20 Temmuz Dersleri
20 Temmuz Dersleri
øçindekiler 7
Sunuú
9
20 Temmuz: Yeni Bir BaúlangÕç
14
Devrimci Eylem ønisiyatifi
17
20 Temmuz: Önderlik ve Organizasyon øhtiyacÕ
22
BaúlangÕç YapÕldÕ "Mücadele Sürecek"!
27
20 Temmuz’un Gösterdikleri
30
SÕnÕfÕn "Öncü"sü Kim
34
20 Temmuz Dersleri
52
Liberal Kuyrukçulu÷un Eleútirisi
SUNU첫
7
20 Temmuz: Yeni bir baúlangÕç
Gündemde 20 Temmuz genel uyarÕ eylemi var. 5 Nisan’dan beri sürdürülegelen oyalama manevralarÕnÕn ardÕndan Türk-øú nihayet bir genel eylem kararÕ almak zorunda kaldÕ. Do÷rusu sendika bürokratlarÕ geride kalan üç ay içerisinde iúçileri sermayenin pervasÕz saldÕrÕlarÕ karúÕsÕnda hareketsiz tutmak do÷rultusunda büyük baúarÕ gösterdiler. Sermayenin resmi ve özel sözcüleri bu “sorumlu” tavrÕ ve çabayÕ sÕk sÕk övgüyle andÕlar. Fakat alÕnmak zorunda kalÕnan eylem kararÕ durumu böyle sürdürmenin artÕk kolay olmadÕ÷ÕnÕ gösteriyor. Tabanda biriken öfke ve basÕnç bürokratlarÕ birúeyler yapmak zorunda bÕrakÕyor. Karar tümüyle bu taban basÕncÕnÕn ürünüdür. Ne var ki hain bürokratlarÕn yeni kararÕ da özünde eski tutumlarÕnÕn bir devamÕdÕr. Onlar hep aynÕ úeyi yapÕyorlar; önce iúçileri olanaklÕ oldu÷u ölçüde oyalÕyorlar, bunun artÕk mümkün olmadÕ÷Õ bir noktada ise, yasak savma eylemlerle mücadele birikimini boúa çÕkarma, iúçilerde bir çaresizlik duygusu yaratma yoluna gidiyorlar. Tek tek alanlarda yaúanan 9
sayÕsÕz örneklerin yanÕsÕra, 3 Ocak 1991 eylemi de bunun genel bir örne÷i olmuútur. Hain bürokratlar iúçileri en hazÕrlÕksÕz ve düúünülebilecek en pasif bir biçimde (evde oturma) eyleme sürüklemiúlerdi. Do÷al olarak eylem hiçbir sonuç yaratmadÕ÷Õ gibi iúçileri demoralize etmiú, genel bir eylemin gücüne olan inancÕ belli bir süre için sarsmÕútÕr. Bugün 20 Temmuz eylemine de fabrika ve iúyerlerinde hiçbir ciddi hazÕrlÕk yapÕlmadan gidiliyor. Eylemin hedefleri, talepleri, úiarlarÕ ve sÕnÕrlarÕ konusunda henüz bir açÕklÕk yoktur. Sendika bürokratlarÕ bu çapta bir eylemi enflasyon farklarÕnÕn ödenmesi türünden son derece sÕnÕrlÕ özel bir soruna ba÷lamak niyetinde görünüyorlar. DahasÕ eylemin biçimi bile belli de÷ildir. Normalde bu biçim iúçilerin üretimden gelen güçlerini en militan ve enerjik biçimde ortaya koymalarÕ olmalÕdÕr. Bu iú bÕrakmak, soka÷a ve alanlara çÕkmaktÕr. Fakat bürokratlar eylemin biçimini en son gün (19 Temmuz’da) saptanacak açÕklamalarÕyla bu konuda hain bir takÕm hesaplar içinde olduklarÕnÕ gösteriyorlar. Daha úimdiden içlerinden bazÕlarÕ “sektörel özellikler” gerekçesiyle 3 Ocak türünden iúe gelmemekten söz edebiliyorlar. øúçilere genel planda bunu dayatmak bu kez o kadar kolay olmayaca÷Õ için, aynÕ geri ve pasif tutumu, uygun bir biçimini bularak iúyerlerinde denemeye kalkacaklarÕ kesindir. Tüm bunlara ra÷men 20 Temmuz genel uyarÕ eylemi önemli bir karardÕr. Devrimci inisiyatifin ortaya konulabilmesi ölçüsünde, sÕnÕf hareketindeki son bir kaç ayÕn eylemsizli÷ini kÕrmak ve 20 Temmuz’u izleyecek yeni bir hareketlili÷i baúlatmak için çok önemli bir olanaktÕr. Türk-øú bürokratlarÕnÕn hesabÕ öyle olsa bile bu eylemin yeni bir 3 Ocak olma olasÕlÕ÷Õ son derece zayÕftÕr. Herúeyden önce 3 Ocak bir kere yaúanmÕútÕr ve iúçiler bu deneyime somut olarak sahiptirler. Devrimci öncü iúçiler de 3 Ocak’Õ bilerek davranacaklardÕr bu kez. Bugün “3 Ocak soytarÕlÕ÷Õna hayÕr, militan bir genel grev-genel direniú için ileri!” úiarÕnÕn yaygÕnlÕ÷Õ da yeni durumun farklÕlÕ÷ÕnÕ gösteriyor. Bu kez eylem yaygÕn olarak iúyerlerinde gerçekleúecektir. 10
Böylesine genel bir eylemi iúyerleri düzeyinde denetim altÕnda tutmak konusunda ise bürokratlarÕn olanaklarÕ sÕnÕrlÕdÕr. Bir çok yerde eyleme militan bir hava kazandÕrmak, sokaklara do÷ru taúÕmak için imkanlar vardÕr. Yeter ki devrimci iúçi önderleri buna cesaret etsin, enerjik bir inisiyatif ortaya koyabilsinler. Unutmamak gerekir ki 20 Temmuz 5 Nisan’Õ izleyen kapsamlÕ bir sermaye saldÕrÕsÕnÕn üzerine gelmektedir. Yaúam koúullarÕ iyice kötüleúen ve kitlesel tensikatlarÕn konusu olan iúçilerin öfkeleri burnundadÕr. Bir kez daha her úey gösterilecek devrimci cesaret ve inisiyatifle orantÕlÕ olacaktÕr. Eyleme öteki çalÕúan kesimlerin de katÕlÕyor olmasÕ ise ayrÕ bir avantajdÕr. Kamu çalÕúanlarÕnda politizasyon düzeyi ve sokak eylemi deneyimi bugün için iúçilerden daha ileridir. Bu eyleme ek bir soluk kazandÕracaktÕr. Türk-øú bürokratlarÕ 20 Temmuz’u bir “uyarÕ” eylemi olarak tanÕmlamÕú bulunmaktadÕrlar. Bu onlarÕn genel bir eylemi mümkün oldu÷unca daraltÕp sÕnÕrlamak niyetlerinin bir sonucudur. Böyle olsa bile, bir ön hazÕrlÕktan, açÕk hedeflerden ve taleplerden yoksun bir eylemin genel bir uyarÕ amacÕ içinde tanÕmlanmasÕ herúeye ra÷men bizim iúimize gelir. Bürokratlar hazÕrlÕksÕz gündeme getirdikleri pasif ve ruhsuz genel bir uyarÕ eylemiyle iúçilerin genel grev iste÷ini kÕrmak amacÕndadÕrlar. Fakat biz tersinden bunu militan ve sonuç alÕcÕ bir genel greve bir ön hazÕrlÕk eylemi olarak de÷erlendirebiliriz. Eylemi izleyen andan itibaren ve eylemin dersleri temeli üzerinde, iúçiler arasÕnda militan bir genel grev ajitasyonunu daha etkili bir biçimde sürdürebilir, bunu somut bir örgütsel hazÕrlÕkla birleútirebiliriz. Bürokratlar 20 Temmuz’da hava boúaltmak, öfke yatÕútÕrmak, genel eylem iste÷ini geçiútirmek hesabÕ içindedirler. Biz ise 20 Temmuz’u sermayenin saldÕrÕlarÕnÕ püskürtecek bir hareketlilik sürecinin etkili bir ilk çÕkÕúÕ olarak de÷erlendirebiliriz. E÷er eylem bürokratlarÕn gösterece÷i beceri sayesinde demoralize edici biçimde sonuçlanmazsa, iúçilerin dikkatini uyarÕ eyleminin ardÕndan bizzat genel grevin kendisine yöneltmek için elveriúli bir zemin oluúacaktÕr. 11
20 Temmuz eyleminin ardÕndan ayrÕ bir önem taúÕyacak birkaç noktayÕ úimdiden gözetmek gerekmektedir. Bunlardan ilki ve en acili, hükümetin ve sermayenin, “kanunsuz” ilan edecekleri eylemin hemen ardÕndan gündeme getirecekleri saldÕrÕlardÕr. Bu konuda iúçileri úimdiden uyarmak ve saldÕrÕyÕ gö÷üslemeye ça÷Õrmak gerekir. Eylem günüyle ilgili ücret kÕsÕntÕsÕndan, “iú barÕúÕnÕ bozmak”tan iúten atmalara kadar bu saldÕrÕlar de÷iúik biçimler alabilecektir. Nitekim bu 3 Ocak sonrasÕnda somut olarak yaúanmÕútÕr. O zaman Türkøú bürokratlarÕ buna seyirci kaldÕlar ve bunun iúçi hareketi üzerinde ayrÕ bir moral bozucu etkisi oldu. Bu kez hazÕrlÕklÕ olmak, gündeme gelecek uygulamalarÕ bir direniú dalgasÕyla karúÕlamak görevi var iúçilerin önünde. ùu veya bu sektörü ya da fabrikayÕ hedef alacak olan böyle bir saldÕrÕ sÕnÕf dayanÕúmasÕnÕ da somut bir sÕnavdan geçirecektir. Direniúin derslerini anÕnda de÷erlendirmek ve bunu iúçi tabanÕna yaymak ve tartÕútÕrmak bir baúka önemli noktadÕr. øúçiler bu eylemin sonuçlarÕnÕ bilince çÕkartabilmelidirler. Bunu baúarabildikleri ölçüde gelecekteki direniúlere de daha iyi hazÕrlanabileceklerdir. Üçüncüsü, bu genel uyarÕ eylemini, yeni bir genel eyleme kadar hareketsiz bir bekleyiú de÷il, tersine sermayenin genel planda süren ya da úu veya bu alanda gündeme getirilecek saldÕrÕlarÕna karúÕ çok de÷iúik biçimler kazanacak bir direniúler zinciri izlemelidir. Kendini hep eylemin genel biçimine kilitlemek ve bu olmayÕnca da tek tek mücadeleleri sonuçsuz sayarak bir edilgenli÷e girmek, iúçi hareketinin bugün düúebilece÷i en tehlikeli ruh halidir. øúçiler úu veya bu fabrikada, iúletmede eylemin her biçimini kullanarak direnmedikçe kendilerini baúarÕlÕ bir genel greve götürecek güç ve olanaklarÕ da biriktiremeyeceklerdir. Bir genel eylem, ancak sayÕsÕz özel, tekil, mevzii eylemlerden oluúan bir hareketlilik sürecinin ileri, üst ve genel bir biçimi olarak gündeme gelebilir. Güç, enerji, deneyim, örgütlenme böyle bir sürecin içinden geçilerek kazanÕlÕr ve militan bir genel grevi olanaklÕ kÕlabilir. Kitle hareketi 12
özelden genele, basitten karmaúÕ÷a, geri ve alt biçimlerden ileri ve üst biçimlere bir geliúme diyalekti÷i izler. Elbette topyekün bir saldÕrÕ ortamÕnda topyekün bir direniúin önemini sürekli vurgulayaca÷Õz. Fakat topyekün bir direniúi her zaman ve her durumda tek bir genel eylem olarak düúünmek mantÕksÕzdÕr. Kitleler aynÕ úiarlar ve ortak taleplerle ve sayÕsÕz biçimler alan eylemlerle de ortaya genel hareketlilik anlamÕnda bir topyekün direniú koyabilirler. Devrimci siyasal mücadeleler tarihi ve kitle hareketinin diyalekti÷i bu konuda yeterince açÕktÕr. Genel grev-genel direniúler, giderek devrimci genel silahlÕ ayaklanmalar, uzun bir sürece yayÕlan bu tür kaynaúmalarÕn ancak kÕsa anlara sÕ÷abilen üst biçimleri olarak patlak vermiúlerdir. Sorun böyle kavranamazsa, genel eylem iste÷i ve ajitasyonu mevzii direniúleri küçümsemenin bir dayana÷Õ haline getirilirse, bu, genel eylem beklentisi içinde edilgenli÷i yaymak, böylece de aslÕnda genel eylemi de olanaksÕz kÕlmak demek olur. Elbette tekil ya da yerel eylemin sÕnÕrlÕlÕ÷Õna iúaret etmek zorundayÕz. Fakat bunu, onu küçümsemenin de÷il, tersine, genel eylem biçimlerinin bir basama÷Õ olarak de÷erlendirmek üzere yapmalÕyÕz. Tek tek eylemler genel eylemlerin zeminini döúeyecek, yolunu açacaktÕr. Bir genel eylem de, e÷er olaylar bir devrimci durum ortamÕnda tÕrmanmÕyorsa, yerini gerisin geri tek tek eylemlere, mevzii grev ve direniúlere, bunlardan oluúan sÕnÕrlÕ ya da az çok yaygÕn bir kaynaúmaya bÕrakacaktÕr. 20 Temmuz eylemi sonrasÕna da bu bakÕúla hazÕrlanmak, gelecekte onu izleyecek bir genel grevi de bu bakÕútan giderek adÕm adÕm örgütlemek gerekir. Ekim, sayÕ:101 15 Temmuz '94
13
Devrimci eylem inisiyatifi
Devrimci pratik inisiyatifin ola÷anüstü bir önem taúÕdÕ÷Õ günleri yaúÕyoruz. Sözkonusu etti÷imiz yalnÕzca genel anlamÕyla pratik siyasal faaliyet de÷ildir. Böyle bir faaliyetin her dönem ve durumda taúÕdÕ÷Õ özel önem tartÕúma konusu bile edilmez. Bizim burada ve bugün için asÕl altÕnÕ çizmek istedi÷imiz, yÕ÷ÕnlarÕ eyleme yöneltmede, onlarÕ bu do÷rultuda örgütlemede ve harekete geçirmede gösterilmesi gereken pratik giriúkenliktir. Derin bir hoúnutsuzluk ve mücadele iste÷i içinde olan iúçilere ve emekçilere eylem kanallarÕ açmada sergilenmesi gereken pratik enerji ve yetenektir. Kesintisiz, etkin ve gitgide daha yaygÕn bir biçimde sürdürülmekte olan bir propaganda ajitasyon faaliyetinin, etkin siyasal teúhirlerin, genel eylem ajitasyonu ve ça÷rÕlarÕnÕn önemi yeterince açÕktÕr. Devrimci hareket bu alanda halen büyük bir yetersizlik içindedir. Bu yetersizlik güç ve olanaklarÕn sÕnÕrlÕlÕ÷Õndan çok, ki bu elbette önemli bir etkendir, saflara sinmiú bir edilgenlikten kaynaklanmaktadÕr. Demek oluyor ki yetersizli÷in gerisinde devrimcilik misyonuna iliúkin temelli 14
zaaflar yatmaktadÕr. Bununla birlikte, halihazÕrda devrimcilik adÕna gösterilen çabalar tüm sÕnÕrlÕlÕ÷Õna, yetersizli÷ine ve darlÕ÷Õna ra÷men, yine de çok büyük ölçüde bir propaganda ve ajitasyon faaliyetinden ibarettir. Oysa yaúadÕ÷ÕmÕz günler içinde, devrimci pratik çabayÕ kitleleri eyleme geçirme amacÕna ba÷lama, devrimci inisiyatifi ve örgütlenme yetene÷ini bu özel amaç üzerinde yo÷unlaútÕrma apayrÕ bir önem taúÕmaktadÕr. øúçi kitlelerinin bugünkü edilgenli÷inin, sermayenin saldÕrÕlarÕnÕ ve bunun kendileri için yarattÕ÷Õ sonuçlarÕ görmemekten çok, buna karúÕ ne yapaca÷Õ ve nasÕl yapaca÷Õ planÕndaki zayÕflÕktan kaynaklandÕ÷Õ bir gerçektir. Bunu onlara anlatabilmek de etkin bir siyasal propaganda-ajitasyon gerektirmekle birlikte, kendi baúÕna bu güçsüz ve yetersiz bir çaba olarak kalÕr. YapÕlmasÕ gereken bizzat organize etmek, pratik olarak eyleme itmek, eylem potansiyelinin birikti÷i yerde ona kendini dÕúa vuracak kanallar açmak, eylemin patlak verdi÷i yerde onu geliútirmek, yaymak ve baúarÕsÕ için her türlü çabayÕ göstermektir. Bugünün Türkiye’sinde bizzat eylemin kendisinden, úu veya bu alanda, birimde ya da fabrikada patlak vermiú bir grev, direniú ya da yürüyüúten daha etkin, daha etkileyici ve harekete geçirici bir propaganda-ajitasyon olana÷Õ düúünülemez. Örne÷in Gebze direniúi, geride bÕraktÕ÷ÕmÕz günlerde bu açÕdan çok büyük bir imkandÕ. Do÷ru devrimci bir önderlik çizgisi ve özel olarak yo÷unlaútÕrÕlmÕú bir pratik siyasal çalÕúmayla, bu direniú tüm østanbul iúçisi üzerinde etkin bir eylem ajitasyonu olarak de÷erlendirilebilirdi. Ne var ki ne direniúe böyle bir önderlik egemen kÕlÕnabildi, ne de eldeki güç ve olanaklar bu direniúin etkisini tüm østanbul’a yaymak do÷rultusunda kullanÕlabildi. Direniú devrimci giriúkenlikten yoksun, geri reformist kafalÕ ve sendikal bürokrasinin uzantÕsÕ unsurlarÕn denetiminde kaldÕ. Devrimci hareketin direniúe ilgisi ise dayanÕúma ziyaretleri ve dergi sayfalarÕndan cömert bir propaganda deste÷inin ötesine geçemedi. Gebze direniúini etkin bir eylem üssü haline getirmek, en azÕndan østanbul çapÕnda bir ajitasyon olana÷Õ olarak de÷erlendirmek, østanbul iúçisini eylemli dayanÕúmaya 15
ça÷Õrmak ve olanaklÕ olan yerlerde bunu bizzat örgütlemek hemen hiç kimsenin aklÕna gelmedi. Komünistlerin sÕnÕrlÕ çabalarÕ ise Gebze’yi çevreleyen mahhallelerin sÕnÕrlarÕnÕ aúamadÕ. Böylece çok önemli bir olanak heba edilmekle kalÕnmadÕ, yaúanan yenilgi nedeniyle tam tersinden, yani olumsuz yönde bir etkinin yolu açÕldÕ. AynÕ günlerde yaúanan Sun Tekstil direniúi devrimci eylem inisiyatifinin olumlu ve baúarÕlÕ bir örne÷i oldu. Direniú ani olarak geliúti, devrimci iúçilerin önderli÷i altÕnda tartÕúmasÕz bir baúarÕ kazandÕ. Fakat direniúin çok çabuk sonuç almasÕ bu baúarÕlÕ örne÷in olumlu bir ajitasyon için gere÷ince kullanÕlmasÕna olanak vermedi. ùimdi gündemde 20 Temmuz genel uyarÕ eylemi var. Türk-øú bürokratlarÕ son anda yan çizmezlerse gerçekleúecek olan bu eylem, devrimci pratik inisiyatif için son derece elveriúli bir ortamdÕr, Türk-øú bürokratlarÕnÕn onu en geri biçimler içinde geliútirmeye çalÕúacaklarÕna úüphe yok. Fakat devrimci inisiyatifin ortaya konulabildi÷i her yerde gericili÷in parçalanabilece÷inden de aynÕ úekilde úüphe duymamak gerekir. Mevcut hazÕrlÕksÕzlÕk cesaret kÕrÕcÕ olmamalÕdÕr. Çok úey eylem günü úu veya bu birimdeki devrimcilerin, devrimci öncü iúçilerin ortaya koyaca÷Õ inisiyatife ba÷lÕdÕr. Direniúin militan biçimler aldÕ÷Õ ve hele hele soka÷a taútÕ÷Õ alanlar ve birimler ne kadar çok olursa, sonraki sürece de o kadar çok kazanÕm aktarÕlabilecektir. Böylece mevcut durgunlu÷u bir yerlerden parçalamak, yeni bir kaynaúmayÕ nihayet geliútirebilmek de o ölçüde olanaklÕ olabilecektir. 20 Temmuz genel uyarÕ eylemi gerçekleúirse e÷er, yaygÕn bir eylemli kaynaúmanÕn de÷il, fakat genel bir durgunlu÷un üzerine gelmiú olacak. Fakat onu eylem günü militan tutum alacak, çeúitli alan ve birimler üzerinden geliúecek yaygÕn bir kaynaúmanÕn bir olana÷Õ, bir çÕkÕú noktasÕ haline getirebilmek gösterilecek devrimci eylem inisiyatifine ba÷lÕdÕr; onunla do÷ru orantÕlÕ olacaktÕr. Kızıl Bayrak, sayÕ:4 15 Temmuz-1 A÷ustos '94 16
20 Temmuz: Önderlik ve organizasyon ihtiyacÕ
20 Temmuz genel uyarÕ eylemi tüm yetersizliklerine ra÷men iúçi-emekçi hareketinde bir ileri adÕmÕnÕn ifadesidir. øúçiler ve kamu çalÕúanlarÕ ülke çapÕnda ortak bir genel eylemde birleúmiúlerdir. Özellikle büyük kentlerde binlerce iúçi ve emekçi politik úiarlarÕn egemen oldu÷u yürüyüúler ve gösteriler yapmÕúlardÕr. Bu eyleme ayrÕ bir hava kazandÕrmÕú, oldu÷u kadarÕyla eylemi asÕl etkili kÕlan da bu olmuútur. Eylem öncesinde ve sonrasÕnda bunun yalnÕzca bir ilk uyarÕ, bir baúlangÕç oldu÷u, mücadelenin sürece÷i vurgulanmÕú, genel grev genel direniú ça÷rÕsÕ yapÕlmÕútÕr. Geçmiúte 3 Ocak gerçek bir hava boúaltma eylemi olmuútu. øúçileri demoralize etmiú, iúçi hareketini geriye savurmuútu. 20 Temmuz bu açÕdan 3 Ocak’la hiçbir biçimde karúÕlaútÕrÕlamaz. 20 Temmuz bir ilk genel uyarÕ eylemi olarak ileri atÕlmÕú önemli bir adÕmdÕr. Bununla birlikte bu adÕmÕn umulandan zayÕf kaldÕ÷Õ da bir gerçektir. YalnÕzca ülke çapÕnda de÷il, mücadelenin merkezleri durumundaki büyük kentlerde de katÕlÕm sÕnÕrlÕ kalmÕútÕr. Bir 17
çok önemli sanayi iúletmesinde ya eylem gerçekleúmemiú, ya da tam gün de÷il fakat sÕnÕrlÕ sürelerle ve pasif biçimler içinde gerçekleúmiútir. AynÕ úekilde sokaklara ve alanlara çÕkan kalabalÕklar da, eylemin genel niteli÷i düúünüldü÷ünde, tatmin edici sayÕda olmaktan uzak kalmÕúlardÕr. Kitle hareketindeki her ileri adÕma özenle sahip çÕkmak ve onu öne çÕkarmak gerekti÷ine kuúku yoktur. Buna ra÷men 20 Temmuz genel uyarÕ eylemini bugün daha çok yetersizlikleri ve zaaflarÕ üzerinden tartÕúmak, iúçi hareketinin ihtiyaçlarÕ ve ona devrimci bir müdahalenin sorunlarÕ bakÕmÕndan daha do÷ru bir tutumdur. Eylemin iúçiler tarafÕndan bir baúlangÕç, bir ilk uyarÕ olarak tanÕmlanan niteli÷i de gözönüne alÕndÕ÷Õnda, mücadelenin bundan sonraki seyrinin sorunlarÕ ve görevleri bakÕmÕndan da gerekli ve do÷ru olan tutum budur. 20 Temmuz öncesinden bakÕldÕ÷Õnda görülmekteydi ki, eylemin kaderi ve baúarÕ düzeyi, baúlÕca dört faktör tarafÕndan belirlenecekti. ølkin sendika bürokrasisinin eylemi savuúturmada gösterebilece÷i baúarÕ. økinci olarak, fabrika ve iúyerlerindeki ileri iúçilerin ortaya koyabilecekleri eylem inisiyatifinin sÕnÕrlarÕ. Üçüncü olarak, örgütlü devrimci hareketin dolaylÕ ve dolaysÕz her yoldan eylemi baúarÕlÕ kÕlmak için gösterebilece÷i çabanÕn düzeyi. Ve son olarak, iúçi kitlelerinin içinde bulundu÷u ruh hali, eylem iste÷i ve kararlÕlÕ÷Õ. ølkinden baúlayalÕm. Sendika bürokrasisi komünistler ve devrimciler tarafÕndan öngörülen hain eylem kÕrÕcÕ rollerini tahmin edilenden daha etkili ve pervasÕzca oynadÕlar. Genel uyarÕ eylemi kararÕ 28 Haziran’da toplanan Baúkanlar Kurulu tarafÕndan “oybirli÷i” ile alÕndÕ÷Õ halde, bir çok sendika kendi iúkolunda eyleme ça÷rÕ bile yapmadÕ. YalnÕzca Türk-øú üyesi faúist yönetimler de÷il, DøSK üyesi bazÕ sözde ilerici sendikalar bile böyle davrandÕlar. Kendi sendikalarÕnÕn eyleme do÷rudan sahip çÕkmamalarÕ ve dahasÕ özellikle özel sektörde el altÕndan çalÕúmayÕ teúvik etmeleri, hain bürokratlarÕn genel bir eylemi kÕrmada ne ölçüde pervasÕz olabilece÷ini gösterdi. Türk-øú yönetimi ise görünürde eyleme sahip çÕkmakla birlikte, alttan 18
alta toplu iúten atÕlma korkusu yayarak fiilen eylem kÕrÕcÕlÕ÷Õ yaptÕ. Eylemin özellikle Ankara’daki zayÕflÕ÷Õ büyük ölçüde bununla ba÷lantÕlÕ-dÕr. Sendika bürokrasisinin iúçileri hiçbir ön çalÕúma yapmadan eyleme ça÷ÕrdÕ÷Õ ve eylem günü de sahipsiz bÕrakaca÷Õ, eylemi en geri biçimler içinde bo÷maya çalÕúaca÷Õ, elbette önceden bilinmekteydi. Fakat onlarÕn kendi aldÕklarÕ karar çerçevesinde bir eylemi bile engelleyecekleri, aktif eylem kÕrÕcÕlÕ÷Õ yapacaklarÕ, buna cesaret edebilecekleri, do÷rusu pek beklenmiyordu. Bu durum sermayenin sÕnÕf hareketi saflarÕndaki bu uúaklarÕnÕn ihaneti nerelere vardÕrabilecekleri konusunda dikkate de÷er bir deneyimdir. Yine de, sendika bürokratlarÕnÕn eyleme karúÕ tutumlarÕ genel olarak bilinmekle birlikte, asÕl merak konusu olan ve önden tam olarak kestirilemeyen faktör, fabrika ve iúyerlerindeki ileri iúçilerin eylemi geliútirmede, ona militan bir hava kazandÕrmada ortaya koyabilecekleri önderlik inisiyatifi idi. Bilindi÷i gibi, devrimci hareketle örgütlü iliúkileri olsun-olmasÕn, genellikle devrimci mücadeleye az-çok ilgi duyan oldukça geniú kesimdir bu “ileri iúçi” kategorisi. 20 Temmuz genel uyarÕ eylemi, bu “ileri” kesimin sanÕldÕ÷Õndan da geri, cesaretsiz, eyleme dönük inisiyatiften önemli ölçüde yoksun, sokak eyleminin riskleri karúÕsÕnda korkak oldu÷unu açÕkça göstermiútir. Çok sayÕda “sosyalist” iúçinin bulundu÷u Cevizli Tekel’deki utanç verici tutum bu açÕdan bir fikir vermektedir. Fabrika ve iúyerlerindeki ileri iúçi unsurlarÕn böyle davranabildi÷i bir durumda, 20 Temmuz genel uyarÕ eyleminden daha ileri bir düzeyi, daha etkin bir katÕlÕmÕ beklemek elbette olanaklÕ de÷ildir. Burada yalnÕzca yaygÕn olan e÷ilime de÷iniyoruz ve bu elbette öncü unsurlarÕn bir çok fabrikada ve özellikle kamu iúyerlerinde gösterdikleri olumlu çabalarÕ gölgelememelidir. Üçüncü faktöre, devrimci örgütlerin eylemi baúarÕlÕ kÕlmak için gösterdikleri çabaya gelince, bunun son derece sÕnÕrlÕ, cÕlÕz ve etkisiz kaldÕ÷ÕnÕ belirtmek bile fazladÕr. Devrimci yayÕn organlarÕnÕn genel grev-genel direniú ça÷rÕsÕ olarak kullandÕklarÕ 19
puntolarÕnÕn irili÷i ve haúmeti ile, fabrika ve iúyerlerine dönük somut politik hazÕrlÕk çalÕúmalarÕ maalesef ters orantÕlÕdÕr. Oysa 20 Temmuz eylemi göstermiútir ki tabanda bu tür etkin çaba olmadÕkça, bu çaba ileri iúçileri de kucaklayan bir somut örgütlenme ve hazÕrlÕk olarak geliúmedikçe, döne döne genel grev-genel direniú ça÷rÕsÕ yapmak boúa atÕú yapmakla eú anlamlÕdÕr. Zira sendika bürokratlarÕnÕn inisiyatifine ve insafÕna kalmÕú bir genel grev ya bir hayal, ya da fiyasko olaca÷Õ önden belli bir yasak savma giriúimi olarak kalacaktÕr. Ve nihayet iúçi kitlelerinin durumuna geliyoruz. Denebilir ki 20 Temmuz genel uyarÕ eylemi en büyük açÕklÕ÷Õ bu alanda sa÷lamÕútÕr. 20 Temmuz bir kez daha göstermiútir ki, kitlelerin genel eylem iste÷i ile bu çapta bir eyleme hazÕrlÕk düzeyi tümüyle farklÕ úeylerdir. øúçiler “øúçiler Elele Genel Greve!” úiarÕnÕ bundan tam on yÕl önce, 1984 yÕlÕnda Türkøú’in østanbul’daki bir toplantÕsÕnda ortaya attÕlar. O tarihten bugüne bu slogan iúçi kitleleri içinde dalga dalga yayÕldÕ. Her toplantÕnÕn, yürüyüúün, mitingin en gür atÕlan de÷iúmez sloganÕ haline geldi. Memur hareketindeki geliúmeye ba÷lÕ olarak, “øúçiMemur Elele Genel Greve!” biçmini aldÕ. øúçiler sermayenin saldÕrÕlarÕna ancak bir genel grevle dur denebilece÷ine, hak kayÕplarÕnÕ gidermenin, yeni iktisadi ve demokratik haklarÕ elde etmenin ancak bununla olanaklÕ oldu÷una hep inandÕlar. Hala da buna inanÕyorlar, genel grev istemini sürdürüyorlar. Nitekim sendika bürokratlarÕ zaten bu iste÷in yarattÕ÷Õ basÕnçla, genel grev do÷rultusunda bir ilk adÕm olmak üzere nihayet 20 Temmuz genel uyarÕ eylemini gündeme getirmek zorunda kalmÕúlardÕr. Fakat öte yandan, iúçi kitleleri güvenilir bir önderlik ve eylemi baúarÕlÕ kÕlacak bir organizasyonu görüp hissetmedikçe, genel bir eylem gündeme geldi÷i zaman, istekleriyle orantÕlÕ bir eylem inisiyatifi ve coúkusu koyamÕyorlar ortaya. Eylem iste÷i ile orantÕlÕ olmak bir yana, edilgen, tereddütlü, cesaretsiz davranabiliyorlar. Kendi iúkollarÕndaki sendikanÕn eylemin sorumlulu÷unu almadÕ÷Õ ya da örne÷in iúten atma tehditlerinin 20
savruldu÷u durumlarda, pasif tarzda bile eyleme çÕkmaktan geri durabiliyorlar. 20 Temmuz eylemi bu açÕdan ö÷reticidir. Önderlik ve organizasyon boúlu÷unun sÕnÕf eylemini nasÕl sekteye u÷ratabildi÷ini göstermiútir. Komünistler, 5 Nisan’Õn hemen ardÕndan, iúçilerin tam da 5 Nisan’a karúÕ sÕcak bir kaynaúma yaúadÕ÷Õ bir sÕrada, úunu açÕklÕkla tespit etmiúlerdi: “Hareketin önderli÷i ise halihazÕrda tümüyle sendika bürokrasisinin elindedir ve bu onun en temel ve sonuçlarÕ bakÕmÕndan en tehlikeli zaafÕdÕr. Sendika bürokrasisinin denetimi parçalanmazsa e÷er, daha önce de belirtti÷imiz gibi, ortaya koyaca÷Õ tüm enerjiye ra÷men sÕnÕf hareketini kesin bir baúarÕsÕzlÕk beklemektedir.” (MK De÷erlendirmeleri-I) 20 Temmuz genel uyarÕ eylemi, kuúkusuz bir çok baúka úeyin yanÕnda, yukardaki satÕrlarda dile getirilen sorunun ve bu çerçevedeki devrimci görevlerin taúÕdÕ÷Õ ola÷anüstü önemi bir kere daha çarpÕcÕ bir biçimde göstermiútir. Ekim, sayÕ:102 1 A÷ustos '94
21
20 Temmuz: “BaúlangÕç” yapÕldÕ Mücadele sürmeli! ølk adÕm atÕldÕ. 20 Temmuz’un derslerinden ö÷renmeli, genel grev-genel direniúe götürecek bir yeni mücadele süreci örgütlemeliyiz.
20 Temmuz genel uyarÕ eyleminin hemen öncesinde iúçi hareketi saflarÕnda úu úiar yükseltildi: “20 Temmuz BaúlangÕç..., Mücadele Sürecek!” Bu úiar 20 Temmuz eyleminin sÕnÕrlarÕnÕ ve iúlevini do÷ru tanÕmlÕyor, bu genel uyarÕ eylemini, yeni ve daha etkili bir mücadele sürecine bir ça÷rÕ ilan ediyordu. Eylem günü alanlarda da yankÕlanan bu úiar, 20 Temmuz’un en önemli kazanÕmlarÕndan biridir. 20 Temmuz gerçekleúti, ilk adÕm atÕldÕ, “baúlangÕç” yapÕldÕ. ùimdi iúçi hareketi mücadeleyi daha etkili ve daha güçlü, bir genel grevi mümkün ve kaçÕnÕlmaz kÕlacak bir biçimde sürdürme görev ve sorumlulu÷u ile yüz yüzedir. 20 Temmuz’a iliúkin tartÕúmalar halen sürmektedir. Aradan on günü bulan bir süre geçmiú olmasÕna ra÷men yazÕk ki eylemin pratik bilançosunda henüz yeterli bir açÕklÕk yoktur. Kuúkusuz bu, sendika bürokratlarÕnÕn eylemin gücüne, etkisine ve açÕ÷a çÕkardÕ÷Õ sorunlara ilgisizli÷ini göstermektedir. Onlar için asÕl olan yasak savmaktÕ. Bunu yaptÕlar, gerisi onlarÕ 22
ilgilendirmiyor. KatÕlÕmÕn gerçek oranÕ ile çeúitli iúkollarÕ ve iúletmelerde eylemin aldÕ÷Õ pratik biçim hakkÕnda ayrÕntÕlÕ bilgiler olmamakla birlikte, 20 Temmuz’un herúeye ra÷men sÕnÕf hareketinin bugüne kadarki seyrinde yeni bir aúama oldu÷u tartÕúmasÕzdÕr. øúçiler ve kamu çalÕúanlarÕ ülke çapÕndaki bir genel uyarÕ eyleminde ilk olarak birlikte davranmÕúlar, birçok iúkolu ve iúyerinde üretimi durdurmuúlar, özellikle büyük kentlerde binlerce iúçi ve emekçi hemen tümüyle politik úiarlarÕn egemen oldu÷u yürüyüú ve gösteriler yapmÕúlardÕr. Buradaki nispi baúarÕyÕ do÷ru de÷erlendirebilmek için, sendika bürokratlarÕnÕn, eylemi sahipsiz bÕrakmaktan öte, onu bizzat kÕr-mak için gösterdikleri çabalarÕ gözönünde bulundurmak gerekir. Eylem Türk-øú Baúkanlar Kurulu’nda “oybirli÷i” ile alÕndÕ÷Õ halde, faúist yönetimlerin egemen oldu÷u bir çok sendika eyleme cephe-den karúÕ çÕkmÕú, kendi iúkollarÕnda çalÕúma ça÷rÕsÕ yapmÕúlardÕr. Öteki bazÕlarÕ aynÕ tutumu daha üstü kapalÕ, daha ikiyüzlü biçimde uygulamÕúlardÕr. Muhakkak ki sendikasÕnÕn bile sahip çÕkmadÕ÷Õ bir eyleme katÕlmada iúçi kitleleri duraksamÕú, hain bürokratlarÕ aúma gücünü ortaya koyamamÕúlardÕr. Bu durumun katÕlÕm oranÕnÕ ciddi boyutlarda etkiledi÷ine kuúku yoktur. Öte yandan Türk-øú bürokratlarÕnÕn, hükümetin ve Refah Parti’li belediyelerin tehditlerine karúÕ eylemi savunmak bir yana, bu tehditlerin ciddiye alÕnmasÕ ve boyun e÷ilmesi do÷rultusunda çalÕútÕklarÕ, böylece eylem kÕrÕcÕlÕ÷Õ yaptÕklarÕ da bilinmektedir Bu tehditler özellikle Ankara kamu çalÕúanlarÕ ile bu tür eylemleri etkili kÕlan belediye çalÕúanlarÕnÕn katÕlÕmÕnÕ büyük ölçüde sÕnÕrlandÕrmÕútÕr. 20 Temmuz eyleminin herhangi ciddi bir hazÕrlÕktan yoksun gerçekleúece÷i önden bilinmekteydi. Türk-øú merkez bürokratlarÕnÕn böyle bir sorunu zaten yoktu. Zaman zaman, “gerekirse genel merkeze ra÷men genel greve gideriz”, çÕkÕúlarÕ yapabilen mahalli sendika platformlarÕnÕn da kayda de÷er bir ön hazÕrlÕk yapmadÕklarÕ, onlarÕn da yürüyüú ve gösterileri 23
güçlü ve etkin kÕlmak gibi bir sorunlarÕ olmadÕ÷Õ 20 Temmuz günü açÕ÷a çÕktÕ. Ço÷u “dürüst ve namuslu sendikacÕlar”dan oluúan bu platform isteseydi, hiç de÷ilse østanbul’da, 20 Temmuz’a tümüyle ayrÕ bir hava hakim olabilirdi. Türk-øú’in en azÕndan resmi planda bir genel eylem kararÕ almak zorunda kaldÕ÷Õ bir durumda bile kendini gösteremeyen østanbul Sendikalar Platformu’nun, gerekirse Türk-øú’e ra÷men genel greve çÕkarÕz iddialarÕna bundan böyle tümüyle bir palavra gözüyle bakÕlacaktÕr. Önderlikten ve organizasyondan yoksun bir genel eylemin tatmin edici bir katÕlÕmÕ, coúkuyu ve militanlÕ÷Õ gösterememesine úaúÕrmamak gerekir. Bunu gösteremeyince de karúÕ cepheden, hükümet ve sermaye cephesinden fazla ciddiye alÕnmamasÕna da úaúmamak gerekir. Eylemin “uyarÕ” amacÕ çerçevesinde baúarÕya ulaútÕ÷ÕnÕ söylemek mümkün de÷il. Hükümet tÕnmadÕ bile. Son ana kadar sendika bürokratlarÕyla yakÕn temasta olan ve eylemin boúa çÕkarÕlaca÷Õ konusunda onlara sonsuz bir güven duyan hükümet için 20 Temmuz, hoúgörüyle karúÕlanmasÕ gereken bir “deúarj” olma günüydü. Bürokratlar birikmiú emekçi tepkisinin havasÕnÕ boúaltacak, eylemi zayÕf kÕldÕklarÕ ölçüde ise, daha et-kili eylem türleri için iúçilerin kendilerine olan güvenini sarsmÕú olacaklardÕ. Eylemin hükümet üzerindeki etkisi eylem sonrasÕnda nihayet bir sonuca ba÷lanan memur zammÕ üzerinden de÷erlendirilebilir. Hükümet, 20 Temmuz’da iúçilere göre daha etkin ve politik bir tutum alan memurlara 200 bin liralÕk bir sadaka vermeyi yeterli görmüútür. Bu “uyarÕ” eyleminin uyarÕcÕ etkisine iyi bir örnektir. ùu günlerde süren ve acelesi yok havasÕya Eylül’e savsaklanan asgari ücret tartÕúmalarÕ bunun bir baúka örne÷idir. Zaten baúta Baúbakan, hükümet sözcüleri de, eylemin hemen sonrasÕnda, iúçileri anlÕyoruz ama bir úey verecek durumda de÷iliz deme rahatlÕ÷ÕnÕ da gösterdiler. Sermaye basÕnÕnÕn en arsÕz temsilcilerinden Sabah gazetesi, eylemin ertesi günü yayÕnlanan baúyazÕsÕnda úunlarÕ yazdÕ: “DünyanÕn en uysal iúçileri bizde... øúçiler ‘Türkiye bir ekonomik 24
kurtuluú savaúÕna giriyor’ denildi÷i günden bu yana, üstlerine düúenin fazlasÕnÕ yaptÕ. Ücretlere dokunulmadan fiyatlara yapÕlan büyük zamlara gÕk çÕkarmadÕ. AltÕyüzbini iúten atÕldÕ, a÷lama, sÕzlama, küfür, protesto duyulmadÕ... ‘Yeter ki üretim durmasÕn’ diye ücret almadan çalÕúmaya bile razÕ oldular...” YazÕ, nitekim 20 Temmuz eylemine de “korkuldu÷u kadar” bir katÕlÕm gösterilmedi÷ini belirterek, iúçilerdeki uysallÕ÷Õn devam etti÷ini, fakat yine de hükümetin bu “uyarÕ”ya artÕk bir parça kulak vermesinin, bu sadÕk kullardan biraz sadaka esirgememesinin uygun düúece÷ini belirterek noktalanÕyor. Bu iúçilerle, eme÷i ile geçinen tüm çalÕúan insanlarla alay etmek demek oluyor. Fakat yazÕk ki son dört ayÕn bilançosu sermaye uúaklarÕna bu cesareti verebiliyor. Kendini iúsizlik korkusuna ve ücret artÕúÕna kilitlemiú, iúten atÕlmamayÕ ve üç kuruú fazla ücret zammÕ alabilmeyi saplantÕ haline getirmiú bir sÕnÕf, yazÕk ki böylesine aúa÷ÕlayÕcÕ davranÕúlarla sürekli yüzyüze kalacaktÕr. øçte özgürlü÷ün kÕrÕntÕsÕ yok, iúçi sÕnÕfÕ duruma ilgisiz. øçte ülke emperyalizme peúkeú çekiliyor, dÕúta devlet emperyalizmin emireri gibi hareket ediyor, iúçi sÕnÕfÕ durumu kendi dÕúÕnda görüyor. YÕllardÕr yanÕbaúÕmÕzda kendi ulusal özgürlü÷ü için direnen kardeú bir halk kirli bir savaúla katliamdan geçiriliyor, iúçi sÕnÕfÕ tek tük cÕlÕz sesler dÕúÕnda seyirci. Ülkeyi katiller, iúkenceciler, vurguncular, rüúvetçiler, yurtdÕúÕna servet yÕ÷anlar yönetiyor, iúçi sÕnÕfÕ durumu izlemekle yetiniyor. Bu toplumda 60 milyona rahat bir yaúam düzeyi sa÷layacak servet ve zenginlik yÕ÷ÕnÕ bir avuç asalak kapitalistin mülkiyetinde, öte yandan on milyonlarca insan aç, periúan, evsiz, iúsiz, e÷itimden ve kültürden yoksun, iúçi sÕnÕfÕ milyonlarÕn öncüsü olarak tarihsel sorumlulu÷unu bir türlü hissetmiyor. Kapitalist ekonomide krizin yarattÕ÷Õ tüm ekonomik ve sosyal fatura iúçilere ve çalÕúanlara ödetiliyor, iúçi sÕnÕfÕ bir genel uyarÕ eyleminde bile gücünü ve tepkisini yeterince sergilemekten geri durabiliyor. øúçi sÕnÕfÕ toplumun temel sorunlarÕna, politikaya, politik mücadeleye ilgisizli÷i kÕrmak zorundadÕr. Bütün zenginliklerin 25
üzerine oturan, hergün iúçi sÕnÕfÕnÕn ili÷ini emen bir avuç kapitalist asalaklar sÕnÕfÕ, tüm emekçi ve ezilenler cephesine topyekün bir politik savaú açmÕúken, iúçi sÕnÕfÕ kendi en sÕnÕrlÕ iktisadi çÕkarlarÕna dayalÕ bir cÕlÕz mücadeleyle yetinemez. Yetinirse, maaúlarÕnÕ onbinlerce dolar üzerinden alan sermaye uúaklarÕ “DünyanÕn en uysal iúçileri bizde...” diye alay etmeyi sürdürürler. øúçiler bu dargörüúlülü÷ü parçalayamazlarsa ne o kölesi olduklarÕ iúlerini, ne de hemencecik üzerine yattÕklarÕ üç kuruúluk fazla ücretlerini koruyabilirler. Ezilenler cephesinin öncüsü olma tarihsel onurunu ise hiçbir zaman kazanamazlar. Zira bu ancak mücadeleyle, ancak emek harcayarak, mücadele için fedakarlÕkta bulunularak kazanÕlabilir. YÕllardÕr Õsrarla genel eylem iste÷ini ortaya koyan iúçi sÕnÕfÕ için, 20 Temmuz, bir genel uyarÕ eylemi olarak zayÕf kalan bir baúlangÕç olmuútur. Fakat herúeye ra÷men bu baúlangÕçtÕr. Bu baúlangÕç adÕmÕ, hareketi tanÕma, zayÕf ve nispeten güçlü yanlarÕnÕ kavrama olana÷Õ da sa÷lamÕútÕr. ùimdi iúçi hareketinin önünde, 20 Temmuz’un derslerinden de en iyi biçimde yararlanarak, baúlangÕcÕn devamÕnÕ getirmek, mücadeleyi sürdürmek görevi durmaktadÕr. En büyük tekellerin örgütü TÜSøAD, en son açÕklamasÕnda, ekonominin en erken üç yÕllÕk bir süre içinde bir parça düzelebilece÷ini duyurmuú bulunmaktadÕr. Bu yÕllarca sürecek bir saldÕrÕnÕn ilanÕ demektir. øúçi sÕnÕfÕ bunun karúÕsÕna “FaturayÕ kapitalistler ödemeli!” úiarÕyla çÕkmalÕ, bizzat kendi saflarÕndan çÕkmÕú bulunan “20 Temmuz BaúlangÕç..., Mücadele Sürecek!” úiarÕnÕn pratik gereklerini yerine getirmelidir. Kızıl Bayrak, sayÕ:5 1-15 A÷ustos
26
20 Temmuz’un gösterdikleri
20 Temmuz’un herúeye ra÷men iúçi sÕnÕfÕ hareketi için atÕlmÕú önemli bir adÕm oldu÷una kuúku yoktur. Fakat çok kimse eylemin bu yanÕ üzerinde fazlasÕyla durdu÷u için biz onu bir yana koymayÕ tercih ediyoruz. 20 Temmuz’un açÕ÷a çÕkardÕ÷Õ asÕl önemli gerçek nedir? Bu onun, güvenilir bir önderlik ve güven veren bir eylem organizasyonunun yoklu÷u koúullarÕnda, yÕllardÕr genel eylem isteyen geniú iúçi kitlelerinin eylem günü geldi÷inde aúÕrÕ bir temkinlilikle hareket etti÷ini, ya en geri biçimlerle yetindi÷ini ya da hatta eylemden bile geri durabildi÷ini bir kez daha göstermiú olmasÕdÕr. øúçi sÕnÕfÕ hareketinin zayÕflÕklarÕ genel olarak bilinmektedir. Hareket bir önderlik boúlu÷u içindedir ve hain bürokratlarÕn tam denetimindeki sendikalar dÕúÕnda, herhangi bir mücadeleci örgütlenmeden de yoksundur. Çeúitli iúyeri ya da fabrikalardaki komiteler ise, öteki kusurlarÕ bir yana, bir genel eylem sÕrasÕnda, sonucu belirgin bir biçimde etkileyecek bir güç ve yaygÕnlÕktan uzaktÕrlar. Bu komitelerde genellikle “öncü iúçi” 27
olarak nitelenen ileri iúçiler yer almaktadÕr. Ve bu iúçi kuúa÷Õ da, 20 Temmuz’un da gösterdi÷i gibi, sÕnÕfla aynÕ ruh halini paylaúmaktadÕrlar. Eylemi sendika bürokratlarÕnÕn ihanetine ra÷men etkin ve militan kÕlacak bir inisiyatiften yoksundurlar. Önderlik ve örgüt sorunu onlarÕn da sorunudur. Bunlara, iúçi sÕnÕfÕ hareketinin politik açÕdan içinde bulundu÷u zayÕflÕ÷Õ ekleyebiliriz ama, bu zaten devrimci önderlik boúlu÷u ile tabandan yükselen ve sendikal bürokrasiyi aúan bir örgütlenme yoklu÷unun öteki yüzüdür. Genel grev istemi iúçi kitleleri için yeni bir istem de÷il, neredeyse on yÕllÕk bir geçmiúi var. Akan yÕllar içinde bu istem sürekli güçlendi. 5 Nisan’Õ izleyen dönemde ayrÕ bir güncellik kazandÕ. øúçiler Türk-øú yönetimine bir genel grev kararÕ için, zaman zaman artan ya da azalan, sürekli bir basÕnç uyguladÕlar. Türk-øú 3 Ocak 1991’de böyle bir karar almak zorunda kaldÕ. Fakat eyleme öylesine sÕnÕrlar çizdi ki, sonradan “3 Ocak soytarÕlÕ÷Õ” diye anÕlan bu çerçeveyi, yazÕk ki iúçiler herhangi bir biçimde kÕramadÕlar. ùimdi 20 Temmuz’da da aúa÷Õ yukarÕ benzer bir durum yaúandÕ. øúçilerin basÕncÕyla bir genel uyarÕ eylemi kararÕ alÕndÕ. Fakat kamu çalÕúanlarÕ ile iúçilerin çok sÕnÕrlÕ bir kesiminin yürüyüú ve gösterileri hariç, sendika bürokratlarÕnÕn çizdi÷i çerçeve geniú iúçi tabanÕ tarafÕndan aúÕlamadÕ. AúÕlmak bir yana, “bir günlük iú bÕrakma” olan bu çerçeve, bir çok iúkolunda ya da iúyerinde uygulanamadÕ bile. Bugünkü bilinç, önderlik ve örgüt durumlarÕ ile geniú iúçi kitleleri, çok arzuladÕklarÕ bir eylemi yeterli güç ve etkinlikte, çizilen “resmi” sÕnÕrlar içinde bile hayata geçiremediklerini gösterdiler. SendikanÕn aktif biçimde sahip çÕkmadÕ÷Õ, do÷an boúlu÷u güvenilir bir baúka gücün dolduramadÕ÷Õ durumlarda, iúçiler ya eylemden geri durmakta, ya da en geri eylem biçimleri ile yetinmektedirler. 20 Temmuz eylemi net bir biçimde göstermiútir ki, kitlelerin genel eylem iste÷i ile bu çapta bir eyleme hazÕrlÕ÷Õ aynÕ úey demek de÷ildir. Hatta iúçi hareketinin son on yÕllÕk deneyimi göstermiútir ki, bunlar önemli ölçüde farklÕ úeylerdir. øúçi sÕnÕfÕndaki genel eylem iste÷i, onu bu tür bir eylem için örgütlemek ve hazÕrlamak için son derece elveriúli bir durumdur. 28
Fakat iúçi sÕnÕfÕ tabanda yürütülecek özel bir çalÕúmayla buna hazÕrlanmadÕ÷Õ sürece, iúçilerin bu çapta bir eylem için haklÕ olarak güvenmedikleri sendika bürokrasisine alternatif bir somut önderlik ortaya konamadÕ÷Õ sürece, iúçiler etkin bir eylemden geri dura-bilmektedirler. Kuúkusuz bunu baúarmak için sÕnÕf genelini tabandan örgütlemek hiç de gerekmez. Büyük kentlerin, dahasÕ üç büyük kentin en etkin iúkollarÕnda bu baúarÕldÕ mÕ, baúarÕlÕ genel bir eylem de güvenceye alÕnmÕú demektir. Kendini Türk-øú bürokrasisinden ayÕrmaya pek meraklÕ olan ve yÕllardÕr bunun rantÕnÕ yiyen baúta østanbul birkaç sanayi kentinin ùubeler Platformu istemiú olsaydÕ, bu, geride kalan 20 Temmuz’da bile baúarÕlabilirdi. Fakat yazÕk ki bu alt kademe bürokratlarÕnda, küçük-burjuva demokratizminin bu “dürüst ve namuslu” dostlarÕnda laf çok, fakat günü geldi÷inde eylem yok. Onlar gider Aksaray’da, Kartal’da, Sakarya ParkÕ’nda, “iúçi ön-derleri” olarak ço÷u kamu çalÕúanlarÕndan oluúan kitleye seslenirler. Cevizli Tekel’in kapÕsÕnda bir-birbuçuk saat polisle cebelleúerek kendilerini bekleyen kalabalÕ÷Õ ise hayal kÕrÕklÕ÷Õna u÷ratÕrlar... Türk-øú bürokratlarÕnÕn ihanetini bir kez daha görmek için 20 Temmuz’u yaúamak gerekmiyordu. Bu onlarÕn de÷iúmez sicilidir, önden biliniyordu. 20 Temmuz asÕl Sendika ùubeler Platformunun ve “öncü”lük sÕfatÕ cömertçe yakÕútÕrÕlan “öncü iúçi kuúa÷Õ”nÕn durumunu sÕnavdan geçirmiútir. Bu sÕnav yüza÷artÕcÕ de÷ildir. Devrimci harekete gelince, yukarÕdaki olumsuz tabloyu kendi cephesinden tamamladÕ÷Õna kuúku yok. Fakat örgütlü devrimci hareketin úunu artÕk kavramasÕ gerekiyor: øúçilerin en geliúmiú kesimleri tabandan sendikal bürokrasiyi parçalayan bir çerçevede eylem için örgütlenmedikçe, “Genel grev-Genel direniú!” bir hayal olarak kalacaktÕr. Geride kalan on yÕl bunu yeniden yeniden kanÕtlamÕútÕr. Kızıl Bayrak, sayÕ:5 1-15 A÷ustos
29
20 Temmuz: SÕnÕfÕn “öncü”sü kim?
Son yÕllarda sarÕ sendikacÕlÕ÷a karúÕ öfkesini her fÕrsatta dile getiren iúçi sÕnÕfÕ, 20 Temmuz’u, hazÕrlanÕúÕndan uygulamasÕna dek tuhaf bir suskunlukla karúÕladÕ. Oysa son bir kaç yÕlÕn kitle eylemlerine bakÕlÕnca, sendika bürokratizmine karúÕ bu suskunlukla açÕktan çeliúen bir bilinç birikimi gözlemlenebiliyordu. Gerçekten nasÕl oluyordu da daha dün, “Hain Türk-øú!”, “SatÕlmÕú Türk-øú!”, “øúçi Memur Elele Genel Greve!” sloganlarÕyla yürüyen iúçi sÕnÕfÕ, 20 Temmuz gibi bir oyuna hiç itirazsÕz boyun e÷iyor, hatta bu senaryoyu bizzat oynuyordu? Bunun kuúkusuz uluslararasÕ ve yerel, tarihi ve güncel pek çok nedeni var. Ama bugün, Türkiye için önde gelen neden, iúçi sÕnÕfÕnÕn güven duyabilece÷i, onu proleter bilinçle donatacak, yol gösterecek ihtilalci sÕnÕf partisinin henüz oluúturulmamÕú olmasÕdÕr. Politik önderlikten yoksunluk, sÕnÕfÕn “kahretti÷i” sendika a÷alarÕnÕn güdüm ve yönetimine girmesi sonucunu do÷urmaktadÕr. Bu ba÷lamda. “Hain Bürokratlar Sendikalardan 30
Defolsun!” úiarÕ, böylesi bir örgütlülü÷ün yaratÕlmasÕ çabasÕyla birlikte ele alÕnabildi÷i oranda yaúam bulacaktÕr. Ama sarÕ sendikalar sÕnÕf hareketinin geliúiminin önündeki barikatlardan yalnÕzca biridir. SÕnÕf içinde varolmaya çalÕúan, en radikal söylemleri kullanarak muhalefet oda÷Õ/odaklarÕ olduklarÕnÕ iddia eden “devrimci” demokrat çevreler, sÕnÕfÕn direniú arzusunu sendika bürokratlarÕnÕn ellerine terkederek bir baúka barikat örmektedirler. Sendikal platformlarda genel grev tartÕúmalarÕ 20 Temmuz’un, sÕnÕfÕn genel grev talebinin basÕncÕyla alÕnan bir karar oldu÷u Türk-øú içinde de bilinen/konuúulan bir gerçek. Baúka bir gerçekse, Türk-øú’in bir genel grev yapmayaca÷Õ, yapamayaca÷ÕdÕr. Özellikle son bir yÕlÕn getirdi÷i bir görüútür bu. ToplantÕlar, genel olarak Türk-øú’e ba÷lÕ sendikalarÕn düzenledi÷i toplantÕlardÕr ve aynÕ görüúü dile getirenlerin büyük ço÷unlu÷unu Türk-øú’e ba÷lÕ sendikalarÕn úubelerinin yöneticileri oluúturmaktadÕr. BunlarÕn arasÕnda “namuslu ve dürüst” olanlarÕ Türk-øú yönetimini eleútirmekte en hÕzlÕ davrananlardÕr. Bu toplantÕlara katÕlarak görüúlerini ifade eden bir kesim ileri iúçi ile sözü edilen úube yöneticilerinin görüúleri bir noktada çakÕúmaktadÕr: “Türk-øú’i buna zorlamalÕyÕz”. øúçi sÕnÕfÕnÕn kitlesinde, sÕnÕfsal içgüdüyle oluúmuú “Türk-øú iúçi için hiçbir úey yapmaz” önyargÕsÕ, sÕnÕfÕn bu “bilinçli” kesiminde, “yapmaz ama ...” ile baúlayan ve kitlenin bu kendili÷inden bilincini çarpÕtarak de÷iútiren, “hain Türkøú”e karúÕ bir umut ve beklentiye dönüútüren “zorlamalÕ ve yaptÕrmalÕyÕz”la tamamlanmaktadÕr. Bu durumda sermayeye karúÕ görevlerinde titizli÷i ile tanÕnan Türk-øú’e “evde oturma”, “fabrikada oturma” senaryolarÕ hazÕrlamak, iúçi sÕnÕfÕna da saldÕrÕlar karúÕsÕn-da “elini kolunu ba÷layÕp oturma” oyununda figüranlÕk yapmak kalmaktadÕr. “SaldÕrÕlar yo÷unlaútÕ, bir úeyler yapmalÕyÕz”, “üretimden gelen gücümüz”, “Genel Grev-Genel Direniú” diye çÕrpÕnan proletarya, böylece kendi “öncüleri” 31
eliyle de sendika bürokratizminin ihanetine götürülüp teslim edilmektedir. Platformlar tarafÕndan düzenlenen, son bir kaç yÕla yayÕlan toplantÕlar zincirinin úimdiki sonucu 20 Temmuz’dur. 20 Temmuz’da bu “namuslu” sendikacÕlar üstlerinin direktiflerinin dÕúÕna çÕkmayarak, úarlatan olduklarÕnÕ göstermekten baúka bir úey yapmamÕúlardÕr. øúçi sÕnÕfÕ ve küçük-burjuva devrimcili÷i Kitle kuyrukçulu÷uyla ünlü küçük-burjuva devrimcili÷i, di÷er adÕyla devrimci demokrasi, bir yandan iúçi sÕnÕfÕnÕn devrimine karúÕ bütün inançsÕzlÕ÷ÕnÕ korurken, öte yandan ‘80’den sonra yükselen sÕnÕf hareketinin çekimine kapÕlarak, ideolojisiyle çeliúen bir iúçicilik söylemi ve çalÕúmasÕ baúlatmÕútÕ. Türkiye devrimci hareketinin son 30 yÕlÕna damgasÕnÕ vurmuú olmasÕyla da birle-úen bu çaba, devrimcileúen iúçilerin, do÷al olarak “devrimci demokrat”laúmasÕnÕ da getirmiú bulunuyor. øúte iúçi sÕnÕfÕnÕn bugünkü “öncü”lerinin belli bir kesimini bunlar oluúturuyor ve ister iúçi olsun, isterse temsilci veya “dürüst” sendikacÕ, devrimci demokrasinin çeúitli olumsuzluklarÕnÕn sÕnÕfa taúÕnmasÕnda aracÕlÕk yapÕyorlar. Emek-sermaye çeliúkisinin giderek keskinleúti÷i ve proletaryanÕn devrimin merkezine oturdu÷u bir Türkiye’de küçük-burjuva devrimcili÷i de, giderek eski misyonunu yitiriyor. Devrimci demokratlÕ÷Õndaki “devrimcilik” giderek silikleúirken, “demokratlÕk” netleúiyor. Soldan savunulan devrimci demokrasi reformizm oluyor ve sendikacÕlÕ÷Õn reformizmiyle eninde sonunda buluúuyor. Öncü iúçiler ne yapmalÕ? Bu koúullarda “namuslu” veya “dürüst” sendikacÕlara sözümüz yok. Ama “devrimci” iúçiler 20 Temmuz suçundaki sorumluluklarÕnÕ ciddi olarak düúünmeli ve saflarÕnÕ artÕk belirlemelidirler. Çünkü “devrimci” iúçinin sorumlulu÷u 32
salt kendine karúÕ de÷il, esasÕnda sÕnÕfÕna karúÕdÕr. Türkiye iúçi sÕnÕfÕnÕn son kriz ve sömürgeci savaúla yo÷unlaúan saldÕrÕlarÕ gö÷üsleyebilmesi, birleúik ve militan bir mücadelenin örgütlenmesine ba÷lÕdÕr. Bu örgütlenmede temel görev de öncü iúçinindir. Ama öncü iúçi sÕnÕf hareketinin önündeki sendika engelini aúmadÕ÷Õ, mücadelesi-ne iktidarÕ ele geçirmek perspektifiyle yaklaúmadÕ÷Õ, “Kahrolsun Sendika A÷alarÕ!” sloganÕnÕ, “Kahrolsun Sermaye Düzeni!” úiarÕyla birleútirip yükseltemedi÷i oranda sÕnÕfÕn mücadele istek ve azmini örgütlemek úöyle dursun, 20 Temmuz’larÕn, 3 Ocak’larÕn sorumlulu÷undan kurtulamaz. Kendilerini ve onlardan “öncü”lük bekleyen sÕnÕfÕ götürüp sendika bürokrasisinin eline teslim eden öncü iúçiler, bilinçlerindeki çarpÕklÕklarÕn nedenlerini açÕ÷a çÕkarmak ve altetmek zorundadÕrlar. ProletaryanÕn gerçek sÕnÕf bilinci devrimci-demokrat reformizm ya da sendikal reformizm de÷il, fakat proleter sosyalizmidir. Öncülerin bilinçlenmeleri ve gerçek öncülüklerini yapa-bilmeleri, her türden burjuva ve küçük-burjuva ideolojiyi terkederek kendi sÕnÕf ideolojilerini, sosyalist düúünceyi benimsemelerinden geçer. Devrimci iúçiler, burjuva demokrasisini “devrimci” lafazanlÕklarla gizleyerek savunmayÕ ve bununla iúçi sÕnÕfÕnÕn bilincini çarpÕtmak yoluyla burjuvaziye hizmet etmeyi küçükburjuva aydÕnlara bÕrakmalÕ ve sosyalizmin kÕzÕl bayra÷ÕnÕ fabrikalara taúÕmanÕn, iúçi sÕnÕfÕnÕ kendi sÕnÕf ideolojileri do÷rultusunda militan ve birleúik bir mücadeleye örgütlemenin araçlarÕyla ilgilenmelidirler. Çünkü saldÕrÕlara karúÕ etkin bir mücadele yürütmek de, sendika bürokratizmini altetmek de sÕnÕf hareketinin politikleúmesinden, sosyalist mücadeleden geçmektedir. Kızıl Bayrak, sayÕ:5 1-15 A÷ustos
33
20 Temmuz dersleri 20 Temmuz önemsiz bir esinti miydi?
“20 Temmuz BaúlangÕç, Mücadele Sürecek!”. Bu slogan 20 Temmuz’un hemen öncesinde iúçi ve memur hareketi saflarÕndan yükseldi. Yerinde bir tutumla güçlü bir biçimde sahiplenilen ve öne çÕkarÕlan bu slogan, herúeyden önce mücadeleyi sürekli kÕlma ve daha ileri düzeylere vardÕrma istek ve kararlÕlÕ÷ÕnÕ yansÕtmaktaydÕ. Çok do÷al olarak genellikle bu yönü üzerinden algÕlandÕ, bu yönü iúlendi, propaganda edildi. Fakat 20 Temmuz öncesine daha yakÕndan bakÕldÕ÷Õnda, bu sloganÕn ek bir ihtiyaca cevap verdi÷ini görmek güç olmayacaktÕr. Bu sloganda, aynÕ zamanda, iúçi sÕnÕfÕnÕn sendikal bürokrasi tarafÕndan hazÕrlÕksÕz bir genel eylemle yüzyüze bÕrakÕlmasÕnÕn eylemde kaçÕnÕlmaz olarak yansÕyacak olumsuz sonuçlarÕnÕ dengeleme kaygÕsÕ da yansÕmaktadÕr. “BaúlangÕç” vurgusuyla eylemin muhtemel zayÕflÕklarÕ önden gö÷üslenmek istenmiú, 20 Temmuz’u izleyecek mücadele sürecine dikkat çekilmiútir. Nitekim bu aynÕ kaygÕ, sÕnÕf hareketi saflarÕndan yükselen bu 34
slogandan ba÷ÕmsÕz olarak komünistlerin eylem öncesindeki de÷erlendirmelerine de yansÕmÕútÕr. (20 Temmuz: Yeni Bir BaúlangÕç, bkz. elinizdeki kitap, s.9) ùuraya gelmek istiyoruz. ZayÕf ya da güçlü, baúarÕlÕ ya da baúarÕsÕz, tekil ya da genel, az çok ciddi her kitle eylemi önemli deneyimler çÕkarÕr ortaya. OnlarÕ de÷erlendirmek, sonrasÕ için dersler çÕkarmak, gelecekteki mücadelelerin baúarÕsÕ için temel bir önkoúuldur. Hatta denilebilir ki bir mücadele süreci içindeki tek tek çarpÕúmalarÕn en temel yönü sonrasÕna ne bÕraktÕ÷ÕdÕr. 20 Temmuz sözkonusu oldu÷unda bu basit gerçekler daha açÕk bir anlam kazanmaktadÕr. Zira 20 Temmuz’a eúlik eden ve genel kabul gören mücadele úiarÕnda vurgu açÕkça sonraki sürecedir. Fakat tam da bu nedenle 20 Temmuz, yani “baúlangÕç”Õn kendisi çok özel bir önem taúÕyor demektir. Zira “baúlangÕç” sonraki mücadele süreci için bir çÕkÕú noktasÕdÕr. Ondan baúlayarak, onun gösterdiklerinden ve kazanÕmlarÕndan hareketle mücadele sürdürülecektir. Peki o halde 20 Temmuz ne göstermiútir? Çeúitli alanlarda ya da cephelerde baúarÕ ve olumluluklar ile zaaf ve zayÕflÕklar nelerdir? Bu sorulara yanÕt 20 Temmuz üzerine çok yönlü bir de÷erlendirme demektir. Devrimci harekette yürütülen ve sÕnÕf hareketi saflarÕna taúÕrÕlan yaygÕn bir tartÕúma demektir. Fakat úaúÕrtÕcÕdÕr, aradan bir ayÕ aúkÕn bir zaman geçti÷i halde, ortada ne ciddi bir de÷erlendirme giriúimi, do÷al olarak ne de bir tartÕúma vardÕr. Sanki 20 Temmuz sÕradan bir esintiydi de geçti gitti havasÕ egemen ortalÕ÷a. ølginç olan, bu alanda en sessiz, en ilgisiz görünenlerin ço÷unlukla devrimci konumlarÕnÕ az-çok sürdürmeyi baúaran örgütler olmasÕdÕr. E÷er bu çevreler 20 Temmuz’u bu kadar kolayca geride bÕrakabiliyorlarsa, “genel grev-genel direniú” ça÷rÕ ve ajitasyonunu bundan sonra nasÕl olup da sürdürebileceklerdir? 20 Temmuzlar’dan ö÷renmeden, bu tür eylemlerden gerekli dersleri çÕkarmadan, bu dersleri sÕnÕf hareketine maletmeye çalÕúmadan, genel grev ça÷rÕlarÕnÕ sürdürmenin bir anlamÕ ve ciddiyeti olabilir mi? Öte yandan, iúçi hareketi saflarÕna da 20 Temmuz üzerine 35
bir sessizlik egemen. Hain sendika merkezlerinin zaten böyle bir sorunu yoktur. Fakat aynÕ sessizlik eylem konusunda hep büyük iddialarla ortaya çÕkan, yÕllardÕr bunun rantÕnÕ yiyen Sendika ùubeleri PlatformlarÕna da egemendir. Eylemin hemen ardÕndan ve muhtemelen talep üzerine sol dergilere verilen tek tük yazÕ ve demeçler dÕúÕnda ortada bir de÷erlendirme yoktur. Bu çapta bir eylemin ardÕndan bu platformlar toplanÕp bir de÷erlendirme yapmÕúlar mÕdÕr? Kendi bölgelerindeki fabrika ve iúyeri temsilcilerini daha geniú bir de÷erlendirme platformu oluúturmak için biraraya getirme giriúiminde bulunmuúlar mÕdÕr? HayÕr, bunlardan hiçbiri olmamÕútÕr. Fakat bunlar yine de küçük-burjuva demokrat dostlarÕ için “dürüst ve namuslu sendikacÕlar”dÕr, “sÕnÕf kaygusu” gütmektedirler, “sÕnÕftan ve sÕnÕfÕn çÕkarlarÕndan yana”dÕrlar vb., vb. øúçi tabanÕ ise, yalnÕzca öfkesini ve hayal-kÕrÕklÕ÷ÕnÕ dile getirmekte, sendika bürokrasisine duydu÷u haklÕ güvensizli÷in 20 Temmuz ile bir kez daha do÷rulandÕ÷ÕnÕ ifade etmekte, fakat 20 Temmuz sonrasÕna iliúkin olarak bir belirsizlik içinde bulunmaktadÕr. 20 Temmuz genel uyarÕ eylemi, baúarÕ ve olumlu kazanÕmlarÕndan çok, sÕnÕf hareketinin tüm cephelerindeki zaaflarÕ ve sorunlarÕ açÕklÕ÷a kavuúturmasÕyla çok özel bir önem taúÕmaktadÕr. Bu nedenle eylemin bir çok yönüyle döne döne tartÕúÕlmasÕ ve açÕ÷a çÕkardÕ÷Õ gerçeklerin irdelenmesi, “mücadele sürecek” úiarÕnÕn bir anlam kazanabilmesi için kesin bir zorunluluktur. Vakit geçmiú de÷ildir ve geçmez de. Dört yÕl önceki 3 Ocak eyleminin dersleri bile bugün için güncel bir önem taúÕyabiliyor, de÷il ki daha bir ay önceki 20 Temmuz’un dersleri... Bugünün devrimci hareketine mücadelelerden ö÷renmek, derslerini toparlamak, sÕnÕf tabanÕna yaymak, sÕnÕfÕn hiç de÷ilse ileri kesimlerini bu dersler temelinde e÷itmek planÕnda temelli bir zaaf ve zayÕflÕk egemendir. Tuhaf ve ilginç olan úudur: ùu veya bu eylemin eylem süresince bolca gürültüsünü yapmak, onu anlÕ-úanlÕ diye göklere çÕkarmak, eylem geride kaldÕ÷Õnda ise onu çabucak unutup “yeni”sine bakmak, pek az istisnasÕyla devrimci saflarda genel bir davranÕú kalÕbÕ 36
haline gelmiú durumda. Hareketi ilerletmek bir yana onu do÷ru dürüst kavrayamamanÕn, dinamiklerini ve engellerini isabetle görememenin, zaaf ve zayÕflÕklarÕnÕ de÷erlendirememenin gerisinde aynÕ zamanda bu var. Buna 20 Temmuz’u önceleyen bir örnek olarak Gebze Direniúi verilebilir. Bu direniúin anÕ-úanÕ üzerine dergilerde haftalarca kÕyametler koptu. Oysa direniúin daha ilk günlerinde “önderlik” sorununda ortaya çÕkan bir dizi kaba gerçek, onu kötü bir yenilginin bekledi÷ini haber veriyordu. Bunlar görülüp zamanÕnda üzerine gidilmedi÷i gibi, düúünülebilecek en kötü, denilebilir ki utanç verici bir yenilginin ardÕndan da ciddi bir de÷erlendirme giriúimi olmadÕ. Oysa genel grev-genel direniú üzerine bunca laf eden herkesin kavramasÕ gerekiyor ki, 20 Temmuzlar’Õn kaderini Gebzeler, yani tek tek direniú ve eylemler belirler. TÕpkÕ genel grevin kaderini de 20 Temmuz türünden uyarÕ eylemlerinin belirleyecek olmasÕ gibi... Mevzii direniúler bizzat devrimci olmak iddiasÕndaki insanlarÕn kaba hatalarÕyla bu kadar berbat yenilgilerle sonuçlanÕrsa, genel eylemler için gerekli enerji ve moral güç nereden devúirilecektir? Mesele yenilmek de de÷ildir. Yenilgi var, yenilgi var. Her yenilgi demoralize etmez. Gösterilen kararlÕlÕ÷a ve militan direniú çizgisine ra÷men, elveriúli olmayan genel koúullar ya da güç iliúkileri ve çatÕúma etkenlerindeki anormal eúitsizlik ortamÕnda yaúanmÕú bir yenilgi her zaman yÕkÕcÕ bir etki yaratmaz. Ço÷u kere bilenme ve gelecek çarpÕúmalara hazÕrlanma bilinci ve ruhunu besler. Üstelik yalnÕzca direnenler arasÕnda de÷il, direniúin yankÕlandÕ÷Õ alanlardaki iúçi kitleleri üzerinde de. KararlÕ bir direnmeye ra÷men yaúanan bu tür bir yenilginin ardÕndan gericiler yeni saldÕrÕlara, iúten atmalara kolay cüret edemezler. østanbul ve øzmit iúçisi tarafÕndan yakÕnen izlenen Gebze direniúi, bu açÕdan çok önemli bir konuma sahipti, akibeti oldukça önemliydi. Fakat kötü bir yenilgiyle biten bu direniúin dersleri üzerine do÷ru dürüst bir de÷erlendirme ve tartÕúma olmayabiliyor. Sonra da 20 Temmuzlar’Õn zayÕflÕ÷Õ úaúkÕnlÕk ya da hayal kÕrÕklÕ÷Õ konusu olabiliyor. RefahlÕ 37
belediyelerin tehditlerine iúçilerin boyun e÷erek eylemden geri durmalarÕ sürpriz sayÕlabiliyor.
20 Temmuz’un ÕúÕ÷Õnda genel grev sorunu Komünistler 20 Temmuz’un ardÕndan legal ve illegal basÕn-da eylemin derslerine iliúkin ilk de÷erlendirmelerini ortaya koydular. Bu de÷erlendirmeler, 20 Temmuz eyleminin iúçi hareketi ve devrimci hareket cephesinde yarattÕ÷Õ açÕklÕklar ve ortaya çÕkarttÕ÷Õ sorunlarla ilgili temel noktalarÕ kapsamakla birlikte, yalnÕzca bu do÷rultudaki bir ilk giriúimin ifadesiydiler. Devrimci hareket ve sÕnÕf hareketi saflarÕnda ortaya çÕkacak de÷erlendirme ve tartÕúmalardan yararlanarak kendi de÷erlendirmelerimizi geliútirebilece÷imizi umuyorduk. Fakat daha önce de ifade etti÷imiz gibi, genel grev üzerine bunca söz ve mürekkep tüketenler, 20 Temmuz’u çabucak “geçti gitti” saydÕlar ve aynÕ çabuklukla yüzlerini “gelece÷e” döndüler. ønanÕlÕr gibi de÷il! * * * Ekim, 20 Temmuz’un ardÕndan yaptÕ÷Õ de÷erlendirmede, 20 Temmuz’un bir kez daha do÷ruladÕ÷Õ úu basit gerçe÷in altÕnÕ çizdi: “20 Temmuz eylemi göstermiútir ki, tabandan bu tür bir etkin çaba olmadÕkça, bu çaba ileri iúçileri de kucaklayan bir somut örgütlenme ve hazÕrlÕk olarak geliúmedikçe, döne döne genel grev-genel direniú ça÷rÕsÕ yapmak boúa atÕú yapmakla eú anlamlÕdÕr. Zira sendika bürokratlarÕnÕn inisiyatifine ve insafÕna kalmÕú bir genel grev ya bir hayal, ya da fiyasko olaca÷Õ önden belli bir yasak savma giriúimi olarak kalacaktÕr.” (20 Temmuz: Önderlik ve Organizasyon øhtiyacÕ, bkz. elinizdeki kitap, s.20) Devrimci harekete yöneltilmiú bu eleútirel sözlerde anlatÕlmak istenen hiç de devrimcilerin sendika bürokrasisine iliúkin hayaller besledi÷i de÷ildir. Kuúkusuz devrimci geçinip de böyle hayaller taúÕyan, taúÕmakla kalmayÕp bunu yaygÕnlaútÕrmak gayreti gösterenler de yok de÷il. Bunu ayrÕca ele alaca÷Õz. 38
Fakat yukarÕdaki eleútiride asÕl vurgu bu tür hayaller beslemeyen devrimcilerin düútü÷ü tutarsÕzlÕ÷adÕr. Bunlar militan bir genel grevin ancak sendika bürokrasisinin inisiyatifi parçalandÕ÷Õ ve buna alternatif bir devrimci önderlik ve inisiyatif geliútirilebildi÷i ölçüde olanaklÕ olabilece÷ini açÕklÕkla bilirler ve bunu sÕk sÕk dile de getirirler. Fakat buna ra÷men, bu alanda halihazÕrda ciddi bir çaba harcanmadÕ÷Õ ve az-çok bir mesafe katedilmedi÷i halde, belli hedeflere yönelik örgütlü bir genel grevi günün sorunu olarak görebilmekte ve buna döne döne ça÷rÕ çÕkarmakta birbirleriyle yarÕúabilmektedirler. “Boúa atÕú” eleútirisi buna yöneliktir ve komünistlerin kendileri de bu eleútirinin bir parçasÕdÕrlar. 20 Temmuz bu sorunda önemli açÕklÕklar yaratmÕútÕr. Komünistler ve devrimciler 20 Temmuz’un dersleri ÕúÕ÷Õnda genel grev úiarÕ ve sorununu yeniden irdelemeli, uluslararasÕ iúçi hareketinin tarihsel deneyimleri ve Türkiye’nin bugünkü sosyo-politik koúullarÕ ÕúÕ÷Õnda, proleter sÕnÕf mücadelesinin bu etkili silahÕ hakkÕnda açÕk ve somut bir fikre ulaúmalÕdÕrlar. Bunu yapmadÕklarÕ sürece, genel grev ça÷rÕsÕ ve sloganÕ onlar için bilinçli bir taktik tutumun ifadesi de÷il, olsa olsa, sÕnÕf hareketi saflarÕndan kendili÷inden yükselmiú bir úiarÕn, yÕllardÕr bilinçsizce ve kendili÷inden bir tekrarÕ anlamÕna gelecektir. 20 Temmuz’un böyle bir tartÕúma ve de÷erlendirmeye vesile olmasÕ elbette bir rastlantÕ de÷ildir. Zira 20 Temmuz yakÕn dönem iúçi hareketinin iki “genel eylem”inden biridir. ølk genel eylem olan 3 Ocak, belli bakÕmlardan 20 Temmuz’a göre daha uygun bir ortamda gündeme gelmiúti. ‘89 yÕlÕna iúçilerin Bahar eylemleri damgasÕnÕ vurmuú, ‘90 yÕlÕ ise tam bir hareketlilik yÕlÕ olarak yaúanmÕútÕ. 1990 yÕlÕnÕ boydan boya kaplayan ve ekseninde iúçilerin bulundu÷u büyük kitle hareketlili÷i, yÕlÕn sonuna do÷ru, Zonguldak madencilerinin sarsÕcÕ direniúiyle doru÷a ulaúmÕútÕ. Hareketli bir yÕlÕn tepe noktasÕ olan Zonguldak madenci eylemi, birbuçuk ay boyunca, ülke çapÕnda iúçi hareketi üzerinde etkili bir eylem ajitasyonu olmuútu. 3 Ocak tam bunun üstüne geldi. øki yÕlÕ kaplayan, sürekli geniúleyen, 39
yaygÕnlaúan ve Zonguldak direniúi úahsÕnda kararlÕ ve militan bir hava kazanan bir kitle hareketlili÷i, kuúkusuz bir “genel eylem” için son derece uygun bir zemindir. Fakat 3 Ocak buna ra÷men bir fiyasko oldu, iúçiler ve devrimciler tarafÕndan bir soytarÕlÕk olarak de÷erlendirildi. Zira Türk-øú yöneticileri iki yÕldÕr sokakta direnen iúçileri genel eylem günü olan 3 Ocak’ta evlerine kilitlemiúlerdi. Bu haince tutumu boúa çÕkaracak bir devrimci müdahale gücü de olmayÕnca, tüm mücadele iste÷ine ve ön eylem deneyimine ra÷men iúçiler de bu tutumu aúamayÕnca, bilinen sonuç ortaya çÕktÕ. Hareketli bir sürecin üzerine gelmiú olmanÕn tüm avantajlarÕna ra÷men, devrimci bir önderlik ve organizasyon olmadÕ÷Õ takdirde, iúçi hareketini ileriye taúÕyacak militan bir genel eylemin olanaksÕzlÕ÷ÕnÕ, 3 Ocak somut olarak göstermiú oldu. økinci genel eylem olan 20 Temmuz ise, nispeten durgun bir ortamda gündeme geldi. 5 Nisan saldÕrÕsÕ bir eylemler zincirine yolaçmÕútÕ. Fakat hain bürokratlar onu hÕzla bloke etmeyi baúarmada fazla zorlanmadÕlar. 1 MayÕs ve Sivas katliamÕ yÕldönümü gibi özel türden politik eylemler ile bazÕ tek tük direniúler dÕúÕnda, 5 Nisan-20 Temmuz zaman diliminde iúçi hareketine genel bir durgunluk egemendi. Genel çapta bir eylem çÕkÕúÕ için bu durum kendi baúÕna önemli bir dezavantajdÕ. Fakat 20 Temmuz’un önemli avantajlarÕ da vardÕ. 5 Nisan’da sermaye bir genel saldÕrÕ baúlatmÕútÕ; iúçi sÕnÕfÕ önemli kayÕplara u÷ramÕútÕ ve sermayenin yeni saldÕrÕ hazÕrlÕklarÕ gündemdeydi. øúçi kitlelerinin buna karúÕ birikmiú öfkesi ve eylem iste÷i, 20 Temmuz genel eylem kararÕnÕn gerçek kayna÷ÕydÕ. Buna ra÷men, bir günlük bir genel uyarÕ eylemi olarak 20 Temmuz, 3 Ocak türünden bir fiyasko olmadÕysa bile, sÕnÕrlÕ, zayÕf, etkisiz bir eylem olarak kaldÕ. Zira bir kez daha eylem tam bir önderlik ve organizasyon boúlu÷u içindeydi. Eylem için somut bir hazÕrlÕk, eyleme yönelik ciddi bir organizasyon ve kuúkusuz bunlarÕn da hazÕrlayÕcÕsÕ ve yönlendiricisi olarak güvenilir bir önderlik olmadÕkça, geniú iúçi kitlelerinin genel bir eyleme etkin ve militan bir katÕlÕm gerçekleútiremediklerini 40
20 Temmuz açÕklÕkla göstermiú oldu. Bu sonuç yaygÕn olarak úaúÕrtÕcÕ görüldü. Fakat buna ancak genel çapta bir eylemin, ülke çapÕndaki bir toplu sÕnÕf hareketinin anlamÕ üzerinde yeterince düúünmeyenler úaúabilirler. Nedir genel bir proleter sÕnÕf eylemi? Bir kere, kendi içinde tanÕmlanmÕú hedefleri ve talepleri ne olursa olsun, bu çapta bir eylem, objektif niteli÷i bakÕmÕndan tümüyle politik bir eylemdir. Bir sÕnÕf tarafÕn-dan bir baúka sÕnÕfÕn hükümetler aracÕlÕ÷Õyla izledi÷i genel ya da özel politikalara yöneltilmiútir ve kendisi için ortak sÕnÕfsal kazanÕmlar elde etmeyi amaçlamaktadÕr. DolayÕsÕyla, öncelikle bu yönüyle, yani amacÕ ve muhtevasÕ bakÕmÕndan tümüyle politik-tir. Öte yandan, toplu bir sÕnÕf hareketi olmasÕnÕn yanÕsÕra, Türki-ye gibi ülkelerde bu tip bir eylem baúta Anayasa olmak üzere mevcut yasalara tamamen aykÕrÕ oldu÷u için, dahasÕ onlarÕn açÕk ve kaba bir çi÷nenmesi anlamÕna geldi÷i için, biçim yönünden de tümüyle politik bir eylemdir. Bütün bunlardan, ülke çapÕnda bir genel eylemin proletaryanÕn sÕnÕf mücadelesinin oldukça ileri ve üst bir biçimi oldu÷u sonucu çÕkar. Bunun daha do÷ru ve tam anlaúÕlabilmesi için Türkiye gibi bir ülkede ve hele de Türkiye’nin bugünkü koúullarÕnda yaúanacak toplu bir sÕnÕf hareketi ile, barÕúçÕl bir gelene÷i ve bu çerçevede belli yasal kazanÕmlarÕ olan Avrupa iúçi hareketinin alÕúÕlmÕú genel grevleri arasÕndaki temelli farkÕn gözönünde bulundurulmasÕ gerekir. Türkiye’de az-çok baúarÕlÕ bir militan genel grev, rejime vurulmuú ciddi bir politik darbe ve sÕnÕf hareketinin geliúme seyrinde çok önemli bir sÕçrama anlamÕna gelir. DolayÕsÕyla, e÷er Türkiye gibi bir ülkede militan bir genel eylem sÕnÕf hareketinin oldukça ileri ve etkili bir mücadele silahÕysa; ortada eyleme dönük ciddi olmak bir yana herhangi bir önhazÕrlÕk ve eyleme güvenle sahip çÕkacak ve yönlendirecek bir önderlik yokken, iúçi sÕnÕfÕnÕn bu çapta bir eyleme inançlÕ ve etkili bir katÕlÕmÕ nasÕl beklenebilir? øúçi sÕnÕfÕ, güvenmedi÷i, güvenmedi÷ini her vesile ile hissettirdi÷i, eylem arifesindeki davranÕúlarÕnda güvenilmezliklerini bir kez 41
daha gördü÷ü sendika bürokratlarÕnÕn ardÕndan kavgacÕ bir ruhla bir genel eyleme katÕlabilir mi? 20 Temmuz bu sorulara kolayca de÷erlendirilebilir açÕklÕklar getirmiútir. ùüphesiz, öyle durumlar olabilir ki, belli bir mücadele süreci içinde piúmiú, bu mücadele süreci içinde önemli moral, siyasal ve örgütsel kazanÕmlar biriktirmiú, verili durumda militan mücadele iste÷ini yalnÕzca úiarlarla de÷il eylemlerle de gösterebilen bir sÕnÕf hareketi, tepesindeki sendika bürokratlarÕnÕ genel bir eylem kararÕna zorlayabilir ve böyle bir kararÕn olanaklarÕnÕ, kendi mahalli ve taban inisiyatifi ile az-çok etkili bir biçimde de÷erlendirebilir. Böyle durumlar, genellikle bu zemin üzerinde geliúme imkanÕ bulmuú komünist ya da devrimci örgütlerin “öncü” müdahaleleriyle de birleúti÷i ölçüde, genel eylem militan ve kararlÕ bir kimlik kazanabilir. Ve nihayet, merkezi sendikal bürokrasinin ihaneti sonucunda eylem yenilgiyle sonuçlansa bile, bu savaúÕlarak alÕnmÕú bir yenilgi olur. SonrasÕna yine de olumlu kazanÕmlar bÕrakÕr. Ya da bir baúka durum sözkonusu olabilir. Kitle hareketi politik kaynaúmalar içinde geliúir. Grevler, direniúler, politik gösteriler, sokak çatÕúmalarÕ, mahalli genel grevler zinciri birbirini izler. Hareket öyle bir dinamizm kazanÕr ki, olaylar tÕrmanÕúa geçer ve hareket kendini bir genel grev-genel direniú noktasÕnda bulur. Böyle durumlarda hareket zaten kendi önünü tÕkayan bürokratik-hantal örgütleri de bir tarafa iter. Eylemin ulaútÕ÷Õ düzey ve dinamizme uygun düúen yeni örgütlenmeler yaratÕr, bunlar hÕzla mahalli planda birleúir ve giderek ülke çapÕnda merkezileúir. Burada olaylarÕn kendili÷inden tÕrmanÕúÕ ile her düzeyde ve alanda olaylara devrimci öncü müdahale içiçe geliúir. Ve asÕl önemli olan nokta, bu tür bir geliúmede, hareket genel grev aúamasÕnda kalmaz; zamanÕnda ezilmedi÷i durumlarda, bu geliúme silahlÕ bir genel ayaklanmaya do÷ru tÕrmanÕr, mücadeleler zinciri devrimde doru÷a ulaúÕr. Fakat bugünün Türkiye’sinde, bugünün politik koúullarÕnda, bugünün iúçi ve kitle hareketi gerçekli÷i ortamÕnda, ne birinci ne de ikinci varsayÕma uygun herhangi bir úey yoktur. SÕnÕf 42
hareketi henüz son derece geridir. Politik yönden oldukça zayÕf ve örgütsel bakÕmdan geliúmemiútir. Militan bir kimlikten ve bürokratik cendereyi parçalayan devrimci bir inisiyatiften yoksundur. DayanÕúma bilinci ve özellikle de prati÷i son derece cÕlÕzdÕr (20 Temmuz öncesinde kamuoyunun gündemine yerleúen Gebze Direniúi, østanbul ve øzmit iúçilerinin herhangi bir eylemli deste÷ini alamamÕútÕr). Devrimci hareket ise kendi konumundan iúçi hareketinden daha kötü bir zayÕflÕk içindedir. Genel bir eylemin oluúumunu sa÷lamak ve gidiúatÕnÕ etkilemek bakÕmÕndan, örgütlü devrimci hareketin bugüne kadarki müdahaleci katkÕsÕ, denebilir ki ihmal edilebilir düzeydedir. Böyle olunca, bugünkü verili koúullar içinde, 20 Temmuz’un zayÕf bir giriúim olarak kalmasÕ hiç de úaúÕrtÕcÕ olmamalÕdÕr. Yineleyelim ki, buna úaúmak, ülke çapÕnda bir genel eylemin proleter sÕnÕf hareketinin geliúme düzeyiyle iliúkisini kavrayamamanÕn bir göstergesi olabilir ancak. Fakat daha da önemli bir sorun var. 20 Temmuz yalnÕzca bir genel uyarÕ eylemiydi. Genel bir iú durdurma eylemi olarak, kuúkusuz genel grev kategorisi içinde düúünülebilir. Böyle olsa bile yalnÕzca bir uyarÕ genel greviydi. øúçi sÕnÕfÕ bu eylemiyle gücünü ve kararlÕlÕ÷ÕnÕ sermaye sÕnÕfÕna ve hükümetine göstermiú olacaktÕ. østemleri gözetilmez ve saldÕrÕdan geri adÕm atÕlmazsa, bu saldÕrÕyÕ bizzat püskürtmek ve bir dizi istemi sermaye hükümetine kabul ettirmek için (ve kabul ettirinceye kadar sürdürülecek) bir genel grev eylemine giriúece÷i konusunda, sermayeyi ve hükümetini uyarmÕú olacaktÕ. DolayÕsÕyla burada o an sonuç alma de÷il, fakat güç ve kararlÕlÕk gösterisi vardÕr. Eylemin süresi ve sÕnÕrÕ bellidir. Bu yönüyle aslÕnda ülke çapÕnda bir eylemin en geri ve en kolay biçimidir. Öyle ki, böyle bir eylemde merkezi sendika bürokrasisinin eyleme ihanetine ra÷men az-çok bir baúarÕ sa÷lamak, kÕsmi bir devrimci müdahale durumunda hiç de zor de÷ildir. Oysa istemleri ve hedefleri olan, bunlarÕn hiç de÷ilse bir kÕsmÕnÕ sermayeye dayatÕp kabul ettirmek amacÕnda olan bir genel grevde, durum tümüyle farklÕdÕr. Böyle bir eylem 43
merkezi bir yönetim, açÕk bir politika, eyleme iliúkin baúarÕlÕ bir strateji ve taktik gerektirir. Eylem iki sÕnÕfÕn ileri düzeyde ve ülke çapÕnda bir karúÕ karúÕya geliúidir. Her iki taraf da gücünü, kararlÕlÕ÷ÕnÕ, önderlik kapasitesini ve kÕvraklÕ÷ÕnÕ en etkin biçim-de göstermek zorundadÕr. Sendika kademelerini iúçi sÕnÕfÕ hainleri tuttu÷una göre, bu çapta bir eyleme hangi organizasyon ve önderlikle yanÕt verilecektir? Durmadan genel grev ça÷rÕsÕ yapanlar sorunu hiç bu yönüyle düúünmüúler midir? Genel grev-genel direniú üzerine döne döne eylem ça÷rÕsÕ çÕkarmak, sorunlarÕ bu yönüyle düúünmek ve bu açÕdan hazÕrlanmak sorumlulu÷unu unutturuyorsa, ortada gerçekten “boúa atÕú” vardÕr. Genel grev istemi ve úiarÕ kitle hareketinin kendi ba÷rÕndan yükseldi. Bu isteme sahip çÕkmak ve onun ajitasyonunu sürekli olarak sürdürmek elbette önemlidir. Fakat 20 Temmuz gibi yalnÕz “uyarÕ” sÕnÕrlarÕ içindeki bir eylemin ortaya çÕkardÕ÷Õ gerçekler ÕúÕ÷Õnda da enine boyuna düúünmek gerekir. YakÕn bir genel grev hayalinden kurtulmak, onu gerçekten olanaklÕ kÕlacak nesnel ve öznel koúullar üzerine düúünmek, açÕk bir fikir edinmek, ve kuúkusuz, iúçi sÕnÕfÕ tabanÕnda etkin bir politik çalÕúma ile hareketi geliútirmek, böylece daha ileri eylem biçimlerini de olanaklÕ kÕlacak etkin, sabÕrlÕ, uzun süreli çaba içine girmek gerekir.
Hareketin öncü sektör ve birimlerden yoksunlu÷u Bugünkü iúçi hareketinin en temel zaaflarÕndan biri de öncü sektör ve birimlerden yoksunlu÷udur. øúçi hareketinin bugüne kadar üzerinde fazlaca durulmayan bu zaafÕnÕ 20 Temmuz belirgin bir biçimde ortaya sermiútir. E÷er özellikle büyük kentlerde úu veya bu iúkolu ya da birkaç önemli sanayi birimi etkin ve sürükleyici bir tutum ortaya koyabilseydi, 20 Temmuz’un havasÕ, gücü ve etkisi, özellikle de soka÷a taúan kitlelerin oranÕ ve sokak eylemlerinin havasÕ tümüyle baúka olurdu. Örne÷in Anadolu yakasÕnda Cevizli Tekel birimi soka÷a 44
çÕksaydÕ, ya da Ankara AsfaltÕ’nda bir kaç önemli fabrika aynÕ úeyi yapsaydÕ, ya da TopkapÕ vb. bir bölgede benzer bir inisiyatif geliúebilseydi, bunlarÕn herbiri kendi bölgesindeki bir çok önemli birimi de ardÕndan sürüklerdi. Ya da hiç de÷ilse onlar üzerinde sarsÕcÕ bir ajitasyon etkisi yaratÕrdÕ. Ne var ki BakÕrköy Sümerbank iúçilerinin kendine yakÕn bazÕ fabrikalarla birleúmeyi amaçlayan, fakat polis tarafÕndan tehlike sezinlenerek engellenen dikkate de÷er giriúimi dÕúÕnda, 20 Temmuz’da böyle bir giriúime tanÕk olunmadÕ. UluslararasÕ iúçi hareketinin oldu÷u kadar Türkiye iúçi sÕnÕfÕnÕn geçmiú deneyimleri de, özellikle genel bir eylem sözkonusu oldu÷unda öncü sektör ya da birimlerin çok özel bir önem taúÕdÕ÷ÕnÕ göstermiútir. øngiltere’yi 1926 yÕlÕnda 9 günlük militan bir genel greve, güçlü direniú gelene÷i olan maden iúçileri sürüklemiúlerdir. 15-16 Haziran Direniúi, mücadele bilinci ve kararlÕlÕ÷Õ güçlü bazÕ fabrika birimlerinin öncelikle harekete geç-mesi ve yürüdü÷ü güzergah boyunca önüne gelen fabrikalarÕ boúaltÕp ardÕndan sürüklemesi sayesinde, o unutulmaz güce ve görkeme ulaúabilmiúti. YakÕn zamanda Zonguldak madencilerinin tüm iúçi hareketini derinden etkileyen ve sendika bürokratlarÕnÕ 3 Ocak’ta bir genel eyleme bizzat zorlayan direniúi buna bir baúka örnektir. Kamu çalÕúanlarÕ kesiminde sa÷lÕk iúkolu ile belediye çalÕúanlarÕ da aynÕ konuda örnek verilebilir. Fakat 20 Temmuz iúçi hareketinin bu alanda kalÕcÕ mevziler yaratamadÕ÷ÕnÕ gösterdi. Hareketi sürükleyecek öncü birimlerin yoklu÷u genel eylemin bir baúka temel zaafÕ olarak orta-ya çÕktÕ. Bu olgu, komünistlerin, belli bir de÷erlendirmenin ÕúÕ÷Õn-da seçilmiú, özel ve ÕsrarlÕ bir çalÕúmayla üzerinde yo÷unlaúÕlmÕú birimler sorununun, hareketin genel geliúimi için taúÕdÕ÷Õ canalÕcÕ önemi daha somut düúünmelerini gerektirmektedir.
20 Temmuz ve Sendika ùubeler Platformu 20 Temmuz’un bir baúka önemli dersi ise sendika alt 45
kademeleriyle ilgilidir. Yeni dönem liberallerinin sevdalandÕ÷Õ ve iúçi hareketi için en önemli çÕkÕú olarak gördü÷ü ùubeler Platformundan sözediyoruz. 20 Temmuz açÕklÕkla göstermiútir ki sendika úubelerinde kuúkusuz tek tük demokratlar vardÕr, fakat mücadeleyi sürükleyecek devrimciler yoktur. “Dürüst”lük, “namuslu”luk gibi kendi baúÕna boú ahlaki kategorileri bir yana bÕrakÕrsak, bazÕ úubelerde, en iyi niyetli bir politik yaklaúÕmla ancak küçük-burjuva demokratlarÕ diyebilece÷imiz bazÕ insanlar var. Ne var ki iúçi sÕnÕfÕnÕn sendika hareketi içinde demokrat dostlara de÷il devrimci önderlere ihtiyacÕ var. Unutmamak gerekir, bu reformist demokratlar iúçi sendikalarÕnÕn baúÕndadÕrlar. øçlerinden birkaçÕnÕ dÕúÕnda tutarsanÕz, tüm ötekiler gerçekte sendika bürokrasisinin bir parçasÕdÕrlar. SÕnÕf hareketini bugünkü barÕúçÕ-uysal çizgide tutabilmek için merkez yönetimlerine göre daha incelikli manevralar içindedirler. Bunun platformu ise tam da o çok övülen Sendika ùubeleri Platformu oluyor. Bu platformlarÕn sÕnÕf hareketini bir adÕm daha ileri taúÕmak için ne yaptÕklarÕnÕ iúçi kitleleri önünde sorgulamak bugünün önemli görevlerinden biridir. Bir-ikisi hariç tüm öteki úubelerin 20 Temmuz’da ve örne÷in østanbul’da ne yaptÕklarÕnÕn üzerine gidilmelidir. Görülecektir ki, içlerinden ço÷u kÕlÕnÕ bile kÕpÕrdatmamÕútÕr. Öteki bazÕlarÕ, örne÷in Harb-øú østanbul ùubesi yöneticileri, kÕsa bir eylemden sonra, Aksaray’a yürümek isteyen iúçi kitlesini toplayÕp gerisin geri iúbaúÕna götürmüúlerdir (ki bu olayÕn kahramanÕ, öte yandan, küçük-burjuva demokrat dostlarÕnÕn gönlünü “YaúasÕn iú-ekmek-özgürlük mücadelemiz!” diyerek hoú etmekten de geri durmamaktadÕr). Oysa ùubeler Platformu’nun “namuslu” ve “dürüst” bürokratlarÕ 20 Temmuz kararÕnÕn onurunu yüklenmekle kalmamÕú, eylem öncesinde yayÕnladÕklarÕ bildiride úu somut ça÷rÕyÕ da yapmÕúlardÕ: “Haydi eyleme katÕlmaya, direnmeye. ùimdi görevimiz; eúimiz, çocu÷umuz, arkadaúÕmÕz, dostumuzla eylem günü meydanlarÕ doldurmak, taleplerimizi haykÕrmaktÕr”. Kuúkusuz ça÷rÕ güzel! Ya pratik? Bir baúka vesileyle ifade 46
etti÷imiz gibi, “Bu alt kademe bürokratlarÕnda, küçük-burjuva demokratizminin bu ‘dürüst ve namuslu’ dostlarÕnda laf çok, fakat günü geldi÷inde eylem yok”! Bu onlarÕn ahlakÕyla de÷il, öncelikle politik konumuyla ve tutumuyla ilgili bir sonuçtur. Reformizm bunlarÕn ruhuna sinmiú-tir. Onlarda sÕnÕf hareketini ileriye taúÕyacak devrimci bir dinamizm aramak kendini ve baúkalarÕnÕ aldatmaktÕr. Bu bürokratlarÕn sÕnÕf-la iliúkileri de gerçekte bürokratik sendikal gelene÷e ve iúleyiúe göredir. Ba÷ÕmsÕz bir inisiyatife sahip iúçi komitelerinden öcü gibi korkarlar. OnlarÕ ancak kendi uzantÕlarÕ olmak, kendi denetimleri dÕúÕnda hareket etmemek kaydÕyla kabul edilebilir ya da katlanÕlabilir bulurlar. Bir genel eylem öncesinde bile ola÷anüstü bir iúyeri iúçi temsilcileri toplantÕsÕ yapmak ihtiyacÕ duymazlar. Bu “namuslu ve dürüst” reformistler üzerinde onlarÕn özürcüleri durumundaki bazÕ reformist odaklarÕ (øP ve TDKP vb.) ele alÕrken biraz daha durmamÕz gerekecek.
20 Temmuz ve ileri iúçi kuúa÷Õ 20 Temmuz fabrika ve iúyerlerindeki ileri iúçiler açÕsÕndan ne göstermiútir? Bu sorunun yanÕtÕna geçmeden önce belirtelim ki “ileri iúçi” kategorisi gerçekte çok heterojen bir bileúimden oluúmaktadÕr. Siyasal bilinç düzeylerinden ve devrimci örgütlerle ba÷larÕnÕn somut durumundan ba÷ÕmsÕz olarak, proleter kitle hareketinin ortaya çÕkardÕ÷Õ ve bu hareketin seyrinde úu veya bu biçimde rol oynama konumunda bulunan oldukça geniú bir kesimdir bu. Duygusal olarak sosyalizme e÷ilimlidirler. Fakat gerçek politik düúünüú ve davranÕú biçimleriyle güçlü bir biçimde reformizmden etkilenmiúlerdir. øçlerinden henüz küçük bir azÕnlÕk devrimci örgütlerle úu veya bu düzeyde örgütlü ba÷ içerisindedir. Ne var ki devrimci hareketin çok büyük bir bölümüne egemen küçük-burjuva demokratizmi, örgütlü ba÷ içindeki bu unsurlarÕn bile düúünüú ve davranÕúta az ya da çok reformist konumu sürdürmelerine yolaçmaktadÕr. Geçmiúte 47
Ka÷Õthane, yakÕn günlerde ise Gebze direniúi, devrimci olmak iddiasÕndaki bazÕ gruplara yakÕn unsurlarÕn pratikte reformist tutumlarÕn taúÕyÕcÕlarÕ olduklarÕnÕ somut olarak göstermiútir. BunlarÕn izledikleri davranÕú çizgisi ya direniúlerin kÕsÕrlaúÕp yozlaúmasÕna (Ka÷Õthane), ya da utanç verici bir teslimiyetle sonuçlanmasÕna (Gebze) yolaçabilmiútir. Ço÷u kere daha sÕradan, görünürde sosyalist politik bilinci daha zayÕf ileri iúçiler, úu veya bu grup taraftarÕ iúçilerden daha tutarlÕ ve militan bir mücadele çizgisine yatkÕn olabilmektedirler. Bugünkü durumlarÕ ve kusurlarÕ ne olursa olsun, bu ileri iúçi kesimi, iúçi hareketinin yÕllardÕr biriktirdi÷i en önemli kazanÕmlardan biridir. Komünistler bu iúçi kategorisinin zaaflarÕna bu kesime bir çizgi çekmek için de÷il, tam da objektif durumlarÕnÕn do÷ru kavranÕlmasÕ temeli üzerinde, kendi görevlerine açÕklÕk kazandÕrmak için iúaret ederler. øúçi hareketi içinde reformizme ve onun devrimci hareketteki yankÕsÕ olan küçük-burjuva demokratizmine karúÕ ideolojikpolitik mücadele ile sosyalist bilinci ve devrimci militan sÕnÕf tutumunu yaygÕnlaútÕrma çabasÕ, tam da bu ileri iúçi ö÷eleri kazanma mücadelesidir. Bu iúçi kesiminin bugünkü zayÕflÕ÷Õ, gerçekte sosyalizm ile sÕnÕf hareketinin birleútirilmesi sürecinin, demek oluyor ki komünistlerin sÕnÕfÕn ileri kesimlerini sosyalizme kazanma ve devrimci sÕnÕf partisi olarak örgütleme çalÕúmasÕnÕn zayÕflÕ÷ÕnÕn bir göstergesidir. Sözkonusu zayÕflÕk bu iúçilerin ya örgütsüzlük ortamÕnda ve bilinç karÕúÕklÕ÷Õ içinde bocalamalarÕna, ya da örgütlülük adÕ altÕnda küçükburjuva demokratik akÕmlar tarafÕndan demokratik bir politik bilinçle sÕnÕrlanmalarÕna, böylece gerçek sÕnÕf tutumlarÕndan uzaklaúmalarÕna ve bozulmalarÕna yolaçmaktadÕr. Örgütsüzlü÷ün ve devrimci sosyalist bir perspektiften yoksunlu÷un yarattÕ÷Õ tüm zayÕflÕklara ra÷men, pervasÕz bir sermaye saldÕrÕsÕ ile iúçi kitlelerinin birikmiú hoúnutsuzlu÷u üzerine gelen 20 Temmuz eyleminde ileri iúçiler etkin bir rol oynayabilirlerdi. 20 Temmuz’a güçlü ve militan bir hava kazandÕrabilirlerdi. Komünistler eylemi önceleyen 48
de÷erlendirmelerinde bu olana÷a özellikle iúaret etmiúlerdi: “Bu kez eylem yaygÕn olarak iúyerlerinde gerçekleúecektir. Böylesine genel bir eylemi iúyerleri düzeyinde denetim altÕnda tutmak konusunda ise bürokratlarÕn olanaklarÕ sÕnÕrlÕdÕr. Bir çok yerde eyleme militan bir hava kazandÕrmak, sokaklara do÷ru taúÕmak için imkanlar vardÕr. Yeter ki devrimci iúçi önderleri buna cesaret etsin, enerjik bir inisiyatif ortaya koyabilsinler. Unutmamak gerekir ki 20 Temmuz 5 Nisan’Õ izleyen kapsamlÕ bir sermaye saldÕrÕsÕnÕn üzerine gelmektedir. Yaúam koúullarÕ iyice kötüleúen ve kitlesel tensikatlarÕn konusu olan iúçilerin öfkeleri burnundadÕr. Bir kez daha herúey gösterilecek devrimci cesaret ve inisiyatifle orantÕlÕ olacaktÕr.” (15 Temmuz ‘94) Ne var ki bu beklenti gerçekleúmedi. øleri iúçiler, pek az olumlu örnek dÕúÕnda, devrimci cesaret ve inisiyatif gösteremediler. Bu olgu, komünistlerin eylem sonrasÕ de÷erlendirmelerinde açÕkça ve yüreklice dile getirildi: “20 Temmuz genel uyarÕ eylemi, bu ‘ileri’ kesimin sanÕldÕ÷Õnda da geri, cesaretsiz, eyleme dönük inisiyatiften önemli ölçüde yoksun, sokak eyleminin riskleri karúÕsÕnda korkak oldu÷unu açÕkça göstermiútir. ... Burada yalnÕzca yaygÕn olan e÷ilime de÷iniyoruz ve bu elbette öncü unsurlarÕn bir çok fabrikada ve özellikle kamu iúyerlerinde gösterdikleri olumlu çabalarÕ gölgelememelidir.” (1 A÷ustos ‘94) Kuúkusuz bu bir suçlama de÷il. YalnÕzca mevcut durumun, bugünkü ileri iúçi kesimi gerçe÷inin, objektif bir tanÕmÕdÕr. Ve amacÕ, bir kez daha sÕnÕf hareketine dönük yakÕcÕ devrimci görevlere iúaret etmektir. YukarÕdaki sözlerden sÕnÕfa ya da sÕnÕfÕn ileri kesimlerine güvensizlik sonucu çÕkaranlar, ancak basit demagoglar ya da iflah olmaz kuyrukçular ile iúçi dalkavuklarÕ olabilir. Bir çok eylem ve kuúkusuz son olarak 20 Temmuz eylemi, ileri iúçi kesiminin bu zaaflarÕnÕ tüm açÕklÕ÷Õ ile ortaya koymuútur. Temelde bunun sorumlulu÷u iúçi sÕnÕfÕ devrimcileri olmak iddiasÕndaki bizlerin omuzlarÕndadÕr. SÕnÕf öncüsü bizimle de÷il, örgütlü siyasal çabamÕzla biz onunla buluúmak sorumlulu÷u ile karúÕ karúÕyayÕz. E÷er bugüne kadar 49
bu do÷rultuda fazla bir mesafe katedememiúsek, son eylemle bir kez daha ortaya çÕkan mevcut durumun dolaysÕz siyasal sorumlulu÷unu da biz taúÕyoruz demektir. Bu tartÕúÕlamaz bile. Fakat bu hiç de bizim mevcut durumu oldu÷u gibi, tüm çÕplaklÕ÷Õ ile ortaya koymamÕza ve tanÕmlamamÕza engel de÷ildir. Tersine, do÷ru ve sa÷lÕklÕ bir devrimci müdahale için, rahatsÕz edici gerçek oldu÷u gibi görülmeli, tahlil edilmeli ve tanÕmlanmalÕdÕr. Daha da önemlisi, bu gerçe÷i yalnÕzca kendimize saklamamalÕ, bu gerçekli÷in nesnel ifadesi olan ileri iúçinin kendisine de tüm acÕmasÕzlÕ÷Õ ile açÕklamalÕyÕz. Polisin hayvanca saldÕrÕsÕ ve tehditi baúlayÕnca, dolayÕsÕyla “öncüler” olarak kendileri için gözaltÕ ve tutuklanma riski do÷unca, hemen “Biz bu direniúi nasÕl bitirebiliriz” korkusuna ve telaúÕna kapÕlan, salt bu kaygÕyla utanç verici bir teslimiyeti bilinçli olarak seçen sözde “devrimci” iúçiler var bugün. BunlarÕn yüzüne kendi gerçeklikleri kÕrbaç gibi úaklatÕlmadÕ÷Õ sürece ve “ùanlÕ Gebze Direniúi” dalkavuklu÷u ile yetinildi÷i takdirde, sÕnÕf hareketinde ve devrimci militan sÕnÕf tutumunda bir arpa boyu yol almak mümkün de÷ildir. øleri iúçi kesimi bahsinde son olarak Kürt iúçilerinin durumuna da kÕsaca de÷inmek durumundayÕz. SÕnÕfsal ve ulusal çifte baskÕ altÕndaki Kürt iúçilerin devrimci fikirlere ve mücadeleye daha kolay e÷ilim duydu÷u ve ileri iúçi kesimi içinde önemli bir yer tuttu÷u bilinmektedir. Fakat olaylar gösteriyor ki bu kesimin Kürt özgürlük mücadelesine duydu÷u ola÷an yakÕnlÕk, gitgide onlarÕn sÕnÕf cephesinde oynayabilece÷i olumlu rolü sÕnÕrlayan, hatta önemsizleútiren sonuçlar yaratmaktadÕr. Bu verili sonuç, özgürlük mücadelesine duyulan yakÕnlÕ÷Õn milliyetçi ideolojik çarpÕklÕklara yolaçtÕ÷ÕnÕ, ulusal dargörüúlülü÷ü besledi÷ini, sonuç olarak sÕnÕf bilincini felce u÷rattÕ÷ÕnÕ gösteriyor. Bunun politik-partik sonucu, sÕnÕf hareketinde etkin bir devrimci rol oynamaktan geri durma, politik ilgiyi Kürdistan’daki mücadeleyle sÕnÕrlama ve ona kilitleme, sÕnÕf cephesinde ise yalnÕzca çalÕúma ve yaúam koúullarÕna yönelen dolaysÕz saldÕrÕlara tepki verme, bunu da 50
do÷al olarak ekonomik-sendikal bir çerçevede tutma biçiminde ortaya çÕkÕyor. Genel de÷il fakat yaygÕn durum budur ve bu sÕnÕf hareketi için çok temelli bir zaafÕn ifadesidir. Çifte baskÕ altÕnda olmak sÕnÕf bilinçli bir Kürt iúçisine sÕnÕf hareketinin devrimci geliúimin-de çok daha etkin ve özel bir rol oynamak sorumlulu÷u yüklemektedir. Bu sÕnÕf hareketinin geliúimi için çok özel bir olanaktÕr. KaldÕ ki mensup bulundu÷u Kürt halkÕnÕn özgürlük mücadelesine en etkin katkÕnÕn yolu da budur. E÷er bir Kürt iúçisi bunu unutur, kendisini yalnÕzca ya da büyük ölçüde ulusal baskÕnÕn getirdi÷i sorunlarla ve ona karúÕ mücadeleyle sÕnÕrlarsa, bu onun devrimci sÕnÕf bilincinden yoksun oldu÷unu, ulusal soruna kendi sÕnÕf çÕkarlarÕ ve konumundan de÷il, Kürt burjuvazisinin konumundan yaklaútÕ÷ÕnÕ gösterir. Ezilen sÕnÕfa mensup bir iúçide ulusal dörgörüúlülük e÷ilimi ve tutumu, kendi burjuvazisinin ideolojik-politik hegemonyasÕnÕn dolaysÕz bir göstergesidir. Komünistler bu soruna çok ayrÕ bir önem vermelidirler. SÕnÕf hareketinin devrimci geliúimini sa÷lamak ve sÕnÕf öncüsünü sosyalizme kazanmak mücadelesinin aynÕ zamanda ulusal hareket ile sosyalist sÕnÕf hareketi arasÕnda ideolojik-politik net ayrÕmlar çizmeyi, milliyetçi ideolojiye ve dargörüúlülü÷e karúÕ sistematik bir mücadele vermeyi gerektirdi÷ini bir an bile unutmamalÕdÕrlar. * * * 20 Temmuz’a iliúkin de÷erlendirmeler bahsinde, bir de ùubeler Platformu üzerinden sendika bürokrasisinin özürcülü÷ünü yapanlarÕn durumlarÕnÕ ele almak gerekmektedir. Bu hiç de onur verici olmayan davranÕúÕn iki önemli ve bu alanda birbiriyle yarÕúan temsilcisi øP ve TDKP’nin soruna yaklaúÕmlarÕnÕ gelecek sayÕmÕzda ele alaca÷Õz. Ekim, sayÕ:104 1 Eylül '94 51
Sendika bürokrasisinin özürcüleri
Liberal kuyrukçulu÷un eleútirisi
øP ve TDKP, 20 Temmuz eylemi öncesi ve sonrasÕ tutumlarÕnda úaúÕrtÕcÕ ölçüde benzerlik gösteren iki grup olarak ortaya çÕktÕlar. økisi de 20 Temmuz öncesinde eylemi sendika úube platformlarÕna ihale etmiúler ve bu çerçevede sendika ara kademelerinin propagandasÕnÕ üstlenmiúlerdi. Eylem sonrasÕnda ise eylemin baúarÕsÕnÕ (kuúkusuz kendileriyle de ba÷lantÕsÕnÕ kurarak) úube platformlarÕ hanesine yazdÕlar. Bununla kalmadÕlar, birbirlerine paralel olarak devrimcilere karúÕ onlarÕn avukatlÕ÷ÕnÕ üstlendiler. Daha sonra örnekleriyle görece÷imiz gibi, bunu yaparken kullandÕklarÕ argümanlar birbirinin neredeyse tÕpkÕsÕydÕ. Bu olgu úaúÕrtÕcÕ de÷ildir. Zira geçmiúten devralÕnan belli farklÕlÕklara ra÷men, demokrasi programÕnÕ temel almak ve ara kademe sendika bürokratlarÕ üzerinden liberal bir iúçi politikasÕ izlemek biçiminde özetlenebilecek bir konum, bugün bu iki grubu birbirine hayli yakÕnlaútÕrmÕú bulunmaktadÕr. YakÕnlaúmayÕ burada objektif konumlarÕndaki 52
benzeúme anlamÕnda kullanÕyoruz.
Liberal kuyrukçulara göre 20 Temmuz “baúarÕ”sÕnÕn mimarlarÕ: Sendika úube platformlarÕ Bu iki grubun eylem öncesi ve sonrasÕ tutumlarÕna kÕsaca bir göz atalÕm. ùube platformlarÕna yakÕútÕrmadÕk olumlu sÕfat bÕrakmayan ve onlarÕ “sÕnÕf hareketinin sorumluluklarÕnÕ do÷ru-dan üstlenme göreviyle” onurlandÕran TDKP, elbette 20 Temmuz kararÕnÕ da bu ara kademe bürokratlarÕnÕn baúarÕ hanesine yazdÕ. Bu yeni dönem liberalleri eylem sonrasÕndaki de÷erlendirmelerinde ve Merkez YayÕn OrganlarÕnda, bunun uzunca bir dökümünü de verdiler. Sendika úubeler platformlarÕnÕn 20 Temmuz’u Türk-øú merkez yönetimine dayatmakla kalmadÕklarÕnÕ, dahasÕ yÕ÷ÕnlarÕ soka÷a dökmek için militan bir ön hazÕrlÕk çalÕúmasÕ yürüttüklerini yazdÕlar (Devrimin Sesi, sayÕ: 179). Böyle olunca eylemi yönetmek görevi ve onuru da do÷al olarak onlara ait olacaktÕ. Nitekim eylem öncesinde MK adÕna yayÕnladÕklarÕ bildiride bunu bir ça÷rÕ halinde ifade ettiler. øP yayÕn organÕ AydÕnlÕk ise eylem öncesindeki sayÕsÕnda úube platformlarÕnÕn “eylemin baúÕnda” bulundu÷unu yazmÕú, bu platformlarÕn eylem öncesinde adeta bir savaú karargahÕ gibi çalÕútÕklarÕ mutlu haberini duyurmuútu: “Platformlar, eylemi baúarÕyla gerçekleútirmek için plan ve taktiklerini belirlemek üzere toplantÕlar yapÕyor. Sonuna kadar da eylemin baúÕnda olacaklar.” (16 Temmuz ‘94) Eylem sonrasÕna geçiyoruz. AydÕnlÕk 20 Temmuz’u “BaúarÕlÕ BaúlangÕç” baúlÕ÷Õyla verdi ve tahmin edilebilece÷i gibi baúarÕyÕ úubeler platformu hanesine yazdÕ. Bu konuda lafÕ fazla dolandÕrmadÕ. ùube platformlarÕ sayesinde eylemin soka÷a taúÕrÕldÕ÷ÕnÕ, alanlarda mitinglerle taçlandÕrÕldÕ÷ÕnÕ yazdÕ (23 Temmuz ‘94). Bir sonraki sayÕsÕnÕn konuyla ilgili BaúyazÕsÕnda ise, sorunu en kesin ifadelerle özetledi: “øúçi53
memur eylemi kendi güç ve önderlik odaklarÕnÕ da yaratarak ilerliyor. SendikalarÕn úube platformlarÕ, eylem kararlarÕnÕn alÕnmasÕndan uygulanmasÕna kadar her aúamada iyi bir sÕnav verdi.” (30 Temmuz ‘94) 20 Temmuz’u “Sendika A÷alarÕna Ra÷men Eylem” baúlÕ÷Õyla veren Gerçek dergisi ise uzun haberini úu de÷erlendirmeyle noktaladÕ: “20 Temmuz eylemi, komiteler kurarak genel grev yapÕlabilece÷i, aksi halde iúçinin sendikalarÕn ça÷rÕsÕyla genel greve gitmeyece÷i düúüncesini yerle bir etti... Sadece sendikalarÕn ça÷rÕsÕyla bir genel grevin baúlayabilece÷i ortaya çÕktÕ. Sendika ùubeler Platformu, konfederasyonlara ra÷men, iúçileri soka÷a ça÷Õrma cesareti gösterirken, bulundu÷u pozisyondan ileri adÕm atabilece÷ini gösterdi” (23 Temmuz ‘94). Bu heyecanlÕ fakat dayanaksÕz de÷erlendirme, kuúku yok ki Gerçek´in gerçe÷i tepetaklak etme konusundaki alÕúÕlmÕú yayÕn çizgisine yeni bir örnek oluúturmaktan öteye bir önem taúÕyor. Tabanda devrimci çalÕúma ve örgütlenme ile devrimci taban inisiyatifi karúÕsÕnda, sendika kademelerinin rolüne ve inisiyatifine yapÕlan bu özel vurguya ve onun gerisindeki kuyrukçu-bürokratik mantÕ÷a dikkat edilmelidir. TDKP´nin konuya iliúkin de÷erlendirmesi ise A÷ustos baúÕnda ancak çÕkabilen Temmuz ´94 tarihli Devrimin Sesi´nde (sayÕ:179) yer aldÕ. "Devrimci Komünist Partisi ile iúçi sÕnÕfÕnÕn ana kitlesi arasÕnda giderek güçlenen ba÷" üzerine yaratÕlan pembe hayaller ile sendika úube platformlarÕna atfedilen sözde devrimci misyonun 20 Temmuz gerçe÷i karúÕsÕnda çökmesinden olmalÕ, tüm sayÕya baútan sona ilkellik ve düzeysizlikle elele giden bir hÕrçÕnlÕk egemen. 20 Temmuz’a iliúkin olarak bu sayÕnÕn neredeyse üçte ikisini kapsayan bir sürü bozuk boú lafÕn içinde, denebilir ki tek anlamlÕ de÷erlendirme (aúÕrÕ bozuk Türkçesine ra÷men) úu aúa÷Õdaki sözlerden ibarettir: “Olaylar ve olgular, bir kez daha gösterdi ki, fabrika çalÕúmasÕ; hareketin fabrikalarda kök salmasÕ için, tüm enerjiyi harcama, tayin edici önemdedir.” Bu gizli bir hüzün dolu sözler, 20 Temmuz’un beklenenden 54
çok çok zayÕf geçmesinin, sendika bürokratlarÕndan umulanÕn gerçekleúememesinin yarattÕ÷Õ derin hayal kÕrÕklÕ÷ÕnÕ dile getiriyor. Bu duygu yazÕnÕn tümünde, dahasÕ sözkonusu sayÕnÕn tümünde yeterince açÕk görülebiliyor. Ne var ki bu satÕrlarÕ okuyanlar, sabah akúam sendika úube platformlarÕnÕ reklam eden, onlarÕ “Türkiye iúçi sÕnÕfÕ hareketini ileriye taúÕyacak merkezler”; “iúçi hareketinin umut ba÷layabilece÷i” biricik sendikal mihrak; “gerek ortaya çÕkÕúlarÕ itibariyle, gerekse geliúme ve yaygÕnlaúma sürecinde, burjuva sendikacÕlÕ÷ÕnÕn dayandÕ÷Õ temelleri sarsan özellikler” taúÕyan platformlar, vb. olarak sunan bu liberal kuyrukçularÕn, 20 Temmuz sonrasÕnda nihayet bu dayanaksÕz hayalleri terkettiklerini sanabilir. Oysa durum hiç de böyle de÷il. Yukardaki satÕrlara her zaman oldu÷u gibi militan bir úube platformlarÕ savunusu ile “namuslu ve dürüst”, “sÕnÕftan yana ve sÕnÕf kaygusu güden” sendikacÕlar edebiyatÕ eúlik ediyor. Bu platformlar, sÕk sÕk yapÕldÕ÷Õ gibi, “sÕnÕfÕn dinamik kesiminin atÕlÕm aracÕ” olarak tanÕmlanÕyor. Yetmiyor, daha kapsamlÕ tanÕmlara yer veriliyor. “SÕnÕfÕn sorunlarÕnÕ çözmede, dinamik bir mihrak olma özelli÷i taúÕyan ve iúçi sÕnÕfÕnÕn, sendika bürokrasisi ve burjuvaziye karúÕ yürüttü÷ü mücadelede gündeme getirdi÷i sendika úubeleri platformlarÕ” bile denebiliyor. Bu yeni liberaller bir an isteseler de baúka türlü konuúamazlar. Zira “parti”nin tüm iúçi politikasÕ “iú, ekmek, özgürlük” stratejik sloganÕ ve “sendika úube platformlarÕ” takti÷i üzerine oturuyor. Ki bu ikisi birbirine sÕkÕ sÕkÕya ba÷lÕdÕr. Birinin çökmesi ötekinin de çökmesidir. Daha da önemlisi, “sÕnÕfÕn öncüsü”nün úimdiden kazanÕlmÕú bulundu÷u, sÕnÕfÕn kitlesinin de kazanÕlmakta oldu÷u, zaten daha úimdiden “parti” ile “sÕnÕfÕn ana kitlesi arasÕnda giderek güçlenen bir ba÷ kuruldu÷u” türünden efsanelerin oturdu÷u asÕl temel de, tam da “parti”nin bu sendika úube platformlarÕ politikasÕ ve prati÷idir. Onun iflasÕnÕn itirafÕ tüm politikanÕn, dolayÕsÕyla tüm efsanenin çökmesi demektir. Böyle olunca, bu baylar úube platformlarÕnÕn kaba tutarsÕzlÕklarÕndan dolayÕ zaman zaman 55
yakÕnsalar da, stratejik angajmandan dolayÕ dönüp yine onu savunmak durumunda kalÕyorlar. Bunun traji-komik bir örne÷i için, østanbul Sendika ùubeleri Platformu’nun 4 A÷ustos ‘93 tarihli bildirisi üzerine yazÕlmÕú yazÕya bakÕlabilir. (SendikaSiyaset øliúkisi ve Siyasetsiz Sendika, Özgürlük DünyasÕ, sayÕ: 60, Ekim ‘93, s. 34-38). Sözkonusu bildirisinde østanbul ùubeler Platformu, liberallerimizin “sÕnÕfÕn ana kitlesine ulaútÕk” üzerine yarattÕ÷Õ úamatayÕ hedef almÕú ve úunlarÕ söylemiúti: “østanbul Sendika ùubeler Platformu hiç bir partinin, siyasi görüúün güdümünde olmadÕ÷ÕnÕ ve bundan sonra da olmayaca÷ÕnÕ açÕkça belirtir. Platformun hedefi ideolojik de÷ildir...”. Tutum ve konum yeterince net, Ama neyleyelim ki, yeni dönem liberalleri bu platformlara muhtaç olmak ne kelime, düpedüz mahkumdurlar. AydÕnlÕk, 20 Temmuz de÷erlendirmelerinde, sÕnÕf hareketinin úube platformlarÕ úahsÕnda “kendi güç ve önderlik odaklarÕ”nÕ yarattÕ÷ÕnÕ, bu oda÷Õ oluúturan platformlarÕn “her aúamada iyi bir sÕnav” verdi÷ini yazmÕútÕ. D. Sesi ise, hazÕrlÕk aúamasÕnda çok iyi bir sÕnav veren úube platformlarÕnÕn 20 Temmuz’da, yani “belirlenen kararlarÕ uygulama” aúamasÕnda pek de iyi bir sÕnav veremedi÷ini itiraf etmek zorunda kalÕyor. Ço÷u úubenin eylemden kaçtÕ÷ÕnÕ, hatta içlerinden bazÕlarÕnÕn “eylem kÕrÕcÕlÕ÷Õna varan tutumlar” gösterdi÷ini yazÕyor. Fakat bunu hemen izleyen satÕrlarda sonuç olarak ortaya koydu÷u yargÕ, AydÕnlÕk’Õnkinden hiç de farklÕ de÷il: “Sendika PlatformlarÕ’nÕn tutumunda, önemli bir atÕlÕm; düzen ve sendika a÷alarÕnÕn tüm tehdit ve baskÕlarÕna ra÷men, iúçilere do÷ru mesajlar verebilme cesaretinin gösterilmesidir.” Kendi aralarÕnda koordinasyonu sa÷layan ve “kimi sendika genel merkezleriyle ortak tutum belirleyen ùubeler Platformu, elbette iúçi sÕnÕfÕnÕn güven ve deste÷ini kazanacaktÕr.” Evet, aynen böyle! 20 Temmuz’un ardÕndan ve 20 Temmuz’un gösterdiklerine ra÷men, kuyrukçu liberaller iúçilere sendika bürokratlarÕna güvenmelerini, onlarÕ desteklemelerini telkin edebiliyorlar! 56
20 Temmuz’da bir kez daha açÕ÷a çÕkan çÕplak gerçeklere ra÷men devrimcilik adÕna böyle de÷erlendirmelerin yapÕlabilmesi yüzkÕzartÕcÕdÕr. Fakat sorunun açÕklamasÕ, bunu yapanlarÕn gerçekte devrimci olmamalarÕ ya da artÕk devrimcilikten kopmuú olmalarÕndadÕr. Böyle bakÕlÕnca ortaya konulan davranÕú úaúÕrtÕcÕ gelmeyecektir. SÕnÕf hareketinde bir parça etki kazanmak için hemen tümü de reformist olan ara kademe sendika bürokratlarÕnÕn kuyru÷una sÕmsÕkÕ sarÕlanlar, tüm umudunu bu olana÷a ba÷layanlar, sÕnÕf hareketini devrimci bir çizgide ve buna uygun düúen araçlarla ilerletme görevine yabancÕ olanlar, elbette katÕ gerçeklere sÕrt çevirerek bürokratlara dalkavuklu÷u sürdürmekten baúka birúey yapamazlardÕ. 20 Temmuz’da úube platformlarÕ gerçekten olumlu bir rol oynamÕú olsalardÕ, komünistler bunu yalnÕzca sevinçle karúÕlarlardÕ. Ne var ki olgular apaçÕk ortadadÕr. 20 Temmuz eylemi sendika úube platformlarÕnÕn samimiyetsizli÷ini ve ikiyüzlülü÷ünü en kör gözlerin görebilece÷i açÕklÕkla ortaya koymuútur. Eylem öncesinde iúçileri soka÷a ve meydanlara çÕkarmaktan sözeden ve herbirinin altÕnda çok sayÕda fabrika ve iúletme bulunan bu onlarca úube eylem günü ne yapmÕútÕr? Soka÷a ve alanlara kaç sanayi birimini, kaç fabrikanÕn iúçilerini taúÕmÕúlardÕr? TaúÕmayÕ baúarmak bir yana, bu do÷rultuda hangi somut çabayÕ harcamÕúlardÕr? Böyle olumlu bir çaba harcamak da bir yana, bu bürokratlarÕn “Haydi yürüyüúe, haydi Aksaray’a!” diyen iúçi topluluklarÕnÕ engelleyerek eylem kÕrÕcÕlÕ÷Õ bile yaptÕklarÕnÕ, bizzat liberal kuyrukçularÕmÕz itiraf etmek zorunda kalmÕyorlar mÕ? Olgular yeterince açÕktÕr. østanbul bir iúçi denizidir. Bu ildeki büyük sanayi iúletmelerinin önemli bir bölümünde platforma mensup úubeler örgütlüdür. E÷er bu yüzlerce fabrikadan yalnÕzca bir düzinesi soka÷a taúÕnsaydÕ, 20 Temmuz’un havasÕ baútan aúa÷Õ de÷iúirdi. Oysa Aksaray ve Kartal’a iúçilerden çok memurlar geldi. Aksaray’a yalnÕzca TÜMTøS gibi önemsiz bir iúkolunun bir grup iúçisiyle, yine marjinal bir kaç iúletmenin iúçileri gelebilmiútir. Kartal’a ise 57
bir grup yol iúçisi ile deri iúçisi katÕlmÕú, fabrika düzeyinde herhangi bir toplu iúçi katÕlÕmÕ olmamÕútÕr. Ankara’da durum hepten kötüdür. øzmir’de ise, toplanma noktasÕ olan Türk-øú 3. Bölge Temsilcili÷i önüne toplanan memurlarÕn, alanda iúçi bulamayÕnca, “Memurlar burada, iúçiler nerede?” úeklinde tepkili sloganlar attÕklarÕnÕ hatÕrlatmak bile durum hakkÕnda yeterli bir fikir verebilir. Durum bu oldu÷una göre, “dinamik bir önderlik oda÷Õ” olarak sunulan úubeler platformunun o çok övülen baúarÕsÕ nere-de? 1 MayÕs gibi politik bir eylemde 70 bin kiúinin alanlara toplandÕ÷Õ østanbul’da ve üstelik 5 Nisan gibi isyan ettirici bir saldÕrÕnÕn ardÕndan, bir genel eylem gününde ancak 10-15 bin iúçi ve memurun alanlara toplanmÕú olmasÕnÕ baúarÕ saymak için, kiúinin sendika bürokratlarÕna iflah olmaz bir özürcü ve dalkavuk olmasÕ lazÕm. 5 Nisan’Õn ardÕndan hoúnutsuzluklarÕ katmerleúen sÕnÕf kitlelerinin eylem iste÷i ve potansiyelinden kuúku duyulamayaca÷Õna göre, ortada iki ana ihtimal var. Ya sendika úubeleri eylem günü ve baúarÕlÕ bir eylem için yeterli çabayÕ göstermiúlerdir, fakat tüm bu gayretlerine ra÷men, gerekli araç ve mekanizmalardan yoksun olduklarÕ, yani sÕnÕf tabanÕyla organik örgütsel ba÷lara sahip bulunmadÕklarÕ için ve daha da önemlisi, onlara yeterli güveni veremedikleri için iúçileri soka÷a dökememiúlerdir. Ya da, önden ettikleri tüm iddialÕ laflara ve somut eylem ça÷rÕlarÕna ra÷men, eylem günü pek az istisna dÕúÕnda iúçileri eyleme yöneltmek için herhangi bir çaba sarfetmemiúler, dahasÕ tabandan ortaya çÕkan muhtemel inisiyatifleri bile yer yer dizginlemiúlerdir. Birinci olasÕlÕk tüm iyiniyetlerine ra÷men úube yönetimlerinin bugünkü durumlarÕyla gerçekte sÕnÕftan kopuk bürokratlar oldu÷unu gösterir. Bu durumda, onlarÕ sÕnÕf hareketinin “dinamik önderlik oda÷Õ” olarak sunmak için kiúinin kör ve úaúkÕn olmasÕ gerekir. økinci olasÕlÕk, úube yönetimlerinin, sÕnÕftan kopuk bürokratlar olmanÕn da ötesinde, ikiyüzlü siyasal sahtekarlar oldu÷unu gösterir. Bu durumda da bunlardan oluúan bir platformu iúçilere umut 58
ba÷layabilecekleri biricik sendikal mihrak olarak sunmaya kalkmak, gafletten de öteye, sÕnÕf hareketine gerçek bir ihanettir. Gerçekte ise durum yukarÕdaki iki olasÕlÕ÷Õn toplamÕdÕr. Bu iki farklÕ durum aslÕnda platformlarÕn bugünkü gerçek bileúimini vermektedir. Bir kÕsÕm yönetici iyi niyetli, sÕnÕfÕn iktisadi-demokratik haklarÕ için birúeyler yapmak iste÷inde, fakat reformist ve sÕnÕftan kopuk bürokrattÕr. Di÷er bir kÕsÕm yönetici ise, taban baskÕsÕ karúÕsÕnda ve kuúkusuz, bu baskÕyÕ boúa çÕkarmak ve kendinden öteye, somutta sendika merkezlerine yöneltmek için görünürde “sÕnÕftan yanadÕr”, gerçekte ise sÕnÕf eyleminden öcü gibi korkan sahtekar bürokrattÕr. Herúeye ra÷men bu bürokratlara belli kararlar aldÕrmak ve belli ça÷rÕlar yaptÕrmak sÕnÕf hareketi için elbette bir olanaktÕr. Böyle bir olana÷a sÕrt çevirmek ya da onun önemini küçümsemek çocukça bir budalalÕk olur. Fakat taban baskÕsÕnÕn ve devrimci hareketin genel baskÕsÕnÕn “yan ürünü” bu olana÷Õ alÕp abart-mak, bundan reformist bürokratlar için olmadÕk sonuçlar çÕkarmak, bunu “önderlik oda÷Õ” (øP) ya da “dinamik iúçi mihrakÕ” (TDKP) gibi tanÕmlamalara dayanak yapmak için ya kör olmak, ya da bu bürokratlarla aynÕ ideolojik-politik platformda bulunmak gerekir. Kuúku yok ki øP ve TDKP için geçerli olan bu ikincisidir. Onlar sendikal bürokrasinin alt kademelerinde kendini gösteren reformist demokratizmin politik plandaki iki gerçek temsilcileridirler.
Liberal kuyrukçulu÷un temelleri ve anlamÕ øúçi sÕnÕfÕnÕn iktisadi çÕkarlarÕ ve bu çÕkarlarla ba÷lantÕlÕ kÕsmi demokratik istemleri için mücadele yürütmek -eski DøSK’in iúçi sÕnÕfÕ hareketi tarihi içinde oynadÕ÷Õ rol sanÕyoruz en iyi böyle özetlenebilir. HÕzlÕ kapitalist geliúmenin sosyopolitik sonuçlarÕnÕn kendini her alanda göstermeye baúladÕ÷Õ ‘60’lÕ yÕllar, aynÕ zamanda, iúçi sÕnÕfÕnÕn aúÕrÕ sömürüye ve kötü çalÕúma koúullarÕna karúÕ kÕsmi demokratik haklar için mücadeleye atÕldÕ÷Õ yÕllar oldu. Grev ve toplusözleúme 59
haklarÕnÕn kazanÕldÕ÷Õ bir dönemde Türk-øú sÕnÕfÕn bu alandaki potansiyeline barikat oluúturunca, buna ilerici bir tepki olarak DøSK do÷du. AdÕndaki “devrimci” ibaresine ra÷men DøSK hiçbir zaman sol reformist bir çizgiyi aúamadÕ, fakat sÕnÕfÕn iktisadi mücadelesine ve dar demokratik istemlerine belli sÕnÕrlar içinde hep karúÕlÕk verdi. Zaman zaman kendisine egemen olan politik e÷ilimlerdeki tüm de÷iúme ve oynamalara ra÷men, nispeten bilinçli dinamik bir tabana sahip olmanÕn da avantajÕyla DøSK, tüm ‘80 öncesi tarihi boyunca bu sÕnÕrlar içindeki bir mücadeleci kimlikle özdeúleúti. DøSK’in sendikal cephede ve iktisadi mücadele alanÕndaki nispi üstünlü÷ünü ve ilerici rolünü açÕklamak gereksizdir. Bu sÕnÕf hareketi tarihine malolmuú basit bir gerçektir. KÕsmi demokratik istemlere dayalÕ siyasal mücadelesine ise, görkemli 1 MayÕs gösterilerinden DGM direniúlerine kadar bir dizi demokratik anti-faúist eylemi ve etkinli÷i örnek olarak sÕralamak mümkün. Fakat buna ra÷men dönemin tüm devrimci akÕmlarÕ DøSK’e egemen politikayÕ reformist-sÕnÕf iúbirlikçisi olarak nitelemekteydileler ve kuúkusuz bunda haklÕlardÕ da. Zira DøSK, kendisine egemen revizyonist-reformist akÕmlar nedeniyle, sÕnÕfÕn kÕsmi talepleri u÷runa mücadelesini genel devrimci iktidar mücadelesine ba÷layan bir politik konumdan yoksun oldu÷u gibi, bu devrimci perspektife karúÕ revizyonist-reformist odaklarÕn elin-de bir kalkandÕ da. Reformist-sÕnÕf iúbirlikçisi ithamÕ, DøSK’in sendikal tutumundan çok politik konumuna yöneltilmiúti. Konumuz DøSK olmadÕ÷Õ için sözü kÕsa kesmek zorundayÕz. ùuraya gelmek istiyoruz. 12 Eylül, revizyonist-reformist politikalarÕn egemenli÷inde içten içe çürüyen ve kan kaybeden DøSK’e öldürücü bir darbe vurdu, eski DøSK’i tarihe gömdü. DøSK’in bu akibete u÷radÕ÷Õ yÕllar, aynÕ zamanda, iúçi sÕnÕfÕnÕn a÷Õr bir sömürüye tabi tutuldu÷u ve zaten yasal planda çok sÕnÕrlÕ olan bir dizi demokratik hakkÕnÕn da gaspedildi÷i yÕllar oldu. Bunun iúçi sÕnÕfÕnda biriktirdi÷i hoúnutsuzluk ve 60
hoúnutsuzlu÷un kendisini ‘80’li yÕllarÕn ikinci yarÕsÕndan itibaren ortaya koymasÕ, sÕnÕf hareketindeki geliúme, ‘89 BaharÕ ve ‘90 yÕlÕnÕn direniúleri, tüm bunlar bilinmektedir. Bu geliúmede en dikkate de÷er olgulardan biri, hareketin tümüyle tabandan gelmesi, taban dinamizminin sÕnÕf hareketine yol açmasÕdÕr. Bu geliúme, 12 Eylül dönemini kaba bir ihanet içinde geçirmiú, sermayenin sÕnÕfa yöneltti÷i saldÕrÕya seyirci kalmÕú, bunun da ötesinde, cunta hükümetlerinde yer alarak bizzat desteklemiú Türk-øú bürokrasisinde de, elbette yankÕ bulacaktÕ. Bürokratlar iúçi sÕnÕfÕnÕn bazÕ ekonomik ve demokratik istemlerini seslendirmek, iúçi sÕnÕfÕnÕn bu do÷rultuda gösterdi÷i eylemlili÷i gönülsüzce ve ikiyüzlüce sahiplenmek zorunda kaldÕlar. Do÷al olarak bu etki, tabana daha yakÕn olan ve yönetici olmanÕn ayrÕcalÕklarÕndan daha az yararlanan sendika alt kademelerinde daha büyük oldu. Sendika kongrelerinde bu yönetimler bir ölçüde de÷iúti, sÕnÕfÕn hak istemlerine karúÕ daha duyarlÕ olan ya da öyle görünen unsurlar yer yer yönetimlere geldiler. Sendika úube platformlarÕ sÕnÕf hareketindeki bu geliúmenin “yan ürünleri” oldular. Onlar sÕnÕf hareketindeki geliúmenin kendisinden do÷madÕlar. YalnÕzca, sÕnÕf tabanÕndaki büyük hoúnutsuzluk ve mücadele iste÷i karúÕsÕnda, alt kademe sendika bürokratlarÕnÕn kendine çeki düzen vermek ihtiyacÕnÕn ifadesi oldular. SÕnÕf hareketinin önünde de÷illerdi, arkasÕndan geldiler. Onun ekonomik ve kÕsmi hak taleplerinin sözcüsü olmaya, bunu kendileri için bir sendikal politika platformu yapmaya çalÕútÕlar. DolayÕsÕyla onlarÕnki sÕnÕf hareketine önderlik de÷il, deyim uygunsa bu hareketin üzerine oturmaktÕ. DøSK’in ‘70’li yÕllardaki yükseliú süreci içindeki konumu da buydu. Ne var ki DøSK aktifti, lafta kalan eylem ça÷rÕlarÕ yapmakla kalmÕyor, bunu bizzat örgütlüyor ve yürütüyordu. Örne÷in DGM saldÕrÕsÕ gündeme geldi÷inde kendi etkinli÷indeki sÕnÕf kitlesini harekete geçiriyordu. 16 Mart ö÷renci katliamÕ gerçekleúti÷inde, genel greve gidiyordu. Kitlesini anti-faúist gösterilere katÕyor, bu do÷rultuda çaba harcÕyordu. Bir kÕsÕm demokratik siyasal 61
istemi sÕnÕf kitlelerine mal etmek ve toplumun gündemine sokmak için aktif çaba harcÕyordu, vb. Ya úimdiki sendika úubeler platformu bürokratlarÕ ne yaptÕlar ve ne yapÕyorlar? Bunlar Türk-øú merkezindeki hainleri aúan hangi pratik adÕmÕ atmÕúlardÕr? Hangi eylemi onlara ra÷men gündeme getirmiú ve gerçekleútirmiúlerdi? YÕllardÕr varlar, pratik olarak ne yapmÕútÕr bu platformlar? Hangi ciddi politik ve eylem-sel çÕkÕúÕ göstermiúlerdir.? Kürt halkÕ katliamdan geçiriliyor, toplum her türlü demokratik haktan yoksun bÕrakÕlmak isteniyor, iúkence, cinayet, zulüm kol geziyor, yüzbinlerce iúçi soka÷a atÕlÕyor, øMF reçeteleri uygulanÕyor, iúçi sÕnÕfÕ açlÕ÷a ve iúsizli÷e terkediliyor vb., vb... østanbul, øzmir, Ankara, Eskiúehir gibi temel sanayi kentlerindeki, demek oluyor ki toplumun nabzÕnÕn attÕ÷Õ sanayi merkezlerindeki sÕnÕf tabanÕ üzerine oturan bu platformlar, tüm bunlara karúÕ ne yapmÕúlardÕr? Aradan tam bir yÕl geçmiútir, bu bürokratlar østanbul gibi bir kentte 26 Eylül ‘93 toplantÕsÕndan beri bir yeni iúçi temsilcileri toplantÕsÕnÕ neden gerekli görmemiúlerdir? 5 Nisan’dan sonra, 1 MayÕs’tan önce, 20 Temmuz’dan önce ve sonra, böyle toplantÕlar kesin bir zaruret de÷il midir? Bu tür toplantÕlar neden yapÕlmamÕútÕr ve yapÕlmÕyor? Bu tür toplantÕlar neden kurumlaútÕrÕlmÕyor? Genel grev üzerine bunca laf ediliyor da, neden tabanda, fabrika ve iúyerlerinde iúçi komiteleri, genel grev komiteleri oluúturulmuyor? Bu sorular ço÷altÕlabilir. Fakat sendika úube platformlarÕnÕn gerçekte ne olduklarÕ, ne ifade ettiklerini anlamak, ortaya çÕkarmak için bu türden bir kaç sorunun sorulmasÕ bile yeterlidir. Sonuç bu platformlarÕn pasif ve bürokratik bir reformizmi temsil ettikleridir. Bu halleriyle, sÕnÕf hareketinin önüne örülmüú daha incelikli yeni bir barikattan baúka bir úey olmadÕklarÕdÕr. Bu platformda yer alan ve platformun “sol” kanadÕnÕ oluúturan bir kÕsÕm sözde “sosyalist” úube baúkanÕnÕn 27 Mart seçimlerinde 2. cumhuriyet programÕnÕ açÕk açÕk savunan SHP adayÕ Zülfü Livaneli için kamuoyuna yönelik açÕk destek ça÷rÕsÕ yaptÕ÷ÕnÕ hatÕrlatmak, belki de çok 62
úey söylemekten daha açÕklayÕcÕdÕr. Fakat liberal kuyrukçularÕmÕzda liberal yanÕlsamalarÕ yaratan Türkiye’nin bugünkü kendine özgü koúullarÕdÕr. Sermaye düzeninin çözümsüz sorunlarÕ ve yaúamakta oldu÷u yapÕsal kriz ortamÕnda, mevcut merkezi sendika bürokrasisi sÕnÕfÕn iktisadi ve kÕsmi demokratik istemlerine bile sahip çÕkamamaktadÕr. Böyle olunca, bu dar ve sÕnÕrlÕ istemlere belli bir biçimde sahip çÕkanlar, böyle bir mücadeleden yana olanlar ya da öyle görünenler, liberal kuyrukçular için “namuslu ve dürüst”, “dinamik ve mücadeleci”, “sÕnÕftan yana ve sÕnÕf kaygusu güden” sendikacÕlar payelerini rahatlÕkla kazanabiliyorlar. Oysa böyle bir mücadele platformu, her yerde ve her zaman burjuva reformist sendikacÕlÕ÷Õn ve onun politik alandaki izdüúümü olan liberal iúçi politikacÕlÕ÷ÕnÕn gerçek zeminidir. Bu reformist platform hain sendika merkezleri karúÕsÕnda iúçi sÕnÕfÕnÕn seçene÷i olmak bir yana, sÕnÕf hareketinin devrimci geliúmesi önünde yeni bir engeldir. Böyle bir platformu desteklemek, sarÕ sendikacÕlÕk karúÕsÕnda pembe sendikacÕlÕ÷Õ, burjuva gericili÷i karúÕsÕnda burjuva reformizmini desteklemektir. Fakat hemen ekleyelim ki, alt kademe sendika bürokratlarÕna bu payeleri bu kadar kolay verenlerin tutumu basit bir liberal yanÕlsama de÷ildir. Bu gerçekte böylelerinin son yÕllarda ulaútÕ÷Õ yeni konumun sÕnÕf hareketine yaklaúÕmda ortaya çÕkan do÷al bir yansÕmasÕdÕr. ‘80 öncesinde devrimci-demokrattÕlar. ùimdi devrimcilik aúÕnÕp eridi, geriye yalnÕzca demokratlÕk, yani o kaba burjuva demokratik ufuk kaldÕ. Burjuva ya da küçükburjuva demokratizminin sÕnÕf hareketi alanÕndaki yansÕmasÕ ise her zaman ekonomizm, kendili÷indencili÷in kutsanmasÕ, liberal bir iúçi politikacÕlÕ÷Õ olmuútur. øúçi sÕnÕfÕ hareketinin kendini az çok göstermeye baúladÕ÷Õ her burjuva toplumda, sÕnÕfÕn dar iktisadi istemleri ve bunlarla ba÷lantÕlÕ demokratik siyasal istemleri üzerine oturan burjuva liberal bir iúçi politikasÕ için uygun bir zemin var demektir. Bu temele dayalÕ bir mücadele genellikle iúçi sÕnÕfÕnÕn kendili÷inden geliúimi ile oluúur ve Lenin’in trade-unionculuk olarak ifade 63
etti÷i bir sendikalizmde ifade bulur. Trade-unionculuk burjuva anlamda politikleúmiú bir iúçi hareketini anlatÕr. “SendikacÕlÕk (trade-unionizm), kimilerinin sandÕ÷Õ gibi, ‘siyaseti’ tümüyle dÕúlamaz. Sendikalar her zaman bazÕ siyasal (ama sosyaldemokrat olmayan) ajitasyon ve mücadele yürütmüúlerdir” (Lenin, Ne YapmalÕ?). Ço÷u kere sÕnÕf hareketinin ilk politizasyonu böyle gerçekleúmiútir. Türkiye iúçi sÕnÕfÕ hareketi tarihinde DøSK’in oynadÕ÷Õ olumlu rol de budur. ølk ifadesini reformist bir sendikalizmde bulsa da, bu, bu politik zeminin salt sendikalar tarafÕndan tutuldu÷u anlamÕna gelmez. Tersine bu zemin üzerine politika yapan burjuva ya da küçük-burjuva politik akÕmlar her ülkenin kendine özgü tarihsel koúullarÕ içinde ve kendine özgü bir biçimde oluúur ve bunlar zaman içinde reformist sendikacÕlÕk akÕmÕ ile buluúurlar. Bu reformizm ile reformist sendikacÕlÕkta ifade bulan bir sÕnÕf hareketinin buluúup birleúmesidir. Reformist politik partiler bu buluúmanÕn temsilcisi ve taúÕyÕcÕsÕdÕrlar. Reformist politik akÕm ya da parti, kendili÷inden geliúmenin sÕnÕf hareketinde yarattÕ÷Õ sÕnÕrlÕ ufku bir program haline getirir, bunun üzerine oturur ve sÕnÕf hareketini bu çerçevenin içinde kötürümleútirir. øúçi sÕnÕfÕ, burjuva politik akÕmlarÕn dümen suyunda, kendi ba÷ÕmsÕz devrimci sÕnÕf kimli÷inden ve tutumundan yoksun kalÕr. øngiltere’de øúçi Partisi sendikalizmden do÷du. Bir çok Avrupa ülkesinde baúlangÕçta sosyalist bir çizgiyi temsil eden partiler sonradan yozlaúarak ya da ondaki gerili÷e boyun e÷erek burjuva reformist iúçi partileri haline geldiler. Sonradan benzer bir evrimi revizyonist çizgiye kayan komünist partileri yaúadÕ. Bütün bu partilerin politik çizgisinin özü ve esasÕ, sÕnÕfÕn düzen içi kÕsmi çÕkarlarÕ ile burjuva düzenin genel çÕkarlarÕnÕ ba÷daútÕrmaktan oluúmaktadÕr. Bunun artÕk olanaksÕzlaútÕ÷Õ koúullar (emperyalist savaú, kapitalizmin krizi, faúizm, vb.) bu parti ve akÕmlarÕn çöküntüsünü de beraberinde getirmiútir genellikle. SÕnÕf hareketi böylesi süreçleri Türkiye’de yaúamÕútÕr. ‘60’lÕ yÕllarda, liberal bir iúçi politikasÕ izleyen TøP’in burjuva 64
sendikacÕlÕk hareketinden (Türk-øú) do÷masÕ, sonra bir baúka çizgide DøSK’le buluúmasÕ yaúandÕ. ‘70’li yÕllarda DøSK (baúta TKP) revizyonist akÕmlarÕn sosyal-reformizmiyle içiçe geçti. ArdÕndan ikisi birden burjuva reformist CHP’nin eklentisi haline geldiler. Bu bizi tartÕúmamÕz bakÕmÕndan canalÕcÕ olan soruna getiri-yor. 12 Eylül’den itibaren eski DøSK artÕk yoktur. KÕsmi istemler u÷runa mücadele üzerine oturan eski sosyal-reformist akÕmlar iflas etti ve ‘80’li yÕllarda çöktü. Oysa ‘80’li yÕllarÕn ikinci yarÕsÕndan itibaren iúçi sÕnÕfÕnÕn ekonomik ve kÕsmi demokratik istemlere dayalÕ bir kendili÷inden hareketi oluútu ve dalgalÕ bir seyir içinde sürekli geliúti. Tam da bu koúullarda, DøSK’in ve liberal bir iúçi politikasÕ izleyen sosyal-reformist akÕmlarÕn yoklu÷u, liberal iúçi politikacÕlÕ÷Õ alanÕnda temelli bir boúluk demektir. Do÷a gibi toplumun da boúlu÷u uzun süreli kaldÕramadÕ÷Õ herkesçe bilindi÷ine göre, soru úudur: Bu boúluk ‘80’li yÕllarÕn ikinci yarÕsÕndan itibaren ve bugün, sendikal planda ve politik planda, nasÕl ve kimler tarafÕndan doldurulmaktadÕr ya da doldurulmaya çalÕúÕlmaktadÕr? YanÕtÕ için sözü uzatmÕyoruz. Bu boúlu÷un sendikal planda adayÕ sendika úube platformlarÕ, politik planda adaylarÕ SP (bu-gün øP) ve TDKP oldular. økinciler, politik platformu tutanlar, birincileri, yani úube platformlarÕnÕ, çoktan kabul ettiler. Hararetle ve neredeyse koúulsuz olarak sürekli destekliyorlar. Boúlu÷u tek baúlarÕna doldurabilmek için de kendi aralarÕnda adÕ konmamÕú bir sÕkÕ rekabet içinde bulunuyorlar. (Nesnel yakÕnlaúma ve öznel çekiúme!). Fakat birinciler, yani sendika úube platformlarÕ, hem ikincilerin verdi÷i karúÕlÕksÕz sendikal ve politik destekten en iyi biçimde yararlanÕyorlar. Fakat hem de, onlarÕn kendilerine muhtaç olmanÕn da ötesinde mahkum olduklarÕnÕ gördükçe, henüz naz ediyor, gönüllü destekçilerine ço÷u kere burun kÕvÕrÕyorlar. Arada bu politik muhataplarÕ tersliyorlar bile. (østanbul Sendikalar ùube Platformu’nun yukarÕda andÕ÷ÕmÕz 26 A÷ustos 1993 tarihli açÕklamasÕ hatÕrlansÕn). 65
Ne var ki bu gerek øP gerekse TDKP’nin, tam da sendika alt kademeleriyle bu sorunlu iliúkilerinden güç alarak, sÕnÕf hareketiyle “tarihsel buluúma”yÕ artÕk gerçekleútirdikleri konusunda bizi temin etmelerine engel de÷il. Bu konudaki iddialarÕyla bugün iúi adeta çÕ÷ÕrtkanlÕ÷a vardÕrmÕú bulunuyorlar. Biz burada, herbirinin bu “tarihsel buluúma” iddialarÕna, kendilerinin birer “tarihsel” açÕklamasÕndan örnekler vermekle yetinece÷iz. TDKP’yle baúlÕyoruz. Tarihsel açÕklamaya tarihsel vesile ’93 1 MayÕs eylemleri. TDKP-MK adÕna eylemlerin ardÕndan yayÕnlanan “AçÕklama ve Ça÷rÕ”da, aynen úunlar söyleniyor: “Bu 1 MayÕs eyleminde, iúçi sÕnÕfÕnÕn harekete geçen, politik e÷ilimlerini açÕkça ortaya koyan kesimleri, sadece østanbul’da de÷il, bütün ülkede, Türk-øú bürokrasisi baúta olmak üzere, sÕnÕf dÕúÕ reformist ve “sosyalist” gruplarÕ bir kenara itmiú, büyük ölçüde partimizin sloganlarÕ, pankartlarÕ ve örgütleri etrafÕnda toplanmÕútÕr. Görülmüútür ki, iúçi sÕnÕfÕ içinde partimizden ve örgütlerinden baúka herhangi bir kayda de÷er bir devrimci politik akÕm ve örgüt yoktur.” (Ö. DünyasÕ, sayÕ:56, Haziran ‘93, s.28) Evet, yanlÕú okumadÕnÕz, aynen böyle! Ne var ki biz, 12 Eylül’ün hemen öncesinde “partimizin iktidar adayÕ” haline geldi÷ini de bildi÷imiz için, bulutlarÕn üzerinden yapÕlan bu temaúalara fazlasÕyla alÕúkÕnÕz. Bir de acÕ gerçekleri ortaya çÕkaran úu 12 Eylüller ya da 20 Temmuzlar olmasa! SÕra úimdi de øP’de. O tarihsel açÕklamasÕnÕ bir baúka tarihi güne, bu yÕlÕn 9 Nisan’Õnda gerçekleúen Zonguldak mitingi sonrasÕna denk getirdi. 10 Nisan tarihli Parti Meclisi Bildirisi, “9 Nisan’daki Zonguldak øúçi Mitinginde bir tek øúçi Partisi vardÕ” diyor. Bunun ne anlama geldi÷ini görmek için Parti Meclisi tutanaklarÕna bakalÕm: “Bugün, Türkiye’de ilk kez iúçi hare-keti burjuva partilerinin tümüne karúÕ tavÕr aldÕ. Bu çok önemli bir geliúmedir. Zonguldak mitinginde bir tek parti vardÕ: øúçi Partisi. Biz 80 bin oy aldÕk ama iúçi eyleminde birinci partiydik. Türkiye baúka bir döneme girdi. 66
Karabük’te, Zonguldak’ta, øzmit’te, iúçi mücadelelerinde bizim partimiz var. ...1970 yÕlÕndan beri bütün kitlesel eylemlerde, mitinglerde varolan dÕúÕmÕzdaki sosyalist sol ilk defa Zonguldak mitinginde yoktu. Bu olgu sosyalizm adÕna yola çÕkacak insanlarÕn yönelece÷i adresin netleúmesi bakÕmÕndan çok önemlidir. (Teori, sayÕ: 53, MayÕs ‘94, s. 3, 42, 46) YalnÕzca liberal iúçi politikacÕlÕ÷Õnda de÷il, yalnÕzca sendikal bürokrasiye kuyrukçulukta ve avukatlÕkta da de÷il, yalana dayalÕ bir propaganda çÕ÷ÕrtkanlÕ÷Õnda bile birbirlerine ne kadar çok benziyorlar!
ùubeler platformuna methiye! Sendika úube platformlarÕna liberal kuyrukçular tarafÕndan düzülmüú övgülerin bunca örne÷i verildikten sonra bir de sorunu böyle ara baúlÕk konusu etmek úaúÕrtÕcÕ görünebilir. Bizi buna iten, böyle bir sorunun ele alÕndÕ÷Õ bir tartÕúmada TDKP Merkez YayÕn OrganÕ Devrimin Sesi’nin temel bir yazÕsÕndaki de÷erlendirmelerin atlanamayaca÷Õ inancÕdÕr. Bu gerçekten sorunu ek-sik bÕrakmak olurdu. Uzun boylu söz söylemeye gerektirmeyecek açÕklÕktaki bu yazÕdan belli pasajlar aktarmakla yetinece÷iz büyük ölçüde. YazÕ Devrimin Sesi’nin 16-31 A÷ustos 1993 tarihli 165. sayÕsÕnda yayÕnlandÕ. Çok önemli görülmüú olmalÕ ki, Özgürlük DünyasÕ’nÕn Eylül ‘93 tarihli 59. sayÕsÕnda yeniden yayÕnlandÕ. YazÕnÕn hareket noktasÕ Türk-øú merkez yönetiminin o günlerde imzaladÕ÷Õ satÕú sözleúmeleri. Fakat asÕl içeri÷i ve gerçek amacÕ, Türk-øú merkez yönetimine karúÕ sendika alt kademelerini iúçi sÕnÕfÕna umut ba÷layabilece÷i yeni bir sendikal mihrak olarak sunmak, yani iúçi sÕnÕfÕ saflarÕnda alt kademe sendika bürokratlarÕ hakkÕnda reformist hayaller yaymak. Bunun nasÕl yapÕldÕ÷Õ, úiirsel bir methiye içinde nasÕl kendinden geçildi÷i gerçekten görülmeye de÷er. BaúlÕyoruz. Sendika merkezlerini suçlayan kÕsa bir giriúin ardÕndan “O Halde Ne YapÕlmalÕdÕr?” ara baúlÕ÷Õ geliyor ve 67
bu baúlÕk altÕnda úunlar söyleniyor: “ ... ‘iú baúa düúmüútür’, ‘umudumuz kendi elerimizdedir’. DünyanÕn her yerinde iúçi sÕnÕfÕ mücadelelerinin hergün yeniden kanÕtladÕ÷Õ bu úiarÕn gere÷ini yerine getirmekten baúka bir seçenek yoktur.” “Son yÕllarÕn mücadeleleri zaten iúçi sÕnÕfÕnÕn ileri kesimlerinin ve önemli bir bölümünün, baúlÕca iúçi merkezlerinde ‘kendi gelece÷ini eline alma’ya yöneltmiú bulunuyor. ‘Yerel sendika platformlarÕ’ bu gerçe÷in açÕk ve somut bir ifadesi olarak, bir kez daha sÕnÕf hareketinin sorumluluklarÕnÕ do÷rudan üstlenme göreviyle karúÕ karúÕya gelmiú bulunmaktadÕr. ... øúçi hareketinin umut ba÷layabilece÷i baúkaca bir sendikal mihrak da yoktur.” Uzunca bir baúka arabaúlÕ÷Õ ise úu sözler izliyor: “Yerel sendikal platformlar, gerek ortaya çÕkÕúlarÕ itibarÕyla, gerekse geliúme ve yaygÕnlaúma sürecinde, burjuva sendikacÕlÕ÷ÕnÕn dayandÕ÷Õ temelleri sarsan özellikleri geliútirme e÷ilimine sahip oldular. ... Yerel sendikal platformlar, mevcut sendika merkezlerinin tümüne ra÷men bir mücadele ve birlik alternatifi olarak ortaya çÕktÕlar. Ortaya çÕkÕúlarÕndan itibaren, ba÷lÕ bulunduklarÕ konfederasyondan ve iúkolundan ba÷ÕmsÕz olarak, ortak sÕnÕf çÕkarlarÕnÕn dayattÕ÷Õ bir sorumlulu÷u temsil ettiler ve giderek belirgin bir úekilde, temsilcilere, fabrika ve iúletmelerdeki ileri iúçilere dayanma e÷ilimi içinde oldular. ... BaúlangÕçta 1 MayÕslar'da, bugün ise giderek sÕnÕfÕn ortak çÕkarlarÕnÕn gündeme geldi÷i her durumda, düzen sÕnÕrlarÕna mahkum olmayan, diktatörlü÷ün saldÕrÕlarÕnÕ püskürtebilecek taleplere sahiplenme, bunlarÕ mücadelenin hedefi haline getirme e÷ilimini temsil ettiler.” Okura saygÕ yeterince açÕk bu sözleri de÷erlendirmeye kalkmaktan bizi alÕkoymaktadÕr. YalnÕzca bir kaç noktayÕ eklemekle yetiniyoruz. Birincisi, bu yazÕ, TDKP-MK’nÕn sÕnÕfÕn öncüsüyle “tarihi buluúma”nÕn nihayet gerçekleúti÷ine dair tarihi açÕklamasÕndan bir kaç ay sonra yayÕnlandÕ. Böylece açÕklamada sözü edilen “sÕnÕf öncüsü”nün mahiyeti hakkÕnda Devrimin Sesi’ndeki bu yazÕ sayesinde daha somut bir fikir 68
edinmiú oluyoruz. økincisi, bu yazÕ tam da østanbul Sendika ùubeleri Platformu’nun 26 A÷ustos 1993 tarihli açÕklamasÕyla aynÕ günlere denk geldi. Bize, iúçi sÕnÕfÕnÕn “kendi gelece÷ini kendi eline almasÕ”nÕn “açÕk ve somut bir ifadesi”; “burjuva sendikacÕlÕ÷ÕnÕn dayandÕ÷Õ temelleri sarsan özellikler”in taúÕyÕcÕsÕ; “ortak sÕnÕf çÕkarlarÕnÕn dayandÕ÷Õ bir sorumlulu÷un” sahibi; “sÕnÕfÕn ortak çÕkarlarÕnÕn gündeme geldi÷i her durumda, düzen sÕnÕrlarÕnÕ” aúan bir mücadelenin temsilcisi olarak sunulan sendika úube platformlarÕnÕn bu en geliúmiúi, østanbul Sendika ùubeleri Platformu, kendisine yakÕútÕrÕlan ve kuúkusuz sosyalist sÕnÕf bilinci ve konumunun ifadesi sayÕlmasÕ gereken tüm bu nitelemeleri, elbette D. Sesi’ndeki yazÕdan tümüyle habersiz olarak net bir açÕklamayla adeta tekzip etti. ødeolojik politik angajmanlar içinde bulunmadÕ÷ÕnÕ, böyle hedefler gütmedi÷ini ve gütmeyece÷ini net bir biçimde ilan etti. Tam da aynÕ günlerde. RastlantÕnÕn kötü cilvesi! Üçüncüsü, A÷ustos’ta sendika úube platformlarÕnÕ sÕnÕf bilincinin cisimleúmiú ifadesi sayanlar, østanbul Sendika ùubeleri Platformunun bu açÕklamasÕnÕn ardÕndan, oturup bu sözde sÕnÕf bilinçli öncülere “Sendika-Siyaset øliúkisi ve Siyasetsiz Sendika” olamayaca÷Õ üzerine sÕnÕf bilincinin abc’sini ö÷retmeye kalktÕlar. Fakat buna úu bitiú sözlerini eklemeyi de ihmal etmediler: “øçinde bulundu÷umuz dönemde Türkiye iúçi sÕnÕfÕ hareketini ileriye taúÕyacak merkezler buralar (úube platformlarÕ-Ekim) olacaktÕr.” (Ö. DünyasÕ, sayÕ: 60, Ekim ‘93) Demiútik ya, yeni liberallerimiz ne kadar a÷layÕp sÕzlasalar da sendika alt kademelerini tutan bürokratlara muhtaç ve mahkumdurlar. Adamlar diyorlar ki, biz pek de bir úey de÷iliz, bizi abartmayÕn, bize olmadÕk úeyler yakÕútÕrmayÕn. Berikiler dönüp, ne münasebet, siz herúeysiniz, bugünkü koúullarda Türkiye iúçi sÕnÕfÕnÕn tek umudusunuz diyorlar. Traji-komedi dedi÷imiz oyun iúte budur! Yeni liberallerin sÕnÕf hareketi karúÕsÕnda oynadÕ÷Õ gerici rol de, tam da bu tutumda ifade buluyor. Sözümona sendika merkezlerinin iúçi sÕnÕfÕna ihanetini 69
teúhir eden bir yazÕ, bu durumda sÕnÕfa devrimci bir çÕkÕú yolu gösterece÷ine, dönüp sendika ara kademelerini ona yeni ve üstelik biricik umut olarak sunabiliyor.
Gelinen aúama: Sendika bürokratlarÕna muhafÕzlÕk Gerek øP, gerekse TDKP 20 Temmuz eyleminin gerçekleúmesinde kendilerine atfettikleri rollerle de birbirlerine çok benziyorlar. øP eylem sonrasÕndaki açÕklamasÕnda “øúçi Partisi’-nin genel eylemin hazÕrlanmasÕnda ve uygulanmasÕnda etkin bir rol oynadÕ÷ÕnÕ” vurguladÕ (AydÕnlÕk, 23 Temmuz ‘94). TDKP ise, 20 Temmuz’un gündeme gelme onurunu úubeler platformuna atfettikten sonra, hemen ardÕndan bunu onlarla paylaúmayÕ da ihmal etmedi: “Kuúkusuz devrimci komünistlerin, bu u÷urda devreye sokmasÕnÕn etkisi, önemli bir rol oynadÕ” (D. Sesi, Temmuz ‘94). Fakat onlar yalnÕzca birbirlerine paralel olarak sendika bürokrasisinin baúarÕlarÕnÕ paylaúmakla kalmÕyorlar, sendika bürokratlarÕna yönelen devrimci tepkiyi de birbirlerine paralel olarak gö÷üslüyorlar. øP’in bu konudaki tutumu hem yeni de÷il ve hem de úaúÕrtÕcÕ de÷il. Fakat TDKP için bu gerçekten yeni bir aúama. Ne var ki sendika bürokratlarÕna avukatlÕk yapanlarÕn gide gide iúi muhafÕzlÕ÷a vardÕrmalarÕna da úaúmamak gerekir. AydÕnlÕk’ta 20 Temmuz’un hemen ardÕndan øP adÕna yayÕnlanan tek yorum yazÕsÕ “BaúÕbozuklu÷a Önlem” baúlÕ÷Õ taúÕyordu. BaúlÕk yazÕnÕn tüm içeri÷ini veriyor. Eylem alanlarÕn-da devrimcilerin sendika bürokratlarÕna yönelen tepkisi “baúÕbozukluk” oluyor, sendika bürokratlarÕ buna karúÕ “önlem” almaya ça÷rÕlÕyor ve bu konuda øP’in sendika bürokratlarÕna militan deste÷i vaadediliyor. øP’e göre eylem için çalÕúan, kitleyi meydanlara taúÕyan “sendika önderleri”, bunun sonuçlarÕndan yararlanmaya kalkanlar ise “baúÕbozuk” devrimci gruplar. Bu arada, sendika bürokratlarÕnÕ hedefleyen sloganlarÕn “basit bir cehalet sorunu” olmadÕ÷ÕnÕ, bunun 70
“bilinçli bir hakim sÕnÕf takti÷i” dolayÕsÕyla provokasyon oldu÷u, güdülen amacÕn ise kitleleri eylemden so÷utmak oldu÷u belirtiliyor. Özetle devrimciler provokatör sayÕlÕyor ve önlem ça÷rÕsÕ yapÕlÕyor. Konuya bir sonraki sayÕnÕn baúyazÕsÕnda devam ediliyor: “BazÕ gruplar, iúçi mitinglerinde sendikacÕ yuhalamayÕ merkezi görev haline getirdiler. SendikacÕlarÕ baú düúman alan tutum fiilen sermayenin yanÕnda-dÕr”. Buna, zaten 12 Eylül generallerinin de sendikacÕlara saldÕrÕlarÕnÕ “sendika a÷alarÕ” diye sürdürdükleri, bugün ise sermayenin aynÕ úeyi yaptÕ÷Õ ekleniyor (30 Temmuz ‘94). Bu gerici demagoglar, ufak bir hile ile, sermayenin sendikal örgütlenmeye yönelen saldÕrÕsÕnÕ böylece sendika bürokratlarÕna yönelmiú göstererek onlara arka çÕkÕyorlar. TDKP ise 20 Temmuz’la ba÷lantÕlÕ olarak aynÕ soruna yine D. Sesi’nin 179. sayÕsÕnda de÷iniyor. Kuúkusuz biraz daha dikkatli ve ölçülü davranÕyor. Ne var ki “provokasyon” ithamÕ dÕúÕnda sonuç özünde pek de farklÕ de÷il. RahatsÕzlÕk tahmin edilebilece÷i gibi “Kahrolsun sendika a÷alarÕ!” sloganÕna karúÕ: “Elbette iúçi sÕnÕfÕ sendikalarÕn baúÕna çöreklenmiú sendikal bürokrasiye öfke doluydu; ama her sendikacÕnÕn da ‘a÷a’ olmadÕ÷Õ bilinmeliydi.” Bunu úu kibirli sözler izliyor: “Gösterilerde, üç beú kiúiyle sÕnÕrlÕ kalan bu grupçuklar, alanlarda kimin sayesinde bulunduklarÕnÕ göremeyecek kadar kör; komünistlere, sÕnÕftan yana sendikacÕlara karúÕ slogan atacak kadar, kendini bilmez ve úaúkÕndÕrlar”. øP’in açÕklamasÕnda yeralan fakat buraya aktaramadÕ÷ÕmÕz bir pasajda söylenenlerle neredeyse tÕpatÕp aynÕdÕr bu sözler. Tek fark, øP’in “øP ve sendika önderleri” dedi÷i yerde TDKP’nin “komünistler ve sÕnÕftan yana sendikacÕlar” demesinden ibarettir. Ekim, sayÕ:105 15 Eylül '94
71