirli savaş politikaları karşısında liseli gençlik olarak antiemperyalist mücadelede yerimizi almalıyız. Liseli gençlik olarak sesimizi yükseltelim, emperyalist savaş politikalarına geçit vermeyelim!


Lİselİlerİn Sesİ -

“Omuz omuza mücadele vermeliyiz!” Küçükçekmece’den meslek lisesi öğrencisi bir DLB’linin, emperyalist savaş politikaları, Kürt halkına yönelik saldırılar ve Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı üzerine görüşlerini aldık… Her diktatör savaş başlamadan önce barıştan bahseder. İnsanları kültür, köken olarak birbirlerine düşürmeye çalışıyorlar ki insanlar örgütlenemesin, omuz omuza mücadele edemesin, tepkilerini gösteremesin. Bu patriotlar göz korkutmak amaçlı. Bir zaman ayrılıp kültür ve o kültürün tarihi, o kültürün halkı anlatılmalı, insanların biraz daha bilinçli bireyler olması için kitap dağıtılmalı. Söyleşiler yapılmalı. Açık hava tiyatroları verilmeli meydanlarda. Milliyetçilik ve ulusalcılık anlamında ön yargı ve ego kırılmalı. Şu anki sistemden böyle bir şey yapmasını bekleyemezsin. Bu görev bize düşüyor. Bunların yapıldığı bir ortam zamanla bilinçlenir ve iş birlikçi kapitalist burjuva sınıfının işleri tıkırında gitmez. Benim stajyer olarak çalıştığım fabrikada her ay Türk günü adı altında insanları yozlaştırmaya çalışıyorlardı. Yemek dağıtılıyordu fabrikada, yemek dağıtanlar Osmanlı kıyafetleri giyiyorlardı. Mehter marşları

Liseli arkadaşlarımız;

17

çalıyorlardı. Ben sosyalist bir öğrenci olarak buna tepkimi katılmayarak gösteriyordum. İş yerlerinde, fabrikalarda böyle yoz bir ortam hazırlanmaya çalışılıyor. Böylece ağır çalışma koşullarını bir şekilde telafi ediyormuş gibi gösterip insanların gözlerini boyuyorlardı. Okulda ise bu tablo daha da vahim. Her pazartesi, cuma ırk, kültür gözetmeksizin askeri bir oluşummuş gibi İstiklal marşının okunması bu ülkede başka halklara yer verilmemesinin en açık örneğidir. Buna karşılık bir tepki gösterdiğin zaman çok ağır bedeller karşına çıkıyor. Tarih derslerinde dünya çapını etkilemiş sosyalizm, komünizm veya siyasi görüşlere açıklamak yerine, gençlere göstermek yerine tarihi gençlere sadece savaş yönünden, milliyetçilik yönünden göstermeye çalışıyorlar. Bizleri Kürt kimliğimizden kaynaklı yargılayan sisteme Kürt bir öğrenci olarak kendimi ezdirmedim ve yanımdakini de ezdirmem. Okullarda idareler gençlerin kendi haklarını savunacak bir ortam kurmaması için diktatörlüklerini, despotluklarını en uç seviyeye kadar kullanıyorlar. Buna karşı biz Türk ve Kürt öğrenciler olarak omuz omuza mücadele vermeliyiz ki bu iğrenç sisteme bir dur diyebilelim.

İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı’na! İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana ve Kayseri’de devrimci işçiler “İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği için Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayları”nda biraraya gelecek. Tüm halkların kardeşçe yaşayacağı ve savaşların kökünün kurutulacağı bir dünyanın ancak işçi sınıfının elleriyle kurulacağına inanan herkes bu kurultayda sözünü söyleyecek; işçi ve emekçileri, bizleri din, mezhep, kimlik farklılıklarını öne sürerek karşı karşıya getirmeye çalışanlara güçlü bir yanıt verecekler. Yaşamlarımızı cehennemden farksız fabrikalara tıkan asalaklar, dilimiz, dinimiz, rengimiz farklı diye bizleri birbirimize düşürmeye çalışıyorlar. Oysa fabrikalara aynı saatte doluşanlar, bir tencere makarna, bir tas çorba için ömrünü ağır çalışma koşulları altında tüketenler yine Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi ve Sünni farklı milliyet ve inançlardan işçiler değil mi? İşte bu kurultay, teninin rengi ve konuştuğu dil ne olursa olsun daha fazla kar için sömürülen, savaşlarda katledilen bizlerin kürsüsü olacak. Burjuvazi tarafından aramıza ekilen düşmanlık tohumlarını ve önyargı duvarlarını yıkmak ve bizim olanı almayı başarmanın olmazsa olmaz koşulu birliğimizi kurmak için atılmış bir adım olacak.


18 -

Lİselİlerİn Sesİ

Küçükçekmece’den bir liselinin Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayları hakkındaki görüşü

“Bir devrimci, başkasına atılan tokadı kendi yüzünde hisseder"*

İşçi, bir ülkenin ekonomisinin ayakta durmasını sağlayan bastondur. Ama yıllardır işçi sınıfı, yoksulluk sınırının 3’te 1’i bile olmayan bir ücretle köleleştirilmiş, sindirilmiştir. Burjuvazinin planlarının bozulmaması için gereğinden fazla iş saatleri koyularak cahilliğe mahkûm edilip, okumaya, araştırmaya düşman edilmiş bir sınıftır işçi sınıfı. Fabrikalardaki örgütlenmeye karşı milliyetçilikle, mezhepçilikle düşmanlaştırılmış, işçi arkadaşına yabancılaştırılmış. Bu sayede birlik olmalarına engel olunmuştur. Bu olayların, bu duruma gelmesinde “sosyal medyanın” yani burjuva medyanın etkisi çok büyüktür. İşte tam da bu noktada "birlikten kuvvet doğar" anlayışını devreye sokmamız gerekiyor. Dil, din, ırk, kültür ayrımı gözetmeden örgütlenerek, hakkımız olanı almamız, çelikten bir sınıf birliği yaratarak patronların karşısında yer almamız gerekiyor. Toplum olarak bu duruma dur denmeli ve bazı çözüm yolları aranmalıdır. Tabi bu çözüm yollarını sistemden beklemek hiç de mantıklı değil. Bu çözüm yollarını biz kendi çabamızla bulacağız. İşçilere hakları öğretilmeli, tiyatrolar yapılmalı, bildiri dağıtılmalı, duvar gazeteleri

yapılmalı ve gerçekler anlatılmalıdır. Bir ünlünün arabasını ya da maç skorlarını değil. Bize verdikleri 3 kuruşken, attıkları bombaların parasını bizden 5 kuruş olarak alan bu sistemin gözünde paradan başka hiçbir şeyin değeri yoktur. Doğal ihtiyaçlarımıza yaptıkları zamları, maaşlarımıza neden yapmıyorlar sizce? Tartışmak gerekir. Kardeşi kardeşe düşman eden ve benden aldığı parayla kardeşimi bombalayan sistem bize nasıl dost olabilir? Emperyalist savaşlara dur demeli ve bunları engellemek için omuz omuza verip bu savaşın önüne geçmeliyiz. İşçi sınıfı ve ezilen halklar olarak örgütlenmeliyiz, birleşmeliyiz. Malatya'ya kurulan füze kalkanı, Suriye'ye kurulan patriotların gölgesinde ve onlarca Amerikan üssü barındıran bir ülkede özgürlükten, barıştan bahsetmek pek de mantığa sığacak bir hareket değil. Yurt dışından gönderilen onlarca yabancı askerin amacı nedir? Dünya savaşında yurdunu ana üs yapan bir hükümetin sözüne nasıl inanılabilinir? Ve unutmayalım ki, bu savaşların tek sebebi 3-5 asalağın çıkarıdır. Verilen kayıplar bizim analarımızın yüreğini dağlarken onların cebine dolar olarak girmektedir. Düzen, insanları oyalamak için bin bir türlü hikâyeler, yalanlar anlatan gözümüze perde çeken ve bizi devre dışı bırakan bir düzendir. Öğrenciler olarak, bu kurultay bizim işçi babalarımızın analarımızın kurultayı. Bu savaş bizim kardeşlerimizin öldürüldüğü, katledildiği bir savaştır. Comandante Che'nin dediği gibi "Bir devrimci, başkasına atılan tokadı kendi yüzünde hisseder". Bu tokat, bize, tüm halklara atılan bir tokattır. Artık susma zamanı değil, meydanları doldurma, örgütlenme, halkların kardeşliğini savunma zamanıdır. Ben lise son sınıfına giden bir devrimci öğrenci olarak, asli görevim ezilen halkın yanında bulunmak ve o tokadı kendi yüzümde hissedercesine geri sahibine iletmektir. Biz liseliler olarak bu duruma dur demeli, idari baskılarla yılmamalı, halkların kardeşliğini onlara göstermeliyiz. Okullarımıza duvar gazeteleri yapmalı, afişleme yapmalı, kitap paylaşımlarında bulunmalı ve kardeşlerimizi sistemin uykusundan uyandırıp gözlerini açmalı, gerçekleri görmelerini sağlamalı, örgütlemeliyiz. *Ernesto Che Guevara İstanbul Küçükçekmece’den bir liseli


Lİselİlerİn Sesİ -

19

16 Mart Halepçe Katliamı Yıl 1988... Başka bir 16 Mart... Halepçe Kasabası’na bir gece ya rısı, bütün kasaba uykudayken kimyasal bo mbalar yağdırıldı. Irak ve İran savaşının sü rdüğü süreçte 5 bin kişi Saddam’ın ikili hede flerinin kurbanı oldu. Öyle ki bir gece içe risinde Saddam hem süregelen savaş içe risinde o zamana kadar elde etmediği bir üstünlüğü elde Yıl 1977... Yer Beyazıt Meydanı... Uğursuz bir pusunun etmişti, hem de yıllar yıl ı topraklarında imha bütün işaretleri ortada... Her gün polis kaynayan meydanda in tehdidi altında barındır dığı Kürtlerin 5000 cin top oynuyor. Her gün ortalıkta caka satan sivil polislerin kişilik nüfusunu bir an da yokederek tarihin yerinde yeller esiyor. O yıllardaki deyimiyle birkaç tane görülebilecek en kanlı tehditlerinden birini “toplum polisi”, üniversiteyi kararlılıkla ve toplu bir biçimde savurmuş oldu. Yıllar so nra Saddam’ın sonu terk eden ve devrimci üniversitelilerden oluşan korteje eşlik o zamanlarda 5000 Kü rt’ü ediyor. Ve derken “Beyazıt Meydanı komünistlere mezar bir gece içerisinde olacak!” bağırışlarıyla kurşun yağıyor kitlenin üzerine, kimyasal silahlarla bomba sesi ve yere düşen 7 genç yiğit ı m katletmesine destek devrimci... Bu saldırı sonucu ölen 7 katlia i z a G olan ABD rt bir devrimcinin yanısıra 41 öğrenci de k ı ç A . . . 12 M a emperyalizminin r Gazi yaralandı. ı Gazi 95... Ye ş r 9 a 1 k l ı a y yağlı urganı ile n Ve Saldırıdan sonra ortaya saçılan gerçekler, asyonu direniş, yine k o v o r p geldi. attığı devlet katliamın yalnızca sivil faşistler tarafından in başl istlerle n ş i a r f e l l i i ç v n i n si emek değil, dolaysız olarak devlet tarafından rinin düzeni e y a k güçle m u l l ser o planlandığını kanıtladı. Ortaya çıkan kanıtlar, k girmiş Devlet kolkola e karşılandı. eröre katliamda kullanılan bombanın 16 Şubat anan t il l ı u r g a y l u h si l a 1978’de yakalanan ve kontrgerilla içindeki lerce zgınca niş gün ndan a e r fı i a d r i a t k e emekli bir yüzbaşı olan Mehmet Ali Çeviker’in a n Gazi’d n halen dah ü rağme g depolarında bulunan Amerikan modeli TNT u t B n devle m etti. a a y v a l e u d kalıplarından yapıldığını gösteriyordu. Ülkücü na b ıza kları ka alarım faşist Ali Yurtaslan’ın Ağustos 1978’deki itiraflarına soka e nasıl hafız n an taya ko rün r ö o r a e t d a göre de bu kontrgerilla yüzbaşı MHP’li idi ve faşist ı ş s a, o r randa kazınm cü de aynı o saldırıların organizatörleri ile yakın ilişki içindeydi. gü direniş dedir. iz bilincim

16 Mart Beyazıt katliamı


20 -

Lİselİlerİn Sesİ

Hayata veda eden Bolivarcı hareketin lideri Hugo Chavez...

Sosyalizm kavgasında yaşamaya devam edecek!

Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in hayatını kaybetmesi, dünya genelinde büyük yankı yarattı. Venezuela’nın işçi ve emekçileri sokaklara taşarken, dünyanın ilerici-devrimci güçleri ise, Chavez’in ölümünü, yerküredeki emekçiler için büyük bir kayıp olarak değerlendirdiler. Venezuela’nın asalak burjuvazisi ile Washington’daki efendileri tarafından ise, Chavez’in ölümü büyük bir memnuniyetle karşılandı. Marksist bir devrimci olmamasına rağmen Chavez, Venezuela burjuvazisine karşı işçi sınıfı ve yoksullar safında yer almış, uluslararası ilişkilerde ise, emperyalizme karşı ezilen halkların tarafını tutmuştur. Çizgisinde tutarlı bir duruş sergileyen Chavez, ABD Eski Başkanı Bush dahil olmak üzere, gerektiğinde gerici hükümet veya devlet başkanlarının ağzının payını vermekten de kaçınmamıştır. *** Chavez liderliğindeki Bolivarcı hareket, özel mülkiyet ve sınıf ilişkilerine dokunmadığı halde, halkçı politikalar izleyerek emekçiler lehine kaydadeğer kazanımlara imza atmıştır. Bunda petrol gelirlerinin önemli bir payı olmakla birlikte, alınan önlemler bundan ibaret değildir. Petrol gelirlerinin kaydadeğer bir kısmının emekçiler lehine kullanılmasının yanı sıra tarım, sanayi, ulaşım, vergiler, eğitim, sağlık ve diğer

alanlarda yapılan reformlardan milyonlarca yoksul ve emekçi yararlanmıştır. Chavez’in 13 yılı aşan başkanlık döneminde emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarında önemli ilerlemeler kaydedildi. Genel olarak emekçilerin yaşam standartları yükselirken eğitim, sağlık, beslenme, barınma, ulaşım gibi yaşamsal alanlarda da büyük ilerlemeler sağlandı. Toplumun çoğunluğunu oluşturan işçi ve emekçilerin sadece çalışma ve yaşam koşulları değil politik bilinci, örgütlülük düzeyi ve eylem kapasitesi de büyük bir gelişme sağlamıştır. Askeri darbeyi püskürten, Chavez’i üçüncü defa iktidara taşıyan, emperyalistlerin, işbirlikçi burjuvazinin ve onun vurucu gücü olarak hareket eden medyanın kirli ve sinsi oyunlarını boşa düşüren de, emekçilerdeki bu uyanıklık ve eylem kapasitesidir. *** Ancak tüm bu kazanımlara rağmen, Venezuela’da halen kapitalist sistem yerli yerinde durmaktadır. Özel mülkiyet ve insanın insan tarafından sömürüsüne dayalı sınıf ilişkileri yerinde duruyor. İşbirlikçi burjuvazi ekonomik ve mali gücünü koruyor. Dahası, Chavez’in erken ölümünü fırsat bilerek inisiyatifi yeniden ele geçirme planlarını şimdiden yapmaya başladı. Öte yandan emperyalist tekellerin varlıkları da, özü itibarıyla yerli yerinde duruyor. *** O, bir hareketin önderi ve bir devlet başkanı sıfatıyla işbirlikçi burjuvaziye ve emperyalistlere kafa tutmuş askeri darbe, komplolar ve kirli oyunlara rağmen işçiler, emekçiler, yoksullar ve ezilen halklar için çalışmıştır. Salt Venezuela ve Latin Amerika’da değil, dünyanın dört bir yanında Chavez’in özel ilgi görmesi ve ölümünün bu kadar geniş yankı yaratması, dünya işçi ve emekçileri tarafından şimdiden benimsendiğini göstermektedir. Erken yaşta hayata veda etmesine rağmen hem emekçilerin gönlünde hem devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşamaya devam edecektir.


Lİselİlerİn Sesİ -

Haydi arkadaşlar, devrime yürüyoruz! Ben bir lise öğrencisi olarak, devrimden, bu ülkede suç olarak kabul edilen masumane görüşümüz olan ilerici-gelişmiş bir eğitim sistemi ve halkların kardeşçe yaşadığı, emeğin sömürülmediği bir yaşamdan bahsetmek istiyorum. Biz gençler, toplumun en dinamik, enerjik, meraklı yapı taşlarıyızdır. Ve devrimi gelecek kuşaklara taşımak, tanıtmak yine biz devrimci gençlerin asli görevidir. Nedir devrimden kastımız peki? Eşit, parasız, bilimsel, anadilde, sınavsız, özgürlükçü bir eğitim. Sömürülmeyen bir ülke, kadını şiddet görmeyen bir toplum, işçinin emeğinin karşılığını aldığı bir sistem, birleşen tüm halkların kardeşçe, paylaşarak yaşadığı bir dünyadır devrimciliğimizden kastımız. Okullarda idari baskıların olmadığı, gerçek tarihi, uygulamalı gerçek bilimi, ırk ayrımının olmadığı öğrenci sıralarında oturmaktır biz Devrimci Liseliler Birliğ’inin hedefi ve emeli. Meslek liselerinde okuyan ağabeylerimize, kardeşlerimize yönelik staj(iş öğrenimi) adı altında yapılan kölecilik sisteminedir bizim isyanımız. Kitapların yasaklanmadığı, öğrencilerin, gazetecilerin, işçilerin, emekçilerin haklarını savunan avukatların zindanlarda işkence, baskı görmediği bir ülkedir isteğimiz. İnsanları okumaktan, araştırmaktan soğutan, korkutan, birbirine güvensizleştiren sistemin üstü kapalı köleliğini yaşayan halklar haline geldik bu emperyalist dünyada… Emperyalistlerin uşaklığını yapan, adım adım özelleştiren, kendi toprağımızı, bize (yani sahibine) yabancılaştıran bir sistemdir AKP İktidarı. Bizi terörist diye yargılayanlar mı teröristtir, yoksa biz mi, sorarım arkadaşlar? Okul önlerinde sınavsız, parasız, anadilde eğitim için bildiri dağıtan gençleri coplayan, işkence yapan, taciz eden polis midir terörist, yoksa biz mi arkadaşlar? Evet, bu soruların cevabı çok açık. Ve biz gençlere düşen görev ise kol kola girip bu sisteme dur demektir, örgütlenmektir. Öyle ki sistem işçi, emekçilerden o kadar korkuyor ki, 3 kişilik gruplar halinde gezmenin çeteciliğe girdiği kurallar yüzünden engellemeye çalışıyor insanların konuşmalarını, tanışmalarını, tartışmalarını... Buna dur deme zamanı geldi de geçmiyor mu? Daha aydınlık gelecekler için yaşasın eşit, anadilde, parasız, bilimsel, gerçekçi, tarafsız eğitim mücadelemiz! Yaşasın halkların kardeşliği! Haydi arkadaşlar devrime yürüyoruz!

21

Kentin varoşlarından gelen İncecik pardösüler içindeki okul arkadaşlarımız Her vakit çok geç gelirlerdi sabah dersine, Çünkü süt ve gazete dağıtırlardı annelerinin yerine. Öğretmenler Onları bir güzel azarlar Ve işaret korlardı kara kaplı deftere Getirmezlerdi yanlarında yiyecek filan. Ders aralarında yalnız ödevlerini yaparlardı helalarda. Ama izin verilmezdi buna. Dinlenmek ve yemek içinmiş ders araları. Pi'nin ondalık değerini bilemediler mi öğretmenleri sorardı onları: Neden kalmadınız o çıktığınız çöplükte? Bilirdi onlar neden kalmadıklarını.

Kentin varoşlarından gelen yoksul çocuklarına devlet kapılarında önemsiz görevler vaadedilirdi, bu yüzden onlar, gecelerini gündüzlerine katıp ezberlerlerdi parça parça olmuş elden düşme kitaplarında ne varsa. Bir de öğrenirlerdi öğretmenlerinin ayaklarını yalamayı ve hor görmeyi kendi analarını Varoşlardan gelen yoksul okul çocuklarına vaadedilen bu önemsiz görevler toprağın altındaydı. Onlara ayrılan yerlerdeki sandalyelerin yoktu oturacak yerleri. Olsa olsa Kısa bitkilerin kökleriydi onları bekleyen. Hem ne diye öğretiliyordu bu çocuklara Yunanca dilbilgisi, Sezar'ın seferleri, sülfürün formülü, Pi'nin değeri? Alınlarında yazılı olan Flander'lerin kitle mezarlarında neye ihtiyaçları olacaktı bu çocukların biraz kireçten başka? Bertolt Brecht


22 -

Lİselİlerİn Sesİ

Proleter sanatın en büyük temsilcisi”*:

Aleksey Moksimoviç Peşkov (Maksim Gorki) “

28 Mart 1868’de Nijniv Novgorod’da doğan Gorki nakliye işçisi olan babasını 5 yaşındayken kaybeder. Gorki 11 yaşına geldiğinde annesini de kaybeder ve büyük annesi ve babasıyla yaşamaya başlar. Yalnızca birkaç ay okula gidebilen Gorki, 8 yaşında çalışmaya başlar. Küçük yaşta çalışmaya başlamasından kaynaklı Rus proletaryasını yakından tanıma imkânı bulur. Bir gemide bulaşıkçılık yaparken okumaya merak sarar. Keskin bir gözlemci olan Gorki, 1892 yılında Tiflis’te Kafkas Gazetesi’nde çalışmaya başlar. Takma adı olan “Gorki”yi acı ve yoksullukla geçirdiği hayatını kısaca betimlemesi için kullanmıştır -Gorki Rusça’da “acı” anlamına gelmektedir-. 1895 yılında St. Petersburg’da yayınlanan “Çelkaş” adlı öyküsü onun ünlenmesini sağlayan bir öyküsüdür. “Hikâye Denemeleri” adlı ilk kitabı 1898’de yayınlanır. Çok beğenilir ve kariyerinin başlangıcı sayılır. İlk romanı “Foma”dır ve 1899 yılında yayınlanmıştır. Bu dönemde sağlam bir olay örgüsü kuramaması ve yaşamın anlamı üzerine uzun felsefi tartışmalara girmesi romanlarının başarısını düşürür. En başarılı romanlarından biri olan “Ana”yı 1906’da yazmıştır ve Rus Devrimi’ne adamıştır. Çar rejimine karşı olan Gorki, bu sebepten kaynaklı defalarca tutuklanmıştır. Çarlık tarafından baskı ve kontrollere maruz kalmıştır. 1901’de yazdığı “Fırtına Habercisi’nin Türküsü” adlı kısa şiirden kaynaklı tutuklanmıştır ve kısa sürede serbest kalmıştır. Daha sonra Kırım’a gitmiştir. Birçok devrimciyle tanışan Gorki, 1902’de Lenin’le tanışır ve aralarında yakın bir arkadaşlık gelişir. Aynı yıl Rusya Edebiyat Akademisi’ne seçilir, fakat Çar ll. Nicolas buna izin vermez. Bu tavrı protesto etmek için Anton Çehov ve Vladimir Korolenko akademiden ayrılırlar. 1905 Rus Devrimi sırasında Peter ve Paul Kalesi’nde kısa bir süre hapis kalır ve “Güneşin Çocukları” adlı oyunu yazar.

Doğumunun 145. yılında hala devrimci sanatın yol göstericisi

Sosyalist gerçekçilik akımının en büyük ustalarından biri olan Gorki, 1905’te resmi olarak Rusya Sosyal Demokrat Partisi’nin üyesi olur ve Bolşevikler ile beraber hareket eder. Devrimde önemli rol oynayan Bilgi isimli bir yayın evi kurar. 1906 yılında ABD’ye yaptığı seyahatin ardından İtalya, Capri Adası’nda yaşamaya başlar. 1913’te tekrar Rusya’ya dönen Gorki, Rusya’nın 1. Dünya Savaşı’na girmesine karşı çıkar. Savaş sırasında Petrograd’daki evi Bolşevik Ofisi gibi çalışmaya başlar. Gorki, yazarın ezilenlerden yana açık bir tavır almasından yanaydı. G. Lukacs, Gorki için şöyle diyor: "Emperyalist savaşa karşı tutumun ne? Faşizme karşı tutumun ne? Onun bir yazara karşı davranışını belirleyen temel sorular bunlardır." Gorki, bir yazarın, gerçeğe uygun konuları, kişileri anlatmasını; bunu yaparken de, sosyalist dünya görüşüne bağlı kalması gerektiğini ileri sürüyordu. 1913’te Pravda Gazetesi’nin kuruluşunda yer alan Gorki, 1917 Ekim Sosyalist Devrimi’ni coşkuyla karşıladı. Devrimci mücadelede etkin görevler alıp yayıncılık ve yazarların örgütlenmesine önderlik etti. 1934’te Sovyet Yazarlar Birliği başkanı olan Gorki, birçok kongre düzenleyerek dünyanın birçok yerinden yazarları Sovyetlerde ağırladı. Yakın dostluklar kurduğu birçok yazarı devrimci mücadeleye çağırdı. Düzenlediği kongrelerden birinde “Sosyalist Gerçekçilik” kavramını ortaya attı. 18 Haziran 1936’da zaatüreden hayatını kaybetti, fakat onun eserleri, sanata ve sanatçıya bakış açısı bugün hala yolumuzu aydınlatmakta… *1917 Ekim Sosyalist Devrimi’nin önderi Lenin, dostu ve arkadaşı Gorki’yi böyle niteler.


Orkestranın şefini, Karl Marks’ı 14 Mart 1883’te yitirdik…

“Varsın egemen sınıflar bir komünist devrim ürküntüsüyle tir tir titresinler. Proleterlerin, zincirlerinden başka kaybedecekleri şeyleri yok. Bir dünya var kazanacakları. Bütün ülkelerin proleterleri, birleşin!”


e v n ı ğ ı l ş ı m n a d a e m Devri r ı d ı d a n ı n ı ğ ı l ş a d l o y siper

! E R E D KIZIL


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.