İşçi Bülteni Özel Sayı 304
Tersaneler cehennem Tersane işçilerinin sesi işçiler köle kalmayacak!
ROTA
Aylık bülten 9 Mayıs 2008 Fiyatı 50 YKr
1 Mayıs’ta irade ve kararlılık kazandı!
1 Mayıs günü sabahın erken saatlerinden itibaren İçmeler İstasyonu’nda toplanmaya başladık. Burada “Yaşasın 1 Mayıs!/TİB-DER” imzalı pankartımızı açarak ajitasyon konuşmaları gerçekleştirdik. 1 saat boyunca hem gelecek işçi arkadaşları hem de otobüsümüzü bekledik. Yavaş yavaş işçi arkadaşlar pankartın arkasında yer almaya başladı. Saat 08.00’e doğru İçmeler İstasyonu’ndan derneğe doğru sloganlarla yürüyüşe geçtik. Burada attığımız coşkulu sloganlarla Derneğin önündeki cami önünde otobüsü beklemeye başladık. Kısa bir süre sonra polisin otobüsümüze el koyduğunu öğrendik. Kendi imkanlarımızla toplanma alanı olan Şişli Meydanı’na doğru hareket ettik. Mecidiyeköy’e vardığımızda polisin kitleye müdahale etmiş olduğunu gördük. İşçi ve emekçiler her tarafta slogan atarak dağınık bir şekilde bekliyorlardı. Polis bir araya gelen her gruba vahşi bir şekilde saldırıyordu. Bizler tersane işçileri olarak buradaki çatışmaların bir parçası olduk. Yer yer konuşmalar yaparak eylemci kitleyi bir araya getirmeye çalışıyorduk. Polis ise olağanüstü bir güç kullanıyordu. Yer yer ara sokaklara çekilip buralarda polisle çatışıyorduk. Her yeri gaz bombasına boğan polislere karşı ara sokaklardan çıkarak taşlarla karşılık veriyorduk. Kimi zaman ara sokaklardan çıkarak Mecidiyeköy’de ana yola çıkarak polise taşlarla karşılık veriyorduk. Bu arada bir grup yolu trafiğe kapattı. Polis bir kez daha
azgın bir şekilde saldırdı. Ara sokaklardan polisin tazyikli su ve gaz bombalarına karşı çatışa çatışa ara sokaklardan Cevahir alış veriş merkezine doğru ilerledik. Burada polisin tam bir ablukası vardı. Ara sokaklarda öğrenci arkadaşlarla karşılaştık “Siz TİB-DER’li misiniz?” diye sordular. “Evet” karşılığını alınca da “Biz de sizinle beraber davranacağız” diyerek bize güç verdiler. Ara sokaklarda bulunan kitleyle beraber burada sloganlar atmaya başladık. Polisin bir kez daha yoğun gaz saldırısından sonra kitle geri çekildi. Biz de ara sokaklardan Şişli’ye çıkmaya çalışıyorduk. Bu arada Şişli Etfal Hastanesi önüne geldik. Burada daha önce pankart açan sağlık emekçilerine polis vahşi bir şekilde saldırmıştı. Kitle dağınık bir şekilde duruyordu. Yer yer güçlü sloganlar atılıyordu. Sokak başında bir panzerle beraber yoğun bir polis ablukası vardı. Tersane İşçileri Birliği olarak burada inisiyatif geliştirerek, pankartımızı açtık. Pankartımızın arkasında yüzlerce kişi toplandı. Ardından polis ablukasına doğru sloganlarla yürüyüşe geçtik. Burada polis panzeri tazyikli su ile saldırıya geçti. Tazyikli suya rağmen pankartımızı en önde tuttuk, bir adım bile geri atmadık. Bu kararlı tutumumuz karşısında kolluk güçleri bu sefer gaz bombalarını devreye soktu. Burada geriye çekildik ve taşlarla karşılık verdik. Sınırlı imkanlarımıza rağmen saldırganları taş yağmuruna tuttuk. Panzer ve robokoplar geri çekilmek zorunda kaldı.
Rota’dan... Tersane işçilerinin sesi Rota’nın Mayıs sayısından merhaba. Bu sayımızın ağırlığını elbette ki 1 Mayıs oluşturuyor. 2008 1 Mayıs’ı devletin tam donanımlı kuvvetleri ile işçi ve emekçilerin ve onların öncüleri devrimcilerin tam bir irade savaşına sahne oldu. Bu irade savaşını kazananlar elbette ki “ayaklar” diye aşağılanan işçi ve emekçiler oldu. Taksim yasağıyla işçi ve emekçilere takılmak istenen prangalar korunmaya çalışılırken, işçi ve emekçilerin muazzam derecede göstermiş olduğu kararlılık ve iradi güç bu prangaları paramparça etti. “Orantısız güç”, “ayak takımının” ayağına dolanmadı. Tepeden tırnağa donanımlı onbinlerce polis akşama kadar direnişleri bastıramadı. Tersane işçilerinin örgütü Tersane İşçileri Birliği Derneği de Taksim hedefiyle Şişli’deydi. Önce Mecidiyeköy’de devlet terörüne karşı diğer sınıf kardeşleriyle direnen TİB-DER üyeleri daha sonra ara sokaklarda çatışa çatışa Şişli Etfal Hastanesi önüne geldi. Burada Pankart açan TİB-DER’liler saatlerce polisle çatıştı. Burada asıl çatışan elbette iki karşıt sınıfın iradesiydi. Yıllardır ağır çalışma ve sömürü koşulları altında çalışan tersane işçileri GİSBİR’e ve onun temsil ettiği burjuva düzenine karşı yüreklice çarpıştı. Bu çarpışmaya daha önce Anadolu Tersanesi önünde sıkılan kurşunlara, iş cinayetleri ve ücret gasplarına karşı yürüttüğü mücadelede tanık olmuştuk. Bu elbette tersane işçilerine büyük bir umut kaynağı olmaktadır. Tersinden de tersane patronlarına korku salmaktadır. Geçtiğimiz sayıda 1921 yılındaki işgal koşulları altında tersane işçilerinin kızıl bayraklı 1 Mayıs kutlamasını yazmıştık. Bu kutlamalara mutlaka layık olunacak demiştik. 87 yıl sonra yani 2008 1 Mayıs’ında TİB-DER diğer sınıf kardeşleriyle birlikte yürek yüreğe çarpıştı. Hiç kimse şimdi İstanbul Valisi’nin ve diğer devlet yetkililerinin yapacakları açıklamaya inanmasın. TİB-DER sadece Tuzla tersanelerinde insanca bir yaşam ve çalışma koşulları için eline taşı aldı. Gemilerden işçi kanı akmasın, sigortasız çalıştırılmasın, gündüzlerinde sömürülmesin, gecelerinde aç yatılmasın diye çarpıştı. Şimdi bu çarpışma bize güç verdi. Bundan sonra bu çarpışmayı GİSBİR’e karşı daha güçlü yapacağız. GİSBİR’e ve onun burjuva düzenine karşı 2009 1 Mayıs’ında yine Taksim’de olacağız. Yine yasak desinler. Yine taşı elimize alırız. Çünkü ayaklar cehennemi kabul etmeyecek!
MK
Hemen yanımızda TTB “Sağlık hakkı İçin yaşasın 1 Mayıs!” pankartını açarak direnişimize güç verdiler. Polis her fırsatta gaz bombaları ve tazyikli suyla saldırıyordu. Biz de diğer arkadaşlarla beraber direniyorduk. Polisin azgın saldırısı sonucu hastaneye birçok gaz bombası atıldı. Birçok hasta gazlardan olumsuz etkilendi. Bu vahşi saldırılarına karşı gerçekleşen militan direniş kolluk güçlerini zor durumda bırakıyordu. Bu arada çatışmada olduğumuzu gören Deri-İş eski şube başkanı Hasan Sonkaya yanımıza gelerek direnişimize omuz verdi. Bu sıcak çatışmalar yaklaşık 1 saat sürdü. Polis bir ara ablukasını güçlendirerek bir kez daha saldırıya geçti. Biz taşlarla karşılık vere vere hastane bahçesine geri çekildik. Polis bahçeye girmeye çalışıyordu, Ancak hastane kapısına doktor ve hemşirelerden oluşan 10 kişilik bir grup barikat kurdu. Polis hastane bahçesine giremedi ve geri çekildi. Bu arada çevik kuvvet bir hemşireye vahşi bir şekilde saldırdı. Burada sık sık “Tersaneler cehennem, işçiler köle kalmayacak!”, “Taksim bizimle özgürleşecek!”, “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganlarını attık. Bir kez daha küfürler savuran polis barikatına doğru yürüdük. Burada oldukça coşkulu sloganlar attık. Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun saat 12.30’da İstiklal Caddesi’nde toplanma kararı aldığını duyduk. Buradaki eylemimize son verip dağılırken, polis bir kez daha gazlarla saldırıya geçti. Sloganlarla karşılık vererek geri çekildik. Şişli Etfal Hastanesi’nin arka sokaklarından dolanarak İstiklal Caddesi’ne çıkmayı hedefliyorduk. Saatler süren çatışmalarda yüzümüz sürekli Taksim’e dönüktü. Ara sokaklardan Taksim’e gitmek için Beşiktaş tarafına yöneldik. Buradaki ara sokaklarda polis bir kez daha aniden gaz bombalarıyla saldırıya geçti. Burada bir arkadaşımız yaralandı ve hastaneye kaldırıldı. Kitle daha içlere çekilirken biz, Beşiktaş tarafından Taksim’e doğru gidiyorduk. İnönü Stadı’nın orada polis yoğun bir abluka gerçekleştirmişti. Tek tek gelen insanları dahi gözaltına alıyordu. Bu arada platformun eylemi sonlandırdığı haberini alarak Tuzla’ya geri döndük. Devletin sıkıyönetimine, binlerce asker ve polise, gözaltı terörüne, bombaları ve tazyikli sularına rağmen İstanbul’un her tarafında sokak sokak çatışmalar yaşandı. Bunca teröre rağmen Taksim’e çıkma kararlılığıyla İstanbul’un sokaklarını özgürleştirenlerin iradesinin zaferi ise tartışmasızdır. Tersane İşçileri Birliği Derneği
1 Mayıs’ta irade ve kararlılık kazandı!
1 Mayıs ağır çalışma ve kölelik koşulları altında çalışan işçi ve emekçilerin öfkesinin doruk noktasına çıktığı bir gün oldu. Haftalardır tartışılan 1 Mayıs’ı bu kadar gündemleştiren şey “Taksim’de kutlanmak” istenmesiydi. 2007 yılının 1 Mayıs deneyimleri ışığında devlet 1 Mayıs’ı terörize etmek için elinden geleni yaptı. İlk açıklamayı İstanbul Valisi Muammer Güler yaptı. Vali açıklamasında “Taksim’in 1 Mayıs kutlamalarına kapalı” olduğunu söyledi. Ardından Tayyip Erdoğan yine bir Mayıs’a ilişkin “Ayakların baş’ı yönettiği yerde kıyamet kopar” diyerek emek güçlerini aşağılamaya çalıştı. 1 Mayıs yaklaştıkça düzen güçleri baskı, tehdit dolu sözlerle 1 Mayıs’a katılımı azaltmaya çalıştı. Bu 1 Mayıs’ta DİSK, KESK ve Türk-İş, tabanın basıncıyla Taksim kararının arkasında durmaya çalıştı. Ancak devletin azgın terörü karşısında devletle açıktan bir çatışmayı ve karşı karşıya gelişi göze alamayan sendika bürokratları 1 Mayıs günü çarkettiler. 1 Mayıs günü ortak karar alanın zorlanmasıyken “Taksim’den vazgeçtiklerini” açıkladılar. Sendika bürokratlarının ihaneti üzerine her yerden Taksim’i zorlayan işçi ve emekçi kitleler ortada bırakıldı. Tüm bunlara rağmen barikat kurulan her noktadan Taksim zorlandı. Dolayısıyla da 1 Mayıs’ın asıl sahipleri bunca teröre rağmen direniş bayrağını yüksekte tutanlar oldu. Bizleri
satan, kavga meydanlarında yalnız bırakan sendika ağalarına da söyleyecek tek bir sözümüz var; o da ihanetin sonunun ağır olacağıdır. Henüz çarpışmanın ilk saatlerinde yoğun saldırıya maruz kalan DİSK Genel Merkezi’ne dönük bu vahşi saldırganlığın gerisinde DİSK tabanının katılımını engellemek yatıyordu. DİSK Genel Başkanı dışarıda çarpışan tabanın, ilerici sendika şubelerinin ve devrimcilerin ruhuna uygun bir açıklama yapmalıydı. Oysa saat 11.41’de yaptığı açıklamayla “can güvenliğimiz yok, vazgeçtik” demesi sermayedarların ekmeğine yağ sürdü. Direnme ve kararlarının arkasında durma iraesini gösteremediler. Hatta EMEP gibi bazı reformist çevreler “Taksim ısrarının yersiz” olduğunu söylediler. Özünde Taksim ısrarı iki sınıfın irade savaşına dönüşmüş durumdaydı. Birilerinin söylediği gibi mesele kaba bir alan meselesi değildi. Devlet, Taksim yasağında ısrar ederek özünde işçi ve emekçilere yönelik saldırılarını artıracağını ilan ediyordu. Son iki yıldır “Taksim’i kazanmak, kölelik zincirlerini kırmaktır” bakışıyla hareket eden öncü, ilerici güçler, devrimci işçiler, irade savaşının en iyi örneğini sergilediler. Ateş hattına rağmen bu irade savaşı işçi ve emekçilerin zaferiyle sonuçlandı. Şimdi bu iradeyi kuşanıp çalıştığımız alanlardan tersanelerden, atölyelerden, fabrikalardan kölelik zincirlerini kıra kıra ilerleyebilmek. Yarın bizimdir…
1 Mayıs’ta biz kazandık! Ben genç bir tersane işçisi olarak 1 Mayıs’ta yerimi aldım. Öncesinde tersane işçilerine 1 Mayıs’ın önemini ve neden Taksim’de olmamız gerektiğini anlattık. Sonra her tersanede ve yan sanayide komite kurduk. Komiteler aracılığıyla işçilere daha iyi ulaşabildik. Toplantılar düzenledik, TİB-DER’de yapılan 1 Mayıs etkinliğine katıldık. 1 Mayıs’ı tüm tersane işçilerine duyurabilmek için bildiri ve afiş çalışması yaptık. Ancak 1 Mayıs burjuva medya tarafından sürekli kötülendi. Başbakan, Vali, Bakanlar 1 Mayıs’a katılımı engellemek için her türlü tehdidi savurdular. Tüm bunlara rağmen işçilerin kararı kesindi. Devlet bu kararı engellemek için 1 Mayıs günü en acımasız şekilde saldırdı. Ne kadar şiddetli saldırsalar da kazanan biz olduk. Defalarca Taksim’i sonuna kadar zorladık. TİB-DER olarak onca gaz bombasına ve suya rağmen pankartımızı hiç indirmedik. Bugünden ilan ediyoruz ki 2009 1 Mayıs’ında Taksim’deyiz. Gemi yan sanayi işçisi
2 Rota
Türkiye’de 1 Mayıs eylemlerinden…
“Her yer Taksim, her yer direniş!”
Tokat’ta uzun yıllardır yapılamayan 1 Mayıs kutlaması, bu yıl basın açıklaması olarak da olsa yapıldı. Saat 16.30’da sendika binasının önünde toplanan kitle, kaldırımdan Cumhuriyet Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca KESK’in 1 Mayıs broşürü Tokat halkına dağıtıldı. Eylemde “İşçimemur elele genel greve!”, “Her yer Taksim!”, “Yaşasın 1 Mayıs!” sloganları atıldı. Kayseri‘de 1 Mayıs yaklaşık 700 kişilik bir katılımla gerçekleştirildi. Eylem saat 16:30’da Salih Avgun Paşa İlköğretim Okulu önünden başladı Mimar Sinan Parkı’nda halaylarla bitirildi. Bu yıl katılım geçen yıla göre daha fazla oldu. Eylemde “Yaşasın 1 Mayıs!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Katil ABD Ortadoğu’dan defol” sloganları atıldı. Trabzon: 1 Mayıs bu yıl Trabzon’da geniş bir katılımla gerçekleşti. Türk-İş ve KESK’in yanısıra birçok siyasi parti, dernek, sendika ve gençlik grubu alandaki yerlerini aldılar. Bu yıl öğrenci gençliğin katılımının fazlalılığı dikkat çekiciydi. Sendikaların bir kısmı pankart dahi açmazken, gençlik grupları alanın en kitlesel kortejlerini oluşturdu. Bu yıl Trabzon 1 Mayıs’ının dikkat çekici bir yönü ise halkın yoğun ilgisi oldu. Samsun: 1 Mayıs Samsun’da da coşkulu bir biçimde kutlandı. Shell Kavşağı’ndan Cumhuriyet Meydanı’na doğru gerçekleşen yürüyüşte OMÜ öğrencileri olarak “Parasız eğitim, parasız sağlık!”, “Parasız, bilimsel, anadilde eğitim!”, “Fabrikada köle, okulda müşteri olmayacağız!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “Kahrolsun sermaye iktidarı!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganlarını attık. Eyleme yaklaşık 4 bin kişi katıldı. İzmir: İzmir’de 1 Mayıs kutlamaları ön süreçte yaşanan belirsizliklere rağmen coşkuyla gerçekleşti. İzmir 1 Mayıs’ına mücadele çağrısı, Taksim’deki saldırılar ve devletin terörünü teşhir eden şiarlar damgasını vurdu. Toplanma kolları ve yürüyüş saati, alana giriş zamanı 1 Mayıs’a birkaç gün kala belli oldu. Türk-İş Alsancak kolunda toplanarak doğrudan miting alanı olan Gündoğu Meydanı’na giriş yaptı.
DİSK, Genel-İş’in önünde toplanarak Basmane’den miting alanına yürüdü. KESK Konak’tan Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. Miting alanına buradan giriş yaptı. Reformist çevrelerle devrimci güçler Basmane’de toplanarak alana Cumhuriyet Meydanı’ndan giriş yaptı. Kürsüdeki konuşmaların ağırlığını Taksim saldırısı oluşturdu. Devletin terörünü teşhir eden konuşmalar kitle tarafından sloganlarla karşılandı. Konuşmaların ardından Umuda Ezgi müzik grubunun seslendirdiği marşların ardından miting Enternasyonal Marşı ile son buldu. Ankara: 1 Mayıs’ı saat:14.00’te Gençlik ParkıOpera önünde kitlenin kortejler halinde toplanmasıyla başladı. Miting alanı olan Sıhhiye Meydanı’na Eğitim-İş Sendikası’nın girmek istemesi ve eylem tertip komitesinin bunu kabul etmemesi üzerine yürüyüş gerilimli başladı. Yaşanan gerilimin ardından Eğitim- İş Sendikası’nın alana girmesine tertip komitesi tarafından izin verilmedi. Tayyip Erdoğan’ın “izinli 1 Mayıs mitingi” olması üzerinden örnek verdiği Sıhhiye mitingi arama noktasında sık sık devletin taciz ve saldırılarına sahne oldu. 10 bin kişinin katıldığı eyleme, sosyal yıkım saldırıları, faşist devlet terörü, Taksim direnişi damgasını vurdu. Adana’da 1 Mayıs son yılların en görkemli mitingine sahne oldu. Yaklaşık 10 bin işçi ve emekçinin katıldığı miting sosyal yıkım saldırılarına karşı işçi emekçilerin mücadele kararlığının göstergesi oldu. Saat 15:00’ten itibaren Mimar Sinan’da toplanmaya başlayan kitle coşkulu sloganlar ve halaylarla mitingin başlama saatini beklemeye başladı. İşçi ve emekçilerin alanda toplanmasının ardından geçtiğimiz yılların aksine yol çift taraflı kapatılarak yürüyüş başlatıldı. Kortejler alana tek tek isimleri okunarak ve 1 Mayıs marşı eşliğinde selamlanarak girdiler. İki koldan giriş yapılan miting alanına kitlenin girmesiyle birlikte program saat 18.30’da başlatıldı. Miting programında ilk olarak 77 1 Mayıs şehitleri başta olmak üzere devrimciler ve mücadelede yitirdiklerimiz adına Enternasyonal marşı eşliğinde saygı duruşu gerçekleştirildi. Saygı duruşunun ardından tertip komitesi adına hazırlanan ortak 1 Mayıs metni TEKEL işçisi Hatice Koçak
tarafından okundu. Sosyal yıkım saldırıları ve Taksim’deki polis terörüne karşı öfkeli sloganların ön plana çıktığı ve coşkuyla atıldığı miting yapılan konuşmanın ardından coşkulu halaylarla bitirildi. Kırşehir’de Eğitim-Sen önünde başlayan yürüyüş, 1 Mayıs’ın kutlanacağı Ahi Meydanı’nda sona erdi. Saat 16.00’da başlayan miting de sendikalar adına Eğitim-Sen başkanı konuştu. Eğitim-Sen Şube Başkanı saldırı yasalarına karşı işçi ve emekçileri çağırırken, daha çok AKP ile sınırlı eleştirilerini sıraladı. Yapılan bu tek konuşmadan sonra kitle hep birlikte halaya durdu. Sivas: 1 Mayıs Sivas’ta da coşkuyla kutlandı. Saat 11.00’de, Ethem Bey Parkı önünde toplanan kitle 12.00’de yürüyüş kolu oluşturarak pankartlar, dövizler ve sloganlarla Mevlana Meydanı’na kadar yürüdü. Konuşmaların ardından mitingi örgütleyen tüm kurumların dayanışma mesajları okundu. Bursa’da 1 Mayıs coşkuyla kutlandı. Tüm kurumların alan girmesiyle birlikte miting programına başlandı. İlk olarak iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçiler ve devrim mücadelesinde ölümsüzleşen tüm şehitler adına saygı duruşu yapıldı. Sonrasında yapılan konuşmada 1 Mayıs’ın tarihçesi anlatıldı ve Erdoğan’ın ‘ayak takımı’ sözlerine tepki gösterildi. Ayrıca program boyunca sık sık Taksim direnişi selamlandı. Elazığ: Sendika ve siyasi partiler ayrı ayrı yürüyerek Postane Meydanı’nda buluştu. Burada konuşma yapan Eğitim Sen Şube Başkanı Mehmet Halit Ateş, 1 Mayıs’ın tarihine dikkat çekti. Dersim: Dersim’de Türk-İş, DİSK ve KESK’in ortak düzenlediği miting için, Tunceli Belediyesi önünde binlerce kişi bir araya geldi. Kitle, mitingin yapılacağı Kışla Meydanı’na kadar “Biji 1 gulan!”, “Yaşasın 1 Mayıs!”, ‘Toplu sözleşme hakkımız engellenemez!” pankartı açarak “Taksim direnişini selamlıyoruz!” sloganıyla yürüdü. Şırnak ve Beytüşşebap’ta da 1 Mayıs kutlandı. Şırnak belediye binası önünde bir araya gelen DİSK, KESK ve Türk-İş’e bağlı sendikalar, Şırnak GençDer, TTB Şırnak temsilciliği ve DTP kortej oluşturarak, kutlamanın yapılacağı Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüdü. Demokrasi ve emek mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına yapılan saygı duruşu ile başlayan kutlamada, KESK Platformu Şırnak Dönem Sözcüsü konuştu. Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesi’nde ise, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’na üye işçiler, Beytüşşebap belediye bahçesinde bir araya gelerek davul, zurna eşliğinde halaylar çekti. Belediye Başkanı Faik Dursun, işçilere tatlı ikram etti. Lokalde yapılan kutlamanın ardından işçiler adına açıklama yapan Fevzi Özkan, 1 Mayıs’ın işçiler bakımından önemine dikkat çekti. 3 saat süren etkinlik halaylarla sona erdi. Urfa: Karakoyunlu İş Merkezi önünde yapılan basın açıklamasına, KESK Urfa Şubeler Platformu, DİSK Genel-İş Sendikası, TMMOB, DTP ve İHD katıldı. Yüzlerce kişinin katıldığı basın açıklaması öncesi eylemciler davullar eşliğiyle halaylar çekti. Kitle adına açıklama yapan DİSK Genel-İş Sendikası Şanlıurfa Şube Başkanı AKP’nin gerçek yüzünün bu yılki 1 Mayıs kutlamalarında bir kez daha ortaya çıktığını belirtti. Ceylanpınar: Şanlıurfa’nın Ceylanpınar İlçesi’nde de Ceylanpınar Emek Platformu bileşenleri, Eğitim Sen temsilciliği binasında basın açıklaması yaptı. Eğitim Sen İlçe Temsilcisi Hüseyin Küçükoğlu, AKP’nin ‘Taksim’e çıkmak Anayasaya karşı gelmektir’ sözleriyle emekçileri terörize etmeye çalıştığını ve bu tavrı protesto ettiklerini söyledi. Varto: Varto’da Emek Platformu bileşenlerince düzenlenen basın açıklaması coşkuyla gerçekleşti. Açıklama öncesi başta Taksim olmak üzere ülkede devletin gösterdiği devlet terörü ve zorbalık kınandı. 250 kişinin katıldığı açıklamada kitle ‘’Yaşasın 1 Mayıs!”, “Savaşa değil emekçiye bütçe!”, “Yaşasın demeokrasi mücadelemiz!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!’’ sloganlarını attı.
Rota 3
Korku duvarlarını yıkalım…
Hak ve özgürlüklerimiz için tek seçenek: Birlik!
İki yol var, başka gidecek herhangi bir yolumuz yok. Ya tersanelerdeki cehennem koşullarına karşı susacağız ve beter koşullarda sömürülmeye, ölmeye devam edeceğiz. Ya da insanca yaşama ve çalışma koşulları için mücadele edeceğiz. Bu gerçekte tek bir seçeneğimiz olduğunu gösteriyor.
“Eyleme katılırsan işten atarım”, “eyleme katılmayanlara çift yevmiye”, “İşe gelmezsen para da alamazsın” vb... 1 Mayıs öncesi tersane patronları ve taşeronlardan sıklıkla duyduğumuz tehditler bunlar. İş cinayetlerine ve kölece çalışma koşullarına karşı direnişe geçtiğimiz 27 Şubat günü daha direniş alanındayken pek çok taşeron işçi arkadaşları arayıp “işlerine son verdiğini” söyledi. Eylem alanında konumlanan kimi ustabaşları ve taşeronlar işçilerin eyleme katılmasını engelliyordu. Kamera görüntüleri ve kimi gazetelerde çıkan resimlerden dolayı birçok arkadaşımızın işine son verildi. Bu baskı aslında her zaman vardı. Örneğin Dernekle beraber birçok kez ücret alacakları için tersane önünde direnişe geçen işçilerin işine son verildiği gibi, ücret gasplarının muhatabı tersanelerde bir daha işe alınmadılar. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. İş cinayetlerine karşı Taksim eylemlerine ve GİSBİR yürüyüşlerine katılan işçi arkadaşlar da aynı akıbetle karşılaştılar. Bu pervasız saldırganlık çok doğal. Çünkü tersane patronları ve onların uşakları Tuzla tersanelerinde dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalışmaktadır. Onlar için bu “gül bahçe”sinde bulunan dikenler ise hakkını yedirmek istemeyen mücadeleci işçiler. Yani hem bu cehennem koşullarında ücretini alamadan çalışacaksın, iş cinayetine kurban gideceksin, sigortan yatmayacak hem de haklarını talep ettiğin zaman işine son verip açlığa terkedecekler. “Ücret haktır gasp edilemez!”, “Artık ölmek istemiyoruz!” demek işten atılma gerekçesi oluyor. Bu bezirganlar saltanatlarını sürdürebilmek için bu yollara başvuruyorlar. Çünkü biliyorlar ki eğer biz tersane işçileri olarak mücadelemizle “ücretlerimizi gaspettirmezsek”, “iş güvenliği tedbirlerini aldırabilirsek”, “sigortalarımızı aldığımız ücret üzerinden ana firmaya ödettirebilirsek” kârları azalacak.
4 Rota MK
Bütün bu cehennem koşullarını yaratmalarının tek bir nedeni var, o da aşırı kâr hırsıdır. Bu kâr hırsına bağlı olarak bir işçinin iş cinayetine kurban gitmesi tersane patronları tarafından umursanmamaktadır. Nasıl olsa birçok işsiz var ve bu işsizler ordusu içinden bir kurbanı daha aynı koşullar altında çalıştırabilirler. Tersanelerde “ücret gaspları”na, “iş cinayetleri”ne karşı gerçekleştirdiğimiz birçok eylem de yine polis copu tarafından karşılandı. GİSBİR ve kolluk güçleri hak arama mücadelesine giren işçiyi ezmek için yoğun bir çaba sergiledi. Bir taraftan tersane patronlarının örgütü GİSBİR bizlere ağır çalışma koşulları altında çalışmayı dayatırken, ses çıkardığımız zaman işten atılıyoruz. Biraz daha kararlı ve inatçı bir mücadele sergilediğimiz zaman ise polis devreye giriyor, eylemlerimize saldırıyor, gözaltına alıyor. Peki, biz tersane işçileri olarak bütün bunlara karşı neler yapıyoruz? Ne yazık ki anlamlı bir tepki geliştiremiyoruz. Bizler bütün bu saldırılara karşı birlikte davranamıyoruz. Biz eğer örgütlü olabilsek, bizi kolayından işten atamazlar. Biz örgütlü olabilirsek çalışma koşullarımız biraz daha rahat olur. Ama yıllardır, bu düzen bir korku toplumu yaratmaya çalışmış, hak arama mücadelesine pervasızca saldırmış, işçi sınıfının mücadelesinde öne çıkanları zindanlara atmış, işkenceden geçirmiş, gözaltına almış. Bütün bunlar gerçeklikler. Patronlar tarafından yönetilen bir sistemde işçi ve emekçiler bir takım haklara sahip olmuşsa, bu çetin mücadeleler sonucunda kazanılmış haklardır. Bu gün eğer “çok şükür, idare ediyoruz” diyebiliyorsak, bu yine öncü işçi ve emekçilerin mücadelesiyle kazanılmış haklardan dolayıdır. Yoksa biz bugün Haiti’den daha beter koşullarda olurduk.
Yine de o günler bize uzak değil. Çalıştığımız işyerlerinden doğru düşünürsek, zaten yevmiye usulü çalışarak düzenli bir ücretten mahrumduk. 27 Şubat direnişinden sonra sözde düzenli ücret uygulamasına geçtiler. Birçok tersanede ücretlerimizi düşürdüler. Oysa zamlarla, vergilerle alım gücümüz düşüyor. Her şeyin fiyatı artıyor. Ev kirası, telefon, elektrik derken zaten marketlere uğrayamaz hale gelmişiz. Sigortalarımızı halen birçok tersane asgari ücret üzerinden yatırıyor. İş güvenliği tedbirleri halen alınmış değil. Ama biz halen bu cehenneme karşı ses çıkaramıyoruz. Çünkü bizi korkutuyorlar. Tersanelerde işçi güvenliği tedbirleri alınmadığı için ölme ihtimalimiz var. Ama bu bizi İstanbul Valisi’nin 1 Mayıs’a ilişkin “Taksim’e geleni dağıtırız” açıklaması kadar korkutmuyor. Bir tarafta cop bir tarafta iş cinayeti yani ölüm var. Ama cop bizi daha fazla korkutuyor. 1 Mayıs dolayısıyla bu ülkenin başbakanı “ayaklar baş olursa kıyamet kopar” diyerek bizleri aşağılıyor, yine sesimiz çıkmıyor. Nereye kadar susacağız? Dünyadaki tüm değerleri, güzellikleri biz yaratıyoruz. Patronlar oturdukları yerden servetlerine servet katıyorlar. Çalıştığımız koşullar 1800’lü yılların çalışma koşullarıyla aynı. Düne kadar biz 12-13 saat çalışıyorduk. Kimi yerlerde halen öyle, birkaç tersane göstermelik olarak şimdilik bu kadar çalıştırmıyor. Yarın yaşadığımız sorunları gündeme taşımak konusunda geriye düşersek daha çok çalıştıracaklar. 1830’lu yıllarda işçilerin çalışma saati gün ışığı usulüne göre belirleniyordu. Yani sabah gün aydınlanmadan işe başlıyor, akşam karanlıkta işten ayrılıyordu. Biz nasıl çalışıyorduk. Sabahın köründe karanlık ambarlara, davlumbotlara giriyor akşam karanlığında çıkıyorduk. Güneşe hasret bir şekilde çalışıyorduk. Şimdi gelişen kamuoyu ve eylemimiz sayesinde biraz rahatladık. 1830’lu yıllarda işçi kardeşlerimiz “Bizi gün doğumundan gün batımına kadar çalıştıramayacaksınız” diyerek örgütlendi ve “Sekiz saat iş, sekiz saat sosyal hayat, sekiz saat dinlenme ve uyku” sloganıyla mücadeleye atıldılar. Daha sonra sigorta başta olmak üzere sosyal hakları için direnişe geçtiler. Bu direnişler sonunda idam edilenler, kurşuna dizilenler oldu. Ama bu hakları işçi sınıfı çok rahatından kullanmaya başladı. Biz niye kullanamıyorduk, Çünkü bu haklara ve bu haklar uğruna şehit düşen işçi kardeşlerimize sahip çıkamadık. Biz yanıbaşımızda iş cinayetine kurban giden işçi kardeşimizin cansız bedenine sahip çıkamadık, biz birbirimize sahip çıkamadık. Çünkü üretimden gelen gücümüzün farkında değiliz. Dolayısıyla da ne 27 Şubat direnişine tam olarak sahip çıkabildik. Ne de 1 Mayıs’a. Ama iki yol var, başka gidecek herhangi bir yolumuz yok. Ya tersanelerdeki cehennem koşullarına karşı susacağız ve beter koşullarda sömürülmeye, ölmeye devam edeceğiz. Ya da insanca yaşama ve çalışma koşulları için mücadele edeceğiz. Bu gerçekte tek bir seçeneğimiz olduğunu gösteriyor. O da mücadele!
TİB–DER Başkanı Zeynel Nihadioğlu ile 1 Mayıs üzerine konuştuk…
Taksim’e çıkma iradesi kazanmıştır! ROTA: TİB-DER olarak 1 Mayıs’a nasıl hazırlandınız, kısaca bahseder misiniz? Dünya işçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs hazırlıklarımız haftalar öncesinden başladı. Dernekte tersane işçileriyle haftalık toplantılar yaparak 1 Mayıs’a nasıl hazırlanacağımızı konuştuk, planlamalar yaptık. Gurbetçi işçilerin kaldığı evlere gittik. Binlerce bildiri dağıttık. Yaygın bir şekilde afiş astık. Tersane işçilerinin yoğun olarak geçtiği noktalara ozalit yapıştırdık. Rota’nın 8. sayısını 1 Mayıs’a ayırarak tersane önlerinde satışını yaptık. Ayrıca 26 Nisan akşamı Dernek’te yemekli bir toplantı yaptık. 27 Nisan günü tersane işçileri ve ailelerinin katılacağı bir piknik planladık. Havanın yağışlı olması nedeniyle pikniği iptal ederek dernekte bir etkinliğe dönüştürdük. Kitlesel ve coşkulu bir kutlama hedefiyle hareket ettik. Dolu dolu bir hazırlık süreci örgütledik kısaca. ROTA: TİB-DER olarak tersane işçilerine neler söylediniz? Birlik, mücadele ve dayanışma işçilerin kanı ve canı pahasına yaratılıp geçmiş kuşaklardan bize miras kalmıştır. Sayısız fedakarlıklar ve kahramanlıklar sayesinde 1 Mayıs var olmuştur. Bizler de tersane işçilerine kurtuluşun birlik, mücadele ve dayanışma ile olacağını söyledik. İş
bırakıp meydanlara çıkarak işçi sınıfı tarihinin bu sembol gününe sahip çıkmaya çağırdık. Biliyorsunuz tersanelerde sorunlar saymakla bitmez. Fakat acilen çözülmesi gereken önemli meseleler var tabii. Biz de bu meselelere öncelik verdik haliyle. Örneğin düşük ücretlere karşı iş bırak dedik. Örneğin iş cinayetlerine karşı 1 Mayıs’ta alanlara dedik. İşçi sınıfını bir elma kurdu gibi içerden kemirip çürüten taşeronlaştırmaya karşı mücadeleye dedik. Derneğinle birlikte mücadele et örgütlen. 1 Mayıs günü Taksim’deki kutlamalara katıl dedik. ROTA: Biraz da 1 Mayıs günü nasıl geçti anlatır mısınınız? Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte işçi arkadaşları uyandırmaya başladık. Saat 07:00’de İçmeler Tren İstasyonu’nun önünde buluşarak “Yaşasın 1 Mayıs!” pankartımızı açtık. Herkesi Dernekle Taksim’de düzenlenecek mitinge çağırdık. Burada toparlanan işçi arkadaşlarla birlikte slogan atarak İçmeler Cami’ne yürüdük. Otobüsümüzü beklemeye başladık. Öğrendik ki polis aracımıza el koymuş. Bizde kendi imkanlarımızla karşıya geçtik. Daha Mecidiyeköy’e indiğimiz anda polisin vahşice saldırısıyla karşılaştık. Ara sokaklara çekilerek yeniden toparlanıp yürümeye devam ettik. Şişli Etfal Hastanesi’ne ulaştığımızda pankartımızı açtık.
Bir Desan işçisiyle 1 Mayıs üzerine konuştuk…
Seneye yine Taksim’deyiz! ROTA: 1 Mayıs’a neden katıldın? Mustafa: 1 Mayıs biz işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Ben de bir tersane işçisi olarak en doğal olan hakkımı kullandım ve 1 Mayıs’a katıldım. ROTA: 2008 1 Mayıs’ında yaşadıklarını anlatır mısın? Bence 1 Mayıs çok güzeldi ama AKP bunları yapmasaydı daha güzel olurdu. Bence geçen yılki 1 Mayıs’tan daha iyi geçti bu yıl. 2009’da daha güzel olacak ve Taksim’de kutlayacağız. ROTA: Bir tersane işçisi olarak duyguların nelerdir? Tabii ki bir işçi olarak 1 Mayıs’a katılmak gurur verici benim için. Ama bence herkes orada olmalıydı. Ama yine de çoğunluktaydık, bu da büyük bir başarı bizim için. ROTA: Taksim’e vardığında neler yaşadın? Taksim’e varmak o kadar kolay olamadı. Her taraf tutulmuştu. Mecidiyeköy’e vardığımızda Şişli’ye çıkan bütün yollar tutulmuştu. Biz otobüsten iner inmez gaz bombası atıldı. Oradan geriye çekildik daha sonra Şişli’ye varmak için çeşitli yolları denedik ama her taraf tutulmuş bir türlü giremiyorduk. Yaklaşık 2 saat kadar sonra
Osmanbey metrosu tarafına çıkabildik. Oraya vardığımızda DİSK binasına saldırı başlamıştı. Biz de diğer arkadaşlarla beraber Taksim’e yöneldik. Yine önümüz kesildi. Orada bir süre çatışma yaşandı daha sonra DİSK binasının bulunduğu yere doğru çekildik. ROTA: Neden 1 Mayıs ve Taksim? Taksim’in biz işçiler ve emekçiler için başka bir anlamı var. O alanda bizim 34 işçi kardeşimiz katledildi. Biz onları anmak istiyoruz. Bir de her türlü kutlamaya açılan Taksim Meydanı biz işçilere ve emekçilere kapatılamaz. Orada 1 Mayıs kutlamak bizim hakkımız. ROTA: Bir tersane işçisi olarak tersane işçilerine söylemek isteğin bir şey var mı? Tersane işçilerinin Tersane İşçileri Birliği Derneği etrafında birleşmelerini dilerim. Çünkü hala sorunlarımız var. Mesela bizim hala sigortalarımız ödenmiyor, paralarını almayan arkadaşlarımız var. Sorunlarımız hala devam ediyor. Bunun için birleşmemiz ve büyük bir greve gitmemiz gerekiyor. Sorunlarımızın tek çözüm yolu daha iyi hazırlandığımız ve haklarımız verilene kadar çalışmadığımız bir grev gerçekleştirmek. Desan Tersanesi’nden bir işçi
Polis bir kez daha bizi dağıtmak için saldırdı. Devlet biz işçilerin Taksim’e çıkma girişimimizi baskı ve zor yoluyla engellenmeye çalıştı. O gün İstanbul sokakları Taksim meydanına çıkmaya çalışan binlerce işçiyle dolmuştu. Bir kez daha görülmüştür ki, engellemeler boşuna. Tehditler, baskılar bizleri yıldıramadı. Bir kez daha Taksim’e çıkma iradesi kazanmıştır.
“Biz kazandık!” Merhaba arkadaşlar; Ben Tuzla Gemi’de çalışan bir işçiyim. Bizler cehennem koşullarında çalışıyoruz. Her türlü güvenlik koşullarından yoksun, sosyal haklardan uzak, insan yerine dahi konulmuyoruz. 1 Mayıs tarihsel anlamıyla bizi bu yıl da alanlara ve mücadeleye çağırdı. Tabii ki bunu iş bırakarak yapmam gerekiyordu. Ben de öyle yaptım. O gün yaklaştığında çok heyecanlanıyordum. Çünkü o gün bizi sömüren, her türlü haklarımızı gasp eden, bizi insan yerine koymayan bir sınıfla karşı karşıya gelecektik. Onurumuz için, yaşamak için, haklarımız için orada olmalıydım. 1 Mayıs sabahı daha önce de konuştuğumuz gibi saat 07:00’de Dernek’ten arkadaşlarla İçmeler Tren İstasyonu’nda buluştuk. Bütün arkadaşlar geldikten sonra Taksim’i zaptetmek için yola koyulduk. Arabamıza el konulmuştu. Ama bu yaptıkları hareket bizim gücümüzden ne kadar korktuklarını gösteriyordu. Bizde Taksim’e halk otobüsleriyle ulaşmaya çalıştık. Yürüyüş alanına vardığımızda kitlelere müdahale edilmişti ve her tarafta gaz kokuyordu. Bizlere düşen görev Taksim’e gidecek yolları zorlamak ve önümüze çıkanlara gereken cevabı vermekti. Biz de her durumda cevaplarını veriyorduk. Kitlelerle birleşip zorluyorduk. Ben daha sakin geçeceğini zannetmiştim ama polis azgınca saldırıyordu. Biz de yılmıyor her yerden zorluyorduk. Her yeri 1 Mayıs alanına çeviriyorduk. Bizlere bayramımızı çok görenlere gereken cevabı verdik. Alanları zaptettik. Biz kazandık. Cehennem de çalışan işçiler kazandı. Tuzla Gemi’den bir işçi
Rota 5 MK
Taksim kararlılığı meşruluk kazandı! ROTA: 1 Mayıs’ı anlatır mısın? Mustafa: 1 Mayıs sistemin gerçek yüzünü ortaya çıkarmış oldu. Emekçiler olarak yediğimiz renkli suların, gaz bombalarının haddi hesabı yok. Ama ben herkesin Taksim’e girmek için elinden geleni yaptığını düşünüyorum. Bırakın polisin izin vermesini Taksim’e yakın yerlerde durmak bile yasaklandı. “Orantılı güç kullanacağız” diyorlardı ama o gün orada yaşananlar orantısız faşizmdi. Bu yaşananların sorumlusu olan devletin ve onun emrindeki güçlerin emekçilere hesap vermesi gerekiyor. Bizim bayramımız olan bir günü dayak gününe çeviren sistem bunun hesabını vermeli. Tüm işçiler ve emekçiler olarak bizlere yaşatılan bu insanlık dışı tablonun hesabının sorulması lazım. ROTA: 1 Mayıs’a neden katıldın? Zaten biz ölüme en yakın durakta çalışıyoruz. Hergün sabah kapıdan çıkarken acaba bugün ölecek miyiz diye düşünüyoruz. Akşam işten çıkarken çok şükür bugünde ölmedik diyoruz. Çünkü elimizi attığımız penseden tutunda kullandığımız seyyara, lambaya kadar ya ateş alma ya da patlama riski olan aletler kullanıyoruz. Bunun yanında çok kötü koşullarda çalışıyoruz, ya kapalı bir alanda hiçbir fanın kullanılmadığı yerlerde ya da çok yükseklerde çalışıyoruz. Mesela birkaç gün önce dablumbotta çalışıyordum. Dışarı baktım yer ıslak. Yağmur mu yağmış diye sordum. Yağmurun yağdığını dahi hissetmemişim o dumanda, o siste. Çünkü tankın içinde çalışıyordum. Aslında biz 1 Mayıs’a güzel bir şekilde gitmeyi planlamıştık. Tersane işçileri olarak kendi sesimizi duyuralım istemiştik. İnsanlar bizi duysun istedik. Tuzla tersanelerinde yüzlerce arkadaşımızı kaybettik. Günde bir arkadaşımızı bu dönen çarkın
dişlilerine kurban vermemek, yaşanan ölümlere dur diyebilmek, insanca yaşamak için 1 Mayıs’a katıldım. ROTA: 2009 1 Mayıs’ına ilişkin düşüncelerin? Taksim meşruluk kazandı. Bu yılki kararlılık artık 2009 1 Mayıs’ının önünü açmıştır. 2009’da işçiler olarak Taksim’de olacağız. İzin verseler de, vermeseler de Taksim’de olacağız. ROTA: Tersane işçilerine söylemek istediğin bir şey var mı? ROTA’yı sürekli takip ediyorum. Tersane İşçileri Birliği Derneği’nin tersanelerde yürüttüğü mücadeleyi takdirle karşılıyorum. Bir tersane işçisi olarak her zaman ROTA ve TİB-DER’in yanındayım ve tüm tersane işçilerini Dernek çatısı altında birleşmeye çağırıyorum. Yardımcı Tersanesi’nden bir işçi
Deri-İş Tuzla Şube Başkanı Binali Tay ile 1 Mayıs öncesi ve günü uygulanan devlet terörü üzerin konuştuk… ROTA: Öncelikle geçmiş olsun diyoruz. 1 Mayıs öncesinde yaşadığınız saldırıyı anlatabilir misiniz? 1 Mayıs öncesi yaşadığımız gerçekten çok acımasızca bir saldırıydı. İşçi sınıfının ve onları temsil eden bizlerin haketmediği bir saldırıydı. Ama tabii ki bunun yabancısı değiliz. Sonuç itibariyle geçmişten beri sendikamıza mücadelesi, birliği ve alanlarda olması nedeniyle gerektiği gibi davrandılar. 1 Mayıs öncesi bildirilerimizi dağıtarak kolluk güçlerinin bize yaptığı saldırıyı kınadık. Mevcut hükümet ve mülki amirlerle kolluk güçleri işçi sınıfının birliğini, mücadelesini sindirmeyerek bu tarz saldırılarda bulunuyorlar. Deri-İş Sendikası olarak bu saldırıların ne yabancısıyız ne de yenisiyiz. Bu saldırılar geçmişten beri yapılıyor ama bizde buna karşı birliğimizi, beraberliğimizi, mücadelemizi sürdürüyoruz. Yapılan saldırıyı da kınıyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi 1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. 130 ülkede resmi bayram ve tatil olmasını gerektiren ve gelişmiş ülkelerde de hiç şiddet kullanmamak kaydıyla işçi sınıfının alanlarda olmaları ve demokratik bir şekilde bayramı temelinde oluyor. Biz bunun böyle olmasını istiyoruz. Şiddet değil işçilerin kendi alanında sorunlarını haykırmalarını son zamanlarda çıkan yasalara karşı alanlarda yer almalarını hedeflemiştik. Temennimiz oydu ama olmadı saldırıları bir kez daha kınıyoruz. ROTA: 1 Mayıs alanında yaşadıklarınız nelerdi bunlardan bahseder misiniz?
6 Rota
Deri-İş olarak temennimiz şudur ki; sendikamız gibi tüm kardeş sendikalarımızın da ülkede yaşanan bu sıkıntılara karşı birlikte mücadeleyi hedefleyerek üretimden gelen güçlerini kullanarak bu saldırıları püskürtebilmektir. Çünkü birlikte davranmadığımız ve üretimden gelen gücümüzü kullanmadığımız zaman sermaye ve kolluk güçleri daha da güç alarak saldırıyor ve şiddetlerini daha da arttırıyorlar. Biz Deri-İş olarak her zaman ki gibi bu dönemde bin kişilik üyemizle üretimden gelen gücümüzü kullanarak hem şubemizin önünde etkinlik yaptık hem de araçlarımızı tutarak Çağlayan’a kadar gittik. Oraya gittiğimizde polisin tavrı çok sertti. Bunun olmaması gerekirdi. Gaz bombalarıyla bize saldırılması ve bizi dağıtması üzücü bir olaydı. En çok üzüntü duyduğumuz mesele ise yine öbür arkadaşlarımıza yönelik yapılan saldırıya yetişmememiz ve onlarla beraber olamamamız oldu. Biz de Çağlayan’da Kasımpaşa yolunu trafiğe kapatarak iyi bir mücadele sergiledik. Çalışan arkadaşlarımızın tepkilerini slogan atarak ifade etmeleri bizim için oldukça olumluydu. Çok güçlü ve kapsamlı güvenlik önlemleri nedeniyle diğer işçi kardeşlerimizle bir araya gelemedik maalesef. Valiliğin ve emniyet müdürlüğünün tavrı aynı zamanda devletin açıklamaları doğrultusunda şekillenmiştir, ellerini güçlendirmiştir. Bu nedenle işçilere acımasızca saldırdılar. Buna karşı bu tür şeylerin bir daha yaşanmaması için ülkede çok daha kapsamlı mücadelelerin olmasını diliyoruz.
“Onların gaz bombası, tazyikli suyu beni yıldıramaz!” ROTA: Bir tersane işçisi olarak 1 Mayıs’a dair nasıl hazırlık yaptın? Bize kısaca anlatır mısın? Tersanede çalışan bir işçi olarak 1 Mayıs öncesi yapılan tartışmalar üzerine kendimi Taksim’e çıkacağım diye koşullandırdım. Yalnız gerektiği kadar iyi hazırlandığımı düşünmüyorum. Çünkü işçi arkadaşlarımı bu konuda ikna edemedim. Binlerce işçi ve emekçi ile beraber ve kendi haklarım için meydanlardaydım. Orada yaşanacak her şeye kendimi hazırlamıştım. Derneğimle beraber o gün ezilen ve sömürülen insanlar için hiç tereddüt etmeden tüm coşkumla orada bu zulme inat taleplerimi haykırmalıydım! ROTA: Biliyorsun AKP hükümeti bu yıl da 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasını yasaklama yoluna gitti. Bu konudaki düşüncelerin nelerdir? AKP’nin bu konudaki tutumu bence çok yanlıştı. Zaten 1 Mayıs’ta yaşananlar bunun açık örneği ve göstergesidir. Yani bu tutumuyla AKP’nin işçi-emekçi düşmanı yüzünü tekrar görmüş olduk. ROTA: 1 Mayıs günü neler yaşadın bize anlatabilir misin? 1 Mayıs’ta Derneğimle beraber her şeye inat Taksim yolunu tuttuk. Saldırılara Derneğin pankartını açarak, sloganlar atarak karşılık verdik. Kolluk güçleriyle bizi yıldırmaya çalışanlara karşı bir kez daha dayanışma ve birliğin, yoldaşlığın sabrını ve mücadelesini gösterdik. Onların gaz bombası, tazyikli suyu beni haklı mücadelemden yıldıramaz. Gemak Tersanesi’nden bir işçi
Hak arayan işçiler yine alanlarda olacak! 1 Mayıs’a işçi bayramı olduğu için katıldım. Aynı zamanda işçilerin emeğinin tam karşılığını alabilmesi ve tersane işçilerini temsil etmek için o gün işe gitmeyerek 1 Mayıs’a gittim. Ancak AKP işçilerin gücünden korktuğu için Taksim’i yasakladı. Çünkü onlara göre Taksim’e gelen işçi bundan sonra daha fazla ezilmeyi kabul etmeyecek, hakkını kopararak alacak gücünü kendinde bulacaktı. İşte bunun için taksim’i yasakladı. 1 Mayıs sabahı her zamankinden erken kalktım. Kısa sürede hazırlanıp Dernekle birlikte Taksim’e doğru yola çıktım. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de “bayram” gibi kutlayabileceğimizi düşündüm. Oysa böyle olmadı. Taksim’e yakın bölgelerdeki Otobüs, tramvay, metro, deniz ulaşım araçları vs. çalışmadığını gördüm. Güçlükle ulaştığımız Şişli de Metro’dan iner inmez savaş alanında kendimi buldum. Polis yakaladığını dövüyor, yakalayamadığını ya gazla zehirliyor ya da su ile ıslatmaya çalışıyor. Polis sanki karşısındakini ezeli rakibi gibi görüyordu. Tam teçhizatlı polise karşı yüreğiyle ayakta durmaya çalışan işçiler adeta ayaklar altına alınıyordu. Gönül isterdi ki bunların hiçbiri olmasın, ama oluyor. Hak arayan işçilere her zaman bunlar oluyor. Dearsan Tersanesi’nden Çetin
Ölüm kampı: Tuzla tersaneler cehennemi!
“İş cinayetlerine karşı örgütlü mücadeleye!” Kuralsızlığın kural sayıldığı Tuzla tersaneler havzası bir ölüm kampına dönmüş durumda. Bugün Selah Tersanesi’nde sıfır bir geminin yapımı esnasında makina dairesinde yaşanan gaz sıkışması sonucu yaşanan patlama, İzzet Gider isimli tersane işçisinin yaşamını yitirmesine yolaçtı. Kenan Can, Hüseyin Erdöndü, Çınar Kaygusuz, Selim Bahar, Serkan Üleyir ve Selah Tersanesi’nde mühendis olarak görev yapan Selin Bahadır da yaralandılar. Selah eski bir ölüm kampı! 23 Ağustos 2007 tarihinde de Güney Akarsu isimli bir işçi Selah Tersanesi’nde yaşanan iş cinayetinde yaşamını yitirmişti. Selah’ın sahibi ise Tuzla Tersanesi’nin organize iş cinayeti şebekesi GİSBİR’in eski başkanı olma “onuru”nu taşıyor. Onlar emeğe ve özgürlüğe düşman! Selah Tersanesi’nde yaşanan patlama, tersane patronlarının Tuzla tersaneler civarına astıkları “İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası” pankartlarının altında gerçekleşti. İşçi kanıyla beslenen patronların aslında kendi ceplerinden dışında hiç kimsenin sağlığını ve geleceğini düşünmedikleri bir kez daha tüm açıklığıyla görüldü. “Yatıyorlar Tuzla, kalkıyorlar Tuzla”! İş cinayetleri sürüyor! Tersane işçilerinin iş cinayetlerine karşı gerçekleştirdikleri 27 Şubat direnişinin öncesinde tersanelerle ilgili adım atma ve sözde denetleme sözü veren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in “Yatıyoruz Tuzla, kalkıyoruz Tuzla” sözlerindeki samimiyetsizlik bir türlü arkası gelmeyen işçi ölümleriyle kanıtlandı. Tersaneyle ilgili kurulan meclis araştırma komisyonu da, geçen süreçte yaşanan ölümlere rağmen, işçileri oyalamaktan başka bir işe yaramadı. Burjuvazi ve onun temsilcileri burjuva yasaların sınırlarında dahi “işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğü”nün Tuzla tersanelerinde uygulanmasını sağlamadılar. Yeni sivrilen bir sınıf düşmanı! Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ise adeta patronların savunuculuğuna soyunmuş durumda. Genel Müdür Kasım Özer, TBMM’de oluşturulan komisyona tersanelerde yaşanan ölümlerin “facia” gibi gösterilmesine karşı çıkarak, tam bir arsızlık örneği olan şu açıklamayı yapabilmişti: “Tersanelerdeki kazaların artması, işin kötü olduğundan değil, işçi sayısının son 2 yılda artmasından kaynaklanıyor. Dar alanlarda çok sayıda işçi çalışıyor. İnsanlarımız yüksekte çalışırken, ya kişisel koruyucu donanım kullanmıyorlar ya da fizyolojik olarak yüksekte bulunmadığı için dengesini kaybedip düşüyorlar. Tansiyonu düşüyor, gözü kararıyor, vesaire... Köyden hiç ayrılmamış insanlar,
sanayi işlerine girdiğinde üzüntü verici kazalar oluyor. Aslında diğer sektörler incelendiğinde tersanelerdeki iş kazaları çok küçük bir yer tutuyor. Yeraltı maden ocağında gaz patlamasında 250 insan ölüyor. Tersanelerde son 2 yılda peş peşe ölümlerin olması ve bu işin başka nedenlerle gündeme getirilmesi, tersanelerde sanki ‘facialar varmış’ gibi gösteriliyor. Ama oranlara baktığımızda o kadar büyük değil.” İşçi sınıfıyla alay ediyorlar! Selah Tersanesi’nden patlamanın ardından şu açıklama yapıldı: “09 Mayıs 2008 saat 14:30 sularında Selah Tersanesinde H-52 no’lu projenin ana güvertesinde çalışma ve personel olmayan bir mahalde sebebi henüz belirlenemeyen bir nedenle patlama olmuş, patlama hitamı bir işçimiz maalesef yaşamını yitirmiştir. Patlamanın sebebi ilgili mercilerce incelenmekte olup bilahare taraflarınca gerekli açıklama yapılacaktır.” Selah Tersanesi’nden yapılan açıklama, yaşanan iş cinayetinin ardından patlamanın sebebi ile ilgili bir açıklama yapılacağını “müjdeliyordu”. Aslında İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü tersane patronların adına açıklamayı dün yapmıştı. İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’nün, tersane işçilerine kendi yayınları aracılığı ile yaptığı tek uyarı “İşinle dalga geçersen belki kolundan ve bacağından da vazgeçersin” başlığıydı. Tersane işçilerine böyle “alaycı” bir dille ancak kan emici tersane patronlarının çanak yalayıcıları seslenebilir. Tersane patronları, neden oldukları iş cinayetleri konusunda tam bir umursamazlık içindeler. Özer’in komisyonda yaptığı konuşma sonrasında burjuva basının sorularına cevap veren Sedef Tersanesi sahibi Murat Kalkavan,“Sektörden 100 bin kişi geçimini sağlıyor. Tersaneler siyasiler için rant alanına dönüştü. Tersanede 30-60 YTL yevmiyeyle çalışan işçiler, asgari ücrete göre çok iyi durumda. Bunun neresi kötü?” diyerek, her gün ölüm haberlerinin geldiği tersaneler cehenneminde “hayırsever” rolünü oynamaya kalkabiliyor. Sınıf onuru için örgütlü mücadeleye! İşçi sınıfı ne kolundan ne bacağından ne de onuruyla sürdürdüğü yaşamından vazgeçecektir! Tersane işçileri dün olduğu gibi bundan sonra da iş cinayetlerine, sigortasız çalışmaya, ücret gasplarına karşı yürüttükleri uzun soluklu mücadelelerine, tersane patronlarına ve onların örgütü GİSBİR’e papuç bırakmadan devam edeceklerdir. Tersane işçilerinin sınıf onurunu ayaklar altına alan, basit işgüvenliği önlemlerini almak yerine işçileri ölüme gönderen kapitalist patronlara ve onların barbarlık düzenine karşı örgütlüyü mücadeleyi yükselteceklerdir!
Ölüm kusan tersane önünde! İş cinayetlerine, kölece çalışma koşullarına karşı örgütlü mücadeleyi yükselten tersane işçileri Selah Tersanesi’nde yaşanan faciaya sessiz kalmadılar. Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİBDER) iş cinayetinin yaşandığı Selah Tersanesi önünde 10 Mayıs sabahı basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama öncesi dernek binasında toplanan TİB-DER üyeleri 07.15’te İçmeler Tren İstasyonu’nda “Tersanelerde sigortasız çalışmaya, iş cinayetlerine son – TİB” yazılı pankart ile “Artık yeter! İş cinayetlerine son –TİB” dövizlerini açarak yürüyüşe geçtiler. Selah Tersanesi’ne gerçekleştirdikleri yürüyüş boyunca coşkulu sloganlar atan tersane işçileri Selah Tersanesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. TİB-DER Selah Tersanesi önünde! Tersane önünde basın açıklamasını okuyan Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu tersanelerde yaşanan ölümlerle ilgili kurulan meclis araştırma komisyonunu tanımadıklarını söyleyerek Güder’in ölümüne neden olan şeyin tersane patronlarının iş yetiştirme telaşı olduğunu söyledi Nihadioğlu’nun “Çalışma Bakanlığı ve komisyona sesleniyoruz. Bundan sonra ayaklarını denk alacaklar. Durmadan bizleri “cahil, eğitimsiz” diye aşağılıyorlar. Bütün bunlara sessiz mi kalacağız?” sorusuna kitle hep bir ağızdan “Hayır” diye karşılık verdi. 50 tersane işçisinin katıldığı eylem sloganlarla sona erdi. Kızıl Bayrak/ Tuzla
Patronlar sarayda işçiler mezarda! TİB-DER üyeleri 11 Mayıs’ta Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdikleri eylemle kamuoyuna seslendiler: Tek tek ölüyoruz, sesimizi duyan var mı? Saat 12.00’de Galatasaray Lisesi önünde toplanan TİB-DER üyesi tersane işçileri 9 Mayıs günü yaşanan patlamada yitirdikleri İzzet Güder’i andılar, soluklarının tersane patronlarının ensesinde olacağını bir kez daha haykırdılar. ‘Sesimizi duyan var mı? Tek tek ölüyoruz!/Tersane İşçileri Birliği Derneği’ pankartını açan eyleme baretleriyle katıldılar. Açıklamaya Selah Tersanesi’nde yaşanan patlamanın ardından tersane yönetiminin yaptığı yazılı açıklamayı teşhir ederek başlayan Atalay, tersane yönetiminin ‘patlama üretimin olmadığı alanda gerçekleşti’ yalanının ardından sözde döktükleri timsah gözyaşlarına değindi. Atalay’ın açıklaması asalak tersane patronlarına değnekçilik yapan ve sözde tersanelerdeki ölümleri araştırmak için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu için söylenen sözlerle devam etti. Atalay; peş peşe yaşanan işçi ölümlerine rağmen adım atmayan bu komisyonun varlığını tanımadıklarını belirtti, komisyonun Tuzla tersaneler havzasında meşruluğunu yitirdiğinin altını çizdi. TİB-DER’in açıklaması tersane işçilerine kölece çalışma koşullarına karşı ‘grev’ çağrısıyla son buldu. Talepler sıralandı. Kızıl Bayrak / İstanbul
Rota 7
Öyle bir İstanbul gördük Sorarlar bir gün, sorarlar Sabahın bir sahibi var Sorarlar bir gün sorarlar Biter bu dertler, acılar Sararlar bir gün, sararlar
Onlar ümidin düşmanıdır, akar suyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı. Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına: - çürüyen diş, dökülen et-, bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler. Ve elbetteki, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet.. **** Bursa'da havlucu Recep'e, Karabük Fabrikası'nda tesviyeci Hasan'a düşman, fakir köylü hatce kadına, ırgat Süleyman'a düşman,sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman, vatan ki bu insanların evidir, onlar vatana düşman İşçi Bülteni Özel Sayı: 304 * Fiyatı: 25 YKr * Mayıs 2008 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Millet Cad. 50/10 Fatih/İstanbul * Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * * Baskı: Özdemir Mat Davutpaşa Cad Güven Sanayi sit C Blok No: 242 Topkapı İstanbul * 577 54 92
MK