ROTA 01 - Haziran 2007

Page 1

İşçi Bülteni Özel Sayı 188

Tersaneler cehennem Tersane işçilerinin sesi işçiler köle kalmayacak!

R O TA

Aylık bülten Sayı 1 Fiyatı 50 YKr

T e r s a n el e r de b i zi si g or t a s ız ç al ı şt ı r an l a r a, i ş gü ve n li ğ i te d b ir l er i a lm ay ıp , i ş c i n a y e tl e r in e k u r b a n e d e nl e r e, ü c r e tl e ri m iz i g a sp e de n l er e ve ri le ce k oyum uz yok!

Sorulacak hesabımız var!


Haziran 2007

2 ROTA

Bü ltenden... Rota’nın ilk sayısında hepinize merhaba. Uzun süredir seslendiğimiz Tersane İşçileri Bülteni yerine bundan sonra birliğimiz tersane işçilerine aylık yayınımız ‘Rota’ üzerinden seslenecek. Bundan sonra her ay Rota bizlere tersaneler cehenneminde kölece çalışma koşullarına karşı yürüteceğimiz mücadelede yol gösterecek. Bültenimizin ilk sayısı seçim gündeminin tartışıldığı bir süreçte çıkıyor. İlk sayımızda işçi ve emekçiler için bir ortaoyunu olan seçimlerle ilgili tersane işçisinin izlemesi gereken yolu gösteren yazılarımız var. Tersanelerde son dönende ücret gasplarında bir artış yaşanıyor. Bültenimizin sayfalarında konuyla ilgili tersane işçileriyle yaptığımız röportajları bulabilirsiniz. Ücret gasplarına karşı izlenmesi gereken yolla ilgili bildirimizi de bu sayımızda yeralıyor. Bültenimizin bu sayısında ayrıca Birlik çalışanlarımızdan bir işçinin çalıştığı tersanedeki işçilere seslenen yazısı da var. Bundan sonra her sayı bir kitap tanıtımımız olacak. Bu sayımızda Maksim Gorki’nin “Ana” isimli kitabını tanıtıyoruz. Sınıftan haberler köşesinde sınıf kardeşlerimizin mücadelesinden haberler bulacaksınız. Tüm tersane işçilerini bültenimizi sahiplenmeye, düzenli yazı katkısı sunmaya, okumaya ve okutmaya çağırıyoruz. Tersaneler cehennem, işçiler köle kalmayacak!

Yasağa rağmen, 1 mayıs’ta Taksim’e çıkıldı! 1 Mayıs’ı önceleyen 1 ay içerisinde sermaye ile işçi ve emekçiler arasındaki irade savaşı işçi sınıfının kazanımıyla son buldu. 1 Mayıs günü, tüm baskı ve engellemelere rağmen binler Taksim meydanını doldurdu. Sabahın erken saatlerinden itibaren istanbul’un dört bir yanından işçiler, emekçiler Taksim’e akmaya çalışırkan İstanbul’da sanki ilan edilmemiş bir sıkı yönetim vardı. 1 Mayıs’ı engellemek için alınan tedbirler, bütün İstanbulluların yaşamını felç etti. Trafik tamamen kilitlenirken, halk “vali istifa!” sloganıyla sokağa döküldü. Buna rağmen 1 Mayıs eylemcileri toplanma noktaları olan Dolmabahçe, Kabataş, Beşiktaş’ta sayısız kez polisle çatıştı. Buradan İnönü Stadı’na doğru yürüyüşe geçen Sine-Sen üyesi sinema emekçileri polisin tazyikli su ve biber gazlı saldırısına maruz kaldı. Diğer yandan tüm engellemelere rağmen Karaköy civarına ulaşabilen kitle polis barikatıyla karşılaştı. Karaköy’den Taksim’e çıkan bütün yollarda polis barikat kurmuş ve burada da saatlerce süren çatışmalar yaşandı. Okmeydanı ve 1Mayıs mahallelerinden çıkması engellenen devrimci gruplar saatlerce polisle çatıştı. Şehir dışından İstanbul’a gelen yaklaşık 3000 kişi PendikKurtköy’de durduruldu. Burada yolu trafiğe kapatan kitle, saatlerce jandarmayla çatıştı. Jandarma, barikatı kaldırmak zorunda kaldı. Tersane İşçileri Birliği ise, trafiğin, polis tarafından felç edilmesinden kaynaklı Taksim’e ulaşamayacağını anlayınca şehir dışından gelen işçilerle birleşmek için Kurtköy’e yöneldi. Burada 3000 kişi ile birlikte saatlerce barikatlar zorlandı.. Burada yapılan konuşmalardan sonra kitle dağıldı. Tersane İşçileri Birliği ile BDSP buradan Kartal’a geçerek polis terörünü protesto eden bir basın açıklaması gerçekleştirdiler. Bankalar caddesinde yürüyüş kartal meydanında sona erdi. Burada BDSP temsilcisi ve TİB-DER başkanı bir konuşma yaptı. İzleyenler, alkışlarla destek verdi . Eylemden sonra bir çok insan yanımıza gelerek bayramımızı kutladı.


Haziran 2007

ROTA 3

Düzenin seçim oyununu bozalım! Bir seçim sürecine daha girdik. Ordu ile AKP arasında yaşanan gerilim ordunun bir gece yarısı müdahalesiyle erken seçime evrildi. Böylece tüm gerçek açığa çıktı. Demek ki, bu ülkede iktidar olmak başka, hükümet olmak başka imiş. Demek ki, bu ülkeyi hiçte “milletin iradesine” dayandığı iddia edilen meclis değil, emperyalizmle işbirliği içindeki tekelci burjuvazi ve onun adına ordu yönetiyormuş. Öyleyse, kimin hükümet olduğunun bir önemi yok. En sağından sözde soluna kadar hangi düzen partisi iş başına gelirse gelsin, egemen sınıfın çıkarları için çalışmak, onun ihtiyaçlarına yanıt vermek zorundadır. Yıllardır emekçilere, “Bu ülkede demokrasi var. Beğenmediğin hükümeti değiştirirsin” adı altında sunulan demokrasi yalanı bizleri kandırmak, öfkemizi dindirmek için söyleniyormuş. Oysa oynanan bir orta oyunudur. Tüm düzen partileri aslında patronların çıkarları için çalışan ve onlar adına bizleri kandıran kuklalardır. Hepsi Amerikancı, hepsi İMFci, hepsi TÜSİAD’cı, hepsi sermaye dostu, işçi ve emekçi düşmanıdır. Bu seçim sürecinde de tüm düzen partileri kapımızı aşındırıp onlara oy vermemizi isteyecekler. Ve bir kez daha kendi ellerimizle kendi celladımızı seçmiş olacağız. Aslında bizler de bunun bir ortaoyunu olduğunu, kim hükümet olursa olsun işçi ve emekçilerin yaşamında, kölece çalışma koşullarında hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliriz. Söylemde ne derlerse desin hepsinin patronların partisi olduğunu, kim kazanırsa kazansın kaybedenin yine işçi ve emekçilerin olacağını tahmin ederiz. Sahte vaatlerle kapımızı çalan ve bizlere yalan sıralayan bu asalaklara verilecek oyumuz. Onlardan soracağımız hesabımız var. Şimdiden iki parti parlatılmaya çalışılıyor. Bunlardan biri AKP, diğeri ise CHP. Birinin şeriatçı, diğerinin ise laik olduğu söylenerek işçi ve emekçiler taraflaştırılmaya çalışılıyor. Ordu ile hükümet gerilimi üzerinden bizleri bu düzene yedeklemeye çalışıyorlar. Oysa hepsi aynı, yok birbirlerinden farkları. Çünkü “laiklik elden gidiyor, şerait geliyor” konusu tartışılırken emeğiyle geçinen milyonların hayatında hiçbir değişiklik olmadı. Açlığımız da, yoksulluğumuz da daha fazla arttı.

Parlamento sorunlarımıza çözüm olamaz! Kurtuluşumuz işçi-emekçi iktidarında!

Bugüne kadar hükümet olan partiler işçi ve emekçilere hiçbir şey vermedi. Bugüne kadar sayısız hükümet geldi geçti, sayısız seçim yaşandı, ama bizlerin payına yine sefalet, yine yoksulluk, yine geleceksizlik, yine işsizlik düştü. Her parti, hükümet olduğunda bizlerin sorunlarını çözeceğini iddia ederek yalan söyledi. Ancak şimdi söz söyleme sırası bizde. Bizlerin kurtuluşu ne seçimde ne de mecliste! Bizlerin kurtuluşu işçi-emekçilerin iktidarında. Çünkü biliyoruz ki, bu ülkeyi politikacı sıfatıyla yönetenler o parlamentoda kukladan başka bir şey değillerdir. İşte bunun için iktidara kim gelirse gelsin, emekçiler payına hiçbir şey değişmeyecek. Seçimlerde işçi ve emekçilerin hiçbir çıkarı olamaz, sorunları çözülemez. İşçi ve emekçilerin gerçek çözümü sömürücü patronlar sınıfını ortadan kaldırmaktır. Bu sınıf iktidarı sürdüğü sürece bizlerin payına açlıktan, işsizlikten, yoksulluktan başka bir şey düşmeyecektir. Bu nedenle işçi ve emekçiler kendi iktidarını kurmak için devrimci sınıf mücadelesini yükseltmelidir. Burjuva parlamentosunu teşhir eden, gerçek kurtuluşun işçi ve emekçi iktidarında olduğunu söyleyen, bizleri örgütlü mücadeleye çağıran bağımsız sosyalist milletvekili adaylarını desteklemek, düzen partilerine verilecek oyumuz yok sorulacak hesabımız var şiarıyla mücadeleyi yükseltmek görevimizdir.


Haziran 2007

4 ROTA

Düzen partilerine oy yok!

İşçi sınıfının bağımsız sosyalist adaylarını destekliyoruz! İşçi ve emekçileri aldatma oyunundan ibaret olan seçim süreci yaklaşmış bulunuyor. 22 Temmuz’da önümüze koydukları sağlı–sollu partileri seçmemizi isteyecekler. Oysa bu partilerin ne sağı var, ne de solu. Hepsinin programı aynıdır. Hepsi IMF’ci, hepsi Amerikancıdır. Şimdi bu çürümüş düzenin çürümüş partileri bizlerden çaldıklarıyla seçim çalışmalarına trilyonlar harcamaya başladılar. Bizler çoluk çocuğumuza bir ekmek dahi götürmekte zorlanırken, onlar trilyonları, bizi kandırmak için sokağa saçıyorlar. Peki, ne adına? Onmilyara varan maaş ve ceylan derisi koltuklarını sağlama almak için... Onlar şimdi bizden utanmadan bin bir türlü vaatte bulunarak oy isteyecekler. Onlar değil mi ki bu ülkenin ekonomisinin belkemiğini oluşturan temel işletmelerini haraç – mezat satarak bizleri işsizliğe sürükleyenler? Onlar değil mi ki bu ülkenin her köşesini emperyalistlere peşkeş çekenler? Onlar değil mi ki ortadoğuda Filistin, Lübnan ve Irak halkının kanını döken emperyalistlere ve siyonistlere askeri üsleri açanlar? Ve yine onlar değil mi ki bu ülkenin işçi – emekçilerinin hayatını cehenneme çeviren yasaları çıkarmak için mecliste harıl harıl çalışanlar? Birilerinin İslamcığa birilerinin laikçiliğe, birinlerin “vatan millet sakarya” edebiyatına sarılması neyi değiştirir? Sonuçta hepsi bu sömürü düzenini bekçisi, yılmaz savunucusudur. Tersane işçileri, kardeşler! Hayatımızı cehenneme çeviren bu sermaye partileri şimdi bizlerden oy istiyorlar. Bu cehnemde 25 bin tersane işçisinin kanı emilirken bu partiler nerede idi? Sigorta hakkımımız gasp edilirken bu partiler ne yaptı? Ücretlerimiz gasp edilirken ve biz buna karşı mücadele ederken hangisi yanımızda idi? İş kazalarında yitirdiğimiz arkadaşlarımızın hesabını sormak için yaptığımız

eylemlerde yaka paça gözaltına alınırken hangisi yanımızda idi? Bunlar değil midir kendi çıkarları için birbirinin boğanızına sarılan, iş işçilere karşı yasa çıkarmaya gelince tek vücut olan? Tuzla tersaneler cehennemine sadece gemi indirmek için gelenler, buradaki kuralsızlığı görmezden gelenler bizden oy istiyorlar. Bizlerin düzen partilerine verecek oyumuz yok, onlardan sorulacak hesabımız var. Tersane işçileri, kardeşler! Bizler patronların bizlerin yıkımı üzerinde kurdukları düzenlerine mahkûm değiliz. Biz işçi ve emekçilerin de bir seçimi var. O da çürümüş ve kokuşmuş sermaye düzenine karşı örgütlenip mücadele etmek. Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun (BDSP) adayları seçimlere bu sömürü düzenini teşhir etmek, işçilerin örgütlenme mücadelesini güçlendirmek, eğer seçilirlerse, parlementoda sermaye temsilcilerine karşı işçi sınıfının gerçek kurtuluşunu, kendi iktidarını savunmak için katılıyorlar. Tüm tersane işçileri olarak onları destekleyelim! İşçi sınıfının devrimci programı altında kenetlenelim!


Haziran 2007

ROTA 5

Tersanelerde ücret gasplarına karşı örgütlü direniş! Son dönemde tersanelerde ücret gasplarında önemli bir artış var. Bir çok taşeron çalıştırdığı işçilerin ücretlerini ödemiyor.Tersane patronları ise, karşılarında bir tepki görmedikleri sürece buna seyirci kalıyor.Her geçen gün büyüyüp gelişen ve tersane işçileri için bir mücadele odağı haline gelen derneğimize yapılan başvurular bu durumu en açık biçimde gösteriyor.Neyse ki, derneğin müdahale ettiği bütün ücret gasplarında ya taşeronlar ya da tersane patronları ücretleri ödemek zorunda kaldı. Ücret gasplarına karşı bir merkez haline gelen Tersane İşçileri Birliği’ne hemen hemen her gün işçiler ücretleri ödenmediği gerekçesiyle başvuruyor Ancak gerek ücret sorunu, gerekse diğer sorunların çözümü için bu tekil mücadelelerin ötesinde bir şeyler yapmanının zamanı geldi de geçiyor.Her geçen gün büyüyen birliğimiz ve dernek, şimdi bu sorunlara daha kalıcı çözümler bulmak için hazırlıklar yapıyor. Son aylarda yaşananan bazı örnekleri aşağıda sunarken herkesi daha da keskinleşecek mücadeleye kendilerini hazırlamaya çağırıyoruz. Çeksan Tersanesi’nde gerçekleştirdiğimiz direnişten sonra Çırakoğlu isimli firma ücretleri ödemek zorunda kaldı. Ancak sorun tek başına Çırakoğlu firması da değil, bir dizi taşeron bu dönemde işçilerin ücretini aylardır ödemiyor. GEMSAN Tersanesi’nde çalışan 8 işçi 2 aydır ücretlerini alamıyordu. TİB-DER’e başvuran işçiler 3500 YTL olan alacaklarını dernek aracılığıyla aldılar. Güllü Denizcilik tarafından 6 işçi TİB-DER aracılığıyla 3 bin YTL olan alacaklarını aldılar. Ardından Sadıkoğlu Tersanesi Bazalı Denizcilik’te çalışan 11 işçinin toplam 4500 YTL’lik alacağı TİB- DER öncülüğünde alındı. - İskenderun Tersanecilik’te (İSTER) çalışan yaklaşık 40 işçiden bir kısmı ücret alacakları için dava açmak istedi. TİB-DER’in avukatı aracılığıyla dava açıldı. RMK Tersanesi’nde Serhat Gemi taşeronuna bağlı çalışan bir grup işçi uzun bir süredir ücret alamadıkları gerekçesiyle TİB-DER’e başvurdu. Türker Tersanesi AVEG taşeronunda çalışan bir grup işçi 2 aydır ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle derneğimize başvurdu.

Tuzla Gemi Tersanesi VEGA taşeronunda çalışan işçiler 2 aydır ücretlerini alamıyor. Anadolu Tersanesi’nde Mimaş Denizcilikte çalışan yaklaşık 50 işçi ücretlerini alamadığı için çalıştıkları gemide oturma eylemi yaptı. Oturma eyleminin ardından ana firma yetkilileri ücretleri kendilerinin ödeyeceği taahhüdünü vermesi üzerine eylem sonlandırıldı.. Açıkta iş yapan Engin Gemi’de çalışan işçilerin sigorta prim günleri keyfi bir şekilde eksik yatırılmakta. İşçilerin itirazına karşılık mafyavari yöntemlerle karşılık veriyor. Şu ana kadar iki işçi sigortaları eksik yatırıldığı gerekçesiyle derneğimize bilgi almak amaçlı başvurdu ve derneğimiz tarafından bilgilendirilip yönlendirildi. Yukarıda saydıklarımızın dışında bir çok yerden ücret alınacağı haberleri geliyor. Hak gasplarında göreli artışın olduğu bu dönem içerisinde işçiler, Tersane İşçileri Birliği’ni umut olarak görmüş ve yanılmadıkları ortaya çıkmıştır. Ancak tersanelerde ücret gasplarına karşı işçiler arasındaki birlik ve dayanışma yönünün zayıflığı dikkat çekmektedir. Bir taşeronda çalışan işçilerin sadece bir kısmı harekete geçebiliyor. Geri kalanları ya başka yerlerde çalışmaya başlıyor ya da aynı yerde çalışmaya devam ediyor.

Bunlar engerekler ve çıyanlardır! Ücret Ödemeyen Tersane Ve Firmalardan Bazıları: Vega Gemi Donatım (Turkter Tersanesi) Aveg Gemi Donatım (Tuzla Gemi) Murat Denizcilik (Sadıkoğlu Tersanesi) Bazalı Denizcilik (Sadıkoğlu Tersanesi) Serhat Gemi (Pendik Askeri Tersanesi) Alp Gemi (Rmk Tersanesi) Mimaş Denizcilik (Anadolu Tersanesi) Çırakoğlu (Desan Tersanesi) Gülle Denizcilik (Gemsan Tersanesi)


Haziran 2007

6 ROTA

Tersanelerde seçim çalışması... Tuzla tersaneler cehenneminde seçim çalışmaları başlamış bulunuyor. Geçtiğimiz hafta Tersane İşçileri Birliği olarak seçim sürecini tartışmış ve Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu‘nun (BDSP) bağımsız sosyalist adaylarını destekleme kararı almıştık. 2 Haziran Cumartesi günü dernek binasında seçim süreciyle ilgili bir toplantı gerçekleştirdik. Toplantı, güncel siyasal tabloyu değerlendiren konuşmayla başlandı. Konuşmada, egemenlerin seçim üzerinden yeni bir oyun hazırlığında olduğu ifade edildi ve bu oyuna işçi ve emekçilerin kanmaması gerektiği vurgulandı. Ayrıca parlamentoya hangi parti gelirse gelsin sorunlarımızı çözemeyeceği, işçi ve emekçilerin gerçek kurtuluşunun sosyalizmde olduğu ifade edildi. Sosyalizm için mücadeleye çağıran devrimci adaylara destek çağrısı yapıldı. Ardından Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı

Zeynel Nihadioğlu bir konuşma yaptı. Nihadioğlu konuşmasında, “Bizleri iş cinayetlerine maruz bırakanlar, sigortasız çalıştıranlar, ücretlerimizi dahi gasp etmeye çalışanlar bizlerden utanmadan oy isteyecekler, sermaye sol ve sağ ittifaklar oluşturarak bizleri ayrıştırmaya çalışıyor. Oysa asli çelişki, emeksermaye çelişkisidir. Sermaye bu ayrılığın üzerini örten tutumunu seçim zerinden de devreye sokuyor. Dolayısıyla emek cephesi olarak bizler, işçilerinemekçilerin gerçek kurtuluş çizgisi olan sosyalizmi savunmalıyız. Seçimleri devrimci mücadelenin bir aracı olarak değerlendiren BDSP’nin sosyalist adaylarını destekliyoruz” diyerek temel bakışı anlatan bir konuşma yaptı. Ardından işçilere söz verildi. İşçiler, düzen partilerine olan öfkelerini dile getirdiler, birlik çağrıları yaptılar. Tersane İşçileri Birliği

Türkter’de güç ve irade kazandı!

Tuzla Tersaneler cehenneminde ücret gasplarının ardı arkası kesilmiyor. Hemen her gün Tersane İşçileri Birliği Derneği’ne ücret alacakları için başvuran işçiler, derneği umut olarak görüyorlar. En son Türkter Tersanesi’nde AVEG isimli taşerondan uzun süredir ücretlerini alamayan 5 işçi, haklarını istedikleri için kapı dışarı edildiler. Bunun üzerine işçiler, Tersane İşçileri Birliği’ne başvurdular. Dernek ile AVEG firması arasında yapılan görüşmelerde taşeron firma ücretlerin sadece bir kısmını ödeyebileceklerini söyledi. Dernek, bu öneriyi kabul etmedi. Sonrasında işçilerle yapılan toplantıda 2 Haziran Cumartesi sabahı direnişe başlama kararı alındı. 2 Haziran sabahı Tersane önünde toplanan dernek üyeleri ile işçiler ajitasyon konuşmaları eşliğinde direnişe destek çağrısı yaptılar. “Direne direne kazanacağız!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Ücret hakkımız gaspedilemez!” sloganlarını coşkuyla haykırdılar. Bir süre sonra polis tersaneyi ablukaya aldı. Daha sonra tersanenin İdari Müdürü Salim Öztürk direnişe geçen işçilere tehditler savurarak uzaklaştırmaya çalıştı. Ancak beklemediği sert ve kararlı bir tutumla karşılaşınca bu kez orada bulunan özel güvenlikleri devreye soktu. Özel güvenlikle yaşanan arbede sırasında dernek üyeleri ve işçiler kararlı bir tutum gösterdiler. Bu arada olaya pek “bulaşmayan” polisler, Salim Öztürk tarafından azarlandı. Öztürk’ün “Her gün buranın ekmeğini yiyorsunuz, bunları buradan uzaklaştıramadınız” sözlerine karşı polisler sessiz kalmayı tercih etti. Bu arada tersane patronlarıyla polisin sıkı fıkı ilişkisi ancak bu kadar net özetlenebilirdi. Direniş ücretlerin eksiksiz ödenmesinden sonra kazanımla sonuçlandı. Bu arada tersane önünde başka bir taşeronda çalışan iki işçi, direnişi duyarak ücret alacaklarını talep etmeye geldiler. Bu işçiler de direniş üzerinden paralarını eksiksiz aldılar. Ücret gasplarının yoğun olarak yaşandığı bu dönemde TİB-DER’e başvurular sürüyor. Bu direnişin örgütlendiği sırada başka bir işçi grubu ücretlerini alamadıkları için Birlik’e başvuruda bulundular. Hak gasplarına ve kölece çalışmaya karşı izlenmesi gereken yol birleşik direniş olmalıdır. Tersane İşçileri Birliği ise bunun öncüsü konumundadır.


Haziran 2007

ROTA 7

Sınıftan haberler... Deri-İş Sendikası Tuzla Şubesi, 15 Mayıs’ta yaşanan iş kazası sonucu yaşamını yitiren Hüseyin Güneri ve sonuçlanan toplu sözleşmelere ilişkin Tuzla Organize Deri Sanayi’nde Eski Traktörcüler Durağı’nda bir açıklama gerçekleştirdi. Burada toplanan sendika üyesi işçiler 15 Mayıs’ta iş kazası sonucu yaşamını yitiren Hüseyin Güneri için eylem yaptılar, sendika yetkilileri toplu iş sözleşmeleri hakkında bilgi verdi. Ada Deri’de gece bekçiliği yapan fakat patron tarafından üretimde çalıştırılan Güneri, geçirdiği kaza sonucu yaşamını yitirirmişti. Sendika yetkilileri, işverenlerin yasa dışı davrandıklarını belirterek olayı kınadılar.

İzelman’da grev kararı asıldı

DİSK’e bağlı Genel-İş 1 ve 3 No’lu şubelerde örgütlü olan İzelman işçileri ile Büyükşehir Belediyesi arasında 14 Aralık’tan bu yana süren Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine dün Büyükşehir Belediyesi önünde yapılan eylemle grev kararını Belediye binasına asıldı. Saat 17.30’da yapılan eyleme yaklaşık 750 işçi katıldı.

Açıklamada 14 Aralık 2006 tarihinde başlayan TİS’lerde 51 madde üzerinde anlaşma sağlandığı, kalan 16 maddede ise arabulucu süreciyle birlikte uyuşmazlık tutanağı tutulduğu ifade edildi, grev ilan kararı alındığı vurgulandı. AKP hükümetinin çıkarmış olduğu anti demokratik uygulamaların emekçilerin kazanılmış haklarını yok ettiği dile getirildi. Böylesi bir süreçte geçen maddelerin emekten yana anlayışla iyi bir noktaya geldiği ifade edildi.

Kitap tanıtım: Ana - Maksim Gorki

Bir başkaldırı ve umut romanıdır Ana… Dayak ve yoksulluktan insanlığını unutmuş bir kadının, sosyalist dünya görüşünü benimsemiş genç bir işçi olan oğlunun tutuklanmasından sonra, dünyanın değiştirilebilir olduğunu keşfetmesinin hikâyesidir. Toplumcu gerçekçi edebiyatın ilk örneği ve başyapıtı sayılan Ana, Gorki tarafından 1906 yılında Amerika’da kaleme alınmış, aynı yıl New York’ta yayımlanmıştır. Bütün dünyada büyük yankı uyandıran roman, iki yıl gibi kısa bir süre içerisinde pek çok dile, hatta bu arada Türkçe’ye çevrilmiş, Tanin gazetesinde 1908–1909 yıllarında tefrika edilmiştir. Gorki romanında Rus köylülerinin ve işçilerinin ağır yaşam koşullarını öfkeyle ve ustalıkla betimlemekle kalmaz; burjuva-aristokrat sistemin karşısında en eylemli ve en ilerici güç haline gelmekte olan sosyalist hareketin ilk filizlerini de gösterir. Romanın baş kişisi Pelageya Vlasova, gerçek bir Rus devrimcisinin yaşamından esinlenilerek çizilmiştir.


Haziran 2007

8 ROTA

Demek ki neymiş? Duyuyoruz ki, bazı tersaneler, “dernekçiler bu kapıdan içeri giremezler” diyorlarmış. Gerçekten de bazı yerlere iş başvurusu yaptığımızda hemen yanıt alıyoruz. Örneğin bize ilgi ve hürmette Tuzla Tersanesi’nin üstüne yoktur. Birlik çalışanları ne zaman Tuzla tersanesine gitse, hemen kapı önünde bir hareketlilik başlar. Güvenlik, usulen “hayırdır bir sorun mu var” der. Buraya iş başvurusuna giden birlik çalışanlarımız işe alınmaz. Gerekçe, yasaklısınız. Peki neden? Bunu biz açıklayalım. Çünkü Tuzla Tersanesi sayısız kez çalışan işçilerin parasını ödememiş, ücretlerini alamayan işçiler Tersane İşçileri Birliği’yle örgütlü bir tarzda hareket edip haklarını almışlardır. İşte bu yüzden Tuzla Gemi, birlik çalışanlarına her şekilde tersaneye girme yasağı koymuş. Ama sınıf mücadelesi yasak tanımıyor. Birlik çalışanları olarak uzun zamandır ücretlerini ödenmeyen AVEG işçileriyle bir görüşme talep ettik. İşçiler, görüşebileceklerini ama görüşmenin topluca olması için bunun tersanenin içinde olmasının daha iyi olacağını söylediler. İşçisi olmadığınız bir tersaneye girmek zordur. Hele bir de yasaklıysanız, bu olanaksız gibidir. Ancak sınıf mücadelesi yasak tanımıyor. Geçen gün tersaneye giderek AVEG gemi çalışanlarıyla bir görüşme yaptık, ücretleri için direnişe geçmelerini bunun en meşru haklarını olduğunu söyledik. Tersane İşçileri Birliği olarak onlara öncülük edeceğimizi ve yanlarında olduğumuzu belirttik. Daha sonra işçi kardeşlerimizin ikram ettikleri çaylarını içip görüşmek üzere tersaneden ayrıldık. Demek ki, neymiş, yasakları işe yaramıyormuş.

Demek ki, istediğimiz yere, istediğimiz zaman girebiliyormuşuz. Demek ki, “almayacağız, sokmayacağız, yasaklısınız” sözlerinin bir kıymet-i harbiyesi yokmuş. Sonuç olarak, demek ki girilebiliniyormuş. Unutmadan, işçiler bizlere yemekte söyleyebiliyorlarmış, yasaklarının hiçbir işe yaramadığı kanıtlanabiliniyormuş. Sonuç, bizler tersaneden ayrıldığımızdan çok kısa bir zaman sonra içeri girdiğimiz duyuluyor. Olayı araştırıyorlar. Ücretlerini alamayan işçiler, ücret alacakları olduğunu Birlik’in bunun için geldiğinin söylemeleri üzerine hemen doksan derece dönüp “haberimiz yoktu, tamam paralarınızı biz tersane olarak ödeyeceğiz, Birlik’e söyleyin” demişlerdir. Son olarak, TÜRKTER tersanesinde ücret alacağı olan işçiler, birlik çalışanlarıyla eylem yaptığında saha amiri tersane kapısını göstererek “burası sınır buradan geçilmez” demişti. Aynı şeyi Tuzla da demişti. O zaman, neymiş, bu kadar emin konuşulmayacakmış. Tersane İşçileri Birliği’nden bir işçi


Haziran 2007

ROTA 9

Ücret hakımıza sahip çıkalım!

AD MARİNE Tersanesi Mazman isimli taşeronda çalışıyordum. 14 Mayıs’ta işi bıraktım. 15 Mayıs’ta, sonradan öğrendiğimize göre bu firmanın kendisi işi bırakıyor. Biz sanıyorduk ki, AD MARİNE Tersanesi bu taşeronun işine son vermiş. Oysa sırf kendi istihkakını alamadığı için taşeron işten ayrılmış. Dolayısıyla 45 işçi arkadaşımız işsiz kalmış oldu. Taşeron işten çıkmış olan bütün işçi arkadaşlara diyor ki, “gelin paranızı alın, tersane parayı vermiyor.” Biz de 16 Mayıs’ta bütün arkadaşlar toplanıyoruz ve oraya gidiyoruz. MAZMAN Gemi’nin sahibi Yaşar Mazman geliyor, tersane yetkilileriyle konuşuyor. Bizleri öne sürüyor, Bizlerin aracılığıyla parasını kurtarmaya çalışıyor. Tabii biz bunu anlamadık ilk başta. Normalde orada KOSBAŞ’ın (Kocaeli Organize Sanayi Bölgesi A.Ş.) bir uygulaması var. Tersane ya da taşeron parayı ödemiyorsa KOSBAŞ’ın kendisi ödemeyi yapıyor. Biz de paramızı talep etmek için tersaneye toplu olarak gittik bizi içeriye almadılar. Biz de zorla girdik. Müdürlük binasına kadar yürüdük, Ancak müdürle görüşemedik. O an taşeron geldi. Kendisi tersaneyle bir görüşme yaptı. Aradan 3–4 saat kadar bir zaman geçti. Güvenlikler

sürekli “çıkın” diye uyarıyor, ama biz çıkmıyorduk. Şimdi orada bu işin çok fazla bilincinde olan arkadaşımız yok. İnsanlar yol yordam bilmiyor. Yazık ki, bu kırkbeş işçi arasında bölünmeler oldu. Bizim sayımız sınırlıydı. Haliyle biz bu işi yürütemedik. Taşeron buraya gelerek “bizde tekrar çalışmak isteyen varsa TVK Tersanesi’nde de firmamız var, orada çalışsın” dedi. Oysa bu, sırf ihbar ve kıdem tazminatlarını vermemek için başvurduğu bir yöntemdi. 30’a yakın arkadaşın kıdem hakkının olduğunu biliyorum. Bizim bütün uyarılarımıza rağmen arkadaşlar bildiklerini okudular. TVK’ya gidip iş başı yaptılar. Biz Nisan ayının parasını almıştık zaten. Mayıs ayından kalan ücretimizi de Haziran’ın 10’unda vereceğini söylüyor. Bizi 1 ay sallamış oldu. Bu olaylardan MAZMAN GEMİ kârlı çıktı. Hem AD MARİNE Tersanesi’nden ücretini aldı. Hem de işçilerin kıdem ve ihbar tazminatını gasp etmiş oldu. Bu durumlar karşısında işçi arkadaşlar uyanık olmalılar, haklarını yedirmemeliler. Hiçbir şey bilmiyorlarsa, Tersane İşçileri Birliği Derneği’ne gelsinler. Orada zaten avukatlarımız var. Gelip bilgi alabilirler. Ekrem TOP TİB-DER üyesi bir tersane işçisi

Ücretleri gaspedilmeye çalışılan işçi arkadaşlarımız anlatıyor: İbrahim İlkılıç (Gemsan Tersanesi) : Biz Ercan Türkmen’de taşeronun taşeronu olan Gülle Denizcilik’te çalıştık. Üst taşeron Hasan Koçak’ın firması Koçak Denizcilik’ti. İlk işe başladığımız zaman 15 günde bir ödeme yapılacak diye bize söz verdi. 15 gün geçtiği zaman Ercan Türkmen bize bir sonraki cumartesi diye söz verdi. Cumartesi günü gelince bu sefer pazartesi gününe salladı. Pazartesi günü gelince de bize sadece cep harçlığı verdi ve 2-3 gün içinde bütün paramızı vereceğini söyledi. Sonra aynı adamın yanında 4-5 gün daha çalıştık. Bu kez de para istediğimizde veremeyeceğini söyledi. Ercan Türkmen’le telefonda görüştük. Ercan Türkmen küfür etmeye başladı. O sırada biz de arkadaşlarla toplanıp 8 kişi Tersane İşçileri Birliği Derneği’ne geldik. Dernek’ten yönetici arkadaşlar bize yardımcı oldular. Derneğe arkadaşlarla birlikte üye olduk. Daha sonra Dernek yöneticileriyle birlikte GEMSAN tersanesine giderek. Hem GEMSAN’dan, hem de Şahin Çelik’ten alacağımız olan toplam 3500 YTL’yi aldık. Şimdi de bu Ercan Türkmen’in peşinden koşan başka arkadaşlar olduğunu duyduk. Halil şahin (Açık, tamir Gemisi): Ben burada gurbetçi işçiyim. Urfa’dan geldim. Açıkta 5 gece 6 gündüz çalıştım. Gülle Denizcilikte çalıştım. Alacağım var ondan paramı vermiyor. Uzun süre parayı vermesini bekledim arkadaşlarla. Ama o, bu gün git yarın gel diyerek sürekli bizi oyaladı. Arkadaşlarla Derneğe başvurduk. Toplam alacaklı 6 kişiyiz. Ve üç milyar alacağımız var Derneğin sayesinde paramızı alabildik. Tersanelerde bu aralar çok alacak sorunu oluyor. Bu işi çözmemiz lazım. Örgütlenmeliyiz. Burada bir Dernek var. Bütün işçi arkadaşlarımıza sesleniyorum. Bu dernekte örgütlensinler. İsmail Gökak (GEMAK Tersanesi): Artık bu sorunlara çözüm bulmalıyız. Tüm işçiler olarak toplanalım. Bu sorunlara bir çözüm bulalım. Taşeronlar bizi çalıştırıyor. Paramızı istediğimizde tehdit bile ediliyoruz. Dayak yiyen arkadaşlar bile var. Kafası kolu kırılan arkadaşlar var. Hakkımızı alamadığımız gibi üstüne de dayak yiyoruz. Buna biz yeter, diyoruz artık. Bir son vermeliyiz buna.


Haziran 2007

10 ROTA

Turkter Tersanesi’nde direnen bir işçi ile konuştuk...

“Dernek çatısı altında birleyelim!” Hangi Tersanede çalışıyordunuz, ne kadar süre dir

çalışıyordunuz? Kemal Çağlayan: Türkter Tersanesi AVEG isimli taşeronda, yaklaşık 7 aydır çalışıyordum. Ne kadar süredir ücret alamıyordunuz? KÇ: Ben 1997 yılından bu yana yani 10 yıldır bu tersanelerde çalışırım, Çalıştığım bu 10 yıllık süre içerisinde hiçbir şekilde düzenli ücret ödemeleri yapılmadı. Biri verse diğeri vermiyordu. “Bugün git yarın gel” diyorlardı. AVEG isimli firmadan ne kadar süredir ücret alacağınız var? Ne kadar süredir oyalıyorlar? KÇ: İki aylık ücret alacağım var. İki ay oldu. İki ayda bir maaş vermeye çalışıyorlar. Nisan ve Mayıs ayını alamadık, bugün Haziran’ın ikisi halen vermemekte diretiyorlar. Derneği daha önce tanıyor muydunuz? Nasıl başvurdunuz derneğe? KÇ: Derneğimizle alacağı olan tanıdık işçi arkadaşların vasıtasıyla tanıştım. Daha önce de dernek aracılığıyla ücretlerini almış olan işçi arkadaşların tavsiyesiyle geldik. Onlar bize derneği anlattı, biz de geldik başvurduk. Nihayetinde alacaklarımızı aldık. Derneğe başvurdunuz, Dernekle beraber değerlendirdiniz ve bir eylem kararı aldınız. Eylem’i nasıl değerlendiriyorsunuz? KÇ: İyi bir şey yani. Hakkımızı alabilmenin tek yolu. Ses çıkarmadığımız sürece her zaman eziliyoruz. Ezilmeye de mahkûm olacağız. Eylemimizin eksikleri nelerdi? KÇ: Eksiklerimiz hemen hemen yoktu diyebiliriz. Ben gerçi bu güne kadar ilk defa eylemlere katılmıyorum. Daha önce de sizin eylemlere katılmıştım. Özellikle iş kazalarıyla ilgili yaptığınız eylemlere. Hatta bir eylemde tersaneye giriş çıkışı kapatmıştınız. Orada bir eyleminize katıldım. Orada bir işçi arkadaş eyleme katılmak istemedi. Tellerden atlayarak işe girdi. Kısa bir süre sonra da iş kazasında o da vefat etti. Burada da ücretini alamayan sadece 5 kişi değildi. Ama diğer arkadaşlar da biz kapıda direnirken gözlerimizin içine baka baka işe girdiler. Birlik sorunumuz var. Hep birlikte davranabilirsek istediğimizi alabiliriz yani.

Tersane patronlarının bu sabahki eyleme dönük çok saldırgan bir tutumları vardı? Bu tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz? KÇ: Oradaki güvenliğin patronların yandaşıyalakası olduğu ortaya çıktı. Oysa onlarla bizim kaderimiz aynı, çalışan işçiyle orada çalışan güvenliğin durumu aynı. O da ücretli çalışıyor, ben de.. Beni savunacağı yerde gidiyor işvereni savunuyor. Tamam, oradan ekmek yiyorlar ama o kadar da işveren yanlısı olmamalı. Bize destek vermeleri gerekiyordu. Bu gün bize yarın onlara. Bu havzada genel olarak sorunlar yaşanıyor. Bu dönemde ağırlıklı olarak ücret sorunları yaşanabilir, ama genel sorunlar da var. Mesela sigortasızlık sorunu var, iş kazalarının iş cinayetlerinin yaygın olarak yaşandığı bir alan burası. Buradan işçi arkadaşlara nasıl bir çağrı yapıyorsunuz? KÇ: Genelde haklarını aramaları lazım ben 97 yılından bu yana çalışıyorum. Sigorta prim günüm 1000 gün olmamış. Ve üç gün orda 5 gün orda giriş- çıkış yapıyorlar. Ben tamirde de çalıştım ama tamirde de çalışsam benim sigortalarımı yatırmaları lazım. Ben bu yolları bilmiyordum, bana destek olan kimse olmadı. Tek başıma beceremeyeceğim için mecburen sigorta hakkımı koruyamadım. Buradan işçi arkadaşlarıma sesleniyorum. Kenetlenip aynı çatı altında haklarını aramaları gerekiyor. Bugün geride çoluk çocuğumuz var. Burada bir kaza geçirsek, onlara kim bakacak? İşçi arkadaşların bir çatısı var burada, bir Derneği var. Bu çatı altında birleşmeli, mücadele etmeli insanca yaşam ve çalışma koşullarını kazanmalıyız. Bugün de gördünüz, eğer biz orada bir


Haziran 2007

ROTA 11

15 – 16 Haziran 1970 şanlı işçi direnişi 15 – 16 Haziran 2005 tuzla tersane direnişi

Ne geçmiş tükendi, ne yarınlar….. Türkiye işçi sınıfının hak arama mücadelesinin en önemli tarihlerinden biri olan şanlı işçi direnişinin 37. yıldönümü yaklaşıyor. 1970 yılında işçi sınıfının ağır bedeller ödeyerek tarihin sayfalarına silinmemek üzere kazıdığı 15 – 16 Haziran Direnişi günümüz işçi mücadelelerinin rehber edinmesi gereken bir kılavuz niteliğindeydi. Ağır çalışma ve sömürü koşulları altında çalışan yüz binlerin militan bir başkaldırısıydı 15-16 Haziran. O dönem işçiler sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada sosyal yıkıma karşı ayağa kalkmışlardı. Avrupa’da işçi sınıfı sosyal yıkıma karşı genel bir grev dalgası başlatmışlardı. Paris’te öğrenciler “özgürlük parke taşlarının altında” diyerek her yerde polisle çatışıyor, özgür bir dünyaya olan özlemlerini haykırıyordu. İngiltere’de de yüzbinlerce işçinin katıldığı kitlesel grevler örgütleniyordu. Bu durum aynı kaderi yaşayan Türkiye işçi sınıfını da etkiliyordu. 60’lı yılların başından itibaren işçiler çalıştıkları fabrikalarda işgaller, grevler gerçekleştiriyor ve büyük bir toplumsal desteği arkasına alıyordu. 15-16 Haziran’ı önceleyen kısa dönem içerisinde Türk-İş’te örgütlü bulunan işçiler huzursuzluk yaşıyorlardı. Çünkü Türk-İş, işçilerin hak arama mücadelesinin önünde engel oluyor ve işçileri sürekli satıyordu. Böylesi bir süreçte öncü işçiler, bu duruma daha fazla tahammül edemeyip Türk-İş’ten koparak DİSK’i kurdular. Bu örgütlenme öyle büyüdü, öyle militanlaştı ki devlet yasa değiştirerek DİSK’i kapatmak istedi. Ancak sermayenin bu saldırısı cevapsız kalmadı ve eylem kararı alındı. Eylem kararı gereği, 15 Haziran günü İstanbul ve İzmit’te toplam 115 fabrikada üretim durdu. Ve onbinler kollar halinde yürüyüşe geçti. Bu iki büyük sanayi kentinin işçilerinin kararlı ve militan sloganları yükseldi sokaklarda. Eylemler, DİSK’in kontrolünden çıkınca, DİSK radyolardan işbaşı yapılması çağrısı yaptıysa da ve eylemleri yaratanların DİSK’le bir bağının olmadığını açıkladıysa da, işçiler kararlıydı ve haklarına sahip çıkmaktaydılar. Eylemler yayıldı, kadını, çoluğu-çocuğu eylemlerdeki yerlerini aldı. İşçilerin önünde tanklar çıktı, ama nafile. İşçiler öyle coşkuluydular ki, “tankları aştıktan sonra, vilayeti alıverme” yi bile düşündüler. Her yerde barikatlar, her yerde çatışmalar vardı. Bu kitleyle baş edilemeyeceği anlaşılınca, yasa geri çekildi. İşçiler haklarını kazandı, ama ağır bedeller

ödeyerek. 16 Haziran’da sona eren eylemde üç işçi yaşamını yitirmiştir. O günden bu güne işçi sınıfı pek çok fabrikada ve alanda direnişe imza attı. Ama hiç biri 15-16 Haziran gibi bir eylemi aşabilecek nitelikte değildi. Bu eylemlerden biri 2 yıl önce Tuzla tersaneler cehenneminde yaşandı. Cehennem koşullarında çalıştırılan işçilerin, sigorta hakkı yok, taşeronluk sistemi altında katmerli bir sömürüye maruz kalıyor. Tersane patronları örgütü GİSBİR’ in iş güvenliği tedbirlerini almamasından kaynaklı çok sayıda iş cinayeti gerçekleşiyor. En son Torgem Tersanesi’nde gerçekleşen patlamayla 2 işçinin ölümü, 4 işçinin yaralanmasıyla işçiler yol kesti. Yaklaşık 3 bin tersane işçisi Tuzla Gemi Tersanesi önünden Torgem Tersanesi’ne yürüdü. “Artık yeter!” sloganıyla yol kesen işçiler insanca yaşam ve çalışma koşulları istediler. 15 -16 Haziran 1970 eyleminin yıldönümü nedeniyle Kocaeli’den İstanbul’a yürüyen DİSK’liler de havzaya bir heyet gönderdiler. Devlet telaş içindeydi. Yoğun polis barikatına rağmen işçiler eylemlerini bitirmediler. Sık sık yaşanan ölümler bir öfke patlamasına yol açmıştı. Havzada büyük oranda üretim durmuştu. Tersane patronları telaşa kapılmıştı. Bugüne kadar hiçe saydıkları, aşağıladıkları işçiler karşılarına öfkeyle dikilmişti. 15 -16 Haziran 1970’in yıldönümünde gerçekleşen bu militan eylem biz işçiler için oldukça anlamlı olduğu gibi, 15 -16 Haziran direnişi burjuvalar için bir korku sembolüydü. DİSK heyeti geldikten sonra kürsü kurularak konuşmalar yapıldı. GİSBİR’le görüşmek üzere bir heyet gönderildi. Ardından kitle sloganlar atarak dağıldı. 15-16 Haziran 1970’in 37., tersane direnişinin 2. yıldönümü. Bugün yaşananlar dünden farklı değil, sorunlarımız orta yerde duruyor. 2 yıl önce örgütlü bir tepki ortaya koyduk, oradan kısmi kazanımlar elde ettik. Ancak biz bu haklarımızı koruyamadık. Çünkü parçalı ve dağınık duruyor, bir türlü örgütlenemiyoruz. O gün için kazanımların sınırlı kalmasının bir nedeni vardı. Yapılan eylemin bir hattı, bir programı yoktu. Bugün bu mücadele hattı ve programı kazanılmış bulunuyor. 15-16 Haziran’ın yıldönümünde bu eylemlerden öğrenerek örgütlü bir mücadeleye atılmamız lazım. O gün için 3 bin kişi alana döküldüyse, yarın 25 bin tersane işçisi alanlarda olmalıdır. Ancak gücümüze güç katmak ve örgütlülüğümüzü güçlendirmek lazım.


GiSBiR’den haklarımızı almak için 15–16 Haziran ruhuyla mücadeleye! İşçi Bülteni Özel Sayı 188 * Fiyatı: 25 YKr * Haziran 2007 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ* EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Millet Cad. 50/10 Fatih/İstanbul * Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat / İST


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.