KALBİNİZİ AÇIN, EVİNİZİ DE...

Page 1

Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir.


''Bu kitapçık Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti mali desteği ile üretilmiştir. Bu kitapçığın içeriğinden Denizli Koruyucu Aile Derneği sorumludur ve hiçbir şekilde Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyeti veya Avrupa Birliği Bakanlığı’nın görüşlerini yansıttığı şeklinde yorumlanamaz."


Yaşamın en özel sürecidir ÇOCUKLUK süreci... Çünkü geleceği belirler. Bu sürecin nitelikli, sağlıklı ailelerce desteklenmesi durumunda, çocuklar, sorgulayan, kendi yaşamının öznesi olan, sorumluluk alabilen bireyler olarak topluma katılma, geleceği var etme şansını elde ederler.

Denizli Koruyucu Aile Derneği

Çocuklarına bayram armağan eden ilk ülke olarak… Yıllar önce çocuğun önemini vurgulayan Büyük ATATÜRK’E Sonsuz Teşekkürler…


Yayına Hazırlayan: Ayfer Doğan Petek üzülmez Bilgin Kıray Vural Jülide Keleş Yarışan Şebnem Dal Üzülmez Hatice Böbeci Şefika Yıldız

Baskı: Corpusad

Avrupa mali yardımlar kapsamında Merkezi Finans İhale Birimi ile imzalanan 19.09.2014 tarih ve TR2010/0135.01-01/262 sayılı , “Sevgi Dolu Bir Ailede Büyümek Her Çocuğun Hakkı” isimli proje kapsamında hazırlanmıştır.

Denizli Koruyucu Aile Derneği Gazi Mustafa Kemal Bulvarı Yıldız Apt.no:112 Kat :4 Denizli


Sivil Toplum Diyalogu “Sevgi Dolu Bir Ailede Büyümek Her Çocuğun Hakkı”

*Bu çalışma, sevgisini ertelemeyenlerden, Yaşama sevgiden yana alacaklı başlayanlara armağan edilmiştir.


Merhaba, Adım, Ayşe, Fatma, Mert, Ahmet, ya da Helga, Corc.... Ama hepimizi tanımlayan ortak bir adımız var. Devletin koruma altına aldığı çocuklarız Biz. Her birimizin öyküsü çok farklı olsa da en temel ortaklığımız bizi dünyaya getiren insanlardan ayrı yaşamak zorunda kalmamız. Biyolojik ebeveynlerimizin yetmediği noktada yurttaşı olduğumuz devletler bizlerin büyüme sürecinde bakımlarımızı farklı şekillerde sağlıyor. Bizlere verilen bakım hizmetlerinin tek bir yasa içerisinde kapsamlı olarak düzenlenmesi, Koruma altına alınan çocukların birey olarak haklarına duyulması gereken saygının bir ifadesi olacaktır. Bizlerin yaş gruplarımıza göre değişen gereksinmelerimiz olsa da, en temel ihtiyacımız her yer ve her koşulda her zaman SEVGİ’ dir. SEVGİ VE GÜVEN... Biz çocukların sağlıklı yetişkinler olabilmesi için olmazsa olmazı olan iki duygu... Devlet fiziki ihtiyaçlarımızı sağlasa da bizlere bu duyguyu yaşatabilecek, bizi sadece yaşamda var olduğumuz için sevebilecek yetişkinlere ihtiyacımız var. Bizleri daha iyi tanımak, başlangıçtaki merhabaya cevap vermek isterseniz lütfen elinizdeki kitapçığı sonuna dek okuyun. Bu kitapçık, Bizlerin sessiz çığlıklarını duyan, gözlerimizin içine sevgiyle bakıp, ellerini tuttuğumuzda yanlarında olmanın gönencini yaşadığımız Koruyucu Aileler tarafından hazırlandı. LÜTFEN BENİ TANIMAK İÇİN SAYFAYI ÇEVİRİN...


Değerli Çocuk Dostları, Her birimizin koruyucu aile olma öyküsü, onların koruma altına alınış öyküleri gibi bambaşka öyküler. Onlarla bu kitapçıkta tanışacaksınız.. Koruyucu Aile Modeli bizim için, sevgiyle büyümeye ihtiyacı olanlarla, Yüreğindeki sevgiyi ulaştırmaya çalışanların ortaklaştığı bir bakım modelidir. Çocuğun gereksinimleri etrafında şekillenmesi gereken bu modelde, daha nitelikli bakım vermenin yolu bu model içinde yer alan herkesin farkındalığının artması ve ortak bir algıda buluşmasından geçmektedir. Devlet tarafından Koruma altına alınmış çocuklarımızın ötekileştirilmeden büyüme ve yeni katıldıkları ailelerinde, saygın bireyler olarak değer görme haklarına inanmış ve bu algıya odaklanmış çokça koruyucu aileye ihtiyacımız olduğunu bilmek projemizin çıkış noktası. Çocuk Hakları Sözleşmesinde yer alan tüm maddelerin içselleştirilerek, yeni bir toplumsal yaşam algısı üretmeye duyulan ihtiyacın farkında olan çocuk dostları ile birlikte ilerlediğimiz bu yolda emeği geçen herkese teşekkürlerimle…

Ayfer Doğan

Proje Koordinatörü Denizli Koruyucu Aile Derneği Yönetim Kurulu Başkanı


Çocuk Dostları, Çocukların sağlıklı gelişebilmeleri için kendilerini koruyacak, sevecek, destekleyecek, güven sağlayacak, sosyal ve maddi gereksinimlerini karşılayabilecek sıcak bir aile ortamına ihtiyaçları vardır. Çocukların yeterli sevgi alabildikleri, gereksinimlerinin düzenli olarak karşılandığı sıcak aile ortamında yetiştirildiklerinde sağlıklı bireyler olabildikleri bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Geleceğin yetişkinleri olan çocuklarımızı bugün birey olarak görüp hakları olan özen ve sevgi ortamını sağlamanın yolu Koruyucu Aile bakım modelinin yasal bir statüde tanımlanmasından geçmektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi ile vurgulanan Koruyucu Aile bakım Modelinin dayanağı Türk Medeni Kanunu'nun 347.maddesi ile 24.05.1983 tarih ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu'nun 23. maddesidir. Koruyucu Aile Modeli bu maddeleri temel alarak hazırlanan 14.12.2012 tarih ve 28497 sayılı Koruyucu Aile Yönetmeliğine uygun olarak yürütülmektedir. Konu alan çalışanlarınca ve çocuk alanında çalışan hukukçularla irdelenip, uluslararası karşılaştırmaların yapılarak bir yasa taslağının hazırlanması projemizin hedeflerinden biridir. Çocuklarımızı anlamak onlara daha iyi bir yaşam hazırlamanın olmazsa olmazlarından. Onları daha iyi anlamak, içlerindeki ağır yükü boşaltmalarını kolaylaştırmak için Hollanda ve pek çok Avrupa ülkesinde başarı ile uygulanan Back pack ( sırt çantası) yöntemi eğitim programı haline getirilmiştir. Koruyucu aile yanına yerleştirilen çocuk için en zor zaman yeni ailesine uyum sağlama dönemidir. Aynı şekilde koruyucu ailenin çocuğu tanıması ve onu anlaması için geçen süre de kritik bir dönemdir. Bu dönemi mümkün olan en az hasarla atlatmak, bu yöntemi bilen ve uygulayan alan çalışanlarınca sağlanacaktır. Çocuğun birey ve özne olduğu bir yaşam algısının yansıması olan projemize emeği geçen tüm çocuk dostlarına teşekkür ederiz.

Proje Ekibi


*HER ÇOCUĞUN BİR AİLE YANINDA BÜYÜMEYE HAKKI VARDIR… “Çocuk Hakları Sözleşmesi” Madde 20

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen Çocuk Hakları Sözleşmesi 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Türkiye de dahil olmak üzere 193 ülkenin taraf olduğu sözleşme en fazla ülkenin onayladığı insan hakları belgesidir. çocuğun öncelikle ailesi yanında, bu mümkün olmadığı takdirde ise uygun bir aile ortamı içinde yaşamını sürdürmesi ve gelişmesi hakkına özel bir yer verilmektedir.


ONLAR Kız ve erkektiler,

Küçücük, mahzun ve ürkek… Mavi, yeşil, kara gözlerinde, İncecik boyunlarına ve bedenlerine yakışmayan bir yalnızlık yüklüydüler. Karşılaştık bir sabah ya da bir öğle vakti, Merhaba dedik onlara… Merhaba! Biz bir oda verdik,

Onlar birer dünya sundu.

Biz bir tabak yemek koyduk, Onlar, toprağın bereketini taşıdı sofralarımıza… Biz bir kere kokladık, Onlar baharın tüm kokularını saçtı evimize. Biz ellerini tuttuk, Onlar, yaşamı armağan etti bizlere… Kimimizin göz pınarında bir damla yaş, Kimimizin yüreğinde kıpırdayan bir sızı… Uzattığımız eli tutan her çocuk, Avuçlarımıza güneşin sıcaklığını bıraktı. Artık öylesine sıcak ki avuçlarımız, Başka ellere ulaşmak gerek… Yakmadan ısıtan bu sevgiden İnsan olan herkese bir tutam sunmak gerek.

Şefika Yıldız Koruyucu Anne


KORUYUCU AİLE… *Maalesef devlet koruması altındaki çocuklarımız biyolojik ebeveynleri ile büyüme şansını bulamıyor. Koruyucu Aile Bakım Modeli, Herhangi bir nedenle ailesi yanında büyüme şansını olmayan devlet koruması altındaki çocukların yine bir aile yanında büyümesini sağlar. Bu bakım modeli ASP Bakanlığına bağlı, Aile ve Sosyal politikalar İl Müdürlüklerince yürütülür.

Kurumlarda yaşayan yaklaşık 10.000 çocuğumuzun sadece 4117 tanesi koruyucu aile bakımından yararlanabilmektedir.

(Mart 2015)


Koruyucu Aile Alfabesi Anlamakta zorlandığın durumlar hayatını etkileyebilir. Bağırarak konuşma, onlar sana yardım edecek. Can suyu olacaksın ailene Çiçeksin sen onların koruyup büyüteceği. Duygularını çekinmeden ifade et, onlar seni dinlemeye hazır. Eşitsin Fırsatları iyi değerlendir. Geçmişini unut, yaşam devam ediyor. Hayatına yeni katılanlara, hoş geldin de. Onlar da sana, hoş geldin diyecek. Işık saçacaksın sen hayata. İyi olanı sakın bırakma. Onlar senin hayatını güzelleştirecek. Joker değil gerçeksin, Kendinle barışık ol. Limanların var artık inanabileceğin.


Merak etme gençsin daha yaşayacak çok şeyin olacak. Ne hissettiğini herkesle paylaşmayabilirsin. Onlar süper anne baba değil, herkes hata yapabilir. Onemlisin! Paylaştıkça hayat güzelleşir. Rahat ol biz seninleyiz Seni dinlemeye hazır koruyucu ailen. Şaka yapıp canını acıtabilirler seni anlamadıklarından değil senin yaşadıklarını bilmediklerinden. Tekrar sevebilirsin. Uyumlu ol yeni evinde. Üzüntülerini, sorunlarını ailenle paylaşabilirsin Ve hayal etmeyi bırakma. Yalnız değilsin. Zaman her şeyin ilacıdır. Hayat hayal etmekle başlar unutma!


“Bir çocuk her zaman annesini veya babasını bilmek, görmek ve öpmek ister. Benim de bunlara ihtiyacım olduğu zaman “onu” tanıdım. Hayatımdaki tüm acıları, felaketleri unutturdu...” H.C


Kızıma… Kızımla 5 yıl önce doğum günümde kavuştuk. Kaç kadın yaşamında bu denli kıymetli bir doğum günü hediyesi almış olabilir ki? Şimdiki adı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olan Sosyal Hizmetler il Müdürlüğüne başvuralı 6 ay olmuş, sabırsızlığımız giderek artmaya başlamıştı. Ev yeniden yerleşmiş, odalar hazırlanmış, kardeşler bekliyorlardı. Güzel bir haziran gününde doğum günümü kutlamaya hazırlanırken çalan telefon bana çok özel bir doğum günü armağanı ile karşılabileceğimi müjdeliyordu. Ağlamaya başladım. İnanamadım. En güzel hediyemi almak üzere eşim ve iki oğlumla birlikte Çocuk Yuvasına gittim. Bekleme salonunda otururken huzur, merak, heyecan, sevinç hepsi iç içe geçmişti. Kapıda bakıcı annenin eline sıkı sıkı yapışmış, yeni uzamaya başlayan saçlarına tutturulmuş tokaları ve kırmızı puanlı elbisesiyle şaşkın gözlerle bizlere bakan kızım göründü. O doğum günümü ve kızımla o karşılaşma anını hala buruk bir sevinçle hatırlarım. Bir anne olarak, kızımı dünyaya getiren kadının, annesinin aldığı kararın ne kadar büyük ve zor bir karar olduğunu anlamıştım. Bu özverili kararıyla bizi tatlı kızıyla buluşturan o anneye çok değer veriyorum. Bir hamilelik anısı, bir doğum süreci gibi algıladığım bu süreç işte benim üçüncü annelik serüvenimin başlangıcı oldu. Üçüncü annelik serüveni bambaşka yaşam maceralarını da beraberinde getirdi. Oğullarım ergenliğe, kızım bebeklikten çocukluğa adım atarken Koruyucu Aile Hizmet modelinin çok özel ve yaygınlaşması gereken bir hizmet modeli olduğu fikri giderek ağır basıyor bu konuda çalışmak için bir araya gelmenin gerekliliği oluşuyordu. Tam da böyle bir zamanda Denizli Koruyucu Aile Derneğinin kuruluş çalışmaları başladı.

Hatice Böbeci Denizli Koruyucu Aile Derneği Başk. Yard.


Sesleniş… Sıcak bir yuva arayışımın ve aileye kavuşmamın üstünden on dört yıl geçmiş. Kim derdi ki bir zamanlar çocuk aklıyla hayaller kuran, bu hayalleriyle sihirli bir dünya yaratmaya çalışan Meral büyüyecek, üniversite bitirip öğretmen olacak.. O zamanlar en büyük isteğim evime dönmekti. Özlediğimde sarıldığım, korktuğumda beni koruyacağını bildiğim, güldüğümde benimle gülen, ağladığımda sesimi duyan bir aile hayalim vardı. 98 yılının eylülünde bir güneş doğdu benim için. Küçük bir çocuk için anlaması zor olan şeyleri çözmeye çalıştım kendimce. Evet, bir ailem oluyordu ama neden başka anne, baba, kardeşler? Bir yandan anlamadığım bir mutluluk, bir yandan elimde olmayan bir korku vardı içimde. Kafamdaki bir sürü soru da bunların cabası. Ve sonunda nedenini anlamakta zorlansam da başka bir aile benim ailem olmuştu. Başka bir aile… ama benim sorularıma cevap veren, ihtiyaç duyduğum sevgiyi bana en derinden hissettiren, güvenen, koruyan… İşte böyle bir şeymiş koruyucu aile. Kandan değil kalpten bağlı olan aile.. Ben Koruyucu Aile sistemiyle, hayatı renkli görmeye başlayan bir genç kız oldum şimdi. Artık kafamda çözemediğim sorular yok. Evet, ailem beni yuvaya bırakmıştı, çünkü o zaman zor durumdaydı ve bırakmak zorundaydı. Kötü oldukları için değil, mecbur kaldıkları için. Başka bir aile benim koruyucu ailem oldu, çocuk hasretlerini tatmin etmek ya da biyolojik ailemin yerine geçmek için değil, sevgiye,güvene, aileye ihtiyacım olduğu için.. İşte bu kadar basit, ama bu kadar anlamlı olan cevaplar.. Daha nice çocuk var aile hayaliyle yanıp tutuşan. Ben onlardan biriyken çıktım o karanlıktan. Neden diğerleri de çıkmasın. Çok bir şey değil ki sadece sevgi istiyorlar. Para pul yiyecek değil, küçük de olsa sıcak bir yuva, korkularını giderecek bir aile istiyorlar. Ve biliyorum ki bu masum isteklerine ulaştıkları zaman onlar da benim gibi hayatı renkli görmeye başlayacaklar. “Sevginizi Ertelemeyin’ sözü benim çok hoşuma gidiyor. İki kelimeyle verilebilecek çok anlamlı bir mesaj. “Sevginizi Ertelemeyin” çünkü o sevgiyle canlanacak hayatlar var, “Sevginizi Ertelemeyin” çünkü o sevginin üstüne kurulmuş nice hayaller var, “Sevginizi Ertelemeyin” çünkü o sevgiyle yaşayacak küçücük çocuk kalpleri var…

Meral Sarıteke 2011


KORUYUCU AİLE FELSEFESİ *SEVGİ *GÜVEN *EMEK *SORUMLULUK *PAYLAŞIM *BİLGİ


SEVGİ

Koruyucu ailede bakımlarını üstlendiğimiz çocuklarımızın en çok ihtiyacı olan şey, sevgi duygusu… Koşulsuz sevilme duygusudur.


Biliyorsun kalbinin bir köşesinde Bu kadın senin annen değil, Fakat seni annenden çok seviyor. Bunu her zaman hissettim.”

Koruyucu Ailede bakımında büyüyen çocuğumuzdan

Hakan Can


SEVGİ

Aldığımız bir nefes gibidir, yüreğimize yerleşen sevgi. Çoğalıp büyüdükçe... Yaşadığımız her sevgi, Sindikçe hücrelerimize... Yetişkinliğe giden yolun dikenli patikalarını çok daha kolay aşarız.


GÜVEN

*Bilimsel araştırmalar özellikle 0-3 yaş arası çocuk gelişiminin temeline, güvenli ve sürekli ilişkiden geçen bağlılık duygusunu yerleştirir. Çocuğun ihtiyaçlarını zamanında ve sevgiyle karşılayan ebeveyn ona değerli olduğu duygusuyla birlikte dünyanın onun için yaşanabilir bir yer olduğu algısını da yerleştirmektedir.


İKİZLERİN (M.Y VE Y.Y) GÜNCESİ (Evde eşim, oğlum, kızım ve ikizler ile biz artık 6 kişinin yaşadığı geniş aileyiz)

İKİZLER 4,5 YAŞINDA M.Y: Anne sen öleeersen bize babam bakar mı?

Anne: Evet

M.Y: Babam öleeerse bize abim bakar mı?

Anne: Tabii

M.Y: Abim öleeerse bize ablam bakar mı? M.Y: Ablam öleeerse bize Naciye Teyze (komşumuz) bakar mı?

(Çocuklar kendilerine güvenli bir liman arayışındalar…)

Anne: Evet


Çocuklarımızın sevildikleri ve ailemiz içerisindeki

değerli oldukları duygusunu hissetmeleri çok önemli.

Kendilerini güvende hissetmeleriyle birlikte kendilerini gerçekleştirebilmeleri mümkün olmaya başlıyor.

Koruyucu anne

Ayfer Doğan


Emek

Koruyucu aile olmak aynı zamanda emek vermek demek, çocuğun sorunlarıyla başa çıkmaya çalışırken çocuktan vazgeçmemek de gerekiyor…


Hayatta asla, çocuklar ile birlikte, bir bütün olarak mücadele etmekten vazgeçmeyin. Mücadeleden vazgeçmek, yenilgiyi kabul etmektir. Umudunuzu yitirmeden mücadele ederseniz, kırılmış, incinmiş bir daldan, yemyeşil bir yaprağın büyüdüğünü görürsünüz.


Kendi Deniz Yıldızlarıma, Sevgili kızım, (evdeki adınla prensesim) beş yıl önce Sosyal Hizmet Uzmanı niye bu işi yapmak istiyorsunuz diye sorduğunda “ bir çatı olmak istiyorum demiştim,. Bir sundurma. Kışın yağmurda ıslanmasınlar, yazın kavurucu güneşinde yanmasınlar, öylesine bir gölgelik, İhtiyacı olanın gelip korunabileceği.” Yanıtımızı olumlamışlar ki seninle tanıştık. İri yeşil gözlerinle yüzüme bakıp, evet ben sizin eve gelebilirim dediğin zaman hayatımın bu denli zenginleşebileceğinin farkında değildim henüz. Çocuk odasını temizleyip, bebekleri, ayıcıkları, topları ortalığa çıkarmış, senin kararını duymak, bizimle kalmanı sağlamak için sana odanı beğendirmek istemiştim. Sen evimize girdin, odanı gördün, babana doğru gittin ve o seni kucakladı. Babanın kucağında salona geçtik, sana bize nasıl hitap etmek istersen öyle seslenebilirsin dediğimde heyecanlıydım aslında ve sen “ ben size anne –baba demek istiyorum” dediğin zaman dünyalar benim olmuştu. Aradan tam 5 yıl geçti prensesim, şimdi 6. sınıfa giden dünyalar güzeli bir abla oldun. Yatılı okulda olduğun için seni her gün göremiyorum, ama bu hafta dişim ağrıdı anne dediğinde içim sızlıyor. Buradan sana bir sürü önerilerde bulunuyorum. Kızım şunu yap. Kızım bunu yap, kendine dikkat et, bana mutlaka haber ver, vs. vs. Zaman zaman aşırıya kaçtığımı fark ediyorum ama ağabeyinin deyişi ile “anne annedir işte” bu kadarcık kusuru olur. Prensesim sana olan mektubumda geçen sene evimize gelen, bize bir ev dolusu neşe getiren, çocuk kahkahalarıyla bizleri gençleştiren cimcimeden de bahsetmek istiyorum. Biliyorsun ocakta üç yaşına girdi. Geldiğinde göreceksin gevezelikte seni bile geçti. Büyüyüp sen olup İstanbul’a gidecekmiş. Saçlarını toplatmak istemediği zaman senin salondaki fotoğrafını gösterip ama “azenin tokası yok” diye benimle kavga ediyor. Prensesim, ne kadar hızlı büyüyorsunuz. Ve ben sizlerden ne kadar çok şey öğrendim. İyi ki bu sistem oluşturulmuş, iyi ki sen ve ufaklık bizi yeniden anne baba yapmayı kabullendiniz. Şimdi hep birlikte el ele tutuşup denizin maviliklerinde kulaç atıyoruz. Bazen dalgalar yüksek gelse, rüzgar hızlı esse de bizi pek etkilemiyor artık. Eğer maviliklerse yaşam, sizlerle daha bir mavi, Eğer bir bardak su ise yaşam sizinle olunca daha berrak, Eğer insan olarak yaşanmalı ise yaşam; sizlerle birlikte insan olabilmek çok daha kolay.


Sevgili çocuklarım; Öncelikle beni yeniden anne olma konusunda

cesaretlendiren büyük kızım ve oğluma yürek dolusu

teşekkürler. Sizler artık birer yetişkin ve meslek sahibi insanlarsınız. Sizleri dünyaya getirmiş olmak benim için bahtiyarlık. Bir abla ve ağabey olarak sonradan gelen kardeşlerinize gösterdiğiniz ilgi ve sorumluluğa sonsuz teşekkürler.

Ve benim yaşamımın sonbaharını ilkbahara dönüştüren,

beni yeniden anne, daha bir insan yapan sevgili kızlarım iyi ki varsınız. İyi ki hayatımdasınız.

Şu anda benden uzakta olan üçünüzün yerine ( her

birinizin kokusu ve yeri farklı olsa da) en küçüğünüzü, bebeğimi, yani C….’mu bana ait olan yerden, boynundan

öpüp koklayarak yaşamın bana verdiği bu büyük ödüle bir kez daha minnet duyuyorum.

Anneniz

Şefika Yıldız


Sorumluluk

Koruyucu ailenin sorumluluğu çocuğa sunulan bir tabak yemek ve bir yatak olarak algılanmamalı. Çünkü bir çocuğun bunlardan çok daha fazlasına ihtiyacı vardır. Koruyucu aileler; çocuğun kültürel, sosyal, duygusal, yönden sağlıklı gelişiminin sağlanması sorumluluğunu almıştır.


Yuvadayken saatin bir önemi yoktu benim için sadece özlüyordum sevgiyi, şefkati, en önemlisi kötü zamanlarımda bana kollarını açacak sıcacık anne kucağını. O zamanlar henüz yedi yaşında ve hiçbir şeyin farkında değildim. Sadece karanlık düşlerimden beni aydınlığa çeken bu ailemi anımsıyorum. Bana sıcacık bir yuva, evlerinde bana ait bir oda, kalplerinde beni mutluluğa sürükleyen o masum şefkati, yüzlerinde sevgiyi görüyorum. Bir de ilk deneme sürecinde o kış gününde benim için ne kadar zorluk çektiklerini hatırlıyorum. Anne demek bir ilginç gelmişti o zaman şimdi ise nedenini bilmiyorum. Belki hazır değildim ikinci bir anneye ama zamanla alıştım, sonra da pişman olmadım ikinci bir anneye kalbimi açtığım için. Onlarında bana kalbini açtıklarına pişman olmadıkları gibi. Şimdi on dört yaşındayım ve iki yıl önce bir kardeşim daha oldu. Bunun nedeni ablam ve ağabeyim evden ayrılınca evin boş kalmasıydı. Önce ben doldurdum o boşluğu bende büyüyüp yuvadan uçunca yeni bir neşeye ihtiyaç duyuldu yılların getirdiği alışkanlıkla. Bunun sayesinde bir kez daha abla oldum ve bunu için hiçbir zaman pişman olmadım. Bana da okuldan geldikçe bir uğraş çıktı işte. Şimdi benim yerimi evde o dolduruyor. Evin neşe kaynağı oldu. Henüz küçücük ve beş yaşında o yüzden birçok şeyin farkında değil. Halinden gayet memnun görünüyor. Koruyucu ailem, Bana sevgi vermekle, kucak açmakla kalmayıp eğitimimde de önümü açtılar ve çok iyi bir okulda okuyorum. Şimdi ipler benim elimde ve tek yapmam gereken çalışmak ve mesleğimi elime almak, kendi ayaklarım üstünde durabilmek. Ben kendi ailem kadar bana emek veren koruyucu ailemden bunu öğrendim. Benim gibi karanlık düşlerden kurtulmak isteyen birçok çocuk var. Neden siz de onların elinden tutup aydınlığa çekmiyorsunuz?

G.K


Paylaşım Çocukla bir yaşamın paylaşılması hem anne babanın , hem de ailede var olan biyolojik çocukların gelişimine katkı sağlayan bir süreç olduğu deneyimini edindim çocuklarımı büyüttüğüm süreçte.. Çocuklarla yaşamı paylaşmak beraberinde zorlukları getirse de, bambaşka güzellikleri de beraberinde getiren bir süreç bu paylaşım süreci.

Koruyucu anne Ayfer Doğan


Pazar günü dışarıda bir kahvaltı organizasyonuna katılmak için hazırlanırken, Y.Y ve M.Y. bilmediğim bir nedenden dolayı tartışmışlar. Eşim Y.Y’nin ayakkabılarının giymesine yardım etti ve evden çıktılar. Arkalarından yetiştik. İkisinin sohbetine kulak misafiri olduk. Y.Y- Ben bundan sonra ikiz olmak istemiyorum, bıktım bu M.Y.’nin yaramazlıklarından. O benim kardeşim olabilir ama ikizim olmayacak. -Ben artık biriz olmak istiyorum.


Bilgi Koruyucu aile modelinde, Bir çocuğun bakımını üstlenen koruyucu ailelerin bu modele ilişkin farkındalıkları ve ortak algıları çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişimine katkı sağlar. Koruyucu ailede esas olan çocuğun yararının gözetilmesidir. Bu nedenle koruyucu aile bakımının başlangıcından herhangi bir nedenle sonlanmasına kadar bu bakım içerisinde yer alan kişilerin uyumlu bir etkileşimde bulunmaları, koruyucu aile modelinin başarıya ulaşması için gereklidir.


İkizler evimize yerleştirildikten 4 ay sonra, üniversite öğrencilerinin etkinliği nedeniyle öğrencilerle birlikte yuvaya gittik. Güvenliğe gelince arabadan inmek istemediler. Ağlamaya başladılar. M ve Y- İnmeyeceğiz. Bizi burada alıkoyarlar. Anne- Hayır anneciğim işimiz bitince evimize gideceğiz, temizlediğimiz balıkları pişireceğiz, akşama hep birlikte yiyeceğiz. Y’yi öğrencim ikna edip indirdi. Ama M arabanın koltuğuna yapıştı, ağlıyor. Bizde etkinlikten vazgeçtik ve arabanın yönünü değiştirmek için motoru çalıştırdım. Y bağırıyor. Y- Ben sana beni bırakacaklar, gidecekler dedim, bak gidiyorlar.

Öğrencim- Hayır ablacığım arabanın yönünü değiştiriyorlar. Ama Y ikna olmuyor ve bağırarak ağlıyor. Hemen arabaya aldım. Yaklaşık 1 saat sonra sustular. Gece yatarken, sımsıkı sarıldı: Y- Sakın bizi kaybetme anne


“ 3 yaş ve altında olan

HİÇBİR çocuk ona bire bir bakım veren bir kişi olmadan kurum bakımında kalmamalıdır”

*Koruyucu aile evlat edinme koşullarını taşıyorsa süreç içerisinde evlat edinilmesi uygun duruma gelen çocuğu, evlat edinmekte önceliklidir.


Bilimsel araştırmalar Anne baba yerine geçebilecek süreklilik gösteren ve birebir ilişkinin olmadığı ortamlarda bebeklerin ve küçük çocukların yaşadıkları ihmalin şiddet ile eşdeğer olduğunu ortaya koymuştur.

*Koruyucu aile olmak isteyen ailelerin, örselenmiş bir çocukla birlikte yaşamanın zorluklarıyla baş etme eğitiminin olması gerekmektedir.


Kardeşlerime…. Daha dün gibi aklımda ilk geldikleri gün. O savunmasız, nerede oldukları hakkında hiçbir fikri olmayan çocukların bakışı öyle umutluydu ki… Bulundukları durumun tam aksini gösteriyorlardı adeta. Senden tek istediği şey sevgiden başka bir şey olmayan 2 küçük kız girmişti hayatıma ve ben onların ablasıydım. Onları bu kadar seveceğimi, koruyacağımı. bir kardeş sevgisiydi bana tattırdıkları. Defalarca onlara masal okurken uyuduklarında ağladım. Böyle güzel iki çocuğun ailesi asıl şanslı olandı. Şanslı olan bizdik, biz bir aile olmuştuk. Öğle uykusundan uyandıklarında korkarlardı bıraktık diye. Gece annem ya da benim kokumu duymadan uyuyamazlardı. Ben onları okula götürür, uyurlarken üşürler diye korkardım. Bunları yaptığım için takdir beklemiyorum asla… Yeri geldiğinde hatalarından dolayı uyardığım zamanlar da oldu onları… Onları başkasının çocuğu olarak görseydim bunları da yapamazdım. Aile kavramını onlar nasıl bizde öğrendiyse, ben de onlarla kardeşlik ne demek onu öğrendim. Biz birlikte olalı 5 yıl oluyor ve daha çok şey yaşayacağız biliyorum. Asla bir pişmanlık duymadım bundan ve asla da duymayacağım. Onlar benim kardeşlerim. İleride çocuklarımın teyzesi olacaklar ve kardeşlerimle hep gururlanacağım. Ne olursa olsun biliyorum ki… Hayat önlerine ne sunarsa sunsun bizi, yani ailesini bilerek emin adımlar atacaklar. Biz sadece 2 tanesinin yaşamını değiştirebildik... Çocuklarımızı sevin bilin ki onlar kötü değil şanssızlar ve sevgiye çok ihtiyaçları var.

Koruyucu Abla


Eğer yapabilirsen git orada bir çocuğu kucakla. Ona onu sevdiğini söyle. Hiç bir şey götürme yanında. Ne bir yiyecek, ne giyecek ne de oyuncak. Devlet onlara bakıyor ve bu anlamda da kimseye ihtiyaçları yok. Ama giderken yanında yüreğini götür, içinde de SEVGİN olsun. Daha fazla takılıyorsa aklına bu acı gerçek, öyleyse hiç durma. Hani diyor ya Mevlana “Kim olursan ol gel” diye. Sen de kim olursan ol git, tut birinin elinden, getir evine, bas bağrına, neyin varsa paylaş. Sen ömrünün yarısını yaşadın! Ama o daha yolun başında. Koruyucu anne


“Ailemle sık sık telefonlaşıyorum, ama koruyucu ailemin yanındayım. Tercih etme şansım var artık... Ama bu benim tercihim. İstesem kendi ailemin yanına gidip kendi hayatımı kurabilirim. Reşidim ama bu içten bağlılık yani artık kendi ailem gibi benimsediğim için yapamam yani onlarsız Şu an düşünemiyorum yani... Başka bir hayat düşünemiyorum. Ben hayatımın yarısından fazlasını bu ailede geçirmişim ve aile kavramını bu ailede öğrenmişim. Kopamazsın. Kopamazsın onlara içten bağlandığın için. Hiçbir şekilde hiçbir kuvvet ayıramaz artık...”


SEVGİ EMEKTİR… *Gerçek ailemi hatırlamıyorum. Fakat bazen “Neden bıraktılar?” diye merak ediyorum.


Arkadaşlarımızla birlikte karar verdik yuva ziyaretine ah vah demekle olmaz bizde bir ucundan tutmalıyız diye düşündük ve ziyarete gittik. Müdür beyden kapıdaki güvenliğe kadar çok iyi karşılandık gezdik çocuklarla beraber oyunlar oynadık Herkes soruyordu teyze amca kimin için geldiniz diye bizde hepiniz için diyorduk o sırada 7 yaşında elinde resim defteri olan bizle ilgilenmeyen kendi halinde bir kız çocuğu dikkatimi çekti sanki o benim kızımdı o an içimde bir şeylerin kıpırdadığını hissettim günler haftaları haftalar ayları kovaladı ziyarete gittiğimde de bazen yaklaşıyor çoğuna da kaçıyordu onu izne çıkarabilmem için gönüllü aile olmamız gerektiği söylendi hemen eşimle konuşup karar verdik kızım ilk gün günübirlik cıktı bizimle güzel bir gün geçirdik çok zor güvenen duygularını yansıtmayan bir çocuk daha sonra hafta sonları eve geldik problemler yaşamadık değil her şeye tepkili ağlayan huzursuzluklar yaratan bir çocuktu, ama biz sabırla onu dinledik sevgiyle yaklaştık 6 ay sonra anne 8 ay sonra kendiliğinden baba dedi sadece işaretle istiyordu isteyeceğini bizde ona asla bir şey demedik kendisi karar vermeliydi öylede oldu tabiî ki en mutlu günlerimizdi o günler yaz boyunca bizimleydi ilk tanıştığımızda insanlardan kaçan adını söylemeyen bir çocukken sosyal aktiviteler sayesinde bizim sevgimizle ilgimizle şuan kendine özgüveni gelişen aktif bir çocuk oldu buda bizi çok mutlu ediyor ondaki pozitif gelişimi izlemek çok güzel aynı tomurcuk bir gülün gonca oluşu ve açması gibi yaz tatili sonunda kızımız yuvaya geri döndüğünde boşlukta kaldık öyle alışmışız ki başlarken böyle bir sürece gireceğimizi asla düşünmemiştik kızımız ev ortamına çabuk uyum sağladı sayılır çevremizin de manevi desteği inkar edilemez bir sürü halası dayısı teyzesi oldu onlarında desteğiyle onu yuvaya gönderdiğimiz gece eşimle koruyucu aile olmaya karar verdik 1 yıllık gönüllü aile olduğumuz için işlemler çabuk oldu kızımız bir buçuk aydır bizimle ama sanki 10 yıldır beraber yaşıyormuşuz gibi kendine ait odası var bazen resimlerle mutlu ediyor bizi bazen şiirlerle sürpriz yaparak oda bizi bizde onu çok ama çok seviyoruz dersleri olumlu yönde düzeldi sorumluluklar almaya başladı kısacası sevginin ve sabrın açamayacağı kapı yok abisinin de koruyucu ailesi mükemmel insanlar hafta sonları iki kardeş görüşüyorlar çok mutlular ama umarım arkadaşları da kavuşur gönüllü ve koruyucu ailelere binlerce gülen yüzler olur sevgiyle kalın.

Giray Nesrin ALP Koruyucu anne


VAZGEÇME… Duyduğum kadarıyla biyolojik annem ben küçükken boşanmışlar ve ben annemde kalmışım. Aslında sadece ben değil, benimle birlikte üç kardeşim daha… Annem daha sonra alacağım diyerek bizi bir komşuya bırakmış ve sonra da almamış. Fark ettiyseniz duyduğum kadarıyla diye başladım. Bir insana en zor gelen şey, geçmişini bilmemesi, ne olduğunu kimin kanını taşıdığını bilmemesi. İnsan kızıyor. Her şeye ve herkese isyan etmek istiyor. Kendi yaşıtının tokasını ve kıyafetini kıskanacağına, ailesini kıskanıyor. Ama sonraları yaşadıkça bazı şeylerin, bunların hiçbirinin benim suçum olmadığını anladım. Beni bana küstüren aslında onlarmış. Ben her seferinde kendime hep şu soruyu sordum ”Neden ben?”cevabı yok ve olmayacak da. İşte bunu anladığımda da kaderi öğreniyorsun. Hayat sana birçok şey öğretir. Kimisi bunu aile yanındayken, kimisi de yalnızken öğrenir. Ve ben oradaki çocuklar ve kendi adıma bunu söylüyorum ki hayatın bize öğrettiği şeyleri düz bir yolda öğrenmedik. O yolların bazıları engebeli bazıları da bataklıktı. Ben her iki yolu da denedim sadece iki şansım olduğunu düşünmüştüm. Ya kötü bir hayatın olacak belki de bir hayatın bile olmayacaktı. Ama sevginin bana öğrettiği en güzel şey üçüncü bir yoldu… SEVGİNİN YOLU Ben bunu zor keşfedenlerdenim. Keşfedene kadar belki yapacağım şey kalmadı. Evden birçok defa kaçtım. Her seferinde korkum yeniden yuvaya bırakılmaktı. Koruyucu ailemi çok üzdüm. Her şeyimle onları hırpaladım ama onlar vazgeçmedi benden. Bir an olsun vazgeçmediler. Böylece sevginin yolunun vazgeçmemekten geçtiğini öğrendim. Demek ki ben den de vazgeçmeyenler vardı hayatta. Kurumda yalnızca görev yapan görevli kadınlara anne diyorlardı. Nasıl derler böyle bir şeyi diye düşündüm. Anne çok kutsal bir kelimedir Sadece anne olmayı başaranlara verilen cennetten çıkmış bir isimdir. Bu sözcük bu kadar basite indirgenemez de. Şimdi düşünüyorum da orada bir sürü çocuk var ve ben ailemin yanındayım. Gerçekten gerçek dediğim beni seven bir ailenin yanında. Birleri sizden bu kadar çabuk vazgeçiyorsa, siz onlardan neden vazgeçemeyesiniz ki… Bana asıl değer verene değer vermeyi öğrendim. Doğurmanın bir marifet olmadığını sadece üstünde emek harcadığın bir şeyin kıymeti olduğunu öğrendim. Kimisine vermese de tanrı bana dört yapraklı bir yonca sundu önüme… Bu dört yaprak anne, baba ev ve en önemlisi sevgiydi. Belki sevgiden de öte aşktı. Biz üç kişi birbirimize âşık olduk. Her şeyimizle birbirimizi kabul ettik ve yeni bir hayata başladık. Umarım tanrı orada bulunan sevgiye aç her çocuğa da dört yapraklı bir yonca sunar… TEŞEKKÜR EDERİM….


Üniversite yıllarındaki can dostum tayin olup başka bir şehre taşındı. Evlendi. Belki de kimsenin yapamayacağı bir işi yaptı eşiyle. Zihin Engelli olarak tanılanmış bir erkek çocuğuna koruyucu aile oldular. Bu nasıl bir sevgi, nasıl bir sorumluluk bilincidir. Ben de Koruyucu Aile olduğum halde yaptıklarını çok özel buldum. Her yıl muhakkak ziyaret ediyorum onları. Oğullarının hızla gelişmesinden oldukça memnunlar. Ben de hızlı gelişimi gözlemliyorum. Oğulları okula başladı, artık okuyor yazıyor, sosyal kuralları öğrendi. Öğrendiklerini yaşantısına aktarabiliyor. Mutlu ve paylaşımcı bir çocuk :). Çok düzgün ve anlamlı cümlelerle kendini ifade edebiliyor. Seviyor, seviliyor. Koşulsuz seviliyor hem de. Ve şu anda özel eğitime ihtiyaç duymayan bir çocuk. O ve ailesi çok çabaladı. Öğrendi, denedi, yanıldı, yılmadı ve başardı. Şu anda tanılandığında yaşıtlarıyla normal sınırlar içinde ya da yaşıtlarına yakın olan bir çocuk. Sadece biraz daha fazla tekrara ihtiyaç duyuyor. Sen her zaman özeldin... Teşekkürler sana.. Koruyucu aile isimsiz

Ank. Ünv. Tıp Fak. Çocuk Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana bilim dalı “Koruyucu Aile ve Evlat Edinme Hizmetleri ve Ruh Sağlığı” Prof. Dr. Mualla Oztürk Anısına XX. Sempozyum Sunumları kitabından alınmıştır.


Koruyucu ailem benim gerรงek ailem... Annem, anne yani tamamen รถzden รถz... s.n


ANNE NEDEN KARNINDAN ÇIKMADIM Kreşlerde her ay bir çocuk seçiliyor ve o çocuğun bebeklikten şimdiki zamana kadarki fotoğrafları sergileniyordu. Korktuğum an geldi. Sıra Ege’deydi. Ege “Anne fotoğrafları toplayalım kartona yapıştıralım. Öğretmen istiyor” diye haber getirdi. Ne yapacağımı bilemiyorum. Hep dürüstlükten yanayım. Ege’nin hiç bebeklik fotoğrafı yok ki... Aslında Ege’nin öğretmeni de durumu biliyor. Niye herkesten aynı şeyleri istiyor ki... Ege ile albümü birlikte hazırlıyoruz. Bebeklik fotoğraflarını soruyor. Bende “olmadığını” söylüyorum. “Seni doğuran annende kalmış” diye açıklama yapıyorum. Buraya kadar ki kısmı biliyor zaten Ege. Bana dönüp şunu söylüyor “Beni neden doğurmadın. Karnında taşımak mı istemedin. Çok mu ağır durdum da beni istemedin doğurmayı”... Kafası karışık. Sanıyor ki istediğimiz zaman istediğimizi doğurabiliyoruz. Bilmiyor ki ona bir öğretmenin ve ayrıca bir arkadaşından duyduğum açıklamayı yapıyorum. “Hemen hemen pek çok çocuk annesinin karnında büyür, sen ise çok özeldin ve benim kalbimde büyüdün.” Rahatlıyor. Tek sıkıntısı var sık sık biberonunu patiğini görmek istiyor. Oysa zaten büyüktü geldiğinde ve bunu biliyor. Israrla “ben senin karnındayken tekmeliyor muydum” vb. soruları yineliyor. Böyle olmadığını bile bile. Beni benimsedikçe karnımdan doğma isteği artıyor. Bir gün aklıma geliyor ve şu gerçek açıklamayı yapıyorum. Karnımda bulunan şeker miktarı sık sık düşüyor ve bunun için ilaç kullandığımı biliyorsun. Eğer seni doğurmak için hamile olsaydım, hem ben hem de sen çok hasta olabilirdik. O zaman da böyle gezip eğlenemezdik. Ben seninle yuvada tanışmasaydım sen benim kızım olmazdın. İyi tanıştık Ege. Ege artık kocaman ve artık asla bu konuda sorun yaşamıyor.

Koruyucu Anne


M.Y- Sen ne kadar uzaksın.

Abi- Evet

Y.Y- Gökyüzüne ulaşabiliyor musun? Bulutlara değebiliyor musun?

Abi- Maalesef değemiyorum.

O günden sonra Ege’nin ismi “uzak abi” oldu.

İlk kez babalarının iş yerini gezdiler. İş yeri sanayide 1500 metrekare kapalı alan, baba 115 kg. Akşam mutfakta ikisi sohbet ediyorlar; M.Y- Babanın işyeri ne kadar büyük.

Y.Y- Diğer türlü sığmaz ki...


Biz insanları canlılardan ayıran önemli bazı özellikler vardır. Biz düşünürüz, üretiriz, tüketiriz, bunlar insanoğlunun diğer canlılardan daha farklı bir bilince sahip olduğunu gösterir. Asıl konu insanlar da dâhil olmak üzere hayattaki tüm canlılar ortak bir amaca hizmet etmektedirler. Bu da temel olan içgüdü ile yaşadığımız dünyayı sağlıklı yeni nesillere bırakmaktır. İnsanoğlunun bu temel amaca hizmetteki tek farkı ise hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı yerinde yeni nesillerin oluşumuna hizmet etmektir. Yaşadığımız dünyaya karşı olan sorumluluğumuz bu kadar net olmasına rağmen,Değer yargılarımız,korkularımız ve alışkanlıklarımız ve hiç bitmeyen ihtiyaçlarımız nedeni ile asıl sorumluluğumuzu sadece kan bağımız olan çocuklarımız ile sınırlandırmışız. Sonrada hiç bir emeğimiz olmadan yeni nesili kınayıp, yargılayabilme hakkını görebilmişiz kendimizde, asıl yargılanması gerekenin kendimiz olduğunu unutarak.

Esin Köklü Yanmaz Aday Koruyucu Aile Denizli Koruyucu Aile Derneği Üyesi


Ömrünü televizyonlarda dizi film izleyerek geçiren dostlar... Bir araya geldiklerinde senaryo gereği rol yapanlara üzülen, kızan, sevinen, hayal aleminde yaşayan dostlar... Gelin o dizilerden çok daha etkileyici, üstelik canlı, birebir gerçek`; hepsi birbirinden hüzünlü, hiçbiri birbirine benzemeyen hikayelerle dolu çocukları dinleyin. Yüreğiniz varsa izleyin. Yüreğiniz yetiyorsa öncesine müdahale edemediğimiz ama sonunu değiştirebileceğimiz gerçek bir dizi film yapalım. Başrollerinde biz olalım. Bu filmlerin başı birbirine hiç benzemeyecek fakat sonu ortak olacaktır. Yüreği sevgi dolu yönetmenler; Mutlu sonla bitecek filmlerin çekilmesi için... “Koruyucu Aile” olarak yuvadan bir çocuğun bakımını üstlenmeniz yeterli. Sevgilerle. Meral özmen -Koruyucu Anne Denizli Koruyucu Aile Derneği Üyesi


Yurda bile gitmekten bile korkan bir anne…. Arkadaşlarının teşviki ve desteğiyle bir gün yuvaya gitti. Minik kıza görevli annesi giyinmesi gerektiğini söyledi. O sıradan ziyaretçilere hoş geldiniz demeye alışıktı. Kadın ve arkadaşları otururken kapı açıldı, minik içeri girdi. Merhaba deyip daha önce tanıdığı teyzesiyle kucaklaştı. Sonra kadının kucağına geldi. Öylesine sıradan bir davranış, o an hayatta tesadüf diye bir şey olmadığını, ikisini de hayalinin birbirlerini nasıl birleştirdiğini anladılar. Minik kız ailesini bulmuştu. Kurumun küçük bir parçası olmaktan çıkıp, küçük bir ailenin büyük bir parçası olmuştu artık. Peki, bu kadın ne istiyordu… Bir çocuğu vardı zaten bu ailenin… Neden bir çocuğun büyümesine ortak olmak istiyordu… Bunu artık düşünmek istemedi… Sadece minik kızını kucaklayarak ,ona hayat yolunda eşlik edip,deneyimleriyle yol göstermek istiyordu.. ŞU ANDA BERABERCA YOL ALIYORLAR… TÜM AİLE EL ELE…

Hatice Çamlı Koruyucu anne


Y.Y.’yi muayene olması için Mediko’ya götürmüştüm. Beklerken kucağıma aldım, okşarken;

Anne- Benim güzel oğlum, tatlı oğlum, yerim seni, diye sevdim.

Muayene bitti işyerime doğru yürüyoruz. Y.Y. sürekli ağlıyor.

Anne- Ne oldu oğlum, bir yerin mi acıyor, diye soruyorum,

Y.Y’den cevap yok. Bir süre sonra;

Y.Y- Hiç insan oğlunu yiyer mi? dedi.

Başladım gülmeye. Canım benim somut işlem döneminde olduğu için, gerçekten onu yiyeceğimi zannetmiş.


Gerçek anne baba gerçekten sevendir.

Bir kızımız


Temelli Söküldün kökünden bir gün ve kaldığın köyden, bildiğin yerden, yerinden yurdundan “Resmi Hizmete Mahsustur” yazan bir siyah arabayla alınıp götürüldün. Bilmediğin limanlara, bambaşka yerlere, onlarca çocuğun arasına. Düşlerin değişmişti artık. Dünyan değişmişti. Köyündeki eşeklerin ve atların dünyasından arabaların dünyasına geçmiştin. İnsanların değişmişti. Kasketli amcalardan kukuletalı kadınların dünyasına geçmiştin. Umutların değişmişti. Sevgilerin. Hayallerin… Ama bu yeni dünyada tek bir şey değişmemişti: “Geri dönüp koğuşunda yattığın yatak ve soğuk duvarlar”. Ve sen o yatakta ve duvarlarda çocuksu masumluğunla yeni ve yepyeni hayaller büyütüyordun. Kah köyündeki evini modern mimariye uygun yeniden inşa ediyor, kah da içine konsept iç mimariyi sokuyordun. Yeni görüyordun bunları ama bir çocuğun öğrenmeye açıklığıyla hemen alıyordun beyninin bir köşesine ve uyarlıyordun. Sonra annen ya da baban, ya da abin, ya da ablana yeni kıyafetler giydiriyordun. Ayaklarını salladığın demir parmaklıklardan dışarıya bakıp geçen onlarca arabayı yanındakine gösterip, bu araba bizim, şu araba senin olsun diye kavga ediyordun. Ve bunların hepsini tek bir şarta bağlıyordun: Annemin hastalığı iyileşecek, yazın gelecek, beni yuvadan temelli çıkaracak. Her annenin ya da babanın çocuğuna söylediği yalanlar hem farklı hem benzerdi. Ama hepsi “Temelliye bağlanırdı. Ve o temel yuvada kalan çocukların en kıymetli hazinesiydi. Ancak yurda geçtiğinde, on üç yaşına geldiğinde anlıyordun tüm düşlerinin temelsiz olduğunu. Ama düşleri gerçeğe dönüşenler de vardı. Ara ara çocuklar arasında bir fısıltı konuşulurdu: “Ayşegül’ü evlatlık alacaklarmış, evlatlık alacak olan ailenin mersedes’i varmış.” Veya “Ahmet gidiyo olum. Birileri koruyucu bilmem ne olup temelli götürecekmiş. ” O ailelerin çocuğu olmak için yuvadaki çocukların kimi yeni bir yaşama girecek olmanın verdiği tereddütle çekinir ve gitmek istemezdi. Ama gene de içinden sevinirdi. Ne olsa onlarca çocuk içinden onu seçtiklerine göre “yakışıklıydı, “tatlıydı, “güzel”di. Artık gitmese de gam yemezdi. Kimi ise uça uça gitmek ister, kurmuş olduğu düşlere yelken açmayı sabırsızlıkla beklerdi. Zaman içinde gidemezse, büyümenin verdiği bilgelikle düşlerini küçültürdü. Her şekil ve şart altında, düşler büyür, gerçekleşir ya da silinir giderdi. Geçen her saniye, düşler atölyesinin torna tezgâhına o çocukların hayallerini sokardı. Ama yalnızca şanslı çocukların düşleri bambaşka olacaktı. Artık onlar, mutlu azınlıktı. Ve o Pinokyo’lar Gepetto Amcalarının tezgâhını bulmuştu. İşlenmek ve pırıl pırıl olmak için. Abdullah Oskay Ankara Koruyucu Aile ve Evlat edinme Derneği Başkanı


Merak Ettikleriniz… *Devamlı sizinle mi yaşıyor? Koruyucu aile bakımını üstlendiği çocukla birlikte yaşar. *Masraflarını kim karşılıyor? Koruyucu Ailelere bakımını üstlendikleri her çocuk için, çocuğun yaş ve öğrenim durumuna göre artırılarak; bakım, eğitim vb.(servis ücreti, kurs ücreti) ücret ödemelerinin yanında çocuğun sağlık giderleri Resmi Kurumlardan ücretsiz olarak karşılanır. *18 yaşından sonra ne oluyor? 18 Yaşında reşit olan tüm çocuklar istedikleri takdirde koruyucu aileleriyle yaşamayı sürdürürler. *Ailesi var mı? Görüşüyorlar mı? Koruyucu ailede büyüyen çocuklar kurumun uygun bulduğu süreç ve aralıklarda biyolojik aileleriyle görüşmelerine devam ederler. Koruyucu aile çocuğun biyolojik ailesiyle görüşme süreçlerinde çocuğa ve kuruma yardımcı olmalıdır. *Nasıl bir çocuk kabul etmek istediğimi belirleyebilir miyim? Koruyucu Aile müracaat aşamasında Koruyucu Ailesi olmak istediği çocuğun yaş, cinsiyet, sağlık durumuna yönelik tercihlerde bulunabilir. Yapılan Sosyal İnceleme sonucunda müracaat olumlu değerlendirilmişse kişi/ailenin talebi dikkate alınarak çocuk/çocuklarla karşılaştırılır. *Evli olmak gerekli mi? Kişiler Koruyucu aile yeterliliğine sahipse evli ya da bekâr olması aranmaz. *Çocuğunuz olmadığı için mi? Koruyucu aile oldunuz. Biyolojik çocukları olan ya da olmayan koruyucu aile yeterliliğine sahip tüm bireyler koruyucu aile olabilir. Bu bir sosyal sorumluluktur. Bir çocuğun büyümesine katkıda bulunmak amacını taşır.


*Koruyucu aile ve evlat edinme hizmeti birbirinden farklı mıdır? Kesinlikle farklıdır. Evlat edinme çocuğun yasal olarak sizin çocuğunuz olması demektir.Koruyucu ailede çocuk devletin koruması altındadır. Sizinle birlikte yaşar. Ancak biyolojik ailesiyle kurumun uygun bulduğu süreçlerde görüşür. Çocuğun bakımı ve korunması koruyucu ailenin görevidir. *Çocuk ailede ne kadar süreyle kalıyor? Çocukların koruyucu ailede kalma süreleri çocuğun biyolojik ailesinin çocuğa tekrar bakabilme yeterliliğine bağlıdır. Bu bazen kısa bazen de çok uzun süreli olabilir. *Kimler koruyucu aile olabilir? Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olup Türkiye’de sürekli ikamet eden, 25 – 65 yaş arası en az ilkokul mezunu evli ya da bekâr kişiler Koruyucu Aile olmak için Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne başvurabilir. *Kaç yaşındaki çocukların koruyucu ailesi olabiliriz? 0-18 yaş aralığındaki her kişi çocuk hakları sözleşmesine göre çocuktur. Bu yaş aralığındaki tüm çocukların koruyucu ailesi olunabilir. *Koruyucu aile başvurularını nereye yapabiliriz? Resmi Başvuru Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüklerine yapılır. Ancak koruyucu aile dernekleri duygu ve deneyim paylaşımı yoluyla aday aileleri bilgilendirir. *Başvuru sonrası işlemler ne kadar sürüyor? İşlemlerin süresi, bakımını üstlenmek istediğiniz uygun yaş ve cinsiyetteki çocuğun kurumlarda var olmasıyla bağlantılıdır. Bekleme süresi kısa ya da uzun olabilir. *Kendi çocuklarınızla anlaşabiliyorlar mı? Onlar kabul etti mi? Biyolojik çocukların koruyucu aile olmanız konusundaki düşüncelerinin aile içinde paylaşılması ve onayları koruyucu aile bakımının başarıya ulaşması için önemlidir. Çocuklar arasındaki iletişim ailenin uyumuyla orantılıdır.


Ben sekiz yaşındayken yuvaya bir aile geldi. Onların neden geldiğini bilmiyordum. Genelde ziyaretçiler çocuklara oyuncak ya da yiyecek bir şeyler getirir. Bu bana garip gelirdi. Hiç tanımadığın insanlar yanına gelip seninle ilgileniyor, seni seviyor ve ben bir daha gelirim deyip gidiyor. Ama bir daha gelmiyor. O aileyi onlardan biri sanmıştım. Onlar da bizi sevecek, hediyeler verecek ve gidecek. Ama öyle olmadı. Yuvaya gelen ailenin oradan bir çocuğu yanlarına alacaklarını söylediler. Ben bunun ne demek olduğunu anlamadım. İyi mi? Kötü mü? Sonra bana açıkladılar ne demek olduğunu. Aile beni yanına çağırdı. Benimle konuştu ve beni koruyucu ailem olarak yanlarına aldılar. Onlarla birlikte yuvanın önünden arabaya bindiğimde kendimi çok garip hissetmiştim. Tanımadığım insanlarla tanımadığım bir hayata gidiyordum. Yol boyunca bir sürü şey takıldı aklıma… Acaba nereye gidiyordum, bu insanlar kim? Neden beni yanlarına aldılar? Sonra bir apartmanın önünde durduk. İçeri girdik, bir kat çıkıp evin kapısını açtık. Ev bana çok güzel ve büyük gelmişti. Daha önce hiç görmediğim bir ortam, hiç tanımadığım yüzler. O zamanlar hiçbir şey anlamıyordum. Neyin ne olduğunu seçemiyordum. Yıllar geçmeye ben büyümeye başladım. Her geçen gün beni alan ailemin amacını daha iyi anladım. Artık hayatım değişmişti. O tanımadığım insanlar, benim annem, babam, kardeşlerim oldu. Yani artık bir ailem vardı. Çok sevdiğim ve sevildiğimi düşündüğüm bir ailem. Bir çocuk başka ne isteyebilir ki?

Mêral Sarıteke


EVLAT EDİNME VE KORUYUCU AİLELİK HİZMETLERİ Av.Türkay Asma Bu iki hizmet modelinin önce hukukumuzdaki yerine bakmak istiyorum. Türkiye’nin 1. Dünya Savaşı ve takiben Kurtuluş Savaşına girmesi ve bu savaş sonucu bağımsız Türkiye’nin kurulması sırasında milyonlarca çocuk yetim ve öksüz kalmıştır. Osmanlıdan beri bu görevi üstlenen Çocuk Esirgeme Kurumu savaştan sonra oldukça kısıtlı ve dar bütçesi ile milyonlarca çocuğun bakımını üstlenmiştir. Ancak gelişen genç ve çocuk nüfusu artan Türkiye’ye bu sistem yeterli gelmemeye başlamıştır. Bu nedenle çeşitli yasalarla bu kurumun hakları ve görevleri değişmiştir, gelişmiştir. 20. yüzyılın ortalarına kadar kurum korunma ihtiyacı olan çocukları çoğunlukla; Kurum bakımda kısmen de evlat edinme sistemini kullanarak bakıp koruyup gözetmeye çalışmıştır. Ancak bu asırda ve günümüzde böyle bir sistemin çocukları sağlıklı bir biçimde koruyamayacağı bilimsel olarak tespit edilmiştir. 27.01.1995 tarihinde B.M Çocuk hakları Sözleşmesinin kabulünden sonra çocuğun; •

Yaşam,

Gelişim,

Katılım,

Korunma,

Hakları ile birey olarak yetişmesi ilkeleri doğrultusunda çocuğun korunmasında ailesinin Devletin yada kurumun haklarının değil çocuğun öncelikli haklarının esas alınacağı ilkeleri benimsenmeye başlanılmıştır. Bu ilkeler arasında en önemlisi kurum bakımının çocuğun bağlanma duygusunu tatmin etmediği bu nedenle fiziksel ve ruhsal gelişimi tamamlayamadığını sözleşmenin öngördüğü özgüvenli çocuklar yetiştirilmediğinin tespiti olmuştur. Bu nedenle de kurum bakımından vazgeçilerek; •

Koruyucu aile,

• Evlat edinme işlemlerine ağırlık verilerek korunma ihtiyacı olan çocuğun sevgi dolu aile ortamlarında büyümesi esas alınmıştır. Hukukumuzda evlat edinme kurumu 2002 yılındaki Medeni Kanunla TMK nun 305. – 320. maddeleri ile bir hukuki düzene kavuşturulmuştur. Her ne kadar yasanın yorumlanmasında konuda görev alan hukukçu ve uzmanların konuya hakim olamaması ve iyi bir savunma yapılamaması sonucu aksaklıklar olmaktadır.


Doğal olarak bu aksaklıklardan en çok çocuklar zarar görmektedirler. Ancak ciddi bir hizmetle eğitimle bu aksaklıkların giderileceğine inanmak istemekteyiz. Asıl sorun koruyucu aile sisteminde yatmaktadır. Zira yıllarca kurumun ve kurum çalışanlarının yanlış ve hayatın olağan akışına aykırı davranış ve tutumları nedeniyle bu sistem ağır zarar görmüştür. Şöyle ki, koruyucu aileye yıllardır çocukları her an geri alabilecekleri onlara bağlanılmamak bilgisi ve direktifi verilmiştir. Çocuk bir canlıdır. Tam tersine bağlanma içgüdüsünü geliştirmek tatmak doyum sağlamak istemektedir. Bu doğal isteğe karşı çıkmak mümkün değildir. Koruyucu ailede bu bağlanma isteğine uyarak çocuğu sevgi, hoşgörü ve güven duygusunu verebilir. Bir çocuğa cansız bir paket gibi her an elinden alabiliri hazır ol aksi takdirde koruyucu aile olma mesajı verilmiştir. Bu bakış açısı bu konudaki bilim adamları STK larının katkılarıyla yıllardır adeta bir savaş verilerek kuruma ve kurum çalışanlarına anlatılmıştır. Bu nedenlerdir ki gerek evlat edinme tüzüğünde gerekse koruyucu aile yönetmeliğinde koruyucu ailenin ve çocuğun birbirine bağlanma duygusu pekiştirilerek evlat edinmede öncelik tanınması yer alabilmiştir. Ancak herhangi bir yasal yapısı olmayan koruyucu aileliğin bir yönetmelikle yürütülmesi mümkün mü bu yönetmelik yeterli mi bunları tartışmalıyız. 14.12.2012 tarihli koruyucu aile yönetmeliği incelendiğinde tam bir karmaşa ile karşı karşıya kalındığını yönetmeliğin ne amacının ne kapsamının ne dayanağının nede koşullarının anlaşılır ve düzenli olduğunu söyleyemeyiz. Örneğin yönetmeliğin amaç maddesinin korunmaya muhtaç çocukların korunmalarını gerektiren süre içinde aile ortamında yetiştirilmelerine yönelik hizmetlerden bahsetmekte olduğu, dayanak olarak 2820 sayılı yasa ile 633 sayılı Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Yasasının gösterdiğini görmekteyiz. Oysa koruyucu aileliğin temelini bu yasalar değil 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu oluşturur. 5395 sayılı yasa amacını 1.maddesinde çok açık olarak dile getirmiştir. Koruma ihtiyacı olan çocukların korunmasına haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir, demektedir. 2.madde de kapsam olarak; Korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında uygulanacak tedbirlerin usul ve esaslarını kapsar, diyerek koruyucu aileliğin temeli olan tedbirleri kapsamına almıştır. 3.madde ise koruma ihtiyacı olan çocuğu tanımlamıştır.


Buna göre daha erken yaşta ergin olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişiyi çocuk olarak korunma ihtiyacı olan çocuğu da bedensel – zihinsel – ahlaki – sosyal – duygusal – gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan ihmal ve istismar edilen yada suç mağduru çocuk olarak tanımlamıştır. Yine yönetmelik koruma altına alınan çocuğun temel haklarının ne olduğu konusunda herhangi bir bilgiye yer vermemiştir. Oysa 5395 ayılı yasa bu kanun uygulamasında çocuğun haklarının korunması amacıyla; •

Çocuğun yaşama – gelişme – korunma ve katılım haklarını güvence altına alınması,

Çocuğun yarar ve esenliğinin gözetilmesi,

Çocuk ve ailesinin herhangi bir nedenle ayrımcılığa tabi tutulmaması,

Çocuk ve ailesinin bilgilendirilmek suretiyle karar sürecine katılımlarının sağlanması,

• Çocuğun ailesinin ilgililerin kamu kurumlarının sivil toplum kuruluşlarının iş birliği içinde çalışmalarının, •

İnsan haklarına duyarlı adil, etkili ve suretli usul izlenmesini,

Soruşturma, kovuşturma sürecinde çocuğun durumuna uygun özel ihtimam gösterilmesi,

Tedbir kararı verilirken kurumda bakım ve kurumda tutmanın son çare olarak gösterilmesi,

• Kararların verilmesinde ve uygulanmasında toplumsal sorumluluğun paylaşılmasının sağlanması, • Çocuklar hakkında yürütülen işlemlerde kimliğinin başkaları tarafından belirlenmemesine yönelik önlemler alınması ilkelerine yer verilmiştir. Ne koruyucu aile yönetmeliğinde nede koruyucu aileye çocuğu teslim eden teslim tesellüm belgelerinde bu ilkelere yer verilmediğini üzülerek görmekteyiz. Yönetmelikte yer alan tanımlar bölümünde de yine bir karmaşa görülmektedir. Zira tanımlarda önce ve en başta korunma ihtiyacı olan çocuğun tanımının yer alması gerekirdi. Oysa çocuk tanımında bir takım yasal maddelere atıf yapılmıştır. Oysa 5395 sayılı yasa bu tanımı çok açık ve net yapmıştır. Koruyucu aile adayanın bu maddeleri bilmesi ve anlaması mümkün olamamaktadır.


Yine tanımların başında akraba ve yakın çevre koruyucu ailenin tanımı yapılmış o tanım orada bırakılarak başka tanımlara geçilen ciddi bir düzen içinde; •

Çocuk,

Koruma gereksinimi,

Koruyucu aile,

Koruyucu aile çeşitleri,

Koruyucu aile eğitimleri,

Kurumlar,

Ödenekler,

Hakkında bilgi verilmemiştir. Her biri birbiri ile bağlantısı olmayan ve okuyana anlayamayacağı karmaşa içinde yer almıştır. Yönetmeliğin uygulama esasları bölümünde yine koruyucu aile hizmetinin tanımı ve ilkelerine yer verilmeden yani bu hizmetin ne olduğu başlangıç ilkeleri ve bitiş sınırları tanımlanmadan koruyucu aile hizmetinin kimler tarafından yürütüleceğine geçilmiştir. Yönetmelikte yer alan koruyucu aile hizmeti Bakanlıkça belirlenen esaslar çerçevesinde Genel Müdürlüğün koordinasyonda İl ve İlçe Müdürlüklerinde oluşturulan komisyonların bu hizmet kapsamında görevlendirerek sosyal çalışma görevlisi tarafından yürütülür. Buradaki Bakanlıkça belirlenen esaslar nelerdir? Bu esaslar yönetmelikte yer almaz ise nerede yer alacaktır. Koruyucu ailede – çocukda bu esasları bilmek durumundadır. Genel Müdürlük neyi nasıl koordine edecektir. Bunun da yöntemi kuralları ve esasları belli değildir. 5.maddenin 3.bendinde yer alan; Sosyal Çalışma görevlisi tarafından koruyucu aile adayını sosyal incelemesi tamamlandıktan sonra, hakkında durum değerlendirmesi raporları düzenlemesi çocuklar arasında eşleştirme yapmak üzere İLGİLİ KURULUŞA VEYA BİRİME ZİYARET YAPILIR. Bu ziyareti kim yapacaktır. Madde de bu konuda bir açıklık yoktur. Eşleştirme önerisinin yazılı olarak komisyona sunulacağı 7.madde de ise eşleştirme başlığı altında, çocukların uygun koruyucu ailelerle eşleştirilmesi İl ve İlçe Müdürlüğünce oluşturulan komisyonun değerlendirilecek komisyonun uygun görmesi halinde koruyucu aile sözleşmesi imzalanarak mülki amirin onayı ile yerleştirilir, denilmektedir. Burada eşleşmede ne çocuğun ne de koruyucu aile adayının görüşüne hiç yer verilmemiştir. Çocuğun yaşamının büyük bir kısmını birlikte yaşayacağı aileyi – ailenin de çocuğu tanıyıp sevmesi en hafif deyimi ile tarafların birbirlerine bağlanmaları ve ısınmaları gereklidir.


Bu nedenle eşleştirme adaylarının koruyucu aile adaylarını koruyucu ailenin eşleştirilen çocukları tanıyıp eşleştirme aşamasında görüşlerini sergilemeleri kurumunda bu görüşe saygı duyması yasa gereğidir. Bu nedenle yönetmelikte yer alan eşleştirme sistemi B.M Çocuk Hakları Sözleşmesinin ve 5395 sayılı yasanın genel ilkelerine aykırıdır. 8.maddenin 14.bendinde koruyucu aile başvurusunun yoğun olduğu iller de sıralanan illeri oluşturulan illeri sıra esas alınarak koruyucu aile yanına yerleştirilebilecek uygun çocuğu bulunan illere Genel Müdürlükçe yönlendirilen buna ilişkin usul ve esaslar genelge ile belirlenir denmektedir. Oysa açıklık ve politikaları gereği bu sıranın e-devlet aracılığıyla görünür olması, ailenin ilk sıradan itibaren kaç ailenin sırada olduğunu ve kendisine gelecek sırayı takip edebilmesi gerekir. 9.madde de yer alan, başvurusu kabul edilenler hakkında; •

Kişilik özellikleri,

Evlilik ve sosyal ilişkiler,

Tek başına yaşayıp yaşamadığı,

Yaşantısının genel kabul görmüş toplum kural ve değerlerine uygun olup olmadığı,

Dikkate alınarak inceleme yapılır. İfadesinde yer alan bu özellikler kişinin özel hayatının gizliliğine giren özellikler olup uzmanı değer yargılarına göre olumlu yada olumsuz görüşe tabi tutulabilinir. Hele yaşantısının GENEL KABUL GÖRMÜŞ TOPLUM KARAR VE DEĞERLERİN UYGUN OLUP OLMADIĞI İLKESİ SON DERECE SÜBJEKTİF HERKESE GÖRE DEĞİŞEBİLEN BİR İLKEDİR. Bu nedenle yönetmelikte bu özelliklere göre hazırlanacak raporlar raporu hazırlayan dünya görüşüne göre değişecek ve tutarlı bir ilke haline dönüşemeyecektir. Uygulamalar keyfiliğe kaçacaktır. Başka bir anlatımla incelemeyi yapan uzmanın dünya görüşü ile özdeşleşmeyen aileler elenmiş olacaktır. 10.madde de yer alan eğitimlerin nerede nasıl yapılacağı bu eğitimleri kimin vereceği eğitimin koşulları ve sertifikanın nasıl alınacağı belli değildir. Yönetmelikten salt eğitimlere devam etmenin sertifika almak için yeterli olduğu sonucu çıkarılmaktadır. Eğitim alan kişilerin bu eğitimden yararlanıp yararlanmadıklarını ölçen ve ona göre belgeleyen düzenlemeye yer verilmemiştir. Sadece eğitime devam sertifika için yeterli kabul edilmemelidir. 11.madde de komisyon kuruluş ve işleyişleri başlığını taşımaktadır. Ancak bu komisyonun ne komisyonu olduğu yönetmelikten anlaşılamamaktadır. Mahalli mülki amirin neye onay vereceği yine net bir biçimde belli değildir.


Vakadan sorumlu deyiminden ne anlaşılmaktadır? Burada vaka olarak koruyucu ailenin seçiminden mi çocuğun seçiminden mi bahsedildiği belli değildir. Komisyonun ne komisyonu olduğu keza vakanın ne olduğu belli olmadığı için ikinci madde ile ne gibi inceleme yapıldığı da netlik kazanmamıştır. 12.madde de komisyon ve koruyucu aile biriminin görevleri denilmiştir. Komisyonun ne komisyonu olduğu 11.maddeden anlaşılmamaktadır. Ayrıca karar komisyonun alacağı konular birbiri ile uyumlu değildir. Çelişkilidir. Düzgün ve anlaşılır bir sistem yoktur. Maddenin a bendinde koruyucu aile olmak üzere başvuran ailenin uygunluğu b de koruyucu aile belgesi düzenlemesi denildikten sonra c bendin de çocuğun yerleştirileceği aile denilmiştir. Oysa a bendi zaten bunu çözümlemiştir. b bendinde koruyucu aile belgesi düzenlemesi dendikten sonra c bendinde koruyucu aile belgesinin geçerliliği denilmiştir. b bendinde bu düzenleme yapıldığına göre belgede geçerlidir. KOMİSYON KENDİ BELGESİNİN GEÇERLİ OLUP OLMADIĞININ TEKRAR İNCELEYECEK Mİ? 11.maddedeki komisyon koruyucu aile komisyonu ise bu komisyonda çocuğun ve ailenin dinlenmesine yönelik bir hüküm yoktur. OYSA KOMİSYONUN ÇOCUĞA VE AİLEYİ DİNLEMEK GÖREVİ ZORUNLU OLARAK VERİLMELİ İDİ. Ayrıca o yerdeki koruyucu aileye ilişkin sivil toplum temsilcileri de komisyonda yer almalı idi. Zira 5395 sayılı ÇKK 4.maddesinde yer alan çocuk ve ailesini bilgilendirmek suretiyle karar sürecine katılımların sağlanması, çocuğun ailenin kamu kurumlarının sivil toplum kuruluşların iş birliği içinde çalışılması ilkeleri gereğince bir temsilcinin koruyucu aile komisyonunda yer alması gerekirdi. Koruyucu aile biriminin tanımı yapılmadan görevlerine geçilmiştir. Önce bu birimin tanımının yapılması kimlerden nasıl oluşacağının belirlenmesi gerekir. Bu birimin görevleri incelendiğinde bunlar; •

Başvurunun alınması,

Sosyal inceleme yapılması,

Dosya oluşturulması,

Çocuk ve ailenin uyumlaştırılması,

Çalışmalarının çocuk koruyucu aileye verilmeden önceki evreye ait olduğu kuşkusuzdur. Bu durumda öncelikle bu birimin tanıtımının yapılıp görevlerinin belirlenmesi daha sonra koruyucu aile komisyonunun tanımı yapılıp görevleri düzenli bir biçimde belirlenmeli idi. Başvuruların alınması dosya oluşturulması sosyal inceleme yaptırılması görevleri başka bir birime verilerek koruyucu aile biriminin görevleri komisyon kararından sonra başlatılmalı idi. Koruyucu aile başvurusunun reddi kararına itirazın reddinin tarafa tebliğinden sonra bu karara karşı hangi kanun yollarının açık olduğu ve süresi belirli olmalıdır.


Şuanda bütün itiraz mercilerinde verilen ret kararlarının karşı hangi mahkemelere ne sürede başvurulacağı hususu Anayasanın ve AİHS nin temel hükümleridir. 14.maddede yer alan, komisyon tarafından eşleştirilmesi uygun bulunan koruyucu aile ile çocuğun tanıştırılmasından önce çocuğun düşüncesi öğrenilerek gerekli mesleki çalışmalar yapılır maddesi de havada kalmaktadır. Şöyle ki, 7.madde eşleştirme komisyonca değerlendirilir, demektedir. 11.madde yer alan komisyon kuruluş ve işleyişinde eşleştirmeden söz edilmemektedir. Bu maddede çocuğun 14.madde uyarınca alınmış görüşüne yer verileceği bilgisi de bulunmamaktadır. Çocuğun düşüncesi öğrenilmeden nasıl mesleki çalışma yapılacaktır. Çocuğun aile ile tanıştırılmadan önce düşüncesi nasıl alınacaktır. Tanışmadığı aile hakkında çocuk nasıl bir düşünce taşıyabilecektir. Bütün bu hususlar askıda kalmaktadır. 14.maddenin uzmanlaşmış koruyucu aile modelinden yararlandırılmış çocukların tek olarak yerleştirilmesi esastır, şeklindeki maddesini de çok iyi anlayamadım. Bu konuda eğitim almış uzmanlaşmış bir aileye neden tek çocuk veriyoruz. Böyle bir aileden daha fazla yararlanmamız gerekmez mi diye düşünüyorum. 15.maddenin c bendinde yer alan görüştürülmesinde koruyucu aile birimlerince bir SAKINCA yine kişisel ve ciddi bir gerekçeye dayanmamaktadır. Burada görüştürülmesinin çocuğun yararına aykırı olduğu haller dışında denilmelidir. j. bendinde çocuğun yerleştirme önerisinin geçerli bir mazereti olmaması halinde kabul etmek cümlesinden yine bir şey anlaşılmamaktadır. Buradaki çocuk yerleştirme önerisi farklı bir koruma modeline geçmek midir? Öyle ise bunun dayatma şeklinde kabulüne zorlanması doğru değildir. Zira yıllarca çocuğa koruyucu ailelik yapmış çocuğun onunla onunda çocukla güven ve bağlılık duygusu oluşturduğu bir ortamda ben buna son veriyorum sende kabul etmek zorundasın diyemeyiz. Çocuğun farklı bir koruma modeline gereksinimi olduğu gerektiğinin gerekçeleri ve kanıtları ile birlikte aileye ve çocuğa iletilmesi her ikisinin görüşleri gerekçeleri ve kanıtları birlikte incelenerek bir karar alınmalıdır. Yönetmeliğin bu maddesi bugün keyfi olarak uygulanmakta aileye şu veya bu sebeplerle aynı görüşte olmayan uzman yada kurum görevlisi bu maddeye dayalı olarak keyfi olarak çocuğu aileden alabilmektedir. Madde 14 7.bendinde koruyucu ailenin kendi çocuğunun olması halinde bu çocuğunda görüşünün alınması esas almaktadır. 11.madde de yer alan özel zorlukları ve ihtiyaçları olan çocuklar ile diğer çocukların aynı geçici koruyucu aile yanında bulunmaması esastır, cümlesinde yer alan özel zorlukları ve ihtiyaçları olan çocuk tanımının ne olduğu anlaşılamamaktadır. Bu kavram engelli çocukları kapsıyor ise bu durumda onların sağlıklı çocuklarla kaynaştırılması engellenmiş olmayacak mı?


12.madde de yer alan geçici koruyucu aile yanına yerleştirilecek çocukların birbirine zarar vermemeleri açısından koruma altına alınan yaş ve cinsiyetleri açısından özel bir değerlendirme yapılır, denilmiştir. Bu özel değerlendirmeyi kim yapacaktır. Koruyucu aile bu değerlendirmeye katılacak mıdır? Bu bilgi koruyucu aile ile paylaşılacak mıdır? Çocukların birbirlerine zarar vermesinin sürmesi halinde ne yapılacaktır. Bu durumda koruyucu aileye nasıl bir destek verilecektir. Belli değildir. 13.madde de alınacak doktor raporunun niteliği ve niceliği belli değildir. Bu bir sağlık kontrol raporu mudur? Yine bu rapor koruyucu aile ile paylaşılacak mıdır? Doktor raporu çocuğun sağlıksız olduğu şeklinde olursa ne yapılacaktır. Yine yönetmelikte belli değildir. 15.maddesinin j bendinde, çocuk yerleştirme önerisini geçerli bir mazereti olmaması halinde kabul etmek deki geçerli bir mazereti olmaksızın ibaresinin çok soyut bir ifadedir. Aileye göre geçerli olan mazeret kuruma göre geçersiz sayılabilir. Bu nedenle çocuk yerleştirme önerisine çocuğun karşı çıkmaması ve üstün yararının bulunması halinde kabul etmek şeklinde değişmelidir. Madde 20 koruyucu aile yanına yerleştirilen çocuk yerleştirmekle izlenen usulle geri alınır denilmektedir. Oysa koruyucu aile yerleştirme 6.madde de çocuğun tespiti 7.madde de eşleştirme 8.madde de koruyucu ailenin tespiti 9.madde de araştırma ve incelenir 10.madde de koruyucu aile eğitimleri gibi 14.maddeye kadar uzanan bir seyir izliyor. Oysa koruyucu aileliğin sona ermesinde zaten tespit edilmiş ve bir aileye yerleştirilmiş çocuk vardır. Bu süreçte eğitimler ve incelemeler yapılmıştır. Dolayısıyla koruyucu aileliğe yerleştirme ile ilgili hususların koruyucu aileliğin sonlandırılmasıyla uzaktan yakından bir benzerliği yoktur. Uygulama da kötüye kullanılan bu sistemin çok açık ve net olarak yer alması gerekmektedir. Bu geri alma işleminin bütünün de çocuğun koruyucu ailenin, görüşü alınmalı öncelikli yararı esas alınmalıdır. Komisyon hiçbir zaman çocuğun ve koruyucu ailenin görüşüne almadan karar verememelidir. Çocuğun ayrılık sürecine hazırlamasında koruyucu aileye ciddi bir sorumluluk verilmelidir. Çocuğun yıllardır birlikte yaşadığı aileden alınırken neden alındığını niçinini bunu kendisine yararı olduğunu güvendiği bu aileden öğrenmeli ve ikna olmalıdır. 6.madde de yer alan çocuğun koruyucu aileden geri alınması halinde en son çare kolluk kuvvetlerini kullanımı olmalıdır. 22.madde de yer alan sosyal ilişkiler açısında toplumun norm ve değerlerine aykırı düşen davranışların gözlemlenmesi cümlesi son derece soyut her tarafa şekillenebilen ve incelemeyi yapan uzman dünya görüşüne aykırıdır. Bu nedenle çocuğun yararına olamaz. Bu maddenin çıkarılması gerekir. 23.madde de yer alan koruyucu aile statüsünün iptaline ilişkin karar genel müdürlük ile il ve ilçe müdürlüklerine ve koruyucu aileye bildirilir, şeklinde düzenlenmeli. Bu karara karşı koruyucu ailenin başvuracağı kanun yolları süreleri bildirilmelidir. Bütün bu anlatımlardan koruyucu aile yönetmeliğinin temeli olan 5395 sayılı yasa dayandırılmadığı çocuğun korunmasını esas alan ilkelerin yönetmelikte yer almadığı düzenlemiş biçimi ile de anlaşılması e uygulanması oldukça zor bir yönetmelik olduğu görülecektir. Bu nedenle çocuğun aile yanında korunmasının temeli olan koruyucu aile yönetmeliğin yetersiz kaldığı kurumun tıpkı evlat edinmede olduğu gibi ciddi bir yasal dayanağına ihtiyacı olduğu görüşündeyim. Saygılarımla Av. Türkay ASMA


KURUM BAKIMINDAN FARKLI BAKIM HİZMETLERİNE GEÇİŞ SÜRECİNDE ÇOCUKLAR ve YAŞANAN TRAVMALAR

Prof. Dr. Neşe Erol (Ph.D)

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Koruyucu Aile, Evlat Edinme Derneği (KOREV) Kurucu Başkanı Bir çocuğun evinden, yuvasından, ailesinden, kardeşlerinden, hatta ülkesinden her ne nedenle olursa olsun ayırılması, uzaklaştırılması, ondan vazgeçilmesi çocuk için en büyük travmadır. Bu travma ne yazık ki ömür boyu çocuğu bir gölge gibi izler. Çocukla empati yapabilen her bireyin, her toplumun en başta gelen sorumluluğu onu korumak, kollamak, sevgi ile sarıp sarmalamak ve onun değerli olduğunu hissettirip duygusal yaralarını sarabilmektir. Ne yazık ki dünyada ve ülkemizde aile dışı ortamlarda yaşayan çocuklar damgalanmakta, ayrımcılığa uğramakta ve dışlanmaktadır. Damgalama, bireyin sosyal statüsünü, sosyal ilişkilerini bozan, kendine güven duygusunu azaltan, onu yalnızlığa ve umutsuzluğa iten dolayısıyla psikolojik belirtileri artıran bir durumdur (Erol,2008). Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına dair Şözleşme “Her çocuk ırk, renk, cinsiyet, dil, siyaset, ulusal, etnik ve sosyal köken, sakatlık, doğuş ve statüler nedeniyle hiçbir ayırım gözetmeksizin eşittir, hiçbir çocuk diğerinden daha değerli değildir” der. Ülkemizde son yıllarda çocuk koruma sisteminde değişim oldu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin, 2014 yılında yuva ve yurtların kapatılacağını söyledi. Hükümet politikaları öncelikle biyolojik ailenin güçlendirilmesini destekliyor. Aile desteğinin mümkün olmadığı durumlarda gelişmiş ülkelerde olduğu gibi “Akraba Korumasını” o da olmazsa “Koruyucu Aile ya da Evlat Edinme” gibi aile ve toplum temelli yaklaşımları benimsiyor. Bir süreden beri ülkemizde kurum bakımından biyolojik aileye dönüş başladı. 2013 yılında bu dönüşlere hız verildiği izlenmekte. Ancak kurum bakımından aile yanına dönüşler ve sonrası ile ilgili elimizde halen istatistik veriler yok. Dönüş sürecinde çocuk/genç ve ailelerin toplum genelinde ne yaşadığı bilinmiyor. 2009-2010 yılında Kütahya ilinde anne/bakımveren, öğretmen ve gencin kendisi gibi çoklu bilgi kaynaklarından elde edilerek yaptığımız küçük çaplı bir araştırma, geçiş sürecinden hem çocuğun hem de ailenin olumsuz yönde etkilendiği ve geçiş yapan çocukların yuva ve yurtta kalan yaşıtlarına ve ayni nakti yardımla aileleri yanında bakılan çocuklara göre çok daha fazla davranış ve duygusal sorunlar gösterdiği yönündedir. Bu sonuç, geçiş sürecine hem aile bireylerinin, ve gencin hem de kurum personelinin hazırlanmadan dönüşünün pek çok güçlüklere ve sorunlara neden olduğunu ortaya koymuştur (Saçan 2010). Bu nedenle geçiş sürecinde dikkat edilmesi gereken konulara burada yer verilecektir.


Yaşamdaki Geçişler Bebeklik döneminde, bebekler emeklemeyi bırakarak yürümeye başlar sonra koşar. Anne memesini bırakır, biberona geçer sonra da bardaktan su-süt içmeye geçiş yapar. Bebeklikten, erken çocukluk, çocukluk, ergenlik, erişkinlik, yaşlılık dönemlerine, bekarlıktan evliliğe, anne babalığa geçişler yaşanır. Bir şeyler bırakılarak ve yeni deneyimler kazanılarak yola devam edilir. Kimi bu geçişleri çok kolay yaşar kimi ise çok sancılı. Burada mizaç farkı, yaşam koşulları gibi pek çok etmen devreye girer. Bıraktırma tarzı da bu geçişlerde önemlidir. Farklı bakım hizmet modellerine geçiş sürecinde çocuklara açıklama yapılmadan, kendilerinin duygu ve düşünceleri sorulmadan gerçekleştirilen değişim çocukların öz güven ve saygılarını zedelediği gibi yetişkinlere ve topluma olan güvenlerini de sarsar. Her an gerçekleşebilecek bu değişim onları tetikte tutar, sürekliliğin olmaması çocukların kendilerini güvende hissetmelerine engel olur. Yaşamlarıyla ilgili kararlara katılma haklarının olmaması kendilerini çaresiz hissetmelerine, kaderciliğe yönelmelerine ya da tam tersi bir tutumla davranım bozuklukları geliştirmelerine neden olur (Erol ve ark 2010). Değişiklik herkes için zordur özellikle çocuklar bu geçişlerden daha fazla etkilenirler. Çocuklara değişikliğin nedenleri anlatılabilir ve yararları açıklanırsa, değişikliği kabullenmeleri daha kolay olabilir. Hatta geçiş dört gözle beklenebilir ancak doğal olarak bilinmeyen her yeni yaşantıya uyum sağlayabilmek insanda/çocukta kaygı yaratır. Olumsuz da olsa bildik, tanıdık yaşantıdan, alışkanlıklardan uzaklaşmak, kopmak da kolay değildir. Yeni durumlara geçişi kolaylaştırabilecek bazı temel adımların atılmasında yarar vardır (Browne 2002, Browne ve ark 2005, Browne 2007). Kurum bakımından ayrılık; çocuğun, çocuğa bakım veren kurum personelinin, çocuğun geçiş yapacağı biyolojik aile, akraba koruması, koruyucu aile ya da evlat edinecek ailenin yaşamında (şimdi ve gelecek için) değişime neden olacak karmaşık ve önemli bir geçiş sürecidir. Bu nedenle çocukların bir yerden diğer yere geçişlerinde onları duruma hazırlamak için birbiriyle bağlantısı olan iki ana neden vardır;

1- Yer değiştirme sürecinde çocukların acı çekerek travma yaşamasını en aza indirmek ve çocuk için bu değişikliği olumlu bir yaşantı haline getirmek. 2- Çocuğun değişiklik ile ilgili kendini mutlu ve güvenli hissetmesini sağlayarak, yeni yerine uyum yapmasını kolaylaştırmak. Tersi durumlarda yani çocuk yer değişikliğinden korkup direnç gösterirse yeni yer onun için hayal kırıklığı olur, dolayısıyla geçiş başarısız olur ve yeniden yurda dönmeyle sonuçlanır. Özetle, çocukları yeni yerleşime hazırlama sadece çocukların ve ailelerinin yararına değil aynı zamanda çocuklara bakım veren kurumların da yararına olur.


GEÇİŞ SÜRECİNE HAZIRLAMA PROGRAMININ PLANLANMASI Her çocuk bir bireydir dolayısıyla onları geçişe hazırlamanın en iyi yolu bireysel ihtiyaçlarına, gelişimsel düzeylerine ve özel durumlarına uygun program hazırlamaktır. Çocuğu yeni yerine hazırlamak amacıyla yapılacak olan bireysel çalışma için çocuğun geçmiş öyküsü, ihtiyaçları ve dileklerine ilişkin net bir resmin oluşturulması gereklidir. Bu ayrıntılı ve derinlemesine değerlendirme önceden planlanmış yer değişikliği için çok önemlidir. Dolayısıyla planlama öncesinde şunlara gereksinim duyulmaktadır: 1- Çocuğun sağlığı, gelişimi ve ihtiyaçlarına yönelik güncel ayrıntılı değerlendirme 2- Çocuğun herhangi bir özel ihtiyacına ( tıbbi, teropatik, eğitim ve davranış sorunları ya da güçlü yanlarına ) yönelik bilgiler 3- Aile durumları ve çocuğun akrabalarına ilişkin ayrıntılı bilgi 4- Çocuğun kardeş ve arkadaş grupları hakkında bilgi sahibi olmak, onları da en kısa zamanda yer değişikliği konusunda hazırlamak ve onlarla birlikte değişimi sağlamaya çalışmak Kardeşlerden birisi aile yanına geçiyor diğerleri kalıyorsa kalanlarla da çalışmak 5- Çocuğun dileklerini (çocuğun yaşı ve olayı anlama ve algılama düzeyine göre) dikkate almak. Çok nadir durumlarda çocuğun istemediği bir yere yerleştirilmesi söz konusu olabilir. Bu gibi durumlarda çocuk korkabilir ve değişikliği reddedebilir. Ancak sürece hazırlanan çocuk yeni durumla başetmede kendini daha güçlü hissedebilir. Gelişimsel süreç içinde sorunun ne kadarı kurum bakımına ne kadarı diğer etmenlere bağlı kestirmek kolay değildir. Gebelik döneminde yeterli beslenememe, stres, sağlık sorunları, doğum komplikasyonları gelişimi etkilemektedir. Genetik riskler de sorunları artırmaktadır. Gelişimin; genetik, nörolojik ve çevresel etkileri arasındaki etkileşimi anlamaya ihtiyacımız vardır. Bu sınırlılıklara rağmen genetik kalıtım, gebelik ve ebeveynin tıbbı öyküsü gelişimin uzun vadeli etkisini tanımamızı sağlar. 6- Hazırlık programı için çocuğun yerleştirileceği yeni yerin belirgin olması 7- Yeni yere geçiş için yapılacak olan hazırlama programında ne çok erken ne de çok geç olan uç tarihler seçilmesi 8- Çocuğu eve götürecek olan anne-baba/ koruyucu ailenin hazırlanması. Bu ister çocuğun biyolojik ailesi, isterse geniş ailesi olsun onların da çocukla yaşamaya hazırlanması sağlanmalıdır. Bu hazırlık çocuğu yuvada ziyaretler olabilir. Ziyaretler çocukla ilişki kurmaya ya da ilişkiyi yeniden oluşturmaya yönelik olabilir. Eğer, koruyucu aile, evlat edinme süreci ise uygun eşleme yapmaya özen gösterilmeli, uygun eğitim ve hazırlık programları planlanmalıdır. Yeni aileler birkaç kez çocuğu ziyaret etmeli ve ilişki başlatılmalıdır. Eğer çocuk kurum bakımından çocuk evlerine yerleştirilecekse personel yeterli şekilde eğitilmeli, çocuğun durumu hakkında bilgilendirilmeli ve çocuğun ihtiyaçlarına ve bireysel özelliklerine yönelik bakım planı hazırlanmalıdır.


9- Yerleştirilecek yerin genel durumu hakkında bilginin olması da önemlidir. Örn. bir çocuk yeni oluşum halinde olan küçük bir eve yerleştirilecekse evin ne zaman donanımlı ve hazır olacağı hakkında bilgilenmeye ihtiyacı vardır. Hatta evin, odaların nasıl döşeneceğiyle ilgili düşünceleri sorulan, birlikte alışverişe çıkılan çocuklar kendilerini oraya ait hissetmekte ve eşyalara da sahip çıkmaktadırlar (Erol 2014). Çocuğa geleceğiyle ilgili karar verme sürecinde seçim yapabilmesi için her türlü bilgi onun anlayabileceği biçimde açık ve net olarak verilmelidir. Çocuğun, geleceği ile ilgili verilecek karara katılma hakkı vardır. Yukarıda verilen bilgiler ışığında çocuğun yaşı ve gelişim düzeyine uygun program geliştirilir. Bir hazırlama programının 4 ana bileşeni vardır. Bunlar; 1- Çocuğu hazırlama 2- Kurum personelini ( bakım verenleri) hazırlama 3- Yerleşim yerinin genel durumunu hazırlama 4- Geçiş yapılacak aileyi hazırlama Bu makalede çocuğu hazırlamaya yer verilecektir.

ÇOCUĞU YENİ YERLEŞİM BİRİMİNE HAZIRLAMA Erken yaşlardan itibaren koğuş tipi büyük kurumlarda uzun süre kalan çocukların çoğu, bir yetişkinle süreklilik gösteren bire bir ilişki yaşayamadıkları için sağlıklı ve güvenli bir bağlanma geliştirmekte zorluk çekerler dolayısıyla pek çok sorun yaşarlar (Erol, Münir 2012). Güvenli bağlanmanın gerçekleşememesi ve kurum bakımının güçlükleri dikkate alınarak çocuk için uygun bir program hazırlanmalıdır. Buna ek olarak, çocuğun yer değişikliği çocukta biraz korku ve endişe yaratır. Çocuğu hazırlama 3 ana bileşenden oluşur: 1- Yetişkinlerle güvenli bir ilişki kurma Hazırlama programını yapan görevlinin süreklilik göstermesi, tutarlı olması ve çocuklara değerli olduklarını hissettirmesi önemlidir. Verdiği sözlerde durması, tutamayacağı sözlerle çocuklara umut vermemesi sağlanmalıdır. Personel, çocuğun yer değiştirme için hazırlanmasına yardım eder ve yeni yere geçiş sürecini kolaylaştırmaya çalışır ve yerleşim sonrası çocuğun desteklenmesini sağlar. Yer değiştirme sürecinin tümü hakkında çocuğun gerçek bilgilerle donanması çocuğun hakkıdır. 2- Bağlanmayla ilgili gelişimsel gecikmelerin ve davranış problemlerinin çözümü Program; kurum bakımının çocukta yarattığı etkileri ve bağlanma sorunlarını içeren ihtiyaç analizi temeline dayanır. Çocuğun güçlüklerinin çözülmesine, gelişiminde yaşanan gecikmelerin ele alınmasına ve davranış sorunlarıyla başetmesine ne kadar yardımcı olunursa, ona uygun bir yer bulma ve yerin kalıcılığını sağlama şansı da o denli yüksek olur.


3- Çocuğu yeni yerleşime alıştırma Çocuğu, yeni yerleşim birimiyle ve çocuğa bakacak olan aile veya bakım veren kişilerle aşamalı olarak tanıştırmayı kapsar. Her çocuk ayrı ve karmaşık ihtiyaçları olan bir birey olduğundan, herbiri için ortak bir reçete hazırlamak olası değildir. Onun yerine değişik yaş, bakım tipi ve çocukların algılama düzeyleriyle ilgili hazırlık programları geliştirilmelidir.

HAZIRLIK PROGRAMLARI Bebeklik ve Erken Çocukluk Dönemi (0-3 yaş) • Bebeklik ve erken çocukluk dönemindeki küçükler de çevrelerinde yaşanılanları ve yaşamlarındaki değişiklikleri farkeder ve algılarlar • Bebeklerin işitme, görme, koku ve tat alma, dokunma duyuları doğumdan itibaren dünyayı tanıma anlama ve anlamlandırmalarında etkin olarak işlev görmektedir • Bebekler seçici bir şekilde kendilerine bakım veren kişilerin duygularını da algılayabilmekte ve okumaktadırlar •

Kendisine bakım veren kişilerin alışageldiği davranışlarındaki ciddi değişimleri farkederler,

Canlarının yandığını, yaralandıklarını hissederler

Kendisine bakım veren kişiyi yitirdiklerini farkederler.

Günlük yaşamlarında ve çevrelerinde değişiklik yaşayan bebekler ve küçük çocuklar etkilendiklerini; Daha fazla huzursuzluk Ağlama, öfke nöbetleri Uykularındaki düzensizlikler İştahsızlık Aşırı uyarılmışlık, artmış irkilme tepkileri Dikkatini toplamada güçlük Gelişim hızında yavaşlama Regresif davranışlarla belli etmeye çalışırlar Bu gibi nedenlerle bebekler ve küçük çocuklarda yer değişikliğine hazırlanmaya ihtiyaç duyarlar. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde, çocukların alıştığı ortam ve bireylerden ayrılıp farklı bir ortama geçmesi oldukça korkutucu ve travmatik olabilmekte ve yukarıda sözedilen davranış sorunları yaşamasına neden olabilmektedir (Erol 2014). Ne yapılabilir, yaklaşım ne olabilir Bebeklere ve küçük çocuklara da neler olduğu sözel olarak doğru şekilde açıklanır. Öncelikle biyolojik aileden ayrılık nedeni kendisine anlatılır. Sonraki aşamada yeni bakım verecek olan aile ile tanıştırılır ve her iki tarafa da birbirini tanıması için aşamalı olarak fırsat verilir. İlk ziyaretler çocuk için bilinen bir ortamda yapılır ve çocuk yeni bakım verecek bireyi/aileyi tanımaya


başlar. Bakım verecek kişiye çocukla arasında bağlanmayı sağlayıcı ipuçları verilir. Ev ziyareti yapacak görevli çocuğun gelişimine uygun yapılandırılmış oyun aktivitesi hazırlayabilir. Bu etkinlik, çocuğun başarısı ve bakım verenin çocuğun başarısından duyduğu keyfi ifade etmesini sağlayacaktır. Ayrıca;

1- Bireysel bakım ve ilgi, çocuktan ve yaptıklarından haz alma çocuğun kendine güven duymasına yardım edecektir.

2- Çocuğun yaş ve gelişim seviyesine uygun yapılandırılmış oyun etkinlikleri çocuğun gelişimsel gecikmelerini telafi edecek ve kaçırdığı gelişimsel kilometre taşlarına erişmesine destek olacaktır.

3- Bakım verenin çocuğun başarılarından zevk almaya başlaması çocukla bağ kurmasına yardım edecektir.

4- Çocuk, ödüllendirilerek olumlu davranışları öğrenmeye başlayacaktır.

Çocuğun yeni yerleşim yerini ziyaretinde bağlandığı herhangi bir nesneyi, oyuncağını geçiş objesi olarak yanına alması önerilir. Ancak, birçok kurumda çocuğun kendisine ait özel bir eşyasının olmadığı bilinir. O nedenle hazırlama sürecinin bir parçası olarak çocuğa yeni bir geçiş objesi verilebilir ve bunun çocuğun yatağında olduğu gibi kalmasına özen gösterilir ve çocuk onunla oynaması için cesaretlendirilir. Diğer bir yöntem ise kurumda çocukla ilk tanışmada ona yeni bakım verecek kişinin çocuğa yeni bir oyuncak getirmesi ve sonunda bu oyuncak ile birlikte eve dönülmesidir. Böylece tıpkı geçiş objesi gibi o oyuncak çocuğun yeni ve eski yeri arasında bir köprü görevi oluşturur. Yeni bakım veren kişi ile ziyaretler iyi giderse, o zaman gece kalmaları planlanmalı ve arkasından tam geçiş yapılmalıdır. Çocuğun ilk yer değiştirmesinde genellikle alışılan günlük rutinin uygulanmasında çocuğun kendini rahat ve güvende hissetmesi açısından yarar vardır. Günlük yaşamdaki değişiklikler çocuğun yeni bakım veren kişiye ve yeni yerine daha iyi uyum sağlayana kadar aşamalı olarak yapılabilir. Çocuğu hazırlama programına katılan terapistler programın belli bir zaman dilimi içinde yapılmasını önermektedirler. Bu süre çok küçük bebekler ve yeni yürüyenler için yaklaşık bir veya iki haftadır.

SAĞLIKLI BAĞLANMAYI DESTEKLEYEN YÖNTEMLER 1- Çocuğun bakımından sorumlu olan bakım veren kişi ya da kişiler çocuğun kendine güven duymasını sağlamak için ihtiyaçlarına düzenli olarak yanıt vermek durumundadır. Ancak, kurumda bebekler genellikle isteklerini ertelemeyi çok çabuk öğrenir ve çok nadir olarak ağlama, sızlanma ya da beni kucağına al gibi kollarını uzatma davranışında bulunurlar. Eğer çocuk hiçbir şey talep etmezse, bakım veren çocuğa sarılarak, sık sık kucağa alarak, onu okşayıp severek fiziksel temasda bulunabilir, onunla konuşabilir ve çocuğu uyararak göz teması kurmaya, duyusal uyarıları kullanmaya yöneltebilir. Böylece bebek uyaran eksikliğine bağlı gelişen normal olmayan davranışları unutacak ve istekleri anlaşılıp karşılandıkça talep etmeye başlayacaktır. 2- Henüz bağlanma gerçekleşmediğinden bebek kendini sıklıkla güvensiz ve savunmasız hissedeceğinden yeni ebeveyninden içten, samimi, sürekli bir yakınlık isteyecektir. Sıcak, sevecen, kabul edilen, değer verilen, bireyselliğe saygı duyulan ve zihinsel açıdan beslenen bir iklimi sağlamak çocuğun ruh sağlığı sorunlarını önemli ölçüde önleyecektir. Çünkü birileri tarafından sevilmek, korunup kollanmak, birilerinin hep aklında olmak, barışcıl bir ortamda güvenli ilişkiler kurmak çocuğun ailesinden ayrılma sonucu yaşadığı yas sürecini onarmasına yardımcı olacaktır.


3- Çocuğun öfke nöbetleri, sürekli ağlaması gibi zor davranışlarının nedenleri anlaşılmaya ve sorunun üstesinden gelinmeye çalışılır. Eğer öfke nöbeti bir kaygı olarak algılanır ve çocuğun öfkesi yatışana kadar kucaklanır, yatıştırılır ve sakinleştirilirse çocuk rahatlar ve gevşer. Bu yaklaşım çocuğun normal yaramazlık davranışı için geçerli değildir. Fakat unutulmaması gereken bağlanması olmayan çocuğun sıklıkla doğru ve yanlışı ayırt etmesinde güçlük yaşayacağıdır. Bu nedenle koruyucu aileye ya da evlat edinen aileye yerleşmeden önce bağlanma davranışı geliştirmemiş çocuğa yapılacak ilk ve en önemli destek bağlanma konusunda yardım etmektir. Bağlanma bir kez gerçekleşti mi öfke nöbetleri azalmaya başlayacak ve zamanla yok olacaktır. 4- Mevcut bakım verenin çocuğun yeni aile ile ilişkisini desteklemedeki rolü de çok önemlidir. Kurum bakımındaki personel ile çocuk arasında bağlanma geliştiyse, çocuğun ve bakım verenin birbirlerinden ayrılması çok zor olabilir. Yeni bakım verene her ikisi tarafından direnç gelişebilir. Dolayısıyla geçiş sürecinde kurum personelinin çocuğu desteklemesi kolay olmayabilir. Personelin bilmesi gereken çocukla arasında kurulan güvenli bağlanmanın çocuğun yararına olduğu ve sonraki bağlanmalarını olumlu yönde etkileyeceğidir. Olumlu ilişki, kurum bakımından sonraki süreç için de gereklidir. Çocuk, bağlandığı personelin yeni yerleşim birimine geçmesi konusunda onayına gereksinim duyar. Bu verilen onay, çocuk ile yeni bakım vereni arasında bir ilişkinin doğmasına yardım eder. Çocuk, kurum personelinden herhangi birine bağlanma gerçekleştirmemişse, çocuğu hazırlama programını bir terapist üstlenebilir. “3.5- yaşındaki Ayşe, Ankara dışında bulunan bir yuvadan geceleri ağlama, huzursuzluk, yemek yemeği reddetme gibi yakınmalarla iki kurum personeli eşliğinde kliniğimize getirildi. Öyküde, bu yakınmaların koruyucu aileye geçiş süreciyle başladığı belirtildi. Bu süreç öncesi, yuvada neşeli, keyifli, uyumlu bir çocuk olduğu belirtilen Ayşe’nin video kayıtları da söylenenleri destekliyordu. Az sayıda çocuktan oluşan, ev tipindeki yuva ortamı ve personeli evi aratmayacak nitelikte görünüyordu. Bakıcı anne, çocuğun koruyucu aileye uyum sağlaması ve geçişini kolaylaştırmak için neler yapmaları gereğini soruyordu. Ayrılığa nasıl hazırlayacaklarını öğrenmek istiyordu. Çocuk bulunduğu ortamda çok mutlu görünüyordu. Koruyucu aile olmak isteyen anne ve baba da sıcak, sevecen ve duyarlı insanlar olarak tanıtılıyordu. Ankara’dan çocuğun bulunduğu ile giden ve otele yerleşen koruyucu aile, çocuğu önce yuvada ziyaret ederek daha sonraki günlerde bakıcı anne ile hep birlikte çocuğun sevdiği yerlere gidiyorlarmış. Ayşe, onlardan ayrılıp her yuvaya dönüşünde “oh evime geldim” diyerek mutlu oluyormuş. Son derece ilgili ve sevecen olan koruyucu aile de bu duruma üzülüyormuş. Yapılan görüşme, değerlendirme ve bakıcı anne ve çocuk oyun gözleminde (Crowell yöntemi) bakıcı annenin sevgi dolu, anlayışlı, şefkatli, çocuğun sözel ve sözel olmayan mesajlarına ve ihtiyaçlarına son derece duyarlı ve uygun tepkiler veren, çocuktan söz ederken gözleri parlayan zaman zaman gözleri dolan sıcacık bir birey olduğu gözlendi. Ayşe’de bakıcı anneye çok yakındı, onu ilişkiye ve oyuna katıyor ve etkileşimden karşılıklı olarak haz alıyorlardı. Ayşe’ye uygulanan zeka testi sonucu zekasının yaşıtlarının üzerinde olduğu saptandı. Değerlendirme ve gözlemler sonunda bakımveren anne ile ayrıntılı olarak görüşülerek ve çocukla ilgili duyguları paylaşılarak ikisi arasında gelişen güvenli bağlanmanın önemi ve bunun çocuk üzerindeki yararları üzerinde duruldu. Çocuğun henüz koruyucu aileye geçişe hazır olmadığı, zamana ihtiyaç duyduğu belirtildi. Kendi bağlanması üzerinde de durularak her ikisinin zamana ihtiyacı olduğu vurgulandı. Kendisine gerekli önerilerde bulunularak ve yuva müdürü de telefonla bilgilendirilerek randevu verildi. Onbeş gün sonra, yuva müdürü bizi arayarak koruyucu babanın ani bir hastalıktan öldüğünü ve annenin de koruyucu aile olmaktan vazgeçtiğini bildirdi. (Yaşamın planları bizlerin planlarından ne kadar farklı). Çocuk, yuvasında kalmaya devam etti ve çocuğa ailenin kendisini ziyarete gelmeme nedeninin babanın hastalığı olduğu bilgisi verildi. Eğer sonraki günlerde sorarsa ölümü nedeniyle kendisini arayamadıklarının Ayşe’ ye aktarılması bildirildi ve ölüm konusunun nasıl konuşulacağı üzerinde duruldu.


Okul Öncesi Yaş ve Çocukluk Dönemi ( Yaklaşık 4-7 yaş) Erken çocukluk dönemi boyunca çocuklar duygularını sözel olarak daha iyi anlatabilir ve söylenenleri daha iyi anlayabilir. Bu durum bebeklere göre bu yaş çocuklarını hazırlamanın daha kolay olacağını düşündürebilir. Ancak, kurum bakımında uzun süre kalan çocuk, kurum bakımından daha çok zarar görecek ve çocuğu iyileştirmek bir o kadar daha uzun sürecektir. Bağlanma geliştirme fırsatına sahip olmayan ve bazı sorunları olan daha büyük yaşlardaki çocuklar bakım verenlerinden ayrılmada daha fazla konuyu anlamaya ihtiyaç duyarlar. Bu çocuklar için hazırlama programının en azından bir ayda ve haftada birkaç oturum şeklinde yapılması önerilir. Eğer çocuğun birkaç gelişimsel gecikmesi, güçlüğü veya davranış problemi varsa o zaman iyileştirme süreci, yer değiştirme için çocuğun bireysel ihtiyaçlarına bağlı olarak uzatılabilecektir. Kurum bakımından geçiş sürecinde terapist çocukları bazen birebir bazen de grup olarak çalışarak hazırlayabilir. Aile içinde ve kurumda çekilen fotoğraflardan oluşan bir albüm, anı defteri hazırlanabilir. Yeni yerleşim yeri ile ilgili çocuğun duyguları, umutları, düşleri, korku ve kaygıları paylaşılır. Yeni yerleşim yerinin hayali resmi çizdirilebilir, evin odalarında nelerin olacağı konuşulur, dergilerden resimler kesilip yapıştırılabilir, varsa gideceği evin fotoğrafı gösterilebilir. Hoşça kal ve güle güle demeye başlanır. Anı defteri ya da kutusu oluşturulabilir. Çocuklar, ayrılık ile ilgili duygularını, yuvada sevdikleri ve sevmedikleri herşeyi paylaşırlar, arkadaşlarının, personelin fotografları, yatak odaları, yurdun resimleri çekilerek görsel bellek oluşturulmasına yardımcı olunur. Adres defteri hazırlanabilir. Grup egzersizlerinden; arkadaşlık ağacı çizilebilir, ağaca çocukların fotoğrafları konabilir, ya da elleri çizilebilir. Güle güle /veda partisi düzenlenebilir ve yeni bakımverecek bireylerde bu partiye davet edilebilir. Dolayısıyla çocuk ayrılığa ve yeni geçiş yapacağı bireylere ve ortama hazırlanmış olur. Her çocuk farklıdır, farklı öyküsü, farklı ihtiyaçları vardır, farklı geçmişi ve farklı hızda gelişimi vardır. Bu nedenle her hazırlama programı çocuğun bireysel ihtiyaçlarına uygun hale getirilmelidir.

Yaşam - Öyküsü Kitapları Çocukların fotoğraflarının olduğu bir anı defteri hazırlanır. Personelle birlikte hazırlanan bu süreçte, çocuğun yaşam öyküsü gözden geçirilir. Hayatlarında ne oldu, niçin, ne zaman ve nasıl ailelerinden ayrıldılar ve sonra ne oldu gibi. Kimlik duygusu geliştirmesi açısından bu bilgiler (ne zaman yürüdü, konuştu, neyi sever ya da sevmezdi) önemlidir. Genelde bu bilgiler ve anılar çocuk büyürken anne babalar tarafından çocuklara defalarca öykü gibi anlatılır. Çocuklar da bu öyküyü keyifle dinler, kendini önemli ve özel hisseder, birinin aklındadır çünkü . Yuva da yetişen çocukların da böyle özel öykülere gereksinimleri vardır. Öykü kitabı, çocuk yer değiştirse de çocukla birlikte gider. Çocuklar geçmişlerini yeniden inşa etmeye ihtiyaç duyarlar. Bu çocuklara gelecekte ne yapmak istedikleri sorulduğunda nadiren yanıt verebilirler. Çünkü geleceği kavramlaştırmakta güçlük yaşarlar. Kimlik duygusu kendilik saygısı ile yakından ilişkilidir. Yüksek kendilik saygısı, normal bilişsel gelişim için temeldir. Bireyin kendi yaşam öyküsü, zaman kavramıyla yakından ilişkilidir. “Şu anınızı/ şimdi”yi anlamanız ve “geleceğinizi” hayal etmeniz eğer “geçmişiniz kayıp” ise çok zordur.


Yaşam öykü kitabının içeriği İsim: Kim koymuş (aile mi, yuva personeli mi, polis mi), ismin anlamı Doğum tarihi ve yeri (biliyor mu, biliniyor mu) Aileden ayrıldığı tarih ve ayrılık nedeni. Aile resmi çizdirilebilir çocuğa. Bu aşamada duyarlı olunmalıdır. Bebeklik resimleri. Resmi yoksa çocuğa düşlerindeki bebek/bebekliği çizdirilebilir. Çocuk belki ilk kez, kendini bebek olarak hayal edecek ve erken gelişim öyküsü için bir adım olacaktır. Varsa ebeveyn, kardeş, geniş aile resimleri. Çocuk kime benziyor. Kaç yaşında yürüdü, konuştu vb Çocuğun yaşamındaki özel günler, kreş ya da okuldaki ilk günler, öğretmenin, okulun adı, okulda hoşlandığı anılar, katıldığı etkinlikler, spor, müzik vb. Tatillerde nereye gittiği, farklı yaşlarda çizdiği resimler, boyamalar Çocuğun hastalıkları, aşıları, tıbbı yada sağlık gereksinimleri. Farklı yaş gruplarında Geçmişi araştırılırken çocuğun daha önce kaldığı yuvalar ziyaret edilebilir ki bu süreçte pek çok anı gün yüzüne çıkar ve iki tarafı birbirine bağlar. Öğretmen, okul, arkadaşlarla yeniden birlikte olma hatta biyolojik ailelerle, kardeşlerle ilişki sağlanabilir. Güvenli üs oluştuktan sonra geçmişin birlikte paylaşılması iki taraf arasındaki bağı güçlendirir ve iki tarafı birbirine bağlar. Ayna Çalışması Kimlik duygusu ve kendilik saygısı geliştirmek açısından aynalar yaşamımızda önemlidir. 2000’li yılların başında ne yazık ki pek çok yuva da duvarlarda ayna yoktu. Dolayısıyla çocuk kendini, yansımasını göremez, bedenini ve kendini tanımazdı. Günümüzde bu basit sorunun ortadan kalkması sevindiricidir (Erol, 2004). Daha büyük yaş çocukları için el aynaları kişisel hijyen için kullanılabilir. Traş olmak için gerekir, kızlar saçlarına şekil verir. Kural- Sınır Koyma Kurallar, olumlu davranışları içermeli, engelleyici olmamalıdır. “Paylaşalım, arkadaşımızı kutlayalım” vb. Kurallar, basit ve uygulanması kolay olmalıdır. Olumlu davranışlar pekiştirilmelidir.


Yer Değiştiren Çocuk Değişim sırasında dikkat edilmesi gereken konular: Geçişler çocuk için travmatik olmamalıdır. Çocuğun gelişimini sağlamayacak yer değişikliği yapılmamalıdır. Her geçişte, çocuk tanımadık bir çevre ile yabancı insanlar, okul ve arkadaşlarla ve farklı kurallarla tanışacak ve eski arkadaşlara duyulan özlemle baş etmek durumunda kalacaktır. Çocuk Evinden- Sevgi Evine Geçiş Yapan Çocukların Sesi: •

Evimiz değişti

Arkadaşlarımız değişti (her birimiz farklı birime verildik)

Anneler değişti- Dört anne vardı- öğrendiğimiz her şeyi bırakacağız galiba

Okulumuz değişti (İki ay geçtiği halde henüz okula kaydımız yaptırılmadı)

Öğretmenlerimiz değişti

Alışkanlıklarımız değişti (Giysiler bana ait değil, herkese ait)

Kardeşim koruyucu aile yanına geçti, onun adına seviniyorum

Hayatımız değişti

Gönüllüm değişmedi :))

Tanıdık yüzler, tanıdık yerler: Çocuğun gideceği evdeki kişileri ilk kez görüyor olmaması, mümkünse evin de resmini görmüş olması. Zor olmakla birlikte geçiş sırasında çocuğun bağlandığı kurum personelinden birinin çocuğun yanında olması ve yeni evde birkaç saatini çocuğun uyumu açısından yanında geçirmesi tercih edilebilir. Geçiş objeleri: Çocuğa ait bir oyuncak, battaniye ya da özel bir eşyanın yanında olması. Tanımadığı bir yerde tanıdık bildik bir objenin çocuğu rahatlatıp, güvende hissetmesini sağlaması. Geçiş sonrası çocuğa destek devam etmelidir. Düzenli aralarla çocuk ziyaret edilmelidir. Çocuk yeni yerine alıştıkça ziyaret sıklıkları azaltılmalıdır.


ÖZEL GEREKSİNİMİ OLAN ÇOCUKLAR Kurum bakımında uzun zaman geçiren özel gereksinimi olan çocuklar muhtemelen hazırlama programı başlamadan önce iyileştirme çalışmasının temeli olarak anlamlı bir çalışmaya ihtiyaç duyacaklardır. Buna ilaveten, bu çocuklar için hazırlama programında çocukların anlayabileceği düzeyde ve iletişim tercihlerine uygun yöntem kullanılmalıdır. Özel gereksinimi olan çocuklar genellikle uygulamalı ve deneysel öğrenmeye ihtiyaç duyarlar. Neler olduğu konusunda ki basit anlatım çocuğun yeterince anlamasını sağlamaz, yaşamı ile ilgili kökten yeni deneyimler yaşaması gerekir. Hazırlama programında çocuk özel bakım merkezinden küçük bir eve götürülerek durum açıklanabilir. Bu tip program, farklı yaş grupları, farklı gereksinim durumları ve farklı yerleşim tipleri için uyarlanabilir.

PERSONELİN HAZIRLANMASI Değişim ve geçiş sürecinden personelin de haberdar edilmesi önemlidir. Personel de çocuklara bağlanır. Ayrılık onlar için de zor olabilir. Farkında olmadan çocuğa ikili mesajlar verebilir. Ben sensiz ne yaparım mesajlarını sözel ya da sözel olmayan jest ve mimiklerle verebilir. Çocuğun mutsuz olacağı kaygısını yaşar. Kimselere güvenemez. Gözlerinden sevgi akıyor ve yüreği ağlıyordur. Bu sevgi dolu personelin de desteğe, çocuktan kopmayacağına ve belirli zamanlarda ziyaretlerin yapılabileceği mesajlarını duymaya ihtiyacı vardır. Geçiş planları yapılırken öncelik çocuk olurken bunu ikinci sırada personel izlemelidir. Kurum personelinin içinde bir potansiyel varsa ve yeni demokratik yaklaşımı benimseyebiliyorsa, esnekse başarılı olabilir. İstismara yatkın olanları fark etme, belirleme: Yuva ve yurtlarda var olan cezalandırmalar, ihmal, fiziksel ve duygusal şiddet, cinsel istismar dünyanın her yerinde bilinmektedir. Fiziksel şiddet (Dayak), Duygusal ve sözel şiddet, aşağılayıcı ifadeler, yemek vermeme, kaynar suyla yıkama gibi çocuk haklarıyla bağdaşmayan uygulamalar ne yazık ki yuva ve yurtlarda kanıksanmıştır. Oysa bu uygulamaların normal olmadığının, çocuk haklarıyla bağdaşmadığının ve bildirim zorunluluğunun olduğunun bilinmesinde yarar vardır. Çocuklarla sıcak, yakın, tutarlı, güvenli ilişkiler kuran personel izlenmeli ve onlarla çalışılmalıdır. Duygularını açıklayabilen çocuk, bakımvereniyle duygusal güvene dayalı sağlıklı ve güvenli bir ilişki gelişmiştir. Personeli değerlendirme: Uygun, profesyonel, nitelikli bakım veren personelle kurumların niteliği yükseltilebilir. Direnci olumlu yöne çevirebilmek için, personelin sürece aktif katılımı, eğitimi sağlanmalıdır, o zaman yeni fikirlere açık olur, değişime hazır olur ve kazanan çocuk ve toplum olur. Personel ne kadar desteklenirse o kadar mutlu olur, severek çalışır. İhtiyaçları dikkate alınan personel elinden geleni yapar. Zaman çizelgesi hazırlanması: Hangi yuvadan kaç çocuk alınacak, yaş grubu ne olacak , cinsiyet, evler ne zaman hazır olacak, kaç personel alınacak, nitelikleri ne olacak. Bu bilgiler netleştikten sonra çocuklara bilgi verilmelidir. Değerlendirme çok önemlidir. Başarı için can alıcı noktadır. Değerlendirme başlangıçta yapılmalı ve süreç ilerledikçe devamı sağlanmalıdır. Amaçlar ne kadar açık olursa değerlendirme yöntemi ve araçlarını belirlemek o kadar kolay olur.


Sonuç “ 3 yaş ve altında olan HİÇBİR çocuğun ona bire bir bakımveren bir kişi olmadan yuvalarda bakılması yararına değildir”. Anne baba yerine geçebilecek süreklilik gösteren ve bire bir ilişkinin olmadığı ortamlarda bebeklerin ve küçük çocukların yaşadıkları ihmal’in şiddet ile eşdeğer olduğu unutulmamalıdır. “Yuvalı çocuk bağlanmaz”, “yuva çocuğu geç konuşur” gibi yanlış inanç ve etiketlemelerden kaçınılmalı ve bunlar normalleştirilmemelidir. Anne babanın çocuğunu yuvaya ziyarete geldiğinde “gelmeyin de çocuk yuvaya alışsın” yaklaşımı çocuğun ve ailenin yararına değildir. Devlet baba bakar zihniyetiyle hareket edilmesi çocukların yararına değildir. Çocuk ve gençleri; bilgi vermeden, açıklama yapmadan, duygu ve düşüncelerini sormadan alternatif bakım modellerine geçirme ya da uzun süre ayrı kaldığı ve neredeyse yabancılaştığı anne babası ve kardeşlerinin yanına ailesini de hazırlamadan yollama hiçbirinin yararına değildir. Çocuk ve gençlerin yaşamlarıyla ilgili kararlara katılamaması, kontrolün kendi dışında olması, ellerinden bir şey gelmemesi alın yazısı gibi algılanmasına ve özgüven ve saygılarının zedelenmesine yol açmaktadır. Öte yandan bu durum onların yetişkinlere ve topluma olan güvenlerini de sarsmaktadır. Kaderci düşünceye yatkın olan bu çocuk ve gençler yaşam olaylarında dış kontrola inanmakta ve kendilerini çaresiz hissetmektedirler. Çaresizlik, kontrolün kendi dışında olduğunu hissetme ise tükenmişlik, depresyon ve diğer ruh sağlığı sorunları geliştirme açısından risk faktörleridir. Unutmamak gerekir ki “Çocukların Örselenmesi Toplumların Örselenmesidir”. Umudumuz, 21 yüzyılda “Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”ye toplum olarak sahip çıkılması ve barışçıl, sevgi, saygı dolu güvenli bir iklimde çocuklarımızın sesinin duyulması ve yaşamlarıyla ilgili kararlara katılma haklarının sağlanmasıdır.


KAYNAKLAR -Browne KD (2002) Child Protection. In: Rutter M, Taylor E (Eds.). Child and Adolescent Psychiatry, 4th Edition. -Blackwell Science, 1158-1174. -Browne KD, Giachtitsis CH, Johnson R ve ark. (2005) European Commission Daphne Programme in collaboration with the World Health Organization Regional Office for Europe & The University of Birmingham, UK. Mapping the number and characteristics of children under three in institutions across Europe at risk of harm. Birmingham, UK. Browne K (2007). De-Instituationalising and Transforming Children’s Services. A Guide to Good Practice. European Commission Daphne Programme Dırectorate-General Justice and Home Affairs In Collaboration with Who Regional ---Office for Europe and The University of Birmingham, UK. -Erol, N (2004). Yuva, Yetiştirme Yurtları Sorunun mu Yoksa Çözümün mü Parçası? -Koruma Altındaki Çocuklar; Prof. Dr. Mualla Öztürk Anısına Sempozyum Sunuları. Yayına hazırlayan Runa Uslu. Ankara Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yayınları. Ankara Üniversitesi Basımevi, 2004;133-140. - Erol N, Şimşek, Z, Üstüner S (2005). Çiçekli Dünyamda Elimi Yalnız Bırakma: Dünyada ve Türkiye’de Çocuk Koruma Sistemleri: Kurum Bakımı, Koruyucu Aile, Evlat Edinme. Koruyucu Aile, Evlat Edinme Derneği Yayını. Ümit Ofset Matbaası. -Erol N, Şimsek Z (2007). Korunma gereksinmesi olan çocuklar: Kurum Bakımı ve Koruyucu Aile Sistemi”. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları, A.S Aysev ve Y.I Taner (eds) Janssen-Cilag, İstanbul, s.963-985 Şimşek Z, Erol N, Öztop D, Munir K, Özen Ö (2007) ‘Kurum Bakımındaki Çocuk ve Ergenlerde Davranış ve Duygusal Sorunların Epidemiyolojisi: Ulusal Örneklemde Karşılaştırmalı Bir Araştırma, Türk Psikiyatri Dergisi . Şimşek, Z, Erol N, Öztop D, Munir, K (2007). Prevalence and predictors of emotional and behavioral problems reported by teachers among institutionally reared children and adolescents in Turkish orphanages compared with community controls; Children and Youth Services Review , 29:883-899. Erol N, Şimsek Z (2008). “Farklı Bakım Modellerinde Çocuk Ruh Sağlığı”. Koruyucu Aile, Evlat Edinme Hizmetleri ve Ruh Sağlığı Sempozyum Sunuları. Yayına hazırlayan Neşe Erol. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yayınları No:6, Ankara. 169-179. Erol N, Simsek Z (2008). Evlat Edinme ve Ruh Sağlığı. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabı. F. Ç.Çetin ve ark (eds). Hekimler Yayın Birliği, Ankara, s:748-762 Erol N, Şimsek Z, Münir K. (2010). Mental health of adolescents reared in institutional care in Turkey: challenges and hope in the twenty-first century. European Child & Adolescent Psychiatry 19:2, 113.


Erol N, Münir K. (2012). Aile bakımı dışında kalan bebek ve küçük çocukları nasıl koruyabiliriz. Bebek Ruh Sağlığı; Prof. Dr. Mualla Öztürk Anısına Sempozyum Sunuları. Yayına hazırlayan Neşe Erol. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yayınları. Ankara Üniversitesi Basımevi,119-127. Erol, N (2014) Alternatif hizmet modellerine geçiş sürecinde çocuklar. Prof. Dr. Mualla Öztürk Anısına Sempozyum Sunuları. Yayına hazırlayan Birim Kılıç. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yayınları. Ankara Üniversitesi Basımevi,111-128. Saçan S, (2010). Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda korunma altında iken aile yanına döndürülen 6-18 yaş çocuk ve gençlerin duygusal ve davranış sorunları; Kütahya İli Örneği. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Saçan S, Artar İ, Erol N, Şimşek Z (2014). Kurum Bakımından Aile Yanına Döndürülen 6-18 Yaş Arası Çocukların Duygusal ve davranış Sorunları. E-Journal of New World Science Academy. NWSA.E0019 Üstüner S, Erol N, Şimşek Z (2005). Koruyucu aile bakımı altındaki çocukların davranış ve duygusal sorunları. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 12 (3): 130–140. Yörükoğlu A (2003) Koruma altındaki çocuklar ve hakları. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi,10: 148- 150.


DENİZLİ KORUYUCU AİLE DERNEĞİ (2009) Hak temelli yaklaşımı benimseyen derneğimiz; Biyolojik ailesi yanında büyüme olanağı bulamayan çocukların, yüksek yararı gereği, Sevgi dolu, güvenli ve donanımlı bir aile yanında, çağdaş dünyanın gereklerine uygun bir biçimde yetiştirilmesini, çocukların fiziksel, ruhsal ve sosyal bütünlüğünün sağlanarak topluma yararlı bireyler olması amaçlamaktadır. Nitelikli ve donanımlı koruyucu aile modelinin uygulanabilmesi için; Koruyucu aile hizmet standartlarının belirlenmesini, Yasa tasarısı çalışmalarının yapılmasını, Koruyucu aileye yerleştirilen çocuğun ve ailenin uyum aşamasında çıkan sorunları, kolay atlatabilmesi için destek mekanizmalarının hayata geçirilmesini hedeflemektedir.

Denizli Koruyucu Aile Derneği’nin STK olarak en belirgin özellikleri; •

Derneğe üyelik gönüllü katılımı esasına dayanmaktadır.

Amatör ruh ile profesyonel tekniği dengelemektedir.

Devlete karşı hem yönetimsel hem de mali açıdan özerk yapıya sahiptir.

Doğrudan devletten ödenek almamakta, ancak kamusal fonlardan yararlanmaktadır.

Üyeler olarak, kendilerine çıkar sağlamayı hedeflemeyen bir amaç etrafında örgütlenmeyi esas almıştır.

Kendi aramızda “işbölümü-uzmanlaşma-işbirliği” ilişkileri geliştirilmiştir.

Diğer STK’lar arasında işbirliğini önemsenmektedir.

Kişilerden ziyade dernek ilkelerimizi ön plana çıkarmaktayız.

Kesinlikle tek tip üye-taban anlayışını benimsememekteyiz.

Siyasi görüş yelpazesinin dışında, insanları hangi siyasi görüşten olurlarsa olsunlar ortak ilkeler doğrultusunda bir araya getirmeyi hedefleyen bir kuruluştur.

DENİZLİ KORUYUCU AİLE DERNEĞİ YÖNETİM KURULU www.koruyucuaile.org.tr Denizli Koruyucu Aile Derneği: Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Yıldız Apt. No:112 Kat:4


“ÇOCUĞA HAK TEMELLİ YAKLAŞIM” Avukat Jülide Keleş Yarışan 1924 tarihli Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi, uluslararası alanda çocukların korunmasına yönelik yapılan ilk sözleşmedir. Cenevre Bildirgesi’nde; çocukların doğal biçimde gelişmesine olanak sağlanması, aç çocukların beslenmesi, hasta çocukların tedavi edilmesi, terk edilmiş çocukların korunması, felaket anında yardımın öncelikle çocuğa yapılması, çocukların her türlü istismara karşı korunması ve kardeşlik duyguları içinde eğitilmeleri gerektiği belirtilmiştir. Bu yazılı başlangıç sonrasında çocuk hakları konusunda çalışmalar devam etmiştir. Bu çalışmaların önemli belgelerinden olan Çocuk Hakları Sözleşmesi tarihteki en yaygın kabul gören ve onaylanan insan hakları belgesidir ve ülkemiz de bu sözleşmenin taraflarındandır. Sözleşme, kendisine taraf olan devletleri bağlayan bir yasa niteliğindedir. Ayrıca T.C. Anayasa 90. Maddesi uyarınca usulüne uygun olarak onaylanmış, insan hakları alanındaki uluslararası sözleşmeler “iç hukuk kuralı” olarak kabul edilmektedir. Bu bağlayıcılık kuralları, uluslararası sözleşmelere aykırı iç mevzuatta gerekli değişikliklerin devlet eli yapılması gerekliliğini göstermesinin yanı sıra ilgili iç mevzuat açısından sözleşmesel haklar esasında savunma geliştirilebilmesine olanak sağlamaktadır. Bu halde iç mevzuatımızdaki düzenlemeleri ve çocukları ilgilendiren hususları Çocuk Hakları Sözleşmesinin ve ek protokollerinin geniş şemsiyesi altından değerlendirmek zorunluluğumuz bulunmaktadır. Sözleşmenin çocuk hakları nedir, neleri kapsar, aykırılıkları önlemek için bireyler ve kurumlar olarak neler yapmamız gerekir noktasında kapsamlı ve içeriği anlaşılır, derli toplu bir metin olması da çocuklarımızın hak ihlallerini önlemek için çaba harcayan ilgililer için güçlü bir dayanak olmasını sağlamaktadır. “Bir sorumluluk, güven ya da güç ilişkisi bağlamında; çocuğun sağlığı, yaşamı, gelişmesi ya da onuru açısından, fiilen zararlı veya potansiyel olarak zararlı sonuçlar verebilecek her tür fiziksel ve/veya duygusal kötü muamele, cinsel istismar, ihmal ya da ihmalkâr davranış veya ticari amaçlı, ya da diğer her türlü sömürü” tanımıyla ifade edilen çocuk haklarının ihlali ihmalistismar-sömürü biçimlerinde karşımıza çıkabilmektedir. Hak ve sorumluluk alanlarındaki bilgi eksikliği nedeni ile çocukların hakları ihlal edilebilmektedir. Bireysel ve kurumsal hak ihlalleri mağdur, mutsuz, aile ortamından mahrum kalmış, korunmaya muhtaç ve/veya suça itilmiş çocukların varlığına sebebiyet vermektedir. Çocukların yasalarla 18 yaş olarak belirlenmiş olan yetişkinliğe erişimlerine kadar, yanında yer alan ilgililerin “çocuğa hak temelli yaklaşım” prensibine sahip olması önemlidir. Çocuğu ilgilendiren tüm girişimler, her türlü karar ve uygulama öncelikle çocuğun insan haklarının korunması ve daima çocuğun yararlarını en yüksek derecede koruma noktasından değerlendirilmelidir. Proje kapsamında, biyolojik ailelerinden ayrı yaşamak zorunda kalan çocuklara ilişkin düzenleme ve uygulamaların çocuğun insan haklarının bir bütün olarak ele alınması zorunluluğu gözetilerek hukuki değerlendirmesinin yapılması amaçlanmıştır. Çocuğun yüksek yararını gözeterek, katılım, demokrasi, eşitlik, ayrım gözetmeme, barış, sosyal adalet ve gelişme hakkı dâhil bütün insan haklarının evrenselliği, vazgeçilmezliği ve bağlantılılığı ilkelerinin temel alınması çocukları hak ihlallerinden koruma taahhüdümüzün yerine getirilmesini sağlayabilecektir.


Avukat Müjdat İLHAN Denizli Baro Başkanı Toplum varlığını sağlıklı bireylerle sürdürür. Sağlıklı bireyler olmak da sağlıklı çocukluk dönemi yaşamaktan geçer. Aile ise çocuk huzurunun ve mutluluğunun temel taşıdır, çocuklarımızın sağlıklı gelişebilmesi sıcak aile ortamlarına bağlıdır. Kendilerini sevecek, koruyacak, destekleyecek, güven sağlayacak, ihtiyaçlarını karşılayabilecek aileler oldukça sağlıklı çocuklar artar ve böylece sağlıklı toplumlar artar. Sosyal sorumluluk anlayışımız gereği, Denizli Barosu olarak bizler kadınlarımızın ve çocuklarımızın yanında olmaya çalışıyoruz. Denizli Valiliği, Belediye Başkanlığı ve Başkanlığımızca imzalanan protokol ile başlattığımız “Kadına ve Aile Bireylerine Karşı Şiddetin Önlenmesi Projesi”, Hizmet Merkezi’mizin kurulmasıyla; gönüllü çalışan avukatlarımız sayesinde, 264 25 25 numaralı telefondan 7/24 mağdurlarımızın sorunlarına çözüm aramakta ve hukuki sürecin başlatılmasını sağlamaktadır. Mağdurun can güvenliği tehlikede ise, kendisi ve beraberindeki çocuklarının gidecek ve kalacak yeri olmaması halinde, Denizli Valiliği ve Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü aracılığıyla, kadın sığınma evlerine yerleştirilmesi için gereken işlemler de merkezimizce yapılmaktadır. Kadın sığınma evlerine ziyaretler yapılarak, fiziki şartlar ve olası sorunlarla ilgili sohbet toplantıları düzenlenmektedir. Sığınma evindeki kadın ve çocukların ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla baromuz aracılığıyla nakdi, giysi, temizlik malzemesi ve benzeri ihtiyaçları için yardım kampanyaları düzenlenmektedir. Çocuğun fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik istismarını engellemeye ve çocuklarımızı bu konuda bilinçlendirmeye yönelik, eğitim-öğretim yılının ikinci yarı dönemlerinde meslektaşlarımız tarafından okullarda sunumlar yapılmaktadır. İstismarın çeşitleri ve niteliği, istismara maruz kalındığı takdirde neler yapılması gerektiği, hangi kurumlara başvurulabileceği konusunda çocuklarımıza ayrıntılı bilgiler verilmektedir. Periyodik olarak Baromuz bünyesinde bulunan Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu tarafından Çocuk Esirgeme Kurumu ve çocuk bakımevlerine ziyaretler yapılmaktadır. Gençlerimizi, çocuklarımızı ve toplumumuzu tehlikeye atan ve ne yazık ki hızla yayılan madde bağımlılığına karşı koymak, gençlerimize, evlatlarımıza sahip çıkmak, bu toplumun parçası olarak üzerimize düşeni yapmak adına; Türkiye Barolar Birliği’nin geliştirdiği “Hayat Ağacı Projesi” ne de Denizli Barosu olarak destek vermekteyiz.


Ayrıca Baromuz Adli Yardım Bürosu, boşanma, nafaka, velayet vb. ailevi hukuksal problemlerinde kadınlarımıza ve çocuklarımıza katkı koymaktadır. Denizli Barosu ve Pamukkale Rotary Kulübü ortaklığında gerçekleştirilen ve Denizli Koruyucu Aile Derneği tarafından yürütülen “Sevgi Dolu Bir Ailede Büyümek Her Çocuğun Hakkı” isimli proje kapsamında da; Koruyucu aile modelinin niceliğini ve niteliğini artırmak, tanıtmak ve yaygınlaştırmak adına çocuklarımız için çalışmayı sürdüreceğiz. Sağlıklı nesilleri yaratmak için çocuklara en iyi aile koşulları verilmelidir. Çocukların “yüksek yararının” tehlikeye düştüğü durumlarda, öz ailesinin koşulları iyileşinceye kadar başka bir ailenin yanında çocukların bakımları sağlanmalıdır. Koruyucu aile modelinin çocuğa sağladığı aile ortamı çocuğun psiko-sosyal gelişiminin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi açısından önem taşımaktadır. Sevgi dolu, huzurlu, sağlıklı nice güzel nesilleri birlikte topluma kazandırabilmek dileğiyle, sevgilerimi, saygılarımı sunarım.


ROTARY HAKKINDA Rotary dünyada iyi niyet ve barışın korunmasına inanan ve bu alanda hizmet veren iş ve meslek sahibi Rotaryenlerin dünya ölçüsünde birleştiği bir kuruluştur. İnsanlığa hizmet veren tüm mesleklerde, yüksek ahlak standartlarının teşvik edilmesi hedefidir. Rotary’nin amacı, bütün onurlu girişimlerin temeli sayılan hizmet etme idealini teşvik etmek, geliştirmek ve özellikle; Tanışıklığın geliştirilmesinin bir hizmet fırsatı sayılmasını, İş ve meslekte erdemli olmanın bir değer olarak tanınması ve her Rotary üyesinin kendi meslek ve işini, topluma bir hizmet fırsatı sayarak yüceltmesini, Her Rotaryenin hizmet idealini kişisel işine olduğu kadar toplum hayatına da uygulamasını, Hizmet idealinde birleşmiş olan çeşitli iş ve meslek sahibi insanlar arasında dünya çapında dostluk ilişkileri kurmak suretiyle, uluslararası karşılıklı anlayışı, iyi niyeti ve barış idealini geliştirmektir. Rotary hizmet idealinin gerek bireysel gerekse toplu olarak pratikte uygulanmasını teşvik etme amacıyla bir araya gelen iş ve meslek sahibi insanların oluşturduğu dünya çapında bir dostluk örgütüdür. Rotary, hizmet idealini esas alarak, dünyanın her yerindeki uluslar arasında anlayış, iyi niyet ve barışçı ilişkilerin geliştirilmesi, teşvik edilmesi ve özendirilmesi için gayret sarfeder. Rotary özellikle ulaşılabilir sağlık, ulaşılabilir temiz su, anne çocuk sağlığı, okuma yazma (eğitim) ve mikro kredi konularında yoğun faaliyet yürütmektedir.

Her Rotary Kulübü, toplumsal yaşamın yaygın olarak temsilini sağlamak ve Rotary’nin amacına hizmet etmek için, her meslekten seçer. Kalıcı dostlukların ilk adımı olarak, tanışıklığın geliştirilebilmesi amacıyla, olağan kulüp toplantılarına belli asgari sayıda katılma, üyeliğin devamı için şart koşulmuştur. Rotary Kulüpleri, Rotaryenlere kendi özel ya da iş ve mesleki yaşamlarında yüksek ahlaki standart örnekleri verme fırsatı sağlar.


Her Rotaryenin dini ve siyasi görüşü, yalnızca kendisini ilgilendirir. Dörtlü Öz Denetim (Dörtlü Deney) Kuruluşunun ilk günlerinden itibaren, Rotaryenlerin iş hayatında yüksek etik standartların teşvik edilmesi için uğraşmışlardır. 1943 yılında Rotary tarafından adapte edilen “DÖRTLÜ ÖZ DENETİM” yüzlerce lisana çevrilmiştir. “DÖRTLÜ ÖZ DENETİM” şu dört soruyu sorar: Düşündükleriniz, söyledikleriniz, yaptıklarınız GERÇEĞE uygun mu ? İlgililerin tümü için ADİL mi ? İYİ NİYET ve DAHA İYİ DOSTLUKLAR sağlayacak mı ? İlgililerin tümü için HAYIRLI mı ?



Sivil Toplum Diyaloğu

“SEVGİ DOLU BİR AİLEDE BÜYÜMEK HER ÇOCUĞUN HAKKI” Projesi

www.koruyucuaile.org.tr www.siviltoplumdiyalogu.org


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.