Kazım Karabekir - Tarih Boyunca Türk Alman İlişkileri

Page 1


Kazım KARABEKiR

TARİH BOYUNCA TÜRK-ALMAN İLİŞKİLERİ

Meçhul Kitapsevere İthaf Edilmiştir.


ı:ııın: Yayınları

Cumhuriyet Tarihi

: 99

Dizısi

.

Eııırc Yakın Tarih Serisi

36

: 61

Emre Bas. Yay. Ltd. Şti. Adına Sahibi

Sami

ÇELİK

Yayın Danışmıını

Prof Fanık

ÜZERENGiN

llazırlııyalar

Yrd. Doç. Dr.

OrlıaııiiUL!\GÜ- (lıııcr Dizgi -

iı;

Düzen

Eııırc Ajans

S:ıyra Mi:ı:ııııpaj

l·:ııırc Ajans

Redaksiyon Hüsey i n

Bl�KİRO(il ,lJ

Tashih

Y. Eııırc AKPlNAR

Gökhan PlJLAI Baskı - Cilt

Uıııul ML l.ıd.

�ıi.

Kapak Baskı

Has 1\thııbaal:ılık Kapak Hazırlık

1-:ııır<: Ajans

Kııpak Resmi

Timsal

KARABEKiR

( Ö zel Ar�iv)

ISBN 975-R496-32-S Baskı - Haziran/200 1

l.

Ilakan Ö ZAl 1'


Kazım KARABEKiR •

TARİH BOYUNCA ••

TURK-ALMAN •

ILIŞKILERI Hazırlayanlar

Yrd. Doç. Dr. Orhan IIÜLAGÜ- Ömer Hakan ÖZALP

Piyerloti Cd. Dağhan Sk. Muğla Apt. No: 10/1-2 Çemberlitaş-İstanbul Tel: (0212) 516 97 15- 517 95 84-517 95 82 Faks: (0212) 516 97 08

Eskikitaplarim.com


© All rights reserved Copyrights, translation,

Video, Tv, film ete. rights reserved. Yayınevinden yazılı izin alınmaksızın kısmen de olsa iktibas edilemez.

Emrc Yayınları


İÇİNDEKİLER ÜNSÖZ .. .

. .9 . . .. TARiHTE TÜRK�ALMAN_ İ L İ ŞKILERJ . .. 17 SARK MESELESI VI- 13AGDAT DEMIRYOLU . . . . . . . 19 TÜRK-ALMAN MÜNASEBETLERİN TARİ HI GEÇMIŞI . . . 19 Alınanya'da Tüık Kanı ..... .30 Eski Alman devrinde TUrk-Alman münasebetleri . . .34 I:lıl- i salip . ..35 Anadolu'nun göbcğıııdc Alımın kanı dükiilüyor 40 Yeni Türk akınları 41 Osıııaıılı ve Habslıurg hanedanları devrı . 45 Şark meselesi karşısmda Türk-Alman mlina>clıetlcri (!'rusya ittifakı) . .46 Almanlarm ilk dostluk münasebetleri .47 Polıtikada ve Iıarpte kazanmaııın üç sırrı . AR Türkiye-Prusya ittil�ıkı .49 Prusya ittifaknamesi .52 Cilıaııın sivasi hir tablosu ve Osmanlı devletinin ye ri . .55 MESELtSI TÜRKİY!:''DE ALMANLAR VE SARK ' . . 55 Türkiye' de Alınanlar . . 59 Türkıye ve Türklük duygusu . . . . . . 65 Türki y e'de ıanzııııaı oyunu .. . . . 67 Grandiik Aleksa d r 'ın hatıraları .73 TÜRK-AI .MAN DOS I'LUÜU .73 Almanlarm 1 3 2 T dc Türk-Alınan dostluğu kurma ıcşcbhiislcri . .74 Şark meselesinin son sallıası . 77 Türk-Alman ınünascb<:tlcri l'ürkiyc Cuııılıurixcıi ilc Alınan Reieh'ı arasmda 18 Ilaziran 1941 tarihinde imza edılen ıııu;ıhedcııin tasdikme dair kanun Iayihası .85 ve Hiiriciyc cncümeni ıııazhatası . . R5 Mucip sebepler Iayihası . ...Riı Hariciye Encüıııcni mazlıaıası Türkıye Cumhuriyeti ve Alınan Rciclı'ı .96 harici gönderdiğimizle ımıkayese Birlikte düktiiğiiıııüz kanlar . .')(ı ve müşterek düşmanlaı 99 Bır Saksonya prensi Aydııı ' da 101 Alınanca'da kullanılan l'ürkçe kcliıııclcı . 1 04 Alınanca cem· kaidclcri . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . BAUD.AT QEMiRYOLU ALMANLARIN ŞARK SIYASET! VE TURKIYE UZERINDFKI I'MELLERI VF ILIM-K ULT UR . . 1 07 TARIHiMiZDE ALMANLAR . . . . . . . . . . . . , ... . . . . . . . . . . . . . . .. 1 09 ALMANLARlN ŞARK SIYASETIJ'RI VE BAGDAT DEMIRYOLU .1 14 Bağdallıallı 1 14 Bağdal şimendülcri ve l'ürkiyc'nin iktisadi taksimi 1 26 Fransız selirinin B;ih-ı Ali'ye beyanatı .. 131 Rus-Türk çekişnıesi 1 36 .. . . . ... . . . . . . . Musul-Rc'sü ' I-A y n şiıııcııdilcri . . . 1 39 ALMANYA " NIN TURKIYE'YF VE ŞARK A 13AKIŞI 1 39 Kendi eserlerinden Alnıanların Türkiyeyc hakışiarı . 1 44 Anadolu'yu süıııiirgcleşlirnıc emellerı 1 46 Enver Paşaııın Alımııılarla Türkleri kayn�şlır. ma düşüncesi 151 OSMANLI ULKESINDE ALMAN POLITIKASI I5I Mcımllik-i Osıııaııiyc'dc Alınan politikası l<ı5 ILIM VE KULTUR lARIIIlMIZDE ALMANLAR

Eskikitaplarim.com


6 .165 Türk tıbbı ve Alınanlar Türkiye' de Tıbbiye'nin açılınası . .166 Tıp alemimizde Almanlar . . . .. .. . . . . . ... . . ... .173 Şehrimizde çalışan değerli bir ilim yuvası Gülhane . Doktorluğumuzun mazisi ve Gülhane'nin kuruluşu . . . . . o o • o o • I 74 o o 179 Müessesat-ı ziriiiyemiz ha\d:ıııda lıususi ınalumat l.Halkalı Ziraat Md:teb-i Al1si .. . . ... . . . . o o 179 . . .. o o . 180 2. Bursa Ziraat Ameliyyat Mektebi . . 3 .Ankara Ziraat Mektebi . o o . o . 181 .18 2 4. Adana Ziraat Mektebi 5. İzmir Seydiköy Ziraat Mektebi .18 2 • o 6. Balıkesir Ziraat Mektebi . o o • .18 3 ?.Konya Numune Çiftliği o 18 3 !83 8 .Istanbul'da Erenköy, Göztepe. v.s. . . o o 18 3 9. Edirne Ziraat Mektebi . . . . . . . . . . . .18 3 . .. .. . . . .. . . .. . 1O. Kırkkilisede Amerika asma fıdanlığı · . , . . .... 18 4 Tç_şkilatı . . . TURK ORDUSUNUN SUKUTU ISLAH HEYETLERI VE HARBIYE ..... . . 18 9 MEKTEBİ TÜRK ORDUSU VE ISLAH HEYETLERi Sultan Mahmud .18 9 . . . .. . . . . .. . ... .. . . . . .. .. .. ... . .. o o • o I 92 İbret alınacak bir salıife Sultan Mahmud ahdi Hülasa o . o . .195 İç vaziyet .. . o . . . . . o o . o o o o 195 . o o • o o o .198 Yeniçerilerin lağvıııdan sonraki ordu • • • o o o • • o 0199 Mektepler 0200 Taliın ve terbiye o • o o • o • o o .201 Ordumuzda ilim ve irfan teşkilatı ve gençliğin askerliğe ihziirı 1339 • .202 1259/18 43 tensıkatı . . . o o o • o • • • • o .203 Kırım'da muhtelif askerlerin iıntihanı . Yeniçeriliğin ilgasıııdan sonra .. o o o o o o o o o 205 Avrupa'ya talebe gönderilmesi o o . o o . o • o • • 20 6 Mahmud zamanındaki yeniçeriler o o • o o o o o .208 1828 harbinde Osmanlı kuvveti o o o o o o o 208 Akkerman mukavelesi ve Türk-Rus ilişkileri .. o o o o o o o .211 Sefere gönderilen kuvvetler . o o o o o • o o o 213 Harekat Türkler . .. o • • o .217 o o o o o o .218 Kuvvetlerin taksimi • o o Türk-Rus harbi . .. . o o o o o o o o .219 1842 askeri kanıımı . . . . . . . o o o • o • o • • .223 Türkiye ve Tanzimat o o • o o o o o o o . 2 24 Türkiye ve Türklük duygusu o 0226 Türkiye'de tanzimat oyunu o o 232 Tanzimattan sonra ekalliyetler hangi büyük devletlere !eveccüh etti? .. 0234 .235 . . ... . . . .o Portreler . . 235 Nadir Paşa/General Vent . . . . o o o ferik Vilyams . o o o o o o o • o .236 o o o o • o 236 Imhof Paşa . .23 6 . o o • o o • Ditford Paşa Hobart Paşa o • • • o o .236 Boğazların tahkimi teşebbüsü neden neticesiz kaldı? • • 238 Aıniral Gambe!Meşrutiyetten sonra o 240 o o o o 0242 Amirat Vilyaıns . .. . . • Mahmud Şevket Paşa ve Almanlar . . . ... . . o o • o .24.> Almanların gelişi o o o 244 Ordu-yı Osmiinı için istihdam edilecek heyet-i ıslahiye reisi hakkıııda .245 "Aimaı:ılar tarafından �eklif olunan" proje o .253 HARBIYE MEKTEB I ..253 Harbiye . ... o •

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

o

.

.

.

o

.

o

o

o

o

o

.

.

.

.

o

o

.

o

o

o

o

o

.

.

,

.

.

o

o

.

.

o

o

.

o

.

o

o

.

o

o

o

.

.

.

.

.

o

.

.

.

.

.

o

o

o

o

.

o

.

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

.

o

o

.

.

o

o

o

.

o

.

o

o

o

.

o

.

o

.

o

o

o

o

o

o

.

.

.

.

.

.

.

.

o

.

.

.

.

o

o

o

o

o

.

o

.

.

.

.

.

.

.

o

o

o

o

o

o

.

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

.

o

o

o

o

o

o

o

.

o

.

.

.

o

o

o

o

.

.

o

o

o

o

o

o

.

o

o

.

.

.

.

.

.

.

.

o

.

.

.

.

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

.

.

.

.

.

.

o

o

o

o

o

o

.

.

o

o

.

.

o

o

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

o

o

o

.

o

o

o

o

o

o

o

o

o

.

o

.

.

.

.

.

o

.

.

.

.

.

.

o

o

.

.

o

o

o

.

.

.

.

.

o

o

o

.

.

o

o

o

.

.

.

.

o

o

o

o

o

.

.

.

o

o

.

.

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

.

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

.

o

o

o

o

o

o

o

o

o


7 ilk Harbiye . ... ... ......... . . . .... . .. . .......... . .......... .253 lik harbiye mezunları . ... . .... .255 . . . ........ ....256 ..... . . . .. Ilk erkan-ı harbiye .256 llarbiyenin dördüncü nakli ........... . . ....................... l'angaltı binası yamyor . ..... .. .256 l'angaltı harbiyesi tamiri . . . . . .......... .257 Ihtiyat zabit nıektepleri . ... ......... ........ ........258 . ...... Mütarekede .....................289 Milli Mücadele'de harbiye .... ............. ............260 .......... ... ..............261 1720-1765 (1133-ll79) Alman muallinıler ve askeri teşkilat . . . . .. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .. . . . . 263 Namzedler ve staj Heyet-i zabitammız ........................277 !:rkan-ı harp zabitamnıız . . .... . ..................... 277 !:rkan-ı harp zabitaııııım slajları . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . ... . . . .. . 279 Mcktepli zabitlerimiz . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . ... . . . . .. .. . . .282 Alaylı zabitammız . . . .. . . . . . . . . . . . .285 lstidrat ... .... . .... .285 iKİNCİ YİLHELM VE IIARB-İ l)MUMi'YE GİRİŞ . .. . 287 ALMAN IMPARATORU IL YILHELM .............. .....289 Kayser Wilhelm'in hayatı . . ................................289 1 nıpar�tor, Alman ordusu ve ordu erkamyla çekişmesi . . . . .... . . . . ... . . 29 ı ............293 Askerı ve sıyası hataları .. . ............ . ... .... !Zus-Alnıan ilişkileri . . ...... .299 Ingiltere ile ilişkileri ..... .... . .. ..301 Istanbul ziyaı:eti . .. . ............ . .... ....... . ...303 ı lülasalar . ... .. . ... ...306 ... 308 Kralların Sonu eserinden . . . ........ .. . ............ . .... . . . . 306 lmparator Viihelm vcliahd Vahdeddin'i tesir altma almak istiyordu llarp sonları . .... . ......... . ..... ...........319 Çar hakkında . .. . . .... . ............ .320 Büyük harbe sebep olan adam 79 yaşına basan sabık Alman imparatoru hakkında Ingil iz gezetelerindc çıkan şiiyan-ı dikk.at bir yazı . . . . . .. .. . . .322 Yılhelm ve Ingiltere .... . ...... . . .. . . . .... ............ .325 Nazıriarı ve ordu erkanı ile ilişkileri ... . ......... ...... ............ .3 28 Habsburg ve Osmanlı hanedanları ........ . .. .................329 Yilhelm ve sosyalistlerin başkanı Victor Adlcr . . . . .. . . . . .. . ...... . ... . 330 Wilhelm 'in son sözleri . . . ....................331 HARB-İ UMU.Mİ ÖNCESiNDEKi GELiŞMELER . . . . . . .. . . . . . .. . . . . .333 Fas'ta Fransa, Ispanya ve Almanya. . ... ............333 ............335 fas'ın işgalindeki mana . ........... .......... ...........335 Ikinci Yilhelm Tanca'da .................... . . Agadir vakası . ..... .......... ..........................336 Hasta adamın mirası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 337 Kuvvetli bir rehine ... ...... ...........................337 Almanları en ziyade işgal eden iki mesele . ..... .... . 3 1 8 Almanya ve Akdenız . ... . . .. . .... . ..... . .......... ..339 Almanya-ln�iltere rekabeti ..... . . . ... . . . .. . .339 Abdülhamıd ın dış sıyasetı ... ...345 Garp Trablusu'nda harp ilanı sırasında Dolmabahçe'de toplanan Meclis-i Vlikela'da neler oldu? Yakın tarihin kapalı bir sayfası .. . . . . . . . . .. ...........345 Trablus'un işgalı . . . . . . . . .. . . . . .............352 . . Almanların galebesi nokta-i nazarından Avrupa'nın Istikbali ............353 Balkanlar harbinin buhranı 1912-1914 . .. . .. . . . 3 57 TÜRK-ALMAN ITTiFAKI VE HARB-İ UMUMI'YE GİRİŞ ....... . .361

Eskikitaplarim.com


8 Müttefik-i sadıkımızl!) Bakü'de İslam katliamı olurken ne yapıyor? ... .....376 Almanlardan alınan iki gemiye Barbaros ve TurgutReis adları konmuştu. .382 Boğazlar .... . . · . · . ... . , . ..... .... ..... ...· .... 385 . · UMUMI ONCESINDE

. . HARB-l ERKAN-I HARBIYE-I A g��r�rrr�K A�t�AsRuli�nı�ıt1:Yıisf VE ALMANLAR...

·

·

.JR7

...189 Balkan harbinden önce . ........... .. .. .... . ... . . ... ...... . .. .389 Balkan harbinden sonra Osmanlı erkan-ı harbiyesinin düşünce ve hazırlıkları .390 Erkan-ı harbiye-i umumiye .. ......393 .394 Alman şube müdürleri .. . . ... . .. . ... . .... . . . .. . . . Almanların tahakkümünden şikayet .... .395 Enver Paşa'nın Alman muhaciri getirierek Türklerle kaynaştırnıa düşüncesi .396 .397 Müdür Toveney ve Goben Askeri gizli casusluk teşkilatı kurma girişimi . . ......................400 ...400 Edırne kalesı ıneselesı . ........ . .. . .. . . Son Alınan heyeti . .407 .418 Enver Paşa'ııın Şura-yı Askeri'yi lağvetınesi . . . . .. . .. . .. . . . . ..423 . . ....... ... Iş takvimi ...424 ...... ... .. Tarih ..... .425 . . .... . . Görmek, işitmek, zannctınek Bakmak, tedkik etmek, bir hata aramak . ....... .. . . . .426 Diğer dairelerde iş takibi . .427 Almanların pratikfiği ... . . . .. . ....... . . ....430 Yırtılan kağıtlar .. . . ... . . .43 I Milhim daire hizmetçileri ............ . . . ...43 I .432 Gevezelik tehlikesi ........... .... . . .. . . . ........ . .... Mii-dünlarııı kıyınetini takdir etmek .. ....433 Işten bunalma ....................... . . . .. .. ....... .. .433 Bir vazife verildiıni, sorulmayan teferruata dahi cevap hazırlamalı ... · . . . . .434 .435 Vazifede sürat Zamanda kat'!lik . .. .436 Hesapla titizlik ve iktisat .... . . ..... . ...436 Temız kıyafet ve tuvafet ... . . . ... .. ....437 Mii-fevka takrir vermek (fortrag) . .. .438 Ma-fevka veya alakadara haber vermek (meldung) ... .... . . . . . ... . . .439 Teftiş veya hususi bir iş için ziyarete gelenler ...440 Evrak kaydiyesi ve tebviz .... . ............440 Miladi tarih kullaııımı layihası ...... . . . . . .443

.

.

.

.

.

�gf���?J�t.\ı�F:LfüEN i'ECıüof vE LAi ii:Y.A.ı"ARIM.

.

· .

:!!j

Edirne'nin kalelikten teeridi fikri ....... .447 Harb-i Umumi'den evvel Bulgarların ilmiili hakkındaki layihaın . ... .451 .... ... . . . .. .452 Mülahazat ....454 .. . . Hillasa . ..455 1914/28 Mart layihaınııı esbiib-ı mucibesi.. .456 . . .. . ..... ..... Cafer Tayyar Paşa'dan ... .. .. . . . ... . . ...... . ..... .458 Felaket sebeplerı ...... . .. . . . ........ Almanlarla ilgili layiham .. .. .. . ....... ..458 Savaş ilaııı üzerine şubelerdeki değişiklikler ve itirazım . . ..463 Alınanya seyahatİnı .... .. ........ . .... . .469 Türk konsolosluğu katibi Rum .. .. .... . .. .471 Münih'ten mektup . . ... . . . .. ..473 Alnıanya'da gördüklerİnı ... .......... ..476

.

.

.


ÖNSÖZ

Kökü çok eskilere dayanan Türk-Alman ilişkileri -gü­ ııümüze dek uzanan

boyutuyla- tarihimizin en ilginç

safhalarından birini teşkil etmektedir. Osmanlı'nın son döneminde yaptıkları kader birliği ve Osmanlı devletinin yıkılışında aynadıkları rol, bu ilişkiyi, ilgincin ötesine ta­ �ıyarak önemli kılmaktadır. Konu, askeri okullarda -daha ziyade- Alman irfanıyla yetişip Osmanlı ordusunun çeşitli kademelerinde Alman subaylarla çalışan, son dönem Türk askeri slmalarmın en tanınmışlarından Kazım Karabekir Paşa'nın da ilgisini ı,:ckmiş ve bunun sonucu olarak da üç eser ortaya çık­ mıştır: Tarihte Almanlar ve Alman Ordusu adını taşıyan ilk

eserde, Alman tarihi ile Alman ordusu ve askerliğinin gelişimi anlatılmaktadır. Türk-Alman ilişkilerinin askeri yönünün ele alındığı

Türkiye 'de

ve

Türk Ordusunda

Almanlar adlı ikinci eser, Osmanlı ordusunda önemli

görevler üstlenmiş üç büyük Alman komutanın (Moltke, Golç ve Liman Paşalar) Türkiye'ye gelişleriyle faaliyet­ lerinden bahsetmektedir. Üçüncü cilti oluşturan bu kitapta ise, Türk-Alman

Eskikitaplarim.com


lO

münasebet leri n i n tarihi geçmişi, Şark meselesi, Bağdat demiryol u , A lınan ların Anad o l u ve İ sl a m ü lke leri üzerindeki emel leri gibi, sözkonusu il işki n i n -daha ziyade­ s iyasi ve ekonomik boyutu i rdelenmekted i r. Eser, merhum Karabekir'in el yazması notlarıyla, Arap ve Lati n harfli gazete ve derg i lerden derlediği yazı ve makalelerden o luşmaktadır. Esere kend isi tarafından son hali veri lemed iğinden, biz, i l g i l i kon uları m ümkün mer­ tebe biraraya getirerek kon u bütü n lüğünü sağlamaya çal ıştık. Bundan dolayı, kon u lar arasında bazı kopukluk ve bağlantısızl ıklar ve tekrarlar olması muhtemeldir. Bunlar­ dan -ve de, bazı s i l iklik ve kesinti lerin olduğu fotokopiden çal ışıp asl ıyla mukabele i mkan ı bulamad ı ğ ı m ızdan- oku­ namayan veya eksik kalan yerlerden dolayı okuyucu­ larıın ızın engin hoşgörü lerine sığınıyoruz. Eserin orij i­ naline u laştığım ızda bunlar da g ideril meye çal ışı lacaktır. Cümle d üşüklüklerine varıncaya kadar aynen korunan ve d i line herhangi bir müdahalede bulunulmayan eser dip­ not ve fotoğraftarla zengin leştirilmeye çal ışı l m ıştır. Bu konuda sözü daha fazla uzatmaktansa, nottandırma ve çalışmalarımız sırasında tesbit ettiğimiz, Türk-A lınan i lişkileriyle i l g i l i Türkçe kitapların bir l istesi n i vermen i n daha uygun olacağı kanaati ndeyiz. B itirirken, eserin orij inal ınüsveddesi n i n fotokopi lerini lutfeden sayı n Prof. Faruk Özerengin Beyefendi i le, özel arşivinden faydalanmamıza müsaade etme i nceliğinde b u lu nan sayı n Timsal Karabekir Hanı me fend i ' ye ve kütüphane çalı şmalarımız sırasındaki i lgi ve alakasıyla fotoğraflan d ı rmadaki yard ım larından d o l ay ı -Bayezid


ll

devl et kütüphanesi çal ışan ları ndan- Latif D i nçaslan, ıashihlerin işlenmesindcki yardım larından dolayı Mehdi Seçkin ve ilgi ve atakalarından dolayı, başta yayınevi sah ibi Sam i Çel ik o l mak üzere, Emre Yayın ları çal ışanları l lüseyi n Bekiroğlu, Y. Eınre Akpınar ve Gökhan Pulat kardeşlerimize teşekkürü borç biliriz.

Hazırl ayanlar


T Ü RK-ALMAN İ L İ Ş K İ L ER İ Y L E

İ LGİLİ K i TAPLAR

Alman Emperyalizminin l'iirkiye 'ye Girişi, Lothar Rathnıann, çev.

2

R. Zaralı, İstanbul, ı 976.

Alman İmparatorluğu ile Osmanlı Padişahltğı Arasmda Mü n ·akid Sehbender/ik Mukavelenamesi,

208 s., Türkçe-Almanca. (Özege.

V/23967) 3

Almanlar Aıimi::i Nasıl C]öriiyor/m·:•, çev. Emin-Arif,

4

Almanya imparatoriçesi ve Alman İtfam, H. N azmi, İstanbul,

5

.1/manya imparatoru İkinci Viihelm Hazretleri ve ,11man İt[am, H.

6

Almanya Türk Ta/ebe Cemiyeıleri Birliği 1923 Nizamnamesi,

7

Almanya ve Avusturya 'daki Tiirk, B on, Karl Georgi Matbaası,

istanbul, Matbaa-i Hayriye ve Ş ürekas ı, ı330 ( 1 9ı 4 ), 5 1 s., Ki tabhane-i İntibah, adet: ı8, (Özege, 1/499) Kadınlar Dünyası Matbaası, ı 335 ( 19 1 7), ı 6 s., Türk-Alman vedadı faide-i İrfaniye kütüphanesi: 2, (Özege, 1 /5ı 5)

Nazıni, İstanbul, Kadınlar Dünyası Matbaası, 1335 (ı9 1 7), 1 6 s., Türk­ Alman vedadı faide-i iriliniye kütüphanesi, adet: ı, (Özegc. 1 /517)

4 s.

(Özege. Y/23974)

59+ı

s. (Öze ge, 11524) 8

Almanya ve İs/dm, Daviç Triç (Devis Trietch), çev. Mustafa Subhi,

9

Almanya ve ftilaf Devletleri ve Son Sa(lıa/ar, Ankara, Matbuat ve

İstanbul, İfhaın Matbaası, ı33ı (ı9ı5), 1 26 s., İtlıam kütüphanesi. adet: ı (Öze ge, 1/525) istihbarat Matbaası, ı337 (ı 92ı), 48 s., Matbuat Hülasaları, no: 4 ( Özege, ı/526)


13

lll

ll 1ı

Ilmanya'da Türk ve Turkisch-Deutsches Conversationbuch, Habil

/\dem, 3. baskı, Istanbul, Şirket-i 1.\35/1917, 144 s. (Özege, 1/508)

Mürettibiye

Matbaası,

Ilmanya 'daki ihtisasdtım, Mehmed Celal, istanbul, Matbaa-i Amire, 1332 (1916), 5 s. (Özege, 1/507)

.

,-

Ilmanya 'nın Meşhur Bon Ziraa/ Dariil(ununıt Muallimlerinden Inadolu Şimendifer Kumpanyası Tarafından Ce/b ve istihdam

Olunan Mösyö fferman 'ın Şehr-i Haziran 'da Ankara �'imendi{er Ilattı Giizergiilıında Ceşt ii Giizdr Ederek Mahalli Ziraatımn ve

:-;şcdr-ı Müsnıirenin Islah ve Terakkisi İçin Viiki Olan Meşhtidat ve Mütalaatım 11iivi Verdiği Raporun Suretidir, Hermann, istanbul, Matbaa-i De Kastro, 1894, 26+22 (Fransızca) s. (Özege, 1/518)

U Alnıanya-Şark Mündsebdt-ı Düveliyesinin Safahat-ı Ma:::iye ve 11dzırasıyla inkişafi:it-ı Miistakbelesi, çev. Salahaddin. Berlin, Hükümet Matbaası, 1917, 72 s.. 12 pl., Şark-ı Ce did külüb­ hanesinin Türkçe külliyiit-ı iisiirı, adet: 1 (Özege, 1/522)

14 Anı/arım. Kay:::er Dönemi, Weimar Cunıhuri)'eti, Atatürk Olkesi.

Prof. Ernst E. Hirsch. çev. Fatma Suphi, üçüncü basım, Ankara, 1997.

IS Balkan f-farhinden Sonra Şark'ta Almanya, Dr. Bek (J. Bezk/Dr.

Ernst Jackh), istanbul, İfham Matbaası, 1331 ( 191 S), 256 s., itharn Kütübhanesi, aded: 5 (Özege, 1/ı64 ı)

16 1933 yılmdan ,)'onra Alman Bilim Adamlarımn Türkiye 'ye Göçü,

Klaus-Detlau Grothusen, Ankara, 1981.

17 1790 Osman/ı-Prusya ittifakı, Kemal Beydilli, istanbul, 18 Bt!rlin-Bağdat, Lothar Rathman, İstanbul, ı982.

1984.

19 Bir Askeri Yardımın Anatomisi, Türkiye 'de Prusya-Ainıan Askeri Heyetleri, .lelıuda Wallech, çev. Fahri Çeliker, Ankara, 1977.

20 Birinci Dünya .'>'avaşı Sırasında Türkiye 'de Bulıman Alman Generallerinin Rapor/an, Akdes Nimet Kural, Ankara, 1966.

21 Bismm·k 'tan Sonra Alman Siyaseü, George Blondelle, çev. M.

Raşid Edhem Alemdarzade, İstanbul, Kader Matbaası, 1332 (1916), 60 s. (Özege, 1/2458)

22 Sismark 'tan Sonra .4/man Siyaseti, ll. Abdülhamit Döneminde Osmanlı imparatorluğu 'nda Alman Nii{ıızu,

198ı.

i Iber Ortaylı, Ankara,


14 23 24 25 26

Çanakkale Savaşı -Bir Alman Subayının Notları-, Cari Mühlman. çev. Sedat Uınran, İstanbul, 1988.

General Falkenhayn 'ın Hatıra/arı, Erich von Falkenhayn, çev. M. Nihat, istanbul,1346.

Golç (Golt::.) Paşa 'nın Hatıraları, çev. M. Kayakuşu, İstanbul, 1932. Hatt-ı Saltanat Bağdad Demiryolu, Paul Rohrbach, istanbul, ilham Matbaası, 1331 (1915),

122+3 s., ilham kütüphanesi, aded: 3

(Özege, 11/7050) 27 !.

Dünya Harbinde Tiirk-,1/man ittifakı ve Askeri Yardım/ar, Veli

Yılmaz, İstanbul, 1993.

28

İntibdh-ı Tarihi, Hüseyin Hakkı, Yeni Turan Matbaası, İstanbul,

29

İllihad-ı islam ve Almanya, Celal Nuri (İleri), İstanbul, Yeni Osmanlı Matbaa ve Kütüphanesi, 1333 (19ı5), 64 s., ittihad-ı İslam ın zeyli (Özege, 11/9628)

1331,44 s.

'

30

Kürtler, Tarihi ve ictimai Tedkikat, Dr. Fritz, İstanbul, Matbaa-i Orhiiniye, Aşiiir ve Muhiicirln Müdüriyeı-i Umumiyesi neşriyatın­ dan üçüncü kitap, tab' ve nıişiri: Kütübhane-i Sudi, İstanbul, 1334 (1918), 384 s. (Özege, Il/11.517)

31

Maziye Bir Nazar, Berlin Antiaşmasından Harb-i Umumi 'ye Kadar Avrupa ve 7iirkiye-Almanya Münasebetleri, Mahmud Muhtar Paşa (Katırcıoğlu), sadeleştirerek ve eklerle yayına hazırlayan: Erol

32

Kılıç, Ötüken Yayınları, İstanbul, I 999.

Maziye Bir Nazar, Mahmud Muhtar Paşa (Katırcıoğlu), İstanbul, Matbaa-i Ahmed İhsan ve Şürekası, ı341 (1925), 275+5+2 s. (Özege, III/12.349)

33

34

35 36

Muharebeden Sonra Hilafet Siyaseti ve Türklük Siyaseti, Prof. Vayt, çev. Habil Adem (Pelister), İstanbul, Şeıns Matbaası, 1331 (1915), 187+ı s, 8 pl. (Özege, 111/14106)

Muharebeden Sonra Tiirkiya ile Almanya Arasındaki Miinasebrıt-ı Ticariyeye Dair Muhtıradır, Joseph Przedecki, İstanbul, F. Leffier Matbaası, ı 917, 14 Türkçe+ ı 2 Alınanca (Özege, lll/14107)

Osmanlı İmparatorluğu 'nda Alman Nüfuzu, İ Iber Ortaylı, istanbul, 1983.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Yarı Sömiirgeleşmesi, A. P. Novicv, Ankara, ı 978.


ı5 \7 i )sman/ı

Padişahlığı ile Alman imparatorluğu Arasında Mün 'akid Alukaveldt-ı Hukukiye, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1334 (1918), 190 s., Türkçe-Fransızca (Özege, III/I 5965)

IX 1 )sman/ı-Alman 1'1

Mukavetiii ve Muahediitı, İstanbul, Matbaa-i Osmaniye, 1333 ( 191 7), 80 s. (Özege, lll/ 1 5850) ()sman/ı/ar Muharebeleri Nasıl Gaib Ettiler, Şimdi Nasıl Telafi ve l erakki Edebilirler?, C. F. Von der Goltz-İmhoff Paşalar, çev.

Adil Nami, İstanbul, Sancakcıyan Matbaası, 1331 p 915 ), 303 s. (Özege, III/16024) 411

Osmanlılar ve Biiyük Fredrik 1133-1179, Ahmed Refik ( Altınay),

i stanbul, Matbaa-i Orhaniye, 1333 ( 1 9 ı 7 ), 48 s., Tarih-i Osman! Encümeni külliyatı, adet: 4 (Özege, 111/16025)

41

Rusya Devletinin Devlet-i Aliyye-i Osmaniye 'ye Karşı Olan Vaziyel-i Siyasiyesi ile Bağdad Şimendii(eri ve Almanya Devletinin Hafayii-yı Siyaset-i Şarkiyyesi, Paul Rohrbach, çev. İbrahim Latif Cevdet Paşazade, İstanbul, Metin Matbaası, 1325/1327 (1909), 84 s. (Özege, IV/17163)

42

Sonsuz Nöbette Görev, Paul Leverkuehn 'iin Anılan, Paul Leverkuehn, çev. Zekiye Hasançebi, Arba Yayınları, İstanbul, 1998.

43

Şan/ı Yavuz ve Midilli, Kraus Th-Dönitz Karl, çev. M. Çağrı-G.

44

Şark 'ta ingiliz-Alman Rekabeti, Bvnyar Vaylet, çev. Bedi Fikri

Yalvaç, İstanbul, 1974. (Habil Adem Pelister), istanbul, Sancakcıyan Matbaası, 1332 ( 1916), 202+1 s. (Özege, IV/ı8622)

45 46

45

47 48 49

Tarihte Türk-Alman Dostluk ilişkileri, Ruhi Turfan-M.S. Yazman, İstanbul, ı 969.

Tarihte Türkler ve Almanya, Süleyman Kocabaş, İstanbul, ı 985. Türk. Cermen ve Is/avların Miinasebat-ı Tarihiye/eri, Yusuf Akçuraoğlu (Akçura), İstanbul, Kader Matbaası, 1330 (ı 914), 32 s. (Özege, IV/21398)

Türk-Alman Dostluk Cemiye/i Nizamnamesi, İstanbul, Matbaa-i Amire, ı332 (19ı6), 16·t3 s. (Özege, IV/21338) Türk-Alman Eğitim ilişkilerinin Tarihi Gelişimi, Kemal Turan, Ayışığı Kitapları, İstanbul, 2000.

Türk-Alman iktisadi Münasebetleri (1 871-1914), Rıfat Önsoy,

İstanbul, ı 982.


llı SO

SI

S2

53

tiirk-Alman İlişkileri (1923-1939), Cemi! Koçak, Ankara, 1991. Türk-Alman İlişkileri (1923•1945), Yavuz Özgüldür, Ankara, 1993. Türk-Alman Kültür Miinasebetlerine Kısa Bir Bakış, Fahrettin Kerim Gökay,istanbul, 1955.

Türk-Alman Tarihi, Kader Bağı, Cemal Kutay, istanbul, 1986.

54

Türkiya Ne İçin l/arb /;,diyor?, Libach, çev. Habil Adem (Pelister), (İstanbul), 1 ı 9 s., Türk-Alman kütüphanesi, adet: 1 ( Özege, IV/2 ı 698)

55

Tiirkiya 'da Beş Sene, Limaıı von Sanders, çev. Heyet, istanbul, Matbaa-i Askeriye, 1337 (1921), ı 2+331 s., 3 le., 1 pl., Erkan-ı har­ biye-i umumiye tarih-i harp neşriyat-ı hususiye külliyatı, no: 2 ( Özege,ıV/2 ı709)

56 57

Türkiye 1916, Franz Cari Endres, yayma haz. Gürsel Köksal, Ankara, I 994.

Türkiye Cumhuriyeti ve Almanya Hükümeti Arasında !kamelgalı ve Ticaret Mukavelenamesi, istanbul, Feniks Matbaası, 1928, 34 (Türkçe)+30 çift (Almanca-Fransızca) ( Özege, IV/21779)

58

59 60

Türkiye Mektupları, 1-lelmuth von Moltke, istanbul, 1969. Türkiye 'de Beş Yıl, Liman von Sanders, tre. M. Şevki Yazman, İstanbul, ı 965.

Türklerle Beraber Süveyş Kanatına, K. von Kressenstein, Mazhar Besİnı Özalpsan, istanbul, 1943.

61

Türklerle llm·be, Von 1-loch Weachtcr, çev. Kemal, istanbul, Hürriyet Matbaası, 1331 (19ı5),99 s. (Özege, IV/219ı3)

62

Umumi Harb Netice/erinden: Almanya Galib Gelirse, Parvus (Alexander Helphand), İstanbul,Kader Matbaası, 1330 ( 1914), 24 s. ( Özege, V/22030)

63

Yavuz ve Midilli-Göben ve Breslav, Emil Ludwin, İstanbul, ı968.

64

Yükselen Hilal-Dünkii, Bugiinkii ve Yarınki Türkiye, Prof. Ernest Jaeckh, çev. Perihan Kukutman, istanbul, 1946; aynı tercüme: Temel Yayınları, İstanbul, ı999.

65

Yüzyıllar Boyu Alman Gerçeği ve Türkler, Burhan Oğuz, istanbul, 1983.


TARiHT E TÜRK-ALMAN İLİŞKİLERİ ŞARK MESELESi VE BAGDAT DEMİRYOLU


!ÜRK-AL MAN MÜNAS EBETLERiNİN 1 ARİ H İ

GEÇMi Ş i

Almanya'da Türk Kanıt Hukuk Fakültesi profesörlerinden Doktor Kesler, llukuk Fakültesi Mecmuast 'nı n son sayısında2 "Aiman­

ya'da Türk Kanı" adıyla bir etüt neşretm iştir. Muhte l i f harplerde e s i r s ı fatıyla A lmanya ' da kalan v e orada yer­ leşen Türkler ne o ld ular? Ne ad aldı lar? Neler yaptı lar? Bu yazı bun ları d ikkate değer tarzda gösteriyor. A lmanlarla Osmanl ı Türkleri uzun asırlar birbir­ leriyle mücadele ettiler. S i l ah l ar i l k defa Niğholu'da3 Yazan: Profesör Kesler, Tan. 26.1 1 .1937. [Makalenin ilk yay ınlarıdığı Hukuk Fakültesi Mecmuası 'nda buraya alınınayan birçok i lginç bilgi yeralmaktadır. (1-laz.)] 2

Dr. RefiJ-Şükrü Suvla tarallndan çevirilerı makale, İstanbul Oniver­ sitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası 'nın 1 O. sayısında yayımlanmıştır. Yıl: 3. 1 937, s. 237-246. Mecınuanın bu sayısında yayımlandığı ken­ disi vasıtasıyla öğrendiğimiz Ahmed Parlakışık kardeşimize teşekkürü borç bili riz. (Haz.)

3

Vurgular Kazım Karabekir' e aittir. 1378'de Bayvera' nın Hallern şehrinde doğup, sonradan Almanya imparatoru olan Macar kralı Sigismund'un kumandasındaki haçlı


20

Türk-A lman İlişkileri

karşı laştı Oradaki meydan muharebe s inde (1 396) B irinci Bayezid, sonradan A lman Kayzeri o lan kral S igisn silahları son defa olarak 1789 ' da Belgrad ' da çatı ştı . B u i k i tarih arasında A lmanya'da Türkler hakkındaki alaka daima uyanı k kalmıştır. Matbaa mucidi Gutenberg ' in i l k bastığı kitaplardan b i r i n i n ser-levhası "Hzristiyanlzğzn Türklere Bir İhtarı "d ır. XV' inci asır sonlarına doğru A lmanya para s ı kıntısı içinde kalı nca Türklere karşı olan dini taassuptan isti­ fade maksad ıyla 'Türk vergisi ' adl ı bir vergi kurmuştur. Luter Türklere dair birçok yazı lar yazmıştır. Fakat, bir ordusuyla birlikte Niğbolu savaşına katılarak yaralanan Alınan Schiltberger Türklere esir düştLi. Yıldırım Bayezid kendisini hizme­ tine aldı. Schiltberger 1 402'deki Ankara savaşında Timur' un ordusuna esir düştü. Kendisiyle birçok yeri dolaştığı Tiınurlcng'in ölümüne şahit oldu. Bilahare haletlerinin hizmetine giren Schiltberger bir Tatar beyiylc Sibirya yolculuğuna katıldı . Bu seya­ hat vcsilesiyle Sibirya adının Batı literatürüne girmesini sağladı. Çikre adındaki bu beyin Orta Volga'da Eski Bulgaristan' a yaptığı akına iştirak etti. Aşağı Volga'da Saray şehrini ziyaret etti; Kırım, Abazistan ve Gürcistan'da bulundu. Sonunda, Batum civarında kaçarak istanbul ' a geldi ve buradan ü lkesine döndü. 1473'te Almanya'nın Ulm şehrinde yayımlanan ve Avusturyalı tarihçi Haınmer tarafından da kullanı lan hatıraları, Timur'un oğlu Şahruh 'un, Karakoyun lu hükümdan Kara Yusuf Bey ' le olan ınuharebeleriyle son bulmaktadır. "XV. Yüzyılda Türklere esir düşen bir Alınan. Schiltberger' in Hatıraları", sadeleştiren: Midhat Sertoğlu, Hayat Tarih Mecmuası, say ı: 2, I Şubat 1 974, yıl: 10, cilt: I, sıra no: I 10, s. 55-63; sayı: 3, I Mart I 97 4, yıl: 1O, ci lt: I, sıra no: ı ı I, s. 64-7 I ve müteakip say ıl ar. Eserin yazma nüshası Ali Emiri kütüphanesindedir. (Haz.)


Bağdat Demiryolu

21

·G_F-RIO.A B"VSBECASACRi ...ı'!:. ır.. ··�-ROM. RECs.'. M .&co�:IUAl�� .FAP\/1) TVR<... JMP.ORATOR 1\.ELC i-flOf-\, I ORCK HOT.�AT\ t.)�' f:ON�')IAN11I N<)P :El ; .. (;A E� OC�· .., .

·

·

Roma-Ge.rman imparatonı Charles Quint'in Kanuni'ye gönderdi ği elçi Ogier Chiselin von Busheck

·

-'


22

Türk-A lman ilişkileri

taraftan da. Türklerin disiplin bakı mından model tutula­ b ileceğini söylemiş, bir yerde de şu cüm leyi kul lan­ m ıştır: "Türkler bizim prenslerden on misli akı l l ı ve zühd ve takva sahibidirler". Eski asırlarda Türkiye' den A lmanya'ya yalnız kahve, ç içek ve mutena kumaş ithal olunınakla iktifa olun­ mamıştır. XVJ'ncı asırdan beri birkaç damla Türk kanının da Alman milletme karıştığını görüyoruz. Tabii A lman l ada komşuları Fransız, İtalyan ve S lavlar arasın­ da kan ihtilafı daha çok gen iş ölçüde olmuştur. Fakat, otuz seneden beri aile şecereleri üzerinde yapı lan i nce araştırmalar, Almanya'da Türk kan ı hakkında hayrete değer neticeler vermiştir. Almanya 'ya Türk kanının yayılmasına hemen daima Türk ordularının bozulma.\·t veya Türk kalelerinin düşmesi neticesi Almanların eline esir düşen Türk kız ve erkek çocukları vasıla olmuş/ur.

En haşin askerler bile bu çocukları h imaye ettiler. A l man prens-zade ve zabitleri bun ları A l ınanya ' ya götürüp yetiştirilmelerine uğraştılar. B u kız ve erkek çocuklar hristiyan olduktan ve yen i m u h itlerine i ntibak ettikten sonra çok defa A l ınan l arla e v l e nd i l e r ve bugünkü velfıt bazı Alman ai lelerini n ecdleri vaziyetine geçmiş oldular. Bu hususta bazı m isal ler vermek istiyo­ rum : Bence malum en eski vaka Andres Gorg ism inde bir Türk eviadının {Türk oğlu) [Türkenson (Genç Türk)] v a l idesiyle beraber 1538 "de Sachs şehi rl e r i nden Kamenz'de hemşehri yaz ı lmasıdır. 1 59 9 ' da BresJau' da


Bağdat Demiryolu

23

l ıi r Türk kızının [Türkisch medlen] vaftiz edi l d iği yine t arihen malumdur. 1 605 'te, Jena'da, Hasan isminde 1 0 v a:;; ında bir Türk çocuğunun v aftiz edi ld i ğ i de bir hakikattir. Bu çocuk vaftizden sonra Johann M ichae l ı s ın i n i almış v e daha sonra gal iba Şarki Prusya'da K iinigsberg şehrinde yaşamıştır. Fakat, bütün bunlar ı ı ı linferit vaka şek l i çerçevesinden harice çıkmamıştır. Macaristan'da 1 686'da Ofen (bugünkü Budapeşte) ve S ı rbistan'da 1 68 8 ' de Belgrad şehirlerin i n A l man ordu­ ları tarafından zaptı dolayısıyla esir düşen mühim m ik­ t a rda Türk çocuğu da A lmanya ' ya götürülmüştür. 1 683 (Viyana' n ı n ikinci m uhasarası) i l e 1 707 tarih­ leri arası ndaki 250 sene içinde muhte l i f A l ma n �chirlerinde 5 3 Türk ' ün vaftiz ed i lmesine d a i r kayıtlar buldum. B u çocukların vaftizi o zamanlar içtimai bir mesele hal ini a l ıyordu. Hatta vaftiz için tertip edi len alaylarda, i leri gelenler, asi lzadeler, prens ve prensesler ve saltanat süren hükümdarlar bulunuyordu. Bu i leri gelen kimse­ ler, vaftiz o lunan Türk çocuklarına kend i küçük isimleri­ n i vererek onları ekseriya hususi h izmetlerine atıyor­ lard ı . Prens ve hükümdarlar Türk kızlarını kendi memur ve zabitleri i le evlendirerek, bunların ahfadına da, o zamanki cem iyetin anc;ık i leri tabakasına münhasır bulunan, yüksek memuriyedere yükse lrnek i m kanı n ı vermi ş bulunuyorlardı. B u çocuklardan bazı ları, vaftiz­ den sonra aile ismi olarak Türk adların ı m uhafaza etm işlerd ir. İ şte bu sebepten dolayı, mesela Hannaver'de iki hris­ tiyan a ilesini n ismi ' A l i ' ve ' Mehmed ' olarak kalmıştır.


24

Türk-A lman ilişkileri

D iğer birçok esir Türklere A lman adları verilmiş; birçok defalar da, yerleştikleri şehrin adı n ı soyadı diye almışlardır. 1 686'da Ofen şehrinin sukCıtu i le esir düşen müftünün karısı Christine Sophie adıyla A lmanya'da yaşamıştır. Mustafa isminde bir Türk de, eski adına ben­ zesin d iye soyadı o larak Mustopf' u kabul etmiştir. M ustopf ' şurup çanağı ' demektir. Braunschweig' l i Georg M ustopf' un sülalesine men­ sup kimselere bugün A l manya'da tesadüf [olunmak­ tadır] . M acaristan' da Neulüiusel şehrinde esir edilen bir Türk çocuğu da, vaftizden sonra, evvelce müslüman olduğuna kinayc 1-feinrich August M oscimann ismini almıştır. M oscimann 1 759' da, polis komiseri [stadt-offızier] o l arak Weimar ' da bol bir zürriyet sah ibi o l arak ölmüştür. B u Türk çocukları ndan bazı ları n ı n başına garip menkıbeler gelmiştir. 1 688' dc Belgrad' da esir edilen ve vaftizden sonra Bernhard Weissenburg adını alan, Ali denilen bir Türk çocuğu, sonradan Kato/ik papazı olmuş ve elli senelik manas/ır hayatı yaşayarak Pater .Joseph ismi altında ölmüştür. Belgradl ı diğer bir Türk çocuğu

Christlieb ismini almış, Stuttgrat'ta hükümdar sarayında ressam o larak çal ışm ı ş ve halen [ W ü rttemberg l i J Protestan papazı ve dev let memuru yetiştiren bir ailenin cedd i vaziyetine geçmiştir. M oral ı Ali isminde bir Türk çocuğu Georg Wilhelm A ly ad ı ile H annaver prensin in maiyyet zabiti olmuş, sonra orduda en yüksek rütbeye


Bağdat Demiryolu

25

erişm iş ve sulbünden, bugün Hannaver'de gel işmiş Aly ı ı ı lcsi meydana çıkm ı ştır. Bu çocuğun Mehmed ism inde­ k i kardeşi, vaftizden sonra H an naver prenslerinden iki­ sine izafeten Ludwig M axi m i l ian Mehmed tesm i ye edilmiştir. Sonradan B irinci Jorj ü nvanı i le İ ng iltere t ahtına geçen H an naver h ükümdarı Georg' un hususi h i zmetkarı o lmuş, n i h ayet I 726 ' da Londra ' d a Kcnsington şatosunda ö l m üştür. M ehmed, H annover' in i leri gelen ailelerinden Wedekindler ' in kızı i le evli bul unuyord u . B u izd i vaçtan ü ç çocuk meydana gelmiştir. Mehmed von Königstern asalet ünvanını alan iki erkek çocuk, 1 75 2 ve 1 77 5 tar i h l erinde ev latsız ölmüşlerd i r. F akat, kızkardeşleri, yarbay Von Wangenheim i le evlenm iş, sonradan general Von Wangenheim olan bir e rkek çocuk doğurm uştur. Asilzade tabaka sırasındad ır. Bugün Von Wangenheim a i lesi müntesipleri A lmanya ' n ı n ş imal-i garbisinde asilzade tabaka sırasındad ı r. 1 68 1 ' d e O fe n ' d e Almanların eline düşen b i r Türk k ızı, Sachs hükümdan ve Polanya kral ı A ugust der Starde'nin saray ına geti ­ rilmiş v e kraldan Graf Rutowski isminde b i r çocuğu dünyaya gel miştir. Graf Rutowski 1 754'te Kesseldrof'ta B üyük Fredrik'e karşı harp etm iştir. Tabii bunlardan başka A lmanya'ya başka Türk çocukları da gitmi ş ve türlü tarzda hayat geçirm işlerd ir. Bunlar, ekseri prensierin yanında kahya, h izmetçi, seyis gibi işlerde kul lanı lmışl ardır. Türk kızları da gümrük memurları, kat i p ler, küçü k sanat erbabı ve orman i şleriyle uğraşan kimselerle evlenmişlerdir.


26

Türk-Alman ilişkileri

Bun lar, hristiyan o l mak için vaftiz �di ldikten sonra, herhangi bir güç lüğe uğramadan A lman cem iyetine kabu l edilmişlerdir. Bugün birçok A lman ai lesi, bugün bi le, şu veya bu suretle esir düşerek A lmanya ' ya geti­ rilen herhangi bir "Zeliha'", "Fatma" veya "Ayşe"n i n sü lalesi olduklarını b i l iyorlar. Fatma ism i nde Mora l ı bir Türk kızı, prensin verdiği tahs isatla Süne (Hannover) manastırında yetiştiri lmiş, sonradan gümrük memurlarından Johann H en rich Hentzel i l e evlend i r i l m i ştir. D u l kal d ı ktan sonra S üneburg şatosunda 1 73 9 senes ine kadar Maric Elisabeth Hentzel adı altında yaşayan Fatma, oradaki kiliselerden birinin bahçes i ndeki mezarın ı n taş ını, ö lme­ den evvel bizzat yerine koydurmuştur. Taş ı n k itabesi F ransızca"dır. Hamisi olan Prens Georg von H annover'e şu teşekkür satırların ı yazmaktadır: " Türkiye 'nin hir köşesinden hüyıik bir prem; heni sarayına ald1, hahşeıti,{f;i nimetler/e beni ihya etti. Bin türlü huzuz içinde hu hayatı bitirdim ".

X V I I I ' inci asrın i ç inde de. 1 683- 1699 muhare­ belerinden sonraki kadar o lmamakla beraber bazan y ine harp esiri Türk çocukları A l manya'ya getiril d i . Bu çocuklar da, hristiyan olduktan sonra Alman cemiyetine karışmışlardı r. Kim derdi ki, George Rudolf M iethke ' ni n asl ı, 1 742'de Torgau'da (Sachs) vaftiz e d i l m i ş bir Tatar'dır? Prusya kral ı B üyük Frederi k' in Türklerle o la n dostane m ünasebetlerine sebep o larak, yalnız harp esir­ lerinin A lman m i l letine soktukları Türk kanı gösteri le-


Bağdat Demiryolu

27

l l ll't. .

Büyük F rederich, Şark\ Prusya' da ilk m uharebesi­ n ı yaptığı l 745 tarihi nden beri, hassa alayınd a bir t lo�nak tabu ru vücuda getirm işti . Bu Boşnaklar kendi 1 i i rk zabitlerin i n emir ve kumandası altında bu l u n uyor­ l:ırd ı . B u taburlardan bir kısmı, 1 745'ten beri Şarki l 'rı ısya'da, G o l dap şehrinde m ü l azı m O s m an · ı n ıdaresindeki garnizonda bulunuyordu Bu Türk zabiti bir A lman kızı ile beraber yaşıyordu. itikat ayrı l ığı resmen l' V Icnmelerine nıan i oluyordu. Osman vatanına avdet ı·derken Goldap'ta iki erkek evlat bıraktı. Bu çocuklar lıı istiyan ed i l m işler ve babaların ın bıraktığı m ü h i nı bir para sayesinde itina i le bi.i yütü lmüşlerd i r. Bir tanesi, lıi lahare, Prusya' daki Boşnak taburunda küçük zabit ıılmuş, d iğeri Jozef Osman da Garbl Prusya"da m ü l k sahibi v e devlet ç i ft l i k lerinde m i.i ltezim olarak yaşam ı ş v e 1 849'da, i lerlem iş bir yaşta ö l müştür. ,

.

Jozef Osman asi lzade bir kad ı n l a evli bulunuyordu; k ızı Agnes Jozcfa Osman ' ı Selle' l i asi l ve emlak sah i b i h i r zabitlc evlendirm i ştir. "Osman" yahut "Osmann" yahut "Ossınann" isim l i ailelere bugün Berl i n ' de tesadüf o l u nm aktad ı r. Bu a i leler ağieb-i ihtimal m ü lazım Osman ' ın zi.irriyetin i teş k i l etmektedi r. Türk kan ından gelme kalaba l ı k ve ge lişm iş Selle ' l i ai le, ceddi Osman· ı daha yak ından tanımak için hiil-i hazırda tedkikata gi­ rişmi ş bulunmaktad ı r. B u rada bahsettiğimiz vakalar kütle hareketleri değil, münferit b i rtak ım avakiptir. Fakat, bu ferdi ve şahsi had i sat, n ih ayet, m i l letler hayat ı n ı n yek-d iğerine mütetabi bulundukları bağ içindedir. Sosyologlar, sulh zamanı nda hiçbir zaman müşterek mesklın hududa


28

Türk-Alman İlişkileri

mali k o lmayan iki mem leket arasında ancak harp netayİ­ ci kan i htilatı meydana gel diği hususiyet(iy)le alakadar o lmal ıd ırlar. Alman kanının da, y i ne XV ve XVI ' ncı asırlardaki m uharebeler neticesi nde Türkiye'ye getirilen Alman esirleri vasıtasıyla Türk kanı ile ihti lat peyda ettiği, Türk şaheserlerini tedkik edenler tarafı ndan meydana çıkarı lmıştır. A l man i lmi bibliyoğrafyasında bu mesele hakkında Erich Moel ler tarafından yazılmış ve neşredi lmiş bir etüt vardır. XIX'uncu asırda Türk olan Almanlar pek çoktur.

B u nlar aras ında Magdeburg 'lu Karl Detroit 'in Türkiye'de genera l l iğe kadar yükse l d i kten sonra M ehmed A l i Paşa ismi altında 1 878 Berl i n sulh kon­ gresinde Türkiye'yi temsil ettiğini; 1 860'da Üsküdar'da vefat eden Ferik Sabit Paşa ' n ı n, evvelce Viyanal ı Fre iherr Wetzlar von P lanekenstern olduğunu, A l i N uri Paşa · n ı n , an-asl i n H e l l e ' li bir Av u sturya zabiti o lduğunu; Abdülhamid 'in yaverlerinden kaymakam Münir Bey' in de evvece Del Monte adlı bir Avusturya zabiti olduğunu saymak icap eder. Mareşal Ömer Paşa da Kırım harbi esnasında bir Avusturyalı küçük zabiL idi. 4

B eynelmi lel b i r şöhrete sah i p A lman h ek i m i Neisse ' li Dr. Eduard Schnitzer de, A ntivari 'den sonra bir müddet Trabzon ve Janya' da çalışmış, 1 87 8 ' den 4 Bu son cümlenin kenarına " ! " işareti konulmuştur. (I-laz.)


Bağdat Demiryolu

29

1 X98'e kadar Em in Paşa ismi altında Yukarı N i l ' deki

M ı sr-ı Ulya v i layetin i idare etmişti r. XIX 'uncu asırdan beri bir hayl i A lman kad ı n ı Türk d iplomat, zabit ve bilgin leri i le evlen m işlerdir. Moeller, escrinde bunlardan bah isle birçok m isal zikretmektedi r. l leride Türkiye' de de şecere tedkiki i l eriediği zaman, birçok Türk aileleri A lman m i l leti i l e akraba o lduklarına k anaat getireceklerd i r.s

istanbul Üniversitesi linguistik profesörü ve TTK üyesi Dr. R. Özdem, Kessler'in bu makalesi üzerine kaleme alıp Beliefen'de (no: 1 0, s. 3 57-36 I ) ve bilahare ayrı basım olarak yayımlanan makalesinde (İstanbul. I 939, s. 357-36 ı ) H un Türklerinin Gotlarla olan münase­ betiyle, Batı A lınanya'da Bunlardan kalma arkcolojik eserlerden sonra bu iki milletin kan teması hakkında şunları söylemektedir: "Türck evvelce Si lezya asılzadelerinden sayılan bir soy ki, Liegnitz'te emlakleri vardı. I 654'te Münsterberg prensliğinin ve Frakenstein belediye bölgesinin murahhası olan Emanuel von Türkck bu aileye mensuptur. (Adels/exion, cilt: IX, s. 37). Aynı say­ fada "Tück, Türcke (armasında kalay kaplı bir duvar üzerinden boyunu gösteren oklu yaylı bir Türk), Saksonya il inde Ernestein sülalcsinden türemiş bir asılzade soyu ki, bilhassa, içlerinden çıkan baba ve oğul iki uzuv ilc şöhret almıştır: Otto Philipp v. Türck ki I 798'de Sachsen-Weimar prensliği müsteşarı ve baş-ınirahoru olarak ölmştür ve bunun oğlu Cari Wilhelm ki 3 1 Temmuz l 846'da Potsdam'da mülkiye ve maarif müsteşarı idi. Bu sonuncusunun Telıow kasabasında kiiin Klein-Giinicke'de Türkhof adl ı bir ç i ftliği vardı ve bilhassa Mark (Berlin) vilayetinde İpekçiliğin yeniden müessisi ve Potsdam'da Sivil-Öksüzler evinin kurucusu sıfatıyla şerefli bir ad kazanmıştır". Aynı ciltİn Türckeim, Türkhcim mad­ delerinde de aynı cinsten kayıtlar bulunduğu gibi, kitabın (s. 622'deki) Osmann maddesinde de şu sözler okunmaktadır: "Cari Ernst Osmann isminde bir müslüman ki, I 794'te imparatorluk içerisinde iskan hakkı ile birlikte, imparatorluk asılzadeler sınıfı heratını almıştı". (Haz.)


Tork-Abnan ilişkileri

30

Eski Alman devrinde Türk-Alman münasebetleri Tarihte Türk-Alman m ünasebetleri Ati l l a Devrinden başl ar. Karadeniz ve Tuna şimailerinde Türk, l sl av, Germen ı rk ları tarihten önceki devi rlerde o lduğu gibi y i ne b i r­ birine karışıyordu.6 H un Türkleri nin müth i ş akını, Roma l ı l arı bir müddet için Germen i sti lasından kurtard ı . 3 75 �e Hun Türkleri Şark Gotların ı n mem l eketlerini

işgal etti ler. 405 'te Germenler l s lavlarla birlikte Roma'yı ist i l aya çalı ş ı rken 1 lunlar bunları mağlup ederek Roma'yı kur­ tard ı . A rtık B izans v e R o m a şeh i rlerine a k ı n yapan Gennen ierin Got ko lları artık bu hareketi Türk m i l let i idaresinde v e Türk ordusu satları arası nda yapmaya başladı lar. Ati l la, bu büyük Türk hükümdan pay itahtı Budapeşte 'de tesis etti ve hemen bütün Germanya'yı, yan i bugünkü Alınanya ve Avusturya'yı da tamamıy la Türk idaresine a ld ı . (375-43 5) 45 I M il ad i ' y ı lında Ati l la Türk ord usunu birçok Germen (Al man) askeriyle de takviye ederek, mevcu6

Bugün Alman ve Rus tanılan ırkların kanlarının yarısı rürk'tür. Tarihten önceki karışınalardan sarf-ı nazarla, yalnız sonrakilere dikkat etsek de bu böyledir.


Bağdat Demiryolu

31

ı l ı ı mı 500.000 'e çıkardı ve Paris üzerine yürüdü. Meç ve '\ l razburg şehi rleri n i de Türk idaresine ald ı . 452'de (?) Şalon'da Türk v e A l ınan kan ı ayn ı saflar­ da, aynı maksat uğruna aktı. Roma satları arasında dahi Saksonlar ve Vizigotlar, yan i bir kısım A l manlar h ı ı l u n uyord u . 4 5 3 ' te Ati l la ' n ın ö l ümünden sonra < ıotlarla ( A i man larla) Türklerin arası aç ıldı. Gotlar, o rdularıyla Roma imparatorunun h izmetine gird i ler. Koca H u n i mparatorl uğu, Ati l la ' n ın ö lü m ü y l e parçalanmıştı. Roma imparatorl uğu da bitkin b i r halde kend i s i n i Gotları n h imayesi n e bırakm ıştı . N ihayet 493 'te (476'da m ı?), Got kralı ve Roma valisi o la n l 'eodorik kend isini Roma imparatoru i lan eti . B u suretle, 1 200 y ı l l ı k koca Roma dev leti yıkı l m ış, yerine Ostrogot ( Şark Gotları) devleti çıkmış ol uyordu. Teodorik; Roma-Germen ırkların ı karıştırarak bir Germen birliği kurmaya çal ıştı . Fakat, 524 'te, emeline kavuşamadan öldü. V l ' ncı yüzy ı l başlarında O rta Asya'dan Avar Tür k leri Avrupa'ya akına başlad ı . Bunlar da Hunlarm yerleşfiği yerlere geldiler. 562 y ı l ın­ <;ia Avusturya, Macaristan ve Şimali S ırbistan ' a yer­ leşmiş bu lundu lar. Avarlar; Avrupa ortasında -Cihan Harbi ' nden öncek i Avusturya-Macaristan imparatorluğu sahası nda- h ükümet kurarak, kend i l er i nden önce buraların hakim i olan 1 -[un Türkleri i le de kuvvet buldu­ lar. Oralardaki I s l av ve Gemıeniere de hakim oldular. Bu hadise ler o l u rken Arabistan ' da Hazret-i Muhammed dünyaya gel mişt i . (570) 600 y ı l ında da Büyük B ritanya (İngi ltere) adası halkı


32

Türk-Alman ilişkileri

da, papa tarafından gönderilen papaslar cemiyetinin 3 5 yıllık gayretiyle Katolik oldular. Bundan sonra Şark'ta İ slamlık, Garp'ta Hristiyanlık büyük hızla yay ı lmaya başladı . İran'dan sonra, O rta Asya'daki Türkler müslü­ man olurken, Garp'ta dahi Germenler Hristiyan l ık' ı kabul ediyorlard ı . Bunu başaran da, Britanya'ya giden heyetti. B ri tan ya ' da işleri n i bitirince Germanya'ya geçmişlerdi. Her iki dinin dışında kalan Avar Türkleri, etraflarındaki Isiaviarı da, Germenleri de, B izans(lı)ları da sarsmaya başladı lar. 625 y ı l ı nda İstanbul ' a kadar da akın yaparak, ortal ığa dehşet saçtı lar. Küçük kayıklada Kasımpaşa önüne kadar gelmişlerd i . Hunlar 44 1 'de i stanbul' a geldikleri zaman Ayasofya henüz ahşaptı, Avarlar bunu kargir büyük kubbesiyle gördü ler. (Gördüğümüz büyük kubbe 5 3 7 ' de y ap ı l­ m ıştı). İ spanya' ya, i talya'ya, Balkan yarımadasına, Anadolu'ya, Suriye'ye ve M ısır'a ve Ş im all Afrika' n ın diğer parçalarına haki m o lan Roma i mparatorluğu buralardan cebr ve zu lm ile topladığı servetieric bilhas­ sa Roma'da m üthiş israf ve sefahadere dalm ıştı. Fakat, cenuptan ve şimalden korkunç kuvvetler ken­ d isini rahatsız etmeye başlad ı : Cenuptan Roma' n ı n istibdad ına karşı F i l i stin ' de yahudi ler arasında dini ve i htilalkar bir hareket başgös­ terdi . Bu kurtuluş davasın ı Mesih temsil ediyordu. Fakat İ sa, mensup o lduğu cem iyetten m üzaheret yerine h iyanet gördüğü için, h ayat ında eser i n i n inkişafı n ı


Bağdat Demiryolu

33

ı•i �tTıne d i . Roma, H ristiyan l ık ' a karş ı çok ş iddet l i d:ıvrandı; fakat, gariptir k i , İsa ' nı n yaktığı meşaleyi l ı ı rkaç asır sonra (3 1 2 y ı l) Roma yakalad ı ve b irçok i sti­ lı:ı lderden sonra günümüze kadar d a e l inde tuttu. l sa'dan 5 70 yıl sonra Roma'y ı yine cenuptan tehdit n kn başka bir kuvvet belird i : B u sefer, davanın başına geçen şahsiyet, m uvaf­ l : ı k iyet şartlarıyla daha ziyade mücehhezd i : Hazret-i M uhammed ' in açtığı m ücadele, n ihayet, ı'1.ici i stila orduları hal inde Roma h udutianna dayandı ve Suriye, M ıs ır, Roma hud utianna dayand ı ve bütün ) i ınall Afrika'yı Roma l ı lardan kurtard ı . H azret- i M uhammed ' in davasını kend i lerine mal eden Türkler, R oma hakim iyetine ve tahakkümüne son darbeleri de i ndirdiler. Nihayet, Avrupa ortalarında Cerman ve I slavlar :ırasında yerlcşemeycn ve birlcşcmeyen Türkler İslam olduktan sonra Anadolu'ya, tekrar eski yurtlarına gi­ rerek emeklerine kavuştu lar: Önce Balkanlar' dan m i l l i i h ata yapıldı. 1 395 'te, Y ı ld ırım Bayezid zamanında i stanbu l ' un muhasarası yapıldı. Timurlenk' i n düşü nce­ siz hareketi tatbikine mani oldu. 1 45 3 'te, Fatih Mehmed 1:amanında İstanbul zaptolundu. Türk-A lman münasebetlerinde baş rol ü oynayan

i stanbul iki defa da Avrupal ıların e l i ne geçti:

1) 1 204'te H aç l ı orduları tarafı ndan zabtol u ndu v e 5 7 y ı l Latin imparatorluğu idaresinde kaldı; 2) I 9 1 8 C ihan Harbi mütarekesi neticesinde İtilaf


Türk-Alman İlişkileri

34

devletleri el ine düştü. İstanbul 'suz ve Bağaziarsız yaşayamayacağını bilen m i lletimiz, sağlam düşünce ve keskin iradesiyle kendi idealinin (ülküsünün) timsali olan bu güzel vatan parçasını bir daha kurtardı ve hudutları içine aldı.

Ehl-i salip ı 098'de i ı 1 48'de l l ı 1 88'de I I I ı 200'de IV 1 2 ı 7'de V 1 222'de VI 1 245 'te V I I 1 270'te VII I Osmanlı(nın) Anadolu'ya, Söğüd 'e yerleşmesi ve Selçuk şubesi o luşu: ı 233 Osmanl ı beyliği tasdik: ı 279 (688 H.) Yüz Sene muharebesi: l 337'den 1 45 3 ' e kadar. Neticede mağlup olan İ ngi l izlerin Fransa'dan çekilmesini temin etti. İstanbul ' un zaptı Yüz Sene muharebesinin sonuna tesadüf eder. Yüz Sene muharebesi içinde ve 1 348'de dehşetli


Bağdat Demiryolu

35

v c ha İtalya, A lmanya, İngiltere, Fransa'yı baştanbaşa

l ııır abe-zara çevi rdi. Avrupa nüfusunun l /3 ' ü telef oldu. �arlken' le Osmanlı harbi, diğer Avusturya harpleri lıOiasası Prusya ittifaknamesi metni (Ahmed Rasim, �ıılı ite 1 1 72).

Anadolu'nun göbeğinde Alman kanı dökülüyor. 1 000 Miladi yılı, cihan tarihinde pek çok insan kanı diikülmesine malol an korkunç had iseler için bir l ıaşlangıç say ı labi l ir. Şöyle ki: Papasların ortaya yaydığı bir hayal, o zaman pek ınutaassıp olan Fransız halkı n ı telaş ve galeyana getir­ mişti. Bu şaibeye göre: İsa' nın doğumunun I OOO'inci y ı l ı dünyanın sonu imiş! Herkes işini gücünü bırakmaya ve mallarını kiJiselere v akfederek Kudüs'ü ziyarete kalkıştı. Bu suretle, o vakte kadar Avrupa Hristiyan l ık aleminin pek de alakadar olmadığı Kudüs d i llerde destan o ldu. Yıl lar geçti. Dünyada b irşey olmadığı görüldü. Fakat, bu şayia k i liseleri ve mensuplarını pek zengin etmişti. 1 04 1 'de papalık müsbet bir teh l ikeden bahsetmeye başladı ve halkın alakasını bu tehl ike etrafında toplamak istedi: "Türkler de kamilen müslüman oluyor. İran'daki Selçuk Türkleri günden güne kuvvet buluyor,


36

Türk-Alman Ilişkileri

Berl in'e giden ilk Osmanlı elçisi Giridi Ahmed Resmi Efendi


Bağdat Demirvolu

37

·\ ııadolu'yu tehdit ediyor. Türk, Arap, Acem ı rk ları ı . l : ı ı ı ı cam ias ı n ı kuvvetlend i rd i ğ i halde h ristiyanlar ·\vn ı pa'da birbirini boğuyor. Büyüyen teh l ikeye karşı l ı r ı '>t iyanl ar arasında umumi bir musa laha lazımd ır". !\vrupa devletleri bu fikri iyi karş ı ladı lar ve " i lahi ı ı ı i i l:ıreke" adı y l a bir muahcde yaptı lar. l lakikatcn, Avrupa'da ve bilhassa Balkanlar'da hris­ ı ı y:ın lar aras ı nda kan l ı çarp ışmalar eks i k deği ld i . M esela, 1 O 1 4 ' te Rum l ar, e s i r ett i rd i kleri onbeş b i n l l ı ı l gar ' ı n gözlerine m i l çektirerek kör ettirm iş ler ve yüz k i irü, bir kör ed i l meyen Bulgarla elele tutuşturarak, hep­ · , ı ı ıe B u l garistan ' ı dolaştırm ışlar ve bu suretle B izans l ı : ı k i m iyetin i tedhiş yoluyla B u l garistan'da yen iden kur­ ı ı ı uşlard ı . Daha önce de B u l garlar buna benze r i n i 1 \ ı ı m l ara y apmışlard ı . Ruslar d a korkunç b i r surette büyüyerek Tuna ' y ı ı •.eçm iş ler v e Bulgaristan' ı isti la etm işlerd i . N i hayet 1 07 1 ' de papa l ı k makamı n ı n korktuğu ve ön lemek iste­ diği tarihi hadise vukua gel d i : A l parslan kumandasında­ k i Selçuk Türk ordusu Ma lazgirt'te on m i s l i kuvvetteki H izans ordusunu mahvetti, imparatorların ı da esir a ld ı . l 'ürkler Anad o l u ' ya, eski yurtlarına b u sefer İslam hayrağıyla gel i yorlard ı . B izan s şehrinin kurulduğu zaman larda b i l e Boğaz içieri Türk köyleriyle bezenm işti, Anadol u'da da hay l i Türk v ardı. Fakat, H ristiyanlık'tan doğan d i n birl i ği dolayısıyl a, kil iseler Türk l üğü Rumluk içinde eritm işti. Avrupa'ya puta taptıran bir d i n le giren m i lyonl arla [ürkler de, yer yer katıştı kları ırklar tarafından temsil


38

Türk-Alman İlişkileri

o lunmuşlardı. B i lhassa B alkanlar'daki, Tuna boyların­ daki Türkler Rus i stilasıyla büsbütün Islav laşmışlard ı . 1 096'da papal ı k Türk-i slam teh l i kesine karşı i l k H aç l ı seferini açtı: Hedef, m ü s l üman ların e l i nden Kudüs'ü kurtarmaktı. Şarlman vasıtas ıyla Avrupa'ya d i ni çekidüzen veren papalık, Kudüs' ün h ristiyan lar için mukaddes bir yer olduğunu da öğretmişti. Haç l ı orduları Kudüs' e giderken Anadolu'da Türkleri karşı layacak ve i lkin onlara, sonra da A raplara güzel bir satır atacaktır. Eğer bu yapılmazsa, Orta Asya' dan vak it vakit akın eden Türkler, bu sefer İslam bayrağıyla Karadeniz şimalinden de -eskiden yap­ tıkları gibi- gel irlerse, bu sefer Avrupa' n ı n Türk İsti­ tasından ve islam dinine g i rmesinden kurtulması kolay olmayacaktı. Papal ık makam ı bu yeni tehlikeye karşı üç çare buldu: l. Haç l ı ordularını müteınadiyen A nado l u, S uriye ve

F i l i stin 'e sevkederek, Türk lerin oralarda yerleşmelerine mani o l mak, hiç değilse F i listin'de Türklerle Araplar arasında bir hristiyan kral lık kurmak;

2. Türk, Arap, Acem ler arasına sürekl i bir surette fesat sokarak, bu m i l l etleri birbiri aley h i ne düşürmek; 3. Donanmaları kuvvetl i o lan hristiyan devletlerini, A sya ' n ı n cenup den izleri yolundan Arabi stan , H in d i stan . . . g i b i m ü s l ü man mem l e ketlerine sal­ dır(t)mak.

Papal ı k bu üç tedbiri yüzy ı l larca y ı l i ç i nde ve hakkıy­ la, sebatla ve maharetle tatbike muvaffak oldu.


Bağdat Demin,olu

39

l l a<;lı seferleri 1 74 y ı l, yani 1 270' e kadar sekiz defa 1 d1 1 ar etti . Vaktiyle Avrupa' n ı n ortasında vukubu lan l ı ıı k Avrupa harpleri bu sefer A nadol u ' ya i ntikal etti. 1\ l ı ı ı a n imparatorları da birkaç defalar bu sefer!ere işti­ ı ıık l:tti ler ve Anado l u ' y a yüzbi n l erce ev Jetlar ı n ı �llı ııdüler. Ve gördüler k i , Türkler y ine eski Türklerd ir. Vıı k ı iyle A lmanya içlerinde ne i diyse ler şimdi Anadol u ı \ kri nde de onlard ı r. M ü slüman o lduktan sonra d a l, ıılıraman l ıkların ı , ölümden y ı lm azl ıklarını muhafaza c l ıı ı işler, hatta yen i dinin verd i ğ i hamle i le bir kat daha ıı ı l l ırmışlard ı .

B i rinci Haç l ı seferinde h ay l i A lman Türk kıl ıncı ı ı l l ında can verm işti. i kinc i seferde Almanya i mparatoru l l l . Konrat kumandasındaki A l man ordusu, Fransız ordusunu beklemeden Anadolu 'ya geçti . Biri nci seferin ıı ıtikamını tek başına alacaktı . Fakat, ı ı 49'da Konya ovasında A l man ordusunu Türkler mahvetti ler. i m para­ lor biraz askerle i znik'e ancak kaçabi ld i. Üçüncü H aç l ı seferinde Konya muharebe s i n in intikamım a lmak için 1 00.000 kişilik bir A lman ordusu­ nun başına i mparatorları F rederik Barbaros geçti . Fakat, !'ürkler, I ı 87'de bu orduyu da A nado lu'da mahvettiler, imparator da bir suyu geçerken boğuldu. Türklerden yılgın o l an Haç l ılar 4 ' üncü seferde İ stan­ bul ' u zabt i le orada yerleşm işlerd i . N ihayet 6 ' nc ı Haç l ı seferinde yine Almanlar i leri atıl d ı l ar. 1 22 8 ' de A lmanya i mparatoru l l . Frederi k bir ordu ile harekete geçti . Denizden M ı s ı r ve F i li stin sahi l lerine ç ıktı . Fakat, Türklerle temasa gel i nce, neticeni n geçmiş


40

Türk-A lman Ilişkileri

seferler gibi felaket o lacağını gören Almanl ar bu sefer Türklerle anlaştılar ve Türklerin istediği şeki lde yapı lan bir muahedeyi imzaladı lar. Kudüs'ün sah i b i ( nin) Türkler o lduğunu kabul etti ler. Buna karşıl ık, Türkler de, hris­ tiyanların Kudüs ziyaretlerini ve Mescid-i A ksa'ya taar­ ruz o lumnaması n ı ayn ı muahede ile kabul etti ler. Bunun üzeri ne papa A lman i mparatorunu afaroz etti ise de, A lmanlar artık Türklerle bu dava yüzünden harp etmek­ ten vazgeçti ler.

Yeni Türk akınlan Bu sıralarda Osmanl ı Türk leri de Anadol u 'ya gel i ­ yorlard ı : 1 230 (628 H.) * *

*

1 23 6 ' da, Cengiz soyundan K ı bçak h ü kümdan Batuhan, 600.000 kişi lik bir Moğol ordusuyla Volga ırmağ ı n ı aşarak Rusya' y ı i stila etti ve Prusya' d a "'Aitunordu" devletin i kurd u . B i rkaç y ı l sonra Macaristan'a da akın yaptı . [Ruslar 227 y ı l , yani 1 462 'ye kadar bu istila altında kald ı lar.] * *

*

Şimalden ve cenuptan i k i kardeş ırk Av rupa'ya yeni akın l ar yaparken iki uğursuz had ise vukubuldu. Bu hadiselerin başgöstermesinde papal ığın teşvik ve tahrik­ leri de m üessir olmuştu.


Bağdat Demiryolu

\

41

1 . Endül üs'te tefessüh eden Arap devleti yer yer ı k ı l maya başlamıştı;

2. Moğo l l ar Anadolu 'da Türk kardeşlerine de sald ı r­

ınaya başlad ı . İ stan b u l boğazına kadar gel d i l er, Anadolu'yu da, Suriye ' y i de harabeye çevi rd i ler. ( 1 2 5 8 ) Avusturya Şark'tan gelen Avarlardan çabuk kurtuldu ıs� de, cenuptan gelen Osmanl ı Türkleriyle çok uğraştı . 1 iirkler iki defa Viyana ' y ı ınuhasara dahi etti ler. Prusya ise Osman l ı Türkleriyle Büyük Frederik 1.a ınanına kadar temas etmed i . Bu, arada Avusturya­ Macaristan' ın bulunmasından ve Prusya ' n ı n denizci ııı il let olmamasından i leri geld i .

Osmanlı ve Habsburg h anedanları devri Bu tarih lerde A lınanya imparatorluğu kuru bir nanı­ dan i baretti. B i r intihap mec l i s i vard ı . Bu mec l is, i mparatorluğu ınüzayede i l e satardı . 1 270'dc 8' inci Haç l ı seferi ancak Tunus ' a karşı b i r hareket yapabi l d i . O da vebadan Arapların k ı l ı nc ından akanıete uğradı . Böylelikle Haç l ı seferleri de b itm i ş oldu. Ayn ı y ı l içinde Rudolf de Habsburg ad ı nda ufak ve servetsiz bir senyör i mparator olarak Viyana'ya geld i . Habsburg hanedanı n ın saltanat ı n ı kurdu ve Bohemyal ı ları da mağlup ederek etraftaki l sl av m i llet­ lerini idaresi altına topl ad ı . 1 299 ' da (699 H.) Osman Gazi Osman l ı Türk devleti-


Türk-Alman İlişkileri

42

n i kurdu. Osman lı Türk dev leti Anad o l u ' da ve B oğazlar etrafında y ı ldan yıla büyürken, Habsburg hanedan ının kurduğu devlet de Viyana etrafında büyüyor ve genişli­ yordu . B i r zaman lar bütün A lmanya'ya ve Islav mem leket­ lerine h aki m olan Türkler, şimdi müslüman olarak bu memleketlere doğru daha kudretli geliyorlard ı . 1 3 56' da Çanakkale boğazını aşmış, Avrupa'ya geçmişlerd i . Papalık artık b u yeni i st i laya karşı taarruzl o lmaktan ziyade tedafıli bir cephe tutmuştu; çünkü, müslüman Türklerin karşısı nda hiçbir ordu duram ıyordu. Türkler 1 45 3 'te (857 H.) İstanbu l ' u zaptederek B izans Şark imparatorluğunun yerine geçmişlerd i . Türkler durmuyorlard ı, mütemadiyen i lerl iyorlard ı : Macaristan' ı kami len zaptederek b i r v i l ayetleri hal ine koydular. Artık "Türk-Al m an harpleri" i nsafsızca iki ırkın varl ığını sarsıyordu: Viyana Türk ateşi altında yan ıyordu, Türk süvarİ leri A lmanya içlerinde geziyordu da. Her iki devlet de, kendi ırklarından olmayan bazı kumandanları da aralarına katıştırm ı ştı. Hususiyle, her iki tarafın idaresinde birkaç Islav kol u da vard ı . Türlü m i lletlerden şişkin, fakat i ç i kof b i r siyasi cami a kuran bu iki devlet b irbiriyle kıyasıya vuruşurken, her ikisinin müşterek düşmanı için için h azırlanıyordu. (Bu) Rusya çarlığı idi.


Bağdat Demiryolu

43

! Tarih i n bir c ilvesidir ki bu tarih l erde Endülüs A rap ıl ev Ieti de can çekişiyorrlu ve I 492' de Abdul lah es-Sagir d i nde son nefesini verd i ] . Ruslar şarktan v e cenuptan gelen Türk tehl i kesini daha büyük görüyorlardı . Hedefleri olan B oğazlar da ı ii rklerin el inde i d i . Gen i ş i eye geni ş ieye n ihayet 1\. ı rı m ' a sah i p olmuşlard ı , K afkasya'ya da girm i şlerdi. )ıı halde i l k önce Avu sturya-Macaristan' l a anlaşarak ı ürkleri mahvetmek, sonra A lman l arla hesaplaşmak plan ı n ı kurd u lar. 1 6 1 8 'de A lmanya' n ı n hal i fenalaşmıştı. Din kav­ r,aları azıttı ve 30 Y ı l muh arebelerine yol açtı. I 648 ' de Vcstfa l muahedesi Ş imall A l manya' n ı n parçalanması n ı v e kudrctsizliğini tasdi k etti ki, bundan yavaş yavaş Prusya devl eti çıktı ve k uvvet buldu, ı 700'de kra l lı ğa yükseldi. Artık A lmanya devleti yerine Avusturya ad ı ç ı ktı ve İ spanya veraset, Avusturya veraset harpleri ve 7 Yıl h arpleri esnasında bu devlet /.ayıfladı . Türk darbeleri Avusturya'yı büsbütün sarsı­ yordu. I 683 'te, yani birinci Viyana m u hasarasından 1 53 y ı l sonra ikinci defa olarak Türkler Viyana'yı m u h asara ettiler. Fakat, artık karş ılarında yalnız A lmanlar bulun­ ın uyord u . R u s lar, Leh l i l er, Vene d i k l il e r Osmanl ı l'i.irkleri a leyh i ne ittifak ettiler.

B u tarihlerde bazı sarho ş ve deli padişahların şehvet ve cehaletleri yüzünden, Osmanl ı devleti başsı z denecek bir halde i d i . Sadrazamlıklara m ü hted i H ırvat, F ransız, Rus ırkından olan ınühted i ler geçebiliyordu. Yen içer i l ik bozulmuş, ordunun zapt u raptı kalmam ıştı . P apalığın ve


44

Türk-Alman Ilişkileri

düşman dev l etlerin e l leri , saray ı n i ç i n deki dönme cariyeler vasıtas ıyla dah i her oyunu oynuyorlard ı . H a l b u k i , Ru sya ' da çar A leks mektepler açtı rıyor, maden ierin ç ı karı l masına, her türlü sanatın terakkisine ça l ışıyordu. Arkası ndan , 1 689'da Büyük Petro çar o lun­ ca işler daha büyük h ızla y ürüdü. Ruslar ve Avrupal ı lar h ızla terakki ediyor, Türkler de ayn ı h ızla geri l iyordu. Viyana'da Türkler nıüttefı klere karşı bozu ldu . Artık bu dönüş Macaristan' ı, S ırbistan ' ı terke mecbur etti. Ruslarsa Karadeniz'e indik leri gibi, 1 723 'te Kamçatka yarımadası da dah i l olduğu halde Si birya'yı da kam i len zabtettiler: Asya' daki Türkler artık Rusların esiri o luyorlardı . Büyük Petro' nun vasiyetnamesi Osman l ı Türklerini de mahvetmeyi ve İstanbu l ' u ve Boğazları almayı Rus m i l ­ letine ideal olarak gösterm işti. 7 Bereket versin ki, lslav b i rl iğinden korkan sair ırk lar Türklerle Rusları sonuna kadar başbaşa bırakmadı. Sahaya Prusyal ılar, Fransızlar da atıl d ı . N apolyon Bonapart da Boğazlar ve İ stanbul için teşebbüslere gi­ rişmişti . Osmanl ı l ı k zaafa uğrad ıkça İ stanbul ' un ve Boğazların ta l i pleri artıyord u : Art ı k A l man, l s lav, F ransız, i ng i l iz devletleri gözlerini Boğazlara d ikmişler­ d i . K im i H indistan yo luna hakim ol unduğundan, k i m i Akdeniz'e ç ıkmak için, k i m i d e cihana hakim olmak sevdasıyla İ stanbul ' da yerleşmeyi kendi s i için emel 7

Kazım Karabekir. burada " Kateri na 'nın Kırım ' da Avusturya iıııpara­ toruyla Türkiye "yi paylaşma planı buraya.·· notunu düşmüştür. (Haz.)


45

Bağdat Demiryolu ı

ı l ı ııııı işti . Fakat, y arış esnası nda bunlardan biri h izayı f'.'\ ınce d iğerleri çelme v uruyor, h içbiri hedefe doğru l ıı;la koşam ıyordu.

1 78 1 'de K ı rı m ' da Rusya ve Avusturya' nı n B al kan p;ı ylaşmasını, 1 800 y ı l larında Napo lyon ' un emeller in i, u v ııı koşu yol ları üzeri nde b u lunan diğer devletleri n ilı ıkmesi bunun birer m isal lerid ir.

1 855 'te de İ ng i l iz, F ransız ve İtalya (o zamanki \;ırdunya) devletleri, ayn ı sebeple Osmanl ı devletiyle ıl l ı l ak ettiler ve Karaden iz ' deki Rus harp l iman ı olan \ı vastopol ' u, donanması y l a beraber mahvetti ler. B u · . ıı rctle Rusların i stanbul ' a karşı hazırlad ığı hareketi ı ı ıcnettiler.

Şark meselesi karşısında Türk-Alman m ünasebetleri (Prusya ittifakı) Din'i husumetler, i ktisad i hırslar, siyasi emel ler, Napolyon Sonapart karışmca Şark meselesi son hızını ;ılm ış bulundu. Bonapart' m M ı sı r ' ı istila ve oradan \ur iye 'ye yürümesi, Rusların K ırım 'da boğazları istila ıyin hazırl ıklar ı . Daha sonraları Fransızların teşvi k ve yardımıyla M ı sı r ordusunun Orta Anadol u ' yu işgal leri lıirer siyaset c i lve lerin i gösteriyordu. Fransızlara karşı I ngil izierin Osman l ı dev letine yard ım etmesi tab i i görül ürken Ruslar b i l e Fransızlara karşı S u ltan Mahmud'u v e devletini himayeye koşmuştu .

Bu

vaz i yetler;

Boğaz l ar ı n ,

ıyı

idare

ed i l i rse


46

Türk-Alman İlişkileri

Türklerden başkasının e l i n e geçmeyeceğine b i r a lametti. N iteki m de, en sonunda Almanlar sahneye ç ı ktı ve B oğazların müdafaasını Türklerle beraber yaptı.

Almanların ilk dostlu k münasebetleri (Bu ayrı bir bah is o larak görülecektir). I 756'da Prusyalılar İ ng i lizler(le) ittifak ederek F ransa Avusturya ve Rusya'ya karşı yedi y ı l süren bir harbe girişmişti. B izde Üçüncü Sultan M ustafa zamanına tesadüf eden bu uzun m uharebeler Prusyal ı ları ve kra l ları B üy ü k F rederik ' i Türklere de tan ıtmış v e sevdirm işti . Prusya kralı da Türklerle m ünasebete girerek müşterek (düş­ manları) olan Rusya ve Avusturya(ya) karşı bizden de istifade etmek istiyordu. i stanbu l ' a daim i sefır gönder­ m işti . Yed i Y ı l harbi bittikten sonra Sultan M ustafa d a Prusya kralı büyük F rederik'e b i r sefir gönderd i . B u sefir hem ittifak akd i n i tem in edecek, h e m de üç m ünec­ cim isteyecekti. Büyük F rederik ' i n b irço k zaferlerini m üneccimleri n i n kuvvet l i oluşuna atfe diyord u ! Padişahın şimdiye kadar m uhtelif ord u ların v e bilhassa Türk ordularının kazandığı zaferler hakkında m ü neccim masallarından başka birşey bilmemesi çok g ü lünçtür. H ususiyle padişah olduğu zaman 40 yaşında i d i ! Güya Avrupa'yı en iyi tan ıyan sadrazaını Ragıb Paşa idi. Ne bu ve ne de Hariciye nazırı, sefiri de ayn ı kafada i mişler k i padi şahı ikaz edemiyorlar. Pad işahın m ü neccimlere itikadı pek kuvvetli i d i . C ü lusunun e rtesi y ı l ında, Ramazan'da Kadı Beyddvi'den( ! ) huzur ders i n i i hdas


Bağdat Demiryolu

47

rtl ı

( 1 75 8). B u tarihlerde Avrupa'da ise her şubede bilgi lıı1 1 ın ı gibi inkişafını yapmı ş bulunuyordu. Parlemento ı lt· idare o lunan İngi ltere devleti Hindi stan' a el atmıştı, ııı fhlcmlekec i l ik s iyaseti başlam ıştı. Rusl ar da, b i r A v ru pa devleti kudretiyle gözlerini tamam ıyla açm ış l ııılt ınuyorlard ı . Padi şah ' ı n gönderdiği sefır Giritt i Ahmed Rasi m i 1 l( ı.:sm' ) Efendi Büyük F rederik ' e Üçüncü S ultan M ustafa'nın üç kudretl i mi.i neccim istediğini bi ldiri nce k ral i stihza etmedi . Bun larla ne yapı lacağını sordu. Eşref '\aat tayini ve tal i ' l i komutanlar intihabı hususlarında saraydaki Fas, M ısır, Arabistan, H indistan' da n gelme ı ı ı i.ineccimin maksada kafı gelmediklerin i ; Prusyalıların li i ik kuvvetiere karşı kazandıkları zaferiere bak ı lı nca l ıaşmetmea b ı n kudretli ınünecc im leri bulunduğuna hükmeden pad işahı n Prusya münecci mlerinden istifade emelinde bulunduğunu setirimiz anlattı. Frederik gülme­ di ve i stihza etmed i . Fakat ş an l ı bir maz i s i olan Türklerin düştüğü bu vaziyete acıdı ve samimi o larak padişaha şu haberi gönderd i :

Politikada ve harpte kazanmanm üç sırrı 1. Tarih m ütalaa etmek ve eski tecrübelerden i stifade

etmek;

2. İyi bir orduya mal ik o l mak ve sulh vaktinde dahi bu orduyu muharebe zamanı imiş gibi tali m ve terbiye ettirmek; 3. Hazineyi dolu saklamak.


48

Türk-Alman İlişkileri

"İşte benim üç müneccimim bunlardır." d iyerek sefir­ le padişaha haber gönderd i . Bir ittifak muahedesi de i mzalandı ( 1 76 1 ) .

Türkiye-Prusya ittifakı Prusyal ı larla dostluk gerçi Ü çüncü M ustafa devrinde yap ı lm ı ş ve bu dostluk bazı Avrupa tarih leri n in ded ik­ lerine göre bir ittifak şek linde yap ı l m ışt ı. Fakat bu bir sözden i baretti . N itekim bahsol unan bu I 76 1 ittifak ı n ı n ne s u l h zamanında v e n e d e harp zamanında fi i li b i r yard ımı görül mem iştir. B irkaç Prusya zabitinin İstan­ bul'da mua l l im l i k etmesi b i r mana ifade etmez; çünkü, F ransızlar daha kalaba l ı k bir heyetle daha çok yardım etm işlerdi r. Fakat bu seferki 1 789 ittifakı müh imdi ve tesirini göstermişti. Prusyalı larla Türklerin Avrupa " n ı n yeni siyaset meydanı ndaki bu i l k ittifak ı n ı n esası Rusların ve Avusturyalı ların Tuna cenubuna inmelerine karşı Prusyal ı ların müsade etmesi i d i . i lerde bütün A lmanların başına geçmeye namzet olan Prusya devle­ tinin bu s iyaseti Almanların şark siyasetinin başlangı c ı ve Türk-Al ınan münasebetinin hakiki b i r çehresi idi. Ruslar da boğazlara sahi p o lmak için Frans ızların yard ımına muhtaç oldukların ı an lam ış ve tatbikatma geçm işlerdi. s 8

Bu suretle şu ilk tarihi münasebetten 94 yıl sonra Türkiye-Alman heyetleri getirilmeye başlanmasının ve en sonunda aynı siyaset uğruna 1 9 1 4 Cihan 1-larbi 'ne b irlikte girilmesinin h ikmeti daha iyi kavranır. 1 9 1 4 Cihan Harbi ' ne ait gizli muhaberatı, Ruslar Un Livre Noir (Bir


Bağdat Demiryolu

49

ı ıansızlar d a Türklerin yüzüne gülerek alttan alta ı ıııdıııı lazla şeyler koparmak s iyasetin i gütmekte id i ler. ı ı ıı hakikatı ş i m di y e kadar Osmanl ı h ü kü meti de u ı ı ıııın ıştı. Kaç kereler teşv ikleriyle Avusturya ve Rusya ık l ıarplere g i r i ş mi ş lerd i . Hele G irit adası n d a Vt'ııcdiklilerle uğraş ıl ırken tam m uvaffak olunacağı sıra­ ı l ıı ı ransıziarın Vened ikl i le r hesabına Girit'e i mdat k ı ıv vdleri göndermeleri ve bu seferde Türk ordusunu ı •ılıılı için bir heyet-i askeriyye göndermekle beraber Rus ı ıı d ıısıına da b irçok gönü l lü zabit göndermeleri ve ı flı k iye' deki heyet l e r i n i geri çekmeleri dev let ndıı ın ların ı n gözlerin i açmışt ı . B iraz aşağıda göreceğiz. N ı ı po lyon Türkiye'yi F ransa müstemlekesi yapmaya ı, u ı k ıştı ve yeniçer i leri N izam-ı Ced it a leyhine i fsat i ç i n ı ı ıııısız sefiri d a h i çal ıştı. * *

*

ı� ru sya ittifaknamesi neş madde o lan bu ittifak m uahedesinin h ülasası ·,.ily ledir:

( 1 204 H.) i lkbaharında Prusya devleti bütün 1- ı ı vvetiyle Nemse ve M oskof h ükümetlerine harp i lan ı . 1 789

Kara Kitap) adıyla bastırdı lar. 1 9 1 0- 1 9 1 7 arasındaki bu diplomasi ınuhaberelcri birçok ciltler teşkil etmiştir. Fransızlar Almanlara karşı Rusları kaldırmak için her arzularını kabul etmişler ve İ stanbul 'u Ruslara vermişlerdir. Gerçi Fransızlar 1 854 harbine i ngiliz ve İ talyanlarla birlikte iştirakle Türkiye'yi Ruslara karşı m üdafaa etmiştir. Fakat Alman tehlikesi karşısında Türkiye'nin mahvına razı olmuş ve Suriye hediyesine kavuşmuştur.


so

Türk-Alman İlişkileri

edecektir. Karadan ve denizden İstanbul şehri için tam bir emniyet gelmedikçe ve Devlet-i Aliyye düşmanlarıyla şan l ı bir sulh akdetmedi kçe Prusya harpten çeki lmeye­ cektir. Buna karşılık Devlet-i Aliyye de Nemse devletinin elindeki Gal içya i le Lehistan · ı n payiaşmasında e l i ne geçirdiği parça Leh cumhuriyetine geri verilecektir. Nemse ve Moskof devletlerinin Prusya devletiyle olacak münasebetlerinde Prusyalılar tarafına faydalı olacaktır. ( 1 1 7 1 H . ) tarih i nde akdolunan şartlar işbu yeni ittifak senedine de geçirilecek ve bu suretle Prusya gemi leri Akdeniz'de diğer dost devletler gibi serbest gezecektir. 2. l 757

3. Devlet-i Aliyye, düşmanları eline geçen kaleleri ve

hususiyle Kırım yarımadasını geri almadıkça düşman­ .larıyla sulhe yanaşmamak niyetinde olduğundan, Prusya dahi harpten çekilmeyecektir. Buna karş ı l ık Devlet-i A liyye de Nemse ve Moskoflarla birden veya münferİt olarak Prusya, İ sveç ve Leh hükümetleri d ah i l olmad ıkça sulh yapmayacaktır. Sulhten m üteakip bir vakit geçtikten sonra da Prusya, İsveç ve Leh devlet­ lerinden biri veya her üçü üzerine Moskof veya N emse devletleri harp açarsa Devlet-i A liyye bu harbi kendi üzerine açılmış sayarak derhal bu ü ç devlete v ar kuvvetiyle yardım edecektir. 4. Sulh akdolunduktan sonra Devlet-i A l iyye ' n i n

elinde kalan memleketleri m uhafazayı Prusya kralı te­ keftül edecek ve buna İ ngi ltere ve Felemenk ve İsveç ve Leh devletleri n i de i ştirake çal ışacaktır. O zaman Osmanl ı padişahı i le Prusya kralı arasında tedafi.il b i r


Bağdat Demiryolu

51

ııı ı liık akdolunacak ve sulh esnasında Devlet-i A liyye ve l 'ıı ısya devletleri memleketlerinin emniyet ve rahatı için lıırlıiriııe yardı m meselesi b u ittifak senedine yaz ı l acak. Vı· Moskof veya Nemsc devletleri Devlet-i A liyye ve Pnısya'ya karşı harbe kalkışırsa akdolunacak ittifak şart­ lııı ına riayetle ya bütün kuvvetleriyle veyahut şart ede­ ıl'k kri bir miktar askerle Devlet-i A l iyye ve Prusya ı k vidi yek-di ğerine yard ım edecekler; bu yeni ittifa k vnpı lmazdan önce taarruza uğrarlarsa bütün kuvvet­ Iniyle yard ı m edeceklerdi r. B u karş ı l ık l ı dostluk dolayısıyla O s ma n l ı memleketlerinde Fransa ve I ngiltere devletleri hakkındaki m uamele ve m uahedeler l 'nısyal ı lar hakkında d a h i cari o la(cak) [yani l, ııpitü lasyonlardan istifade ! ] 5 . Bu muahedenin tasdiki beş ayda ve mümkün olur­

"" önce İstanbu l ' da mübadele olunacaktır. * *

*

Ruslar Prusyal ı ların hazırl ığını gorunce Fransızları lııınlara karşı ç ı karmak isted i ler. Karadeniz'de harbe işti­ ıakc karar veren İngi l izlerin harbe iştirak etmemesi ve 1 r::ınsızlar diye endişe Prusyal ı ları da durdurdu. Yalnız Avusturya ile dokuz ayl ı k mütareke, sonra da sulh ya p ı ldı. Zaten Fransız inkılabı bütün Avrupa siyasetinin �·chresini değiştiriverm işti . Bu bahsi görmeden önce ı "ı çüncü Selim ' in memleket idaresinde ve ord u(yu ) ıslahtaki teşebbüslerin i v e karşılaştığı faciayı göre l i m .


52

Türk-Alman İlişkileri

Cihanm siyasi bir tablosu ve Osmanlı devletinin yeri Avrupa'nın uyanan devletleri, Asya ve Afrika'ya yay ı l mak için yol ları üzerinde Osmanl ıl arı buldular. Boğazlar (ve) Anadol u bu kıtaların yol u (idi). Garp'taki İ ngi ltere ve Fransa deniz yo luyla gideb i l i rlerd i ; fakat Rusya ve A lmanya ' n ı n yolu Osmanl ı ü lkesi nden geçecekt i . Rusların Asya yolunda ( . . . . . . )9 fakat A frika'ya inişleri de aynı Osmanl ı ü l kesinden geçecekti . . B u bahsi kısaca yazmal ı. Kırı m harbi n i n Rusya' nı n cenup yolunu kapadığı bu yolun Şarki Afrika v e CenGbl Asya'ya gittiği . l O Harb-i Umumi 'den evvel Ruslarla İ ng i l izler arasında İran nüfuz ınıntıkası ve İ ran Azerbaycanı ' nın Ruslar tarafından işgal olunarak Van üzerinden A hlat'a hareketi hazırlanmış yakın bir harbin en güzel del i llerinden biridir. A l manların kelek bağlad ıkları yerden taş toplamaları. M ütehassıslar bunu A lmanya' ya götürüyor. Ermeni eserinin i l 1 5 ' inci sahifesinde yazd ım. I rak seyahatinde mufassal yazacağım. 9

B i r kelime okunamamıştır. (1-l az.)

10 Kazım Karabekir burada şu notları düşmüştür: "Mısır ve kanalı muh­ tasar yazıimalı ve italya-!Jabeş l l eserimde tafsil ettiğim kaza (?) zikrolunmalı"; "Almanya imparatoru İ kinci Viihelm 1 3 1 4 Teşrin-i Evvel'inde İ stanbul ' a gelmişti. 1-Jamid 'in Hayatı, sahife: 545". l l Bu eser Emre Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Ermeni Dosyası, yayıma hazırlayan: Faruk Özerengin, İ stanbul, 1 995. (Haz.)



I 'CJH.KİYE'DE ALMANLAR V 1 � ŞARK MESELESi

Türkiye'de Almanları 2 1 870 tarihlerine kadar Prusya İstanbul'da s i l ik bir rol oynadı . Fransızlara karşı muzafferiyeti prestij ini çoğalt­ ı ı�).ı ndan orada kımıldanmaya başladı; ta' biyesi, herşey­ c kıı evvel mukaddes makamlar (leux Saint) üzerine el ııtınak oldu. Fakat Fransa, her ne kadar hakir ve fakir c iUşmüş ise de, kendi asırlık eski haklarını orada ınUdafaa ediyordu. Ve Roma da ona yardım etti. O halde A lmanya daha çok yaralanabilir bir noktaya doğru lıataryalarını çevirdi. Onun ihtiyacı vardı genişlemeye, k udretini şa' şalandırmaya; askerleri o lmadığı halde, �ark pazarı üzerine attı � ir sürü seyyah memur (legion de commis voyageus). ı2

A bdülhamid (Kırmızı Sultan), Gilles Roy kitabından.

Almanlarla tarihi münasebetlerden sonra, Avrupa'nın siyasi hudut­ larının tasvirinden sonra ilk Türk-Alman münasebeti siyasi değil asker'idir. Büyük Frederik'e gönderilen heyet... Moltke'nin gelişi . . . Siyasi münasebetler hayli geç başlamıştır. Şöyle k i : [diyerek aşağı­ daki esasa geçilmeli. K.]


56

Türk-Alman ilişkileri

Bunlar orada m uvaffak oldular, kendilerine iyi h isse ç ıkard ı l ar. soku l ganl ıkla, yoru lmamakla, sebatla alakalarının payların ı yalnız İstanbul ' da değ i l , fakat en geri v ilayetlerin pazarlarında dahi, her nerede ki insan faaliyeti satmak ve satın almak i le ifade olunursa, meşhur " Made in Germany" ticari, adi eşya Türkiye' y i i stila etti; Fransız ve İngi l iz sanayiinin e s k i müşterilerin i inhisarına alarak, b u rekabetin ş iddetine karşı mücadele­ den aciz olan. Bununla beraber A lman d iplomasisi mütered(d it) idi. Değer m i idi ki, harekete geçmiş "hasta adam" için ki. B ismark'a göre "Onun için bir Pomeranyal ı neferin kem ikleri n i fedaya d eğınezd i". B u ayn ı B ismark 1 886 ' da henüz vakta ki yeni zorluklar tehdit ed iverd i . Balkanlar'a ateş vermeye d iyordu. Rayştag kürsüsünde d iyordu: '"Eğer bir bulıran Şark'ta patlarsa, biz bekleye­ ceğiz ki daha çok alakadar olan devletler kendi tarz-ı hareketlerini inti hap etsinler, bizimkini tesbitten evvel". Bununla beraber İ stanbu l 'daki Alman sefıri M. de Hatzfeld ileriyi daha iyi görüyordu. Yerlerinde bulu­ narak, hissediyordu ticareti omuzlamak ve onun men­ faatlerin i korumak. Mahirane, aldatıcı . . h ülasa Türk­ sever b ir diplomasiyle; o saattaki d iğer dev letler m üte­ caviz görüneceklerdir. Rusya bir tebessüm siyasetini tam yapıyord u, fakat ne devam l ı tal i ' ilc? Menfaatlerine zıt i d i . Türkiye'nİnki i le ki, açıkça utanmaksızın, payİtahta göz d ikmiş, Karadeniz'in bu kapısını ki Akdeniz'e açı l ı r, c ihanı n her tarafına giden yolları serbest bırakır. Fransa herşeyden evvel sulhü istiyordu. İngiltere, Kıbrıs'tan beri şüpheli


Şark Meselesi

ıılı

ve

57

Gladstone'un Ermeni taraftad ığı s iyaseti sultanı

ı, ı ;.d ı rıyordu. A l ınacak bir yer vardı faydalarıyla. M . de 1 l ı ı l z iCld Sansel ise'yi taciz etmekten geri durmuyordu. 1 a k i fırsattan i stifade etmesi için "Şark' ı n bütün yol ları l ı ı ; i ın için açıktır... Al manya Türkiye' nin dostu o l acak­ ı ı ı O Avrupa' da Türklerin kuvveti ve sultan ın nüfuzu l ı k ri n i idame edecektir". B i sm ark kaç ı n gan görünüyord u . Fakat, prens ı ı ı i l laume kend i takdirini asla gizlem iyord u. B i r dev let ı� i ı ı ki, kendi mem leketinin ihtilalci lerinin tesv'ilatı n ı n i l ı ı iinü almak ve m utlak idareyi tutmak, ol zaman ki ;:ılcn demokrasi zayıflatıyordu all nüfuzu. Hatzfi e ld ' i n pol itikasın ı kab u l ederek onun muvaffakiyeti i ç i n vardım ediyordu. Ve daha sonraları o pol itikayı faydalı k u l lanmayı va'dederek, kend i hesabına olarak hal i fenin ( 1 kadar mah irane olan şahsi teb'asın ı . Tahrikatı altında, !\ l manya Türkiye(ye) bazı cemileler yaptı ve sultan ın ı ı ı a l iyesi bu avanslardan menfaat gördü. c

Abdülhamid bu tarihte, Avrupa 'ya tefahur etmek i �: i n, istiyordu ki, kıymet l i ada m l ar gönders i n ler, ı ıczaretlerini ıslah için. B u adamlar gel d i ler, büsn-i ı ı iyetle dolu olarak hadiseden mestür olarak, Türkiye' y i yükseltmek i ç i n oraya merbut olduklarından yal n ız sis­ l ematİk b i r muhalefetle karş ı laşmad ı lar. Fakat, ınütebessim bir ataletle ki, on ları si lahsız bırakıyord u . Sa'ylerini n tesirsizliğini görüyorlard ı . Asla onlar azlolu­ ı ıamıyorlard ı : Faydasızlıkları n ı görerek onlar çekildi ler. Sultan anlar anlamaz ki Prusya kendisine yardı m


58

Türk-Alman İlişkileri

deyneğini uzatıyor, onu tehalükle yabiadı ve payİtahtta­ ki boş kalan bütün mevki terin işgaline A lmanları davet etti. M. d. Wettendorf Maliye Nezareti ' ne girdi; M . Gescher Hariciye Nezaret i ' ne, M . Bertram gümrük idaresine. B i r Prusyalı mütehassı s Band ırma'daki padişahın çifliklerinin idaresini aldı. Alman spektörler nafia ve ticaret işlerine tayi n olundular. Hakiki ehl iyette olan herkes epey ihtiyacı tem in edebildiler. İsraf olunan servetler, kaybolan kuvvetler: Aşılmaz duvarlara çarp­ tılar ki, kendi seletlerinin hamleleri orada durmuştu. Bununla beraber bir farkla: Vakta ki A l manlar da, cesaretleri kırılmış, isti falarını verdi ler. Başka Almanlar onların yerine geldi. Türkiye i nanmaya başladı ki , Almanya hariç olmak üzere Avrupa'ya güvenilmez. Bu adamlardan yalnız birisi muvaffakiyedere nail oldu ve iftihar edebildi ki, Şark'ın ihmal ve kayıtsızlığı­ na galebe çaldığından dolay ı : Von der Goltz, orduyu ıslah için İstanbul ' a davet edi lmiş, 1 883 'te l iva general rütbesiyle gelmi şti. Onun sadel iği, derhal ona sempati kazandırdı. O, takdirkarlar ve sadık şakirtlere malik oldu, o derece ki Sultan, muvaffakiyetine haset edip, onun ardı sıra hatiyeler gezdirdi. Fon der Golç gücendi ve hükümdara hainliğini şiddetle şikayet etti. Beriki, çok i leri gittiğinden korkarak, ric ' at etti ve generali serbest bıraktı, Türk ordusunu Prusya sisteminde tensik için. Fon der Golç bu vaziyette çok i y il i k yaptı . A lman l arın kaz adımları ve sertliklerinden başka, asker­ lere disiplin öğretti ve genç zabitlere vazife hissi ve vatanseverlik aşkı verdi . Türk ordusunu bir seferberlik planıyla ve bir büyük erkan-ı harbiye ile techiz etti; ısrar


Şark Meselesi

59

ı•f l ı ki, askeri mektebin en iyi talebesi Prusya'da tahsili­

ı ı ı iknıal etsin. Pangaltı askeri mektebini tamamıyla yl'ııi lcdi. Fakat, orada tahribatını yapan hafıyel i ği, cehd­ ln inc rağmen kaldıramad ı . Hocalar ve talebeler f!,ill'cllen i yordu . J urnal ed i liyord u . Tev k ifler orada ı ı ılltcaddiddi. Müsademeler, sürgün ler, uykudan mahrum l·d i l ıne cari cezalardandı. Çok m iktarda gençler orada •1 ıııırlarını kaybediyorlardı. Bu kökleşmi ş fenalığa, Fon dt� r Golç, maharetine rağmen çare bulamadı. Teselli l ııı hıyordu, selamlıkta her cuma geçit resmini seyre­ ı krck, Prusya ordusunun nisbet kabul etmez güzel tanz­ ı ı ı ı olunmuş bir ma'kesini. Ve meftun kalan Sultan, hazan arabasından dışarı başı n ı ç ı karırd ı , bu sert pıyadelerin duruşunu seyretmek için. Guillaume, dikkatli, Alınan prestij inin terakkilerini tak i p ediyordu. O, saatını bekliyordu. ' 3

Türkiye ve Türklük d uygusu l4 Tanzimat oyunu: İstanbul hükümetinin iflasına tevcih ı.:dilen zekalar, hisler, fikirler senelerin, asırların tesel­ siilü ile tekasüf etmiş ve ensal-i s iyasiyeye intikal ederek anlaşılmayan, fakat her an "hırslaştıran" bir an' ane, bir tahrip an'anesi olmuştu. Türkiye'deki tanzimat oyunu, hu meseleye ait bir hakikatti r ki tanzimatı Türk paşaları t 3 Gilles Roy 'un kitabından yapılan alıntı burada son bulmaktadır.

14 Hilii(et Siyaseti ve Türklük Siyaseti, Profesör Vayt (mütercimi: Habil Adam (Pelister), Muharebeden Sonra Hilafet Siyaseti ve Türklük Siyaseti, İstanbul, Şems Matbaası, 1 33 1 ( 1 9 1 5). (Haz.)


60

Türk-Alman ilişkileri

değil. . . yalnız belki Avrupa diplamatları ihzar etmişti ı s Türkiya'nın en derin, en mühlik girdabını "tanzimat-ı hayriye" kazdı . . Yalnız, Türklerin terakki etmemesine ve ...

i stanbul ' u n inkıHib-ı keblr rayihalarından uzaklaşmasına sebep oldu. Bu tanzimattır ki i s lam, Türk ınaneviyetini sarstı. . . Hangi istiklal, hangi siyaset vard ır ki, ecnebi­ lerin vesôyasıyla, anebilerin planlarıyla yiikselsin ! . . ı 6 i stanbul paşaları takviye-i siyaset hayalinde koşadarken iflas- ı siyaset vad isine yaklaşıyorlard ı . Dünyanın yegane cihangiri Türkiya'd ır. Şarlnıanlar, Şarlken ler, Napolyon lar birer aktörden başka simalar olamazlar! Onların hayati arına ımı kab i l Türkiya ' n ı n asırları vard ır. "Ci hangir maneviyetinin i flası oyunu İcra edilerek Türkiya'ya başka bir maneviyet telkin edilecekti. Herşey Av rupalılaştı . Bu teceddiit önünde İslôm sanatkarlarz da sefilcine mahvoldular. Babadan ev iada intikal eden sanat, babatarla birl ikte öldü. Evlatları ya mahvo ldu veyahut memur. arabacı, kahveci, hamal o ldu. Bu maddi sukGtla birlikte manevi sukCıt da başlad ı . Türk edebiyatı, Türk felsefesi, Türk i lmi de bu tekallüp/tegallüp düel­ losuna mukabele edemiyordu. Berl in kongresi her devletin hesapların ı bozarak mahsus bir rekabet kapısı açm ış ve istikbal için yeni bir an 'ane-i siyasiye tesis ett i . i ngi ltere başta olarak bütün devletler Türkiya'ya yükı s Kazım Karabckir Paşa. italik kısımların, altını çizerek yanına

" İ bret! "notunu düşmüştür. ( l·laz. )

1 6 Kazım Karabekir Paşa, italik kısımların, altını çizerek yanına

" İ bret!"notunu düşmüştür. ( l l az. )


Şark Meselesi

61

leııdi lcr; tekrar b i rtak ı m ı slahat, birtak ı m tanzimat -ki bu l ıı ı l l i ınat idi- isted i ler. Bu tazyikler, bu hulCıs-i n iyetler •ıı ı :ıs ında i d i ki F i li be ' y i B u l garlar i şgal etti. Girit, Yunan l ııı r l ıi, Makedonya kontrolünü gördük. "Statüko" sözüne y ı ı l ı ı ız Türkler i n an ı yord u . Londra ' da, Viyana'da, l ll'ı l in ' de bul unan Türkiya diptomatları işitiyorlardı ki, "1 liiyük devletler statükonun i n h ilaline müsade etmezler. l l ı ı arzu-yı düvel iden emin olunuz!" i ngi l iz Balkan kom itesi ve sair ing i l iz d iptomatları ı l: ı ı ı etm i ş lerd i k i , "Balkanlar Balkan l ı larındır!" ve l ııgi liz siyasetinin an' anesinde yazılmıştı ki, Cermanlar Sl" i anik'e i nmeme l i d i rler. Sonra H indistan i mparator­ lı ıgunun tac ına nakşed i l m işti k i , kavl b i r Türkiya, I ng i ltere için en büyük bir d üşmandır. Avusturya d iplomasisi kavl bir Balkan Türkiyes i ' n­ ı k-n memnun değ i l d i . Selan i k siyaseti n in gayesi bu i d i . Avusturya Türkiya'yı zayıf bulundurmalı ve bir Avrupa l ı ı ı lıranı ndan b i l i stifade Bosna-Hersek gibi Makedon­ ya'yı da i şgal etmek isterd i . Arnavutluk ihti lal leri e n ı ı ıüsbet b i r misaldir. Avusturya Almanya'yı da sürüklü­ yordu. A lmanlar Avusturya fikrini kabul etmi şlerd i ; 1 ürkleri d e i dare ed iyorlardı . Rusların Balkan siyaseti i se "bir miras" gibi i d i . Her d i plomat Türkiya m irasından birşey koparınakla i ştihar L'der ve Rusya' n ın Türkiya inkırazından sonra yaşaya­ bi leceği bir kat' iyyet-i riyaziye added i liyor id i . Rusya i k i siyasetle Türkiya'ya hücum ediyord u :

1 . Balkanlar'da kuvvetleşecek v e Avrupa muvazene­ s i ne girecek b i r Türkiya Bal kan S lavl ığım mahvederdi ;


Türk-Alman ilişkileri

62

Türkiya'yı istihlaf edecek bir Avusturya da aynı tahrip p lanını takip eder. Rusya Balkan s iyaseti "Orada İ stanbul ile Viyana'dan hiçbir eser kalmamal ıdır". 2.

Avusturya"nın Selanik siyasetini bi len bazı Türk ridili Ruslara yaklaşmakla ve bilhassa sefır Çarİkof' un Klüp Ooryan ' ın mükellef salonlarında temadi eden ziyafetlerde Arnavutluk te' dibatı ve Türkiya-S ı rbistan mukareneti tavsiyelerini ve bazan da Balkan ittifakını münakaşa ederek Avusturya'ya karşı parlak planlar ter­ tip ederlerdi. İngiltere'yi en ziyade tehdit eden mesele Cermanların Bahr-i Sefid 'e inmeleri idi. İ ngiltere bu tehdit için mese­ leyi teşri ' etti .. İşte meşhur statükonun mahiyeti ! [Balkan harbinden evvel Araplara yem borusu ! K.] İngilizler bir "cam iiyyet-i Arabiyye" [Suriye, H icaz, hatta Kürdistan da dahil olmak üzere M ısır idaresi altın­ da bir hükümet, İngiliz himayesindel serabı yaptılar. (Arabistan' ı istila için yemleme). Yeni Türkiya Anadolu zararına da herşey; ordular, silahlar, teşkilat, terakkiyat, bütün ısiahat bu müthiş Rumeli için yapıl ıyor. "Anadolu yine "bir anbar" telakkisi doğrudur. [Arnavutluk i syanını tedkikimden sonra Rumel i ' n i n Aziz-Kahire 1 7 gibi Türk ı 7 Kazım Karabekir, bu kimse ve Arap birliği meselesi hakkında şunları söylemektedir: "Manastır'da ilk tahlif ettiğimiz bu Aziz-Kahire 'dir ki, 3 ı Mart isyanının tedibinden sonra apaçık bana 'Arap birliği' için çalıştığını. Türklerin mahvolacağını, fakat Arapların birlik yaparak yaşayacağını, bunun için Arapların yakasım bırakmaklığımızı söyledi. Ben de, 'Türklerin kendi varlıklarını muhafaza edecek kadar kuvvetli bir seciyeye malik olduklarını söyleyerek gittiği yolun tehlikesini; bunun. Arapl ığı büsbütün yutmak isteyen devletlerin propagandası


Şark

Meselesi

63

ı · ı kan-ı harplerinde camiiyyet-i Arabiyye fikrini görünce

A rııpl ığın, kangren olmuş uzuvlarımız olduğunu ve "l w rşey Anadolu 'ya ! " nazariyesini ortaya atmıştım ; f ııkat, az kald ı hayatımla ödüyordum. Zaman beni tasdik ı·ı t i . K.] Ruslar der ki: Kuvvetl i bir Asya Türkiyası Rusya isyan ı demektir. İng i l iz d iplomas i s i A ııııdolu ' nun Ruslaşmasına muvafakat edemez; çünkü, lıl l l iin İ slamiyet bir Rus tehdidi önünde kalır. İngi ltere lll'ynelmilel bir Anadolu ister. . . İ ng i l iz ler Ruslara karşı l� ııınel i ' nde Bu lgaristan ' ı , Anadolu' da Ermeni stan ' ı ı nı k lerinin

olduğunu uzun uzadıya anlaıtım. Bu Aziz Bey Trablusgarp muhare­ helerinde de Enver'le arası açılmış. Enver'in Harbiye mizırlığı 1amanmda Divan-ı Harb-i Örfi ölümüne karar vermişti. Bunu haber a l mca, Enver Paşa'ya, Manastır'da kendi evlerinde Hürriyet ( 'emiyeti için tahlif ettiğimiz ve ilk mımarayı aldığmı hatırlatarak bu vahim kararı önledim". ittihad ve Terakki Cemiyet i

s.

1 86- 1 87.

dipnot. Emre Yaymları, İkin­

ci baskı, İstanbul, 1995. "3 1 Mart hadisesinden sonra, yani 1 909'da bu tezi (Arap birliği) ilk defa ordumuzun kurmay adaylarından olan Kahireli Aziz Bey'den işitmiştim Bu zatız Manastır'da i ttihad ve Terakki Cemiycti'nin henüz bu adı alımıdil ilk kuruluş döneminde ben yemin ettirmiştim. Fedakarbir arkadaştı . Bu yolun tehlikesini anlatmak için çok uğraştım. O, fikrinde sabitti. ' İngiliz propagandası uğruna Arapları da, Türkleri de tehlikeye atacaksmız. Manastır'da Osmanlı birliğini korumak için yaptıını yemininiz nerede kaldı?' dedim. Fikrinde ısrar etti ve yeminini h pabersiz bozmama mertliğini gösterdiğini söyledi ve Cemiyet'in rehberi olan Enver'in de bundan haberdar edilmesini rica etti. Diğer Arap subaylarda gördüğüm bu ayrılık arzuları üzerine bende de 'Anadolu Türklüğü' düşlineesi uyandı. Bu önemli konu i tti­ had ve Terakki adlı eserimde anlatılmıştır"_ ci lt: ll. s. 133, dn. 40, Emrc Yaymları, İ kinci baskı, İstanbul, 1 995. (Haz.)

Birinci Cihan 1/arbi 'ııe Neden Girdik?.


Türk-Alman İlişkileri

64

barikat yapmak istedi; fakat, Ermeni ler bir hükümet teşki l edecek kabi l iyet gösteremed i l er. Bazı Genç Türkler "Hilafet s iyasetin i n gayesi bir İ sHim konfe­ derasyonudur." fikrinde idiler. [Enver de bu fıkirde idi. Ben de Harb-i Umumi b idayetinde i ttihad-ı İ slam hakk ı nda ne düşündüğümü İsmet vasıtasıyla sordu. Felaket olacağını ve beyhu de emek ve para ve i nsan sar­ fından ve düşmanları çoğaltmak ve kudurtmaktan başka bir hedefe varamayacağını yazmı ştı m . Maatteessüf itti­ had-ı İ slam için hay l i para sarfetti ler. Şurada burada cemiyetler yaptılar. Harb-i Umumi sonlarında Yavuz' un hançerini zabitana taktırması çocukluğu da bunun ne­ ticesidir. K.] İ ng iltere daha bir oyuna cüret edecektir: Türk siyase­ tinin İslam siyasetine takaddüm etmesi. Bu suretle Türklerle Araplar arasmda bir girdap açacaktLr. ı s Londa diplomatları düşünüyorlar k i : "Türklerde kalacak o lan h ilafeti Vatikan nüfuzuna indirmeli". B ir Türkizm Türkiyası Rusya'nın katil i olduğu gibi, bir İ slam izm Türkiyası da İ ngiltere' n i n katil i ve Fransa' nın carihi olur. İ n sanl arın hakikatten ziyade his i le, mecburiyet i le hareket ettikleri dünyada pek feci aki s l ere tesadüf edi l m i ştir. .. Herkes d imağın ın tekamülüne göre bir netice veriyor... Afgani stan: Ruslar Şimali Afganistan' dan bir parça kopardıkları sırada İ ng i l izler de CenCıbi Afgani stan' dan 1 8 Kazım Karabekir, vurgulu kısmın östüne " İ bret! " notunu düşmüştür.

(Haz.)


Şark Meselesi

65

n v ı ı ı parçayı koparmakta tekasü l göstermediler; n ihayet, l ı l ı I ngil iz-Rus hududunun tahakkuk etmemesi i ç i n 1\ l f•. :ııı İstikial i muhafaza edi l d i .

ı ,ondra istikbali hazıra tercih eder. lct imaiyyat gösteriyor ki, meden iyet üç safhadır:

1 . Eski medeniyet: Henüz tekaşüf etmemi ş kanların , ..,ni idi. Kuvvetsiz kald ı ; .� . B ugünkü medeniyet: M utavassıt b i r tekaşüflin

ı ı ıııl ısulü addolur. Hayatı m utavassıttır; \ . Müstakbel mede n i yet: Kanın tamam ıyla ve � ı ı t ' iyyen tekaşü fünden sonrakidir.

Türkiye'de tanzimat oyu n u ı 9 l 'ürkiye'deki tanzimat oyununu Türk paşaları değil t ı ı ı iinevverleri demeli K.) belki Avrupa d iplomatları ı ı ı t.a r etti. I'ürkiye ' nin en derin, e n mühlik girdabı n ı Tanzimat-ı ı ıayriye kazdı . Bu tanzi mattır ki İ s lam-Türk manevi­ yıı l ın ı sarstı. [Tanzimata kadar "Türk' üm ! " demek, ı iirklükten bahsetmek b i r şerefken, bundan sonra l ı:ıhsedilmez oldu. K.] Acaba hangi i stiklal, hangi s iyaset v:ırdır ki ecnebilerin vesayasıyla, ecnebilerin planlarıyla vlikselsin. Tarih böyle · b i r had i se karşı sında bulun­ ı ı ıamıştır. [Başka mil letlerde bu görülmemiştir. Yalnız l l iiyük Petro Prusya'yı takllden, ona yetişrnek için ı '! Ffildfet Siyaseti v e Türklük Siyaseti. (Haz.)


66

Türk-Alman İlişkileri

kamçılı medeniyet kurdu. Hak tabakasına inemedi. İki tip insan yarattı. Ve Rusya' nın izmihlali oldu. K .] Bütün Avrupa devletleri b i lirler i d i ki, b ir hükümetin, bir s iyasetin, bir m i lletin terakkisi için o m i lletin büyük­ leri l azımdır. [Bu hakikatı, bilmeyen veya kul ak kabart­ mayan ve mil letin büyüğü ne demek anlamayanlarına deme l i . K .] [Tek ve müstesna çocuğu olan m i l let bugün ancak geri, bozuk bir m i llettir. Lucien Romier] . Tanzi matla, askerl ikten iğnec i li ğe kadar herşey Avrupal ılaştı . Bu teceddüt önünde İ slam (Türk) sanatkarları da sefilane mahvolmaya başlad ı lar. Ve bir zamanlar evlattan eviada intikal eden sanat, o sefil pe­ derle beraber öldü. Evlatları ya mahvoldular veyahut başka sanatlarda memur, arabacı, kahveci, hamal gibi yerli işlerinde kaldılar. Bu maddi sukfıttan sonra manev i sukut başlamış idi. Türk edebiyatı, Türk felsefesi, Türk ilmi değişiyor. Zaten Türkiye' nin o mebzul harpleriyle bir an i nkişaf bulamayan "Türk tefekkürat ve tahassüsatı" bu taklit d ü e l l osuna mukabel e edemiyord u . Eğer Türkiye muhitinde bir Türklük resmiyeti başlar i se bu taze maneviyet inkişaf ederek Türkiye'yi kurtarabi l i r. * *

*

Berlin kongresinden hiç kimsenin memnun o l madığı ayandı. Berl i n herbir devletin hesapların ı bozarak mah­ sus bir rekabet kapısı açm ış ve istikbal için yeni bir an' ene-i siyasiye tesis etmi şti. Berli n' in bu siyaseti


Şark Meselesi

67

l ıılıııl, k uk etti . İngiltere başta o larak bütün devletler I l l i k i y e 'ye yüklendi ler; tekrar birtakım ısi ahat, birtakım hıı ı 1 i ı ı ı at -ki bu tanzimat idi - isted iler. l ı ı g i l iz s iyasetinin an' anesine yaz ı lm ı ş i d i k i : Selanik' e inmemelidirler. Sonra Hindistan ı ı ı ı pııratorluğunun tacına nakşed ilmiş idi ki : Kavl bir l l l ı k iye İngiltere için en büyük bir düşmandı r.

ı

l'

ı ı ı ı a nlar

Avusturya, Türkiye'yi zayıf bulundurmak ve bir 1\vrııpa buhranından i stifade i le Bosna-Hersek gibi Mnkl:donya'y ı işgal etmek isted i . Arnavutluk ihtilal leri 1 ,\ v ı ı sturya küçük zabitleri yakalanmıştı . K.) bunun için­ ı l ı A l ınanya'yı da sürüklüyordu. Almanlar Balkan lar'da A v usturya, m ü stakbel Türkiye'den daha ziyade ehem­ ı ı ı ı yetl i idi . .\' VIII 'inei Asırda Mesele-i Sarkiyye ve Kaynarca � lualıedesPO mukadd i mesinden :

Türkler Avrupa'ya ayak bastığı günden beri Şark ı ı u:sclesi zuhur etti . Ve Rusya bir Avrupa hükümeti olalı l u ı meseleyi kendi menfaatine hal letmek iddiasında l ı ı ı l ıı ndu. Rusya bir Avrupa hükümeti o lmak için l 'ııısya'ya istinat etmek ve Şark meselesini hall için Avusturya'yı hesaba katmak iktiza etti.

Grandük Aleksadr'ın hatıra ları 25-26 İ kinci Teşrln tefrikasından hülasa (benim l n rafımdan bazı eklerle. K.) ' 0 i\lbert Sore l ' den Y usuf Ziya, i stanbuL Matbaa-i Hayriye ve

)ürekası, 1 9 1 1 , 372+ 1 s, Millet kütübhanesi, aded: 1 . (Özege, l ll/ 1 5 702) (Haz.)


68

Türk-Alman İlişkileri

1 902 ' de Almanya ve Rusya imparatorlar ı Reval 'de yatlarında buluştul ar. Giyom Uzak Şark hakkı nda çar'a cazibe l i şeyler anlattı, sonra da: -Bundan böyle ben sana Pasifik amiral i , sen de bana Atiantik amirali diye l i m ! İki hükümdar b u zihniyetle askeri v e siyasi çalışıyor­ lardı. B u mağrur başlardan Ruslarıokİ Japon kayasına çarpmıştı. Alman imparatoru Rus imparatorunu harbe teşvik ed iyor ve galebe çalacağını muhakkak gösteriyor ve Avrupa cephesinden korkmamasını, isted i ğ i kadar hudutlar üzerinden asker alması n ı teşvik ediyordu. Japonya 2.5 yı ldan beri İ ngil izlerle ittifak yapmıştı. Üçüncü bir devlet işe girerse İ ngiltere de Japonya ile bir­ likte harbe girecekti. Fakat ona bu halde dahi istediği kadar s ilah ve mühimmat veriyordu. Fransa da Ruslara aynı yardımı yapıyor, müstem leke l imanlarından her türlü istifade ettiriyord u . 1 904 'te Fransa i le İ ng iltere İtilaf etm iş lerdi k i son­ radan "Antand Kord iyal" v ücuda gel d i . Bu İtilaf Rusya ' ya bildirilerek onun da muvafakatı alınm ıştı. G iyom bu vaziyetten isti fade ederek, amcasının oğlu­ na (çar ' a) Fransa i le İngiltere(ni n) Kırım harbini can­ landırdıkları n ı ve Ruslara (karşı) zelllane bir sulhe çalıştıkların ı mütemadiyen telgraf ve mektup l arla yazı­ yordu. Ve hala çarı Pasifik amirali diye anıyor ve kendi de Atiantik amirali imzasını atıyordu. Çar da Japonları kami len Mançuri' den kovmadıkça sulh yapmayacağı hakkı nda cevaplar veriyordu. Halbuki


Ĺžark Meselesi

69


70

Türk-A lman Ilişkileri

Ruslar denizde olduğu gibi karada dahi b i rbiri ardın­ ca vukubu lan meydan muharebelerinde mağlup olarak Mançuri'den kam ilen kovulmuş lard ı. Rus m i lleti de artık harpten bıkarak çar ' a ve çarlığa karşı nefret başlamış, ihtilalci ler de şurada burada kıpır­ dan m ı şl ard ı . Bunu haber alan Alman imparatoru da tae u tahtı teh likede kalan amcası oğlunu artık teşv ikten vazgeçerek, ona mağlubiyeti kabu l ederek Japontarla sulh yapmasını tekl if etti. Fakat çarı Fransızlar aleyhine körüklemeye başlad ı . Güya Fransa Rus ittifakına sadık kalsa imiş Ruslar mağlup o lmazlarmı ş ! 1 905 Temmuz' unda Rusya'da ihtilal çok şiddetlendi, artık harbe devam iınkansızdı . Amerika cumhurbaşkanı Ruzvelt' iri davetiyle her iki taraf delegeleri Amerika'ya gitti ler. Bu arada çar da F in land iya körfezi sahi l lerini yatıyla gezmeye çıktı. Alman imparatoru da yatıyla Bjorka adası önünde 24 Temmuz ' da ona m ü laki oldu. Ve onu methederek ve muhabbetler göstererek siyasal ve sözel bir ittifak imzalamaya onu razı etti. Almanya bu suretle Fransa-Rusya kıskacından kurtuluyordu, bu itti­ fak İ n g i lizler aleyh ine idi . Fransızları da bu ittifaka ala­ caklarını görüştü ler, çar bunu tem in edecek, çar bu sure­ tle Japonların müttdikinden intikam almış olacakt ı ! [Çarın vel iahtl ı k zamanında Japonya'da dayak hikayesi buraya] . Bu sıralarda da Portsmut'ta Japontarla su lhü i mzalayabilmişti . Başveki l Rusya'ya dönünce Haric iye nazırı çarın iınzaladığı muahedeyi ve bunun ne felaket l i birşey olacağını anlattı. Paris'teki Rus sefırine Fransa ' n ı n böyle bir ittifaka girip girmeyeceği soruldu. İ.ngiltere aleyhine A lmantarla


.';>ark Meselesi

71

ı ı ı ı l ıı k a girmeyi düşünmenin bile bir deli l ik eseri olduğu 1 1 ' \l ı l l l l al tnd l . t, ·ar d a Giyom ' a, Frans ızlar b u ittifaka girıned ik­ k ı ı ı ı dcn, imzaladığı ittifakın "olmam ış sayı lmasını" l ı ı l ı l i rd i . Giyom çarın d i ni duygu ları nı gıcıklamaya l ıll',d:ıdıysa da artık cevap almadı. Çarın aklı da artık 1 ı ı v ı ıın ' un şeytan l ığ ına e rm i şti; aldat ı l d ı ğ ı n ı iyice uı ı l:ıdığından Giyom ' a kızm ıştı . İki hükümdarın arası ��� ı l d ı . Giyom çarın aleyh i ne atıp tutmaya başlad ı . 1 1>0 8 ' de

Avusturya'nın Bosna-Hersek' i ilgası ortalığı •ıııı -;ı ı ı ıştı. Almanların kendi lerine yard ım ettiği ( . . . . . . .)2 ' R usya' da v e bütün Slav alem inde galeyanlar o ldu. l l ıı kaç günler harbin patlaması beklend i . Fakat A lman Jl.ı ı n ıru karşısında Rusya d i plomasisi büyük yanlışl ıklar \' ll pl ı . [Ve l iahtının öldürülmesi üzerine Avusturya' n ı n ' ı ı ı p l ı l ara verd iği ağır nota anlaş ı l ıyor ki Bosna­ ı k ı sck' in i lhakı ndaki sükuttan alınmış bir cürettir. K.K.] ( 1 )9 1 2-9 1 3 Balkan harbinde Ruslar gözleri ni dört u� ı ı ı ışlard ı . Artık i ngi ltere i le anlaşarak hareket (etmek) ve Fransa i l e ittifakı n ı kuvvetlend irmek l üzumunu ıııı ladı. İşte " iti l af-ı müsel lcs"i doğuran hadise. Giyom lıııııu tezyif etm i ş ve " i ng i l iz balinasının Moskova ııy ısıyla evlenmesi" ad ı n ı vermişti . [ Bundan sonra Cihan l l arbi gel iyor] .

'1

Birkaç satır noksandır. (I-laz.)


72

Türk-Alman ilişkileri

1\ l ı ı ı , ı ı ı \.;l'?nıesr


1 CI R .K-ALMAN 1 H )STLUGU

Alma n i a n n 1 32 7 ' d c Tü rk-Alm a n dostl u ğ u ku rma tcşcbbüslcri

1 327 y ı l ı başlarında A l ınanlar Türk-Alman dostluğu L mmak teşebbüsünde bulundular. B u teşekkü l c esas ı d ı ı ıak üzere A l manya ' ya bir Türk heyetini m i sati r ı ı l :ı rak davet etti ler. Bu heyet halktan; m ü nevverlcr, l :ıc irlerle nıebuslar, mcımırlar ve zabitlerden m ürekkep ı ı l ıııak üzere SO'den fazla olarak 1 327 H aziran 2 ' de l :;lanbu l ' dan hareket ettiler. i ç lerinde Fon dcr Golç ' u n da bulunduğu y ü ksek ı ı u.:vki sah i bi zatlardan m ü rekkep bir heyet m ih mandar Lıyin olunm uştu . G iden heyeti Berlin'de istasyonda k a rşılad ı l ar. Her sahadaki terakki lerini bir b i r heyeti m ize ı •.iisterd i ler. Her gün i k i heyet beraber yemek y iyorlar ve karş ı l ık­ lı birçok nutu k l arla sam i m i bağlar tesisine çalışıyord u . Ayrıca Ber l in beled i yesi v e ticaret odası d a resmi


Türk-Alman İlişkileri

74

ziyafetler verd i . Bu ziyafetlerde, buralara mensup yük­ sek Alman şahsiyetleri de bulunuyordu. A lmanya'nın bazı mühim şehirlerin i de gezdi ler.

Şark meselesinin son sa flıası 22

Rusya ' n ın X I X ' uncu yüzy ı l tarihi, Boğazlar üzerinde hakim iyet tesisi için teşebbüsler ve mücadelelerden i barettir. Sismark buna "evinin anahtarlarını elde etmek için " der. Rusya' nı n Boğazlarda yerleşmes ine karşı İngiltere da ima büyük bir m uhalefet göstermi ş ve bu hususta laz ı m gelen fedakarlı k lardan çekinm eyerek harbi gözüne de almıştır (Kırım). 1 87 8 ' de ise Ruslar i stanbul önüne geldikleri zaman İ ng i l iz fılosu da harbi göze alarak Adalar önüne dem ir atm ıştı . Berl in kongresidir ki, o zaman bir cihan harbinin önünü aldı . Fakat, bu kon­ grede Bosna-Hersek' i n Avusturya, Tunus' un Fransa tarafından işgal ine müsade olunması Avrupa için i lerisi­ ni teh l ikeye koymuştu, ki C i han Harbi ve sonraları bun­ ların ne olduğunu gösterd i . Boğazlar meselesine gelince ne Berlin muahedesinde23 ve ne de C ihan Harb i ' nden sonra halledilmiş değildir. Buna sebep: 22 Franktiırter 1:\·anvig'teki

lerinden

sonra Hii.riciye

tarafıından.

m a k al e , 2 1 . 5.935, İstanbul A l man setir­ n a zı r ı Fon Gülbenkyan ' ın. ibare benim

23 Bu kongrenin zabıtları için bkz. Afrika-yı Garbi İşierine Dair Berlin 'de Miin 'ak1d Konferans Ma::: batalarının Terciinıesidir. i stan­ bul. M atb aa- i Osmaniye, I 302 ( 1 885). 208 s. (Özege, 11 1 34) (Haz. )


Türk-Alman Dostluğu

75

1 . Rusların B rest L itov s k m uahedesiyle menfaat­ ln ı ı u k n

edi lmes i ;

2 . Türkl er i n i stiklal harbi neticesi i s i klaller in i kazan­ ıttıı l : ı rı dır.

M iittefıkleri n Çanakkal e ınağl u b iyeti Boğazların -. - ı lı est bırak ı l ınasında ısrarlar ı n ı ınGcip oldu. Son sene­ lı-ı de i ngil tere i ç i n Akdeniz m eseles i n i n cheının iyeti v.l l ı ıdcn güne artmıştı r. U m u m i s iyasada H indi stan , t\v ııslralya, Ç i n v e Pas i fi k ' i n cheın ın i yeti arttı kça l ı w ı l ıcre için de Akdeniz ve Bahr-i A hmer'den geçen ve 1 l ; : ı k Şark' a giden en kısa ve e n e m i n yolun da hayati l'lwıııın iyeti o kadar artmıştır. B u radan t icaret ve harp 1 ı lu larının muhtaç bulunduğu petrolü get i ren boruların ı n Şıır k Akdeniz sahi l lerine getiri lmesi do layısıyla A kdeniz l ı ı �·. i l iz geın i c i l i ğ i için a' sab merkezi hal i n i almışt ı r. Ruslar ise Karadeniz 'de ş i mdiye kadar yapamadık­ lur ı n ı şimdi başarın ış lardır: ' İ ın paratoriçe Marya dritno­ l ı ı ' ııun i nşasıyla Karadeniz Rus tersane lerini n b i rçok ı ı ı iihiın i şlere kudret l i olduğunu isbat etm iştir. Sovyetler ı ·;L' Karadeniz'de pek kuvvetl i b i r ti lo yapınaya kudret­ l ı d i rler. B u n u n i ç i n İ n g i l iz l e r B oğazlarla yakından ııı�raşıyorlar. X I X ' uncu asrı n en ınü h i ın siyasal mese­ les i n i teşki l eden Boğazlar mese lesi n i n bu kerre yen iden ı :ııılanınası pek sessiz oldu. Türkler Cenevre ' de bunu ı �tcdi ve A l ın a n l arı n , Avu sturya-M acar istan ' ın, 1 \ıılgarları n si lahların ı çağaltmak i stemeleri kararı arası­ ı ı:ı bu da karıştı ve Rusların tam b i r yardımıyla bunu i leri ·;iirdü. Bu İ ngil izlerin hiç de hoşuna gitmedi . Şimd i l i k duyınamazl ığa geldi . Fakat, Türkler bundan vazgeçmi­ yorlar. Attıkları tohum büyüyor; bunun dal l ı budakl ı b i r


76

Türk-Alman İlişkileri

ağaç halini alması ve büyük devletlerin gruplar şekl inde mühim bir rol oynaması h i ç de gayr-i mümkün değ i ldir. Ci han Harb i ' nden önce A lmanya taki p ettiği Türk siyasası i le İ ngi l iz siyasasına yard ım ve Rusya'ya karşı m ukavemctin büyük bir k ısmını derulıte eyl emek g ib i büyük b i r siyasal hata yapmışt ı . A l manya'nın b u şekl-i hareketinden Rusya'ya m ü m kün nıertebc yaklaşmak için istifade etti . Fakat, bugün İ ngiltcrc'(n i n ) aynı şansı yoktu r; İ ng i l tere kend i menfaatını kend i m ü d a faa mecburiyctindc kalacaktır. Vaktiy lc, Rusya' n ın Pas i n k ' te serbest bir malırcç e l de etmek emel leri Portsmutlı ımıahcdcsi i lc mahvolmuştu. [Boğazl arı e lde etmeni n zorluğu ve bu elde edi lse dahi Kana l ve Cebel-i Tarık kap ı larıy la yine c i lıanın müstem­ lekc lerini lıavi olan büyü k denizlerde serbesti-i hareketi­ ni görcmeyince Ruslar Uzak Şark'a ehemm iyet vererek P as i fi k 'c Por Arti.i r ! iman ıyla ç ı km ıştı . fakat, Japo n l ardan darbe yey i ncc bu e m e l mahvo ldu. Viladivostok, Japon kontrol ve tehd idi altında ikinc i dcreec b i r yerdir. K .] Ruslar mecburi olarak d ış siyasaların ı Avrupa'ya tev ­ c i h etti ler ve Uzak Şark siyasası n ı i kinci dereceye i ndird i ler. Rusların bu tarz-ı hareketlerinden de Balkan harbi ve dünya harbi doğd u . Bugün Bolşev i k Rusya da bütü n kuvvetiyle Garp siyasetine dönmüş bulunuyor. [Japonya' nın müthiş kudreti Mançiko ·yu yarattıktan sonra, artık Rusların oralarda misafir oldukları telakkisi umumidir (ben im fıkri nı) K.]. Küçük insanl arıyla deri n dost l u klar, Fransa ve Çekoslovakya i le i tt i faklar bu yeni kuvvetler grupları teşk i l i n i n birer netices idir.


Türk-Alman Dostluğu

77

l loğazlar meselesini n yeni den mevzu-i bahs edi lmesi ı lı l ı i ı tabi i bu yen i kuvvet grupların ı n teşekkülü i l e ıtlııka dard ı r. Çarlı k R usya siyasası ndan ne kada r başka ı ı l ı ır�:ı olsun Sovyet siyasası n ı n da neti ce itibariyle eski \'ı ı l l ı ı r üzeri nde yürüyeceğ i çok muhtemeld ir; z i ra, l lo�).:v.lar ve A kdeniz i st ikameti coğrafi vazi yetİ n tab i i ı ı lıırak ç izdiğ i mecburi b i r i stikametti r.

l ' ii rk-Alman m ü nasebetleri2 4

münasebet eskid i r. İ k i devletin b i l hassa ord u men­ �ı ı p l :ı rı ve askeri k ü ltürleri, en az büyük Moltke' n i n l •.ıaııbu l ' da S u ltan M a hmud ' un huzuruna kabul olun­ ı l ı ıp,ıı 21 İ k i n c i Kanun 1 837' den beri, yekd iğerin i tanır v ı · sı kıca temas hal i ndedi r. Bu

Moltke'dcn sonra general Von der F reiherr Colmar l ıol lz, Prusya ' n ı n o faz i letli büyük askeri , Türkiye ' ye ve 1 O ı k ordusuna h izmet etm i ş ve Türklerin kalb inde yal1 1 1 '/ usta bir m u a l l ime layık itibarl ı bir mevki kazanmak­ L ı kalmayarak, ayn ı zamanda müşfık bir ağabeye karşı ı l ı ıyulan derin ve sayg ı l ı b i r de sevg i b ı rakm ıştır. Ondan sonra b i rçok Alman generalleri ve üssubay ları ı ı rdumuzda mual l i m l i k ve rehberl ik ett i kleri g i b i , b i zden l ı i rçok zabitler A lman ord ularında yetişmiş ve bun l ar y a l n ız askeri b i l g i ve görgü l er i n i memleket i m ize pdirnıekle kalmayarak, ayn ı zamanda Alman dil ve kültürünün de aramızda yay ı l masına h izmet etm i şlerdi r. 'if yazan: General H. Emir Erkilet, 30.4. 1 939, Son Posta,

s. 7.


78

Türk-Alman İlişkileri

Türk-Rus harb inden Büyük Harb ' e kadarki müd­ dette , Türk- A l ınan m ü n asebetleri Bosna-Hersek ve Taşi tea eyaletlerimizin Avusturya'ca i şgali ve sonra da i l hakı hareketleri ve gene Avusturya ' n ı n Arnav ut l uk'ta ve umumiyetle Balkan' da takip ettiği istil acı siyaset yüzünden, bir müddetler kararmışsa da gene düzelmiş ve B üyük Harp'te çok sıkı ve devaml ı b i r s iyasi ve askeri ittifak hal ine gel mi şti. Türk ittifakının, Genel Harp ' te, A lmanlara nasıl hayati bir h izmet gördüğünü anlamak için sadece, Türklerin, Akdeniz boğazını, d ünyanı n en büyük kuvvetlerini n yüzüne nasıl bir cür ' et ve azi m le kapamış olduklarını bir kere daha hatı rlamak kifayet eder. Eğer Türkler, Çanakkale ve Gel i bo l u topraklarında 250.000 insan gömerek, A lman cepheleri n i n arkasını vuran Çanakkale yolunu kapamamış o l saydı l ar, bu yoldan, her türlü harp techizatı ve silah alab i l ecek olan Rusların A lmanlar için nas ı l mühl ik bir düşman kesile­ cekleri malum bir hakikattir. Büyük H arp'te Rusları yıkan ve harbi İtilafç ılar a leyhine dört sene s ürdüren, Çanakkale' nin Türkler tarafından kapanması o l muştur. Türklerin Büyük Harp'te A lmanlara yard ı m ı yalnız Çanakkale'yi kapamak ve birer büyük Rus ve İ ngi l iz ordusunu Kafkas, F i li stin ve I rak cephelerinde işgal etmekle kalmamış, ayn ı zamanda Türkiye' n i n d ışında, Galiçya, Romanya ve Makedonya' ya 2-3 'er fırkadan mürekkep birer kolordu göndermekle de azami bir fedakarlı k şek l i n i b i le almışt ı . B üyük Harp'ten b i z harap v e mahvolmuşa yak ı n bir halde çıkmış i d ik. Gal ip lee nüfusunun işe yarar genç ve


Türk-Alman Dostluğu

79

u nsurunu, yani iki m i lyona yakın bir mevcudunu ı 1 t ı ·1 wya hastal ı ktan kaybetmiş, serveti hemen hemen \•ı ıl1 o l muş, açl ık , hüsran ve esaret i ç i nde ç ırpınan A 1 ıı ıd o lu'yu bile bize çok görüyor ve e li m i zde bırakmak 1-h·ı ı ı iyorlard ı . Biz bu halde iken ve m üteaddit, gal ip, l· ı ı v v d l i düşmana karşı harbe devam ederken b i l e 1\ l ı ı ıan ların düçar oldukları haksızl ı klar(l)a aHikalanıyor \' ı · e'-:ki müttefiklere acıyorduk. İtiraf etm e l i d ir k i , A l ı ua n lar da bizim bil hassa İstiklal M ücadelesi zaferi­ I l l i i l c daima iftihar duyarak alakalanm ışlardır. Avrupa \lı' A merika'da Türklüğü tezyif etmek ve Türkler aley­ l ı ı ı ıde yazı yazmak bir moda olduğu halde, bütün A l ı ııanya' da bu yolda bir edebiyat dah i yoktur veya yok ı k rc�.:esi n de ehcmmiyetsizdir. ı l ı ı ı\

1 �ütün bunlarla beraber gene açı kça söylemel idir ki, I ll i y ü k Harp'teki A lmanlar, biz kendi lerine hayatım ızı \ltTi rken b ile, b üsbütün dürüst değillerdi; iki tarafı n wıkcrleri, m uhte l i f cephelerde müşterek düşmaniara kıır�ı yanyana harbederken, birçok üniformalı ve ü n ifor­ l ı ıasız gayretkeşler, cephe geri lerinde, kah B ağdat ve l 1 : ı 1 1 istikametlcrine ve kah frak, Arabistan ve S uriye A r ap aşiretleri alan larına mütevecci h ve Türk ' ün itibar vı· menfaatlerin i kırıcı bir Alman i stila ve hulül siyaseti �· !idüyorlardı. Toroslardan itibaren Suriye demi ryolların ı n askeri ı�gal altına alınmalarının ve H alep ve Şam 'da A lman msusla mücadele, askeri polis teşkilatın ı n hedef ve hareketleri bir an b i le Türklerin gözünden kaçmamıştı. l lunlar, m üttefıklerim ize karş ı itimatlarımızı selbedi yor­ d ı ı . Fakat, ortada bir harp ve bir vazife vard ı .


80

Türk-Alman İlişkileri

H arb i n son larında, Gümrü ve Erivan dolayiarından Azerbaycan i st i kanıet lerinde yürüyen 9 ' u nc u Türk ordusu kıtalarının önüne ç ıkan ve yolu bize kesen A lman kuvvetleri n i25 harekete geti ren ve gene dokuzuncu 2 5 Almanların Osmanlı erkan-ı harbiyesinden haber�iz yaptıkları faaliyetlerden. burada bahsi geçen hadisenin bir beıızerini. Kazım Karabekir Pa�a şöylecc nakleımektedir: "O tarihe kadar olan en ınühiın hadise Alınanlarla çatışma oldu. ( ...) Karşıın ızcla bir Alımııı faal iyeti görerek hayrete dü�tük. :;>öyle ki: 28 Mayıs Kanıkilise ınuharebcsini kazandığıınız bir sırada. ben Kışlak'ta bulunuyordum. Şosc boyunca Karakilise'den bir kanıyon geldi. İ çin­ elen. üniformalı ve başında hcybctli hclemi ilc bir /\lman zabiti çıktı. Alman var! bir cakalı selanı vererek kendini takdim ve vazifesini bildir­ di: "Karakilise. Falaşiranı ve Sanahin istasyonlarının muhafazası ve bu civardaki anarşinin bastırılması için Tiflis /\lman misyonu tarafından memur edildiğini ve emrinde Karakilise'de elli /\lınan neferinin bulunduğımu. beraberinde gclirdiği(nin) Karakilise ileri gelenleri ile onbir /\lınan nc!Cri olduğunu: bunların, kasahaya bir an önce Osmanlı kıtalarının girerek asayişi ıcınin etmeleri ve eivar isWııı köylerinin tecavüzlerden vikaye olunmalarını istirham ettiklerini ve Karakilise'de ahaliden bir miktar silah topladığını ve yanında muhafaza ettiğini anlattı. "Elli A lman neferinin nereden geldiği sorusuna, "Bunların, Rusya'daki Alınan esirlerinden olup, Bolşevik ihtilali sayesinde Kafkasya'ya geldiklerini ve bu defa Almanya hükümeti tarafından eski Tillis konsolosu ve harp zamanında bizde lejyon tahuru kuman­ danlığı yapan Grar von Schulenberg Tillis'e memur edilmiş. Bunlar lazım gelen talimatı ondan almışlar''. "Ermeni ordusuyla ımıharebe ettiğimiz sırada bir Alman zabitiyle elli neferinin Karakilise'de bulunuşu pek hoş birşey değildi. Demek Ermeniler mağlup olunca /\lman Melm i 'nin himayesine girmek üzere bir pazarlık yapılmış! Doğruca Kars'a gönderilmelcrini ı ı . fırka kumandanma emretlim. Grup kumandanına bunu etrafıyla bildirdim. Şevki Paşa da hayretler içinde kaldığını bildirdi. Aradan iki gün geçti. 3 0 Mayıs'ta grup kumandanlığından gelen resmi tebliğde şu bildirildi:


Türk-Alman Dostluğu ı ıı ı l ı ı y ı ı

81

ınahza Azerbaycan ve Hazer denizi sah i llerinden

1 ı ı ı ıcııiler ve Gürcüler Almanlara ınüracaatla Güney Kafkasya'nın

1\ lıı ıaııya hükümetinin hi mayesinde b i r hükümet olarak kalmasını ı .ı ı ı lıanı etmişlerdir". ' I l aziran 'da cephelerinıizde ıııüsadenıe olmamıştı. Gümrü güney

k ı:ıLı larındaki gazinonuızda nıütad ı ın vechile ınüzikle yemek yiyor­ ılı ı k . ''Gruptan acele bir emir var"' dediler. Nöbetçi zabitini sofradan

h : ılıl ırıp telefon l a gönderd im. Az sonra şu emri getird i : "Süvari alayı ( ı k ı bölük) en kısa yoldan Pcnbck'teki Cellavus'a gidecek! A l ay ı, ı ı ıııaııdanı binbaşı Zihni Bey tren veya otomobil ile serian bu akşam vı · va yarın sabah Cclavus'a vars ın ! " Sebebi b i ldirilıniyordu. Merak ı· ı ı ı ı ı ı . Grup erkan-ı harbiyesine sordurdum.

Bu sebebi hayrctlc

O(•.ı mdik: "Bir A l ınan taburu Tifl is-Karak i l ise demiryolunu işgali altı­ ıı:ı

almış.

Süvarİ

alayım d e m i ryolunu

bu

taburdan alacakın ı ş.

1\ :ıı argah-ı umuminin bu Alman taburundan haberi yokmuş''. "Ne

ı ı l;ıl" dedim. ! ·:ğer Tifl i s ' teki A lınan esirleri bu bccerikli liği yapıyorsa lıı :ıvo onlara! l · :ı kat. bir hafta evvel ahaliden Kalkasya'ya A l ınanlar geliyor diye işit­

l ı(• ı miz şay ialar doğru çıktı da. karşı mızda muntazaın Alınan kıtaları

varsa, aferinin büyüğü bizim karargüh-ı uımımiye! Süvarİ alayının

ı ı ,·ıılc gitmesini uygtm buldum ve bunu temin ettim. Haziran 'da Zihni l ky ve bir böl ü k ve gece de diğer bölük ırcııle Güınrü'dcn geçtiler ve ı-;:ırakilise'yc indi ler. Buradan Cclavus'a gidecekler; orada ikinci k o lordunun iki bölük l ü süvari alayıyla birleşerek Kazak-Gence ı k ı ı ı iryolunu ve Alman ların elindeki kısımları da işgal edeceklerdir. l ·.ğcr Alınanlar karşı koyarsa. harp esiri olarak silahlarının alınınası lı:ıkkıııda da grup emri geldi. Alnıanların silah vermeyeceğini ve ı ı ı üsadeınc olacağını tabii görüyorduın. Bu gün Ahi lkclck

1 23.

alay

l : ı ralindan işgal olundu. Cemi! Cahid Bey ' i n emrindeki dokuzuncu :ı layın Gence'ye giderken N u ri l'aşa'nın (başkunıandan vekili Enver l 'a�a'nın kardeşi olup, paşalığı hudut d ı ş ı içindir) emrine gideceği, ı •.nıptan bildirildi. Sonraları öğre ndik ki Alınanlar Fon Kres kuman­ ılasında 3 bin kişilik Bavycnı l ı bir kuvveti Si vastopol ' dan l'oti 'ye �·ı kaımışlar. Bunlar Bakü'yü işgal cdeccklermiş. Fakat, bizim ordumuz orayı daha önce işgal etmiş bulu nduğundan Kuzey Kafkasya'ya kadar u/.anınışlar".

liirinci Cihan Harhi 'ni Nasti idare Fltik� Sarıkamış, Kars ve Ötesi, c i l ! : I V. s.

288-29 1 ,

Eınre Yayınları. İ k inci baskı. İstanbul ,

1 995. (Haz.)


82

Türk-A lman flişkileri

uzaklaştırmak için onu Cenup Batı İran içerilerine sokup tevcihe çal ışan A l man emel lerin i Türkler anlamamış değ i l lerd i ; fakat, arada bir ittifak ve önümüzde henüz düşman vard ı . Yen i Alman büyüke lçisi, yani eski Y ı ldırım, yahut Fon Falkenhayn26 karargah ı harekat şubesi m üd ürü, bin­ başı Yon Papen, bereket versin ki bütün bunları yakın­ dan b i l ir ve Türklerin bu gibi şeyleri ve entrikaları ne derece sevmez oldukların ı müdriktir. Bundan başka, onun zeka ve görgü leri eski Türk-A l man m ünasebet­ lerin i n iyi ve kötü ci hetlerindeıı istikbal için yeni ve en iyi bir A lman-Türk nı ü nascbeti n i n k ur u l masına fevkaladc yard ım edebi l i r. Ş im d i ki Türk-A lman mü nasebetleri, K araden iz, 26

General von Falkcnhayn: 7 Mayıs 1 9 1 Tdc İ stanbu l ' a geldi. Suriye ve Irak' a bir tedkik seyahatinde bulunduktan sonra nıüşir rütbcsiyle Yıldırını orduları grup kumandanlığına getirildi. 1 9 1 7 yazında kur­ duğu ve pek çok Alman subay ı nın görv aldığı İ stanbu l 'daki karargiihını bilahare Halcp'c nakl ilc. Bağdat ' ın geri alınması için umumi bir plan hazırladı . l�nvcr ve Cemal Paşalada bir liirlü anlaşa­ nıadı ve Suriye ve Fi lislin 'ele güçliiklcr orlaya çıktı. Birara Sina cep­ hesini ıclliş cıti. Ordu konıulanlarıyla arasında bazı anlaşmazlıklar çıktı ki bunlardan biri, V I I . ordu kumandanı Mustafa Kcmal l'aşa ' d ır. Muslafa Kemal, Enver Paşa'ya gönderdiği 20 Eylül 1 9 1 7 !arihli uzun bir raporda Falkcnhayn ' ın A l ımııı çıkarlarını herşeyin üstünde ıut­ tuğunu, Irak harekatının başarı l ı olanıayacağı daha ilk günden bild iği­ ni, asıl amacının tüm Arap yarımadasını Alman idaresi altına alma olcluğuını. bunun sonucunda da Osmanlı memleketinin bir A l ınan müstemlekesi halin geleceğini yazdı . N itekim. Filistin cephesin in çöküşüne man i olamayan Falkcnhayn 1 9 1 7 yılı sonunda Y ı ldırı m orduları grup kumandan lığından istillı i l c yerini Liman fon Sandcı s ·e bıraktı. (I laz.)


Türk-A lman Dostlu.�u

83

t\ l, ı k ı ı i;., Ege, B a l kanlar ve daha bi l mem nereler i için ııı ı ıı vn çıkan ve Arnavutluk'un işgal i ve Yugoslavya' nın l ıt t v ı k k tey it o l u nm ak istenen birta k ı m A l ınan ve l ı ıı l v : ı ı ı istil a tevatürleriyle kuvvet bulmuş say ıl maz. Bu \ l l t ı k ı ı arada has ı l alımış bir bulut varsa bunu dağıtmak uı l ı ı u A lınany a ' n ı n elinded ir. ,

ı t i ;, A l ınanya ' n ı n , dün de yazd ığıın ı z vech i l e. ı ı ı ı ı ı ; ig Koridor ve ın ü steın leke meseleleri ndeki ı lıı \ u ıarını anlayanlardanız. Fakat, Türkiye bir m i l letin l ı ıı v ı ı ı . hürriyet ve İstikial i ne vaki tecavüzleri ne hoş ı ı.i lı lir ve ne de onun yakınlarında cereyan eden bu gibi lııı d ı sdere göz yuınab i l i r. B izcc l l itler ' i n evvelki günkü l ı ı ı y i"ı k n ut ku n u n yegane kara noktası , mesela 1\ ı ı ı:ı vutluk'un işga l i n i a lenen tasvip etmesi olmuştur. ,

ı · :ı kat, bu kara nokta, Türk-A lman ınünasebctleri n i ı ıık v i y e v e tasfi yeye yarayacak deği ldir; çünkü, d iğer­ kı ı ııin tecavüzlerini bir ınarifet d iye zikredenler, zay ı f, l ıı k : ı l müstak i l ve hür komşu lam tecavüzü, kend i leri için l ı ' r: ı lı terah mübah addedebi leceklerd ir. Bundan dolayı, ı Oı k iye, A l ınan ların Doğu ve Balkan siyasetine ş i m d i l i k •1 1\plıel i bir nazarl a bakmakta tamam ıyla haklıdır. n iz Türk-A l ınan m ü n asebetleri n i n i y i l i ğ i ne ve ·,ıı� damlığına tara ftar o lduğumuz için, eski arkadaşımız ı I l l i Papen ' e Al manya ' n ı n mem leketimizdeki büyük ·,diri sıfatıyla "Safa geld i n ! " derken, bu mü lahazaları ''' ı kça yazınayı b i r vazife telakkİ ettinı .n

' 1 l l . Emir Erkilcl' in yazısı burada bitmiştir. (Haz. )



85

Türk-Alman Dostluğu

1 U rkiye Cumhuriyeti ile Alman Reich' ı arasmda 1 8 l lu·,.iı·an 1941 tarihinde imza edilen m uahedenin tas­ tlllline dair kanun layihası ve Hariciye encümeni maz­ batası (11654)

I 'C . l laşvekalet K ararlar dairesi müdürlüğü

20.VI . I 94 1

Sayı: 6/3 1 24

Büyük Millet Meclisi Yüksek Reisliğine l 'iirkiye Cumhuriyeti ile A lınan Reich ' ı arasında 1 8 l lııt.iran 1 94 1 tarihinde imza ed i len muahedcnin tasd i k i lınk kı nda H ariciye Yek i l l iği ' nce hazırl anan v e İcra Vı· k i l leri H eyeti ' nce 2 0 . V I . 1 94 1 tarih i nde Y ü ksek Mcdis'e arzı kararlaştırı l an kanu n lay i hası esbab-ı ıııııcibesi biri ikte sunulmuştur.

Başveki l Dr. R. Saydam

Mficip sebepler layihası rürkiye Cumhuriyeti ile A lman Re i ch ' ı arası nda 1 8 I laziran 1 94 1 tarihinde Ankara'da imza edi len muahede; mahiyeti itibariyle iki tarafın arazileri n i n masi'ıniyetine ve tamamiyet-i mülkiyesine mütekabi len riayet ve yek­ diğeri aleyh ine müteveccih her türlü harekattan tevakki edecekleri ve iki memleketin müşterek menfaatlerini


Türk-Alman ilişkileri

86

alakadar eden meselelerde dostane temaslarda bulu­ nacakları taahhütlerin i tazammun eden bir anlaşmadır. On sene l i k bir müddet için yapılmış olan iş-bu mua­ hede, şimd iye kadar diğer devletlerle de akted i lmiş o lan bu mahiyetteki an laşmalarla tearuz etmediği gibi, bu husus ayrıca mukaddemeye mevzu' ve her iki tarafın mevcut taahhütlerinin muteber kalacağını mutazamının bulunan kayd-ı ihtirazl ile de tey it ed i lmiş bulunmak itibari i le hem hüküınctinı izce takip ve Büyük M i l let Mec l i s i ' nce tasv ip ed i lmiş olan siyasete, hem de hal-i hazır şeraiti n i n icabatına tamamen mutabı k bul unmak­ tadı r. Bu itibarla, muahedc, M eclis' in yüksek tasvlhine arzolunur.

1-Iariciye Encümcıı i m azbatası

23.Vl. l 94 1

T.B.M.M.

Hariciye Encümen i Esas no: 1/654 Karar no: 42 Yüksek Reisliğe Türkiye Cumhuriyeti i l e A l man Reich ' ı arasında 1 8 Haziran 1 94 1 tarih inde imza ed i len muahedenin tasdiki hakkında Hariciye Veki l l iği ' nce hazırlanan ve İcra Vekil ieri Heyet i ' nce 20.V I . I 94 1 tarih inde Meclis'e arzı kararlaştı rılan kanun l ayihası esbab-ı mfıcibesiyle birli k­ te encümenimize havale buyurulmakla, Hariciye vek i l i


Türk-Alman Dostluğu

87

� l lk r ii Saracoğlu ' nun h uzuru ile tedk ik ve müzakere

ı ıl ı ıııdıı.

ı -;hab- ı mCıcibe layihasında dermeyan olunan müta­ lıı.ı l a ra ve veri le n izahata göre muahede, iki tarafın lı ıpı ak larını n masCın iyetine ve tamaıniyet-i mülkiyesine � ıı ı .·,. ı l ıklı olarak riayet ve birbirinin aleyh i ne mi.iteveccih l w ı l iirl ü harekattan tevakki edecekleri ve iki mem­ lı•kl'lin müşterek menfaatlerin i alakadar eden mesele­ k ı ıle dostane temas larda bu l u nacakları taahhütleri n i ı ııt:ıııımun eden b i r anlaşmad ır. M uahede on sene müddet için yapılmıştır ve diğer ı k v ktlerle g iriştiğimiz taahhütlerle tearuz etmediği gibi, l ıı ı ııokta, her iki tarafı n da mevcut taahhütlerin i n mute­ l ın kalacağı n ı mutazamm ı n bir kayd-ı ihtidizl i le de ı ı ı ı ıkaddimede tey it ed i lmişt i r. l l ükümetçe takip edilen ve Büyük M i l let Meclisi 'nce ık ıasvip edi lmiş o lan sulh siyasetine uygun olan ımıa­

l ın lenin tasd ikini der-plş eden kanun layihası cnci.imeni­ ı ı ı ızce aynen ve müttefikan kabul edilm iştir. M i.ista' celen ı ı ı ii:t.akere kaydıyla umumi heyete arzed i lmek üzere yük­ ·.t·k rei s liğe sunulur. Hariciye E. Reisi Konya

M. M.

İstanbu l

Kat ip Tokad

M . Göker

A.Ş. Esmer

N . Poroy

Bolu

Çoruh

Elazığ

H.C. Çambel

Asım Us

Fazı] Ahmed Aykaç


88

Türk-Alman İlişkileri

Gümüşane Edip Servet Tör

Manisa H. B ayur

Seyhan Naci Eldeniz

Hükümetin teklifi Türkiye Cumhuriyeti ile A lman Reich' ı arasında 1 8 Haziran 1 94 1 tarih inde i mza ed i len muahedenin tas­ d i kine müteal l ik kanun lay i hası

Madde l. Türkiye Cumhuriyeti ile Alman Reich ' ı arası nda Ankara'da ı 8 Haziran 1 94 ı tarihi nde i mza edilen muahede tasdik olunmuştur; Madde 2. Bu kanun neşri tarihinden m uteberdir; Madde 3. Bu kanunun hükmünü icraya H ariciyc ve­ ki li memurdur. 20.VI . l 94 ı

Bş. V. Dr. R. Saydam

Da. v. Fayık Öztrak

Ad. V.

M . M. V.

H. Menemencioğlu

Ha. v.

M a . V. F. Ağralı

Ş . Saracoğlu

M f. V.

Na. V.

Yücel

A. F. Cebesoy

ik. v. H . Çakır


Türk-Alman Dostluğu '>

I . M . V.

G . i .V.

ı ıı 1 f . A lataş

89

Zr. V.

R . Karadeniz

M uh l i s

ı ı � ı ı ıcn

M ii . V. ( · K . İnceday ı

Ti . V. M . Ökmen

T ii rkiye Cumhu riyeti ve Alman Reich ' ı A ralarındaki münasebetleri mütckabil itimat ve sam i­ ı ı ı ı dostluk esasına istinat cttirmek arzusuyla ve her­ ı ı ı ı ı ı ı i n e l-yevın mevcut taahhütleri kayd-ı

i htirc1zls i

l ı ı l ı t ında, bir ınuahede akdetıneye karar verm işler ve b u

ı ı ı a k satla murahhaslarını tayin etm işlerd ir; şöyle k i : ! 'ürkiye reisicumhuru : l zıni r mebusu ve Hariciye veki l i Şükrü Saracoğ l u ' n u ; !\lmanya Reich şansölyesi : !\nkara büyükelçisi ekse lans Franz von Papen' i ; B u murahhaslar, usulüne ınuvafık bulunan salah iyet­ ı ıııınelerini teati euiktcn sonra atideki ahkaını kararlaştır­ ı ı ı ı�lard ı :

Madde 1 . Türkiye Cumhuriyeti ve A lman Reich' ı arazilerinin ıııasuniyetine ve tarnarniyet-i mülkiyesine m ütekabilen riayet ve doğrudan doğruya veya dolayısıy la yek-diğeri a leyhine mütevecci h her türlü harekattan tevakki etmeyi t aahhüt ederler.


90

Türk-Alman ilişkileri

�· .. ..

E

UJ ... -ı::ı = ·.: ...

?


Türk-A lman Dostluğu

91

M adde 2 .

ı ı ıı k i ye Cumhuriyeti ve Alman Reich ' ı, müşterek ı ı ıı ı ı l :ıaı lerine taal luk eden bütün meselelerde, bunların l ı n l l ı i<,;in mutabakatı tem i n etmek üzere, ara larında ıll l yı·ıı dostane temasta bulu nmayı taahhüt ederler. M adde 3 .

l ı ı ı/.ası günü mer' iyet mevki ine girecek olan bu mua­ lıı di' on sene mi.iddetlc muteberdir. Y üksek akit taraflar, ı ı ı ı ı; ı l ıı;den in temdld i hususunu vakt-i merh lınunda ı ı ı ıı larında kararlaştıracaklardır. ı l ı ı ımıahede tasd ik o lunacak ve tasdiknameler sürat-i

ıııllı ı ık ine i l e Berl i n ' de teati ed i l ecekt i r. ı ii rkçe ve A l nı anca l isan larında, her iki metin de ayn ı \'l'l ı ı i le mutebcr o lmak üzere i k i nüsha olarak tanzim , ı l ı ı ı ı ı iştir. Ankara,

1 8 Haziran 1 94 1 �· Saracoğ l u

Franz v o n Papen

( ı 9)4 1 Şubat 28 H itler İ smet İ nönü 'ye bir mektup \'111.111ış. 4 1 Mayıs 4 'tc de Alman devlet reisi meras imindeki ı ı ı ııkunda Türkler, Türk devlet adam ı ve b üyük 1\ l ali.irk(?) için güzel sözler söyled i .

Mülahaza Bu muahede hakikatin hayale galebesid ir. Ne A lman ı ı ı i l leti ve ne de Türk m i l l eti zaten tarih i n en karanl ı k v.iin lerinde b i r b i r i n i n mevcudiyet i n i kurtarmak için ın i lyonla ev i ad ı n ı n kanı n ı akıtm ış, yüzb i n lerce


92

Türk-Alman İlişkileri

hanüınanı n ı söndürdüğünü unutmuş bir zaman fası lasına henüz girmemiştir. B iz, o günleri görmüş, o günlerin had iselerinin i ç i nde vazife ler yapmış i nsanlarız. A lınanlar da, o günlerin eşsiz kahramanı olan Türk mil letini yalnız kend i hudutlarında değil Balkanlar ' da, Tuna boylarında, Galiçyalarda da gördüler.2X

28

"I. Dünya Savaşı 'ndan yenik çıkıldıktan sonra ülkedeki Alınan asker ve sivil tüm uzmanlar sınırdışı edi ldi. Kısa bir aradan sonra, genç Türkiye'nin de asker-siv i l alman uzmanlardan yararlarıma yoluna gittiğini görüyoruz_ Almanya ' n ı n savaştan sonra silahsızlandırı l ması üzerine işsiz kalarn birçok alman subay başka devletlerin hizmetine g i rm işt i . 1 924-33 arasında Weimar cumhuriyetin i n Türkiye cumhuriyetine gönderdiği büyükelçi R udolr Nadolny'n i n aııı ların· dan. bu dönemde Türk kara ve deniz kuvvetlerinde alınan subay­ ları nın d aııışınan olarak çalıştığını öğreniyoruz. Nadolny. hatta Dışişleri bakanının kendisinden istihbarat örgütlenmesinin yeniden organizasyonu için Almanya'dan isim de vererek bir uzman istediği­ ni (al bay N i colai ) ve bu uzmanın Ankara'ya gelip kuruluş faaliyet­ lerinde görev aldığını yazıyor"_ ( Rudol f N adolııy, "Bir diplamatın anı lan", Cumhuriyet-J-!a(ia, derlcyen: Sezer Duru. l -7 Mayıs 1 992, S. 1 5. "Anadolu ' daki Kemalist hareketi sadece Alman-Bolşevik politik oyunların ı n sonucudur. Doğu' da anarşi tohumları ekmekten. onu Anadolu'nu n en ücra köşelerine yaymaktan ve her fırsattan yararla­ narak İ tilaf devletlerine durmadan güçlükler yaratmaktan başka bir hedefi yoktur." şeklinde tanımlayan (s_ 2 1 ); M ustafa Kemal' i n " İ kbal peşinde koşmalarından dolayı Pangermanist İlıtirasa çabuk yakalanıp, bunun için de Anadolu'yu t'cthetmeyi ve onu bir A lman kolonisi haline getirmek isteyen Alınanların gözü kapalı hizmetçisi olan, Sclanikli Dönmeler sınıfına ait; Alman fikriyatının ve Alman teşkilatianma fikrinin hayranı olduğunu (s. 2 1 ); Almanya ile hiç ara vermediği ilişkilerinin, Almanların i stanbul hakimiyetleri zamanın· da, o zaman güçlü olan Enver'in yanmda öneml i bir mevki elde


Türk-Alman Dostluğu

93

i 'l ı m,sini sağlad ığını ; Çanakkale ' d e Türk askeri birliğinin şefi olan

1 ı ı ı ı a ı ı von Sanders' in hatıralarında, o zaman sadeec fazl a tanınmaz

l11ı

subay

o lan

k en d i s inden

d l l � i i ncesinin bütün

ı, :ıııakkale'de

heyecanla

fazi letlerini

bahsedip,

ona A l man

öğretmeye çalışt ı ğ ı n ı (s. 22);

birl ikte çalıştığı A l man al bay Schwartz arac ı l ığı i le.

l" ı l l !akma ad ıyla b i l i nen, Bolşcv izm ' i n İstanb u l ' daki ba� ajanı

h oııdisch ' le lanı şt ı ğ ı n ı ve

çevrelerinin girişimi ve bil hass a karşı l ı · ı c ilı edildiğini (s. 23 ) ; Yak u b Cc mil ' in kurşuna dizilmesine karşın. A l man

Moskova'ya giden Koud isc h ' i n sözlü açıklamalarıyla Enver'c

J, ı · ı ı d isini 'Türk ordusu içinde Al man fikrini dcstcklcycbilccek en iyi

. . ı r.ıııanlardan b i r i ' o larak değerlendiren Liman von Sanders ' i n �ahsi ı ı ı i"ıdahalcsi sayesinde kurtulduğunu ve onun dönüşünü istcmcsiy lc, ı.•.Oııdcrildiği Mczopolaınya sınırı ndan çabucak geri döndüğünü (s. l l ) ve l>ıı

Türk askerlerine yayı mladığı bir beyannaıncdc "Bol şevizın.

saygıdeğer güç

bize y ard ı m e l i n i

uzallı

ve

h i ı,: b i r zaman

bize yardıma haz ı rd ı . Bizimle bir and­ l:ı�ıııa yapmış olan Bolşevikler. A l ınanya ilc de benzer bir ittifak yap­

vmi l ıneycn A l manya daima

ı ı ı ı� lardır." ded iğini (s. 44)" ve A l ınanların ınüttefıklcre mümkün ı ı l:ın bütün güçlükleri çıkarlabi lmek

için, önceden

hazı rladıkları

plana uygun olarak. b i l hassa K i l ikya ve Mezopotamya olaylarıyla ı l ı •.ilcndiklcrini ve akt i f olarak katı lmak için oraya kadar g i ttiklerini;

1 O Temmuz I 92 I tari h l i il dana l'ostası gazelesine göre, Türk-Arap

\ deleriyle savaşmak için gelen Fransız müfrczclerinin. Kirissi-1 lure

I Icinrich Mo ser adında bir A lınan sub ay ı nı ııııukladıklarıııı ( A i bay Breınond. 1 9 1 9- 1 92 () Arasında Kilikya. l ':ıris, 1 92 1 )" söyleyen Ü mer Kü/lın'a göre ( 1 92 1 ' dc P ar i s te ı ·mnsızca yayıınladığı L '!lventure Kemaliste ad l ı escrinde) A l m anlar

( K il ikya) yakınlarında

'

K urtuluş Savaş ı ' nda da Ankara ile i l işkiye girerek yard ı m l arda

l >ulunmuşlardır. Şöy le k i : I lliyük

savaş boyunca, hiçbir zaman A lınan tesiri ve A l man enlrikası,

l >ugün A nkara ' d a

ve

hatta

İstan b u l ' da oldukları

kadar rahat

ve geçmişteki uğursuz faaliycllcriylc lanınan insanlar, uzak­ lığa rağmen, ulaşım kolaylığından, Berlin ve Ankara arasında g e l i p ı •.idiyorlar; A lman tesirine katkıda bulunarak v e o n u gözeterek . 1 X70'ten beri sağlanı bir şekilde yerleştirilen bu etkiyi (nüfuzu) iı.: h l i kedcn uzak bir şekilde oraya yerleştiriyor ve çoğaltıyor. olınadılar. Kemalist başkentte e fendi olarak hükliın sürüyorlar

\:oğunlukla


Türk-Alman ilişkileri

94

Kemalist devlette. ne kadar az teşkilatianmış o l ursa olsun görünen herşey bir /\lman işidir. ) i mdi orduya bir göz atal ı m . Harbiyenin

bütün tekn i k h i zmetleri Al ımın subayları tarafından görül mektedir. General L iman von Sanders ' i n eski karargahında çalı�an yarbay W idcckc. M ustaüı KemiH'e d an ı:;; ıııaıı l ı k görev i n i üstüne a l a n binbaşı

Drensen. Banın von Andretten ve daha b i rçokları /\ııkanı'ya yer­ lc�tilcr. Ordunun i h tiyaçları n ı sağlayan bütün fabrikalar ya /\ l ınan mühendislerin idaresinde veya güzetinı leri altı nda bulunuyordu. " Kütahya ve Eskişeh i r tahkiıııat ı . Yunan l ı ların burnunun k ı rı l ınasını sağlayan modern savunımı hatları h p /\ l man eseri d i r. V. Y unan'a karşı ilk zafrden sonra. Ankara ' n ı n tah k i m i sözkonusu ol unca. bu

y i n e Mustafa K c ııı a l ' i ıı güvendiği

/\ l m an uzmanlanı

veri l d i .

/\rızalanan uçakları tam i r maksadıyla son olarak ş h i r d ışında b i r fab­ rika kuru l d u . l larp esnasında. İ stanbu l ' da 1 larbiyc Ncz<lrcti'ndc yük­ sek b ir görev üstlenen ve buı,!i'ın onu yönden /\ l man mühendis Engel Schi dcıııann bunlardan biri d i r.

K c ııı a l i st ordunun hütli n teknik

ınalzcmcleri gibi bütün uçak motorları da /\ l ıııanya'dan gc lıııektcdir. /\yrıca, Mustafa Kemal. /\nkara 'yı ın odern bir şeh i r yapma l i k ri ne kapı ldığı zaman, bunu Budapqtl i bir /\ l ın an m i ıııara emanet elli. Ve A lman gazeteleri. gururla kuracağı şehre model olarak l l e rl i n ' i ala­ cağı haberini verd i . l lemen hemen h e r g ü n Sol'ya veya iıalya · da n geçr ek. Be r l i n Türk

konsolosluğunca ver i l m i ş sahte pasaportlar taşıyan /\ l ıııa n l ar /\ nkara·ya gelmektedirler. Böylece. Berl in ' deki l'angcrman ist ı,:cvre­ lcr siirck l i /\nkara i l c i l i�ki içeri'inde bul unurlar. Berl in ve Sofya

arasında Baron von Kcller i l i�kiyi sağlar. ( icçcn I l aziran ayında, o yanında bizzat general Liman von Saml..:rs tarafından hazırlanmış Kemal ist ordumııı savunma planları olduğu halde Berl i n ' den ayrı l ı­ yordu. Diğer taraltan Berl in. Kemalist ordunun i htiyaçların ı n ıcınin edi ld iği hir mcrkczd i . Kcım11. " M oskova veya başka bir yerde bu la­ madığı her�cy i Berlin'de arıyor ve oradan al ıyordu. Enver' in patro­

nai r altında kurulan bir kom ite üze i l i k l e i h t i yaç tem i n i maksadıyla

Berl i n 'de görcvyalııyordu. Görev alanı çok gen işti; z i ra, o ay n ı

zamanda Kemalist orduya gönderilccek subay ve teknisyenierin toplanınası işiyle uğraşıyord u. Bunlar gene l l i k le İ talya tarafından göndcrilııı işlcrd i . Türk ve Rus personelden oluşan b i r eki plc J{oıııa'da bir büro ve Gcnova, Napo l i vı.: Brimli si ' dc d i ğer bürolar ıncvcutıu.


Türk-Aimm1 Dostluğu

95

l l ı ı ; m ı ı komite. geçenlerde İ sviçre 'den çok sayıda sandık gönderdi.

ı

ııılann içinde, tanı olarak Türkçe matbaa kurmak için gerekli ı n : ı l 1.ıneler vard ı . İ daresi Türkiye' n i n eski Berl in konsolosu Ziya l in in damadı İ zzet Bey ' e emanet edilmişti. Propaganda broşürleri ı ıı ııı l ; ı basılıyordu. O nlar Tunus. Cezayir, Fas. Mısır ve I l i nd i stan ·a � ııılar yayılıyorlardı. Bu kom ite. tabiatıyla A l ınanya'nın dı� propa­ ı•ııı ıılasıyla meşgul olan d iğer kom i te ve teşkilatlarla sıkı bir i�b ir­ lıı'.ınde bulunuyor ve özellikle ıni.itıcfiklerin müslüman sömürge l ı ı ıloııie) halkl�ırı içi nde ihtilalci ( revolutionnaire) bir �ekilde çalışı­ l ı ırdu. Bu kom iteden bağımsız olara k . özel bir görevle. geçen N i san ııyı ııda Ankara'dan hareket eden lı ir ekip Berl i n · c yerleşiyor ve lıl'nı e n pangerıııan ist teşki l atlarla i l işkiye geçiyordu. Bu ekip, i\ ıık ara'ya gönderilen si lah. donanım. tıbbi malzemeler. teknik ıılı-ı ler. Kemal ist ordumın kadrosu için gerek l i subay ve teknisyen ler­ k meşgul olacaktı . Moskova 'ya gitıiğindc. Berlin nezd i nde <,:içe­ ı ı ı ı in desteğini ta kp edecekti . (. ' içcriıı servisi kontrol için bir görevli ı•i'ıııderdi ve hemen Alınan i leri gelenleri arasımin bu hareketi n etkisi ı•.iırüldü.

A ıııiral V or Tirpill. tarafından kurulan -bugün dağ ı l m ış- Vatcrlanc! ' s l ';ırtei ' n in (Anavatan Part isi) kalan kadroları d iğer A l ınan teşki l at­ l;ırını birleşt irerek yeni bir dernek. teşk i lat (association) kuruyor­ l;ırd ı : ' Bağıııısızlığı İ ç i n Mücadele l·: den Türk iy e ' ye Y ard ı m Derneği' ( Deustches I l i l bwcrk Hir d i e Kaeıııp lCndc rtirkc i). B u ıll'nıek. kurulu� gününde Ltıver ' i n b i r tcbrik ınektubuy la şcrcllcnir. A v n ı zamanda l :ııvcr' i n girişi m l e riyle bir yard ı m kanıpanyası t souscription) açı l ıyordu: · hir die Kaeııı plcnde Turke i ' ve Krupp tir­ ınası 300.000 marklık bir nu.:blağla yard ıma katıl ıyordu. < iürülc!üğü gibi, hlill'ın can l ı lığı ilc Alınan cıkisi Ankara'da varlığını . iirc!ürüyordu. Bu etki. Dutschcs Bucro ad ıyla çal ışan ve Ankara'da bul unan bir Alman bürosu aracıl ığıyla yürütül liyordu. B i lhassa bu büronun siyasi bölümü ( l'al itisclıc Abtc ilung ders Dcutschcıı Bucros ııı Angor a ) /\ lınan etkisini yaymakla gürevl i idi. Büro, Ankara lılikümctinin bulunduğu -sadece savaş bakanl ığı hariç- bi nada (saray) bulunuyordu. Orada her bakanl ığııı ayrı bir odası vardı. Zaten iy i ıı iyctli olan kaımıoytınu. yazdıkları yanlış raporlarıyla yan ı i lmakla ı• ii rev li olan Ankara 'daki ımılıabirler ve diğer görevliler bu büroyu lıi lıniyorlar. Onu onlara göstermektc Ankara ' n ın hiçbir ınenfaati


Türk-Alman İlişkileri

96

Bizim Almanlara yardım için hudut harici gönderd iğim izle m u kayese29 1 9 1 8 Eyl ü l ay ında A l man askeri heyetin e l i altında, yuvarlak rakam olarak 650 zabit, 6.700 küçük zabit vard ı . Asya ko l u da dah i l o lduğu halde bütün A l man­ ların yekunu, yuvarlak rakam I 8 .000 i nsandı. A l man askeri heyeti i l k işe başlad ı k l arı zaman 42 zabit i ken, harp sonunda takriben 800'e çıkm ışt ı .

Birlikte döktüğümüz kanla r ve müşterek düşmanla r30 1 9 1 4 Ağustos' undan 1 9 1 8 Teşrin-i Sani 'sine kadar 52 ay süren 1 l arb-i l J ımım i 'ye işt irak eden kuvvetleri ve yoktur. Fakat, A ııkara ' d a . bu biiro tanırından üneeden haber ve­

ri lmcın i � h i ç b i r i� ol maz. Bu, ba� k a bir �ek i l de. i s ıanbul 'tla bul unan resmi A l man e k i bi y l e b i rl i k te cntri kalarına dcvm eden bir te�ki l attır; çok güç i ii ve tclı l i kc l i d i r".

Ümer Küzım. 1\ema/ist Macera (/_ 'il veuture 1\ema/iste). s. Dr. Durıııuş Y ı l m az. Konya.

ı 5 � u bat

1 339/ 1 <J23

1 9.

çev.

I 994.

tari lı ve

I 86 I

nolu 1 'n k it gaz.ctcsindc yayım­

lanan bir haberde ''Türk zaf'c r i n d c ı ı harare t l i bir l i sanla lxı lısc tt iği "

b i l d i r i l e n "S<1bık Osımı ıı l ı m ü� iri ı . i man von Sanders Tiirk ordusunda bir tck A l ınan bulunmadığı n ı siiylcııı i�tir".

(s.

3 ):

A ( y n ) A(yn),

'Tcştc mektu pları : l . i ıııan J(ın /.andcrs ' i n l'qtc ' tlc bir kon l'cransı".

Cumh uriyet sonrası Türk- A lman i l işk i le r i n i n baş l a n g ı c ı sayılabi le­ cek bu konu.

l'l"ı rkiyc'deki A l ımm nii f'u zu içerisi nde pek dcğer­

lcııdirmcıııi� olup. yap ılacak ça l ışmalarda i lg i n ç ve üne m l i bulgulara rişi lcccği kaııaatiııdcyiz. (Haz.) 29 A lm anca: ( 'i/um l larhinde Tıirk-!1 /man Silah :lrkadaşiL,{;I.

30

A lmanca: Cihwı llarhi 'nden Neleri Bilmivoru :: ' tlan.


Türk-Alman Dostluğu ılı ı� ı ı k ı ı

en

97

iyi kanları : Zilyiiltın nıecnıuu

Muhariblerin

Muhariplerin

yüzdesi

Esirler

yüzdesi

�1 M t\ N Y A

7 650.000

9

ı 000. 000

41

1\�tı�tıııy:ı

4 .800.000

22.5

I .ROO.OOO

25

� Inı

1 .200.000

1 8. 7

300. 000

37.4

440.000

25

1 50.000

33.3

1 4.090.000

1 6.6

3 . 250.000

34.2

•ll

r.ıan

l llt�I Y<'

ı ııılpıııya

Muhariblcriıı Yaral ılar

'l l M A N Y A ' vıı,ııııva

Mııı ııı ıstaıı l ııı �ı ye

lhılp,ıııya

yüzdesi

Ülcnler

Muhiiripler 1 1 .000 000

4.500.000

1 9. 6

2. 1 50.000

2.000. 000

1 2. 5

ı

600.000

000.000

R.OOO.OOO

1 8.7

300.000

1 .600.000

200.000

1 5.0

90.000

600.000

7.300.000

1 6. 5

3 . 540.000

2 1 .200.000

İtilaf d evletleri Zayiatın mecmilu

Muhariblcrin yüzdesi

Muhilriplerin Esirler

yllzdesi

U n·; ya

1 0.480.000

18

2. 500.000

41

ınıısa

6.790.000

6

5 5 0.000

54

3 . 1 00.000

3

200.000

30

1 .950 000

lO

500.000

20

480.000

33

200.000

27

1

I lliylik Britanya

lııılya

•,uhıya


98

Türk-Alman ilişkileri

zayıatın

ınecmıiu

Muhiiriblerin yüzdesi

Muhariplerın Esirler

yüzdesi

Rom an ya

430.000

33

200.000

25

Belçika

300.000

1 4. 5

70. 000

33.5

1 50.000

2

1 0 000

5

Karadag

45.000

60

30.000

20

Yunan

30.000

8

1 6.000

Portekiz

20.000

1 7. 5

1 0 000

1 7.5

2.000

3.3

23.777.000

1 2.0

4.286.000

3 8 .0

Amerike Birieşık

D�vlctlerı

Japon

Yekün

Umumi yekün

7. 867 000

7. 536 000

Muhariblcr in Yaralılar Rusya

yüzdesi

Ülenlcr

Muharip

5.730 000

1 6.0

2.250.000

1 4 . 000.000

1 .900. 000

9 000.000

Fransa

4.340. 000

21 ı

Büyük Britanya

2 . 1 00.000

ll

800.000

7. 000.000

İ talya

ı 000 000

9.0

450.000

5 000.000

Sırbiya

1 60.000

20.0

1 20.000

600.000

Roman ya

1 50.000

1 3.5

80.000

600.000

Belçika

1 60.000

14.5

70.000

480.000

1 00 000

2.0

40.000

2 . 000.000

Karadag

1 0.000

1 0.0

5 . 000

50.000

Yunan

1 0.000

2.0

4.000

2.000 000

5

Amerika Birleşik

Devletleri


Türk-Alman Dostluğu

Yaralılar

Mulıariblerin

yüzdesi

99

Ölenler

Mulıarip

Ptıtlı · ldl

7.000

7.5

3.000

40.000

lııpıııı

1 . 000

3.3

1 .000

3 0 . 000

1 ' � Illi

1 3 .76K 000

1 6. 0

5 . 723.000

39.000.000

l ııııııııu yckun

2 1 .0611.000

9 263.000

60.200.000

B ırinci Cihan Harbi 'nde yuvarlak rakam 60.000.000 lıı•ııııı hoğuştu. Yuvarlak rakam 3 8 milyonu zayiat verd i . 1 1 0 ıııi lyon ö l ü ) [das Starkverhaltuis 2/4 ( 1 /2 dememiş)].

Hir Saksonya prensi Ayd m 'da < ' i han Harbi ' n i n son y ı l ında bir Saksonya prensi, ııııı ıyyetinde iki A lman subayı ve iki Alınan neferiyle ve ı ı ı ı l ı ınandar olarak da iki Türk subayı ve bir sivil tercü­ ııııııı i le Garbi Anad o l u seyahatinde Ayd ı n ' a da ııp,raınıştır. Eşraftan Cemal Bey ' i n [merhum kay ı n­ l ııılıam] evi ne m isafir edilm iş, orada dört giin ve i.i ç gece k ıı l ınıştır.

Prens evin terti batını ve mobi lyalarını görünce tercü­ n ıanına soruyor: lu.

-Bu, eski bir ai leye benziyor. Bu takımlar yüz y ı l l ı k­ Ne dersin? rercüman cevap veriyor:


ı oo

Türk-Alman ilişkileri

-Evet ! Aydın ' ın en eski ve en zengi n bir ai lesidir. -Bu kadar eski bir aileni n kim b i l i r neleri vardır! Acaba bana antika gümüş ve el işleri hediyeler vermez· ler m i ? B i l i rsin ben böyle şeyleri çok severim. * *

*

Tercüman bu muhav erey i aynen Cemal B ey ' e söylüyor. O da, dokuz parça kıymet l i ve antika gümüş tarak, buhurdan ve tepsiye yapışık gülebdan ve antika el işlerini büyük bir gümüş tepsi üzerine koyarak, oğlu Ekrem vasıtasıyla prense takdim ed iyor. Prens çok mem­ nun ol uyor, teşekkür ediyor ve büyük bir sevi nçle küçük Ekrem 'e tercüman vasıtasıyla soruyor: -Bun ların hepsi benim m i , bu teps i de benim m i ? Ekrem cevap veriyor: -Hayır! Tepsi bizim! Prens tepsinin üstündeki leri al ıyor, çok memnun olduğunu söylüyor. Prens evden ayrılırken, karş ı l ı k hiçbir hed iye bırak­ m ıyor, hatta bir fotoğrafı n ı bile. Fakat, nas ı l sa, kul­ landığı kurşun kalemini unutuyor. Bu, ad i bir tenekeden, ucu mahfazal ı, sabit renk l i b i ldiğim iz adi bir kurşun kalemd ir ki o zamanki fiyatı on para i d i . Ekrem bunu b i r hatıra olarak saklam ış. B ana bunu gösterdi ve hikayesini de yazdığım gibi anlattı .


Türk-Alman Dostluğu

101

i\ l ıııanca'da kullanıla n 1 i l ı·kçe kelimeler

t ı ııl ı�n=trotten

-tırıs yürümek

--

t ı ıılı ---tırıs ııı ıı·.ıır+augure

--

ı ı ıagzin=magasin

uğur=ta 1 i '

--

mahzen (Arapça)

"ıı l ı t iyan/saftian (maroquin) ��� 1 ran/safran=Zafran

ı i irkçe "an"dan: Evvelden h i ssetmek, keşf: Ahnen. S ı p�r etmek, kapatm ak setrctmek: Sperren ,

ı ııal, tesirl i : Aatig " orsan : Kaper " a y ı tl ı olmak: K l id < iasbetmek, çalmak: Kapern 1 e s ir: Tatigkled K�l : Kahl

Savt: Laut l 'itremek: Zıttern ı ıalk: Zolk l 'itreme : (isim) Zıttern 1\rz: Erde l .ata: d ie Latte ı �ğer, eken, zürra: Egger Kase : der Zase Kiraz: d ie Kirsche Çift sürmek, tarlay ı nadas etmek : Eggen.


Türk-Alman İlişkileri

1 02

Tara (die): Tara (dara) Tariesen: Darasım al Sperren: Siper etmek, kapamak Kafigs: Kafes Spahen : Tecessüs etmek (sipahi ' den) Spah lente: Gözcüler (sipahi ler) die Kafer: Kebere, Korsan Kafcrn: Kopmak, gasbetmek Zwischern : C ıvı ltı yapmak (kuşlar) d i Koppe : Tepecik, kubbe Kotzen: Kusmak Zwicken : Çimdiklemek der Saffian : Sahtiyan Sach: Sahh Sach l ich: Sah i h, hak i k i Sach l ichkeit: Sah i h l i k haki kat [ . . . p ı Sappe (d ie): Sap Heulen: l-lavlamak S i n n : Zihin Geri ng: Geri (en az) Zopf (die) : Sot: mensfıca/iye Bmck : Enkaz (bırakı lacak şey) Kastaine (die): Kestane K ichcrn : Kıs kıs gütmek 31

B i r k e l i m e okunamanııştır. ( ! laz . )


Türk-Alman Dostluğu

ll'pler: Topuz, asa. 1 assl ich: Fasih 1 \olırer: Burgu 1 \ohren : B urgu ile delmek ı k r Borg : Borç

l hırgen: Borç almak 1\. altin: Kad ın (zevce) die Kufe: Küfe Sdıaker: Şakacı Sı:lıakern : şaka etmek Sı:lıakerei (d ie) : Şakac ı l ı k Salan: Şeylan Satanisch : Şeytanl ı k Schakal : Çakal dcr Safran: Safran dcr Sesam : Susam d ie Spur: "Çapur"dan iz Lal len : Kckelemek ( lal olmak) die Latte: Lata l .atten : Latalamak l . ich: "lik, lık" edatı der Bucke l : B i.i ki.inti.i, kambur Bi.icken (sich): Bükülmek, eği l mek dcr Bückl ing: Rcverans l .oschen: ""Loş yapmak"tan söndi.i rmek die Bausch : "Boş"tan kabartma


1 04

Türk-Alman İlişkileri

B auschen: Ş i şmek, kabarmak d i e Aue: Ova centner: Kantar die gattin: Zevce (kad ın) gatten: Katmak, b irleştirmek sich gatten : B irleşmek, ç i fleşmek d ie Gaukler: (Kavuklu) mukallit, soytan Stauen : İ stif etmek die Ugur: fal Schief: Şiv (mail) die Schiefe: Ş iv Je eher je besser: Ne kadar erken o kadar Körperl iche, gcistize und charakterl i che gerziehung halten rich diewaage

Almanca cem' kaidclcri Dört çeşittir. l. III Stark IV. Schwach ı.

a ) Unverendor H i.igel, onkel, flein b) M utfın it u mbaut. . Vater, bruder, garten Vater, brüder, görten ll.

a ) mit e . . . . hund, berg, tier(e)

i


Türk-Alman Dostluğu

ı os

h ) ı n it umblaut . . . B aum, Söhn ı ı ı ıd

c

Baüme Söhne

ııI. ı-r

(mit und ohne umlaut) der wald walder

dn Haus Huhn dasgras, das Kind

J J;i user H ühner gröser K inder I V. ( 1" )

n....

Frav B lumc Herr Fraven en " en

K t:ndinden sonra mef' lıl ü ' n-i leylı gelen cdatlar: Von, ıııııl lı, seit (dem, der, den) Zu, mit, bei avs kl"ndinden sonra mef ulü ' n-leh gelen edatlar: Durch, oh ne

u ı ıgl'n,

( den, die, d ie) für, um K endinden sonra her ikisi gelen edatlar: An, ncben a v f über, i na, var. lı intcr unter, zwi sc hen

lcvakkuf göstcrirse, yani "Ov wo b ist du?" sualine ı ı · vap verirse mef' u l li ' ıı-ilcylı(dat);

l lareket gösterirsc, yani "Vcrs ov?" sual i ne cevap vnı rse mef' lı l ü ' n-lelı ; l cvakkuf gösterirsc, yan i "Wolı in gelıst du?" sual i ne ı ı · v a p verırse mcf' Q i ü ' n- lelı aklav s sah i fe : 3 8 , 1 ııydka'dan


1 06

Türk-Alman İlişkileri

L.:.

&

...

' 1\.,h·�.n'' 'k ı .hlııı,l.ı Pru,\ :.tlt hı ı ıur�u ,u h.ı\·ı ı kl·ıı. Pnı'"·' pu: ı ı � i :\ıı�n"'ı un ,,,,.,iyı: .,ayl-.· T'irkı y c: 'vr �dip hil:ılıan: oıli,ltı ıu.ın ·ıl:ııı 1\ l d ı mn l �lutıli' Pa �.ı


BAGDAT DEMİRYOLU A LMANLARlN ŞARK SiYASE T i VE TÜRK i Y E ÜZERİNDEKİ EMELLERİ VE İ LİM-K ÜLT Ü R TARi HiMiZDE ALMANLAR


A l . M ANLARlN ŞARK S i YA SETLERİ

v ı : HAGDAT DEMİ RYOLU

A lmanya i mparatoru İ kinci Yi lhelm Abdülhami d ' e "A i ı ııanya Kayzeri ' n i n İ lelebet e h l - i İ slam ' ı n muhibb-i �ı·lll-�iarı olduğunu tem i n etmiş idi"; son vaziyetlerdeki ılı-p,i�iklik üzerine onlara aleyhtar bir vaziyet ittihaz ı lıı t ı ı ı ı gel iyor. Bağdat şimenditer hattı imtiyazı kur­ lnı ı ld ığ ından, S e l an ik ' e doğru gen i şlernek isteyen Av usturya'ya hoş görünmek, Adriyati k meselesiyle ııp,raşan İtalya'yı da itt i fak-ı müsellesten (üç l ü ittifak) \ ık ınası n ı menetmek iktiza ediyor.32 1 ! K fızım Karabekir' i n -'Bronsart' ı ıı teklifinin ikinci maddesi ' olan-

cıhad-ı mukaddes" ilanı ve -Almanlar tarafından işlenen- " İ slam birliği" politikası hakkındaki görüş ve tenkidleri ile, Almanların < lsınanlı matbuatını, asker ve devlet adamlarını bu hususta teşvik .:dip yönlendirmeleri, b u politikaya karşı İ ngilizlerin, bir dünya savaşı çıkması halinde hiliifet makamının İ siflm alemi n i ayaklandır­ ma girişimine karşı aldığı tedbirler; bir kısım Türk basınının da buna hız vermesi, Osman l ıları ittihad-ı İ slam politikasına sürüklemedeki gayeleri hakkında v e "Cihad-ı Mukaddes" i lanma i l işkin beyanna­ menin metni için bkz. Birinci Cihan Harbine Nasıl Girdik?, cilt: l l, s. 37-56, 1 2 1 - 1 22, 1 30- 1 4 1 , 2 1 2-2 1 7, 384-40 1 , 453-464, Emre Yayınları, ikinci baskı, İ stanbul, 1 995. (Haz.)


l lo

Türk-Alman ilişkileri

Vaktiyle Bismark' ın şöyle söyledi ğ i ri vayet o lunu­ yor: "Ben İstanbul postastnt okwnam ". Fakat, o zamanlar artık geçti . Alman lar artık Şark meseleleriyle hayrete değer bir surette uğraşmaktadırlar. Yilhelm hükümdar olur ol maz ve hususiyle 1 899' da(?) Arz-ı Mukaddes' i ziyaret ettiği nden beri takibe başladığı pol itika İ s lam pol i tikasıdır. Almanlar yay ı lmaktan, ümit ettikleri yardımı göremeyince İ slam 'dan istifade etmeyi düşünd ü ler. [ Beynclm i le l Mecmua-i İktisadiye ' de 1 9 1 2 ' d e A lman muharrirleri bir gün evvel Türkiya(nın) A lmanların el ine d üşeceğinden Li mitl i o l d u k larını yazd ı lar] . Suriye v e ci-Cezlre hakkında imrendirici makaleler yazı l d ı . "Kürre-i arzın h içbir kı tası buraları kadar müsait değilmiş, tabii zorlukları olmad ığından nıaden lcr için derinlere inmeden toprak üstünde işiemek pek kolaymış, buralar henüz büyük devletlerden h içbiri tarafından be­ nimsenmed iğinden bu fı rsat kaç ırılmama l ı i m iş". A lmanlar hakikaten Suriye ve F i l i st i n ' de çok işlere başlad ı lar, Yafa'da bir de hastahane yaptı lar. Türkiye'­ den bir sürü imtiyazlar kopard ılar. A lman diplamatları ve mal iyeci leri birlikte çal ışarak Anadol u ' da Alman s iyasi ve iktisad i nüfuzunu kuvvetli bir surette kurmaya muvaffak olmuşlard ır. Yol lar ve nakliyatı ellerinde tutanl arın bu yo l vası­ tasıyla o memleketin her i şi nde hakim b i r rol aynaya­ caklarına A lmanlar kan i idi ler. A lmanların I slav ı rkı hakkın daki fikirleri de şu i d i :


Almaniann Sark Emelleri

l

l

l

" l ·. lm. lar, büyük b ir meden iyeti temsile ımıktcd i r aşağı bir ı rktır. On lar Al man meden iyetin i l ıı l ıı ı l dmedikçe I siaviarın terakki etmelerine i m kan

ı ı l ı ı ıııyan \' ı ı� l ı ı r'' .

l la l kan harb i i lan o l u nduğu zaman A l ma n l ar ı hınaıı l ı ların neticede gal i p ç ı kacak larına em i n idi ler. 1-. ı · ı ı d i tensik ettikleri ordular, A lman usul-i harpleri. ,\ lınan si lahlarıyla atış da galebe çalacakt ı . Balkanlar' ın ıı•.ı ı l - i harbi Fransızlar g i bi, si lahları da Fransızlar yap­ ııw1ı ı : elbette mağlup olacaklardı . Gatletin pek büyük ı ıl ı lı ığu sonradan anlaş ı ld ı . Balkan dev letlerini n galebesi 1\ l ıııanlar için de vahim neticeleri mlıcip old u : [Balkan l ı ıı r l ı i A lman- Fransız usul ve s i lah ve nüfuzlar ı n ı n \ ı ı ı pı�ınası demekti . Türk zabitleri nas ı l A l manya' da l ıılı�• i l ediyor id iyse Bulgar, S ı rp, Yunan zabitlerin i n hllylik b i r kısmı Fransa askeri mekteblerinden yetişiyor­ ılıı K.] 1 hılgarların intibah v e yiğitliğinde dahi F ransız d ip l o­ t ı ııısisinin tesiri vard ı . 1 908'de Bosna-Hersek ' i n i lhakı lltnine, Sırbiye ' n i n Avusturya Macaristan 'a i lan-ı har­ l ı ı ı ı c man i o lan da Fransa d i p lomas i s i i d i . Yunan ı ınlusunu tensik eden ve yetiştiren ve emir ve kuman­ ı lı h ı n ı idare eden de Fransız zabitleri i d i . B undan başka l lı ı lgar, S ı rp, Yunan zabitlerin i n büyük bir kısmı F ransız ıı �•kl:ri mekteplerinden yetişın işti. Balkanlar'da 20 y ıldan beri A lmanlar ticaretlerin i �enişletmişlerd i . ı 9 1 ı y ı lında Alman imparatorluğunun l lalkan memleketleriyle o lan ticari muamelesi ( id halat­ ı l ı racat) yarım m ilyar frank kıymetinde i d i . Balkan harbi ·,ı ımında safra attı. Ve tab i i birçok A l ınan tüccar ve


ı 12

Türk-A lman İlişkileri

sanat(kar)ları sars ı l d ı . F akat, ası l sarsıntı s iyaset bakımındandı . I 878'de Bosna-Hersek' in işgal i esnasında i mparator Fransuva Josef "ahva l i n zarureti i le Avusturya'nın Selanik'e doğru i lerleyeceğini" alenen söyled i. Tabii bu hal Sırpl ı ların Adriyatik'te bir mahrece nail olmalarıyla önlenebilecekti. [İstibdat devrinde olduğu gibi meşru­ tiyet devrinde dah i Şark meselesi hakkında zabitan ve memurine lazımı gibi bir fikir veri l mem iş, güzel eserler, konferanslada vaziyet im izin hak i k i çehresi göste­ rilmemişti. Her m i l letin memurları, zabitleri ve hatta feı1leri bile nereden nereye gittiklerini m ütemadiyen öğrendikleri halde, Türkler, başlarının üstündeki keskin kılınca bakmaktan men bile ed i l m işlerd i . K.] [Şu halde Avusturya-Macaristan ' la S ırbiye çatışmış demektir. S ırbiye'yi Ruslar h imaye ed iyor, Avusturya'yı da Al manlar. Artık işin bir cihan harbine gideceğine şüphe edi l i r mi? K.] A l manlar Anadolu ' da yaptıkları dem iryolunun her iki tarafın ı bir müstemleke haline ifrağ edebileceği bir miktar arazi almaya teşebbüs etmesi muhtemel deği l mi? [Bunu yaptılar, Enver de taraftar o ldu, fikriın İ sorduğu zaman felaket olacağını söyledim. Ded i : "Biz kendi kendi m ize adam olamayız, onlardan istifadeye mecbu­ ruz". Dedi m : "B izi müstemleke halkı gibi kullanırlar!" B u fikrim benim erkan-ı harbiyeden ayrı lmaklığı ma, hatta memleketten İran'a, Turan'a sefere kadar sebep oldu! K.]


A lmanların Şark Emelleri

ı 13


Türk-A lman İlişkileri

1 14

Bağdat hattı Ankara-D iyarbekir-Bağdat hattına Ruslar man i o ldu· lar. Şark ' a hat yaptı rmıyorlard ı . Konya temdlt edi ldi. 3 1 6 veya 3 1 Tdc. 1 8 8 8 ' de bir A l man grubu İ zm it-Ankara hattı inşasını

a l d ı . D i y arbeki r " den Erzurum ' a ve Bağdat ' a kadar tenı d i t h a k k ı m da İ stİhsa l etm i şt i . (8 1 ' i nci sahifc, Mazi 've B;r Nazar dan aşağısı da faydal ı . . . ) "

1 900(?) tarih lerinde hattın Basra ' ya kadar temd'id l meselesi İ ngil izleri korkuttLı . Hamburg-Basra hattı şekl i i ngi l izleri tedhiş ett i . Abdü l ham id zaman ında dah i İ skenderu n ' dan geçi· ri lmek i s te n i l m iş, Su ltan razı olmamış. M eşrutiyettc Golç' un getiri lmes i n i i zzet Paşa istemiş, Golç da hattın İ skenderun ' dan geç i r i t m esine uğraşm ı ş . M ahmud Şevket Paşa da ımıvafık görmüş. Den i ze karşı sedlerlc kapamak, İ skenderun körfezine tahk i m d üşünü lmüş İ zzel Paşa müsade etmem i ş .

Bağdat ş imcnd üfcri

ve

Türkiye'nin iktisadi taksimi (hü lasa) B u hattın A l manlara Lerkinden itibaren b i r meselc yükseld i : Anadol u ve Mczopotamya, is men pad i şahın saltanatı a ltında kalmakta beraber A lmanya' n ın kat' i bi Irad ı o l acak, iktisat bak ı m ı ndan ve h atta p o l itik bakımından. Fakat parça, yutmak için pek büyüktU· A lmanya mecbur oldu İ ngi ltere, Fransa ve Rusya i l hesaplaşmaya, herbiri b i r kısım i lan ederek ve tabii


A lmanların .)'ark Emelleri

ı ı5

ıılııı ıı k . lıesab ı n tesviye masrafı n ı verecek Türkiye i d i . ı ııı � ı yl· i l e bu dört devletten be her i n i n yaptığı m ua­ lıo dı l ı - ı ve m likalemeler biriyle d i ğerleri arası n da, lıı ı ı ı ı ı ı ı l ıı ötek i aras ında fors h a l i nde i d i , A sya l ı ıı h ı � L's i ' nin i kt i sadi paylaşma( sı)nı n ınu kaddiınatı i d i , 1 1 ı ı ıı ı paralanmaya intizaren. •,ııllan Ham id zannetti ki, A l man ların kucağına atı l ı r,. lıll k ı ıı ündeki herşey te' ınln ol unacaktır. Jön 'rürkler, l • l ı ı ı ı l l d d et tereddütten sonra, onun gibi hipnotize oldu­ Iıii A l ınanların takd i rlerine; kani oldular k i , Osman l ı hıı� l ı ı ı iyeti Avrupa v e Asya'da hiçbir teh l ikeye düşmez. ı\ lıı ll il lıaın i d ' i n yapmadığın ı bile yaptı lar, hiçbir itirazsız A l ı 1 111 ı ı l ara kend i le r i n i büsbütün bırakt ı l ar. İ ngi ltere, l ı nı ı·.:ı ve Rusya(nın) orada, madd i ve ınanevi o kadar � � �� v e o kadar m uhte l i f maddi ve m anev i men faatleri ı ıı ı ı l ı k i o nları bırakamazd ılar. Ve Osman l ı hükümeti .\ ;, yıı v i l ayetleri n i A l ınanya 'ya b ı rakt ı ğ ı zaman , o ı lı vll'tler de, kend i taraflarından da A l ınanların her l ı ı ı ı\l ı s ı a akort o l arak feragat ett i k leri n i i lan ı ı ı ı•ı lıııriyetinde o ldu klarını zanned iyorl ard ı . Ve bugün •l�ıısı meseleler i ktisad i meselelerden ayrılaınad ığın dan, l ıı ı ı k i ler öte k i lere yol açtığından Avrupa' n ın i ktisad i llll''>dderi Türkiye Asyas ı ' nı siyasi ınücadelelere sürük­ lı ı l ı l l 1

lsın an l ı h ükümetiy le Osman l ı Bankası arası nda l ı ı ·Hı pların tanz i m i nden sonra, 1 8 8 6 ' da düylı n - ı l l " ıizıııı Karabckir Paşa. buraya "Said l'aşa llatıratt. sah i l e ı 96 ' daıı ıı l 1 1 ı acak· · notunu diişıııiiştlir. ı ı l ı ışmaktadır: ı . c i lt.

( < )/.ege,

6ı5

IV/ 1 7342) ( 1 hız. )

s.:

1 5 00

2.

sayfa tutarındaki hatırat liç c i l ıtcıı

ci lt,

415

s.:

2.

ci lt kısm-ı siin i .

4SS

s.


1 16

Türk-A lman Ilişkileri

tehavvüle artık nıesele oldu; Londra ve Paris'te bazı banka hissedarları bir tasfiye icrasında ısrar ettiler. Tahmin ederek k i artık Türkiye · de yapı lacak büyük işle kalmam ıştır ve hasrolunacak basit banka muameleleri artık ancak zay ıf kar getirecektir. Aksi mütalaa galip geldi ve hatta Osmanlı Bankası ınuamelat ı n ın , daire-i faal iyetini(nin) tevsiine b i l e karar veri ldi; şol tarzda ki, Türkiye'deki bütün teşebbüslerin, her ne olursa o lsun, inhisar altına al ınmasını temin etsin. Bankanın başın daha genç ve daha müteşcbbis biri getiri l d i . Ve bank sermayesi her teşebbüse aç ı ld ı . [ H ü lasadır]. O kadar ki, netice Osman l ı Bankas ı ' n ın i flasına gid iyordu. İ mdada o sırada Doyç Bank ( Deutche Bank) yetişti . İ ç i ne düştüğU ç ıkmazdan Osman l ı Bankası ' nı kurtarmak i ç i n ona yard ım verd i . / 8 9 7 '!erin başında Paris'teki Osmanlı Bankası Paris müdürü Berl i n ' e gitti, beş Fransız maliye­ cİsİ beraberinde olduğu halde ve Belçika ' n ınki terin de iştirakiyle Fransız Syndicat nam ına Doyç Bank' la Türkiye'deki Alımın şimend iferleriy lc Fransız şi men­ d i fcrlerinin ve keza Bağdat şimend i fcri inşasın ın bir­ leştiri lmesi işine ait bir akordu neticelend i rd i . Bu dem iryo l ları b i rl eşti r i l mesinde A lınan ların yapı l m ı ş ve işleti l m i ş olan hatlardaki alakası Fransz ları n k i nden çok yüksekti. Ve ber i k i le r farkı nakden tesviyeye mecbur idi ler. Bundan başka, Bağdat demiryolunun inşası için lazım gelen sermayen in % 40" ı n ı tedarik etmek mecburiyetindc olduk larından, şu netice ç ı kıyordu ki, A lmanl arın tediyesi en basit bir mik­ tar olduğu halde Fransızlar ise mal i teşebbüsü yüksek, en ağır kısm ın ı yükleniyorlard ı . Doyç Bank ve Fransız-


A lmanlarm Şark Emelten l l ı ı, 1 k a Syndicaf ı - k i başlarında Osman l ı

1 17

Bankası

l ıııl ı ı ı ı ı 1 yordu - herbiri % 40 al ıyord u ; kalanı a rzularına

l ng i ltere ' ye, R u sy a ' y a . . . i l h . tahs i s o lu n d u . .-\ l ı ı ıa ı ı lar ancak işin beşte ikisini ortaya koyduğundan, ı ı 1 1 ı ıaıı nüfuzu hakim o l amazdı dcniyordu ve B ağdat vı ııwııd i ferleri m i l letlerarası bir eser olacaktı. Bu bir h i le lı l ı l i k önce Fransız grubuna i ltihakçı lar A lmanlar ı n 1 ıı 1 1 1 1 1s1 (pai l le) i d i ler. Türkiye'deki herhang i bir teşeb­ l ılht' , h e r ha n g i bir sebeple A l manlar atı lmak istcmez­ lı l rı�· l klç ika( l ı ) ları i leri sürerlerd i . i şte bu suretled i r ki ı ı ı ı ı ı ıı rej isi i şinde A lmanların oyun u n u on lar oynad ı ; l l ı1 1 1 1 v ay kumpanyas ı nda, Osman l ı u m u m i borçlarında 1 ııld : 1 ki reisliğin yalnız Fransız ve i ngil iz delegel erine ı ı l t ı ıl ı ııasın, fakat heyetin d i ğer azaları arasında dahi ıı lll ıl"l leşerek yapılsın . Bağdat dem i ryolu işi nde onlar \ lı ı ıaıı fiyat k ı raniarına h izmete mecburdular. ( ... )34 l ı w. ı l i l' ve Ruslar kend i l erine tahsis o l u nana iştirak ettik­ lı ı ı /.a manda dah i , Bağdat dem i ryolunda Alınanların ı •�ı ııaıı l ı -Doyç B ank kombine serveti bozulu nca Bağdat hıı l l ıııın i nşası n ı A l man lar yal n ız başlarına üzerlerine ı ıl d ı lar. ���� �·

k onya'dan B u lgurl u 'ya kadar o lan b i ri nc i kısım, düz ıııt·ıı ı lekettc, hatta işsiz yap ı l acak dcmekt i . Herşey lı'tı ıl'ııni ol unduğu gibi gitti . O kadar daha fazla ki, bu � ı·.ı 1 ı ı için çıkarı l m ış olan 54 m i l yonluk istikrazın üçte I� P;ine Paris'te müşteri bulundu. i şler hatta o kadar iyi ır ı ı ı ı ki, Bağdat şirketi 54 m i lyon üzerinden 1 8 m i lyonu lııo;arruf etti ve mütedav i l b i r ayarla kend i ald ı . Fakat, ıJ, ı ııci kısım. B u l gu rl u ' dan Adana'ya kadar Toros' u n 1

ı

l l ır kelime noksan. (Haz. )


I I8

Türk-Alman lliş kilen

yüksek dağlarından geçmeye nıecburdu . B irinci kısım dan k i lometre fiyatı olarak üç m is l i , be lki de daha fazi isteyecek kadar daha çok iş ve dnha çok masrafı ınuci� inşaat i stiyordu. Osman l ı hükümeti tara fından tediyc ed i l m i ş olan yukarda zikro l u nan 54 m i lyon, 1 8 ıni lyo eklenerek birinci k ısm ın inşasın ı tem in etti ğini gösteren. m uhakkak surette kafi gel meyen mıcnk 72 m i lyon l u k bir, meblağ teşk i l ediyordu; Bağdat dem iryo l u inşası dura cakt ı . Fakat A l man lar, h u ndalcti onlara i ade etme lazımdır. Türk iye ' dek i her teşebbüslerinde, zeka v sonra da metod gösterm iş lerd i r. Yum uşak bir birli� durum, d i k kate değer b i r a t icenapl ığa mal iktirlcr. Dört kısm ı bir çırpıda inşa etmek müsadesini istedi ler ki, ( 1 9 1 4 K . ) şimd i k i sonu olan l k l i C istasyonu Mardin o lacaktır, 840 k i lometre; ol suret le ki üçüncü, dördüncü ve beşinci kısım ları da kazıtıyorlarcl ı k i . ovada idi ve inşası ko layd ı ; T öros' tan geçecek o lan i kinci kısmın inşası için lazım gelen büyük masrafları telall iı,; i n iş ne­ ticelend i, 2 1-lazinm 1 90 8 . i ca p eden parayı Doyç Ban tem i n ett i . Hatta, Bağdat dem iryo lu için lazım gelen 226 m ilyon F ran k ' ı bu lmak i ç i n de A l manlar s ı k ı ntı çekmed i l er. Türk iye 'de demiryo l u i nşası için I 909'da Paris'te ve İ sviçre ' de I O ın i lyon frank sermayeli bir şirket teşekkül etti, işi Doyç Bank idare ed iyordu. Paris borsalarında da te' m in olundu. Burada tafsilata lüzum görm üyorum. Gerçi İ ngil izler Almanlara hay l i zorl uklar ç ı kard ı lar ve demi ryolunun Basra körfezine çıkmasına mani o l mak için Kuveyt' i (Koweit) İ ngi l iz h imayesine koydu lar.


A lmanlarm Şark Emelleri

l l

'ılı l, ı· ı ı son nokta olan ve Khor-A bdal lah 'ta bi rleştir­ ı ı ıı•v,· ı nccbur etmek için, Makedonya ıslahatı için tütün , , ı ı ·. ı ı ıc % 3 zamm ın a bütün devletler razı ( ... )35 hası latı � ı ·ı ı ı 11· ı ı Bağdat hattına garanı n ı (?) göstermek hattı n \ l ı ı ı a ıı lar tarafı ndan i l er leti l m c s i ne sebep o l acağı ı r ı ı l ı �l' s iy l e buna b i le i ngil izler zorl uk gösterd i ler. l l iiyük bir parti de Al manlarla i ngil izler arası nda

lı ııl, · ı a ( Mesopotam ie) vukubu l uyordu. S ultan Hamid l ı ıık ' ı ı ı k ıy metleıımcsi için çok alakalanıyordu ; çünkü,

1 h ııalc müsait arazinin büyük bir k ısm ı hükümetin değ i l puı l ı�ahınd ı . N e h i rde vapur işletmek hakkı d a I lazinc-i l l ıı\sa 'ya veri l m işt i ; 1�1kat I lazine-i l lassa bu işleri l ııı�aramıyord u . 1 1>07'de A lmanlar Bağdat' ta b i r banka açınaya karar � ı· ıd i ler. Bu hanka

1 903 Mart 5 mukavelesi mucihince

l l111a111ara hazt şuhe hatlan inşast hakkım vermişti;

l lagdat-Kerbela ( Ş i i lerin Mekkes i ) , Bağdat- i ran hududu, ıı y ı ı ı zamanda M us u l ' a doğru ç ıkarak Bağdat hattı i şleri­ lll karş ı lamak için İ ran hatları i l c bi rleştirecek olan l lagdat hattın ı İ ran petrol m ıntıkalarından geçerek sah i le ık bağlayacak, Tahran' a da g idecekti . Gerek buralarda w gerekse I rak'ta İ ngi l iz mcnfaatleriylc karşı laşıyord u . l ı a n v e Türk iye inkı lapları hütün b u projeleri d üşürd ü . Abdül ham id D icle v e F ırat'taki gemi işletme hak k ın ı 1 iste C i v i l ' e (hazine-i hassa, ceyb-i hümayun) terket­ ııı iş, bu da Bağdat A lman bankası vasıtasıyla bu hakkı ı�lctecekti ki, her iki nehrin teşk i l ettiği batakl ık lar k u ruı� Buradn düşme vardır. (llaz. )


1 20

Türk-Alman Ilişkileri

tu tacak ve tanzim de olacaktı. Gerçi iki gemi hizmetleri vard ı : B i ri Şattu ' I-Arap" ta, Dicle ve F ırat üzerinde bir İ ngi l iz kumpanyasına aitti. Lynch Brothers evi tarafın­ dan tesis olunan Euphrate, Tigris Steam Navigation Compagny, diğeri Şattu' I-Arap (Chatt' e i-Arab) ve Dicle üzerinde bir Osmanl ı şirketine, daha doğrusu bunun yerin i tutan/yerine kaim olan hükü mete aitti. 1834 'de yiizhaş1 Lynch Su ltan Mahmud 'dan bir fer­

mana nai l olmuştu, Dicle ve �attu ' l-/\rap üzerinde iki vapur işletmek hakkına müsaade ederek, hakikattc ise fennan Britanya hükümetine ver i l m işti ; çünkü, h içbir isim yoktu ve hakkı olan kimseye veri lmek üzere İ n g i l iz sefaretine tcvd i o lunımıştu . Y üzbaş ı Lynch İ ngi l iz hükümet i n i n nam-ı müstcarı ( i ğret i i s m i ) i d i . Abdül ham id zamanı nda L i n e e v i F ı rat üzerinde dahi bir vapur işletmek hakkını aldı ve 1 84 1 'de i şte bu vech i le vaziyetini tanzim etti . 1 859'da Bağdat valisi Gözlükiii Reşid Paşa, Bağdat tacirlerinin verd iği sermaye yardı mıyla b i r vapur i şletme şirketi tesi s etti, "O man idaresi" nam ı altında. M id hat Paşa, Bağdat va l i l iği zaman ında, 1 86 1 " dcn 1 863 ' e kadar, b u vapur işletme işine büyük b i r inkişaf verd i ; fakat, geri çağrı ldığından sonra, fena i daresi y üzünden kumpanya te h 1 ike ye düşti.i. Fi losunu teşki 1 eden sekiz gemiden az zamanda ancak üçü kaldı, bun ların da gün­ den güne seyr ü setere kabi l iyeti azaldı. D iğerlerinden biri kazaya uğrad ı, ikinci b iri yandı , sonuncusu da kul­ lanıştan d ışarı çıkarı ldı. 1 889'da M ustafa Asım Paşa, Bağdat valisi, kumpa­ nyayı canlandı rmaya teşebbüs etti, bir Osman l ı anonim


Almanların Şark Emelleri

121

1 ı ı l, cı i ııı

tesisiyle: Yeni gemiler sat ı n almak ı ç ın lazım Inı sermayey i yerl i sermayedarl ardan b u lacağın ı

ı ı ı ı ı vordu .

l qcbbüs suya di.iştii . 1 89 2 ' d e hazi nc-i hassa iştirak ıı k ı l' k kend i hesabına, Osman l ı anonim ş i rket i n i n ı.- ·,.d, külü insiyati fi ni ald ı . Kombi nezon evvel k inden çok ı ı ı ı ı v: ı lfak o lamad ı . N i hayet , 1 1N9'da bir irade-i şahanc, lııın ııc-yi bassaya Dicle ve F ı rat'ta seyr ü sefain işlerin i n ı ·1 1ı- ı ıııesine müsadc ett i . İ ng i ltere 'den yeni vapurlar � ı p: ı r i ş o l u n d u ; l�ı kat Osman l ı k u m panyası İ ng i l iz l. ıııııpaııyasına karş ı l�ıydal ı surette m ücadele edemed i . I ng i l iz gem i leri, çok güze l bakı laıı, Bağdat' a döı1-bcş p l lııık çıkıyor; tekrar Basra 'ya da. suların hal ine göre ll\ ıliirt günde iıı iyordu. Osman l ı vapurları Bağdat' a ç ık­ ııııık için, suların yüksek hal i nd e yed i-sckiz gün ve ıı ı l : ı rı n az ha l inde ise ondört-onbeş gün sarted iyorlard ı . l, nk malzeme nak ledemcdiğindeıı , b u k i fayetsizliğiıı i ırıı krınek için yedeğine dubalar a l ıyorlard ı , b u da sürati 1 iv:ıde azaltıyord u . İ ngi l iz vapurları H indistan saııdık­ lııı ı ı ı ı taşıyor ve Osman l ı vapurlarına eşya ve insan ıııı k l iyatı n ı taş ımak hususunda rekabet ediyorlard ı ; \ ll ı ı kü, her n e kadar tarifesi daha yüksek ise d e bunlar ll·ı r i h o l unuyordu.

1 907 haz i n c i hassa i lc A l man l ar arasında, bunlara l l ı ı l e ve F ı rat'ta gemi işletme i mtiyaz ı vermek, ı rnıak­ l ı ı ı ı ı ı yatakların ı tanzim etmek ve I rak' ın sulama işleri, 1 'IOH ihti l a l i üzerine iııkıtaa uğrad ı . M e şrutiyet hükümeti l, ıırar verd i k i , hükümet bizzat sulama işlerine teşebbüs ı·ıkcek ve İ ngiliz kumpanyas ıyla görüşmeye girişti, lııııııın Osmanl ı kumpanyas ıyla birleşmesi için. Yen i ş i r-


1 22

Türk-Alman Ilişkileri

ket Osman l ı olacak ve a ksiyon larıı . yarısı Osman l ı Bankası ' na tahsis o l u nacaktır. Ş i rket iki nehi rde işletme inhisarına malik olacak ve gem i ler bir taraftan Musul'a kadar ç ı kabi lecektir ve diğer taraftan da D iyarbekir'e kadar, istikbalin Bağdat demi ryoluna en hassas bir darbe bu ol uyordu; zira, bu onu e n fena vaziyete koyuyordu; bu suretle A l man nüfuzu, o rtaya ç ı karabi lecekleri her vas ıtay ı k u l lan ıyordu, koınb inczonu düşürmek için H i l m i Paşa kabine(si) tarafı ndan L iynch evi i le yapı lan ibtidai konvasyon Türk muhal i f matbuatı taraf'ından şid­ detle hücuma uğradı ,36 "Türkiye Türk lcrind ir." d iye kom ite tarafından formüle edi len bir dokLı·in namına, doktrin ki buna göre herhangi bir imtiyaz ancak Osman l ı bankasma verilebi l i r. M eşrCıtl bir hukuk mese lesi ortaya ç ıkarı l d ı ki herşeyi suya düşürüyord u : Parlementonun ınüsadesine mazhar o l madan hükümet h içbir i mtiyaz veremiyord u . Bundan naşi Liynch konvasyonu Meclis tarafından tasd i k o l un­ madan nazır tarafı ndan i ınzalanaın ıyordu. A ' yan bu doktrin leh inde karar verd i . Mecl is'te bir İstizah yap ı ldı ki iki celseyi işgal etti. l l ve 1 3 Kanun-i Evve l 1 909'da şiddet l i ve karışık mücadelelerden sonra H i l m i Paşa kabinesi 1 68 rey kazand ı, 8 m uha l i f ve 45 müstenkife karşı; öyle bir itimad-ı re ' y ki Liynch konvasyonunu gömmeye tekabü l ediyord u . L iynch kumpanyası mese­ lcyi İ ngi ltere hükümetine tevdi ettiğini beyan ederek 36 Olayı daha ziyade, o günkü gün lük gazetelerle Meclis zabıılarından hareketle irdeleyen bir makale için bkz. Ahmet Mehınetcfendioğlu, "Hüseyin Hilmi Paşa hükümetinin istifası ve Lynch Ş i rketi", Tarih ve Toplum, Ağustos 1 997, c. 28, sayı 1 64. s . 1 3/77- 1 9/83.


A lmaniann Sark Emelleri

1 23

uoı i i � ın ey i

kesti, 1 83 4 ve 1 84 1 tarih l i fermanların dayanarak. B i rkaç gün sonra H i lmi Paşa kabi­ lll">ı düştü . Sebebin büyüğü bu L iynch meseles i n i sona r ı d i rı ııek arzusudur; o, Türkiye' n i n A lmanya'ya nazaran l ıwil tcre i l e daha ziyade menfaatleri olduğunu takdir ı ılnl'lc ıı l ı k : i ı ı ı ına

l l ununla beraber İ stanb u l ' da A lman nüfuzu - k i , mut­ l n k ı yetin düşmesinden sanra baltaland ı zannolunuyordu­ [ ,t aııbul'da k i A l man seti r i B aron Marshal l Fon l l ıı lıcrste in ' in mahareti sayesinde geç kalmadı ve İ tti­ l ı n ı \· ı zah i t l c r partisi içerisi nde bu lduğu ınes net 'ıı yL·sinde tekrar tefevvuk eti. A l man diplomasis i lazı m ı ı ı l:ııı ihtiyatı bul mak için zeka gösterdi, yaln ız ikinci ı ı n ı ı � (tranches) istikrazı o lan Bou lgourlou-1 l e l i f ( 1 I 9 ı ı ı ı lyon frank) değ i l , l�ıkat üç tranches, herbiri 5 4 m i lyon l ı a ı ı k , Bağdat cl-l l c l i f isikraz ı n ı n teşkil i önünde, bunun ı \ ı ı ı o isted iği, Türkiye ki, kend i bütçesi heyct- i umu­ ı ı ı iycsi için. ithal o lunan ecncbi ınal lar üzerine % 4 güm­ ı t l k resm inin yükse lti l mesine müsadc olundu. Rusya, Ingiltere ve [ · ransa bu yükse ltmeyc razı olnı uyorlard ı ki; l ı ı \·hir halde, bu yükseltme B ağdat hattı için bir istikraza ı ı·lı ine h izmeti görmes i n . [Aşağısı hülasad ı r) /\kıbet 1 6 May ı s 1 9 1 3 Türk gazeteleri bild ird i k i . ·.ü h ı k sadrazam Hakkı Paşa i le S i r Edvar Grey (Edward ( i rcy) arasında beş aydan beri devanı eden mukavele ( tcgasyasyo n) çok mesut netice lerle tamam l and ı . 1 iirkiye İngil izlerin Kowe it üzerindeki h imayesin i (pro­ tl'ktora) tan ı d ı . İ ngil izlere Chatt'ei-Arab'daki işletmenin ıııhisarını Basra'da bir l iman inşasıyla beraber, Basra-


1 24

Türk-A lman ilişkileri

K uveyt kısmının inşas ı n ı ve işletmesi n i de: Moham­ menal ' e gidecek ticari eşyanın Şattu ' I-Arap vasıtasıyla serbest nakl iyatma müsade o lundu. Toprakkale- İ sken­ derun hattı 30 B irinci Teşri n 1 9 ı 3 "te işletmeye açıldı. Karş ı l ı k o larak İngiltere Türkiye'ye beş m i l yon lira ödünç veriyordu, Suriye ve Ermenistan 'da ıslahatın tat­ b i kini kolaylaştırmak için . Bundan başka büyük bir i stikraza razı oldu ki, Osman l ı i mparatorluğu mali ihtiyaçlarına yard ım etme k i ç i n . Ve l hası l, İ ngi ltere Türklerin taleplerini hoş görüyordu, gümrük haklarının patent vergisi, inhisarlar ve sairen i n çoğalmas m ı . Fransız matbuatı Türk-İ ngil iz yaklaşmasından mem­ nun görünmüyorlardı ; çünkü, bu suretle İ ng i l iz-Alman yaklaşması ihtimali çoğal ıyordu. Halbuki İ ng i l iz ler Bağdat hattı meselesinde daima Fransızlada akort o larak hareket ed iyordu. i mtiyazı Alman lara veri l m i ş o lan Bağdat hattııı ı on lardan a lmak imkansızd ı . İ ngi l tere F ransızlada akort o l arak 1 90 9 ' da Trab l u s- H u m us­ Bağdat-13asra hattının imtiyazını almaya karar ver­ mişlerd i . Bu suretle Alman larla daha kuvet l i tcgosye edebi leceklerd i . ı 9 ı O ' d a F ransız d i p lomas i s i n i n vazgeçmesi üzerine i k i h ü kü metin karar verd iğ i tegosyasyondan vazgeç i l d i . Fran sız lar Erm c n i ­ Kürdistan 'da, Türk resmi tabiriyle Şarki Anadol u ' da şimendifer imtiyazı istedi . Aynı imtiyazına i lave olarak Trans Tuna-Adriyatik ve Arnavutluk'ta d i ğer i k i nc i derece hatların inşa v e işletme imtiyazı d a veri lecekti, Suriye'deki Fransız hatlarının ıslah ı da ki H icaz hattı dolayısıyla bir rekabet husule gelmişti . Balkan harbi Arnavutluk ve Makedonya demi ryol lar ı


A lmaniann .)ark Emelleri

1 25

1 � 1 1 1 1 kesti. D iğerlerine gel ince, F ransa S uriye ' ye bütün

lll'1 1 ı ı ıı iyeti verd i . Çünkü, öteden beri orasıyla o l an ıliil k a s i ziyade i d i . Hakikaten de şimalde A lmanların I lııp,dat hattı, cenupta da Türklerin Bağdat hattı arası nda l 1 ıııısız hatları boğu l muştu. Fakat, hususi mal i men­ lııııt kr İ stanbu l ' daki Fransız se tareti n i birinci plana ıı l ı ı ıaya sevkediyordu, Ermenio-Kürd i stan, 2.000 k i lo­ ı ı ıl'l n:lik hattın i nşası ve en paha l ı hatların, Samsu n ' dan '1 1 vas, Divrik, Harput, Erzincan, Erzurum ' a.

ı

Ya lnız bu hattın esası için hukuki bir mesele vard ı : l( ı ı:;ların müsadesini almak. Aksi halde birşey yapmak 1 1 ı ı k ansızdı. ı : i l haki ka 1 900 konvasyonu Z inoview tarafı ndan A l ıdü l ham id 'den koparı lan Ermen i ler lehine Rusların •ıı lal ı l 1 m üdahalesi tehdidiyle, k i Rusya'ya Karadeniz lııı vzasın daki m uvasa la yol ları n ı n i nşas ı rüchan iyet lııık k 1 nı veriyordu, Türk hükümeti onları bizzat yapmaya l ııı�lamazsa. Türkiye hükümeti Bağdat hattı gibi i mt iyaz vnııı iyordu; yaln ız iki Fransız şirketi i le imza l ıyordu k i l ı ı ı i hattı inşa edecek, d iğeri o n u işletecek, kontratolor ı ıı ı lara işin bedel hakkını veriyordu (remu neration). H ı ı sya bu tarz-ı görüşü kabu l etmiyordu, 1 900 m u kave­ kı ıamesine dayanarak reddcd iyordu . Haki katte ken d i l\ : ı l kas hududuna müntehl olacak v e Türk sefcrberl iğ i n i ı, Anadol u ' da kolaylaştıracak bir dem iryol u istem iyor­ d ı ı . Rusya'ya seyahati esnasında, 1 9 1 2 'de, M . P uvan­ kııre (Poincare), Fransa başvekili, Fransız şirketlerinin ı lıı vaların ı şikayet etti. Rus erkan-ı harbiyesi ı srar etti şu ııukta üzerinde ki, bu dem iryol ları sevkü' l -ceyşl bir ıı ıcsele ortaya ç ı karacaktır ki, Kafkasya ordusunun çok


Türk-A lman ilişkileri

1 26

m iktarda takviyesi n i zorlayacaktır, bu k i Polanya'da toplu b u lundurul an k ı taları n zararına olarak yapı labile­ cektir. Bununla beraber Rusya hükümeti , eğer demi ryolu Erzincan 'da kal ı rsa kendi vetosundan feragat edecektir.

Fransız setirinin Bab-ı A li'ye beyanati 24 Şubat 1 9 1 3 W. Bompard , i stanbu l ' daki Fransız sefıri Bab-ı A l i 'ye Mldek i beyanatı havi l i steyi verdi, onlara dayanarak cumhuriyet hükümeti miizakereye gi­ ri�meye razı oluyordu, gümrük ve patent hakların ın çoğaltı lınasına. B u beyanat aşağ ıdaki lerd i r: I. Bazı ınektcplcr ve bazı müesseselerin aç ı l masına

-ki şimd i k i halde müsadclcri davalı bul unan- miisade eden ferman ların alıkamma müsadc olunmas ı, 1 90 1 Fransa-Osman l ı akordu esaslarına tevfikan; II. i stikbal için

bu akordun tanzimen tatb i k i ;

I I I . Fransız makteplerin i n Osman l ı u m u m i mektep­

lerine benzeLi lmcsi, d iplama kıymetlerinin, vergi lerin muafiyeti i l lı . c i hetlerine ait olan; I V. Osman l ı ad l iyesi önüne sevko l u n a n Fransız teb· a ıarı n ı n maznCıncn tevki !"i , ancak Fransız kon­ solosl uğu nıahpuslarında yapı lsın.

( M iinazaralar k i , Avusturya kapitü lasyon larına ade­ m-i sarahat veriyordu, i ş i tanzim ed i yor. s ı k( ı ) ve keder­ l i ve teb ' aları tahrik ed iyord u : Haksız ve uzun tevk ifler­ ine Fransız teb'alarının: bazı Fransızların Türkiye'ye dönmelerin i n i m kansızlığı i lh.)


A lmaniann Sark Emelleri

1 27

V. Tunus ve Fas l ı l arın F ransız teb'ası sıfat ı n ı haiz ı ı l ı l ı ı k larının tanı nmas ı . (Cezay i r( l i )ler, nıa l u m d u r, 1 ııı k ıyc'de F ransız teb'ası gibi addolunmak salahiyet­ ıııı ı ı ı l'sini haizd irler, Türkiye teb' al ığın ı kazanmak ister­ kı ·a· bir bayanname verıneye mecburdurlar, bundan -ı ıı ır a Fransız konsolos ların ın 75 gün l lik bir müddetleri vııı ı l ı r, buna l üzum var ını d ır d iye hüküm verebi l ıneleri 1\ l l l ı:

V I . M uallak b u l u nan bazı iddiaların (taleplerin) Nviycsi için hi.ikm-i kad iyyete muvafakat; V I I . Dem iryo l ları ; ıı ) Ermen istan ' da, kat' i

i mt iyazı (inh isar o larak) "ııı ı ı ısun-Sivas-1 larput-D iyarbekir hattının. Bu güzergah 1 lı yarbekir-Erzurum-Trabzon hattıyla İkınal olunacaktı r; h) Suriye'de:

1 - Cenuba doğru uzatılınas ı Şam- l l ama hattın ı n 1( iy:ık 'tan başlayarak, Kudü s i st ikametinde; 2- Şam-Hama hattıyla H icaz hattın ın her iki kısmı

II11Tinde ticaret taksimi için anlaşma, ki Suriye sah i l ine vıır:ıcaklar. birincisi Bcyrut'ta ve ikincisi Hayfa'da ( Bu iki tesv iye kat' i surette lazımd ır, ta ki Fransız ser­ ı ı ıayesi, ki Şam-l-lama dem i ryoluna hasredi lmiştir, ona ıııl l�ıal iyetten mahnım olmasın).

VIII. L imanlar. ı : ı·ansız teşehbüsüne imtiyazı veri lecek l imanlar şun­ lııı·d ır: i nebo l u ve Karadeniz üzerindeki Ereğli, Trablus, l l ayfa ve Yafa S uriye'de.


1 28

Türk-Alman İlişkileri

Türk matbuatı Fransız taleplerine karşı kayıtsız kala­ ınad ılar. Onlar ki tabi i görüyorlard ı, İ ngi l izlerin Basra körfezi ndeki bütün şeyh lere karşı tabi iyet i n i i ngil iz menfaatine bırakmalı, Bahreyn adaların ı dah i, ki pol is h izmet i n i i ngi l izler görecektir. Osman l ı su larında, Kuveyt üzerinde İ ngi l iz hakimiyetini tanımay ı ; o nlar (Türk matbuatı) Fransızları n tekl ifin i "ınenfur bir şantaj yapma" ve "adi bir ticaret" hareketi diye i lan ettiler. ( Tlmin' i n bir sahi fe ağır beyanat ı n ı yazm ış). B u büyük b i r tedbirs izl i kti. Tü rk gazeteleri tarafından böyle bir d i l kullan ı l ınası o zamandaki eski Mal iye nazırı Paris'te 700 mi lyon frank l ı k Osmanlı i stikrazı m üzake­ re lerine teşebbüs ett i ğ i zaman . Doğrudur k i tavı r deği ştiri lınekte geç kal ınınad ı v e Cav id Bey e m i r aldı Fransız hükümetiyle müzakereleri canland ı rsın, bir iti­ lafa vasıl olmak için. Ey lül aymda bild i rildi ki, itilaf akdolundu, haiz olarak, bir t:ırafi:an siyas i olduğu kadar da i ktisadi olan Fransız programını kabul ederek, şiınendifer ve limanlar meselesi Fransız gruplarıyla müzakere-lerde husus i İtilaf ile -ki iti laf Cav id Bey tarafından parafa edi l­ di- ve diğer cihettcn Fransa hükümetinin ınuvafakatıyla gümrük haklarının % 1 5 yükselti lmesi, verginin tarhında rcvenus ınobiliars/scyyar i rat üzerine tatbiki, inhisar tesisatı yahut istih lak resmi, petrol üzerine, kibritlere, alkole, cigara kağıd ına, oyun kağıtlarına i lh. Osmanl ı hükümeti Cavi d Bey tarafı ndan kab u l olu­ nan itilafı gözden geçirmek (reviser) iddiasına başladı, bahanesi Ales'tcki bu yen i murahhasının (Cav id) ve mukavele projesinin sırf siyasi kısmı gibi şimend i fer ve l i manlar üzerine iti lafı ayn ı defada müzakereye sokmaya


A lmanların .')ark Emelleri

1 29

�ıı lıı l ı ı yeti o lmadığı. h:ınsız grup larıyla B ab-ı A l i aras ı nda o l d u kç a l· ııı ı�.:1k yeni m üzakerelerden sonra b ir İti laf h as ı l o l d u, ı ııı ııdeniz şebekesin i n i nşa ve işletmesi hakkında F ransa ıqı ıp, ıdaki demi ryolu hatlarının i mtiyazına mazhar o ld u � 1 1 lsınanl ı B an kası 'na verilmeye mecburdu ve ş i men­ ıl ı kı ııınum i i n h i sarı (regi generale) tarafından i nşa o lu­ ııııı ı l k lı. 1. Samsun - S i vas, Harput-Arghan (Ergani olacak); 2 . Ergani - B itl i s ve Van ; '·

Trabzon - Erzurum;

·'- Erzurum- Erzi ncan-S i vas; �. Sam s u n - S i vas 1·. ıı�laınonu 'ya.

hatt ı n ı n

bir

noktasında n

I nebo l u ve Ereğl i l i manları imtiyazı Schneider v e C i e ı n·ıısot evi tarafından represeite edilen Fransız grup ları­ llll verildi, Osmanl ı l i manları şirketi narnma hareket

ı•ı lr1 ı .

Suriye demi ryol ları i ç i n Şam-Hama v e temdidi hat­ takviyesi esası kabu l olundu. Hariç olarak, Paris'te � ıı lıııl olunan takviye şekl i üzerine bir bakış farkı y l a ve ı ı·1 ı ı ıba doğru temdit güzergahı n ı n tesbiti üzerinde. 'iııriyc ' ni n Yafa, H ayfa ve Trablus l imanları Schneider ı v i ııe müsade o lundu. lllll

S iyasi meselelere gel ince, Paris'te hal lolunacaktı. l l1 ı1ya Cavid B ey, 29 i lk Teşrln' de gittiği Berli n ' de i ş i n i l ı 1 l ı rdikten sonra dönecekti ; Alman hükümetiyle m üza-


1 30

Türk-Alman ilişkileri

kere lüzumlu görülmüştü. F ransız ve A lman ın ıntıka-i nüfuzunun yeni taks imi ve 1 900 mukavelesi n i n tadili üzerinde Rusya i le tamam ıyla akort kat ınmış olduğun­ dan, sonra ve Osman l ı hükümeti tarafı ndan i steni len yeni resm ieri dolayısıyla. F ransa i stek leri Bab-ı A l i 'ye soku l u r soku l maz A lmanlar( ın) mukabil tek l i fler form ü le ed i l d i . Karadeniz havzasında iddia ediyorlard ı Ankara-Cesarec-Si vas ve S ivas-H arput-Diyarbe k i r, bu sonuncu F ransızların Samsun-S ivas hattının lazımı ve tabi i temdid i i d i . Ş i mali Suriye'de vaktiyle mali gruplar tarafıııdan ki Fransız menfaatlerini taşıyorlard ı, razı ol unan terkleri i leri sü­ rerek, A lmanya mu tantan surette tan ıtmak herkesten evvel b i r satııı alma hakk ı Mers i n ' le Suriye Trablusu aras ı nda denize ıni.intehi o labi lecek bütün hatlar üzerinde. 1 900' den 1 903 'e kadar vukubulan Bağdat hattının inşasına i ng il iz ve Fransız sermayeleri n i n dahi iştiraki münakaşasında Fransa Almanya i lc tam b i r ın üsavat hakkındaki muvafakatıııa tabi ettirınişt i . Fakat, sermaye­ sine göre F ransız grubu Bağdat hattı mec l i s idaresinde 27 azadan 8 ' ini teşkil edecek derecede eka l l iyctte idi, Yan i F ransız anası r hareketsiz ve kuvvetsizd i . Bunun için, Bağdat hattı Alman demekti ve öyle de kalacak, yani m i lletlerarası olmayacaktı . ( Balkan harbinin neti· cesindek i vaziyettir] . Rus matbuatı ş u neşriyat ı yapıyorlardı : [ 1 l satır] "Ankara-Sivas-Erzurum hattının i nşası Rusya'nın Kafkas müdafaası üzerinde şayan-ı teessür aksi tesirle�


A lmanlarm Şark Emelleri

131

ııpul·ağı ve bu esnada Kafkas hududu yal n ız Kars cep­ l ı r ·. ı ı ı ı ıı tahkimiyle değ i l , fakat aynı zamanda l ı ı ı ı ı·ıı istan 'da askeri harekata sahne olacak olan m ı n­ l ı�ııda yolsuz' lukla dah i . B u yol eksikliği hakikaten, pek , lyııık işkal eder ve bazan i htiyatların seferberliğini ve � ıtııların tahşidi n i gayr-i mümkün k ı l ar, kışın karla � ııpu l ı o lan, i lkbaharda se ller tarafı ndan tahrip edilen � ··\ i yolları arasında. Bunun için, Rusya, Kafkas m ı n­ ı ı � ıı s ı ıı ı n m üdafaas ı n ı üç ko lorduya tevdi etm iştir. l l ıı ı ı ların da ya l n ız ikisi Kafkaslar ı n ötesi nded i r t ı ı· ı ı ııbunda). Takv iye k ı taatım ız ge l meden evvel l llı k ierin üstün lüğü s ıkıntısı iç inde kalarak teh l i keye ı lll�ı ı ıcden. Fakat Erzurum şimendiferinin i nşası, bu ııılhlahkem mevk iin Ankara, Karah isar, Konya, Harput, M usu l ve Bağdat" la bağ lanmas ı , l ll yarbek ir, l ı ı m�ııistan'daki, askeri harekatın sahne o lacağı yerin •ııı l larını kökünden değişti rir. Türk ordusunun tahaşşüdü " ıı l kas ordusu k ıtalarınkinden daha seri değilse de en az ııyııı süratte olacaktır". 1

1� us-Türk çekişınesi

ı :ransız-Türk-A l man m üzakereleri Türk-Rus konuş­ ınıılarına kat' i surette bağlı idi. O noktaya kadar ki, bu ıııııva l fak olmazsa o da neticelenemeyecekti. Rusya ve 1 llı k iye çekişmeleri düşüyordu: 1 . 1 900 mukaveles inin revizyonu üzerine, şol vech i l e � 1 demiryol ları inşasında m ütea l l ak Rusya' n ın l ııışkalarına tercihen preemptien (satın alma) hakk ı lltl'ri nde iki manaya gelen pürüz bırakmamak, Ermeni-


1 32

Türk-Alman İlişkileri

Kürdistan ın ı ntıkasındaki demiryolu imtiyazının müsav l tarzda Rusya ' n ı n dahi rızasının al ınmasına, ki Rusya'nın hakkı olacak bu demiryolları üzerinde kontrole veı İnşalarma kısmen iştirake; 2. Bazı iktisadi meseleler üzerine, Osman l ı düyfın-ı

umumiyesi heyet-i idaresine bir Rus murahhas i lavesine, Osmanl ı i mparatorluğunda Rus ticari menfaatlerini muhafaza altına al ınmasına, petrol ticaretine; 3. Ermenistan'daki tenslkat (reform) üzerine ki, ister

istemez Türkler münakaşayı kabu le mecbur oldular, her ne kadar bütün bu meseleler kam ilen s iyasi olup Bağdat demi ryo l u meselesi tarafı ndan kaldırı lan i kt isadi davalada görülecek hiçbir şey olmad ığı halde, tensikat ki esası Avrupalı ların Ermeni- K ürd istan'da kontro l ü idi, yani Türkiye Asyası ' nın vesayet altına al ınması idi. Fakat, Türkiye Asyas ı ' ndaki Avrupal ı lar menfaat­ lerinin doğruca tasrifine mütea l l i k münakaşalarda, tasrif ki bir papasın hazırladığına çok benziyordu, Bab-ı A li yalnız A lmanya, İ ngi ltere, Fransa ve Rusya i le hesaplaşacak deği ldi. Avrupa ahengine iştirak etmiş olan d iğer iki devlet, i talya ve Avusturya, ki Anadolu'ya ş imdiye kadar görecek h içbir şeyleri yoktu, mühim men­ faati eri çarçabuk orada keşfettiler ve h isseleri n i ilan etti ler. Eyl ü l ay ında "Banco d i Roma" bir demi ryolu imtiyazına mazhar oldular, Akdeniz' de A ntalya'dan başl ayan, Trablusgarp harbinden beri İta lyanl arın işgal inde bul unan Rodos karş ı s ı ndan -ve dah i l de Burdur'da müntehl olacak-, bu suretle ortaya çıkan


A lmanların Şark Emelleri

133

doğru değil d i ; yalnız Osman l ı hükümet i n i n � k vlaıı' ı n "Banco Commerciale İ taliane''sine Antalya'­ dıı l i l ıaşlayan bir demi ryolunun tesadüfen inşası için 1 1 1 1 1 k 1 ezl etüdlerin icrası için m üsade vermesi nden i baret­ l l 1 l a 1 1 İtalyan gazetelerine göre, az müsade (mon des lllll l l l S autoriser) edi l m i ş değil (yarı resmi?). İtalya bu ı,ıı· A l manya i le menfaat b irliğine mali kti. B ağdat hat­ l ll l i n A kdeniz' e çıkan yeni bir mahreci olması dolayısıy­ In l 11 1 lıatt'a A lman siyasi mah fil lerince de büyük ehem­ l l l i V l' l veriliyordu. Fakat hedef ittihaz edilen güzergah A 1 1 1 ı ı lya-Burdur değil; bu A ntalya-Konya idi. l ı ıı v ııd i s

.

Antalya-Di nar -Alman şahıslar(nı n) tasd ik ettiklerin i � lı •stljer gazetesinin naklettiği bayanat- "Bu zamanda a z iktisadi menfaat verir ve dağlık bir araziden geçer 11 1�asını güçleştirir. O halde Dinar tamamıyla A ntalya­ l l ı ı rd u r hattın ı n temdld i üzerinde bulunur ve malumdur �1 lıir A lman projesidir bugün terk olunan, Antalya'yı l l ı 1 rd u r gölü ve D inar üzerinden Afyon Karahisar ' a l ııı�·. lamaktan ibarettir. Bugün mevzu- i bahs olan b u hat 1 1 1 1d 1 r, yoksa A ntalya-Konya hattı mı? i kincisi fıiiıakika \ ı ıli ehemmiyetl i olacaktır, birincisinin pek az".

pd. hı

Mesele üzerinde A l man şahsiyetleri iyi malumattar 1 ı i 1 1 IUŞa benzemiyor. F i lhakika bi lmeye mecburdurlar k i Avd 1 n ş irketi çoktan beri D i nar v e Burdur 'a varmış ve l 'lO(ı mukavelesi i le D inar ' dan Eğrid ir'e temdld i için ı l�;ıııanlı hükümeti Aydı n demi ryolu şebekesine rekabet r ı lchilecek bir hat inşası imtiyazı serbestisi n i menetmiş, lııı l l ın her iki tarafı ndan 40 k i lometrelik mesafeye kadar. l l ı ı �artlar içinde nas ı l İ talyan hattı Antalya'dan Dinar ' a ıı 1 der? Hususiyle Antalya-Burdur güzergahı pek büyük


1 34

Türk-Alman İlişkileri

tekn ik zorluklar gösterir ve ancak çok meşkuk i kt isadi menfaat arzeder. Keza Denizl i -Rodos karşısında- hattından da bahso !undu. Fakat Denizli-Ayd ı n hattının bir kısmım teşkil eder bir İtalyan hattının bu noktadan Marmaris ' e tutul· ması kabil o lacağı görülemez. Afyon Karahisar'dan A ntalya'ya gidecek bir hatt'u gel i nce, bu Alman projesi eskid ir ve h içbir zaman c iddi olarak i leriye sürü lmemiştir. Zaten hükümetle Ayd ı n şir• keti arasında 1 906'daki mukavele de yeniden teşebbUs hali nde İnşayı gayr-ı mümkün kılar. Fakat Roma matbuatını pek ziyade alakadar eden şey, İtalya tarafından siyasi i mtiyaz istihsal i i d i ; zira, orada izi bulunab i l ird i ki, Almanya ve İtalya Adalar işinde akort olmuşlardı. Adalar denizindeki bütün adaların İtalyan eline geçmesi ittifak-ı müsellesin tak i p ettigi u mumi siyasetin tasm im lerine uygundu . Bu hususta Yunan kralı Kostanti n ' i n z iyaretinde kendisinink i dahi celp olunmuştu. Sokolo gazetesine göre İ talya hattı A n talya' dan

Konya'ya gidecek, d iğer gazetelere göre de A ntalya'dan Mers i n ' e gidecek d iğer bir hattan bah s o l u n uyor, Ermenak ve S i l i fke yoluyla. Bu iki güzergahtan birincisi anlaşılır, i kincisi bir işe yaramaz. Fazla o larak, Konya yahut Mersin'e temas edecek İtalyan ray ı n ı Aydın ile 1 906' da yapı lan mukavelenin 2 ' i nci maddesi şerhi meneder, ki h içbir i mtiyaz veril emez, Antalya'dan başlayan ve gerek Aydın hattına, gerekse Anadolu ve Bağdat hattına müntehl olan. Belki Antalya-Mers i n gü-


Almaniann .')ark Emelleri

1 35

� ı ı ıı.nl ı ları yine hedef alınacak ki, bu sonuncu l iman l lııp,d:ıl hattına ait değildir ve Bağdat hattın ı n geçtiği \ ı lıı ı ı a ' dan 40 k i lometreden fazla uzaktır. Fakat, Mersin­ .\ı lııııa hattı Bağdat kurupanyasına aittir, k i onu satın aldı � � o bir ilave oldu; bu hatlardan biridir ve 1 906 m u kave­ lı•ıııy lc yazılmış o lan meınnCı iyetten başlayarak onun için lı ı ı ıııs işine dah i . l ler ne hal ise, halyanlar Antalya 'da büyük b i r faal iyeti lı ı� ışafa başladılar, orada bir viskonsiillük tesis ettiler. Mt·li ı cpler açtılar, bir hastahane vücuda getirdiler, bir fılo � mdular (ils ant monte un escadre) [ticari olmalı. K.] Avusturya' nı n göz d iktiği şeyler İtalyanlarınkinden ılıılıa ziyade kayda değer. F i lhakika, Viyana gazetelerine ı.ı.tlre, başta Reieuve Freie Presse o l dukları h a l d e A v ı ısıurya-Macaristan Anadolu'da bazı faal iyeti denem­ ı•yt· karar verd i ler ve Avusturya-Macaristan teşebbüsler­ hu· en müsait olan mıntıka Ci licie [ K i l i kya] idi, "henüz l�p,ııl o lunmam ış o lan son m ıntıka"; orada pamuk ve •d; cr kam ışı zer' iyyatı ve ki "Şimdiki halde zanno­ lııııuyor, gayr-i mcznı ve terk olunmuş". Mers i n ' de bir Avusturya banker sindikası tesisi mesele idi. C i l icie'de ılı-ıniryolu i nşası ve maden i şletmesi için. O halde t\ lıııanların henüz cheınıniyet verdikleri şey; o nlar için ı ıı ınam ıyla kaz(an) ı l m ı ş sayı lab i l i rd i . B ağdat hattı K i l i kya ' n ı n ş i m a l i nden ve Mersin-Adana hatt ı k i ( csan!e'ye bağlanacaktı, eskiden Fransız, bugün Doyç 1 \ıınk'a aittir. Bundan başka A l man şirketi ki Konya ovasını sulamak için teşekki.i l etm i şti. Adana m ı ntıkasını ı lıı feyizli kılacaktı, oraya pamuk ekmek için. İ şte y ı l lar­ dım beridi r ki A l manlar K i l i kya'da bu pamuk hası latı


1 36

Türk-A lman Ilişkileri

ışını etüd ettiler. Deutsch-Levantinische Boum iwoll Gese l l schaft Delagaba' ın m üessisi olan Dr. R. F itzner, Rostoclı üniversitesi profcsörü ki K i l i kya ovasını en iyi tanıyordu, bu h ususta defterler işlemez idi. Vel hası l Mersin A l man harp gem i l eri i ç i n b i r istasyon o lduğu zannolunuyordu, ki 1 909'da olduğu gibi katl iamların tekerrürüne mani olmak için bulunuyormuş gibi yalan­ dan (affecter) gösteriyordu. Mevcut A l man menfaatleri­ ni Avusturyalı ların temayül leri i le nas ı l tel if etmel i? 37

Musu l-Re'sü' I-Ayn şimendiferi Musui-Rc'sü ' I-Ayn menzil i A lmanların e l i nde idi . A lman kamyoııuyla şoförün yan ında geld i m . B i raz ben­ zinle taze yumurta ve süt değiştirirlerd i . Arasıra da civarda kuşları görünce kamyonu durduru p tü fenk atar­ lard ı . Re'sü ' l- /\yn'da tren tamamıyla A l manların e l i nde i d i . İstasyon kumandanı nazikt i . Bana üçüncü mevki b i r vagonu göstererek ikram etti. Diğerleri hep müessesenin yüksek vagonu idi. Keşke bunlardan birine bineyd im. N itekim bunu terci h ettim . ( B i rkaç Suriye l i mebus idi. Sulh mütekarrer d iye bahsetti ler. Tesl im iyet demektir. Ö lümle yenemeyenler ( . . . ) 3 8 değil dedim). Vagona bi­ nerken bir gayr-i Türk yerl i kıyafetl i biri elini göğsüme "Yasak !" diye dokundurdu . . . i lh . 37 Jonkiycr ' i n tarihinden tercüme ettim. 38 Bir kel ime okunamamıştır. (Haz.)


Almaniann Şark Emelleri

1 37

l l ülasa: A lmanlar şimendiferi tamamıyla e l l erine 1"'\ ııınişlerd i . Bir ordu kumandanının n ihayet bir yük \'ııı•onuna sözü geç iyordu. Fakat, bir A lman b i nbaşının­ � ı daha çok yükseklere ç ı k ıyord u . Dem iryo l u kam i len A l ı ı ıan ların e l i nde idi. Bizim memurlar kudretsiz ve ırıı/, derece- i san iyede hakir insan lard ı . Şam sokak­ lııı ı ı ıda Türk ' ten fazla A l man zabit ve neferi görünüyor­ ı l ı ı �am ' da inzi bat işine karı şan A lman askeri pol isi bile � ı ı ı ı l ı . Tekal if ile işgal olunan birçok evlerin, karavan­ lııı ı ı ı üzerinde A l man bayrakları dalgalanıyordu. Şam' da 1 t l ı k nüfuzu ve h ü kümet haysiyeti kal mam ış gibi i d i _3 9 /\ lmanlar Kalkasya'ya göz d i kın işlerd i . Enver ' i n � ı ıvvctlerini Kalkasya' dan tcb'ld lazıın d ı .40

1 ' 1 l l üsnü Em ir' i n kitabından.

1 1 1 rıirkiye 'de Beş Sene, I S I . sah i le .


A L MANYA'N I N TÜRK İ Y E ' YE V E ŞARK' A BAKIŞI

Kendi eserlerinden Alman larm Türkiye'ye hak1şlan [Kazım Karabekir Paşa' nın, bakışı

ile

Türkiye üzerindeki

A l manların Osmanlı lara ve Alman m u hacirleri

getirmek suretiy le Anado l u ' y u söm ürgeleştirme emelleri hakkında -Alınanların kendi kitap larından- yaptığı alın­ t ı ları başka b i r eserinden buraya al ıyoruz. (Haz.)] :

1 878 Berl in antlaşmasının ardından Alman b i l i m ve � ı yaset ku rum ları A l man u l usunun karş ı laşt ı ğ ı ıchl ikeleri görd ü ler. Osman l ı devleti çıkacak bir dünya savaşında düşman satlara geçerse, ya da belini doğrulta­ ıııaz da düşmanlar tarafından işgal edi l irse Almanya demir çember içinde ölüme mahkum duruma düşmüş oluyordu. O halde al ınması gereken tedbirler şunlar olabi l irdi : 1 . Osman l ı ordusunu ıslah etmek ve düzenlemek; 2 . ( )sman l ı h ükümetini daha fazla İslam birliği pol itikasına �ürüklemek; 3. Bağdat demi ryo lunu yapmak; 4 .


1 40

Türk-Alman Ilişkileri

Anadolu'ya A lman göçmenler yerleştirmek . . . B unlar barış yoluyla Doğu 'ya sokulnıa pol itikasının ana hatları demekti Bunları sağlamak için A l man basın yay ın ı ve d iğer etk i l i güçleri faaliyete geç irildi. Bu maddeleri n uygula­ masına geç i l d i . Meşrutiyet in i lanından sonra da çalış­ nıalar durmad ı . 1 9 1 O Bal kan savaşı sonucunda Osman l ı ların Meriç ötesine at ılınaları A lman ları büs­ bütün end işeye düşürdü. Korktukları çember hareketi Balkanlar "da tamam lanmış, Alnıanya demir çember içine al ınmıştı. A 1 man lar ş imdiye kadark i çal ışmaların yeteri i o l mad ı ğ ı ve yen i bir h ı z veri lmesi gerektiğini düşündüler. Osmanl ı ordusunun genelkurmayını bizzat ele alarak, köklü bir şeki lde ıslah ederek askeri nüfuz­ larını artırırken, basın ve yayın larıy la da, Türklere maletmek isted i kler İ slam Birliği idea l i n i v e hatta Türklerin daha fazla rağbet ettik leri Turaned ığı yeniden canlandırmak. Türkiye ' de A l ınanlar adl ı eserinıde askeri çal ışma lar ve siyasi duru m başından sonuna kadar görülecektir. Burada Türkçe'ye çevrilen A l ınan yayın­ ları n ı n öze l l i kle son çabaları ndan bazı örnekler okuyalıın :

(... ) I 9 1 2 i l kbaharında Rorbh tarafı ndan yayın lanan Dünyada Alman Düşüncesi ad l ı kitapta:

"Toprak işgal etmek, herkese tahakküm etenık bizim hatırıın ızdan bile geçnıenıesi gereken şeylerd i r. Bizim işimiz gücümüz A l nıanya' nı n düşüncelerini yaymak


Almanya 'mn Türkiye 'ye Bakışı

141

ı ı l ı ı ıa l ıd ı r. F i kri ve ruhi hasıHit ı m ı z ı , kitapları m ızı, ıı ıı t ı·ıc lerim izi , okul larımızı, sermayelerimikizi, ürün­ l ı ı ı ı ı ı iz i dünyaya yaymak. İ lkçağ'da Yunan l ı l ar ne \ ııpl ı, şimdi yahudi ler ne yapıyorsa onu taklit etmemez ll ı ' l l'ii. i r. Bizim, ' ci hangir' bir m i l let o larak yaşamak lıııld\ l nı ız, ancak m i l l i düşüncelerim izi gen i ş iettiği m iz , , . yaydı ğı m ız kadard ı r. Yan i , karada ve den izde ıiUııyanın düşüncesini ve m i l l i terb iyemizi o kadar üstün l ı ı ı �eki lde leh im ize açıklamal ıyız ki, kimse bize sald ır­ ı ı ı ııya cesaret edemesin. B u ps i ko loj iyi kazand ı ktan �ı ıııra, onun h imayesi altında barışla hedefe yürümek ı ı ı l l ıııkün olsun. Bizim i ç i n giri l mesi mümkün olan l ı ıpr..ı klara sadece bu yolla ve Alman zihn iyeti ser­ ı ı ıııycsiyle d o l d u rmak mümkün o l u r. . . " d i yerek, ı,ııvaşçı l ı k yerine barı şçı yol l arla nüfuz etme pol itikasın ı lıı vsiye ediyor. yarı vahşi m i l letleri medeniyete sokan, 1 , ı ı ı l i leri, Habe ş l i leri kazanarak d ünyay ı imar edenleri ıal\dir ederek A lmanların da Osmanl ı topraklarına bu ��· k i lde g irmeleri gerektiği sonucuna varıyor. Ş u satırlar ılıılıa da d ikkate değer: "Son sistem bir ordu, güçlük çekmeden İ stanbui­ A ııadolu üzerinden M ısır'a u laşa b i l ir. İ ng i ltere ' n in hllıün korkuları ve ıstırapları da bu ihtimalden doğmak­ ııııl ır. Bağdat demiryoluna karşı çıkard ığı b i nbir siyasi pıoblem de bundandır. Arabistan ve Suriye'yi ele geçirip 1 ırat, D icle ve N il arasında Mısır ile H i ndistan ' ı bir­ I tirine balayacak güven l i bir İngi l iz bölgesi kurma dtişüncesi de bu sebepten uyandı. Kap'tan Kah ire 'ye ve 1\. ahire 'den Kalküta'ya demiryol u yapmak bu plan ı n ı \ i ndedir. Vi l koks İ ng i l iz parası ve çabalarıyla b u kıta-


1 42

Türk-Alman İlişkileri

lara uygarlık gücü kazandırmak, Muhammed! olup da İ ngiliz uyruğunu kabul eden m i l letlerle oraları yönetme düşüncesindedirler. Bağdat dem i ryo lu Boğaziç i ' n i Bağdat'a bağlayan bir Türk-Alman hattıdır. Bu sayede büyük imparatorluğun en uzak yerleri İstanbul ' a, kıyıyı merkeze bağlamış olacaktır. 1 9 1 4 'te bu demi ryolu l-l alep· e ulaşıyor. Böylece, Suriye'ye kadar olan yerlerin bağlantısı sağlanmış oldu demektir. B u bile Türklerin ya da Tü rklerle güçlü bağları olan üçüncü bir ülkenin bunlarla beraber M ısır'a saldır­ masını mümkün kı lar. İ ngiltere bunu göz önünde bulun­ duruyor. H iç şüphe yok k Türklerin harap ed i ldiğini ne A l manya ne de Avusturya-Macaristan oturdukları yer­ den seyredemez. Türklerin yeryüzünden kalkması dünyan ın dengesini İngiltere lehine şiddetle bozzacaktır. "O kadar şiddetl i ki, zaten çev irme politikasıyla rahats ız o lan Avusturya i le A l manya ' y ı gen işleme siyasetleri temel inden yıkılm ış, berbat bir hale sokacak­ tır. A lmanya' nın düşüncesi de kuzeyde İ ngiltere' nin denizden saldırısına maruz kaldıı gün doğuda Türkler vasıtasıyla İngil izlere zorluklak çıkarınaktır. Oldukça uygun olan bu p landan A lmanya vazgeçemez. Bu onun için hayati bir meseled ir". * *

*

Bal kan harbnden sonra yayınlanan Dr. Von Vinter'in Berlin-Bağdal ad l ı eserinde, yukarıdaki eseri de tartıştıktan sonra şöyle bir konuya giril iyor:


Almanya 'nın Türkiye 'ye Bak1ş1

1 43

" l ler sene A ınerika' ya, şuraya buraya gitmek, l l l � n ı ıı i terketmek zorunda o lan 20-30 bin Alınan var ki, ı ııı·ı bunların düzenli şeki lde bir yerde oturmalarını

-ııp,layabi lseydik bir m i lyona yak ı n koloni olurdu. Her y ı l l� usya' dan, A l manya'dan, M acaristan'dan, Ga­ l ı , v : ı ' dan, şuradan buradan 200.000 Alman gid iyor. Nı·ıl·yc gittiğİn k imse b i l miyor. B u kayıplara yön bul­ ıuı y ı l ı k , on y ı lda 2 .000.000 i nsan top lan ı rd ı . Yan i, lt ll� ıi ın et tarafından zorla göç ettirilınelerine de gerek \ ı ı� 13ir de yapay buhran üzeri mize çöksün, o zaman � ı ı, : ı ıı ların sayısı yüzbinleri bulacaktır. Sömürgelerimiz ı ı lıı ıad ı ğ ı ndan buradan g iden A l man Ameri ka'da l ııı�kasına tabi o luyor. Dolayısıyla, düşman ı ızın gücünü ııı t ı rı yor. " H ir Alınan söm ürgesi kurmak Alman hükümetin i n ı l � düşüneceği şeyd ir".4 1 Cilımı l!arbi 'ne Nasıl Girdik?, cilt: l l , s. 1 20- 1 25 . bnre Y a y ı n ları , İ kinci baskı. İ stanbuL 1 995. Y i ne bkz. s. 1 25 - 1 3 0, 2 1 7-

l l lltrinci

220. 227-232. 242-243. Almanya'n ın hedefi: Osmanlı devletini tamamen kendine boyun ı:P,miş hale getirerek İ t i l a f devletlerinin Cihan Harbi'nde Almanya ' y ı \'l'mber içine almalarına fyrsat vermemek, Turancı l ık. İ slam birliği ı·.ihi idealler peşinde koşturacağı Osmanl ı devleti vasıtasıyla İ t i laf devletlerinin kendi sömürgelerinde daha fazla kuvvet bulundurmaya v e onları Osmanlı ordularıyla da uğraşmaya mecbur etmek". Kazım K arabekir_ Birinci Cihan f-larbi 'ne Neden Girdik ?, ci lt: IL s . 86, L ıııre Yayınları. İ kinci baskı, İ stanbul. 1 995. l larpten önce Almanların Türkiye ve Yakın Doğu ' daki politikaları hakkında pek bilgim yoktu. Anladığım kadarıyla, Almanların -bu­ ı ııı açıkça itiraf etmekten kaçınınalarına rağmen- Türk topraklarının l amamını ham i l ik y ah ut s i y a s i anlaşmayla tedricen ele geçi rmeye ,·a l ıştık l arına dair ayrıca Orta Asya'ya, muhtemelen


1 44

Türk-Alman Ilişkileri

Anadolu'yu sömürgeleştirme emelleri [Hasan Aınca'nın, Doğmayan Hürriyet. Bir Devrin İçyüzü / 908-1918 adl ı eserinden aynı konuyla i l g i li şu i lginç bilgi leri de buraya dercediyoruz] :42 "Mahmud Şevket Paşa ' n ı n yüzbaş ı l ığ ı ndan sadrazaml ığına kadar bir emir ku lu gibi gözü kapalı hizmet ettiği A l ınan s iyasetinin içyüzünü, A lman dost­ ları maskelerneye lüzuın görmeden açığa vurmuşlardır. "General Keiın, Tacht gazetesinde ç ıkan bir yazısın­ da, K. Von Winsterstette' n i n Orta Avrupa siyasetinde yen i hedefler: Berl in-Bağdat (Berl in-Bağdat: Neve Zele M ittelevro p eeischer, M ü n i h , 1 9 1 3) ad l ı k i tabını sözkonusu ederken diyor ki: "Bu eser, B ismarck' ın düşüncelerinin ve ruhunun aynasıdır. Berl in-Bağdat deni len hayal i abide, canalan­ ınası ve gerçek varlık olması için düşünülen ağac ın esas örgüleri dokunmak üzeredir. Bir gün olmuş bir mey­ vanın çek irdeği gibi, yen irken meydana ç ıkacaktır. "C iddi bir A lınan ' ı n gelecek için biricik ü l küsü bir büyük alman-Avusturya-Tlirk i mparatorluğu olmalıdır. "Bu büyük imparatorluğun en büyük l i manları Hamburg ve i stanbul olacak ve bu büyük devletin nüfuzu Küçük A sya ve Mezo p otaınya' dan Bağdat'a varacaktır. . . 1-l i ndistan ' a kadar uzanan planları vardı". Joseph Pomiankowis!.:i,

Osman/y imparatorluğu 'nun Çökiişii. / 9 / 4- 1 9 18 /. Dünya Savaşı, s. 49-50. çev. Dr. Kemal Turan, İ stanbul. 1 990. ( H az.) 42 s. 1 33 - 1 38, İ stanbul, 1 989. (Haz.)


A lmanya 'nın Türkiye 'ye BakiŞI

1 45


1 46

Türk-Alman Ilişkileri

D i c l e n i n den ize dök li l düğü yere kadar uzanacak o lan bu i m paratorluğu ku rmak, ancak m i l letierin en büyüğü olanlar a . . . yani A l ın a n l ara lay ıktır". .. ! ·. Ibe nehri n i n ağz ı ıı dan F ı rat ve

'

" Rolırbaclı ad l ı bir başka yazar da Dünyüdü A l man Fikri ( Dcr Dcutsclıe Gedanke in dcr We l l , Lei pzig, 1 9 1 2 ) a d l ı k i tabınm bir yerinde: · ' Bağdat h at t ı Boğaziçi ' n i BağdaLı bağ l ayan bir Türk- A lman hatt ı d ı r. Bu s ayede büyük i m pa ra torl uğun en uzak yerleri istanbu l ' a, deniz k ı y ı s ındak i b i r merkeze bağlan m ı � ol ur". .

Enver Paşa ' n ın Almanla rla Tii rklcri kayn aştırın a d ii ş ii n cesi

k i , o n l a rca, i stan b u l ve A nado l u adeta ke n d i l er i n indi r Gerç i bu b i r li k i r, l�ıkat sadeec bir yazarı n veya d üşünen bir ada m ı n değ i l , A l ınan cmperyal islierin i n müşterek davası d ı r. B u dava n ı n fikir cephes i n i kurmak üzere meydana getiri l m i ş çeşitli kurum lardan biri de ' A i ımm A nado l u K o m i lesi . d i r. Bu komite n i n sözcüsü Hugo G rate: "Görü lüyor

.

" A n ado l u ' ya göç etmeye tarafta r ı z . A ncak R usya ' d a k i A l man ları kurtarmak ve bun ları A nad o l u y a '

yerleşt i rmek l az ı m d ı r". " M ahmud � c vk c t Paşa ' n ı n yak ı n dostları ndan o l ması laz ı m gelen i ın lıoff' Paşa ' n ı n 1 9 1 3 y ı l ı Ek i m a y ı nd a Berl i n ' de verdiği bir konfcranstaki şu sözler d i kkate değer:


·

l lmanva

mn

·

Türkive 've Bak1ş1

1 47

" A nadolu ' nun 60-70 m i lyon insan barmd ı ra b i l ir. l l ııllıııki bugün orada ancak 1 5 m i lyon nüfus vard ı r. ·\ ı ı11 ıııin ancak % 3 'ünden l'a ydalan ı l maktacl ır. " 1 \ ir mi lyon iiçyüzy irm ibin k i lomet rekare toprak U t ı·ı ınde onbeş ın i lyon i n san oturuyor. 1 [em sonra

l ll ı k lcr buraları e k i p imar etmey i de b i l memekted i r. N l l l ı ıs larında da bu gen i ş meml eket in dolduracak bir ııı ı ı � yoktur. U halde tam kolanizasyon yapı lacak � nd i r".

"O zamanki T ürk iye ' n in başında bu lunan Mahmud

�ı· v kctlerin, ı :nvcrl cri n, daha doğrusu i tt ilı a d c ı l a rı n l ı ı rk ordusunun ha�ına ' paşa' ettikleri bu A l manlardan lııı ııı i ıı bu sütleri A l ın anya' n ı n ' Türk dostluğu ' ndan ne ıııılad ığı nın apaç ı k bir i f�ıdcs i d i r. " Dav id Tirgct sch ad lı bir başka yazar da, A l ınanya ve 1 \laın iyct k i tabında bunu tck l i f ediyor: " 1 9 1 O' da Karl Mcrnıann, bu fi kri n ekonom i bak ı m ı n­ ı lu n çok büyük bir ıııana i fade ettiğini söy led i .'' dcr.

"Alınan siyas i yazarları n ı n çoğu artık maksat ları nı ' liirk dostluğu ' , · i s i üm koruyucu l u ğu ' , · m eden iyet l ıı:,; ıyıcı l ı ğ ı ' fi lan gibi yaldızlı k ı l ıflara bile bürü mcyc 1 l l t. ı ı ın görmcnı cktcd ir ler. A rt h u r D ik s, i\ l man 1 ı ı ıperyal izın i ad ı n ı vermek ten çekiımıed iği kitabında: " i mparatorl uğun selameti Güney Avrupa ' ya c l uzat­ ııı:ıktacl ır. Bu say ed e anadolu ve oradan Jl i nd den izi elde ı·d ı l i r. Orta avrupa (ya n i almanya! ), Güney Avrupa, A ı ıadolu ve Mezopotamya b irleşmel i d i r".

" D i ks, kitabının başka

bir

yerinde de diyor k i :


1 48

Türk-Alman İlişkileri

"Şu fe laket l i B alkan harb i nde A l manya i lc Avusturya " n ı n tak ı nd ık l ar ı aptalca sey i rc i ro lU S ırbistan ' ı büyüttü . Romanya'yı bizden ayırd ı ; Asya yo· !unu kapad ı . efı·adım ıza demir bir çember koydu. Fakat biz İstersek bu halkay ı k ı rab i l i riz. Çabuk h areket lazımdır. Eki lecek yeni arazi elde etmek, yeni, büyük bir ekonomi siyaseti . A lmanya ile avusturya ' n ı n kurtulması, Büyük Cermen B irliği; Güney yolunun açı l ması Berlin· Bağdat hükümet i n i kurmak. bütün bunlar yeniden dünyaya ge lmek demektir. "Bu meseleler aksine hallonursa, dünya çekiç, biz örs olacağız. Bunları lehimize halledeınezsek bizim için her kapı kapandı demektir. İ ş i m iz gübreci l ik etmekten ibaret kalacak". "Gel işen A l ınan kapita l izminin İ ngi ltere'yle giriştiği hammadde ve pazar kapışmasında, yan i sömürgecilik yol undaki savaşındaki bu akıl hocaları ka ley i içinden fetlıetınek pan-Türkizm', ' Pan- İ slaın izın ' d iye acay ip ideoloj i ler de icat etm işlerd i . M em leketi m izin fikir pazarını dolduran bu sakat ithal ınal larının altındaki ' M ade in Germany ' damgası nı biz:ın düşünürlerimiz­ den, yazarlarımızdan çoğu bi lerek veya b i lmeyerek görmed i ler. "Bütün Bi rinci C ihan Harbi boyunca Türkiye'nin rakipsiz d iktatörü olan Enve r ' in A l ınanya ' n ın emperya­ l ist gaye lerin i gerçekleşti rmekte bel bağlad ığı sadık dostu old uğunu yukarıda ad ı geçen A l ınan yazarı n ı n şu sözleri ortaya koymaktad ır: " ... B ir ara l ı k son bir ı şık, bütün mesut ihtimalleri


A lmanya 'mn Türkiye 'ye Bakışı

1 49

ıı\·ı l ı ı ı l atacak san ı l d ı . E n v e r B e y harp sah nes i ne ııl ı l ı ı ı ı şt ı . ama, Berl i n ve Viyana' dan umduğu m u kabe­ l•· v ı �·iircmedi". " Yalnı z bu kötümser A l man ' ın yüzü bu satırları \'lltı l ı k tan sonra gülecekt i . Enver Bey, tıpkı M ahmud �ı· v kd Paşa ' nı n olduğu gi.i, b i rden bütün kademeleri ıı�ıııak ve ' H arbiye nazı rı ' , ' başkumandan veki l i ' , 1 ı ı vcr Paşa' ad ını takınarak, Türkiye ' y i gözü kapa l ı 1\ lı ı ıa ııya' nın dümen suyunda C i han Harbi 'ne alacaktı r. " A l manlar, Anadolu ' y u o kadar ben imsemişlerd i k i , lıııı a d a n , h iç s ı k ı l m adan v e s ı kıntı duymadan A l ı ı ıaııya'nın bir v i layeti i m iş gibi bahsedcb i l i yord u . 1 '1 1 1 y ı l ında A lt Detschen B latter adl ı dergide şöyle bir � ıı t ı çıkmıştı : " R usya'daki 1 .5 m i lyon A lman set�ılct içi ndedi r. U ı ı .·dar bunları kovuyorlar. A lman unsurlarının yabanc ı

ı ı w ı ı ı l ketler kuvvctlend i rm elerin tahammül edi lebi l i r ı ı ı ı'' Gerçekten bunları Anadol u ' ya yerleştirmek e l i ­ l l l l ltic değ i l m i ?" " l ·: schprangcr de Babi l : İ l k çağ ı n ve Bugünün En /r ı ıgin Kolonisi adl ı k i tabında: "I lcnüz yükselmek isteyen bir mem leketin e l i ne ıncmiş b i r ü l ke varsa oda, doğudaki bu mem lekettir. ıı l ı ı ıanlar fırsatı kaçırınayı p Kazaklardan önce oraları ı. ı ılon ize edecek olurlarsa d ü nyanın taksim inde en karl ı \ ıkan m i l let alımış o lurlar. anadolu'da kend i m i l let­ Ininin her tabakası n ı İskan edebi l irler; orada e l i s i lah l ı ılaıı birkaç y üzbin A lman oturacak o lursa kayzerimiz A �ya işlerine e l i n i uzatab i l ir. B u sayede bütün A sya' da 1' ''�


1 50

Türk-Alman ilişkilert

sulh ve refah( ! ) başgösterir. Tüccar da, sanatkar da oradıı kendi yerini bulur; kapitalist de serlayesi n i genişletecek saha bulur. A l nıanya' n ı n beş parasız çi n ge n e s i bile gözünü açar, işe yapışıı·sa mükemmel bir t:k i r o lur". "Alman lar böylece yazarı . askeri , pofesörü, diplo· mat ıy l a B üyük A l manya i m paratorl uğ u ' n u g e rç ek leştirme ve Anadol u'yu sönıürgeleştirme yol unda ki ta p­ lar, dergiler ç ı kararak, cem iyetic kurarak çal ışıdarken bir taraftan da Türkiye' n i n kaderine hükmeden i ttihad ve Terakki i kt idarı A lman general ie m i paşa yaparak Türk ordu larının başına gcç i rnıckteydi". ­


ı

ı s MANLJ Ü L KES i N DE

!\ 1 . M AN PO L i T i K A S I

[ Kazım

Karabe k i r ' i n "A bdiilhanud-i Sani

Saltanali k itabın ı n

ve

Devr-i

1 043 ' ü ne ii sayfas ından 1 06 1 'e kadar

A lmanlar hakk ında." şek l i nde i şaret ett iği şu k ı s m ı , Türk­

A l ınan i l i şk i l e r i n i dcr l i toplu bir şe k i l de ele a l ınası hasc­ biyle bu raya dcrccdiyonız.(Haz.)]

Mcmalik-i Osmaniye'de Alman politikası A bdülhamid ve Kayzer Yilhelm-Kayzer Viihel m ' in Kudüs ve İstanbul seyahatleri-Şa rk' ta Alman banka lan-Alman seyr-i sefain şirketleri Bağdat hatt-ı keblri ''Abd ü l ham i d ' dcn en kolay imtiyazlar, müsadcler ı s ı ı lısal eden, M emalik-i Osmaniye' n in kanım emmeyi ı ı ı �:slek- i yegane itti haz eden hükümet, A lmanya lıOkümeti id i . A lmanya h i.iki.i meti Avrupa aheng-i düvell­ ·. ı ı ıc pek geç dah i l olmuş, daha doğrusu 1 870 senesinde 1 ı ansızlara karşı i hraz eylediği muzafferiyeHen sonra o;ıılıne-i s iyasette m ü h i m bir v az i fe ifa ey l emeye l ıa�lamıştı . Fransa, i ng i ltere, Rusya hükümetleri o 1 a mana kadar h ay l i terak ki eyled i k l er i ve Avrupa haricinde çok müstemlekeler e lde etmeye m uvaffak


1 52

Türk-A lman ilişkileri

oldukları cihetle A lmanya'ya nıüstemleke itt i bazı ıçın hiçbir yer kal mam ıştı. "Bir taraftan da A l manya ' n ı n nüfusu günden güne tezayüd ediyor, bu tezayüd eden nüfus için A lmanya haricinden bir müstem l e keye l üzum görün üyordu. Kayzer Viihelm A lmanlara en mühim müstemlcke olmak üzere Menüilik-i i slamiye 'yi pek muvüfık görmüştü. Onun fikrince hükümat- ı i slaın iyye e lyevm hal-i inkıraz­ da bulunduğundan, on ların şu h a l i nden ist i l�ıde etmek, hükümat-ı i s l iimiyye' nin hak im bul undukları zengin ve mahsu ldar mem leketlerin menabi '-i servetini elde eyle­ mek, ora ları ticareten ve i ktisaden fethey leınekti . Bu feth-i ikti sadi Alınanya i ç i n si lah ik ibraz edi lecek ımızatTeriyetten daha selıli ve daha emin i d i . " Bundan başka, A lınanya hükümeti Berl in kongresin­ den beri mesail-i Şarkiye i l c pek ziyade iştigal ediyordu. Mezkur kongrede B ikonsfi ld, Rusya ' ya karşı Şark 'ta bir düşınan daha peyda etmek için A lınanya'yı Şark pol i­ tikasına sokın uştu . "Almanya hükümeti o zaman lar fak i r olduğu halde bu pol itikaya g i rişmiş; fakat, b i lahare kesb-i servet eder etmez bu pol itikay ı ınusı rrane takip etmeye, Şark'ta idamc-i nüfuz eylemeye gayret etm işt i . Vak ıa Prens B isınark o zaman lar "�ark meselesi bir Pomeranya askerinin kem iğine bile değmez ! " suretinde idare- i efkar eyleın i şti ; fakat, Berl i n kongresinden sonra A l m an ricii1-i s iyasiyesi mesail-i Şarkiye'yi kemal-i dikkat ve chem­ ıniyetle takipten asla hali kal mamışlardı . "Şark ' ta A lmanya menafi ' i ne e n ziyade i st i fade


A lmaniann Osmanlı Politika.1·t

1 53

ı l ı ı ıl'y i düşünen, Şark'ta A lınanya i ç i n bl-payan servetler l l ' l ı ı ı ı ı eden, im parator İ k i n c i Vi lhelın ' d i r. A l manya ' n ı n ';ııırk pol i tikasında husu le gelen b u tcbeddül-i nagehani, ı ıc ksadüfı bir hal, ne de b i r h ükümdarın zevk-i havai­ ı ı ı�·�rcbanesidir. B u mcsleği en ziyade A l man diplomas i s i ıı·.ul tahtı nda v e muntazam b i r surette i bzar cylemiştir. /\ l manya gayet ceslm, � ı n a i , t icari ve harice cmti 'a-i 1- t ı l l iye ihraç eder bir mem leket hal ine geldiği günden ı ı ı l ıaren A l manya hükümeli bu eın l i ' a için hariçte ınalı­ ın kr, fabrikaları için s i parişler, bankaları için i ş ler ara­ ı ı ı : ı v a başlam ıştır. ""( ) zamana kadar düvc l - i m uazzamanın Şark 'ta taki p ı•ı ı ıkleri po l itika Rusların İ stanbu l ' a ve B o ğaz l a ra doğru t lnlcmes i , Avusturya ' n ın S e l an i k ' e doğru i n mek ıı ; ı ı ı inde bulunması, M eınal i k-i Osmaniye ' n i n istiklal ve l ı ı ı ı ıüıniyet- i mü l k iyes i n i muhafaza eylemey i dcruhte ı l ı ı ı i ş olan İ ngi lte re ' n i n bütün bu tecavüzlere karşı ı ı ııılıleşem donanınası ve metin s iyaseti i le mukavemet l'y kmesi, F ransızların da Osman l ı h ü kümdarları n ı n ılı ı.� ıluğuna ve Fransız cikarın ın Şark 'ta husule getirdiği ı .·�; i r-i mehasin-perverlyc ve daha doğrusu 1 870 ınağlu­ hıyeti i le bir dereceye kadar esk i tesirin i gaip eden 1 ra ıısız medeniyeti hakk ında a l e l u ın u ın Şark 'ta perverde n l i len h issin tesi rine istinaden icra-yı nüfuz etmesi idi . '"Fakat, A l ınanya' n ı n Şark meselesine duhulü, i ş i büs­ l ıi l l iln başka bir renge soktu. A l manya h ükümeti Şark'ta •ıı yaseten ve iktisaden yeni yeni usul lerin tatbikine mey­ ı latı açtı . A l ınanya ticaret ve sanay i i n i terakki ettirınek ı \ ııı, asırlardan beri gunvude-i ataJet bir halde kalan A nadol u ' yu bütün i h t i rasat ı n a hedef itt i haz ett i .


1 54

Türk-Alman Ilişkileri

i ngilte re ' n in

tes i r- i ıneden iyeti i l e zl-hayat, bir mebzlı l iyet-i servet içinde parlayan H int yolu i le B ahr-i S e fid beyn inde atı l ve uyuşuk bir halde d uran Anadol u ' yu yarmak, bura n ın münbit ve mahsuldar lopraklarından, züın ürrüdin mer' alarından, zi-servet maden ierinden istifade eylemeyi düşündü. ·'Anadolu düvcl-i ınuazzamadan birinin e l i nde bulu­ nacak ol ursa, A lmanya hükümeti burada bir feth-i istim­ lak-perveranc icra edeıneyecekti . A lınan ların burada tak ip ettikleri meslek F ransa ve i ngi ltere hükiimetlerinin A frika'da tak ip eyledik leri mes lekten başka b i rşey deği ldir! ·'Aimanların fi krince, A nado l u ' n u n bu vasi sahraları n ı , evvelce gayet ınünbit ve mahsu ldar o lduğu ha lde hugi.in çorak ve hemen hemen nıetruk hir halde kalan bu nıcr' alar ı i\ l ınanya'nın bir müsteın leke-i iktisa­ disi ha l i ne koymak icap ed iyordu . " i şte A lmanya hükümeti b u planı fevkalade bir gayret, muntazam bi r usul tahtında tathikc gayret eyled i . A l ınanya hükümeti hu maksad ı elde (etmek ) için bütün kuvveti n i sarfett i . A l man erbab- ı ticaret ve s ınaatı Anadolu ' ya akın akın muhaceret etmeye başlad ı . " B u işe evvela Kayzer Yilhelm girişti. A l manya'nın menafı ' i için gece gündüz çal ışan iınparator, Anadol u'yu bir A l ınan müsteın lekcsi yapmak için elden gelen gayreti sarfetti. D inin herşeyden ziyade icra-y ı ahkam etti ği bu haval ide istihsal-i ınuvaffakiyet için yegane şart(ın) ' İ slam ınuhibbi' görünmek, Abdü lhamid i le hoş geçin­ mek o lduğunu anlad ı . 1 8Q8 senesi sonbaharı nda İ stan-


1 55

A lmanların Osmanlı Politikasi

lıııl :ı.

F i l is t i n ' e ,

S ur i ye ' ye

seyahatler

icra

ett i .

'-.ıı lalıaddin-i Eyylıbi ' n i n mezarına i braz- ı hürmet etmek

ı� ı l ıı ihtiramat-ı i ktisat-perverane ibrazından b i l e hali l, ı ı l ı ı ıad ı ! Hatta, o zaman lar kend isi ilc m ülakat eden ırııtl"le muhabi rlerine, Mema l i k- i i slam iye'de A lman ı ıll l ı 11.unu tezyld için fes b i le giyeceğini söy ledi .43 "/\bdü lham i d , i m parator V i l he l m ' i fevkalade b i r �ııı ı ı i miyetle kab u l etti. i mparatorun n e maksatla seyahat ı·l l ıl' ine vakıf o l m ayan saf-d i lan-ı aha l i Alman dostlarına � ıı r� ı fevkalade bir safvetle h ü rmet etmekten hall �ıılınadı lar. ""Bu seyahat, A l ımm terakk iyal-ı

i kt isad iye v e

l ıı ariyesinde �ayan-ı d i kkat bir mebdc' teşkil ey led i .

l ı ı ı parator 1 X 9 7 senes inde irad eylcdiği b i r n utukta " /\ l manya' n ın kuvveti demek, babren hakimiyeti demek­ ltı bunl ar yck-di ğerin in l azı m- ı gayr-i ımı tarikıd ı r." ı lı · ı n işt i . B u babren hak i m i yetten başka, bir de M em a l i­ k ı Osman iye'de tesis-i müsta' mcrüt po l itikası vard ı ki, ı ·,: l c bu po l it i ka n ı n temel taş ı n ı i nı parator Vilhelm, bu ıı

"

A l manya d i lnya siyaset pazarına geç g i rd i . Siinıürgcler tam a m ı y l a

paylaş ı ld ı . A l nıanya i ç i n A frika'da yer k a l madı. B izim bundan sonra -;ömürgelqt irebi leecğ i ın i z y e r l e r ancak çükıııekte o l an i s i ilm ülkeleridir. A l ınanya buraları ekono m i k sömürge haline getirecektir. Bu amaca u laşmak için fes giymck gerekirse diyen kayzer Y i lhelm idi".

s.

40.

onu

da giyeceğim ' ··

'·Alman nüfuzuna ge l i nce, halkın bu felaketlerine aldırınaksızın, yurdu A l man mallarıyla baştan başa doldurmaya çalı şıyorlard ı . Museviler b u n u gördükleri i ç i n geleceğe hazırlanıyor, mütemadiyen Almanca öğreniyorlard ı .

Rum ve Ermeni dükkan iarının üzerine

A l ınanca yazılar yazı l m ıştı.

Kadınlar b i l e A l nıanca öğrenmeye

çalışıyor(du)". s. 69. Ahmed Refik Altınay, iki Komite iki Kıtal-ll, Ermeni Mezalimi. i stanbul, I 992. (I-laz.)


1 56

Türk-Alman Ilişkileri

seyahati ile atmış o luyord u ! " İ mparator Y i l h e l m b i r taraftan İ stan bu l ' da A bdü lham i d ' c son derece asar-ı ımıhalasat ibraz ediyor, Şam'da Salahaddin-i Eyy ü bl' n i n mezarı na çelenk ler vaz'eyliyor, diğer taraftan da Kudüs'te protestan lara ve katol iklerc karşı asar-ı haın iyyetkarane ızlıarından hali kalın ıyordu; fakat, İnı paratar bütün akvam ın m u habbeti­ n i bir günde kazanayım derken hepsini de kend inden soğuttu. " İ mpmator Cebe l-i Lübnan ile F i l isti n ' den ınürfır ettiği sı rada, her taraftan Fransız bayrakları meydana ç ıkarak, bura ahalisi Fransızlara olan derece-i muhabbet­ lerini bu suretle ibraz etti ler. A l ınanya imparatoru bun­ lara hiç chemm iyct vermed i . Meslek-i s iyasi sinde kema­ l - i azın i l c devam ederek l ·: rmeıı i kıta l i esnasında Abdülham i d ' e son dcreec ınuavenct etti. Abdülhamid ile İnı paratar Yilhelm arasında sam im iyet o tarihten itibaren başlad ı . Abdülhamid vatanı n menafi ' ini kat' iyycn naza­ r- ı i t i bara almadan, A l m anya' n ı n A nado l u ' d a talep ey lediği i mtiyazatı birer b i rer vermeye başlad ı . O tarih­ ten itibaren A lmanya hükümeti Anadol u ' da isti la-y ı ikti­ satkaraneye azim bir h ı rs i l c mi.i başeret etm i ş t i . "Almanya fabrikaları M emal i k-i Osman iye ' de emin bir mahrcç buldu . Si lahlar, toplar hep A l ınanya' dan sipariş ed i l d i . Siparişat- ı askeriyyeyi hemen kam i len A lmanya hükümeti taht-ı i n h isara aldı . A lman ceneralleri hidmet- i Saltanat-ı Sen iyye ' ye dahi l oldu. B u n lardan ceneral Fon der C iolts, esasen ncclb ve asli bir zat olduğundan, haiz olduğu deha-yı i lmi ve askeri i le Osman lı ordusunu cidden ın i.istefid ett i . A l m anyal ı bir-


A lmanlarm Osmanlı Politikası

1 57

ı l, ı ceneral ise, esasen haiz o l m ad ı kları ına l u m aUan 1 b ııanlı ord usunu zerre kadar ınüstefid edemeyerek, l ı ı n;ok seneler aldıkları müşir ve ferik maaşlarıyl a epeyce �lTvet cem ' ve idharına muvaffak oldu. "Osmanl ı ordusuna lüzumu o lan seri ate ş l i toplar 1\ n ı p fabrikaları tarafından tedarik o lundu . İ şte bu suret­ k /\ l manya hükü meti birdenbire epeyce m ü h i m bir ı ırarete girişmiş oldu lar. " 1 906 sene s i n d e gari p b i r had i se v u k u a ge ld i : 1 t iikümet-i Osmaniye yen i bir istikrazda bulun m ak a rzu rdcrck bu istikraz için Paris kabi nesinin de muavenet i n i ı : ı kp eyled i . Fransa setlri, bunun üzerine, s i parişat - ı ıı.� kcriyye Fransa ��ıbri k a ları ndan icra ed i lmek şartıyla h ansa ' n ı n bu i stikraza iştirak edeceği n i beyan etti. 1\ l ın anl ar, bu s i pari şlerin top o lmamas ı için son derece ı ·;rar etti ler. A l manları n bu tavsiycsi üzerine A bd li fham id I Tansa'dan yalnız torpido, elektrik projektörü ve koşum ı·ı kvatı s i pariş etmekle ikti l �ı eyledi . . . "Artık o tarihten iti baren A l ınanya' n ın nüfuz- ı iktisa­ d i s i Şark'ta tamamen teessüs etti. Bu nüfuz en ziyade

1\ hdü lham id i lc A l ınanya imparatoru bey n inde mevcut '>ııın im iyetten do layı fcvkaladc tezayüd eyledi . A l man lıayat-ı i ktisad iyesi Mcnıal ik-i Osman iye ' y i tamamen ı ·;l ila ett i . A lmanya ' n ı n Mcnıal ik-i Osmaniye'de göre­ l ı i lcceği işler, çekeceği servetler önceden hesap ve tedkik n l i l d i ; A l man mi.iverrih lcri nden b i rçoklar ı , ez-cü m le l< anke v e Trayçke A l manya hükümetleri n i n Prusya k raliyeti etrafında teccmımı' ve tcşekküli.i(nün) tabiatın ı·scri o l may ıp birkaç kişinin arzu-yı dahiyaneleri asarın­ ılan o ld u ğ u n u derm iyan etm i ş lerd i . i şte A l manya


1 58

Türk-Alman Ilişkileri

hükümetinin terakk iyat-ı iktisad iyesi, balıren tevessu' u , t icareten Meınal ik-i Osmani ye ' deki fütfıhatı da ayn ı tesir i le husGie gel d i . "Almanya, saha-i ticaret v e sınaata atıld ığı zaman bütün siparişler Londra'dan İcra ed il ird i . Fakat, Alınan erbab-ı sın aatı tem in-i ınaişet etmek için Londra ' n ın müş­ teri lerini cclbinc, teşki lat-ı sına iyelerini tevsLı gayret eyledi ler. Diğer hükümetler bu terakkiyi zaman i le, sabır ilc vücuda getirdikleri halde, A lnıanlar usu l tahtında, muntazam bir plan dah i l inde kuvveden fi ile getird iler. "Bankaların bu hususta pek ziyade yardımı görüldüğü gibi, hükümet de icap eden ınuaveneti ibrazdan hall kalmad ı. Alınan bankaları bu hususta büyü k bir gayret-i vatanpcrven1ne ibraz eyled iler. Hariçte iş bulmak için bankalarla, fabrikalada tcvhld-i ama! etti ler. B i lhassa Memal i k - i Osmaniye 'de i mtiyazlar ald ı lar, Osman l ı ticaretini kend i lerine has kıldı lar, seyr-i sefain �irketleri tesis ederek ihracatı tem in eyled i ler. Vakıa böy le bir teşeb­ büsün azim bir bulıran husCılc getirmek gibi mehazlri vardı; fakat, aynı zamanda da Alınan mahsulatma birçok mahreç ler temin ettiği gibi iş de tedarik ediyordu. " İ şte bu suretle bankalar Alın anya ' nı n terakki yat-ı iktisadiyesine fevkalade gayret ettiler. Şark'ta Fransa' nın nüfuz-ı iktisadisi rabıtasız, istinats ız, idaresiz bir halde devam etmekte i ken, A lman bankerieri i lc erbab-ı s ı naatı, seyr-i scfai n müd ürleri müttehiden hareket ederek ve hükümetten de muavcnet görerek çal ıştılar. Fransız bankaları, bazı müstesnalardan sarf- ı nazar, hep eski işlerine devam ettikleri ve yeni işler için hiçbir tcşebbüste bulunmad ı kları halde, A lman bankaları btın-


A lmaniann Osmanlı Politikasi

1 59

dan istifade için elden ge len gayreti sarfetti l er. İ stikrazat­ l i l l l sonra akded i lecek sına i si parişlerden h isse-mend o l mak i ç i n h ükümet-i O s m an i ye ' n i n akdey l ed i ğ i ı <> ! i krazata derhal iştirak eyl edi ler. "Alman banka ları Venezucl la, Şantong ve Anadolu ' da cıı ziyade iş görmek isted i ler. Fakat, Vcnezue l l a ' dan o kadar para çekemed ik leri g i b i Şantong'ta da hubb-ı m i l l i ı ı ı cvcut o lduğundan, e n z iyade A nad o l u ' y u iş lerine ı ı ı uvafı k buldu lar. S uriye ve el-Cez'ire ' nin anası r-ı servet V L� hayatını çekmek için bütün faal iyetlerini ibraz ey ledi­ In. Zaten buraları z'i-servet ve mahsu ldar bir kıt'a-ı k ıymettar idi; A l ınan lar için ya l n ız bu ınenabi ' i bir hal-i ıııtizama koymak keyfiyeti kal ıyord u . " A l m a n rical-i m a l iyesi M emal ik-i Osman iye ' de ı cmin-i m uamelat için en z iyade şu düstura teba' iyyet l'lti ler: Bankaları ticarete plş-rev etmek ve kredi ler teşki l l'derek ımıamelat-ı ticariyeye bankalar vasıtası y la yol açmak . . A rtık bu ndan sonra ' Doyçc Bank ' , 'D iskonto < iezelşaft " , ' Di ı-csdner Bank · gibi en büyük m üesse­ selerin M cıniil i k-i Osmaniye ' de birer şubeleri küşiid edil­ d i . M uame lat tczayiid etmeye başlar başlamaz A l man hankaları n ın m i ktarı tczayüd ett i . Yeniden yeniye m ües­ seseler teşki l ed i ld i . İ m parator Yi lhelm Kudüs'e seyahat e ttiği s ı rada F i l isti n ' de 450.000 M ark sermaye i l c ' Doyçe l 'a lestina Bank' tesis olund u ; bu bankan ın Kud üs, Yafa ve H ayfa şubeleri küşad o l und u . 1 904 'te ' Oriyant Bank' I stanbu l , Manastır, S e l an i k, İ z m i r, İ s kenderiye ve K a h i re ' de şubeler kii şad ett i . N i hayet. İ stanbu l ' da " Doyçe Oriyant Bank' nam ı y la 20 m i lyon frank sermaye i lc bir banka teşk i l ed i l d i . B u banka Bursa ve Kahire'de


1 60

Türk-A lman Ilişkileri

şubeler küşad eyled iği gibi B ağdat'ta da bir şube küşadı­ na karar verdi . İ şte bu suretle A lmanların banka şebeke­ si Meınal ik-i Osmaniye'yi her taraftan sardı . A lman tiicirleri bundan evvel hep Avusturya bankalarına müra­ caat ederlerken, A lına n l ar ı n ş i m d i M e m a l i k- i Osmaniye 'de bu kadar banka lar teş k i l etmeleri cidden şayan-ı hayret i d i ! "A lınanlar yalnız banka tesisi i le d e kal madı lar. Beynelıni lel ınuvasalat-ı telgratiyeyi de elde etmek iste­ d i l er. 1 899 senes ine gel inceye kadar beyne l ın i lel münakalat-ı tel grafiye i ngil izieri n el inde i d i ; bu kuın pa­ nya i stanbul i le Tenedos, Ş'ira ve M alta bey n i ndeki kabioya sah ip i d i . Diğeri de, i stanbul 'dan Odesa'ya kadar mevcut kabioyu idare eden ' İ ndo-Europan-Telgraf Company' idi.

" 1 899 senesinde Berl i n ' den Bükreş' e ve B ü k reş'ten Köstence tariki i l c i stanbu l ' a bir ın ulıabere hattı tes i s etmek üzere A l ınanya ile Romanya bey n i n d e b i r mukavele akded i ld i . Aynı zamanda da A l ın anya' nı n Dersaadet setirinin nüfuzu sayesinde · Avrupa-y ı Ş arki Te lgraf Ş i rketi ' i stanbu l i le Köstence beyninde bir kablo imtiyazı ald ı . B u hattın resın-i ki.işad ı; Osman l ı , A lman ve Romanya ınurahhasları hazır bulundukları halde gayet parlak bir surette icra ed i l d i . Daha sonra bu hattı Bağdat'a kadar tcmdit etmeye de karar veri l d i . "A lman lar ımıhaberat-ı tclgratiyey i d e taht-ı i n hisara almak isted i ler. İ stanbul ' dan el-Ari ş ' e kadar b i r A lman kumpanyası tarafı ndan telsiz te lgraf imtiyaz ı al ı n d ı . N ihayet Alınan setirin i n tavassutu say esinde Taşoz adası ile sah i l beyn inde bir kablo tesis ed i l d i ; diğer bir kablo da


A lm aniann Osman/i Politıkası

161

l ı ı ı boz adası i le Çanakkale boğazı beyninde tes is olundu. ''A lm anya h ükümeti Memal ik- i Osman iy e ' d e lıankalar tesis ve hutfıt-ı tel grafıye imtiyazları elde ettik­ fen sonra, b i lhassa seyr-i sefainin terakkisine de gayret eyledi. 1 904 senesi nde ' Doyçe Levan L i n i ' Şark'ta �cıniil-i faal iyetle icra-yı seyr i.i sefer etmeye baş ladı. Alınan l i manları i le Pire, Şlra, İzmir, Selanik, İstanbul, Suriye ve Anadolu l imanları beyninde derhal münakaliit lı:ışlad ı . Bu vazi fenin i fası na otuz sefıne tahsis o l u ndu . .!\ l manya hükümeti seyr- i sefaini terakki ettirerek en tiyade Bahr-i Sefid ' de Fransızlar ve Almanlarla44 reka­ lıcte girişti . İ şte bu suretle A lınanlar Bahr-i Sefid 'de bir ·;eyr-i sefii i n şebekesi vücuda getird iler. Vakıa, bu ş irket­ lerin kazançları o kadar fazla değildi; fakat, A l manlar evvelemirde kend i lerine bir yer tem i n etmek istiyorlard ı . "Almanlar Bahr-i Sefıd 'de seyr-i sefain hususundaki ı:ıikiyetle de i ktifa etmed i ler. Bahr-i M u hlt-i H indl i le l lasra körfezi nde de A lman bayrağını göstermek isted i­ ler. Irak'ta A lman ınenati ' ini temin için Bağdat hatt-ı k eb'ir i n i n bitmes i n i beklemedi ler. ' Hamburg-Amerika �irketi' derhal Hamburg ile Basra beyninde sefii i n işlet­ ıııcye başlad ı . O zamana kadar Basra körfezinde seyr- i sc fil.in yaln ız İngil izlere mahsus gibi i d i . Arada sırada da bi rkaç Rus gem isi Basra körfezine girip ç ıkıyordu. Fakat, �imdi A lman lar buraya da nüfuz ettiler. Az bir zaman sonra İ ngil iz ve A l ınan kumpanyalan arasında bir tarife ııı ücadelesi başl ad ı . Evve lce İngi l iz kumpanyalan Marsilya' dan Maskat'a tonilato başına 50 frank alırl l '' İngilizlerle" olmalı (I-laz.)


1 62

Türk-A lman ilişkileri

larken, Almanlar bunu Anvers'ten Maskafa kadar 1 5 franga indirdi ler. Maskat'ta da kend i lerine bir müessese vücuda geti rd i ler. Basra körfezinde seyr- i sefaine fevkalade bir ehemmiyet verd i ler. ·· i şte A lmanlar Memal i k- i Osmaniye ' n i n menab i ' - i servet ve mahsu lat ı n ı e l de etmek i ç i n bu suretle bankalar tes i s ederek, seyr-i sefain ş i rket l e r i n i n faal iyetini artı rarak, hutCıt- ı telgrafıyey i elde ederek bari kulade bir gayretle çalıştılar. B i r taraftan d a bütün bu iş leri teshll için Ahdü lham id' in pek ziyade muavene­ t i n i gördüler. H içten işe başlayarak Şark ' taki ticaretleri­ ni hay l i i l erletti ler. Almanya' nı n Mema l i k- i Osmani­ ye'ye idhalatı 1 900 senes i nde 3 4.265 .000 m ark i ken, 1 904 senes i nde 75 . 1 20. 000 mark ' a ba l i ğ oldu. M emalik-i Osman iye ' n i n A lm anya'ya ihracatı 1 900 senesinde 3 0 .44 9.000 mark i ke n , 1 904 senesinde 43 .42 1 .000 mark mddesini buldu. " Dört sene zarfı nda A l manya i l e M e m a li k-i Osmaniye bey n i nde ticaret iki m is l i tezay üd ett i . A lmanya hükümeti bununla d a iktita etmedi. Şark'ta sair hükümetieric rekabet etmek için en ziyade Bağdat hatt-ı keblri ile meşgu l olmaya başlad ı . " A l manya h ü kümet i n i n Şark'ta işe g ı r ı şmesi, Fransızlada i ngi l izierin öteden beri tak i p etlikleri usul­ leri birdenbire değiştird i . A nado l u şimend iferin i n i nşası, Bağdat hatt-ı keblrinin imtiyazı Şark tarih-i i ktisadında azim b i r i n k ı lap husule get i rd i . O zamana k adar beynelın ilel en cesim yol lar yal n ız Memal ik-i Osmaniye etrafı nı do laşıyor, fakat Memal i k-i Osman iye dah i l inden geçemiyord u . Karayolu Rusya'dan A sya-yı Vusta'ya,


A lmanların Osmanlı Politikası

1 63

ıleniz yol u da Süveyş'tcn H i ndistan 'a gidiyordu. '"Fakat, Bağdat hatt-ı keblri inşa o lumır olunmaz karadan ei-Cez'ire'ye, i ran'a, H indistan'a daha seri nakli­ yat icra edebi lecek mükemmel bir tarik küşad ed i lmiş ol uyordu. Fırat ve Dicle'nin bu tabiaten zengin ve mah­ ·;ı ıldar vadi lerinde birçok im p aratorluk ların, hükümdarl ık­ ların enkaz- ı perişan'i altında bütün servet-i feyz-nakın ı �·. iisteren bu ei-Cez'ire to p rakları üzerinde A lman lokoıno­ ı ı lleri her tarafa sulh ve sükunet, n izam ve gayret n isar l'decek ve bu sayede memleketin servet ve saadeti de ıczayüd eyleyccckti. Seneler teval'i ettikçe, N inova ve 1 �übil şehirlerinin bulundukları bu havalide gayet ces'iın binalar inşa olunacak, eski medeniyetlerine olanca şa· şaası ı le bu sema-yı saf altında saadetler temin edeceklerd i ! "Almanlar Bağdat şimendiferinin imtiyazını alır almaz !\vrupa' da birçok eserler neşred ild i . Evvelemirde Şark'a dair yazdığı asar-ı mühimnıe ile meşhur olan Viktor Berar bu ıııesele hakkında bir eser ncşrederek hatt-ı mezkur hakkında gayet mühim malumat verdi. Viktor Berar bu eserinde Bağdat hatt-ı keb'irinin esrarı nı. Abdülhanıid' in Alınanya ıınparatoru ile olan münasebatını teşrih ve izah ettiği için t\bdülhamid bu kitabın Memalik-i Osmaniye'ye idhalini ıııenettirdi. Maamafih, yine o esnada vatanının uğradığı ınuhacemat-ı ecnebiyyc esrarına vakıf o lmak isteyen < >smanl ı lar bu kitabı tedarik etmekte güçlük çekmediler. "Gazetclcrdcn bazı ları Bağdat hatt-ı keb'iri nden bahsederken, bu hattın Anadol u ' da hakimiyet-i siyasiye ıktisap etmek için A lmanlar elinde bir alet olduğun beyan l'tliler. A lman mulıacirlerinin A nadolu'ya ve ei-Cezire'ye


1 64

Türk-Alman İlişkileri

m uhaceret ett i kleri n i , b i r gün olup da bu haval iyi Almanya' ya ilhak edeceklerini tasv ir eyledi ler. Fakat, bu zan pek beyhude idi; çünkü, hükümet-i Osmaniye müsta­ kil bir hükümet olarak kaldıkça, bu hatlar memleketin tevhld-i kuvas ı na yard ı m ederd i . H atta hükümet-i Osmaniye düvel-i muazzama tarafından bir taksime bile uğramış olsa Almanya hükümeti y ine bir harb-i umumi olmadan buraları elde edemezdi. "Almanya 'nın Bağdat hattından edeceği istifade sırf ticari ve iktisadi id i. Almanya hükümeti vasıtasıyla bu poli­ tika kendi mahsulatma bir mahrcç tem in etm iş oluyordu. Bağdat hatt-ı keblri Almanya için bir alet-i feth ü istila değildi; bu hat Almanya'nın fazla-i hasılatını, mahsulat-ı sınaiyesini Anadolu'ya akıtacak bir oluk mesabesinde idi ! "Fakat, Bağdat hatt-ı keblri yegane bir tarlk-i ticaret vücuda getiremeyecekti. Bu hattın diğer tanklerde münte­ hl olacak nukattan birtakım yol lar ayrılacaktı. Ez-cümle, I rak ticareti Basra körfezi ne inecek, M usul, Kürdistan, Adana ticareti İ skenderun körfezine doğru akacaktı. Anadolu yayiaların ın mahsu latı ise kısmen i stanbul ' a, kıs­ men İ zm ir'e ihraç o lunacaktı. Anadol u ' -nun ahval-i coğrafiyesi böyle icap ediyordu. "Almanya hükümeti bu maksada muvaffak olmak için Anadolu'da sair düvel-i muazzamanı n ihraz etm iş olduk­ ları mevki leri de nazar-ı itibara almak mecburiyetinde idi . "4 5 ..

45 Abdiilhamid-i Sani ve Devr-i Saltanatı. Hayat-ı Hıısıısiyye ve Siyasiyesi. muharriri: A. R . , ci l t : l l L s. 1 043- 1 054. İstanbul, 1 327 . (Haz . )


l l JM

VE K Ü LT Ü R

TARiH i M i ZDE A L M A N L A R

Türk tıbbı v e Almanlar Türkiye'de Tıbhiye'nin açılması C inci l loca ' n ı n saraydaki nüfuzundan sonra hekim l ik klaket o l muştur. Uzun süren bu dev irler nihayet eski tıp ıııcdreselerini batal ed i p, yerine asrl tıp mektebi vücuda ı•.ctirmek lüzumunu gösterd i ( 1 830). M i krop bulununcaya kadar heki m lik, makine ç ıkm­ caya kadar sanat Türklerde en i leri i d i . İ l k büyük h izmeti Y ı l d ı rı m yapt ı : Bursa ' n ı n şarkında ve Keşiş dağı eteğindc b i r ' daru 't-tıb' yaptırd ı ve çok tcngin bir vakıf verd i . Fatih İ stanbu l ' u zaptettiği zaman mükemmel bir tıb­ lı iye/darü lfüııu n yaptı . Tatb i kat görmek i ç i n de bir lıimarhane yaptı. Her pad işah ın bir hekimbaşısı vardı ve lıekimler her yerde hürmet görürdiL Fakat, sonraları her �ube (gibi) bu da söndü. Sari hasta l ı kl ar orduyu ve İ staıı­ hul ' u (kırdı) geçi rd i .


1 66

Türk-A lman İlişkileri

1 243 'te Tıbbiye Mektebi Şehzadebaşı ' nda A m mioğlu kışiası cihetinde Tu lumbacıbaşı konağında aç ı l d ı .

T ı p alemimizdc Almanla.-46 Avrupa'da tahsi l görmüş gençlerin inzimamıyla Türk hekim l iği hay l i i lerle m i şt i . T ı bbiye M clde b i ı ç ın Haydarpaşa'daki yen i, muazzam ( b i r) bina yap ı l m asına ve Gülhane'de dahi bir askeri müessese açı lmasına başlanmış ve esaslı ısiahat yapı lmak üzere de bir A l ınan profesörü getirilmesine karar veri lmişti . 1 89 8 ' de Prusya daıii l fünun-akadem i pro fesörleri nden R i d e r ' le buna muavi n ol mak üzere Dayka ad lı bir A l man doktor geti­ rild i . Rider'e paşalık veri l d i ve l 'ıbbiye M ektebi'nin müfettişi ve serlriyyat-ı dah i l iye ve haric iye m ual limi ünvanı da veri ld i . Bunlar üç sene mikldetic h ü kü me­ timizin hizmetine girın işlerd i . 4(ı

Farih boyunca i l m i . tı bbi. askeri

l"iirk -J\ I m an cgıtım

i l i şk ileri

hakkında geni� b i l g i için bkz. l "ltrk-/1/man /�/!;itim Ilişkilerinin Tarihi Ge/işımi. Kemal Furan. J\yı�ıgı K itapları. i stanbul, 2000.

1 9 1 6 y ı l ı itibariyle. i stanbul danılfünunuııu reorgan ize etmek üzere /\ l manya'dan getirlilen i l mi heyelle yer alan öğretim e lemanlarının

isim ve bran:;; l arı ( s 80-8 1 . 1 03 - 1 04 ): 1 9 1 5 ' tc !ürk eği t i m s i steminin

yeni le�tiril mesi göreviyle getirii len ve ü l kemizde diirl yıl kalarak bir araştırma raporu hazırlayan l'roL Franz Sclıııı idl ' in çal ış m a l arı ve l ' lirk eği tim sistemi lıakk ıııdak i görüş ve tavsiyeleri ( !'ürk e ğ itim

reformuyla i l gi l i raporu: Görevi ve bu konudaki lesbitleri: Türk eğilim kurumlarının iyi leştiri l mesiyle i l g i l i çalışmaları ; <;alı ş maların ­

da kendisine yön veren esaslar: Türk-J\Imaıı Cemiyeı i ' ni n kuruluş ve faaliyetine kalk ısı) (s. 8 1 - 1 1 5 ) :

C. H . Becker' in Osımınl ı-Türk eğ iti ­

minin problemleriyle ilgi l i leshitleri. çözüm yolları. l'lirk eğilim inin i slam anlayı ş ı i lc i l i � k isi . Bat ı ' nın Türk eğilim i ne tesirleri (s. 1 1 5-

1 28): Eğitim için i\ lmanya'ya gönderilenler ( 1 29- 1 3 3 ) . ( f laz.)


Kültür Tarihimizde A lnıanlar

1 67

Bu zamanda Harbiye Mektebi gibi Tıbbiye de yalnız hıanbu l ' da idi. Fakat, askeri ve m ü l ki o l mak üzere bir­ l ı i rinden ayrı iki mektep halinde i d i . Askerini n ad ı l ıbbiye-i Şahane olup Sarayburnu parkı içinde, M ül kiye l 'ıbbiyesi de Kad ı rga'da, M ülkiye Baytar Mekteb i g i b i lıir konakta i d i . Tıbbiye-i Şahane'ye K u le l i ' deki Askeri l 'ıbbiye İ d ad i s i ' ndcn tal e be ge l i r, M ü l k i y e ' y e d e Mü l kiye idad i l erinden. H e r i k i mektepte altı y ı l tah s i l vard ı . A skeri gece yat ı l ı , m ü l ki yalnız gündüz l ü i d i . l 'ıbbiye-i Şahane' den çıkanlar birden yüzbaşı o l urlar v e ordulara giderlerdi . Mülkiye' den çıkan lar d a hükümet emrinde beş y ı l beled iye tabipl iği yapmaya mecbur i d i ­ kr; çünkü tahsi l i ıncedin i görüyorlardı . Tedrisat daha ziyade nazari i d i . Arneli vas ıtalar pek az olduğu gibi, o lanlardan lazımı g i b i de istifade o l u n m u­ yordu . Bunun için, mcktcpten ç ıkan tabipleri m iz amell bir k ıy meti haiz olmuyorlard ı . H afızas ı kuvvet l i o lan lar lıir sürü nazariyat bel iemiş o l uyorlard ı . i htimal ki, amell sahada büyük kabi l iyet gösterebi lecek o lan baz ı ları, czberci l iğe ve hususiyle bir sürü Latin(ce) ve A rapça i s i mleri bel l cyemcd i klerinc kurban o lu p, mektepten diplama al maya muvaffak o lam ıyorlar, alaya gönderi l i ­ yor veya mektepten tardolunuyord u . A s ı l i ş i n fena c ihcti Abd ü l ham ld ' i n bu mekteplerden gözü y ı l d ığ ından, Harbiye Mektebi ' nde o l d uğu g i b i iistüste idareler ve hususi kontrol ler mevcuttu. Mesela lıer i k i t ı b b iye mekteb i de askeri mektepler nazırı Tophane m üşlri Zek i Paşa' n ı n idaresinde idi; fakat, ayn ı ;:amanda fe r i k rütbesi nd e i k i n c i b i r n az ı r ı , l i v a rütbesinde b i r Tıbbiye-i A skeriyye m ü d ü rü , ayrıca


1 68

Türk-Alman Ilişkileri

m i ralay rütbesinde bir dahi l iye müdürü bulunuyordu. Askeri mektepler müfett i ş i İ sma i l Paşa' n ın da askeri mekteplerde o l d uğu gibi bu mekteplerde dah i ucu padi şaha bağ l ı teşki latı vard ı . Ayrıca seraske r l i k makam ı n ı n da idare c i hetiyl e ayn ı suretle bir rabıtası bulunuyord u . Bu haller dolayısıyla, heyet-i tedr'isiyede e n evvel sadakat ve merbCıtiyet aranıyor, sonra da ehl iyet. Bunun için de, her mektep için olduğu gibi burada da, m ü mkün olduğu kadar ordularda ve taşralarda gözü açı l mamış muall i m ler ekseriyette idi. Golç Paşa ' n ı n H arbiye ve Erkan-ı H arbiye mektep­ lerini ıslah için çektiği s ı k ınt ı lardan haberi o lan R i der Paşa ' n ın mekteplerin ıslahı hususunda uğrayacağı zor­ luk ları d üşü nerek müstaki l len idare edeceği b i r hasta­ hane i sted i . B u n u kontratas u n a da koyd u r m u ş t u . Kend isine G ü l hane Rüşdiye-i A skeriyesi veri ld i . O da burasını 1 5 0 yataklık mükemmel bir hastahane hal i ne koyd u . 1 8 9 8 ( 1 3 1 4) senes i 3 0 K anun-i Evve l ' d e -Ab­ d ülhamid ' i n doğduğu gün- aç ı l ma meras i m i yapı l d ı ve bugünkü G ü l hane müessesesi bu suretle vücut b u l d u . R ider Paşa bu müessesede üç maksat tem i n etti. Mektepten çıkan askeri tabipierin buradan bir hasta­ hanede bir sene staj görıııe leri, orduya lazım gelen hasta bakıcı ları yetiştirmek, daim i yüze l l i hastayı tedavi altın­ da bulundurmak . Kendisi ve muav ini Dayka Bey'den başka Raşid Tahsin Bey de buraya memur edi lm işti. A lmanya 'da tah-


Kül/ür Tarıhimi::.de A lmanlar

1 69

-, i lc beş doktor gönderi lmişti ;47 dönüş l erinde bun ları da < i ü lhane m üessesesine ald ı . B i r m asaj m ütehass ı s ı Al man ( Hofm an) d a getiri lere k G ü lhane m ü essesesi l t:kemmül ettiri ldi. Kıymetli asistanları m ız yetişti. Fakat, R ider Paşa ı 902 'de [ 1 3 ı 8], H aydarpaşa Tı bb iye Mektebi ı nşaatını teftişi esnas ında ikinci kattan düşerek ağır yara­ landı , uzun zaman yatakta tedavi oldu ve sakat kaldı . B u lıal iyle yeni Tı bbiyc Mekteb i ' n in açı l masını temin etti v e 1 904 yazında A lmanya'ya g itti .48 Eğer R ider ' in h i mmeti olmasayd ı, ihtimal meşrutiyete kadar bu yen i mcktcbc geçi lemeyecek i d i . Sebebi, İ ngi l iz mezarl ığiil m mektebe yakın o lması dolayısıy la, bir isyan 1uhurunda efend i lerin bu mezarl ığa kaçmaları i m kanı hakkında Su ltan Hamid'de bir j u rnal verilm işt i . Pad işah dcrhal inşaatı da tatil ettirm işti. R ider ' in h i mmetiyle, /\ l man i m paratorunun i ltimas ı da tem i n o l u narak, altıyüzbin altın sarfıyla vücuda getiri l en ve henüz b i rçok eksikleri bul unan bu mektebin aç ı lmasına i rade ç ı kabi l d i . ı:akat, R ider ' in de A lmanya' ya gitmesiyle birçok eksik­ l ik leri tamam l anamad ı . Rider' in T ü rk iye 'ye yaptı ğı esasl ı hizmet, asrl bir m üessese olarak G ü lhane ' d i r. ·1 7

A l m anya'ya i h t i sas için gönderilen doktorlarıııı ı zdan bazıları ve branşları şunlard ı r : Süleyman N urnan (diih i l iyc), Tevfik Sağinm (diihil iyc). A saf Derviş ( n isa iy e) , Kenan Tevfik ( n i siiiyc), Zi y a Nuri (Kl3B), Orhan Abdi (cermh), I l a rn d i Suad (p;,ıtoloji), Riişid Tahsin

(psikiyatri), Mazhar Osman (psikiy;,ıtri), Eşref R tışen ( c i ldiye). Türk­ ilişkilerinin Tarihi Geliş im i, s. I 42.

Alman L'Ritim

I X Sakat ha l iy l e de orada, ö l ü m ü tari hi olan 1 9 1 3 ' c kadar darülfünunda

profesörlük etmiştir. l ü rkiy e ye hakkıyla lıizmcl e t m iş yüksek bir insandır. Türkiye için adlı iki ciltli kıymet l i bir eseri vardır. B izi iyi tedkik e tmi ş iyi tanımış olduğu bu eserinden de anlaşılıyor '

,

'


1 70

Türk-Alman ilişkileri

u >. u .c

· ;; � · ;; ... u

-�

c

:;

A c ..

;;;


Kültür Tarihimizde Almanlar

171

Kendisi nden sonra I 907 ' ye kadar Gülhane Dayka Paşa ' n ı n idaresi nde kald ı . Bu da A l nıanya' ya dönünce yerine Viti ng l iva rütbes iyle ge ldi. İ k i A lman doktoru da(ha) getiri l d i . B u radan yet i şen asistan lar Askeri v e Mülki Tıbbiye nıekteplerinde nıuav inl iğe ve Gül hane ınuall i nı leri de bu nıekteplerde mual l im l iğe geçm işlerd i . 1 909'da i k i tı bbiye ıncide b i birleştirilerek T ı p Fakü ltesi tes is olundu ve hepsi Haydarpaşa' daki yeni binada yer­ leşti. Gülhane de Tababet- i Askeriyye Takbikat M e ktep ve Seririyatı hal ine konuldu. Viting Paşa asker olmamak­ la beraber bums ı n ı y i ne idare ediyordu. 1-Iastahanede yeni tad i lat yaptırıldı. Ve kıymetli tabiplerimiz(in), asis­ lanlara burada i lmi ders vermeleri temin olundu. Tıbbi ınüsamereler verilmesini de Viting başlattı . B ir taraftan da yine Viting' in h i mmctiyle, orduya kabul o l unacak s ı h h iyc m a lzemes i n i n tecrübe ve m uayenesini yapmak ve kabu l veya reddi için rapor ver­ mek, harkep(?) paketi yapmak [ hariçten gelenlerin üçte bir fiyatına mal edi l iyordu [ ve Balkan harbini müteakip de suni aza yapmak temin olunmuştur. Bu işleri Türk doktorlarım ız ve eczac ı ları mız m uvaffakiyelle tem i n etmişlerd i r. M ütarekeye kadar I .487 suni aza yap ı l m ışt ı r. G ü l hane m ü esseses i n i n en büyük m u vaffa kiyet­ lerinden biri de, 1 9 1 2 y ı l ında b izde i l k defa olmak üzere Reşad R ıza ve M ustafa Beyler tarafından "tifo aşısı" yap ılmasıdır. Sonraları "kolera" ve "d izanteri" aşı ları da muvaffakiyetic yap ı l m ıştır. Harp zamanlarında gere k orduya v e gerekse halka karşı b u aşılarla büyük yard ı m­ lar yap ı l m ıştır. İ şte I 898- I 904 ' e kadar R ider ve Day ka tıp tah s i l i-


Türk-A lman Ilişkileri

1 72

mizde ve 1 908- 1 9 1 4 ' e kadar da Viting askeri tababette inkı lap yapm ışlardır. Memleketimizde asker tabipliğinin esası n ı kuran Viting'tir. 1 9 1 3 'te Alman heyet-i ısiah iyes i gel d iği zaman bu heyet arasından Mayer müşav ir o larak s ı hh iye dairesin e tayin olundu . 1 9 1 4 başlarında Viting istifa i l e A l man­ ya'ya döndü.49 1 9 1 5 'te bunun yerine Zel l ing Gülhane müdürlüğü ve seririyat-ı dah i l iye mua l l i m l iğine ve Brong de seririyat-ı hariciye mual l i m l iğine getir i l d i . 1 9 1 8 de m ütarekey i müteak i p A lman doktorlar ve A lman hemşireler mem l e ketlerine döndüler ve artık Gü lhane değe r l i Türk doktorlarım ızn e l i ne kal d ı . B u n lar Alman m üdürterin asistan l ık larında tecrübe gör­ müş ve muhte l if harp cephelerinde de pişm işlerd i . G ü lhane m ü essesesi y i rm i nci y ı l ın ı tes ' lde hazır­ l an ı rken i stanbul işgal kuvvetlerinden F ransızlar - F ran­ sız meden iyetine yak ışmayacak b i r tarzda- b i r baskın yapar gibi ace le buray ı işgal ett i ler. G ü lhane m üessesesi Gümüşsuyu hastahanes ine sığındı ve orada i st i k l a l Harbi müddetince beş sene kald ı . F ransızlar çeki l d i kten son ra m i l l i hükümet i m iz zamanında y ine G ü l hane müessesesi eski faal iyetine başlad ı ve heyet- i tal iın İ ye­ s i ne "A skeri Tıp Encümen-i A llsi" namı veri lerek M üdafaa-i M i l l iye Vekaleti s ı hh iye r iyasetinin m üşavir heyeti hali ne soku ldu . '

Umumi 'de Alman ordusunda cerrahi müşaviri idi. 1 922'de öldü. Türkiye'ye hakkıyla hizmet etmiş bir zat da budur.

49 I larb-i


Kültür Tarihimizde Almanlar

1 73

Yirm i sene A lman baş tab i p ve müdürleriyle vücud bulan b u kıymetli müessese istiklal sulhü nden sonra da Türk evlatları el inde feyz vermektedi r. B i nlerce hasta tedavi etmiş ve yüzlerce genç tab i p ve eczac ı ları m ız ı yetiştirmiştir.so

Şehrimizde çalışan değerli bir ilim yuvası Gülhane Türk doktorluğu ne vakit ve nasıl başladı, nasıl gelişti, doktorluğu muzda Gülhane'nin rolü5 I D o ktorl uğumuzun geç i rd i ğ i tekam ü l satlıalarını incelemek merakını duyan lar, en parlak dönüm noktasın­ da b u lunan m ütevazi bir müessese i l e karşı laşacaklardı r. B u m üessese, modern hek i m l iğin teme l in i n atı l d ı ğ ı 5 0 A l man bil i m adamlarının ilgisi tıp alanıyla sınırlı kalmamış, İ stanbul sudarına varıncaya kadar, Türkiye'de pek çok şeyle ilgilenınişlerdir: " .. . İ stanbul surları /\ lman Arkeoloji Enstitüsü tarafından uzun bir tedkike tabi tutuldu_ I-L Lictzmann, 1 928(de), Th. v_ Lüpke 1 930'da, A. M. Selınciden I 933(te) istanbul Karasuru-ikinci Ön Rapor da tedkik neticeleri n i neşrettilcr. Nihayet enstitü, Die Landmauer von Konstantinopel ismi altında bu tcdkiklcrinin neticesini Iıavi F. Krischcn ve Th. v_ Lüpkc tarafından hazırlanan birinci ciltini 1 939'da, profesör A. M. Selıncidcr ve B . Mayer-Plath tarafından hazırlanan ikinci c İ l tini 1 944'tc ncşrctti"_ Feridun Diriıntekin, " İ stan­ bul surları hendeklerinde su var m ıydı?", Tarih Dünyası, cilt: 2, say ı : 1 5, s . 645, I 5 Kasım 1 950. '

Cumhuriyet sonrasında yaşanan yoğun Alman bilim adamı göçü için ise bkz. Prof. Dr. Klaus-Detlev Grothuscn, " I 933 yılından sonra Alınan bilim adamlarının Türkiye'ye göçü, Kemal Atatürk döne­ ın inde Alınan-Türk il işkileri", Bel/eten, cilt: XLV/2, Ekim 1 98 1 , say ı : I 80, s . 537-5 50. (Haz.) 5 1 Yazan: Dr. Celal Ertuğ.


1 74

Türk-Alman Ilişkileri

Gül hane ' d i r. Bugün dünyan ı n her tarafındaki t ı p cereyanlarına ayak uyduracak kadar olgunlaşan hekim­ l iğimiz, i lk h ızını Gülhane ' den almıştır. Yazım ızın tetki kinden de an l aş ı lacağ ı üzere Gülhane ' n i n tesisi, Türk tıbbının çok önem l i bir hadi se­ sidir. Bunu anmak ve bel i rtmek, her heki m i zevklcndire­ ceği gibi herkesi de ilgi lcndirir zannındayız.

Doktorluğum uzun mazisi ve Gülhane'nin kuruluşu Memleketimizde ilk askeri tıbbiye mektebi 1 83 9 ' da İ kinci Mahmud tarafından bir fermanla Galatasaray ' da açı lmıştır. İ kinci Mahmud fcrman ında; insana evvela sağlık lazı m olduğundan, açacağı mekteplerin başına tıb­ biyeyi koyduğunu, yurtta tababet yapan bir sürü meçhul menşeli ecnebilerin hal inden hoşnut olmadığını bild iri­ yordu. Tıbbiyede tedrisata evvc la Fransızca başlanm ış, 1 86<) ' da tekrar okutma Türkçe ' ye çevri l miştir. 1 866' da bir de ayrıca m ül kiye tıbbiyesi açı l mıştır. Askeri tıbbiye Galatasaray ' dan H umbarahane ' ye, oradan takrar Galatasaray ' a, sonra Dem irkap ı ' ya ve n ihayet 1 <)03 'te H aydarpaşa' daki yen i binaya nakledi lmiştir. 1 909'da askeri ve m ü l ki tı bbiyc birleşti r i l m i ş, t ı p fakü ltesi açı lmıştır. Fakü ltenin kur u l uşuna kadar tıbbiye mektebi i ptidai denecek bir halde, birçok noksan l ıklar içinde idi. Bu pek kısa bilgiyi Gülhane ' n i n kurul uşuna yakın senelerin hüviyetini biraz canland ı rmak maksadıyla kay­ dettik. 1 897-( 1 3 1 4) senesinde tıp tah s i l i nde ısiahat yapmak


Kültür Tarihim izde A lmanlar

1 75

ve hek i m l i ğ i n ortalama sev iyesin i yükseltmek lüzumu duyuldu . Bu maksatla A l m anya' dan m ütehassıslar isten­ d i , Prusya M aarif N ezareti de Bonne Ü n ivers itesi hocalarından Prof. R iede r ' Je52 Hamburg 'tak i Eppendorf hastanesi as istan ları ndan Dr. Deyke ' y i tav s iye ett i . 1 ,azım gelen muamele v e m u kaveleler yapıldı .

Prof. R i eder ' e G ü l hane rüştiyesi b i nası veri l d i . Buraya 1 .400 altın harcanarak 1 50 yataklı bir hastane kuruldu. Bu mektebe tıbbiycden çıkan askeri tabipler geliyor tekamü l ediyorlard ı . Rieder haftada 26 saat ders okutuyor ve diğer zaman l arını da hariciye k l i n iğinde ameli derslerle geçiriyord u . Dah i l iye derslerin i ve k l i ­ niğini d e aynı şek i lde Deykc idare ediyordu. Bu i k i yabancı, h i ç unutut mayacak kadar büyük bir feragat ve iyi n iyetle, geeel i gündüziLi d id i n i p uğraşıyorlar, bir eser yaratmaya çabal ıyorlard ı . Hatta birçok akşam lar petrol ışığında işlerine dalan bu i k i usta, evlerine dönmek için ç ı kt ıkları zaman hastane yolu üzerindeki Topkapı sarayının kap ı larını kapal ı b u luyorlard ı . Artık k l i n i k lerle labo ratuvar çal ı şmaları beraber yürüyor, her ö len hastaya otopsi yapı l ıyor, uğraşmalar bir meslek zev k i ve d is i p l i n i içinde geçiyord u . R ieder, Haydarpaşa'daki modern tıbbiye mektebi binas ı n ı n yap­ tınlmasına da tes ir ett i . Hatta, inşaatı teftiş ederken ikin52 Robert R ieder/Rieder Paşa. 1 86 1 - 1 9 1 3 . Alman hekim. Gülhane askeri tıp akademisi kurucularından. Bonn üniversitesi tıp fakül­ tesinde prof. oldu. 1 898 'de geldiği İ stanbul ' dan 1 904 'te ülkesine döndü ve Bon n ' d a bir k ilise lıastanes ile Bon ün iversitesi tıp fakül­ tesinde çalıştı. hir die Türkei: Das Krankenhaus Gülhane ( Türkiye İçin: Gülhane Hastanesi) ( 1 903 ) eserleri arasındadır. (Haz.)


1 76

Türk-Afman ilişkileri

c i kattan düşerek bacağı topal oldu ve ömrünce bir deyneğe dayanarak yürümek zorunda kal d ı . Rieder Paşa, birçok kabil iyet l i gençleri seç ip, yetişme program larını tanzim eyled i , onları Avrupa' ya gönderd i , çal ışmaya teşv ik etti . Bu gençler sonradan doktorluğu­ m uzun yüksek üstatları olmuşlardır. R ieder Paşa, 1 904 'te Almanya' daki kürsüsüne dön­ müş, orada, işi başında 1 9 1 3 'te ölmüştür. Prof. Rieder' in ayrılmasından sonra Gülhane'yi Prof. Deyke53 4 y ı l idare etm iş, o da mem leketine dönmüştür. Onun yerine de ı 908 'te Viting getirilm iştir. Viting Paşa, Gü lhane' n i n tedris usullerini ge liştirmiş, binaya yen i kısımlar i lave etm iştir. I 9 ı 8 İ kinci Teşrln ' indcn iti baren de t ıbbi m üsamerelcri ihdas etmiştir. ı 9 1 4'tc Viting de memleke­ tine dönmüştür. Yerine iki A l ınan profesör daha geti­ rilm iştir. Fakat bu esnada Gülhane harp dolay ısıyla ancak bir askeri hastane halinde çalışıyord u . Büyük harpten sonra­ ki mütareke esnasında Gülhane yen iden tatbikat ınektebi olarak açı lmıştır. Mua l l i m kadrosu, çoğu genç eleınanlar o lmak üzere tamamlanmıştır. B u sırada, i l k defa o l m ak üzere üroloj i k l i n iği tesis edil miş, hastabakı c ı l ı k dersle­ rine başlanmıştır. 1 9 1 8 'dc Gülhane 20'inci yı ldönümünü kutlaınak isterken Fransızlar tarafından işgal edi l d iğin­ den Gümüşsuyu'na naklolunmuştur. B u esnada, hocalar53 Franz Georg Deycke/Deyke Paşa. 1 865- 1 938. Alman hekim. Kicl üniversitesi t ı p fakültesini bitirdi. 1 898'de Osmanl ı hükümetinin davetiyle Türkiye'ye geldi. 1 904 ' t c Gülhane hastanesi ve tatbikat mektcbi müdürü oldu. 1 907'de Almanya'ya döndii. ( l laz.)


Kültür Tarihimizde A lmanlar

1 77

dan mühim bir kısmı da İ stiklal Savaşı'na karışmak ı ı:r.cre Anadolu 'ya geçmişlerd i . Böylel ikle Ankara'daki < 'ebeci hastanesi, o zaman, ordunun değ i l Anad o l u ' nu n l'l1 mühim sıhhl merkezi o lmuştu . Savaş bitince, Gül hane, yeni kadrosuyla ilk yuvasında k urulmuş ve çal ışmaya başlamıştır. Bu yeni kuruluşun lıaşında bu sefer profesör general Tevfik S ağlam5 4 bulunuyordu. H ocaların hepsi Türk'tii; bu arada, sayın S ıhhiye vek i l im i z H ulusi A lataş da ders veriyordu. ( >radaki uzun emeklerden sonra Türk tıbbın ı n devrim i n i yapan v e e l l i y ı l a yakın zaman içinde enerj i i le çal ı şan < iiil hane 22 Temmuz 1 94 1 ' de Ankara' ya gelmiştir. Gülhane; kadrosundaki genç şahsiyetlerle, hocalarıy­ la tıp fakü ltesinin kuruluşuna biiyük yard ımda bulun­ muştur. Üniversite inkı labında da Gülhane'den yetişen demanlar birçok kiirsiilerde yer almışlardır. Böylelikle, < iülhane, Türk maarifine ve tıbbına devam l ı h izmetler­ den geri kalmadığını isbat etmiştir. Bu arada, bütün dünyaca tanınıp sayı lan üstatlar da yok değildir. Mesela, Profesör Harndi Suad, Gülhan e ' n i n iiz evladı d ır. Uzun senelerde t ı p fakültesinde marazi tcşrih hocalığı yapan Harnd i Suad' ın, dünyanın klasik tıp '14

Meşhur Türk hekimi. 1 882- 1 963 . Askeri tıbbiyedcn yüzbaşı olarak çıktı. Gülhanı.:'dc çalıştı. Balkan ve Birinci Dünya savaşlarında ordu­ da görev aldı. 1 9 1 9'da Gülhane hastanesi başhekimi oldu. B i lahare generall iğc terfi etti ve prof. ve ord. prof. olarak i stanbul üniversite­ si rektörlüğünde bulundu. Pek çok tıbbi eseri olup. Türkiye 'deki tıp !ahsili konusunda önemli bir yeri olan okul anıları basılmıştır: Nasıl Okudunı ?. baskıyı yay. haz. H üsrcv Hatemi-Aykut Kazancıgil. 3 . baskı, i stanbul. 1 99 1 . (Haz.)


1 78

Türk-Alman ilişkileri

l iteratürüne geçmiş birçok bulgu ları, çalışmaları vardır. Müzmin bir hastalığa tutularak yavaş yavaş eriyip ölen ve son yıllarında ne yazık ki layık olduğu hürmeti gör(e)meyen Harndi Suad ' ın tıp sahasındaki m i l letler­ arası şöhreti hakkında ufak b i r del i l göstermekten kendimizi alaınayacağız: Bir Avrupa şehrindeki m i l l etlerarası tıp kongresine Harndi Hoca da gitmek istiyor. Lazım gelen parayı temin işi uzadığından hareketi gecikiyor, trenden i ner inmez kongre salonuna koşan üstad bütün gayretine rağmen birkaç saat geç kalmıştı. Hoca içeriye bir kenardan girmek isted i , o anda bütün başlar sessizl ik içinde kapıya çevrildi ve herkes onu ayakta karşı ladı . Üstad bütün kongre azasının kend isini beklediğini anladı ve hayretini bel l i etti. Kongre reisi, şu sözlerle kendisine h itap etti: -Hamdi Bey ! Siz gelmeden kongreyi açamazd ım ... Aynı kongrede tebliğini Fransızca hazırlayan üstad kürsüye gel ince herkes bir ağızdan "Türkçe söyleyiniz!" d iye bağırd ı . Harndi Suad; sessiz ve mütevazi çal ışan, fakat dev adım ları atan Gülhane'nin ö vündüğü sirnaların olgun bir örneğid ir. * *

*

İstanbul ' da yarım asırlık mazisini bırakıp Ankara'nın hayat ve enerj i dolu olan havasında yen i ufuklara doğru


Kültür Tarihımizde A lmanlar

! 79

y o l alan Gü lhane' den çok ümitli sonuçlar beklememiz v.ııyet tab iid ir.SS

Müesses�it-ı zidiiyemiz hakkında h ususi main mat Mektepleri n ekserisi çorak, kumsal , dar. . . arazide yapılmıştır. Sebebi n i sordum. Vaktiyle bir Ermeni, Z iraat ı ıazırı iken kasten yapı ldığını hayretle gördüm.

1 . Halkah Ziraat Mekteb-i A lisi Mevkii: Ayastefanos'tan 8.5 ki lometre uzakl ıkta ve Hüyük Halkalı köyü kurbunda .. Mektebin mevki i n i tayin v e i ntihapta şahsi menfaaller güdülmüş ve hasis emeller takip edilmiş olduftundan araz i s i çoraktır, nümune � i ftliği ittihazına elverişli değ i l d i r. M aamafih i mar ve ıslahı zımnında otuz sened ir, şayan-ı şükran h immet ve ı ııühim bir meblağ sarfcd i l miştir. Tarih-i tesisi: 1 307- 1 308. B idayette baytar mektebi i lc müşterek . . . B i lahare baytar kısmı Baytar Mekteb-i A llsi nam ıyla İ stanbu l ' a, S u ltanahmed c ivarına ııakled ilm iş; Halkal ı ' da tcdrisat ziraat i le ornıanc ı l ığa inh isar eylemiştir. Mcşrutiyeti m üteakip Büyükdere' de �

Bu

yazını ıı

hazırlanınası nda

Osman

U l u d ağ ' ı n

Tabiibelimiz adlı eseriyle. Profesör Tevfik Sağlam' ın

Tıhhiye ve Askeri Tıp

Mecmuas ı ' n ın 1 927 kongre nüshasında neşrettiği "Gülhane tarihçe­

si" adlı yazısından ve general Mazlum Boysan ile Doktor Cezmi Türk'ün Sılılıiye Hizmeti adl ı kitabından istifade edilmiştir.


1 80

Türk-Alman Ilişkileri

bir Orman Mekteb-i A lisi tesis ve küşad edilmiştir.

Müddet-i tahsili: 3 3 6 senesine kadar -birinci sınıfı ihzar'i o larak- dört sene idi. Elyevm üç senedir. Talebe kadrosu : Zaman zaman değişmiş ve bazı senel erde yüzyi rmiyi tecavüz eden talebe mevcudu ahval-i harbiye ilcaatıyla otuzbeş-kırka kadar düşmüştür. E lyevm her taraftan müracaatlar vukubulmaktadır. Gayesi: Büyük çiftl ikler idaresinde muktedi r erbab-ı fenn-i ziraat ve memurin-i fenniye ve rnekati h-i ziraiyeye mual l im yetiştirmek. 2. Bursa Ziraat Ameliyyat Mektebi

Mevki i: Bursa' dan 8- 1 O ki lometre uzakl ıkta, Bursa­ Mudanya şoses i güzergah ı nda, N i l ü fer deresi eski mecras ı yatağında ve mey i l l i , kumsal bir mahalde . buranı n intihabında da yine şahsi menfaatler, hasis .

.

emel/er.

Tarih-i tesisi: ( 1 309?) Müddet-i tahsili: 3 . Talebe kadrosu: 60-80. Maamafih, bazı seneler tale­ belerin miktarı o kadar çoğalımştır ki, ücretli o larak alı­ nan efend i lerin miktarı da mühim bir yekuna bal i ğ olmuştur. Mektebe dühul i ç i n müracaat eden efend i lerin miktarı, harpten evvelki senelerde yüzü tecavüz ediyor ve bu efendi ler arasında ciddi bir müsabaka yapılarak kadro ikmal edi l iyordu. Mesleğe pek büyük h izmet etmiş o lan bu müessese maatteessüf Yunanl ı lar tarafı ndan


Kültür Tarihimizde Almanlar

181

yakıl mıştır. Maamafih vali Hacı A d i l Bey ' i n himmetiyle yakında aynı yerde i hyası mukarrerdir. Elyevm mezkur ıncktebin iki sınıfı teşekkül etmiş ve tedrisata m übaşeret edi lmek üzere d i r. Talebe, Çekirge ' de tem i n ed i l en Cihangir Palas"ta ibate etmekte ve tatbik�ıt-ı zin1iyeyi ç iftlikte taki p etmekted i r. E lyevm Ankara Zi raat Mektebi' nde bulunan Bursa talebesinden bir efendinin numarası 890 o l d uğuna nazaran, Bursa mektebin i n ınesleğe şimd iye kadar yetiştirm iş olduğu mütefennin ç iftçi lerin miktarı mühim bir yekuna bal iğ olmaktadır. B i lahare Mekteb-i A li'ye kal bedi lm iş olan Selanik Ziraat Mektebi de ayn ı tarihte ayn ı maksatla tesis ed i lmiştir.

Gayesi: Usul-i ecdide-i ziraatın ameliyyatın ı , aliit-ı /iraiyenin suret-i istima l i n i ve saireyi talim etmek, arneli ve mütcfennin çiftç i yetiştirınektir. 3. Ankara Ziraat Mektebi

Mevkii: Malum. Tarih-i tesisi : ı 327. Elyevm Erkan- ı Harb iye-i l J ınumiyc'ye tahsis ed i l m i ş olan bina ı 327 senesinde kısmen(?) i kmal edi lm i ştir. Aşağıdaki elyevm Ziraat Mektebi ittihaz edi len bina n ü mune ağıl ı , çoban mektebi, ııümune çiftl iği gibi m uhte l if İstihaleler geç irm iştir. Müddet-i tahsili: 3 sene. Gayesi: Bursa Mektebi ' n in ayn ı . Yal n ız geçen sene tcdrisat proğraın ları tevsi' edilmiş, mıntıka ziraat rnekte­ bine kal bolunmuştur. Talebe kadrosu : 60. M aatteessüf mektep H arb-i


1 82

Türk-A lman İlişkileri

Umumi'de bir müddet mesdud kalmış; üç sene evvel hükümet-i m i l l iyenin A nkara'da teessüsü üzerine tekrar küşad edi l miştir. Ziraat tahsi l i için her taraftan vukubu lan m üracaatlar nazar-ı itibara al ınarak, bu sene talebenin yüz' e ibiağı takarrur etmi şti. Fakat, ası l mektep binasının tab iiyesi için vukubulan istirhamatın i s'af edi lernemesi neticesiyle mezkur karar mevki- i tatbi ke konulamamıştır. Yalnız mektebe müllıak olmak üzere bu sene ayrıca bir makinist sınıfı ilave edi l m iş ve yirmi talebe kayıt ve kabul olunmuştur.

4. A d a n a Ziraat Mektebi Ankara mektebi ile ayn ı tarihte ve ayn ı proğramla küşad edilmişt ir. H atta binası bile hemen ayn ı plan üze­ rine inşa olunmuştur. Maatteessül elyevm mesduddur. Bütçenin tasdikinde ihyden küşddı mukarrerdir.

5. İzmir Seydiköy Ziraat Mektebi Meşrutiyeti müteakip Aydın vilayetinin

bilhassa

bağcılık nokta-i nazarmdan ehemmiyetine binaen nazari

üzere tesis edilen Seydiköy Mektebi bu defa, proğramı tevsi'an Bomova'da tekrar küşad edilmiştir.

ve arneli bağcı yetiştirmek


Kültür Tarihimizde A lmanlar

1 83

6. Balıkesir Ziraat Mektebi

Bursa Z i raat Mektebi proğramı üzerine bu sene tesis edilmiştir. Müdür ve muall im leri tayi n edi l m iş; fakat, daha henüz tedrlsata başlanamamıştır. Talebesi üç sınıf lizerinden 60 olacaktır. Bun lardan b aşka K astamonu ve S ivas'ta i d are- i lıususiyeye ait iki çiftlik mektebi vardı r. Bunların gayesi : Mütefennin çiftçi-başı yetiştirmektir. Erzincan'da da bir ziraat mektebi küşadı mukarrerd ir. 7. Konya n ümune çiftliği, Aksaray ve I sparta fı dan­

lıkları, İzmit nümune tarlası vardır.

8. İ stan b u l ' d a da Ere nköy, Göztepe ve B eykoz Amerika asma fıdan l ıkları; İzmir'de Urla, Seydiköy ve Erdek asma fıdan l ıkları; Tarsus, Adana, N iğde, K ı rşehi r, Yozgat, S i nop, Karahisar-ı Şarki, Bartın, Konya ' n ı n beş Erga n i ' de, kazası nda, R ize'de, Trabzo n ' d a ; Ma' mfıretü' l-Aziz, D iyarbeki r, Samsun, Kayseri, Antalya, Menteşe ve sai rede fıdanlıklar. 9. Edirne Ziraat Mektebi

Bu sene tesis edi l miştir. 1 0. K ı rkk i lise'de de Amerika asma fıdan l ığı. Halit56

Bizde adı : Yüksek ziraat enstitüleri [Almanya'da bun­ lar üniversite namı altına girer. Müstakildir, i darece 56 Halid Akmansü. Kazım Karabekir Paşa'nın yilverierinden olup Kanal harekatı sıralarında Alman generali Von Kresler ile bir yıl bir­ likte çalışmıştır. Türk Parlamen/o Tarihi, TBMM ll. Dönem 1 9231 92 7. Kazım Öztürk, s. 483, Ankara, 1 995. (Haz.)


Türk-Alman İlişkileri

1 84

maarife bağlıdır. Ziraat Vekiliet i ' ne bağlı olan evvelce mevcut Ziraat Mekteb-i A llleri de bu i sm i almıştır] . Doğrusu şöyle olmal ı : Ziraat ü niversitesi. Beş fakülte 1. Ulum-ı tab iiyye: İ hzarld ir. A ltı kadar mensubu

vardır. M üstaki l talebesi yoktur. 2, 3, 4 ' ü ki leri yetiştirir; 2. Orman : İ hzarl. Ankara'da 2 yıl, sonra Sarıyer' e son

sınıflar gidiyor; 3.

Baytar: İ stanbu l ' da kalmadı;

4. Ziraat: İ stanbul 'da kalmad ı ; 5 . Teknoloj i : Sanayi-i z i ra iye; müstaki l talebesi yok­ tur. 2, 3, 4 ' ün talebesin i yetişti riyor. [ Herbiri n i n 5-8 enstitüsü var; yan i laboratuvarın büyüğü ] . Teşkilatı Bay Sabri Toprak 57 "Bizde adam yoktur!" diyerek Halkal ı ' y ı kapatıp Avrupa'ya gençleri gönderiyor ve A lmanl ar getirtİyor -henüz tesisat duruyor- fakat, herşeyi vermiyor, Almanlar kızıyor, "Türkler de iş yaptırtmadı ! " diyorlar. Bay M u h l i s zamanında: Ziraat vekiline bağ l ı o lmak üzere idari ve i l mi her husus bir Alman doktor e l i nde i d i . Ye 20 ' den fazla A lman vardı.5 8 Gaz i ' n i n arzusunu yap57 Sabri Toprak içik bkz. Ti'irk Parlamento Tarihi, TBMM ll. Dönem 1 923- 1 92 7, Kazım Ö ztürk. c. l l l, s. 680-68 1 , Ankara. 1 995. (Haz.) 58 Türkiye'ye davet edilenlerden biri de Prof. Herman olup meyve


Kültür Tarihimizde A lmanlar

1 85

ı ııadı. M i l lete hed iye etmeden evvel "Ç i ftl iği hükümet alsın. Enstitü oradan kuru lsun." diyor. Gazi i le arası açıl ıyor. İsmet kendisine d iyor k i : "Sarhoşlukla söy­ kın iştir, ald ırma ! " d iyor. Gazi de bunu duyuyor. Az sonra da İsmet çekil iyor. Kesebir zamanı nda: Ayn ı surette kaldı . Bay Faik Kurdoğlu: Celal Bayar' ın zamanında geld i . I ktisad Vekaletinde onun müsteşarıydı. Tokatiayan veya Pera Palas müdürüydü. Yine Z iraat vekil ine bağ l ı o lmak iizere, Gaz i ' n i n arzusuna gel iyor. Ona yaranmak için "Enstitüyü çiftl iğe nakledeceğiz." d iyor. Bu enstitü tatsız karş ılanıyor. Fakat, Atatürk öl ünce bu fikir de duru-yor. B i l hassa isınet işbaşma gel ince büsbütün öl üyor. Son kongredeki tedri sat ko m i syonundaki sözleri lıülasası : "Bize yüksek i l i m adarnma lüzum yoktur. B ize daha t.iyade pratik i l im adam ı isterim." d iyor. Şimdi bu istikaınete gidiyor. İşin fena tarafı , bazı fena kiınselerle teınastadır ve pro fesörlerden döı1 ve bazı idare memurlarını vekalet adına ald ı . Halbuki kanunda sarahat vardır ki doçent ve profesörleri vekil emrine alamaz. ağaçlarının ıslahı için bir rapor sunmuştur: Alnıanya 'nın Meşhur Bon Ziraat Darül(ıınunu Muallimlerinden Anadolu Şimendi(er Kumpanyası Tarafından Ce/b ve istihdam 0/ıınan Mösyö llerman 'ın Şehr-i lfaziran 'da ;/nkara .')'imendi(er Hattı Güzergahında Geşt ü Güziir caerek Mahalli Ziraatının ve Eşedr-ı Müsmirenin Isialı ve Terakkisi için Viiki Olan Meşhuddt ve Mütalaatım Havi Verdiği Raporun Suretidir. İstanbuL Matbaa-i De Kastro. 1 894. 26+ 22 (Fransızca) s .. (Özege. 115 1 8) (Haz.)


1 86

Türk-Alman İlişkileri

Sualler:

1. Ziraat alimleri meclisi/ziraat akademisi var m ı ?

2. Ziraat enstitüsü v e memleketin ziraatını proğram­ layan ve sevk ü idare eden hangi makamdır? Almanların yaptığı bir ziraat enstitüleri kanunu var ( I Q33).


TÜRK ORDUSUN UN SUKÜTU ISLAH HEYETLERİ VE HARBİYE MEKTEBİ


TÜRK ORD U S U V E I SLAH H EY ETLER i

Sultan Aziz zaman ında Frans ız kopyas ı i le ordu yctiştirilınişti. i ttihat ve Terakki hakim iyetinde (Balkan harb inden sonra) donanınayı i ng i l izler am irat L impos, jandarmayı Fransızlar j eneral B auman ıslah ed iyor. ' * *

*

Sultan Mahmud Sultan Mahmud 23 yaşında cüiCıs edip 32 y ı l saltanat sürdü. En büyük hatas ı n ı ; H alet Efendi, Hüsrev Paşa gibi ııabız-glr2 ve cin fı kirl i müdah i nlere kap ı l ıp onların her dediğini yapması teşki l etm iş, bunların i htirasat ve fesa­ dat ve adavetleri yüzünden türlü gai leler tahaddüs edip, hu suretle kend isinin ve devletin başı na n ice beliyyeler açmıştır. Bu gibi lerin tesiriyledir ki, hall ve idam veya "Bizde Casusluk"'. Aziz Hüdayi. 1 4.5.935, Tan. 2

Bir kimsenin hoşuna giden ve gitmeyen şeyleri öğrenip, hareketleri­ ni ona göre ayarlayarak yaranmasını bilen kimse. ( Haz.)


1 90

Türk-Alman ilişkileri

ref'-i vezaret ve rütbe ile nefyed i len vüzera ve rica l i n veya irtihal eden zengi n lerin servetler i n i m üsadere ettirir; bazı takd i r eski lerin i en yüksek maka m l ara çıkardıktan sonra, h idemat-ı fevkalade-i mesbGkalarına bakmayarak servet ve mal ve emlakinin müsaderesiyle beraber idam ettirir veya vezaret ve rütbesin in ref' i yle taşraya nefy ve teb'id eylemek suretiyle yere vururd u . Mahmud-ı San i alafranga-meşrep, Avrupa usul v e adatı nı v e tece(ddü)datm ı sever, kibar R u m ve Frenk ai le ve fam i lyalarıyla i hti lattan hazzeyler, bazı süfera balolarına g ider, Türk musıkisini de pek sever, münte­ hap hanende ve esatize-i musık iyeden zek i, namdar ve sanatkar ve hanendeleri cvkat- ı muayyenesi nde ce lp ve istimal eyleyerek büyük zevk a l ı r, kend i s i de aşıkane gazel ve şarkılar yapard ı . l-l attattı ; Ayasofya cam i i nde güze l levhaları var(d ı r) . Ok atmak, ata binmekte, ön öne koşu lmuş m üteaddit atl ı fayton ları sevk ü idarede mah i rd i . M üntehap kemankeşlere, cündilere Ok mey­ dan ı ' nda, B üyükdere çayırı nda ve sair mahallerde m üs­ abakalar ve kemankeşlik, cündll ik, lobut ve c i rit oyun ve tal i ın ieri ve m üsaraalar yaptırıp müstehakları i hsanı­ n a garkeylerd i . N i şantaş ı , Küçük Çam l ıc a i le Okmeydan ı " nda hala meşhGd bul unduğu üzere, okiarın düştüğü yerlere mermerden k itabe l i taşlar d i kti rir; Sarayburnu ' nda, Gülhane bahçesinde bu yolda tal im­ leric beraber tüfenk ile n işanc ı l ı k ve endaht müs­ abakaları da yaptırır ve yapard ı . Mev levl tarikatını severd i . Çırağan saray ı mah a l l indeki Beşiktaş ınev levi­ hanesine gider, ayakta sey reder, nı ünacatlar, na'tlar, ayin-i şerifleri pek zahidane ve sal i kane d i n ler, bazan


Islah Heyetleri ve Harbiye

ı91

gözlerinden yaşlar döküldüğü de meşhCıd b u lunur i d i . Mağrur, vakarl ı , darat ve i htişamatı sever i d i . İstanbul 'daki 4 0 b i n kişi l i k orduyu Edirne'ye gönder­ scydi, hasta ve yorgun Rus ordusuna galebe çalardı . ! -' akat, kumandan İşkodra l ı Mustafa Bey ' i n A l emdar o la­ cağından vehme düşmüştü . Bazı dahiyane hareketleri varmış:

1 . Uzun püskü l l ü fese asker "Yunan l ı lara benzedi k ! " deyince, püskü l ü fes boyunca kesip "A lın ! İşte sünnet ettim. M üslüman ey ledim. Artık giyeb i l irsi n iz!" diyerek askeri hayran etmiş. 2. Başıbozuk el bisesiyle bir kışlaya g irmek i ç i n

nöbetçiye rüşvet vermiş. Nöbetçi süngü(ye) d avranıp M ahmud ' u öldürmek isteyince "Böyle askerle Ruslara galebe çalabi l irim. Bu tüfengi a l ınız! Gümüşletiniz, makam-ı seraskerlde, arz odasında kal ı p teşhir ed i l si n ! " ( demiş). B ir büyük müzede i m i ş (Mahmud Şevket Paşa göndermiş).

3. Yen içeri leri n lağvında şapkayı kabul etmek istemiş. �eyhülisHim itiraz temiş. Bunu güneşte bir zıt e l bisede lerietmi ş ve siperl i k l i "şapkaya itiraz etmey i n ! " demiş. Fakat, itirazlardan korkarak ahlafa bırakmı ş ; yan i 1 24 1 ' den 1 344 y ı l ına. Hünkar i skelesi mukavelesinde Beykoz' a Rus donan­ ınası i le bir fırka asker ç ı karılmış.


1 92

Türk-Alman ilişkileri

İ bret alınacak bir sahifeJ Sultan Mahmud abdi Avusturyal ı ve Alman mua l l i m ler ve sonra yüzbaşı Moltke'yi celbetti . . . Sultan Mahmud hemen hemen veniset suretiyle i hra­ z-ı memuriyet etmiş o lan ekabir-i memurini n kesr-i nüfüzuna çalıştı. Büyük memuriyetleri sad ık bendeganı­ na tefvlz eyled i ki, bu memurlar adiyi.i ' n-nesep o lup her­ şeye saye-i padi şah'ide nail o lmuş olduklarından pad işa­ ha gayet muti ' ve münkad id i ler. Pad işah umCır-ı devleti nüzzar i le suret-i hususiyede yegan yegan tedkik eyle­ mek suretiyle Bab-ı A ll' n i n vcyahut Mec l is-i A ll'nin hüküm ve nüfuz- ı mutlak ı n ı kesr i.i tcnz'il ediyordu. Padişah u lemanın müddeiyatına karşı dah i şedlden ızlıa­ r- ı mukavemet ed iyor ve hatta kavanlnden daha kuvvet l i olan örf- i m i l l iyeye b i l e taarruz eyliyordu. Şarap içer ve maiyyeti zabitan ve nüzzarını nlm-mest etmekten zevk alırd ı . Ve bir M ısırlı gibi e l bise giyerek, sarık yerine başında fes bulundururdu. i cra edi len bi lcümle ısiahat pek o kadar haiz-i cheının iyet o l mad ığı gibi, pek çok zaman da devam etmedi . Mahmud ' un nüfuzu ancak asakir üzeri nde m i.istemirr o ldu. Fena ahlakl ı ve sefih olduğu kadar da merhamets iz olan hakan-ı müşaru ' n­ i l eyh asker üzerindeki bu h üküm ve nüfuzundan dolayı, X I X ' uncu asırda gelen Osmanl ı pad işah ları aras ında 3

1-:dvar DiroL .�·ark Meselesi, I Sark Meselesi, Bidayet-i Zuhurımdan Zamanımı:::a Kadar. Ed. Drialuit ' lcn Mclımed Niifız, İstanbul. Tanin Mathaası, 1 328, 509+2 s. (Özcge. IV/ 1 86 1 3 ) (!-laz.)]


Islah Heyetleri ve Harbiye

1 93

l ıiiyük bir yer işgal etti. Bununla beraber, bütün bu ı sla­ l ı:ıl ve teceddüdattan kendisi istifade ed(e)med i . H atta ı·vahir-i saltanatında hükümet inkıraz tehl i kesine maruz k :ı ld ı . Padişah Yunan ihti lal i n i teski n eylediği zan ve zeha­ lı-ı batı l ı nda iken Avrupa' y ı Yunan l ılara zahlr buldu. K urCm- ı viistada Osmanl ı harbini men için tevhld ve ıc�rlk-i mesai etmi ş o lan Avrupa hükümatının, Osman l ı ııııparatorluğunun mukasemesi için b u asırda birleşm iş ı ı l ınaları garip idi. [Garabeti yok; müstemleke asrı ı ııkişafta o lduğundan büyük dev letler her taraftan pay koparınaya bakıyordu. K.] * *

*

Zaınanım ızda Ç i n h ü k ü meti g i b i , kend i s i ne bu ıı:ızarla bak ı ldığından ısiahat ve tanzi mat-ı esasiye icrası­ ııa veya hiç olmazsa Garp dev letlerince müttehaz esbab ve vesail-i müdafaaya mürnasil csbab ve vesaiti istikmale karar verd i . O zamanlar Osman l ı ları n içi nde Genç l lirkler fırkası veyahut ısiahat taraftarları zuhur ett i . Isiahat icrası mevzu-i bah s oldu. 1 83 0'da ümera-yı lıahriyeden4 Hal i l Paşa şöyle demiş i d i : "Avrupa' y ı takl iddc isti 'cal göstermez isek Asya laratıarına geçmeye razı olmakl ığımız iktiza edeceğine k anaat-ı kam i le has ı l eyled iın". Rıza Nur'un tarihi ( 1 3 1 ) : Rusya'dan dönen Halil Paşa, "Avrupa'yı taklit ctmczsek Asya'ya ric'ata razı olmalıyız. Rusya'dan bu fikirle geliyorum • .. diyordu.


1 94

Türk-A lman

İlişkileri

Yalnız yen içeri lerin kat l i am ed i lmesi kafi değildi. Avrupa i le mezhep hususunda bir münaferet mevcut idi. Memalik-i Osman iye ' de Kur' an-ı Keri m i t ikadat- ı İ s lamiye ' n i n üssü' I-esas ı n ı teşki l ediyor; pad i şah peygamber ile hulefa-yı raşidln in varis-i meşruu, Osman­ l ı ların kumandan-ı a"zamı bulunuyordu. Kur'an-ı Keri m ' i n cihadı am i r bu lunan alıkarnının icrasından feragat etmek, hükümeti taassub-ı diniden ve hal-i hazırda Avrupa 'nın kend isini papa l ı k makam ı n ı n daire-i hükm ü nüfuzundan kurtard ığı gibi ulemanın hükm ü nüfuz-ı ruhanis inden tahl i s eylemek, harp, vega, cevr ü eza devrine nihayet vermek; reayan ın hukukuna riayet, gal i plerle mağluplar arasında müsavatı tem i n ey lemek . . . elh ası l Türklerin şimd iye kadar ancak hayme­ n işin kabail-i vahşiye fatih leri misillü yerleşm iş oldukları Avrupa topağında esasl ı temel lerle yerleşmek lazım gel iyordu. Sultan M ahmud "Bundan böyle müslümanları camide, h ristiyan ları kil isede, Mi'ısevi leri de sinagogta tanırım ve her ferdin bu mabedler d ı şında ayn ı s iyasi hak(tan), baba hi maye ve şefkatimden müstetit ol masını arzu ederim . " dem işt i . [Bu i bare birçok terkipieric yazılmış. K . ] Fakat b u kafi değildir. Ruslar Avrupal ı id i ler, yalnız medeniyete girmekte geç kalm ışlard ı . Halbuki Türkler Engelhard ' ın dediği gibi ''Omurgası , d i rekleri, yel kenleri ve tayfası yen ilenmek lazım gelen bir gem iye benziyor­ du". Bu vaziyet de kafi değild i r. Sultan Mahmud 'un vüzen1sından biri "Ahal i mize


Islah Heyetleri ve Harbiye

1 95

hıı�ka bir ! i san tal i m ve tedris edi lmelidir." dem i ş idi. ı l;ıha doğrusu söylenmek isteniyorsa, bu ahal inin adet ve

l ı ı hiatlar ı n ı d e ğ i şt i rmek l azı md ı . Acaba böy l e b i r ıııl ıavvül vukuu kab i l m i id i ? Türkler Avrupa kanının v iicuduna telkih ed i l mesinden telef o lmayacak m ı id i ? /alen hristiyan dev letler arasında, telklhe muhtaç adam ı n ı l :i k atından dolayı telaş eden v e arnel i ye-i cerrah iye neti­ n·sinde mukavemet edemeyip telef o lmasını arzu eden devletler bulunmuyor mu idi?

lfülasa Yeniçeri ordusu lağvedi lmiş, yerine Mansura ordusu k u rulmuştu. 1 828-29 harbinde umumi teşki lat yapabi len ordu 40.000 kişi i d i . Tal i m ve terbiye noksan, komuta l ıeyeti vukufsuzdu; mağlup oldu. Bu mağlubiyet üzerine Avrupa' n ın muhtelif hükümet­ lerinden muhte l i f rütbel i zabitler getiriidiyse de prog­ ramsızlı k ve bi lgisizlik ve taassup yüzünden ısiahat akim kaldı .

İç vaziyet Merkezi n (gayr-i Türk o lan K . ) v i layetler üzerinde ı ı iifuzu kalmam ışt ı . Her taraf i ğti şaş içinde, nüfuzlular ısliklal davas ı nda. M ısır'da Kölemenler eski hükümet­ lerini kurmak i stiyor; Vehhabiler bütün Arabistan yarı­ ı ıı adas ı n ı işgal etm işler, h i lafet iddiasınd a l ar. 1 ransıziarın m i l l iyet propagandası, Rusların tahrikleri Halkan yarımada s ı n ı n hristiyan kav i m lerin i i syana hazırl ıyordu. Vid i n val isi Pazvandoğl u ' nun isya n ı n ı


1 96

Türk-Alman ilişkileri

gören B u l garistan da karıştı . S ı rb i stan , K aradağ'da tehl ike daha büyük . Yanya val isi Tepedelen l i A l i Paşa müstak i l len h ü k ümet ed iyord u . Tu nus ve Cezayi r merkezle bağları kesm işlerd i . E n teh l i ke l i Mehmed A l i i d i . Bu, 1 80 1 'de Napolyon ' un M ı s ı r ' dan ç ıkarı l ması üzerine kaptan-ı derya Küçük tHiseyin Paşa maiyyetinde M ı s ı r ' a gönderi len askerlerden b i riyd i . G i tt ikçe kuvvetlend i . Kölemenlerle ittifak ederek vali H üsrev Paşa' y ı kaçmaya mecbur etti. Zorla 1 805'te M ıs ı r val isi oldu. ı 822'de Kölemenlerle barışarak, asker çıkaran İ ngi­ l izleri tardetti. Merkez hükümet bunun üzerine Yehhabi isyanını bastırmas ı emrini verd i. Mehmed A l i hem ordu ve donanınayı ıslah, hem de M ısır' ı i mar ed iyordu. [50 yaşından sonra okuma yazma öğrend i]. M untazam ordu teşekki.i l etti. Avrupa'ya tahsile birço k köle gönderdi ve Avrupa 'dan birçok fen ve maarif adamları getirtti. Şeker ve mensucat fabrikaları kurdu. Osmanl ı rical i ne de bol bol hediyeler gönderd i .

Bu esnada M ora isyanı başlad ı . Osmanl ı hükümeti güç bir vaziyette idi. Mehmed Ali bu i syanı bastırmayı kendisine veril mesini istedi . Maksad ı G irit, Mora val i l i k­ lerini elde etmek ve bu suretle bütün Şarki A kdeniz'e hakim olmaktı . Osmanlı hanedanım i stihdafa biraz daha yaklaştı. Hükümet-i Osmaniye kabu l etti. ı 7.000 nefer, ı 50 topla İ brah i m Paşa 64 harp ve ı 00 nakliye gem isiyle G irit' e çıkarma yaptı. Kışın burada kaldı. Tak viye edi ld i . İ lkbaharda Mora ' ya ç ı karı ld ı . Fran s ı z zabitleri v e Bebemonlu Kalossi tarafından tal im ve terbiye edilen M ısır ordusu, Osman lı ordusunun başaramadığı isyanı


Islah Heyetleri ve Harbiye

1 97

l l ' ı ı k lle başlad ı . Reşid Mehıned Paşa, Türk ordusu da ı ı ı ıa lden gelerek Mora kalelerin i zaptettiler. Avrupa, Yııııan lı ları i ltizaın etti. Bab-ı A li müdahaley i reddet­ ı ığiııden N avarin 'de donanma yak ı l d ı . Rusya i lan-ı harp 1' 1 1 i . i ngil iz ler M ı s ı r sularına donanma göndererek M ısır ord usunun masrafı n ı istedi ler; Fransızlar ise Mora'yı ı �ga 1 ettiler. ·..

Yakı lan donanına yerine donanına yapınaya kalkıştı. 1 ransa' dan deniz zabitleri ve tek n i syen leri get i rtt i . M ösyö Dusernizi donanın ayı i hya ve vazifesi a l d ı . Besson donanına efrad ın ı yetiştird i . Doktor Ti l o s ı h hiye i�lcrini tanzim etti. Orduda yeniden avcı, m ızrakl ı , dragon, zırh l ı süvarİ ;ı layları teşki l edildi, Avrupa ordusuna benzetild i . \ 829'da Sü leyman Bey paşal ığa çıkarı l d ı . Fel lah lar, 1\ raplar vergiden bıkarak Suriye'ye kaç ıyordu; bu sırada sadrazam H üsrev Paşa i d i . Mehmed A l i , H üsre v ' i scvmezd i . Mora isyanı sıras ında, "Bu işe yaramaz adaın ı azietmezseniz i brah iın Paşa ordusuyla çekilecck ! " d iye padişaha yazmıştı. Mehmed Ali Şam val i l iğ i n i isted i . H ükümet i brah im ' i valisi kafi gördü.

< i irit

1 828 Rus harbine M ısır'dan kuvvet istenildi, Melımed /\ l i vermedi . Osmanl ı devleti yıkıl ırsa onun yerine geç­ meye veya büyük h isse kapmaya hazırlanmıştı . Suriye'yi işgale başlad ı . Ve val i l İğİn İ isted i .


Türk-Alman ilişkileri

1 98

Yeniçeriterin lağvmdan sonraki ordu 1 24 1 - 1 825(?)'te: Asakir-i Mansure-i Muhammed iye evvela i stanbul ' da "tertip" ad ıyla sekiz alay teşkil olundu. Bun ların ikisi Serasker Kapısı' nda, altısı Davudpaşa ve Ü sküdar'daki Sel imiye kış lasında. Bunlar serasker adı veri len bir paşanın emrinde olup i stanbu l ' un asayişini muhafaza, vaz i fesi i d i . Her tertip "sar' ad ı veri len onbeş böli.iğe ayr ı l mıştı. Her safta bir de top bulunuyordu. Sonraları "terti b"e "alay", "saf''a "bölük" den i l d i . Teşki lat i lerled ikçe her iki alay bir l iva teşkil etti. Ordu "hassa" ve "Mansura" olmak üzere iki kısma ayrıl d ı . Herbirine bir ferik komutan veri l d i . Topçu v e humbara sınıfı. yeniçeri terin kaldırılmasına iştirak ettiklerinden lağvolunmamışlard ı . Tensik edi lerek alaylara taksim edilmişlerd i . 1 834 'te topçubaş ılık Tophane M i.işirl iği ' ne kalbolun­ du. Süvari önce İstanbul ' da 1 . 542 kiş i l i k bir tabur teşki l olundu. Tuna boyunda d a d iğer si.i vari teşki latı yap ı l d ı : 1 .200 kiş i l i k Tatar ve Kazaklardan, Maçin'e(?) yerleşti­ rildi. Mansura ordusu 1 829 seferine şu kuvvetle gird i :

Piyade: Mansura, 3 3 alay, her alayda

beheri

Bir batarya

Gayr-i m untazam kıtalar

S O O ' er

mevcutlu 54.000 6.000


Islah Heyetleri ve Harbiye

1 99

97.000

i k i hassa alayı

Süvari: Dört Mansura alayı (6 ' şar bölüklü)

3 .600 ı 0 .000

Si pah i

Topçu : 84 humbara, 4 süvari l i vası [topçu efrad ı hakkında malumat yoktur] 1 ,ağımcı. humbaracı, baltacı

Sultan M a h m u d ' u n öld üğü nu·vcudu ı 73 .200 nefer-kiş i l ik

2 .600

l 839'da

ordu

2 hassa ordusu

1 2.000

37 Mansura piyade alayı

74.000

1 2 süvari alayı

1 5 .000

4 topçu a lay ı

4 . 800

Hum baracı ( 4 a lay K . )

4 . 800

4 Baltacı alay ı

3 .000 I ı 3 .600 nefer

Bu kuvvetlerden hassa kıtaları topçu, lağımcı, hum­ lıaracı ve baltac ılar kami len İ stanbu l ' da bu lunurlard ı. Mansura ve süvari alayları mem leket dah i l inde mütead­ d it garnizonlara taks im edi lmişlerd i . Redif teşkilatı bir \d'erberl i k esnasında tekaüt üzerinde 250.000 k i ş i n i n �;i lah altına a l ı n masını tem in ed iyordu.

Mektepler I II . Sel im zamanında açı lan Mühendi shane ' de yılda ancak 2-3 m ü hend i s yet i ş iyord u . ı 8 2 9 ' da Maçka kış iasında b i r askeri mektep aç ı l d ı . Kafi m ua l l i m yetiştirmek v e Avrupa ordu larındaki yen i l i kleri öğren-


Türk-Alman İlişkileri

200

rnek için Viyana, Berlin ve Paris'e talebe gönderi l d i .

Talim ve terbiye Gayet fena i d i . Esasen bundan an l ayan k i m se yoktu . M ıs ı r ' dan getiri len birkaç zabit, orduya kab u l edilen muhte l i f m i l letiere mensup ecnebi zabitlcri, herbiri başka bir tarzda tal inı ve terbiye ile nıeşguldüler. Esasen ecnebi zabitlere casus muamelesi yap ı l d ı ğ ı ndan, bun ların mesaisi nden istifade olunam ıyord u . Taassup da istifa-deye ayrıca man iyd i . [ Donanmada da böyle idi . K .] Moltke, yüzbaşı Seves' in M ısır ordusuna yaptığı hizmet dereces inde birşey yapamadan avdet ett i . Komutanlar kıtalarının e h l i deği l d i . Mektepl i zabit yoktu. Yen i ordunun yen i liği yal n ız elbise ve si lah ların­ da idi. Moltke "Mansura ordusu"nu şu suretle tasvir ediyor: "Jslahat harici şey lerden, isim ve tasavvurattan i baret kal d ı . Rus setresi, Fransız tal i m names i, Belçika tüfengi, Türk çarıkları, Macar eyerleri, i ngi l iz k ı l ınçları, her m il ­ letten m ua l l imler ile hayatların ı n sonuna kadar s i l ah altı nda kalan askerlerden mürekkep bir ordu te ş ki 1 edi l ­ di... "

Mehmed A l i Paşa ' n ı n Suriye hareketinde donanınaya birçok i ng i l iz zabiti alındı. M ısır ordusu önce Serion adl ı bir Fransız zabitinden i stifade etti. Sonra, N apolyon ordusunda yüzbaşı olan Seves geldi . Mehmed A l i uzun tecrübelerden sonra buna tam itimat gösterdi . Sonradan


Islah Heyetleri ve Harbiye

20 1

l ı 1 rkaç F ransız zabiti daha getiril d i .

O rdumuzda ilim v e irfan teşkilatı ve gençliğin askerliğe ihzan 1 339 N izam-ı cedld in ihdasına karar verildiği zaman, yal­ ümmi ve fedakarlardan yetiştiri len zabitlerle ordu ve doııanma ihtiyacı n ı n temin edi lerneyeceği anlaşı larak, k1ı ve i htisas adamı yetiştirmek i htiyac ıyla 1 795 ' (te) ( 1 2 1 0 H.) Sultan Sel im-i Salis tarafından M ühend isha­ l ıl�- i Berrl- i H üm ay u n tes i s ed i lm i ş i d i . B i dayet-i ı ı·sisinde bu müessese bir fünGn-ı berriye ve balıriye 1 ı ıckteb-i allsi id i . 1 264 "te Topçu ve M imar Mektebi oldu. Müddet-i talısll iyesi o zamanları dört sene olan bu ı ııcktebe ord udan mü lazım rütbesi ndeki zabitan girerek l a h s i l görür ve mem leket i n arz-ı i htiyaç ettiği l t ı ii lıendislerdcn de tek tük yetişen o lurdu . 1 295 'te topçu ve istihkam mektebi hal inde tensik edi len bu müessesede 1 \00 ( 1 893) tarih inde hendese-i mülkiye nıektebi de ı e:;;c kkül etti. 1 295 'tcki tensikte küşad ed ilen mümtaz -;ııı ıfları topçu ve i stihkam zabitanı i ç i n bir kat daha all dcrecat-ı tahsi l iyeyi temi n ediyordu . I I II

1 3 1 4 tarih i ne kadar topçu ve istihkanı talebesi dört ·;cne l i k b i r tahsi lden sonra mektepten mülazım-ı evvel­ l i lde neş' et ediyorlard ı . Bu seneden itibaren müddet-i lahsil, p iyade ve süvari için o lduğu g i b i üç seneye tenz i l nl i ld i . M ühend ishane harbiyes ine mü lhak bir d e ı ı ıühendishane idadisi vard ı . 1 25 0 'de ( 1 834) teessüs eden mekteb-i harbiye


202

Türk-Alman l!işkileri

bidayette yalnız piyade ve süvarİ için a l ınayıp tekmi l sınıflar için müşterek v e müttehid b i r müessese hali nde küşad ed i lmişt i . Tedricl terakkiyata m azhar o larak erka­ n-ı h arbiye sını flarını da ihtiva etmek üzere tevsi' edildi. Topçu ve istihkam s ı n ı fları, mühendishanenin bu sınıflar için bir mektep hal ine konulduğu zaman, rnekte­ b-i harbiyeden tefrik edi l m işti . M ekteb- i harbiyenin müddet-i tedrlsiyesi, erkan-ı harp sınıfları hariç olarak dört ile iki sene arası nda vakit vakit tebeddü l ata uğradı . I 296 senesinden sonra p iyade fırkaları gibi topçuların da topçu fırkası hal inde teşekkül ettiği görülür. Topçular, ordu kumandanianna merbut o lmakla beraber ayn ı zamanda Tophane-i A m i re M üşiriyet i ' ne de merbut bu lunurlard ı . [Sunlıf- ı muhtelifeden mürekkep fırkalar teşkilatı 326 tensikatının neticesidir] .

İdadi ve rüşd( iye) adedi , tedricen tevessü' ederek bidayet-i meşrutiyete kadar mekatib-i askeriye teşkilat ı bütün memlekete feyiz vermişti. Yed i idad i-i askeri ve kırkbir rüşdiyemizde son zamanlarda 24.000 kadar talebenin bir anda feyiz-yab oldukları mervldi r. İstanbul Sefaretine tay i n olunan general Ober dö B abiye, beraberinde mühendisler ve zabitler getird i . 5

1 259/1843 tensikatı 1 256 ( 1 840) Muharrem ' i nde Hüseyin Paşa ( . . . )6 Prusya devletinin usulüne dair serasker Hal i l Rıfat Paşa'nın eline geçen A lmanca bir kitap tercümesi murad huyurulmuş ve 5

Selim-i Sa/is ve Napolyon. sahife: 27'dcn.

6

B irkaç kelime okunamamıştır. (Haz.)


Islah Heyetleri ve Harbiye

203

Avusturya devleti n i n S lav mektebinde hendese tahsil t·dcrken, her ne sebebe mebni ise 1 244'11 828'de Bosna'ya l ıı arla İslam olan ve askeri h izmet arzusu gösteren Ömer t\ ğa 'ya serasker Hüsrev Paşa binbaşı rütbesi vererek ııskcre alınmış ve A l manca bildiği nden bu kitabın ter­ l'iimesi vazifesi buna veri ldi. Fakat, Türkçe konuştuğu lı:ı lde yazamadığından, bir katip olarak Tarih-i Ata sahibi t\ tü Bey verilmiş. B ir senede tercüme yapılm ış. Fakat tat­ lııki senelerden sonra başl amış ( 1 259/1 843). [Mahmud �cvket Paşa'nın kitabına müracaat (K.K.)] . Haşiye: Ömer Paşa-M ichel Lattas (Mihayl o Latos) l l ırvatistan' ın Plaşki kasabasında doğmuş, Avusturya' da lı:ırbiye mektebinde talebe iken 1 82 8 ' de Türk iye ' ye k açmış (Bosna' dan İ stanbu l ' a gelmiş). İ slam olarak Ömer 1 iitfi adını almış. Frenk Ömer Paşa derlerd i . Abdülhamid vdiaht i ken ona hocal ı k etmiş, yi.izbaşıl ıkla Osmanl ı ordusuna girm iş, b i n başı, kaymakam ve Serasker 1\'apısı 'nda mütercim, miralay, l i va, 1 843 'te mir-i ümera riitbesiyle askerl i kten çıkarı l mış. B i r ta l i ın İ düzelttiğinden Sultan Mecid tekrar askere alınış. Ferik iken memleketi ne giinderilmiş. Bi.ikreş'e muzaffer girm i ş ( 1 848); vezaret ıiilbesiyle Rumel i mi.işiri oldu. Arnavutluk ve Kürdistan ısyanlarına memur edi ld i ve muvaffak o ldu. 1 85 2 Rus lıarbinde serdar-ı ekrem ünvan ıyla başkumandan oldu.

Kırım'da m uhtelif askerlerin imtiham -Şu yardan atla! İ ng i l iz neferi :-Fakat parçalanının ve bunda bir maksat yoktur!


204

Türk-Alman İlişkileri

F ransız neferi : -Fakat n i ç in? İtalya neferi :-Yapı l (a)maz birşey ! Türk neferi : -Efendim ! Baş üstüne mi, kıç ü stüne mi?

"Saray ve Bab-ı A li'nin İçyüzü" makalesinden : I 83 I 'de general Çamovski, S lav ordu teşki latı için İ stanbul ' a davet ed ilm işti. H üsrev Paşa'nı n konağında m isafir i ken, Nemse ordusunda çavuş, bize kaçı p müslü­ man olan S lav Ömer ' i tan ı d ı . İ ki Slav ' ın yı ld ızları pek barışmıştı. Tanzimat'tan sonra her tarafta askerliği meslek edin­ miş muharipl er, macera peşi nde do laşan lar koşup Türkiye 'ye gel iyor, Osmanl ı ordusuna giriyordu. B ir Gürcü paşasının oğlu o lan Mehmed Reşid Paşa i l e iki vatandaşı Hayredd in ve Sa' dul lah Beyler, Gözlüklü Y üsuf Paşa, Rus ordusu m i ralayı Softa l l idayet, A h med ve Mehmed Beyler, Polavski biraderler, Süleyman Bey, Jülyan Dah imski, Rus m uhafız alayından ve Kırı m Tatarlarından Murad Bey h e p b u zümreden idi ler. Ömer Lütfi Bey Suriye' de harp ederek m i ralay, Kürdistan'da l iva oldu; 1 25 9 H . ( 1 843) tensikatı sırasın­ da mlrü ' l-ümeral ıkla askeri si lkinden çıkarı l d ı . Su ltan Mecid huzurunda yapı lan b i r askeri manevrada bir kıta kumandanının hatası vazılı oldu. Ömer Paşa kendini tutamayarak kıta başına geçti, hatayı tashih etti. Padişah memnun o ldu, rütbesi n i geri


Islah Heyetleri ve Harbiye

205

vn d i . Ömer Paşa B ü kreş 'te ferik, Bosna'da m uş ı r, ıııl ıayet Kırım harbi nde serdar-ı ekrem oldu. Bayağı bir ııd:ım değ i l d i . Değerl i b i r adamd ı . Arşidük Şarl ' ın �l�vkülceyş usulünü tatbi k ederd i . [Ordusunu yormadan, ldıl ikeye maruz bırakmadan, işleri tesadüfe bırakmadan .'il'Vk ü idare] . Pad i şah ve Bab-ı A ll' n i n emn iyet i n i kazanm ış , ııı iinevver adam larla kend i n i i hata ederd i . A l manl�rı 'il'v mezdi . S l av kan ı ken d i s i n e Rus ve Leh l i leri lıl'ğcndirird i . 1 84 8 ' de U lah Boyar ailesinden ev lendi . 1 X54'de ordu Bükreş'e gird i ği zaman müsade i l e karı s ı n ı yanına getird i . El öpme merasim i : Karısı mükemmel piyanist i d i . 1 844 ( 1 266 H . ) Ş imd iye kadar mahalleri intihabıyla ııl ınan ve bi la-müddet istihdam ol unan asaki r-i şahan e n i n lıundan böyle kur' a-i şer' iyye i le ahzı v e silk- i m uvaz­ t:ı lla beş ve redifte yed i sene istihdamı ve teferruat-ı si\ iresi hakkında tenslkat icra olundu. Asakir-i redlfe hakkında dört sene sonra, yan i 1 264, 1 5 M uharrem tari­ lı inde dahi bir nizamnaıneler olmuştur. 7

Yeniçeriliğin ilgasmdan son ra Yeniçeri lerin i lgasıyla Mansura askerin i n ihdasında, topçular için Prusya ta l im namesi , p iyade ve süvar İ l e r i ç i n Fransa tal i mname leri kabul ed i l m iş; topçu askerine ev vela bir İtalyan m ua l l i m i nasbed i lm iş ise de sonra ıııua l l i m sıfatı y l a Nad i r Paşa ve ba' dehfı İ skender Paşa, 7

Nakdu 't-Teviirih'tcn


206

Türk-Alman İlişkileri

İ ştraki Raşi d Paşa gibi bazı Prusya topçu zabitleri c e l bed i l m i ş, s ı rf tal i mat- ı askeriye v e h ide m at-ı muhte l i fe ve topçu sanayi-i askeriyeye müteal l i k bu l un­ mak üzere sair bazı ecnebi zabitler i st ihdam edi l m i ş i se de ordumuzda ecnebi erkan-ı harbiye zabitan ı, i htimal, o zaman güven i lmemesi yüzünden, kıtaat-ı askeriyeye lıarpte b i l fi i l kumanda edecek ecnebi ümera ve erkanı yok i d i . Çerkes Hafız Paşa ordusuna "erkan-ı harbiye zabiti" sıfatıyla yüzbaşı Moltke memur ed i lm i ş idi. Ondan evvel ve biihusus işbu 44-45 seferi lıengam ında ecnebi h i çbir erkan-ı harbiye zabitinin hazar ve seferele ordumuzcia istihdamı mesmu' ve menkul bulunmad ığı gibi bilfiil asker kumandasında ecnebi zabitlerinin lıarpte istihdam edildiği de gayr-i mesm u ' ve daha evvel leri Baran de Tott (Tot Beyzade), Boneval, ihtida etmiş H u mbaracıbaşı Alımed Paşa gibi bazı ecanibin ise Kaynarca seferi ve sair bazı vekayi-i harbiyeele ımıall im suretiyle celp ve i st ihdam edildikleri de malumdur.

Avrupa 'ya talebe gönderilmesi Mahmud zamanında. Bunlardan, H üseyin Avn i Paşa ve M ahmud Mesud Paşa gibi bazı meşahir yetişmiş ve M ühendishane-i Berri-i Hümayun [topçu ve istihkam ve s i v i l ve askeri mühendi s mektebi], Mühendi shane-i Bahriye-i Hümayun (Mekteb-i Bahriye) Selim-i Salis zamanında ihdas kılınmış bulundukları halde Mekteb-i Harbiye ve idadiye ve Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye Mahmud Han-ı Sani tarafından tesis ve küşad edi lerek


Islah Heyetleri ve Harbiye

207

Mir 'at-ı Mekteb-i Harbiye'deB tafs i l ed i ldiği vechile

M ekteb- i İ d ad i - i Askeri Maçka ' d a S i lahhane ı ı ıahall indeki bir kış lada tesis ve Mekteb-i Harbiye dahi ı i i i l han e ' de Ç i n i l i köşk'te bulunduklarından, b i rtakım ı ı ıahall er dolaştıktan sonra Mecid zamanında S i l istre ı ı ı üdafı i , Sen S i r mezu n ları ndan fer i k Rıfat Paşa ı ıı.:zaretinde inşası i kmal edi len Pangaltı' daki mektebe ı ıakled i l m iş ve erkan-ı harbiye ve süvarİ ve piyade vasat tabitanının burada yetiştirilmesine başlanmış, H üseyin /\ v n i P aşa seraske r l i ğ i ve S ü l eyman Paşa sefareti /.a manı nda Fransa ' n ın Sen Sir Mekteb-i Askerisi ' ne levfıkan mükcınmelen ısiahat ve Fransa ve Belçika'dan ı l!lıall i m sıfatıyla bazı zabitler cclbi i l e bir mertebe-i ı ı ı ükemmeliyete getirerek, erkan- ı harpterin asker l i kl e heraber mütefennin b i r askeri mühendis s ı fatıyla yetişti­ r i l mesine itina k ı l ın ıp, S ü leyman Paşa h im m etiyl e ı ı ıiikafat-ı nakd iye veri lerek birçok müel lefat-ı askeriye ve fenniye vücuda getiri lmiş. Hamid devrinde A lman heyet-i tati miye-i askeriyesinin eelbinden son ra, genç !'ürk ordusunun üstad-ı azam ve muhterem i B aron K o l mar Fon der Golts Paşa'nın h im met ve gayretiyle gerek harbiye ve gerek erkan-ı harbiye ve gerek p iyade ve s üvarİ sı n ı fları ve m ühend ishanenin (topçu ve isLilıkarn mektebinin) tedrisatı A l ınan usulüne ve tatbikat ve amel iyyatına tevfıkan b i l kül liye tad i l ve ıslah k ı l ın ıp, askeri derslere ve tal imat ve tat b i kat-ı askeriyeye fcvkalade ehemm iyet veri l mekte ... Gazi Paşa ... Fevzi X

Mir 'at-ı Mekteb-i Harbiye. Mehmcd Esad. İ stanbul . Artin Asaduryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası, 1 3 1 0 ( 1 892). 828 + I s. (Özege, I I I/ 1 3 729) (Haz.)


208

Türk-Alman Ilişkileri

Paşa... İsmet Paşa hazeratı gibi muharebat-ı ahlrede harikalar göstere n . . . Trablusgarp, Balkan, Harb-i U mumi ... Yunan ordularını taraf taraf (Şark'tan bahis yok) tepel iyor. 93 Harb i 'nde bir Prusya topçu zabiti, Ş ıpka muhare­ belerinde Türk müdafaası yolunda feda-y ı can etmedi mi? Golts Paşa Türk ordusu malumat-ı askeriyye ve ter­ biye ve tal imatının ikma line, tensikat-ı mükemmelesine büyük hizmet ettikten sonra Bağdat'ta Kutu ' l -Amara zaferini hazırladı ktan sonra Türk kucağ ında ö l med i mi? Leyman Paşa, hatıratında Türk aleyh i nde idare-i kalem etmekle beraber Çanakkale'de h idemat-ı ınebrCıde i fa eylemedi m i ?9

Mahmud zamanındaki yeniçeriler I 96 ortası vardı, bunlarda 400.000 ınsan yaz ı l ıydı . (Meşhur 3 I ortası yalnız 40.000 baş say ı l ı rdı). Ve ancak bunlardan 40.000 ınu harip ordu seferber alırd ı ; zira, sanatkarlar ve memurlar, zenginler ve fakirler, ihtiyar va çocuklar yeni çeri kaydından muaf edi l ir; bu, korporas­ yonun karı müşterek olmak içind i . * *

*

1 828 harbinde Osmanlı kuvveti

Avrupa ve Asya'da gayr-i muntazam ve aylıkçı sürü 9

Bu misalleri. 44-45 seferinde Prusya veya Avusturya zabitaııı arasın­ dan bazılarını dolgun tahsisat ile istihdam etmek lüzuımı için yazmış.


Islah Heyetleri ve Harbiye

209

l '•l lıuraume) 97.050 kişi idi. Büyük kısmı Asyalı süvari lerdi. l � una mukab i l ay l ı k l ı kıtaların yekunu 80.000' e varı­ vıırdu.

Piyadeler son o larak 33 alay, 3 ' er taburlu, beher tabur ·,() ( )'er kişi. Herbiri nin, bundan başka her alay ı n 1 20 kişi topçusu vard ı . Bun lar hususi bir bölük teşki l ed i yorlard ı w 1 O alay topçusu vard ı . Bundan i lave edi l i r ( huza kam­ ııını) 2 alay bostanc ı yahut h assa alayı 6.000 kişi ki , �·ııı 'an takriben 60.000 piyade ediyord u . Süvarİ, 1 0.000 sipahi yahut lehusseiter ve bundan lıa�ka 2 .600 muntazam süvarİ, ki o 6 ' şar bölüklü 4 alay, lıiilükler 1 52 ' şer attan mürekkep, cem ' an 1 2- 1 3 .000 kişi topçu terekküp ed iyordu. 8 süvarİ, 84 yaya bölükten ve ı (ı00 kişi istihkam, lağımcı ve bom bac ı ; bundan başka ·l l fuhruresen/nakl iye arabası böl üğü, humbara topçusu­ l l l l l l sevk vasıtaları hesaba girmek için sari h değ i l, mın tı­ � a yerlerin geri emniyetini ve b irçok müstahkem mev­ � i lcr (verhaltn issnassig) n isbeten ancak cüz ' i o l ma l ı . Hazır harp kuvvetinin yekunu n i hayet 1 80.000 kişiye l ıa l iğ o lur; bunun en az üçte biri süvaridir. * *

*

Yukarda söy lenen kuvvetler i n taks i m i takriben şöy le ıd i :

i stanbu l ' da ve Boğaziç i ' nde 30.000 Çanakkale ordusuna yüz(?) 7 .000 Avrupa ve Asya' daki müstahkem yerlerde 25 .000


Türk-Alman ilişkileri

210

Tesalya'da 1 0.000 Asya'da Ruslara karşı 3 0.000 Tuna mevki lerinde ve Dobruca'da 25 .000 Edirne' de ihtiyat ordugah ında 30.000 Şumnu 'da bu suretle kalabilen ta' biyesi 2 5 .000, çoğu muntazam kıtalardır Ta' biyesi 1 82.000 * *

*

Rusların taarruzunda Çapanoğlu kumandasında 1 2 .000 Asya s üvarısı Varna' n ın sukGtu üzerine i stanbu l " a vardı. * *

*

Harbin n ihayeti: Ruslar Burgaz kışlık ordugah ına çe­ ki lmeye başladı . İ lk kıtaların hareketinden evvel 29 Teşrin-i Evve l' de veba vakası görüldü. Kanun-ı Evvel n ihayetinde veba en yüksek derecesine ç ıktı . Günde 50'den 70'e kadar insan ölüyordu. Edi rne'de bırakı lan 6.000 kişiden 5 .200'ü ölmüştü. Balkanlar · ın öte tarafı ndaki kışlık ordugahında da veba yayıldı. 1 829'da Mart'tan Temmuz sonuna kadar beş ayda 8 1 .2 1 4 veba musabından 2 8 . 764' ü öldü. Müteakip aylarda ölüm çoğalması : 1 /3 'ten 2/5 ' e ve


Islah Heyetleri ve Harbiye

21 ı

lıııtıa çok defa 1 12 ' ye ç ıktı.

A kkerman m u kavelesi v e Tü rk-Rus ilişkileri l O

1 82 1 ( 1 237 H .) Mora'da Etarya cemiyetinin isyanı. 1 ıırtder tedip ediyor. Rusya. Fransa, İngi ltere bunları l ı iınaye ediyor. Ruslar, Rum o rtodoksların hamisi tavrını ıııkımyor. Napolyon zamanında akdolunan Bükreş mua­ lınlesinin tefsir ve izaha muhtaç yerleri olduğunu Bab-ı A li 'ye birdiriyor. Ve I 826'da ( 1 242 H.) da bir u ltimaton veriyor. Bab-ı A li yeniçeri leri yeni kaldırmış ve Mora ile ıııc�gul olduğundan, Rusya i le harp çıkarınamak için J( usların arzusuna göre Akkerınan mukavelesini i ınzalıyor. Bu yeni m uahede i l e Anadolu hududu ve Mcınleketeyn ı ı ve Sırbiye imtiyazları hakkında B ükreş ı ı ıuahedenamesinin hükümleri genişletilerek Memleke­ ıcyn ve Sırbistan beylerinin yerli büyüklerinden nasbe­ ılilmeleri ve azi llerinde ve yeni tayi nlerde Rusya hüküme­ ı ıııin reyinin alın ması, i slam ların yalnız kalelerde sakin lıu lunması, bu eyaletlerin iç idarelerine asla karışılmaması, k iın vergi ilc mükel lef olmalı karar altına alınıyor, yani l( usya(nın) artık Eflak, Bağdan ve Sırbistan beylerine vardıını tasdi k edi liyordu. Bundan başka Karadeniz'de 'icrbestçe ticaret etmesine mlisade olundu. Mora meselesi için de, I 827 'de i ngi ltere ' n i n tek l i fi llzcrine Rusya, i ngiltere, Fransa müttefik hükümetleri lO l l

Muhtar

Paşa'nın 1244-1245 fl - /828-1829 M Türkiye-Rusya Sı!(en

eserinden lıülasa.

· i ki memleket' anlamında olup. eskiden E tlak ve l3oğdan için ku l ­ lan ı lırd ı . ( I-laz.)


212

Türk-Alman ilişkileri

arasında " Londra muahedesi'' yap ı ld ı . B u devletler ihti­ lalcileri teskin ve B ab-ı A li i le aralarında tavassut ede­ ceklerd i . Fakat, işi körüklediler. İ n g iltere-Rusya siyaset­ lerinin ayk ı r ı l ığı ve Avusturya' n ı n müsait davranması neticesi Dev let-i A l iyye, müttefik devletlerin Mora'ya imtiyaz veri lmesi tek l i fi n i reddetti ve M ısır 'dan İ brahim Paşa ordusu da (asakir-i cihad iye) get i rtİ idi ve Moralılar ted ibe başlandı. Asilerin müdafaa ett ikleri M isolonki ve Atina kalesi Türk askeri tarafından zaptolundu. Rusya, Fransa ve İ ng iltere ' n i n bu i ş hoşuna g itmedi. F i lo ları nı gönderdi ler ve harp i lan ed i l meden Türk donanınası ( . . . ) bir kısmı ( . . . ) İ ng i l iz ( . . . ) ı 2 Navarin 'de Türk Mısır donanınalarmı yaktılar. 1 827 Teşrin-i Evvel 8 ( 1 243 Reblü lahir başı) ve istanbul ' daki setirieri de ayrı ld ı ve aralarındaki " Londra muahedesi" hüküm­ lerinin tatbikini Bab- ı A l i 'den istedi ler. Bab-ı A l i reddet­ ti. Ruslara Akkerman muahedesiyle hay l i müsadeler ve­ rilmişken onun da tehdide girişip yeniden isteklerde bulunması Türkleri çok müteessir etti. Ruslar 1 82 8 N i san 26(da) Devlet-i A liyyc'ye i lan-ı harp etti ve hudut olan Prut ırmağ ı n ı geçti . K ıtası da Anapa kalesi n i sıkıştırmaya (başlad ı). Boğaz muhafızı Ağa Hüseyi n Paşa ordu seraskeri nasb ıyla İstanbu l ' daki s İpahi leri a larak Davudpaşa' da çad ır kurdu. Sonra da Şumnu ' ya gittiler. (Türk ordusunun teşki lat ve tensikat-ı askeriyesi, ahz u tedarik-i asker usulü, ahval-i umum iye ve harbiyesi, kuvve-i mevcudesi, suver-i muhtel i fe-i askeriyesinin malumat ve esliha ve techizat ve havass-ı harbiyesi ve 1 2 B u cümlcde b irkaç kelime okunamamıştır. (Haz.)


Islah Heyetleri ve Harbiye

213

l ıııyvanatı, ağırlığı, seferberli k ve tecemmu ' u , kuvve-i 1 ııı l ıriyesi). 1 yıl önce yeniçeriler kaldırılmı şt ı . < layr-i

m untazam süvari olan s İ pahi ler v e tı marl ı l ar �ııdakatten ayrı lmadıkları ndan b u n l ar i bka olundu. Yen içeriler yerine Avrupa u sul ünde m i l is ve mual lem ·1 !\ .000 kişil i k muntazam bir kol teşk i l o lundu. Avrupa l ı tahitlerin delaletiyle tal i m v e terbiyelerine başland ı . l a l imci deni len muall i m zabitler Avrupa'n ı n h e r tarafın­ dan getirilmişt i . Fransız ordusunun tal İm nameleri kul­ lıı ı ı ı l ıyord u . Sonra topçu için Prusya tal İ m namesi kabul ol undu. 40.000 k i ş i l i k bir Boşnak kol u Drina nehrine f•.iinderilmcsi emri veri ldi, fakat k imse gitmedi . 2 Şubat 1 82Tde Ruslar İ ran' la s u l h yaptılar. Erivan cvaJetin i İran Ruslara bıraktı; 1 8 m i lyon ruble de tazm i­ ııat verd i .

Sefere gönderilen kuvvetler ( Sadaret kaleminden ıılınan cedvcle göre) Avrupa ve Asya-yı Türki' de 97.050 k i ş i . Ekseris i s ü v ari o l mak üzere gayr-ı ı ı ı u ntazam ve maaşsız askerin mevcudu 80.000. M aaşlı askerin mevcudu

Muntazam asker 33 alay; her alay 3 tabur, her tabur '>00 mevcutlu. Her alayın I O topu var. 1 20 neferl i k topçu bölüğü.


Türk-Alman İlişkileri

214

6.000 mevcudunda iki Boşnak alayı (hassa) 86.000 Süvari 1 0 .000 sipahi ( derebeyleri askerleri) 3 .600 muntazam süvari : 4 alay. Her alay 6 bölük. Her bölük 1 52 at.

Topçu : 8 süvarİ topçu böl üğü 84 piyade (yaya ) topçu bölüğü Kazmacı (İstihkam, lağımc ı , humbaracı (havancı): 2.600 kişi

Nakliye: 4 1 bölük Yekün üçte biri siivari o l mak üzere takriben 1 80 . 000 kişi. * *

*

Toplar: 1 .5 - 1 2 kadar muhte l i f okkalık mermi atıyordu. Ahşap kundaklı, fena dökü lmüş gi.i l leler atarlardı .

Donanma: Navarin ' den kurtulabilen üç kalyon (hat gemisi), 4 fırkateyn idi. Karadeniz'e ç ıkamad ığından Büyükdere ' de demirlemişti.


Islah Heyetleri ve Harbiye

215

!\ nadol u ord u su : 30-35 bin kişi i d i . Rus ordusuAvrupa Türkiyes i ' nde 2 ' nci Rus hareket ordusu : l l l , V I , V I I , yan i 3 kolordudan mürekkep . l l l : 4 pıyade+2 süvari fırkası .Vl : 2 piyade+2 süvarİ fırkası+8 !\ lay Don Kazağı VI I : 2 piyade+ 1 süvari fırkası. Piyade tirkaları 3 'er l iva, l ivalar 2 ' şer alay, alay lar J. · �er tabur, taburlar 4 'er bölük. Ü çüncü I ivalara "avcı

l ı vası" deniyordu. Her piyade ve süvari fırkasına iki veya li�Y bataryadan müteşekk i l topçu l i vaları veri l m i şti.

( Piyade ve süvariye mahsus) Cem' an, harbin başında: 8 piyade fırkası + 5 süvarİ fırkası + 3 topçu fırkası ki 96 tabur piyade + 84 süvarİ lıölüğü + 8 Kazak alayı (4' er bölüklü). 24'ü piyade, 9'u süvari bataryası olmak üzere 33 lıatarya. 5 tabur kazmacı ve lağımc ı . Yekun: 70-75 bin m untazam asker. Tuna geçitleri n den sonra I I . kolordu ve hassa askerinden bir kısım, sonra da süvarİ kolorduları 4-5 ay sonra i ltihak etti . 44 muhasara topundan mürekkep bir ınuhasara ( ... )13 de vard ı . Kuvvet azdı, hareket zor oldu. Anadolu hareket ordusunun kuvveti : 14 bin kişi, 70 1 3 B ir kelime okunamamıştır. (I-laz. )


216

Türk-Alman İlişkileri

Osmanl ı ordusunda görev yapan A lman subay la rı ndan franz Cari Eııdrcs (Osmanlı i.in i f'Ormasıyla)


Islah Heyetleri ve Harbiye t ı ıp

217

idi. Fakat, kıtaattak i Rus kuvveti 49 b i n kişi + 1 66 top

ıı l ı .

Rus donanmasıTürk donanmasına çok üstün i d i . I\. aradeniz ' de 1 6 kalyon 6 fırkateyn cem ' an 1 .679 top

7 korvet Karadeniz'e tamam ıyla lıaki md i . Akdeniz'de

8 kalyon 7 fırkateyn 9 d i ğer gem i Halbuki Türklerin Navarin ' den sonra el lerinde kalan, 1 ı:m'an: 3 ka lyon, 4 fırkateyn . ı 4

Harek:at Türkler R u s donanmasın ı n üstü n l üğünden do lay ı , Ram i ,· i fi:l iği civarında Su ltan Mahmud'un bizzat kumandasın­ da bir kolordu kuvvetinde 3 ' üncü ordu cem ' etti ler. Bu 1 1 rdu n ihayetine kadar atı l kal d ı . 1 · 1 Kalyon :

I !atl-ı harp gem i s i : fı rkateyn: Bugünkü muharebe kru­

vazörü: korvel: Bugünkü kruvazör. Rus ordusu edilm i ştir.

bir asır daha evvel ;\ vrupa-viiri tensik ve tech iz


218

Türk-Alman Ilişkileri

2 ' nc i ordu Balkanlar cenudunda Rusların k ıta' -ı erba' ayı ı s bırakarak sarkınası haline karşı I ' inci ordu Şumnu c ivarında.

Kuvvetlerin taksimi Karadeniz isti hkamlarında: 30.000 muhafız asker. Aynı zamanda şüpheli istanbul asayişine karşı. Akdeniz boğazında: 7.000 muhafız asker Tesalya'da: 1 0.000. Yunanlı lara karşı Edirne 'de ihtiyat: 30.000 Şumnu müstahkem ordugahında: 25 .000 Dobruca ve Tuna kalelerinde 30.000 Sahne-i harpten uzak kale lerde: 1 0.000 Yekun : Rume l i ' nde tahminen 1 50. 000 Anado lu'da Türk ordusu Kars kalesinde 1 ı .000 Erzurum kalesi ve civarında: ı 5 -20.000 (6 b i n i talim görmüş Mansura askeri) 30-35 .000 Sahne-i harpten uzak kalelerde ı 0.000 gayr-i müte­ harrik.

1 5 ' Dört kale' anlamında olup. eskiden. Boğaziçi'nde, Anadolu ve Rumeli Kavakları ilc YOşa ve Tcllilabya kaleleri için kullanılırdı.


Islah Heyetleri ve Harbiye

219

1 806'dan beri , Rusya, her şubede olduğu gibi orduda dııl ı i fasılasız terakkiye yürümüştür. Rus ordusu bir asır dıılıa evvel Avrupa-viiri tensik ve techiz edi lmiştir. ! ler şubede müdürler, orduda zabitlerin en astiısı b i l e

y ı ııe yüksek rütbe l i ve ehliyetl idir. Ma-fevklerin ma-dun­ l ı ı r üzerindeki nüfuzları pek ziyaded ir. Mütalaa ve iş b irbirler i nden ayrılmayarak yürümüş­ t l lr, yan i nazariyat ve amel iyat beraber yürümüştür.

Miitehassıslar bu suretle temayüz etm iş ve herkes on ların k ıy ınetlerini takdir etmiştir.

Türk-Rus harbi Türkler B izans dev letine bir son verd i ler ve kuvvet l i u ı d u teşki l leriyle o n u n yeri n i tuttular; fakat, görüldü k i , L".;ki devletin devamı onun g i b i b i r halefı elde etm işti r. Moskova çarı l l l . i van B izans prensesi Sofya (Sophia) i le l"v lendi ve B izans ' ı n varisi gibi harekete geçti, onun ıısa let arınasını aldı ve Moskova'yı Yunan-Ortodoks k ı l isesinin baş merkezi o larak yükseltti. Mongol ların re isierin i yahut b irçok Altun Ordu kabi lelerini sonunda sarsmaya varabi id i ve onunla kend i Rusya politikasına başladı, k i sonra "Büyük Petro ' n un vasiyetnamesi " d iye y:ld olundu. Ard ı bırakı lmaz bir tazyik ile bir hudutsuz­ luğa (frein) ve sıcak denize, hususiyle Boğaz'a, k i sah i l inde cam iye çevri l e n Ayasofya bulu n u yo r v e ( >rtodoks efsanesiyle "kurtuluşunu/erlasung" bekli yordu. Bir efsane, zamanla en kuvvetl i bir politikanın m uharrik kuvveti o labil irdi .


220

Türk-Alman ilişkileri

Herşeyden en iyisi Karadeniz sahi llerine basit, birbiri ardınca had iseler gösterir ümidi ne oldu, bu hadiseler aynı emare/alamet altında daima bulunur: Rusya parça parça bu sahi l leri kazanı r, tesadüfi reaksiyonlada değişen vasıtalar ve değişen yardımlar i le, fakat durmaksızın, ona Garp'tan Avrupa büyük dev letleri yolunu kesinceye/yola ayak basıncaya/yolda duruncaya kadar. Rusya ' da her hanedan ve şekl-i hükümet aynı tarzda hareket eder. Son Ruickler, Romanoflar, Holstein-Gottarplar ve Sovyetler. Memleket yığın ı n büyüklüklerinin ağ ır s ı kl eti, onun büyük cereyanlarının, onun politik enerj isini va'detmeye tazyik ed iyor ve onu orada döndürüyor; zira, Rusya'nın den iz kuvveti o lmad ığından, salı i l i n her iki c iheti nden yayı lmak için. Bu yolun müfredat-ı satlıaları aşağıdaki lerd ir: 1 55 2 Kazan ' ın zabtı. 1 5 54 Astarhan ' ı n zaptı, i van IV. zaman ında. (Oyunun i l k perdesi, ki henüz Türkiye'ye karşı hususi bir cephe almış görünmüyor). 1 69 5 - 1 699 Azak l i man ının zaptı , B üyük Petro zamanında. 1 7 1 1 Azak' ın kaybı, Prut sulhüy le. 1 736- 1 739 Bclgrad su l hüyle Azak' ın gerı kazanı l­ ması. 1 769- 1 774 Kırım'a ve Walachi 'ye kadar taamız/bir i l erleme, Küçük Kaynarca sulhü: Dinyeper ve Boğ arasındaki arazi Ruslara, Kı rını hanlarının m uhtariyeti, Türkiye'deki hristiyanlar üzerine Rus h im aye üstünlüğü


Islah Heyetleri ve Harhiye

22 1

ı ı ı ı ı ııcbaki bütün harplerin hemen sebepleri).

ı 783 Kırım' ın itaat altına a l ı nmas ı . ı 784 Kafkasya'ya kadar Kuban arazisinin itaat altına ı ı l ı ı ı ınas ı . ı 787- 1 792 Tuna ağzı ve Varna'ya kadar taarruz, Yaş •ıı ı l lıi.i : Boğ ve D inyeper Ruslara. ı S O l Gürcista n ' ı n i sti lası .

ı 806- 1 8 1 2 B u lgaristan'a kadar taarruz, Sırplı ların ılıı i lali, B ükreş su llıü: Besarabya Ruslara. ı 826- 1 828 M itferley n ' i n ve Kafkasl ar ' ı n cenubunda ı rınen istan ' ı n isti las ı .

ı 82 8- 1 829 Ed i rne ve Erzurum ' a kadar yürüyüş, ı d i rne sulhü: Kafkasya'da Poti ve A h i lkelek ' i n Ruslara, Yunan i stan müstaki l , M o l dav ve Valalıay/Wa laclı e i Sırhistan g i b i müstaki L Boğazlardan serbest geçiş. ı 83 3 Hünkar i skelesi nı ualıedesi : Türkiye Rusya l ı ı ı nayesi altına ( M ısır'a karşı), Boğazlar ecnebi harp ı•, cıni leri için kapanacak. 1 848 M oldav' ın i şgal i . 1 85 3 Walaclı e i ' ı n i şgal i . 1 853- l 8 5 6 K ı rım harb i : Avusturya, İ n g i l tere v e ı ransa Tuna ın ıntıkası bey l iği (principaute) ve Besarabya

rcnubunun i daresini Moldavya'ya vermey i zorla e lde l'ltiler. Karadeniz' i n gayr-i askerlleştiri l mesi . 1 865 Kafkasya'da Çerkeslerin isti lası. 1 87 0 Rusya Paris mualıed e s i nde mü sade a ld ı :


222

Türk-Alman İlişkileri

Karadeniz'de serbest teslihat. 1 876 Sırbiye ve Karadağ harbi, Türkiye 'ye karşı. ı 877- ı 878 Balkanlar· ın aşı lması ve İ stanbul önüne

kadar yürünmesi , Ayastefanos sulhü: K ars ve B esarabya Ruslara, Sırbiye ve Romanya müstak i l , Bulgarlar Ege denizine kadar Rus vesayeti nde bir hükümet, Berlin kon­ gresi üzerine Bal kanlar'a kadar geri sürüldü. ı 885 Bulgarlar Şarki Rumel i ' y i aldılar.

1 908 Reval paylaşma muahedesi : Şimali Anadolu Rusya ' nın olacak. 1 9 1 2- 1 9 1 3 Balkan harbi, Rusya h i maycsi nde : Balkan devletleri Meriç'e kadar Türkiye Avrupas ı ' n ı zaptettiler. 1 9 1 4- 1 9 1 8 Ruslar Türkiye Ermenistan ı ' n ı i sti l a ettiler ve Dobruca'ya taarruz etti ler; Brest L itofsk sulhü Kars ve B atum ' u Türklere, B e sarabya'yı Romanya'ya terke mecbur etti. Gürcüler müstak i l oldu. [Ermeni(stan) ve Azerbaycan hakkında birşey yazmam ış?] 1 9 1 8 Rusya Brest Litofsk muahedesiyle Türkiye i le de sulhe kavuştu. 1 920 Ermenistan ve Gürc i stan ' ı Sovyetler' in i şgal i . ı 02 1 Kars sulhü: Sovyet Rusya Batum ' u a l ıyor. Kars'tan vazgeçiyor.

1 940 Sovyet Rusya Besarabya'yı i şgal ediyor Vt Romanya'ya, Bulgariye ve Türkiye'ye, karşı serbest el ile i lerl iyor. İkiyüz yıldan az bir zamanda on ' doğru ' ve ü�


Islah Heyefieri ve Harbiye

223

dolay ısıyla' Türklere karşı harple ve beş Kafkas mın­ ı ıı.. a sını istila bunlardır: Mutat o lmayan böyle sert bir pol itika, onlar gibi aynı netice başka bir devleti ancak lııırcket ettirird i . H ad i se orada birl ikte yakalatıyor, ki l uııa ağzına Rusların bu taarruzları dört defa durduru l d u : 1 \ ı r kere İ ng i ltere v e Fransa tarafından, ki orada Av usturya siyasi temayü lüylc idare etti; zira, Avrupa hUyi.ik devletleri Berl in kongresine taarnız etmişlerd i , c ' ilıan Harb i ' nde Romanya· da A l man-Avusturya kıtaları VL' onların Türk ve Bulgar müttefik leri ve daha ziyade A lınan ve onun müttefik leri tarafından Sovyetler' e karşı l ıııırruzunda, ki Ruslar Karadeniz şimal sahi l inde gasbet­ ı ık leri hüküm ve nüfuz.

1 842 askeri kanunu i lk 1 842 tarih l i kanun- i askeri mucibince beş kolordu ıcsis edi l m işti. 1 848 sene başında merkezi Bağdat olmak ll�:cre altı kolordu daha tesi s olundu. Beher kolordu 20 hin kişi i d i . 1 849 başında si lah altına davet ed i len redif o;ııııfı i l e ordu 5 0 bin daha aıttı. Bu tarihte ç ı karı labi lecek kuvvet: 1 20.000 N izam iye 50.000 Red i f 30.000 Bosna-Hersek askeri 1 0.000 M erdina askeri 1 0.000 Dobruca Tatarları 1 .500 Tuna Kazakları 25 .000 Kürd i stan m i lis askeri


224

Türk-A lman Ilişkileri

30.000 I rak ve Arabistan m i l i sieri 20.000 M ısır askeri 300.000 Donanma. 16 büyük gemi harbe elverişl i Mevcut: 1 3 büyük setine 1 O fırkateyn 1 2 vapur 60 parça

Tü rkiye ve Tanzimat ı rı 1 83 9 Teşrin-i Sani 2 's i ndc. G ü l hane hatt-ı hümayunu, bu zamana kadar ahz- ı asker maddesi gayr­ i nıuntazamd ı . Celbol unan efrad i l e lebet si lah altında kal ıyord u . 1 839 hatt-ı şerifı alız-ı asker usulünün ıslahı ve müddet- i h izmeti n mahdCıd iyeti kaides i n i vaz' ettiği gibi her memleketten a l ı nacak askerin m i ktarı hakkında da bir kanun yapılacağını b i l d irmişti . Bu kanun 6 Eyl ü l 1 6 Birinci Tanzimal-t Hayriye i/am 1 275 Şahan 2 6 ( 3 Teşrin-i S ani 1 839) mal ve can emniyetini i l an etti. Gülhane meydanında okundu. i kincisi 1 272 ·de ( 1 856). Kırım harbinden sonra ve Paris ınuahedesi sırasında biitün Osmanlı tcb'ası arasında kanuncn lıiirriyct. müsavat i lan olundu. I l ieri ı 295/ 1 840 Temmuz ı S " tc Osmanlı lıiikümeti İ ngiltere, i\ vusturya. Prusya ve Rusya ilc ittifak i mzaladı ve Mısır tcdibine başlandı. Mchmcd Ali mukavemet etti. Fransa cmindi. Osmanlı-Alman dostluğu ( Prusya ve Avusturya dahil) artık bu tarih­ ten sonra bozulmadı. [Bu ınualıcdc İ ngilizlerin; Fransız hege­ monyasını görünce ürkerek yaptığı bir karşı kuvvcttir. İ ngil izlerin cilıan-şünıul politika esası budur. K.]


Islah Heyetleri ve Harbiye ı

225

IH 2 ' de ısdar ed i l d i .

Ilirinci Tanzimal-ı Hayriye ilanı 1 275 Şaban 2 6 ( 3 l ı-şriıı - i Sani 1 839) mal ve can emniyetini i lan etti. 1 lııll ıane meydanında okundu .

I k incisi 1 272'de ( 1 856), K ırım harbinden sonra ve l 'ııris muahedesi sırasın da bütün Osman l ı teb'ası arasın­ du kanunen h ü rr iyet, m ü savat i l an o l undu. H ic rl 1 .'1>5/ 1 840 Temmuz I 5'te Osmanl ı hükümeti İ ngi ltere, Av usturya, Prusya ve Rusya ile ittifak i mzalad ı ve M ısır tı·d i bine başland ı . M ehmcd Ali m u kavemet etti. Fransa ı·ı ı ı indi. Osman l ı-Alman dostluğu (Prusya ve Avusturya d:ıhil) artık bu tarihten sonra bozu lmad ı . Bu muahede l ı ıg i l izlerin; Fransız hegemonyas ı n ı görünce ürkerek yııptığı bir karşı kuvvettir. İ ngil izlerin c ihan-şümul pol i­ ı ı ka esası budur. l lürriyetten evvel kapitülasyonları kald ırma l ı i d i . l lalbuki sanay i imizi de mahvetti. 1 . Ah lak bakımından :

Ticari ve idari muamelelerde yalancı l ığı kald ı rmalı ıd i . Halbuki ticarette pazar l ı kla aldatmak, hükü met ışlerinde idare-i maslahat, aldatmak ruh ları y ı l larca bitir­ d i . Artık "Ticaret demek yalancı l ı ktır; idare demek aldat­ ıııaktır." kanaatı kök sald ı .

2. Ekonomi bakı mından: Makineler ve şirketler devrinde o lduğu bel l i id i "Yalancı dünya" d iye bezeyanlar da bir taraftan ruhları öldürdü. Herbiri koskoca bir devl eti y ıkmaya kafi gelebi lecek


226

Türk-Alman Ilişkileri

bu sebeplcı·in nası l olup da Osmanlı dev letini daha X VI I I ' inci asırda s i l ip süpürmediğinin kerameti, coğrati vaziyetİn siyaset alem inde verdiği rekabet kuvveti idi. Nazari olarak R usya ve Avusturya paylaşmalar da yap­ madılar. Boynunu padişah ların gazabına vurduruncaya kadar didişen Türk büyüklerinin şüphesiz ki rol leri vard ı r. Bağdat, Yemen, M ısır gibi yerleri ecncbi ler daha kolay kapatmay ı tak ıyorlard ı . İ stanbul da buradaki val i leri n i n kolayca baş ın ı uçuram ıyord u . Bazı uzak yerdeki val i ler de i stanbu l ' u doyuramadı kları ndan aleyh­ lerine idam veya azi emri a l ı nca isyana kalkışıyorlard ı . Erzurum'dan İ stanbu l ' a yürüyen vali ler görül üyor. M ısır vali leri ise Fransızların teşvi k ve yard ım larıyla Osmanl ı hanedan ını malıva kadar cesaret etm işlerd i .

Türkiye ve Türklük duygus u 1 7 Tanzimat oyunu: İ stanbu l h ükümetin i n iflasına tevcih edilen zekalar, hisler, fikirler senelerin, asırların teselsülü i le tekasüf etm iş ve ensal-i siyasiyeye intikal ederek anlaşı lmayan, fakat her an "lıırslaştıran" bir an' ane, bir tahrip aıı ' anesi ol muştu . Türkiye 'deki tanzimat oyunu, bu meseleye ait bir hakikatti r ki tanzimatı Türk paşaları değil. . . valnız belki Avrupa diplamatları ihzar etmişti . ı s .

.

I 7 Hilafet Siyaseti ve Tıirkhik Siyaseti. Profesör Vayt (mütercimi: Habil Adam (Pcl isıer). Mulıareheden Sonra Ililô(et Siyaseti ve Türklük Siyaseti, i stanbu l , Şcms Maıbaası, 1 3 3 1 ( 1 9 1 5). (I-laz.) 1 8 Kazıın Karabekir Paşa, italik kısımların, altını ç izerek yanına " İ bret!"notunu düşmüştür. (!-laz.)


Islah Heyelleri ve Harbiye

227

l ıı ı k iya' n ı n en derin , en mühlik girdabını "tanzimat-ı lıuyriye" kazd ı . . Yal n ız, Türklerin terakki etmemesine ve l -;ıarıbu l ' un i n kı lab-ı kebir ray ihaları ndan uzaklaşmasına ·.ı·l ıcp oldu. B u tanzimattır ki i s lam, Türk manev iyelini �11 1 stı . . . Hangi istiklal, hangi siyaset vard ı r ki, ecnebilerin ,.,. ,·tiydsıyla, ecnebilerin planlanvla yükselsin ! . _ l 9 İ stan­ lıı ı l paşaları takv i ye-i siyaset hayal inde koşadarken i f1a­ ' ı siyaset vadi sine yaklaşıyorlard ı . Dünyanı n yegane c i hangiri Türkiya ' dır. Şarlmanlar, �arlkenler, Napolyon lar birer aktörden başka simalar ıılaınazlar! Onların hayatiarı na mukab i l Türkiya ' n ı n asır­ lııı ı vardır. "Cihangir manev iyetinin iflası oyunu icra edilerek 1 U rkiya'ya başka bir maneviyet telkin edilecekt i . Herşey A v rupalı laştı. Bu teceddüt önünde islam sanatkarları da "'fildne mahvoldular. Babadan ev iada i ntikal eden sanat, lınhalarla birl i kte ö ld ü . Ev latları ya mahvoldu veyahut memur, arabac ı, kahveci, hamal oldu. Bu madd i sukutla lıırlikte manev i sukut da başlad ı. Türk edebiyatı, Türk klsefesi, Türk i l m i de bu tekal l üp/tegallüp düel losuna ımıkabele edemiyordu. Berli n kongresi her devletin hesaplarını bozarak mahsus bir rekabet kapısı açm ı ş ve ı·;ı ikbal için yeni bir an'ane-i siyasiye tesis etti. İ ng i l tere lı:ı�ta olarak bütün devletler Türk iya'ya yüklendi ler; ll'krar b i rtakım ıslahat, birtakım tanzimat -ki bu tanzimat u l i - istedi ler. B u tazyi kler, bu huiCıs-i niyetler sırasında ıdi ki F i l ibe'yi B u l garlar işgal ett i . G irit, Yunan harbi, Makedonya kontrolünü gördük. "Statüko" sözüne yalnız ı •ı Kazım Karabckir Paşa, italik kısımların. altını çizerek yanına

·' i bret! "notunu düşmüştür. (Haz. )


228

Türk-Alman ilişkileri

Türkler inan ıyordu. Londra' da, Viyana'da, Berl in'de bulunan Türkiya dip lomatları işitiyorlardı ki, "Büyük devletler statükonun i n h i laline müsade etmezler. Bu arzu-yı düveliden emin o lunuz!" İ ng i l iz Balkan komitesi ve sair i ngiliz diplomatları i l an etm iş lerdi ki, "Balkan lar B a l kan l ı ları n d ı r ! " ve i ngi l iz siyasetinin an' anesinde yazılm ıştı ki, Cermanlar Selanik'e inmemelidirler. Sonra H i ndistan i mparator­ l uğunun tacına nakşed i l m işti ki, kavi bir Türkiya, İngi ltere için en büyük bir düşmand ı r. Avusturya diplomasisi kavi bir Balkan Türkiyesi'n­ den memnun değildi. Selan i k s iyasetinin gayesi bu idi. Avusturya Türkiya'yı zayı f bu lundurmal ı ve bir Avrupa buhranı ndan bilistifade Bosna-Hersek gibi Makedonya'­ yı da işgal etmek isterd i . Arnavutluk ihti lal leri en müsbet bir m isaldir. Avusturya A l manya'yı da si.i rüklüyordu. A lmanlar Avusturya fi krini kabul etm işlerd i ; Türkleri de idare ediyorlard ı . Rusların Balkan siyaseti ise "bir miras" gibi i d i . Her d iplomat Türkiya mirasından birşey koparınakla iştihar eder ve Rusya'nın Türkiya inkırazından sonra yaşaya­ bi leceği bir kat' iyyet-i riyaziye added i l iyor idi. Rusya iki siyasetle Türkiya'ya hücum ediyord u : 1 . B alkanlar'da kuvvetleşecek v e Avrupa m uvazene­

sine girecek bir Ti.i rkiya Balkan Slav l ığ ı n ı mahvederdi;

2. Türkiya'yı istihlaf edecek bir Avusturya da aynı tahrip planını takip eder. Rusya Balkan siyaseti "Orada İ stanbul i le Viyana'dan h içbir eser kalmamal ıdır".


Islah Heyetleri ve Harbiye

229

/\vusturya"nın Selanik siyaset i n i bi len bazı Türk ı 1 1 a l i Ruslara yaklaşmakla ve b i l hassa sefi r Çarİkof' un l\ liip Ooryan ' ın m ü kel lef salonları nda temad i eden nyafetlerde Arnavutl u k te " dlbatı ve Türkiya-Sırb i stan ı ı ı ı ıkareneti tavsiyelerini ve bazan da Balkan ittifakı nı ı ı ı iinakaşa ederek Avusturya'ya karşı parlak plan lar tertip ı·ıkrlerd i . I ngiltere'yi e n ziyade tehd it eden mesele Cermanların I lahr-i Sefid 'e i nmeleri i d i . İ n g i l tere bu tehdit için mese­ lı-y i teşri ' etti .. İ şte meşhur statükonun mah iyeti !

1 Balkan harbi nden evve l Araplara yem borusu ! K . ] l ı ı�·. il izler b i r "dimiiyyet-i Arabiyye" ! Suriye, H i caz, hatta Kürd istan da dahi l o l mak üzere M ısır idaresi altın­ ıla bir hükümet, İ n g i l iz h i mayesindel serabı yaptılar. ( /\rabistan' ı isti la için yemleme). Yeni Türkiya Anado lu tararına da herşey; ordular, s i lahlar, teşkilat, terakkiyat. lııiliin ısiahat bu m üthiş Rume li için yapıl ıyor. "Anadolu y i ne "bir anbar" telakkisi doğrudur. [A rnavutluk isyan ı n ı l l'dkikimden sonra Rume l i ' n i n Aziz-Kah ire20 gibi Türk erkan-ı harpleri nde cam i iyyet- i Arabiyye fikrini görünce ' l l Kazım Karabekir. bu kimse ve Arap birl iği meselesi hakkında şunları

söylemektedir:

"Manastır'da ilk tah l i f ettiğimiz bu Aziz-Kalı irc'dir ki. 3 1 Mart isyanı n ın tedibindcn sonra apaçık bana "Arap birl iği' için çalıştığını. 1 ürklerin mahvolacağını, fakat Arapların birl i k yaparak yaşaya­ cağını, bunun için Arapların yakası n ı bırakmaklığıınızı söyledi. Ben de, 'Türklerin kendi varlıkların ı muhafaza edecek kadar kuvvetl i bir seciyeyc malik olduklarını söyleyerek gittiği yolun tclılikes ini: bunun, Araplığı büsbütün yutıııak isteyen devletlerin propagandası olduğuını uzun uzadıya anlattım. Bu Aziz Bey Trablusgarp ımıhare­ belerinde de Enver'le arası açılmış. Enver ' i n l larbiye niızırlığı zamanında Divan-ı Harb-i Ö rl'i ölümüne karar verm işti. Bunu haber


230

Türk-Alman İlişkileri

Araplığın, kangren olmuş uzuv ları mız o lduğunu ve "herşey Anado lu'ya!" nazariye s i n i ortaya atmı ştım ; fakat, az kaldı hayatımla ödüyordum. Zaman beni tasdik ett i . K.] Ruslar der ki: Kuvvetli bir Asya Türkiyası Rusya Türklerin i n ı syan ı demektir. İ ng i l iz d i p lomasisi A nadolu' nun R uslaşmasına muvafakat edemez; çünkü, bütün İ slam i yet bir Rus tehd idi önünde kal ır. İ ngiltere beynelmi lel bir Anadolu ister. . . İ ngil izler Ruslara karşı Rume l i ' nde B u l garistan ' ı, Anadol u ' da Ermenista n ' ı barikat yapmak istedi ; fakat, Ermeni ler bir hükümet teş­ k i l edecek kabi l iyet gösteremedi ler. Bazı Genç Türkler " H i lafet s iyasetinin gayesi b i r İ slam konfederasalınca, Enver Paşa'ya, M anastır'da kendi ev lerinde H ü rriyet Cemiycti için tahlif ettiğimiz ve ilk numarayı aldığını hatırlatarak bu vahim kararı önledim". ittihad ve Terakki renıiyeti s. 1 86- 1 87. dipnot Emre Yayınları, İkin­

ci baskı, İstanbul. 1 995. "3 1 Mart hadiscsinden sonra. yani 1 909' da bu tezi (Arap birliği) ilk defa ordumuzun kurmay adaylarından olan Kahircli Aziz Bey'den işitmiştim Bu zatız Manastır'da ittihad ve rerakki Cemiyeti'nin heniiz bu i.idı almad ı ı ilk kuruluş döneminde ben yemin ettirmiştim. Fedakarbir arkadaştı. Bu yolun teh l i kesini anlatmak için çok uğraştıın. O, fikrinde sabiıti. ' İ ngiliz propagandası uğruna Arapları da. Türkleri de tehlikeye alacaksınız. Manastır'da Osmanlı birliğini korumak için yaptıını yemininiz nerede kaldı?' dedim. Fikrinde ısrar etti ve yeminini hpabersiz bozmama mcrtliğini gösterdiğini söyledi ve Cemiyet ' i n rehberi olan Enver'in de bundan haberdar edi lmesini rica etti. Diğer Arap subaylarda gördüğüm bu ayrılık arzuları üzerine bende de ' Anadolu Türklüğü' düşüncesi uyandı. Bu önemli konu itti­ had ve Terakki adlı eseriinde anlatı l m ı ştır". Birinci Cihan 1/arbi 'ne Neden Girdik ?, ci lt: IL s. 1 33, dn. 40. Emre Yayınları, İkinci baskı, İstanbul. 1 995. ( 1-laz.)


Islah Heyetleri ve Harbiye

23 1

v ı ıı ı ııdur." fikrinde idi ler. [Enver de bu fı kirde i d i . Ben de ı l.ıı h-i Umumi bidayetinde ittihad-ı İ slam hakkında ne ı l llşiindüğümü İ smet vasıtasıyla sordu. Felaket olacağ ı n ı w lx:yhude emek ve para ve insan sarfından ve düşman­ lıırı çağaltmak ve kudurtmaktan başka bir hedefe vara­ ı ı ı:ıyacağını yazmışt ım . Maatteessüf i ttihad-ı İ slam için lıııyli para sarfetti l er. Şurada burada cemiyetler yaptılar. l larb-i Umumi sonlarında Yavuz' un hançerin i zabitana ııık ı ı rması çocukl uğu da bunun neticesidir. K.] i ng i ltere daha bir oyuna c üret edecektir: Türk siyase­ tllıin İsldm siyasetine takaddüm elmesi. Bu suretle

l urklerle Araplar arasmda bir girdap açacaktzr.2ı

ı ,onda diplomatları düşünüyorlar ki: "Türklerde kalacak ı ı ıan h i lafeti Vati kan nüfuzuna indirmel i". B i r Türkizm 1 iirkiyası Rusya' n ı n kat i l i olduğu gibi, bir İ s lam izm ı iirkiyası da İ ngi ltere ' n i n kati l i ve Fransa'nın carihi o lur. İ nsanların hakikatten ziyade h i s i le, mecburiyet i l e hareket ettikleri d ünyada pek fec i akislere tesadü f edi lmiştir. .. Herkes dİmağının tekamü lüne göre bir netice veriyor... Afganistan : Ruslar Ş imall Afganistan 'dan bir parça kopard ı kları sırada İ ngil izler de CenCıbl Afganistan' dan aynı parçayı koparmakta tekasü l göstermed i ler; nihayet, lıir İ ng i l iz-Rus h ud udunun tahakkuk etmemesi i ç i n i\ fgan İstikial i m u hafaza ed i ld i . Londra istikba l i hazıra terci h eder. ,� 1

Kazım Karabekir. vurgu! u kısm ı n üstüne " İ bret!" notunu düşmüştür. (I-laz. )


232

Türk-Alman Ilişkileri

İ ctimaiyyat gösteriyor k i , medeniyet üç saflıadır: 1 . Eski medeniyet: H en üz tekaşüf etmemiş kan ların eseri i d i . Kuvvetsiz kaldı; 2. B ugünkü medeniyet: M utavassıt bir tekaşüfUn mahsul ü addolur. Hayatı mutavassıttır; 3 . M ü stakbel mede n i yet: Kan ı n tamamıy l a ve kat' iyyen tekaşüfı..i nden sonrakidir.

Tü rkiye'de tanzimat oyunu22 Türkiye 'deki tanzimat oyununu Türk paşa ları değil (münevverleri demeli K.) belki Avrupa d i p lomatları ihzar etti. Türkiye' n in en derin, en mühlik g irdabııı ı Tanzimat-ı Hayriye kazd ı . Bu tanzimattır ki İ s l am-Türk manevi­ yatııı ı sarstı . [Tanzimata kadar "Türk ' ü m ! " demek, Türk­ l ü kten bahsetmek bir şerefken, bundan sonra bah­ sed i lmez oldu. K . ] Acaba hangi istiklal, hangi siyaset vardır ki ecnebi lerin vesayasıyla, ecnebilerin planlarıyla yükselsin. Tarih böyle b i r had ise karşısında bulun­ mam ıştır. [Başka m i l letlerde bu görü l mem iştir. Yal n ız Büyük Petro Prusya'yı takllden, ona yetişmek için kamç ı l ı meden iyet kurdu. Hak tabakasına i nemed i . İki tip insan yarattı. Ve Rusya ' nın izın i h lali oldu. K.] Bütün Avrupa dev letleri b i lirler idi ki, bir h ü kümetin, bir siyasetin, bir m i l letin terakkisi için o m i l l etin büyük­ leri lazımdır. [Bu hakikatı , b i lmeyen veya kulak kabart22 Hild(et Siyaseti ve Türklük Siyaseti. (Haz.)


Islah Heyetleri ve Harbiye

233

ı ııayan ve m i l leti n büyüğü ne demek anlamayan larına ı k ı ı ıd i . K . ] l l 'ek ve müstesna çocuğu o l a n m i l let bugün ancak ı•er i , bozuk bir m i l lettir. Lucien Romier] . T anzimatla, askerl i kten i ğneci l i ğe kadar h e rşey Avnı palı laşt ı . Bu teceddüt önünde İ s Him (Türk) sanatkar­ ları da sefilane mahvolmaya başlad ı lar. Ve bir zamanl ar l ' V lattan eviada intikal eden sanat, o sefil pederle beraber ılldü. Evlatları ya mahvoldular veyahut başka sanatlarda t ı ıL·nıur, arabac ı , kahveci, hama l g i b i yerli iş lerinde b Id ı lar. Bu maddi sukCıttan sonra manevi sukut başlam ı ş i d i . 1 iirk edebiyat ı , Türk felsefesi, Türk i l m i değiş iyor. Zaten 1 iirkiye ' n i n o mebzu l harpleriyle bir an inkişaf bu la­ ı ı ıayan "Türk tefckkürat ve tahassüsatı" bu taklit düel­ losuna m ukabelc edem iyordu. Eğer Türkiye muhitinde l ı i r Türklük resm iyeti başlar ise bu taze manev i yet i nkişaf nkrek Türkiye ' y i kurtarabi lir. * *

*

Berl i n kongresi nden h iç kimsen i n memnun o l mad ığı ayandı. Berlin herbir devletin hesapları n ı bozarak mah­ ·;fı s bir rekabet kapısı açm ı ş ve i st i kbal için yen i bir an'ene-i s iyasi ye tesis etmişti. Berl i n ' i n bu siyaseti t ahakkuk ett i . i ngiltere başta o larak bütün devletler Türkiye' ye yüklendiler; tekrar birtakı m ı slahat, birtakı m t a nzimat -ki b u tanzimat idi- isted i ler. i n g i l iz s i y aseti n i n arı ' anesi n e yazı l m ı ş

idi

ki:


234

Türk-Alman Ilişkileri

Cermanlar Selanik'e innıemel idirler. Sonra H indistan imparatorluğunun tacına nakşed ilmiş idi k i : Kavi bir Türkiye İ ngi ltere için en büyük bir düşmandır. Avusturya . Türkiye ' y i zayı f bulundurmak ve bir Avrupa buhranından i stifade i le Bosna-H ersek gibi Makedonya'yı işgal etmek istedi . Arnavutl uk ihtilal leri (Avusturya ki.i çük zabitleri yakalanmıştı. K.) bunun için­ di. Almanya 'yı da sürüklüyordu . Almanlar Balkanlar· da Avusturya, müstakbel Türkiye' den daha ziyade dıem­ m iyet l i id i.

XVJIJ'inci Asu·da Mesele-i Muahedesi23mukadd imesi nden :

Sarkiyye

ve

Kaynarca

Türkler Avrupa'ya ayak bastığı günden beri Şark meselesi zuhur etti. Ve Rusya bir Avrupa hükümeti olalı bu mese ley i kendi menfaatine hal letmek idd ias ında b u l undu. R u sya bir Av rupa h ü kümeti o l mak ı ç ı n Prusya'ya istinat etmek v e Şark meselesi n i h a l l için Avusturya'yı hesaba katmak iktiza etti.

Tanzimattan sonra ekalliyetler hangi büyük devletlere teveccüh etti? Tanzimat-ı hayriye müsavat i lan etti. Bu, hristiyan teb'a için hürriyet ilanı demekti. Halbuki onları büyük 23 A l bcrt Sorerden Y usuf Ziya. İ stanbul. Matbaa-i I l ayriye ve Şürekiisı, 1 9 1 1 . 372+ I s . M i l l e t klitübhancsi, aded: I . (Özcge. J l l/ 1 5702) (Haz.)


Islah Heyetleri ve Harbiye

235

dev letler rahatsız bırakmad ı . Rus çarı N ikola Ortodoks­ ları h imayetic emellerini y ürütmeye kalkıştı. Fransızlar da Kato l i kleri, İ ngi l izler de P rotestanl arı yakaladı . Sanki lıı ınların hürriyet ve saadetlerin i kontrol edeceklerd i . ( icrçi tarihler bunun aks i n i yazıyor; yani " B u teb' a o ıkvletlere müracaat etti." d iyorsa da bence birinci şık ıh ığrudur. Her ne i se, bunun neticesi Şark'ta büyük devletler arıısında yen i bir rekabet sahası açı l d ı . S ı rbiye, Rusya i le Avusturya arasında bir rekabet kapısı açtı . Tanzimat-ı hayriyeden beş-altı sene geçti ; hala yaln ız ordudan başka yerde terakki gör ü lemedi . 1 26 I nısfında açıkça bu gösterildi ... ilh ... 24

Portreler Nadir Paşa/General Vent Moltke' den sonra M ahmud devrinde gelmiş Prusya l ı ınua l l im, Ham id devrinde de çalışmış. 1 8 1 2- 1 892. Türk ordusunda h izmet etm iş bir A lman zabiti idi. Prusya K ö n isberg'te doğmuş, 20 yaş ı nda askerliğe g i rerek mü lazım olduktan sonra, I l . Mahmud zamanında ord u ycni leştirildiği zaman b irkaç arkadaşıyla v e Moltke ' den az sonra gelmiştir. Topçu zabiti i d i . Prusya tarafından sonra geri çağın ldığı halde dönmemiş ve Türkiye 'de kalmıştır. 80 yaşiarına kadar yaşamış; Abdülmecid, Aziz, İ kinci 2'ı Osmanlt Tarihi. Ahmed Rasim tarihi, 1 94 1 - 1 942, cilt: 2 . s . 1 909.


236

Türk-A lman İlişkileri

H am i d zaman ında bulunmuş. K ırım m u harebesinde Karadeniz sah i l lerini sandalla dolaşarak askeri teftişlerde bulunduğu için Abdülhaın id kend isine "Vücudu nad ir bir zabit ! " dem iş. Bundan dolayı sonraları M id i r ismini alınış olduğu rivayet edil ir. Raşid Paşa (Ştraker) Topçu . K ırım seferi nde İngiliz ordusuyla Türkiye'ye gel m iş, muharebedcn sonra topçu mua l l i m i sıfatıyla kalmıştır.

Fcrik Vilyams İ ng i l iz; A nadolu ordusu erkan ından i d i . Ordu hakkın­ da raporları da var (2-36, 2-58). Rasim ' i n tarihi (Kars'ta İngi l iz tabyası vardır. İngil izler Kars ve Ardahan ' ın tah k i m i ne nczaret etm işti gal iba (Kamüsu '1-A 'lam) Meşhur Adamlar Ansiklopedisi'ne bakıla).

İmhof Paşa25 M üteveffa İ m hof Paşa da Türkiye'yi sevmek ve Türklerin refah ve terakkiyatıyla alakadar ol mak nokta-i nazarından büyük s ima larta mukayese e d i lebi l i r. Orduınuzda h izmeti esnasında topçu tal İ mnamesinin muharebe kısmmı gayet vakıfane şerh ve izah eden ve bu kısma dair Türkçe ve Almanca bir eser neşrcden İ ın hof Paşa, mesleğindc ihtisasın ı parlak b ir surette gösterm işti.

Ditford Paşa26 D itford Paşa piyade, Oler Paşa istihkaınat (bu ikisin25 Harb Mecmuası, Mayıs 334. 26 llarb Mecmuası, Mayıs 334.


Islah Hevetleri ve Harbiye

237

ı lı·ı ı e rkan-ı harp 2 ve 3 'te ders gördük) ve i mhof (Berl in ·,l ' liri miz Mahmud M u htar Paşa'yı ziyaretinde İ mh of' u yıı ı ı ıııda görmüş) Paşa da topçulukla meşgul olurlard ı. IW kkası içinde Türkçe'yi ilk ve sells ve latif bir surette ll�.n;nen İmhof Paşa olmuştur. H üseyi n Rah m i Bey ' in bir ı oıııanını, A lmanca'ya eserler de tercüme etti.

1 Bazı vefatma ait tafsi latı yazmad ım. K.] i mhof Paşa 1 3 34 'te Berl i n ' de vefat etm iştir. 1 2 I l aziran sene 3 1 7 ' de Osman l ı ordusuna dah i l oldu. M ırlivalık tevcih o lundu ve fahrl yaveran silkine dahil oldu. 8 M ayıs sene 3 1 8'de Grom i kof Paşa' dan münhal �a lan umum topçu ve istihkam müfettişliği komisyonuna ıayin olundu. 1 6 Eyl ü l sene 3 1 8 'de ferik oldu. Bera-yı ıcdkik Bosna ( B u rsa o lacak), Eskişeh i r ve K onya l ı:ıval i l erin i dolaşt ı . 1 756 binbaşı Varmcs Türkiye 'ye gelm iştir. İ ttifaktan sonra I 789- 1 793 general Fon Götze ! ' ürkiye' de h izmet etmiştir_27

Hobart Paşa İ n g i l i z donanma komutan ı isyan mda. ıs

1 85 9 ' d a Yunanistan

B ir İtalyan 'a da doktorsun d iye zorla vazife verdiğini 2 7 Golç Kökmester. Alman ataşeıni l i terin i n ifadesi; tahkİk olunacak. 28 Hobart Paşa hakkında birinci elden ve geniş bilgi için bkz. Osmanlı bahriyesinde 40 y ı l hizmet etmiş olan Woods Paşa'nın kaleminden:

Türkiye Anılan (Osmanlı Bahriyesinde 40 Yıl) 1 869- 1 909. S ir Henry

F . Woods (fcrik am i ral). çeviren: Fahri Çoker, İstanbul, ı 976. s. ı 992 1 I . (Haz.)


238

Türk-A lman İlişkileri

Muhtar Paşa söylüyordu. Sonra süvarİ yen i tüfeklerle techiz o lunmak isteniyordu. Bunun için, Bertier Paşa bir erkan-ı harp zabiti i l e beraber Fransa'ya gönderi liyordu. Halbuki, kendisinden ümit ve yard ım beklenen bu Bertier Paşa' n ı n Fransız ordusunda ç i l ingir, bizim ordu­ da ise ferik Bertier Paşa o lduğu nazar- ı d ikkate al ınmı­ yordu. 29

Boğazlarm tahkimi teşebbüsü neden neticesiz kaldı?30 Askeri müşav i r Fon der Golç Paşa Boğazl arın tahkimine l üzum göstermi şti. Abdülhamid de bu fıkirde idi. O senelerde Belçikalı ceneral Briyalmon Avrupaca tahklmat işlerinde birinci derecede mahir ve mal umatlı addolunuyordu. B riyalmon 'a gel i p tetkikatta bulunmasına müsade etmesi için Belçika hükümetine müracaat ed ildi. Belçika e lçisi, hükümeti namına; "Briyalmon Rusya ve A l manya hükümetleri tarafın­ dan da aranılmıştır. Belçika'n ı n bitaraflığı dolayısıyla h ükümet m üsade edemedi . Ancak, dört ay sonra, askeri kanunu mucibince tekaüde sevkedi lecektir. O zaman ter­ clhan Türkiye'ye gitmesini kendisine tavsiye ederiz." tebliğinde bulundu. 29 İ tt i hat 30

ve Terakki tcfrikası, Milliyet,

2 1 . 1 0.934.

So n yedi padişah ( İ kinci Mahmud, A b dülm cc i d , Abd ü l aziz, Murad, Abdülhamid, Rcşad, Vahideddin) devirlerinde Saray ve Babıali'nin içyüzü"', Yazan: Süleyman Kani ( İ rtcm), Akşam, tefrika no: 236. "


Islah Heyetleri ve Harbiye

239

M uayyen vakit h itam ında Briyalmon i stanbul ' a gel d i . ı, endisine n işan ve hed iyeler veri l d i . H ed iyeleri reddetti;

yol parasıyla otel m asrafı ndan başka birşey kabu l ı·l ı ı ı cyeceğini bild i rd i . Fon der Golç Paşa ile birlikte iki l ura llı Marmara sah i l i n i , Boğazların iki cihetini gezd i ler. B riyalmon tahkimiit projesini hazı rladı . Bu proje dört­ ı n ı iyon altın i l e Anad o l u ' d a B eş i ke ' den Ş i le ' ye, l{ ııme l i ' de M uarız' dan M idye 'ye kadar sah i l leri b i r ısı ihkiim şebekesi v e çemberi içine al ıyordu. Abd ü l hamid bunu pek beğend i . Payİtahtını zabtı kabi l olamayacak b i r hale getirecek olan bu projeyi tatbik için ı ıl' lsinde şiddetl i bir arzu d uymakta i d i . Fakat birdenbire n e oldu? Rusya e lçisi ağır bir tehditte mi bulundu? B i linemez! Rivayete göre, R usya e lçisi "Devlet-i t\ l iyye'nin bu l üzumsuz tahkimata sarfolunacak parası var ise, evvela Rusya'ya harp tazmi natı borcunu ödesi n ! " demiş! Abd ü l ham i d ' de heve s l e r söndü; proj e daha 1 \riyalmon İ stanbu l 'dan gitmeden bir tarafa bırakıldı. K endisine bugün, yarın deni ld i ! Sriyalınon karara intiziiren bir m üddet daha İ stanbul ' ­ d a durd u . Sonra memleketince mebusluğa intihap nlildiğinden, kalktı gitti. Boğazlarda yen i bir Cebel-i Tarık vücuda getirmek 1 h i yairnon 'un dünyaca şöhretin i artıracak, askeri tarihte �crcfıni yükseltecekt i ! Bunu hakkıyla takdir eden bu ceneral, i ş i Belçika' dan


240

Tiirk-Ainıan Ilişkileri

da takipten hal i kal mad ı . Fakat, artık mükemmel projesi kim bilir hangi evrak hazi nesinin dibine gömü l müştü ! B u proj e n i n ak'lm kald ı ğ ı n ı a n l ayan ve bunu Ruslardan b i len Fon der Golç Paşa; -Türkler payİtahtlarını muhafaza için Karadeniz'de fırtınalar o l masına dua etmc l i d i rler. Ancak böy le havalarda Rusya donanınası sah i le asker çıkaramaz! Yoksa . . . demekten kend ini alamamıştı . Abdülham id, bundan sonra, dev let bütçesi ni n Boğaz sah i l lerini tahkim için icap eden büyük sarfiyata taham­ m ü l ü o lamayacağından bah islc Akden iz boğaz ı nda geç i d i n torp i l lerle tehl i ke l i bir vaziyete k o n u l ması hakkında bir proje hazırlaması için Paris sefareti ma­ rifetiyle Fransa Bahriye N ezarct i ' ne müracaat etti ; hatta müracaatında, bu iş A lmanya ve i ngi lterc bahri ye heyet­ lerine de yaptırılab i l i r ise de Fransa' n ı n terc i h edildiğin i bir cemlle makamında bildirm işti . Fransa Bahriye Nezareti işe cheının iyet verd i . B irkaç mütehassıs bahriye zabiti gönderd i, bunlar da tedkikleri­ ni yaptılar, projelerin i hazırladı lar, n işanlar aldı lar! Fakat, bu projeler de hiçbir neticeye i ktiran edemed i.

Amiral GambeJ3 ı Meşrutiyetten sonra Donanmanı n Hafız İ brahim Bey (miralay) kuman­ dasında İ zmir, Sisam, Selanik seyahatinde idaresizliği fi i len görül ünce (Haliç 'te 30 sene kalan fı loda, birkaç 3 1 Türkiya-İtalya Muharebe-i Bahrisi eseri nden.


Islah Heyetleri ve Harbiye

24 1

�·,· ı ı ı iy i birarada sevk kudretini haiz kimse yoktu). Meşrutiyet i m üteakip Şura-yı Bahri ye İ ngiltere' den lıir heyet-i ı s lahiye eelbine karar verdi . Karar sureti : 1 2 Ağustos sene 1 324 "Donanma-y ı hümay u n u n terak k iy at-ı cedideye ı c v flkan tertip ve tensik i i le zabİtanın fünlın-ı bahriyede l ııl iın ve ta' a l l ü m i l e kesb- i mümarese ey lemeleri dıcmm-i icraattan o lduğu cihetle, İ ngi ltere donanmasm­ dan mukted i r bir am i ral cel bedi lcrek, icabı kadar topçu ve torpi docu ve sa ire ımıal l im leri n i n tay i n i hususunun ı ı ııa havalesi ve kend isine saliihiyet-i tarnrne veri l mes i n in � � � maksad ı tem i n edeceğine kanaat has ı l o l muştur. l l inaenaleyh, topçu luk ve torpidoculuk ve sa ir fti nCın-ı lıahriyyede sah ib-i iktidar bir arniral in İ ngi ltere devleti donanması ndan eelbine l üzum görülmüş olduğundan lıiiyle erbab- ı i ktidardan bir arn ira l i n kaç sene ve ne m i k­ lar ücret ve ne gibi şarllarla cel p ve istihdam ı m ü m kü n ı ı labi leceği"nin Hariciye N eziireti vasıtasıyla tahkikine liizum gösteri l d i . H ariciye N ezareti de Londra sefırine l ı i ld irdi . İ ngi ltere hükü meti şu cevabı verd i . "Devlet-i Osmaniye hidernat-ı bahriyesinde m ukted ir v e mücerreb bir İ ngiliz amirali istihdam ı keyfıyet i n i lıüyük bir bahtiyarl ı k addeder". l l Kanun-i Evvel ' de aın iral in gelmesine dair irade

\ ı ktı . İ ngi ltere hükümeti tarafından iki sene m üddetle lay in ve i 'zam edi lecek arn i ral i n maaş-ı senevis i o lan


Türk-Alman ilişkileri

242

üçbin ing i l iz l irası ile dermeyan edi len şartları muvafık görmüş ve am i ra l i n maiyyetinde kitabet vazifesi n i görmek üzere bulunduracağı b i r askeri katip i le topçu­ luk, torpidocu luk, çarhcıl ık, inşaat-ı bah riye m ütehassısı olmak üzere altı ( Rıza Bey beş diyor)(?) zabit i le amiral Gambel Osman l ı devleti h izmeti ne gird i ler. Salahiyeti şu i d i . "Amiral , doğrudan doğruya Bahriye N ezareti 'ylc muhabereye mezun ve tens'ikat plan ı n ı icra edebilmek üzere nezaret ve icabında tad i l ve ıslahı iktiza eden donanma ve tersaneye ait kiiffe-i mevadd hakkında muk­ tezasını ifa hususunda salahiyet-i tammey i haiz olacaktır. Amiral i le maiyyeti, İ ngiltere bahriyesinde haiz oldukları rütbenin bir derece ma-fevki rütbeye mahsus Osmanlı üniforması iktisa eyleyecekler ve o rütbe n i n sahibi addedi leceklerd ir". Gambel, 3 1 Mart isyanı sıralarında geldi .32

Amirat Vilyams 20 N i san 1 326'da geld i . 3 3 (Muhtasar yazılmalı) Az durdu, iş bcceremed i. Mahird i , fakat otoritesizdi. Bir sene kadar durdu, gitt i . Balkan harbinde Lİmpas geld i . Fakat, işe girmedi; 32

Amiral Ganıbcl ' iıı icraatı: salı i f e : 4 5 . 71'irkiya-italya llarbi Tarih-i

Bahrisi. ınalıtasar yazın a l ı . [ 1 327- 1 328 Tiirkiya-italya llw·b-i Tari­ h-i Bahrisi. A l i Haydar Em i r. i stan bul, Balıriyc Matbaası, 1 339

( 1 923), 8+297 33

salıife :

58.

s. ( Ü zcgc.

l l/22 1 3 )

( H az. ) ] .


Islah Hevetleri ve Harbiye

243

l lı ı l k:ın harbinden sonra donanına kumandanı oldu. Arif l k y ikinci kumandan i d i . Hatta, Ruslar Liman ' ın kuman­

ılınıl ığına itiraz ettiği zaman, b izim hükümet ve İ ngiliz j!ııt.dderi L i m pas' ı nümune göstererek, "Aynı sala­ lı ıyetlc donanına İ ngi l iz am i rali e l i nded i r." ded i ler. l lıılıriye yaln ız Uaınbe l 'den istifade etm iştir. Hem mün­ l l' ı i l gemi lerin talim ve terbiyesinde (harbe hazırlamakta) lu· ı ı ı de donanınanın müşterek seyr ü seferinde, kısmen lıııı p laliın lerinde. Bu yüzden i kınale vakit kalmad ı . < 'ihan H arbi seferberl iğinde Alınan Şoson donanına � ı ııııandanı o l d u . L i ınpas' ı Bahriye N ezareti emrine ıı ldı l:ır. O da istifa ett i . Malta ' ya tersane kumandanı tay in ı ı l ı ıııdu. Arif Bey donanına ikinci kumandanı oldu .34

Mahmud Şevket Paşa ve Almanlar I Jalkan harbi fc laketle netice l c n i nce sadrazam Mahmud Şevket Paşa; Avrupa dev letleriy l e o lan ı ı ıtinasebetleri yeni bir şekle ifrağ için, uzun y ı l lardan hl·ri bu devletlerle aram ızda münakaşa ve ınünazaal ı H < >sman l ı bahriyesinde kırk y ı l ( 1 869- 1 909) hizmet etmiş olan İ ngi liz

l ı.:rik amiral Sir l lenry F. Woods'un ( Woods Paşa) halıralarında bahsi geçen bazı yabancı subaylar -( bilhassa) 1 lobarı Paşa için bkz. Tiirkiye ilmları (Osmanlı Bahriyesinde Kırk ! 'ıl) 1869-1 909, s. 1 88-2 1 1 , terc. Fahri Çoker. İstanbul. 1 976.

Sir Adolpus Sladc ( M iişavir Paşa). İngi liz deniz subayı: jandarma ıı.:şkilatını reorganizc etmek için. emekli bazı ingi l iz subaylarıy la gelen Baker Paşa: jandarma dairesinde vazi fe yapan Blunt Paşa: Ingiliz deniz subay ları albay Maııthrope Bey. yüzbaşı Slcemaıı: Doğu Rumı.:l i 'de j andarma kuıııandaııl ığı yapan general Boı1hwiek ( Mahir Paşa): itfaiye teşkilyatını yeniden organize eden Macar Kon ı Szcchenyi l'aşa. ( ll az.)


244

Türk-Alman Ilişkileri

bütün meseleleri halle ve o dev l etleri birer menfaal göstererek dost yapmaya karar veriyor. Bunun için Hakkı Paşa Londra'ya, Cavid Bey de Paris ' e gönderi l i yor. Avusturya-Macaristan ve İ talya i le pürüzl ü meseleler kalmadığından, bu dev letler, diğer devletlerin kabulüne ta' IIkan kapitülasyonların ilgası ve sa ir hususları kabul ed iyor. İ ngi l izlere donanmanın ı sl ahı, F ransızlara yol lar(?) ... veri l iyor. Bu işleri gören Al manlar setiri soruyor: -Ya bize? Mahmud Şevket Paşa da cevap veriyor: -Orduyu da siz al ı n ! Heyct-i ıslah iyenin gelmesi meselesi böyle başlıyor.

Almanların gelişi Son dev irde Almanlar getiri lerek ısiahat başladı ve Avrupa ' ya birçok zabit boşuboşuna gönderi l d i . Halbuki d iğer i l im ve fen ve sanat şubelerine gönderilmedi. Halk teşki latında birşey yapılmad ı . A lmanya(ya) boşuboşuna zabit gönderi l d i . B unlar bir rütbe ma-dün hizmetlerde ku l la n ı l d ı lar. B i r kısmı erka­ n-ı harbiyeele dah i istihdam o lunduysa da bu hususta birşey öğretilmediğinden erkan-ı harbiyemizce avdet­ lerinde büyük istifade olun(a)mad ı . H eyet-i ıslah iyye ile erkan-ı harbiyey i yerinde ısiaha bundan lüzum görüldü. Meşrutiyet-i idare zamanında Avrupa' ya akın başladı. Fakat, Harb-i U mumi, İ stiklal muharebeleri sıralarında hars meselesi lazımı gibi tutu lamadı. Gelen ler, aile diye


Islah Heyetleri ve Harbiye

245

lııı \ ok ecnebi kız getiriyorlar. M u hte l i f m i l letiere men­ 'ıt ıp o lan bu h an ı m ların m e m leketleri ndeki ictimai \'11 1 1yctleri n ed i r? N e maksatla geliy orlar? B u koz­ ıııopo l itli k neticesi ne o lacaktır? M em leketim izde de ıııtlrcbbiye s ı n ı fı yapı lam ad ı . Türk çocuklar ı Rum, 1 ı ıı ıcni, Yah u d i , A lman, Fransız, İ ngi l iz . . . i l h . müreb­ l ııyl'lcr e l i nde Türk'ten gayri herşey o luyorlar. Yaptıklarıın ızı doğru bilmeliy iz, ders ancak hakikat­ h'ıı alınır.

Ordu-yı Osmani için istihdam edilecek heyet-i ıslah iye reisi hakkında "Almanlar !arafından teklif olunan" proje 1 . Ceneral "S" beş sene müddetle ordu-yı Osmani için A l manya'da haiz o lduğu rütbesi n i n bir fevki nde ve lıı· yct-i ı s lah iye reisi ünvanıy l a isti hdam edi lecektir.

Muına- i l ey h Şfıra-y ı Askeri azasındandır ve buna lıııı acn başl ıca ber-vech-i ati meseleler hakkındaki ınüza­ k natta re' y i ne cheının i yet veri l ecektir: i nzibat, terfi, m ükafat, tecziye hakkındaki ınevadd-ı ı".;asiyede; l s lahat, tenslkat ve tal i m ve terbiye hakkındaki ı ı ıevadd-ı esasiyede; Tesllhat, tec h i zat ve telebbüs hakkındaki mevadd-ı ı·o;asiyede; Levaziınat ve iaşe hakkındaki mevadd-ı esasiyede; Sıhhiye, baytariye ve remont(?) hakkı ndaki mevadd-ı


246

Türk-Alman ilişkileri

esasiyede; Ahz-ı asker ve kur' a hakkındaki mevadd-ı esasiyede; Seferber l ik ihzaratı mevadd-ı esasiyede;

ve

isti h kamat

hakkındaki

İ statist i k hakkındaki mevadd-ı esasiyede; Demiryol lar h utCıtu meselesi, telefo n ve te lgraf hakkındaki mevadd-ı esasiyede; Nakl iye, tayyareci l i k ve baloncLı l uk hakkındaki mevadd-ı esasiyede; [ Müşaru ' n- i leyh de şura-y ı mczkurda ekseriyet-i araya teba' iyyete mecburdur] . Bundan maada ceneral "S" b i lc ü m l e mekatib-i askeriye ve talebe-i askeriye kıtaatında ve tal i ıngalı ve hizmet-i saire-i askeriye-i Osman i 'de bulunan bilcümle ecnebi zabİtanın doğrudan doğruya amiridir. (Leffen takdim ed ilen cedvele müracaat o luna). A mirleri Osman l ı zab iti olan bazı k ıtalardaki ecnebi zabiti hakkında bu mesele ayrıca tanzi m ve tayi n edile­ cektir.

2. Yalnız ceneral "S", tayin olunduğu beş senel ik müddet zarfında, ordu-yı Osmani için lazım olan ecnebi zabitanını celp, tay in ve azietmek salahiyet i n i haizdir. Ceneral "S" ve eelbo lunacak d iğer ecnebi zabitanı için senevi 50.000 l i ra-yı Osmani tahsis o lunacaktır. M u hte l i f rütbeler i ç i n tah s i s e d i lecek m aaşat-ı malı iye:


Islah Heyetleri ve Harbiye

247

l ·. cııebi, yani kendi mem leketinde m ü l azım-ı evvel ı ı lıııı lar için 40 l i ra-yı Osmani 1 �cnebi, yani kendi memleketinde y üzbaşı olanlar için tıO l i ra-yı Osman i

l ·: cnebi, yani kendi memleketinde binbaşı olanlar için KO l i ra-yı Osmani l ·:cnebi, yani kendi memleketinde kaymakam veya ııı iralay olanlar için I 00 lira-yı Osman i I ·:C nebi, yani kendi memleketi nde general olan lar için 1 25 lira-y ı Osmani J c n fazla o l mama l ıdır. Ceneral "S"in maaşı 2 5 0 l ira ı ı l:ıcaktır. (Harcırah o larak: M üteehh i l olanlar için ikişer Vl' ınüteehh i l olmayanlar için birer m aaş veri lecektir). 3. Paşa rütbesine terfi edecek ümera için bir devre-i ı ıılısile (devre-i tedrisiye ve tal i miye) erkan-ı harp seya­ l uılleri, hususi tal i mler, harp oyunları, taht-ı emrinde lııılunan zabitanın harcırahları ve bazı hususat-ı saire ı�: i ıı, tazmi nat ve harita, kitap, edevat ve leviizimat-ı sılirenin tedariki i ç i n keza senevi 5 0.000 l ira tahsis edile­ n:ktir.

4. H arbiye n azırı cenera l " S "e ber-vech-i iit'i ınüsaedatta bulunacaktır: a) Ceneral "S"in taht-ı emrinde bulunan veyahut müessesat-ı tatimiyede istihdam edilen Osmanl ı zabitanı, ancak mlıma-i l eyh ceneral i n rızasıyla d iğer bir mevkiye ıayin o lunabil irler;

b) Osmanlı zabitanının berii-yı tahsil başka bir ecnebi


248

Türk - Alman ilişkileri

orduya tayin veya me ' zlı nen gönderildikleri takdirde mezkur zabitanın, A lmanya'ya tahsile gidecek zabİtanın da tayin veya sevkleri ceneral "S"in rızasıyla olabi lecek­ tir. [Almanya 'ya tahsile gidecek zabitana hasro lunmuş­ tur] . Y ükefanın veyahut H arbiye naz ı rı n ı n tebedd ü l ü hal inde ordu-yı Osmani'de Osman lı miralay ı v e bunun fevkinde o lan rütbe ashabı işbu tebeddü lden altı mah müddet zarfında, ceneral "S"in rıza ve muvafakatı olmadan d iğer mahal ' le nakl veya azi edilemezler. 5-7'nci maddeler fırka, alay, tabur ve bölük kuman­ dan lı klarına tayin olunacak zabitlerin bir i mtihana tabi tutu lmas ı , imtihan programları, imtihan kom isyonu hakkında tekliflerdir. [ Heyet-i ıslah iye istanbu l ' a geldik­ ten sonra yeniden görüşülerek tad il olunmuştur] .

8. Ceneral "S"in mcvkii Harbiye nazırından sonradır. Fakat, erkan-ı harbiye-i uınum iye re isi ceneral "S"ten daha kıdemli ise, ceneral "S" doğrudan doğruya erkan-ı harbiye-i umumiye reisinden sonra gel ir ki, ceneral-i mlıma-i lcyh, şu halde ordu-y ı Osınan i ' nin ikinci veya üçüncü büyük zabiti bu lunuyor demektir. 9. Ceneral "S" Harbiye nazırını haberdar ederek

ınemal ik-i Osmaniye' deki kıtaat, mevak i ' -i askeriye ve istihkamiyey i , dem iryo lları ve sair vesait-i nakl iye ve saireyi teftiş etmek salah iyetini haizdir. Ceneral "S" h izmet-i Osmani 'ye duhlılünden iti baren bütün harekat, teftişat h i zmetini mahrem tutacağı m deruhte eder.


ls/ah Heyetleri ve Harbiye

249

1 0. Ceneral "S", ordu-yı Osman i ' de b i lcümle erkan-ı harp zabitan ı n ı n , sev k ü ' l-ceyş, ta' b iye, iaşe v e sairenin, ı ı:ı:t.ari olan tahsillerin itmam ve ikmalierine gayret ve ( hıınu) deruhte eder.

1 1 . Tecziye hususunda da ceneral "S" kolordu kuman­ ılanı salah iyetini ha izdi r.

l ! l"k:ı ı ı - ı l ı ; ı ı p ;.ı l ı i l i

.J.. ·.. ;

,

·> -

k ı ı < ld l ;t . ı l ı i l i ı•ı

l l eyp ı - ı ı·. l . ı h i yt • kı.lll-1 l l ı l l l>ıyı · ı ( ' l �· l

kılddl

'.'

·

d:-- ·

j;

,. . , ''

4

!..

:

.

_.

:.

·

t(t,l� -·' ... -,.:: 1

· . .... ·�)

... . • • ı.. . ı . ı ı l ı . ı ı l •t\'ı '\'•' l lı• 'ı ı ı ı ı ı

,.

4#

ıto, ı ·ı L u ı ı l ı. ı ! l •ı·-:· · l . ı ı ı ı • ı .ı·.ı

,

• I'J', � t' •

....

.

..,...

.

..ı ...

c-J.' J ..-

..

·1

, t.ı ll ı ıı.. ·lr• hlo-tı ı ·:ı ıı ..ı · ,., ,

•.

•,·,

\';ı

(lliiH'I iHİılll

� .

ı

ı

:t d 1 )

ııu � ı.ıı . ı l ı l..ııl ı ıı t lu

h ol· ••. tu ı

••

'

J

ııı • . ı ı.ı u ı ı ·

••

,,ı, , , ,

.. ;., �!,

· ·\ 'J.

'

J.. l l l l l

.ı�.�� 1

-

·­

,

� . - \.

1 1 1' . 1 1 il 1 ; •

ı. ını

•· ·•�• ,·ı

- ...r.� . ..

l·n

ı l i , f, I l l i

. - '.. .. ı •• ı.ı\ ı ı... � ı ı t ı ı : ı . l - ı ı ı ı rt

.

••u,

v'•

! ; ( / l l l lı. ı ı . ı l · q ıı , ı l cı!.ı')'l h ı ı ı ı . ı ı ı d . ı ! ıl

n l ıı

.

,,

, . • ., ; ·•_ � (jl - ;· · _ :.Ao �.l' -� ' , ,J .. ,... . ·•-· n: loı'l••• ıı: .. o.httıh·: . u.• t lll ' ... .. .. ..ı ...... . �

ı

ı

':./"-

�·

' ;

ı · . ı i l ı l . . ı ı ı ı bııluı r . l.. u n ı. ı : ı . L ıl ı r

ı ı ı ı ·k t ı · l ı ı ı ı.ıı l · n·ı • ııı ,ııı ı , ı ı ı ı ı ıd:J' .•

ı ı ı l l '-ı \ 1 ''1ı l l l

�lı

.... IJ ;.;

' ·· · uı ı.h.ıt.

••

ı:l uıı

•. • (fh' . ·ını1

1

-· ı :.. ·ı.•. \'r•l, i l ı

.

ı

. • ı :

,_ı..ı .\1.1

><:;._,;. �· · ·· ·,

· iiAII .,..

\'

u� ı ı ı < ı r ı ı ı

i

,_

.�.· . .. . .

., •,-:, t . . ., ·

� ...... . . ........ . ...... . .....�. ...... . ... ......., ...,..... ..... .. . ... .. .. . .. .ll'!';

'.

tl�; •ur • •

i

/d l l i

,, , V•l'

. .:

ı.

' '·

J'0' : ( ı

'::r} l_... ....J: �

;

ı) Inı �-ı ı l ı • ı d ı\'.ı ı ı ı ı l l ı . • •-

• r 1

1 .ır .ı�1 ı ı

fi�')ı ı ı ı,ıl.t ı l ll k.ıırıı;ııı l1:ırıı


Türk-Alman İlişkileri

250

r · . ; ;. . � .:..; ' ,

.

.

� - -·

J ,- - t·' -" ... .

....

1'" ,

"':

, . . ,,,,, , , , ,. . . . . � � " ' " ' ' " ' ' '· ' ' " ' " ' ' ' ' " ''' 1 • ,

, ,. , .

.;:'_

'., t : ı ! . ı

ı •uyi : �

d i l l ı � - �- ı ı : . ı l l dd ! t ı ), · l l l•

--

ı ı ı.. lı ·l ı i

. . .:> .. .. .

l . ı ı ı J O ıl ıL

· . : ı • · ı ı ı \'ı

' ' \ l ot •,, , , 1 , . r . ı:.ı ,• ' o\',� ı· h . ı r

ı� ı . ı ı ı ' • • " l ı ; •

,

"

,,

;

,•, · . ,ı: • ,

• •

.

.. .

. .�

·

i{:- ;>/:-:;.:.-/-- · '-' ;.. ·,! \:/.

.

·J

•• •

ı r ı : ı. t ı ı l ı k n : . ı ı�y· · ı l · · r ı r : . i • ..,J

.

(•

y,.. ·,, , ı .!. > {.

__

•.

..

:-

l h, · · :

i

� ' ·J.�

f: ı ı ı

,

/;' ( .

.

.

ı .

.. . ....,.

I L ı ' 1' ,., rt · ı l ı

· U ı !ı ı

!o �

1

.ı\.

1

ıi . : '

! 1\ ı ' .ı ı ı . ı ı ı ı ı . r · . ı : ı

:' \••

l ı , • ı ;),,

,

ıl o ' l . ı l - : ! . 1

\, ı , ı ı . ı · l r . • ı l i

\'ı , : ı ı . .

. l.,ıyı' j , " • :, ! ·1 ı : • , • • ' : k 1,, . ı ı·, ··• ' •' ı . : o ı 1 1 1 ı . ı i . ;' ı ı � ı . . . ı r.

ı

,,

·1 ı ' l 1: 1•

ı ı ı lo: ı

... .;. .. �.:.- :

;;.

'· ..

..

ı . L : : : l ı ı ı ı • . •ı ı . ı . . n ı ı

ıı

• �

r_ ' .-

ll=•

..

,.., , r l ı d. ı n . ı ı l ı u ı . ı· . ıl:

.

U.\ c -

' · "'

' .

:::ı

ı . ./�' "

, , , ı . l . ı ı � b ı ı ı ı . ıı ı tı . u ı ı i ,

....

ll; • &\'

_,.:.. ı

i" . ı q . ı ı ı q ıı, • ı ı ·: . , l . ı l ı f .

.

e •

... .__...çı. -- •.;$_,_ç.. ' ı :J iı,'l; l ' l h l ..tl l i ..I I I( 'J... ; , -I ı ;

! ! :U

� h '( �. _:. \. _.;·<

ıl. ı / . ı k . ı �. u ı ı ı . ır ı d . ı ı ı ı

-

v ı ! u\':ı ı ı . ı

!•, ı i l ı i l . ı j l l ı ı !". ı ı ı . n ıık '.

..

. . o# .ji . .

•.ıl•ıl


Islah Heyetleri

ve

25 1

Harbiye

-C

_, � ·

-

ı·

' J , i').''y ; ı ı • ' ı. d i k ,., , JJ; ı l ( ı ı ıı · u l t d� ı ı w k ı l · l ı i ı c, ı n b i ı t l l li d ü r ( k u ı ı ı a m t ı ı ı )

(

. � :''

-

·'·

.

.

.• - .:

·.>��-- -�:.Jı..,· _.t

j ı ı ı ı ı ı •. ı .... ı i k

... : -�·

'

�·

; '.

.,; , ; 1 __..1• ....

1·�--

� c/ �_ ..·. '· · . ml ' kı ı > l ı i iı; i n l ) i ı ı ı ı ü d Cı r

.: · , �

· , j .:

......

.�

r .

• ••

�-- ·

• ,

ıi ...

-· 1

: \/"�..)� ... -

j . ,.

'·

�-'l ı �\ ı ı ı ı nı Ct - ı u : f d l ";t \'t '

kı·ıl�ı��-�, ;���-, , .ı ı , • ı , ı l

d . ı l ı ı : o ı l ı ı ı • • �. U / ı · ı \ ' 1 � ı ·ı : ı ı d ı ı ; . ı l ı i u l ıu l u ı ı,H . ı k ı ı r

-� �

15 Ordu-yı Osmani için istihdam edilecek heyet-i ıslah iye reisi hakkın­ da proj enin L iman ' l a tesbit olunan şekli

Kafkas cerldesi

c. I 'de.


I I ARBİYE MEKTEB İ

Harbiye3 6 i l k h u s u s i ta l İ m ve terb iye ed i l m i ş s u bay yeti şt i rm e k l i k ri (Daha e v v e l e n d e r u n vard ı .

K.)

1 83 l 'de

( 1 247 H.)

( "! ) Üsküdar ' d a Toptaş ı ' n d a H u m barahane v e M ü h e nd i s­ l ı a ne i sm i y l e b i r m e ktep tas lağı meyd ana get iri l m i şti . F a kat, yen i ç e r i l e r i n i syan ı ndan korkan I I . M a h m u d b u n u so nradan lağvett i . Ayn ı y ı l d a Hal ı c ı oğ l u ' nd a y e n i b i r mektep y a p ı l d ı . M ühendishane- i B u ltani i s m i v e r i l d i . D i ğer taraftan d a Se l i m iye k ı ş i as ı nd a S ı byan b ö l ükleri t eşki l o l u n d u .

İlk Ha rbiye Yine bu s ı ralarda hassa m i ralay lar ından fahrl yilver N am ı k

Bey

Avrupa

ve

R u s y a ' daki

seyahat l e r i n d e n

dönerek S u ltan Mahm ud ' a aral ardaki o r d u ve mektepler hakk ı nd a

raporlar

v e rd i .

1 8 3 4 ' te

36 Tan 'daki Ce/iii Dinçer 'in makal elerinden.

(5 ?) ( 1 2 5 0 H .)


254

Türk-Alman ilişkileri

Maçka'daki sil ahhanenin bulunduğu yerdeki kışla tam ir olunarak hassa müşiri Ahmed Fevzi Paşa (M ısır'a kaçan) ve bu zatın nezaretinde i l k zamanda mevruden harbiye kuruldu. Sel i miye'deki sıbyan bölükleri buraya naklo­ lundu. Sekiz bölükl ü bir tabur teşkil edildi. 1 835( 6 ) " da ( 1 25 1 ) harbiyeden dört ta/eb e Viyana har­ biyesine ve yine ayn ı yı lda Viyana'ya beş, Paris'e üç, Londra'ya iki zabil tahsile gönderi ldi. Sultan Mahmud harbiye i l e yakından alakadard ı . Z iyarete gel i rd i . Mektebin matbaası d a vard ı . 1 836'da ıslah olarak ilk defa mektep n izamnamesi tab' olundu. Talebe kır renkl i elbise giyerd i . Talebcnin, her türlü elbise ve dikiş malzemesin i hav i birer meşin çantası vardı. l ler Cuma selam l ı k resmine giderlerd i . Tüfenk ve kasatura taşırlard ı . Mual lim ler fes ve setrc pantolon gi­ yerlerd i . Arapça ve Farsça' ya büyük ehemmiyet veri lir­ d i . Piyade muallimi, M ısır ' da mua l l im l ik etmekte olan M avani id i . Resim hocal ığına i spanyal ı ressam Ş i ran tayin o lundu. 1 83 7'de her derse mütehassıs tayin o lunmuştu . B u y ı l , iç hizmetleri için, talcbeyi kurtarmak üzere d e bir böl lik p iyade tayin o lundu. Sonra ikiye çıkarıldı. Harbiye dört sını ftı. 1-l ususi istidat gösterenler onbaşı ve bun ların içi nden en ınü staidler de " s ı n ı f başı" ü nvanıyla müzakereci tay in o lunurdu. Onbaşı, çavuş ve başçavuşların hususi n işanları vard ı . [ B iz de kırmızı ;�, bir de Fransızca'dan sarı taktık. K.] Onbaşı, · ,. güneş içinde yıldız. Çavuş ve başçavuş y ı ldızın yan ında ay vard ı.


Harbiye Mektebi

255

l 'iyadec i l i k ve isti hkamcılık dersleri daha ziyade uııı ıımi olarak yapı l ı rdı . Ö n meydandaki harbiye tabyası ı n khc tarafından yapı lmıştı. 1 S40 ' da F ransızca i lave o l u n d u . Tı bbiye hacası loktor Arg iros mual l i m tay in olundu. 1 1 84 1 riyaziye, neferiye ve askeriye derslerine daha nyade ehemmiyet veri l d i . Mektep tal imhanesinde her �·. !iıı tatbiki tal imler yapı lmaya başlandı . Meç ve kıl ınç l ı ı l iıni de konu ldu.

İ lk harbiye mezunları 400 mevcutl u ve dört sınıfa ayrı lan harbiye 1 842 yıl ında ( 1 2 5 8), yan i kuruluşundan 8 yıl sonra i lk mezun­ l a rı nı verd i . 70 kişi id i . 4 1 · i yüksek derece imtihan verd iklerinden birinci mi.ilazıml ıkla mezun olmuşlar ve altın çavuş nişanı almışlard ı . 2.9 tanesi de orta derece ( i le) ıııczun ol muşlar ve altın onbaşı n işan ı almışlardı r. 1 X42 'de bina kafi gelmediğİnden Pangaltı 'ya naklolun­ ılu. Ş imdiki harbiye yerinde (Tophane-i A mire hastanesi) iinünde bir katlı (bir) bina vard ı . Tamir olundu. Civarına ah ırlar ve manez(?) yeri yapıld ı. Maçka 'daki binada da askeri idadi kuruldu . .! 7 1 844 ( 1 260) harbiye Do lmabahçe sarayının teferru­ atından olan hademe ve ımısiki-i hümayun ve baltac ı lar 17

"Paşa buraya. Erkan-ı harbiye sııı ı rlarıııdan çıkarken ilk bana ve­ rilen maarif m ad alyasııı ı ıı fotoğrafı konaeak.T notunu düşmüştür. (Haz. )


256

Türk-Alman İlişkileri

daire lerini havi Ç i n i l i köşke naklolundu. Buna sebep. Pangaltı ' daki mektebin büyütülmesi ve tam iri i d i . 1 846'da tekrar Pangaltı ' ya naklolundu.

İlk erkan-1 harbiye 1 844'te dört sınıfl ı bir erkan-ı harbiye mektebi tesis edi ld i . I 848'te ( 1 264 H.) harbiye ü ç sınıfa ind iril d i . Ve Fransa ve Almanya'dan ımıall imler getiri ldi. i lk harbiye mezun­ larından birinci mülazımların yüzbaşı lığa terfi i için huzur imtihanları yapıldı ve bun lar yüzbaşı nasbolundu.

Harbiyenin dördüncü nakli 1 852'de K ırım harbine gidecek olan müttefik askerler için kışla, hastahene ve saire lazımdı. H arbiye Mektebi Bab-ı Seraskeri ' n i n (şimd iki üni vers ite) arkas ı n daki Taşkışla'ya naklolundu. (Eskiden askeri itfaiyenin ve şimdi yüksek mual lim mektebinin bulunduğu binadır). Pangaltı harbiye mektebi Fransızlar i ç i n hastahane oldu. Maçka' daki idad i binası da mütte fiklere veri lerek, idadi Üsküdar 'da Yen i Maha l le'de bir yere taşınd ı .

Pangaltı binası yamyor I 859 ( 1 276) fırtınal ı bir gecede Fransız hastahanesi o lan Pangaltı mektebi yandı . Beş y ı l harbiye mektebi taşındığı yerde kald ı . Sonra Gülhan e ' deki Mekteb-i


Harbiye Mektebi

257

l ı l ıhiye'ye nakledi ldi ve burada askeri idad i i l e harb iye l ı ı rlqtiri l d i . 1 859 F ransa' da, Paris'te " Mekteb-i Osman!" ad ıyla ıı, ı lan İdadiye buradan talebe gönderi l meye başlandı. 1 akat bu mektep üç yıl sonra lağvolundu ( 1 862).

Pangaltı harbiyesi tamiri Yen iden 1 862' de ( 1 279) tekrar harbiye buraya taşındı. 1 863 'te, mektebe mual l i m yetiştirmek üzere ayrıca bir ·. ı ı ı ı f teşk i l o lundu. Tahsil üç y ı ld ı . Harbiyeden iyi derece ı m:zun olanlar ayrı l ırd ı . l 1 886'da bu s ı n ı f lağvol undu] . Süleyman Paşa zaman ında tal i m ve tatbikata büyük l'i ı cmmiyet veri ld i . Mektep emrine bunun için kıtalar da veri l d i . I 876'da üç sııııf birden, muharebe dolayısıyla birden �,� ı kar ı ld ı . 1 882 'de Alman kurınay binbaşı larından Fon d e r Golç harbiyen in ıslah ı için cclbed i l d i ve kend isine l ival ı k riitbesiyle birl ikte "askeri mekteplcr müfettiş-i umumisi" iinvanı veri ldi . Harbiye programmda büyük değişikl ikler yaptı. B u zamana kadar tatbik edilen ı 870' den evvelki Fransız tal imatnamesi terkolundu. A lman tal imatnamesi tercüme ve tab' edilerek tatbik olundu. Golç, Türk ordusuna ve askeri mekteplere -ta'biye tat­ biklerine dayanan- tatbikatlar yapmak fikrini kuvvetle aşılamaya çal ışm ıştır. [ İ l k ta' biye meselesi n in veri l i ş i ı 895/ 1 3 1 2 ' dedir] . [Hareket Ordusu ' nu n S ilahtarağa' daki


258

Türk-Alman İlişkileri

bizim fırka kıtalarını teftişe giderken, Kağıthane sırtlarını inerken Abdul lah Paşa, Golç, Şevket Turgut ve ben zırh l ı otomobi lde idik. Abdul lah Paşa "'Askeri bilgi lerimizi bu adama borç l uyuz. Araziye i l k çıktığımız zaman ne yapacağı mızı b i l m iyorduk." ded i .] Golç riyaziye, hendese, kimya ve inşaat gibi askeri olmayan derslerin mektep programlarından kaldırılması için teşebbüsler yapm ış ise de o zamanki harbiye bu fikri kabul etmed i . fBenim zamanımda stajda iken hala erkan yüzbaşı ları askeri inşaata nezaret eder ve ceza kanunu mucibince d ivan-ı harp katip(lik)lerindc bulunurdu; ya tabur katibi, ya erkan-ı harp kati biyd i . Ben staj yaparken divan ın bir hususi katibi idim. ayn ı zamanda mıntıka müfettişi] Sebebi de, harbiye devletin her ihtiyacını gören i nsan yetiştiriyordu . Golç · un teki if ettiği program­ lar ta'dllen kabul ol undu. Golç 1 89 5 / 1 3 1 2 ' de A l manya' ya dönd ü , yerine Zülütl ü İ smail Paşa tay in o lunmuştur.

r 1 908/ 1 324 'te meşrutiyetin i lanından sonra 3 1 Mart isyanında harbiye Hareket Ordusu zamanında sefaretleri muhafaza ve Y ı l d ız hareketine iştirak etti] . 1 909'da dört bölüklü v e iki taburlu bir alay haline soku ldu. Balkan harbi esnasında ( 1 9 1 2) ikinci sın ıf da, müsta'cel sın ıf o larak zabit çıkarı ldı ve Harbiye Mektebi hastahane o larak kul lanıl d ı .

ihtiyat zabit mektepleri 1 9 1 4 Temmuz 2 I 'de tedrisata n ihayet veri ldi. İ kinci


Harbiye Mektebi

259

talebesine asteğme n ( m ü lazım) olarak, b i r i nc i ı ı ı ı l talebesine d e yarsubay (zabit vek i l i) olarak k ıta lara vnııı iştir.

•ıı ı ı ı

s ı nıf

ı 9 ı 4 başında gelen Alman heyet-i ısiahi yesi, askeri ıdadi lerin son sın ıt-larını da lıarbiyeye nakletmeden önce ıı ı ı ı ay müddet kıtalara vermek usulünü kabul ettirm i ş lıulunuyordu. Derse başlamak üzere bulunan 2 ı Tem m uz ı 11 1 4 "te bunlar da ' zabit namzedi ' ismiyle kıtalara verildi.

ı 9 ı 4 Temmuz 3 ı seferberi i k i lan ıyla beraber boşalan Ağustos 4 'te "ihtiyat zabit namzetleri ta­ ı ı ı ı ı gahı" teşkil ed i l d i . ı 9 1 5 Haziran 2 ı ' de ayrı bir kadro ı k Erenköy" e nakl olarak harbiye askeri hastahanesi lıa line konuldu.

ı ı. ı ı hi yede ı 9 1 4

Mütarekede i ng il izler tarafı ndan umumi karaı·gah i ttihaz o l u nd u 1 9 1 8 B irinci Kanun I ). Harbiye Çengel köy ' ündeki ı.:. u lel i yeni inşa o l u nan kısma taş ı nd ı .

ı

Maltepe' deki subay tal i m gahı d a buraya nakled i l d i . ı · akat burayı da İngi l izler i şgal ettiklerinden, ı no İ l k !.:. anun 1 Halıcıoğıu ' ndaki topçu mektebine nakloıundu. ı n o Mayıs ı , burası n ı da İ ng i ! izler işgal ettiğinden K u le l i ' nin eski kısm ı na nakl . 1 920 Temmuz 5 , burası n ı da İng i l izler i şgal ett i ğ inden Kağıthan e ' de Siinnetköprüsü' nde çadırlara, buradan da Eyüp Sultan' ­ daki D ik imhane arsasındaki çad ıriara nakl . B urada ' zabi­ ı :ın mektebi' adını aldı . ı 92 ı M art (İng i l iz işgal i sebe­ lıiyle) Zeyti nburnu hastahanesine nakl.


260

Türk-A lman Ilişkileri

Milli Mücadele'de harbiye 1 920 Temmuz 1 'de Cebeci "de Abidin Paşa köşkü c ivarında kuru lan barakalarda "muhte l if sınıflar zabit namzetleri tal imgahı" açıldı. İ lk talebe, i stanbul 'dan kaçan ikiyüze l l i efendi idi ( Maçka' daki Zabitan Mektebi birinci sınıfı i l e Kuleli 2 ' nci ve 3 ' üncü sın ıtlarlardan). 1 920 Birinci Teşrin' de i l k mezunlarını Avrupa'ya gönderd i . Takım komutan ı yarsubay (zabit veki li) olarak. 1 923 Nisan 1 , ismi yine harbiye mektebi oldu; program iki senel i k yapı l d ı . 1 923 Eylül 27'de istanbul Pangaltı"ya, tarihi binasına yerleşti. 1 933 'te 9 1 ' i nci sın ı f çıkmıştır. Yetiştirdiği subayların mevcudu 23 .427 'd i r. Bugün ( 1 9 3 6 " da) bu mevcut 28.000' i aşmıştır. 1 936, Harbiye Ankara " daki yeni binasına nak lolun­ muştur. * *

*

H ü lasa (bu üç makale n i n başlığıd ır) hususi talim ve terbiye görmüş subay yetiştirmek fikri bundan tam 1 02 sene evvel ine aittir. Notum : 1 936 Ağustos 30'da 1 02 ' nci yıl talebesine diploma verildi ve f larbiye Ankara'ya nakl o l unarak Pangaltı mektebi ihtiyat zabit mektebi o ldu.


Harbiye Mektebi

26 1

1 720- 1765 ( 1 133- 1 1 79)38 Hab-ı A ll i le i lk defa ımıhaberata başlayan, B üy ü k 1 n:derik' i n babası F rederik Y i l h e l m o l d u . " Kral Çavuş" ı ·;t abl-ı amiresi nde güzlde ve ti.ivana Osman l ı atlarından da birkaç tane bul undurmak isted i . Osmanl ı padişah ı na ı ı ı liracaat etti. Ahmed-i Sal is' in sadrazam ı kemal-i menı­ ı ı ıııı iyetle telakkİ etti . Gelen Yohannes Yorgoçki " ye her t i i rlü kolay l ıklar( ı) gösterd i . Ayrıca Frederik Vilhel nı " c lıcdiye o lmak üzere b i r at takd im etti . B üyük F rederi k Türkiye ' n i n Şark 'tak i ehem miyetin i takdir eylcnı işti : Ruslar Osman l ı larla Prusyal ı lar için ı ı ı tişterek bir düşmandı . Rusya' n ı n kuvvet ve kudret i n i k ı rmak, onu tecavüz ve isti ladan vazgeçirmek i ç i n ( lsmanl ılarla hoş geçinmek v e hatta icap ederse ittifak dmek lazımd ı . Prusya' nın i lerisini tem in etmek ıçın ( lsmanl ı kuvvetinden istifade etmey i düşündü. Büyük Prederik ' in nkri nce, Türkiye Prusya' nı n tabii lıir müttenki i d i . Osman l ı ları n da M osko f düşınan l ığında kendi s i ne zahlr olacakların ı bil iyord u . Müslüman bir devletle ittifak etmekte dini bir ınahzur tasavvur etm i­ yordu. Nas ı l ki B i rinci Fransuva dah i böy le ittifak yap­ ı ı ı ıştı. Kral olur o l maz, 1 747'dc ( 1 1 60 H. Ki tap yal nız bunu yazmış) Bab-ı A ll ile bir dostluk ımıahedesi akd ine karar verd i . B i rinci Mahmud zaman ında teşebbüs etm işti. Rusya buna mani olmaya çok çal ıştı . Frederik 1-lavre (?) adın da, Türkiye 'de çok oturmuş, Türklerin usu l ve adeI X Osmanlılar

ve

Biiyük Frederik, Türkçe kitabından hülasa.


262

Türk-Alman Ilişkileri

tine vakıf birini Rekzin nam ıyla İ stanbu l ' a gönderdi. Bu da vazifesi n i iyi yaptı. Frederik l l l . Osman' ın cülüsunu tebrik için bir name gönderdi . 1 754 ( 1 1 68 H . ) 1 760'da ( 1 1 74 H . ) Türklerle b i r ticaret muahcdcsi akd ile kendi teb'ası için de kapitülasyonlardan istifade etti. I I I . M ustafa'ya gönderdiği bir namede bu ittifakın kıymet ve ehemmiyetini uzun uzad ıya şerh etti. Bu sıra­ da Fredcrik Yedi Sene harbine girişmişti. Türklerle cenuptan Rusları işgal etmek istiyord u . Bu hareket Türkler için de faydalı olacaktı; çünkü, harp biter bitmez Ruslar Türklere taarruz edecekti . Fakat Osma n l ı ordusu­ nun hal ini düşünen Koca Ragıp Paşa buna taraftar olmad ı . Çariçe El izabet' i n vefatı ilc Rusya harpten çekil­ d i . Pnı sya l ı lar da Fransa ve Av ustury a ' ya galebe ça ldığından Türk ittifakına da lüzum kalmam ıştı. Rusya-Prusya siyaseti değişti. Aralarının iyi leşınesi Bab-ı A ll'yi korkuttLı. Hem bu nıesc ley i tahkik, hem de Rekzin ' in memuriyetini tasd ik için büyük Frederi k ' e bir elçi gönderi ldi 1 863 ( 1 1 77 H .), sabık Anado l u muhase­ becisi e l-Hac Ahmed Resıni Efendi. Ahmed Resıni Efendi, Azmi Efend i ilc beş ayda Romanya ve Lehistan yo luyla Berl i n ' e geld i . Vazifesini iyi yaptı . istanbul' daki Rekzin ' i n yerine Tredhalin İ stan­ bu l ' a gönderildi. Osmanl ılar da Büyük Frederik' e derin bir hürmet beslerlerd i . Sebebi askerliği idi. Prusya askerliği bütün Osman l ı ricali tarafından takd ir ed i l iyord u . Ordusu


Harhive Mektebi

263

ı ı ı i ikcmınel , Rusya' ya düşman bir dev letle Osmanl ı ların va/.iyet-i siyasiyeleri icabınca itt i fak edecekleri şüphesiz­ ı l ı ı :akat Osmanl ı ordusu yeni bir Jıaı·be girecek halde ol madığından, B üyük Frederi k i le yal n ız ticaret mua­ lıl·dcsi yapı l d ı . İttifak, Büyük Frederik'ten sonra, l l l . Se lim zaman ında yap ı l d ı .

Alman m uallim ler v e askeri teşkilat39 Alınan heyet-i askeriyesinin 1 882 'den 1 9 1 2 'ye kadar ! 'rusya ordusu tarzında terbiye ettiği, yapab i ldiği bazı l;ıdi lat Osman l ı ordusunu Prusya ordusu tarzında ydiştirmcklc beraber askeri s i stem Türk iye'de y ine 1 I liseyin Avni Paşa ' n ın 1 869 Haziran' ı nda idhal ettiği büyük hatlar içinde kald ı . Ordu taksim olunımıştu :

1 . F i i li ordu. İ k i s ın ıftan mürekkep; a) N izam iye. Asıl ti ill ord u denilen; b) i htiyat. Gayr-i ımıayycn izin l i faal ordu: 2. i htiyat ordusu yahut red i f. Keza iki sın ıftan mürekkep; 3. M em leket ordusu yahut müstahfiz H izmet müddeti y i rmi yıl olarak tesbit olunmuştu. Faal ordu altı y ı l ki her yarısı bır sın ı fta; ihtiyat ordusu 8 yıl, k i yarısı, herbir sınırta; müstahfız ordusu altı y ı l . Kura yaşı 1 887' den beri 2 1 yaş olarak tesbit olunmuştu. Y ı l l ı k h isse 50.000 insan üzerine teşkil olundu. Evvel leri müslüman o lmayan lar orduya kabul olunmazd ı . Kan bede l i , on lar için bedcl-i askeriye harc ı i le ödeni rd i . 39 Joııkiycr'dcn hülasa, sah i l e : 570


264

Türk-Alman Ilişkileri

1 909 ' dan itibaren müslüman olmayanlar askeri hizmete mechur tutuldular Bununla beraber onlar 30 Türk l i rası ımıkab i l i nde bedel verebil irlerd i . ı 909-da Fransız teşki latma benzer bir Harp Yüksek Şfırası teşk il olundu; 4 Kanlın-i San i 'de Enver Paşa tarafından lağvol undu, Harbiye Nezareti 'ne tayin o lun­ duğunun hemen ertesi günü. Topçu, istihkaın ve harp malzemesinin kontrolü Topçu Büyük Makamı tarafından (Tophane Müşirl iği. K.) geçcrdi, ki evvel leri makam sahibinin tay in ve azi ini pad işah yapard ı ; birçok cihetten ik inci bir Harbiye Nczareti idi ki, salahiycti serasker kadar ehemm iyeti haizd i . Meşrutiyetin tes i s inden itibaren, Tophane Büyük Makam ı nezaret sırasını kay­ betti ve Harbiye Nczaret i ' n i n tabi ' i oldu.

İ mparatorluğun askeri kuvveti bir mareşa l i n veya bir birinci ferikin kumandasına veri len kolordu lara taksim olunmuştu. Kırı m harbinden sonra ı 8 7 0 ' e kadar İstanbu l ' da bir F ransız askeri heyeti vard ı ; Osman l ı ordusu zabitleri heyetinin mürebbisi sıfatıyla. O korkunç y ı l ı n felaketleri dolay ı s ıyla l ağvo lundu. Saltanat ı n ı n baş lang ı c ı nda A bdü lhamid, A l man taraftarı deği ldi, sonraları olduğu gibi; çünkü onun Avrupa ' n ı n en kudretli bir devleti o l duğunu görüyord u . Hatta Fra nsız h ükümetinden Fransız askeri heyetin, babası Abdülmecid ve amcası A bdülaziz zaman ında olduğu gibi yine tesisini rica etti. Paris'te büyük hata irtikap olundu; pad işah ı n tekl i fine temayü l edecek müfrit bir Yunan muhipliği hakimiyeti altında ve bundan da ziyade olarak Yunan istan'a am i rat Lejeune ve ceneral Yosseur Yunan ordusunu tensika gön-


Harbiye Mektebi

265

ı k ı ı ld i .

Abdü lham id buna çok içerled i, k i Prens lt ııdi iwil, İ stanbul 'daki memuriyeti zaman ında malıaret­ k r ş kdi ve 1 882 'de Osmanlı hükümeti askeri tensikdtmı

/ı llllllmlamaya yardm1 için A lmanya 'ya müracaat etti.

Muhtel if sınıflara mensup zabitlerden mürekkep bir miralay Köhler hossarlardan, binbaşı Hobbe d ra­ l'.l lr ı lardan, binbaşı Reslaw topçudan, binbaşı Kaınp­ lıı ıl·vner piyadeden, ınareşal Moltke tarafından İ stanbu l ' a ı•.ı ır H!erild i . Ertesi y ı l m i ralay Von der Goltz' la heyet t ı ı k v iye ol undu, ki m i ralay Köhler ' in vefatı üzerine l ıqdin şef� oldu. lwyl'L,

Köhler Paşa' n ın raporları -zira bu zabitler padişah ı n ı a r ından ihsan olunımıştu, liva generall ik, sonra fcrik l'.l'l ll:rall ik; yı lda ald ı kları 40.000 aylığa halcl gelmeksizin­ ı l·.r nan l ı ordusunu 1 884 tahmin ediyordu 235 tabur, 1 69 ·.ı ı vari bölüğü, 1 30 batarya ve 6 istihkaın taburu. Alman lll'ydin tensik raporu i lan ediyordu 8 piyade avcı (nişancı k . ) ve 1 4 si.i vari bölüğü teşk i l i, bir eşya tren kolu (train d 'cquipages) kolu vücuda getiri lmesi ve i htiyat sınıfı için l ı ı r zabitan kadrosu tesisi. Kolordular 1 3 'e çıkarılacaktı. 1 akat, Alınan projesi mevki-i icraya konaınadı . Sefer mevcudu Balkan harbinden evvel kağıt üzerinde l ı r rbuçuk mi lyon adam vardı .40 1 1 1 Nizarniye ordusu 404. 000 adam Redif ordusu

600.000

adam

İlave

3 50.000

adam

Müstalıfiz

ı 00.000 adam

l .454.000 adam


Türk-Alman İlişkileri

266

H akikatte, ancak 800.000"e çıkıyordu. B i r kara tenzi l olunarak hiç askeri mal umatları o lmayan i nsanları ve ancak ismi var olan şube birl i klerine göre say ı lan ları 666 tabur i l avenin büyük bir kısmı ki bun ların 1 70' i Avrupu Türkiyesi ' ne tahsis olunmuştu, tamam ıyla henüz tensik o l unmamıştı ve 32 süvarİ alay ı rediftcn 1 5 kadarı henüz tanzi m olunmuştu. Türkiye ' n i n askeri durumu yedi ordu yahut askeri daire, iki de müstaki l fırka idi. T nci Yemen ordusuy la iki m üstak i l fırka olan H icaz ve Trablus'unki ler hesaba katılamaz. Çünkü, değ i l seferber­ l ik için birşey hazırlamak, hatta diğer askeri dairelerden kıtaları n ayrılmasını istiyord u . Harp zamanı nda bu sabit altı ordudan behcri nazari olarak dört kolordu teşkil ede­ cekt i : Biri faal yahut nizamiye, ikisi ihtiyat yahut redif, biri memleket yahut müstah fiz, bu sonuncu tensik o l un­ mam ıştı, teşk i l i acidolunan kolord ular ancak Akka'da ( . . . )4 ı enetimen- i şCıriica z i kro l unmuştu . Rediilere ge l i nce, ikinci s ı n ı f etradla teşkil olunan kolordu lar, bazı ahvalde teşkil o l unmak için çok sıkıntıya ınaruzdu. N izamiye kolorduları tab i i o larak iki piyade fırkası, beheri tabur. I süvarİ fırkası, 5 bölüklü 2 ' şer alaylı üç l ivadan, cem 'an 30 süvarİ bölüğü 2 ' şer bataryal ı 2 ' şer alaydan, fazla o larak 3 bataryalı süvarİ taburundan ki cem 'an s ı batarya. -----·----

Hatıra kabil inden şu resmi rakamlar da buna i lave olunuyordu:

1 00.000 60.000 Trablus gayr-i ımınlazam kıtaları 40.000 Memleket ordusu ihıiyatı Hamidiye sü v arisi

Arnavut gönüllüleri

40.000 1 .694.000 umumi yekün.

4 1 Bir kelime okunamaını ştır. (I-laz.)


Harbiye Mektehi

267

Ma kedonya meseleleri bütün bu teşki latı altüst ett i . l l ı ı ·;uretle, 1 90 8 'de, Te şrin-i Evve l ' de Türk l er l e l l ı ı l ı •. arlar aras ı nda s i lahl ı b i r ihtilaf ç ı ktığından korkul­ ı lıı�·. ı ı bir sırada, 2 ' nci kolordunun mevcudu (Ed irne) 4 p l yııdc fırkası , 3 . 5 süvarİ l i vası, 52 salıra bataryası, 3 •ıll vari batary as ı , 6 obüs bataryas ı . 3 ' ü nc ü kolordu 1 '-ıı· lan i k) hakiki bir ordu ha l i ni alm ı ştı. Bunun varlığı 7.5 p ı y adc fırkası, 2.5 süvarİ I ivası. 70 salıra ve cebel l ııı ı ı ı ryası, 6 batarya obüsü ve 3 süvarİ bataryası . l ' iyade s ı n ıf taburları yahut nişancı taburları 1 .000 � ış i . zabit, küçük zabit ve nefer ve süvarİ bölükleri I .'O' şer k ı lınç, fakat bu rakamlara asla varılamad ı . Türk­ Yı ı ı ıan harbi nde, en kuvvetli taburlar 800 kişiye varabii­ ı l ı Süvariye ge l i nce, seferber bir s üvarİ bölüğü binek ııı larının eksikliğinden dolayı 80' i asla geçemedi . (Bir �ııl ı i fe hayvan tedariki tafs ilatını geçtim). I laın İ d iye alaylarının mevcudu 1 9 1 4 'te 278 böl ü ktiL l l ıınlar harp hal inde Rusya'ya karşı kul lanı lacak kıymet l i h ı r unsurdu. Bunlar Erıneni lerin istiklftl için ayaklan­ ına ları zamanında da mühiın rol oynad ı lar ve bu hareketi \ ııhuk mahvetti ler. Fakat gerek Çerkes ve gerekse Kürt ·;livari leri, i y i b i n i c i ve cesur o lm a l arına rağmen ıllinyanı n en fena askeri idiler; çünkü, askeri en ufak ı ı ıalumatları b i l e yoktu, zapt u raptsız i d i ler ve yağ­ ı ı ı acıl ı k i bt i Hiları vard ı . Muharebeleri herşeyden önce yağmac ı l ık i ç i nd i ve sı kıya ge l i nce savuşurlard ı . Memleketleri d ı ş ı nda h içbir işe yaramazlard ı . Keşif l ı i zınetlerine de kabi l iyetli değildi ler. Son harpte, bir vakaya mahsus o lmak üzere ancak 4-5 bin gönü l l ü \ ı karılab i l d i .


268

Türk-A lman ilişkilerı

Toplar Knıp fabrikasından gel iyordu. Yine A lmanya idi ki piyade tüfengini ve süvarİ fı l i ntalarını tedarik ed i­ yordu. Ordumın ti.i fenkleri 7.65 ve 9.5 mm çapında (5 ve 9 fışenk alır) . Türk askeri mükemmel b i r asker olmak i ç i n her türiU güze l hassal ara nıa l i kti : Cesur, kanaatkar, sab ı r l ı , yorgunl uğa tahammülü var, itaat-ı mutlaka, terbiyeli Osman l ı ordusunda eksik olan yal n ız büyük rütbel i zabitler deği L ufak rütbel i zabitlcr ve hele ki.içi.i k zabitler. "Türk askeri" diyor anı i ral J uricn de la Graviere, "büyük askeri meziyetlere nı al iktir. Ona kumanda edecek yetişmiş ve lıaysiyet bakım ından duygulu zabitler ve­ rildiği gün, dünyayı yine hayrettc bırakacaklard ı r. Orta sınıf, Türkiye askeri teşki latı nda nıeçhuldür; çünkü, Osmanlı sosyetesinde yoktur. Ya lnız ictimai bir reform, pad işah ordusuna, çok güven i lebi lmeye layı k zabitler verebil ir". Bugüne kadar zabitl crin terii i ıçın bir n izamname yoktu . A bdü lhamid ' i n bir i radesiyle, h iç yoktan en büyük rütbeyi almak veya en büyük rütbeden tardolunmak mümkündü. Doğarken rütbe alanlar b i le görünürdü. M eşrutiyette bu, yoluna konu ldu. Ve yap ı l m ı ş olan suis­ timal iere karşı tasfiye-i ri.iteb yap ı l d ı . Alaydan zabit yetişti ri lmesine son veri ldi. Küçük zabit mektepleri de açı ldı, nümuna alay ları ihdas olund u . B i n i c i l i k ve p iyade ve topçu atış mekteplcri aç ı l d ı . Zabitan heyeti yalnız Harbiye ve Kumbaralıane mekteplerinden yetiştiri l i yor­ du. Harbiye' den [Muhtelif ordularda harbiyeler aç ı ld ı . K .], piyade, süvarİ ve erkan-ı harbiye, Kumbaralıane ' den


Harbi)!e Mektebi

26C)

l ı ıJ I\ ıı ve istihkam . Baron To tt tarafından, I I I . Mustafa

111 1 ı ıaıı-1 saltanatında tesis o lu nan Topçu Mekteb i ö nce l\ ııı•, l thane' de yerleştiri l d i . Önce l l l . S e l im tarafı ndan, �ı ıı ı 1 a Mahmud tarafı ndan tensik ol unarak Eyüb' ün � ıır:;.ısındaki Kum baralıan e ' ye nak l o l undu. Türk- Rus lııırhinin başlarında lağvolunan ve Pangaltı mektebiyle l ıırl eştiri len bu mektep tekrar ı 878' de tesis o l undu ve ı l'l, rar Kumbaralıane' de yerleşti. ı 840'a kadar mektebe l ı ı ı ı :ransız kumanda ederd i . 1 9 ı ü'dan iti baren, Osman l ı ordusu fel dmareşal Fon ıkr Gol ç ' un bir projesine göre tekrar tensik olundu. A skeri kuvvetlerin ord u taks i matı (askeri daireler) ı ı 1 ı ı hafaza olundu. Yal n ız sevkülceyş birlikleri taksimatı lıııııamıyla değiştiri l d i . Yedi ordu yerine onüç oldu, ki taksi matı şöy ledir: 1 ' inci, karargah-ı umumisi İstanb u l ; 2'nci Tekirdağ ı ; \ ' iincü Kırkkilise; 4 ' üncü Ed irne; 5 ' inci Selanik; 6' ıncı Manastır; 7 ' inci Kosova. B un lardan başka üç müstakil l ı ı ka: İşkodra, Kozana ve Yanya. Asya'da S ' inci Şam, •r uncu Erzincan, ı O ' u ncu Erzurum, 1 ı ' inci Van, l 2' nc i Musul , ı 3 ' üncü Bağdat; başkaca, Yemen kolordusu v e l l icaz müstaki l fırkası . Kolordular iki veya ü ç fırkadan ıııürekkepti. F ı rkalar üçer taburlu üçer alayd ı; fazl a olarak b i r nişancı taburu, on tabur demek, ü ç d e acem i veya ihtiyat taburu ki bunların kab i l iyetıeri azdı . Artık l ivalar yoktu, ı 3 tabur doğrudan doğruya fırka kuman­ danının emri altında idi. Bu, hakiki üçlü teşki lattı ; fakat pek az hay ırlı tad i lat. Üçl ü teşkilat kend i kend ine hususi hiçbir tekem m ü l e


270

Türk-Alman Ilişkileri

malik deği ld ir. Fakat, Fon dcr Golç topaJ kalmanın büyük mahzurlarını gösteriyordu; fakat, üçlü teşki lat ko lorduların da üçer fırkal ı olmasını icap etti riyordu. Halbuki Türk kolorduları büsbütün keyfi bir şekle geldi: Burada iki fırka, orada üç fırka. Askeri dairelere göre i k i l i , üçlü teşki lat arasında kolordu lar değişiyordu. Sevkü lceyşl karışıkl ığın bir sebebi de budur. ı 9 ı 2 harbi bunu tecrübe etti. Fakat, Fon der Golç'un projesi Türk iye' n i n askeri hali için d iğer ehemm iyetleri haiz diğer bir mese le ç ıkarıyor­ du. Redif yahut ihtiyat ord usunun tamamıy la altüst o lmasına gidiyordu. Seferberlikte, ı 9 1 2 'de görül düğü vechi le, ihtiyatları kadrolamak mümkün alamıyordu. Türk ordusunun, lazımı kadar meslekten zabiti yoktu ki bun ların adedini azaltsın; bi lakis mecbur olundu çoğalt­ maya başlan ı l d ı . ı 9 ı 2 - I 3 felaketi i harbinden sonra Türkler ordularını

tekrar yapmak ınecburiyetini duydu lar. Feld mareşal Fon der Golç ' u n çiçekleriyle örtii ierek ve onun derslerinden İstifadeyi bi leınediklerini itiraf ederek Alınanya' dan yeni zabitler isted iler. Fakat bu defa "Kolossal" yap ı l d ı . B i r A lman askeri heyeti, ferik general Liman von Sanders, karargah-ı umuınisi Casse l ' de olan 1 ı ' inci kolord unun 22' nci fırka kumandanı emrinde olarak, altm ıştan sek­ sene kadar her s ı n ıftan ve her rütbeden Osman l ı ordusunu tenslka tayin olundu. Fakat bu zabitler yalnız tal im ve terbiyeci, basit mual l im yahut eski A l ınan askeri heyetin o lduğu gibi askeri m üşav ir değildi; sıra zabiti, 'cephe zabiti olacaklar, fi i li kumanda ifa edeceklerdi. General Liman von Sanders ı ' inci kolordu (İstanbul)


Harbiye Mektebi

l, ı ı ı nandan l ığını alacaktı ;

27 1

bir kolordunun kurmay heyeti.

/11 /wlar ve livalarz ve her firkada birer alayının başında

hll'cr A lman zabiti bulunacaktı; muhte l if sınıfların dai m i

l ı · l "l i�leri, tahkiınat, atış ınektepleri ve askeri tedri sat ı ı ıcktepleri Alınanlara tevd i o lunacaktı . Terc!han Harbiye Nczareti 'nin erkan-t harbiye-i um um iye reisl(iJ;i, erkan-ı l1rtrhiye reisli.iJ;i birinci sör-şefli.iJ;i (ikinci reis) birer ;\ l ın an olacakt ı . Bu, İstanbu l ' a Alınan ların el atınası i d i . /lu. Türkiye payilahtma Cerman himayesi koymaktı.

Rus ve Fransız matbuatında çok güzel tebarüz ett iril­ d ı ki, 1 909' dan beri, Osman l ı iç pol it ikasına hakim o lan : ı ı n i l İstanbul garnizonu o lmuştu . Hükümeti çıkaran veya dii�üren odur. B i r Al man cenera l i ve Alınan şefleri altın­ daki pol itik bi-taratl ığı i ttihad ve Terakki müfuzunu lahkime tesir yapacak ve Al ınanya da bu tahkimden ı ı ı likiifatı n ı her halde toplamak tedbirini alacaktı . Rus matbuatı b u Alman askeri heyetine son şiddetiyle l ı lieum ett i . B u vech i le Novaye Veremya yazıyor: " A ll iktidar, görünüşte pad işaha aittir; haki katte ise ı ı ıemleketin tal i ' ine hakim o lan ordudur ve hususiy l e 1 stanbul k ıtmitıd ır. "Bu all şef bir A lman olacaktır. Emrindeki zabitler de A l man, yahut tah s i l lerini A lmanya'da yapm ış Türk t.abitleri olacaktır. Şu halde bütün İ stanbul garnizonu bir A l man kolordusu olacaktır; zira, efrad bir ordunun vücududur, onun ruhunu teşkil eden kadrosudur. B u su­ n;tle, hakiki Türk pad i şahı bir A lman generali olacaktı r". 1 878 ' de, Rus ordusu İ stanbul kap ılarına dayandığı vakit İngiltere(ni n) R usya'yı, şehri işgal ederse harp l e


272

Türk-A lman Ilişkileri

tehdit ettiğini hatırlatarak, makale sah ibi d iyor: "Bugün orası Ruslar tarafından deği l, fakat i ınparator Guillauıne' nin tabi' leri tarafından işgal olunınuştur ve diyecektir ki İ ngil izler, dostumuz ol muşlard ır, i stanbul ' ­ d a Bab-ı A l i karşısına ç ı kan a m i l k i Berl i n ' deki Brandenburg kapısı muhafızlarından bir müfreze olduğu­ na aldırış etmezler" Diğer bir makalesinde, ayn ı gazete şöy le beyanatta bulunuyor: "Avrupa diplomatları sükunla hazırlanan ve gürül­ tüsüzcc tamam lanan bu hükümet darbesi n i hayrete değer bir lakaydiyle karşıl ıyor. "Münakaşa ed ildi, mücadele ed i l d i ; hatta ihti latlar doğurmak teh l i kesi oldu; Kavala vcyahut Arnavutluk hududu işinde, Yenipazar sancağı işi gibi az cheınıniyeti olan bir meselede muhasamat zuhfıruna az kalm ıştı. Ve vakta ki Avrupa, neticeleri gayr-i mahdut had iseler karşı sında bu lunur; bunun gibi, h içbir şeye cheınıniyet vermez bir çehre alır. "Avrupa diplomasisi, müstakil bir mem leketin payi­ tahtı olan İ stanbul 'un Potsdam ' ın bir nevi pol itika varoşu haline g irdiğini gördüğü halde görmemek için kendini aldatır. Alman zabitlcri tarafindan kumanda edilen Türk alayları, İng i l iz zabitleri kumandasındaki yerli alayların H ind istan'da yapt ıklarına benzer h izmetler görecek­ lerdir. "Türkiye hakiki bir Alman müstemlekesi oluyor ve Türk ordusu A lman ordusunun bir yardımcı kolu oluyor-


Harbiye Mektebi

273

ılı ı " .

Kanun-i Evvel 1 9 I 3 , akşam saat beşbuçukta Rusya, ı ra nsa ve İngi ltere ' n in üç sefıri ayrı ayrı sadrazama, ayrı ı ı y rı ayn ı suali sordu lar. Ayn ı tarzdaki metinde aşağıdaki n\· nokta vard ı . 1 - İ stanbul v e Çanakkale boğazlarındaki kıtaların v e l a h k im at ı n kumandası Alman general i L iman fon Sanders'e veri len I ' inci kolordu kumandan l ığından a l ı­ ı ıacak m ı d ı r? 2- İ stan b u l ' da mevcut o lan örfi idare, müstesna b nunların tatbiki ve pay i tahtta askeri nüfuz 1 ' inci kolor­ dıı kumandanl ığ ı na tevdi olunduğundan, bu işler, işbu k o lordu kumandan l ı ğı bir A l man ' a tevdi olunduğu !akdirde dah i devam edecek mid ir?

3- A lman askeri heyetinin şefi ne tev d i olunacak ikti­

dariara göre, Osman l ı istiklal i bundan m üteessir olacak ı ı ı ıd ır? Üç sefı rin demarşı teh l iken in önünü almak kudretinde ı sc de, biraz geç kalm ıştı ; çünkü, general L i man fon Sanders on kadar zabitle İ stanbu ' la (doğru) yolda i d i . ı i i li o larak ay ın 1 4' ünde, sabah ın saat I O' (un)da İstan­ l ıı ı l ' a varacaktı . Said Hal im Paşa, muhataplarından herbirine beyan ı·l l i ki, demarş Osmanl ı istiklali üzerine ayak basmaya ı c ınayül demek olduğundan, kendi lerine resmi cevap veremeyecek tir ve yarın Bab-ı A l i ' de resmen kabu l el mek üzere onlara y o l verdi . Üçüncü noktaya taal luku ı ıl ana gel ince, bunun vukuunu beklemek faydasızdı ; zira,


274

Türk-Alman Ilişkileri

Osmanl ı istiklal ini i hlal, denemeye dah i gelemezd i . 1 5 "te diplomasi heyetini kabul ederek, sadrazam, İti­ laf- ı müselles setirlerinden herbirine ayrıca şifah'i bir beyanat yaptı k i , Türk gazete leri nin ded iğine göre muhteviyatı şöyle h ü l asa o lunabi lir:

1 . İ stanbul ve Çanakkale boğazları kıtaları ve tahki­ matı \ ' inci kolordu kumandanlığına ait o lmayacaktır; 2. Örfi idarenin tedbirleri n i n tatbiki ve askeri nüfuzun tatb i k i , 1 ' i nci kolordudan ayrı olarak, Harb i ye Nezaret i ' ne ait olacaktır. On lardan beklen i ldiği gibi Türk matbuatı ateş ve alevi iti laf-ı müse l l ese karşı attı. l(tsvir-i Efkôr bassaten Rusya'yı hissesine a ld ı ; diyordu ki : "Vak it vakit 1-Iristiyanl ı k ' ın şampiyon luğunu yapar, el ine kaba bir taassup bayrağı alarak, Türkiye'ye zarar vermek için hiçbir fırsatı kaçırınam ıştır; Türkleri ve müs­ l ümanları ezmekten başka hedefi yoktur. "Türkler Avrupa'ya ayak bastıktan beri hristiyanların taassubuna çatm ıştır. i şte i stanbu l ' un tari h i n i nas ı l yazmışlar! Ve hala aynı zihn iyettir ki İtilaf-ı müsel lesi tahrik ed iyor, A lman askeri heyetine karşı protesto ederken de. "Bizim için mesele pek basittir. Rusya tanzi mat isteyenlerin baş ı ndad ı r. Ve aynı zamanda Osman l ı imparatorluğunun teccddüt v e saadetini istemeyen hris­ tiyan dev letlerin de başındad ır. Tanzimat isteyerek . . . i l h ." [Yarım sah ifelik Avrupa ve husus iyle Rusya'ya çı kış­ mad ır. K . ]


Harbiye Mektebi

275

/(min Fransız matbuatı ile istihza ediyor. Onlara göre,

f't · ı ıcral Liman ' ın i stanbul ' u Ruslara karşı kapattığı ma­ ı ıa s ı ver i l iyor. . . i l h . [ Yarım sahife kadar da bundan bahis. 1\ . ı F akat, 1 9 1 4 Kanun-i San i 'sinde, piyade general ı i ınan fon Sanders kayzer tarafı ndan süvari feriki nasbe­ ı l ı ldiğinde n , bu, A lman askeri kıdem ine göre onu bir ılcrcce terfi ettird iğinden, Türkler tarafından kabul olu­ ı ıan esasa göre, Bab- ı A l i h izmetindeki bir zabit kendi ı ı ıcmleketindeki rütbcden bir derece yükseğine çıkarı l d ı ; ı iirkiye'de mareşal nasbolundu. 1 ' inci kolordu kuınandanl ığı şu halde Alman askeri lıL�yeti n i n rütbcsinin altında kald ığın dan alt kudretler kendi sine n izamen veri l m iş oluyordu. Mesele Osmanl ı ordusuna umumi müfettiş tayini idi. Mareşal Liman fon Sanders artık yalnız 1 ' i nci kolordu(ya) kumanda etmeye­ rckti, Osman l ı i mparatorl uğunun onüç ko lordusuna kumanda edecekti . U m u m i müfett i ş l i k memuriyeti yepyen i bir teşekküldü; fakat, bu ana kadar kolord u ıımumi m üfettişleri vard ı, Su ltan Ham id devrinde olduğu gi bi, yahut birkaç kolordunun, bugünkü rej imde olduğu gibi. Asla bütün Osmanl ı ordusunun umumi müfettişi yoktu. Mahmud Şevket, bizzat kend isi umumi müfettiş değ i l ancak Rume l i kolordularının müfettişi i d i . 1 9 1 1 ' de, Osman l ı faal/seyyar ordusu 1 4 ko lordu say ı lıyordu. 3 8 fırka teşkil eden, fazla olarak 5 müstak i l fırka vard ı . Yeni b i r taksimat kabul olundu :

Kolordu say ısı 1 3 , 34 fırkal ı ve 2 müstaki l fırka. Üç kolordu Avrupa' da, ! ' i nci (karargah-ı umum isi i stan-


276

Türk-Alman ilişkileri

bul ' da), 2 ' inci ( Edirne), 3 ' ü ncü (Teki rdağ). İki kolordu Garbl Anadolu'da ki şimdiye kadar hiçbir faal kuvvet say ı l m ıyordu, İ zmir garn izonu i hmal olunursa: 4 ' üncü ( İ zm i r) ve S ' inci (Ankara) . İ k i kolord u : 9 ' uncu (Erzurum) ve 1 I ' i nc i (Van), ki ancak iki fırka teşkil o l un­ muştu; aldı lar bir fırka i km al. İki kol ordu Suriye' de, & ' i nc i Şam 'da ve 6 ' nc ı Halep 'te, i k işer fırkadan müteşekki l . Yemen'de 1 4' ü ncü kolordu ve 7 ' i nci ve Asir fı rkası eski 1 4' i.i nci.i kolordudan a l ı narak ( . . . )?42 Bu yeni tertibatla, askeri faal kuvvetler mümkün olduğu kadar azaltıldı. Ve Anadolu'nun müdafaası en iyi tem in olundu. Ordu müfett işli kleri 4 say ı(sın)da kal d ı . Asker alma hizmetleri şe fleri tay in olundu, her kolordu için " l iva general leri vey<ı albay lar" ve her fırka "albay veya yarbay". Bu sonuncu tay in ler esk i red if fırka kumandan­ ları. B u yeni tertibatla askeri faal kuvvetler m ümkün olduğu kadar azaltı ldı ve A nado l u ' nun mi.idafaası en iyi temin olundu. Ordu müfettişlikleri dört sayısında kald ı . Asker alma h izmetleri şelleri tayi n olundu, her kolord u için " livii general leri veya al baylar" ve her fırka (için) "albay veya yarbay". Bu sonuncu tayinler eski red if fırka kumandan­ ları .

42 Burada noksa n l ı k vardır. (I-laz.)


Harbiye Mektehi

277

N amzerller ve staj l leyet-i zabitamm1z !'rusya muharrirln-i askeriyesinden meşhur Roh l ' u n ''( >rdunun ruhu zabitanındad ır." mea l i nde derın İyan ı·y lcdiği söz her ordu için o lduğu gibi Osman l ı ordusu 1\ ı ı ı de ayn-ı h i kmettir; bu sebepten şu unsur-ı m ü h i m1 1 1 1 1 1 bizde de tamam ıyla lay ıld ı bir surette yetiştirilmesi, ·, ncf v e ınev k i i y l e nı üteıı a s i p bir hale i fniğ ı i ç i n ı l i i:;; ü ndüğü ınüz bazı tcdab'iriıı ııeşrı münasip ı•. ı ırülmüştür. Cümlccc malum olduğu üzere ordumuza zab i taıı l ıa:;; l ıca iki mcııbadan yetişiyor: 1. M ekat i b-i harbiyenı izdeıı ;

2. A lay lardaıı . Erka n-1 harp zahita n tm tz: A lel umum Paııgaltı Mekteb-i Harbiyes i ' nden neş ' et eder. 315 senesine gel ineeye kadar bu mektcpten 5-6 yüz

1 ı ı evcudunda o larak her sene neş' et eden piyade ve süvarİ ; abitan ı arasından a h lak ve mal umatça beyne' 1-akran l l'ıneyyüz edenlerden viiu/e 2-5 n isbetinde ve Topçu M ühendis Mekteb-i l l aı·biyes i ' nden dah i aynı n isbette nkan-ı h arp mülazını ı ' nam ıyla tefrik edi len efendi ler 1 i ç sene tahsi lden sonra erkan-ı harp yüzbaş ı l ığın ı ibraz L"dcrdi ler. B i lalıere bu usullin mchazlri anlaşıldı. Üçyü­ /(ınbeş senesi nde yen i bir karar ittihaz edi ld i . B u karar 1 1 ı uc ibince her sene neş 'et eden zabitan ın yüzde beşi ile unu arasmda bir kısmı tefrik ed ilerek erkan-z harp


278

Türk-Alman Ilişkileri

namzedi smrflan ihdas o lundu. B u s ı n ıfların tedrisatı,

evvelce mevcut olan erkan-ı harp sın ıfları tedrisatının ayn ıd ı r. Yalnız evvelce erkan- ı harp sın ıfına ayrı lanların cümlesi erkan-ı harp yüzbaşdığı i le neş' et ettikleri halde erkan-ı harp namzedi sınıfı na naklolun:ın zabitanın rub ' u ve nihayet sü l ü sü erkan-ı harp yüzba ş ı l ığını ve müteba­ kisi de m ümtaz yüzbaşı lığı ihraz ederler. Şu suretle iki mühiın faidc i stihsal ed i lm iş o l uyor: B i ri, erkan-ı harp tahsi l i esnasında zabitanı bir tikr-i müsabakaıla çal ı ştır­ mak, i kincisi de orduınuza çok m iktarda erkan-ı harp tah­ s i l i görmüş zabitan yetiştirmek. Bugün bu usulün de tad i l i zamanı ge l d i . Ordu-yı Osman i M ckatib-i harbiyesinde ve Mide tesisini i l tizam edeceğimiz Lndaht ve 'Tatbikat Mektcbi ' nde ikmal-i tah­ s i l eden zabi taıı ııı hemen usul-i sabık vec h i l e tcdrisleri için Dersaadct" c erkan-ı harp ııamzedi olarak ce lp­ lerinden ise. mensup o l dukları ordularda bi rkaç sene hizmetten sonra cclbcdi lme lcri ve vaktiy le mektepten ç ıkarak boş durmam ış, tevsi' -i malumaıla tezyin-i zat eylemiş suntır-ı muhte l i feye mensup birçok müstai d zabitanımız bulunduğundan, mlıına- i l eyh i m in dahi bazı şerait tahtında imtiyaza iştirak ettiri l mesi orduımızun menafı' i nokta-i naz:m ndan gayet lazı mdır. Bu vec h i le hem heyet-i zabitanım ız arasında bir fi kr-i müsabakat uyandırı l ı r, hem de v ücutlarından daha ziyade istifade mümkün olan erbab-ı sa ' y u i ktidarın şevk ü gayretleri artırıl ır. Bu gibi zabitan ı n erkan-ı harp namzed i sınıfı na kabu l o lunmaları için A l manya'da olduğuna m ü şabih ber­ vech- i ati şerait dermiyan o l unabi l i r:


Harbiye Mektebi

279

1 . Mekarim-i ah lak ile muttasıf ve h içbir töhmetle ııı iittehem olmamış bul unmak; 2. S innen otuz yaşından dlın, mu''i n l i ve avarız-ı

viicud iyeden tamamen sal i m olmak; 3. Mektepten hin-i neş'etinde s ı n ıfı mevcudunun nıs­

l ı ııdan yukarı eh l iyeti haiz ve kıta dah i l inde la-akal üç ',l·ne h izmet etm iş b u l unmak; 4. Her sene erkan-ı harbiyeden memhlıran ordu erka­ ll

ı harbiyelerine gönderi lecek program mfıcibince imti­ lıan vererek iyi mımara kazanmak;

Erkan-ı harp zabitanıııın staj ları B ir zamanlar erkan-ı harp zab i tanı , mektcbinden çıkar ıkmaz erkan- ı harbiye dairesine memur o l urlar i d i . Sonraları . bir aralık bilfi i l k ıtaatta istihdam olunmaya başfad ı larsa da bu usul çok devam etmemiş ve üçyüzon­ hcş senesine ge li nceye kadar tat i l e uğram ıştı.

\

Tarih-i mezkurda erkan- ı harp namzedi sın ıfı n ı n ihdasıyla beraber erkan-ı harp yüzbaşılarının sekizer ay sunuf-ı selôsede b i l fi i l bölük kumandanl ığında istih­ damları karar-gir o lm uştu . Üçyüzyirmiiki senesine kadar yetişen vedi erkan-ı harp smıfından olan yüzbaşı efendi­ ler, bu karara tevfıkan sunlıf-ı selasede ifa-yı h izmet cylediler. Üçyüzy i rmi iki senesinden itibaren bu usul yine lağvedildi. Erkan-ı harp zabitanını n yalnız kendi yetişmiş oldukları esas sınıfında ikişer sene bi l fi i l ifa-yı hizmet eylemeleri usu lü meydana ç ıktı . Şu tenslbe göre fi-ma­ ba'd erkan-ı harpleri dahi piyade erkan-ı harbi, süvarİ


280

Türk-Alman İlişkileri

erkan-ı harbi . . . i l h . gibi s ı n ı fıara ay ırmak l az ı m geleceği tabi id ir. B u usulün m ürevvici g i bi görünen ler erkan-ı harbiye zabitan ın ın sunlıf-ı selasede ii'a-yı hizmet ettiril mesi suretiyle meşgul iyet-i fikriyyelerini artırarak kLıva-yı dimağiyelerini it'ap etme n i n istikballeri için muzır ola­ cağını ve bu cihetle yalnız kendi sını fın da bi l fi i l i fa-yı hizmetle tekemmül eylemelerin i ve sunlıf- ı saircyi dahi sey i rci sıi'atıyla görüp geçmelerin i tavsiye ed iyorlar. Bu mütal aa bir nokta-i nazardan doğrudur. Fakat, şu hal erkan-ı harbiye zabitan ı aras ında s ı n ı f tcfr i k ine mecburiyel hası l edeceği gibi; istikbalde dcruhtc ede­ cekleri kumanda ve sevk ü idare nokta-i nazarından da bir noksan gibi tclakk iye şayandır. Şimdiki tensikat-ı hazariyc m i zdc vakıa ya l n ı z p iyade, topçu, süvar i askerinden mürekkep fı rka lar görüyoruz. Lakin bundan sonra tcnsikatı ınütcrakk i ordular tcşk i latına tamamen benzeyecek o l an orduımızda vakt- i scferdc olacağı gibi vakt-i hazarda da fı rkalar, sunlıf-ı muhte l i feden tcşckkül edecekti r. B i naenalcyh vakt-i hazarda tal im ve terbiyenin vakt-i sefcrde sevk ü idarenin en nıühim rüknü o l an erkan-ı harp zabitanının her sın ıfın tal i nı ve terbiye ve sevk ü idaresine dair esasl ı ınaluımıtları o lması clzcmdi r. Bunun da sunlıf-ı mulıtclifedc h izmetle de kabil o lacağı aşikard ır. Sunlıf-ı sc lascdcn herbirinde cvvclce i fa e d i len sekiz ayl ı k hizmet gayr-i kafi d i r; her s ı n ı fta bir senc-i ta­ liın iye tamamen imn1r ed i lmek üzere staj müddetin i n üç seneye çıkarı lması daha m linasi pt ir. Erkan- ı harbiye kol ağalığı rütbcsini haiz bul unan zabitan ım ızın teri'lan tabur binbaş ı l ı k l arına tayi n i usulü


Harbiye Mektebi

28 1


282

Türk-Alman ilişkileri

dahi ahiren ittihaz olunmuştur. S izce •1bur kumandan­ l ığına terfıan geçmekten ise terfi etmek için bir taburda yahut bir süvarİ alay ında, daha doğrusu erkan-ı harp zabitinin intihap edeceği herhangi bir sınıfta mukannen bir müddet ve mesela iki sene ifa-yı hizmet etm iş bulun­ ınası ıneşrlıt olmalıd ır. Şu usul yalnız binbaşı o lacak kolağalarına değil biluımını rüteb- i ınuhte l i fe ashabına da teşm i l edilmeli ve her erkan-ı harp zabiti, terti edeceği rütbeye sa r da h i l inde terettüp edecek veza i fı ifaya kabil iyel ve iktidarı olduğunu bi l fi i l ita-y ı h izmetle ibraz ve i sbata mecbur tutulmalıd ır. Erkan-ı harbiye zabitanıın ızın bir kısm-ı mühimminin üç sene evvel tcşekkül eden mekatib-i harb iyyeyc memuriyctlerinden ve tcr l'lan kıtaata geçmeleri nden dolay ı ordu ları mız erkan-ı harbiyesi nde ınü h i ın bir boşluk hası l oldu. Şu hal bittabii erkan-ı harbiye umCıru­ nun e lyevm kesbey led iği ehemm i yctle gayr-i kabil-i tel i ftir. Buna karşı mckatib-i harbiyemiz ordu larımız merakizi nde nı üesses bulunduğundan dolay ı emr-i tedrl­ sine memur arkadaşlarımız ın erkan-ı harbiye daireleri umüruyla da iştigal i ve kıtaata memur olan ları n vezaif- i esasiyeleri başına iadeleri varid-i hatır oluyor.

Mcktepli zabitlerimiz Bundan üç sene evvel ine ge linceye kadar yalnız İ stan­ bul'da, birisi piyade ve sü varİ ve diğeri dahi topçu ve mühendis zabitan ını yetiştirıncle mahsus iki mektep var i d i . Pangalt ı ' da kain P iy ade ve S ü varİ M ekteb-i Harbiyesi ' nde her s ııııfın mevcudu ınühim bir yekün


Harbiye Mektebi

283

l ı"· � ı l ederdi .

l �azan i l k sın ıfın mevcudu sekizyüze l l iye kadar bal iğ ı ı l 1 1 rdu. Bu miktarda talebe n i n bi rarada tedrlsi mümkün ı ı lııı ııayacağından, adedi altı veya sekiz ol mak üzere J, ı·.ımlar ayrı l ır, nazari tedrisat kısım kısım icra ol unur; ııı ı ıdl tedrisata gel ince, kah bir s ı nı f kam i len arazi üzerine � ıkarı l ır ve kah ikiye taksim edi lerek bir kısmı mektepte ı ıa 1.arl ve diğer kısmı arazi üzerinde amell dcrsle işgal ı·ı l i l irdi . Bu sonraki tedbirc bilahare müracaat olunmuştu. )u suretle, bir mual l im aynı bir dersi altı veya sekiz k 1 :; ımda ayrı ayrı tedris i lc muvazzaf olur. bazan da

ı ı ı ı ıavin leri mlıma-ilcyhimc vekalcten ders verirlerd i . B ir 1 1 11ıallim bütün talebesi n i n isti fade edip etmed iğini, ancak ·.cnc nihayetinde icra ed i len imtihan-ı uınumide aniaya­ hi ! i rd i . fedrlsat-ı nazariyeden y i ne az-çok istifade edi lird i . 1 akat, anıel iyyatlardan istifade h emen yok gibi i d i . Yal n ız yürüyüş idmaıı ı ! . . Ş u mehazlre mukabi l uımıın zabitam İ stanbu l 'da aynı hir mektepten yetiştirmekteki fcvaid-i azlme inkar edi lc­ ıncz. Dördüncü ve altıncı ord u l arım ız ın ıntıkaları gibi ı crakkiyat- ı ınede n iyyedcn n isbeten mahrum o l an ı nahal lerdek i kardeşlerim izden zabit olacak ları n pay i­ lahtı, payitaht adap ve muaşereti n i ve az-çok mevcut te­ rakkiyat- ı meden iyyey i yakinen görmeleri ve ! isan-ı Osmani ' y i tamam ıyla öğrenmeleri ve vatanımızın her köşesinden gel ip bir mektepte toplanan ev iad-ı vatanın ittihad ı n ı isti hsal gibi fevaid var idi. Şu fevaid mehazlr-i mesrCıdeye bittabii o zamanlar fed a edi lerek, ordu mera-


284

Türk-Alman Ilişkileri

kizinde p iy ade ve süvarİ mekatib-i harbiyesi tesisi karar· gir oldu. B i rçok güzide erkan-ı harp ve saf zabitanı mız, ordularımızın daru' l-irfanı n ı teşki l edecek olan bu mek­ teplere memur edildi . Zabİtan-ı mCıma-i !ey h i m tedr'isat-ı am el iyye ve nazariyyeyi bi-hakkın mat!Cıba muvafık surette icra ettiler. B i l hassa Manastır ve Erzincan mekatib-i harbiyesinin az zaman içinde iktisap eylediği tekemmül sair mekatib-i har­ biyenı ize gıbta-resan ve her türlü mcdh ü sitay işc şayandır. "Ordu-y ı Osman i ler medikizinde mekat i b - i h ar­ biyeni n teessüsünde bu ana deği n üç senel i k bir m üddet güzeran eylemiş olduğundan, elyevm i l k defa olarak bu m e ktepleri nı i zden yetişm iş zabitan arkadaşlarım ız bugün ordu larıımza memur oluyorlar. Sair rüfekamız gibi muvaffakiyetlerini temenni ederiz". Şu kadar var ki, balada feda ed i len fevaid-i mühim­ men i n isti h sal i çaresi de fen1ımış ed i l memel i d i r. Dersaadet'te müddet-i tahsili bir sene devam etmek üzere umum ordular için ayrıca bir Endaht ve Tatbikat Mektebi tesis edi li p de sunCıf-ı muhtel ifc zabitanı bu mektepte ikmal-i tahsil ettiri ldiği takd irde telafi - i mafat olunabi l ir. Şöyle ki: Mekatib-i harbiyemizdeki müddet-i tahsi l in, tedrisat sene- i mal iyeye göre tanzim ve umumi imtihan­ lar için öteden beri tahsis edi lmektc olan müddet taklll edilmek üzere , iki seneye tenzi l( i) mümkün olduğundan, bu iki senel i k tahsilden sonra ordu mekteb- i harb iyesin­ den 'zabit namzed i ' rütbesiylc ncş ' et eden efend i l er, Dersaadet'te tesisini tasavvur ettiğimiz mektepte ikmal-i tahsil edip mülazım-ı san i l i k rütbesini ibraz eyleyerek ordu larına avdet ederler.


Harbiye Mektebi

285

Alaylı zabitanımız l 'c rk-i tezkere ' etm i ş veyah ut h üsn-i h izmeti v.oıii l m ü ş başça v u şlar, kıdem veya h izmetlerine ı ı ı l l ld feten imti han(la) veya i mt ihansız olarak zabit o lu­ yı ırlardı. A lay l ı zabit deyip de geçi vermeyelim. MCıma­ ı kvhim meyanında mektepli zabi tanımız derecesinde ıı ıu.�ı ait, mukted i r ve kab i l iy etl ileri de var. Fakat, okuyup yu11nak dahi bilmeyenleri, hatta h iç k ıta yüzü görmeyen­ Ini de gayr-i kab i l - i inkar! ·

l leyet-i zabitanımız i ç i nde okuyup yazmak dah i l ıı l ı ı ı eyen mareşal, ceneral, hatta ümera-yı askeriyye l ııı lunmas ı , art ı k bugün, ord u m uzun, i h raz etmes i ıııl' ' ınCıl olan terakkiyatı ile gayr-i kabil-i tel iftir. <_:ok şükür. . . Topçu ve M ü hend i s M ektebi de dahi l ı ı lduğu halde beş mekteb- i harbiyemiz var. B u c ihetle ııı l ı k alaydan zabi t yetiştirmek usulünün suret-i umu­ ı ı ı iy ede i l gası ve s i lah-endazan arasında fevkalade yararlı k göstere n ierin bi le ınükafat-ı nakdiye veya ahar ... ııretle talti fı n in zaman ı gelmiş ve hatta geçmekte bu lunmuştur.

istidrat Seferberl iğ i nde bugün tasavvur ettiğimiz kuv ve-i ·;e feriyemize muad i l bir kuvve-i askeriyye çıkarabi lecek ı ılan İtalya ordusuyla Osman lı ordusu zabit.anının m i k­ larını mukayese edersek hemen bir m i s l i denecek kadar t.abitaııa mal ik o ld uğumuzu görürüz. Bu kadar zabitana veri l ecek tah s i sat i stita' at-ı mal iyem izle mütenas i p deği ldir. Ordumuzun e rbab-ı ı s lahının en m ü h i m m i


286

Türk-A lman İlişkileri

"para" o lduğu ve böyl e olmakla beraber kuvve-i maliyemizin ordumuza fevalade tahsisatlar i ' tasına gay­ r-i müsait bulunduğu düşü n ü lürse, o derece tasarrufu bir kat daha itina ed i lmesi lüzumu tebcyyün eder. B i lumum heyet-i zabitanımız içinde v ücutlarından hizmet beklen ilmesi müstahyel o lan zabİtan ın ' ihtiyat zabitan ı s i l k i ' nam ıyla ihdas edi lecek bir silke ihracı ve red i f kadrosunun dah i ma-dtın larına iha le-i umurdaıı başka karı o lmayan büyük amirierin muamel atı bizzat temşlt eden lerden maadası nı n ihtiyat zabİtanından teşki l i suretiyle tenklsi askeri bütçem izde m ü h i m bir tasarruf tem in eder. Zira; ihtiyat zabitanı yalnız sonbahar tal im ve manevralarında ve sefe rberl i kte a lamat- ı faika- i askeriyye taşıyarak si lah altına, vazifeleri başına gel ip sair zaman larda kendi kar ve kesp ve ticaretleriyle meşgu l veya mülkiye memur iyetlerine mensup bulu­ nacaklarından muhassesatları muvazzaf zabitanınkine nazaran muvakkatl olacaktır. B i r de. artık tab ü Hivanı kalmamış, müştak-ı istirahat, pir- i tani kumandan ve ümcram ızın icrii-yı tekaüdü key­ fiyeti var. Bu hususta ed i len tecnnl ve tcahhurun her gün m i l lete binlerce l i ralara mal o lduğu düşünü l ürse, hasıl olan arzu-yi umum inin bir hareket-i acGiane gibi tel akkİ ed i lmeyeceği bedlhld ir. Bugün mevki-i i ktidara gelen malumat ve efldir-ı al iye-i askeriyyeleriylc müşari.in b i ' l-beııan genç ve muk­ tcd i r ııazır ve rüesamızın İcraat-ı karlbe-i haseneleri meyan ında şu arzumuzun dahi tamam-i husü lüni.i göre­ ceğim izden ümitviirız.43 4 � Bu k ı sııı ı n sonunda "Sedad" ismi huluııımıktad ı r. ( 1-laı. . )


İ K İ NC İ Y İ LH E LM VE H A RU-İ U M U Mi ' YE G İ R İ Ş


ALMAN i M PA R ATOR U İ K İ NC İ Y İ L H E L M

1 9 1 4 mağ lu biyetinin e n büyük mesu l lcri imparator V i i helm ve erkan-ı harbiye reisi M oltke ' d i r; yoksa ordu l:v. ımı gibi yetişm iş ve her yerde üstün düşmanlarını l'lm i şlerdir. i mparatorluk verasetle ç ı kı lan bir yerd i r. l · akat, başkumandan l ı k daha başka hasletler isterd i . Öy l e b i r eser-i m i l l i tehiyye ed i lemez, üıkat kend i n i .ı ldatmak mümkündü v e öy le oldu.

Kayser Wilhel m ' in hayatıı su ismi verirken m u vaf­ Lı kiyet l i bir seferberl i k planı hazırlamış kadar mağrurd u . l l u harekette iti mats ızl ı ğ ı n ın izlerini görmek d e ı ı ı iimki.i ndi.i r; z i ra maiyyetinin nasihatlerine h iç kıymet vermed i ğ i n i gösterm iş ol uyordu . A l manya dah i l inde asay iş, emn iyet, huzur arttı kça i mparatorun ş uurundaki l·ıııniyetsizlik ve huzursuzluk da artıyordu. Otuz sene Yazan : Em i ! Ludvig. 1 /aher. 27.7.( 1 9)4 1 . tcfrika no: 54; tefrika no: 55. 28.7. 1 94 1 ; tcfrika no: 56. 29.7. 1 94 1 : tcfrika no: 57. 30.7. 1 94 1 ; tefrika no: 59. 2 . 8. 1 94 1 .


290

Türk-A lman Ilişkileri

süren hükümet devrinde imparator mütemad iyen isyan ve ihti lalden korkmuştur. B u ; h içbir sını fa, hiçbir partiye. h içbir şahsa itimadı o l m ad ığ ı n ı gösteriyor. İ şbaşına getirdiği adamlar, yalnız teh l i ke zamanları nda impara­ torun yerine ateşe atı lmak vazifesiyle mükel leftirler: fakat bu teh l i ke harp meydanında düşmandan gelen teh l ike değild ir. İ mparatora göre. teh l ike ancak ' kızıl volkan' ismini verdiği m i l letten geleb i l ir. Bu suretle G u i l leume l l . , ruhunun muzaaf şahsiyetiylc mütemadi­ yen orduya mec luptu . A lakası ve ihtirası kendisini oraya doğru sevked iyordu. Bunun içindir ki. kend isine asker­ l iği meslek o larak seçm işti . Yüzlerce nutuklarının hemen hepsinde, bütün m i l letin hayretini ımıcip olarak ayn ı sözleri tekrar etti : ·'Memlckette tıpkı 186 l 'dc olduğu gibi emn iyetsizlik ve n i fak hüküm sürüyor. İ mparatorluğuımızun temeli ordudur. Eğer günün birinde Berlin yeniden hükümdarı­ na karşı haykaldırmak isterse, ordu. süngüsiinün ucuyla, ha/km kralına olan itaatstzlrğmm cezasını vermek sanatım öğrenmelidir! "

B inaenaleyh, imparator işe orduyu ıslah etmekle başlad ı . Erkan- ı harbiye kuruldu, manevral ar yapıldı, ü n iformalar deği şti r i l d i ; genera l ler kadrosunu gençleştirmek isted i . Bu ısiahat bir sene devam etti. Sonra hiç hatıra gelmeyen birşey meydana ç ıktı : i mpara­ torun öteki sınıfıara tercih ettiği bu ordu, öz e l iy le yarat­ tığı bu muhit eski Prusya a n ' anelerini yeni A lman modasıyla m ukayeseye başladı ve imparatora karşı emniyetsiz oldu.


ikinci Viihelm

29 1

i ın parator, Alman ordusu ve

ordu erkamyla çekişınesi

1 890 Mayıs' ında

Valdersee,

erkan-ı harbiye re ı s ı

�ı lal ıyla bunu itiraf ed iyordu: "İ mparatorun ordu içeris i nde şöhretini gözle görülür l ı ı r tarzda kaybettiği söy leniyor. B unu işitmek bana çok ı ; t ı ı·ap veriyor. Ord u n u n i mparatordan soğumas ı h issedilmeden oldu. Ve günden güne artıyor. Bunun �l'hcpleri var: İ mparator donanınaya daha çok kıyınet wriyor, hassa alaylarını cepheye gidecek orduya terci h ı-d iyor. Yüksek zabitlcrle büyük babası kadar nazik 1- Dnuşmuyor. ''Maksatsız hem sıkı ve hem de sık manevralarla orduyu yonıyor. Tecrübe/i adamların fikrine kiymet ver­ lllivor. Şahıslara verd iği vazifelerde n i sbet yok: B i r kıs­ ı ı ı ın ı rabata al ışt ırıyor, bir kısm ı m ağır yükler altında l'z iyor. Zabitlerin ômirleri aleyhinde b ulunmasına göz ı ·wnuyor. Orduyu i leri sürerek, halk nazarında şöhret kazanmak istiyor. Bu müşahedeler yalnız şahsi tikirlerim değildir; muhtelif kaynaklardan aldığım malumat ve ·;a lahiyet sahibi insan ların düşünceleri de bunu teyit t·diyor. Yüksek zabitlcrin, vazife leri başında uzun zaman kalamamaları, kend i lerinde emniyetsizlik uyand ırıyor ve gayretlerini azaltıyor. Ordu imparatoru ayıpl ıyor. Artık otoritesin in kalmad ığını söy l üyor. "Bu şikayetlerin ben im kulağıma kadar gelmesi, çok derinlere kadar kök sal d ı ğ ı n ı gösterir; zira benim, ı nıparatorun en sadı k bendesi olduğumu herkes b i l i r". İ mparatora dair bu ağır h ükmü veren, Alman ordusu-


292

Türk-Alman ilişkileri

nun en yükse k asker id i r. B irkaç ay sonra, l890 i m para· torluk manevralarında ayn ı adam bu fikirleri daha katı b i r l isan la söy l üyor: "Geçen sene herşey yolunda idi. Şimdi i m parator binaenaleyh kendi· s i ne emn iyeti de arttı. Fakat, endişeleri hiç eks i l medi, şimdi rastge le sağa sola koşuyor. Mücadele yerlerinin ilk safı nda bulunuyor, Kene roller in vapll{ �t her i!ie kar ı şıyor ınüşavirlcri nin sözlerine ku lak asınadan, birbirini takir eden say ısız emirler veriyor. Daima yenmek i stiyor ve hakim ler aleyhinde karar verirlerse bu kararları çok fena karşıl ıyor. İ mparatorun arzu larına uygun hareket etmek i stemed iğim zaman bunun böyle o l d u ğ u n u bizzat gördüm. şahsi kudretine daha lazla ina n ı yo r :

,

" İ mparatorun aldırdığı ordu vaziyetleri çok kötü idi, bi naenaleyh imparatonın m uharebey i kaybedeceği bir gün evvelden anlaş ı lmıştı . B u haber ordudaki prensler ve maiyyetler arasında adeta sev inçle karşı land ı . Eğer bir harp zuhunında imparator başkumandan l ı k iinvanıyla iktifa etmeyip de, hahast ve Iniyük hahası gih i harbin idaresini fiilen eline altıcak olursa bu çok biiyük bir

lelaket olur".

Bu manevranın tenk idi yapı ld ıktan bir gün sonra inıparator Valdersee' den, resmen Stuttgart'taki kıtaların kumandasın ı denıhte etmesi n i istedi . İ nıparatar Mo ltke 'yi arzularma daha uyKun görmüştü. Ü ç ay sonra Valdersee vazifesinden affedildi. Bu nıünasebetle İnıparatar "Eıi<.an-ı harbiye-i uımımiye reisi, yanımda, verdiğim emirleri yap­ makla mükellef' hir ya maktır l dem işti. B i naenaleyh, ordunun en genç generalleri arasından seçi lecekt i r. "


lk 1nci Viihelm

293

M anevralardak i mağlubiyetin acısın ı ç ı karmak ıçın, parator, yen iden ta' biye meseleleri hal letmeye başlad ı . lııı 1 ııkal, b u işte büyük bir m uvaffakivet Kösteremedi. l ı ı qıaratoru manevraların tcnkid inde hazır bulunm aktan ııll., ı l menetmek mümkündü? " i ıııparatora ın ünasip b i r l i san l a eridin - ı harb iye lıı ı ıa ları nda kızam ı k hasta l ığ ı o lduğu söy lend i . Eğer ı ı ı ı parator bu eelse lerde hazır bul unursayd ı yeni �·ı· ı ıclkurınay başkanı Sch l i e ffen isti f a etmeye mecbur olacaktı".

Askeri v e siyasi hata ları 1 ·:rtesi sene, 1 893 M art' ında, imparatorun, am e l i yy at •;;ı lıasında üçüncü defa fena bir vaziyete düşmemes i için "yaveri, gizli o larak Sch/ieffen 'den meselesinin n e suret­ lı · halledildi{ �ini sordu ve aldığı malumalla im paratoru ı ı ıcselenin hal l i hususunda doğru yola sevketti . Ancak, l ıı ı suretle i mparator kudretl i bir erkan-ı harp o lduğunu l ' lllniyetle iddia edebi ldi ve meseleyi kend i kend ine hal­ k ı miş gibi göründü". Koııt Sch l ie iTen i l k deüı bir sari kızaııı ık hasta l ı ,Ç! ı viizi.i ııdan yakay ı kurtarm ıştı. Başka bir defa da, başka b i r ·,;lıi hastalığı ö n e sürerek teh l ikeyi atlatt ı . F<ıkat, b i r gün ı ın parator iki cepheden bir taaıTuz planıyla onu karşılad ı . Derhal Fransa ' y a tecavüz etmek isteyen imparator, ·1ark ordusundan i k i yahut üç kolordu çekerek oray ı zayı f lıırakıyord u . Halbuki, Fransızların isted iği d e bundan l ıaşka b i rşey deği ldi. Bu suretle ordumuz müstahkeın


294

Türk-Alman İlişkileri

mevkilere karşı taarruz etm iş olacak ve buralardan kanlı zay iatla püski.irtü lecekti. Eğer Fransızlar i lerlememize müsade ederlerse onları yenınem ize imkan kalmayacaktı . Sch l ieffen, imparatoru gayr- i maku l planları ndan vazgeçirmek için bir defa daha mevki ini teh l i keye koy­ maya mecbur oluyordu. Bu askeri oyunların neticeleri tabii çok ağır o lacaktı: Yirmi sene sonra İnıparatür Fransızlara Marn zaferini bu suretle tem in etmiştir. Eulenburg, bu y ı l ın askeri kabİnesi hakkında fikirleri­ ni şu suretle anlatıyor: "Baş yaverin, mukaddes bir varlı k, son kemali dere­ ccsine ermiş bir insan olduğunu kafama sokam ıyorum. Plessen ve Lenden ismindeki yarı deli adam da onun yan ın d ad ı r. Tımarlıane ismiyle andabilecek bu kar­ makarışık dairede birçok defalar insanı güldürecek man­ zaralar vard ır. " Kend i hatası yüzünden İngiltere 'de fena ımıanıele görmüş olan amiral Fon Senden B itran, İ ngi l tere ' ye ve İ ngi l izlere karşı derin bir nefret besl iyordu. Bu lı issiyata imparatoru i ştirak ettirınek için sarsılmayan bir i natla uğraştı durdu. Yaver general P lesscn, amira l İn Bahriye nazırıy l a olan bir konuşmas ını ifşa ediyor. - İ ngi ltere herhangi bir lıarbe gırer gırmez biz de İ ngi ltere' ye i l an-ı harp etmel iyiz. -Yalnız gem i l erimiz yok. -Ne zararı var? ! İngi ltere ' y i mağlup etmek için İ ngi l iz kıyı larına bir tümen asker ç ı karmak kafidir.


Ikinci Viihelm

295

Nazır yeniden itiraz etm i ştir: -Peki, şayet bu mümkün deği lse Rusya i le birleşir, M ısır ve H i ndistan üzerine y lirürüz. l lerşey askerlleştiril iyordu, hatta nazırlar b ile. 1 889 yı l ı baş lang ı c ı nda, b i r yemek sofras ın da, ııııparator neşe l i bir anında . yen i nazıriara yeni rütbeler verd i : Maarif ve Mezhepler nazırı Jossler binbaş ı, Maliye ıı;l zırı Fon Scholz teğmen tayin ed i ld i . Mal iye nazırı o.;o frada bu tayini bir şaka zannetmişti . Fakat, üç gün �;onra resmi gazetede masluni (?) okudu. E l l ibeş yaşında ı ılan Mal iye nazırın ın teğınen l iğe tay i n i bazı gazeteler !arafından alay mevzuu ittihaz ed i l d i . Bu nas ı l ı lar (?) nazıriara imparatorun gözünde yeni hir kıymet verd i ; bi lakis i mparator bütün bu yedek su­ haylara kıymet verm iyordu . Halbuki ateşemi l iterler, d iplomasi muh itindc bir horoz gibi kabarıyorlar ve sık sık ecnebi mem leketlerde gizl i istikaınetlerde seyahatler yapıyariard ı. Ataşcm i 1 iterler i mparatora doğrudan doğruya mektup yazmak salahiyeli n i haizd i rler. Ve yazd ıkları mektupların her cüm lesi için muayyen bir iicret alırlard ı . Subay olmayan sefi rlerin yazd ığı ehemm iyet l i tahri­ ratlara h içbir vakit bir ataşemi li terin yazd ığı kadar k ıyınet veri lmezd i . Bu suretle, bu piyade ve süvari yüzbaşı ları, bu komutanlar i leride büyükelçi o lmaya hazırlanıyorlard ı . B u askeri grup imparatorun etrafında hakiki v e dai m i b i r kameri l la teşki l ediyor. Hakiki b i r askeri hükümet


Türk-Alman İlişkileri

296

olan A lm a n . ya bu kameri l i ay ı tanımak i stem i y or, eğer b i r tesad ü f eseri b i rşey l e r

o l arak

s ö y l emeye

askeri entr i k a l a r h a k k ı nda

k a l karsan ız,

daima

b ı y ı k larını

burarak size cevap veren bir genera l l e karşı l aş ı rs ı n ız : "Ben general

X,

s ize ş u n u b i l d i ri r i m k i , yaverle r i n s iyas i

o l an bütün mütalaaları k ıy metsiz fik i rl c rd i r" . B ö y l e n ü fuzl a r A l nıanya ' n ı n iç s i y aset i n de de m ües­ s i r o l uyord u . "Ben A l manya ' da i k i parti b i l i r i m , dost ları m v e düş­ man ları nı " . B u m u t lak bir h ü k ii nı darı n siyasi d ü s turudur. Bu sözleri, otuz yaş ı nda b i r adam söy l e m i ş t i r. l l enüz göz leri tama m ı y l a kör o l mayan ve iyi n iyet ieric hareket eden b i r ada m . O otuz sene bu

d üstura s ı nı s ı k ı sarı l m ı ş ve

bütün part i l erden nefret etm i ş t i r Ona göre R c i cstag ve Landtag g i b i m e e l is l e r, ren kleri ancak farkedebi len inatçı ve cah i l adam l ardan terekküp e tm işti r. İ ht i laf zaın a n l arı nda, b i r i c i k arzusu, mebusları mem­ leketlerine yol lamaktır.

1 8 9 7 'de. B aron fon Stumm , mec l i se d a i r esas l ı fik i r­ leri n i şu c ü m l e lerle anlatm ı şt ı : "Eğer Re ichstag bana i sted i ğ i m gem i leri vermeyecek o l ursa,

misli

h iç

geçmem i ş

bir

h ad i se n i n

o l acağı

m u hakkak t ı r" . Gem i l er, askerler, te b ' a, i m parato r l u k . . . herşey ken­ d i s i n i n o l u nca, İ nı paratorun sabırsız hareketler i n i n sebe­ b i meydana çı kar. İ m paratorun m e m leket hakkı nda i st i h ­ fa flı düşünce l e ri n i meydana ç ı karan bazı giz l i had i se ler


Ikinci Viihelm

l ı ı ıgün anlaş ı l m ı ş bulunuyor. ! 895'te çar' a şu cümlelerle h itap ett i : " Her i k i parti yakında kemale erecek, ası l maya lay ı k ı ılacak kadar olgunlaşacak ! " 1 899'da b i r vesikada şun ları yazd ı : "Bun ları on sene­ ılı:n beri Rei clıstag 'da ıııebus o lacak bu buda lalam ı ı ı ii teıııad iyen söy led im''. K ic l ' dc kaldığı müddet zarfı n­ da, Bal l i n vapurunu ziyareti sırasında bir saat kad ı n larla 1- ı ınuştu ; çünkü, erkek davetii i erin isim lerini havi l istede ık i nıebusan, H asserınan ve Stersenıan' ın isiın ierin i gör­ ı ı ı iiştü . Onun i ç i n, erkek daveti i ierin yan ına hiç yanaş­ ı ı ı am ıştı. i ;;k C:J u i l lau ıııe ' n in ııı i l lctvek i l lerine verd i ğ i k ıyınet i l k ham lede sosyal i stlerle an laşmak i htirasın ı terket­ ın işti. Kapri v i , B isnıark ' ı n atı lmas ına tamam ıyla zıt b i r �ebep yüzünden mevki inden atı l d ı . B irisi as( kerl) (?) ıııcselelere dair istisnai kanun lar istemediği için, öteki ıstediği için. Fakat, inıparator artık kat' i kararı n ı v cr­ ı ı ı iştir. Anıeleleri mantık ve akıl dairesine getirmeye ııııkan yoktur; parti ve s ı n ı f şimdi ıııüterad if olmuştur. /Wtün amele stmf/art imparatorun nazarında imparalor­

birer düşmandu: ( Jnlara karşı kuvveıe başvurmak­ tan başka çare voktur. lu{�a

Sosyal istlerin ten k itleri aıitı kça Plessen i nı paratora, '" Derhal bu adam ları i nzibat altına sokmak lazım." d i yor­ d u , "Yoksa herşey mahvolur". İ nıparatar bu açı k tek l i fe ı rade l i kelimelerle cevap verd i :


298

Türk-A lman Ilişkileri

"Ben i , hoşuma g itmeyen i nsan larla düello etmeye teşvi k ediyorsunuz''. Kont M irbach, senyörler mec l i s i ne yeni bir intihap kanunu yap ı l m as ı n ı tek l i f ett i . Köl ler, sosy a l i stler imparator alkışlanırken ayağa kalkmıyorlar d iye müddei-i umumilik vasıtası i le kanun i takibat yapı lmasını istedi . Gazeteler, A lman prensleri arasında, umumi intihabın feshine çal ışmak üzere bir ittifak akded ildiğini yazdı . 1895 'te, Sedan zaferi n i n y ıldönümü münasebetiyle yapı lan merasi mde söz söyleyen i mparator, sosyalistleri "Alman ismini taşımaya layık olmayan serseri/er" olarak tavsif etti ve memlekette b i r dalı i li harbi teşvi k eden cereyanlar tak i p etti. İ mparatorun ötkesi yal n ız sosyal istlere karşı değildi. M uhafazakarlar da bu ö tkeden paylarını aldı. Geniş arazi sahipleri, 1 894 'te Rus ticaret mualıedesi ve 1 899' da Rhin nchrini Elbe nehrine birleştirecek kanal projesini reddetti­ ler; bu i k i projeyi çok i ttizam eden imparator onlar hakkın­ da sosyalistlerden daha şedld davrand ı ; zira, imparator taht'a çıktığı günden beri muhafazakarlardan ürküyordu, sosyal i stlerse arasıra kendisine, i mparatorluğu i lıti l ale karşı himaye edecek bir kale gibi görünüyordu. D iğer taraftan, muhafiz askerleri zengin toprak sahiplerinin çocuklarmdan teşekkiil ettiğine göre, bu sınıfın muhalefeti i mparatorun şahsi emniyetin i tehl i keye koyabi l ird i . En eski asil aileler imparator aleyhinde bomurdan­ maya başlariarsa hükümdarın otoritesi çok sars ı l ırd ı . B u fik i rler Frederi k ' in kanaatlerine çok benzer: Aralarında bir asırl ı k fark vardır.


İkinci Viihelm

299

l mparator evvela ası lzade lerin gözlerini an'anelere \ t'Virerek on ları i kna etmeye çalıştı. "Bazı zadegan ı ı ı u h itlerinde ben i ımıalıaze eden birtak ı m cereyan lar vıirdüm. B u nlar iyi n iyetlerinden memnun görünmüyor­ lar; bazı yerleri nde muhalefet kelimesini işittim, bu hadiselerden çok derin bir ıstırap duyuyoru m . Z i ra, ! 'rusya zadeganmm muhalefeti manasızdır. Sarmaş ı k ı ı ı eşe ağacına sarı larak yeş i l l iğiyle o n u süsler. Fakat, k udretli meşe de fırtına zamanlarında sarmaşığı korur; / 'rusya zôdegiim saltanalımın sarmaşığıdır".

( ... )2 Rus-Alman ilişkileri Habsburglar ve sultanla olan dostluğu siyasi bakım­ dan ziyade hissiyat bakımındandır. İ şte bunun içind ir k i , imparator Avusturya ve Rusya arasında müteredd it yaşad ı . Y i r m i sene, çarı n h i ç sevmediği oğluyla dost olmaya uğraştı ; çünkü, çar da kend isi gibi kuvvetl i bir imparatordu . Rusya-Avusturya­ A l manya ittifakı kend isine lay ık b i r iş ol urdu. İ mparator cumhuriyetç i lere anadan doğma düşmand ı. <,'arın Fransa i le ittifakını imparatorluktan ziyade tahtı için bir teh l ike sayıyordu. Bu husustaki fikirlerin i birçok defa lar çara bildird i . Hatta, 1 895 y ı l ının son larına doğru ,·ok açı k bir mektup yazd ı : " Merasimde cumhurre i s i n i n yanı nda p rens lerin. 2

Arad<Jki

58. Lcfrika alınmam ıştır. ( 1-l<Jz.)


3 00

Türk-A lman İlişkileri

grandüklerin, devlet adam ları n ın , büyük ü n i forma l ı ge­ neral lerin bu l unması cumhuriyet taratlariarına ken d ileri­ ni kuvvetl i zanncttirccckti. B u iti mad ı n bizim memleke­ tİnıizde akisleri çok kötü olabi l i r. Cumhuriyetç i ler i hti­ lalcidirler. Bun lar hakkın da yapı lacak en iyi m uamele, hepsini kurşuna d izmek veya asmaktı r. "Çünkü, bu adamlar tatl ı d i l le bizim teb' anı ızı baştan ç ı karab i l irler. F ransa ' n ı n kra l l ı klar ı ç ı n teh l i ke l i olmadığı nı söy lemekted irler ve buna del i l o larak t a Rus dostluğumı gösterebi l ir ler. · "Faures, ihti l a l c i ler taraf'ı ndan giyotinle öldürülmüş Fransız kral ve kral içesi n i n tahtına oturmuştur. Fransız hükümdarlar ı n ın kan ı bu memleket üzerinde hala bir leked ir. Fransa o günden beri sulh içinde ve mesut yaşayanıanı ı ştı r. Harpten h arbe koşm uş ve Rusya ' y ı kan sel i içinde boğnıuştur. Bana inan ı n ız N i cky, A l lah ' ın laneti ebed i o larak bu m i l letin üzerinde kalacaktır. B iz, hristiyan kral lar ve i m paratorlar irade-i i l ah i yeyi yeryüzünde devanı ettirnıek vazifesiyle mükel lefiz". İ nıparator, bundan sonra Pari s'te bir Rus gencra l i ni n Rusya i lc A l nıanya arasında bir barış hal i nde v e Rus ordularının mağlub iycti takdirinde netice n i n ne o l acağ ı n ı soran bir F ransız'a verd iği cevabı anlatıyor: "General ' N e zararı var, mağlup o l ursak b i r cumhuriyet kurarız . ' dem işti. İ şte bunun i ç i n baş ı n ı n gideceğinden korkuyorum azizi nı N icky. . . " B ütün bu sebepler yüzünden, i ınparator, B i sm ark ' ı n düştüğü sırada Rusya' ya yaklaşmak istiyord u . 2 4 sene A lmanya ' nı n Rus siyasetine mütemad i yen değişen renk-


lkind Viihelm

30 1

Inin ışı k v e gölge oyun ları oynan d ı . 1 89 1 başı nd a ı ı ı ı parator Rusya 'dan açzkça korkuvordu. B i r g ü n Rusya ı k hiç harbetmeyeceğine inan ıyor, bir gün de harbi i\ lmanya' dan iki parmak ötede görüyordu. i ki sene sonra Rusya'ya karşı büsbütün köpürdü ve b u yiizden Kaprivi, Rusya aleyhine ateşli bir nutuk söyle­ ı ı ıck mecburiyelinde kaldı . Chouva lov, bu nutku d i n le­ yince kendi n i kaybederek hayk ırmıştır: "Sekiz seneden beri Rus-A l man nı ünasebat ı n m i y i leşmesi i ç i n çal ış ıyorum. Şimdi bütün eseriın y ı k ı ldı". Aleksandre" in ö l ümü, Rusya tahtına N i kolas gibi t.ayıf ve dar düşünee l i bir adaın ın ç ıkmasına sebep oldu. İ mparator yeni çarla bir fare gibi oynamak i sted i . 1 :sasen y irm i seneden beri birbirleriyle ımıhabere ettik­ kri için iın parator çarı iy ice tan ıyord u .

İ ngiltere ilc ilişkileri B i r müddet dostluk oyunu oynad ı lar, n ihayet çar A lmanya ' y ı terkederek İ ngi ltere ' ye kur yapınaya baş lad ı. Halbuki. iınparatorun da İ ngi ltere ile anlaşmak iste­ diği dakikalar o lmuştur; fakat, aynı zamanda kanı n ı taşıdığı İ ngi l iz hanedamndan nefreti çok kuvvetliydi. Bunun içindir k i , İ ngi ltere i le den izde müsav i olmak arzusuna kap ı l ıyor ve kuvvetl i bir Alınan fı losuna sah i p olmaya çalışıyord u . Annesi , i mparatoru b u arzusundan caydırınak i ç i n hiçbir hareket y apmadı .


302

Türk-Alman İlişkileri

1 888 y ı l ı sonunda, iın parator, Yalderse 'eye şu sözleri söylemiştir: "Düşününüz bir kere, annem İ ngi l tere'ye gitmek istiyor, bu arzusunu bana saray nazırı ile bild irdi . "Aiınanya'dan ayr ı lacağı güne kadar yüzümü görmek isteın i yorınuş; zira, ben babaın ın namusunu bir para l ı k etmişim". İ nıparatorun ai lesinden nefreti çok fazlay d ı . 1 890 sonunda babasının naın ına bir heykel diki leceğini ne ihti­ yar kraliçe ne de kızı iınparatora söylemed iler. İ nıparatar bu haberi gazete lerde okudu ve yaverı vasıtası y l a heykele bir çelenk gönderd i . B u tarihte, yani 1 890 başlangıcında, İ ngiliz efkar-ı umumiyesi tamam ıyla Yaterloo an' anesi ve A l ınanya'yı Rusya' n ın karşısına dikmekten ibaret olan D israe l i ' n i n siyaseti henüz İ ngiltere'de hakimd i . "Al ınan rekabeti" kel i mesi b i l inm iyordu b i le . S ismark ' ı n Sabsburg i le takarrüp tavsiye eden vasiyetnamesi masalar üzerinde duruyordu. Bu iki m i l­ letin arasını açan, Gui l lauıne l l ' n i n ailesi hakkındaki h is­ leri oldu. Bir klişenin negatifı, ç ı kan resme ne kadar benzerse, kendisinden takriben y irm i yaş büyük olan İ ngiliz veli­ ahtı da iınparatora o kadar benziyordu: B i risinde açık olan renkler ötekinde koyu. B irisi Sardau ' un bir piyesin­ den ç ıkın ışa benziyor, öteki İ bs' ın " Yabani Ö rdek" tiyat­ rosundan hayata fırlaın ış. Prens Gu i ll auın e ' n i n gençl i k hayatında çok az macera vard ı r, prens Edvard' ı n hayatı,


ikinci Vifhe/m

303

i htiyarlık gün lerine kadar m acera tarla doludur. Prens ıııi.itemad iyen meydana çıkmak, parlaınak ister, öteki göri.i nmemek.3

İstanbul ziyareti4 1 888 'de tahta ç ı ktı ve seyahatların ı Avrupa ortası ndan ! anzim i le temas yapmak i ç i n i mparator o larak, ecnebi saraylarıyla. Vakta ki Türkiye'ye seyahat arzusunu gös­ terd i , B ismark ona muhalefet etti. G iyom sebat etti. Pad i şah i stan b u l ' d a k a l d ı rı m ları tam i r etti rd i . Tem izl i kler yap ı l d ı . v e Y ı l d ız'da i m paratora hususi merasi m köşkü yaptı rı ldı. Büyük istikbal merasi m i ve şenl i kler hazırland ı . * *

*

Hohenzol lern yatı imparator ve i mparatoriçey i ham i ! olarak Türk sularına g i rd i . 1 8 89 ' da ö nce G i rit' e uğradı . Çanakkale'den girerken kaleden toplada sclamlandı; iki sah i lde askerler selama durmuşlard ı . Her yer Türk ve A l ınan bayraklarıyl a donat ı lm ı şt ı . Türk gem i leri de donanm ış, güverte lerinde askerler selamda id i . Büyük bir heyecan la toplar ve alkışlar arasından geçti . i stanbul 'a, kayzer, zırh l ı s ın da o larak gird i . Yan ı nda 3

Emi! Ludvig' in tcfrikasından yapılan alıntı burada son bulmaktadır. (!·laz.)

4

Abdiillıarnid (KLrrnı:ı Sultan), G i l les Roy kitabından.


304

Türk-Alman ilişkileri

prens Hanri dö Bros ve Edhem Paşa, eski sadrazam vard ı . İ m paratoriçe Hohenzo l lern yatında i d i . Yat imparatoru takip ed iyord u . Dantzig bundan sonra gel i ­ yordu. B u n d a Kont Herbert d e B isımırk vard ı . Sonra sul­ tan ın yatları gel iyordu, Giyom ' u n istikba l i ne gönder ilen memurlarla. Tersanedeki Türk donanması da boyatılmış ve donatı lm ıştı . Pad i şah Dolınabahçc r ı ht ı m ın d a bek l i yordu, sadrazam Kam i l Paşa i lc, yanında ayakta olarak. i m para­ torun istimbotu yanaştı . Su ltan i lerled i , imparator karaya ç ı ktı. i ki hükümdar karşı karş ıya geld i ler. Göze çarpan zıtl ı k : Giyom heniiz pek genç, sıhhati yerinde, gen i ş oımız ları, m uharip heybetiyle, enerj i k görü n üş l ü , muntazaın ve ham ikar bir çehre l i ş o l kimse ki kuvvetine imanı vard ı . Abd ü l hamid, omuzları kamburlaşmış, göğsü darlaşm ış, bacaklar(ı) gevşcmiş, bütün hayatı gözlerinin içine s ığın m ı ş ki, ağır göz kapakları arasından parl ıyor, i l k göz darbesinde görmeye, an lamaya ve mu hakeme etmeye zorlayan. G iyom e l i n i uzattı, su ltan da kend i n in k i n i uzattı . Sam i m i v e enerj i k sıkıştı. i l k temasta keşfetti ler k i kolay anlaşacaklard ı r. Su ltan Hamid sonra i m paratoriçeye doğru y ü rüdü Derince eği l d i ve eldiven l i e l i n i hürmetle öptü ve bütün nezaketiyle kolunu takdim etti, saray landonuna kadar ki ona bindi ler. i k i sıra asker arası ndan arabalar(la) saraya gitti ler. Asker ve hal k "Emlrü ' l-mü ' m i n'in i n m i safir i çok yaşa ! " d iye alkışlad ı . M eras i m köşkü binbir gece masa llarında olduğu dere-


ikinci Viihelm

305

ı ı·dc süslenmi şt i . O akşam orada padişah bir ziyafet

wrı l i . Padişahlara mahsus altın tabaklar iç inde nefıs l, ııslal takımları .5 i k i hükümdar arasında ayakta bir tercüman vard ı . l ı ı ı parator H am i d ' e 1 873 ' d e S ultan Aziz' le Coblentz ·.ı-yahatını hatırlatt ı . H am i d bu hatıradan çok memnun t ı ldu. Yemekten sonra şehrin donanma şen l i klerini seyr ı \ ı ı ı bal kona ç ı k ı l d ı . Denizde binlerce merakip donanm ış, lıa v;l i fışenkleri ... herşey sabaha kadar devam etti.

i ınparator ve imparatoriçe her yeri görmek isted i ler. �h·ktepler, kışialar kend i lerine açı l d ı . G i yoın zari f cam i­ Ini de sık sık ziyaret etti. C 'uma günü i mparator selaml ı ktan sonra bir geç it

ı l·�;ın i görmek istcd i . İ stanbul askeri iki hükümdar huzu­ ı ı ı ı ıda geç it resnı i yaptı . i ınparator v e i m parato riçe avdette pek kıymet l i l ıcdiyeler a l d ı . Çok memnun ayrıl d ı . Sultan Hamid ' in � l·ııd isine " Kardeşim ! " h itabı n ı kul lanınasından da pek ı ı ıcnımındu. Sadrazama bu nıemmın iyctlerini beyan ett i . Yi lhel m ' i n . nılilakal esnasında takdim edeceği tü fenkle kendisini vurup öldüreceği n i n j urnal edi lmesi üzerine i\hdülhaııı i d ' i n bu tıcdiyenin takdiııı inden vazgeçilmesi için uğraşması ve bir skandalın son amhı önlenmesi hakkında ( biri. Vilhdııı ' i n milımandarl ığın ı yapan Keçccizadc İ zzet Fuat Paşa. diğeri bizzat iınparalor Villıclııı ' in ağzından) ve saraydaki davet ıııcrasiıniıı ayrıntı ları için bkz. : 1. Keçccizadc İ zzcl Fual l'aşa. ""Vi lhclııı i\bdülhanıi d ' i nas ıl üldürecckl i?", Tari/ı 1/m:ineYi, sayı: 1 5, yıl: 2. cill: 2. N isan 1 952. s . 746-753 ve 7 5 6 .

2. I lat il Sedcs, ''J\bdülhaııı it ll. ve Viihelm l l.". Tarih Dünyası. cilt: 2. say ı : 1 5, 1 5 Kasını 1 950. s. 6 1 9-622: cilt: 2. say ı : 1 6. 1 Aralı k 1 950. s . b74-675 . ( l l az. )


Türk-Alman jfişkileri

306

Yine D a l ın abahçe rıht ı m ın a ge l d i ler. M üteessiranc ayrı ldı. Gem isine binerken imparator B ismark' a şunu yazdı : "Zat-ı Hazret-i Su ltan ve her s ı n ıftan v e her d inden halk en m ü kemmel sempat i l eri n i bana i ş ' ar için uğraştı lar". Çanakkale'den de telgraf yazd ı : " B i r rüyaya benzer b i r ikametten sonra, sulta n ı n en aliccnap ın İ safi rl iğ i i le cennet g i b i göste r ilen Çanakkale ' y i geçiyorum, mükemmel b i r zamanda". A l man i ınparatonınun İ stanbul z iyareti birkaç otuz m ilyon l i raya ına lolımıştu.(ı * *

*

Hülasalar7 A l nıanya imparatoru Viihelm ve kral içe Viktorya 6

Ahdı"ilhanıid (Ktmtct Sultan)

k i tabından yap ı lan alııı t ı burada

bulmaktadır.

son

Viihelm'in istanbul' u ziyareti hakkında bir de kitap yay ı m lanmıştır: Yôdigôr-t Seyahat.

A lmanya imparatoru haşmethi

Viihelm ve

imparatoriçe Ogiista Viktorva ha::erôtuwı Dersaadet 'e vukubulan ikinci seyahatleri miinasehetiyle imparator-t mı"işôru 'n-ileylı hcm·et­ lerinin

tercı"tnıe-i

luil-i

haşmetpenô!ıflerini

ve

terceme-i

nıuhterenıelerivle beraher tasvirlerini ve rôkih olduklan se(ıne ile beraberinde

bulunan sefilin-i harhivye

resimlemıi mulıtevi bir

Sclanikli Tevfik, birinci tab · ı. 3 2 I<ostantiniyyc. 1 3 1 6. ( 1 laz.)

eserdir.

7

1 3 1 5 Fen ni Salnamcdcıı.

s ..

Matbaa-i Ehuzz i ya

.


ikinci Viihelm 1 1

307

,l' ı ı sta(ıı ı ıı) ilk İ stanbu l seyahatleri 1 889 Teşrin- i San İ 2 1 \ 0 5 ) Cumartesi ;

A l manya i mparatoru Viihelm ve kral içe Viktorya 1 ,,•.usta( nın) i k inci İ sta n b u l seyahatleri I 899/ 1 3 1 5 l qrln-i Evvel 1 6 Sal ı . l kş gün ikametten sonra Suriye' ye seyahata devam l' l ı ı ıck üzere İ stanbu l ' dan ayrı l m ı ş l ar; H ay fa, Yafa, 1\ ııd üs, Beyrut, Şam ve F i l ist i n ' in d iğer şeh i rlerini 1 iyaretten sonra dönmüşlerd i r. Vilhelm, 27 Kanun-i Sanİ 1 85 9 ' da doğdu, 1 8 8 8 ' de ı ı ı ıparator oldu. İ stanbu l ' a iki kere geld i : 1 . 2 Teşrin-i San i 1 889

[ ı 305] Cunıaı1esi ;

2 . I 9 Temmuz 1 889 Sal ı ( 1 3 ı 5 ) . Resın - i geçİtte bu l un­ ı l ı ı ın. Güneş rahatsız ett i . R

i kincide beş gün kaldıktan sonra Suriye ' ye seyahata \ ı ktı. Hayüı, Yal�ı, Kudüs, Beyrut, Şam ve sai r F i listin �.l'lıirlerini gezd i .9 Gu i llaume I . Prusya kral ı , ı 86 1 ' de A lmanya i mpara­ l oru o l d u . I 87 1 ' den 1 88 8 ' e kadar enerj iy l e hükümet ett i . 1 l a ş naz ı r olarak K on t B i smark' ı alarak, Prusya ordusunu H '1

Burada bir elinı le okunanıadı. (Haz.) Kazı nı Karabck i r l'a�a. bir yerde, ''Y nıparator G u i l launı ' un Selahaddin-i Eyylılı1 "nin mezarı başında ilan ettiği ve Führcr' in de Mustaf:ı Kcnıiil ' i n kabri ucunda tekrarladığı Tiirk-!llman dostluğun­ dan dolayı her i k i nı illctc de takdir ve saygı l arınıızı sunar, bu ımıa­ heden in !"ürkiye. Suriye ve bütün Şark için hayırl ı olmasını . buraları nı harp belasından konımasını d ileriz.. . şekl i nde bir not düşmüştür. ( H az.)


308

Türk-Alman İ lişkileri

çok kuvvet l i esas lar üzerine tekrar teş k i l etti, Danimarka'yı ezmek için Avusturya i le İti laf etti ( 1 864). Sonra ınüttefiğine silah döndürdü, ki Sadova 'da mağlup etti ( 1 866) ve Fransa' y ı mağlup etti ki ondan, Frankfurt muahedesi miki bince Alsas ve bir k ısım Loren ' i (aldı) ( 1 797- 1 888). Guil laume l l . 1 888 'de tae giydi _ ı o i m parator Yi lhelm l l ' n i n ( 1 8 8 8- 1 9 1 8) tahta ç ık­ masın ın i ki n c i y ı l ın da kayzer Bismark ' ı iktidar mevkiin­ den uzaklaştı rd ı . Taarnızl bir s iyaset-i hari c iye, Lahey sulh konferansına husumet, ordunun fcvkalade takviyesi, tesllhat, bahriyede ingiltere 'ye rekahet, Balkan mese­ lesinde Avusturya 'yı himaye, Berlin-Bağdat demiryoluy­

etmek arzusu, A lmanva hesaha kattlmaymca hiçhir karar alm(a)maya­ ca,i!;ı iddiası yen i kayzerin hususiyeıleri idi_ ı ı la Basra körfezine kadar tevsi '-i nüfuz

Kralların Son u eserinden

1 /\ l man heyet-i ıslahiyesini kim ve niçin getirdi anla­ mak için o zamanki A l ınan iınparatorunu ve siyasetin i bi Jınck gerektir. K . ]

H ohenzo l l crn hanedan m ı n son im paratoru I I . Guil laume 2 9 yaşında imparator v e kral oldu, 1 888 'de. Tahsi l ve terbiyesinin muhtelif unsurları onda bir seeiye yaratamamışlard ır. Serbest temayü l l ü olan ebeveyni, onu, büyük İ ngi l iz ai l eleri gibi, kol lejde, sonra da ü niver­ sitede yetiştird i ler. Bununla beraber, o bir ko l le j talebesi yahut diğeriere benzeyen b i r mektepl i olmam ıştır; aynı ı O /,aros 'lan.

I ı 1/ayôt-1 İktisôdiye 'dcıı.


Ikinci Viihelm

309

vı·ı l ı i le, zab itler için d e sadece bir arkadaş o lmam ı ş t ı r.

1 kı yerde ken d is i n i ge l ecekte k i i mparator g i b i göster­

ı ı ı ı �� ı i r.

Yal n ız

A l m an

addett i ğ i

A l l a h ' ın

l üt u fidr

ııı : ıyctiyle herşey i n k ü n h ü n e nüfuz etm i ş kanaatinded i r. l l ü k ü md a r l ı ğ ı n ın

i lk

devirleri

vaad l e r l e

dolu

anı e l es i n i n

g re v i

ı�llrii lmekte d i r. Westp h a l i e

ve

Rhenan i e

maden

•,ı ı., yal reform fikri n i kend i s i n e tel k i n etm iştir. Greve i l ere l, :ıı �ı k ıta ku l l a n m ay ı red detti. Fakat, hakikaten d e r i n 1 1 l ı ı ıak i ç i n Ş i i ler(?) h a k k ı n d a k i b i l g i s i , reform görüşleri w

iyi n iyetleri çok genişti . B un a m uk ab i l , sosyal pro­

w kri v ücut b u l m a d ı l ar. B u n l ar, sosy a l demokra s i hakkın­

da nefret ve korku i le fi krinde yer değ i ş t i rd i ler. B i snıark, çek i l me k mec b u r i ye t i n d e ka l d ı ;

çünkü,

ı ı ı ı parator o n u , naz ı rl arla kend i s i o lmaks ızın görü şmek­ l l ' l ı menetm işti, meydan serbestt i r. Ve i şte "Vi l h e l m i­ l ı yen" ad ı veri len bir zaman b u zamandan baş lar ve b i r­

ı kıı farko l u nur değişe n b i r po l it i ka ş iddeti ve i m parator­ l ı ı)! U n şayan -ı hayret tcrak k i s i . F akat, hak ikatcn, hayat ı n ı n son o n senesi n i , B ismark ı ı ı ıparatorunun siyaset i ne karşı mücadeleye hasretm iştir. Ve ı k ı idarına da bak mıyordu. Kayser onu reddetti ve her iki d ı i�man

i ç i n gaddan'ine mahcubiyetler o l d u .

B ismark,

ı i ı ı i l laume' in, babas ı n ı n saltanatı, hasta l ı ğ ı zamanında, onu

L d ı tından uzaklaştı rmak maksad ıy l a kend isine yazd ığı mek­ ı ı ıpları sak lamıştı . B u n l arın geri ver i l mesini reddetti . Genç ı ı ı ıparatorla i m paratorluğu kuran arasındaki bu mücade l e l lohenzo l lern hanedanına karşı vunı lan ilk darbe i d i .

1.

G u i l l aume ö l ü rken torun u n a vasi yet etm i şti

ki,


3 10

Türk-Alman Ilişkileri

herşeyden önce Rusya ile gürültü çıkarmasın. H albuki l l . Giyom 'un hükümeti çarlar i m paratorluğuyla emniyeti tek it eden muahedeyi yıkınıştı; S i smark politikasın ın esas nok­ tası olan, -ki önceden görmüştü- Rus-Avusturya rekabe­ tinin tehl i kesin i ve Alnıanya'nın ona karışmas ı n ı i ste­ mem işti . İ mparator da hakikaten önceleri bu muahedeyi yeni lemek istemişti, nasıl ki İ ngi l i z ler tarafından tckl if olu­ nan i l k ittifak tekl i11erine de istekli bulunduğu g i b i . Fakat, kend isini ım1lı i r:.lne ınethetıneyi bi len ler kend i n i bırakmı­ yordu, czcli olarak ( . . . ) 1 2 kendini takdir, mcdh ve hayran­ lığa. B i zzat asıl olarak kabulü laz ı nı geldiğini anlad ığı şeylere karşı dahi tamam ıyla lakayt bir tavır tak ı nmaya karar verd i . Başkasın ııı arzu ları n ı anlamak kabi l iyctsiz­ l iğiyle dolu olan b i r ruh ki, daima yalnız kalımın ın aley­ h inde nefsiyle mücadele ed iyordu, ka bil iyctsizliği daha büyük yapıyordu. Bazan i ng i l tcrc " y i veya R usya a leyhine kazanmaya uğraşıyor, bazan da bcrikini öteki a leyhine , ımıvalhık iycts iz l ik hal inde muva1l�ık olmadığı vasılaların tersini kul lanınaya da daima haz ı r bir halde. Bu ruhi büyük hata lardan b i ri de. Bocrs harbinde gös­ terdiği tavı r i d i . Kendi şövalycrcsk( ?) h i s leri ve h atta amcas ı V I I . Edvar' ı ( Edouard) y ı kmak isteyen bazı arzu­ ları bu vazi y ette ken d i si ne fe na b i r şek i l oy n ad ı . So nra Tauger' e gitti. Teh l i ke l i b i r jest, ki onun e sa si neticesi Fransa- İ ngi ltere İti lafın ı kat' i olarak tasdi k etti rd i . Bjoerkoe t imanına b i r den iz gezintisi sırasında II. N i kolas i le b i r ittifak ımıah edesi yapınaya m u vaffak o lmay ı denedi . Hakikatte, orada muvaffak oldu. Fakat, 1 2 Bir kelime okunamamıştır. ( I-laz.)


İkinci Viihelm

31 1

\·;ır memleketine dönüşünde nazıriarı tarafından kabu l .ıl unmadı ve redde mecbur oldu; i mzaladığı metin 1 905 1 ransa-Rusya itt i fakı ahkam ına m uhal if olduğundan . 1 908'de B osna-Hersek' in i lhakında, G u i l l aume çok illkelend i. Fakat, bu işte, son müttefiklerini de kaybet­ ı ı ıckten korkan B ü low kabines i n i n fikri n i kab u l ett i . Herşeye; fi loso fı , edebiyat, m i mari, m u s ı k i (dem vuran) dokunan bu adam bassaten A l manya' y a yakışan ı•,iizel bir inıparator oldu. Eğer sosyal demokrat kuvvet­ IL-ri, memleket i n sanayi inkişafı bak ı m ı ndan inkişaf eder­ lerse, cem iyeti n d iğer sını fl arı içi nde, pek az k imseler -,iirükl e n i rdi hükümdardan başka türlü düşünmeye. Ve vakta ki, çok muhafazakar ımıh itler arasında impanıtora k arşı i lk m u ha l e fet teressüm etti, berik i pek çabuk ıııüteessi r o l d u . Ve bundan o kadar tazy i k buhran ına uğradı k i , düşünmeye kadar vard ı bir ara l ı k istifaya. B i r ağ ı r iş, Eulenbourg işi dahi hanedanın prestij i n i �arstı . 1 l i.i k i.imdarın etrafında huluslü'ir tanı bir kameril l a ��öri.ilmes inde n isı i kralı d uyu 1 uyord u . Fakat, her n e kadar Eulen bourg 1 3 v e 13 ü low14 salı ney i 1 3 Bu isiımlc ve aynı tarih d i l im inde ya�aıııış üç Alman ve Prusyalı devlet adaını ve siyasetçi var olup. burada hangisinin kastedrildiği anlaşılaıııaııı ışlır: a) Botho Eulenbourg. 1 83 1 - 1 9 1 2. Prusya i çi�leri bakan lığı yaptı. Sosyalisliere kar�ı kanun tekl i fi getird i. B isıııark' J a anlaşııuv.lığa düşlüğünden istifa etti. b ) Friedrich Euleııbourg. 1 8 1 51 88 I . Bi sm ark' ın ilk kabinesinde İ çişleri bakam oldu. Liberal fikir­ lerinden dolayı H ismark' la aralnrı aı,:ıldı ve istifa etti. c) F i l ipp Euleııbourg. 1 847- 1 92 1 . 1 877'de Hariciye'ye girdi. ll. W i lhelm ' i n sözünü di nlediği ve e n güvendiği ndamlarından o l u p son vaz i fesi Viyana elçiliğidir. (!·laz.) 1 4 Bcrnhard l lc i nrieh Martin Karl Bü low. 1 849- 1 929. 1 900-909 y ı l ları


312

Türk-Alman Ilişkileri

terkettilerse de seyahatler, nutuklar, kayzerin kıyafet değiştirmesi , daha iyi devam etti. Ve b i l i nme l id i r ki, sarayın atmosferi (ınizan derecesi), bu B izans iaşmak ki, teessüsünden oldukça müftehir idi ler. İ mparator yan ı nda yaratıyordu eze l i bir büyük heyecan hal i . Bundan başka, riyakarları n ve meddalılar ı n yarattığı büyüklülük deliliği, bu asabi tansiyonu daima besl iyordu. Hak i kat asla kendi­ sine gelem iyordu, m ü n tehap matbuattan ken d i s i ne hülasalar yap ı l ıyordu, şu kabi lden şeyleri ki, kend i o nları bulmay ı ihtiyar! olarak arzu ediyor. B ununla beraber, mütelevvin duygularına rağmen çok defa da m ü kemmel fikirler gösterm i şt i r. Avusturya, Sırpların Adriyatik kıyı larına çıkmalarına mani olmak istedikleri zaman I I . G iy om, açıkça i lan etti ki, bu Almanya için kıymetsizdir, bir cihan harbi kaç ın ı lmaz ola­ cak ve oraya Rusya, Fransa ve İ ngiltere girecek ve orada kendi mem leketinin varlığı dahi teh l ikeye girecckli . C i han hakim iyeti i ç i n l l . G i yom ' un harbi istediği söyleniyor. B iz daha ziyade san ıyoruz k i , ağır ınaharet­ s izl i klerle, la-yenkati' su l h va'dctmesidir; kabadayı l ık iddiasıyla telaffuz olunan bir arzu ve bir özür kabul etmez itimat, hükümet adam ların ın kifayctsiz i ktidarları­ na k i , heps i onun önünde eği l i r görünürler, i şlerin gidiş inde kend i s i n i n arzu larından şü phe leri yoktur. Alman donanması, daha i l k gençl iği nde imparatorun en beğendiği bir nkri id i . Den iz ve müstem leke meselearasında J>rusya başbakanı olup. inı parator l l . W i llıcl ııı ' l c b i r l i kte L Dünya Savaşı üneesinde /\ lıııanya·y ı genişletme po l i tikası izleyen A l ımın i mparatorluğu şansölyesi. ( l l az. )


İkinci Viihelm

313

l�randenburg i ç i n ortaya atı lan, kaç yüzy ı l var k i , l kııjamin Rau l e (Ju i lde la C o ur preue l ' Ocean) yahu d i ı ı ı ı ı iral zamanı nda, A lmanya' n ı n i n k i şafı, esas menfaat­ Ini nden bazılarına g iz l ice bağ l ı i d i . Fakat kayzer, bu k ı ıdret l i den iz teşki l at ı n ı yaratmakla İ n g i l izleri m üteessi r ı·l l iği nden m üftehi r i d i . İ frat beyceana kap ı l d ı , onun l a b i r lı;ırp tehl i kesi yarattığına d ikkat etmeksizi n . "'·

1 3 u h ususiyle o l d u , den izaltı ımıharebesin i n muvaf­ l ; ı k i yetsizliği ve A meri ka' n ı n müdahalesi ki hezlmet , .ı ı ı ı nı çal d ı . I 9 1 8 Teşrin- i Sani son unda kayzer Berl i n ' i kı kett i . Oradaki isyan görül üyordu; Spa'ya gitti ve vakta k i Max de B ade im paratorun istiüıs ı n ı i lan ett i . Beriki ı ıgl una şu birkaç kel imeyi yazıved i : '"Aziz oğl u m ! Feld mareşal H indenburg 1 5 artık burada l lL' emni yeti ve ne de kıtaların sadakat i n i tem in edcmi­ y l l r. Ş iddetl i bir iç m uharebesinden sonra. ben de artık karar verd im, mağ l u p ord uyu terketmcye : Tamam ıyla k ; ıybolan Berl i n sosyal i st l er e l i nded i r. Ord u l ar ı n A l manya ' y a avdetinc kadar tavsiyem şudur ki, sen vazi­ I L·nde kalas ı n v e kıtaatı n dağ ı l masına man i olasın . İ nşaa l ­ L ılı görüşürüz. Sevgi l i baban Vi l h e l nı". Daha yazın, kral V Georges H o l landa k ra l içesi ı ·, l'aııl von l l i ndcııburg. I R47- I 934. I . Dünya Sava�ı 'nda /\lman Fcl d ınarcşal i .

çökü n l ü

1 925-34 y ı l l arı arasında; siyasi

ve

c u ınlıuriyeıi

I l i l l er' i n i k i nc i

i kt i d ara

t ı rın a n m a s ı

c u ın lı u rba� k a n l ı ğ ı ıı d a

isti krarsızl ı k , ilc

geçen

bul undu.

i k t i sa d i

W e i m ar 1 ! alı ra l a r ı

Türkçe'ye de çevrilıni�tir: l !avatını. Alman orduları Frkfrn-t !Iarhiye

Reisi Feld-mareşal Von 1 !indcnbwg 'un 1 /atu·atı. çeviren: Tahsi n

İ sın a i L İ stanbuL Matbaa-i Askeri ye. (Özcge. 1 117 1 2 7) ( H az. )

ı 34 ı ( 1 92 5 ),

4 1·295 s., 3 lcvlıa


3 14

Türk-Alman Ilişkileri

Vi lhel m ine' den i stem işti, i nhizam hr ' 1nde l l . G iyom 'a b i r melce' versin. B ununla beraber, Kayzer Felemenk hududunda uzun saatler beklemek mecburiyet i nde kaldı. Bütün A lman prensleri dah i gitti ler. Ken d i s i ne istifa tek­ l i f edenlere ise Saxe kra l ı , hal kç ı l ı k sıfatları y la meşhur olan, cevap verd i : " M ezardan giriniz!"

ç ı k m ı şl ar!

Siz

k e nd i n iz

b i r b i r i n ize

l l . G iyom ıç ı n had i se ler onu koydu, i 1 k defa olarak el i l in i n üstüne bir öküz. l l o l laııda'ya geçti, bir kısım halkın yCıhaları al tında, ı :J i i · i ııdcn ve biraz budanmış o lan eski A lımın A l lah ' ın a kar� ı i ımın ı"ndan şüphe l i o l arak. Bu katasdro ff?), içinde asrl bir haneelan ı n cridiği bu katasdrof, onu utand ı rm ı şt ı . ''

Sclı c i dcmcnt c u m h ur iyet i la n e t m i şti k i , kendi meslektaşı Ebcrt' in tckd irierine uğrad ı. Ona ki, M ax de Badc imparatorl uğu verd i . A l ımın k a l b i ne h itap ederek, "Müsteri lı olunuz ! " Cevap verd i l ·: bcrt : "O im paratorluk için i k i çocuğu ımı kaybettim". ! !ü kümet a leyhtarlığı cereyan ı na rağmen, derin sc l�ı l ct ve büyük f"Litur A l man cumhuriyeti ıı i , a ncak fe n a l ıkl a rı n mümkün o lan e hven i demeye kabu l ett i rdi ve ancak ahva l i n tazy iki a l t ı nda. * *

*

Ruslarla harp edi lmemesi hakkında eledesi n i n de nasi­ hatı vardı. H ismark' ı n bu fikrini l l . Vi ihelm d i nlemedi veya idare edemed i . Halbuki, Bismark, Boğazlar mese­ lesinden dolay ı "Rusya, Fransa, İ ngi ltere birbiriyle vuruş­ sun, sonra meydan A lmanlarındır!" fikrinde i d i .


Ikinci Viihelm

A l ı n mı i nı p i l rd t m u V i l l ı c l ı ı ı

Y< l v ı ı / ; ı r l ı l ı s ı n m rı i ·ı v c � r l c ' s i n c l c E ı ı v c � r

315

!';ı �;ı

i l c>.


Türk-Alman İlişkileri

3 16

İ mparator Viihelm veliahd Vahdeddin ' i tesir altına almak istiyordu 1 6 Göben i lc Brcslav ' ın vaziyeti İ ngi l iz Babriye nazırı M ister Church i l l tarafından d ikkatle takip o l unuyordu. B ah riye nazırı İ ngi l iz başvel< i l ine gönderdiği bir mektup­ la, iki A lman gem isini takip eden İ ngiliz deniz kuvvet­ lerin i n Çanakkale medhal inde bekleyeceklerini b i ldirdi . Şimdi meselc, b u işin tcferruatı nı kararlaştırmaya kald ı . Fakat, müzakere ay larca uzad ı . N i hayet İ stanbul ' ­ da bir "heyet- i askeriye m ukave lenamesi" tanzim edilebi ldi. T'e tkik ve tasd i k için Bcrl in'c gönderi l d i . Bu da bir müddet devam etti . 1 9 1 3 Teşrin-i Sfınl'sindc; " Mukavclcnamcnin tctk i k ve tasd ik işi bitm iş. Bunun, tarafı n ızdan imza ed i lmesi için haşmct l u i ınparator hazretleri tarafından emir verilm iştir." diye gcrcral l .cyman fon Zandrcs'c tebligat İcra e d i ld i . Fakat. şimdi, muhte l if Berl in mchafi l i ndc v e bazı A lman gazetelerinde hu münakaşa başgösterd i : " l s l ahat heyeti, Türkiye'de s iyasetle iştigal edecek midir, etmeyecek midir? .. " M ütalaalar dcrhal ikiye ayrı ldı. Bir k ı sım düşünce sah i p leri: - H ay ı r... Isiahat heyetinin, adı üzeri nded ir. l leyetin vazifesi, yalnız "askerl i k işlcri"ndcn ibaret o l m a l ı d ı r. 1 6 yazan :

Ziya

Ş a k i r.

"" 1 9 1 4

t ' i lı a ıı

1 0. 1 0 ( 1 9)42. s. 3 Tc:l"r ika no: 1 73/47.

l l arb i " nc

nasıl

g i r d i k'>",


ikinci Viihelm

317

diyorlard ı . Ekseriyeti teşki l eden d iğer kısımla matbuat zümresi -Heyet aynı zamanda siyasetle de iştigal edecektir. diye iddialara girişiyorlard ı . Son sözü imparator söy led i . Berl i n ' den ayrı l ı rken ı ·. cneral Leyınan ' ı h uzuruna kabul eden lıaşınetmeap; heyetin şah ısları hakkmda bazı şeyler konuştuktan sonra: - İ stanbu l 'da iktidar mevki inde ister Genç Türkler -yani 1 lt ihatçılar- ister i htiyar Türkler -yan i mulıali11er- bulun­ �;un s izin için seyan o l mal ıdır. Siz yalnız ordu ile meşgu l olacaksınız. Osman l ı ordusundan, "siyaset"i çıkarın ız! S iyaset, ordunun en büyük lıatası d ı r. Orada, i ngi l iz hahriye heyeti reisi Amiral Limpos'a tesadüf edeceksi n iz. ( >nunla hoş geçininiz. O, donanma için çalışıyor. ded i . Ç o k ciddi v e hakiki b i r Türk dostu olduğuna kanaat getirmek lazım ge len haşmctpenah ın şu sözlerine d ikkat edi l irse, meşrutiyct i n i l k günlinden beri Osman l ı ordusunu kem iren hastalığı o da görebi lmiş. . . "Ordudan �;iyaseti ç ı karı n ! " tavs iyesinde bu lunmakla da en büyük devay ı gösterm işti. N itekim general Leyman da aynı fıkirde idi. Ve bizim h izmetim izde bulunduğu m üddet zarfında bu fikrini tat­ b i k ettirebil mek için çok gayret ett i . İ mparator Vilhelm, yaln ı z b i r noktada hata etm işti. General Leyman ' la ayrı lacağı zaman;


318

Türk-Alman ilişkileri

-Türk vel iahdına bilhassa selam ı m ı tebl iğ ed i niz ve askeri tatbikat yaptığı n ız zaman larda arası ra kandisini davet ederek ordunun terakki hamlelerini gösterin iz ! ded i . Tabiidir ki bu sözler. hususi b i r maksadı i htiva etmek­ te id i . Ve b ize kalırsa, imparatorun maksad ı da başl ıca şu noktalar üzerinde temerki.iz etm işti. l . Saltanat makam ını işgal eden Sultan Reşad, artık

tamam ıyla ihtiyarlam ıştır. Aynı zamanda i ttihatç ı l arın ş iddet l i tes i ri altındad ır. .. Hiç şüphesiz ki, pek yakın bir zamanda, bu hükümdar gürley ip gidecektir. Ve yerine, vel iaht Vahdeddin Efendi geçecektir.

2. Yahdeddin de yaş l ı bir adam ol makla beraber, ne de o l sa Su ltan Reşad ' a nazaran daha gençti r. Eğer, fevkalade bir had ise zuhur etmezse, Osmanl ı tahtın ı uzunca b i r zaman işgal edecektir. Ve öteden beri itti­ lıatç ı larla arası açık o lduğu için, onların tesi ri a ltına girmeyecektir. 3. i şte bu iki sebepten dolay ı vel iaht, şimd iden e l de ed i lmeli ve A lmanya hesabın a , daha şimd iden onun üzerinde bir sempati husule getirilme l id i r. Ye bu sayede de, ne Sultan Reşad ' ın ölmesiyle ve ne de İ tti hatç ı l arın mevki leri n i kaybetmesiyle ' A l manya siyaset i ' i stanbul ve Türkiye ' deki kıyınet ve kuvvet i n i kaybetmemcl idir. H erşeyden ziyade hükümetinin siyasetini düşünmeye mecbur olan imparator, vel iaht Vahdcddin ' i n ne bed­ tıynet b i r adam olduğunu b i l m iyord u . Ve onun tahl'a ç ı k­ tını günden itibaren, Al man siyasetinin ifl as edeceğ ini


İkinci Viihelm

319

ıı k l ı ııdan geçirmiyord u . l ıııparator Vilhelm; ç o k zeki b i r hükümdar, fakat çok '>a l bir adamd ı . N iteki m vel iaht Vahded d i n ' i n U m u m i I la r p içinde A lmanya " d a İcra ettiği sayahattc, gerek ken­ ı l ı �; i ne ve gerek A lman kumandan ve zabitlcrine yaptığı ı ı ı iira i l ik leri tamamıyla sami m i sanmı ş ve aldanmışt ı . l ınparator İ stanbu l ' a hareket edecek olan heyet zabi­ ıanını da toplu b i r halde huzuruna kabul etti. Onlara k ısa l ı ı r nutuk söyled i . Ve bu nutkunda da, yine ordunun ·•ıyasetten ayrı l masın ı tavsiye ettikten sonra : -Gideceğiniz yabancı ınemlekette, ' A lınan ' ismı nın �ncfıni yüksek tutmay ı ve ya lnız asker l i k vazifenizle ı ı H.:şgul o lmay ı u nutmay ı n ız ! dedi. İ mparatorun bu sözlerini kalplerine nakşeden A lman ; abitleri 1 9 1 3 senesi Kanun-ı Evvel ayın ı n 1 4 ' ü ncü günü iiiUeden evvel İ stanbu l ' a gel d i ler. S i rkeci gaı·ında trenden ı ııdiler. i stasyonda, bir askeri bando ilc itfa iye alay ı n a ı ı ıcnsup b i r mera s i m bölüğü tarafından istikbal edildi ler.

Harp sonları Çarı ancak Giyom kurlarabil ird i . Fakat, bunu yap­ ı ı ıadı ve 1 9 1 8 Tem m uz 1 6 ' ı n cı gecesi çar, çariçe, dört k ızı ve bir oğlunu Bolşev ikler öldürdü. Muhafızlarının hakaretlerine karşı i nıparatoriçe ile hirlikte şöyle mukabele edivorlar: "Sabred e l i m , bu ldaket bize A l lalı ' ın bir kaderi ! Hazret-i İ sa da son nefe-


320

Türk-A lman Ilişkileri

sine kadar ızt ı rap çekmedi m i ?" * *

*

Çar hakkında ! ? Çar N ikola hüsn-i n iyet sahibi, hal i m ve sadel iği sever bir adamd ı ; onda, selefleri nde görü len kibir ve azarnet hisleri yoktu. M il letlerarası ihti laflarını sulhen halletmek maksad ıyla tes i s edi len Lahey mahkemesi onun teşeb­ büsü ile vücuda geld i . Rus m i l letine meşrutiyet de vere­ cekti. Duma' yı i l k kademe olmak üzere açm ışt ı . Fakat i radesinin gevşek o l ması, zekadan mahrum bulunması, kend isini, mutlakiyet taraftarı olan imparatoriçc n i n tesiri altında bulunduruyord u . Bu kad ın çarı(n) Rus m i l letinin selameti i ç i n A l l ah tarafından memur bu lunduğunu iddia ediyordu. l ler i kisi de y ı l lardan beri kahinlere, kcramet satan lara bağlan­ m ışlard ı . Rasputin bu kab i 1 insanların sonuncusu idi. Daha önce her mi ll etten 1 Osman l ı pad işahları gibi; A bd ü l ham i d ' i n i zzet H o lo 'su çarın Rasputi n ' i aynı ayakkab ı ! K.] Hatta Frans ızlardan bile böy le şartatanlar vard ı . Rasputin ah laksızl ı kta ve kurnaz l ıkta hepsine taş ç ıkarlm ışt ı . En liyakatsız adamları en m ü h i m i şlerin başına getirtmişt i . Rasput in, A l lah' ı n i lham ı i lc hareket ettiğini idd i a ederek hükümet iş lerine, hatta askeri mese­ lelere bile karışıyord u . Bu suretle koca Rusya bu cah i l herifi n e l i nde oyuncak olmuştu. I 7 "Grandük Alcksand ır'ın hatıraları"ııdan hülasa, tcfrika: 59, Tan.


İkinci Viihelm

321

l larp ortalarında Rusya ' n ı n manzarası şöyle idi : Başta ıı l ı ı ı ıakl ı k ve acz, arkas ı nda ictimai bünyeni n bozukluğu, �m;ıyda, orduda en yüksek yerleri tutan Rus asilzadeleri ı ı ıcvkileri n i n icabı o l an hasJetlerden v e d i ğer nite l i k( ler)­ ı lc ı ı mahrum i d i ler. İ şte b i r avuç B o l şev i k, m u v a ffak o l arak başta ı ı ·;i lzadeler olmak üzere bütün B urj uvaz i h a l k ı yerinde illdürdü veya S i b i rya(ya) sürdü, öldürdü . Baş yerleri tut­ ı ı ı ı ış olanların bütün varl ı kları çürümüş o lduğundan, sürü l ıa l indeki Rus halk ına vekaletsiz o l i garş i i le m üthi ş bir ı l ısipJi n verd i . 1 9 1 8 B i rinci Tcşıin sonl arında A l m anya d a fena günler yaşamaya başlad ı . Kıtl ı k ve İ spanyol nezlesi kırıp geçiri­ yı ırdu. H a l k pancardan başka yiyecek bulamıyordu. K ı ş ı • c l iyor, kömür d e azaldığından m üthi ş pahalılaşıyordu. Yil son'un sulh notası 1 5 B irinci Teşrin'de gel d i ; l :ıkat, hü lasası " A lmanya i m paratoruyl a s u l h yapmak yok!" id i . 23 B irinci Teşr'in'dc i k i n c i nota da gel d i . B u nda, sulh isteniyorsa askeri işlerde h ükmedenleri, mutlak h ü küm­ darları işbaşından çekmekle işe başlanması tek l i f o l unu­ yord u . L u dendoı-f ve İ k i n c i G iyom ' u ve v e l i ah d ı n ı�başında bulunduk l arı müddetçe s u l h m üzakeresi ne g i ­ ri şmeyeceği anlaş ı l ıyord u . 9 İ kinci Teşrln 1 9 1 8, A lmanya'da cumhur iyet i lanı. ( i iyom ' u n saltanattan feragatı ve F e lemenk'e kaçmas ı . Tan, 7. l 2 .935 'te i mparatora ordunun itaatsizliği tafs i­ latı var(d ır). General Grönes d iyor: "Ordunun zat-ı şaha-


322

Türk-A lman İlişkileri

nenize karşı itimad ı kalmad ı ! " [ İ şte yalnız maddi d i s i p l i n in neticesi : A lm an lar harp

hayvanı yetiştirdi ler, yüksek ruh lu vatandaş değil ! K .] I S

Büyük harbe sebep olan adam ı <J 7 9 yaşına basan sabık Alman imparatoru hakkında İngiliz gezetelerinde çıkan şayan-ı dikkat bir yazı Te lgraflar eski A l man im paratoru V i l h c l m ' in, 79' uncu doğum yılını tes ' ld ettiğini haber vermekte­ d i rler.Aynı gün lerde, i ngil iz gazeteleri nde, geçenlerde hastalan ıp iyi leşen sabık Kayzer hakkında şayan-ı d ikkat bir yazı çıkmış bulunuyor. İ ngil izlerin sabık imparatoru hala affetmediklerini anlatan bu hay l i sert yazı aşağıdad ır: 1 8 " 1 6 (3) Temmuz'da Levent ç i ftliğinde küçük subay örnek taburunun

tcftişi başarıyla yapı lmıştı. Kolordu erkan-ı harbiye reisi Frankcnberg eleştirisinde şöyle söylüyordu: ''Askerin ıal im ve ter­ biyesi o kadar ileri olmalıdır ki, askerler birer harp hayvanı haline gelsinler. İ şte bu örnek tabur hemen hemen bu duruma gelmiştir. Alınanya ordusunda askeri terbiyenin anıacı budur!'' Harp hayvanı! Bu deyim garibiınc gitti. Müdürü me dedim: "Takdir etmek için 'harp makinesi' deyimini kullansa daha hoş birşey olmaz ını? I layvan illi­ fatından Türkler pek hoşlanmaz. Mesela sizin Rabe (karga) adında subaylarınız var; fakat, bizde karga adında cr bile yoktur". "Ah! Pek doğru! Arkadaşlarınıızı ikaz edey i m ! '' dedi. Kiizıın Karabekir, Birinci Cihan 1/arbi 'ne Neden Girdik?, ci lt: L s. 57, Emre Yayınları, İ kinci baskı, İ stanbul, 1 99 5 . ( H az.) 19 Son Posta, 2 8 İ kinci Kanun (?).


ikinci Viihelm

323

Doorn' da hasta yatan adamın insanı hayrete düşüren ı�lcrin i hatırlaya! ı m : Bugün siibı k Kayzer ' i esk is i nden daha iyi tanıyoruz. <,' ünkü ımıiisırları, ken d i b i l d i kl e r i n i söy l e m i ş , hatıralarını yazmı ş bulunuyorlar. Kayzer'e d a i r yaz ı lan ları okudukça, onun ogun­ ı ı ıclerini, gururunu ve d üşünüşünü aklıma get i rd i kçe " I J ugünküler b undan i bret almal ıdırlar !" d iyorum. Kayzer, bey n i sulanmış i nsanlar kafi lesin i n en ö nde gden tipid i r. O m i lyon larca i nsanı öl üme sürükled i . B ir monomanyak, b i r cakacı , gözyaşı del ial ı v e sul­ lıün yıkıcısıyd ı . 30 sene A l manların başbuğluğunu yapan Yil he l m, :ııınesine b i rçok güçl ü k ler, ağrı lar çektird i kten sonra bi­ ruh olarak dünyaya geldi ve ancak yarı m saat kadar ınasaj ve şamarlanmadan sonra canlanab i ld i . Ye o anlar­ da A lmanya'nın bu m ü stak bel i mparatorunun sol kolu­ ııun i ncinmiş olduğu b i lalıare anlaş ı ldı. Ye bu kol asla iyi olmadı , büyümedi . K üç ü k bir çocuk kolu gibi mefluç b i r halde ve tıpkı sarkan b i r e t parçası n ı andı rd ı kaldı. Bu küçücük, ehemmiyetsiz gibi görünen hadi se, b i r ;.aman gelecek Avrupa'yı sarsacakt ı . Yilhelm, müteessir o lm ad ı . Çolaklığını gidermek için her çareye başvurdu. En eziyetli amel iyatlar geçi rd i . Saltanatta bulunduğu m üd detçe e lektrik tedavileri yap­ ı ıı·d ı . Para etmed i . Buna rağmen i y i b i r süvari, n i şancı , tenisçi o lmaktan da geri kalmad ı .


3 24

Türk-Alman İlişkileri

Fakat, gene de kend isine "zayıf' damgasını vurdu. B u kurumuş, dal gibi koluyla, kend isini diğer tab i i insanlar gibi görmeyen Vi lhem, onlara her ne suretle o lursa o lsun yetişebil mek, hatta on lardan daha üstün olabi lmek için birşeyler yapmak iştiyakında idi. Onun i ç i n de, aşırı dere­ cede alınmaya, herşeyden şüphelenmeye başlad ı . Ço lak olsun olmasın, hatta bu yüzden birçok kereler attan düşmesine rağmen an · aneye uyarak asker olacaktı. O lmal ıyd ı . Esasen zayı f görünmekten, telakkİ olunmaktan da fena halde korkuyor. çckin iyord u . B u ndan ötürü, kuvvetlilerden korkma ve binnetice nefret etme hisleri tenemmüv ede cde büyüdi.i . Ve gene b u kurumuş kolunun tes iriyle, parlak ünifor­ malar. nişanlar ve marcşa l l i k asaları giyip taşıyarak halkı. ki tleyi, bi lhassa orduyu i rades ine ram etmek arzusu vücut buldu. Ve gene bu kurumuş kolunun tesiri altı nda o kükreyen nutuklar, sıkılmış yumruklar doğdu. Andrc Mourois bir "seciye tah l i l i " yazısında söylt der: "Vi l he l m bir muvaffak iyete ulaşınca, o kadar neşe­ lenir, mahareti ve zekası i l e o kadar övünür, kenki kendi­ ni pohpohlardı ki, sade bu hal leri onun ne kadar basit ve saf bir adam olduğunu gösterir. "Karşısında mukavemet görünce s iner, mağlup olur ve tabii ' zayıf' hal ine döner, kuzutaşır ve bu güç durum­ dan kurtarı lmasın ı di lerd i . Bu suretle bütün hayatı şiddet


ikinci Viihelm w

325

sinıne halkalarından mürekkep olarak geçti . . . " B i r ke l ime i le, Vi l lıelm, korkak b i r şamatacı i d i " . * *

*

Viihelm v e ingiltere 1 888'de im parator oldu. Etrafında b u l unan lar, böyle lıir adaının Avrupa' n ın en büyük tahtlarından b ir i ne �· ı k ınca, ortada teh l i ke k ı v ı lc ı m l ar ı n ı n pariayacağı n ı lıil iyorlard ı . Yilhel m ' in o tuhaf h is leri n i n çarpı ştı ğ ı , ı ııcrkezleştiği y e r i ngi ltere i d i . i m parator; bütün saltanat ı ı ıüddetince i n g i l i z asi lzadelerinin e l bisclerinc, bahriye­ -;ine, an' anelerinc meftun kalmış bir adamd ı r. Vilhelm, i ngi ltere'ye ayak basarak, bu cici l i bici l i e l b i seleri kendi e l b isesi i l e k ıyas ed ip. adeta giy inmesi n i b i l meyen zevksiz b i r adam olduğu kanatine vard ığı andan itibaren, ç ı l g ı nca seven aşı ğ ın nefret etmesi gibi i ngi ltere ' den nefret etti . Bu ül keye kin besledi . Ne o l muştu? Daha çocukken i ngi ltere 'ye bi rçok kereler git m iş ve büyük annesi K.ral içe Viktorya ' nı n büyük donanınası akl ı nı a l m ı şt ı . Ş i md i de kendi s i hem büyük annesi n i , hem de amcası Edvard ' ı hayretten hayrete düşürecek b i rşey yapmaya, bir ''bahriyc" teşki latı kurmaya karar verd i . Öyle ya, çok sev d i ğ i , peresti ş cyled iği, lakin o nisbette d e kin besled iği, nefret duyduğu i ngiltere ' n i n muazzam bir tilosu vard ı. A l ınanya' n ın ise tek bir gem isi bile yoktu. B u, kuvvetsizi i kten başka ney i i fade edebi l i rd i? Onun (da) tıpkı onlar gibi gem i leri olmalı ve kend isi-


Türk-Alman ilişkileri

326

n i , ci hana. bi leği büki.i lmez, kolay kolay yutulamaz bir lokma olduğunu gösterm e l i ydi . Ve A lman fi losunun takv iyesi, sırf bir adam ı tatmin için, işte o y ı l larda bu şeki lde başlad ı . 1 904 Haziran ' ında Vilhelm, amcası kral Edvard ' ı şöyle b i r mektupla davet ett i : "Ge l i n iz v e sizin tabİrİnizle ben i m kumdan kaşanele­ rimi seyredi n iz . . . "

M üşav irleri, ona nas i hat lerde bulunarak, böy le bütün fı loyu göstermenin doğru o lanıayacağ ı n ı ve i ngi ltere'yi kuşkuland ı rmaktan başka b i rşeye yaramayacağını söyled i ler. Lakin, o kafası n ı n d ikine gitti ve en ufak tek­ neye varıncaya kadar gösterd i . Edvard amca, yatla, i k i sıra muazzam deniz ejder­ lerin i n arasında ağır ağır geçerken, ç ı lgın ycğenine: " B i l irim, b i l iri m ! " ded i ; " Sen yatla gezmeyi pek se­ versin!" * *

*

Bunun üzerine i ngi l izler paçaları s ıvad ı lar. Gemi gemi üzerine i nşa ettiler. Vi !helm de buna karş ı l ı k verd i . Yi lhelm 1 9 I I 'de, daha h a l a i ngiltere'ye üstün ç ı ka­ ınad ığın ı anlad ı . Muazzam harp gem i leri yaptırmakta devam ett i . B i r yandan da: "Bu hareket i m , i ngi l izleri korkutarak ak ı l l arım başlarına getirecek ! " d iyord u .


ikinci Viihelm

327

l .akin hadi sat aks i n i isbat etti . . * *

*

Y i l hel m ' i n bir huyu da, herkesi şaş ırtacak şey ler yap­ ı ı ı aktı. Daima günün adamı o lmak i htiyacında idi. Mesela, bir tari hte Kudüs'e gitti. A ltın i ş lemel i, kak­ ı ı ıa l ı elbiseler giyd i, n i şanlar kuşand ı . Hristiyanla h ris­ ı i van, mi.islümanla m ü s lüman, yahudi i le yahudi oldu. Bazan Ortaçağ b i r A lman imparatoru kıl ığına g irer, ilyle dolaş ır, s ı rtına z ı rh la r geç irir; baş ın a da, üstünde beyaz bir k arta! bu lunan bir tolga giyerd i . Avrupa, ağzı açık bunları seyrediyordu. B i r impara­ ıorluğun başında o lmak itibariyle Yilhelm gayet tehl i ke­ l ı, korkunç bir şahsiyet o larak meydana çıkıyordu. Bir yerde ayağa kalkıp da konuşmaya başladı m ı , gayet hassas, nezi h b i r kadı n o lan karısı, heyecanından hembeyaz kesi l ird i . Yilhelm ç o k küstahtı. N utukları, hatta telgrafları baş­ l anbaşa bir melodram d ı . A nnesi bile onun i ç i n "Ağzına hir k i l i t vurmayı ne kadar i sterd i m ! " derd i . İ ngil izler, 1 89 1 ' de, Transval ' ı i stila etmeye kalk ıştık­ ları zaman, güya i ngi ltere ' n i n dostu, mütteti k i olan Kayzer, Boer cumhurreisi ne şu tebrik telgrafı n ı çekerek, dünyayı elektrik çarpm ış g i b i hayrete düşürdü: "Müttefik kuvvetiere dayanmaksızın, sırf halkınızın yardımıyla, müsellah kuvvetleriyle sulhi.i ihlal ederek li l kenizi istila eden i ngil izleri pi.iski.irtti.iği.ini.izden dolay ı


Tıirk-A lman ili.� kileri

328 sizi te brik ederim ''.

B u haber İ n g i l tere'ye aksed i n c e A lman seti ri saçl arı n ı

y o l d u . B ü tün ü l kede as a b i y e t başgösterd i . İ ng i l iz tüccarı A l ınan m e s l e ktaşları i l e i ş yapmad ı .

Nazıriarı v e ordu erkanı ilc ilişk ileri İ şte K ayzer ' i n d i p lomasi y o l u ve z i h n iyeti bu id i ; böy l e i d i . M enı lekettc ncşrettiği b i r beyanname i le d e : " B i z ler, b i r b i r i m i z i tanı a m larız. Ben i nı l e ord u , yek­ d iğer i nı iz i ç i n yaz ı l nı ı�ız . . . " d i yerek b ü tü n m i l l et leri A l manya a l eyh i n e t a h r i k etti ve b i r F ransız- İ n g i l i z i U i l�1kı n ı n v üc u t b u l m a s ı n a sebe p

oldu.

Vi l lı e l ın ' in nazıriarı bi le kend i s i n i sev m ı yor, onun

küstah. l�ı ı·f�ml, şa nı atac ı o l d uğunu söy l üyorlard ı . A l man

cfkar-ı

u m u m iyesi

herşey i b i l i r, lak i n

de

onu

K ay ze r

l ay ı k ı y la tan ı m ı ş ,

daha iyi

bi l ir! "

"Tanrı

d i yecek kadar

i st i hzayı i l eriye vard ı rı yorlard ı ; z i ra, Kayzer Tan rı ' dan bahsederken " B e n i m eski m ü tle li k i m ! " derd i . 1 9 1 4 ' tc , bütün gayreti i lc çal ı şan, ç ı rp ı n a n , y ı rt ınan Kayzer harbi d u rduranıad ı . Bunu da tae ü tah t ı n d a n kork­ tuğu için yapıyord u . K ayzer d a h a harp

ba ş l a madan

m ağ l u p o l d u ğ u n u

a n l am ış, t ı p k ı de l i n m i ş b i r b a l o n a benziyord u v e b i r d e l i g i b i , b i rbi ri n i tutmaz ç ı l g ı n plan lar k u rd u .


Ikinci Viihelm

329

kendisini başkumandan yapm ıştı. Ve günde b i r­ l ı ı ı� uk saattan fazla hari ta üzerinde çal ışmazd ı . Erkan- ı lıurhiyesinden y a l n ız iyi ve muvatfakiyet haberleri n i (, ;ıhu l ederd i . Kat" i b i r karar veremezd i . Sonunda i ş ler o "udar sarpasard ı k i , nıi.işav irleri. ç ıkar y o l u n ; ancak ken­ d ı s i n i n hastal ığı yüzünden başku mandanl ı k vazifesinden � l·k i leceği n i i şaa etmekte ol duğunu söy led i ler. <)

Ve o da memnuniyetle kabul ett i . l larp bütün ş iddetiyle devam ed iyord u . Bek l e n i len ı ıd ice kend i s i n i gösterd i . l l i ndenburg'tan bir telgraf J'L· I d i : "Sadı k b i r ord u kalmaın ı�Lır. Haşmctmeilp n e eın ır l ı ı ı yuruyorlar? . . "

Berl i n kumandanı da şöy le h i r tel çekt i : "Bütün alay lar dağ ı ldı . . .

''

* *

*

Son u n u b i l i yoruz. H o l landa h u d u d u na savru l an 1\. ayzer, ömründe b i r kerccik, b i r dakika b i le o l s u n bek­ kt i l meye a l ı ş m a m ı ş o lan K ayzer V i l h c l ın , kral i ç e Vi ihel m i na i l e nazırları , hakk ında b i r karar verinceye kadar hudutta tam altı saat bck lcd i ve n ihayet Doorn'a gitmesine izin ç ı kt ı .

Habsburg v e Osmanlı hanedanları C i han � laı·b i ' nde Osman l ı ların Av usturya- M acaris­ t a n ' l a b i rl eşerek Ruslar aleyh ine harbe g irişmeleri, art ı k


330

Tiirk-A iman İlişkileri

iş işten geçtikten sonra yapı lmış b i r gayrelt i . N ice yüzyıl· ların biri ken yan l ı ş l ı k ve gatletleri toptan cezas ı n ı ödedi, her i k i varl ık da parçaland ı ; Osman l ı ve Habsburg hancdanların ın da sonu b i r ç ıkt ı . Şu farkla k i , i k i şişkin ve kof varl ı ktan kudretl i bir ana Türkiye Cumhuriyeti ile A lman cam iasında kaynamaya mahkum zayı f b i r Viyana hükümet i doğdu. Ne Osman l ı ve ne de f labsburg hanedan ı, kuracağı dev letin ınahiyet ve hudutlarını tarihin hazmedebi leceği bir şeki lde kurınuş değ i l lerd i . Asıl olan unsurun birkaç m i s l i yabancı ve düşman tınsur alarak hak i k i bcn l ikleri· n i , kudret ve kab i l iyetleri n i critın işlerd i . Meydana müthiş bir S lav devleti çıktığı ve S lav birliği (pan-Slav izın) kendi bünyelerinde tahri bata başlad ığı halde dahi i leriyi gör(e)medi ler. Avusturya' n ın Ruslarla itti fak etmesi ve Osmanl ı ları parça lamaya ç a l ı şınası H absburgların Osman l ı hancdan ından daha ınankafa şeyler olduğunu da gösteriyor. Zaten C i han Harb i ' ne sebep olmaları da bunu göstermez m i ?

Viihelm ve sosyalistlerin başkanı Victor Adler Şu hatı ra ibrete değer: C i han J-Jarbi son günlerine yaklaş ırken Habsburgların sonuncu i mparatoru sosyal demokratlara (social-deınoc­ rates) yaklaşmak isted i . Cumhuriyet i lanma sekiz gün kala idi ki, iınparator. . . sosyal istlerin başka n ı Victor Adler i le görüşmek üzre onu çağ ı rttı . Victor Adler ihtiyar v e ağır hasta id i . B u faa l ihti l alci


Ikinci Viihelm

33 1

v ı· ınuharip adam bi rçok y ı l ların ı H absburgların hapis­

l ıa t ıesinde geç i r m i şt i . Zava l l ı adam, ayak ları yen i lı:ışlayan istiska hastal ığından şişmiş bir halde garda \ ocuğunu aramaya gidecekt i , çocuğu, ko nt Sti.irgkh ' Lin k : ı ı i l i olup imparator tarafı ndan afvolunmuştu. Haric iye N:l/.lrl ığı ' y la temasa gelmesi iste n i r; çocuğuna bunu l ı:ıbcr verecekt i . M i.i lakatın akabinde imparator otomo­ l ı i l i n i Adler' in emrine verd i k i , onu H ariciye N ezarcti ' ne �·oti.irsün. Gülerek ona ded i : " Fakat bumın zararı yok, oı ıce gara gidin, çocuğunuzu arayı n, onun için mcsav idir değil m i benim otomobi l imde yer al ış?" Ertesi gi.i n yen iden Ad ler ' i çağırttı : "O halde, Vi ison ' u n 1 4 maddesine ne cevap vermek lazımdır?" I h t iyar sosyal demokrat m i.i teessir fakat sert söyl üyor ( d istant): " l l absburg harbe başlad ı, Habsburg onu sonuna k oyma l ıd ı r ! " * *

*

Wilhelm' in son sözlcri20 D . N . B . ajansı b i l d i riyor: Ü çüncü Wi lhelm ö l ü m yatağında yatarkcn, yaveri, G irit' i n zabtına a i t tebl iğleri kendisine okuduğu zaman W i lhelm, " Eğer hep böy le giizel haberler getirmeye devam ederseniz, ben yakın ;.amanda iyi o l uru m ! " dem i ş ve hayata gözlerini ebe­ d iyyen kapanm ıştır.

20 Romen radyosu, (tarih?), Türkçe: 20.30 eınisyonu.


I I ARB- İ U M U M i ÜN C E S İ N DE K İ G E L İ ŞMELER

Fas'ta Fransa, İspanya ve Almanya2 1 1 904 y ı l ı nda İ n g i l te re i le F ransa, M ı s ı r i l e Fas iizerinde anlaşmış lard ı . İ ngi ltere M ıs ı r ' da serbest hareket edecek, buna mukabi l Fransa da Fas' a isted iği şekilde ııı üdahale edecekti. Ayn ı sene içinde Fransa i le İ spanya ayn ı mesele üzerinde anlaştılar ve İ spanya'ya Fas 'ta hak­ l ar tem i n edi ld i . O zaman A lmanya nam ına Kont B ü low Rayştag'ta b i r n utuk söyleyerek, Fas'ta A lman men faat­ lcrin i n de gözet i l m i ş o lmasını ü m it ettiğini bildirmiş ve 1 90 5 senesi n i n 3 1 Mart günü A l man i mparatoru Tanca' da karaya ç ı karak Fas sultan ı n ı n mümess i l leriyle görüşmüştü. O zaman A lmanya imparatorunun, Fas sul­ tan ı n ın hakim iyeti n i sağlamlamak, Fas ' ın bütü n l üğünü korumak, ticari ve iktisad i menafı ' bakımından m ü savi b i r h isse sah i b i o lmak isted iği orta l ığa yay ı l m ıştı. Çok geçmeden, Fas su ltan ı, Fransa tarafından tek l if olunan ısiahat pro j e s i n i reddederek, i stenen ıs l ahatı 21

Ö mer Rıza Doğru!,

s.

1 99� Tan, 1 1 . 1 . 1 93 7 .


334

Türk-Alman ilişkileri

görüşmek üzere beyne l m i lel bir konferans davet etmişti. F ransa birtakım m ukavemetlerden sonra kon feransın topl an m as ı n ı ka b u l etti ve konferans 1 90 6 Son K anun ' unda ai-Ceziras'ta (el-Cezlre) toplanarak bir süril münakaşalardan sonra bir ısiahat projesi hazırlad ı . Fakat, F ransa 1 907'de, Fas' ın içinde devam eden karı ş ık l ıktan ist i fade ederek Fas ' ı işgale başl ad ı. Ve bu işgal hareketi y ı llarca devam etti. I 909'da A lmanya Fas'taki menf'"aatleri n i n s ı rf i ktisadi o lduğunu söylemiş ve F ransa bunların tem i n i n i deruhte etm işti. B u n un üzerine Fransa Fas içinde geni ş lemeye devam ediyord u . 1 9 1 1 'de Fas' ın merkezi o l a n F as şehrin i n işga l i , ispanya i l e A lmanya'y ı darı ltm ış, İ spanya da Fas ' ı işgale başlam ı ş ; A l m anya, A lman teb ' asını müdafaa maksad ıyla Agad i r ' e bıir ganbot göndermişti . Vaziyet buhran l ı id i . Ve harp kopmak üzere i d i . Fakat, 1 9 1 1 'de Almanya i l c Fransa bir anlaşma i mzalamışlar, bu anlaşma ile Fransa A lınanya'ya Kongo ' d a ınüsteın­ leke vermeye razı olmuş ve A lmanya Fransa ' n ı n F as üzerindeki himayesini tan ı mıştı . Daha sonra F ransa, İ spanya ile de an iaşmış ve iki tarafın m ıntıka ları iyiden iy iye taayyün etmişti . A l manya ' n ın Büyük Harp neticesinde m ü stem­ lekelerini kaybettikten sonra yeniden müste ml eke edin­ mek için tekrar Fas'tan harekete başlaması, d ikkate değer bir had isedir. Gerçi A lmanya Fas'a g i rmekte olduğunu tekzip edi­ yor. Fakat, İ ngi ltere i le F ransa kaynakları b u had iseyi teyit etmektedirler. Bu yüzden, henüz A l manya ' n ı n haki­ ki maksatları anlaşı l mam ış bulunuyor.


Harb-i Umumi Öncesi

335

Fas'm işgalindeki mana22 !\ lmanya ı 905 senesi nden beri üçüncü defa o l arak 1 :ıs' ın kapısını v uruyor. İ l k iki defasında Avrupa harp lııılutları içinde kalm ıştı ; fakat, harbe meydan kalmadan lı ır ç ı kar yol bulunmuştu . Bu defa da acaba bulunacak m ı ? Bu sualin cevabını m azideki hadiselerde aramak yan­ l ı :;; o lmaz. Evvela, Fas hakkındaki 8 N i san ı 904 İngi l iz­ ı

ransız anlaşması üzerinde dural ı m :

Fransa Fas 'a göz koymu ştu . Cezay i r ' le Fas arasında­ k i tah d it ed i l me m i ş hududu türlü türlü vesile l e r l e vt:nişıeterek; hadiseler, meseleler yaratarak Fas' a sokul­ maya ve yay ı lmaya uğraşıyord u . Başl ıca eme l i , İ spanya ık başbaşa anlaşmak ve büyük devletlere pay ve tav izat vermeyerek Fas' ın üstüne oturmaktı. İ n g i l tere sey i r c i kalmad ı . M ı s ı r ' da k i mev k i i n i sağlamlaştırmak için F ransa' n ın Fas siyasetinden istifade dmek isted i . Neticede i mzalanan 1 904 m ukavel e s i ınu c i bi nce Fransa İ n g iltere ' n in M ısır ' daki hakk ı n ı , İ n g i ltere' de 1 -'asta ' k i Fransız emel lerini karş ı l ı k l ı o larak tanıdılar.

İ kinci Viihelm Tanca'da A lmanya Fas'ta "açı k kapı siyaseti" i stiyord u . Yah u t d a İngiltere M ıs ı r ' ı, Fransa Fas' ı e l d e ed ince kend i s i ne de tavziat ver i l mesine taraftardı . B unun için F ransa ' n ı n Fas'taki hareketlerinden gözünü ayı rm ıyordu. 22 Ahmet Emin Yalman, Tan, 1 1 . 1 . 1 939?(?).


336

Tiirk-A iman Ilişkileri

2 1 Şubat 1 905 'te Fransa, F as ' ı doğrudan doğruyu hinıayes i altına almak maksadıyla hare kete geçince A lman lar, gazete yazı larıy la, nutuklarla kend i haklarını hatırlatmak istedi ler. Aldıran olmayınca, İ nı paratar İ k in· ci Yilhelm 3 1 Mart l 905 'te Hamburg vapuruy la Tanca önünde göründü. Yan ında bir de krüvazör vard ı . A lman imparatoru Fas sultan ın ı nıi.istaki l b i r hüküm· dar sıfatıyla ziyaret ed iyor, kend ine destck olduğunu. m ukavemet etmesi lazı nı gcldigini açıkça söy lüyordu. Avrupa altü st oldu. �" akat, i ngiltere c.;ımsıkı Fransa'yı tuttu. Harbi göze aldığını gösterecek kadar i leri gitti. Alman bahriyesi harbe hazır deği l d i . N i hayet e i-Cezlre kon feransında iş örtbas edi l d i . A l manya, Fransa ' n ın arazi statükosunun garanti ed i lmesinden başka bir netice elde edemed i .

Agadir vakası Fransa 2 1 May ıs ı 9 ı ı ' dc Fas şchrini zaptetti . Fas ' ı açıkça ist i la altına ald ı . l Temmuz 1 9 ı ı ' de A lman Panther zırh l ısı Agad i r önünde göründiL A lınan lar açık konuştu lar: ''McnÜ1atlcrimize taal ıuk eden bir hadise karşısında kal ı rsak, hem asker çıkarırız hem de h i nter­ Iand ı işgal ederiz". ı :ran s ızlar A l nıan lar ı Fas 'tan uzak l aşt ırmak için tavİzat prensi b i n i kabul etti ler. Fakat, İ ngi ltere y ine Fransa'yı tuttu. Alnıanlar yine harbi göze al(a)madı lar. Fransız Kongosu 'ndan ufak tefek arazi tavizat ı temi n ederek Fransa·nın Fas üzeri ndek i hakkın ı tan ıdı lar.


Harb-i Umumi Oneesi

337

l l asta adam ın mirası /\ l manya ras ' taki son işga l l e A gad i r had ises ini büyük 111, i i de tekrar e tm iş o luyor. A kde n iz' in garbında. hasta, � � �k hasta bir menı leket var. A l nıanya bir taraftan hasta l ·.p: ı nya 'da dövüşen i k i taraftan biri ne fi i len yard ı m ,·ı ı ı ıckle beraber, d iğer taraftan ımıhtenıel m irasa ş i m d i ­ ı lv ı ı cl uzatnıışt ı r. ı :ransa ve İ ngi ltere ' deki endişe ve telaş çok cidd id i r. 1 akat, A l nıanya ' y ı cebren Fas'tan çı karnıaya ve harbi ı • 1 izc almaya da k i m se taraftar görünmüyor. Bu takd i rde ne o lacak? A l nıanya' nı n Fas 'ta ycrlcşme­ ·.ıııe İngi ltere ve bi l hassa Fransa seyirci mi kalacaklar? . .

Kuvvetli b i r rehine Kuvvetli ihtimal şudur: A l nıanya Fas ' ın bir noktası n ı ı�,; gal etmekle e l i ne çok kuvvetli b i r ı-chinc gcçirmişt i r. A l ınan hükümeti b i r taraftan ınüstcınleke sah ibi ol maya, d i �er taraftan en acı harp mahrunı iyctlerine maruz bırak­ ı ıgı A lman m i l leti ni memnun etmek maksad ıy la harici ıııuvaffakiyetler elde etmeye i htiyaç duyuyor. A l nıanya gerg i n l i ğ i hertaraf etmek ve hammadde ı edarik imkanları hakkında an laşmak maksadıyla C iarbl /\vrupa dev letleri n i n lüzunı gösterd i kleri nıüzakerel e re d i nde fi i l i b i r rehine olduğu halde g irmekte her halde ınenfaat görüyor. Fransa, A lnıanların Fas'ta arazi işgal etmelerini, kendi varlığı ve Ş i mall Afrika müstenı lekeleri için en büyük teh l i ke addedcccği ve İ ngiltere de bu nev i d üşüncelerden uzak o lmad ığ ı için, A l manya, Fas'taki


338

Türk-Alman l!işkileri

mevk i i n i paha l ı satacak, mukab i l inde h iç şüphesiz müstem leke ve tavizat arayacaktır. Bu son had iselere göre, A l manya, kaybedecek hiçbin şeyi kalmamış bir memle ket sıfatıyla kend i n i ortayıı atm ış demektir. H ad iseleri n takip edeceği gali p ihtimal, yukarıda söyled iğimiz yolda bir tavİzat m üzakeresidir. Bununla beraber, Avrupa'daki umumi gergin l i k ve rejim ihtilatları karşısında daha uzak ve daha vahim ihtimalleri de gözönünde tutmak lazım d ı r.

Almanlan en ziyade işgal eden iki mesele23 1 . Akdeniz ve A frika meselesi : 2. A l man- İ ngi liz münasebetleri . 1 9 1 1 'de Agad ir J i manın a Panther harp gemisini gön· dererek varlıkları n ı gösterd i kten sonra, ken d ilerine de pay isteyerek Fas ' ı n meden iyete sokulması için [tabi i Fas halkın ı n da( !)] şimal taratlarını(n) İ spanya, orta taraflarını(n) Fransa, cenup taratların ın da A lmanya'ya veril mek üzere paylaşılması arzusunu gösterd i ler. Fas' ın beynelmilel bir mesele olmas ı ve Fransız Kongosu' ndan A lman lara 275 .000 ki lometre l i k bir arazi veri l mesi kendi leri n i memnun etmem işti . "Alman M ü stem lekeler Cem iyeti" bunu gösteriyord u . Fas meselesinde B e l ç i ka ' n ı n F ransa tarafı n ı h i maye etmes i A lman efidirını B e lçika aleyhine döndürdü. B i r harp ç ıkarsa bu 23 Bisnıark 'tan Sonra Alman Siyaseti ( G eorge Blondelle'den M. Raşid

Edhem Alemdarziide, İstanbuL Kader Malbaası. 1 3 3 2 ( 1 9 1 6), 60 s. (Özege, 1 1/2458) (Haz.)]


Harb-i Umumi Öncesi

339

lıwaısta Belçi ka bl-taratl ığını ihlal için kafi bir sebeptir.

A lmanya ve Akdeniz A kden i z ' de gitt ikçe A l m an faa l iyeti görül üyor. l liı1akım Alman seyr ü sefer hatları kuruldu. B üyük lııtmctler görüyorlar. Cenevre bugün yarı A lman bir l l ı ı ı andır. Napo l i donanmasında A l man n ü fuzu büyüktür. A l ı nanlar sad ı k müttefikleri Avusturyal ı l arın A kdeniz'de � ı ıvvet l i donanmaları bulunmasını i stiyorlar ve onu tor­ ı ı ıdo ve dritnot i nşasına aceleye teşvik ed iyorlar. B unun lıır sebebi de İ talya 'nın İti laf zümresine geçmesi ihtima­ l ııl i r.24

Almanya-İngiltere rekabeti 1 9 1 2 y ı l ı A l manya- i ngi ltere m ünasebetleri kadar A ınanya'yı uğraştıran mühim bir mescl e yoktu. İ ngi ltere­ ı ransa İti lafını zayıfl atarak bir ittifaka dönmesini men ı\:İn ne yapmak laz ı m olduğunu A lman lar düşün üyor' ·1

Kazım Karabekir Paşa. burada. "Aklıma geldi, buraya yazd ım." notuyla şunları yazmaktadır: Saray israfları tanzimatlan sonra daha müthiş oldu. Avrupa! ıl ar gibi zevk sürmek kolay öğrenildi. Bu hal memur tabakasını da israfa ve ıabiatıyla irlikaya sürükledi. Avrupalılar gibi giymek, kuşannıak . ev bark yapmak. nıobilyalar, tablolar, pipolar, eğlenceler için hiç kims­ eni n aldığı maaş kafi gelıniyordu. Avrupalılar yerlerinde birçok gözlerle tedkik ederek onlar gibi çalışmak ve kazanmak öğrenile­ ceğine i sıanbu l " daki Avrupa sefaret heyelleri n i n ve fabrikaların da prezanteleri demek olan ticarethane sahiplerinin d ış yüzleri ile bizim sefirlerimizin Avrupa'nın eğlence ve ziyneı kısım ları fazlasıyla memur tabakasına anlatılıyor ve tabii pek kolay ve zevkli olan bu fasıl hoşa gid iyor, alabildiğine gidiyordu'".


340

Türk-Alman Ilişkileri

!ard ı . İ stanbu l 'da nüfuz kazanan Alınan sefıri Baran Marşa l ' ı Londra sefaretine gönderd i ler. A nı i ral Fon Tirp iç, İ ngi ltere-Almanya arasında bir muharebe v uku­ unu ictinabı gayr-i kabi l görüyordu. Alemin mukadde­ ratını tayin edecek A lmanya- İ ngi ltere ınünasebatı i d i . A l manya- İ ngi l tere rekabeti , A l manların mü steın­ lckelcre sahi p olmaya ve b i r donanına vücuda geti rmeye karar verd i kleri tarihten başlar. İ ngi lizler H i sm ark' ın fi kirleri n i beğcniyorlard ı . B una sad ı k kalan A l manya dostları olabi l i rd i . B ismark' ın fikri müstcm leke siyase­ tinin aleyhinde i d i . Bunun pek masrafl ı old uğundan henüz A l ma n servet i n i n buna m üsait o l madığııı ı ve bu siyasetin genç imparatorluğun maddi manev i kuvvetleri­ n i su-i i stimale uğratacağ ı n ı söylüyord u . Şu sözü, l i krinin hü lasası i d i : '"Bize tek l i f ol unan miistcm lekeler b i r Ponıeranya neferi n i n kem i ğ i ne değmez". Fakat, 1 882 ' de o bile bu fikrini değiştirmek zaruretindc kaldı. Çünkü, A frika ' n ın cenCıh-ı garbında A l man tüccarları n ı n raal iycti artt ı , oralarda ban k ( a ) l a r b i l e açm ı ş l ard ı . Bun ların tereddüdüylc B isınark, İ ngi ltere hükümetine resmen şunu b i l d i rmek zaruretinde kaldı : " B undan sonra A frika meseldcr i n i n s ı rf İ ng i l tere ' n i n a rzusuna göre hal l i ne A l manya muvafakat edemeyecektir". Ve az sonra da A frika ' n ı n d iğer taraflarında, Kamcrun ve Zengibar cihetlcrine dahi A lman bayrakları d i k i l d i . B i smark, 1 885 2 Marf ı ııda şu suretle mütalaasını b i l d i rd i : " B izim ımıtasavvcr bir sistem i m iz ve yeni nazariyelerimiz yoktur. B iz cercyan-ı umlıru hal-i tabi i ­ sine terkediyoruz. Hatta biz A l ınan m i l let i n i n müsteın­ lekata a i t sebkedecek mesai ve faal iyeticrin i idare etmek


Harh-i Umumi Öncesi

34 1

ııld ıasında b i l e b u l u n m uyoruz". ı :akat, bu tarihten itiba ren i şler böy l e g itmedi ve .\ l ınan hükümeti müstemleke i şlerine karıştı. Hudutların ı ııılıd i t (etmek), m u kavelc lerle bağlamak ve h i maye altın­ da k i araziyi idare hususlarına başlad ı . [ İ şte 1 88 5 tari h i A l ınan m i l leti i ç i n tari h i n nıüh iın bir dönüm noktası oldu. K.] Çünkü, A lman m i l leti büyük tereddütlerden �ıınra [bu yeni yol u K . ] m i l l i pol itika olarak kabu l ett i . l ı ıgi ltere d e bu y e n i pol iti kaya fena bakışiara bakmaya l ıa�lad ı . i şte i ngi ltere-A lınan rekabetinin başlangıç tar i h i . B ismark 1 886 i k i nc i Tcşrln (i"da Rayştag ictimaında �ll sözleri söy lem i şt i : "Ne İ ngiltere v e n e d e Fransa i le b i r pazarlığa gi riş­ ıııeyeceğiın ve bir tehd ide asla kulak vermcyeceği m . B iz t\ lmanlar Cenab-ı H a k ' tan korkarız. Fakat, A l lah korkusundan başka biz, dü nyada başka b i rşeyden asl a perva etmcy iz. S u l h v e müsalemcti arzuya b i z i sevkeden, münhasıran /\ I lah korkusudur. B izi b i r muharebcyc mecbur etmek i steyen l er, bütün A l ınan m i l l e t i n i n , 1 8 I 3 'te Pn1sya'yı kurtaran vatan muhabbeti h is leriy le ıneşbü olduğuna em i n o lsunlar. "Bugün A l ımın m i l letine tecavüz etmek isteyen ler. karşı larında baştan aşağı b i rleşm iş, si lahlanmış ve kalr­ Ieri ' Cenab-ı l l ak yard ı mc ı m ızd ı r ! '25 his ve kanaatıyla coşkun bir m i l let b u l acaklard ır". B isnıark i ttifak- ı ınüsel lesi vücuda getird iği g i b i . 2 5 i\ l ıııaıı l a r ı ıı k ı l ı ıı ç l a rı ıı d a

"Ciot m it nus/i\llah b i z i nı l e bcnıbcrdir.

A l lah yardııııcını ızd ır.·· yazısı v ardır.


342

Türk-Alman ilişkileri

İ ngiltere'nin dostluğuna da çok cheınıniyet verd i . Fakat, imparator Vi ihelm I I . H i smark ' l a taban tabana zıt olarak müstemlekeci l iğe döküldü. Teb' asını deniz ticaretin in genişletilmesine teşvik ve sevk ed iyor. [Ve bunu himaye için de kuvvet l i bir A lman donanınası vücuda getiriyordu K . ] İngi l izlerin Transval seferinde Yilhel m ' i n hataları yüzünden İ ngiltere-A lmanya arası çok açı ld ı . [Gerçi, sonradan bu hata tashih o lunarak Boer ceneral lerine boz­ clurulmayarak bu soğukluk giderild iyse de K .] A l man sanayiinin müthiş terakkisi karşı sında, ş i md iye kadar rakipsiz kalan, nisbeten eski ve geri i ngi l iz sanayi i sarsıldı [ve i k i m i l let arası da b u yüzden daha candan sarsıldı. K.] İ ngi l izler A lman donanması n ın bir süs o lduğunu söy lüyorlar, b i r taraftan da donanmalarını kuvvetlendiriyorlard ı . A lmanlar da artık i nan ıyorlard ı ki, Avrupa'da mevcut bir dev letler heyeti, müsait bir fırsat ç ıkınca A lmanya'ya hücum edecek ve Ş imal denizindeki A lman l iman ları n ı da İng i l i z harp gem ileri bom bard ıman edecek. Bu fikirler A l man gazetelerinde görü l üyord u . İ şte Baran Marşa l ' ı n Londra'ya gönderi lmesi, hiç olmazsa A l manya donanmas ını takviye, hatırı say ı l ı r kafi m i ktarda dritnot inşa, Baltık fı losunu Şimal denizi ndeki fi loya serlan i ltihak edebi lmek için Git kanal ı n ı kafi dere­ cede genişletinceye kadar Baran'un İ ngi ltere h ükümetini avutabi leceğini tahayyül ediyordu. Fakat, çok yaşamadı, öldü. Bağdat demiryolu meselesinde bunun gösterdiği dirayet ve maharet büyük takdirler kazandı . İ ngiltere i l e Fransa arasında b i r ittifak bağlamak ihti-


Harh-i Umumi Oneesi

343

yııu, 1 9 1 1

yılı E yl ü l ' ünde Fas meselesinin tesviyesi " r as ında Fransa i le A l manya münasebetleri fevkalede p,nginleştiğ i zaman bütün kuvvetiyle tezahü r etmi şt i . Sonra, gerçi İ ng i l izlerle olan ınünasebetler d üzel d iyse d e t\ I nı anlar, m üthiş terakk ileri(n in)ingil izler tarafından lıaset ve i nfıal ile görüldüğüne kani i d iler. i ngiliz gazeteleri şu mütalaaları yazıyorlardı : Artık Alınanya İngi ltere'ye aleyhtar (karşıt) b i r s iyasi ıııcslek tutmakla yal n ız onun düşmanlığını kazanmış ol madı; onu Fransa ve Rusya' nın kucağına da atmış oldu. Ve vaktiyle pek kuvvet l i olan üçlü ittifak da zayıflad ı . B ir l ı:ırp hal inde İtalyanların yardım etmeyeceği n i b i lmeyen A l ınan pek azdır. [Benim şube ınüdürüın Toveney d iyor­ d u : "Avusturya erkan-ı harbiyesinden gizli i ş i m iz yok; l:ıkat, İtalyanlardan şüphe l i olduğumuzdan o n lardan lıcrşeyiın iz gizlid ir". K.] Buna karşı Alınanlar da şu tehditl i cevabı veriyor­ lard ı : "Bu tefevvuk meselesinde A l ınan ıni lleti(ni n) kendi haklarını ınüdafaa için bütün maddi, manevi ve tab i i kuvvetlerin i sarfa karar verd iğin i İngil izlerin b i l mesi lazımdır. Almanlar bu hakkı, geçen asırda A lman birl iği­ n i vücuda getiren büyük adam lara ve vatanın bugünkü çocuk larına borçludur. Mareşal Golç'un yazdığı gibi "Tari h , cesaretin, zeli l bir mutavaattan ziyade her vakit ınticib-i fevaid olmuş o lduğuna şahittir". "Almanya deniz si lahianmasını hiçbir sebep ve suret­ le tahdit etıneınel i d i r. ingiltere, deni z i mparatorluğunu bizimle paylaşmaya razı o luncaya kadar biz s i lahl an-


344

Türk-A lman ilişkileri

maın ıza devam etmeliy iz". m ü stem l ekeleri n i n A fr i ka' daki " A iman l ar ı n gen işlemesine hüsn-i n iyet göstermed iğini de izah la İ n g i l iz-A lman çeki şmeler i n i n esas ı ( n ı n ) donanma olduğunu" gazete ler yazdığı gibi en müh i m o l an İ n g i l iz­ lerden bahsederek ve ondan sakınmayı tavsiye ederek şunu yaz ıyariard ı : "Daimi surette geniş lenıekte olan kuvvet v e ikti­ darım ız, cihanda alahilcceğimiz şeyleri kemôl-i sühületle ele ,;eçirmekliğimizc müsade edecek ve huna kimse mani olamayacaktır. Bcklevelim: fakat silahlanalım. Muhtaç olduğumuz şeyler hir gün bizim olacaktir ' .

[ Ba l kan harbinden sonr a k i bu siyasi edebi yat müth i şti . Londra ve Petersburg A l manya-Avusturya n üfuzunun Boğaz larda fa i k o lmasın ı çeke m i yorlar, A l manlar ise resmi ağızlarıy l a diyorlar k i : "Eğer b i r gün Avusturya S ı rbistan'a hücum eder de Rusya işe karışırsa Almanya da Ruslara karşı s i lah kullanacaklard ı r. Artık Ccrman ve l slav ı rkları aras ında bi.iyi.i k b i r harbin yakın olduğunu bazı gazete ler geçmeye başl ad ı . A l man lar ncrcleri alacaklardı? İ stanb u l ' da erkan- ı harbiyeyi de ele almışlardı. Bağdat hattı yürüyord u . H edefleri n i n b i r i nci merhalesi(nin) Suriye ve I rak, i kinc i(sini n ) de M ısır ve l l indistan olacağını İ ngil izler her gün har i la baş ı nda çi­ zerek, A lmanları boğnıak için başlarına çorap örüyor­ lard ı . K .]26

1 Yi l he l m, İ ngi l iz donanması y l a boy ö l çüşmeye 2 6 7 Teınıııuz 329 ( 'J I J ' le)

l sah ile

9- 1 0 bütçe ve kuvvetler de bu raya

lı ü l asa edi l eeek i ( K azım Karabek ir).


Harb-i Umumi Öncesi

345

l� t ıdrcti olan bir donanma vücuda getirmeye uğraşıyord u . l ı l l • i ltere-A imanya m ünasebetleri n i n dostça olabil mesi ı, ı ıı. A lm an donanmasının İ n g i l izlerin görmek istediği l ı ı r si.is mesabesi nde kal masıyla ıni.iınki.indi.i . Rekabet y:ık ında fel aket olacaktı. Bunu i ngil izler resmi ağızlar­ ı l: ı ı ı açı kça söyl üyorlard ı . F i i l iyat o larak ( . . . ) 2 7

Abdiilhamid ' in dış siyaseti Avusturya " n ın Makedonya'da gözü olduğunu da b i l ir­ ı l i . B üyük devletlerle mescle çı karmamaya, Ba lkan ı lcv letlerini birb i rine düşürmeye çal ışırd ı . En korkunç ı l iişmanın da Rusya olduğu kanaatinde i d i . B una karş ı I ngiltere'den yard ı m beklcnemeycceği kanaati nde i d i . 1 ürlderin e n yak ı n dostu o larak A l manları bi l ir ve onlara ısıinat ederd i .

Garp Trablus u ' nd a harp ilanı sırasında Dolmabahçc'de toplanan Meclis-i Vükela'da neler oldu'!2 8 Yakın tarihin kapalı bir sayfası [Hakk ı Paşa kabinesine dah i l olan bir nazırı n henüz hasılmam ış hatıraları arası nd a Trablusgarp harbinin i la n ı dakikaları nda, perde arkasında o l up b iten işlere d a i r çok di kkate değer sayfalar bulduk. B unları aşağıda okuya­ caksınız j . Ü çyüz y i rm iyed i senesi Kurban bayra m ı münase27 Burada b i rkaç satır �.:ksi kl i k vardır. ( ! laz. ) 28 Tan. 1 0. 0 1 .939.


346

Türk-Alman İlişkileri

betiyle Daimabahçe sarayı nda mCıtar. merasim, bütün malum o lan ihtişam i le cereyan etmektedir; fakat, saray­ da merasime dahi l a'yan ve mebCısan i le devlet ricalinin yüzünde bir durgunluk göze çarpıyor. S iyasi ufukları saran müthiş fırtınan ın sarsıntı ları hepsini korkutuyor. Fena birşey duymak endişe ve ihtirazıyla birbirinden haber soruyorlar. Mebuslar vükeHiya soku larak m a lumat almaya çalışıyorlar. B iitlin bu hal ler unutu l maz, acıklı bir manzara teşkil ediyor. H aki kat İ n içyüzünü herkesten i y i b i l e n nazırlar, vakıanın cheınıniyet ve azameti karşısında k i m senin yüzüne bakacak, ağızları n ı açacak halde değ i l lerd i . Dev letin bir v i l ayeti, hatta b i r k ıtası düşman isti l asına maruz, bunu durduracak kuvvet yok . . . Taarruza geçmeye haz ı r l anan i talya d e v l et i i l e m ünasebetlerin kesi l mesini ınlıcip ortada b i r sebep de görülmüyor. B i lakis velialıtın yakın bir mazide Roma'ya gitmiş o l masında, arada ki m ünasebeti koruyacak, zevahiri kurtaracak bir dostluk ınanzarası vard ı . Vakti n sadrazaın ı Hakkı Paşa ise, bu y e n i siyasi v e fi ili hücumu hatırından b i l e geçirın iyord u . Hakkı Paşa, Roma sefaretinden sadaret makamına getir i l mi şti. İtalya'nın bize karşı taki p ettiği ve edeceği siyaseti herkesten iyi bildiği zanned i l iyordu. F i lhakika, ves'ile düştükçe Meclis-i Yükcia'da rüfekasına, Trablusgarp ve Bingazi'de İ talyanları tahrik edecek had i se lerden geri duru lması ve oralarda halyanları tatmin etmek üzere nafıaya a it birtak ı m müsade ve imtiyazlar ver i l mesi l üzu­ m undan bahsettiği o l uyordu . Bununla beraber, arkası kesilmeyen türlü türi li gai leler arasında, böyle b i r h ad i -


Harb-i Umumi Oneesi

347

•ını ı n zuhuruna karşı alınacak tedbir düşünülmem işti. l la ıta, Abd ülham id zamanında müstaki l Serez fırkası ı, ııınandan l ığında bulunan Müşir İ brahi m Paşa ' n ı n son 1ııınanda Trabl u s vali ve kumandanl ığ ı nda bulund uğu "ırada İtalyanlara karşı aldığı haş i n vaz' u halden bahisle l lfıriciye nazırı R ı fat Paşa şikayetler etm iş, bunun üze­ ı ı ııc İ brahim Paşa Trablus'tan kald ı r ı l mışt ı . Dah i l iye nazırı, Trablus için, bütün muhtemel had i­ ·;c lcre karşı koyacak vasıfta val i bulmakta m üşki lat �ekiyordu. B ir hay l i müddet vekaleten idare ettird i ğ i 1 rablusgarp v i layeti makam ına n ihayet Bekir Sami Bey ' i ı ı ı t i hap etmi şt i . Bekir Sam i Bey ' i n v i l ayete ait birtak ı m ı stedikleri Dah i l iye Nezareti ' nce tedkik ed i l iyor; fakat, nedense işi başına g itmesi günden güne geri kal ıyordu. I lcilibaş l ı bir kumandan da tayi n ed i lemem iş ve gönde­ ıi lınemişti . O sırada Yemen'e gönderilen askeri kuvvete, aksi bir tesadüf eseri o larak, Trablus'tan alınan birkaç tabur da ılave edi l m işt i . Trablus'ta öteden beri mevcut kuvvetimiz l ı i le böylece eks i i m i ş oldu. Vaziyetİn pek çok vehamet gösteren bu safhalarını l ı i len nazırlar, hazin bir sükun içinde h itam bulan bayram ınerasiminden sonra, aynı günün akşamı Dolmabahçe sarayının birinci katında, kapıdan g i ri nce soldaki büyük odada, sadrazarnı n gösterd iği lüzum üzerine bir toplantı yaptılar. Bütün gece, sabaha kadar devam eden bu mec l i s çok el'im hadiselerle doludur: Bir müddet evvel H ariciye nazırı Rıfat Paşa Paris sefaretine geçm i ş v e H ariciye işleri n i vek i l o l arak


348

Türk-Alman ilişkileri

sadrazam üzerine almı şt ı . Sadrazam ve Hariciye nazı� vek i l i sıfatıyla Hakkı Paşa, bu mecl iste İ talya i le aramız· daki siyasi m ünasebetleri uzun uzadıya anlattı . Son vakıanın, önüne artık geç i lemez mahiyetteki neticelerine dokundu, Roma seti ri m iz N abi Bey ' in, i talya H ariciyc naz ı ı·ı i le ahiren vaki m ülakatında nazırın ken d i s i ne kat' i bir l isan la söylediği şu sözleri tekrar etti : "İtalya için açtlan yeni tarihin tahakkuku saati çalmıştır! "

i fadesinde alışı lan selasete rağmen, Hakkı Paşa'nm sadası g ittikçe fazla zay ı f( l ı k ) eserleri gösteriyordu. N eticede, tal i ' i n kend i zamanına tesadüf ettirdiği bu ellın hadise karşısıııda, sadaret vazi fesinin daha m u ktedir bir ele tevdl i n i ve istifasııı ı ıı kabu l ünü pad işahtan d i lediğini söyled i . Meclis-i Vükela' n ı n müzakere sanıalarından padişahı haberdar eden başınabeynci Lütfi (Simavi) ve başkatip Halid Ziya Beylerden biri vasıtasıyla Hakkı Paşa h uzura ç ı ktı . Kendine halef olarak sadarete a ' yan reisi Said Paşa ' n ı n getir i l mesi n i tavsiye ederek i st i fanamesini verd i . Bundan sonra Heyct-i Vi.ikela' n ı ıı b u lunduğu odaya döndü . Hakkı Paşa'nın hali bu san iye rikkat uyand ı racak bir vaziyet arzediyordu. Kuvve-i manev iyesi ni o kadar kay­ betm iş bulunuyordu ki, arkadaş ları tarafıııdan kendisine soru lan bazı suallcri cevapsız bırakıyor ve h iç m cvzuya temas etmeden şu yolda sözler söy l üyord u : - Bu sivasi hadisenin ne gibi sebepler altında ve devletler arastndaki ne yolda ililafların tesiri ile


Harb-i Umumi Oneesi

3 49

t'ld, lfhulduğunu ileride tarih kayıt ve münakaşa edecek­ oncak, bunun bugünkü mesulü münhasıran benim. 1· 1/; i zamanlarda padişahların binek taşlarında idam ı'llmliği sadrazamlar mevkiine düşmüş bulunuyorum. /lt .

!\ ' yan ve mebCısan rei sieri n i n de M ec l i s- i V ü ke l a ' da l ı ı ı l ı tnmaları l üzumu, nazı rlar arasında konu ş u l arak k ı· ı ı d i leri çağrı l m ış l ardı . i ngiltere' ye sipariş edi len harp gem i leri i ç i n evvela, 1 ı ındra'ya vazife i le giden ve sonra bir m i.iddet me 'zünen

Paris'te kalan Bahriye nazırı da o gün i stanb u l ' a dönmüş, ı•ıx:c Daimabahçe sarayı nda Mec l i s-i Yükcia'ya i ttihak ı · ı ııı işti. Fakat, B ahri ye nazırının, arkadaşları arasında pl'k az kaldı ktan sonra başınabey i n c i Lütfi B ey ' i n ı ıılasında uzun müddet bir yazı işi i le uğraşmakta olduğu l ı :ı beri alındı. Balıriye nazırı M ecl is-i Vi.ikela'ya döndüğü t:ı ınan, el inde şahsen ist i fası n ı ihtiva eden, h ü kümetin ıcraatma dair uzun bir muhtıra vard ı . B unu, istifa eden -;:ıdrazama verd i . Hakkı Paşa, her tenkit v e m uahazeye karşı büyi.i k b i r leslimiyet i l c mesul iyeti kabul etm iş o lduğunu tekrar i le ı ııi.inakaşadan kaçmad ığılll söyledi ; fakat, nazı riardan hazı lan arasında bu muht ı ra ş iddetl i b i r m ünakaşa ıııevzuu oldu. Hakkı Paşa, istifa etm iş ve ist i fası kabu l edi l m i ş olduğu için Heyet-i Vi.i ke l a ' ya dahi l olan bi.i tün ııfızırlar da bu i st i faya dah i l bul u nuyorlard ı . Bu cihetle, ııazırlar Bahriye nazırının şahsen ve münferiden istifa etmesinde bir sebep ve hi kmet kalmadığını m ü ttefikan i leri sürdü ler ve hükümete dah i l olan bir zatı n ayn ı h ü kümetin İcraatını tenkit etmesi n i de manas ız buldu lar. N ihay et, A d i iye nazırının müdahalesiyle Bahriye nazırı,


350

Türk-Alman ilişkileri

sadrazama takdi m ettiği m uhtırayı geri a l ı p yııitı. A 'yan rei s i Said Paşa i l e Mebfısan reisi A h med Rızıı Bey ' in Mecl is-i Yükcia'ya dah i l olmaları üzeri ne, müza· kereler daha m üsait bir hava içinde cereyan etmeye başlad ı . Herkes, bütün vaktini, müstakbel sadrazarnın yüksek tecrübesi ve keskin görüşü i le i leri süreceği müta· laaya d ikm işti . Said Paşa, padişah tarafından kend isine tekl i f edilen saclareti kabul etm iş, mevcut siyasi hadisenin o dakikaya kadar geçirdiği muhte l if safhalara vukuf husüle getir· m işti . İ l k tedbir olarak, gayet aheste b i r eda ve cidd i bir I isan ile şunu tekl if etti: -Londra'da setirimiz bu lunan eski zadrazam Tevfik Paşa'ya bir telgraf çeke l i m . Dev let-i Osman iye' nin Trabl usgarp ve Bingazi üzerinde, M ısır'da olduğu gibi İ ngiltere hükümetin i alakadar etmeye arnade olduğunun i ngi ltere kabinesine b i ldirilmesini isteyel im . . . B u fikir, bi lmem nasıl b i r tesi r altında, h i ç münakaşa ed i lmeden, Said Paşa, kend isi i m la ederek telgrafname yazdı rd ı ve bu telgraf derhal Londra seti rim ize çekildi. T evfik Paşa, Londra'da laz ı m gelen teşebbüsü yapmış, fakat şu cevabı almıştı : -Çok geç kaldınız! Said Paşa, bir taraftan da Harbiye nazırı M ah mud Şevket Paşa'nın Almanya sefaretine giderek sefır B aran M arşal i le b i r mülakat yapmasını ve A lmanya impara­ torunun İ talya kra l ı nezd inde m üessir b i r müdahalesinin temi n i çaresi n i n tecrübe edi l mesini söyledi . Gece saat


Harb-i Umumi Öncesi

35 1

ı k rl iyor ve bu uzun müzakere ve teşebbüslerden m üsbet l ı ı ı neticeye varı lacağı ü m i d i görülmüyordu. İ tti hat ve Terakk i C 'cıııiyeti merkez-i umumisinden gelen bir servis tel­ v.raft.a, Selanik'te bütün Cemiyet m ü ntesiplerinin büyük lıir galeyan i le içtima halinde olduk ları ve A d ii ye ve 1 vkaf nazıriarını telgraf makinesi başı nda beklemekte lıulundukları bildiri ldi. M erkez-i umuminin, bütün m i l let ve Cemiyet' in hanıiyet feveranı içinde icraat beklediği Vl: hükümete karşı besledikleri itimad ı n halelden masCın o lduğu ve bu s ı rada i st i fa teşebbüsünün sadrazam pa�adan hiç bek lenmeyen b i r hareket bulunduğu yolun­ daki beyanatı n ı i ttihatçı nazırlar M ec l is'e bildird i ler; lakat, Hakkı Paşa' n ı n istifas ı ile Said Paşa ' n ı n onun yer­ ıııe geçmesi artık b i r emr-i vaki i d i . O tari hte Selan i k'te b u l unan

Mahmud Sevket Paşa sefır Baron Marşal ile m ü lakat­ t a n avdet etm iş ve Marşa l ' in ; düşman ne kadar muazzam lıir kuvvetle hücum ederse etsin Türklerin, arslan gibi ııı ukabele etmeden ve ö lmeden menıleket teslim etmek t i l Jetine düşmekten çok uzak oldukları hakkındaki fi k i r V l: mütalaasın ı Mecl is'e b i l d i rm işti r. A lmanya imparatorunun hadiseye m üessir bir m üda­ halesini celbe matuf olan bu teşebbüs de, M arşal ' ın zat! lıir mütalaa ızhar etmesinden başka netice vermemi şti. Sırf bir tesadüf mahsulü olarak seyr-i sefain idaresi n i n k üçük vapurları ndan biri i l e Harbiye Nezareti ' n i n vakadan b i r hafta evvel Trab lusgarb'a sevkettiği b i r m ik­ tar esl iha ve mühimnıatı n b i la-had ise vasıl olup o lmaya­ cağı haberi henüz ge lmemiş i d i . (Bu vapur, askeri hareketler başlamadan son günlerde varabi lm i ştir).


Türk-Alman İlişkileri

352

Beyrut su l ar ı nda bul unan Osmanl ı fı l osunun B eynıt su ları ndan sal i men uzak l aşmaya muvaffak o l d u kl arı dıı kest i ri lemiyord u . ( Beyrut suları ndan sal im e n ayr ı l dı kları haberi de son radan ge lm işti r ) . B üyük b i r ıst ı rap içi nde neticesiz m üzakere lerle saba· ha var ı l m ı şt ı . Yen i sadrazaın ın tek l i fi üze r i n e , sadarcı alay ı n ı m üteak ip Bab-ı A ll ' d e to plan ı l mak üzere nazırlar b i rer b irer D o l nıabahçe saray ın ı tcrketti ler.

Trablus'un işgali 1 8 8 2 ' de

İngi l izler M ı s ı r ' ı

işgal

e tt i k le r i

zaman

i talyan lara da Tra b lusgarb ' ın işga l i ne mü sade ediyar­

I ard ı . [ Frans ızların işgal inde n korkuyorlard ı . A kdeniz' i n b i r Fransız gölü h a l i ne ge l mesinden korkuyorlard ı . K . ]

1 904 ' de Frans ızlar da e l -Cezlre konfe ransında buna m ü sade

ett i l e r,

fa kat

i ta l yan l ar ı n

M e rakc ş ' te Agad i r kru vazörü

i şga l - i

had i ses i n i

Cezayi r

Uiklbendir.

1 904 'tc m abeyn erkan-ı harb iye re i s i val i ve kum andan Reccb Paşa' ya şu ş i freyi yazm ı şt ı : "Art ı k tahakkuk etmi ştir k i i talyanlar Tra b l u s · a taar­ ruz edeceklerd i r. Edova hczlnıeti g i b i b i r zafe r hazırla­ mak için ne g i b i şeyler l az ı ınsa i ş ' arı". Rcceb Paşa 60 bin kiş i l i k üç grup üze r i ne bir plan hazırlad ı . Gruplar şunlard ı : Trablus cen ubu; Zaviye cenubu; H umus ve M i sı-ata cenubu


Harb-i Umumi Oneesi

ı \un l ara

353

m u ktezi s i l a h ve malzeme ve kuvvet l i cebel

l ı ıpı; usu isted i . i � mabeynden B ab- ı All'ye d ü şt ü v e yatt ı .

ı \ iz Erkan-ı

Harb iye üçüncü s ı n ı fında i ken b i r İ ta lyan

tıı l ı i ti bizi teftişe ge l m i şt i . B u , Nec i b M e l hame ' ye29 ı lı ı ı nat o l m uştu . Bu tarih 1 904 'tür. Demek m ü t h i ş casus­ luk şebekesi yapm ı ş lar. İta l ya ' n ı n bu m u haberattan ha­ l ındar o l duğu ve tü r l ü tes i rlerle i ş i uyuttuğuna ş ü phe yoktur. Sekiz y ı l i talyanlar çal ıştı, b i zi m k i le r d e uyud u !

Almanların galchcsi nokta-i nazarından Avrupa'nın İstikbafi30 Avrupa ahcng- i u m u m i s i n i n tuğyan- ı k ü l ll s i n i ted k i k eden h e r d u r-bin nazar, behemehal şu rakam üzerinde l l'vakkuf eder:

1 870 Z ira b üy ü k-küçük bütün Av rupa dev l etleri ridi l i n i n

"ıni.i salemet-i

u m um iyye''

mesleğ i n i n ibtidası 1 870

se­

ı ıcsinin i nt i has ı d ı r. O seneden itibarend i r k i , hatta A sya! h ü k ümetlerden 29 Türk devlet adamı. Bcyrutlu olup burada hukuk !ahsili gördü. Tunus

Maliye N<lzırlığındu görev yaptı ve gazete çıkardı. Bi lahare Osmanl ı devleti hizmetine gird i . Meşrutiyetten sonra ( 1 908) ricaret ve Niifia Nezareti müsteşarı oldu. Kendisini jurnalei ve rüşvetçi olarak gören halkın aleyhinde galeyana gelmesi üzerine Avrupa·ya kaçtı ve bura­ da öldü. (Haz.)

10 İkdam,

nr:

6306, 28 Ağustos 1 3 30/ 1 0 Ey lül 1 9 1 4, s. 3-4.


354

Türk-Alman ilişkileri

b i rtak ı m ı dahi dah i l olduğu ha lde bütün Avrupa devlet · leri kuva-yı berriyeleri n i tanzim, tensik, tezyid ve esl iha·l nariye v e vesait-i tahribiyeleri n i de gaye- i m ükeııı· mel iyete terfi '

eyled i l er. A ncak

bu

i ntisak-ı

kuvayıı

cheınıniyet vermeyen yegane hükümet İ n g i l tere i d i . O, daima zi- i ktidar bir seyyar hükümet hal i nde b u lunmak meslek- i kadim inden k ı l kadar şaşm ıyor ve d i ğer devlet· !erin tensikat- ı berri yesine mukab i l daima ve daimıı kudret-i bahriyes i n i tezyide çalışıyord u . N ih ayet K ra l içe V i ktorya' n ı n vefatından

( 1 90 1 ' d e

vafatı) b i r hay l i sene evve l i d i ( 1 894 'te o l m a l ı ) ; Porstmol l iman ı nda vukubulan u m u m i resm - i geçide di.ivel-i saire i l e beraber A lmanya dah i Prens Hanri dö Prus ' u n kuman· dasında b u l u nan k ıyınetsiz v e ehem m i yetsiz b i r fı l osuy lu iştirak etm i şti . Bütün dev letlerin donanmaları Porstmot'ıı m uvasalat etti kleri halde A l ınanya fi losu henüz meydan· da yok i d i . Bu taahhur adeta m i k i b-i end işe o l m uş i d i . O esnada gayet kes i f b i r s i s deryayı B i naen a l e y h

A l man

g e m i le r i n i n ,

i s t i l a etm iş id i .

bu

m üt h i ş

deniz

teh l i kesi nden b i r fe lakete düçar olduğu zan n ı umu­ m i leşm i ş i d i . U zun müddet devam eden b u s i s zai l o lduğu zaman, bütün donanma lar,

A l ınan fı losunun

ken d i aralarında saf-beste-i i ntizam olduğunu kemal-i hayret ve takd ir i le m i.işahede etm işler i d i . A l manl arın bu fevka' l-me ' mlıl muvatTakiyeti İ ng i l tere i ç i n b i r vesile-i i nti bah-ı d iğer oldu. B undan sonraki sene ler bahriye bütçesi b i r n isbet-i ınütezayide i le artt ı kça artıyord u . A lman ti losu henüz Porstmot'tan hareket etmezden ınukaddem İ mparator Yi l he l m Hazretleri, b i radederine


Harb-i Umumi Öncesi

355

l ı ı ı a hcn hemen aynen ş u te l g rafı keş'ide etm i ş i d i : "Ord u ları m ı n tanzi m ve tens'iki u ğrundaki mesa i m i n , �ayc-i eme l ve arzum i l e m ütenas i p b i r surette i leri g it­ ı ı�.i n i görmekle m üfte h i r ve ıncsudu m . Ancak b ug ü n l ı l lkümat-ı sai ren i n satvet v e eeladet-i bahriyyelerine n ı ı ıkab i l , sen i , hükümeti m i temsi l eden kıymetsiz b i r donanman ın kumandan ı sıfat ı y l a gönderd iği mden dolayı pL'k mahzunum. Lakin Cenab-ı l-l akk' ı n inayeti v e ben i m l l ll'Saİ V e ama l i m c inzi mam eden vatan-perver teb ' a m ı n ı ı ı ııı.1veneti sayesinde

1 9 1 4 senesi kuvve- i bahriye m i de

l, ııdret-i berriyem derecesinde müteall görmek h ususun­ daki ü m i d i m in pek kav'i o l d uğunu tem i n ve pek büyük L ı k diratı eel beden maharetin izi tebri k ile ta' d l l - i h üzn ü l l'cssür eylerim". İ şte İngiltere için zer'i'a-i teyakkuz v e i ntibah o l an bu l ıadise A l manya

için

b i r n a m u s o l mu ş

idi.

Ç ü nkü,

A l manlar b i l iyordu ki, Fransa h ü kü m etinin bekası i ç i n c u mh u riyet taraftaran ı na b i r sİper-i

intikam,

F ransa

·. iyasiyyununa bir " ideal" bayrak, F ransız üdebas ına b i r / l'min-i tahrlr, Fransız şuarasına b i r zade-i e ş ' ar o l an A l sas-Loren er-geç i k i n c i b i r sahne-i harb u cidal o l acak­ ı ır. B i naber'in her i htimale karşı bahren de yükselrnek pek

; aruri ve pek kat' i i d i .

Vakıa rekabet-i bahriyye netices i o larak, bütçeleri n i n f cvka't-tahamm ü l b i r dereceye i rt ikası n ı gören h e r i k i t ll:vl et, dört sene m u kaddem b i r "tahd'id-i kuva-y ı bahri" meselesi meydana ç ı kard ı larsa (da) tab i i b i r neticeye ıktİran edemed i . Ş i m d i A l manl ar ı n kü l l iyen i n kar ettikleri v e ftinfın-ı


Türk-Alman ilişkileri

3 56

harbiye satı rları ndan kü l l iyen s i l d i k l er i "Ta l i ' - i harp ! ' terki b i , b i z i m tab i r i m iz vech i l e kend i l erine yaver olunm F ransızlar ister u n utsun l a r i ster u n ulmas ı n lar L o ren",

bu

tev " eın

''cad ı "

nıcın l e k et i ;

"Alsaıı

bir

dahı

d i r i l ıneınek, dünyaya gel mernek üzere göm ü l mü ş ola caktır. H atta bu "kara konco loz" diyarı mese le s i n i n del'.. n - i ın üebbedi nden başka Fransa i le A l ınanya aras ı nda bi� " i ht i laf- ı ınüsel lah"ın vücudu dah i tasavvur o l u namaya· cakt ı r.

Ve

yine

ben

zannediyorum

ki,

"tasfiye-i

hesabat' ' ta Fransa hükümeti kuva-y ı askeriyyes i n i tenkls edecekt i r. Şu

faraziyeye nazaran

A l ınanya hükümeti yalnız

r� ransa ' n ın değ i l , Rusya ' n ı n iz' acat ı ndan dah i emin bulu­ nacakt ı r.

O v a k i t kuvve-i berriyes i n e tah s i s ett iğ i

ıneba l i ğ i n b i r k ı smıyla tazın i nat- ı harbiye olarak a l acağı m i lyarları nüflız-ı bahrisi n i n tealls i ne hasrey lcyecektir. İ k i rak i p ve ınehlb o rd u n u n tahdit ve tenkls i n i gören hü kümat-ı

s a i ren i n

de,

o rd u ları n ı

keyfiyeten

ve

keın i yyeten tezyldden ziyade, den iz c i hetinden zuhur edecek rekabet-i kuva ve itt i fakiara dah i l olacak lard ı r. N etice o larak d iyeb i l i r i m k i , istikba l i n ınu h a r i pleri dağlar aras ında değ i l ; si l s i l e- i eınvac üzeri nde çarpışacak ve mehlb ordular yerine torpido lar, dritnotlar batacak, batıracak, kazanacaktır. Bu

fı rtı na lardan

gem i s i n i

k u rtaran

kaptan l a r

ise

kıyaınete kadar vatandaşların ı n batıralarında yaşayacaktır. Erenköy İ h san Şerif


Harb-i Umumi Öncesi Yen i

Yuna n - S ı rp

i tt i fa k ı n ı

357

haber

al ı n c a

bu(nu)

U ı d arın v e İ ng i 1 izierin idare ett i ğ i n i ve b u ittifa k ı n a ley­ l ı ı ı ı ı ıze

de

tevc i h

ed i leceği n i

t a b i at ı y l a

d ü ş ü nd ük .

Yı ı ı ıanlı l ar Salam i s z ı rh l ı s ı n ı b i zden başka k i m i n i ç i n y ı ı pt ı rıyorl ard ı ?

K a rad e n i z ' deki

Rus

fi l o s u n u n

ı ı ı i i tenıad iyen çoğal t ı l ma s ı n ı n hedefi İ stanbul 'dan başka ı ı nesi i ç i n o l ab i l i rd i ?

Balkanlar harbinin huhra m 1 9 1 2 - 1 9 1 43 1 Bal kan h ri stiyan devletlerinin Osman l ı

i mp arator­

lı ı)ltına karşı harp açması m i l l i ın ünazaaları can l a n d ı rd ı . S ı rpların zaterieri cenu p l s lav l arı n ı n heyecan ı n ı tah rik ı·ı ı i ; nümay i ş l erle bunu ızhar ediyorlard ı . S lo vcny a' da ( S i ovenie), Laybac h ' ta dört B al kan kra l ı n ın b i r aradaki resim leri n i satl ığa ç ı karm ı ş lard ı . Dalnıat ie'de, Zaro l 'da l ıağırı l ı yord u : "Aba I ' Antriche ! " Roguse ' de t i yatroda b i rleşen b i r toplantı nutukları d i n l ed i . I s iav iarın salc'ibcti hakkında ve ü ç J s lav kra l ı n ı a l k ı ş l a d ı ; r ei s i

B a l kan

Dalmaç ya · n ı n

3 5 0 J slav b e l ed iye

I s l a v o rd u ların ı n ınu vaffakiyet l e r i n i I s i av

mem leket l e r i y l e

ve

b i r l e ş me s i

arzusunu gösteren b i r mahzar d i n l ed i . H ı rv atistan ' d a D a l ınaçya i le b irleşmek i ç i n tahrikat i k i dev l et i n hudutları üzerindeki I s i av i arın ara s ı ndaki salabet duyg u l arı n ı gösterd i . B u tah r i k at v e l iaht Arşi d ü k ' ü n p l an iarına m a n i o l u 3 1 H istoirc Politiquc de I ' Europc Contcınporaiııc 1 8 1 4- 1 9 1 4, Septııııc edition 1 926. A vusturya.


Türk-Alman ilişkileri

358

yordu. O p la n l ar k i Av ustu rya ve M acari stan ' l a üçüncil b i r federasyon azası teşk i l e tah s i s o l u nan b i r I s lav kral­ l ığ ı vüc uda get i rmey i tasavvur ediyord u (buna trialisme i s m i ver i l m işti). Ccnup I s iav i a r ı art ı k m e m n u n o lmu­ yorlard ı . Dev let i n iç i nde bir birl i ğe , S ı rb i ye i le b ir­ l eşmektc masın ı

ı s rar ed iyor lard ı ,

i ntac ederd i .

harekette

ki

Av usturya ' n ı n d ağı l­

Av u sturya

h ü k ü m et i

bu

milli

i m paratorluğun tarnarn iyeti i ç i n b i r tehdit

görd ü ; i ht iyat! ted b i rler a ld ı . l s lav j im nasti k cem i yet­ leri n i n

(Sokols)

Laynah 'tak i

k o n g re s i n i

m e n etti .

C am i a l e ' ye A l man a l ay ları gönderd i ve A l man mem­ l e ket l e r i n d e k i

Sloven

a l ay l a rı n ı

d e ğ i şt i rd i ;

Bosna

S ı rp l ı ları üzerine nezareti kuvvetlen d i rd j v e S ı rbiye 'ye m ücav i r k o l ord unun i hti yat ları n ı çağ ı rd ı . H ar ici si yase­ t i n i S ı rbiye k ra l l ığ ı a leyh i n e tcv c i h etti , A driyatik 'ten yak laşınay ı o n l ara mcnett i . 1-Iarbe hazırl and ı ; erkan-ı harbiye re i s i general Canrat von H aetze nd o rf taarruza geçmeyi teşv i k ediy ord u . Harp korkusu mahsu l atta bir durg u n luk, b i r ta ' t'il-i eşga l ( iş i terketme/grcv) buhranı husule getird i . O rdu ve donanma

ve

S ırbiyc ' y i

te h d it i ç i n h a rekete

geçen

Avusturya k ıtaları n ı n seferberl ik masrafı i ç i n Mec l i s ' çe kabul olunan kred i dev let bütçesinde aç ı k b ı ra kt ı . U mum aç ı k

80 m i lyon kron tah m i n olundu. H ü kü m et tek l if etti ,

A lmanya'ya imtisalen, meşrubat v e i rat üzerine şahsi vergiyi def'aten yükseltt i . Bosna' da l s lav tahrikatma karşı a l ınan tazy i k tedbir­ lerinden

ve

Kata l i k propaganda larından h i ddetlenen

Ortodoks S ı rp halk, büy ü k manevralard a b u l un mak üzere gel m i ş o l an vel iaht A rşidük ' ü n saraya debdebe


Harb-i Umumi Oneesi

359

l ı k ) muva(salat ı n ı )32 b i r tahrik g i bi h issett i l er. A skeri po l is tarafından fena muhafaza o l unan A rşidük, genç b ir Bosna l ı ( S ı rp'tır) mektep l i tarafı ndan öldürüldü.

Bu

·.ı ı i kast S ı rp kra l l ı ğ ı na karşı hareket i ç i n v esl le teşk i l ett i .

1 2 Noksan k ı sı m lar parantez içerisinde tarafımızdan dolduruhnuştur.

(Haz.)


T Ü RK-ALMAN i TT i FA K I V E HARB-İ U M U M i ' Y E GİRİŞ

B a l kan M ahmud

harbi Şev ket

fe l a k e t l e Paşa;

net icel e n i n ce

Av rupa

sadrazam

devletleriyle

o l an

ı ıı ü nasebetleri yen i b i r şekle i frağ için, uzun y ı l l ardan lıeri bu devletlerle aram ızda m ünakaşa ve münazaa l ı lılitün mese leleri h a l le v e o dev letleri b i rer mcnfaat ı •, üstererek dost yapmaya karar veriyor. Bunun i ç i n H ak k ı Paşa Londra ' ya, Cav i d B e y de Pari s ' e gönderi l iyor. Avusturya-Macari stan ve İ talya i l e pürüzlü mese leler ka l mad ı ğ ından, bu dev letl e r, d i ğer devl etlerin kabulüne

la' likan kapitü lasyon l arı n i l gası ve sair husus ları kab u l ed iyor. i ng i l izlere donanmanın ı s l a h ı , F ransızlaı·a yoll ar(?) . . . veri l iyor. B u işleri gören A l m an lar sefıri soruyor: - Ya b ize? Mahmud Şevket Paşa da cevap veriyor: -Orduyu da siz a l ı n ! Heyet-i ı s lahiye n i n ge l me s i meselesi böy le baş l ıyor.


362

Türk-Alman ilişkileri * *

*

Said Halim Paşa kabinesi dah i, kendinden evvelki M ahmud Şevket Paşa kabİnesi gibi bu işlere devam ediyor. Fransa ' n ı n tavassutuna rağmen Ruslada a n l aş ı lamı­ yor. A l manların da meta l ip l iste leri ko layca kabul edile­ meyecek maddelerle dolu o lduğundan, on lar da böy le ka l ıyor. B u esnada C i han I-l arbi patl ıyor. * *

*

Balkan harb i n i müteaki p B u l garlarla b i r itt i fak akdi düşünüldüyse de, hazırl anan proj ey i B u lgarlar Ruslardan ve Romanyal ı lardan çekinerek i mzalamad ı lar. A lmanlar bizim Yunan i stan ' la i tt i fak ı m ızı tek l if ed iyorlar;

1 330

y ı l ı N i san' ı n ın ortasında, beş-on yıl Yunanistan · ıa tedafıil b i r ittifak yapı lacak, dalı i ll

i darelerine kar ı ş m a mak

şartıyla, Adalar üzerindeki hakim iyet hakkı m ız tan ıla­ cak. Cavid Bey muvafı k görmüyor. Sebeb i , Fransa ve İ ng i ltere ve Rusya i l e m üzakere ler cereyan ederken A l man ların

tavassutuy l a

bu

m uvafık

d eğ i l d ir. . .

M üzakere ler b i r müddet devam ediyor. B i r netice çık­ m ıyor.


İttifak ve Harb-i Umumi 'ye Giriş

363

Büyük M u h a rebe'nin içyüzü hakkında yeni bir vesika çıktı Rusya ile anlaşmak mümkün mü idi?33 Garbi Trakya uğru nda Env er Paşa ile Rus ataşemiliteri arasmda cereyan eden bir pazarlık! İki tarafın a nlaşmak istemesine rağmen İngiltere'den gelen aksi bir s es

..

Sovyet hükümeti 1 8 78- 1 918 Emperyalizmi Esnasında a ltında büyük bir eser �· ı karmaya karar vermiş ve bu eserin hazırlanmasını, ıı ıcşhur bir tarih b i l g i n inin başkan lığı a ltında hususi bir kom isyona b ı ra k m ı şt ı r. Bu kom isyonun h az ı rl ad ı ğ ı vcsikalar(ın) bugün lerde neşred i len k ısmı memleke­ ı ıın ize aittir ve memleketim izin, A lmanya i le birl i kte ·;avaşa girmeden evvel Rusya ile anlaşmaya çalıştığını giistermektedir. Tarih ile uğraşanlar için çok ehemmiyet l i olan b u vesikaları sıra i le aşağıya koyuyoruz: .·1/mıp Verilen Siyasal Raporlar ad ı

Rusya' nı n İ stanbul sefaretinden Rusya ' n ın D ışişleri Bakanl ığı'na Telgraf numara: 628 5 Ağustos (23 Temmuz) 1 9 1 4 Aceledir Bana acele tal imat göndermenizi rica ederim, ceneral 1 ,contieff' i Enver Paşa i le konuşmaya memur etm işti m . 1 ·:nver Paşa mfıma-ileyhin Türk seferberliğinin kat' iyyen R usya'ya mütevecci h olmad ığını ve eğer Rusya'yı teskin Ll

1 . 1 .935, Son Posta.


364

Türk-Alman Ilişkileri

edeb i l i rse

Türkiye ' n i n

Kafkas

hududunda

b u l u n an

9 ' uncu ve 1 1 · i ne i ko lordulardan b i r k ı sm ı n ı geri çeke­ b i leeeğ i n i söy lem i ş ;

sonra,

Türk iye ' n i n h i ç k i m seye

bağ l ı o l mad ı ğ ı n ı ve menfaat leri n i n icab ı na göre hareket edeceği n i i lave etm iştir.

Eğer Rusya Türk ordusuna

ehemnı iyet vermek ve Türk ordusunu Rus gayel erine göre k u l l anmak isterse, Enver Paşa böy le b i r kom b inezo­ nun i m kansız o l mad ı ğ ı kanaatinded i r. Türk o rdusu iki şeki lde k u l lan ı lab i l i r. B irinci şekil Rusya a leyhinde harekete geçecek b i r B a l kan o rdusunu hareketsiz b ı rakmas ı d ı r. i k i n c i şek i l Bal kan d e v l etlerine, Avusturya aleyh indeki hareketl eri nde yard ı m etmesidir. Yalnız bu sonuncu şıkta, Rusya ' n ı n, B a l kan dev letlerini karş ı l ı k l ı

tavizieric kend i

aralarında v e Türkiye i le

barı ştırmaya muvatl�ık o l m ası şarttır. B u karşı l ık l ı taviz­ lerin ne o l a b i l eceği hakkı nda ceneral LeontieiT' i n sor­ duğu suale Enver Paşa, Türkiye için Garbl Trakya' d a ve Adalar denizi adalarında olabi leceğini söy lem iştir. B una karşı Yu nan istan Epir' de, B u lgaristan M akedonya' da, S ı rb i stan Bosna ve Hersek'te tav iz alacaklard ı r. Ceneral Leontieff' in gösterd iği şüphe üzerine Enver Paşa bu planın Türkiye i ç i n ka bul ed i le b i lecek bir plan o l d uğunu söy lemiş; "Türk h ükümeti ve T ü rk m i l leti e l ile tutu labi lecek neticeler karş ı s ı nda kalmak şartıyla se­ v i nç l e karş ı l ar." demişt i r. Ceneral Leontieff bu telgrafın b i r suret i n i n H arbiye Bakan l ığ ı ' n a veri lmesini sizden rica etme kte d i r. Giers Bu tel grafın as l ı

üzeri nde Çar İ k i n c i

N i ko l a ' n ı n


itti(ak ve Harb-i Um umi ')le Giriş

365

l' l yazı s ı i le "garip", daha aşağ ı d a d a Sazanof' u n e l yazı

ık "25 Temmuz 1 9 1 4, Peterhof" söz l e r i yazı l ı d ır. * *

*

Rusya İstanbu l sefaret i nden Rusya' n ı n D ı ş i ş leri B akan l ığ ı ' na 25 Ağu stos

(23 'Icın m uz) 1 9 1 4

Ace l e d i r Telgraf numara:

63 1

Bugün B u lgar sefıri Tocheff' i n z iy a ret i n i kabu l etti m . H ana

y a l n ız

şahsi

fi k r i

o l ac ağ ı n ı

kaydederek

1 \ u lgari stan ' ı R usya ' n ın nüfuz d a i re s i n e ve d iğer B a l kan devletleri n i n manevi b i r l i ğ i ne koym a k zaman ı ge l d i ğ i n i ısrarla söy led i . B u l garistan ' ı n h e m e n e l uzata b i leceğ i n i ·;iiylemem üzerine Tochetl� maalesef B u l garları n S ı rplara dan k ızg ın o l d u k l ar ı n ı ve ş i m d iden S ı rpların yan ında l ıarp ede b i l ecek lerinden şüphe etti ğ i n i i lave ett i . B u n u n l a beraber,

B u l garistan ' ın asla S ı rb ista n ' a karş ı hareket

dmeyeceğ i n i ve bugünkü bulıranda bl-taraf k alacağ ı n ı siiyledi . Zannede rim

k i Türkiye v e

b e l k i d e B u l ga ri stan

A l manya ' n ı n mağlup o lmasından

korkmaktadırlar ve

herşeye rağmen bugünkü ımıharebeden cidd i faydalar ıcın i n i n i

iste d i k leri için bizimle fl ö rt yapmaktad ı rlar.

Sam i m iyetlerine i narnın o lmam a k l a beraber, dü şman­ l a r ı m ı z ı n ko l iarına at ı lmamaları

için

bunları reddet­

ı nemek lazım ge l d i ğ i n i düşünüyoru m . Türk i y e ' y i dahi


Türk-Alman ilişkileri

366

i htiva etmek üzere b i r B a l kan b lokunun teşki l i fikri b i l e ahval ve şerait b i z i m Boğazlar ' a kuvvetle yerleşmem ize m üsai t olmad ı ğ ı müddetçe bizim için faydalı o l ab i l i r. B i naenaleyh mu hteme l b i r an laşma i ç i n Bab-ı A l i i l e müzakereye devaın ı n i sten i lecek birşey o ld u ğu fi kri ni arzed iyorum. G iers * *

*

Rusy a ' n ı n i stanbul sefareti ataşem i l iterl i ğ i nden Rusya ' n ı n B üyük Erkan-ı Harbiyesi B aşkan lı ğ ı ' na Telgraf numara: 270

6 Ağustos (24 Temmuz) 1 9 1 4 Çarşamba

günü

(5 A ğ u stos/2 3 Tem m uz ) sefır,

H ariciye Bakan l ı ğ ı ' na b i r telgraf gönderd i . K opyesi n in Harbiye Bakan l ı ğı ' na veri l me s i n i de rica ett i . B u te l­ grafı nda;

Rusya 'ya nıuarız olan

hare ketsiz

b ı rakmak,

Av ustury a ' y a Türk i ye ' n i n

karş ı

hatta

B a l kan

hare ket

Rusya ' y a

B a l kan dev l et lerin i etmek

dev letleriyle m a k sad ı y l a

i l ti hak edeb i leceği

h a k k ı nda

Enver ' in söyled i k leri n i an latıyord u . Enver ' in sözlerinin d i kkate

değeri

Türk i y e ' n i n Avusturya ' ya

o l d u k l a rı n ı

d i ğer karş ı

Ba lkan bir

san ı yoru m ; dev letleri

harekete

ilc

geç m e s i

ç ü n kü, b i r l i kte harb i n

y ürüyüşünü çabuklaştırabi l i r v e aynı zamanda bütün B a l kan mese l e s i n i her tarafın leh i ne ve b i z i m arzu­ ları ımza göre hal lede b i l i r. B itta b i i temenn i ed i len neticeye ancak derhal hareket


Ittifak ve Harb-i Umumi 've Giriş L:d i l me s i

şartı y l a

varmak

m ü m kü n d ü r.

3 67

Ç ünkü,

i\ l man larla Avusturya l ı l ar b i lalıere bize karşı k u l l a n mak üzere ş i md i l i k B u l garlarla Türkleri yek-d iğerine yak­ l aştı rmaya ç a l ı şmaktadı rl ar. Leontieff * *

*

Rusya ' n ı n İ stanb u l serareti nden Rusya ' n ı n D ı ş i şleri B akan l ığ ı ' n a Telgraf no :

650

9 Ağustos (27 Temmuz) 1 9 I 4 1 705 numara l ı telgrafla verd i ğ i n iz emre uyu larak ceneral Lcontieff bugün tekrar Enver ' i ziyaret etti. Enver cv ve lee anlat ı l an bakı m ı n ı , yani Türkiye ' n i n Rusya i le ittifak etmesi

proj e s i n i

terketm ed i ğ i n i

söy led i .

Ayn ı

;.amanda hükümet m e hafı l i nde kuvvetl i b i r muha l e fetle karş ı laşacağ ı n ı d a sakl aınad ı . Fakat, bu muhalefeti eze­ ceği kanaat inded i r. A lc i h usus ordu e l i nded i r. Türkiye ' n i n üçlü itti faka bağ l ı o l d uğ u n u sanm ayan efkar-ı u m u m i ­ yeye rağmen, A l manya

ile

Av u sturya ' n ı n h ü kü m et

üzerinde kuvvet l i b i r tazy i k yapmakta o ld uklarını b i l iyor. l � i rkaç günden beri B u lgarlar da tekl i fler yapmakta d ı rlar. Fakat Enver,

mesele

iy i ce o rtaya konu l u rsa u l u s a l

Osman l ı ınenfaatleri n i n galebe ça lacağına eın i n d i r. General Leanti derhal karar ver i l me s i şartıy l a an l aşa­ bi leceğ ine kan i d i r. G i ers


Türk-A bnan ilişkileri

368

* *

*

Rusya' n ı n i stanb u l sefaretinden Rusya ' n ın D ı ş i ş leri Bakan l ığı ' na Te lgraf (no) :

652

9 Ağustos (27 Tem m uz) 1 9 1 4 Aceled ir Vakit dar olduğu için, peş inden h iç k i mse i le konuş­ madan Enver ' i n tek l i lleri n i n derhal kabul e d i l m e s i lazını geld i ğ i n i

d ü şün üyorum .

Eğer m u harebey i

kaza n ı rsak

Yu nan i stan ' la B u l garistan ' ı müka l�ıt land ırman ı n yolunu bulab i l i riz. Bu karş ı tek l i fi reddetmek f i ği m iz Türkiye' y i kat' i

şek i lde düşman larım ızın aras ı n a atmakta n hali

kalmayacaktır.

Giers * *

*

Rusya ' n ın D ı ş i ş le r i Bakan l ı ğ ı ' dan Rusya' n ın i stan b u l sefaretine Te lgraf no:

1 779 1 O Ağustos (29 Tem m uz) 1 9 1 4

Raporlarınızı Paris'e ve Londra ' ya b i ld i rd i m . Sofya' n ın cevabını al madığ ı m ız müddetçe Enver i k• k o n u ş m a l a r ı n ızda

zama n

kazan maya

çalışınız.


369

illifak ve Harh-i Umumi 'ye Giriş

l l ııutmay ı n ız k i , doğrudan doğruya a leyh i m i ze tev c i h n l i lecek b i r Türk hareket inden kat ' iyyen korkumuz yok ­ l ı ır. Ayn ı zamanda Türklerle konuşına ların ızda dost d i l i n i l ı ı rakmaınak şart ı y l a Türkl ere aniat ı n ız ki, ınu vafaka­ ı ı ı ıı izi a l ınadan herhang i b i r harekete teşebbüs ederl e rse l ı( i t ü n

A n ado l u ' y u

kay betın e k

teh l i ke s i n e

d üş m ü ş

o l u rlar; z i ra bize zararları dokunamaz, fakat b i z i ng i l te re V l' Fransa i lc b i r l i kte on ların hayatları n ı b i l e teh l i keye

J,Dyabi l iriz.

Sazanof * *

*

Rusya' n ın i stanbu 1 setareti nden Rusya ' n ı n D ı ş i ş l eri Bakan l ı ğ ı ' na re l graf (no) :

658 1 O Ağustos

CJ i kü m üz, T ü r k i ye ' d e k i

(29

Tem m uz)

1 9l4

A l man tahak k ü m ü ( n ü n )

ı ı ı ı ı ı amen kald ı r ı l m a s ı na matuf o l ma l ı d ı r; ç ü n k ü ,

bu

l ı ı l ıakküm bize her zaman i ç i n aleyhtardır. B u ü l küye var­

ı ı ı:ık iç i n ö n ü m iizde m ü kemmel bir fı rsat vard ı r. Eğer bu l ı ı -.: atı kaç ırırsak T ü rk iy e ' y i kaf i surette A l m anya ' nı n ı, " l ları aras ı na atm ış o l uruz; z i ra A l manya, yen i ise ve t ı ı v ı f' d üşse bile Şark ' ta b ize d üşınan o l maktan geri h n l nı ayacaktır. Bugün si.ife n1ya yap ı l an kabul res m i nde ıııı d razamı

görd ü m .

Bana,

R usya ' y a yaklaşmak

için

1 ı ı vc r ' i n sarfetti ğ i mesaiye m idiheret ett i ğ i n i ve b i r i t i -


Türk-Alman İlişkileri

370

l afı n sür' at l e akd i

i ç i n yard ı m d a b u l u n m ay a hazır

o lduğunu mahrem o l arak söy led i . Şahsi fi k i r o larak, b i r Türk-Rus yaklaşmas ına taraftar olduğumu, fakat bu iti­ lafın hangi vasıtalarla elde ed i lebi l eceğ i n i n tay i n i(n in) imparatorluk h ü kümetine ait o lduğunu söy l ed i m . G iers * *

*

Rusya ' n ı n Paris seraretinde n Rusya ' n ı n D ı ş i ş leri B akan l ı ğ ı ' na Telgraf n o :

265 l l Ağustos (29 Tem muz) 1 9 1 4

259 no ' lu tel grafı n ıza cevaptı r M ösyö

D u m erg,

ben i m l e

yaptığı

bir

konu şma

esnası nda, M . Ponsot sefaret müsteşarım ıza izhar ettiği mütalaaları tey it ett i . Ezcüm le Tü rkiye, bugünkü ahval ve

şeraitten

ve

Av usturya

i le

A l manya

üze r i nde

m uhtemel b i r zaferden i st i fade ederek İ stan bu l ' u ve B oğazlar ' ı B i naenaleyh garanti

a l m ay ı bu

i steme k l i ğ i m izden

kork m a ktadır.

bah is üzerinde m ü l ki tam a m iyetini

e tm e k l i ğ i m izi

tekl i f

ederek

Türk iye ' ni n

endişeler i n i izale etmekl iğ i m iz şayan-ı arzu o l acaktır.

M.

Dumerg Türkiye'ye vereceği m iz b u tem i natın, harb i n tasfiyesi esnasında Boğazlar i ş i n i isted i ğ i m iz şeki lde hal­ letmeye kat ' i yyen man i o l m ayacağı kanaat i nded i r. Zvoleski * *

*


ittifak

ve

Harb-i Umumi 'ye Giriş

371

Rusya ' nı n Londra sefareti nden Rusya' n ı n D ı ş i ş l eri B akan l ı ğ ı ' na Telgraf no:

32 ı , Şahsidir 1 4 ( 1 ) Ağustos ı 9 1 4

Mösyö Kaınbon bana resmi F ra n s ı z teb l i ğ i n i okud u .

Bu teb l iğde, bl-tara1l ı ğ ı n ı tem i n i ç i n Tü rkiye ' ye Garbl Trakya'da bazı toprak menfaatleri veri l m e s i n i , B al kan devletlerine de Avusturya zararı n a tav i z lerde b u l u n u l­ masın ı tek l i f etmek n iyeti nde o l d u ğ u n uz yaz ı l ıd ır. B e n

M. Kambon i l e şu tik i rdey i ın : B u şek i l d e b i r proje bura­ da garip

ve

po l i t i ka m ı z ın

umum i

h at l a r ı n a

gayr- i

muvafı k görünecekt i r ve M ister G re y tarafı ndan kabul edilmesi çok şüphe l id ir. Bu şek i lde b i r proje burada h a l ka da hoş görünmeye­ cek ve s u l h ü n akd i s ı rası nda zarar verecekti r. Türkiye' n i n bl-tarafi ı ğ ı n ı tem i n etmek i ç i n zarur i o lsa d ah i , h ristiyan toprakları n ı n yen iden Türkiy e ' ye v e r i l mesi v a ' d i ne i şti­ rak etmeye Grey ' i n

raz ı

o l acağ ı n ı

zan netm i yoruın .

Esasen A l ınanya Belç ika' da, yahut b ize karşı az-çok b i r galebe tem in ederse bu bl-tarafi ı k herşeye rağmen y i n e ç o k şüph e l i kalacakt ı r. S ize haber vermekte gösterd i ğ i m i st i ' calden do l ay ı

beni mazur görü nüz. M . K a m bo n b u h u susta M ister Grey ' e h i ç b i r şey söylemem iştir.34 34 Son Posta'dan yapılan alıntı burada son bulmaktadır. (1-Iaz. )

"Alınanlarla ittifak meselesi; İ ttifak muahcdesinin mcıni: Alman sefıri Yankenheim ' in. Said Halim Paşa'ya yazdığı. "Ruslara kar�ı savaşa girdiğimiz takdirde Almanların bize neler va·dcttiği . . hakkın-


Türk-Alman İlişkileri

372

Ludendorf35 Berl i n ' de

17

Teşrin - i Evvel ' de harp kab İnesi ıctıma

(ediyor), Ludendorf da çağın l ıyor. B u esnada Şark'ta Rusya ve Romanya' da

35 yaşı ndan daha az (küçük) efraddan zay ıf mevcudu 26 fırka ve Garp cephede 1 85 fı rka var. Fakat. harbe i lkası lazım . . . . Ludendorf,

Harb- i

U m u m i 'de

A l ma n

o rd u ları

erkan-ı harbiye-i umumiye rei s i idi. Yen i bir harpte ne o lacağ ı n ı b i l m iyorum; fakat, c i han orduları erkan-ı har­ biye-i umum iyc re isi salalı iyetiyle tevzi ett ikleri ro l lerde h issem ize

i sabet eden

ikram iye g ü l ünçtür.

m u s i bet büyük ve

va' d ettiği

80 m i l yondan fazl a o l an A lman ve

Avusturya ve M acaristan m i l letler i n i n ç ıkaracağı ordu için

1 80.000 k i ş i hesap ed iyor ki hemen bugün k ü hazır

kuvvetleri demektir. Sonra bizim -ki

1 4 m i lyon n üfusumuz vard ı r- bizden, yal n ız Rus ordusunu takviye için 1 .200.000 k i ş i K ı rım'a ç ı karıyor. Ayrıca M akedonya' dan S ı rb i stan ' a , Suriye'ye de birer ordu ay ı racaktır( ! ) k i cem ' an seyyar ord u o l arak

1 .5 m i lyon Türk vatan harici harplere soku lacak ve Har­ b- i U m umi 'de tecrübe e d i l d i ğ i vechi le en az dörtte üçü kan ları y l a başka toprakları

su layaca k ! Ve kemi kleri

Avrupa ' da gömü lecek. M ütcbaki s i de m a l ü l b i r halde nasipleri varsa memleketleri ne dönece k . daki mektubu: B u ittifaka lüzum var mıydı'); İttifak muahede­ namesinin metni nasıl olmalıydı?" g i b i konular için bkz. Kazım Karabekir. Birinci Cihan

Hw· bi 'ne

Neden Girdik?. ci lt: I.

Enırc Y ayın ları. İ kinci baskı. İstanbul, 1 99 5 .

(Haz.)

J5 Ludcndorf'un kitabı. bir de Topyekün 1/arb ' i var.

s.

69-90.


İttifôk ve Harb-i Umumi 'ye Giriş

373

B iz i m harp edeceği m iz cephe l e r i şöyl e tasv i r e di yor: Türkiye, Suriye' deki Fransız taburlarına karşı ancak ; ayıf k u vvetler sev k i ne ve bu sayede b i lvasıta A raplar ı n l · i l isti n ' de Yah u d i l i k v e

i ng i l iz h a k i m iyeti a l e y h i n e

-,· ıkarmı ş oldukları k ı y a m l a r ı h i m ayeye karar verm i ştir. Türkiye, esas kuvvet l e r i n i İsta n b u l etrafı nda top l a m ı ş v e bunun b i r k ı sm ı n ı

İ n g i ltere ' n i n yard ı m ı

ilc

K ı rı m ' a

ııakletm i ştir. B u k u v vetler R u s ordusunun s o l cenah ına ikame olunmuştur.

5 m i lyon Rus askerine 1 .200.000 k i ş i ­ l i k Türk ordusu d a i ltihak etm iştir. Cem ' an 6.200.000'e hfıliğ o lan bu kuvvet 2.000.000 Leh ve 1 .700.000 Romen ordularına karşı y ürüyor. . . Rus-Türk taarruzu seferber­ l iğin 3 3 ' ü n c ü g ü n ü n e kadar bütün azametiyle devam dm i şt i r. . . S ı rbistan ' a vard ı r. . m üth i ş !

y u ru y e n

orduda d a h i

Muharebe ler, zaferler. . .

T ü r k tabu r l a r ı

neticede i kram iye d e

I rak, S u r i y e v e F i l isti n Türkiye hak i m iyet-i

f ıl iyes i n i kabul etm i şt i r. Türk iye Orta Asya' daki muvaffakiyeller i l e tekrar b i r devlet-i muazzama o l muştur. M ıs ı r tamamen m üstaki l ol muştur. ( . . .) den izdeki bal ı kları pek ( ... ) atmak isteyen Ludendorf eser i n i n n ihaye

( . . . )36

B ir de Gaz i Hazretleri ' n i n fotoğraflarını koy m u ş ve altına ş u c ü m le leri yazm ıştır : " Yeni harptc m u kadderat ı n ı büyük b i r i ktidarla idare edecek ve pek büyük neticeler i st i hsal e yleyecek o l an Türk C umhuriyeti ' n i n rei s i Gazi M ustafa Kemal Hazretleri". 1 6 Burası cskiyip y ı rtıld ığından okumak mümkün olmamıştır. ( Haz.)


374

Türk-Alman ilişkileri

c � -.:"' :: .. - E.

:: ... c; � .. e :;:: .. -o . a ... ... "' -

=

..c

... ::;

� "' ı:ı

e

� < ... -o cı :a .. E · ;;; .. � ::ı ... "Et> :: "'E .&ı o .. "" � '"

� ::E ...

:c

.... ... .. .;......, 2 = "'

ı::.. "' -:ı =

e ö

-o =

ı:: w; ı:

.; "'

c ""

E

� 6 .. c -:;; ..

1 c

"'

._,

a, ;-

"' -s cı. ... r.: >.. :.; <'C z


ittifak ve Harb-i Umumi 'ye Giriş

375

Kudüs ' ün su kutundan sonra Ludendorf diyor k i :37 "Ben Enver Paşa ile i kına l efradı m ız ı n v az i yetinden d o l ay ı

Trakya' daki

A l ınan

k ıtaat ı n ı n

azal t ı l ma sı n ı

görüşüp kararlaştı rmı ş v e F i l i st i n ' e A sya kol u naın ı y l a ıııaruf Türkiya'daki A l m an kıtas ı n ı n takv i ye e d i lmesi a rzusu ızhar buyru ldu". [ M ü lahaza :

A caba Enver Paşa A l m an

m utab a ' a­

ı ın ın(?) tükend i ğ i n i görmek l e ne yaptı?] B o lşev i kl e r l e A l m a n l a r ı n

su l h

şera i t i nd e

R u s lar

A l manya ' n ı n Estonya, L i v anya hakkı ndaki arzu larına ınümaşat ve Gürc i stan ' ın ııı ukassaten

te ' d i y e

istiklal i n i tasd i k ediyor ve

ed i l m e k

üzere

taz m i n at - ı

har­

biyesi n i n i ' tas ın ı deruhte ederek, aynı zamanda mevad­ d-ı i btidaiye ihracı y l a v e bu meyanda da Bakü ' den neft veri lmesi va' ded i l iyord u . A l many a ' n ı n m ukabe leten vereceği şeyler mahdut i d i . B u n lar baş l ıca D ö nec havza larından kömür i ' tas ı ,

1 >on Kazakların ı n mevcut ( . ) her ne kadar tamam ı y l a ..

kabi l - i İcra o lmamakla beraber Koban(?) k ıtasından Don ı ıehri üzerindek i Roş o ' dan ( ... )38 ş im a l i st ikameti nde hububat nak l i ve n i h ayet B akü ' y ü zaptetmemeleri i ç in Türkler üzerinde tesir i crası tami n at ından i baret i d i l e r.39 * *

*

17 2. kısım Ludendorfun hatıratından, sahife: 1 1 6.

IX Bu cümlede okunamayan iki kelime vardır. (I-laz.)

19 sahife 1 24'te aynen.


Türk-Alman Ilişkileri

376

Müttefik-i sad ıkımız( ! ) Bakü'de İslam katliamı olurken ne yapıyor?40 S ipa m üzakeratında, başvek i l , Gürc i stan 'daki s iyase­ t i m iz i kt izası nca ken d i tarafı ndan,

F i li st i n 'den avdet

etm iş o lan m i ra l ay Fon K res ' i A l man mü messi l i o l mak üzere b i r- i k i bölük muhafız k ıtaatta Tifl is ' e göndermeye

ımıviifakat ett i . B izim bu hava l i de daha ciddi ve az i ın kar

davranmald ığ ı m ız icap etm i ş t i .

Bu

l üzu m , menatık-ı

m ezkOrede askerlik nokta-i nazarı ndan kuvvet l i b u l un­ mak arzusu ndan z iyade m evadd - ı

i btidaiycye (ham­

madde) olan iht iyac ı m ı zdan neş'et ed iyord u . B i z i m bu hususta Tü rkiye'ye itimat e demey cce ğ i m iz i

ahiren

B atunı ' daki

hareketleri

yen iden

,

Türklerin

isbat etm i şt i ;

çünkü, bun lar Batu ın ' da e l e geç i rd i kleri şey leri ken d i le­ rine hasretm i ş lerd i . Bakü 'den yağ i ' tas ı ı ı ı i se ancak kendi ihtiyac ı nı ız ı tem i n ettikten sonra nazar-ı d ikkate ala­ b i t i rd i k . [ M ü l ahaza: B e l ç i k a ve F ransa, Romanya, S ı rbi stan ve Rusya'dan ald ıkların ızdan b ize n e l er verd i n i z ! K . ] A lm anya ş i mendi ferle r i n i n v e tenvirat ı n ı n az i m ihti­ yacı bahsed i lerek d iyor ki : B i rçok sarn ı ç l ı vagonları ihtiva eden Batum-Tiflis­ B ak ü

ş i mend i fer

h at t ı

Türkiye n i n '

m uv afakat ı y l a

m iral ay F o n K rcs tarafı ndan i ş let i l c cek id i . A s ı l mese ley i

Bakü ' ye nas ı l gidebi leceğ i m iz te ş k i l ed iyord u . S o vyet

hükümet in i nazar ı ehem m iyete al mak l az ı m geld i ğ i n den -

bu m ese l ed e seri ve şiddeti i hareket etmek ka b i l olmu­ yord u .

A ğ u stos

40 1 25 ' i ııci sahifcdc.

b i d ayeti n d e

A l m a n l a r e v v e l em i rd e


ittifak ve Harh-i Um umi 'ye Giriş

3 77

l ·: riv a n 'dan(?), Bahr-i H azar üzerinden B a kü ' y ü i şga l dt i l er. İngi l izlerin b u rada yerleşmemeleri ancak, Türk le r i n � i mali

i ra n ' d a tamamen

hal-i

i n t izarda ka l malarıy l a

k ab i l o l muştu. [Bu tar i h i bu lacağ ı m ; i ra n ' dak i vaziyet ne halde iken I ng i l izler Bakü ' y ü zabtetti ? K . ] B u h a l ikti sat nokta-i nazarından harbe gayet m u zırd ı . I n g i l izler b u s u re t l e "Koban" ın ı n t ı kasında b u l unan gönü l l ü ordu i le sıkı bir irti bat tes i s etti ler. Fakat, d iğer r i berten Bakü 'de kend i leriy l e temas ı m ız kab i l olabi l ecek hir m esafeye g i rd i l er. Az kuv vet sarfı y l a kend i lerine b i r darbe i nd i r i leccği kabi l görünüyord u . Başkumandan l ı k k arargah ı Nu ri Bey k ıtaat ı n ı da ce l p ederek bunlara karş ı l ı i r taarnız i hzar ediyord u . Bu maksatl a Tifl i s ' c b i r süvarİ li vasıyla bi rkaç ta bur gönderi l d i . Laki n N u ri Bakü ' y ü i �gal ettiği v a kitte k ıtaat n a k l iyat ı n ı n henüz arkası a l ı n­ ıııam ı ştı . Ve b u n u m üteakip B u l garistan ' d a vukua ge l e n l ı ad isat bizi Romanya'ya k ıtaat sevkine i cbar etm işti. Ş i mall i ra n ' d a ahval tebeddt.i l etmeyecekt i . Türklere i l l i hak edecek o l an bura aşairine Ukrayna' dan s i l a h ve­ rerek [ M ü l a h aza :

Bu

M ecld ü ' s - S a ltanat' a(?)

s i l ah l ar ı n ce bren v e r m i şti m ] .

bir k ı s m ı n ı

Batuın

ve

Kars

et rafı n d a Türk l e r i n faz l a k ıtaatı b u l u nduğu halde bun l a r d a bizzat birşey yapmadı lar.

[Evet, E rnı e n i st an ' ı

k am i l e n

i şgal v e Zeng i zo r ' u

ıcshir etm işler v e A l m a n l ar ı n B ak ü ' ye hakim o l m as ı i ç i n yaban çöl l erinde d i d i şt i ler. K . ]


Türk-Alman İlişkileri

378

Rusya ' daki A l manları Şarki A l m. . aya ' ya İ skan ve on lardan İkınal efrad ı celbi hakkındaki tasa v v u rlarından bahsederken d iyor k i : Karaden i z ' de b i r A l man kolon i hükümeti tesi s i fikri­ n i , hay a l i olduğundan dolay ı reddediyordum .4 ı * *

*

l l Ey l ü l ' de S i pa'da Hariciye nazırı Fon H inçe huzu­ ruy l a yapılan m i.izakerede i m paratonın

( . . . )42

Fe lemenk

kra l içesi nezd i nde derha l teşebbüs İcrası n ı ve m üttefik hü kümatı n da m uvafakat ve i şt i rakleri n i n istihsa l i takar­ rur ediyor. H inden burg ve Ludendorf' un tes ir i y l e i t i l afa sulh tek l i f o l u n ur. B unun43 Teşrin-i Evvel ' de o l m asını Ludendorf ısrar ed iyor. Ludendorf d i yor ki : Eğer düşman bizi m le s u l h yapmak istemezse veya ımıvakkat s u l h yapmak isterse, o zaman harbe devam hususundaki

azm i m i z

l a-yetezc l ( z i l ) o lacak

vechi l e

dah i l - i mem lckette yek-vüc u t l uk o l m a l ı d ır. Berl i n ' de hükü met tebeddi.i l i.i ,

M ec l i s- i

M i l l i ' n in

ş i mdiye kadar ahvale vuku fsuzluğu neticesi h as ı l olan galeyan b i rkaç gün kaybed i yor. 3 Teşrin- i Evve l ' de yeni kabinenin bir ictima ı vuku b u l d u . H indenburg bu icti ma­ da

karargah-ı

umuminin

veki l i

o larak

b u l u n u yor.

4 1 Sahife: 1 27. 42 Bir kelime okunamamıştır. (I-laz.) 43 Tabur mevcutları 540 insana tenezzül etmiş, bu da 22 fırkanın lağvıyla olmuş. Tankların tesiri müthiş imiş .


İttifak

ve

Harb-i Umumi 'ye Giriş

3 79

M lişaru' n- iley h H ariciye nazırı Fon H inçe'ye karşı ayı n 29' unda söylemiş o lduğumuz sözler dairesinde beyanat­ ta bulundu. Ve karargah-ı umu m i n i n nukat-ı nazarını başvek i l yazdığı bir tahrlratla bir defa daha ber-vech-i ati tesbit ett i : " Karargah-ı umum i ; düşmanianınıza derhal bir s u l h tcklifi n i n i rsali hakkındaki sene-i haliye Eyl ü l ' ünli n 29' uncu Pazartesi günkü talebinde sabit ve musırdır. "Makedonya cephesinin inhizamı ve bu sebeple garp cephemizin zarurct hal ini alan za' fiyeti ve son gün lerde­ ki m u harebelerin bfiis o lduğu pek azim zayiatın ikmali­ nin i m kansızlığı hasebiyle, artık düşman ların sulhe icbar edi lmesi hakkında beşeri h içbir em i r kalmam ıştır. "Düşman larım ıza gel ince; bunlar yeni ve taze ihtiyat­ ları n ı daima harbe idhal ediyorlar. "A l man ordusu e lan müttehid bir halde duruyor ve bütün taarruzları muzafferane bir surette defediyor. 1 ,akin vazi yet gün-be-gün kesb-i vehamet ed iyor ve bu hal karargah-ı umumiyi pek müh i m karar i ' tasına mecbur edeb i l i r. "İşte bu şerait dali nde A lman m i l letin i ve m üttefik­ lerin i bl-faide fedakarlıklardan vikaye ve s ıyanet ıçın harbi n h itama erdirilmesi lazımd ı r. Her kaybolan gün b i nlerce şecl askerin canına maloluyor". İ mza Fon H i ndenburg


Türk-Alman Ilişkileri

380

Feld mareşal . Yal n ız şere fi i b i r sulhün mevzu-i bahs o l duğunu hatt-ı destiyle tahş iye etti. [Acaba bunlar o l urken bizim karargah-ı umumi de A l man lar nelerle meşg u l d ü ? H a l i l Paşa Tebriz ' e ne mak­ saı l a gel m i şti?]

4 Teşrin-i Evvel ' de H i ndenburg Berl i n ' den kararga­ h-ı umum iye ( S i pa) avdet ed iyor. i l k teşebbüsünde b irin­ c i nota V i l son ' a gönder i l iyor. 9 Teşrin- i Evv e l ' de cevap ge l iyor. M ütareke akt İ n i n şen1it-i evvel iyesi o larak garptaki araz i - i

meşg lı l e n i n

Evve l ' de

i k i nc i

tah t iyes i n i

nota

i sti yor.

A me r i kaya

i ng i l tere ve F ransa ' n ı n acaba

1 2 Teşrin- i

veri l i y o r.

B unda

14 maddeye i ş t i ra k edip

etmeyecekl eri de sorul uyor. Başvekil P rens M aks vaziyet hakk ında Ludendorf' l a Berl i n ' de görüş ür, iyi an l aşamıyorlar. M aks d i ğer ordu erkan ıyla da görü şmek istiyor. Ludendorf "( . . . )44 başku­ mandan i m parator yapab i l ir, başvek i l yapamaz ! " d i yor. Fakat, mürarakatından sonra

harp kabİnesi

m uvace­

hesinde iki ordu kumandam da muhareben i n devamını istem i şler. Bundan bahsederken sah i fe 1 9 9 ' (da) güze l b i r fikir var: " M uayyen bir mahalde yapı lan şahsi tecrübeler i nsanı dcrhal bu g i b i şey leri u m u m i leştirmeye sevkeder. B u suretle

u m um i

h ü kü m l e r

i se

pol itika

hayat ı mız ı

zehi rleyen parlak, fakat b o ş ke l i meler kadar muzırdır. 44 B i r kelime okuııaıııaııı ıştı r. ( ! l a z . )


ittifak ve Harh-i Umumi 've Giriş

38 1

1 \ıınlar fen alem inde n:: 'i kıs i rfan ı n delai l - i mümey­ y i ;.esinden ma·duttur". Keza şu i fade de pek mühimdir: ''Herşey i evve l inden keşf ve tahmin ett ikleri zehab ın­ da bulunan zabitan bu zamana kadar daim a itimat etm iş ı ıldukları karargah-ı u m u m iyc müracaat ve kend i lerini diişündüren hususatı nakletmekle daha doğru hareket dmiş o lurlardı". [ Her yerde dert ayn ı . Vaziyet iyi o lunca dağlarda, iti­ ıııat biraz fenalaştımı ded ikod u ] . * *

*

İ ti lafı n taarruzları nota teati s i esnas ında temad i dınekte. 1 7 Teşrin-i Evvel 'de F land ır 'daki dörd lineli ordu düşmanla irtibatı kat' i l e 5 0 k i l o metre şarkta L i s hattına çek i l meye mecbur o l uyor. Bugün Yilso n ' u n ikinc i cevabı üzeri ne Ludcndorf müzakere için Berl i n ' e gidiyor. I 7 Teşrin-i Evve l 'de Balkan lar' daki vaziyet: Fransız fırkaları Palanga·ya, yani Tuna sah i l ine ayak hastı l ar. S ı rb i stan " da A lman-Av usturya k ıtaatı 1 6 Teşrin-i 1 :vv e l ' de A lekstac ş i m a l i ndeki tepelerde ve M orava tarafındaki tepe lcrde, M itov içe ist i kametine çek i len /\ lm an kuvvetleri Garbi Morava şimalinde y u karı k i k ıtaatla i rtibat tesi s etm iş lerdi .


382

Türk-A lman ilişkileri

S ırbistan' da ve Ttına ' daki vaziyet ın('ıcib-i endişe o lmakla beraber henüz bir heziınet ve inhilal derecesinde deği ldi. İ ngiliz kıtaatı Edirne civarında ve Meriç kısm-ı süfiası i ıntidad mca yerleşm işlerd i. Türklerin buradaki hudut kıtaatı son derece zayıft ı . İ stanbu l ' da bulunan A lınan kıtaatıyla me'ınurini İ tilaf hükümetleri n i n bir taarruzu halinde i stanbu l ' u terkederek vapurla Odesa'ya gitmeye hazırlanıyorlard ı . Vil son ' ( un) ikinci notaya verdiği cevapta i ti lafç ıların 1 4 maddeyi hüsn-i telakkilerine dair kayıt yok. Tahte' l­ bahr ınuharebesine bir nihayet veri lmesini talep ediyor ve garp cephesi ndeki usul-i harbin h u kuk-ı düvele mugay i r olduğunu i lave v e kemal-i şiddetle s iyaset-i dah i l iyeye müdahale ey l iyor.

Almanlardan alınan iki gemiye Barbaros ve Turgut Reis adları konm uştu45 Bu aralık A l ınan mal iyeci lerinden Helferich de derhal İ stanbul ' a koşarak vaziyeti İ skand i l etm iş ve yaptığı tetkikat üzerine Berl in'e gönderdiği raporunda demişti ki: "Maatteessüf Fransızların müracaatını c i d d i telakkİ etmek lazım gel i r. Fransızların ınaksadı Bağdat hattı imtiyazını abluka altına almaktır. İ stikrazın derhal kabulü icap eder. Yoksa Mal iye nazırı Cav id B ey istifaya mecbur o l acak ve yen i Maliye nazırı bizim protesto­ l anınıza rağmen m uhtelif v aridat denilen paralar kaşıl ı k Tan. tarihi tcfrika: 3 8, ( Bahaed­ din Şakir Bey' in bıraktığı vesikalara göre).

4 5 yazan: A . C . . ··iıtihad ve Terakki ' '',


ittifak ve Harh-i Umumı 'ye Giriş

3 83

giisteri lerek F ransızlada istikraz mukavelesini aktede­ ı ek tir. Bu rapor üzerine, artık B erl in mal iye mehafi l i itiraz­ lıırı ndan ve tereddütlerinden vazgeçmiş ve 9 Teşrin-i S:l ni 1 9 1 O tarihinde onbir m i lyon Türk l i rası için b i r ı iirk- A lman istikraz mukavelesi akdol unmuştu. Bu istikraz işinin muvaffakiyetic netice lenmes i, İ tti­ hat ve Terakk i ' y i büsbütün A lmanların kucağ ı na atmışt ı . ı !atta o zaman l arda A lınan larda has ı l o l an kanaata hakı lacak o lursa, Türkiye' deki A lman n ü fuzu /\ bdülhaınid devrinden daha ziyade artm ıştı. Fakat, aynı ııisbette Rusların end işeleri ve tereddütleri de artmış ııluyordu. Çünkü, İ stanbul ' da A lınan nüfuzunun artması Rusya ' n ı n hiç i ş i ne gel ın iyordu. Bu n ü fuzun tesirleri dcrhal kend i s i n i göstermeye baş l am ı ştı . Mesela, hükümet K ad ı köy rıht ı m ı n ı n inşas ı n ı derhal tat i l ettir­ ın iştir. Çünkü, o rıhtıın, yanındaki A nado l u dem i ryol ları �irketinin rıhtım ı n a rekabet ede b i l i rd i . Ondan sonra I stanbul tramvayları n ı n elektri kle işletilmesi işleri n in /\ lınan şirketlerine devrolunnıasına ımıvafakat edi l m işti. Matbuat, İ ttihat v e Terakki nıehafi l i ve halk hep A lman dostluğundan bahsed iyordu. İ ş böyle u fak tefek siparişlere münhasır kal mamışt ı . Yen i Türk-Al m an dostluğu Alman l arın "Weissenburg" ve "Kurfı.irst Friedrich W i l helm" nam ındaki eski A lman harp gem i leri de hükümet tarafından sat ı n al ı narak · ' Barbaros H ay redd i n" ve "Turgut Reis" nam larıy l a Osman l ı bahr iyes ine geçmesine sebep o l muştu . B u gemiler köhne o lduğu halde, İ stanbu l , onların A l nıan lar tarafından Türkiye'ye sat ı lmasından dolayı çok mem nun


3 84

Türk-Alman Ilişkileri

görünüyordu. Çünkü, o günlerde Yunan l ı lar dahi İ talya'­ dan bir kruvazör sat ı n alınaya muvaffak olmuşlard ı . B u ndan başka Osmanl ı h ükümeti A l ınanya' ya birçoK. si lah ve cephane si parişleri verm işt i . Bu s i parişler hakkı nda cereyan eden ınüzakereleri, o zaman A lmanya serareti ateşe m i l iteri o lan binbaş ı Streppel idare ediyor­ du. Türk ordusu kuvvetlendi kçe Rusya' n ın h iddeti de git­ tikçe artıyord u . Çünkü Rusya, Karad e n i z ' deki hakim iyet i n i n e l i nden gitmesine karş ı tedbi rler almaya mecbur kalıyord u . Gene Türk-A lman dostluğu yüzünden Osmanl ı bahriyesinde de İ ngi l iz mual l i m leri ne karşı hoşnutsuzl u k artmaya başlamışt ı . Bahriyc nazırı, İ ngiliz amira l inden memnun olmad ığını ve Türk zab itleri n i n bir kısm ı n ı olsun Almanya'da tahsil etti rmek isted iğini açık­ tan açığa i leri sürüyordu. Bu ara l ı k, Bağdat hattı inşaatın ın da süratle i leri götii rü lmesi arzusu uyan m ıştı. Bu işin pürüzlü tarafları hal ledi l m i ş ve Türkiye i l e Al manya arasında 2 1 Mart 1 9 1 1 'de i mzalanan yen i mukave lelerde hattın son kısmı olan Bağdat-Basra parças ının Türkiye hükümeli tarafı n­ dan i nşas ı kararlaştırı lm ıştı . B u parçan ı n Türkiye tara fından inşasına m ukab i l tavizat o l arak A lmanya'ya Osman iye ' den i skenderun'a kadar bir şube hattı ve İ skenderu n ' da l i man i nşası imtiyazı verilm işti. 1 9 1 1 senesi başlangıcında Avrupa ' n ın meşrutiyet Türkiyes i ' ne karşı vaziyeti şu idi : İ n g i l izl er, F ransızlar. R u s l ar Türkiye ' de n uzak ka lmışlar, buna m u kab i l A lmanya n ü fuz kazanmıştı . İ ran


ittifak ve Harb-i Umumi 'ye Giriş

385

lı:ıkkında bu anlaşmayı Türkiye ' ye de teşın i l edecekleri v e Boğazlar hakkında ası rlardan beri Rusya i le İ ngiltere ııı asında mevcut olan zıddiyet i n ortadan kalkmak üzere lııı lunduğu söyleniyordu. İ ttihat v e Terakki de bunu lıiiyle görerek A lmanl ar ve Avustury a l ı larla bir ittifakı n ı üselles akd i n i tck l i f ediyord u ; h a l b u k i , A lm anya, 1 iirkiye askerlikçe kuvvetlenmed i kçe m üttefik o larak bir lqekküle g i rcmeycceğini düşünerek bu itt i fak-ı atiye ait lıir mesele gibi telakkİ ed iyorlar ve fakat o fikir üzeri nde yiirüyorlard ı . A l man sefıri Berl in nezaretine gönderd iği l ı i r raporunda d iyordu k i : "Vaziyetteki teh l ikeyi gören Türkler zamanı ge l i nce ı ı tifak- ı ııı üsc l lesin yard ı m ı na i lt i ca edeceklerd i r. O ;aman bu müracaatçı ları A lman-Av usturya sistemine ı l lıal etmek lazı m d ı r ki Türk l er İ n g i ltere ' ye i ltica l'lınesinler ve bu suretle A l ınan lığa candan düşman o l an l s lavlığa tes l i m o l unmasınla r". A lman lar, sefır Baran M arşa l ' ın, Temmuz 1 9 1 4'te lıas ı l o l an vaziyeti bu raporla evvel in den görmüş u lduğunu iddia ederler.

Boğazlar Boğazlar H arb- i U m u m i neticesinde M o ndros ınütarekesi ile i ngi l iz ve F ransız ve i talyan kuvvetleri e l ine geçti. Garip tece l l i : Ruslar gel mesin d iye bu üç devlet trible ittifak yaparak K ır ı m seferine g irmişlerd i . Ş imdi müttefikleri, Rusların perişan vaziyette Harb-i Umu m i ' ye giriş bedeli olarak onlara peşkeş çekti kleri Boğazlara kend i leri kuruld u .


3 86

Türk-Alman Ilişkileri

Çanakkale m uharebelerinde ordu ve kolordu kuman danları (Vehib ve Fonher Paşalar) şu fıkirde i d i !er: İ ngl ! izler Gel ibolu'yu da Cebel-i Tarık gibi artık b ırakınazim ve müthiş tahkim ederler. Ben bu fı kirde değildim; İ ngi l izler ve Fransızların yakında tah l i yeye mecbur o lduktarım mektupla Vehih Paşa'ya bi ldirdim. '·Nası l tah l iye olunacağını şimdiden tal ime başladılar." ded i m .


HARB-İ UMUMi ÖNCESiNDE ERKAN-I HARB İ YE-İ UMUMiYEDE ALMAN SUBAYLARIYLA


( )SMAN L I ERKAN-I H A R B İ YE-i I I M U M i YESİ VE A L M A N LAR

Balkan harbinden önce Edirne " de nlimunc alaylar ı . K umandanların acz i tıc � a rşı tahakkümleri. Piyade n limunc alayı kumandanı bin­ lı:ı�ı Raye " n i n cenup cephedeki ( ... )' kolordu erkan-ı har­ lıiye reisi kumandan ı n ı da tenk i d i . Fırka kumandanından ı ıı lisaade ile u m u m i ten k it yaptım. Rayc " y i de fena halde tenkit ettim. Evvela memnun o l d u . " İ k i m iz de Gol ç " un t:ı lcbesiyiz!" d iye e l i m i s ı ktı . B iz ayrı ldıktan sonra t : ıınanı ıyla tercüme etm i ş o l acak lar; dört-nal arkam ızdan geldi ve fı rka kumandan ına ben i şikayet etti. B undan ·;Dnra hadd ini b i l d i . B i r erkan-ı harp " Hakkınız var! " d iyor; cevap: -Hakkı m olmasa da hakkı m var. Edi rne manevrasında l iva kademesinin fazlal ığın ı 1 Bir ke lime okunaınamıştır. ( ! laz.)


390

Tu d -Alman İ!iş /.. tle rt

görerek, fırkaların dört yerine Liçer p i y ad e a layı o lmasını ben teklif ettim. Kabul o l undu. Bu teşk i latı sonralun bütün Avrupa kabul etti. Harb-i U m u m i böyle oldu.

Balka n harbinden sonra Osmanlı erkan-ı harbiyesinin düşünce v e hazırlıkla rı 28 Kanun-i Evvel sene 329 ' da [ 1 O Kanun-i Sani sene 1 9 1 4] Cumartesi günü, A lman larla birl i kte Enver Paşu erkan-ı harbiyesi işe başlam ış bulunuyorduk. Enver Pa�u büyük salonda b izlere kend i s i n i takd i m ett i . Hem Harbiye nazırı , hem de erkan-ı harbiye reisi2 olarak 2

··Munih'tc l3avycra erkan-ı harbiyesinden Von Lossov ( Harbiy• mcktebindc tabiye öğretmeni idi. Balkan harbinde harekata da iştirıı� ctmışti. I . Dünya Savaşı'nda askeri ateşe olarak İ stanbul ' a geld i ) verdiği bir ziyafcttc söylediği şu sözler kulaklarımdan gitmiyordil "'Enver daha çok gençtir. On yaş daha büyük olmaması, meınlckc· timizin başıııa büyük felaketler getirmesine sebep olabilir". Kazıııı Karııbckir, Birinci Cilımı 1!01·bi 'ne Neden Girdik?. ci lt: I. s. 34, Emrcı Yayıııları, İ kinci baskı, İ stanbul. 1 995. "Balkan savaşıııın ardından (Enver l'aşa'nın) Beşiktaş'taki evindo kendisini ziyarete gittiğim bir gün, orada, taıı ıınadığım bir Alınan dıı gördüm. Alt kattaki bekleme odasında bu A lman ' la yalnızdım, Duvarda bır Napolyon resmi. masanın üzerinde bir Napolyon heykc· l i vardı. A l ınan bana bunları göstererek dedi k i : "Burada Napolyon, orada Napolyonı -Eliyle yukarı odayı göstererek- Yukarda da bir Napolyon!" (dedi). s. 234; "Cemal Paşa: Talat ve Enver'e nisbet!�: güçsüzdiL Onun büyük gurunı ve keyfi hareketleri kendisini eemiyetc de. silah ve meslek arkadaşlarına da az sevdirmişti. Hatta Balkan savaşının ardıııdan l larbiye ııazırlığı için Cemal i lc Enver'den birinin getirilmesi sözkonusu olduğu zaman Ccınal'e kimse taraftar olmamıştı". s. 1 S. K <Izım Karabekir. Birinci Cilımı Harhi 'ne Neden (, irdik?. ci l t : I l . Emrc Yayınları. İ kinci baskı. İ stanbuL I 995


Erkdn-1 Harbiye ve Almanlar

39 1

lıııl ıınmayı muvafı k görmüş, bu suretl e ş i md iye kadar l lıırbiye nazırı i le erkan-ı harbiye-i umunı iye reisi arasın­ dııki mütemadi ihti lafa bu suretle mani o lacakmış. Erka­ tı ı harbiye-i um unı iye b i rinci re is-i san i l iğine F on l lronzart Paşa (A imanya' da m iral ay), ikinci reis-i san i­ lip,ine Hafız Hakkı Bey, şubelere de b i rer A lman mual­ l i ı ı ı , yan larına da ası l müdür olarak bizler tay in o lun­ ı ı ı ıışuz. Fakat, ımıal l im ler işi bizzat ted v i r ederlerse isti­ l ııdem iz daha ziyade o lacağından, şimdi l i k bizler müdür ı ı ı uavini o larak bu lunacakm ışız. "Tecrübe görmüş şaya­ ıı-ı itimat arkadaşları bir tarafta, A l man mual l im leri m iz ı k d iğer tarafta hay ı rl ı işlerle ord u m uzu ve erkan-ı har­ hiyemizi tensik edeceğ iz! " d i yerek m u vaffakiyetl e r ı cmenni ett i . B ronzart Paşa da birkaç söz söy led i . �ube lerinı ize avdet ett i k . B izim şubeye kaymakam ( /\ lınan binbaşı) Fon Toveney tay i n o l undu . Bu da, şube toplayarak vazifeye başladı ğ ı n ı v e tarz-ı t.abitlerini ı ı ıesaiın iz hakkında birkaç söz söy ledi.3 .

Enver: Harbiye nazırı ve erkan- ı harbiye-i uın u m ıye r e ısı Hadisenin şah it ve kahramanlarından Cafer r ayyar Paşa'nın ağzııı­ dan: Vakanfıvis, "'Enver Paşa ord unun başına nasıl geçmişti?", Tarih Hazinesi, sayı 9. y ı l : ! , ! N i san 1 95 1 . s.447-448 ve 450. ( 1-laz.) 1

Bir başka yerde de şunları yazmaktııdır: "' 1 0 1 . 1 9 1 4 'te m irliva Enver Paşa Harbiye nfızırı ve erkan-ı harbiye reisi olarak, yine m irliva Bronzar Paşa da ikinci rcis. kaymakam Hafız Hakkı Bey ikinc i reis-i siini olarak ve şubclcrc de birer A lman, yanlarına muavin adıyla da biz Türk erknn-ı harp binbaşılan olduğumuz halde, Osmanl ı erkan-ı harbiyesi Alman-Türk halitası halinde işe başlamıştı. Ayrıca Liman fon Sanders de heyct-i ıslahiye reisi olarak bundan bir ay evvel işe başlamış bulunuyordu". (Haz.) .


Tiirk-,-1 /man ilişki/ai

3 92

B ro n zart :

Re is

-

i sa n i

Hafız H akkı : İkinci re is-i sani Şube 1 : Kaymakam A n d res-bi nbaşı İ lısan Bey Ş u be

2:

Kaymakam

Tov e n ey - b i n b a ş ı

Kaz ı m

K arabek i r Ş u be

3:

Kaymakam Feldman-i smet

Şube

4: Göbel (seferberl i kte Botri lı )-Retik

A say i ş şu besi Kara Vasıf Bey, H arb iye N ezareti ' nc ver i l d i Yo l l arı b i z i m b i rinci şu beye v erd i ler. Seferberl ik erkan-ı h a r b iyed en H arbiye N ezareti ' nc

devro l u ndu ve oraya Fon K res getiri l d i .

2 ' nc i şube yalnız tah ş i d l c meşg u l o ld u . Sabah ley i n müdür i l k önce gelecek, k i m gel me d i kont­ ro l edece k . B i r gün Bronzar tam saatında şube leri dolaştı . B izim şubcyi takd ir ett i . A ra s ı ra Bronzar ge l i r, b i l h assa m i.i dürlcrin odaları n ı gczerd i . Ayağa kalkmak ve yer ver­ mek adeti yokt u . Harbiye N ezareti i ş leri. e n kudret l i bir askeri m üte

­

hassısı tam manasıyla işgal ede b i l ecek kadar mühim old uğundan, aynı zat ı n , b i r de erkan-ı harb iye-i u m u m iye rc i s l i ğ i vazifes i n i görmes i n e i mkan yoktur. Fakat, Enver Paşa bu mü t alaaları d i n l em e m i ş v e i k i l i k o l ma s ı n d iye her i k i ağır v az i teyi de üzerine a l m ı şt ı r. Bu suretle de erkan-ı harbiye-i umuın iye ta m am ı y l a A l man l ar ı n e l ine düşmüştür.


Erkan-ı Harhive ve Almanlar

393

Malumatı müd ü re terc ü m e etmek, sonra beraber b u n ­ l:ırdan h ü lasa ç ı karn-ıak o kadar ç o k vakit y iyordu k i , ben f' i i ndel i k i şler i m i b i t i re b i l ınek i ç i n gece ya n l arına kadar y a paya l n ız, d a i reden ayr ı l a m ıyordu m . Daha b i r m i.i h i m n o kta d a vard ı k i o d a A lman l ar a l ey ­ l ı i ııde dah i bazı m a l u m at ge l iyord u . B u n ları m ü d ü rden ·.a k lamak pek de ko l ay deği l d i . Çünkü, b i r defa, kontrol ı � i n bunu kend i leri n i n de yaptırd ığ ı ve sonra " B ana h aber

v eri lmed i ." d iye mesele ç ı karı l m ak i sten i ld iği v ak i y d i .

l l undan başka, kend i le ri n i n A l manya ' d a tahs i l görm ü ş l ı i rer de yaverlcri vard ı . B u n lar vasıtasıyla Türk şube ı ı ıuav i n leri n i kontro l ediyorlard ı .

Erkan-ı ha rbiye-i u m u m iyc İstan bu l ' da

B ayezid

k u l es i n i n yan ındaki

i.iç kat l ı

k ocaman b i n a4 Osm a n l ı dev leti n i n H arbiye N ezareti v e nkan- ı

harb i ye - i

u ımı m i y e s i n i

bağr ı nda taş ıyord u .

l larbiyc mlz ırı

Enver Paşa,

lıakan kap ı n ın

üstünde( k i ) o d a l a rda, A l man heyct-i

i k i nc i katta M armara'ya

ı s lah iye rei s i L i m an Paşa da karşı tara1la, S ü l ey m a n i ye c am i i ne bakan c i hettek i lerde çal ı ş ı rlard ı . Erkan- ı har­ hiye-i unı uın i ye en ü st katta, 13ayez i d kulesine karşı o l a n losın ı i şgal ederd i . Erkan-ı harb iye riyii.seti odas ı , Enver Paşa ' nın odas ı n ı n üstünde b u l u nuyord u . Bundan sonra, s ırasıyla, ben i m i k i n c i i sti hbarat şubes i M armara ' y a karş ı üç oda i şgal ederd i k . B izden sonra, tam kule karş ı s ın da­ k i köşede dördüncü nakl iyat şubes i , Boğaz · a karş ı küçük ·1

Bugünkü üniversite.


3 94

Uirk-. 1 /mun Ilişkileri

d ı l ' da erkan-ı harbiye kütüphanesi , H a l i ç " e bakan köşede birinci tal i m ve terbiye şubesi ; ondan sonra, Süleyma· niye · ye bakan cephede üçüncü seferberl i k ve tecemmu' şubesi yer almış bulunurd u . Bu suretle e n üst katın Bayezid kulesi cihctindeki yarısı erkan-ı harbiye-i uımı­ m iyeye ait bulunurdu. Şube kayıt defterleri nas ı l ( . . . ) . 5 Gelen-giden evrak sahifeleri, tafs i lat yazı l ır. Şube kütüphanesi daima ha l ' i ifade eder. Tarihe karışanlar erkan-ı harbiye kütüphanesine . . .

Alman şube müdürleri A lman şube müdürleri, esasları bizden sorarak veya hazırlatarak, toplanan ınaluınatı, fi i len erkan-ı harbiye reisi olan ( . . . )6 görüşürlerdi . Harb-i U mumi'ye tekaddüın eden aylarda A lman heyet-i ısiahiyesi ordumuza lazımı gibi nüfuz etmiş bulunuyord u . Gerçi zah i rde heyet rei s i Liman Paşa ile erkan-ı harbiye re isi Bronzar Paşa arasında soğukluk ve ded i kodular görüli.iyordu; fakat bu, teferruata ait husus­ larda ve daha çok da Türk erkan-ı harbiyesine karşı ca' li i d i kanaatinde idim. Yanı la n bazı arkadaşlarıın ı i kaz ettim . Ben istihbarat şubesi müdür muavi n i idiın . M üdür, A lman kaymakam F on Toveney i d i . Sam i m i çal ışıyor­ duk. Pek çal ışkan. pek zek i ve pek d i kkatl i i d i . Çalış5 6

B i r kelime cks iktir. ( !laz . )

B i r kelime cksiktir. (I laz . )


Erkan-ı

Harbiye ve Almanlar

395

ıııayanlara ve i ntizaınsızlara karşı pek şedld ve pek asabi ıd i.

B i r gün, üstünde ecnebi, altında Türkçe olan bir ıakvi m getirip duvara ast ı . Ertesi günü, bunun yerine, listi.i Türkçe olan ı n ı astım ve ''Sebebi de, h i ssiyatımızı rencide ediyor." ded i m . B u had iseden sonra bana daha hürmetkar bulundu. Diğer şubelerden hareket şubesi ıııüdürü A lman kaymakam Feldman, muav i n i İ smet Bey; ı a l im ve terniye müdürü kaymakam Andres, muav in i l lısan Bey; şimendiler şubes i Botri h, m uav i n i Refi k Bey ıdi. B iz Türkler hep bi nbaşı idik.

Almanların tahakkümünden şikayet B u şube m üd ürleri daha kaba m uamel eler yapıyor­ lard ı . H e le Feldman, kapı üstüne bir l e vha asm ış, üstü A l m anca altı Türkçe ! . . Arasıra narası her tarafta ç ı nlardı . Gittikçe A l manların kaba v e fena m uameleleri herkesi d i l gir etti (gücendi rdi, k ı rdı). Şi kayet Enver Paşa'ya g it­ m i ş . Kapı lardaki yazı mese lesin i ve fazla nara l arın ınünasebetsizl i ğ i n i ken d i s i ne b i r fortragta söyled i m . Enver Bey ded i k i : -Tuhaf şey ! Herkes A l ınan lardan ş i kayetç i, halbuki bu adamların bana karşı nezaketten ayrı l d ı k l arını görmedi m . Bana karşı başta L iman fon Sanders o lmak üzere hepsi h ürmetkar bulunuyor. Halbuki, şube m ü d ürlerinden arkadaşlardan şikayet eden ler var! B u hususta lny l i ınünakaşalar yapt ı ktı . Ded i m : - S ize d e m i yapacak l ar? Fakat s ize karş ı olan


!"iirk-. l iman

396 muamele m i y ar

o l m a s ın .

ilişki!en

B ana da şahsen h ür met ed iyor­

l ar. Fakat ben de ett i riyoru m . D i ğer şubelerde kapı lara b i le, üstte A l manca altta Türkçe lev halar as ı l m ıştır.

Bu

tarzda damgalar yap ı l m ış, zabitlere de hakaret! i bağırı­ yorl ar.

Ben,

taha k k ü m

ııı ü d ii rüm le

c tt i r m ed i ğ i m

sanı i m i gibi,

isem de, kendime tak ı m ı n ı n

üstünde

çal ıştığınıdan söy l eyecek sözü yokt u r ! Enver buna p e k cheının iyet vermez göründü .

"Tembih

ederim ! " d cd i .

Enver

Paşa'n ın

A l m an

m u haciri

geti rterek

Tü rklerle kaymışt ı rma d ü şü ncesi

Fakat, bana {Jek mühim bir mesele söyledi. Ded i ki: - B e n i m m ü h i m b i r düşüncem var. M i l l eti miz i rfandan m a lı nı nı

ol duğundan,

m i.ite rak k i

h e r türlü

m i l l et iere

yetişınek kendi kend i m ize i m kansız. Çok d i.i ş iindüm, Anado l u ' y a ;\ l man ımıhac i ri gctirterck Türk lerle kay­ naştırma( k )tan başka çare b u l amad ı m .

Ben b u kad ar sersemce [bi r J fi k ri kend isi nden bek­

Jemed i ğ i m i ç i n , ihtiyar! o l m ayarak "A ! " ded i m ve e l i m i ağzıma vurd u m . Ded i : -Söyle,

sen başka çare b u l uyor m u s u n ?

Ded i m : - B u tasavv ur pek

felaketl idir. Anadolu ' y u A l man

m üstem !ckesi mi yapacaksın ız? B i r taraftan ge leceklerin i rfan

ve

A lmany a

ka b i l iyet-i

tahak k ü m i y e l eri , d i ğer taraftan

hükümeti nin her fırsattan istifade i le dahili


Erkô11-1 Harhi}'e ve A lmanlar

397

ı :ilcrimize müdahalesi neye varır? M i l letin terakk i s i ıçın ı k l isad i işlere akl ı erer insan lardan bir mecl is toplay ı nız, l'sasl ı b i r programla işe başlamak hay ırl ı o lur. Yine bir gün Ş ura-yı Aske ri' n i n l ağvına i ' zaın üze­ rine, Enver ded i : -Sen daima ş ura i le, mec l is i le iş görüleceği n i t.annediyorsun. N apolyo n ' u n m ü h i m sözünü daima hatır­ lamal ı : " B i r işin ç ıkmasın ı istem iyorsan ız mec l i siere lıavale ed iniz ! " Ded i m : -Bu sözün üzeri nden bir a s ı r s i l indiri geçmiştir. Ben h i lakis diyorum ki : B i r i ş i n bekası n ı istemi yorsanız mec l is iere havale etmey iniz! Enver l isanı değiştird i : -Esasen tamam ı y l a karar verm i ş deği l i m . düşünce ! Çok me'yus yanından ayrı l d ı m .

Bir

Müdür Toveney ve Goben Goben' i gezd iğ i m iz gün arkadaşlarla b i r l i kte kusur bulmaya çal ışm ıştık. Ben o m ü kemmel gem i n i n tek b ir kusurunu bulmuştu m : K ı ç ı nda sal lanan koca A lman bayrağı yerine Türk bayrağı o l mamas ı ! Bunu bütün arkadaşlar da yerinde bulmuşlard ı . Ertesi gün ın üdürüm Toveney g e m i hakkı ndaki intibalarım ı sorduğu zaman ona şu cevabı verm iştim : -Pek mükemmel, yaln ız tek b i r kusuru var! -Neymiş acaba?


398

Tiirk-A /m w ı İlişkileri

-Onu size söy leyemeın, belki canınız sık ı l ır. -Çok rica ederim; b i l akis her ne kusur söyleseniz memnun kalacağını . -K ıçında dalgalanan ın b i r Türk bayrağı o lmamas ı ! -Bravo ! B u yüksek duygunuzu lebrik ederim . B i r güıı sizin de daha m ü kemme l l erinde bayrağınızın dalgalan· masın ı tenıenn i ederim. Adalar önünde Yavuz ' un Türk bayrağıyla geçişi? bana bu muhavereleri hatırlatt ı . "B irşeyi kırk defa söylersen olur ! " derler. Her halde kı rktan fazlanı ız bunu birkaç kere takrar etm işti. ıı 7

Bir zaman sonra Türk bayrağıyla gördüğünde ise daha bUyük bır

kusur bulmuştu: "'Mürettebatını n Türk olmaması". Birinci Cihan Harbine Nasıl Girdik'!, cilt: l l .

istanbul, 1 995. (Haz.)

8

s.

3 1 3-34, Emre Yay ı n ları. 2. baskı,

Bizim Sultan Osman dritnotuımızuıı gelmesine Rusların mani ola· cağı hakkında Tovcney' lc hasbihal im. "Go ben ' Ic beraber gelebilir!" dediğini Eııver'e söyled iğim 55/2 sall ifeye yazd ı m . A lmanlara da ( K . K ) .

Kazım

Tiirkiye 'de

Karabekir. E n v e r Paşa'ya şunları söy lüyord u :

"Cemal

Paşa "dan yeni bir müjde mi var'' Ben aks ini sanıyordum. Ilen daha Avrupa'ya gitmeden evvel ingiltere'deki zırh l ı ları mızın salimen gelebileceğinden şüphemi bile arzetm iştiın.

Bun ların

İstanbul'a

gelişi. Rusların uzun y ı l lardan beri peşinde koşlukları ve fırsat kol· ladıkları emellerinin yıkılması demek olacağından. akla gelmedik bir h ı lc veya ihaııctlc bunların elimize geçmemelerine çal ı�acal d arını o zaman

A l man müdiirümlc ınünakaşa ederek neticey i

arzctm iştim. M üdlirüm Toveney

diyordu k i : 'Gobcn ' l c

size de beraber

gelirse yeterli tedbir olmaz ını?' O zamanki bu maruzalım hatırımza gelmiştir [yine bkz. s. 42) ( . . . ) Paris gazetelerinin Cemal Paşa'dan övgüyle söz etmeleri, Tulon'da donaıımalarını gezdirmclcri. deniz manevralarında bulund unnaları ve her yerde alkışlanıaları demek bundan ileri geliyor. Şu halde Alınanlarla ittifakıınız bozuldu demek-


Erkan-ı Harbiye ve A lmanlar

399

tir!'' . . A imanlarla ittifakı nerden ç ıkardın'1 C ihan harbi d i y e ortaya attığın iddiaların da böyle ise diyecek yok! .. Enver Paşa gülümseme­ ye başlad ı . .. Paşam ! Erkan-ı harbiycmizi A lmanlara teslim etmemi­ zin başka bir anlamı var ını? Ben buna bakarak aramızda bir ittifak olduğunu sanıyoru m . Sefer planianınıza varıncaya kadar. bizim bilınediklerimizi Alman müdürleri miz bil iyor. Şu halde vaziyetimiz daha ağır bir şeki lde demek! " " /\ I manları ben m i bu vaziyete getirdim? Mahmud Şevket Paşa zamanında hükümet n a m ı na yapılmış bir anlaşmanın hüküm lerini uyguluyonız. B izim istihbarat şubesi şefi A l manlarla ittifakıın ı z olduğunu zanııedcrsc başkaları (ne) 7A1nnctmcz?"' diye Enver Paşa bana çıkıştı. .. Paşaın ! M art ayın­ da takdim ettiğim layihanıın sizi ve Alınanları kızdırmasmdan dolayı o zaman likrimi tashih edecek fırsatı bulamamıştım·· . .. Şu halde mesclc daha kolay(laş)nı ış olur paşam! Çünkü, bugünkü A l m anların erkan-ı harbiyeın izi el lerinde llltma vaziycti i l i laf devletlerini de böyle bir zanna düşürebil ir. Şu halde, bir an evvel zırhlımızı teslim alabil mek ve İ stanbul'a getirebi lmek için İ ngiltere ve Fransa 'yı bu hususta ayclınlatmalı ve çıkınası muhtemel bir cihan harbinele tarafsızlığıınızı korumak için Al man ıslah heyetini mem­ leketlerine geri gönclermeyi taahhüt etmeliyiz. Bunu belki onlar, Fransız dostu bildikleri Cemal Paşa'ya da açmış olabil irler! .. Enver Paşa işi şakaya çevirerek gülümsedi : .. Sen Avrupa'da stratej i k meseleler de halletm işsin. A m a şu /\lman larla ittifak bahsi g i b i Ila­ yallerin olmasaydı bari !" dedi. Bundan sonra konuyu değiştirerek, özel likle A lmanya hakkında birçok şeyler sordu. Bunları ve dığer d ik kate değer gördüklerimi anlattım. Alınanları temizlik, intizam ve sükunet hususlarında diğer m i l letlerden pek üstün bulduğumu söy­ leyince. " Öyledir, herşeyleri öyledir.'' dedi. Enver Paşa sözünü artık bitirmişti. ( ... ) Ben kendimi pek hesapl ı zanncderdim. Enver Paşa da beni öyle zanncdcrd i . Bugün şu Almanlarla ittifak sözüm, galiba bana karşı telakkisinde bir sarsıntı yaptı. Ben cihan harbi ded i kçe o buna da dudak büküyordu. Ne garip şey: A lman müdürlerimizc varıncaya kadar herkes de beni Avrupa'dan ifrat duygutarla gclmış buluyorlardı ve "Daha tnnumi bir harbin zamanı gelmedi ! " diyor­ lardı". Birinci Cihan Harbi 'ne Neden Girdik?, ci lt: L s. 5 1 , 53-54. Emrc Yayınları, ikinci baskı, İ stanbul, 1 995. (f-laz. )


400

! zirk-A lman Ilişkifen

Askeri gizli casusluk teşkilatı kurma girişi m i O zaman R u s hükümetinin casusl uk teşki latı hakkın­ da e l de ettiğim esaslara göre, i l k işim askeri g izl i casus­ l u k teşkilatı kurmak için uğraşmak olmuştu . B i r lay i ha yazdım. Bunu Hafız Hakkı Bey ' le Enver Paşa'ya teklif ettim. Manastır 'da Bu lgar- Rum-S ırp ihti lal cemiyetleri­ ne karşı iki y ı l Enver Paşa i l e birl ikte m ın t ı ka erkan-ı har­ biyesi nde bu i ş lerle u ğ raşt ı ğ ı mdan epeyce de malumatımız vard ı . F ikirler i m i muvafı k bul d u . Dahi l iye Nezarcti ' ne lay ihamı gönderd i ler. Bu işten A lınanların da haberi yoktu ve teşki lattan da haberleri o lmayacaktı . Bu teşki lat büyük erkan-ı h arbiye reisl iğine bağ lanacak­ tL Bunun bir de gizli kütüphanesi olacaktı .

Dah i l iye Nezareti ' nde işi bizzat ben tak i p ettim. Emn iyet-i umum iye müdürüyle de uzun münakaşalar yaptık. Dah i l iye Veldilcti bu layihay ı iyi bu l d u . Fakat, işi kendisine bağlamak ve emn iyet müdürlüğü vasıtasıyla idare etmek isted i . Ben buna itiraz etti m . Ve " İ şi Abd ü l h anı id hafi ye l i ğ i ndcn i l eri götü rcmezs i n i z ! " ded i m . Talat Bey (Paşa) b u teşkilatı büyük erkan-ı har­ biye'ye kat ' i yyen veremeyeceğini söyled i . Enver Paşa da daha i leri gitmed i . Ve o m i.i h i m teşki latı tabiatıyla Talat Bey de yapamad ı . Erkan-ı harbiye istihbarat şubesi de ancak malıdut vasıtalarıyl a çal ışt ı .

Edirne kalesi meselesi İ zzet Paşa erkan- ı harbiye-i umumiye(ye) gel ince Edirne ' n i n tahkimini istiyor. Nazım Paşa "Seyyar orduya bu paray ı sarfedel iın . Taarruzl hareket yapa l ı m ! " d iyor.


Erkan-ı Harbiye ve A lmanlar

40 1

l net Paşa Edirne'ye ge l iyor. Münakaşa ed iyorlar. (Ben l ·:dirne'de üçüncü fırka erkan-ı harbiyesine gelmeden i ince) . Tahk i m kararı ndan sonra Golç İ vazbaba' dan geçiri l mesini istiyor. İ zzet Paşa "Kuştepe ' den geçir­ ılmel i ! '' d iyor. F ikri kabu l o lu n ımıyor. H a l b u k i en tehl ike l i olan bu m ıntıka üç hat olmal ı idi. Kuştepe' den ı•cçerek i leri, İ vazbaba orta, Bağlartepesi (hakiki i s m i l larput'tur) geride olmalı i d i . [Bunu düşünenı cıneleri lıayrettir. M uhaberede bunu tekl if de ettim . " i htiyat i k i l'ırkay ı b u hatta toplayal ı m ! " ded i m . Kalen in esasl ı b i r ımıharebe plan ı da yoktu . Tek l i ti m vech i le cenup �:cphen in tahl iyesine l az ı m gelen i Ş ükrü Paşa yapınad ı g a l i ba, İ stanbu l ' a da sormadı . Seyyar ordunun tahaşşüt l ıattı için Golç ve A lmanlar İ zzet Paşa ' y ı yalnız bırak­ ınam ış, o da gitmemiş] . B i r gün, m üdürüm harita üzeri nde Ed i rne i le ıneşgu ldii . ''Lazımsa, orada bu l undum, size izahat veri­ ı im." ded i m . Edirne'ye ait bana bazı sual ler sord u : " Ben burayı tanı m ıyorum. Siz harptc dahi orada bulundunuz. l �uras ının bir kale o larak bekas ı nda bir faide var m ıd ı r? l lalen nasıldır? Balkan harbinde ne rol oynadı? İ stik­ halde neye yarar? . . " g i b i . Benden i sted iği malumatı a ld ı ktan sonra e rkan-ı harbiy e - i u ın u m iye rei s i n i n ııezd indeki Alınan şube m üdürler( i) ictiınaına gitmek iizere ayrı l ı rken ded i m : - M üd ü r Aey ! Sak ı n E d i rn e ' y i kalel ikten tecrit ctmeyiniz ! Aulgarların iştihasına terketm iş oluruz! "Kalenin l ağ v ı na g i d i l eceğ i n i n e reden a n l a d ı n ? llununla beraber, B ulgarları s i z i n kadar tan ım ıyorsam d a a rtık birşey yapamazlar zannederim ! " d e d i v e gitt i .


402

Türk-Alman llişkilı:ri


Erkan-t Harhiye ve Almanlar

403

Mesele aşi kar i d i . B izden gizli o larak müzakere zem i­ ııı( ııi)n bu o lacağ ı ; sua l lerden ve sonraki hal inden bunu 'n rilı anlamıştım. M üzakereyi A l manlarla yapmak ve l ı ı ;c haber vermek, fı krim izi a l mak c i hetine bile yanaş­ ınayan Enver Paşa' ya çok k ızdıın . Derhal bir lay iha9 yazdım ve dedi m k i : Ed irne kalesinin l ağvı bana şu zanı1 1 veriyor: " B i r harb-i umumide B u l garları A lman l ar kendi ınraflarına celp için Edirne'yi tamamen veya kısmen pc�keş çekecekleri n i zanned iyorum. Nazar-ı dikkatinizi r dbederinı". Layİ lıay ı reis-i san i Hafız Hakkı Bey' c ı o götlirdüm. O da Enver Pa�a · ya götürmüş. •ı

lll

L ayi lıa sudur. (bkz.

s.

3 1 -3 2 ) .

1 879' da l'vlanastır' da doğdu. H arbiye ın e kıebi n i bitirdikten sonra

Manastır

ve

S e l an i k ' te görev yapt ı .

Arkasından

Bulgar i h t i l al

komi teleri ve eşkıya takipkrinde h i zmet giirdii. 1 90X ikinci meşru­ tiy e t hareketi hazı r l ı k l arı i ç i nde yar a l d ı . B i r ara Viyana 'ya askeri

ata şc

o l arak

gönder i l d i .

:ı 1

Mmt

o l ay ı n d a

dönerek

Hareket

Ordusu'na kati l d i . 1 90 9 ' d a d i v an - i harp heyet ine memur ed i l d i . B u

görevin ardından tekrar V i ya n �ı · y a diindii.

1 9 1 0 ' d a V . M u racl ' ın

tonımı Bchiyye Su ltan ' la ev lend i . 1 9 ı 1 · de ı . ko lord u erkan-i harbiye

ikinci re i s i oldu. Ça t a l ca ıııüdalüasıııdaki başarısından d o l ayi 9 1 3 ' te

yarbay yap ı l d ı . Balkan harbinden sonra cı kan-i harbiye-i uııı u m i y e ikinci rc isl iğinc get i ri ld i .

B i r i nc i

Dünya Savaş ı ' na giri lıncmcsi

gerektiğ i n i savunduğundan, 1 9 1 4 · tc eksiklcriınizi ve harbe bir m üd­ det g i rcıncycccği m i z i b i l d i rmek üzere 1 9 1 •l 'te Enver l'asa tarafi ndan

Berl i n ' c yol landı. ;\ncak. yola ç ı k ı şından üç gün sonra Enver Pasa, A l ınan gem i leri n i n Rus donanınasını imha için Karadeniz' c açı l ın ası cınriııi vererek Osma nlı devletini !I i l en savaşa sokmuş o l d u . H a fız Hakki Bey, 9 1 4 sonlarında Kalkas cephesine giinclcri l d i . B i l alıare 1 0. kolordu kumandanı yapı l d ı . O l tu 'yu Rusların el inden kurtarınası üzerine general (pasa) ve 3. ordu kumandanı oldu. 5 Ocak 1 905 'te Erzurum 'da tifüsten öldü.

Sılra-yı Ommet ve Tanin'de V icdani mahlasıyla makaleler de yazan


404

!'ürk-Alman İlişkileri

Bir müddet son ra Enver Paşa ben i çağırttı ve sordu: - Ed i rne kales i n i n lağved i l eceği kararın ı s ize kiın söyledi? Ded i m : -Karardan lıaberim yok? Yalnız müdürümün Ed irne hakk ında bana bazı ınalumat sormasından ve akabindc /\ l man şube müdürlcrin reis nezdi nde ictiınaından böyle bir zanda bu l undum. Eğer zanıı ı m hak i kat ise malızurunu daha vazılı aniatınama müsaade buyurun. Ded i : -Bu pek nı ii lı im bir meseled ir. i cabın ı tcemınül ede­ riz. An lamak isted iğim, bu nıalıreın mcse lenin kimden şayi olduğudur. Ası l mese leye dair mü nakaşa ed i l memes i ne de tecssüf! Ded i m : -Paşa Hazrc tkri ! Zan n ı nı ın b i r lıak ikate münkalip o lduğunu şu anda kat· i anlamış oldum. Daha iyi o lmaz m ı ki, memleketim izin müdafaasına taa l lu k eden husus­ larda bizler ( de ) A l nıan lar kadar o lsun alakadar addol u ­ nal ım. I la fiz l lakkı Bey ' i ıı l!ozgun ( I stanbul, 1 33 0, 1 2 3 s . Ö zege, 1/2 5 58) ve Şanlt ;lsker Ili ( 'avuş ( İ stan bul. 1 3 27. 1 1 8 s . : 2. bsk . . İ stanbul. 1 3 30 1 3 1 s. ();ege. I V/ 1 8580) adlı basılmış iki de kitabı bulunmak­ tadır. ki her i k i s i de son dönemde Latin harlleriyle de yayımlan· ını�tır: Bozgun 1 \:rdı m an 1 00 1 Temel Eser dizisi iı,:erisinde; Şan/ı .'lsker (Il li Çavuş). ı ıqrc haz. Mchıııecl Açıkgözoglu. i stanbu L 1 9 75 . ( l l az. )


Erkdn-1 Harbiye ve A lmanlar

405

" İ cap eden hususlarda görüşü l ü r ! " ded i . Erte s i günü, birinci ş u be m i.idi.irli Andres nezdime f'L·Id i . Telaş ve hayretle: " Kazım Bey ! Ben s ize Edi rne kalesinin l ağvol unacağ ı n ı söy ledi m m i ?" ded i . Pek tuhaf vaziyet ! B u adamla kaç gündür karş ı l aş­ ı ı ı adım bile. Ded i m : -Hayır! Ve değ i l Ed irne hakk ında, h ay l i gün lerd i r ·;damlaşmad ı k b i l e ! Ded i : -Teşekkür ederim . Müşk i l vaziyetteyim, bunu l ütfen ·.ize soran lara da söylersiniz değ i l m i ? "Elbette! " dedim. Az sonra Enver Paşa tarafı ndan çağı rı ldım. Yan ı nda ı ı ı üsteşar Mahmud Kam i l ve reis-i sani H afıı H akkı Bey vard ı . Ded i : -Siz d ü n bana " E d i rn e kales i n i n lağv o l u nacağı k arar ı n ı Fon Kres' ten (A ndres' te n o l m a l ı ) i şi ttim ." dememi ş m i idin iz? Ded im : - H ay ı r böyle b i rşey söylemedi m ve Kres (Andres) ismini telaff'uz dah i etmedi m . S ize layihamda bahset­ t iğim vech i le, bir zan üzerine olduğumu, bu zan(nı) da, ın üdi.irüm F o ı ı Toveney ' i n sorduğu bazı sual l erden i stid­ lal ettiğim i söyledi m . "O

halde ak l ı mda yani ı � kal m ı ş ! " ded i .


406

i 111·k-A inıan ll iş kilert

Hayret ve esetle şubeye geldim . Mcsele ehemmiyet almış. Enver dün ben i iyi d i n l ememiş, şube müdürlerinin ism i de aklında yan l ış kal m ış ! Liman Paşa 'ya şikayet etm iş. O da şube müdürü K res ' i (Andres ' i) çağırıp sor­ muş. Adamcağız şaşırm ış; velhas ı l , ' ıerkes birbirine gir­ m iş. A s ı l garabet de, bu işin hak iki vaziyeti m üsteşar ve erkan-ı harbiye reis-i sanisi muvacehcsinde tesbit o l un­ duktan sonra, bizim müdür Toveney çağırılm ış, tekdir olunımış ! Bu sefer de bu gel d i . "Aman ben size birşey söyl emedim, tabii boynumu teh l ikeye koymazsınız!" ded i . İ şte vaktiyle her mi.işk i l i , her mahrem iş leri birl i kte karar ve(rip) yapt ı ğ ı m ız b i nbaşı Enver Bey, şimdi Harbiye m'ız ı rı Enver Paşa ol muş. Ben ise o zaman yüzbaşı ve kolağası iken. şimdi şube müdür muav ini bin­ başı idim. B i r rütbc ve mevki farkı, ne yaz ı k ki m i l l i ve askeri işlerde olsun hususiyetten vazgeçtim, resıni hak o larak soruimalı idi. /\ lman ınuhaci rleri meselesine mi k ızdı, ne oldu bi lmem. B undan sonra da e lbise nizam­ namesi değişmesi, hatta yazımızın değişınesi kararını bile emirlerinin vi.i rlıdundan sonra öğrend i k. Yazı meselesi raporları okunmaz bir hale koydu. İ miaları da herkes telaffuzuna göre yaptığından herkes serseme döndü . İ smef in ku lak tedav isi için Av rupa'ya gitmek kararına ben de mezun iyet alarak işt i rak ettim. B i rbuçuk ay izinle Köstence-Bükrcş üzerinden Viya­ na'ya gittik.


Erkan-ı Harbiye ve A lmanlar

407

Son Alman h eyeti l i Sonuncu kafile, en kalabalık v e en salahiyedi o larak Balkan harbi n i m üteakip gelmiştir. Bu heyette ben de erkan-ı harbiye-i u m u m iy e istihbarat şubesi müdür­ lüğünde bulundum. Neler yaptılar, H arb-i U mu m i 'ye nasıl girdik; gördükleri m i ve işittikleri m i herkesin an l a­ yacağı bir l isan l a yazıyoru m : Daha B u l garlarla sulh yap ı l m adan evvel teşebbüs başlıyor. B izimkiler nas ı l vasi salahiyette o lmazsa i sti­ laden in yarı kalacağı nı düşünüyorlarsa, bizden giden A l manlar ve b i lhassa Go l ç ' u n da verdiği layihalarda bu husus A lmanya erkan-ı harbiyesi nde ayn ı düşünceleri doğurnıuştu. Harbiye naz ı rı o lan Mahmud Şevket Paşa şu kararı verıyor: ------- - ----

1 ı ·· ı 9 ı 5 Kası m ' ında Türkiye'de en çok 5.500 k ada r Alınan vardı. Gerçi 2 hi n ııı ü h i ııııııat iş�· i s i , ı . SOO ba h r iye l i. 1 . 500 deniz topu döküm

işçisi. 1 2 cın . l i k b i r hataryanııı tcşki l i için 1 5 0 asker, G e l i bo l u 'da

Prusya l ı b i r i s t i h k fı ııı bölüğü i l c G üney F i l i s t i n ' d e 1 5 cın . l i k bir obüs

topu ıııcvcuttu".

s. ı 64. 1 909- 1 X y ı l l arı arasında Avusturya-Macaristan i mparatorl uğu

askeri ateşesi Joscph Poııı iankowiski. Osmanlı Imparatorluğu 'nun

("ökiişii,

1 9 1 -1- 1 9 1 8 1 !Jiinya Savaşı. çev. Dr. Kemal !\ıran. i stanbuL

1 990. Eyüp

S ı ı l t a n · da k i

Savaş ı ' nda.

B ah a r i y e

Mcv lcv i lıancsi.

B i r i nc i

Dünya

0:-;ııı a ı ı l ı ordusunda görev yapan A l ınanlara tahsis

edi lınişti. }�ski Zamanlarda fvtanbııl Havalı, Balıkhıiııe n fı n rı A l i Rıza Bey, s. 9 X . haz. ;\ l i R ı za Çonık, K itahcvi. İ stanbul. 200 1 . ( B u

b i l g i y i l u tfedcn

Mehdi

IL'�c·kkür edc:riz). ( ! hız. )

Seçkin

k arde ş i m ize

i l g i l er i n de n

d ol ay ı


l urk-A lman Ilişkileri

408

Yunan l ı lar donanınaların ı İ ngi l izl er�.:, ord u l ar ı n ı da Fransızlara ıslah ettird i ler. Fakat bizim gibi yarı tedbir­ lerle değ i l , tam salahiyetlerle; şu halde biz de ordumuz için pek vasi bir salah iyet ve kuvvette bir A l ınan heye­ t- i ı siahiyesi eel bede l i m ve hatta bir ko lord u muzun kumandasın ı da bir A l ınan cenera l i ne vere l i m , bütün cüzütaın ların (birl i k) ku mandanları da A l ınan i.i ınera ve zabİta n ı ndan o ls u n . Bu. ni.i ın u ne kol ord u s u o l sun; i.i ınera ve zab itler i ın izi bu rada staj yapl irarak ma lumat­ ların ı arttıra l ı ın . Ayrıca Harbiye Nezareti daire leri ve erkan-ı harbiye- i uın u ın iye ve askeri nıektep ve fab­ rikaları nı da bir müddet i dare etmek üzere bu heyet-i ı s lahiye arasmda laz ı m ı kadar ask�.:rl m i.itehass ıslar gctire l i m . O rduyu tam manasıyla yeniden tensik ve ıslah edc l i m . ı 2 Mahmud Şevket Paşa yakında bir harp görmeyerek bu azim masrafı ordu kuvve - i umum iyes i n i ki.içi.i lterek 1 2 ·· . . . ( l lüııya ) lıarbiıı( i n ) ba�laınasıyla i\ lınanların l"lirkiye 'deki nüfuz­ ları

lnıriz b i r �ekilde görü l m eye

el lerinde teknik

ba�l<ı d ı .

ekımın o l m a d ı ğ ından,

Türkler,

erk a n - ı

orduları

için

lıarbiyede. topçu

sııı ı l ı ııda. t e k n i k b i r l i k lerde. lıaıv sanay i i nde ve bahriycdeki önem l i vazilCleri

ister

istemez

A l nı a n l ara

bırakmak

zor u n d a

k a l d ı lar.

A l ınan lar. sadece dan ı�ıııan-u;.ııı an o l a rak deği l , ay n ı zamanda çeşitli

dairelerde akıir faa l iyeller gösterıneye ba�lad ı lar. Ayrıca fabrikalar­ da ��a l ı � l ı rı lıııak üzere A l ııı anya · d <ııı

büyük çapta

mecburiyelinde k a l ı n d ı . Çanakkale

İ stanbul boğazları n ı n savun­

masını.

ağır

batary a l a rı

alı�a

ve

lı azı r l a n ııı a s ı n ı .

i �ç i gelirtmek i s t i lı k ;l nı c ı l ığın

kuvvcı l ı: n d i r i l ıııes i n i . dcn ı zal t ı l ara kar�ı ıııüdafaa �ek i l lcri n i . si lah, ccplıanc ve pat layıcı madde imal eden hıbrika ları n

ve

ayrıca ter­

sane lerin ı;ıa l iyct lcriyle i l g i l i b ü t ü n !-'iirevlcri A l ın a n lar üsllcndi lcr ve buralarda kendi personel i n i çalı�tırdı lar"". Joscph l'oııı i a n k owiski,

o,·manli flll(){ll"lllorlu{ �u 'nun 5 1 . ( I l i ı; )

Ç 'ökiişii.

II.J / .J- 1 9 / 8 /. !Jillll'll Savaşı, s.


Erkôn-ı Harbiye ve A lmanlar

ı,: ı karmaya d a M ah m u d

karar v e ri y o r.

Şev ket Paşa ' n ın

Bu

409

fi k i r art ı k yürüyor.

şehadeti nden

sonra yerine

!!elen ve y i ne k en d i s i g i b i senelerce A l ma n o rd u s u n da bu l un m u ş o lan i zzct Paşa da b u n u aynen k a b u l i l e, i ç i nd e b u l u n d uğu i tti had ve Terak k i h ükümeti tarafından A l ın a n sefareti ne m üracaat o l u n uyor. 1 5 H az i ran sene 1 9 1 3 ' te A l man i m paratoru h eyet-i ı s lah iye rc i s l i ğ i n i , b i r fı rka kumanda n ı bu l un a n cenera l L i ma n fon Sanders · c t c k l i f t:d iyor. B u d a k a b u l ed i yo r v e m u ka v e le n amesi Teşri n - i San i

sene

9 1 3 ' tc

İ zzet

P a şa ' n ın

Harbiye

n az ı r l ı ğ ı

zam a n ı nda tan z i m v e teati o l u n uyor. 1 4 K fı n u n - ı E v v e l - i Efren cl ' d e heyct-i ı s l a h iye i stan­ bu l ' a ge l iyor. İ ZL.ct Paşa d a heyeti S i rkec i ' dc i s t i k ba l ed iyor ve b i r l i kte H a rb iy e N ezaret i ' nc g i d iyorlar. B u ta­ rihte Enver Bey m i ra l ayd ı r. A l m anya hasta hane s i nde b i r amel iyat yapt ı rm ı ş , y a tı yor. L i man Paşa, m u kave l e na­ ıneye tev fikan b i r i n c i kolordu k um andan ı tay i n o l u n uyor. Ve Cema l Paşa ' d a n k o lorduyu tes l i m ediyor (al ıyor) B u ınesc l c bassaten R u s y a ' n ı n protestosunu m Cıc i p o l uyor; Boğaz l ar üze r i n d e k i

b i r kolordu

k u m a n das ı n ın

bir

A l m an ' a veri l m es i n i d o stane b u l m uyor. Rus lara i ng i l iz ve F ransızlar da i l t i h a k e d i yor. Tazy i k hem b ize h e m A lm a n l ara . B u mahzura çare o l m a k i.i zerc k ı denı i ge l mc ­ den R u v c l ( 1 4 K a n u n - ı S a n İ sene 1 9 1 4 "te) A lmanya ' d a b i r i n c i ll:r i k l i ğc terfi o l un uy or. M uk a vc i ey e göre, b i zde bir dcreec t�ızl a o l m a k

i.izcrc m ü ş i r o l uyor, k o l ordu

kumandan l ı ğı ndan d a ayrı l ıy o r. A r t ı k i ş i n bu sa ll1 a l a rı n d a b i z de heyc t - i ı s lahiye i lc y a k ı n dan temasa g i rm iş b u l u n uyor i d i k . Şöy l e k i : Kan u n - i

Evvel

a kşa m ı

için

A c ı bade m ' de k i

J5

k öş k ünc


Türk-Alman

410

ilişk i/ai

Yehib Bey (ma lum Yehib Paşa l 3) b· davet etm işti . Laf arasında dedi k i :

ve i sınet Bey ' i

- Enver Harbiye nazırı oluyor, haberiniz var m ı ? Ded i m : - Haberim yok, fakat zannetmem . Çünkü, rütbesi müsait o l mad ığı gibi yaşı başı da böyle. Ben Enver ' in b i l a k i s biisbiitün askerl ikten çek i l mes i n i ord unun selanıeti için daha fayda l ı buluyoru m . Bunu kend isine de bi rkaç kere söylemişt i m . Yehib Bey ded i : -Be l k i d e şimd i Harbiye nazırı Enver Paşa' d ı r. Ded i m : - Ş u halde işin tefernıatı nı s i z bi l iyorsunuz. B ize neden sanıyorsunuz? Ne oluyor, bize de lütfen haber verir m i s i niz? Ded i : - Ş i md i l i k öğrenirsin iz!

bi rşey

söyl eyemem .

Yarın

sız

de

O lanı biteni bir hayli sonra öğrend i m : i tti had ve Terakki ri cal i ıncın lcketi isted ikleri gibi idare i ç i n D

1 1\77- 1 <J40. Y ozhaşı olar<ık baş l adığı asker l i ktc üııcc Y..:ıııcn ve Manas t ı r da gür..:v ya p t ı .

gctı ri ldi .

l lJOX de Harbiye tvlcktcbi m üd ürlüğüne

Bal k a n savaşıııda

Yıııı a ı ı l ı l a rca esir a l ın d ı . <,.:anakkale

sava�larıııda Ccııup ( i ru bu kuınaııdaıı l ı ğ ı yaptı da.

kurtuluş harck..:tlcrine kat ı lıııad ı ğ ı ndan.

Mül ar..:kc son rasın ­

lıapsc d i l d i .

B i lahare

ı talya'ya kaçanık Al manya. l{omanya ve Yunanistan 'da kaldı ve

İ talya-I [abeş harbinde !-!abc� ordusunda kom utan l ı k yaptı. ( l l az.)


Erkôn-1 Harhive ve A lnıunlar

l l

l larbiye niizırlığının i zzet Paşa'da kalmasını muvafık bul ınam ışlar. Ya Cemal veya Enver dem işler. Bu hususta Veh i b, Mahmud Kam i l B ey l e r gibi. bazı, sözlerinden çık­ ı n ayacak ve sır vermeyecek erkan-ı harbiye ü merası n ın da fi k i rleri n i a l m ışlar. Cemal ve Enver Bey lere şu sua l i sormuş lar: -Harbiye nazırı olursan ız ne yaparsın ız? Cemal Bey karışık şeyler söy lemiş, akı l ları yatmamış. Lnver Bey demiş k i : -Harbiye Nezareti ' ne mi.i steşar Mahmud Kam i l Bey' i, akan-ı lıarbiyeyc de. şube l e rine hazarda ve sefcrdc or­ duca m licerrcb o lan ve sın ı iları nın birinci leri o"ıan Hafız l lakkı Bey ' i reis-i san i, İ hsan, Kazım Karabekir ve i sınet' i de şube m lidüri.i tay i n ederim . B u fikir beğe n i i m iş ve dcrhal tatbikata geçi l m iş. Lvve l a , İ zzet Paşa ' n ın k ı rı lmadan çeki l mesi hususu düşi.i n ü l müş, bunu Dah i l iye nazı rı Talat Bey üzeri ne alınış. Dem iş ki : Paşa kızınca " i sti fa ederi m." der. Ben bunu y ine kızd ırırım. Ayn ı suret le "!\ ma istifa ederim ." deyince, '"Paşam ! Her zaman böy le söy l üyorsunuz; fakat, istifa ettiğiniz de yoktur." derim , b u mesele de biter. - İ zzet

dem i ş ve hakikaten de yapm ış. Enver' i n riitbcsi de t erfi ed i lerek mirl ival ığa terfi i l e Harbiye N czareti " n e

tay i n olunı mış. Nafia Nezaret i ' ne de Cemal Paşa tay in olunarak kendisi tesk in o l u nmak i sten i l m i ş ise de, e rka­ ıı-ı harbiye- i umum iycyc karşı takındığı vaziyet pek de sakin kalaınad ı ğ ı n ı gösterm i ştir. N ihayet, bi r kaç ay


412

Tiirk-A lman ilişkileri

sonra, Enver nas ı l kara ordusunu ı slah ed iyorsa kendisi de deniz ordusunu ıslah etme k üzere Bahriye N ezareti'ne geçmiştir. 24 Kanun-i Evvel " de i d i . i sınet Bey ' l e b i r l i kte Beş i ktaş 'taki ev i nde ziyaretine gitın i şti k . O rd uyu genç leştirnıek hakk ındaki "fikri n i ve erkan-ı harbiye riyasetine de B ronzar ' ın getirilmesi n i terc ih ettiğini ve b izleri de şube ınüdürlükl erine alacağ ı nı söyledi ve "Yarın erken gel i n . kumandanlar hakkın da verdiğim kararı s ize okuyay ı m . " ded i . Ertesi g ü n ü g i ttik. Kumandan ların tekaüt l i stes i n i gördük: 26

Kanun-i Evvel sene 9 1 3 'te erkan-ı harbiye-i u m u­ m i ye istih barat şubes i müdür muav i n l iğine tayi nim hakkındaki emri aldım. Bugünkü gazeteler de tekaüde irca edi len lerin l i stesini neşrctti. 2 1 Kanun-i Evvel'de i radesi alınmış. M uhte l if ord u larda piyade, topçu, s i.ivari nüın une alay l arı teşk i l o l u nmuş; k umandan l ı k ları Tür k l erde ol makla beraber her türlü salahiycte mal i k bir ımı a l l im de getiri lm iştir. Bahriyey i de i ngi l iz heyeti ten sik ediyor veya edecekti. Bunlardan ordumuz hay l i i stifadeler etmedi değil ; l�ıkat, e n ıni.i hinı olan kumanda meselesine cheının iyet veri lmed i . Uzun senelerini ataletle ve nihayet nazariyat­ la geç i ren eski dev irden menkul kumandan lar işbaş ında idi. B u nların ycni l ik lerlc h i ç a l akaları o lmadı ğ ı gibi, ekserisi n i n sıhhatleri v eya itiyatları, mevki leri n i n istediği beden ve fi k i r faa l iyeti ne de ınan i yd i . B i l hassa Edirne"dek i topl u fı rkalarla yap ı l an manev ra larda,


Erkdn-1 Harhive ve A lm anlar

413

harekatı erkan- ı harpler idare ediyor ve kumandanların müdahale ettiği işler m uhakkak fena netice veriyord u . F akat, Enver Paşa da kumandanlar meseles i n i b i r ç ı r­ pıda hal lederek, orda, genç kumandan lar e l inde ve salahiyeti vasi A lmanlar tarafından b i r seneden az b i r ;:amanda esk i s i nden d a h a kuvvet l i o l arak Harb-i l lm u m i ' y i karşı lad ı . B e n B alkan harb i nde E d i rne ' de B u l garlara e s ı r olmuştum . S u l hten sonra i stanbu l ' a 1 Teşrin-i Evvel sene ') ! 3 'tc gel d i m . A lman heyet- i ısiahiyesi hakkında olup bitenden haber İ nı yoktu. Yaln ız, gelecekleri hakkı nda birşey işitm iştim. Benim müfredatl ı malumatını , erkan-ı harbiye-i u m u m iye i s t i h barat şubesinde vaz i fe m den son ra başlar. B un u n l a beraber, sonradan a n l a ş ı l a n hak ikatleri m uhtasaran yazd ıktan sonra, gördükleri m i ı afs i l , sıra malumatı takip için fayda l ı olu r. A lmanlar kara ordumuzu ıslah ederken i ngi l izler de den i z o rd u m uzu ı s l ah ed iyorlar, j andarmam ız ı da Frans ız l ar tensik ediyor. Vaziyet i m ize d iyecek yok. 13irbirine raki p iki m i l let adam ları nı getirmeye siyaseten mecbu r i miş iz. Benim malumatım , iç lerinde b u l un­ duğum A lman lara ait olduğundan, yalnız bun lardan bahsedeceği m : Enver Paşa, Harbiye nazırı olduğu zaman i lk makam ı­ na giderken pek sıkıldığını , fakat b irkaç gün son ra ıamam ıyla a l ıştığını söy lerd i . Enver Paşa makam ına ısındıktan sonra artık kendinden, değ i l rütbece, akı lca büyüklere karşı da tahammülü kalmam ıştı . Heyet- i ıslahiye re isi L iman Paşa'ya karşı vaziyet aldığı g i bi,


414

l'iirk-.4. /man ilişkileri

yapacağı işler hususunda k i mse i l e istişarcye dahi l üzum görmüyord u . Halbuki bizleri erkan-ı herbiyeye topladığı, gerek hususi ve gerekse resmi beyanatında böy le söyle· memi şti. Tecrübe görmüş ve ordunun ve kend isinin iti· ımld ı n ı kazanmış olan bu arkadaş larıyla sık s ı k tem as lar· da bulunacak, İcraatını emr-i vaki lerle yapmayacaktı. i stihbarat şubesi e limde olduğu gibi, eski h u ku kumu1. dolayısıyla da benimle sık temasta bu l u nmak istediğini arzu ed iyord u . B una rağmen. yapacağı işlerden kat ' iyyen haber dah i verm iş değildir. Şube müdürü Tovcııey, vazifesine başlarken şubedeki zabitana birkaç söz söyled i . Sonra nıüdüriyet odasında karşı karşıya işe başlad ı k . Kendisine ben de kendimi tak d i m ettim, ded i m : -Sekiz senel i k zabitiın; mu hte l i f müsademelerde bulundum, ihti lal ler gördüm, b i r cepheden de yeni ç ı k­ tım. Erkan-ı harbiye h izınctim kolord u fı rkadad ı r. Erka­ n-ı harbiye-i umumiyede i l k h izmetiındi r. S izi b uraya m ı ıa l l im d iye getird i ler. eğer s izden bi lmediğim şeyler öğrcnirscm hürmcti ın tabi i artar. B u n u n iç i n s ı k s ı k sual­ lcrim karşısın da kalabileceğiniz gibi, anlamad ığım bir­ şeye de itirazım tab i i olacaktır. H ükümet i m i n s ize verdiği paradan azam i istifade etmek isteri m . Bütün bunl ar hüs­ n-i niyet sahibi bir adaın ın işleri gibi telakki o lunmal ıdır. Belki A lmanya· da bir şube nıüdüri.i ndcn, m uav i n i benim size soracağım kadar şey sonnaz; fakat, siz burada benim anı i rimden ziyade muall im bul unacaks ın ız. Bu suretle sizi selam layarak . . . vazifeıne başl ıyorum . . . B u beyanatundan müdür p e k çok memnun o l d u ve pek sami m i bu l unacağını va' dett i .


Erkan-t Harbiye ve Almanlar

415

Şube m üdürü Toveney' i n en i lk işi odaınızı n terti­ lıatın ı basitleştimıek oldu. Şube m üdürlerine varıncaya kadar odalar m i.i srifane tefriş ed i lm iş b u l unuyord u . 1 ,rkan-ı harbiye-i umunı iye reisi, Harbiye nazırı oda v e sa lonları i se tabii daha ımıhteşenı(d i). B u nlar öteden beri hükümetin her dairesinde böyle yapı l m ı ş ve hala da yapı l maktad ır. Toveney, bu çeşit odal arı ge l i n odası gibi süslü ııdded iyor ve dairderin sade olması ve hususiyle askeri daire lerin bu hususta model o lmasın ı l üzuınlu görüyordu : -Kumaş perdeler ziyii ı n az gelmesine sebep o l ur, hal­ lıuki i ş i m iz daima harita lar üzerinde göri.ileceğinden, en ı ı ıce teferruatın göziimüzdcn kaçamaması için bol ziya lazımdır; bu, sıhhatiın iz için de iyi o l u r. Yerdeki ha l ı fazlad ır. i nsanın tam bi rşey i düşüneceği zaman hal ı n ın ç içekleri, şek i l lerine ak l ı kaçar. büllin ocl<ıyı kaplad ıgı ıçin s ıhhl de değ i l d i r. M asa lar bir k u l a ç o l m a l ı k i , i nsan geniş, rahat çal ı şabi lsin, haritasını açab i lsin. [ Halbuki, A l ınanlar gel iyor d iye yeniden �ık, fakat hiçlik ımısalar yaptırılmışj. Ben i m masayı a ls ı nl ar; yerine, eski de o lsa hl.iyüğüni.i versin!er. H aritaların kornej leri mahzurlud ur. Masaya koyunca kayar(?) ; raptiye!er!e asmak hem kul­ lanış l ı olur, hem de para sarfo lunmaz. Odamızın aralığın­ da b i r !avabo ve bir ufak ayna lazım, fakat bizim için bzla masraf etmişler, korni şe l üzum yok, basit b i r ayna. i nsan akşam ları çıkarken y ı kaım ve y üzünde m ürekkep leke leriyle sokağa çık maz. Maroken ko ltuklar en fena �eydir. Bunların iç inde oturursak uyuruz, birer sandalye, koltuk c insinden o lmamak üzere. F azla tek sandalye dahi koymanıal ı ; çünkü, ıml-fevklerin işi e kseriya az ol ur,


Tiirk-A lman

416

ilişki/,,ri

ka l ın a lı ki çabuk g itsi n Bu fazl a eşyaları toplay ı p büyük bir salon tefriş etme l i ve burası kabul salonu o l ma l ı . Ecnebi

can l arı s ı k ı l ı nca laf atınaya ge l i rl er. Gelen ayakta ...

ateşe m i l iterine isted i kleri mal umat her zaman veril mez,

Onlar tah d ren sorma l ı , b i z de hafta n ı n ın uayyeıı gününde b i r saat tay in ederiz. I ,azım ı gibi hazırl aya· cağı mız cevapları not ett i r i riz. İ şte bu zatları marokcıı koltu klara ve ş ı k halı lar ve perdeleric

müzcyyen salonu ki hoş larına gitsin ve vakit gcç i rs i n ler, ister lerse uyku kestirs i n ler. Şu muhakkak k i basit sandalye, basit

alına l ı

masa ve

basit tc friş ed i lm i ş yerde ayn ı

i nsan dahu

çalışkan (ol ur) ve daha i y i iş görür. A l manya ' d a biz de evvelce bu İsraiları yapın ışız. Sonra anlaş ı l m ı ş

ki herkes

ev inde tatm i n edemed iği ze v k i n i m i l let parasıyla resmi dairesinde itmam ed iyor. l le rhalde b i r şube müd ürü(nü n ) kendi evi nde böy le b i r oda tdl·iş edecek kudret i yoktur. i nsafsızca m i l let haz inesine. B i z de evvelcc (�ıkir b i r m i l ·

!ettik, çünkü müsri ftik. Fakat, ş i m d i , değ i l b i r şube müdürü, b i r nıektcp çoc uğu b i l e tasarru fun ne demek o lduğunu b i l i r ve b i l ıneyenc ac ı r. Mesela, bak ı nı z şu masam ın

üstündeki eşyaya .

kesecekl erse h i ç b i r i n i

Bunu

ben i m maaşımdan

iste m i yorum:

B i r k r i st a l yazı

tak ı m ı , ren k l i renksiz bir hay li kalem, beyaz kağıt, zarf: last i k, sigara tablas ı . . . Ded i m : - B u n l ar dairen in k ı rtas İyesi nıeyan ı ndadır, k imseden para kesmez ler. . . - Peki , b i r adam işinden ayrı l ı rken hatıra d iye b u yazı takını ı n ı götürcmcz m i ? Mesela bak sizin tak ı m da

yeni :

b izden evvel b u dairede çal ı şanl arı n takım ları nerede?


Erkcin-ı Harbiye ve A lmanlar

417

Sonra i nsan bu kalem kağ ı tlarla b irkaç çocuğunun k ı r­ lll';iyes i n i de bedava ç ıkarır. B izde böyle değildir; hem lıu;bir dairede. B ir memur g iderken masasının üstünde ıı·k birşey bırakmaz, çünkü kendisinin mal ıdır. Gelen de, h· ııdi sine ne lazımsa a l ı r getirir. Dairelere giderseniz bir ynde kristal takım bu lamazsınız; çünkü, kendi parasıyla ııl ıııınış o lduğundan basit bir hokka. Kağıda gel i nce lıl'yaz kağıt vermezler, resmi işlerde beyaz kağıtl ık birşey dr yoktur. B eyaz kağıt ancak mektup ve sair hususi 'l'y lere yarar. B izde m ü sveddel i k ü ç boy kağıt vard ır, lırpsi de yazı ve ç izgi i l e matbudur En büyük boy i k i kııııat l ı b i r kağıt, orta boy bunun yarısı, en ufak b o y d a lııınun yarısıdır. Yazı lacak müsveddeye göre kağıt i nti­ lıııbı l azımdır. İ k i sat ı r i ç i n büyük kağıt kullan ıl maz. l l-byiz kağıtları da damgal ı dır, Yaz ı l ı ve işaretl i d i r. !\ a leme gel i nce, herkes istediği kalemi a l ı r ve c igarası ı, 111 nas ı l ağızl ı k kul lanı rsa kalem i için de böyl e mahsus ����ızlık ku l lanarak, u facık uç kal ıncaya kadar tasarruf ı·ıler. Erkan-ı harbiye umum i kütüphanesi; şube kütüphane­ daim a son şeyler burada (bulunur); eski şeyler umum i k ilt üphaneye veri l ir. NI,

B iz(i m) şubeyi bu güze l usul ile tertip ettiğ i m iz gün­ krin birinde, e l i nde b i rçok yaldızlı duvar takv i m l i b i ri ı ıdamıza gird i v e b i r tane b ırakmak i stedi . Levazım daire­ �� her oda için s ipariş etmiş, yan l ışlıkla bize getirm i şl er, ı·ıı mükemmel bir takvi m , husus i tezyİn edi l m iş. Toveney lıayretle baktı, "Bunun parasını da hükümet mi verecek?" ılcd i . "B izde takvim i steyen kendi parasıyla al ır!" dedi .


418

Türk-A lman ilişkileri

Enver Paşa'nm Şiira-y• Askeri'yi lağvetmesi B iz şubede işleri yeni den tanzi m ederken, Enver Paşa ' n ı n Şura-yı Askeri'yi lağvettiğini öğrendik. B unn A lınanlar da hayret etti ler. Enver Paşa A l ınanlara du haber vermemiş. Ben Ş u ray-ı Askeri ' n i n behemehal bulunması taraftarıy ı m . Aksi halde, orduya ait herşey nazırın akl ı na gelen tarzda o l acak, nazır değişti m i herşey altüst, nitekim de oldu. Ordunun yazısı değişti , elbisesi değişti, daha b i rçok işler yapı ldı, hep ani emr-i viikil eric ve tabi i bundan ki mse de memnun o l m uyor, fena tenkitlerle karş ı l aşıyor, herşey iğreti olarak muallakta gibi duruyord u . B i r gün bir iş için Enver Paşa ile görüşürken, bu Ş u ra-yı Askeri ' n in lağv ı n ın iyi o lmad ığın ı söyled i m . "Neden?" ded i . -Yapı l acak tenslkat, sarf olunacak m i lyonlar, nazar-ı d ikkate a l ınacak tek l i fler, büyük terfi ler, kanunlar hakkında tecrübe görmüş yüksek rütbel i b i r mec lisin fikri alınırsa o iş hem daha etrafl ı düşünülmüş o l ur, hem de birçok fikirterin kabu l ve hazm ettiği bir iş daha z iyade pay idar olur. 1-lususiy le, A lman heyet-i ıslahiyesinin birçok tekl ifleri karş ısında böyl e bir meclis olmazsa yalnız sizi yorarlar ve rahatsız o l ursunuz. Enver Paşa, dudaklar ı n ı k ı v ı rarak "Püf! " ded i ; "Napolyoıı' un sözünü uııuttun m u ? ' B i r işin ç ı kma­ masını isteyenler meclise versin ! ' demem iş m i d i r?" Ded i m : -Paşam! N apolyon' un h e r sözü mutlak bir düstur olmamakla beraber, bu sözünün üzerinden yüzden fazla


Erkan-ı Harbiye ve A lmanlar

419

�t:ne geçmiştir. Bugün m üterakki m il letierin ord uların­ dan hangisinde Ş uray-ı Askeri yoktur. B i r A l m an grubu ı ç i nde b u l unduğum uz i ç i n e s k i s inden daha ziyade lüzu m l u bir var l ı k olduğu fıkrindeyi m . . . Enver Paşa, "Fakat b u mesele b itmişt i r.'' dedi , bah is de bitt i . L im a n Paşa' n ın Enver ' i pek g e n ç ve k ı d e m s i z olduğundan, o n u ma-dün g i b i görmesi; Bronzar' ı n i s e Lnver ' i b i lakis m a-fevk tanıması d o l ay ıs ı y l a Enver Paşa'da Liman ' a karşı soğukl uk, erkan-ı harbiyedeki A lmanl ara karşı samimiyet başlam ışt ı . ı 4 F akat i şi n fen a c ihcti, ikinci reis Hafız Hakkı Bey de Hronzar' ı ma-fevk o larak çekemiyordu. Daha i l k günden aralar ı nda sam irniyetle iş başlamamıştı, günden güne de artıyordu. H afız Hakkı Bey Enver Paşa' ya pek kızıyord u . O, arada B ronzar ' ı fazla görüyordu. Belki Enver Paşa'yı da istirkap ed iyordu. Bir gün bir m anevrada ben i m yan ımda ınüsteşar Mahmud K am i l Bey'e dedi k i : 1 4 "General Bronsarı v e Von Seecht' iıı ayrı bir özelliği vardı. Çünkü

bunlar, itibari olarak heyete dah i l olmalarına rağmen, Enver Paşa'ya yaklaşmasını bilmişler ve böylelikle Paşa'yı Liman 'dan daha çok etkilcınişlerdi. Enver Paşa'nın Kafkasya'daki başarısız harekatından sonra nıareşal L iman, general Bronsort'u görevindan a l ı p A l nıanya'ya geri göndermek istedi i s e d e , buna büyükelçi ile Enver ' i n şiddetle karşı çıkmaları sebebiyle muvaffak olamadı". 1 909- 1 8 yılları arasmda Avusturya-Macaristan imparatorluğu askeri ateşesi Joseph Pomiankowiski, Osmanlı imparatorluğu 'nun Çöküşü, 1 91 4- 1 91 8 l Dünva Savaşı, s. 54-5 5 . (I-laz.)


420

Tzirk-A iman Ilişkileri

-Enver binbaşı, H afız Hakkı binbaşı, Enver Paşa. Hafız kaymakam bu ne i ştir.. Fakat iş bu kadarla kalmadı . Hafız Hakkı Bey bazı arkadaşlara da müessir oldu, bir taraftan işler görülecek, d iğer taraftan iki muhasım zümre teşekkül edecek. Berbat bir vaziyet. Tabi i A lmanlar da bunu h issedince, zaten haşin o lan tabiatları neticesi bazı ları çeki l mez bir hale gel d i _ ı s 1 5 Osmanlı bahriyesinde 40 yıl

hizmet etmiş olan Sir Henry F. Woods'un (lcrik arnİral Woods Paşa) kaleminden Türkiye'deki A lman subayları için bkz. Türkiye Anıları (Osmanlı Bahriyesinde 40 Yıl) 1869- 1 909. s. 1 94- 1 98 . çeviren : Fahri Çokcr. İ stanbul, 1 976, s. 1 94 - 1 98. Y i ne Türkiye'de bulunmuş diğer yabancı subaylar için bkz. s. 1 88 - 1 94. Farklı bir ülkeden gelen ve değişik bir kültüre sahip olan A l ınan su­ baylara karşı Türk halkında olumsuz bazı düşünceler de uyanınıştır:

Bağdat'taki 54. piyade tümeninin komutanı olarak Mczopotamya'­ daki savaşlara aktif olarak katılan general 1-Jans von K iesling'in anılarıııdan, önemli bir kısmı lorpillc İ stanbul'a atanmış bu subaylar­ dan bazıların ın mümkün olduğunca cepheden uzak durmaya çalıştık­ larını ve bu dönemi İ stanbul 'da keyif içinde gcçirmeyi tercih ettik­ lerini öğreniyoruz. Kiesling, tüm yoğunluğuyla savaş sürerken, bu yüksek ay lıklı, süslü ü n i formalı yabancı subayların İ stanbul gecelerinin değişmez unsurları haline gelmcsinin, halkta büyük rahat­ sızlığa neden olduğunu ve bunun üzerine İ stanbul'daki Alman subay­ larının sivil elbise ile dolaşmasının emredildiğini yazıyor. (Hans vo Kicsling, Suldal drei Welttelien, Leipzig, 1 93 5 , s. 1 49). Türkiye /916, s. IX, Franz Cari Endres, yayma haz. Gürsel KöksaL Ankara, 1 994. Alınan genelkurmayının Türkiye'ye Alman piyadcsi ve ordusu (50 bin) gönderıneyi düşünmesi Türkiye'nin bağımsızlığına saldırı olarak yorumlanmıştır: "Komite içinde cereyah eden tıkiriere tam manasıyla vakıf olan bir Türk subay ı , bana yetkili Türk çevrelerinin o günkü hillet-i ruhiyesi hakkında şunları söyledi : 'Türk savaş poli­ tikası hill-i hazırda bir dönüm noktasına ulaşmıştır. Bu ana kadar


Erkan-ı Harbiye ve A lmanlar

42 1

Türkiye varolmak ve varlığını güçlendirmek için savaşııı ıştı. Şimdi ise, i mparatorluğun bağımsızlığının korunması Türk hükümetinin başlıca göreviydi_ B u bağımsızlık maalesef Alman dostlarım ı z tarafından tehdit ediliyordu"_ Güpegündüz İstanbul sokaklarında zafer marşı ilc yürüyen Alman birliklerinin Türk halkını huzursuz ve tahrik ettiğini de ayrıca sözlerine ekledi . İstanbul sokaklarında A l ına birliklerinin marş söylemesi gerçekten çok büyük bir hata idi_ Şarklı bir m illetin iç dünyasını bildiğini zanneden Almanların bu tür davranışları. aslında kendilerinn aczini ortaya koyuyordu. rürklcr ağırbaşl ı ve sakin bir ıni l lcttir, gürültülü tczahüraltan hoşlanınazlar. Caddelerde marş söylemek, Türkleri tahrik etmek olur''_ Joseph Pomiankowiski, Osmanlı İmparatorluğu 'nun ( 'ökiişü, I 9 1 41 9 / 8 /_ Dünya Savaşı, s. 1 64 . "Türkiye Almanya'ya karşı dürüst davranmaya çalışıyordu. H e r iki tanı. dışarıda ittifak bağ l ı l ığını göstermek için her fırsaltan faydalan­ ınaya bakıyordu. Fakat bu, iki önem li faktör yüzünden gerçek­ leşcnıiyordu. Bunlardan birincisi, A l manya'nın Mısır' ı ele geçirme çabalarına karş ı l ı k Türklerin A l ınanlara güvenemcmeleri, ikincisi ise, Alnıanların Türk subay larının, hükümet organlarının ve halkın sempatisini kazanmada beccri ksiz o l ınalarıydı. Alınanlar haklı olarak, Berlin hükümeti tarafından l'ürkiye'ye verilen borç paranın ve yedek malzemenin kul lanımı n ı kontrol altında lutmaya çalışıyor­ lard ı . Bunlar Türklerin canını sıkan şeyierdi ve aynı zamanda bu gibi m üdahaleler Osman l ı devletinin içişlerine karışma olarak nite­ lendiril iyordu. Böylece, Türkler tarafından kontrollin yapı lmasına yönelik Alınan tedbirlerinin akaınctc uğratı lması için her türlü çareye başvuruluyordu. İ şte bu tür davraııışlar, karşılıklı olarak güvenin sarsılmasına sebep oluyordu. "Almanya' nın yapısı, karşı l ıklı nıünascbetlerdc nezaket kurallarına, duygulara, gelenek ve görenekiere uyulmasına ağırlık veren Türkler ve Şarklı lara tamamen ters düşüyordu. Bundan doğan güçlük ve anlaşmaz-l ı klar yalnız Alman subay ve diğer organların işini güçleştirıııekle kalmayıp, aynı zamanda iki taraf arasındaki dostluk münasebetlerin i n gcl iştirilmesini de çoğu zaman (olumsuz etki l i yordu) _ _ _ Profesör Erııcst Jaeckh tarafından Yükselen Hilal (Der A u(gehende Halbmond) adlı eser, Türk-Alınan Dostluk Ccııı iycti ' n i


422

7ilrk-A lman Ilişkileri

Erkan-ı harbiyey i gittikçe kendi ınal ları g i b i be­ n imsedi ler: bir gün baktık, şubeterin kapı larına üst tarafı A lmanca. alt tarafı Türkçe levhalar asıyorlar, ben astır­ madı ın . ""Biz yolumuzu b i l iyoruz, eğer levha lazımsa yazı lar yanyana olsun !" ded i m . B i r daha bize levha gelmed i . B i r gün de bizim müdür bey kırk paraya biçim­ siz bir duvar takv i ıni alınış. üst tarafında L atince ve Ruınca yazı ve rakamlar! Türkçe kısmı u fak ve altta. Bunu duvara astı . Ertesi gün ben daha iyisini ve üstte Türkçe ve büyük yazı lar, altta aksi o lan bir takvimi aldım. M üdür gelmeden evvel duvardakiyle değiştird im. Ve müdürün takv i m i n i de masanın üstüne koydum . Toveney ge l i nce bir ona b i r de o na baktı ve sebebini sordu. Ded i m : -Astı ğınız saatten akşama kadar sin irlendiın, epey çal ışamadı m , an ladım ki bu takv im karşımda dur dukça çal ışamayacağım. Onun için başka bir münas i b i n i aldım, yan i m i l l i yazımız üst tarafındakin i ! .. M üdür bey derhal tarziye verdi (özür d i ledi). samirni­ yetle e l i m i sıktı ve b i l erek yapmadığım söyled i . Yalnız " l lfak şey lerden kavgacı lığı sever misin?" ded i . " Hayır!" dedim: "Ne sert ol ası l ! Ne yumuşak ol bas ı l ! " darb-ı ( Dcutsclı- l'lirkisclıcn Frcurısclıaflsslıa-us) konu alıyord u. Kurulan siirck l i düzenlenen ietimai toplan· t ı lar lı ı ç başarılı olamamış ve A l ınanlar gibi Türkleri de aynı ö l ç ü d e bezd i r m i ş t i . l'rorcsörün i stan b u l ' dan ayr ı l ışından soıırıı arkasından ·<;ok �ük ür bu J accklı g i t t i ı · diyen pek çok A l man su h· ayı gördüm'" . ccmiyd ve c e m i ye t tarafından

.loseplı Poın iankowiski. Osmanlı İmparator/ugu 'nun Çöküşü, / 9 / .f

1 9 / 8 1 /.)/inva Savaşı.

s.

2 1 8-2 1 9 . ( ! laz. )


Erkfm-ı Harhiye

ve

A lm anlar

42 3

ınese lem ize pek sad ı kı m ! " dedim. Pek memnun o ld u . B i r daha d a h içbir m ünasebetsizliğini görmedim, ciddi ve ·;a m i m i geç i n d i k . D i ğer A l man m ü d ü r l e r i n bazan haykırışiarı koridariara kadar yay ı l ırd ı ; fakat bizden ses \ ıkmadı . .. i stihbarat şubesi n i n tenslki hususunda pek çok istifade ett i m . Bu husus alakadariarına ait olduğundan, yalnız umumun istifadesini mucip olacak bazı teferruatı nakledeceğinı. B u n l arın çoğunu müdür kend i l iğinden söy l e m i ş değ i l d ir. Benim sormak l ığımdan, tedkikimden sonraki münakaşalarıın ızın tesbitidir. Esasen bir kısm ı da b i ld i ğ i m iz şey lerse de d i kkat ede n l e r i m iz pek az olduğundan kayd ı fayda l ı o l u r.

İş takvim i B izde şimdi bile bunu b i len, hele kul l anan pek az. A lman lar iki türlü iş takv i m i kul lan ıyorlar. B iri haftal ık yapraklı takvim, d i ğeri günde l i k . Yaprakl ı olanı ikinci derece işi olanlar kul lanıyor, ekseriya yaverlcr; m üdür gündel i k kul lan ıyordu, bunu ben de pek faydal ı o larak her yerde kul landı m . A l nıan lar ayrıca bir de not defteri kull anıyorlar. Bu usu l ü yalnız askerler değ i l her iş ada m ı d a yapıyor. B i r ma- fcvk emir verir veya b i r iş takarrur ederse derhal not defterine yazarlar ve bunu o a m i re okurlar yani tekrar ederler. 1 6 16

I rak 'ta Golç 'un erkan-ı harbiye reisi idi m . Emir veya arzularını dcr­ hal not ederdinı ve tekrar cıtirirdiııı. çok memnun olurdu. Yaktiylc. kend i erkan-ı harbiye reisliğinde iken. kumandanı bir emir vermiş. Golç da "Başüstüne!'" demi�. not etmem iş, yalnız tekrar etmiş. Kumandanı "Lütfen not ediııiz ı " demiş Golç "Hafızam kuvvetlidir. Kat'iyyen unutnıam!" demiş: kumandanı eevabeıı. "Hafızana yazık. bu gibi şeylerle y ıpratıyorsun; lnıııdaıı başka. not alırsan ben de


424

f'urk-Alman İlişkileri

Daireye masa baş ına gel d i ler mi derhal hangi güne uit ise o güne veya lüzumuna göre bir gün evveline dahi kaydederler ve artık not defterinden si lerler. B un u n gibi, mühiın (bir) ınesel e hakkında herhangi bir makanııı birşey yazı l d ı ını , derhal , cevap gelmesi laz ı m o l an gün�· bunun hakkında not yazarlar. O gün geld i m i o kağıdı sorarlar. B u suretle ını'i-dun l ar müthiş kontrol edildigi gibi, yap ı l acak işler de kafa yoru lmadan kendi kendisin i gösterir. Herhangi bir iş. not edi len günden bi rkaç gUn sonraya taahhur zaruri ol unca tak v i m in o gününe yazıl ır. Her gün yaprak açtıkça yeniden iş karşın ıza çı kar.

Tarih Yaz ı l an bir kağ ı d ı n baş tarafı na evvela tarihini yazarlar. Masaya gelen kağ ıd ı n evvela tarihine bak ı l ır. Bu yazılmazsa, iş yapılmış değ i l , başlamanı ış addolunur. M üdürü kızd ı ran en büyük şey bu idi. "Datoın ! " diye bağırır. "Tari h i bilinmeyen işler, hadiseler kıymetlerini bazan kılın i len kaybedcrler." derd i .

memnun kal ırım ' " (dedi)

l tıurada noksan l ı k

vard ı r ( H az.)] . ... Sonru

not etmeyeniere hakikateıı ben de acımaya başlad ı m . " demişti.

Emir tekrarı meselesi A l ın an l arda o kadar yer tutmuş k i . Alman halkı dah i bunu mükemmel yapıyor. Mesela traınvaylarda "Falan

yere bi let i " deyinizi

B i letçi ''Falan yere ! '' diye tekrar ediyor.

Bankalarda para bozdunınuz. V eren de miktarını söylüyor, alan du tekrar ediyor. Y üksek sesle söy lemeden parayı veren b i r arkadaşım, parayı alan memurun tıu m i k tarı pek az olarak iddia i lc para tesviye ettiğini an laııı. N erede olursa olsun para gişeye konduınu, veren üzerine parmağım basar ve m i ktarını söyler, memur yüksek sesle tt:krar etmeden parmağıııı kaldı rmaz.


Erkan-ı Harbiye ve A lmanlar

425

A lmanlar birbirini sadece ism iy le çağırır; "Toveney ! '" pibi. Telefon muhaberesinde, arayan ism i n i verir: "Burada l oveney ! " Çağırı lan kimse çağı ranı sesinden tanıdığını bi ldirmek için rütbesini veya ism in i cevaben bağırır.

Görmek, işitmek, zannetmek Bu hususlar seferiye n izamnamesinde yaz ı l ı ol masına rağmen, çok k im se ler, buna r i ayet etmeyerek söz siiyled i kleri nden sonunda mahcup kal ı rlard ı . Bir gün sah i l teftişinden avdette müdür bana dedi k i : - S izin memurlarınız yalancı i m i ş . . . . "Ne g i b i b i r vakaya şahit o ld unuz?" dedim. -Bir değ i l birkaç yerde hükümet reisine " Mahpusha­ ııcde kaç kişi var?" ded im. Cevaben 60-70, 3 0-40 gibi ınüphem cevaplar ald ım ve kendi lerine 1 O kişinin mah­ pus olup olmaması sizi alakadar etm iyor mu ki böy le rarkl ı rakam söyl üyors u n uz, kat ' i adeti bi l m iyor musunuz?" ded i m . Bu sefer. söyledi kleri iki rakamdan hiri n i söyledi ler, halbuki mahpushaneye gittik, büsbütün başka adet çıktı ! Kendilerine niçin yalan söyledik leri n i söyleyi nce, yalancı o l madı k ları n ı b i r de idd ia ediyorlar. l lalbuki, ay ıp o l makla beraber " B i l m iyoruz! " deselerdi hiç olmazsa yalancı o lmazlard ı . Özür olarak da "Öyle /.annett i k ! " diyorlar. t 7 1 7 Karabekir. bir başka yerde de b u hususta şunları yazmıştır: '"Yalan fasl ı : Deniz sah i l l e ri n i müdürüm Toveney teftiş etti. Sinop'ta mah­ pusları sormu�. Vali 25-30 dem i ş. /\lman kızmış: " i kisi arasında beş adam var. Bunların kıymeti yok m u ! ·· Vali 3 0 demiş. Mlidür ınah­ pushaneyi gezmiş. 60 bu lmuş! Valiye "Sen bir yalancısın !" dem işi Bana "Bu ne iş! B i r m i l lette memurlar v e val i ler y a l an s öy l erse nasıl o m il let yaşar!"" dedi".


426

Türk-Alman ilişkileri

Ded i m : -Her A l ınan gördüğün ü , ayırarak söy ler mi?

i ş i tti ğ i n i , zannettiğini

-Vazi fedar o lan kimseler buna çok d i kkat ederler. Ve b i l mediğini atmaz, sonunda fena vaziyete d üşeceğini takdi r eder. i ş mühimse sorarak da bunu tekit ederek "Gördün üz mü, işittiniz mi?" d iyerek tekit eder. Bu husus bir emri tekrar etmek kadar m ü h imdir. Zannetmekse büsbütün zay ı f birşeydir. Böy le b i r ma­ l umat verirken ' ' Zannediyorum ! " demek pek lazımd ır.

Bakmak, ted kik etmek, bir hata aramak Ekser i nsanlar dikkat sarfetmeden bakarlar; nas ı l ki bi rşey kaldırmak için kuvvet sarfetmezler; bu gibi ler o işi tedkik etmiyor demektir; tab i i tedkiksiz, birşeyin teferru­ atı görü lmez, netice de hakikatten başka birşey o l u r. Başka birinin yaptığı b i r işte hata bulmak i ç i n mühim bir kaide vardır: O da, "Bu işte mutlak bir hata vard ı r ! " diye aramaktır. Mesela b i r haritada yol lar veya herhangi bir vaziyet tesbit olunmuş ve bize harita veya " B u da bitt i ." diye gel iyor. B izim vazifemiz o müsveddeyi i mza­ lamak değildir, haritaya sathl bakmak da doğru değild ir. Yapan en itimada şayan biri de olsa mutlak hata ettiği farz olunmalı ve haritaya bakarken, "Hata vard ı r ve ben onu bu lacağı m ! " deme l i dir. Hatta i lk tedk ikte b ulduk­ ları ndan sonra bir kere daha ayn ı suretle hare ket etmelidir. i ş fevkalade ınühiınse bir üçüncü tedkik de lazımdır.


Erkan-ı Harbiye ve A lmanlar

427

Memleketim izin y o l l ar ı hakkında mesai de hareket •1 ı ıhesinden bize devr olunm uştu. M ükeınmelen tertip ı ı l unmuş den i len haritaları bu suretle tedkikle mühim lıirkaç noksan bul d u m .

Diğer dairelerde iş takibi Yol la rı m ızı tetkik ederken, hükümet i m iz tarafından lıir F ransız kumpanyasına verilen imtiyazın sakanıet i n i gördüm. Bütün yol lar ya sahi lden dalı i le veya h udutlar­ dan dahile o lmak üzere veri l m işti . Esaslı o l arak da ne askeri ve ne de i ktisad i bir yol yoktu . B ütün memlekete �ami l o l mak üzere parça parça ve hariçten dahi le doğru ! l �unun fen a l ı ğ ı n ı Balkan harbinde, Ed i rne ' de görmüştük . l hı lgar hududundan Meriç boyunca mükemmelen şose l ·.dirne'ye kadar gel iyor, kaleye yakın bir yere geldiği t.aman harp başl ıyor. D üşmanlarıın ız ınükeınmelen isti­ f�ıde ed iyorlar, biz ise yağmurlu zamanlarda şoseden tek­ L:r!ekl i vcsait b i le gcçi reın iyoruz ! İ şte bu imtiyaz Balkan harbinden sonra dahi işe başlamış bulunuyor. Daha Balkan harbi nde acı cezası n ı çektiğim izden bahisle, b u tehl ike l i projeni n yeniden ted­ kiki i ç i n itirazda bu lundu m . Ma-fevkleri mizce de tasvi p olund u . Erkan-ı harbiye-i umum iye riyasetinden Nafia Nezareti ' ne soru ldu. Usfılen yazd ık. Müdür bey bu ınühi m kağı d ı n nas ı l gideceği n i sord u . Evrak vasıtasıyla muamelenin seyi r tarzını söyled i m . Dedi ki : "Biz şubece kaydedeceğiz. Erkan-ı harbiye-i umu­ ıniye evrakına g idecek. farzede l i m k i buradan seri gön­ der i l s i n . N afia Nezareti evrakı bunu alacak. Şuradan


428

Türk-Alman İlişkileri

b uradan geçecek, ait olduğu zatın e l ine varması ve onun harhangi bir ceva-bı -pek m uhtemel ki bu cevap bizi tat m in etmeyeceğinden b i r daha geri dönecek- yine aynı kanal l ardan bize gelecek ! En seri b i r hafta, ne dersin'?" ded i . H a l b u k i Nafia N ezareti b ize beş dak ikıı mesafede. ı s B i r hafta sonra, ihtimal daha m üh i m işler· den, bugünkü yol lar hakk ı nda hararetl i düşünmemiz tavsam ıştır. B i z bu gibi m ü h i m şeyleri e lden göndeririz, hem de b i rinci derecede alakadar olan zat gider, o dairedeki y i ne birinc i derece alakadar zatı b u l u r. Burada işte en ziyade alakadar sensin. Mahzuru sen gördün, hararetl i m üdafı i sen s i n , vaz i fe de senin uhdende. Hemen daire otomobi l ine atla. Doğru N atia Nezareti'ne! Fakat nazırla işin yok; çünkü, işin sabıka ve seyr i n i b i len ancak müsteşarıdır. Onu gör ve yol larla alakadar daire reisi k i m se nezd ine çağı rmasını rica et. Ve üçünüz bir arada görüşü n ; erkan- ı harbiyen i n kağ ı d ı n ı ver! Seni de tatm in edecek cevabı hemen orada yazd ı r, nazıra da i mzalatsın lar ve al gel ! Yani hepsi azami b i r saat içinde. Henüz d imağımızda yol ların faal iyeti sağumadan iş göre l im". Derhal dediğini yaptı m . Ye netice-i kat' iyye hakika­ ten o gün ve o saatte hal lolundu. Bizzat yoll anmız hakkında gafi lane i ş ler yap ı l m ış olduğunu görerek hayretlere düştüm . Bu bas i t mahzuru Nafı a ' mız göremediği g i b i Balkan harbinden evvelki erkan-ı har­ biye-i uınumiyeden de sord u kları zaman aynen tasdi k etm i ş ! "Zaval l ı yol larımız!" ded i m ; çünkü, b u yeni 18

Nezaret şimdiki Diirülfıinun (üniversite) binasında. Nafıa N ezilreti de Devlet Matbaas ı ' nda.


Erkan-1 Harbiye ve A lmanlar

429

nkan- ı harbiyede dah i döne döne bizim şubeye gelmişti. l lalbuki b izim vazifem iz, h ariç ord u lara ait işlerle uğraş­ ınaktı. Her ne ise, bu yol mese lesi dolayısıy la, mühim işlerin ııasıl takip ol unması lazım geldiği bil i nd i kten son ra, pek basit görülen bir usu l ü b izzat yaparak çok memnun olmuştum . Aradan seneler geçti kten ve H arb-i Umum i ve l stiklal Harpleri gibi daha büyük tecrübeler gördükten sonra öyle hadiselere şah it oldum ki and ı kça hala acırım. Mese la, Fransızlar H arb-i U mumi 'den sonra 4 yaşı ndan .\5 yaşı na kadar muhte l i f yaştaki çocuklar ve gençler için terbiye-i beden iye talimatname leri yapmışlard ı . B u nun tercümesi erkan-ı harb(iye)-i umumiyemiz vasıtasıyla tcdkik için Maarif Vekaleti ' ne gönder i l m işti . A radan bir :ıy geçtiği halde bir cevap gelmediği n i gördüğümden, bizzat Maarif veki l ine giderek sordum. Her halde tedkik bitm iştir, cevabı da belki hazırd ı r sanıyordum . Bakın i ş nerede imiş? Veki l bey böy le bir eseri ve evrakı hatır­ layamadı, alakadar müdürü çağırd ı . O da düşündü, h atır­ layamadı ! Ve dedi ler: -B ize böyle birşey gelmed i ! Dedi m : -Gel d i ve söyleyim m i nerededir? Ç ağırınız evrak müdürü beyinizi ! ded i m . B izzat geldi ve «evrak ve eserin tercümesi" henüz evrakta kayıt muamelesi görmekte imiş. Artık bu işin d üçar o lduğu l a-yüadd m uamel e n i n tae i l i ne hacet yok ... B u hadise, benim Natia'da b i r saatte aldığım ne­ tice gününden tam on sene sonra cereyan etmiştir. Eğer


430

Türk-Afman ilişkileri

usul lere riayet olunınazsa o n sene daha geçebi l i r. İ ş takibi için iki şey mutlak lazımdır: B iri iş takv i m i ; d iğeri, m ü lı i m işleri elden cheın ın iyetine göre zatlara taki p ettirmek.

Almanlarm pratikfiği Muhte l i f ordu ların vaziyctlerini tesbit için oyma kal ıp-lara l üzum gösteri l d i . Ve bun lar gel inceye kadar bekleniyordu; bu zaman zarfında bizim müdür s igara paketinin kapağını oyarak haritasına lazımını ç iziverd i . A lman ların hakikaten amel'l (pratik) adamlar o lduğunu işitird i m ; fakat, şimdi her i şte yakından görüyorum. Bunlar pek basittir, hele gördükten sonra çoklarım ı z bir dudak da kıvırırız; fakat, yapmaya gel ince bi lenleri m iz­ den de yapan pek enderdir. Bakın, pek basit bir had i sey i erkan-ı harbiye son sınıf­ taki efendi ler( i n) dahi hal ledemedi ği n i Golç da b i r defa göstermiştir. B ir gün tatbikata ç ı k ı lır. Şehirden b irkaç saat uzak bir köyde mola ederlerken Golç Paşa der ki : " Ü zerime fenal ı k gel iyor. Fena surette hasta land ı m . Beni mektebc götürün !" Tabi i bir telaş başlar. Müfrezede dok­ tor yok. Ne yapacaklar! Ata da binem iyor. ( ... ) bir fayton getirmek o lur. Derhal bi rkaç atlı koştururlar. B unları görünce Golç ayağa kalkar ve gülerek der ki : " H amdol sun ki sahihten hasta değ i l im, yoksa araba gel inceye kadar gece bastıracak ve ben i karanl ı k y o l lar­ da ve gece tesiriyle daha rahatsız edecektiniz. Şurada kaç tane köy arabası var. Bol saman ve ot da var, neden bir


Erkan-ı Harbive ve A lmanlar

araba h azırlatmak akl ı n ıza gelmedi ? . .

43 1

"

Ben söy ley i m m i ? Çünkü ınesele pek basittir de ondan . Teferruatla yetişmemiş, her işin ame ll ve seri vasıtasını bulmak ve yapmak i le yetişmemiş insanl ar daim a azametl i i şlerle meşg u l o lduğundan , yani ünsiyeti büyük işlerle olduğundan işler h iç yürümez.

Yı rtılan kağıtlar M ah reın iş göre n l e r i n kağ ıt sepeti k u l l an m a s ı n ı menetti k . Y ı r t ı l acak l üz u msuz kağıtları h erkes masası n ı n bir gözüne kor, sonra ya bizzat ken d i s i yakar. yahut nöbetle her odadan b i r efendi bunları top lar ve yakar. B u da pek basit görülen b i rşeydir; fakat, sepete atı lınam ış mektup parçaları , ş i fre hal l i ve saireyi çal d ı r­ mak i ç i n alakadar uğraşan lar vard ı r. Odae t i arda n b u gibi kağıtları satı n a l ı yorlar. B e n böyle b i r kuvve-i u m u ­ miye yakalad ı ğ ı m g i b i , bazı y ı rtı l m ış evraktan i stifade de ettik.

Mühim daire hizmetçileri M üd ü r evvela h izmet ç i lerin maaşın ı sordu v e cüz'll iği n i görünce '·Pek fena!" ded i ; "Böyle mühiın yer­ lerde bu adam lara çok maaş l azımdır, aksi halde bun l ar başka yerden zararıın ıza da maaş alab i lirler." dedi . Vaz' u tavrından şüphelend i ğ i m iz birini siv i l pol i se taki p ettird i m . Derhal seıntim izden uzaklaştırı l ınası lüzuınu görüldü. Her efendi n i n masası üzerinde, akşam paydosu o l un-


432

Türk-A lman ilişk ileri

ca ne beyaz ve ne de yazı l ı tek b i r kağıt kalmayacaktır. Gözler de k i l it l i olacaktır. S ı k s ı k muayene i l e tem i ne çalı şmak lazım gel d i . Çok defa beyaz kağıtların altında mühim şeylerin bırak ı ldığı görüldü. M üd ü r her akşam bu kontro l ü yapmakl ığı söylem işti . M üdürler daireden en sonra ç ıkmak adetti. Bazı kere işler icap ettirirse, gece yarısına kadar da kalırd ık; fakat efendiler giderdi. B ir gün müdürün, anahtarları n ı çekmesinin üstünde unutmuş gördüm; ald ım, ertesi günü usülen hatası n ı söy ledim, çok memnun oldu. Çok muhtemeldi ki beni kontrol için bırakm ıştı. B undan on sene sonra, deği l anahtarı unutul­ muş, hatta k i l i d i b i le bulunmayan çekmelere m ühim evrak koyanları gördüm.

Gevezelik tehlikesi Vazife hakk ı nda hariçte görüşmek A lman l arda adet deği ldir. Hele sofral arda veya umumi yerlerde bunu kabalık da sayarlar. "Bi lhassa s iv i l şifreci lerin kontrolü mühimdir." derd i . Hakikaten, birkaç kontrol de gördüm ki, pek mühim i şler maha l l e kahvelerinde h i kaye edili­ yor. İ nsanların tabiatları m uhte l i f. Bazısına " B irader, seni n de birşeyden haberin yok! " ded i n m i b i ldiğini söyl üyor. B az ı s ı na da " B un u senden başka k imse bi lmez ! " diyerek koltuk verirsen söyl üyor. M ahrem i şler, ehemmiyeti n isbetinde ağır bir yük gibi, her omuz taşıyamıyor. Mutlaka, itimat ettiği birisine, "Ya l n ız sana söy l üyorum." diyerek ağırlığından kurtul uyor. Bu husus­ ta güzel darb-ı mesel lerimiz de v ardır: "İ kiyi aşan taşar; sırrını söyleme dostuna, dostunun dostu vardır, o da söyler dostuna (sonra saman doldururlar postuna)".


Erkiın-1 Harbiye ve Almanlar

433

Ma-dfinların kıymetini takdir etmek Müdür A l man olmasına rağmen şube efendi leri n in kabil i yet ve seeiyeleri hakkında, kendilerini tedk i k l'derek az zamanda hakikate yakın malumat toplamıştı . Muntazam ve çok çalışmak, sabahları vakti nde gelmek v e i şleri paydos zaman ına kadar bitirmek mümkün ol madığı halde bitİrıneden g itmemek. Aksi halde o efen­ di cidd i ve vazifesini b i l i r sayılmazd ı . Sabahleyin tam vaktinde işine gelmeyenleri h içbir /\lman ma-fevk affetmezdi . Arasıra B ronzar bile böyl e muayene yapardı v e doğruca müdüre gelir; "Şubeniz tamam m ı?" der ve alacağı cevaba göre odalara giderek masaları bizzat tedkik ederd i ; m üd ürün işi, yan l ış ınalumat vermesi fena bir tav ırla karşı lan ırd ı . Vazifedar insanların vakt inde yatıp vaktinde kalk­ ınasma pek ehemmiyct veriyorlar. "Herhangi bir sebeple, mesela tiyatro ve sair eğlence zımnında geç yatmak sabahl eyin geç kalkmaya hak verd i rmemel idir!" derler. l �sas, sabahl eyin vazifcye tam saatında gel mektir. Bazan Latbikat ve manevralara daha erkenden iştirak ederiz, akşama kadar devam dahi etse şube m üd ürleri beheme­ lıal daireye giderek ne var ne yok aramal ı d ı r der ve böyl e yapard ık. Yorgunluk, düşünü lecek b i r mani deği ldi.

işten bunalma Böyle birşey yoktur. Bir kere beni m masamda çok iş toplanmıştı, cidden sıkıldım. Karşımda bunu farketmiş;


434

Tiirk-A lman İlişkileri

" B i nbaşım sıkılma! S ırasıyla hepsi biter! S ıkı lmamn� için bil iyor musun ne deme l i ? ' Bu nların hepsi benim işimd ir ve ben bun ların heps i n i yaparım ! ' . . . " B u basit düsturla hakikaten çok defa s ı k ı ntıın ı defetm işiındir.

Bir vazife verildimi, sorulmayan teferruata dahi cevap hazırlamalı B irine bir vazife verildi rni d i kkatine göre bir dere· cede yapar gel ir. O işe dair başka bir cihetten birşey soru lsa, tahki kat yapmadığı çok kere görülür. A lmanlar buna çok dikkat ederler. B i r gün bir manevrada L iman Paşa bana ded i k i : "Şu sırtta bir batarya görüyorum, git sor bakal ım nereye ateş ediyor?" Bul unduğumuz yerden batarya üç kilometre kadar uzaktı. Derhal ata b i n d i m , dört nal oradan ayrıldım . Batarya(n ı n ) yanına geldiğim zaman tab i i bana suat soru· lan zaman değildi, şu halde ya lnız cndaht için bile soru· lacak, bir sual değil birkaç tane vard ı . Ben bataryayn birçok sual ler sordum ve not defterime yazd ı m : Mesela: H angi bataryasınız? Ne emi rler ald ınız? M ü freze kuman· danınızın yeri neresi? f)üşman hakkında ne bil iyor· sunuz? ( Müfredatıyla) Hangi hedeflere ne zaman, ne tarzda ve ne kadar ateş etti niz? Düşman ın, göri.ildüğün· den şu ana kadarki gördüğüniiz hareketleri nelerd i r ve sil bundan ne anladı nız? Müfreze kumandanına yazd ı ğınız raporlar nelerd ir? Ve lhas ı l, yaptığı ve yapacağı şeyleri ve düşündükleri-


Erkdn-1 Harbiye ve Almanlar

435

ııi not ettim. Ayn ı zamanda noksanlarını da ken d i s i ne ikaz i l e avdet ettim. Ve Liman Paşa' n ı n bulunduğu yere ıı1.un dört nal i le geldim, notlarıın ı okuduın . Bana sora­ cak birşeyi kalmam ıştı. Çok memnun oldu, vazi feın İ tam yaptığıını söyled i . Az sonra bir erkan-ı harp daha çağırdı v e ona da, uzaktan gelen bir yürüyüş kolunun nereden geldiğini öğrenmesini söy led i . Bu efendi gitti geldi ve k ısaca " . . . . . 'den gel iyorlar ! " dedi . L iman sord u : "Hangi k ıta i m iş?" Cevaben, sorınad ı ğı n ı söy led i . L iman I Cvkalade kızd ı , ded i : "Daha yalnız bir düzine sual sora­ bil irim ! Sen bu kıtaya yalnız hangi kıta olduğunu mu sor­ dun?" ded i . "Evet ! " cevabın ı alınca, "Bakın, bu ordunun en büyük noksanı, birbirine hiç de benzcıneyen c üzler­ den mürekkep olmasıdır." ded i . Hauptsahe'ye ehemm iyet verirler ve ifadede bunu ıhtar ederler ki teferruat arasında esas mesele karışıkl ığa gitmesin. Birbirine benzemek meselesi yal n ız kıyafetçe değ i l , düşünce ve iş tarzı nda dah i . Bakkalköy mın­ ı ıkasında Liman bana ve d i ğer bir erkan-ı harbc verd iği vazife üzerine dem işti k i : "Türk ordusunun en zayıf bir yeri de erkan-ı harbiyesi n i n birbi rine bcnzemeınesid ir".

Vazifedc s ürat Yavaş hareketi h iç sevnıezler, hatta bunu bir odac ı bi le yapsa bağırırlar. Odaya giren biri, masasına gel in­ ceye kadar usulen sal lana sal lana ge lird i . Almanları bu lıal pek kızd ırır; hem "Çabuk!" d iye bağırırlar, hem de el leriyle işaret ederler. " Ben im sen i bekleyecek vaktim yok, ne sal lan ıyorsun? Hasta m ı s ın?" derler.


436

Fürk-Alman Ilişkileri

Manevralarda, atl ı olanlar mutlak dört nal gelme l i , yayu· lar da can l ı canlı yürümel i . Büyük rütbel i lere bile "Develer gibi yürümeyin !" d iye bağırırlar.

Zamanda kat'ilik H ususi hayatta bile bütün medeni cihanda bu h ususu riayet olunur. Tabi i askerler daha ziyade riayet eder. Almanlar, resmi hayatta olduğu gibi hususi hayatlarında dah i buna d iğer m i l letlerden ziyade cheınıniyet veriyor· lar. M esela, F ransız halkı zamanda kat' l l i ğ i tey it için "heur m i l itaire/asker saatı" d iye zamanı kat ' ileşt irirler. B i r gün B ronzar Paşa ş u be müdür muav i nlerini M oda' daki köşküne öğle yemeğine davet etmişti. Arkadaşlardan biri vapuru kaçırmış, biz yemeğe otur­ duktan sonra geld i . M ü kemm e l haş lad ıktan sonra, "Sofraya buyurun ! " ded i !

Hcsapta titizlik v e iktisat A l man lar kadar hesapların ı bi len ve tasarrufa riayet eden mi llet yok gibid ir. Hele hesabından on para eksi k gelsin ! i nce ince sorar, hesabı tamamlatır. B irkaç defa odacı hesabından on para noksan getirm işti , kıyameti kopard ı. "Bu ben im hesabım d ı r, senin kend i l iğinden para almakta ne hakkın var? Hesap başka, bahşiş başkadır! " diy e bağırdı çağırdı. Hesabı tamamladıktan sonra herife dört misli bahşiş verd i . Birşey alacaklar m ı , mutlak evvela A lman malı aranır. Öğl e yemeği için cebinde "sandöviç" getirir. Mümkün


Erkan-ı Harbiye ve Almanlar

437

olan herşey A lmanya'dan geti rti l i r, yoksa bir A lman'dan a l ı n ı r, h i ç deği lse A lman m a l ı a l ı nır; mecburiyet görül ünce başkalarına müracaat. B izden hemen on m is li para fazla aldıkları halde, mecbur olmadıkça tramvaya h i le b i nmezler. B ir gün, benden evvel daireden ç ıkan ınüdürle K öprübaşı' nda rastlaştım. Hayret etti ve sordu: "Bize e n kısa y o l d iye M ercan yokuşundan i n e n kestirmeyi göstermişlerd i . Siz hangi yoldan geldiniz k i bizden evvel buraya yetiştiniz? .. "

Ben, " B i r arkadaşla beraber Beyoğlu'na çıkacaktık, gezmeye gidiyorduk, Bayezid kulesi yanından arabaya hinmi ştik." dedim. "Arkadaşım la beraber fayton i l e geldik". -0 halde müsta' cel bir işiniz o lacak. S izi lafa tutarak işinizden al ıkoydum, affedersiniz!

(dedi) ve uzaklaştı !

Tem iz kıyafet ve tuvalet Temizliğe d ikkat her medeni insanı n yaptığı şeydir. A lman zabitleri bu hususta daha titizdirler. Kendi mem­ leketlerinde, daireye gel ince ceketlerin i değiştirir, i ş ceketi giyerler. Sebebi, iş esnasında tem izliğe tamamıyla dikkat edi lemeyeceğinden, halkın tem iz kıyafetleri arası­ na daha temiz ç ıkmaktır. B izde buna o kadar ehemmiyet vennedi ler, fakat iş b ittikten sonra el ve yüzleri n i ve tır­ naklarını y ı karlar, aynada tuvaletlerine, kıyafetlerine bir defa bakarlar; i ş odaları camekanl a bölünmüştür. A ralıkta bir lavabo ve bir ayna bulundururlar. Zabitler


43 8

Uirk-A/man ilişkileri

tırnak va saçlarını pek uzatınaz, esasen iş adamlarında bu k ıyafetler halk arasında dah i makbu l birşey sayı lmaz. Manevralarda [hatta harpte dahi] tem izliğe çok riayet ed iyorlar ve m üctemi' (topl u ) yemeklerde iş elbiselerini değiştirerek uzun pantolon giyiyorlar ; bu, temiz o lduğu kadar da sıhhld ir. İ lk fırka kumandan lığını zamanında Harb-i Umumi başlangıcında karargalı ı nı Ş i l e c ivarında bulunuyordu. M i.işir Golç Paşa sah i l leri teftiş etti, akşam Ş i le'de birl ikte yemek yedik. Yemeğe temiz kıyafetle, yen i tıraş o lmuş, d üz pan­ tolon giymiş, cephe kıyafetini tamam ıyla değiştirm iş geldi, ben de ayn ı suretle gclmiştim. D iğer ma-fevkleri manevra el biseleriy le, çizınc i i ve tıraşsız görünce yanıma gelerek sord u : "'Siz A lmanya' da bu lundunuz mu?" [Harb-i U ımını i ' de beraber çal ıştığımız müddetçe de gerek kend i s i n i ve gerekse d iğer A l nıanları ancak mecburi sıkışık vaziyetlerde ç izme veya ketri l i(?) gördüm]. Alınanlar her gün tıraşa çok ehenımiyet verirler. Akşam davete gidecck lerse bir daha tıraş ol urlar. İ ki günde veya daha fii s ılalı tıraş olan şube arkadaşlarına rastgelince "Hasta m ısın? B ugün daha az sev i m l isin ! Her gün tıraş o lsan seni daha çok severim . . . " gibi sözlerle alay ederler.

Ma-fevka takrir vermek (fortrag) Ma-dlınlar, vazife leri olan işleri oluru gibi ınev'Cıd vakt inde veyahut l üzum görü ldüğü anda ma-fevka malumat vermek hususuna pek d ikkat ederler. Şube


Erkdn-1 Harbiye ve Almanlar

439

müdürleri her gün erkan-ı harbiye-i umumiye birinci rei s - i san i s i Bronzar ' ın yanına fortraga giderlerdi . I cabında birşey sorulsa derhal cevap verebi lmek üzere mücehhez bulunurlardı . Bunun için pek arneli (prat ik) b ir usu l takip ediyorlard ı : Eser-i ced id ı 9 kağıtlarından e l l i yaprak kadar b ir musannif i ç i ne yerleştiri liyor. B i r dosya gibi oluyor. Sonra şubede kaç çeşit iş varsa o kadar m iktarda o lmak üzere fası l l ar ayırıyor. Fası lları kolay bu l mak için o kadar miktarda kağıdın kenarında oyu klar kesiyor ve numara ile veyahut işin ne olduğunu, oyuklardan görülecek vec h i l e en alttaki kağ ı da yazıyo r. Kendi şubede çal ış ırken günün işleri hakkında veyahut daha isteyeceği şey ler hakk ında masa veya kısım amirleri veya ben malumat verdikçe, lüzum gördüğü şey leri, tahsis ettiği kısıınlara not al ıyor. Bu usul ii ben her vaz i tede yaptım, çok güzel bi rşey. Daima hem am iri n yan ında mühim maluınat bulunuyor, hem de ma-dOnlar geçmiş şeyler hakkı nda tedkiksiz. yalan yan l ı ş maluınat vermekten korkuyorlar. İ yi kontrol oluyor.

Ma-fevka veya alakarlara haber vermek (meld ung) B i r ma-dOn (için), herhangi bir hadise veya şahsa ait iş için beheınchal ma-fevka haber vermek lazımdır. B i r gün i kinci reis-i sani 1-lafız H akkı B ey B ronzar' a haber verıneden gitm iş ve mazeretine mebni de gelmemiş. 1 9 Eser-i cedid: Eskiden, başında, Arap harfleri v e soğuk damga ile

'eser-i cedid' yazılı olduğundan b u adla anılan bir kağıt çeşidi. (Haz.)


440

Türk-Alman İlişkileri

Bronzar bizi topladı ve Hafız Hakkı Bey' i g ıyabında aleni tekdir etti . Herhangi b i rşeyi ma-fevkten saklamak büyük kabahattir. Bir zabit veya bir memur başka bir mevkiye izin l i dahi gitse, derhal oranın en büyük amirini bizzat ziyaretle kendini tanıtır ve ziyaret maksadı n ı da söyler.

Teftiş veya h ususi bir iş için ziyarete gelenler M a-fevkler arasıra ma-dfi nların mesaisini teftiş ıçın, bir iş bahanesiyle, bekleni lmeyen bir zamanda m a-dfınun odas ına gel iyorlar; fakat, oturacak fazla sandalye olmadığından, masa başında ayakta dururlar. Ma-dfin işini bırakıp da ma-fevk ' a ayağa kalkmaz. Soracağını sorar, ma-dfinun ne yaptığını görür, çeki l ir g ider. H ususi bir ziyaretçi de gelse vaziyet ayn ıdır; oturacak yer dahi olsa. Gerç i hususi ziyaretlerde çok oturutmamak adettir. i nsanı sıkacak ve işinden alıkoyacak kadar da oturmaz­ lar. Fakat, iş adam larının beş dakika sarfedecek zamanı dah i zarar o lduğundan, sandalyesiz, m i safi rler daha azd ırlar ve daha tez g iderler. Hariçten gelecek zatlada mutlak görüşmek lazımsa, masa başında değ i l odanın kuytu bir tarafı nda görüşülür.

Evrak kaydiyesi ve tebyiz Pek müh i m işler kat' iyyen evrakta kaydolunmaz. Her masa kend i tebyiz ve kaydeder. Evraktan bir sıra numarası ister. zarflar elden kurye i l e m i g idecek,


Erkan-ı Harbiye ve Almanfar

44 1

postaya m ı veri l ecek, zarfı kapar gönderir. Evrakta hül asa hanesine "falan masanın" gibi bir işaret koyar. Evrakta gelen ve giden i ç i n tutul an defter tevhid o lu­ narak, sağ sahi fe ge lenlere, sol sahi fe gidenlere hasrolun­ mak suretiyle daha basit bir hale i frağ olundu. Bu suretle, şubeye gelen bir kağı d ı n şubede mi kaldığı, yoksa başka bir makama mı gönderildiği derhal görünürdü. B unun gibi, şubeden yaz ı l an bir kağıt da geri geldi mi ve ne gibi muamelelere maruz kaldı anlaş ı lırdı. * *

*

A lmanlada aram ızda daha i l k ayda birtakım müşkil at başlad ı . B unun bir kısmı A lınanların sertliği, d iğeri de vazifedeki müşki l attı . B ir gün Enver Paşa beni çağırttı . Nezaret'teki makamına gittim. B u i k i husus hakkında mütalaaını sordu. Ded i k i : -Alınan amirlerinden arkadaşlarınızın bazı ları şikayet ediyor, fazla sertl ik ed iyorlarmış. Halbuki ben hepsin­ den, hatta Liman Paşa'dan bile pek nazikane m uamele görüyorum ! Ded im : -Tabi i s ize de sert l i k yapacak deği l l erdi r. Fakat, gördüğüm ve i şittiğim vaziyetlere göre arkadaşları m ızın dedi kl eri doğrudur. Yalnız biraz da kendi leri sebep olsa gerek. Çünkü, ben i m müdür, bana karşı yapmadığı g i b i şubemde dahi kimse tahki r edi lmiş deği ldir. Fakat, ben daha i lk günden en ufak adı mına da m üsait bulunmadıın. Şubelerin kap ı s ı na, ü stünde A l m anca altta Türkçe


Tiirk-Aiman

442

İlişkileri

yazılar, damgalar gibi münasebetsizr':lere mani olmak lazımd ı . B ununla beraber fikriınce her iki tarafa da nasi­ hat ed i lmel i : Alınanlara i leri gitınemeleri, şikayet eden­ lere de pek yumuşak durmamaları . . . Enver Paşa: - İ kinci m ü h i ın meseleyi ne yapacağız? Mesela, ınühim bir mal umat verecek bazı kimselerle temas lazım. Bunu bizzat sen idare et! Ben: -Esasen casusluk hakkında ınühiın bir layilıa hazır­ ladım. Bunun, Dah i l iye Vekaleti i le de görüşülerek tatbik edilmesi lazımdır. Fakat, A l man larla bu hususta çatışma­ mak gayr-i kabild ir; çünkü, şubeye gelen her kağıdı muhakkak görmek için benden habersiz yaverine tal imat verdiği gibi, bütün Alınan lar bu hususta pek hassas davranıyorlar. B u n ların üzerindeki şube müdürlüğü ünvaniarını kald ı rmak, hiç değilse istihbarat şubesini bu şekle koymak mümkün deği l mi? Bugünkü vaziyetimiz Türk erkan-ı harbiyesi değ i l A lman erkan-ı harbiye-i um um iye dairesi gibid ir. Bir taraftan kaçan d iğer taraftan e llerine geçiyor. Enver: -Bunun imkanı yok. Sen idare edersin ! * *

*

A l manlar hakikaten kendi lerinden gizle nen şeyler o l up olmadığını güzel bir kurnazlıkla kontrol ett i ler.


Erkan-ı Harbiye ve A lmanlar

443

Güya bir Alman casusu tahrlren bir malumat veriyor ve beni ele vermeyi n demeye de rica i lave ediyor! N ihayet bu i ş i tab i i haber a l ı yorlar ve mesele yapıyorlar. Bununla beraber benim şubeden gürü ltü lü iş çıkarı lmadı. Fakat. başka b i r mesele Mart ortasında m üthi ş bir tarraka yaptı. Bunu tafsllen yazacağım.

Miladi tarih kullamın i Jayihas1 4 Ş ubat'ta ben b i r layiha verd i m . Bunda; Rumi tarih­ le Efrenci tarih bizi büyük müşki lata düşürdüğünden, Rumi tarih yerine M i ladi tarih kullanıl ması l üzumunu izah ettim . H akikaten bazı mühim yan l ışl ıklar ol uyordu. Almanlar M iladi ku l lanıyor, biz Rumi ! M ecburen ikisini birden yazsak diğer vekilietler bunu garip görüyordu. Ben lay ihaında bir noktayı daha tek l i f etm iştim. O da, iki tar i h arası ndaki gün farkının tasarrufu i le, müzayakada bul unan bütçeye yard ı m edi lmesi ; fakat, maaş sah iple­ rine ağırl ık olmaması için bunu(n) birkaç aya taksi m i . M i lad tabirinin hoş görül ınemesi i htimaline karşı "askeri sene" gibi bir tabirio muvafık o lacağını da tekl ifı mde yazm ıştı m. Bu teklifimin kabulüne cesaret olunamadı . [B u h usus Harb-i Umumi'de - o d a kısmen- tatbik olu­ nab i l d i ] . * *

*

Ş ubat'ta Enver Paşa ' n ın b i r s u ltan la ev l eneceğ i söyleniyordu. Ben evvela buna i nanmıyordum. Çünkü, Manastır'da i ttihad ve Terakki yeminlerinde "saraylara,


444

Türk-Alman İlişkileri

yald ızl ı köş k lere" ağır kel i me lerle h ıya(ne)t izafe edilmişti . i sm i kainatın ağzına geçmiş Enver' in böyle bir yemini daha çok geçmeden nası l tev i l edeceği n i , h ususiyle y e m i n verd i ğ i kimseler karşısı nda nas ı l yapacağını düşünüyordum.

İstikşaf seyahati Bu aralık bana güzel bir vazife verildi . " Karadeniz ' le K ı rkki l ise" aras ındaki y o l ların istikşafı yapı lacak. Refakatıma topoğraf şubesinden dört de zabit verildi. M üdür bey yol i kt ikşafı için cidden güzel ve amell bir usul söyledi. Bizim topoğraflar güzel harita yapıyariarsa da bu tarz-ı istikşafı bilmiyorlardı, öğrendiğimi öğrettim. 9 Şubat'ta yola çıktık. 27'de i stanbu l ' a döndük. Karış karış tabiriyle dolaştı k. M u htelif mıntıkalarda 1 9 günlük bir seyahat. Güzel defterlerle vazifem izde yaptığımız eserleri L iman Paşa' ya kadar A lman müdürleri gördüler ve beğendi ler. Ben(im) bu hususta iki istifadem oldu: B i ri güzel bir istikşaf yapmakta meleke kazand ım; i kin­ cisi, güzel ormanlarda uzunca ve yaya ve atl ı seyahat. Yalnız, erkan-ı harbiye-i umuın iy e istihbarat şubesi müdürü demek olan ben im bu işle alakam ı ben de, bana emir verenler de anlayamad ık.

Bu kısımdaki hududu ve sah i l m ıntıkalarını da dolaşmıştım. Balkan seferinden evvel h udut komiserliği vekaletinde de bulunduğumdan, bir hudut talimatnamesi kaleme almak vazifesi de u hdeme verildi ve yazdım. Seyahatımda iki mühim münasebetsizlik görmüştüm.


Erkan-r Harbiye ve A lmanlar

445

Biri, vi layet yol yaptınrken askerli kçe ehemm iyeti var mı d iye kaymakamlığa soruyor! Bunun güzergahını tes­ bit için ne mühend isi var, ne de h i ç o lmazsa bir zabit. Kaza kaymakam ı iş yapacak! Daha garibi yola Türbedere'den biraz işe başlanmış, fakat fazla bir meyle tesadüf edil ince güzergah değiştiri lmeye karar veri lmiş! .. D i ğer biri de, muhac i rlni n hal -i felaketi. Telefat müt h i ş . Geçtiğ i m i z köylerdeki tah k ikattan tiflis olduğunu an ladım . Zava l l ı halk i htiyaçlar içerisinde mahvoluyorlar. Gece kaldığım bir köyde, meydanda kalmış iki kardeşi İ stanbul ' a aile h i mayesine aldım. İ şte bu işler için ac ı bir rapor da verdim. *

*


EDi RN E ' N i N K A L EL İ KTEN TECR İD İ V E LAY İ H A LA R i M

Edirne' nin kalelikten tecridi fikri Enver Paşa ben seyalıatte iken ınutantaıı dü ğün yap­ mış; bir sultarı la evlen m i şti. Kendilerini . ın ühinı iki ınese l e için, rahatsız b u l undukları N i ş anta şı ' ndaki sarayı nda 1 4 Mart'ta ziyaret etti m . Bunlarda n biri, kaç gündür Alınan ınüdürlcrin, devam l ı ve m i.i h i m mukar­ rerat i ç i n B ro nzar nezd i ndeki ictiınala r ı dır. Bunun hakkında bize hiçbir şey söyleıniyorlar; fakat, ınühiın birşeye karar vermek isted ikleri n i an l ıyord uın . B i z i m müdürün ne i l e ziyade meşgu l o lduğuna d ik kat ett i m . Edirne kalesi hakkında o lduğunu anladı m - Kendis i ne dedim k i : -Balkan harbinde ben Edirne'de bulun d um. Edi rne hakkında meşgu l o lduğunuzu görüyoru m - İ stersen iz malumatın ız ı ikınal edebi 1 irim. M üdür memnun oldu, fakat bana birşey söy lemediğ i halde meşgul iyetini farkettiğime de hayret l e k ızar gibi o ld u . M u h avereın izden ç ı kard ığım n e t ice Ed i rne


448

Türk-Alman İlişkileri

kalesinin l üzunısuzluğu, B ulgartarla artık dostluk gibi nıühinı meselelerd i . Bu iki mühim meseley i , şu sual imc verdiği cevapl ardan anlam ıştım. Benden lazımı kadar malumat aldıktan sonra, yine kaç gündür olduğu gibi top· tan Bronzar' ın yanına fortraga gid iyordu. Ded im: -Müdür B ey ! Sak ı n E d i rn e ' y i kale l i kten tecrid etmeyiniz, sonra Bulgarların iştihasına terketmiş o luruz! Cevap verd i : " Kalen i n lağv ına g i d i leceğ i n i nereden anladı n'? Bununla beraber, Bulgarları sizin kadar tanımıyorsam dn artık birşey yapamazlar zannederim !" ded i . M ü h i m ıneşgalenin n e o l duğuna artık şüphem kalmam ıştı . Kend isine ded i m : -Edirne ' nin bende büyük hatıraları o lduğundan çok severim. i nsan sevd iğine karşı fazla kıskanç olur! . Gülüştük ve gitti. İkinci mesele de, bugün lerde Bulgaristan ' ın dahi li vaziyeti id i : Rosoki l lerle liberal ler müthiş mücadelelerde bulunuyordu. Liberallerin l i deri Radoslavof bizimle dost (olma) fikrinde idi. Fakat Rosok i l lerin lideri Malinof ve taraftarları resmi nutuklarında pek aleyhim izde bulunu­ yorlar ve İ stan bu l muahedesini tan ımayacakları n ı , Türk dostluğuna cheınıniyet vermeyecekleri n i haykırıyorlard ı. Halen l i beraller gal iptir, fakat sukfıtları bizim için daima düşünülmeye layık bir ıneseledir. Bundan başka, dünkü 1 3 Mart, Ed irne' nin sukutu günü idi. Bulgarlar bu günü pek mutantan tes' id etti ler. S iyasi adamlar ve ceneraller aleyhiınize pek ileri gittiler: B u l garlar Ed irne'yi kendi-


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

449

lerine ait gibi sözler söyl üyorlar. [Ceneral Vazof'un ııutku h ül asası : E d i rne etrafında zabitan ve efrad ıırkadaşları mızın ruhları yaşıyor ve hayatta bulunan Bulgarlardan, bize ait olan Ed irne' nin tekrar zaptma ıntizaren kaleyi m uhasarada bu l unduruyor, her 1 3 Mart'ta ve her 1 3 say ıs ında b u m ukaddes ruh lar 1-:dirne'ye h ücum ediyor] . B undan başka Ortaköy'e iki nlay daha gelerek üç alay o ldu, "Hudut Midye-Enez o la­ cak !" diye bağrışıyorlar. B i rbiri ne zıt o lan iki tarz-ı mesai ııe kadar garip, Edirne hakkındaki m ünakaşaların A lmanlarca yapılarak bizim haberdar edilmemerniz o kadar ac ı d ı r. i şten henüz haberi n i z yoksa vaziyet ınüthi ştir. Hazırlanmış bir tek l if karşısında bulunacak­ sınız. Her ne olursa olsun mühim olan ve aslolan Edirne değ i l d i r, Türk erkan- ı h arbiye s i n i n vaziyetid i r. Bulgarların "Edirne !" diye bağırd ığı bir günde A lmanlar 1 :dirne kalesinin lağv ıyla uğraş ıyorlar. Ortada Türk ınalıyla uğraşan iki ecnebi grup var, bu vaziyet atlınizden hcn i büyük endişeye düşürdü. Mühim bir tekiifte bul u­ ııacağı m : A lmanlardan lazım ı kadar i stifade ettik. Artık nkan-ı harbiyenizi Türk yapınız. Yoksa, nereye git­ ı iğimizi yakında siz dah i b i lemeyeceksin iz. Benim gördüğüm, Almanlar bir harb-i umumiyi yakın görüyor­ far, Edirne 'yi Bulgar ittifakına karş1 bir hediye hazlrll­ I'Orlar.

B ul garlar Almanlar tarafı n ı i ltizaml a Dobruca ve Makedonya'ya malik olacakların ı tahayyül ediyorlar. Fakat, evvela şaıt olarak "Edirne"yi isteyeceklerini ve Almanların da bunu tem i n için hazırlıkta bulunduklarını


450

/'iirk-A lman ilişki/en

görüyorum . Enver kıpkırmızı o l d u ve sordu: -Edirne kalesinin lağvım sana kim söyledi? Ben : -Meseleden haberdar olduğunuzu anlıyorum, bununltı beraber vaziyetİn ehemın iyeti aynıdır. Kalenin lağvı hakkında bana kimse b irşey söylemem iştir. Ben, müdürün mesai sinden bunu çıkard ıın. Enver: -Harb-i umumi sözü nereden çıktı? Ed irne ile bunun münasebetini nereden buldun? Ben: -Cihan siyasetının bir harb-i umumiye yaklaştığını görüyorum. İttifak-ı müsel les-itilaf-ı mi.iselles mesai ve söz mübarezeleri meydanda; Balkan harbi neticesi Balkan hükümetlerinin aldıkları şekil ler de büyük devlet­ lerin hoşuna g idecek bir vaziyette deği l . A lmanya'nın bize bütün varl ığıyla sarılmasını ve nihayet daha iki buçuk ay içerisinde Türk erkan-ı harplerinin ıskat edi­ lerek erkan-ı harbiye-i umumiyem ize ve ınemleketimize taalluk eden kararlardan bizlerin haberdar edilmemesini düşünerek bu kararı veriyorum. Bir layiha da yazmak istiyorum. Enver: -Sen, Edirne hakkındaki düşüncelerin için bir lay iha yaz; fakat, A lmanların da okuyabi leceğini teemmUI ederek onlardan bahsetme. Harb-i umumi gibi şeyleri de


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

45 1

karıştırma, bunu kim görebi lir? Layi hayı da müdürünüz vasıtasıyla gönder. Ben: -Ed irne'yi esas ittihaz ederek yarın bir layiha takd i m ederim. Müdür Bey vasıtasıyla göndereceğime nazaran "Edirne kalesi" etrafı ndan ayrılmamak mecburi olacak, ancak "Harb-i umumi" sözünü bir tari hi hatıra o lmak üzere bir yerine münasebet aldırırım. ded im ve veda ettim. Lay ihamı yazd ım, [Almanları n anlaması için bir tarafına da Fransızca'sını i lave ettim] ve I 5 Mart'ta müdür bey vasıtasıyla takdi m ettim. Layiha aynen şudur: Aldığım tal İmatta, A l manlar vasıtasıyla elden ele geçe­ ceğinden, yazmakta hay l i müşkilat çektim ve "harb- i umumi" sözünü de münasi p bir yere koydum.

Harb-i Umumi'den evvel Bulgarlarm arnali hakkındaki layihaın Enver ' i telaşa (düşürdü) ve (bana), müsteşar Kam i l v e erkan-ı harbiye reis-i sanisi Hafız Hakkı müvacehesinde Edirn e ' n i n kale l i kten tecrid i n i nereden öğrendiği m i sord u ! Ne esef! B e n i st i hbarat şubesi müdürüyüm. Hissediyorum k i fena yap ı lacak. Zamanın mesul i nsanı bunu münakaşa değil, beni m bu işi nasıl duyduğuımı soruyor. İstanbul 1 5 Mart sene 3 3 0


452

Tiirk-A/man ilişkifen

Efrenci 2 8 Mart sene 9 1 4 Bulgarların ani olarak Edirne'ye tecavüz edebilmeleri i htimal ini düşünerek ber-vech-i ati maruzatta bulunurduın : Bulgarların hiç olmazsa Tunca-Meriç hattını hudut yapmak için münasip bir zamandan istifade edeceklerini, atideki mülahazat neticesi mahtemel görüyorum .

Mülahazat Balkan harbinin elim akıbetinden Bulgarlar pek meyustur ve halk arasında tefrika vard ır. H ü kümet harpten evvelki gibi kuvvet l i ve nüfuzlu değ i l d ir. Bu hükümet ve m i l let yakın b i r atlde kolay l ıkla istihsali kabi l bir ganimet i ster; Makedonya, Dobruca, Edirne dairen-madar kend i lerinin nazar-ı tama' ındad ır. Bugün Makedonya ·ya el uzatmak büyük siyasi cereyanların muhassalasına tabid ir. Yani bir Sırp-Bulgar itt i fakından sonra kabildir ki, bu da şimd i l i k mutasavver değildir. Dobruca 'ya ise h iç i htimal görmüyorum . ÇünkU, B ulgarlar Romanya i le harp edecek kuvvete malik değildirler. Malik olacak bir zahlr bul urlarsa, öbür taraftan S ırp, Yunan yine muvazeneyi bozar. Şu halde. Dobruca ve Makedonya için bir harp icrası B u lgarlar için felaketi i netice vereceğinden, buralardan ü m it ancak bir Harb-i Umumi 'nin göstereceği müsait safahaila ola­ bilir.

Edirne' ye gel ince: Bunda büyük müşki lat yoktur. Kend ini muh'it olan ufak devletler bundan bilak i s mem­ nun olurlar. Çünkü: 1 . Kendi üzerlerine mütevecci h ihtirastan bir müddet


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

453

k urtulurlar; 2. Böyle bir hal neticesinde B alkanlar 'da Bulgarlar tamam ıyla münferİt ve zayıf kalır, yani Osmanl ı ların da aıtık ebedi düşman ı olurlar. Düvel-i muazzamanın nok­ ta- i nazarına gel ince: Bulgarların bu gan imeti karşısında her zaman olduğu gibi bi-taraf görüneceklerinden em i­ nim. Arzettiğim mülahazatı mücip olan zah i ri esbab:

1. Bu lgar gazetelerinin arasıra beyanatı: " İ slimye ve Yanbolu' nun Dedeağaç' la ittisalini temin için Türkler Meriç' i hatt-ı hudut kabul etmel i !", "Midye-Tekfurdağ hat­ t ına kadar gümrükçe bir mıntıka-i bl-tarafı tesis olunmalı."; 2. Gelecek kabİneyi taşkile namzet görünen Mal i nof taraftaranı alenen resmi nutuklarıyla, "ne İ stanbul m ua­ hedenamesini tanıyacaklarını ve ne de Türkiye dostl uğu­ na bir santi m ehemm iyet vermeyeceklerini" söylüyorlar.

Efkar-ı umumiyenin bu tarzda kendi leh lerine eelbine çalı ş ı l ması şayan-ı d i kkattir. Efkar-ı m i l l iyen in cereyan-ı istikametini gösterir;

3. Edirne vilayetinden tardedi len Bulgarlar kam i l en hudut boylarındaki köylerde üstüste sıkışık ve müsel l ah olarak bekl iyorlar. Kendi lerine "Yakında eski yerlerinize gideceksiniz!" den i lmiş; 4. H udut karakol ları nazar-ı dikkati eelbedecek dere­ cede kuvvetli bulunuyor; 5.

13

M art'ta Krazof' unki. 20

Sofy a ' daki

nutuklar,

b i l h assa

20 Elyevm Ortaköy' e iki alay daha geldiği ( 1 7 ve 1 9) ve oradaki kuvvetin

elyevm üç alay bulunduğu ve o civardaki B ulgar askerlerinin ahalim­ ize ""Hudut M idye-Enez olacak." hissiyatını ızhar ettikleri.


454

l 1irk-Alman İlişkileri

Hülasa Bulgar m i l letinin dessasl ığını geçen mütarekede gör­ müştük, daima da görmekliğimiz i htimal ine ve bir daha Osmanl ı m i l letini Bulgarların iğfal edebi lmesinin vahim akıbetini düşünüyorum. B u lgarlar nas ı l hareket edebil irler? B u l garların Edirne'yi u m u m i seferberl i k yaparak işgal etmelerin i az muhtemel görüyorum; çünkü, bütün Balkan l ar ' ı n seferberl İğİnİ ve şüphe l i vaziyetlerini mı1cip olur. Fakat, civar fırkaların ati harekatıyla ve çetelerle böyle bir harekete kıyam etmeleri ve derhal Balkan hükümetlerine ve düvel-i muazzamaya maksat­ ların ı mübeyyin birer nota verme lerini ve bu hususta tıpkı hükümetim izin Edirne'yi istirdat ettiği zamank i vaziyeti n i tak l it etmelerini muhtemel görürüm. B alkan ittifakının Trakya'ya yürümesini baid görüyorum. Tedabir lazımsa: Bulgarların serbestçe bir boşluğa yürümelerine mani olmaktır. Bunun için:

1. Edirne'nin ve Dimetoka'mn [Serköprü] yalnız Bulgarlarla bir harp zuhurunda sonuna kadar m üdafası ; 2 . K ırkk i l ise-Karadeniz arasındaki dağlık v e orman l ı k ınıntıkada kuvvetli b i r çete teşkilatı v e ihzaratı yapılması ve cebel topçulu müfreze tahsisi;

3. Hududa mücavir ahal inin silah ları azdı r; eli silah tutanlar adedince silah verilmesi; 4. Askeri vilayet, kaza ve nah iye teşki latı yapılması, yani hudut bölüğü kumandanı(n ın) kaza kaymakamı,


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

455

takım zabiti(nin) nahiye müdür(ü) o lması ve bu suretle bir harp zuhurunda umumi muhaceret yerine her tarafta askerce mukavemetin temi n i . [Bu askeri kaza v e nahiye lerin tevsi' iyle umum hudutlardaki vilayetlerin askeri bir hale ifdiğın ı hazar ve sefer için bendeniz mühim görüyorum ] . Erkan-ı harbiye ikinci şube m üdür muavini b in başı Kazım Karabekir M üdür Toveney vasıtasıyla Enver Paşa'ya takdim ettim. 9 N isan sene 330'da bana elden iade ettiler.

1914/28 Mart layihamm esbab-a m ucibesi Rusların Karadeniz kol ları ord uların ı n seferber bulun­ duru l ması ve donanmaları n ı n takviye kararı bizim taraftan da Karadeniz' l e Kırklare l i arasından şimale giden yolların istikşafı, Edi rne kalesinin feshi meselesi üzerine. Zaten I 9 1 4 netarn e l i b i r tarihti; Porsırnot l imanındaki resm-i geçide giden A lm an donanınası için A l man imparatorunun gösterdiği tarih i d i . Balkan harbi d e Rus ların B oğaz lar' ı işgalleri için onların tesiriyle yapılmıştı. Teklif: Silahlı bl-taraflık idi. Kuvvetlerimizi Boğazlar c ivarından ayırmamak, Rus donanmasının serbest hareketine mani denizaltı ve drit-


456

Türk-Alman ilişkileri

not satın alarak Karadeniz boğazın ı n müdafaa kudretini artırmaktı. 2 ı

Cafer Tayyar Paşa'dan Kend i s i 1 6 ' ncı kolordu erkan-ı harbiye rei s id ir. Kumandan ı Hakkı Paşa. Vize 'den ric'atta, yolda Alman ataşemil iteri Şetremiyel'e (Şetre M il) rastgel iyor; bu, at üzerinde Vize'ye gitmekte, Cafer Tayyar Bey' e soruyor: -Bu ne hal? -Olur şeyler, şimdi geri g idiyoruz; aynı askerle bir güıı i leri de gideriz. Fakat, ben size soruyorum ki, Almanlar bu Balkan harbine müsaade ettiklerinin cezasını gördükleri gün ben size soracağım: '"Bu ne hal?" Çok yanlış iş gördünüz, bu gördüğünüz hal de o yanlışl ıkların tabii bir neticesidir. Vize'ye artık gidemezsiniz, bizimle geri dönünüz! 2 1 Dikkat: Porstmut hadisesini Cihan Harbine Nasıl Girdik'e yazdım. (K.K)

Paşa, bir escrinde şöyle demektedir: "'Kanaatimc göre eğer biı Balkan savaşında ycnscydik, daha o zaman Ruslar Boğazlara saldıro­ caklar ve dünya savaşını başlatacaklardı. Bu savaşın ardından TOrk ordusunu ıslah için gelen Alman askeri heyeti de az kalsın tııı felakete sebep olacaktı. Daha bu yılın 1 5 Mart' ında ( 1 9 1 4, Mart 2K; Mi ladi takvimi kabul etmemiz gerektiği hakkındaki teklitim kabul edilmişti, Rumi takvim kullanıyorduk) bir layiha yazarak Harbiye N azı rlığı 'nı ve erkan-ı harbiye-i umum iyc rc isliğini üzerinda toplayan Enver Paşa 'yı bir dünya savaşı konusunda uyarmuk istemiştim. Bu layiham Enver Paşa 'yı ve Almanları fena haldıı kızdırımştı. Onların fikrince bu benim vclımimdi. Bu layihayı yaz· mamııı sebebi ve sonucu Türkiye 'de Alnıanlar adlı escrim d c görülür". Birinci Cihan Harbi 'ne Neden Girdik?, ci lt: 1, s. 27-2K, Emrc Yayınları, i kinci baskı, i stanbul, 1 995. (l laz. )


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

457

"Muvafıktır." d iyor ve o da dönüyor. İ stikiiii Harbi ' nden o n sene sonra, bir gün general Cafer Tayyar Kad ı köyü' nden otobüse bindiği zaman Şetremiye l ' e rastge l iyor. Bu da generald i r ve h izmetten çekilmiş, Suiidiye' de oturuyor. General Cafer Tayyar soruyor: -Nasıl?! Vize dönüşündeki sözlerim i hatırlar mısınız? S izi zamanında b u l up da "Bu ne hal?" d iye sora­ mam ıştım. Al manya ' n ın hatasını ve çektiği cezaya ne dersin iz? Şetremiyel cevap veriyor: -Ben o zaman A lmanya' n ı n bu işe karıştığını zannet­ miyordum; fakat sonra, i mparatorun Balkan harbi ne müsaade eden i mzas ı n ı hav; bir kağıt okud u m, Almanya(nın) hakikaten Balkan harbine müsaade etmek­ le pek fah iş hata ettiğini kabul ediyorum. * *

*

Anlaşıl ıyor ki Almanya ve Avusturya S ırp ve Karadağ kuvvetleri n i n Osma n l ı ordusu karş ı s ı nda h ı r­ palanacağını, Osman l ı lar(ın) da sarsı lacağından ve bu suretle Selan ik y o l unun daha serbest kalacağını üm it etmiş olacak !


l1irk-A lman ilişki/c ri

458

* *

*

Felaket sebepleri İ leride toplanış, toplanmadan taarruza geçiş. Balkan Harbinde Büyük Karargah-ı

Umum( de ıı ,

emirlerden taarruz emirlerinin hülasası ve tarih leri.

Almanlarla ilgili layiham İkinci ordu erkan-ı harbiye dairesi Şube Evrak odasının numarası: 1 2 Şubenin numarası : 1 Müsevv idinin imzası: İsmet Tarih-i müsevvedi: 1 Kanun-i Sani 326 Lay i ha gazetesının İ stanbul muhabiri tarafından geçen sonbahar manevralarımıza ait yazılan makalenin suret-i mütercemesi m ütalaa ve tedkik o l undu. Makaledeki m ütalat Osmanlı teşki let ve terakkiyal-ı Osman iye'sinin gayet ketlım olan Türk zabitan ı vası­ tasıyla öğreni lmesi(nin) be-gayet müşkil olduğu mukad­ d i mesiyle başlayıp, hizmet-i askeriyem izde bulunan Nuvaye

Veremya

22 Pertev (Demirhan), İ stanbul, Askeri Matbaa. 1 927. 4+ 1 24 s . . Erkan-ı

Harbiye-i Umumiye talim ve terbiye dairesi neşriyatından. ( Özegc,

11 1 63 1 ) (Haz.)


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

459

A lman zabİtanından biri vasıtasıyla istihsal edilmiş olan malumat ve en-nihaye müşahedata istinat etmektedir. Gerçi malumat-ı müstahse le daha ziyade ordum uzun haiz olduğu cihat-ı müftehirayı i lan eylemek esasıyl a, da' i-i mahzur o lm ak şöyle dursun, belki mfıcib-i fevaid o lacak mahiyettedir. Ancak, arzu edi len malumatın Osman l ı lar vasıtasıyla i stihsali mümkün o lm ayınca ecnebi zabitana müracaatla bir temin-i maksut şekl i düşünülmesi(?) bassaten Ed irne mevki-i müstah kemi v e civarı garnizonları i ç i n şayan-ı bahs v e tedkik b i r mesele addedi lmesi ber-vech-i ati mütalaata vesile-i te' yidiye olm uştur: Avrupa'da mevki-i müstahkeme teşkilatı ve i hzaratıy­ la beraber garnizonlarının vatan eviadı olmayan alel ıtlak ve hatta m üttefik her ecnebi nazar ve malumattan ne kadar kavi bir taassupla setr i.i ihfa edildiği vareste-i arz u izahtır Hatta bu gibi esrar-ı askeriyenin, vazife ve alakadar olmayan eviad-ı vatan ve memurin-i askeriye­ den dahi ihfası kanun muktezasıdır. Hadd-i kemale isa l ine çalışı lan m azbfıtiyet- i m uamelat ım ızın bugünkü hal inde ve mevzu-i bahs olan Edirne mevki-i müstahkeminde henüz inşaat ve ihzarat hitam bulmamış olduğu bir zamanda, yani her türlü tasavvurat ve inşaat-ı tahkimiyemizin apaçık bu lunduğu bir vakitte ise sah ib-i vukuf ve merak enzardan ihfası bizim için en büyük bir mecburiyet hükmündedi r. Böyle iken Edirne mevki-i müstahkemi dah i l ve c ivarında bugün nümune alay ları kumandan l ı klarında ve taliıngalı zabitanı meyanında Alman zabitanı bulunmak­ ta o l u p teşkilat-ı cedidede dahi mevkilerinde ibka ol un-


460

Tiirk-Alman l!işkil<'ri

dukları anlaş ı l m ı ş ve bir kısım yeni lerinin cel b i tasavvu­ ru dahi mesmu' bulunmuştur. Novaye Veremya muhabiri tarafı ndan ahiran gazete­ sine yazı l ı p b i r suret-i mütercemesi teb l iğ o lunan makalede, Osman l ı zabitan ının ketlımluğu i le başlan ı l ıp, bir A l man zabitinden al ınan malumattan bahs edi lmekte, belki an-kasdin vukubulan ve her halde daire-i ihtimalde gösteri len bu itirafat ve isnadat bizce her nokta-i nazardan kav iyy ' ü l-ihtimal şuun mertebesi nde görün­ mektedi r. Lehil' l-hamd alel ıtlak ordumuzun iç yüzü(nün) meydana ç ı karı lmasından mütehaşi değ i l ve zaten devletçe tasdik edilen ( . . . )23 Alman mual l imlerinin konı­ ratoya rapt ve kumandanlıkla tavzi:f edilmesine iktifiiya mecbur i sek de mevki-i müstahkem mevzu-i bahs o lunca onun içyüzü(nün) ayan olmasında c idden endişnakız. B izde hizmet-i tal imiyeyi kabul eden lerin münhasİran h issiyat-ı hayırhahaneye tebaiyyet ettiklerini kabul esasen bittabi i makul o lmayıp tevsi '-i maişet mese­ lesinde de kendi lerince kontratoda şediiti gösterdiği vechi le kendilerince bilmukabele temi n edilm işti. B i r kalen in içyüzü ise, vatan ve m i l let kaygusu hariç o lunca bir adamı yen iden ihya edebilecek bir menbad ır. Halbuki emsal-i tarihiye ile beraber kavanin-i askeriyedeki bazı i mkan ın şiddet-i mahsusası vatan kaygusu o lanlar ı bile tamamen şüpheden azade kılamıyor.

Hüsn-i hizmet için yemin vermek bir zaman-ı namus ise de menfaat-i şahsiye için gidi lmiş bir muhitte o men­ faatİn menab i ' - i fevkalede-i gayr-i meşruasım kabule

23 Bir kelime okunamaınıştır. (Haz.)


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

4<ı l

mani olacak saHibet- i namuskaraneyi i nsan ları n birçoğunda mevcut zanney ]emek, ziyade bir safvet ve her halde mugay İr-i ihtiyat olur. Muallim zabİtanı n birbuçuk seneden beri takip ettik­ leri hatt-ı hare ket dah i tamamen azade-i şüphe add(ed)ilemiyor. Onların b i rçok tatbikat ve kadro seya­ hatleri m ü h i m m ı nt ı kalara tesadüf etmiştir. Ahval-i mümas i l ede m üdahale edi lerek tahdid-i tasavvurat ed ilmiş olduğu bile vakidi r ki, bu gibi müdahaleler herşeyden sarf-ı nazar bi ' l-mecburiye eelb-i dikkat ve inkisar-ı şevk için vesile o l muştur. K aleye ait işa'atın merci-i alisince malum ve menabi'-i intişarı elan meçhul bulunanları mevzu-i makal edi lmekten istiğna ed ildi. Tahkimat-ı h a l iy e ve m utasavverenin ihzaratında mual lim zabİtandan bir kısmının esasen tavzif edilmiş olması esrarın bilcümle emsalinden setrine l üzum bırak­ mamasını icap edemez. Vakıfin ne derece tahdit edi li­ yorsa zarar(ın) da o nisbette mahdut kalacağı tabiid i r. M ütalaat-ı ma' rGza neticesiyle biz Edirne mevki-i müstahkemi ile civar garnizonlarında ve K ı rkki l ise dah i l v e c ivarında, yani Edirne' d e ve dördüncü kolordunun 1 O ve l l ' inci ve 1 2' nci fırkaları i le K ırkkilise'de ve üçüncü kolordunun yedinci fırkası dah i linde gerek alay kuman­ danı ve gerek mektep muall i m ve müdürü ve gerekse bera-yı tahsil, velhas ı l büyük ve küçük hiçbir rütbede ve alelıtlak hiçbir ecnebi zabit bul undumlmaması ve elyevm bulunanların teşki lat tensibiyle sair mevak i ' e nakl - i memuriyetleri elzem v e m iibrem bulunduğu kanaat-ı kat' iyesindeyiz.


462

Tiirk-.4/man /li.�kilai

Tehlike-i fariza o kadar büyüktür ki y alnız başına tek­ mil bir memleket için sebeb-i felaket olmaya kifayeti müsellem imiz o lmağla beyan-ı hal ü mütalaayı veeibe addeyled iğimiz ma' rlızdur. Kazım K arabekir İkinc i ordu erkan-ı harbiye zabitanı tarafı ndan i mza­ lanmıştır. Erkan-ı harbiye reisi Mersinli Cemal B ey idi; M ahmud Beliğ Bey de ordu. İ zzet Paşa müşterek imzalara kızm ış, Cemal Bey'e "Yalnız siz i mzalamal ı idiniz!" demiş. 24 24 "Arkadaşlarım genel bir savaş ihtimalini mümkün görmüyorlardı.

Genel kanı şuydu: "Galip taraf bile o kadar hasara uğrar ki . . . Hiçbir taraf harb-i um um iye sebebiyet veremez! " ( ... ) Ben bu endişemi Oç ay önce Enver Paşa'ya. Harbiye Nczareti müsteşarı Mahmud Kamil ve erkan-ı harbiye-i umuıniye ikinci reisi Hafız Hakkı Beyler karşısında söylemem ve işi Almanların haber almaları aleyhimdc fırtınalar koparmıştı". Kiizıın Karabekir, Birinci Cihan Harbi 'ne Neden Girdik?, cilt: 1 , s. 28-29, Emrc Yayınları, İ kinci baskı, İ stan· bul. 1 995. " [ Müdür Toveney] "Harp çıkacağı hakkında bel irtiler çoğalıyor, eger görüşlerindeki isabet tahakkuk ederse senin için çok k ıymetli bir hatıra olacak!" dedi. 23 ( 1 0) Temmuz Kanun-i Esasi 'nin ilanı yıldönümü şerefine Levent çiftliğindeki geçit resmine atla gittim. Yol uzak ve nakliye vasıtaları da tedarik edilmediğinden halktan hemen kimse yoktu. Sultan Reşad belirlenen vakitten onbeş dakikıt sonra teşrif ettiler. Fakat, birinci safı bile gözden geçirınediler. Geçit resmi güzel oldu. Sonunda bazı sultan hanınılar da padişahın önlln· den geçtiler. Alman seliri ve A lman askeri heyeti de burada toptan• mıştı. Askerimizin intizam ını gören A lman setiri hükümet erkanımızı ve hiissaten Enver ve Cemal Paşaları tebrik ediyordu, Hepsi güler yüzlü ve sev inçliydiler. B i lhassa Enver Paşa'nın yüzünde büyük bir neşe görünüyordu. Birkaç gün evvelki sönüklOk· ten eser kalmamıştı. Bir aralık Talat Bey pek beşfış bir çehre ila


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

463

Balkan harbinde B u lgarlar 5 ' te hududu geçtiler ve en kuvvetli mevzilerde Türk ordusunun taarruzunu bek­ ledi ler ve m ukabil taarruzla kolayca gal ip gel d i ler... Sanki Türk ordusunun taarruz edeceğini b i l iyorlard ı. Şu halde: 1. Bunu nereden ve nasıl öğrendiler? 2. B e ş numara l ı ( . . . )2 5 galebe 5 nasıl veri ldi?

3. Türk ordusunu taarruza sevkeden kimd i? B u iki sorgunun cevapları pek merakl ı ve pek de ibretl i hadiselerd i r.

Savaş ilam üzerine şubelerdeki değişiklikler ve itirazım 2 Ağustos I 9 1 4 günü A l manların savaş i lan ı üzerine her tarafta hararetl i görüşmeler yap ı lıyordu. Genel sefer­ berliğiınİzin lanına karar verildiğini Alman müdürümde n öğrend i m . Az sonra, yani öğleden evvel I 0 . 3 0 ' da gene l seferberli ği ın İ zin i lan edi ld iği bize de tebl iğ edil d i . ( . . . ) Merkez karargahı kurulduğu ve kuruluş biçimi hakkında­ ki ınuhtıra şubemize tebl iğ olundu. Enver Paşa Harbi ye resmi yerinden arabasıyla geçerken başını çıkarıp etrafına bakan sul­ tanını göstererek "Seni arıyor!" diye latife ettiğini işittim. Bu farklı neşenin hikmeti(nin) A lmanya'dan gelen ittifak teklifi olduğunu son­ radan öğrendim ( ... ) Geçit resminden sonra benim Alman müdürüm pek beşfış çehreyle "Haydi arkadaşlar! Bir atlı koşu yapalım" dedi ve önümüze düşerek bize bir hayli manialar atlattı". Birinci CilıGiı Harbi 'ne Neden Girdik?, ci lt: I , s. 6 ı , Emre Yayınları, İ kinci baskı, i stanbuL ı 995. (Haz. )

25 Bir kelime okunamamıştır. (Haz.)


464

Tıirk-A lman ilişkifen

nazırı v e başkumandan vekili olmu:;; t u. İ kinci başkan A lman Bronzart Paşa merkez karargah kurmay başkanı, ikinci başkan yardımcısı H afız H akkı Bey, ikinci başkan; ikinci başkan yardımcı lığına da I rak'tan Bahaeddin B ey getiriliyordu. Dört şubeden o luşan genel kurmaydan üçüncü şube kaldırı larak; I . Harekat; 2. istihbarat; 3 . U l aştırma (şimendifer) olmak üzere üç şubeye indiri l mişti . 3. şube şefi (Alman ' ı n müdür m u a v i n i ) İ smet Bey henüz Avrupa'da tedaviden dönmem iş olduğundan birinci ordu karargahına taşınmıştı. Harekat şubesinde A l i İ hsan B ey, sevkiyat ve nakl iyatta Refik Bey başlarında A lm an müd ürleri bulunmak üzere bırakılm ışlardı. Beni m şube­ mde A l man müdür a l ınm ış, ben müdür o larak bırakı lmıştım. Fakat, beraberimdeki bütün kurmay ve kurmay olmayan subaylar H arbiye Nezareti ' ni n emrine alınmıştı . bana. gıyaben iki arkadaş verilm işti. ( . . .) Merkez karargah kuru l uyor; fakat, gözleri bağlan ıyor, kulakları tıkatıl ıyordu. B ütün askeri ataşelerimize de ordularda tay in olundukları görevleri başına gelmeleri için emir verildiğini öğrenince bu oyun un nereden ge ldiğini anlamakla gecikmed im. Kurmay başkanl ığına B ronzart Paşa tayin o l unmuştu. H arekat ve ulaştırma şubelerinin başındaki A lm an lar vasıtasıyla bu işleri istedi ğ i gibi yapacaktı . F akat, en öneml i istihbarat meselesini, başında bir A lman dahi olsa, bizim elemaniarımızla idare etmek A lmanların işine gelmiyordu . B u işi de sefarethanelerdeki istihbarat şube­ siyle görmeyi kend i işlerine e lverişli görmüş olacaklard ı . B üsbütün kaldırıldığı göze çarpmasın d iye biz i de üç


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

465

kurmay subay o larak bırakm ışlard ı . İ ş i n tuhafı, beni m şubemdeki kurmayları alıyorlar da, şubemin işlerinde h i ç bulunmamış o l an Bükreş ve Atina' daki arkadaşları veriyorlard ı . Demek artık bütün bi lgi leri Almanlar b ize verecek ve yalan yan lış merkez karargahı oynatacaklard ı . Muhtırayı alarak, i k i n c i reis-i sani l i kten ( i k i n c i başkan vekil i) b irinc i reis-i sani l iğe geçen v e muhtırada imzası b u lunan Hafız Hakkı Bey' e g ittim . M ezkez karargahın i stihbarat şubesinin yen vazifesi hakkında tal­ imat istedi m ! Amacım, A lmanların bi lerek tertipled i k leri bu oyununa b izim üstlerim izin bi lerek mi, bilmeyerek m i alet oldukların ı anlamaktı. Tabi i başkumandan veki l i Enver Paşa'nın da kendi karargah ının ald ığı şek l i b i l me­ si lazımdı. Fakat, bu vazife daha ziyade Hafız Hakkı Bey' ind i . Ç ünkü, ordumuzun menfaati n i ve hukukunu birinci derecede o görecek ve koruyacak ve gerekiyorsa Alman reisin haberi o lmadan Enver Paşa'yı uyaracaktı. H afız Hakkı Bey "Eski vazife yeni vazife diye b irşey var mı? Tabi i daha büyük gayretle devam eders i n iz ! " ded i . " Peki ! " ded i m . Fakat, biz barış zamanı ç a lı ş­ ınalarımızda üç odayı dolduracak kadar kalabal ık i ken, şimdi üç kişiye indirildik. B ütün Balkan devletleri d i l­ lerini, Rusça'y ı , İ n g i l izce' y i bi len arkadaşlarım emrim­ den alındı . Bu d i l lerle ç ıkan basını, merkez karargaha gönderilecek o lan esirleri sorgulamak gibi vazifelerim ı için H ariciye Nezaret i ' nden tercüman m ı isteyeceğim? Sonra, birtakım yerlerle bağlarımız vardı. Bunların hepsi de kes i l m iş o luyor. Acele o larak dil bilen bir arkadaşı bir yere gönderme imkanımız da artık kalmıyor. Şu halde,


466

Türk-Alman

ilişkt!,·rı

seferberlikle birl ikte merkez karargahı gözlerini kapıyar ve ku l aklarını tıkıyor demektir. Almanlar kendi mağlu­ biyetlerin i veya içteki zayıf durumlarını ve h atta düş­ man ı m ız olması muhtemel bulunan yerler hakkında doğru b i l inmesi gereken olayları bile isted ikleri şeki lde -halka yapacakları propaganda gibi- verm iş olacaklardır. Askeri ataşelerimizin şu ara önemli h izmetler görece�i tabii iken, bunların da memleket dahil ine getirilmeleri aynı amaçla değil midi r?" Hafız Hakkı Bey sapsarı kes ilerek: -Çok fena, çok fena ! Nasıl oldu da ben de imzaını attım ona ! Sen emri şubene tebliğ ettin m i ?" -Hay ı r, etmedim ! Tashihini ricaya geldim. B u şekilde vazife görmek imkansız olduğu için yeni vazifeyi henllı üstlenmiş deği lim. Sonra, bir mühim mesele daha vur: Seferber Türk ordusunun başında A l may kurmııy başkan ı n ı n işi ne? S u lh te b i le olmaması gerekcıı başımıza geçirdiğimiz Alman idaresine ' Bizi ıslah ede­ cekler, zaruridir!' denild i . Hala ıslah olmadık mı? Alınıııı kurınay başkanı kendi merkez karargahında aldığı eıniı· leri ve kendi vatanının kurtuluşunu düşünür. Ordumuııı kıyasıya harcarlar, mem leketim izi harap edip bırakırlur Enver Paşa bunu sizin le olsun İstişare m i yaptı? Hafız Hakkı Bey ' i n çok üzüldüğü çehresinden v a asabiyet i nden görü l üyord u . "Kazım ! " ded i , " N -. söylersen haklısın ! Fakat, reis meselesinde biliyorsun k l1 ben ne zamandan beri a leyhtarım. Git istersen Envtıf Paşa' ya sen de söy le ! Ben de şu şube işi ndeki hııtn y ı tashihe uğraşayım!"


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

467

Muhtıra e l i mde Enver Paşa'ya başvurdum. Karanın , eğer şubem emr o lunduğu şekilde bırakılmakta ısrar edi l irse fi kri mi resmi o larak yazıp Enver Paşa ' ya vermek ve merkez karargahtan affıını istemekti. H afız Hakkı'ya söylediklerim i aynen Enver Paşa'ya da anlattım. Şube meselesine o da hayret etti ve hemen istediğim şeki lde tashih ed ilmes ini bildird i . Ben de, eski şubemi n Bükreş ve Atina askeri ataşe leriyle takviye edi lmesini uygun buldum. Kabul olundu. Buna sev indim. Fakat, erkan- ı harbiye-i umum iye reisi meselesine iti­ razıma can ı sıkıldı. Ben kendisine Avrupa' dan geldiğim günkü konuşmalarımızı hatırlattım . Ded i m ki: -Paşam ! ' Erkan-ı harb iyemizi A lman lara tesl i m edişimizin başka b i r manası var mı? Ben buna bakarak, aram ızda bir ittifak olduğunu sanıyoru m . ' ded i ğ i m zaman zat- ı a liniz ' A l manları b e n m i bu vaziyete getirdim. Mahmud Şevket Paşa zamanında hükümet adına yapılmış bir sözleşmenin hükümlerini uygulu­ yoruz. B izim istihbarat şubesi şefi Almantarla ittifak­ name olduğunu zannederse başkaları ne zannetmez?' huyurmuştunuz. Acaba, şimdi bir Alman ' ın erkan-ı har­ biye rei s l i ğ ine getirilerek, herşey i m i z i n büsbütün Almanların el ine verildiğini görünce bunun bir ittifak �onucu olduğun mu kabul etmel iyiz? "Böyle b i rşeyden sana k i m bahsetti?" d iyerek kaşlarını çattı. -Bahseden, genel seferberl ik emrinizle erkan-ı har­ lıiye-i umumiye reisl iğini bir Alman'a tevdi etmenizdir. 1 \ il'., Boğazların an i bir baskınına karşı uyanı k bulunmak


468

fürk- A /man Ilişki/,

zorundayız. Genel seferber l i k emri \ .:rildiğine göre, bu m asrafın karşı l ı ğı n aradan b u l u n acaktır? Bununla beraber ben i asıl end işeye düşüren erkan-ı h arbiye reisinin A lman o l masıdır. Tabii diğer hususları i lg i l i makarnlar düşü nrnüştür. B izim vazifemiz d e ordumuzun sevk ü idaresinde memleketim izin ve m i l letimizi n men­ faatler i n i haki m k ı l a b i i rnek ıçın sızın b irinci müşav irinizin de bir Türk o l masın ı istemektir. N e kadar üstün zeka ve bi lgiye sah i p olursa olsun, bir yabancı h içbir zaman size bir Türk kadar yar o l amaz düşüncesi ndeyim. -Bu zaruri oldu. Fakat, ortada henüz harp yok. Ordumuzun seferberl ik ve toplanmasını Bronzart hazır­ l ad ı . Bunun uygu lamasın ı da onun yapmasından daha tab i i bi rşey olamaz. Fakat, sen i n düşüncelerin de doğrudur. i lerde bir harp halinde bu h ususu düşünürüm.26 26 Dünya savaşına giriş arefesinde, basın yayın genel müdürü tarafın­

dan kendisine getirilen. !'ürkçe bir Tavali 'zt 'l- Miilük 'ta, Mulıyiddin-i Arabi ' n i n Edirne Selimiye cami i kütüphanesinde bulunan yazma bir eserinden, Romanya kralınlll o se ne içinde öleceğİ ve ' savaşa giri­ lirse Mısır' ın fcthcclileceği 'ne dair bir tcfe'ül yayımlanır; bunu A lınanların yaptığını d üşüne n Kazıın Karabckir Enver Paşa'ya çıkarak şöyle dcr:"Propaganda, eğer teknik usullcrlc yapılınazsa bir nevi şarlatanlık olur ve fayda yerine zarar verir. M i lletin akl-ı scl'lmi herhalde işin buralara kadar götürülıncsinc kadar nefret duysa gerek­ tir. Moltke, I 839' da Nizip 'tc ordwmızuıı bozulmasını " rürk kuman­ danlarınlll ınüneceiınlcrin sözüyle hareket ettiklerinc' bağlayarak alay ediyordu. Bizim Dahi l iye Ncziircti ' ııin I 9 1 4 ' tc Tevali 'u '1Mülük'un ve Muhyiddin-i A rabi ' n i n i rşadl arıy l a Mısır ' ın fetbini kabul etmesi daha acı birşey olur. Bu oyunları şüphcın yok k i Alımınlar yapıyor. Fakat, y i ne şüphe etmem ki . sonradan e n acı alay­ ları da yine onlar yapacaklardır. Matbuat uımıın müdürünün bizzat bana getirdiği bu fal manzumesi yarın gazetelerde çıkarsa bugüne ve


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

Almanya seyah atim Muhte l if yerlerde tedaviye ç ı kan üç zabitle b irl ikte 1 'i (28) Mayıs'ta i stanbu l ' dan vapurla Köstence'ye hareket etm işti k . Benim bu h ususi mah iyetteki seyahat i m i n arkasında(ki gaye), mühim merkezlerdeki ataşem i l iter­ lerimizin mesai tarz ı n ı teftişle istihbarat şubesinin yeni şek l i dairesinde lazım gelen husus ları an latmaktı. Bu arada setarethanelerin hallerin i de görmüş, anlam ış o lu­ yord u m . D iğer bir ınese le de taleben i n lüil i ve Yunan l ı ların Hamburg'ta Vol kan tezgahl arında yap ı l­ makta olan Salamis zırh l ısının hal-i hazırını ve ne zaman bitcbi leceğini tahkik etınekti . Bu hususu B erl in sefareti , H amburg konso losu vasıtasıyla lazımı g ibi tahkik ede­ mcmişti . Enver Paşa A nadol u salı i l i boyunca uzanan ada ların Yunanllerin ellerinde bulunmasın ı istem iyordu . Cemal Paşa' nın ise "Sclan i k ' i bile alacağız ! " d iye bağırdığını işitm iştiın. Şu halde, ısmarlanan Reşadiye ve S u ltan Osman dritnotlan gelmeden önce Yunanl ı ların Salamis zırh l ısı donanmaianna i ltihak edebilecek m idir?" d iye merak vard ı . i stanbu l 'da i ken h er gün adalardaki Yunan tarihe karşı zat-ı samileri de belki yine Alınanlar tarafından -N izip mağlubiyetine sebep olan H afız Pa�a gibi- acı alaylarla karşı­ laşırsınız. ( . . . ) B izi i lgi lendiren taraf şudur: Almanlar bile diyecekler ki : Osmanl ı hükümetini ve halkını Tevali 'u '1-Mülzik ve Muhyiddin-i Arabi 'nin kchanetleriyle savaşa sürükledik ve Kafkasya'ya, M ıs ı r ' a saldırdık ı B u tür işlerle bizim matbuat umum müdürümüzün bile uğraşlığını düşmanlarımız duyarsa, günümüz için de gelecek için de m illetimiz hakkıııda ağır suç l amalara yol açmış oluruz". Birinci Cihan Harbi 'ne Neden Girdik?. c i lt : l l , s. 226-227, Emre Yay ı nları. İ kinci baskı. İ stanbul. 1 995. (Haz . )


470

? 1irk- l iman 1/i.y/.. i/eri

kuvvetleri hakkında malumat tedarik etnıekl iğim hakkın­ da em irler aldığımdan bu işin adını "Adalar meselesi" koy muştum. B u isim, erkan-ı harbiye reis-i siinisi27 Bronzar Paşa'nın da hoşuna gitmişti. Henüz Balkan harbinden çıktığımız halde, Enver Paşa' nın yeni bir ma­ cera açmasından çok endişe ediyordum. Yunanistan üzerinde haber alma vasıtalarımızı teksif ett i m . Günü gunune m a lumat al ıyord u k . Hatta Yunanl ıların Sırp tarla tediifiil o larak imzaladı kl arı bir ittifaknamen in kopyasını da elde ettik. B u haber Enver Paşa'nın hoşuna gitmed i . Fakat, o da Bulgarlarla anlaşmak ciheti n i tutuyordu. Ben, yaklaşan bir H arb-i Umum i ' de bütün bu işlerin de büyük c ihan meseleleri arasında hal lolunacağı mütalaasıyla bu işler­ den sarf-ı nazar etmesini rica etmiştim. Bana kızmıştı. Ve y ine pek cheının iyet verdiği Yunan donanmasına Salarn is zırh lısı(nın) ne zaman i ltihak edebileceği hususunda, bir de tarafıından tedkiki vazifesini verm işti . Salami s zırh l ısının Yunan donanmasına ne zaman i tti­ hak edeb i leceği, Hamburg konsolosumuz bunu bizzat görememi ştir. Bu pek zor birşey olmadığı halde, tecrübe­ sizlikten i leri geldiğini Enver Paşa'ya söyled i m . "İşi biz­ zat yürütebi t i r m isin?" dedi."Zannederim ." dedim. "O halde bunu da bir vazife olarak üzerine a l ! " dedi . Şüphe yok ki heyet-i ıslahi yedeki A lmanlar bunu en doğru haber alab i l i rlerd i . F akat bu, h ü kümetin namusuna tevdi edi lmiş kurupanyaların sırları imiş, 27 G üya ası l reis, aynı zamanda Harbiye nazırı olan Enver Paşa idi. Fakat hakikatte reislik vazifesini fiilen Bronzar Paşa ifa etmekte idi


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

47 1

harice sızmak m ü mkün değ i l m i ş ! Mesela A lmanlar Edirne kalesini tahkim ettikleri halde, bunu, A l m an o lan Bu lga r kra l ı bile A lmanlardan öğrenemezmiş . . . B una i nanmak safl ık o lurdu. 2 8 işte, dünyaca şöhreti olan at yarışlar ını görmek vesile­ siyle Berl in' den 8 (2 1 ) H aziran' da H amburg'a gittim. At yarışlarını gördükten sonra, Volkan tezgahlarında yapı l­ makta olan Salami s zırhlısını da yakı ndan görmek fır­ satını buldum . Ş u Paris (Berlin o lmalı) setirim i z i n davetinde bütün haya l i mde canlanan bu işlerin i bret a l ınacak yönünü şuraya kaydediyorum:

Türk konsolosluğu katib i Rum Konsolosu ziyarete gittiğim gün pazardı. Kapısının posta kutusu yarığından i çeri kartımı attım. Ertesi günü ziyaretimde, kartımı a lmamı ş gibi m ü lakata başlayınca kartı sordum. "Hayır almadım ! " dedi . -0 halde çalındı demek! Kapalı bulunan odanızdaki posta kutunuzu kim açar?

-Konsolosluk katibi! 28 Edirne kalesinin Almanlar tarafindan tahkimi ve garnizonda A lman mual limler bulundurulmasının mahzurlarını, işe henüz başlandığı b i r devirde, yani Dalkan harbinden d ö rt yı l önce erkan-ı harbiye-i urou­ miye riyasetine ordu erkan-ı harbiyesince müştereken bild irmiştik. Edirne kalesini daha iyi tahkim edebilecek kudretimiz vardı .


472

Türk-A lman Ilişkileri

-Nerede bu adam? -Nerede ise şimdi gelir. B azan geç kal ır. Az sonra, katip den i len yaşlıca bir Rum içeri gird i ! Artık konsolasa değ i l katibe sualler sordum. -Nere lisin? Ne zamandan beri burada katipsin, dün posta kutusuna atı lan mektupları kim ald ı? Kartvizitim nerede? Her suali me aldığım cevap birbirinden acı i d i . ( . .. )29 Rum 'dur, yirm i seneden fazlad ır Hamburg'ta konsolos kati bid ir. Kavala taratlar ı ndand ı r. Her sabah posta kutusunu kendi açar, Al manca gazete ve mektupları ter­ cüme eder, konsolasa verir ! Çünkü, konsolos A l ınanca bilm iyor. Benim kartıın ı da görmed iğini tuhaf bir şaşkın­ l ıkla anlattı . Konso lasla gezıneye ç ıktık. "Limanı gezmeye gide­ l i m ! M aksaclı m Salam i s zırh l ı s ı hakkında malumal almaktır. Ş ubem ize esasl ı birşey bildiremed iniz!" dedim. Konso losumuz korktu . "Val iden izin almadan tezgahları gezemeyiz; casus diye yakalarlar!" ded i . " Peki bu zırhlı hakkında gönderdiğiniz malumatı nereden aldınız?" diye sordum. Gazetelerde görmüş ! . . Gazeteleri de Kavalal ı bir Rum( ! ) katibi tercüme etm i ş ! Konsoloso da yanıma aldım ve o yabancı mem lekette kimseden izin almadan, Volkan tezgahlarında yapılmakta olan Salaın i s zırh lısını mükemmel seyrettik. Sonra da topları konmakta olan bir Alman zırh l ıs ı n ı yakından görerek Salamis zırh l ısının bu hale gelmesi için lazım gelen malumatı pek kolay ve 29 Bir kelime okunamamıştır. (!:·laz.)


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

473

küçük bir masrafla öğrend i m . Bu basit i ş i n şimdiye kadar yap ı l maması(nın) tecrübesizi i kten başka birşey o l madı­ ğ ı n ı konsolosumuza da gösterm iş bulundum. Bunu nas ı l yaptığımı, A lmanya'da gördüklerimle bir­ l i kte Türkiye 'de Almanlar eserime bıraktım. Yalnız şu kadarını söyle(ye)yim ki Rum katip orada bir casustu ve beni m kartımı çal ı p hükümete haber vermişti.JO

Münih'ten mektu p M ü n i h 'ten 25 May ıs sene 3 3 0 Pazar Sevgil i ağabeyciğim; Dünyan ın en meşhur pro fesörü -asabi rahatsızl ıklar için- burada, Münih 'te imiş. İ smi Karape l i n . H ulusi Bey' i buna muayene ettirdi m . B i r- i k i hafta kadar kendi 30 Karabekir Paşa. Alınanya seyahati i l c ilgili başka eserlerinde de bilgi vermektedir: "Yeni çalışma biçimi hakkında askeri ataşcmizle görüşmek. öğrenci­ lerin durumlarıyla ilgilenınck ve Hamburg'ta Yunanl ı lam yapt ı r­ ınakla oldukları Salamis zırhlısının son durumunu görmek gibi bazı görevieric önemli merkezleri dolaşmak için bir geziye çıkmıştım". Birınci Cihan I!arhi 'ne Neden Girdik?, ci lt: I, s. 25. Emre Yayınları, İ k i nci baskı . İ stanbul. 1 995. "Ben şu Avrupa seyahatiınde Türk erkan-ı harbiye-i umumiyesinin istihbarat şubesi sıfatıyla devlet ve milletimiz için çok önemli bir meselcyi çözmüş bulunuyordum. Neler görmüştüm neler! Viyana sefaretinin muhb i rl eri. Avusturya erkan-ı harbiyesi istihbarat şubesinin ajanları. Berlin sef::'i rethancsinin daktiloları A lman kızları, Hamburg konsolosumuzun katibi casus bir Yunanlı Rum'du". (s. 32) Yine, seyahat intibaları için bkz. s. 30-47. (Haz.)


474

1 urk-. 1 /man lli)·kilal

kliniğinde yatırı lması l üzumunu söyledi . Ta ki, hastalığı iyice teşhis etsin ve atlde nas ı l yemek, yaşamak ve iş tut­ mak lazım geldiğini bize b i l d irsin. Hulusİ Bey de mem­ nfınen muviifakat etti. Dün kl i niğe tevdi ettim. Ben de buradayım. Günde birkaç kere görüşüyorum. i sınet B ey de, daha bir doktor arkadaş da var. Profesörün ifadesine göre hasta lık ame l iyata l i.izum gösterm iyor. Ş imdiden kat' i esbabını da söyleyem iyor. Her halde bir-iki hafta sonra anlaşı lacak . Viyana 'da üç gün kadar kal m ı ştık. M üzeleri , bahçeleri gezmiştik. Bu pek gürültü lü olan hayat ken­ disini pek sıktı . Bir-iki kere Viyana'da rahatsız oldu. L isan da bilmediği için, arası ra hiç Avrupa'yı beğen­ mediğini söyler durur. Ne ise, ş imdi profesörlin yanında memnun. Çünkü, doktor dedi k i : "Yeni tatbi ki ne başlad ığımız bir i laç bu nev i hastalıkları pek ziyade tah­ fif ed iyor. Binaenalcyh, tamam ıyla iyi olacağına söz veremezsem de nöbetleri pek hafıfletirim." dedi . Sekiz-on gün sonra klin ikten çıkınca artık b u kala­ balık ve gürültül ü şeh i rlerde gezmeyi ne doktor doğru buluyor ve ne de kendi hoşlanıyor. Lisan b i l mediği için sanatoryumda da bi lmem nas ı l o lacak? Maahaza doktor lüzum gösterir ve kendi de razı ol ursa i sviçre'de güzel ve gürülti.isi.iz bir yere götürmey i düşünüyorum. A ksi halde kendi "Bursa iyi !" diyordu, sürat katarıy la iki günde i stanbul 'a gönderiri m. Yatakl ı vagon olduğundan rahat ve emın. Bu halde, daha ben im izn i m bitmediği gibi, buralara gelmişken Berl in'e kadar g itmeye de mecbur kaldığım­ dan, ben izn im bitineeye kadar kalırım. Her halde hayır-


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

475

!ısı Al lah 'tan. Eğer Bursa'ya gitmek lazım gel irse her halde H i l m i Bey de birlikte val ide i le m i giderler nas ı l o lur? ihtimal Çam l ıca tarafına geçmek d e kab i l . Her halde havadar ve gürültüsliz yerlerde bulunması zarur gibi . Sevgi l i val idemin ellerinden öperiz. Muhtereme aile­ n ize ihtiramat. Müfıd Bey gelecek seneye hazırlansın. Zaten ben şu fikri aldım ki, M üfid Bey ' in biraz bliyüdük­ ten sonra behemehal tahs i l i Avrupa'da o lsun. Evvela İ stanbu l ' da lisan mektepleri nde Almanca, Fransızca veya İ ngil izce öğrensin, sonra ge lsin burada mühendislik tah­ sil etsin, yahut doktorluk veya isterse ç iftç i l ik. Her halde buralarda okumal ı. Gözlerinden öperim. Arif Bey ' in de. Şimdi Hulusi Bey ' i n yanına gidiyoruz; ona da mek­ tubu imzalatayım . İ sınet Bey de arz- ı ihtiram ediyor ve val idemi n el leri nden öpüyor. Çabuk cevap yazarsanız iit'ideki adrese yazın: Kazım Karabekir Kazim Karabekir Bey Adresi m : Pension Lorsche Schell ing Strasse 37 München/Allemagne ( Pansiyon Lorşe Şel l ing Ştrase Münih/A l manya)


476

Tiirk-A lman Ilişkileri

S ıhhatim iyidir. Cüm len izin el lerinden ve gözlerinden öper, arz-ı ihtiram ederim. Yüzbaşı H u lusİ Karabekir

Almanya'da gördüklcrim Berl i n ' d e hayvanat bahçesi sah ipleri, a i l ece at gezmeleri . M üdürün annesını ziyaret (Beri in tiyatrosu, Kırk Günde Devr-i Alem, opera lar Pari s' in ki de, bi letler mo­ deller( ?) üzerinde, tiyatro larda otomatik dürbün). Viyana müzeleri, tarihi, ziral ım1lumat alam ıyorduk. Eski Viyana, eski müzi k ve tiyatrosu. Bir harbin i lkten sona kadar, mekteplerde masraf ed ilmeden; pavyonlar, elbiseler, muharebeler. M ün i h ve Berl in ınüzelcri, hastahaneleri, abide leri (heykel ler, sütunlar) (albümlerden de tafsi lat), tem izliği, intizam ı . Trenler çan çalmaz, saatıyla hareket eder. B i r zabitimiz ai lesine simit alırken tren hareket edi­ yor. Ber l i n ' de tatbikattan gelen asker bizim otomobil i le latife ediyordu. Hamburg at yarışları, Elbe nehrinin kenarları. Geyikler, temiz elbiseler.


Edirne 'nin Kalelikten Tecridi

477

Gem i tezgah ları, limanı gezdiğim. Tren yolcu luğu. Tafs i l atıyla. Başında s i l i ndir şapkalı, şık e lbise l i adam lar trenden e l i nde bavuluyla inip gittikleri görü l üyor. Hamburg'ta gördüğüm izc i ler; tren i m izi teşyl'a gelmişlerd i .


İNDEKS

I 683- I 699 muharebeleri, 26 I 828-29 Rus harbi, 20 I ,203 ı 829 seferi, 204 I 842 tarihli kanun-i askeri, 23 ı I 854 harbi, 48 I 900 konvasyonu, I 30 I 900 ıııukavelenaıııesi, 130 I 900 mukavelesi, I 35. I 36 I 906 mukavelesi, I 38, I 40 1 908 ihtilali, 1 26 ı 9 1 2 harbi, 278 I 9 I 4 Cihaıı I-Iarbi, 48, 324 3 I Mart hadises i, 23 7, 250, 266, 34 I , 344, 4 1 1 44-45 seferi, 2 I 3, 2 I 5 93 l larbi, 2 I 5 -AA. F. Cebesoy, 93 Abdullah es-Sagir, 43 Abdtılaziz, 246, 272 Abdlllham id, 28, 55, 57, I 1 4, ı I 9, 1 20, ı 24, 1 25, 1 3 0, 1 56, 1 59, 1 60, ı 6 I , 1 62, 1 67, 1 68, 1 72, 2 1 0, 244, 246, 247, 248, 272, 273, 276, 3 1 1 , 3 1 2, 3 ı 3, 3 ı 4, 328, 353, 3 5 5 , 39 ı , 408 Abdillıııeeid, 243, 246, 272 Adalar, 76, 139, 370, 372, 406, 478 Adalar denizi, 1 39, 372 Adalar meselesi, 4 78 Adana, ı 22, ı 40, 1 88, 1 89 Adana Ziraat Me ktc bi, ı 88 Adler, 338, 339 Adriyatik, 1 1 4, ı ı 7, 320, 366 Adriyatik meselesi, ı ı 4 A fgaıı istiklali, 66, 239 Afgan istan, 65, 239

Afrika, 32, 33, 52, I 59, 345, 348, 352 Ali-i ka meseleleri, 348 Afyon, 1 3 8, 1 39 Afyon Karahisar, 1 3 8, 1 3 9 Agadir. 342, 344, 3 4 5 , 346, 360 Agadir hadisesi, 345 Agnes Jozefa Osman, 27 Ahilkelck, 228 Ahlat, 52 Ahmed Fevzi, 262 Ahmed Rasiııı, 34, 243 Ahmed Refik, I 60 Ahmed Resmi Efendi, 270 Ahmed ve Mehmed Beyler, 21 1 Ahmed-i Sı\lis, 269 Alıınci Emin Yalıııan, 343 Akdeniz, 44, 50, 56, 77, 79, 80, 84, 1 3 7, 1 3 8, 202, 224, 225, 248, 345, 346, 347, 360 Akdeniz meselesi, 77 Akdeniz ve Atrika meselesi, 346 Akka, 274 Akkcrıııan mukavelesi, 2 ı 8 Aksaray I 89 Albert, 68, 242 Allıert Sorel, 68, 242 al-Ccziras, 342 Alckslae, 389 Alemdar, I 97 Ales, 133 A l i Haydar Emir, 250 Allcıııagne, 483 Alman askeri, 283 Alman askeri heyeti, ı o ı , 278, 279, 28 1 , 282, 283, 464, 470 Alınan bahriyesi, 344 Alınan cumhuriyeti, 322 Alınan diploıııasisi, 56, 1 28, I 58


Türk-A lman }lişkileri

480

450. 45 1 . 4 5 7 . 459. 464 , 472. 473,

Alman emelleri. 84 Alman fılosu, 309. 334. 362

474. 47� 478. 479, 4 8 1

Alınan gazeteleri. 324, 350

A l ımınların Fdi rııc kalesini tahkimi,

Alınan heyeti. 273. 4 I 5

479

A l man heycı-ı askcriyesi. 27 1

Almanlarla ittifak, 7 1 . 379. 406. 475

Alınan lıüküıncti. 1 34, 1 48. 345. 349

A l ınan- l'ürk ıııünascbcti, 84

Al ınan idaresi . 84. 474

A lmanya, 1 9, 20, 22, 23. 24, 25, 26,

Alınan ıınparaıorıı Vi lhclın, 330

29. 30, 34. 39. 4 1 . 42, 4 3, 52. 55. 57,

Alınmı kuvvetleri. 82, 389

58. 6 1 . 68. 69. 7 1 . 75. 76. 78, 8 L 85,

86. 89, 94. 1 0 1 , 1 1 4 . 1 1 6. 1 1 9. 1 20.

Alınan ıncdcn iycli, 1 1 6 Alman ıııenılckcılcıi, 366 A l man m i l lcıi. 22. 26, 29, 3 4 8 , 349, 3 5 1 , 387

95,

1 28. 1 35 . 1 37. 1 38 . 1 39. 1 44. 1 45 . 345,

1 46. 1 4 7, 1 48. 1 52, 1 53 . 1 54, 1 5 5, 1 56. 1 57. 1 58, 1 59. 1 60. 1 6 1 . 1 62 ,

Alman mual l imlcr. 1 98. 2 7 1 . 399,

1 63 . 1 65 . 1 66. 1 67. 1 68. 1 69. 1 7 1 ,

468. 479

1 73 . 1 74. 1 78. 1 8 1 . 1 82 , 1 89. 1 90,

A l ınan ımıhacır. 1 44. 1 68. 404. 4 1 4

236. 242, 24X. 2 5 2 , 2 53 . 256. 264,

Alman Müsıemlckclcr Ccmiyeti, 346

266. 273, 276. 278, 2 79. 286. 297,

A l man müslcmlckesi, 84, 1 59, 280,

304.

3 0!!, 3 09, 3 1 0, 3 1 4, 3 1 5, 3 1 6,

3 1 8, J ı 9. 320, 3 2 1 . 326. 327, 329,

404 A l ıııan ııül[ızu, ()7, 1 27. 1 2 8 , 1 60.

330, 3 3 1 ' 333, 336, 34 1 , 342, 3 4 3 ,

347. 3 9 1

3 4 4 . 345. 3 4 � 347. 348. 35� 3 5 1 .

A l ınan ordusu. 3 9 , 1 78, 2 8 0 , 299, 3 8 7 ,

352. 3 5 8, 3 59. 362. 363, 364, 366,

417

3 7 1 . 373, 375, 377, 378. 379, 3 83 ,

A l m mı preııslcri. 306. 322

3K4. 3 8 6, 392 . 393 . 3 99. 40 1 , 404.

Alman projesi, 1 3 !!. 1 39. 2 73

407. 4 1 5 , 4 1 6. 4 1 7. 4 1 S. 422, 424,

A l man sanay i i . 3 5 0

42 7. 429. 445, 446, 4 58. 465 , 470,

A l ınan sclareti, 4 1 7

477. 48 1 , 483 , 484

Alnıını siya�eti, 1 49. 326

A l ınanya devlctı. 43

A l ınan teh l i kesi, 48

A l ınanya lilosu. 362

Al ınan usulü, 2 1 4

Alnıanya hastalıancsi. 4 1 7

Al ınan zabiılcri. 280. 3 2 7 . 445

A l nıanya hükümeti . 1 56. 1 5 7 . 1 5 8,

A l ın mı-Avusturya sistemi. 393

1 59, 1 6 1 . 1 62 . 1 66, 1 67. 1 69, 3 64,

A l m anca, 95, 1 0 1 , 1 06, 1 09. 1 60, 209,

404

2 1 0. 244. 245. 403. 404, 430, 449,

A lnıanya ilc Romanya beyninde aklc­

480. 483

d i l en mukavele, 1 65

Almanlar, 28. 30, 39. 40. 43 , 46. 5 5 .

A l ııııınya i mparatoru

58, 6 1 . 6 8 , 75, 8 0 . 8 1 , 96. ı 1 5, ı 1 6 .

Alınanya sclarcti, 3 5 8 . 392

1 1 7. 1 22 , 1 23 , 1 24, 1 26. 1 42 , 1 45. 1 54

1 35,

1 40.

1 5 5. 1 56, 1 62. 1 63,

1 64. 1 65 , 1 66, 1 67

1 68. 1 70. 1 7 1 .

1 90. 2 36. 242. 2 52 . 2 5 3 . 330. 344,

ll.

Frcdcrik, 3 9

A lnıanya siyaseti. 326 A l nıanya-A vusturya nlifuzu, 3 52 Alsas. 3 1 6 A lsas-l .oıcn. 363, 364

347, 349, 350, 3 5 1 ' 3 52 , 363. 369.

Altun Ordu kabilclcri, 226

3 70. 385, 3 88. 39 1 . 393, 40 1 , 409,

Aly ailesi. 25

4 1 1 , 4 1 2. 4 1 5 . 4 1 6, 4 2 1 . 423. 426.

Amerika, 7 1 . 8 1 . 1 02 . 1 48, 1 89, 3 2 1

428. 429. 43 1 . 433. 442, 444, 446,

A ıııiral Fon Tirpiç, 34X


indeks

248. 250 325 Anııral Vilyams, 250 Anadolu. 32, 33. 34, 37. 38, 39, 40. 4 1 , 42, 52, 63, 64, 8 1 . 1 1 5, 1 1 7, 1 1 9, 129, 130, 137, 139, 1 40. 1 44, 145, 149, 1 5 1 , 1 52, 1 54, 1 55, 158, 1 59, 1 6 1 , 1 64, 1 66, 1 67, 1 68, 1 69, 1 83, 1 90, 2 1 8. 222, 225. 229, 237, 238, 244, 247, 270, 284. 285, 377, 391 , 404, 477 Anadolu hareket ordusu. 222 Anadolu hududu, 2 1 8 Anadolu ordusu, 222, 244 Anapa kalesi, 2 1 9 Andrc Mourois, 332 Andres, 22. 403, 4 13, 4 1 4 Ankara, 1 9, 91. 93. 94, 95, 1 36, 1 83, 1 84, 1 87. 1 88, 190. 268, 284, 428 Ankara Ziraat Mektebi, 1 87 Antalya. 137, 1 38. 139, 1 40, 1 89 Antalya-Burdur, 1 38. 1 39 Antalya-Dinar. 138 Antalya-Konya, 138 Antand Kordiyal, 69 Antivarı, 28 Anvers, 167 Arabistan, 3 1, 38. 47, 63. 8 1 . 146. 201 , 237 Arap devleti, 41 Arapça, 1 06. 1 72, 262 Araplar. 38, 65, 203. 239 Ardahan, 244 Arnavut gönlillüleri, 273 Arnavutluk, 6 1 , 63. 68, 80, 85, 89, 1 29. 2 1 0, 236, 237, 242, 280 Arnavutluk ihlilalleri, 6 1 , 68, 236. 242 Amiral Gambel, A m i ral Limpos,

Asakir-i Manslıre-i Muhammediye,

204

Asir.

284

466 38, 44. 52, 64. 1 0 1 . 1 20, 1 49, 1 54, 199. 2 1 5, 2 1 6, 2 1 7, 238, 277, 383 Asya kolu, 1 0 1 , 383 Askeri Matbaa,

Asya,

48 1

217 120 Asyal hükümetler, 361 A t a Bey, 210 Atilla, 30, 3 1 Asya sllvarisi,

Asya v i l ayetleri,

Atilla 'nın Tlirk ordusunu birçok Germen (Alınan) askeriyle takviye

30 2 1 9, 4 73, 4 75 Atiantik amirali, 69 Avar Türkleri, 3 1 Avarlar. 3 1 Avrupa, 3 1 , 33, 34, 35, 37, 38, 39, 40, 42, 46, 47, 48, 5 1 , 52, 55, 57, 58, 60, 6 1 , 66, 67, 68, 69, 76, 78, 8 1 , 1 20, 1 37, 1 52, 1 56, 1 68, 1 7 1 , 1 82. 1 84. 1 90, ı 96, 1 99. 200, 201 , 202, 203, 205, 2 1 3, 2 1 5, 2 1 6, 220, 222, 227, 23 1 , 234, 236. 240, 242, 2 5 1 , 252, 26 1 , 268, 272, 274, 280, 282, 283, 3 1 1 . 33 1 , 333, 335, 343, 344. 346. 347, 350. 361. 362, 369, 380, 392, 398, 406 4 1 4, 467, 472, 475, 481 . 482, 483 Avrupa devletleri, 37, 67, 240, 2 5 1 , 36 1 ' 362. 369 Avrupa Türkiyesi, 222, 274 Avustralya, 77 Avusturya, 28. 30. 3 1 , 34, 4 1 , 43. 44. 45, 46. 49. 5 1 . 61, 63, 68, 72, 76, 80, 1 0 1 , 1 14, ı ı 6. ı 1 7, 1 3 1 , 1 37, 1 40, 1 47, 1 53, 1 58, 1 65, 2 10, 2 1 5, 2 19, 228, 23 1 , 232, 233, 234, 236, 237, 242, 243, 270, 307, 3 ı 6, 320, 338, 35 1 , 352, 353, 365, 366. 372, 374. 375, 378, 379, 380, 465, 481 Avusturya devleti, 2 1 0 Avusturya hliklimeti, 366 Avusturya itilafı, 3 ı 6 Avusturya veraset harpleri, 43 Avusturya-Macaristan, 3 1 , 4 1 , 43, 77, ı ı 7, 140. 147, 252, 337, 369, 4 1 5, 427, 429 Ayasorya, 3 1 . 1 96, 226 Ayastefanos. 1 85, 229 edişi,

Atina,


482

Türk-Alman İlişkileri

Ayastefanos sulhü, 229

365. 389. 46 1 . 462

Azak, 227

Ballin vapuru. 305

Azerbaycan. 82. 83. 229

Banco di Roma, 1 3 7

Aziz, 1 95, 237, 243. 3 2 1

Barbaros, 39, 390. 3 9 1

Aziz Bey, 237

Barbaros Hayrcddin, 3 9 1

Aziz Hüdilyi, 1 95

Baron d e Tott, 2 1 3, 277

Aziz-Kahire, 63, 23 7

Baron Marshall Fon B iebcrstein, 1 28

Azmi Efendi, 270

Basra, 1 1 9, 1 23, 1 26. 1 28. 1 33, 1 66.

-B-

Basra körfezi. 1 23, 1 33 . 1 66, 1 67,

Babil, 1 68

1 69, 3 1 6

Balır-i Ahmer. 77

Batuııı, 20, 229. 384. 385

Bahr-i Hazar, 385

Bavyera, 398

1 67, 1 69, 3 1 6

Bahr-i Muhit-i Hindi. 1 66

Bay Muhlis, 1 90

Bahr-i Sctld, 63. 1 59, 1 66, 237

Bayczid, 1 9 . 33, 40 1 . 402. 445

Bahriye N ezaret i, 250, 25 1 , 420

Bayczid kulesi. 40 1 , 402, 445

A lisi.

Bakkalköy, 443

Baylar Mekıcb-i

Bakil, 383, 384, 385

Bekir Sami Bey. 355

1 85

Balkan, 32, 45. 61. 62. 63, 72. 78, 80.

Belçika, 1 02, 1 2 1 , 1 22, 207. 2 1 4, 246.

89, 1 1 6. 1 29, 1 3 5, 14 5. 1 47. 1 53, 1 77,

247, 346, 347. 379, 384

1 83, 1 95, 20 1 , 2 1 5. 229, 236_ 237,

Belçika hükümeti. 246

250, 2 5 1 . 266, 273, 3 1 6, 352, 353.

Belgrad, 20. 23, 24, 227

365, 369, 370, 372, 373, 374, 379,

Belgrad sıılhll, 227

397, 398, 409, 4 1 1 , 4 1 5 . 4 1 8, 42 1 ,

Berlin, 27, 28, 29, 60, 6 1 . 67, 75, 76,

435, 436, 452, 455, 458, 460, 462.

95, 1 2 1 , 1 34, 144. 1 5 1 , 1 54, 1 57, 165,

463, 464, 465, 466, 4 7 1 . 473, 478,

205, 229, 23 1 , 235, 236, 24 1 , 245,

479

270, 280, 298, 3 2 1 , 324, 325, 337,

Balkan bloku, 374

380. 386, 388, 389, 390. 3 9 1 , 393,

Balkan devletleri. 1 1 6, 229. 353, 372,

4 1 1 , 429, 477. 479, 48 1 , 482, 484

373, 374, 379, 473

Berlin kongresi, 60, 67, 76, 1 57, 229,

Balkan harbi, 63, 72, 78, 1 1 6, 1 29.

23 1 , 235, 24 1

1 3 5, 1 5 3, 1 77, 1 9 5 , 229, 237. 250,

Berlin muahedesi, 76

2 5 1 , 266, 273, 352, 369, 370, 397,

Berlin sefıircti. 477

398, 409, 4 1 1 , 4 1 5, 42 1 , 435, 436,

Berlin sosyalisıler el inde, 32 1

455, 458, 460, 463, 464, 465, 47 1 ,

Berlin sulh kongresi. 2 8

478, 479

Berlin tiyatrosu, 484

Balkan hristiyan devletleri, 365

Berııhard Heinrich Martin Karl

Balkan hükümetleri, 458, 462

Bulow, 3 1 9

Balkan komitesi, 6 1 , 236

Bcsarabya, 228, 229

Balkan meselesi, 3 1 6, 374

Besson, 203

Balkan seteri, 452

Beykoz, 1 89, 1 97

Balkan siyaseti, 6 1 , 63, 89, 236

Bcyrut, 1 32, 3 1 5, 360

Balkan Türkiyesi, 6 1 , 236

B i konsfıld, 1 5 7

Balkanlar. 33, 37, 56, 6 1 , 68. 84, 96,

Bingazi, 354, 358

1 1 6, 1 45, 2 1 7, 225, 229, 236, 242,

Birinci Bayezid, 20


indeks

483

Birinci Cihan HarbL 64, 8 3 , 1 04. ı 1 4 ,

372, 373. 376, 385. 456

1 48. ı 53, 238. 330, 379. 398. 406,

Bulgariye, 229

407, 470. 47 1 . 477, 48 1

B ulgarlar, 37. 6 1 , 229. 235. 275. 3 70,

Birinci Crlıan flarbi 'ne Neden

3 75 , 456. 4 5 7, 460, 46 1 . 462, 4 7 1

Girdik?, 64. 1 48, 238. 330. 37CJ. 398.

Bulgarların Ege denizine kadar Rus

407, 470. 47 1 . 477, 48 1

vesiiyetindc bir hükümet kurma iste�i,

Birinci Fransuva, 269

229

Birinci Mahmud, 269

Bulgarlara esir düşme, 4 2 1

Bisınark, 56, 57. 76, 1 1 5. 305, 308,

Bulgarlarla sulh, 4 1 5

3 1 0. 3 1 1 , 3 1 4. 3 ı 6, 3 1 7, 3 1 8. 3 1 9,

Bulgurlu. 1 22

322, 346, 348, 349, 3 5 0

Burdur. 1 3 7, 1 3 8

Bizans, 3 0 , 3 1 . 37, 4 2 , 226

Burdur gölü, 1 3 8

Bizans devletı , 226

Burgaz, 2 1 7

Bizans ordusu. 37

Bursa, 1 64, 1 70, ı86, 1 87, 1 89, 245,

B izans prensesi Sol)ıa (Soplıia). 226

482, 483

B izde Casusluk. 1 95

Bursa Mektebi, l 87

Boer, 335, 350

Bursa Ziraat Ameliyyat Mektebi, 1 86

Boer ceneralleri, 3 50

Bursa Ziraat Mcktebi, 1 89

Bocrs Jıarbi. 3 1 8

Bülow, 3 1 9. 3 4 1

Bolu. 92

Bülow kabincsi, 3 1 9

Bonaparı. 4 5

Büyfık Britanya. 3 1 , 1 02

Boneval, 2 1 3

Büyiık devletler. 6 1 , 236, 353

Bonn. 1 8 1 Bonne Ü niversites i . 1 8 1

Büyük Fredcrich, 25. 27

Bosna, 2 1 0 , 2 1 2. 245 , 366, 372

Bosna-Hersek. 6 ı, 68, 72, 76. 80.

8ı1yiik Frederik, 26, 4 1 , 46, 47, 5 5 .

ı ı 6.

269, 270, 27 ı

Büyiik llarp, 80. 8 ı , 342

ı 1 7, 23 1 , 236, 242, 3 ı9, 372

Büyük M i l let Meclisi, 89, 9 1 , 92

Bosna-Hersek askeri, 23 1

BOylik Moltkc. 79

Boırih, 400, 403

Büyük Muharcbc. 3 7 1

Bo=gun, 4 1 1

Brandcnburg, 280, 32 1 Breslav. 324

BilyUk Petro, 4 4 , 66, 226, 227, 240

B üylikdcrc, ı 85. 1 96, 22 1

Brest Liıovsk ıııuahedesi, 77, 229

-C, Ç-

Brest Liıovsk sulhü, 229

C.H. Becker. 1 7 1

Britanya, 3 1 , ı 25

Cafer Tayyar, 398, 464. 465

Britanya hükümeti, ı 25

Carııiole, 366

Briyalınon. 246, 247

Cassel, 278

Bronzar. 399. 400. 402, 420. 427,

Cavıd Bey, 1 3 3, 1 34, 252. 369. 370,

44 1 , 444. 447. 448. 455, 456, 478

390

Bulgar askerleri, 46 1

Cebeci, 1 83, 268

Bulgar gazeteleri. 46 ı Bulgar ihtilal koıııiteleri, 4 1 1

Cebcci hastanesi, l 83 Cebel- i Lübnan, l 6 1

Bulgar mil leti, 462

Cemal Bey, 84, 1 04, 1 05, 398, 406,

Bulgar seliri Toclıeff, 373

4 1 7, 4 1 9, 470, 477

Bulgaristan, 20, 37, 64, 202, 228, 238,

Ccncral Vazof, 457


484

Türk-Alman ilişkileri

Cenevre, 77, 347

Daro l fllnun, 436

Cengiz soyu. 40

Dayka, 1 7 1 . 1 73, 1 74. 1 77, 1 8 1 , 1 82

Cent"ıbi Afganistan, 65, 239

Del Monte, 28

Cemibi Asya, 52

Denizli, 1 3 9

Cernıan nüfıızu. 122

Derince, 3 1 2

Cermaıılar, 61, 68, 236, 242

Dcrsaadet, 1 65 , 286, 292, 3 1 4

Cermen, 1 53

Deutche Bank, 1 2 1

Cesaree (Kayseri), 1 40

Deutsch-Lcvantinische Boıımiwoll

Cezayir, 1 3 2, 202, 343

Gesellschaft Delagaba. 1 4 1

Cezmı Tork. 1 85

Devlet-i Aliyye, 49. 50, 5 1 , 2 1 9, 247

Choııvalov, 309

Devlet-i Osmanıye, 3 5 8

Christlieb, 24

Dicle, 1 24, 1 25, 1 26. 1 46, 1 5 1 , 1 68

Cihan Harbi, 3 1 , 33, 72, 76, 78. 1 O 1 ,

Dinar, 1 38, 1 39

1 04, 1 48, 1 54, 23 1 , 25 1 , 338, 370, 464 Cihan Harbı mütarekesi, 33 Cilıwı Harbı 'nden Neleri Bılmiyorıız (Almanca), 1 0 1 Cihangir Palas, 1 87 Cilicic, 140 Ciınnastik mektcbi, 258 Cinci Hoca, 1 70 Cumhuriyet, 97, 338 C umhuriyet ilan, 338 Çanakkale, 42, 77, 80, 1 66, 2 1 5 . 2 1 6, 28 1 , 282, 3 1 1 ' 3 1 4, 324, 394, 4 1 6, 418 Çanakkale mııharcbeleri, 394 Çar Nikola. 328 Çariçc, 270 Çatalca, 4 1 1 Çekirge. 1 87 Çekoslovakya, 78 Çengelköy, 267 Çerkes, 2 1 3, 275 Çerkc� ve KUrt sovarilcri, 275 Çin, 77, 1 99 Çoruh, 92

-D-

Dahil iye Nezareti, 355, 408. 476 Dahiliye Vekaleti, 408, 450 Dalıııaçya. 365 Danimarka, 3 1 6 Dantzig, 86, 3 1 2

Dinyeper, 227, 228 Diresdncr Bank, 1 64 Divrik, 1 30 Diyarbekir. 1 1 9 . 1 27, 1 36, 1 89 Dobruca. 2 1 7, 225. 229. 23 1 , 457, 460 Doktor Argiros. 263 Doktor Tilo, 203 Dolmabahçe, 263, 3 1 2, 3 1 4, 3 53, 354,

355, 3 57. 360 Don nehri, 383 Doorn, 33 1 , 337 Doyçe Bank. 1 2 1 , 1 23, 1 40, 1 64 Doyçc Levan Lini, 1 66 Dr. R. Saydam, 9 1 , 93 Drina nehri, 220 Duma, 328 Dunıerg, 378 Düvcl-i nıuazzama, 46 1

-E-

Eber!, 322

Ed. Drialuit. ı Q8 Edip Servet Tör, 93 Edirne. 1 89. 1 97, 2 1 7, 225, 228, 275,

277, 41� 457, 467,

284. 413. 458. 469,

390, 420, 459, 476,

397, 408, 409, 4 1 1 , 42 1 , 43 5 , 4 5 5 , 45� 460, 46 1 , 462, 463, 479 Edirne kalesi, 408. 4 1 1 , 4 1 2, 4 1 3, 455 , 4 57, 458, 459. 463, 479 Edirne kalesinin feshi, 463 Edirne sulho, 228


İndeks Edirne Ziraat Mektebi, 1 89

Etarya cemiyeti. 2 1 8

Edova hezinıeti, 360

Eulenburg. 302

Edvard amca. 334

Eyüp, 277

Edward Grey. 1 2 8

Eyüpsultaıı, 267

Ellak, 2 1 8

-F-

Ege, 84

Faal ordu, 2 7 ı

Ekrem, 1 05 Elbe. ı s ı , 306, 484

Falkenlıayıı, 84

El be nehri. ı 5 1 . 306. 484

Farsça, 262

cl-Cezire, 1

485

ıs.

1 64. 1 68, 342. 344,

Faruk Özerengiıı, 52

360

Fas, 47. 3 4 ı , 342, 343, 344. 345, 346,

Emil Ludvig, 297. 3 1 ı

35ı

Endlilüs, 4 1 . 43

Fas meselesi, 346, 3 5 ı

Endülüs Arap devleti, 43

Fatih Sultan Mehmed, 33. 1 70

Engelhard, 200

Fatma, 26

Enver Bey, 65 , 84. 1 1 7. ı 42. 1 S 1 ,

Faures, 308

1 53, 1 54, 237. 238. 239, 272, 37 1 ,

Feldman, 403

372, 374, 375. 376. 377, 383, 398.

Felemenk, 50, 322, 329, 386

399, 400, 40 1 . 403. 404. 405. 406, 408, 4 1 ı . 4 1 2. 4 ı 3 . 4 ı 4. 4 ı 7. 4 ı 8,

Fiili ordu, 27 ı Filibe, 6 ı , 235

4 1 9, 420, 42 ı . 426, 427. 428, 449,

Filistin, 32, 38, 39, 84, l l S . ı 60, 1 6 ı ,

450, 45 1 . 452, 455, 458. 459, 463,

1 64. 3 ı 5, 3 8 1 , 383, 384. 4 1 5

464. 470, 47 1 . 4 73 . 474, 475, 476,

Filistin cephesi, 84

477. 478

Finlandiya. 7 1

Epir, 372

Finlandiya kör!Czi, 7 1

Eppendorf, 1 8 1

Fitzner, 1 4 1

Ercnköy, 1 89, 267, 364

Fon der Golç, 58, 59. 75, 1 6 ı , 2 ı 4,

Ergani, 1 34, ı 89

246, 247, 248, 265, 277. 278

Ericlı Moel ler, 28

Fon Falkenhayn. 84

Erivan. 82, 220, 385

Fon Kres, 384, 400. 4 1 3

Erivan eyalcti. 220

Fon Papen, 89

Ermenak, 1 39

Fon Toveney, 399, 402. 4 1 3

Ermeni, 52. 57, 1 60, ı 6 1 , 1 85, 229.

Frank. 1 23

253

Frankfurt, 3 1 6

Erıneniıer, 65, 1 30. 238

Frankfurt muahedcsi. 3 1 6

E rmenistan, 64, 1 29. 1 32, 1 36, 1 3 7, 228. 229, 238, 385 Erzincan, 1 30 , 1 3 1 , 1 89, 277, 292

Fransa, 34. 46. 49, 5 1 , 52, 55, 56, 65,

69.. 7 1 , 72, 76, 78, 1 02. ı ı 6, ı ı 9, ı 2o, ı 28, 1 30, 1 33, 1 34. 1 35, ı 37, 1 56,

Erzurum, 1 ı 9, 1 30, 1 36, 225, 228,

1 59, ı 62, 1 63 , 203, 2 1 2, 2 1 4, 2 1 8,

234, 277, 284, 4 1 1

2 1 9, 228, 23 1 , 232, 233, 239. 246,

Erzurum kalesi, 225

248, 264, 265, 270, 28 1 . 30 1 , 307,

Eser-i cedid, 447

308. 3 ı 6, 320, 322, 34 1 , 342, 343,

Eski Viyana, 484

344, 345, 346, 347, 349, 350, 3 5 ı ,

Estonya, 383

363 , 364, 370, 377 384, 388, 407

Estonya, Livanya, 383

Fransa Bahriye Nezareti. 248


Türk-A fman İlişkileri

486

Fransa lıiikiimeıi. 1 33, 363, 364

G raf Rıııowski, 25

Frederik. 39. 46. 47. 269 270. 27 1 .

Grey, 379

306

Guillaum, 3 1 5

Frederik Vilhclın. 269

Guillauıııc, 59, 280. 305. 3 1 0 3 1 5.

Fılhıer, 3 1 5

3 1 6, 3 1 7, 3 1 9 Guillaume ! . . 3 1 5

-G-

Guilleuıııc l l , 298

Galaıasaray. 1 80

G iilhane. 1 7 1 . 1 73, 1 74, 1 77. 1 78,

Gal içya. 49. 80 1 4 8

1 79. 1 80. 1 8 1 . 1 82. 1 83 . 1 84. 1 85,

Garbi Anadolu. 1 04, 284

1 96. 2 1 4. 232, 233, 264

Garbi Avrupa devletleri, 345

G iilhanc bahçesi,

Garbi Morava, 389

G iilhanc hastanesi ve ıatbi�aı mckıebi,

ı 96

Garbi Prusya, 27

1 82

Garbi Trakya, 3 7 1 . 372. 379

(Jillhanc nıiiesscsesi. 1 73 . ı 74

Gar� 3 1 , 52. 78, 1 99, 227, 353, 380

1 78

Garp devletleri, 1 99 Garp Trablusu, 3 5 3

ı 77.

G iii hane tarihçesi, 1 85 G iiınrii, 82

Gazi (Mustafa Kemal). 1 9 0 . 1 9 1 . 2 1 4.

Gilrcistaıı. 20, 228. 229. 383. 384

381

G iirciilcr, 229

G e l i bolu. 80. 394. 4 1 5

l l-

Genç Tilrkler, 65, 1 99, 238, 325

-

Genel Harp. 80

l l Bayur, 93

General H . l·.ınir Erkilet, 79

1 !.C Çaınbel. 92

General Lcanti, 375

lluber,

297

General Liman, 278

Habil Adam, 59, 234

Georg Wilhelm Aly, 24

Habsbıırg. 4 1 , 42. 337. 338. 339

George Blondellc. 346

1 l absburglar. 307

George Rudolf Micthkc, 26

1 !alep. 8 1 . 84. 1 4 7, 284

Gcrınanya. 30. 3 1

llaliç, 248 402

Gcrmenlcr. 30. 3 1

l lalid Akınansii. 1 89

166.

Gicrs. 372, 374. 375, 376, 378

Hamburg, 1 49.

Gilles Roy, 55. 59, 3 1

478. 479. 480. 48 1 . 484. 485

1

Girit. 49. 6 1 . 202. 203. 235, 3 ı 1 , 339

1 8 1 . 344, 477,

Hamburg konsolosu. 477, 478, 48 1

G i rilli Alımed Rasim (Resmi) E fendi,

Hamburg vapunı, 344

47

Hamdi Bey, 1 84

Giyom, 69. 72, 3 1 1 , 3 1 2. 3 1 3 . 327.

1 lamdi Hoca, 1 84

I 83,

329

l·lamdi Su ad. 1 74,

G ladsıone, 57

Hamid, 5 2 . 2 1 4, 243. 244. 3 1 3

1 84

Goben, 405, 406

Hamid devrinde A l ınan heyet-i tal­

Golç, 1 1 9. 1 73. 245, 265, 266. 35 1 .

imiyc-i askeriyesinin eel bi, 2 1 4

397. 409. 4 1 5. 43 1 . 438. 446

Hamidiye sllvarisi, 273

Goldap. 27

Haıınovcr. 23, 24, 25. 26

Goı, 30. 3 ı. 349

Harb-i U m u mi, 52, 65, 1 0 1 . 1 78, 1 87,

Goılar, 30

2 1 5. 239. 2 5 2 . 380. 393. 398, 402.

Graf. 2 5

4 1 5, 42 1 , 437, 446, 4 5 1 . 459. 460,


indeks

487

Hüsrev, 1 83, 1 95 , 202, 203, 2 1 0, 2 1 1

478 Harbiye Mektebi, 1 72. 264. 266, 4 1 8

i-

Harbiye Nezareti, 258, 272. 279. 282,

-ı.

359, 400, 40 1 , 4 1 6, 4 1 7, 4 1 9, 470,

l . Guil laııme, 3 1 7

472

l l . Giyom, 3 1 8, 320, 322

Hareket Ordusu. 265, 266. 4 1 1

l l . Guillaume. 3 1 6

Hariciyc encümeni. 89 Hariciye Nezareti, 339 Harput, 1 30, 1 36, 409

l l. Mahmud, 243, 2 6 1

l l . Nikola. 3 1 8 l l . Vilhelm, 322

l l . Wilhelm, 3 1 9

Hasan Amca. 1 49 1-layfa, 1 32, 1 34, 1 64. 3 1 5

l l l . Mustafa. 2 70, 277

Hayreddin Bey, 2 1 1

l l l . Osman, 270

Hazinc-i Hassa, 1 24

l l l . Selim, 205, 27 1 , 277

Hazret-i Muhammed, 3 1 , 33

Irak. 52, 8 1 . 84, 1 24, 1 26, 1 66, 1 69,

Heinriclı August Mosclmann, 24

232, 352, 3 8 1 . 43 1 , 472

Hellc, 28

Irak ticareti, 1 69

Heyet-i Vükela, 356, 3 5 7

Irak ve Arabistan mil isleri, 232

Hicaz. 6 3 , 1 29, 1 32, 2 3 7 . 274, 277

Isiahat heyeti, 324

H i lafet, 59, 66, 234, 240

l slav jimnastik cemiyetlerinin

Hilmi Bey, 483

(Sokols), 366

Hindcnburg, 32 1 , 337, 386, 387, 388

Isi av memleketleri, 42

Hindistan, 38, 44, 47, 6 1 , 68, 77, 1 26.

lslav milletler, 4 1

1 46, 14 8, 1 68, 236. 242. 280, 303,

l slavlar, 33, 1 1 6 İ l k Türk-Alman münasebeti, 55 l mparator Fransuva Joser, 1 1 7

352 Hindistan yolu, 44 Hint yolu, 1 59 Hisloire Politique

de

I 'Europe

Conlemporaine, 365

H itler. 89, 95. 3 2 1

lı il af devletleri, 407

-.J-

Janya, 28

Hobart, 245, 25 1

Japonya, 69, 7 1 , 78

Hobbe, 273

Jena. 23

Hollanda, 32 1 , 322, 337

Johann Michael, 23

Hollanda hududu, 337

Jonkiyer. 1 4 1 , 2 7 1

Hulusi Bey, 48 1 , 482, 483

JozefOsman, 2 7

1-lulusi Karabekir, 484

Jön Tllrkler, 1 20

Humbarahane, 1 80, 26 1 1-lumus, 360

-K-

Hun Türkleri. 29, 30, 3 1

Kafkas, 80, 1 30. 1 35 . 1 36, 23 1 , 259,

Hıınlar. 30, 3 1

372, 4 1 1

Hükümet-i Osmaniye, 1 62 . 1 64. 202

K atkas cephesi, 4 1 1

1-lükllmet-i Osmaniye 'nin yeni bir

Kafkas ceridesi, 259

istikrazda bulunmak için Paris kabi­

Katkas, Fil istin ve Irak cephelerı, 80

nesinin ınmivenetini talep etmesi, 1 62

Katkaslar, 228

1-lllrriyet Cemiyeti, 237

Kafkasya. 43, 1 30, 1 42, 228, 427. 476

Hüseyin Avni, 2 1 3, 2 1 4, 2 7 1

Kalkasya ordusu, 1 30


488

Türk-Alman ilişkileri

Kahire, 1 46. 1 64

Kozana. 277

Kalkma, 146

Köhler, 273

Kambon, 379

Kölemenler. 20 1

Kameri l l a, 303, 3 1 9

Köller, 306

Kamerun, 348

Köııigsberg, 23

Kan, 267, 27 1

Könisberg, 243

Kan bedeli, 27 1

Köstence, 1 65. 477

Kaprivi, 305, 309

Kraliçe Viktorya, 333. 362

Karadeniz, 30, 38. 44, 45, 5 1 . 56. 77,

Krazot� 461

84, 1 30, 1 32, 1 34. 1 3 5, 2 1 8, 22 1 , 224,

Kres. 4 1 3 , 4 1 4

225, 227, 228. 23 1 . 244, 248. 365,

Kuban arazisi, 228

386, 392, 4 1 1 , 452, 463, 464

Kudüs, 35, 38. 40, 1 32, 1 56, 1 6 1 , 1 64.

Karadeniz Rus tersanel eri, 77

3 1 5, 335, 383

Karahisar, 1 36

Kudüs ziyaretlcri, 40

K ars, 83, 1 3 6, 225. 229, 244, 385

Kulcl i, 1 72, 267, 268

Kars cephesi, 1 36

Kumbarahaııc, 276, 2 77

Kars kalesi, 225

Kur' ıin. 200

Kars ve Besarabya Ruslara, 229

Kurfürst Fricdrich Wilhelm, 3 9 1

Kastamonu. 1 34. 1 89

K uvcyt, 1 23 . 1 3 3

Kateriııa, 44

K üçllk Kaynarca sullıu, 227

Katolik, 24, 3 1 . 366

Kürdistan. 63, 2 1 O, 2 1 1 , 23 1 . 23 7

Kavala. 280, 480

Kürdistan ınilis askeri, 23 1

Kayserı. 1 89 Kayzer Vilhelm, 1 56, 1 57, 1 59. 337 Kazını K arabekir' in dünya savaşı tah­ mini, 407, 4 1 ı Kemal Turan, 1 48. 1 7 1 . 4 1 5, 4 1 6,

-Ir

Lahey mahkemesi, 328

Laros, 3 1 6

Latin. 33. 1 72, 4 1 2

427, 429

Latin harfleri, 4 1 2

Kenan Tevfik, 1 74

Latince. 430

Kesseldrof, 25

Laybach, 365

Khor-Abdallah, 1 24

Laynah, 366

K i el. 1 82, 305

K i l ikya, 140, 1 4 1

Leh, 49. 50, 38 1 Leh cumhuriyeti, 49

Klilp Doryan, 63. 237

Lehistan, 49, 270

Kolossal, 278

Lehliler. 43

Kont B ismark, 3 1 5 Kont Herberi de Bismark, 3 1 2

Leipzig, ı s ı , 428 Leııden, 302

Kont M irbach, 306

Leonıieff, 37 1 , 372, 3 7 5

Kont Schl iciTen, 3 0 1

Leviizimat mektebi, 2 5 8

Konya, 39. 92, 1 1 9, 1 22, 1 36. 1 39,

Liman von Sanders, 84, 2 1 5, 2 5 1 ,

1 40, 1 89. 245

259. 278, 28 1 , 283, 324, 3 2 5 , 399,

Konya muharebesi. 39

40 1 _ 402, 403, 4 1 4, 4 1 7, 42 1 , 427,

Koridor. 86

442, 443, 449, 452

Kosova, 277

Limpas, 250, 25 1

Kostaııtin, 1 39

Liste Civil, 1 24


indeks Liynch evi, 1 2 5 , 1 2 7

Mançiko, 78

Londra, 25, 6 1 , 66, 1 2 1 , 1 63, 2 1 9,

Maııçuri, 69

236, 239, 249. 252, 262, 348, 350,

Manisa, 93

352, 356, 358, 369, 376, 379

Mansura askeri, 2 1 2, 225

489

Londra muahedesi, 2 1 9

Mansura ordusu, 20 1 , 204, 207

Lorcn, 3 1 6

Maıısura ordusunun kuruluşu, 20 1

Lucicıı Romier, 67. 24 1

Mardin, 1 23

Ludendort: 329, 380. 3 8 1 , 383, 386.

Maric El isabeth Hentzel, 26

388, 389

Marmara, 247, 401

Lynch, 1 25

Marmaris, 1 39

Lynch Brothers evi, 1 25

Marıı zaferi, 302 Marsilya, 1 66

-M-

Maskat: 1 66. 1 67 Matbaa-i Askcriye, 3 2 1

M. Berıraın {g!imrok idares inde), 58

Matbaa-i Ebuzziya, 3 1 4

M. Göker, 92 M . Ö kmen, 94

Mavani, 262

M. Ponsot. 378

Mazhar Osman, 1 74

Max de Bade, 32 1 . 322

Maarif Vekaleti, 437

Mazlum Boysaıı, 1 85

Macar, 19, 207, 25 1 Macaristan, 23, 24, 3 1 , 40, 42, 44,

Mecid, 2 14 Meclis-i A li, 1 9 8

1 0 1 , 1 1 6, 1 48, 366, 380

Meclis-i M i l l i , 386

Maçin('l), 204

Meclis-i Vükela, 3 5 3 , 3 5 4 , 3 56, 3 57,

Maçka, 205, 2 1 4, 262, 263, 264, 268

358

Madc in Germany, 56, 1 53

Meç, 30, 263

M agdeburg, 28

Mchmed, 23, 25, 28, 1 9.8, 202, 203, 207, 2 1 1 , 2 1 4, 232. 233, 4 1 2

Mahmud, 1 1 9, 1 49, 1 5 1 , 1 52, 1 54, 1 80, 1 97, 1 98, 204, 2 1 0, 2 1 3, 2 1 5,

Mehmed Ali, 28, 202, 203, 207, 232,

243, 245, 246, 2 5 1 , 252, 277, 283,

233

3 5 8, 359, 369, 370. 407, 4 1 3, 4 1 5.

Mchmed N afiz. 1 98

4 1 6, 4 1 7, 4 1 9, 427, 470, 475

Mehmcd von Kön igstern, 2 5 Mekteb-i A li, 1 8 5, 1 87

Mahmud Kamil Bey, 4 1 3 . 4 1 9, 427, 470

Mekteb-i Harbiye, 2 1 3, 2 1 4, 258, 285,

Mahmud M uhtar, 245

290

Makedonya, 6 1 , 68, 80, 1 24, 1 29,

Mckteb-i Osm:iııi, 265

235, 236, 242, 275, 353, 372, 380.

Memalik-i Osmaniye, 1 56, 1 58, 1 60,

3 8 7, 457, 460

1 6 1 . 1 62, 1 63, 1 64, 1 65, 1 66, 1 67,

Makedonya cephesi, 387

1 68, 200, 256

Makedonya kontrolü, 6 1 , 235

Memleket ordusu, 2 7 1 , 273

M akedonya meseleleri, 275

Memleket ordusu yahut müstahfiz.

Maks, 388

271

Malazgirı, 3 7

Menıleketcyn, 2 1 8

Malinof, 456, 46 1

Merdina askeri, 23 1

Malta, 1 65, 25 1

Meriç, 1 45, 229, 390, 435, 46 1

Maltcpc, 267

Merkez-i umumi, 359


490

Türk-A lman ilişkileri

Mersin, 1 35. 1 39. 140. 1 4 1

Mülkiye idadileri, 1 72

Mersinli Cemal Bey. 470

München, 483

Mesafer gazetesi. 1 38

Münih. 1 49. 398, 4 8 1 , 483, 484

Mescid-i Aksa, 40

Münih ve Berlin müzeleri. 484

Mesih, 32

Müstalıfız. 273

Mezopotamya, ı 1 9, 1 49. 1 52. 428

Mütarekede. 267

M idye, 247

N-

Midye-Enez, 457, 46 ı

-

Miladi tarih, 4 5 1

N. Poro, 92

Millet kutübhanesi, 68, 242

Naci E ldeniz. 93

M i l l i Mücadele. 268

Nadir, 244

Milliyet, 246

Nafıa. 4 ı 9, 435. 436. 437

Misolonki. 2 1 9

Niifia Nezareti, 4 ı 9, 435, 436

M israta, 360

Napoli, 347

Mister Churchill, 324

Napolyon. 44, 45. 49. 202, 207, 209,

Mitferleyn, 228

2 1 8, 398, 405, 426

Mitoviçe, 389

N apoiyon Bonapart, 44, 45

Moda, 444

Navaıin. 203. 2 1 9, 22 1 , 224

Mohammenal. 1 29

Necib Melhamc, 361

Moldav, 228

Nemsc. 49, 50, 5 ı, 2 1 1

Moldavya, 228

Nemsc devleti, 49

Moltke, 55, 79. ı 98, 207, 2 1 3, 243,

Nemse ordusu, 21 1

273, 297, 300, 476

Neziiret. 436. 449

Mondros mütarekesi, 393

Nezip, 204

Mora, 202, 203, 2 1 8 , 2 1 9

Nicky, 308

Mora meselesi, 2 ı 8

Nikola, 243, 372

Morava, 389

N i lüfer deresı. 1 86

Moselmann, 24

N inova, 1 68

Moskof. 49. 50. 5 1 , 269

N iziimiyc, 23 1 , 27 1 , 273, 274

Moskova, 72, 226

Nizanıiye ordusu, 273

MOsyo Dusernizi, 203

N izip, 476

Mulılis Erkmcn. 94

Novaye Veremya, 279. 468

Mukaddes makamlar (leux Saint), 55

Nuri Bey, 385

0, Ö-

Murad, 2 1 1 , 246

-

Mustafa Bey, 1 77

Odesa, 1 65, 390

Mustafa Kemal . 84

Ofen, 23, 24, 25

Mustafa Kemal, 3 1 5

Oltu, 4 1 1

Musul, 1 24, 1 27, 1 36, 1 69, 277

Oman idaresi, 1 25

Musul. Kürdistan. Adana ticareti, 1 69

Orhan Abdi, 1 74

Müdafaa-i M i lliye Vckaleti. ı 78

Oriyant Bank, 1 64 Orman Mekteb-i A lisi, ı 86

Miifid Bey, 483 Mühcndishane. 205, 208, 26 1

Orta Anadolu, 45

Mühendishane harbiyesi, 208

Orta Asya, 3 1 , 38. 1 48 , 38 ı

Mülkiye, 1 7 2

Orta Avrupa, 149

Mülkiye Baytar Mektebi, 1 72

Ortaköy, 457. 46ı


indeks Ortodoks, 226. 366 Osman Gazi. 4 1 Oıto. 29 Ömer Loıfi. 2 1 0, 2 1 1 Ömer Lınfi Bey, 2 1 1 Özege. 68, 76, 1 20, 1 9 1 , 1 98, 2 1 4, 242. 250, 32 1 . 346, 4 1 2, 466

-P-

Palanga. 389 Panıhcr harp gemisi. 346 Paris, 30, 7 1 , 1 2 1 . 1 22. 1 23 , 1 33 , 1 34, 205. 228, 232, 233, 248. 252, 262, 265. 272. 308. 355, 356. 369, 376, 3 7 8, 406, 479. 484

Paris gazcıeleri, 406 Paris nıuahedcsi, 228, 232, 233 Paris sefıireli. 248, 355, 378 Pasifik, 69, 77. 78 Pasilik amiral i, 69 Paıer Joseph, 24 Peıısion Lorsche, 483 Pcrıev (Demirhan), 466 Pcıerhof, 373 Pelersburg, 352 Pire, 1 66 Piyade endahl mekıebi, 258 Plessen, 302, 305 Polavski biraderler, 2 1 1 Polonya, 25, 1 3 1 Pomcranya, 1 5 7, 348 Porıekiz, 1 02 Porlsmuth, 7 1 . 362, 463, 464 Porısmuıh hadisesi, 464 Portsnıuıh mualıedesi, 78 Poıi, 228 Polsdam, 29, 280 Prens Bismark, 1 57 Prens Guillaııme, 57, 3 1 0 Prens Hami, 362 Prens Hami dö Prııs, 3 1 2. 362 Prens Radziwil. 273 Profesör Vayı, 59, 234 Prusya, 23, 26. 27. 34, 40, 4 1 . 43, 45,

491

46, 47, 48, 49, 50, 5 1 , 55, 58, 59, 66, 68. 79. 1 62, 1 7 1 . 1 8 1 , 209, 2 1 2, 2 1 3, 2 1 5 . 220. 232. 233, 240. 242, 243, 269, 270, 2 7 1 , 285. 298, 307, 3 1 5, 3 1 9, 349

Prusya an·aneleri, 298 Prusya darlll fıinun-akademi profesör­ lerinden Ri der, ı 7 ı Prıısya devleti, 43, 48. 49, 5 ı , 209 Prusya ittifakııamesi, 34. 49 Prusya kraliyel i, ı 62 Prusya Maarif Nczareti, ı 8 ı Prusya mllııcccimıeri, 47 Prusya ordusu, 59, 27 ı Prut sulhll, 227 Puvankarc, 1 30

-R-

R K aradeniz, 94 R. Saydam, 9 ı Radosıavof, 456 Rahmi Bey, 245 Ramazan, 46 Rami. 224 Ranke, 1 62 Rasputiıı. 328 Redif, 205, 23 ı , 273, 278 Redif ordusu, 273 Red if yahut ihtiyat ordusu, 278 Refik Bey, 403, 472 Reichstag, 304, 305 Rekzin. 270 Resıow, 273 Rider, 1 7 ı . ı 73, ı 74 , 1 77 Rieder, ı 8 ı , ı 82 Riyak, 1 32 Rize, 1 89 Rodos, 1 37 Roguse. 365 Roma. 30, 3 ı , 32, 33, 55, 1 39, 354, 356

Roma devleti, 3 1 Roma hakimiyeti ve tahakkümü, 33 Roma sef<\reti, 354


Türk-Afman ilişkileri

492 Roma setiri Nabi Bey. 356

Sadova, 3 1 6

Romanoflar. 227

Sa'du!lah Bey. 2 1 1

Romanya, 80, ı 02. 1 53, 1 65. 229,

23 1 . 270, 380, 384, 385, 4 1 8, 460.

Sat: 204

Said,

1 20. 28 1 , 356, 358, 359, 370,

476

379

Romen radyosu, 339

Saksonlar, 30

Saksonya, 29. ı 04

Rostoeh Universitesi, 1 4 1

Salahaddiıı-i Eyyiıbi, ! 60, 1 6 1 , 3 ! 5

Rudolf d e Habsbıırg. 4 ! Ruiekler, 227

Sami Bey, 3 5 5

Runıea, 430

Samsun. 1 30. 1 89

Runıeli, 63, 64, 2 1 0, 225. 229. 237,

Sarayburnu, 1 72, 1 96

238. 247, 2 5 1 , 283

Sardou. 3 1 0

Rumlar, 37

Sardunya, 45

Rus m illeti, 44, 7 1 , 328 Rus ordusu, 49. ! 97. 2 1 1 , 222. 224 .

Saxe ,

322

Sazanof, 373. 377

Selıcidemcnt. 322

226, 279, 380, 3 8 1

Rus-Avusturya rekabet i , 3 1 8

Selıclling. 483

Ruslar, 37, 40, 43. 44, 45, 47, 48, 5 1 .

Sclıel ling Strasse, 483

52, 64. 65, 69. 7 1 , 72, 76, 77. 78. 1 ! 7,

Sclıliell'en, 30 1 . 302

1 1 9. 1 22, ! 54, 200, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9.

Selıncidcr evi, ! 34

220. 229, 23 1 , 238. 239, 2 5 1 . 269.

Selıncider ve Ci e Creusot evi, 1 3 4

270, 280, 337, 383, 392, 393, 464

Scdaıı, 306

Rus-Tilrk taarruzu, 38 1

Scdan zaferi, 306

Rusya, 40, 42, 44. 45. 46, 49, 52. 56, 6 1 , 63, 64, 65, 67. 68, 69. 7 1 , 72. 76. 78, 79, 1 02, 1 1 9. 1 20. 1 22, 1 28 , 1 30.

nı.

! 35, ! 36, ! 37. !48,

ısı.

1 54.

1 56. 1 57, 1 67, 1 99, 203, 2 1 8 , 2 1 9. 226, 227. 228, 229, 232, 233, 234, 236. 238, 239. 240, 242, 243, 246, 247. 248, 2 6 1 , 269, 270, 2 7 1 . 275,

Selanik. 6 1 , 63. 68, 1 1 4 . 1 1 7, ı 58,

1 64, 1 66. 1 87. 236, 237, 242. 248,

275, 277, 359. 4 1 1 . 465, 477

Selanik Ziraat Mcktebi. ! 87 Selçuk, 34. 3 5 , 37 Selçuk Türk ordusu, 3 7

Seliın-i Salis,

2 79. 28 1 , 282, 303, 307, 308, 309.

Sen Sir, 2 1 4

3 ! 0, 3 1 8. 320, 322, 328, 329. 35 1 .

Serez, 3 5 5

352, 353, 364, 3 70. 3 7 1 . 372. 373, 374. 375, 3 76, 377. 378, 379. 380. 384, 386, 3 9 1 , 392, 393, 4 1 7

Rusya'nın tebessüm siyaseti, 56

Serköprü, 462

Seylıan ,

93

Sibirya, 1 9, 44, 329 Sigismund. 1 9

Rusya hükümeti, ! 3 1 , 2 ! 8

Silezya, 29

Rusya Türkleri, 64, 238

Silifke, 1 39

Rusya ve Alınanya hiikümcılcri. 246

Sil isırc. 2 1 4

Ruzvclt, 7 1

-S-

213

Selle, 27

Sinop, 1 89, 433 Sipa, 384, 386. 388

Sabri Toprak, 1 90

Sir Edvar Grey, 1 28 Sirkecı. 327, 4 ı 7

Saehs, 22, 25, 26

Sisaın, 248


indeks Sivas, 1 30, 1 89 Sivastopol, 45

493

Tal iınci denilen muallim zabitler, 220 Tan, 1 9, 1 95 , 26 1 , 328, 329, 34 1 , 343,

Slav devleti, 338

� 53, 390

S lav mektebı, 2 1 0

Tanca, 34 1 , 343, 344

Slav Ömer. 2 1 1

Tanin, 1 33, 1 98, 283. 4 1 1

Slavlar, 22

Tanzimat, 59, 2 1 1 , 234, 282

Sofya, 376, 4 6 1

Tanzimat oyunu, 59, 234

Son Posla, 79, 3 3 0 , 3 7 1 , 3 7 9

Sovyet hükümeti, 3 7 1 , 384

Tarilı-i Aıfı, 2 1 0

Tarsus, 1 89

Sovyet Rusya, 229

Tasvir-i E(ktir, 282

Sovyet Rusya Besarabya, 229

Tatar ve K azaklar, 204

Sovyetler. 77, 227, 229, 23 1

Tauger. 3 1 8

Spa, 32 1

Tayyarecil ik ve balonculuk mektebi,

Statüko, 6 1 , 235

258

Strazburg, 3 0

Tebriz, 388

Stuttgart, 300

Tcnedos, 1 6 5

Suadiye, 465

Tcodorik, 3 1

Sultan Aziz, 1 95, 3 1 3

Tercüman 1 00 1 Temel Eser dizisi,

Sul tan Hamid, 1 20, 1 24, 1 74. 283,

412

3 1 2, 3 1 3

Tesalya, 2 1 7, 225

Sultan Mahmud, 45, 79, 1 25 , 1 95,

Tevdli 'u 'l-Mulük, 476

1 98, 200, 205, 224, 26 1 , 262

Ticaret ve Nafia Nezareti, 36 1

Sullan Mecid, 2 1 0, 2 1 1

Tiflis. 384, 385

Sullan Mustafa, 46

Timurleıık, 33

Sultan Osman dritnotu, 406

Tocheff, 373

Sultan Selim, 208

Tokat, 92

Sul lanahmed, 1 8 5

Topçu Mühendis Mekteb-i Harbiyesi,

Suriye, 32, 33, 3 8 , 4 1 , 45, 48, 63, 8 1 ,

285

84, 1 1 5, 1 29, 1 30 , 1 32 , 1 34, 1 3 5 , 1 46,

Topçu ve Mühendis Mektebi, 293

1 4 7, 1 60, 1 64, 1 66, 203, 207, 2 1 1 . 237, 284, 3 1 5 , 3 5 2, 380, 3 8 1 Suriye Trablusu, 1 3 5

Tophane, 1 72, 204. 272

Tophane-i A mire hastanesi, 263 Topyekün

Harb, 380

Süleyman Bey, 203, 2 1 1

Toros, 1 22, 1 23

S iileyman Nunıan, 1 74

Tot Beyzade, 2 1 3

Süleymaniye, 40 1 , 402

Toveney, 3 5 1 , 405, 406, 4 1 4, 422,

Süleymaniye camii, 401

423, 425, 430, 433, 463, 470

Sünnetköprüsü, 26 7

Trablus, 1 32 , 1 34. 273, 274, 355, 360

S iivari ve binicilik mektebi, 258

Trablusgarp, 1 37, 2 1 5, 237, 3 53, 3 54,

Syndicat, 1 2 1 , 1 22

355, 358, 359, 360

-T-

Tahran. 1 24

Trablıısgarp ımıharebeleri, 1 37, 237, 353 Trabzon, 28, 1 34, 1 89

Talat, 398, 408, 4 1 9, 470

Trakya, 383, 462

Talat Bey, 408, 4 1 9, 470

Trans Tuna, 1 29

Tali' -i harp ' , 364

Trans va!, 335, 350


494

Türk-Alman Ilişkileri

Trialisıne, 366 Tulon, 406

2 5 L 269, 27 1 . 274, 276. 278, 279,

280. 282. 283, 3 1 L 3 1 5. 324, 326,

Tuna, 30, 37, 48, 96, 204, 2 1 7, 222,

338. 372, 373. 3 74. 375, 376, 377,

225, 228, 23 1 , 389, 390

378. 379, 38 1 . 384, 3 9 1 . 392, 393,

Tuna boyu, 204

406, 4 1 5, 4 1 6, 428. 429, 4 6 1 , 464.

Tuna geçitleri, 222

481

Tuna mevkiler i, 2 I 7

Tunus, 4 1 , 76, I 32, 202, 361

Ttlrkiye Cumhuriyeti, 8 9 , 9 1 , 93 . 94, 338

Turan, 1 I 7

Türkiye hükümeti. 1 30. 392

Turgut Re is, 390, 39 I

Türkiye Türklcrindir, 12 7

Türk devleti, 4 1 , 4 2

Türkiye-Rusya Se(eri, 2 1 8

Türk Cumhuriyeti, 38 I

Türkiye v e

Tanzimat, 232

Türk telsefesi, 6 0 , 67, 235. 24 1

Türkler, 1 9, 20. 22. 3 1 . 33. 3 5 . 37, 38,

Türk hükümeti, 1 30. 372. 428

3Y. 40. 4 1 , 42. 43 . 44. 6 1 . 68. 77. 80,

Türk nıaarifi, I 83

200, 2 0 1 , 2 1 8. 226, 236, 242, 248,

Türk ilmi, 60, 67, 235, 24 1

8 1 . 84, 95, 1 1 7. 1 37 1 47. 1 52. 1 90,

Türk millcti, 30, 95, 96, 372

270, 278, 282, 283, 325, 330, 383,

Türk ordusu, 30, 49, 58, 79, 82, 1 36.

393, 403. 4 1 6, 429, 46 1

203, 2 1 4, 2 1 5, 2 1 9, 225, 243, 265.

Türklerin kanı ilen müslüman oluşu,

278, 280, 372. 3 8 1 , 392. 443, 464, 47 1 . 474 Türk ordusunu Prusya sisteminde ten­

35

Türklerin istiklal harbi, 7 7

Türklerle ticaret ınuahcdcsi, 270

sık. 58

Türklük, 59, 66, 67. 234, 240, 24 1

Türk vergisi, 20

Türk-Rus harbi, 80. 226, 2 7 7

Türk zabitleri, 27, I 1 6, 279, 392

Türk, Arap, Aceın. 38

Türk-Alınan Cemiyet i, I 7 I Türk-Alınan harpleri. 42 Türk-Alman münasebetleri, 30, 33, 45, 48, 79, 80, 84. 89 Türk-Avrupa harpleri, 39 Türkçe, 95, 1 06, 14 5, 1 80, 1 84, 2 1 0, 244, 245, 269, 32 1 , 339, 403, 404, 4 1 5 , 427, 430, 449, 476

Türkiya, 60, 6 1 , 62, 63, I I 5, 235, 236, 237, 383

Türkiye, 22, 26, 28, 29, 44, 48, 49, 55, 56, 57, 58, 59, 66, 67, 68, 79, 80,

87, 89, 9 1 , 93, 94, 97, 1 0 1 . ı 1 5, ı 1 9,

Türk-Yunan harbi, 2 7 5

- U , Ü-

Uiah 13oyar ailesi, 2 1 2

Umumi Harp, 327 Un Uvre Nair (Bir Kara Kitap), 48 Ü ç! u ittifak, ı 1 4 . 35 ı , 375 Ü çüncü Mustafa. 48 Ü çüneo Selim, 5 1 Ü çüncü Sultan Mustafa, 46, 4 7 Ü çüncü Wilhelm, 33 9 Ü sküdar, 28, 204. 26 1 . 264

-V, W-

V Georges, 3 2 1

1 20, 1 2 1 , 1 22, 1 23, 1 24. 1 27. 1 28.

V Murad, 4 1 1

1 29, 1 30, 1 3 1 , 1 32, 1 36, 1 37. 1 42.

Vahıdeddin, 246, 326

1 44, 1 45 , 1 48, 1 52, 1 53 , 1 54. 1 55.

Vakit, 282, 376

1 70, 1 74, 1 78, 1 8 1 , 1 82. 1 83, 1 90,

Val ahay/Walachei. 228

2 1 0, 21 I , 227, 228, 229, 232, 234,

Val derse, 3 1 0

240, 24 1 , 242, 243, 244, 245, 247,

Van, 52, 1 34, 277. 284


Indeks Varmes, 245 Varna, 2 1 7. 228 Vaterloo, 3 1 O Vatikan. 65. 239 Vehhılbiler, 201 Vehib Bey. 394. 4 1 8. 4 1 9 Venedikli lcr, 43, 49 Venczuella, 1 64 Vıdin. 20 1 Viktorya, 3 1 4, 3 1 5 Viladivostok, 78 Vilhclm, 52. 1 1 4. 1 1 5, 1 56. 1 57, 1 58, 1 60. 1 6 1 . 1 64, 269. 297, 3 1 3. 3 1 4. 3 1 5 . 3 1 6. 32 1 , 324, 325, 327. 33 1 . 332. 333. 334. 335, 336, 338, 343, 344. 350, 352, 362 Viihelm l l . 3 1 3. 3 1 6. 350 Vilhelmitiycıı. 3 1 7 Vilson, 329. 339, 388, 389. 390 Viting. 1 74, 1 77. 1 78, 1 82 Viyana. 23, 4 1 . 42, 43. 44, 6 1 , 63. 1 40. 1 54. 205. 236, 262. 3 1 9, 338, 4 1 1 , 4 1 4, 48 1 , 482, 484 Viyana harbıyesi, 262 Viyana hükümeti, 338 Viyana mlizelerı. 484 Vize, 464, 465 Vizigotlar. 30 Von der Freiherr Colmar Golız, 58. 79, 273 Von Papen. 84 Von Wangenheim ailesi, 25 W. Bompard. 13 1 Walachi, 227 Wangenheim, 25 Wedekindler, 25 Weimar. 24. 3 2 1 Weissenburg, 24. 3 9 1 Westphalie, 3 1 7 Westphalie v e Rhenanie madcn ame­ lesinin grevi, 3 1 7 Wilhelm, 29, 297, 339

495

-YYafa, 1 1 5, 1 32, 1 34, 1 64, 3 1 5 Yahudilik, 38 1 Yanbolu, 46 1 Yanya, 202, 277 Yaver general Plessen, 302 Yavuz, 65. 239, 406 Yedi Sene harbi, 270 Yemen, 234, 274. 277, 284, 355, 4 1 8 Ycnipazar, 280 Yohannes Yorgoçki, 269 Yozgat, 1 89 Yugoslavya, 85 Yunan, 6 1 , 1 02, 1 1 6, 1 39, 1 99, 2 1 5, 235. 272, 460, 477. 478 Yu nan harbi, 6 1 . 23 5 Yunan ılıtilali. 1 99 Yunan ordusu, 1 1 6. 272 Yunanistan, 228, 245. 272, 370, 372. 376, 4 1 8, 478 Yunanistaıı 'ın ba(;ımsızlıgı, 228 Yunan-Ortodoks kil isesi, 226 Yusuf Ziya, 68. 242 Yücel. 93 Yüksek ziraat enstitüleri, 1 89 Yüz Sene muharebesi, 34 -7_Zabitan Mektebi, 268 Zarol, 365 Z1iviye, 360 Zengibar, 348 Zengizor. 385 Zeytinburnu hastahanesı, 267 Ziraat alimleri meclisi, 1 92 Ziraat Mektcbi, 1 87, 1 88, 1 89 Ziraat Mckteb-i A lileri, 1 90 Ziraat üniversitesi, 190 Ziraat Vekaleti, 1 90 Ziya Bey, 356 Ziya Nuri, 1 74 Zvoleski, 378


Kazım Karabekir

!;; �

ll!

"' g. "' "

�Ol

E EJ !;; : �

� :t

z;

"J


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.