Komünistler siyasal mücadele sahnesine yeni ç›km›fl her marksist-leninist ak›m›n yapmas› gerekeni yaparak, tüm dikkatlerini partinin inflas› sorunu üzerinde yo¤unlaflt›rd›lar. Teorik, politik ve örgütsel cephedeki görev ve hedeflerini bu çerçevede saptad›lar. Hiçbir konjonktürel dalgalanma, hiçbir d›fl bas›nç, hiçbir iç güçlük bu ana do¤rultuyu ve buna uygun bir pratik yo¤unlaflmay› engelleyemedi. (...) Geleneksel hareketin küçük-burjuva parti anlay›fl› ve prati¤inin çok yönlü bir elefltirisini yapan komünist hareketimiz, partiyi en bafl›ndan itibaren sosyalizm ile s›n›f hareketinin devrimci temellere dayal› örgütlü birli¤i olarak tan›mlad›. Bu ayn› zamanda kendi parti infla sürecimizin genel çerçevesini ve temel esaslar›n› veren bir tan›md›. En ileri devrimci teoriye, onun yarat›c› yeniden üretimine dayanmayan; nesnel konumuyla toplumdaki en devrimci s›n›f içinde kendini varetmeye çal›flmayan; burjuva düzene ve devlete karfl› devrimci teorinin özüne ve devrimci s›n›f›n kimli¤ine uygun düflen bir ihtilalci örgütsel konumlan›fl› seçmeyen; tüm bunlara uygun bir mücadele anlay›fl› ve de¤erler sistemi üzerinde yükselmeyen hiçbir hareket, komünist s›fat›n› hak kazanamaz ve iflçi s›n›f›n›n devrimci öncüsü olacak bir partiyi infla edemezdi. Bunlar bizim yaflad›¤›m›z zorlu parti infla sürecinin k›skançl›kla gözetilen esaslar› oldular. Süreci pratikte ne ölçüde baflar›yla yaflad›¤›m›zdan, bu süreç içerisinde hangi yetersizliklere ve zaaflara düflmekten kendimizi kurtaramam›fl olmam›zdan ba¤›ms›z olarak, yön ve hedef belirleyen bu esaslara aç›k bir bilinç ve sars›lmaz bir iradeyle hep ba¤l› kald›k. Zaaflar›, yetersizlikleri, gecikmeleri elbette fazlas›yla yaflad›k. Fakat bunlar› her zaman aç›kl›kla da ortaya koyduk, irdeledik, tahlil ettik ve ac›mas›zca elefltirdik. Ve zaten bu sayededir ki, do¤rultumuzu ve bu do¤rultudaki ›srar›m›z› bütün bir süreç boyunca koruduk.
Derleyen: H. FIRAT
Partileflme Süreci-1
Perspektifler ve De¤erlendirmeler
E
K
S
E
N
Y
A
Y
I
N
C
I
L
I
K
Partileflme Süreci-1
Perspektifler ve De¤erlendirmeler Derleyen: H. FIRAT
EKSEN
YAYINCILIK EKSEN Bas›m Yay›n Ltd. fiti Laleli Caddesi, No: 52/5 Aksaray/‹stanbul Tel: (212) 638 28 83 Fax: (212) 517 39 49
Bask› Tarihi: Ocak 1998 Bask›:
ISBN:
Partileflme Süreci-1
Perspektifler ve De¤erlendirmeler Derleyen: H. FIRAT
‹Ç‹NDEK‹LER 7 9 27 43 59 80 99 117 139 161 166 173 192 199 206 229 239 249 259 264 274 293 345 356
Sunufl Büyük Devrimin Aynas›nda Parti Davas› EK‹M I. Genel Konferans›n›n Toplanmas›na ‹liflkin Karar EK‹M I. Genel Konferans› Bildirisi Parti: Proletaryan›n Devrimci Öncüsü Sol Harekette Durum ve Geliflme Sürecimizin Baz› Sorunlar› Komünist Bir Siyasal S›n›f Örgütü ‹çin! Solda Tasfiyecili¤in Yeni Dönemi EK‹M 2. Genel (Ola¤anüstü) Konferans› Bildirisi EK‹M’in Yeni Dönemi ‘94 Dönemeci MK De¤erlendirmeleri 1995: At›l›mlar ve Parti Y›l› Parti Y›l› ve Partileflme Süreci EK‹M 3. Genel Konferans› Bildirisi ‘80’li Y›llar›n ‹kinci Yar›s›: Bir Dönemin Sonu Yeni Bir Y›l›n Bafl›nda Sol Harekette Durum ‘96’ya Girerken Komünist Hareket Y›ldönümünde Durum De¤erlendirmeleri Herfley Parti Kurulufl Kongresi ‹çin! Partili Kimli¤in Birikimleri Sol Hareket Üzerine De¤erlendirmeler Reformizm, Siyasal Mücadele ve S›n›f Hareketi Önderlik Bofllu¤u ve Önderlik ‹ddias›
SUNUfi
Komünist hareket on y›ll›k bir parti infla sürecinin ard›ndan bugün partinin kurulufl kongresini toplama aflamas›na geldi¤ini kamuoyuna aç›klam›fl bulunmaktad›r. Böyle bir dönemde komünist hareketin parti sorununa iliflkin temel perspektiflerini ve infla sürecinin somut seyrine iliflkin baz› temel de¤erlendirmelerini devrimci okura sunman›n apayr› bir önemi var. Elinizdeki kitapla bu yap›l›yor. Komünist bir hareketin parti infla sürecini genel siyasal geliflmelerden, s›n›f hareketinin somut seyrinden ve genel sol hareketin durumundan ayr› düflünmenin ve ele alman›n olana¤› yoktur. Nitekim bu derleme için seçilmifl metinler de ço¤u durum-da bu genel çerçeveyi içeriyor. Fakat yine de bunlar›n dolays›z olarak parti sorununa ve parti infla sürecinin somut seyrine ilifl-kin metinler (üstelik komünist hareketin buna iliflkin çok say›da metninin yaln›zca bir k›sm›) oldu¤unu özellikle belirtelim. Örne-¤in partileflme sürecinin temel bir 7
boyutu ve alan› olan örgütsel sorunlara iliflkin hemen hiçbir metne burada yer verilmemifltir. Bu kitapta yaln›zca temel perspektiflere iliflkin metinler ile daha çok y›ldönümleri ya da toplanan örgüt konferanslar›na denk gelen infla süreci de¤erlendirmeleri yer almaktad›r. Siyasal de¤erlen-dirmelere, s›n›f hareketi ve s›n›f çal›flmas›na iliflkin de¤erlendirme-lere ve nihayet örgüt sorunlar›na iliflkin metinlere yer vermekten özel bir tutumla kaç›n›lm›flt›r. (Bunlar›n çok geçmeden ayr›ca ken-di konular›na göre kitaplaflt›r›l›p devrimci okura sunulaca¤›n› bu vesile ile belirtelim). Bunun tek istisnas› genel sol harekete iliflkin de¤erlendirmelerdir. Komünist hareket birçok durumda kendini sol harekete iliflkin daha genel bir çerçeve içinde de¤erlendirme yoluna gitti¤i içindir ki, bu derleme içinde sol harekete iliflkin de¤erlendirmelerin belli bir a¤›rl›¤› vard›r. Derlemeye al›nan metinler kronolojik bir s›ra içinde sunulmufltur. Bu temel perspektifler ile somut de¤erlendirmelerin içiçe geçmesi gibi bir sak›nca yaratmakla birlikte, geliflme sürecinin seyrini izlemeyi kolaylaflt›rd›¤› için tercih edilmifltir. Bunun tek istisnas› Ekim Devrimi'inin 80. y›ldönümü vesile-siyle kaleme al›nan Büyük Devrimin Aynas›nda Parti Davas› bafll›kl› yaz›d›r. Okur bu yaz›y› derlemeye bir sunufl olarak ele almal›d›r. Ocak ‘98
8
Ekim Devrimi’nin 80. y›ldönümü
Büyük devrimin aynas›nda parti davas›
-IEkim Devrimi ve devrimin partisi Yüzy›l›m›za damgas›n› vuran en büyük tarihsel olay olan Sosyalist Ekim Devrimi’nin 80. y›ldönümünü yafl›yoruz. Ekim Devrimi, tüm insanl›¤› sarsan, yeni bir ça¤ açan, ezilenlerin ve sömürülenlerin kurtulufl umutlar›n› görülmemifl ölçüde büyütmekle kalmayan, bunu bizzat açt›¤› 盤›r içinde somutlayan, bir ger-çeklik haline getiren muazzam önemde ve kapsamda bir tarihsel olayd›r. Biz komünistler için, dünyan›n ve Türkiye’nin tüm ger-çek devrimcileri için, böyle bir devrimin y›ldönümünü kutlamak, herfleyden önce, ondan daha dikkatli bir biçimde ö¤renmenin, onun derslerini, elde etti¤i muazzam tarihsel baflar›n›n temel etkenlerini daha derinlemesine incelemenin ve özümlemenin bir vesilesi olabilmelidir. Hareketimiz, tam on y›l önce, Ekim Devrimi’nin 70. y›ldönü-münde, onun maddi kazan›mlar›n›n tümden tahrip 9
edilece¤i, fikir ve ideallerinin dünya ölçüsünde görülmemifl bir çok yönlü gerici sald›r› kampanyas›n›n hedefi haline getirilece¤i geliflmelerin he-men öncesinde mücadele sahnesine ç›kt›. Kendisi için EK‹M ismini benimsedi ve daha en bafltan “Yeni Ekimler ‹çin!” fliar›n› yükseltti. O kendine özgü evrede bu tercih ve tutumun bizim için rastlant› ya da s›radan bir davran›fl olmad›¤›n›, duygusal nedenlere ise hiç dayanmad›¤›n› aradan geçen on y›ll›k süre yeterli aç›kl›kta gösterdi. Bu on y›ll›k süre içinde biz tutum ve tercihlerimize ideolojik bir içerik ve maddi bir gerçeklik kazand›rmaya çal›flt›k. Bunu yaparken Ekim Devrimi’nden, onu haz›rlayan ön süreçler-den ve onu dünya ölçüsünde izleyen sonraki süreçlerden en iyi biçimde ö¤renmeye çal›flt›k. Bu nedenledir ki Ekim Devrimi’ni önceleyen ve Ekim Devrimi’ni izleyen süreçlerin teorik ve pratik miras›, muazzam önemdeki dersleri, bizim kimli¤imizin flekil-lenmesinde temelli bir rol oynam›flt›r. 20. yüzy›l çok say›da devrime sahne oldu; denilebilir ki yüz-y›l›m›z bir devrimler yüzy›l› oldu. Ony›llar boyunca halk dev-rimleri ve milli kurtulufl devrimleri birbirini izledi. Fakat Ekim Devrimi bu devrimlerzincirinden herhangi biri olmad›¤› gibi, onlardan herhangi biriyle de k›yaslanamaz bir özel konuma ve niteli¤e sahip bir devrimdir. Ekim Devrimi yaln›zca tüm öteki devrimlerin önünü açmakla kalmayan, onlar›n tümünü kapsayan ve aflan bir anlama, öneme ve kapsama sahip olmak yönünden de ça¤›m›zda apayr› bir yere sahiptir. O teorik ve pratik yönden hala da afl›lamayan muazzam bir evrensel tarih olay›d›r. O yal-n›zca proleter devrimler ça¤›n› açmakla kalmad›, bugün önümüzde hala da tarihin kaydetti¤i en ileri proleter devrim örne¤i olarak durmaya devam etmektedir. Yüzy›l›n ilk muzaffer devrimi oldu¤u halde, sonradan onu pefl pefle bir dizi baflka halk devrimi izlemifl oldu¤u halde, bugün gücü ve etkisi bak›m›ndan tüm ötekilerle k›yaslanamaz bir yere ve canl›l›¤a sahip olmas›n›n gerisinde de bu özel, bu kendine özgü tarihsel konum vard›r. Bu gerçekler gözetilmeden, Ekim Devrimi’nin ça¤›m›zdaki 10
bu kendine özgü yeri anlafl›lmadan, onun özel etkisi alt›nda bir politik kimlik gelifltirmenin gerçek anlam› ve önemi de yeterince de¤erlendirilemez. Ekim Devrimi’nden, onun düflünsel temeli olan MarksizmLeninizm’den ö¤renmek, bugün biz komünistler için parti sorunu çerçevesinde apayr› bir güncellik tafl›maktad›r. Komünistler bugü-ne kadarki parti infla süreçlerinde buna zaten çok özel bir dikkat gösterdiler. Devrimi örgütlemenin herfleyden önce devrime önder-lik edecek partiyi örgütlemek demek oldu¤u bilinciyle hareket ettiler. Bu konuda Lenin’den ve Bolflevizmin prati¤inden en iyi biçimde ö¤renmeye ve ö¤rendiklerini gerçeklefltirmeye çal›flt›lar. Rusya proletaryas›yla et ve t›rnak gibi kaynaflm›fl Bolflevik partisinin baflar›l› önderli¤i olmasayd›, Ekim Devrimi’nin zaferi de mümkün olamazd›. Bu bir öznel iddia de¤il, matematiksel kesinlikte bir tarihsel gerçekliktir. Muzaffer Ekim Devrimi’ni haz›rlayan tüm sürecin olaylar› apaç›k bir biçimde gösteriyor ki, devrimin haz›rlanmas›nda, zaferinde ve kazan›mlar›n›n korunma-s›nda parti, öncü ve yönetici bir güç olarak, belirleyici bir role ve konuma sahiptir. Devrimin neden Rusya’da baflar› kazand›¤›n›n ve ayn› dönemde Avrupa’da neden bu kadar kolay yenilgiye u¤rad›¤›n›n aç›klay›c› temel unsurlar›ndan biri de budur. Elbetteki Rusya’da devrimin muzaffer olmas›yla Avrupa’da devrimlerin kolayca yenilgiye u¤ramas›n›n tek aç›klamas› bu de¤ildir. Böyle bir iddia devrim sorununu basite ve tek boyuta, öznel boyuta indirgemek demek olur. Devrimin koflullar› derinlemesine ve genifllemesine oluflmadan hiçbir devrimci parti, ne kadar do¤ru bir çizgi izlerse izlesin, ne kadar militan ve gözüpek olursa olsun, herhangi bir devrim yapamaz. Fakat e¤er bu koflullar oluflmuflsa, haz›rl›kl› ve yetenekli bir öncü kuvvet olarak parti olmadan, koflullar› oluflmufl bir devrimi muzaffer bir sona ba¤lamak da mümkün olamaz. Rusya’n›n kendine özgü konumu yaln›zca emperyalist ça¤›n tüm çeliflkilerinin dü¤ümlenip yo¤unlaflt›¤›, bu temel üzerinde devrim-ci bunal›m›n 11
en derin bir biçimde patlak verdi¤i bir ülke olmas› de¤il, yan›s›ra, bu ülkede bafl›ndan itibaren bunun bilincinde olan ve tarihsel haz›rl›¤›n› da bu çerçevede yapan bir devrimci s›n›f partisinin varolmas› ve devrimci sürecin en kritik anlar›nda, kendi tarihsel rolünü büyük bir baflar›yla ve gözüpek bir biçimde oy-nayabilmifl olmas›d›r. Dolay›s›yla biz, Ekim Devrimi’nden ö¤renmenin herfleyden önce bu devrimde partinin oynad›¤› özel rolden ö¤renmek demek oldu¤u gerçe¤ini, bu gerçe¤in özel önemini, yaln›zca Rusya’daki devrimin baflar›s›ndan de¤il, yan›s›ra Avrupa’daki devrimlerin ko-lay yenilgisinden giderek de görebiliriz. Bizzat Lenin taraf›ndan Avrupa’daki devrimci bunal›m›n patlamalara dönüflmesinin he-men öncesinde, Alman Kas›m Devrimi’nden yaln›zca bir ay önce (9 Ekim 1918) kaleme al›nan flu sat›rlarda dile getirilen kayg›lar da bu ayn› gerçe¤in özel önemine iflaret etmektedir: “Avrupa için en büyük talihsizlik, onun için en büyük tehlike, orada devrimci bir parti olmamas›d›r. Scheidmannlar, Renaudeller, Hendersonlar, Webbler ve hempalar› gibi hainlerin partileri, ya da Kautsky gibi uflak ruhlular var. Devrimci parti yok Avrupa’da. Gerçi y›¤›nlar›n güçlü bir devrimci hareketi bu yanl›fl› düzeltebilir, am bu olgu büyük bir talihsizlik ve büyük bir tehlike olarak kal›yor.” Lenin’in bu kayg›lar›n›n yersiz olmad›¤›n›, sürecin sonraki seyriyle do¤ruland›¤›n› biliyoruz. Lenin’in Avrupa’da devrimci partilerin olmamas›n› “büyük bir talihsizlik ve büyük bir tehlike” saymas› flafl›rt›c› de¤ildir. Zira Lenin, siyasi yaflam›n›n bafl›ndan itibaren, partinin devrimci sürecin ilerletilmesinde ve devrimin zaferinde oynayaca¤› ola¤anüstü rolü büyük bir derinlikle kavrayan büyük bir devrimcidir. Onun, bir devrim ülkesinde, tüm dikkatini ve enerjisini devrimci s›n›f partisinin örgütlenmesine, bu örgüt-lenmenin her koflul alt›nda korunup gelifltirilmesine vermesinin gerisinde bu vard›r. Özetle, biz komünistler, proletaryan›n kendi ba¤›ms›z öncü partisi yoksa proletarya devriminin asla zafere ulaflamayaca¤› konusundaki bugünkü berrak bilincimizi ve bu alandaki kesin 12
ve kararl› tutumumuzu herfleyden çok Lenin’in teorisine, Bolfleviz-min prati¤ine ve muzaffer Ekim Devrimi’nin derslerine borçluyuz. Bu böyle oldu¤una göre, parti infla sürecimizin parti kimli¤inin ilan›na varaca¤› bu özel evrede, Ekim Devrimi’ni zafere götüren partinin kendisine, onun öncü misyonunu baflar›yla oynayabilme-sinin gerisindeki temel etkenlere her zamankinden daha özel bir dikkat göstermemiz gerekti¤i herhangi bir özel aç›klama gerektirmez.
-II-
“Devrimci teori olmadan, devrimci hareket olmaz” Bir devrimler yüzy›l› olan 20. yüzy›l içinde Ekim Devrimi’nin teorik ve pratik yönden hala da afl›lamad›¤›n› söylemifltik. Bu ayn› gerçek Ekim Devrimi’nin zaferini haz›rlayan parti için de geçerlidir. Bitmekte olan yüzy›l›m›z›n tarihi Bolflevik Partisi-ni aflan daha ileri bir devrimci parti örne¤i kaydetmedi. Hala afl›lamayan bir devrime önderlik eden partinin de henüz afl›lama-m›fl olmas› anlafl›l›r bir durumdur. Zira devrimci bir partinin ko-numunu, kimli¤ini ve kapasitesini önderlik etti¤i ve zafere ulaflt›r-d›¤› devrimden ayr› düflünmek mümkün de¤ildir. Bu nedenledir ki Ekim Devrimi’nin teori ve prati¤inden ö¤renmek, iflin özünde, ona önderlik eden partiden, bu partinin teorisinden ve tarihsel prati¤inden ö¤renmek demektir. “Marksist teorinin sa¤lam temeli” Lenin, 1920’de, Komünist Enternasyonal II. Kongresi’nin hemen öncesinde, Bolflevizm deneyiminden Komünist Enternasyonal için sonuçlar ç›kar›rken, “siyasal bir düflünce ak›m› olarak ve siyasal bir parti olarak Bolflevizm, 1903’ten beri vard›r” diyor ve daha ilerde flu olgunun alt›n› çiziyor: “Bolflevizm, 1903’te mark-sist teorinin son derece sa¤lam temeli üzerinde 13
yükseldi.” (“Sol” Komünizm...) Bu, Bolflevizmin sa¤lad›¤› tarihsel baflar›n›n temel etkenlerinden ilkine ›fl›k tutuyor. Lenin’in verdi¤i tarih üzerinden Bolfle-vizmin flekillenmesinin bafllang›ç evresine bakt›¤›m›zda, 1920’de gözlemlenen olgunun daha bafltan bu flekillenmeye ›fl›k tutan ber-rak bir bilincin ürünü ve ifadesi oldu¤unu görürüz. Marksist bir hareketin ç›k›fl›ndan itibaren marksist teori ta-ban›nda yükselmesi, ilk bak›flta herhangi bir özel anlam tafl›mayan ola¤an bir durummufl gibi görünür. Oysa Bolflevizmin ilk flekillenme evresine bakt›¤›m›zda, bunun, bizzat dönemin genel “marksist hareketi” içinde, bir yandan teoriyi revize eden “legal marksizm”e, öte yandan “teoriye karfl› tam bir umursamazl›¤›” dar pratikçilikle birlefltiren “illegal ekonomizm”e, kendili¤indencili¤e ve kuyrukçulu-¤a karfl› kararl› ve kapsaml› bir mücadele içinde baflar›ld›¤›n› görürüz. Bir baflka ifadeyle, “Bolflevizmin 1903’te marksist teori-nin son derece sa¤lam temeli üzerinde yüksel”mesi, burada bafl-l›¤a ç›kard›¤›m›z temel fikir temelinde (Devrimci teori olmadan, devrimci hareket olmaz”!) yürütülen s›k› ve kararl› bir mücadele sayesinde olanakl› olabilmifltir. Lenin, öncü devrimci bir partinin ve devrimci bir s›n›f hareketinin flekillenmesinde devrimci teori-nin tafl›d›¤› çok özel ve belirleyici önemi, tam da bu mücadeleler içinde vurgulam›flt›r: “Öncü savaflç› rolünün ancak en ileri teorinin klavuzluk etti¤i bir parti ile yerine getirilebilece¤ini belirtmek istiyoruz.” (Ne Yapmal›?, 1902) Türkiye’de son 30 y›ld›r Lenin’in devrimciler aras›nda en çok okunan birkaç kitab›ndan biri olan “Ne Yapmal›?” ço¤u du-rumda örgütsel dar kafal›l›¤a (ve bunun kaç›n›lmaz bir ürünü olan dar pratikçili¤e) bir dayanak olarak kullan›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Bu davran›fl, geleneksel devrimci hareketin Marksizmi inceleme tarz›na ve anlama kapasitesine de iyi bir göstergedir. Bu bize, bir dizi grup flahs›nda gösterilen onca çabaya ra¤men, devrimci bir s›n›f partisinin inflas› yolunda neden bir arpa boyu yol al›namad›¤›n›n da bir aç›klamas›n› vermektedir. Oysa bu temel eserin en temel fikri, tam da burada 14
bafll›¤a ç›kar›lan cümlede ifadesini bulmaktad›r: “Devrimci teori olmadan, devrimci hareket olmaz”! Bu vurguyla; Rusya’daki hareketin o gün için muzdarip ol-du¤u dar pratikçilikten, kendili¤indencilikten, örgütsel da¤›n›kl›k ve flekilsizlikten, pratik çal›flmada ilkellik ve amatörlükten kurtul-man›n temel önkofluluna iflaret edilmifl olmaktad›r. Bununla; bafla-r›l› bir teorik çal›flma olmaks›z›n, “hareketin baflar›l› bir büyü-mesi(nin) olanaks›z”l›¤› vurgulanm›fl olmaktad›r. Dahas› Lenin, daha da ileri giderek ve bu konuda bizzat Engels’e dayanarak; proletaryan›n devrimci s›n›f mücadelesinin çokça san›ld›¤› gibi yaln›zca “iki biçiminin (siyasal ve iktisadi) de¤il, teorik mücadeleyi ilk ikisi ile bir tutarak üç biçimi”nin oldu¤unun alt›n› çiziyor. Marksist bir hareketin, özellikle de bir ilk flekillenme sürecindey-se, henüz genç ve deneyimsizse, “proletaryan›n devrimci hareketi-nin teorik yönüne” özel bir dikkat göstermek zorunda oldu¤unu hat›rlat›yor. Ve tüm bunlar, bizde garip ve gülünç bir biçimde örgütsel dar kafal›l›¤a, bunu tamamlayan k›s›r ve amaçs›z dar pratikçili¤e dayanak yap›lmaya çal›fl›lan ayn› Ne Yapmal› da orta-ya konuluyor. “Marksizmde aslolan onun devrimci diyalekti¤idir” Fakat sorun partinin ve proletaryan›n devrimci s›n›f müca-delesinin baflar›l› bir geliflmesi için devrimci teorinin tafl›d›¤› özel önemi vurgulamakla bitmiyor. Bundan da önemli olan teorinin yöntemidir. Teoriyi devrimci ve ifllevsel k›lan, onu cans›z ve yarar-s›z bir dogmalar y›¤›n›, ya da amaçs›z bir ayd›n gevezeli¤i olmak-tan ç›karan, tam da onun bilimsel devrimci yöntemidir. Lenin’in teorik çabas› flahs›nda Bolflevizmin büyük tarihsel baflar›s› ve üstünlü¤ü tam da buradad›r. Lenin ve Bolflevizm için Marksizm bir bilimdir. Bir dogmalar y›¤›n› de¤il, fakat bir eylem klavuzudur. Marksizmde aslolan, onun devrimci diyalekti¤idir. Bolflevizm Marksizmi böyle kavrad›¤› içindir ki, iflçi 15
s›n›f›-n›n öncü ve devrimin yönetici gücü bir parti olmay› baflarabildi. Marksizmin bu bilimsel devrimci ele al›n›fl› olmasayd›, Bolflevik Partisi Rusya gibi geri bir köylü ülkesinde hala da afl›lamayan görkemli bir proleter devrimin öncüsü olmay› baflaramazd›. Bunu anlayamayan ve Ekim Devrimi’ni gözden düflürmeye çal›flan II. Enternasyonal bilgiçlerine Lenin’in verdi¤i aç›k ve sade yan›t, Bolflevizmin Marksizme nas›l yaklaflt›¤›n›n da bu aç›dan veciz bir ifadesidir: “Hepsi kendilerine marksist diyorlar, ama marksizm anlay›fllar› çekilmez bir biçimde bilgiççedir. Marksizmde belirleyici olan fleyi, yani onun devrimci diyalekti¤ini hiç anlayamam›fllard›r.” (Devrimimiz, 1923) Ölümünün hemen öncesinde bunlar› söyleyen Lenin’in, siyasal yaflam›n›n daha en bafl›ndan itibaren sorunu hep böyle ele ala-geldi¤ini ise biliyoruz: “Biz tam olarak Marx teorisinin taban› üzerindeyiz: Yaln›zca bu teori, sosyalizmi bir ütopya olmaktan ç›kararak bilim haline getirmifl, bu bilimi sa¤lam temeller üzerine oturtmufl ve bu bilimi daha da gelifltirmek ve tüm ayr›nt›lar› ile ifllemek için tutulmas› gereken yolu göstermifltir.” “... Biz Marx’›n teorisini, bitirilmifl ve dokunulmaz bir fley olarak asla görmüyoruz; tersine bizim inanc›m›za göre, bu teori yaln›zca, sosyalistlerin, yaflam›n gerisinde kalmak istemiyorlarsa, her yönde daha da gelifltirmek zorunda olduklar› bilimin temelini atm›flt›r. Bizim kan›m›zca, Marx’›n teorisini ba¤›ms›z olarak daha çok gelifltirmek, özellikle Rus sosyalistleri için zorunludur; çünkü bu teori yaln›z, ayr› ayr›, ‹ngiltere’de Fransa’da oldu¤undan baflka türlü, Almanya’da Rusya’da oldu¤undan baflka türlü uygulanan genel ilkeleri verir.” (Program›m›z, 1899) Devrimci teori ve kitlelerin tarihsel prati¤i Ve marksist bilimsel teorinin bu yöntemsel ele al›n›fl›n› ta-mamlayan kritik bir baflka nokta. Devrimci teori yaln›zca 16
devrimci eyleme klavuzluk etmekle kalmaz, ayn› zamanda onunla s›k› s›k›-ya bir iliflki içinde geliflir. Bu ise, yaln›zca devrimci teorinin prati-¤in ortaya ç›kard›¤› gerçek sorunlara yan›t oluflturmas› anlam›na gelmez, fakat ayn› zamanda, onun bizzat proletaryan›n ve emek-çi kitlelerin devrimci prati¤inden beslendi¤ini, bu pratik içinde s›nand›¤›n›, zenginleflti¤ini, ve en önemlisi, kesin biçimini ald›¤›n› da gösterir. Bir baflka ifadeyle, devrimci teori yaln›zca kitlelerin tarihsel devrimci eylemine yön vermekle kalmaz, ayn› zamanda bizzat bu tarihsel zeminde geliflip serpilme, ar›nma ve güçlenme, kesin biçimini alma olana¤› bulur. Bu çerçevede ve bu anlamda, devrimci teorik çaba, ayn› zamanda, gerçek devrimci y›¤›n hareketinden ve bizzat devrimin kendisinden ö¤renmesini bilmek anlam›na gelir. Bu ise, kitlelerin yürüyen mücadelesine örgütlü bir güç olarak aktif biçimde kat›lmak, ona fiilen önderlik etmek, onu sürekli olarak daha ileri düzeylere ç›kartmak için gereken her çabay› harcamak ölçüsünde, bu türden bir önderlik prati¤i içinde mümkün olabilir ancak. Ve yine bu, devrimci teorik çaban›n neden ancak devrimci bir örgütlü yaflam içinde mümkün olabilece¤ine ›fl›k tutar. Ayn› flekilde, ancak dev-rimci örgütlü çaba içinde mümkün olabilen bir devrimci teorik geliflme ile bireysel ayd›nlar›n en iyi durumda akademik s›n›rlar› aflamayacak olan k›s›r çabalar› aras›ndaki derin uçurumu gösterir. Sonuç olarak; Bolflevizm kendi muazzam tarihsel baflar›s›n›, ayn› zamanda devrimci teorinin bu tarz bir ele al›n›fl›na borçludur. Lenin, devrimci teoriye iliflkin bu son noktay›; “bir dogma olmayan, ancak son biçimini gerçek y›¤›n hareketinin ve gerçek devrimci bir hareketin pratik eylemi ile yak›n iliflki içinde olan, do¤ru devrimci teori” (“Sol” Komünizm..., 1920) tan›mlamas› içinde, en özlü bir biçimde ortaya koyar. Ve bundan dolay›d›r ki, “Bir yandan, Bolflevizm, 1903’te marksist teorinin son derece sa¤lam temeli üzerinde yükseldi” derken, hemen devam›nda flunlar› ekler:“Öte yandan, teorinin bu kaya gibi temeli üzerinde yükselen Bolflevizm, deneyim zenginli¤i yönünden dünyan›n hiç bir yerinde efli olmayan onbefl y›ll›k 17
(1903-1917) bir tarih prati¤i yaflad›.” Dolay›s›yla, bolflevizmin kendine özgü teorik geliflmesini, Marksizmin sa¤lam teorik temeliyle Rusya’daki devrimci eylemin diyalektik iliflkisi ve etkileflimi içinde kavramak gerekir. Her gerçek devrimci öncü s›n›f partisi de kendi teorik flekillenmesini ancak kendine özgü böyle bir tarihsel geliflme süreci içinde bulabilir.
-III-
“‹ktidar savafl›m›nda, proletaryan›n örgütten baflka bir silah› yoktur”! “‹ktidar savafl›m›nda, proletaryan›n örgütten baflka bir silah› yoktur. ... Proletarya, ancak, marksizmin ilkeleri üzerinde ideolojik olarak birleflerek ve bunu, milyonlarca emekçiyi bir iflçi s›n›f› ordusu halinde kaynaflt›ran maddi örgüt birli¤iyle pekifltirerek, yenilmez bir güç haline gelebilir ve gelecektir. Ne Rus otokrasininin bunak yönetimi ne de uluslararas› sermayenin ömrünü doldurmufl egemenli¤i bu orduya dayanabilecektir.” Bu sözler Lenin’in proletarya partisinin örgütsel sorunlar›n› ele ald›¤› “Bir Ad›m ‹leri, ‹ki Ad›m Geri” bafll›kl› eserinin bitifl pasaj›ndan al›nm›flt›r. Parti saflar›ndaki ayd›n oportünizminin ör-gütsel yans›mas› olan örgüt ve disiplin tan›maz bireyci ve kibirli ayd›n anarflizmine yöneltilmifl sert bir sald›r›n›n finalinde ifade edilen bu fikirler, sonraki tarihin ›fl›¤›nda ele al›nd›¤›nda, apayr› bir anlam kazanmaktad›r. Tarih bize, Marksizmin ilkeleri üzerin-de sa¤lad›¤› ideolojik birli¤ini maddi örgüt birli¤inde somutlayan ve pekifltiren Rus proletaryas›n›n devrimci öncüsünün, böylece “milyonlarca emekçiyi bir iflçi s›n›f› ordusu halinde” kaynaflt›-rabildi¤ini, bu sayede yenilmez bir güç haline geldi¤ini, bu güce ne Rus otokrasisi ve burjuvazisinin ne de uluslararas› sermaye-nin dayanabildi¤ini apaç›k biçimde gösterdi. Örgüt, sosyalizm ile s›n›f hareketinin maddileflmifl birli¤i-nin gerçekleflti¤i aland›r. Marksist teorinin sa¤lam temeli üzerinde 18
kurulan ideolojik birlik ancak bir maddi örgüt birli¤inde somutlan-d›¤› zaman gerçek bir anlam tafl›r ve gerçek bir güç haline gelir. Ve elbette partinin gerçek ifllevi de ancak bu sayede olanakl› hale gelebilir. Devrimci teoriyle, toplumsal geliflme ve s›n›f mü-cadelesi yasalar›n›n bilgisiyle ve nihayet devrimci eylem tecrübe-siyle donan›p silahlanm›fl bir parti örgütü, proletaryan›n s›n›f ba¤›ms›zl›¤›n›n biricik güvencesi ve sermayeye karfl› difle difl mücadelesinin en temel silah›d›r. Bolflevizmi yenilmez k›lan; kendi varl›¤›n›, uzun mücadeleler içinde infla edilmifl, en güç koflullar alt›nda bile Lenin’in deyi-miyle difl ve t›rnakla savunulmufl ve korunmufl bir örgütsel ya-p›da cisimlefltirmifl olmas›d›r. Örgüt yoksa, ihtilalci bir örgütsel yap›da ete-kemi¤e bürünmemiflse e¤er, devrimci teoriden ve bu teori temelinde bir ideolojik birlikten sözetmenin de bir anlam› kalmaz. Bu durumda bir öncü partiden sözetmenin ise zaten hiç-bir olana¤› kalmaz. Parti, varl›k koflulunu ve somut anlam›n›, ideolojik birli¤i örgütsel birlikle tamamlamada, onda maddilefltirip somutlamada bulur. Parti, gücünü saflar›ndaki ideolojik ve örgütsel birlikten, bu birli¤in somut ifadesi ve göstergesi olan disiplinin-den al›r. Lenin, partiyi “proletaryan›n s›n›f birli¤inin en yüksek biçimi” olarak tan›mlar. Bu, parti örgütünün de proletaryan›n s›n›f örgütlenmesinin en yüksek biçimi oldu¤u anlam›na gelir. Parti s›n›f›n öncü örgütlenmesi, onun yönetici çekirde¤idir. Böyle olun-ca, s›n›f›n en ileri, en geliflmifl, devrimci s›n›f bilinciyle donan-m›fl ö¤elerini kapsar. Lenin, Komünist Enternasyonal ‹kinci Kong-resi’nde, parti ile s›n›f aras›ndaki bu ayr›m›, bu tür bir ayr›m›n ürünü olan öncü parti ile onun s›n›fa ve sömürülen y›¤›nlar›n genifl kesimlerine önderlik edebilme yetene¤i aras›ndaki iliflkiyi flöyle ortaya koymaktad›r: “Kapitalizm üzerinde zafer, yönetici komünist parti, devrimci s›n›f, yani proletarya ve y›¤›n, yani emekçiler ve sömürülenlerin tümü aras›nda do¤ru iliflkiler kurulmas›n› gerektirir. Yaln›zca komünist parti, e¤er gerçekten devrimci s›n›f›n öncüsü ise, e¤er saflar›nda bu s›n›f›n en iyi tem-silcilerini bar›nd›r›yorsa, e¤er 19
tamam›yla bilinçli ve özverili, diren-gen bir devrimci savafl›m deneyimi ile yetiflip çelikleflmifl komü-nistlerden bileflmifl bulunuyorsa, e¤er bu parti kendi s›n›f›n›n tüm yaflam›na ve, onun arac›l›¤›yla, tüm sömürülenler y›¤›n›na çözül-mez bir biçimde ba¤lanmay› ve bu s›n›f ile bu y›¤›na mutlak bir güven esinlemeyi biliyorsa -kapitalizmin bütün güçlerine kar-fl› en gözüpek ve en amans›z sonal savafl›mda, yaln›zca böyle bir parti proletaryay› yönetmeye yeteneklidir.” Örgüt yaln›zca bir araçt›r ve bir araç olarak amaca uygun olmak zorundad›r. Amaca uygunluk herfleyden önce örgütün ideolojik temelinde ve s›n›fsal yap›s›nda anlam›n› bulur. Marksist ideolojik kimlik ve proleter s›n›fsal temel, parti örgütünün amaca uygunlu¤unun olmazsa olmaz koflullar›d›r. Ama amaca bu uygunluk, kendini ayn› zamanda örgütün varolufl biçiminde de gösterebilmelidir. Komünistler, Lenin’in parti düflüncesi ve Bol-flevik deneyimin en ileri ve olgun sonuçlar› temeli üzerinde, parti-nin varolufl sorununu konuya iliflkin temel metinlerinde iki boyutlu olarak ele ald›lar. Bunlardan ilki düzen karfl›s›nda, ikincisi ise s›n›f içinde konumlan›flt›r. Bunlardan ilki hakk›nda söylediklerimizin özü flöyledir: “‹deolojik kimli¤i, s›n›fsal konumu ve tarihsel-siyasal amaçlar›yla proletaryan›n s›n›f partisi, kurulu düzen karfl›s›nda ihtilalci bir konumdad›r ve varolufl biçimi de buna uygun olmak zorundad›r. Partinin ihtilalci esaslara dayal› illegal örgütlenme ihtiyac› bura-dan do¤maktad›r. Parti örgütlenmesinin tek ve mutlak varolufl biçimi olmamakla birlikte, illegalite, temel ve ilkesel önemde bir sorundur. ‹llegalite sorununun özü, düzenin hukuksal çerçevesi içine s›¤›p s›¤mamak de¤il, bizzat düzenin içine s›¤amamakt›r.” Çarl›k otokrasisi koflullar›nda he zaman illegal bir örgütsel temele sahip olmufl Bolflevizmin illegalite konusundaki afl›r› il-kesel titizli¤ini görebilmek için, tasfiyecili¤e ve örgütsel yans›-mas› olan legalizme karfl› verilen çok yönlü kesintisiz mücadele-ye bakmak yeterlidir. Fakat Bolflevizmin bu alandaki tutumunu salt Rusya’n›n siyasal özgürlükten yoksun otokratik 20
koflullar› ile iliflkilendirenlere Lenin’in Komünist Enternasyonal ‹kinci Kong-resi’ndeki tezlerini kan›t gösterebiliriz. Bu tezlerde, “yasal çal›fl-ma ile yasa-d›fl› çal›flmay› birlefltirme mutlak zorunlulu¤u”nu ilke-sel önemde gören Lenin, sorunu flöyle ortaya koymaktad›r: “Bütün ülkelerde, hatta en özgür, en ‘yasalc›’ ve en ‘bar›flç›l’, yani s›n›flar savafl›m›n›n en az keskin oldu¤u ülkelerde bile, her komünist parti için yasal çal›flma ile yasa-d›fl› çal›flmay›, yasal örgütlenme ile yasa-d›fl› örgütlenmeyi sistemli biçimde birlefltirmeyi kesin-likle zorunlu olarak görme zaman› gelmifltir.” Komünistlerin parti örgütlenmesinin varolufl biçimine ilifl-kin ikinci temel nokta hakk›nda söylediklerinin özü ise flöyledir: “Parti örgütünün s›n›f içinde varolufl biçimi ise, fabrika hücreleri temeline dayal› bir parti örgütlenmesi temel leninist düflüncesinde ifadesini bulur. Parti sosyalizm ile s›n›f hareketinin birli¤i ise, fabrika hücreleri temeline dayal› bir parti örgütlenmesi de bu birleflmenin temel ve tarihsel amaçlara, herfleyden önce iktidar› ele geçirme amac›na, en uygun örgütsel gerçekleflme biçimidir. Tarihsel deneyim, parti örgütlenmesinin s›n›f bünyesindeki bu varolufl biçimiyle onun ihtilalci niteli¤i ve hareket kabiliyeti ara-s›ndaki kopmaz iliflkiyi bütün aç›kl›¤› ile göstermifltir.” Bu konuda ise, Lenin’in, partinin iflçi kitleleriyle s›ms›k› ba¤-lar kurmas› zorunlulu¤una, buna ulaflmak için de partinin fabrika hücreleri temeline oturmas›na iliflkin temel düflüncesinin en veciz ifadesi olan “her fabrika bizim kalemiz olmal›” sözlerini hat›rlat-makla yetiniyoruz. Komünist partisi gücünü saflar›ndaki ideolojik ve örgütsel birlikten, bu birli¤in somut ifadesi olan disiplininden al›r demifl-tik. Proletarya partisinde disiplin, ideolojik ve örgütsel birli¤in hayati bir etkeni, partinin önderlik fonksiyonunun, savaflma gü-cü ve kapasitesinin zorunlu bir kofluludur. Bolflevik Partisini ka-rakterize eden en temel özelliklerden birisinin onun “demirden disiplin”i olmas› bu aç›dan rastlant› de¤ildir. Bolflevik Partisi, verimli bir iç demokrasiyi kat› ve sa¤lam 21
bir disiplinle birlefltirme-yi baflarabilen bir parti oldu. Lenin’in önemle alt›n› çizdi¤i gibi, bunu onun sa¤lam marksist ideolojik temelinden ve proleter kitle-lerle kurdu¤u güçlü ba¤lardan ayr› düflünmek mümkün de¤ildir. Güçlü, örgütlü, deneyimli ve amans›z bir s›n›f olan burjuva-ziye karfl› mücadelesinde proletaryaya ve emekçi y›¤›nlara önder-lik etmek iddias›ndaki bir parti, saflar›nda sa¤lam bir disiplin anlay›fl› ve uygulamas›n› egemen k›lmadan bu misyonunu gerçek-lefltirme baflar›s› gösteremez. Lenin, üç Rus devriminin toplam deneyimi üzerinden, “proletaryan›n mutlak merkeziyetçili¤i ve s›-n›f disiplininin burjuvazi üzerindeki zaferinin temel bir koflulu oldu¤unu” söyler ve say›s›z kereler, bu disiplinde en ufak bir gevfleme ya da zay›flamay›, proletaryay› burjuvaziye karfl› müca-delede silahs›zland›rma giriflimi sayar. Elbetteki proletarya partisinde disiplin, körükörüne olmak bir yana, yine Lenin’in sözleriyle, “düflünce ve bilincin en yüksek düzeyi”ne dayan›r. Bu düflünce ve bilinç, proletarya devriminin ve komünist partisinin ç›karlar›n› herfleyin üzerinde tutmada ifade-sini bulur. Bu temel üzerinde daha somut olarak ise proletarya partisinde disiplin, Lenin’in sözleriyle, flu anlama gelir: “Eylemde birlik, tart›flma ve elefltiride özgürlük: ‹flte biz disiplini böyle tan›ml›yoruz. Öncü s›n›f›n demokratik partisine lay›k olan biricik disiplin de budur. ‹flçi s›n›f›n›n gücü örgütlen-mesinde yatar. Kitlelerin örgütü yoksa, proletarya bir hiçtir; örgütlüyse de herfleydir. Örgüt demek, eylem birli¤i, bütün pratik çal›flmada birlik demektir.“ Parti disiplini, iç tart›flma ve elefltiriyi d›fllamak bir yana, güçlü ve bilinçli bir disiplin anlay›fl› ve uygulamas›n›n önkoflulu olarak varsayar: “Ancak yetkili organlar bir kez karara vard›k-tan sonra, biz bütün Parti üyeleri, tek bir adam gibi davran›r›z” (Lenin). Disiplin sorununun as›l özü ve kritik anlam›, iflte burada, bir kez sonuca var›l›p karar al›nd›ktan sonra, uygulamada bütün parti üyelerinin “tek bir adam”m›fl gibi davranabilmelerinde yat-maktad›r. 22
Proletarya partisinde disiplinin önemi, anlam›, gerçekleflme flekli üzerine çok fley söylenebilir. Gelgelelim bu soruna aç›kl›k getirmekle birlikte sorunun pratikte çözümünün tafl›d›¤› güçlü¤ü herhangi bir biçimde ortadan kald›rmaz. Sorunun pratik çözümü zorlu, sab›rl› ve uzun süreli bir mücadeleyi ve deneyimi gerekti-rir. Lenin’in bizzat Bolflevizm deneyiminden hareketle ve soruna iliflkin kolayc› ve hayalci e¤ilimleri elefltirirken söyledikleri ola-¤anüstü bir önem ve derinlik tafl›maktad›r. Bu nedenle onlar› bu-rada oldu¤u gibi yinelemeyi yararl› buluyoruz: “Ortaya ç›kan ilk sorular flunlard›r: Proletaryan›n devrimci partisinin disiplini nas›l korunmaktad›r? Nas›l denetlenmektedir? Nas›l güçlendirilmektedir? Önce, proletarya öncüsünün s›n›f bilin-ciyle ve onun kendini devrime adamas›yla, onun sa¤laml›¤›, öz-verisi ve kahramanl›¤›yla. ‹kincisi, çal›flan insanlar›n en genifl y›¤›nlar›yla, baflta proletarya ile, ama ayn› zamanda çal›flan in-sanlar›n proleter olmayan y›¤›nlar›yla belirli ölçüde ba¤ kurma, en yak›n iliflkiler sürdürme, ve -e¤er dilerseniz- onlar›n içinde erime yetene¤iyle. Üçüncüsü, bu öncü taraf›ndan uygulanan siya-sal önderli¤in do¤rulu¤uyla, genifl y›¤›nlar›n, do¤ru olduklar›n› kendi öz deneyimleriyle görmeleri kayd›yla, siyasal strateji ve taktiklerinin do¤rulu¤uyla. Bu koflullar olmaks›z›n, görevi burju-vaziyi devirmek ve toplumun tümünü de¤ifltirmek olan gerçekten ileri s›n›f›n partisi olma yetene¤indeki bir partide, disiplin sa¤-lanamaz. Bu koflullar olmaks›z›n, disiplini yerlefltirmek için yap›-lan bütün giriflimler, kaç›n›lmaz olarak baflar›s›zl›¤a u¤rar ve laf ebeli¤i ve soytar›l›kla sonuçlan›r. Öte yandan, bu koflullar birden ortaya ç›kmaz. Bunlar ancak uzun çaba ve çetin deneyimlerle yarat›l›rlar. Bunlar›n yarat›lmas›, bir dogma olmayan, ancak son biçimini gerçek y›¤›n hareketinin ve gerçek devrimci bir hareke-tin pratik eylemiyle yak›n iliflkisi içinde alan, do¤ru devrimci teoriyle kolaylaflt›r›l›r.” (“Sol” Komünizm...) *** Bolflevizmin deneyiminden hareketle, proletarya partisinin ideolojik kimli¤i ile örgütsel kimli¤inin yan›s›ra s›n›fsal 23 kimli¤i-ni de ayr› bir bölüm olarak ele al›p irdeleme yoluna gidebilirdik. Fakat halkç›l›¤a karfl› on y›l› bulan ideolojik
Perspektifler ve De造erlendirmeler
EK‹M I. Genel Konferansı’nın toplanmasına iliflkin karar Sevgili Yoldafllar,
‹lk oluflum süreci olarak de¤erlendirebilece¤imiz bir döne-mi, üç yılı bulan bir ideolojik, politik ve örgütsel geliflmeyi geride bırakan hareketimiz, bugün artık yeni bir aflamaya geçiflin efli-¤indedir. Bu geçifli olanaklı kılacak gücü ve dinamizmi, hareketi-miz, ancak yeni bir ideolojik atılım ile bunu tamamlayacak yeni örgütsel ve politik açılımlarda bulabilir. Bu atılım ve açılımların gerçekleflme platformu, toplanması artık bir ihtiyaç haline gelen Örgüt Konferansımız olacaktır. Ön hazırlıklar, özellikle de ideo-lojik ön hazırlık ve tartıflmalar için ihtiyaç duyulacak süreyi flim-diden saptamak güç oldu¤una göre, kesin tarihi flimdiden sapta-namayacak olan Konferansımızın hiç de¤ilse önümüzdeki bir yıl içinde toplanması hedeflenmelidir. Son toplantısında, hareketimizin geride bıraktı¤ı dönemi de-¤iflik yönleriyle ve bir bütün olarak ele alan, sorunlarımızı, ihti-yaçlarımızı ve görevlerimizi tartıflan Merkez Komitesinin, 27
yaptı-¤ı de¤erlendirme ve aldı¤ı kararların genel çerçevesini ve esasını bu flekilde özetlemek mümkün. MK toplantısına konu olmakla birlikte hareketimizin oluflum ve geliflme süreçlerinin toplu bir yeniden de¤erlendirmesine bura-da girmeyece¤iz. ‹lkin bu, bugüne kadar belli vesilelerle ve çeflitli yönleriyle zaman zaman yapıldı ve yayınlarımıza da yansıdı. ‹kinci olarak, böyle bir toplu de¤erlendirme daha çok Konferansa sunu-lacak Merkez Komitesi faaliyet raporunun konusudur. Ve son ola-rak, böyle bir toplu yeniden de¤erlendirmeyi yapmak ve bundan gerekli tüm sonuçları çıkarmak, hareketimizin ulafltı¤ı bu evrede artık esas olarak bir konferans sorunudur ve zaten Konferansımı-zın asli görevlerinden biridir. Bununla birlikte, alınan Konferans kararını gerekçelendirmek, Konferans için öngörülen misyon ve hedefleri temellendirmek, toplu ve çok yönlü olmasa bile hareketimizin belli geliflme süreç-lerini, bu süreçlerin belli özgünlüklerini de¤erlendirebilmek ölçü-sünde olanaklıdır. Örne¤in, hareketimizin yeni bir aflamaya geçi-flin efli¤inde bulundu¤unu, fakat bunun önkoflulunun, bu geçifli olanaklı kılacak temel itici etkenin, gelinen aflamada kendini da-yatan yeni bir ideolojik atılım oldu¤unu tespit etti¤imize göre, bundan ne anladı¤ımızı da açıklıkla ortaya koymak durumundayız. Bu amaçla ve bu sınırlar içinde toplantımızın bazı de¤erlendirme-lerini genel çizgiler içinde ortaya koyaca¤ız. Biz bir toplumsal devrim hareketiyiz, bir ihtilal örgütüyüz. Toplumsal devrimin, ihtilalin yönlendirici ve sürükleyici gücü ola-cak leninist bir partinin yaratılması yakıcı çabası içindeyiz. Bi-zim acil sorunumuz parti, temel sorunumuz devrim ve iktidardır. Tüm teorik, politik ve örgütsel sorunlarımızın temel ekseni bun-lardır. Tüm çabalarımızın yönelece¤i flaflmaz hedefler bunlar ol-malıdır. Dolayısıyla ve hiç kuflkusuz, Konferansımızın asıl gün-demi bu sorunlardır. Tüm öteki sorunların genel ve ortak ekseni, parti ve devrimdir. Türkiye devriminin temel teorik ve taktik sorunlarının yanısıra, dünya 28
devriminin ve sosyalizminin tarihsel deneyimleri konusunda açıklı¤a kavuflmak, bu deneyimlerin ıflı¤ın-da teorik bakımdan geliflip güçlenmek, dünyanın bugünkü tablosu, bugünün dünyasında devrimci süreçler, dinamikler ve olanaklar, dünya komünist ve iflçi hareketinin bugünkü durumu ve sorunları, tüm bunlar parti ve devrim davasının sorunlarıdır bizim için. Konferansın tüm gündemi, tüm tartıflmaları, tüm çözümleme ve kararları bu ikili etrafında oluflmalı, flekillenmeli, bu ikili davaya hizmet etmelidir. Öte yandan, bu perspektifin de bir yansıması olarak, daha ortaya çıkıfl anından itibaren hareketimizin sahip oldu¤u üstün-lüklerden biri, sorunlarını kendi örgütünün sınırlı durumu içinde de¤il fakat devrimci hareketin ve iflçi hareketinin genel sorunla-rı ve ihtiyaçları çerçevesinde ele almak, görev ve hedeflerini bu genifl çerçeve içinde tanımlamaktır. Böyle olunca, tabidir ki Konferansımızın gündemi de devrimci hareketin ve iflçi hareketinin temel ve yakıcı sorunlarına, bu sorunlardan çıkan görev ve ihti-yaçlara göre flekillenecektir. Ele alaca¤ı sorunlar, tespit edece¤i görevler ve hedefler, tek kelimeyle yerine getirece¤i misyon, bu-na göre belirlenecektir. Muhakkak ki örgütümüzün kendi gelifl-mesinin özgün sorunları, bugün ulafltı¤ı aflamada karflı karflıya bulundu¤u kendine özgü somut görevleri de ele alınacak, somut sonuçlara ve kararlara varılacaktır. Fakat bütün sorun, bunu sözünü etti¤imiz genifl çerçeve içinde ve ona tabi olarak yapabilmektir. ‹flin özünde bizim için sorun, EK‹M hareketinin teorik, politik ve örgütsel geliflme ihtiyaçları de¤il, tam da bu aynı alanlarda genel olarak Türkiye komünist hareketinin ihtiyaçları ve karflı karflıya bulundu¤u görevlerdir. Kendi rolümüz, kendi misyonu-muz bu çerçeve içinde belirecek, belirlenecektir. Türkiyeli komünistler bugün ciddi teorik, politik ve örgütsel sorunlarla yüzyüzeler. Evrenseli kucaklayan bir teorik geliflme ve yetkinleflme; politik sorunlarda ve görevlerde netlik; iflçi sını-fını temel alan ve tüm topluma hitabeden etkin bir siyasal faali-yet; böyle bir faaliyetin güvencesi ve yürütücüsü olarak 29
ihtilalci bir sınıf örgütlenmesi; ve tüm bunların cisimleflmifl bir birli¤i ve ifadesi olarak, leninist bir iflçi sınıfı partisi. Tüm bunlar ay-nı görevler ve sorunlar zincirinin kopmaz halkalarıdır; bir bütün oluflturmaktadırlar. Sorunların politik ve örgütsel boyutları hare-ketimizin bir dizi de¤erlendirmesine konu olmufl bulunmaktadır. Bu de¤erlendirmeler konuya iliflkin Konferans tartıflmaları için bir hareket noktası olabilecek yeterliliktedirler bizce. Kaldı ki bu sorunlar Merkez Yayın Organında tekrar tekrar ifllenmektedir-ler de. Sorunların asıl önemli boyutu do¤al olarak teorik alandır. Hareketimizin yeni bir teorik atılım ihtiyacı çerçevesinde ve bu-nun genel planda aslında Türkiyeli komünistlerin karflı karflıya bulundu¤u bir acil ihtiyaç oldu¤u düflüncesiyle, teorik alandaki sorunlarımız, görevlerimiz ve Konferansın bu alanda bir bafllan-gıç olarak atabilece¤i ilk adımlar üzerinde durmak istiyoruz. Kon-ferans öncesi tartıflmalar ve hazırlıklar bakımından ayrı bir önem taflımaktadır bu. Neden yeni bir ideolojik atılım? Bu soruya iliflkin en kapsamlı ve açıklayıcı yanıta, bizzat kendi bugüne kadarki ideolojik geliflme süreçlerimizin taflıdı¤ı özgünlüklerin somut de¤erlendirmesinden giderek ulaflabiliriz. Bu ise bizi hareketimizi ortaya çıkaran dinamiklere, bu dinamiklerin kendine özgü karakterine ve kapsamına, bunların ideolojik gelifl-memizde nasıl ifade buldu¤una, ne gibi sonuçlar yarattı¤ına bakma-ya götürür. Halkçı bir ideoloji ve küçük-burjuva bir toplumsal kimlikle karakterize olan geçmifl devrimci hareketten bir kopma olarak ortaya çıkıfl, hareketimizin en belirgin özelliklerinden biridir. Halkçılıktan bu kopufl, özü ve niteli¤i bakımından, teoride ve pratikte küçük-burjuva sosyalizminden proleter sosyalizmine bir geçiflti hiç kuflkusuz. Bununla birlikte ortaya çıkıflımızdaki bu özellik, do¤al olarak genel flekillenmemizi oldu¤u kadar, onun özü ve temeli demek olan ideolojik flekillenmemizi de çeflitli ba-kımlardan etkiledi, hatta koflullandırdı. Bilindi¤i gibi, bizi küçük-burjuva hareketten kopmaya 30
götü-ren süreçler, içinden geldi¤imiz örgütlerin geride bıraktı¤ı yıkın-tıyı sorgulamakla bafllamıfltı. Bu evrede tartıflma ve elefltiri hen-üz politika ve örgüt sorunları çerçevesinde sürüyordu. Fakat eski örgütlerimizin ve bir bütün olarak Türkiye devrimci hareketinin geride bıraktı¤ı politik süreçlerin belirgin küçük-burjuva toplumsal karakteri, bizi hızla hareketin sınıfsal konumunu ve bakıflaçısını sorgulamaya, buradan da teorik ve programatik temelini tartıflmaya götürdü. Yafladı¤ımız ideolojik sıçramanın iki temel ve dinamik ö¤esi, marksist dünya görüflünün proleter sınıf özü ve devrimci yöntemi konusunda ulafltı¤ımız açıklıklar oldu. Birincisi halkçılı¤ı anlamanın ve aflmanın itici gücü olurken, ikincisi onun dogma-tik, donmufl teorik önyargılarını ve kalıplarını bir bir kırıp geride bırakmak olana¤ı sa¤ladı bize. Bu ikili sayesinde gerisi bir bakı-ma kendili¤inden geldi. Halkçı teori ve program bütün büyüsünü bir anda yitirdi. Bu teori, program, politika ve pratikleri hedef alan elefltirici çaba, hareketimizi flekillendiren, ona bugünkü mark-sist-leninist kimli¤ini ve geliflme düzeyini sa¤layan ideolojik atılı-mın temellerini ve kapsamını oluflturdu. Marksist dünya görü-flünün proleter sınıf özünde ve bilimsel devrimci yönteminde açık-lık, Türkiye devriminin temel ve taktik sorunlarında açıklık, Tür-kiye devrimci hareketinin geçmiflten bugüne geliflme süreçlerin-de açıklık, tüm bunlar birarada hareketimize belli bir ideolojik güç ve dinamizm kazandırdı. Fakat öte yandan, daha önce de ifade etti¤imiz gibi, bu ideolo-jik geliflme bir bakıma bünyesinden koptu¤umuz ve elefltirisi te-melinde geliflti¤imiz geçmifl devrimci hareketin teorik-siyasal plat-formuyla koflullanmıfl, büyük ölçüde onunla sınırlanmıfltı. Geç-mifl devrimci hareketin teorik ve politik perspektiflerini kendi özgünlükleri, demek oluyor ki, kısırlı¤ı ve darlı¤ı içinde ele alıp elefltirmek, gerek kapsam gerekse derinlik bakımından bizim teo-rik geliflmemizde de belli bir sınırlılı¤a yolaçtı. Elefltiri esas olarak Türkiye devriminin teorik ve taktik sorunları çerçevesinde, ya da daha do¤ru bir ifadeyle, Türkiye devrimci hareketinin buna iliflkin teo31
rik ve taktik anlayıfllarının ele alınması çerçevesinde kaldı. Bu, ele alınan sorunların evrensel ve tarihsel boyutlarıy-la ifllenmesinde kaçınılmaz olarak belli sınırlılıklar ve darlıklar yarattı. Özellikle devrim sorununa iliflkin tartıflmalarda, gerek halkçılı¤ın kaynakları ve gerekse leninist bakıflımızın temelleri konusunda buna aykırı olumlu bir tutum sergilendiyse de, bu bile yeterli olamadı. Oysa tartıflılan tüm sorunlar tarihsel ve evrensel boyutlar taflıyordu. Türkiye devrimci hareketinin kendine özgü gibi görünen sorunları, gerçekte dünya devrimci hareketinin her ülkeye belli özgünlüklerle yansıyan genel sorunlarıydı. Teori alanında bilimsel tutum ve yöntemin yitirilmesi, marksist teorinin cansız dogmalara, sloganlara indirgenmesi ve bunun bir sonucu olarak teorik kısırlafl-ma, halkçılık ve demokratizmde ifadesini bulan teorik sapma ve deformasyonlar, sosyalizmin küçükburjuva ve milliyetçi yorumları, proleter enternasyonalizminden uzaklaflmada ifadesini bulan ulu-sal bencillik, dargörüfllülük ve sınırlılıklar vb., tüm bunların yalnız-ca Türkiye’ye özgü bir yanı yoktu. Dünyada modern revizyoniz-me karflı tavır alan ve ortadoks marksist olmak iddiasındaki parti-lerin bile yaygın ortak zaaflarıydı bunlar. ‹spanya gibi geliflmifl kapitalist bir ülkede iflçi sınıfını hala sözde burjuva devrimin ve demokratik cumhuriyetin sorunlarıyla flaflırtanların varlı¤ı yanın-da, Türkiye’deki burjuva demokratik önyargılar hayli hafif ve masum kalırdı. Brezilya’da “faflizm tehlikesi”ne karflı burjuva mer-kez ve sol partilerle ittifak arayanların yanında, Türkiye’deki anti-12 Eylülcü reformist taktikler devrimci bile sayılabilirdi. Bunlar yalnızca örneklerdir. Fakat sorunların genel ve evrensel oldu¤una çarpıcı kanıtlardır. Bizim teorik geliflmemiz bakıflaçısı olarak, man-tık olarak sorunların bu evrensel boyutlarını kucaklamakla birlik-te, somut muhteva olarak Türkiye devrimci hareketinin özgün kavrayıfllarının elefltirisi ve aflılmasıyla sınırlıdır henüz. Ancak ortaya çıkıfl koflullarımızın kendine özgü durumuyla açıklanabi-lecek, bir ölçüde ve ancak bir dönem için mazur görülebilecek bu du32
rum, gelinen aflamada artık bir yetersizli¤in, bir zaafın ifa-desi sayılmalı ve geride bırakılabilmelidir. Fakat sorun bu kadarla da bitmiyor. Sözünü etti¤imiz ge-nel sorunların tarihsel kaynakları bir yana, bafllıbaflına bir temel sorunlar demeti oluflturan dünya sosyalizminin yafladı¤ı tarihsel süreçler ve sonuçlar var orta yerde. Yüzyılın ilk yarısında muaz-zam bir güce ulaflan dünya komünist hareketi, bugün yalnızca bir yıkıntıdan ibarettir. Komünist idealleri sürdürmek çabasındaki sınırlı güçler ise (ki bunlar hiç de “kardefl” parti bildiklerimizden ibaret de¤il) parçalı ve da¤ınık durumdadırlar. Baflta Ekim Devri-mi, yüzyılın ilk yarısını kapsayan devrimler ve devrimci de¤iflim-ler dalgasıyla elde edilen toplumsal ve siyasal mevziler bugün hemen hemen tümden yitirilmifl bulunmaktadır. Sosyalist infla sü-reçleri kesintiye u¤ramıfl, yozlaflma ve restorasyonlarla sonuçlan-mıfltır. Tüm bu tarihsel deneyimi de¤erlendirmek, sonuçlar ve dersler çıkarmak, bundan yeni teorik sonuçlara ulaflmak tüm dün-ya komünistleri gibi ülkemiz komünistlerinin de önünde temel bir sorun olarak durmaktadır. Bu geçmifl tarihsel deneyimler an-laflılmadı¤ı, bundan gerekli sonuçlar çıkarılamadı¤ı sürece, dün-ya devriminin ve sosyalizminin gelecekteki baflarılı bir geliflmesin-den kesin olarak sözedilemez. Bu bir yana, uluslararası marksist-leninist hareketin ciddi yeniden bir canlanıflından bile sözedile-mez. Modern revizyonist akımda ifadesini bulan sonuçlara tavır almanın böyle bir yeniden canlanmaya kesin olarak yetmedi¤ini, bürokratik bozulmayı ve revizyonist ideolojik yozlaflmayı yaratan toplumsal, politik ve düflünsel ön süreçler konusunda, dünya ko-münist hareketinin, bu arada Stalin dönemi SBKP’sinin ve Ko-mintern’in bizzat kendi ideolojik ve politik zaafları ve hataları konusunda açıklı¤a kavuflmadıkça bunun mümkün olamayaca¤ını, son otuz yılın uluslararası “anti-revizyonist” deneyimi açıklıkla göstermifltir. 30 yıldır modern revizyonizme karflı mücadele eden marksist-ler olmasına ra¤men, Kruflçevleri ve Kruflçevizmi ortaya çıkaran ön süreçleri tahlil etmek ve anlamak için bir çabanın 33
gösterilme-mesi gerçekten flaflırtıcı bir olgudur. Bunun kendisinin bile tahlile ve anlaflılmaya ihtiyacı vardır. Kruflçevleri ve Kruflçevizmi orta-ya çıkaran ön süreçleri anlamak zorundayız. SBKP’nin ve Sovyet toplumunun Kruflçevizme bu denli kolay uyum sa¤lamasının neden-lerini incelemek ve anlamak zorundayız. Kruflçev ve avanesinin “hain”li¤i ancak öznel bir faktör olabilir; oysa Kruflçevizmin ken-disi nesnel toplumsal bir olgudur. Bir marksistin baflka türlü dü-flünmesi mümkün de¤ildir. Marksistler II. Enternasyonal reviz-yonizmini, klasik revizyonizmi, belli toplumsal koflulların ürünü toplumsal bir olgu olarak tahlil edip tanımladılar. Gariptir ki “an-ti-revizyonist akım” otuz yıldır “hain Kruflçev kli¤i” edebiyatının ötesine fazla geçememifltir. Sosyalizmi ve dünya komünist hareke-tini yıkıma götüren süreçleri “hain klik”lerle açıklamak hafifli¤i daha baflından bize ters ve yabancı gelmiflti. Bir düflünce ve bir siyasal akım olarak modern revizyonizm bir toplumsal üründür. Modern revizyonizm küçük-burjuva bürokrat ve aristokrat kastı yaratmadı, tersine, zaten var olan böyle bir kastın kendini sis-temli bir ideolojik temele, politik programa ve kimli¤e büründür-mesinin ifadesi oldu yalnızca. Partide ve iktidarda bu tür bir kast-laflmayı ve yozlaflmayı yaratan süreçleri, nesnel ve öznel etken-leri anlamak zorundayız. Öte yandan, yozlaflma ve çürüme yalnızca iktidar partilerinde de yaflanmadı. Bir bütün olarak dünya komünist hareketini de kapsadı ve onu bugün bir yıkıntı haline getirdi. Bunu yalnızca Kruflçevizmin gücüne ve dayatmalarına yormak, bir baflka hafif-lik olabilir ancak. Avrupa komünist partilerindeki ideolojik bozul-ma ve revizyonist e¤ilimlerin savaflın hemen ertesinde belirme-ye baflladı¤ının güçlü kanıtları var. Bunu besleyen tarihsel ve toplumsal koflullar kadar, bunu kolaylafltıran ideolojik etkenler de incelenmek durumundadır. Bunun bizi dosdo¤ru Komintern 7. Kongre´sinin ideolojik platformuna ve politik sonuçlarına götürece¤i kuflkusuzdur. Dimitrov’un Kongre’ye sundu¤u eklek-tik raporu ve sonrasındaki bir dizi belgeyi yeniden incelersek, Avrupa komünist partilerindeki 34
ideolojik yozlaflmanın ve reform-culaflmanın bir çok bafllangıç ö¤esini orada bulmakta hiç de güç-lük çekmeyiz. Savafl sonrası dönemde kendi burjuva hükümetle-rine katılan ve savaflın sarstı¤ı burjuva toplumlarının yeniden oturmasına yardımcı ya da alet olan komünist partilerinin bu va-him sonuçlar yaratan tutumlarını ancak 7. Kongre´nin ideolojik platformu ve Komintern’in savafla karflı çeliflkili ve tutarsız tu-tumlarıyla birlikte anlayabiliriz. Tüm bu örnekler öncelikle konunun yöntemsel çerçevesine ve kapsamına iflaret etmeye yöneliktir. Bu sınırlı örnekler bile önümüzde ciddi bir teorik inceleme ve de¤erlendirme alanı oldu-¤unu gösteriyor. Bunu yapmak, revizyonist akım karflısında Mark-sizmin genel teori ve ilkelerini samimiyetle savunan çeflitli partile-rin, buna ra¤men neden emperyalist rekabette artık bafla güreflen bir ülkede bile hala demokratik devrim programına çakılıp kaldı-¤ını, bir baflka ülkede “faflizm tehlikesi”ne karflı mücadele gerek-çesiyle burjuva muhalefetin yede¤ine düfltü¤ünü anlamamızı da kolaylafltıracaktır. Popülizmin ve demokratizmin tek, hatta belki de asıl kayna¤ının maoculuk olmadı¤ını, maoculu¤a yöneltilen keskin elefltirilere ra¤men “kardefl” partilerin ve Türkiye’deki bir dizi grubun hala aynı ideolojik zaafları taflımaya devam etmeleri dahi göstermektedir. Bundan çıkan sonuç, dünya komünist hare-ketinin geçmiflini de¤erlendirmenin ve anlamanın, asıl olarak, dün-ya komünist hareketinin bugününü anlamak, onu bugünkü kısırlık ve kifliliksizlikten kurtarmak bakımından canalıcı bir önem taflı-dı¤ı gerçe¤idir. Bu, dünya komünist hareketinin geçmiflini de-¤erlendirmeyi, bugüne ve gelece¤e dönük sorunlarımız ve görevlerimiz çerçevesinde ele almamız gerekti¤i anlamına gelir. Akademizme, liberal savrulmalara ve kaba bir inkarcılı¤a düflmemek bakımından tek do¤ru tutum ve yöntem budur. Ekim Üçüncü Yılında bafllıklı baflyazımızda (Ekim, sayı: 25, Ekim 1989) daha bir yıl önce de belirtildi¤i gibi, bu bizim için hiç de yeni bir perspektif de¤il. Hareketimizin önplandaki kadro-ları bu tarihsel sorunların ve onların taflıdı¤ı 35
muazzam önemin daha ilk çıkıflımızdan itibaren farkındaydılar. Fakat yalnızca teo-rik hazırlı¤ımız henüz bu alanda sa¤lıklı de¤erlendirmeler yapa-bilmemize elvermedi¤i için de¤il, bundan daha önemli bir etken olarak, tam da o dönemde bu sorunlar üzerinde ulusal ve uluslar-arası çapta yo¤un bir liberal ideolojik saldırı kampanyası yürütül-dü¤ü için, bu sorunları gündemimize almaktan geri durduk. Devri-min ve sınıf mücadelesinin sorunlarını önplana çıkardık ve dün-ya sosyalizminin inkarcı bir saldırı ile karflı karflıya olan geçmifl kazanımlarını ve mirasını savunduk. “Biz baflından beri geçmifli de¤erlendirmenin evrensel bir boyutu da oldu¤u bilinciyle hareket ettik”, diyen Ekim’in yukarıda sözü edilen baflyazısı, bu tutumumuzu flöyle ifade etmiflti: “... öncelikle kendi hareketimizin yakın geçmiflini de¤erlendirmek, anlamak ve aflmakla bafllanmalıydı. Bu bize, sosyalizmin tarihsel deneyimini, dünya komünist hareketinin geçmiflini sa¤lıklı bir de¤erlendirmeye tabi tutacak teorik, politik ve moral güç ve olanakları da sa¤lardı. Böylece, ‘sosyalizmin sorunları’nı tartıflmak bizim için, bofl ve sorumsuz aydınların amaçsız akademik geve-zelikleri olmaktan çıkar, asli devrimci görevlerimizden kopmadan, gerçeklefltirmeye çalıfltı¤ımız devrim ve kurmak hedefinde oldu¤umuz sosyalizm için, mirasçısı ve ça¤dafl sürdürücüleri oldu¤umuz bir geçmiflten, sosyalizmin ve dünya komünist hareketinin geçmiflinden, gerekli deney ve dersleri çıkarmak çabası olurdu” Ulafltı¤ı aflamada hareketimiz, “geçmifli de¤erlendirmenin evrensel boyutunu” gündemine almak durumundadır. Bunu sa¤lıklı bir flekilde baflarabilmenin “teorik, politik ve moral güç ve olanak”larına artık az çok sahiptir. Do¤u Avrupa’daki çöküntünün yarattı¤ı tartıflmalar ve zihinlerde yarattı¤ı karıflıklıklar gözönüne alındı¤ında bu alandaki görevimize yönelmede geç kaldı¤ımız bile söylenebilir. Ulaflaca¤ımız açıklıklar ve sonuçlar, yalnızca sosyal-izm mücadelesine teorik, politik ve örgütsel cephelerde yeni bir güç katmakla kalmayacak, modern 36
revizyonizme ve popülizme karflı mücadelede bize yeni güçlü ideolojik silahlar da sa¤layacaktır. Önümüzdeki teorik sorunların bir di¤er boyutu, dünyanın bu-günkü tablosudur. Bu tablo çok çeflitli ö¤eler içermektedir. Dünya kapitalizminin bugünkü durumu, çeliflkileri, e¤ilimleri; Do¤u Av-rupa’daki çöküntü ve bu çöküntü sonrasında emperyalist dünya-nın iç iliflki ve çeliflkilerinde yaflanmakta olan geliflme ve de¤iflim-ler (dünyanın “yeni düzeni”); kapitalist dünyanın çeflitli alanlarında sınıf mücadeleleri; iflçi sınıfının durumu ve çeflitli ülkelerin iflçi hareketleri; dünyada ilerici, devrimci ve komünist güçler ve akımlar vb. Genel tablonun de¤iflik ö¤elerini oluflturan tüm bu sorunlar bizi yakından ilgilendirmektedir. Yalnızca kendi devrimimizin sorunlarıyla ba¤lantılı yönleri bakımından da de¤il; tam da dünya devriminin asli sorunları olarak. Marksist-leninistler olarak kaldı¤ı/mız ve proleter enternasyonalizmi ilkesini herfleyin üstünde tuttu¤umuz sürece, baflka türlü davranamayız. Dünya devriminin sorunları her zaman bizim asli sorunlarımızdır, öyle olmalıdır. Bu alana bugüne kadar yeterli ilgi göstermediysek e¤er, bu ulusal dargörüfllülü¤ümüzden de¤il teorik çalıflma alanındaki yetersizliklerimizdendir. Sözü edilen sorunlar göründü¤ünden zor ve kapsamlıdır. Zira bugünkü dünya tablosunu tam olarak de¤er-lendirebilmek ve anlayabilmek, ancak ikinci emperyalist savafl sonrası süreçleri bugüne olan evrimleri içinde de¤erlendirebil-mek ölçüsünde olanaklıdır. Oysa bu dönem, dünya komünist hare-ketinin yafladı¤ı yıkım ve içine girdi¤i teorik kısırlaflma nede-niyle bugüne dek do¤ru dürüst tahlil edilememifltir. Bu iflimizi daha da güçlefltirmektedir. Fakat bu yapılamadan da dünya devriminin sorunları, olanakları, güçlükleri anlaflılamayacaktır. Uluslararası iflçi hareketinin stratejik ve taktik sorunlarına ve görevlerine isabetli çözümler üretilemeyecektir. Bugünkü dünya-yı tam ve do¤ru kavramak, do¤ru ve baflarılı bir politikanın zo-runlu kofluludur. Aynı flekilde bu yapılamadan Türkiye devrimi-nin de olanakları ve engelleri tam yerli yerine oturtulamayacak-tır. Yafladı¤ı dünyanın mevcut 37
tablosunu, iliflkilerini, çeliflkile-rini, olayların geliflme seyrini, devrimci ve karflı-devrimci dinamik-lerini vb., tahlil edip anlayamayan bir marksist hareket düflünüle-mez. Bu yapılamadı¤ı sürece evrensel bakıfl ve enternasyonalist perspektif kaçınılmaz bir biçimde dayanaksız iddialar olarak kalır. *** Genifl bir teorik çalıflma alanı demek olan tüm bu sorunlar zincirinin zorlu bir manzara oluflturdu¤una kuflku yok. Tarihsel evrimin on yıllardır biriktirdi¤i el de¤memifl sorunlardır bunlar. Ya da yalnızca liberal, troçkist, “ba¤ımsız” marksist bir kısım aydınların el attı¤ı, kendilerine göre inceledikleri ve tartıfltıkları sorunlardır. Ortadoks olmak iddiasındaki marksistler ise ya bu sorunlara gözlerini kapamıfllar, ya yeni olan sorunlar karflısında eskimifl bazı formülleri ve çözümleri yinelemekten öteye gide-memifller, ya da en kötüsü, bu sorunların bilincinde bile olama-mıfllardır. Bugün önümüzde kapsamlı bir manzara sergileyen bu sorunlar, bize uluslararası marksist-leninist hareketin bugünkü durumu hakkında dolaysız bir fikir verebilir. Hareketin uzun yıllar-dır yaflamakta oldu¤u tıkanıklı¤ın ve çoraklı¤ın hem nedeni hem de sonucudurlar bu çözülememifl sorunlar. Uluslararası marksist-leninist hareketin geçmiflini ve bu temelde kendini anlayamadan yeni bir canlanma ve toparlanma yaflaması, dolayısıyla da tarih-sel evrimin biriktirdi¤i çeflitli sorunların üstesinden gelmesi ger-çekten güç olurdu. Biz, yalnızca hareketimiz de de¤il, bir bütün olarak Türkiyeli komünistler, bu sorunların ne ölçüde üstesinden gelebiliriz? Uluslararası hareketin önünde on yıllardır birikmifl, onu ezip bu-naltmıfl bu sorunları çözme gücü ve yetene¤ini belli bir ülke-nin komünistleri gösterebilirler mi? Bunlar önemli ve gerçekten zorlu sorular. Fakat biz iyimser ve inançlıyız. Türkiye’nin dev-rimci kaynaflmalara sahne ve evrensel sonuçlar yarataca¤ına inandı¤ımız büyük bir toplumsal devrime gebe topra¤ı, aynı zamanda, bu sorunları üstlenmenin ve üstesinden gelmenin de güçlü bir zeminidir. Devrim topra¤ı devrimci teoride büyük atı-lımların da topra¤ı olmufltur genellikle. 38
Sorunların gündemimi-ze tüm kapsamı ve açıklı¤ı ile girmifl olması bile büyük bir ilerle-medir ve bir rastlantı de¤ildir. Bugün dünyanın hiç bir yerinde bu sorunlara bu denli genifl, canlı, yakıcı ve denebilir ki kitle/sel bir ilgi gösterilebildi¤ini sanmıyoruz. Mücadele içindeki bin-lerce devrimci ve devrimci iflçi bu sorunlarda açıklı¤a kavuflma iste¤i ve susuzlu¤u içindedir. Muhakkak ki bu da bir rastlantı de¤il. Ciddi teorik sorunlar münferit ya da sorumsuz aydınların, akademisyenlerin de¤il, devrim yapmak heyecan ve çabası için-deki devrimcilerin gündemine girmifllerse e¤er, bu, bu sorunla-rın az çok tatmin edici bir çözümü için koflulların olgunlafltı¤ına bir gösterge sayılmalıdır. Öte yandan, Türkiye’nin marksist-le-ninistleri yaflayacaklarsa, iddia ve misyonlarını sürdüreceklerse e¤er, bu sorunları üstlenmek, üstesinden gelmek, çözmek zorun-dadırlar. Türkiye’deki genel marksist-leninist potansiyel ve biri-kim gözönüne alındı¤ında, bunun baflarılaca¤ından kuflku duymak için bir neden oldu¤unu sanmıyoruz. Liberal aydınların ve troçkist mezheplerin ideolojik kargaflaya, inkarcılı¤a, daha da kötüsü, siyasal ve örgütsel tasfiyeye dayanak yaptıkları bu sorunların, Türkiyeli marksistleninistlerin çözüm gündemine leninist bir temelde ve sa¤lıklı bir biçimde girebilmesi için hareketimiz üzerine düfleni yapabilmelidir. Konferansımız, bu sorunları hiç de¤ilse genel çerçevesiyle ele almayı, ilk yakla-flım ve de¤erlendirmelerini ortaya koymayı, ve böylece, bu sorun-ların çözümüne götürecek sürecin bafllangıç adımlarını atmayı baflarabilirse e¤er, bu hareketimiz için yeni bir ideolojik ve politik atılımın zemini olacaktır. Dahası, bizzat bu ilk adımın kendisi, bu sorunların çözümüne katkıda bulunabilecek güçlerin birli¤i-ne de büyük bir itilim kazandıracaktır. Bu son noktayı gözden kaçırmamalıyız; Türkiye gibi zengin bir toprakta teorik geliflme ve atılımın önemli potansiyel güçleri vardır. Bütün sorun onları sa¤lam bir eksende birlefltirebilmek, do¤ru bir yörüngeye çeke-bilmektir. *** Hareketimizin küçük-burjuva sosyalizminden ideolojik 39
kopu-flunu ve son üç yıldır yafladı¤ı ideolojik geliflmeyi örgütümüzün en üst platformu olarak de¤erlendirmek, do¤aldır ki Konferan-sımızın asli görevlerinden biridir ve temel bir gündem maddesi-dir. ‹deolojik geliflmemizin esasını toparlayan yazılar flimdilerde yeniden basılmaktadır ve bu tüm yoldafllar için onları yeniden incelemede belli bir kolaylık demektir. Bu mutlaka yapılabilmeli, Konferans öncesinde ve Konferansa bir hazırlık olarak bugüne dek yazdı¤ımız herfley elefltirici bir gözle ve dikkatle yeniden incelenmeli ve tartıflılabilmelidir. ‹deolojik geliflmemizin içeri¤i, sınırları, gücü ve kuflkusuz yetersizlikleri konusunda sa¤lam bir yargıya ulaflabilmek bakımından önemli ve gereklidir bu. Burada, son toplantımızdaki tartıflmalar temelinde, kendi yar-gımızı da kısaca özetlemek istiyoruz. Daha önce de ifade etmifltik, bizim ideolojik geliflmemizin esasını Türkiye devriminin temel ve taktik sorunlarına iliflkin görüfllerimiz oluflturuyor. Bu alan-da, gerek sorunları ele alıfl yöntemi gerekse genel teorik çerçe-ve bakımından sa¤lam bir konumdayız. Net ve isabetli tespitleri-miz var ve zaten hareketimizin mevcut ideolojik gücü asıl buradan gelmektedir. Devrimin sorunlarını tartıflırken konuları tarihsel ve evrensel boyutta irdelemeye ve kavramaya çalıfltık. Açıkça irdeleyip elefltirmifl olmasak bile, dünya komünist hareketinin bu alandaki geçmifl ve mevcut hatalı görüfllerini gözönünde bulundurduk ve bunların olumsuz etkisinden sakındık. ‹deolojik geliflmemizin da-ha önce üstünde durulan kusurları yanında, bu kendi payımıza olumlu bir tutumdu hiç kuflkusuz. Fakat bununla birlikte, güçlü oldu¤umuzu düflündü¤ümüz bu aynı alanda bile henüz ciddi yetersizliklerimiz, dolayısıyla önem-li görevlerimiz var. Gerek Türkiye’nin toplumsal-siyasal gerçekle-rine, gerekse bu çerçevede Türkiye devriminin teorik ve politik sorunlarına iliflkin görüfllerimiz henüz genel de¤erlendirme ve tespitlerden öteye geçmiyor. Bunları açmak, ifllemek, gelifltirip derinlefltirmek somut incelemeler içinde somut çözümlemelere ta-bi tutmak durumundayız. Bunun 40
yapılamaması flimdi bile ciddi karıflıklıklara neden olabiliyor. Kürt ulusal sorunu buna bir örnek-tir. Devrimci bir temelde gelifliyor olsa da milliyetçilik ile sos-yalizm arasındaki ilkesel farkı unutanlar, Kürt ulusal devrimci hareketini “sosyalist” görme e¤ilimi taflıyanlar çıkabiliyor zaman zaman. Ya da, ulusal devrimci hareketi ezilen ulusun meflru hak-ları çerçevesinde desteklemek ile, ulusal sorunun proletaryanın sınıf perspektifleri ve çıkarları temelinde bir çözümünü savun-mak, bu çerçevede Türk ve Kürt iflçilerinin flaflmaz bir flekilde ortak politik sınıfsal örgütlenmesini savunmak biçimindeki ikili tutumu ve görevi ba¤daflmaz sayanlar olabiliyor. Köylü sorunu bir baflka örnek olarak verilebilir. Köylülük içinde farklılaflmanın önemli boyutlar kazandı¤ı ve köylülü¤ün kapitalist iliflkiler içinde yeni toplumsal kategorilere dönüfltü¤ü gerçe¤ini görebilmek, popü-list flartlanmalardan kurtulma bakımından kuflkusuz büyük önem taflır. Fakat bu farklılaflmanın somut boyutları, ortaya çıkmıfl ye-ni tabakalaflmanın somut biçimleri, farklı katmanların gücü, is-temi, tepkileri vb., tüm bunlar konusunda somut bir tahlil ve açık-lık tutarlı bir politika izleyebilmenin önkofluludur. Öte yandan, gerek tarihsel sorunların ve deneyimlerin, gerekse bugünkü dünya sorunlarının incelenmesi ve kavranması alanında ataca¤ımız adımların, Türkiye devriminin ve genel ola-rak politik mücadelenin sorunları konusunda önümüze yeni ufuk-lar açması da beklenmelidir. Bu çabanın bize bugünkü ideolojik konumumuzun gücünü ve yetersizliklerini daha iyi anlama olana-¤ı sa¤layaca¤ı kesindir. Konferansımız, Türkiye devriminin programatik, stratejik ve taktik sorunlarına iliflkin perspektiflerimizi, tüm öteki tartıflma ve de¤erlendirmelerin ıflı¤ında yeniden, daha güçlü, daha tam ve daha somut tanımlamak durumundadır. Ça¤dafl dünyanın sorunlarını ele almadaki ciddi yetersizliklerimizden daha önce sözetmifltik. Bu alanda pek az fley yap-mıfl bulunuyoruz. Do¤u Avrupa’daki geliflmelere gösterilen ya-kın ilginin ürünü metinlerimiz ise do¤al olarak, dünya komünist hareketinin geçmifl süreçleri ve sosyalist infla de41
neyimleri ko-nusundaki zayıflı¤ımızın belirgin izlerini taflıyor. Teorik çalıflmanın çeflitli alanlarında geride bıraktı¤ımız üç yıllık dönemde flüphe yok ki daha ciddi adımlar atılabilirdi. Fa-kat öznel zaaflarımız bir yana bırakılırsa, bu alanda de¤erlendi-rilebilecek kadroların sınırlılı¤ı, bu sınırlı kadroların bir bölümü-nü bile hiç de¤ilse bir dönem politik ve örgütsel görevlere ayır-mak zorunlulu¤u, politik yaflamın taktik (aktüel) sorunlarına gös-terilmesi gereken zorunlu ilgi, bu çerçevede gazeteden gelen ger-çekten a¤ır ve periyodik yükler vb., tüm bunlar belli birikim za-yıflıkları ile de birleflince, arzulanan düzeyde bir çalıflma koyula-madı ortaya. Bunlara, bu toplantımızda üzerinde önemle durulan ve görüfllerimizi açmada kuflkusuz dizginleyici bir rol oynayan mükemmeliyetçi e¤ilimi de eklemek gerek. Özellikle tarihsel so-runların ele alınmasında ifade bulan bu e¤ilim, sorunların önemi, çapı, kaygan zeminlere düflmeye müsait karakteri vb. haklı ge-rekçelere dayansa bile, ulafltı¤ımız ilk sonuçların ortaya konması-na, hiç de¤ilse tartıflmaya açılmasına engel olmamalıydı. Bu, sorunların tüm örgütün ve belki de dıflımızdaki devrimci çevrele-rin katkılarıyla gelifltirilmesine de olanak sa¤lardı. Nitekim ilk ortaya çıkıflımızda da böyle olmufltu. Ulafltı¤ımız ilk sonuçları açıklıkla ortaya koymak bir bakıma yolu açmıfl, giderek bu görüfl-ler gelifltirilip olgunlafltırılmıfltı. *** Hareketimiz toplumda yeni bir devrimci canlanmanın uç ver-di¤i bir dönemde ortaya çıktı. Bu canlanmaya, onun ortaya çıkar-dı¤ı sorunlara ve görevlere yakın bir ilgi gösterdi. Mücadelenin siyasal sorunlarına bu yakın ilgi denebilir ki hareketimizin temel üstünlüklerinden biridir. Bu üstünlü¤ümüzün temeli teoriyi pratik-ten, düflünceyi eylemden ayrı ele almayan yöntemsel ve ilkesel kavrayıflımızdı. Politik sorunlara bu yakın ilgiyi, politik çalıflmaya ve örgütsel oluflum ve geliflmeye gösterilen özenle de birlefl-tirebilmek, hareketimizin sa¤lıklı geliflmesinin zemini oldu. Güçle-rin de¤erlendirilmesi bakımından bunun teorik çalıflmada belli bir zayıflı¤a yolaçmak pahasına oldu¤u bir gerçek olsa bile, sonuç hareketimiz için olumludur. Zira politik mücadeleden ve örgütsel flekillenmeden koparılmıfl bir 42 teorik çabanın iyi ve sa¤lıklı sonuçla-ra varamayaca¤ı genel bir gerçek olmanın ötesinde, bizzat bizim-le aynı dönemde
EK‹M I. Genel Konferansı (Parça) Bildirisi
Mevcut tüm örgütlerimizin seçilmifl delegeler temelinde tam ve genifl bir temsiline dayanan EK‹M I. Genel Konferansı yapıl-dı. Hareketimiz bu aflamaya dört yıla yaklaflan zorlu bir geliflme süreci içinde ulafltı. Dört yıl önce sınırlı sayıda komünistin Tür-kiye devrimci hareketinin geleneksel ideolojikpolitik platformun-dan köklü bir kopufluyla bafllayan süreç, ideolojik, politik ve ör-gütsel bir geliflme bütünlü¤ü içinde ilerleyerek, EK‹M’e gerçek manada bir siyasal hareket kimli¤i kazandıran bir aflamaya var-dı. Konferansımız bu süreci bir ilk oluflum dönemi olarak de¤er-lendirmekte, yeni do¤an bir siyasal hareket için yeni olmanın güçlükleriyle dolu bu dönemin asgari bir baflarıyla geride bıra-kıldı¤ını, EK‹M’in onu partiye yakınlafltıracak yeni bir geliflme dönemine girdi¤ini tespit etmektedir. 43
‘80’li yılların ortası ve onu izleyen ilk yıllar, Türkiye devrimci hareketi için, 12 Eylül’le bafllayan gerileme ve karmaflanın hala sürdü¤ü bir dönemdi. Yenilginin sersemletici etkisi henüz bütünüy-le atılamadı¤ı gibi, yenilgi ortamında boyveren ve onun sonuçla-rından beslenen liberal tasfiyeci akımın yarattı¤ı güçlü kan kaybı da bir türlü durdurulamamıfltı; tersine, Sovyetler Birli¤i ve Do¤u Avrupa’da bafllayan yeni dönemin gerici-liberal rüzgarı tasfiyeci süreçlere taze kan sa¤lamakta, devrimci hareketin yafladı¤ı karga-flayı arttırmaktaydı. Yenilginin ortaya çıkardı¤ı gerçekler geçmi-flin halkçı teori ve programlarına olan inançları sarsmıfl, fakat bunları marksist dünya görüflü temelinde aflma yetene¤i göste-rilemedi¤i ölçüde, bu durum, bir ideolojik belirsizlik, ya da daha da kötüsü bir ideolojik kargafla etkenine dönüflmüfltü. Oysa aynı dönemde toplumda yeni bir devrimci canlanıflı haber veren ilk kıpırdanıfllar iflçi hareketi flahsında kendini ortaya koymaktaydı. Tüm belirtiler, Türkiye’nin, oda¤ında iflçi sınıfının bulunaca¤ı ye-ni bir devrimci döneme girmekte oldu¤unu iflaretlemekteydi. Geçmiflin küçük-burjuva ideolojik-politik platformundan mark-sist-leninist bir kopufl, hem devrimci hareketi kolay bir yenilgi ve da¤ılmaya götüren bir niteli¤i aflmak, ve hem de, yeni bir döneme girmekte olan iflçi hareketinin teorik, politik ve örgütsel ihtiyaçlarına denk düflecek bir yeni yönelifl içine girebilmek demek-ti. Yenilginin uyarıcı sonuçları bir yandan, geliflmekte olan iflçi hareketinin olumlu baskısı öte yandan, ileriye do¤ru bu tür bir sıçrama için uygun bir zemin oluflturmaktaydı. EK‹M, bu ortamın bir ilk ürünü olarak do¤du ve bu ihtiyacın somut bir karflılı¤ı oldu. Türkiye’nin nesnel devrimci olanaklarından ve geliflmekte olan iflçi hareketinden de aldı¤ı manevi güç-le, o güne kadar hep liberal tasfiyeci bir konuma geçiflin bir mani-velası olarak kullanılagelen geçmifl elefltirisini, ilk kez devrimci bir temelde yapmayı baflararak marksist-leninist bir platforma ulafl-tı. Yalnızca iç ve uluslararası liberal tasfiyeci dalgaya karflı de-¤il, yanısıra, geçmiflin yanlıfllı¤ı pratik içinde 44
kanıtlanmıfl küçük-burjuva halkçı platformuna tutunmakta ısrar edenlere karflı da, marksist-leninist bir alternatif olarak çıktı ortaya. Konferansımız, içten ve dıfltan birbirini güçlendirerek esen tasfiyeci rüzgarlara direnerek ve bir yenilgi ve da¤ılma ortamının içinden, bütünüyle yeni (marksist-leninist) bir ideolojik çizgiye dayanan, farklı (proleter) bir sınıf yönelimi içine giren, yeni bir anlayıfl ve mücadele kültürüyle donatılmaya çalıflılan kadrolara dayalı, her geçen gün daha çok sayıda sınıf bilinci kazanmıfl iflçi önderini saflarında toplayan bir marksistleninist proleter sınıf ör-gütü çıkarmayı baflarmıfl EK‹M’i, onu yaratan tarihsel ortamı ve toplumsal-siyasal dinamikleri, böyle de¤erlendirmektedir. Konferansımız, EK‹M’in katetti¤i bu mesafenin ve ulafltı¤ı geliflme düzeyinin ifadesi oldu¤u kadar, onun bugün artık yeni bir döneme girdi¤inin de bir göstergesidir. Partileflme sürecinde bir kilometre taflıdır. (...) * 12 Eylül saldırısıyla iflçi sınıfının 20 yılda biriktirdi¤i hak ve kazanımları bir hamlede tırpanlayan ve onu a¤ır yaflam ko-flullarına mahkum eden Türk burjuvazisi, tam da bu yolla, Türkiye iflçi sınıfını tarihinin en büyük atılımına hazırlamıfl oldu. ‹flçi sı-nıfının son yıllarda sürekli güçlenerek ve yaygınlaflarak sürmek-te olan hareketlili¤ini toplu olarak de¤erlendiren Konferansımız, geçmifl onyılların deneyim ve birikimi üzerinde yükselen bugünkü iflçi hareketinin, kendi geliflme tarihinin en ileri safhasına ulafltı¤ı görüflündedir. Her yenisi bir öncekini aflan kesikli dalgalar halinde ilerleyen iflçi hareketi geliflme çizgisini sürdürecektir. Kendi gücüne güven, birlik ve dayanıflma bilinci ve prati¤i, eylem potansiyeli, yasal çerçeveyi aflma iste¤i ve yetene¤i, politikleflme e¤ilimi, sayıları sürekli ço¤alan genifl bir öncü iflçiler kufla¤ı, tüm bunlar iflçi hareketinin olumlu ya da güçlü yanlarıdır. Nedir ki, tüm bu üstünlüklerine, geçmifle göre sa¤lanan tüm bu ilerlemelere ra¤men, iflçi hareketinin bugünkü düzeyi henüz 45
geri bir geliflme safhasının ifadesidir. ‹flçi sınıfı hala sendikal mücadele ve örgütlenmenin son derece dar çerçevesi içindedir. Politik bilinci çok zayıf, politik eylemi çok geridir. ‹ktisadi istemler ve büyük ölçüde kendisiyle sınırlı dar demokratik siyasal istemler u¤runa mücadelenin ötesini, henüz yeni yeni ve ancak en geliflmifl kesimlerinde zorlayabiliyor. Kendi dıflına bakamıyor, nesnel bakımdan öncü konumuna sahip bir sınıf olarak, toplumun öteki emekçi ve ezilen kesimlerinin çıkarlarına henüz sahip çıkamıyor. Pratikteki nispi ileri konumuna ra¤men, burjuva bilincin güçlü etkisi altındadır. Yasaları aflan, belli zamanlarda ifllevsiz kılan bir eylem yetene¤i kazanmıfl olmakla birlikte, henüz ihtilalci gelenekler gelifltirebilmifl de¤il, vb. Ve kuflkusuz, iflçi sınıfı hareketinin nedenleri kendisini aflan asıl eksikli¤i ise, öncü iflçi kufla¤ı ile birleflmeyi baflarabilmifl bir devrimci sınıf öncüsünden (partisinden) hala yoksunlu¤udur. Partiden yoksunluk, devrimci sınıf önderli¤inden yoksunluk demektir. Türkiye iflçi sınıfının en temel ve acil ihtiyacı, ideolojik ve örgütsel ba¤ımsızlı¤ının bir ifadesi olarak öncü örgütüne, komünist sınıf partisine kavuflmaktır. Komünistler tüm çabalarını iflçi hareketinin bu en temel ve en acil ihtiyacına yöneltmelidirler. Teorik boyutu marksist-leninist teori ve ilkelerle aydınlanmıfl sa¤-lam bir marksist program ve taktikler demetine kavuflmak olan bu görevin, pratik ve örgütsel boyutu ise, iflçi sınıfı hareketiyle politik ve örgütsel ba¤ları gelifltirmek, sınıfın en ileri, en devrimci ö¤eleriyle birleflmektir. Bu sonuncusu iflçi hareketine pratik müda-hale çabası içinde, onu politik ve örgütsel yönden gelifltirmek çabası içinde baflarılabilir; ve bu bafları, görevin teorik boyutunu sa¤lıklı bir temelde gelifltirmenin de uygun maddi zeminini olufl-turur. ‹flçi sınıfının ileri ve öncü kesimlerini kazanmak ve bir bütün olarak sınıf hareketinin politik-örgütsel geliflmesinde mesa-fe katetmek, sa¤lam bir teorik temel ve do¤ru bir çizgiye sahip olmak kadar, iflçi hareketinin kendi dinamik gelifliminin ortaya çıkardı¤ı olanakları en iyi flekilde de¤erlendirmek ölçüsünde ola-naklıdır. Bu, iflçi 46
hareketinin geliflme seyrini do¤ru kavramayı, bu seyre baflarılı bir müdahale için gerekli taktiklere ve özgül siyasetlere sahip olmayı gerektirir. Sınıf hareketinin dar sendi-kal hareket/örgüt zeminini parçalamak, iflçilerin dikkatini, bilin-cini ve eylemini temel toplumsal ve politik sorunlara yöneltmek komünistler için politik-pratik müdahale alanındaki en acil görevdir. (...) * Türkiye tarihinde modern sınıflaflmanın ileri boyutlar kazandı¤ı ve toplumu sarsan büyük hareketliliklerin yaflandı¤ı son 30 yıl, bu nesnel-toplumsal zeminle de ba¤lantılı olarak, Türkiye sol hareketi için yeni bir dönem olmufltur. ‘60’lı yıllarda sol adeta yeniden do¤du, tarihinde ilk kez olarak kitleselleflti ve toplumun gündemine girdi. Ne var ki, orta sınıf aydınlarından sola kitlesel akıflın ideolojik baskısı, Kemalizmin yede¤inde kalan eski TKP’nin reformist mirası ve dünya ölçü-sünde revizyonizmin etkisi, birarada, ‘60’lı yılların Türkiye solu için, düzen çerçevesini ve kurumlarını aflamayan bir burjuva sos-yalizmi dönemi olarak yaflanmasına yolaçtı. Burjuva sosyalizmi-nin yeniden do¤ufl dönemine bu egemenli¤i, Türkiye solunun son-raki yıllarına, flimdilerde artık açıkça ve tümüyle bir düzen ö¤esi haline gelmifl güçlü bir reformist kanat miras bıraktı. ‘60’lı yılların sonuna do¤ru gitgide radikalleflen kitle hareketlerinin uygun zemini, bu hareketlerin içinden yetiflen ve alt sınıflardan gelen genç devrimcilerde (uluslararası devrimci akı-mın da etkisiyle) radikal bir politik flekilleniflle birleflince, refor-mist gelenekten devrimci bir kopmanın olanakları olufltu. Bu dev-rimci kopma, tüm ‘70’li yıllara ve solun büyük bir kesimine dam-gasını vurdu. Öte yandan, devrimci akımın bu etkili varlı¤ının yanısıra, esas olarak da devrimci yükseliflin baskısı ve bu baskı altında reformist politikaların iflası, bu aynı yıllarda solun refor-mist kanadından bazı kopmalara ve solun devrimci kanadının bu kopmalarla güçlenmesine yolaçtı. Bununla birlikte, çok sayıda örgütün toplamından oluflan solun bu devrimci kanadı, gerek toplumsal ortamı ve dayanakları, 47
gerek burjuva sosyalizminin de¤iflik biçimlerde süregelen ideo-lojik etkisi, gerekse de uluslararası ideolojik kaynakları dolayı-sıyla, kendi öznel iddiaları ne olursa olsun, küçükburjuva sosya-lizmini aflamadı. Türkiye solu 12 Eylül dönemine, ‘60’lı ve ‘70’li yıllarda fle-killenen ve ‘70’li yıllar boyunca solun reformist ve devrimci ka-natlarını oluflturan bu iki ana akımla girdi. Kendi özsel zayıflık-ları ve karflı-devrimin baskısı bu iki akımı bir çözülme ve tasfi-ye sürecine soktu. Küçük çaplı bazı karflı koyufllar ve kopmalar dıflında tutulursa, solun geleneksel reformist kanadı ruhunu düzene teslim etti ve sol içindeki tarihine böylece bir son verdi. Onlardan boflalan yeri bu kez devrimci kanadın bünyesinde yaflanan çözülme ve tasfiye süreçlerinin ortaya çıkardı¤ı yeni reformist akım ve çevreler doldurdular. Öte yandan, demokrasi ve sosyalizmi bulanık bir biçimde içiçe taflıyan çeliflkili yapısıyla devrimci hareket, ‘80’li yıllar boyunca yafladı¤ı çözülme ve iç ayrıflmayla, yalnızca geriye dönük olarak reformizmi de¤il, ileriye yönelik olarak proleter sos-yalizmini de besleyecek olanaklara sahipti. EK‹M, bu tür bir dina-mi¤in ürünü olarak, devrimci hareketin bir dizi alanda kendine özgü üstünlükleri olan belli bir kesiminden kopmayla olufltu. Fa-kat dört yıla yaklaflan geliflme süreci içinde devrimci hareketin çok de¤iflik gruplarından kopan yeni unsurlarla birleflmeyi de baflar-dı bu arada. (Konferansımızın kendisi aynı zamanda bu çeflitlili-¤in de yansıdı¤ı bir platform oldu.) Bugün devrimci harekete bir bütün olarak bakıldı¤ında, Türkiye’nin son derece uygun nesnel ortamına ra¤men, devrimci grupların politik ve örgütsel planda bir kısırlık, ideolojik planda ise bir belirsizlik ve bunalım içinde oldukları görülmektedir. Ana sorun geçmiflin yüklerini atamamak, marksist temellere dayalı devrimci bir ideolojik yenilenmeyi baflaramamaktır. Eski teorik-politik görüfllere olan güven yitirilmifl, ama bunlar aflılamamıfltır. Bu zaaf örgütsel kargaflayı besledi¤i gibi, olayların kendili¤inden itmesiyle girilen “sınıf yönelimi”nin sa¤lıklı bir zemine oturması-nı da olanaksız kılmaktadır. 48
Böylece ‘80’lerin son birkaç yılında girilen “toparlanma” heyecanıyla bir ölçüde yatıfltırılan ya da öyle görünen iç tartıflma ve arayıfllar, flimdilerde yeniden yo¤un-laflmaktadır. Bu sa¤lıklı bir geliflmedir. Zira ‘80’lerin ortasından farklı olarak, Türkiye’nin bugünkü nesnelli¤i, iç arayıflları bü-yük ölçüde ileriye yöneltecek özelliklere sahiptir. Bu ba¤lamda EK‹M’e düflen sorumluluklar da büyüktür. Zira EK‹M, bu arayıfl-ları etkileme, ileriye yöneliflleri hızlandırma ve ileriye çıkmayı baflaracak ö¤elerle birleflme yetene¤ine ve olanaklarına sahip tek örgüttür bugün için. * Komünistler ve sınıf bilincine eriflmifl iflçiler için bugün en acil sorun partileflmektir. ‹flçi sınıfının marksist-leninist temellere dayalı partisini gecikmeksizin yaratmak, Türkiye’de olayların bugün ulafltı¤ı düzey ve izledi¤i seyrin de dayattı¤ı bir görevdir. Geliflme dinamizmini sürdüren iflçi hareketi, bugün müdahale ve önderlik yetene¤ine sahip bir devrimci öncüden yoksunlu¤un zayıflıklarını yaflıyor. Konferansımız partileflme sürecini, birbirine kopmaz flekilde ba¤lı, organik olarak içiçe geçmifl bir teorik, politik ve örgütsel geliflme süreci olarak kavramaktadır. Kendi geçmiflimizden ol-du¤u kadar, uluslararası komünist hareketin tarihsel geçmiflinden birikip bugünün komünistlerine miras kalan sorunların yanısıra, günümüz dünyasının ve Türkiye’sinin yafladı¤ı karmaflık sorun-ların bir ihtiyaç haline getirdi¤i teorik atılım, partileflme sürecinin esas halkasıdır. Baflarılı ve sa¤lıklı bir politik ve örgütsel geli-flim ancak bu tür bir atılımla güvence altına alınabilir. Partileflmeye varacak bir politik ve örgütsel geliflimin temel alanını iflçi sınıfı, esas içeri¤ini ise sınıfın öncü kesimiyle birleflmek ve sını-fın kitlesiyle ba¤ları gelifltirmek oluflturmaktadır. Bugüne dek esas olarak birbirlerinden kopuk geliflen Türkiye devrimci hareketi ile iflçi sınıfı hareketi, parti güçlerinin birikti¤i iki ayrı alandır. ‹flçi sınıfının önemli bir kesimi sosyalizm fikriyle yüzyüze gelmifl öncü kufla¤ı ile, devrimci hareketin bünyesinde saklı duran ve ileriye çıkma e¤ilimi 49
taflıyan marksist potansiyel, birarada partinin temel potansiyel güçlerini ifade etmektedirler. Bu potansiyel güçleri harekete geçirmede ve partileflme süreci içinde birlefltirmede, ideolojik ve örgütsel bir konum kazanmıfl komünistlerin çabası özel, hatta belirleyici bir önem taflımaktadır. Komünistler için esas olan sınıfın ileri öncü kesimlerini kazanmak-tır. Deneyimler gösteriyor ki, teorik geliflme gücüyle de birlefltiril-mifl bu tür bir çaba ve bafları, devrimci hareketin bünyesinde pro-letarya sosyalizmine yönelme e¤ilimindeki ö¤eleri ileriye çekmeyi, kazanıp birlefltirmeyi kolaylafltırmaktadır. Bütün bunlar birarada, partileflme sürecinin, komünistler için aynı zamanda bir birleflme süreci oldu¤u anlamına gelir. Kon-feransımız, Türkiye’nin bugünkü özgün koflullarında birlik sorunu-nu parti sorununun ayrılmaz bir parçası olarak ele almaktadır. Bu konuda buraya kadar söylenelere ek olarak, daha önce EK‹M tarafından de¤iflik vesilelerle dile getirilen, ne var ki somut birlik giriflimlerimiz sırasında anlamı ve önemi zaman zaman yeterince gözetilmeyen, üç temel noktayı yeniden vurgulamayı gerekli görmektedir. 1) Devrimci hareketin de¤iflik kesimleri kök aldıkları gelene¤e ba¤lı olarak, ilk ideolojik flekillenifllerini, ya modern revizyonizmin, ya ça¤dafl popülizmin, ya da ikisinin birarada etkisi altında yafla-mıfllar, sonraki evrimlerine ra¤men bu etkiyi de¤iflik düzeylerde bugüne dek taflımıfllardır. Bu nedenle, ancak bu ideolojik geçmiflle marksist-leninist temellere dayalı bir hesaplaflma e¤ilimi ve çabası içinde bulunan kifli, çevre ve örgütler, bizim için, “grup kaynakla-rından ba¤ımsız olarak, proleter sosyalizminin güçlerini olufltururlar ve birlik perspektifimiz içinde yer alırlar.” 2) “Birlik sorunu sözkonusu oldu¤unda, ... net ve kararlı bir sınıf yönelimi, ayrı ve özel bir önem taflır. Zira gerçek komünistle-rin birli¤i kadar, hatta bundan da önemli ve acil olan komünistlerin sınıfla birli¤idir. Komünistlerin birli¤i, komünistlerin sınıfla birli¤i sorununa ve sürecine ba¤lı ele alınmalıdır. Bu hem birli¤i kolaylafl-tıracak, hem de kalıcı 50
ve sa¤lıklı kılacaktır. Sınıf hareketiyle kararlı ve militan bir birlik kurma çabası içinde de¤il de, aydın ya da sınıf dıflı çevre ve örgütlerin görüflme diplomasisine, bu nedenle de kaçınılmaz olarak ideolojik uzlaflma ve tavize dayalı olacak bir birlik istemi, kolay gerçekleflemeyecek, gerçekleflse bile ne sa¤lıklı ne de uzun ömürlü olabilecektir.” 3) “fiüphe yok ki parti birli¤i, temeli bu olmakla birlikte asla ideolojik-politik bir ortak kimlikte birleflmekten ibaret de¤ildir. Parti yanısıra mücadele ve örgüt birli¤i demektir. Mücadelenin ve örgütlenmenin ilkelerinde ve prati¤inde anlaflmak, birleflmek ve kaynaflabilmek demektir.” * Düzenin karflı karflıya bulundu¤u çözümsüz sorunları netlefltiren iktisadi ve politik olayların genel seyri, iflçi sınıfı, Kürt halk kitleleri ve toplumun öteki bazı yoksul katmanlarındaki hare-ketlenmeler, bu olayların ve bu hareketlenmelerin gözle görülür hale getirdi¤i Türkiye’nin devrimci olanakları, Türk burjuvazisini ifli sıkı tutmaya, baskı ve teröre dayalı temel politikalar yede¤inde, onları tamamlayacak bir biçimde bazı yeni taktikler ve yöntemler izlemeye yöneltmifl bulunuyor. Aslında yeni olmayan fakat git-gide inceltilen bu taktiklerle güdülen hesap, kitle hareketlerinin önünü almak, kitlelerdeki mücadele potansiyelini bu taktikler çer-çevesinde açılan düzen içi kanallarda bo¤mak, ve son olarak, kitle mücadelelerini devrimcilefltirmenin ve iktidar hedefine yöneltme-nin güvencesi olan komünist ve devrimci hareketi tecrit edip ez-mektir. Konferansımızın çalıflmalarını sürdürdü¤ü günlerde ilk ö¤eleri açıklanan “Kürt reformu” ve 141-142. maddelere iliflkin de¤i-fliklik planı, bu çerçevede bir anlam taflımaktadır. Bu yeni girifli-min en belirgin hedefi, gerek Türkiye genelinde gerekse Kürdis-tan’da solun reformist ya da reformizme e¤ilimli kesimleri düzen legalitesi içine alınıp ehlilefltirilirken, devrimci çözümlerde ve ikti-dar perspektifinde, bunun bir gere¤i olarak da ihtilalci örgütlenme ve yöntemlerde ısrar eden kesimleri tecrit edip ezmeyi kolay-lafltırmaktır. 51
Ehlilefltirme planlarının içyüzünü yı¤ınlar önünde açı¤a çıkar-mak, gerçekte baskı ve terör politikalarının tamamlayıcı ö¤eleri olan bu “reformlar”ı sözde düzenin bir yumuflaması olarak sunma e¤ilimi ya da çabası içinde olan reformistlegalist odakları teflhir etmek, kendilerini tecrit edip ezmek gerici politika ve çabalarını bofla çıkarmak, komünistlerin ve devrimcilerin bugünkü en önem-li taktik görevleri arasındadır. Bu politikaları bofla çıkarmanın bir boyutu da, ihtilalci örgüt-lenme ve mücadele biçim, araç ve yöntemlerinde yetkinleflmektir. Devrimin örgütlü militan güçleri, kendilerini acımasız teröre karflı her yönüyle hazırlayabilmelidirler. Bunun için genifl olanaklar su-nan kitle hareketliliklerinden en iyi flekilde yararlanmasını bil-meli, tecrite ve ezilmeye karflı militan kitle mücadelelerinin en iyi güvence oldu¤unu her zamankinden daha çok hatırlamalıdırlar. Öte yandan, burjuva legalitesinin tuzaklarını bütün açıklı¤ı ile teflhir etmek çabasını, mücadelenin zoruyla yaratılmıfl legal olanaklardan, dahası, burjuvazinin solun reformist kesimini ehli-lefltirmek hesabıyla yarattı¤ı ek olanaklardan, devrimci amaçlarla, devrimci mücadele ve örgütlenmenin hizmetinde, en iyi flekilde ve sonuna kadar yararlanmak çabasıyla birlefltirmesini bilebil-melidirler. Gerici “reform” planlarının bazı ö¤elerini gerisin geri burjuvaziye karflı kullanmak, yalnızca bir devrimci ustalık sorunu-dur. ‹htilalci bir örgütsel temele sahip her örgüt bunda az çok baflarılı olabilir. Yalnızca basın alanında de¤il, fakat olanaklı tüm alanlarda, legal biçim, yöntem ve araçlardan sonuna kadar ya-rarlanabilir. Burjuvazinin yeni giriflimlerinin bir amacının da legal alanı icazetçi konumu benimseyenlerle sınırlamak, komünist ve devrimci örgütlerin bu alanı kullanmasını engellemek oldu¤u göz-önüne alınırsa, legal olanakları ısrarla ve ustalıkla kullanma dev-rimci takti¤inin önemi daha iyi anlaflılır. Kitle hareketinin baskısı ve yarattı¤ı olanaklar bu açıdan da de¤erlendirilebilmelidir. * Kitle hareketlerini devrimcilefltirmek, barıflçıl mücadelelerden 52
militan eylemlere, sokak gösterilerine geçmesini kolaylafltırmak, devletin militarist güçlerine meydan okuyacak, gerekti¤inde onlar-la yüzyüze gelmekten, çatıflmaktan, bu yolla eylem olanaklarını geniflletmekten geri durmayacak bir çizgide ilerletmek, güncel görevlerin önemli bir boyutudur. Kürdistan’da kitle mücadeleleri, devrimci önderli¤in de varlı¤ı ve katkısı sayesinde, çoktan bu niteli¤e ve düzeye ulaflmıfl bulunmaktadır. ‹flçi hareketi tüm eylemlili¤ine ra¤men bu düzeyin henüz çok gerisindedir. Fakat burjuva legalitesinin sınırlarını parçalayan Zonguldak eylemi, iflçi sınıfının militan patlamalara yatkınlı¤ının bir göstergesi olmufltur. Komünistler iflçi hareketinin politik bilincini ve militan eylem yetene¤ini ilerletmek için azami bir çaba sarfetmelidirler. Bunu, proleter yı¤ınları, yalnızca onları da de¤il, genel olarak emekçi yı¤ınları, militan siyasal mücadelelerden geçerek silahlı bir genel ayaklanmada tepe noktasını bulacak bir devrimci sürece hazırlama-nın bir gere¤i olarak kavramalıdırlar. Böyle bir süreci yalnızca iradi çabalarla yaratmak kuflkusuz olanaksızdır, fakat e¤er toplu-mun potansiyel devrimci olanakları kadar olayların bugünkü ge-nel seyri de böyle bir süreci flimdiden kuvvetli bir ihtimal olarak hissettiriyorsa, buna bugünden ve en iyi flekilde hazırlanmak ve yı¤ınları kendi yönümüzden hazırlamak, gelecekte do¤acak nesnel olanakları heba etmemenin de güvencesidir. Yı¤ınlara militan mücadele yöntemlerinin ve sermaye iktidarını devirmenin biricik yolu olarak silahlı ayaklanmanın propagandasını yapmak ise, komünistlerin her zamanki görevlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. *** Konferansımız, yalnızca bir kısımını ve özetle sundu¤umuz genel perspektiflere ve görevlere iliflkin de¤erlendirmelerini, EK‹M’-in bir örgüt olarak somut durumu, konumu ve görevlerine iliflkin de¤erlendirmelerle birlefltirmeye çalıfltı. EK‹M, dört yıla yaklaflan geliflme çabası içinde ve bugün geli-nen yerde ideolojik geliflmesinin köfle tafllarını döflemifl, 53
belli bir kadro birikimine ulaflmıfl ve bu birikim bir ilk örgütsel çekirde¤i flekillendirmede belli bir baflarıyla de¤erlendirmifltir. Türkiye’de komünist hareketin güç ve potansiyeli EK‹M’den ibaret olma-makla birlikte, EK‹M’in attı¤ı adımların, katetti¤i mesafenin Türkiyeli komünistler için en önemli kazanım oldu¤u tartıflmasız-dır. Bu özgün konumunu en iyi flekilde ve Türkiye komünistleri-nin partileflme amacı do¤rultusunda kullanabilmek, EK‹M için canalıcı bir sorumluluktur. Katetti¤i mesafenin taflıdı¤ı öneme ra¤men, EK‹M, henüz iflin baflındadır. Ciddi görevler, sorunlar ve zaaflarla yüzyüzedir. Ken-dini yenilemeyi ve gelifltirmeyi sürekli güçlendirilen bir çaba ola-rak ele almak zorundadır. Teorik alandaki sorumluluklarına az sonra de¤inece¤iz. Politik alanda proleter kitleler üzerinde politik etkinlik kurmak ve bunu sürekli gelifltirmek yakıcı bir görevdir. Yeni bir örgüt olmak, ilk oluflum döneminin zorunlu ve isabetli bir tercihi olarak illegal alanla sınırlanmak ve legaliteyi gere¤in-ce kullanamamak, etkili ve sistemli bir politik faaliyet için bir ilk kadro birikimi yaratma zorlu çabasının üstesinden ancak ge-lebilmek, vb. nedenler, onun henüz çok dar ve politik etkisi sınırlı bir hareket olmasına yolaçmıfltır. Ama artık bu ilk oluflum safhası geride kalmıfltır. Artık genifllemek, politik etkisini yaymak potan-siyel koflullarına sahiptir, bunun olanaklarını biriktirmifltir. Bunu kullanmak sorunu ve göreviyle karflı karflıyadır. Toplum içinde ve proleter yı¤ınlar üzerinde etkinlik gelifltirebilmek, politik faali-yetin açık-gizli, legal-illegal, barıflçıl-militan tüm araç, biçim ve yöntemlerini kullanmayı gerektirdi¤i gibi, olaylara, özellikle iflçi hareketlili¤ine etkili ve sistemli bir pratik müdahale çabasını da gerektirir. Bu ise, militan, kararlı ve ısrarlı bir çabanın yanısı-ra, herfleyden önce bu müdahalenin sorunları konusunda politik bir açıklık ve netlik gerektirir. EK‹M bir ilk örgütsel omurga yaratmıfltır. Fakat bu omurgayı fabrika tabanına dayalı hücre örgütlenmesi ile gerçek bir temele kavuflturmak gibi asli bir sorun ve görevle yüzyüzedir. Bugünün bu acil görevi, aynı zamanda stratejik bir poli54
tik-örgütsel görev-dir. Fabrikaları iktidar mücadelesinin ve devrimin kaleleri haline getirmek buradan geçer. Bugün için temel örgütlenme alanlarımız olan büyük sanayi kentlerinin proleter kitlelerinde yaflanan hareketlilik ve bu hareketlili¤in sayılarını sürekli ço¤alttı¤ı öncü kuflak iflçiler, bu örgütlenme hedefi için genifl potansiyel olanak-ları ifade etmektedir. Bir dizi fabrikadaki ilk iliflkilerimiz ise bunun mevcut somut olanaklarını... Bu iliflkileri geniflletmek ve ço¤altmak çabası, fabrikalar temeline dayalı hücrelerle örgütsel temelimizi örmek çabasıdır da. Örgütsel alandaki bir di¤er temel görevimiz, mahalli örgütlenmelerimizi gelifltirmek, olaylara ve kitlelerdeki hareketlili¤e kendini uydurabilecek, bunların ortaya çıkardı¤ı ve çıkaraca¤ı müdahale ihtiyaçlarına zamanında ve az çok yeterli bir biçimde cevap verebilecek düzeyde teçhizatlandırmaktır. Bu aynı zaman-da iyi kurulmufl bir örgütsel-teknik altyapı demektir. EK‹M, yeni bir çizgi, yeni bir gelenek, yeni bir kültür demek-tir. Ama bu, yeni dönem kadroların belli bir oranına ra¤men, tüm bu yeniliklerin aslında geçmiflten devralınan kadrolarla ba-flarılmaya çalıflıldı¤ı gerçe¤ini de¤ifltirmez. ‹flçi kökenli kadroları-mızın bir kesimi için de aynı fley geçerlidir. Bu, ideolojik, politik ve örgütsel her düzeyde, de¤iflik kadrolarda de¤iflik ölçülerde ol-mak üzere geçmiflin izlerinin, önyargılarının, alıflkanlıklarının yeni örgüt yaflamına taflınabilmesi demektir. Geçmiflin bu etkilerini kazımak, örgüt yaflamımızın önemli bir sorunu ve kadro politi-kamızın önemli bir unsurudur. Sorun yalnızca geçmiflin kalın-tılarından da gelmiyor. EK‹M, geliflme sa¤ladı¤ı ölçüde, bu, bugü-nün çok de¤iflik örgüt ve çevrelerinden ona en ileri ö¤elerin ak-masını da sa¤lıyor. Bu yoldafllar, hareketimizin temel teorik görüfl-leri ve politikalarıyla birlefltikleri için saflarımıza geliyor olsalar bile, iradeleri dıflında geldikleri örgütlerin bir kısım ideolojik ön-yargılarını ve örgütsel alıflkanlıklarını da birlikte getiriyorlar. Ge-rek mücadelenin yeni kazanımları olsun, gerekse baflka saflar-dan gelsin, tüm yeni yoldafllarını kendi ideolojik ve 55
örgütsel pota-sında yeniden biçimlendirmek, örgüt yaflamımızın bugünkü temel sorunlarından biridir. Öte yandan, gerek devrimci geliflmenin ortaya çıkardı¤ı ihti-yaçlara cevap verebilen, gerekse sertleflen mücadelenin acımasız koflullarına ve gereklerine dayanabilecek bir kafa ve yürekle dona-tılmıfl hem bilinçli hem ihtilalci komünist kadro tipini yaratmak ve gelifltirmek, EK‹M’in temel örgütsel görevleri arasındadır. EK‹M üyeleri, bilen, düflünen, kavrayan, uygulayan, yargılayan, elefltiren, haklarını sonuna kadar kullanan, görev ve sorumluluklarına ise sadakatle sarılan, bilinçli, inisiyatifli, kiflilikli, militan komünistler olabilmelidirler. Hareketimizin ideolojik konumu ve kendine esas aldı¤ı proleter sınıf zemini kadar, sosyalizmin ve dünya komün-ist hareketinin tarihsel deneyiminden çıkardı¤ı ve kendi örgüt ya-flamına maletmeye çalıfltı¤ı elefltirici sonuçlar da bu nitelikte bir kadrolaflmanın olanaklarını oluflturmaktadır. Aynı zamanda bir “ör-güt kürsüsü” olan Merkez Yayın Organımız, tüm yetersizli¤ine ra¤men, katedilen mesafenin bir göstergesi sayılmalıdır. Türkiye’deki devrimci geliflmeler ve evrensel düzeyde sonuçlar yaratacak bir devrimi vaadeden olanaklar, Türkiyeli komünistle-rin dıfl dünya ile iliflkilerinin önemini ola¤anüstü artırmaktadır. Türkiye devrimini dünyaya tanıtmak, dünyada Türkiye devrimi ile dayanıflma olanaklarını gelifltirmek, olayların bugünkü düzeyinde oldu¤u gibi gelecekte de büyük önem taflıyacaktır. Avrupa’nın çeflitli ülkelerine da¤ılmıfl ve sayıları bir kaç milyonu bulan Türk ve Kürt iflçi kitlesi, bugüne kadarki deneyimin de gösterdi¤i gibi, bu tür bir çaba için son derece elveriflli bir ortam ve dayana¤ı ifade etmektedir. Bu kitle aynı zamanda Türkiye ve Kürdistan’-daki devrimci geliflmelere dıfltan bir devrimci siyasal destek ola-na¤ı olabildi¤i gibi, Türkiye’deki devrimci politik faaliyete önemli maddi-teknik olanaklar da sunabilmektedir. Sorunun tüm bu yönle-rini birarada de¤erlendiren Konferansımız, yurtdıflı faaliyetimizin güçlendirilmesini ve gelifltirilmesini bir baflka önemli görev say-maktadır. 56
*** EK‹M’i I. Genel Konferans safhasına getiren Merkez Komite-miz, Konferansımızın toplanmasına iliflkin karar metninde, Türkiyeli komünistlerin içinde bulundu¤umuz dönemdeki sorunlarını flöyle özetlemekteydi: “Türkiyeli komünistler bugün ciddi teorik, politik ve örgütsel sorunlarla yüzyüzeler. Evrenseli kucaklayan bir teorik geliflme ve yetkinleflme; politik sorunlarda ve görevlerde netlik; iflçi sınıfını temel alan ve tüm topluma hitapeden etkin bir siyasal faaliyet; böyle bir faaliyetin güvencesi ve yürütücüsü olarak ihtilalci bir sınıf örgütlenmesi; ve tüm bunların cisimleflmifl bir birli¤i ve ifadesi olarak, leninist bir sınıf partisi.” “Tüm bunlar aynı görevler ve sorunlar zincirinin kopmaz halkalarıdır; bir bütün oluflturmaktadırlar”, diyerek devam eden de¤erlendirme, bu “sorunların asıl önemli boyutu do¤al olarak teorik alandır”, sonucuna varıyordu. Konferansımız teorik faaliyeti, teorik sorunlarda geliflme ve yetkinleflmeyi Hareketimizin tüm faaliyetinin en canalıcı halkası olarak de¤erlendirmektedir. Politik ve örgütsel faaliyetin do¤ru bir çizgide, sa¤lıklı ve baflarıyla gelifltirilebilmesinin güvencesi buradan geçer. Nedir ki teorik çalıflmaya atfetti¤imiz bu önem, devrimci siyasal mücadelenin her zaman için teorik açıklı¤a duy-du¤u ola¤an ihtiyacın ötesindedir. Sorun Türkiye devriminin ken-dine özgü sorunlarında açıklı¤a kavuflmanın da ötesindedir. Yal-nızca Türkiye’de de¤il bir bütün olarak dünyada, devrimci ko-münistlerin, belki de uluslararası komünist hareketin tarihinin hiç-bir döneminde karflılaflılmamıfl ciddi teorik sorunlarla yüzyüze oldukları bir gerçektir. Karflı karflıya bulunulan sorunların manza-rası bafl döndürücüdür. Bu sorunlar yı¤ını dünya komünist hareketinin yüzyılımızdaki geliflme çizgisiyle do¤rudan ba¤lantılıdır. Dünya komünist hareketinin ezici bir bölümüyle yüzyılımızın ikinci yarısında içi-ne girdi¤i ve bugün açık bir sosyal-demokratlaflma ile sonuçlanan yozlaflma süreci, tarihsel geliflmenin ortaya çıkardı¤ı yeni sorun-lara iliflkin olarak marksist-leninist teorik geliflmenin 57
zaafa u¤ra-masına yolaçmıfltır. Bu devrimci iflçi hareketinin yeni sorunlar karflısında donanımsızlı¤ı anlamına geliyor. Bu sorunların yalnızca dünya planındaki genel geliflmelerden ibaret olmaması, çok daha önemli olarak, sosyalist infla deneyimlerinin sonuçta baflarısızlı-¤a u¤ramasının ve dünya komünist hareketinin bir çöküntü yafla-masının yarattı¤ı sorunlarla birleflmesi, kargaflayı artırmakta ve boyutlandırmaktadır. Tüm bunlar birarada, teorik alanda güçlenmeyi, bir teorik atı-lımı, Türkiye’de ve dünyada yakıcı hale getirmektedir. Devrim topra¤ının devrimci teoride büyük atılımların da zemini oldu¤u gerçe¤inden hareketle, Konferansımız, bu alanda Türkiyeli komü-nistlere büyük sorumluluklar düfltü¤ü inancındadır. Konferansımız, solun hemen tüm kesimlerinde, aslında tüm dünya solunda, özel bir ilgiye ve yo¤un tartıflmalara konu olan sosyalist infla deneyimlerine ve bir bütün olarak dünya komünist hareketinin tarihsel deneyimlerine de bir teorik atılım ihtiyacı çerçevesinden bakmaktadır. (...) Konferansımız, tarihin günümüz komünistlerine hemen her alanda birikmifl önemli güçlükleri aflma görevi yükledi¤ine ve bu tarihsel sorumluluk ve görevlerin bilince çıkarılması gerekti-¤ine iflaret etmifltir. Düne göre sosyalizmin nihai zaferi açısından daha olgunlaflmıfl bir dünyada, muzaffer bir Türkiye devriminin rolü ve etkileri kendi co¤rafyasıyla sınırlı olmayacaktır. Bu gerçe¤in kendisi, Türkiye iflçi sınıfının ve komünistlerinin tarihsel sorumlulu¤unu artırmaktadır. Bu tarihsel sorumluluk ye-rine getirildi¤i ölçüde, rüzgarı bu sefer kesin bir biçimde tersine döndürme onuru, Türkiye proletaryasına ait olacaktır. ‹lk adım, ihtilalci proletarya partisinin yaratılmasıdır. Bu görev, sol harekette ve iflçi sınıfında birikmifl olan sosya-list potansiyelin birleflmesini zorunlu kılmaktadır. Devrimin samimi takipçileri ve sınıfın öncü kufla¤ı bu tarih-sel ça¤rıya kulak vermelidir, vermek zorundadır. En güncel görev proletarya partisidir! En 58 büyük görev, en büyük çıkar proletarya devrimidir! Tek sorumluluk dünya devrimi için Türkiye devrimine karflıdır! Yaflasın Marksizm-Leninizm!
Parti: Proletaryan›n devrimci öncüsü (Esaslar, görevler ve olanaklar)
I ‹flçi sınıfı devrimcileri olarak komünistler için devrimci süre-cin bugünkü evresinde en acil görev, Türkiye iflçi sınıfının mark-sist-leninist temellere dayalı devrimci sınıf partisini yaratmaktır. Komünistler bu sorunu çözüme kavuflturmadan devrimci siyasal mücadelelerinde kalıcı nitelikte hiçbir temel adım atmayı umamaz-lar. Parti, sonraki adımların da güvencesi zorunlu bir ilk adımdır. Devrim ve iktidar mücadelesinin bugün kavranması gereken en önemli halkasıdır. Zira “iktidar savaflımında, proletaryanın, örgüt-ten baflka silahı yoktur”. Tarihsel deneyimin ürünü bu temel dü-flünce, 20. yüzyılın bütün bir sonraki deneyimi tarafından ayrıca ve kesin bir biçimde do¤rulanmıfltır. Proletarya, nesnel tarihsel konumuyla ça¤dafl toplumun bu devrimci öncü sınıfı, bilinçli ve örgütlü öncüsü olarak partisine kavuflamadı¤ı sürece, tarihsel amaçlarına baflarıyla yürüyebilmek bir yana, bugünkü toplum için-de 59
ba¤ımsız bir siyasal sınıf konumu bile kazanamaz. Fakat komünistler için parti sorununun taflıdı¤ı aciliyet yal-nızca bu tarihsel ve ilkesel öneminden gelmiyor. Bugünün Türki-ye’sinde olayların seyri ile iflçi hareketinin ulafltı¤ı geliflme düzeyi, parti sorununa ayrıca pratik bir siyasal aciliyet de kazandırmıfl bulunuyor. Devrimci bir bunalımı olgunlafltıracak olayların hızlan-dı¤ı ve yayıldı¤ı bir dönemi komünistlerin hala partisiz yaflıyor olmaları, bugünün en temel zaafıdır. Geliflen iflçi hareketi bu zaa-fın tüm olumsuz sonuçlarıyla yüzyüzedir. Bu konuda, eylem dü-zeyinde katedilen mesafeye ra¤men hareketin hala sendikalizmin kısır döngüsü içinde sıkıflıp kalmasını hatırlamak bile yeter. Ha-reketlili¤in sayılarını sürekli ço¤alttı¤ı ve genel bir e¤ilim olarak devrimcilefltirdi¤i öncü iflçiler ise, kendilerini kucaklayacak ger-çek bir sınıf partisinden yoksun kaldıkları sürece, sınıfın gerçek öncüleri kimli¤ini kazanmaktan da uzak kalacaklardır. Daha da kötüsü, parti örgütlenmesinin temel dayana¤ını oluflturacak bu unsurlar, “sınıfa yönelifl”in moda oldu¤u bir dönemde, bir örgüt arayıflı içinde solun reformist ya da devrimci-demokrat sayısız kümelenmesi içinde da¤ılmakta, böylece sosyalizm adına iflçi hareketine sa¤lıksız bir bölünmenin ve ideolojik çarpıklı¤ın to-humlarını taflımaktadırlar. Bu koflullar altında, parti sorununun çözümünde yaflanan her gecikme, dönemin devrimci olanaklarını gere¤ince de¤erlendirememeye, hareketlilik içindeki bir iflçi sınıfının politik ve örgütsel yönden geliflmeye bu oldukça elveriflli döneminde ona gerekli önderli¤i yapamamaya, ve son olarak, ihtilalci bir sınıf partisine sa¤lam ve kalıcı bir dayanak olabilecek genifl bir öncü kesimin parti arayıflını karflılıksız bırakmaya neden olmaktadır. Kuflkusuz ki marksist-leninist temellere dayalı bir örgütsel kimlik kazanmayı baflarmıfl komünistler örgütlü güçleriyle olayların ve sınıfın içindedirler. Sınıf hareketinin politik geliflimini hızlandırmak, sınıf öncülerini sosyalizme ve örgütlü mücadeleye kazanmak için, politik-örgütsel faaliyetlerini gitgide daha 60
güçlü ve sistemli hale getirmek çabasındadırlar. Fakat onları kendile-rini bir parti olarak ifade ve ilan etmekten zorunlu olarak alıkoyan tüm yetersizlikler, do¤al olarak bu çabalarda da bir yetersizlik ve zaaf olarak ifade bulmaktadır. Sınıf hareketinin ihtiyaç duy-du¤u ve ileri iflçilerin aradı¤ı, adına layık gerçek bir sınıf partisidir. Geleneksel devrimci hareket bünyesinde son yılların en önemli olayı olarak yaflanan iç ayrıflma ve kopmanın, bugün ortaya bu ihtiyacı karflılamak üzere önemli bir parti birikimi çıkardı¤ı bir gerçektir. Fakat yine de bir bütün olarak alındı¤ında, komünistler, bugünkü ideolojik, politik ve örgütsel geliflme düzeyleriyle henüz kendilerini bir parti olarak ifade etmenin uza¤ındadırlar. Partileflme bir süreçtir; birbirleriyle kopmaz biçimde ba¤lı, içiçe geçmifl bir ideolojik, politik ve örgütsel geliflme süreci. Par-tileflmenin bu boyutlarını birbirinden koparmak, ya da içlerinden birine ötekileri ihmal edecek biçimde tek yanlı bir a¤ırlık vermek, sürecin tümünü sakatlayacak, zaafa u¤ratacaktır. Politik ve ör-gütsel geliflmeden koparılmıfl bir teorik geliflme, devrimci pratik amaçlarından kopmufl olmanın kaçınılmaz sonunu yaflayarak, oportünizm ya da aydın akademizmi olarak yozlaflacaktır. Teorik geliflme ve yetkinleflme temeli üzerine oturmayan bir politik ve örgütsel geliflme ise, ortaya bir örgüt çıkarsa bile, bu öncü sınıfa yaraflır bir biçimde en ileri teoriyle donanmıfl gerçek bir parti-den tümüyle farklı bir fley olacak, sınıfa ve devrimci mücadeleye önderlik yetene¤i ve kapasitesinden yoksun kalacaktır. Partileflmeye yönelik politik ve örgütsel çabanın esası, sınıf hareketiyle ba¤ kurmak, sınıfın ileri unsurlarını sosyalizme kazan-mak ve sınıfın öncü kesimi olarak örgütlemektir. Bunun yanısıra, bu sürece tabi bir biçimde, devrimci hareket içinde de¤iflik grup-ların bünyesinde da¤ınık duran marksist potansiyeli ayrıfltırmak ve ihtilalci sınıf partisi çatısı altında birlefltirmektir. II Teorik geliflme, partileflme sürecinin esas ve tayin edici 61
hal-kasıdır. Zira parti, herfleyden önce sa¤lam bir marksistleninist teorik temel ve bu temel üzerinde beliren net bir ideolojik kimlik demektir. Parti programı, bu çabanın özlü, süzülmüfl ve yetkin bir ifadesinden baflka bir fley olmayacak, aynı flekilde, partinin taktik ilkeleri de bu çabanın bir ürünü olarak netleflecektir. Devrim-ci teorinin anlamını ve ifllevini do¤ru kavrayan ve teorik geliflme kavramını da bu kavrayıfl içinde ele alan her marksist-leninist için, partileflme süreci içinde teorik geliflmenin taflıdı¤ı tayin edici önemi anlamakta bir güçlük yoktur. Teorik geliflme, efllik etti¤i ve yolunu açtı¤ı politik ve örgütsel geliflme süreçlerinin sa¤lıklı ve baflarılı olabilmesinin güvencesidir. Aynı flekilde teorik gelifl-me, tüm marksist potansiyeli tek bir parti çatısı altında birlefltire-bilmenin etkili bir yolu ve zorunlu bir önkofluludur. ‹çinden geçmekte oldu¤umuz tarihsel dönemde, marksistleninistler için teorik geliflme kavramının bizzat bu tarihsel döne-min niteli¤inden gelen kendine özgü bir kapsamı ve içeri¤i var-dır. Günümüzde dünya ölçüsünde marksist-leninistlerin karflı kar-flıya bulundu¤u teorik sorunlar, dünya sosyalizminin herhangi bir baflka tarihsel dönemiyle kıyaslanamayacak ölçüde kapsamlı, karmaflık ve zorludur. Bu sorunların üstesinden gelecek teorik kuvvetler ise hiç bir dönemle kıyaslanamayacak ölçüde zayıf, ye-tersiz ve da¤ınıktır. ‹çaçıcı bir tespit olmamakla birlikte gerçek budur ve sorunun üstesinden gelebilmek için her fleyden önce bu gerçe¤i (güçlü¤ü) bütün açıklı¤ıyla tespit edebilmek gereklidir. Kuflkusuz sorun hiç de yalnızca tarihsel evrimin bugün orta-ya çıkardı¤ı yeni sorunların teorik tahlili ihtiyacından ibaret de¤il-dir. Bu kadarı, her tarihsel dönemin kendi ola¤an teorik geliflme ihtiyacının ötesinde bir anlam ve güçlük ifade etmezdi. Asıl kap-samlı ve zorlu olan, geçmiflten birikip bugünün marksist kufla¤ına miras kalan muazzam sorunlar yı¤ınıdır. Bu yı¤ın yalnızca teorik inceleme ve açıklık gerektiren nesnel süreçler ve olgular toplamın-dan oluflsaydı, tüm güçlü¤üne ra¤men, bu yine de bir ölçüde kal-dırılabilir bir durum olurdu. Fakat asıl 62
vahim olan, yakın geçmifl-ten devralınan teorik mirasın bizzat kendisinden kaynaklanan so-runlardır. Revizyonizmin büyük tarihsel tahribatı, bilimsel marksist teorinin gelifltirilmesinde kuflaklar arası bir kopukluk (boflluk) ya-ratmakla kalmadı, yanısıra, kendi do¤rultusunda yarattı¤ı etkiler yoluyla oldu¤u kadar yolaçtı¤ı karflı tepkilerle de, dünya sosyaliz-mini genel bir teorik kargafla içine soktu. Geleneksel komünist hareketin yozlafltı¤ı bir evrede devrimci bir siyasal akım olarak yükselen ça¤dafl popülizm, bir dizi varyasyonuyla, sosyalizm adına revizyonizmin devrimci alternatifi olarak benimsendi ve yakın döneme damgasını vurdu. Bu olgu, Komintern’in 1930’larda fle-killenen teorik mirası temeli üzerinde, ondan da güç alarak, teo-rinin bir dizi temel sorununda etkisi hala güçlü bir biçimde süren popülist çarpıklıklara yolaçtı. Revizyonizme karflı marksist-lenin-ist teorinin devrimci ilkelerinde direnmek çabası ve iddiasındaki küçük bir kesimin yaptı¤ı ise, Komintern’in teorik mirasını dog-matik bir tarzda yinelemek, pratik mirasını elefltirisiz olarak be-nimsemek ve taklit etmekten öteye gidemedi. Bu yalnızca geç-miflin zaaflarını devralmak de¤ildi; bu ifl daha sonraki bir tarih-sel evrede yapıldı¤ı için, devranılan mirasın da gerisine düflmek anlamına geliyordu. Bütün bunlardan çıkan sonuç, bugünün marksist-leninistlerinin öncelikle bir teorik arınma ve netleflme sorunuyla yüzyüze olduklarıdır. Bu, teorinin bilimsel yöntemi, devrimci özü ve temel esasları sözkonusu oldu¤unda geçmifle (klasiklere) dönmek, ara dönemin dogmatizminden ve onunla elele giden teorik deformas-yonlarından arınmak, fakat öte yandan, bunu, tam da bugünün gerçek sorunlarına marksist-leninist teorinin ruhuna uygun gerçek yanıtlar bulabilmek üzere yapmak, bugünü kavramanın ve ilerle-menin ayakba¤ı haline gelen tüm eskimifl kalıp, çözüm ya da formülleri kararlılıkla terketmek demektir. Yı¤ılmıfl bulunan ve teorik açıklık gerektiren sorunların üstesinden gelebilmenin zo-runlu önkofluludur bu. Ortaya çıkıfllarını ve mevcut ideolojik flekillenmelerini (he-nüz 63
yetersizlikler taflınsa bile) bu önkoflulu gerçeklefltirmeye borç-lu olan Türkiyeli komünistler, böylece partileflme sürecinin teo-rik cephesindeki kritik bir sorunu geride bırakmıfl bulunmakta-dırlar. Geçmiflin a¤ır bir yük oluflturan kısırlafltırıcı flartlanmıfllık-larından sıyrılabilmifl olmak son derece önemli bir adım olabil-mekle birlikte, buna gerçek teorik sorunların genifl alanına bir ilk çıkıflın ötesinde abartılı bir önem vermek, kendini bekleyen asıl teorik görevleri küçümsemek anlamına gelecektir. Zira teorik arınma ve netleflme, Türkiye ve dünya devriminin temel ve taktik sorunlarının tahlili temelinde, bir teorik derinleflme ve yetkinlefl-me aflamasına geçmek için yalnızca bir önkofluldur. fiüphe yok ki bu kadarını baflarabilmifl olmak bile, ancak gerçek sorunlara yönelik bir teorik çabanın ürünü olabilirdi. Komünistler bunu, Türkiye devriminin bir dizi temel ve taktik sorununda, teorinin devrimci özüne ve toplumun nesnel geliflme düzeyine uygun düflen bir teorik açıklı¤a ulaflma çabası içinde baflardılar. Ulafltıkları bu ilk sonuçlarda derinleflmek ve yetkinleflmek, ve bunu, sosyalizmin ve dünya komünist hareketinin tarihsel deneyimlerinin elefltirici tahlili ve ça¤dafl dünyanın bugünkü temel sorunlarının tahlili ile birlefltirerek, ya da daha do¤ru bir ifadeyle, bu temel üzerinde yapmak -iflte partileflme çabasındaki komünistleri bekleyen teorik sorunların genifl alanı. ‹çinden geçmekte oldu¤umuz tarihsel anın ayırdedici özelliklerinden biri de, dünyada ve Türkiye’de sol için bir dönemin kesin bir biçimde kapanıyor olmasıdır. Dünya komünizminin ya-fladı¤ı yozlaflma, ortaya revizyonist, popülist ve bu ikisinden de izler taflıyan bir tür ilkel ve dogmatik marksist akımlar çeflnisi çıkarmıfltı. Gerici burjuva propagandanın “sosyalizmin yıkılıflı” olarak sundu¤u fley, gerçekte uluslararası dayanaklarıyla birlik-te tüm bu ideolojik akımların yıkılıflıdır. Bunun kendisi, Türkiye’de ve dünya ölçüsünde, Marksizm-Leninizmin gerçek devrimci temeli üzerinde bir yeniden flekillenifl ve yükseliflin zeminidir. Tarihsel deneyimin özümsenmesi temeli üzerinde yükselen yeni tip mark-sist-leninist sınıf partilerinin ortaya 64
çıkaca¤ı bir dönem olacaktır bu. Türkiye devrimci hareketini oluflturan çok sayıda parti, örgüt, grup ve çevrenin yaflamakta oldu¤u ideolojik kimlik bunalımı, aslında kuflkusuz her ülkenin kendi iç özgünlükleri zemini üzerin-de olmak üzere, dünya solu ölçüsünde genel bir olaydır. Bu buna-lımın kendisi, yakın geçmiflin tüm bozucu etkilerinden arınmak ve tarihsel deneyimin özümsenmesine dayalı bir ileriye sıçray›flı yaflamak için bir olanaktır da. fiu veya bu ülkenin marksist-leninist e¤ilimli güçlerinin bunu ne zaman ve ne ölçüde baflarabilecekleri bir dizi özgün faktöre ba¤lıdır. Devrimci bir topra¤ın ve geliflmekte olan bir proleter sınıf hareketinin son derece uygun nesnel zemini üzerinde duran Türkiyeli marksist-leninistlerin bu açıdan son de-rece önemli bir flansa sahip bulundukları ise tartıflmasızdır. III Parti, sosyalizm ile sınıf hareketinin örgütlü birli¤idir. Bu temel ve özlü tanım, öncü partinin ideolojik kimli¤i ile sınıfsal kimli¤ini içiçe vurgulamaktadır. Sosyalizm proletaryanın düflünsel temeliyse, proletarya da sosyalizmin toplumsal-maddi temelidir. Parti, bu iki ö¤enin tarihsel kaynaflmasının cisimleflmifl bir ilk birli¤idir ve bu kaynaflmayı tüm sonuçlarına götürmenin temel tarihsel aracıdır. Aynı temel düflünce partileflme sürecinin pratik boyutlarını da bütün açıklı¤ı ile ortaya koyar. Bize gerekli olan, kuvvetli bir marksist-leninist teorik temeli sa¤lam bir proleter sınıf tabanı ile birlefltirebilen, marksist-leninist ideolojik kimli¤i proleter sınıf kimli¤i ile aynı örgüt yapısı içinde kaynafltırabilen bir partidir. Dolayısıyla teorik geliflme, ancak kendisine sınıf hareketiyle birlefl-me çabası, sınıfın en ileri unsurlarını teorik geliflmenin sonuçları temelinde sosyalizme kazanmak ve sınıfın öncü kesimi olarak örgütlemek çabası efllik etti¤i takdirde, gerçek bir proleter öncünün inflasıyla taçlanabilir. Bu kavrayıfl ve buna uygun bir pratik içinde infla edilmifl bir parti, yalnızca bilimsel bir teoriyle donanmıfl bir öncü müfreze 65
olmakla kalmayacak, aynı zamanda, iflçi sınıfının bir parçası ve örgütlenmesinin en üst biçimi olacak, dolayısıyla sınıfın örgütlü öncü müfrezesi sıfatını taflımaya hak kazanacaktır. Aynı flekilde, teorik geliflmenin kendisi, bizzat bu çabaya hizmet etti¤i ölçüde, onun ihtiyaçlarına yöneldi¤i ve önünü açtı¤ı ölçüde, devrimci partinin devrimci teorisi olmak niteli¤ini gerçekten kazanabilecektir. Bu pratik amaçtan kopmufl her teorik çabanın, en iyi durumda bile ortaya çıkaraca¤ı sonuçlar, pratik yaflam kar-flısında etkisiz ve ölü aydın ürünleri olmaktan öteye gidemezler. Partinin ideolojik kimli¤i ile sınıfsal kimli¤inin birbirinden koparılamayaca¤ına iliflkin düflünce, bir marksist için temel önem-de fakat basit bir gerçektir. Ne var ki uluslararası komünist hare-ketin uzun bir tarihsel döneme damgasını vuran yozlaflma süreci-nin yarattı¤ı teorik kargafla, bu basit gerçe¤i tümüyle unutturmufl olmasa bile bir hayli bozmufl ve bulandırmıfltır. Bunun olumsuz sonuçları, yakın geçmiflindeki toplumsalsi-yasal hareketlili¤ine küçük-burjuva katmanların ve onların aydın temsilcilerinin damgasını vurdu¤u Türkiye’de özellikle belirgin-dir. Solun devrimci kanadının popülist ideolojisi, parti sorununda önce “ideolojik önderlik”, sonra da fiilen bir küçükburjuva “halk” partisi olarak ifade bulmufltur. Solun reformist kanadında ise, par-ti sorunu, modern revizyonizmin bürokratikelitist karakterine uygun bir biçimde, ya bir aydınlar kulübü, ya da küçük-burjuva aydın-lar ile sendika bürokratlarının birli¤i olarak ifade bulmufltur. Marksist-leninist hareketin do¤umunda parti sorununa iliflkin bu temel zaafın tespiti ve elefltirisi özel bir yer tutmaktadır. Bu sanılabilece¤i ya da hep bu yolla karartılmaya çalıflıldı¤ı gibi salt bir pratik-örgütsel sorun de¤il, tersine, tam da marksist dünya görüflünün özüne iliflkin temel bir teorikfelsefi sorundur. Sosya-list inflanın tarihsel deneyimleriyle de birlikte düflünüldü¤ünde, bu sorun, yalnızca bugün ve iktidarı alma süreci içinde de¤il, sonraki dönem için de büyük bir tarihsel öneme sahiptir. Proletar-ya sosyalist devrimin öncüsü, 66
sosyalist toplumun kurucusu yega-ne toplumsal kuvvettir. Bu tarihsel misyonu onun adına ve yerine baflka hiç bir güç gerçeklefltiremez. Tarihsel deneyim böyle iddia ve hevesleri bugün acı bir iflasla noktalamıfltır. Partinin öncü rolü, tarihsel amaçlarını gerçeklefltirmede proletaryaya yol göstermek, örgütleyip seferber etmekte ifadesini bulur. Bunu ise ancak, yal-nızca en ileri teori ile silahlanarak de¤il, aynı zamanda devrimci sınıfın kopmaz bir parçası ve en ileri kesiminin örgütlü ifadesi olursa yerine getirilebilir. Partileflme sürecinin bu bafllangıç evre-sinde, bu basit fakat uzun yıllar hayli bulandırılmıfl gerçe¤in altı ne kadar çizilse azdır. Türkiye’nin bugünkü koflulları bu tip bir partinin inflası için son derece uygun koflullar ve olanaklar sunmaktadır. Yeni dö-nem hareketlili¤inin oda¤ında belirgin bir biçimde iflçi sınıfı var. Bu döneme partisiz girmifl olmak komünistler için bir temel zaaf olmakla birlikte, bu hareketlili¤in kendisi bu zaafı gidermek için bulunmaz bir flanstır. Fakat bu flansı en iyi flekilde kullanabilmek komünistlerin gösterece¤i politik ve örgütsel yetene¤e ve giriflken-li¤e ba¤lıdır. Sınıfın yaflamakta oldu¤u hareketlilik, ideolojik pers-pektifleri ne olursa olsun tüm sol akımları kendili¤inden ve karflı konulmaz bir biçimde kendine çekiyor. Sınıf hareketine politizas-yonu taflıyarak oynadı¤ı olumlu role ra¤men, bu “sınıfa yönelifl” furyası bafları sa¤ladı¤ı ölçüde, uzun vadede iflçi sınıfı hareketine bozucu etkiler de taflıyacaktır. Partinin sınıf içindeki kadro rezerv-leri de böylece bir ölçüde heba olacaktır. Bu yönüyle bakıldı¤ıda, teorik geliflmeyi sınıf içindeki pra-tik-örgütsel geliflmeyle birlefltirmek, ilkesel bir gereklilik olmanın ötesinde, koflulların dayattı¤ı pratik bir zorunluluktur. Reformiz-min ve küçük-burjuva sosyalizminin sınıfın ileri kesimlerini ideolo-jik ve örgütsel yönden kendi etkilerine alma çabalarına seyirci kalan her partileflme iddiası, bir oportünist ikiyüzlülük de¤ilse e¤er, vahim bir politik zaafın ifadesi olacaktır. Sınıf hareketinin ortaya sosyalizme e¤ilim duyan ve parti arayıflı içinde olan hay-li kalabalık bir öncü 67
kuflak çıkardı¤ı bir evrede ve ortamda, parti sorununu sınıf hareketinden kopuk ve bu öncü kufla¤a ra¤men çözme e¤ilimi ve giriflimleri, ciddiyetten yoksundurlar ve ancak küçük-burjuva ya da aydın oportünizminin bir yansıması olabilirler. EK‹M saflarında birleflmifl komünistlerin, güç ve olanaklarının en sınırlı oldu¤u bir evrede dahi, ulafltıkları teorik açıklı¤ın yanısıra, prati¤in sundu¤u olanakları görmenin de açıklı¤ı ile hare-ket ederek, pratik ilgilerini sınıf hareketine yöneltmeleri son derece isabetli bir tutum olmufltur. Biriktirilen güçler, yaratılan örgütsel olanaklar, komünistleri, iflçi hareketinin pratik seyrine daha sis-temli ve etkili bir biçimde müdahale etmek, bu çabayla içiçe, sınıf öncülerinin daha genifl bir kesimini sosyalizme ve partilefl-me sürecine kazanmak aflamasına getirmifltir. Partinin örgütsel inflası, bu çaba içinde sa¤lıklı ve kalıcı bir yapıya ve temele kavu-flacaktır. Aynı flekilde, sınıf hareketine müdahale çabası içinde kazanılan bu proleter güçler, ideolojik güçlenmeyle birarada, tüm komünistlerin parti birli¤ini sa¤lama sorununun çözücü dinamik-leri olarak da temel bir rol oynayacaklardır. Teorik ve politik ilgilerini proletarya hareketinin tüm temel ve taktik, tarihsel ve güncel sorunlarına yo¤unlafltırmak zorunda olan komünistler, öte yandan, geliflmenin henüz bu evresinde, eldeki güçlerin bugünkü düzeyinde, pratik ilgi ve çabalarını hala da yalnızca iflçi sınıfı üzerinde, üstelik onun esas olarak da en ileri, en geliflmifl kesimleri üzerinde yo¤unlafltırmak durumunda-dırlar. ‹flçi sınıfı içinde ve onun en ileri kesimleri flahsında ihtilalci bir sınıf partisi yaratmak acil görevinin flaflmaz gere¤i budur. IV Partileflme sürecinin bir öteki temel halkası örgüt sorunu, partinin örgütsel temellerini yaratmak sorunudur. Örgüt, sosyalizm ile sınıf hareketinin maddeleflmifl birli¤inin gerçekleflti¤i alandır. Kuflkusuz parti salt bir örgütsel yapıya indirgenemez; çok daha kapsamlı ve kapsayıcı bir varlıktır, örgüt onun varolufl 68
koflullarından yalnızca biridir. Fakat bu öylesine bir kofluldur ki, onsuz bir parti gerçekte bir hiçtir. Partinin ideolojik kimli¤i ile sınıfsal kimli¤i ancak bir örgüt yapısı içinde birleflip kaynaflabilir, bir anlam ve istikrar kazanabilir. Kendisi ideolojik bir kavrayıflın ve siyasal bir amacın ürünü olan örgüt, ama öte yandan, sa¤lıklı ve tutarlı bir ideolojik geliflmenin en uygun zemini ve siyasal amaçlara baflarıyla yürüyebilmenin yegane ve vazgeçilmez aracıdır. Parti-nin marksist-leninist ideolojik kimli¤i kuflkusuz ki bilimsel bir teorik çaba ile yaratılabilir. Fakat bu kimli¤i korumak ve gelifltir-mek, ancak proleter sınıf tabanı üzerinde örgütsel bir varoluflla olanaklı olabilir ve güvenceye alınabilir. Parti, ancak örgütsel varoluflu sayesindedir ki, devrimci düflünce ve politikanın taflıyı-cısı ve uygulayıcısı, hareketin süreklili¤inin güvencesi olabilir. Bu ilkesel öneminin ötesinde, soruna partileflme sürecinin pratik sınırları içinden bakıldı¤ında, sınıf hareketine müdahale ve sınıfın öncüleriyle birleflme süreci içinde flekillenen örgüt, flekillendi¤i andan itibaren, bu müdahale ve birleflmeyi ilerletmenin de yegane aracıdır. Partinin ideolojik ve sınıfsal kimli¤ine iliflkin belirlemeler, örgüt sorununun iki temel yönünü kendili¤inden çıkarmaktadır ortaya. Bir di¤er temel yön, örgütün varolufl biçimidir. ‹ki anlamda; ilkin düzen karflısında ve ikinci olarak, sınıf içinde. Bu iki varolufl biçimi arasında ise kopmaz bir iliflki vardır. ‹deolojik kimli¤i, sınıfsal konumu ve tarihsel-siyasal amaçla-rıyla proletaryanın sınıf partisi, kurulu düzen karflısında ihtilalci bir konumdadır ve varolufl biçimi de buna uygun olmak zorundadır. Partinin ihtilalci esaslara dayalı illegal örgütlenme ihtiyacı buradan do¤maktadır. Parti örgütlenmesinin tek ve mutlak varolufl biçimi olmamakla birlikte, illegalite, temel ve ilkesel önemde bir sorundur. ‹llegalite sorununun özü, düzenin hukuksal çerçevesi içine sı¤ıp sı¤mamak de¤il, bizzat düzenin içine sı¤amamaktır. Türkiye gibi polis rejiminin hüküm sürdü¤ü bir ülkede, bu sorun, ilkesel önemi-nin ötesinde, parti için pratik bakımdan da hayati bir sorundur. ‹htilalci kimlik 69
korundu¤u sürece, bu, bir parti için varolup-olmama sorunudur. Partinin düzen karflısındaki ihtilalci ideolojik-politik perspektifi teorik çabayla kazanılsa bile, bu ancak, örgütsel varolufl biçi-miyle de ihtilalci bir konumda bulunan bir parti yapısıyla güven-ceye alınabilir. Bu ikincisi yoksa, ya parti kesin bir biçimde tasfiye edilecektir, ya da bu akibete u¤ramamak için, utanç verici bir tutumla, bafllangıçtaki ihtilalci ideolojik-politik perspektifini bizzat kendi tasfiye edecektir. ‹htilalci bir illegal parti sorununun ilkesel önemi tam da buradan gelmektedir. ‹htilalci örgütlenmeye karflı güçlü bir legalist tasfiyeci akımın varoldu¤u günümüz koflullarında, parti örgütlenmesini illegal temel-ler üzerinde hazırlama pratik çabası sa¤lam ve sarsılmaz inatla sürdürülmeli ve bu çaba tasfiyecili¤e karflı sürekli bir mücadeleyle birlefltirilebilmelidir. Fakat öte yandan, partinin bu zorunlu varolufl biçiminin tamamlayıcı ö¤esi, onun legal biçim, araç ve yöntemleri en iyi flekilde ve sonuna kadar kullanabilmesidir. Düzen karflısında partinin ihtilalci varolufl biçimini ilkesel önemde gören komünistler için, sorun, legal araç ve olanakları küçümsemek ya da bunları illegal örgütlenmenin karflısına koymak de¤il, illegal bir parti örgütlenmesi ve faaliyeti temeli üzerinde, bu temel koflulla uyum içinde, tüm legal biçim, yöntem ve araçlardan sonuna kadar ve ustalıkla yararlanabilmektir. Legal olanakları illegal örgütlenme ve faaliyete tabi bir biçimde, onun hizmetinde kullanabilmektir. Zira bu yapılmaksızın, partinin illegal örgütlenmesini koruyup gelifltirmek kadar, onun kitleler içindeki etkinli¤ini ve gücünü gelifltirip güçlendirmek de, son derece güç, hatta olanaksız olacaktır. Parti örgütünün sınıf içinde varolufl biçimi ise, fabrika hücre-leri temeline dayalı bir parti örgütlenmesi temel leninist düflünce-sinde ifadesini bulur. Parti sosyalizm ile sınıf hareketinin birli¤i ise, fabrika hücreleri temeline dayalı bir parti örgütlenmesi de bu birleflmenin temel ve tarihsel amaçlara, herfleyden önce iktidarı ele geçirme amacına, en uygun örgütsel gerçekleflme biçimidir. Tarihsel deneyim parti 70
örgütlenmesinin sınıf bünyesindeki bu var-olufl biçimiyle onun ihtilalci niteli¤i ve hareket kabiliyeti arasın-daki kopmaz iliflkiyi bütün açıklı¤ı ile göstermifltir. Fabrikalar, hergünkü olayların gösterdi¤i gibi, iflçi hareketinin mücadele merkezleridir. Hareketin gücü fabrikalarda yatmak-ta, kalbi fabrikalarda atmaktadır. Bu gücü kullanmak, politik yönden gelifltirmek, bilincini ve örgütlenmesini ilerletmek isteyen bir partinin, buna uygun bir örgütsel konumlanıfl içinde olması, iflin do¤ası gere¤idir. ‹flçi sınıfına en kolay ulaflabilmenin, onu en güçlü flekilde kucaklayabilmenin, en genifl kesimlerini etkileyebilme-nin, mücadeleye de en etkili flekilde seferber edebilmenin yolu, fabrika çalıflması ve örgütlenmesinden geçer. Fabrika temeline dayalı bir politik çalıflma ve örgütlenme, partinin proleter toplumsal tabanının ve proleter sınıf bilefliminin oldu¤u kadar, eylem gücü ve yetene¤inin de güvencesidir. Bu aynı zamanda, sınıf düflmanı-nın saldırılarına karflı sa¤lam ve yıkılmaz bir örgüt yaratabilmenin de en uygun ve güvenceli bir zeminidir. Parti düzen karflısındaki ihtilalci (illegal) varolufl biçimine en uygun zemini, fabrika hücreleri temeline dayalı bir örgütlenmeyle bulabilir. ‹ki varolufl biçimi arasında daha önce sözü edilen kopmaz iliflki, buradan do¤maktadır. Dünya komünist hareketinin tarihsel deneyimi, parti yaflamına iliflkin sorunların da hayati önemde oldu¤unu göstermektedir. ‹ç yaflamında devrimci ilkeleri ve iliflkileri egemen kılamayan partiler, zamanla bir iç çürüme yaflayabilmektedirler. Kuflkusuz bu herfley-den önce partinin ilkeli ve sa¤lam ideolojik konumuyla, militan devrimci mücadelesiyle ve devrimci sınıfla kopmaz iliflkileriyle ba¤lantılı bir sorundur. Devrimci bir iç yaflam ancak bu temel üzerinde gerçeklefltirilebilir. Fakat bu temel üzerinde, parti iç yaflamını düzenleyen ilke ve esasların, gelenek ve de¤erlerin taflı-dı¤ı önem sanıldı¤ından da büyüktür. V Tüm marksist potansiyeli aynı ideolojik ve örgütsel çizgide birlefltirmek, parti sorununun bir öteki halkasıdır. Bu bir tercih 71
de¤il, de¤erlendirilmesi gereken objektif bir olanak ve ihtiyaçtır. Bu objektif olana¤ı sunan, sol hareketin geleneksel yapısı ve bu yapıda, gerek kendi iç evrimiyle, gerekse de Türkiye´deki ve dünyadaki nesnel geliflmelerin dolaysız etkisiyle, yaflanan çözül-me ve bundan beslenen ayrıflma e¤ilimidir. Tümü de ‘60’lı yıllarda baflgösteren toplumsal hareketlilik ve sol uyanıfltan kök alan geleneksel sol yapılarda, bugün ya-flanmakta olan sonu gelmez bunalım bir rastlantı de¤ildir. Bu bunalımın temelinde, bu yapıların güç ve yaflam kayna¤ı olan küçük-burjuva toplumsal zemindeki çözülme ile onları ideolojik bakımdan flekillendiren iç ve uluslararası kaynakların çöküflü yat-maktadır. Bu konjonktürel ve geçici de¤il, yapısal ve kalıcı bir bunalımdır. Çözüm, çözülme, ayrıflma ve bir yeniden saflaflma olarak yaflanıyor, böyle yaflanmak zorundadır. Bu iç çözülme, ayrıflma ve saflaflma sürecini marksistlenin-ist do¤rultuda etkilemek ve ileriye çıkacak güçlerle birleflmek, EK‹M’in birlik politikasının esasını oluflturmaktadır. Dönemin belirgin özelli¤i olan politik-örgütsel güçsüzlük, dün-ya ölçüsünde içinden geçilmekte olan tarihsel konjonktürün sürek-li güçsüzlük duygusu yayan ezici manevi etkisiyle birleflince, bu, sol harekette, yaygın ama tam da kendini besleyen bu nedenler dolayısıyla son derece sa¤lıksız bir birlik e¤ilimine yolaçmaktadır. Sol harekette geleneksel olarak son derece zayıf olan misyon duy-gusunu tümden felce u¤ratan bu tür arayıfllar, ideolojik ve ilkesel sorunlarda esneklik adı altında gösterilen uzlaflmacı ve pazarlıkçı tutumlara ra¤men, birleflmeyle sonuçlanmadı¤ı gibi, eldeki güç ve olanakların tüketilmesi ya da zayıflatılmasıyla son bulabilmek-tedir. EK‹M, daha baflından itibaren, kaçınılmaz olarak darkafalı bir sekterizmle elele giden bu sa¤lıksız liberal e¤ilimlere kesin bir tavır aldı. Birlik sorununa, bir öznel ihtiyaç, iyiniyet ve “özveri”ye dayalı bir öznel arayıfl de¤il, sol hareketin tarihsel özelliklerinden, evriminden ve bugün artık ayrıflmalar için ol-gunlaflmıfl çeliflkili karakterinden do¤an bir nesnel olanak olarak yaklafltı. Nesnel temellere dayalı sa¤lam bir birlik 72
perspektifi ve politikasının, ancak sol hareketin tarihsel oluflum ve evriminin tahlilinden çıkarabilece¤i düflüncesini ısrarla savundu. Birleflme zemininin ideolojik ve ilkesel esaslarını da buna uygun bir biçim-de tanımladı. Sol hareketimizin 70 yılı aflan bir tarihi var. Bunun ilk 40 yılına TKP damgasını vurdu. ‹flçi sınıfının devrimci öncüsü olmak iddiasındaki TKP, hiç bir zaman kitlesel bir proleter sınıf tabanı edinemedi. ‹deolojik-politik bakımdan Kemalizm´den güçlü bir biçimde etkilenen sosyal-reformist bir aydınlar partisi olarak kaldı. Tek baflına egemen oldu¤u bu tarihsel zaman diliminin son on yılında ise tümüyle tasfiye oldu. ‘60’lı yıllar, ileri boyutlar kazanmıfl hızlı kapitalist geliflmenin uyardı¤ı sınıf çeliflmeleri zemini üzerinde, Türkiye’nin modern tarihinde o güne dek görülmeyen büyük bir toplumsal hareketlili-¤e sahne oldu. Günümüze kadar uzanan sonraki bütün bir döne-me damgasını vuran sol hareket, bu toplumsal hareketlilik zemini üzerinde bir bakıma yeniden do¤du. ‹lk ideolojik-politik biçimleni-flini yafladı, toplumsal dayanaklar edindi. A¤ırlıklı olarak flehrin küçük-burjuva katmanları, orta sınıf aydınları, ö¤renciler ve sol sendika bürokrasisinden oluflan bir toplumsal taban, solun bu yeni-den flekillenifline belirgin bir biçimde kendine özgü toplumsal rengini verdi. Solun düflünsel temelleri ise, bu küçük-burjuva toplumsal zemin üzerinde ve ona uygun bir biçimde, orta sınıf aydınlarınca flekillendirildi. ‹çten TKP’nin reformist mirası ve Kemalizmin “ça¤dafl yorumu”, dıfltan modern revizyonizm ve burjuva karak-terdeki milliyetçi popülizm (milliyetçi-darbeci akım), bu ilk ideolojik flekilleniflin kendine özgü karakterini belirleyen bafllıca kaynaklar oldular. Bu toplumsal ideolojik flekillenifl içinde ortaya çıkan ve dö-nemin bafllıca iki sol sosyalist akımını oluflturan T‹P ve MDD Hareketinin sosyalizm anlayıflları, düzen sınırlarını ve kurumlarını aflamayan bir reformist kimli¤in ifadesiydi. Bu iki akım, prog-ramlarının ideolojik-sınıfsal özünde de¤il, gerçeklefltirilmesi yol ve yöntemlerinde ayrılıyorlardı. T‹P reformcu-parlamentarist, MDD Hareketi ise radikal-darbeci 73
yöntemleri savunuyor ve izliyorlardı. Bu iki bafllıca akım ‘70’li yıllara egemen sayısız sol parti, grup ve çevrenin iki ana kayna¤ı oldular ve ideolojik-programatik mi-raslarıyla bu sonraki dönemi uzun yıllar etkilediler. T‹P’in sonraki döneme bıraktı¤ı, güçlü bir reformist-legalist gelenekti. Bunun toplumsal taflıyıcıları, küçük-burjuva aydınlar ile sol sendika bürokrasisi oldu. Bafllıca politik temsilcilerini TKP, T‹P ve TS‹P’te buldular ve bu sonraki dönemde, sosyalizm iddiasındaki solun reformist kanadını oluflturdular. MDD Hareketi ise, radikal e¤ilimi sayesinde kendine çekmeyi baflardı¤ı militan gençlik önderleri flahsında, ‘70’li yıllara damgasını vuran devrimci-demokratik akıma kaynaklık etti. MDD Hareke-tindeki iç çözülme ve ayrıflmalarla ortaya çıkan ‘71 Devrimci Hareketi, solun uzun bir tarihsel dönemi kapsayan reformist ge-lene¤inden devrimci bir kopmaydı. Politik mücadelede düzen aflıl-mıfl, bafllıca kurumlarıyla devlet karflıya alınmıfltı. Hareketin ken-dine özgü ideolojik flekilleniflini karakterize eden ise, MDD’den devralınan programatik mirasın, o günün dünyasında sosyalizm adına dünya devrimci akımına egemen olan devrimci popülizmin etkisi altında, devrimci bir yeniden tanımlanmasıydı. Özü itibarıyla sosyalizmin popülist bir deformasyonu, ya da aynı anlamda, sos-yalizmin bir küçükburjuva yorumuydu. 12 Mart sonrasında ortaya çıkan ve solun devrimci kanadını oluflturan sayısız devrimci örgüt, bu hareketin mirası üzerinde flekillendi. Devralınan miras, pratik deneyimlerin yardımıyla ve yeni dönemin devrimci kitlesel hareketlili¤inin uygun ortamında, bazı kaba ideolojik-politik zaaflarından arındırılmakla birlikte, sı-nıfsal öz ve programatik çerçeve itibarıyla korundu. Solun devrim-ci kanadı, ‘70’li yılların ikinci yarısını kapsayan devrimci yükse-lifl ortamında, büyük bir politik güç ve küçük-burjuva katmanlarda ifade bulan genifl bir toplumsal dayanak elde etti. Bu küçük-burjuva toplumsal zemin üzerinde ve dünya sol hareketindeki bölünmüfl-lü¤ün etkisi altında kendi içinde sayısız bölünmeye u¤radı. Fakat ideolojik, politik ve sınıfsal 74
temel karakteriyle, bir ve aynı akı-mın ifadesi olarak kaldı: Devrimci küçük-burjuva sosyalizmi. Yi-ne de bu gerçek, devrimci hareketin ‘70’li yıllarda belli kesimler halinde yafladı¤ı bazı iç farklılaflmaların önemini ve anlamını or-tadan kaldırmaz. Bu farklılaflmalar devrimci demokrasinin bir kesimini gitgide reformist sola yakınlafltırırken, bir öteki kesimini reformizm ve revizyonizmle araya daha kesin sınır çizgileri çiz-meye ve bu temel üzerinde daha tutarlı bir devrimci kimlik edinmeye yöneltmifltir. Bu teoride dogmatik bir içerikle de olsa Mark-sizme, pratikte ise iflçi sınıfına bir yakınlaflma demekti. Bu fark-lılaflmanın taflıdı¤ı ideolojik ve politik anlam sonraki dönemde daha iyi görülebilir hale geldi. Reformizme yakınlaflan kesim ‘80’lerde yaflanan güçlü liberal dejenerasyonun a¤ırlıklı kayna¤ı olurken, öteki kesim, liberalizmi de beslemekle birlikte, proleter sosyalizmine yönelik bir ilk ileri çıkıflın öncelikli kayna¤ı oldu. Öte yandan, devrimci yükseliflin devrimci etkisi, ‘70’li yılların ikinci yarısında solun reformist kanadı içindeki devrimci ö¤ele-rin ayrıflmasını ve kopmasını olanaklı kıldı. ‘60’lı yıllarda yeniden flekillenen sol hareket, ‘80’lere gelin-di¤inde geliflmesinin doru¤una ulaflmıfltı. Solun tarihi bakımın-dan ‘80’li yılların ayırdedici özelli¤i, reformist ve devrimci kanat-larıyla, bir bütün olarak hareketin girdi¤i bunalım, çözülme ve da¤ılma süreçleridir. Do¤al olarak, bu öncelikle karflı-devrimin baskısı al-tında yaflandı. ‹deolojik-politik karakterleri, örgütsel ya-pıları ve toplumsal dayanaklarıyla, zor döneme dayanıksız olduk-larını gös-terdiler tüm sol parti ve örgütler. Fakat ‘80’li yılların ikinci yarısında girilen yeniden toparlanma dönemi, yaflanan bunalımın, karflı-devrimin kendine özgü koflulla-rıyla sınırlı ve geçici de¤il, tersine yapısal oldu¤unu, hareketi dönülmez bir biçimde bir iç ayrıflma ve saflaflmaya zorladı¤ını gösterdi. ‹lkin, do¤ufl ve geliflme döneminde hareketi besleyen geleneksel toplumsal dayanaklar yitirilmiflti. Küçük-burjuva katmanlar belirgin bir biçimde mücadeleden kopmufl, yorgun 75
ve yılgın düflmüfllerdi. Ö¤renci hareketi kitlesel karakterini kaybetmifl, geçmifl dönemlerin görkemiyle kıyaslandı¤ında, tanınmaz hale gelmiflti. Aydınlar hemen tümüyle düzene yamanmıfllardı. Sol sendika bürokrasisi ise D‹SK’in tasfiyesiyle birlikte büyük güç kaybetmifl, yeni dönemde flekillenen kesimi ise burjuva reformizminin destekçisi haline gelmiflti. O güne dek hareketi beslemifl toplumsal tabandaki bu da¤ılma, geleneksel sol hareketin yafladı¤ı bunalımın maddi zeminiydi. ‹kinci olarak, bunalım ideolojik cephedeydi. Solun reformist kanadı tam bir ideolojik çöküfl ve çürümeye u¤radı, açıkça düzen yanlısı bir konuma geçti. Devrimci-demokrasi ise, halkçı teori ve programları etkili ve cazip kılan küçük-burjuva dalganın kı-rılmasıyla, bir ideolojik kimlik bunalımına girdi. Türkiye’nin modern gerçeklerinin artık daha iyi görülebiliyor olması da, eski teorilere derin bir güvensizli¤i besleyen bir baflka etken oldu. Yeni dönemin hareketlili¤ine damgasını vuran iflçi sınıfına yönelifl, bu bunalımı iyice artırdı. Zira tam da bu sayede, eski ideolojik flekillenifl ile yeni sınıfsal yönelifl arasındaki çeliflki, daha açık görülür hale geldi. Yapısal bunalımın üçüncü temel kayna¤ı ise, flekillenifl ve geliflme döneminde solun de¤iflik kesimlerine uluslararası dayanak olmufl, ideolojik, politik ve moral yönden beslemifl bafllıca odakla-rın yafladı¤ı çözülme ve çöküfl oldu. Eski toplumsal dayanaklarını kaybeden, eski ideolojik konumuna artık güvensizlik duyan sola son darbe, uluslararası dayanaklarından da yoksun kalmak oldu. Bu son geliflme, dünya sosyalizminin tarihsel geçmiflinden ve akibetinden gelen sorunların daha derinden ve sarsıcı bir biçimde hissedilmesine yolaçtı. Tüm bu etkenlerin içiçe geçmifl baskısı altında, geleneksel yapılarda bir çözülme, ayrıflma ve bir yeniden saflaflma kaçınılmazdı. ‹flte marksist-leninistlerin birlik perspektifi, bu ayrıflma ve saflaflma içinde, geçmifli ileriye, proleter sosyalizmine yönelik olarak aflacak, net bir sınıfsal bakıfla, sosyalizm programına ve ihtilalci sınıf örgütlenmesi fikrine ulaflacak güçleri, yalnızca onları kapsamaktadır. 76
Tüm bu çözücü dinamiklerin henüz etkisini bugünkü kadar açık ve etkili biçimde gösteremedi¤i bir dönemde, geçmiflin tah-lili ve elefltirisi temelinde marksist-leninist bir kopmayla ortaya çıkan EK‹M, tam da bu yolla, hareketin çeliflkili, bir yönüyle liberalizme fakat öteki yönüyle sosyalizme açık ikili karakterinin sundu¤u olanakları gördü ve kendi birlik perspektifini bu temelde flekillendirdi. “Herkes Kendi Bayra¤ı Altına!” fliarıyla yola çıkan EK‹M, çıkıflının henüz erken bir tarihinde (solu saran liberal birlik cereyanından çok önce, 1988 sonbaharında), flu perspektifi formüle etti: “Devrimci hareket bir bütün olarak bugün bir iç bunalım, ayrıflma ve saflaflma süreci yaflıyor. Bir bütün olarak Türkiye devrimci hareketinin yapısı ve bazı temel özellikleri (demokrasi ve sosyalizm ideallerini içiçe temsil etme, Marksizmden de¤iflik düzeylerde etkilenme, iflçi sınıfına duyulan samimi yakınlık vb.), bunu olanaklı kılmaktadır. Hangi kesimden, ne zaman, ne ölçüde ileriye, Marksizme yönelen güçler ya da unsurlar çıkabilir? Bu konuda flimdiden kesin fleyler söylenemez. Ama marksist-leninistle-rin ideolojik mücadeleleri ve siyasal çabaları, geliflecek iflçi hareketinin olumlu etkisi, uluslararası revizyonizmin iyice çürümesi, Batı kapitalizmiyle açıktan bütünleflerek ve Marksizme açık ve kaba saldırılara giriflerek bugün yaflamakta oldu¤u yeni süreçlerin tersten olumlu etkisi vb. etkenler, bunu kolaylafltıracaktır. Marksist-leninist teorinin esaslarından ve temel ilkelerinden taviz vermeksizin, Türkiye devrimci hareketine bu genifl perspektifle bakmak, umutlu ve güvenli olmak, tekkecilikten ve dargörüfllülükten kaçınmak gerekir.” Bu genifl perspektife uygun davranan hareketimiz bu amaçla soldaki tüm geliflmeleri yakınen izlemifl, mümkün ya da muhtemel tüm olanakları de¤erlendirmek kaygısı içinde olmufltur. Geçmifl ideolojik konumuna göre önemli bir ilerleme sa¤lamıfl bir aydın çevreye gösterilen ilgi de bunun ürünü oldu. Fakat EK‹M, bu çevrenin politik ve örgütsel bakımdan içinde bulundu¤u açık tutarsızlı¤ın ideolojik anlamını pratik 77
iliflkilerde yeterince de¤er-lendiremedi. Partinin aydın ö¤e ihtiyacını haklı olarak gözeten ve devrimci harekette hayli sınırlı aydın potansiyelini bu çevre-nin flahsında de¤erlendirmek devrimci kaygısıyla gösterilen birlik giriflimi, bu çevrenin geçmifl legalist-reformist gelene¤inden ve aydın karakterinden gelen zaaflarının sanıldı¤ından da güçlü oldu¤unu gösterdi ve birlik amacı çerçevesinde baflarısızlı¤a u¤-radı. Fakat neticede, kendisini gizleyen peçeyi yırtarak aydın oportünizmini açı¤a çıkarmak, ideolojik geliflmeyi politik ve örgüt-sel geliflmeyle tamamlamak e¤ilimindeki bir kısım devrimciyi ise oportünist kanattan ayrıfltırmak gibi bir önemli baflarıyı da sa¤la-mıfl oldu. Devrimci hareketin ihtilalci sınıf partisine açık aydın ö¤eleriyle birleflmek hala da önemli olmakla birlikte, birlik sorunu herfleyden önce çeflitli gruplara da¤ılmıfl sosyalist iflçilerle ve sınıf hareketiyle ba¤ı olan devrimci güçlerle marksistleninist bir çizgide ve sınıf tabanına dayalı bir ihtilalci örgüt zemininde birleflmek sorunudur. Partileflme sürecine hizmet edecek, gerçekten güç katacak asıl birlik (dolayısıyla parti) güçleri, devrimci hareketin bu alanda birikmifl potansiyelidir. Aydın ya da bugün için sınıf dıflı güçleri kazanmak do¤al olarak bu sürece tabidir. Bu sonuncu güçlerin, kendi objektif konumlarının da etkisiyle, tutarlı ve ilkeli olmaktan uzak, pazarlıkçı, ideolojik uzlaflma, taviz ya da bulanıklı¤a dayalı ve görüflme diplomasisi yöntemine e¤ilimli bir birlik arayıflı içinde olduklarını deneyimler gösteriyor. ‹lkeli ve amaca uygun bir bir-lik çabası, bu sa¤lıksız e¤ilimlere karflı kesin bir mücadeleyi de kapsamak zorundadır. Ayrıflma ve saflaflma süreçlerinde etkili olabilmenin ve ileriye çıkacak güçlerle birleflebilmenin tayin edici iki faktörü, ideolojik güçlenme ile sınıf hareketiyle birleflmede katedilecek mesafedir. Bu iki faktörün birleflik gücü ve etkisi, birlik sorununu çözmenin, marksist potansiyeli partileflme süreci içinde birlefltirebilmenin tutarlı ve biricik etkili yoludur. Bu temelde kavranmıfl bir birlik çabası, ideolojik sorunlarda netlik ve tutarlılık arayan sa¤lam devrimciler-le, flu veya bu gruba 78
da¤ılmıfl devrimci iflçileri karflı konulmaz bir biçimde kendi kanalında toplayacaktır. VI EK‹M, devrimci hareketin girdi¤i iç ayrıflma sürecinin erken bir döneminde, hareketin geleneksel platformundan kesin ve kök-lü bir kopufl olarak do¤du. Geliflmesinin daha bafllangıç aflamasın-da partileflme sürecine somut bir bakıflı ifade eden flu de¤erlen-dirmeyi yaptı: “Küçük-burjuva sosyalizminin demokrasi ve sosyalizm ideallerini yıllarca içiçe temsil etmifl olmasının bir sonucu olarak, Türkiye devrimci hareketinde proleter sosyalizminin önemli bir potansiyel gücü çeflitli grupların bünyesinde da¤ılmıfl olarak varlı¤ını sürdürüyor. Dolayısıyla ayrıflma zamana yayılarak sürecektir. “Biz, bugün için, genel ideolojik mücadelenin yanısıra, bunun vazgeçilmez bir tamamlayıcısı olarak, ancak kazandı¤ımız güçleri en iyi biçimde örgütlendirip mevzilendirebildi¤imiz, yeni, eskisinden farklı, bir siyasal sınıf örgütlenmesi ve prati¤i gerçeklefltirebildi¤imiz ölçüde, sözkonusu ayrıflmayı hızlandırabilir ve proleter sosyalizminin saflarına eskinin kazanımı yeni güçler katabiliriz. Öte yandan, yine bunu yapabildi¤imiz ölçüde, genifllik ve derinlik açısından tarihinin en ileri boyutlarını kazanmakta olan iflçi hareketinin ortaya çıkardı¤ı ve çıkaraca¤ı yeni güçlerin en genifl ve en iyi kesimini kazanmak da olanaklı olacaktır. “Kısaca flöyle ifade edebiliriz: Gerek geçmiflin birikimi olan ve halihazırda varolan eski güçlerden, gerekse de iflçi hareketin-deki canlanmanın ortaya çıkaraca¤ı yeni güçlerden mümkün olan en ço¤unu proleter sosyalizminin saflarına katmak, siyasal faaliyet ve örgütlenmede ataca¤ımız adımlara ba¤lı; ideolojik-siyasal yönelimimizi, siyasal-örgütsel bir kimli¤e kavuflturup, maddi bir güce dönüfltürebilmemize ba¤lı. Düflünceyi eylemle, teoriyi kendine uygun pratikle tamamlayamadı¤ımız sürece, hiç bir inandırıcılı¤ı-mız olmayacak, dahası ideolojik bozulma ve yozlaflma kaçınılmaz olacaktır. Bu kısa açıklama Merkez Komitemizin tarihi ve güncel boyutlar taflıyan büyük 79 görev ve sorumluluklarını vurgulamak içindir.” (Nisan 1988) Burada, partileflme sürecini birbirleriyle kopmaz bir
Sol harekette durum ve geliflme sürecimizin baz› sorunlar› Komünistler, kuflkusuz bütünüyle objektif gerçeklerden
ha-reketle, Türkiye’nin devrimci olanakları, olayların bu olanakların gerçekli¤ini do¤rulayan seyri üzerinde bugüne dek belki biraz da fazlasıyla durdular. Yenilgi döneminden arta kalan ve Sovyetler Birli¤i ile Do¤u Avrupa’daki geliflmelerden beslenerek yeniden güç kazanan umutsuzlu¤a ve karamsarlı¤a karflı mücadele ihtiya-cı, bir dönem için bunu gerektirmekteydi. Bu dönem artık geride kalmıfltır. Türkiye devrimci hareketi büyük bir bölümüyle zor dönemlere ve dünya ölçüsündeki ters geliflmelere dayanıksız kü-çük-burjuva demokratik ö¤elerden oluflan güçlerinin bir kısmını da bu son liberal dalgaya kaptırdıktan sonra, nihayet ileriye bak-manın önplana geçti¤i yeni bir döneme girmifl bulunmaktadır. Hareketin ayakta kalmayı baflaran ve bugün mücadeleyi iyi-kötü sürdüren kesimleri, belli vurgu farklılıklarıyla bu aynı gerçek, Türkiye’nin devrimci olanakları, üzerinde birleflmektedirler. Kendi baflına 80
alındı¤ında bu geliflme kuflkusuz önemli olmakla birlikte, dünya ölçüsündeki gerici liberal cereyanın hız kesti¤i bir dönemde ve Türkiye’de olayların ulafltı¤ı bugünkü aflamada, artık çıplak gözle algılanabilir hale gelmifl bu nesnel gerçek üzerinde bir fikir birli¤ine varmak pek bir güçlük taflımadı¤ı gibi çok anlamlı da olmamaktadır. Her zaman için asıl sorun bu olanakları de¤erlen-direbilmekte odaklaflmaktadır. Buna uygun bir ideolojik ve örgüt-sel donanım içinde olabilmek, bunun gerektirdi¤i enerji, kararlılık ve politik inisiyatifi gösterebilmektir. Devrimci hareketimizin gerçek gücü ve çehresi tam da bu alanda bütün açıklı¤ı ile ortaya çıkmakta ve yazık ki durum pek de parlak görünmemektedir. Ka¤ıt üzerinde Türkiye devrimci hareketi çok sayıda parti ve grup örgütlenmesinden oluflmaktadır. Oysa gerçek politik yaflam içinde bunu görmek mümkün de¤il. Politik müdahale prati¤i içinde bulunanların, geliflmeleri flu veya bu ölçüde örgütlü bir politik faaliyet ile etkilemeye çalıflanların sayısı bir elin befl parma¤ını zar zor geçmektedir. Hızlanan olaylar ve kendini dayatan pratik görevler, bazı siyasal yapıların gerçek politik yaflam içinde hiçbir fley ifade etmediklerini, bazı grupların gerçekte artık tasfiye olduklarını, öteki bazılarının ise kendi sınırlı güçlerini örgütlemek ve seferber etmek yetene¤inden yoksun bulunduklarını daha açık görülür hale getirmifltir. ‹stanbul iflçi hareketinin ve devrimci potansiyelin merkezidir; fakat siyasal yaflamın yo¤unlafltı¤ı flu günlerde, ciddi bir politik ifllevi olmayan legal dergiler platformu olmasa, bazı grupların siyasal varlı¤ı-nı farketmek tümüyle olanaksız olabiliyor. Devrimci süreçlere müdahale ihtiyacı yakıcılı¤ını artırdı¤ı ölçüde, bir dizi devrimci çevre ve grubun ne ifade edip etmedi¤i daha iyi görülür hale gelecektir. Komünistler görüntüyü aflıp politik geliflmelerin giderek daha net algılanabilir hale getirdi¤i devrimci hareketin pra-tik gerçekli¤ini yerli yerine oturtmalıdırlar. Bunun siyasal öne-mi büyüktür. Böylece kendi görev ve sorumluluklarını daha kap-samlı ve derinlemesine kavrama olana¤ı bulacaklar, 81
bunlara daha enerjik bir biçimde sarılabileceklerdir. Dünya ölçüsündeki son gerici-liberal cereyanının çürütüp tas-fiye etti¤i bazı gruplar ile Devrimci Sol gibi gençlik ve flehrin küçük-burjuva katmanları içinde devrimci demokrat bir radikal çizgide az çok istikrar bulan bir hareketi bir yana bırakalım. Komünistler de ayrı tutulursa, devrimci hareketin geriye kalan kesimlerini iki ana kategoride toplamak mümkündür. Birinci grup, aydın ö¤elerin a¤ırlıkta bulundu¤u, entellektüel bakımdan az çok geliflmifl, varlıklarını legal platformlarda ve legal dergiler aracılı¤ıyla sürdüren, görüflleriyle devrimci bir kategoride yeralan, fakat pratikleriyle güçlü bir legalistreformist gelene¤in uzantıları olarak kaldıklarını da son dört-befl yıllık deneyimleriyle daha belirgin gösterenlerden oluflmaktadır. Bu gruba girenler teo-rik etkinlikleriyle belli bir ilgi konusu olmaktadırlar. Kendileri-ni devrimci politik faaliyet ve bunun taflıyıcısı olarak ihtilalci bir örgütlenme alanında üretmek konusunda ise, hem yeteneksiz hem gönülsüz olduklarını göstermifl bulunmaktadırlar. ‹çlerinden bir kesim bunu gelinen yerde açıkça kabullenmek durumunda kalmıfltır. Birkaç çevreden oluflan öteki bir kesim ise, yıllardır bir sonuca ba¤layamadı¤ı legal bir sözde devrimci iflçi partisi fikri ile hala oyalandı¤ı ölçüde bununla teselli bulmakta, politik iddiasızlı¤ını kabullenmekte zorlanmaktadır. Komünistlerin temel zayıflıklarından hareketle aydın oportünizmi olarak niteledi¤i bu devrimci aydın potansiyeli, öte yandan iflçi sınıfının devrimci ikti-dar mücadelesi içinde de¤erlendirilebilecek önemli bir entellektü-el birikimin de ifadesidir. ‹kinci grubu oluflturanlar ise, geçmifllerinden gelen bir politik-örgütsel varlı¤a ve birikime sahip bulunan, dar bir alanda olsa bile politik mücadeleye pratik olarak katılan, örgütsel etkinlikler gösteren, fakat öte yandan geçmiflin halkçı ideolojik platformunu ve politik-örgütsel çizgisini aflamamanın yarattı¤ı sıkıntılardan bir türlü kurtulamayan gruplar toplamından olufluyor. Bu kategoriye girenler bugün genel olarak bir “sınıf yönelimi” içindedirler. Fakat tam da bunun kendisi bu grupların 82
geçmiflten gelen ideolojik ve örgütsel flekillenmeleriyle bir uyumsuzlu¤u açı¤a çıkarıyor. Bu gruplar tabandan gelen yenilenme ve ileriye sıçrama basıncı ile örgüt yönetimlerinin eskiyi sürdürme direnci arasında sürekli bir iç huzursuzlu¤a mahkum kalıyorlar. Üstü ne kadar örtülmeye çalıflılırsa çalıflılsın bu hareketler bir ideolojik da¤ılma içindedir-ler. Kendilerine olan güvenlerini yitirmifllerdir. Proleter sınıf mücadelesinin stratejik ve taktik ihtiyaçlarına karflılık verecek bir perspektif ve ideolojik donanımdan yoksunluk, bu hareketlerin sınıfa yönelik politik ve örgütsel etkinliklerini bir darlı¤a ve kısırlı¤a mahkum ediyor. Teorik gerilik örgütsel kısırlık ile eleledir bu gruba giren kesimlerde. Devrimci hareketin bu kesimi, ancak halkçılı¤ı aflan bir ideolojik ve örgütsel yenilenme platformunda de¤erlendirilebildi¤inde son derece verimli ve yararlı olabilecek ve bugünün ölçüleri içinde önemli bir kadrosal birikime sahiptir. Devrimci hareketin bu iki kategorik kesimindeki en diri ve sa¤lam ö¤elerinden oluflan entellektüel ve kadrosal birikimi tek bir kanalda, proletaryanın devrimci sınıf partisi kanalında bir-lefltirebilmek, komünistlerin partileflme çabalarının temel boyut-larından birini oluflturmaktadır. Devrimci örgüt ve çevreler yıllar-dır bir bunalım yaflamaktadırlar. Bu özünde bir kendini yenileye-meme ve üretememe bunalımıdır. Geliflmelerin hızlandı¤ı, var-olmanın giderek politik faaliyet ve mücadele yetene¤i ve kapasi-tesine ba¤landı¤ı bir dönemde, olayların buna uygun bir ideolojik ve örgütsel donanımdan yoksun olanları bir kenara itip tasfiye edece¤ini kestirmek hiç de güç de¤il. Devrimci örgütlerin geçmifl sorunlarından gelen bunalım, flimdi artık bir de bu etkenden beslenmekte, derinleflmektedir. fiu dönemde iç huzursuzlukların artması, arayıflların ço¤alması bu etkenle sıkısıkıya ba¤lantılıdır. Öte yandan uzayan ve kendi içinden bir çıkıfl ve çözüm olana¤ı yaratamayan bir bünyesel bunalım, bir hareketi kaçınılmaz bir biçimde bir iç çürüme ile yüzyüze bırakır. Dünün bir kısım dev-rimci çevreleri böyle bir çürüme içinde bugün neredeyse tükenme noktasına gelmifllerdir. 83
Tüm bunlar birarada komünistlerin karflı karflıya bulundu¤u sorumluluklara da iflaret ediyor. Komünist hareketin her cephede baflarılı bir geliflme sergilemesi ileriye dönük arayıfllar için bir toplanma kanalı oluflturacaktır. Bulundukları bünyelerdeki iç imkanları zorlayarak ileriye çıkmak isteyen, ama tam da bu iç imkanların sınırlılı¤ı nedeniyle bunu baflaramayan ö¤elerin, ile-riye, proleter sosyalizme yönelmeleri üzerinde de bir basınç ve motivasyon unsuru olacaktır bu. * Komünistler için baflından itibaren bütün sorun, altını özenle çizdikleri devrimci olanakların de¤erlendirilebilmesi oldu. Strate-jik bir kavrayıfl içinde, bu, devrimci süreçlere müdahale etmek, bunun için de öncelikle ve bir an önce partileflmek, proletaryanın devrimci sınıf öncüsünün ideolojik ve örgütsel temellerini yarat-mak demekti. Ne ölçüde baflarılı olduklarından ba¤ımsız olarak, komünistler, bugüne kadarki tüm ideolojik, politik ve örgütsel çabalarını bu amaç etrafında odaklafltırdılar. Parti bugün de yalnız-ca tüm dikkatlerin üzerinde yo¤unlaflaca¤ı bir sorun olarak kal-mamalı, çözümü hız faktörüyle birlikte ele alınmalıdır. Hız faktö-rünü gözden kaçırmak ya da yeterince de¤erlendirememek, parti sorununun çözümünde belli belirsiz bir kendili¤indenci e¤ilimle kolkola giden bir rehavete yolaçabilmektedir. ‹çinde bulundu¤u-muz özgün koflullarda hızımızı koflullayan olayların hızı olmalıdır. Bugünün Türkiye’sinde süreçler gitgide hızlanmaktadır. Bu hızı bir ölçüde olsun yakalayamadıktan sonra Türkiye’nin devrimci olanakları üzerine söylenenler anlamsız söz yı¤ını olarak kalacaktır. Komünistler için en büyük flanssızlık, Türkiye’nin yeni bir devrimci yükselifl dönemine girdi¤i bir evrede, ideolojik ve örgütsel bakımdan son derece hazırlıksız bir siyasal akım olarak ortaya çıkmıfl olmaktır. Bu, hem olayların çok gerisinde kalmaya yolaç-mıfl ve hem de devrimci hareketin bünyesindeki sosyalizm potan-siyeliyle tek kanalda birleflmeyi geciktirip güçlefltirmifltir. ‹flçi hareketine henüz son derece sınırlı bir 84
müdahaleyi gerçeklefl-tirebilecek bir örgütsel düzeye bile flimdilerde ancak ulaflmıfl bulunuyoruz. Kaldı ki, bu örgütsel düzey dahi üzerinde az sonra duraca¤ımız gibi bugün ciddi sorunlarla yüzyüzedir. Sınıf par-tisi yaratmanın en kritik halkası olan teorik geliflme alanında ise henüz ciddi görevlerle yüzyüzeyiz. Kısaca, olayların nesnel akı-flıyla komünistlerin öznel hazırlı¤ı arasında, bu ikincisinin aley-hine olarak, bugün büyük bir uçurum var ve bu mesafe gitgide büyümektedir. Olayların ivmesi günbegün artmaktadır. Yıllardır sürekli bir geliflme ve geniflleme çizgisi izleyen iflçi hareketi, bugün artık kendini rejimle politik çatıflmalar içine sürükleyen bir yeni geliflme aflamasının sancılarını çekmektedir. Böyle bir döneme örgütsüz ve politik bir önderlikten yoksun giriyor olması iflçi hareketini ciddi sorunlar, kolay yenilgilerle yüzyüze bırakacak, uzun yılların mücadele birikimini zaafa u¤ratacaktır. fiehrin yarı-proleter kitle-leri ile küçük-burjuvazinin alt katmanlarının da politik aktivite kazanaca¤ı bir yeni döneme giriyoruz. Öncü kesimi örgütlü bir politik kimlik kazanmıfl bir iflçi hareketi, bu katmanları kolaylık-la kendi politik etki alanına sürükleyebilir. Oysa bugünkü duru-muyla iflçi hareketi bu konumdan hemen tümüyle yoksundur. Kür-distan’daki devrimci süreç de ilerlemektedir. Kürt ulusal devrimci hareketi büyük mesafeler katetmifl bulunmaktadır. Gelinen yerde kazandı¤ı mevzileri korumak ve geliflmesini sürdürebilmek için girdi¤i arayıflların taflıdı¤ı bozucu risklerle yüzyüzedir. Bir süre-dir sergiledi¤i tutarsızlıklara son olarak bir yenisini eklemifl, seçimlerde SHP-HEP burjuva reformist blokunu desteklemifltir. Türkiye devrimci ve iflçi hareketinden gerekli deste¤i bulamadı¤ı sürece, bu tutarsızlıkları yenilerinin izleyece¤inden kuflku duyulmamalıdır. Öte yandan, Türkiye’yi kuflatan bölgeler zincirinde de olaylar hızlanmaktadır. Bir bunalım ve devrim ülkesi olan Türkiye, dıfl-tan dünyanın flu gün için belki de en bunalımlı bölgelerini içeren bir co¤rafya ile çevrilidir. Karmaflık çeliflkiler ve devrimci kaynafl-malar bölgesi olan Ortado¤u’da bugün 85
hummalı bir emperyalist faaliyet vardır. Emperyalist dünya, çeliflkileri kontrol altına almak, Filistin ve Kürt halklarının devrimci birikimlerini bir tehdit olmak-tan çıkarmak istemektedir. Balkanlar “balkanlaflmakta”, böylece derin bir iktisadi-toplumsal bunalımın kitlelerde yarattı¤ı hoflnut-suzluk Yugoslavya örne¤inde oldu¤u gibi ulusal bo¤azlaflmalara kanalize edilmektedir. Benzer olaylar Kafkasya’da yaflanmakta-dır. Emperyalizmin Ortado¤u’daki siyasal-askeri etkinlikleri bölge-deki devrimci birikimi tehdit etmekte, Türkiye devriminin gele-ce¤ini ise çok yakından ilgilendirmektedir. Balkanlar, Kafkasya ve Sovyetler Birli¤i’nin öteki bölgelerindeki ulusal hareketler ve bo¤azlaflmalar çevreye, bu arada Türkiye’ye, olumsuz bir hava yaymaktadırlar. Oysa Türkiye’de oda¤ında iflçi hareketinin bulundu-¤u bir devrimci toplumsal hareketlilik, tüm bu bölgeler üzerinde tersten ve devrimci bir cereyana dönüflebilir. Örgütlü bir geliflme seyri kazanmıfl bir devrimci mücadele süreci, emperyalizmin Ortado¤u’daki etkinliklerine büyük bir darbe vurabilir, bölgedeki devrimci akımlar için olumlu bir güç ve etki kayna¤ına dönüflebilir. Komünistler görev ve sorumluluklarını belirlerken, bu görev ve sorumlulukları gerçeklefltirmek çabası gösterirlerken, olayların bu kapsamını ve hızını hesaba katmak zorundadırlar. Hızlanan devrimci süreçlere hazırlıksız yakalanmak bir flanssızlık olsa bile, bu süreçlerin aynı hızla ço¤alttı¤ı olanaklarla açı¤ı mümkün mer-tebe azaltmak gibi bir flansa sahip bulundu¤umuzu da unutma-mak gerekir. Bir süre önce yine bu sütunlarda dile getirilen bir düflünceyi yinelemek istiyoruz: “Hem olanakların bilincinde olmak ve hem de müdahale için hiç bir aflamanın geç sayılamayaca¤ı inancıyla hareket etmek, iyi devrimci olmanın bugünkü en önemli kriterlerinden biridir.” * EK‹M, beflinci mücadele yılına I. Genel Konferansını gerçeklefltirmifl olarak giriyor. Kendisi ideolojik ve örgütsel geliflme düzeyimizin bir ifadesi olan Konferansımız, de¤erlendirme ve kararlarıyla, hareketimizin yeni döneme iliflkin geliflme 86
pers-pektiflerini, görev ve hedeflerini açıklıkla tespit etmifl bulunmak-tadır. Bu görev ve hedeflere, içinden geçmekte oldu¤umuz dönem-de komünistlerin önünde çözülmesi en acil sorun olarak duran partileflme görevi çerçevesinde belli bir bütünlük de kazandırılmıfl-tır. Hareketin genel geliflme süreci içinde biriktirmifl bulundu¤u güçleri en iyi flekilde düzenleyerek, somut olarak, proleter kitle hareketini gelifltirmeyi ve bu çaba içinde sınıfın ileri kesimlerini kazanıp örgütlemeyi hedefleyen bir örgütlü çalıflma içinde sefer-ber edebilmek, tespit edilmifl görevlerin temel bir boyutudur. Sı-nıf hareketine politik müdahale ve sınıfın ileri ö¤elerini sosyalizme kazanma çabası içinde örgütlenmek, bugün tüm dikkatlerimizi yo¤unlafltırmamız gereken bir pratik-örgütsel görev olarak dur-maktadır önümüzde. Konferans’tan bu yana geçmifl bulunan 7 aylık çalıflmanın sonuçları de¤erlendirildi¤inde, özellikle ‹stanbul’da gelecek vaad-eden belli adımlara ra¤men, genel olarak alındı¤ında ciddi yeter-sizlikler ve zaaflarla yüzyüze oldu¤umuz görülmektedir. EK‹M, örgütsel oluflum ile politik faaliyetin geliflmesini her zaman karflı-lıklı iliflki ve kopmaz ba¤lar içinde ele aldı. Örgütsel geliflmenin somut politik faaliyetten ayrı gerçekleflemeyece¤ini, sa¤lıklı ve amaca uygun bir örgütlenmenin militan bir politik çalıflma için-de geliflip serpilece¤ini hep gözönünde tuttu. Bununla birlikte, bugünkü durumumuza somut olarak bakıldı¤ında, uygulamada bu ba¤ın zayıfladı¤ı, örgütsel yetersizliklerin, örgüt yaflamı ve iflle-yiflindeki kusurların, çalıflma tarzındaki ciddi zaafların, politik faali-yet kapasitemizi önemli ölçüde kullanılamaz hale getirdi¤i gö-rülmektedir. Örgüt iliflkilerine ve faaliyetimize çeki düzen vermek, çalıflma tarzımızı düzeltmek, bir bütün olarak örgütsel yaflam ve geliflmenin sorunlarına hızlı çözümler bulmak, flu dönem için ha-reketimizin en acil sorunu durumundadır. Öncelikle örgütsel sorunlarımızın özünü ve genel çerçevesini iyi tespit etmek gerekiyor. Bizim sorunlarımız, hiç de belli bir ideolojik çizginin do¤asına ve ihtiyaçlarına göre flekillenmifl 87
bir örgütsel yapıda pratik faaliyet süreci içinde sık sık ortaya çıkma-sı kaçınılmaz olan gelip geçici türden aksaklıklardan oluflmamak-tadır. Böyle olsaydı e¤er sorunun kendisi sınırlı, çözümü ise nis-peten kolay olurdu. Bizde sorun çok daha temelli ve kapsamlı nedenlere dayanmaktadır. Konferansımız EK‹M’i “yeni bir çizgi, yeni bir gelenek, yeni bir kültür” olarak tanımladı. Bu yenili¤in örgüt anlayıflımıza ve politika prati¤imize henüz yeterince nüfuz edememifl olması gerçe¤i, örgütsel sorunlarımızın asıl kayna¤ını vermektedir. EK‹M, ideolojik konumuna ve sınıf yönelimine uy-gun bir örgütsel yapı ile çalıflma tarzı ortaya koymakta henüz zorlanmaktadır. Hareket gelifltikçe, faaliyetinin kapsamı geniflle-dikçe bu uyumsuzluk ve zorlanma daha açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Sorunlarımızın özü ve esası bu çeliflkide dü¤ümlen-mektedir. Bugün, EK‹M’in ideolojik geliflmesi ile örgütsel gelifl-mesi arasında yalnızca birincisi lehine bir mesafe de¤il, aynı zamanda bu iki geliflme alanı arasında deyim uygunsa belli bir kan uyuflmazlı¤ı da var. Yeni ideolojik konumun siyasal-sınıfsal do¤asına uygun bir örgüt anlayıflı ve uygulaması yeterince gelifltirilemedi¤i ölçüde, do¤an bofllukta, geçmiflten miras küçük-burjuva anlayıfl ve alıflkanlıklar yeni örgüt yaflamımızın üstüne bir a¤ırlık olarak çökebilmektedir. Önderlik anlayıflında, iliflkilerde, iflleyiflte, çalıflma biçimi ve yöntemlerinde, iç demokrasi ve disiplin anlayıfllarında, bu eski zihniyetin sayısız örne¤ini görmek ve göstermek hiç de zor de¤il. Bu son derece ciddi bir durumdur. Yalnızca örgüt yaflamımızı bozmakla, örgütselpratik faaliyetimizi zaafa u¤ratmakla kalmamakta, EK‹M’in yeni kimli¤inin pratikte somutlaflmasını güçlefltirdi¤i ölçüde, bilinç karıflıklıklarına da ne-den olmaktadır. ‹deolojik çizgimize, politik görüfllerimize yakınlık duyan, ama farkımızı politikörgütsel prati¤imiz içinde de görmek isteyen dıflımızdaki bazı devrimcileri tereddüte düflürdü¤ü gibi, pratik bir farklılı¤ı sergileyememek ölçüsünde, bizzat içimizde, proleter sosyalizmi ile küçük-burjuva sosyalizmi arasındaki ayrım çizgilerini siliklefltirmede ifadesini bulabilecek bir liberal e¤ilime de 88
zemin olmak tehlikesini taflımaktadır. EK‹M’in elinde bugün son derece önemli bir kadro birikimi var. Bu büyük bir kazanç, çok önemli bir ilk birikimi ifade etmek-tedir. Sınıf öncüleri ile ileriye çıkmayı baflarmıfl geçmiflin birikimi devrimcilerden oluflan bu kadro kendi flahsında bir dizi üstünlü¤ü taflımaktadır. Hareketimizin çizgisi üzerinde bir ideolojik birlik; hareketin konumuna ve misyonuna iliflkin açık bir görüfl ve ke-sin bir inanç; görev ve sorumluluk bilinci ile büyük bir mücadele iste¤i ve enerjisi; ve en önemlisi, örgütümüzün flimdiki yeter-sizliklerine ve zaaflarına haklı ve devrimci temellere dayalı ke-sin bir tahammülsüzlük var bu kadrolarda. Elbette bu kadroların ciddi ideolojik ve örgütsel yetersizlikleri de var. Fakat bu son derece do¤aldır; çözümü bir örgüt ve önderlik sorunudur. Aksa-yan ise budur. Bu kadronun ideolojik konumumuzla uyumlu sa¤lam bir örgütsel yapı içinde politik görevlerimize seferber edilebilmesi bütünüyle bir önderlik sorunudur. Ekim’in örgütsel ve politik ça-lıflmaya iliflkin sorunlarımızı irdeleyen eski bir yazısında yeralan flu görüfller bugün hala tümüyle geçerlidir: “... Sorun tek tek yoldaflların de¤il bir bütün olarak hareketimizin sorunudur. Yeni bir çalıflma tarzına intibakta zorlanan bir bütün olarak hareketimizin kendisidir. Çözümü de do¤al olarak bir önderlik sorunudur. Geçmiflten devralınan mevcut kadrolarda her yönüyle bir dönüflümü gerçeklefltirebilmek, leninist çizgimizin ruhuna ve ihtiyaçlarına uygun leninist bir örgüt yapısı ve yaflamı kurmak, bu örgütü devrimci sınıfa yaraflır bir politika prati¤i içine sokabilmek, tüm yoldaflların aktif katılımını ve katkısını gerektirse de, temelde bir önderlik sorunudur. Dolayısıyla mevcut durumun sorumlulu¤u da herkesten çok hareketimizin önderli¤inin omuzlarındadır.” (Sayı:30, s.15) Teori ile pratik arasındaki uyumun ilkesel önemine, ideolojik geliflme ile örgütsel geliflmenin organik bütünlü¤üne çıkıflından itibaren özel bir önem vermifl bir hareketin dört yıllık bir sürecin ve bir örgüt konferansının ardından bu düzeyde ve kapsamda örgütsel sorunlarla yüzyüze kalması 89
ciddi bir tutarsızlı¤ın ifadesi-dir. Ortada koflullarla ya da güçlerin yetersizli¤i ile izah edilebilir bir durum yoktur. Ortada zayıf kalan bir önderlik fonksiyonu var-dır. Örgüt sorunu salt pratik de¤il, ideolojik-politik çerçevesi olan temel bir sorundur. EK‹M, örgüt sorununu bu asıl çerçevesi için-de ve pratik geliflmelerle sürekli somut ba¤ını kurarak incelemek ve irdelemek, kadrolarını yalnızca programatik ya da taktik so-runlarda de¤il, aynı zamanda örgüt sorununda da ideolojik bir kavrayıflla ve pratik deneyimle donatmak konusunda yeterli çaba-yı sarfetmemifltir. Sorunun bir baflka boyutu daha var. Örgüt politik müdahale ve önderlik aracıdır; bu tür bir çaba içinde kendi gerçek yapısını, iflleyiflini, kadrolarını bulur, geleneklerini ve de¤erlerini olufl-turur. Ne var ki örgütün politik müdahale faaliyeti, bu faaliyetin sorunlarında ideolojik ve politik bakımdan tam bir açıklık gerektirir. Örgütün önüne sınıf hareketine müdahale ve sınıf öncüsünü ka-zanmayı görev ve hedef olarak koymak, kendi baflına yeterli ve anlamlı de¤il. Bu çabaya ıflık tutacak somut politika ve taktikler gelifltirmek, bu tür bir çabanın ortaya çıkardı¤ı ve çıkaraca¤ı so-runları sürekli irdelemek, örgüt kadrolarını ve birimlerini bu alanda donatmak da gereklidir. Yürütece¤i faaliyetin somut sorunları konu-sunda donanımsız kalan örgüt birimleri ya atalet içinde kalırlar, ya da verimsiz ve sonuçsuz bir çaba içinde çırpınır dururlar. Bu alandaki önderlik bofllu¤unu kendi kavrayıfllarıyla gidermeye çalıfltıkları ölçüde ise, bu, bir dizi sa¤lıksız sonuçla birlikte örgü-tün pratik faaliyet hattında birli¤i yokeder. Her birim ya da mahalli alan kendine göre bir pratik faaliyet hattı saptar ve uygular. Sonuç kaçınılmaz olarak bir amatörlük ve kargafla olur. Aynı fleyleri, örne¤in legal araç ve olanakların daha etkin kullanımı ile ilgili ya da örne¤in gençlik alanında birikmifl güçleri inisiyatifli bir çalıflmaya yöneltme niyetiyle ilgili de söyleyebiliriz. Hareketimiz, bugün legal alanı daha genifl kullanmaya baflladı¤ı ölçüde, bunu illegal örgütlenme ve faaliyete tabi, onu gelifltirip güçlendirerek yapmak konusunda 90
ciddi yetersizlikler taflıdı¤ını da ortaya koy-maktadır. Buna iliflkin bir örgütsel e¤itim ve donanım sa¤lanamadı¤ı takdirde, legal yöntem ve olanakların kullanımı hareketimizi gö-rünürde güçlendiren, gerçekte ise legalize olma riski ile yüzyüze bırakan bir sürece dönüflebilecektir. Aynı flekilde gençlik alanın-daki güçlere genifl bir inisiyatif tanımak, fakat bunu, komünist bir gençlik örgütlenmesinin ilkesel ve pratik sorunlarından bugü-nün gençlik hareketinin sorunlarına dek uzanan bir dizi konuda ideolojik-politik bir donanımla birlefltirmeksizin yapmak, gençlik kadrolarını altından kalkamayacakları sorunlarla yüzyüze bırak-mak demektir. Amatörlü¤e ve kendili¤indencili¤e bile bile kapı aralamaktır. Örgütsel alandaki sorunlarımızın bir baflka kayna¤ı ise tam da budur. Hareketimiz yalnızca örgütsel flekillenmenin sorunların-da de¤il, pratik faaliyetin politik sorunlarını ifllemede de zayıf ve yetersiz kalmıfl, bu da örgütsel geliflmemizi ve oturmufllu¤umuzu sınırlayan, geciktiren ve zedeleyen bir faktöre dönüflmüfltür. Bu, önderlik fonksiyonunun aksadı¤ı bir di¤er temel alandır. Hareketimiz geliflmesini sürdürmektedir. Gözden kaçırılmaması gereken bir temel nokta, bugün karflı karflıya bulundu¤umuz sorun-ların tam da yaflamakta oldu¤umuz geliflmeyle birlikte ortaya çıkıyor olmasıdır. Bu yönüyle sorunlarımız aynı zamanda bir büyüme zaafiyeti olarak görülmelidir. Hareket gelifltikçe, örgütsel faaliyetin alanı ve kapsamı geniflledikçe, bu geliflmenin ihtiyaçlarına özellik-le önderlik düzeyinde yeterince yanıt verilememektedir. Bu, çözücü sorumlulu¤a da kendili¤inden iflaret ediyor: EK‹M önderli¤i ve, önderli¤in taflıyıcısı olarak Merkez Yayın Organı (Ekim). Fakat öte yandan, tüm bu sorunlar ve ihtiyaçlar, bütün bir örgütsel birikimimiz, tüm kadrolarımız harekete geçirildi¤i ölçüde çözülebi-lir ve karflılanabilir. Bu ise, sorunlarımızın tüm örgüte maledilme-sini, tüm örgütü kucaklayan bir çözücü tartıflmanın bafllatılmasını, çözüm do¤rultusunda tüm örgüt güçlerinin seferber edilmesini gerektirir. Tüm bu çabaların yönlendiricisi ve taflıyıcısı olması 91
gereken Merkez Yayın Organı´nı, Ekim´i etkili bir silah olarak kullanmayı gerektirir.
Yeni bir dönemin baflında
* Örgütsel sorunlarımızın ve taktik önderlik ihtiyaçlarımızın bugün için kendini acil olarak dayatan önceli¤i ne olursa olsun, komünistler kendilerini bekleyen sorumlulukların genel kapsamı-nı ve önemini hiç bir biçimde gözden kaçırmamalıdırlar. EK‹M I. Genel Konferansı; içinden geçmekte oldu¤umuz genel geliflme evresinde, komünistlerden acil çözüm bekleyen sorunun kapsamı-nı, „Parti: Proletaryanın Devrimci Öncüsü“ bafllıklı de¤erlendirme ve karar metninde ortaya koymufl bulunmaktadır. Burada görevle-rin ideolojik, politik ve örgütsel boyutları bir bütünlük içinde ifade edilmifltir. Bu görevler bütünü hareketimiz için ba¤layıcı bir hare-ket hattıdır. Bu nedenle tüm örgüt birimlerimiz ve tüm yoldaflları-mız tarafından tekrar tekrar incelenmeli, tartıflılmalı ve uygulan-malıdır. EK‹M, bu görevleri her düzeyde gerçeklefltirmek için üzerine düfleni yapmak sorumlulu¤u ile yüzyüzedir. ‹lgili karar metninde bu görevlerin ilki flöyle özetlenmektedir: “Teorik geliflme partileflme sürecinin esas ve tayin edici hal-kasıdır. Zira parti herfleyden önce sa¤lam bir marksistleninist teorik temel ve bu temel üzerinde beliren net bir ideolojik kimlik demektir. Parti programı bu çabanın özlü, süzülmüfl ve yetkin bir ifadesinden baflka bir fley olmayacak, aynı flekilde, partinin taktik ilkeleri de bu çabanın bir ürünü olarak netleflecektir. Devrimci teorinin anlamını ve ifllevini do¤ru kavrayan ve teorik geliflme kavramını da bu kavrayıfl içinde ele alan her marksist-leninist için, partileflme süreci içinde teorik geliflmenin taflıdı¤ı tayin edici önemi anlamakta bir güçlük yoktur. Teorik geliflme, efllik etti¤i ve yolunu açtı¤ı politik ve örgütsel geliflme süreçlerinin sa¤lıklı ve baflarılı olabilmesinin güvencesidir. Aynı flekilde teorik geliflme, tüm marksist potansiyeli tek bir parti çatısı altında birlefltirebilmenin etkili bir yolu ve zorunlu bir önkofluludur.” 92 Kendini pratik olarak dayatmıfl bulunan acil örgütsel sorun-lara ra¤men, orta vadede bakıldı¤ında, EK‹M’in taflıdı¤ı sorum-lulu¤un kritik halkası teorik geliflme ihtiyacıdır. Bugüne
Sol hareket dünyada ve Türkiye´de bir tarihsel dönemi geri-de bırakmıfl bulunmaktadır. Dünya ölçüsünde geride bırakılan, Ekim Devrimi’yle bafllayan ve 20. yüzyıla damgasını vuran bir tarihsel dönemdir. Ekim Devrimi’nin yarattı¤ı tarihsel çı¤ır içinde geliflen, birbirinden fark-lı fakat birbirine çok yakından ba¤lı devrimci geliflme süreçlerin-den oluflan bir dönemdir bu. Tarihsel ölçüler içinde ele alındı¤ın-da, bu devrimci bileflenlerden her biri, önce görkemli bir geliflme evresi yaflamıfl, sonra da her biri kendine özgü nedenlerle ve ken-dine özgü bir biçimde tarihsel ömrünü tüketmifltir. Geleneksel komünist hareket uzun bir evrimin ardından bugün artık tümüyle sosyal-demokratlaflmıfltır. Milli kurtulufl hareketleri, pek az istisnay-la, kendi tarihsel dönemlerini çoktan kapattılar. Sosyalist infla sü-reçleri ise tıkanıp tersine dönerek dünya kapitalist sistemiyle tam bir bütünleflme ile son 93
buldu. Bu sonuncusunun son evresi aynı zamanda 70 yıllık bir dönemin de kesin bir biçimde sonunu ifla-retledi. Türkiye sol hareketinin geride bıraktı¤ı, ilkin, kendi flekilleni-flini de derin etkilemifl bu uluslararası tarihsel dönemdir. Fakat, ikinci olarak, sol hareketimiz Türkiye´nin son otuz yıllık çalkantılı yaflamı içinde flekillenen kendine özgü bir geliflme dönemini de geride bırakmıfltır. Bu ikincisinin sonunu getiren nedenler, ilkiy-le sıkısıkıya ba¤lantılı olmakla birlikte, yine de kendine özgü iç dinamiklerinden kaynaklanmıfltır. Bugünün en acil görevi olan parti sorunu, dünyada ve Türkiye´de bu dönemlerin kesiflerek geride kaldı¤ı bu kendine özgü koflullarda çıkmaktadır biz Türkiyeli komünistlerin önüne. Devrimci sürecimizin bugünkü evresinde devrim mücadelesinin çözücü halkası olan bu görev, parti inflası, içinden geçmekte oldu¤umuz bu kendine özgü koflulların ortaya çıkardı¤ı sorunlar ve ihtiyaçlar gözetilerek gerçeklefltirilebilir ancak. Komünistler parti sorununa iliflkin olarak bugüne kadar iki önemli noktayı birarada vurgulayageldiler. Bunlardan birincisi, partileflmenin, birbirine kopmaz flekilde ba¤lı, organik olarak iç-içe geçmifl bir teorik-politik ve örgütsel geliflme süreci olarak kavranması gerekti¤idir. Bunu tamamlayan ikinci önemli nokta ise, teorik geliflmenin bu sürecin tayin edici halkası oldu¤udur. Teorik geliflmenin tayin edicili¤ine yapılan bu özel vurgu, yalnız-ca, teorinin her zaman için tartıflmasız bir önem taflıyan ola¤an ifllevinden kaynaklanmamaktadır. Elbette teorik geliflme her za-man için önemlidir; efllik etti¤i ve önünü açtı¤ı politik ve örgütsel geliflme süreçlerinin sa¤lıklı ve baflarılı olabilmesinin temel güvencesidir. Ne var ki, komünistlerin teorik geliflmenin önemine yaptıkları vurgu, Türkiye´de ve dünyada geride kalan dönemin bırak-tı¤ı sorunlarla da sıkı sıkıya ba¤lantılıdır. Bu sorunları kapsamayan hiçbir teorik çaba, ortaya yeni dönemin ihtiyaçlarına yanıt verebilen bir marksist-leninist devrimci sınıf partisi çıkaramaz. Yeni dönemin partisi, adına ve misyonuna uygun düflecekse e¤er, geçmifl dönemin elefltirel bir de¤erlendirmesinden çıkan 94
temel sonuçlar üzerinde yükselebilmelidir. *** Bir dönemin sonu yeni bir dönemin bafllangıcı anlamına gelir. Bugün yeni bir dönemin baflında bulunmaktayız. Komünist hareket açısından ele alındı¤ında, bu yeni dönemin bir kısım unsurları kuflku yok ki geride kalan dönemin ba¤rında belirdi ve flekillen-diler. Ne var ki, eski dönemin çürüyen ve da¤ılan güçleri, her fleye ra¤men yine de bu yeni unsurları bir biçimde etki altında tuttular, bu ölçüde sınırladılar, bozdular. Bugün artık ilk defadır ki, yeni dönemin ihtiyaçlarına cevap verebilecek kimlikte bir hareketin flekillenmesinin önü nesnel bakımdan bütünüyle açılm›fl bulunmaktadır. Bununla birlikte, bu hiçbir biçimde geçmiflin ezici a¤ırlı¤ından kolayca kurtulabilmek anlamına gelmiyor. Tersine koca bir tarihsel dönemin bir yıkıntıya dönüflerek geride kalması, bu yıkın-tının yenili¤i ölçüsünde, bugünün kadrolarının omuzlarına bir yük olarak binmektedir. Bu öylesine bir yüktür ki, geçmifli anlamak ve açıklamaktaki her zorlanma, en samimi devrimcilerin bile zih-nini ezmekte, inançlarını zorlamakta, mücadele kapasitelerini sınırlamaktadır. Tek baflına bunun kendisi bile geride kalan döne-min marksist yönteme dayalı bir de¤erlendirmesini ve elefltirisini bir ihtiyaç olarak dayatmaktadır. Bununla birlikte, sorun ne bund-an ibarettir, ne de bu sorunun en önemli, hatta en acil yönüdür. 20. yüzyıl insanlık tarihinin en yo¤un ve hareketli dönemidir. Maddi kazanımlarımızın tamamına yakınını bir yıkıntıya dönüfl-müfl haliyle geride bırakıyor olsak bile, biz komünistler, yine de 20. yüzyılın bu yo¤unlu¤unu ve hareketlili¤ini temel taraflardan biri olarak yaflamıfl bir tarihsel hareketin mirasçıları olarak yeter-li onura ve övünç kaynaklarına sahibiz. Fakat bununla yetineme-yiz. Kavgayı kalınan yerden sürdürmek ve her alanda geçmifli aflan yeni tarihsel pratiklere kendimizi her bakımdan hazırlamak sorumlulu¤u ile yüzyüzeyiz. Geride kalan dönemin marksist bir elefltirisi tam da bundan dolayı özellikle gereklidir. Yüzyılımıza Marksizm-Leninizm bayra¤ı 95
altında ve sosyalizm amacı do¤rul-tusunda damgasını vuran devrimci süreçler paha biçilmez de-neyimlerle doludur. Son derece zengin pratiklerdir bunlar. Onları anlamak çabası, onların bilimsel marksist yönteme dayalı bir de-¤erlendirmesi ve elefltirisi, bu çabanın baflarısıyla orantılı olarak, marksistleninist düflünceyi, bilimsel sosyalist teoriyi zengin-lefltirecektir. Bunda sa¤lanacak her bafları, katedilecek her mesa-fe, bugünün komünistlerini bugünün ve gelece¤in devrimci pratik-lerinde çok daha donanımlı ve hazırlıklı kılacaktır. Bugün komünistler için önemli bir talihsizlik, geçmiflin bu zengin pratiklerine, zaman içinde bugüne gelindikçe, gitgide do-zu artan bir teorik bozulmanın efllik etmifl olmasıdır. Zorlu pra-tiklerin yarattı¤ı zorlanmalar bu tür bir bozulmanın zemini olmufl-lardır. Bunun kendisi de bugüne bir mirastır ve bugünü fazlasıyla biçimlendirmifltir. Bunun üstüne bir de revizyonizmin ve popülizmin yarattı¤ı teorik tahribat binmifltir. Bu açıdan ele alındı¤ında, geride kalan dönemin elefltirel bir de¤erlendirmesi, bir yönüyle de bir teorik arınma ve netleflme ihtiyacı olarak çıkmaktadır ortaya. Bu sonuncu nokta, komünistlerin yakın dönem de¤erlendirmelerinde flöyle ifade edilmifltir: “Bütün bunlardan çıkan sonuç, bugünün marksist-leninistlerinin öncelikle bir teorik arınma ve netleflme sorunuyla yüzyüze olduklarıdır. Bu teorinin bilimsel yöntemi, devrimci özü ve temel esasları sözkonusu oldu¤unda geçmifle (klasiklere) dönmek, ara dönemin dogmatizminden ve onunla elele giden teorik deformas-yonlarından arınmak, fakat öte yandan, bunu, tam da bugünün gerçek sorunlarına marksist-leninist teorinin ruhuna uygun gerçek yanıtlar bulabilmek üzere yapmak, bugünü kavramanın ve iler-lemenin ayakba¤ı haline gelen tüm eskimifl, kalıp, çözüm ya da formülleri kararlılıkla terketmek demektir. Yı¤ılmıfl bulunan ve teorik açıklık gerektiren sorunların üstesinden gelebilmenin zo-runlu önkofluludur bu. “Geçmiflin a¤ır bir yük oluflturan kısırlafltırıcı flartlanmıfllıklarından sıyrılabilmifl olmak son derece önemli bir adım 96
sa-y›lmakla birlikte, buna gerçek teorik sorunların genifl alanına bir ilk çıkıflın ötesinde abartılı bir önem vermek, kendini bekleyen asıl teorik görevleri küçümsemek anlamına gelecektir. Zira teorik arınma ve netleflme, Türkiye ve dünya devriminin temel ve taktik sorunlarının tahlili temelinde bir teorik derinleflme ve yetkinleflme aflamasına geçmek için yalnızca bir önkofluldur.” Devrim ve sosyalizm mücadelesinin sorunları bugünden ge-lece¤e uzanmaktadır. Devrimci bir teorik çaba iflin özünde ve esasında geçmifle de¤il, gelece¤e dönük olur. Bugünün Türkiye’si-nin ve bugünün dünyasının temel ve güncel sorunlarını esas alır. Bu noktada bir kuflku, bir karıflıklık olamaz. Fakat tam da bu tür bir perspektif, geçmiflle sıkı bir hesaplaflmayı da gerektirir. Zira gelece¤i kucaklayabilmek, geçmifli aflabilmek ölçüsünde ola-naklıdır. Çok çeflitli biçimlerde geçmiflin a¤ırlı¤ı altında ezilen zihinlerin, bugünün ve gelece¤in sorunlarını do¤ru anlaması ve baflarıyla çözmesi olanaklı de¤ildir. *** Teorik görevler sözkonusu oldu¤unda, bugünün sol hareketi içinde, belirgin bir biçimde birbirinden ayrılan ve görünürde karflı karflıya duran iki e¤ilim var. ‹lki daha çok aydın çevrelerce temsil edilmektedir. Bu çevreler teorik görevlere yaptıkları tek yanlı bir abartılı vurguyu politik ve örgütsel alandaki zayıflıklarını örtmenin, hiç de¤ilse mazur göstermenin bir aracına dönüfltürmek e¤ilimindeler. Bu konumun gösterdikleri teorik çabayı anlamsız ve ifllevsiz kıldı¤ını ya görememektedirler, ya da bu olgu onları gerçekte pek ilgilendirmemektedir. Öteki e¤ilim bunun tam tersidir ve devrimci hareketimizin çeflitli gruplarınca temsil edilmektedir. Bunlar ise, güncelli¤e da-yalı bir dar prati¤i kendi baflına ideallefltirmektedirler. Sözde po-litika ve prati¤e vurgu adına muazzam teorik sorunları görmezden gelmekte, gerçekte ise aslında fazlasıyla farkında oldukları teorik zayıflık ve çözümsüzlüklerini böylece örtmek istemektedirler. 97
Birbirinin tersyüz edilmifli olan bu e¤ilimlerle baflından itiba-ren araya sınır çeken ve aydın oportünizmine oldu¤u kadar dar pratikçili¤e karflı da mücadele eden komünistler ise, flu bütünsel perspektifi savunageldiler: “Türkiyeli komünistler bugün ciddi teorik, politik ve örgütsel sorunlarla yüzyüzedirler. Evrenseli kucaklayan bir teorik geliflme ve yetkinleflme; politik sorunlarda ve görevlerde netlik; iflçi sınıfını temel alan ve tüm topluma hitapeden etkin bir siyasal faaliyet; böyle bir faaliyetin güvencesi ve yürütücüsü olarak ihtilalci bir sınıf örgütlenmesi; ve tüm bunların cisimleflmifl bir birli¤i ve ifa-desi olarak, leninist bir sınıf partisi.” “Tüm bunlar aynı görevler ve sorunlar zincirinin kopmaz halkalarıdır; bir bütün oluflturmaktadırlar.” Bu perspektif, aynı zamanda, yayın hayatına bafllayan Ekimler´in alanını, ifllevini ve bu ifllevin ele alınıflını da birarada vermektedir.
Komünist bir siyasal sınıf örgütü için!
Ekimler
I ‹deolojik geliflmemizde örgüt sorunu baflından itibaren özel bir yer tutmakla birlikte, sorunun pratik gündemimize asıl kapsa-mıyla girifli yaklaflık olarak 1990 yılı baflına tekabül eder. 1989 Kasım’ında gerçekleflen Merkez Komitesi toplantısı bu do¤rultu-da bir dönüm noktası kabul edilebilir. Ekim’in yayınlanmasından yaklaflık iki yıl sonrasıdır bu. Harcanan tüm çabalara ra¤men kalıcı bir örgütsel flekillenmenin ilk dayanakları olabilecek sınırlı bir kadrolaflma ancak bu süre içinde gerçekleflebilmiflti. Gündemde-ki sorun, eldeki güçleri örgütsel bakımdan en iyi flekilde düzen-leyerek, örgütsel geliflmeyle içiçe yürüyecek bir politik faaliyeti organize etmek ve onu sürekli bir biçimde gelifltirmekti. Bu, do¤al olarak, örgüt sorununa iliflkin o güne kadar daha 98
99
çok konunun genel ideolojik anlamı ve önemi çerçevesinde kalmıfl tartıflmaların, gitgide daha çok kendi özgül durumumuzla ba¤-lantılı olarak pratikleflmesini de gündeme getirdi. S. Engin yolda-flın kısa ama sorunun sunuluflu yönünden özlü ve anlamlı yazısı (Örgütlenme ve Politik Çalıflma, Ekim, sayı: 28, Ocak 1990) bu do¤rultuda bir ilk ciddi giriflimdi. Ekim’de bunu izleyen bir baflka yazı, “Örgütsel ve Politik Çalıflma: Sorunlarımız, Görevlerimiz...” bafllı¤ı ile yeraldı (sayı: 30, Mart 1990). Bu yazıda yeralan bir paragrafı, bugün gündemimizin en önemli ve acil konusu olan örgüt sorununun taflıdı¤ı kritik önemin ilkesel ve siyasal anlamı-nı yeniden vurgulamak için, buraya aktarmak yararlı olacaktır. “Teorik görüfl ve ilkelerimiz ne denli do¤ru ve isabetli olursa olsun, sa¤lam temellere dayalı bir ihtilalci örgüte ve ancak böyle bir örgüt sayesinde her koflul altında kesintisiz olarak sürdürü-lebilecek olan sistemli bir politik-pratik çabaya sahip olmaksızın ve olamadı¤ımız sürece, bunlar güzel ama ölü sözler olmaktan öte bir anlam ifade etmezler. Böyle bir durumla yüzyüze kalırsak e¤er, devrimci bir sınıfın temsilcisi komünist bir siyasal hareket olarak de¤il, olsa olsa sınıf dıflı devrimci bir aydın çevre olarak adlandırılmaya hak kazanırız. Zamanla kaçınılmaz olarak ilke ve amaçlarımızdan uzaklaflır, açmazlar ve çaresizlikler içinde yozla-flır, kaybolur gideriz.” Bu açık ve anlamlı uyarıdan bu yana iki yılı aflkın bir zaman geçti. Bu iki yıl içinde örgütsel ve politik çalıflmada öncesiyle kıyaslanamaz düzeyde ciddi adımlar atıldı. EK‹M, bir örgütsel omurgaya oturdu. Yeni güçler edindi, kadrolaflmada belli mesa-feler katetti. Demokratik temsil esasına dayanan bir konferans topladı. En acil görev olan partileflme sorununa iliflkin görev ve hedeflerini saptadı. Yeni Merkez Komitesi’ni seçti. Daha etkin bir siyasal faaliyet yürütecek olanaklara kavufltu. Legal olanak-ları gitgide daha genifl ve de¤iflik biçimleriyle kullanmaya baflladı. Kısaca EK‹M, örgütsel oluflum ve politik faaliyet yetene¤i bakımından bugün hiçbir biçimde iki yıl öncesiye kıyaslanamaz 100
bir geliflme düzeyine ulaflmıfltır. Pratik göstergeler yönünden her bakımdan daha ileridedir. Bu, EK‹M’in bir siyasal hareket kim-li¤i kazanmaya baflladı¤ı bir dönemdir. Fakat tüm bunlara ra¤men, yukarıya aktarılan sözlerde or-taya konan uyarının hareketimiz için taflıdı¤ı kritik önem, aradan geçen süre içinde azalmamıfl, tersine artmıfltır. Örgütsel durumumu-za iliflkin olarak hemen tüm örgüt çapında genel bir rahatsızlık ve acil bir müdahale beklentisi bulundu¤una göre, bu demektir ki bütün bir örgüt ortadaki bu çeliflkiyi flu veya bu biçimde gör-mekte, hissetmektedir. ‹çinde bulunulan durumdan genel rahatsızlık ve acil müdaha-le beklentisi, sorunları aflmak bakımından önemli bir avantaj ol-makla birlikte, sorunlarımızın özü, niteli¤i ve kapsamı do¤ru kavranmadı¤ı sürece, örgüt içinde bu konuda bir görüfl ve kavrayıfl birli¤i oluflmadı¤ı sürece, tek baflına fazla bir anlam ifade etmeyecektir. Bunun için öncelikle sorunu etraflıca tartıflmak, bu tartıflmalarla içiçe yürüyen bir müdahaleyi planlamak ve gerçeklefltirmek gerekmektedir. Bu, artık daha fazla ertelenemez bir görev olarak durmaktadır önümüzde. II Bundan altı ay önce yayınlanan Ekim Beflinci Yılında bafllıklı baflyazıda, örgütsel sorunlarımızın niteli¤i ve genel çerçevesine iliflkin flu de¤erlendirmeye yer verilmekteydi: “Öncelikle örgütsel sorunlarımızın özünü ve genel çerçevesini iyi tespit etmek gerekiyor. Bizim sorunlarımız, hiç de belli bir ideolojik çizginin do¤asına ve ihtiyaçlarına göre flekillenmifl bir örgütsel yapıda pratik faaliyet süreci içinde sık sık ortaya çıkması kaçınılmaz olan gelip geçici türden aksaklıklardan oluflmamaktadır. Böyle olsaydı e¤er, sorunun kendisi sınırlı, çözümü ise nispeten kolay olurdu. Bizde sorun çok daha temelli ve kap-samlı nedenlere dayanmaktadır. Konferansımız EK‹M’i ‘yeni bir çizgi, yeni bir gelenek, yeni bir kültür’ olarak tanımladı. Bu ye-nili¤in örgüt anlayıflımıza ve politika prati¤imize henüz yeterin-ce nüfuz edememifl olması gerçe¤i, örgütsel sorunlarımızın 101
asıl kayna¤ını vermektedir. EK‹M, ideolojik konumuna ve sınıf yönelimine uygun bir örgütsel yapı ile çalıflma tarzı ortaya koymakta henüz zorlanmaktadır. Hareket gelifltikçe, faaliyetin kapsamı geniflledikçe bu uyumsuzluk ve zorlanma daha açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Sorunlarımızın özü ve esası bu çeliflkide dü¤ümlenmektedir. Bugün, EK‹M’in ideolojik geliflmesi ile örgütsel geliflmesi arasında yalnızca birincisi lehine bir mesafe de¤il, aynı zamanda bu iki geliflme alanı arasında deyim uygunsa belli bir kan uyuflmazlı¤ı da var. Yeni ideolojik konumun siya-sal-sınıfsal do¤asına uygun bir örgüt anlayıflı ve uygulaması yeterin-ce gelifltirilemedi¤i ölçüde, do¤an bofllukta, geçmiflten miras küçük-burjuva anlayıfl ve alıflkanlıklar yeni örgüt yaflamımızın üstüne bir a¤ırlık olarak çökebilmektedir. Önderlik anlayıflında, iliflkiler-de, iflleyiflte, çalıflma biçimi ve yöntemlerinde, iç demokrasi ve disiplin anlayıfllarında, bu eski zihniyetin sayısız örne¤ini görmek ve göstermek hiç de zor de¤il.” “Bu son derece ciddi bir durumdur. Yalnızca örgüt yaflamımızı bozmakla, örgütsel-pratik faaliyetimizi zaafa u¤ratmakla kalmamakta, EK‹M’in yeni kimli¤inin pratikte somutlaflmasını güçlefltirdi¤i ölçüde, bilinç karıflıklıklarına da neden olmaktadır. ‹deolojik çizgimize, politik görüfllerimize yakınlık duyan, ama farkımızı politik-örgütsel prati¤imiz içinde de görmek isteyen dı-flımızdaki bazı devrimcileri tereddüte düflürdü¤ü gibi, pratik bir farklılı¤ı sergileyememek ölçüsünde, bizzat içimizde, proleter sos-yalizmi ile küçük-burjuva sosyalizmi arasındaki ayrım çizgilerini siliklefltirmede ifadesini bulabilecek bir liberal e¤ilime de zemin olmak tehlikesini taflımaktadır.” (Vurgular flimdi yapıldı.) Bu yazı yazık ki yeterince tartıflılamadı. Tartıflıldı¤ı kadarıyla da yüzeysel ve kısır de¤erlendirmelere konu edildi. Hatta bundan hareketimizin katetti¤i önemli mesafenin gözden kaçırıldı¤ı, kazanımlarımız konusunda inkarcı davranıldı¤ı fleklinde tu-haf sonuçlar çıkaran yoldafllarımız bile oldu. Oysa bu yazıdaki de¤erlendirme ve tanımlamalar son 102
derece önemliydi ve ideolojik çizgimizin esaslarını kavramıfl her Ekim-cinin anlayabilece¤i açıklık ve netlikteydi. Bu yazının özellikle de yukarıya aktarılan de¤erlendirmeleri, saflarımızda yaygın ve hareketi gerçek bir silkinifle götürecek verimli bir tartıflmanın bafllangıcı olabilmeliydi. Beflinci Yıl baflyazısının bir çözüm reçetesi sunmadı¤ı tar-tıflmasızdır. Fakat sorunu do¤ru koyuyor ve tanımlıyordu. Bu bir sorunun do¤ru çözümünün önkofluludur. Gerekli olan çözüm reçe-tesi de¤il, ideolojik çizgimizle uyumlu, do¤ru ve sa¤lam bir örgüt perspektifidir. Buna ise öncelikle sorunun do¤ru konuluflu ile ula-flılabilir. Beflinci Yıl baflyazısının anlamı, önemi ve de¤eri asıl olarak buradadır. Henüz yeni ve son derece dar olan örgüt yafla-mımızın hergün kendini yeniden üreten sayısız sorunları var. Bun-ları kendi içinde tartıflarak ve her birine kendi baflına bir çözüm bularak örgütsel sıkıntılarımızın geride kalaca¤ını sanmak vahim bir yanılgı olur. Bu tür bir tartıflma ve çözüm arayıflı, bir kısır döngü yaratmanın ötesinde, gerçek bir tuzaktır da. Bu, ideolojik çizgimizin sınıf perspektiflerimizin gereklerine uygun bir politik ve örgütsel geliflmenin sorunlarını tartıflmak yerine, bugünkü ve-rili örgütsel varlı¤ımızın darlı¤ına kendimizi hapsetmek, gide gide ideolojik çizgimizden kopmak olur. Teknik yönleri dıflında tutulursa, örgüt sorunu hiçbir zaman kendi baflına konulamaz. Özü ve esas içeri¤i yönünden o her za-man ideolojik çizginin bir ö¤esi, bir türevi olarak ele alınmak zorundadır. Bir örgüt her zaman, yapısıyla, yönelimiyle, kadrola-rıyla, faaliyetinin muhtevasıyla, kendisine rehberlik eden ideolojik çizgiye göre flekillenmek zorundadır. Bu çizginin do¤asına uygun olmalı, onun ihtiyaçlarına göre biçimlenmeli ve konumlanmalıdır. Ancak bu takdirde kendisini flekillendiren ideolojik çizginin ger-çek taflıyıcısı ve onu pratikte gerçeklefltirmenin bir aracı olabilir. Cesaretle sormamız gereken soru fludur: EK‹M’in mevcut örgütsel geliflmesi ideolojik çizgisinin içeri¤i ile ne ölçüde uyum-ludur? Soruyu yanıtlamadan önce, yukarıda sözü edilen 103
Mart 1990 tarihli yazıda, yani bundan iki yıl önce, örgütsel biçimlenme ve geliflmenin önümüze ciddi bir pratik sorun olarak ilk kez çıktı¤ı bir sırada, sorunun ortaya nasıl konuldu¤una bir bakalım. “Bizde yeni olan, geçmiflin küçük-burjuva teorik-siyasal kav-rayıflını geride bırakmıfl olmamızdır. O halde örgüt ve politik ça-lıflma prati¤inde de buna uygun bir de¤iflim içinde olabilmeli, her bakımdan daha ilerde, devrimci sınıfın konumuna yakıflır ni-telikte bir pratik koymalıyız ortaya. fiöyle de diyebiliriz: Teorik kavrayıflında geçmifli afltı¤ını söyleyen bir hareket, bunu pratik davranıflında da göstermek ve kanıtlamak zorundadır. “... Halihazırdaki örgütsel sorunlarımız, öz olarak, teorik perspektiflerimize uygun yeni bir örgüt ve politika prati¤i yaratmadaki uyumsuzlukların ya da zorlanmaların yansımalarıdır. Bu aynı fleyi, geçmiflin teorik-politik perspektiflerinden kopmufl, ama bu aynı geçmiflin küçük-burjuva zihniyetinden, örgüt ve politik çalıflma alıflkanlıklarından henüz yeterince kopamamıfl, kendini bu açıdan henüz gere¤ince yenileyememifl olmanın ifade etti¤i çeliflkinin sonuçları olarak da tanımlayabiliriz. Bugün gönlüyle, ideolojik tercihiyle, teorik ve programatik görüflleriyle bizden olan, saflarımızda bulunan, fakat alıflkanlıklarıyla, örgüt anlayıflı ve çalıflma tarzıyla hala 10 yıl öncesinde yaflayan çok sayıda yoldaflımızın varlı¤ı bir gerçektir...” “... Yeni bir çalıflma tarzına intibakta zorlanan, bir bütün olarak hareketimizin kendisidir. Çözümü de, do¤al olarak bir önderlik sorunudur. Geçmiflten devralınan mevcut kadrolarda her yönüyle bir dönüflümü gerçeklefltirebilmek, leninist çizgimizin ruhuna ve ihtiyaçlarına uygun leninist bir örgüt yapısı ve yaflamı kurmak, bu örgütü devrimci sınıfa yaraflır bir politik pratik içine sokabilmek, tüm yoldaflların aktif katılımını ve katkısını gerektir-se de, temelde bir önderlik sorunudur. Dolayısıyla mevcut durumun sorumlulu¤u da herkesten çok hareketimizin önderli¤inin omuz-larındadır.” “Öncelikle kavramamız gereken, tüm bu sıralananları gerçeklefltirece¤imiz maddi-toplumsal zeminin iflçi sınıfı oldu¤udur. 104
Küçük-burjuva teori ve politikalardan kopmayı küçük-burjuva ortam ve pratiklerden kurtulma adımıyla tamamlamak, temel bir soru-numuzdur. Örgütsel flekillenmenin, mevcut kadroları yenilemenin, yeni kadrolar edinmenin, etkin bir politik çalıflmanın temel alanı iflçi hareketidir. Teorik yönelimimizle tutarlı olabilmek için, örgütsel flekillenmemizi ve politik faaliyetimizi, ge-cikmeksizin iflçi sınıfına yöneltmeliyiz. Bunun anlamını, önemini ve gereklerini kavrayamamıfl bir yoldafl, bizim popülist harekete yöneltti¤imiz elefltiriden bir fley anlayamamıfl demektir.” (Vurgular flimdi yapıldı.) EK‹M, Türkiye devrimci hareketinin geçmifl dönemine dam-gasını vurmufl popülist ideolojik kimlik ile onu tamamlayan küçük-burjuva toplumsal tabana dayalı örgüt prati¤inin elefltirisi temelin-de geliflti. Bugüne dek bir çok vesileyle vurgulandı¤ı gibi, geçmifl hareketin ideolojik kimli¤ini kavramada, onun örgüt ve politika prati¤inin küçük-burjuva toplumsal-siyasal niteli¤i bizim için önem-li bir uyarıcı olmufl, bir bakıma elefltirinin bir ilk hareket nokta-sını oluflturmufltur. Geçmifl hareketin bu politika ve örgüt prati¤i ile ideolojik-politik kimli¤i arasındaki iliflkiyi ve bütünlü¤ü açı-¤a çıkarmak ve sergilemek, EK‹M’in geleneksel devrimci hare-ketten kopuflunun esas halkasıdır. Bu nedenledir ki, ortaya çıktı¤ı dönemde EK‹M, parti soru-nunun sosyalizm ile iflçi hareketinin örgütsel birli¤inde ifadesini bulan asıl içeri¤ine, dolayısıyla da bu nitelikte bir partiyi ortaya çıkaracak bir politik ve örgütsel geliflme sürecine özel bir önem vermifltir. Do¤al olarak, ortaya çıkıfl döneminde, bu yalnızca bir perspektif olarak kalabilirdi. Bu perspektifi gerçeklefltirecek güç ve olanaklar ancak zamanla biriktirilebilirdi. Ne var ki bu ilk birikime ulafltı¤ı andan itibaren hareketimiz, ideolojik yönelimini pratikte ciddi bir sınıf yönelimi ile birlefltirebilmeli, örgütsel flekillenmesini bu çaba içinde gerçeklefltirmeli, gelifltirmeli, güçlendirmeliydi. EK‹M, ideolojik kimli¤i ile tutarlı olabilmek için, örgütsel geliflmesini ve kadrolaflmasını, sınıf hareketine bir politik müdahale süreci olarak yaflayabilmeliydi. EK‹M’in hala da 105
gere¤ince yapamadı¤ı, baflaramadı¤ı tam da budur. ‹deolojik geliflme ile örgütsel geliflme arasındaki “belli bir kan uyuflmazlı¤ı” buradan gelmekte, anlamını bu baflarısızlıkta bulmaktadır. Dolayısıyla yukarıda sorulan sorunun yanıtı da kendili¤inden belirmektedir. Pratik olarak yafladı¤ı tüm geliflmeye ra¤men, mevcut durum ideolojik çizginin ıflı¤ında de¤erendirildi¤inde, sorun esas itibarıyla hala iki yıl önce konuldu¤u gibi durmaktadır önü-müzde: EK‹M ideolojik çizgisinin ifade etti¤i yenili¤i politik ve örgütsel kimli¤inde de gerçeklefltirmek zorundadır. Bu ise eldeki tüm güçleri sınıfa yönelik bir çalıflma do¤rultusunda yeniden konumlandırmak ve bu çalıflma içinde yeniden flekillendirmek demektir. Geçmiflin küçük-burjuva teori ve politikalarından kopma-yı aynı geçmiflin küçük-burjuva zihniyetinden, örgüt ve politik çalıflma anlayıfllarından kopmak adımı ile birlefltirmek; sınıf çalıfl-masını, sınıfın öncü kesimini kazanma faaliyetini, aynı zamanda bu yenilenme sürecinin kendisi olarak kavramak, bugün de önümüzde duran asıl görevdir. EK‹M’in temel “örgütsel sorun”u, tam da budur. III Eldeki imkanlarla siyasal faaliyetimizi gelifltirmek için har-cadı¤ımız çabalara ra¤men, Konferansı önceleyen dönemde ka-zandı¤ımız kadrolar, hemen tümüyle, yafladı¤ımız ideolojik ge-liflmenin etkisiyle flu ya da bu gruptan kazandı¤ımız eski ya da yeni devrimcilerdi. ‹deolojik platformumuza yaklafltıkları ölçüde saflarımıza akan bu yoldafllar, beraberlerinde kendi eski flekillen-miflliklerinden kaynaklanan fakat bize yabancı olan anlayıfl ve alıflkanlıkları da taflımaktaydılar. Hazırda bu insan malzemesini yeniden biçimlendirecek oturmufl bir örgütsel yapımız ve politik faaliyetimiz yoktu. Atılmıfl bulunan ilk adımlara ra¤men, herfley henüz çok yeni, zayıf ve oturmuflluktan uzaktı. Bu yapıyı tam da sürekli kazandı¤ımız bu yeni güçlerle örmek, sistemli ve oturmufl bir pratik siyasal faaliyeti bizzat onlarla gerçeklefltirmek ihti-yacındaydık. Bu durum, sürekli kazanılan yeni yoldaflların kendi ideolojik 106
çizgimizde sıkı ve sürekli denetlenen iyi bir e¤itimini, politik ve örgüsel perspektiflerimizle donanımını gerektirirdi. Bu yapılabildi¤i ölçüde, bu kadrolarla ideolojik çizgimizle uyumlu bir politik faaliyet ve örgütsel flekillenme sürecini yaflamak olanaklı hale gelir, kolaylaflırdı. Yapılamadı¤ı ölçüde, bu tür bir insan mal-zemesiyle oluflturulan bir örgütsel yapı, hareketin ideolojik çiz-gisine uygun bir pratik yönelimin taflıyıcısı olmakta kaçınılmaz olarak zorlanırdı. Konferans, bu sorunu, bunun örgüt yaflamı için yarattı¤ı gerçek ve potansiyel sakıncaları, bunun önünü almanın yol ve yöntemlerini flöyle özetledi: “EK‹M, yeni bir çizgi, yeni bir gelenek, yeni bir kültür de-mektir. Ama bu, yeni dönem kadrolarının belli bir oranına ra¤men, tüm bu yeniliklerin aslında geçmiflten devralınan kadrolarla baflarılmaya çalıflıldı¤ı gerçe¤ini de¤ifltirmez. ‹flçi kökenli kadrolarımızın bir kesimi için de aynı fley geçerlidir. Bu, ideolojik, politik ve örgütsel her düzeyde, de¤iflik kadrolarda de¤iflik ölçülerde olmak üzere geçmiflin izlerinin, önyargılarının, alıflkanlıklarının yeni örgüt yaflamına taflınabilmesi demektir. Geçmiflin bu etkilerini kazımak, örgüt yaflamımızın önemli bir sorunu ve kadro politikamızın önemli bir unsurudur. Sorun yalnızca geçmiflin kalıntılarından da gelmiyor. EK‹M, geliflme sa¤ladı¤ı ölçüde, bu, bugünün çok de¤iflik örgüt ve çevrelerden ona en ileri ö¤elerin akmasını da sa¤lıyor. Bu yoldafllar, hareketimizin temel teorik görüflleri ve politikalarıyla birlefltikleri için saflarımıza geliyor olsalar bile, iradeleri dıflında geldikleri örgütlerin bir kısım ideolojik önyargılarını ve örgütsel alıflkanlıklarını da birlikte getiriyorlar. Gerek mücadelenin yeni kazanımları olsun, gerekse baflka saflar-dan gelsin, tüm yeni yoldaflları kendi ideolojik ve örgütsel potasında yeniden biçimlendirmek, örgüt yaflamımızın bugünkü temel sorunlarından biridir.” (Konferans Bildirisi, vurgular flimdi yapıldı.) fiüphesiz ki, konferansın kapsamlı ve ayrıntılı tartıflmaları içinde, yukarıda tanımlanan sorun ve ondan çıkan görevler, daha genel bir çerçeve içinde, bu çerçevenin organik bir iç ve 107
alt ö¤esi olarak ele alınmıfltı. Bu genel çerçeve, hareketimizin partileflme perspektifinde ifadesini bulmaktadır. Bu perspektif konuya iliflkin konferans metninde, tüm temel ö¤eleriyle, bu ö¤elerin birbirleriy-le olan organik iliflkileri içinde ortaya konulmufl bulunmaktadır. (Ne yazık ki bir çok yol gösterici temel belgemiz gibi, bu metin de örgütçe yeterince incelenmemifl, tartıflılmamıfl, sonuçta yeterin-ce anlaflılamamıfltır.) Burada, ideolojik çizgi, sınıf yönelimi ve örgütsel flekillenme teorikorganik bir bütünlük olufltururlar. Dün-ya görüflüyle, ideolojikpolitik çizgisiyle marksist-leninist, sınıfsal temeli, yapısı ve bileflimiyle proleter, düzen karflısında politik-örgütsel konumlanıflıyla ihtilalci, bir devrimci sınıf partisi yaratma perspektifidir bu. EK‹M’de kazandı¤ı güçleri yeniden biçimlendirme sorunu, bu güçlerin ortaya konulmufl bulunan partileflme çizgisi do¤rultusunda bir pratik seferberli¤i görevi ile örtüflür. Bu pratik görev, sınıfı eksen alan, ısrara dayalı sürekli ve sistemli bir politik fa-aliyetten baflka bir fley de¤ildir. Çok daha somut ifade edersek, sözkonusu olan, iflçi sınıfı içinde belirlenmifl alanları ve fabrika birimlerini ısrarlı ve sürekli bir biçimde “döven” (bu ifade “alan dövme” fleklinde ve konferans tartıflmalarında kullanılmıfltı) bir politik faaliyet çizgisine oturmaktır. Örgütsel biçimlenmemiz an-cak bu faaliyet içinde asıl flekline kavuflacaktır. ‹deolojik planda proleter sosyalizmi perspektifine ulaflmıfl kadroların, pratikte sınıf devrimcili¤ine uygun bir yeniden biçimlenmesi ancak bu faaliyet içinde gerçekleflecektir. Sınıfın en ileri, sınıf bilincine ulaflmıfl devrimci ö¤eleri bize ancak bu tür bir çabanın ürünü olarak akacak, saflarımızı devrimci sınıfsal özellikleriyle güçlendirebileceklerdir. Bu süreç, bu tür bir çalıflma, bir yanıyla sınıf öncülerini bize iterken, öteki yönüyle sınıf kitlesi üzerindeki politik etkimizi günbegün artıracak, yayacaktır. Politik ve örgütsel kültürümüz, mücadele de¤erlerimiz, ihtilalci geleneklerimiz de, sınıfı devrim-cilefltirme çabasında ifadesini bulan bu pratik mücadele süreci içinde oluflacak, geliflecek, yerleflecektir. Fabrika hücreleri temeline 108
kavufltu¤u ölçüde gerçek bir komünist sınıf örgütü olarak ad-landırılmaya hak kazanacak bir devrimci sınıf partisi de, ancak bu çizgide bir çabanın ürünü olabilecektir. Örgütsel geliflmemizin ve dolayısıyla sorunlarımızın gerçek ve genifl alanı aslında budur. Ne var ki, bu tür bir yönelime gir-medeki yetersizli¤imiz ve yeteneksizli¤imiz, bizi deyim uygunsa kendi içinde flekillenen ve zaman zaman dıfla dönük hedefsiz ve sistemsiz bir faaliyet yürüten bir örgüt olmak ve öyle kalmak riskiyle yüzyüze bırakmaktadır. Bu aynı zamanda, kazanılan güçle-rin “kendi ideolojik ve örgütsel potamızda yeniden biçimlendir-mek” görevinin de kendili¤inden zaafa u¤raması demektir. Bu ikisinden birarada çıkan sonuç ise, hareketin genel ideolojik-politik geliflmesiyle ve devrimci hareketin geçmifline yöneltti¤i elefltirinin yardımıyla edindi¤i yeni anlayıfl ve de¤erler dıflında tutulursa, geçmiflten kalma küçük-burjuva politik ve örgütsel kültürün yeni örgütsel yapıda da kendini göstermesi, yeniden üreme olana¤ı bulmasıdır. Zira fiili planda de¤iflim sürecine girilememifltir. Küçük-burjuva teori ve politikalardan kopufl, küçük-burjuva ortam ve pratiklerden kopufl adımıyla birlefltirilememifltir. Bu durumda, sınıf dıflı bir kendi içinde örgütsel flekillenifl kısırlı¤ı, beraberinde, aynı kısırlıkta tartıflmalarla içiçe büyüyen bir dizi anlamsız “örgütsel sorun” da üretecektir kaçınılmaz olarak. Mevcut örgütsel durumumuz yazık ki bugün biraz böyledir. IV Yeni bir soruyla yüzyüzeyiz. EK‹M, kendi ideolojik geliflmesine uygun düflen, saptanmıfl politik-örgütsel perspektiflerinin gere¤i olan bir politik faaliyet ve örgütsel oluflumu gerçeklefltirmede neden zorlanmıfltır? Burada tarihsel dönemden, dıfl ortamdan, iflçi hareketindeki güçlü zaaflardan sözetmenin fazla bir anlamı yok. Zira tartıfltı¤ımız sorun objektif güçlükler ve engeller de¤il, kendi zaaflarımız ve yetersizliklerimizdir. Geliflme dönemimizin kendine özgü koflullarında, biriktirdi¤imiz güç ve imkanlarla yapabilecek-lerimizin, neden gere¤ince yapılmadı¤ıdır. Daha 109
da açıkçası, tar-tıfltı¤ımız sorun, yafladı¤ımız geliflmenin nicel boyutları de¤il (ki bu dıfl koflullara yakından ba¤lıdır), fakat bizzat niteli¤idir. Bu ise, dıfl koflullardan çok ideolojik çizginin bir sorunudur. Yeni sorunun kısa ve özlü yanıtı fludur: ‹deolojik zayıflık! Muhtemeldir ki, ideolojik çizgide kazandı¤ımız do¤rultuyu pratikte gerçeklefltirmede zayıf kalıflımızın çok daha özgün ve karmaflık nedenleri olması gerekti¤ine inanan yoldafllar, böyle bir yanıtı belli bir flaflkınlıkla karflılayacaklardır. Kabarık bir liste olarak sı-ralabilecek bir dizi baflka zaaf ve yetersizli¤imiz düflünüldü¤ünde, belli sınırlar içinde bu yoldafllar haksız da sayılmayacaklardır. Fakat göremedikleri ya da yeterince de¤erlendiremedikleri nokta flu olacaktır: Tüm bu zaaf ve yetersizliklerin gerisinde bulunan, tüm bunları bir tek ortak paydada kesip birlefltiren asıl zayıflık nedir? Bunun tartıflmasız yanıtı olacaktır ideolojik zayıflık. Peki nedir ideolojik zayıflık? Onu nasıl anlamak gerekir? Bu soru yersiz de¤ildir. Zira ideolojik güçlülük kavramı Türkiye’de özellikle elitist aydın çevrelerce dejenere edilmifl, asıl anlamından saptırılmıfltır. Bunun etkileri saflarımıza da yansıyabilmektedir. Bu entellektüel üretim ile, çok yazmak ve “yeni” fleyler yazmak ile karıfltırılabilmektedir. Oysa ideolojik güçlülük özü itibarıyla, sa¤lam bir ideolojik platformda bulunabilmek ve onda ısrar ede-bilmektir. Temel sorunlarda do¤ru bakabilmek, ilkelerde tutarlı ve sa¤lam olabilmektir. ‹deolojik birikim ancak bu koflulla bir anlam ifade edebilir, ideolojik konumu pekifltiren bir faktöre dönüflebilir. EK‹M’in yafladı¤ı ideolojik geliflmenin gücü de ancak bu bakıflla do¤ru olarak de¤erlendirilebilir. Bizim için ideolojik plan-da geçmifli aflmanın birbirine sıkı sıkıya ba¤lı iki temel halkası, “Halkçılıktan proleter sınıf çizgisine, demokratizmden net bir sos-yalizm perspektifi ve proleter devrim programına” ulaflmak oldu. Bu “marksist dünya görüflünün proleter sınıf özü ve devrimci yöntemi konusunda ulafltı¤ımız açıklıklar” sayesinde baflarıldı. Halihazırda da EK‹M’in ideolojik çizgisinin 110
asıl anlamı, gücü ve dinamizmi burada ifade bulmaktadır. Fakat ideolojik planda do¤ru bakmanın, ilkelerde tutarlı ve sa¤lam durmanın gerçek ölçütü, temelde her zaman, bizzat izlenen pratiktir. ‹deolojik planda sa¤lanan ilerleme kendine uygun bir pratikte ifade bulmuyorsa, bu çizgiyi uygulama ısrarı ve kararlılı-¤ı ile birleflmiyorsa, buradaki tutars›zlı¤ın gerisinde aslında ideolo-jik zayıflık var demektir. Bu, hareketin bütünü düflünüldü¤ünde, ideolojik çizginin kavranamadı¤ını, özümsenip içsellefltirilemedi¤ini gösterir. Dolayısıyla, ideolojik zayıflık, bir tutarsızlı¤ı ifade eder. Kaçınılmaz olarak ve sürekli bir biçimde karflımıza çıkacak olan flu veya bu güçlük, terslik ya da engel karflısında kolay bir gerilemeyi anlatır. ‹flçi eylemlerinin dalgalar halinde geliflti¤i bir ortamda sınıfa yönelim çabasının ve heyecanının bir ola¤andıflılı¤ı yoktur. Bu bir ideolojik yenilenme yaflanmadan da gösterilebilir bir davranıfltır. Nitekim geleneksel devrimci grupların büyük ço¤unlu¤u bunu kendili¤inden yaflamıfllardır. Sınıf hareketi yarattı¤ı sarsıcı etki ile onları kendine çekebilmifltir. Bizim için önemli ve ayırdedici olması gereken, sınıf hareketinin somut seyrinden ba¤ımsız olarak, iflçi sınıfının “tarihsel devrimci misyonu ve bu sınıf karflısında komünistlerin özel misyonu konusunda bilimsel bir açıklı¤a ve kesinli¤e sahip” olarak, onun politik ve örgütsel geliflimi için her türlü çabayı tutarlı ve ısrarlı bir çizgide sür-dürebilmektir. Onun “yolgösterici, e¤itici ve örgütleyici ö¤esi” olmak için ısrarla çalıflmak, bu ideolojik, politik ve örgütsel konumu fiilen gerçeklefltirmede inatçı, ısrarlı ve kararlı olabilmektir. Oysa ki, bu çabanın ortaya çıkardı¤ı ilk güçlüklerin ardından ya da sınıf hareketinde son bir yıldır yaflanan nispi durgunluk dolayı-sıyla, kafası karıflabilen yoldafllarımız olabilmektedir. Bu kafa karıflıklı¤ı birazcık yol alsa, ö¤rencilerin “daha devrimci” oldu¤unu yeniden keflfetmeye, hatta hareketimizde “uvriyerizm” belirtileri görmeye bile varabilecektir. Fakat ideolojik zayıflık iflte tam da budur. Temel perspektiflerde, onlardan do¤an taktik hedef ve gö-revlerde, geçici güçlükler ve konjonktürel 111
dalgalanmalara aldırma-dan ısrarlı olma gücü ve iradesini yeterince gösterememenin gerisindeki gerçek zayıflık, bundan baflka bir fley olamaz. Yayınlanmıfl bulunan Konferans Belgeleri içinde, EK‹M’in ilk örgütsel flekillenifl sürecini de¤erlendiren bir metin yeralmaktadır. Bugün saflarımızda yeralan yoldafllarımızın çok büyük bir ço¤unlu¤unun harekete sonradan katıldı¤ı ve bu nedenle bu ilk oluflum dönemini somut olarak yaflamadı¤ı düflünülürse, bu belge-yi örgütte dikkatle incelemenin ve tartıflmanın önemi daha iyi anlaflılır. Fakat bu önem, yalnızca hareketin ilk dönemlerini kav-ramak ihtiyacından gelmemektedir. Bu belgeyi inceleyip tartıflmak, aynı ölçüde, hareketin bugünkü sorunlarını bu geçmifl süreçlerin ıflı¤ında do¤ru de¤erlendirebilmek bakımından da önemlidir. Bu konuda flimdilik bizim için önemli olan nokta fludur: Bafllangıçta bir elin befl parma¤ını zar zor geçen bir grup yoldafltık. ‹ki yıl boyunca güçlerimiz son derece sınırlı, iliflkilerimiz zayıf, olanaklarımız kıttı. Fakat ideolojik perspektiflerimiz, tersinden ola-rak son derece kuvvetliydi. Yafladı¤ımız ideolojik geliflmeden do¤an kuvvetli bir misyon duygusuna ve bilincine, ona denk düflen bir iddiaya sahiptik. Hiç bir fleyimiz yoktu, fakat çok fleyi varede-bilirdik... ‹deolojik güçlülük bu inancı tok bir biçimde yaratıyordu içimizde. ‹lk adımdaki bir çok güçlük ve hayal kırıklı¤ı, bazı yoldaflları yarı yolda bıraksa bile, hareketin ısrarlı ve kararlı yü-rüyüflünü durduramadı. Bu ısrarlılık ve kararlılık EK‹M’e sürek-li bir biçimde güç kazandırdı. A¤ır, güç, gerilimli ve zayıfları döken bir süreç, hareketi bir dönemin ardından bir ilk konferans toplayabilecek bir siyasal-örgütsel düzeye ulafltırdı. EK‹M, bir siyasal hareket düzeyine ulafltı. Konferans, EK‹M’in o aflamaya kadarki geliflmesini önemli bir bafları olarak de¤erlendirmekle birlikte, onun için gerçek bir komünist siyasal sınıf örgütüne dönüflme döneminin asıl flimdi baflladı¤ını da isabetle tespit etti. Zira bazı ilk iliflkilere ra¤men EK‹M hala sınıf dıflı bir kadro örgütüydü. ‹flçi sınıfının 112
en gelifl-mifl kesimleri içinde politik etkisini yaymak ve onların en iyi ö¤eleriyle saflarını sürekli bir biçimde güçlendirmek sorunuyla yüzyüzeydi. Yaratmayı baflardı¤ı “örgütsel omurga”yı, “fabrika tabanına dayalı hücre örgütlenmesi ile gerçek bir temele kavufltur-mak gibi asli bir sorun ve görev” vardı önünde. Bu acil ve aynı zamanda stratejik önemde politik-örgütsel görev do¤rultusunda mesafe katetmedikçe, demek oluyor ki EK‹M aya¤ını iflçi sınıfı tabanına basmadıkça, adına ve iddiasına uygun gerçek bir komü-nist hareket olarak nitelenemez, sınıf partisi olmaya do¤ru bü-yüyemezdi. Örgüt konferansı, bu görev ve hedefleri tespit etmekle kalmamakta, bunu, bu görev ve hedeflere yöneltece¤imiz önemli güç ve olanakların da birikti¤i tespiti ile birlefltirmekteydi. Çeliflki ve tutarsızlık flurada ki, EK‹M tam da güç kazandı¤ı, pratikte önemli adımlar attı¤ı bir evrede, ideolojik perspektiflerinde belli bir zayıflık göstermeye baflladı. Bu zayıflık, politik ve örgütsel çizgi do¤rultusunda yürümekte yeterli kararlılık göstereme-mek olarak ortaya koydu kendini. Kazandı¤ı güçleri yeniden e¤it-mede ve tespit edilmifl hedeflere yöneltmedeki yetersizlikler bes-ledi bu zayıflı¤ı. Bir çok vesileyle belirtildi¤i gibi, buradaki esası itibarıyla bir önderlik yetersizli¤idir. Merkez Komitesi, hareketin birikmifl güç ve imkanlarını, konferansın tespit etti¤i görev ve hedeflere yöneltmekte baflarısız kalmıfltır. Bunun nedenleri üzerine çok fley söylenebilir. Fakat temeldeki neden, bir kez daha ideolojik zayıf-lıktır. Tespit edilmifl do¤rultuda yürümede yeterli kararlılı¤ı ve tutarlılı¤ı öncelikle MK gösterememifltir. MK’daki bu zayıflı¤ın örgütün toplamına ve toplam faaliyetlerine yansıması ise kaçınılmazdı. MK edinilen yeni güçleri e¤itmede ve dönüfltürme-de, bu dönüflümü ise bizzat saptanmıfl politik-örgütsel do¤rultu-larda bir pratik seferberlik olarak gerçeklefltirmede zayıf kaldı¤ı ölçüde, bu yeni güçler, daha önce de¤inilen nedenlerle objektif olarak hareketi geriye çekeceklerdi. Az tartıflılan, bu nedenle pek anlaflılamayan Beflinci Yıl 113
bafl-yazısında yeralan temel tespitlerdin biri fluydu: “Sorunun bir baflka boyutu daha var. Örgüt politik müdaha-le ve önderlik aracıdır; bu tür bir çaba içinde kendi gerçek yapısını, iflleyiflini, kadrolarını bulur, geleneklerini ve de¤erlerini oluflturur. Ne var ki örgütün politik müdahale faaliyeti, bu faaliye-tin sorunlarında ideolojik ve politik bakımdan tam bir açıklık gerektirir. Örgütün önüne sınıf hareketine müdahale ve sınıf öncüsünü kazanmayı görev ve hedef olarak koymak, kendi baflına yeterli ve anlamlı de¤il. Bu çabaya ıflık tutacak somut politika ve taktikler gelifltirmek, bu tür bir çabanın ortaya çıkardı¤ı ve çıkaraca¤ı sorunları sürekli irdelemek, örgüt kadrolarını ve biriml-erini bu alanda donatmak da gereklidir. Yürütece¤i faaliyetin somut sorunları konusunda donanımsız kalan örgüt birimleri ya atalet içinde kalırlar, ya da verimsiz ve sonuçsuz bir çaba içinde çırpınıp dururlar. Bu alandaki önderlik bofllu¤unu kendi kavrayıfllarıyla gidermeye çalıfltıkları ölçüde ise, bu, bir dizi sa¤lıksız sonuçla birlikte örgütün pratik faaliyet hattında birli¤i yokeder. Her birim ya da mahalli alan kendine göre bir pratik faaliyet hattı saptar ve uygular. Sonuç kaçınılmaz olarak bir amatörlük ve kargafla olur.” Nispeten pratik bir alana iliflkin gibi görünen bu zaafın geri-sindeki asıl neden de yine ideolojik zayıflıktır. Bir hareketin temel ideolojik çizgisi yeterince sindirilemedi¤i sürece, onu özgül alanlara uyarlamak ve ona bir pratik uygulama gücü kazandırmak da olanaklı olmayacaktı. Bunu kolaylafltırmanın bir yolu, bir ideolojik çizgiyi sürekli gelifltirmek, ayrıntılarda ifllemektir. Ama bir türlü kav-ranamayan bir di¤er yolu ise, bir çizgiyi ayrıntılarda iflleyebilme-nin çok büyük ölçüde, onun konulmufl bulunan genel çerçevesin-den çıkan ilk sonuçlarını pratikte gerçeklefltirmek çabasıdır. Teorik geliflme ile pratik geliflme arasında ço¤u zaman gözden kaçırılan bu türden bir diyalektik iliflki vardır. Pratikte sorunların içine ger-çek anlamda girilmedikçe, bu sorunların zorlamasıyla flu veya bu genel görüflü ayrıntılarında ve somut bir politika olarak gelifltirmek de olanaklı olamamaktadır. 114
V Bir hareketin kendi ideolojik-politik do¤rultusunda yürümede zorlanması flüphe yok ki çok kritik bir zaafın ifadesidir. Bu tu-tarsızlı¤ı uzatmak ve ona katlanmak bir hareketi kaçınılmaz bir biçimde oportünizme götürür. Fakat bu zorlanmayı anlamak gücü ve yetene¤i de gösterebilmelidir. Yeni bir hareketi her alanda ve her düzeyde flekillendirmek sanıldı¤ı kadar kolay bir ifl de¤ildir. Hareketimiz, dünyada ve Türkiye’de geride kalmıfl bulunan bir tarihsel dönemin alıflkanlıklarından, zaaflarından, önyargılarından sıyrılarak, yaflanmıfl bir tarihsel tahribatın olumsuz a¤ır yükünü gö¤üsleyerek, kendini bu geçmifli aflan bir yeni temel üzerinde yaratmaya çalıflıyor. Bunda zorlanmasını, belli bocalamalar yafla-masını, zaman zaman geçmiflten gelen zaaflara takılmasını, sukü-netle düflünüldü¤ünde anlamak olanaklıdır. Fakat yineleyelim ki, buna katlanmak, bunu ola¤anlafltırmak oportünizm olacaktır. Dolayısıyla hareketimiz, tepeden tırna¤a silkinmek, kendisini bugünkü düzeye ulafltıran geliflmenin mantı¤ını yeniden ve daha derinden kavramak, bu geliflmeyi, geleneksel hareketten kopuflumuzun ideolojik mantı¤ı do¤rultusunda sürekli bir biçimde ilerletmek ve her alanda kendine uygun sonuçlara vardırmak zorundadır. Bir ideolojik yeniden silkinifl sorunun asıl canalıcı ve çözü-cü halkasıdır. Tüm örgüt EK‹M’in yafladı¤ı ideolojik geliflmenin anlamı, kapsamı, politik ve örgütsel uzantıları üzerinde yeniden e¤itilmek ihtiyacı ile yüzyüzedir. Tüm temel ideolojik belgelerimizi, politik yazılarımızı tekrar tekrar incelemek, örgütte ve organlarda tartıflmak, tüm örgüt üye ve aday üyelerinin önünde erteleye-meyecekleri bir sorumluluk ve görev olarak durmaktadır. Konferansımızın temel belgeleri yayınlanmıfl bulunmaktadır. Bu belgelerin esasını oluflturan De¤erlendirme ve Kararlar, kendi konuları çerçevesinde, hareketimizin yafladı¤ı ideolojik geliflmenin en ileri ve özlü ifadeleridir. Bu belgelerin örgütün elinde yolgös-terici birer gerçek silaha dönüflebilmesi gerekir. 115
Zamanın eskitece-¤i metinler de¤ildir bunlar. Örgüt bugüne kadar yapamadı¤ını flu andan itibaren yapmalı, bu belgelere haketti¤i ilgiyi gösterebil-melidir. Örgüt sorunlarımızın özünü kavramak sabırsızlı¤ı içindeki yoldafllar, De¤erlendirme ve Kararlar’ı döne döne inceleyebilme-lidirler. Bu yazıya ek ve bu tartıflmanın tamamlayıcı bir parçası ola-rak, bugüne kadar yayınlanmıfl bulunulan temel örgütsel yazıları-mızın bir derlemesini ayrıca sunuyoruz. Buradaki de¤erlendirmeyi tam ve do¤ru anlayabilmek için bu derleme, afla¤ıda sıralanan Konferans Belgeleri ile bir arada ve özenle incelenmek zorunda-dır. Kuflkusuz kendi baflına bu inceleme ve bunun üzerine oturan tartıflmalar sorunlarımızı çözmeyecektir. Fakat çözüme götürecek yolu açacaktır. Bundan kuflku duyulmamalıdır. 1) MK’nın I. Genel Konferansın Toplanmasına ‹liflkin Kararı 2) Parti: Proletaryanın Devrimci Öncüsü 3) ‹flçi Hareketi ve Sosyalist Hareket 4) Örgütsel Sorunlar 5) EK‹M’in ‹lk Örgütsel fiekillenifli Üzerine De¤erlendirme *** EK‹M, “kan uyuflmazlı¤ı” olarak özetlenen çeliflkinin sonuç-larına artık daha fazla katlanamayaca¤ı ve katlanmak istemedi¤i bir noktada bulunmaktadır. EK‹M, bu çeliflkiyi köklü bir zihniyet de¤iflimi ile, güç ve olanakların bu de¤iflime uygun bir yeniden düzenlenifli ile gidermek ihtiyaç ve iste¤i içindedir. Örgüt bünye-sinde MK’dan en alt birime kadar duyulan rahatsızlık bunun göstergesidir. Bunun tek bir önkoflulu var. Örgüt her düzeyde, gösterdi¤i de¤iflim arzusuna uygun bir enerji ve kararlılıkla hare-ket etmeli, sorunlardan duydu¤u rahatsızlı¤ı bu sorunları anla-mak ve aflmak inancı ve çabası ile birlefltirmelidir. Komünist bir siyasal sınıf örgütünü her alanda infla etmek için ileri! May›s 1992 116
Solda tasfiyecili¤in yeni dönemi 12 Eylül’ü izleyen yıkımın ardından ve 1987 yılından
bafl-layarak, görünürde nispi bir toparlanma yaflayan geleneksel dev-rimci hareket, son iki yılda ve büyük bir bölümüyle, yeni bir da¤ılma ve tasfiye süreci içine girmifl bulunmaktadır. Zaten geleneksel olarak zayıf ve bulanık olan iktidar perspektifinin felce u¤ramasında ve ihtilalci kimli¤in gitgide yitirilmesinde ifadesini bulan bu yeni süreç, artık kendine (bu yeni gerçekli¤ine) uygun düflen daha açık ideolojik ifadeler de kazanıyor. Teorik kargafla ve ideolojik belirsizlik ortamında bir pratik olarak yaflanan ken-dili¤indencilik ve legalizm, bugün artık uygun biçimlerde teorize ediliyor, ideolojik bir muhteva kazanıyor. 59. sayısında (A¤ustos ‘92) ve “Solda Ters Akıntı” bafllı¤ı altında bu yeni duruma iflaret eden Ekim, bunu, 12 Eylül’le bafllayan tasfiye sürecinin yeni ve bunu yaflamakta olanlar için artık son aflaması olarak de¤er-lendirmiflti. Bunun anlamı, devrimci siyasal mücadele tarihimizin bir dönemine damgasını vuran 117
küçük-burjuva devrimcili¤inin, bir dizi grup ve çevre flahsında, uzun ve karmaflık evrimini, gelinen aflamada küçük-burjuva reformizmi olarak noktalamakta olmasıydı. Böylece, 12 Eylül’ü izleyen uzun yıllar boyunca sürekli bir biçimde reformizme ve liberalizme do¤ru kan kaybeden, fakat buna ra¤-men geçmiflin bir kısım devrimci ideolojik politik mevzilerinde iyi-kötü tutunmaya çalıflanlar, geçmiflle idare etmenin olanakla-rını nihayet tükettiler ve kaçınılmaz akibete u¤radılar. Bu gerçekten kaçınılmaz bir akibet miydi? Bu sorunun yanıtını kolaylafltıracak sınırlandırılmıfl bir baflka soru sorulabilir: Na-sıl oldu da, 1987-90 yıllarının içte nispeten uygun olan konjonk-türünde toparlanma çabası gösteren ve bunu bir ölçüde baflardık-larını sananlar, bunu izleyen son iki yılda, bu kadar hızlı bir bi-çimde yeni bir tasfiye sürecinin içine girdiler? Bunu kendi içinde ve somut olarak incelemek gerekir. Fakat bugünden bakılarak söylenebileceklere geçmeden önce, daha iflin baflında, bu topar-lanma çabasının belli bir iyimserlik ve heyecan eflli¤inde sürdü-¤ü o ilk yıllarda, bugünü o günden haber veren de¤erlendirme ve uyarılara bir göz atmak daha anlamlı olabilir. E¤er o günün iyimser ortamında dile getirildi¤inde kötü kehanet gibi görünen uyarı ve de¤erlendirmeler, bugün geride bırakılan süreçler tarafın-dan do¤rulanmıfl iseler, o halde bu uyarı ve de¤erlendirmelerin içeri¤i, yaflanmıfl bulunan bugünkü akibetin kaçınılmaz olup ol-madı¤ının yanıtını da, bir ölçüde kendi içinde taflıyor demektir. Toparlanma yılının (1987) ilk aylarında yayınlanan ilk çıkıfl belgesinin daha ilk satırlarında, “Güncel sorun, geçmiflin köklü ve kapsamlı bir de¤erlendirmesini yapmaktır. Bu yaflam ve ilerleme kofluludur” (Yak›n Geçmifle Genel Bir Bak›fl, Eksen Yay›nc›l›k, s.9-10) uyarısını yapan EK‹M, bir yıl sonra ve bir vesileyle, so-runu flöyle özetlemiflti: “Karflı-devrim dönemi devrimci harekette bir bütün olarak örgütsel da¤ılmaya ve çok yönlü bir bunalıma yolaçtı. Bugün çeflitli devrimci gruplarda bu bunalımdan kurtulmak ve örgütsel da¤ınıklı¤ı gidermek çabası var. Son bir kaç yıldır 118
hız kazanmıfl bu toparlanma çabaları mücadele iste¤inin ifadesi görülüp sevinç ve saygıyla karflılansa bile, devrim davasına ve devrimci hareketin kendisine karflı sorumluluk, gösterilen çabaların yüzeysel, kısır ve uzun vadeli bakıldı¤ında ömürsüz oldu¤u gerçe¤ine iflaret etmemizi gerektiriyor. “Bunalımı aflmak ve kalıcı bir toparlanmayı sa¤lamak, buna-lıma yolaçan temel etkenleri do¤ru bir flekilde tespit etmek, çö-zümlemek ve anlamak ölçüsünde olanaklıdır. Devrimci hareketin büyük bir bölümü bu bakıfltan yoksundur. Ayakta kalmıfl az sayıda kadroyu çok sınırlı bazı yeni güçlerle takviye ederek siyasal faali-yetin bazı kısa dönemli gereklerine yöneltmek çabasını bunalımdan çıkıfl ve toparlanma sananlar var. Kaba bir yanılgıdır bu ve köklü sorunları perdeleyerek bunalımı geçici süreler için küllemeye hizmet eder yalnızca. Kaldı ki somut olarak bakıldı¤ında, birikmifl sorun-ların a¤ırlı¤ı karflısında buna bile yaramıyor. Devrimci hareketin bunalımı görmek isteyen herkes için açık-seçik belirtileriyle sürüyor." (Devrimci Harekette Reformist E¤ilim, Eksen Yay., s.49-50) Bu uyarı, tarihsel bir perspektif içinde, devrimci hareketin yaflamakta oldu¤u küçük burjuva bunalımın toplumsal anlamı, ideolojik-programatik muhtevası ve uluslararası kaynaklarının tah-lili ile de birlefliyordu, aynı yazının içinde. EK‹M bu çabasını sayısız kez yineledi. Ne var ki, geleneksel örgütlerin tepelerine hakim küçük-burjuva tutuculu¤u, bafllangıçta tabanda çok güçlü bir istek ve beklenti olan geçmiflin muhasebesi ihtiyacını, zaman içinde ve toparlanma çabalarının ilk gözboyayıcı baflarıları saye-sinde bastırmayı, gitgide unutturmayı baflarabildi. Bu çifte “bafla-rı” aldatıcıydı; bugünkü hızlı da¤ılma ve tasfiyeyi hazırlamaktan baflka bir ifle yarayamazdı. Dün geçmiflle hesaplaflmanın önünü tıkayanlar, bugün o geçmiflin de gerisine düflmenin baflını çekiyorlar. Dünün eskide direnme tutuculu¤u, yeni iç ve uluslararası koflullarda, bugün lega-list reformist bir kimli¤e dönüflüyor. Dün geçmifli devrimci bir temelde aflmaya ayak direyerek, böylece geçmiflin liberal elefltirisine giriflenlerin ifllerini kolaylafltıranlar, bugün 119
kendileri de aynı libe-ral platforma sürükleniyorlar. Dolayısıyla, sorunun yanıtı flöyle özetlenebilir. Geleneksel devrimci yapılar, yafladıkları çok yönlü bunalımı tahlil edip üze-rine gitmedikleri sürece, bugünkü akibetle kaçınılmaz olarak karflı karflıya kalacaklardı. Konjonktürel baflarılar, bu akibeti belki bir parça geciktirebilirdi; fakat bu, sorunların a¤ırlaflarak ilerde yeniden gündeme gelmesini ve yeni bir yıkımın temeli olmasını engelle-yemezdi. Nitekim 1987-90 yılı boyunca sürekli güç kazanan kitle hareketindeki bir ilk duraklama, devrimci harekette yeni bir tas-fiyecili¤in boy vermesine yetebilmifltir. Siyasal mücadelede ku-ral-ır; bunalımların üzerinde atlanmaz. Ya bunalım tahlil edilir, anlaflılır ve aflılır, ya da yıkıcı etkileri bir süre için sınırlanabil-se bile, o kaçınılmaz olarak kendi hükmünü icra eder. Yıkım ve tasfiye ile sonuçlanır. EK‹M, geçmifli de¤erlendirmek çabasını, geleneksel devrimci gruplarda toplu bir yenilenmenin de¤il, fakat sa¤lıklı bir “iç ayrıflma ve saflaflma”nın bir olana¤ı olarak de¤erlendirdi hep. Bir çok vesileyle, ve örne¤in, geride bıraktı¤ı ilk iki yıla iliflkin de¤erlendirmesinde, bunu flöyle ifade etti: “Biz, geçmifli de¤erlendirmeye dönük her ciddi çabanın bay-rakların netleflmesini kolaylafltıraca¤ı, devrimci grupların çeliflik-eklektik konumlarında yaflanılması kaçınılmaz olan ve karflı-devrim döneminde zaten bir ölçüde kendili¤inden yaflanmıfl da olan çözülme ve saflaflmanın bilince çıkarılaca¤ı, ideolojik-siyasi ifadeler kaza-naca¤ı, hareketin bünyesinde içiçe bulunan komünist, devrimci-demokrat ve liberal e¤ilimli ö¤elerin bilinçli bir ayrıflma ve saflaflma sürecine girece¤i düflüncesinde ve inancında olduk.” (Devrimci Harekette Reformist E¤ilim, Eksen Yay., s.146-147) E¤er EK‹M, geleneksel yapıların kendi içinde yenilenebilece¤ine inansaydı, aynı yerde de ifade edildi¤i gibi, bu, “bilimsel kavrayıflı yitirmek, nesnel gerçeklikten kopmak demek olurdu”. Devrim saflarında buna dönük olarak var olan ve hep kırmaya çalıfltı¤ı ham hayallerin bata¤ına bizzat kendi düflmüfl olurdu.
120
II Türkiye’nin yakın geçmiflinde ve kent ve kır küçükbur-juvazisinin damgasını taflıyan devrimci toplumsal-siyasal çalkantı-lar içinde kazandı¤ı (bugüne kadar da yenileyemedi¤i) ideolojik-politik ve örgütsel kimlik, geleneksel devrimci grupların bugün yaflamakta oldu¤u tasfiyenin tarihsel kökenini ve temellerini oluflturmaktadır. Fakat bu durum bizi hiç de, ‘87 sonrası süreçle-re, bu tarihsel temel üzerinde, fakat yine de kendine özgü koflul-ları ve yapısı içinde bakmak yükümlülü¤ünden kurtarmaz. Bu yapıldı¤ında, bugünkü tasfiye sürecinin kendine özgü niteli¤i ve bafllıca unsurları konusunda somut bir fikir edinmek de, olanaklı olabilecektir. Kuflku yok ki, belli safhalarını de¤iflik vesilelerle zaten de¤erlendirmifl bulundu¤umuz bu süreci, burada, ancak en genel çizgiler içinde tanımlamakla sınırlıyabiliriz kendimizi. *** Karflı-devrim döneminin yarattı¤ı ölü sessizli¤i, daha 1984 yılında yırtılmaya bafllamıfltı. Kürdistan’da gerilla savaflı bafllamıfl, büyük kentlerde ise hoflnutsuzlu¤un yankısı ilk iflçi toplantıları gerçekleflmiflti. Fakat yine de asıl dönüm noktası, 1987 yılı oldu. Bir dizi geliflme 1987 yılında üstüste bindi. ‹flçi hareketlili¤inde ve grevlerde, geçmifl sessizlikle kıyaslandı¤ında gerçek bir atılım yaflandı. ‹flçiler yeni dönem hareketlili¤inin merkezinde oldukla-rını açıkça gösterdiler. Kitle katılımındaki sınırlılı¤ına ra¤men ö¤-renci hareketlili¤i de toplumda belli bir yankı buldu. Kürdistan’da-ki gerilla savaflının gücü ve etkisi daha iyi hissedilmeye bafllandı. 12 Eylül’ün, düzeni bunalıma iten hiç bir temel sorunu çözeme-di¤i, tersine a¤ırlafltırdı¤ı açı¤a çıktı. Burjuvazinin 1987 yılı bo-yunca en çok kullandı¤ı tabir, “istikrar” oldu. Bu, varolan de¤il, fakat istenendi. Erken seçime bu parolayla gidildi. 1987 yılı yeni bir hareketlilik dönemini haber veriyordu ve bu hareketlili¤in oda¤ında iflçilerin bulunaca¤ını gösteriyordu. Olayların sonraki yıllarda aldı¤ı seyir, bu ilk iflaretleri tümüyle 121
do¤ruladı. Grevlerle bafllayan iflçi hareketlili¤i, yıldan yıla yayıldı; daha genifl ve daha geri kesimleri içine aldı; daha ileri biçimler kazan-dı. Devrimci saflarda ilgi, umut ve heyacan yarattı. ‘89 Baharı ve onu izleyen yılın büyük grev ve eylem dalgası, burjuva yazarlara bile “sınıfa karflı sınıf” sözleri ettirebildi. Ö¤renci hareketi, yeni dönemde çok fley vaad etmedi¤ini göstermekte gecikmedi. 12 Eylül’ün en önemli sonuçlarından birini gençlik alanında elde etti¤i, zamanla daha iyi anlaflıldı. Kürt hareketi ise, istikrarlı ve baflarılı geliflimini sürdürerek, tüm toplumun gündemine çık-mamacasına oturdu. Cumhuriyet dönemi inkarcı politikaları tuzla buz oldu. Gerilla hareketi, özgürlük istemiyle aya¤a kalkan poli-tik kitle gösterileriyle birleflti; bu geliflme hareketi yeni bir safha-ya ulafltırdı. Bu, ‘89 sonu ve ‘90 baflına denk geliyordu. Düzen cephesine gelince, iktisadi ve siyasal bunalım, iflçi hareketi ile Kürt hareketinin gitgide güç kazanan çifte baskısı altında, ancak fliddetlenebilirdi. Erken seçim istikrar getirmemifl, tersine, parlamentonun yeni bileflimi, daha baflından bir istikrar-sızlık unsuru olmufltu. Aynı dönemde uluslararası planda ise ters rüzgarlar esiyor-du. Gorbaçov’la birlikte bafllayan yeni süreç, tam da 1987 yılın-dan itibaren, etkisi sürekli artan bir gerici liberal cereyana dönüfl-tü dünya ölçüsünde. Bu süreç, önce Do¤u Avrupa’nın çöküflüne, hemen ardından ise Sovyetler Birli¤i’nin da¤ılıflına yolaçtı. Arnavutluk’taki geliflmelerle noktalandı. ‘90 yılı, Türkiye’de yeni dönem hareketlili¤inin doru¤a çıktı¤ı bu yıl, dünya ölçüsünde süren gerici anti-komünist kampanyanın da doru¤u oldu. *** ‹flçi hareketlili¤i ile devrimci saflarda yenilgi sonrasi ilk ciddi toparlanma girifliminin aynı yıla (1987) denk gelmesi, dikkate de¤er bir kesiflmeydi. Geliflen hareketlili¤e henüz hemen hiç kat-kısı olmayan devrimci gruplar, kuflku yok ki, toparlanma 122
çabası do¤rultusunda ondan yine de anlamlı bir moral destek aldılar. Bu yıldan bafllayarak, ulusal ve uluslararası plandaki geliflmeler birbirine zıd bir seyir izledi ve devrimci hareketin her bir kesimi, bu zıd cereyanların çifte baskısını yafladı. ‹ki belirgin e¤ilim görüldü. ‘80 öncesinde devrimci hareketin reformizme en yakın kesimlerini oluflturan ve 12 Eylül sonrasın-da liberal tasfiyeci bir platforma kayanlar, dikkatlerini daha çok dıfltaki geliflmelere yönelttiler. Bu güçlü dıfl tasfiyeci baskının altında iyice ezilip, tümden da¤ıldılar. Yenilgiye ra¤men devrimci kimli¤i koruyanlar ise, dikkatlerini içteki geliflmelere yönelttiler. Bunu toparlamak, da¤ılmıfl bulunan örgütsel yapılarını yeniden infla etmek için uygun bir ortam olarak de¤erlendirmeye çalıfltılar. Dıflarıdaki geliflmeleri ise gözucuyla izlemekle yetindiler. (”Anti-revizyonist” gelenekten gelenler, Do¤u Avrupa’daki geliflmeleri kendi geçmifl tespitlerinin do¤rulanıflı sayarak bir süre için teselli buldular, ta ki Arnavutluk’taki rejim de çökene kadar.) Dikkatleri içe yöneltmek ve yeniden örgütlenerek geliflmekte olan kitle hareketlili¤ini devrimci bir do¤rultuda etkileme çabası göstermek, kuflkusuz do¤ru devrimci bir tutumdu. Bununla birlikte, bu ifli geçmiflin yüklerini atmadan, yaflanmakta olan bunalımı aflmadan yapmaya kalkmak, peflinen sonuçsuz kalması kaçınılmaz bir sürecin içine girmek demekti. Bu kelimenin en tam anlamıyla bir kendili¤indencilikti. Temel sorunların görmezlikten gelindi¤i, savunulamaz hale gelmifl teorikprogramatik temellerin uykuya yatırıldı¤ı, stratejik önceliklerin (demek oluyor ki iktidar pers-pektifinin) gözden kaçırıldı¤ı bir durumda, baflka türlü de olamazdı. Bu durumda, yürütülen faaliyetin motivasyon ö¤esi olarak, gündelik geliflmelere yetiflmek (gerçekte yalnızca ardından sürüklenmek) ve bu çaba içinde elde edilecek küçük baflarılarla yenilgi döneminde büyük darbe yemifl moral dayanakları bir ölçü-de onarmak kaygısı kalmıfltı geriye. Kendili¤indencilik en vurucu ifadesini, ‘87 sonrasının moda e¤ilimi haline gelen “sınıf yönelimi”nde buldu. Devrimci 123
hareketin alıflılagelmifl halkçı jargonu bir anda de¤iflti. ‹flçi sınıfı vurgusu en geri kesimlerde bile belirgin bir tutuma dönüfltü. Tür-kiye devrimci hareketi iflçi sınıfını nihayet keflfetmiflti. Ne var ki, EK‹M’in zamanında ve her vesileyle vurguladı¤ı gibi, bura-da popülist platformdan köklü bir kopufl ve gerçek bir ideolojik ilerleme de¤il, fakat yalnızca kendili¤inden yaflanan bir pratik yönelim vardı. Zira sahnede yalnızca iflçiler vardı ve siyasal faali-yet için etkileyici bir çekim alanı oluflturuyorlardı. Bu kadarının bile, artık yüksek sesle savunulamaz hale gelen popülist ideolojik mevzilerde hayli gedikler açtı¤ı, bu mevzileri iyiden iyiye yıprattı¤ı, elbette bir gerçektir. Böyle olmakla birlikte, sorgulanıp açık bir elefltirinin konusu haline getirilmedi¤i sürece, özü iflçi sınıfının kapitalist toplum içindeki yerini ve tarihsel dev-rimci misyonunu yerli yerine oturtamamakta ifadesini bulan eski kavrayıfl, bir “sistem” olarak varlı¤ını sürdürecekti. Bir süre için küllenmifl bu 20 yıllık bilincin sahneye yeniden sökün etmesi için, iflçi hareketinin birazcık duraklaması, ö¤rencilerde umut vaadeden hafiften bir hareketlenme, ya da örne¤in köylülük ve küçük-burjuvazinin toplumsal a¤ırlı¤ını oluflturdu¤u Kürt ulusal hareketinin ezici bir baskısı, fazlasıyla yeterdi de artardı. Nite-kim bunun son iki yılda örnekleri fazlasıyla görüldü. Kendili¤indencili¤in kendini gösterdi¤i bir öteki alan, yeni dönemin bir öteki yaygın modası haline gelen “sosyalizm” vurgusuydu. Ama “devrim”in yanına (”devrim ve sosyalizm”!), ama “demokrasi ve ba¤ımsızlık”ın yanına (”demokrasi, ba¤ımsızlık ve sosyalizm”!) sosyalizm nihayet halkçı devrimci hareketin te-mel fliarları içindeki yerini alabildi. Gelgelelim kendi geçmifl sınıf-sal kavrayıflını, toplumsal dayanaklarını ve bu temel üzerinde flekillenen gerçek kimli¤ini sorgulamadan halkçı söylemi “iflçicilik” ile de¤ifltirmenin ne kadar bir anlamı vardıysa, “sosyalizm” mo-dasının da ancak o kadar bir anlamı olacaktı halkçılı¤ın yafladı¤ı bu sözde de¤iflimde. Gerçekte, demokratizmde ifadesini bulan ideolojik kavrayıfl ile demokratik devrim programı (ufku), yerli yerinde duruyordu. Bu sosyalizm 124
flalı birazcık aralandı¤ında, he-men altında, geçmifl fliarların bile hayli gerisine düflen “‹fl, ekmek, özgürlük!” perspektifi (sarı Türk- ‹fl’in bu beylik sloganı) boylu boyunca uzanıyordu. Bu “sosyalizm” modası, yine kendili¤inden bir biçimde, kay-dedilmeye de¤er bir baflka yenilik daha getirdi. Eskiden, devrimci hareketi oluflturan grupların herbiri, tüm di¤erleri için ne tür bir niteleme yapıyor olursa olsun, kendi de içinde hareketin topla-mını, “devrimci-demokrat” hareket ortak paydası altında eflitliyor-du. EK‹M, bunu, zamanında yeterince bilincinde olunmasa da, hareketin ortak gerçekli¤inin iyi ve özlü bir tanımı olarak de¤er-lendirmifl ve sosyalizmin, kendi öz bayra¤ını açarak, kendini bu “devrimci demokrat hareket”ten ayırması fliarını atmıfltı.* Ne var ki, “sosyalizm” modası, beraberinde, bu tanımın bu kez “sosyalist hareket” ya da “sosyalistler” olarak yenilenmesini de getirdi. Bu “yeni”li¤in baflını Kuruçeflme liberalleri çekti ve onlardan bafllayarak, bu tanımlama her türlü liberal birlik politikasının dayana¤ı olarak kullanılmaya çalıflıldı. EK‹M, bu liberal açılıma, onun siyasal anlamına, erken bir tarihte (Kasım ‘89) iflaret etmifl, bu tutumu, “sol hareketteki köklü konum fark-lılıklarını, ayrıflma ve saflaflmada katedilen mesafeyi ‘genel sosyalist hareket’ gibi liberal bir kavram içinde karartmaya çalıflmak”, olarak nitelemiflti. (Devrimci Harekette Reformist E¤ilim, Eksen Yay., s.165-166) Kürdistan’daki yeni devrimci süreç, 12 Eylül kolay yenilgisinin ezik ruh halini uzun süre üzerinden atamayan geleneksel devrimci hareket için, sürekli güçlenen bir siyasal moral kayna-¤ı oldu. Devrimci ulusal hareketten bu yönüyle hep beslenen bir çok grup, buna ra¤men, PKK flahsında ifadesini bulan ulusal devrimci önderli¤e karflı sa¤lıklı ve tutarlı bir tutum almakta uzun süre bocaladı. Kendi geçmifl önyargılarının gücünü kırmakta hayli zorlandı. Gerilla hareketinin devrimci kitle hareketiyle birleflti¤i bir aflamada, nihayet gerçe¤i kabullenmek ve mücadeleyi PKK üzerinden desteklemek tutumuna ulaflabildi. Yazık ki, bu da, ciddi bir kavrayıfl de¤iflikli¤inden çok, bir kez 125
daha olayların gücüyle, baflarılı bir geliflme çizgisi izleyen PKK hareketinin artık görmez-den gelinemez devrimci gerçekli¤i ile olanaklı olabildi. Demek oluyor ki, bir kez daha, kendili¤inden bir geliflmeydi yaflanan. Bu nedenledir ki, ulusal hareket, kendi anlamı ve sınırları içinde, bir türlü yerli yerine oturtulamadı. Dünün kör sekterizmi bu kez bir teslimiyet e¤ilimine dönüfltü bazı grupların flahsında. Fakat ‘87 toparlanmasına hakim kendili¤indecili¤in kendini asıl gösterdi¤i alan, bir kez daha kendili¤indencili¤in o de¤iflmez klasik alanı, yani taktik ve örgütsel sorunlar alanıydı. Siyasal mücadelede kendili¤indencilik, kendini her zaman teorik-siyasal perspektiflerdeki zayıflık ya da belirsizli¤in dolaysız bir ürünü olarak gösterir. Türkiye devrimci hareketinin yeni döneme “legale hücum”la bafllaması, bir yeniden toparlanmaya de¤il, olsa olsa tasfiyecili¤in bir yeni dönemine yolaçabilirdi. Nitekim öyle de oldu. Buna ra¤men bu alana iliflkin sorunlar üzerinde durmayaca¤ız. Zira EK‹M bu temel zaaf üzerinde sayısız defa ve fazlasıyla ayrıntılı bir biçimde durmufltur. Devrimci Harekette Reformist E¤ilim bafllıklı uzun incelemede ve legalist tasfiyecili¤in en tipik temsilcileri üzerinden, bunun ayrıntılı bir elefltirisi ayrıca yapılmıfltır. Bu durumda, burada kendimizi, 1992 yılı gerçekli¤i-ne yıllar öncesinden (Ekim ‘87) iflaret eden flu satırları yeniden hatırlatmakla sınırlayabiliriz: “Fakat bugün görülen yeniden toparlanma ve örgütlenme çabalarını legal yayınlar eksenine oturtma e¤ilimi, tasfiyeci ve tehlikeli sonuçlar yaratacak bir siyasal ufuksuzluk ve bönlük gös-tergesidir yalnızca. Bu, son 20 yılda iki büyük karflıdevrim sal-dırısının acı ve yıkıcı sonuçlarını yaflamıfl devrimci hareketin ders-lerinden henüz fazlaca bir fley ö¤renilmedi¤inin göstergesi oldu¤u kadar, düzenin köklü ve çözümsüz sorunları üzerinde geliflen bugünkü çatıflmanın gelece¤ini kestirememe kısa görüfllülü¤ünün de kanıtıdır.” (Ekim, say›:1, baflyaz›, Devrimci Harekette Reformist E¤ilim içinde, s.200) 1987-90 döneminde yaflanan sözde toparlanma çabasının an-lamı özetle fluydu: Köklü ve kapsamlı nedenlere dayalı bir 126
yapı-sal bunalım tahlil edilip, anlaflılıp aflılaca¤ına, görmezlikten gelin-mifl, dahası üstü örtülmeye ve üstünden atlanılmaya kalkıflılmıfltı. Bununla ba¤lantılı olarak, “yaflam ve ilerleme koflulu” olan geç-miflin muhasebesi ihtiyacı karflılanmamıfl, tersine yeni dönemin gündelik baflarılarıyla unutturulmaya çalıflılmıfltı. Tam da bu saye-de, hareketin bünyesinde ileriye ve geriye dönük ö¤elerin sa¤lıklı bir iç ayrıflma ve saflaflmasının önü tıkanmıfl, bu ise yalnızca geriye dönük e¤ilimlere yaramıfl, düzene ve liberalizme do¤ru sürekli bir kan kaybına yol açmıfltı. Bir yenilgi döneminin ardın-dan ve yeni bir dönemin baflında, iktidar perspektifinin bir gere¤i olarak, stratejik önceliklere dayalı bir taktik çizgi izlenece¤ine, tam bir dargörüfllülük ve kendili¤indencilik örne¤i sergilenerek, günü kurtarmaya dayalı bir kolaycılık yoluna sapılmıfltı. Uzun vadeli gerçek bir geliflme kaygısıyla de¤il, fakat geçmiflten arta kalan güçleri olanaklıysa yeni dönemde bir ölçüde takviye ederek kendini kanıtlama hevesiyle hareket edilmiflti. Kısacası, geleneksel devrimci hareket geleneksel davranıfl çizgisini izleyerek bir kez daha ifli kolay yanından almıfl, kolaycı-lı¤ı seçmifl, fakat tam da bu nedenle, gerçekte kendini bütünüyle zora sokmufltu.Yenilgi dönemini izleyen bir toparlanma çabası-nı bu perspektifle ele almak, hareketi büyük bir riskle karflı kar-flıya bırakmak demekti. ‹çinden geçilen tarihsel evrenin olumsuz ezici a¤ırlı¤ı ile de birleflti¤inde, bu risk hareketin tümden tasfiye-sine de gidip varabilirdi. Tasfiyeyi burada yalnızca fiziki yokolufl biçimiyle düflünmemek gerekir. Geleneksel devrimci kimli¤i yi-tirmek, bunu daha geri ya da olumsuz baflka kimliklerle de¤ifltir-mek de tasfiyenin bir biçimidir. Son bir kaç yılda 15-20 yıllık bir geçmifli olan bazı partiler tasfiyeci bir da¤ılma ile yok olup giderlerken (örne¤in TKP-B), di¤er bazıları, kelimenin politik de-¤il fakat ola¤an sosyolojik anlamıyla, bir tarikata dönüflebildiler (TKP-‹flçinin Sesi). III 127
Toparlanma döneminin sonu (1990 yılı), bu sözde toparlanmanın sınırları ve sonuçlarının da bütün açıklı¤ıyla görülmesine vesile oldu. 1987’de bafllayan kitle hareketlili¤i a¤ır, sancılı, kesikli bir biçimde, fakat sürekli geniflleyerek ve daha ileri biçimler kazana-rak, ‘90 yılında tepe noktasına vardı. ‘90, boydan boya bir hareket-lilik yılıdır. “91’e Girerken” baflılıklı baflyazısında (Ocak ‘91), Ekim, bu hareketlili¤in bilançosunu flöyle özetliyordu: “Geride kalan yılın devrimci yükselifli somut bir gerçeklik haline getiren kitle eylemleri bilançosuna kabaca bir göz atalım. Yılın ilk ayları, özellikle flubat ayı, yo¤un iflçi eylemlili¤ine sahne oldu. Aynı dönemde buna küçük üreticilerin direnifli ve ö¤renci eylemleri efllik etti. Sürmekte olan iflçi eylemlili¤ine Mart’ta bu kez, Kürdistan’da patlak veren ve Kürt ulusal hareketinde yeni bir safhaya geçiflin ifadesi olan sarsıcı siyasal kitle direniflleri ve gösterileri eklendi. Mayıs’da Türkiye iflçi sınıfı tarihinin en genifl katılımlı 1 Mayıs eylemi yasalara ve yasaklara ra¤men ger-çekleflti. Yaz ayları küçük memurların ve ‘memur’ sayılan emekçi kesimlerin eylemleriyle geçti. Eylül ayında proleter kitle hareketinde yeni bir kabarıflın ilk iflaretleri ortaya çıktı. Yeni bir dalganın gelmekte oldu¤u Kasım ayı kaynaflmalarıyla kesinleflti. Aralık ayı boyunca ise beklenen gerçekleflti. Zonguldak maden iflçilerinin militan grevi ve haftalarca süren politik gösterileri, 26 Aralık grevleri, 3 Ocak genel uyarı grevi ve nihayet maden iflçilerinin 70 bin kifliyle sürdürdü¤ü 5 günlük ‘Ankara’ya Yürüyüflü’ eylemi, proleter kitle hareketindeki bu yeni kabarıflın somut ifadeleri oldular. Devrimci yükseliflin geride kalan yıla iliflkin bilançosunu tamamlamak için flunları da eklemek gerekiyor: ‘90 yılı boyunca sanayi kentlerinde onbinlerce iflçinin coflkulu politik sloganlarla katıldı¤ı çok sayıda yürüyüfller, mitingler ve salon toplantıları yapıldı. Bu yılın toplamında yaklaflık 300 bin iflçi greve gitti. Yılın yalnızca son bir ayında grevde olan iflçi sayısı 200 bini buldu. Bu sayıya her an 100 bin grevciyi daha ekleyebilecek anlaflmazlıklar ise hala çözümlenebilmifl de¤il. Bu rakamlara 128
tek tek iflyerlerindeki direnifl eylemleri dahil de¤ildir. Örne¤in grev yasa¤ı kapsamındaki binlerce linyit iflçisi son iki ay boyunca de¤iflik biçimler alan fiili direnifller içinde oldular.” (Siyasal Geliflmeler ve ‹flçi Hareketi, Eksen Yay›nc›l›k, s.70) Dikkate de¤er olgu fludur: Bu büyük hareketlilik yılı, görü-nürde devrimci hareket için bir moral kayna¤ı olmasına ve Do¤u Avrupa’nın çöküflü nedeniyle dünyada esen gerici dalganın yıkıcı etkisini bir ölçüde sınırlamasına ra¤men, gerçekte devrimci hareke-tin bunalımına yeni boyutlar ekledi. Zira bu büyük hareketlilik yılı, çok sayıda devrimci “parti” ve örgütten oluflan Türkiye devrim-ci hareketinin olayların ne kadar gerisinde, ona müdahalede ne denli hazırlıksız, çaresiz ve yeteneksiz oldu¤unu da açı¤a çıkardı. Toparlanma, yeniden örgütlenme ve önderli¤e hazırlanma çabaları-nın köksüzlü¤ünü ve koflu¤unu gözler önüne serdi. Bunun ken-disi bir iç güvensizlik, geliflen olaylara müdahale kapasitesi ve yetene¤i konusunda bir umutsuzluk etkeni oldu. ‹ddiasızlaflmayı besledi, sürmekte olan bunalıma yeni boyutlar ekledi. Fakat bu kadarla kalmadı. Bu kadarla kalsaydı, kitle hareketi-nin geliflme seyrinden alınan güçle durum bir ölçüde ve bir süre için yine kurtarılabilirdi. Oysa olayların seyri baflka türlü gerçeklefl-ti. ‘90 yılı hareketlili¤i, biz de dahil, yaygın biçimde yeni devrimci yükseliflin ilk sarsıcı safhası olarak de¤erlendirildi. Hareketin ye-ni ve daha ileri bir safhaya geçece¤i sanıldı. Halbuki sonraki geliflmeler, bunun, ‘87’de bafllayan hareketlili¤in izledi¤i seyir içinde ulafltı¤ı en üst ve son safha oldu¤unu, ardından ise bir gerileme ve nispi durgunluk döneminin geldi¤ini göstermekte ge-cikmedi. Körfez savaflı (Ocak-fiubat ‘91) bu gerilemenin bafllangı-cını iflaretler. ‹flçi hareketi tümüyle durulmadı, fakat eski hızını ve geniflli¤ini kaybetti, mevzi bir nitelik kazandı. Öncü iflçi kitle-sini hedef alan genifl çaplı tensikatların iflçi hareketini güçten dü-flürdü¤ü, ‘87-‘90 hareketlili¤inin onu bir ölçüde yordu¤u, önderlik bofllu¤u ve örgütlenme zayıflı¤ı nedeniyle politik bir mecraya girmekte zorlandı¤ı ölçüde çaresizi¤e itti¤i, 129
ücret kayıplarının bir ölçüde telafi edilmesinin ise onu kısmen yatıfltırdı¤ı, zamanla daha iyi anlaflıldı. Bu geliflme devrimci harekete yeni bir darbe oldu. Zaten güçsüzlük ve kendine güvensizlik ruh hali içindeki devrimci saflarda, bu kez, olayların seyrine iliflkin olarak ciddi tereddütler ve güvensizlikler belirdi. O güne kadar, Sovyetler Birli¤i ve Do¤u Avrupa’daki çöküntünün olumsuz etkilerini, içteki geliflmelerden aldıkları güçle bir ölçüde dengelemeyi baflaran devrimci grup ve çevreler, olayların Arnavutluk’taki çöküntüyle (fiubat 1991) nok-talandı¤ı tam da bu aynı safhada, dıfl dünyadaki bu olumsuz geliflmelerin yıkıcı etkilerine de, gitgide daha güçlü bir biçimde maruz kaldılar. Burjuvazinin, “Kürt reformu” ve “141-142 reformu” adı altın-da yeni bir “ehlilefltirme” politikasını devreye sokması, yine bu döneme rastlıyor. Bir yandan devrimci örgütleri yoketmeyi he-defleyen sistematik bir terör, öte yandan onları legal alana sürerek, düzenin legalitesi içine alarak ehlilefltirme amacı -bu ikisi birbiri-nin tamamlıyordu. Bu politika burjuvazi yönünden son derece akıllıcaydı ve Türkiye sol hareketinin zayıflıklarını en iyi biçimde hesaba katmaktaydı. Tüm bu farklı, fakat etkileri birbirine eklemlenen etkenler, birarada, solda yeni bir tasfiyeci süreç için son derece uygun bir zemin oluflturdu. 1991 yılı boyunca tasfiyeci erozyon içten içe yaflandı ve 20 Ekim seçimlerinin ardından, açık bir ideolojik içerik kazandı. Yeni tasfiyeci açılımlarda ve “proje”lerde ifade buldu. Uzun yıllardır süren bir bunalımın yeni bir safhası olarak yaflandı¤ı için de, artık bir çürüme ve yokolufl sürecine dönüfltü. Bu yeni sürecin itici faktörleri, kullanılan argümanlar, büyük bir çeflitlilik gösteren devrimci grup ve çevrelerin herbirine gö-re, farklı farklı olabildi. Nedir ki kritik sorunlarda bir paralellik sözkonusuydu. Bafllangıçta bu, güçlü bir liberal birlik cereyanı olarak gösterdi kendini. 1991, “birlik” argümanının en çok kullanıldı¤ı, bu do¤rultudaki giriflimlerin yeniden canlandı¤ı bir yıl oldu. Bu 130
cereyana temel oluflturan yeni bazı ideolojik de¤erlendirmeler de bu arada gündeme geldi. Bir çok çevre Do¤u Avrupa’daki ve Sovyetler Birli¤i’ndeki geliflmeleri, soldaki “yapay” ayrılıkların ortadan kalkması ve “sosyalistlerin birli¤i”nin kolaylaflması olarak de¤erlendirdi. (Daha çok devrimci hareketin liberalleflen unsurları-nın paylafltı¤ı bu düflünceyi, Kurtulufl gazetesi, Temmuz ‘91 tarihli baflyazısında, en açık biçimiyle formüle etti). Kendi dıflındaki grupları kendine “birlik” muhatabı saymayan öteki bazı gruplar ise (örne¤in TDKP), aynı liberal cereyanı, açık alan açılımları adı altında, örgütten ve zorlu mücadeleden kaçan yılgın ve yorgun eski devrimcileri kucaklamayı amaçlayan (güç-lenme ihtiyacını sözde bu yolla gidermeye çalıflan) proje ve po-litikalar çerçevesinde yafladılar. Liberal birlik cereyanı güçsüzlü¤ün, iddiasızlaflmanın bir ürünüydü. Hiç bir ilerleme yaratamaz, tersine, yalnızca tasfiyeci bir etken olarak rol oynardı. EK‹M I. Genel Konferansı belgele-rinde bu, flöyle de¤erlendirilmiflti: “Dönemin belirgin özelli¤i olan politik-örgütsel güçsüzlük, dünya ölçüsünde içinden geçilmekte olan tarihsel konjonktürün sürekli güçsüzlük duygusu yayan ezici manevi etkisiyle birleflince, bu, sol harekette, yaygın ama tam da kendini besleyen bu nedenler dolayısıyla son derece sa¤lıksız bir birlik e¤ilimine yol açmaktadır. Sol harekette geleneksel olarak son derece zayıf olan misyon duygusunun tümden felce u¤ratan bu tür arayıfllar, ideolojik ve ilkesel sorunlarda esneklik adı altında gösterilen uzlaflmacı ve pazarlıkçı tutumlara ra¤men, birleflmeyle sonuçlanmadı¤ı gibi, eldeki güç ve olanakların tüketilmesi ya da zayıflatılmasıyla son bulabilmektedir.” (De¤erlendirme ve Kararlar, Eksen Yay., s.133) Yeni tasfiyeci sürecin bir öteki temel etkeni ve alanı, legaliz-min yeni boyutlar kazanmasıydı. Güçsüzlük, kolay güç edinme kaygısı, ihtilalci bir örgütsel konumlanıfla ve faaliyete uygun güçler edinmedeki güçlükler, soluksuzluk vb., tüm bunlar, legalizm cereyanının çok bilinen “itici güçleri” idi. Fakat yeni dönemde yeni olan, ilkin, bu e¤ilimin burjuvazinin izledi¤i 131
politikalardan da etkilenmesi ve ona paralel düflmesiydi; ikinci olarak ise, bunun, yayın, dernekleflme vb. alanlardan “açık parti” alanına yaptı¤ı büyük sıçramaydı. 20 Ekim seçimlerinden ve bu seçimde SP’nin gösterdi¤i sözde baflarıdan çıkarılan derin bir sonuç olmufltu bu. Ekim, Mart ‘92 tarihli baflyazısında, bu tasfiyeci “sıçrama”ya ilifl-kin olarak flunları yazmıfltı:”15-20 yıldır ihtilalci sınıf partisi soru-nunun hep kenarında dolaflanlar, bunu hala da çözemedikleri bugünkü koflullarda, tüm ilgi, dikkat ve çabalarını bu en acil ve belirleyici göreve yönelteceklerine, legal bir partinin yararlarını saymakta yarıflıyorlar.” Bu gerçek bir ideolojik çöküntü, tam bir tasfiyeci bataktı artık. ‹ktidar perspektifi, stratejik bakıfl vb. fleyler artık anlamını yitirmiflti. “Politika yapmak”, “meflruiyet kazanmak” türünden kılıf-lar içinde, iddiasızlaflıp sıradanlaflmaktı sözkonusu olan. Gelece¤e de¤il geçmifle bakmak, yeni ve diri güçler üzerine de¤il düzenin kendi sınırları içine aldı¤ı yılmıfl, yorulmufl “birikim” üzerine poli-tika yapmaktı. ‹htilalci örgütten ve pratikten kaçıfla denk düflen, onu meflrulafltıran araç ve yöntemlere yönelmekti. Devrimci öncü parti sorununun hala çözülmedi¤i bir evrede tartıflılan legal parti projeleri, ideolojik çürümenin en dolaysız bir ifadesi sayılmalıydı. Yeni tasfiyecili¤in bir baflka itici etkeni, flaflırtıcı ve paradoksal görünse de, Kürt ulusal hareketinin yafladı¤ı muazzam geliflme oldu. Devrimci yükselifle ve iflçi hareketindeki geliflmelere iliflkin umutlar sürdü¤ü sürece, Kürt hareketinin devrimci baflarıları, Tür-kiye devrimci hareketi üzerinde olumlu bir etkide bulunuyor, devrimci geliflmeleri hızlandırmada onu motive ediyordu. Fakat Türkiye’deki geliflmelerin hız kesti¤i bir evrede, ve dahası, dev-rimci hareketin yıllardır ciddi bir ilerleme kaydedemedi¤i gerçe¤i-nin ortaya çıktı¤ı bir durumda, Kürdistan’da hareketin kendi gelifl-me seyrini sürdürmesi, bir çok devrimci grup ve çevrenin üstünde bir a¤ırlı¤a dönüfltü. Kürt devrimci hareketi karflısında eziklik giderek ona karflı bir teslimiyete yolaçtı. Türkiye devrimci hareketinin daha anlamlı bir misyonun ta132
flıyıcısı olabilece¤ine olan inancını kaybeden PKK ise, gündeme getirdi¤i yeni politikalarla bu tasfiye edici baskıyı ayrıca ve iyice a¤ırlafltırdı. Bir yandan güdümlü parti projeleri gelifltirerek, öte yandan devrimci hareketi HEP içinde yardımcı bir kuvvet olarak de¤erlendirmek isteyerek yaptı bunu. “HEP’te birlik” projesi, iflin özünde, Türkiye devrimci hareketini, demokrasi mücadelesi yoluy-la Kürdistan’daki özel savaflı sınırlayacak, ulusal kurtulufl mücade-lesini bir ölçüde rahatlatacak bir göreve mahkum etme, onu taktik bir yedek kuvvet olarak de¤erlendirme projesiydi. HEP’in esası itibariyle Kürt orta sınıflarının egemenli¤inde oldu¤u düflünülürse, bu projenin tasfiyeci içeri¤i daha net bir bi-çimde anlaflılır. Fakat tuhaftır, PKK’nın Türkiye için güdümlü bir devrimci parti projesiyle bir arada gündeme getirdi¤i bu tak-tik, bir dizi devrimci grup ve çevreden destek buldu, hiç de¤ilse hayırhah bir tutumla karflılandı. Öte yandan, baflarılı ve güven verici mücadelesiyle büyük kentlerin Kürt kökenli devrimci birikimini kendine çeken PKK, bir de bu yoldan devrimci hare-ket üzerinde tasfiye edici bir baskıya dönüfltü. Türkiye devrimci hareketi kendi rolünü oynayamadı¤ı sürece, bu kaçınılmaz olarak böyle olacaktı. Burada DYP-SHP koalisyonun bafllangıçta yarattı¤ı açık ya da örtülü “yumuflama” beklentilerine, gericili¤in “demokratikleflme saldırısı” karflısında devrimci safların ideolojik-politik yönden donanımsızlı¤ına, bunun tasfiyeci süreçlere kazandırdı¤ı hıza ise ayrıca de¤inmiyoruz. Zira tasfiyeci legalist açılımların yeni ve-silelerinden biri olmufltur bu yalnızca. 1987-90 dönemi boyunca güç kazanan “sınıf yönelimi” modasının iflçi hareketinin nispi bir durgunlu¤a girmesiyle birlik-te hız kesti¤ini ve güç kaybetti¤ini de bu arada kaydedelim. Bu kimilerini “verimli” bir alan olan ö¤rencilere, kimilerini solun “açık alan”da de¤erlendirilmesi gereken geçmifl “birikimi”ine, ki-milerini de Kürt ulusal hareketiyle teselli bulmaya yöneltti. ‹flçi sınıfı iktisadi mücadele alanını aflmak konusundaki “yeteneksizli-¤i” ile çabuk itibar kaybetti böyleleri nezdinde. 133
Bazı sol aydınlar, Kürt devrimcili¤inin yüceltilmesi temelinde, iflçi sınıfını afla¤ıla-maya vardırdılar ifli. Eski popülist önyargılar daha inceltilmifl bi-çimleriyle yeniden boy verdi. “Sınıf yönelimi” gerçek bir ideolojik ilerlemenin de¤il de daha çok iflçi hareketindeki kendili¤inden geliflmenin bir ürünü oldu¤una göre, hareketteki gerilemenin, bu kez tersinden olarak, aynı yönelimi “kendili¤inden” gözden düflür-müfl olmasına flaflırmamak gerekir. Do¤aldır ki, bu arada “sosyalizm” vurgusu da “demokrasi mücadelesi” lehine olarak güç kaybetti. Buna da flaflırmamak ge-rekir. Tasfiyeci-legalist projeler, siyasal anlamını, elbetteki “demokrasi mücadelesi” ve programında bulacaklardı. IV ‘80’li yılların ikinci yarısı Türkiye ve dünya sol hareketi için bir dönemin sonudur. Türkiye’de ‘80’li yıllar, ‘60’lı yıllarda yeni-den flekillenmifl sol hareketin, devrimci ve reformist kanatlarıy-la, bir bütün olarak bunalıma girdi¤i, çözülme ve da¤ılmayı yafla-dı¤ı, bir tarihsel zaman dilimi oldu. Bunun, solun tarihsel fle-killenmesinden gelen, kendine özgü dinamikleri vardı. 1987-90 dönemi bir yeniden toparlanma dönemi olarak göründü. Fakat zaman bunun bir görüntüden ibaret oldu¤unu göstermekte gecikmedi. Dünya ölçüsünde ise, Sovyetler Birli¤i ve Do¤u Avrupa’daki geliflmeler ‘80’li yılların ikinci yarısına damgasını vurdu ve vardık-ları sonuçlarla tüm dünyayı, fakat özellikle dünya sol hareketini derinden sarstılar. Her bir ülkede tarihsel olarak kendine özgü bir biçimde oluflmufl sol hareketin bir dönemine, karflı konulmaz bir biçimde son verdiler. Sol parti ve örgütleri yeni bir dönemin efli¤ine getirdiler. Yeni ayrıflmaları ve saflaflmalar, bunun ürünü yeni oluflumları zorladılar. Türkiye sol hareketini de derinden etkileyen bu süreç, halen dünya ölçüsünde devam etmektedir. EK‹M içinden kopup geldi¤i geçmiflin bir kısım izlerini üzerinde, belli kalıntılarını ise içinde hala taflıyor olmakla 134
birlikte, eskinin de¤il, Türkiye’de ve dünyada bafllayan bu yeni dönemin bir hareketidir. EK‹M, geçmiflten, geleneksel hareketten bir kopufl-tur, ileriye do¤ru gerçek bir sıçramadır. 1987 yılı, Türkiye’de olayların seyri ve devrimci hareket için bir dönüm noktası olan bu kritik tarih, aynı zamanda EK‹M’in do¤du¤u yıldır. Bu rastlantısal de¤il, EK‹M’i yaratan koflullar ve dinamiklerle birlikte düflünüldü¤ünde, son derece mantıksaldır. 1987 yılı, Türkiye’nin yakın geçmifline damgasını vuran küçük-burjuva hareketlili¤inin ve bu temel üzerinde, bu hareketlilik içinde kendini bulmufl ve oluflturmufl küçük-burjuva devrimcili¤inin/sosyalizminin, artık geride kaldı¤ı gerçe¤inin daha net görülebildi¤i bir dönemeci iflaretler. EK‹M, bu gerçekli¤in bilincidir. Geleneksel devrimci-demokrat hareket için toparlanma yılla-rı olan 1987-90 dönemi, EK‹M içinse bir ilk ideolojik, politik ve örgütsel flekillenme sürecidir. Kopuflun ve ideolojik geliflmenin gücü ve dinamizmi, öznel bakımdan en elveriflsiz maddi koflullar-da siyasal yaflam alanına giren EK‹M’i, ‘90 yılı tamamlandı¤ında, I. Genel Konferansı’nı toplayabilecek örgütsel düzeye ulafltırabil-miflti. EK‹M I. Genel Konferansı’nın hareketin o aflamaya kadar-ki geliflme düzeyi ve sınırları konusundaki de¤erlendirmesi, yete-rince gerçekçidir: O güne kadarki süreç, EK‹M için, esası itibariyla, ideolojik geliflmenin sa¤ladı¤ı olanaklar temeli üzerinde, bir ilk kadro potansiyelinin biriktirilmesi evresidir. Konferans sonrası süreç ise, EK‹M için, o güne kadar biriktirdi¤i güçleri örgütsel bakımdan düzenleyece¤i ve sistematik bir politik faaliyete yöneltece¤i bir dönemin bafllangıcı olacaktır: “EK‹M saflarında birleflmifl komünistlerin, güç ve olanaklarının en sınırlı oldu¤u bir evrede dahi, ulafltıkları teorik açıklı¤ın yanısıra, prati¤in sundu¤u olanakları görmenin de açıklı¤ı ile hareket ederek, pratik ilgilerini sınıf hareketine yöneltmeleri son derece isabetli bir tutum olmufltur. Biriktirilen güçler, yaratılan örgütsel olanaklar, komünistleri, iflçi hareketinin pratik seyrine daha sistemli ve etkili bir biçimde müdahale 135
etmek, bu çabayla içiçe, sınıf öncülerinin daha genifl bir kesimini sosyalizme ve partileflme sürecine kazanmak aflamasına getirmifltir. Partinin örgütsel inflası, bu çaba içinde sa¤lıklı ve kalıcı bir yapıya ve temele kavuflacaktır. Aynı flekilde, sınıf hareketine müdahale çabası içinde kazanılan bu proleter güçler, ideolojik güçlenmeyle birarada, tüm komünistlerin parti birli¤ini sa¤lama sorununun çözücü dinamikleri olarak da temel bir rol oynayacaklardır.” (De¤erlendirme ve Kararlar, s.129) 1987’de ortaya çıkan ve en büyük olanaksızlıkları altederek I. Genel Konferansını toplamak aflamasına ulaflabilen EK‹M, ya-zık ki, konferansla bafllayan bu yeni süreçte, önüne koydu¤u gö-revleri gerçeklefltirmede baflarısızlı¤a u¤ramıfltır. EK‹M, kendini yaratan ilk atılımı, kendini gelifltiren yeni bir atılımla birlefltire-memifltir. EK‹M, o güne kadarki geliflmesini, esası itibariyle ideo-lojik geliflmesine borçluydu. ‹deolojik geliflmenin gücüyle yaratı-lan güç ve olanakları, örgütsel bakımdan en iyi biçimde düzen-leyerek sistematik bir politik faaliyet ve mücadeleye yöneltmek aflaması, aynı zamanda teori-pratik bütünlü¤ünün, EK‹M’in kendi teorik-ideolojik perspektiflerini maddi bir kuvvete dönüfltürme yetene¤inin pratikte sınanaca¤ı bir aflama demekti. Beflinci yıla girifl de¤erlendirmesinde de ifade edildi¤i gibi, EK‹M bunda be-lirgin bir zorlanma yaflamıfl, “kan uyumsuzlu¤u” olarak tanımla-nan olgu ortaya çıkmıfltır. Aynı de¤erlendirmede, bunun asıl kayna¤ının önderlik planındaki zaafiyetler oldu¤u, giderilememesi, kan uyumsuzlu¤unun sürmesi durumunda, bunun hareketi sıkıntı-lara, giderek bunalıma itece¤i vurgulanmıfltı. EK‹M geride kalan yıl içinde önderlik planında do¤an tı-kanmayı gideremedi ve bunun sonuçları giderek bir örgütsel bunalıma vardı. EK‹M I. Genel Konferansı Ocak-fiubat 1991’de toplandı. Bu tarih, tam da, 1990 yılında tepe noktasına varan proleter kitle hareketinin geriledi¤i ve bunun daha önce üzerinde durulun çerçevede geleneksel devrimci hareket üzerinde yeni bir tasfiyeci sürece yolaçtı¤ı dönemeci iflaretler. EK‹M, bu yeni 136
tasfiyecili¤in kendini ortaya koydu¤u tüm biçimleri, kullandı¤ı tüm argümanları az-çok zamanında teflhis etti ve buna direndi. Fakat buna ra¤men, bugünden bakıldı¤ında daha net görülüyor ki, Türkiye’nin ve Tür-kiye sol hareketinin bu son iki yıllık koflulları ve süreçleri, EK‹M üzerinde de bir tasfiyeci basınca dönüflmüfl, EK‹M saflarında belli gedikler açabilmifltir. EK‹M bu toplumun içindedir ve devrimci hareketin bir parçasıdır. Böyle olunca, toplumda yaflanan ve sol hareketi tasfiyeci bir da¤ılmayla yüzyüze bırakan geliflmelerin, yaflayan bir varlık olarak EK‹M’de de az-çok yankı bulmaması düflünülemezdi. Bu de¤il, tersi anormal bir durum olurdu. Bununla birlikte, bu yankılanmanın yarataca¤ı etki ve sonuçlar, EK‹M’in kendi gerçek durumu, bunu gö¤üsleme ve kendi çizgisinde kararlılıkla yürüme hazırlı¤ı ve yetene¤i ile, dolaysız olarak ba¤lantılıydı. EK‹M, kendi görev ve sorumluluklarını gerçeklefltirmede, ideolojik geliflmesini buna uygun bir politik ve örgütsel geliflmeyle tamamlamada zorlandı¤ı ölçüde, bu onu yeni tasfiyeci süreç karflısında bir ölçüde donanımsız ve savunmasız bırakırdı, öyle oldu. EK‹M, 5. yıla girifl de¤erlendirmesinde, “kan uyuflmazlı¤ı”nın giderilememesinin yarataca¤ı sonuçlara önden flöyle iflaret etmifltir: “Bu son derece ciddi bir durumdur. Yalnızca örgüt yaflamımızı bozmakla, örgütsel-pratik faaliyetimizi zaafa u¤ratmakla kalmamakta, EK‹M’in yeni kimli¤inin pratikte somutlaflmasını güçlefltirdi¤i ölçüde, bilinç karıflıklıklarına da neden olmaktadır. ‹deolojik çizgimize, politik görüfllerimize yakınlık duyan, ama farkımızı politik-örgütsel prati¤imiz içinde de görmek isteyen dıflımızdaki bazı devrimcileri tereddüte düflürdü¤ü gibi, pratik bir farklılı¤ı sergileyememek ölçü-sünde, bizzat içimizde, proleter sosyalizmi ile küçük-burjuva sos-yalizmi arasındaki ayrım çizgilerini siliklefltirmede ifadesini bula-bilecek bir liberal e¤ilime de zemin olmak tehlikesini taflımaktadır.”(Ekim Beflinci Y›l›nda, say›:49, Ekim ‘91) Zaman bu yerinde kaygının temelsiz olmadı¤ını gösterdi. 137
EK‹M, kendi sorununu çözecektir. Bu güç ve olanaklara fazlasıyla sahiptir. Yafladı¤ı örgütsel bunalım bu güç ve olanakları da harekete geçirmifl, yeni bir dinamizme kavuflturmufltur. O yola çıktı¤ı fakat henüz bunu gerçeklefltirerebilecek güç ve olanaklar-dan yoksun oldu¤u bir evrede (Ekim 1988), kendi perspektiflerini flöyle tanımlamıfltı: “Gerek geçmiflin birikimi olan ve halihazırda var olan eski güçlerden, gerekse iflçi hareketindeki canlanmanın ortaya çıkaraca¤ı yeni güçlerden mümkün olan en ço¤unu proleter sosyalizminin saflarına katmak, siyasal faaliyet ve örgütsel flekillenmede ataca¤ımız adımlara ba¤lı. Düflünce eylemle, teori kendine uygun pratikle tamamlanmadı¤ı sürece hiç de inandırıcı olunamayaca¤ı, dahası ideolojik bozulma ve yozlaflmanın kaçınılmaz olaca¤ı konusunda EK‹M yeterince açık bir kavrayıfla sahiptir. “EK‹M, geçmiflte ve bugün örnekleri hayli çok devrimci çevre-lerden bir yenisi olmak istemiyor. Bu, kısırlaflma, yozlaflma ve somutta yokolufl demektir. Biz toplumumuzun en ileri, en devrimci sınıfının, Türkiye iflçi sınıfının en iyi, en diri, en ileri güçlerini bünyesinde toplayan, bu güçlerin birikimini, deneyimini, enerjisini, maddi varlı¤ını en ileri derecede kucaklayan gerçek bir proleter sınıf öncüsünün yaratılmasını hedefliyoruz. Bir bütün olarak ha-reketimiz, tüm yoldafllarımız buna uygun davranmalı, buna uygun bir perspektife ve hayal gücüne, buna uygun bir bilince ve yüre¤e sahip olmalı, bunu karflılayacak bir enerji ve çaba koymalıdır ortaya.”(Devrimci Harekette Reformist E¤ilim, s.58) Bu perspektif bugün her zamankinden daha günceldir. EK‹M, bunun hakkını vermek sorunu ve sorumlulu¤u ile yüzyüzedir ve bunun olanaklarına sahiptir. EK‹M, önüne sınırlı bir misyon ko-yamaz. Bu tasfiye ve yokolufl demektir. Bugün solda görünürdeki hercümerce ra¤men, gerçekte sahne fazlasıyla nettir. Solda dört temel kanal vardır. Sayısız grup ve çevreden oluflan genel sol hareket, ayrıflıp saflaflarak, bu temel kanallar içinde eriyecektir. Kürdistan’da ulusal hareket PKK’nın flahsında önderli¤ini bulmufltur ve yolunu yürümektedir. Türkiye’de solun reformist 138 kanalını (küçük-burjuva reformizmini) az-çok hakkını vererek dü-nün Sosyalist Partisi, bugünün ‹flçi Partisi doldurmaktadır.
EK‹M 2. Genel (Ola¤anüstü) Konferansı Bildirisi EK‹M, bir süredir yaflamakta oldu¤u iç örgütsel bunalımın
bir zorunluluk haline getirdi¤i Ola¤anüstü Konferansını bir iç mücadele sürecinin ardından baflarıyla gerçeklefltirdi. Ola¤anüs-tü Konferansımız, soldaki yeni dönem tasfiyecili¤inin içimizdeki kaba bir yankısı olan ve konferans öncesinde yıkıcı bir hizip karakteri kazanan unsurları ihraç ederek saflarımızın dıflına attı. Konferansımız, ilkesizli¤in ve ideolojik omurgasızlı¤ın yalnızca EK‹M’e karflı birlik gibi u¤ursuz bir amaçla bir araya getirdi¤i bu “befl benzemez”ler tasfiyecili¤ini tasfiye etmekle sınırlamadı kendini. EK‹M’in ideolojik ve örgütsel gücü bakımından bu önemli bir bafları olmakla birlikte, konferansımız için bundan da önemli olan, soldaki yeni dönem tasfiyecili¤inin saflarımızda bu denli kaba bir biçimde yankı bulabilmesinin temellerine inebilmekti. Bu, EK‹M’in oluflum ve geliflme süreçlerini yeniden irdelemek ve de¤erlendirmek, liberal tasfiyecili¤in geliflme zemini haline gelen önderlik zaa139
fiyetlerini ve örgütsel sorunlarımızı tartıflmak, de¤erlendirmek ve gerekli sonuçları çıkartmak demekti. Kon-feransımız bu amaca asgari bir baflarıyla ulafltı¤ı inancındadır. Elde edilen ilk sonuçların süreç içinde derinlefltirilmesi, EK‹M’de liberal tasfiyeci savrulmalara kaynaklık edebilen zaafların köklü bir biçimde yokedilmesi olana¤ını verecektir örgütümüze. Sermayenin devrimci güçlere karflı “topyekün savafl”ında ifadesini bulan ola¤anüstü koflullara ve tasfiyecili¤in örgütümüzü saldırılara açık hale getiren kural tanımazlı¤ına ra¤men, EK‹M konferans öncesi süreci gerçek bir iç demokrasi uygulayarak yaflamıfltır. EK‹M’in girdi¤i iç örgütsel bunalımın kavranmasını kolaylafltıracak tüm belgeler, MK içi yazıflmalar, MK toplantı tutanakları örgüte sunulmufltur. Tasfiyeci ö¤elerin kiflisel saldırı ve spekülasyon numunesi metinleri tüm örgüt üye ve aday üyelerine iletilmifltir. Oluflan alt örgütsel platformlarda tasfiyeciler görüfllerini dilediklerince ortaya koyma olanaklarını bulmufllardır. Türkiye’nin küçük-burjuva devrimci örgüt geleneklerinin alıflık olmadı¤ı bu yeni davranıfl biçimi, bu gerçek iç demokrasi karflısında EK‹M’in tasfiyeci ö¤elerden tek beklentisi, Ola¤anüstü Konferansa kadar örgüt ilke ve kurallarına, örgüt disiplinine riayet etmek olmufltur. Ne var ki, ideolojik olarak geriye, geçmiflin o eskimifl ve bugün artık bir liberal yozlaflma zemini haline gelmifl platformuna düflen tasfiyeci ö¤eler, iç mücadele araç ve yöntemlerinde de geçmiflin davranıfl biçimlerini en berbat haliyle uygulamıfllardır. Örgüt ku-rallarını, disiplinini ve güvenli¤ini hiçe sayarak her yolu mübah görmüfller ve örgütlü bir hizip olarak çalıflmıfllardır. Bu karakterlerini konferans platformuna da taflıdılar. Daha ilk oturumlarda düfltükleri ideolojik zavallılık ve kendi iç birlikle-rini ellerinde olmayarak yitirme do¤rultusundaki açık geliflmeler, onları ucuz bahanelerle konferans çalıflmalarını sabote etmeye ve platformu terketmeye yöneltmifltir. Böylece konferans öncesi sü-reçte denemeye çalıfltıkları, fakat örgütün sabırlı ve dikkatli tutu-muyla engelledi¤i konferanstan kaçıfl giriflimlerini, konferansın ilk oturumlarının ardından gerçeklefltirmifl oldular. 140
Fakat bu ilk oturumlar bile bu ö¤elerin ilke ve fikirden yoksun olduklarını, ideolojik aczini, kendi aralarında ideolojik da¤ılma ve hizipçi suç ortaklı¤ı dıflında herhangi bir ortak zemine sahip olmadıklarını göstermeye yetmifltir. Bundan dolayıdır ki konferansımız, EK‹M’in iç demokraside sonuna kadar ısrar ederek ve hizipçi tahriklere karflı sabır göstererek bu ö¤eleri konferans platformuna kadar ge-tirmifl olmasını, herfleye ra¤men bir kazanım saymaktadır. Öte yandan EK‹M, koflulların tüm ola¤andıflılı¤ına ra¤men, mevcut tüm örgütlerinin tam ve genifl bir temsiline dayanan bir Ola¤anüstü Konferans toplamak yoluna giderek de baflarılı bir iç demokrasi örne¤i vermifltir. Konferansta temsil edilmeyen iki çalıflma bölgesi (Ankara ve Zonguldak), tasfiyecili¤in baflını çe-ken iki eski MK üyesinden birinin, kendi önderlik anlayıflı ve prati¤inin yansıması bir sorumsuzluk ve kaba ihmalkarlık sayesin-de tümden tasfiye etmeyi baflardı¤ı çalıflma bölgeleri olmufltur. (Bir öteki tasfiyeci yöneticinin örgütsel iliflkileri sıfırlamayı baflar-dı¤ı bir di¤er temel çalıflma bölgesi (‹zmir) ise, ancak hemen konferans öncesinde bölgeye gönderilen bir üye tarafından temsil edilebilmifltir.) *** Solda Tasfiyecili¤in Yeni Dönemi bafllıklı de¤erlendirmede, EK‹M’in Ola¤anüstü Konferansımızla noktalanan örgütsel bunalım süreci, genel çerçevesiyle flöyle özetlenmektedir: “1987’de ortaya çıkan ve en büyük olanaksızlıkları altederek I. Genel Konferansı’nı toplamak aflamasına ulaflabilen EK‹M, yazık ki konferansla bafllayan bu yeni süreçte önüne koydu¤u görevleri gerçeklefltirmede baflarısızlı¤a u¤ramıfltır. EK‹M, kendini yaratan ilk atılımı, kendini gelifltiren yeni bir atılımla birlefltirememifltir. EK‹M, o güne kadarki geliflmesini esası itibarıyla ideolojik gelifl-mesine borçluydu. ‹deolojik geliflmenin gücüyle yaratılan güç ve olanakları örgütsel bakımdan en iyi biçimde düzenleyerek siste-matik bir politik faaliyet ve mücadeleye yöneltmek aflaması, aynı zamanda teori-pratik bütünlü¤ünün, EK‹M’in kendi teorik-ideolojik perspektiflerinin 141
maddi bir kuvvete dönüfltürme yetene¤inin pratik-te sınanaca¤ı bir aflama demekti. Beflinci yıla girifl de¤erlendir-mesinde de ifade edildi¤i gibi, EK‹M bunda belirgin bir zorlanma yaflamıfl, ‘kan uyumsuzlu¤u’ olarak tanımlanan olgu ortaya çıkmıfl-tır. Aynı de¤erlendirmede bunun asıl kayna¤ının önderlik planındaki zaafiyetler oldu¤u, giderilememesi, kan uyumsuzlu¤unun sürmesi durumunda hareketi sıkıntılara, giderek bunalıma itece¤i vurgu-lanmıfltı. EK‹M geride kalan yıl içinde önderlik planında do¤an tıkanmayı gideremedi ve bunun sonuçları giderek bir örgütsel bunalıma vardı.” (s.16) EK‹M I. Genel Konferansı’nın çalıflmaları kapsamlı bir gün-dem çerçevesinde gerçekleflmifl, ortaya De¤erlendirme ve Kararlar bafllı¤ı altında kamuoyuna sunulan ideolojik, politik ve örgütsel perspektifleri çıkarmıfltı. Bu konferans yeni bir hareket olan EK‹M’-n geliflme süreçlerinde gerçek bir kilometre taflıydı. O güne kadarki geliflmesi EK‹M’e nihayet bir siyasal örgüt kimli¤i kazandırmıfl, I. Genel Konferansını toplamak bunun somut bir ifadesi olmufltu. fiimdi EK‹M’in önünde onu parti öncesi bir siyasal örgütten ger-çek bir sınıf partisine ulafltıracak bir geliflme çizgisi uzanıyordu. De¤erlendirme ve Kararlar’da ifadesini bulan ideolojik, politik ve örgütsel perspektifler, bu geliflme çizgisinin temel ve taktik esaslarını içermekteydi. Hedefler yeterli açıklıkta, görevler ye-terli somutlukta belirlenmifl, örgütün önüne ideolojik, politik ve örgütsel tüm cephelerde yeni bir atılımı gerçeklefltirme görevi konmufltu. Özetle, EK‹M I. Genel Konferansı’nın sonuçları açık ve sa¤lam perspektifler, güçlü bir iddia, kuvvetli bir misyon bilinci demekti. Ne var ki ve ne yazık ki, EK‹M I. Genel Konferansı, bu perspektiflerin gerçeklefltirilmesine baflarıyla ve kararlılıkla önder-lik edebilecek, EK‹M’in iddiasını kendinde cisimlefltirmifl, onun misyonunun taflıyıcısı bir önderlik ekibini kendi içinden çıkarma-yı baflaramamıfltır. Geleneksel hareketten kopmufl ve tümüyle yeni temeller üzerinde kendini flekillendirmeye çalıflan bir harekete önderlik 142
etmenin tüm zorluklarına kararlılıkla katlanan, bu zorluklar karflı-sında iflin kolayına kaçmayan, sözde kolay çözümlere e¤ilim duy-mayan, aynı anlama gelmek üzere temel ideolojik ve ilkesel ko-numlarda ısrarlı, stratejik öncelikleri gözetmede kararlı, kendi içinde uyumlu ve anlaflmıfl bir kollektif önderlik ekibini kendi bünyesin-den çıkarmayı baflaramamak, örgütümüzün daha ilk oluflumundan beri süregelen temel bir zaafı olmufltur. Ola¤anüstü Konferansı-mız, oluflum süreçlerinin bafllangıcından alarak, bu temel zaafı bir çok yönüyle irdelemeye ve sonuçlar çıkarmaya bu nedenle özel bir önem vermifltir. Bu, EK‹M I. Genel Konferansının önemine uygun biçimde ve kapsamda ele almayı ihmal etti¤i bir temel sorundu. Her ciddi devrimci örgütte önderlik organının taflıdı¤ı özel kritik önem öl-çüsünde, ilk konferansımızın bu zaafı örgütümüze a¤ır bir faturaya dönüflebilmifltir. Önce görev ve hedeflerin gerçeklefltirilmesinde bir önderlik zayıflı¤ı olarak kendini gösteren olgu, hızla bir tasfiye-ci yozlaflma zemini haline gelebilmifltir. Bu zaafın yarattı¤ı a¤ır tahribat, EK‹M I. Genel Konferansı-nı izleyen dönemin kendine özgü zorluklarıyla orantılı olmufltur. Bu, gerek genel siyasal koflullar, gerekse EK‹M’in geliflme süreci-nin girdi¤i yeni evrenin kendi sorunları bakımından gerçekten ciddi zorluklarla dolu bir dönemdi. ‘90 yılının kitle kaynaflmaları büyük umutlar yaratmıfl olmakla birlikte, yeni dönemin karflı-devrim cephesinden bir karflı-saldırı dönemi olaca¤ı, I. Genel Konferansımız tarafından daha baflından tespit edildi. Do¤u Avrupa’daki çöküflün Arnavutluk’ta utanç verici bir çöküntüyle noktalanmasının, Körfez savaflında emperyalist pervasızlı¤ın, iflçi hareketinin tam bu günlerde karflı karflıya kaldı¤ı kapsamlı saldırıya tepkisizli¤inin, tüm bu olayların devrimci hare-ketin zayıf ö¤eleri üzerinde kaçınılmaz olarak geriletici etkileri olacaktı. Fakat I. Genel Konferansımız bundan ötesini gördü. Politik olayların genel seyrinin ve kitle hareketlili¤inin “gözle görülür hale getirdi¤i Türkiye’nin devrimci olanakları, Türk 143
burjuvazisini ifli sıkı tutmaya, baskı ve teröre dayalı temel politikalar yede¤inde, onları tamamlayacak bir biçimde bazı yeni taktikler ve yöntemler izlemeye yöneltmifl bulunuyor” de¤erlendirmesini yaptı. Karflı-devrimin buna iliflkin amaç ve hedefleri konusunda açık uyarılarda bulundu: “Konferansımızın çalıflmalarını sürdürdü¤ü günlerde ilk ö¤eleri açıklanan ‘Kürt reformu’ ve 141-142. maddelere iliflkin de¤ifliklik planı, bu çerçevede bir anlam taflımaktadır. Bu yeni giriflimin en belirgin hedefi, gerek Türkiye genelinde gerekse Kürdistan’da solun reformist ya da reformizme e¤ilimli kesimleri düzen legalitesi içine alınıp ehlilefltirilirken, devrimci çözümlerde ve iktidar pers-pektifinde, bunun bir gere¤i olarak da ihtilalci örgütlenme ve yön-temlerde ısrar eden kesimleri tecrit edip ezmeyi kolaylafltırmaktır.” (De¤erlendirme ve Kararlar, s.46) Burada konferansımızı izleyecek dönemin dıfl zorluklarına ilifl-kin açık bir perspektif yansımaktadır. Ne var ki aynı konferansı-mızın seçti¤i Merkez Komitesi’nin bir bölümü daha iflin baflında, bu zorlukları gö¤üsleyecek, örgütün ideolojik ve taktik perspek-tiflerinde kararlılık gösterecek, bu zorluklar ortamında ve hareketin belirlenmifl çizgisi do¤rultusunda örgüte önderlik edecek kimli¤e, kiflili¤e, kapasiteye ve özgüvene sahip olmadı¤ını göstermekte gecikmemifltir. Siyasal koflullardan gelen güçlüklerin ve basıncın bu unsurlar üzerindeki etkisi, kendi gücüne güvensizlik, atalet, iddiasızlık biçiminde baflgöstermifl ve utanç verici bir ideolojik da¤ılmaya varmıfltır. Benzer her durumda oldu¤u gibi, dikkatler kendi dıflına kaymıfl ve bu çerçevede liberal birlik e¤ilimleriyle legalist çözümler kolaycılı¤ına varmıfltır. Konferansta ortaya konulmufl örgüt iradesini kaba bir biçimde çi¤neme, örgüte ve örgütsel sorumluluklara yabancılaflma, bunun öteki yüzü olmufltur. Özetle, I. Genel Konferansımızı izleyen dönemde karflıdevri-min kendini en fliddetli biçimde hissettiren basıncının EK‹M Mer-kez Komitesi’nin bir bölümü üzerindeki ilk yankısı gerçek bir yalpalama olmufl, bu ideolojik da¤ılmaya varmıfl, giderek liberal tasfiyecili¤in bugünkü zeminini döflemifltir. 144
(EK‹M saflarında boyveren bu liberal tasfiyecili¤in bafl kiflisinin, 12 Eylül’ü izleyen karflı-devrim döneminde solda boyveren liberal tasfiyeci odaklar-dan birinin de bafl kiflilerinden biri ve kendi deyimiyle “gevflek bir yurtdıflı grubu”nun baflı olmasını, bugünkü olayların ıflı¤ında bir rastlantı saymıyoruz. Kuflku yok ki böyle ö¤elerin EK‹M saf-larına kabul edilmesinin siyasal sorumlulu¤u örgütümüzündür ve bizim bundan çıkaraca¤ımız önemli dersler vardır.) I. Genel Konferansımızı izleyen dönemin EK‹M’e özgü iç cephesine gelince. Bu alandaki sorunlar ve görevlerin oluflturdu¤u güçlükler de önderli¤in ideolojik-politik konumu ve sa¤lamlılı¤ı için gerçek bir sınav alanıydı. Bu güçlükler herfleyden önce, EK‹M’in bütünüyle yeni temeller üzerinde geliflmek perspektifine sahip yeni bir hareket olmasından kaynaklanmaktaydı. O güne kadarki geliflme süreci içinde esası itibarıyla ideolojik geliflmesi sayesinde biriktirdi¤i güçleri, en iyi flekilde düzenleyip örgütlemek ve tespit edilmifl siyasal görevlere yöneltmek, konferansın hemen ardından EK‹M’i bekleyen en temel ve en acil görevlerden biri, birincisiydi. Bu aynı zamanda geleneksel küçük-burjuva devrimci hareketten köklü bir ideolojik kopufl yaflamıfl olan yeni bir hareke-tin, buna uygun bir örgütsel yapı, politik faaliyet ve mücadele prati¤ini gerçeklefltirme kapasitesi ve yetene¤inin sınanaca¤ı bir görev alanıydı. ‹deolojik kavrayıfllar, politika ve örgüt prati¤inin gerçekleflmesi sürecinde sınavdan geçecekti. ‹deolojik geliflme süre-ci içinde fikir planında anlaflmıfl görünen kadroların, iflin lafzında mı yoksa devrimci özünde mi birlefltikleri bu dönemin faaliyeti içinde açı¤a çıkacaktı. Hareketin tümü için bir sınavdı bu. Ama I. Genel Konferans’ın seçmifl bulundu¤u Merkez Komitesi için bu daha da özel bir sı-navdı. O bir önderlik organıydı; EK‹M’in bu do¤rultudaki ge-liflmesine önderlik etmek ve yönetmek sorumlulu¤u ile yüzyüze idi. ‹deolojik geliflmeyi kendine uygun düflen bir politik ve örgüt-sel geliflmeyle ete kemi¤e büründürmek, onun görev ve sorumlu-lu¤unun asıl kapsamıydı ve merkezi yönetici 145
organ olmasının getirdi¤i genifl yetkilerinin asıl çerçevesiydi. Fakat yazık ki, yeni Merkez Komitesi’nin sonradan içinden tasfiyeci elebaflların çıktı¤ı bir bölümü, bu denli zorlu bir görevin yanına bile yanaflmadı. Bunlar, EK‹M için henüz bafllayan ger-çek bir siyasal pratik evresinin daha ilk adımında, EK‹M çizgisi-nin özüne yabancı olduklarını, onunla hiç de gerçek manada bir-leflemediklerini, o güne dek tapındıkları görüflleri yalnızca içerik-siz sözkalıpları düzeyinde anladıklarını ortaya koydular. Bugün, EK‹M’i EK‹M yapan herfley üzerinde tepinme düflkünlü¤ünün bir parçası olarak, ideolojik çizgimizi “bofl söz kalıpları” olarak niteliyorlar. Bununla aslında EK‹M çizgisine iliflkin dünkü ger-çek kavrayıfllarını bilince çıkarmıfl oluyorlar. EK‹M’in ideolojik çizgisinin geliflmesine bir nebze dahi katkıları olmayan, yalnızca kapıldıkları umutlar çerçevesinde bu çizgiye ruhsuzca tapınan ve anlamına nüfuz etmeden ezbere tekrarlayan bu ö¤eler, bugünkü umutsuz ruh halleri içinde bu çizgiyi tepiyorlar ve ondan “söz kalıbı”ndan öte bir fley alamadıklarıyla kendilerini ele veriyorlar. EK‹M I. Genel Konferansı sonrası süreç, dıfl ve iç zorlukların EK‹M üzerinde oluflturdu¤u birleflik basınç altında, bazı EK‹M “yönetici”lerinin yeni bir hareketi tüm zorluklara ra¤men yaratma-nın dinamik ve sürükleyici ö¤eleri de¤il, eski geleneksel hareke-tin geliflme süreci içindeki yeni bir harekete bir süre için katılma gücü bulabilen kalıntıları oldu¤u gerçe¤ini açı¤a çıkarmıfltır. Bu unsurlar ilerleme dinamizmi gösteremedikleri için geriye düflmüfl-ler, olayların seyri içinde düflkünleflmifller, bu sürecin son safhasın-da ise EK‹M’e karflı gerici bir tasfiyeci güruha dönüflmüfllerdir. *** fiüphe yok ki EK‹M’de ortaya çıkan tasfiyecilik solun gene-linde yeni bir tasfiyeci çürümeye yolaçan flu son iki yılın kendine özgü koflullarıyla sıkısıkıya ba¤lantılıdır. Bu koflullar öncesiyle iliflki içinde Solda Tasfiyecili¤in Yeni Dönemi (EK‹M 6. Yılında) bafllıklı de¤erlendirmede irdelenmifltir. Bu, EK‹M’deki tasfiyeci-li¤in kavranmasını kolaylafltıran genel 146
çerçeveyi de vermektedir. Fakat bizzat aynı de¤erlendirmede de ifade edildi¤i gibi, bu koflulların ve bunun solda yolaçtı¤ı tasfiyeci e¤ilimlerin EK‹M’de de yankısını bulması, EK‹M’in kendi zaafları ve zayıflıkları te-melinde olanaklı olabilmifltir. Bu zaaflar ve zayıflıklar, birikip yo¤unlaflıp içinde bulundu¤umuz bu evrede belli unsurların flahsın-da bir tasfiyeci kimlik ortaya çıkarmıfl olmakla birlikte, hiç de yeni de¤ildir. Tersine EK‹M’in ilk oluflum evresinden ve geliflim özelliklerinden kök almaktadır. EK‹M buna iliflkin de¤erlendir-melerini kamuoyuna ayrıca sunacaktır. Önderlik sorunu da dahil genel olarak EK‹M’in sorunu, ge-leneksel hareketten kopmayla ortaya çıkan yeni bir hareketi her cephede gelifltirmek, yeni temeller üzerinde varetmek sorunudur. EK‹M, bu iddialı ve zorlu sürece, zorluklarla dolu bir tarihsel kesitte, en az hazırlık ve en sınırlı güçlerle girmifltir. Bu onun yafladı¤ı geliflme güçlüklerinin genel zeminidir. Bu genel zemindir ki, hareketi flekillendirmekle yüzyüze olan ilk kadroların bir kısmını süreç içinde bunaltıp eleyebilmifltir. EK‹M’in öznel zaafları ise bunu kolaylafltırmıfltır. EK‹M, geliflmesinin daha ilk anından itibaren temel önemde bir zaaf gösterdi. Kendisine kopma, yeni bir hareket olarak ileriye çıkma olana¤ı veren nesnel ve öznel etkenleri sürekli irdeleyip de¤erlendirdi¤i halde, tersinden olarak, kendi geliflmesini sınırlayan ve bozan nesnel ve öznel etkenleri yeterince irdeleyip de¤erlen-diremedi. Bu onu buna iliflkin ihmal ölçüsünde savunmasız bıraktı ve bir zaaf alanı olarak rol oynadı. Geçmifle egemen küçük-burjuva devrimcili¤ini bilince çıkar-mak ve onunla mücadele içinde kendini gelifltirmek, EK‹M’in temel bir üstünlü¤ü idi. Fakat bu üstünlü¤ün ortaya çıkardı¤ı ilk güçler, tam da bu aynı geçmiflin ürünüydüler, onun tarafından flekillendirilmifllerdi. Bu olgu, küçük-burjuva devrimcili¤inin ideolojik platformuna, mücadele ve örgüt anlayıflına, gelenek, zihniyet ve alıflkanlıklarına karflı genel planda yürütülen mücadeleyi, hareketin kendi iç cephesinde 147
de aynı fliddet ve kararlılıkla sürdürmeyi gerektiriyordu. Bu ihtiyaç ve görev aslında erken bir tarihte ifade de edilmiflti. Örne¤in: “EK‹M, yeni bir ideolojik konumu ifade ediyor olsa da, bu hareketi oluflturan kadroların, insan malzemesi-nin, geçmifl siyasal ve örgütsel pratikten geldi¤ini, uzun yıllar geçmifl çizgiyle e¤itildi¤ini, eski örgütlerin alıflkanlıklarıyla yo¤rul-du¤unu unutmamak gerekir. ... Geçmiflin siyasal ve örgütsel pra-ti¤inden bize miras kalan kusur ve alıflkanlıkların zamanla aflı-labilece¤i gerçe¤i, zamana dönük kaderci bir bekleyifli de¤il, geç-miflin kalıntılarına karflı bilinçli ve sürekli bir mücadeleyi gerekti-rir.” (Ekim, sayı:15, Aralık 1988) ‹ç mücadele ve dönüflüm ihtiyacına iliflkin bu açık perspektif, sonuç alıcı bir müdahale ve mücadele prati¤i haline gelememifltir EK‹M içinde. Bu mücadele eksik, zayıf, sınırlı ve kesikli kalmıfltır. Bu, EK‹M’in genel planda mücadele konusu etti¤i küçük-burjuva devrimcili¤ine bizzat kendi içinde bir yaflama alanı bırakması demekti. Bunun tahrip edici etkisi tepeden tabana tüm örgütte yaflayagelmifl, iç ve dıfl güçlüklerin kesiflti¤i ilk uygun ortamda, tasfiyecili¤in yeflerdi¤i bir zemine dönüflebilmifltir. Öte yandan EK‹M’in geliflme süreci, aynı zamanda, soldaki tasfiyecili¤in her çeflitine karflı kesintisiz bir mücadele süreci olmufltur. Fakat e¤er buna ra¤men o geliflmesinin ileri bir afla-masında ve üstelik bir kısım yönetici kadrosunun flahsında kendi içinde bir tasfiyeci e¤ilimle yüzyüze kalmıflsa, bu açık ve dikkate de¤er olgu, EK‹M’in tasfiyecili¤e karflı mücadelesinin belli bir alanda son derece zayıf kaldı¤ına iflaret eder. Bu, bir kez daha EK‹M’in kendi iç alanıdır. Devrimci hareketin genelinde yafla-nan tasfiyeci sürece karflı açık ve kararlı bir mücadele yürüten hareketimiz, bu aynı sürecin saflarımızda kaçınılmaz olarak yankı bulaca¤ı gerçe¤ini yeterli açıklıkta hesaba katamamıfltır. Bu belli bir rehavete yolaçmıfl, bugünkü liberal savrulmanın daha bafllangıç-ta varolan köklerine ve sonraki süreç içinde kendini belli biçimlerde ortaya koyan ilk belirtilerine karflı verilmesi gereken açık ve sonuç alıcı 148
mücadeleyi ihmal etmeye götürmüfltür. ‹flin aslında soldaki tasfiyeci cereyanın EK‹M’de yankı bul-ması ilk de¤ildir. Bu yankı, bugün saflarımızın dıflına düflmüfl bir kısım baflka ö¤elerde, tam da bugünkü biçimiyle, ayrım çizgilerini silme, liberal birlikçilik ve legalist e¤ilimler olarak ifade bulmufltur. Fakat 1987-90 dönemi, dünyadaki ters geliflme-lere ra¤men Türkiye’de kitle hareketlili¤i dönemiydi. EK‹M ise ilk güçlü ideolojik mevzilerini oluflturmufltu ve bununla güç top-luyordu. Bu iki avantaj zayıf ö¤elerin tasfiyeci e¤ilimlerinin kolayca bertaraf edilmesi olana¤ı sa¤lıyordu EK‹M’e. Fakat tam da bu kolaylık iç ideolojik mücadelede rehavete yolaçan bir etken haline gelebilmiflti. Öte yandan, EK‹M’in bu avantajlardan gelen gücü, saflardaki potansiyel tasfiyeci e¤ilimleri dizginliyor, geriletiyor, uykuya yatırıyordu. Tasfiyecili¤in yeflerdi¤i bir baflka alan, EK‹M’in kendi ideolojik geliflmesi ile örgütsel geliflmesi arasında gerekli uyumu kuramama-nın yarattı¤ı sorunlardır. Bunun ayrım çizgilerini silmede ifadesini bulacak bir liberal ideolojik da¤ılma alanına dönüflebilece¤ine, EK‹M daha bir yıl önceden, beflinci yıla girifl de¤erlendirmesinde iflaret etmifltir. Bugün gerçekleflen ise bu olmufltur. Asıl olumsuz etkisini I. Genel Konferans’tan sonra ortaya koymufl olmakla birlikte, bu uyumsuzlu¤un kökleri de hareketin bafllangıç evresindedir. EK‹M’in yafladı¤ı ideolojik sıçramanın hareketi flekillendirmek sorumlulu¤u üstlenmifl tüm yönetici kadro-ları aynı biçimde kucaklayamaması, politik ve örgütsel önderlik sorumlulu¤u üstlenmifl bir kısım kadroların flahsında ciddi sorun-lara yolaçmıfl ve örgütsel geliflmeyi zaafa u¤ratmıfltır. Bu nedenledir ki, örgüt sorunu, EK‹M’in bu en güçlü alanı aynı zamanda onun için bir sorunlar ve zaaflar alanına dönüfle-bilmifltir. EK‹M’in geliflme süreçlerini de¤erlendiren temel belgelerin önemle altını çizdi¤i bir temel olgu var: EK‹M’i ortaya çıkaran sürecin ilk hareket noktası geleneksel hareketin anti-leninist kü-çük-burjuva örgüt ve parti anlayıflını sorgulamak ve bunun 149
karflı-sına leninist parti ve örgüt anlayıflını çıkarmak olmufltur. Buradan hareketle sınıfsal kimlik, bakıflaçısı ve giderek teorik ve programa-tik temelin sorgulanmasına ve elefltirisine ulaflılmıfl, EK‹M’i geleneksel hareketten kopmaya bu zincirleme süreç ulafltırmıfltır. (Bkz. Örne-¤in, EK‹M’in Do¤uflu ve Örgütsel fiekillenifli Üzerine, De¤erlen-dirme ve Kararlar, s.277-305) Bir ikinci temel olgu canalıcı bir ilkesel kavrayıfla iliflkindir. EK‹M çıkıflından itibaren teori-pratik bütünlü¤ü üzerinde döne döne durmufl; “Bu bütünlü¤ün temel, olmazsa olmaz koflulu örgüt-tür. Teori, taktik ve örgüt bütünlü¤ü ancak ve yalnızca örgüt aracı-lı¤ıyla gerçeklefltirilebilir”, temel kavrayıflı ile hareket etmifltir. Üçüncü temel olgu ise ikincisinin uzantısıdır. EK‹M, “sa¤lam temellere dayalı bir ihtilalci örgüte ve ancak böyle bir örgüt sa-yesinde her koflul altında kesintisiz olarak sürdürülebilecek olan sistemli bir politik-pratik çabaya sahip olmaksızın” tüm ideolojik-politik iddiaların havada kalaca¤ı düflüncesine kararlılıkla sarılmıfl-tır. Bu nedenledir ki, legalizm furyasının dorukta oldu¤u ve 20 yıllık geleneksel hareketlerin kolay güç toplamak kaygısıyla legal dergilere sarıldıkları bir sırada, en zor yolu seçmifl, illegal bir yayın organıyla ifle bafllamıfltr. Bunu ihtilalci bir örgütü yaratmanın temel bir aracı ve yöntemi olarak görmüfl, ilk sayısının baflyazısının son satırlarında, bu bilinçli ve cüretli tercihi flu kuvvetli sözlerle ilan etmifltir: “Ekim, bu gerçeklerin bilinciyle ve ihtilalci bir proletarya hareketinin sınıf örgütünün geliflim ekseni olmak hedefiyle illegal olarak çıkıyor.” EK‹M, Türkiye devrimci hareketinin geçmifl ve o günkü gerçeklerinin bilinci ve elefltirisiyle bu yolu tuttu¤u sırada, henüz yola çıkmıfl yeni bir hareket olarak kadro, güç ve imkan bakımından düflünülebilecek en elveriflsiz bafllangıç koflullarına sahipti. Bu sa¤lam perspektif ve politika sayesindedir ki, bugün tüm kusurlarına ra¤men Türkiye’de tümüyle ayrı bir konuma sahip EK‹M isimli bir örgüt vardır ve 20 yıllık örgütler eriyip yok olurken, o içindeki tortulardan arınarak yolunu yürüyor. 150
Ama bu temel olgulara ve onlar sayesinde bugün ulaflılan sonuçlara ra¤men, yine de örgüt sorunu, EK‹M’in bu en güçlü alanı, aynı zamanda onun için gerçek bir zaaf alanıdır. Bu zaafın anlamı ve kapsamı, Beflinci Yıl de¤erlendirmesinde (Ekim, sayı:49, Ekim 1991) ve Komünist Bir Siyasal Sınıf Örgütü ‹çin bafllıklı henüz kamuoyuna yayınlanmamıfl örgüt içi belgede (Mayıs 1992) ortaya konmufltur. Politik faaliyet ve örgütsel flekillenme alanında kendini ortaya koyan bu zaafın gerisinde ise, her iki belgede vurgulandı¤ı gibi bir önderlik zaafı vardır. Yeni bir hareket olarak EK‹M’in temel bir yetersizli¤i, yafladı¤ı ideolojik geliflmeyi ve ortaya koydu¤u temel iddiayı kiflili¤inde somutlamıfl, ideolojik geliflme ile somut örgütsel geliflmeyi birarada gerçeklefltirecek bir önderlik ekibine sahip olamaması, zaman içinde de bunu çıkarmayı baflaramamasındadır. Hareketin bafllangıç döneminden kaynaklanan bu yetersizlik, I. Genel Konferansımızın ardından hızla gerçek bir zaaf alanına dönüflmüfl, o güne kadar örgütsel flekillenme ihtiyacına yanıt veremeyen örgüt yöneticileri, bu andan itibaren örgütün ideolojik perspektiflerinden, iddiasından ve misyonundan uzaklaflma sürecine girmifllerdir. Bunun pratik sonuçları örgütü sahipsiz bırakmak olmufl, ideolojik da¤ılmayı tamamlayan bu kaba sorumsuzluk, çok geçmeden bugünkü tasfiyeci kimli¤in flekillendi¤i bir zemine dönüflmüfltür. Böylece Ekim I. Genel Konfransı tarafından aynı zamanda bir “örgütsel atılım” dönemi olarak tanımlanan son birbuçuk yıl, örgütsel sorunların birikti¤i, zamanında yapılmıfl bir uyarıdaki ifadeyle, ideolojik gelifl-me sayesinde kazanılmıfl ve biriktirilmifl güçlerin örgütsel bece-riksizlik nedeniyle heba edildi¤i bir döneme dönüflmüfltür. Bu tahribat konusunda fikir edinebilmek için, bu süre içerisinde, bu-gün tasfiyeci olan iki eski yöneticinin temel çalıflma bölgelerinin tasfiye oldu¤unu hatırlatmak bile yeterlidir. *** EK‹M’in geçmiflten beri süregelen zaafları ve yetersizlikleri tasfiyecili¤e uygun bir yeflerme zemini yaratmıfl olmakla 151
birlikte, I. Genel Konferansımız sonrasında bunlara eklenen yeni zaaflar, duruma zamanında bir müdahaleyi geciktirerek sorunu a¤ırlafltırmıfltır. Bu zaafların en önemlisi, çıkıflından itibaren EK‹M’in en temel de¤erlerinden ve silahlarından birini oluflturan açıklık ilkesinin çi¤nenmifl olmasıdır. EK‹M I. Genel Konferansı çalıflmalarını fiubat 1991 sonunda tamamladı. Bu konferansta seçilmifl Merkez Komitesi’nin hareketin politik ve örgütsel faaliyetini yönetmek görev ve sorumlulu¤unu üstlenmifl bölümü, ilk toplantısını 1991 Mayısı’nda yaptı. Daha bu ilk toplantısında yaptı¤ı ilk ve tek gerçek ifl ise, örgütün iradesi-nin gerçekleflti¤i en üst platformu, kendisini seçmifl ve yürütece¤i faaliyetin ideolojik, politik, örgütsel çerçevesini ve do¤rultusunu belirlemifl örgüt konferansını, onun çalıflmalarını “yalana çevirmek” oldu. Kendisini bizzat seçmifl, görev ve yetkilerle donatmıfl bir örgüt konferansına karflı alınmıfl bu efli benzeri görülmedik tutum, ilgili MK bölümü için bir siyasal iflas göstergesi olmanın ötesin-de, içlerinden ikisi için EK‹M’in ideolojik platformundan ve politik misyonundan kopma do¤rultusunda atılmıfl bir ilk kocaman adımdı. Bu adımın ilk sonuçları, örgütün merkezi önderlik sorumluluklarını bir yana itmek, hareketin önündeki görevlere ve elindeki güçlere sırtını dönmek, gözünü dıflarıya dikmek ve bu çerçevede kendi sorumluluklarını birlik politikasına ihale etmek olmufltur. Bafllangıçta bunun için masum bir alan seçilmifl, konferansın ayrıntılarıyla tartıfltı¤ı ve dayatılan koflullar nedeniyle kesin bir biçimde reddetti¤i “Kurtulufl Hareketi” çevresiyle birlik gündeme alınmıfltır. ‹lgili MK bölümü sayesinde örgütümüzü bir yıl meflgul eden ve sonunda kaba bir iflasla noktalanan bu özel olayın sembolik anlamı fluradadır. ‹deolojik bakımdan belirsiz ve kaypak, örgüt kimli¤inden yoksun bu çevreyle, ancak onların EK‹M çizgisinde, EK‹M çatısı altında ve EK‹M örgütü içinde özüm-senmeleri temelinde birlik yapılabilirdi. Konferansın çizdi¤i çer-çeve özü itibarıyla bunu emrediyor ve eflit koflullarda bir birli¤i net bir biçimde reddediyordu. Bunun gerisinde kalan her birleflme formülü, EK‹M’in ideolojik 152
platformunu, kimli¤ini ve misyonunu tartıflmalı hale getirmek olacaktı. Nitekim MK’nın ilgili bölümünün KH çevresi ile birlik girifliminin kendileri için sonucu bu olmufltur. Fakat tüm bunlardan örgüt ancak tam bir yıllık gecikmeyle haberdar olabilmifltir. Bunun zamanında yapılamaması tasfiyeci da¤ılmanın örgüt üzerindeki tahrip edici etkisini artırmıfl, örgüt zamanında buna müdahale olana¤ından yoksun bırakılmıfltır. Tümü oldu¤u gibi kamuoyuna sunulacak MK içi yazıflmaların tanıklık etti¤i gibi MK’nın bir grubu, örgüt ilkelerinin suç derecede çi¤-nenmesi demek olan bu kapalılı¤ı kırmak için her safhada çaba göstermifl, fakat nedenleri ne olursa olsun sonuçta bunu baflarama-dı¤ı ölçüde, ortaya çıkan suçun sorumlulu¤una bir yönüyle ortak olmufltur. Devrimci bir örgüt yaflamının kurulup korunmasında, örgü-tün ve örgüt çizgisinin karflı karflıya kalaca¤ı iç ve dıfl saldırıla-rın örgütün tüm güçleri seferber edilerek gö¤üslenmesinde, açıklık ilkesinin, Lenin’in “Iflık, daha çok ıflık!” fliarının taflıdı¤ı mu-azzam devrimci önem, EK‹M’in son bir yıllık deneyimi ile yeni-den kanıtlanmıfltır. Örgütümüz bu ilkenin çi¤nenmesine bir daha olanak tanımamak kararlılı¤ındadır. fiu ana kadar örgüte sunulmufl bulunan ve son bir yıllık iç örgütsel süreçlerimize ıflık tutan her-fley konferansımız sonrasında oldu¤u gibi devrimci kamuoyuna sunulacaktır. *** EK‹M, kamuoyuna Solda Tasfiyecili¤in Yeni Dönemi bafllıklı bir broflür olarak sunulan 6. yıla girifl de¤erlendirmesinde, solda yaflanmakta olan tasfiyeci erozyonun son iki yılın kendine özgü koflulları ve sorunları içinde aldı¤ı yeni biçimleri tahlil etmektedir. Bu de¤erlendirme tüm temel noktalarda içimizde yefleren liberal tasfiyecili¤e de ıflık tutmaktadır. ‹çimizdeki tasfiyecilik aynı koflulların ve aynı sorunların bir yan ürünü olmufltur. Benzer-lik yalnızca aynı koflulların ürünü olmakta de¤il, fakat daha da önemlisi, bunun besledi¤i ideolojik, politik ve örgütsel e¤ilimlerin paralelli¤inde de kendini göstermifltir. Bunu flaflırtıcı bulmuyoruz. Zira bugün içimizde 153
tasfiyecili¤in taflıyıcısı olan ö¤eler, tam da geleneksel sol hareketin o geleneksel ideolojik platformundan, politika ve örgüt anlayıflından, zihniyet ve alıflkanlıklarından kök-lü bir biçimde kopmayı baflaramayanlardır. Zor koflullar içinde do¤an fakat büyük umutlar yaratan EK‹M, bir süre için bu ö¤elere de umut vermifl, onları beraberinde sürüklemifltir. Fakat siyasal koflullardaki a¤ırlaflmanın örgütümüzün geliflme süreçlerindeki ilk güçlüklerle kesiflti¤i yerde, bu kifliler geçmiflten kopamadıklarını, EK‹M’le bütünleflemediklerini göstermekte gecikmemifllerdir. Önemsiz gibi görünen sorunlarda kendini ortaya koyan kaymaların yarattı¤ı kaygan zemin, hızla kendi içinde bir mantıksal bütünlü¤e varmıfl, onları EK‹M öncesinde bulundukları yerlere, halkçı oportünizmin o bugün artık yalnızca bir tasfiyeci yozlaflma zemini olan ideolojikpolitik mevzilerine savurmufltur. Aydın oportünizmi ile halkçı oportünizmin bugüne kadar elefltiri adına EK‹M’e yöneltti¤i ne varsa, geriye düflen bu ö¤elerin elinde bugün EK‹M’e karflı bir “platform”a dönüfltürülmüfltür. Bu bir ideolojik da¤ılma ve iflas platformudur. Tüm temel noktalarda EK‹M’in ideolojik platformundan kopma, örgüte ya-bancılaflma, sınıfa güvensizlik, özgüven duygusunu ve misyon bilincini yitirme, bu da¤ılma ve iflasın birbirine eklenen, içiçe oluflan halkalarıdır. Tasfiyecilik ideolojik çöküntüsünü, EK‹M ile geleneksel halkçı-devrimci hareket arasındaki temel ideolojik-programatik ayrım çizgilerini silme girifliminde ortaya koymaktadır. EK‹M I. Genel Konferansı belgelerinde, bugün tasfiyeci saldırının ana hedefi olan bu ayrım çizgilerinin özü ve niteli¤i flöyle tanımlanır: “Halkçı bir ideoloji ve küçük-burjuva bir toplumsal kimlikle karakterize olan geçmifl devrimci hareketten bir kopma olarak ortaya çıkıfl, hareketimizin en belirgin özelliklerinden biridir. Halkçılıktan bu kopufl, özü ve niteli¤i bakımından, teoride ve pratikte küçük-burju-va sosyalizminden proleter sosyalizmine bir geçiflti hiç kuflkusuz.” (De¤erlendirme ve Kararlar, s.14) Aynı yerde net bir biçimde ifade edilmektedir 154
ki, EK‹M’in yafladı¤ı ideolojik sıçramanın iki temel ve dinamik ö¤esi, “marksist dünya görüflünün proleter sınıf özü ve devrimci yöntemi konusunda ulafltı¤ı açıklıklar” olmufltur. ‹lki halkçılı¤ı anlamanın ve aflmanın itici gücü olurken, ikincisi onun dogmatik donmufl kalıplarını ve önyargılarını bir bir kırıp geride bırakma olana¤ını sa¤lamıfltır. EK‹M’in proleter sosyaliz-minde ifadesini bulan ideolojik, politik ve örgütsel kimli¤i, bu temel üzerinde ve bu çaba içinde flekillenmifltir. Saflarımızda ortaya çıkan tasfiyecilik ise, EK‹M’i Türkiye solunun sosyalist devrim programını savunan bir yeni grubu sanmakta, öyle algılamakta, buna indirgemektedir. EK‹M’i sol hareketin “41. grubu” olarak sıradanlafltırma tasfiyeci e¤ilimi ve girifliminin gerisinde bu kavrayıfl yatmaktadır. Tasfiyeci iflas “platformu”nun en ayırdedici unsurlarından biri olan liberal birlikçilik düflüncesi de bu çerçevede temellendirilmektedir. Tasfiyeci düflünüfl tarzına göre, “lafta ne derlerse desinler” devrimci hareketi oluflturan tüm gruplar kapitalizme karflı sosyalizm için mücadele etmektedirler ve bölünmüfl bir “genel sosyalist hareket”i oluflturmaktadırlar. Bu, Türkiye solunun liberal tasfiyeci çevrelerinin o çok bilinen liberal argümanıdır. EK‹M’in ideolojik konumu sosyalist devrim programına indirgenince ve bu programatik ayrım da sokaktaki adam “sa¤duyusu”nu aflma-yan bir muhakeme tarzıyla aflılınca, liberal tasfiyeci “platform” için genifl bir birlik alanı ve olana¤ı kendili¤inden do¤maktadır. Gerçekte ise deneyimlerin hep kanıtladı¤ı gibi bu bir ideolojik omurgasızlaflma, politik kimli¤ini ve misyonunu yitirme, yitip gitme alanıdır. Bu bir da¤ılma ve iflas alanıdır. Solda liberal birlikçilik e¤iliminin büyük güç kazandı¤ı evre ile bunun EK‹M saflarında yankı bulması zaman dilimi olarak tamı tamına örtüflmektedir. Bu, 1987’de hız kazanan kitle hareket-lili¤inin doru¤u 1990 yılını hemen izleyen o hız kesme ve nispi gerileme evresidir. Örtüflme liberal birlik e¤iliminin gerekçelen-dirilmesinde de görülmektedir. Bugün tasfiyecilik biçimini alan EK‹M saflarındaki liberal birlikçilik 155
e¤iliminin kendine özgü yanı ise, onun bir ideolojik da¤ılmadan do¤maktan çok, böyle bir da¤ıl-maya gidip varmasıdır. Bizdeki tasfiyecilik, ayrım çizgilerinin siliklefltirilmesinden birlik sorununa varmamıfl, daha çok tersinden yolalmıfl, birlik sorununu kendisi için hızlı bir biçimde geriye düflmenin bir e¤ik düzlemi haline getirmifltir. Tasfiyecili¤in taflıyıcısı olan ö¤elerde öteden beri izlenegelen ideolojik zayıflık ve yalpalama ile EK‹M’in ideolojik cereyanı altında geri plana düflmüfl geçmiflin liberal-halkçı ideolojik önyargıları, bu e¤ik düzlemin hızlı bir biçimde oluflmasının kayna¤ı olmufl, ifli hayli kolaylafltı-rıcı ve hızlandırıcı bir rol oynamıfltır. Sınıfa yabancılaflma ve güvensizlik, tasfiyeci ideolojik da¤ılma ve politik iflasın bir öteki temel alanıdır. Bu yabancılaflma ve güvensizlik, EK‹M’in sınıf yöneliminden, bu yönelimde ifadesini bulan politik ve örgütsel perspekiflerden kopmaya, popülist gelene¤in en ilkel önyargılarına kaba bir dönüfle yolaçmıfltır. Bu “parti güçleri” adı altında solun mevcut yıpranmıfl güçleri üzerine politika yapma ile “sınıf temelinden ba¤ımsız” sözde bir “profes-yonel devrimci çekirdek” örgütlenmesi düflüncelerinde ifadesini bulmufltur. Bunlardan ilki, o liberal birlikçilik politikasının yefler-di¤i alandır; ikincisi ise, sol hareketin 20 yıllık sınıfdıflı mezhepçi-bürokratik örgüt anlayıflına çekilmifl yeni bir ciladır. Tasfiyecile-rin sınıf heyecanı ve yönelimi 1987-90 döneminin genel sol modasının o köksüz ve yüzeysel sınırlarını aflamamıfl, son iki yılın nispi durgunlu¤u bu heyecanı ve yönelimi hızla “demode” etmifl, sınıfa yabancılaflma ve güvensizlik, eski halkçı argümanlar eflli¤inde yeniden önplana çıkmıfltır. ‹flçi sınıfına yabancılaflma ve güvensizlik, Türkiye sol hareke-tinin temel bir karakteristi¤i ve tarihsel bir gelene¤idir. Zaman içerisinde incelmifl, kılık de¤ifltirmifl, farklı teori ve anlayıfllarda ifade bulmufl, fakat hep yaflayagelmifltir. EK‹M’in ortaya çıkıflı bu ideolojik-politik gelene¤e büyük bir darbe olmufltur. EK‹M bu gelene¤e vurarak ve popülist önyargıları parçalayarak, Mark-sizm-Leninizmin özü demek olan proletaryanın 156
tarihsel rolü dü-flüncesini bofl bir soyut söz olmaktan çıkarmıfl, politik ve örgütsel perspektiflerini bu temel teorik kavrayıfl çerçevesinde flekillen-dirmifltir. Bu halkçı ideolojiden kopuflun en temel halkalarından biri olmufl, bu soruna iliflkin kavrayıflı EK‹M’in marksist-leninist kimli¤inin temel tafllarından birini oluflturmufltur. Tasfiyecilik EK‹M’in ideolojik geliflmesinin dinamik özünü kavramadaki yeteneksizli¤ini, onun muhtevasını oluflturan temel görüflleri anlayamamak yeteneksizli¤i ile de birlefltirmektedir. EK‹M çizgisinin ideolojik özünü “sosyalist devrim” gibi bu çizgi içindeki bir yan sonuca indirgeyenler, EK‹M’in sınıf yönelimini de ‘87-90 döneminde solda kendili¤inden yaflanan sınıfa akıflla karıfltırma budalalı¤ına düflebilmifllerdir. Bunca yıl EK‹M saflarında yer almıfl bu budalalar çoktan kavramıfl olmalılardı ki, EK‹M’de sınıf yönelimi ve sınıfa dayalı örgüt perspektifi, ‘87-90 dönemindeki iflçi ha-reketlili¤inin kendili¤inden yarattı¤ı bir politik-pratik refleks de¤il (böyle sanmak EK‹M’i geleneksel halkçı gruplarla karıfltırmak olurdu), fakat halkçı gelene¤in en temel ideolojik zaaflarından birine yöneltilmifl köklü elefltirinin bir “yan ürünü”, bir zorunlu ve mantıksal sonucuydu. EK‹M için marksist-leninist teorinin te-mel bir sorunu etrafında, proletaryanın modern kapitalist toplum-daki yeri ve tarihsel devrimci rolü çerçevesinde oluflmufl bir politik ve örgütsel perspektifi götürüp iflçi hareketinin gündelik gelgitleri içinde de¤erlendirmeye kalkmak, gerçek bir flaflkınlı¤ın ve tam bir cehaletin ürünü olabilir ancak. Tasfiyeci da¤ılmanın bir öteki karakteristi¤i, soldaki genel legalist cereyanın içimizdeki kaba bir yankısı olmaktır. EK‹M’de boyveren tasfiyecilik, illegal temellere dayalı bir ihtilalci sınıf örgütlenmesini gelifltirmenin güçlükleri karflısında tam bir geri-leme ve yılgınlık, legal alan araç ve yöntemler kolaycılı¤ına ise tam bir teslimiyettir. Bu ise, EK‹M’in temel stratejik önceliklerin-den ve bunlara dayalı örgüt ve taktik çizgisinden temelli bir ko-pufltur. “‹htilalci örgütlenmeye karflı güçlü bir legalist tasfiyeci 157
akı-mın varoldu¤u günümüz koflullarında, parti örgütlenmesini illegal temeller üzerinde hazırlama pratik çabası sa¤lam ve sarsılmaz bir inatla sürdürülmeli ve bu çaba tasfiyecili¤e karflı sürekli bir mücadele ile birlefltirilebilmelidir. Fakat öte yandan, partinin bu zorunlu varolufl biçiminin tamamlayıcı ö¤esi, onun legal biçim, araç ve yöntemleri en iyi flekilde ve sonuna kadar kullanabilmesi-dir. Düzen karflısında partinin ihtilalci varolufl biçimini ilkesel önemde gören komünistler için, sorun legal araç ve olanakları küçümsemek ya da bunları illegal örgütlenmenin karflısına koymak de¤il, illegal bir parti örgütlenmesi ve faaliyeti temeli üzerinde, bu temel koflulla uyum içinde, tüm legal biçim, yöntem ve araç-lardan sonuna kadar ustalıkla yararlanabilmektir. Legal olanakları illegal örgütlenme ve faaliyete tabi bir biçimde, onun hizmetinde kullanabilmektir.” (De¤erlendirme ve Kararlar, s.131) Bu açık ve ilkesel perspektife ra¤men, tasfiyeciler, illegal örgütlenme ve faaliyeti gelifltirip güçlendirmeye tabi, onun hiz-metinde kullanılması gereken legal araç ve yöntemleri, bu ör-gütlenme ve faaliyetin güçlüklerinden kaçıflın bir alanı ve olana¤ı olarak görmüfllerdir. Güçsüzlük ruh haliyle liberal birlik platformu-na kayanlar, birli¤i güç yetersizli¤ini gidermenin sözde bir çözüm yolu olarak görenler, illegal temellere dayalı bir ihtilalci örgütlen-me yaratmanın güçlükleri karflısında ise legalizme kapılmıfllar-dır. EK‹M’in daha bafllangıç adımında, ihtilalci bir sınıf örgüt-lenmesinin temel “geliflme ekseni” olarak tanımladı¤ı Merkez Ya-yın Organını güçlendirmek ve yaymak için I. Genel Konferansı-mızdan beri kılını kıpırdatmayanlar, bu aynı süreç içinde tüm umutlarını bir legal siyasal gazeteye ba¤lamıfllar ve bunu hareketi-miz üzerinde tasfiyeci bir basınca dönüfltürmüfllerdir. Bu aynı sü-recin tasfiyecilerin tüm umutlarını liberal birlik giriflimlerine kilit-ledi¤i bir dönemi iflaretlemesi, dikkate de¤er bir olgudur. Kendi dıflına ve “açık alana” bakakalan tasfiyeci ö¤eler, bu arada örgütü-müze, kendi özgüçlerimize ve olanaklarımıza yabancılaflmıfllar, bunların düzenlenifline, örgütlenifline ve seferberli¤i görev ve sorum158
luluklarına sırt çevirmifllerdir. Üstelik bu ifllerden birinci derecede sorumlu oldukları halde... EK‹M’in ideolojik çizgisi ile bundan kaynaklanan sınıf yöne-limi ve ihtilalci örgüt çizgisi arasında teorik-organik bir bütünlük vardır. “Dünya görüflüyle, ideolojik-politik çizgisiyle marksist-leninist, sınıfsal temeli, yapısı ve bileflimiyle proleter, düzen karflısında politik-örgütsel konumlanıflıyla ihtilalci, bir devrimci sınıf partisi yaratma perspektifidir bu.” (Komünist Bir Siyasal Sınıf Örgütü ‹çin) Tasfiyeci da¤ılma, aynı bütünlü¤ü, tüm bu temel noktalarda geriye düflerek izlemifltir. EK‹M’in popülizme ve reformizme karflı kazandı¤ı temel ideolojik mevzilerin terki, zorunlu ve kaçınılmaz olarak, politik ve örgütsel sonuçlarını da ortaya koymufl, sınıf yönelimi ve ihtilalci sınıf örgütü fikrinden ve prati¤inden kopuflla sonuçlanmıfltır. Tasfiyeci da¤ılma, EK‹M ile olan tüm ideolojik-politik ba¤ların yitirilmesi, EK‹M gerçekli¤ine ve misyonuna tam bir yabancılaflmadır. Geleneksel devrimci küçük-burjuva demokrasisinin büyük bir bölümüyle reformculu¤a evrildi¤i bir aflamada onun popülist ideolojik platformuna dönüfl, siyasal ve örgütsel sorunlarda da bu reformist-legalist e¤ilimin bir parçası haline gelmesiyle sonuçlanırdı. Olan tümüyle budur. EK‹M saflarında ortaya çıkan tasfiyecilik, soldaki “ters akıntı”nın içimizde beliren küçücük bir dereci¤idir. 20 Ekim 1991 erken genel seçimleriyle birlikte solda kendini ortaya koyan ne kadar tasfiyeci politik ve örgütsel açılım varsa, bugün EK‹M’de tasfiyecili¤in taflıyıcısı olan ö¤elerde anında yankısını bulmufltur. Kimisi oldu¤u gibi, kimisi “kendine özgü” bir biçimde. Yeni hükümeti izleyen “yumuflama” beklentileri ve bu çerçevede “açık alanın önemi”, SP’nin seçim “baflarısı’ ve bu çerçevede “HEP’de birlik projesi” bunun tümüyle açık örnekleri olurlarken; legal alana güç yı¤ma ve bu alanı, hem bir ilde tüm çalıflma alanlarının “açık cephesi” olarak ve hem de tüm ülke çapında kendi içinde, hiyerarflik bir merkezi organizasyona ka-vuflturmak düflüncesi ise bunun nispeten örtük örnekleri olmufllar-dır. Kendi 159
içerisinde yeterince açık olan bu sonuncusunun “ör-tük”lü¤ü, onun gerçekte, solun yeni modası “açık devrimci parti”-nin bir kısım ifllevleri yerine düflünülmesindedir. EK‹M bünye-sinde olundu¤u sürece, bu kadar kaba bir tasfiyeci düflünce ancak böyle inceltilmifl biçimler içinde ileri sürülebilirdi. Hatırlatalım ki, “HEP’te birlik” gibi o masum görünümlü önerinin gerisinde de aynı tasfiyeci düflünce vardır. Karflı-devrimci basıncın, devrimci siyasal mücadeledeki zor-lukların, bu basınç ve zorluklar karflısında dayanıksız küçük-burju-va ö¤elerdeki da¤ılmanın bir ürünü ve ifadesi olan tasfiyecilik; teorik sorunları küçümseme, ideolojik ayrımları karartma, politik sorunlarda liberalizm, örgüt sorunlarında legalizm demektir. ‹lkesiz ve omurgasız bir oportünizm demektir. Devrimci iddianın yitiril-mesi, misyon duygusunun felce u¤raması demektir. Tasfiyecilik, EK‹M saflarında ortaya çıkan kendi küçücük örne¤i üzerinden, tüm bu temel ve evrensel özelliklerini yeniden kanıtlamıfltır. Tasfiyecilik iddiasız bir kimlik ve kifliliktir; içimizden çıkan tasfiyeciler bu kimli¤in ve kiflili¤in prototipleri olmufllardır. Onların EK‹M’e yöneltti¤i en temel suçlamalardan biri, “EK‹M kendini amaçlafltırıyor” biçimindedir. EK‹M’i “41.grup” olarak algılama-nın ürünü bu beylik suçlamanın ilk sahipleri hiç de bugünün tas-fiyecileri de¤ildir. EK‹M’in ideolojik-politik sınır çizgilerini net çizmesi ve bu çerçevede kendi iddiasını ve misyonunu net bir biçimde tanımlaması, bugüne kadar güçlükler karflısında yılgınlı¤a kapılan ve yorulan tüm ö¤eler tarafından, ama yalnızca onlar ta-rafından, EK‹M’in kendini amaçlafltırması olarak nitelendi ve bize kendimize “bölünmüfl sosyalist hareketin” yeni bir grubu gözüyle bakmamız önerildi. Ayrım çizgilerini silme, ideolojik omurgasızlık, liberal birlikçilik e¤ilimi, politik ve örgütsel sorunlarda gevflek bir oportünizm, örgütten ve sorumluluklardan kaçıfl, “açık alan” ve aydın çevre hayranlı¤ı, tüm bunlar eksiksiz olarak hep bu suçlamaya ve öneriye efllik ettiler. Fakat ilgi çekicidir; bu ö¤elerin tümü de ideolojik olarak yozlafltılar, devrimci kimliklerini koruyamadılar, dosdo¤ru düzenin içine yuvarlandılar. EK‹M’in ulafltı¤ı düzeyden afla¤ıya düflüflün yarataca¤ı kaçınılmaz bir 160 sonuçtur bu. flimdiki tasfiyeci güruhu bekleyen akibet de kesin olarak budur.
EK‹M’in yeni dönemi EK‹M bir dönemi geride bırakmıfl bulunmaktadır.
I. Genel Konferansımızı izleyen bu dönem, Türkiye devrimci hareketinde yeni bir tasfiyeci dalga olarak yaflandı ve bizim saflarımızda da önemli bir tahribata yolaçtı. Hareketin örgütsel cephesinde ciddi bir önderlik zayıflı¤ı olarak kendini gösteren ve geliflme süreçlerimizde çarpıklıklara yolaçan bu dönem, Ola-¤anüstü Konferansımızla birlikte bugün artık geride kalmıfltır. EK‹M yeni döneme yalnızca ayakba¤larını çözerek, yozlafl-mıfl ve yabancılaflmıfl ö¤elerden saflarını temizleyerek de¤il, çok daha önemli olarak, kusurlarını, geliflmesini bozup sınırlayan zaa-fiyet alanlarını sert ve uzlaflmaz bir mücadele konusu haline getire-rek girmektedir. Bu önemli bir bafları ve yeni bir dönemin baflın-da büyük bir avantajdır. Ne var ki bu bitmifl sonuçlanmıfl olmak bir yana, henüz bafllamıfl bulunan ve hiç ara verilmeksizin kararlı-lıkla sürdürülmesi gereken bir mücadeledir. Ola¤anüstü Konfe-rans›m›z›n bu konuda 161
uyar› niteli¤indeki de¤erlendirmesi yeterince net, gerekleri bakımından ise yaflamsaldır. “EK‹M’de tasfiyecilik tasfiye edilmifltir... Konferansımız bunu iflin en acil fakat en kolay yanı olarak de¤erlendirmektedir. EK‹M’de düflkünlük derecesinde bir liberal tasfiyecili¤i besleyen tüm kay-nakların kurutulması ile kendi asli sorumluluklarını gerçeklefltire-cek bir çalıflma ve seferberlik, görevlerimizin asıl alanıdır. Ko-münistler tüm güç ve iradeleri ile bu zor alanı kucaklayacaklardır. EK‹M’in ideolojik çizgisi, bu güç ve iradenin hem kayna¤ı hem güvencesidir.” fiu tekrar tekrar vurgulanmalı ve her yoldafl tarafından hep akılda tutulmalıdır. Tasfiyecilik bizdeki eksiklik ve zaafların ken-disi de¤il, fakat yalnızca yo¤unlaflmıfl ve irinleflmifl bir biçimi oldu. Tasfiyecili¤in tasfiyesi kendi baflına sorunu çözmemifl, fakat yalnızca çözüm için uygun koflullar yaratmıfltır. fiimdi önümüzde kusurlarımızı gidermek, zaaflarımızın kökünü kazımak, görev ve hedeflerimizi gerçeklefltirmek sorumlulu¤u vardır. Bu genifl ve uzun süreli bir mücadele alanıdır. Bu zorlu mücadele, en az tasfiyecili¤e karflı verilen ölçüsünde kararlı, o ölçüde kesin ve uzlaflmaz olmak zorundadır. EK‹M, Türkiye devrimci hareketinin yeni bir mezhebi de¤il, parti öncesi bir örgüt ve bir parti infla hareketidir. Bu konum ve nitelik, onun görev ve sorumluluklarının kapsamını da vermektedir. I. Genel Konferansımızın belgelerinde (De¤erlendirme ve Kararlar) bu görev ve sorumlulukların teorik, politik ve örgüt-sel kapsamı, organik bütünlü¤ü içinde ve yeterince açık bir biçimde ortaya konmufl bulunmaktadır. Tasfiyecilik EK‹M’in iddiasını ve misyonunu, onun teorik, politik ve örgütsel alanlardaki görev ve hedeflerini sınırlayıp daraltarak, bir parti infla hareketinin de¤il “41. grup” konumunda bir yeni mezhebin ihtiyaçları derekesine indirgeyerek, bofla çıkar-mak istedi. Tasfiyecili¤i tasfiye etmifl bulunan EK‹M’in önünde ise, görev ve hedeflerini hiçbir biçimde sınırlayıp daraltmadan, fakat bu görev ve hedeflerin farklı alanları arasında zaafa u¤ramıfl bulunan bütünlü¤ü ve 162
uyumu yeniden kurmak ve pekifltirmek acil görevi durmaktadır. Bunun gerekleri kararlılıkla yerine getirilecektir. EK‹M’de aksayan, perspektiflerindeki bulanıklık ya da boflluk de¤il, bunları gerçeklefltirme güç ve iddiasındaki yetersizliktir. Özgüven ve misyon duygusundaki zayıflamadır. Dıfl koflulların baskısı ile görevlerin a¤ırlı¤ı bu zayıflı¤ı beslemifltir. Tasfiyecili¤e varan ideolojik da¤ılma buradan do¤mufltur. EK‹M bu açıdan kendini yeniden bulmalıdır. Yeniden diyoruz, zira EK‹M’in çıkıflı gerçek bir iddia ve özgüvene dayalı idi. O kendisini I. Genel Konferansa ulafltıran ilk büyük geliflme atılı-mını buna borçluydu. Cüret etmifl ve baflarmıfltı. Buna gücü yetme-yenleri yolda bırakarak ve dönüp bir an bile geriye bakmayarak... Sonradan tasfiyeci platforma kayan insanların hareketimiz üzerindeki en büyük tahribatı, onun bu güçlü yanını içten içe kemirmek ve zayıflatmak olmufltur. Bu tür ö¤eler, daha baflından itibaren, biri di¤erine bu u¤ursuz görevi bir miras olarak devrede-rek, güçsüz, güvensiz, iddiasız ve zavallı kifliliklerini hareketimizin bir niteli¤i haline dönüfltürmek istemifllerdir, EK‹M’in düzeyine yükseleceklerine, onu kendi düzeylerine düflürme e¤ilimi ve çabası içinde olmufllardır. Ola¤anüstü Konferansımız hem bu tasfiyeci düflünce ve davranıfl çizgisinin son temsilcilerini süpürüp atarak, hem de böylelerinin saflarımızda ortaya çıkıflını ve yaflama imkanı bulmasını kolaylafltıran zaaflarımızı irdeleyerek, önemli bir bafları elde etmifltir. fiimdi EK‹M yeniden, bu kez bizi partiye ulafltıracak bir pers-pektif ve ruhla, cüret edecek ve baflaracaktır. ‹ddialı olmak, soyut de¤il fakat tümüyle somut bir niteliktir. ‹ddia, kendini soyut sözlerde de¤il, sa¤lam perspektiflerde ve on-lara dayalı somut geliflme süreçlerinde ortaya koymak zorundadır. Komünistler bunun bilincindedirler. *** 163
Örgüt yapımız ve yaflamımızdaki zaafları gidermek, sistematik bir siyasal faaliyet yürütme yetene¤inde bir örgütsel konu-ma ve çalıflma tarzına ulaflmak, hareketimizin bugün en acil ihti-yacı durumundadır. Güç, dikkat, enerji ve çaba bugün buna, bu acil ihtiyaca yöneltilmifltir. Ne var ki, zayıflı¤ı örgütsel bunalım süreci içerisinde çıplak biçimde açı¤a çıkmıfl iç ideolojik birli¤imizi kuvvetlendirip pekifltirmek, ideolojik kavrayıflı sürekli bir biçimde derinlefltirmek, bu acil görevlerimizi sa¤lıklı bir biçimde baflarabilmenin zorunlu kofluludur. Bunun anlamı ve önemi kavranmadıkça, bunalım ö¤elerine dönüflen sorunlarımızın gerçek ve kalıcı bir çözümüne de ulaflılamayacaktır. Politik çalıflmada kendili¤indencili¤in ve dar pratikçili¤in, örgütsel alanda flekilsizli¤in, ilkelli¤in, amatörlü¤ün gerisinde, her zaman ideolojik kavrayıfl zayıflı¤ı, “teoriye karflı tam bir umur-samazlık” vardır. Komünistler bu basit fakat yaflamsal do¤ruyu her zamankinden daha fazla akılda tutmalıdırlar.
gerçek bir sar-sıntı ve silkinifle ihtiyacı var. Bu do¤rultuda bilinçli ve sürekli bir çaba gereklidir. Rehavet, gevfleklik, laçkalık, sorumsuzluk, tüm bunlar, tasfiyecili¤i karakterize eden ilkellik ve amatörlü¤ün yan sonuçları idi ve örgüt yaflamımızda epeyce iz bıraktılar. Ka-zandı¤ımız dinamizmi bu izlerin tümden kazınmasına da yö-neltmeliyiz. Bu bize görevlerimizin tüm cephelerindeki yükleri cesaretle üstlenmek ve baflarıyla gerçeklefltirmek do¤rultusunda daha güçlü bir dinamizm kazandıracaktır. 1 Ocak ‘93
*** I. Genel Konferansımızı izleyen dönem hareketimizin gelifl-mesinde önemli adımlara sahne olabilirdi, olmadı. Bu iki yıl kaybedilmifltir. Ola¤anüstü Konferansımız bu gerçe¤i yüreklilikle ifade etmifltir. Fakat bunu, önümüzdeki yılda geride kalan döne-min kayıplarını da telafi etmek ça¤rısıyla birlefltirmifltir. EK‹M, bu ça¤rıyı gerçek kılacak tüm potansiyel olanaklara sahiptir. Her-fley bu olanakların ne ölçüde örgütlenip seferber edilebilece¤ine ba¤lıdır. Kendi deneyimimiz do¤ru ve sa¤lam perspektiflerin ba-flarının önkoflulu oldu¤unu, fakat asla kendisi olmadı¤ını bir kez daha göstermifltir. Bafları, bu perspektiflere sıkı sıkıya sarılarak, onları tüm güçlüklere ve engellere ra¤men yaflama uygulama gücü, iradesi ve ısrarı gösterilerek, bizzat ve somut olarak örgütlenebilmelidir. ‹ç mücadele süreci ve Ola¤anüstü Konferans, bugün hareketimize belli bir dinamizm kazandırmıfltır. Fakat bugünkü haliyle bu henüz tatmin edici olmaktan uzaktır. Hareketin 164
165
‘94 Dönemeci ‘93 yılını hareketimiz için bir yeni dönemin bafllangıcı
ilan etmifltik. Aradan geçen bir yıl, tasfiyeci tahribatla geliflme sü-reçlerimizin zaafa u¤ratıldı¤ı bir dönemin gerçekten geride bıra-kıldı¤ını, EK‹M´in yeni bir dinamik geliflme dönemine girdi¤ini dost-düflman herkese yeterli açıklıkta göstermifl bulunmaktadır. fiimdi yeni bir yılın baflındayız. Önümüzde ‘94 yılı uzanıyor ve biz onu buradan hareketimiz için bir dönemeç yılı ilan ediyoruz. Ne anlamda? Yanıtı bir yıl önceki “Ekim´in Yeni Dönemi”nden aktarıyoruz: “EK‹M´in çıkıflı gerçek bir iddia ve özgüvene dayalı idi. O kendisini I. Genel Konferansa ulafltıran ilk büyük geliflme atılı-mını buna borçluydu. Cüret etmifl ve baflarmıfltı. Buna gücü yet-meyenleri geride bırakarak ve dönüp bir an bile geriye bakmaya-rak... fiimdi EK‹M yeniden, bu kez bizi partiye ulafltıracak bir perspektif ve ruhla, cüret edecek ve 166
baflaracaktır.” ‘93 yılının somut adımları ve geliflme birikimi gösteriyor ki, ‘94 yılı partiye ulaflmada bizim için gerçek bir dönemeç olacaktır. Geliflme süreçlerimizin bugünkü düzeyi gözetildi¤inde, olanaklarımız ve güçlüklerimiz birarada de¤erlendirildi¤inde, ‘94 yılını bir parti yılı haline getirmek kuflkusuz kolay de¤il, bunu beklemiyoruz. Ne var ki bu bir yıla sı¤dıraca¤ımız çalıflma, bu çalıflmanın ürünü olacak geliflme düzeyi, bizi partiye bir hayli yakınlafltıracak, ‘94 yılını geride bıraktı¤ımızda parti ile aramızda iflin esasının halledilmifl olması anlamında, çok fazla bir mesafe kalmıfl olmayacaktır. Girmekte oldu¤umuz yılın dönemeç yılı ilan edilmesinin an-lamı budur. Bu bir iddia kuflkusuz. Fakat komünistler, ‘93 yılını “Ekim’in Yeni Dönemi” ilan ederlerken de, iddialı olmanın soyut de¤il fakat tümüyle somut bir nitelik oldu¤unu, iddianın kendini soyut sözlerde de¤il fakat “sa¤lam perspektiflerde ve onlara da-yalı somut geliflme süreçlerinde ortaya koymak zorunda” oldu¤u-nu akılda tuttuklarını, önemle hatırlatmıfllardı. Bu ba¤lamda, ‘94 yılını bizi partiye ulafltıracak bir dönemeç haline getirebilmek, partiyle aramızdaki mesafeyi do¤ru de¤erlendirmek ve hareketin tüm güçlerini ve olanaklarını bu mesafeyi tüketecek bir biçimde planlamak ve harekete geçirmekle olanaklıdır. Bu bir do¤ru de¤erlendirme, öncelikleri isabetle saptama ve eldeki güçleri planlı bir biçimde yo¤unlafltırma sorunudur. Parti, proletaryanın gerçek öncüsü rolünü oynayacak, eylemiy-le bu sıfata hak kazanacak devrimci sınıf partisi, komünistlerin öznel bir zorlaması de¤il, fakat sınıf hareketinin gerçek ve bugün için son derece acil bir ihtiyacıdır. Sınıf hareketi mücadele iste-¤ini ve potansiyelini yıllardır göstermekte, fakat içine sıkıflıp kal-dı¤ı dar zemini parçalama, devrimci politik kanallara akma gü-cünü bir türlü gösterememektedir. Onun her çıkıflı, her özel direni-fli ya da her genel eylem dalgası, devrimci önderlik bofllu¤unun açmazlarıyla yüzyüze kalmaktadır. Ya sonuçsuz, ya da daha da kötüsü, mevzi direnifllerde oldu¤u 167
gibi, yıkıcı moral sonuçlar yaratacak biçimde yenilgilerle yüzyüze kalmaktadır. Her zaman böyle olmayabilir, fakat bugünün Türkiye´sinde sınıf hareketinin ileriye sıçrayamaması ile yafladı¤ı devrimci önder-lik bofllu¤u arasında kopmaz bir iliflki vardır. Sınıfın kendili¤inden hareketi yıllardır ortaya önemli olanaklar çıkarmıfl, fakat bu ola-nakları de¤erlendirebilecek, iflçilerin hoflnutsuzlu¤una ve öfkesine yeni kanallar açacak bir devrimci siyasal çaba, bir önderlik yete-ne¤i ve kapasitesi ortaya konamamıfltır. Sınıf hareketinin temel sorunu tam da budur. Fakat komünistlerin birçok kere tekrarladıkları gibi, bugünün Türkiye”sinin “sorun”u da yine burada odaklanmaktadır. Türkiye iflçi sınıfı nesnel toplumsal varlı¤ı ile toplumda özel bir a¤ırlı¤a sahiptir. Fakat bu bir politik a¤ırlı¤a dönüflemedi¤i ölçüde, sonuç siyasal süreçlerde bir tıkanma ve yozlaflma olmaktadır. Açmazla-rına ve sonu gelmez çok yönlü bunalımına ra¤men düzenin bugün-kü gücü, iflçi sınıfının güçsüzlü¤ünden, onun ba¤ımsız politik bir kuvvet olamamasından kaynaklanmaktadır. Kürdistan´daki dev-rimci süreci zorlayan, geliflimini zora sokan ve onu belli risklerle yüzyüze bırakan da yine bu aynı zaaftır. Devrimci siyasal mücadelenin temel sorunu sınıf hareketinin politik kuvvetini ortaya koyamamasıdır. Sınıf hareketinin temel sorunu ise, devrimci bir önderlikten, politik ve örgütsel geliflimini kolaylafltıracak ve hızlandıracak gerçek bir öncü müdahaleden yoksunlu¤udur. Bugünkü koflullarda parti sorununun hayati önemi bu ihtiyaçta odaklanmaktadır. Bu devrimci siyasal mücadelede gerçek bir mesafe katetmenin çözücü, dolayısıyla kavranacak halkasıdır. Komünistler olarak, geleneksel devrimci harekete egemen halkçı demokratik kimlikle hesaplaflarak ve sınıfın sosyalist önder-lik ihtiyacını karflılamak iddiasıyla siyasal mücadele sahnesine çıktık. Do¤al olarak baflından itibaren en acil sorun parti kimli¤i kazanmaktı. Bugün 6 yılı geride bırakmıfl bulunuyoruz. Yazık ki henüz bu ilk temel adımı atabilmifl de¤iliz. Bunun ortaya çı-kıfl koflullarımızla ve kuflkusuz bizi 168
çevreleyen iç ve uluslararası koflullarla yakın bir iliflkisi var. Fakat aynı ölçüde kendi öz zaaf ve yetersizliklerimizle de yakın bir iliflkisi var. Hareketimizin geliflme süreçlerini birçok kere de¤erlendirdik ve bunların neler oldu¤unu her seferinde irdeledik. Kuflku yok ki bunlar içinde en büyük önemi taflıyanlardan biri, hareketimizin yafladı¤ı önderlik zaafiyeti olmufltur. Dünyada ve Türkiye´de geride kalan tarihsel dönem ile içinden geçmekte oldu¤umuz tarihsel evrenin özelliklerini ve sorunlarını do¤ru de¤erlendiren, görev ve sorumluluklarımızı bunun içinde kavrayan, ve bunu, bir eylem, bir yaratma ve varetme iradesi olarak ortaya koyabilen, bu çerçeve-de dönemin tüm güçlüklerini gö¤üsleyebilen bir önderlik ekibine sahip olamamak olmufltur. Geride kalan yıllar içinde hareketimiz bir dizi “yönetici” çıkarmıfl, fakat yazık ki hareketin geliflme ih-tiyaçlarına yanıt verebilen birleflmifl ve kenetlenmifl gerçek bir önderlik ekibi çıkaramamıfltır. Yönetici olma hakkı (“hukuk”u) kazanıp da hareketin önderlik ihtiyacına yanıt verebilen bir kiflilik ve kapasite ortaya koyamayanlar, her zaman geliflme süreçlerini tıkayan bürokratik engellere, giderek bunalım ö¤elerine dönüflür-ler. Son derece elveriflsiz koflullarda ortaya çıkan ve ilerlemeyi kolaylafltıracak olumlu bir geçmifl birikim devralamayan EK‹M, bu önderlik zaafiyetinin olumsuz etkilerini ve tasfiyeci sonuçları-nı yaflamak durumunda kaldı. Ola¤anüstü Konferansımızın gündemini çok büyük ölçüde “EK‹M’de Önderlik Sorunları” tar-tıflmasının oluflturması bu açıdan flaflırtıcı de¤ildir. Fakat e¤er bugün EK‹M’in bir dönemi gerçekten geride bırakabildi¤ini söylüyorsak, bu ifadesini herfleyden önce, hareketimizin nihayet anlaflmıfl ve kenetlenmifl bir önderlik ekibine sahip olma olana¤ını yakalamıfl olmasında bulmaktadır. Tam da bu sayede, EK‹M, I. Genel Konferansını izleyen dönemde sarsıntı geçirmifl olan iç ideolojik birli¤ini daha ileri bir düzeyde yeniden kurmufltur. Moral gücünü, iddialı kimli¤ini, misyon bilincini yenilemekle kalmamıfl, onu geçmiflle kıyasla-nmayacak ölçüde güçlendirmifltir de. Bugün saflarımıza 169
son derece iyimser, güçlü, baflarma azmi dolu bir ruh hali egemendir. Bu sorunlarımızın bitti¤i de¤il (sorunlar kolay kolay bitmez), fakat onların üstesinden gelme iradesinin varlı¤ı anlamına gelmektedir. Tasfiyeci tahribat dönemini izleyen son bir yıllık pratik gelifl-me bilançosu bu olguyu somut olarak da kanıtlamaktadır. fiu son bir yılda EK‹M adeta yeniden yapılanmıfltır. Örgütsel oluflum ve geliflme, altyapı, iç yaflam, çalıflma tarzı, siyasal faaliyet kapasitesi vb., tüm alanlarda bu böyledir. Bir il hariç (Zonguldak) tasfiye edilmifl çalıflma bölgeleri yeniden örgütlenmifl, dahası bugüne dek ulaflamadıkları bir faaliyet kapasitesine kavuflturulmufllardır. Hareketimizin geliflme sürecinde hep özel bir yer tutmufl olan MYO ile örgüt arasındaki bütünleflmede önemli mesafeler katedilmifltir. Yayın periyodu 15 güne indirilmifl ve bir yıllık süre içinde bu tam bir düzenlilikle sürdürülmüfltür. Daha da önemlisi da¤ıtımı befl yıl boyunca hiçbir zaman bini aflmamıfl olan Ekim, bugün yurtdıflı satıflı hariç 4 bini bulan bir tiraja ulaflmıfltır. Bu bir yıl içinde altıya katlanan bir geliflme demektir ve gerçek bir ilerleme ifadesidir. Ekim artık devrimcilere ve ileri iflçilere yaygın olarak ulafltırılmaktadır. (Orta vadede bunun olumlu sonuçları görülecektir.) Dikkatler sınıf çalıflmasında yo¤unlaflmıfl, fabrika çalıflmasında mesafe almak il örgütlerimiz için özel bir kaygı ve ısrarlı bir çaba halini almıfltır. Örgütsel geliflmedeki mesafe ve illegal temelin güçlendirilmesi, legalitenin de etkin kullanılmasını kolaylafltırmıfl, hareketimiz özellikle ‹stanbul´da legal araçlarla seçilmifl birimler üzerinden iflçi kitlelerine seslenme olana¤ı elde etmifltir. Buna saflarımıza artan sayıda yeni insanın katılması, gençlik çalıflmasına sonuç alıcı bir müdahalenin ilk adımları ve baflka bazı somut geliflme adımları eklenebilir. Bununla birlikte tüm bunlar yeni geliflme sürecinin sadece bir ilk basama¤ı sayılmalıdır. Bu adımların kendi içindeki önemin-den çok, bunların hazırladı¤ı, koflulladı¤ı ve kolaylafltırdı¤ı yeni geliflme sürecidir asıl önemli olan. Bu ise 170
henüz önümüzde uza-nan dönemin sorunudur. ‘94 yılını iyi de¤erlendirmenin, onu ger-çekten kazanmanın, hareketimizin geliflmesinde ve öncü parti niteli¤ine ulaflmasında gerçek bir dönüm noktası haline getirmenin önemi de, burada ifade bulmaktadır. Önderlik sorununun belirleyici rolünü ve önemini saklı tutarsak, baflarımızın temel koflulu, ideolojik kavrayıflı derinlefltirmek, örgütte bir bütün olarak ideolojik düzeyi yükseltmek, ideolojik birli¤i pekifltirmektir. ‹deolojik zayıflı¤ın ve bunun kaçınılmaz ürünü olan ideolojik da¤ılmanın hareketimizin geliflme süreçlerini hangi sorunlarla karflı karflıya bıraktı¤ını, tasfiyecilik olayı yeterli açıklıkta göstermifltir. Bu olumsuz deneyimi hep gözönünde bu-lundurmalıyız. Tüm olumlu grafi¤e ve somut geliflme göstergelerine ra¤men, bugün halen bir toparlanma süreci içindeyiz. Bu hala u¤raflmamız ve altetmemiz gereken çok sayıda sorunun varlı¤ı demektir. Kısmi baflarılar her zaman bir kendinden memnuniyet ruh hali ve bunun ürünü bir rehavet yaratır. Bu en büyük tehlikedir. Hiçbir biçimde gevflememeli, tersine ifli her zamankinden daha sıkı tutmalıyız. Örgütsel geliflme ve yetkinleflmeye her türlü özeni göstermeyi sürdürmeliyiz. Sınıf çalıflması ile örgütsel geliflmemiz organik bir süreç olarak kaynaflmalıdır. Örgütsel geliflmeyi, bu geliflme içinde kadrolaflmayı, sınıf içinde siyasal çalıflmadan ayrı ele alamayız. Sınıfın hiç de¤ilse en ileri kesimleriyle kaynaflmada mesafe alamadı¤ımız sürece, gerçek manada bir devrimci sınıf öncüsü olmaya hak kazanamayız. Bize gerekli olan, sosyalizm ile sınıf hareketinin cisimleflmifl birli¤inin bir ifadesi, bu tarihsel sürecin bir ilk adımı olacak olan bir partidir. Geleneksel devrimci harekete egemen küçük-burjuva parti anlayıflını ve prati¤ini gerçek manada aflmak da ancak böyle bir parti yaratmakla sonuçlanmıfl ve kesinleflmifl olacaktır. Yeni dönemde özel önem taflıyan bir öteki sorun, illegal çalıflmayı artık yeni bir düzeyde, daha etkili araçlar ve daha zengin biçimlerle sürdürülebilen bir legal çalıflma ile 171
birlefltirebilmektir. Bunda çok geç kaldı¤ımızı biliyoruz. Fakat bu gecikmiflli¤in gerisinde tam da illegal bir örgütsel temel yaratmadaki gecikmifllik vardır. Zira bu ikincisinde, illegalitede az çok bir mesafe almak, ilkini (legal çalıflmayı) do¤ru ve etkin bir biçimde sürdürebilmenin zorunlu önkofluludur. Bu gözden kaçırıldı mı, sonuç (sol harekette hep görüldü¤ü gibi) legalizm ve tasfiyecilik olmaktadır. Son bir yılda örgütü oturtmak, MYO´yu güçlendirmek ve örgütle bütünlefltirmek do¤rultusunda atılan adımlar, legal çalıflma-yı daha etkin bir biçimde gündeme almayı da olanaklı kılmıfltır. Bugün bu alanda etkin bir faaliyet ortaya koymak, artık ha-reketimizin geliflmesinin olmazsa olmaz koflullarından biri haline gelmifltir. Devrimci hareket tasfiye sürecini yaflamaya devam ediyor. Tasfiyecili¤e karflı mücadele önümüzdeki dönemde yeni bir içerik kazanacaktır. Zira küçük-burjuva demokratizmi sınıf hareketinin geliflimini bozup sınırlayan rolü ile sahnededir. Tasfiyecili¤e kar-flı mücadele bugün artık bu kanaldan sınıf hareketine yaratılan engelleri de parçalama mücadelesidir bizim için. Tasfiyeci e¤ilime karflı mücadele, öte yandan, dünün ve bugünün birikimi olan ve bugün çeflitli devrimci grupların saflarında bulunmakla birlikte ileriye çıkma potansiyeli taflıyan devrimci ö¤eleri kazanma mü-cadelesidir bizim için. 1 Ocak ‘94
172
MK De¤erlendirmeleri (Parça)
II- Partileflme sürecinin sorunlar› ‹flçi s›n›f› günden güne a¤›rlaflan çok yönlü bir kriz dönemine öncü partisinden yoksun olarak giriyor. Çeliflkilerin keskinleflti¤i ve çat›flmalar›n daha da sertleflece¤i bir yeni döneme iflçi s›n›f›-n›n bir kez daha partileflme düzeyi kazanm›fl bir devrimci önderlik-ten yoksun olarak giriyor olmas›, flüphe yok ki, bugün devrimci siyasal mücadelenin en temel zaaf› durumundad›r. Bu zaaf›n so-rumlulu¤u ise iflçi s›n›f› devrimcileri olarak biz komünistlerin omuz-lar›ndad›r. Saflar›m›zda hakl› olarak yo¤un bir ilgi ve heyecanla karfl›lanan ‘94 Dönemeci bafll›kl› de¤erlendirme bu sorumlulu¤a aç›k bir biçimde iflaret etmektedir. Fakat bununla kalmamakta, komünistlerin, s›n›f›n devrimci önderlik ihtiyac›n› süratle karfl›la-ma istek ve kararl›l›klar›n› da ortaya koymaktad›r. Bilindi¤i gibi, bu temel belgede, ‘94 y›l›, parti sorununda çözücü ad›mlar›n at›ld›¤› bir dönemeç y›l› ilan edilmifltir. Bu 173
be-lirleme, hareketimizin katetti¤i bugünkü geliflme düzeyi ve biriktir-di¤i potansiyel olanaklar ile bugünün Türkiye’sinde s›n›f›n dev-rimci önderlik ihtiyac›n› karfl›lama acil sorununun içiçe de¤er-lendirilmesine dayanmaktad›r. Türkiye’nin bugünkü özgül siyasal ortam› içinde parti sorununun tafl›d›¤› acil, demek oluyor ki çözücü önemi tam olarak de¤erlendirebilmek için, sözkonusu temel bel-genin bu konuya iliflkin flu son derece önemli gözlemini burada yinelemek yararl› olacakt›r: “Her zaman böyle olmayabilir, fakat bugünün Türkiye’sinde s›n›f hareketinin ileriye s›çrayamamas› ile yaflad›¤› devrimci önder-lik bofllu¤u aras›nda kopmaz bir iliflki vard›r. S›n›f›n kendili¤in-den hareketi y›llard›r ortaya önemli olanaklar ç›karm›fl, fakat bu olanaklar› de¤erlendirebilecek, iflçilerin hoflnutsuzlu¤una ve öfke-sine yeni kanallar açacak bir devrimci siyasal çaba, bir önderlik yetene¤i ve kapasitesi ortaya konamam›flt›r. S›n›f hareketinin te-mel sorunu tam da budur. “Fakat komünistlerin bir çok kere tekrarlad›klar› gibi, bugünün Türkiye’sinin ‘sorun’u da yine burada odaklanmaktad›r. Tür-kiye iflçi s›n›f› nesnel toplumsal varl›¤› ile toplumda özel bir a¤›rl›¤a sahiptir. Fakat bu bir politik a¤›rl›¤a dönüflemedi¤i ölçüde, sonuç siyasal süreçlerde bir t›kanma ve yozlaflma olmaktad›r. Açmazlar›-na ve sonu gelmez çok yönlü bunal›mlar›na ra¤men düzenin bu-günkü gücü iflçi s›n›f›n›n güçsüzlü¤ünden, onun ba¤›ms›z politik bir kuvvet olamamas›ndan kaynaklanmaktad›r. Kürdistan’daki devrimci süreci zorlayan, geliflimini zora sokan ve onu belli risklerle yüzyüze b›rakan da yine bu ayn› zaaft›r. “Devrimci siyasal mücadelenin temel sorunu s›n›f hareketi*nin politik kuvvetini ortaya koyamamas›d›r. S›n›f hareketinin temel sorunu ise, devrimci bir önderlikten, politik ve örgütsel geliflimini kolaylaflt›racak ve h›zland›racak gerçek bir öncü müdahaleden yoksunlu¤udur. Bugünkü koflullarda parti sorununun hayati önemi bu ihtiyaçta odaklanmaktad›r. Bu devrimci siyasal mücadelede gerçek bir mesafe katetmenin çözücü, dolay›s›yla kavranacak halkas›d›r.” Demek ki sorun asla bir örgütün kendi iç geliflme ihtiyaçlar›n› 174
karfl›lamaya, onu ad›na “parti” denecek yeni bir geliflme düzeyine kendi içinde ulaflt›rmaya indirgenemez. Sorun as›l olarak, toplu-mun verili s›n›fsal iliflkileri içinde ve bugünün Türkiye’sinin çat›flma-l› ortam›nda iflçi s›n›f›na lay›k bir devrimci önderli¤i yaratmakt›r. S›n›f›n mücadelesini kucaklama ve devrimci hedeflere yönlendir-me yetene¤inde olan bir öncü s›n›f örgütü kimli¤ine ve kapasite-sine ulaflmakt›r. Sorunu bu aç›kl›kla tan›mlamak, s›n›f›n öncü par-tisini yaratma sürecinin teorik ve pratik yönlerini do¤ru kavramak olana¤› verecektir bize. Küçük-burjuva devrimcili¤inin s›n›f par-tisi sorununu alabildi¤ince yozlaflt›rd›¤› bir ülkede bu noktaya özel bir dikkat göstermek kesinlikle gereklidir. Türkiye iflçi s›n›f› tarihinin hiçbir döneminde kendisiyle bulufl-ma yetene¤i gösteren devrimci bir politik önderli¤e kavuflamad›. Bugüne kadar iflçi s›n›f›n› temsil etmek, onun öncüsü olmak iddi-as›yla ortaya ç›kan parti ve örgütler, ya TKP örne¤inde oldu¤u gibi gerçekte kurulu düzeni aflamayan sosyal-reformist ak›mlar oldular, ya da ‘70’li y›llar›n devrimci demokrasisi türünden, küçük-burjuva bir toprakta yeflerip geliflen s›n›f d›fl› halkç›-devrimci parti ve örgütler olarak kald›lar. Küçük-burjuva dalgan›n k›r›lmas› ve s›n›f hareketinin sahnenin önplan›na belirgin bir biçimde ç›kmas›na ba¤l› olarak bu sonuncular (devrimci-demokratlar) nihayet iflçi s›n›f›na yöneldiklerinde ise, kendi geçmifl ideolojik-s›n›fsal kimliklerini aflamad›klar› için s›n›f›n devrimci önderlik ihtiyac›n› karfl›-layabilecek yetene¤i de do¤al olarak gösteremediler. Bugün iflçi s›n›f› hareketinin politik ve örgütsel geliflme düze-yindeki flafl›rt›c› yetersizli¤i bu tarihsel zaaftan ayr› düflünemeyiz. Ya da daha aç›k bir ifadeyle, s›n›f hareketinin bir türlü sendikal cendereyi k›ramamas›n›, nispeten ileri kesimlerinin bile reformist-legalist bir düflünüfl ve davran›fl tarz›n› fazlaca aflamamas›n›, bugü-ne kadarki mücadelelerinde iflçi s›n›f›n›n devrimci bir parti önder-li¤i ile buluflamamas› temel tarihsel gerçe¤i ile birlikte kavrayabili-riz ancak. Halbuki, 15-16 Haziran türünden istisna örnekler d›fl›nda 175
fazlaca bir militan eylem gelene¤i sergilememifl olsa bile, son 30 y›l içerisinde iflçi s›n›f›m›z büyük bir hareketlilik yaflam›flt›r. Yüzbin-lerce iflçi grevlerden, direnifllerden, yürüyüfllerden, protesto gös-terilerinden geçmifltir. Sonradan politizasyon düzeyi yüksek küçük-burjuva hareketlilik taraf›ndan gölgelenmifl olmas› yan›lt›c› ol-mamal›d›r; gerek ‘60’l› gerekse ‘70’li y›llardaki büyük kitlesel çalkant›lar döneminde, her seferinde ilk hareketlenen iflçiler oldu-lar. Dahas› bu hareketlili¤i en son ana kadar koruyan da yine onlard›. (12 Mart’› 15-16 Haziran Direnifli, 12 Eylül’ü ise genifl çapl› iflçi grevleri öncelemifltir.) ‹çinde yaflad›¤›m›z yeni dönem-de (12 Eylül sonras›nda) ilk hareketlenen ve halen bunu sürdü-ren de bir kez daha iflçiler oldular. Bununla birlikte s›n›f kitlelerinin bu mücadeleler içinde kendili¤inden kazand›¤› belli deneyimler d›fl›nda, s›n›f hareketinin biriktirdi¤i ve bugüne aktard›¤› elle tutulur siyasal ve örgütsel kazan›mlar yoktur. Devrimci bir önderlikten her zaman yoksun kalan, örgütsel planda sendika bürokratlar›n›n, siyasal planda reformist ve sosyal-reformist partilerin denetiminden ç›kamayan ya da pek az durumda ç›kan mücadelelerden bundan fazlas› da beklenemezdi do¤al olarak. *** Hoflnutsuzlu¤u ve huzursuzlu¤u günden güne ço¤alan proleter kitleler flu günlerde yeni bir hareketlenme içindedirler. Sermayenin ard› arkas› kesilmeyen sald›r›lar› s›n›f hareketine yeni bir ivme kazand›rmaktad›r. Bu koflullar içinde hareketimiz s›n›f hareketinin devrimci önderlik ihtiyac›n› karfl›layacak bir geliflme düzeyine, ki bu parti demektir, bir an önce ulaflmak zorundad›r. EK‹M’in ortaya ç›k›fl›nda küçük-burjuva örgüt ve parti an-lay›fl›n›n elefltirisi özel bir yer tutmufltur. Bu elefltiriden süzülmüfl en temel sonuçlar I. Genel Konferans›m›z›n parti sorununa iliflkin metninde en özlü biçimde formüle de edilmifltir. Parti sorununda temel ad›mlar› gerçeklefltirmek acil sorunu ve sorumlulu¤u ile yüzyüze oldu¤umuz bir s›rada, bu metindeki 176
perspektifi yeniden yeniden incelemek, tart›flmak, sindirmek ve önümüzdeki somut geliflme süreçlerini buradaki genel esaslar ›fl›¤›nda düflünmek ve planlamak büyük önem tafl›maktad›r. Bu metinde s›n›f›n devrim-ci öncüsü olarak partinin ideolojik, s›n›fsal ve örgütsel kimli¤i birbirleriyle organik ba¤lant›lar› içinde ve bir bütün halinde sunul-mufltur. Ayn› metin, sol hareketin geçmiflini ve bugünkü somut durumunu da genel çizgiler içinde irdeleyerek, s›n›f›n devrimci öncüsünü yaratmak sorumlulu¤unun neden Ekimci komünistlerin omuzlar›nda bulundu¤unu da ortaya koymufltur. MK, tüm örgütü, tüm örgüt birimlerini, saflar›m›zda mücadele eden tüm komünist militanlar› hareketimizin bu temel belgesini yeniden ve özel bir dikkatle incelemeye ça¤›rmaktad›r. Buradaki esaslar›n derinlemesine kavranmas›, partileflme sürecimizin bafla-r›yla ilerletilmesine iliflkin görevlerimizin kavranmas›n› ve ger-çeklefltirilmesini kolaylaflt›racakt›r. Parti öncesi bir komünist örgütün partileflme süreci, esas› itibar›yla bir nitelik gelifltirme sürecidir. Parti düzeyine ulaflmak, bir niceli¤i ço¤altmaktan çok bir niteli¤i yaratmak ve gelifltirmek sorunudur (ki bu süreç kendi niceli¤ini de kaç›n›lmaz olarak kendisiyle birlikte üretecektir). Nitelik kendini ideolojik-politik aç›kl›k ve sa¤laml›kta, örgütsel oluflumda, kadrolaflmada, politik faaliyet kapasitesinde, ve kuflkusuz, proleter kitleleri etkileme, harekete geçirme ve onlara baflar›yla önderlik etme yetene¤inde gösterir. Parti düzeyine ulaflabilmek için öncelikle temel ve taktik sorunlara iliflkin olarak teorik-ideolojik perspektiflerimizi olufltur-mak ve gelifltirmek durumunday›z. Küçük-burjuva devrimcili¤ini karakterize eden kendili¤indenci ve dar pratikçi gelenek bu temel sorunun anlam›n› ve önemini gere¤ince de¤erlendirmede ciddi kar›fl›kl›klara yolaçm›flt›r. Bugünün Türkiye’sinde iki temel olgu yan yanad›r. Bir yanda devrimci bir önderlikten yoksun y›¤›nlar›n kendili¤inden eyle-mi, öte yanda y›¤›nlara önderlik etmek iddias›ndaki çok say›da “öncü” grubun kendili¤indenci faaliyeti. ‹kinciler birinciye 177
önderlik etmek iddias›ndad›rlar. Oysa önünden ötesini do¤ru dürüst göre-meyenler olarak kendileri önderli¤e muhtaçt›rlar. Türkiye devrimci hareketinde kendili¤indencili¤in temel bir zaaf, geleneksel bir kimlik oldu¤unu hep vurgulayageldik. Ne var ki devrimci hareketin flu içinde bulundu¤umuz evresi pers-pektifsiz çal›flma, demek oluyor ki kendili¤indencilik bak›m›ndan, geçmifl hiçbir dönemle k›yaslanamayacak boyuttad›r. ‹flin dikka-te de¤er olan yan›, kitlelerin pratik eylemindeki her geliflmenin, sol hareketin saflar›nda dar pratikçili¤in güç ve meflruluk kazan-mas› biçiminde yank›lanmas›d›r. Oysa öncü kimlik bunun tam tersi bir kavray›fl ve tutumda ifadesini bulur. “Y›¤›nlar›n kendi-li¤inden kabar›fl› ne kadar büyük ve hareket de ne kadar yayg›n olursa, sosyal-demokrasinin teorik, siyasal ve örgütsel çal›flmas› için daha yüksek bir bilinç göstermesi gere¤i de o ölçüde artar.” (Lenin, Ne Yapmal›?) Komünist partisi, s›n›f›n bilinçli öncüsüdür. Öncü müfreze kavram›, öncelikle bu nitelikte ifade bulur. Bilinçli öncü, devrimci teori ile silahlanm›fl, proletarya hareketinin temel ve taktik sorunlar›nda aç›kl›¤a kavuflmufl, harekete k›lavuzluk etme, yol gösterme yetene¤ine sahip öncü demektir. Bu düzeye ulaflama-yan, bu vasf› kendi için bir kimlik haline getirmeyi baflaramam›fl olan bir örgüt, do¤al olarak ortaya bir önderlik kapasitesi koya-maz. Hareketin ard›ndan sürüklenmek akibetinden de kurtulamaz. Lenin’in sözleriyle, öncü savaflç› rolünü ancak en ileri teorinin k›lavuzluk etti¤i bir parti yerine getirebilir. Komünistler parti infla sürecinin bu yönüne bafl›ndan itibaren hakl› bir özel ilgi gösterdiler. Bunun nedeni yaln›zca onsuz bir öncü kimlik düflünülemeyece¤i basit gerçe¤i de¤ildir elbet. Bu sorunun tafl›d›¤› büyük önem içinden geçmekte oldu¤umuz özel tarihsel dönemle de s›k› s›k›ya ba¤lant›l›d›r. Türkiye devrimci hareketinin 12 Eylül’ü izleyen y›llarda içine düfltü¤ü ve halen de yaflamakta oldu¤u derin ideolojik karmafla yeterince aç›k bir olgudur. Fakat bunu tamamlayan ve ona yeni boyutlar katan bir öteki temel olgu, dünya ölçüsündeki büyük ideolojik kargaflad›r. Dünya ölçüsünde bir bütün olarak 178
devrimci harekete bir ideolojik kar›fl›kl›k egemendir. Bunun anlam›, tarihsel nedenleri ve ortaya ç›kard›¤› görevlerin kapsam› üzerinde de ko-münistler birçok vesileyle (bu arada parti sorunu üzerine yukar›da an›lan temel belgede) durmufllard›r. Do¤al olarak kendi önlerinde duran teorik geliflme görevlerine de bu çerçevede yaklaflm›fllard›r. Denebilir ki teorik geliflme sorununun özel önemi ve genel kapsam› üzerinde saflar›m›zda bugün genel bir aç›kl›k egemendir. Bu elbette bir üstünlüktür. Ne var ki, bu üstünlü¤ü tersten tamamlayan ve afl›lamad›¤› ölçüde parti kimli¤i kazanma sürecimizi zaa-fa u¤ratan bir ciddi tutars›zl›¤›m›z da var. Saflar›m›zda bir çok yoldafl teorik-ideolojik geliflme süreçlerimizi flafl›rt›c› bir edilgenlik-le izlemektedir. Yaz› ve incelemelerimiz flöylece bir okunmakta, bununla yetinilmektedir. Onlar› dikkatle, yeniden yeniden ve an-lafl›lmas›n› kolaylaflt›racak ek kaynaklarla birlikte inceleme tutumu-na nadiren rastlanmaktad›r. Marksist-leninist teorinin esaslar›n›, bunlar› içeren klasik metinleri inceleme ve kavrama çabas› da ayn› flekilde son derece s›n›rl›d›r. Marksist-leninist olmak iddias›n-daki insanlar›n kendi dünya görüfllerinin temel kaynaklar›na bu ilgisizli¤ini anlamak mümkün de¤ildir. Dahas› var. Buradaki her zay›fl›k ya da yetersizlik, hareketin ideolojik çizgisini do¤ru kavra-ma, özümleme ve yarat›c› bir biçimde prati¤e uygulama çabas›n› da zora sokar. Hatta denebilir ki olanaks›z k›lar. Somutta da böy-le olmaktad›r. Tasfiyecili¤e kolay kap›lan bir tak›m unsurlar›n yaln›zca devrimci kifliliklerindeki zay›fl›klar›n de¤il, fakat ayn› zamanda Marksizm-Leninizmin devrimci teorisi alan›ndaki bilgi-sizliklerinin de kurban› olduklar›n› unutmamak gerekir. ‘94 Dö-nemeci yaz›s›n›n ideolojik kavray›fl› derinlefltirmeye, örgütte bir bütün olarak ideolojik düzeyi yükseltmeye ça¤r›s› bu aç›dan ne-densiz de¤ildir. Bu sorun baflar›l› bir geliflme sürecinin temel kofluludur ve zaten ilgili metinde de sorun böyle konulmaktad›r. Hiçbir abartmaya düflmeksizin denebilir ki, marksist-lenin-ist dünya görüflünün genel esaslar›n› bilmeyen, Marx ve Lenin’in 179
teorinin temel sorunlar›na iliflkin eserlerini inceleyip kavrama-yan bir kimsenin, hareketimizin ideolojik çizgisini do¤ru anlamas› ve bunu uygulama yetene¤i göstermesi olanaks›zd›r. Böyle bir kimsenin EK‹M yandafll›¤› biçimseldir ve her türlü ayk›r›l›¤›n (bu arada “kan uyuflmazl›¤›”n›n) da temel nedenlerinden biridir. Bu sorun, parti düzeyi kazanma süreci içinde ve bizzat bu düzeyi kazanabilmek için h›zla aflmam›z gereken temel bir zaaf› oluflturmaktad›r. Partinin bilinç ve önderlik düzeyi elbette tek tek kadrolar›n›n düzeyine indirgenemez. Ama kuflku yok ki bundan ayr› da düflünülemez. *** Partileflme sürecimizin örgüt cephesi bugün güçlü ve zay›f yönleri birarada içeriyor. EK‹M, Türkiye devrimci hareketinin geçmifl deneyiminden ç›kard›¤› sonuçlar› da gözeterek ihtilalci bir örgüt yaratma sorununda tavizsiz davrand›. Bu alanda her türlü kolayc›l›¤› reddetti. Her flart alt›nda varl›¤›n› koruma yete-ne¤inde, siyasal faaliyetini kesintisiz olarak sürdürebilen, bu süreklili¤i profesyonel bir omurgayla güvence alt›na almakla kalmayan, onu fabrika hücreleri taban›na, bu biricik sa¤lam ze-mine oturtabilen bir örgütsel niteli¤e ve geliflme düzeyine ulafl-may›, kendisi için flaflmaz bir hedef olarak benimsedi. Böyle bir örgütsel yap›y› infla edebilmek için her türlü güçlü¤ün üstesinden gelmek kararl›l›¤› gösterdi. Legalisttasfiyeci cereyanlara karfl› kesintisiz bir mücadele yürüttü ve bu cereyan›n içimizdeki yank›-lar›n› kararl›l›kla tasfiye etti. Polisin yoketme çabas›n› bofla ç›-kard› ve ald›¤› k›smi darbeleri h›zla onarma iradesi ve yetene¤i gösterdi. Eski örgütlerin da¤›ld›¤› ve tasfiye oldu¤u bir dönemde, ihtilal-ci bir illegal örgüt infla etme bilinç ve kararl›l›¤› ile ortaya ç›kan ve k›sa zamanda böyle bir örgütlenmenin ilk temellerini atarak ona süreklilik kazand›ran, bu nispeten k›sa zamana bu arada iki örgüt konferans› da s›¤d›ran EK‹M’in, örgütsel geliflme alan›ndaki göreli baflar›s› yeterince aç›k olmal›. Herfley bir yana, legalizmin moda oldu¤u bir dönemde, bugün 96. say›s› ç›km›fl bulunan ve bir y›l› aflk›n bir süredir 180
15 günlük periyodlarla yay›nlanan bir Merkez Yay›n Organ›n›n kesintisiz yay›n faaliyeti (ki bunun Türkiye’de baflka bir örne¤i de yoktur), örgütsel düzeyimiz ve deneyimimiz konusunda bir fikir verebilmektedir. Örgütümüz po-lisin tüm sald›r›lar›na ra¤men siyasal faaliyetini illegal araç ve yöntemlerle (bildiri, afifl, pul, broflür vb.) sürdürmede de önemli bir deneyim elde etmifltir. Kadrolar›n› bu tür bir pratik etkinlik içinde yetifltirmektedir. Partinin illegal örgütsel temeli ve faaliyeti için küçümsenmemesi gereken bir ön birikimdir bu. Ne var ki, örgüt alan›, daha sonra belli yönlerini daha somut irdelemeyi düflündü¤ümüz yo¤un bir yetersizlikler ve zaaflar alan›-d›r da bizim için. Bir kere örgütsel mekanizmam›z henüz çok dar ve daha da kötüsü oturmufl olmaktan uzakt›r. Darl›¤› çal›flma bölgelerinin s›n›rl›l›¤› anlam›nda kullanm›yoruz. Bu elbette var. Örgütümüz y›llard›r Türkiye’nin belli bafll› sanayi kentlerinde çal›flma yürütmektedir. Polisin darbelerine ve tasfiyecili¤in tahribatlar›na ra¤-men bu çal›flma bölgelerinde varl›¤›m›z› korumak, ya da yeniden var etmek ›srar› ve baflar›s› gösterilmifltir. Ne var ki gelinen yer-de art›k örgütsel varl›¤›m›z› ikinci dereceden önemli baz› baflka sanayi kentlerine do¤ru gelifltirmek görevi ile de yüzyüzeyiz. Fakat darl›¤› as›l olarak mahalli örgütlerimizin örgütsel me-kanizmalar›n› alta do¤ru gelifltirmek ve siyasal faaliyeti kolay-laflt›racak yan ya da çeper örgütlenmeler yaratmak alan›ndaki ye-tersizlikler anlam›nda kullan›yoruz. Bu yetersizlik bir güç yetersiz-li¤i de¤ildir iflin özünde. Hareketimizin elinden bugüne dek hayli kabar›k say›da insan geçti. Fakat bunlardan yeterli ölçüde kad-rolaflmay› baflaramad›¤›m›z ölçüde, örgütsel organizasyonumuzu gelifltirmede çok yetersiz kald›k. Bugün daha alt birimlerle ya da yan ve çeper örgütlenmelerle yürütebilece¤imiz birçok pratik ifli yönetici komiteler eliyle yürütüyoruz. Do¤al olarak bu komitele-rin kendi asli politikörgütsel alanlar› ve faaliyetleri üzerinde yo-¤unlaflmalar›n› engelliyor. Buna ek olarak, örgütsel omurgam›z› gündelik 181
olarak polis sald›r›s› riski ile yüzyüze b›rak›yor. Belirtme-ye gerek yok ki, bu tür bir organizasyon ve dolay›s›yla çal›flma tarz› gerçekte bir amatörlük göstergesidir. Bu zaaf›n kendisi -kuflkusuz tek etken olarak de¤il- beraberinde bir oturmam›fll›¤› da getiriyor. Süreklili¤ini uzun süre koru-yabilen komitelerimizin say›s› hayli s›n›rl›d›r. S›k s›k yap›lan ve elbette bir sa¤l›ks›zl›k göstergesi olan de¤ifliklikler, deflifrasyon ve polis sald›r›lar›, bu arada tasfiyecili¤in yol açt›¤› kay›plar, bu-nun bafll›ca nedenleri aras›ndad›r. Ne var ki bunlar daha çok bi-çime iliflkin nedenlerdir. Oturmam›fll›¤›n gerisinde as›l olarak, or-gan çal›flmas›n›n ele al›n›fl›, iç iflleyifl ve denetim, disiplin, iflbölü-mü ve kollektivizm, tüm bunlar› birarada kesen ideolojik kavray›fl düzeyi gibi daha temelli ve öze iliflkin nedenler vard›r. Bir bütün olarak ele al›nd›¤›nda, örgütte devrimci iç yaflam›n gelifltirilmesinde ve pekifltirilmesinde de önemi küçümsenemez zay›fl›klar vard›r. Örgüt iç yaflam›n›n gündelik yaflam›n her an›n› ve alan›n› kapsayacak flekilde sürekli devrimcilefltirilmesi temel bir sorundur. Saflar›m›zdaki her kadro yaflam›n›n tümünde, her an›nda ve her sorununda, bir komünist devrimci gibi düflünebil-meli, davranabilmeli ve yafl›yabilmelidir. Proleter devrimci dünya görüflü onun kiflili¤ine sinmeli, tüm yaflam›n› flekillendirmelidir. Elbette bunun baflar›lmas› kiflilerle ilgili bir sorun olmaktan öteyedir. Bu alanda baflar› örgüt yaflam›n›n ele al›n›fl› ve düzenlenifli ile olanakl›d›r. De¤erlerin oluflturulmas› ve yerlefltirilmesi, ilke ve kurallarda titizlik, disiplinin gereklerinde tavizsizlik, sürek-li ve karfl›l›kl› (üstten alta ve alttan üste) denetim, elefltiri-özelefl-tiri silah›n›n etkili kullan›m›, bütün bunlar örgüt yaflam›n› devrim-cilefltirmenin yöntemleri ve mekanizmalar›d›r. Bugün örgüt yaflam›m›zda ciddi bozukluklar var. Küçükbur-juvazi, düflünüfl ve davran›fl biçimleriyle, de¤erleriyle, ruh haliyle, saflar›m›zda küçümsenmemesi gereken önemli mevzilere sahip. Baz› kiflilerin flahs›nda umulmad›k zay›fl›klar›n flu veya bu vesiley-le a盤a ç›kmas› bu çerçevede kavranmal›d›r. Bunu 182
ilgili kiflilerle ilgili ve onlarla s›n›rl› bir olgu saymak kendini aldatmakt›r. On-lar sadece bu zaaflar sayesinde kiflili¤ini yaralam›fl ya da tüket-mifl uç örnekler say›lmal›d›r. ‹ç yaflam›m›zdaki bozukluklara karfl› sert ve uzlaflmaz bir savafl proleter öncü kimli¤i kazanma sürecimi-zin ayr›lmaz bir parças›d›r. Gündelik politik faaliyetlerimiz ise bu haliyle son derece ye-tersiz oldu¤u gibi tek yanl›d›r da. Bu yetersizli¤i daha sonra çeflit-li yanlar›yla irdeleyece¤iz. fiimdilik bunun, gerek kapsam› ve içe-ri¤i, gerek h›z› ve yo¤unlu¤u, gerekse de ulaflt›¤› alanlar bak›m›n-dan oldukça yetersiz bir faaliyet oldu¤unu hat›rlatmakla yetine-lim. Perspektif zay›fl›¤› ve atalet bunun bir nedeniyse, iller ve birimler düzeyinde h›zl›, yo¤un ve sürekli bir faaliyeti olanakl› k›lacak bir teknik donan›m› halen de sa¤layamam›fl olmak bunun öteki bir temel nedenidir. Merkezi olarak haz›rlanan ve sunulan propaganda-ajitasyon araçlar›na ba¤›ml›l›k, bununla yetinme tutumu, akl›n alaca¤› bir fley de¤ildir. Büyük ölçüde bununla s›n›rl› kalan bir faaliyet il komitelerinin temel bir alanda ifllevsiz kalmas› anlam›na gelir. Siyasal faaliyetimiz ayn› zamanda tek boyutludur da. fiu anlamda ki, büyük ölçüde genele hitap eden “d›flardan” bir faaliyet durumundad›r. Oysa genele hitap eden bir faaliyeti belirlenmifl somut birimler (fabrikalar) üzerinden yürüyen “içerden” bir faali-yetle tamamlamak durumunday›z. Bu ikincisinde elle tutulur ad›m-lar at›lamad›kça, kitlelerle ba¤lar›m›z› gelifltirme, onlar› eyleme yöneltme, ya da eylem içindekilere müdahale etme olana¤›n› bir türlü bulamay›z. Herfley bir yana bunun maddi ortam›ndan bile yoksun kal›r›z. Bu bizi partileflmenin bir baflka temel boyutu olan s›n›fla birleflme ve öncüyü sosyalizme kazanma sorununa getiriyor ki, bunu örgüt ve siyasal çal›flman›n bir dizi öteki sorunuyla birlikte ayr›ca ele alaca¤›z.
III- Siyasal faaliyetin sorunlar› Türkiye iflçi s›n›f› yüzy›l› aflan tarihsel geçmifline ra¤men, 183
esas gövdesi itibariyle nispeten yeni ve genç bir toplumsal olu-flumdur. Saflar›n›n h›zla kalabal›klaflmas› ‘50’li y›llardan itibaren-dir. ‘60’l› ve ‘70’li y›llarda bunun büyük boyutlara ulaflt›¤›n›, iflçi s›n›f›n›n nesnel varl›¤› ile toplumda özel bir a¤›rl›¤a kavufltu-¤unu biliyoruz. Tarihsel ölçülerle al›nd›¤›nda henüz hayli genç olan bu s›n›f, buna ra¤men geride b›rakt›¤›m›z son 30 y›la genifl çapl› bir hareketlili¤i s›¤d›rmay› baflarabilmifltir. Türkiye tarihin-de yeni bir dönemi, alt s›n›flar›n hareketlenmesi ve bu temel üze-rinde Türkiye sol hareketinin kitleselleflmesi dönemini bafllatan ‘60 sonras›, oluflumundaki nispi yenili¤e ra¤men iflçi s›n›f›n›n tafl›d›¤› mücadele ve eylem dinamizmini fazlas›yla kan›tlam›flt›r. Türkiye iflçi s›n›f› saflar›ndaki genifllemeye de ba¤l› olarak, kendi tarihi içinde ilk olarak ‘60’l› y›llarda hissedilir bir güç olarak mücadele sahnesine ç›kt›. Ve bu tarihten itibaren, topluma genel bir sessizli¤i ve hareketsizli¤i egemen k›lmay› baflaran askeri rejim-ler dönemi d›fl›nda, hep yayg›n bir hareketlilik içinde oldu. Tart›fl-ma gerektirmeyecek kadar aç›k olan bu olgu hakk›nda özellikle belirtilmesi gereken iki husus var. Bunlardan ilki, iflçi s›n›f›n›n yaln›zca ekonomik hak taleple-rine dayal› grev hareketi içinde olmad›¤›, fakat ayn› zamanda, politik talepler de ileri sürerek ya da politik nedenlere de ba¤l› olarak eyleme geçti¤idir. Kavel direnifli ve Saraçhane Mitingiyle bafllayan ‘60’l› y›llar›n eylemlili¤i, sonunda tümüyle politik bir eylem olan 15-16 Haziran direnifli ile doru¤una ulafl›p noktalan-m›flt›r. ‘70’li y›llarda ise, DGM direnifli, görkemli 1 May›s gösterileri, 20 Mart faflizmi protesto direnifli, Tarifl ve Tekel di-reniflleri, Maden-‹fl Genel Baflkan›’n›n katledilmesini protesto si-yasal direnifli, say›s›z miting ve siyasal gösteriye kitlesel kat›-l›mlar, iflçi s›n›f›ndaki politik mücadele potansiyelinin somut örnekleri oldular. ‹kinci önemli husus ise, s›n›f›n esas karakteri itibar›yla kendili¤inden olan bu hareketlili¤inin hem ürünü ve hem de itici gücü olarak ortaya ç›kan ileri iflçi kufla¤›n›n, genel bir e¤ilim olarak, sola ve sosyalizme yönelmeleri gerçe¤idir. 184
Önemli bir politik mücadele potansiyeli tafl›yan ve bunu fiili olarak da gösteren yayg›n bir iflçi hareketi ile sola ve sosyalizme e¤ilim duyan bir ileri iflçiler kufla¤› -‘60’l› ve ‘70’l› y›llar›n bir-birleriyle ba¤lant›l› bu toplumsal-siyasal olgular›, sosyalizm ile s›n›f hareketinin birli¤i için, bu kritik tarihsel geliflmenin ger-çekleflmesi için, son derece uygun bir tarihsel ortam›n varl›¤› de-mektir. Oysa bu birleflmenin yaflanmad›¤›n› biliyoruz. Sosyalizm ile s›n›f hareketinin birli¤i bir yana, genel olarak devrimci hare-ket ile s›n›f hareketi aras›nda herhangi bir birleflme yaflanabil-mifl de¤il. S›n›f hareketinin bugünkü genel politik zay›fl›¤› ile devrimci hareketin bugünkü güçsüzlü¤ünün ve bunal›m›n›n teme-linde ayn› zamanda bu tarihsel gerçeklik vard›r. Burada bunun ayr›nt›lar›na girmek gereksizdir. Zira bu so-run komünistler taraf›ndan birçok vesileyle ele al›nm›fl ve irde-lenmifltir. fiu kadar›n› söylemekle yetinelim: ‘60’l› y›llar, T‹P ve MDD Hareketi flahs›nda, düzen s›n›rlar›n› ve kurumlar›n› aflama-yan bir burjuva sosyalizminin sol ad›na egemen oldu¤u bir dönem-di. Bu ak›mlardan birinin popülist-parlamentarist, ötekinin darbeci kimlikleri nedeniyle s›n›f hareketine özel bir ilgiden kaç›nmalar› bir yana, onunla flu veya bu vesileyle temasa geldikleri ölçüde ise, sosyalizm ad›na tafl›d›klar› bilinç kaba bir reformizmden öteye geçememifltir. Güçlü bir kitle deste¤ine ulaflan ‘70’li y›llar›n dev-rimci demokrasisi ise, bunu esas itibariyle kentin ve k›r›n polit-izasyon düzeyi yüksek küçük-burjuva katmanlar› ya da s›n›f d›fl› yoksul kesimleri içinde baflarm›fl, genel bir e¤ilim olarak s›n›f çal›flmas›na özel bir ilgiden uzak kalm›flt›r. Proleter sosyalizmi bak›flaç›s›ndan yoksun olan bu ak›m›n s›n›f hareketine ilgisi her-hangi bir “halk” katman›na gösterilen ilginin s›n›rlar›n› aflama-m›flt›r, ya da ancak olaylar›n zorlamas›yla önemsiz ölçülerde aflabilmifltir. Devrimci bir müdahalenin yoklu¤u koflullar›nda s›n›f hare-keti sendika bürokrasisi içinde yuvalanm›fl revizyonistler ile sosyal- demokrasinin ideolojik ve örgütsel denetiminde kalm›flt›r. 185
Devrimci hareketin tümü de kendisini marksist-leninist olarak niteleyen ve s›n›f›n öncü partisini yaratmak iddias›nda oldu¤unu söyleyen say›s›z grubu, s›n›f hareketinin bu canl› döneminde neden ona bu ölçüde uzak kald›klar›n› bugüne dek izah edebilmifl de¤il-dirler. Bir ara piyasaya biraz utangaçca sürülen izahlardan biri, o dönem ileri bir devrimci politizasyonun küçük-burjuva katmanlar taraf›ndan gösterildi¤i, dolay›s›yla devrimci kitle hareketinden kopulmak istenmedi¤i sürece, bu kesimler üzerinde yo¤unlaflma-n›n günün devrimci görevleri aç›s›ndan kaç›n›lmaz oldu¤u flek-lindedir. Burada k›smi bir gerçek pay› elbette yok de¤il. ‘70’li y›llarda küçük-burjuva katmanlar›n daha ileri bir politikleflme düze-yi içinde olduklar› bir gerçektir. Fakat bu olgu bizzat küçük-burjuva devrimci ak›m›n varl›¤› ve gösterdi¤i siyasal çabadan ayr› kav-ranamaz. Bu gruplar›n tümü de tam da bu küçük-burjuva hareketlili¤in dolays›z ürünleriydiler. Ondan do¤dular, onunla beslendiler, onun içinde kadrolaflt›lar ve onun ba¤r›nda bir örgütsel yap› oluflturdu-lar. Onlar küçük-burjuva kitle hareketiyle etle-t›rnak gibiydiler. Onun ürünü olmakla kalmad›lar, kendi varl›klar› ve pratik çabalar› ile onu yayd›lar, militanlaflt›rd›lar, politik kimli¤ini gelifltirdiler ve tam da bu sayede yaratt›klar› a¤›rl›k ile iflçi hareketini gölgele-mifl oldular. Oysa ayn› dönemde iflçiler de yayg›n bir eylemlilik içindeydiler. 12 Mart’› izleyen dönemde ö¤rencilerle birlikte ilk hareketlenen, küçük-burjuva katmanlardan önce iflçiler olmufllar-d›. Daha 1976’da görkemli 1 May›s gösterisi ve DGM direnifliy-le, bu arada 12 Mart’› hemen izleyen anti-faflist gösterilere yay-g›n kat›l›mlar›yla tafl›d›klar› politik potansiyeli aç›kça ortaya koy-mufllard›. Ne var ki iflçi hareketi revizyonistlere ve reformistlere kalm›flt›, b›rak›lm›flt›. Onlar ise, tersine, s›n›f hareketini s›n›rla-mak, canl›l›¤›n› dizginlemek, bilincini reformizmle kötürümlefltir-mek için ellerinden geleni hiçbir ciddi devrimci engelle karfl›laflmadan kolayca yapt›lar. Ayn› dönemde Marksizm-Leninizmin devrimci özünü ve pro-leter s›n›f karakterini kavram›fl, parti infla sürecini sosyalizm 186
ile s›n›f hareketinin tarihsel birli¤ini gerçeklefltirme perspektifiyle ele alan bir siyasal ak›m varolabilseydi, kuflkusuz ki, siyasal çabas›n› öncelikle hareketlilik içindeki iflçi s›n›f›na yöneltir, onun bilincini ve eylemini devrimcilefltirmek için her yolla çaba gösterir, bunu, dönemin halk hareketinin sa¤l›kl› ve istikrarl› bir önderlik alt›nda geliflmesinin de temel güvencesi sayard›. Fakat süreçler kendi seyrini izlemifltir. ‘70’li y›llar›n güçlü demokratik küçük-burjuva kitle hareketi, küçük-burjuva sosyaliz-mine mensup say›s›z grup flahs›nda kendi temsilcilerini ve ön-derli¤ini bulmufl, bu sayede politik ve örgütsel olarak geliflip ser-pilmifltir. ‹flçi hareketi ise bundan yoksun kalm›fl, burjuva ya da küçük-burjuva reformist düzen ak›mlar›n›n denetiminden kurtu-lamam›flt›r. Yak›n geçmifle iliflkin bu k›sa özetleme, komünistlerin, ko-münist partisini devrimci sosyalizm ile s›n›f hareketinin örgütlü birli¤i olarak ele alan temel marksist-leninist düflünce üzerinde neden özel bir önemle durduklar›na, popülizmin bu yönüne neden ›srarla iflaret ettiklerine de ›fl›k tutmaktad›r. Kolayca anlafl›laca¤› gibi, bu do¤rultudaki mücadele, basitçe ve yaln›zca, bu alandaki küçük-burjuva kafa kar›fl›kl›¤›n›n, düflünsel önyarg›lar›n bir elefltiri-si de¤ildi. Gerçekte ve as›l olarak, bir döneme damgas›n› vuran bir siyasal prati¤in elefltirisiydi. Fakat bu mücadele, teorik planda hedeflenen amaca bugün art›k fazlas›yla ulaflm›fl bulunmaktad›r. Küçük-burjuva sosyalizmi-nin bir döneme egemen olan anlay›fl› teorik planda yenilmifl, alt-edilmifltir. Küçük-burjuva devrimcili¤inin kolay yenilgisi ve bunu izleyen da¤›lma, küçük-burjuva katmanlar›n geçmiflteki devrimci coflkusunu art›k yitirmifl olmas›, ve en önemlisi, yeni dönemin kitle hareketlili¤ini uzun y›llard›r belirgin biçimde iflçi s›n›f›n›n temsil etmesi, bütün bu d›fl etkenler, kuflkusuz ki bu alandaki ideolojik mücadelenin baflar›s› için büyük kolayl›klar sa¤lam›fllard›r. Bununla birlikte bu henüz eksik ya da yar›m bir baflar›d›r. Zira marksist-leninist kavray›fl henüz kendine uygun bir prati¤in aç›k baflar›s› ile taçlanmam›flt›r. Zira devrimci proleter 187
sosyalizmi ile s›n›f hareketinin örgütlü birli¤inin ifadesi bir komünist partisi henüz yarat›lamam›flt›r. S›n›f hareketinin pratik seyrine etkili ve sistemli bir siyasal müdahale, sürekli ve ›srarl› bir siyasal propaganda-ajitasyon faali-yeti ile s›n›f kitlelerinin bilincini ve eylemini gelifltirme, onun halen içinde k›vran›p durdu¤u dar sendikal zemini parçalama, s›n›f hareketinin öne ç›kard›¤› ileri iflçi kufla¤›n› komünist hareketin saflar›na kazanma, komünist örgütlenmeyi bu unsurlarla gelifltir-me ve fabrikalar zeminine art›k nihayet oturtma, tüm bunlar par-tileflme sürecinin pratik yönüdür. Komünistler y›llard›r bu perspektife dayal› bir pratik yönelim içindedirler ve bunda ›srarl› olmufllard›r. Fakat ortada henüz az-çok tatmin edici say›labilecek bir pratik mesafe yoktur. Siyasal görevlerimize, pratik siyasal faaliyetimizin sorunlar›na, bu gerçe¤in ›fl›¤›nda yaklaflmal›y›z. S›n›f hareketiyle birleflme ve örgütsel geliflmeyi fabrika zeminine oturtma sorunu, geliflmemi-zin bugünkü düzeyinde, gelip s›n›f hareketine yönelik pratik faaliyetimizin gücü ve baflar›s›na ba¤lanm›fl bulunmaktad›r. Bu faaliyetteki her somut baflar›, parti infla sürecinin pratik alan›nda yeni bir ad›m, parti düzeyine yükselmede somut bir me-safe demektir. Dolay›s›yla politik çal›flman›n sorunlar›, bugünkü geliflme koflullar›m›z içinde, parti infla sürecinin pratik alan›nda baflar›n›n sorunlar›yla, somut olarak, s›n›f hareketiyle ba¤ sorunu ile örtüflmektedir. S›n›f›n genifl kitleleri, y›llard›r, bir türlü k›r›lamayan son dere-ce dar bir zemin üzerinde fakat bitmeyen bir hareketlili¤i yafl›yor-lar. Güçlü ve zay›f yönler burada içiçedir. Belli durulma dönemle-rini içeren fakat süregelen bir kitlesel eylemlilik onun güçlü yan›n›, s›n›rl› talepler ve sendikal çerçeveyi aflamamak ise zay›f yan›n› oluflturmaktad›r. Sözkonusu olan tipik kendili¤inden bir harekettir. Bu son ifade, s›n›f hareketinin kendili¤inden niteli¤ine bu vurgu, komünistler için onu küçümsemeyi de¤il, tam tersine, onun bu gerçekli¤inden hareketle önderlik fonksiyonunu, somut 188
olarak, s›n›f hareketine siyasal bir müdahaleyi ola¤anüstü önemsemeyi anlat›r. Devrimci bir önderlikten yoksun olmakla kalmayan, sürekli ve sistemli bir biçimde, sendika bürokrasisi eliyle uygulanan çok bilinçli bir sapt›r›c› ve dizginleyici müdahale ile yüzyüze olan iflçi hareketi, buna ra¤men geliflimini sürdürüyor. ‹stemlerinde ›srar ediyor, sermayenin her yeni sald›r› ad›m›n› belli bir duyarl›l›k ve eylemsel ç›k›fllarla karfl›l›yor. Direncini ve dinamizmini kay-betmiyor. Bu devrimci siyasal çal›flma için, iflçilerin bilincini, ey-lemini ve örgütlenmesini gelifltirip devrimcilefltirmek için, son derece elveriflli bir ortam demektir. Eksik olan, tam da böyle bir müdahalenin kendisidir. Zay›f, kusurlu, yetersiz, dinamizm-den yoksun olan, tam da devrimci siyasal çabad›r. Öte yandan, s›n›f hareketine devrimci bir siyasal müdahale için, bugün genel siyasal ortam da son derece elverifllidir. Kapital-ist düzenin yap›sal krizi gitgide a¤›rlaflmaktad›r. Krizde olan yal-n›zca ekonomi de¤il, fakat toplumsal sistemin tümüdür. Bask›, terör, siyasal cinayetler, kurumlaflm›fl iflkence, kontrgerilla, siyasal ve ahlaki kokuflmuflluk, yolsuzluk, rüflvet ve skandallar, emperya-list merkezlere köleli¤in en utanç verici biçimleri, kardefl bir ulu-sa karfl› yürütülen kirli bir yoketme savafl›, düzen partilerinin tek programda birleflmeleri ve ifllevsizleflmeleri, parlamentonun çürü-müfllü¤ü ve devre d›fl› kalm›fll›¤›, generallerin ve polis fleflerinin rejimde tuttu¤u yer, sermaye ile içiçe olan medyan›n kokuflmufllu¤u, kad›n›n metalaflt›r›lmas›n›n ald›¤› boyut, gençli¤in içine düflürüldü¤ü umutsuzluk, tüm bunlar ve daha niceleri, sürekli a¤›rlaflan sömürüyü, iflsizli¤i, açl›¤›, yoksullu¤u, konutsuzlu¤u, insan sa¤l›¤›n›n hiçe say›lmas›n›, do¤al zenginliklerin ya¤malanmas›n›, çevrenin tahribini vb. tamamlamaktad›r. Say›s›z sorunla yüzyüze olan, akla hayale gelmedik kötülükleri üreten ve gündelik ola¤an uygulamalar haline getiren bu düzenin y›¤›nlar önünde teflhiri için, say›s›z vesileler ve görülmemifl bir malzeme var bugünün Türkiye’sinde. Herfley bu f›rsatlardan ve malzemeden sürekli yararlanarak, bunlar›n ifa-de etti¤i temel siyasal gerçekleri 189
her yolla y›¤›nlara aç›klamakt›r. Bu, sürekli ve sistemli bir politik çal›flma, güçlü bir propaganda-ajitasyon faaliyeti, etkin bir siyasal teflhir çabas› demektir. Ve siyasal faaliyetin sorunlar›, herfleyden önce bu görevlerin bilincinde olmak demektir. Bunlar› hayata geçirmeyi olanakl› k›-lacak sa¤lam ve dinamik bir örgütlenmeye ve teknik donan›ma sahip olmak demektir. Ve son olarak, bu tür bir faaliyetin baflar›s› için, illegal ve legal yöntem ve araçlar› bir arada, yanyana, birbir-lerini tamamlayacak biçimde kullanabilmek demektir. Sa¤lam bir ideolojik-politik perspektif, baflar›l› bir siyasal faaliyetin temel önkoflullar›ndan ilkidir. Bu kuflkusuz öncelikle devrimin temel ve taktik sorunlar›na iliflkin ideolojik bir aç›kl›k ve bunun tüm örgütte, tüm kadrolar taraf›ndan özümlenmifl olmas› anlam›na gelir. Genel perspektiflerde, devrimin stratejik hedefleri ve sorunlar›nda yeterli aç›kl›¤a sahip olmayan bir çal›flman›n, yönsüz-hedefsiz bir dar pratikçilik olarak k›s›rlaflmas› kaç›n›lmaz-d›r. Fakat kendi bafl›na genel hedeflerin do¤ru belirlenmifl olmas› da kendini üreten ve zenginlefltiren bir çal›flma için yeterli de¤il-dir. Önemli ve kritik olan nokta, bunu dönemin koflullar› içinde somutlayabilmektir. Dönemi, somut koflullar›, s›n›f hareketinin o anki mevcut durumunu isabetle de¤erlendirebilmektir. Somut görevleri bu çerçevede saptamakt›r. Pratik müdahalenin yol, yön-tem ve araçlar›nda bir aç›kl›¤a sahip olabilmektir vb. Bu mü-cadelenin taktik sorunlar› ve görevleri üzerine bir aç›kl›k demektir. Buradan örgüt yaflam› için ç›kar›lmas› gereken somut bir pra-tik sonuç fludur: Örgüt, baflar›l› bir siyasal çal›flman›n temel bir önkoflulu olarak kendi ideolojik çizgisini kadrolar›na kavratmal›, bu amaçla sistematik bir e¤itim çabas› içinde olmal›d›r. Ayn› flekil-de, örgüt birimleri hareketin perspektiflerinin tafl›y›c›s› olan yay›n organlar›n›, baflta Merkez Yay›n Organ› olmak üzere, yürütecekleri somut siyasal çal›flman›n ihtiyaçlar› çerçevesinde düzenli olarak incelemeli ve tart›flmal›d›rlar. Örgütsel organizasyondaki yetkinleflme, baflar›l› bir politik 190
faaliyetin bir öteki temel önkofluludur. Sorun biçim olarak bir örgütsel yap›ya sahip olmak de¤ildir elbette. As›l sorun, oturmufl, iflbölümünü gerçeklefltirmifl, kendini düflman karfl›s›nda koruma ustal›¤›n› olaylara seri ve etkin bir müdahale yetene¤i ile birlefltirmeyi baflarabilen bir örgütsel geliflme düzeyini yakalamakt›r. Bu, örgütün genel bir niteli¤i olmakla kalmamal›d›r. Ayn› zaman-da ve kuflkusuz as›l olarak, her örgütsel birimin, her komite ve hücrenin somut bir niteli¤i de olmak durumundad›r. Örgütlerimiz bugün büyük ölçüde bundan yoksundurlar. Bu nedenle de, olaylara müdahalede edilgen kald›klar› gibi, yaz›l› propaganda-ajitasyon faaliyetinde de, büyük ölçüde merkezi araçlara ba¤l› (daha do¤ru-su ba¤›ml›) kalmaktad›rlar. Belli siyasal olaylara iliflkin (örne¤in yerel seçimler ya da 1 May›s) merkezi propaganda-ajitasyon materyallerinin kendile-rine zaman›nda ve yeterli miktarda ulaflt›r›lamamas›n› hakl› ola-rak elefltiri konusu eden örgüt birimlerinin, fakat öte yandan, bu politik yo¤unlaflma dönemlerinde neden yaln›zca kendilerini bu araçlarla s›n›rlad›klar› ve neden bu s›n›rl›l›ktan yak›nmay› ak›llar›-na getirmedikleri üzerinde düflünmek zorunday›z. Kald› ki örgüt birimleri yaln›zca politik yo¤unlaflma dönemlerinde de de¤il, fakat hergün, her an kitleleri hedefleyen bir politik çal›flma içinde olmak zorundad›rlar. Dolay›s›yla da bunu olanakl› k›lacak bir teknik-örgütsel donan›ma sahip olmak durumundad›rlar. Bu baflar›lma-d›kça, h›zla ak›p giden olaylara, patlak verip geçen eylemlere seri bir müdahalede bulunmak, gündelik olarak belirip kaybolan f›rsatlardan yararlanmak hemen tümüyle olanaks›z olur. Ancak belli politik yo¤unlaflma dönemlerinde ya da önemli baz› özel geliflmeler vesilesiyle, zaman zaman gelen, gelecek olan merkezi faaliyet araçlar›na ba¤›ml› ve bununla s›n›rl› bir politik çal›flma -bu, bugün afl›lmas› gereken temel bir zaaft›r örgüt birimlerimiz için. ‹llegal çal›flmay› legal çal›flmayla do¤ru bir biçimde birlefl-tirmeyi baflarabilmek, baflar›l› bir politik çal›flman›n bir üçüncü temel önkofluludur. Bu sorunun teorik çerçevesi, ilkesel anlam› ve politik önemi, komünistler taraf›ndan bugüne kadar yeterli aç›k-l›kta ortaya konmufltur. Ne var ki pratik uygulama alan›nda, ciddi yetersizliklerimizin yafland›¤› bir baflka temel 191 sorun durumunda-d›r. ‹llegal araç ve yöntemleri legal araç ve yöntemlerle birlefltir-meyi baflarmak, her temel çal›flma alan›n›n
1995: At›l›mlar ve parti y›l› Her bak›mdan önemli bir yeni y›la girmifl bulunuyoruz.
‘94 y›l›n›n geliflme ve birikimleri buna iflaret ediyor. Sermaye düzeni 1994 y›l›na ani bir a¤›rlaflma gösteren eko-nomik bunal›mla girmiflti. 5 Nisan sald›r›s›ndan itibaren bu buna-l›m›n faturas› bir dizi tedbir ve mekanizma ile emekçi s›n›flar›n omuzlar›na bindirildi. Buna ra¤men y›l›n sonunda ekonomik gös-tergeler bilançosu krizde herhangi bir hafifleme göstermiyor. Bir dizi gösterge (enflasyon, büyüme h›z›, bütçe a盤›, iflsizlik, d›fl borç vb.), tüm cumhuriyet dönemi için negatif anlamda rekor düzeylerde seyrediyor. Dozu art›r›lan kirli savafl giderleri bu arada bunal›m› a¤›rlaflt›ran ek bir faktör olmaya devam ediyor. ‹ktisadi bunal›m› hafifletmede kapitalist düzen için her zaman tek ç›kar yol faturay› iflçilere ve emekçilere ödettirmek olmufltur. 1995 bütçesi ve özellefltirme yasas›, sermayenin bu de¤iflmez po-litikay› yeni y›lda daha da a¤›rlaflt›rarak 192
sürdürece¤ini göstermektedir. Buna karfl›l›k, son bir y›l içinde büyük ücret ve hak kay›plar›-na u¤rayan iflçi ve emekçilerin buna öyle kolay raz› olmayacakla-r›n› gösteren iflaretler de ço¤al›yor. Eylül ay›ndan itibaren bafl-gösteren yeni kitle hareketlili¤i, aydan aya güçlenerek, kamu çal›-flanlar›n›n 20 Aral›k genel ifl durdurma eylemiyle ‘94 y›l› içindeki en ileri düzeyine ulaflt›. Tüm zay›fl›klar›na ra¤men, 20 Aral›k ve onu önceleyen bir dizi kitle eylemlili¤i, toplumun kokuflmufl düzen taraf›ndan kirletilen havas›na karfl› taze bir rüzgar olarak esti. Kald› ki bu henüz bir bafllang›çt›r; kitle hareketi henüz yeni yeni h›z kazan›yor ve bir çok iflaret, dipten gelen dalgan›n kendi-ni as›l olarak ’95 y›l› içinde yüzeye vuraca¤›n› gösteriyor. ’95 y›l›n›n özellefltirme y›l› ilan edilmesi ve yeni y›l bütçesinin kapsam-l› bir sald›r› program› olarak ba¤lanmas›, bu geliflmeye özel bir ivme kazand›racakt›r. Elbetteki sermaye s›n›f› bu çaptaki bir iktisadi sald›r›n›n an-cak çok yönlü siyasal tedbirler ve tuzaklar eflli¤inde uygulanabile-ce¤inin bilincindedir. Kendi cephesinden devlet terörü ve bask› yasalar›, s›n›f hareketi “içinden” ise sendika bürokrasisi, onun klasik silahlar›d›r ve bunlar› y›llard›r etkin bir biçimde kullan›yor. Dört y›ll›k hükümet icraat›yla paçavraya çevrilen sosyal-demokra-siye yeni bir çehre kazand›rma giriflimleri aral›ks›z sürüyor. Dinsel gericili¤in ve onun esas çat›s› olan Refah Partisi’nin ise, sosyal hoflnutsuzluklar› dizginlemede ve sapt›rmada ne denli etkili bir araç ve olanak oldu¤unu gitgide daha iyi anlayan sermaye, gös-termeye çal›flt›¤› aldat›c› rahats›zl›¤a ra¤men bu kesime yeni etkin-lik alanlar› aç›yor. Bu arada devreye sokulan iki yeni silah› daha var düzenin. Bunlardan ilki, Kürdistan’da özel timler k›l›¤›nda y›llard›r kirli savaflta etkin biçimde kullan›lan MHP’dir. Kitle hareketlili¤inin baflgösterdi¤i bir s›rada, MHP’li terör çetelerinin bir çok kentte ö¤rencilere ve direniflçi iflçilere karfl› sistematik bir sald›r›ya girifl-meleri, nihayet metropollerde de devreye sokulduklar›n› gösteri-yor. Öteki yeni silah “Yeni Demokrasi Hareketi”dir. 193
MHP ile sivil terörü devreye sokan sermaye, eski TÜS‹AD baflkan› ile de “sivil toplum”u devreye sokuyor. Düzenin tüm bu araç ve olanaklar›, bu sistematik haz›rl›klar› karfl›s›nda, iflçi s›n›f› ve emekçiler cephesi, duruma tahammülsüzlük ve mücadele iste¤inin güçlenmesi d›fl›nda, yaz›k ki büyük bir donan›ms›zl›k içindedir halihaz›rda. Kitlelerin politik bilinci zay›f, politik nitelikte bir örgütlenmeleri ise halihaz›rda yoktur. Örgütlü devrimci hareket henüz son derece c›l›z ve geliflmekte olan kitle hareketine müdahalede etkisizdir. Dahas›, 12 Eylül karfl›-devriminin tahribat› ortam›nda dünün devrimci hareketinden dönüflen ve s›n›f hareketinin bugünkü geri düzeyine sa¤lad›¤› uyumla palazlanmaya çal›flan yeni reformist ak›m, bu tür bir devrimci müdahalenin önüne ek güçlükler ç›karmaktad›r. Baflta Türk-‹fl yönetimi olmaz üzere sendika merkez yönetimleri, bir-iki istisnas›yla gerçek birer ihanet karargah› olarak ifl görmektedirler. Sermayenin iflçi s›n›f› hareketi içindeki sad›k uflaklar› olarak hareket etmektedirler. S›n›f hareketi-nin bask›s›n› hisseden ve birfleyler yapmak gere¤i duyan alt kade-me sendika bürokratlar› ise, yeni türden sosyal-reformist ak›mlar-dan ald›klar› politik deste¤in de verdi¤i rahatl›kla, ayak sürümeyi sürdürmektedirler. Geliflmekte olan s›n›f hareketinin bugün sermaye devletini büyük s›k›nt›lara sokan Kürt özgürlük hareketi gibi önemli bir müttefi¤i elbette vard›r. Fakat yaz›k ki politik yönden bugün için hala son derece zay›f olan ve sistematik bir tarzda estirilen güçlü flovenist rüzgar›n etkisinden tam kurtulamayan genifl iflçiemekçi kitleleri, bunun aç›k bir bilincinden henüz yoksundurlar. Ancak en ileri kesimler Kürt özgürlük mücadelesinin tafl›d›¤› özel önemi hissetmekte, fakat onlar da büyük bir bölümüyle bu bilinci etkin bir politika olarak kitlelere yans›tmakta zay›f davranmaktad›rlar. Yeni reformizm bu sorunda da olumsuz bir rol oynamakta, opor-tünist ve korkak bir tutumla hareket etmektedir. Kürt hareketinin kendisine ve Kürt sorununun yeni y›ldaki muhtemel seyrine gelince, bu art›k büyük ölçüde Türkiye’nin 194
met-ropollerindeki mücadelenin seyrine ba¤l›d›r. ‹flçi ve emekçi hareketindeki muhtemel bir politik s›çrama, özgürlü¤ü için savaflan Kürt halk›n›n önüne yeni ufuklar ve olanaklar açacakt›r. Ter-si durumda ise, bugünkü kilitlenme devam edecektir. PKK’n›n, Türkiye’deki devrimci geliflmelerin gecikmesi durumunda, bu kilit-lenmeye uluslararas› platformlarda bir ç›k›fl arayaca¤›, dolay›s›yla sistem içi bir “siyasal çözüm”ü zorlayaca¤›, bugün her zamankinden daha aç›k görülür hale gelmifltir. Kitle hareketinin son aylarda ivmelenen geliflmesi düzenin s›k›nt›lar›n› a¤›rlaflt›raca¤› gibi, kendi cephesindeki bir dizi zaaf ve zay›fl›¤›n üstesinden gelinmesi için de elveriflli bir zemin olufl-turacakt›r. Herfleyden önce, iflçi s›n›f›n›n ve emekçilerin geliflen eylemlili¤ine karfl› tutum, her parti ve kurumun gerçek konumu-nun bizzat mücadele içindeki kitlelerce anlafl›lmas›n› kolaylafl-t›racakt›r. Devlet ayg›t›ndan sendika bürokrasisine, adil düzen demagoglar›ndan terör flebekesi MHP’ye kadar... Bununla birlikte, önemli geliflmelere gebe bu yeni döneme öncü partiden yoksun olarak giriyor olmak, bugün iflçi s›n›f› hareketinin en büyük eksikli¤i olmay› sürdürüyor. Komünistler, bu ihtiyaca henüz yan›t vermeyi baflaramam›fl olman›n, s›n›f hareketinde yank› bulacak bir önderlik müdahalesi düzeyi ve kapasitesi yakalayamaman›n a¤›r sorumlulu¤unu tafl›maktad›rlar omuzlar›nda. *** “Parti, proletaryan›n gerçek öncüsü rolünü oynayacak, eyle-miyle bu s›fata hak kazanacak devrimci s›n›f partisi, komünistlerin öznel bir zorlamas› de¤il, fakat s›n›f hareketinin gerçek ve bugün için son derece acil bir ihtiyac›d›r.” Bu tespit, ‘94 y›l›na girilirken kaleme al›nan ‘94 Dönemeci bafll›kl› baflyaz›da tart›fl›lan sorunla-r›n ana ekseni durumundayd›. Hareketimizin sorunlar›, sorumluluk-lar› ve görevleri bu temel ihtiyaç üzerinden tan›mlan›yor ve ‘94 y›l›n›n bir “dönemeç” y›l› haline getirilmesi için bilinçli ve planl› bir azami çaba bu çerçevede talep ediliyordu. O güne kadarki geliflme süreçlerimiz ve o günkü gerçekl195
erimizden hareketle, ‘94 y›l›n› bir parti y›l› haline getirmenin güç, fakat “‘94 y›l›n› geride b›rakt›¤›m›zda parti ile aram›zda iflin esas›-n›n halledilmifl olmas› anlam›nda” çok fazla bir mesafenin b›ra-k›lmam›fl olmas›n›n ise olanakl› oldu¤u vurgulan›yordu: “‘94 y›l›n› bizi partiye ulaflt›racak bir dönemeç haline getirebilmek, parti ile aram›zdaki mesafeyi do¤ru de¤erlendirmek ve hareketin tüm güç-lerini ve olanaklar›n› bu mesafeyi tüketecek bir biçimde planlamak ve harekete geçirmekle olanakl›d›r. Bu bir do¤ru de¤erlendirme, öncelikleri isabetle saptama ve eldeki güçleri planl› bir biçimde yo¤unlaflt›rma sorunudur.” Nisan tarihli MK De¤erlendirmeleri de bu amaçla kaleme al›nm›flt›. Bu de¤erlendirmelerde hareketimizin zaaf noktalar›, te-mel eksiklikleri, öncelikli görevleri, sorunlara ve görevlere ilifl-kin yo¤unlaflma alanlar› yeterli aç›kl›kta ortaya konulmaktayd›. Burada bütün sorunlar partileflme süreci ekseninde tart›fl›lm›fl, bu süreç bir nitelik gelifltirme süreci olarak tan›mlanm›fl, niteli¤i ge-lifltirmenin ise kendini “ideolojik-politik aç›kl›k ve sa¤laml›kta, örgütsel oluflumda, kadrolaflmada, politik faaliyet kapasitesinde, ve kuflkusuz proleter kitleleri etkileme, harekete geçirme ve onlara baflar›yla önderlik etme yetene¤inde” gösterece¤i gerçe¤i üzerinde durulmufltu. Geride b›rakt›¤›m›z kritik y›l›n bilançosu tart›flmal› bir ma-hiyet tafl›maktad›r. Komünistler bu y›la elbetteki baz› önemli ad›m-lar› s›¤d›rmay› baflard›lar. Herfley bir yana y›llard›r eksikli¤i ge-liflmemizi s›n›rlayan önemli bir etken olan legalitenin kullan›m›nda ciddi baz› yeni ad›mlar att›lar. Ki bu, ‘94 Dönemeci de¤erlendir-mesinde üzerinde önemle durulan sorunlardan biriydi: “Yeni dö-nemde özel önem tafl›yan bir öteki sorun, illegal çal›flmay› art›k yeni bir düzeyde, daha etkili araçlar ve daha zengin biçimlerle sürdürülebilen bir legal çal›flma ile birlefltirebilmektir. ... Son bir y›lda örgütü oturtmak, MYO’yu güçlendirmek ve örgütle bütün-lefltirmek do¤rultusunda at›lan ad›mlar legal çal›flmay› daha et-kin bir biçimde gündeme almay› da olanakl› k›lm›flt›r. Bugün bu alanda etkin bir faaliyet ortaya koymak art›k hareketimizin 196
geliflmesinin olmazsa olmaz koflullar›ndan biri haline gelmifltir.” S›n›f hareketinin sorunlar›na ba¤l› olarak mücadelenin ideo-lojik cephesinde gösterilen çabalar, öngörülen görevler do¤rultu-sunda at›lan bir baflka önemli ad›m idi: “Devrimci hareket tasfiye sürecini yaflamaya devam ediyor. Tasfiyecili¤e karfl› mücadele önümüzdeki dönemde yeni bir içerik kazanacakt›r. Zira küçük-burjuva demokratizmi s›n›f hareketinin geliflimini bozup s›n›rlayan rolü ile sahnededir. Tasfiyecili¤e karfl› mücadele bugün art›k bu kanaldan s›n›f hareketine yarat›lan engelleri de parçalama müca-delesidir bizim için.” Komünistler geride kalan y›l içinde bu bilinçle hareket etmifller ve s›n›f hareketinin karfl›s›na yeni engeller ve sorunlar ç›karan tasfiyeci oportünizmin gerçek platformunu bafla-r›yla ortaya koymufllard›r. Ne var ki, tam da önden özel bir uyar›yla dikkat çekilen sorunlar alan›nda s›k›nt›lar yaflamay› hala da sürdürüyoruz. ‘94 Dönemeci’nde sorun flöyle konulmufltu: “Tüm olumlu grafi¤e ve somut geliflme göstergelerine ra¤men, bugün halen bir toparlanma süreci içindeyiz. Bu hala u¤raflmam›z ve altetmemiz gereken çok say›da sorunun varl›¤› demektir. K›smi baflar›lar her zaman bir kendinden memnuniyet ruh hali ve bunun ürünü bir rehavet ya-rat›r. Bu en büyük tehlikedir. Hiçbir biçimde gevflememeli, ter-sine ifli her zamankinden daha s›k› tutmal›y›z. Örgütsel gelifl-me ve yetkinleflmeye her türlü özeni göstermeyi sürdürmeliyiz. S›n›f çal›flmas›yla örgütsel geliflmemiz organik bir süreç olarak kaynaflmal›d›r. Örgütsel geliflmeyi, bu geliflme içinde kadrolaflma-y›, s›n›f içinde siyasal çal›flmadan ayr› ele alamay›z. S›n›f›n hiç de¤ilse en ileri kesimleriyle kaynaflmada mesafe alamad›¤›m›z sürece, gerçek manada bir devrimci s›n›f öncüsü olmaya da hak kazanamay›z.” Burada özetlenen sorunlar MK De¤erlendirmeleri’nin de esas içeri¤ini oluflturmaktad›r. Yukar›daki de¤erlendirme ve onun aç›m-lanmas› olan MK De¤erlendirmeleri, bugün de tüm güncelli¤ini ve özel önemini korumaktad›r. Sorunlar›m›z›n çerçevesi, kritik noktalar› ve buna ba¤l› olarak öncelikli görevler, esas› itibar›yla de¤iflmemifltir. Sorun; bu sorunlar›n 197
çözümünde ve bu görevlerin gerçeklefltirilmesinde etkin ve dayat›c› bir önderlik iradesi orta-ya koymak, tüm örgütü bu do¤rultuda sarsmak, seferber etmek ve dönüfltürmektir. Bu sürecin baflar›s› bizi partiye ulaflt›racak-t›r. Kuflkusuz bu ideolojik cephedeki sorunlar›n ve görevlerin öne-minin azald›¤› de¤il, fakat bu alandaki görevlerin baflar›l› çözümü-nün de, hareketimizin geldi¤i bugünkü aflamada, art›k önemli ölçü-de örgüt ve pratik-siyasal çal›flma cephesinde yaflanacak geliflme sürecine ba¤land›¤› anlam›na gelmektedir. ‘94 y›l› partiye ulaflmada gerçek bir dönemeç y›l› olamad›. Fakat bunun nedenleri konusunda paha biçilmez aç›kl›klar ka-zand›rd›. Örgütümüzün üst platformu bunun daha kapsaml› ve derinlemesine bir de¤erlendirmesini muhakkak ki ortaya koyaca-kt›r. Siyasal geliflmeler ve s›n›f hareketinin seyri, komünistler ola-rak acilen parti düzeyini yakalamam›z› bize tarihi bir sorumluluk olarak dayatmaktad›r. ‘95 y›l› içerisinde bunun bilinciyle hareket edece¤iz, tüm zaaf noktalar›m›z›n, bütün yetersizlik alanlar›m›-z›n üzerine özel bir ›srar ve kararl›l›kla gidece¤iz. Kuflkusuz ki bu, örgütümüzün gerçek kimli¤ini ve kadrolar›n› bulmas› anlam›-na gelecektir. Bu inanç ve kararl›l›kla, ‘95 y›l›n› buradan hareketimiz için yeni at›l›mlar ve bunlar›n ürünü olacak öncü parti y›l› ilan edi-yoruz. Ocak ‘95
198
Parti y›l› ve partileflme süreci “‹flçi s›n›f› devrimcileri olarak komünistler için devrimci
sü-recin bugünkü evresinde en acil görev, Türkiye iflçi s›n›f›n›n mark-sist-leninist temellere dayal› devrimci s›n›f partisini yaratmakt›r. Komünistler bu sorunu çözüme kavuflturmadan devrimci siyasal mücadelelerinde kal›c› nitelikte hiçbir temel ad›m atmay› uma-mazlar. Parti, sonraki ad›mlar›n da güvencesi zorunlu bir ilk ad›md›r. Devrim ve iktidar mücadelesinin bugün kavranmas› gereken en önemli halkas›d›r.” (De¤erlendirme ve Kararlar, s.121) EK‹M I. Genel Konferans›’n›n parti sorunu üzerine de¤er-lendirmesi bu sözlerle bafll›yor. Bugün aradan dört y›l geçmifl bulunmaktad›r. Komünistler henüz bu en acil görevin üstesinden gelmeyi baflarabilmifl de¤iller. Bununla birlikte, bu arada katettik-leri mesafe ile bugün bu görevin üstesinden gelmeye her za-mankinden daha yak›n olduklar› da bir gerçektir. Tasfiyeci tahribat hareketimize iki çok önemli y›l› kaybettirmemifl olsayd› e¤er, bel-ki de bu sorunu daha erken 199
bir zamanda çözmeyi baflarm›fl olacak-t›k. Yine de, yaflad›¤›m›z gecikme temelde kendi zaaf ve yetersiz-liklerimizin bir sonucu olmufltur ve zaten tasfiyecilik de, bu zemin üzerinde tahrip edici etkisini gösterebilmifltir. Hareketimizin do¤ufl, oluflum ve geliflme süreçleri ele al›n›rken, onu çevreleyen d›fl ortam ile bafllang›ç noktas›ndaki güç ve imkanlar mutlaka hesaba kat›labilmeli, de¤erlendirme bu temelde yap›lmal›d›r. Bu elbette kendi hata, zaaf ve yetersizliklerimizin gözden kaç›r›lmas›na dayanak yap›lamaz. EK‹M bunu hiçbir za-man yapmam›flt›r. Tersine, kendinde aksayan› önplana ç›karmaya her zaman özel bir özen göstermifltir. Fakat sorunlar› yaln›zca kendi zaaflar›m›z üzerinden kavramaya yönelik bir e¤ilim, kaba metafizik-idealist bir bak›flaç›s›n›n ifadesi olmaktan öteye gide-mez. Böyle bir bak›flaç›s›, zay›fl›klar›m›z› yerli yerine oturtmada baflar›s›z kalaca¤› gibi, üstünlüklerimizi de gere¤ince de¤erlen-diremez. Dolay›s›yla, tüm güçlüklere ve yetersizliklerimize ra¤-men, bizi bugün öncü bir s›n›f partisi olman›n efli¤ine ulaflt›ran güç ve dinamizmin kayna¤›n› da kavrayamaz. Sanc›l› ve a¤›r bir geliflme süreci yaflad›k, buna kuflku yok. Fakat en elveriflsiz koflullarda s›n›rl› güç ve imkanlarla yola ç›kan bir hareket olarak bugün ulaflt›¤›m›z geliflme düzeyinin heyecan verici oldu¤una kuflku yoktur. Yükselifl döneminin verimli ortam›n-da biriktirdikleri güç ve olanaklardan arta kalanla yol yürümeye çal›flan, bu yürüyüfl esnas›nda sürekli bocalayan, çözülen, da¤›lan, kan kaybeden, ideolojik zay›fl›k ve belirsizlikler içinde bunalan geleneksel örgütler gerçe¤i karfl›s›nda, güç ve imkanlar›n› politik mücadelenin güçlüklerle dolu bir evresinde kendi öz dinamizmiy-le yaratan bir komünist örgüt, bir EK‹M gerçekli¤i durmaktad›r bugün orta yerde. Bu gücün kayna¤›, elbette ideolojik-politik çizgimizdir. Bu çizgi, geleneksel hareketin düflünce ve prati¤inin elefltirisi ve afl›l-mas› mücadelesinin ürünü olmufltur. EK‹M’deki süreklili¤in, san-c›l› geliflme sürecine ra¤men sonuçta hep daha ileriye ç›kabilme-nin ve bugün iflçi s›n›f›n›n devrimci öncü partisi 200
düzeyine yak-›nlaflabilmenin kayna¤› ve güvencesi bu ideolojik çizgi olmufltur. Komünistler tasfiyeci çabalar›n hareketimiz ile ilgili en zay›f bir görüntüye yolaçt›¤› bir s›rada bile bu konuda aç›k bir bilinçle hareket ettiler: “Hareketimiz en büyük olanaks›zl›klar ile en zor engelleri altederek bugüne ulaflm›flt›r. EK‹M bu mücadeleler içinde oluflturulmufl bir ideolojik ve örgütsel kimliktir. EK‹M, bir siyasal ve örgütsel de¤erler sistemidir; bunlarda ifadesini bulan bir ileri düzeydir. Komünistler bu kimli¤i ve kiflili¤i, bu de¤erler siste-mini ve düzeyini kararl›l›kla savunacak, özenle koruyup gelifltire-ceklerdir. “Komünistler iflçi s›n›f›n›n devrimci öncüsü partiyi yaratacak, devrime ve sosyalizme yürüyeceklerdir.” (Devrimci Politika ve Örgütlenme Sorunlar›, s.32) Kendi üstünlüklerinin bilincinde olmak, fakat kendi zay›fl›klar›na karfl› aç›k yürekli ve ac›mas›zca davranmak, kendi üs-tünlüklerini kendi zay›fl›klar›n› gidermenin bir dayana¤› olarak kullanmas›n› bilmek -bu, bugüne kadar hareketimize egemen olmufl bir davran›fl çizgisidir. Geliflme dinamizmini sürdürmemizin, he-deflere yak›nlaflmam›z›n, zay›fl›klar›m›z› yenmemizin ve önümüze ç›kar›lan engelleri parçalay›p y›kmam›z›n bir temel aç›klamas› da buradad›r. “At›l›mlar ve Parti Y›l›” ilan edilen bir sürecin bafl›n-da, saflar›m›zdaki tüm komünistler, bu davran›fl çizgisini her za-mankinden daha aç›k ve daha derinlemesine kavramak ve bunun bilinciyle hareket etmek zorundad›rlar. Nereden nereye ve ne saye-de gelebildi¤imizi tüm kapsam› ve yönleriyle görebilmeli; fakat bunu tam da, neyi ne ölçüde henüz baflaramad›¤›m›z› ve nas›l baflarabilece¤imizi anlaman›n bir dayana¤› olarak kullanmal›d›rlar. *** “Teorik geliflme, partileflme sürecinin esas ve tayin edici hal-kas›d›r. Zira parti, herfleyden önce sa¤lam bir marksistleninist teorik temel ve bu temel üzerinde beliren net bir ideolojik kimlik demektir. Parti program›, bu çaban›n özlü, 201
süzülmüfl ve yetkin bir ifadesinden baflka bir fley olamayacak, ayn› flekilde, partinin taktik ilkeleri de bu çaban›n bir ürünü olarak netleflecektir. ... Teorik geliflme, efllik etti¤i ve yolunu açt›¤› politik ve örgütsel geliflme süreçlerinin sa¤l›kl› ve baflar›l› olabilmesinin güvencesidir.” (De¤erlendirme ve Kararlar, s.123-124) Geleneksel devrimci hareketin en ileri ve en iyi niyetli kesim-leri bile, ç›k›fl›ndan itibaren EK‹M’in ›srarla vurgulad›¤› bu bak›fl-aç›s›n› anlamakta güçlük çektiler. Onu tekyanl›l›¤›n bir göstergesi, geliflmenin pratik-örgütsel yönünü küçümsemenin bir ifadesi sayabildiler. Oysa sorunun genelde her zaman belirleyici olan önemi bir yana. ‹çinden geçmekte oldu¤umuz tarihsel evreyle (biri ulusal öteki genel planda yaflanan iki büyük yenilginin yaratt›¤› büyük ideolojik kargaflayla) ba¤lant›s› da bir yana. Bizim kendine özgü koflullar›m›zda, popülist deformasyonun yaratt›¤› 20 y›ll›k kar›fl›kl›¤› gidermek, siyasal mücadelede marksist-leninist bir yenilenmenin ürünü olabilecek aç›k ve güçlü ideolojik perspektif-lere ulaflmak, örgütselpratik geliflmeyi bu perspektifler temeli üzerinde yaflamak, tüm bunlar ancak ideolojik geliflmenin kritik ve belirleyici önemini kavramakla olanakl›yd›. Bu do¤ru kavray›fl, EK‹M’e bugün geleneksel hareketten temel noktalarda tümüyle farkl› bir ideolojik kimlik kazand›rmakla kalmam›fl, tam da öngörüldü¤ü gibi, do¤ru perspektifler ›fl›¤›nda yürüyen bir politik-örgütsel geliflmenin de önkoflulu ve sa¤lam zemini olmufltur. Genel planda oldu¤u kadar Türkiye devriminin temel sorunlar›yla da ilgili olarak, popülist ideolojik flartlanmalar›n ürünü olan demokratizmi aflmak ve net bir sosyalizm perspektifine ulafl-mak; demokrasi mücadelesini bu perspektif içinde yerli yerine oturtmak; pratik s›n›f yönelimini olaylar›n bask›s›yla ve kendili¤in-den de¤il, fakat marksist dünya görüflünün özüne dayal› bir ideo-lojik aç›kl›k temelinde yaflamak; karfl›devrimin bask›s›na, tasfiyeci bas›nca ve dönemin güçlüklerine birarada gö¤üs gererek, illegal temellere dayal› ihtilalci bir 202
s›n›f örgütlenmesi yaratma çizgisinde kesin bir kararl›l›k göstermek; bu çerçevede, illegalite-legalite iliflkisinde isabetli bir ilkesel ve pratik davran›fl çizgisi göstermek; Kürt özgürlük mücadelesinin özel politik önemini daha bafl›ndan itibaren ve do¤ru kapsam›yla görmek, fakat bunu ulusal özgürlük mücadelesinin toplumsal-siyasal karakteri ve tarihsel s›n›rlar›yla ilgili aç›k bir kavray›flla birlefltirmek; tasfiyeci savrulmalar› zama-n›nda teflhis etmek, ideolojik içeri¤iyle oldu¤u kadar d›fl koflullarla da ba¤lant›s› içerisinde tahlil etmek ve buna karfl› sistematik bir mücadele yürütmek, vb., vb... Bir hareketin konumu ve kimli¤i konusunda kritik öneme sahip tüm bu sorunlardaki ay›rdedici marksist-leninist devrimci tutumunu, EK‹M, tam da ideolojik geliflmesinin özüne ve temel esaslar›na borçludur. Bunlara daha genel planda, Türkiye devrim-ci hareketinin ve dünya komünist hareketinin tarihsel geçmifli-ne, ideolojik ve pratik miras›na yaklafl›m›ndaki kendine özgü tu-tum da eklenebilir. Geçmiflin devrimci miras›n› ve birikimini her alanda sahiplenmek, fakat onu tüm zay›f ve hatal› alanlarda mark-sist-leninist bir elefltiriye tabi tutarak aflma perspektifiyle hare-ket etmek, bu konuda liberal inkarc›l›¤a oldu¤u kadar dar kafal› tutuculu¤u da prim vermemek, hareketimizin bir baflka ay›rdedi-ci özelli¤idir ve ancak marksist-leninist bir ideolojik bak›flaç›s›na sahip olmak sayesinde olanakl›d›r. *** Devrimci siyasal mücadelede ideolojik çal›flma ve geliflme-nin sonu gelmez bir süreç oldu¤u gerçe¤i bir yana, parti kimli¤ini kazanman›n asgari s›n›rlar› çerçevesinde düflünüldü¤ünde bile, bu alanda hareketimizin önünde hala çok önemli görevler durmakta-d›r. Fakat yine de, bu asgari çerçeve üzerinden bak›ld›¤›nda, ha-reketimizin bu cephedeki görevlerinin amaca uygun bir yo¤un-laflmayla üstesinden gelinecek denli kolaylaflt›¤› da bir gerçektir. Sürecin bugünkü aflamas›nda as›l güç, sanc›l› ve bizi hala da zorlayan alan ise, geliflmenin pratik cephesidir. Demek oluyor ki, öncü kimli¤i, öncü örgüt düzeyi ve kapasitesi 203
ile de yaratabil-mek sorunudur. Partileflme süreci bak›flaç›s› çerçevesinde, MK De¤erlendirmeleri’nin as›l kapsam› da zaten bu sorun etraf›nda odaklaflmaktad›r. Geleneksel küçük-burjuva sosyalizminin ideolojik cephede aç›k bir yenilgiye u¤rat›ld›¤›n› tespit eden MK De¤erlendirmeleri, flöyle devam etmektedir: “Bununla birlikte bu henüz eksik ya da yar›m bir baflar›d›r. Zira marksist-leninist kavray›fl henüz ken-dine uygun bir prati¤in aç›k baflar›s› ile taçlanmam›flt›r. Devrimci proleter sosyalizmi ile s›n›f hareketinin örgütlü birli¤inin ifadesi bir komünist partisi henüz yarat›lamam›flt›r. “S›n›f hareketinin pratik seyrine etkili ve sistemli bir siya-sal müdahale, sürekli ve ›srarl› bir siyasal propagandaajitasyon faaliyeti ile s›n›f kitlelerinin bilincini ve eylemini gelifltirme, onun halen içinde k›vran›p durdu¤u dar sendikal zemini parçalama, s›n›f hareketinin öne ç›kard›¤› ileri iflçi kufla¤›n› komünist hareketin saflar›na kazanma, komünist örgütlenmeyi bu unsurlarla gelifltir-me ve fabrikalar zeminine art›k nihayet oturtma, tüm bunlar parti-leflme sürecinin pratik yönüdür. Komünistler y›llard›r bu perspektife dayal› bir pratik yönelim içindedirler ve bunda ›srarl› olmufllard›r. Fakat ortada henüz az-çok tatmin edici say›labilecek bir pratik mesafe yoktur.” (s.25) Al›nan “mesafe”nin bu s›n›rl›l›¤›, öncü parti düzeyi ile bugün-kü örgüt gerçe¤imiz aras›ndaki mesafeye de kendili¤inden iflaret etmektedir. Ve parti ile aram›zdaki mesafenin esas alan› bu oldu¤u-na göre, bundan, içinde bulundu¤umuz parti y›l›nda yo¤unlaflma ve yüklenmenin esas alan›n›n ne olmas› gerekti¤i de ayn› flekilde kendili¤inden ç›kmaktad›r. Öncü parti düzeyini yakalama mücadelesinde, geliflmenin salt pratik-örgütsel yönü aç›s›ndan bak›ld›¤›nda bile, önümüzde s›n›r-s›z ölçüde bir sorunlar alan› var. Geliflmemizin sorunlar›n› ve bundan ç›kan görevleri, bu çeflitlili¤i ve karmafl›kl›¤› içinde kav-ramak ve gerçeklefltirmek durumunday›z. Yine de, gözönünde bulundurmam›z gereken kritik bir nokta var. S›n›f hareketinin politik ve örgütsel geliflimini h›zland›rmak ve bu 204
çaba içinde s›n›-f›n ileri unsurlar›n› sosyalizme ve komünist örgüt saflar›na kazan-mak süreci, bugünkü koflullarda tüm öteki örgütsel-pratik sorunla-r›n ortak zeminidir. Örgütümüzü gelifltirip yaymay›, sa¤lam temel-lere oturtmay›, mevcut kadrolar›m›z› devrimcilefltirmeyi, yeni kadrolar kazanmay›, illegalitemizi kuvvetlendirmeyi, disiplinimizi pekifltirmeyi, kitle ba¤lar›m›z› gelifltirmeyi, kitlelere önderlik etme yetene¤i kazanmay› vb., vb., tüm bu sorunlar›, s›n›f› devrimcilefltirme ve s›n›f›n ileri kesimlerini sosyalizme kazanma mücadelesi eksenin-de çözmek perspektifiyle hareket etmek durumunday›z. EK‹M’in ideolojik çizgisi ile, bundan kaynaklanan s›n›f yö-nelimi ve ihtilalci örgüt çizgisi aras›nda, kelimenin en tam anla-m›yla bir teorik-organik bütünlük vard›r. Ve geliflmesinin bugünkü aflamas›nda, bu bütünlü¤ü koruman›n, gelifltirmenin ve sa¤lamlafl-t›rman›n kritik halkas›, “s›n›f yönelimi”dir. S›n›f hareketine fiilen önderlik etmek yetene¤i kazanmak ve örgütsel geliflmeyi bu ze-mine oturtmakt›r. Bu alandaki ilk anlaml› ad›mlar, s›n›f›n öncü örgütü niteli¤i-ni yakalam›fl oldu¤umuzun somut göstergeleri olacak ve bize, güvenle kendimizi öncü parti olarak ilan etme olana¤›n› ve hakk›n› verecektir. fiubat ‘95
205
EK‹M 3. Genel Konferans› Bildirisi
Mart ay› içinde toplanan EK‹M 3. Genel Konferans› çal›flmalar›n› baflar›yla sonuçland›rd›. Mevcut tüm örgütlerimizin seçil-mifl delegelerinin temsiline dayanan Konferans›m›z, 8 gün süren yo¤un bir çal›flmayla, gündemine ald›¤› sorunlar›n büyük bir bölümünü ayr›nt›l› tart›flmalar içinde sonuca ba¤lad›. Konferans›m›z, sorunlar›m›z ve sorumluluklar›m›z üzerine aç›k yürekli tart›flmalar›n yürütüldü¤ü gerçek bir mücadele platformu oldu. Örgütümüzün bir an önce parti niteli¤i kazanmas›n› engel-leyen ya da geciktiren sorunlar tüm aç›kl›¤›yla ortaya konuldu, zaaflar ve zay›fl›klar›n üzerine gidildi. Bu devrimci tutum konfe-rans›m›z›n baflar›s›n› güvenceledi. Böylece, konferans›m›z flah-s›nda, ideolojik ve örgütsel birli¤imiz yeni bir düzeyde pekifltiril-mifl oldu. Hareketimizin 7 y›ll›k bir siyasal geçmifli var. Zorlu 206
ve san-c›l› bir geliflme süreci olarak yaflanan bu 7 y›la üç örgüt konferan-s›n› s›¤d›rm›fl olmam›z›n bizim için ayr› bir anlam› var. Bunu yaln›zca örgütsel demokrasinin bir ifadesi de¤il, fakat bizzat kaza-n›lan örgütsel düzeyin de somut bir göstergesi say›yoruz. Sorunla-r›n ve görevlerin en ileri düzeyde tart›fl›ld›¤› ve bu temel üzerinde örgüt iradesinin a盤a ç›kt›¤› en üst platformlar olan kongre ya da konferanslar›n ciddi bir devrimci siyasal örgütün yaflam›ndaki anlam› ve önemi herhangi bir özel aç›klama gerektirmez. Fakat e¤er sözkonusu olan oluflum sürecindeki bir parti öncesi örgüt ise, bunu örgütsel geliflme ve olgunlaflma düzeyinin de önemli göstergelerinden biri saymak gerekir. Örgütümüz taraf›ndan “At›l›mlar ve Parti Y›l›” olarak ilan edilen bir sürecin daha ilk aylar›nda yeni bir genel konferans›m›-z›n toplanm›fl olmas›n›n kuflkusuz ayr› bir önemi var. Bu bize, partileflme sürecinin sorunlar›n› en üst örgüt platformumuzda ele al›p tart›flma ve sonuçlar›n› ba¤lay›c› bir örgüt iradesi olarak orta-ya koyma olana¤› vermifltir. Konferans›m›z sorunlar›m›z›n ve iflçi s›n›f›n›n öncü komünist partisini inflas›na iliflkin sorumluluklar›m›-z›n ayr›nt›l› bir de¤erlendirmesini yapmakla kalmam›fl; bunun önü-müze koydu¤u yak›c› görevlerin gerçeklefltirilmesinde, tüm örgütümüzün irade birli¤i içinde ve en ileri bir motivasyonla harekete geçirilmesinin de koflullar›n› yaratm›flt›r. Komünistler olarak siyasal mücadele sahnesine ç›kt›¤›m›z an-dan itibaren iflçi s›n›f›n›n devrimci öncü partisinin yarat›lmas›n› kendimize öncelikli görev olarak saptad›k. Stratejik önemdeki bu temel sorun çözülmeden devrimci siyasal mücadelede anlaml› ve kal›c› herhangi bir ad›m atamayaca¤›m›z›n bilinciyle hareket et-tik. Fakat 7 önemli y›l› geride b›rakm›fl olmam›za ra¤men bu ilk ve temel ad›m› henüz atabilmifl de¤iliz. Bunu kendi pay›m›za aç›k bir baflar›s›zl›k say›yoruz. Bunun bizi aflan nedenlerini bir yana koyuyoruz. ‹çinden geçmekte oldu¤umuz özel tarihsel döne-min dünya ölçüsünde hiç de elveriflli olmayan genel koflullar›, ülke içinde bir yenilgi ve y›k›nt› 207
sonras›n›n kendine özgü ortam›, ve nihayet, çok s›n›rl› güçlerle ve geçmiflten hemen hiçbir ön örgütsel birikim devralmadan ortaya ç›km›fl olmam›z vb. faktörle-rin elbette bu baflar›s›zl›kta önemli bir rolü vard›r. Yine de biz, devrimci s›n›f öncüsünün ideolojik ve örgütsel temellerini yaratma-da ve dolay›s›yla parti kimli¤i kazanmada yaflad›¤›m›z gecikmeyi daha çok kendi zaaf ve yetersizliklerimizle ilgili görüyoruz. Bunlar hareketimizin geliflme süreçleriyle ba¤lant›l› olarak çok de¤iflik vesilelerle ve tam bir aç›kl›k içinde ortaya konulmufl, de¤erlen-dirilmifltir. 3. Genel Konferans›m›z da bu do¤rultudaki bir çaban›n yeni bir vesilesi ve platformu olmufltur. Öte yandan, 7 y›ll›k uzun bir zaman diliminde parti sorununu henüz çözememifl olman›n sorumlulu¤u ne olursa olsun, hareketimizin bu zaman dilimi içinde katetti¤i mesafe ve sa¤lad›¤› biriki-min onu bugün partiye hayli yaklaflt›rm›fl bulundu¤u da bir gerçek-tir. Bu birikimi en iyi biçimde de¤erlendirerek partileflme süreci-mizi h›zland›rmak, içinde bulundu¤umuz y›l içinde tüm cepheler-deki çabalar›m›z›n ortak ekseni olacakt›r. 1995 y›l›n› parti y›l› ilan etmemiz bu do¤rultudaki kararl›l›¤›n bir ifadesiydi. Konferan-s›m›z›n çal›flmalar› ve ortaya ç›kard›¤› sonuçlar, ortaya koydu¤u-muz iddian›n dayanaks›z olmad›¤›n› somut olarak göstermifltir. Elbette, bizzat konferans çal›flmalar›m›z içinde de vurgulan-d›¤› gibi, sorun biçimsel bir ele al›flla parti kurulufl tarihinin 1995 y›l› içine s›¤d›r›lmas› de¤ildir bizim için. Zira biz sorunu, parti-nin biçimsel bir ilan› de¤il, fakat örgütümüzü iflçi s›n›f›n›n öncü partisi olarak adland›r›lmaya hak kazanabilecek bir geliflme düze-yine ç›karabilmek olarak ele al›yoruz. ‹çinde bulundu¤umuz y›l içinde bunu baflarmak hedefi ve kararl›l›¤› içindeyiz. Ve biz bunu baflard›¤›m›z andan itibarendir ki, partinin kurulufl kongresinin toplanmas› baz› ön haz›rl›klara ba¤l› bir pratik zamanlama soru-nu olarak duracakt›r önümüzde. *** 208
Her zaman böyle olmayabilir; fakat bugünün Türkiye’sinde, s›n›f hareketinin ileriye s›çrayamamas› ile yaflad›¤› devrimci ön-derlik bofllu¤u aras›nda kopmaz bir iliflki vard›r. Komünistler bu düflünceyi ve bundan ç›kan sonuçlar› bir dönemdir özel bir ›srarla ifllemektedirler. ‹flçi s›n›f› hareketinde bir türlü afl›lamayan darl›¤a ve bunun ifade etti¤i t›kan›kl›¤a, sermaye düzeninin devrimci öncü oluflumlar› ezme ya da ehlilefltirme politikalar›na, tasfiyeci opor-tünizmin sürmekte olan tahribat›na ve s›n›f hareketi için haz›rlad›¤› yeni tuzaklara, nihayet kendi sorumluluklar›na ve bu çerçevede bir an önce parti kimli¤i kazanma görevinin yak›c›l›¤›na, hep bu kritik iliflkiden bakmaya çal›flt›lar. Ayn› flekilde, daha genel planda, iflçi s›n›f› hareketinin politik bir s›çrama yapamamas› ile toplum genelinde sosyal-siyasal geliflme süreçlerinde yaflanan çürütücü t›kan›kl›k aras›ndaki dolays›z ba¤lant›ya oldu¤u kadar, Kürt sorununun çözümünde bugün yaflanmakta olan kilitlenmeye ve bunun devrimci ulusal harekette yaratt›¤› sa¤l›ks›z aray›fllara da yine sözünü ettti¤imiz kritik iliflki üzerinden bakt›lar. Sermaye düzeni bugün tüm Cumhuriyet döneminin en a¤›r bunal›m›n› yaflamaktad›r. Yap›sal nedenlere dayal› bu bunal›m sosyal bünyeyi çürütmekte, görülmemifl bir ideolojik-kültürel dejenerasyonun kayna¤›n› oluflturmaktad›r. Kendisini y›kacak top-lumsal siyasal güçler yaflanmakta olan toplumsal bunal›m› dev-rimci bir ç›k›fl do¤rultusunda kullanmay› baflaramad›klar› ölçüde, çürümekte olan sermaye düzeni kendisiyle birlikte tüm toplumu da bu çürüme sürecinin bir parças› haline getirebilmektedir. Bu-nal›m›n iflçi s›n›f› ve emekçi katmanlar için ekonomik ve sosyal faturas› ise, yaflam koflullar›n›n çekilmez boyutlarda a¤›rlaflmas› olmaktad›r. Topluma hükmeden tekelci burjuvazinin bu bunal›m için her-hangi bir çözümü yoktur. ‹zlenen politikalarla baflar›lmaya çal›fl›-lan fley, bunal›m›n yaratt›¤› ekonomik yükleri iflçi s›n›f› ve öteki çal›flan s›n›flar›n omuzlar›na yüklemek ve kitlelerin buna karfl› geliflecek mücadelelerini dizginlemek ve sapt›rmak için de çeflitli önlemler almaktan ibarettir. Bask› ve terör ayg›t›n›n 209
tahkim edil-mesi, reformist ve dinci ak›mlar›n desteklenmesi, çal›flan s›n›fla-r›n sahte ayr›mlar ve ikilemler içinde bölünüp atomize edilmeye çal›fl›lmas›, devrimci örgütlerin vahfli bir terörle ezilmek ve sin-dirilmek istenmesi, bu önlemlerin baz›lar›d›r. Bugünkü koflullarda rejimi tehdit eden gerçek ve potansiyel toplumsal-siyasal kuvvetler; iflçi s›n›f› hareketi, büyük kentlerin yoksul emekçi y›¤›nlar› ve Kürt özgürlük hareketidir. ‹lk ikisi yaflad›klar› derin hoflnutsuzlu¤a ra¤men henüz kendilerini etkin bir politik tutumla ortaya koyabilmifl de¤iller. ‹flçi s›n›f› y›llard›r iniflli ç›k›fll› bir hareketlilik içindedir. Ne var ki iktisadi mücadele-nin dar ve k›s›r zeminini k›racak politik s›çramay› bir türlü ger-çeklefltirememenin sanc›s›n› ve sorunlar›n› yafl›yor. Politik mü-cadele sahas›na bir türlü ç›kamamak ile bunu kolaylaflt›racak ve h›zland›racak bir devrimci önderlikten yoksunluk, s›n›f hareketinin birbirine s›k›s›k›ya ba¤l› iki temel zaaf› durumundad›r. Devrim-ci bir parti önderli¤inden, onun öncü müdahalesinden yoksun du-rumdaki iflçi hareketi, bugün için, kendi dinamizmiyle militan bir politik mücadele mecras›na girmekte zorlan›yor. Fakat devrimci bir s›n›f önderli¤ini bir an önce yaratmak ihtiyac›na yap›lan vurgu, hiç de yaln›zca, bugünün bu zorlanmas›n›n afl›lmas›nda öncü bir devrimci müdahalenin tafl›d›¤› özel önemden dolay› de¤ildir. Sermayenin s›n›r tan›maz keyfiliklerinin iflçi s›n›f› saflar›nda sürekli ço¤altt›¤› hoflnutsuzluk ve öfke, yar›n kendini beklenmedik patlamalar biçiminde de ortaya koya-bilir. ‹deolojik ve örgütsel aç›dan iyi haz›rlanm›fl, mücadele içinde kendini bulmufl ve s›n›fla ciddi ba¤lar kurmufl bir devrimci öncü örgütlenmenin yoklu¤u durumunda, s›n›f hareketi rejimle bu tür bir politik çat›flmay› güçsüz, da¤›n›k ve hedefsiz olarak yaflayacak, kolay yenilgilerle yüzyüze kalacak, böylece y›llar›n mücadele bi-rikimi de bofla gitmifl olacakt›r. Bundan ç›kacak sonuç, tafl›d›¤› genel ilkesel önemden öteye, komünistlerin s›n›f›n öncü partisi-ni vakit geçirmeksizin infla etme sorununu s›n›f hareketinin bugün-kü durumu ve yak›n gelece¤i aç›s›ndan ele almak zorunda olduk-lar›d›r. 210
Öte yandan, bugünün Türkiye’sinde ve özellikle büyük kent-lerin varofllar›nda, iflçilerle içiçe yaflayan muazzam bir kent yok-sullar› kitlesi var. Ekonomik, toplumsal, ulusal ve mezhepsel so-runlar karmaflas› bu kitlede rejime karfl› büyük bir hoflnutsuzlu¤u ve nefreti mayalamaktad›r. Bir çok belirti ve bu arada Gazi emek-çilerinin konferans›m›zla ayn› günlere denk gelen genifl çapl› devlet karfl›t› direnifli, bu hoflnutsuzluk ve nefretin sars›c› patlamalara dönüflebilece¤ini göstermektedir. Gazi Mahallesi halk›n›n direnifli göstermifltir ki, flehrin yar›proleter kitleleri ile küçük-burjuvazinin yoksul alt katmanlar›n›n politik aktivite kazanacaklar› bir döneme giriyoruz. Öncü kesimi örgütlü bir kimlik kazanarak partileflmifl bir s›n›f hareketi, bu katmanlar› kolayl›kla kendi politik etkisi alt›na alabilecek, sermaye iktidar›yla çat›flmas›nda onlardan büyük bir destek görebilecektir. Bunun baflar›lamad›¤› koflullarda ise, kent yoksullar›n›n bu hareketlili¤i, burjuvaziyle hesaplaflmaya yetenekli biricik s›n›f›n önderli¤inden yoksun olman›n tüm olumsuz sonuç-lar›yla yüzyüze kalacakt›r. ‘80 öncesinin politik mücadeleleri bu konuda fazlas›yla ayd›nlat›c›d›r. Ayn› fleyler, bugün nispi bir politizasyon düzeyi yakalam›fl bulunan kamu çal›flanlar› hareketi için de geçerlidir. Bugünkü kitlesel gücü, coflkusu ve ileri sürdü¤ü taleplerdeki kararl›l›¤› ne olursa olsun, devrimci bir iflçi hareketinin önderlik koflullar›na kavuflamayan bir kamu çal›flanlar› hareketi kendi bafl›na hiç bir yere varamaz. Herfley bir yana, bu hareketin heterojen dokusu bile buna müsait de¤ildir. Onun bugünkü gücü, baflta grevlitoplu-sözleflmeli sendika hakk› olmak üzere baz› demokratik haklar›n elde edilmesi çerçevesinde kazand›¤› kendine özgü dinamizmin-den gelmektedir. Kürt hareketinde durum daha farkl›d›r. Kürt halk› devrimci bir önderlik alt›nda ulusal özgürlük ve eflitlik talepleriyle aya¤a kalkm›flt›r. Siyasal planda gerçek bir kuvvettir ve rejimin bugün için ciddi bafla¤r›s›d›r. Kürdistan’daki devrimci sürecin en büyük avantaj›, toplumsal güçlerle devrimci politik öncünün buluflmas›, mücadelede devrimci bir önderli¤in 211
varl›¤›d›r. Fakat tam da bu-güne kadarki mücadeleyle katedilen mesafe ve yarat›lan birikim, Kürt özgürlük hareketini belli bir geliflme s›n›r›na da getirip daya-m›fl bulunmaktad›r. Son birkaç y›l›n olaylar›, Kürt ulusal hareketi-nin bu s›n›rlar› kendi gücüyle aflamad›¤›n›, tüm çabalar›na ra¤-men bunda zorland›¤›n› göstermektedir. Bunun hareketin önüne ç›kard›¤› ikilem de bugün art›k netleflmifltir. Ya Türkiye iflçi s›n›f› ve emekçilerinden al›nacak destekle Kürdistan’daki devrimci sü-recin derinlefltirilmesi yoluna gidilecek, gerçek bir eflitlik ve öz-gürlük mücadelesinde ›srar edilecektir. Ya da, bugüne kadarki kazan›mlar sömürgeci düzeni bir “siyasal çözüm”e zorlamak do¤-rultusunda de¤erlendirilmeye, emperyalistlerin “siyasal çözüm” bask›s›ndan da yararlan›larak bu i¤reti sonuca ulafl›lmaya çal›fl›-lacakt›r. Birinci alternatifin gerçeklik kazanmas›, Kürdistan cephesinde de¤il fakat Türkiye’de yaflanacak geliflmelere, daha somut ola-rak iflçi hareketinin yaflayabilece¤i geliflmelere ba¤l›d›r. Fakat s›-n›f hareketinin bugünkü zay›fl›¤› ve genel planda Türkiye’deki s›n›flar mücadelesinin güçsüzlü¤ü, Kürt ulusal hareketini son za-manlarda “siyasal çözüm”e özel bir a¤›rl›k vermeye yöneltmifltir. “Siyasal çözüm” aray›fllar›na uygun düflen politik ve diplomatik aç›l›mlara sürekli yenileri eklenmektedir. Böyle bir süreç kaç›n›l-maz olarak ulusal hareket içinde Kürt burjuvazisine yeni etkinlik alanlar› açmakta ve onun a¤›rl›¤›n› art›rmaktad›r. Sürgünde Kürt Parlamentosu ad›m› bunun en son örne¤idir. Türkiye’de devrimci siyasal mücadele bugünkü siyasal güç iliflkilerini de¤ifltirecek bir s›çrama yaflayamazsa e¤er, Kürt sorununa ad›na “siyasal çözüm” denilen sistem içi çözüm aray›fl›, kendi mecras›nda derinleflmeye devam edecektir. Türkiye devrimci ve iflçi hareketinden gerekli deste¤i y›llard›r bulamayan Kürt özgürlük hareketinin bugünkü bu yönelimi flafl›rt›c› de¤ildir. Zira temelde köylülü¤e ve flehir küçük-burjuvazisine dayanan bir hareket kendi bafl›na ulusal soru-nun kurulu düzeni aflan bir çözümünü gerçeklefltiremez. Dolay›-s›yla sorun hareketin önderli¤inin kararl›l›¤›yla de¤il, 212
dayand›¤› toplumsal güçlerin gücü ve ufkuyla ilgilidir. Tüm bunlar birarada, bugünün Türkiye’sinde, iflçi hareketinin devrimci bir çizgide sa¤l›kl› bir geliflme yaflayabilmesinin temel önkoflulu olan öncü parti sorununun tafl›d›¤› ola¤anüstü önemi ve aciliyeti göstermektedir. *** Türkiye’de iflçi s›n›f› hareketinin, daha genel planda devrimci siyasal mücadelenin bugünkü en temel zaaf alan› olan devrimci önderlik bofllu¤u, yaln›zca bugünün de¤il, gerçekte tüm Cumhuriyet döneminin temel bir olgusudur. Bununla birlikte, önderlik ihtiyac›-n›n ve elbette karfl›lanamad›¤› ölçüde önderlik zaaf›n›n kendini özel bir tarzda gösterdi¤i evre ‘60’lar sonras›, demek oluyor ki son 30-35 y›ld›r. Bu, sözkonusu dönemin Türkiye’sinde modern s›n›f çat›flmalar›n›n serpilip geliflmesiyle ba¤lant›l› bir durumdur. Türkiye’nin son 30-35 y›ll›k dönemi sars›c› sosyal-siyasal çalkant›lara sahne oldu. ‘60’l› y›llar›n bafl›ndan itibaren iflçi s›n›f› ve öteki emekçi katmanlar, zaman içinde gitgide daha genifl ke-simler halinde mücadele sahnesine ç›kt›lar. ‹flçi-emekçi hareketi Cumhuriyet tarihinde bir dönüm noktas› oluflturacak kuvvet ve etkinlikle toplum yaflam›nda yeni bir evre bafllatt›. Düzenin yap›-sal sorunlardan kaynaklanan bunal›m›, alt s›n›flar›n siyasal müca-delerinin sars›c› etkisiyle derinleflerek yeni boyutlar kazand›. Bu büyük uyan›fl› ve hareketlili¤i ola¤an yöntemlerle kontrol edeme-yen sermaye s›n›f›, ancak faflist askeri darbelerle uygulamaya konulan genifl çapl› karfl›devrim operasyonlar› sayesinde geçici de olsa sonuç alabildi. Cumhuriyet döneminin uzun y›llar› boyunca politik bir kuvvet alan› bulamayarak s›n›ftan ve kitlelerden kopuk bir ayd›n hareketi olarak kalan Türkiye sol hareketi, ‘60’l› y›llardan itibaren baflgöste-ren alt s›n›flar›n bu sosyal-siyasal hareketlili¤i zemininde h›zla güç kazand›. Tuttu¤u ideolojik-politik konumun gerçek içeri¤i ve s›n›rlar› ne olursa olsun, toplum genelinde düzene karfl› alterna-tif bir güç olarak alg›land›. Özellikle 213
‘70’li y›llar›n ikinci yar›s›nda, genifl çapl› kitle mücadeleleri ile içiçe geçmifl bir devrimci hareket gerçe¤i, düzen ve devrim ikilemine özel bir kuvvet kazand›rd›. (Ancak 12 Eylül karfl›devrimi ve onu daha sonra dünya çap›nda izleyen olaylar›n özel etkisi alt›ndad›r ki, sermaye düzeni bu ikile-mi geçici bir süre için de olsa geri plana itmeyi baflarabildi.) Fakat yak›n dönem tarihinin sosyal hareketlilik ve devrimci siyasal mücadele aç›s›ndan yaflad›¤› bu s›çrama, yaz›k ki ortaya bu hareketlili¤i ve mücadeleleri devrim amac›na ve iktidar hede-fine yönlendirebilecek devrimci önderlik oda¤› ç›karamad›. Be-lirtmeye gerek yok ki, modern Türkiye’de, bu ancak iflçi s›n›f›n›n ad›na lay›k devrimci öncü partisi olabilirdi. Dikkate de¤er olan olgu, bu süre zarf›nda bu iddiayla say›s›z grup ve ak›m›n siyaset sahnesinde ortaya ç›kmas›d›r. Önemli bir bölümü bu iddialar›nda samimi olan ve bu do¤rultuda içtenlikle çaba gösteren bu grup ve ak›mlar, do¤duklar› toplumsal-siyasal ortam›n koflullad›¤› s›n›rl›l›klar› ve yap›sal yetersizlikleri aflamaya-rak bu çabalar›nda baflar›s›z kald›lar. ‹çlerinden bir k›sm› kendile-rini iflçi s›n›f›n›n öncü partisi ilan ettiler. Fakat zaman onlar›n gerçekte bu nitelikten yoksun olduklar›n› pratik içinde yeterli aç›k-l›kta gösterdi. Di¤er bir k›sm› ise geride uzun y›llar b›rakmalar›na ra¤men bunu iddia etmek gücü bile bulamad›lar kendilerinde. Bu-güne kadar hala “parti infla hareketi” ya da “parti öncesi örgüt”ler olarak kald›lar. Komünistler, devrimci hareketimizin yak›n geçmifli-ne iliflkin de¤erlendirmelerinde, bu genel baflar›s›zl›¤›n ideolojik ve s›n›fsal nedenlerini çözümlediler. Son 30 y›l›n sol hareketinin ortak paydas› iktidar perspektifi ve iradesinden yoksunluktur. Revizyonist ve sosyal-reformist ak›m-lar için özel bir aç›klama gerektirmeyen bu olgu, gerçekte devrim-ci ak›mlar›n da temel özelli¤idir. Bu ak›mlar teorik perspektif, politik program, taktik çizgi ve örgüt cephelerinde bir önderlik düzeyi ve kapasitesine ulaflmak bir yana, buna yaklaflamam›fllard›r bile. En iyi durumda oynad›klar› rol, kitle mücadelelerine stratejik hedefler do¤rultusunda yön vermek 214
de¤il fakat bu mücadelelerden etkilenerek ve elbette onlar› etkileyerek birlikte sürüklenmek olmufl-tur. Popülist önyarg›lar›n yaratt›¤› s›n›rl›l›k ve dizginlemeler ne-deniyle, modern toplumun tek tutarl› devrimci s›n›f› olan iflçi s›n›f›-n› teorik ve pratik ilgilerinin oda¤›na koymay› bile baflaramayan bu ak›mlar›n, devrimci önderlik bofllu¤unu dolduramamalar›na flafl-mak için de bir neden yoktur gerçekte. Modern s›n›f iliflkilerinin egemen oldu¤u bir toplumda, top-lum genelinde bir devrimci önderli¤i gelifltirebilmenin tek olanakl› yolu iflçi s›n›f›n› hareket noktas› olarak almaktan geçer. Bu bilin-cin ve yönelimin olmad›¤› bir durumda, demek oluyor ki iflçi s›n›f›yla kopmaz ba¤lar içinde bir komünist s›n›f öncüsü infla edilmeden genel devrimci önderlik ihtiyac›na yan›t verilemeye-ce¤i temel gerçe¤inin kavranamad›¤› koflullarda, önderlik iddias›n-daki baflar›s›zl›k her türlü niyeti aflan bir kaç›n›lmazl›k olarak kendini gösterir. Her biri en az 20 y›ll›k bir siyasal geçmifle sahip olan gele-neksel örgütlerin bugünkü durumuna bakmak bile bu alandaki baflar›s›zl›¤› tüm aç›kl›¤›yla görmek için yeterlidir. Bunlardan bir k›sm› karfl›-devrim döneminin ve Do¤u Avrupa’daki y›k›l›fl›n ba-s›nc› alt›nda ideolojik ve örgütsel aç›dan tümden çöktüler ve tas-fiye oldular. Di¤er bir k›sm› devrimci konumlar›n› süreç içinde ad›m ad›m yitirerek sosyal-reformist ak›mlara dönüflmede büyük mesafeler ald›lar. Herfleye ra¤men devrimci mücadele çizgisinde ›srarl› olmay› baflaran ve bugün ayakta kalmay› sürdürenler ise, geçmiflin ideolojik s›n›rl›l›klar›n› ve zaaflar›n› aflmak plan›nda her-hangi bir dinamizme sahip olmad›klar›n› aradan geçen y›llar içinde fazlas›yla kan›tlad›lar. Devrimci samimiyetleri ve mücadelede gös-terdikleri ›srar›n bugünkü gücü ve önemi ne olursa olsun, e¤er bu sonuncular dünyada ve Türkiye’de kapand›¤› kesinleflen bir dönem içinde flekillenmifl mevcut ideolojik kimliklerini ileriye do¤ru aflmak gücü gösteremezlerse, zaman içinde kesin bir biçimde geriye düfleceklerdir. Bunun belirtileri flimdiden vard›r ve politik kitle hareketindeki geliflmelerin ortaya ç›karaca¤› devrimci imkanlar 215
bunu ancak bir ölçüde s›n›rlayabilecektir. Kuflkusuz bugün, daha do¤rusu son 7 y›ldan beridir, iflçi s›n›f› içindeki çal›flmaya özel bir a¤›rl›k vermek, devrimci saflarda önem-li bir pratik ayr›m çizgisi olmaktan ç›km›flt›r art›k. Zira s›n›f ça-l›flmas›, gelinen yerde, küçük-burjuva devrimci demokratik kimlikle özdeflleflmifl bir-iki istisna d›fl›nda, komünist olmak iddias›ndaki tüm sol gruplar›n ortak prati¤idir. Bugün “s›n›f yönelimi” bir ay-r›m çizgisi olmak bir yana, sözü edilen istisnalar d›fl›nda hemen tüm gruplar› kesen ortak bir payda durumundad›r. 12 Eylül yenil-gisi, küçük-burjuva y›¤›nlar› saran politik pasiflik ve nihayet ‘80’le-rin ikinci yar›s›nda iflçi s›n›f› hareketindeki belirgin öne ç›k›fl, popülist ideolojiye bu alanda büyük bir darbe vurdu ve bu sorunu kavray›flta olmasa da pratikte kendili¤inden çözdü. Bugünün ayr›m çizgisi, s›n›fa hangi ideolojik çizgi ve pers-pektiflerle gidilece¤i, s›n›f hareketine hangi temel ve taktik poli-tikalarla müdahale edilece¤i sorununda odaklaflmaktad›r. Dolay›s›y-la, sol harekette iflçi s›n›f›na yönelifl fleklindeki genel e¤ilim, bugün ideolojik ayr›m çizgilerine apayr› bir önem kazand›rm›flt›r. Geleneksel devrimci hareketin 12 Eylül sonras›nda reformizme kayan kesimleri, program plan›nda “burjuva toplumun tam de-mokratikleflmesi” çizgisine oturdular. Aç›k ya da legal bir “iflçi partisi” yaratmak ya da buna dönüflmek, bu reformist çizginin zorunlu örgütsel uzant›s› oldu. Taktik çizgide ise bu ak›mlar s›n›f hareketinin bugünkü gerili¤ini politika düzeyine ç›kard›lar ve bura-dan giderek s›n›f hareketi içinde güç olmaya çal›flt›lar. S›n›f hare-ketinin bugünkü darl›¤› alt kademe sendika bürokratlar›n›n solcu sendikac›l›k manevralar›na uygun düfltü¤ü ölçüde, geleneksel ha-reketin reformculaflan kesimleri ile bu alt kademe sendika yöne-ticilerinin buluflmas› kolaylaflmakta, liberal sol iflçi politikac›l›¤›na dayal› bir “aç›k iflçi partisi” için daha uygun bir zemin oluflmakta-d›r. (Komünistlerin bu ak›ma geride kald›¤›m›z y›l içinde yöneltti¤i ve devrimci saflarda yank› bulan ideolojik sald›r›s› bu aç›dan özel bir 216
önem tafl›maktad›r.) Geleneksel devrimci hareketin devrimci mücadele çizgisinde ›srar eden kesimleri ise, ‘80 öncesinin kendine özgü toplumsalsiyasal ortam›nda flekillenmifl ideolojik çizgilerine bugün iflçi s›n›f› içinde bir toplumsal dayanak oluflturma gayretindedirler. Bu alanda elde edebilecekleri pratik baflar› ölçüsünden ba¤›ms›z olarak, bu gruplar, teoride, taktikte, örgütte ve pratik mücadelede Türkiye iflçi s›n›f›n›n sosyalist siyasal hareketini yaratmak flans›ndan yok-sundurlar. Çünkü onlar, özel ürünü olduklar› bir geçmiflten kop-mak, onunla devrimci bir hesaplaflmay› gerçeklefltirmek yetene-¤inden yoksundurlar. Çünkü onlar, Türkiye ve dünyada bir döne-min kapanm›fl bulundu¤unu bir türlü anlayamamakta, dolay›s›yla bu kapanm›fl dönemi anlamak ve aflmak gücünü de kendilerinde bulamamaktad›rlar. *** Geleneksel hareketten koptu¤u, onun küçük-burjuva ideolojik ve s›n›fsal kimli¤ini aflt›¤›, bugünün sol ak›mlar› içinde proleter sosyalizmini temsil etti¤i, bu nedenle de, tuttu¤u bu objektif ko-num itibar›yla proletaryan›n devrimci öncü partisini yaratmaya tek yetenekli örgüt oldu¤u düflünce ve iddias›ndaki hareketimizin ay›rdedici özelliklerini saptamak, özellikle parti y›l› hedefi çerçe-vesinde ayr› bir önem tafl›maktad›r. ‘80’li y›llar›n ikinci yar›s›, Türkiye sol hareketinin yak›n ta-rihinde bir dönemin kesin bir biçimde son buldu¤unu ve temel özellikleri bak›m›ndan yeni bir dönemin bafllad›¤›n› aç›kça gös-termifltir. ‘80’lerin ikinci yar›s›, yaln›zca solun yak›n tarihinde de¤il, onun yaflam ortam› olan toplumsal hareketlili¤in yak›n tarihinde de yeni bir dönemdir. Kapanan döneme toplumsal planda küçük-burjuva sosyal katmanlar, siyasal planda bu sosyal katmanlar›n heterojenli¤ini yans›tan bir çeflitlilikte çeflitli küçük-burjuva siyasal ak›mlar damgas›n› vurmufltur. Aç›lan yeni döneme toplumsal planda iflçi s›n›f›n›n damgas›n› vurdu¤u ve vuraca¤› flimdiden kesinlefl-mifltir. Siyasal planda ise proleter sosyalizminin, onun politik ifa-desi olan komünist hareketin 217
damgas›n› vuraca¤›n›n birçok olgusal kan›t› bugünden mevcuttur. Solun tarihi içinde siyasal ve toplumsal düzlemlerdeki bu paralel rol de¤iflimi aras›nda anlaml› bir uyum vard›r ve bu, hiç-bir biçimde rastlant› de¤ildir. Küçük-burjuva toplumsal hareketteki çözülüfl ve gerileme, tersinden iflçi s›n›f› hareketinde geliflme ve öne ç›kma, geçmifle dönük olarak geleneksel teorilerin y›k›l›fl›n› ve ak›mlar›n çözülüflünü koflullarken, gelece¤e dönük olarak da marksist-leninist ak›m›n flekillenmesini, bir geliflme gücü ve ka-rarl›l›¤› göstermesini kolaylaflt›ran bir toplumsalsiyasal zemin oluflturmufltur. Hareketimizi do¤uran dinamikler geleneksel devrimci hareke-tin yak›n geçmifliyle s›k› s›k›ya ba¤lant›l›d›r. ‘60’l› y›llarda burjuva sosyalizmi, ‘70’li y›llarda devrimci küçükburjuva sosyalizmi ta-raf›ndan temsil edilen geleneksel sol hareket, kendi iç evrimi, farkl›laflmas› ve bu farkl›laflma içinde hareketin bir kesiminin bi-riktirdi¤i olumlu özellikler, öznel planda hareketimizin içinden f›flk›rd›¤› tarihsel zemini oluflturmufltur. Hareketimiz ‘80’li y›llar›n bunal›m ve çözülüfl ortam›nda teslimiyete karfl› direnifl tutumundan kök almaktad›r. Onun gösterdi¤i geliflme gücünün moral kaynaklar› buradan köklenmektedir. Fakat ona oluflum gücü ve dinami¤i kazand›ran as›l etken, geleneksel hareketin yaflad›¤› yenilginin sonuçlar›na karfl› ald›¤› tutumdur. Hareketimiz, yenilginin derslerini bütünlü¤ü içinde ele alma, yafla-nan bunal›m›n ideolojik ve s›n›fsal anlam›n› ve köklerini derinle-mesine çözümleme tutumu ve prati¤i içinde flekillenmeye bafllam›flt›r. Geleneksel hareketi ideolojik, politik, örgütsel ve bunlar› bir-arada kesen s›n›fsal yönleriyle bir bütün olarak ve 2530 y›ll›k geçmifli içinde de¤erlendirme yöntemsel tutumu sayesinde, ha-reketimiz geleneksel hareketi do¤ru çözümlemek ve tan›mlamak olana¤› elde etmifltir. ‘80’li y›llarda tüm geleneksel harekete egemen bunal›m›n küçük-burjuva karakterini teflhis, burada temel bir baflar› halkas›d›r. Hareketin gerek tarihsel-toplumsal, gerekse ideolojik-örgütsel 218
oluflumunu bu temel teflhisten giderek çözümlemek, onun genel karakterini anlamay› kolaylaflt›rm›flt›r. Temel ideolojik kimli¤i (po-pülizm ve demokratizm), siyasal konumu (devrimcidemokrasi) ve s›n›fsal karakteri (küçük-burjuva) aras›ndaki bütünsel iç mant›k ve tutarl›l›k böylece a盤a ç›km›flt›r. Geleneksel hareketin yap›sal bunal›m›n›n s›n›f karakterini do¤-ru teflhis etmek ve geçmifl sorgulamas›na buradan giriflmek, ha-reketimize gerçek bir ideolojik s›çrama yapma, böylece geleneksel hareketten kopma olana¤›n› vermifltir. Bu ileriye ç›k›fl›n iki temel ve dinamik ö¤esi, marksist dünya görüflünün proleter s›n›f özü ve bilimsel devrimci yöntemi konu-sunda ulafl›lan aç›kl›klar olmufltur. Birincisi halkç›l›¤› anlama ve aflman›n itici gücü olurken, ikincisi onun dogmatik, donmufl teorik önyarg›lar›n› ve kal›plar›n› bir bir k›r›p geride b›rakmak olana¤› sa¤lam›flt›r. Bu sayede, hareketimiz geleneksel hareketin ideolojik ve s›-n›fsal kimli¤inin elefltirisini, do¤al olarak onun programatik ve taktik konumunun ve örgüt anlay›fl›n›n elefltirisiyle birlefltirmifltir. Halkç› demokratizmin genel ideolojik elefltirisi, somutta onun Türkiye devriminin sorunlar›na yaklafl›m›n›n elefltirisiyle birleflmifl-tir. Geleneksel hareketin bu sorunlara bak›fl›n› belirleyen temel yöntemsel, ideolojik ve s›n›fsal etkenler; s›ras›yla, dogmatizm ve flablonculuk, popülizm ve demokratizm, ve nihayet s›n›fsal planda da küçük-burjuvazinin demokrasiyi ve yurtseverli¤i aflamayan dar s›n›fsal ufkudur. Tüm bu aç›kl›klar temeli üzerinde geçmifl hareketle köklü bir hesaplaflmaya giren hareketimiz, bunu onun devrimci miras›n› sahiplenme, olumlu devrimci de¤erlerini ve geleneklerini savunma ve onlara iflçi s›n›f› devrimcili¤i çerçevesinde daha ileri bir anlam kazand›rma çabas› ile birlefltirmifltir. Bu perspektif ve çaba içinde, bir yandan, sosyal prati¤in ye-tersizliklerini ve zay›fl›klar›n› a盤a ç›kard›¤› geçmifl platformda ayak direyen tutucu darkafal›l›kla mücadele ederken; öte yandan ise, geçmifl hareketin zaaflar›n› devrimcili¤e fatura eden inkarc› liberalizmle mücadele etmifltir. Aradan geçen 219
zaman, komünistlerin tutumunun, geçmiflin devrimci miras›n› sürdürebilmenin de en uygun yolu oldu¤unu kan›tlam›flt›r. Dün geçmifl platformu sür-dürmekte darkafal›ca ayak direyenler, bugün onun çok çok geri-sine düflmüfller, birçok sorunda dünkü inkarc› liberalizmin ideolo-jik-politik platformuna sürüklenmifllerdir. (Komünistler bu akibete y›llar öncesinden iflaret ettiler ve döne döne uyar›larda bulundular.) Hareketimiz diyalektik bir bak›flaç›s›n›n ürünü olan geçmifle karfl› bu do¤ru devrimci tutumu, uluslararas› komünist hareketin tarihsel geçmiflinin sorunlar›na yaklafl›rken de göstermifltir. Bilin-di¤i gibi hareketimiz, Gorbaçov’un 70. y›l konuflmas›yla birlikte, sosyalizmin ve dünya komünist hareketinin tarihine yöneltilen kapsaml› sald›r›n›n bafllad›¤› bir s›rada ortaya ç›kt›. Bu gerici sald›r›ya karfl› kararl› bir tutum ald›. Sosyalizmin ve dünya komün-ist hareketinin tarihsel miras›n› savunmada en küçük bir tered-düt bile göstermedi. Modern revizyonist ak›m›n tarihsel ihanetini teflhir etti ve ona karfl› verilmifl tarihsel mücadeleye sahip ç›kt›. Fakat öte yandan, uluslararas› devrimci tarihsel miras› sa-vunman›n, asla onun tarihsel deneyimle a盤a ç›km›fl düflünsel ve pratik hatalar›n› darkafal›ca görmezlikten gelmek anlam›na gelmedi¤i bilinciyle hareket etti. Bu konuda sorumlu oldu¤u ka-dar cesaretli davranmas›n› bildi. Tarihsel sürecin biriktirdi¤i teo-rik ve pratik sorunlara gözlerini kapamad›. Bu çerçevede, bir kez daha, liberal ve troçkist inkarc›l›¤a oldu¤u kadar darkafal› dogmatik küçük-burjuva tap›nmas›na karfl› da mücadele yürüttü. Dogmatizme vurulan darbe ve marksist teorinin yaflayan devrimci özü çerçevesinde ulafl›lan teorik ve yöntemsel aç›kl›klar, hareketimiz için beraberinde, Türkiye devriminin sorunlar›n› top-lumumuzun geliflme düzeyi, temel s›n›f iliflkileri ve dünya ölçü-sündeki tarihsel deneyimin genel sonuçlar› temelinde de¤erlen-dirme olana¤›n› getirdi. Hareketimizin sosyalist devrim stratejisi bu bak›flaç›s›yla yürütülen bir teorik-ideolojik çal›flma içinde fle-killendi. 220
Ayn› teorik-ideolojik aç›kl›klar, devrim stratejisi çerçevesinde geleneksel devrimci hareketin en temel teorik zaaflar›ndan birini oluflturan sermaye iktidar› koflullar›nda demokrasi mücadelesi ve sosyalizm iliflkisini de do¤ru bir biçimde ortaya koyma ve çözüm-leme olana¤› verdi bize. Bu küçük-burjuva demokratizmine ve onun demokrasi mücadelesi ufkuyla s›n›rl› devrim anlay›fl›na vurulmufl çok temel bir ideolojik darbe oldu. Popülizm, iflçi s›n›f›n› modern burjuva toplum içindeki kendi-ne özgü konumu ve bu çerçevede flekillenen temel tarihsel rolüy-le ele alan marksist bilimsel kavray›fltan yoksunluktur. Temel ide-olojik karakteri popülizm olan geleneksel devrimci hareket, bu kavray›fls›zl›¤› yaln›zca geçmiflteki belirgin küçükburjuva konu-muyla de¤il, fakat ayn› zamanda, yeni dönemde girdi¤i sözde “s›n›f yönelimi” ile de kan›tlam›flt›r. Geleneksel devrimci hareket için bu kavray›fls›zl›¤›n geçmiflteki politik-pratik sonucu, iflçi s›n›f›na yabanc›l›k ve güvensizlik olmufltur. ‹flçi s›n›f› toplumsal varl›¤› ve hareketlili¤i ile bunda gedik açt›¤› ölçüde ise, bu güvensizlik zaman içinde k›l›k de¤ifl-tirmifl; bugün var›lan yerde, proleter devrim program›na duyulan güvensizlikle en incelmifl ifadesini kazanm›flt›r. Hareketimizin ortaya ç›k›fl› bu ideolojik-politik gelene¤e bü-yük bir darbe olmufltur. EK‹M bu gelene¤e vurarak ve popülist önyarg›lar› y›karak, Marksizm-Leninizmin özü demek olan prole-taryan›n modern toplum içindeki yerinden kaynaklanan özel ta-rihsel rolü düflüncesini, bofl bir söz kal›b› olmaktan ç›kar›p yerli yerine oturtmufltur. Yaflad›¤› s›n›f yönelimi bu temel düflünceden köklenmifl, iflçi s›n›f›n›n belirgin öne ç›k›fl›na ba¤l› olarak geleneksel hareketi saran “s›n›f yönelimi” modas›ndan özünde ve ruhunda tümüyle farkl› olmufltur. EK‹M için marksist-leninist teorinin özü ve temeli demek olan bu sorunla ba¤lant›l› olarak, yani proletarya-n›n tarihsel devrimci misyonu çerçevesinde oluflmufl politik-örgütsel bir yönelim; geleneksel hareket için, k›smi düflünsel bir iler-lemeye ra¤men, temelde s›n›f hareketinin yaratt›¤› etkinin yolaç-t›¤› kendili¤inden ve zorunlu bir geliflme olmufltur. 221
Özetle, hareketimiz için s›n›f yönelimi; iflçi s›n›f›n›, gündem-deki partileflme çabas›n›n flaflmaz toplumsal taban› ve dayana¤›, temel kadro kayna¤›, bugünün kitle hareketinin ve gelece¤in dev-rimci s›n›f mücadelelerinin ana ekseni, devrim ve iktidar müca-delesinin öncüsü ve temel gücü, sosyalizm ve s›n›fs›z toplum mücadelesinin biricik toplumsal güvencesi ve tafl›y›c›s› olarak ele alan bir kavray›fl›n ürünüydü. Dolay›s›yla, iflçi s›n›f›na pratik yönelimde ifadesini bulan bu süreç, tarihsel ve güncel devrimci amaçlar› ve ihtiyaçlar› birarada gözetmekteydi. Bu temel sorundaki ideolojik aç›kl›k, komünistlere, proletarya partisi sorununu da teorik planda do¤ru bir biçimde ele alma ve partileflme sürecinin pratik sürecini bunun ›fl›¤›nda kavrama ve yaflama olana¤› verdi. Partiyi, sosyalizmin ve s›n›f hareketinin birli¤i olarak ele alan temel marksist-leninist düflünce, komünist-ler için kan›ksanm›fl bofl bir söz kal›b› de¤il, fakat canl› bir içerik ve pratik bir devrimci geliflme sürecinin ifadesiydi. Net bir sosyalizm perspektifine ulaflan, iflçi s›n›f›n›n tarihsel ve güncel hedeflerini genel bir çerçeve içinde do¤ru saptayan komünistler için, bu ideolojik geliflmenin pratik boyutu, ona s›-n›f hareketinin politik-örgütsel geliflimini sa¤lama çabas›yla kop-maz ba¤lar içinde politik-örgütsel bir gerçeklik kazand›rmakt›. Komünistler güç ve olanaklar›n›n en s›n›rl› oldu¤u bafllang›ç an›n-dan itibaren bu tür bir pratik çaba içinde oldular. Sosyalizmin iflçi s›n›f› hareketiyle birli¤inin bu kesintisiz çaba içinde gerçek-leflece¤i, partinin bu birli¤in cisimleflmifl bir politik-örgütsel ifade-si olarak infla edilece¤i ve ancak böyle infla edilmifl bir partinin s›n›f›n devrimci öncüsü olarak nitelenmeye hak kazanabilece¤i perspektifiyle hareket ettiler. Hareketimiz, teorik programatik sorunlarda yaflanan suskunluktan dolay› kendini daha çok politik örgütsel sorunlarda göste-ren tasfiyeci ak›ma karfl› bafl›ndan itibaren sistematik bir mücadele yürüttü. “SHP solculu¤u”na sald›rd›. Legalist e¤ilimin içyüzünü sergiledi ve örgütsel sonuçlar›na iflaret etti. Demokrasi 222
mücadele-sini stratejik eksen olarak ele alan reformist politik taktikleri elefl-tirdi. Bunun sendikalizm, kendili¤indencilik ve kuyrukçulukla or-ganik ideolojik ba¤lant›lar›n› gösterdi. ‹deolojik belirsizli¤in, ideolojik ayr›m çizgilerini küçümsemenin ve önemsizlefltirmenin, politik iddias›zl›¤›n ve güçsüzlük ruh halinin çok özel bir kuvvet kazand›rd›¤› liberal birlik e¤ilimine karfl› do¤ru ilkesel tutum ve etkili bir mücadele hareketimizin bir baflka temel ay›rdedici özelli¤i oldu. Temel ideolojik-politik sorunlardaki devrimci konum ve tu-tum, beraberinde illegal temeller üzerinde infla edilmifl bir örgüt/parti kavray›fl› ve prati¤ini getirdi. Komünistlerin en amans›z mü-cadeleyi tasfiyeci legalizme karfl› vermeleri bu aç›dan bir rastlant› de¤ildir. Bu ihtilalci bir örgüt yaratma kararl›l›¤›n›n ideolojik mücadele cephesindeki yans›mas›d›r. Komünistler, bu ideolojik konumla tutarl› olarak, yeni bir hareket olman›n tüm güçlüklerine ve olanaks›zl›klar›na ald›rmak-s›z›n, illegal araç ve yöntemlere öncelik tan›mak konusunda taviz-siz davrand›lar. Bunu, illegal temeller üzerinde yükselmesi gere-ken bir örgütlenme ve çal›flma tarz›n›n zorunlu bir koflulu sayd›lar. Fakat asla legaliteyi küçümsemek türünden bir zaafa da düflmedi-ler. ‹llegalite ile legalite aras›ndaki zorunlu diyalektik iliflkiyi do¤-ru bir kavray›flla ele ald›lar. ‹llegal bir temelin yarat›lmas›ndaki ilk baflar›lar›n harekete legaliteyi en etkin ve amaca en uygun bir biçimde kullanma olana¤› verece¤i bilinciyle hareket ettiler ve süreç içinde bunu somut faaliyetleriyle kan›tlad›lar. Ve nihayet, geleneksel hareketten kopuflu yeni bir örgüt kültürünü gelifltirmek sahas›nda da gerçeklefltirmek için mücadele ettiler. Bu konuda geleneksel küçük-burjuva örgütlerin olumsuz prati¤inden oldu¤u kadar, uluslararas› komünist hareketin yaflad›¤› bürokratik yozlaflman›n derslerinden de ö¤renmeye çal›flt›lar. Elbet-te devrimci bir örgüt yaflam› ve de¤erler sistemi yaratma sorunu-nu sa¤lam bir ideolojik çizgi, militan bir devrimci mücadele prati¤i ve devrimci s›n›fla kopmaz ba¤lar biçimindeki temel önkoflullar-dan ayr› ele almak 223
hatas›na düflmediler. Ancak bu sayede sa¤lam ve kal›c› bir temele oturabilece¤i gerçe¤ini gözden kaç›rmaks›z›n, örgüt içi yaflam› düzenleyen ilke ve esaslara, gelenek ve de¤erler sistemine özel bir önem verdiler. Bu çaba, daha flimdiden bize geleneksel örgütlerden farkl› bir de¤erler sistemi ve davran›fl prati-¤i kazand›rm›fl bulunmaktad›r. *** Hareketimizin bugüne kadarki geliflme süreci içinde yaratt›¤› ideolojik ve örgütsel birikimi hiçbir biçimde küçümsemiyoruz. Biz onu en elveriflsiz koflullarda ve büyük emekler pahas›na olufl-turduk. Haz›r devralmad›k; geleneksel hareketin düflünce ve pra-ti¤inin devrimci elefltirisi temelinde ulaflt›¤›m›z ideolojik kimlik ve bunun ürünü olan politik mücadele çizgisi sayesinde ad›m ad›m yaratt›k. Bununla birlikte gerek ideolojik ve gerekse örgütsel cephede, bugün parti düzeyi ile bugünkü durumumuz aras›nda henüz ka-tedilmesi gereken ciddi mesafeler bulundu¤unu düflünüyoruz. Ve e¤er, ideolojik ve örgütsel cephede, içinde bulundu¤umuz y›lda s›çrama olarak tan›mlanabilecek bir geliflme temposuna ulaflamaz-sak, bu mesafeyi tüketemeyece¤imizin de bilincindeyiz. Tam da bu nedenle, bugüne kadarki birikimimizi ve onun ifade etti¤i üstünlükleri hiçbir biçimde küçümsemeden ve gözden kaç›rmadan, konferans›m›z, dikkatini esas olarak zaaf ve yetersizliklerimiz üzerinde yo¤unlaflt›rm›flt›r. Konferans›m›z›n gündemini, çok büyük bir bölümüyle pratik siyasetteki yetersizlikleri-miz ile örgüt cephesindeki sorunlar›m›z oluflturmufltur. Bu bilinçli tutum, içinde bulundu¤umuz geliflme evresinde, partileflme süre-cinin as›l zay›f kalan cephesinin pratik geliflme cephesi oldu¤u de¤erlendirmesinin bir ürünüdür. Pratik cephe, daha somut olarak, partileflme sürecinin s›n›f›n öncüsünü kazanma ve örgütsel yap›m›z› fabrikalar zeminine oturt-ma olarak tan›mlad›¤›m›z boyutu, hala da belirgin bir zorlanma ve zay›fl›k yaflad›¤›m›z bir aland›r. Pratik siyasette ustalaflmak ve örgütsel yetersizliklerimizi aflmak, bizim için 224
tam da, s›n›fla birleflme sürecinde öncü kimli¤i oluflturacak bir ilk anlaml› mesafe-yi alabilmek bak›m›ndan özel bir önem tafl›maktad›r. Buradaki iliflki elbetteki tek yönlü de¤ildir. S›n›f çal›flmas›na özel bir tarzda yüklenmedikçe ve bunda pratik ilerlemeler sa¤-lamad›kça, ne pratik siyaset ve çal›flmada ustalaflman›n, ve ne de, bugünkü flekliyle bir dizi örgütsel zaaf› giderebilmenin olanak-l› olamayaca¤› bizim için yeterince aç›kt›r. Tüm sorun, bizzat s›n›f› devrimcilefltirme pratik çabas› ve mücadelesi içinde, kendi devrimci örgütsel kimli¤imizi gelifltirmek ve yetkinlefltirmektir. S›n›f› devrimcilefltirme çabas›n› bugün daha çok ideolojik konum-da ifadesini bulan kendi s›n›f devrimcisi kimli¤imize somut bir devrimci proleter içerik kazand›rmak bilinciyle yürütebilmektir. Elbette bu perspektif bizim için yeni de¤ildir. Örne¤in “Ko-münist Bir Siyasal S›n›f Örgütü ‹çin!” bafll›kl› belgede bu sorun flöyle özetlenmiflti: “EK‹M’de kazand›¤› güçleri yeniden biçimlendirme sorunu, bu güçlerin ortaya konulmufl bulunan partileflme çizgisi do¤rultusunda bir pratik seferberli¤i görevi ile örtüflür. Bu pratik gö-rev, s›n›f› eksen alan, ›srara dayal› sürekli ve sistemli bir politik faaliyetten baflka bir fley de¤ildir. Çok daha somut ifade edersek, sözkonusu olan, iflçi s›n›f› içinde belirlenmifl alanlar› ve fabrika birimlerini ›srarl› ve sürekli bir biçimde “döven” bir politik faaliyet çizgisine oturmakt›r. Örgütsel biçimlenmemiz ancak bu faaliyet içinde as›l flekline kavuflacakt›r. ‹deolojik planda proleter sosya-lizmi perspektifine ulaflm›fl kadrolar›n, pratikte s›n›f devrimcili¤i-ne uygun bir yeniden biçimlenmesi ancak bu faaliyet içinde ger-çekleflecektir. S›n›f›n en ileri, s›n›f bilincine ulaflm›fl devrimci ö¤e-leri bize ancak bu tür bir çaban›n ürünü olarak akacak, saflar›-m›z› devrimci s›n›fsal özellikleriyle güçlendirebileceklerdir. Bu süreç, bu tür bir çal›flma, bir yan›yla s›n›f öncülerini bize iterken, öteki yönüyle s›n›f kitlesi üzerindeki politik etkimizi günbegün art›racak, yayacakt›r. Politik ve örgütsel kültürümüz, mücadele de¤erlerimiz, ihtilalci 225
geleneklerimiz de, s›n›f› devrimcilefltirme çabas›nda ifadesini bulan bu pratik mücadele süreci içinde olufla-cak, geliflecek, yerleflecektir. Fabrika hücreleri temeline kavufl-tu¤u ölçüde gerçek bir komünist s›n›f örgütü olarak adland›r›lma-ya hak kazanacak bir devrimci s›n›f partisi de, ancak bu çizgide bir çaban›n ürünü olabilecektir.” Bununla birlikte, sorunun bu aç›kl›kta ortaya konuldu¤u bir dönemde örgütümüzün içinde bulundu¤u somut durum ve yaflad›-¤› sorunlar, onu bu do¤rultuda kararl› bir çaba gösterebilmek-ten al›koyuyordu. Tasfiyecili¤in tasfiyesi ve onu izleyen yeniden toparlanma dönemi, bu do¤rultuda ilk ciddi çabalar›n da orta-ya konuldu¤u ve s›n›f çal›flmas›nda anlaml› baz› ilk ad›mlar›n at›labildi¤i bir dönem oldu. 3. Genel Konferans›m›z bu dönemin ard›ndan ve onun yaratt›¤› geliflme birikimi üzerinde topland›. Ve bugün, s›n›f hareketinin politik ve örgütsel geliflmesini h›z-land›rmak, bu çal›flma içinde ileri iflçileri sosyalizme kazanmak ve örgütsel varl›¤›m›z› bu çal›flmalar›n yürütüldü¤ü fabrika birim-leri zeminine oturtmak ve nihayet bu toplam çal›flma içinde tüm örgütümüzü ve tüm kadrolar›m›z› s›n›f devrimcili¤i çizgisinde yeniden flekillendirmek olanaklar›na ve önkoflullar›na önemli ölçü-de sahibiz. Gelinen aflamada bizim için sorun, perspektiflerde kesin bir ›srar›, bunun gerektirdi¤i iradeyi ortaya koyabilmek sorunudur. Örgütümüzün genel politikalar›m›z› özgüllefltirme ve faaliyet alan›n›n somut sorunlar›yla baflar›l› bir biçimde birlefltirme anla-m›nda, pratik siyasette de belirgin bir yetersizli¤i var. Bu yeter-sizlik s›n›f çal›flmam›z›n en önemli güçlüklerinden ve dolay›s›yla yürüttü¤ümüz pratik çal›flman›n yeterli sonuçlar› verememesinin en önemli nedenlerinden biridir. Bundan dolay›d›r ki, Konferan-s›m›z bu sorunu de¤iflik yönleriyle ele al›p tart›flmaya ayr› bir önem vermifltir. Geçmifl prati¤imizi bu aç›dan irdelemifl, bundan sonuçlar ç›karm›flt›r. Baflar›l› bir devrimci pratik siyasetin temel önkoflulu, devrimci mücadelenin stratejik ve taktik sorunlar›nda ideolojik ve ilkesel bir aç›kl›¤a sahip olmakt›r. Bu olmad›¤› sürece, 226
pratik siyasal çal›flman›n kendi içinde bir baflar›s› olsa bile, bu çal›flma temel amaçlara ve stratejik hedeflere do¤ru bir biçimde ba¤lanamad›¤› için, genel devrimci siyasal mücadele aç›s›ndan fazla bir anlam tafl›maz ve kal›c› sonuçlar da yaratmaz. Hiçbir somut siyasal ya da pratik sorun yoktur ki, gerisinde temel bir ideolojik yaklafl›m ya da devrimci ilke sorunu olmas›n. Temel ve taktik sorunlar›n ideolojik çerçevesi konusunda belirsizlik içinde olanlar›n pratik çal›flmadaki kendili¤indencili¤i, tam da bu basit fakat temel önem-de gerçe¤in gözden kaç›r›lmas›ndan kaynaklan›r. Hareketimizin temel meselelerde ideolojik ve ilkesel aç›kl›k sorununa verdi¤i özel önem de buradan gelmektedir. Ve kuflku yok ki, bu alandaki baflar›m›z ölçüsünde, pratik siyasette bafla-r›l› olman›n da en temel önkofluluna sahibiz demektir. Ne var ki ideolojik aç›kl›ktan do¤an genel siyasal sonuçlara bir uygula-ma gücü kazand›rabilmek, onlar› somutlay›p özgüllefltirmek ölçü-sünde olanakl›d›r. Demek oluyor ki, bu genel siyasetlerin döne-min özelliklerine, siyasal olaylar›n ak›fl›na, siyasal güç iliflkilerin-deki de¤iflimlerin seyrine, ve en nihayet, hedeflenen kitlenin so-mut durumuna ve özgül sorunlar›na do¤ru ve baflar›l› bir biçimde uygulanabilmesi gerekir. Somut politikalar gelifltirmek sorunu bu tür bir çaba içinde gerçek anlam›n› bulur. Konferans›m›z, bugünün Türkiye’sinde gündemi oluflturan tüm politik sorunlar›, içinden geçmekte oldu¤umuz siyasal süreçle de ba¤lant›l› bir biçimde ele alm›fl ve özgül yaklafl›mlar gelifltirmeye çal›flm›flt›r. Fakat hareketimizin pratik siyasetteki yetersizli¤inin kaynaklar›n›n do¤ru anlafl›labilmesi için de, flu temel gerçe¤e özel-likle dikkat çekilmifltir. Genel politikalar› özgüllefltirmeyi, onlara bir uygulama gücü kazand›rmay› kolaylaflt›rman›n bir yönü, el-bette bu politikalar› mümkün mertebe ayr›nt›larda ifllemektir. Fa-kat buna s›k› s›k›ya ba¤l› bir öteki yönü ise, bir politik yaklafl›m› ayr›nt›larda iflleyebilmenin çok büyük ölçüde, onun konulmufl bu-lunan genel çerçevesinden ç›kan ilk sonuçlar› prati¤e geçirme ça-bas›ndan geçti¤ini bir 227
an bile unutmamakt›r. Pratikte sorunlar›n içine gerçek anlamda girilmedikçe, pratik çal›flma içinde sorunlar›n pratik yönüyle bizzat karfl› karfl›ya kal›nmad›kça, bizzat bunun yarataca¤› zorlanma ve ortaya ç›karaca¤› somut ihtiyaçlar do¤-rultusunda bir genel politik yaklafl›m› ayr›nt›larda ifllemek, somut ve özgül bir politika olarak gelifltirmek de mümkün olmayacakt›r. Temelde bu teorik geliflme ile pratik çal›flma aras›ndaki kendi-ne özgü bir diyalektik iliflki sorunudur. Teorik çal›flman›n pratik çal›flma ve mücadelenin ortaya ç›karaca¤› sorunlar›n ihtiyaçla-r›na yöneltilmesi de ancak bu ölçüde kolaylaflabilecektir. Özetle, pratik siyasette ustalaflmak sorunu, bizim için çok büyük ölçüde pratik çal›flmam›z› gelifltirmek ve zenginlefltirmek somut çabas› içinde (teoride ve pratikte) gerçek çözümünü bulabilecektir. *** Hareketimiz 1987 y›l›nda ortaya ç›kt›¤›nda, 12 Eylül sonras›-n›n ilk ciddi iflçi eylemleri de grev hareketi biçiminde kendini göstermeye bafllam›flt›. ‹flçi hareketindeki bu yeni geliflme ‘91 y›l› bafl›na kadar kesikli fakat sürekli büyüyen dalgalar halinde sürdü. Ne var ki, yeni dönem s›n›f hareketinin bu ilk geliflme döneminden hareketimiz elle tutulur herhangi bir somut kazan›m elde edemedi. Zira bunu baflaracak bir ideolojik ve örgütsel ön haz›rl›ktan yoksundu. Yeniydi, çok güçsüzdü, olanaklar› çok s›n›r-l›yd› ve Merkez Yay›n Organ› d›fl›nda herhangi bir araçtan yoksundu. ‘89 y›l› bahar› genifl çapl› iflçi eylemlerine sahne olur-ken, bizim kal›c› bir ilk örgütlenmeye geçiflimiz bile ancak ayn› y›l›n sonuna denk gelebildi. ‹deolojik ve örgütsel geliflmede belli bir ilk mesafeyi katedip bu temel üzerinde I. Genel Konferans›m›z› toplad›¤›m›z bir s›rada ise, bu kez iflçi hareketi h›z kesti, bir durgunluk ve gerile-me dönemine girdi. S›n›f hareketine art›k nihayet etkin bir çal›fl-mayla yönelece¤ini düflündü¤ü bu ayn› evrede, örgütümüz bek-lenmedik bir iç bunal›ma girdi ve y›k›c› bir tasfiyeci giriflimle yüzyüze kald›. S›n›f hareketinin yerel mücadelelerle yeniden canlanmaya bafllad›¤› sonraki evre, hareketimiz için de tasfiyeci tahribat› 228 gider-me, yeniden toparlanma ve güç biriktirme dönemi oldu. Bu dönem 3. Genel Konferans›m›zla noktalanm›fl bulunuyor.
‘80’li y›llar›n ikinci yar›s›:
Bir dönemin sonu (Parça)
Örgütümüz 1995’i parti y›l› ilan etmifl bulunmaktad›r.
Elbet-te bu, biçimsel bir ele al›flla, parti kurulufl tarihinin 1995 y›l› içine s›¤d›r›lmas› olarak anlafl›lmamal›d›r. Sorun partinin biçim-sel ilan› de¤il, fakat örgütümüzü iflçi s›n›f›n›n öncü partisi ola-rak adland›r›lmaya hak kazanabilecek bir geliflme düzeyine ç›-karabilmektir. ‹çinde bulundu¤umuz y›l içinde baflarmam›z gere-ken budur. Ve biz bunu baflard›¤›m›zda, partinin kurulufl kongresi-nin toplanmas›, baz› ön haz›rl›klara ba¤l› bir pratik zamanlama sorunu olarak ç›kacakt›r karfl›m›za. Bunun içinde bulundu¤umuz y›la s›¤mas› özel bir önem tafl›mad›¤› gibi, özel bir pratik hedef olarak da ele al›nmamal›d›r. 3. Genel Konferans›m›z› parti y›l› ilan etti¤imiz bir zaman diliminin hemen bafl›nda topluyor olmam›z›n elbette ayr› bir öne-mi vard›r. Zira bu, partileflme sürecinin önümüzdeki sorunlar›n› örgütümüzün en üst platformunda ele alma ve tüm örgüt için ba¤lay›c› bir sonuca ba¤lama olana¤› demektir. Konferans›m›z›n çal›flmalar›nda gösterece¤i baflar› ölçüsünde, 229
örgütümüz içinde bulun-du¤umuz mücadele y›l›n› en verimli biçimde de¤erlendirme ve partinin kuruluflunu gerçeklefltirme hedefi çerçevesinde bu kritik y›l› kazanma olana¤› elde etmifl olacakt›r. Bilindi¤i gibi, 1995’i yaln›zca parti y›l› de¤il, fakat “at›l›mlar ve parti y›l›” olarak tan›mlam›fl bulunuyoruz. Hareketin geliflmesi-nin çeflitli cephelerinde yaflanmas› gereken bir dizi “at›l›m”a bu vurgu elbette nedensiz de¤ildir. At›l›mlar› yaflama ihtiyac› ve zorunlulu¤u ile partiye ulaflma hedefi aras›nda çok s›k› bir ba¤ vard›r. Ola¤an tempolu bir çal›flma ve bunun ürünü baflar›larla içinde bulundu¤umuz y›la elbette belli kazan›mlar› herfleye ra¤-men s›¤d›rabiliriz. Fakat s›n›f›n öncü partisi düzeyi ve kapasite-sini bu tür çal›flmayla asla kazanamay›z. At›l›mlar y›l› vurgusu, bu çerçevede, ciddi bir uyar› amac› tafl›maktad›r. Geliflmede zorlanma, durgunluk ve bu arada gerileme evreleri ile s›çramal› geliflme evreleri birbirini izledi. Örgütümüzün geride kalan 7 y›ll›k geliflme sürecinin farkl› safhalar› son derece eflitsiz bir biçimde yafland›. Geleneksel hareketten kopuflun verdi¤i dinamizm, bafllang›ç y›llar›n›n tüm güçlüklerini herfleye ra¤men gö¤üsleme ve aradan daha yaln›zca 3 y›l› biraz aflan bir süre geçmiflken I. Genel Kon-ferans›m›z› toplama olana¤›n› verdi bize. Oysa ilk geliflme döne-minin doru¤u olan bu konferans› sonradan “iki kay›p y›l” olarak tan›mlad›¤›m›z bir durgunluk ve gerileme dönemi izledi. Bu zaaf dönemi, d›fl koflullar temeli üzerinde, fakat bir önceki dönemin h›zl› geliflme süreciyle ba¤lant›l›yd›. ‹deolojik güç ve etkimizin yan›s›ra, yeni, genç ve geliflme dinamizmi tafl›yan bir hareket olman›n cazibesi, saflar›m›za önemli bir güç ak›fl› yarat-m›flt›. EK‹M’in biriktirdi¤i güç ve olanaklar› kendi ideolojik çizgisi temeli üzerinde etkili bir politik s›n›f çal›flmas›na yöneltece¤i safhan›n ola¤an güçlükleri, d›fl koflullar›n a¤›rl›¤› ile de birleflin-ce, zay›f ö¤elerin dökülmesine uygun bir zemin do¤du. O güne kadar ideolojik mücadele süreci 230
içinde kazand›¤›m›z, fikren an-laflm›fl göründü¤ümüz kadrolar›n bir k›sm› prati¤in s›nav›ndan baflar›yla geçemedi. Bunlara bir k›s›m “yönetici” unsurun da dahil olmas›, bir önderlik zaafiyeti yarat›nca, hareketimizin geliflmesi de kaç›n›lmaz olarak bir süre zaafa u¤rad›. Fakat hareketin pratik önderlik cephesinde yaflanan bu zaafa ra¤men EK‹M büyük bir bölümüyle kendi ideolojikpolitik plat-formunda direndi. Sol hareketin toplam›ndaki yeni tasfiyeci dal-gaya karfl› direnç ve mücadele, bunun içte art›k tasfiyeci bir e¤i-lim halini alm›fl yank›lar›na yöneltildi ve hareketin saflar› bu ge-çici yol arkadafllar›ndan temizlendi. Liberal tasfiyecili¤in tasfiyesi acil ihtiyac› çerçevesinde ola¤anüstü toplanmak zorunda kalan II. Genel Konferans›m›z, EK‹M’in bu zaaf dönemine kesin bir biçimde son verdi ve hare-ketimizin yeni bir döneme girdi¤ini kuvvetli bir inançla ilan etti: “EK‹M bir dönemi geride b›rakm›fl bulunmaktad›r. “I. Genel Konferans›m›z› izleyen bu dönem, Türkiye devrim-ci hareketinde yeni bir tasfiyeci dalga olarak yafland› ve bizim saflar›m›zda da önemli bir tahribata yolaçt›. Hareketin örgütsel cephesinde ciddi bir önderlik zay›fl›¤› olarak kendini gösteren ve geliflme süreçlerimizde çarp›kl›klara yolaçan bu dönem, Ola-¤anüstü Konferans›m›zla birlikte bugün art›k geride kalm›flt›r. “EK‹M yeni döneme yaln›zca ayakba¤lar›n› çözerek, yozlafl-m›fl ve yabanc›laflm›fl ö¤elerden saflar›n› temizleyerek de¤il, çok daha önemli olarak, kusurlar›n›, geliflmesini bozup s›n›rlayan za-afiyet alanlar›n› sert ve uzlaflmaz bir mücadele konusu haline getirerek girmektedir. Bu önemli bir baflar› ve yeni bir dönemin bafl›nda büyük bir avantajd›r.” “fiimdi EK‹M yeniden, bu kez bizi partiye ulaflt›racak bir perspektif ve ruhla, cüret edecek ve kazanacakt›r.” (Tasfiyecili¤e Karfl› Konuflma ve Yaz›lar, s.7-9) Zaman, örgütümüzün somut geliflme süreci, bu iddia ve ön-görüyü do¤rulad›. Bir y›ll›k tempolu bir geliflme süreci 231
bize yaln›z-ca kay›p dönemi telafi etme baflar›s› de¤il, fakat ‘94 y›l›n› parti kimli¤i kazanma sürecinde bir dönemeç y›l› ilan etme olana¤› da verdi. ‘94 y›l›na baz› önemli kazan›mlar s›¤d›rmay› elbette baflard›k. Ne var ki, bu bir y›ll›k geliflmenin “dönemeç y›l›” hedefi çerçevesinde amac›na ulaflamad›¤›n› da aç›kl›kla tespit etmek durumunda kald›k. ‘95 y›l› için “at›l›mlar” vurgusu iflte tam da bu nispi bafla-r›s›zl›ktan gelmektedir. Bu y›l›, at›l›m vurgusuyla ayn› anlama gelmek üzere, gerçek bir s›çrama y›l› olarak kazanmak zorunda-y›z. S›çrayaca¤›m›z hedef partidir; dolay›s›yla sorun, iflçi s›n›f›n›n öncü partisi düzeyi ile bugünkü geliflme düzeyimiz aras›nda var-olan mesafeleri her cephede tüketmektir. Böyle olunca, bir baflka aç›dan sorun, öncelikle partiyle ara-m›zdaki mesafeyi do¤ru de¤erlendirmek ve tan›mlamak olarak ç›kmaktad›r karfl›m›za. Bu de¤erlendirme bize, görevlerimizi belirlemek, öncelikleri ve yüklenme alanlar›n› do¤ru saptamak, güç ve imkanlar›m›z› buna göre planlamak ve yo¤unlaflt›rmak olana¤›n› verecektir. Bunu baflar›rsak ve çok ola¤and›fl› geliflme-ler yolumuzu kesmezse e¤er, partiyle aram›zdaki mesafeyi bilinçli ve planl› bir çal›flmayla tüketmeyi güvencelemifl olaca¤›z. En öncelikli ve kritik sorun bu mesafeyi do¤ru tan›mlamak oldu¤una göre, hareketimizin geliflme sürecinin sorunlar›n› ve bu sürecin sonunda bugün ulaflt›¤› düzeyi de¤erlendirmek ayr› önem tafl›maktad›r. Bu asl›nda, hareketimizi, do¤du¤u koflullar ve kendi-sini do¤uran dinamiklerle birlikte de¤erlendirmek, böylece gelenek-sel küçük-burjuva devrimci hareketten kopan yeni bir siyasal ak›m olarak onun ay›rdedici özelliklerini de ortaya koymak demektir. Bu komünist hareketin kendine özgü konumunu tan›mlamak, ne-den bugünkü durumuyla s›n›f›n öncü partisini yaratmaya aday tek gerçek örgüt oldu¤unu gerekçelendirmek anlam›na gelecektir. *** Hareketimiz, kuflkusuz geleneksel hareketin bünyesindeki iç süreçlerin yaratt›¤› birikim temeli üzerinde, ‘80’li y›llar›n ikinci yar›s›nda, Türkiye sol hareketi için oldu¤u kadar iflçi 232
hareketi için de önemli bir dönemeç y›l› olan 1987’de do¤du. Bu neden-le öncelikle bu y›llar›n dünyadaki ve Türkiye’deki özet bir tablo-sunu ç›karmam›z gerekmektedir. ‘80’li y›llar›n ikinci yar›s›na bak›ld›¤›nda, bu zaman diliminin gerek uluslararas› planda gerekse Türkiye’de çok önemli bir dizi yeni geliflmeye sahne oldu¤u bugün art›k tüm aç›kl›¤› ile görülebilmektedir. Bu geliflmeler, yaln›zca bir kaç on y›l› kapsam›fl bir dizi toplumsal-siyasal sürecin noktalanmas› yönüyle de¤il, fakat yolaçt›klar› ya da yolunu açt›klar› yeni süreçler bak›m›ndan da ayr› bir önem tafl›maktad›rlar. Bu geliflmelerin daha özel plandaki anlam› ise, gerek dünya ölçüsünde gerekse Türkiye’de, gelenek-sel sol hareket için bir dönemin sonunu iflaretlemeleri olmufltur. (...) C- Geleneksel devrimci harekette yol ayr›m› ‘60’l› y›llar›n büyük sosyal-siyasal hareketlili¤i içinde yeni-den flekillenen yak›n dönem sol hareketi, ‘70’lerin bafl›nda kendi içinde devrimci ve reformist iki ana ak›m halinde farkl›laflt›. Kü-çük-burjuvazinin devrimci ve reformist e¤ilimlerinin iki ayr› poli-tik ifadesi olan bu iki ana ak›m, kendi içinde ayr›ca belli farkl›-laflmalar yaflayarak evrimleflti. ‘70’li y›llar›n ikinci yar›s›n› sarsan siyasal hareketlilik içinde önemli bir geliflme gücü kazanan sol hareket, ‘80’li y›llar›n efli¤ine ulafl›ld›¤›nda, gerçekte eski temel-ler üzerindeki geliflmesinin s›n›rlar›na ulaflt›¤›n›n da iflaretlerini vermeye bafllad›. 12 Eylül karfl›-devrimi bunun üzerine geldi. Sol örgütler a¤›r bir yenilgi ald›lar ve büyük bir da¤›lma yaflad›lar. Devrimci ya da reformist tüm bu parti ve örgütlerin temel toplum-sal dayana¤› olan küçük-burjuva demokratik hareket de, ayn› flekil-de büyük bir k›r›lma ve çözülmeye u¤rad›. Bu temel üzerinde, ‘80’li y›llar›n ilk yar›s›n›n solun tarihi bak›m›ndan ay›rdedici özelli¤i, reformist ve devrimci kanatlar›yla bir bütün olarak geleneksel sol hareketin, kolay bir yenilgi 233
ve da¤›lma ortam›nda içine düfltü¤ü çok yönlü bunal›md›r. Bu bunal›m›n temel ö¤eleri ve dinamikleri, hareketin 20 y›ll›k ev-rimi içinde ad›m ad›m oluflup olgunlaflm›flt›. Karfl›devrim bu-nu en belirgin biçimde a盤a ç›karan ve elbetteki yaflatt›¤› a¤›r yenilgiyle derinlefltirip boyutland›ran bir rol oynad›. Dolay›s›yla, sonraki toparlanma döneminin de daha aç›k anlafl›labilir hale getirdi¤i gibi, geleneksel sol hareketin içine düfltü¤ü bunal›m, hiç de karfl›-devrim sald›r›s›n›n yol açt›¤› s›n›rl› ve geçici bir olgu de¤ildi. Fakat tersine, kökü derinlerde bir yap›sal bunal›md› sözkonusu olan. Komünistlerin bir çok vesileyle ayr›nt›l› biçimde tahlil ettik-leri gibi, bu, herfleyden önce ve temelde, bir küçükburjuva buna-l›m›yd›. Bu bunal›m›n toplumsal-siyasal anlam›; iki yükselifl döneminin yükünü tafl›yan, ona hakim ö¤e olarak ideolojik-politik rengini veren bir s›n›f›n, küçük-burjuvazinin, zor döneme ve mo-dern burjuva toplumdaki zorlu mücadelelere dayanaks›zl›¤›n›n aç›-¤a ç›kmas›; bu s›n›f›n, tüm sosyalizm iddialar›na ra¤men, temel-de demokratik nitelikte olan siyasal hareketinin çözülüp da¤›lma-s›d›r. ‹deolojik ve örgütsel anlam› ise; küçük-burjuvaziye dayal› bir devrimcilik anlay›fl›n›n; onun ufkunun teorik ifadesi olan bir program›n; bu toplumsal taban üzerinde flekillenmifl, maddi ve moral de¤erlerini burada oluflturmufl bir örgütsel kimli¤in, çökün-tüsü ve iflas›d›r. ‘80’li y›llar›n ikinci yar›s›nda uluslararas› planda yaflanan geliflmeler, geleneksel hareketin kendine özgü yap›s›ndan kökle-nen bu bunal›m›n üzerine geldiler. Böylece Türkiye’nin geleneksel sol hareketi için bir dönemin noktaland›¤› gerçe¤ini kesinlefltir-mifl oldular. Geleneksel sol hareketin ‘80’li y›llarda içine girdi¤i bu buna-l›m›n kapsam›n› ve ana ö¤elerini, I. Genel Konferans›m›z flöyle özetlemiflti: “‹lkin, do¤ufl ve geliflme döneminde hareketi besleyen ge-leneksel toplumsal dayanaklar yitirilmiflti. Küçük-burjuva toplum-sal katmanlar belirgin bir biçimde mücadeleden kopmufl, yorgun ve y›lg›n düflmüfllerdi. Ö¤renci hareketi 234
kitlesel karakterini kay-betmifl, geçmifl dönemlerin görkemiyle k›yasland›¤›nda, tan›nmaz hale gelmiflti. Ayd›nlar hemen tümüyle düzene yamanm›fllard›. Sol sendika bürokrasisi ise D‹SK’in tasfiyesiyle birlikte büyük güç kaybetmifl, yeni dönemde flekillenen kesimi ise burjuva re-formizminin destekçisi haline gelmiflti. O güne dek hareketi besle-mifl toplumsal tabandaki bu da¤›lma, geleneksel sol hareketin ya-flad›¤› bunal›m›n maddi zeminiydi. “‹kinci olarak, bunal›m ideolojik cephedeydi. Solun reformist kanad› tam bir ideolojik çöküfl ve çürümeye u¤rad›, aç›kça düzen yanl›s› bir konuma geçti. Devrimci-demokrasi ise, halkç› teori ve programlar› etkili ve cazip k›lan küçük-burjuva dalgan›n k›r›lmas›yla, bir ideolojik kimlik bunal›m›na girdi. Türkiye’nin modern gerçeklerinin art›k daha iyi görülebiliyor olmas› da, eski teorilere derin bir güvensizli¤i besleyen bir baflka etken oldu. Yeni dönemin hareketlili¤ine damgas›n› vuran iflçi s›n›f›na yönelifl, bu bunal›m› iyice art›rd›. Zira tam da bu sayede, eski ideolojik flekillenifl ile yeni s›n›fsal yönelifl aras›ndaki çeliflki, daha aç›k görülür hale geldi. “Yap›sal bunal›m›n üçüncü temel kayna¤› ise, flekillenifl ve geliflme döneminde solun de¤iflik kesimlerine uluslararas› daya-nak olmufl, onlar› ideolojik, politik ve moral yönden beslemifl bafll›ca odaklar›n yaflad›¤› çözülme ve çöküfl oldu. Eski toplumsal dayanaklar›n› kaybeden, eski ideolojik konumuna art›k güvensizlik duyan sola son darbe, uluslararas› dayanaklar›ndan da yoksun kalmak oldu. Bu son geliflme dünya sosyalizminin tarihsel geç-miflinden ve akibetinden gelen sorunlar›n daha derinden ve sars›-c› bir biçimde hissedilmesine yolaçt›. Tüm bu etkenlerin içiçe geçmifl bask›s› alt›nda, geleneksel yap›larda bir çözülme, ayr›flma ve bir yeniden saflaflma kaç›n›lmazd›.” (De¤erlendirme ve Kararlar, s.136-137) EK‹M flahs›nda, proletaryan›n dünya görüflü ve devrimcilik anlay›fl›na dayal› bir komünist hareketin do¤uflu, tam da bu iç ayr›flma ve saflaflmalar›n bir ürünü olarak gerçekleflti. 1987 y›l›, Türkiye’de olaylar›n seyri ve devrimci hareket için gerçek bir 235
dönüm noktas› olan bu kritik y›l, ayn› zamanda hareketimizin siyasal yaflama do¤du¤u bir y›ld›r. Bu dönemeçte iki önemli geliflme üst üste düfltü. ‹lkin, uzun y›llar sürmüfl bir yenilgi döneminin ard›ndan, devrimci örgütler nihayet bir ilk ciddi yeniden toparlanma çabas›na tam da 1987’-de girifltiler. Ve ikinci olarak, bunun art›k küçük-burjuva bir taban üzerinde olamayaca¤›, zira bu s›n›f›n eski coflkulu mücadele ru-hu ve iste¤ini kaybetti¤i, yeni dönem toplumsal hareketlili¤inin art›k iflçi s›n›f›n›n damgas›n› tafl›yaca¤› bu s›ralar kendini göste-ren somut olgularla hissedilmeye baflland›. EK‹M’in iflte tam da bu iki önemli olgunun örtüflme momentinde do¤mas› dikkate de¤er bir olgudur: Bu elbette basit bir raslant› de¤ildi. EK‹M’i yaratan koflullar ve dinamiklerle birlik-te düflünüldü¤ünde, aç›k ve anlafl›l›r nedenlere dayal› son derece mant›ksal bir geliflmeydi. “1987 y›l›, Türkiye’nin yak›n geçmifline damgas›n› vuran küçük-burjuva hareketlili¤in ve bu temel üzerinde, bu hareketli-lik içinde kendini bulmufl ve oluflturmufl küçük-burjuva devrimcili¤inin/sosyalizminin art›k geride kald›¤› gerçe¤inin daha net gö-rülebildi¤i bir dönemeci iflaretler. EK‹M, bu gerçekli¤in bilincidir.” (Solda Tasfiyecili¤in Yeni Dönemi, s.28) EK‹M, bu gerçe¤in bilincidir! Bu ifade, hareketimizin ideo-lojik konumunu, bugünkü sol hareket içinde tuttu¤u özel yeri, geleneksel hareketle kendi aras›ndaki derin ve kal›n ayr›m çizgi-lerini en iyi ve özlü bir biçimde özetliyor. Zira geleneksel devrimci hareketin yeni dönemdeki en te-mel tutars›zl›¤›, bir baflka toplumsal zeminde flekillenmifl ve ol-gunlaflm›fl bir devrimcilik anlay›fl›n›, köklü bir muhasebe ve elefl-tirisini yapmak gere¤i duymaks›z›n bu kez iflçi s›n›f› içinde sür-dürmeye kalkmak olmufltur. Oysa bu hareket 20 y›ll›k evrimini küçük-burjuva bir toplumsal zeminde yaflam›flt›. ‹deolojik kimli¤i-ni ve teorik-programatik flekillenmesini bu temel üzerinde bulmufl, gelenek ve de¤erlerini burada oluflturmufl, politika ve örgüt anlay›-fl›n› ve prati¤ini bu s›n›f içinde yaflam›flt›. 236
Özetle kendini burada bulmufl, burada büyümüfl, burada ol-gunlaflm›fl ve nihayet yenilgi ve bunal›m› da bu temel üzerinde bu s›n›fla içiçe yaflam›flt›. Dolay›s›yla, yeni dönemde toplumsal kimli¤ini gerçekten de¤ifltirebilmesi için, öncelikle kendi eski kim-li¤i ile hesaplaflmas›, onun ürünü olan teorik bak›fl aç›s›n›, ideolojik çizgiyi ve örgüt anlay›fl›n› terketmesi gerekirdi. EK‹M, bu yolu tutan tek gerçek hareket oldu; zira EK‹M bir dönemin geride kald›¤›n›n bilinciydi ve bizzat bu geride ka-lan dönemle köklü hesaplaflman›n bir ürünüydü. Sosyalizm iddias› tafl›yan küçük-burjuva bir siyasal hareket, gerek toplumsal özellikleri nedeniyle, gerekse bundan ayr› düflünülemeyecek olan demokratik ve sosyalist kimliklerin eklektik kar›fl›m› nedeniyle, bir iç ayr›flmaya ve saflaflmaya müsait bir potansiyeli her zaman içinde tafl›r. Tüm sorun, düflünsel-siyasal evrimin bunu olgunlaflt›rmas› ve s›n›f mücadelesinin seyrinin ise bunu a盤a ç›karmas›d›r. Türkiye’de ‘60’lardan ‘80’lere 20 y›ll›k evrimin olgunlaflt›r›p haz›rlad›¤› ve 12 Eylül’de yaflanan a¤›r yenil-ginin ise a盤a ç›kard›¤› iç ayr›flma ve yeni temeller üzerinde saflaflma, bunun somut bir ifadesinden baflka bir fley de¤ildir. ‘60’larda kendini reformist temelleri üzerinde bir burjuva sosyalizmi olarak gösteren sol hareket, ‘70’lerin bafl›ndaki ilk büyük iç ayr›flmas›yla kendi bünyesinden devrimci bir ak›m do-¤urdu. Tüm temel özellikleri itibar›yla küçük-burjuva s›n›f›n dev-rimcilik anlay›fl›n› temsil eden bu yeni devrimcidemokratik ak›m belli geliflme safhalar›ndan geçti. ‘70’li y›llar›n ikinci yar›s›nda kendi içinde belirgin bir yeni iç farkl›laflma yaflad›. Baz› devrimci gruplar reformizme ve revizyonizme karfl› mücadele içinde Mark-sizme daha çok yak›nlafl›rlarken, öteki baz›lar› tersinden bir e¤i-limle revizyonizmle uzlaflt›lar ve burjuva reformizmine karfl› kronik bir zay›fl›k gösterdiler. ‘80’li y›llar›n karfl›-devrim döneminde yaflad›klar› a¤›r ye-nilgi, devrimci-demokrasinin bu iki kanad›n› yeni süreçlerle yüz-yüze b›rakt›. Sa¤ kanat neredeyse tümden liberal-tasfiyeci bir 237
ev-rime girdi. Sol kanat ise kendi içinde yeni bir iç ayr›flman›n sanc›-lar›n› yaflamaya bafllad›. Temelde küçük-burjuva olarak kalan ide-olojik ve toplumsal kimlik bunu fliddetle zorlad›. Yeniden topar-lanma çabas›na ba¤l› ve bunun bir önkoflulu olarak, yenilgi dö-neminin ve bundan hareketle yak›n geçmiflin muhasebesi soru-nu gündeme girince, iç ayr›flma kendini kaç›n›lmaz biçimde da-yatt›. Yenilginin sonuçlar›na devrimci ve oportünist yaklafl›m, bu iç ayr›flman›n ana kutuplar›n›n oluflmas›n›n ilk temel etkeni oldu. EK‹M; devrimci hareketin o güne dek biriktirdi¤i devrimci miras›n sahiplenilmesi temeli üzerinde, geçmifl hareketin küçük-burjuva ideolojik s›n›fsal yap›s›n›n köklü bir elefltirisi tutumunun temsilcisi olan e¤ilimin flekillenmesiyle ortaya ç›kt›. Geçmiflin miras›na ve yenilginin sonuçlar›na bu tür bir devrimci yaklafl›m›n, yeni dönemde, devrimci kimli¤i koruyabilmenin ve daha ileri bir düzeyde onu yeniden üretebilmenin olmazsa olmaz koflulu oldu-¤unu, sonraki geliflmeler daha iyi gösterdiler. Dün küçük-burjuva bir s›n›fsal özün yans›mas› olan geçmifl devrimci-demokrat kim-li¤i sürdürmek tutuculu¤u gösterenlerin, bugün devrimcilikten de-mokratl›¤a nas›l bir düflüfl yaflad›klar›n› ibretle izlemek mümkün-dür. Bu bizim için ne flafl›rt›c›yd›, ne de beklenmeyen bir geliflmey-di. Tersine komünistler, ‘80’lerin ikinci yar›s›ndaki iç ayr›flmada, sözde geçmifli savunmak ad›na, geçmifl hareketten ileriye do¤ru bir kopufla karfl› tutucu bir direnifl gösterenlerin bugün içine düfl-tükleri bu durumu, yeni dönem tasfiyecili¤ini çözümleyen yaz›larda flöyle tan›mlanm›fllard›: “Dün geçmiflle hesaplaflman›n önünü t›kayanlar, bugün o geçmiflin de gerisine düflmenin bafl›n› çekiyorlar. Dünün eskide direnme tutuculu¤u, yeni iç ve uluslararas› koflullarda, bugün lega-list reformist bir kimli¤e dönüflüyor. Dün geçmifli devrimci bir temelde aflmaya ayak direyerek, böylece geçmiflin liberal elefltiri-sine giriflenlerin ifllerini kolaylaflt›ranlar, bugün kendileri de ayn› liberal platforma sürükleniyorlar.” (Solda Tasfiyecili¤in Yeni Dönemi, s.13) Fakat dikkate de¤er bir baflka olgu, bu gerçe¤i tamamlamaktad›r. Bu ayn› geçmiflin tüm devrimci miras›n› ve mevzile238 rini korumak ve savunmak görevi de, bugün, tam da bu geçmifle proleter sosyalizmi platformundan en sert ve kapsaml›
Yeni bir y›l›n bafl›nda sol harekette durum
Geride kalan y›l›n sol hareket aç›s›ndan ilk göze çarpan özel-li¤i, çeflitli gruplar›n yaflad›¤› nispi güçlenmedir. Bu güçlenme nitelik de¤il, nicelik plan›ndad›r ve kitle iliflkilerindeki baz› ilk ad›mlardan ibarettir. Bu güçlenmeyi besleyen geliflmeler, tersin-den de, bu gruplar›n ideolojik ve örgütsel zay›fl›klar›n›n görülme-sini kolaylaflt›r›c› bir rol oynam›fllard›r. ‘95 y›l› kitle hareketinde önemli geliflmelere sahne oldu. Fa-kat, ani bir patlama olan Gazi direnifli say›lmazsa, devrimci ve reformist kanatlar›yla bir bütün olarak sol hareket kitle hareketin-deki bu geliflmeye müdahalede herhangi bir kayda de¤er rol oy-nayamad›. Dolay›s›yla kitle iliflkilerindeki baz› ilk ad›mlar da bu tür bir müdahale içinde sa¤lanan bir etkinli¤in ürünü de¤ildir. Bu iliflkiler daha çok Gazi direniflinin yaratt›¤› uygun atmosfer ve sa¤lad›¤› itkiyle giriflilen semt faaliyetleri içinde sa¤lanm›fl flekilsiz ve istikrars›z ba¤lardan ibarettir. Yine 239
de, y›llard›r kitle d›fl›l›¤›n, sözü edilebilir bir kitle taban›ndan yoksunlu¤un s›k›nt›la-r›n› yaflayan sol gruplar için kitle iliflkilerinde sa¤lanan bu ilk ad›mlar›n moral aç›dan belli bir anlam› ve önemi vard›r. Bu gelifl-me özgüven yoksunlu¤unu bir ölçüde k›rmakta ve sol gruplar› bu ilk iliflkiler üzerinden daha etkin bir siyasal çal›flma yönünde cesaretlendirmektedir. Ayn› flekilde, bu ilk ad›mlarla sa¤lanan gü-ven, çeflitli iç s›k›nt›lar› da hafifletmektedir. Fakat tersinden ola-rak, bu iç s›k›nt›lar›n gerçek kaynaklar› olan ideolojik ve örgütsel plandaki yap›sal zaaflar› örterek, yar›nki daha büyük s›k›nt›lar›n da zeminini haz›rlamaktad›r. Daha da önemlisi, kitle deste¤in-deki bu ilk baflar›lar›n esas alan› olan semtlerin sosyal ve kültü-rel özellikleri bu yap›sal zaaflar› ayr›ca beslemekte, güçlenme ölçüsünde ise, mevcut zaafl› kimli¤e (popülizme ve demokratizme) belli bir rasyonalite kazand›rmaktad›r. Bunu geleneksel harekete mensup baz› devrimci gruplar›n ‘70’li y›llarda kendilerini yeflerten ve besleyen topra¤a yeni bir yönelimi de sayabiliriz. Fakat daha çok belli baz› gruplara özgü olan bu olguyu, ‘95 y›l› içinde genel sol hareket bünyesindeki daha genel planda-ki geliflmelerin bir parças› olarak ele almak daha aç›klay›c› olacak-t›r. Daha genel planda ele al›nd›¤›nda, geride kalan y›l›n sol hareket aç›s›ndan en önemli olgusu, iç saflaflmalarda yaflanan yeni geliflme-ler ve ulafl›lan yeni aç›kl›klar olmufltur. Bu öncelikle sosyalizm iddias› tafl›yan genel sol hareketin devrimci ve reformist kutuplar› aras›nda yaflanm›flt›r. Sol hareketin devlet ve düzen karfl›s›ndaki konumlar›yla iki ana kesimini oluflturan devrimci ve reformist ak›mlar, bugün art›k birbirlerinden gitgide daha aç›k çizgilerle ayr›lm›fl durumdad›rlar. Bu saflaflma yaln›zca olaylar›n ak›fl›yla ve bask›s›yla kendili¤inden yaflanmakla kalm›yor. Daha da önem-lisi, özellikle devrimci saflarda, gitgide daha çok bilince ç›kar›l›-yor ve bilinçli bir tutumun konusu haline getiriliyor. Bu son nok-ta, devrimci siyasal mücadele aç›s›ndan ‘95 y›l›n›n en önemli kazan›mlar›ndan biri say›lmal›d›r. Öte yandan ayn› 1995 y›l›, yine geliflmelerin dolays›z 240
etkisi alt›nda, özellikle de Gazi’deki halk direniflinin karmafl›k etkileri sayesinde, sol hareketin devrimci kanad›n›n kendi içindeki gerçek konum farkl›l›klar›n›n da gitgide daha belirgin hale gelmesine sahne oldu. Bu komünist hareket ile geleneksel harekete mensup çeflitli devrimci gruplar aras›ndaki temel konum ve tutum farkl›l›klar› için sözkonusudur. Komünistler, komünist hareket ile geleneksel devrimcidemok-rat hareket aras›ndaki temel ayr›m çizgilerini bugüne kadar yaln›z-ca temel ideolojik-programatik farkl›l›klar üzerinden de¤il, fakat taktik ve örgütsel sorunlar üzerinden de yeterli aç›kl›kta ortaya koymufllard›r. Bununla birlikte, yeniden toparlanma döneminde devrimci hareketin genifl bir kesimine egemen hale gelen sosyal-izm söylemi ve pratik s›n›f yönelimi, bu ayr›m çizgilerinin bula-n›klaflt›r›lmas›n› da kolaylaflt›rabilmifltir. S›n›f hareketinde 1987-1991 y›llar› aras›nda yaflanan geliflmenin u¤rad›¤› ilk büyük k›r›l-ma, bahsi geçen söylem ve yönelimin ideolojik aç›dan köksüzlü-¤ünün kan›tlar›n› çeflitli savrulmalar içinde a盤a ç›karm›flt›. Gazi’-de patlak veren anti-faflist halk direniflinin baz› devrimci grup-lar üzerindeki somut etkileri ise, ayn› köksüzlü¤ü semt eksenli genel çal›flmaya gösterilen güçlü e¤ilim ve bunu tamamlayan anti-faflist demokratik söylem içinde a盤a ç›kard›. Komünist hareket ile devrimci-demokrat hareket aras›ndaki ayr›m çizgileri, bu son geliflmelerin bask›s› alt›nda yeni ideolojik ve pratik aç›kl›klar ka-zand›. Özetle, ‘95 y›l›n›n geliflmeleri, genel sol hareketin üç ana ak›m›ndan ve onlar›n aras›na serpilmifl bir dizi ara ak›mdan olu-flan tablosunu daha aç›k ve belirgin hale getirmifltir. Bunu biraz daha yak›ndan görelim. Solda üç ana reformist odak ‘80 öncesinde, ara konumlar ve bunlar üzerinden yaflanan geçifller ne olursa olsun, sosyalizm iddias› tafl›yan solun devrimci ak›mlardan ve reformist ak›mlardan oluflan iki ana kamp› var-d›. Kendi aralar›nda farkl›laflan ve farkl› kümeler oluflturan dev241
rimci-demokrat gruplar hareketin devrimci kanad›n›, revizyonist partiler ise reformist kanad› oluflturuyorlard›. Devrimci-demokrat gruplar bünye olarak daha çok ö¤rencilere ve küçük-burjuvazinin alt katmanlar›na, reformist ak›mlar ise orta s›n›f ayd›nlar›na ve sol sendika bürokrasisine dayan›yorlard›. Bu tablo 12 Eylül karfl›-devriminin dolays›z bask›s› alt›nda ve ‘89 çöküflüyle birlikte köklü de¤iflikliklere u¤rad›. ÇKP’nin üç dünyac› revizyonizminden beslense de daha çok kemalist-milliyetçi bir “yerli” köke sahip olan ve bugün kendini ‹P bünyesinde ifade eden ak›m d›fl›nda Sovyet revizyonizmine dayanan öteki sosyal-reformist odaklar çözülüp da¤›ld›lar. Geride kendini ifade edecek yeni reformist kanallar arayan baz› art›klar b›rakt›lar yaln›zca. Fakat bu hiç de sosyal-reformist ak›m›n sol içindeki etki gücünü kaybetmesi demek de¤ildi. Tam tersine, ‘80 öncesinin ana devrimci-demokrat ak›mlar›nda ‘80 sonras›nda ya-flanan tasfiyeci çürüme, yeni döneme güçlü fakat flekilsiz bir sos-yal-reformist potansiyel b›rakt›. Dünün devrimcileriyken, kolay yenilginin ve karfl›-devrimin dolays›z bask›s› alt›nda ‘80’li y›llar boyunca liberalleflenler, ‘89 çöküflünün ard›ndan ve ‘90’l› y›llarla birlikte, bu yeni konumlar›na aç›k ideolojik ifadeler kazand›rd›lar. Böylece ‹P’in yan›s›ra, önce revizyonist partilerin art›klar›ndan SBP, sonra Kurtulufl ve TKEP türünden ak›mlar›n kat›l›m›yla BSP, yeni bir sosyal-reformist ak›mlar koalisyonu olarak flekillen-di. ‘95 y›l› ise, BSP’de biraraya gelmifl eski ve yeni reformistlerle, Dev-Yol’dan arta kalan ve tamamen reformizme kaym›fl bulunan çevrelerin birleflme çabalar›na tan›k oldu. Devrimden ve sosyal-izmden uzak durman›n derecesi üzerine süren zorlu pazarl›klar›n ard›ndan, nihayet mutlu sona ulafl›ld›. Yeni y›la ÖDP denilen ve en çok da sermaye medyas›ndaki dönek eski solcular› heyecan-land›ran yeni bir sosyal-reformist oluflumla girildi. Kendine “ sosyalist” demekten geri durmayan liberal solcu orta s›n›f ayd›nlar› ile yenilmifl, yorulmufl ve devrime inanc›n› tümden yitirmifl küçük-burjuva demokratlar›n›n bu 242
yeni partisinin konumu ve kimli¤i hakk›nda devrimci saflarda bugün herhangi bir tereddüt bulunmuyor. Dün SBP, ard›ndan BSP ve bugün ise ÖDP, ortalama bir devrimcide herhangi bir tereddüt b›rakmaya-cak aç›kl›kta bir reformist kimli¤e sahip partiler oldular. Son bir y›la kadar as›l tereddütler, sosyal-reformizmin üçüncü ana oda¤›n› oluflturan ve bugün art›k yerini Emek Partisi Giriflimi’-ne (EPG) b›rakm›fl bulunan TDKP üzerinde yaflanmaktayd›. Ve ‘95 y›l› içinde as›l aç›kl›k da, bu hareketin son y›llarda belirgin bir biçimde kazanm›fl bulundu¤u yeni kimlik üzerine sa¤land›. Birçok devrimci çevre bu hareketteki liberal tasfiyeci süreci görmek ve elefltirmekle birlikte, kazand›¤› yeni kimli¤in aç›k ta-n›m›ndan belirgin bir zay›fl›kla kaç›nabiliyorlard›. Dahas›, bugün MLKP’yi oluflturanlar, daha 3-5 ay öncesine kadar, y›llard›r libe-ral-tasfiyeci bir çürüme yaflayan bu hareketi sa¤c› kusurlar› bulu-nan bir “komünist örgüt” bile sayabiliyorlard›. Ama ‘95 y›l› içinde, bir yandan gerçek konumlar› s›nayan olaylar›n etkisi, öte yan-dan bizzat bu hareketin tasfiyeyi ideolojik ve örgütsel planda ye-ni boyutlara vard›ran yeni ad›mlar› her türlü tereddütü sildi ve bu ak›m sosyal-reformist cephede yerli yerine oturdu. ‹P, ÖDP ve EPG,bugün birarada, solun sosyal-reformist üç ana oda¤›n› oluflturuyorlar. ‹P, kemalist-milliyetçi çizgisiyle orta s›n›f ayd›nlar› ve kuyruk-çu liberal iflçi politikac›l›¤› ile gerici ve reformist sendika bürokra-sisi için bir toplanma merkezi olmaya çal›fl›yor. Gazi Direnifline karfl› tutumunda aç›kça görüldü¤ü gibi, devrimci temeller üzerinde-ki bir siyasal mücadelenin aç›kça karfl›s›na dikilen, devrimci hareke-te ve Kürt özgürlük hareketine karfl› aç›k bir düflmanl›k çizgisi izleyen bu parti, düzen ve devlet yanl›s› konumuyla karfl›-devrimci bir mevzide bulunuyor. Çoktand›r sol hareket bünyesinde teflhir ve tecrit olmufltur ve bir süredir kendine resmi düzen solunu olufl-turan sosyaldemokrasiyle iliflkiler içinde bir yer açmaya çal›fl-maktad›r. 243
Say›s›z grup ve çevrenin flekilsiz bir koalisyonu olarak bir parti bile say›lmayacak olan ÖDP ise, daha çok güçten, iradeden ve dolay›s›yla siyasal geliflmelere müdahale gücünden yoksun bir ilerici muhalefet hareketi olarak görülebilir. Toplumun temel so-runlar›na temel s›n›f iliflkilerinden giderek ve sorunlar›n çözüm gücü olabilecek temel s›n›f ya da s›n›flara dayanarak müdahale etmek, bu çerçevede bir politik mücadele yürütmek diye bir sorunu olmayan ÖDP’nin gerçekte yaflama gücü bile tart›flmal›d›r. Fakat bu onun devrimden, devrimci mücadeleden ve örgütten kaçanla-r›n bir y›¤›lma alan› olarak tuttu¤u konumun gerici özünü hiç de azaltmaz. Dahas›, sermaye medyas›n›n, özellikle da bu medyada yuvalanm›fl dönek solcular›n ÖDP’ye gösterdi¤i s›cak ilgi, düzenin bu yeni reformist odak üzerinden devrimci siyasal mücadeleye karfl› yapt›¤› hesaplar konusunda ilk ipuçlar›n› vermektedir. Bu flekilsiz, iradesiz, güçten ve etkinlikten yoksun yorgun ve y›lg›n demokratlar toplulu¤unu kitlelere yeni bir sol alternatif olarak sunma faaliyetine flimdiden bafllanm›flt›r. Bizzat bu deste¤in ken-disi, parlamenter zeminde “sosyalist” politikac›l›¤a zaten hevesli bu eski ve yeni reformist koalisyon için cesaretlendirici olabildi¤i ölçüde, ÖDP’nin devrimci siyasal mücadelenin karfl›s›na gerici bir barikat olarak dikilme misyonu da belirgin hale gelecektir. EPG’ye gelince; bu yeni reformist oda¤›n kendine özgü ko-numu ise, reformist sol ayd›nlar ile sol sendika bürokratlar› için bir toplanma oda¤› olabilmek ve e¤er mümkün olabilirse, bunu iflçi s›n›f› hareketi içinde ‘80 öncesinde T‹P-TKP’nin tuttu¤u konu-ma benzer bir etkinlikle birlefltirebilmektir. Bu kendine özgü sen-tez girifliminin birlefltirici ö¤esi ise, haliyle, dünün devrimci bugü-nün liberal demokrat ö¤eleri olacaklard›r. Zaman zaman “devrim ve sosyalizm” cilas› çekilen “demokrasi ve özgürlük” hedefleri ile s›n›f hareketinin gerili¤i üzerinden oluflturulmufl kuyrukçu politikalar bunun ideolojik-politik çerçevesini, legal parti örgütsel zeminini ve sendikalistparlamentarist faaliyet ise pratik içeri¤ini oluflturacakt›r. Hiç de¤ilse bugün için, iflçi s›n›f› üzerine politika yapmak ve ara 244
kademe sendika bürokrasisi üzerinden bu s›n›f içinde güç olmak hevesi ve çabas› içerisinde bulundu¤u içindir ki, iflçi s›n›f› hareketinin devrimci politik ve örgütsel geliflmesi önüne bir engel olarak dikilme potansiyeli tafl›yan bu sosyal-reform-ist oda¤a komünistler ayr› bir ilgi göstermek durumundad›rlar. Devrimci-demokrasinin iki ana temsilcisi Geleneksel devrimci-demokrat hareket içinde ‘80 öncesinden gelen ve bafllang›çta kazand›klar› kimli¤i esas› itibar›yla koruyan iki ana hareket var. Bunlardan ilki DHKP-C ve ikincisi çeflitli kanatlar›yla TKP-ML/T‹KKO’dur. ‹deolojik konumlar›yla, gerçek siyasal hedeflerinin niteli¤i ve içeri¤iyle, devrim ve mücadele anlay›fllar›yla, sosyal ve kültürel özellikleriyle, toplumsal tabanlar› ve çal›flma alanlar›yla, bu iki ana hareket devrimci-demokrat ak›-m›n tipik temsilcileri durumundad›r. Bu iki hareket, Türkiye sol hareketinin genel tablosu içinde, devrmci-demokrasi denilince ilk akla gelen ve bu konumu belirgin bir ›srar ve güçle koruyan iki ana ak›md›r. DHKP-C, esas olarak kent kökenlidir; kentin yoksul küçük-burjuva katmanlar›na ve ö¤renci gençli¤e dayanmaktad›r. TKP-ML/T‹KKO ise, esas olarak k›r kökenlidir. K›r›n küçükburjuva katmanlar›ndan ve yoksul köylülükten beslenmektedir. Gerek ö¤-renci hareketi içinde varolan etkinli¤i ve gerekse k›rdan kente sürekli göç, k›r kökenli bu ak›ma kent yoksullar› ve k›smen iflçiler aras›nda da her zaman belli bir varolma zemini sa¤lam›flt›r. Ben-zer bir olgu, DHKP-C için geçerlidir. Ö¤renci gençlik içindeki etkinli¤i ve kentlerdeki varl›¤›n›n genel etkis, bu harekete tersin-den, taflrada ve k›rsal kesimde her zaman belli bir etki gücü sa¤-lam›flt›r. Devrimci-demokrat ak›m›n kent ve k›r a¤›rl›kl› iki tipik tem-silcisi olarak de¤erlendirdi¤imiz bu iki siyasal hareket elbetteki aç›k bir sosyalzm iddias› tafl›maktad›rlar. Fakat genel ideolojik konumlar› kadar 25 y›ll›k siyasal pratikleri de bu sosyalizmin niteli¤i ve s›n›rlar› konusunda yeterli aç›kl›kta 245
veriler sa¤lamakta-d›r. Sözkonusu olan yoksul halk katmanlar›n›n kapitalist bask› ve sömürüye karfl›tl›¤›n› dile getiren bulan›k bir küçük-burjuva sosyalizmidir. Bunun bilimsel-teorik temellere ve iflçi s›n›f›n› ek-sen alan bir siyasal-örgütsel olufluma dayal› proleter sosyalizmi ile iliflkisi duygusal s›n›rlar›n ötesine geçememektedir. Nitekim yeni partileflen DHKP-C’nin “vatan” vurgusuna ba¤l› bir yurtse-verlik ve faflizme karfl› siyasal özgürlük eksenine dayal› bir de-mokratik kimli¤in ifadesi mücadele platformu, kendine dair “halk partisi” ve “halk hareketi” tan›mlar›, ezilen ve sömürülen s›n›flar içinde iflçi s›n›f›n›n tuttu¤u tümüyle farkl› yeri art›k aç›ktan redde-den ideolojik yaklafl›mlar›, temsil etti¤i küçük-burjuva sosyalizmi konumunu son bir y›l içinde getirilen ek aç›kl›klar olmufltur. Ayn› fley TKP-ML’nin köylü sosyalizmi ile özdeflleflmifl maoist kimli¤i çok belirgin bir tutumla öne ç›karmas› için de söylenebilir. Türkiye’nin kendine özgü koflullar› ve Türkiye devriminin kendine özgü sorunlar› nedeniyle, sosyalizm iddias› tafl›yan genel sol hareket içinde, belli bir güce ve yaflama kapasitesine sahip devrimci-demokrat bir ak›m hep varolacakt›r. Komünistler daha en bafltan, geleneksel devrimci demokrat hareketin k›smen ileriye (proleter sosyalizmine) ve esas olarak da yenilginin bas›nc› alt›nda geriye (küçük-burjuva reformizmine) do¤ru bir çözülme yaflad›¤› bir evrede, kuvvetli bir nesnel toplumsal mant›¤› olan bu olguya yeterli aç›kl›kta iflaret ettiler. Ekim’in 1. say›s›nda ve “Herkes Kendi Bayra¤› Alt›na!” ça¤r›s› içinde, bu olgu flöyle ifade edildi: “Türkiye kapitalizminin nispi gerili¤inde ifadesini bulan toplumsal koflullar, küçükburjuvazinin say›ca önemli bir tabaka olarak varl›¤›n›n da ifadesi oluyor. Bu nesnel olgu, küçük-burjuva demok-rasisi için hep bir varl›k ve yaflam ortam› olacakt›r. Burjuva geliflmenin geride b›rakt›¤› görevleri, demokratik ve yurtsever özlem-leri kendine program edinerek siyaset sahnesinde hep yer alacakt›r.” (Devrimci Harekette Reformist E¤ilim, s.12) Yineleyelim ki, ‘80 öncesinde halkç› devrimci hareketin 246
ta-mam› taraf›ndan tutulan bu konumun bugünkü sürdürücüleri, DHKP-C ve TKP-ML/T‹KKO’dur. Genel geliflmelerin ve yenilginin bask›s› alt›nda ‘80’li y›llar boyunca çözülen ve farkl›laflan ‘80 öncesinin ana devrimci-demokrat ak›mlar› içinde yaln›zca bu iki hareket kendi devrimci radikal kimliklerini esas› itibar›yla korumufl ve sürdürmüfllerdir. ‘95 y›l›n›n geliflmeleri, büyük kent-lerin varofllar›nda uç veren yeni devrimci hareketlilik, bu ak›m-lar›n yaflama gücünü ve etkinli¤ini art›racakt›r. ‘80 öncesinin öteki ana devrimci-demokrat ak›mlar›n›n akibe-tine ise sol hareketteki yeni reformist odaklar› tan›mlarken zaten iflaret etmifl olduk. ÖDP ve EPG, dünün Devrimci Yol, Kurtulufl ve TDKP’nin bugünkü akibetini temsil ediyorlar, Yükselifl dönemi-nin küçük-burjuva devrimci radikalizmi, yenilginin çözücü ve da¤›-t›c› etkisi alt›nda, yerini legalisttasfiyeci bir küçük-burjuva refor-mizmine b›rakt›. Ve solda ara ak›mlar Ulusal özgürlük istemi etraf›nda flekillenen ve kendi içinde ulusal devrimci (PKK) ve ulusal reformist (PSK) iki ana ak›m ile bunlar›n ara tonlar›n› bar›nd›ran Kürt solu bir yana b›rak›l›rsa, Türkiye’nin bugün sol siyaset sahnesinde üç temel ak›m var. Bunlardan ikisi, ‹P, ÖDP ve EPG taraf›ndan temsil edilen liberal-reformist ak›m ile DHKP-C ve TKPML/T‹KKO taraf›ndan temsil edilen devrimci-demokrat ak›m üzerinde durmufl olduk. Üçüncü temel ak›m› ise, 1980’lerin ikinci yar›s›nda yaflanan iç ayr›flma ve kopma süreci içinde flekilenen ve EK‹M taraf›ndan temsil edi-len komünist hareket oluflturmaktad›r. ‹flte solda ara ak›mlar, bu üç ana ak›m aras›nda yeralan, birin-den birine yak›n bir konum ve potansiyel tafl›yan çeflitli siyasal gruplardan oluflmaktad›r. Sol hareketin bu ara ak›mlar›n›n en dik-kate de¤er özellikleri, kendi geçmiflleriyle ve genel olarak gelenek-sel hareketle aç›k bir hesaplaflma yaflamaks›z›n kendini yeni ko-flullarda, bu koflullar›n belli özgünlüklerini de 247
az-çok gözeterek, devam ettirmeye çal›flmalar›d›r. Bir kaç önemsiz grup bir yana b›rak›l›rsa, bu ara ak›mlar bafll›calar› T‹KB, MLKP, TKP-K›v›lc›m ve S‹P’tir. Bunlardan her biri, ana ak›mlardan birine belli bir yak›nl›kta, ya da herbirine belli yönleriyle bir parça yak›n düflen bir ara konumda bulun-maktad›r. Örne¤in T‹KB sosyalizme ve MLKP devrimcidemok-rasiye yak›n hareketlerdir. T‹KB, Gazi Direniflinin somut etkileri vesilesiyle de görülebildi¤i gibi, geleneksel halkç›-demokratik konuma kolayca e¤ilim duyabilmektedir. MLKP, yak›n zamana kadar TDKP’ye bak›fl›nda ve son olarak 24 Aral›k seçimlerinde reformist “Emek-Bar›fl Özgürlük” blokuyla iliflkilerinde görülebil-di¤i gibi, reformizme belli bir potansiyel e¤ilim gösterebilmek-tedir. TKP-K›v›lc›m sosyalizmden, devrimci-demokrasiden ve reformizmden bir fleyler tafl›yabilen, reformizme kolayca güç ak-tarabilen kendine özgü bir hareketken; S‹P, sosyalizm söylemine ve taktik plandaki baz› radikal e¤ilimlerine ra¤men, özü itibariyle, T‹P-TKP’nin legalist-reformist gelene¤inin bugünkü koflullarda kendine özgü bir devam› durumundad›r. Kaba legal konumu bir yana; tüm keskin sosyalist ve radikal ideolojik-politik söylemine ra¤men, 24 Aral›k seçimlerinde, reformist parti ve gruplar koalis-yonu içinde kendine en rahat biçimde yer bulabilmesi onun ger-çek konumuna ›fl›k tutmaktad›r. Bu k›sa de¤inmelerin bu hareketlerin belli bak›mlardan kar-mafl›k bir gerçekli¤i yans›tan konum ve özelliklerini yeterli aç›k-l›kta vermedi¤inin bilincindeyiz. Ne var ki, komünistlerin geçmifl-teki, bugünkü ve gündemdeki çözümleme ve elefltirileri bu konum-lara gerekli aç›kl›¤› getirmektedir ve getirecektir. Bu öncelikle konumlar›n netlefltirilmesi ve herkesin yerli yerine oturtulmas› için gereklidir. Fakat yan›s›ra, sosyalizm potansiyelinin a盤a ç›kart›lmas› ve ayn› kanalda birlefltirilmesi, partileflme sürecinin bu yan›yla da gözetilmesi ve bir çözüme ba¤lanmas› görevleri bak›m›ndan da gündemdeki bir ihtiyaçt›r. 1 fiubat ‘96
248
‘96’ya girerken komünist hareket
“Parti y›l›” devam ediyor... Geride kalan y›la hareketimiz aç›-s›ndan bak›ld›¤›nda söylenmesi gereken öncelikle budur. Bu gi-rilen baflar›l› bir geliflme sürecinin partileflme hedefi çerçevesinde bir s›çramay› ifade edecek bir geliflme düzeyine ulaflmas›na tak-vim y›l›n›n yetmedi¤ini anlatmaktad›r. Geliflmenin sonuçlar›n› ‘95 y›l›na s›¤d›rmak arzusu ve hedefi ile yola ç›km›flt›k. Bizden kaynaklanan ve bizi aflan nedenlerin birleflik etkisi sonucunda bu mümkün olamad›. Geliflmeyi isteni-len kapsama ve tempoya gecikerek oturtmaktaki sorumlulu¤umu-zu küçümsememekle birlikte, arzulanan s›çraman›n ‘95 y›l›na s›¤mamas›n›n bizim için esasa iliflkin bir önemi yoktur. Önemli olan bizi parti kimli¤ine ulaflt›racak bir geliflme çizgisine oturmay› baflarabilmifl olmakt›r. E¤er ‘95 y›l›n›n deneyimlerini de en iyi biçimde de¤erlendirmeyi baflarabilirsek, 249
girdi¤imiz süreci parti kimli¤ine ulaflarak taçland›raca¤›m›za kesin bir gözle bakabiliriz. Önemli olan budur ve hareketimiz ‘96 y›l›na bu gerçe¤in verdi¤i güç ve iyimserlikle girmektedir. EK‹M 3. Genel Konferans›: Örgütte yeni bir dönemin bafllang›c› ‘95 y›l› bafl›nda “Parti y›l›”n› ilan eden de¤erlendirmede flun-lar söylenmekteydi: “‘94 y›l› partiye ulaflmada gerçek bir döne-meç y›l› olamad›. Fakat bunun nedenleri konusunda paha biçil-mez aç›kl›klar kazand›rd›. Örgütümüzün üst platformu bunun daha kapsaml› ve derinlemesine bir de¤erlendirmesini muhakkak ki or-taya koyacakt›r.” Sözü edilen örgüt üst platformunun Mart 1995’te toplanan EK‹M 3. Genel Konferans› oldu¤u bugün art›k bilinmektedir. Ça-l›flmalar› Mart ay› içine yay›lan bu konferans, gerçekte, partileflme sürecinin yeni aflamas›n›n, bu anlamda “parti y›l›”n›n as›l bafllan-g›ç noktas›n› oluflturdu. Bu konferans›n belgeleri ve tutanaklar› incelendi¤inde aç›kl›kla görülmektedir ki, örgütümüzün 3. Genel Konferans›, önüne koydu¤u gündem çerçevesinde, yaln›zca ‘94 y›l›n›n de¤il, fakat hareketimizin bütün bir geçmifl sürecinin derine inen bir de¤erlendirmesini yapm›fl, yeni dönemin sorunlar›n› ve görevlerini bunun ›fl›¤›nda saptam›flt›r. Her aç›dan baflar›l› geçen bu konferans ‘95 y›l›n›n ilk büyük kazan›m› olmufl, örgütte yeni bir dönemi bafllatm›flt›r. Komünistler, “parti y›l›” çerçevesinde, geliflmenin örgütselpratik cephesini esas yüklenme alan› olarak saptam›fllard›. Bu nedenledir ki, buna iliflkin sorunlar konferans›m›z›n gündeminde de a¤›rl›kl› bir yer tuttu. Konferansta, örgüt, önderlik ve kadro sorunlar›; siyasal faaliyetin ve çal›flma tarz›n›n çeflitli sorunlar›; temel yo¤unlaflma alan› olan s›n›f çal›flmas›n›n bir dizi sorunu üzerine, geçmifl tüm süreçlerimiz gözetilerek, fakat özellikle ken-dini önceleyen son iki y›l›n verileri ve deneyimleri irdelenerek temel önemde aç›kl›klar sa¤land›. Örgütteki zaaf 250
noktalar›na en aç›k flekliyle iflaret edilerek çözücü ve yolaç›c› de¤erlendirmeler ortaya konuldu. “Parti y›l›” hedefi çerçevesinde güçlü bir bafllang›çt› bu. Bunu izleyecek ad›m konferans›n sonuçlar›n› tüm örgüte malederek sap-tanan hedefler do¤rultusunda etkin bir pratiksiyasal çal›flmaya giriflmekti. Konferans›n hemen ard›ndan güçlü bir kampanya ola-rak örgütlenen 1 May›s faaliyetleri siyasal polisin iki büyük kent-teki genel sald›r›s›na yolaç›nca, bu önemli güç kay›plar›na neden olmakla kalmad›; yan›s›ra, yaratt›¤› sorunlar nedeniyle, konferans sonuçlar›n›n örgüte maledilmesi sürecini de geciktirdi ve faaliye-timizin h›z›n› bir süre için önemli ölçüde kesti. Bu sald›r› önemli bir çelmeydi; örgütümüz bunun yaratt›¤› sorunlar› birkaç ay için-de telafi etmek iradesi göstermekle birlikte, y›l›n toplam› üzerin-den düflünüldü¤ünde, bu bize de¤erli bir zaman dilimini de kaybettirdi. Kay›plar›n yaratt›¤› boflluklar› gidermek, faaliyete yeni-den h›z ve kapsam kazand›rmak baflar›s›n› gösterdi¤imizde ise, süreç y›l›n ortalar›n› bulmufltu. Örgüt baflar›l› bir geliflme çizgisi-ne oturtuldu¤u halde, faaliyetin çeflitli cephelerinde hedefledi¤i-miz at›l›m›n ‘95 y›l›na s›¤amam›fl olmas›nda, kuflkusuz bunun önemli bir pay› vard›r. Sald›r›n›n yaratt›¤› bu güç ve zaman kayb›n›n önemi ne olur-sa olsun, 3. Genel Konferans›m›z, y›l›n toplam› üzerinden bak›ld›-¤›nda örgütümüzün bütünü üzerinde önemli bir sars›nt› yaratm›fl, onu yeni bir geliflme aflamas› içine sokmay› baflarabilmifltir. 3. Genel Konferans öncelikle içe dönük bir müdahalenin plat-formu oldu. D›fla, s›n›fa dönük etkili ve sonuç al›c› bir siyasal faaliyete geçiflin önkoflulu, örgüt bünyesinde oluflmufl zaaf alanla-r›na ve birikmifl sorunlara sert bir müdahalede bulunmakt›. Bu elbette kendi bafl›na örgütü dönüfltürmeye yetmeyecek, fakat böy-le bir dönüflümün biricik gerçek zemini olan s›n›f çal›flmas›na etkili bir geçifli olanakl› k›lacakt›. Örgüt yaflam› ve çal›flma tarz›na iliflkin kapsaml› de¤erlendirmeler bu aç›dan örgütte ciddi bir iç atmosfer ve zihniyet 251
de-¤ifliminin önünü açt›. Sorunlara iliflkin bir bilinç aç›kl›¤›n›n ötesin-de, kadrolara moral ve motivasyon kazand›rd›. Ve somut dene-yim, içe dönük isabetli ve etkili bir müdahalenin baflar›l› bir siyasal çal›flman›n zorunlu bir önkoflulu oldu¤unu bir kez daha gösterdi. S›n›f çal›flmas›: Yeni bir aflamaya geçifl “Parti y›l›” çerçevesinde geliflmenin örgütsel-pratik cephesine iliflkin en önemli hedef, “s›n›f hareketine fiilen önderlik etmek yetene¤i kazanmak ve örgütsel geliflmeyi bu zemine oturtmak” olarak saptanm›flt›. Bu herfleyden önce s›n›fa yönelik çal›flman›n kapsam› ve niteli¤inde köklü bir de¤iflimi gerektiriyordu. S›n›fa yönelik bir çal›flmay› y›llard›r sürdürmekteydik. Fakat bu daha çok “d›fltan seslenme” biçiminde bir propaganda-ajitasyon çal›flmas›yd›. Bunu içerden seslenme ve iflçi eylemlerine do¤rudan müdahale etme düzeyine ç›karmak, s›n›f hareketiyle iliflkilerde mesafe katetmenin de temel bir koflulu durumundayd›. Geride kalan y›l içinde bu do¤rultuda ilk ciddi ad›mlar›n at›l-mas› anlam›nda bu nihayet baflar›ld›. Hedef fabrikalar üzerinde yo¤unlaflan bir çal›flman›n ötesinde, özellikle mahalli direnifllere müdahalede yeni bir düzey yakaland›. Komünistler ‘95 y›l› süre-since kamuoyunun gündemine giren ve s›n›f hareketinin ilgi oda-¤› haline gelen bir dizi direnifle do¤rudan müdahalelerde bulundu-lar ve belli bir etki sa¤lad›lar. Bu s›n›f çal›flmam›zda yeni bir aflaman›n bafllang›c› say›lmal›d›r. S›n›f çal›flmas›nda, art›k yaln›zca d›flardan de¤il içerden de seslenen; art›k yaln›zca seslenmekle kalmayan eyleme de çekmeye çal›flan; mahalli direnifllere dayan›fl-ma giriflimlerinin ötesinde somut müdahalelerde bulunmay› bafla-rabilen bir geliflme aflamas›na geçmifl bulunuyoruz. 3. Genel Konferans›m›z›n en önemli (ve kuflkusuz en rahat-s›z edici) tespitlerinden biri, EK‹M’in hala esas olarak “s›n›f d›-fl›” bir örgüt oldu¤u gerçe¤i idi. Geliflme süreci bu tespiti h›zla eskitmektedir. 3. Genel Konferans bu geliflmenin önünü açm›fl-t›r. Örgütümüz bugün art›k çal›flma alanlar› ve 252
hedef olarak seç-ti¤i çal›flma birimleri üzerinden s›n›f kitleleri ile do¤rudan temasa geçmeyi baflarm›fl durumdad›r. Kuflkusuz buna henüz yeni geliflme aflamas›n›n baz› ilk ad›mlar›n›n at›lm›fl olmas›n›n ötesinde abart›l› bir anlam atfedilmemelidir. S›n›f hareketiyle somut politik ve örgütsel ba¤lar gelifltirmenin henüz yaln›zca ilk ad›mlar›d›r bunlar. Fakat iflin bu cephesinde nihayet buz k›r›lm›fl, yol aç›lm›flt›r. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda, ‘95 y›l›n›n bu ilk ad›mlar› s›n›f çal›flmam›zda önem-li bir geliflmenin ifadesidirler. fiimdi görev, bu ad›mlar› güçlen-dirmek, büyük bir h›zla yaymak, bu do¤rultuda gerekli ›srar ve kararl›l›¤› göstermektir. Bunu baflarabilirsek e¤er, ‘96 y›l› hareke-timizi s›n›f hareketi ekseninde bir politik ve örgütsel geliflme çizgisine oturttu¤umuz bir y›l olacakt›r ki, bu partileflme sürecinin bu cephesinde zaferi kazanmak anlam›na gelecektir. Fakat e¤er aç›lan yol yeni bir geliflme aflamas›n›n ifadesiyse, bu, bu geliflme aflamas›n›n bir dizi yeni sorunuyla yüzyüze kalmak anlam›na da gelir. E¤er bu sorunlar zaman›nda görülmez ve gerekli çözümler zaman›nda üretilemezse, geliflme süreci t›ka-nacak ve hedefe yine ulafl›lamayacakt›r. ‘95 y›l› bu konuda ilk ciddi olumsuz sinyalleri vermifltir. Polis-an deneyimi buna en somut örnektir. Bütün y›l boyunca iflçi hare-ketinin gündeminde kalan bu direnifle herkesten önce komünist-ler ulaflt›lar ve yapt›klar› ilk müdahalelerle direniflçi iflçilerle iliflkilerde h›zla önemli bir mesafe katettiler. Fakat yaln›zca müda-halede yeterli ›srar› gösteremedikleri için de¤il, yan›s›ra bir dizi sorunda kaba yanl›fllara düfltükleri içindir ki, sonuçta kazand›k-lar› çok önemli ilk mevzileri gelifltiremediler. Böylece baflar›l› ve ›srarl› müdahalenin sürdürülebilmesi durumunda hareketimi-zin ad›yla özdeflleflecek bu önemli mahalli direniflin sundu¤u ola-naklar yeterli ve sonuç al›c› bir biçimde kullan›lamad›. Yaln›zca Polisan’›n de¤il, ‹pragaz, Özel Tekstil, Çukobirlik, Küçükçekmece Belediyesi vb. direnifllerin, geride kalan y›l içinde s›n›f çal›flmas›n›n sorunlar› çerçevesinde bize sa¤lad›klar› 253
çok önemli olumlu ve olumsuz deneyimler var. Bu deneyimleri en iyi biçimde irdeleyip sindirir ve s›n›f çal›flmas›n›n ortaya ç›kara-ca¤› yeni sorunlar› h›zla kavramaya ve çözmeye kendimizi ön-den haz›rlarsak e¤er, yeni çal›flma y›l›nda s›n›f hareketiyle ilifl-kilerde s›çramal› bir geliflmeyi de böylece güvence alt›na alm›fl oluruz. (Bu deneyimlerin ilk sonuçlar› parça parça bas›n›m›za yans›maktad›r ve daha derine inen irdelemelerle bu sürdürüle-cektir.) S›n›f çal›flmas› alan›nda alt› çizilmesi gereken bir baflka önem-li sorun, bugün belirgin bir hareketsizli¤i yafl›yor olsalar da, orta ve uzun vadede s›n›f hareketi aç›s›ndan temel çal›flma alan› olarak saptanm›fl bulunan fabrikalara müdahalede sürmekte olan zay›fl›k-t›r. 3. Genel Konferans›m›z s›n›f çal›flmas›nda üç ayr› çal›flma alan› kategorisi saptam›flt›. Bunlar temel öneme sahip fabrika ve iflletmeler, içinden geçilmekte olan dönemde belli bir genel ha-reketlili¤i yaflayan sektörler (tekstil, belediye vb.) ve grev ve direni-fle geçmifl birimlerden oluflmaktayd›. S›n›f çal›flmam›zda at›lan ilk ad›mlar daha çok son iki alanda yo¤unlaflt›. Bugün durgunlu¤u yafl›yor olsalar da temel öneme sahip bulunan fabrikalara yönelik çal›flmada ise eski zaaflar hala sürmektedir. Bizi aflan güçlükler bir yana b›rak›l›rsa, sürmekte olan bu zaaf›n gerisinde hareketli alanlara müdahale kolayc›l›¤›, tersinden ise, durgun birimlere müdahalenin gerektirdi¤i sab›rdan ve ›srardan yoksunluk vard›r. Bu zay›fl›¤›n üzerine gitmek s›n›f çal›flmam›z›n gündemdeki bir di¤er temel sorunudur. “S›n›f yönelimi” bizim için ilk kez bu denli somut ve pratik bir anlam kazanm›flt›r. Herfley yüklenmeye, yo¤unlaflmaya, ›srar-l› olmaya, pratik güçlükleri sab›r ve inatla gö¤üslemeye kalm›fl-t›r. Herfley bu yeni çal›flma düzeyinin ortaya ç›kard›¤› ve ç›karaca¤› sorunlar› zaman›nda görmeye ve onlara h›zla çözümler bulmaya, yeni yol, yöntem ve araçlar› zaman›nda devreye sokmay› baflar-maya kalm›flt›r. Herfley mahalli örgütlerin, onlar›n bünyesindeki örgütçülerin, sonuç al›c› bir çal›flmadaki inat ve kararl›l›¤›na, gös-termeyi baflarabilecekleri esneklik ve 254
yarat›c›l›¤a kalm›flt›r. Ma-halli örgütlerimizin s›n›f çal›flmas›ndaki somut baflar›lar›yla hare-kete belli bir gönül rahatl›¤› içinde, bizim de il önderliklerimiz var, bizim de gerçek örgütçülerimiz var dedirttikleri bir aflama, gerçekte, iflin pratik cephesinde parti olmay› baflarabildi¤imiz bir geliflme aflamas› ile ayn› anlama gelecektir. Örgüt sorunlar›n›n de¤iflmekte olan çözüm zemini “Yine de, gözönünde bulundurmam›z gereken kritik bir nokta var. S›n›f hareketinin politik ve örgütsel geliflimini h›zland›rmak ve bu çaba içinde s›n›f›n ileri unsurlar›n› sosyalizme ve komünist örgüt saflar›na kazanmak süreci, bugünkü koflullarda tüm öteki örgütsel-pratik sorunlar›n ortak zeminidir. Örgütümüzü gelifltirip yaymay›, sa¤lam temellere oturtmay›, mevcut kadrolar›m›z› dev-rimcilefltirmeyi, yeni kadrolar kazanmay›, illegalitemizi kuvvet-lendirmeyi, disiplinimizi pekifltirmeyi, kitle ba¤lar›m›z› gelifltir-meyi, kitlelere önderlik etme yetene¤i kazanmay›, vb., vb., tüm bu sorunlar›, s›n›f› devrimcilefltirme ve s›n›f›n ileri kesimlerini sosyalizme kazanma mücadelesi ekseninde çözmek perspektifiyle hareket etmek durumunday›z.” (Parti Y›l› ve Partileflme Süreci, Ekim, say›:14, fiubat 1995) Bu temel de¤erlendirme, 3. Genel Konferans›m›z›n partileflme sürecinin pratik-örgütsel yönüne iliflkin tart›flmalar›nda çok önemli bir yer tuttu. Örgüt alan›na ve yaflam›na iliflkin olarak bahsi geçen tüm sorunlar›n sa¤l›kl› ve kal›c› bir çözümü, s›n›f hareketine etkin ve baflar›l› bir devrimci müdahalenin maddi ve manevi kazan›mlar›n›n yarataca¤› olanaklarla s›k› s›k›ya iliflkilendirildi. S›n›f çal›flmas›nda katedilen her anlaml› mesafe, örgütsel geliflmemize sa¤lam bir temel kazand›rmakla kalmayacak, ayn› zamanda örgüt kimli¤ine, yaflam›na ve iflleyifline iliflkin bir dizi sorunun çözümü için en uygun bir maddi zemine de kavuflturacak-t›r hareketi. 3 Genel Konferans›m›z bunu, s›n›f› devrimcilefltirme süreci içinde kadrolar›n ve bir bütün olarak örgütün proleter s›n›f devrimcisi kimli¤ini gelifltirmek olarak 255
da ifade etmiflti. Ve ayn› konferans, örgütü ve kadrolar› s›n›fla fiziki temasa ve bu do¤rultuda ilk baflar›lara yönelterek, böylece önemini vur-gulad›¤› dönüflümün de önünü açm›fl oldu. Fakat bu dönüflüm, hiç de s›n›f çal›flmas›n›n seyrine ba¤l› olarak kendili¤inden ya-flanmaz. Burada bilinçli ve sistematik bir müdahale flartt›r. S›-n›f kitlelerinden ve s›n›f çal›flmam›z›n somut prati¤inden sürekli ö¤renmenin sonuçlar›n›, yaln›zca baflar›l› bir çal›flma tarz› ve do¤-ru bir siyasal müdahale için de¤il, fakat örgüt yaflam›m›z›n so-runlar›n› çözmede de bilinçli bir biçimde kullanmak zorunday›z. 3. Genel Konferans›n özellikle kadro sorunlar›na iliflkin de¤erlen-dirmeleri, burada kastedilen fleyin anlam› konusunda yeterli aç›kl›k-lar sunmaktad›r. S›n›f çal›flmas›nda pratik bir geliflme süreci içine girdi¤imiz flu aflamada bahsi geçen de¤erlendirmeleri özellikle gözetmek ve bilinçli bir tutuma konu etmek gerekir. Genel siyasal çal›flmam›z›n büyüyen kapsam› ve geniflleyen etkisi Örgütümüzün siyasal çal›flma kapasitesindeki büyüme, kullan-d›¤› araçlardaki çeflitlenme ve zenginleflme, legal olanaklar›n ve aç›k alan›n daha etkin bir biçimde kullan›lmas› alan›ndaki yeni ad›mlar, ‘95 y›l›n›n öteki önemli kazan›mlar›d›r. Bugün örgüt, faaliyet gösterdi¤i tüm merkezlerde, gerek illegal ve gerekse legal araç ve yöntemleri kullanarak yürütülen yayg›n bir siyasal faaliyet kapasitesine kavuflmufl durumdad›r. Yaln›zca iki temel siyasal yay›n organ› ve gençlik yay›n› de¤il, yan›s›ra, y›l boyunca say›s›z illegal-legal bildiri, broflür, afifl, pul vb. kullan›lm›fl, bu yolla hareketin ad›, fliarlar›, ça¤r›la-r› ve görüflleri daha genifl emekçi kesimlere ulaflt›r›lm›flt›r. Bu faaliyet belli dönemlerde siyasal kampanyalar biçimini alm›fl; y›l›n bafllang›c›nda etkili bir 1 May›s faaliyeti, ortalar›nda “s›n›f da-yan›flmas›” kampanyas› ve nihayet sonunda ise, etkin bir seçim kampanyas› yürütülmüfltür. 256
Daha çok hedef alanlar üzerinde yo¤unlaflsa da, genel planda da yürütülen bu faaliyetler, giderek hareketi bir siyasal odak hali-ne getirmekte, bugün için en az›ndan sol hareketin gündemine sokmaktad›r. Bu faaliyetin toplumun geneli üzerinde a¤›rl›¤›n› ve etkisini hissettirdi¤i bir geliflme düzeyi ise, parti kimli¤i kazanmakta oldu¤umuzun bir baflka göstergesi olacakt›r. Komünistler, s›n›f kitleleri üzerinde yo¤unlaflan ve bu alanda sonuç almay› hedefleyen siyasal faaliyetlerini mutlaka genel plan-daki siyasal etkinliklerle birlefltirmeyi baflarabilmelidirler. Bu yal-n›zca devrimci bir siyasal mihrak olmay› baflarman›n zorunlu bir koflulu de¤il, fakat ayn› zamanda hedef kitle olan iflçilere güven vermenin, onlar›n deste¤ini kazanabilmenin de zorunlu bir gere¤idir. Geliflme sürecinin tüm cephelerini s›k› tutarak partiye yürüyoruz ‘95 y›l›n› genel sol hareket aç›s›ndan de¤erlendirirken alt›n› çizdi¤imiz en önemli olgu, “iç saflaflmalarda yaflanan yeni gelifl-meler ve ulafl›lan yeni aç›kl›klar” olmufltu. Bunun yaln›zca dev-rimci-reformcu saflaflmas› yönünden de¤il, fakat ayn› zamanda devrimci hareketin kendi içinde gerçek konumlar›n yeni aç›kl›klar kazanmas› bak›m›ndan da geçerli oldu¤unu yine ayn› yerde vur-gulam›flt›k. EK‹M, bafllang›ç y›llar›nda geleneksel devrimci-demokrat ak›mlardan konum ve kimlik fark›n› daha çok ideolojik aç›dan ortaya koyabiliyor, fakat bu farkl›l›¤› örgütsel ve siyasal kimlik fark› olarak göstermekte zorlan›yordu. Bu zorlanma elbette parti-leflme sürecinin pratik-örgütsel cephedeki zay›fl›¤›n›n bir yans›-mas›ndan baflka bir fley de¤ildi. Fakat özellikle tasfiyecili¤in tasfiyesini izleyen ve bizim “EK‹M’in yeni dönemi” olarak niteledi¤imiz geliflme safhas›, a¤›r ve sanc›l› bir biçimde de olsa, bu zay›fl›¤› gidermek ve gelenek-sel hareketten konum ve kimlik fark›n› pratikte de göstermek ola-naklar›n› ad›m ad›m biriktirdi. Örgütümüzün 3. Genel Konferans› üzerinden bu zay›fl›k alan›na kapsaml› 257
bir biçimde yüklenmesi ve bunun ilk pratik sonuçlar›, farkl› konumumuzu bir çok bak›mdan gitgide daha belirgin hale getirmektedir. Geride kalan y›l üzerinden buna vurucu bir örnek; Gazi’deki halk direniflinin sars›nt›s› istisnas›z tüm devrimci gruplar› semt çal›flmas› ekseninde özel bir yo¤ulaflmaya yöneltirken, bir tek EK‹M, s›n›f ve fabrika eksenli bir çal›flmada ›srar gücü gösterebilmifl-tir. Pratikteki bu farkl›l›¤›n, gerçekte, dünya görüflü ve temel ide-olojik perspektifler plan›ndaki farkl›l›¤›n pratik bir izdüflümü oldu¤unu belirtmek bile gereksizdir. Siyasal mücadele sahnesine yeni bir ak›m olarak ç›kman›n güçlükleri kadar, kendi geliflme sürecimizin zaaflar› nedeniyle de partileflme sürecinin teorik ve pratik geliflme cepheleri aras›nda gerekli uyumu yak›n zamana kadar yeterli bir baflar›yla kuramad›k. “Parti y›l›” çerçevesinde, partileflme sürecinin pratikörgütsel ge-liflme cephesi üzerinde özel bir tarzda yo¤unlaflma ihtiyac›, tam da bu uyumu yeterli düzeyde kurabilmek içindi. 3. Genel Konferans bu do¤rultuda etkili bir müdahale oldu ve bu uyumu kolaylaflt›ran bir geliflme dönemi bafllatt›. Bunun henüz yaln›zca bir bafllang›ç oldu¤u bir gerçektir. Fakat sorunun çözüm sürecine girilmifltir ve bu alanda art›k herfley, konferans›n de¤erlendirme ve perspektifleri ›fl›¤›nda bu süreci ilerletmek ka-rarl›l›¤›na kalm›flt›r. fiimdi art›k partileflme sürecinin ideolojik, politik ve örgütsel tüm cephelerinde ifli ayn› ölçüde s›k› tutarak, güçleri buna uygun mevzilendirerek, planlamay› buna göre yaparak, tüm süreci h›z-land›rmak ve partiyle taçland›rmak sorumlulu¤uyla yüzyüzeyiz. Geride kalan y›l›n çeflitli aç›lardan toplu bir de¤erlendirmesini yapan Merkez Komitemiz girmekte oldu¤umuz yeni dönemi bu aç›dan ele alm›fl, hareketin görev ve hedeflerini buna uygun olarak saptam›flt›r. Yeni y›l içinde katedece¤imiz mesafenin parti hedefi aç›s›ndan toplu bir bilançosunu ise yeni bir örgüt üst plat-formu ç›karacak ve bu çerçevede parti sorununda son sözü de o söyleyecektir. 15 fiubat ‘96 258
Y›ldönümünde durum de¤erlendirmeleri (Parça)
Komünist hareket: Parti olman›n efli¤indeyiz ‹flçi s›n›f›n›n komünist öncüsü olarak partinin inflas›, siyasal mücadelede her komünist hareketin en öncelikle görevidir. Parti olmak, komünistler için ciddi bir siyasal iktidar mücadelesinin ilk temel ad›m› ve en temel önkofluludur. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda ve geride 9 y›l b›rakt›¤›m›z düflünüldü¤ünde, parti infla sürecimizin fazla uzad›¤› aç›k bir gerçektir. Geliflme sürecimiz hiçbir dönem arzulad›¤›m›z ve somut ola-rak hedefledi¤imiz bir tempoya ulaflamad›. Teorik ve pratik cephe-de önden ortaya koydu¤umuz hedeflerin genellikle gerisinde kald›k. Fakat bu belirlemeler, baflar›s›z bir geliflme sürecini de¤il, yaln›zca hedeflenen baflar› düzeyinin gerisinde kalmak, daha s›n›rl› bir ba-flar› elde etmek ve sonuçta partileflmekte nispi bir gecikmeyle yüzyüze kalmak anlam›na gelmektedir. 259
Sanc›l› ve nispeten a¤›r tempolu bir parti infla süreci yaflad›¤›m›z aç›k bir olgudur. Fakat y›llar› bulan çok yönlü bir geliflme sürecinin bugün bizi parti olman›n efli¤ine getirdi¤i de ayn› ölçüde aç›k bir gerçektir. ‹deolojik birikimimiz, politik birikim ve deneyi-mimiz, örgütsel önderlik ve kadro birikimi alan›ndaki katetti¤i-miz aç›k mesafe, s›n›f çal›flmas›nda ve s›n›f hareketiyle iliflkiler-de att›¤›m›z ad›mlar ve kazand›¤›m›z ilk mevziler, tüm bunlar birarada, bugün art›k belirgin bir yeni kimli¤in somut ifadeleridir. Parti herfleyden önce bir niteliktir. Bu nitelik birçok aç›dan yarat›lm›flt›r; hareketimizin mevcut ideolojik ve örgütsel kimli-¤i bunun somut ifadesidir. Parti kimli¤ini niceli¤e iliflkin ölçüler içinde ele almak büyük bir yan›lg›d›r. Partinin kurulufl sürecinde nicel ölçüler esasa iliflkin bir önem tafl›mad›¤› gibi, nicel gelifl-menin düzeyi s›n›f mücadelesinin genel gidifline, s›n›f ve kitle hareketinin genel plandaki politik seyrine kopmaz biçimde ba¤l›-d›r. ‘70’li y›llar›n uygun kitle hareketleri ortam›nda büyük nice-liklere ulafl›p da parti düzeyi ve kimli¤ine ulaflmay› baflaramayan ak›mlar, ifade etmeye çal›flt›¤›m›z durumun tersinden, olumsuz yönden örnekleridir. Y›llar› bulan bir geliflme süreci içinde mark-sist-leninist ideolojik kimlik kazan›l›p içsellefltirilmifl, bu örgütsel bir kimlikle cisimlefltirilmifl, bu örgüt siyasal çal›flmas›n› s›n›f çal›flmas› eksenine oturtmufl, s›n›f hareketine örgütsel müdahale içinde kendini nicelik ve nitelik olarak üretme sürecine girmifltir. Aslolan budur ve bu, partinin efli¤idir. Art›k partinin kuruluflunu güncellefltirmek sorumlulu¤u ile yüzyüzeyiz. Art›k hareketin çeflitli cephelerdeki görev ve sorum-luluklar›n› bu çerçevede bir pratik planlamaya tabi tutmal›, güç-lerimizi buna göre mevzilendirmeli, bizi partinin kurulufl kong-resini toplamaya götürecek somut bir çal›flma dönemi içine gir-meliyiz. ‹deolojik cephede program çal›flmas›n› somutlamak görevi var önümüzde. Program sorunu çerçevesinde önemli bir teorikideolojik birikime zaten sahibiz. fiimdi bu birikimi program›n 260
gerekleri do¤rultusunda somutlamak göreviyle yüzyüzeyiz. Öte yandan, bir program›n köfle tafllar›n› oluflturup da bugüne kadar yeterli somutlukta ele alamad›¤›m›z baz› sorunlar üzerinde özel bir tarzda yo¤unlaflmak durumunday›z. Bu tür bir çal›flman›n so-mut ürünleri bas›n›m›zda peyder pey yay›nlanmal›, böylece tüm devrimci kadrolar›n incelemesine de sunulmal›d›r. Komünist iflçi partisinin devrimci program›n› ortaya ç›karma çal›flmas› halihaz›rda bu iddiay› tafl›yan programlarla bir ideolojik hesaplaflmayla birlefltirilmelidir. Bugüne kadarki ideolojik gelifl-memizde geleneksel ak›mlar›n programa iliflkin temel görüflleri-nin elefltirisi belirgin bir yer tuttu. Örne¤in, Devrimci Demokrasi ve Sosyalizm ile Demokratizmi Savunman›n S›n›rlar› kitaplar›, eski ve yeni programlar›n en kritik noktalardan bir ideolojik eleflti-risini kapsamaktad›r. Buna ra¤men, program cephesinde yeni bir ideolojik sald›r›, parti program›n› somutlama sürecimizin temel bir boyutu olabilmelidir. Son y›llarda yeni yeni “öncü parti”lerin birer “yeni” programla ortaya ç›kmas› bu tür bir mücadeleyi ayr›-ca gerektiriyor. Komünist iflçi partisinin kurulufl süreci, mevcut “parti”lerin s›n›f› temsil etmedikleri olgusunun öteki fleyler ya-n›nda program üzerinden de ortaya konuldu¤u bir ideolojik müca-dele süreci ile birleflebilmelidir. Parti kurulufl kongresini haz›rlama sürecinin ideolojik cep-hesinde bir baflka temel görev ise, mevcut ideolojik birikimimizin tüm örgüte daha derinlemesine maledilmesidir. Hareketimizin ideolojik birikimi, bu birikimin ifadesi olan ideolojik kimlik, her düzeydeki tüm kadrolar›m›zca edinilmeli ve özümsenmelidir. Bu toplam olarak örgütün ideolojik düzeyini ve kavray›fl›n› gelifltir-me çabas›n›n temel bir yönüdür. Bu yap›l›rsa ve program çal›fl-mas›n›n ortaya ç›kard›¤› yeni sonuçlar›n özümsenmesiyle de birlefltirilirse, örgütün ideolojik düzeyi belirgin biçimde yükselmek-le kalmayacak, partinin ideolojik kimli¤i bugünkü kadro birikimi flahs›nda güvenceye de al›nm›fl olacakt›r. Do¤al olarak, mevcut ideolojik birikimimizin daha derinlemesine özümsenmesi demek, herfleyden önce onun tüm kadrolar 261
taraf›ndan sistematik bir yeniden incelenmesi demektir. Bu incelemeye hareketin ideolojik geliflme süreçlerinin ad›m ad›m izlenmesi biçiminde bafllanabilece¤i gibi, temel konular üzerinden bir inceleme yöntemi de tercih edilebilir. Bu yeniden inceleme, önderli¤in ve tek tek organlar›n kollektif yönlendirmesiyle, fakat temelde her bir kadronun kiflisel çabas› olarak gerçekleflecektir. Hareketimizin bugüne geliflme süreçlerimizden süzülüp gelen, bir dizi s›navdan geçen bir önderlik ekibi ve kadro birikimi var. Bu önderlik ekibi ile kadro birikimi, ideolojik çizgimizin ve biriki-mimizin yan›s›ra, hareketimizin komünist kimli¤inin güvencesi ve tafl›y›c›s›d›r. Bugünkü örgütsel omurgam›z› oluflturan bu güç-ler, partimizin de profesyonel çekirde¤ini oluflturacaklard›r. Siya-si polisin yak›n dönemdeki tüm çabas› bu omurgay› çökertmeye yöneliktir. Bu çabay› özel bir dikkatle bofla ç›karmak, partileflme sürecini somutlad›¤›m›z bir evrede ayr› bir önem tafl›maktad›r. Zira siyasi polisin bu alandaki önemli bir baflar›s› partileflme sü-recimizi ciddi biçimde zaafa u¤ratacakt›r. Hareketin süreklili¤ini güvenceye alman›n ötesinde, örgütsel cephede üzerinde önemle durulmas› gereken bir baflka sorun var. Partileflmenin art›k somut pratik bir süreç haline geldi¤i bir evrede, grup ruhu ve tarz›ndan parti ruhu ve tarz›na geçifle özel bir önem vermektir. Kuflkusuz bu geçifl, normal olarak, infla sürecinin tümünde oluflur. E¤er y›llar›n çabas› ve birikimi bizi bugün art›k bir s›n›f partisi olman›n efli¤ine getirmifltir diyebiliyor-sak, bunun kendisini en baflta sözkonusu de¤iflimde gösteriyor, hissettiriyor olmas› laz›md›r ve bu böyledir de. Fakat buna ra¤men, gelinen yerde sorunlara, görev ve sorumluluklara, “biz art›k parti oluyoruz!” gerçe¤ini gözeten, bunun uyar›c› ve düzeltici bas›nc›n› duyan ayr› bir ruh, bilinç ve tarzda yaklaflabilmek durumunday›z. Y›llar› bulan parti öncesi grup yaflam›n›n yaratt›¤› etki ve al›fl-kanl›klar› özel bir çabayla y›kmal›, devrimci bir s›n›f›n öncü parti-si olma konumunun gerektirdi¤i ruhu ve tarz› bilinçli bir çabayla her 262
düzeyde egemen k›lmal›y›z. Örgütümüz son birkaç y›ld›r örgütsel çal›flmas›n›n as›l kap-sam›n› s›n›f çal›flmas› eksenine oturtmufl durumda. Tüm d›fl bas›nçlara ra¤men bu yönelimde gösterilen ›srar ve bu çaba için-de elde edilen somut kazan›mlar, s›n›f örgütü bilincini ve ruhu-nu besleyen uygun bir zemin oluflturmaktad›r. Farkl› kökenden gelen örgüt militanlar›m›z, tam da döneme iliflkin kadro politi-kalar›m›zda öngörüldü¤ü gibi, bu çal›flma içinde pratik bir dönüflü-mü yaflamaktad›rlar. Bu ayn› çal›flma s›n›f içinde kadrolaflma politikam›zda somutlanmakta, iflçi kökenli militan ve kadrolar›m›-z›n say›s› günden güne artmaktad›r. Yine de, s›n›f hareketiyle organik iliflkileri gelifltirme ve s›n›f hareketinin öne ç›kard›¤› öncü ö¤eler üzerinden kadrolaflma, bugün parti infla sürecimizin hala en zay›f kalan alan›d›r. Bu zay›fl›¤›n nedenlerini do¤ru anlamak durumunday›z. Bunda ken-di zaaf ve yetersizliklerimizin elbette belirgin bir pay› vard›r. Fa-kat sorunu sadece bu çerçevede görmek, baflar›y› salt öznel mü-dahalenin düzeyi ve kapsam›yla ölçmek yan›lt›c›d›r. S›n›f hareke-tinin bugünkü somut durumu, yap›sal zaaflarla birleflen bugün-kü gerilik ve durgunluk, gösterilen çabalar›n verimini bir hayli düflürmektedir. S›n›rl› güç ve olanaklar›m›z› bir hayli zorlad›¤›-m›z halde, h›zl› mesafe alamamam›z›n gerisinde ayn› zamanda bu etkenin de özel bir rolü vard›r. Bu kuflkusuz çabam›z›n bofla gitti¤ini göstermiyor. Yürütülen çal›flma hareketimizi s›n›f kitlele-rine gitgide daha çok hissettiriyor, onlar üzerinde belli etkiler, izler b›rak›yor. Fakat bugün için bu henüz çok dar s›n›rlar›n öte-sinde bir somut kitle ba¤›na ve deste¤ine dönüflemiyor. Siyasal polisin çal›flma birikimini s›k s›k da¤›tan ve kesintiye u¤ratan sistematik sald›r›lar›n›n da kuflkusuz bunda önemli bir pay› var. Partiye büyümenin çeflitli sorunlar›yla birlikte üzerinde ayr›-ca duraca¤›m›z bu sorun hakk›nda flimdiden söylenmesi gereken fludur. Önemli olan, s›n›f yönelimindeki ›srard›r, önemli olan ör-gütün as›l gövdesiyle s›n›f çal›flmas› ekseninde konumlanmas›d›r. Bu ›srar ve konum korundu¤u sürece, partimizin proleter s›n›f taban›na ve fabrika hücrelerinden oluflan bir örgütsel zemine otur-mas›, böylece proleter s›n›f 263 bilefliminin de güvenceye al›nmas› yaln›zca bir zaman sorunu olacakt›r. Unutmamak gerekir ki, parti-nin kurulufl kongresi,
Herfley parti için! Herfley parti kurulufl kongresi için!
Geçmifli aflanlar gelece¤i kucakl›yor Komünist hareketimiz, geleneksel sol hareketin ideolojik ve s›n›fsal kimli¤inin teflhisi, tahlili ve köklü bir elefltirisinin ürünü oldu. Türkiye’nin ‘60’l› y›llar› izleyen sosyal hareketlili¤i içinde do¤up geliflen sol ak›mlar›n, bu do¤rultudaki tüm iddialar›na ra¤-men, gerek teoride gerekse pratikte proletarya sosyalizmini temsil etmedikleri, küçük-burjuvazinin devrimci ya da reformist siyasal temsilcileri olmaktan ileriye gidemedikleri, marksistleninist elefl-tiri içinde ortaya konuldu. ‘60’l› ve özellikle bu ak›mlar›n ideolo-jik ve pratik planda geliflip serpilme dönemi olan ‘70’li y›llar, bu küçük-burjuva s›n›f kimli¤inin ideolojik ve pratik yönden ser-gilenmesi için zaten zengin bir olgusal malzeme sunmaktayd›. 12 Eylül yenilgisinin geleneksel hareketin tamam›nda yaratt›¤› bunal›m ise, bu kimli¤in teflhisini ayr›ca kolaylaflt›rm›flt›. Komünist hareket de¤erlendirme ve 264
elefltirilerini geleneksel hareketin bu olgunlaflma ve bunal›m süreçleri üzerinden ortaya koymufltu. Yenilgi sonras› bir yeniden toparlanma evresinde ortaya konulan bu de¤erlendirme ve elefltiriler, ayn› zamanda, devrim ve sosyalizm davas›nda samimi olan çevrelere bir uyar› ve yard›m niteli¤i tafl›yor, böyle bir amaç bilinçli olarak gözetiliyordu. Bu-gün aradan on y›l geçmifltir. Bu yeni on y›ll›k dönem, geleneksel hareketin ideolojik ve pratik gerçekli¤inin s›n›fsal anlam› üzerine söyledi¤imiz herfleyi bütün aç›kl›¤› ile ayr›ca do¤rulam›flt›r. ‘70’li y›llardan bugüne kalan ve bugün say›lar› bir hayli azalm›fl olan geleneksel örgütler, sürekli bir yap›sal bunal›m içinde, teorik ve pratik aç›dan k›s›r birer küçük-burjuva ak›m olmaktan öte bir kimlik ve anlam ifade etmediklerini yeterli aç›kl›kta göstermifllerdir. Komünistlerin geleneksel hareketin ideolojik ve örgütsel ger-çe¤inin s›n›fsal anlam›na iliflkin teflhisi ve elefltirisi, zaman›nda “inkarc›l›k”, “tarihi kendisiyle bafllatmak” türünden tepkilere ko-nu edilmiflti. Komünist hareketin yolaç›c› ç›k›fl›, geçmifle karfl› tutucu bir ba¤l›l›k içindeki çevrelerce duygusall›k yüklü bu türden bir demagojiyle bloke edilmeye çal›fl›lm›flt›. Oysa bugünün sol hareket gerçekli¤i, komünistlerin yapt›¤›n›n yaln›zca olguyu kendi gerçekli¤i içinde tan›mlamaktan ibaret oldu¤unu göstermektedir. Biz zaman›nda, 1987’de ortaya ç›kt›¤›m›z ilk andan itibaren, bu gerçeklik bütün aç›kl›¤›yla tespit edilmeden ve onunla Marksizm-Leninizme dayal› köklü bir hesaplaflmaya girilmeden, ileriye do¤-ru tek bir ciddi ad›m›n at›lamayaca¤›n› söylemifltik. ‹flte daha bafltan bu do¤rultuda yapt›¤›m›z uyar›lara bir örnek: “Bunal›m› aflmak ve kal›c› bir toparlanmay› sa¤lamak, bunal›ma yolaçan temel etkenleri do¤ru bir flekilde tespit etmek, çözümlemek ve anlamak ölçüsünde olanakl›d›r. Devrimci hareketin büyük bir bölümü bu bak›fltan yoksundur. Ayakta kalm›fl az say›da kadroyu çok s›n›rl› baz› yeni güçlerle takviye ederek siyasal faaliyetin baz› k›sa dönemli gereklerine yöneltmek çabas›n› bunal›mdan ç›k›fl ve toparlanma sananlar var. Kaba bir yan›lg›d›r bu ve köklü 265
sorunlar› perdeleyerek bunal›m› geçici süreler için küllemeye hizmet eder yaln›zca.” (Ekim, 1988) On y›ll›k süreç, bugün teorik ve pratik bir k›s›rl›k içinde buna-lan ak›mlar flahs›nda bu öngörünün isabetlili¤ini s›nad›. Fakat biz ayn› çerçevede bir baflka iddia daha ileri sürmüfltük. Geçmiflte gerek teorik ve gerekse pratik planda olumlu ve devrimci ne varsa onu yaflatman›n, yeni bir düzeyde yeniden üretmenin biricik ko-flulunun da yine geçmiflin kendisiyle köklü bir hesaplaflmadan geçti¤ini söylemifltik. Bizi “inkarc›l›k”la itham edenlere yan›t›m›z bu olmufltu. Bugün EK‹M, onun temsil etti¤i teorik ve pratik birikim, onun bugün gelip ulaflt›¤› partili kimlik aflamas›, bu iddi-an›n kesin bir pratik kan›tlanmas›d›r. Bizi “inkarc›l›k”la suçlayan-lar ise, ya düzen içi platformlarda çürüyorlar ya da geçmifle sar›l-man›n k›s›rl›¤› içinde bunal›p duruyorlar. Daha da kötüsü, teorik ve pratik birçok aç›dan geçmiflteki konumlar›n›n bile gerisine düflüyorlar. Baflar› ideolojik çizgimizin, bu çizgide sars›lmaz ›srar›n baflar›s›d›r Komünistler siyasal mücadele sahnesine yeni ç›km›fl her marksist-leninist ak›m›n yapmas› gerekeni yaparak, tüm dikkatle-rini partinin inflas› sorunu üzerinde yo¤unlaflt›rd›lar. Teorik, politik ve örgütsel cephedeki görev ve hedeflerini bu çerçevede saptad›-lar. Hiçbir konjonktürel dalgalanma, hiçbir d›fl bas›nç, hiçbir iç güçlük bu ana do¤rultuyu ve buna uygun bir pratik yo¤unlaflmay› engelleyemedi. Ortaya ç›kt›¤›m›z ilk y›llarda (ki bu bizim her türlü güç ve olanaktan yoksun oldu¤umuz bir dönemdi) s›n›f hare-ketinin yaratt›¤› k›sa süreli bir iyimser evre say›lmazsa, parti infla-s› için tüketti¤imiz y›llar devrimci siyasal mücadele için en zor, en elveriflsiz bir tarihsel dönemi iflaretlemektedir. Buna ra¤men ideolojik tutarl›l›¤›, pratik kararl›l›¤› ve parti inflas›na kilitlenmifl bir ›srar› sürdürerek bugün art›k partiyi resmen kuracak aflama-ya gelmemizi, kendimiz için devrimci siyasal mücadelenin bir ilk 266
temel s›nav› say›yoruz. Geleneksel hareketin küçük-burjuva parti anlay›fl› ve prati¤inin çok yönlü bir elefltirisini yapan komünist hareketimiz, partiyi en bafl›ndan itibaren sosyalizm ile s›n›f hareketinin devrimci te-mellere dayal› örgütlü birli¤i olarak tan›mlad›. Bu ayn› zamanda kendi parti infla sürecimizin genel çerçevesini ve temel esaslar›n› veren bir tan›md›. En ileri devrimci teoriye, onun yarat›c› yeniden üretimine dayanmayan; nesnel konumuyla toplumdaki en devrimci s›n›f içinde kendini varetmeye çal›flmayan; burjuva düzene ve devlete karfl› devrimci teorinin özüne ve devrimci s›n›f›n kimli¤ine uygun düflen bir ihtilalci örgütsel konumlan›fl› seçmeyen; tüm bunlara uygun bir mücadele anlay›fl› ve de¤erler sistemi üzerinde yükselmeyen hiçbir hareket, komünist s›fat›n› hak kazanamaz ve iflçi s›n›f›n›n devrimci öncüsü olacak bir partiyi infla edemezdi. Bunlar bizim yaflad›¤›m›z zorlu parti infla sürecinin k›skançl›kla gözetilen esaslar› oldular. Süreci pratikte ne ölçüde baflar›yla ya-flad›¤›m›zdan, bu süreç içerisinde hangi yetersizliklere ve zaaflara düflmekten kendimizi kurtaramam›fl olmam›zdan ba¤›ms›z olarak, yön ve hedef belirleyen bu esaslara aç›k bir bilinç ve sars›lmaz bir iradeyle hep ba¤l› kald›k. Zaaflar›, yetersizlikleri, gecikmeleri elbette fazlas›yla yaflad›k. Fakat bunlar› her zaman aç›kl›kla da ortaya koyduk, irdeledik, tahlil ettik ve ac›mas›zca elefltirdik. Ve zaten bu sayededir ki, do¤rultumuzu ve bu do¤rultudaki ›srar›m›z› bütün bir süreç boyunca koruduk. Bugün bilanço ortadad›r. Dünyada ve Türkiye’de her aç›dan elveriflsiz olan bir dönemde, geçmiflle devrimci bir hesaplaflmay› baflaran, bunu ideolojik bir kimlik olarak özümseyen, ihtilalci bir örgütsel kimlikte somutlayan ve s›n›f içinde etekemi¤e bürün-dürmeye çal›flan bir hareket yarat›lm›flt›r ve bu hareket bugün kendini parti olarak ilan edecek bir aflamaya gelmifltir. Baflar› ideolojik çizginin baflar›s›d›r. Baflar›, ulusal ve uluslararas› ölçek-te, tüm devrimci birikimi özümseyen, hatal› ve eskimifl olanla hesaplaflan, fakat devrimci bir ak›m› 267
ileriye tafl›yacak tüm birikim ve kazan›mlar› da özenle, titizlikle sahiplenen tutumun baflar›s›-d›r. Bu sonuncu noktay› her zaman vurgulad›k ve burada bir kez daha özellikle vurguluyoruz. Komünist hareket Türkiye’nin yak›n dönemdeki devrimci teorik ve pratik birikiminin olgunlaflt›rd›¤› zemin üzerinde, bu zeminden ileriye do¤ru bir s›çraman›n ürünü olmufltur. Tüm temel de¤erlendirmelerimiz bu gerçe¤i her zaman aç›kl›kla dile getirmifltir. Devrimci teori, devrimci örgüt, devrimci s›n›f... Komünist hareketin teorik cephedeki baflar›s› bugün çok net-tir. Marksizm-Leninizmin temel ilke ve esaslar› ile bilimsel yöntemine ba¤l›l›kta büyük bir kararl›l›k gösterilmifl, fakat tam da bu tür bir ba¤l›l›¤›n gere¤i olarak, marksist-leninist teori top-lumumuzun gerçeklerine ve günümüzün sorunlar›na yarat›c› bir biçimde uygulanm›flt›r. Komünist hareketimizin kendine özgü ideolojik kimli¤i bu çaban›n ürünü olmufltur. Bu kimlik her türlü tasfiyeci bas›nca karfl› bir s›namadan geçmekle kalmam›fl, dahas› bu bas›nçlar›n gö¤üslenmesinde devrimci hareket için yol aç›c› olmufltur. Kendi kimli¤ini geleneksel devrimci hareketin halkç› platformuyla hesaplaflma içerisinde bulan hareketimiz, ayn› zaman-da, yeni dönemde devrimci saflarda boy veren her türlü reformist-liberal etkiye karfl› mücadelenin de bafl›n› çekmifltir. Teorik-ideolojik cephede flimdi yeni bir at›l›m süreci içindeyiz. Bugüne kadarki tüm ideolojik birikimimizi program sorunlar› çerçevesinde de¤erlendirerek, bu çaba içinde yeni bir düzeye ç›karmaya çal›fl›yoruz. Partiye yürüdü¤ümüz flu dönemin ideolojik cephedeki esas anlam›, bugüne kadarki birikimimizi program biçiminde somutlamak, bu çaba içinde zenginlefltirmektir. Bu tür bir çaba, do¤al olarak, program cephesinde geleneksel ak›mlarla yeni bir ideolojik hesaplaflmay› da içermektedir. Bu çeflitli prog-ram sorunlar› üzerinden yürütülecek bir çaba olman›n yan›s›ra, önümüzdeki günlerde 268
bizzat çeflitli programlar›n gerçek mahiyeti-nin sergilenmesi biçimini de alacakt›r. Örgüt cephesi bir baflka aç›k baflar› alan›d›r. Türkiye’de ve dünyada üstüste binen iki büyük yenilginin bunalt›c› ortam›nda, tasfiyecili¤in kol gezdi¤i ve devrimcilikte en iddial› gruplar› bile flu veya bu biçimde etkisi alt›na ald›¤› bir özel tarihsel evrede, komünistler, ihtilalci örgüt fikrinde büyük bir kat›l›k göstermekle kalmam›fllar, onu pratikte gerçeklefltirmede de büyük bir kararl›-l›k göstermifllerdir. Bugün bu cephedeki bilanço da ortadad›r. Ko-münist hareket kendi öz örgütsel kimli¤ini, birikimini, de¤erlerini, geleneklerini, tüm bunlar›n temsilcisi ve tafl›y›c›s› olan kadrolar›n› yaratmay› baflarm›flt›r. ‹ç ve d›fl tüm karfl› etkenlere ra¤men, bunlar›n dizginleyici ve sapt›r›c› etkileri gö¤üslenerek, her durumda zor fakat do¤ru olan tercih edilerek, bu aç›k baflar›ya ulafl›lm›flt›r. ‹htilalci bir örgütsel temele, bu çerçevede illegal konum, bi-çim, araç ve yöntemlere iliflkin olarak gösterilen titizlik, öte yan-dan legalitenin, legal olanaklar›n, araç ve yöntemlerin do¤ru bir biçimde kullan›lmas›yla da birlefltirilmifltir. Tam da bu sayededir ki, illegal örgütsel temel korunmufl, gelifltirilmifl ve amaca uygun, esnek bir hareket kabiliyetine kavuflturulmufltur. ‹llegal temel ile legal biçimleri do¤ru ve baflar›l› bir biçimde birlefltirmek, örgütsel alan›n ve çal›flma tarz›n›n en zor sorunlar›ndan biri, denebilir ki birincisidir. Komünist hareket geleneksel hareketin bu alandaki geçmifl baflar›s›z prati¤inin derslerini en iyi biçimde de¤erlendir-meye çal›flarak, bundan gerekli sonuçlar› ç›kararak, bunu kendi prati¤inde gözetmifl, bu alanda kendi tarz›n› yaratm›flt›r. Komünist-ler bugün illegal örgütsel yap›y› temel alan ilkesel tutum ile legalitenin etkin bir kullan›m› biçimindeki taktik tutumu baflar›l› bir biçimde birlefltiriyorlar. Bu do¤ru örgütsel çizginin ve çal›flma tarz›n›n bir baflka temel baflar›s›d›r. Özetle, örgütsel ve ondan ayr› düflünülemeyecek olan kadrosal birikim, komünist hareketi bugün parti olma aflamas›na getiren bir baflka temel kazan›md›r. Partili kimli¤in, dolay›s›yla partileflme sürecinin baflar›s›n›n 269
s›nand›¤› bir baflka temel alan ise s›n›f hareketiyle birleflme, bu birleflme içinde kendini üretme alan›d›r. Partiyi sosyalizm ile s›n›f hareketinin birli¤i olarak ele alan bir hareket için bunun anlam› ve önemi aç›kt›r. S›n›f sorununun teorik ve pratik önemini kav-rayamayan bir küçük-burjuva gelenekle hesaplaflma içinde do¤-mufl bir hareket için bunun apayr› bir anlam› ve önemi oldu¤u da yeterince aç›kt›r. Komünistlerin tüm konjonktürel dalgalan-malara, kolay olan›n cazipli¤ine, s›n›f hareketinin durgunlu¤una, pratik s›n›f çal›flmas›n›n bundan gelen güçlüklerine ra¤men, ke-sin bir inat ve ›srar gösterdi¤i temel sorunlardan biri de do¤al olarak bu olmufltur. Örgüt bas›n›m›z›n son bir y›ld›r üzerinde özel olarak yo¤unlaflt›¤› bu alanda durumumuzun ne oldu¤u iyi bilinmektedir. Bir y›l önceki bir temel de¤erlendirmede bu alandaki baflar› bilanço-su flöyle özetlenmiflti: “Örgütümüz son bir kaç y›ld›r örgütsel çal›flmas›n›n as›l kap-sam›n› s›n›f çal›flmas› eksenine oturtmufl durumda. Tüm d›fl bas›nçlara ra¤men bu yönelimde gösterilen ›srar ve bu çaba içinde elde edilen somut kazan›mlar, s›n›f örgütü bilincini ve ruhunu besleyen uygun bir zemin oluflturmaktad›r. Farkl› kökenden gelen örgüt militanlar›m›z, tam da döneme iliflkin kadro politikalar›m›zda öngörüldü¤ü gibi, bu çal›flma içinde pratik bir dönüflümü yafla-maktad›rlar. Bu ayn› çal›flma s›n›f içinde kadrolaflma politikam›zda somutlanmakta, iflçi kökenli militan ve kadrolar›m›z›n say›s› günden güne artmaktad›r. “Yine de, s›n›f hareketiyle organik iliflkileri gelifltirme ve s›n›f hareketinin öne ç›kard›¤› öncü ö¤eler üzerinden kadrolaflma, bugün parti infla sürecimizin hala en zay›f kalan alan›d›r.” (Y›ldönümün-de Durum De¤erlendirmeleri, Ekim, say›: 154, 1 Ekim 1996) “Bu zay›fl›¤›n nedenlerini do¤ru anlamak zorunday›z” sözleriy-le süren bu de¤erlendirme, buna iliflkin aç›klamalar›n› flu sözler-le noktalam›flt›: “... Önemli olan, s›n›f yönelimindeki ›srard›r, önemli olan örgütün as›l gövdesiyle s›n›f çal›flmas› ekseninde konum-lanmas›d›r. Bu ›srar ve konum korundu¤u 270
sürece, partimizin proleter s›n›f taban›na ve fabrika hücrelerinden oluflan bir örgütsel zemine oturmas›, böylece proleter s›n›f bilefliminin de güvenceye al›nmas› yaln›zca bir zaman sorunu olacakt›r. Unutmamak gerekir ki, partinin kurulufl kongresi, parti infla sürecini yeni bir düzeyde devam ettir-meye de yaln›zca yeni bir bafllang›çt›r.” Aradan geçen bir y›ll›k süre içinde katedilen belirgin mesafe bu de¤erlendirmenin isabetlili¤ini göstermifltir. Komünist hareket bugün art›k herfleyiyle s›n›f›n içindedir, onun devrimci politik ve örgütsel geliflmesine kilitlenmifltir. S›n›f hareketinin bu en dur-gun döneminde bile kendini bu alanda üretmeye çal›flmakta, tüm güçlüklere ra¤men bunda günden güne artan baflar›lar sa¤lamak-tad›r. Tüm komünistler EK‹M saflar›na! Komünist iflçi partisi bayra¤› alt›na! Devrimci teori, devrimci örgüt ve devrimci s›n›f -komünist hareket, bu üç temel boyut üzerinden bir siyasal-örgütsel kimlik oluflturmufl, partileflme sürecini bu cephelerde belirgin mesafeler katederek bugün belli bir yere getirmifltir. Bu üç alandaki gelifl-menin organik ifadesi olan bir komünist geliflme süreci, komünist hareketin teorik ve pratik baflar›s›n›n tart›flmas›z kan›t›d›r. Türki-ye’nin 30 y›ll›k sürecine önyarg›s›z bakan herkes, bu üç temel niteli¤in ilk kez olarak bir hareketin flahs›nda organik olarak ete-kemi¤e büründü¤ünü görmekte bir güçlük çekmeyecektir. Bu sü-recin kendine özgü, kendine uygun düflen bir kültür, bir ahlak, bir de¤erler sistemi yaratt›¤›n› belirtmek ise gereksizdir. Bu ayn› zamanda geleneksel sol hareketimize damgas›n› vu-ran küçük-burjuva sosyalist kimli¤e karfl› kazan›lm›fl bir baflar›d›r da. Bu nokta özellikle önemlidir. Bugün hala siyasal yaflam›n› sürdüren devrimci küçük-burjuva ak›mlar›n saflar›nda gerçekten iflçi s›n›f› davas›na ve sosyalizme gönül vermifl çok say›da devrim-ci kadro vard›r. Komünist hareketin teorik ve pratik olarak s›nan-m›fl kimli¤i bu kadrolar için bir ç›k›fl 271
noktas›d›r. ‹flçi s›n›f› davas› ve sosyalizm konusunda samimi olan her devrimci flimdi durumu yeniden de¤erlendirmek, do¤ru yerde durup durmad›¤›n› sorum-lulukla gözden geçirmek durumundad›r. Dürüst devrimciler, ge-leneksel örgütler haz›r bir birikimi ve miras› heba ederken, EK‹M’-in s›f›rdan bir örgüt yaratmay› ve bugünkü teorik ve pratik biriki-me ulaflmay› nas›l baflard›¤› üzerinde önyarg›s›zca düflünmek so-rumlulu¤u ile yüzyüzedirler. Komünist hareketin pratik bir kongre sürecine girdi¤i, iflçi s›n›f›n›n öncü devrimci partisinin kurmak aflamas›na ulaflt›¤› bir s›rada bu özellikle gereklidir. Biz devrim ve sosyalizm mücadelesi-nin belirleyici önemde bir temel ad›m›n› atma onurunu, küçük-burjuva devrimcili¤ine karfl› proletarya sosyalizminin denenmifl ve s›nanm›fl bayra¤›n› seçecek her kifli ve çevre ile paylaflmaya haz›r›z. Bizim bugünkü baflar›m›z, daha önce de ifade etti¤imiz gibi, Türkiye’nin son 30 y›ll›k devrimci birikiminin bir üst düzeyde yeniden üretiminin ve gelifltirilmesinin somut bir ifadesinden baflka bir fley de¤ildir. Proletarya davas›na ba¤l› oldu¤unu düflünen samimi devrimciler bunu böyle görmeyi baflarabilmelidirler. Biz on y›l önce siyaset sahnesine ç›kt›¤›m›zda demokratizmle sosyalizmi içiçe, ama temelde bir küçük-burjuva kimlik zemininde temsil eden geleneksel harekete karfl› “Herkes kendi bayra¤› alt›na!” fliar›n› yükseltmifltik. Bu saflaflmaya ve ayr›flmaya bir ça¤r›yd›. Partili kimli¤e ulaflmakta oldu¤umuz bir evrede bu ça¤r›y› bir kez daha yineliyor, fakat bunu, yaflanan on y›ll›k sürecin EK‹M flahs›nda ortaya ç›kard›¤› birikime ve kimli¤e iliflkin ek bir fliarla birlefltiriyoruz: “Tüm komünistler EK‹M saflar›na, komünist iflçi partisi bayra¤› alt›na!” fiimdi herfley kurulufl kongresi için! Art›k yeni ve özgün bir sürecin içindeyiz. Y›llar›n zorlu teo-rik ve pratik mücadeleleri, devrim mücadelesinin stratejik önem-deki bir temel tarihsel ad›m›n› atmak aflamas›na nihayet 272
getirip ulaflt›rd› bizi. H›zland›r›lan ad›mlarla partiye yürüyoruz. Bugün hareketimiz bunun övüncü, gururu ve coflkusu içindedir. Öte yandan, bu büyük tarihsel ad›m› en güçlü bir biçimde atabilmenin a¤›r sorumlulu¤u ile yüzyüzedir. Kongre öncesi süreci bu aç›dan en iyi ve en enerjik biçimde de¤erlendirme sorumlulu¤u var önümüzde. Görevlerde ve hedeflerde gerekli aç›kl›¤› sa¤layan, bunun genel planlamas›n› yapan Merkez Komitemiz, ulaflt›¤› sonuçlar› tüm örgüte maletme, bu aç›dan örgüt çap›nda tam bir birlik ve kenetlenme sa¤lama, genel planlar› yerel düzeyde özgüllefltirme ve nihayet bu temel üzerinde tüm örgüt güçlerini çok yönlü bir seferberlik içine sokma acil sorumlulu¤uyla yüzyüzedir. On y›ll›k infla sürecimizin burada özeti sunulan baflar› bilançosu hiçbir biçimde bize bugün karfl› karfl›ya bulundu¤umuz so-runlar›, yetersizlikleri ve zaaflar› unutturmamal›d›r. Geride kalan on y›l›n her bir özel evresinde biz yetersizliklerimizi ve kusurla-r›m›z› hiçbir zaman görmezlikten gelmedi¤imiz içindir ki, bilan-ço-u ç›kar›lan baflar›l› ad›mlarla bugüne gelebildik. Baflta kurulufl kongresi olmak üzere bundan sonraki süreci de ayn› baflar› çizgi-sinde ilerletebilmemiz, bir kez daha kendimizde zay›f ve yetersiz kalana, hata ve zaaf› oluflturana çok özel bir biçimde yüklenme-miz ölçüsünde olanakl› olabilir. Bugüne kadar partileflme süreci aç›s›ndan zay›f ya da yeter-siz kald›¤›m›z belli alanlar› çok özel bir tarzda öne ç›kar›r, bu alan› özel bir yüklenme konusu haline getirirdik. fiimdi infla sü-recinin son evresindeyiz ve do¤al olarak tüm cephelere paralel biçimde yüklenmek zorunday›z. Fakat illa da bir özel alana iflaret etmek gerekliyse, bunun örgüt cephesi, örgütsel yap›n›n h›zla geniflletilmesi ve iç örgütsel yaflama çeki düzen verilmesi oldu¤u-nu belirtmek durumunday›z. Örgütsel yap›n›n gelifltirilmesine vur-gu, çevremizde bugün hala örgütsüz durumda bulunan önemli bir militan potansiyelin varl›¤›n›n getirdi¤i bir özel ihtiyac›n ürü-nüdür. ‹ç örgütsel yaflama çeki düzen verilmesinden ise, herfley-den önce, partinin örgütsel normlar›n›n, iç iflleyiflinin, hak ve gö-revlerin parti tüzü¤ünü oluflturma somut görevi çerçevesinde aç›k ve kesin tan›m ve esaslara ba¤lanmas›n› kastediyoruz. Bas›n›-m›zda bir süredir 273 özel bir tarzda ifllenen ve önümüzdeki günlerde ifllenecek olan örgütsel zaaf ve yetersizliklere ise burada girmiyo-ruz. fiu
Partili kimli¤in birikimleri Geride b›rakt›¤›m›z toplam on y›ll›k süreç bir parti infla
süreciydi bizim için. Siyaset sahnesine yeni ç›km›fl her marksist siyasal ak›m için öncelikli olmas› gereken fleyin kendisiydi. Bu on y›ll›k sürecin belli bir aflamas›nda, bu ‘94 y›l› oluyor, ‘94 Dönemeci bafll›kl› bir de¤erlendirme yapt›k. Geride b›rakt›¤›m›z y›llar›n sa¤lad›¤› birikimi özel bir yo¤unlaflmayla partileflme düze-yine vard›rmak gibi bir hedefi tan›ml›yordu bu de¤erlendirme. K›sa bir de¤erlendirmeydi, ama böyle bir temel hedefi özlü bir biçimde tan›ml›yordu. Tan›mlanan bu hedefi üç y›ll›k bir zaman dilimine yaymak zorunda kald›k. Üç y›la yaymak zorunda kald›k ama, geçen y›l›n de¤erlendirmesinde de belirtildi¤i gibi, biraz daha genifl bir zaman dilimine yay›lsa da, çok s›çramal› bir gelifl-me olarak kendini göstermese de, nispeten sanc›l› ve yavafl bir süreç olarak yaflansa da, bu üç y›ll›k evrimin ard›ndan bugün sonuçta belli bir yere geldik. ‹deolojik cephede aç›k baflar› 274
Hareketin toplam›na bakt›¤›m›z zaman partileflme sürecinin tüm temel cephelerinde katedilmifl belirgin mesafeler görüyoruz. Herfleyden önce ideolojik cephede oluflturulmufl belirgin bir kimlik var. ‹deolojik cephe zaten her dönem en az tart›fl›lan yönümüz oldu. Toplam sürece bak›ld›¤›nda bu alanda belirgin bir baflar› var orta yerde. ‹flin bu cephesi fazlas›yla gözler önünde oldu¤u için üzerinde uzun boylu durmam›z gereksizdir. Belki flu kadar› söylenebilir. Yeni dönemde, dahas› Türkiye’nin yak›n döneminde, marksist-leninist dünya görüflünün temellerine ortodoks bir ba¤l›l›k ile onun günümüzün sorunlar›na ve gerçeklerine yarat›c› bir uygulanmas›n› birlefltirebilen tek hareket, EK‹M olmufltur. Hareketimizin kendine özgü ideolojik kimli¤inin temel ay›rdedici yönü budur. Bu temel üzerinde Türkiye sol hare-ketinin geçmifli de¤erlendirilmifl ve çok yönlü bir elefltiriye tabi tutulmufltur. Ayn› flekilde, henüz belli s›n›rlar içinde olsa bile dünya komünist hareketinin tarihsel deneyimleri ele al›nm›fl, bun-dan temel önemde baz› ilk sonuçlar ç›kar›lm›flt›r. Devrimimizin temel sorunlar›na, marksist ilkelere ve yönteme s›k› s›k›ya ba¤l› kal›narak, özgün aç›klamalar getirilmifltir. Tüm bu ideolojik çaba, oportünizmin her türlüsünün marksist ilkelere dayal› çok yönlü bir elefltirisi ile birlefltirilmifltir. Burada bugüne kadar yeterince dikkat edilmeyen bir noktay› da hat›rlatmakta fayda var. Türkiye sol hareketinde yeni dönemin tasfiyeci-reformist sapmalar›, çok büyük ölçüde, eski geleneksel devrimci-demokrat ideolojik kimlik-teki bozulman›n ürünü oldular. EK‹M bu geleneksel kimli¤in çok yönlü kavran›fl›n›n ürünü bir hareket oldu¤u içindir ki, geleneksel çizginin dejenerasyonuyla ortaya ç›kan bu sapmalara karfl› da ba-flar›l› bir mücadele yürütebilmifltir. Bu sapman›n geleneksel çiz-gideki köklerine inen bir elefltirinin baflar›s› anlam›nda söylüyo-rum. Son olarak flunu da ekleyeyim ki; ideolojik konumumuzun ve birikimimizin gerçek anlam› ve kapsam›, tüm program sorun-lar› üzerine bir süredir ortaya koymakta oldu¤umuz görüfller ta-mamland›¤›nda çok daha iyi 275
anlafl›labilecektir. ‹htilalci bir örgütsel yap› ve çok yönlü örgütsel birikim Örgüt cephesine geçiyorum. ‹htilalci örgüt alan›nda da teorik ve pratik olarak sa¤lanm›fl bir baflar›, kazan›lm›fl aç›k bir mesafe var. ‹htilalci örgüt sorunu, ideolojik planda aç›k ve kararl› bir tutumla savunulmufl, pratik olarak da gerekleri ayn› kararl›l›kla yerine getirilmeye çal›fl›lm›flt›r. Unutmamak gerekir ki, biz bunu tasfiyeci y›k›m›n kol gezdi¤i, legalizmin moda e¤ilim oldu¤u kendine özgü bir ortamda baflard›k. Gelinen yerde, olufltu¤undan beri süreklili¤ini hiçbir zaman kaybetmeyen, fiziki örgütsel varl›¤›n› hep koruyabilen ihtilalci bir örgütsel yap› ve kimlik yarat›lm›flt›r. ‹htilalci bir ideolojik çizgi ihtilalci bir örgütlenme prati¤iyle birlefltirilmifl, bu alanda aç›k bir baflar›ya ulafl›lm›flt›r. Fikir olarak bu konuda ›srar her zaman belirgin bir biçimde vard›, fikri tutar-l›l›k her zaman net bir biçimde ortaya kondu ve korundu. Fakat as›l önemli ve kuflkusuz as›l belirleyici olan pratik alanda da ay-n› tutarl›l›k ve kararl›l›k gösterildi. Geride kalan on y›ll›k süreç bu konuda ortaya net bir tablo ç›kar›yor. Kusurlar›m›z ve yeter-sizliklerimiz elbetteki fazlas›yla oldu. Ama biz bunlar› her zaman aç›kça ortaya koyduk, enine boyuna irdeledik, elefltiriye tabi tuttuk. Tam da bu sayededir ki, sürecin toplam› içerisinde, örgütsel süreklili¤imizi hep korumakla kalmad›k, zaman içerisinde örgütsel yap›m›z› güçlendirdik ve sonuçta bugün belli bir yere geldik. Bunu daha genel planda, örgütsel birikim olarak da söylüyorum, salt bir fiziki örgütsel varl›¤› kasdetmiyorum. Zor bir dönemde ve tasfiyeci bir ortamda fiziki anlamda süreklili¤i olan ihtilalci bir örgütsel bünye yaratmak elbetteki küçümsenemez. Bu-nunla birlikte, Türkiye sol hareketinin toplam›ndaki legalist tas-fiyecili¤e karfl› sistematik bir mücadeleyle içiçe yürüttü¤ümüz bu çaba, illegal temellere dayal› örgütsel infla, bir yerde bizim için sorunun yine de nispeten daha kolay 276
bir boyutuydu. Bundan daha önemli olan, bunu devrimci hareketin ulusal ve uluslararas› dene-yimlerinin elefltirel bir de¤erlendirmesine dayanan bir örgütsel anlay›fl ve de¤erler sistemi üzerinde yükseltebilmekti. Bizim “yeni bir gelenek, yeni bir kültür” vurgumuz, bilinçli bir tutumla bu amac› gözetiyordu. Mümkün mertebe bu amaca uygun bir örgütsel geliflme çizgisi izlemeye çal›flt›k. Bugün vard›¤›m›z yerden baka-rak, Türkiye sol hareketinin örgütsel yaflam alan›ndaki temel zaaflar›ndan gerçek bir kopufl yaflad›¤›m›z› rahatl›kla söyleyebiliriz. Bu sayededir ki, terimin en genifl anlam›yla, çok yönlü bir örgütsel birikim oluflturduk ve kendine özgü bir örgütsel gelenek yaratt›k. Belirgin bir ihtilalci örgüt kimli¤i kazand›k. On y›ll›k eme¤in, on y›ll›k bilinçli ve inatç› bir çaban›n ürünü aç›k seçik bir olgudur bu art›k. Bugün bunu art›k bizim d›fl›m›zda bir tak›m devrimci çevreler de ifade edebiliyorlar. Bir kimlik kazand›n›z, kendinize özgü bir gelenek oluflturdunuz, belli de¤erler yaratt›n›z diyebiliyorlar. Ki bizim süreçlerimize fazlas›yla elefltirel bakan çevrelerdir bunlar. ‘80 yenilgisini izleyen dönemde mücadele sahnesine ç›k›p da bunu baflarabilen tek gerçek devrimci siyasal ak›m oldu¤umuz gözönünde tutulursa, bunun anlam› ve önemi çok daha iyi anlafl›l›r. S›n›f yönelimi ve pratik s›navlar Bu ayn› süreci s›n›f meselesinin ideolojik alan›nda ve pratik cephesinde de belli bir baflar›yla yaflad›k. S›n›f meselesinin marksist devrimci aç›dan kavranmas› ve bu kavray›fla uygun bir prati¤in sergilenmesi alan›nda da aç›k bir baflar› kazand›k. Bu konuda fikri baflar› çok nettir. Popülizmden kopan bir siyasal hareket oldu¤umuz için, dünyada popülizmin çok etkin oldu¤u birkaç on y›l›n ard›ndan siyaset sahnesine ç›km›fl bir ak›m oldu¤umuz için, Türkiye’nin geleneksel devrimci hareketine popülist bir kimlik, yani s›n›f sorununun kavranamamas› gerçe¤i damgas›n› vurdu-¤u için, bu sorun apayr› bir kritik 277
önem tafl›yordu. Bu sorunun ideolojik, ilkesel ve pratik önemi çok büyüktü. Bu nedenle konu-nun ideolojik anlam› ve önemi üzerinde ›srarla durduk. Bu konu-daki marksist bak›flaç›s›n› büyük bir ideolojik kesinlik ve kat›l›kla savunduk. Hiçbir darl›¤a düflmeden, onu marksist devrimci içeri-¤iyle baflar›l› bir biçimde savunduk ve bu savunu, bu kavray›fl, bu kavray›fl›n oluflturdu¤u ideolojik konum ve kimlik süreç içerisin-de belli s›navlardan geçti. Hareketimizin do¤ufl ve ilk oluflum evresi, s›n›f hareketinin yükselifline, küçük-burjuva y›¤›nlar›n ise durgunluk içinde bulunmas›na denk gelen bir dönemdi. Geçmiflte geleneksel örgütlere yaflam alan› oluflturmufl küçük-burjuva katmanlar›n durgun oldu¤u bu dönemde, solun genelinde bir “s›n›fa yönelim” modas› vard›. O dönem eylem sahnesinde sadece iflçiler vard› ve bu nedenledir ki, herkesin söylemine de s›n›f vurgusu egemendi. Bu nedenle bafllang›çta ideolojik ç›k›fl›m›z›n anlam› ve önemi çok fazla anlafl›lam›yordu. Ama biz ayn› fikri ve onun pratik gereklerini, s›n›f hareketi dalgas›n›n büyük umutlar yaratt›¤› bir momentin ard›ndan, bu dalgan›n k›r›l›p çekildi¤i bir s›rada da ›srarla savunmay› sürdürdük. Tasfiyecilikle mücadelemiz bunun ayr›ca somut bir platformu oldu. S›n›f hareketinin ‘87-91 dalgas›n›n k›r›ld›¤› evre, marksist dünya görüflünün s›n›f özü ve eksenine iliflkin gerçek bir kavray›fl ile, pratik olaylar›n bas›nc› alt›nda kendili¤indenci bir sürüklenifl aras›ndaki fark› a盤a ç›kard›. Geleneksel ak›mlar pratik geliflmelerin yüzeysel bir ürününden baflka birfley olmayan “s›n›f heyecan›”n› çabuk kaybettiler. Eski önyarg›lar›yla birlikte, eski varl›k ve yaflam alanlar›na yöneldiler. Bir tek EK‹M, bir tek biz konumumuzu ve tutumumuzu koruduk. Bu rastlant› de¤ildir; zira içimizdeki tasfiyeci posay› temizleme vesilesiyle de söyledi¤imiz gibi, bizimki konjonktürel pratik etkenlerin de¤il, fakat sa¤lam temellere oturan marksist teorik kavray›fl›n ürünü bir s›n›f yönelimiydi. Dolay›s›yla, böyle oldu¤u burada bir ilk pratik s›namadan geçti. Bu birinci s›nav›m›zd›. ‹kinci s›namay›, semtin küçük-burjuva katmanlar›n›n belli 278
bir hareketlilik gösterdi¤i bir evrede yaflad›k. Gazi halk direnifli gibi, Türkiye toplumunda özellikle 12 Eylül dönemi sonras›nda yafla-nan son derece sars›c› bir olay›n ard›ndan da, biz, s›n›f sorunun-daki ideolojik kavray›fl›m›z›n pratik gereklerine uygun davranma kararl›l›¤› ve tutarl›l›¤›n› sürdürdük. Hiçbir tereddüt geçirmedik, net tav›rlar ald›k. Büyük bir ideolojik tutarl›l›k ve pratik kararl›-l›k gösterdik. Küçük-burjuva ak›mlar›, daha bafltan, depreflen ha-yalleri konusunda, yan›lg›lar› konusunda, geçmifl yan›lg›lar›na yeniden dönmeleri konusunda uyard›k. Zaman bizi utand›rmad›, tümüyle hakl› ç›kard›. Kendimiz zaten pratik olarak tutarl› dav-rand›k. Ama sonuçta Gazi sonras› süreçten ideolojik bir zaferle de ç›kt›k. T‹KB elefltirilerinin bugün herhangi bir biçimde tart›fl-ma götürmez bir de¤er tafl›mas›n›n gerisinde bu var. Bugün Gazi’-den iki sene sonra bak›yoruz, geleneksel küçük-burjuva ak›mlar yeniden belirgin bir s›n›f vurgusuyla ortaya ç›kma e¤ilimi göstere-biliyorlar. Bunu MLKP flahs›nda izleyebiliyoruz, bunu T‹KB flahs›nda izleyebiliyoruz. ‘96 1 May›s’› semt katmanlar›na dayal› geliflme çizgisi konusunda Gazi Direnifli’nin yaratt›¤› türden umut-lar yaratm›flt›. Oysa baz› yay›nlar›n ‘97 1 May›s’›n› izleyen ilk de¤erlendirmeleri, “s›n›f›n önemi” sonucuna, yani Amerika’n›n bir yeniden keflfine ba¤lanabilmifltir. Dolay›s›yla ben hareketin ideolojik baflar›s›n›n bu pratik yan-s›malar›n›, pratik boyutlar›n› çok daha önemli görüyorum. Za-ten bizi partiye yaklaflt›ran kimli¤i de ancak buradan anlamland›-rabiliriz. Sorun yaln›zca ideolojik çerçevenin do¤rulu¤u de¤il. Önem-li olan kendi bafl›na do¤ru bir fikri, yaklafl›m› ortaya koymak de¤ildi. As›l önemli ve s›nay›c› olan, bu temel ve ilkesel fikri, pratik süreçlerin flu veya bu flekilde seyretmifl olmas›ndan ba¤›m-s›z olarak, yani, konjonktürel dalgalanmalara ra¤men ›srarla ko-ruyabilmek, bu do¤rultuda bir pratik tutarl›l›k ve kararl›l›k gös-terebilmektir. Bu tutarl›l›¤›, bu pratik ›srar› s›n›f sorununda da gösterdik ve zaman bizi utand›rmad›.
279
S›n›f çal›flmas›nda belirgin mesafe Bunu yaln›zca az önce örnekledi¤im dönemeçler aç›s›ndan söylemiyorum. Gelinen yerde hareket gerçekten s›n›f çal›flmas› içerisinde belirgin bir pratik mesafe ve önemli bir deneyim de kazand›. Daha 3. Genel Konferans evresinde bile, s›n›fla fiziki ba¤lar› yakalamak, bizim önümüzde hala çözülmesi gereken bir sorun olarak duruyordu. ‘95 yaz›nda, konferanstan üç-dört ay son-ra iflçi hareketine iliflkin olarak kaleme al›nm›fl bir baflyaz› var önümde. Bu yaz›da; s›n›f çal›flmas›nda yeni bir çal›flma tarz›na geçifl önümüzde ciddi bir sorun olarak durmaktad›r; konferans bu meseleyi enine-boyuna tart›flt›; flimdi biz bu sorunu pratikte çözme ile yüzyüzeyiz, önümüzdeki süreç bunu gerektirmektedir, deniliyor. Ama bugün, iki y›l›n ard›ndan, bak›yoruz ve gerçekten çok aç›k, çok belirgin bir mesafe katetti¤imizi görüyoruz. Yerel örgütlerimiz fabrikalara, iflçi platformlar›na, somut iflçi iliflkilerine inatç› ve ›srarl› bir çabayla ulaflmay› baflard›lar. Bu çal›flma elbetteki henüz bafllang›ç evresinde. Bu bir süre önce kaleme al›nan bir baflyaz›da özellikle, alt› çizilerek belirtili-yordu. Biz s›n›f çal›flmas›n›n gerçek sorunlar› alan›na daha yeni yeni gelmifl oluyoruz deniliyor orada. Ama durgun bir dönemde s›n›fla iliflki alanlar› yaratmak, s›n›fla fiziki temas problemini pra-tikte çözmek bizim için büyük bir baflar›. Tekrar ediyorum, s›n›f hareketinin, neredeyse Zonguldak’tan bu yana genel bir durgunlu-¤un (mevzi direniflleri ya da örne¤in ‘95 sonbahar›ndaki büyük grev esnas›nda yaflan›lan türden ç›k›fllar› saymazsan›z), büyük bir durgunluk içerisinde oldu¤u bir s›rada, bizim bu kat› pratik ›srar› göstermemiz ve gelinen aflamada bunun baz› ilk sonuçlar›n› görmemiz, elbette birfleyler anlatmaktad›r. ‹llegal temel üzerinde etkin bir legalite istismar›
280
Öte yandan bir baflka önemli nokta fludur. Biz sadece ilkesel planda ihtilalci bir örgütsel varl›¤› kat› bir biçimde (kat›l›¤› hep bir tutarl›l›k anlam›nda, rüzgarlara kap›lmamak, güçlüklerden etkilenmemek anlam›nda söylüyorum), bu fikri ideolojik aç›dan hep büyük bir tutarl›l›kla savunmakla kalmad›k, ihtilalci bir örgüt-sel prati¤in inflas›nda karfl›laflt›¤›m›z güçlükleri yenmek konusunda da büyük bir inat gösterdik. ‹l örgütlerimiz tahrip edildi (ama tasfiyecilik taraf›ndan, ama baflka baz› etkenler taraf›ndan, ama siyasi polisin sald›r›lar› taraf›ndan), döne döne örgütsel darbeler ald›k. Ama biz örgütlerimizi döne döne yeniden infla ettik. ‹llega-litede bu noktada büyük bir ›srar gösterdik. Bu önemli bir baflar›yd›. Ama biz bu baflar›y›, flimdi bir dördüncü faktör olarak belirtiyorum, baflka bir temel baflar›yla da birlefltirdik. Biz ihtilalci örgütlenme çizgisinde ›srar› legalitenin etkin bir kullan›m› çizgisiyle de birlefltirmeyi baflarabildik. Bu sürece daha erken girebilirdik, biraz daha geç kald›k. Bunun bizim kendi geliflme süreçlerimizle ba¤-lant›l› nedenleri vard›, ki tasfiyecili¤in elefltirisi s›ras›nda bunlar ortaya da konuldu. ‹deolojik ve pratik aç›dan ihtilalci örgütlenme-de baz› mevzileri güvenceye almadan, baz› fleylerin kavrand›-¤›n›, içsellefltirildi¤ini göremeden, legalitede biz cesur bir aç›l›ma giremezdik. Bu bir çokaç›dan çok sak›ncal›yd›, nitekim baz› ör-gütlerin aya¤›na dolanan legal ad›mlar da bunu gösterdi. Ama biz hedefledi¤imiz illegal temeli ve birikimi kazand›k ve bunu kazand›¤›m›za inand›¤›m›z bir aflamadan itibaren de, legalitenin daha etkin, daha cesur bir kullan›m›na geçtik. Ve bu-gün legaliteyi, bana göre, Türkiye’de en iyi kullanan hareketler-den biriyiz. Daha aç›kças›, amaca en uygun biçimde en iyi kulla-nan tek hareketiz. ‹llegalite-legalite iliflkisi alan›nda oluflturdu¤u-muz sa¤lam kavray›fl ve kültüre aç›klay›c› bir örnek verece¤im. Bize legal çal›flma üzerinden kat›lm›fl bulunan ve hala bu alanda çal›flan yoldafllar›m›z bile; illegal örgüt herfleyin bafl› olmal›d›r, onun faaliyeti herfleyi belirleyebilmelidir, onun a¤›rl›¤› bizim ça-l›flmam›z› gölgeleyebilmelidir, diyorlar ve bu sorunda hassasiyet gösterebiliyorlarsa, burada gerçekte sa¤lam 281
bir kavray›fl ve sa¤l›k-l› bir davran›fl var. Bunu, bu ideolojik kazan›m›m›zdan, yani legali-tenin etkin istismar›n› mutlaka illegal örgütün varl›¤› ve etkinli-¤i temelinde de¤erlendirmek fleklindeki ideolojik kazan›m›m›zdan ayr› düflünemeyiz. Bu aç›dan bu alandan zaman zaman gelen elefltirilerde olumlu ve sa¤l›kl› bir yan var. Bunu özellikle görmek ve gözetmek gerekir. Bu, hareketin ideolojik mevzilerine maddi-pratik bir içerik kazand›rd›¤›n›, kadrolar nezdinde onu ete-kemi¤e büründürdü¤ünü göstermektedir. Bu tür olgular› art›k harekette ideolojik kimli¤in maddileflmesinin örnekleri olarak al›yorum. Ay-n› fleyi s›n›f hareketinin sorunlar›na yaklafl›mda görüyorum. Ayn› fleyi bir tak›m ideolojik sorunlardaki hassasiyette görüyorum. Belki yoldafllar›m›z hassasiyetlerini do¤ru biçimlerde gösteremiyorlar, kendi yan›lg›lar› burada önplana geçebiliyorlar. Ama hareket nok-tas› olarak bak›ld›¤›nda, hareketin ideolojik konumuna ba¤l›l›k kayg›s›, bu davran›fllarda belirgin bir rol oynayabiliyor. Legalitenin istismar› üzerinde bir baflka temel kazan›m›m›zd›r bu. Genç ve dinamik güçlerle büyüyoruz Genç insanlar kazan›yoruz, bu önemlidir. Ve bunlar düflünebilen, marksist teoriye ve dünya görüflüne gerçekten önem veren gençler oluyorlar. Duygular›yla ya da bir tak›m flaflaal› fleylerle, gençliklerinden gelebilecek sergüzefltçi e¤ilimlere denk düflen et-kilenmelerle de¤il de, gerçekten ideolojik etkilenme ile saflar›m›-za kat›l›yorlar. Kelimenin olumlu anlam›yla idealist devrimcili¤i kendi kiflili¤inde gerçeklefltirmeye çal›flan ya da buna yatk›n olan gençler kazan›yoruz. Böyle gençler giderek çok daha genifl bir kesim halinde akacaklar saflar›m›za. Bunun önü daha yeni aç›l›-yor, bunun as›l sonuçlar›n› girdi¤imiz yeni dönemde görece¤iz. Bunun ötesinde, hareketin kadrolar› aç›s›ndan da ayn› du-rum sözkonusu. Hareket bugün, süreklili¤i sa¤layan bir grup eski yoldafl› saymazsan›z, yeni dönemin siyasal yaflama yöneltti¤i devrimci genç insanlar üzerinde yükselecek aflamaya da geldi. 282
Hareketin yükünü tafl›yan insanlar aç›s›ndan söylüyorum bunu. Bu önemli bir kazan›m. Çok mu kadromuz var diyeceksiniz. Ha-y›r, henüz çok fazla kadromuz yok. Bugün en temel sorunlar›m›zdan biri hala yeterli say›da yetiflmifl kadrodan yoksunluktur. Ama Türkiye sol hareketinde bu kadar belirgin yer tutmaya bafllayan bir hareketi varedecek kadar da bir gücümüz, bir kadrosal biriki-mimiz var. Bu da bir fleyi anlat›yor. Varsan›z baksan›z, 25 y›l›n örgütlerinde o kadar çok yetiflmifl kadro bulamazs›n›z. Bugün baz› örgütlerin yöneticileri bizim kitlemiz var ama yeterli kadromuz yok diyor. Kadrosu olmayan kitle taban› gerçekten varolabilir mi, bu ayr› sorun. Ama bizde iliflki tam tersinedir. Bizim kadromuz var, ama sözü edilebilir kitle taban›m›z yok. Bizimki yeni bir hareketin geliflme diyalekti¤ine uygun bir durumdur, sorunumuzun çözümü kolayd›r. Aslolan niteliktir, niteli¤ini yaratan niceli¤ini de yarat›r. Ve kadro gücü niteli¤in en temel unsurlar›ndan biridir. Örgüt cephesinde, örgüt iç yaflam›nda, çal›flma tarz›nda, iflle-yiflinde, davran›fl kal›plar›nda belli sorunlar›m›z var. Bu bir sorunlar ve do¤al olarak bir müdahale alan›d›r. Sorunun mahiyeti buradaki yoldafllar taraf›ndan biliniyor, ayr›nt›s›na girmiyorum. Ama bütün öteki kazan›mlar bu sorunun çözümünü de kolaylaflt›racak nite-likte önemli kazan›mlard›r. Bu hareketin ideolojik çizgisi burada bir güvence ve bir imkansa, birlefltirici bir faktörse; s›n›f çal›fl-mas› zeminine oturmufl olmak, o maddi zemine nihayet kavufl-mufl olmak önemli bir kazan›msa, sözünü etti¤im türden sorunla-r›n çözümü de bu temel üzerinde önemli kolayl›klar tafl›yor de-mektir. Biz bu kolayl›klar›, bu temel önemde avantajlar› de¤er-lendirerek bu özel alandaki sorunlar›m›z› da k›sa zamanda çözece-¤iz. Bundan kuflku duymamak gerekir. Tüm bunlara yetecek bir örgütsel birikimimiz, kadrosal gücümüz var. Yay›n cephesindeki dikkate de¤er baflar› Ve kritik bir nokta; bizim hiçbir temel yay›n›m›z bugün 283
görevi salt bu olan özel kurullar taraf›ndan ç›kar›lm›yor. Redaksiyon gibi özel ifller d›fl›nda, yay›nlar›m›z tüm örgütün, siyasal pratik için-deki tüm kadrolar›n kollektif katk›lar›yla ç›k›yor. Bu elbetteki kurumlaflma alan›nda belli zay›fl›klar anlam›na da geliyor. Ama temelde olumlu ve sa¤l›kl› bir yan var. Aç›kt›r ki yay›n cephesin-de hareketimiz, tüm sorunlar›na, s›k›nt›lar›na ve kadro yetersizli-¤ine ra¤men, önemli bir mesafe kaydetmifltir. Ki yay›n cephesi siyasal yaflamda çok temel bir aland›r. Her ciddi siyasal hareket için ifllevi tart›fl›lmaz bir aland›r. Haftal›k bir siyasal yay›n ç›kara-biliyoruz. Merkez Yay›n Organ›m›z bir dönemdir belli bak›mlar-dan zay›flam›fl olmakla birlikte düzenli olarak ç›k›yor (ki mevcut zay›flamay› gidermek zor de¤ildir, bu toplant› bunu da baflara-cakt›r). Bir gençlik yay›n›m›z var, tümüyle gençlik kadrolar›na dayal› olarak ç›k›yor, ifllevine uygundur ve bu nedenle yayg›n bir be¤eni konusudur. Bültenlerimiz var, ayn› flekilde ifllevsel yay›nlardar ve gittikçe çeflitleniyorlar. Tüm bunlar için gerekli güç ve imkanlar› yarat›yoruz, bu önemli bir fleydir. Bugün öteki her fley bir yana, çok de¤iflik ak›mlar, bu bir PKK’l› ya da EMEP’li olabiliyor, siz bu kadar yay›n› hangi kadro güçleriyle ve hangi olanaklarla ç›karabiliyorsunuz diyerek flaflk›nl›klar›n› dile getire-biliyorlar. Tüm bu yay›nlar› maddi ve siyasi aç›dan besleyebilme-miz, bu imkanlar› yaratabilmemiz, küçümsenemeyecek bir baflar›-d›r bizim için. 20 y›l›n örgütlerinin baflaramad›¤› iflleri baflarabili-yoruz. Ve en önemlisi, bunun hiçbir biçimde bizim pratik çal›fl-mam›z› zay›flatmam›fl, tam tersine, tam da bu sayede pratik çal›fl-mam›z›n mesafe katetmifl olmas›d›r. Haftal›k gazeteyi ç›kar›rken baz› yoldafllarla tart›flt›¤›m›zda, en çok kayg›s›n› duyduklar› nok-ta buydu. Haftal›k bir gazetenin yo¤unlu¤u ve temposu baz› güç-leri pratikten belli ölçülerde koparabilir deniliyordu. Oysa bekle-nenin tam tersi oldu. Haftal›k gazete bizim siyasal prati¤imize yeni bir soluk, yeni bir kuvvet kazand›rm›flt›r. Bu çok tart›flmas›z-d›r. Son beflalt› ay›n pratik bilançosuna bak›ld›¤›nda, yay›n cephesindeki baflar›larla örtüflen, ondan beslenen ve ona paralel giden bir 284
pratik baflar› vard›r orta yerde. Bir baflka faktör, sahip oldu¤umuz siyasal faaliyet kapasitesidir. Bunu çok fazla somutlamak, tan›mlamak istemiyorum. Ama örne¤in 1 May›s vesilesiyle ortaya koydu¤umuz bir kapasite vard›: Mart-Nisan faaliyetleri, siyasal faaliyet kapasitesinde belli bir düze-yi yakalad›¤›m›z›, mevcut örgütlerle k›yaslanamaz bir baflar› per-formans› sergiledi¤imizi aç›kça gösterdi. Örgüt bu kapasitesini zaman zaman gere¤ince kullanm›yor olabilir, ama bu bir ölçü de¤il. Ölçü, gerçek ya da potansiyel olarak böyle bir kapasitenin varl›¤›d›r ve belli zamanlarda bunun kullan›labildi¤inin pratikte kan›tlanmas›d›r. Gerçek önderlik kapasitemizi gerçek bir kitle hareketi s›nayacakt›r Geriye ne kal›yor? Geriye, benim özellikle 3. Genel Konfe-rans s›ras›nda vurgulad›¤›m bir faktör kal›yor. Geriye partili kim-lik aflamas›na ulaflan hareketimizin pratikte kitlelerin gerçek öncüsü olabildi¤ini gösterebilmesi kal›yor. Zira parti, kitlelerin önüne dü-flebilendir, onlara önderlik etme, onlar› seferber etme yetene¤i ve kapasitesi gösterebilendir. fiimdilik bu noktay› tart›flmaya aç›k b›rak›yorum. fiu faktörü hesaba katmam›z laz›m; kitlelerin durgunluk içerisinde oldu¤u bir dönemden geçiyoruz. Bugün harekete geçmifl kitlelerin gerisinde kalmam›z gibi bir olgu sözkonusu de¤il. Bugün ulaflt›¤›m›z konum ve kapasite üzerinden söylüyorum. Oysa dün öyle de¤ildi. Harekete geçmifl iflçi kitlelerinin gerisindeydik, çünkü uza¤›ndayd›k. Yetiflemiyorduk, s›n›fla fiziki temas›m›z yoktu, kad-romuz yoktu, araçlar›m›z yoktu. Bugün bunlar var, ama kitle hare-ketinde belirgin bir durgunluk var. Ne oluyor? Bak›yoruz, iflçi direniflleri patlak veriyor, kitle hareketinin bugünkü biçimi olarak... Biz belki peflinen önüne bulunmuyoruz, ama önüne düflmek do¤rultusunda ortaya bir inisiyatif koyabiliyoruz. Belli bir üstün-lük sa¤layabiliyor bu bize. Bu konuda güçlü reflekslerimiz var. Bu alanda giderek güçlenen ve zenginleflen araçlar›m›z 285
var, bu konuda ›srarl› bir giriflimimiz var, özgüvenimiz var. Son birkaç y›l›n en önemli yerel iflçi direnifllerinin yan›nda ya da bafl›ndan itibaren içinde biz genellikle var›z. Say›s›z örne¤i var bunun, bu örnekler bas›n›m›zdan izlenebiliyor. Örne¤in son Mutlu Akü gre-vine çok gecikmeksizin müdahale edebildik. Bu direnifl için bir dizi bülten ç›karabildik. ‹flçilerle kurdu¤umuz iliflkiler temeli üze-rinde sendika yönetimi karfl›s›nda bir karfl› denge oluflturabildik. ‹flte bugünün koflullar›nda kitlelerin önüne düflmeyi baflarabilmenin alabilece¤i somut biçime somut bir taze örnek. Harekete geçme-mifl kitlelerin zaten önüne düflülemez. Fakat buna ra¤men “bunu aç›kta b›rak›yorum” dedim. Çünkü kitle hareketindeki beklenmedik geliflmeler bizim bu konudaki gerçek performans›m›z› gösterecek, pratik olarak s›nayacakt›r. Do-¤al olarak parti¤in sorunlar›d›r bunlar, soyut tart›flman›n ve iddi-an›n bir anlam› yok burada. Burada Susurluk dönemi kitle hare-ketlenmesi karfl›s›ndaki durum var. Bu dönem belirgin biçimde zay›f kald›¤›m›z bir gerçek. Susurluk olaylar› döneminde s›n›f kitleleri belirgin bir durgunluk gösterdiler. Halbuki bizim esas çabam›z, bütün günlük eme¤imiz çok büyük ölçüde bu alana yönelikti. fiu veya bu semtteki kitlelerin etkinli¤ine biz isteseydik de önderlik edemezdik, çünkü buralar halihaz›rda bizim çal›flma alan›m›z de¤il. Buralarda sözü edilebilir bir kitle çal›flmam›z yok. Kald› ki buna ra¤men gerekli esnekli¤i bir ölçüde göstererek buralarda da birfleyler yapmaya çal›flt›k. Zor ve k›s›r bir tarihsel evrede küçümsenemez bir baflar›... ‹flte tüm bunlar küçümsenebilecek birikimler de¤il. Biz bun-lar› genel bir siyasal k›s›rl›k döneminde, hiç de elveriflli olmayan bir tarihsel evrede yaratt›k ya da baflard›k. Herkes için aç›k olan bu olguya birçok kez iflaret ettik. Bir süre önce ikinci bask›s› yap›lan bir kitab›m›za yazd›¤›m›z yeni önsözde, bir durgunluk dönemini iflaretleyen ‘90’l› y›llar›n hiçbir biçimde ‘70’li y›llarla, bereketli bir devrimci yükselifli 286
iflaretleyen bir dönemle k›yas-lanamayaca¤›n› hat›rlatt›k. Bu önsözde flöyle söyleniyordu: Evet aradan 8 y›l geçmifltir, ama ‘74-80 döneminin bir tek y›l› bile yeni dönemin bu 8 y›l›yla k›yaslanamaz. O bir kendili¤inden dev-rimci yükselifl, bir toplumsal patlama dönemiydi. Oysa flimdiki bir durgunluk dönemidir. Bu kitle hareketinin iktisadi s›n›rlar›n d›fl›na bir türlü ç›kmay› baflaramad›¤› bir dönemdir. Bu iki karfl›-devrim yenilgisinin üstüste bindi¤i bir dönemdir. Bu dünya öl-çüsünde bir gericilik dönemidir. Bu dünyada devrim dalgas›n›n geri çekildi¤i bir dönemdir. Oysa gerek Türkiye’de gerekse dünyada ‘70’li y›llar ne kadar farkl›yd›. ‘74 y›l›ndan itibaren Türkiye’de bir toplumsal patlama vard›. Ve ‘70’li y›llar›n ortalar›nda bir okul-da, bir meydanda, bir fabrika önünde kürsüye ç›kt›¤›n›z zaman, Vitenam, Kamboçya, Laos, Angola, Mozambik, Zimbabwe halk-lar›n›n mücadelesi vb.den konuflurdunuz. Dünyada ve Türkiye’de bir devrimci yükselifl dönemiydi ‘70’li y›llar. O dönemin birikimi, o dönemin verimi, o dönemin kadrosu, o dönemin inanc› tümüyle farkl›yd›. O dönemin en s›radan devrimcileri bile kendilerini devrime adayabiliyorlard›. Bugünün önplandaki bir k›s›m sözde devrimcileri bile devrim için fedakarl›¤a gelince hesap yapabiliyorlar. Geri durabiliyorlar, ilk ciddi badirelerin ard›ndan saflar› terkedebiliyorlar. Böyle bir dönemde bir hareketi var etmek, böyle bir dönemde bir hareketi bir yerden bir yere getirmek, böyle bir dönemde bir hareketi 20-25 y›ll›k geleneksel hareketlerle k›yaslanabilir bir ge-liflme aflamas›na getirmek -bunun anlam›, önemi ve elbetteki de-¤eri tümüyle farkl›d›r. Y›l ölçüsü burada çok farkl›d›r. E¤er biz imkans›zl›klar içerisinde bu imkanlar› biriktirmeyi baflarabilmifl-sek, bunu çok iyi de¤erlendirebilmek laz›m. Bunu böyle anlama-d›¤›n›z zaman, böyle de¤erlendirmedi¤iniz zaman, hiçbir fleyi yerli yerine oturtamazs›n›z. Dönemler birbirinden o kadar farkl› ki... Kald› ki ‘74 y›l›nda yeniden siyaset sahnesinde kendini gös-teren ak›mlar›n haz›r bir manevi-siyasal birikimi, bunun olufltur-du¤u peflin avantajlar› da vard›. Birisinin arkas›nda 287
THKP-C ve K›z›ldere miras› vard›. Di¤erinin arkas›nda THKO direnifli, Deniz’lerin, Nurhak’lar›n miras› vard›. Bir baflkas›n›n arkas›nda Diyarbak›r zindan›ndaki “ser verip s›r vermeme” tutumunun poli-tik-moral gücü duruyordu. ‹flte bu dönemin ak›mlar› bir yükselifl ortam›nda ve bu birikim üzerinden, denilebilir ki kendili¤inden meyve devflirdiler. Biz ise ç›k›fl dönemimizde yaln›zca üç-befl devrimci insan konumunda bulunuyorduk. Siyasal yaflamda he-nüz hiçbir varl›¤›m›z, hiçbir ön birikimimiz, hiçbir haz›r olana¤›m›z yoktu. ‹flte biz böyle bir ortamda, içten ve d›fltan bir dizi badirenin ard›ndan, bugün bir yere gelmifl bulunuyoruz. Bunun elbetteki bir anlam›, aç›k-seçik bir mant›¤› var. E¤er sa¤lam ideolojik çizgimiz olmasayd›, bu hiçbir biçimde mümkün olamazd›. ‹deolojik çizginin bir de¤eri ve gücü olmasayd›, kendi maddi gücünü de yaratamazd›. E¤er bir çizginin gerçek yaflamda bir karfl›l›¤› yoksa, o çizgi maddi hiçbir fley üretemez. Bu ifl öyle flaflaa ile, göz boyama ile, aldatmaca ile olmaz. Bir sene olur, iki sene olur, üçüncü senesinde herfley kendili¤inden çöker. Bu hareket e¤er on senenin badirelerine dayan›labilmiflse ve bir yere gelebilmiflse, bu elbette bir fley anlat›r. Saflar›m›zdan bir tak›m insanlar mücadeleyi terketti¤inde e¤er yaprak k›m›ldam›yorsa (kelimenin en olumlu anlam›yla söylüyorum), bu bir fleyi anlat›-yor. Bu hareketin bir kimlik kazand›¤›n›, bireylere ba¤l› olmaktan ç›kt›¤›n› anlat›yor. Yetersizliklerimizi partili kimli¤in gücüyle aflaca¤›z Kuflkusuz genelde tan›mlad›¤›m›z parti ölçüleriyle bakt›¤›-m›z zaman, hala pek çok zay›fl›k s›ralamak mümkün. Bu zay›fl›klar›m›z› görmeli, ama parti iddias› üzerinden bakt›¤›m›zda, bu zay›fl›klar› aflabilmenin güç ve imkanlar›na sahip oldu¤umuz rahatl›¤›yla davranabilmeliyiz. Partimizde eksik kalan öteki her-fleyi parti olduktan sonra giderece¤iz. Kald› ki gerçek yaflamda partiler her zaman böyle kurulmufltur. Size daha önce 288
de örnek olarak vermifltim. Rusya’da 1900 y›l› bafl›nda parti infla sürecine giriliyor. 1903 y›l›nda nihayet kongre toplan›yor ve parti kurulu-yor. Fakat kongrenin arkas› iflin asl›nda gerçek bir da¤›lma olu-yor. Sürece bütün gücünü katan Lenin bir süre için çok güç bir durumda kalabiliyor. Ama yaflam budur iflte. Bu asla o birikimi, o eme¤i, o sürecin kazan›mlar›n› ortadan kald›rm›yor. Süreç par-ti olduktan sonra da devam ediyor. Ancak 1912 y›l›nda nihayet gerçek bir parti olunabiliyor. Kriterlere uygun bir parti kimli¤ine ancak 1912’de ulafl›labiliyor. Partimiz kurulduktan sonra da parti infla sürecimiz devam edecektir. Partinin kurulufl kongresi bizim için parti infla sürecinin yeni bir biçim alt›nda devam etti¤i bir süreç olacakt›r. Ama ön sürecimizi biraz daha ilerletsek de kuruluflu ondan sonra günde-me getirsek daha do¤ru olmaz m›? denilebilir. Geldi¤imiz noktada, konuflmam›n bafl›ndan beri s›ralad›¤›m bir tak›m üstünlükler ve mevziler üzerinden bakt›¤›m›zda, bizim kendimize parti demememiz için ortada hiçbir neden yoktur. Herfleyden önce biz bugün art›k gerçek bir siyasal ak›m›z. ‹deolojik konumdan bak›ld›¤›nda bir siyasal ak›m›z. Politik konum ve pratik siyasal çal›flma kapasitesi üzerinden bak›ld›¤›nda bir siyasal ak›m›z. Kendi ideolojik çizgisinin gere¤i olan toplumsal yönelim, somutta s›n›f yönelimi aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, gerçek bir siyasal ak›m›n ciddiyetine uygun bir davran›fl içerisindeyiz. Örgüt alan›ndan bak›ld›¤›nda bir siyasal ak›m›z. Örgüt kimli¤imizi hiçbir zaman kimse tart›flamad›; hatta zaman zaman abart›l› bir örgütsel varl›k olarak bile alg›lanabildik. Abart› pay›n› düflseniz bile, bu alg›laman›n bir gerçekli¤i var. Kendi d›fl›n› etkilemek gücüne sahip bir siyasal hareketiz. Ben size çok pratik bir ölçü vereyim; etkisi kendi varl›¤›-n›n d›fl›na taflan, kendi d›fl›nda bir etki gücüne sahip her hareket gerçek bir siyasal harekettir. Bugün bu aç›dan bak›ld›¤›nda, örne-¤in PKK ya da DHKP-C, gerçek birer siyasal harekettirler. Ve bugün bu aç›dan bak›ld›¤›nda biz de art›k yerini, konumunu, kim-li¤ini bulmufl bir siyasal hareketiz. Bugün çok de¤iflik ak›mlardan kopan ve tutarl› bir devrimci 289
odak aray›fl› içinde olan insanlar›n bafl›n› kald›rd›¤›nda bizi gö-rebilmesi bunu anlat›yor. Neden bafl›n› kald›ran baflka bir ak›m› görmüyor da EK‹M’i görüyor? Bunun elbette bir anlam›, bir man-t›¤› var. Biz bugün gerçek bir siyasal hareketiz ve gerçek bir siyasal hareket olmak demek, gerçekte bir siyasal parti olmak demektir. Zaten siyasal hareket kavram›n› da bu anlamda kullan›yorum, kendi çap›nda bir siyasal grubuz anlam›nda de¤il. Biz bir siyasal ak›m›z ve yerimizi art›k pratik olarak da tutuyoruz. Bizi dikkatle izleyen, ama ayn› ölçüde de “güç be¤enir” ölçüler içerisinde de-¤erlendiren kimilerine, bugün gelinen yerde, s›n›f çal›flmas›nda çok belirgin bir inat ve ›srar içindesiniz, dedirtebiliyoruz. Bir dö-nem sonra da, s›n›f çal›flmas›nda gerçekten belli mevziler kazan-d›n›z dedirtece¤iz. ‹flte bunca güçlü¤e, bunca dezavantaja ra¤men böyle bir me-safe varsa, bunun bir mant›¤›, bunun bir anlam› vard›r. Bu art›k parti kimli¤ine ulaflabilmifl olmak demektir. Art›k bunun ad›n› koymal›y›z, bu ifli daha fazla geciktirmemeliyiz. Parti olunmadan toplum çap›nda kuvvet de olunamaz Bir noktay› daha eklemek istiyordum. Özellikle geleneksel kavray›fl içerisinde bir yeri oldu¤u için bu noktay› önemli görüyo-rum. Bize denilebiliyor ki, “ama toplum genelinde bir politik güç de¤ilsiniz henüz, toplum genelinde bir politik güç olmadan da parti olamazs›n›z.” Sorunun bu konulufl tarz›, geleneksel hareketin geleneksel düflünüfl tarz›na, parti anlay›fl›ndaki o kendili¤indencili¤ine iyi bir göstergedir. Ben de diyorum ki, önce toplum çap›nda bir güç olunup sonra parti olunmaz. Tam tersine, ancak parti olunarak toplum çap›nda bir güç olunabilir. Çünkü bu gücü size tam da parti kimli¤i, parti iddias›n›n ciddiyeti sa¤lar. Siz ortaya bir parti ad›, bir parti program›, bir parti iddias›, onun bayraklaflt›¤› bir kimlik koymad›¤›n›z sürece o gücü kazanamazs›n›z. ‹flçiler ör-güt ya 290
da grubu ciddiye almazlar, iflçiler partiyi ciddiye al›rlar, iflçiler parti ararlar. Bu gerçekten de böyledir. Genel olarak kitleler partiye, partili konuma güveniyorlar. Bugün parti öncesi bir gruba çok fazla bir anlam atfedilmez iflçi kitleleri taraf›ndan. Bir grup!.. Çok say›da sol grup var, bu gruplardan herhangi biri diye bak›l›r. Parti iddias› ve buna uy-gun bir ruh, buna uygun bir davran›fl, buna uygun bir tarz, buna uygun bir kurumlaflma, buna uygun bir iddia -tüm bunlar›n anla-m›, kitleler üzerindeki etkisi çok farkl›d›r. “‹flçiler partinizin safla-r›nda birleflin!” diyebilmek... Bu gücü ve etkisi bak›m›ndan apay-r› bir fleydir. Biz bugün iflçiler EK‹M’in saflar›nda birleflin diye-biliyor muyuz? Bu rahatl›¤› gösterebiliyor muyuz? Böyle bir ça¤r›m›z, böyle bir bildirimiz var m›? ‹flçiler sizin de art›k bir partiniz var, sizin de art›k kendi bayra¤›n›z var, kendi program›-n›z var, kendi ç›karlar›n›z›n temsilcisi bir kuvvet var, onun etra-f›nda kenetlenin, diyebiliyor muyuz flimdi? Oysa bunu diyebilmek apayr› bir fleydir. Bunun etkisi ve yank›s› parti öncesi bir grubun seslenifliyle hiçbir biçimde k›yaslanamaz. Kuflkusuz, bu ancak bugüne kadarki bütün kazan›mlar›m›z›n do¤ru bir kullan›m›yla birleflti¤i ölçüde, ancak bu temel üzerin-de bir anlam tafl›r. Yoksa kuru bir parti iddias› elbetteki kendi bafl›na bir anlam tafl›maz, herhangi bir etki ya da özel yarar da sa¤lamaz. Mevcut örneklerden de görülebilece¤i gibi basit bir oyuna dönüflür. ‹flçiler tek tek insanlara (onlar ne kadar iyiniyetli olurlarsa olsunlar) ya da o insanlar›n oluflturdu¤u çevrelere, belirsiz grupsal yap›lara güvenmezler. ‹flçiler güvenebilecekleri ciddi bir siyasal hareket ararlar. Arkalar›nda partiyi hissettikleri zaman güven duyarlar. Yerleflik bir önyarg› var; iflçiler illegal örgütlerden çekiniyorlar deniliyor. Herfleyden önce bu çekingenli¤in gelenek-sel örgütlerin gerçekli¤iyle s›k› s›k›ya bir iliflkisi var, bunu hiçbir zaman gözden kaç›rmamak laz›m. Say›s›z zaaf ve sorumsuzlu¤un tafl›y›c›s› olarak geleneksel örgütler kitlelere güven vermiyor. 291
Kald› ki mesele kitleleri illegal konumlara çekmek de¤il, fakat aç›k politik mücadelede onlara güven verebilmektir. Önemli olan kitlelerin bulunduklar› do¤al, meflru, legal, o kendilerine uygun alanlarda bile güvenebilece¤i bir ihtilalci hareketin, ciddi bir dev-rimci hareketin varl›¤›n› duyabilmesidir. Bugün örne¤in yurtse-ver kitle de büyük bir tedirginlik, y›lg›nl›k ya da zaman zaman hesapl›l›k içerisinde olabildi¤i halde, güvenebilece¤i bir parti var gene de. Bütün o kusurlu yap›s›na ra¤men ulusal hareketin dev-rimci önderli¤ine güven duyabiliyor, bu güvenden güç ve moral alabiliyor. Tutarl› ve kararl› bir devrimci s›n›f partisi, kendi devrimci kimli¤iyle, iddias›yla kitlelere, iflçilere güven verebildi¤i ölçüde kitleler ona içtenlikle, s›cak duygularla ba¤lan›rlar. Mesele iflçileri al›p illegal iliflkiler içerisine çekmek de¤ildir ki. Bu sizin parti kadrosu olarak de¤erlendirece¤iniz s›n›f bilinçli iflçiler için geçerli-dir ki, onlar için de zaten illegaliteden çekingenlik diye bir durum sözkonusu olamaz. Biz flimdi araçlar›n›, platformlar›n› yaratamad›¤›m›z için, es-nek biçimlerini bulamad›¤›m›z için, iflçi kitleleri ile do¤al buluflma biçimleri yaratam›yoruz. ‹flçileri kazanmak, sanki onlar› al›p so-mut bir ba¤la illegal örgüte ba¤lamak olarak anlafl›labiliyor.. Oysa yineliyorum, bu sizin öncü, s›n›f bilinçli devrimci iflçiler ile iliflki alan›n›zd›r. ‹flçi kitlelerini siz zaten ancak kendi do¤al konumlar›n-dan ve alanlar›ndan kucaklayabilirsiniz. Polisan iflçisi kendi nor-mal direnifli içerisinde olacak, ama faflist sald›r›ya karfl›, ya da sendikan›n kaba tutars›zl›klar›na karfl›, ya da diyelim ki herhangi bir karmafl›k durumda ne yapmas› gerekti¤ine dair, kendisine yar-d›m eden, yol gösteren bir partinin varl›¤›n› duyacakt›r. Bütün mesele budur. Önemli olan iflçilerin “parti var” diyebilmesidir. Bu gücü gördü¤ü zaman, kendi o s›radan gündelik mücadelesini bile daha bir güçlü, güvenli ve cesaretle yürütebilecektir. Mutlu Akü iflçisi, parti do¤ru söylüyor, biz nedir kapanm›fl›z bekçi kulü-besine, hani bizim grev çad›r›m›z, hani masam›z, hani afiflimiz-pankart›m›z, diyebildi¤i bir noktada partiyi hissediyor, onun ön-derli¤ine ihtiyaç duyuyor ve ona güveniyor demektir. 292 fiunu da ekleyeyim ki, parti ad›m› daha en bafltan kendi içi-mizde büyük bir güç ve moral duygusu yaratacakt›r. Bu ise enerjimizi en ileri noktada toparlayarak görev ve hedeflerimize
Tart›flma tutanaklar› (A¤ustos ‘97)
Sol hareket üzerine de¤erlendirmeler - Sol hareketin genel tablosu ‘96 y›lbafl›nda kaleme al›nan
temel önemde bir de¤erlendirme yaz›m›zda aç›k ve özlü bir biçim-de ortaya konulmufltu. Bugün aradan birbuçuk y›ll›k bir zaman geçmifl bulunuyor. Bu nispeten k›sa süre bu tabloyu do¤rulamak-la kalmad›, gitgide daha da netlefltirdi. Y›llard›r söyledi¤imiz bir fley var; görünürdeki tüm karmafl›kl›¤›na ra¤men Türkiye sol ha-reketinin tablosu gerçekte fazlas›yla nettir. Yeniden toparlanma dönemini izleyen yeni ayr›flma ve saflaflmalar›n ard›ndan, ‘90’l› y›llara dönüldü¤ünde, bu netleflme sa¤land›. Biz bunu çok de¤iflik vesilelerle tahlil edip ortaya koyduk. “Solda tasfiyecili¤in yeni dönemi” kapsam›ndaki de¤erlendirme buna örnektir. Türkiye’de çok say›da, birbirine benzeyen, neden ayr› durdukla-r› da pek anlafl›lamayan, hareketi toplam olarak güçten düflüren bir sol hareket tablosu oldu¤u hep söylenir. Bölük pörçük bir sol örgüt, grup, dergi çevresi y›¤›n› oldu¤u do¤rudur. Ama ortada hiç de kar›fl›k bir tablo yoktur. Bu 293
yan›lg›y› yaratan her dergi çevresinin gerisinde bir “hareket” ya da örgütün varoldu¤unun san›lmas›d›r. fiekilsiz, salt örgütsel aç›dan de¤il ideolojik aç›dan da flekilsiz çok say›da dergi çevresini siyasal ak›m saymak ya da sanmak ciddiyetten yoksun bir yan›lg›d›r. Bugünün Türkiye’sinde az-çok ciddiyetinden sözedilebilir 5-6 devrimci örgüt ile 3-4 reformist legal sol parti var. Bu ise, hala da çok parçal› bir görünüm sunmakla birlikte, gerçekte temel siyasal ak›mlar üzerinden bir netleflmenin tablosudur. Görünür-deki tüm kar›fl›kl›¤a ra¤men, Kürt ulusal hareketini d›fl›nda tutar-san›z, bugünün Türkiye’sinde üç temel sol siyasal kanal var. Bun-lar; komünist hareket, devrimci-demokrat hareket ve reformist hareket kanallar›d›r. Tüm sol gruplar sosyalizm iddias› tafl›d›¤›na göre, biz bu kanallar› proleter sosyalizmi, küçük-burjuva sosya-lizmi ve burjuva sosyalizmi kanallar› olarak da tan›mlayabiliriz. Zaten s›k s›k sözünü etti¤imiz netleflme de bu temel kimlikler üzerinden yaflan›yor. Bugünün Türkiye’sinde sol ad›na komünist-ler, devrimci demokratlar ve reformistler var. Bu ana ak›mlar›n her biri art›k belli örgütler üzerinden kendini somutlam›fl, ortaya koymufltur. fiekilsiz dergi çevrelerinin bir ciddiyeti olmad›¤›na göre, geriye birkaç temel siyasal ak›m ve bunlar›n her birine flu veya bu ölçüde, flu veya bu yönüyle yak›n birkaç ara siyasal ak›m var. Türkiye gibi bir ülkede sosyalizm ad›na ortaya ç›kan ve bütün bir devrim öncesi dönem için kal›c› oldu¤u art›k pratik olarak da anlafl›lan üç temel siyasal kanal bunlardan olufluyor, üç ana siyasal ak›m›n tablosu böyle. Bu tablo içerisinde yeri ve konumu en net çizgilerle bütün ötekilerden ayr›lan hareket biziz. Komünist kanal›, proletarya sosyalizminin teorik ve pratik cephesini biz, hareketimiz, EK‹M tutuyor. Düne kadar buna dudak bükenlerin, ya da belli üstünlükleri aç›kl›kla görmekle birlikte genel kimli¤imizi hala da baz› kuflkularla karfl›layanlar›n ya da ülkenin genel sosyal-ist potansiyeli düflünüldü¤ünde, devrimci sosyalizm ak›m›n› bizim temsil etti¤imiz iddias›n› biraz abart›l›, belki “inkarc›” bulanlar›n say›s› hiç de az de¤ildi. 294
D›fltan bakanlar bir yana, bizzat tasfiyeci ö¤elerin kendileri bu yaklafl›mlar›n tam da içimizdeki yans›malar› olmufllard›. Fakat zaman ve pratik sorunu çözmüfl, tart›flmay› temel noktalar üzerinden bitirmifltir. Aradan geçen zaman hareketimizin çok net bir biçimde farkl› bir yer tuttu¤unu soldaki herkese gösterdi. Bu henüz genel devrimci kitle taban› aç›s›ndan yeterince farkedilebilen, de¤erlendirilebilen bir olgu de¤il kuflkusuz. Ama sol hareketin kendi bünyesinde, onun özellikle ileri yönetici kadrolar› için, bu yeterince aç›k bir olgu bence. Bu gerçe¤in ç›plak gözle bile de¤erlendirilebilecek olan olgu-sal göstergeleri var art›k. Herfleyden önce teorik temelimiz ve ideolojik kimli¤imiz bunun bir göstergesidir. Hareketimiz, Mark-sizmin devrimci teorisine, marksist teorinin devrimci temeline bü-yük bir sadakat göstermifltir. Bunu tamamlayan bir tutum olarak, tam da marksist yöntemin gereklerine uygun yarat›c› bir yaklafl›m içinde hareket edilmifl ve bu sayede hareket ideolojik cephede kendini üretmeyi baflarm›flt›r. Marksist-leninist dünya görüflünün temel ilke ve esaslar›na ke-sin, ortadoksça bir ba¤l›l›k ile onun devrimci yönteminin gerçek olgulara ve yeni sorunlara marksist bilimin gereklerine uygun bir tutumla uygulanmas› -birarada olmaks›z›n, bu ikisi organik bir ideolojik kimlik olarak cisimleflmeksizin herhangi bir komünist kimlik olanakl› de¤ildir. Bu herfleyin bafl›d›r. Bu, proleter sosyaliz-mi konumunu tutacak, bu kimli¤i oluflturup üretecek bir hareket olarak flekillenmenin temel kofluludur. EK‹M, do¤umunu, yaflama gücünü, en zor bir tarih kesitinde kendini varedebilme yetene¤ini, iflte herfleyden önce buna borçludur. Bu olmasayd› öteki hiçbir fley olmazd›, olamazd›. Bu herfleyin bafl›d›r dedim. Bunu demekle, ayn› zamanda, hiç de¤ilse niyetler yönünden samimi geleneksel devrimci ak›mlar›n çarp›k flekillenme süreçlerinin gerisindeki temel bir zaafa da ifla-ret etmifl oluyorum. Bu ak›mlar, teoriye ve gerçek teorik sorunlara, bu çerçevede bir ideolojik kimlik oluflturman›n bu temel önkoflulu-na küçümsemeyle bakmay› bir marifet, adeta devrimcili¤in bir belirtisi sayabilmifllerdir. Dar bir prati¤i ve 295
k›s›r bir örgütçülü¤ü kendi içinde yüceltebilmifl, kendi sözümona tutarl› devrimciliklerinin kan›t› sayabilmifllerdir. Oysa bunlar, bu tutum ve yaklafl›mlar, tam da kendilerini do¤uran küçükburjuva toplumsal ö¤eye uygun düflen bir dar kafal›l›¤›n, bir dar görüfllülü¤ün ideal yans›malar›ndan baflka bir fley de¤ildir. Lenin’in sosyalizm tarihinin en büyük devrimci pratikçisi ve örgütçü oldu¤u konusunda bugün kimse bir kuflku tafl›mamaktad›r. Lenin’in bu üstünlü¤ünün, tam da teori ile pratik iliflkisini do¤ru ele almaktan geldi¤ini de herkes bilir. Fakat bunun ne anlama geldi¤i ve nas›l baflar›ld›¤› üzerine çok kimse do¤ru dürüst düflün-mez. Lenin, 1920’lerde, bizzat önderlik etti¤i Bolflevizm gelene-¤inin deneyimlerini genellerken; Bolflevizmin, bafllang›çta, 1903’-te, marksist teorinin son derece sa¤lam temeli üzerinde, bu “kaya gibi temel” üzerinde yükseldi¤ini söyler. Peki bu kaya gibi temele sahip olmak, marksist teorinin baz› ilke ve esaslar›n› kuru kuruya savunmak ya da savundu¤unu sanmaktan ibaret olabilir mi? Türkiye’de, geçmiflte ve bugün, çok kimse, Lenin’in temel eseri “Ne Yapmal›?”y› kendi dar prati¤ini ve onun ürünü mezhepsel örgütlenme prati¤ini meflrulaflt›rmak için kulanmaya kalkm›flt›r. Çok kimse, bu eseri, “pratik” ve “ör-gütsel” sorunlar›n ortaya konuldu¤u bir eser gibi alg›lanm›flt›r. Oysa bu eserin ele ald›¤› pratik ve örgütsel sorunlar›n do¤ru mark-sist çözümüne iliflkin temel fikri, tam da “teori”nin ve “teorik çal›flma”n›n önemi üzerinedir. Zaten konuya da buradan girilir. Ekonomizmin, kendili¤indenci ak›m›n, onun öteki yüzü olan “elefl-tiri özgürlü¤ü”nün, tam da devrimci teorinin, onun gereklerinin küçümsenmesinden do¤du¤u belirtilir. Bu eserde, devrimci teori olmadan devrimci pratik, dolay›s›yla devrimci siyasal ve örgütsel kimlik olmaz, denir. Gerçek sorunlar›, yeni geliflmeleri ele alan ciddi bir devrimci teorik çal›flma olmaks›z›n, hareketin baflar›l› bir büyümesinin olanaks›z oldu¤u vurgulan›r. Lenin, burada, “Teo-rik Mücadelenin Önemi Konusunda Engels” bafll›¤› alt›nda, Engels gibi bir otoriteyi tan›k gösterir. Marksist dünya görüflünün her fleyden önce “bir ö¤reti de¤il, ama bir yöntem” oldu¤unu s›k 296
s›k hat›rlatm›fl olan Engels gibi bir teorik otoriteyi kendine dolay-s›z dayanak yapar. Engels’in, teorik sorunlara hakim olman›n önemi, “geleneksel lak›rd›lar›n etkisinden” kurtulman›n gerekleri, sosya-lizmin, sosyalist dünya görüflünün bir bilim olarak ele al›nmas› ve indelenmesi üzerine görüfllerine dayan›r. Zira marksist teorinin sa¤lam zeminine kavuflmak, onu “kaya gibi” temeline oturtmay› baflarabilmek ancak bununla olanakl› olabilirdi. Bugün de ancak bununla olanakl› olabilece¤ini bizzat geleneksel devrimci ak›m-lar›n olumsuz ve baflar›s›z deneyimleri bize göstermektedir. Hareketimizin üstünlü¤ü, geleneksel ak›mlardan temel önemde bir fark›, iflte bunun bilincinde olmak olmufltur. Kald› ki zaten do¤umunu ve baflar›l› flekillenmesini bizzat buna borçludur. Pe-ki bunu baflarmak kolay bir ifl miydi? Sorunun yan›t› için ortaya ç›kt›¤›m›z döneme bakabiliriz. Bu bir yenilgi sonras› dönemdi ve dünyadan, çok geçmeden ‘89 çöküflüyle yeni bir ivme kazana-cak olan, çok güçlü bir liberal sol rüzgar esiyordu. Bunun karfl›-s›nda geleneksel solda egemen iki temel e¤ilim vard›. Ya yenil-ginin düzledi¤i zeminde uluslararas› liberal sol dalgadan da güç alarak sosyalizmin, marksist dünya görüflünün tüm devrimci özünü boflaltmak yoluna gidiliyordu, ya da Marksizm ad›na benimsene-gelmifl baz› kal›plara ve formüllere dogmatik bir tutumla sar›lma yoluna gidiliyordu. Yani bir yanda ölçüsüz bir liberal savrulma, öte yanda cans›z ve kuru bir dogmatik tutum. Dönüp geliflme dönemimizinin tart›flmalar›na ve de¤erlendirmelerine bak›n; EK‹M bu iki tutuma karfl› mücadele içinde geliflmifltir. Çözümü; Mark-sizmin devrimci özünü ve bu özden ayr› kavranamayacak dev-rimci yöntemine s›k› s›k›ya bir ba¤l›l›kta bulmufltur. Bir baflka ifadeyle, marksist dünya görüflünün temel esaslar›na sa¤lam bir ba¤l›l›k ile bunu sorunlara uygulanmas›nda düflünsel bir atakl›¤› bir arada göstermifltir. Ve daha kritik bir nokta; devrimci bir konumda tutarl› bir biçimde tutunman›n bundan baflka bir yolu olma-d›¤› hep önemle vurgulanm›flt›r. Geleneksel devrimci ak›mlara egemen dogmatik kat›l›¤›n, koflullar› olufltu¤unda 297
çözülüp refor-mizm ve liberalizme dönüfltü¤ü somut elefltiri içinde gösterilmifl-tir. fiu son on y›ldaki örgütler, çevreler ve insanlar mezarl›¤›na bakt›¤›m›zda, bu çok “kat›” ve dogmatik görünenlerin bir k›sm›n›n çok geçmeden solu¤u tüketip düzene kapakland›klar›n› görüyoruz. Kuflku yok ki aradan geçen on y›ll›k süreye ra¤men biz de teorik geliflme denilen sürecin gerçekte henüz bafl›nday›z. Daha henüz enine boyuna incelenmesi gereken bir dizi sorunla yüzyüze-yiz. Deyim uygunsa, daha henüz “el de¤memifl” bir dizi sorun var önümüzde. Henüz inceleyemedi¤imiz, yeterli aç›kl›¤a ka-vuflturamad›¤›m›z çeflitli sorunlar var. Ama bunlar yine deyim uygunsa konuyu önüne çekmemekten gelen sorunlar. Yani bu bir belirsizli¤i, ya da konuya iliflkin bir kafa kar›fl›kl›¤›n› anlatm›yor. Sözkonusu flu veya bu soruna nas›l yaklaflmak gerekti¤i konusun-daki bir tereddütten ya da zay›fl›ktan kaynaklanm›yor. O konuyu gündeme al›p enine boyuna incelemek yoluna gidilemedi¤i, buna zaman ve imkan bulunamad›¤› için bu sonuç do¤uyor. Özellikle bugün art›k önümüzde, gündemimizde olan “devrim-ci fliddet” sorununu buna bir örnek olarak vermek istiyorum. Bu-gün bizim devrimci fliddet sorunu çerçevesinde söyleyeceklerimi-zin özü ve esas› on sene önce ya da diyelim befl sene sonra söy-leyeceklerimizin ayn›s›d›r. Hareketimizin genel ideolojik konumu, temel politik perspektifleri, devrimcilik anlay›fl›n›n s›n›fsal özü, politik mücadeleye, s›n›flar mücadelesine, devlet ve iktidar sorun-lar›na yaklafl›m›, tüm bu konulardaki aç›kl›k, zaten kendili¤inden, devrimci fliddet sorununda da, onun özü ve esaslar› yönünden de bir aç›kl›k demektir. Bununla birlikte, biz hala, bu sorunlar› enine boyuna inceleyen, geleneksel devrimci hareketin anlay›fl ve prati¤ini bu aç›dan da çok yönlü bir elefltiriye tabi tutan ideolo-jik-s›n›fsal kimlik farkl›laflmas›n› bu sorun üzerinden de enine boyuna irdeleyen anlaml› bir çaba ortaya koyabilmifl de¤iliz. Bu ancak çok gerekli durumlarda ve halihaz›rda çok dar s›n›rlar içerisinde, örne¤in DHKP-C polemiklerinde, ya da örne¤in Latin 298
Amerika deneyimi irdelenirken ya da Kürt ulusal hareketinin “si-yasal çözüm” yönelimi elefltirilirken, “silahl› reformizm” kavram› çerçevesinde, ideolojik-politik çizgi ile fliddet iliflkisi irdelenirken kabaca ortaya konulabilmifltir. Kuflkusuz bu sorunun bugüne kadar enine boyuna irdelenmemifl olmas›n›n gerisinde siyasal mücadele-nin mevcut seyrinin de bir etkisi olmufltur. Bu do¤rudan siyasal mücadelenin ve kitle hareketinin seyri ile de ba¤lant›l› bir olayd›r. Türkiye’de geleneksel küçükburjuva ak›mlar devrimci fliddeti kü-çük silahl› gruplar›n bireysel eylemine indirgedikleri için, devrimci fliddeti her zaman güncel zannedebiliyorlar. Oysa Marksizmde devrimci fliddet kitlelerin eyleminden, kitlelerin siyasal eyleminin ald›¤› belli biçimlerden ayr› düflünülemez. Bunun ötesinde, soru-nun bir hareketin kendisini ilgilendiren “özel” yönleri vard›r. Bir polemik vesilesiyle de söylendi¤i gibi, bu sorunun devrimci bir örgütü ilgilendiren dar “teknik” bir yönüdür. Bu yönün her zaman bilincinde olduk ve gereklerini gözettik. Bireysel fliddeti ilke ola-rak hiçbir zaman reddetmedik ve gerekli oldu¤u durumlarda uygu-lamaktan da geri durmad›k. Fakat önümüzdeki sorunun genel teo-rik, felsefi ve ideolojik-politik kapsam› düflünüldü¤ünde, dar ör-güt yaflam›n›, onun gündelik faaliyetlerinin gereklerini ve ihtiyaç-lar›n› ilgilendiren bu tür eylemler, gerçekten “özel” ve “teknik” bir mahiyet tafl›r. Devrimci fliddet sorununun eksenine bunu koy-mak bir darl›¤› ve dar kafal›l›¤› anlat›r yaln›zca. Ama marksist teoride devrimci fliddet sorunu siyasal mücadelenin ald›¤› belli biçimlerden ayr› düflünülemez. Bu tümüyle bir ideolojik kavray›fl sorunudur. Bunun bir yan› kurulu düzene karfl› tutumdur, bir yan› mevcut devlet iktidar›na karfl› tutumdur, bir yan› bu tutumu gösterecek toplumsal kuvvetlerdir, bir yan› bu toplumsal kuvvetlerin siyasal eyleminin fliddet biçimine ulaflabilmesidir. Bütün bunlar konusunda yeterli aç›kl›k oldu¤u takdirde, öncünün buradaki müdahalesi nedir, kendi cephesinden, kitlelerin devrimci fliddetini gelifltirmede kendi katk›s› nedir, bu zaten 299
bunun içinde anlam›n› bulur. Yani sorun kendisini hisset-tirdi¤i zaman, onun öncü taraf›ndan çözümü de gecikmeksizin kendini gösterir. Ama Türkiye’de siyasal mücadelenin bunu zorlad›¤› herhangi bir süreci biz son on y›ld›r göremedik. Bir Gazi olaylar› patlak verdi, bunu d›fl›nda tutun, bunun d›fl›nda kitle mücadelesi-nin kendi dinamizmi içinde ald›¤› ya da zorlad›¤› bir biçim olarak devrimci fliddet sorununu güncellefltiren ciddi kitle etkinlikleri göremedik. Geçtik y›¤›nlar›n eyleminin fliddet biçimini almas›n-dan, henüz iktisadi-sendikal karakteri afl›p az-çok militan siyasal biçimler bile kazanamad›¤›ndan yak›n›yoruz. Ya da belli siyasal biçimler kazansa bile, henüz devrimci militan bir içerik tafl›ma-d›¤›ndan yak›nabiliyoruz. Sorun kendini hissettirmedikçe, çözüm de, sorunun enine boyuna bir irdelenifli de kendini acilen ortaya koymayabiliyor. Buna ra¤men ortaya konamaz m›? Buna ra¤men de konulabilirdi. Ama örne¤in biz anti-emperyalizm üzerine cid-di bir incelemeyi de ancak flimdilerde ortaya koyabiliyoruz. Önü-müzde politik sonuçlar› bak›m›ndan hayli önemli bir dizi teorik sorun hala da duruyor. Bunlar› incelemek, öteki fleyler yan›nda bir güç, imkan ve zaman sorunu. fiimdi, ideolojik aç›dan bu hareketin kimli¤ini, tuttu¤u yerin farkl›l›¤›n› vurgulamaya çal›fl›yordum, anlat›m›m› biraz da¤›tm›fl oldum. Hareket bence kendini bu konuda kan›tlam›flt›r, bunun tart›fl›lacak bir yan› kalmam›flt›r. Fakat hareketimize kendine öz-gü kimli¤ini veren bundan öte temel önemde faktörler vard›r. Zaten ideolojik çizgisinin, ideolojik konumunun gelinen yerde daha belirgin bir biçimde, daha dikkat çekici bir biçimde ilgiye konu olmas›n› da buna borçludur. Bu, devrimci teorik çaban›n yan›nda, onunla kopmaz bir iliflki içinde, ihtilalci örgüt sorunu ve prati¤inde ›srar eden bir hareket olmas›d›r. Devrimci teoriye gösterdi¤i özel ilgiyi ayn› ölçüde ihtilalci örgütlenme prati¤inde de gösteren bir ak›m, bunu kesinlikle iddia ediyorum, Türkiye’de ilk kez ortaya ç›k›yor. Bugüne kadar elbette çeflitli çevrelerce teorik çaban›n önemine özel vurgular yap›lm›fl, bu iddia çerçeve-sinde bir çaba içine de 300
girilmifltir. Ne de¤er ifade etti¤inden ba-¤›ms›z olarak, çeflitli çevrelerce teoriye önem verilmifl, belli teorik ürünler de ortaya konulmufltur. Ama bunu ihtilalci bir örgüt zemi-ni üzerinde ve ihtilalci bir örgütlenmeyi de bu teorik geliflmeye paralel olarak yaratma ›srar› gösteren bir hareket olmak -iflte bu, farkl› bir durumdur. Bunu, teoriye gösterilen ilginin hiç de ayd›nca bir e¤ilim olmad›¤›n›n, fakat devrimci bir örgütün kendi teorik temelini yaratmak, kendi program›n› ortaya ç›karmak, kendi stra-tejik ve taktik mücadele hatt›n› çizmek çabas› oldu¤unun kesin bir kan›t› saymak gerekiyor. Hareketimizin, ortaya ç›kt›¤›ndan itibaren ve geliflme sürecinin her evresinde örgüt sorununa, genel olarak örgüt sorununa da de¤il, fakat ihtilalci bir öncü s›n›f örgütü sorununa gösterdi¤i çok özel ilgi herkesçe bilinmektedir. ‹htilalci temellere sahip ve s›n›f zemini üzerinde gerçek varl›¤›n› bulabilecek bir örgüt sorunu, bizim geliflme süreçlerimizin önceliklerini her zaman belirlemifltir. Bizim parti sorununa iliflkin temel metinlerimiz, örgütü, soyalizm ile s›n›f hareketinin maddi organik birli¤inin gerçekleflti¤i alan olarak tan›mlam›fllard›r. Partinin ideolojik kimli¤i ile s›n›fsal kim-li¤inin ancak örgüt yap›s› içinde birleflip kayanaflabilece¤ine an-cak böylece bir anlam ve istikrar kazanabilece¤ine iliflkin aç›k bir görüflün ifadesidir. Örgüt, sa¤l›kl› ve tutarl› bir ideolojik kimli-¤in tafl›y›c›s› ve güvencesi say›lm›flt›r. Teoriye önem vermek ad› alt›nda oportünist ayd›n e¤ilimine meflruluk kazand›rmaya çal›flan giriflimler bu çerçevede ideolojik bir sald›r›n›n hedefi haline geti-rilmifltir. Teoriyi küçümseyen dar pratikçi e¤ilimlere oldu¤u kadar, ihtilalci örgütü küçümseyen oportünist ayd›n e¤ilimlerine de sürek-li vurulmufltur. Devrimci teori ve devrimci örgüt, bizim düflünce ve prati¤imizde organik bir bütün oluflturmufl, örgütsel geliflme süreçlerimizin aç›kça gösterdi¤i gibi, bunda çok özel bir titizlik, deyim uygunsa büyük bir k›skançl›k gösterilmifltir. Ve yineliyo-rum, genel olarak örgüt de¤il, fakat düzen karfl›s›nda ihtilalci bir konumlan›fla ve s›n›f içinde maddi bir varolufla sahip bir örgüt. Buradan, bu son vurgudan, hareketimizin 301
komünist kimli¤inin üçüncü temel göstergesine geçebilirim. Bir üçüncü faktör, gene bu ikisini tamamlayacak bir biçimde, yak›n tarihimizin devrimci ak›mlar› içinde ilk kez olarak hareketi-miz, s›n›f sorununu teorik aç›dan do¤ru bir biçimde ele almakla kalmam›fl, pratik planda, siyasal çal›flmada da bunun gereklerini gözetmifl, pratikte buna uygun davranak ›srarl› bir s›n›f çal›flmas› içinde olmufltur. Bu, bir marksist hareket için kuflkusuz en ola¤an kavray›fl ve pratik davran›flt›r. Ama bunun anlam› ve de¤eri Türkiye’nin kendi somutunda, geleneksel devrimci hareketimizin gerçekli¤i üzerinden düflünüldü¤ünde anlafl›labilir ancak. Türkiye’nin halkç› gelenekleri düflünüldü¤ü zaman, o iflçi s›n›f›n›n modern toplumda kendine özgü konumu üzerine vurgulad›klar›m›z›n, bu temelde üzerinde yürüttü¤ümüz ideolojik mücadelenin çok özel bir önemi oldu¤u anlafl›l›r. Genelde bu Marksizmin, marksist dünya görüflü-nün basit bir do¤rusudur, alfabesidir, normalde bunu herkes bilir. Ama bu ülkede herkes bunu soyutta bildi¤i halde, hiç kimse bunun gereklerini somutta, gerçek pratik yaflamda gözetmemifltir (ki biz bu olguyu yak›n zamanda “Popülizm ve Sosyalizm” bafll›kl› maka-lelerde bir kez daha ortaya koyduk). Hiç kimse derken burada elbette devrimci konumdaki ak›mlar› kastediyorum. Yoksa re-vizyonistler, sosyalreformist ak›mlar, her dönem s›n›f› özel bir ilgi ve pratik çal›flma konusu yapt›lar. TS‹P, TKP ve T‹P için ‘70’li y›llarda hep iflçi s›n›f› esas ilgi ve çal›flma alan› durumun-dayd›. Ama ilk kez olarak, devrimci teoriyi devrimci örgütle birlefltiren bir hareket, bunu somutta devrimci bir s›n›f yönelimi ile de bütünlefltirebiliyor. S›n›f yöneliminde gösterilen özel ›srar ve bunun sonucu olarak bugün katedilmifl bulunan mesafe üzerine son dönemlerde bas›n›m›zda bir çok de¤erlendirme ve tart›flma yer ald›¤› için bunu uzatmak burada gerekli de¤il. Burada önemli olan, komünist siyasal ak›m›n kimli¤inin bu üç temel boyutunu birarada vurgulamakt›. Önemli olan bu farkl› ö¤eleri kendi kim-li¤inde bütünlefltirebilen bir hareket oldu¤umuzu, ideolojik aç›kl›¤a dayal› bu bütünsel komünist 302
kimli¤in ›srarl› bir çaba ile bugün pratik olarak, maddi olarak yarat›labildi¤ini, komünist kanal›n bu temelde hareketimizce dolduruldu¤unu ortaya koymakt›. Fark bu-rada, EK‹M’in tuttu¤u farkl› yerin önemi ve anlam› burada. Geç-miflte ya da bugün, öyle ak›mlar var ki, bak›yorsunuz teorik yön-den biraz geliflmifl görünürler, ama bir örgüt konumundan ve kimli¤inden yoksunlar. Öyleleri var ki, pratik olarak s›n›fa yönelik bir politik çal›flma içindedirler (Türkiye’de bugün de böyle baz› küçük çevreler, bir tak›m mezhepler var), ama bunlar›n ne ciddi bir devrimci teorik temeli, ne de ciddi bir devrimci örgütsel varl›k-lar› var. Nihayet geçmiflte ve bugün s›n›f› eksen alan, s›n›f ça-l›flmas›na önem veren sosyal reformist ak›mlar örne¤i var. Her fley bir yana, bunlarda devrimcilik yok, devrimci siyasal kimlik yok, ad› üzerinde, sosyal-reformist ak›mlar bunlar. Sonuç olarak; devrimci bir s›n›f partisinin, komünist bir iflçi partisinin temel niteli¤ini veren farkl› ö¤elerde ayn› ilkesel ve pratik tutarl›l›¤› ve kararl›l›¤› göstermek, bunu tek bir kimlikte bütünlefltirerek varetmeye çal›flmak; yani, devrimci teori, devrimci örgüt ve devrimci s›n›f ö¤elerini, ki bunlar bir partinin üç temel bilefleni, üç ana ö¤esidir, bu üçünü bir hareketin flahs›nda varetme-ye, sentezlemeye kalkmak, iflte bu yeni ve de¤iflik bir durumdur. Bu, EK‹M’in komünist kimli¤ine iliflkin pratik bir kan›tlamad›r. Ad›n› nas›l koyarsa koysun bugün herkesin bize belirgin biçim-de farkl› bir yer atfetmesinin nedeni bu. Çok de¤iflik ak›mlardan kopan insanlar›n bafl›n› kald›r›rken bize bakmas›n›n gerisinde de, geleneksel hareketi oluflturan o çok say›da gruptan bu tür bir fark-l›l›k var. Teoriyi ciddiye alan, örgütü ciddiye alan, s›n›f› ciddiye alan, devrimci siyasal mücadelede ciddiyet sergileyen, buna uy-gun de¤erleri olan bir harekettir EK‹M. Bu de¤iflik bir durum, insanlar›n bunu farketmesi çok normaldir. ‹nsanlar devrimci sezgi-leriyle de olsa, pratik gözlemleriyle de olsa bunu farkedebiliyorlar. Sol hareketin ikinci ana kanal›na geçiyorum. Bu, devrimci 303
demokrasi olarak bildi¤imiz geleneksel kanald›r. Burada birden fazla parti ya da örgüt var. Ama geleneksel kimli¤i en iyi temsil eden, geleneksel e¤ilimleri bugün devam ettiren ve bunu kompleks-siz olarak teorize de eden bir ak›m olarak karfl›m›zda bir DHKP-C var. Türkiye’nin kendi modern gerçeklerine uygun olarak bizim halkç› hareketimiz gelinen yerde art›k çok daha belirgin bir biçim-de flehir eksenli bir harekettir. K›rlarda bir tak›m politik kayg›lar-la oluflturulan gerilla birlikleri vb. giriflimleri saymazsan›z (ki bunlar genellikle baflar›s›z pratiklerdir), devrimci küçük-burjuva ak›mlar art›k kent eksenli geliflen, kentlerde yerleflen hareketlerdir. Bu gerçi çok yeni bir olgu da de¤il. ‘80 öncesi dönemde de köylülük ve toprak devrimi üzerine kopar›lan tüm gürültüye ra¤men, belli bafll› küçük-burjuva devrimci ak›mlar kent eksenli bir geliflme ve güçlenme prati¤i içinde idiler. Bugün ise bu art›k daha güçlü, daha aç›k bir olgudur. Bugün TKP-ML bile art›k kendini kentler-de üretmeye zorlan›yor. Devrimci Sol ‘80 öncesinde k›rlar ve köylülük temel diyor, fakat kentlerde kendini varediyordu. Bu-gün ise, zaman zaman farkl› sözler edilse bile, varofllar temeldir deniliyor. Bu yeni halkç› ak›mlar›n kent eksenli olmas›, kent eksenli bir çal›flmaya oturmas›, tipik bir olgudur. Bu, Türkiye’nin modern gerçeklerinin bir kan›t› olmas› bak›m›ndan tipik bir olgudur. Tür-kiye böyle bir ülkedir; kentlerin belirleyicili¤i kendini pratik ola-rak göstermifltir ve teoriden çok pratik sezgilerle hareket eden, bu çerçevede kendili¤indenci olan küçükburjuva demokrat ak›mla-r›n, kentlerde, kentlerin varofllar›nda bulunmalar›, kendilerini bu alanda üretmeye çal›flmalar› son derece anlafl›l›r bir durumdur. ‘96 y›l› bafl›na ait de¤erlendirmemizde (Yeni Bir Y›l›n Bafl›nda Sol Harekette Durum, Ekim, say›:138, 1 fiubat ‘96, baflyaz›) TKP-ML/T‹KKO’ya da belirgin bir yer ayr›l›yordu. Ama aradan geçen zaman bu hareketin ciddi bir çözülme, bunun da ötesinde belirgin bir yap›sal bozulma yaflad›¤›n› gösteriyor. Bu hareket art›k kendi-sini üretemiyor, bozuluyor 304
ve da¤›l›yor. DHKP-C’nin durumu bu aç›dan farkl›. DHKP-C kendini üretiyor. DHKP-C, bunu her zaman vurguluyoruz, politikay› ciddiye alan ve politikan›n gerektirdi¤i ciddiyeti belli bir düzeyde gösteren, en k›s›r ortamda bile kendini üretmek için belli yol, yöntem, biçimler bulan bir hareket. TKP-ML/T‹KKO’nun bozulmas› ve da¤›lmas› çok de¤iflik fak-törlere ba¤l›. Bunun öznel nedenlerini bir yana koyuyorum. Daha genel planda nesnel bir yan› var yaflananlar›n. Kürdistan’daki özgürlük mücadelesi bu hareketin potansiyel kitle temelini, hare-ket alan›n›, co¤rafyas›n›, deyim uygunsa, eline geçirdi. Onu aflan farkl› bir pratik ortaya koyamad›¤› ölçüde (ki büyük kentler d›fl›n-da çok büyük ölçüde kendini Kürdistan co¤rafyas›n›n belli alanlar›nda üretmifl bir hareket), Kürt ulusal hareketinin geliflme-si karfl›s›nda zaten açmaza düflmüfltü. Ve bu açmaz, son birkaç y›ld›r art›k yavafl yavafl kendi sonuçlar›n› üretiyor. Önemli ölçüde kentlere de kayan, ama kentlerde kendini üretme baflar›s› göste-remeyen bir hareket. Zaman tünelinde yaflayan, bugünün Tür-kiye’sine 1920’lerin, ‘30’lar›n Çin’i üzerinden bakan, Kaypak-kaya’n›n 25 y›l önce söylediklerini aflmak bir yana, buna yönelik giriflimleri “çizgiye ihanet” sayan bir ak›m›n yaflama gücünü git-gide tüketmesi çok da flafl›rt›c› de¤ildir. Geriye bugünün Türkiye’sinde az-çok ciddi bir örgütsel kim-li¤e ve varl›¤a sahip iki ak›m daha kal›yor. Bunlar MLKP ile T‹KB’dir. Bunlar› ara ak›m olarak tan›mlad›¤›m›z biliniyor. Ara ak›m tan›m›, herhangi bir temel kimli¤e ya da sol siyasal kanala belirgin bir bütünsel kimlikle oturamayan ak›mlar› anlat›yor. Ya-ni bu, bu ak›mlar›n güçlü ya da zay›f olmas›yla ba¤lant›l› bir sorun de¤il. Tuttuklar› ideolojik konumun kendine özgü yerin-den geliyor. Bence ‘96 y›l› bafl›nda bu ak›mlara iliflkin olarak yapt›¤›m›z de¤erlendirmeler bugün hala geçerlili¤ini koruyor. MLKP’yi devrimci demokrat bir kökene ve gelene¤e sahip olan, ama bir yan›yla reformizme, bir yan›yla da sosyalizme yönelik potansiyel e¤ilim tafl›yan bir hareket olarak nitelemifltik. Bir dö-nem reformizmden 305
çok belirgin bir biçimde etkilendi¤ini, reformiz-me kayma potansiyeli gösterdi¤ini biliyoruz. Bu, TDKP hayranl›¤›, bu hayranl›¤› kaba bir TDKP taklitçili¤ine vard›rd›¤›, bu arada TDKP’de liberal kimlik dönüflümünün doludizgin ilerledi¤i bir s›rada onu “kardefl komünist hareket” payesiyle onurland›rd›¤› bir dönemdir. Bilindi¤i gibi bu hareketin öncelleri, çok belirgin bir biçimde TDKP’nin yeni yöneliminin etkisi alt›nda kald›lar. Ama iki fley sonuçta MLKP’yi bundan al›koydu. Bunlardan ilki, kendi d›fl›nda TDKP’yi hedef alan sistematik ideolojik sald›r› ve bunun TDKP’nin yaflad›¤› sürecin uyar›c› etkileri ile ç›plak gözle görülebilir hale gelmesi. ‹kincisi, Gazi Direnifli ile birlikte semt eksenli çal›flman›n daha belirgin bir biçimde önplana ç›kmas›. Bu hareket semt eksenli bu faaliyete yöneldi¤i ölçüde, orada DHKP-C, T‹KKO, T‹KB vb. ak›mlar› buldu. Bu kez bu ak›mlar›n o genel devrimci ortam›ndan ve tarz›ndan etkilenmeye bafllad›, ora-dan kendini üretme yoluna girdi. TDKP hayranl›¤› ve taklitçili¤i bu kez yerini DHKP-C hayranl›¤›na ve taklitçili¤ine b›rakt›. TDKP taklitçili¤i dönemi ayn› zamanda bir “s›n›f yönelimi” dönemiydi MLKP öncelleri için. TDKP taklitçili¤i ve buna dayal› s›n›f yö-nelimi, bu hareketin öncelleri için bir reformistleflme sürecine dönüflebilirdi. Semt yönelimi, “Gazi ruhu” söylemi ve DHKP-C taklitçili¤i bu süreci durdurdu. DHKP-C taklitçili¤inin bu hareket-te bir baflka temel üzerinden besleyebilece¤i bir reformist e¤ilimin önünü ise komünistlerin ideolojik mücadelesi ald›. Bunu açm›yorum. Fakat flunu söyleyerek ba¤lamak istiyorum; herfleye ra¤men bu hareket kendi bünyesinde ciddiye al›nmas› gereken bir sosyalist potansiyel de tafl›yor. T‹KB ise sosyalizme yak›n bir hareket. Bunu neyden hareketle söyledik ve söylüyoruz? Bu hareket genel planda bak›ld›¤› zaman marksist teorinin temel esaslar›n› gerçekte bilen bir hareket. Dü-flünsel planda bunu ifade edebiliyor. Diyeceksiniz ki, ötekiler de ifade edebiliyor. Hay›r, daha farkl› bir anlamda, daha ileri anlam-da söylüyorum bunu. Yani klasik marksist teorinin içeri¤ini öteki gruplardan farkl› bir tarzda 306
ve belli s›n›rlar içerisinde do¤ru kavrayabildi¤ini, bu ak›m›n belli temel metinleri bize gösteriyor. Ama bunun T‹KB’nin ideolojik ve örgütsel kimli¤ini belirlemedi-¤ini, T‹KB’nin düflünsel planda fark›nda oldu¤u baz› temel önemde do¤rular› kendi gerçek oluflumunda ve prati¤inde gözetmedi¤i de bir gerçek. T‹KB ile yap›lm›fl polemiklerin bu konuya yeterli aç›k-l›¤› getirdi¤ini san›yorum. ‘80 öncesinde, geleneksel hareketin ideolojik zemininde, ayn› toplumsal-siyasal ortamda, ayn› politik anlay›fl çerçevesinde flekillenmifl ve bu geleneksel kimlikle aç›k bir hesaplaflmaya girmemifl bir hareketin baflka türlü davrana-mamas›n›n bu aç›dan anlafl›l›r bir mant›¤› var. Sosyal hareketin seyrinin ve konjonktürel dalgalanmalar›n bu hareketi arkas›ndan sürükledi¤ini de gene bize olaylar gösterdi. Öyle ki, bu tür geliflmelerin etkisiyle teorik gerçekler, temel do¤ru-lar bir anda anlam›n› yitirebiliyor. En temel belgeleri üzerinden, baflyaz›lar›, konferans metinleri, bir tak›m baflka metinleri üzerinde gösterilmifltir ki, T‹KB s›n›f sorununa, siyasal mücadele sorunu-na, bir tak›m baflka sorunlara, hiç de bu ülkenin geleneksel halkç› ak›mlardan farkl› yaklaflm›yor. Hatta baz› bak›mlardan onlar›n gerisine bile düflebiliyor. Baz› fleyleri karikatürize bile edebiliyor. AFMK’lar prati¤i bence buna en somut örnek. Anti-faflist müca-dele bu ak›m›n siyasal çizgisinde çok özel, çok abart›l›, çarp›k bir yer tutuyor; AFMK’lar›, buradaki kaba tutars›zl›klar› bu çer-çevede düflüneceksiniz. ‹kincisi, bu hareketin kendine göre, kendi çap›nda bir “öncü savafl” anlay›fl› var. Korsan gösteri prati¤ini, bir tak›m cezaland›r-ma ya da bombalama eylemlerini, kitleleri örgütlemenin, kitleler içinde itibar kazanman›n, devrimci sempatizan taban› arkas›ndan sürüklemenin bir olana¤› olarak görebiliyor. Böyle görmesinin gerisinde, pragmatizmle de birleflmifl bildi¤imiz “öncü savafl” anla-y›fl› var. T‹KB’nin bu konudaki zaaflar› asl›nda çok belirgin. Hiç-bir zaman bunun ciddi bir de¤erlendirmesini de yapmad›lar. Ya-z›k ki yap›lm›fl bulunan elefltirilerimiz kapsam›nda biz de henüz bu meselelere giremedik. Asl›nda planlamada vard›, genel ideo307
lojik çizginin elefltirisinin bir parças› olacakt›, ama bu elefltiri tamamlanamad› ve sorunlar ele al›nmadan kald›. Zannediyorum “devrimci fliddet” sorununu iflledi¤imizde bu meseleyi de ortaya koyaca¤›z. T‹KB’nin bu konudaki temel zaaflar›n› da nihayet or-taya koyabilece¤iz. T‹KB’nin bu yan›n› ak›lda tutmak gerekiyor. Bu aç›dan çok ciddi kavray›fl zay›fl›klar› ve çarp›k pratikleri olan bir hareket. Bu aç›dan Marksizmden, iflçi s›n›f› devrimcili¤inden bir hayli uzak. Bu bir de pragmatizmle birlefliyor, bu tür ç›k›fllar kestirmeden durumu toparlaman›n bir olana¤› olarak görülebiliyor. Bugün için ciddiye al›nabilir devrimci örgüt konumuna sahip bu ak›mlara TKP-K›v›lc›m, TDP, Direnifl hareketi gibi devrimci demokrat kimli¤e ve gelene¤e sahip birkaç çevre daha eklenebilir. Fakat bunlar gelinen yerde geliflme güç ve olanaklar›n› yitirmifl birer önemsiz çevre durumundad›rlar. Bunun d›fl›nda ne bir önemi, ne bir ciddiyeti, ne bir kimli¤i olan, örgütsel varl›¤› ise hiç olmayan baz› dergi çevreleri var. Ben bunlar›n varl›¤›n› sol hareketin bugünkü tablosunun anormal yönü say›yorum. Elbetteki temel sol ak›mlar›n yan›s›ra bir sürü irili-ufakl› grup ve çevrenin varl›¤›nda kendi bafl›na bir anormallik yok. Bu bir yerde do¤al bir siyasal olgudur. Gelgelelim bu sözünü etti¤im dergi çevreleri gerçekten bir anormal, bir ciddiyetsiz du-rum göstergeleridir ve bunun gerisinde ana ak›mlar›n kendi ko-numlar›n› yeterince güçlü bir biçimde dolduramamalar› olgusu var. Ayn› flekilde, bunun gerisinde devrimci sosyal-siyasal mücade-le aç›s›ndan Türkiye’nin bugünkü durgun ortam› var. Gerçek bir siyasal hareketlenmede bu tür ciddiyetsiz ve dejenere çevreler silinip gideceklerdir. Ama bugünün nesnel ve öznel ortam› yaz›k ki böyle çevrelerin sol ve sosyalizm ad›na ortaya ç›k›p bir k›s›m genç devrimciyi amaçs›zca kendi etraflar›nda oyalamalar›na ve tüketmelerine elverebiliyor. Soldaki üçüncü ana kanala, reformist sol kanala, sosyalrefor-mist ak›mlara geçiyorum. Yaz›k ki, son on y›l içerisinde toplum genelinde büyük bir 308
güç kaybeden Türkiye sol hareketi içerisinde sosyal-reformist hare-ket bugün çok özel bir a¤›rl›k kazanm›fl bulunmaktad›r. Gittikçe de bu a¤›rl›k art›yor. Örne¤in iki y›l önce böyle de¤ildi. Gazi direniflinin patlak verdi¤i dönemde ilk bak›flta reformist hareket tecrit olmufl gibi görünüyordu. Bugün Susurluk süreci sonras›na bakt›¤›m›z zaman, devrimci hareketin kitle taban›ndan koptu¤u (buna her zaman belli bir kitle gücü tutmufl DHKP-C de dahil), buna karfl›n reformist ak›mlar›n belli bir kitle gücüyle ortaya ç›kt›-¤›n› görebiliyoruz. Bunun belli nedenleri var, buna burada gir-meyece¤im. Bu olguyu hem bugün için ciddiye almak, ama hem de abartmamak gerekiyor. Zira bu kof bir güçlenmedir. ÖDP’nin gücü çok kof bir güçtür. Özellikle düzen medyas› ÖDP’ye deste-¤ini veriyor, önünü aç›yor, reklam›n› yap›yor. Bugün için ciddi bir devrimci hareket de onun utanç verici konumunun karfl›s›na ç›kamad›¤› ölçüde, tabandaki bir tak›m güçleri bu sayede tutuyor. Varl›¤›n› kendisini baflar›yla üretebilmesine de¤il, önemli ölçüde düzenin do¤rudan ya da dolayl› yollarla kay›rmas›na borçlu. Bu utanç verici bir durum kuflkusuz. Edindi¤i gücün koflu¤u ayn› zamanda buradan geliyor. EMEP için de ayn› fleyi söylemek mümkün. Bugün s›n›f içerisinde katetti¤i mesafe, genel olarak kendi siyasal çal›flmas›nda yaratt›¤› bir tak›m mevziler, günlük gazete vb. fleyler ne olursa olsun, gerçekte o da kof bir hareket. Ayr›ca da sorunlar›, iç zaaf-lar›, art›k üstünü örtemedi¤i iç gerilimleri gelinen yerde d›fla da vuruyor. 220 imzal› bildiride ifadesini bulan ç›k›fl bunun göster-gesi. Bu bildirinin devrimci vurgular› çok fley ifade ediyor. Bu, reformist ak›mlar›n gerçekte bir k›s›m samimi devrimci güçleri tuttu¤unu, devrimci ak›mlar›n güçlenmesi ve reformizme karfl› mücadelenin gücü ölçüsünde bu güçlerin de reformist ak›mlardan kopart›laca¤›n› gösteriyor. Ayr›ca bir çok öteki belirti EMEP refor-mizminin genel bir t›kanma ve gerileme süreci içine girdi¤ini gösteriyor. Uzun haz›rl›klara konu edilen baflar›s›z Merter Kurul-tay›’ndan üzerine y›llard›r politika yap›lan “dürüst sendikac›lar”›n artan mesafeli tutumuna kadar. 309
Gerek ÖDP ve gerekse EMEP’in bir özelli¤ine dikkat çekmek istiyorum. Bu iki partinin omurgas›n› yenilginin devrimden kopard›¤› güçler tutuyor. Yani yenilmifl ve y›lm›fl eski devrimci yeni liberal ak›m ve çevrelerin y›¤›ld›¤›, rengini ve ruhunu verdi¤i partiler bunlar. Bu, bir bozulma ve dejenerasyonunun ürünü ol-duklar›n› gösterir. Her modern toplumda reformist hareketler olur, ama bunlar›n oluflumunun bir do¤all›¤› vard›r. Nedir? Küçük-burjuva ayd›nlar›, orta s›n›f ayd›nlar›, sosyalizmi kendilerine göre yorumlarlar; sosya-list düflünce içerisinde s›n›f›n yerini bilirler, s›n›fa yönelirler, ora-da iflçi aristokrasisi bulurlar, sendika bürokrasisi bulurlar. Çok do¤al bir biçimde kendi konumlar›na da uyan bir reformist kimli¤i buradan üretirler. Ama bu ak›mlar böyle de¤iller. Bu ak›mlar 12 Eylül karfl›-devriminin yordu¤u, y›ld›rd›¤›, umutsuzlu¤u düflürdü-¤ü, devrimcili¤ine piflman etti¤i ak›mlar. Yani bir tasfiyeci çürüme döneminin reformist ürünleri bunlar. Kendi ülkemizin bugünkü sosyalreformist ak›mlar›n› de¤erlendirirken bu özelli¤i mutlaka göz önünde bulundurmam›z laz›m. Hem bu hareketlerin yap›s›n›, karakterini, iç dengelerini do¤ru kavrayabilmek, bu noktadaki zay›fl›klar›n› görebilmek için, hem de siyasal faaliyette, gündelik teflhirde bu yan›n› çok özel bir biçimde kitleler önünde a盤a ç›karabilmek için bu gereklidir. Bizim Ekim’de yeniden yay›nlad›¤›m›z “Solda Üç Reformist Odak” yaz›s›nda bu ak›mlar›n bu karakterine çok belirgin bir biçimde iflaret ediliyor. Bunu bilmemiz ve teflhir etmemiz gerekiyor. Siyasal mücadele içinde y›ld›¤›, yoruldu¤u ve devrim konusuda umutsuzlu¤a düfltü¤ü için reformizme kayan bir ak›m, her zaman yap›sal-içsel bir zay›fl›k tafl›r. Oradan gelen bir koflu-¤u vard›r. Mesela bat›daki sosyal-reformist ak›mlar böyle de¤ildir, bunla-r›n flekillenmesi çok do¤al bir biçimde reformist bir çizgide olufl-mufltur. Alman SPD’si gibi partiler bir zamanlar militan dev-rimciydiler de sonradan bozulmaya u¤rad›lar diyebilece¤imiz parti-ler de¤il. Zaten bar›flç›l, yumuflak, çok 310
büyük ölçüde sendika bü-rokrasisine, iflçi aristokrasisine dayanan, parlamenter biçimler içerisinde bu karakterini gelifltiren ak›mlar. Ama genel planda, söylem plan›nda devrimci bir iddia tafl›yorlar; bu devrimci iddia ve söylemle gerçek pratik aras›ndaki çeliflkiyi devrimci bunal›m›n olgunlaflmas› a盤a ç›kar›nca, Rosa Luxemburg’un dedi¤i durum, yani “kokmufl ceset” gerçekli¤i ortaya ç›k›yor. O iddialara, o söy-leme yabanc›laflma anlam›nda bir kokuflmuflluk bu. Yoksa onlar›n reformist kimli¤i, Lenin’in 2. Enternasyonal tahlillerinde de çok aç›kça var; Paris Komünü sonras› bar›flç›l geliflme döneminin üret-ti¤i legal çal›flman›n, sendikal çal›flman›n, parlamenter çal›flman›n uzun y›llar içinde üretti¤i ve olgunlaflt›rd›¤›, bozdu¤u ve kokufl-turdu¤u bir kimlik. Türkiye’nin bugünkü sosyalizm söylemli sosyal-reformist ak›m-lar›n›n durumu ise daha farkl›. Bunlar zaman›nda azçok devrim-ciydi, bunlar›n hepsi silahl› mücadele yanl›s›yd›, illegal örgütlenme yanl›s›yd›, bunlar legaliteye geçmek bir yana, legal bir devrimci partinin legal uzant›s›n› yaratmaya kalkman›n bile tasfiyecilik ol-du¤unu söyleyen ak›mlard›... Bütün bu inançlar›n› bunlara çi¤ne-ten ne oldu? Yeni ideolojik aç›l›mlar m›? ‹deolojik olgunlaflmalar m›? Biz önden ortaya hiçbir konuda hiçbir ciddi bir fikir koya-mad›klar›n› biliyoruz. Bunlar karfl›-devrimin devrimci kimlik ve devrimci örgüt konusunda yaratt›¤› y›ld›r›c› etkinin sonuçlar›n› yaflad›lar. Bunlar prati¤ini yaflayamayacaklar› fikirlerini sessizce terkettiler. Yeni fikirler, yeni ideolojik kimlik ard›ndan bunu ta-mamlad›. Böyle ak›mlar bunlar. ‹flçi Partisi bu aç›dan farkl› mesela. Perinçek’in partisi demin SPD üzerinden örnekledi¤im türden bir parti. Bu aç›dan farkl›, do¤al bir politik reformizmi var onun. Do¤rusunu isterseniz ordan gelen bir gücü de var. Otuz y›ll›k Perinçek’in bu ülkede süreklili¤i temsil eden “sol” bir lider olmas›n›n, partisinin her dönem siyasal yaflamda belli bir yer tutmas›n›n gerisinde de bu ayn› olgu var. ‹stedi¤iniz kadar lanetleyin, herkes döne döne bu çevreye sald›rma ihtiyac› duyuyor mu? Bu onun politik bir 311
güç oldu¤unu gösteriyor. Bu do¤all›ktan gelen onun kendine özgü güçlü bir yan› var. Öte-kilerden fark› burada. Reformist ak›mlardaki güçlenmenin gerisinde ne var? Kuflku yok ki bu ak›mlar kendi tarzlar›nda politika yap›yorlar, çal›flma yürütüyorlar; ama baflar›y› temelde buna borçlu de¤iller. Onlar ne anlaml› bir politika üretiyorlar, ne de çok anlaml›, kararl› bir çal›flmalar› var. Ortada koca bir devrimci alternatif bofllu¤u var ve onlar tam da bu boflluk üzerinden güç kazan›yorlar. Utanç verici konuma, kimli¤e, platforma sahip bu ak›mlar› büyük bir açmaza, büyük bir s›k›nt›ya düflürecek bir devrimci alternatifin yoklu¤u var, burdan kazan›yorlar. Art› geleneksel devrimci grupla-r›n haml›klar›, çocukluklar›, ciddiyetsizlikleri bu ak›mlara ayr›ca güç kazand›r›yor. Mevcut devrimci hareket kitlelere güven vere-medi¤i ölçüde, kitleler sol ve sosyalist bir söylem kullanan bu ak›mlar› ciddiye alabiliyor. Çünkü bunlar tüm samimiyetsizlik-lerine ra¤men, bir ciddiyet, bir olgunluk görüntüsü verebiliyorlar kitleler önünde. ‹nand›r›c› olabiliyorlar. ‹flte bu ortamda, herfleye ra¤men sola akan bir tak›m kesimle-rin, ciddiyeti tart›flmal›, haml›klar› bol, inand›r›c›l›klar› zay›f gele-neksel devrimci ak›mlar yerine reformist partilere yönelmesinin bir mant›¤› var. Parti ad›m› ile birlikte ciddi bir siyasal kimlikle kitlelerin karfl›s›na ç›kabildi¤imiz ölçüde kitlelere farkl› bir altern-tif sunmufl oluruz. Kitlelerin ileri kesimlerini, bu sola, sosyalizme aç›k kesimlerini kastediyorum. Bir an önce parti kimli¤i ile or-taya ç›kmam›z› gerektiren temel nedenlerden biri de budur. Bunu biz, bu ilkel, bu ciddiyetsiz, gelinen yerde bu sorumsuz küçük-burjuva devrimci ak›mlarla araya daha belirgin bir mesafe koymak-la mutlaka birlefltirmek durumunday›z. Kitleler bizim hareketimi-zi onlarla kar›flt›rmamal›d›rlar. Gürbüz iflçi s›n›f› devrimcili¤i ile y›pranm›fl ve bozulmufl küçük-burjuva devrimcili¤i aras›ndaki fark› kitleler kendi gözlemleri ile aç›kça görebilmelidirler. Reformizme karfl› baflar›l› ve sonuç al›c› bir mücadelenin temel önkoflullar›ndan biri de bugün için budur. Bu konuda söyleyeceklerim bundan ibaret de¤il. Fakat önce k›saca reformist cephenin kendine 312
özgü bir ak›m› olarak S‹P üzerine de bir kaç fley söyleyip, sol hareketin genel tablosundan ç›karmam›z gereken baz› sonuçlara bunun ard›ndan geçmek istiyorum. S‹P konusunda söylenecekler çok fazla de¤il. Daha önceki de¤erlendirmede de var. Söyleminde sosyalizme yak›n görünen, oysa gerçek prati¤inde, reformizme yak›n demeyece¤im, reformist konumu belirgin olan bir parti. Peki bu durumda söyleminde sos-yalizme yak›nl›¤›n› belirtmenin bir anlam› var m› diye sorulabili-nir. Kuflkusuz var. Çünkü bu söylem bir tak›m devrimci unsurlar› etkileyip kendine çekebiliyor. Komünist hareketin henüz yeni yeni pratik yerini dolduruyor olmas› nedeniyle, demek oluyor ki bugü-ne kadarki ciddi boflluk ortam›n›n da sa¤lad›¤› avantajla, bu söy-lem ifle yarayabilmifltir. Normalde komünist hareketin kazanabile-ce¤i baz› güçleri bu çevre kazanm›fl ve sonuçta reformist-legalist bir zeminde kötürümlefltirebilmifltir. Sol hareketin bugünkü tablosu genel çizgiler içinde bu. Peki bu tablodan ç›kar›lmas› gereken güncel siyasal sonuçlar nedir? Öncelikle, mevcut durumun, reformizme karfl› s›k› bir ideolojik mücadele ile siyasal teflhire apayr› bir önem kazand›rd›¤›n› vur-gulamak istiyorum. Gerek s›n›f ve kitle mücadelesinin uzayan göreli durgun ortam›, gerek burjuvazinin çok bilinçli kollay›c› politikalar› ve gerekse devrimci ak›mlar›n ciddi zaaflar› ve ye-tersizlikleri, reformist sola flu son bir y›lda belirgin bir biçimde güç kazand›rd›. Daha önce de vurgulad›¤›m bu hususu önemle gözönünde bulundurmal›, reformizme karfl› daha güçlü, daha sis-temli bir mücadele yürütmeliyiz. Her zaman önemsedi¤imiz bu mücadele parti olarak ortaya ç›kaca¤›m›z bir evrede bizim için apayr› bir anlam ve önem kazanmaktad›r. Bu, birinci ve öncelikle sonuç oluyor. Bu konuda tek tek reformist ak›mlardan gidilerek de bir fleyler söylenebilir. Zira bugün reformist solda üç belli bafll› parti var ve her birine karfl› mücadelenin kendine özgü baz› yönleri var. ‹P’ten bafll›yorum. Bilindi¤i gibi ‹P devlet solunu temsil 313
edi-yor. Son bir y›l›n olaylar› içinde bu parti devleti savunmada ifli tam bir ars›zl›¤a vard›rd›. Y›llard›r devrimcilere ve Kürt yurtsever-lerine düflmanl›¤› bir çizgi haline getirmiflti. Son bir y›lda bunu, tekelci burjuvazinin s›n›f egemenli¤inin belkemi¤i ve gerçek icra gücü olan Amerikanc› ordu savunuculu¤uyla birlefltirdi. Perinçek egemen s›n›f›n faflist ordusunu, Pentagon hizmetindeki bir ordu-yu, Kürdistan’da kirli savafl yürüten bir orduyu, Ortado¤u’da halk-lara karfl› siyonist ‹srail ile kolkola giren bir orduyu, ciddi ciddi “devrimci” ilan edebildi. Tüm bunlar bir yerde bu kemalist ve sosyal-floven oda¤a karfl› mücadelenin gereklerinin aç›k ve kolay oldu¤unu gösteriyor. Ne var ki bu ayn› kolayl›k, bu ak›ma karfl› sistematik bir ideolojik mücadelenin ve siyasal teflhirin küçüm-senmesini de beraberinde getirebiliyor. Söylenenler “Perinçek hai-ni” söylemini fazlaca aflm›yor. Bu tutumu bir yana b›rakmak ge-rekir. Bu partinin gerçek kimli¤ini genifl y›¤›nlar önünde sergileme iflini ciddiye almak gerekir. ‹P’in ve Perinçek’in konumuna iliflkin o çok güvenilen “aç›kl›k”›n yaln›zca dar bir devrimci çevre, onla-r›n etkisindeki kitle ve belki de biraz daha genifl bir Kürt kitlesi için sözkonusu oldu¤unu, iflçi ve emekçilerin daha genifl kesimleri için ise sözkonusu olmad›¤›n› hat›rda tutmam›z gerekiyor. ‹P’ten EMEP’e geçiyorum. EMEP sol ad›na s›n›f içindeki as›l muhatab›m›z durumundaki bir reformist parti. Bu partiye karfl› genel planda ideolojik mücadele ve teflhiri bugüne kadar asgari bir baflar›yla yürüttük. Buna devam edece¤iz. Ama baflta s›n›f içindeki örgütçü yoldafllar›m›z olmak üzere yerel kadrolar›m›z›n bu partinin prati¤ine özel bir dikkat göstermeleri, onu yak›ndan izlemeleri gerekmektedir. Çünkü bu harekete karfl› ideolojik mü-cadele ve siyasal teflhir gelinen yerde pratik bir içerik kazanmak zorundad›r. Son baflyaz›lar›m›zdan birinde EMEP’i s›n›f içerisin-deki temel reformist engel ilan ettik. Bu ak›m› orta vadede s›n›f hareketi içerisinde yenilgiye u¤ratma hedefini ortaya koyduk. Bu-nun gereklerini gözeten bir pratik tutum içerisinde olmak duru-munday›z. S›n›f hareketi içinde 314
gerçek bir mesafe katedebilmek, öteki fleylerin yan›nda, s›n›f içerisindeki sosyal-reformizmi yenil-giye u¤ratmakla mümkündür. E¤er EMEP reformizmini s›n›f içe-risinde etkisizlefltirip tecrit edemezsek, bu s›n›f hareketini devrim-cilefltirme genel görevinin de gere¤ince yerine getirilememesi demek olacakt›r. Zira hiç de¤ilse bugün için, ileriye akan, normalde bir devrimci s›n›f partisine akmas› gereken güçlerin barikat› konu-mundad›r EMEP. Bu reformist barikat› parçalamak s›n›f içinde devrimcileflmeye e¤ilimli güçleri devrimci s›n›f çizgisine kazanma-n›n temel önkoflullar›ndan biridir. Bu aç›dan bu ak›m›n durumu bizi çok dolays›z olarak ilgilendirmektedir. Üçüncü reformist odak olan ÖDP’ye geçiyorum. Bu liberal oda¤a karfl› mücadeleyi önemli ölçüde ihmal ediyoruz. Nas›lsa ÖDP’nin ne oldu¤u biliniyor diye bak›yoruz ve ona karfl› müca-delenin gereklerini küçümsüyoruz. Bu tehlikeli bir yan›lg›d›r. ÖDP’nin ne oldu¤u daha çok devrimci ak›mlar›n mevcut taban› taraf›ndan biliniyor. Ama ÖDP bir kutlamaya ya da mitinge binler-ce insan getirebiliyor. Özellikle de taflradan. Devrimci ak›mlar bugün taflrada genifl kitlelere ulaflam›yorlar. Yani orada devrim ve sosyalizm potansiyeli var ve bu insanlar bizim bildi¤imiz ÖDP’nin gerçekli¤ini bilmiyorlar. Biz genifl kesimlere aç›larak politik mücadele yürüteceksek, ÖDP’nin bugün devrime ve sosyalizme herfleye ra¤men akan güçlerin önemli bir kesimini kendi denetimi alt›nda tuttu¤unu bilmek durumunday›z. ‹flin bir yan› bu. Meselenin bir baflka yan› daha var. EMEP’de yaflanan son devrimci kopma da aç›kça gösterdi ki, reformist hareketin taban›n-da önemli bir devrimci potansiyel var ve bu potansiyel içinde bir aray›fl yaflan›yor. Bu ayn› fley ÖDP taban› için de geçerli. Kald› ki, kendi taban›ndaki devrimci damar› tümüyle öldüreme-mifl olan baz› ak›mlar›n (TKEP, Kurtulufl vb.) ÖDP’nin bileflenle-rini oluflturduklar›n› da biliyoruz. Bu güçlerin bir k›sm› elbetteki bu arada ÖDP çizgisi ve ruhu temelinde flekillendi. Ama bir k›s-m› da aray›fllar›n› sürdürmektedirler. Biz bu olguyu somut bir tak›m bilgiler ve gözlemler üzerinden de biliyoruz. 315
Bu ak›mlar›n somut teflhiri ve onlara karfl› sürekli bir ideolojik mücadele bu aç›lardan çok önemli. Olaylar bu ak›mlar›n ger-çek kimli¤inin anlafl›lmas›n› daha da kolaylaflt›racakt›r. Bunlar›n hepsi bir seçim döneminde CHP ile sol blok kurmaya haz›rlan›yor. ÖDP için bu çok büyük bir problem de¤il, ÖDP bunu flimdiden deniyor. Ama EMEP için bu tutum çok büyük bir s›k›nt›ya dö-nüflecektir. EMEP, 220 imzal› bir bildiri ile ayr›lan devrimcilerin ortaya koydu¤u bilgilere göre, bunu flimdiden alttan alta deniyor. Ve yine bu daha flimdiden s›k›nt›lara ve tepkilere neden oluyor tabanda. Özgürlük Dünyas›’n›n son zamanlarda milli burjuvaziyi yeniden “devrimci” ve müttefik ilan etmeye yönelik teorik k›l›fl› çabalar›n› da bu s›k›nt›y› aflmaya çal›flman›n bir göstergesi say-mak gerekiyor. Günü geldi¤inde, ki bu bir ilk seçimdir, EMEP zorunlu olarak CHP ile ittifak arayacakt›r. Düzene kurulacak olan bu yeni köprü bu ak›m›n reformist kimli¤i üzerindeki her türlü tereddütü silecektir. Ama biz bunu flimdiden sistematik bir müca-delenin konusu yapabilmeliyiz. Liberal yöneticilerin herfleye ra¤-men devrimci potansiyel tafl›yan taban› bu kez de bu gerici ad›ma haz›rlamas›na olanak tan›mamal›y›z. EMEP taban›ndan kazaca¤›m›z güçler oldu¤u bilinciyle hareket etmeliyiz. Özellikle yay›n organlar›m›z›n yay›n çizgisi çerçevesinde söylüyorum; zaten yap›sal zaaflar içerisinde ço¤u sürekli bir geri-leme yaflayan geleneksel devrimci ak›mlara zaman ay›rmay› bir yana b›rakal›m, dikkatlerimizi büyük ölçüde reformist siyasal ak›m-lara verelim. Gerek ideolojik mücadelede, gerekse siyasal teflhirde as›l gücümüzü, enerjimizi bunlara ay›ral›m. Siyasal mücadelenin önünü kimler t›k›yorsa onlarla u¤raflmak zorunday›z. E¤er bugün güçlenen reformist ak›mlarsa, herfleye ra¤men sola, sosyalizme akan kitleleri as›l olarak bunlar tutuyorlarsa, o halde biz bunlarla u¤raflmal›y›z. Mevcut tablodan geleneksel devrimci ak›mlar pay›na ç›kar›lacak sonuçlara gelince. Bu konuda gerekli sonuçlar› bir bak›ma ‘96 y›l›n›n birlik deneyiminin ve son olarak da 1 May›s’›n sa¤la-d›¤› aç›kl›klar›n ›fl›¤›nda zaten ç›karm›fl durumday›z. Biz 316
bir dö-nem, ‘96 y›l› içerisinde, özellikle tabandaki süreçlerin de yaratt›¤› birikimleri görerek ve gözeterek, devrimci güç ve eylem birli¤ini devrimci siyasal mücadele için önemli bir taktik imkan olarak düflündük. Buradan giderek birlik politikas› çerçevesinde bu ak›m-larla birlikte ifl yapmaya çal›flt›k. Ama bu politikadan sonuç al›-namad›¤›, al›nacak gibi olmad›¤› da pratikte görüldü. Burada kritik bir nokta var. Birlikte ciddi bir ifl yapmad›¤›m›z halde bu ak›mlarla birarada görülmek bizim y›¤›nlar karfl›s›ndaki imaj›m›z› da olumsuz etkiledi. Onlarla ayn› kategoride, ayn› de¤er-lerin ve mücadele anlay›fl›n›n temsilcileriymifliz gibi alg›lanabildik. Devrimci siyasal mücadeleyi güçlendirmek için birlikte gerçek-ten ifl yapabilseydik, biz bu “yan sonuçlar”a katlan›rd›k da. Kald› ki, gerçek bir ortak ifl yapma sürecinde biz farkl›l›¤›m›z› ortaya koymakta yine zorlanmazd›k. Ama birlikte ciddi bir ifl yapama-d›¤›m›z halde, ço¤u buna samimiyetle yanaflmad›¤› halde, iflin sadece görüntüsü ile oyaland›¤› halde, birlikteymifliz gibi görün-dük. Bunun imaj›m›z› olumsuz etkiledi¤ini, bizi bu ak›mlar›n yap›-sal ve güncel zaaflar›n›n oluflturdu¤u imaja ortak etti¤ini görme-miz gerekir. Nitekim 1 May›s sonras›nda bu ak›mlarla araya koy-maya bafllad›¤›m›z belirgin mesafe ayn› zamanda bu çerçevedeki bir de¤erlendirmenin de bir sonucudur. Biz bu ak›mlardan iddiada, konumda, söylemde, de¤erler sis-teminde ve pratikte farkl›y›z. Bunun kitleler taraf›ndan anlafl›lma-s›n› kolaylaflt›racak bir tutum izlemeliyiz. Bu geçen seneki birlik politikas›n›n mahkum edilmesi anlam›na gelmiyor. Bu politikay› o gün için izlemek güncel bir devrimci sorumluluktu. Tersi bir tutum, o günkü birikimleri, o günkü imkanlar›, o imkanlar kulla-n›l›rsa sa¤lanabilecek ad›mlar› gözetememek olurdu. Gelgelelim bu politika denendi, gösterdi¤imiz tüm iyi niyete ve pratik çabaya ra¤men, sonuçta umdu¤umuz karfl›l›¤› bulamad›. Yine de bu onun bir yanl›fl tutum oldu¤unu göstermez, zira denemek gerekiyordu. Karfl›l›¤›n› bulup bulamayaca¤› gerçekte biraz da prati¤in sorunuydu. 317
Bu ak›mlar› tan›m›yor muyduk diyeceksiniz. Elbette tan›yorduk. Ama öte yandan da bizzat bu ak›mlar›n taban›n› oluflturan güçlerle pratikte oluflmufl birlik süreçleri vard›. Gençlikte bunu gördük, cezaevlerinde gördük, kamu çal›flanlar›nda gördük, yurt-d›fl›nda iyi kötü bu vard›, semtlerde iyi kötü vard›. Bas›n plat-formunda iyi kötü belli yak›nlaflmalar ve ortak tutum almalar var-d›. Özetle ortada bir taban birikimi, bir yerel güç ve eylem birli¤i birikimi vard›. Bu olumlu pratik birikime dayanarak, bunu gözönü-ne alarak, merkezilefltirilmifl bir güç ve eylem birli¤inin olup olama-yaca¤›na somut olarak bakmak zorundayd›k. Ve bu iflin olup olamayaca¤›n› da pratikte görmek ve göstermek zorundayd›k. Ter-si bir durumda, birlikten kaçan sekter bir hareket konumuna dü-flerdik. Oysa bugün, birlik için en samimi çabay› harcayan, ama karfl›l›k bulamad›¤› için de karfl›l›k vermeyenlerin sorumsuzlu¤unu aç›kça ortaya koyarak onlardan yolunu ay›ran bir hareket konu-munday›z. Son olarak ana ak›mlar aras›nda ara konumda bulunan grupla-ra iliflkin birkaç noktay› ekleyebilirim. ‹lkin bu gruplar›n bir süre-den beridir ya bir t›kan›kl›k içerisinde bocalad›klar›n› ya da sürekli gerilediklerini görmeliyiz. Bu bir yerde do¤ald›r da. Ana ak›mlar›n gitgide daha belirgin bir konum kazand›klar›, bu konuma daha güçlü bir biçimde oturduklar› bir süreç, bu tür ak›mlarda bir za-y›flama ya da çözülüflü kaç›n›lmaz bir biçimde zorlar. Bunu do¤al karfl›lamak ve son tahlilde sa¤l›kl› bir geliflmenin iflareti saymak gerekir. Bir tak›m ara ve melez biçimlerin 20-30 y›ld›r ayn› ara ve belirsiz konumu korumalar›n› devrimci siyasal mücadeleye çok da bir yarar› yok. Ya da özellikle iflçi s›n›f›n›n devrimci sosyalizm kanal›n›n ideolojik ve pratik olarak tutulamad›¤› bir durumda bu-nun kuflkusuz bir anlam› vard› da gelinen yerde art›k yok. Biz bu tür ak›mlar›n durumuna tüm sosyalizm potansiyelinin tek bir devrimci s›n›f partisinde birlefltirilmesi ihtiyac› ve zorunlulu¤u aç›s›ndan da bakmak durumunday›z. ‹leriye ç›kanlarla ileriden birleflmek için her türlü çabay› sarfederiz, bunun gerektirdi¤i bir tak›m esneklikler varsa gösteririz. Ama ara konumda ›srar 318
eden, bu konumda tutuculaflanlara karfl› tavr›m›z, gerekti¤inde onlar› eriterek ya da parçalayarak, gerçekte sosyalizme ait olan tüm güçleri s›n›f partisi çizgisine ve zeminine kazanma olmak durumundad›r. Devrimci demokrasi kanal›n› tutan DHKP-C türünden ak›mla-r›n, ideolojik ve s›n›fsal yap›lar›ndaki zaaflar›n sonucu olarak, koflullar› olufltu¤unda reformizme duyduklar› e¤ilimi, son bir y›l›n olaylar› bir kez daha kan›tlad›. Bu tür ak›mlar›n küçük-burjuva devrimcili¤i denilen konumda çok da tutarl› ve istikrarl› olmad›k-lar›n› olaylar bir kez daha gösterdi. Bunun kapsaml› bir de¤er-lendirmesi ve elefltirisi zaten yap›ld›¤› için fazla girmiyorum. fiim-dilik söyleyeceklerim bundan ibaret. - Yoldafl›n tan›mlad›¤› çerçeveye kat›l›yorum. Bu çerçevede baz› sorunlar› açmaya çal›flaca¤›m. Yanl›zca son 1 May›s de¤il, geçen sene girdi¤imiz eylem birli¤i sürecinin deneyimlerinin ve sol hareketin prati¤inin ortaya ç›kard›¤› baz› sonuçlar var. Asl›n-da Türkiye, çözümsüz sorunlar ülkesi olmas› nedeniyle, ha bire devrimci güç ve potansiyel imkanlar ç›kar›yor ortaya. Bunu dev-rimci gruplar k›smen çekip al›yorlar da. Ama azçok istikrarl›, do¤ru temeller üzerinde geliflen, sonuç almaya do¤ru gidebilen bir politik mücadele çizgisi izleyemedikleri ölçüde de, bu güçler bir taraftan geliyor, ama çok geçmeden de devrimci gruplardan umudunu keserek gerisin geri düzene ak›yor. Bu hep böyle bir sirkülasyon olarak yaflan›yor. Bir k›s›r döngü bu. Gerçekte bugün Türkiye’de devrimci güç ve imkanlar fazlas›y-la ç›k›yor ortaya. Tüm sorun bunu istikrarl› bir mücadele çizgisi-ne çekmeyi baflarabilmektir. Devrimci hareketin yapamad›¤› da budur. Bugün siyasal süreçler üzerinden sorunu çözecek ana so-rumluluk da budur. Yani bir odak olmay› baflarabilmektir. Ama bir odak olmay› baflarmak, yaln›zca gücü kendinde toplamak de¤il, bu gücü siyasal mücadeleye çekmeyi ve sonuç al›c› bir mücadele çizgisinde harekete geçirmeyi baflarmakt›r. Belli güçleri etkileyip bunu az çok istikrarl› bir mücadeleye çekmek baflar›lamad›¤› öl-çüde, bu kez umutsuzluk 319
gelifliyor, insanlar alternatifsiz hale geli-yor, ki asl›nda devrimci alternatiften de uzaklaflm›fl oluyorlar. Kü-çük-burjuva devrimci hareketler belli bir kitle deste¤i kazand›k-lar›nda, bunu devrimci siyasal mücadelede daha etkin bir rol oyna-ma imkan›na çevireceklerine, bir bafl dönmesi yafl›yorlar. Bu defa bu gücü bir baflka nokta üzerinde harc›yorlar, dolay›s›yla hiçbir istikrar ortaya ç›km›yor. Güç birli¤i meselesi az çok belli bir imkan ortaya ç›karsa bile (çeflitli yerlerde eylem birlikleri gibi), herkes tutup bunu ken-dine yontmaya, kendi reklam›n› yapman›n bir arac› olarak kul-lanmaya çal›fl›yor. Dolay›s›yla devrimci güçbirli¤i denilen iliflki asl›nda kendi ifllevini oynamaktan uzaklaflt›r›l›yor, bir tür yozlafl›-yor, bunun üzerinde de çekiflmeler bafll›yor. Özellikle son bir y›l›n toplam deneyiminin ortaya ç›kartt›¤› soru flu: Biz kendi prati¤imizi yaratarak ortaya ç›kan potansiyel imkanlar› tutarl› bir biçimde de¤erlendirmeyi baflarabilecek miyiz? Bu temel üzerinde bir çekim gücü olmay› baflarabilecek miyiz? Bu baflar›lamad›¤› koflullarda, bu sirkülasyonun da, bu çaresizli¤in de, bu alternatifsizli¤in de hep devam edece¤ini bilmek durumun-day›z. Asl›nda bunun tek alternatifi proleter sosyalist harekettir. Çünkü böyle bir kuvveti ancak iflçi s›n›f› temeli üzerinde gerçek-leflecek bir siyasal mücadele ortaya koyabilir ve bunun tek alter-natifi de EK‹M’dir. Sorumluluklar›m›z›n bu yan›n› önemle görmeli, güçbirli¤i giriflimlerinin ortaya bir sonuç ç›karmad›¤›n› gözeterek hareket etmeliyiz. Bu olguyu, kendi prati¤imizi yaratman›n ve burada odak olman›n bir dayana¤›na dönüfltürmeliyiz. Devrimci gruplarla, de-yim uygunsa, kaderimizi ay›ramad›¤›m›z ve kendi yolumuzu iflçi s›n›f› zemini üzerinden yürümeyi baflaramad›¤›m›z ölçüde, kaba bir atalet kendi saflar›m›zda ortaya ç›kar. Biz kesin bir tarzda hem özgün geliflme süreçlerimizin gerekleri ve hem de devrimci kitle hareketinin ihtiyaçlar› aç›s›ndan, kaderimizi ay›rmak ve kendi rotam›zda ›srar etmek durumunday›z. Sorun basitçe güçbirli¤inin ortaya bir sonuç ç›karmamas› de¤il-dir. Biz güçbirli¤i konusunda herhangi bir kompleks 320
duymuyoruz, duymamal›y›z. Bunun imkanlar›n›n oldu¤u her yerde ve her biçim-de bunu denemeliyiz. ‹mkanlar›n oldu¤u yerde bundan uzak dur-mamal›, ama olmad›¤› yerde de çok özel bir tarzda zorlamamal›-y›z. Ya da flöyle ifade etmek daha do¤rudur. Kendi politik faaliye-timizi hiçbir zaman güçbirli¤ine endekslememeliyiz. Ba¤›ms›z faaliyetimizi daima esas almal›y›z. Bu son nokta saflar›m›zda tart›fl›lmas›, militanlar›m›za kavrat›lmas› gereken bir meseledir. Çünkü bu ba¤›ms›z çal›flma ve kendi ifline bakma sorunu yeterince anlafl›lam›yabiliyor. Dahas› (bu büyük ölçüde geçmifle iliflkin olmakla birlikte yar›n yeni biçim-ler alt›nda yaflanmayaca¤› anlam›na gelmiyor), devrimci gruplar kendi dar gündemleri üzerine gerçeklefltirdikleri eylemleri flaflaal› olarak sunmay› baflard›klar› ölçüde, bu bizim insanlar›m›z› da yer yer etkileyen bir faktör olabiliyor. Ve dönüp biz niye yokuz diye sorulabiliyor. Bizim ilgisiz kalamayaca¤›m›z, seyirci kala-mayaca¤›m›z bir tak›m sorunlar, geliflmeler elbette var. Toplumun genelini, iflçi-emekçi kesimleri ilgilendiren süreçlerde aç›kt›r ki tav›rs›z ve edilgen kalamay›z. Ama sol gruplar›n kendi dar pra-tiklerine, takvim devrimcili¤ine tak›lmamal›, hatta dönüp hiç bak-mamal›y›z. Üç befl tane devrimci grup birleflmifl, bir yerde say›-s› 50-100’ü aflmayan (bazan bu çok daha komik rakamlar da ola-biliyor) korsan gösteri ad›na sözümona eylem yapm›fllar. Sonra da bunun reklam›n› yap›yorlar. Bu durumda soruluyor. Biz niye yokuz? Bu soru çok anlams›zd›r. Niye olacakm›fl›z ki? Biz orada olamay›z. Biz bir baflka s›n›f›n hareketiyiz, biz baflka bir perspek-tifi tafl›yan bir hareketiz. Ama örne¤in soru flöyle gelirse bu çok anlaml› olur; bir iflçi kitle eylemi oluyor, bir grev ve direnifl oluyor, ya da bir geliflme oluyor. Buralarda biz niye yokuz? Belli dönem-lerde, hiç de¤ilse temel olarak çal›flt›¤›m›z alanlardaki iflçi kitle-sini biz niye seferber edemiyoruz, harekete geçiremiyoruz? Bizim çal›flmay› sorgulamay› art›k bu eksene çekmeyi baflarabilmemiz gerekiyor. Saflar›m›zda bu konuda aç›k bir bilinç yaratmam›z ge-rekiyor. Kitlesellik olgusu ve kitleleri harekete geçirmek tart›flmaya 321
de¤er bir baflka noktad›r. Bugünkü potansiyel imkanlar›m›z› iyi de¤erlendirebilirsek, bu alandaki görece zay›fl›¤› giderebiliriz. El-bette kitle kavram› göreceli bir olgudur. Bunu hiçbir zaman unut-mamak gerekiyor. Kitlesellik alan›ndaki görece zay›fl›¤› aflmak herfleyden önce do¤ru politik çizgi ve çal›flma tarz› sorunudur. Bu iki alanda çizgimize uygun bir istikrar gösterebildi¤imiz oran-da görece zay›fl›¤› da k›sa sürede aflabilece¤iz. Geçmiflte saflar›-m›zda güç zay›fl›¤›ndan gelen özgüven eksikli¤iyle karfl›laflt›¤›m›z durumlar oldu. Bunun izleri hala var m›d›r? Varsa e¤er, buna kesin tarzda yüklenmeliyiz. Olabildi¤i kadar›yla kendi gücümüze güvenmeyi, bu güce dayanarak s›n›f kitleleri içerisinde güç olmay› ve bunu politik planda harekete geçirmeyi baflarmay› hedefleyen bir hareket olmal›y›z. Baz› birimlerdeki tutum ve davran›fllar 1 May›s’›n ard›ndan yapt›¤›m›z tart›flman›n yeterince kavranamad›¤›n› gösteriyor. Baz› giriflimler ve faaliyetler devrimci gruplarla yap›labilecek güç birli-¤ine endekslenebiliyor. Zindan direniflleri gibi. Kendimizi onla-ra niye ba¤layaca¤›z ki? Biz burada daha özel bir tarzda a¤›rl›k koyabilecek miyiz? Sorun budur. Ba¤›ms›z giriflim zay›f kal›r m›, ortaya ne türden sonuçlar ç›kar›r türünden kayg›lar, örne¤in kurultay sorununa yaklafl›m, bu kurultay bizi nereye götürür so-rusu... Bunlar son derece anlams›zd›r. Sen ortaya koydu¤un hedef-lere uygun davran, yapt›¤›n plan› uygulamaya çal›fl, propaganda-n›n içeri¤ini do¤ru belirle, ajitasyonunu baflar›l› yap, siyasal teflhi-rini etkili gerçeklefltir, ortaya ne sonuç ç›karsa odur. Bu bir yerde de politik yaflam›n o canl› diyalekti¤idir. Önden bir tak›m ideal sonuçlar ortaya koyup, sonra da bunu gerçeklefltiremeyece¤imiz kayg›s›yla böyle bir çabadan uzak durmak, bizi yanl›zca atalete götürür, ulaflmak istedi¤imiz düzeye hiçbir biçimde ulaflamamaya götürür. Önemli olan bizim orada çal›flmam›z›n içeri¤i, biçimi, h›z›n› iyi ayarlamam›z, sonuçlar›n› sorgulamay› baflarabilmemiz-dir. Bu çerçevede ba¤›ms›z politik faaliyetimizi yo¤unlaflt›rmay› baflarabilmemizdir. Bu koflullarda bu ne sonuç do¤uracakt›r? 322
Bu bizim çok özel olarak tayin edebilece¤imiz bir fley de¤ildir. DHKP-C türü, kendince iyi bir siyasal çal›flma yürüten örgütleri d›flta b›rak›rsan, asl›nda devrimci hareket politik bir faaliyet yürüt-müyor gerçekte. Kitlelerin bilincine seslenen, onu de¤ifltirmeye, kitlelerin eylemini gelifltirmeye çal›flan bir çaba yoktur devrimci gruplarda. Dar grupsal kayg›lara ve ihtiyaçlara kilitlenen bir faali-yetten de baflka bir sonuç zaten beklenemez. Yanl›zca devrimci birikimi kucaklamak aç›s›ndan de¤il, bugün reformist gruplar›n emanette tuttu¤u potansiyeli çekip alacak; devrimci aray›fl üzerinden alternatifini bulamad›¤› ölçüde reformist hareketlerin etraf›nda toplanan potansiyelin çürümesinin önü-ne geçecek tek fley, ciddi bir devrimci siyasal pratiktir. Bunu ise gelinen yerde ancak biz gerçeklefltirebiliriz ve daha flimdiden bunu baflarabilece¤imizin say›s›z pratik kan›t› var orta yerde. Gündemimizi, ilgi ve yo¤unlaflma alan›m›z› kesin bir tarzda iflçi s›n›f› hareketinin, iflçi ve emekçi hareketinin sorunlar›na kilitle-yebilmemiz gerekiyor. Devrimci gruplar›n dar sorunlar›ndan ve gündemlerinden mutlak biçimde kurtulmam›z gerekiyor. Zaten devrimci gruplardan kaderimizi ay›rmak derken ben herfleyden önce bunu kastediyorum. (...) - Ben konulan çerçeveye kat›l›yorum. Netlefltirmemiz gereken birkaç nokta üzerinde durmak istiyorum. Bence bizim devrimci harekete iliflkin bir de¤erlendirme yap-mam›z zorunluydu. 1 May›s sadece bu de¤erlendirmenin yap›lma-s› gerekti¤i konusunda bizi uyarm›fl, bunu acil hale getirmifltir. Ama 1 May›s de¤il de baflka bir pratik geliflme de ister istemez bir de¤erlendirme yapmam›z› zorunlu hale getirecekti. Ayr›ca biz-im yaflamakta oldu¤umuz süreç de bunu zorunlu hale getiriyordu. Yani program düzeyine ç›kt›¤›m›z, program›n flahs›nda aç›k bir taraf oldu¤umuz ve partiyi ilan etmenin öngünlerine geldi¤imiz bir s›rada, zaten böyle bir de¤erlendirmeyi yapmak zorundayd›k. 1 May›s yaln›zca bunu kolaylaflt›rd› ve h›zland›rd›. Biz devrimci hareketin içinden ç›kt›k, ama farkl› oldu¤umuzu 323
söyledik. Yeni dönemin yeni hareketi oldu¤umuzu söyledik, kendimizi teorik, ideolojik her bak›mdan farkl› bir çizgi olarak tan›mlamaya çal›flt›k. Devrimci hareketi tan›mlamaya çal›flt›k. Bir süreç yafland› ve bugün bir yere gelindi. Ama bugüne kadar tüm farkl›l›klar›m›za ra¤men devrimci hareketle birlikte alg›land›k ya da onunla birlikte tan›mland›k. Gelinen yerde art›k, yoldafl›n tabi-riyle, kendimi ay›rmak dedi¤imiz fleyi gerçeklefltirmemiz gerekiyor. Hem yaflad›¤›m›z süreç bunu kaç›n›lmaz hale getiriyor, hem de sadece ideolojikprogramatik düzeyde de¤il, pratik olarak da ay›rmak gerekiyor. Sosyal ortam›m›z› tümüyle de¤ifltirmemiz gerekiyor. Art›k kendimizi devrimci hareketin geneli içinde de¤il s›n›fla birlikte tan›mlamam›z gerekiyor. Bu konuda “popülizm” denilebilecek fleylerden özellikle uzak durmal›y›z. “Popülizm” derken flunu söylemek istiyorum. Örne¤in ölüm orucu y›ldönümlerinde devrimci hareketinin yapt›¤› herfleyi yapmak zorunda de¤iliz ya da Gazi’nin y›ldönümünde 30-40 kiflilik korsan gösterilere kat›lmak zorunda de¤iliz vb. Daha çok taban›-m›zda geçmifl süreçte böyle bir zay›fl›k kendini ortaya koyabiliyordu. Y›llard›r Türkiye’de yaflanm›fl bir devrimcilik varsa, siz de bunun içinden ç›km›flsan›z, onun getirdi¤i kimi al›flkanl›klar, kimi önyar-g›lar, popülist kültür ve de¤erler vb.nin saflar›n›zda kal›nt›lar›n›n yaflamas› da do¤ald›r. Popülizmden önemli bir kopufl gerçeklefl-tirmekle birlikte, sanki biz her olay ve geliflmede onlarla birlikte olmak, kendimizi onlarla birlikte ifade etmek zorundaym›fl›z gibi gelebiliyordu. Böyle olmamas› gerekiyor bundan sonra. Çok net bir biçimde flunu ortaya koymal›y›z. Biz bir s›n›f›n hareketiyiz, temel siyasal ak›m›z ve kendimizi bu s›n›f üzerinden ifade edece¤iz. Biz politik amac›m›z› da, prati¤imizi de bütünüyle bu zeminde gerçeklefltirece¤iz. Devrimci güç ve eylem birli¤i de bu alan üze-rinden gerçeklefltirilebilecektir. Ama düzene karfl› mücadelede za-man zaman geleneksel devrimci hareketlerle bir çak›flma olmaya-cak m›d›r? Olmamas› mümkün de¤ildir. Ama bu da tümüyle bu alan üzerinden gerçekleflmek durumundad›r. 324
Örgütsel-siyasal çal›flmas›n› ve prati¤ini kapsaml› bir biçimde bu zeminde gerçeklefltiren, burada kendini tan›mlayan, genel politik etkiyi öncelikle bu alana yaratan bir hareket olmak zorunday›z. E¤er bir birikim varsa, bu birikimin kucaklan›p örgütlenmesi gibi bir sorun varsa ya da bu birikimin öncülerinin kazan›lmas› düflü-nülüyorsa, yine öncelikle alan›m›z buras›d›r. Yani devrimci hareke-tin birikimini kazanmay› bu eksen üzerinde gerçeklefltirmek zorun-day›z. Bunlar asl›nda bizim konuya iliflkin tüm temel metinlerimiz-de var. Gerçek manada bir siyasal s›n›f çal›flmas› prati¤i içinde olmam›z, yani s›n›fla fiziki temas› gelifltirecek düzeyde bir prati-¤in içine girmifl olmam›z bugün daha somut bir hal ald›¤› için bunu özellikle belirtiyorum. Bunun devrimci hareketin hem genel birikimini etkilemede, hem de özellikle s›n›f içindeki bir tak›m güçlerini kazanmada çok daha etkili olaca¤›n› düflünüyorum. Bir s›n›f hareketi oldu¤umuza göre, bizim muhatab›m›z bellidir. Bu EMEP’tir, bunu s›k s›k tekrarl›yoruz. S›n›f›n içindeki bu re-formist ak›ma karfl› ideolojik-politik mücadele önem tafl›yor. Dev-rimci hareketin s›n›f içindeki diri, özellikle de genç unsurlar›n› çekip almada da EMEP’e karfl› mücadelenin önemli rolü olacakt›r. Devrimci hareket içinde bir-birbuçuk sene öncesine kadar birbirine geçifller oluyordu. Bugün böyle geçifller olmuyor. ‹nsanlar ya tükenip düflüyorlar ya da devrimcilik konusunda diri olan unsurlar tat-minsizlik içerisine bir aray›fla girdikleri zaman karfl›lar›nda bulduk-lar› ilk güç biz oluyoruz. Bunun, somut bir parti iddias›yla birleflti-¤i zaman, çok daha somut bir hale gelece¤i aç›kt›r. Ben buradan yoldafl›n alt›n› çizdi¤i noktaya gelmek istiyorum. Biz iddiam›zda çok tok olmal›y›z. Çok net ve tok bir biçimde bu ara ak›m dedi¤imiz gruplar›n gereksizli¤ini ortaya koymal›, sosyalizm potansiyel diye tabir etti¤imiz potansiyele tümüyle talip olmal›y›z. Tersi bir tutum, bizim kendi iddiam›z›n fark›nda olma-mam›z demektir. Ben bunu bir tart›flma açmak için de¤il, partinin ajitasyonunda, yap›lacak ça¤r›larda sosyalizme ait ne varsa tümüne seslenmek gerekti¤ini vurgulamak için 325
söylüyorum. Bir noktay› daha eklemek istiyorum. Bizim devrimci hareketten kendimizi ay›rmay› baflarmam›z›n özellikle pratik planda yarar› olacakt›r. Hareketimiz k›sa vadeli, konjonkürel bir tak›m beklentile-re göre davranamaz art›k. fiu gruptan flöyle bir potansiyel gelir mi? Bir imkan m›d›r? Bunlar pratik fleylerdir ve tart›fl›lacakt›r. Ama bunun ötesinde bizim kendimizi art›k gelece¤e haz›rlamam›z gerekiyor. Yani flimdiden kendi ayaklar› üzerinde duran ciddi bir parti çal›flmas› prati¤i içine girmemiz gerekiyor. Biz s›n›f üzerinden iddiam›z› ortaya koyuyoruz. Temel bir s›n›f›n partisi olaca¤›z di-yoruz. Bugünkü durgun koflullarda bile az-çok kapsaml› bir pratik içerisine girdi¤imizde karfl›l›k buluyoruz. Az-çok ciddi bir yönelifl, kapsaml› bir pratik, yöntemli-hedefli bir çal›flman›n karfl›l›¤›n› bulabiliyoruz. Bugün ulaflt›¤›m›z bu aflaman›n saflar›m›zda en ileri kadrolar›ndan tabandaki militanlara kadar çok iyi içsellefltirilmesi gerekiyor. Biz günlük olarak faaliyet yürütüyoruz, bu çok önemli bir avantajd›r. Fiziki temas da yakalanm›flt›r s›n›fla. Bunu bilince ç›karmak ve gelece¤e dönük olarak güvencelemek gerekiyor. ‹flçi hareketinin bugünkü durgunlu¤u elbette sürmeyecektir. Yar›n diye-lim ‘80 öncesi gibi bir ç›k›fl oldu¤unda, e¤er biz buna haz›rl›ysak (ki s›n›f ad›na en haz›rl›kl› olmas› gereken biziz), bu h›zla bir biçimde bizim güçlenmemizi sa¤layacakt›r. Bu bilinçle davranmal› ve bu biliçle haz›rlanmal›y›z. Halihaz›rda ulafl›lan niteli¤in bilince ç›kar›lmas›n› sa¤lamal›, flekillendirmeli ve gelece¤e haz›rlamal›y›z. Bunun bizi bugün, güç ve benzeri aç›dan kimi zaman s›k›nt› duy-mam›za neden olan fleylerden kurtaraca¤›n›, dolay›s›yla haz›rl›¤›n son derece önemli bir rol oynayaca¤›n› düflünüyorum. Devrimci güçbirli¤i konusunda da k›saca bir fleyler söylemek istiyorum. 1 May›s’da ortaya ç›kan devrimci hareket gerçekli¤i, bizim özellikle açl›k grevleri-ölüm oruçlar› döneminde devrimci güç ve eylem birli¤ine iliflkin giriflimlerimizi tart›flmal› hale getiren bir fley de¤ildir. Baz› fleyler bir yere geldikten sonra ancak bugünkü aç›kl›¤›yla tart›fl›labilir. Yani bu sürecin yaflanmas› 326
gerekiyordu. Biz kendi hakk›m›zda net bir tan›mlamay› ancak bir süreci yaflaya-rak yapabildik. Bizim teorimiz s›nana s›nana buraya geldi. Bizim ihtilalci bir örgüt oldu¤umuz, bir s›n›f hareketi oldu¤umuz on y›ll›k bir birikimin üzerinden söylenen bir fleydir. Biz bir süreci yaflamak zorundayd›k ve yaflad›k. Dünkü iddiam›z bugün somut bir gerçeklik haline gelmifltir. Bu güçbirli¤i giriflimi deneyiminin de yaflanmas› ve olup olmayaca¤›n›n görülmesi gerekiyordu. Bu süreç yafland› ve bugün bu sorunun bizim için mahiyeti tümüyle de¤iflti. Dün bizim için daha farkl› bir mahiyet tafl›yordu, siyasal mücadele aç›s›ndan da, baflka aç›lardan da, bugün daha farkl› bir mahiyet tafl›yor. - Ben esas olarak flu noktay› vurgulamak istiyorum. Sol hareke-tin genel tablosu apaç›k ortada. Ve biz bugüne kadar geleneksel sol hareketin yap›sal zaaflar›n› sürekli olarak irdeledik ve ortaya koyduk. Ama bugün geldi¤i nokta üzerinden bak›ld›¤›nda, durum daha farkl›. Biz bugün art›k sol hareket bir çözülme, da¤›lma, hatta kimileri üzerinden bir dejenarasyon sürecine girmifltir diyoruz. Devrimci hareket gerçekli¤ini bu boyutuyla önümüzdeki süreçte, özellikle parti ad›m› çerçevesinde özel bir yüklenme alan› haline getirebilmeliyiz. Geleneksel devrimci hareketin bugün yüzyüze kald›¤› sorunlar›n gerisinde yatan yap›sal zaaflar› çok daha bilinçli bir tarzda, daha çok da irdeleyici bir biçimde ortaya koyabilmeliyiz. Zira sol harekette ortaya ç›kan zay›flama ve da¤›lma tablosunun gerçek nedenlerinin bilinci ç›kart›lamamas›, bir güçsüzlük duygusuna ya da moral bak›m›ndan zay›flamaya yolaçabilecektir. Gerçekten de çözülen ve da¤›lan bir sol hareket gerçekli¤i, özellikle de ide-olojik bak›mdan zay›f unsurlarda güçsüzlük duygusu yaratabiliyor. Bunun üzerine bilinçli bir tarzda gidebilmek gerekiyor. Bunun esas yolunun nerden geçti¤i zaten tart›fl›ld›. Bunun prati¤ini ya-ratabilmekten geçiyor. Ama bu önümüzdeki süreçte sol hareketin yap›sal zaaflar›n›n özel bir yüklenme alan› haline getirilmesinin tafl›d›¤› önemi azaltm›yor. Örne¤in bugün sol hareketin genelinde süreklili¤ini koruyabile327
cek örgütlenmelerin varl›¤›ndan sözetmek mümkün de¤ildir. Bu alanda yaflanan zaaflar›n ve zay›fl›klar›n gerisinde ne vard›r? Bu-nun ideolojik-siyasal kaynaklar›n› ortaya koymal›y›z. Yoksa sürekli olarak, sol hareket flöyle güç kaybetti, böyle güç kaybetti diye tekrarlamak kimseye hiçbir fley anlatmayacakt›r. Sorunu irdeleyen, zaaf›n kayna¤›n› ortaya koyan bir tarzda yaklaflabilmeliyiz. Bu noktan›n önemli oldu¤unu düflünüyorum. Bunu baflaramad›¤›m›z koflullarda, söylediklerimiz belli kal›plara dönüflen itici bir söyleme dönüflür. - Tart›flman›n ortaya ç›kard›¤› baz› sonuçlar var. Bu sonuçlar›n alt›n› yeniden çizmemiz gerekiyor. ‹lk olarak ulaflt›¤›m›z sonuçlar› saflar›m›zda e¤itim konusu haline getirmemiz gerekiyor. Burada gerçekten yeni baz› de¤erlendirmeler, yeni baz› öneriler var. Bu temel üzerinde kadro ve militanlar›m›z›n e¤itilmesi gerekiyor. ‹kinci olarak, buradaki de¤erlendirmelerin klavuz olarak gözetilmesi ve politik yay›n çizgimize yans›mas› gerekiyor. Bence birinci sonuç fludur. Biz ideolojik-siyasal çizgimizle, de¤erlerimizle, kültürümüzle, geleneklerimizle farkl› bir hareket oldu¤umuzu her zaman söyledik. Ama biz pratik olarak da farkl›y›z ve gelinen yerde bu pratik farkl›l›¤›m›z› gösterebilmek imkan›na sahibiz. Biz kendimizi geleneksel sol hareketten ay›raca¤›z; kendi öz kimli¤imiz, kendi öz ilgi alan›m›z, kendi önceliklerimiz üzerin-den kendi ba¤›ms›z faaliyetimizi yürütece¤iz. Birlikte bir faaliyet yürütebilmek için bile öncelikle ba¤›ms›z bir faaliyet kapasitesine sahip olabilmek gerekiyor. E¤er parti ipini gö¤üsleme aflamas›na gelmifl bir hareket isek, kendi ba¤›ms›z gücümüzle kendi ba¤›ms›z faaliyetimizi, eylemimizi ortaya koyabiliriz. Ve bunda baflar›l› olabildi¤imiz ölçüde baflkalar›yla birlikte sa¤l›kl› bir biçimde ifl yapmak, asl›nda onlar› kendi arkam›zdan sürükleyerek ifl yapabil-mek baflar›s› da gösterebiliriz. Çünkü ba¤›ms›z ifl yapabilme kapasitesi kazanmak,baflkalar›n› sürükleme gücünü çok do¤al bir biçimde bize verir. Gerek sorunlara yaklafl›m›m›z, gerek ciddiyeti-miz, gerek sosyal taban›m›z bu imkan› bize fazlas›yla sa¤lar. 328
Biz farkl›y›z dedim. Bu bir tak›m pratiklere ya da güç ve eylem birli¤ine ba¤lanan belli umutlar›n bofla ç›kmas›na bir tepki de¤il kesinlikle. Öyle bir yan› kuflkusuz var. Ama bunu daha çok uyar›c› bir faktör olarak de¤erlendiriyorum. Bu soruna daha genifl bakmak, de¤iflik yönlerini gözönünde bulundurmak bak›m›n-dan uyar›c› olmufltur. Farkl›l›¤›m›z nereden gelmektedir? Birincisi, bizim gerçekten yönelim alanlar›m›z farkl›. ‹kincisi gündemimiz farkl›, önceliklerimiz farkl›. Örne¤in geçti¤imiz yaz dönemini ki-milerinin zindan direnifllerinin y›ldönümüyle de¤erlendirmesi, bizim ise s›n›f›n ya da toplumun genel gündemi üzerinden giderek de-¤erlendirmeye çal›flmam›z bile bunu gösteriyor. Üçüncüsü, çok belirgin bir biçimde bizim perspektiflerimiz farkl›, anlay›fl›m›z farkl›. Ben perspektifler derken, çok soyut planda devrimin ya da stratejinin flu veya bu sorununa yaklafl›mdan sözetmiyorum. Sözünü etti¤im anlay›fl›n bir ruhu var. Bu sorumluluktur, bu cid-diyettir, bu ideolojik özdür, bu pragmatizmden uzakl›kt›r, gerçek-ten bir davay›, bir s›n›f›n sorumlulu¤unu gözetmektir. Ve nihayet bizim de¤erlerimiz farkl›, kültürümüz farkl›. Örne¤in ben geçmifl bir olaydan haftalarca söz edip de, o olay içerisinde yeralan ve içten içe de belli bir ilgiyle izlenen bir devrimci hareketi yok saymay› hiçbir biçimde anlayam›yorum. Burdaki ahlak›, kültürü, de¤erler sistemini anlayam›yorum. Biz bütün bu aç›lardan geleneksel devrimci gruplardan farkl›y›z. Kendi sosyal taban›m›z haline getirmek istedi¤imiz s›n›f içeri-sine nihayet baz› ilk mevziler yakalad›k. fiimdi buraya yüklenmek, kendimizi bu alanda üretmek, siyasal mücadele eksenini buradan oluflturmak sorumlulu¤uyla yüzyüzeyiz. Küçük-burjuvazi kendi etkinli¤ini örne¤in ö¤renci gençlik içerisinde gösterebilir, bir tak›m reformist ak›mlar kamu çal›flanlar› içerisinde gösterebilir. ‹P gibi kemalist bir ak›m genel burjuva kamuoyunu etkileme üzerinden sergileyebilir. DHKP-C bunu semtler üzerinden sergileyebilir. Biz de kendi alan›m›z, kendi eksenimiz üzerinden bir politik mücadele oda¤› yaratmaya baflarabilmeliyiz. Bunun için kendi 329
ala-n›m›za, kendi gündemimize yüklenmeliyiz. Bu alanda kim karfl›m›-za ç›k›yorsa, dövüflmek gerekiyorsa dövüflmeli, omuz omuza ifl yapmak mümkün oluyorsa ifl yapmal›y›z. Güç ve eylem birli¤i sorununa art›k böyle bakmak zorunday›z. Daha önce yoldafl›n da söyledi¤i gibi bu konuda bir kompleksimiz olmamal›d›r; gerekti¤in-de birlikte ifl yapabilmeliyiz. Ama biz, kendi gündemimiz, kendi yönelimimiz neyse, birlikte ifl yapabilmek imkan›n› da bu aç›dan aramal›y›z. Biz Merter’de iflçi kurultay› m› düzenlemek istiyoruz, bir tak›m devrimci gruplar›n da burada varl›¤›, faaliyeti, etkisi mi var? Evet onlarla orada birlikte ifl yapabilmeliyiz. Ama onlar›n kendilerine özgü, s›n›ftan ve kitlelerden kopuk kendi kapal› gün-demleri sözkonusu oldu¤unda, biz onlarla birlikte ifl yapmak zorun-da de¤iliz. Biz salt geleneksel ak›mlar için önem tafl›yan bir tak›m etkinliklere kat›lmak zorunda de¤iliz. Bu konuda gerçekten bir rahatl›k kazanmal›y›z. Bu dar ve k›s›r gündemlerden tümüyle kop-mal›y›z. Bir baflka nokta fludur. Bu genel “devrimci hareket” kavram›n› art›k daha dikkatli, daha özenli bir biçimde kullanmam›z gere-kiyor. Evet bir toplumda genel devrimci hareketi meydana getiren bir dizi ak›m ve parti olur. Ama bu devrimci parti ve ak›mlar hep flu veya bu halk s›n›f ve tabakas›na denk düflen s›n›fsal-si- yasal kimliklerinin yan›s›ra, pratikte bunu tamamlayan sosyal tabanlar›yla birlikte bir anlam kazan›rlar. Bir ülkede farkl› bileflen-leri olan genel bir devrimci hareketin varl›¤›, o ülkede bir sosyal hareketlili¤in, bir sosyal muhalefetin varl›¤›n›n da dolays›z bir göstergesidir. Oysa bugünün Türkiye’sine bakt›¤›m›zda ne gö-rüyoruz? Siyasi yaflamlar› 25-30 y›l› bulan bir tak›m grup ve çevre-ler bugün herhangi bir sosyal zemine oturmad›klar› gibi, bunu baflaramaman›n getirdi¤i bir tükenifl süreci içerisinde buluyorlar. Ony›llar› bulan geçmifli olan bir tak›m örgütler gelinen yerde mar-jinalleflmifl, içe kapan›k dar insan gruplar›na dönüflmüfllerdir. Bu anlamda, genel bir devrimci hareketin unsurlar› olma konumuna karfl›l›k düflmüyor onlar›n varl›¤›. 330
Bu ülkede bir birikim anlam›nda elbette bir devrimci hareket var. Ama bu birikim ne bu sözünü etti¤im gruplar taraf›ndan tem-sil ediliyor, ne de onlar bugün onun tafl›y›c›s› durumundalar. Düne kadar bunu söylemek belki bu kadar kolay de¤ildi. Ama bu ak›mlar›n bir tak›m f›rsatlar› nas›l heba etti¤ini ve gelinen yerde marjinal bir konuma nas›l düfltüklerini hep birlikte görüyoruz. Oysa örne¤in PKK, genel devrimci hareketin temel bir unsu-rudur; girdi¤i yönelime, tafl›d›¤› aç›k zaaf ve zay›fl›klara ra¤men. Ayn› flekilde DHKP-C devrimci hareketin bir temel unsurudur. Buna karfl›l›k, tarihsel ömrünü doldurmay› siyasal ömrünü doldur-mak aflamas›yla birlefltiren bir tak›m geleneksel gruplar, bugün art›k genel devrimci hareket kavram› içinde çok bir fley ifade et-miyorlar. ‹flin bir baflka bir yan›n› daha vurgulayamak istiyorum. “Dev-rimci hareket” bir bak›ma ay›r›m çizgilerini de karartan bir kavram. Belki reformizme karfl›, belki düzene karfl› kullan›lan söylemde bunun bir anlam› var. Ama zaman zaman yay›nlar›m›za yans›yan söylem bunu afl›yor. Örne¤in deniliyor ki, iflte flöyle flöyle f›rsatlar var, flöyle flöyle görevler var, devrimci hareket bu konuda üstüne düfleni yapmal›d›r, vb. Bu söylem gerçek yaflama uymuyor. Çünkü bu ak›mlar bunu yapm›yorlar, yapam›yorlar, daha da önemlisi yapacak durumda da de¤iller. Herfley bir yana bu ak›mlar bu tür görev ve sorumluluklar›n fark›nda bile de¤iller. Bu böyleyse e¤er, bu gerçe¤i hesaba katmak, f›rsatlar› de¤erlendirmek sorumlulu¤unun, görevlerini yerine getirmek yükümlülü¤ünün herfleyden önce komünist harekete düfltü¤ünü vurgulayan bir söylemi öne ç›karmak durumunday›z. Komünistler bunu de¤erlendirmesini bilebilmelidir-ler; bugün küçük-burjuva ak›mlar›n bu alandaki ilgisizli¤ine, ya-banc›l›¤›na hiçbir biçimde ald›r›fl etmeksizin bu konuda kendilerini ortaya koyabilmelidirler diyen, buna uygun düflen bir söylem kul-lanabilmeliyiz. Ayr›ca, nas›l ki devrimci ve reformist kanatlar›yla sol hareket diyorsak, komünist, devrimci-demokrat ve reformist kanatlar›yla 331
sol hareket de diyebilmeliyiz. Çünkü ilke aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, devrimci sosyalizm ile devrimci demokrasi aras›ndaki ayr›m, dev-rimci demokrasi ile reformizm aras›ndaki ay›r›mdan daha büyüktür. Devrimci demokrasi ile reformizm birbirini besleyen ak›mlard›r. Reformizmden koptu devrimci demokrasi, gerisin geri reformizme dönebildi. Biz bunu ‘70’li y›llara damgas›n› vuran gruplar›n flah-s›nda gördük. ‘71 kopuflu ne demekti? THKO demekti, THKP-C demekti, T‹KKO demekti. THKP-C’nin büyük bir bölümü gerisin geri reformizme döndü. THKO’nun büyük bir bölümü TDKP flahs›nda reformizme döndü. T‹KKO’nun büyük bir bölümü ya düzene ya Perinçek’e ya da bir baflka yerlere döndü. Nas›l devrimci konum ile reformist konum aras›nda belirgin bir fark varsa, devrimci sosyalist konum ile devrimci de olsa demokratik konum aras›n-da belirgin bir fark vard›r. Bu fark gelinen yerde apayr› bir önem tafl›maktad›r. Devrimci hareketin egemen s›n›fa karfl›, düzene karfl› genel bir kuvvet olarak kendini gösterebildi¤i bir dönemde de¤iliz. De-¤erlendirmelerimiz gerçekçi olabilmek durumunda. E¤er gerçekten düzenle devrim güçleri birbiriyle boy ölçüflecek aflamada olsalard›, çok farkl› devrimci ak›mlar farkl› s›n›flar›, farkl› alanlar› tutuyor olabilirdi. Bunlar›n birleflik e¤ilimini bu düzenin karfl›s›na dikmek mümkün olabilirdi. Bugün böyle bir durum sözkonusu de¤il. Devrimci hareketin kendi dar çal›flma alanlar› var, bu dar çal›flma alanlar›nda düzene, devlete karfl› mevzi kazanma, kitle etkinli¤i kazanma savafl›m› veriyor. Birisi bunu varofllardan ya da kendi küçük-burjuva tarz›n›n gere¤i olarak belli legal platformlar› üzeri-nden veriyor. Bir baflkas› baflka bir alandan veriyor. Ama bizim faaliyet yürüttü¤ümüz, mevzi kazanmaya, mesafe katetmeye ça-l›flt›¤›m›z alan çok farkl›. S›n›f çal›flmas›na kilitlenece¤imize göre bu alandaki muhataplar›m›za ilgi gösterece¤iz. Bu tart›flman›n toplam›n›n en kolay ulaflt›¤› sonuçlardan biri de budur. S›n›f alan›nda EMEP’le karfl› karfl›yay›z ve bu partiye ilgi göstermek ve onunla s›k› bir müca-deleye girmek sorumlulu¤uyla yüzyüzeyiz. Bu 332
mücadeleyi dikkatli yürütmek, sorunlar› kounusunda aç›kl›klar tafl›mak gerekiyor. Hem bu ak›ma karfl› etkili ve uzlaflmaz bir ideolojik mücadele yürütmek, hem de ayn› platformlarda, ayn› fabrikalarda, ayn› iflçi iliflkileri içerisinde zorunlu olarak birarada bulunman›n gerektirdi¤i esnek-likleri gösterebilmek gerekiyor. Bu ikisini ba¤daflt›rabilmek duru-munday›z. Bunu baflaramazsak, bu alanda bir sürü problemle yüzyüze kal›r›z. Güç birli¤i çerçevesinde de birfleyler söylemek istiyorum. S›-n›f içerisinde çeflitli siyasal ak›mlar›n taraftar› devrimci iflçiler var. Devrimci ak›mlar s›n›f içerisinde çal›flmad›klar› için, bu iliflkilerini semtler ya da genel politik etkinlikler üzerinden de¤er-lendiriyorlar. Biz s›n›f çal›flmas› platformu yartt›¤›m›z için bu unsurlarla yüzyüze geliyoruz ve baz› deneyimler onlar› orada etki-leyebilece¤imizi, kendi faaliyetimizin bir parças› haline getirebi-lece¤imiz ve çok geçmeden de kazanabilece¤imizi gösteriyor. Bu küçümsenecek bir sorun de¤il kesinlikle. S›n›f hareketi içerisin-de bugün politize olmufl devrimci ö¤elerin azl›¤› da düflünülürse, bu potansiyelin tafl›d›¤› önem aç›kt›r. Söylediklerini kendi özgücüne dayanarak yapan bir hareket olabilmenin tafl›d›¤› önem çok vurguland›. Bu sorunun özünü olufl-turuyor. Partili bir düzeye ulafl›p ulaflamad›¤›m›z›n s›nanaca¤› en önemli alanlardan da biri durumundad›r. fiimdi bizim gücümüz yeterli de¤il, onun için yapam›yoruz söylemini kesinlikle terk-etmeliyiz. Çünkü kendi özgücümüze dayanmadan güç yaratmak mümkün de¤ildir. Yani halihaz›rda yeterli olmayan gücümüzü ye-terli hale getirebilmenin yolu da, en yetersiz güçlerle bile bir tak›m fleyleri yapabilmekten geçiyor. Örne¤in biz 70 kifliyle de bir iflçi kurultay› yapabiliriz. 300 kifli gelece¤ini san›r›z, 70 kifli gelir, yapar›z. O gün için bu ifl 70 kifliyle yap›labiliyor demektir. Ama 70 kifliyle yap›yorsak, bu en az›ndan bir tak›m insanlar› kazand›¤›m›z›n bir göstergesidir. Girmekte oldu¤umuz pratik süreç içerisinde göz önünde bulundurmam›z gereken kritik sorunlardan biri budur. Kendi özgücümüzle ifl yapmal›y›z. Baflkalar›n› kata-biliyorsak katmal›, ama kendi yapmaya çal›flt›¤›m›z ifle katmal›y›z. 333
Bir de yoldafl konuflmas›nda, oradan buradan ne al›r›z biçi-mindeki parakendeci hesab›n› bir yana b›rakmal›y›z, dedi. Biz program cephesinde, s›n›f çal›flmas› cephesinde, yay›n cephesinde en s›k› bir biçimde sorumluluklar›m›za sar›l›rsak, her yerden güç al›r›z. Nereden ne kadar gücün nas›l ve ne zaman bize gelece¤i hiç belli olmaz. Güç kazanman›n, güven vermenin, yeni güçler için aray›fl konusu ve toplanma ekseni haline gelebilmenin tek gerçek, tek sa¤l›kl›, tek baflar›l› yolu, ortaya koyulan iddian›n gerekleri konusunda tutarl› bir teorik ve pratik çal›flma içerisinde olmakt›r. Bunu yaparsak, bize en ilgisiz ak›mlardan bile güçler kazanabiliriz. Mesele basitçe o güçler bize ne kadar yarar meselesi de¤ildir. ‹flçi s›n›f›n›n ve y›¤›nlar›n karfl›s›na devrimin gerçek temsilcisi olarak ç›kabilmek, ötesinin bu aç›dan bir fley ifade etmedi¤ini gösterebilmek bak›m›ndan önemlidir. Bu “49 parçal› sol hareket” görüntüsünü y›kabilmek bak›m›ndan önemlidir. Hiçbir mevzi tutmayan ak›mlar›n güç kaybetmesi, çözülmesi bir kay›p de¤ildir kesinlikle. Yaln›zca aldat›c› bir görünüm yarat›yorlar. Örne¤in DHKP-C için durum farkl›d›r, DHKP-C bir mevzi tut-maktad›r. Ama öyle grup ve çevreler var ki, bunlar›n faydadan çok zarar› oluyor. 300 kifliyi etkiledi¤i için bir yer tutu¤u zan-nediliyor. Ama konumuyla, prati¤iyle, anlay›fl›yla, kültürüyle binler-ce kiflinin de gelmesini engelliyor. Böyle grup ve çevreleri ciddiye alman›n, onlar› meflrulaflt›rman›n devrime hiçbir faydas› yok. Devrim bir tak›m gruplar›n ayakta tutulmas›yla baflar›ya ulaflmayacakt›r. Devrim sorumsuz ve ciddiyetsiz gruplar›n sahneden silinmesiyle, ideolojisiyle, politikas›yla, örgütüyle, ciddiyetiyle, de¤erleriyle, kararl›l›¤›yla, toplam kimli¤i ile süreci devrimle taçland›racak nite-likte bir ak›m›n gerçekten oluflmas›yla baflar›ya ulaflacakt›r. Bu ara ak›mlar› tasfiye etmemiz gerekti¤ini söylemifltim. Bu tasfiyenin bir yolu, kendi kimli¤ini kan›tlamak, kendi iflini yap-makt›r. ‹kinci yolu ortaya bir program koymak, bu çerçevede onlara sert bir biçimde vurmakt›r. Üçüncü yolu, onlar›n ciddiyetsiz ve sorumsuz davran›fllar›n› teflhir 334
etmektir. Biz bugüne kadar bunu gere¤ince yapamad›k. Bizim emekçilere sundu¤umuz devrimci hareket gerçekli¤i tekyanl› kald›. Çünkü hep iyi yanlar›n› gördük, sahiplendik. Oysa bir sürü kötü fley yap›yorlar, bunlar› teflhir etmiyoruz. Çeflitli ilkellikler yap›yorlar, tepki göstermiyoruz. Ortak ifl içinde kaba sorumsuzluklar yap›yorlar, sesimizi ç›karm›yoruz. Halbuki bunlar› yapmam›z, bu zaaflar›n elefltirisini ve teflhirini ihmal etmememiz gerekiyor. Çünkü gerçe¤in öteki yüzü bu. Bu gerçe¤i kitlelere ve devrimcilerden gizlememeliyiz. Yay›n cephesindeki yoldafllara burada tart›fl›lan perspektifle-ri, ulafl›lan sonuçlar› kavratmak çerçevesinde büyük bir sorumlu-luk düflüyor. Çünkü bu konuda bir perspektif dönüflümüne ihtiyac›m›z var. Yay›n organlar› bu dönüflümün araçlar› olacaklar› için, yaz› yazan yoldafllar›n bu meseleyi özellikle ve öncelikle kavramas› gerekiyor. - Devrimci hareket flöyle yapmal›d›r, böyle yapmal›d›r söylemini kesinlikle b›rakmal›y›z. Hay›r, küçük-burjuva devrimci ak›m-lar içinde bulunduklar› kavray›fl ve pratik zaafiyetlerden dolay› bunlar› yapamaz demeliyiz... - Yapam›yor ve yapamaz demek laz›m gerçekten de. Ama biz yapaca¤›z, biz yapmak durumunday›z. Biz de yapam›yorsak, yapmaya çal›fl›yoruz gücümüz yetmiyor, bunun için de f›rsat heba oluyor, deriz. Çünkü gerçekten nesnel durum bu. Devrimci hareket yapmal›d›r denilerek bir fley yap›lm›yor, bir fley de¤iflmiyor ki... Sadece devrimci harekete iliflkin dayanaks›z umutlar yaflat›lm›fl oluyor. Bu devrimci ak›mlar bunu yapamaz, biz yapmaya çal›fl›-yoruz, ama bugün için gücümüz yetmiyor, ancak k›smen yapa-biliyoruz, deriz. Çünkü gerçe¤in özü bu asl›nda. - Sol hareket üzerine yapt›¤›m›z tart›flmalardan ortaya ç›kan sonuçlardan biri de geçmifl devrimci birikimi en ileri noktada kucaklama perspektifinin pratik sorumluluklar›d›r. EK‹M’in de¤il, tüm devrimci birikimi kucaklamaya aday iflçi s›n›f›n›n devrimci partisini kuruyoruz dedik. Peki bu pratikte nas›l mümkün olacak-t›r? Bunun için gözetmemiz gereken 335
öncelikler nelerdir? Bu sorulara kendi içinde cevap vermek do¤ru bir tutum ol-maz. Ya da flöyle söylenebilir; gerçek siyasal süreçlerin öne ç›kar-d›¤› görevlerden, partileflme sürecinin sorumluluklar›ndan ayr› ele al›namaz. Devrimci birikimi tek kanalda toplaman›n ve kucakla-yarak örgütlemenin tek gerçek çözümü, bunu olanakl› k›lacak bir politik kuvvet yaratabilmektir. Zerrecikleri toplayarak biraraya getirmek ve bunlardan daha büyük bir kuvvet yaratmak, m›knat›s görevi görecek bir odaktan ayr› düflünülemez. Böyle bir oda¤› yaratmak ise bir kez daha pratikte ortaya konulacak güce, s›n›f içindeki devrimci çal›flman›n etki ve sonuçlar›na ba¤l›d›r. Deniliyor ki, baz› çevreler sosyalizm söylemi üzerinden özel-likle genç devrimcileri etkiliyor, ciddiyetsiz çevreler sosyalizm söylemiyle sosyalist potansiyelin tek kanala akmas›n› engelliyor. O halde bu potansiyelin heba edilmesini engellemek için, böylesi potansiyellerin ihtiyac›na yan›t olacak alternatif projeler üretilme-si gerekiyor. Örne¤in tarihsel sorunlar›n irdelenmesi laz›m. Sosyal-izm alternatifini veya sosyalist düzeni propaganda etmek durgun atmosferde özel bir önem tafl›yor. ‹flçi s›n›f›, emekçiler düzenden, devletten nefret ediyor, kin duyuyor. Ama bir alternatif göremiyor. Bu nedenle gerçekte tek alternatif olan sosyalizmi güçlü bir biçim-de propaganda etmemiz laz›m vs. fiimdi düzenin sürekli olarak etkili teflhiri ve sosyalizmi propa-ganda etme sorumlulu¤unu bir yana b›rak›yorum. Bu nihayet her dönem gözetilmesi gereken bir husustur. Ama sosyalizm pro-pagandas›yla, alternatif projelerle kitlelerin harekete geçirilebilece¤i, böylesi bir çaban›n sosyalist potansiyeli tek kanala ak›tabilece-¤i sav›n›n bilimsel ve pratik bir de¤eri yoktur. Bu, s›n›flar aras› mücadelenin gerçek süreçleri d›fl›nda sorunlar›n sözümona çö-zülebilece¤ini iddia etmenin bir yans›mas›d›r. Sorunun dar, meka-nik ve çarp›k kavran›fl›d›r. S›n›f ve kitle d›fl› bir bak›fl›n gösterge-sidir. S›n›f›n devrimci partisini kurma, iflçi s›n›f› hareketine karfl› devrimci görevler 336
perspektifinden uzak, dar çevre oluflturma politikas›d›r. Böyle bir bak›fl›n sonuçlar›n› biliyoruz. Bu ha bire güçleri bölen ve bölündükçe marjinalleflerek yozlaflan çevreler üretmekten baflka bir sonuç vermiyor. Devrimci birikimi, sosyalist potansiyeli tek kanalda birlefltirmek mi istiyoruz? O halde birlefltirici kuvvet, m›knat›s görevi görecek bir odak yarat›n. Sorun ken-dili¤inden ve en sa¤l›kl› bir tarzda çözülmüfl olur. Biz bugün bunun çabas›n› veriyoruz. Biz bugün dar çevre çal›flmas› yürütmüyoruz. S›n›f içinde, s›n›f kitlelerine dönük bir siyasal çal›flma yürütüyoruz. S›n›f kitlelerinin ve s›n›f hareketi-nin verili durumu bu alandaki öncelikli görevlerimize de iflaret etmektedir. Henüz anlaml› bir kitle çal›flmas›na giremedi¤imiz bir dönem-de genele hitap eden bir siyasal faaliyetin gerekli fakat yetersiz oldu¤unu söylüyorduk. Ama o gün için yak›c› durumda bir sorun olmad›¤› ölçüde, önceliklerimiz aras›nda baflka sorunlar oldu¤u için, özel bir müdahale konusu edilemeyebiliyordu. Fakat flimdi durum tümüyle farkl› ve bu alandaki zay›fl›klar ciddi kusurlar olarak kendini gösterir. Çünkü biz o dönemi geride b›rakt›k. S›n›f kitlelerine sesleniyoruz. S›n›f kitlelerini harekete geçirmeye çal›fl›yoruz. Ya da iktisadi-sendikal hak ve talepleri için hareke-te geçmifl bulunan kitlelerle yüzyüze geliyoruz. S›n›f›n kitlesine, ama bilinç, örgütlenme mücadele düzeyi bak›m›ndan gerçekli¤i bilinen kitlelere sesleniyoruz. Kitleler size, sosyalizmi ne kadar tutarl› savunuyorsunuz, ya da sosyalizm de-neyimlerini ne kadar bilince ç›kartt›n›z diye sormuyor. Kitleler sizi teorinin sorunlar›ndan, bunun bir alan› olan tarihsel deneyimin derslerinden giderek sorgulam›yor. Diyor ki; güzel fleyler söylü-yorsunuz, ama gerçekten sizin dedi¤iniz düzene ulaflmay› olanakl› k›lacak, bu kötü düzeni ve zulüm devletini yenebilecek bir kuvvet var m›? Çünkü, devrimci harekete bir güven duyam›yor, yan›ndaki insana güven duyam›yor, kendi s›n›f›na bu ayn› güveni duyam›yor, en baflta da kendisine güveni yok. Kendine, s›n›f›na ve öncüsüne 337
güvenmeyen, sermaye s›n›f› taraf›ndan yaflam› çekilmez hale getirildi¤i, a¤›r bir sömürüye tabi tutuldu¤u ve her türlü zalimce davran›fla hedef edildi¤i halde örgütlü bir karfl› koyufl gücü gös-teremeyen ve dahas› bu konuda ciddi inançs›zl›k içinde olan bir toplulu¤a istedi¤iniz kadar sosyalizmi anlat›n, mükemmel alterna-tif sistem önerin. Sizin idealinizdeki sistem y›¤›nlar için bu durum-da birfley ifade etmez. Y›¤›nlar teoriyle, propagandayla de¤il, poli-tikayla ve politik güçle mücadeleye çekilir. Mücadele içinde pro-pagandaya al›c› duruma gelir. Kararlar›n› bizzat özdeneyimleri üzerinden verir. Kitleler bilinç alan›nda haz›rland›ktan sonra mü-cadeleye at›labilir sav› kaba bir yan›lg›d›r. Kitleler daha iyi yaflam koflullar› için mücadele sürecine girer. Mücadelenin seyri ve öncünün öznel çabas›ylad›r ki, kitleler özdeneyimleri üzerinden e¤itilerek bilinçlendirilir. S›n›f kini bu süreçte artar, mücadele azmi bu süreçte bilenir, gücünü böyle bir süreçte s›n›yarak s›n›f›n›n gücüne olan güveni geliflip, pekiflir. Yani öncü ile s›n›f kitlelerinin durum ve düzeylerini birbirine kar›flt›rmamak laz›m. Öncü nesnel bir süreci kendi öznel katk›s›yla besleyerek gelifltirir. Y›¤›nlar nesnel bir süreç üzerinden s›n›f bilinciyle bütünlefltikleri oranda özne rolü oynayabilir. Ayd›nlan-m›fl, sosyalizme sempati duyan, politik aray›fllar içinde olan az›nl›-¤› kazanma, ya da ö¤renci gençli¤in sosyalizm potansiyeli tafl›-yan kesimini kazanma çabas›yla, s›n›f›n kitlelerini sosyalizme kazanmak iki farkl› fleydir. Bunlar› birbirine kar›flt›rmamak gereki-yor. Bir tak›m flekilsiz çevrelerin etkiledi¤i, gerçekte sosyalizm potansiyeli tafl›yan gençleri etkilemek, çekip almak baflka fleydir. S›n›f kitlelerini etkilemek, onlar› siyasal mücadele alan›na çekmek, onlar› siyasi olarak bilinçlendirmek, donatmak ve örgütlemek tümüyle baflka bir fleydir. Bu iki fleyi birbirine kar›flt›rmamal›y›z “Sosyalist potansiyel”in bir parças› olarak tan›mlanan kesim-lere yaklafl›mda özel bir dikkat göstermemiz gerekiyor. Sosyalist potansiyel tafl›yan ve bu nedenle sosyalizme aç›k ilerici iflçi kesimini ve devrimci gençli¤i bir an tart›flma d›fl› 338
tutal›m. Çünkü bu kesimlere iliflkin yaklafl›m›m›z bellidir ve biz zaten bu kesimi kazanman›n özel çabas› içindeyiz. Kayg›m›z, grubunu nicel olarak büyütmek de¤il, bir nitelik yaratmak, partiyi infla etmek oldu¤una göre, tüm çabam›z zaten bu asli ve acil göreve yo¤unlaflm›fl durumda. Dikkat edilirse, teori, taktik ve örgütsel geliflme alanlar›nda tüm öncelik-lerimizi belirleyen bu acil ve yak›c› görevdir. Parti arayan, sosyal-izm flahs›nda öncü bir partiyle bütünleflme çabas›ndaki her samimi sosyalistin devrimci aray›fl›n›n yan›t› hareketimiz/örgütümüzdür. Teori, politika ve örgüt alan›nda bu yeterince aç›k bir durumdur. Denilebilir ki, bu durum yeterince hissedilemiyor ya da alg›la-nam›yor. O halde sorunun çözümü bir kez daha politika prati-¤indedir. Sosyalizm alternatifi ya da söylemi üzerinden o bir tak›m flekil-siz çevrelerin kazand›¤› insanlara gelince: Bu insanlar marksist teorin temellerini kavrayarak tercihlerini yapm›yorlar. Marksizmi, devrim ve sosyalizmi bildikleri ve kavrad›klar› için bir tercih içine girmifl de¤iller. Karfl›lar›na ilk olarak kim ç›k›yorsa, sosyal çev-relerinde kim varsa onlardan etkileniyorlar. Ben diyorum ki, kuv-vet ortaya koyal›m, karfl›s›na ilk biz ç›kal›m. Onlar› kazanman›n hiçbir güçlü¤ü yoktur bu durumda. Bugün gençlik saflar›ndan yar›-ayd›n bir potansiyel var ve biz henüz bu potansiyelin çok az›n› kazanabilmifl durumday›z. Bu potansiyelin önemli bir bölümü liberal reformistler ve bir tak›m tasfiyeci çevreler taraf›ndan kazan›l›yor. Devrimci teorinin zerresi yok bunlarda, örgüt desen boylu boyuna legalizmin bata¤›ndalar, en küçük bir devrimci duruflun izine rastlayamazs›n›z. Özellikle bir tak›m gençleri kazanan tasfiyeci çevrelere bak›n. Politik müca-dele alan›nda yoktur bunlar. Herkesin kat›ld›¤› kitle gösterilerine politik iliflkiden çok bir sosyal çevre olan iliflkilerini tafl›yorlar. Kocaman bir pankart aç›yorlar. Sonra da kendilerine hareket diyor-lar. Bu tip çevrelerin bir ciddiyeti yoktur. Devrimi, mücadeleyi, iddias›n› ciddiye alanlar›n böylesi çevrelere gidebilece¤ini ancak ciddi kay›tlarla söyleyebiliriz. Bu tür çevrelerin devrimle, 339
sosyalizm-le bir alakalar› da yok. Hatta ço¤unlu¤u tastamam tasfiyeci bir güruhtur. Bunlar kelimenin gerçek anlam›yla tam bir çürüme içerisindeler. Bir tak›m gençler bunlara bulaflt›ktan sonra h›zla bozuluyorlar. ‹deolojik bak›mdan, siyasal bak›mdan, al›flkanl›klar› bak›m›ndan, devrimci yaflama bak›fl ve nihayet kültürel ve ahlaki bak›mdan... Kald› ki, birçoklar› devrimci kimli¤in gere¤i bir mü-cadeleden kaçt›klar› için de bu çevreleri bilinçli olarak seçiyorlar. Risk yok, bedel ödemek yok, örgüt çal›flmas›n›n s›k› disiplinine gelmek yok, yaflam tarzlar›ndan fedakarl›k etmek yok, iflçi kitleleriy-le bir sosyal yaflam birli¤i kurarak dönüflme diye bir dertleri yok vb. Ya ne var? Bolca lafazanl›k yapmak, tart›flma tüketmek, hakk›-n› vermedi¤i halde devrimcili¤in rant›n› yemek, yalandan sosya-list geçinmek var. Bir k›sm› bu ikiyüzlülü¤ü bile bile yap›yor. Bir k›sm› bu ikiyüzlülü¤ü görüyor, ama devrimci mücadeleye at›l-ma gücünü kendinde bulamad›¤› için bu duruma bile bile katlan›yor ve zamanla onlara benziyor. - ‹deolojik mücadele ile siyasal mücadele diyalekti¤i kavra-namad›¤› için ifllevlerinin farkl›l›¤› da görülemiyor. Böyle olunca da soruna do¤ru yaklafl›lam›yor. Soruna yaklafl›mda çok temelli bir yan›lg› var. ‹deolojik mücadeleyle ya da propagandayla her zaman ancak öncü kazan›l›r. Ama politize olmufl öncü, sosyalizme yönelmifl öncü kazan›l›r. Oportünizme, sosyal-reformizme, küçük-burjuva devrimcili¤ine karfl› ideolojik mücadele vererek sosyalizme yönelmifl öncüyü kazanabilirsin. ‹deolojik mücadele, ideolojik esaslar bu kesimler içerisinde anlam bulabilir. Bunlar, tekrar ediyorum, devrimci ya da sosyalist aç›dan politize olmufl öncü kesimlerdir. Bir teorik dergi her zaman böylelerine hitap eder. Genel sosyalist propaganda bunlarda bir anlam bulabilir. Kitleler ve hareketlenen kitlelerin önündeki unsurlar ise, sizin yürütece¤iniz siyasal çal›flmaya, bu çal›flmada gösterece¤iniz tu-tarl›l›¤a, kararl›l›¤a, onlara verece¤iniz güvene ba¤l› olarak kaza-n›l›r. Siz, kitle hareketinin önündeki insanlar› kazand›ktan ve kitleleri siyasal mücadele alan›na çektikten 340
sonra, ancak o zaman sosyalizm bilinci verebilirsiniz, ya da onu ideolojik olarak donatmak sizin için daha özel, daha yeni bir mesele haline gelir. Burada çok belirgin bir biçimde çok farkl› fleylerin birbirine kar›flt›r›lmas› var. E¤er biz kitlelerin kazan›lmas›n›n ya da bir toplumun umut-suzlu¤unun sosyalizm propagandas›yla giderilebilece¤ine inan›rsak çok büyük bir yan›lg›ya düfleriz. Sosyalizm denemeleri pratikte baflar›s›zl›¤a u¤ram›flt›r, ama biz teorik propagandayla asla o izle-nimi de¤ifltiremeyiz. Bugün umutsuz kitlelerin aray›fl› nedir? Aray›fl›, bu düzene karfl› mücadele edebilecek gücü kendinde görebil-mesidir. Yani sosyalizm için mücadele etmeye de¤er mi meselesi de¤il. Y›¤›nlar zaten genel bir program üzerinden mücadeleye girmezler. Y›¤›nlar haks›zl›klarla, bask›larla, kötüleflen yaflam koflullar›yla karfl› karfl›yad›rlar. Mesele, bütün bunlara karfl› bir direnme gücü gösterilebilmesidir, kitlelerin sorunu budur. Böylesi bir direnifle onlar› çekebilmektir. Bu konuda onlara güven ve-rebilmektir. Bunu kolaylaflt›racak politikalar izleyebilmektir ve bu politik sürecin içine kitleleri (pratik mücadele anlam›nda söy-lüyorum) çekti¤iniz andan itibaren, o kitle sosyalist propaganda konusunda sizin için genifl bir al›c› kitledir. Yani önce Gintem iflçilerini, iflten at›lman›n kader olmad›¤›n›, bunun bir haks›zl›k oldu¤unu, buna karfl› direnilirse bunun püskürtülebilece¤ine inan-d›rabilmeniz laz›m. Onu o eyleme çekebilmeniz laz›m. Kitleyi eyleme çekti¤iniz zaman patronla, patronun polisiyle, arkas›nda-ki devletiyle, yasalar›yla, Ankara’daki hükümetiyle karfl› karfl›ya geliyor. ‹flte bu zemin üzerinde siz ona, bu bizim düzenimiz de¤il-dir, bu onlar›n düzenidir propagandas›n› yaparsan›z etkili olabilirsiniz. Kitlelerle bu mücadelesi içerisinde, Gintem iflçileriyle onun mücadelesi içerisinde buluflamad›¤›n›z sürece, onlar soyut bir sosyalizm propagandas›n› hiçbir biçimde dikkat almazlar. Din-lemezler bile bu propaganday›. Yani y›¤›nlar›n bu düzenden umut kesmesi ile bir baflka düzene ba¤lanmas› tümüyle iki farkl› fleydir. -Araya girip çarp›c› bir örnek vermek istiyorum. Reformist341
ler, özellikle de EMEP, iflçiler içerisinde devrimcileri karal›yorlar. Bu karalama çabas› yer yer etkili de oluyor. Neden? Çünkü ge-leneksel devrimci ak›mlar bugüne dek iflçi s›n›f›n› kazanma yön-temlerinde do¤ru bir yol izleyemedi. Y›¤›nlar›n duyarl›l›k alanlar›na seslenerek harekete geçirmek ve böylelikle eylemini ilerleterek politiklefltirmeye aç›k hale getirmek yerine “gündem dayat›yorlar” demagojilerini etkili k›lacak yollar izliyorlar. Bu ya keskin bir sözümona devrimci ç›k›fl oluyor, ya da soyut bir sosyalizm pro-pagandas›. Böyle olunca, kitleler hakl› olan bir tepki duyuyorlar. Böylelerine geçmiflte “talebe” deniyordu, bugün “d›flardan gelen-ler” deniyor. Böylesi bir pratik iflçi kitlelerine itici geliyor. Refor-mist gericiler bunu al›p kullanarak, iflçi kitlelerinin geri bilinci ve önyarg›lar›na seslenerek etkili olabiliyorlar. - ‹lgili yoldafl›n kendi yan›lg›s›n› savunmak için verdi¤i örnekler, gerçekte yine benim anlatmaya çal›flt›¤›m fleyi do¤ruluyor. Aray›fl içerisindeki insanlar flu veya bu ak›ma gidiyorlar, deniliyor. Onlar gerçekten sosyalist aray›fl› olan insanlar ama. Yani onlar sosyalist e¤ilimli gençler, yar›-ayd›n gençler. Onlar›n kazan›lmas›nda ideolojik mücadelenin, sosyalizm propagandas›n›n, sosyalizm deneyimlerinin baflar›l› bir de¤erlendirmesinin elbetteki büyük bir önemi var. ‘89 çöküflünün ard›ndan, ki bunun as›l a¤›r-l›¤› ‘91 y›l›nda çöktü ortaya, tam o dönemde sosyalizm sorunlar› üzerine bizim yapt›¤›m›z tart›flmalar›n devrimci okur çevrelerinde (ki teorik dergiyi ancak kendisine devrimciyim, sosyalistim diyen insanlar alabilirdi) genifl bir ilgi görmesi de bunu kan›tl›yor. O bir baflka alan ama. Elefltirdi¤im bak›fl›n temel yan›lg›s› fludur: Öncünün kazan›lmas›yla kitle çal›flmas›, ya da s›n›f çal›flmas› ile s›n›f çal›flmas› içerisinde kazan›lmas› gereken öncüye yaklafl›m birbirine kar›flt›r›l›yor. Önemle belirtiyorum, sözünü etti¤im öncü sosyalist, politi-ze olmufl, devrimcili¤i tercih haline getirmifl kifliler ya da insan kümeleri, insan gruplar›d›r. Yoksa bir fabrikadaki hareketlili¤in ya da bir birimdeki haks›zl›klara karfl› oluflmufl bir tepkinin önüne düflen insanlar› kastedmiyorum. Onlar›n 342
ço¤u sosyalizme uzak oluyor, devrimcili¤e uzak oluyor, güven duymuyor, ciddiye alm›-yor. O öncüyle bu benim sözünü etti¤im öncü farkl›d›r. Ben burada öncüyü kelimenin do¤ru anlam›yla, ideolojik-politik anlam›yla kul-lan›yorum. Ama bir fabrikadaki ileri iflçiyi sen ancak gerçekten fabrikaya yapt›¤›n genel müdahaledeki baflar›n ölçüsünde kaza-nabilirsin, ona ancak öylece güven verebilirsin. Gintem iflçisine güven verebilmek için, onun kendi duyarl› oldu¤u sorunlar üzerin-den oluflmufl eylemine kat›labilmelisin, polisle karfl› karfl›ya kal-d›¤› zaman onun yan›nda olabilmelisin ki, senin ona yapaca¤›n sosyalist propagandan›n da zemini oluflabilsin. Çok temel bir leninist taktik kurald›r; öncü ideolojik mücadeleyle, y›¤›nlar politika prati¤i içerisinde kendi özdeneyimleri üzerinde e¤itilerek kazan›l›rlar. Öncü ideolojik mücadeleyle kazan-›l›r diyorum da, bu bile bu flekliyle eksik oluyor. Ancak ciddi bir siyasal ak›m, güven veren bir siyasal ak›m e¤er etkili de bir ide-olojik mücadele yürütüyorsa, yani politik güveni ideolojik üstünlükle birlefltiriyorsa, ideolojik mücadele ancak bu temelde kazand›r›c› olabilir. Kendi bafl›na ideolojik propagandan›n gücü kimseyi kimseye kazand›rmaz. Kazand›rabilseydi en çok da Yalç›n Küçük’ün çevresine kazand›r›rd›. Hiç kimseyi de kazand›ramad›. Genel bir etki yaratt›, sonra da buharlafl›p da¤›ld›. Y›¤›nlar›n ihtiyac› kendi özgücüne güven duymakt›r. Yoksa bir sosyalist projeye güven duymak de¤il kesinlikle. Bu yanl›fl bir düflünce. Biz bunu bafl›ndan itibaren elefltirdik. Çünkü sosyalizm üzerine tüm sa¤l›ks›z tart›flmalar›n gerisinde flu var: Peki bi-zim alternatif projemiz ne? Y›¤›nlara ne sunaca¤›z? Hiçbir ciddi marksist y›¤›nlara haz›r bir sosyalizm projesi sunmak iddias›nda olmam›flt›r. Lenin’i okuyun, Rosa Luxemburg’u okuyun. Onlar bunun bilim d›fl› oldu¤unu iddia ediyorlar. Yani y›¤›nlar›n ihtiyaç duydu¤u fley, hoflnutsuz olduklar› düzene karfl› mücadele ede-bileceklerine dair kendilerine özgüven duymalar›d›r. Bu güven pratikte duyulur. Bu güven mücadele edilerek duyulur. Yani bir f›rsat yakalan›r, kitleler eyleme 343
çekilir, o eylem içerisinde kitle kendine güven kazan›r. Evet bu olabiliyormufl der ve art›k baflka fleyler demesi ve yapmas› kolaylafl›r. - Komünistlerin sendikal mücadeleye, iktisadi mücadeleye, demokratik siyasal mücadeleye özel bir ilgi göstermesinin gerisinde de bu yatm›yor mu? ‹ktisadi mücadele, demokratik-siyasal istemler u¤runa mücadele kendi bafl›na hiçbir sorunu kal›c› bir çözüme ulaflt›ramaz. Bu yeterince aç›k bir perspektiftir bizde. Ama bu, bu talepler u¤runa mücadelenin önemini zerre kadar azaltmaz. Böylesi talepleri programlaflt›rarak kendi içinde amaç haline getir-mek ile bu talepler u¤runa mücadelenin gereklili¤ini yads›mak ayn› madalyonun iki yüzüdür. Y›¤›nlar›, sorunlar› çözmek üzere harekete geçirmek mi istiyorsunuz? O halde harekete geçirici manivelalar› kullanamamazl›k edemezsiniz. Harekete geçiremedi-¤iniz y›¤›nlara sosyalizmi anlatamazs›n›z. Anlatmaya kalk›flsa-n›z bile sizinki havanda su dövmek olur. Kitlelerin duyarl›l›k alan-lar›na baflkalar› seslenir ve onlar sürükler. Asl›nda bu sorunlar bizde yeterince ifllendi. “Teori ve Program Sorunlar›”nda TDKP ile yap›lan polemikte bir baflka aç›dan da olsa bu sorun iflleniyor. 1. Genel Konferans Belgelerindeki “Demokratik ‹stemler ve Sos-yalizm Perspektifi”inden “Liberal Demokratizmin Politik Platfor-mu”na, “20 Temmuz Dersleri”nden demokrasi sorununa iliflkin öteki yaz›lar ve en son olarak da “Demokrasi Konferans›” metin-lerine kadar hep bu sorunlara yaklafl›m ifllenmifltir. Yaflam›n de¤iflik alanlar›nda karfl› karfl›ya geldi¤imiz çeflitli sol gruplar›n kadrolar›n› ya da sempatizanlar›n› bir tarafa koyun, bizim ideal bir sosyalizm program›na ne kadar sahip oldu¤umuz, teoriyi ne kadar derin-lefltirdi¤imiz iflçi ve emekçi y›¤›nlar› ne kadar ilgilendiriyor ki? B›rakal›m y›¤›nlar›, bugünün ortam›nda kendine devrimciyim, hatta sosyalistim diyenler bile devrimci teoriye gereken ilgiyi göster-miyorlar. Bu aç›dan solun genelini kesen bir cehalet ve apolitizm var. Yaflama dönüp bakal›m. Sözünü etti¤imiz solcu, ilerici ve devrimci insanlar ideolojik-teorik alandaki gücümüzü teslim de ediyorlar. Ama ne diyorlar? Pratikte nesiniz, gücünüz ne kadar? Herkesin sordu¤u sorular bunlar. Peki kitleler ne diyor? Diyorlar ki, siz gerçekten bu düzeni de¤ifltirme gücü 344 ortaya koyabilecek misiniz? Bugüne kadar devrimci gruplar koyamad› diyorlar. Ya da bugüne kadar koyan› biz görmedik
Reformizm, siyasal mücadele ve s›n›f hareketi I
Reformizm, toplumun devrimci dönüflümü çizgisi ve prati¤i karfl›s›nda, kurulu düzenin afl›r›l›klar›n›n törpülenmesi ve çeliflkilerinin yumuflat›lmas› (sol iddial› burjuva reformizmi), ya da en iyi durumda onun genel bar›flç› ve evrimci de¤iflimi (sosyal-izm iddial› küçük-burjuva reformizmi) çizgisi ve prati¤idir. Bur-juva ya da küçük-burjuva sosyal kökene sahip reformist ya da sosyal-reformist ak›mlar, toplumsal muhalefeti dizginlemek, düzen içi kanallarda tutmak ve bu arada iflçi s›n›f› hareketinin ba¤›m-s›z bir devrimci konum ve kimlik kazanmas›n› engellemek gi-bi olumsuz ve y›k›c› bir rol oynad›klar› için, reformizmi altetmek her zaman devrimci siyasal mücadelenin temel bir sorunu ola-gelmifltir. Devrimci siyasal mücadeleler tarihi, bir toplumda devrim-ci mücadelenin az-çok baflar›l› bir seyrinin ve kuflkusuz sonuçta devrimin zaferinin, her türden reformist ak›ma karfl› kesin, kararl› ve kesintisiz bir mücadele olmaks›z›n olanaks›z oldu¤unu döne döne kan›tlam›flt›r. Türkiye’nin modern temellere dayal› sosyal çalkant›lara 345
ve çat›flmalara sahne olan son 30-35 y›ll›k döneminde, çeflitli ak›m-lar›yla reformizm, hep güçlü bir biçimde varolageldi. Orta s›n›f kökenli burjuva sol reformist ak›m, aç›kça devrime ve sosyal-izme karfl›t olan konumuna ra¤men, toplumsal muhalefetin de ötesinde devrimci hareketin belli kesimlerini bile belirgin biçim-de etkileyebildi. Bu etkiyi devrimci saflara tafl›mada bir ara halka rolü de oynayan sosyal-reformist ak›mlar (revizyonist parti ve gruplar), s›n›f hareketinin devrimcileflmeye en yatk›n oldu¤u bir dönemde, bu hareketi kontrol etmeyi ve burjuva reformizmi üze-rinden düzene ba¤lamay› baflarabildiler. Türkiye’nin yak›n tarihi, çeflitli ak›mlar›yla reformizmin, devrimci siyasal mücadele üzerin-de ve s›n›f hareketinin devrimcileflmesi karfl›s›nda nas›l da a¤›r bir tahrip edici rol oynayabildi¤ini somut olarak gösterdi. 12 Eylül faflist darbesinin ard›ndan y›¤›n hareketinde yeni bir geliflme ve sol harekette yeni bir toparlanma dönemini iflaret-leyen 1987’den bu yana on y›l geçti. Bu on y›l›n toplam› üzerin-den bak›ld›¤›nda, toplumdaki göreli a¤›rl›¤› belirgin biçimde azal-m›fl bulunan sol hareket içinde reformizmin belirgin bir a¤›rl›k kazand›¤› görülür. Oysa bu ayn› dönemde reformizmin sol içindeki etki alan›n› görünürde s›n›rlamas› gereken iki önemli geliflme yafland›. Bunlardan ilki, burjuva reformist ak›m›n kendi reformcu söylemini bile büyük ölçüde bir yana b›rakacak denli MGK-TÜS‹AD merkezli sermaye politikalar› ile özdeflleflmesi oldu. Bu kendili¤inden bir biçimde devrimci ve sosyalist olmak iddias›nda-ki sol ak›mlar ile düzen solu aras›ndaki mesafeyi açt›, böylece de düzen solunun sol hareket üzerindeki etkisini geçmifle göre bir hayli s›n›rlad›. Yeni dönemdeki ikinci önemli geliflme ise, ‘70’li y›llarda burjuva reformizmi ile devrimci hareket aras›nda ara bir halkay› oluflturan geleneksel sol reformist ak›mlar›n (mo-dern revizyonist ak›ma ba¤l› partilerin)revizyonust ak›m›n uluslar-aras› çaptaki çöküflünün de etkisiyle siyaset sahnesinden silinme-leri oldu. Bu iki önemli geliflmeye ra¤men yeni dönemin sol hareketi içinde reformist ak›m›n belirgin bir güç kazanmas› nas›l 346
aç›klana-bilir. Bunun gerisinde her fleyden önce ‘70’li y›llar›n devrimci ak›mlar›n›n büyük bir bölümüyle yeni dönemde reformizme kay-mas› vard›r. Bu do¤rultudaki ilk büyük dönüflüm 12 Eylül karfl›-devriminin ezici a¤›rl›¤› alt›nda yafland›. Süreç ‘89 çöküflüyle ta-mamland› ve böylece, ‘70’li y›llarda coflkulu bir devrimcili¤in tem-silcisi olan küçük-burjuva ak›m, yeni dönemde, yenilginin ve y›lg›nl›¤›n ürünü ve ifadesi yeni türden bir reformizmin temsil-cisi ve tafl›y›c›s› haline geldi. ÖDP ve EMEP gibi sosyal-reformist partiler bu geliflmenin bugünkü ifadesi ve temsilcisi oldular. Elbette bu söylenenler daha çok yeni türden sosyalreformist ak›mlar›n kökenine ve bafllang›çtaki gücüne bir aç›kl›k getirmekte-dir. Oysa aradan geçen y›llar içinde bu güç ve a¤›rl›k gitgide artt›. Bunun gerisinde ne gibi etkenler var? ‹lkin, yeni dönemde kitle hareketinin bir türlü devrimcileflememesi olgusu var. Nedenlerine burada giremeyece¤imiz bu ol-gu, anlafl›laca¤› üzere reformizme do¤al bir varl›k ve etki alan› sa¤l›yor. S›n›f ve kitle hareketinin geri, zay›f ve bar›flç› karakteri her zaman reformizmin güçlenmesine uygun bir nesnel ortam oluflturmufltur. ‹kinci etmen, askeri faflist rejimin biçim olarak geride kalm›fl olmas› olgusuna ra¤men, 12 Eylül’le birlikte toplumsal muhalefete ve devrimci harekete yöneltilen sistematik sald›r›n›n bugüne dek kesintisiz biçimde devam etmifl olmas›d›r. Bunun yaratt›¤› y›ld›r›c› etki devrimci ak›mlara sürekli güç kaybettirirken reformizmi do¤rudan ve dolayl› olarak ayr›ca beslemifltir. Örne¤in, devrimci örgütten kaç›fl›n ve legal particili¤in bu kadar güç kazanmas›n›n gerisinde, öteki etmenlerin yan›nda, dolays›z biçimde sistematik faflist terör sald›r›s› vard›r. Üçüncü bir etken, devrimci hareketin kendi yap›sal zaaf ve zay›fl›klar›d›r. 12 Eylül yenilgisine ve ‘89 çöküflüne ra¤men ayak-ta kalmak gücü gösteren baz› devrimci örgütler, yenilgiden her-hangi bir ciddi sonuç ç›karamad›klar› için yeni dönemde eski za-aflar›n›n olgunlaflm›fl sonuçlar› ile yüzyüze kald›lar. Gitgide k›s›r, ciddiyetsiz ve birçok durumda sorumsuz 347
bir politika ve prati¤in temsilcileri olarak y›¤›nlara güven veremediler ve bu reformist ak›m›n güçlenmesini ayr›ca kolaylaflt›ran bir etken oldu. Son olarak, Kürt ulusal hareketinin çeliflik etkisinden sözedilebilir. ‘80’li y›llar›n ikinci yar›s›ndan ve ‘90’l› ilk y›llarda Kürt halk›n›n ulusal uyan›fl› ve eyleminin devrimci hareketi moral aç›-dan besledi¤i aç›k bir olgudur. Ne var ki Kürt ulusal hareketi “siyasal çözüm” çizgisine kayd›¤›ndan beri, bu kez tersinden, Tür-kiye sol hareketi içinde reformizmi siyasal ve moral aç›dan beslemektedir. “Siyasal çözüm” çizgisi, yaln›zca reformist politi-kalara meflruluk kazand›rarak de¤il, yan›s›ra, Türkiye cephesinde-ki siyasal mücadelesinde, reformist ak›mlar› en iyi anlaflabildi¤i müttefikler olarak seçti¤i içindir ki, bu sayede reformizmi ayr›ca güçlendirmektedir. Tüm bu etkenlerin birleflik etkisi alt›nda, reformizmin, devrim-ci ak›mlar›n güç kaybetti¤i bir evrede nas›l da nispi bir güç kazan-d›¤›n› son bir y›l›n olaylar› daha aç›k bir biçimde gösterdi. Özellik-le de Susurluk sonras› süreç bu rahats›z edici geliflmeye tan›k-l›k etti. Bu ayn› dönemde baz› devrimci ak›mlar›n reformist politik yönelimler içine girmesi, anayasal hayalleri bizzat körüklemesi, reformist ak›m›n güçlenmesinin bir baflka göstergesi say›lmal›d›r. fiu son dönemde araya yeniden mesafeler konulmaya çal›fl›lsa da, ayn› devrimci çevrelerin reformist e¤ilimlerine, baflta ÖDP olmak üzere reformist ak›mlarla ittifak iliflkilerine duyulan özel e¤ilim efllik etmekteydi. Bu ise, do¤al olarak reformist ak›ma ayr› bir politik meflruluk ve dolay›s›yla güç kazand›rmaktayd›. Sosyal-reformist ak›mlar, kendi konum ve çizgileriyle devrim-ci siyasal mücadeleyi zay›flatt›klar› ölçüde, nesnel olarak düze-ne hizmet etmifl olmaktad›rlar. Bu her zaman böyledir. Fakat son zamanlarda baz› örneklerini yaflad›¤›m›z yeni bir durumla karfl› karfl›yay›z. Kuruluflundan beri ÖDP’yi birleflik bir tutumla kolla-yan düzen cephesi, gerek Susurluk sonras› evrede ve gerekse ordu-Refah gerginli¤i döneminde, bu ak›ma daha özel bir destek ver-mifl, çok bilinçli bir tutumla 348
onu öne ç›karm›fl ve elbetteki kendi ihtiyaçlar› çerçevesinde yönlendirmifltir. Sultanahmet mitingi bu-nun en taze ve en aç›k örne¤i olmufltur. Susurluk sonras›nda “de-mokratik devlet” fliar› atan ve h›zla bu yeni çizgide yeni bir plat-formu aç›kça ortaya koyan EMEP ise, ayn› rolü 1 May›s kutlamalar› esnas›nda oynam›flt›r. Susurluk sonras› süreçte aç›kça MGK çizgisinde hareket eden merkezi sendika bürokrasisi, son 1 Ma-y›s’ta, yine çok bilinçli bir tutumla, EMEP’i kullanma yoluna gitmifltir. 1 May›s kutlamalar›n› kendi cephesinden bugüne dek görülmemifl uysall›kta bir seremoniye dönüfltürerek EMEP de, sendika merkezlerinin bu hain çizgisine gerekli karfl›l›¤› vermifltir. Do¤al olarak tüm bu geliflmeler, devrimci ak›mlar›n ayn› dö-nemdeki genel güçsüzlü¤ü ve güç kaybetme e¤ilimi de düflünü-lürse, reformizme karfl› mücadeleye apayr› bir önem ve anlam kazand›rmaktad›r. Komünistler, y›llar önce, 12 Eylül’ün y›ldönümünü vesile ede-rek, kitle hareketinde bir türlü afl›lamayan t›kan›kl›¤› “reformist kuflatma” yönünden irdeleme yoluna giden bir de¤erlendirme yap-m›fllard›. Bu de¤erlendirmeden, reformizme karfl› mücadelenin dev-rimci siyasal mücadele aç›s›ndan tafl›d›¤› özel anlam› özetleyen ve bugün hala güncelli¤ini oldu¤u gibi koruyan uzunca bir bölü-mü buraya aktarmakta yarar görüyoruz: “Tüm bunlar iflçi s›n›f›n› ve çal›flan y›¤›nlar› ideolojik-politik ve kültürel cephelerde saran genel bir düzen kuflatmas›n›n de¤iflik halkalar› ve biçimleridir. Ne var ki bu kuflatman›n çok daha özel bir alan› var ki, burada as›l ona gelmek istiyoruz. Bu, y›¤›nlar›n bugünkü büyük hoflnutsuzlu¤una ra¤men, y›¤›n hareketinin bir türlü kendine devrimci geliflme yolu bulamamas›n›n önündeki çok temelli bir engelde ifadesini bulmaktad›r. Reformist kuflatmadan sözediyoruz. Reformizmi burada terimin en genifl anlam›nda kullan›yoruz. Yani en kaba biçimlerinden devrimci k›l›¤a bürünmüfl en incelikli biçimlerine kadar tüm reformist e¤ilim ve ak›mlar› kastediyoruz. Kuflku yok ki bugünün genel kuflatma ortam›nda üzerinde as›l durulmas› gereken de bu özel alan, yani reformizmdir. Basit bir evrensel gerçekten dolay› 349
bu böyledir. Her toplumda ve her zaman, düzen, y›¤›nlar›n nispeten ileri kesimlerini, her çeflidiyle reformizmi en etkin biçimde kullanarak flu veya bu ölçüde dizginlemeyi ve kontrol alt›nda tutmay› baflarabilmifltir. Oysa y›¤›nlar›n nispeten ileri kesimleri, toplumda ileriye do¤ru bir hare-ketlenmenin, devrimci y›¤›n hareketindeki yolaç›c› bir geliflmenin potansiyel motorudur. Y›¤›nlar›n en ileri kesimlerindeki bir ha-reketlenme, onlar›n ortaya koyabilecekleri her ciddi etkinlik, daha genifl ve daha geri kesimlerin sars›lmas›nda, uyanmas›nda ve giderek hareketlenmesinde temelli bir rol oynar. Y›¤›n hareketinin geliflme diyalekti¤inin bir temel özelli¤idir bu. “Oysa bugün, bugünün Türkiye’sinde, tam da bu en ileri kesim, her renkten reformizmin yo¤un bir kuflatmas› alt›ndad›r. (...) “Kaba burjuva reformizmi y›¤›nlar›n ileriye, sola aç›k daha genifl kesimlerini dizginleme rolü oynarken, “sosyalist” ya da “devrimci” k›l›kl› olanlar bu sola aç›k kitlenin en ileri kesimlerini düzen içi bir bak›fla ve davran›fla mahkum etmektedirler. (...) “Devrimci geliflmeyi ilerletmek, her alanda ve her biçimde reformizme karfl› difle difl bir mücadeleyi gerektirmektedir. Fakat bu mücadelenin ideolojik alan› ile pratik alan› organik bir biçimde kaynaflmaz, mücadele bu ikisinin bütünlü¤ü içinde yürütülemezse, baflar› flans› da olmaz. Pratik cephe y›¤›nlara yönelik devrimci pratik görevlere s›k› s›k›ya sar›lmak, kitle hareketindeki her gelifl-meden en iyi biçimde yararlanmay› baflarmak demektir. “Unutulmamal›d›r ki, reformizm yaln›zca militan devrimci gö-revlerden uzak durmada ve y›¤›n hareketini geriye çekmede ifade bulmakla kalmaz. Fakat o ayn› zamanda, tam da devrimci fa-aliyetteki afl›lamayan yetersizlikten ve kitle eylemindeki gerilikten güç almaya, kendi durumunu ve tutumunu bununla mazur ve meflru göstermeye çal›fl›r.”(Reformist Kuflatma, Ekim, baflyaz›, say›: 105, 15 Eylül 1994) Komünist hareket, bu de¤erlendirmenin yap›ld›¤› döneme 350
gö-re bir dizi alanda önemli mesafeler kaydetmifltir ve bugün parti olman›n arifesindedir. Siyasal mücadele sahnesine partili kimli¤i ile ç›k›fl›, siyasal mücadelede bu konumun gere¤i olan bir rolü (siyasal mücadelede tutarl› devrimci önderlik) yeni bir güçle üst-lenmesi anlam›na gelecektir. Partimiz, reformizme karfl› mücade-leyi devrimci siyasal mücadeleyi ilerletebilmenin olmazsa olmaz koflulu olarak ele alan perspektifiyle, bu ak›m›n gerek s›n›f hare-keti gerekse sol hareket içindeki etkinli¤ine karfl› sistemli, çok boyutlu ve kesintisiz bir mücadele yürütecektir. Ortaya ç›kt›¤› andan itibaren reformizme karfl› kararl› bir ilke-li tav›r gösteren; devrimci harekete her seferinde yeni maddi ve moral güçler ile ideolojik mevziler kaybettiren tasfiyeci dalgalar› sars›lmaz bir tutumla gö¤üsleyen; ve en önemlisi, reformizmin dünya ölçüsünde güçlü bir gerici cereyana dönüfltü¤ü bir evrede, Marksizm-Leninizmin devrimci hatt›nda kendini vareden ve bü-yüten bir hareketin bu alandaki yüz a¤art›c› prati¤i, bu hareketten do¤acak bir partinin de mücadelenin bu cephesinde nas›l bir rol oynayaca¤› konusunda daha bugünden yeterli bir fikir vermektedir. II Küçük-burjuva devrimci ak›m›n geneline geçmiflten beri ege-men olagelen ve bugün hala varl›¤›n› koruyan bir inanç var. Buna göre, Türkiye’de iflçi s›n›f› hareketi genellikle reformizm üret-mektedir. Bu inanç ‘70’li y›llar›n bir döneminde öyle derinleme-sine bir etkiye sahipti ki, baz› ak›mlar iflçi s›n›f›n› esas almay› reformizmin dolays›z bir göstergesi sayabilme cüreti bile göstere-biliyorlard›. Bu inanc›n kayna¤›, iflçi s›n›f› hareketi içinde geçmifl-ten bugüne genellikle reformist ak›mlar›n bir güç ve etkinlik alan› bulabilmesidir. Küçük-burjuva ak›mlar kuflkusuz do¤ru olan bu son olguya bak›p burada kendi inançlar›n›n bir do¤rulanmas›n› bulabilmektedirler. Oysa bak›p gördükleri yaln›zca bir sonuçtur. E¤er ayn› olgunun bir de nedenlerine baksalard›, muhakkak ki baflka baz› gerçeklerle de yüzyüze kalacaklard›. 351
Türkiye’nin son 30 y›l›na toplam› içinde bakt›¤›m›zda, ger-çekten de iflçi s›n›f› hareketi içinde her dönem sosyalreformiz-min etkin oldu¤unu görürüz. Bu do¤ald›r; zira ayn› dönem içinde s›n›f hareketini esas alan ak›mlar hep de sosyal-reformist ak›mlar olmufllard›r. Devrimci ak›mlar ise, sözde ne söylerlerse söylesinler, pratikte genellikle s›n›f d›fl› kesimleri, daha çok da kent ve k›r küçük-burjuvazisini esas alma yoluna gitmifllerdir. Öylesine ki, ‘70’li y›llar bir yana, bugün bile baz›lar› hala bunun teorisini yapmakta bir sak›nca görmemektedirler. Böyle olunca, devrimci ak›mlar›n bizzat içinden do¤duklar› küçük-burjuva hareketi dev-rimcilefltirme çabalar›na, ayn› süreç içinde reformist ak›mlar›n iflçi hareketini reformist-sendikalist cendereye hapsetme çabalar› efllik etmifltir. Demek oluyor ki, iflçi s›n›f› hareketi reformizm üretmemifl, ama kendi d›fl›nda oluflan ve kendisine yönelen refor-mist ak›mlar›n etki ve denetimine girmek yoluyla reformizm taraf›ndan sakatlanm›fl, kötürümlefltirilmifltir. Bu ifadeden de anla-fl›laca¤› gibi, Türkiye’de reformist ak›mlar, iflçi s›n›f› hareketinin kendi öz ürünleri de¤ildir. Bu ak›mlar, burjuva ya da küçük-burju-va ayd›n kökenli ak›mlard›r. S›n›f hareketi d›fl›nda ilk flekillen-melerini yaflam›fl, ard›ndan kendi burjuva ya da küçük-burjuva sosyalizm anlay›fllar›na iflçi s›n›f› içinde bir temel kazand›rmaya çal›flm›fllard›r. Ve dikkate de¤er bir olgudur; bunu hiç de s›n›f taban›nda sab›rl› bir çal›flmaya giriflerek de¤il, fakat bafllang›çta sendika kademelerinde flu veya bu yolla tepeden güç olmak, sonra da sendikal ayg›t› kullanarak tepeden inme yöntemlerle tabana hakim olmak yoluyla baflarm›fllard›r. ‘70’li y›llar›n TKP-T‹P-TS‹P prati¤i bu aç›dan son derece aç›kt›r. Fakat ilginçtir; onlar›n ‘70’-lerdeki konumuna ve misyonuna ‘90’l› y›llarda heveslenen ve bu do¤rultuda baz› ilk mevziler kazananlar da (bugünün EMEP’inde temsil ediliyorlar), ifle “dürüst ve namuslu sendikac›lar” söylemiyle bafllam›fllard›r. Reformist sol çizgideki alt kademe sen-dika yönetimlerine bu yaranma çizgisi beklenen sonuçlar› bir öl-çüde vermifltir. Sosyal-reformistler bugün s›n›f hareketi 352
içinde tuttuklar› mevzilerin kazan›lmas›nda, “s›n›ftan yana” payesiyle onurland›rd›klar› bu alt kademe sendika bürokratlar›ndan gerekli deste¤i görmüfllerdir. Türkiye iflçi s›n›f› hareketinin militan gelene¤inin zay›fl›¤›, sendikalar› aflamayan örgütlenme ve sendikal hareketi aflamayan mücadele prati¤i, elbetteki reformist etkiye uygun bir zemin ya-ratmaktad›r. Fakat bu bir durumdur ve bir kez daha as›l önemli olan bu durumu süreklilefltiren nedenlerdir. Zira sözkonusu du-rum hiç de esas› yönünden iktisadi bir nedene (nispi refah, em-peryalist afl›r› kârlardan pay, ya da bunlara dayal› aristokrat bir iflçi tabakas› vb.) dayal› de¤ildir. Sözkonusu zaaflar s›n›f hareke-tinin öznel zaaflar›d›r. Reformizmi bu zaaflar üretmemifl, tersi-ne bu zaaflar, reformist ak›mlar ve sendika bürokrasisi taraf›ndan harcanan sistematik çabayla güçlendirilip süreklilefltirilmifltir. Ve ancak bu sayede ve bu ölçüdedir ki, bu zaaflar gerisin geri refor-mizmi besleyen bir zemine de dönüflebilmifllerdir. Türkiye iflçi s›n›f›n›n esas gövdesi yönünden henüz genç ol-du¤u, nitel ve nicel aç›dan as›l gücünü ‘50’ler sonras›nda buldu¤u düflünülürse, bu genç s›n›f›n ‘60’l› y›llar›n bafl›ndan itibaren, yani daha flekillenmesinin ilk evrelerinde, ortaya dikkate de¤er militan mücadele örnekleri koydu¤u görülür. Kavel Direnifli ile bafllayan bu militan e¤ilim, ‘60’l› y›llar boyunca polis ve jandarmayla çat›fl-malara sahne olan bir dizi grev ve direniflin ard›ndan, ‘70’li y›llara sars›c› 15-16 Haziran direnifliyle girmifltir. Yine ‘70’li y›llarda s›n›f hareketi ileri kesimleri flahs›nda önemli bir politizasyon yafla-m›fl ve ortaya küçümsenemeyecek bir mücadele direnci koymufl-tur. Gelgelelim bu ayn› dönemlerde, ‘60’l› ve ‘70’li y›llarda, s›n›f hareketi üzerinde etkinlik kurma çizgisi izleyenler (ve bu sayede onun devrimci potansiyelini daha bafltan bo¤anlar) sosyal-refor-mist ak›mlar olmufllard›r. Bu tarihsel gerçekler ortadayken, s›n›f hareketinin reformist etkiyi kolaylaflt›ran zaaflar›n›, reformiz-min bu zaaflar› besleyip güçlendiren çabas›ndan (ve elbetteki devrimci ak›mlar›n bu sürece seyirci 353
kalmas›ndan) ayr› düflünmek olanakl› m›d›r? Reformizmin genel planda devrimci siyasal mücadele üzerin-deki tahrip edici etkisi üzerinde hep durulur da, nedense bu ayn› ak›m›n s›n›f hareketi üzerindeki y›k›c› etkisi yeterince gözetilmez. Oysa, sonuçlar› genel devrimci siyasal mücadeleyi etkilemenin de ötesinde belirleyen as›l y›k›c› tahribat, bizzat bu ikinci alanda-d›r. fiu basit nedenle bu böyledir: ‹flçi s›n›f› hareketinin her türlü burjuva ve küçük-burjuva etkiden kurtularak ba¤›ms›z bir devrim-ci kimlik kazanmas›, genel planda, devrimci mücadelenin sa¤l›kl› ve istikrarl› bir çizgide gelifltirilebilmesinin de temel bir güven-cesidir. Bir baflka ifadeyle, modern bir toplumda s›n›f hareketi cephesinde reformizmin altedilmesi, onun genel mücadele sahne-sinde altedilebilmesinin de zorunlu bir kofluludur. EK‹M’in taktik planda s›n›fa kilitlenen çal›flmas›, siyasal mücadeleye iliflkin bu genel stratejik kavray›fl›n da bir gere¤idir. Geleneksel küçük-burjuva ak›mlar bu alandaki geleneksel kavray›fls›zl›klar›n› yeni dönemde de sürdürdükleri içindir ki, s›-n›f› bir kez daha gönlü rahat bir biçimde reformist ak›ma b›rak-m›fllard›r. Yine bunun yaratt›¤› cömert boflluk nedeniyledir ki, 12 Eylül yenilgisinin ürünü olan omurgas›z ve pelteleflmifl bir reformist ak›m, son y›llarda bu alanda baz› mevzileri belli bir kolayl›kla elde edebilmifltir. Gelinen yerde daha büyük bir gü-venle söyleyebiliriz ki, s›n›f hareketi cephesinde reformizm karfl›-s›nda ilk kez olarak EK‹M flahs›nda ciddi bir devrimci ak›m gör-mektedir. Bugün s›n›f hareketi içinde sosyalizm ad›na EK‹M ve EMEP, iki temel ak›m olarak karfl› karfl›yad›rlar. EK‹M sosyal-izmin devrimci marksist, EMEP ise liberalreformist temsilcisi-dir. Düne kadar daha çok ideolojik cephede karfl› karfl›ya duran bu iki ak›m, gelinen yerde art›k s›n›f çal›flmas›n›n, s›n›f hareke-tine politik ve örgütsel müdahalenin pratik cephesinde karfl› karfl›yad›rlar. Bu karfl› karfl›ya gelifl günden güne daha aç›k bir hal alacakt›r. Komünist hareketin s›n›fa kilitlenen çal›flmas›nda günden güne güçlenen mevzileri ve atmakta oldu¤u yeni ad›mlar bunu göstermektedir. 354
EK‹M, geçmiflin yap›sal zaaflar›yla hesaplaflm›fl, bu arada, Türkiye’de 12 Eylül yenilgisinin, dünyada ‘89 çöküflünün dersleriyle donanm›fl dinamik bir komünist ak›mken, EMEP bu ayn› süreçler içinde devrimci kimli¤ini yitirmifl gevflek ve ruhsuz bir liberal ak›md›r. Dönemin reformist-liberal ak›mlar›n›n politik güç kazanmas›n› kolaylaflt›ran özellikleri ne olursa olsun, kimlikler aras›ndaki bu temel fark, orta vadede komünist olan›n liberal ola-n› s›n›f hareketi cephesinde yenilgiye u¤rataca¤›n›n temel bir güvencesidir. Partili kimlik bu alandaki mücadelemize yeni bir güç ve kuvvet kazand›racakt›r. S›n›f hareketi içinde reformizme karfl› bu zaferin kesinlefltirilmesi için gerekli her fley yap›lacakt›r. Zira s›n›f hareketinin ideolojik ve örgütsel ba¤›ms›zl›¤›n›n s›n›f partisi flahs›nda etekemi¤e bürünmesi, ve bunun, devrimci siyasal mücadelenin sey-rini belirleyen bir etkene dönüflmesi, öteki fleyler yan›nda, s›n›f hareketi içindeki sosyal-reformist ak›m›n kesin bir yenilgiye u¤ra-t›lmas›na s›k› s›k›ya ba¤l›d›r. Bu ak›m› bafl›ndan itibaren tan›yor olmam›z, onu yaln›zca devrimcilikten liberalli¤e geçifl süreci içinde de¤il, s›n›f hareketi içinde güç olmaya çal›flt›¤› dönemde de ad›m ad›m izlememiz ve ilkeli bir ideolojik mücadelenin hedefi haline getirmifl olmam›z, s›n›f içindeki bugünkü prati¤ini dolays›z olarak izleme ve teflhir etme olana¤›na sahip bulunmam›z -tüm bunlar, bu ak›mla yeni bir hesaplaflma dönemine girdi¤imiz flu s›rada bizim için öteki önemli avantajlard›r. A¤ustos ‘97
355
Önderlik bofllu¤u ve önderlik iddias›
Komünist hareket siyasal yaflam›n›n onuncu y›l›nda. Onuncu y›l› partili ilk y›l olarak yaflayaca¤›z. Devrimci siyasal yaflam›m›z›n bir ilk büyük dönemeci, bir ilk büyük kilometre tafl›d›r parti ad›m›. “Herfley parti için! Herfley parti kurulufl kongresi için!” bafll›kl› de¤erlendirme bu ad›m› gerekçelendirdi¤i için, burada bu konuda yeni bir fley söylemeyece¤iz. Zira bu de¤erlendirmede ortaya konu-lan çerçevenin ötesindeki herfley ayr›nt›d›r. Ayr›nt›lar bas›n›m›zda fazlas›yla tart›fl›lmaktad›r ve tart›fl›lacakt›r. Bu durumda biz burada bir güveni dile getirmekle yetinebiliriz. Siyasal aç›dan zor ve o ölçüde k›s›r bir tarih evresine böylesine bir büyük devrimci ad›m› s›¤d›rmay› baflaranlar, böylece siyasal mücadelelerinin yeni evre-leri için yeterli güveni ve güvenceyi de yaratm›fl durumdad›rlar. *** Devrimci aç›dan önderlik sorunu, siyasal mücadelenin baflar›-s›n› ve devrimin zaferini belirleyen en temel etkendir. 356
Kendi önderli¤ini yaratamayan bir siyasal mücadele hiçbir kal›c› sonuç elde edemez ve kendi önderli¤ini bulamayan hiçbir devrim gerçek bir zafere ulaflamaz. Bir baflka ifadeyle, devrimci mücadelenin az-çok baflar›l› bir geliflme seyri izleyebilmesi ve bir bütün olarak devrimin kaderi, devrimci önderlik sorununun baflar›l› bir çözümü-ne s›k› s›k›ya ba¤l›d›r. Kuflkusuz bu kadar›, devrimci olmak iddias›ndaki her siyasal ak›m›n kabul edebilece¤i genel düflüncelerin bir ifadesidir. Devrim-ci olmak iddias›yla siyasal mücadele sahnesinde kendini gösteren her ciddi siyasal ak›m, gerçekte bunu devrimci önderlik bilinci ve misyonuyla birlefltirmek iddias›ndad›r. Bu kadar›nda bir sorun yoktur. As›l sorun önderlik sorununun ideolojik ve s›n›fsal içeri¤inde yatmaktad›r ki, say›s›z devrimci önderlik iddias›n›n bofllukta kal-mas›n›n ve baflar›s›zl›¤a u¤ramas›n›n gerisinde, sorunun bu içeri¤inin do¤ru kavranamamas› ve dolay›s›yla pratikte baflar›l› bir çözüme ba¤lanamamas› vard›r. Modern kapitalist toplumda burjuvazinin s›n›f egemenli¤ine karfl› mücadelede önderlik kapasitesine sahip tek gerçek s›n›f iflçi s›n›f›d›r. Düflünsel planda bu s›n›f›n dünya görüflüne dayanmayan ve pratik planda bu s›n›f›n hareketini ek-sen almayan hiçbir giriflim devrimci önderlik sorununun baflar›l› bir çözümünü gerçeklefltiremez. Marksizmin özüne iliflkin bu temel do¤ru, Türkiye’nin büyük sosyal hareketliliklere sahne olan yak›n tarihi taraf›ndan bir kez daha do¤rulanm›flt›r. Türkiye’nin son 30 y›l› içinde iki devrimci yükselifl yafland›. Fakat bu sosyal-siyasal hareketlili¤i kucaklayacak ve sa¤lam bir stratejik devrimci çizgide yönlendirecek bir devrimci önderlik ortaya ç›kamad›. Türkiye gibi modern s›n›f iliflkilerinin egemen oldu¤u bir ülkede bu önderlik, marksist dünya görüflüne dayanan ve iflçi s›n›f› hareketi eksenine oturan devrimci bir s›n›f partisi flahs›nda ifadesini bulabilirdi ancak. Böyle bir partiyi ‘60’l› y›llarla birlikte büyük sosyal çalkant›lar içine giren Türkiye geçmiflten devra-lamam›flt› ve bu çalkant›l› döneminde de yaratamad›. Bunun nedenlerinin tahlili, Türkiye’nin yak›n tarihinin ve bu tarihin ürünü olan 357
geleneksel sol hareketin tahlili demektir. Kendi siyasal do¤umunu öznel aç›dan zaten bu tür bir tahlile borçlu olan komün-ist hareket, bu konudaki son de¤erlendirmelerinin birinde sorunu temel çizgileriyle flöyle özetlemiflti: “Türkiye’de iflçi s›n›f› hareketinin, daha genel planda devrimci siyasal mücadelenin bugünkü en temel zaaf alan› olan devrimci önderlik bofllu¤u, yaln›zca bugünün de¤il, gerçekte tüm Cumhuri-yet döneminin temel bir olgusudur. Bununla birlikte, önderlik ihtiyac›n›n ve elbette karfl›lanamad›¤› ölçüde önderlik zaaf›n›n kendini özel bir tarzda gösterdi¤i evre ‘60’lar sonras›, demek olu-yor ki son 30-35 y›ld›r. Bu, sözkonusu dönemin Türkiye’sinde modern s›n›f çat›flmalar›n›n serpilip geliflmesiyle ba¤lant›l› bir durumdur. “Türkiye’nin son 30-35 y›ll›k dönemi sars›c› sosyal-siyasal çalkant›lara sahne oldu. ‘60’l› y›llar›n bafl›ndan itibaren iflçi s›-n›f› ve öteki emekçi katmanlar, zaman içinde gitgide daha genifl kesimler halinde mücadele sahnesine ç›kt›lar. ‹flçi-emekçi hareketi Cumhuriyet tarihinde bir dönüm noktas› oluflturacak kuvvet ve etkinlikle toplum yaflam›nda yeni bir evre bafllatt›. Düzenin yap›-sal sorunlardan kaynaklanan bunal›m›, alt s›n›flar›n siyasal mü-cadelerinin sars›c› etkisiyle derinleflerek yeni boyutlar kazand›. Bu büyük uyan›fl› ve hareketlili¤i ola¤an yöntemlerle kontrol ede-meyen sermaye s›n›f› ancak faflist askeri darbelerle uygulamaya konulan genifl çapl› karfl›-devrim operasyonlar› sayesinde geçici de olsa sonuç alabildi. “Cumhuriyet döneminin uzun y›llar› boyunca politik bir kuvvet alan› bulamayarak s›n›ftan ve kitlelerden kopuk bir ayd›n hare-keti olarak kalan Türkiye sol hareketi, ‘60’l› y›llardan itibaren baflgösteren alt s›n›flar›n bu sosyal-siyasal hareketlili¤i zeminin-de h›zla güç kazand›. Tuttu¤u ideolojik-politik konumun gerçek içeri¤i ve s›n›rlar› ne olursa olsun, toplum genelinde düzene karfl› alternatif bir güç olarak alg›land›. Özellikle ‘70’li y›llar›n ikinci yar›s›nda, genifl çapl› kitle mücadeleleri ile içiçe geçmifl bir devrim-ci hareket gerçe¤i, düzen ve devrim ikilemine özel bir kuvvet kazand›rd›. (Ancak 12 Eylül karfl›358
devrimi ve onu daha sonra dünya çap›nda izleyen olaylar›n özel etkisi alt›ndad›r ki, sermaye düzeni bu ikilemi geçici bir süre için de olsa geri plana itmeyi baflarabildi.) “Fakat yak›n dönem tarihinin sosyal hareketlilik ve devrimci siyasal mücadele aç›s›ndan yaflad›¤› bu s›çrama, yaz›k ki ortaya bu hareketlili¤i ve mücadeleleri devrim amac›na ve iktidar hedefine yönlendirebilecek bir devrimci önderlik oda¤› ç›karamad›. Belirt-meye gerek yok ki, modern Türkiye’de, bu ancak iflçi s›n›f›n›n ad›na lay›k devrimci öncü partisi olabilirdi. “Dikkate de¤er olan olgu, bu süre zarf›nda bu iddiayla say›s›z grup ve ak›m›n siyaset sahnesinde ortaya ç›kmas›d›r. Önemli bir bölümü bu iddialar›nda samimi olan ve bu do¤rultuda içtenlikle çaba gösteren bu grup ve ak›mlar, do¤duklar› toplumsal-siyasal ortam›n koflullad›¤› s›n›rl›l›klar› ve yap›sal yetersizlikleri aflamaya-rak bu çabalar›nda baflar›s›z kald›lar. ‹çlerinden bir k›sm› kendileri-ni iflçi s›n›f›n›n öncü partisi ilan ettiler. Fakat zaman onlar›n gerçek-te bu nitelikten yoksun olduklar›n› pratik içinde yeterli aç›kl›kta gösterdi. Di¤er bir k›sm› ise geride uzun y›llar b›rakmalar›na ra¤men bunu iddia etmek gücü bile bulamad›lar kendilerinde. Bugüne kadar hala “parti infla hareketi” ya da “parti öncesi örgüt”ler olarak kald›lar. Komünistler, devrimci hareketimizin yak›n geçmifline ilifl-kin de¤erlendirmelerinde, bu genel baflar›s›zl›¤›n ideolojik ve s›n›f-sal nedenlerini çözümlediler. “Son 30 y›l›n sol hareketinin ortak paydas› iktidar perspektifi ve iradesinden yoksunluktur. Revizyonist ve sosyal-reformist ak›mlar için özel bir aç›klama gerektirmeyen bu olgu, gerçekte devrimci ak›mlar›n da temel özelli¤idir. Bu ak›mlar teorik perspektif, politik program, taktik çizgi ve örgüt cephelerinde bir önderlik düzeyi ve kapasitesine ulaflmak bir yana, buna yaklaflamam›fllard›r bile. En iyi durumda oynad›klar› rol, kitle mücadelelerine stratejk hedef-ler do¤rultusunda yön vermek de¤il fakat bu mücadelelerden etkile-nerek ve elbette onlar› etkileyerek birlikte sürüklenmek olmufltur. Popülist önyarg›lar›n yaratt›¤› s›n›rl›l›k ve dizginlemeler nedeniyle, modern toplumun 359
tek tutarl› devrimci s›n›f› olan iflçi s›n›f›n› teorik ve pratik ilgilerinin oda¤›na koymay› bile baflaramayan bu ak›mla-r›n, devrimci önderlik bofllu¤unu dolduramamalar›na flaflmak için de bir neden yoktur gerçekte. “Modern s›n›f iliflkilerinin egemen oldu¤u bir toplumda, toplum genelinde bir devrimci önderli¤i gelifltirebilmenin tek olanakl› yolu iflçi s›n›f›n› hareket noktas› olarak almaktan geçer. Bu bilincin ve yönelimin olmad›¤› bir durumda, demek oluyor ki iflçi s›n›f›yla kopmaz ba¤lar içinde bir komünist s›n›f öncüsü infla edilmeden genel devrimci önderlik ihtiyac›na yan›t verilemeyece¤i temel gerçe¤inin kavranamad›¤› koflullarda, önderlik iddias›ndaki bafla-r›s›zl›k her türlü niyeti aflan bir kaç›n›lmazl›k olarak kendini göste-rir. (EK‹M 3. Genel Konferans›/ Siyasal ve Örgütsel De¤erlen-dirmeler, Eksen Yay›nc›l›k., s.17-20) Bu de¤erlendirme, her biri en az 20 y›ll›k bir siyasal geçmifle sahip olan geleneksel örgütlerin bugünkü durumuna bakmak bile bu alandaki baflar›s›zl›¤› tüm aç›kl›¤›yla görmek için yeterlidir, sözleriyle sürüyor. Türkiye’nin son 30 y›ll›k tarihi üzerinden bak›ld›¤›nda, devrimci önderlik iddias›yla ortaya ç›kan ak›mlar›n birer siyasal mezhep olmaktan öteye gidemedikleri görülür. Küçük-burjuva bir toprakta yefleren ve kendili¤inden bir yükselifl içinde serpilen ak›mlar›n -ki geleneksel ak›mlar›n›n tümünün durumu budur- bir siyasal mezhep olmaktan öteye gidememelerinin toplum-sal mant›¤› yeterince aç›kt›r. Bu ak›mlar›n “iflçi s›n›f›n› teorik ve pratik ilgilerinin oda¤›na koymay› baflaramamalar›”, özel bir kan›tlama gerektirmeyen bu aç›k olgu bile, kendi bafl›na, bu ak›mlar›n marksist dünya görüflünün d›fl›nda kald›klar›n›n en sa¤lam bir göstergesidir. Zira bu, marksist dünya görüflünün özüne ve esas›na iliflkin bir sorundur. Elbetteki iflçi s›n›f›n› eksen almak, kendi bafl›na, herhangi bir ak›m›n de¤il marksist ya da komünist, devrimci oldu¤unu bile kan›tlamaz. ‹kinci Enternasyonal partileri-nin tümü iflçi s›n›f› eksenli partiler olduklar› halde, reformist-parlamentarist bir siyasal kimli¤in temsilcileri olmufllard›r. Uza¤a gitmeye gerek de yok, bugün 360
20 y›ll›k bir gecikmeyle de olsa s›n›f› nihayet keflfeden eski devrimci yeni liberal baz› çevreler, iflçi s›n›f› hareketi içinde en baya¤› bir reformizmin temsilcileri olarak gösteriyorlar kendilerini. ‹flçi s›n›f›n› eksen almak kendi bafl›na herhangi bir ak›m›n marksist kimli¤ine bir kan›t oluflturmaz ama, iflçi s›n›f›na dayanmayan, onun siyasal hareketi olarak geliflme yönelimi ve çabas› içinde olmayan hiçbir marksist siyasal ak›m da düflünülemez. Tüm sorun teoride marksist dünya görüflünün devrimci özüne ve esaslar›na dayanan bir hareketin pratikte de kendini s›n›fla birleflme devrimci çabas› içinde üretmesi, varetme-sidir. ‹flçi s›n›f›n›n siyasal hareketi ve devrimci öncüsü olarak bir komünist partisi baflka türlü oluflamaz ve öncülük s›fat›na hak kazanamaz. Ve en önemlisi, ne s›n›f ve dolay›s›yla ne de toplum içinde devrimci önderlik rolünü yerine getiremez. Küçük-burjuva-zinin flu veya bu kesiminin içinde bir “devrimci önderlik” üretmek elbetteki belli s›n›rlar içinde mümkündür. Ama böyle ak›mlar›n önderlik kapasitesi, dayand›klar› s›n›f ya da katman› aflamaz. Tam da bu nedenle kal›c› ve tutarl› da olamaz. Bu tür “önderlikler”in sonu gelmez siyasal yalpalamalar›n›n ve mezhepleflme e¤ilimleri-nin gerisinde, dayand›klar› toplumsal katmanlar›n istikrars›zl›klar› ve s›n›fsal s›n›rl›l›klar› vard›r. Modern s›n›fsal iliflkilerin çok fazla geliflmedi¤i, büyük ölçüde k›rsal nüfusa ve köylü a¤›rl›¤a sahip baz› toplumlarda, küçük-burjuva devrimci siyasal önderliklerin gösterdi¤i baflar›n›n, küçük-burjuvaziye dayal› bir önderlik iddias› konusunda yerli halkç› ak›mlara güç ve esin kayna¤› oluflturdu¤u bilinmektedir. Gelgele-lim modern s›n›f iliflkilerinin egemen hale geldi¤i, toplumun emek-sermaye ekseninde bölündü¤ü, iflçi s›n›f›n›n toplumda özel bir toplumsal a¤›rl›¤a kavufltu¤u bir ülkede, somutta Türkiye’de, böyle-si heveslere dayal› siyasal giriflimlerin hiçbir baflar› flans› yoktur. Türkiye’nin yak›n tarihi bunu pratik olarak kan›tlad›. Neyin ola-mayaca¤›n› mücadele prati¤i yeterli aç›kl›kta gösterdi. fiimdi ter-sinden, olumlu yönden, bir kan›tlamaya ihtiyaç var. Partili kimli¤ini ilan etmeye haz›rlanan komünist hareket, sa¤lam marksist devrimci bak›fl›, bunun ifadesi olan ideolojik 361 çiz-gisiyle ve iflçi s›n›f›n› eksen alan inatç› siyasal faaliyet ve mü-cadelesiyle bu kan›tlaman›n öznel etkeni olmak iddias›ndad›r.