Tutuklugazete 2

Page 1

1

MUSTAFA BALBAY

AHMET fiIK

H‹KMET Ç‹ÇEK

Türkiye’nin “Vahfli Susmak de¤il söylemek mecburiyeti Her yer iktidar Düflünce ve ifade özgürlü¤ünün ti” olarak yorumlan›p; muhalif gazeBat›” y›llar› yasal duvarlar oldu¤u gibi tecilere, ö¤rencilere, akademisyenlekokusuyla doldu¤unda… önündeki duruyor. Ülkeyi darbe döneminden re, yay›nc›lara, Kürtlere, sosyalistlere Bir iktidar kendi sesi d›fl›ndaki tüm sesleri yok etmeye bafllad›¤› gün kendi varl›¤› da tehlikeye girmifl demektir. Medyan›n susturulmas› do¤ada oksijenin bitmesi demektir. Böyle bir ortamda en güçlü canl› bile ayakta duramaz. Türkiye’de her yer ad›m ad›m iktidar kokusuyla dolmaktad›r… »3’TE

beter hale getiren ilgililer ise hamasi nutuklar at›yor. Ya ülkenin “sivil, demokratik ve özgür” oldu¤unu ya da bizlerin “terörist” oldu¤unu söylüyorlar. Onlar nutuk att›kça gazetecilik faaliyetleri ite kaka “terör faaliye-

var›fl noktas› hapishaneler olan “tehcir” uygulan›yor. Bugünlerde s›kça tart›fl›lan Ermeni soyk›r›m›n›n da bir tehcirle bafllad›¤›n› bilmemiz muhaliflerin sonu hakk›nda fikir edinmemizi sa¤l›yor. »5’TE

Cezaevinde en uzun süre tutuklu olan gazeteciyim. Siz bu sat›rlar› okurken 46 ay, iki ay sonra 4 y›l dolmufl olacak. Ama Deniz Feneri’nde tutuklu kalmad›. Hizbullah’›n bütün yönetici kadrosu b›rak›ld›! “Neyle suçland›klar›n› bile bilmiyorlar” sözünden daha saçma bir fley yok! “Suçumuzu” biliyoruz: AKP’nin temsil etti¤i faflist diktatörlü¤e karfl› olmak. »7’DE

S‹YAH

KONUK YAZARLARIMIZ

NEV‹N BERKTAfi »2’DE ECE TEMELKURAN »9’DA ÖMER ÇEL‹K

Kürt gazeteciler olarak hakk›m›z› ald›k! Tepenizde duran “big brother”dan, geçen birkaç saat içerisinde ne kadar s›k›ld›¤›n›z anlafl›lm›fl olacak ki, bir süre sonra s›k›nt›n›z› gidermek için “sohbet” aflk›yla tutuflan bir ekipçe misafir ediliyorsunuz. “Sohbet evleri”nden geliyor olacaklar… “Breysel davranmay› düflünür müsünüz?” teklifi sizi gerçekli¤inize döndürmeye yetiyor kolaycac›k. Espiyonaj dünyas›nda tabii… »8’DE

MÜYESSER U⁄UR YILDIZ

1 0 O CA K 20 1 2 SA L I Ö ZG Ü R BAS I N VA R SA Ö ZG Ü R TO P LU M VA R D I R

TERORIST DEGIL

GAZETECIYIZ T

utuklu Gazete’nin ilk say›s›n›n ç›kt›¤› 24 Temmuz 2011 tarihinde cezaevlerinde 70 gazeteci vard›. Geçen 6 ay içinde baz› meslektafllar›m›z tahliye oldu, ancak yerlerine yenileri tutukland›. Son bir ay içindeki kitlesel tutuklamalarla cezaevindeki gazeteci say›s› 97’ye yükseldi. Meslektafllar›m›z, “terör örgütü kamplar›nda” ya da “terör örgütlerinin eylem alanlar›nda” de¤il, mesleki faaliyetlerini yürüttükleri iflyerlerinde ve gündelik yaflamlar›n› sürdürdükleri evlerinde gözalt›na al›n›yorlar. Poliste, savc›l›kta ve mahkemelerde yap›lan sorgulamalarda, yazd›klar› haberler, telefon görüflmeleri, telefon rehberlerindeki isimler, ha-

ber amac›yla izledikleri toplumsal olaylar suç delili olarak gösteriliyor. Tümüyle gazetecilik meslek ilkelerine uygun faaliyetler, “hükümeti y›pratmaya” yönelik yay›nlar olarak de¤erlendiriliyor. Terör örgütlerinin amac›n›n “hükümeti fliddet kullanarak devirmek” oldu¤u, dolay›s›yla gazetecilerin de yapt›klar› yay›nlarla “terör örgütlerinin amac›na hizmet ettikleri” iddia ediliyor. Hukuku zorlayan bu yorumlarla, meslektafllar›m›z “terör örgütü mensubu” olmakla ya da “terör örgütü propagandas›” yapmakla suçlan›yorlar. ‹nsanlar› güldüren bu

trajikomik iddialar; ne yaz›k ki son derece ciddi ve vahim sonuçlar do¤uruyor. Bu iddialarla, meslektafllar›m›z 10-15 y›l hapis cezas› istemiyle yarg›lan›yorlar. Haklar›nda yüzlerce y›l hapis cezas› istenen gazeteciler var. Bütün bu iddialar, Terörle Mücadele Kanunu kapsam›nda “katalog suçlar” olarak nitelendirilerek, “özel görevli mahkemelerin” yetki alan›na sokulunca; meslektafllar›m›z “uzun tutukluluk süreleri” ve “yarg›s›z infaz” uygulamalar›yla karfl› karfl›ya kal›yorlar. Temel insan haklar› aras›nda yer alan “bas›n ve ifade özgürlü¤ü” üzerindeki bask›lar›n

ortadan kald›r›labilmesi için çözümün adresi parlamentodur. Baflta TCK ve TMK olmak üzere, ilgili tüm kanunlardaki k›s›tlamalar›n kald›r›lmas› için parlamentoyu göreve ça¤›r›yoruz. Gazetecilerin, yazarlar›n, ayd›nlar›n, tüm fikir suçlular›n›n derhal serbest b›rak›lmas› için yarg›çlar›n vicdanlar›na sesleniyoruz. Siyasi iktidar temsilcilerinin ve devlet yöneticilerinin, meslektafllar›m›z› suçlu gösteren önyarg›l› ifadeler kullanmaktan vazgeçmelerini istiyoruz. Onlar terörist de¤il, onlar gazeteci!

Babalar gibi adalet de özelleflti!.. Netekim!.. Baz›lar›m›z “muhalefet” diye bir hastal›¤a yakaland›k. Bunun antibiyotik benzeri ilk tedavisi de “tutuklama”… Buralarda sadece biz tedavi olmuyoruz; “hay›rs›z” evlâtlar yetifltirdi¤i için ana-babalar, “›slâha” muhtaç kiflilerle evlendikleri için efller ve biz “kendini, haddini bilmez” insanlar›n do¤urdu¤u çocuklar da dolayl› flekilde “tedavi” ediliyor. Böylece “ileri demokrasi”nin hazm› kolaylaflt›r›l›yor!. »4’TE

ERDAL SÜSEM

Düflünce haz›r olda durmaz Kim ne derse desin hakl› bir davadan zindana t›k›lan insan, özgürlü¤e daha yak›nd›r. Hür düflünceli bir gazeteci ve yazar olman›n rüfltü, Türk yarg›s›n›n gediklisi ‹smail Beflikçi Hoca gibi, mahkemelerin ve kodesin yolunu arfl›nlamas›na ba¤l›d›r. »15’TE

TUNCAY ÖZKAN

Ergenekoncuuuluk!.. Bu Ergenekon örgütünü bilen, duyan biri varsa insaniyet nam›na ilk karakola bildirsin. Kanaltürk ve dolay›s›yla benimle iliflkilendirdi¤iniz ADD, Atatürkçü Düflünce Derne¤i de¤ildir. Bizim 6 milyon dolar ödeme yapt›¤›m›z ADD, flirkettir. Digitürk platformunun finans flirketidir. Ben gazeteci de¤ilmiflim; iktidara göre! Z›rva tevil götürmez. Gülmeyin yahu; dört y›ld›r zindanday›z; Ergenekon olmasa ne yapar›z?...»11’DE

SONER YALÇIN

Size bir s›rr›m› vereyim Ko¤ufl arkadafllar›d›r; mahpusun iradesini çelikten yapan; ve kararl›l›¤›n› y›k›lmaz eden. Memleketimde mapusluktan geçer ayd›n olman›n yolu… Ve ne yapay›m: Yanl›fl do¤ru buras› benim ülkem… »5’TE

MUSTAFA GÖK

En güçlü silah›m›z gerçeklerdir Burada daha özgürüm! “Vicdan” art›k bu ülkede haks›z tutuklanma için gerekçe oluyorsa, geldi¤imiz noktan›n vahameti kendini bir kez daha hissettirir. Yalan, “do¤ru”nun yerine, “inkar” özürün yerine geçiyorsa, her fley çürümüfl demektir. Ölüm tarlas›na dönmüfl bir ülkede yafl›yoruz, d›flarda olanlara selam olsun ve kolay gelsin! ‹çerde oldu¤um için çok mutluyum, binlerce insan haks›z yere tutuklan›rken, d›flar›da olman›n yükünü tafl›yamazd›m art›k. Çünkü 1980 faflist darbesinden beri, d›flarda olman›n ac›s›n› yaflad›m. Burada kendimi daha özgür hissediyorum!

Hukuk Aç›lan davalarda ortaya konulan deliller ve argümanlar art›k saçmal›¤› komedi düzeyine ç›kar›yor. Tutuklamalara hakl›l›k kazand›rmak için, gizlilik karar› olan bu dosyalarda yer alanlar süslenip yorumlanarak, çarflaf çarflaf yay›mlan›yor hükümete yak›n gazetelerde. Devlet tutuklama yaparken bile savunmada… Öyle ki, yandafl gazetelerde, tutuklanan insanlar›n etnik kimli¤i, iliflkileri, yak›nlar›n›n kimlerle evli olduklar›, geçmiflleri didikleniyor ve en pespaye ›rkç›, gerici, ayr›mc› yorumlarla yay›mlan›yor. Uzun tutukluluk süreleri, gizlilik kararlar›, gizli tan›k uygulama-

lar›, gazetelerde kara çalmalar… Yani devlet demokratik mücadeleye nas›l karfl›l›k verece¤ini bilemiyor. Önce bir umac›, bir terör örgütü heyulas› oluflturuluyor, sonra da demokratik-siyasal mücadele veren herkes ilgisiz bir sürü gerekçeyle tutuklan›yor, terör örgütü üyesi say›l›yor. Bandrollü yasal kitaplar, dergiler, kapüflonlu gocuk, poflu, plastik bayrak sopas› ve daha onlarca fley delil diye dosyalara konuluyor. Silahs›z terör örgütü gibi absürt bir tan›m yasal literatüre sokuluyor. Tutuklanana, tutuklanma gerekçesini söylememeyi yasas›na alm›fl bir devlet bu… »14’TE

RAGIP ZARAKOLU Kand›ra 2 No’lu F Tipi Cezaevi, Kocaeli

Gazetecilik d›fl›nda faaliyetimiz olmad›! Hükümetin muhalif gazetecilere uygulad›¤› bask› ve sindirme politikas›n› sizlere anlatacak de¤ilim. Ancak arada bas›na yans›d›¤› kadar›yla baz› hükümet-devlet yetkililerinin, bu zulümlerini gizlemek için “bunlar gazetecilik faaliyetinden dolay› tutuklanmam›fllar” gibi beyanatlar›n› duyuyor, görüyoruz. Oysa ben ve Erdo¤an Altan, flu an 7 ayd›r Batman Kapal› Cezaevi’nde bulunuyoruz ve her ikimizin de tutuklanma nedeni gazetecilik faaliyetidir. Baflka hiçbir faaliyetimiz olmam›flt›r.

KADR‹ KAYA EROL ZAVAR

Batman M Tipi Kapal› Cezaevi, BATMAN

D›flar›yla tek ba¤›m›z olan mektuplar›m›z ve aile görüfllerimiz her f›rsatta gasp ediliyor. Haberleflme ve görüfllerden mahrum b›rakma cezalar› da sansürün bir baflka boyutu. Cezaevinde “V›z Gelir” adl› bir mizah dergisi ç›kart›yoruz. Dergimizin hiçbir say›s› sansürlenmeden ç›kart›lmad› d›flar›ya. »14’TE

Yaman çeliflki, hangimiz gazeteci? Savc›l›k sorgusu s›ras›nda önüme ilk konulan delil, “‹mral›’da sessizlik sürüyor” bafll›kl› haberim oldu. Bizim için “onlar gazeteci de¤il, KCK üyesi” diyen meslektafllar›m›za sormak istiyorum: Bu, bir “gazetecilik faaliyeti midir” yoksa “örgüt üyeli¤i” için yeterli bir delil midir? Bu ülkede gerçekleri a盤a ç›kartmak isteyen gazeteciler “örgüt üyesi” ise gerçek gazeteciler kim? »8’DE

ÇA⁄DAfi KAPLAN


10

10 A

TUTUKLU GAZETE

10 OCAK 2012 SALI

kl›yla muhalefet Sait ÇAKIR eden insanlar›n, terör suçundan, en düflü¤ü on befl y›ldan bafllayan ve a¤›rlaflt›r›lm›fl müebbede kadar varan hapis istemleriyle, hem de tutuklu olarak, yarg›land›klar› bir ülkede, “bas›n özgürlü¤ü” sorununun s›kça tart›fl›lmas› son derece sevindiricidir. Ancak bazen, sevindirici olan, ayn› zamanda aldat›c› olabiliSilivri 2 No’lu L Tipi yor. Sözgelimi, bas›n›n Cezaevi, bask› alt›nda oldu¤u yöB-9-Alt Ko¤uflu nündeki yayg›n kanaat, ‹STANBUL büyük medyan›n, bask› ayg›t›n›n bir parças› oldu¤u gerçe¤ini perdeliyorsa, aldat›c›d›r. Bu durumu, somut bir örnekle izah etmek istiyorum. Hâlâ haf›zalardaki yerini korumaktad›r; geçti¤imiz ekim ay›nda, PKK’n›n Çukurca sald›r›s›ndan hemen sonra, baflbakanl›k koltu¤unda oturan Recep Tayyip Erdo¤an medya oligarklar›n›, büyük bas›n›n üst düzey yöneticileriyle birlikte, karfl›s›na dizmifl toplant› yap›yordu. Toplant›ya kat›lanlardan Yasemin Çongar’›n izlenimlerini aktar›yorum: “Medyay› daha da ‘tektiplefltirecek’ yöndeki tekliflerin hükümetten çok medyadan gelmesinde, insan›n nefesini kesen bir fley vard› hakikaten. Belki de oksijen azl›¤›, havaland›rman›n yetersizli¤inden de¤il, ‘fiu Karay›lan röportajlar›n› yasaklamam›z gerekmez mi’ ve ‘Böyle sald›r›lar sonras›nda bizden nas›l bir yay›n yapmam›z› talep ediyorsunuz’ türünden sorular sormay› kendisine reva görebilen meslektafllar›m›z›n toplant›da ‘yeter say›’ya ulaflmas›ndand›.” Çongar’›n çizdi¤i tabloya göre, büyük bas›n›n içinde bulundu¤u durum, en çok, Ortaça¤’daki vasallar›n durumuna benzemektedir. Ortaça¤’da insanlar, gönüllü olarak özgürlüklerinden vazgeçip bir lordun adam› oluyorlard›; vasallar›n tamam›, barbar istilalar›ndan korunmak için bir efendiye s›¤›nan gönüllü kölelerdir. Bu modele göre, büyük bas›n›, ülkemizde ad›m ad›m infla edilen a¤›r bask› rejiminin ezdikleri aras›nda saymak mümkün görünmemektedir; tam aksine, oligar-

Bask›c› bas›n flik yap›s› nedeniyle büyük bas›n, gönüllü olarak, ezen taraf›n yan›nda yer alm›fl ve bask› ayg›t›n›n bir parças› olmay› kabul etmifltir.

P‹SL‹K TIRMALAYICILAR Bir soruyla devam etmek istiyorum. Gazetecili¤in “alt›n ça¤›” nerede ve ne zaman hüküm sürmüfltür; bu soruya verece¤im cevab›n, ülkemizdeki bas›n sorununun çözümü için anahtar ifllevi görece¤ine inan›yorum. Bu ba¤lamda, k›saca, yirminci yüzy›l›n ilk on y›l›nda Amerika’da ortaya ç›kan, özel sektör ve siyaset dünyas›ndaki pislikleri toplumun bilgisine sunmay› sorumluluk edindikleri için “pislik t›rmalay›c›lar›”, “muckrakers”, ad› verilen gazeteciler kufla¤›ndan söz etmek istiyorum. Pislik t›rmalay›c›lar›; türlü hilelerle kârlar›na kâr katan petrol devlerini, bozuk ürün satarak halk›n sa¤l›¤›n› bozan g›da ve ilaç tekellerini, borsa spekülatörlerini, ›rk ayr›mc›l›¤›n› teflhir etmeyi gazetecili¤in “sine qua non”u, “olmazsa olmaz›”, olarak görüyorlar ve Amerika’y› uzun süre çalkalayan haberler yaz›yorlar; gazetecilik, bu dönemde, en prestijli meslek konumundad›r. Emperyalist bir güç olabilmenin gerekleri aras›nda ülke içindeki çeliflkileri yumuflatman›n da bulundu¤una inanan “ilerici” baflkan Ted Roosevelt, “muckraker” gazetecilerin gün ›fl›¤›na ç›kard›klar› skandallara duyars›z kalam›yor ve tekelleri dizginlemeye dönük düzenlemeleri yürürlü¤e koyuyor. Pislik t›rmalay›c›lar döneminde bas›n, iktidar› frenleme ve ülke politikalar›n› biçimlendirme anlam›nda, “dördüncü kuvvet” olarak ortaya ç›k›yor. Demek ki, bas›n›n bir kuvvet olabilmesi için tekeller ve siyaset dünyas›ndaki pislikleri a盤a vurmas› ve hepsinden önemlisi, muhalif olmas› zorunludur. Bir ara sonuç yazmak mümkün: Patronun ihalelerini takip etmekle yükümlü medya bürokratlar›yla, topluma karfl› sorumluluk duygusuyla dev tekellerin yolsuzluklar›n› haber yapan gazeteciler aras›nda Çin Seddi bulunmaktad›r. Bu sonucu flu flekilde de ifade edebilirim: Patronu fabrikas›n› kurdu¤u için cam flifle kullanman›n yararlar›n› saymakla bitiremeyen

medya kalemflorlar›yla, örne¤in, o dönemin en büyük petrol tekeli Standard Oil Company’nin çevirdi¤i dolaplar› yazan Ida M. Tarbell’in meslektafl oldu¤unu hayal etmek bile mümkün de¤ildir. “Muckraker” gazetecilerin sonu da oldukça ö¤reticidir. ABD’nin ilk büyük emperyalist aç›l›m› olan Birinci Dünya Savafl›’na kat›lma karar›n› alan “muhafazakâr” Baflkan Woodrow Wilson, casusluk ve fitne yasalar›n› yürürlü¤e koyuyor. ‹flçi örgütlerinden radikal gazetecilere, pasifistlere de¤in savafl-karfl›t› muhalefetin tamam› casusluk suçlamas›yla ve astronomik ceza istemleriyle karfl› karfl›ya kal›yor. Tahmin edilece¤i üzere, casusluk suçlamas› sadece bir örtüdür; gerçekte kriminalize edilen savafla ve savafl› destekleyen tekellere karfl› yürütülen muhalefettir. Amerika’da tekellerin iktidar› pekiflirken, tekellerin skandallar›n› yazan gazeteciler kufla¤› casusluk suçlamalar›yla eziliyor ve bir daha dirilmemek üzere ölüyor. Amerikan tarihindeki bu epizotla, bugün Türkiye’de yaflad›¤›m›z olaylar aras›ndaki benzerlikler çarp›c›d›r. Ülkemizde, bir yandan ayd›n muhalefeti terör yasalar›yla kriminalize edilirken; di¤er yandan bütün geleceklerini islamo-despotik rejime ba¤lam›fl büyük sermayedarlar›n özel mülkiyetindeki bas›n, iktidar›n gönüllü kölesi olmaktan gayet memnun görünmektedir. Ne ac›d›r; büyük bas›n›n özgürlük gibi bir sorunu bulunmamaktad›r. Bizim için ac› olan, ABD Ankara eski Büyükelçisi Morton Abromowitz için alay konusudur. Y›llarca bir büyük devletin diplomatl›¤›n› yapm›fl olman›n kibiriyle konuflan Abromowitz, Erdo¤an için “tiran” dedikten sonra, sarkastik bir gülümsemeyle ekliyor: “Türk bas›n› Erdo¤an’›n hastal›¤› konusunda çok sessiz, ABD’de olsa bu konunun çok üstüne giderlerdi. Türk bas›n› oldukça sayg›l›.” Ne demeli; büyük bas›n, bir köle ahlak›yla, gerçekleri ayd›nlatmaktan ziyade karartmay› ilke edinmifltir. Gazetecilik mesle¤i ise betondan bir mezarda gömülü hâldedir.

Türkiye kendi ‘bahar›n›’ bekliyor

B

S‹YAH

en gazeteci de¤ilim. Heç›kmaktad›r. Coflkun MUSLUK AB ilerleme raporlar›n›n, y›llarca en temen, “Onlar gazeteci de¤il, mel elefltiri konular›n› oluflturmufl kimi terörist!” diyen hükümet bafll›klar vard› ki, bunlar zaman içinde, en yetkililerinin hakl› oldu¤unu sanaz›ndan fleklen, kald›r›lmak zorunda kal›may›n sak›n! Benimki, profesyonel n›yordu. ‹lk akla gelenlerden biri, Devlet mesle¤imin gazetecilik de¤il, akaGüvenlik Mahkemeleriydi. Ola¤anüstü demisyenlik olmas› yaln›zca… yarg›lama usullerine sahip DGM’ler, üye Yoksa sözcü¤ün sözlüklerdeki anyap›lar›yla da elefltirilere konu oluyordu ve lam›yla al›nacak olursa, gazete tünihayet, önce DGM’lerdeki askerî yarg›çlar ründen yay›nlara yaz› yazan biri üyelikten ç›kar›ld› ve daha sonra, DGM’leolarak, ben de “gazeteci” say›l›yorin kendisi kald›r›ld›. Asl›nda, DGM’lerin rum. Buysa, esas mesle¤imin sayerlerine kurulan Özel Yetkili Mahkemeler, dece bir yan›n› oluflturuyor. Sözün ayn› ola¤anüstü yarg›lama usullerini deözü, esasen, müdahil olmak ve deSilivri 2 No’lu L Tipi vam ettiriyorlard›. Bir di¤er kadim elefltiri ¤ifltirmek arzusuyla üniversiteyi Cezaevi B-9-Alt Ko¤uflu ise Hekimler ve Savc›lar Yüksek Kurumesken tutup b›rakmayanlarda‹STANBUL lu’nun yap›s›na yönelikti ve Kurul’a, do¤n›m; müdahil olmak ve de¤ifltirrudan bir hükümet yetkilisi olarak, Adalet mek, anlayabilmekten ve anlayaBakan›’n›n baflkanl›k etmesi ve ayr›ca Adabilmekse, bilmekten geçiyor. Y›llard›r, en çok yapt›¤›m ifl, kitap ve makale oku- let Bakanl›¤› Müsteflar›’n›n da kat›lmas›, yarg› bamak oldu. Son dokuz y›lda ise, daha çok yabanc› dil- ¤›ms›zl›¤›n› tahrip edece¤inden, yeriliyordu. Bunlar› de yaz›lm›fl kitap, makale ve raporlar› okudum. Dün- de¤ifltirmek, dahas› Anayasa Mahkemesi ve di¤er iki yaya bak›p Türkiye’yi, Türkiye’ye bak›p dünyay› anla- yüksek mahkemenin yap›lar›n›n de¤ifltirilmesi, AKP mak, anlamland›rmak gibi büyük bir hevesle girdi- hükümetlerine nasip oldu. ¤im Uluslararas› ‹liflkiler alan›nda, önüme en s›k ç›kan bafll›klardan biri, “Türkiye-Avrupa Birli¤i iliflki- BATI DESTEKL‹ & YEN‹ “HUKUK” REJ‹M‹ leri” ve dolay›s›yla “AB’ye tam üyelik süreci” oluyor- Onuncu y›l›na girmifl bulunan AKP iktidar›, birtak›m du. Türkiye’nin y›llar içinde ne kadar da demokratik- politik nedenlerden dolay›, daha önce efline az rastlaleflti¤i, fakat bu sürecin belli kimi musibetler sonucu n›r bir uluslararas› deste¤i de arkas›na alm›fl olarak kâh yavafllad›¤› kâh engellendi¤i yönünde onlarca, tüm bu elefltiri konusu bafll›klarda, hayatî önemi haiz belki de yüzlerce metin okuyup tart›flmalar, çal›flma- de¤ifliklikler gerçeklefltirdi. Bu de¤ifliklikler; ülkede lar yap›yorduk. Bunlar aras›nda, yeri en sa¤lam olan- benzerine ancak 12 Eylül öncesi rastlanabilecek bir larsa, AB’nin yürütme organ› olan Avrupa Komisyo- cepheleflmeyi büyütürken; di¤er yandan, yarg› erki nu taraf›ndan “tam üye aday›” statüsüne sahip ülke- baflta olmak üzere tüm bir devlet ayg›t›n› AKP’nin balere dair haz›rlanan, “ilerleme raporlar›” oluyordu. sit bir uzant›s› h?line getirdi ve bu yeni rejimin önünBunlardan Türkiye’ye dair olanlar›n›, ç›kar ç›kmaz ve de birer ayak ba¤› oldu¤u düflünülen kim varsa, art›k birer “aparatçik” niteli¤indeki kolluk gücü ve yarg› vamuhakkak okuyorduk. s›tas›yla, cezaî soruflturmalara konu edilmesine ve AB ‹LERLEME RAPORLARINDA TÜRK‹YE hatta zindanlara at›lmas›na neden oldu. Bir zamanlar Avrupa Komisyonu bünyesindeki Genifllemeden HSYK toplant›lar›na Adalet Bakan› ve Bakanl›k MüsteSorumlu Komiserlik taraf›ndan Türkiye hakk›nda flar›’n›n kat›l›m›n› bile elefltiri konusu eden Avrupa haz›rlanan ilk rapor, zindanda teyit etme imkân›n- Birli¤i; söz konusu AKP iktidar› olunca; herhangi bir dan yoksun oldu¤umdan belle¤ime dayanarak yaz›- de¤iflikli¤e u¤ramam›fl bu durumu elefltirmek flöyle yorum, 1998 y›l›nda haz›rland›. AB, Yunanistan’›n dursun; yüksek mahkemelere do¤rudan parlamento ve Güney K›br›s Rum Yönetimi’nin ›srarlar› karfl›- ço¤unlu¤u taraf›ndan üye atanmas› (*) ; atanan hüküs›nda daha fazla nazlanmam›fl, sonuncusuna “tam mete yak›n üyelerin, mahkeme baflkan› seçimlerinde üye aday›” statüsünü bahfledivermiflti. Türkiye tara- “blok oy” kullanarak bir parti gibi hareket etmeleri ve f›; Rum Yönetimi’nin, K›br›s’›n bütününü temsilen tüm bunlar sayesinde kurulan yeni “hukuk” düzenin“üye aday›” yap›lmas› nedeniyle de; K›br›s üzerinde de, hiçbir suçu olmayan insanlar›n, telefonlar› dinleTürkiye’nin sahip oldu¤u “garantörlük” haklar› ge- nerek ve önce konulup ard›ndan bulunan sahte birtare¤i, henüz Türkiye’nin üye olmad›¤› bir örgüte üye k›m dijital dosyalar “delil” gösterilerek, y›llarca hapisyap›lmas›n›n Londra ve Zürih Antlaflmalar›’na aç›k lerde tutulmas› gibi pek çok vahim geliflme karfl›s›nda ayk›r›l›k teflkil edece¤i gerekçesiyle de fazlas›yla bile herhangi bir ses ç›karmam›flt›r. En son, bu y›l yak›zg›nd›. Bu nedenle, Lüksemburg Zirvesi’nde Gü- y›mlanan ilerleme raporunda bile, “Ergenekon ve Balney K›br›s Rum Yönetimi’ne bahfledilen “tam üye yoz davalar›n›n bir f›rsat oldu¤u” yollu yorumlar›n buaday›” statüsü, daha “adayl›k” statüsü verilmemifl lundu¤unu gazetelerden okumufl bulunuyoruz. KolTürkiye için sanki adaym›flças›na, “Progress Re- luk gücü ve yarg›n›n AKP’nin birer uzant›s› h?line geport” denilen, ilerleme raporlar›n›n haz›rlanmaya tirilmesine herhangi bir itiraz› bulunmayan Avrupa bafllamas›yla dengelenmeye çal›fl›ld›. Zaten bir y›l Birli¤i’nin, bu yeni “hukuk” düzeni taraf›ndan kurgusonra, k›zg›n görünmeye devam eden, dönemin lanan ve sözcü¤ün bütün anlam›yla birer “kurgu” olan Baflbakan› Bülent Ecevit, Helsinki Zirvesi’ne de ka- bu davalara da esasl› bir itiraz› bulunmuyor. t›lmay›nca, bizzat Javier Solana’n›n Türkiye’ye gelerek koluna tak›p götürmesiyle toplant›ya kat›lacak BATI’NIN ESASTAN UZAK ELEfiT‹R‹LER‹ ve Türkiye de “tam üye aday›” statüsünü elde ede- Bu yaz›y› kaleme ald›¤›m günlerde, önce Avrupa cekti. ‹flte ilki do¤rudan politik koflullar›n ve gelifl- Parlamentosu Baflkan› Jerry Buzek ve bundan bir melerin bir ürünü, hatta ‹ngilizce sözcükle bir “lip- hafta kadar sonra da ABD Baflkan Yard›mc›s› Joseph service”, “sus pay›” da diyebiliriz, olarak yay›mlan- Biden, Türkiye’ye birer ziyarette bulundular. Buzek, m›fl ilerleme raporlar›, o günlerden bu yana, her y›l yeni rejim ve onun “hukuk” düzeniyle ilgili genel

sorunu, daha zarars›z gördü¤ü “tutuklu gazeteciler” meselesine indirgemeyi tercih ederken, Biden ise yaln›zca bas›na kapal› görüflmelerinde dile getirmeye dikkat etti¤i elefltirilerini “tutuklu milletvekilleri ve gazeteciler” ile s›n›rland›rma yoluna gitti. Bu elefltiri ise yüksek “özgürlük” veya “adalet” duygular›ndan de¤il, politik nedenlerden ötürü sonsuz kredi açt›klar› AKP iktidar› eliyle yürütülen rejim de¤iflikli¤i hamlesinin ve en çok yeni AKP rejimi eliyle uygulamaya koyduklar› bölgesel projelerinin, fazlaca göze batan vakalar nedeniyle sekteye u¤ramamas› için dillendiriyorlar. Bir di¤er etkense, daha düne kadar bu davalara gözü kapal› destek olmufl kesimlerden insanlar›n bile, yeni politik konjonktür elverir elvermez, oluflturulan çuval davalara dahil edilerek hapse at›lmalar› oldu. “Derin devletin tasfiyesine giriflildi¤ini” düflünüp elefltirileri yaln›zca “davan›n yanl›fl yöne sapm›fl olmas›” ile s›n›rl› olan Ahmet fi›k gibi gazetecilerin do¤rudan “Ergenekon” çuval›na at›l›vermesi veya Öcalan’›n avukatlar›ndan, “Ergenekon” davas› ilk bafllad›¤›nda Kürtler ad›na derhal “müdahil” olmufl Ayfle Batumlu’nun “KCK” soruflturmas› üzerinden “Ergenekon” ile iliflkilendirilmesi, yeni despotik rejimimizin karakterine dair ö¤retici, fakat fazlas›yla trajik birer örnek oldular.

M‹LYONLAR “BAHARI” BEKL‹YOR Oysa rejimin karakteri daha 2007 y›l›nda sokaklara dökülmüfl milyonlar taraf›ndan, hakl› oldu¤u art›k iyice anlafl›lm›fl bulunan bir önyarg›yla haber veriliyor, adeta hayk›r›l›yordu. Türlü çiçek isimleriyle bezedikleri Renkli Devrimler’inden, Arap Bahar’lar›na koflturup duranlar›n, süreç teklemeye bafllay›nca, dostlar al›flveriflte görsün kabilinden yükseltmeye bafllad›klar› elefltiricikleri, Silivri’de y›llard›r nahak yere özgürlüklerinden yoksun yatanlar› geçtim, o milyonlara kabul ettirebilir misiniz? Yan›t› basittir: fiimdi susmufl görünen o milyonlar, renk körü de de¤il, mevsimlere de aldanm›yor. Zira iktidardaki onuncu y›l›n› doldurmak üzere olan AKP yönetimi; intikam hisleriyle dolu oldu¤u laik ordunun mensuplar›ndan akademisyenlere, politikac›lardan gazetecilere, muhalif partilerin yönetimindeki belediyelerin idarecilerinden yeterince avucuna alamad›¤› spor kulüplerinin yöneticilerine ve protestocu gençler ile ö¤rencilerden Kürt aktivistlere kadar; kendi “Yahudisi” sayd›¤› binlerce kifliyi hapislerde “toplayarak” cumhuriyetçi milyonlar› yeterince hakl› ç›karm›fl bulunuyor. Cumhuriyetçi milyonlar, bu tehlikeyi çok önceden meydanlarda hayk›rarak haber verirken, kendi bafllar›nayd›lar. Dahas›, dünya bas›n› taraf›ndan da “kendi ayr›cal›kl› konumlar›n› kaybetmekten korkan laik elitler olmak ve darbe peflinde koflmak” ile itham ediliyorlard›. As›l darbenin kimler taraf›ndan ve kimlere karfl› yap›lm›fl oldu¤u ise art›k meydandad›r. Dolay›s›yla, flimdilik susan milyonlar, yürümeleri gerekti¤i gün, yine kendi bafllar›na ve Bat›’ya hiç güvenmeksizin yürüyeceklerinin fark›ndalar. Türkiye’nin modern birikimi, kendi bahar›n› yine bizzat kendi elleriyle getirece¤i güne haz›rlan›yor. (*) “Milli iradenin yarg›ya yans›mas›” slogan›yla savunulan, yüksek mahkemelere parlamento taraf›ndan üye seçilmesi yöntemi, “Bat› ülkelerinde de uygulan›yor,” çarp›tmas›yla birlikte tedavüle sokulmufltu. Bu çarp›tmaya en hararetli biçimde baflvuranlar, Bat› parlamentolar›nda bu tür seçimlerin, bizdeki gibi “basit ço¤unluk” ile de¤il, “nitelikli ço¤unluk” ile yap›ld›¤› gerçe¤ini ise saklamay› seçtiler. Bu yolla, meclis ço¤unlu¤una sahip AKP, meclis kontenjan›ndan seçilen yüksek yarg› mensuplar›n› da bizzat belirledi.

Haberiniz var m›? ar›yorlar. Hem de onlara yap›lan bunca zulme ›llard›r bu ülra¤men yine de yaz k›fl, kenin geçmifligece gündüz demeden ni ve gelece¤ini yaar›yorlar. fiimdi de askek›ndan ilgilendiren riyeye ait çöplüklerde çohatta kaderini tayin cuklar›n›n kemiklerini eden Kürt sorunuar›yorlar. Çünkü o çöpna yaklafl›m art›k lüklerde toplu mezarlar insani tahammülbulunuyor. Düflünebilileri zorlayan bir yor musunuz, çöplüklerboyuta ulaflm›flt›r. de insan kemikleri ç›k›Özellikle son biryor. Her fleye ra¤men bu kaç y›ld›r yandafl ac›l› anneler her gün zimedya ve üç mayyaret edebilecekleri çomunlar› oynayan Diyarbak›r D Tipi Cezaevi cuklar›n›n bir mezar taL-5 Ko¤uflu baz› medya organfl›n›n olmas›n› istiyorlar. lar›n›n eliyle gerAcaba bu ac›l› anneler çekler çarp›t›l›yor. Her gün Kürt çok mu fley istiyorlar? sorunu üzerine çarp›t›lm›fl, yalan Haberiniz var m›? Bu ülkede dolan ve düzmece haberler yay›m- hasta tutsaklar ölüme terk edillan›yor. Onlar›n bu düzmece ha- mifller. Neredeyse her gün bir berleri ortaya ç›kmas›na ra¤men ölüm haberini al›yoruz. En son Erhiç kimse onlara dokunam›yor. zurum Cezaevi’nde bulunan MehBunlara dokunulmaz ve elefltirile- met Aras yetkililerin duyars›zl›¤› mez statüsü verilmifl. Bu ülkede sonucunda yaflam›n› yitirdi. Onun milletvekillerine dokunuluyor ama son iste¤i, son günlerini ailesinin onlara dokunulam›yor. Dokunul- yan›nda geçirmekti. Onun bu son maz olanlara dokunuluyor ama iste¤i yerine getirilmedi. Bari b›radokunulanlara hiç kimse dokuna- k›n di¤er hasta tutsaklar son günm›yor. ‹flte böyle gariplikler ülke- lerini ailelerinin yan›nda geçirsinsinde yafl›yoruz. ler. Ölüm döfle¤inde olanlar›n son Yandafl medyaya inat, y›llard›r iste¤ini yerine getiremeyen bir siçarp›t›lan veya görmemezlikten ge- yasal iktidarla karfl› karfl›yay›z. linen baz› haberlere “Haberiniz var Haberiniz var m›? Bu ülkede m›?” sorusuyla dokunaca¤›m. Bu gerçekleri yazan ve dile getiren gasoruyla duymayan kulaklara f›s›lda- zeteci, yazar, akademisyen, avuyaca¤›m, görmeyen gözlere ayd›nl›- kat, siyasetçi vs. k›sacas› toplu¤› serpece¤im. Ben tafl gibi sertlefl- mun tüm kesiminden herkes humifl vicdanlar›n› yumuflataca¤›m. kuk d›fl› bir flekilde tutuklan›yor. Haberiniz var m›? Son 9 y›l içe- En çok Kürtler bundan nasibini risinde 159 çocuk bu kirli politika- al›yor. Neredeyse bas›lmad›k ve tan›n küçük kurbanlar› oldu. Birkaç› lan edilmeyen Kürtlere ait kurum d›fl›nda hiçbirinin öldürülmesi ha- kalmad›. En son Kürt bas›n›n›n ber konusu bile yap›lmad›. Yandafl kurumlar› bask›nlara maruz kald›. medya taraf›ndan haber de¤eri ta- Yap›lan bask›nlarda onlarca Kürt fl›mayanlar›n aras›nda biri var ki gazeteci ve sosyalist bas›n emekçiinsan onun hikâyesini duyunca in- leri tutukland›. Bu siyasal iktidar sanl›¤›ndan utanas› geliyor. Bu ço- ve onun yandafl bas›n› flunu çok iyi cuk onlar›n en küçü¤üydü ve en bilmelidir ki biz ölümü göze alm›ac›mas›zca öldürüleniydi. Onun fl›z. Eninde sonunda boyun e¤ecek ismi Solin idi. O henüz 6 ayl›k idi. olan biz de¤il onlar olacakt›r. Do¤mam›fl kardefliyle birlikte, aiBöyle bir gerçeklikle karfl› karfl›lesiyle beraber arabalar›na binmifl ya oldu¤umuz bir ülkede kim deve yolculuk ediyordu. Günlerden mokrasiden söz edebilir? Demokbir yaz günü, takvimler 21 A¤ustos rasiyi bir tarafa b›rak›n, bu ülkede 2011’i gösteriyordu. Arabalar› hava insan hayat› hiçe say›l›yor. Yaflam sald›r›s›n›n yap›ld›¤› bölgeden ge- hakk›n›n tart›fl›ld›¤› bir ülkede deçiyordu. Henüz ne oldu¤unu anla- mokrasiden söz etmek aptall›k madan, Solin, daha do¤mam›fl olur. Yaflanan bunca fleye ra¤men kardefli, annesi, babas› ve 4 çocuk hâlâ baz› kesimler ç›k›p ileri deile birlikte paramparça oldular. mokrasiden söz etmektedirler. Parçalanan bedenleri dört bir yana Onlar›n demokrasi anlay›fl› gücü savruldu. Dünyalar güzeli küçük ellerinde bulundurmad›r. Solin tan›nmayacak bir durumdaySon olarak üç maymunlar› oyd›. Bu olay yandafl medyada “terö- nayan baz› medya organlar›na bir ristler öldürüldü” fleklinde verildi. çift sözüm olacak. Belki bedel verBir anda onlar “terörist” oluver- mekten çekinebilirler. Bunu bir mifllerdi. Gelece¤imiz olan çocuk- dereceye kadar anlay›flla karfl›layalara verilen de¤er budur. biliriz. Onlardan ricam, e¤er bu Haberiniz var m›? Bu ülkede düzene karfl› duram›yorlarsa, bari gencecik fidanlar topra¤a düflü- bizim önümüzde engel olmas›nyorlar. Hem de gözlerimizin önün- lar. Onlar›n suç orta¤› olmas›nlar. de yitip gitmektedirler. Bu ölümle- Bunun için gelin hep beraber gelerin sona ermesi için “Êdi Bese (Ye- ce¤imizi karartmaya çal›flanlara ter Art›k)” diyen anneler var. Bu karfl› ortak tav›r alal›m. Onlar› anne yürekleri y›llard›r büyük bir kendi yaratt›klar› karanl›¤a mahdirayetle kaybedilen çocuklar›n› kûm edelim.

Y

Küçük Solin’in an›s›na…

Vedat KURfiUN

Diyarbak›r D Tipi Cezaevi’nden gönderilmifltir.


B‹RGUN 11

S‹YAH

TUTUKLU GAZETE

10 OCAK 2012

(fog) (x) = terörist = r (x) Mehmet Aras’› (*) Bedri ADANIR sayg›yla an›yorum… = {Kürtler, Sosyalistler, Demokratlar} B = {Zanl›lar, San›klar, Teröristler} f: Terörle Mücadele Kanunu (TMK) (Buna Toplumla Mücadele Kanunu da diyebiliriz.) g: Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu Diyarbak›r D Tipi Cezaevi I-6 Ko¤uflu (Buna da KCK’yle, D‹YARBAKIR Devrimci Karargah’la ilintilendirme zanaat› diyebiliriz.) r: f ve g fonksiyonlar›n uyum içinde çal›flt›¤› bileflke bir fonksiyondur. f, g ve r, A’dan B’ye birer fonksiyondurlar. r bileflke fonksiyonuna ‘devlet güvenlik düzene¤i’ de diyece¤iz bu yaz›da. fiimdi bu düzene¤imizin nas›l çal›flt›¤›n› gösterelim. Bunun için önce A’dan bir eleman seçece¤iz. Bu eleman, Hatip Dicle olsun. r (Hatip Dicle) = terör suçlusu Ad›m ad›m gösterecek olursak; 1. Ad›m: g (Hatip Dicle) = terör zanl›s› (Burada polis devrededir. Polis, Hatip Dicle’yi gözalt›na al›r ve “KCK’yle ilintilendirme zanaat›n›” icra etmeye bafllar.) 2. Ad›m: f (terör zanl›s› Hatip Dicle) = san›k (Bu kez devrede hâkim ve savc›lar vard›r ve toplumla mücadele bafllar. Derken yerel mahkeme hükmünü aç›klar, yüksek mahkeme de bu hükmü yasaya, hukuka uygun bulur. Böylece Hatip Dicle, art›k “terör suçlusu”dur.) 3. Ad›m: Bu uygun bulma durumundan Yüksek Seçim Kurulu’nun bir vazife ç›karmas› icap eder ve 12 Haziran 2011’deki genel seçimlerde 80 bin civar›nda oy alan Hatip Dicle’nin milletvekilli¤i düflürülür. (Hatip Dicle OUT, Oya Eronat IN yani) ••• fiimdi de A’dan baflka bir x eleman› seçelim. Bu x eleman›, Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü ö¤rencisi Sinan Kaplan (**) olsun. r kural›na göre; r (ö¤renci Sinan Kaplan) = terörist olur. r fonksiyonunun resmi iflleyifli, temyiz davas›n›n sonucuna kadar, g (Sinan) = zanl›; sonra f (zanl› Sinan) = san›k; temyiz davas›n›n sonucuna göre ise genellikle r (ö¤renci Sinan) = terör suçlusudur. Ancak biz bu resmi iflleyifle itibar etmeyece¤iz… Çünkü bu iflleyifl, hukuki, yasal k›l›f uydurmak marifetiyle bofl bir meflrulaflt›rma çabas›ndan öte bir fley de¤ildir ve biz biliyoruz ki, hukuki olan, yasal olan her zaman (Türkiye’de, özellikle mevzubahis TMK ise, ço¤u zaman) meflru de¤ildir. Yan› s›ra Sinan Kaplan, Kürt, Gewerli (Yüksekoval›) bir ö¤rencidir ve kat›ld›¤› protesto eylemi Ankara’da de¤il -yarg›lanmas› da Ankara’da de¤ilAmed’dedir (Diyarbak›r). Hâl böyleyken ne olacakt› baflka? “Tetörist” etiketiyle yaftalanan Sinan tutuklanmay›p, Cumhurbaflkanl›¤›na

A

P

aday m› gösterilseydi? Daha neler, de¤il mi? ••• A kümesinden seçti¤imiz her eleman için; bir baflka BDP’li, bir SDP’li, baflka bir ö¤renci veya bir gazeteci için ifllem, ayn› ifllemdir: r (x) = terörist yani r (devlet güvenlik düzene¤i), tuttu¤unu “terörist”likle yaftalar ve hapishaneye t›kar. Çark›na çomak sokulmad›kça da, t›k›r t›k›r çal›fl›r… Bu düzenek neye benziyor biliyor musunuz? Koca bir dev(let) düflünün. Upuzun kollar›, büsbüyük elleri var. Önünde içi siyah boya dolu kocaman bir kazan duruyor. Hemen arkas›nda da genifl, derince bir kuyu var. Bu koca dev iflaret edilenleri tutup tutup kazana dald›r›yor ve bafl›n›n üstünden arkas›ndaki kuyuya art›yor. r düzene¤i, afla¤› yukar› böyle çal›fl›yor iflte. Ancak korkulmas›n bu devden ve bu devi kumanda edenlerden. Çünkü zulüm, zalimin korkusudur, esas›nda… Korkaklardan korkulur mu hiç? YAZININ ÖYKÜSÜ: 16 Aral›k 2011’de, Mavi Ring ile Analitik Geometri ve Matematiksel ‹statistik derslerinin s›navlar›na girmek üzere Dicle Üniversitesi’ne götürüldüm. (Kaç ö¤renciye nasip olur ‘özel araç’la ve bafllar›nda komutanlar›, onlarca askerin korumas› alt›nda okula götürülmek, s›nava girmek ve geri getirilmek, de¤il

Tuncay ÖZKAN olis kap›mda, 23 Eylül 2008. “Ne var?” dedim. “Arama yapaca¤›z” dediler. “‹zin var m›?” dedim; “var” dediler ve gösterdiler. “Suç neymifl?” dedim. Bir bayan polis vard›. Hani neredeyse üstüme atlayacakt›. Öyle yerinde duram›yor. Amirinden önce at›ld›. A¤z›n› büzdü, kas›ld›, kas›ld›: lar›n› bilmiyorlar. - Ergenekoncuuuluk!... Peki, kim biliyor? Gidinin dünyas›… fiimdi hepiniz böyle H›nz›r h›nz›r gülmeyin: bir suç olmad›¤›n› biliyorsunuz. Ama “Dünyan›n en gizli örgütü “Ergenekon” denince neyin ne oldu¤unu bu!” Duruflmada 22 ay sonda biliyorsunuz. Leb deyince, “leblebi”yi ra ifadeye ç›kt›m: biliriz biz. - Ey yücelerin yücesi yarSilivri 1 No’lu L Tipi Ben dördüncü y›l›mda hâlâ bu örgütü g›çlar, ey savc›lar, ey Silivri Cezaevi ar›yorum. Yani Ergenekonculu¤a ad›n› Tanr›lar›; bana suçumu B-3-Alt Tecrit Hücresi veren “Ergenekon Terör Örgütü”nü… söyleyin savunma yapaca‹STANBUL Bunun gibi bir örgüt yeryüzünde yok. ¤›m; çünkü dilekçe de yaz2007 y›l›ndan bu yana bu örgütle ilgili iki bine d›m; iddianameye yazmam›fls›n›z! yak›n insan sorguland›. Aralar›nda 17 yafl›ndan Yüce savc›l›k makam›; yar› beline kadar ma80 yafl›na pek çok mevki makam sahibinden, sa- kam› devletinden üzerime sark›p ve de parma¤›hipsizlere kadar herkes vard›. Önce polis bu iki n› sallayarak (Tabii bunu yücelerin yücesi Silivri bin kifliye sordu: Mahkemesi’nin yarg›çlar›n›n; “söyleyin savc› - Ergenekon Terör Örgütü?... bey” demesi üzerine yapt›): Yan›t tek oldu: “Efendim, san›k suçunu en iyi kendisi bil- Ben böyle bir örgüt bilmiyorum. mektedir…” dedi. Hatta; mahkemenin ›srar› Ayn› soruyu savc› sordu; yan›t de¤iflmedi. Ay- üzerine; “suçumun söylenmesi için mehil” (yan› soruyu yarg›ç sordu, gene ayn› yan›t. Ayn› so- ni süre) talep etti. ru tutuklu tutuksuz yarg›lanan 500’ü aflk›n insaTan›yanlar bilir (bilirsiniz) biraz inatç› ve ›sna soruldu. Bir tekinden de¤iflik yan›t ç›kmad›: rarc›y›md›r. Savc›l›k makam› bu tür dayatmam - Ben böyle bir örgüt bilmiyorum. sonunda; “suçunun söylenmesi ihsas› rey (kara“Karakolda do¤ru söyler mahkemede flaflar” r›n söylenmesi) olaca¤›ndan, suçunun söylenterimi; bizde polisin maharetini anlat›yor. Polis memesine” dedi. Yüce Silivri Mahkemesi’nin sorgusunda bunca insandan bir Allah’›n kulu, yüce yarg›çlar› da “evet, evet ihsas› rey olur” di“evet, ben biliyorum” demez mi? Dememifl. Ör- yerek bu görüfle uydular. gütü kimseler bilmiyor. Kurgulayanlar hariç! “Oldu mu can›m flimdi” deyince de bana; Mahkeme; Emniyet Genel Müdürlü¤ü’ne, “oldu da bitti” denildi. Dedim ki; “yeminle söyJandarma Genel Komutanl›¤›’na, M‹T’e, Genel- lüyorum; muhalifsin ondan, deyin bir daha dukurmay Baflkanl›¤›’na sordu: “Ey, Devlet-i Âli; ruflmaya gelmeyece¤im. Suçumu kabullenecesöyle bana Ergenekon ne ola?” diye. Devlet-i Âli ¤im.” Sustular. yan›t verdi: fiimdi ben bu yaz›yla kamuoyuna sesleniyo- Biz böyle bir örgütü bilmiyoruz! rum. Kimsenin bilmedi¤i, kimsenin kabullenAl sana kaya… Dünyada böyle bir örgüt var medi¤i, devlet denilen organ›n dahi belle¤i dâm›? hil hiçbir yerinde kendisiyle ilgili bilgiye rastlaTaraf yazar› dedi ya: mad›¤› bu Ergenekon örgütünü bilen, duyan bi- Bu, öyle bir örgüt ki; üyeleri dahi üye olduk- ri varsa insaniyet nam›na ilk karakola bildirsin.

mi? Hatta iyimser bak›p, Mavi Ring’i “okul servisi”ne de sayabiliriz.) Matematik Bölümü’ne 2005’te kay›t yapt›rd›m. (Gerçi ben soranlara 7. s›n›ftay›m, diyorum. Böylesi, “Tembel! Yedi y›ld›r bitirememifl okulu!” sözlerini duymam› önlüyor bazen.) Sonra; iki y›ld›r da tutukluyum. Baz› derslerin s›nav sorular› hakk›nda hiç fikrim olmuyor, yani cevaplayam›yorum sorular›. Cevaplayamay›nca da, tutuklu ö¤rencilerin yapt›¤› gibi, bazen hocaya mektup yaz›yorum, bazen de niçin tutukland›¤›m› (hocalar›m›z merak edebilir bunu. Nitekim merak, bilim insanlar› için önemli bir dürtü) anlat›yorum. 16 Aral›k 2011’deki s›navlarda da, Terörle Mücadele Kanunu’nu matematiksel olarak izah ettim ve elefltirdim. “(fog) (x) = terörist” bafll›kl› yaz› da oradan ç›kt›. S›nav bitti ve asker ald› ka¤›d›m›, flöyle bir bakt› ve di¤er askere uzat›p, “Bir bak, alâkas›z fleyler yaz›lm›flsa, güvenlikçiye ver, (hocalar›m›z bafl›m›zda durma zahmetine katlanam›yorlar; k⤛tlar› verip, askerlere “bitince güvenlikçiye teslim edersiniz,” diyorlar. Hepsi öyle de¤il tabii. Ço¤u, diyebiliriz ama…) o da imha eder, hocayla öyle konufltuk,” dedi. Daha önceki bir s›navda, birlikte s›nava girdi¤imiz arkadafl›m (o da matematik ö¤rencisi, 2008 giriflli, ‹smet Akan) k⤛tlar›m›z›n hocaya teslim edilmedi¤inden flüphelenmiflti; ancak emin olamam›flt›k. Sordu¤umda “k⤛tlar›n›z› verdik,” deyip, kestirip atm›flt› asker. Yaln›z o gün, aç›kça imha edilece¤ini söyledi asker. Tepki gösterdim, “Bu iflgüzarl›kt›r, hakk›n›z, yetkiniz yok buna,” dedim. Bakt›m dinletemiyorum, kendim y›rtt›m k⤛d› ve di¤er s›nav k⤛d›yla birlikte, o esnada s›n›fa giren di¤er dersin hocas›na verdim. Asker, tart›flmam›z s›ras›nda, “ad›n› söyleyip, istersen flikâyet edebilirsin, ben görevimi yap›yorum,” deyince, ben de, “siz böyle mi hizmet ediyorsunuz vatana? S›nav k⤛d›n› -üzerine her ne yaz›lm›fl olursa olsun- imha etmek midir vatana hizmet? Yaz›k! ‹nsanlar “tanr› parçac›¤›”yla u¤rafl›yor, siz benim k⤛d›mla…” dedim ve karfl›l›¤›nda “Ben böyle hizmet edildi¤ine inan›yorum,” cevab›n› ald›m. Askere en son, “o s›nav k⤛tlar›na yazd›klar›m› sadece hocalar›m okuyacakt›, engellediniz. Bu defa o yazd›klar›m› gazeteye gönderece¤im, binlerce insan okuyacak; iflte bunu engelleyemeyeceksiniz,” dedim. Sonuç: ‹flte yaz› “(fog)(x)=terörist” ve yaz›n›n öyküsü. Hocamdan ricam, lütfen de¤erlendirsin yazd›klar›m› (k⤛d› y›rtm›flt›m ya, okuyamam›flt›r.)… Derken, sabah D‹HA’ya bask›n haberiyle uyand›m (20 Aral›k 2011). Muhabirler gözalt›na al›nm›fl. Ölüm, gözalt›, tutuklamalarla iflte 90’l› y›llar, iflte Çiller… (*) Mehmet Aras, “Hayata Dönüfl” katliam›n›n 11. y›ldönümünde, Erzurum H Tipi Cezaevi’nde, tahliye edilmeyip, tedavisi engellenerek katledildi. Aras, kanser hastas›yd› ve 63 yafl›ndayd›. (**) Dicle Üniversitesi’nin 50’yi aflk›n ö¤rencisi, baz›lar›, mesela Sinan üç y›ld›r tutuklu ve “ana ak›m” medyadan neredeyse hiç kimse, Hopa davas›ndan tutuklu ö¤rencilere gösterilen ilginin yar›s› kadar bile ilgi göstermemifltir bu ö¤rencilere.

Bu örgüt nerdedir? Ne yer? Ne içer? Lideri kim? Kimler yönetir? Bilenler savc›ya koflsun. Çünkü madara ç›kt›. 10 bin sayfa iddianamede, bir milyondan fazla ek dokümanda bunlar yok. Hatta; “biz itirafç› olaca¤›z” diye mahpustan y›rtmak için gizli tan›k olanlar dahi; “biz örgütü bilmiyoruz ama, duyduk ki…” diyorlar. Ben de diyorum ki; benim örgütlerim belli! Üyesi oldu¤um Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikas›, Ça¤dafl Gazeteciler Derne¤i, Bas›n Konseyi, Uluslararas› Gazeteciler Federasyonu (FIJ)… Ben bir örgüte üye olaca¤›m da onu savunmayaca¤›m! Ben bir eylemde bulunaca¤›m da onu savunmayaca¤›m! Ben, Ergenekon denen hayali z›rvay› bilmiyorum. Mahkemede söyledim; buradan da ilan ediyorum: Beni bu örgüte alan kimdir? Yöneticim kimdir? Ne zaman alm›flt›r? Bunlar kim? Her kim bilip de söylemiyor, ihbar etmiyor, gizli tan›k olmuyorsa flerefsizdir. Ben yapt›klar›m› biliyorum: Cumhuriyet mitingleri mi? Ben yapt›m. Buraday›m. Söyleyin suç ne? Neden bana bunu sormuyorsunuz? Muhalifim; neden sormuyorsunuz? ‹ddianamedeki iddialar› neden sormuyorsunuz? - Tuncay Özkan’›n; Kanaltürk ile ADD aras›ndaki para iliflkileri, flaibeli… Önceleri sustum. Güya ben ADD’ye (Atatürkçü Düflünce Derne¤i) 6 milyon dolar ödemiflim. Son ana kadar bekledim. Sabrettim. Sonunda sorgumda bir yarg›ç sordu: - ADD ile Kanaltürk aras›nda 6 milyon dolarl›k bir para iliflkisi var! Ne diyeceksiniz? - Bu soruflturman›n ne hukukla ne yarg›lamayla ne gerçekle bir alakas› vard›r. ADD; Atatürkçü Düflünce Derne¤i’dir. Siz o derne¤i bast›n›z. Hesaplar›na bakt›n›z. Benimle, Kanaltürk flirketiyle onlar›n aras›nda bir tek kurufl gördünüz mü? Buna bakmad›n›z, de¤il mi? Böyle so-

11

Daha güçlü davranmal›y›z Kaan ÜNSAL Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi B2-3-57 Ko¤uflu ANKARA y›l› Aral›k 2010 ay›nda Yürüyüfl dergisinin teknik haz›rl›klar›n›n yap›ld›¤› Ozan Yay›nc›l›k’›n bas›l›p talan edilmesi sonras› gözalt›na al›n›p tutuklanmam›z›n üzerinden bir y›l geçti. Yürüyüfl dergisine yönelik bu bask›n bas›n ve ifade özgürlü¤üne yönelik sald›r›lardan sadece biridir. Yürüyüfl, temsil etti¤i gelene¤in temsilcisi olarak siyasi iktidar›n halk düflman› politikalar›, demagojilerini, iflbirlikçili¤ini teflhir eden, adaletsizliklerine, zulmüne, yolsuzluklar›na karfl› halk›n, emekçilerin sesiydi. Siyasi iktidar›n bask›s›, tehditleri karfl›s›nda sinecek, geri çekilecek durumu yoktu. Bunu hazmedemeyen siyasi iktidar dergimizi hedef ald›, komployla bizleri tutuklatt›. Gözalt›n›n ilk günü al›nan gizlilik karar› nedeniyle hakk›m›zdaki “suçlamalar›”, neden tutukland›¤›m›z› bilmeden iddianamenin haz›rlanmas›n› bekledik. Yaklafl›k bir y›l sonra iddianame haz›rlan›p bizlere verildi¤inde gördük ki tutuklanmam›z s›ras›nda yaflanan hukuksuzluk, keyfiyet iddianamede de ayn› flekilde devam etmektedir. ‹ddianame bafltan sona düflünce-ifade özgürlü¤ü hedeflenerek haz›rlanm›fl. Dergi-yay›nc›l›k çal›flmalar› “yasad›fl› örgüt üyeli¤i, yasad›fl› örgüt faaliyeti” olarak de¤erlendirilip, aleyhimize kan›tlar olarak dosyaya konulmufl. Haberlerini haz›rlay›p yay›mlad›¤›m›z demokratik eylemlere, yürüyüfllere, mitinglere kat›lmakla suçlan›yoruz. Dergi arflivimiz, kütüphanedeki kitaplar›m›z, haber foto¤raflar›, haber görüntüleri aleyhimizdeki “en güçlü kan›tlar”. “Güler Zere – Hasta Tutsaklar Serbest B›rak›ls›n” eylemlerini; Türkan Albayrak’›n ifline dönmek için sürdürdü¤ü direniflini; Tekel iflçilerinin, yoksul gecekondu halk›n›n y›k›mlara

ruflturma olur mu? Kanaltürk ve dolay›s›yla benimle iliflkilendirdi¤iniz ADD, Atatürkçü Düflünce Derne¤i de¤ildir. Bizim 6 milyon dolar ödeme yapt›¤›m›z ADD, flirkettir. Digitürk platformunun finans flirketidir. Ödemeler, y›ll›k 500 bin dolar olan Digitürk üzerinden yay›n yapman›n bedelidir. Bunu nas›l araflt›rmazs›n›z? Savc›l›k hakk›nda suç duyurusunda bulunuyorum. Herkes sustu. O günden beri konuflan yok. Ama internete girince; “Tuncay Özkan, Kanaltürk Televizyonunun baz› para iliflkilerini aç›klayamamakla suçlan›yor” diye yaz›yor!... Rüzgârl› Sokak’ta 16 yafl›mda, gazeteciydim. Ankara’n›n gazetelerinin bulundu¤u soka¤›n ad›yd›. Orada küçük bir gazetede her ifli yapard›k; kal›p ba¤lamadan, takvimden günün yemek tarifini yazmaya kadar. Akflamüzeri gazeteler ç›kard›. Çocuklar al›r; “yaz›yor, yaz›yor” diye ba¤›rarak satard›. ‹ddianame ç›k›nca, ba¤›ras›m geldi; “yaz›yorrr… Tuncay Özkan’›n CHP’yi nas›l ele geçirece¤ini yaz›yor…” Sabrettim; g›k›m› ç›karmad›m. Tam 22 ay sustum. Sonra ifademde; iddianamenin benimle ilgili bölümünün neredeyse dörtte üçünü kaplayan bu olayla ilgili bir tek soru bekledim. Sormad›lar. Ne savc›lar, ne de yarg›çlar. “Bunu nas›l sormazs›n›z?” dedim. Sustular. ‹ddianameye göre ben CHP’yi ele geçirmek için çal›fl›yordum. Genel Kurula gitmifltim. Alk›fllanm›flt›m. Sorular› kendim sordum yan›tlad›m. - Evet, gittim: Gazeteci olarak. Üç gün oradan canl› yay›n yapt›m. Bu, Yarg›tay Cumhuriyet Baflsavc›l›¤›’n›n CHP’yle ilgili biriminden al›nan belge… Bu, CHP Genel Merkezi’nden al›nan belge. Ben hiç CHP üyesi olmad›m. ‹ddianame, benim CHP’ye genel baflkan olaca¤›m› yaz›yor. Oysa CHP tüzü¤ü burada… Size veriyorum. CHP üyesi olmayanlar, CHP’de kap›c› bile olamazlar. Ben CHP üyesi de¤ilim. Her üye Yarg›tay Cumhuriyet Baflsavc›l›¤›’na bildirilmek zorundad›r. Siyasi Partiler Kanunu böyle diyor.

Ergenekoncuuuluk!.

SALI

karfl› mücadelelerini; hapishanelerdeki tecrit zulmünü yay›mlad›¤›m›z için, ba¤›ms›zl›k, demokrasi, sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleflenleri sayfalar›m›zda tan›tt›¤›m›z için “örgütsel faaliyette bulunmak”la suçlan›yoruz. De¤erlerimizden, düflüncelerimizden, halk›n haber alma özgürlü¤ünden taviz vermemenin bedeli olarak 20 y›la varan hapis cezalar› ile cezaland›r›lmak isteniyoruz. Bu komplonun bozulmas›, halklar›m›za gerçeklerin ulaflmas›, haber alma özgürlü¤ünü savunmak için duruflma gününü bekliyoruz. Siyasi iktidar›n muhaliflerini sindirme, etkisizlefltirme, tasfiye etme arac›na dönüflen “yarg›” karfl›s›nda, bedeli ne olursa olsun bas›n ve ifade özgürlü¤ünü savunmaya devam edece¤iz. Siyasi iktidar, “ifade ve bas›n özgürlü¤ü”, “hukuk-adalet”, “akademik-bilimsel özerklik” gibi kavramlara, sadece kendi yandafllar› kulland›¤› sürece tahammül ediyor. Muhaliflerine, halka, emekçilere kulland›rmayaca¤›n› alenen ilan edip, devrimcilere, ö¤renci gençli¤ine, sendikalara, yazarlara, ö¤retim görevlilerinden avukatlara kadar, halktan yana tav›r alan kesime sald›r›yor, tutuklat›yor. ‹ktidar›n bu pervas›z sald›r›lar›na yaflam›n her alan›nda birlikte mücadele ederek, dayan›flmam›z› güçlendirerek karfl› koyabiliriz. Haks›z, keyfi gözalt›lara, tutuklama terörüne karfl› bas›n emekçileri olarak hep birlikte tav›r alabilmeliyiz. Mesleki dayan›flmam›z›, örgütlenmemizi gelifltirerek bo¤ulmak istenen muhalif seslere, düflünce-ifade özgürlü¤üne titizlikle sahip ç›kmal›y›z. “Tutuklu Gazete”ye ihtiyaç duymayaca¤›m›z günlere olan inanc›mla, tüm bas›n emekçilerini, bas›n›n özgürleflme mücadelesinde daha cüretli davranmaya ça¤›r›yorum.

Yoksa parti kapat›l›r. Savc›lar, Yarg›tay’a sormam›fllar. ‹flte belgeler… Ben CHP üyesi de¤ilim, dolay›s›yla CHP’yi ele geçiremem. Üstelik benim CHP’de olmamdan, orada siyaset yapmamdan savc›l›k neden korkuyor? Bu anayasal bir hak... Buna suç isnat eden savc›l›k hakk›nda suç duyurusunda bulunuyorum. Onlar, o yüce Silivri Tanr›lar›, bana Cumhuriyet mitinglerini de sormad›lar. ‹ddianameye yazm›fllar ama sormad›lar. Ben anlatt›m flanla, flerefle… fiimdi bunlar› niye mi yazd›m? Dört y›l geçti aradan. Hat›rlay›n diye. Ben Tuncay Özkan, bunlara ek olarak, bir de Susurluk raporunun bende bulunmas› ile MGK tutanaklar›n›n -ki en erken tarihlisi 1986- arflivimde yer almas›n›n nedenlerine yan›t verdim. ‹flte bunlardan dolay› T-E-R-Ö-R-‹-S-T-‹-M. Hatta: E-R-G-E-N-E-K-O-N-C-U-Y-U-M. Arflivim, gazetecilik belgelerim suç say›l›yor. Evet, ben gazetecilik suçunu hep iflledim. ‹fllemeye de devam edece¤im. Susurluk yarg›lamalar›nda; benim ortaya ç›kard›¤›m belgeler nedeniyle 6 y›l hapis cezas› alan ‹brahim fiahin ile ayn› örgütteyim. fiahin de “ben böyle bir örgüt bilmiyorum” dedi ve ekledi: “Ama Tuncay Özkan benim yaflam boyunca düflman›md›r!” Ve ben Susurluk Raporu arflivimden ç›kt›¤› için suçluyum… Duruflma salonu çok renkli... Hepimiz ayn› kazanda; yalanlarla kaynay›p gidiyoruz iflte. Ben gazeteci de¤ilmiflim; iktidara göre! Z›rva tevil götürmez. Evet, ben hiç iktidar gazetecisi olmad›m. Gün gelince bunu diyenleri de karfl›ma al›r, “Hodri Medya” yapar›z. Konuflur, hallefliriz. fiimdi benim derdim; bu cami avlusu örgütü Ergenekon’u bulmak. Öyle h›nz›r h›nz›r gülmeyin. Siz de yard›m edin. Ciddi ciddi ar›yoruz. Devlet ifli gücü b›rakt› bu iflin üstünde. Haydi, bofl durmay›n, sorun soruflturun; Ergenekon Terör Örgütü’nü; bilenlerin, tan›yanlar›n, insaniyet nam›na… Gülmeyin yahu; dört y›ld›r zindanday›z; Ergenekon olmasa ne yapar›z?...


B‹RGUN 12

12

S‹YAH

TUTUKLU GAZETE

10 OCAK 2012 SALI

Tarihi direnenler yaz›yor Ö

Duruflmam›za bekliyoruz Naciye YAVUZ Sincan Kad›n Kapal› Cezaevi J-3 Ko¤uflu ANKARA

on süreçte bask›lar, gözalt›lar, tutuklamaS lar hiç eksik olmuyor. Bask›n›n, fliddetin oldu¤u yerde ise direniflin olmas› kaç›n›lmazd›r. Direniflin olmad›¤›, bu düflüncenin hayat bulmad›¤› noktada onun yerini korku dolduracakt›r ki zulmedip bask› uygulayanlar›n amac› da budur. Yani bask› ve zor ile halk›, halk›n ayd›nlar›n›, sanatç›lar›n›, öncülerini korkutup sindirmek istemekteler. Bu amaçla gözalt›na al›p tutukluyor; yaz›lar›m›z›, kitaplar›m›z› sansürleyip toplat›yorlar, bunun için delilsiz kan›ts›z y›llarca hücrede tutsak ediyorlar. Evet, onlar tüm bunlar› hatta daha da fazlas›n› yapabilirler. Ama bizleri korkutup sindiremezler. De¤erlerimizin, savundu¤umuz düflüncelerimizin do¤rulu¤u bize güç veriyor. Bu güçle, inançla egemenlerin bask›lar› karfl›s›nda dirençli oluyor, korkmuyoruz. Osmanl›lar nas›l ki Bedreddinler’e, Pir Sultanlar’a zulmedip düflüncelerinden vazgeçirmeye çal›flt›ysa, bugünkü Osmanl› torunlar› da ayn›s›n› yapmaya çal›fl›yor. Ama bizler de Bedrettinler’in, Pir Sultanlar’›n soyundan›z ve onlar gibi direnmeye kofluluyuz zalim karfl›s›nda. Pir Sultan nas›l dara¤ac›nda kendi ipini çekme cüreti gösterdiyse biz de Osmanl› zulmünün hüküm sürdü¤ü günümüzde; düflüncelerimizin do¤rulu¤unu, inand›¤›m›z de¤erlerimizi savunup “KORKMUYORUZ” diyece¤iz zalimlere. Evet, korkmuyoruz ama bu korkusuzlu¤umuz salt gözü kara oluflumuzdan de¤il. Do¤rulu¤umuza inanc›m›zdan, örgütlü oluflumuzdan, olaylara, geliflmelere s›n›fsal temelde bakabilmemizdendir. 12 Eylül’ü aratmayan günler yafl›yoruz. Sivilleflme, demokrasi maskesi alt›nda bugün de sürüyor 12 Eylül zihniyeti. Ve buna karfl› durabilmenin tek yolu birlik olmak, örgütlü olup direnmektir. Ezilenlerin birbirini sahiplenmesi, egemen karfl›s›nda bir güç olmas›d›r. Birlikte hareket etmeyip tek tek bireyler olarak kald›¤›m›zda egemenlerin ifli çok kolay olacakt›r. Onlar bunu bildikleri için terör propagandas› yap›p, örgüt fobisi yaratarak, bizlerin yani halk›n örgütlenmesini engelliyorlar. Ve en çok güç ald›klar› nokta da halk›n örgütsüz olufludur. “Böl, parçala, yönet” y›llard›r uygulad›klar› bir politikad›r. Onlar›n bu politikas›n› örgütlenip birleflerek yenebiliriz. Örgütsüz, tek tek insanlar kolayca korkar, siner, yaln›zl›k ve güçsüzlük duygusuna kap›l›r. Yaln›z insan korkar, kendini çaresiz güçsüz hisseder. Oysa güçsüz de¤iliz. Birlik oldu¤umuzda egemenlerden daha güçlüyüz biz. Ve egemenlerin karfl›s›na örgütlü bir güç olarak ç›kt›¤›m›zda ancak bu sald›r›lar amac›na ulaflamayacakt›r. Bu nedenle örgütlenmekten korkmadan her alanda kendi örgütlenmelerimizi yaratmal› büyütmeliyiz. Bugün AKP iktidar› en küçük muhalif sese bile tahammülsüz. Bu nedenle herkese sald›r›yor. Hapishaneler ö¤renciler, gazeteciler, avukatlar, ö¤retim görevlileri, ayd›n-sanatç› ile dolu. Ve hepsinde ayn› gerekçe: “Onlar ö¤renci de¤il terör örgütü üyesi, onlar gazeteci de¤il terörist…” Hay›r, bizler “terörist” de¤iliz. Devrimci, sosyalist gazetecileriz. As›l terörist bask›, fliddet ile korku da¤lar› yaratmak isteyen ve bunun için bizleri hapishanelere atan bu iktidard›r. ‹flte, bu terörlerinin sonucudur ki Yürüyüfl Dergisi çal›flanlar› olarak 13 ay sonra ilk defa mahkemeye ç›kaca¤›z. Sorgusuz, sualsiz, delilsiz, kan›ts›z 13 ay tecrit hücrelerinde tutulduktan sonra ilk defa mahkemeye ç›kaca¤›z ve orada da adaletin uygulanmayaca¤›n› biliyoruz. Son söz olarak diyorum ki; tüm bu zulme ve adaletsizli¤e ra¤men korkmuyoruz ve düflüncelerimizden vazgeçmeyece¤iz. Gücümüzü hakl›l›¤›m›zdan ve birlikteli¤imizden al›yoruz. Ve bu duygularla tüm dostlar›, adaletten, hakl›dan yana olanlar› 20 Ocak 2012 tarihinde Ankara 11 A¤›r Ceza Mahkemesi’ndeki duruflmam›za bekliyoruz. O mahkeme salonlar›nda sahiplenmenin gücünü gösterelim diyoruz.

ncelikle, Sincan Hapishaler tutuklanmaya devam ediCihan GÜN nesi’ndeki tüm özgür tutliyor. saklar›n selamlar›n› yolluTutuklaman›n kendisi bir yorum. ‹lk mektubumda tutuklaterör arac› diyoruz. Bizim ve n›fl›m›zdaki hukuksuzlu¤a ve sionlarca gazetecinin, binlerce yasi teröre de¤inmifltim. Siyasi devrimcinin bafl›na geldi¤i iktidar›n her türlü muhalif dügibi, hiçbir hukuki de¤eri olflünceye yönelik terörü sürüyor. mayan gerekçelerle tutuklaBu yaz›mda, bu sald›r›lara ve ayn› mak terörü… Amaç korkutzamanda bize burada tutuklulukmak, sindirmek, susturmak. ta yap›lan sald›r›lara de¤inmek Ancak tutukluluk koflullaistiyorum. r› da farkl› bir terör alan›. Kimi olaylar vard›r, baz› konuDepremzedesine copu, lardaki fikir ayr›l›klar›n› sonlangaz› reva gören devlet, tutukd›r›r. Her fleyi görmek isteyenlelusuna nas›l davran›r? Sincan 1 No’lu F Tipi rin önüne gerçe¤i net olarak ko- Cezaevi B2-3-61 Ko¤uflu Hukuk d›fl› tutuklad›¤›na, ANKARA yar. Görmek istemeyenlere gösdevlet, tutukluluk sürecinde termek zaten mümkün de¤ildir. nas›l davran›r? Van depremi sonras›nda ihtiyaçlar›n karfl›Kuflkusuz hepsi birbirini tamamlayan lanmamas›na olan tepkilerin cop ve gazla bask› ve zulüm süreçleri oluyor. Nitekim, karfl›lanmas›, böyle olaylardand›. hapishaneleri, sindirmenin en önemli Depremden sonra birçok ülkeden gelen araçlar›ndan biri olarak görüyor siyasi iktiyard›m önerileri reddedilmiflti. Baflbakan dar. Ancak hapsetmekle de yetinmiyor. DüYard›mc›s› Beflir Atalay; “Müdahale gücü- flünce de¤iflikli¤i dayat›yor. Daha da ileri müzü görmek istiyorduk” diyordu. AKP ik- gidiyor, insanl›ktan ç›karmaya çal›fl›yor. tidar› deneme yaps›n diye fazladan yüzlerce Bunun için elindeki en fliddetli araç tecrit. insan öldü. On binlerce insan so¤ukla, açBugün 90’dan fazla gazeteci hapiste. l›kla bafl bafla b›rak›ld›. Kimse nankörlük Ama sadece hapiste de¤il, tecritte… Bir k›setmesindi, “‹lk gün hariç gerekli yard›mlar m› aylard›r tek bafl›na tutuluyorlar. Bir k›sulaflt›”yd›. Böyle buyurdu Baflbakan. ‹ki ay- m› ise üç kiflilik grup tecritte. Tecride karfl› dan fazla zaman geçti¤i hâlde bölgenin ih- mücadelede 122 insan can verdi. Yüzlerce tiyaçlar›n› karfl›lamayan Baflbakan. insan sakat kald›. Binlerce insan gözalt›na Siyasi iktidar›n karakterini görmek iste- al›nd›, tutukland›. 11 y›ld›r süren bir mücayen gözlere bat›rarak sokan olaylar sadece dele… bunlar de¤ildi tabii ki… KCK operasyonlar› 2007 y›l›nda Adalet Bakanl›¤› “sohbet ad› alt›nda binlerce insan›n komplolarla genelgesi” diye bilinen bir genelge yay›mtutuklanmas› da öyledir. Nitekim, bizzat lad›. Genelgeye göre 10 kifli, haftada 10 saBaflbakan’›n a¤z›ndan itiraf edilen, bir liste at bir araya gelebilecekti. Tek kiflilik veya çerçevesinde tutuklamalar›n oldu¤udur. grup tecridini hafifleten bir yan› oldu¤unTutuklama, iktidar›n elinde bir terör ara- dan, bu önemli bir ad›md›. 7 y›ld›r sürdüc›yd›. Onlarca gazeteciye yenileri eklendi. rülen ölüm orucu bu genelgeden sonra biÖ¤retim görevlileri, yurtseverler, devrimci- tirildi. Ancak neredeyse hiçbir hapishane-

de “sohbet hakk›” tam uygulanm›yor. Hapishane idareleri, tutuklu-hükümlü ayr›m› gibi suni ayr›mlar getiriyorlar. Ya da “yer yok, personel yok” diyerekten sohbet hakk›n› yaln›zca 3-5 saat uyguluyorlar. Bunlara itiraz edildi¤inde ise, genellikle al›nan cevap “elimizde de¤il” oluyor. Direkt iktidar›n emriyle bu hak gasplar›n› yapt›klar›n› söylüyorlar. Hapis de, tecrit de yetmiyor siyasi iktidara. Tecrit içinde tecrit yaflat›yor. Cezalar en çok baflvurduklar› araçlardan. Tutuklanmadan önce anlat›lanlar› dinler, hapishane içinde ayr›ca “ceza” nas›l oluyormufl diye merak ederdim. Hapishanede gördüm. Temel her hak bir tehdit arac›. Bir y›ll›k tutuklulu¤umuz süresince, her ay en az bir disiplin cezas› verildi. “‹letiflim araçlar›ndan faydaland›rmama cezas›” diyor örne¤in. Aylarca mektup al›p verilemiyor, telefon açt›r›lm›yor. Dayan›flma amac›yla d›flar›dan gönderilen kartlar aylarca bekletildikten sonra veriliyor. fiunu düflünmeden edemiyor insan: Televizyonda cep telefonu, sms, internet reklamlar›… Belgesel filmlerde, tart›flmalarda, ça¤›m›z›n iletiflim ça¤› oldu¤u söyleniyor. Ancak bir mektubun bize ulaflmas› aylar al›yor. Göndermek de öyle… Dünya haberleflme ve iletiflimde tafl devrinde yafl›yor diye düflündü¤üm çok oluyor. Van’da depremzedelere reva görülen yaflam› görünce, sizce hangi ça¤da yafl›yoruz? Ve tabii, mesele takvimlerin gösterdi¤i tarih de¤il, iktidarlar›n siyasi karakteri.. Bugün iktidarda AKP var. Biz hapishanede on kitaptan fazla kitap bulunduram›yoruz. Baz› hapishanelerde s›n›r befl kitap. Ve yüzlerce kitab›n hapishaneye girmesi yasak. Yasal haftal›k dergilerin bize verilmesi aylar› buluyor. Bu uygulamalar› yapan siyasi iktidar›n karakteri nedir acaba? Yak›n ve

uzak tarihte k›sa bir yolculuk bize benzerlerini gösterir. Kenan Evren’in bu uygulamalar› gördükçe eseriyle övündü¤ünden emin olabilirsiniz. Ya Hitler? Evet Hitler de “soyum kurumad›” diye seviniyordur. Zira 19-22 Aral›k 2000’de insanlar hapishanelerde diri diri yak›ld›. Bilinmeyen gazlarla… Hitler bu gaza sahip olmak isterdi kuflkusuz… Ama 10 y›ld›r katilleri koruyan bir iktidara ne derdi Hitler? Tecridi bu kadar ›srarla uygulayan bir hükümete ne derdi? Yakanlar› koruyan… ‹nsanl›k suçu tecridi ›srarla uygulayan… ama yine de “demokrat”l›¤› kimseye b›rakmayan bugünkü iktidar› görse ne yapard› acaba Hitler? Ancak tahminde bulunabiliriz. Muhtemelen Goering’i, Goebbels’i iflinden edip AKP’den bir seçme yapmak isterdi. Dedik ya, bu bir tahmin… Ama bu tahminleri b›rak›p kaç›n›lmaz, bilimsel gerçeklerle u¤raflal›m. Bilimsel gerçek o ki, ister AKP, ister baflka bir ceberut iktidar, hakl› bir mücadelenin karfl›s›nda duramaz. Yani? Biz gazeteciler hakl›y› dile getirmeli, korkusuz ve radikal olmal›y›z. Meflru olan hakl›lard›r, bizi tecride atanlar de¤il. Siyasi iktidar›n “demokratiklefliyoruz” yalanlar›n› elimizin tersiyle itmeliyiz. Art›k biliyoruz ki, AKP “insani” dedi mi yeni bir sald›r› haz›rl›yordur. Kanmayaca¤›z. Bizim kanmam›z, halk›n daha kolay kanmas› demektir. Sorumlulu¤umuz daha büyük. ‹çeride veya d›flar›da, bütün “yarat›c›” sald›r›lar›na karfl›n, onurlu gazetecilerin solu¤unu kesemiyorlar. Bilimsel gerçek bu. Bu gerçek tüm bas›n emekçilerin gerçe¤idir. Zulme hay›r diyenlerin gerçe¤idir. Yani? Tarihi, zulüm, tecrit, keyfilikler, hukuksuzluklar yazm›yor. Tarihi direnenler yaz›yor.

TMK Faflizmi Nuri YEfi‹L Elbistan E Tipi Kapal› Cezaevi C-5 Ko¤uflu KAHRAMANMARAfi

azeteciler tutuklu ve gazetemizin ad› G da “Tutuklu Gazete”. Ancak düfl ve düflünce tutuksuz. Çünkü ona kelepçe vuram›yorlar. Hatta tek kiflilik hücrelerde bile düflünce tutuksuz ve özgür dolafl›yor. Hiçbir iktidar›n kudreti düflünceyi esir almaya yetmedi. Ne engizisyon mahkemeleri ne mollalar›n konseyi ne de tek tipçi totaliter rejimler. Düflünce ak›flkand›r. En çok bask›land›¤›, kurutulmaya çal›fl›ld›¤› anda dahi filizlenecek bir çatlak bulmaktad›r. Bugünkü AKP iktidar› düflüncelerimize, saçlar›m›za, k›l›k k›yafetimize biçim vermek istese de özgür düflüncede ›srar eden irade; farkl›, özgün ve güzel duruyor. Ve hep adalet, özgürlük peflinde… Neden AKP tüm anti-demokratik zorlama rejimler gibi muhalif fikirleri hedef al›yor? Totaliter iktidarlar›n ortak kudretleri, alternatiflerini, zor gücüyle ortadan kald›rmakt›r. Bu özellik, kat› iktidarlar›n kök hücrelerinde bulunmaktad›r. AKP de kendinden emin ad›mlarla h›zl› h›zl› bu mecrada yürümekte... Bu tür tespitlerden AKP’nin “özgür gazetecileri” alabildi¤ine rahats›z oluyorlar. fiimdi, kimi benzerliklere bakmak laz›m. Hitler, Alman ulusunun ma¤duriyet psikolojisini kullanarak iktidara gelmiflti. Müthifl bir hitabet yetene¤ine sahipti. Öyle ki, bu yetene¤iyle hem kitleleri peflinden sürüklüyor hem de partisinin oylar›n› sürekli art›r›yordu. ‹ktidara tamamen yerleflince kendisine tehdit olarak gördü¤ü bütün muhaliflere yöneldi. Baflta Yahudiler olmak üzere, komünistleri, sosyal demokratlar›, sendikalar› ve tüm toplumsal dinamikleri ezdi geçti. Bugün insanl›k onun yapt›klar›n› lanetliyor. Hitler’in ma¤duriyet edebiyat› ve kulland›¤› taktikler bugün AKP ve T. Erdo¤an’›n icraatlar› ile paralellik arz ediyor. Tüm ayr›ks› düflünceler kriminalize edilip derdest ediliyor. Bu co¤rafyada kelimenin tam anlam›yla bir ak›l tutulmas› yaflan›yor. AKP iktidar› her f›rsatta Türkiye’de “ileri demokrasi var” demagojisini yapmakta. Baflta gazeteciler olmak üzere hiç kimsenin nedensiz yere tutuklanmad›¤›n› iddia ediyorlar. Siyasi operasyonlarla toplumsal muhalefetin diline kilit vurulmaya çal›fl›l›yor. Biz gazeteciler de yani kalem tutan eller “terörist” ilan ediliyorlar. Yap›lan tüm operasyonlar› TMK’ya (Terörle Mücadele Kanunu) dayand›r›yorlar. Yaz› yazana, röportaj yapana, haber peflinde koflana, saç›n› kaz›tana, pufli takana, z›lg›t çekene, “a¤z› kapal› slogan atana” zindan› reva görüp, a¤›r cezalar veriyorlar.

Diyarbak›r D Tipi Cezaevi’nden gönderilmifltir. Ben Kürtçe yay›n yapan tek gazete olan Azadiya Welat gazetesi Dersim eski temsilcisi olarak, bu kanunun kurban›y›m ve iki y›ld›r tutukluyum. “Tetöristli¤im” gazeteci meslektafllar›mla yapt›¤›m mesleki görüflmeler… MSN üzerinden yapt›¤›m görüflmeler ile her fleyden önce kurumsal temsiliyetimden dolay› kat›ld›¤›m bas›n aç›klamalar› ve haberini yapt›¤›m benzer etkinliklere dayand›r›l›yor. Polis, savc› ve mahkeme heyetinin (özel yetkili mahkeme) oluflturdu¤u tiyatro havas›na bürünen bir yarg›lama ile karfl› karfl›ya kald›m. Üyesi oldu¤umu iddia ettikleri silahl› örgüt ise bir hayli ilginç... Kapat›lan DTP (Demokratik Toplum Partisi)’nin gençlik kollar› olan YDGM (Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisi) üyesi oldu¤um iddia ediliyor. Bir legal partinin gençlik kollar› silahl› örgüt olarak de¤erlendiriliyor. ‹flte AKP’nin ileri demokrasisi budur. Bu, ne kadar muhalif düflünce varsa KCK, Devrimci Karargâh vb. yap›lanmalara dâhil edilerek susturulmaya çal›fl›l›yor. Biz gazeteciler de böylesi operasyonlar›n kurbanlar›y›z. “Onlar asl›nda gazeteci de¤il terörist” diyor, AKP’nin etkili, yetkili

kiflileri... Bu hukuksuzlu¤u maalesef uluslararas› kamuoyu da görmezden geliyor. Gereken tepki gösterilmiyor. Özellikle demokrasi havarisi geçinen Bat›’n›n sessizli¤i ve duyars›zl›¤› oldukça manidar. Bat›, tüm bu anti-demokratik uygulamalara kör, sa¤›r ve dilsiz... Yani üç maymunlar› oynamay› tercih ediyor... Ya ülkemizdeki bas›na ne demeli? Özgür medya susturuldu… Birkaç yazar ve gazete d›fl›nda konuyu dile getiren, kamuoyunu ayd›nlatmaya çal›flan kimse yok… Bir nevi kuzular›n sessizli¤i... Asl›nda mesnetsiz operasyonlar› hakl› ve meflru göstermeye çal›flan olabildi¤ince manipülatif bir medya gerçekli¤i var. Özellikle de yandafl medya iktidar›n borazan› olmaktan öteye bir anlam ifade etmiyor. ‹ktidardan çok kendi kendini sansürleyen ç›kar ve rant iliflkileri ile iktidara göbekten ba¤lanm›fl bu medya parselli¤i AKP’nin sözcülü¤ünü yapmaktad›r. Bu durum karfl›s›nda suç ortakl›¤› da diyebiliriz. Unutmamal› ki bir ulusun onuru, onun muhalefetidir. Muhalifi olmayan ülkeler renksizleflerek mat haline gelir. Tek tip insan tipolojisi ve tek tip düflünce

yap›lanmas› bafll› bafl›na bir çölleflme ve toplumsal fakirleflmeyi iflaret etmektedir. ‹ktidar›n sesi toplumun sesini bast›rm›fl; devlet, halk›n enerjisini emerek fliflmifltir. Geriye iradesini yitirmifl, bilincini çarp›tm›fl bir toplum kalm›flt›r. Vicdan›n›n sesi bo¤ulan bir toplum ne kadar kendisi olabilir ki? Ayn›laflt›rma, total hâle getirme faflizan uygulamalard›r. Bir toplumda faflizm, hakikati ters yüz hatta onu yok etme fiiliyat›d›r. Toplumun ba¤r›na saplanan bu hançer onu nefessiz b›rak›r. Koca bir toplumu iktidar›n nesnesi hâline getirir. Bilge gazeteci Musa Anter, 49’lar Davas›na atfen, Yön Dergisi’nde, “Kürtlerin önde gelenleri ve ayd›nlar› tutuklan›rsa, Kürt mücadelesi en az 15-20 y›l geriler” diye yazm›flt›. Ermeni soyk›r›m› ilkin Ermeni ayd›nlar› ve öncüleriyle bafllat›lm›flt›r. Ayn› fley Dersim soyk›r›m›nda da yaflanmad› m›? Önce pirler, seyitler ve afliret liderleri idam edilip toplumun manevi damar› kesildi. ‹flte anti-demokratik genler yine iflbas›nda. Tüm bu tutuklama furyas›n›n bir anlam› olmal›. Devlet akl›, toplumsal muhalefetin verdi¤i mücadeleyi ve onu a盤a ç›karan özgür bas›n› 15-20 y›l geriletmeye çal›fl›yor. Ama bu defa tutmaz bu politika. Çünkü 1960’larda yaflam›yoruz. ‹çinde yaflad›¤›m›z toplumun bilinç düzeyi bu uygulamalar› kabul etmeyecek kadar ilerlemifltir. Nihayetinde bir toplumun bilinç düzeyi, o toplumun özgürlüklerde alaca¤› mesafeyi belirler. Sonuç olarak, geçmiflin fiziki katliamlar›n›n yerini bugün TMK denilen neofaflist yöntemler alm›flt›r. Son dört y›l içerisinde ülke nüfusu yüzde 4 artarken, cezaevlerindeki tutuklu-hükümlü say›s› yüzde 250 artm›flsa bu veriyi ciddiyetle ele almak gerekiyor. TMK ve onun uygulay›c›lar›, baflta biz gazetecileri ve demokratlar› cezaevine atmak için elinden geleni ard›na koymuyor. Cezaevi, vicdan sahibi insanlar›n ikinci adresi haline getirildi. Amaç teslim almak ve susturmak... Oysa ki, zindan daha bir k›flk›rt›yor özgürlük tutkusunu ve düflüncesini. Foucault, “ceza, bedenden çok ruha yönelik olmal›d›r” diyerek, cezaevi sistemlerinin amac›n› deflifre ediyor. Ruhumuza yönelik bu sald›r›lara karfl› biz gazeteciler bu mekânlarda irade savafl› veriyoruz. Asla irademizi teslim etmeyece¤iz. (Not: Bu yaz›y› kaleme ald›ktan sonra onlarca Kürt gazetecinin gözalt›na al›nd›¤›n› bas›ndan ö¤rendim. Ne diyelim? Baz› liberal ayd›n gazetecilerin gözü ayd›n olsun! Yaratt›klar› bu canavar, her gün ad›m ad›m ifade özgürlü¤ünü ortadan kald›r›yor. Daha nereye kadar bu zulme ortak olacaklar?)


13

SIYAH

TUTUKLU GAZETE

Bize gücünüz yetmez Hatice DUMAN Gebze M Tipi Kapal› Cezaevi A-8 Ko¤uflu KOCAEL‹

Y

›llar önceydi… Gündem Gazetesi’nin Kad›rga’daki bürosu yerle bir edildi¤inde üniversitenin merkez kampusunda “Bize Gücünüz Yetmez” diye hayk›rm›flt›k. O günlerde çarm›ha gerilmifl bir ülkenin çocuklar› olarak yüre¤imizin gözüyle bakmaya bafllam›flt›k dünyaya. Gerçekler asla moloz y›¤›nlar›n›n ya da hapishane duvarlar›n›n ard›nda kalmayacakt› ki, hakikatin bu inatç›l›¤› ad›mlar›m›z› h›zland›rm›flt›, gazete bürolar›na do¤ru. Y›llar sonra At›l›m Gazetesi’nde çal›flmaya bafllad›¤›mda, umuda do¤ru kofluflun bu kadar kolay olmad›¤›n› görecektim. Gösterilerde objektiflerimize, kalemlerimize uzanan hunhar ellerin gölgesinde, inatç› ama olmas› gereken bir yürüyüfltü bizimkisi. Arkadafllar›m›z sömürgeci kirli savafl baronlar›n›n namlular›yla katledilecekti sokak ortas›nda. Birbirimize yaslanarak, dayan›flarak büyütecektik, yüre¤imizin objektiflerini. 90’l› y›llarda, yasalar›n özgür bas›n› susturamad›¤› yerde, bin bir türlü kontrgerilla yöntemlerini devreye soktular. Gerçe¤in ›fl›¤›n› tafl›yanlar, bu vahflet dolu tarihin b›kt›r›c›, y›ld›r›c› yöntemlerine ald›rmadan kofltular en zorlu haberlerin peflinden. Da¤lar› t›rmand›lar, sokak savafllar›n›n aras›ndan ulaflt›lar kayna¤a. Hükümetlerin ‘medya toplant›lar›’, ‘sabah kahvalt›lar›’ ad› alt›nda medyay› hizaya soktu¤u ya da teflvik kredileriyle sömürgeci kirli savafl arabas›na ba¤lad›¤› her dönemde; dimdik, onurlu duruflumuzu koruduk. Bugün böyle bir tarihin yap›c›lar› olarak yine buraday›z.

Halit GÜDENO⁄LU

rman›n k›y›O s›ndaki bir çay›rda öküzler ya-

fl›yor, hemen yan› bafl›ndaki orman›n içinde ise aslanlar. Çay›r›n yeflili ve suyu bol oldu¤u için öküzler refah içinde. Fakat aslanlar Sincan 1 No’lu F Tipi için ayn› durum Cezaevi B2-3-57 Ko¤uflu söz konusu de¤il. ANKARA Onlar etle besleniyorlar. F›rsat buldukça da öküzlere sald›r›yorlar. Gelin görün ki, öküzler kalabal›k ve hep bir aradalar. Aslanlar ne zaman sald›rsa, birlikte karfl› koyup püskürtüyorlar aslanlar›. Askerler yine aç kal›yorlar. Bir gün, aslanlar öküzlerin yan›na geliyor ve diyorlar ki: Bizim asl›nda sizle bir sorunumuz yok. Ama flu sar› öküz var ya! Sar› sar› ifltah›m›z› kabart›yor, dayanam›yoruz. Onu bize verin, bu savafl bitsin. Öküzler de bu teklifi olumlu görüyor ve savafl›n bitmesi için sar› öküzü veriyorlar. Bir zaman sonra aslanlar yine geliyor ve bir sar› öküz daha gösteriyorlar. Zamanla bir tane daha ve bir tane daha… Öküzlerin say›s› iyice azal›nca, aslanlar yine sald›rmaya bafll›yorlar. Say›s› azalan öküzler karfl› koyam›yorlar. Aslanlar istediklerini parçalay›p yiyorlar. Öküzler anl›yorlar ki savafl› kaybetmifller! ‹çlerinden bir tanesi soruyor : Biz savafl› ne zaman kaybettik? Lider öküz cevap veriyor : ‹lk sar› öküzü verdi¤imizde savafl› kaybettik…” Yaklafl›k alt› ay oldu Tutuklu Gazete’nin ilk say›s› ç›kal›. O zaman bir merhaba demifltik F Tipi hücrelerinden. ‹kincisi ise flimdiye k›smetmifl. Bu süre içerisinde fazla bir de¤ifliklik olmad›. Tutuklu gazetecilerden ilk duruflmalar›na ç›kanlar oldu. Yine say›m›zda bir azalma olmad› ama… Bizim duruflma tarihimiz de belli oldu sonunda. 20 Ocak 2012’de ilk mahkememize ç›km›fl olaca¤›z. Yani tutukland›ktan 13 ay sonra. Ayr›ca hakk›mda aç›lan ve ceza ald›-

¤›m bas›n dosyalar›ndan biri Yarg›tay taraf›ndan onand›. Böylece dergimde ç›kan yaz›dan dolay› art›k hükümlü durumunday›m. Ald›¤›m ceza 1 y›l 3 ay, yataca¤›m süre 11 ay 6 gün. Bu yaz› yay›mland›¤›nda, tutsakl›¤›m›n 13’üncü ay› olacak ve ben daha ilk duruflmama ç›kmam›fl olaca¤›m. Yani dosyam aç›l›p da ilk duruflmama ç›kana kadar, fiili olarak bir ceza yatm›fl durumday›m. Yaz›ya bu hikâye ile bafllamak istedim. Geçen say›da gazeteciler aras›ndaki dayan›flman›n önemli ve gecikmifl oldu¤unu söylemifltim. Ama yine de bizim hikâyede oldu¤u gibi kaybedilmifl bir mücadelemiz yok. Yenilgiyi kabullenmifl de¤iliz. Yenilmeyece¤iz de. Bu bir mücadele: Demokrasi, adalet mücadelesi! Ço¤umuz da zaten d›flar›dayken bu mücadelenin içinde oldu¤umuz, yaz›lar›m›zda buna yer verdi¤imiz için hapisteyiz. Her mücadelenin ödenmesi gereken bedelleri vard›r. Bu bedeli ödüyoruz. Düflüncelerimizden vazgeçmedi¤imiz, kalemlerimizi sat›p iktidar›n istediklerini yazmad›¤›m›z için yola getirilmeye çal›fl›l›yoruz. Bir anlamda: “Burnumuz sürtülüyor!” Malum, bu sald›r›lar toplumda muhalif olan her kesime yönelik, muhalif olan herkes sald›r›lardan bir flekilde pay›n› al›yor. Bu duruma göre de¤ifliyor; bazen cop, biber gaz› fleklinde; bazen iflten atma, okuldan uzaklaflt›rma fleklinde, bazen de bizim gibi F Tipi hücrelerine atma fleklinde oluyor. ‹ktidar sald›r›lar›n› meflrulaflt›rman›n kolay›n› da bulmufl: “Bunlar›n amac› baflka!”, “Gazetecilikten de¤il, örgüt üyeli¤inden içerdeler!!!” En büyük silahlar› “Demagoji!” Bunu, ‹çiflleri Bakan› ‹dris Naim fiahin’in, Prof. Büflra Ersanl› için; “80’de yarg›land›¤› davalara bak›n, enifltesine bak›n” gibi sözlerinde net bir flekilde görüyoruz. “Bunun konumuzla ne alakas› var?” diye soracak gazeteciler de hapse at›lma riskiyle karfl› karfl›ya. Gerekçe belli: “Gazeteci de¤il, ÖRGÜT ÜYES‹” Keza, benim de sahibi ve yaz›iflleri müdürü oldu¤um Yürüyüfl Dergisi’nin 180 say›s› ile ilgili 168 dava aç›lm›fl olmas›, bunlar›n bir k›sm›ndan ceza alm›fl olmam ve flimdilik bir

resizsiniz ve flimdi bizden daha çok korkuyorsunuz. Zorlu zamanlar›n her an›nda objektiflerimizi, kalemlerimizi hakikatin umutlu baharlar›ndan dam›tmaya devam edece¤iz. Do¤mam›fl çocuklar›n ana rahminden bak›fl›n› hunharca karartman›za izin vermeyece¤iz. Kazan Vadisi’nde çocuklu¤umun doyumsuz elma kokusunu kana bulayarak gerçeklerin kayal›klar alt›nda saklanmayaca¤›n› art›k bilmelisiniz. Bilmelisiniz ki, bin y›ld›r üzerine zulüm kustu¤unuz halk›n çocuklar› ve onlar›n emekçi kardeflleri; inkarc›, sömürgeci düzeninizin kodlar›n› deflifre ederek tüm dünya halklar›na duyuracaklard›r. Y›llar önce ölüm tarlalar›na çevirdi¤iniz topraklar›n üstüne flimdi toplama kamplar› infla ederek sesimizi kilitlemeyi baflaramayacaks›n›z. Ve korkuyla açamad›¤›n›z asit kuyular›nda çürüyen bizim bedenimiz de¤il, sizinki olacak. Gazetelerimizi barut kokusunun, F-16’lar›n delici sesinin gölgesinde en ücra köflelere tafl›yan çocuklar›m›z›n gülüflündeki umudu anlaman›z› hiç beklemedik. Ama görmelisiniz ki, o çocuklar flimdi büyüdü ve Befliktafl’taki polis otosunun cam›ndan hâlâ uslanmaz gülüfllerle zaferin resmini çiziyorlard› bize. Size ise ayn› kare içinde yüzünüzü kapatarak, bir utanç deryas›nda yok olman›n temsiliyeti düfltü. ‹flte flimdi nereye kadar bask›, iflkence, asimilasyon, inkâr iklimi… Nereye kadar gözalt› merkezleriniz, hapishaneleriniz… ‹flte biz buraday›z, yüre¤imizdeki objektiflerle dünyay› görüyor ve her gün gerçe¤e dokunuyoruz. Haydi bunu da gözalt›na al›p toplama kamplar›na t›k›n, t›kayabiliyorsan›z! Hakikat a¤ac›n› buduyorsunuz. Ancak unutmay›n ki, a¤açlar budand›kça gürleflir, dallan›r, budaklan›r. Onun için “Bize Gücünüz Yetmez!”

tanesinin Yarg›tay taraf›ndan onanm›fl olmas› iktidara yetmemifl! fiimdi ben de “ÖRGÜT ÜYES‹” olarak yarg›lan›yorum. Bu demagoji, asl›nda bize çözüm yolunu da gösteriyor: ÖRGÜT! Bütün yalanlar›nda ve demagojilerinde “örgüt” geçiyor. Çünkü en korktuklar› fleydir ÖRGÜTLÜ MÜCADELE. 12 Eylül’le birlikte bu yüzden halk›n gözünde bir “örgüt umac›s›” yaratt›lar. “Örgütse kötüdür” düflüncesini afl›lad›lar! Aslanlara karfl› birleflen öküzler gibi: Nas›l aslanlar birleflen “öküzlerle” bafl edemiyorsa, örgütlü halkla bafl edemeyeceklerini biliyorlar. Bu yüzden de “sar› öküzleri” alarak örgütlülü¤ü zay›flatmaya, yok etmeye çal›fl›yorlar. Bu “örgüt umac›s›” öyle bir hâle gelmifl ki, haks›zl›¤a u¤rayan baz› meslektafllar›m›z, meflrululuklar›n› savunacaklar›na, “Biz örgüte üye de¤iliz” diyorlar. Oysa sorun zaten örgütlü olmamaktan kaynaklan›yor. Örgütlü olmadan ciddi, sonuç al›c› bir muhalefet yap›lamaz. Demokratik bir ülkede yaflam›yoruz. “‹leri demokrasi” dedikleri fleyin de ne oldu¤unu her geçen gün daha iyi anl›yoruz! Mahkemelere ç›kar›l›p, yasalara dayand›r›larak tutuklan›yoruz. Gazetecilik faaliyetlerimizi, bas›n özgürlü¤ünü k›s›tlayan yasalarla karfl› karfl›yay›z. Bu yasalara karfl› sesimizi daha gür ç›karmal›y›z. Örgütten, örgütlenmeden korkmamal›y›z. Bütün bu bask›lara, tutuklamalara, anti-demokratik yasa maddelerine karfl› en büyük gücümüz ÖRGÜTLÜLÜKTÜR. Sesimizin daha gür ç›kmas›n›n yolu, daha fazla kifliyle hayk›rmakt›r. Bu sayede duymazl›ktan gelenlerin kulaklar›n› y›rtar, bakmayanlar›n dönüp bakmalar›n› sa¤lar›z. Halk›n her kesiminin oldu¤u gibi; biz gazetecilerin de haklar›m›z› almam›z›n, var olan haklar›m›z› koruyabilmemizin tek yoludur örgütlü mücadele. Unutmayal›m ki; karfl›m›zdaki, mücadele etti¤imiz güç de kendi içerisinde çok iyi örgütlenmifl durumda. Aslanlara tek tek yem olmaman›n yolu dayan›flmadan; mesleki örgütlerimizi, derneklerimizi güçlendirmekten, düflünce ve ifade özgürlü¤ünü tavizsiz savunmaktan geçiyor.

Bitlis E Tipi Kapal› Cezaevi B-8 Ko¤uflu B‹TL‹S

SALI

13

Türkiye’de çal›flt›r›lmayan gazeteci olmak

lkedeki ileri demokrasi iflleyifli sayesinÜ de her gün kadrosu artan, utanç tablosunun göstergesi olan cezaevlerinde, tutuklu gazeteciler taraf›ndan haz›rlanan “Tutuklu Gazete”nin ikinci say›s›yla yine zindanda dü¤ümlenen 盤l›¤›m›z› sizlerle paylaflmaya çal›fl›yoruz. Türkiye’de bas›n ve ifade özgürlü¤ünün olmamas›ndan ve uzun tutukluluk süresinden dolay› cezaevinde 20. ay›ma girdi¤im bu günlerde, bizim için çok özel olan 10 Ocak Çal›flan Gazeteciler Günü’nde; bizi çal›flt›rmamaya, etkisizlefltirmeye yönelik tüm uygulamalara ra¤men bedenimiz hapiste, tutsak yüreklerimizle sizinle birlikteyiz. Yaflad›¤›m›z ülkede muhalif olmak bafll› bafl›na bir sorun hâlindeyken, Kürt ve muhalif olmak ne kadar zordur, tahmin edersiniz. fiimdi uzun uzad›ya muhalifli¤i anlatmay› düflünmüyorum. Ancak yaflant›mdan k›sa bir paylafl›mla muhalif bas›na de¤inmek istiyorum. Henüz gazetecili¤e ilk bafllad›¤›mda, yerel gazetelerle çekirdekten yetiflmeye bafllad›m, sonra bir sene kadar devletin resmi ajans› olan Anadolu Ajans›’nda Hakkari ve Çukurca muhabirli¤i yapt›m. Buraya kadar her fley yolunda... O zamana kadar hep “iyi gazeteciydim” ; bütün kap›lar›n ard›na kadar aç›ld›¤› bir gazeteci, istenilen haberi istendi¤i gibi yap›yordum. Ta ki aradan geçen bir y›ll›k süreyle Kürt ve muhalif olan Dicle Haber Ajans›’na (D‹HA) geçmemle, bütün dengeler birden de¤iflti ve bir anda “kötü gazeteci” oluverdim. Kürt bas›n›na geçti¤im ilk aylardan itibaren birçok meslektafl›m gibi tehdit, bask›, gözalt›, kaçakl›k ve en son tutuklanmayla karfl› karfl›ya kald›m. Bu ülkede iktidar› elefltirme, karfl›t haberler yapma, yaz›lar yazman›n bedeli hep çok a¤›r oluyor. 90’larda gazeteciler öldürülür ve bombalan›rken, flimdi öldürmek yerine kelepçeyle, tamam›yla yok edilmekle karfl› karfl›ya kal›yoruz. Bu nedenle 90’dan fazla gazeteci halen cezaevlerinde. Birço¤unun yarg›lama süreci devam etmesine ra¤men, oluflan tepkilerden dolay› Adalet Bakanl›¤›’n›n yapt›¤› resmi aç›klamada bu gazeteciler kamuoyuna “silahl› terör örgütü üyesi” olarak ilan edildi. Adalet Bakanl›¤› yarg›lamas› devam eden kiflilere farkl› farkl› k›l›flar giydirip, yarg›lama sürecini nas›l olumsuz etkiledi¤ini bilmezden gelerek kendi yasalar›n› kendi çiziyor. Sormak gerekir; silah›m›z, tank›m›z, topumuz varsa nerde? Tabii kitap bomba, kalem kurflun, foto¤raf makinesi tank gibi görülüyorsa bilemem. ‹ktidar›n görmek istedikleri belirleyici rol oynuyor. Burada yaklafl›k 7 ay önce belki ülkemizde bir fley de¤iflir diye ayn› bu sayfalardan sesimizi dünyaya yans›tmaya çal›flm›flt›k. Bir fleyler de¤iflti mi? “Hay›r” dedi¤inizi duyar gibiyim, ama bizler umutla bu ülkede bir fleylerin de¤iflmesi için, sizlerin de destekleriyle mücadele edece¤iz. Türkiye’de AKP sistemi sayesinde ço¤unlu¤u muhalif hemen her kesimden kifliler cezaevlerinde a¤›rlan›nca, ne yaz›k ki de¤erlendirilecek çok konu oluyor. Bugün bu sat›rlarda bu ülkede çal›flan gazeteci olman›n özgürlüklerini, güzelliklerini paylaflmak isterdim. Ancak gazeteci olmak ülkede korkulu bir rüyaya dönüfltü. Bizler esaretin kollar›nda, üzerimize kilitler tak›lsa bile mesle¤imizi her flartta yapmaya devam edece¤iz. fiu anda yaflam alan›m›z cezaevi oldu¤u için, bu mekânlarda geliflen mevcut sorunlar› paylaflmadan geçmeyi do¤ru bulmuyorum.

Genel olarak cezaevleri hakk›nda bilgi vermeye çal›fl›rsam asl›nda görmezden gelinen gerçeklikleri tekrarlam›fl olaca¤›m. Bu kadar çok kiflinin yaflam alan› haline gelen cezaevlerindeki sorunlar›n hiçbir flekilde yans›t›l›p, gündemlefltirilmemesi tek bafl›na ayr› bir sorun iken, kifliyi yok etmeye yönelik gelifltirilen uygulamalarla dün oldu¤u gibi bugün de; uzun tutukluluk süreleri, hasta tutsaklar›n tahliye edilmemeleri, Kürtçe savunma krizi, olumsuz yaflam koflullar›, bask›lar, tecritler ve bütün bunlara karfl› açl›k grevleriyle birlikte eylemsellik süreci hâlâ çözüm bekleyen sorunlar y›¤›n› hâlinde s›cakl›¤›n› koruyor. Bütün bu sorunlar yaflan›rken deprem bölgesinde, yaflanan en küçük bir sars›nt›y› bile cezaevinde karfl›layan biri olarak, Van depremine k›sa bile olsa de¤inmek istiyorum. Aralar›nda gazeteci arkadafllar›m›z Cem Emir ve Sebahattin Y›lmaz’›n bulundu¤u 650’ye yak›n kiflinin yaflam›n› yitirdi¤i deprem sonras›nda kent boflalt›larak, hayalet bir kente dönüfltürüldü. Binlerce kiflinin ma¤dur oldu¤u depremde kuflkusuz herkesin yüre¤i yand›. Ama as›l yüre¤imizi yakan fley deprem sonras›nda k›fl›n ortas›nda yard›ma muhtaç depremzedeler aras›nda ayr›mc›l›k yap›lmas›, gelen yard›mlarda tafl, sopa, bayrak vb. ürünlerin gönderilmesiyle beraber baz› gazetecilerin ; “onlar hak etmifl” gibi ›rkç› söylemleri oldu. 7.2’lik depremden çok daha a¤›r gelip kanatt› yüre¤imizi… Deprem döneminde devletin bütün zirvesi orada olmas›na ra¤men aradan aylar geçmifl olsa da halen yaralar kabuk ba¤lamad›. Bu konuda birçok gazeteci, yazar düflüncelerini paylaflt›. Gerçekten bu deprem Van’da de¤il de baflka bir yerde olmufl olsayd›, sonuç böyle olmayacakt›. Bölgede yaflanan ac›lar› kapatmak için herkes tek yürek olurken; ayn› bölgenin da¤lar›nda askeri operasyonlar bütün hareketlili¤iyle devam ediyor. En son bas›na yans›d›¤› flekilde 36 HPG’linin Çukurca’da kimyasallarla katledilmesi gündemde tart›flma konusu olurken; ayn› dönemde yine birçok ilde efl zamanl› yap›lan KCK operasyonlar›yla binlerce siyasi parti çal›flan›, yay›nc›, gazeteci, yazar, avukat, akademisyen, ö¤renci ve çocuklar›n gözalt›na al›nmas›yla tutuklamalar devam ediyor. Bölgede yaflayan herkes flaflk›n, yorgun ve ac›l›. Bir yandan deprem yaralar›n› sarmaya çal›fl›rken, bir yandan kimyasallarla eritilme, öte yandan da tutuklamalarla yok edilmeye çal›fl›lmakta. 90’larda faili meçhuller yaflan›rken flimdi yarg› k›skac›yla, diri diri mezara koyma uygulamalar› yaflamsallaflt›r›l›yor. Bunca fley yaflan›rken görmeyen, duymayan, söylemeyen üç maymunu oynaman›n bir anlam› yoktur. E¤er ülkemizin gerçekten demokratikleflmesini istiyorsak; her aç›dan bakabilmeyi, elefltirmeyi ve sorunun özüne dokunmaya cesaret etmemiz gerekir. Yoksa hep yerinde sayan, hatta gerileyen, AB’nin nasihatlerinden pay›n› alan, kendini kand›ran bir ülkeden baflka bir fley olmayaca¤›z. Bunun için yeni anayasa haz›rl›¤›yla f›rsat do¤muflken özgürlükçü, eflit ve demokratik bir anayasayla, Türkiye halklar›n›n haklar› güvence alt›na al›nmal›d›r. (Baflta bizleri hiç yaln›z b›rakmayan TGS’ye ve bize destek veren tüm meslektafllar›m›za, siyasetçilere, kurumlara teflekkür ediyor, 90’lardan bu yana katledilen 70 bas›n flehidini ve Van depreminde mesleklerini yaparken enkaz alt›nda kal›p yaflamlar›n› yitiren Cem Emir ve Sebahattin Y›lmaz’› sayg›yla an›yoruz. )

‘Gerçeklerden asla taviz vermeyece¤iz’ u yaz›y› tam yazmaya bafllarken televizyonda B son dakika haberi olarak D‹HA, ETHA, Etik Ajans ve Azadiya Welat gazetesine bask›n yap›ld›-

Diyarbak›r D Tipi Kapal› Cezaevi F-7 Ko¤uflu D‹YARBAKIR

Hamdiye Ç‹FTÇ‹

Örgütlenmeliyiz “

Ozan KILINÇ

AKP iktidar›, ucube bir demokrasiyle bu topraklar› toplama kamp›na çevirmeye devam ediyor. Türkiye’nin partiler mezarl›¤› oldu¤u söylenir. Buna bir de gazeteler, gazeteciler mezarl›¤› eklenmek isteniyor. Böyle bir mezarl›¤›n üzerinde tepinerek savafl tamtaml›¤› yapanlar›n unuttu¤u çok önemli bir fley var: gerçekler asla topra¤›n alt›nda kalmaz. Filiz filiz büyüyüp koskoca, köklü bir hakikat a¤ac›na dönüflür. Ne hemen her gün kan, zulüm kusarak kimlerin gözalt›na al›n›p tutuklanaca¤›n› liste liste jurnalleyen, flatafatl› ama bir o kadar fosseptik çukurunu and›ran bas›n›n›z›n gücü yeter bu hakikat a¤ac›n› devirmeye; ne de katilin ve katledilenin, ezenin ve ezilenin birbirine kar›flt›r›larak korkunç bir manipülasyon örne¤iyle kendini var eden medyan›z›n gücü yeter bizi yok etmeye. AKP iktidar›na secde etmifl ‘haber’ kuflaklar›n›n içinden f›rlayan A¤›r Ceza Mahkemeleri, savc›lar› ve FBI özentili polislerinizin de gücü gerçekleri karartmaya yetmez. Belli ki, medya-polis-yarg› üçgeninde sesimizi tabutluklara gömmeye yeminlisiniz. Ama D‹HA’n›n, Özgür Gündem’in, Etik Haber Ajans›’n›n, Demokratik Modernite’nin, Azadîya Welat’›n, Etkin Haber Ajans›’n›n çal›flanlar›n›n evleri ve bürolar› bas›l›p darmada¤›n edildikten sonra nas›l bir dayan›flma halesiyle sar›ld›¤›n› görmüyor musunuz? Siz sald›rd›kça sosyalist, demokrat birçok gazeteci, ayd›n, sanatç› ve akademisyen Özgür Gündem Gazetesi’ni ç›kararak dayan›flman›n güzel bir örne¤ini sunmad›lar m›? Özgür bas›n çal›flanlar› gece gündüz demeden ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü binas› önünde nöbete durmad›lar m›? Bizim gücümüzün azalaca¤›n› düflünmüfltünüz ama, flimdi dayan›flma a¤›yla korkusuzca kap›n›za dayan›yoruz. Evet, ça-

!

10 OCAK 2012

¤›, 48 gazeteci arkadafl›m›z›n gözalt›na al›nd›¤› ve daha sonra bunlardan 35’inin tutukland›¤› bilgisi veriliyordu. Ayr›ca ben de Tutuklu Gazete için Kürtçe olarak bir yaz› haz›rlam›flt›m… Fakat Kürtçe mektuplar›n savc›l›¤a gönderilece¤i, orada da en az 1-2 ay bekleyebilece¤i ve daha sonra tercüme edilip yollanaca¤› söylendi. Bu nedenle yeninden Türkçe yazmak zorunda kald›m. AKP hükümeti her f›rsat buldu¤unda demokratik aç›l›m yapt›¤›n› söylüyor. Art›k Kürtçenin her yerde serbestçe kullan›ld›¤›n› ve hiçbir engelleme-

nin olmad›¤›n› ifade ediyorlar. Daha da ileri gidip “biz Kürtçe kanal açt›k, TRT6 (fiefl), hatta üniversitelerde okunmas›n› da sa¤lad›k” diyorlar. Öte yandan, Kürtçe yazd›¤›m mektubun gönderilmemesi, mahkemelerde anadilde savunmaya izin verilmemesi ve halen birçok cezaevine Kürtçe mektup ve gazetenin al›nmamas›, bu aç›l›m›n bofl bir aç›l›m oldu¤unu ortaya ç›kar›yor. Yine hükümet yetkilileri, kat›ld›klar› her televizyon program›nda, “medyaya bask›, sansür ancak monarflik rejimlerde, muz cumhuriyetlerinde olur. Bas›n özgürdür, sansür ve engelleme olamaz” diyorlar. Fakat bunlar sadece söylemde kal›yor. Gerçekleri yazd›¤›ndan dolay› onlarca arkada-

fl›m›z tutukland›. Sadece yapt›¤› haber ve yaz›lar yüzünden birçok arkadafl›m›z yarg›lan›yor. Bas›n özgürlü¤ünden bahsedilirken, her yazd›¤› suç say›lan Kürt bas›n›na yönelik bask›lar da giderek art›yor. Kürt bas›n›n› sessizlefltirip, gerçekleri yazmas›n› engellemek için Kürt gazeteci ve yazarlar› tutuklan›yor. Burada flunu belirtmek gerekir ki, AKP hükümeti kendi yandafl bas›n› ile bir psikolojik savafl yürütmekte; karfl›s›nda duran ve gerçekleri yans›tan Kürt bas›n›n› da susturmak için her fleyi yapmaktad›r. 90’l› y›llarda Kürt bas›n›na yönelik faili meçhul cinayetler ifllenirken, flimdi tutuklamalarla Kürt bas›n›n› susturmak ve gerçeklerin halka yans›t›lmas›n› engellemek istiyorlar.

Kürt bas›n›, özgür bas›n gelene¤i ile yoluna her zaman devam edecektir. Her ne kadar tutuklamalar olsa da, özgür bas›n ve gerçekleri halka iletme mücadelemiz her zaman daha güçlü bir flekilde sürecektir. Her tutuklama, bize daha çok moral ve coflku verecek. ‹çeriden de bu mücadelemizi sürdürece¤iz. D‹HA’n›n, “Gerçeklerden asla taviz vermeyece¤iz” (Rastiyan tu car tawîz nadîn) slogan›yla çal›flmalar›m›za her zaman devam edece¤iz. Hep gerçe¤in sesi olup, hakl›n›n yan›nda, haks›z›n karfl›s›nda duraca¤›z. (Tayip Temel arkadafl›m›z da Tutuklu Gazete için Kürtçe yazd›¤›ndan dolay› yaz›s› gönderilmedi. Kendisi de art›k Türkçe yazmad›¤›ndan durumu belirtmemi istedi.)


B‹RGUN 14

14 H

10 OCAK 2012 SALI

ukuksuzlu¤u art›k ayyuErol ZAVAR ka ç›kan ve bunu kaba güçle olsun sürdürebilen ancak elefltirileri susturamayan siyasi iktidar, elefltiriler karfl›s›nda demagojik söylemler kullanmaktan da vazgeçmiyor. AB müzakerelerinden sorumlu Bakan Egemen Ba¤›fl, “Türkiye’de saSovyetler’de çak›l›p ilerleyedece gazetecilik yapt›¤› için tumez olunca; “gözü dönmüfl tuklu olan tek bir kifli bile yok” Ruslar bir tümen askerimizi dedi. Sonra da gazetecilerin suçöldürdüler” diye ba¤›r›r ollu oldu¤unu kan›tlamak için, mufl; Almanya’y›, askerleri öl“bir dergiye yap›lan bask›nda, düren “barbar k›z›llar” hikâbaflbakan ve eflinin yatak odas› yeleri kaplamaya bafllam›flt›… Sincan 1 No’lu F Tipi konuflmalar›n›n kayd› bulundu, Oraya gelene dek milyona yaCezaevi gizlice kaydedilmifl” diye ekledi. k›n komünisti, Yahudi’yi, çoA5-13 Ko¤uflu Durum vahim yani... O halde luk çocuk demeden, iflgal yerANKARA at›n hapse gazetecileri; zaten lerinde sivil halk› kiliselere kaonlar sadece gazeteci de¤il, hatpat›p yakarak, gaz odalar›nda ta as›l olarak gazeteci de¤il; militan, terörist zehirleyerek, 70 bin Yahudi’yi Ukrayna’da vb. vb. Art›k sizin için hangisi hapse gazete- Babi Yar uçurumuna atarak katledenler sanci att›rmak için ikna ediciyse… Postmodern ki kendileri de¤ilmifl gibi… gerekçe bol; seç be¤en al!! Varsayal›m, denilen konuflma kay›tlar› Burjuva politikac›l›¤›n›n flantaj politika- bir dergide bulunmufl olsun; sonuçta bunlar c›l›¤› oldu¤u bir dönemde baflbakan›n yatak gazeteci… Bir sürü belge, bilgi, bulgu gönodas› da, oturma odas› da dinlenecek, göz- deren oluyordur. Belki daha bakmam›fllarlenecek ve kaydedilecektir. “Men Dakka d›r bile. Yani nas›l ki, hükümet-savc›l›k serdukka!” (*) Rakip partinin liderlerinden visi kay›tlar gönderiliyorsa yandafl bas›na, milletvekillerine, tek tek savc› ve hâkimler- bunlar da d›flar›dan gönderilmifl olabilir. Bu den kurum yöneticilerine dek, tüm rakip ve durumda konuflma kay›tlar› bulunmas› suç muhaliflerin her hareketini izleyip kayde- teflkil etmez. Kay›tlar› yapanlar onlarsa, bu dersen, seni de izleyip kaydederler. Bu ifli suçtur ya da özel hayata dair kay›tlar› yay›mpaparazzilerle meflrulaflt›rd›n›z. Baykal’›n larlarsa. gizlice çekilen görüntüleri için “özel hayat Oysa bu ülkede bizzat Egemen Ba¤›fl’›n de¤il buuu!” diye ba¤›r›p bu iflin getirdi¤i mensubu oldu¤u hükümetin gözetiminde ranttan memnun memnun el ovuflturan biz- özel hayat ayaklar alt›na al›n›yor. Savc›lar, zat Baflbakan de¤il miydi? Sokaklar› kame- KCK’den Devrimci Karargâh davas›na dek ralarla donat›p bütün halk› saniye saniye iz- bütün davalarda kiflilerin özel hayatlar›na leyen bu iktidar de¤il mi? Bu iflin oturma dair konuflma kay›tlar›n› hükümet flakflakç›odas›, yatak odas› yok. ‹zleme bir kez baflla- s› gazetelere servis ediyor ve bu gazeteler de d› m›, b›rak›n odas›n› yata¤›n içine dek gi- bunlar› basm›yor mu? Nerede Egemen Bader. Demek ki suçlu olan, flimdi baflbakan›n ¤›fl’›n duyarl›l›¤›? Yoksa Baflbakan ve AKP’liyatak odas›n› dinlemifller diye suçtan yak›- ler d›fl›nda herkesin öze hayat›na tasallut etnan›n partisi ve kendisiymifl. Haks›zl›k art›k mek hukuka uygun mu? flirretli¤e dönüflmüfl; herkese yapt›klar› flanHukuk tükenmifltir. Bunu yaln›zca AKP taj, kendilerine dönünce ciyakl›yorlar. Hit- yönetimine ba¤lamak yan›lt›c› olur. fiu an ler’in Nazi ordusuna benziyorlar. Direnifl mevcut hükümet o olsa da, kapitalizmin içgörmeden ilerlemeye al›flk›n Nazi ordusu sel dönüflümünün sonucudur bu. Sistem s›-

TUTUKLU GAZETE

HUKUK k›flt›kça hukuku oras›ndan buras›ndan k›rpm›fl, yönetim krizini hafifleterek sürdürülebilir hale getirmifl, gelinen aflamada ise b›rak›n hukuku, hukuka ayk›r›l›¤› aleni olan yasalarla dahi yönetemez oldu¤undan hukuku tamamen rafa kald›rm›flt›r. Son darbeyi vurma ifli AKP’ye düflmüfltür. AKP di¤er düzen partilerinin basit bir devam›ndan, benzerinden baflka bir fley de¤ildir. Onda nevi flahs›na münhas›r olan tek fley, bir toplu i¤ne kazanabilmek u¤runa bütün ülkeyi satmakta beis görmeyen açl›k hissidir. Öyle ki, bu yüzden, gerilemekte olan güce, ABD’ye kaderini ba¤lam›fl, onun ad›na Ortado¤u’da komflular›na savafl açmay› bile göze alm›flt›r. Hukuku bu kadar hevesle yok etmesinin nedeni de, sonsuz iktidar düflüne gömülmesindendir. Burjuvazi demokratik siyasal alandan gelen mücadeleyle bafl edemez haldedir. Bu yüzden sisteme dönük en küçük elefltiri ya da demokratik tepki ve eylem karfl›s›nda diktatörlüklere özgü bir panik gösteriyor. Demokratik mücadeleye karfl› herhangi bir donan›m› yok devletin. Aç›lan davalarda ortaya konulan deliller ve argümanlar art›k saçmal›¤› komedi düzeyine ç›kar›yor. Bu komediyi gördükleri için, savc›lar, dosyalara gizlilik karar› koyuyorlar. Tutuklamalara hakl›l›k kazand›rmak için, gizlilik karar› olan bu dosyalarda yer alanlar süslenip yorumlanarak, çarflaf çarflaf yay›mlan›yor hükümete yak›n gazetelerde. Bu da yetmeyince kimi gazetelerde diyelim KCK’n›n antidemokratikli¤i, siyaseti belirledi¤i (siyasal parti yasas›, seçim kanunlar›, seçim baraj›, valilerin atanmas› vb. onlarca fleyle siyaset burjuva devlet taraf›ndan belirlenmiyormufl gibi...) vb. yaz›larla tutuklamalara meflruluk alan› yarat›lmaya çal›fl›l›yor. Devlet tutuklama yaparken bile savunmada… Öyle ki yan-

dafl gazetelerde, tutuklanan insanlar›n etnik kimli¤i, iliflkileri, yak›nlar›n›n kimlerle evli olduklar›, geçmiflleri didikleniyor ve en pespaye ›rkç›, gerici, ayr›mc› yorumlarla yay›mlan›yor. Uzun tutukluluk süreleri, gizlilik kararlar›, gizli tan›k uygulamalar›, gazetelerde kara çalmalar… Yani devlet demokratik mücadeleye nas›l karfl›l›k verece¤ini bilemiyor. Bildi¤i tek yöntem olan öldür, tutukla, korkut, sindir yöntemini uyguluyor. Cihan K›rm›z›gül davas›na, Hopa davas›na, KCK, Devrimci Karargâh davalar›na, son dönemde Odak dergisi çal›flanlar›na yönelik tutuklamalara bak›n… Önce bir umac›, bir terör örgütü heyulas› oluflturuluyor, sonra da demokratiksiyasal mücadele veren herkes ilgisiz bir sürü gerekçeyle tutuklan›yor, terör örgütü üyesi say›l›yor. Bandrollü yasal kitaplar, dergiler, kapüflonlu gocuk, poflu, plastik bayrak sopas›, bayrak, tef, zil ve daha onlarca fley delil diye dosyalara konuluyor. Silahs›z terör örgütü gibi absürt bir tan›m yasal literatüre sokuluyor. Tutuklanana, tutuklanma gerekçesini söylememeyi yasas›na alm›fl bir devlet bu… Devlet, demokratik mücadeleyi, hak taleplerini terörize ederek yok etmek yoluna gidiyor. Çünkü yaflam kuracak iradesi tükenmifl halde. En iyi bildi¤i ifli yap›yor, terör uyguluyor. Burjuvazi art›k nüfuz etti¤i hiçbir alanda güvende hissedemiyor kendini. Bafla dönersek… Tüm bu uygulamalarla “Türkiye’de sadece gazetecilik yapt›¤› için tutuklu olan tek bir kifli bile yok” elbette Bakan›n dedi¤i gibi... Yani tutuklu gazeteci yok... Onlar gazeteci de¤il, militan… fiu an elinizde tuttu¤unuz gazete mi? Ne için tutuklu oldu¤unu o da bilmiyor ama sadece gazete oldu¤u için tutuklu de¤il?!! Tek “bildi¤imiz” bu. (8 Aral›k 2011) (*) “Eden bulur”

Gerçeklere ayna tutmakt›r bizim iflimiz “Sorunun bir yan›n› veya menin zorunlu kofluldur. ‹flte tam da bu neyüzeyini görür denle ben, demokratikleflme‹nsan›n gözleri. Mehmet YEfi‹LTEPE nin bütünlüklü bir program Bu nedenle, daha derin gözlemler için dahilinde gündeme getirilmegelifltirdi felsefeyi.” sini önemsiyorum. iz tutsa¤›z; elbette içinde Gazetenin ilk say›s›nda, AKP’den neden demokratikleflkelebeklerin bile eksik olme beklenmemesi gerekti¤ine mad›¤› “özgürlük cennetleri” dair yapt›¤›m özet, bu sorunun düflleyecek, ama gerçekli¤in tafikri altyap›s›na iflaret ediyordu. n›m›n› da ihmal etmeyece¤iz. Biz tutsa¤›z; kendi flahs›m›zda Gerçi o yaz›n›n üzerinden uzun bütün halk tutsakt›r. Bu nedenle, zaman geçti ama yaflam ayn› diözgürlük ve demokrasiyi de bütün yalektik ba¤lam içinde ö¤retbir halk›n sorunlar›na de¤en nokmeye devam ediyor. Bu nedenle talardan tarif etmek, öncelikli sobugün, sistem karfl›tlar›n›n ve rumluluklar›m›zdand›r. özelde muhalif gazetecilerin Biz tutsa¤›z; tutsakl›k dili evönceliklerinden biri de olgunun Tekirda¤ 1 No’lu F Tipi renseldir; iletiflimin en önlenefoto¤raf›n› çekmekle yetinmeCezaevi mez yolu da empatidir. Böyle bir mek, aynay› öze/nedene do¤ru TEK‹RDA⁄ empati, tutsak Ortado¤u halklar› tutmak olmal›d›r. Sistemin sahipleri bir büile de yap›labilmelidir. tün halinde “orman”› dizayn Biz tutsak gazeteciyiz; özgürlük, ekmek-su kadar hakk›m›zd›r. Ancak, ederken, hem bu niyetlerini gizlemek, hem bilinir ki, demokratikleflmenin tepeden t›r- de ilgi ve enerjisini meflgul etmek için halna¤a bir ihtiyaç halinde oldu¤u yer ve koflul- k›n önüne bir “a¤aç” koyar. “Bir a¤aç gibi larda, tek bir sorunun (di¤erleri yok say›la- tek ve hür ve bir orman gibi kardeflçesine” rak) öne ç›kar›lmas›, gelifltirici de¤il, t›kay›- olabildi¤imiz günlerde bu, önemli bir sorun teflkil etmiyordu. Ama bugün art›k, içsel vec›d›r. Ne çaresizliktir tan›mlad›¤›m, ne de fela- ya d›flsal pek çok nedenle, arka plandan çok ket tellall›¤›d›r yapt›¤›m. Madem gazeteci- görüngüler, gerçek gündemden çok “siyasal yiz, tutsakl›kta da olsa, bireysel de¤il, top- dedikodu” ça¤r›fl›m› yapan tekil olgular öne lumsal bir aral›ktan konuflmal› dilimiz. Bu ç›kar hale geldi. Yani, iflin kolay›na kaçma nedenle ben, ‹çiflleri Bakan›’n›n Büflra Er- e¤ilimi yayg›nlafl›yor. Diyalekti¤in dört sanl› için yapt›¤› “efl ve geçmifl tahlili” gibi, maddesini ö¤renip, hayata bu ba¤lamlar› Adalet Bakan›’n›n (hukukçu kimli¤ini çi¤- tafl›ma egzersizi yapt›¤›m›z günlerden kalnemeyi göze alarak) bana dönük olarak yap- ma, sol akl›n ortaklaflt›¤› en genel do¤rulat›¤›, 1980’e dek uzanan “eski dava/dosya r›m›z›n üzerinde bile kuflku ve belirsizlik tahlilleri”ni yaz›ma konu etmeyece¤im. rüzgârlar› dolafl›yor. Ço¤u kez, “iktidar mecliste de¤ildir” deBilinir ki sorunlar›n varl›¤›n› kabul etmek; çözümün, dolay›s›yla da mücadele et- memize bile gerek kalmaz; bu genel do¤ru,

B

S‹YAH

tüm fikri üretimlere bir önkabul olarak girerdi. Böyle düflünmemek, solun genel-geçer normlar›n›n d›fl›nda kalanlar için geçerliydi. ABD’nin politikalar›n› nas›l Baflkan’›n niyet ve tercihleri belirlemiyorsa, bir baflka ülkede ve Türkiye’de de, Baflbakan veya bakanlar›n kimli¤i/tercihleri ile egemen politika aras›nda do¤rudan ba¤ kurulmazd›. Yenisömürge iliflkileri, iktisadi zorunluluklar›n üzerinden atlanmadan okunurdu. Bugün gelinen aflamada sistem, yüzy›l›n en büyük kriziyle sars›l›rken ve hemen tüm politikalarda iktisadi zorunluluk, en kal›n ve net çizgilerle öne ç›km›flken; geliflmeler dar ba¤laml› niyetlerle iliflkilendirilebilmekte veya hükümet ve baflbakanlardan, bu zorunluluklar›n d›fl›nda niyet ve davran›fllar beklenebilmektedir. Fikri alanda bütünlük (sistemli düflünce) yitirildi¤i oranda, geliflmeleri do¤ru okuyup, bir ad›m sonras›n› görebilmek güçleflir. Analiz olgusundan haberdar herkes bilir ki öngörü, “fal” veya “tahmin toto” de¤ildir. Bunun için, “büyük resmin” niteliklerini okuyabilmek, zorunlu bir gerekliliktir. Bu ba¤lamda, 24 saat “Anayasa” laf› etse dahi, AKP’nin gerçek gündeminin anayasa olmad›¤›n›; yaz›l› ve görsel medyan›n yemin kriziyle ilgili “ha imzalad›lar, ha imzalayacaklar” diye haber yapt›¤› dönemde, AKP’nin ne CHP ile ne de BDP ile bir protokol imzalamayaca¤›n› öngörmek, falc›l›k de¤il, diyalektik düflünmenin gerektirdi¤i bir “görme/okuma” yöntemidir. Bu yöntem, hükümetçe ortaya at›lan gündemin peflinde sürüklenmek yerine, gizlenmek isteneni a盤a ç›karma ve halklar›n ihtiyaçlar› ekseninde gündem oluflturma flans› verir. Dikkat edilirse, iktidar neyin tart›fl›lmas›n› istiyorsa, onu tart›fl›yoruz. Örne¤in 14

Temmuz Silvan çat›flmas›ndan sonra, “flapkadan ç›kar›lm›fl tavflan” gibi birdenbire kendimizi “terörle mücadelede polis-asker oran›” tart›flmas›n›n ortas›nda bulduk. Ve hemen her konuda oldu¤u gibi, neresinden önümüze servis edildiyse, oradan tart›flmaya bafllad›k. Gerçekten mesele “terör” müydü ve bu karar, 14 Temmuz sonras›nda m› al›nd›? E¤er olgular›, bu gösterilen s›n›rl›l›kta okursak, ne yaz›k ki bundan sonra tek bir olguda dahi, sistemin gündem yap›c›lar›n›n önüne geçip öncelikli politika üretme, yol gösterme flans›m›z olmaz. Elbette karfl›m›zda, ülkedeki sorunlar›, yap›sal niteli¤i gere¤i demokratik biçimde çözmeyecek, dolay›s›yla bask›-zor-tasfiye ekseninde hareket edecek olan bir yap› oldu¤u için, “güvenli¤e” dair at›lan hemen her ad›m, bir yan›yla da Kürt sorunu ba¤laml›d›r. Ne var ki, ABD’nin 2001 11 Eylül’ünden bugüne uygulad›¤› politikalar›n global özetinden, yeni NATO konsepti için meflruiyet süzdü¤ü ve AKP’nin yaklafl›k 10 y›ld›r, “Yeni bir Türkiye”nin siyasal iradesi olarak biçimlendirildi¤i düflünüldü¤ünde; polis-asker olgusundaki yeni düzenin, Kürt sorununa s›¤mayan nedenlere de uzand›¤› görülür. Karfl›m›zda, tepeden t›rna¤a donanm›fl ve yeni sürece göre kendini güncellemifl, faflist bir kurumlaflma var. Buna ra¤men demokrasi/demokratikleflme söylemlerinin elden b›rak›lmamas› ise, Obama’n›n sürece denk biçimde tercih edilen, derisinin rengi kadar anlaml›d›r. Sonuç olarak, bütünüyle ilgi ve alan d›fl› b›rak›labilirse, pragmatizmin ö¤retilmifl tüm biçimleri ve gündemin ana ekseni haline getirilebilirse, s›n›flar mücadelesi; bizleri etkileme flans› kalmaz, egemenin yapay içerikli hiçbir çekimi.

En güclü silah›m›z gerçeklerdir Mustafa GÖK Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi B1-6-53 Ko¤uflu ANKARA

KP iktidar› kendisine muhalif tüm keA simlere yönelik bask›lar›n› her gün biraz daha art›r›yor. Birçok kesimi sindirip susturdu. Kendi politikalar›na yedekledi… Bu sald›r›larda en etkili kulland›¤› araç bas›n. Art›k saklama, gizleme ihtiyac› dahi duymadan, medya patronlar›n› hizaya çekip, neyi, nas›l, ne kadar yazacaklar›na, kimi iflten ç›kar›p kimi alacaklar›na kadar belirliyorlar. Bas›n üzerindeki sansürün, gazeteciler üzerindeki bask›n›n en yo¤un oldu¤u dönemlerden biri yaflan›yor. Ele geçirdikleri onlarca gazete, televizyon kanal› arac›l›¤›yla, yalanlarla halk›n gözünü boyay›p bilinçlerini buland›r›yorlar. Gören göze yalan kâr etmez. Ama bunlar gözümüzün içine baka baka gerçekleri çarp›t›yorlar… Her gün on binlerce gazetelerini bedava da¤›t›yorlar. Çünkü halk›n gerçekleri görmesini, bilmesini istemiyorlar. Kör, sa¤›r ve dilsiz olsun, dostunu düflman›n› bilmesin istiyorlar… Baflka türlü ülkemizin emperyalist tekellere parsel parsel sat›lmas›n›; milyonlarca iflsizi, açl›¤a-yoksullu¤a mahkûm edilenleri; Deniz Feneri yolsuzluklar›n›; depremlerde enkaz alt›nda, so¤ukta binlerce insan›m›z ölürken deprem yard›mlar›n›, y›llard›r deprem vergisi ad› alt›nda toplanan on milyonlarca liray› nas›l iç ettiklerini anlatamazlar… Ortado¤u halklar›n›n katledilip, ülkelerin iflgal edilmesinde oynad›klar› emperyalizmin iflbirlikçi rolünü anlatamazlar… Libya’y›, Suriye’yi anlatamazlar. Yalanlar›, sansürleri bu yüzden… Ellerindeki devasa medyan›n gücüyle her fleyi ters yüz edip istedi¤i gibi gösterebiliyorlar. Paras›z e¤itim hakk›n› istemeyi, füze kalkan› de¤il demokratik lise istemeyi, hatta adalet istemeyi bile suç olarak görüp, göstermeye çal›fl›yorlar. Teslim al›p susturamad›klar› devrimci, sosyalist bas›na ise bask› ve terörün her türlüsü meflru görülüyor. Sadece flu örnek bile bask›n›n, sansürün boyutlar›n› göstermeye yeter: Yürüyüfl dergisinin 180 say›s›n›n 168’ine dava aç›lm›fl; 88 yaz›ya örgüt propagandas› yapmaktan; 51 yaz›ya “suçu ve suçluyu övmekten”; 14 yaz›ya “örgüt aç›klamalar›n› yay›mlamaktan” dava aç›lm›fl. Yüzlerce y›l hapis cezas›, on binlerce lira para cezas› isteniyor. Yürüyüfl dergisinin 6 çal›flan› bir y›ld›r tutuklu, halen mahkemeye bile ç›kar›lm›fl de¤iller… Tek suçlar›; bask›lara, sansüre boyun e¤meyip gerçekleri halka ulaflt›rmak... Bedelsiz mi olacak bu? Söyledi¤imiz, yazd›¤›m›z her fleyin bedellerini göze alarak söylüyor, yaz›yoruz. Bedellerini de ödüyoruz zaten. Bizim en güçlü silah›m›z gerçeklerdir. D›flar›da kendisine sunulan›; sorgusuz, tart›flmas›z, elefltirisiz do¤ru-gerçek olarak kabul eden bir halk yarat›lmaya çal›fl›l›yor. Hapishanelerde ise zaten “suçlusun, teröristsin”; hiçbir hak ve özgürlü¤ün yok, verilenle yetin, itiraz etme, boyun e¤, otur oturdu¤un yerde deniliyor. Sansürcü-yasakç› mant›k her yerde ayn›... D›flar›yla tek ba¤›m›z olan mektuplar›m›z ve aile görüfllerimiz de her f›rsatta türlü gerekçelerle gasp ediliyor. Haberleflme ve görüfllerden mahrum b›rakma cezalar› da sansürün bir baflka boyutu. fiu an “gereksiz yere marfl söyleyip slogan att›¤›m›z” gerekçesiyle verilmifl olan “1 ay haberleflmeden men” cezas› nedeniyle bu yaz›y› Tutuklu Gazete’nin yay›mlanaca¤› 10 Ocak tarihine kadar ulaflt›ramayaca¤›m kayg›s›n› yafl›yorum. Mektuplar›m›z, makalelerimiz, araflt›rmainceleme yaz›lar›m›z, kitap-roman, an›-öykü vs. çal›flmalar›m›z karalan›yor, sansürleniyor, hatta komple imha ediliyor… Yasal bir engel, toplatma-yasaklama karar› olmamas›na ra¤men dergilerimiz, gazete ve kitaplar›m›z “sak›ncal›” denilerek verilmiyor… Bask›lar, tehditler, yasaklar, sansür ve cezalar “›slah” etme amaçl› kullan›l›yor. D›flar›daki sansürcü-yasakç› anlay›fltan ne fark› var? Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde aç›ld›¤› günden bu yana “V›z Gelir” adl› ayl›k mizah-karikatür dergisi ç›kart›yoruz. Tüm nüshalar› elle yaz›l›p, çizilen ve ço¤alt›lan bu dergi, “özgür tutsaklar›n” yarat›c›l›klar›n›n, azim, irade ve kolektivizminin en güzel örneklerinden birisi. Her say›s› ortalama 100 sayfa olan V›z Gelir dergisinin bu ay 132’nci say›s› ç›kt›. Bu politik mizah dergimizin neredeyse hiçbir say›s› sansürlenmeden ç›kart›lmad› d›flar›ya. Hemen her say›s›nda onlarca sayfas› sansürleniyor. D›flar›dan ne fark› var? Yasaklara, sansüre karfl› içeride-d›flar›da yine en güçlü silah›m›z gerçekler ve hakl›l›¤›m›zd›r. Nerede olursak olal›m, gerçekleri anlatma suçunu ifllemeye devam edece¤iz…


15

TUTUKLU GAZETE

K

alem meram›n› özErdal SÜSEM gürce anlatabiliyor mudur bu devirde? Kaleme yön verip tesirli ve özgür kelimeleri yazmas›n› sa¤layan bilinci, dört bafl› mahmur bir iktidar çepeçevre kuflat›p, düflünceyi prangalayan yasalar› itinayla hukuk metnine tirisinden korktu¤u kadar hiçbir fleyden geçirip ve ha bire parma¤›korkmaz devletlûlar. Düflman ordular›nn› tehditkârca savururken, dan daha çok, yönetti¤i halk›n akl›n›n kalemin ve dilin özgür kegözeneklerinde boy atacak fikirlerden limeleri yans›tmas› zorkorkarlar. Edirne F Tipi Cezaevi dur. Her toplumsal formasyon ve devlet siB1-38 Ko¤uflu Düflüncenin özgür ifayasas›na göre, fikir yasaklar› farkl› içerik ED‹RNE desiyle, özgür düflünce ve ve biçimlerde olmufltur, oluyor da. Feodal bizatihi özgürlük olgusu Osmanl›’da, sultan ve silsilesini ve de birbirini tamamlayan ve memurlar› elefltirmek, sömürgecili¤i diba¤layan kavramlard›r. Toplumun özgürlük s›- diklemek, gayrimüslimlerin haklar›n› savunn›rlar›yla, özgür düflünce ve ifadesi ayr›lmaz mak, boyunduruk alt›ndaki uluslar›n özgürlükutuplard›r. Bunlar›n alt yap›s›n› oluflturan da, ¤üne dair kalem oynatmak; tehlikeli sulara giro dönemin s›n›f iktidar› ve onun egemenlik ara- mek ve kelleyi koltuk alt›na almakt›. c› devlettir. Osmanl›’n›n miras›na dayan›p, onu günün Varl›¤› gere¤i her s›n›f iktidar›, bekas›n› de- koflullar›na uyarlayan “Türkiye Cumhuriyeti” vam ettirmek, toplumu ihtiyaçlar› do¤rultusun- siyasas›nda, dört bafl› mahmur fikir yasaklar› da flekillendirmek ve yeniden üretimi de¤iflen gani gani: Y›llar y›l›, M. Kemal tabusu yasalar›n koflullara paralel örgütlemek gayesiyle kurum- z›rh›yla korundu. M. Kemal’in bir icraat›n› eleflsallaflt›rd›¤› üst yap› ö¤eleriyle ve de bunlar›n tirmek vatana ihanetle s›fatland›r›l›p yarg›lama ideolojik ayg›tlar›yla toplumun k›lcal damarla- mizanseninde defterler dürüldü. Yasal dokur›na ideolojisini serpifltirir. nulmazl›k ve cezalarla pusatland›r›lm›fl M. KeDüflünme yöntemimiz çocuklu¤umuzda ha- mal tabusu, ayd›nlar›n ço¤unlu¤unun bilincini d›m edilir, ba¤›ms›z/özgür yetisini kaybeder. esir ald›. Ayd›nlar›m›z›n ve devrimci cenah›n Merak›m›z›n ve sorgulama yetimizin en canl› bir kesimi Kemalizm’le malûldüler. Ulusalc›l›k oldu¤u çocukluk evresinde, iktidar›n devam›n› bu kesimleri sistem içine gömmüfl ve biraz inve yeniden üretimini sa¤layan imgeler ve semi- celtilip sosyalizm sosuna bat›r›larak Kemalizm yotik argümanlar bilince zerk edilir. Bilincimi- yeniden üretiliyordu. Bu, biraz suskunlarsa, ze zerk edilen bu formlar, yasaklar, küresel mit- ayaklar›n›n alt›ndaki topra¤›n kaymas›ndand›r. ler, ideolojik figürler, günahkâr kavramlar, kat› ‹stiklal Mahkemeleri’nden A¤›r Ceza Mahahlak ve inanç kurallar›yla pekifltirilir. Böylelik- kemeleri’ne uzanan tarih aral›¤›nda, T.C. klasile imgelemleri kim belirleyip içeriklendiriyorsa, ¤inin yarg› organlar›; ayd›nlar›, bas›n›, muhalif alg›m›za da onlar yön vermifl oluyor. Bir görme ve ilerici kesimleri nas›l “terbiye” edece¤iyle; biçimini alan bu düflün selinde, art›k ba¤›ms›z devrimci ve sosyalistleri de hangi yöntemlerle düflün gücümüz ya yitirilmifl ya da körelmifl ol- tasfiye edece¤iyle görevlendirilmiflti. du¤undan, bir olgu ve olay› duyumsad›¤›m›zKemalizm, resmi tarih, Kürt ulusunun kenda, ön kabullerimizi oluflturan imgelemeler di kaderini tayin hakk›, komünizm, Ermeni devreye girer öncelikle. Böylelikle gerçe¤i de¤il, soyk›r›m›, ulusal az›nl›k ve farkl› din/mezhepimgelemelerinizin buyurdu¤u alg›yla, almak is- lerin haklar›, orduyu elefltirmek kavramlar› devtedi¤inizi al›rs›n›z. Zulmün gadrine u¤rayan bir letin ideolojik ayg›t a¤lar›na tak›l›yor, bu fikirleinsan› gördü¤ünüzde, imgelemeleriniz flove- ri dillendiren ya da kaleme alanlar hakk›nda nizmle muhtevaland›r›lm›flsa, insani hüma- ivedilikle soruflturmalar aç›l›yor, apar topar yarnizmle o insana yard›mc› olup zulümkâr› lanet- g›lan›p kodese at›l›yordu. Fikir üzerindeki bu lemek yerine “hak etmifltir” deyip s›rt çevrilebi- sultan›n hâkimiyeti bertaraf edilmifl de¤il. Buliniyor veya bir tekme de kendisi atabiliyor. Ha- gün bu kal›n çizgilerin baz›lar›n›n korundu¤u, f›zam›z› biraz yoklarsak, hakl› taleplerini dile baz›lar›n›n da inceltilerek farkl› veçhelerle içegetiren Kürt yurtseverler polisin fliddetine ma- riklendirildi¤i aflikâr. ruz kald›¤›nda, polisi alk›fllayan ya da polisle Fikir özgürlü¤ünü yaln›zca kendine kullabirlikte sald›ran insanlar›n özgürce düflündü- nan, muhalif c›l›z bir sese dahi tahammül ede¤ünü söylemek zor olur. meyen devletlûlar, varl›klar›n› güvence alt›na alHemen hemen tüm s›n›fa dayal› iktidarlar- mak ve “gönüllü” biat ile sistemini yeniden üreda, devlet, topluma karfl› görevlerinin aras›na, ten bilinci sa¤lamak yönelimiyle, ideolojik ay“fleytani ve tehlikeli düflüncelerden insan›n ak- g›tlar›yla toplumun öznelerinin bilincine kendi l›n› korumay›” da al›r. Varl›¤›n› sorgulamaya, fikirlerini zerk etti, ediyor da. yönetimini ve siyasas›n› elefltirmeye, dayand›¤› Karfl›m›za toplumun fikirleri ve bunun daha ideolojik zemini ve argümanlar›n› sarsmaya, kat› ve de bask›c› bir biçimiyle ç›kan mahalle halk›n taleplerini dile getirmeye dönük etkileyi- bask›s›, esas›nda devletin ideolojik ayg›tlar› taci bir kalkand›r bu düstur. Bilir ki, “fleytani ve raf›ndan örgütlenen dokudur. tehlikeli fikirler” bir kez toplumun topra¤›na Özgürce düflünemeyen, sorgulayamayan, tohum olarak düflmeye görsün; düflmüflse filiz araflt›ramayan, soru sorup tercihte bulunamaverip gökçe gökçe büyür. “Y›lan›n bafl›n› küçük- yan bir toplumun/toplulu¤un kendine has fikirken ezmeli” sald›rganl›¤›yla tam tekmil dona- leri pek olanakl› olamaz. Merkezden periferiye narak, soru soran ve sordurtan bilumum fikir aç›l›p, devlet, toplum ve aile tedrisat›n tek yönsahiplerinin kellesini uçurur, fetva verip zinda- lü verileriyle alg›/bilinç infla eden bireyin özgürna atar. Fikrin kriti¤inden, yak›c› ve y›k›c› elefl- ce düflünme yetisi zay›flar. Sunulup dikte edile-

10 OCAK 2012

‘Düflünce haz›r olda durmaz’

Miktat ALGÜL

ni al›r, hatmedip yaflar. Düflüncenin ifade özgürlü¤ü, özgürlük sorunsal›na bire bir ba¤l›d›r. Varl›k direklerini; üçlü sacayaklar›; art›-de¤er sömürüsü, eflitsizlik ve s›n›f imtiyaz›/erki üzerine kurup üst yap› ayg›tlar›yla kurumsallaflt›ran bir sistemde; özgürlük ve bunun bir türevi olan düflüncenin ifade özgürlü¤ü; üretim tarz›na ve üretim tarz›na tekabül eden üst yap›s›yla; dolay›s›yla da devlet karakteri ve siyasas›yla s›n›rl›d›r. Toplumun ve bireyin, has düflüncelerinin olabilmesi; tezin anti-tezini hiçbir beis olmadan ö¤renmesine; muhakeme yapacak bilgiye; ilkeden gerçe¤e de¤il, gerçekten ilkeye yöntemini bellemesine; yasak, kat› kural ve hapseden aidiyetlerin gölgesinden kurtulmas›na ba¤l›d›r. Bunun neticesinde birçok fl›kk›n aras›nda tercih yapabiliyorsa ancak özgürce düflündü¤ünü söyleyebiliriz. Devlet, toplum ve ailenin kat› gölgeleri bilincimize çöreklendi¤inde, henüz oyun oynama ça¤›nda ö¤reniriz otosansürü: Ailede baban›n anti-demokratik uygulamalar›na ve otoritesine karfl› ç›k›flta ya fliddetle (fiziki ve psikolojik) ya da sevgisizlikle cezaland›r›l›r çocuk. Ço¤u zaman belki de fark›ndal›¤› duyumsamadan çocu¤a söylenen, “uslu durmazsan seni sevmeyiz. Uslu durursan, severiz seni, lunaparka götürürüz” içerikli ifadeler inceltilmifl buyurganl›k içerir. E¤itim pedagojisinde, Pavlov’un köpekleri gibi ödül ve ceza olgular›yla koflulland›r›l›r›z. Toplumda bize biçilen, dini, siyasi, kültürel kimlik ve formlar› sorgulad›¤›m›zda, günah, yasak, deli yaftalar›n›, ötekilefltirme ve aforoz tehdidi perçinler. Devlet erkân›n›n varl›¤›n›, yap›s›n›, siyasas›n›, ald›¤› politik kararlar›, ideolojik alt yap›s›n› ve siyasi figürlerini, tarihini ve icraatlar›n› masaya yat›rmaya yeltendi¤imizde, soruflturmalar, para ve hapis cezalar›, Hrant Dink gibi delikli pabuçlarla hunharca öldürülme tehlikesi devreye girer. T›k›r t›k›r iflleyen bu çark bireye, neyin sisteme uyumlu neyin sistem d›fl› oldu¤unu belletmek gayesiyle tepeden t›rna¤a örgütlenmifltir. Bütün bu kayg›, korku ve lanetlenme endiflesi yaratan zapturapt ayg›tlar›, bireye, merkezkaç kuvvetlere uyumlu bir doku kazand›rmak içindir. En bafl›ndan beri, günah, yasak ve yasalarla çevrilen birey; laneti ve aforozu, bask›y› ve hapis yatmay› göze alam›yorsa durmadan üretti¤i otosansürle kendini sistemin huzuruna sunar. Otosansür; farkl›l›¤›, devinimi, niteliksel de¤iflimi, yarat›m› ve merak› köreltip öldürür. Oluflan karakter ve düflünce sistemati¤inin özgün özelli¤i pek kalmaz. Teflbihte hata olmaz, fabrika imalat› metalara dönüflür insan. ‹nsan›n bu nesneleflmesi paradoksal bir flekilde çat›flmalara dönüflür. Düflünsel bir agorafobiye hapsolur birey. Ama tarihin tekeri bu tek yanl› fleritte sürgitlenmiyor. Tik tak kurmal› saat de¤ildir hayat. Bütün kural, ilke, günah, yasak ve yasalardan daha güçlü, devingen ve dönüflümseldir. Üretici güçlerdeki geliflimin belli bir evresinde, yeni bir üretim tarz› basitten karmafl›¤a yol

alarak oluflur. Marx’›n da belirtti¤i üzere, nihai olarak “ekonomik temelde meydana gelen de¤iflme az ya da çok h›zl› bir flekilde bütün muazzam üst yap›y› sars›nt›ya u¤rat›r.” Toplumun gözeneklerinde p›t›rak misali yeni fikirler boy atar. Eskiye ait ne varsa, miad› dolmufl olan ve tedavülden kald›r›lmaya muhtaç ne varsa onlarla amans›z bir savafl›ma girilir. Bu, insan›n otosansürünü parçalamas›, kabu¤undan ç›kmas› manas›na gelir. Bireyin kendisiyle ve aileyle, bireyin toplumun geri özellikleriyle ve bireyin devletle çat›flmas› özgürlük alan›nda yeni bir toplumsal harekete, siyasal/sosyal niteliksel de¤iflim kulvar›na girer. Düflüncenin ifade özgürlü¤ü de, özgürlük sorunsal›n›n evrelerine göre, biçim ve içerik kazan›r. Çeliflkilerin derinleflti¤i bu evrelerde, sert ve amans›z mücadelelerle motiflenir. Tarihin hiçbir evresinde kazan›mlar bu evrelerden geçmeden özgürlüklerini almam›fl ve geniflletilememifllerdir. Düflüncelerin özgürce ifade edilmesi de ancak bu kulvarda yürüyerek olur. ‹stense de istenmese de tarihin zorunluluk yasas› mührünü basar. Böylesi evrelerde Necip Mahfuz’un vurgulad›¤› gibi; “E¤er bir yazar, toplumunun, kanunlar›n›n ya da inançlar›n›n art›k geçerli olmad›¤› sonucuna varm›flsa konuflmak onun görevidir. Ama bu aç›k sözlülü¤ün bedelini ödemeye haz›r olmal›d›r. E¤er bedel ödemeyi istemiyorsa sessizce kalmay› tercih edebilir.” Gerçe¤e secde edip hürmet duydu¤umdan, susman›n onaylamak oldu¤unu m›h gibi kaz›m›fl›m akl›ma. Julius Fuçik’in betimledi¤i gibi “gerçe¤in düflüncesi haz›r olda duramaz”; avaz› yetti¤i kadar hayk›r›r! Bu hayk›rman›n bedeli de, amans›z soruflturmalar, üç ömür çal›flsak da asla ödeyemeyece¤imiz para cezalar›, sürgünler ve hapisliklerdir. Kim ne derse desin hakl› bir davadan zindana t›k›lan insan özgürlü¤e daha yak›nd›r. Hür düflünceli bir gazeteci ve yazar olman›n rüfltü, Türk yarg›s›n›n gediklisi ‹smail Beflikçi hoca gibi, mahkemelerin ve kodesin yolunu arfl›nlaman›za ba¤l›d›r. Tesirli kelamlar ve eserler, kudretli karfl› koyufllar›n ba¤r›ndan ç›km›flt›r. Elbette düflüncenin ifade özgürlü¤ü bunlarla s›n›rl› de¤il: Paran›n metalik sesiyle kalemini oynatanlar, s›rt›n› iktidara ve medya tekellerine dayayanlar, zulümkâr›n diliyle yazanlar, dinsel dogmalara kani olup baflka hakikat tan›mayanlar, dogmatik siyasal görüfllerin batakl›¤›na saplan›p bir kez bile olsun ö¤retisinden flüphe duyup elefltirmeyenler, kat›/fetiflçi aidiyetlerle örülen bilinçler ve resmi ideoloji mitini bayrak yapanlar; düflüncenin ifade özgürlü¤ünde hasarl› olup özgürce düflünemezler, konuflup yazamazlar. Gazeteci, editör/yay›nc›, yazar kimliklerim bulunsa da, öncelikle sosyalist bir aktivistim. Di¤er üç kimli¤ime yön veren sosyalist kimli¤imdir. Ezilenlerin saf›nda, onlarla ayn› sofraday›m. Ahval bu olsa da, devrim-demokrasi bileflkelerinden oluflan sosyalist hareketin, dü-

Trajik dönemin flifresi: T ve F tipi örgütlenme Atatürk yolu için. Cumhuriyet için. Tam Ba¤›ms›z Türkiye için Yürüyüflümüz beyinleredir.

nsan sosyal bir varl›k olmas›n›n Kürkçüler F Tipi Cezaevi yan›nda, ölümlüdür B-61 Ko¤uflu de. Hayallerimiz, ADANA korkular›m›z, özlemlerimiz ve ideallerimiz vard›r. Onun bunun taraf› derken, bertaraf tehdidiyle büyük ço¤unlu¤umuz yanl›fl kulvara savrulup, her taraf› elbirli¤iyle mahvettik. Yüzde 50 ile, z›lg›tla, alk›flla, bireysel ç›karlar u¤runa T tipi bir yanl›fl› tafl›d›k yaflam›n merkezine. Toplumsal kolektif yaflam›n inanc› olan ve içinde enternasyonalizmi, antiemperyalizmi bar›nd›ran ‹slami F Tipine emanet ettik. Sonuç; Muhammetsiz ‹slam, yoksulluk, bol bol kilise aç›l›m›, ‹srail ve ABD ç›karlar› do¤rultusunda bölünme anayasas› çal›flmas›, tutuklamalar, geleceklerin gasp›… Bertaraf edilmeyen Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’siyle birlikte ve eflit flartlarda yaflayan, vatansever tam ba¤›ms›z Türkiye’yi hayal ediyorum. Has›m cephenin olmad›¤›, politik çal›flmalar›n küresel karanl›k güçlerin ç›karlar› için de¤il, Türk ulusunun / milletinin ve vatan›n›n ç›karlar› için yap›ld›¤›n› hayal ediyorum. Haks›z, komplosuz, iftiras›z yaflam›, haks›z tutuklamalar›n olmad›¤›, kahvede tavla oynarken üç kiflinin örgütten tutuklanmad›¤›, cezaevlerinin boflald›¤›, mutlu bir resmi hayal ediyorum. Cumhuriyetin savc›lar›n›, Cumhuriyetin hâkimlerini ve ba¤›ms›z yarg›y› hayal ediyorum. Ne yaz›k ki hayalle kal›yorum. Hayal âleminden uyand›¤›mda dehflete düflüyorum. Karfl› devrimin azg›n ilerleyifliyle ürküyorum. Cezaevindeki hücremde birfley yapamaman›n ruh ha-

liyle kendi kendimi yiyorum. Ben, F tipindeyim. Bedenim tutsak, ruhum asla. F tipi cezaevi, Adana Kürkçüler köyünde. Etraf›m beton duvarlarla çevrili. Demir parmakl›klar ve süper NATO telleri… F tipinin ruhudur esaret ve tutsakl›k. Beton duvarlar›yla, süper NATO jiletli telleriyle, yaflam›n vurulmas›n›n yan›nda, bizi yönetenlerin yüreklerinin nas›l nas›rlaflt›¤›n›n resmidir de. Her fleyimizi tüketiyorlar. Hayallerimizi, onurumuzu, insanl›¤›m›z›... Her fleyimizi sansürlüyorlar. Dönem, bizim dönemimiz diyorlar. Emek, namus, vatan da neymifl ki? Pasifik ötesindeki efendilerine flirin görünmek ve küresel tefeci kapitalizmin ç›karlar› için gözlerini karartm›fllard›r. Vatan›n yüre¤ine hançeri sapl›yorlar. T tipi, F tipi, özel tip mahpus damlar›na vatanseverleri, devrimcileri, ayd›nlar›, gazetecileri, komutanlar›, Kemalistleri, Kürt’ü, Türk’ü, mazlumlar› doldurdular. Hukuksuzluklar› ölümler üretiyor, kan damlat›yor, gözyafllar› döktürüyor. Kürkçüler köylülerinin evlerinin bacalar›nda umutlar tütmekte. Tüten bu umutlardan korkuyorlar. Korkunun ecele faydas› yok. Usta flair Enver Gökçe’nin dedi¤i gibi: Her fleyin bir vakti var / Döllemenin ve ölmenin / Dikmenin vakti var / Ve sökmenin / Öldürmenin ve flifan›n / Y›kman›n vakti var / A¤laman›n vakti var / Ve gülmenin.

BUNA KARGALAR B‹LE GÜLER Baflbakan Tayyip Erdo¤an, Suriye Devlet Baflkan› Beflar Esad’a kürsüde tutuklamalarla ilgili elefltiriler yap›yor. Beflar Esad’›n cezaevlerini kendisine muhalif olan insanlarla doldurdu¤undan dem vurmakta. Suriye halk› için üzülmekte. Ama ne yaz›k ki Suriye halk›na üzülen Baflbakan, gözündeki merte¤i görmemekte ›srar etmekte. Bu ne perhiz ne lahana? : ))

S‹YAH MAV‹ KIRMIZI SARI

Türkiye’ye yüzümüzü çevirelim; Balyoz davas›nda 367 san›¤›n 247’si tutuklu. Milli devletin (flu an bitiriliyor) ordusunun generallerinin dörtte biri Hasdal’da tutuklu. Islak imza, internet and›c›, Poyrazköy, amirallere suikast, Odatv (Say›n Kozino¤lu’nun flüpheli ölümüyle bir kifli eksildi), Devrimci Karargah örgütü davalar›n›n büyük ço¤unlu¤u Hasdal ve Silivri mahpuslu¤unda; birinci, ikinci Ergenekon tertibi davas›nda vatanseverler Silivri mahpuslu¤unda tutuklular. fiike soruflturmas›nda Türkiye’nin güzide kulüp yöneticileri tutuklu. ‹flçi Partisi, Ulusal Kanal ve Ayd›nl›k gazetesine yap›lan operasyonda siyasetçiler ve gazeteciler tutuklu. Türkiye’de demokratik hak mücadelesi yürüten 500 ö¤renci, mevcut hükümete muhalif oldu¤undan ve eylemlerinden dolay› tutuklu. Hidroelektrik santraline karfl› ç›kan çevreciler tutuklu. Vatansever gazeteci olarak görev yapan sosyalist, Kürt, Türk, Kemalist 70’ten fazla gazeteci tertip ve iftiralarla tutuklu. KCK davas›nda 3 bin 868 kifli tutuklu. AKP’nin 2002 y›l›nda iktidara gelmesiyle 25 bin olan cezaevlerindeki tutuklu say›s›nda patlama olmufltur. fiu an cezaevlerindeki tutuklu say›s› 70 bini aflm›flt›r. Hiçbir demokratik hukuk devletinde olmayan, sadece faflist diktatörlerce yönetilen devletlerde görülen, tutuklu say›s›n›n hükümlü say›s›n›n çok üstüne olma durumu Türkiye’de flu an yaflanmaktad›r, gerçekleflmifltir. Muhalif olanlara bir flekilde solu¤u cezaevlerinde ald›r›rlarken, M‹T mensubu Kaflif Kozino¤lu’nun flüpheli ölümü de, cezaevlerinin bir ölüm kamp›na dönüfltü¤ünün somut kan›t› olarak tarihe not düflmekte. Her an yeni ölümlere haz›r olmak laz›m. Fakat ne hikmetse mevcut hükümete muhalif düflünenleri ac›mas›z ve sudan sebeplerle, suni delillerle tutuklayan yarg›, Deniz Feneri talan›nda (ya¤mas›nda), Hizbullah

terör örgütünden neredeyse yönetici, lider kadrosunun yüzde 80’ini sal›verdi.

TEK PART‹ YARGISI: ÖGM (ÖYM) Türkiye’de referandum sonras› yarg›; tek parti yarg›s›na dönüfltü. DGM’lerin yerini alan Özel Yetkili Mahkemeler; toplumu, iktidar partisi lehine dönüfltüren bir toplum mühendisli¤ine dönüfltü. Bunun kozmik kodunu “T” ve “F” tipi örgütlenmelerde bulabiliriz. Bu yarg›daki yap›lanmadan dolay› toplumu bir korku havas› kaplad›. Yarg› bizi tutuklar diye üç kifli kahvede tavla oynayamaz oldu. Özel Yetkili Mahkemeler, bir “partinin güvenli¤i mahkemesi” haline geldi / dönüfltürüldü. DÜfiMAN VATANIN BA⁄RINA HANÇER‹N‹ DAYAMIfi

Bana yönelik tertip ve komplo yap›lmadan önce Mersin ‹li’nde yafl›yordum. Mersinli bir gazeteciydim. Mersin’de vatansever bir gazeteci olmak çok zordur. Çünkü Mersin yabanc› istihbarat servislerinin bir laboratuvar› gibidir. Küresel tefeci kapitalizmin ifltah›n› kabartan il. Petrol dolum tesisleri bu ildedir. Ortado¤u’daki bir ülkeye sald›r›da bu tesisler askeri lojistik anlamda bir de¤erdir. Mersin, serbest bölgesi ve liman› ile BOP projesi içinde Ortado¤u’nun kap›s› olarak alg›land›. K›br›s’›n tam karfl›s›ndad›r. Yunanistan k›ta sahanl›¤› önünde. S›cak sulara ulaflman›n anahtar›, Ortado¤u co¤rafyas›na göre Mersin’dir. Bu nedenle Ortado¤u’nun kaynaklar›n› sömürmek isteyen küresel karanl›k güçlerin, istihbarat servislerinin cirit att›¤› bir kent. Bu yüzden bana göre, ihanete varan birçok faaliyet bu kentte yaflanm›flt›r. Örne¤in; AB’nin diplomatik casusu Karen Fogg, 1996 y›l›nda Mersin’de fink at›yor, kentin Cumhuriyet dokusunu silme gayreti gösteriyordu. Nevruz etkinli¤i bahanesiyle Amerika’n›n

SALI

15

flüncenin ifade özgürlü¤üyle s›nav› pek pürüzsüz de¤il. Ciddi handikaplar ihtiva etmekte. ‹stisnalar› ve yeni de olsa elefltirel sorgulamalar getirenleri d›flta tutarsak, ço¤unluk; diyalektik materyalist felsefeyi feyz ald›¤›n›, Marksizm’in tamamlanm›fl bir retorik olmad›¤›n›, fizikte ve toplumsal alandaki her de¤iflmeyle geliflip s›çramal› bir nitelik kazanaca¤›n› dile getirseler de; sosyalizmi dinsel bir dogmaya indirerek resmi ideoloji yaz›yorlar. Bu resmi ideoloji e¤ilmez, bükülmez ve tart›fl›lamaz halini al›yor. Do¤a ve toplum (dolay›s›yla düflünce), hep çeliflme halindedir. Felsefi ba¤lamda da, her çeliflme uzlaflmaz olup, devinimin ve geliflmenin dinamosudur. Bu hakikate ra¤men, ço¤unlu¤un sosyalizm tahayyülü çeliflmesiz (s›n›f ve ideolojik yans›lar›) sosyalist parti olgusu yekparedir/monolitiktir. Ara toplum olan sosyalizm çeliflmesiz de¤ildir. ‹lkesi, “herkes eme¤ine, herkes yetene¤ine göre”, emek ve yetenek farkl›l›klar›n› tafl›d›¤›ndan, uzlafl›r karfl›tl›k kategorisinde bulunsa da, çeliflmedir. Her çeliflmenin, sosyal ve siyasal alt yap›s› vard›r. Sosyalist parti, sosyalizm özgülünde kurulup komünizmle sönümlenecektir. Parti, s›n›fl› toplumlar›n ba¤r›nda kuruldu¤undan, farkl› s›n›flar›n ve toplumsal tabakalar›n yans›malar›n› ihtiva eder. Niyet de¤il, toplumsal zorunluluktur bu. Bu yans›malar partinin, homojen olmay›p heterojen oldu¤unu gösterir. Fakat ço¤unlu¤un parti alg›s› homojen oldu¤undan, egemen fikir yukardan afla¤›ya dikte edilir. Dikteye tâbi olmayan ya da e¤itimle ikna olmayanlar, ya fiili tasfiyeye ya da fiili ayr›l›¤a zorlan›r. Böylelikle farkl› fikirlere tahammül edilmez, ço¤unlu¤un sultas› uygulan›r. Bu, resmi ideolojiyi/görüflü yans›t›r ki, bugün ve yar›n sosyalist demokraside, resmi görüfl d›fl›ndakilerin düflüncelerinin ifadelerinin özgürlü¤ü nas›l teminat alt›na al›nacak sorusunu yeniden güncel k›l›yor. Ayn› olgu sosyalist bas›n için de geçerli. Gazete ve dergilerde, resmi görüfl d›fl›nda farkl›/muhalif bir fikir bulunmaz. Tek sesli bu yay›nc›l›k, Rosa’n›n “özgürlük ötekinin özgürlü¤üdür” sözleriyle betimledi¤i ilkeyi d›fllamakta, az›nl›¤›n elefltiri ve ifade özgürlü¤ü içe yöneltilerek kadüklefltirilmektedir. Son sözü Rosa Luxemburg’a vererek bitirelim: “Genel seçimler ve s›n›rs›z bas›n ve toplant› özgürlü¤ü, özgür fikir mücadelesi olmad›¤› sürece, hiçbir kamu kuruluflu varl›¤›n› koruyamaz, yaln›z bürokrasinin etkin öge oldu¤u bir görünüm ortaya ç›kar. Toplumun yavafl yavafl sesi solu¤u kesilirken, bitmez tükenmez bir gücü ve engin tecrübesi olan befl on parti lideri yönetir ve egemenlik kurarlar. Gerçekte bu liderler aras›nda sivrilmifl, ancak birkaç kiflinin kafas› yönetimi yürütür, iflçi s›n›f›n›n seçkinleri liderlerin konuflmalar›n› alk›fllay›p al›nan kararlar› oybirli¤iyle onaylamak üzere zaman zaman toplant›lara ça¤r›l›r; buysa, temelde bir klik yönetimi, bir diktatörlük, ama proletaryan›n olmad›¤› kesin bir diktatörlüktür, yaln›z bir avuç politikac›n›n diktatörlü¤ü, yani burjuva anlamda bir diktatörlük.” Sonun sonunu da Mao’ya b›rakal›m: “Hangisi daha iyi; tek parti mi yoksa çok parti mi? fiu anda gördü¤ümüz gibi belki de çok partinin olmas› daha iyi. Bu, geçmifl için oldu¤u kadar gelecek için de do¤ru olabilir, uzun vadeli bir arada yaflama ve karfl›l›kl› denetim anlam›na gelir.” Adana Konsolosu Mersin’i mesken tutmufl, kentin yerel yay›n yapan yönetici konumundaki baz› gazetecilerle gizli görüflmelerle dostluklar kurulmufltu. 2003 y›l›nda Güney Kore’nin uluslararas› misyonerlik faaliyetlerinde bulunan Dagl›s gemisi Mersin’e demir att›. Ard›ndan Güney Koreli misyonerler arac›l›¤›yla özellikle yoksul Kürt gençleri imkânlarla Hristiyanlaflt›r›ld›. Daha do¤rusu Protestanlaflt›r›ld›. Bu gençlerin evleri kiliselere dönüfltürüldü. Ayinler yap›ld›. Protestanlaflt›r›lan bu gençler ad›na turizm flirketleri kurduruldu. Bu flirketler yabanc› istihbarat servislerinin mekân› oldu. ‹kinci Cumhuriyetçiler, Mersinli gazetecilerin bir bölümü al›p, ilk faaliyetlerine Mersin’de bafllad›lar. Mersin’in bir gazeteci cemiyeti bir Alman vakf›yla mesleki çal›flma yapt›. Çal›flmaya kat›lan yerel gazetecilere belge verildi. Sorosçular konferans ve atölye çal›flmalar›na bu kentte bafllad›. Bayrak yakma provokasyonu bu kentte yafland›. Yobaz zihniyet, Mersin’de k›z ve erkek ö¤rencinin aras›na 45 cm mesafe koydu. Hizbullah’›n vahfli katliamlar› bu kentte yafland›. Mersin, Türkiye’nin kalbidir. Bu kente düflen ufak bir k›v›lc›m, tüm Türkiye’yi yakar. Bu bilinçle gazetecilik yapt›m. Yaz›lar yazd›m. Ça¤r›ld›¤›m televizyon ve radyo programlar›nda konufltum. Konferanslarda, panellerde bu konuyu anlatt›m. Bizi bekleyen tehlikeleri aç›klad›m. Bu çal›flmalar›m, aç›klamalar›m, konuflmalar›m ve yaz›lar›mdan dolay›, gladyonun, yabanc› istihbarat servislerinin ve bunlar›n yerli iflbirlikçilerinin hedefi oldum. Silahl› sald›r›ya u¤rad›m. Kaç›r›lmaya kalk›fl›ld›m. Tehditler ald›m. Y›lmad›m. Vatansever yolumdan dönmedim. Mustafa Kemal Atatürk’ün ideallerine ölümüne ba¤l›y›m. Gladyonun-mafyan›n ortaklafla bana yaflatt›klar› zulüm bu nedenledir. Her türlü diktatörlü¤e karfl› legal yollardan demokratik direniflimizi gösterelim. Sokak sokak yürüyelim. Bask›ya, zulme, kanunsuzlu¤a karfl› hayk›ral›m. Bilmeyeni bilgi sahibi yapal›m. Uyuyan› uyand›ral›m. T›pk› Mustafa Kemal’in direnci gibi. Herkese ça¤r›da bulunal›m. Gençli¤e Hitabe ve Bursa Nutku gibi! Daha çok demokrasi, eflitlikçi hukuk, insanca yaflam ad›na!


16

16

10 OCAK 2012

TUTUKLU GAZETE

SALI

TMY ve Özel Yetkili A¤›r Ceza Mahkemelerine dur demek için!..

Y

›llar önceydi… Onu çok sevdi¤ini Füsun ERDO⁄AN O¤lum sekiz ama hapiste oldu¤unu… yafl›ndayd›… Ancak, babas›n›n h›rs›z At›l›m gazetesinde ya da katil olmad›¤›n›… o¤lum Aktafl ve akSadece insanlar›n mutlu ranlar› için “Çocuk yaflamas›n› isteyen ve Köflesi” ad›yla küçük bunu niçin çal›flan bir bir yer açm›fllard› o gazeteci oldu¤unu… Bazamanlar. Ako da bas›n›n insanlar için gükendince bir fleyler yazel fleyler yapmas›na z›yordu o köflede. ra¤men neden cezaevine Her on y›lda bir konuldu¤unu anlayamadevlet, gazetenin Yad›¤›n› yazm›flt›. y›n Yönetmeni olan 1990’l› y›llarda, küçük Kand›ra 2 No’lu T Tipi ‹brahim (Çiçek)’i tubir çocu¤un gözünde biKapal› Cezaevi tuklad›¤› için Akocan le (çocuk akl›yla özgür D-6 Ko¤uflu da çok erken tan›flbas›nda çal›flmak ile bir KOCAEL‹ m›flt› hapishanelerle. medya tekelinde çal›flYine böyle bir sümak aras›ndaki büyük reçten geçiyordu çekirdek ailemiz… fark› çözememifl olsa da) bu ülkede Ve nedense o günlerde Aktafl gaze- gazetecilik yapman›n her zaman teye yazmay› b›rakm›flt›. çok meflakkatli bir ifl oldu¤u gerçeÖnce yazmamas›na gerekçe ola- ¤inin alt›n› çizmek istedim bu rak derslerini göstermiflti. Üzerine an›mla… gidip, yazmas› için ›srar›m› sürdürÇocuklar o yafllarda genellikle dü¤ümde ise, çocuk akl›yla öyle bir büyüdüklerinde anne ya da babalayan›t vermiflti ki, flafl›r›p kalm›fl- r›n›n mesle¤ini tercih ettiklerini t›m!.. söylerler ya! O¤lumun “Gazeteye yazay›m da, Akocan’›n yaflad›¤› kaybetme beni de babam gibi tutuklas›nlar korkusu da, gözünü öyle korkutm›?” sözlerini, o yafltaki bir çocu- mufltu ki! ¤un anlayaca¤› dilden aç›klamak Benim ve babas›n›n güzel fleyler bana zor gelse de, o çoktan karar›n› yapt›¤›m›z› söylese de; ayr›l›klar, vermiflti! gözalt›, hapishane gerçe¤inden yola Küçük bir çocu¤un gözünde bu ç›karak, büyüyünce gazeteci olmaülkede gazetecilik yapman›n çok yaca¤›n› o günlerde ilan etmiflti… tehlikeli oldu¤u gerçe¤ini silmem 1990’l› y›llar›n sansür-sürgün gerekmiyordu elbette. (SS) kararnameleri o y›llarda özgür Akocan’›n kafas›n› kar›flt›rmak bas›n› hedef tahtas›na oturtmufltu. yerine “Çocuk Köflesi”ne yazmamaGazeteler, kitaplar, dergiler koyu s›n› kabullenmek daha do¤ru gel- bir sansüre tâbi tutulmufltu. Bu salmiflti bana. d›r›dan matbaalar da nasibini alO¤lum ise, çok temel sorular›na m›flt›. kendince yan›t bulamasa da, yaflaYaz›iflleri müdürleri, haberi yad›klar›m›zdan yola ç›karak, bir do¤- pan muhabirler, köfle yazarlar› onruya ulaflm›flt›. larca, hatta yüzlerce y›la varan hapis Bu ülkede gerçekleri söyleyen ve cezalar›yla… yazanlar›n yolu t›pk› baba ve annesi Gazete, dergi, yay›nevi sahipleri gibi s›k s›k iflkenceli gözalt›lardan milyarlarca liraya varan para cezalave sorgusuz sualsiz, hiçbir maddi r›yla… kan›ta dayanmadan y›llarca hapis Onlarca gazeteci faili belli cinayatmaktan geçiyordu. yetlerde katledilerek y›ld›r›lmaya çaÖ¤retmeninin istedi¤i otobiyog- l›fl›ld›!.. rafide, babas›na dair kurdu¤u cümHer say›s›na toplatma ç›kar›lan lelerde: sosyalist bas›n›n bürolar›ndaki ya-

y›nlara el koymakla kalmay›p… Bas›n bürosu polisleri erinmeden merkezi yerlerdeki gazete bayilerini ve kitapevlerini dolaflarak toplatma karar› olan yay›nlara el koyup emniyete götürüyorlard›. 1990’lar›n ikinci yar›ndan itibaren, muhalif radyo ve yerel televizyonlara üst üste aylarca, y›llarca kapatma cezas› verip; bir de sahip, yay›n yönetmeni ve programc›lar› DGM’ye flikayet ediyordu RTÜK!... Yine de bu koyu sansür ve hapis cezalar›na ra¤men, o y›llarda muhalif, özgür bas›n çal›flan› gazeteciler olarak böylesine kitlesel bir k›y›ma u¤ramam›flt›k! Her ne kadar hükümetin bafl› ve bakanlar›, Cumhurbaflkan› tutuklu gazeteciler sorununda cümle kurmak zorunda kald›klar›nda… Bizleri “terörist”, “terör örgütü mensubu” ilan etmekte hiçbir sak›nca görmeyip, gerçekleri inkar edip, katletmeye çal›flsalar da!.. Bizzat devlet terörüne u¤rayan gazeteciler olarak; ucube, faflist Terörle Mücadele Yasalar› sayesinde hapishanelerde ço¤almaya devam etsek de; bafl›m›z dimdik gerçekleri söylemeye ve yazmaya devam ettik / edece¤iz!... Burada esas mesele 2006 y›l›ndan beri yürürlü¤e koyduklar› TMY ile bir gazeteci k›y›m›n›n AKP Hükümetince hayata geçiriliyor olmas›d›r. Bu k›y›m› iki biçimde gerçeklefltiriyorlar: Özgür bas›na ve çal›flanlar›na yönelik sald›r› malum! En kötüsü de AKP Hükümetine ve Erdo¤an’a yönelik en küçük elefltiri yöneltenlerin bile tepesinde TMY’yi sallayarak daha beter bir k›y›m gerçeklefltiriyor olmalar›d›r… Yani tam bir kifliliksizlefltirme, yandafltan öte onursuz, yalaka bir bas›n ve gazeteci tipi yarat›yorlar!... Tutsakl›¤›m›n 6. y›l›nday›m… Ve benim gibi onlarca meslektafl›m ayn› durumda. Daha bu sabah saat 05.30’da AKP Hükümeti’nin DGM’lerden bozma özel yetkili a¤›r ceza mahkemeleri

bir rekora imza att›lar… Tam 35 arkadafl›m›z tutukland›!... Özgür Gündem, D‹HA baflta gelmek üzere, BirGün çal›flan› ve Kürt medyas›na haber yapan muhabirlerin, gazetecilerin, köfle yazarlar›n›n aylarca, belki de y›llarca sürecek tutsakl›klar› bafllad›… Haftalarca önce, yine bir KCK operasyonu ad› alt›nda yapt›klar› gözalt› ve tutuklama sald›r›s›na binaen Bianet’te “fiimdi s›ra herkeste!” diye yazm›flt›m. Sahiden sözün hükmünü yitirdi¤i bir süreçten geçiyoruz… Gazetecilere Özgürlük Platformu ve platform bilefleni gazeteci meslek örgütleri ile sosyalist bas›n baflta gelmek üzere… Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i (ÇHD)’nin TMY ve özel yetkili a¤›r ceza mahkemelerinin kald›r›lmas› için bafllatt›¤› kampanyay› sahiplenerek büyütmenin, tek yürek, tek ses olman›n, soka¤›n dilini konuflman›n zaman› çoktan geldi… Hatta geçti bile!... Bunun için; bütün ilerici, demokrat, yurtsever, sosyalist parti ve örgütleri, meslek odalar›, kitle örgütleri, sendika, konfederasyon ve platformlar› bu kampanyay› sahiplenerek, büyütmeye ça¤›r›yorum. Ancak böyle bir kampanya ile bu topyekûn sald›r›ya dur diyebiliriz… TMY ve özel yetkili a¤›r ceza mahkemelerini tarihin çöp sepetine f›rlat›p atabiliriz!... Aksi takdirde, Alman Papaz Martin Niemöller’in; “Naziler komünistleri götürdüklerinde sustum. Çünkü ben komünist de¤ildim. Sendikac›lar› götürdüklerinde sustum. Ben sendikac› da de¤ildim. Sosyalistleri içeri ald›klar›nda sesimi ç›karmad›m. Ben sosyalist de¤ildim. Yahudileri tutuklad›klar›nda sustum. Çünkü ben Yahudi de¤ildim. Beni götürdüklerinde, geride art›k karfl› ç›kabilecek kimse kalmam›flt›” sözlerini s›k s›k tekrar etmek zorunda kalaca¤›m›z› hat›rlatmama gerek var m›?! (24 Aral›k 2011)

Hepimiz ‘terörist gazeteci’ olmal›y›z incan hapishanesi hücrelerinS den selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

Musa KURT

‹lk TUTUKLU GAZETE tecrübesi ile ilgili sizleri tebrik ediyorum. ‹kinci say›s›na da katk›da bulunmak istedim. Gazeteciler tutuklu… Ve say›lar› her geçen gün art›yor… Ülkemizi dikensiz gül bahçesi gibi görmek isteyenler yeni hapishaneler infla ederken bizim hiç de masum olmad›¤›m›z› fetva ediyorlar… Bombalarla, silahlarla, illegal örgütlerle Sincan 1 No’lu F Tipi iliflkiliymifliz… Cezaevi Çok s›k duyuyoruz bu sözleri deB2-3-57 Ko¤uflu ¤il mi? Van’da ölüm kal›m savafl› ANKARA veren, açl›kla bo¤uflan halk, ölümlere-ac›lar›na tepki gösterdi diye teIrak’ta, Afganistan’da, Libya’da bombalardan rörist ilan edildi. Gaz bombalar›yla, coplarla “geönce yalan haberler ya¤d›r›ld› halklar›n üzerine. reken yap›ld›”, “bizi elefltirirsiniz ha…” dendi! 11 ay sonra neyle suçland›¤›m›z› ancak ö¤rene- Gazeteci psikolojik savafl›n bir neferi olmal›! Efendide olur da, uflaklar›nda olmaz m›? Ne de bildik. Yeni belli olan iddianamede diyor ki... olsa AB’den, ABD’den ithal ettikleri “ileri demokTEKEL iflçilerinin eylemine kat›ld›. Suç! Paras›z e¤itim isteyen ö¤rencilerin eylemine ka- rasi”leri var. “‹leri demokrasi”nin kurmay›ndan brifing alt›ld›. Suç! Sendikalaflt›¤› için iflinden at›lan Türkan Albay- maya gider medya patronlar›... Sonra bafll›klar›; “Obama’n›n Tayyip Erdo¤an’› y›lda bilmem kaç rak’›n dayan›flma eylemine kat›ld›. Suç! Demokratik hak talebinde bulunmak suç… Kal- kez telefonla arad›¤›na” dair dev puntolar süsler! Oysa ki; bu ülkenin tarihinde Hasan Tahsind› ki, ben bu eylemlere gazeteci olarak kat›ld›m. Haberlefltirdim. ‹flte, o zaman daha büyük suç! ler’den Sabahattin Aliler’e, R›fat Ilgazlar’dan, EnDo¤ruyu yazmak, sorgulamak “terör eylemi yap- gin Çeberler’e uzanan bir bas›n gelene¤i de var. Ve dayat›lan bu iki gelenekten birini seçmektir. mak” olarak gösteriliyor. Kuflkusuz gazete patronlar›yla bas›n emekçileriGazeteciler terörist, iflçi terörist, köylü terörist, ö¤renci terörist… Uzay›p gidiyor. Karfl› m› ç›kt›n, ni bir tutmuyoruz. Ancak “patronunun sesi” gazeezilenin-mazlumun yan›nda m› yer ald›n? Mesle- tecilik mi, halk›n sesi gazetecilik mi çat›flmas› bir ¤in ne olursa olsun hedefe konulursun!.. Ya biz- gerçektir. Van’da on binlerce insan bilinçli olarak sürgün densin ya da… ‹flten kovmalar, tehditler, tutuklamalarla; sorgu- edilirken, Dersim operasyonlarla, barajlarla boflallayan, gerçe¤i arayan ve buldu¤u gerçe¤i halka t›lmaya çal›fl›l›rken iktidar›n “Dersim Özrü”nü ulaflt›rmaya bir onur sorunu olarak bakan gazete- sorgusuz sualsiz tarihsel ak›fl olarak de¤erlendiren yazarlar›m›z var ki, iktidar›n baflka bir sald›r›s›nda ciler “yeniden e¤itilmek” isteniyor. Öyle ya, Tayyip Erdo¤an’›n flovlar›n› alk›fllamal› hedef olmalar› da mümkün… gazeteci, Ortado¤u’da sefere ç›kan “dünya lideri”ne Tarihsel olarak flekillenen vicdan kriterlerinin, övgüler ya¤d›rmal›. Ya da memlekete demokrasi geli- gerçeklere sad›k kalmak ve halka do¤rular› ulaflt›ryor, bütün çeteler tasfiye ediliyor diye alk›fl tutmal›. man›n sorumlulu¤unun yerini; “akreditasyon” kriHer gün Kürt halk›n› hedef göstermeli. “Terörist- terleri ve patrona olan sorumluluklar alm›flsa otuler”in tutuklanmas›n› hakl› göstermeli. rup kara kara düflünülmeli.

SIYAH

Bak›n art›k gazete manfletlerini dahi polis artt›r›yor. ANF’nin “polis haberi yapt›, gazeteciler KCK operasyonlar›n› böyle yazacak” bafll›kl› haberinden bir gün sonra gazetelerin sayfalar›n› bu haberler süslüyor… Do¤ru haber almak bir haksa -ki hakt›r- gazeteciler de haberi tüm gerçekli¤iyle verme sorumlulu¤u tafl›mal›lar. Sorgulay›c›, halk›n sesi gazetecili¤in, meslek onurunun gere¤idir bu. Çok duymuflsunuzdur; “ben do¤ru yaz›yorum ama merkez haberi yay›mlam›yor, de¤ifltiriyor…” der muhabirler. Bunu söylemek ne kadar hakl› ç›kar›r, gerekçe olabilir mi bu tarz cümleler? Haberine sahip ç›kmak, halka ulaflmas› için tart›flmak, bunun mücadelesini vermek mesle¤ine, onuruna sayg›n›n gere¤idir. Tersi durumda bunun sonu yoktur… Evet, yaflananlara bas›n emekçilerinin “yeniden e¤itilmesi” denebilir. Sunulan tercihler keskin ve köfleli… Ya patronun sesi, ya halk›n sesi… Ya sorgulayan, ya onaylayan… Ya geçmifli tart›fl›r görünüp bugünü aklama ya da bugünü sorgulama… Ya polisin sesi, ya gerçe¤in sesi… Ya emperyalist sald›r›lara “ilifltirilmifl” gazetecilik, ya gerçeklerin y›lmaz savaflç›s›… Çuvald›z› baflkas›na bat›rmadan önce i¤neyi kendine bat›rma cüreti göstermeli gazeteciler. Bas›na ve bas›n emekçilerine sald›r›lar›n bu kadar artmas›nda “konumumu kaybetmeyeyim” hesaplar›n›n hiç pay› yok mu? Devrimci sosyalist bas›na sald›r›lar sürerken susman›n hiç pay› yok mu? Hatta bazen bu sald›r›lar› polis a¤z›yla meflrulaflt›rman›n? Yaflam ö¤retiyor. AKP’nin “yeniden e¤itimi” unutulan gazeteci özelliklerini yeniden hat›rlat›yor. Sorgulayan, gerçe¤in y›lmaz savunucu, halk›n sesi, örgütlü gazetecili¤i… Hiçbir zalimin kadri mutlak de¤ildir. Hiçbir zulüm, sonsuza kadar sürmez. Bugünün zulmünü teflhir etme onuru da bugünün gazetecilerinin olacak. Sorun “terörist gazeteci” olmakta. Gerisi gelir… 20 Ocak 2012’de Ankara 11. A¤›r Ceza Mahkemesi’nde olaca¤›z. Foto¤raf makineleriniz, kalemleriniz, k⤛tlar›n›zla sizleri bekliyor olaca¤›z. El s›k›flamayabiliriz ama gerçe¤e gönül verenlerin buluflmas›na hangi zalim engel olabilmifl ki?

SUZAN ZENG‹N’‹N ANISINA Sevgili Suzan, (*) ünlerden Cumartesi… Hazan mevsiminin tam ortas›nda, Ekim’in 15’indeyiz. D›flar›da griye kesmifl, as›k suratl›, so¤uk bir hava hüküm sürüyor. Bense her zamanki gibi pencerenin önünde, masamday›m… Betonun o keskin so¤u¤u ayak parmaklar›mdan dizlerime do¤ru ilerlerken; hüzün yüklü bu sonbahar gününde, bardaktan boflan›rcas›na ya¤an ya¤murun flark›s›n› dinliyorum. Beynimin k›vr›mlar›nda dolafl›yorsun. Gazetedeki foto¤raf›n canlan›yor gözümde. Öfke dolu yüre¤im s›k›l› bir yumruk gibi, isyan ediyor gidifline. Ya¤murun betona çarparken ç›kard›¤› ses, bir 盤l›k gibi kulaklar›m› dolduruyor. Bu haks›z, bu erken gidifle do¤an›n isyan› da bu olsa gerek diyorum kendi kendime. Radyodan tahliye haberini dinledi¤imde çok sevinmifltim. Sevdiklerinin yan›nda olacakt›n art›k. Sevgileriyle seni sar›p sarmalayacaklard›. Sa¤l›¤›na kavuflman için hep yan›nda olacaklard›. Her hastaneye gidiflinde, bir dizi eziyeti çekmeyecektin. Muayene s›ras›nda ›srarla içeride kalmak isteyen askerler olmayacakt›. Hastane yolunda ringin o havas›z, pis kokusunu solumak zorunda kalmayacakt›n. Tutsakl›¤›n karfl›na ç›kard›¤› sorunlardan uzak olacakt›n. Bütün bunlar› düflünüp tahliyene sevinirken; bilemezdim (bilemezdik) bu tahliyenin seni sevdiklerinin yan›nda ölüme göndermek oldu¤unu… ‹ki y›la varan tutsakl›¤›n boyunca sa¤l›k sorunlar›n›n iyice artt›¤›ndan haberdard›m. Ama emin ol, bu kadar›n›, ölümün o so¤uk yüzünü yan›na bile yaklaflt›rmad›m hiç! Bas›ndan takip ediyordum seni. Kat›ld›¤›n her etkinlikte ard›nda b›rakt›¤›n hasta tutsaklar›n sesi olmaya çal›flt›n hep! Kendini “flansl›” say›yordun belki. Biz de öyle düflünmüfltük senden yana. Me¤er hepimiz yan›lm›fl›z. Kalbinin art›k son s›n›r›na geldi¤ini anlayamam›fl›z. Gidiflini Perflembe sabah› (13 Ekim) duruflmada ö¤rendim. Avukat Gülizar Tuncer savunmas›nda yarg› sistemindeki adaletsizli¤e ve keyfili¤e dair örnekler veriyordu. Söz senin yarg›land›¤›n dosyaya da geldi. O anda sevdice¤im akflam yaflam›n› yitirdi¤ini söyledi. ‹nanamad›m! ‹nanmak istemedim! Akl›m›n ve yüre¤imin isyan›-

G

na efllik eden gözyafllar›ma “dur” demek içimden gelmedi. Bilirsin böyle yerlerde, an’larda her zaman a¤lamamak gerekti¤i söylenir, telkin edilir. Ne yaz›k ki, böyle bir kültür de yarat›lm›fl. Ama oldum olas›, hiç sevmedim bu anlay›fl›. A¤›z dolusu gülmek, flen kahkahalar atmak ne kadar insaniyse, normalse… Ac›lar karfl›s›nda isyana duran akl›m›z ve yüre¤imize gözyafllar›m›z›n efllik etmesi de o kadar insani ve normal… O sebepten, türkülerimize, fliirlerimize ifllenmifl “ölen ölür kalan sa¤lar bizimdir” söylemini de hiç benimsemedim. ‹nsan› nesnelefltirdi¤ine inand›m bu bak›fl aç›s›n›n. Bu nedenle ac›lar›m›z› da, sevinçlerimiz gibi özgürce yaflamam›z gerekti¤ine inand›m. Ve öyle yaflad›m, öyle yaflamaya gayret ediyorum. Sevgili Suzan; bilirsin bu ülke yarg›l› ve yarg›s›z infazlar cennetidir. Sana yaflat›lanlar ve bu erken gidiflin de yarg› yoluyla ifllenmifl bir cinayet olarak tarihe geçecek. Ve sen güzel kad›n… Kad›n yoldafllar›n›n, dostlar›n›n omuzlar›nda sonsuzlu¤a u¤urlan›rken… Ard›nda b›rakt›klar›nla, gelecek düfllerimizde hep yaflayacaks›n… Hoflçakal sevgili arkadafl›m… Hoflçakal Sevgili Suzi!.. (15 Ekim 2011, Füsun Erdo¤an, Kand›ra 2 No’lu T Tipi Cezaevi) (*) Özgür Gelecek ve Partizan dergilerinin Kartal muhabiri, gazeteci ve çevirmen arkadafl›m›z Suzan Zengin 28 A¤ustos 2009’da, ‹stanbul Terörle Mücadele fiubesi ekiplerince evine yap›lan bask›nla gözalt›na al›nm›fl ve TMY kapsam›nda bir dosyaya monte edilerek, iki y›la yak›n bir süre tutuklu kalm›flt›. Bu süreçte var olan sa¤l›k sorunlar›n›n artmas›n› dikkate almayan 10. A¤›r Ceza Mahkemesi’nce, 14 Haziran 2011’de tahliye edildi. Eylül sonunda geçirdi¤i aç›k kalp ameliyat›ndan sonra bir daha uyanmad› Sevgili Suzan… Onu 12 Ekim akflam› kaybettik. Tutuklu Gazete’nin 1. say›s›nda Suzan da yazm›flt›. Yeni tahliye olmufl bir meslektafl›m›z olarak Suzan’›n gidiflini ö¤rendi¤imde yazm›flt›m bu mektubu… ‹stedim ki, ikinci say›da Suzan da olsun…


02

2

TUTUKLU GAZETE

SALI 10 OCAK 2012

‘Yeni rejim’ gazetecili¤i E

KAMU MESLE⁄‹ OLARAK linizde tuttu¤unuz gazete Türkiye’de GAZETEC‹L‹K Bar›fl TERKO⁄LU bas›n özgürlü¤ünün halini gösteren 15 Mart 1933’te iktidara gelen Hittarihi bir örnek. Hapishanedeki gazeteler, 4 Ekim 1933’te bas›n kanununu cilerin say›s› birkaç gazete ç›karabilecek ç›karm›flt›. Kanuna göre gazetecilik kadar çok. Buna ra¤men hükümet üyeleart›k bir “kamu mesle¤i” idi. Gazeri gazetecilik faaliyeti nedeniyle kimseteciler de devlet memuru. Yasan›n nin tutuklu olmad›¤›n› söylüyor. Bas›n 14. maddesi tüm editörlerden gazeözgürlü¤üne dair elefltirileri ise onlarca telerini “kamuyu yanl›fl yönlendiretelevizyonu, her gün bayilere ulaflan kacek; kamusal hedefler yerine bireylabal›k gazeteleri, hatta birkaç dilde yasel/bencil hedefler koyacak; Aly›n yapan TRT’yi göstererek yan›tl›yor. Oysaki medya özgürlü¤ü söz konusu manya’y›, Alman halk›n›n ortak iraoldu¤unda as›l mesele yay›nlar›n say›s› dedesini, Alman savunmas›n›, ekono¤il, içeri¤inin çeflitlili¤i ve yaflayabilme temisini ya da kültürü zay›flatacak” minat›d›r. Bask›n›n tart›flmas›z var oldu¤u her tür yaklafl›mdan uzak tutmas›Nazi Almanya’s›nda sekiz buçuk milyon n› istiyordu. (Paul Foot, Silencing The Silivri 1 No’lu L tipi radyo al›c›s› vard›. Medya devasa bir ayg›t Nazi Threat). Her sabah yaz› iflleri Cezaevi görüntüsündeydi. Mussolini döneminde müdürleri Halk› Bilgilendirme ve F-12 Ko¤uflu ‹STANBUL ‹talya Radyosu, BBC’den bile önce Arapça Propaganda Bakanl›¤›’ndaki Gözeyay›na bafllam›flt›. Ancak hem Nazi Altim ve Talimat Merkezi’nde toplamanya’s›nda hem Mussolini ‹talya’s›nda medyan›n n›yor, Propaganda Bakanl›¤›’n›n önerileriyle gazeiçeri¤i tek renkteydi. Yeni ortaya ç›kan bu rejimler telerini haz›rlamaya bafll›yorlard›. Hitler’in kurdubas›n› nicelik olarak büyütürken, niteli¤ini yok et- ¤u yeni rejimin bas›n› böyleydi. Mussolini de farkmiflti. l› de¤ildi. ‹talyan bas›n›n›n ne kadar özgür oldu¤unu flöyle tarif ediyordu: “Gazetecilik özgürdür ERDO⁄AN’IN “ÖTEK‹”S‹ çünkü tek bir davaya, tek bir rejime hizmet eder. Bask› alt›ndaki medya, say›s› ne kadar çok olursa (Carl T. Shmidt, The Corporate State in Action). Gazeteolsun her bahçede istilac› otlar›n bitti¤i bir medya- cilerin tümü bir disiplin organ› say›labilecek “Ord›r. Özgür medyada ise çiçekler birbiriyle yar›fl›r. dinei dei Giornalisti” üyesi olmak zorundayd›. YeBugün Türkiye’de gazetelerin manfletlerinin birbi- ni rejim bu derne¤e üye olmayanlar› “gazeteci” karinin kopyas› olacak kadar birbirine benzemesi- bul etmiyordu. Baflbakan Erdo¤an’›n bak›fl›nda da bu rejim gazenin, neyin haber yap›lmayaca¤› konusunda ayn› refleksin gösterilmesinin en önemli sebebi kufl- tecili¤inin izlerini görmek mümkün. Baflbakan’a gökusuz siyasi iktidar›n bas›nda gerçeklefltirdi¤i re de bas›n özgürdür. Yeter ki yolsuzluklar›, d›fl polioperasyondur. O iktidar›n kurulufl sürecine dair tika baflar›s›zl›klar›n›, hükümet üyelerinin mal varl›Baflbakan’›n sözleri san›r›m bas›na bak›fl›n› özet- ¤›n›, s›navlardaki flaibeleri, hatta Erdo¤an’›n hastal›liyor: “Biz, muhtar bile olamaz diyen medya ile ¤›n› haber yapmas›n. Erdo¤an, YGS’deki flifre skançarp›fla çarp›fla iktidara geldik.” Türkiye’de kuru- dal›n› yazan Abbas Güçlü’ye “bedelini çok a¤›r ödelan yeni rejimin kuflkusuz tek adam› olan Baflba- yecek” dememifl miydi? AKP’nin d›fl politikas›n› eleflkan Erdo¤an için bas›n, her daim karfl›s›nda flah- tiren Cüneyt Ülsever için “hain” ifadesini kullanmas›n› yüceltti¤i bir öfke nesnesi. Karfl›t› üzerinden m›fl m›yd›? Hava kirlili¤ini haber yapan gazetenin kendi resmini çizdi¤i öteki… Erdo¤an’›n a¤z›n- patronuna “ya gazeteni kapatacaks›n ya da yalan yazdan duymaya al›flt›¤›m›z “namert”, “ben bu zih- mayacaks›n”, ekonomik sisteme dair endiflelerini niyetle savafl›r›m”, “bedelini ödeyecekler”, “bu medya kurulufllar›n›n sahiplerine “herkes fikrini söygazeteleri evinize sokmay›n” sözlerinin ard›nda lemekte serbesttir. Tabii serbest, söyle, do¤ru. Ama o kendisini elefltiren medyaya karfl› açt›¤› savafl›n insanlara da kalemleri teslim edenler der ki ‘kusura bakma kardeflim bizim dükkânda sana yer yok’. Çünizleri var. Esas›nda Erdo¤an’›n bu tek yanl› savafl› hayalinde- kü herkes vitrinine lay›k olan›n› koyar. Çünkü her zaki bas›n›n nas›l oldu¤unu görmemizi sa¤l›yor. O, ga- mankinden daha çok birli¤e, beraberli¤e ihtiyac›m›z zeteciyi bir devlet memuru, kurdu¤u yeni rejimin si- var” diyen Erdo¤an’›n sözlerinde de hayalindeki relahfloru gibi görmek istiyor. Onun idealindeki med- jim gazetecili¤inin izlerini görmek mümkün. Baflbakan’›n dan›flmanlar› Erdo¤an’›n ‹srail poyan›n iktidarla iliflkisi, otuzlu y›llar›n Almanya’s›ndan ya da ‹talya’s›ndan pek de farkl› de¤il. Bu konu- litikas›n› elefltiren Tülin Dalo¤lu’nun üzerine “‹sda o kadar ilerledi ki art›k gazetelerin yay›n yönet- railli gazeteciler baflbakanlar›n› senin gibi elefltirmenlerini toplayarak haberlerin nas›l verilmesi ge- miyor” diyerek gitmiflti. ‹deal gazeteci kendi hükürekti¤ini anlat›yor. Toplant›ya ça¤r›lan medya pat- meti ile ayn› formay› giymifl bir oyuncudan baflkas› ronlar› ise kurallara uymayan bas›n›n aflil topu¤unun de¤ildi. S›rt›na formas›n› geçirip kâh Suriye’yle ne olaca¤›n› gazetecilere gösteriyor. Kat›lan baz› ya- kâh Libya’yla kâh ‹srail’le savaflmal›yd›. y›n yönetmenleri de sansürün nas›l derinlefltirilebilece¤ine dair de¤erli fikirlerini Baflbakan’a sunarak SANSÜRCÜ NE ‹STER? hem meslektafllar›n› jurnalliyorlar, hem de yeni reji- Ortaça¤’›n sorunsallar›ndan biridir. Engizisyon min medya düzenine nas›l uyum sa¤lad›klar›n› Erdo- sansürüne ra¤men cinsel anlat›m› güçlü eserler ¤an’a ve patronlar›na kan›tl›yorlar. Görüntü Ru- nas›l yaflad›? Bu dönemin sansür politikas›na iliflbens’in meflhur tablosunu hat›rlat›yor. Yeni rejimin kin yaz›lanlar sorunun yan›t›n› veriyor. Örne¤in memur gazetecisi “Pero”, bütün de¤erlerini bir kena- modern roman›n bafllang›c› say›labilecek Decamera b›rak›p babas› “Cimon” yaflas›n diye onu sütüyle ron’u eline alan mahkeme, müstehcen say›lan k›s›mlar› de¤il; azizlerin ve rahiplerin isimlerini, bir besliyor.

sorgucunun ikiyüzlülü¤ünü anlatan bölümü makaslam›flt›. Mahkemenin Bocaccio’nun eserine iliflkin en büyük kayg›s› bizzat kendisinin elefltirilmesiydi. Rabelais’in Gargantua ve Pantagruel gibi eserleri müstehcenli¤inden dolay› de¤il, Kilise’ye yöneltti¤i elefltirilerden dolay› yasak listesindeydi. Dante’nin “Monarfli Üzerine” incelemesi Papa’ya karfl› ‹mparator’u övdü¤ü için kilisenin yasak listesine girmiflti (Medyan›n Toplumsal Tarihi, Asa Briggs/Peter Burke). K›sacas› sansürcüyü as›l kayg›land›ran ifadenin biçimi de¤il, kurulu düzenin tehdit edilmesiydi. Onun derdinin cinsellikle ya da bilimle do¤rudan ilgisi yoktu. Galileo’yu mahkemeye ç›karan basit bir bilim tart›flmas› de¤ildi. Ortaça¤›n dua edenlerinin, Galileo’nun tezleriyle iktidarlar›n›n sallanaca¤›na iliflkin korkular›yd›. Ortaça¤’dan bu yana sansürcünün, yasakç›n›n kafas› de¤iflmedi. O makas›n› hep kendi iktidar›n›n zay›fl›¤›na vurdu. Yasaklad›¤› eserlerde kendi sonunu gördü. Yazardan da hep kendi düzenini ebedi k›lacak sat›rlar yazmas›n› bekledi. Kendi rejiminin övgücüsünü yaratmay› istedi. Yazara flekil verirken halk›na da flekil verece¤ine inand›. Bizim tarihimizin sansürcüleri ve yasakç›lar› da farkl› de¤il. Londra Kraliyet Derne¤i’nin ilk baflkan› Henry Oldenburg, matbaan›n yoklu¤u ile despotizm aras›nda bir iliflki oldu¤unu düflünüyor, 1659 y›l›nda Osmanl› padiflah› için flöyle söylüyordu: “Büyük Türk, tebaalar›na gelince bir bilgi düflman› kesilir, çünkü o cahilli¤inden yararlanabilece¤i bir halk› olmas›n› yarar›na görür.” Oldenburg’un söz etti¤i “Büyük Türk”, tarih içinde kimi zaman Abdülhamid istibdad›yla, kimi zaman Erdo¤an’›n bas›n politikalar›yla parma¤›n› gözümüze soktu. Abdülhamid, iktidar›n›n bekas›n› bas›n› sansürlemekte ve gazeteleri kapatmakta gördü. Yetmedi bir ihya rejimi yaratt›. Saadet, Tercüman-› Ahval, Levant Herald gibi gazetelere devletin kesesini açt›. Dönemin Paris Büyükelçisi Salih Münir Pafla, Frans›z Bas›n›’n›n dahi rahats›z edici haberler yazmamas› için nas›l ödene¤e ba¤land›¤›n› “30 gazetenin ayda 5000 frankl›k ödenekle tamamen ele al›nmalar›n› sa¤lam›fl durumday›m” sözleriyle anlat›yordu (H›fz› Topuz, Türk Bas›n Tarihi). ‹hya edilen bas›n, bozuk rejimi yüceltti, otokrasiyi övdü, yolsuzluklar› gizledi. Erdo¤an ise o günlerden devrald›¤› miras› yeni usullerle sürdürdü. Vergi memurlar›, a¤›r ceza savc›lar›, devlet ihaleleri, kap› ard›ndaki tehditler yeni bir gazeteci türünün geliflimini sa¤lad›. ‹flsiz kalan, tutuklanan gazeteciler kalanlara ibret oldu. Kimi korkarak, kimi evrim teorisindeki gibi koflullara uyum sa¤layarak dönüfltü. “Yeni Türkiye”nin, “yeni rejim”ini selamlayan, hükümetin ses telleriyle konuflan bir tür rejim gazetecisi ideallefltirildi. “Kriz Mriz Yok Yola Devam” gibi okuyan› bile utand›ran manfletlerle iktidara biat eden bu gazetecilik halen bas›n›m›za hâkim rengini veriyor. Elinizde tuttu¤unuz gazete, her fleye ra¤men bu tür gazetecili¤in reddine gönüllü olanlar›n yaflad›¤›n› ispatl›yor. Tarih gösteriyor ki yazar›n ›srar› sürdükçe her karanl›k tünelin sonunun gelmesi kaç›n›lmaz. Nazi Propaganda Bakan› Goebbels “Bas›n›n bugünkü tekdüzeli¤i hükümetin ald›¤› önlemler sonucu de¤ildir, bizim istedi¤imiz bu de¤ildi…” dedi¤inde bask›c› rejimin çöküflüne çok az kalm›flt›.

Sevgimiz sevgisizli¤in üzerini çizecektir Hasan COfiAR

Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden 8 Aral›k 2011 tarihinde tahliye oldu. Tutuksuz yarg›lanmas› sürüyor.

aatleri, günleri saym›yoruz ya da haftalar›, aylar›. Y›llar, adaletin keskin S k›l›ç darbeleriyle birer birer yere seriliyor. Üstümüze kurflun ve demir parçalar› ya¤ar, ci¤erlerimizi yakan ise gazd›r. So¤ukkanl› cinayetlere kurban gitmezsek flayet, ölü insan konvoylar›na dönüfltürülmüfl toplumda, ömrümüzün yat›r›ld›¤› yer hapishanelerdir. Hayallerimiz bedenlerimizde aç›lan çukurlarda yar›m kal›r. “Teksas’ta iflçi, / Cezayir’de bir hamal, / flairim... / Her yerdeyim ben! / Her yerde!” der Nikola Vaptsarov, kaderi ortaklaflm›fl insanlar için... Ve iflte, biz de flafl›lacak derecede farkl›l›klar› silinmifl, devlet zorunun hedefindeki insanlar›z. Bazen on iki yafl›nda bedenimize on üç kurflun saplan›r; bazen havan topuyla havaya uçuruluruz. Yafl›m›z on ikidir yine. Bazen s›n›rda “kaçakç›y›z”,

S‹YAH

“terörist” addediliriz. Savafl uçaklar› üzerimize bomba ya¤d›r›r. Yan yana dizilirken naafllar›m›z, “otuz befl” diye say›l›r›z. Bazen de k›l›ç darbelerinden kurtulmufl sayar›z kendimizi ama, tek s›ra halinde dizilir, alfabetik harflerle an›lan F, L, E, M... tiplerine gönderiliriz. Geride kalan bir ömrün çak›ltafllar› olur. Yap›lan vaatlere kanarak, hayat yeniden yeflerecek diye egemen siyaset kulvar›na yat›rd›¤›m›z umut, tacirlerce iktidar çemberinde yer ald›klar› konuma göre bozuk para gibi kullan›l›r. ‹ktidar›n ifltah aç›c› kokusu insana dair her fleyi yer yutar. Ortal›k retinan›n alg› mesafesini kapatacak bir sisle buland›r›l›r. Art›k hepimizin üzerinde ayn› damga. Hedefteyiz ve her soluk al›fl veriflte ürkütücü derecede suç ifllemifl say›l›r›z. Suçlar› tasnif edip ayr›msamak tuhaf gelir. Or-

Sincan F Tipi Cezaevi'nde ç›kar›lan V›z Gelir politik mizah dergisinden al›nm›flt›r.

tak payda; “terörist olmak” ya da bu büyük unvana sahip de¤ilsek “terörist gibi davranmak”tan suçlu olmakt›r! ‹ktidar›n dümen suyunda yürümüyor veya üzerimize bas›lan damgan›n alt›nda eritilip kal›ba dökülmemiflsek yüksek mevki sahiplerinin flefkatli atefl hatt›nday›z demektir. Birbirini kovalayan y›llar içimiz, d›fl›m›z, çevremizle söz konusu öldürücü afetin dizanterik girdab›nda tutuldu¤umuzun resmidir. ‹ktidarlar itiraz edenleri sevmez. Ne var ki insanl›k da itiraz edenlerin sayesinde statükoyu bozmufl ve ileriye s›çray›fl›n kanallar›n› açm›flt›r. Bu büyük suçu insanl›k tarihi boyunca iflledik ve öyle san›yorum ki bundan sonra da ayn› suçu ifllemeyi sürdürece¤iz. ‹nsan›z ki, insanl›¤›m›zdan utand›rm›yor, korkunun gerginli¤inde yaln›zlaflt›r›lan hayata yenik düflmüyoruz. Gazeteci de¤iliz yaln›zca; gerçeklerin içine e¤ip bükmeden düpedüz bakan insanlar›z. ‹flçi, hamal, flair ya da kad›n, eflcinsel, kara derili... kaderi ortak olanlar›n türkülerinde s›k› s›k›ya birbirine ba¤lanm›fl büyük bir kardefllik toplulu¤u oluflturuyoruz. O toplulukta hayallerimiz hiçbir zaman yar›m kalmaz. Yüzlerce kilometrelik mesafede mülkün temeline yat›r›lm›fl adaletin üst üste serdi¤i y›llar› süsleyen ac›, kan ve gözyafl›ndan baflka fleyler, a¤›z dolusu gülüfllerimiz renklendirecektir düflledi¤imiz toplulu¤un yaflam öyküsünü... Her fleye karfl›n umutluyuz yine de. Bilincimizi, tarihin karfl›m›za ç›kard›¤› tablodan; gücümüzü insanl›¤›n hakl› yürüyüflünden al›yoruz. Umudumuz ve sevgimiz derin. Bu sevgide insan sakl›. ‹nan›yorum ki sevgimiz sevgisizli¤in üzerini çizecektir.

Özgürlükler için mücadelede birleflmek CK operasyo‘K nu’ ad› alt›nda binlerce insan tu-

di ekranlar›n› ve sayfalar›n› cay›r cay›r çal›flt›r›yor. Aksi halde, rakiplerine tukland›. Rag›p Zakarfl› üstünlük kurmalar› rakolu ve Büflra Ermümkün olmaz. Rakiplesanl›’n›n hapsedilrine karfl› üstünlük kurmelerinin ard›ndan, mak ise, kitleleri kendi bu furya avukatlara politikalar›na yedeklemeve gazetecilere dek lerine ba¤l›. Yani iflçi ve uzand›. AKP, en emekçilerin sömürülmegüçlü örgütlülü¤e sinin a¤›rlaflt›r›lmas› ve ve kitleselli¤e sahip toplumun her kesiminin Kürt ulusal harekesavafl uygulamalar›na sestinin, a¤›r bedeller KONUK YAZAR sizce onay vermesini istiödeme pahas›na kayorlar. Bu da ezilen ve söProleter Devrimci zan›lm›fl olan yasal mürülenlerin gözüne çeDurufl Dergisi alan›n› yok etmeye kilmek istenen perdenin çal›fl›yor. Bütün kald›r›lmas›na çal›flanlabunlar, devrimci ve komünistlere, r›n etkisizlefltirilmesi ile mümkün iflçi ve emekçilere sald›r›larla at bafl› olur. gidiyor ve a¤›r hapis cezalar›yla soDolay›s›yla, devrimci ve komünuçlanan tutuklamalar tüm h›z›yla nistlere, ilerici ve solcu güçlere, sasürüyor. Örgüt üyeli¤i iddias›yla vafl karfl›tlar›na karfl› son derece peryüzlerce ö¤rencinin hapsedilmesin- vas›zca sald›rmalar› karfl›s›nda flade oldu¤u gibi pervas›zl›kta s›n›r ta- fl›rm›yoruz. Açl›k, yoksulluk, iflsizn›m›yor. Oluflan tepkileri savufltur- lik, düflük ücret ve a¤›r çal›flma flartmak için ise olmad›k iftiralar at›l›yor lar› alt›ndaki kitlelerin, savafl ve kriz ve daha, ne suçlananlar ne de avu- koflullar› ve her türden hak gasplar›katlar› nas›l bir suçlama ile karfl›la- n›n bo¤ucu ortam›na tepkilerini flacaklar›n› bilmezken, bu iftiralar› gösterece¤inden duyduklar› korku, gazete sayfalar› ve ekranlar flafl ha- onlar› daha çok sald›rganlaflt›r›yor. ber olarak geçiyor. Dahas› baflbaka- Kitleler düflünemez hale gelsin ve n›ndan adalet ve içiflleri bakan›na va- gözleri aç›lmas›n istiyorlar. Bu yüzrana dek herkes yarg›lamalarla ilgili den, halk›n›n ç›karlar›n› her fleyin fikir yürütüyor, konufluyor. üzerinde tutan, kitlelerin karfl›s›nda Bizim ülkemizde oldu¤u gibi em- susmay›p, do¤rular› söyleyen gazeperyalizme ba¤›ml› ülkelerde iflbir- teci ve yazarlara karfl› öfke kusuyorlikçi tekeller aras›ndaki rekabetin lar. Hrant Dink ve onlarca devrimcifliddeti, en çok da, ekonomik kriz demokrat gazetecinin katledilmesi tüm dünyay› sarm›flsa ve paylafl›m ve hapishanelerde bu kadar çok gaalanlar› zor yoluyla yeniden paylafl›l›- zetecinin olmas› da, gerçeklerden ve yorsa artar. Bu durumda zaten hep gerçekleri yayanlardan duyduklar› var olan rekabet tam bir düelloya dö- korku nedeniyledir. Bütün bu bask›nüflür, k›l›çlar çekilir. Böyle bir dö- larla, ayn› zamanda susmayanlara nemden geçiyoruz ve tüm bu gelifl- gözda¤› vermek istedikleri de aç›k. ‹çte ve d›flta, klik savafl›nda üstünmeler de yaflanan savafl ortam› ile yak›ndan alakal›. Türkiye’nin yeralt› ve lü¤ü ele geçirmifl olman›n pervas›zl›yerüstü zenginliklerinin birçok em- ¤›yla sald›ran AKP, savafl haz›rl›¤› peryalist ülkenin ifltah›n› kabartt›¤›n› içinde. Suriye ve ‹ran örne¤inde olbiliyoruz. Bu nedenle emperyalist te- du¤u gibi komflu ülkelere karfl› kellerin iflbirlikçileri de son derece ABD’nin borazanl›¤›n› üstlenmekte çeflitli ve bunlar, polis teflkilat› ve ve füze kalkan› gibi tehlikeli bir silahM‹T, ordu, meclis, medya vs. burjuva lanma plan›n›n göbe¤inde durmakkurumlar içerisinde etkin olabilmek tad›r. Bu nedenle toplumun tüm keiçin her kirli yola baflvurmaktan ka- simleriyle savafla karfl› mücadeleyi birlefltirme ve özgürlükler için savafl› ç›nm›yorlar. Çat›flma ve çeliflkiler aynen med- örgütleme büyük önem kazanmaktayaya yans›d›¤› için medya holdingle- d›r. Düflünce özgürlü¤ü için mücaderi aras›ndaki rekabet 2010 y›l›n›n so- leyi de bu kapsam›n d›fl›nda ele alanundan itibaren çok fazla keskinlefl- may›z ve (her tür örgütlenmemizin miflti. Çünkü her ülkedeki emperya- fliddetle ortadan kald›r›lmaya çal›fl›llizmin iflbirlikçileri hizmet ettikleri d›¤› bu ortamda) örgütlenme ve direemperyalist güçlerin etkin hale gel- nifle geçme özgürlü¤ünden ayr› dümesi için medyay› kullan›yor ve ken- flünemeyiz.

Nevin BERKTAfi

HIfiARÊ Murat ‹LHAN Diyarbak›r D Tipi Kapal› Cezaevi K3-3 Ko¤uflu

iflarê! Ji qeysê dîtina te, stûyê H min mîna qemçika pelên payîza zêrînî ye. Ez ji gilgiban filitîm, lê niha bayek nermikî jî dikare min raxe erdê. Yê herî zelûl ez im niha. Ewilî bi çarpiyan, bi dûv re bi tena tena… Nalet li wê meflê be ku te rakir ser piyan û li kolana mirinê siwar kîr. Bi wî temenê biçûk de, li wî gundê wêran tu di nava tirabêlkê de bû. Kes nemabû te biflo, kes tunebû keziyên xwe kur bike. Li deverên din nizanim lê teqez dibêjim; va ye li vir, li ber vî dîwarê kerpîçî xelîzî bi ser ket baflî mir. Heke qeder be, bila êdî qeder te di pêsîra xwe de hilkiflîne. Hiflarê, sergeliya flêrînan! Xwezî di destê min de bûya, xwezî. Min ê her tifltên, nebafl avêtiba perekî dinyayê. Min ê koçberiya wir û koçberiya ji wir qedexe kiriba, da ku te biparêzim. Bila hevdû li wir florandibana, heya xirabî jî tebitîba. Gelek hene dibêjin “Ger nebaflî tunebûya dê tu wateya qenciyê jî nemaba.” Naxêr, ez ne qebûl im! “Çê”, “çêtirê” biwate dike, tifltê jê-çêtir jî çêtirê. Hiflarê, mehrûma ji her tifltî! Di vî

flerî de te di kîjan alî de ref digirt? Tu bû sedema lezîna kîjan fîflekan. Besimînek flermokî jî nebû para te. Îra li ber vî dîwarê kerpîçî berdarî kufltin bêgunehî mir! Çi bibêjim cihê xwe nagire. Jiyan çi eceb e ne wilo? Min halê te dît. Îcar de wer û vê xwîskê daqurtin, de wer û vê bêhnê bistîn! Heta niha min ewletiya dîtina sehera xwe dida. Lê îflev…! Hiflarê! Wa ye wê roj hilê. Lê bayê sariya sibehê ber bi min ve tê. EWKEK Baranek bihemdê xwe tê, hema ne jixwe. Evînan dihêle, hemû êflan dide ber cihokan û dibe. Baranek bihemdê xwe tê, Tevî filan û bêvanan, herka demê jî disekinîne. Agir ji min re dihêle, xweliyê dide ber xwe û diçe. Baranek bêhemdê xwe tê. Wer bi hînimîn. Neyîniyan paqij dike, lê pir hêdî. Lez bike baranê, Sebra min nemaye.

TUTUKLU GAZETE 10 OCAK 2012 SAYI 2 Türkiye Gazeteciler Sendikas› Ad›na Sahibi ve Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Ercan Sad›k ‹pekçi ‹sim Sahibi: Bedri Adan›r Adres: Türkiye Gazeteciler Sendikas› Bas›n Saray› Türkoca¤› Caddesi No:1 Kat:2 Ca¤alo¤lu/ ‹stanbul Bask›: Toros Yay. Mat. Tur. Org. San. Tic. Ltd. fiti. Yalç›n Korefl Cad. No:12/A Bodrum Kat Ba¤c›lar/ ‹STANBUL Tel: 0212 655 44 34 Bas›n Gazetesi’nin özel ekidir. Parayla sat›lamaz D‹ZG‹: TUTUKLANMAMIfi BASIN EMEKÇ‹LER‹


BIRGUN 03

TUTUKLU GAZETE

10 OCAK 2012

E

fendim, bizim Do¤an YURDAKUL matbuat›m›zdan ö¤renmek pek mümkün olmuyor ama, “global Ergenekon”un karanl›k mahfilerinden ve Bat›’n›n münaf›k bas›n›ndan duydu¤umuza göre ülkemiz medyas›nda otosansür uygulanmaktaym›fl. Rivayet do¤ruysa medya yönetimlerinin bu iflle görevlendirdi¤i kiflilere belki bir yarar›m dokunur diye önce “geçmifle yolculuk” yap›p, sonra bugüne bir Silivri 2 No’lu L Tipi Kapal› Cezaevi otosansür uygulama k›B-9 Üst Ko¤ufl lavuzu ç›karmak iste‹STANBUL dim. Abdülhamit sansürü döneminde yasaklar›n s›n›r› jurnalcilerin insaf›na kalm›flt›; “y›ld›z”, “burun”, “hürriyet” gibi sözcük ve kavramlar› kullananlar zindan› veya sürgünü boylay›nca geride kalanlar nelere dokunmayacaklar›n› ö¤renmifl oluyorlard›. Demokrat Parti’nin son dönemlerinde gazetelerin birinci sayfalar›nda birçok haberin yerinde beyaz boflluklar olurdu. Ortaokul ö¤rencisiydim ve babama sormufltum, “sansür” demiflti, o sözcükle o zaman tan›flm›flt›m. Gazeteci amcalar herhalde neyin yasak oldu¤unu bilmiyorlard› ki, haberlerinin, yaz›lar›n›n yerleri bofl kal›yordu. Ama benim o yaflta merakl›s› oldu¤um spor sayfalar›na henüz dokunulmuyordu. 27 May›s’tan sonra baz› yasaklar kalkt›, baz›lar› devam etti. Örne¤in yeni Anayasa için dar bir kadro ile yap›lan bir toplant›da gazeteci ‹lhami Soysal “sosyalist” oldu¤unu söyleyince üst rütbeli subaylardan biri “esta¤furullah” demiflti! Sonraki y›llarda sosyalizm kelimesinin kelepçesi biraz gevfletildi ama “komünizm” her zaman yasakt›. ‹htilål sözcü¤ü 27 May›s’› nitelemek için kullan›labiliyordu ama iflçi s›n›f›yla yan yana getirilmesi zinhar yasakt›. Toprak devriminden, sosyalist devrimden söz etmek anarflistlikti. 12 Mart döneminde devlet otosansürcüye

hizmet sundu. Baz› konulara dokunulamayaca¤› zaten s›k›yönetim bildirileriyle aç›klan›yordu. Bunlar›n d›fl›nda hangi konulara dokunulamayaca¤›n› ö¤renmek isteyenler ise S›k›yönetim Komutanl›klar›na kadar gidip bilgi al›yorlard›. O dönem Yeni Ortam gazetesinde yazan Mustafa Ekmekçi “miflli geçmifl” kulland›¤› bir üslup icat etmiflti ve söylenti formunda yazarak yasaklar labirentinde slalom yapabilmiflti. ‹ki darbe aras› di¤er yasaklarla birlikte “Kürt” kelimesinin telaffuz edilmesi de riskliydi. ‹çinde Kürt sözcü¤ünün geçti¤i her yaz›ma dava aç›lmas›ndan b›k›nca bir deneme yapt›m, içinde “kükürt, kürdîlihicazkâr, kürtaj” gibi birçok kelime geçen bir yaz› yaz›p bakal›m kaç kere asacaklar diye bekledim. Bir kere ast›lar! TCK eski 125. maddeden idam iste¤iyle tutuksuz yarg›land›m, birkaç y›l sonra beraat ettim. 12 Eylül döneminde S›k›yönetim Komutanl›klar› otosansürcüleri ayn› hizmeti vermeyi sürdürdüler. Size sak›ncal› gibi görünen haberleri ‘yay›mlayal›m m›’ diye onlara gidip sorabiliyordunuz.

YASALARDA YER ALMAYAN “SUÇLARA” D‹KKAT Bugüne gelecek olursak, henüz böyle bir kamu hizmeti ihdas edilmedi¤inden otosansürcünün maalesef o flans› yok. Gerçi devlet büyükleri zaman zaman medya büyüklerini toplay›p hangi konulara dokunmamalar›n›n haklar›nda hay›rl› olaca¤›na dair bilgilendirme yap›yorlar. Ama bu da yetersiz kal›yor tabii, medya dedi¤in 24 saat haberle u¤rafl›r, hangi olay› görecek, hangisini görmeyecek? O nedenle ben otosansürle u¤raflan arkadafllara Odatv iddianamesinden birkaç ipucu vermek isterim. Siz yasalar› falan bofl verin, bizim davada “terör suçu” say›lan birkaç örne¤i görün de ona göre hareket edin. Bu yeni türde “suçlardan” biri “siyaset dünyas›na yön verme” “suçudur” (iddianame sayfa 22). Kapal› bulduysan›z açay›m, iktidar partisine karfl› haber ve yorumlar›n›z istendi¤i an “AKP’ye karfl› dezenformasyon faaliyeti” say›larak “terör suçu” kapsam›na girebi-

lir. Üstelik bu suçun “bu kapsamda yo¤un çal›flma yürütme” ve “toplum mühendisli¤i yapma” gibi a¤›rlaflt›r›c› nedenleri de vard›r (ayn› sayfa). Örnek isterseniz, benim 17 A¤ustos 2008’de yazd›¤›m “Demek Rüflvetin De Belgesi Olurmufl” bafll›kl› bir yaz›m “suç delili” olarak 26 A¤ustos 2011 tarihli iddianamenin ek 15. klasörünün 392. sayfas›nda al›nm›flt›r. Konu, sonucu herkes taraf›ndan bilinen fiaban Diflli olay›d›r. Tahminimce, bafll›ktaki “rüflvet” sözcü¤ü radara yakalanm›fl olmal›d›r! ‹cat edilmifl suçlara baflka bir örnek, “M›s›r’da yaflanan olaylar örnek gösterilerek ülkemizde de halk›n soka¤a dökülmesini teflvik eden haberler yapma” suçudur (iddianame, s.15, 68, 112). Bu “suçla” ilgili olarak özellikle liberal yazarlar› önemle uyar›yorum, “Arap bahar› Türk sonbahar› m›?” falan gibi fleyler yazarken aman dikkat! Baflka bir örnek ise “Ergenekon davas›n› itibars›zlaflma ve kamuoyundaki etkinli¤ini azaltma” suçudur. Sabahlar› Odatv’de MSN yoluyla yapt›¤›m›z haber toplant›lar›ndan birinde “Ergenekon savc›lar› Mehmet A¤ar’› neden sorgulam›yor” denmesi zehir hafiyeler taraf›ndan yakalanm›fl ve derhal bu “suça” delil gösterilmifltir (iddianame, s.76, 112 ve 121). Otosansürcüleri uyar›yorum, özellikle Mehmet Eymür’ün sorgusundan sonra bu soru s›kça sorulmaya bafllanm›flt›r, muhabir ve yazarlar›n›z›n kulaklar›n› çekmenizi öneririm. Ben flu Silivri’de yatt›¤›m yerden bile baz› sak›ncal› sözcüklerin otosansür süzgecinden kaç›r›labildi¤ini görüyorum, sizler uyuyorsunuz. Nedir o can›m sayfalarda, ekranlarda bir sürü uygunsuz sözcük: “Yolsuzluk, rüflvet, s›nav flifresi, telekulak, Pensilvanya, fener, deniz, yumurta, ›sl›k, Hopa t›rafl›, poflu, sindirim sistemi, kolon, rektum, vaiz, Muhteflem Yüzy›l, Hürrem”, falan? Ben size sadece Odatv iddianamesinden bir-iki örnek verdim. Siz siz olun bütün siyasi davalar›n iddianamelerini taray›p dokunan› yakan konular›n ve sözcüklerin listesini yap›n ve yaz› ifllerinin duvar›na as›n. fiike davas›n›n iddianamesi ise, tam metin el kitab› olarak spor servisi masalar›n›n üstünde durmal›. Sonra demedi demeyin!

ir sabah gazetecileri al›p götürdüler. B Sustuk! Sonra politikac›lar›… Sustuk! Daha sonra da yazar ve bilim adamlar›n›… Yine sustuk! Gelecekler yine, bir yudum zehir gibi; daktilomuzu, foto¤raf makinemizi, ders notlar›m›z›, kitap nüshalar›m›z›… al›p da gidecekler. Yine gelecekler… ‹flte o an, “S›ra kimde” olacak? O an, “S›ra kimde” sorusunun dehfleti karfl›s›nda hangi gazeteci, “Sadece gerçe¤i söyleyece¤ine yemin” edebilir? Hangi bilim adam›, gözalt›ya çeyrek varken, kürsüden ak›ll› tasar›m (Yarat›l›fl)›n k›l›na dokunup sonra da evrim teorisini cesurca anlatabilir? Hangi politikac›, “Özgürlüklerin de bir s›n›r› var. 25 kurufla simit yok” anlay›fl›n›n oldu¤u bir ülkede ulu orta fikirlerini anlatabilir? Öyle bir ülkede yafl›yoruz ki, savc›lar iddianame haz›rlamadan, yandafl piyade gazete mangas›n›n yayl›m kurflun kalem at›fllar›nda cümle âleme, “terörist” diye – aln›m›z›n ortas›ndan – damgalan›yoruz. Öyle bir hücum borusu ki, “Büyük Birader”in (Cumhuriyetin temel niteliklerini bozucu yaz›yorMUfium! Ülkeyi bölen ve y›kan cümleler kuruyorMUfium! Halk› k›flk›rtan manfletler at›yorMUfium!) söylediklerini dinleyen de¤il ahali, kendin bile flipflakÇIK inan›yorsun, “terörist” oldu¤una. Hemencecik de, yaz›-çizim

ve fikir beden ölçülerine uygun bir “terörist” örgüt de bulunuyor. Ve sonunda da, “Masumiyetini ispatlayana kadar SUÇLUSUN” denilerek, dört duvar arkas›na at›l›yorsun. Yani, “‹leri Demokrasi”nin – bolca soslu – oldu¤u ülkemizde, TMK’n›n o badem b›y›kl› surat› yüzümüze kis kis güldü¤ü sürece gazeteciler, akademisyenler, avukatlar… “hücre” evlerinde k›sk›vrak yakalanmaya devam edeceklerdir. Ve her biri suç aletleri; foto¤raf makinesi, daktilo, ders notlar›… yla ÖZEL (Yetkili Mahkemeler)CE yarg›lan›p, GÜZELCE hapsedilecekler; Tekirda¤, Kand›ra, Sincan…a Belli ki, “Büyük Birader” bizi gazeteciden saym›yor; insan› denizden kal›n çizgilerle ay›ran duble yollar›n› över gibi haberlefltirmedi¤imizden. Yeflilin üstüne dökülen o devasa binalar›n foto¤raflar›n› sever gibi çekip de manfletlefltirmedi¤imizden. Kürsülerden att›klar› hamasi (Biz geliflmifl! Biz ça¤dafl! Biz…) nutuklar›n› alk›fllar gibi köflemizden yazmad›¤›m›zdan. Yani, “Emret, ‘Büyük Birader’ ” diyen – memur – gazeteci olmad›¤›m›zdand›r; izleniyoruz, dinleniyoruz, hukukî olmayan iddialarla suçlan›yor – yarg›lan›yoruz! “Büyük Birader”, gazetecileri, akademisyenleri, yazarlar›… içeri atm›flken, “Hiçbir

K

Benim silah›m; kameram ve foto¤raf makinem Ayd›n YILDIZ Gaziantep H Tipi Kapal› Cezaevi J-4 Ko¤uflu GAZ‹ANTEP

Mersin,... Seçim sürecinde k›sa bir dönem Antep’te bulundum. 1 Ekim 2011 günü “KCK silahl› terör örgütü üyesi” oldu¤um iddias›yla tutukland›m. Yaklafl›k 3 aydan beri cezaevindeyim. Asl›nda duyan herkes flafl›rm›flt› tutuklanmama. Gerçekten ben de ilk gözalt›na al›nd›¤›mda flaflk›nl›k içerisindeydim. Klasik olacak ama “Buras› Türkiye” demifltim… Savc›l›¤›n flahs›ma yöneltti¤i sorular tamam›yla bir hayal ürünü. K›saca, polislerin yazd›¤› bir senaryo diyebiliriz. Beni de figüran olarak seçmek istediler. Kötü bir senaryo yazd›klar›n›n fark›ndalar asl›nda. Onun için ben de oyunumu fazla oynayamayaca¤›m. Savc› bana 5 ya da 6 soru sormufltu. Size üç tanesini aktaray›m; savc› sordu¤unda çok gülmüfltüm: » Soru 1: Neden tafl att›n? » Soru 2: Neden slogan att›n? » Soru 3: Nede pufli takm›flt›n? Biliyorum, siz de flaflk›nl›k içerisindesiniz… Savc›ya, “Ben bir gazeteciyim, ne iflim olur taflla, sloganla, pufliyle… Ma-

Bar›fl AÇIKEL (*) Kand›ra 2 No’lu F Tipi Cezaevi C5-80 Ko¤uflu KOCAEL‹ fleyi de¤ifltirmemek için yap›lacak de¤ifliklikler” anayasas›n› haz›rlayabilir. Ne de olsa, ayk›r› renkler – fikir ve düflünceler ay›klan›p TEKLEfiT‹R‹LM‹fi bir toplumda “ço¤ulcu” anayasa haz›rlamak, her “Büyük Birader”e nasip olmaz. Bertaraf olmufl bir toplumda k›s›k ateflte piflirilmifl “ço¤ulcu” anayasay› da, “Yetmez ama…” diyerek porsiyon porsiyon yerler, art›k! Ne de olsa, “Ölümden korkup s›tmaya raz› olmak var ya! Yani k›sacas›, 301. madde de¤ifltiriliyorMUfi gibi yap›p… Kürt sorunu devasa “Aç›l›m”larla çözülüyorMUfi gibi yap›p… Dersim’de (1938’de) yaflanan ac›lardan özür diliyorMUfi gibi yap›p… 12 Eylül’ün “Netekim” paflalar›ndan hesap soruluyorMUfi gibi yap›p… da “Bir arpa yol” almam›fl bir ülkede Kafka’n›n böcekleri gibiyiz! Bir de, uykudan önce akflam haberlerine ç›kan, “Büyük Birader”in; “içerde gazeteci mesle¤inden dolay› gazeteci yok”MUfi, Binbir Gece Yalanlar›n› dinliyoruz. Dinledikçe bu evvel zaman yalanlar›n› – ülkece – m›fl›l m›fl›l uyu(tulu)yoruz! Velhas›l, “Bat› cephesinde de¤iflen bifley yok” (02.12.2011) (*) 12 Aral›k 2011 tarihinde tahliye edildi. Tutuksuz yarg›lanmas› sürüyor.

3

›z›lderili reisi sonu ve varl›¤›n› sürdürebilme saMustafa BALBAY Seattle’›n, yavafl›m›n›n bafllang›c› gelip çatm›fl flad›¤› toprakolacak…” lar› ABD yönetiminin K›z›lderili reisinin do¤an›n densat›n almak istemesi gesine, güzelli¤ine, bütün canl›laüzerine 1885’te Amer›n bir arada yaflamas›n›n insan için rikan Baflkan›’na yazönemine vurgu yapan bu mektubu d›¤› mektup küresel demokrasiye de uyarlanabilir. de¤erdedir. Aradan Demokrasinin ayakta kalmas› da yüzy›llar geçmifl olt›pk› do¤ada oldu¤u gibi bütün mas›na karfl›n hâlâ canl›lar›n birbirini tamamlayan güncelli¤ini koruvarl›¤›na ba¤l›d›r. Do¤adaki ›rmakmaktad›r. lar, a¤açlar, canl›lar gibi demokraO mektubun küçük side her kurum ötekine hayat verir. bir bölümünü paylaflHiçbiri tek bafl›na bir önem ifade Silivri 1 No’lu L Tipi mak isterim: etmez. Her bir kurum ötekiyle birCezaevi “Gökyüzünü, toplikte vard›r. Tecrit Hücresi ra¤›n s›cakl›¤›n› nas›l E¤er bir iktidar, “demokrasinin ‹STANBUL sat›n alabilir ya da satek kurumu benim. Benden baflkas› tabilirsiniz? Bunu anlamak bizler için çok yoktur. Her kurum benimle birlikte vargüç. Bu topraklar›n her parças› halk›m d›r” derse, orada erozyon bafllam›fl, deniçin kutsald›r. Çam a¤açlar›n›n p›r›ldayan ge kaym›fl, pek çok kurum fiilen ölmüfl i¤neleri, v›z›ldayan böcekler, ak kumsall› demektir. k›y›lar, karanl›k ormanlar› ve çay›rlar› örBugün Türkiye’de iktidar sahipleri ten bu¤u, halk›m›n an›lar›n›n ve yüzlerce böyle bir konumdad›r. y›ll›k deneyimlerinin bir parças›d›r. Bir iktidar kendi sesi d›fl›ndaki tüm Ormanlardaki a¤açlar›n damarlar›nda sesleri yok etmeye bafllad›¤› gün kendi dolaflan su, atalar›m›z›n an›lar›n› tafl›r. varl›¤› da tehlikeye girmifl demektir. Biz buna inan›r›z… Medyan›n susturulmas› do¤ada oksijeBir gün bakacaks›n›z ki, göklerdeki nin bitmesi demektir. Böyle bir ortamda kartallar, da¤lar› örten ormanlar yok ol- en güçlü canl› bile ayakta duramaz. mufl… Her yer insan kokusuyla dolmufl. Türkiye’de her yer ad›m ad›m iktidar ‹flte o gün insano¤lu için yaflam›n›n kokusuyla dolmaktad›r…

ki y›ld›r Dicle Haber Ajans› (D‹HA) ‹fi›rnak, muhabiriyim. Çeflitli yerlerde çal›flt›m: Diyarbak›r, Mardin, Van, Antep,

Kafka’n›n böcekleri gibiyiz!

SALI

Her yer iktidar kokusuyla doldu¤unda…

N E Y E D O K U N M A Z S A K YA N M AY I Z ?

Otosansürcüye tüyolar

SIYAH

dem böyle bir fley var, o zaman gösterin foto¤raf, görüntü ya da parmak izi…” dedim. Gösteremediler… Çünkü böyle bir fley yoktu. Karar çoktan verilmiflti. Üst mercilerden tutuklanmam için çok çal›flt›lar ve baflard›lar. Bunun, Türkiye’ye ne gibi faydas› olacak, söyler misiniz? Hakkaniyet duygusunun olmad›¤› yerde hukuksuzluk ve diktatörlük olur. Ahlak ve vicdan ilkelerinden uzak bir anlay›flla karfl› karfl›yay›z. Türkiye’de 90’dan fazla gazetecinin tutuklanmas› zaten her fleyi anlat›yor. Benim, silahl› terör örgütüne üye oldu¤um iddia ediliyor. Benim en büyük silah›m; kameram ve foto¤raf makinem… Bunu da suç sayacaklarsa, vars›n says›nlar. Bu arada, a¤abeyim de gazeteci… Yak›n Do¤u Üniversitesi’nden mezun oldu. Alt› y›ld›r D‹HA muhabiri. 2009 y›l›nda, fi›rnak’›n ‹dil ‹lçesi’nde Özel Harekat polisleri taraf›ndan feci flekilde dövüldü. Bu da yetmezmifl gibi 8 y›l ceza ald›. Dava, Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi’ne (A‹HM) tafl›nd›. Bekleyip, görece¤iz… Bu flekilde bizi susturacaklar›n› zannediyorlar. Özgür bas›n susturulamaz.


B‹RGUN 04

4

10 OCAK 2012 SALI

Nedim fiENER

Silivri 2 No’lu L Tipi Cezaevi B-9-Üst Ko¤uflu ‹STANBUL

Özgürüm, özgürsün, özgürüz

TUTUKLU GAZETE ¤er sen de özgürsen, biz özgürüz her alanda. Rag›p ZarakoE lu’nun tutuklu oldu¤u ülkede kitaplar; Büflra Ersanl›’n›n tutuklu oldu¤u ülkede bilim tutukludur. 100 meslektafl›m tutukluysa, ben 100 kere tutukluyum. 100 gazeteci tutukluysa, gazetecilik tutukludur. Ben özgürlü¤ü, ifli, haberi tek kiflilik ya da yak›nlar›m için de¤il hepimiz için istedim. Adaleti yaln›z Hrant Dink için de¤il, herkes için talep ettim. Neredeyse 11 ay boyunca hapishanede flükretti¤im tek fley, bugün say›lar› 100’ü bulan meslektafllar›m› hapishanede yaln›z b›rakmam›fl olmakt›r. Nas›l a¤layanla a¤l›yor, açla aç, ma¤dur ile ma¤dur hissediyorsam; hapisteki gazetecilerle hapis olurdum herhalde. Nitekim hapisteki gazeteciler için yollara düflenler de bu duygularla mücadele ettiler. Bu gazete; umudun, mücadelenin sesi oldu. fiimdi hapishanede 100 civar›nda gazeteci var. Asl›nda kelime söz çok ama uzun yaz›p di¤er meslektafllar›ma az yer b›rakmak istemiyorum. K›sa yaz›p di¤er arkadafllara yer b›rakmak istiyorum bu kez. Ama ben özgürsem, sen özgürsen, biz hepimiz ancak o zaman özgür oluruz; yoksa hepimiz tutsak…

Babalar gibi adalet de özelleflti... netekim!.. H

S‹YAH

abur hukuku, Deniz Ne kadar suç ve suçlu yarat›rsa, o ölçüde heMüyesser Feneri hukuku, Ergedefine ulaflaca¤›n› keflfetmifltir zira. U⁄UR YILDIZ nekon/Balyoz hukuSan›klar mahkemede feryat eder; “Engiku, yandafl/muhalif medya ve zisyon mahkemeleri bile bu derece tarafl› ve belediyeler hukuku… fiike zalimâne davranmam›flt›r” derler… Hepsi hukuku, bedelli hukuku, ‹zyarg›laman›n da, verilecek hükmün de siyazet Y›ld›zhan hukuku!... si oldu¤u kanaatindedir. Bu feryatlar, mahÇa¤› aflt›k. Bin ad›m önde kemeleri zerre etkilemez. hiç kimsenin yapamad›¤›n› Öte yandan, bakanlar, “bunlar canileryapt›k, hukuku bile babalar dir” diye demeç verir. Yandafl medya, “intigibi özellefltirdik. Hele bir de kam de¤il, adalet” bafll›klar› atarken, “suçAnayasa Mahkemesi’ne bilar› belli, yarg›lamayla zaman kaybedilmereysel baflvuruyu bafllat›p, sin” tavsiyesinde bulunur!... A‹HM yolu fiilen veya resBu arada cezaevinde ölümler, firarlar, inmen kapans›n, Türkiye’ye tiharlar olur. Az›nl›klar› soydu¤u öne sürüözgü nas›l bir flahesere kavulen birisinin yamal› pantolonunun cebinSilivri 8 No’lu L Tipi flaca¤›z!... den tek bir lira ç›kar… Asker, vali aileleri, Cezaevi Bugünlere kolay gelmeçorap örüp satarak geçinmeye çal›fl›r, faC-5 Ko¤uflu ‹STANBUL dik. Ne badireler atlat›p, ne lan… s›k›nt›l›, ne utanç verici döTüm bunlara ra¤men inan›lmaz fleyler de nemler yaflad›k. Ama ödenen bedeller, çekilen çi- yaflan›r: leler heba olmad›. Bugün “demokrasi modeli” Mesela, san›klar, ihsas-› reyde bulunduklar› seçiliyorsak, sebebi budur!... için baz› hâkimler hakk›nda reddi hâkim talebinde bulunur ve tahmin edin ne olur? Kabul ediPOL‹S DÜZMECE SUÇLAR YARATIR lir!... Baz› hâkimler yolsuzluk yapt›¤› için azlediOda Tiyatrosu’na hofl geldiniz efendim. Bu ayki lir hatta. Bu arada san›klar lehine konuflan baz› oyunumuzun konusu “adalet”… Hukuk ve inti- savc›lar da azledilir, o baflka… kam kardefl olunca bak›n neler yaflan›yormufl, Dahas› var; san›klar öyle feryat eder ki, Bakanhep birlikte seyredelim!... lar Kurulu bir komisyon kurup, yarg›lamalar›n niye gecikti¤ini enine-boyuna araflt›rmaya karar Sahne 1919: verir. ‹flgâl kuvvetlerinin arzusu üzerine ola¤anüstü Mahkemeler, Adalet Bakanl›¤›’n›n içindedir… yetkili özel mahkemeler kurulur. Bizzat Vahdet- ‹flgâl kuvvetleri s›k s›k mahkeme düzenini kontin, bu mahkemelerin Anayasa’ya ayk›r› oldu¤u- trol eder… Cezaevinin d›fl güvenli¤ini de ‹ngiliznu tespit etti¤i halde. Mahkemelerde, iflgâlcilerin Frans›z askerleri sa¤lar… Amma onlar bile tek “Ermeni tehcirinden” sorumlu gördü¤ü isimler bir kad›n ayd›n-yazar› gözalt›na al›p, tutuklatyarg›lanacakt›r. Listeyi takdim ederler. Bu listeye, maz. Oysa b›rak›n yaz› yazmay›, iflgâl kuvvetleriBaflbakan Damat Ferit’le, partisi ve yandafl med- ne karfl› ‹stanbul’da düzenlenen mitinglerin bayan›n hazzetmedi¤i isimler de eklenir. Ve toplu fl›n› iki kad›n yazar, Halide Edip ve Nakiye Han›m tutuklamalar bafllar. Eski bakanlar, askerler, vali- çekmektedir. Halide Edip hakk›nda ancak Analer, kaymakamlar, ayd›nlar, gazeteciler gece yar›- dolu’ya geçtikten sonra, g›yab›nda idam karar› s› bask›nlar›yla topluca toplan›r. ‹fl “tehcir” diye verilir!... bafllar, ama delil bulunamay›nca, milli mücadeYüzlerce insan neyle suçland›klar›n› bilmeden leye destek, Damat Ferit’e suikast iddialar›yla ne kadar hapiste kal›r, davalar ne kadar sürer bikapsam geniflletilir. Hatta 600 y›ll›k Osmanl›’n›n liyor musunuz? Koca 2 y›l!... Ne büyük bir zulüm periflanl›¤›na yol açan hatalar›n hesab› sorulur. de¤il mi? Tutuklamalar furyaya dönüflünce önce mahkeVe bak›n ne olur: ‹ktidar de¤iflir, yeni Baflbamelerin say›s› art›r›l›r; 1, 2, 3… Art›r›l›r, çünkü ifl- kan hemen bir soruflturma komisyonu kurar, pogâlciler yarg›lamalar›n bir an önce bitip, kurban- lis, mahkeme ve cezaevindeki hukuksuzluklar lar›n “ip veya kürek” ile buluflturulmas›n› arzula- bir bir tespit edilir. Tutuklular›n tamam›na yak›maktad›r. Ama sap-saman öyle kar›fl›r ki, iflin n› serbest kal›r. Onlar›n kondu¤u cezaevine bu içinden ç›k›lamaz. ‹flgâl kuvvetlerinin ‹ngiliz Ko- defa mahkeme baflkan ve üyeleri yollan›r. Ama mutan› Calthorpe dayanamaz ve “Maskaral›k bi- Padiflah Vahdettin affeder, tahliye olunca da yurtle bu yarg›lamalar›n yan›nda küçük kal›r” deyip, d›fl›na kaçarlar. baba isimleri ald›¤› gibi Malta’ya götürür. Kalanlar›n “adil yarg›lanmas›na” ‹stanbul’da devam KARGA K‹M? Sahne 1960: edilir, yarg›n›n h›zland›r›lmas› için de tedbir üsHukuk profesörü Ali Fuat Baflgil, Demokrat Partüne tedbir al›n›r. Mesela; avukatlara ve san›klara savunma yasa- ti ve bunun devam› oldu¤unu söyleyenlerin en ¤› getirilir… Gazete ilân›yla flahit aran›r, sahte fla- sevdi¤i isimlerden birisidir. 1960 darbesinden hitler bulunur, imzas›z ihbar mektuplar› iflleme sonra cumhurbaflkan› olmas›na kesin gözüyle konur… Kararlara itiraz ve temyiz imkân› veril- bak›l›rken, kendisini kodeste bulur. Önce nezarete konur, sonra evinde arama yap›l›r. Kitap, yamez… “…Sonunda ‹ngilizler Baflbakan Damat Fe- z›l› ka¤›t, mektup ne varsa al›n›r. Öyle eflinin iç rit’in kap›s›na dayan›r: ‘Hâkimler karar vermek çamafl›r› çekmecelerine kadar bak›lmaz, sadece konusunda isteksiz. Bu yüzden mahkûmiyet ka- kütüphanesi taran›r!... Baflgil, önce kendisini gözalt›na alan albay›n rar› ç›km›yor’ diye flikâyette bulunurlar. Damat Ferit de ayn› görüfltedir ve bilin bakal›m nas›l bir huzuruna ç›kar ve flöyle der: “Albay›m, bana tatbik edilen cezay›, isnat edi‘müjde’ verir? ‘Art›k güvenilir bir baflsavc› buldum. Zorlukla- len suçla mütenasip bulmad›m. Bana aç›kça, ‘hoca, sen art›k otur ve sus’ deseydiniz, bu ceza kâfi r›n son bulaca¤›n› umuyorum’ der. Unutmadan, Damat Ferit ve ‹çiflleri Bakan› Ce- gelirdi…” Albay cevap verir: “Unutmay›n, ihtilâl devrinmal Bey, soruflturmalar›n da flu yöntemle yap›ldeyiz!...” mas›n› savunur: Baflgil konuflur: “Evet, ihtilâl… Fakat anarfli ‘Tersi ispatlanmad›kça san›klar›n toptan suçlu devrinde de¤iliz san›yorum!...” oldu¤unu kabul etmek…’ Baflgil, s›k›yönetimde sorgu hâkiminin odas›Maalesef (!) Bakanlar Kurulu’na bu yöntemi kabul ettiremezler.” (Bu bölüm, yazar›m›z›n na getirildi¤inde, hâkim, evde ele geçirilen evMustafa Mutlu’ya yazd›¤› ve 30 Aral›k 2011 tarih- raklar üzerinden sorgu yap›laca¤›n› söyler ve sorli Vatan gazetesinde yay›mlanan mektubundan gu bafllar… al›narak eklenmifltir.) Hâkim: Bir k⤛t parças›nda eski yaz› var, siBitmedi; birbirini hiç tan›mayan, baflka flehir- zin mi, ne yaz›yor? lerde yaflayan kifliler, bir suçu bir semtte ayn› anBaflgil: Benim… “Gülistan› kargalar istilâ da ifllemifl gibi gösterilir… Polisler, tutuklanan edince, bülbüller siner ve susar” yaz›yor. Mevlâkifliler hakk›nda düzmece suçlar yarat›r ve bu na’n›n Mesnevi’sinden meflhur bir beytin tercüdüzmece hiç fark edilmeyecek flekilde evrak tan- mesidir. zim eder… Hâkim: Yaz›daki kargalardan kast›n›z kimlerPolisler bunu niye mi yapar? Üstlerinin gözü- dir? Milli Birlik Komitesi üyeleri midir? ne girmek, terfi etmek ve maddi ödül almak için. Baflgil: Söz benim de¤il, arz ettim Mevla-

na’n›nd›r. Hâkim: K⤛da siz yazd›¤›n›za göre, herhalde bir kast›n›z vard›r. Sorgu bu minvalde sürer gider. Okurlar›ndan, taraftarlar›ndan gelen mektuplar tek tek sorulur. Baflgil askeri hapishaneye konur. Burada, ç›kard›¤› bir dergi yüzünden tutuklanan ‹lhan Bardakç› ile karfl›lafl›r ve “Buradan ç›k›nca art›k dergi, gazete hayat›na elveda de¤il mi?” diye sorar. Bardakç›, “Ne münasebet hocam!... E¤er kanaatler zor ve fliddetle kopar›labilseydi, Roma’n›n Neron devrinde tek bir Hristiyan kalmazd›” cevab›n›n verdikten sonra, “Fikir ve kanaat, ›slak keçeye benzer; tepildikçe s›klafl›r ve sertleflir diyen siz de¤il miydiniz?” hat›rlatmas›nda bulunur. Baflgil, bir veya ikinci duruflmas›nda askeri savc›n›n da olumlu görüfl bildirmesiyle tahliye olur. Gözalt› dâhil bu süreç 3,5 ayda tamamlan›r. 1919’a göre ne kadar flansl› de¤il mi? ‹lerliyoruz tabii!... Düflünün, öyle bir dönemde flu görüflü savunabiliyor: “Milletlerin, zulmeden iktidara karfl› baflka çare kalmay›nca, isyan etmeye ve ihtilâl ç›karmaya haklar› vard›r… Bu haktan Amerikan Ba¤›ms›zl›k Beyannamesi ac› ac› bahseder. Frans›zlar›n 1789 Beyannamesinde de zulme direnme hakk›, insan haklar›ndan biri olarak yer al›r…”

S‹L‹VR‹ REHAB‹L‹TASYON MERKEZ‹ Gördünüz de¤il mi, ne hukuk ihlâlleri, ne adaletintikam denklemleri yaflanm›fl… 21’inci yüzy›lda, “ileri demokrasi”de bunlar›n bir tekini tahayyül edebilir miyiz?!... Silivri’de olanlar m› ne? Oyunumuzun bundan sonras› için önemli uyar›!.... “Y›ld›z” ya da “Dolmabahçe-Çankaya” sendromunun dikkate al›nmas› rica olunur… Toplama kamp›, s›¤›nma evi benzetmeleri… Savunma hakk› k›s›tlan›yor, avukatlar tutuklan›yor… Tutukluluklar çok uzun, cezaya dönüfltü… Adil yarg›lama yok… Polisler düzmece belgelerle suç ve suçlu yarat›yor… Reddi hâkim talepleri, savc›larla ilgili flikâyetler dikkate al›nm›yor… Gazeteciler yaz›lar›ndan, kitaplar›ndan dolay› tutuklan›yor… Olur mu öyle fley, efendim? Tamamen tezvirat, halüsinasyon… Olan sadece flu: Bir süredir baz›lar›m›z “muhalefet” diye bir hastal›¤a yakaland›k. Bunun antibiyotik benzeri ilk tedavisi de “tutuklama”… Rehabilitasyon Merkezi’nden yararlanabilmek için bu flart!... Buralarda sadece biz tedavi olmuyoruz; böyle “hay›rs›z” evlâtlar yetifltirdi¤i için ana-babalar, böyle “›slâha” muhtaç kiflilerle evlendikleri için efller ve biz “kendini, haddini bilmez” insanlar›n do¤urdu¤u çocuklar da dolayl› flekilde “tedavi” ediliyor. Böylece önemli bir sa¤l›k hizmeti, üstelik ücretsiz, tabana yay›lmak suretiyle “ileri demokrasi”nin hazm› kolaylaflt›r›l›yor!... Bak›n geçenlerde hukukçu Baflbakan Yard›mc›s› Bülent Ar›nç, “demokrasi düflmanlar›n›, yarg› önüne ç›kard›k” diyerek, ne güzel izah etti. Bir di¤er hukukçu Bakan Hayati Yaz›c› da “Ergenekon davas›, Türkiye’nin prestij davas›d›r. Yarg› biriminin kararl›l›kla ve çok cesurca yürüttü¤ü davalard›r” dedi. Ülkenin “prestiji”ne halel getirmeye hakk›m›z yok, ama bunu hâlâ anlamayanlar var. Odatv’nin ilk duruflmas›nda Nedim fiener’in avukat›, “iddianamede kitap kitap denirken, birden doküman diye yaz›lmaya bafllanm›fl. Bu ne anlama geliyor?” diye sorunca flaflt›m kald›m. Anlamayacak ne var? fiimdi 21’inci yüzy›lda kitap tek bafl›na “tedavi” gerektiren bir hâl olabilir mi? Olsa bile vitamin hap› yeter. Ama “örgütsel doküman” denmeli ki, “tutukluluk” antibiyoti¤i verilip, Silivri Rehabilitasyon Merkezi’nden yararland›r›labilsin!... Bu gazetenin ç›kmas›n› organize eden, bizler için gösteriler yap›p, foto¤raflar›m›z› tafl›yan siz de¤erli dostlara da ufak bir uyar›m var: Siz siz olun, bu iflleri yapmay›n. Yar›n öbür gün “hasta ve hastal›¤› övmekten, tedaviyi etkilemekten, hastal›k propagandas› yapmaktan” rehabilitasyon program›na dâhil edilebilirsiniz, aman dikkat!... Netekim; yaflas›n “ileri demokrasi”… Yaflas›n özellefltirilmifl “hukuk”!...

Gazeteciler içeride gazeteler yasakl› T

utuklu Gazete’nin mekanizmas› iflliBaha OKAR yeni bir say›s›n›n yor. F tiplerinin ve daha ç›k›yor olmas› bugünün “cezalansevindirici. Gazetecilerin d›rma ve ›slah” anbizzat gözlediklerine veya lay›fl›n›n temelinde tecrübe ettiklerine dayanatecrit var. Bu saderak içeriden bildirmelerice tutsa¤› tek bafl›ne bir olanak da do¤mufl na b›rakmaktan, oluyor böylelikle. di¤er tutsaklarla fiu devletin ifline ak›l iletiflimini kopar›p s›r ermiyor do¤rusu. Gasosyal bak›mdan zeteciler içeride, ama ne kötürümlefltirmekhikmetse gazeteleri içeri ten ibaret de¤il. b›rakm›yor. D›flar›yla oluflaBurada takip etti¤imiz cak düflünsel ve Birgün gazetesinin her ay duygusal ba¤› olaTekirda¤ 1 No’lu F Tipi birkaç say›s› al›konuyor, bilecek en aza inCezaevi C-84 Ko¤uflu verilmiyor bize. Ayn› fley dirmek de tecridin TEK‹RDA⁄ s›k s›k Gündem gazetesiamaçlar›ndan. nin de bafl›na geliyor. “Yaln›zs›n, çaresizHaftal›k ve ayl›k sosyalist bas›n›n sin. Seni bir kuyuya att›m. Art›k da… Bazen de günlük bir gazeteyi anan, baban, eflin varsa üç befl birkaç gün sonra veriyorlar. dostundan baflka kimse seni Engelleme karar›n› resmi bir umursam›yor” düflüncesinin her kararla bildiriyorlar. Elimdeki ör- vesileyle mahpusun kafas›na ifllenneklerden birinden aynen aktara- mesi tecridin temel bir ö¤esi. Devy›m: “5275 say›l› Ceza ‹nfaz Gü- let bunun için, nas›l bir yandan cevenlik Tedbirlerinin ‹nfaz› Hak- zaevlerinde olan bitenin kamuk›ndaki Kanunun 62. maddesinin oyundan gizlenmesi için elinden 3. bendinde belirtilen ‘kurum gü- geleni yap›yorsa, bir yandan da venli¤ini tehlikeye düflüren veya “cezaevleri sorunu” diye bir sorumüstehcen haber, yaz›, foto¤raf ve nun d›flar›da olabildi¤i kadar›yla yorumlar› kapsayan hiçbir yay›n›n gündeme geldi¤ini, konufluldu¤uhükümlüye verilmeyece¤i’ belirtil- nu içeridekilerden saklamaya çal›di¤inden…” fl›yor. Cezaevi haberlerinin oldu¤u Bu karar Birgün gazetesinin bir gazetelerin engellenmesi bu yüzsay›s›yla ilgiliydi. Birgün’ü de sözü- den... Çünkü burada, gazetelerde nü etti¤im di¤er gazeteleri de bili- gördü¤ümüz tedavisi engellenen, yorsunuz. Bizim gazetelerde müs- fliddete u¤rayan, haklar› gasp ediltehcen bir fley olmaz. Demek ki me- mifl tutsaklarla ilgili haber, bize sele kurum güvenli¤i… Gazeteler ayn› zamanda sesimizi on binlere ço¤unlukla bu gerekçe ile engelleni- ulaflt›rabildi¤imizi söylüyor. Tecriyor. Azadiya Welat gibi Kürtçe oldu- din yaln›zlaflt›rma, her daim çare¤u için sistematik olarak geciktiri- siz ve güvencesiz hissettirme amalen, engellenen yay›nlar da var. c›nda bir gedik de böylece aç›l›yor. Peki, bu gazeteler ne yay›ml›yor fiimdi anlafl›ld› bu haberlerin da kurum güvenli¤i tehlikeye dü- kurum güvenli¤ini nas›l tehlikeye flüyor? Cezaevi krokileri mi, firar düflürdü¤ü. Bu kurumlar insani yollar› m›, tükenmez kalemden ta- olan her fleye o kadar tezat ki, tecbanca yapmak gibi Zihni Sinir pro- ridi k›ran en küçük insani ba¤ bile jeleri mi? Tabii ki hiçbiri… Engel- güvenliklerini tehdit ediyor. Cezaevleri bu ülkede hiçbir zalemeye konu olan haberlerin tümü cezaevlerindeki hak gasplar›yla, man marjinal bir olgu de¤ildi. fiimdilerdeyse ülkenin en a¤›r gerçeklekeyfi uygulamalarla ilgili. Bunlar›n duyulmas›n› engelle- rinden biri durumunda... Adalet Bamek, cezaevleri gerçe¤ini gözler- kanl›¤›’na göre 127 bin tutuklu ve den gizleyip F tiplerini befl y›ld›zl› hükümlü var. Cezaevlerinin kapasiotelmifl gibi pazarlamak bir devlet tesi yetmiyor, yenileri TOK‹’ye sipapolitikas›. Bunun çok örne¤ini bi- rifl edilmifl durumda. Keyfi tutuklaliyoruz. Daha geçenlerde çeflitli ce- malar muhalifleri etkisizlefltirmezaevlerinden tutsaklar›n gazeteci- nin, cezaland›rman›n ola¤an bir lere gönderdi¤i onlarca mektubun arac› haline geldi. Siyasi tutsaklar›n cezaevi idarelerince engellendi¤i say›s› katlanarak art›yor. Gazetecilik ortaya ç›km›flt›. ‹lginç olan flu ki, görünmeyen, gözden ›rak tutulan bu haberi yapan gazeteyi de yasak- gerçe¤e objektif çevirmekse, iflte cezaevleri burada... lay›p bize vermediler. Engelleme gerekçeleri bu haberAncak bu soruna e¤ilen, tutsaklerin “as›ls›z” oldu¤u, “kurum gölar›n derdiyle dertlenme duyarl›l›¤› revlilerini hedef gösterdi¤i” iddias›gösteren gazeteciler, bu haberlere na dayan›yor. Ancak flu dikkat çekiyer veren gazeteler o kadar az ki… 1970’lerde bir grup Frans›z ayd›ci: Bu haberlerle ilgili d›flar›da hern› Hapishaneler Üzerine Çal›flma hangi bir ifllem yap›lm›yor. As›ls›zGrubu’nu oluflturmufllar. Cezaevlesa, seni hedef gösteriyorsa flikâyetçi rinden gelen bilgilerle haz›rlad›klaol, dava aç; öyle de¤il mi? Böylece r› bas›n bültenleriyle, yapt›klar› bahabere konu olan uygulamalar, hak s›n toplant›lar›yla mahkûmlar›n gasplar› as›ls›z m› gerçek mi soruflsorunlar›n›n haber olmas›n› sa¤laturulsun. Ama yapm›yorlar. Belli ki m›fllar. Bu çabalar›n, o güne kadar gürültü, pat›rt› ç›ks›n istemiyorlar. D›flar›da serbestçe bas›lan, bayilerde yasak olan günlük gazetelerin ve radyonun cezaevlerine al›nmas›n› sat›lan bir gazete, cezaevine gelince sa¤lamak gibi haklar›n elde edilyasak… D›flar›da serbestçe okunan mesine büyük katk›s› olmufl. D›flabir haber burada yasak… Ayr› bir F r›yla kurulan bu ba¤ tutsaklar›n Tipi cumhuriyeti var burada sanki. ‹yi de cezaevleri ile ilgili bir hahaklar› için ortak hareketlerini ceberi bizden niye gizliyorlar ki? Biz saretlendirmifl. Belki bizde de böyle içeridekiler bunlar› zaten biliyor, giriflimin vaktidir. Bafllang›ç olarak, benzerlerini tutsaklardan gelen haberleri aktaracak, cezaevleri ve tecritle yafl›yor, duilgili araflt›ryuyor de¤il malar yay›mlamiyiz? yacak, yaz›l› baAsl›nda s›na servis edeburada altce¤i bültenler tan alta haz›rlayacak bir tecridin internet sitesi nidaha inceye olmas›n? likli bir


05

TUTUKLU GAZETE

10 OCAK 2012

‘Susmak de¤il söylemek mecburiyeti’

A

nlatmak isAhmet fiIK tedi¤inin ne anlama geldi¤ini bilenler için, Roland Barthes’in çok güzel bir faflizm tarifi vard›r : “Faflizm, susmak de¤il söylemek mecburiyetidir.” Türkiye uzun y›llard›r söylemek mecburiyetinin oldu¤u günlerden Silivri 2 No’lu L Tipi geçip gitti. GidiCezaevi B-9- Üst Ko¤ufl yor... Ama söyle‹STANBUL menin, konuflman›n bu kadar mecburi oldu¤u günleri sadece darbe dönemlerinde yaflam›flt›. Son birkaç y›ld›r ne kadar “demokratikleflti¤imizi”, “sivilleflti¤imizi” anlat›p duruyor birileri. Son seçimlerden sonra ortaya ç›kan tablodan ders al›nd›¤›ndan olsa gerek birkaç namuslu, vicdan sahibi d›fl›nda cunta dönemini an›msatan bu bask› ortam›n› hat›rlatan yok bu “sivil demokratlara”. Geçenlerde, Nuray Mert Milliyet gazetesindeki köflesinden çok güzel anlatm›flt› “sivil demokrat” cenah›n hâlini... 1 Ocak 2012 günü, “Yas Tutmay› Bilmeyenler” bafll›kl› yaz›s›nda flöyle diyordu Mert: “Geçmiflin hesab›n› sorarken mangalda kül b›rakmayan ‘çok bilmifl’lerin ço¤unun da sesi k›s›lm›fl. Nas›lsa geçmiflin hesab›n› sormak kolay, nas›lsa geçmiflin sorumlular›n›n gazab›na u¤ramak gibi bir tehlike yok. Bugünün hesab›n› sormaktan kaçmak için hesaplafl hesaplaflabildi¤in kadar, bugün olanlar karfl›nda susma hakk›n› kullanmak için ba¤›r ba¤›rabildi¤in kadar. Korkakl›¤› örtbas etmek için ölmüfllere meydan okuyan sahte cesaret, suskunlu¤u gizlemek için kuru gürültü! Hepsi bu. Sonu bugünü hesaba çekmeye varmayan geçmiflle hesaplaflma ancak ahmaklar› oyalar…” Nuray Mert’in tarif etti¤i “çok bilmifller” de dâhil olmak üzere itiraz› olan var m› acaba bu söylenenlere? Benim yok. Bu

yaz›y› okuyan sizlerin de oldu¤unu sanm›yorum. Hele son tutuklamalarla say›lar› 100’e yaklaflan cezaevindeki meslektafllar›m›n itiraz› olaca¤›n› düflünmem bile. ABD merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) bir tak›m siyasi hesaplarla Türkiye’deki tutuklu gazeteci (sahi o listeden ç›kmak istiyorum. GÖP bir iletse bu iste¤imi CPJ yetkililerine) say›s›n› 8 olarak gösteren CPJ raporlar›n› ciddiye alan lümpenler itiraz edebilir. Onlar etsin. Yazd›klar›n›n, söylediklerinin de¤eri yok zaten. Asl›nda Tutuklu Gazete’nin bu say›s›na yazmak niyetinde de¤ildim. Hakk›m›, aram›za yeni kat›lanlara vermek daha do¤ru olacakt›. Sevgili Ercan ‹pekçi, duruflmalar›m s›ras›nda da an›msat›nca yazmaya koyuldum. Birkaç an›msatmada bulunup noktalayaca¤›m diyeceklerimi. Deniz Feneri ad›yla an›lan h›rs›zl›k, doland›r›c›l›k soruflturmas›n›n flüphelileri ile ilgili olarak mahkeme kimsenin itiraz edemeyece¤i bir karara imza atm›flt›. “Uzun tutukluluk hâli cezaya dönüflmesin” diye özetleyece¤imiz bir gerekçeyle tahliye ka-

rar› vermiflti. “AKP+cemaat koalisyon iktidar›n›n” her iki bilefleniyle de siyasi akrabal›¤› bulunan h›rs›zl›k, doland›r›c›l›k flüphelileri 3 ayda özgürlü¤üne kavuflmufltu böylece. 1990’lar›n devlet politikas› olarak uygulanan infazlar, iflkenceler, gözalt›nda kay›plarla ilgili o dönemin tetikçilerinden birisi de birkaç ayd›r konufluyor. Türkiye’nin kanl› ve karanl›k bir döneminin sorguland›¤›na ikna olmam›z istenen bir dönemde, bir katil, suç ortaklar›n›n ad›n› veriyor. Hep birlikte kimleri nas›l infaz ettiklerini, dipsiz kuyularda adressiz mezarlarda nas›l kaybettiklerini anlat›yor. Emri verenleri de söylüyor. “Katil benim. Katil biziz. Katil devlettir” diyor. Ama bir de bak›yorsunuz, bu itiraflarla tutuklanan polisler birkaç haftada özgürlüklerine kavufluyor. Suç orta¤› olan tetikçinin “itiraflar›n›n soyut oldu¤u, kuvvetli suç flüphesinin bulunmad›¤›” anlat›l›yor tahliye gerekçelerinde... O soyut bulunan itiraflar› anlatan, kimli¤i araflt›r›lmayan meçhul e-posta ihbarc›lar›ndan birisi de¤il! ‹fadeleri ezberlettirilen

bir gizli tan›k da de¤il! Virüs yoluyla bilgisayara kaydedilmifl ne idü¤ü belirsiz bir “word doküman›” hiç de¤il! Kanl› canl› bir “insan”! T›rnak içinde insan yazmam›n nedeni malum: Kan döken can alan bir tetikçi o. Ama buna ra¤men itiraflar› “soyut”. Suç ortaklar›na iliflkin “kuvvetli suç flüphesi oluflturamayan” birisi olup ç›kt› bu yarg›n›n elinde… fiaibeli bir soruflturmayla flike iddialar›yla tutuklu olanlar›n bir k›sm› da 6 ay kadar sonra serbest kald›lar yak›n zamanda. AKP, “koalisyon orta¤›n›n” itirazlar›na ra¤men kendi yapt›¤› yasay› de¤ifltirdi bu tahliyeleri sa¤lamak için. Soruflturmac›lar eliyle yarat›lan ma¤duriyet, siyasetçilerin ç›kar hesaplar›yla giderilmifl oldu. Düflünce ve ifade özgürlü¤ünün önündeki yasal duvarlar ile bu duvarlar› yükseltmeye çal›flan “marangoz hatalar›” ise oldu¤u gibi duruyor. Ülkeyi darbe döneminden beter hale getiren konunun ilgilileri ise sadece hamasi nutuklar at›yor. Ya ülkenin “sivil, demokratik ve özgür” oldu¤unu ya da bizlerin “terörist” oldu¤unu söylüyorlar. Onlar nutuk att›kça gazetecilik faaliyetleri ite kaka “terör faaliyeti” olarak yorumlan›p, polis ve savc›lar›n nezaretinde, muhalif gazetecilere, ö¤rencilere, akademisyenlere, yay›nc›lara, Kürtlere, sosyalistlere var›fl noktas› hapishaneler olan “tehcir” uygulan›yor. Bugünlerde s›kça tart›flma konusu olan Ermeni soyk›r›m›n›n da bir tehcirle bafllad›¤›n› bilmemiz muhaliflerin sonu hakk›nda bir fikir edinmemizi sa¤l›yor. Al›nt›n›n bol oldu¤u bir yaz› olacak ancak Nuray Mert’in seslendi¤i güruha Umur Talu a¤abeyin ne dedi¤ini de aktar›p bitireyim: “Bir gazetecinin bafl›na gelebilecek en büyük kazalardan biri; dün birtak›m güçlere kâtiplik yaparken bugün özgürlük neyin vaaz etmesidir. Baflka bir gazetecinin bafl›na gelebilecek en büyük kazalardan biri de; dün özgürlük neyin vaaz ederken bugün birtak›m güçlere kâtiplik yapmas›d›r.” Bu kadar çok “kazazede”nin oldu¤u memleket medyas›n›n namuslular›n›n bafl›na bir “kaza” gelmez umar›m… Umar›m, ayn› zamanda “davas›z” bir y›l geçirirler…

Size bir s›rr›m› vereyim “‹lle görmek için mi bekler güzel günler... Beklemek de güzel” (Arif Damar)

Soner YALÇIN

Cezaevi yaln›zl›¤› yüceltir… ‹nsan› ço¤alt›r…

S

ilivri Cezaevi yönetimi ko¤uflta en fazla üç kiflinin kalmas›na izin veriyor. Tam bir tecrit politikas› uyguluyor; ortak kullan›m alanlar›nda bile kimseyi göremiyoruz. Fakat… Günde iki kez say›m yapsalar Silivri 1 No’lu da, 24 saat ko¤uflu iki kamerayL Tipi Cezaevi la takip etseler de gözlerinden F2 Ko¤uflu ‹STANBUL kaçanlar var. ‹flte benim s›rr›m bu: Görülmeyen, dinlenilmeyen ko¤ufl arkadafllar›m› size tan›tmak, an- rinde. latmak istiyorum… Mihri Belli’nin, moralini hiçbir fley bozaKimler yok ki: Örne¤in Naz›m Hikmet. m›yor. Hep gür sesiyle konufluyor, bazen o Bugün pazar, onu ilk kez günefle ç›kard›lar coflkusuyla marfl söylüyor. Ve isteyene boks ve o, hayat›nda ilk kez gökyüzünün bu kadar ö¤retiyor. ondan uzak, bu kadar mavi ve bu kadar geBir köflede a¤abeyi Vartan ‹hmalyan’›n nifl oldu¤una flafl›rarak k›m›ldamadan dur- getirdi¤i boyalardan resim yap›yor ressam du. Bahtiyard›. Yan›nda genellikle iki can Jak ‹hmalyan. Silivri’de çiçek yasak, hiç yeflil dostu var; Kemal Tahir ve Orhan Kemal. yok. Hep çiçekler, a¤açlar resmediyor. Bir di¤er ko¤ufl arkadafl›m: Sabahattin Ruhi Su ise beni k›rm›yor, o muhteflem Ali. Görmese de denizi, yüzü hep gökyüzün- sesiyle söylüyor: de. Y›llard›r her mahpusa düflene moral ve“Mapushane içinde üç a¤aç incir/elimde riyor, “Ald›rma Gönül” diyor. kelepçe boynumda zincir/zincir de sallanSabahattin Ali’nin yan›na “Kutsal ‹s- d›kça her yan›m incir…” Uzaktan kad›nlar ko¤uflunun sesi geliyor, yankâr” Hasan ‹zzettin Dinamo geliyor. “Kürk Mantolu Madonna”y› ad›ndan dolay› türküye efllik ediyorlar: Sabiha Sertel, Behice sevmedi¤ini söylüyor: “Kürk gibi küçük bur- Boran, Zehra Kosova, S›d›ka Su, Suat Dervifl, juva özentilerinden uzak durmak laz›m Yol- Azra Erhat, Sevgi Soysal… Dr. Hikmet K›v›lc›ml› yine cezaevi müdüdafl!” Kuyucakl› Yusuf’u sevmifl. Nas›l sevmesin, öksüzlü¤ün ne oldu¤unu iyi biliyor Dina- rüne k›z›yor: “Size kaç kez söyleyece¤im, mo; kimsesizler yurdunda büyüdü. T›pk›, sadece yoksul köylüleri muayene ederim.” Hapishanedeki “Uzun Doktor”un para almerkez komitedeki yoldafl David Nae gibi… Ahmet Arif görüflmecisinin getirdi¤i yeflil madan yoksullar› muayene etti¤ini ö¤renen so¤an› “komün”e teslim ediyor. Karanfil köylüler her gün cezaevi kap›s›na y›¤›l›yor. kokan cigaras›ndan bir tane yak›yor. En ses- Bazen köy a¤as› ya da eflraftan biri geliyor, sizimiz o… Dr. K›v›lc›ml›’n›n k›zg›nl›¤› buna; Aç›k görüfller mahpusun bayram›d›r. En“A¤a Bey, tüccar muayene etmem!” ver Gökçe “dilekçe” yaz›yor: “izin olsun haKo¤uflta doktorumuz çok, Hayk Aç›kgöz, pishane içinde/seni/senden sormalara daya- Müeyyet Boratav gibi… Ve Dr. fiefik Hüsnü namam/yar›m döner cigaran›n atefli/gitme yata¤›nda sürekli Frans›zca kitaplar okuyor; dayanamam…” hava almaya ç›kt›¤›nda herkes susuyor, sayfiairimiz çok: iflte volta at›yor “Fedailer g›dan… Mangas›”; bafllar›nda Atilla ‹lhan ve yan›nReflat Fuat Baraner’e gardiyanlar inanada; Arif Damar, Nusret Otyam, Cahit Irgat… may›p sürekli soruyor, “Siz gerçekten AtaAziz Nesin havaland›rmaya, kimse kesip türk’ün kuzeni misiniz?” fiafl›r›lan bir di¤er yemesin diye tavu¤uyla ç›k›yor sürekli. Nas›l isim ise Can Yücel. Milli E¤itim Bakan› Hayan›ndan ay›rs›n, günde iki yumurta veriyor san Ali Yücel’in o¤lu oldu¤unu kabullenetavu¤u. Hapishanede yumurta alt›n de¤e- miyorlar. “A¤z› bozuk bu flair nas›l bakan

o¤lu olabilir ki?” Üstelik “terörist”; iki kitap çevirdi¤i için toplam 15 y›l ceza yemifl! Ya R›fat Ilgaz? “Devam” adl› fliir kitab› nedeniyle 5 y›l hapse mahkûm edildi. fiiir suçtu. Ama ko¤ufltaki flairler; Hasan Hüseyin Korkmazgil, fiükran Kurdakul, A. Kadir vb. inad›na m›sralar›yla yeni dünya kuruyorlar. Her gün yürüyüfle ç›kt›¤›m küçük havaland›rma avlusu hep kalabal›k. ‹flte bir köflede Mustafa Suphi, Hasan Yalç›nkaya ile Sibirya’dan Kafkasya’ya K›z›l Ordu saflar›nda nas›l çarp›flt›klar›n› konufluyorlar. Yanlar›nda ço¤u zaman birbirinden hiç ayr›lmayan mübadil tütüncüler var: Dramal› ‹bifl, Dede Ramazan, Topal Hasan, Congo Ali, Kara Besim, Selanikli Remzi, Mavra Mustafa, Boz Mehmet… Karabük Demir-Çelik iflçileri de burada; bafllar›nda Zihni Anadol var; “Truva At›”na an› dolduruyorlar. Kerim Korcan “Tatar Ramazan” oyununu düflünüyor bir köflede. Ve bir baflka köflede Laz ‹smail (Bilen) ile Aram Pehlivanyan hep f›s›lt›yla konufluyorlar. Nedense? Zeki Baflt›mar orada ama mesafeli. Can› s›kk›n gibi. Nail V.Çak›rhan efli Halet Çambel’e mektup yaz›yor; “Can›m Halet’ci¤im beni romans›z b›rakma.” En zenginimiz ve maalesef en cimrimiz Cazim Aktimur. En flans›z olan›m›z ise, Hamdi fiamilof. Askerde erler isimlerinin sonuna do¤um yerleri konularak tan›n›rm›fl; fiamil, Of ’lu. Bu sebeple “fiamilof ” deniyor. Ancak polis “ad›ndan belli en tehlikeli komünist sensin” diye en a¤›r iflkenceleri fiamilof ’a yapt›! Musa Anter de benimle; bir köflede Or-

S‹YAH

han Do¤an’la Kürtçe sohbet ediyor. Y›lmaz Güney “Sürü” filminin çal›flmas›n› bitirdi; flimdi “Yol” filmi senaryosu üzerine çal›fl›yor. U¤ur Mumcu da burada; gazetecili¤i b›rakm›yor; bir yolsuzluk dosyas›ndan notlar ç›kar›yor. ‹lhan Selçuk, Kurtulufl Savafl› gazisi babas›ndan esinlenip “Yüzbafl› Selahattin’in Roman›”n› yaz›yor. Sadun Aren gibi hocalar›m›z da yok de¤il, Tar›k Zafer Tunaya bile ko¤uflta… “Dara¤ac›nda Üç Fidan” Deniz, Yusuf ve Hüseyin havaland›rmada foto¤raf çektiriyor. Ne kadar gençler ve ne kadar yak›fl›kl›lar. Can dayanmaz… “Adal›lar” cezaevi duvarlar›n›n v›z gelece¤ini tarihe ispat etmek için planlar yap›yor. 17 yafl›ndaki Erdal Eren o her daim sessizli¤iyle a¤abeylerinin yan›nda. Erdal Öz, nas›l olmuflsa cezaevi yönetiminden izin kopar›yor; üç yafl›ndaki k›z› Senem’i ko¤ufla getiriyor. Senem ko¤uflu askeri okulun yatakhanesi san›yor. Hepimiz rolümüzü oynuyoruz: Ceviz içi, kuru üzüm ikram ediyoruz. Roberto Benigni’nin “Hayat Güzeldir” filminin gerçe¤idir bu yaflanan… Ustam Hasan Yalç›n, elinden Dostoyevski, Kafka, Balzac’›n romanlar›n› düflürmüyor. Muhabir olmak istedi¤imde ilk sorusu, “hangi romanlar› okudun” olmufltu. Öyle ya Maocu iflte! Uzun Yürüyüfl molalar›nda Mao, edebiyat üzerine konuflmaz m›yd›? Kimlerle paylaflm›yorum ki ko¤uflumu; hepsi bir roman karakteri gibi: Patriyot Hayati; fioför ‹dris, T›bbiyeli Uzun Muzaffer, Komsomol Hasan, Bilge Kardefller, Paçal› Osman, Postac› Hikmet, Martel fiükrü, Baydar Cevdet, Sakall› Celal, Eczac› Vas›f, Pepe Recep, F›r›nc› Ahmet, Sar› Mustafa, Marangoz fierafettin, Tete Osman, Musolini Ahmet, fiair Macit, Makinist Cemal, Esmer Abbas, Bostanc› Fevzi, Tabelac› Ziya, Saatçi Niko… Hepsi de nas›l fedakâr, nas›l gözü pekler… Ve ne çok yazar›m›z var ko¤uflta; en unutulmaz olan› “Vatan Yahut Silistre”nin yazar›; Nam›k Kemal. Ve Nam›k Kemal’i okudu¤u için 2 ayl›¤›na ko¤uflumuza gelen Mustafa Kemal… Evet: Ko¤ufl arkadafllar›d›r; mahpusun iradesini çelikten yapan; ve kararl›l›¤›n› y›k›lmaz eden. Memleketimde mahpusluktan geçer ayd›n olman›n yolu… Ve ne yapay›m: Yanl›fl do¤ru buras› benim ülkem…

SALI

5

Yenilginin itiraf› kara propaganda ya da medya Kenan KARAV‹L Kürkçüler F Tipi Cezaevi A-17 Ko¤uflu ADANA er ne kadar “itiraf ” sözcük anlam›yla baflH kalar›nca bilinmesinde sak›nca görülen gerçekleri gizlemekten vazgeçme söylemi olarak tan›mlansa da, bunun yeterli bir tan›m oldu¤u söylenemez. Kimi durumlarda yaflan›lan piflmanl›klardan; kimi zaman çaresizlikten ya da mecburiyetten ya da uygulanan fiziki iflkencelere dayanamayarak itiraflarda bulunulur. Ancak bütün bu itiraflar›n ifade edildi¤i biçimiyle olmad›¤›n› da belirtmek gerekir. Tarih boyunca despotlar›n ve hükümranlar›n pis, karanl›k dünyalar›nda yaflananlar›n ve olup bitenlerin itiraflar› hep benzer olmufltur. Kirli emellerini ve sahte yüzlerini gizlemek için gerçekleri çarp›tarak yapm›fllard›r. Ancak, bunlar beyhude çabalardan öteye gitmemifltir. Her defas›nda gerçe¤in çarp›t›lamayaca¤›n› tarih bizlere göstermifltir. Tarihte bunlar›n say›s›z örneklerini görmek mümkündür. Ancak, bizim üzerinde durmam›z gereken günümüzde yaflanan gerçekleri anlama yönünde olmal›d›r. Bunun daha faydal› olaca¤›n› düflünüyoruz. ‹letiflim teknolojisindeki geliflmenin bilgi ça¤›n› bafllatt›¤› do¤rudur. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda herhangi bir sorun yoktur. Ancak, bunun kimin elinde ve nas›l kullan›ld›¤›yla ilgilidir. Bundan dolay› asl›nda yaflanan, gerçekte bir anlamda bir iletiflimsizliktir de. Bilgi ça¤›nda, bilgi, iktidar›n› ortaya ç›karmakta ve güçlendirmektedir. Egemenin ideolojisi ve elbette onun yönlendirici terörüyle, ahlaks›zl›¤›n yükselen kesintisinde, insani kriterlerin her alandan rafa kald›r›larak, her fleyin zincire vuruldu¤u böylesi karanl›k tabloda; “neden?” diye soran, elefltiren, itiraz eden, “hay›r!” diyen insanlar tutuklanmakta ve namlunun ucunda olmaktad›r. Böylelikle egemenlerin topluma ve bireye enjekte etti¤i öznel idealizmle, insanl›k, toplumsall›¤›n› yitirmenin efli¤ine getirilmifltir. Michel Foucault’un deyimiyle “Karanl›klara çekilen modern iktidar herkesi bireysellefltirmek istemektedir. Bireysellefltirerek kontrol alt›nda tutmak ve cezaland›rarak da egemen olmak istemektedir, iktidar her yerdedir ve modern iktidar büyük gözalt›d›r.” Kapitalist iktidar›n bu büyük gözalt›s› ile yabanc›laflt›r›lan milyonlar›n maymunlaflt›r›ld›¤›, kölelefltirildi¤i bir sistem ile yalan imparatorluklar› kurulmakta ve egemenliklerini her alanda sürdürmektedirler. Toplumun ve bireyin üzerinde uygulanan› sadece bu kültür emperyalizmi ile tan›mlamak, kuflkusuz yeterli olmayacakt›r. Kültür emperyalizmi kavram›n›n yan›na kültür endüstrisi ve onun asli unsuru olan “egemen medya düzeni”ni, bask›lar›n› da eklemek gerekir. Herbert Schiller’e göre, “medya iletiflim düzeni, uluslararas› sermaye gruplar›n›n küresel hegemonyalar›n›n ifadesinden baflka bir fley de¤ildir.” Medya eliyle egemenler; kendi ideolojilerini yayg›nlaflt›rmakla kalmay›p sömürülerini daha kolay ve kabul görecek bir tarzda sürdürebilmek için gerçekleri sapt›rarak ve gizleyerek bütün insanl›k de¤erleriyle oynamakta, bu temelde bireylerin duygu, düflünce ve inançlar›n› etkileyerek onlar› adeta “robotlaflt›rmaktad›rlar!” Egemenlerin elinde bir “canavara”, bir savafl-sald›r› makinesine, bir yalan ve manipülasyon arac›na dönüfltürülen “medya”, bir kamu hizmeti olmaktan ç›kar›l›p, tekelci sermaye iktidarlar›n›n do¤rudan bask› ayg›tlar› olarak kullan›lmaktad›r. Ça¤›m›za damgas›n› vuran bir medya ve onun en etkili arac› olan görüntü kültürünün tiranl›¤› ile gerçek d›fl› bilgi verme ya da yalan› gerçek gibi gösterme sanat›n›n uzman› olan kapitalist medya, bu anlamdaki rolünün gere¤ini her zamankinden daha fazla yerine getirmektedir. Bu egemen medya ile koflulland›r›lan insanlar “budalalaflt›r›larak”; manipülasyon süreci tam istim çal›flarak insani de¤erlerin erozyonuna yol aç›larak; gerçe¤e ve yaflama dair ne varsa yasa d›fl› ilan ediliyor, terörize ediliyor ya da hiçlefltiriliyor. Özü itibariyle, sistematik bir biçimde hiçlefltiriliyor; bencilli¤i, bireyselli¤i gelifltiriyor… Tam da K.Marks’›n dedi¤i gibi; “Kapitalizm, sermaye birikimine tekabül eden bir sefalet birikimi yarat›r. Bu yüzden, bir kutupta servet birikimi; di¤er kutupta, yani kendi ürününü sermaye fleklinde üreten s›n›f›n taraf›nda, sefaletin, yorgunlu¤un ve bezginli¤in, köleli¤in, bilgisizli¤in, zalimli¤in, akli yozlaflman›n birikimi ile ayn› zamanda olur.” Günümüzde tüm ç›plakl›¤›yla yaflanan bu gerçekli¤i ters-yüz etme çabalar› bütün araçlar› ve güçleriyle egemenler taraf›ndan yürütülmektedir. Ama, “günefl balç›kla s›vanmaz!...” Genelde dünya halklar›na, özelde ise Kürt halk›na karfl› uygulanan imha-inkâr ve asimilasyon politikalar› sonucu yaflanan 30 y›ll›k savafl, bugün tüm ç›plakl›¤›yla ortaya serilmifltir. 30 y›ll›k sürdürülen amans›z bir mücadeleyle a盤a ç›kan güç ve iradenin art›k öyle klasik yöntemlerle yok edilemeyece¤i a盤a ç›km›flt›r. Her ne kadar yaflanan bu derin kriz, son birkaç hamleyle ve özellikle de medya ile afl›lmaya çal›fl›lsa da bunlar›n bir sonuç vermedi¤i ve veremeyece¤i de anlafl›lm›flt›r. Bu gerçe¤i kendileri de (egemenler) görmekte. Bu nedenle, hiçbir kural tan›madan, tüm insani de¤erleri ayaklar alt›na alarak, hukuksuzca, barbarca sald›r›lar›n› sürdürmeye çal›fl›rlar. Ama nafile! Ne yöntemleri ve ne de bel ba¤lad›klar› “savafl medyas›” onlar› kurtaracakt›r. Her zaman oldu¤u gibi yine insanl›k onuru ve iradesi kazanacakt›r.


B‹RGUN 06

6

S‹YAH

TUTUKLU GAZETE

SALI 10 OCAK 2012

2112’de yaflayan meslektafl›ma mektup evgili meslektafl›m, sen bu S mektubu okudu¤unda ben ölmüfl olaca¤›m. Seni tan›m›yorum;

jiden anlamam” diyerek tutuklad›. Dava dosyas›nda bu sahte dokümanlardan baflka ne var, biliyor musun? Yapt›¤›m›z yüzlerce haber, gazetecilik notlanas›l bir dünyada yaflad›¤›n›, nas›l r›m›z, kitaplar… bir gazeteci oldu¤unu bilmiyorum. Diyebilirsin ki; “yalan haber yapm›fls›n›zd›r!” Ama sen “bil” diye yaz›yorum; Yok, “suç delili” dedikleri haberlerimizin hepsi senden bir as›r önce gazeteciler nedo¤ru. Zaten savc›l›k da “yalan” demiyor; “örler yaflam›fl… güt ad›na yapt›n›z bu haberleri” diyor. “Gül” diye yaz›yorum; 2012 TürNe mi o “suç delili” haberlerin konusu? kiye’sinde cezaevinde olmak ne kaYolsuzluklar, milletvekillerinin demeçleri, dar kolaym›fl… ekonomi analizleri, Türkiye’nin tart›flt›¤› dava11 ayd›r tutukluyum. Bu mektular›n duruflmalar›nda yaflananlar vs. bu da cezaevindeki ko¤uflumda kaTelefon defterim bile “suç delili” say›ld›! Hiç leme al›yorum. flafl›rma, dedim ya gülmen için de yazm›yorum “Vard›r bir suçun mutlaka” debu gerçekleri… me, unut kendi zaman›ndaki huSilivri 1 No’lu L tipi Sözün özü; gazetecilik yapt›m, “terörist” diye kuk kurallar›n›. Cezaevi Devlet bana “terörist” diyor, nedemir parmakl›klar›n arkas›na at›ld›m. Ama ne F-2 Ko¤uflu den biliyor musun? Çal›flt›¤›m interac› ki yaln›z de¤ilim… Onlarca gazeteci flu an ben‹STANBUL net haber sitesinin bilgisayar›nda zer nedenlerle hapiste. Bu mektubun yay›mland›¤› word sayfalar› bulunmufl, bunlar degazeteyi de cezaevindeki gazeteciler haz›rlad›. Sevgili meslektafl›m, lilmifl! Evet, yanl›fl okumad›n. Bizim zaman›m›zda bir word sayfas› insanlar› özgürlü¤ünden mahrum etmeSon y›llarda özellikle gazetecilerin telefonlar› eskisi ye yetiyordu. O word sayfalar› 4 y›ld›r varl›¤› hâlâ ka- kadar s›k çalm›yor. Çünkü arayan da biliyor ki; dinlen›tlanamayan bir örgütünmüfl. 3 ayr› üniversite, bir meye tak›lacak. Sadece gazeteci de de¤il; manav, bakABD’li biliflim flirketi ayr› ayr› teknik rapor haz›rlad›. kal, kasap bile telefonunun dinlendi¤ini düflünüyor. Hepsine göre; o word sayfalar› bize ait de¤ildi. Virüs Bu yüzden efl-dost bile aramaya korkuyor birbirini… Anlayaca¤›n; George Orwell’›n 1984’ünü yaflad›¤›yoluyla, uzaktan bilgisayar›m›za yüklenmiflti. Anlayaca¤›n; gözalt›na al›nd›¤›m›z günden beri de- m›z bir süreç bu. “1984” demiflken akl›ma geldi: Senin falarca söyledi¤imiz, biliflim uzmanlar› taraf›ndan da zaman›nda da meslektafllar›n›n tutuklanmas›, özgürkan›tland›. Ama gel gör ki; sesimizi herkes duydu, bi- lü¤ünden mahrum kalmas› için ç›rp›nan; yalanlarla zi yarg›layanlar duymad›. Öyle ki; hâkim “ben teknolo- muhbirlik yapan sözde gazeteciler var m›?

Bar›fl PEHL‹VAN

Bizim zaman›m›zda sayamad›¤›m›z kadar mevcut. Büyük ihtimalle onlar›n adlar›n› ya bilmiyorsundur ya da “kara bir leke” olarak duymuflsundur. Onlar›n insanl›k tarihine hiç katk›lar› olmad›, gazetecili¤i zenginleflmenin arac› olarak kulland›lar. Sevgili meslektafl›m, Ben bugün cezaevinde benden önce gazetecilerin neler yaflad›klar›n› okudum. Gördüm ki; de¤iflen bir fley yok… Düflünce, yaz›, haber, kitap hep “sak›ncal›” muamelesi görmüfl, fikir iflçileri ne zaman ki “sürüden ayr›lm›fl”; iflte o zaman ya iflten at›lm›fl, ya cezaevine konmufl, ya da öldürülmüfl… Onlar ki; toprakta kar›nca, suda bal›k, havada kufl kadar çoktular… Umuyorum; 2112 y›l›nda art›k bu zulüm yoktur, “Tutuklu Gazete” sadece bir nostaljidir sizin için… Sevgili meslektafl›m, Hâlimiz ahvalimiz özetle bu. Seninle hiç tan›flmasak da, birbirimizi hiç görmesek de bu mektubu yazmak istedim. Laf aram›zda; böylesi bir mektup bile bugün “örgütsel irtibat” sa¤lamak için yetiyor. Yani sen bugün yaflasayd›n ve bu mektubum sende bulunsayd›, demeye de hiç dilim varm›yor ama seni de “teröristsin” diye buraya atabilirlerdi! Neyse… Umar›m içini çok daraltmam›fl›md›r. Baflta dedim ya; sadece “bil” diye, “gül” diye yazd›m. Gazetecilik yapt›¤›n için özgürlü¤ünden mahrum kalmaman dile¤iyle… Sevgiler.

Diyarbak›r D Tipi Cezaevi’nden gönderilmifltir.

Akis dönemi: Ankara Hilton’da gazeteciler

H

erhalde “Forum” ve “Akis” müzü artt›rd›k. Bunun da etkiYalç›n KÜÇÜK dergilerini birlikte düflünmesi olabilir, “Ankara Hilton” ad›miz isabetlidir; Türk ayd›n, n› bir isyan iflareti, bir “ti” sesi üniversite ve matbuat tarihinde bir olarak ald›lar. En az›ndan ben s›çrama sayabiliriz; Forum teorik ve öyle yaz›yorum. Akis pratikti. Forum’un do¤ufl tarihi Adliye Anafartalar’da, An1954’tür; Akis’e ilk dava da, bas›n kara Hilton ise çok yak›nda, davas›d›r, 1954 tarihlidir; “Metin ToUlucanlar’da idi. fiimdi “mahker-Mükerrem Sarol Davas›” diyebikûm kabul” diyorlar, eskiden liriz. Forum’un ›fl›¤›n›n Ayd›n Yalç›n “kap›-alt›” tabiri vard›. Buraya da Turhan Feyzio¤lu oldu¤unu dan bir avluya geliniyor, biraz tart›flabiliriz, ama Akis ile Toker özyüksektir, önceleri idamlar› defltiler. Bir özdefllik de flurada idi, Hamam Önü’nde yaparlard›, Akis’te yazmak, hele yaz› iflleri müDeniz Gezmifl, Hüseyin ‹nan dürü olmak ile Ankara Hilton’a gönve Yusuf Aslan’› burada idam Silivri 2 No’lu L Tipi derilmek aras›ndaki mesafe çok k›ettiler. Ko¤ufllara, dördüncü ve Cezaevi sad›r. Hücre’de bulunabilecek bir beflinci, giden yolda, yol üstünB-9-Alt Ko¤uflu kaynaktan aktar›yorum, “26 Ocak de bir kap› var, idari bir yer ola‹STANBUL tarihli gazeteler, ‘Ankara Hilton’ olarak kullan›l›r, ünlüler gelince rak adland›r›lan Ankara Cezaevi’ndeki gazeteci “Ankara Hilton” olmaktad›r. Di¤er ko¤ufl halksay›s›n›n, Ankara Telgraf Gazetesi sahibi Fethi lar›ndan ayr›l›yorlar, daha rahatt›rlar. Ayr›caGiray’la birlikte alt›ya ç›kt›¤›n› bildiriyordu”, l›klar› var. bu 1959 tarihindedir. Demek ki, ayn› anda “ünlü” ya da “ün” yolunda alt› gazeteci cezaevinde AK‹S OLAYI Akis dergisi ile lisede tan›flt›m, ‹stanbul’da Kaayn› ko¤ufltad›rlar. Müthifl bir tarihteyiz. Bir markad›r, “jilet”, bir “jilet” diyoruz; “An- batafl Lisesi’nde, yepyeni bir dergi, hiç görmekara Hilton” da böyledir. Bir zaman var, gaze- mifltik, 1954 y›l› olabilir. Sonradan karfl›laflt›rateciler cezaevine konuyorlard›, Ankara Hil- biliyoruz, Amerikan Newsweek, Frans›z Point ton’a gidiyorlard›; bir dönem oldu, ‹stanbul’da türüdür; bu dergilerin eliptik, gazeteden ayr› Hilton’da de¤il kalmak, kahvalt› yapmak dahi bir dili var, Metin Toker’in iflidir. Metin orta pek yükseklere ç›kmak anlam›na geliyordu; ad› halli bir ailenin çocu¤u, Galatasaray’da ve sonburadan gelmektedir. “Ankara Hilton” gazete- ra Edebiyat Fakültesi’nde okumufl, bir süre Pacilik mesle¤inin yüksek locas›d›r. Ya yüksekte ris’te devam etmifl, ‹stanbul’da Cumhuriyet’te olanlar giriyordu ya da girenler yükselebiliyor- k›sa süre çal›flm›fl olabilir; pek h›rsl›, ‹smet Padu; Metin Toker’i saym›yorum, Cüneyt Arcayü- fla’n›n k›z› Özden ile evlenmeyi baflarm›flt›. rek, Kurtul Altu¤, Ülkü Arman, Beyhan Cenk- “Pafla’n›n damad›” olmufltu, flöhret merdivençi, sonradan daha sert bir yola sapan Süleyman lerinde yükselmesi art›k kolayd›r; parlak olduEge, hep buradan s›çrad›lar. Bir ça¤›m›z var, ¤unda hiç kuflku yoktur, parlak ve charming gazetecili¤imizde Sorbonne’dur, diyebiliyo- idi, “olay” adamlar›m›zdand›r. Tabii, So¤uk Savafl y›llar›m›z›n en “olay” rum. Bir dönemimiz var, hapse girmeyene “sol- adam› ‹smet Pafla’d›r, cezaevi ziyaretleri hep cu” veya “ayd›n” diyemiyorduk ve gazeteci de hadise olurdu. fiüphesiz Ankara Hilton’u s›k olmuyordu. Ellili y›llarda ne yazsan›z Hilton’u s›k ziyaret ederdi, 7 May›s 1958 tarihli gazeteboylayabiliyordunuz. Ankara’ya ‹ran fiah› gel- lerde haberdir; Ankara Hilton’da gazeteciler, mifl, 24 Nisan 1959 tarihinde; Akis’te Do¤an fiinasi Nahit Berker, Beyhan Cenkçi ve Nihat Avc›o¤lu, fiah aleyhine sert yazm›fl; 11 Kas›m Subafl›’na gitmiflti, hep bir hofl söz ederdi. Bi1959 tarihinde ise Mahkeme, Avc›o¤lu ile bir- zim gibi merakl›lar, ben lisedeydim, hep ezlikte Yaz› ‹flleri Müdürü Kurtul Altu¤’u hapse berlerdik. ‹flte bir Hilton’umuz oldu, 1956 y›l›nda yüzmahkûm etmifl. O tarihte “toplu bas›n mahkemeleri” sanki Devlet Güvenlik Mahkemeleri ya me havuzuna kavufltuk, bir balo ile aç›ld›, seda Özel Yetkili Mahkemeler; Ankara Hilton ise, vindik, gurur duyduk, büyüdük. Art›k çok zensanki Silivri ve Hasdal’d›r. Say›lar farkl›d›r, ginlerimizin eflleri ve çocuklar› Hilton’a yüzme ama “nispet” ve a¤›rl›k, birbirine çok yak›nd›r. havuzuna gidebiliyordu. Ama zaman içinde, Bu nedenle bugünleri abartmamay› öneriyo- 1950 y›l›nda hükümete gelen Demokrat Parti’ye karfl› muhalefet artm›flt›; Adnan Menderes rum. de, Bas›n Kanununu 1954 y›l›nda de¤ifltirdi ve ‹SYAN ‹fiARETLER‹ bu sayede Ankara Hilton’un müflterileri artt›. Türkiye’de emperyalist hegemonyan›n üç sem- “Damat” Metin Toker de birden çok Ankara bolü oldu, birisi bize mahsustur. Birincisi Hilton’a ç›k›yordu, ne de olsa Pafla damad› ve Amerikan harp gemisi Missuri’dir; Türkiye’ye Pafla’n›n ziyaretlerinin artt›¤› istatistiklerde kagirifli, 1946 tarihindedir, ‹kinci Dünya Sava- y›tl›d›r. fl›’n›n hemen sonu. Üçüncüsü Coca-Cola’d›r, Yaz› iflleri müdürleri girmeye bafllad›lar, tipo her yerde iflarettir, altm›fll› y›llarda Avc›o¤- bas›md›, da¤›t›m› zordu, ama yine de Akis haflu’nun Yön dergisi, “yar›s› zehirdir, içmeyiniz” tada otuz befl bin tiraj› buluyordu. Forum daha kampanyas› açm›flt›. ‹kincisi ise ortadad›r ve üst seviyede, üniversite içinde ve d›fl›nda iktidaHilton Oteli’dir. Bizi emperyalizme ba¤layan r› bombal›yor ve yeni bir iktidar haz›rl›yordu. Conrad Hilton’undur, galiba Murat Belge’nin Turhan Feyzio¤lu, Ayd›n Yalç›n, Muammer Akproto-mamisi Zsa Zsa Gabor’la evlendi, Paris soy, Münci Kapani arkadan Coflkun K›rca, BüHilton’un dedesi olabilir. Harbiye’de kuruldu, lent Ecevit, müthifltiler. Metin Toker burada yaaç›l›fl› bir tür bayramd›r. Amerika’n›n ikinci s›- z›lanlar› al›yor, hap yap›yordu; çok cazip bir n›f sinemac›lar› geldi, bunlardan Terry Moo- üslup ile, çok zaman muktedirleri ›s›rarak, yare’un, dar bir yerde, fazla s›k›fl›k külotunu bir y›yordu. At›lgan insanlar, Akis’e yaz› iflleri müfoto-muhabirimiz çekince çok sevinmifltik, dürü olmaya bafllad›lar; güzel, yaln›z yaz› iflleri ikinci kez onurland›k, görmüfl olduk ve görgü- müdürü olanlar, hemen Hilton’a ç›k›yorlard›.

Cüneyt Arcayürek, Yusuf Ademhan, Ziya Ademhan, Süleyman Ege, Kurtul Altu¤ bunlar aras›ndad›r. Bu “aslan” yaz› iflleri s›raya dizilince, Metin Toker’in hapislik dönemi sona erdi; eskiden hem yazar, hem yaz› iflleri müdürü hapse giriyordu, k›sa bir yol buldular. Daha do¤rusu bizim gibi merakl› liseliler öyle düflündük, Metin Toker’in yerine de Kurtul’un, Cüneyt’in girdiklerine hükmederdik. Do¤ru mu, Kurtul ve Cüneyt gazetecili¤e devam ediyorlar, yanl›flsa düzeltirler. ‹yi olur, nihayet burada yapt›¤›m bir tür bas›n tarihidir. Güzel yaz›l›rsa, moral ve sevinç buluyoruz.

GAZETEC‹L‹K OKULLARI Ol tarihte hem bizim liseler harika idi, hem gazetecilik bir meslek, kendi içinde yetifltirirdi, kültürlü olmak esast›. “‹yi” liseler vard›, Kabatafl, ‹stanbul Erkek, Galatasaray; buralardan ç›kmak, gazeteci olmak için yetiyordu; dolay›s›yla lise, tahsilin en yüksek aflamas› oluyordu. Bizden, Kabatafl’tan, Hasan Pulur, Feyyaz Toker, Y›lmaz Çetiner; Galatasaray’dan Abdi ‹pekçi, üniversiteye gitme gere¤i duymad›lar. Mehmet Ali Birand da öyledir, “ailem fakirdi, gidemedim” diyorsa da, inand›r›c› saym›yorum; ihtiyaç yoktu, usul budur. Usulün böyle olmas›na ra¤men, Güneri Civao¤lu, Oktay Ekfli, Mehmet Ali K›fllal› hem gazeteci idiler, hem de fakültelerde okudular. Gazetecilikte okul oldular. Çok kültürlü, bilgili çocuklar gazeteci olurdu, bir meclis muhabiri, meclis baflkan›ndan çok hukuk ve iç tüzük; bir “Beyo¤lu Muhabiri” d›fl politika, büyükelçi kadar d›fl iliflkiler; bir adliye muhabiri, usta avukat misli ceza ve usûl bilirdi. fiimdi bofl tenekedirler, içlerinde tesadüfen imambay›ld› olan gazeteciler varsa, h›zla patl›cana dönüflüyorlar. Akl›ma, Cumhuriyet’te beraber oldu¤umuz, arkadafl›m Okay Gönensin geliyor. Okay, kolejden ve iyi bir fakülteden mezun olup gazeteci olan türün ilk örneklerinden birisidir. Ama zaman içinde patl›can çeflidini seçti; böylece hem Ankara Hilton’a u¤ramad›, hem de Silivri’nin yolunu ö¤renmedi. Okay, ayr›ca Silivri’ye gidenleri az bulmakta ve hiç ç›kmamalar›n› istemektedir. Hofl, Darwin’de yok, ancak bizde böyle bir tür var. Gazetecili¤in meslek olmaktan ç›k›fl›n› haber vermektedir. Son haberleridir.

BASIN TAR‹H‹ Tabii, Metin Toker’in kurdu¤u Akis Ekolü genç kuflaktan olufluyordu, ama hapse at›lanlar bunlardan ibaret de¤ildir, çoktular. 1954-Mart ve 1958-May›s› aras›ndaki dört y›lda, 1161 gazeteci yarg›land› ve bunlardan 238 gazeteci mahkum olup hapse girdi. Demek, y›lda elli ve haftada nerede ise bir gazeteci hapse giriyordu. O kadar öyle ki, 14 Kas›m 1958 tarihinde, Büyük Hukukçular›m›zdan Profesör Rag›p Sar›ca Hocam›z, bu kadar çok gazeteci hapse giriyorsa demokrasi yoktur, demiflti; ba¤›rd›¤›n› hat›rl›yorum. Çok hofl ve çok ac›, bu döneme flimdi “demokrasi” diyenler dahi var; halbuki 27 May›s demokrasi olmad›¤› için yap›lm›flt›r. Zaman zaman “yapt›k” diyorum. Bas›n tarihimizde “Pulliam Davalar›” ayr› bir bapt›r, Amerikal› tan›nm›fl gazeteci Eugene Pulliam, 1958 y›l›nda Türkiye’ye gelmifl ve bas›n hürriyetsizli¤ini, “On ‹kiye Çeyrek Var” bafll›¤›yla ‹ndianapolis Star’da yazm›flt›, syndicated bir gazeteciydi, baflka gazetelerde de ç›kt› ve Türkçeye çevrildi, yay›mland›. Baflbakan

Menderes’in takip memurlar› hepsine dava açt›lar, Kim dergisinden fiahap Balc›o¤lu, Vatan’dan Ahmet Emin Yalman, Naim Tiral›, Ulus’tan Ülkü Arman, Deniz Arman’›n babas› ve benim dostumdu, ve pek çoklar› hapse mahkum oldular. Ulus’tan Yakup Kadri Karaosmano¤lu ve Demokrat ‹zmir’den fieref Bakfl›k da hapis cezas› alanlar aras›ndad›r, eklemekle bitiremiyorum. ‹lk tenkitlerle bafllad›, sadece yazd›klar›na bakmazd›m, verdikleri kültüre ve daha önemlisi üsluplar›na bakard›m; gazete bizim için mektepti. Hep söylerim, daha okuma yazma ça¤›na gelmemifltim, Babam, Hüseyin Cahit Yalç›n, Falih R›fk›, Cihat Baban’›n gazetelerini getirir, kendisi daha önce okur, biz iki kardefli, mukayeseli olarak imtihan ederdi. Falih R›fk›’y› ve ayn› gazeteden Bedii Faik’in minnac›k f›kralar›n› çok severdim, biraz da onlar ile yetifltim. Bedii Faik çok çok parlakt›; f›krada, Çetin Altan eline su dökemezdi; 1954 y›l›nda hapse girdi. 1958 y›l›nda, Falih R›fk› ile Bedii Faik’in Dünya’s›, Menderes’e yaklaflt›lar ve Pulliam Davalar›’ndan kurtuldular. ‹ktidara do¤ru manevra yap›nca, Ankara Hilton yerine, ‹stanbul’da Hilton kap›lar›n› aç›yor. Dün ve bugün yoldur; bana ters düflüyor.

POLEM‹K HOCALARIM Polemi¤i bir ölçüde de Hüseyin Cahit Yalç›n’dan ö¤rendim, ‹ttihat ve Terakki’den gelme bu müthifl kalemflor, ‹stiklal Mahkemeleri’nde de yarg›lanm›flt›. 1 Aral›k 1954 tarihinde, Toptafl› Cezaevi’ne girdi, 3 Aral›k 1954 günü, ‹smet Pafla kap›da idi, ziyaret ediyordu. Ziyareti hiç ihmal etmezdi, Hüseyin Cahit, galiba 1957 y›l›nda, art›k hastayd›, bu defa hapishanede de¤il, hastanede Pafla yine ziyaretçisi olmufltu. Hep nüktedand›, “ziyaretçiler çok mu, sen kap›ya bir not yaz, gelmesinler; ama flunu da eksik etme, akrabalar bu notu kendilerine saymazlar, as›l akrabalarad›r, de”; flaka yapar, direnç ve sa¤l›k verirdi. Hüseyin Cahit hapishaneden ç›kt›, hastal›ktan ç›kamad›; benim polemik hocalar›mdand›r. Çokturlar, birisi de Trotsky’dir, müthifltir müthifl, her polemikte, rakiplerini önce tuza¤a çekerler, sevindirirler ve sonra vururlar. fiimdi yoklar. Onlara “Forumcular” diyoruz ve sonra baflka oldular, hepsi de¤il, Muammer Aksoy Hocam hiç baflkalaflmad›; bize panelleri, tart›flmay›, çok yüksek kültür ile günlük yazmay› ö¤rettiler. Tekrarl›yorum, bütün Forumcular’a, Turhan Feyzio¤lu, Ayd›n Yalç›n, Muammer Aksoy, Coflkun K›rca, bunlara ç›rak oldum, ben hep ç›rak yaflad›m, ilk üçünün evlerine de gider, yard›m ederdim. Gazete kesmeye, kupür yapmaya Muammer Aksoy’un evinde bafllad›m, çocuktum. Forum’da okuyucu mektubu yaz› demekti, ilk yaz›m Forum’dad›r. ‹çlerinden bir k›sm›na sonra “hain” dedik, ama benim için hâlâ tepededirler. Alçaktaki halleriyle de¤il, yüksekte yapt›klar›yla hat›rl›yorum. O kadar de¤il, Forum toptanc›yd›; Akis perakendecidir; birlikte mükemmeldiler. Güzel ama eksik kalmak istemiyorum, Muammer Hocam dik durdu; hapsettiler ve katlettiler. fiimdi ise ilerliyoruz, katletmiyor, hapsediyorlar, hapiste öldürüyorlar. Metin Toker ile yak›nl›¤›m olmad›, Büyük Kurtar›c›’n›n “Musul’u al›n” vasiyetini ortaya ç›karm›flt›m; Mustafa Kemal ‹smet Pafla’ya; Pafla, Bülent Ecevit’e b›rakm›flt›. Ben ilan ettim; Bülent Ecevit “do¤rudur” dedi, “Yalç›n Küçük,

Metin Toker’den alm›flt›r”, bunu ekledi. Hay›r, Metin’e uzak durdum, Bülent Ecevit’e Washington’dan, 1999 y›l› olabilir, “Musul’u al›n” teklifi gelmiflti, Ecevit, “Amerika’ya güvensem, hemen” demiflti; kime, iflte o benim s›rr›md›r. Aç›klamaya ihtiyac›m yok. Akis, Rüzgarl›’da, Ove Han’da idi, ö¤renci idim, Cumartesi günleri Do¤an Avc›o¤lu’na giderdim, tek bafl›na bir Akis yapard›. Bazen haber yazard›m, çok aktiftim, ö¤renci hareketlerini ç›kar›yoruz ve yönetiyordum; Do¤an isterdi, yazard›m. Demek, Akis’te baflta kendimi haber yapard›m, tekrarlam›fl oluyorum. Yaln›z o tarihte de merak uyand›r›yordum; Metin Toker’le de konuflurduk, çok haval›yd›, kabul ediyordum ama havalar›m›z uymuyordu.

HAP‹SHANE KOLEKS‹YONUM Ne güzel insanlard›lar, Ankara Hilton’un müflterilerinden söz ediyorum, bir zamanlar, bu güzel insanlarla ayn› havay› içti¤im için pek sevinç duyuyorum. Bir demler vard›, Ulucanlar mekan›m olmufltu, kap› alt›ndan ç›k›p, dört veya befl no’lu ko¤ufllara giderken, ayr› ayr› yatm›flt›m, Ankara Hilton’un kap›s›n›n önünden geçerken, onlar› düflünüyorum. Düflünmek benim iflimdir. Ama yaln›zca düflünmek mi, bir koleksiyonculu¤um var; bir k›sm› pul koleksiyonu, bir k›sm› para, flimdi görgüsüzler otomobil ve hayvanlar, sevgili koleksiyonu yap›yorlar; ben Sinop’u koleksiyonuma alamad›¤›m için üzülüyorum. Ne mi, hapishane koleksiyonu yap›yorum; Sinop Cezaevi’ne yetiflemedim, yafl›m tutmad›, kaç›rd›m. Ama Edirne güzeldir, eski bir k›flla olabilir, çok güzel üniversite yeridir, neden yapm›yorlar, bilemiyorum. Sinop’ta diyorlar ki, ko¤ufllar›n üzerinde dalgalar oynafl›rm›fl, ko¤ufllar›n üzerinde dalgalar›n oynaflmas› herhalde çok güzeldir. Ancak dalga olmasa da olur, ko¤ufllar›n üstünde oynas›n da, ne oynarsa oynas›n, pek güzeldir. Yeter ki oynas›n, eminim çok güzeldir. Ama kapand›, art›k göremem ki…

“Bafl›n öne e¤ilmesin Ald›rma gönül ald›rma A¤lad›¤›n duyulmas›n Ald›rma gönül, ald›rma D›flarda deli dalgalar Gelip duvarlar› yalar Seni bu sesler oyalar Ald›rma gönül, ald›rma Görmesen bile denizi Yukar›ya çevir gözü Deniz gibidir gökyüzü Ald›rma gönül, ald›rma Dertlerin kalk›nca flaha Bir sitem yolla Allah’a Görecek günler var daha Ald›rma gönül, ald›rma Kurflun ata ata biter Yollar gide gide biter Ceza yata yata biter Ald›rma gönül, ald›rma”


BIRGUN 07

SIYAH

TUTUKLU GAZETE

10 OCAK 2012

SALI

7

Türkiye’nin ‘Vahfli Bat›’ y›llar› Kufla¤›’n›n temel slo‘68 gan›, “Tam Ba¤›ms›z, Gerçekten Demokratik Tür-

rensel hukuk kurallar›’, ‘masumiyet karinesi’, ‘yarg›n›n ba¤›ms›zl›¤›’, ‘hukukun üskiye” idi. Türkiye’de ba¤›ms›zl›k tünlü¤ü’, ‘adil yarg›lama’ vb. ve demokrasi mücadelesinin tagibi hukuk de¤erleri var” diye rihi eskilere dayan›r. Ülkemiz düflünüyorsan›z yan›l›yorsuayd›nlar›, devrimcileri neredeyse nuz. 150 y›ld›r, Türkiye’nin milli deYok, öyle bir fley! mokratik devriminin tamamlanYarg› ve hukuk ad›na size mas› için mücadele etmektedirö¤retilenleri unutun. “Özel ler. Bu mücadelenin tarihi, ayn› görevli” mahkemelerde bu dezamanda bir tevkifat tarihidir. ¤erlerin hiçbiri yoktur. Bu deZincirlikuyu Mezarl›¤›’n›n kap›¤erler bu mahkemelerin kap›s›nda “Her canl› ölümü tadacaks›ndan içeri bile giremez. t›r” diye yaz›l›d›r. Biz de, “Her Kendinizi kand›rmay›n. SilivSilivri 1 No’lu L Tipi sosyalist, devrimci ve yurtsever ri’de hukuk, adalet, vicdan, Cezaevi bir gün cezaevlerini tadacakt›r” merhamet, vb. gibi de¤erlere F-7 Ko¤uflu dersek yanl›fl olmaz. Cezaevleri yer yoktur. AKP iktidar› alt›n‹STANBUL neredeyse 150 y›ld›r Türkiyeli da Türkiye “Vahfli Bat›” y›llar›devrimcilerin, ayd›nlar›n “oln› yaflamaktad›r. ‹ktidar sözmazsa olmaz” mekânlar›ndan biri olmuflcüleri ve yandafllar›n›n uzun tutukluluk sütur ve hâlâ öyledir. Türkiye’nin ayd›nlanma resinden yak›nmalar› tam bir ikiyüzlülüktür. tarihi, Adalet Bakanl›¤›’n›n adli sicil y›ll›k‘‹LER‹ DEMOKRAS‹’N‹N B‹LANÇOSU lar›na dayanarak bile yaz›labilir! Cezaevinde en uzun süredir tutuklu olan gaB‹LD‹KLER‹N‹Z‹ UNUTUN zeteciyim. Siz bu sat›rlar› okurken 46 ay, iki Gençli¤inde Red Kit okuyanlar bilir. Bu ün- ay sonra da 4 y›l dolmufl olacak. Gelin flu lü çizgi roman›n kahramanlar›ndan biri Yar- AKP’nin 9 y›ll›k “ileri demokrasi” iktidar›g›ç Roy Bean’dir. Yarg›ç Bean, yarg›lamalar› n›n bir bilançosunu ç›karal›m. kasaban›n “Saloon”unda yapar. “Önce asaCezaevlerinde ölen tutuklu ve hükümlü l›m, sonra yarg›lar›z” diyen bir “hukuk” an- say›s› bine yaklaflt›. Son örne¤i Odatv san›klay›fl›n› temsil eder. “Saloon”un kap›s›nda lar›ndan Kaflif Kozino¤lu’nun ölümüdür. cenaze levaz›matç›s› ellerini ovuflturarak Cezaevlerinde ileri derecede hasta olan tuyarg›laman›n sonunu beklerken, sehpan›n tuklu ve hükümlülerin sa¤l›k durumlar› korüzerinde akbabalar uçuflur. Red Kit, Ameri- kutucu boyutlardad›r. Halen ileri derecede ka’n›n “Vahfli Bat›” y›llar›n›n hukukunu çok sa¤l›k durumu kötü olan tutuklu ve hükümgüzel hicveder. lü say›s› 240’t›r. “Art›k o zamanlar geride kald›, flimdi ‘evKanser bafllang›c› teflhisine ra¤men, Er-

Hikmet Ç‹ÇEK

‘Özgürlük’ havucu ve ‘örgüt’ sopas› ap›lan resimde, yaz›lan fliirde, Y üniversite kürsüsünde terör arayan 50 y›ll›k bir zihniyet.

genekon davas›nda tutuklulu¤u devam eden eski Malatya ‹nönü Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu bunlardan sadece biridir. Gene Ergenekon davas› san›klar›ndan emekli Albay Hasan Atilla U¤ur ölümcül derecede a¤›r hastad›r. Silivri mahkemeleri, Hilmio¤lu, U¤ur ve benzerlerine “Ölürsen öl” demektedir. “Ergenekon’un kasas›” Kuddusi Okk›r’› unuttunuz mu? Yaln›zca “Balyoz” davas›nda yarg›lanan san›k say›s› 367’dir ve bunlar›n 247’si tutukludur. Türk ordusundaki generallerin neredeyse beflte biri tutuklu durumdad›r. Birinci ve ikinci Ergenekon davalar›nda önceleri yüzden fazla tutuklu say›s› flimdi 50 civar›ndad›r. “Islak ‹mza / ‹nternet And›c›”, “Poyrazköy”, “Amirallere Suikast”, “Odatv” (O da “Ergenekon’un medya yap›lanmas›” say›l›yor), “Devrimci Karargâh Örgütü” davalar› san›klar›n›n ço¤u tutukludur. Son KCK operasyonu ile birlikte içlerinde halk›n seçti¤i milletvekilleri, belediye baflkanlar›, belediye meclis üyeleri ve gazeteciler olmak üzere sadece bu soruflturmada halen 4 binden fazla tutuklu bulunmaktad›r. ‹flçi Partisi, Ulusal Kanal ve Ayd›nl›k’a yönelik 2011 a¤ustosunda yaflad›¤›m›z tertiple tutuklananlar›n daha iddianamesi bile yaz›lmam›flt›r. Halen tutuklu bulunan gazetecilerin say›s›, sendikam›z TGS’nin rakamlar›na göre 95’tir. Bas›n özgürlü¤ünde ülke s›ralamas›n›n en altlar›nday›z ve utanmadan “onlar gazeteci kimliklerinden dolay› de¤il, terörist faaliyetlerden dolay› yarg›lanmaktad›rlar” denilebilmektedir. Ülkemizin birçok bölgesinde HES karfl›t›

Sincan F Tipi Cezaevi'nde ç›kar›lan V›z Gelir politik mizah dergisinden al›nm›flt›r.

Deniz YILDIRIM

davalar› ‘demokratikleflmenin ilerlemesi’ olarak görürken, bu davalar› adeta ‘reform’ gibi gösterirken, ‘hak ihlallerinin önündeki engellerin kald›r›lmas›nda al›nan mesafe’den memnuniyetlerini bildirirken, bir yandan tutuklu gazeteciye özgürlük istemek komik hâle geliyor. Tayyip Erdo¤an’›n en büyük dostu Obama’n›n yönetimi Silivri ve di¤er özel yetkili mahkemelerdeki davalar›n arkas›nda oldu¤unu defalarca ilan etti. Özetle tablo flöyle oluyor: Tutuklatan Ricciardone’nin küresel diktatörlü¤ü ama en h›zl› gazeteciye özgürlük savunucusu yine o. Ayn› flekilde Biden da ‘ifade özgürlü¤ü konusunda’ hiç taviz vermiyor.

1950’lerde Bahar sigaras› paketinde komünizm propagandas› arayanlar, Altan Öymen’i uçak kaç›rmakla yarg›layanlar flimdi de haberlerin arkas›ndan bir terör ve örgüt ç›karma peflinde. ‘Alg›da suçlu yaratmak’ flu an psikolojik savafl›n en etkili yöntemi olarak öne ç›k›yor. Bu yolla önce ‘terörist’ denerek tutuklananlar, sonra itibars›zlaflt›rma operasyonlar›n›n hedefi oluyor. Sonuç olarak Silivri 1 No’lu F Tipi muhalifi susturmak taktik hedef Cezaevi haline geliyor. F-7 Ko¤uflu Psikolojik savafl ise bir kontrge‹STANBUL rilla yöntemidir. E¤itim ve uygulama merkezleri vard›r. Son y›llar›n KÜRESEL ÇETEN‹N BASINA Türk Gladyosu nerede? Henüz merkezi olarak deflifre edilememifltir. Ancak Özel ÖZGÜRLÜK UYDURMASI Yetkili Mahkemelerde gazetecilerin, ayd›nlar›n, Amerikal› gazeteciler flimdi özelefltiri yap›yorsiyasi parti yöneticilerinin hatta subaylar›n ne- lar. Irak’ta ‘kitle imha silahlar› var’ diyerek ABD den yarg›land›¤›na bak›nca bunun iflaretleri gö- kamuoyunu savafla ikna eden ilifltirilmifl (emrülmektedir. Bu çetelerin üzerine gidenler Siliv- bedded) gazeteciler; “gerçekleri yazsayd›k Bush ri ve di¤er cezaevlerine gönderilmifl ve yukar›da böyle pervas›z sald›ramazd›”, “ABD halk› bu sendromu yaflamazd›” diyorlar. Ço¤u Amerikal› say›lan yöntemler bir bir uygulanm›flt›r. gazeteci de “acaba bana El Kaideci derler mi?’ ‹K‹ TAKT‹K! diyerek kendilerine otosansür uygulad›¤›n› itiAKP bu çerçevede, “iktidar›” boyunca medyan›n raf ediyor. Maalesef günün birinde memleketiüzerinden ‘havuç’ ve ‘sopay›’ eksik etmedi. Ha- mizde de böyle bir özelefltiri verilecek. luk fiahin bunu ‘Son Notlar’ kitab›nda ‘adam adama markaj, tam saha pres’ diye vurguluyor. ‹K‹NC‹ CUMHUR‹YET’‹N BABIÂL‹’S‹ Bu çerçevede iki yönlü bir iktidar takti¤i hayata Dün askerin emriyle ‘haz›r ol’a geçen gazeteci geçiriliyor. Birincisi Emre Kongar’›n ‘Yem Boru- k›l›kl›lar, bugün de cemaatin talimat›yla hizaya su’ dedi¤i ‘özgürlük havucu’; ikincisi, söyleme- giriyor. Yani aktör de¤iflse de figüranlar ve izleyiciler iflini iyi yap›yor. ‹kinci Cumhuriyet’in Baye art›k b›kt›¤›m›z ‘örgüt üyeli¤i’ saçmal›¤›. En son söyleyece¤imizi bafltan söyleyelim: b›âli’si böyle bir zeminde kuruluyor. Haber yazman›n kahramanl›k say›ld›¤› bir Mafya-tarikat sisteminin ve emperyalizmin havucunu da sopas›n› da yemeye hiç niyetimiz yok. dönemden geçiyoruz. Bu gazetecilerden çok, sistem için bir kriz durumudur. Çünkü gerçekEN HIZLI GAZETEC‹YE ÖZGÜRLÜK ler hâkim s›n›flar›n düflman› haline geldiyse, o SAVUNUCUSU sistemin sonu gözükmüfl demektir. Bir tür ‘bas›n özgürlü¤ü hokkabazl›¤›’ kurulDemokrat Parti iktidar›n›n sekiz y›l›nda 811 mufl durumda. AB yetkilileri bir yandan yürüyen gazetecinin tutuklanmas› da böyle bir olguydu.

gösteriler nedeniyle tutuklananlar›n say›s› belli de¤ildir. Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i’nin (ÇHD) verilerine göre Türkiye’de halen 500’e yak›n ö¤renci tutuklu durumundad›r. Tutuklu ö¤rencilerin 281’i d›fl›nda di¤erlerinin isimleri dahi saptanamamaktad›r. 20 ö¤renci bir y›ldan fazla tutukludur. Paras›z e¤itim talebi, harç ücretlerini protesto vb. gibi ö¤renci eylemleri, özel yetkili savc› ve hâkimler taraf›ndan kolayl›kla “Terörle Mücadele Yasas›” kapsam›na sokulabilmekte ve s›radan bir gösteri yürüyüflü “örgüt suçu” olarak nitelenebilmektedir. 19 ay tutuklu kalan Berna Y›lmaz ile Ferhat Tüzer sadece bir örnektir. Hopa san›klar› daha yeni tahliye olabildi. Bütün bu tabloya karfl›n Deniz Feneri’nde tutuklu kalmam›flt›r. Hizbullah’›n bütün yönetici kadrosu b›rak›lm›flt›r! AKP’nin iktidara geldi¤i 2002 y›l›nda cezaevlerindeki tutuklu say›s› 25 bin 203 iken

2010 y›l›nda bu say› 59 bin 365’e ulaflt›. Türkiye cezaevlerinin tarihinde ilk kez tutuklu say›s› hükümlü say›s›na eflitlendi. fiu anda cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin say›s› 128 bin civar›ndad›r ve bunun yar›ya yak›n› tutukludur.

B‹R MERKEZ SAHTE DEL‹L ‹MAL ED‹YOR AKP, kendisine muhalif bütün kurum ve kiflilere, asker-sivil demeden ayn› yöntemi kullanmaktad›r. Bir merkezden imal edilmifl sözde belgeler, hedef kiflinin evine veya iflyerine yerlefltirilen CD, flash bellek, vs.ler, sahte ihbar e-postalar›, yalanc› tan›klar ve bunlara dayanarak özel görevli savc›lar›n ak›l ve hukuk d›fl› iddialar›. “Neyle suçland›klar›n› bile bilmiyorlar” gibi bir sözden daha saçma bir fley yoktur! “Suçumuzu” biliyoruz: AKP’nin temsil etti¤i faflist diktatörlü¤e karfl› olmak. Gerisi teferruatt›r.

Silivri toplama kamp› ilivri bozk›r›nda S toplama kamp›nday›z. Hâlâ bilmeyenler varsa ö¤rensin! Silivri’de bir yarg›lama yap›lm›yor. Hapishane içinde numaral› Özel Görevli Mahkemeler var. Ama hukuk yok. Ucu aç›k davalar bitmemek üzere kurgulanm›fl. Çöplüklerden toplanm›fl gizliyalanc› tan›klar ve uydurma belgelerle bir tertipler zinciri kurulmufltur. Türkiye art›k “hukuk”la vurulmaktad›r.

Turhan ÖZLÜ

Silivri 2 No’lu L Tipi Cezaevi F–6 Ko¤uflu ‹STANBUL

“YARGI ÇÖZER” HAYALLER‹ B‹TT‹ Neyse ki geçen 4 y›l›n ard›ndan gerçekler çok genifl çevrelerce görülebiliyor. ‹ktidar›n Özel Görevli Mahkemeleri flimdiden kamuoyu vicdan›nda mahkûm olmufltur. Daha yarg› safhas›nda hukukun bu denli ayaklar alt›nda çi¤nendi¤i ÖGM’lerden kimse bir adalet beklemiyor. Verebilirlerse, günün birindeki kararlar› bugünden “yok hükmünde”dir.

OPERASYON ÖNCE MEDYAYA YAPILDI Özel Görevli Mahkemeler gibi Özel Görevli Medya da gerekliydi. Bu nedenle Ergenekon’dan da önce operasyon medyaya yap›ld›. Hikâyesini yaflayanlar biliyor. Art›k manfletlerin iktidar eliyle belirlendi¤i dönemdeyiz. fiimdi gazeteci olarak görmüyorlar ama Ekim 2010’da Dolmabahçe’de Baflbakan’›n genel yay›n yönetmenleriyle düzenledi¤i toplant›ya Ulusal Kanal ad›na davetliydim. Erdo¤an, herkesin gözlerinin içine baka baka “medya de¤iflecek” buyurmufltu. 2010’a kadar yapt›klar› yeterli görülmüyordu. “Medya de¤iflecek!” Toplant›n›n ana temas›yd›. Baflbakan, gazetelerden geçmifl döneme ait bir dizi manfletleri yüksek sesle okudu. “411 el kaosa kalkt›” gibi bafll›klar› nas›l atars›n›z diye ç›k›flt›. Koca koca gazetecilerimiz bafllar› önde dinlediler. Tek bir itiraz yap›lmad›. O toplant›dan sonra medya da, manfletler de de¤iflti. Ama hâlâ çatlak sesler vard›. ‹lerleyen günlerde Baflbakan ve Hükümet yetkilileri, medya patronlar› ve

yöneticileriyle bir dizi toplant›lar yapt›lar. Karanl›k mahfillerdeki özel buluflmalar› anm›yoruz. Küçültülen terör haberleri, ekonomideki AKP mucizeleri, Suriye ve Anayasa üzerine ayn› kalemden ç›km›fl haberler yeni ayarlamalarla sa¤land›. Sonuçta medya, Bas›n Yay›n Genel Müdürlü¤ü bünyesinde bir daire konumuna getirildi. ‹ktidara yaranma üzerine adeta bir yar›fla girdiler. Sürece direnenler, teslim al›namayanlar ise Silivri’yi boylad›.

U⁄UR MUMCU’LAR GEL‹YOR

Yaz›lanlar resmin bir yan›. Holding veya yandafl damgal› medyan›n büyük açmaz› da ayn› resmin içindedir. Gazetecilik alan› d›fl›na düflmüfller, gereksiz ve ifllevsiz hâle gelmifllerdir. Oluflan bofllukta medyam›z seçene¤ini de yaratmaktad›r. Önümüzdeki yak›n dönemde daha iyi görece¤iz; gerçekleri gürül gürül halka ulaflt›ran Ayd›nl›k Gazetesi bu yeni dönemin habercisidir. Türk bas›n› 150 y›ll›k tarihiyle istibdada karfl› hürriyet mücadelesi içinde do¤mufltur. Nam›k Kemal’lerden U¤ur Mumcu’lara ve günümüze uzanan güçlü gelenek yaflamaktad›r. Süreci belirleyen, fliflirilmifl tirajlar›yla iktidar medyas› de¤il, halk›n özlemlerine ve gerçe¤e ba¤l› gür sesli medya olacakt›r. O birikim Türkiye’de var ve yafl›yor.

GÜNÜN GÖREV‹: TGS’Y‹ BÜYÜTMEK, ÜYE OLMAK Bas›n meslek kurulufllar›m›z›n güçlenmesi ve mücadele kararl›l›klar› da bu yeni döneme iflaret ediyor. Baflta TGS olmak üzere TGC, TGF gibi meslek örgütlerimiz sahiplenmenin, dayan›flman›n en güzel örneklerini veriyorlar. Sald›r›lara ve gazete k›y›m›na karfl› siper oldular. “Örgüt” ün de¤eri Silivri duvarlar› ard›nda, zor günlerde anlafl›l›yor. ‹yi ki varlar! Y›llard›r Silivri zindanlar›nda tutsak üniversite kurucusu profesörümüz, gözalt›na al›nan veya hâlâ tutuklu rektörlerimiz var. Onlar sahipsiz. Çünkü üniversitelerimiz sindirilmifl ve suskun. Çünkü bir örgütleri yok. Ayn› flekilde tutuklu yüzlerce Türk subay› var; muvazzaf›yla, emeklisiyle. Onlar da sahipsiz. Ortada b›rak›lm›fllar. TGS Genel Baflkan›m›z Say›n Ercan

‹pekçi’yi, TGF Genel Baflkan› Say›n Atilla Sertel’i ve tüm yöneticilerimizi kutluyoruz. Tüm meslektafllar›m›z› TGS’ye üye olmaya ça¤›r›yoruz.

‘DAVALAR SULANDIRILIYOR’ TELAfiI AKP mevcut iktidar›n› ancak yeni tertiplerle sürdürebilir. Öylesine büyük suçlar ifllediler ki, art›k geriye dönüflleri yok. Üstlendikleri görevler de bunu zorluyor: 90 y›ll›k büyük hesaplaflmayla ilgilidir. Ergenekon, Balyoz vb. davalar çökmüfltür. Bir flekilde örtülmesi veya tazelenmesi gerekiyor. Bu koflullarda Türkiye yeni tutuklama dalgalar›na da haz›r olmal›d›r. Bunlardan her kötülük beklenir. Asl›nda yapt›klar› her hamleyle sorunlar› daha da büyüyor. Açmazda olan AKP’dir. Silivri’ye ellerini kapt›rm›fllar, kurduklar› tezgâh›n alt›nda kalm›fllard›r. “Davalar› suland›rmay›n” kampanyas› bu telafl›n ifadesidir. Özel görevli köfle yazarlar› harekete geçirilmifltir. Yanl›fl hesab›n Silivri’den dönmekte oldu¤unu görüyorlar.

TÜM YURTSEVERLERE ÖZGÜRLÜK Bu zorlu koflullarda mücadelenin do¤ru bir çizgide yürütülmesi büyük önem kazanm›flt›r. “Kurunun yan›nda yafl yanmas›n” söylemiyle gazetecileri bu davalardan ay›klama veya kurtarma tavr›n› hiçbir onurlu meslektafl›m›z kabul etmez. Gazetecileri kurtarmada bir yarar› olmad›¤› da görülmüfl olmal›d›r. Bu söylemin “kurular yanabilir” demekten öte bir anlam› yok. Tertipçilerin elini güçlendirmektedir. ABD-AB merkezlerince dillendirilen “gazetecilere özgürlük” ça¤r›lar› ise tam bir ikiyüzlülüktür. Tüm AB raporlar› Ergenekon-Balyoz davalar› “f›rsat” olarak görüyor ve “sonuna kadar” götürülmesini dayat›yor. Silivri mücadelesi, gazetecisiyle, komutanlar›, ayd›nlar› ve siyasetçileriyle herkesi sahiplenmeyi ve dayan›flmay› gerektiriyor. Unutmayal›m, esir tutulanlar ne darbe giriflimcileridir, ne de faili meçhullerle ilgilidirler. Tersine darbe ma¤durlar›d›r. Darbelerin kanunlar› var: ABDNATO patentlidir ve adresi Gladyo’dur. Hapishanede Gladyo olur mu? Darbeciler iktidardad›r. Gazetecilere özgürlük mücadelesi “tüm yurtseverlere özgürlük” “Silivri ve Hasdal’a özgürlük” fliarlar›yla birlikte baflar› kazanabilir.


08

8

SIYAH

TUTUKLU GAZETE

10 OCAK 2012 SALI

Kürt gazeteciler olarak hakk›m›z› ald›k! F

ailleri belli inle vatan, millet, emniyet Ömer ÇEL‹K fazlar›n mirayollar›… Evden, iflten, büs›nda yürüyen roya dönüfltürülmüfl depKürt bas›n gelene¤irem çad›r›ndan sizinle nin gazeteci bireyleri benzer bafllang›çlara hâolarak, öncelikle tüm s›l olmufl gazeteci arkanamuslu dostlara dedafllar›n›zla t›k›flt›r›ld›¤›nir parmakl›klar›n arn›z hücrelerde yan yana d›ndan tüm arkadafllabuluyorsunuz kendinizi r›n ad›na selam ve saybir anda... Tepenizde duran “big g›lar›m› iletiyorum. brother”dan, geçen birkaç Yeni bir y›la “tutuksaat içerisinde ne kadar s›lu” olarak girdik. Bizk›ld›¤›n›z anlafl›lm›fl olaler gibi cezaevlerine t›Kand›ra 2 No’lu F Tipi cak ki, bir süre sonra s›k›lan, say›yla ifade ediCezaevi k›nt›n›z› gidermek için len onlarca meslektaA-12-34 Ko¤uflu “sohbet” aflk›yla tutuflan fl›m›z gibi… Hakikatin KOCAEL‹ bir ekipçe misafir ediliyorpeflinde koflarken biz sunuz. “Sohbet evlede güzel günlerin ad›na yatt›¤›m›z rüyalar›m›zdan bir sa- ri”nden geliyor olacaklar… Suç etiketi bah vakti uyand›r›l›p, hukuksuzlukla yap›flt›r›lan düflüncelerinizi ifade önbir kez daha tan›flt›r›ld›k. Asl›nda cesi can kula¤›yla dinlemeye haz›r göuzunca bir süredir kap›m›z› çalmas›- rünen can›m polislerin bu yaklafl›mlan› bekledi¤imiz muhalif olma suçla- r›na gayriihtiyari flafl›r›p, a¤z›n›zda malar›yla önce zanl›, sonra san›k, ›s›rmak için küçük dilinizi ararken; “asl›nda sizin masum oldu¤unuzu biz pefli s›ra tutuklu olduk. Derdest edildikten sonra bizi bek- biliyoruz” fleklinde dökülen kelimeler leyen F tipi flartlara ne kadar haz›r karfl›s›nda içinizden “o zaman niye olup olmad›¤›m›z›n anlafl›lmas› için buraday›m, kardeflim” diye geçirirken; önce sa¤l›k kontrolünden geçirildik, “bireysel davranmay› düflünür müsühani daha gözlerimizdeki çapaklar› nüz?” teklifi sizi gerçekli¤inize döny›kamadan. Dönüfltürülmüfl sa¤l›k dürmeye yetiyor kolaycac›k. Espiyonaj sistemi içerisinde kelle bafl› 75 TL’ye dünyas›nda tabii… Bu teklifin aç›k izahat›; “birader devlete fatura ediliyoruz. Sonra dilinizde “karakolda ayna var” türküsüy- biz bir etiket haz›rlad›k, ama bir fiyat

vermeniz laz›m. Piyasada bu kaça gider?” anlam›na geliyor. Ne oldu¤unu bile bilmedi¤iniz suçlamalar örgütsel, çözüm bireysel… Pefline düfltü¤ünüz gerçeklerin ve adaletin, önünüze konulmas› muhtemel birtak›m k⤛tlar› çiziktirerek heba etme onursuzlu¤unu kabul etmekte direniyorsan›z flayet, iflin içine biraz felsefe serpifltiriliyor. Yine flafl›r›yorsunuz. “Felsefeniz, düflüncelerinizdir” yarg›s›ndan bilmukabele “Hele sen bize biraz hayat felsefeni anlat da, etiketi ona göre yap›flt›ral›m” tutumu… Do¤rusunu söylemek gerekirse, henüz 10 yafl›nda elifbay› yanl›fl okudu¤um için att›¤› tokad›n üç gün kula¤›m› ç›nlatt›¤› imam efendinin bile asl›nda saf bir çocuk olarak do¤du¤unu Socrates’e do¤rulatt›¤›mdan bu yana; dini bütün, sohbetsever arkadafllar›n iyi ve kötü olarak do¤anlardan, kötü olan›n kellesinin vurulmas› gerekti¤i fleklindeki dini taassuplar›, ifade tutana¤›nda de¤ilse de, zihin tutanaklar›mda yer buldu. Felsefenin ayaklar alt›na düflmesine engel olmaya kalkt›¤›n›zda devreye bu kez ekonomi giriyor. Siz tam ayaklar› yere basan bir “sohbet” bafll›yor diye beklerken, “ekonomik kriz somut de¤il, soyuttur” tezi karfl›s›nda bir dönem ödenek yoklu¤u nedeniyle h›rs›zlar›n peflinde benzinsiz kalan polis otolar› görüntüle-

rini akl›n›za getirip, gülümsemekle kal›yorsunuz: “Soyut kardeflim soyut, de¤ilse bile te¤et geçer.” Bu ilk sohbetin bilinç dünyan›za katt›¤› tad›n, açl›k grevine tutufltu¤unuz hücrenizde keyfine var›rken, sizinle sohbet etmek isteyen bir avuç polis daha karfl›n›zda bitiveriyor. Pardon, bu seferkiler “Araflt›rmac› Sohbet Uzman›”. Üstelik sizi de tan›yorlar! ‹çinde oldu¤unuzun iddia edildi¤i yatay, dikey, matris örgütüne sizi iten psikolojik, sosyal, ekonomik, siyasi vb. nedenleri araflt›r›yorlar sadece. San›rs›n›z ki, Pennsylvania Üniversitesi’nde mast›r yapan ö¤renciler, emniyetin deste¤iyle sözlü tarih çal›flmas› yap›yor. Buyur buradan yak… Geçirdi¤iniz tüm bu buhran krizlerinin ard›ndan size bir otobüsün oturma plan›n› and›ran bir flemada cam kenar›ndaki yeriniz gösterilerek, hukuku orada araman›z temennisiyle cezaevine yollan›yorsunuz. Biletiniz mi? O da, pasaportunuz olmamas›na ra¤men, yapm›fl oldu¤unuz yurt d›fl› ziyaretleri ya da bir gizli tan›k hezeyanlar›. fiimdi ise, karfl›mdaki duvarda adaletinden sual olunmaz adalete sahip bir devlet bayra¤› ve onun yan duvar›nda kendisinden boflalan yata¤a uzand›¤›m Rag›p Zarakolu hocam›n geride unuttu¤u siyah kasketi…

Yaman çeliflki, hangimiz gazeteci? CK ad› alt›nda yüK rütülen ve 35 gazetecinin tutuklanma-

Ça¤dafl KAPLAN

yor: “Acaba ben gazeteci miyim yoksa örgüt üyesi miyim?”

s› ile sonuçlanan ope“ACABA GAZETEC‹ rasyonun ard›ndan M‹Y‹Z?” yayg›n medyan›n günTabii bu sorunun cevab›, deminde en çok tart›polis taraf›ndan haz›rlafl›lan konular›n bafl›nnarak yarg›çlara sunulan da “tutuklu gazetecisoruflturma dosyalar›n›n ler” geliyor. ayr›nt›lar›nda gizli. GeAralar›nda TGS ve lin flimdi, sorunun cevabirçok uluslararas› b›n›, soruflturman›n aygazeteci meslek örgür›nt›lar›ndan birlikte tünün verilerine göre Kand›ra 2 No’lu F Tipi bulmaya çal›flal›m. son operasyonun arCezaevi KCK ad› alt›nda yürüd›ndan tutuklu gazeA-12-34 Ko¤uflu tülen soruflturma kapsatecilerin say›s› yüze KOCAEL‹ m›nda gözalt›na al›nmayaklaflm›flken, Adalet m›n ard›ndan savc›l›k Bakanl›¤›’n›n Türkiye cezaevlerinde tutuklu bulunan ga- sorgusu s›ras›nda önüme ilk konulan zetecilerin say›s› ile ilgili yapt›¤› delil bir ay önce kaleme ald›¤›m “‹maç›klamadaki ›srar› flafl›rtmaya de- ral›’da sessizlik sürüyor” bafll›kl› haberim oldu. M‹T yetkilileri ile PKK yövam ediyor. Medyada, tutuklu gazetecilere neticilerinin görüflmesinin bas›na iliflkin yürütülen tart›flmalarda orta- yans›mas›n›n ard›ndan birçok tart›flya ç›kan di¤er bir flafl›rt›c› nokta ise man›n yürütüldü¤ü bir süreçte Öcadeneyimli meslektafllar›m›z›n, lan’›n avukatlar› ile yüz günü aflk›nd›r “acaba gazetecilik faaliyetlerinden çeflitli gerekçelerle görüflmesinin nedolay› m› tutukland›lar yoksa örgüt den engellendi¤ine dair soru soran üyeli¤i suçu mu ifllediler?” çizgisin- bir haber. fiimdi medyada yürütülen tart›fldeki ifadeleriydi. Bir gazetecinin yapt›¤› haberin, haber için izledi¤i malarda bizim için “onlar gazeteci toplumsal bir olay›n bile örgüt üye- de¤il, KCK üyesi” diyen meslektafllali¤i için yeterli delil say›ld›¤› Türki- r›m›za sormak istiyorum: Bu, bir “gaye’de, birçok deneyimli meslektafl›- zetecilik faaliyeti” midir, yoksa “örgüt m›z›n, tart›flmay› bu ikileme s›k›fl- üyeli¤i” için yeterli bir delil midir? Soruflturma dosyas›nda karfl›ma t›rmas› biz tutuklu gazetecileri yaral›yor. Bazen akl›ma flu soru tak›l›- ç›kan ikinci ilginç delil ise telefon

B

numaram›n, hakk›nda birçok haber de kaleme ald›¤›m, kamuoyunda “pufli davas›” olarak bilinen davada yarg›lanan Galatasaray Üniversitesi ö¤rencisi Cihan K›rm›z›gül’e ait cep telefonunun rehberinde kay›tl› bulunmas›... Galatasaray Üniversitesi’nde birçok panele, seminere kat›lm›fl bir gazeteci olarak telefon numaram› haber kaynaklar›m› çeflitlendirmek amac›yla ö¤rencilere vermek acaba gazetecilik faaliyeti midir yoksa örgüt üyeli¤i midir? (Ayr›ca K›rm›z›gül’ü de y›llard›r tan›r›m. Tan›d›¤›m en de¤erli arkadafllar›mdan birisidir.) Bana yöneltilen en komik iddialardan birisi ise Taksim’de sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler taraf›ndan düzenlenen bir protesto gösterisinde, haber takibi yapt›¤›m s›rada, yan›mda birçok meslektafl›m›n da bulundu¤u bir ortamda, elimde foto¤raf makinem oldu¤u halde polis taraf›ndan çekilmifl bir foto¤raf karesi. Yine sormak istiyorum acaba haber merkezi taraf›ndan bir gazetecinin haber izlemek üzere bir toplumsal olaya gönderilmesi ve o gazetecinin de o haberi takip etmesi “örgüt üyeli¤i” midir yoksa “gazetecilik faaliyeti” mi? Di¤er iddiay› soracak olursan›z, o zaten tam bir fecaat. Adliyede KCK ad› alt›nda yürütülen soruflturmay› takip etti¤im s›rada, gazeteci Erdal Er’in sundu¤u televizyon program›na canl› yay›nda ba¤lanarak haber aktarmak. T›pk› benimle birlikte tutukla-

nan gazeteci arkadafl›m Ömer Çelik’in Van depreminin ard›ndan ailesini yitiren bir çocu¤un mektubunu haberlefltirmesinin delil say›lmas› gibi trajikomik bir durum. fiimdi tutuklanmam›z›n ard›ndan bizimle ilgili “press-terör” bafll›kl› haberler yapan, televizyon programlar›nda “onlar örgüt üyesi” diyen meslektafllar›ma tekrar soruyorum: “Biz örgüt üyesi miymifliz, yoksa gazeteci mi?”

YOKSA ‘ONLAR’ MI GAZETEC‹? Tart›flmalara bir de flu aç›dan bakmak gerekmez mi acaba? fi›rnak’ta katliam› and›ran ve 35 sivil yurttafl›m›z›n yaflam›n› yitirdi¤i olay›n ard›ndan meslektafllar›m›z 20 saat neden sustu? Tamam, varsayal›m ki, bizler “örgüt üyesiyiz”; peki, ya bu vahim olay›n ard›ndan köflelerinde, ç›kt›klar› televizyon programlar›nda haberin nas›l verilece¤ine iliflkin hükümetten talimat bekleyerek susan kiflilere “gazeteci” denilebilir mi? Ya da flöyle soral›m, bu ülkede gerçekleri a盤a ç›kartmak isteyen gazeteciler “örgüt üyesi” ise gerçek gazeteciler kim? Her zamanki gibi Türk medyas› vahfleti görmezden gelirken, onlarca muhabiri tutuklanan ajans›m›z D‹HA’n›n katliam›n ilk an›ndan itibaren susmayarak yapt›¤› haberler, bir gün karfl›m›za “örgüt faaliyeti yürütmek” suçlamas›na delil olarak ç›kabilir mi?

Asit kuyular›ndan kör hücrelere

ir gazeteci ne giderken ölüme gider giKaz›m fiEKER zaman devletin bi helalleflirsiniz arkahedefi haline dafllar›n›zla. Toplu megelir? Gerçekleri iffla zarlardan geçer yolunuz. etti¤i zaman… Laf› doSar›l›p a¤layacaklar› meland›rmadan, kafalar› zarlar› olsun isteyen kay›p buland›rmadan, kayak›nlar› haber bekler sizranl›klar› yaran bir ok den. Emekçilerin grev dagibi eline ald›¤› kalemi vulu çalmaz siz yetiflmehakikat mürekkebine den. Nerede bir hak ihlali dald›r›p körelmifl yüvarsa solu¤u orada al›rs›rekleri on ikiden vurn›z. Boynunuza as›p fodu¤u zaman en büyük to¤raf makinenizi duyutehlikedir gazeteci. rursunuz dünyaya parçaKand›ra 2 No’lu F Tipi Hele bir de “gerçekler lanm›fl cesetleri, dökülen Cezaevi B2-4-60 Ko¤uflu karanl›kta kalmayagözyafllar›n›, dinmeyen KOCAEL‹ cak” slogan› ile yola feryatlar›... ‹flte o zaman ç›km›flsan›z. Karanl›klarda yaflayan devletin hedefi olursunuz. Korku saakbabalar› ürkütmüfl, hedef haline rar bacay›. Devreye girer akbabalar, gelmiflsiniz demektir. Uzun ve me- elde tafl›nan resim olursunuz. Her vuflakkatli bir yolculuk bekler art›k sizi. rulup düfltü¤ünüzde topra¤a bir y›lBu yol bazen BOTAfi kuyular›nda son d›z daha parlar karanl›kta. Gerçekler bulur, bazen de gerçeklerin hapsedil- y›ld›z ya¤muru gibi düfler yeryüzüne. di¤i karanl›k gecelerde ensenize s›k›- Görünmeyen gözler aç›l›r, duymayan lan tek kurflunla. Bilge bafl›n›z, ak kulaklar iflitir, nas›rlaflm›fl yüreklere saçlar›n›z k›z›la boyan›r. kan akar. Coflku sarar benli¤i. Bayra¤› baflkalar› devral›r. Habere Karanl›klara aç›lan bir savaflt› Öz-

gür Gündem’in hikâyesi. 70’in üzerinde çal›flan› katledildi, binalar› bombaland›. Say›s›z kez kapat›ld›. Yüzlerce dava aç›ld›, çal›flanlar›na binlerce y›l hapis cezalar› istendi, para cezalar› kesildi. Bayilerden korkarak istedi okurlar. Saklamak için karanl›k gazetelere sard›. Yoluna devam etti Özgür Gündem. Her seferinde Anka kuflu misali küllerinden yeniden do¤du. Bir bayrak açt›, bir gelenek yaratt›. Kervana D‹HA ve Azadiya Welat da kat›ld›. Özgür bas›n›n sars›lmaz temsilcileri oldular. 4 Nisan’da yay›n hayat›na bafllayan Özgür Gündem’e devlet sekiz ay tahammül edebildi. 20 Aral›k’ta Özgür Gündem, D‹HA, Demokratik Modernite ve Özgür Halk, Etik Ajans, Azadiya Welat, Gün Matbaas› ve F›rat Da¤›t›m’a yap›lan polis bask›nlar›nda 36 çal›flma arkadafl›m›z tutukland›. Hem de mesnetsiz iddialarla. Yapt›klar› haberler delil say›ld›. Ayd›nl›k kalemler karanl›k hücrelere hapsedildi. Gerçekler karanl›¤a gömülmek istendi. Ama olmad›. 1994’te binam›z

bombaland›¤›nda dostlar›m›z›n ev sahipli¤inde dört sayfa olarak “Bu atefl sizi de yakar” manfleti ile ç›kan gazetemiz, 20 Aral›k’taki polis bask›n›nda da dostlar›m›z›n yard›m› ile dört sayfa olarak “Susturamayacaks›n›z” manfleti ile ç›kt›. Tarihin önemli bir kesitine alt›n harflerle not düfltü. Yüzlerce gönüllü muhabir a¤› ile çal›flmalar›n› sürdüren D‹HA gerçekleri duyurmaya devam etti. fi›rnak’ta katledilen 35 kaçakç› olay›n› bütün dünyaya dakika dakika duyurdu. Karanl›ktan korkanlar, onlara ortak olanlar ise ertesi gün yar›m a¤›zla haberi verdi. Özgür bas›n birçoklar› gibi kaçakç›lar›n tafl›d›¤› mallar›n sigara ya da silah olmas›na bakmad›. Öldürülenler her fleyden önce insand›. Ne kat›rlar›n s›rt›nda tafl›nanlar tuval ve f›rçayd›, ne de cesetlerin üzerinden fliir ve makaleler ç›kt›. Keflfe ç›kan bilim insanlar› da de¤illerdi. Geçim dertleri vard›. Katledildiler. Yal›n gerçek buydu. Fakats›z ve amas›z. Özgür bas›n susmad›, gerçekler bir kez daha karanl›kta kalmad›.

‘Gözalt›’ Süreci

STANBUL (ETHA) ‹Geçti¤imiz - 24 Aral›k 2011 Sal› gü-

Arzu DEM‹R

Haberlerde görevimizin bafl›ndayken polis taraf›ndan gizlice çekilen foto¤raflar bile deliller aras›na al›nm›flt›.

nü sabah›n erken saatlerinde evimizin B‹Z GAZETEC‹Y‹Z kap›s› çal›nd›¤›nda En büyük deliller ise, bir gagelenleri önceden zeteci olarak Roj TV ile yap›tahmin etmek hiç de lan canl› yay›n görüflmeleriyzor olmad›. “Arzu di. En büyük soru ise neden Demir siz misiniz?” Roj Tv'ye ba¤land›n? Büyük sorusuna verilen anlamlar yüklenen bu soru“Evet, ne vard›?” yanun cevab› son derece basitn›t›n›n ard›ndan ti: Biz gazeteciyiz. bekledi¤im sözü Arkadafl›m D‹HA muhaduymufltum: Etkin Haber Ajans› biri Ça¤dafl Kaplan’›n dosya“PKK/KCK terör ör(ETHA) editörü s›ndaki delillerden biri, poflu gütüne yönelik sotakt›¤› için 22 ayd›r tutuklu ruflturma kapsam›nbulunan Cihan K›rm›z›da hakk›n›zda arama, yakalama, soruflturma karar› bu- gül’ün telefon defterinde numaras›n›n bulunmas›yd›. Dosyada, K›rm›z›lunuyor.” Bekliyor olmam›n nedeni, gözalt› gül’ün “KCK üyesi” oldu¤u iddia edive tutuklamalar›n yaratt›¤› paranoya lirken, Kaplan da “aralar›nda örgüthali de¤ildi elbette. Adeta iki y›ld›r sel ba¤ olabilece¤i” gerekçesiyle gödepartman departman devam eden zalt›na al›nd› ve ard›ndan da tutukoperasyonlarda s›ran›n bas›nda oldu- land›. Arkadafl›m D‹HA muhabiri Evrim ¤u izlenimiydi. Bu operasyonun benimle olan k›sm› ise, sosyalist bir ga- Kepenek ise, “Rizeli senin gibi biri zeteci olarak Roj Tv ve F›rat Haber neden D‹HA’da çal›fl›yor?” sorusu ile karfl›laflt›. Buna benzer örnekleri çoAjans› ile kurdu¤um iliflkiydi. Sonunda kendimi Vatan Cadde- ¤altmak mümkün. ‹ddialar› güçlendirecek deliller orsi'ndeki ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü Terörle Mücadele fiubesi'nin (TMfi) tada olmad›¤› için olsa gerek, dosyahücrelerinden birinde buldum. Yal- ya gizli tan›klar eklendi. Bu tan›klar n›z olmayaca¤›m› da biliyordum. Ki üzerinden meslektafllar›m›z çeflitli itöyle oldu. Hücreler bir anda flenlendi! hamlarla karfl›laflt›. Savc›l›k sorgusunun ard›ndan yedi D‹HA, ANF ve Gündem Gazetesi'nden meslektafllar›mla buluflmufl- meslektafl›m›z serbest b›rak›l›rken, tuk! Bu buluflmaya bizden biraz 42 kifli mahkemeye sevk edildik. Soruzaktaki nezarethanede, kitaplar›- gu hakimli¤indeki ifadelerin ard›nm›z, dergilerimiz, haber notlar›m›z, dan beklemeye bafllad›k. Sadece o anfoto¤raf makinelerimizin haf›za kart- da de¤il, gün boyu ve gözalt› boyunca en büyük deste¤imiz arkadafllar›m›lar› da kat›lm›flt›. z›n, meslektafllar›m›z›n bizler için G‹ZL‹ SORGU yapt›¤› dayan›flma eylemleri oldu. TMfi günleri üç gün sürdü. Bu s›rada ‹lk ald›¤›m›z haber, ‹stanbul Embizi gözalt›nda tutan TMfi polisleri- niyet Müdürlü¤ü’nün karfl›s›na bir nin en büyük arzusu, “sohbet” et- çad›r kurularak nöbet tutulaca¤›yd›. mekti. Baflka bir ifade ile gizli sorgu. Haber sevindiriciydi. D‹HA ve Özgür Emniyette art›k “ileri demokrasi” ne- Gündem çal›flmas›n›n bask›n günü deniyle sorgu gündemden ç›km›fl, At›l›m Gazetesi ve ajans›m›zda yap›l“sohbet” ad› alt›nda gizli sorgular ye- mas›, Gündem Gazetesi’nin ziyaret rini alm›flt›. “Sohbet” jargonu da dö- edilmesi, Taksim’de kitlesel yürüyüfl, neme gayet uygundu: Okyanus öte- milletvekillerinin muhabir olarak hasinden bir esintiyi tafl›yordu. bere ç›kmas›... Hepsinin haberi biraz Bütün siyasi davalarda rutin haline geç de olsa parça parça bize geldi¤ingelen “k›s›tlama, gizlilik” karar› bu de yüre¤imiz ayd›nland›. davada da karfl›m›za ç›kar›ld› ve hakAdliye binas›nda ise en büyük desk›m›zda haz›rlanan dosyaya iliflkin tekçimiz, her f›rsat› de¤erlendirerek ne biz ne de avukatlar›m›z herhangi polis engelini afl›p bize bir selam verbir bilgi alabildi. meye çal›flan meslektafllar›m›zd›. Bir Perflembeyi cumaya ba¤layan gece selam›, bir gülüflü bekleyiflimizi koadliye yolculu¤umuz bafllad›. Saat laylaflt›rd›. 03.30 gibi Adli T›p Kurumu tabipli¤inden raporlar›m›z al›nd›ktan son- YOLUMUZ CEZAEV‹NE ÇIKTI! ra, Befliktafl'taki ‹stanbul Adliyesi'ne Beklerken, adliye binas›ndan ç›kt›¤›vard›¤›m›zda saatlerimiz 05.00'i gös- m›zda yollar›m›z›n evlerimizden çok, teriyordu. Savc›l›k sorgular›m›z ise Bak›rköy ve Metris taraf›na do¤ru yönelece¤ini biliyorduk. Son iki y›ld›r saat 10.30 gibi bafllad›. yap›lan siyasi operasyonlar›n temel ALMANYA NERE, KAND‹L NERE! özelli¤i buydu. Avukatlar›m›z›n büyük çaba göstereMahkeme sonucu ise bizi flafl›rtrek bir parça aralayabildi¤i dosyadan mad›. Savc›l›ktan 7, tutuklama taleedindi¤i çok k›smi bilgilerin ard›n- biyle sevk edildi¤imiz mahkemeden dan sorgulama bafllad›. Önce 2002 sadece 6 kifli serbest b›rak›l›rken, 36 y›l›n›n flubat ay›nda Ba¤›ms›z ‹letiflim arkadafl›m›z ise tutuklanarak cezaeviA¤›'n›n Henrich Böll Vakf› ile birlikte ne gönderildi. Onlar, k›sa bir vedalaflorganize etti¤i çal›flma kapsam›nda man›n ard›ndan uzun süre tutulacak10 meslektafl›m ile birlikte yapt›¤›m lar› cezaevine gönderilmek üzere poAlmanya ziyareti, karfl›ma Kuzey Irak lis araçlar›na bindirildiler ve “Özgür ziyareti olarak ç›kar›ld›. bas›n susturulamaz” slogan›yla adliBen asl›nda Almanya'ya de¤il de, ye binas›ndan u¤urland›lar. Kuzey Irak'taki PKK'nin bir toplant›Ramazan, Mazlum, Fatma, Kenan, s›na gitmifltim! Çünkü dosyada Al- Sad›k, Semiha, Ça¤dafl, Ömer, Zuhal, Permanya'ya gitti¤imden hiç bahsedil- vin, Nilgün, Zeynep, Nahide, Ömer, Damiyor, “Yurt d›fl›na ç›kt›” denilerek, vut, Hüseyin, ‹smail, Dilek, Sibel, Ertufl, Kuzey Irak imas› yarat›lmak isteni- Ça¤dafl, Nevin, Nurettin, Ayfle, Yüksel, Okyordu. Ancak sahte delil uydurma tay, Ziya, Haydar, Safiye, Selahattin, ‹ramac› tafl›d›¤› her halinden belli olan fan, Ali, Mehmet Emin, Çi¤dem, Cihan ve plan bir anda bozuldu. Öncelikle Saffet. ‹ddianamelerinin yaz›l›p ilk Kandil'de yap›ld›¤› söylenen konfe- mahkemeye ç›kart›lmak için aylarca rans›n tarihi, benim Almanya ziyare- bekleyecekler. timden bir buçuk y›l kadar sonrayd›. Onlar, herkese selamlar›n› gönSadece benimle ilgili delillerde de- derdi. Bir de “Bizi unutmay›n” dedi. ¤il, meslektafllar›ma yönelik iddiala- Unutmamak boynumuzun borcu! r›n tüm delilleri de benzer özellikler Bunun için de, meslektafllar›m›z sertafl›yordu. Haber notlar›m›z örgütsel best kal›ncaya kadar, eylemli bir dadoküman, haberlerimiz ise, örgüt ta- yan›flma göstermek için hepimiz ifl limat›yla yap›lan haberler olmufltu. bafl›na! Kolayl›klar.


09

TUTUKLU GAZETE

EFJ: Türkiye, gazeteciler için hapishaneye dönüfltü BRÜKSEL

28 Aral›k 2011

A

vrupa Gazeteciler Federasyonu Baflkan› Arne König, Türkiye’de demir parmakl›klar›n arkas›ndaki onlarca gazeteci hakk›nda aç›lm›fl son davalar›n ard›ndan verdi¤i mesajda; Terörle Mücadele Kanunu’nun, gazetecileri susturmak amac›yla kullan›lmas› durdurulmadan Türkiye’de ba¤›ms›z gazetecili¤in yaflam›n› sürdüremeyece¤ini bildirdi. Arne König, ‹stanbul’da 26 Aral›k 2011’de, 10 gazetecinin terörizm suçlamas›yla yarg›land›¤› duruflmaya kat›ld›ktan sonra yapt›¤› aç›klamada, Türkiye’de bas›n özgürlü¤ünü garanti alt›na alacak icraatlar›n gerçeklefltirilmesi ça¤r›s›nda bulunarak, “fiimdi, tutuklamalara ve cezai takibatlara son verme zaman›d›r. Türkiye, gazeteciler için adeta bir hapishane hâline dönüflmüfl durumdad›r” dedi. Arne König, “Terörizm ile gazetecilik aras›nda hiçbir fark gözetilmiyor. Yetkililer, gazetecilerin ba¤›ms›zl›k haklar› oldu¤unu tan›mak zorunda. Yetkililer, o kadar genifl bir terörizm tan›m› yap›yorlar ki, yaz› yazan herkes kendisini zan alt›nda buluyor. Bu, gazetecilerin kendi görevlerini yapabilmesi ya da medya-

n›n ba¤›ms›z habercilik konusunda kendisini özgür hissedebilmesi için uygun bir ortam de¤ildir” dedi. Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), ‹çiflleri Bakan› ‹dris Naim fiahin taraf›ndan 26 Aral›k’ta yap›lan aç›klamay› da “derin endifleyle” karfl›lad›¤›n› bildirdi. ‹dris Naim fiener’in, “Sadece silahl› terör de¤il. Bunun bir baflka aya¤› daha var. Psikolojik terör var” sözlerine dikkati çeken EFJ; Bakan›n, terörizme destek verilen alanlar aras›nda sanat, fliir, gazetecilik ve akademik çevreleri saymas›na vurgu yapt›. EFJ aç›klamas›nda, halen 90’dan fazla gazetecinin, ço¤u zaman terörist faaliyetlerde bulunduklar› iddias› bahane edilerek, cezaevinde yarg›lanmay› bekledi¤i belirtildi. EFJ aç›klamas›nda, Türkiye Gazeteciler Sendikas› (TGS) Genel Baflkan› ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Yönetim Kurulu Üyesi Ercan ‹pekçi’nin görüfllerine de yer verildi. ‹pekçi, flunlar› kaydetti: “Türkiye’de korkunç bir durumla karfl› karfl›yay›z. Bas›n ve ifade özgürlü¤ünden söz edebilmemiz mümkün de¤il. Son tutuklamalarla, cezaevlerindeki gazeteci say›s› 95’e yükseldi. Bu koflullar alt›nda, hükümet üyelerinin yapt›klar› aç›klamalardan endifle duyuyoruz. Ga-

zetecilerin hedef al›nd›¤›n› hâlâ inkâr ediyorlar ve hâlâ Terörle Mücadele Kanunu’nu gazetecilik faaliyetlerine uygulaman›n yollar›n› ar›yorlar. Bakanlar taraf›ndan yap›lan resmi aç›klamalar, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nu de¤ifltirme niyetlerine yönelik umutlar›m›z› yok ediyor. Parlamentoyu, durumun ciddiyetinin fark›na varmaya ve kanunlar›n de¤ifltirilmesi için gerekli tüm ad›mlar› atmaya ça¤›r›yoruz. Yasama sürecinde her türlü katk›y› vermeye de haz›r›z.” Kas›m 2011’de EFJ, Türkiye’de görevleri nedeniyle cezaevinde olan tüm gazetecilerin derhal serbest b›rak›lmas› için desteklerini göstermek ve incelemelerde bulunmak amac›yla, di¤er bas›n özgürlü¤ü gruplar›yla iflbirli¤i içerisinde, Türkiye’ye gelen bir uluslararas› heyete baflkanl›k yapt›. Heyet, cezaevindeki baz› gazetecilerin Kas›m ay›ndaki duruflmalar›n› izledi. Bu duruflma 26 Aral›k’a ertelenmiflti ve EFJ Baflkan› Arne König, bu duruflman›n devam›na da tan›kl›k etti. Arne König, “Avrupa Gazeteciler Federasyonu olarak, sadece gazeteci s›fat›yla görevlerini yapt›klar› için demir parmakl›klar›n arkas›na konulan meslektafllar›m›zla dayan›flmam›z› göstermeye devam edece¤iz. Türkiye’de olup bitenler hakk›nda dünyay› haberdar etmek görevimizdir” dedi.

IPI: Türkiye bas›n özgürlü¤ünün düflmanlar›ndan V‹YANA, 28 Aral›k 2011 - Uluslararas› Bas›n Enstitüsü’nün (IPI) 2011 y›l› sonu itibar›yla haz›rlad›¤› “Bat›’n›n dostlar›, bas›n özgürlü¤ünün düflmanlar›” bafll›kl› raporda, “bas›n özgürlü¤ünü ihlal eden bat›n›n stratejik destekçisi 10 ülke” aras›nda Türkiye’ye de yer verildi. Raporda, herhangi bir özel s›ralama yap›lmad›¤› belirtilerek “bas›n özgürlü¤ü düflman›” ilan edilen 10 ülke flöyle say›ld›: Türkiye, Azerbaycan, Etiyopya, Suudi Arabistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Afganistan, Pakistan ve Macaristan. Her ülkenin bat›yla nas›l dost ve müttefik oldu¤unun anlat›ld›¤› raporda, ard›ndan bu ülkelerin nas›l “bas›n özgürlü¤ü düflman›” hâline geldikleri anlat›ld›. 120 ülkede üyesi bulunan IPI’n›n raporunda; Türkiye’nin 1952’den beri NATO üyesi oldu¤una iflaret edildi; son y›llarda donmufl durumda olsa da teorik olarak Avrupa Birli¤i üyeli¤ine aday ülke oldu¤u belirtildi; ABD Savunma Bakan› Leon Panetta’n›n Aral›k ay›n›n ilk günlerinde Türkiye’yi ziyaret etti¤i an›msat›larak, “Türkiye hâlâ kilit önemde bir müttefik” denildi.

Raporda, Bat›l› güçlerin; Suriye ve ‹ran’daki rejimlere karfl› koyarken; Irak, M›s›r ve Libya’da demokrasiye geçifli desteklerken yard›mc› oldu¤u için, bat› ile ‹slam dünyas› aras›nda köprü hizmeti gören Türkiye’ye s›k s›k yüzünü döndü¤ü vurguland›.

KORKU ORTAMI BÜYÜDÜ Raporun, Türkiye ilgili “bas›n özgürlü¤ü düflman›” bölümü ise flöyle: “Kas›m ay›nda bir Avrupa ‹nsan Haklar›

CPJ’DEN BAfiBAKAN’A SERT MEKTUP:

Gazetecilerin hapsi; sicilinizde kara leke ay›mlad›¤› raporda, TürY kiye’deki cezaevlerinde “gazetecilik faaliyetinden dolay›” 8 kiflinin bulundu¤una dair ifadeler nedeniyle, Türkiye’deki meslek örgütleri ve Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) taraf›ndan elefltirilen ABD merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an’a sert içerikli bir mektup gönderdi. Mektupta, “Say›n Baflbakan, hükümetinizin, CPJ’nin sekiz gazetecinin mesleklerinden dolay› hapiste olduklar› karar›na varm›fl olmas›ndan dolay› herhangi bir flekilde teselli bulmas› ters olur. Burma’n›n gerisinde ve Etiyopya’n›n ilerisinde olan bu say›, Türkiye’yi kesinlikle dünyan›n en bask›c› ülkelerinin aras›na kat›yor ve hükümetinizin demokrasi ile hukukun egemenli¤ine dair taahhütlerine büyük ölçüde gölge düflürüyor. Sekiz gazetecinin hapsedildi-

¤ine dair listemiz sicilinizde kara bir leke ve bir utanç kayna¤› olarak görülmeli” ifadelerine yer verildi. CPJ raporundaki 8 say›s›n›n “minimum” oldu¤u kaydedilen mektupta, flöyle denildi: “CPJ’nin araflt›rmac›lar›, 1 Aral›k itibariyle 64 kifli olduklar› tahmin edilen, ülkenizdeki hapsedilmifl gazetecilerin her birine dair hapsedilme nedenlerini belirlemeye yönelik sistematik araflt›rmalar yapt›lar. Sekiz davada iddialar›n gazetecilikle ilgisini kesin olarak belirlemifl olmakla beraber, yayg›n kanuni prosedür ihlallerinden hapsedilen her gazetecinin içinde bulundu¤u durumu k›n›yoruz. CPJ’nin araflt›rd›¤› pek çok davada yarg›sal süreç fleffaf de¤ildi ve iddialar ispatlanmam›flt›. Araflt›rmam›z sürüyor ve 2012 dâhilinde öne ç›kan davalar› daha yak›ndan incelemek üzere Türkiye’ye bir heyet göndermek niyetindeyiz.”

Mahkemesi yarg›c›n›n, Avrupa Konseyi üyeleri içinde bas›n özgürlü¤ü dâhil ifade özgürlü¤ünü en çok ihlal eden ülke oldu¤unu söyledi¤i Türkiye, Avrupa’da bas›n özgürlü¤ünde en kötü resmi veren ülke oldu. Türkiye’deki 94 ulusal ve yerel meslek örgütünün oluflturdu¤u flemsiye örgüt olan Gazetecilere Özgürlük Platformu, Aral›k ay› bafl› itibariyle Türkiye’de hükümetin 64 gazeteciyi hapiste tuttu¤unu aç›klam›flt›. Geçen hafta 29 Kürt gazetecinin ülke çap›ndaki bask›nlarla tutuklanmas›yla bu say›n›n daha da artmas› süregiden korku ortam›n› büyüttü. Hapisteki gazetecilerin ço¤u terörle ilgili suçlarla itham ediliyor, genelde bu kiflilerin propaganda yapt›¤› iddia ediliyor. Ço¤unlu¤u yasakl› Kürt ve Marksist gruplarla ba¤lar› nedeniyle suçlan›rken; hükümet, laiklerin ve afl›r› milliyetçilerin yer ald›¤› savunulan ve hâlâ süren Ergenekon komplosu soruflturmas› kapsam›nda tutuklanan ciddi say›da kiflinin, iktidardaki Adalet ve Kalk›nma Partisi’ni (AKP) terörizmi kullanarak devirmeyi planlad›¤›n› savunuyor.”

‘Bas›n özgürlü¤ü büyük tehlikede’ luslararas› gaU zeteci örgütlerinin temsilcilerinden oluflan heyetin 22-24 Kas›m 2011 tarihlerinde Türkiye’deki temas ve incelemeleri sonunda haz›rlad›¤› rapor yay›mland›. Raporda, “Sonuç olumlu de¤il. Türkiye’de bas›n özgürlü¤ü daha önce olmad›¤› kadar tehlikede” denildi. Rapor, Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ - European Federation of Journalists) S›n›r Tan›mayan Gazeteciler (RSF - Reporters Without Borders), Uluslararas› Bas›n Enstitüsü (IPI - International Press Institute), Avrupa Gazeteciler Birli¤i (AEJ Association of European Journalists) ve Türkiye Gazeteciler Sendikas› (TGS) ile birlikte haz›rlad›. Raporda, heyetin Odatv davas› öncesi yapt›¤› dayan›flma eylemine, dava sürecine iliflkin bilgilere, tutuklu gazeteci yak›nlar›yla gerçeklefltirilen buluflmaya, iktidar ve muhalefetteki dört siyasi parti temsilcileriyle parlamentoda yap›lan görüflmelere yer verildi. Gazetecililik faaliyetinden dolay› tutuklu bulunan tüm gazetecilerin derhal serbest b›rak›lmas› gerekti¤i

ifade edilen raporun sonuç bölümünde flöyle denildi: “‹zlenen duruflman›n ve siyasetçilerle yap›lan görüflmelerin ard›ndan heyetin vard›¤› sonuç olumlu de¤il. Türkiye’de bas›n özgürlü¤ü daha önce olmad›¤› kadar tehlikede. Tüm Avrupa’da tutuklu gazeteci say›s›n›n en yüksek oldu¤u ülkenin Türkiye olmas›ndan duydu¤umuz endifleleri tekrarl›yoruz. Gazeteciler aleyhine aç›lan davalarda kullan›lan Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nu hükümlerinin de¤ifltirilmesini talep ediyoruz. Cezaevlerindeki gazetecilerin acilen serbest b›rak›lmas› istiyoruz.” Uluslararas› Türkiye Heyeti’nin Bas›n Özgürlü¤ü Raporu; AG‹T Medya Özgürlü¤ü Temsilcisi Dunja Mijatovic, Avrupa Parlamentosu Baflkan› Jerzy Buzek, Avrupa Komisyonu Baflkan› Jose-Manuel Barosu, Avrupa Komisyonu Genifllemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, Avrupa Konseyi ‹nsan Haklar› Komiseri Thomas Hammarberg, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Baflkan› Mevlüt Çavuflo¤lu baflta olmak üzere ilgili tüm kifli ve kurulufllara gönderildi.

SIYAH

10 OCAK 2012

SALI

9

Zalimli¤in meflrulu¤u Ece TEMELKURAN KONUK YAZAR

er fleyi geçiyorum. Ama her fleyi... H Oda TV davas›na gelmeyen meslektafllar›m›z› mesela, geçiyorum. Tutuklu gazetecilerin haberini yapamayan meslektafllar›m›z› geçiyorum sonra. Ellerinde "terrörist gazetecilerle" ilgili hep çok önemli bilgiler olan ama niyeyse bu bilgileri bizimle hiç paylaflmayan meslektafllar›m›z› da geçiyorum. Hatta tutukland›¤›m›z, iflten at›ld›¤›m›z gün "Dur tökezlemiflken fluna bir tekme de..." deyip nerelerden koflup, bir telafl yetiflip gelen meslektafllar›m›z›... Bak›n, onlar› da geçiyorum. Ama flunu geçemiyorum: Zalimli¤in meflrulaflt›r›lmas› nas›l böylesine sofistike bir meslek erbabl›¤›na dönüfltü? "Onlar›n tutuklanmas›na seviniyorum çünkü..." diye bafllayan cümleleri hiçbir haya duygusu tafl›madan televizyon ekranlar›ndan anlatmak nedir? Sevincini teorize etmek, bu alçakl›¤a politik gerekçeler bulma çabas› nedir? Onu geçemiyorum. Günün birinde "Siz ne zaman bu kadar zalim oldunuz?" diye sormufltum. San›r›m art›k o soru fazlas›yla naif. Art›k flunu sormak gerekiyor: Siz ne zaman bu kadar profesyonel zalimler oldunuz?

Nerede e¤itim ald›n›z? Sizi kimler yetifltirdi? Siz nerede yetifltiniz? Siz bu ülkeden misiniz? Bizimle ayn› okullara m› gittiniz? Bizimle ayn› kantinlerde mi oturdunuz? Ayn› gazetelerde mi çal›flt›k sizinle? Ve en çok sormak istedi¤im soru flu elbette: Arkadafl siz nereden ç›kt›n›z? Siz bugüne kadar nas›l sakland›n›z? Hangi delikte kin biriktirmekteydiniz? Siz nas›l silik insanlard›n›z ki biz sizi fark edemedik? Kimileri diyor ki bugünlerde "Sap döner, keser döner". Ben de diyorum ki "Sak›n o laf›n devam› flöyle gelmesin: “Et döner, tavuk döner!” Çünkü biz kendimizi toparlamazsak o laf›n sonu böyle bitecek. Et dönecek, tavuk dönecek ama hesap dönmeyecek. Hesap kendi kendine dönmez çünkü. Biri ç›kar, o çark› durdurur, tersine çevirmeye bafllar. Çark›n aras›na parmaklar›m›z s›k›fl›r, can›m›z yanar ama gün gelir o çark ifllemez olur. Onun için iflte, yani hesab›n dönmesi için, bizim bu çark› zulmü ezecek yöne do¤ru çevirmemiz gerekiyor. Ben buraday›m arkadafl! Ben burada bana bu iflte düflecek görevi beklemekteyim. Sen neredesin arkadafl? Sen neredesin?

Fransa ve Belçika bas›n›ndan AVRUPA Gazeteciler Federasyonu (EFJ), Türkiye’de cezaevlerindeki gazeteciler sorununu Avrupa kamuoyunun gündemine tafl›yabilmek amac›yla, her bir ülke bas›n›n›n cezaevindeki bir gazeteciyi “sahiplenmesi” (adopt) önerisini tüm üye sendikalara tavsiye etme karar› ald›. Bu çerçevede, Türkiye’deki bas›n özgürlü¤ü kampanyas›, EFJ Baflkan Yard›mc›s› ve Belçika Gazeteciler Sendikas› (l'Association Générale des Journalistes Professionnels de Belgique AGJPB) temsilcisi Philippe Leruth’un giriflimiyle, Bar›fl Terko¤lu özelinde, Belçika bas›n› taraf›ndan izleniyor. Ayn› flekilde, EFJ Yönetim Kurulu Üyesi ve Frans›z Gazeteciler Sendikas› (Syndicat National des Journalistes SNJCGT) temsilcisi Patrick Kamenka’n›n çabalar›yla, Türkiye’deki bas›n özgürlü¤ü haberleri Do¤an Yurdakul özelinde Fransa bas›n›n›n gündemine girmeye bafllad›. Önümüzdeki aylarda di¤er Avrupa ülkelerinde de bas›n›n Türkiye’deki cezaevlerinden birer gazeteciyi sahiplenmesi için giriflimler yap›l›yor.

Derin bir suskunluk için seçildik Hüseyin DEN‹Z Kand›ra 1 No’lu F tipi Cezaevi Kocaeli vime yap›lan bask›nla tüm belge ve çaE l›flmalar›ma el konuldu. Üzerinde çal›flt›¤›m sendikal süreç ve 12 Eylül ile ilgili çal›flmam flu anda yok. Yine ailemdeki di¤er insanlar›n da bilgisayarlar›na el konularak tüm yaz›flmalar›, belgeleri yani özel bilgileri, baflka bir söylemle “mahremiyeti” flu anda polisin elinde… Evdeki tüm bilgisayarlara el konuldu¤undan, benim d›fl›mda ailemdeki tüm insanlar›n teknik haberleflme ve iletiflim olanaklar› ile bilgi ve belgeleri de elinden al›nm›fl oldu. Bütün bunlar nereden bak›l›rsa bak›ls›n pek çok aç›dan hak ihlali ancak bu ihlali sorgulayacak ya da baflvuracak hiçbir makam yok. Sadece kabul etmek durumunday›z. Bana/bize isnat edilen “suç” her aç›dan temelsizdir. Daha do¤rusu bir suç oluflturulmaya çal›fl›l›yor. Ben/biz sadece ve sadece gazetecilik yapt›k. Bunu yapmaya da devam edece¤im elbette. Bu bir inatlaflmadan çok, hayattaki -zorunlu ya da gönüllü olsun- seçimlerimizdir. Bu ifli yaparken de yapmam gerekti¤i flekilde yapmaya çal›flt›m. Olmam gerekti¤i yerde ve yönde, do¤ru oldu¤unu düflündü¤üm flekilde yapmay› seçtim. On alt› y›ld›r bu flekilde yapt›m. Di¤er arkadafllar›m›n da böyle oldu¤unu biliyorum. Bizler daha büyük ve derin suskunluklar› yaratmak için seçildik. Bu seçim tesadüfi de¤ildir. Bizim de bunda durdu¤umuz yer itibariyle bir tuzumuz vard›r. Sonuç olarak Kürt olmak ve/veya Kürt sorunu ile ilgilenmek, ya da s›n›fsal olarak yoksullar›n yan›nda yer almak, güçsüzlefltirilmifllerin sesine arac›l›k etmek gibi tehlikeli bir ifl üstlenerek bu durumu “hak ettik”. Bana karfl› kan›t olarak sunulan suçlama -hem birey hem de mesleki aç›dan- seyahat ve haber toplama özgürlü¤ümü kullanmamd›r. Bir gazeteci haber toplamak için seyahat etmek durumundad›r. Mesleki olarak böyle çal›flabilir. Bu dolafl›m› da tama-

men kendi mesleki ve özgür iradesi ile belirler. Ancak galiba gazetecilerin de dolaflmas› ve dolaflmamas› gereken alanlar varm›fl. Daha do¤rusu bu alanlar kiflilere göre belirlenmektedir galiba. Ben, bana çizilen bir alan›n varl›¤›n› bilmemek gibi bir suç ifllemiflim. Bunun yan›nda, son günlerde tutuklamalar için baflka bir zemin yoksa “gizli tan›k” jokerinin kullan›ld›¤›n› naklen görüyor ve yafl›yoruz. Bu ülkede ne kadar çok gizli tan›k varm›fl. Gerçek tan›klar›n ifle yaramad›¤› yerde, gizli tan›klar›n çok ifle yarad›klar›n› yaflayarak görüyoruz. Neredeyse kurumlaflm›fl bir gizli tan›kl›k oluflturulmufl durumda. Bu kurumlaflm›fl gizli tan›klar›n ifadeleri (!) üzerinden, hem kendi özgürlü¤ümüzden hem de kamunun haber alma özgürlü¤ünden mahrum edilmifl olduk. Bizim yazd›¤›m›z veya düflündüklerimiz üzerinden de¤il, bizim hakk›m›zda düflünülenler üzerinden özgürlü¤ümüzden mahrum edilmifl durumday›z. Her bir günümüzün, özgürlü¤ümüzün her saniyesi önemlidir. Bir insan›n ömür süresi göz önüne al›nd›¤›nda, bu duvarlar aras›na konan bedenlerimiz ve ruhlar›m›zdan, kaç mislinin hayatlar›m›zdan gasp edildi¤ini tahmin etmek zor de¤il. Ayr›ca bizim hayat›m›zda olanlar›n ve bizlerin de hayat›nda oldu¤u insanlar›n hayat›ndan ve enerjisinden de bu gasp›n yap›ld›¤›n› unutmadan. Bunun hesab› bu ülkede yoktur. ‹nsan hayat›n›n bir ehemmiyeti olmad›¤› yerde, özgürlü¤ünün de k›ymetiharbiyesi olmayacakt›r haliyle. Bizim hayat›m›z da böyle bir iklimde tedavüldedir. Bu yüzden bugün buraday›z. Sonuç olarak bugün birbirimize sahip ç›kman›n, “fikrine zerre kadar kat›lmasam da fikrini savunman için her fleyi feda ederim” anlay›fl›n›n zaman›d›r. Özgür bas›n, her bir bireyin hayat›n›n güvencesidir. Bas›n›n özgür olmad›¤› yerde adaletin varl›¤›n› hissetmek mümkün olmayacakt›r. Oysa hem özgür bas›n, hem de adalet herkese bir gün laz›m olacakt›r. ‹flte, tam buraday›z. Selamlar, sevgiler.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.