Rhizome - Açık İş / Ekim 2014

Page 1

İş Yaşamı, Mimarlık, Kültür ve Sanat

Ekim 2014

AÇIK İŞ

“OPERA APERTA”

AÇIK TASARIM: İŞYERİNDEKİ DEMOKRASİNİN DEĞİŞMEKTE OLAN BİR POLİTİK SAFHASI Faruk Malhan OLUŞUM, TOPLUMU TASARIMIN BÜYÜK DENETİMİNDEN KURTARIR MI? İlhan Tekeli ‘HENÜZ OLMAYAN’ - 1 Özlem Sert MİMAR VE KULLANICIYI AKTİF BİR KATILIMCI OLMAYA DAVET ETMEK Koray Malhan KENT, HER ŞEYİ HATIRLATMALIDIR Daniel Libeskind

PROJELER Han Tümertekin

Ruggero Tropeano Emre Arolat Aydan Volkan & Selim Cengiç

ORGATEC 2014’TEKİ SON YENİLİKLER

BORGES & CAP Studio Kairos TUBE Studio Kairos OBLIVION Koray Malhan

www.koleksiyon.com.tr


İçindekiler 12

BORGES & CAP

Çalışma İstasyonu

OBLIVION

Çalışma ve Yaşam Alanı

TUBE

34

VIS

Ekim - Kasım - Aralık Etkinlikleri

Depolama Ünitesi

4

OLUŞUM, TOPLUMU TASARIMIN BÜYÜK DENETİMİNDEN KURTARIR MI?

8

MİMAR VE KULLANICIYI AKTİF BİR KATILIMCI OLMAYA DAVET ETMEK

Açık Depolama Ünitesi

20

Koray Malhan

PROJELERİNİZ İÇİN YENİ BİR DÜNYA

10

‘HENÜZ OLMAYAN’ - 1

KENT, HER ŞEYİ HATIRLATMALIDIR

32

Özlem Sert

Daniel Libeskind

Kreatif Mimarlık Aydan Volkan

İlhan Tekeli

6

ETKİNLİK TAKVİMİ

35

İLHAM #ofishalleri Mimarın Listesi Atilla Kuzu

İŞLER & NOTLAR

36

DÜNYADA KOLEKSİYON

Bu dokümana aşağıdaki adresten ulaşılabilir: www.koleksiyon.com.tr/rhizome03-2014

Koleksiyon Mobilya Sanayi A.Ş. Cumhuriyet Mahallesi Hacı Osman Bayırı Cad. No:25 Sarıyer 34457 İstanbul Tel: 0212 363 63 63 info@koleksiyon.com.tr www.koleksiyon.com.tr

Grafik Tasarım İrem Mangıtlı

Koleksiyon tarafından hazırlanan iş yaşamı, mimarlık, tasarım, kültür-sanat

İllüstrasyonlar Kaan Bağcı

yaratım platformudur.

Fotoğraflar Gürkan Akay Cemal Emden Thomas Mayer Baskı ve Renk Ayrımı Promat Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Sanayi Mah. 1673 Sok. No:34 Esenyurt - İstanbul Tel: 0212 622 63 63

çalışmalarına yönelik görüş ve eğilimlerin paylaşıldığı ücretsiz bir ortak

Her türlü yayın hakkı, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince Koleksiyon Mobilya Sanayi A.Ş.’ye aittir. Tanıtım amacıyla yapılacak kısa alıntılar, yazı ve görsel kullanımı firmanın yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.


Açık İş Faruk Malhan Mimar Tasarım Vakfı Başkanı

Yaratıcılık ve inovasyonun olmazsa olmazı beraber üretim ve beraber yaratım, tasarım yönetiminde gitgide daha da büyük ölçüde rol oynayacak. Kendi parametrelerini n’inci boyuta taşıyan işyeri tasarımı organizasyonların daha dirençli olmalarını sağlamakta; daha sağlam sistematik kapasiteler yaratmakta; inovatif performanslara yön vermektedir. İşyeri ortamı için yaratıcılığın tanzimi ve genişlemesi tasarım misyonunun önemli bir parçasıdır.

Katılımcı demokrasinin bağlamının izini sürebilir, yaratıcı, tasarımcı ve karar zihinlerinin gelişimi ve serpilmesi için gerekli entelektüel şartları ve mekan şartlarını yaratabiliriz. Açık tasarım ve açık organizasyon kavramları için gerekli olan şey, mobilya ya da mekan tasarımından ziyade açık alanların tasarımıdır. Katılımcı demokrasi, açık işin norm ve değerlerinin farklı düzlemlerde uygulanmasını keşfeden politik bir yaklaşımdır. Katılımcıların karar almasıyla, mekanların ‘alanlarında’ tekil hiyerarşik bir otoritenin varlığı engellenebilir. Bu hedefi gerçekleştirmenin yolu, katılımcıların işe doğrudan zihin süreçleriyle katılımından geçer.

Beraber üretim ve beraber yaratım özünde geniş bir alan yaratmakta, tartışma ve mutabakat için daha uzun bir zaman dilimi sunmaktadır. Bu uzun tartışma ve mutabakatlar çoğulcu demokratik ya da hiyerarşik çevrelerde muvaffak olmaz: daha taze katılımcı demokratik ortamlarda doğar. Katılımcı demokratik ortamın doğal sonucu ve gerekliliği ise ürünler, alanlar ve mekanlar için günümüzde tasarımcıların yerine getirmekle yükümlü olduğu “açık tasarım” sürecidir. Açık tasarımda itina ve birliktelik havası hakim olacaktır.

Demokratik müsamaha alanlarının tasarımı, çalışan kesimin inovatif kapasitelerini ortaya çıkarır. Böylece yaratıcı ortam ile bir bağ kurar, marka kimliğinin bağlamdaki önerilere göre şekillenmesine yol açar. Limitlerin, sınırların, ihtiyatın, duvarların, kübik bölmelerin, iş istasyonlarının, zamanın ve çalışma ortamımızdaki her şeyin karmakarışık olmasını engellemek bizi açık tasarımın ilk aşamalarına götürecektir. Demokratik müsamaha alanlarının tasarımları, mobilya, ışık ve üzerinde çalıştığımız öteki bütün detayların toplamının daha da fazlasıdır.

Açık Tasarım: İşyerindeki demokrasinin değişmekte olan bir politik safhası.

İş ortamları için yaratılan müsamaha ortamlarının tasarımında en önemli yaklaşım, üç unsurun inovatif kapasitelerini ortaya çıkarmaktır: yaratıcı zihin, tasarım zihni ve karar zihni. Biz bu üçü arasında uyum ve uzlaşma aramaktayız. Yaratıcı zihin çakışan yollarda; tasarım zihni ayrılan yollarda; karar zihni ise birleşen yollarda gelişir. Bütün bu üç değişken zihin enerjisi alan yaratımında bağımsızlığa, mekan ve yönetim özgürlüğüne ihtiyaç duyar. İşte tam da bu yüzden biz açık tasarım ve açık şirketlerden bahsediyoruz. ‘Herkes kendinden sorumludur’ anlayışından ‘birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ anlayışına geçmenin, ‘bir şey için daha az, her şey için daha çok’ tasarlamanın vakti başkadır. İnsaniyetten çıkmış rekabet havasından çıkıp tartışma ve mutabakatın katılımcı demokrasisine geçmenin, ortak mekanlar paylaşmanın, açık tasarım bağlamlarının içinde olmanın, veri, enformasyon ve bilginin sınırlarını geçip fikir, yaratıcılığın ve ortak zekanın sınırsız dünyasına varmanın ilk aşamalarındayız. Dayanışma bizi ortak çıkarlara, amaçlara, kimliklere, misyon bildirilerinde vaat edilen refaha götürecektir. Nobel ödüllü ekonomistler Joseph Stiglitz ve Mohammet Yunus ortak refah için dayanışma temelli açık iş ekonomilerini ileri sürmüştür.

Açık tasarım, birlikte üretim ve yaratımların ilham verici estetiğini sonsuza kadar benimser. Açık tasarım, kolektif yaratıcılığa katkı için yeni devirlerin tohumunu eker. Koleksiyon yıllar boyu uluslararası arenada tasarımcılarını bilgilendirirken bu zihinsel ve duygusal yaklaşımlardan yola çıktı. Koleksiyon ‘Borges’, ‘Tube’, ‘Oblivion’, ‘Vis’, ‘Ikaros’, ‘Megaron’, ‘Enderun’, ‘Tola’, ‘Dilim’ ve birçok başka tasarımıyla özgeciliğe yöneldi, dünyanın farklı yerlerinde yaratıcı zihinler için dayanışmaya havası yarattı, ilham kaynağı oldu. Amacımız organizasyonlar için açık iş çevreleri oluşturmanın araç ve gerekliliklerini ortaya çıkarmak; daha dirençli, amaca uygun, gelişmiş, efektif ve zaruri tasarımlarla kimlikler yaratmaktır. Stratejimiz, son aşamada maddesel olmaktan çıkıp tasarım bağlamına giren tasarımlarımızda şartlı, mütefekkir, tekrarcı, katılımcı, bağlama uygun ve dokümanter olmaktır.

RHIZOME

3


Oluşum, Toplumu Tasarımın Büyük Denetiminden Kurtarır mı? Prof. Dr. İlhan Tekeli Şehir Plancısı / Sosyolog

18 Ekim - 12 Aralık 2012 tarihleri arasında İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 1. İstanbul Tasarım Bienali ön etkinlikleri kapsamındaki “Neden Tasarım, Neden Bienal? (2010) başlıklı sempozyumda yer alan, Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin konuşmasından alınmıştır.

Tasarım, insan aklının bilim, düşünce, sanat ve eyleme girişmek gibi ürünlerinden biridir. İnsan beyninin ve kültürünün birlikte oluşturduğu insan aklı ise sürekli bir evrim içindedir. Peki, bu evrilme süreci içinde hangi aşamada tasarım yetisi, bilimsel ya da soyut düşünce doğdu, diye sorabiliriz. Bu soruyu yanıtlamak bakımından Karl Mannheim’in 1940’larda geliştirdiği eylem yarıçapı (Radius of action) ve öngörme yarıçapı (radius of foresight) kavramları çok yararlıdır. Eylem yarıçapı bir insanın eylemiyle toplumda yarattığı zincirleme etkinin ne kadarını ‘kontrol’ ettiğini; öngörme yarıçapı ise ne kadarını ‘tahmin’ edebildiğini ifade ediyor.

İnsan doğayla etkileşimi sırasında edindiği bilgiyi sonraki nesillere aktarabildiği için eylem ve öngörü yarıçaplarını sürekli artırmaktadır. Eylem yarıçapının artışında belli bir noktaya gelince “tasarım” da otomatik olarak başlamıştır. Antropolojik çalışmalar bu noktayı simetrik taş el baltalarının üretimine bağlayarak 250.000 yıl geriye götürmektedir. Eylem yarıçapından daha büyük olan bir öngörü yarıçapının oluşması ise beraberinde yerleşmeyi ve soyut düşünceyi gerektiriyor; bunun için de yerleşik topluma ait, planlamayla ilgili daha soyut bir kavram. Bunun için de M.Ö.10.000’lerde gerçekleşen Neolitik devrimi beklemek gerekiyor.

İnsan aklının tek başına sahip olduğu tasarım kapasitesi, onun toplumda yaygınlaşması ve toplumdaki tüm faaliyetleri kuşatması gerekliliğini açıklamış olmaz. Gerekçeyi bulmak için ahlak alanına girmemiz ve toplumda neyin iyi neyin kötü olduğunu tanımlamamız gerekir. Bir toplumda yükleneceği işlevlerin yaygınlığı, insan aklına ilişkin kapasitelerle toplum ahlakının arakesiti tarafından belirlenecektir. Nitekim bu arakesit tasarım gurularının temel ilgi alanı olmuştur. Tasarım konusunda ilan edilen manifestoların gerçekte bu ara kesiti inşa etmeye çalıştıkları söylenebilir. Ama günümüz toplumlarında tasarımın gerekliliği araçsal bir mantıkla temellendiriliyor. Bir toplumda gerçekleştirilen mal ve hizmet üretimi özgün tasarıma dayandığında daha yüksek katma değer yarattığı, ekonomik kârlılığı artırdığı, kapital birikimini hızlandırdığı üzerinde duruluyor.


Tasarımı insanın akli kapasitelerinin belli bir düzeye gelmesi sonunda gelişen bir olgu olarak tanımladığımızda, tasarım olgusunu araçsal olarak değil, doğrudan insanın varlık sorunuyla temellendirmek olanaklı hale gelmektedir. Yaşam kalitesi, insanın niteliklerini sabit olarak kabul ederek, tüketim temelli olarak kavramlaştırılmışsa, tasarımın araçsal olarak anlamlandırılması bir sorun olarak görülmez.

Tasarım, insan aklının bilim, düşünce, sanat ve eyleme girişmek gibi ürünlerinden biridir. İnsanın beyninin ve kültürünün birlikte oluşturduğu insan aklı ise sürekli bir evrim içindedir. Peki, bu evrilme süreci içinde hangi aşamada tasarım yetisi, bilimsel ya da soyut düşünce doğdu, diye sorabiliriz. Benzer bir araçsallık, profesyonel tasarımcının genelde yaşanılan dünyayı daha kolay yaşanır, daha kullanışlı hale getirmek amacında da kendisini gösteriyor. Günümüzde yaşanan ekonomik krizden çıkışın yolunu daha çok tüketimde görenlerin, daha çok tüketimin daha çok tasarımla gerçekleşeceğini savunmaları da benzer bir araçsallığı içeriyor. Rio Zirvesi sonrasında benimsenen sürdürülebilirlik koşulunu gerçekleştirmede de tasarıma bir araçsal işlevsellik yüklenmektedir.

Oysa insanı, Nobelli iktisatçı Amartya Sen gibi insanın kapasitelerini hesaba katarak yaşamı ‘değişik yapmaların ve olmaların bir karışımı’ olarak görmeye başlarsanız, yaşam kalitesini de değerli şeyleri yapabilmiş olmakla değerlendirmeye başlarsınız. Eğer yaşam kalitesine böyle yaklaşırsanız, tasarımı araçsal olarak gerekçelendirmek durumunda kalmayabilirsiniz. Bu noktada, tasarım ürünü değil, tasarım yapmanın kendisi yaşamın doyumu haline gelir ve tasarım da doğrudan insanın varlık sorunuyla temellendirilmiş olur.

Nobelli iktisatçı Herbert Simon’un The Sciences of the Artificial kitabından da yola çıkarak tasarımın karşısına ‘artificial’ koyabilir miyiz? Doğal süreçler içinde ortaya çıkan nesnelerin karşısına, insan aklının ürünü yapma nesneler konulmaktadır. Tasarımcı tam denetim istiyor. Bu istekle genetik alanına da müdahale ettiğinde bir anda bu sınırı eritiyor. Ben ‘artificial’ yerine tasarıma başka bir karşıt öneriyorum: ‘Emergence’, yani ‘oluşum’. Bu her şeyi kontrol etmek isteyen tasarımın perspektifinden negatif bir şey gibi görünürken, acaba üst ölçeklerde topluma nefes aldıran, bu büyük denetimden kurtaran bir kurtuluş mudur? Bu da bir bienal sorusu olabilir.

Tasarımı savunanlar söylemlerini hep tasarımın sonuçlarının olumlu olacağı varsayımı üzerinden kurmaktadırlar. Oysa hem kişisel deneyimimiz hem de çevremizden duyduklarımızdan bu varsayımın gerçekçi olmadığını biliyoruz. İyi tasarımı kötüsünden ayırmak bakımdan piyasa mekanizmalarına ya da siyasetçilerin yargılarına dayanmanın olumsuz sonuçlarını gözlüyoruz. Tasarım olgusunun ne olduğunu kavramanın bir yolu tanımlamak ise bir başka yolunun onun karşıtı üzerinde durmak olduğu söylenebilir.

RHIZOME

5


Mimar ve kullanıcıyı aktif bir katılımcı olmaya davet etmek Koray Malhan Tasarım Yöneticisi Tasarım Vakfı Kurul Üyesi

Her icra edildiğinde yeniden yaratılacaksa neden beste yapılır? Çünkü nihai olan, bir kere yapıldığında biten gelişmeler günümüz müzik anlayışıyla artık uyuşmamaktadır. Günümüzde müzik göreceli bir dünyayı gitgide daha çok araştırmakta, tıpkı ‘daimi devrim’ gibi ‘daimi keşif’le ilgilenmektedir.

İş politiktir, işyeri de. Dolayısıyla tasarım söylemi çoklu muhatapların aktif katılımıyla anlam kazanır. Katılımın tanımı ve derecesi son tasarımın kalitesine ve önerilerin zenginliğine büyük ölçüde etki etmektedir. Bu açıdan bakıldığında, son ürünün tasarımı onu tanımlayan süreçten daha az önemli hale gelir. İlk tasarım fikrinden son sonuç yelpazesine katılım, zenginleştirilmiş katılımlı modern demokrasi fikriyle paralellikler taşımaktadır. Bir düşünce yapısını tanımlarken ‘fikir’i toplumun o anki evrimiyle ilişkilendirmek çok önemlidir diyebiliriz. Ulrich Beck’in sözleriyle: “On dokuzuncu yüzyılda statü ve dinin imtiyazları ortadan kalkıyor. Bugün aynı şeyi klasik endüstriyel toplumdaki bilim ve teknoloji anlayışında ve aynı zamanda iş, eğlence, aile ve cinsellik usullerinde görüyoruz.” Merkezi bir karar mekanizması olarak ana yaratıcı fikrinde de demistifikasyon görülmektedir. Müzik, sanat, mimari, edebiyat, vb. konularda usta yaratıcı fikri 20. yüzyılın sonuna kadar hüküm sürmüş bir ideolojidir.

Pierre Boulez, Third Piano Sonata / Orientations

Bugün ise birçok disiplinde yaratma sürecine artan seviyelerde bir katılım görüyoruz. Sadece daha iyi bir sonuca ulaşmak için farklı disiplinlerin iş birliğinden değil, aynı zamanda eşit derecede yetkin yaratıcıların eldeki probleme daha iyi bir çözüm bulmak için bir masanın etrafında toplanabildiği yaratıcı bir süreçten bahsediyoruz. Bunun daha da ötesinde, insanların tanı koyup çözüm bulamadığı yeni problemleri tanımlamaktan bahsediyoruz. Yeniden üretim sürecindeki bu evrim bir dizi toplumsal değişimin sonucunda ortaya çıkmıştır. Tamamen paradoksal bir şekilde, beraber yaratım ruhu sınıf kültürünün bariyerlerini ortadan kaldıran, toplumsal cinsiyetin feodal baskılarından kurtulmuş bir bireyselleşmenin derinleşen dinamikleriyle el ele gitmektedir. Beck’in kendi sözleriyle ifade etmek gerekirse: “Modernitenin sonuna değil başlangıcına tanık oluyoruz: modernitenin kendi klasik endüstriyel tasarımının ötesindeki başlangıcına. Modernleşme on dokuzuncu yüzyılda nasıl feodal toplumun yapısını çözüp endüstriyel toplum yarattıysa, bugün de endüstriyel toplumu çözmekte, başka bir tür modernite ortaya çıkarmakta.”

Bu açıdan bakıldığında, ‘açık iş’ teorisi, baştan bilerek seçilmemiş, olası katılımcıların kuracağı ‘bilinmeyen bir gelecek’ ifade etmekte. Teoriye göre yaratıcının öne sürdüğü kompozisyon önceliğinin anlamını tamamlayanlar katılımcılar olacaktır. Müzik, edebiyat, hatta tasarım ve mimari alanlarındaki yaratıcı kompozisyonların yanında politikaya da uygulanabilecek modern bir katılım çağrısıdır bu. Mesele, bu aşamada bir ürün tasarımından ziyade, ürünün aktif katılım yoluyla evrilme sürecinin tasarımıdır. Elbette ki kompozisyonun ilk prensiplerini korumak amacıyla katılıma belli derecelerde izin verilebilir. Umberto Eco kendi ‘açık iş’ / ‘opera aperta’ teorisini şu sözlerle ifade etmiştir: “Yaratıcının iletişimsel etkiyi, her bir muhatabın orijinal kompozisyonu değiştirebileceği şekilde ayarlamaya çalışma çabasının son ürünü olarak görüyoruz. Muhatap, eseri duygusal olarak algılayabilme kapasitesine bağlı olarak uyarıcı ve tepkinin etkileşimine girmek durumundadır.”

Farklı disiplinlerin yaratım süreçleri tasarımcının nihai karar veren kişi olarak edindiği bireysel alanın ortak katılıma gittikçe daha da açık olduğunu gözler önüne seriyor. Sonuçta ortaya çıkan tasarım çok büyük bir ölçüde sürecin açıklığına ve aynı zamanda ortaya karmaşa çıkmaması için söylemin doğru bir şekilde idare edilmesine bağlıdır. ‘Bilinmeyen’i düzene sokmak kesinlikle zor tarafları olan bir yaklaşımdır; ancak sonu belli yaklaşımlardan daha çok imkanlar sunar. Koleksiyon zor olan yolu seçti ve ‘Bilinmeyene Yolculuk’ temasıyla birkaç yıl önce bu amacını duyurdu.

Umberto Eco, The Open Work. “Opera aperta”, 1962, (Copyright 1989 by the President and Fellows of Harvard College) adlı eserin orijinalinden Anna Cancogni tarafından tercüme edilmiştir. Ulrich Beck, Risk Society / towards a new modernity. “Risikogesellschaft; Auf dem Wegin eine andere Moderne”,1986 (Sage Publications 1992 English translation) adlı eserin orijinalinden Mark Ritter tarafından tercüme edilmiştir. Pierre Boulez, Orientations. “Points de repere” 1981 (Butler&Tanner Ltd, Frome and London) adlı eserin orijinalinden Martin Cooper tarafından tercüme edilmiştir.


“Henüz Olmayan” - 1 Yrd. Doç. Dr. Özlem Sert Hacettepe Üniversitesi Kent Araştırmaları Merkezi Başkanı Kent Ekonomisi - Siyaseti & Yerleşim Tarihi

Açık işin henüz tanımlanmamış bir tarafı var. Çağrışımlara ve yeniliklerin ortaya çıkmasına açık. Tasarımda “henüz olmayan”ın ve tereddütün gittikçe önem kazanması değişimin hızı ve büyüklüğüyle baş etmenin bir yolu.

Her tasarım hikayesi insan ontolojisi ile birlikte onun zaman ve mekanla olan ilişkisini göz önüne alır. Doğruluk, empati ve perspektif girişimiyle geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek üzerinden anlatılan yaratım süreci hikayesi değişmiştir. Bu girişim birçok açıdan bakıldığında açık hale gelmiştir.

Yaratıcı sınıfın yeni bireyi bizim her daim bağlantılı hayatlarımızın ve gerçekliğe yeni yaklaşımın bir ürünü. Kişinin kendini algılama şeklinde ontolojik, çevresindeki dünyayı algılama şeklinde epistemolojik değişimler var. Açık iş talebi bizim kendi kendimizi ve zaman ile mekanı algılamamızdaki değişikliklerle ilgilidir. Yeni birey göreceliliğin farkındadır. Sonuç olarak da müzakere ve katılım hem tasarımcı hem de kullanıcı için daha önemli hale gelmiştir. Yaratıcı sınıfın yeni bireyi kendini bağlantıları ile birlikte tanımlar. Onu önemli yapan şey bilgi ve kültürel birikimi, bağlantılı ağlarıyla ne kadar paylaştığıdır. Erişilebilirlik, yaratıcılık ve inovasyon bireyin yaşamının merkezi haline geldikçe, doğruluk, empati ve perspektif yoluyla tasarım girişimi daha da açıklık içerir. Memnuniyet, mutluluk ve umut gibi tasarımı zevk haline getiren duygular bir ürünün uyandırdığı duygular ve çağrışımlar açık oldukça ortaya çıkar. Yeni birey ürünü daha da benimser.

Doğruluğa dokunan tasarımcı kendini çevredeki dünyanın ve insanların mutlak bilgisini elde edebilecek biri olarak tanımlayamaz. Bağlantıları izah eder, çok önemli ve doğru olanları seçer, insanların yaşamlarına dokunur. İlk açıklık tasarımcının kendinde başlar. Tasarımcı hakikatin tamamını bilip bilmediğinden emin değildir. Dünyayı algılamak için içgüdülere açık bir alan bırakır. Güzel bir tereddütle, mutlaklığı iddia etmeden, kendi içgüdülerinin kıymetini bilir. Bilişsel bilim bize beynin hafıza açısından bakıldığında, hızlı ve yavaş düşünme süreçlerinde bizim tahmin ettiğimizden çok daha fazla çalıştığını göstermiştir. Yaratıcılık kendini sanat ve edebiyatta doğruluk temelindeki işlere açmıştır. Doğruluk, tecrübelerin anılarına dokunan çağrışımlarla oluşur. Tasarımcı artık bütün tecrübeleri kapsamak durumunda değildir, kapsanmayanlar için açık alan bırakır. Tasarımcı gerçekliğin tümünü kapsamayı iddia etmediği için kullanımı kanıtlamaya da çalışmaz; kullanım için açık aralık bırakır.

Bilinçli ve bilinçsiz çağrışımlar, çağrışımların çoğulluğu ve tereddüt zihnimizde farklı ağların yaratıcılığına yer açar. Tasarımdan sadece yaratıcı olmasını değil, aynı zamanda bizi yaratıcı yapmasını bekleriz. Tasarım yaşadığımız bağlamdan çağrışımları derin gözlemlerle toplar ve bize hayal etmemiz için alan bırakır. Dolayısıyla açık tasarım sadece tasarımcının kendi bakışıyla değil; gitgide aynı zamanda kullanıcıyla da ilişkilenmiştir. Zira tasarım gittikçe kullanıcı odaklı ve insan merkezli olmuştur. Açık iş sürecinde tasarımcı potansiyel kullanıcıya empatiyle yaklaştığında samimidir. Tasarımcı ötekiyle kurduğu empatinin sınırlarını bilir ve tamamıyla empati iddia etmez. Açık tasarım empatiyle olan ilişkisinde tereddütlüdür ve tasarım süreci kendi ile öteki arasında gider gelir. Açık tasarımın tereddüdü çağrışımlar için boşluk bırakmayı arzulayan bir hikaye yaratır ve gecikme için alan açar. Gelecek tanımlamalar için bir mekan yaratmak, beyin ağlarının kendi hikayelerini yazması için izler oluşturmaktır. “Açık iş” teorisi bilinmeyen bir geleceği, bilinmeyeni ortaya çıkmayı işaret eder. Bu seçimin gerçek dünyanın bilgisi ile ilişkisi değişmekte.

Tanımladığımız şeylere şevkle sarılır ve ağımızın geçmiş ve gelecek repertuvarına bağlanırız. Açık tasarım sadece tasarımcının kendini nasıl gördüğü ile ilgili değildir; aynı zamanda mekanı / zamanı nasıl gördüğüyle ilgilidir. Tasarımcı bağlama daha çok önem verir ve açık bir gelecek, tasarımda ‘henüz olmayan’ için bir alan algılar. Açık iş geleceğe içkindir. Açık işin henüz tanımlanmamış bir tarafı vardır. Çağrışımlara ve ortaya çıkan yeniliklere açıktır. ‘Henüz olmayan’ın bu artan önemi ve tasarımda tereddüt, değişimin hızı ve büyüklüğüyle baş etmenin bir yoludur. Yüzyılımızda şehir ve yaşam alanlarımızdaki değişimin hızı ve büyüklüğü öyle bir boyuta taşındı ki George Orwell bu yüzyılda yaşasaydı kitabı 1984’ün konusu devletin otoriter bir aygıtı olarak insanların hayatını kontrol eden tarih yazımı ofisi değil, bir mimari ofisi olurdu.

Ernst Bloch, Philosophy of Hope. “Das Prinzip Hoffnung”, 1959, (The MIT Press, Cambridge, Massachusetts, 1995) 3 vols. adlı eserin orijinalinden Neville Plaice, Stephan Plaice and Paul Knight tarafından tercüme edilmiştir.

RHIZOME

7


Borges Tasarım Studio Kairos, 2014

Bu tasarım yaklaşımındaki amaç, her yeni müşteri ve projenin kendine has bir biçimde geliştirebileceği bir ‘açık yapı’ imkânı sunmaktır. Mimar ya da planlamacı kendi referans noktalarını ya da ölçeklerini yaratmak için tasarım sisteminin öğeleri ile oynayabilir, ‘raf ekseni’ etrafında ‘özgün’ bir habitat meydana getirirken sınırsız seçeneklerle mümkün olduğunca çok sayıda boyut deneyebilir. Böylece her projenin icrası sırasında kazandığı özel anlam, başka projelerde tekrar edilemeyecek özgün proje ve mekân düzenlemelerinin oluşmasını sağlar. Cap Bu küçük şapka / kapüşon kişisel kullanım için, geçici süreliğine bir projeye odaklanmak amacıyla kullanılmak için tasarlanmıştır. Bu ünite raf ekseninde herhangi bir noktaya serbestçe yerleştirilebilir, kolayca hareket ettirilebilir.

Raf ekseni Ana eksen her projede ana merkez etrafına dağıtılmış iş noktaları yaratmak için özel olarak tasarlanıp planlanmıştır.

V şekilli kolonlar Kabloya erişimi sağlayan ve aynı zamanda raf eksenini uzadığı son noktaya kadar destekleyen dikey kanallardır.


Borges Borges günümüzde çoğu ofis planlamasında sıkça görülen ‘standart çalışma alanı tipolojisi’ni sorgulamak için tasarlandı. Standart çalışma alanlarının sıradan düzenlemeleri genelde birbirine benzer: Çalışma masaları ile dolapların yerleşimi planda üst üste tekrarlanır. Borges ise tam tersine, dar bir eksen kurarak başlar. Ardından, birbirine bağlantılı farklı büyüklükteki çalışma noktalarına değişik ölçülerde yayılmayı amaçlar. Bu açıdan bakıldığında ‘açıklık’, ister mimar olsun ister iç tasarımcı ya da müşteri, planlayıcıların teorik ve zihinsel işbirliğine dayanır.

Borges’in tasarımındaki ana unsur çalışma masasının yerini tutan ve tabla bağlantıları ile kablo trafiği için merkezi nokta işlevi gören ‘raf ekseni’dir. Masa tablalarının farklı durumlarda kullanılabilecek farklı boyutları bulunmaktadır. Ayrıca geçici kullanım için basit bir ‘tek kişilik modül’ tasarlanmıştır. Bu tekli üniteyi gerek belli bir proje üzerine odaklanan ve alternatif bir çalışma noktasına ihtiyaç duyan ofis çalışanı gerekse ofise günübirlik çalışmak için gelen bir kişi kullanabilir.

Yumuşak kutu Kişisel kutu kullanıcı için sıcak bir atmosfer yaratır ve akustik açıdan mahremiyet sağlar.

Havalandırma boşluğu Arka panelin üstünde havalandırma için açıklık bulunmaktadır.

Borges’te ‘raf ekseni’ farklı tür iş ortamlarına kucak açabilen, adeta bir ana yol olan çalışma masasının yerini tutar. Bu eksen gerekirse aynı zamanda üst raflara, kablo kapılarına, baş üstü dolaplarına, masa lambalarına, bölmelere ve ‘Cap’ (Şapka) adı verilen küçük, kapüşona benzer ceplere ev sahipliği yapabilir.

Dikey kanal erişimi Bu erişim noktası merkezi raf ekseninden bütün elektrik ve veri hizmetini sağlar. Işık Doğrudan ışık kaynağını idare edebilmek için özel olarak tasarlanmış ışık bağlantısı kullanılmıştır. Kumaş kaplı bu bağlantı kapüşonun dokunsal özellikleri ile uyumludur.

Cap Cap geniş bir açık plan ofis düzeninin ortasında adeta sessiz bir liman yaratan kişisel bir çalışma alanı olarak tasarlandı. Günümüzde çalışma mekânlarındaki ortak alanlar hem sayıca hem de ölçek itibarıyla büyüdüğünden, ilgi ve odak gerektiren bir işe konsantre olmak isteyenler için mahremiyet daha da önemli bir mesele haline gelmekte.

Amaç, çalışma biçimlerini departmanlar, ekipler ve hatta tek bir kişi için aynı şekilde tanımlamaktan ziyade, önce her bir işi ayrı ayrı tanımlamak ve ardından ofiste çalışan her insan için farklılaşan ihtiyaçları görselleştirmektir. Böylece, departmanlar yerine faaliyet alanları planlanır, görev mekânlarında ve alanlarında insanların rahat hareket edebilmeleri kolaylaştırılır. Bu yaklaşım bir ‘şehir planlamacısı’nın şehre ve şehrin zamanla faaliyetler ile değer kazanan belirli yerlerine olan yaklaşımını ziyadesiyle andırır.

RHIZOME

9


Oblivion Tasarım Koray Malhan, 2014

Ofis planında Oblivion ile yaratılan boşluklar, şehirlerdeki anıtlar misali simgeler yaratır. Anıtın boyutu ya da anlamından daha da önemlisi, bir zamanlar belli bir mekânda ikamet eden kişilerin anılarında korunan eylemlerin zaman içerisinde kazandığı anlamlardır. Oblivion iş habitatında oluşturduğu geniş boşluklarla, tıpkı anıtlar gibi herkesi davet eden ancak belli bir kimseye ait olmayan yerler yaratmak için tasarlanmıştır.

Her şehrin parklar, ormanlar, nehirler, göller ya da deniz gibi üzerinden yol geçmeyen alanları vardır. Bu alanlarda seyahat edilemez; tanımları gereği, daha uzak yerleri izleyebilmek amacıyla geniş perspektifler yaratmak için bu alanlar boş bırakılmıştır. Bu boşluklar hâlihazırdaki binalara ve hatta etrafındaki bölgelere değer katar.

Duygusal anlamda zengin bir çalışma alanı yaratmak için Oblivion’un önerdiği fikir ofis planında büyük boşluklar açmak, iş amaçlı olmayan alanlar yaratmaktır. İş planındaki ‘boşluklar’ sayesinde ofis alandaki kalabalığı gidermek, bireysel alanlar ve iş dışı faaliyetler için olmakla beraber aynı zamanda alternatif çalışma ve toplanma yeri işlevi de görebilecek ortak alanlar yaratmaktır.

Önerdiğimiz bu boşluklar iş kültürlerinin bir değerlendirmesinin ardından planlamacı ya da mimar tarafından tasarlanmaktadır. Boşluklar ofis düzenlemesinde tekrar eden masaların yarattığı ağırlığı azaltmak için bilerek planlanmıştır. Böylece iş habitatının genel kalitesine katkıda bulunur.


ÖĞRENME BOŞLUKLARI

Masaüstlerinin planlaması Masaüstleri, aynı şekilde, gerektiğinde ayağa ihtiyaç duyulmaksızın iç yapı tarafından desteklenecek şekilde planlanabilir. Böylece bacak için geniş bir alan temin eder.

Rafların planlaması Etraftaki raflar konik yapı tarafından desteklenir ve dikey alüminyum profillere bağlanır.

Oblivion, kullanıcının / planlamacının ürünün kapladığı alanın boyutlarını, yüksekliğini, iç kompozisyonunu ve yüzeylerini seçerek tasarım sürecinin bir parçası haline geldiği, dolayısıyla her faaliyet ya da ilgili proje için özel bir biçim yarattığı benzer bir prensibe dayanır.

Her ünite oluşturulurken mimar ve müşteri ile beraber birkaç adımda karar verilir. İlk adım yerin yarıçapıdır. İkinci karar yükseklik ve üst yarıçaptır, böylece boşluğun hacmi oluşturulur. Ardından iç inşaat ve işlevler için kararlar alınır. Bu kararlar raflar, masalar, dolaplar, oturaklar, vb. gibi unsurlarla ilgilidir ve boşlukların hizmet edeceği faaliyetin amacına bağlıdır.

Daha sonra elektrikli ve elektronik ekipman hakkında karar verilir. Dikey ve yatay kablolama alüminyum kalıplı bir kiriş yoluyla kolayca ayarlanabilir. Ardından, gerektiğinde dikey kirişli LED bir şerit olarak ışıklandırma çözümleri planlanabilir. Son olarak da dış yüzey kaplaması yapılır. Kaplama rengi kumaş kartelasından seçilebilir ya da gerekirse müşteri ile beraber özgün olarak geliştirilebilir.

RHIZOME

11


Yuvarlak geometri başlangıcı ve sonu olmayan bir sonsuzluk içerir: Zaman, hız ve mekândaki hareket faaliyetin ve tecrübenin bir parçası haline gelir. En önemli niyet ise, kutular inşa etmektense boşluklar yaratmaktır.

“Mekânın ölçülebilir boyutlar ve rasyonaliteden ölçülemez boyuta dönüşmesi… His, duyma, bir varlık, mevcudiyet yaratmak... Tanımlanabilir bir şey değil bu.” Louis I. Kahn TOPLANTI BOŞLUKLARI

DİNLENME BOŞLUKLARI

Toplantı için odaların planlanması Toplantı masaları aynı şekilde iç yapı tarafından desteklenebilir, böylece toplantı masasının etrafındaki bütün katılımcılara geniş bir bacak alanı sağlanır. Sunumlar, video konferanslar vb. için dikey yüzeye dijital ekranlar asılabilir.

Oturakların planlanması Ayağa ihtiyaç olmaksızın iç yapı tarafından desteklenen yuvarlak oturma üniteleri planlanabilir. Oturaklarda aynı zamanda içecekler için servis yüzeyi işlevi görebilecek ya da kişisel kullanım için kablolara ve elektriğe erişimi sağlayacak kolçaklar tasarlanmıştır.


UYKU BOŞLUKLARI

DİNLENME BOŞLUKLARI

Uyku alanları Uyku için özel boşlukların yaratılmasında yataklar ile minibar, ses sistemleri ve kulaklıklar, ferahlatıcı kokular, uyku maskeleri, vb. hizmet üniteleri kullanılabilir.

İçerideki ışığı kontrol etmek için akıllı sistemler Dikey alüminyum kirişler çoğunlukla LED olarak tasarlanmış sabitleyicileri yerleştirmeye yarar ve akıllı telefonlar ve tabletler ile uzaktan kontrol edilebilir. Bu boşlukların yiyecek ve içecek benzeri şeylerin konulmasına yardımcı olacak üniteleri vardır.

Boşluklar yaratıcı zihin için çeşitli faaliyetler önermek için planlanabilir. Bu alanlar mobilya seçimi ile değil, yaratıcı camia için öğrenme, tartışma, çalışma ve buluşma alanları yaratmakla belirlenir. Büyük ölçekli geometrik şekiller belli özellikleri vurgulamaya hizmet eder ve hep hareket halinde olan vücudu ima eder. Aynı şekilde hacimli odaların açılı yapısı dikey yüzeylerin kolayca asılmasını sağlar. Böylece raflar, masalar ve hatta bacaksız oturma üniteleri ile birlikte kompozisyonlar yaratılabilir. Dikey yüzeyler yatay yüzeyleri destekler ve ünitelerin hepsi sessiz bir dengede birbirlerine dayanır.

“Soyut yapısal işlerle uğraşmak zihni tazeler: bu işleri yaratmak ya da izlemek algının ve tecrübenin özüne kadar damıtıldığı aktif bir süreç gerektirir. Böylece dolaylı olarak, algısal tecrübenin doğasını tepeden tırnağa yeniden değerlendirmeyi sağlar. Sonuç olarak, yeni yapıların oluşumu ile bu şekilde elde edilen tecrübe yaratıcı bir faaliyet olarak haline gelir çünkü bu düşünme biçimi hem kişisel hem tarihsel şartlanmanın ağırlığını kısmen hafifletir, yeni bir perspektif edinmeyi sağlar.” *David Bohm, Yaratıcılık Üzerine

RHIZOME

13


Tube Tasarım Studio Kairos, 2014

Boruların soyut istifi ile sunulan kompozisyonlar çeşitlilik açısından zengin imkânlar sağlar. Dolaplar depolama alanları olarak kullanılırken borular arasında yaratılan boş alanlar gerek depolama gerek sergileme amaçlı ilginç alternatif kullanım alanları sunar.

Kutunun karanlık tarafı Kutuların yanları hacim hissiyatından kaçınmak ve istiflenmiş boru izlenimini vermek amacıyla her zaman daha koyu renklidir.

Kompozisyonların kullanım şekli, ciltlerin, kitapların, dergilerin, çiçeklerin, lambaların, seramik ya da camların vb. arasındaki boşluklarda hayatın başladığı her kurulum düzeninde ürüne kendine özgü bir karakter verir.

Tube yeni iş habitatındaki doküman ve objelerin depolaması için taze bir çözüm olarak tasarlanmıştır. Ritmik olarak çoğaltılan tipik kapılı dosya kabinlerinin yerine geçen bu tasarım, düzenleme seçeneklerine yeni bir yaklaşım getirir, parçaların kompozisyonu sırasında yaratılan alternatif hacimleri ve alanları kullanır.

Ana unsur, bir yapı taşı olarak tekli bir kutudur. Mimar ya da mekân planlamacısı müşteri ile beraber istenen kompozisyonları yaratabilir zira sistem hem düzenli ve sıralanmış kompozisyonlara hem de soyut enstalasyonlar yaratmak için ‘kaotik istifleme’ye uygundur.


Her kutu yapısı gereği bir boruya benzer çünkü boruyu çevreleyen yüzey panelleri iki taraftan çıkmıştır. Kol boylu boyunca açılan bir detayın içine saklanmıştır. Bu kesim çizgisi kapı açılış yönüne bağlı olarak kabinin ya üstünde ya altında bulunmaktadır.

Kabin modüllerinin, konumlarının yükseklik ve fonksiyonuna bağlı olarak değişen kapı çeşitleri vardır: yukarı açılan, aşağı katlanan ya da dışa çekilen çekmece kapıları. Zarif dış hatları ve detayları sayesinde kutu kapılı ya da kollu bir mobilya olmaktan ziyade bir heykel havası yaratır.

‘Açık iş’ ilkelerine göre düzenlenen hiçbir proje, aynı unsurları kullansa bile birbirine benzemez.

Görünmeyen kollar Kollar birbirine bitişik panel yüzeylerinin arasından boylu boyunca geçen bir aralık olarak tasarlanmıştır.

Sergileme için yaratılan açık alanlar Kutular gerekli bütün dokümanlar ile kırtasiye vb. malzemeleri depolamak içindir. Kutuların gelişigüzel istiflenmesi sonucu ortaya çıkan açık alanlar hem sergileme hem depolama için alternatif mekânlar yaratmaktadır.

RHIZOME

15


Vis Tasarım Studio Kairos, 1998 (Koleksiyon tarafından 2014 yılında tekrar lanse edilmiştir)

Değişik açılarda ve yönlerde dikey ve yatay yüzeyler... Kendi estetik dili olan kaotik bir düzen... İşte Vis, hacimli bir yapı olarak değil yatay ve düzey düzlemlerle oluşturulan çok hafif bir dolap. Bu işteki ‘açıklık’ yapıdaki detaylar sayesinde ortaya çıkmakta.

Kaotik kolonlardan gelen varlık Dikey eksen sayesinde her bir kolon farklı bir yöne bakmaktadır. Nihai görsel etki göz önüne alınırsa farklı kompozisyonlar öngörülemez ve yoruma açıktır.


Bütün raflar dikey yöndeki bir kiriş yoluyla bağlanmaktadır. Paneller oval şekillidir, dolayısıyla yerleştirmede kuvvetli bir yer yön duygusu yaratır. Enstalasyon sırasında her kolon bölümü yaratıcının o anki kararına bağlıdır. Yapısal sistem bağlamında kirişlerin farklı yönlere baktığı ve dolayısıyla her dolap için özgün bir dinamizm yarattığı ilişkiler serisinden yararlanılabilir.

Bu açıdan bakıldığında Vis depolama ve sergileme için kullanılabilir. Dahası, farklı faaliyetler için kullanılan komşu bölgeler arasında bölme işlevi görebilir. Zenginliği dikey panellerin renk çeşitliliğinde de görürüz. Renk seçimi farklı renklerde dağınık olarak yerleştirilmiş dikey panellerde ya da monokrom gri, antrasit ya da bej-beyaz tonların ahenginde farklı dinamizm seviyeleri yaratır.

Arka panel Arkadaki panel sistemi hem dengeyi destekler hem de görsel bir bariyer etkisi yaratmak için kısmi bir duvar sağlar, canlı renklerin seçilmesi sonucu duyusal bir etki yaratır.

RHIZOME

17


Kent, her şeyi hatırlatmalıdır Daniel Libeskind Hafızalarımızda yer edinen ikonik yapıların mimari Daniel Libeskind, tarihten gelen birikimi yeni üretim biçimlerine adapte edebilmeye inanıyor. Mekan hafızasını tasarımlarının çıkış noktası olarak ele alan mimar, şimdiye kadar Berlin, New York, Ottawa gibi şehirlerde tasarladığı anıtsal yapılarda, kentsel kimlik ve kentlinin katılımını da çağdaş bir şekilde yorumladı. Ground Zero’nun son halini görmek için sabırsızlanırken, İstanbul’a gelen Daniel Libeskind ile dönüşüm ve kentsel hafızadan bahsettiğimiz bir söyleşi gerçekleştirdik.

Mekanların dilinden ve dönüşümden bahsettiniz. Dönüşüm, mekanların otantik dillerini yıkıp yerine yeni bir dil bırakabiliyor. Bir mekanın diline nasıl karar veriyorsunuz? Mekanın size söylediklerini dinlemek zorundasınız. Bu seslerden bazılarını çok gürültülü olduğu için duyamazsınız. Size fısıldayan sesleri dinlemelisiniz. Gerçeğe bakmalı ve apaçık ortada duran bağlama değil, kendini daha az belli eden, daha az görünen bağlamlara bakmalısınız. Çünkü bağlam, duyduğunuz ya da gördüğünüz değil, görmediğiniz ve duymadığınızdır. Bu sayede, mekanla çok hassas bir şekilde temasa geçebilir ve tarihe yeni bir değer katma adına sizi özgür bırakan bir bakış açısıyla denge kurabilirsiniz. Bu yüzden benim için geleneksel olan ve yeni olan arasında bir tezat yok.

Tarihi merkezlerde yeni yapılaşma örneği olarak genelde ikonik yapılar eklemlendiriyorsunuz. Bu ikonik imaj gerekli mi? Bence gerekli çünkü sadece tarihi taklit ederseniz, tarihi öldürmüş olursunuz. Bu binalar da kendi dönemlerinin ikonlarıydı. Biliyorsunuz İngiltere’deki Georgian stili kendi zaman diliminde yeni klasiklerdendi. Gitgide daha nostaljik olmaya başladık, bunun mimarlar ve kent plancılar için iyi olmadığını düşünüyorum çünkü o zaman gerçekten bir hayalin peşinde giderler. Bence her dönemin, hatta senenin bir dili vardır, her senenin kendi dönemine ve bu dönemin ihtiyaçlarına referans veren bir görevi vardır. Yani, tarihi sadece 18. ya da 19. yüzyılı taklit ederek yeniden yorumlayamazsınız.

Özellikle Türkiye’de dönüşüm korkutucu bir kelime. Yerel değerleri ve doğal kaynakları giderek yitirdiğimiz bir dönemdeyiz. Dönüşümde yerel değerlere, zanaatlara da değer katarak ilerlemek daha akılcı bir çözüm. Kesinlikle. Ben mimarlığı ve bina yapmayı kamusal bir sanat olarak görüyorum. Tarihten gelen, tarihten edindiğiniz bilgi, birikim ve yerel malzemeleri inşa sürecine dahil ederek kullanabilir ve daha sürdürülebilir sonuçlar elde edebilirsiniz. Bence bu gerçek dönüşümdür. Mekanın değerini kaybettirecek yabancı bir müdahale dönüşüm değildir. Böyle olunca da mekanın kendiyle herhangi bir bağı kalmıyor.


Century Spire tower Manila’da inşası devam etmektedir.

WTC Masterplan Dünya Ticaret Merkezi

30 yıl içinde dünya nüfusunun %80’i kentlerde yaşıyor olacak. Biz bu anlamda oldukça endişeliyiz. Bir mimar olarak sizin bu konu hakkındaki endişe ve görüşlerinizi alabilir miyim?

Planlama ve tasarım aşamasında katılım ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Kesinlikle katılıma ihtiyacımız var. Çünkü şehirlerin kalkınıp gelişmesinde toplumsal katılımla bir üst seviyeye geçebiliriz.

Tabii ki endişeliyim. Hiçbir açık ve ortak alanı olmayan, elektrik, su gibi altyapı hizmetlerinin var olamadığı kabus şehirlerin olacağından korkuyorum. Bu yüzden şunu söylemeye çalışıyorum: 20. yüzyılın yenilikçi ideolojisi, dikeyde yoğun konut projeleri üretmekti fakat bu her kentte farklı karakter isteyecektir. Çünkü Singapur Milano’dan, Varşova New York’tan farklıdır. Böylesi bir noktada da yerel tarihi, kentin hafızasına katkıda bulunacak şekilde temel almalıyız.

‘Kentsel hafıza’ kavramını en çok New York’taki 9/11 Anıtı projenizde okuyabiliyoruz. Evet doğru. Bence insanın hafıza algısını internet ve diğer global iletişim araçları yükseltti. Kent, hafıza fonksiyonunu, teknolojik araçlardan devralmalıdır ve her şeyi hatırlatmalıdır. Böylece içinde yaşayan insanlara, mekanı sahiplenebilme şansı verir. Bence modern teknolojiyi kullanmak kent ve hafıza temelli modellerde oldukça büyük bir risk. Teknolojinin getirdiklerine kapılmamak lazım. Hafızamız olmadan kayboluruz. Mimarlık metodunu; ışık, malzeme, ölçek ve teknolojiyi hafıza ile buluşturmak, mimari üretim sürecinin temelini oluşturmalıdır. Hafıza sadece bir formül değil, yaşayan ve yaratıcı bir kavramdır. Yeni yapılaşma örneklerinin sadece içinde yaşanacak birer makine olmaktan öte, daha insan odaklı tasarlanması gerekiyor. Derindeki geleneklerimize gitmeliyiz, kimse bir makinenin içinde yaşamak istemez. Makine olarak algılanan yapılar ve kentler insan odaklı gelişmedikçe, kentlerin geleceğinden de bahsedemeyiz.

Şu anda sanki zanaat ve estetik değerleri de kullanarak makine endüstrisine geri dönmeye çalışıyoruz. Evet, geleneklerimize geri dönmemiz gerekiyor çünkü kimsenin bir makinede yaşamak istemediğini biliyoruz. Eğer insan odaklı tasarım anlayışı görmezden gelinirse, şehirlerin geleceğinden bahsedemeyiz.

Dilek Öztürk’ün (Tasarım Vakfı, Etkinlik ve İletişim Yönetmeni), “Mimari Dil ve Kentsel Dönüşüm” adlı konferansı sonrasında Daniel Libeskind ile yaptığı görüşmesinden alınmıştır.

Centre de Congres a Mons Gelecek yıl açılışı yapılacaktır.

RHIZOME

19


İşler & notlar Kreatif Mimarlık Aydan Volkan Mimar

Mapfre Bölge Müdürlüğü

Ataköy Sheraton

Projelerinizi tasarlarken sizin için en önemli genel kriterler nelerdir?

Proje tasarım sürecinizi kısaca anlatabilir misiniz?

Yaratacağımız binanın bulunduğu yerdeki etkisinin yanı sıra iç ve dış mekan ilişkisinin kuvvetli ve kullanıcılar tarafından algılanabilir olması bizim için önemli.

Masaya gelen her projede, işverenin ihtiyaçlarını çözmenin yanı sıra öncelikle yerin hikayesini anlamaya çalışıyoruz. Salt işveren taleplerinin karşılanması ile iyi bir bina ortaya çıkmayacağı gibi sadece tasarımcı öncelikleri ile de nitelikli bir eser ortaya çıkarmak mümkün değil. İşveren, kullanıcı ve kentlinin bir arada olduğu bu süreçte mimarlık kültürüne bir değerli bir katkı yapabilmek için köşeli değil yuvarlak bir masada oturduğumuzun farkında olmalıyız. Bütün bunların da ötesinde çevreye karşı da bir sorumluluğumuz var.

Daha da önemlisi, binaların şehirde işgal ettiği alan ve aldığı enerjiyi, o binanın kullanıcısı olmayanlara bile bir şekilde geri ödemesi gerektiğine inanıyoruz. Kentin her yeni bina üzerinde bir hakkı var ve bu hakkın karşılığı olarak tüm projelerimizde, büyük ya da küçük, kamusal bir alan yaratmaya çalışıyoruz. Buna imkan olmayan durumlarda bile kullanıcılarının kendi içlerinde bir arada olabilecekleri esnek kullanımlı, mümkünse açık toplanma ve karşılaşma mekanları yaratmak temel tasarım prensibimiz.

Piri Reis Üniversitesi Öğrenci Yaşam Merkezi


Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi

Üretmiş olduğunuz yapıların ortak bir özelliği var mıdır?

Yeni çalışma ortamları kurgularken öncelikleriniz var mı?

Bir binanın ortaya çıkması için çok sayıda insan inanılmaz zaman ve emek harcamakta. Dolayısı ile bu yapıların zamanla kaybolacak trendlerin ve stillerin esaretinde olmaması gerektiğine inanıyoruz. Tüm tasarımlarımızda o yapının zamansızlığı, herhangi bir döneme ait olabilme potansiyelini aramaktayız. Kurguladığımız planlar oluşabilecek fonksiyonel değişikliği kabullenecek kadar esnek. Kullandığımız malzeme ve sistemler uzun ömürlü ve bakımı kolay. Herhangi bir stil veya görüntü arayışında olmadığımız için de yapılarımızın ikonik değerleri yok, buna rağmen uzun süre o yerin niteliğine olumlu katkıda bulunabilecek, güzel eskiyebilen, sağduyulu ve sakin yapılar tasarlamaktayız.

Her iş mekânının koşulları ve işverenin talepleri farklı olabilir. Biz çalışanların konfor koşullarını olabildiğince esnek bir kurguda çözmeye ve kişilikli bir atmosfer yaratmaya dikkat ediyoruz.

Sizce mimarlık sanata mı yoksa bilime mi yakın bir meslek?

Ofis yaşamının teknolojik gelişmelerle çok yakın ilgisi var. Belki bundan sonra çok daha esnek çalışma saatleri olacak ve ofisler daha nötr mekanlara dönüşecek. Yüksekliği, genişliği iyi ayarlanmış bir masa ve sandalye veya bir kanepe çalışmamız için yeterli olabilecek. Mobilyaların da farklı kullanım şekillerine izin veren daha az didaktik formlara sahip olabileceğini düşünüyoruz.

Ormanada

Sürdürülebilir enerji ve ekoloji konularında bir mimar olarak ne düşünüyorsunuz? Bir mimar iyi bir bina yapmak istiyorsa yeşil bina kriterlerini zaten içgüdüsel olarak yerine getiriyor demektir. Bu konu son zamanlarda bir pazarlama aracı olarak sunuluyor ancak mimarların hassasiyetlerini işverenlere aktarabilmesine yarayan bu trendin faydası olduğunu da inkar edemeyiz. Artık işverenleri çevreye vereceği zararı minimuma indirmek ve bakım masraflarını azaltmak için daha yüksek maliyetli de olsa sürdürülebilir enerji ve yeşil bina kriterlerine uygun binalar yapmak konusunda daha kolay ikna edebiliyoruz.

Yıllar boyunca biz mimarlara yöneltilen cevaplaması zor bir soru bu. Kreatif Mimarlık olarak pek çok projemize açıklayamadığımız bir sanatçı heyecanı ile ama bir bilim insanının rasyonelliği ile yaklaşmaktayız sanırım. Mimarlık bu yüzden ne güzel sanatlar ne de fen bilimlerine denk düşen bir meslek; en iyisi beşeri bilimlerin bir konusu olarak düşünmek gerek.

Bunu yaparken mekânın potansiyellerini değerlendiriyor, hareketli ve sabit mobilya seçimlerinde de düşündüğümüz atmosfere uygun olmasına dikkat ediyoruz. Örneğin Koleksiyon’un Calvino ve Partita serilerine ait ürünleri bu kriterlerimize uyduğu için projelerimizde sıklıkla tercih ediyoruz. Sizce 20 yıl sonra nasıl ofislerde olacağız?

Anadolu Holdi̇ng

RHIZOME

21


Projeleriniz için yeni bir dßnya


Koleksiyon’da ofis ortamlarının ve mobilyalarının tasarımı sürecinde temelde her zaman ‘çalışma kültürü’ öncelikli olarak ele alınmaktadır. Bu yaklaşım sayesinde, pazarın ve rekabetin getirdiği koşullar ve beklentilerin ötesinde çağın gelişen ihtiyaçları ve toplumun değişim süreci öncelikli olarak izlenmektedir.

Günümüzde iş ortamları modern insanın kendini var edebildiği ve hatta anlamlandırabildiği bir arenaya dönüşmüştür. Bunun da ötesinde, günün gelişen rekabet koşulları tüm kuruluşları, hayatta kalabilmek için daha da yaratıcı ve yenilikçi olmaya zorlamaktadır. Günümüzde ise bu iklim dramatik bir şekilde değişmiştir.

Kurumlar yeni iş kültürüne ve buna uygun insan kaynağına gerekli ortamları sağlayabilmek için, önde gelen mimarlık ve iç mimarlık ofisleri ile birlikte çalışarak yeni çalışma alanlarını inşa ediyorlar. Bu yeni dönemde tüm şirketler; piyasadaki en iyi beyinleri yetenek havuzunda toplamak ve çalışanları mutlu etmek için, ofislerin iç tasarımına inanılmaz miktarda kaynak aktarmayı önceliklendirmektedirler.

RHIZOME

23



PROJE Çimtaş Genel Müdürlük MİMAR Han Tümertekin - Mimarlar Tasarım FOTOĞRAFLAR Cemal Emden (Dış) Gürkan Akay (İç) YIL 2013 YER Bursa ÜRÜNLER Barbari masa sistemleri Khan toplantı masaları Guamba masalar Path dolaplar Tristan ofis koltukları Interstuhl Pios toplantı koltukları

Çimtaş projelerinde, müşterinin işi ve programatik istemleri, imalatla idari kesimin bağlamını planlamayı etkileyen faktörlerden biri oldu. Plan, diktörtgen binaya paralel giriş yolu ve bu arada fabrikaya büyük metal parçalarında girebilmesi için ara yollar gerektiriyordu. Giriş senaryosu ile bina ve imalat arasındaki mekansal ilşkiler tasarımın ortasına bir merkez element olarak yansıyan havuz ile karşılıklı birer görsel bağ ile tasarımın temelini oluşturdu.

Ofisler ön cephede güneş ışınlarını geniş transparan camlardan alacak şekilde ışığın hareketi gözetilerek ofis çalışanlarının bir ambiyans içerisinde pek de farkında olmadan günün dönüşümünü yaşamalarını sağlamak üzere tasarlandı. Daha dramatik olanı mamul ve üretimin zaman zaman da olsa havuza yansıması ile firmanın fiziksel aktivitesi ile bir bağ oluşması idi. Gökhan Karakuş, 31 Ekim 2013

RHIZOME

25


PROJE WKL Binası MİMAR Ruggero Tropeano Zwimpfer Partner General Planners Basel FOTOĞRAFLAR Thomas Mayer YIL 2013 YER Basel ÜRÜNLER İkaros kanepeler Suri puflar 20. yüzyıl başlarında bir kimya fabrikasının deposu olarak kullanıldıktan sonra 50’li yıllarda ilave yapılanmayla değişime uğradı. Üç katlı binaya bahçe yapıldı ve beş kat ilave edildi. Yerel imar kanunları açısından bu, ofis özelliği taşıyan bir gökdelen demekti. Tasarımımız binanın mevcut dış cephesine sadık kaldı. İç düzenlemelerde yeni iç bahçeler yaratıldı, transparan ama gölgeli tavan ve açık plan çalışma sahaları oluşturuldu.

Yüzey için seçilen malzemeler ahşabın sıcak doğal havasını yansıtacak şekilde seçildi. Bütün yerleştirmeler gözükecek şekilde, asma tavan, ses izolasyonu, ışığın yansıması gibi tüm unsurlar yapısal geometriye uygun bir ritim içerisinde uygulandı. Her bir katta özel ve toplantı odaları, oturma / bekleme odaları, mutfaklar, atmosfer yaratacak doğrudan ve dolaylı aydınlatmalar oluşturuldu.


RHIZOME

27



Sancaklar Camii belki de günümüz inşaat teknolojisi ile ayinsel mekan arasındaki zorlu ilişkinin yeniden inşası için yapılan tek teşebbüs idi. Bir keşif ürünü olan bu mütevazi davranış iki boyutta ele alınabilir. Birincisi, bir ibadet evinin fiziksel bağlamını koruyarak inşaat teknolojisini uygulamak, ikincisi ise İslamik düşünce bağlamında ayinsel tezahürün ruhunu ve manasını anlamaya yönelik süreç. Bu keşfin her bir aşamasında nihai amaç işte bu iki yol arasındaki bağı inşa etmekti.

Kenneth Framton’un mutemelen diyeceği gibi, binanın büyük kısmının inşası ‘toprak çalışması’ şeklinde. Belli bir mesafeden bakınca karşınızda duran yapının tüm heybetiyle dikilen bir camii olduğunu görüyorsunuz. Yapının orjinal topoğrafisinde farkedilebilen ufak bir kot farkı binanın çatısına model oluşturuyor. Bunun altında yatan şu ki kabuğu andıran kaplama, kulanılan her şeyi en has haliyle işlenmiş saf, mücerret bir mekan.

PROJE Sancaklar Camii MİMAR Emre Arolat Mimarlık FOTOĞRAFLAR Cemal Emden (Dış) Gürkan Akay (İç) YIL 2011 YER İstanbul ÜRÜNLER Cantata sandalyeler Guamba masalar Monte Cristo koltuklar Alia sehpalar

RHIZOME

29


PROJE Piri Reis Üniversitesi MİMAR Kreatif Mimarlık FOTOĞRAFLAR Cemal Emden YIL 2014 YER İstanbul

Piri Reis Üniversitesi denizcilikle ilgili uygulamalı yüksek eğitim veren, İstanbul’un doğusunda, Tuzla’da bir kurumdur. Bina, sürdürülebilir ve ekolojik bina prensiplerine göre tasarlanmış olup sonrasında Breem tarafından İngiltere’deki eş değerlerinin üzerinde, ‘çok güzel’ olarak ödüllendirilmiştir. Büyük bir bölümü Marmara denizine komşu olan Piri Reis Üniversitesi, nezih bir silüete sahip binaları mevcut şehircilik dokusu ile harmanlanmıştır.

Kampüs, toprağın doğal eğimi içine yerleştirilmiştir. Binaların topoğrafisi kuzey tepelerden güney sahile doğru alçalarak gelir. Kampüs 2 ana hat üzerine yayılmış 8 üniteden oluşur. Denizcilik Yüksek Okulu (DYO) Eğitim, idari ve sosyal bölümlerinden oluşan kısım ve Uygulama Esaslı Denizcilik Eğitim Merkezinin (UDEM) bulunduğu bölge. Bu 2 ana hat birbirinden kampus girişinde başlayıp sahile kadar devam eden yaya yolu ile ayrılıyor.

ÜRÜNLER Dilim kanepeler Guamba sehpalar Plato dolaplar Asanda sandalyeler Narcissus sehpalar Laluna kanepeler Calvino masa sistemleri Tristan seminer koltukları Çelebi seminer masaları Partita masa sistemleri


RHIZOME

31


Gelenleri ana girişte karşılayan yaya yolu ilerledikçe taraçalara, meydanlara, yeşil alanlara dönüşerek yürüyenlere yol boyunca deniz manzarası sunar.

Denizcilik Yüksek Okulu kompleksi eğitim binası, konferans salonu, idari bina, sosyal aktiviteleri içine alan kuzeyden doğuya uzanan 5 binadan oluşur.

Kampüs, gemi simülasyon laboratuarları, konferans ve seminer salonları, öğrenci kulüpleri, dalga ve fırtına simülasyonları yapabilen eğitim havuzları, bilgisayar laboratuarları, mekanik atölyeler gibi değişik fonksiyonları barındırır.

Konferans salonu ve otopark yer altında, sınıflar, idari ve sosyal bölümler gibi gün ışığı gerektiren kısımlar yer üstünde inşa edilmiştir.


Yerleşke kullanıcılarına minimum zemin sathı ile maksimum alan sağlamayı başarıyor. Eğitim ve idari binalar konferans salonuna bağlantılı inşa edilmiştir, böylece sadece kullanım fonksiyonelliğini arttırmak değil aynı zamanda öğrenci ve öğretim görevlilerini kulisinde buluşturan bir ‘cadde’ görevini de üstlenir.

Yaya yolunun üzerinde olduğu eksen öğrencilerin aralarda vakit geçirebileceği, ana merdivenlerin bağlandığı üst fuaye ve anfi tiyatronun da bulunduğu iki binayı birbirine bağlar. Uygulamalı Denizcilik Eğitim Merkezi (UDEM) simulatörlerin, laboratuarların, atölyelerin, eğitim havuzu ve ilgili idari bölümlerin bulunduğu üç binadan oluşur. Bu fonksiyonel binalar arasında, mimari açıdan sadece eğitim havuzu farklılık gösterir.

RHIZOME

33


Ruggero Tropeano

Ruggero Tropeano Mimar Han Tümertekin

Portraits Han Tümertekin Mimar

İstanbul merkezli olarak çalışmalarını sürdüren mimar Han Tümertekin, başta Türkiye olmak üzere Hollanda, Japonya, Britanya, Fransa, Çin, Moğolistan ve Kenya gibi farklı coğrafyalarda projeler yürütüyor. Mimarlık eğitimini Istanbul Teknik Üniversitesi’nde alan Tümertekin, 1992’den bu yana çeşitli üniversitelerde de ders veriyor.

Bunlar arasında; Harvard Üniversitesi Tasarım Bölümü, Ecole Polytechnique Federale de Lausanne, Ecole Speciale d’Architecture, Paris bulunuyor. Kendisi halen, kurucuları arasında olduğu Bilgi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak yer alıyor. Tümertekin’in çalışmaları birçok uluslararası mimari yayında yer bularak geniş kitlelere ulaşmış, bir monografisi de 2006 yılında Harvard Üniversitesi tarafından yayınlanmıştır. 2004 yılında B2 Projesi ile Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne hak kazanmış, 2007 yılında da aynı organizasyonda ana jüri üyeliği yapmıştır. Bugün halen bu önemli ödülün değerlendirme komitesindeki görevini sürdürmektedir.

1955 Milano doğumlu olan Ruggero Tropeano, 1981 yılında Zürih Teknik Üniversitesi’nden mezun oldu. 1991-1999 yılları arasında aynı okulda öğretim görevlisi ve yardımcı profesör olarak yer aldı. 2008’den bu yana Mendrisio Mimarlık Akademisi’nde konuk profesör olarak görev alırken birçok yayına da imza attı. Bu süre içerisinde ayrıca ‘1930’larda İsviçre İç Mimarisi’, ‘Le Corbusier’ ve ‘Jean Prouve’ konulu sergilerin kuratörlüğünü yaptı. 1986’dan 2013’e kadar; Zürih Tekno-Park ve bugün Batı Zürih olarak bilinen Sulzer Escher-Wyss isimli endüstri bölgesinin dönüşüm projesinde baş mimar olarak görev yaptı. Dessau’da ‘Bauhaus’ (Walter Gropius), Frankfurt’ta ‘Henry und Emma Budge-Heim’ (M. Stam, W. Moser ve F. Kramer) ve Zürih’te de ‘Museum für Gestaltung und Hallenstadion’ (K. Egender) restorasyon projelerini yönetti. Ayrıca, Mies van der Rohe’nin Brno’daki ‘Villa Tugendhat’ projesinin restorasyonundan sorumlu uluslararası komite üyesidir.


Aydan Volkan

Emre Arolat

Emre Arolat

Selim Cengiç

Mimar

Lisans ve yüksek lisans eğitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde tamamlayan Emre Arolat, EAA mimarlığın kurucu ortağıdır.

Aydan Volkan

Kariyeri boyunca sayısız konferans ve seminere konuşmacı olarak katılan Arolat’ın birçok makalesi de farklı yayınlarda yer bulmuştur. EAA kitapları, Dalaman Havalimanı Projesi ve ‘... nazaran’ başlıklı sergilere katkıda bulunmuştur. Yakın zamanda Rizzoli NY tarafından Emre Arolat’ın mimari yaklaşımını konu alan bir monogram yayınlanmıştır. Arolat ayrıca 1. İstanbul Tasarım Bienali’nin eş küratörlüğünü de yürütmüştür.

Aydan Volkan, 1992 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunudur. 1995 yılına kadar Ertem Ertunga Mimarlık Ofisi’nde görev aldıktan sonra 1995-1996 yılları arasında ‘King’s College in London’da eğitim görmüştür.

Başta Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Delft Teknoloji Üniversitesi, Berlage Mimarlık Enstitüsü olmak üzere çeşitli kurumlarda dersler vermiş, Pratt Enstitüsü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde konuk jüri üyeliği görevlerinde bulunmuştur.

Selim Cengiç Mimar

Mimar

Emre Arolat, ulusal ve uluslararası arenada birçok ödüle sahiptir. Bunlar arasında; 2010’da İpekyol Tekstil Fabrikası Projesi ile Ağa Han Mimarlık Ödülü, 2005 yılındaki Mies van der Rohe Avrupa Mimarlık Ödülü, 2006 senesindeki AR Yükselen Mimarlık Ödülü, 2011’deki Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Üniversitesi Osman Hamdi Bey Ödülü, 2012’deki Kadir Has Üniversitesi Sanatta Üstün Başarı Ödülü, 2013 Dünya Mimarlık Festivali’ndeki Sancaklar Camii ile kazanılan dini yapılar birincilik ödülü sayılabilir. Ayrıca 1992, 2002, 2004, 2008 ve 2012 yıllarında gerçekleştirilen Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde ‘Tasarım’ ve ‘Bina’ dallarında ödüle layık görülmüştür.

1996 yılından bugüne çalışmalarını, kurucu ortak ve baş mimar olduğu Kreatif Mimarlık’ta devam ettirmektedir. 2013 yılı itibariyle İstanbul Serbest Mimarlar Derneği’nin yönetim kurulu üyesidir. Aydan Volkan çağdaş mimari ve sürdürülebilir binalar konularındaki konuşma ve etkinliklerin aktif bir katılımcısıdır. Aynı zamanda çeşitli üniversitelerin mimarlık bölümlerinde konuk öğretim görevlisi ve tasarım projelerinde de jüri üyesi olarak görev almaktadır.

Selim Cengiç 1971 yılında Istanbul’da doğdu. Nişantaşı Anadolu Lisesi eğitimi sonrası Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden 1994 senesinde mezun oldu. Üniversite eğitimi süresince Tabanlıoğlu Mimarlık, Arolat Mimarlık, Tekno İnşaat ve Ertem Ertunga Mimarlık Ofisi’nde çalıştı. Bugün ise kurucu ortağı olduğu Kreatif Mimarlık’ta baş mimar olarak görevini sürdürüyor. Sağlık, eğitim, turizm, iş ve ev konularında birçok uluslararası projede yer alan Selim Cengiç, ortakları ve ekibiyle birlikte şu ana kadar toplam 1.250.000 m2’lik tasarım, inşa, uygulama ve yürütme projeleri gerçekleştirdi. Bunlarla birlikte, Kreatif Mimarlık adına çok çeşitli ulusal ve uluslararası ödülün sahibi oldu.

RHIZOME

35


Etkinlik Takvimi Ekim - Kasım - Aralık

Bienal

Sergi

Biennale Interieur

17 Ekim

New Practices New York 2014

1 Ekim

Mekan: New York, ABD cfa.aiany.org

Tasarım Haftası

Mekan: Kortrijk, Belçika www.interieur.be

Bienal

Konferans

1 Kasım

Mekan: İstanbul, Türkiye www.tasarimbienali.iksv.org

Hayal Kahvesi Shining Stars Presents: Brazzaville... 22 Kasım Mekan: İstanbul, Türkiye www.hayalkahvesibeyoglu.com

Konferans

Konferans

3 Kasım

27 Kasım

II. İstanbul Tasarım Bienali 2014

Belgrade Design Week

Gain: AIGA Design and Business Conference

Mekan: Belgrad, Sırbistan www.belgradedesignweek.com

Mekan: New York, ABD www.gainconference.aiga.org

6 Ekim

Konser

23 Ekim

Brand Week İstanbul

Designing Experience

Festival

Konser

Mekan: İstanbul, Türkiye www.brandweekistanbul.com

9 Ekim

23 Ekim

Sergi

Lodz Design Festival

24. Akbank Caz Festivali

Mekan: Lodz, Polonya www.lodzdesign.com

Festival

Mekan: İstanbul, Adana, Kayseri, Ankara, Eskişehir, Edirne, Çanakkale, İzmir, Denizli / Türkiye www.akbanksanat.com

11 Ekim

Filmekimi

Mekan: İstanbul, Türkiye filmekimi.iksv.org

Mekan: Chicago, ABD www.sofaexpo.com

Design Miami 3 Aralık Mekan: Miami, ABD www.designmiami.com

Tasarım Haftası

Fuar

Sergi

28 Ekim

8 Kasım

4 Aralık

6 Kasım

33. İstanbul Kitap Fuarı

Mekan: Dubai, BAE www.downtowndesign.com

Koleksiyon - İSMD Mimarları Ağırlıyor 13: Sabri Paşayiğit Design Office Mekan: İstanbul, Türkiye www.koleksiyon.com.tr

Mekan: Miami, ABD www.artbasel.com

Sergi

Bienal

Bienal

29 Ekim

23 Kasım’a kadar

7 Aralık’a kadar

Venice Architecture Biennale

Mekan: Paris, Fransa www.francedesigninnovation.fr

Art Basel Miami

Art Basel Miami

Mekan: İstanbul, Türkiye www.istanbulkitapfuari.com

Observeur Du Design

15 Ekim

Forum

SOFA Chicago 2014

Downtown Design Dubai

Sergi

Mekan: Hong Kong, Çin www.experiencedesign.hk

BİO 50

Mekan: Venedik, İtalya www.labiennale.org

Biennale Interieur

Mekan: Ljubljana, Slovenya www.bio.si

Designing Experience

Downtown Design Dubai

Ekim 2014 Ça 1

Pe 2

Cu 3

Ct 4

Pz 5

Pt 6

Sa 7

Ça 8

Pe 9

Cu 10

Ct 11

Pz 12

Pt 13

Sa 14

Ça 15

Pe 16

Cu 17

Ct 18

Pz 19

Pt 20

Sa 21

Ça 22

Pe 23

Cu 24

Ct 25

Pz 26

Pt 27

Sa 28

Ça 29

Pe 30

Sa 4

Ça 5

Pe 6

Cu 7

Ct 8

Pz 9

Pt 10

Sa 11

Ça 12

Pe 13

Cu 14

Ct 15

Pz 16

Pt 17

Sa 18

Ça 19

Pe 20

Cu 21

Ct 22

Pz 23

Pt 24

Sa 25

Ça 26

Pe 27

Cu 28

Ct 29

Pz 30

Pe 4

Cu 5

Ct 6

Pz 7

Pt 8

Sa 9

Ça 10

Pe 11

Cu 12

Ct 13

Pz 14

Pt 15

Sa 16

Ça 17

Pe 18

Cu 19

Ct 20

Pz 21

Pt 22

Sa 23

Ça 24

Pe 25

Cu 26

Ct 27

Pz 28

Pt 29

Sa 30

Cu 31

Kasım 2014 Ct 1

Pz 2

Pt 3

Aralık 2014 Pt 1

Sa 2

Ça 3

Ça 31


İlham #ofishalleri

@mug egny Çalışır ken e ğlene

Rhizome’un üçüncü sayısıyla birlikte çalışma alanlarındaki detaylara odaklanıyoruz bu kez: Instagram’da #ofishalleri ve #Rhizome etiketleriyle paylaşılan karelerde görünen o ki renkler, gülümseten ikonlar ve anlar tüm günün yükünü hafifleten enerjiler saçıyor. Ofislere keyifli detaylar ilham veriyor…

nlerde

@elifkinikoglu Şema Mimarlık’ta günün manzarası.

en!

ta ayoza firi. @tunc ni misa e izin y Ofisim

@nihan du Her şey hazır, g ün lla ! @cuala ell” keyfi aising h “r Ofiste

nim b

başlasın

@jude juninh o Full

Mimarın Listesi Atilla Kuzu

1. Thievery corporation / Depth of my soul 2. Wax tailor / Go without me 3. Danger Mouse & Danielle Luppi / The rose with a broken neck 4. Chet Faker / I am into you 5. Bent / Kisses 6. Poldoore / Nothing left to say 7. Rouge Rouge / Decide toi 8. Paper Cut / Black dog 9. Ancient Astronouts Gianna remix / I came running 10. Ancient Astronouts Pathaans Mirage mix / Lost in Marrakesh

RHIZOME

37


YAKINDA AÇILIYOR! DALLAS

211 North Ervay, Suite 100 Dallas, Texas 75201 USA info@koleksiyon.com.tr www.koleksiyon.com.tr

Dünyada Koleksiyon TÜRKİYE Cumhuriyet Mah. Kefeliköy Bağlar Cad. No: 35 Büyükdere Sarıyer, Istanbul, 34457 Tel: +90 212 363 63 63 Fax: +90 212 223 48 25 info@koleksiyon.com.tr

İNGİLTERE Koleksiyon Furniture Limited Brewhouse Yard 9 Londra EC1V 4JR Birleşik Krallık Tel: +44 (0)20 3405 1885 info@koleksiyon.co.uk MISIR Koleksiyon Egypt The 47th Building, 90th Street North 5th Settlement, Yeni Kahire, Mısır Tel: +20 2266 87 01 Fax: +20 226 68 702 info@koleksiyonegypt.com ALMANYA Network2Design Röntgenstrasse 104, 64291 Darmstadt, Almanya Tel: +49 6151 9189512 info@network2design.de

AVUSTRALYA Envoy Furniture Suite 30391 Murphy Street Richmond 3121 Melbourne, Avustralya Tel: +613 9029 3161 dan@envoyfurniture.com.au HOLLANDA Loading-DDesign Collections G. van Nijenrodestraat 151 3621 GJ Breukelen, Hollanda Tel: +31 63195 1872 info@loading-ddesign.com thijs@loading-ddesign.com


LİBYA Avcı Interior Fourth Ring Road Venezia Street, Benghazi, Libya Tel: +218 92 396 4653 cihad@avciorman.com.tr

İSPANYA Artis Arquitectura Interior S.a. Poligon Industrial El Cami dels Frares, parc.83, 25190 Lleida, İspanya Tel: +34973257800 Fax: +34973257801 artis@artis.es KOLOMBİYA Schaller Group Cra 11 No: 93A-20 Bogota, Kolombiya Tel: +571 743 560 mariam@schallertech.com

KATAR Al Mana Galleria Salwa Road Ramada Signals Nissan Showroom P.O. Box 91 Doha, Katar Tel: +974 4 428 3636

info@mammutgroup.com

KAZAKİSTAN V-time Object Office Ltd. Office 111, b/c ‘Prime’ Furmanova 100 ‘g’ 050000, Almaata, Kazakistan Tel: +7 727 312 11 22 / 23 v-time@yandex.ru

PERU Ziyaz Avenue Mariscal La Mar 835, Lima, Peru Tel: +51 714 9914 webziyaz@ziyaz.com

ÜRDÜN Triology Furniture Company Iritiria str. Um Uthienah Vista P.O. Box 630 - 11118 Amman, Ürdün Tel: +962 6 5563778 Fax: +962 6 5563779 salah@trilogyfurniture.com

KIBRIS Divani Mobilya 2 Irmak Sokak Gönyeli Çemberi, Gönyeli, Lefkoşe, Kıbrıs Tel: +90 392 224 04 50 - 51 Fax: +90 392 225 65 79 fetanetcan@gmail.com

AZERBAYCAN Workplace Interiors Baku Residence Building 25 Samed Vurgun Street Bakü, Azerbaycan Tel: +99 412 493 62 22 ilham.behbudov@workplace.az

SUUDİ ARABİSTAN Technolight P.O. Box 12679 Jeddah 21483 Suudi Arabistan Tel: +966 2 669 3241 Fax: +966 2 668 3069 hazemalazem@technolight-ksa.com

RUSYA Grafit Interiors 119021, Timura Frunze Street Building: 3, No: 20 Moskova, Rusya Tel: +7 499 922 42 12 akochemazov@grafitinteriors.ru

İRAN Mammut Construction 7th Street, Khaled Estamboli Ave, No:7, P.O. Box 1513737511 Tehran, Iran Tel: +98 21 88 109 109

cihan.koseoglu@almanagalleria.com.qa

RHIZOME

39


İnsan her şeyin ölçüsüdür. Protagoras

TUBE Depolama Ünitesi | Studio Kairos

www.koleksiyon.com.tr shop.koleksiyon.com.tr Adana / Ankara Kavaklıdere, Ümitköy / Antalya / Bodrum / Gaziantep İstanbul Caddebostan, Masko, Modoko, Tarabya / İzmir / Kocaeli / Tekirdağ


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.