Yaşanmaya değer...
www.koncalar.com.tr
Günyüzü evleri yaklaşık 8600 m alanda, 48 adet 4+1 daireden oluşan 6 blok olarak tasarlanmış olup, kendi bünyesinde açık otopark, açık-kapalı yüzme havuzu, sauna, fitness, lokal, çocuk oyun alanı, basketbol sahası, yürüyüş yolu bulundurmaktadır. 2
Özel peyzaj düzenlemesi ile hem estetik, hem de çevreyle bütünlük sağlayan günyüzü evleri güvenli ve konforlu yaşamı bir arada sunmaktadır. Depreme dayanıklılığı, ısı yalıtımı, asansörü, merkezi doğalgaz ısınma sistemi, merkezi tv sistemi ve özel güvenliği ile kendinizi güvende hissedebileceğiniz, konforlu bir yaşamı sağlayabilmek için titizlikle planlanmış ve sizlere sadece keyfini sürmek kalmıştır...
www.koncalar.com.tr
LifeBurgaz Ajans Artı adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Osman Rodop Genel Yayın Yönetmeni Aslıhan Ay Halkla İlişkiler ve Reklam Özge Rodop Görsel Yönetmen ve Grafik Fatih Köseler Editör ve Yayın Ekibi Çınar Türkmen Erdoğan Anıl Tekin Katkıda Bulunanlar Uzm. Dr. Murat Gerenli Dr. Derya Özfidan Av. Ahmet Gürkan Başaran Astrolog Nuray Sayarı Fırat Çalışkan Yayın Türü Yerel, Süreli, 2 ayda 1 Yönetim Yeri ve Yazışma Ajans Artı İstanbul Cad. No: 33 Lüleburgaz / KIRKLARELİ Tel: 0 288 412 0 222 GSM: 0 532 573 5338 Web: www.ajansarti.net Matbaa Ebat Basım Güzeltepe Mahallesi Mareşal Fevzi Çakmak Cad. No: 117 Blok 9 / 1 Tel: 0 212 626 25 70 Alibeyköy / İSTANBUL Dergimizi internet aracılığı ile de takip edebilirsiniz. www.lifeburgaz.com Okur hattı: bilgi@lifeburgaz.com Yazı ve görsellerin tüm hakları LifeBurgaz dergisine, yayımlanan ilanların ve reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir.
BAŞLARKEN Basit bir “merhaba” kelimesi ile başlamak o kadar uzak geldi ki düşüncelerimize, bütün zorlu süreci, güzel yanları ile yaşadıklarımızı gözlerimizin önünden geçirerek tekrar tekrar düşündük. Evet ekip olarak düşündük, her ne kadar dergi formatına göre bu yazı benim imzam ile yayınlanacak olsa da bu kadar emeğin, bu kadar birlikteliğin bu yazıda ayrı düşmesine gönlümüz razı olmadı... Hayaller kurduk, yardımlaştık, tartıştık, heyecanlandık, yorulduk, acele ettik... Yeni bir renk ile, yeni bir birliktelik ile, dünkü bu kentin çocukları, bugün yine bu kentte bu kentin insanıyla yeni bir başlangıç ile birlikte...
Osman RODOP
osmanrodop@lifeburgaz.com
www.lifeburgaz.com
Burada yaşamış, burada doymuş, bu kenti insanıyla paylaşmış, bu kente bir şeyler bırakabilecek olabilmenin mutluluğu ile…
Burgaz... e if L in ld e şg Ho LifeBurgaz Lüleburgaz’ı saran,
Lüleburgaz’ın yaşamına ayna tutan; sıcak sohbetleri ve ilginç haberleri ile evlerimize, iş yerlerimize konuk olan sıcacık ve kentimizden bir dergi… Hem magazinsel,hem yaşamsal hem de Türkiye’ye mâl olan isimlerle yaptığımız röportajlarımız ile Lüleburgaz’ın nabzını tutacak LifeBurgaz, her sayıda okuyucularına faklı bir Lüleburgaz sunacak. Bildiğiniz gibi herşeyin ilki zordur, bu ilk sayımızda da gecemizi gündüzümüze katarken bizlerden desteğini esirgemeyen başta ailelerimiz, dostlarımız, büyüklerimiz, küçüklerimiz ve özellikle henüz ilk sayısı çıkmamış bir yayını bizlere güvenerek destekleyen, kentin hakettiği bir eksiklik olan yeni rengine, bu kentin çocuklarına sahip çıkan reklam verenlerimize teşekkürü büyük bir borç biliriz. Yeni başlangıcımızda şuan elinizde tuttuğunuz dergimizi, bu sayfaları okumanız ile başlayacak serüvende, bizlerle birlikte yaşayarak, paylaşarak daha iyiye, daha güzel bir yayına çevirmek bizlerin kadar sizlerin de elinde... Biz eleştriye de, görüşlerinize de açığız. Biliyoruz ki, daha iyiye ulaşabilmek için, fikirlerinize ihtiyacımız var... Yenilikçi, meraklı, yaratıcı bir ekibin ürünü bu dergi... İnanarak ve güvenle adım attık, sizlerle paylaşabilmenin sevinciyle... Okurken keyif almanız dileğiyle... LifeBurgaz ekibi adına, Osman RODOP
İÇİNDEKİLER
Gülşen
52
26
Avşa
Emel Acar
Lüleburgaz’daki Romalılar
28
Osmanlı Mutfağı
30
Ebru Sanatı
Kısa kısa Lüleburgaz Trakya’da bunları da gördük Türkiye’nin Yüzleri Doğal Güzellik Çillerinizden nasıl kurtulursunuz? Okul Öncesine Hazırlık Neden Yabancı Dil Rendi Lüleburgaz Mağazası 2010 Yaz Modası 2010 Ayakkabı Modası 12 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
22
42 18
14 24 32 34 36 38 40 48 50 51
56 60 62 64 66 68 74 75 76 80
Kukuletta
Birol Can
70 16
Eski Ramazanlar
78
Nuray Sayarı
Kadın ve Erkek Hipertansiyon Ramazan Ayı’nda Beslenme Ev Dekorasyonu’nda Renkler Trakya’da Spor Yüzme Deyip Geçmeyin Kitap Tavsiyeleri Çok Satanlar İnternet Test
GÜNCEL KISA KISA LÜLEBURGAZ HOŞGELDİN, 11 AYIN SULTANI RAMAZAN
MİYANSERA BAYRAMDA
11 Ayın Sultanı Ramazan ayı bu yıl Ağustos ayının 11’i itibariyle başlıyor. Yaz mevsimine denk gelen Ramazan’da, oruçlu geçen süre 16 saate yaklaşacak. LÜLEBURGAZ’DA PİDE 1 LİRA Ramazan ayının vazgeçilmez yiyeceği Ramazan Pidesi fiyatları encümen kararı ile Lüleburgaz’da 1 Lira olarak belirlendi. UZMANLAR BESLENME KONUSUNDA UYARIYOR Ramazan ayının yaz mevsimine denk gelmesiyle birlikte dikkat edilmesi gereken bazı noktalar olduğunu ifade eden uzmanlar, özellikle yaz mevsiminde yaşanan fazla sıvı kaybının telafi edilmesinin şart olduğunu söyledi. Dyt. Derya Özfidan, Ramazan ayında uygun gıda tüketimini, dergimizin Beslenme Önerileri sayfasında paylaştı.
FİTRE 7 LİRA OLARAK BELİRLENDİ Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, 2010 Yılı Sadaka-ı Fıtır miktarı ile ilgili olarak yapılan açıklamada asgari ücret geçim standardı ve gıda fiyatları gibi kriterler ile bir kişinin günlük asgari gıda ihtiyacı göz önüne alınarak, 2011 Yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan sürede Sadaka-ı Fıtır miktarının 7 lira olarak belirlendi.
LÜLEBURGAZ KAYMAKAMLIĞI’NA CEMALETTİN YILMAZ ATANDI 2005 yılından bu yana Lüleburgaz’da Kaymakamlık görevini sürdüren Lütfullah Gürsoy, İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan Vali Yardımcıları ve Lütfullah Gürsoy Kaymakam atamalarını içeren Kararname’ye göre Sakarya Vali
Yardımcılığı’na atanırken, Cemalettin Yılmaz Lüleburgaz’da Kaymakamlık görevine atandı. 1965 yılı Ordu ili Fatsa doğumlu Yılmaz, daha önce İzmir, Rize, Cemalettin Yılmaz Yozgat ve Ağrı Vali Yardımcılıkları görevlerinde de bulunmuştu.
BELEDİYE’NİN DÜZENLENDİĞİ MAHALLE KAHVALTILARI SÜRÜYOR
Lüleburgaz Belediyesi’nin üç yıldır yaz aylarında yapmaya devam ettiği “Kentlilik Bilincini Arttırmak, Komşuluk İlişkilerini Geliştirme” ve Lüleburgaz’da yaşanan hızlı yapılaşma ve son ekonomik krizin etkisiyle değişen iş ve sosyal yaşamın komşuluk ilişkileri üzerindeki olumsuz etkilerini bertaraf etmek, mahallelerimizde yaşanan sıkıntıları, sorunları ve sevinçleri paylaşmak için Pazar kahvaltılarında mahallelerdeki komşularınızla bir araya geliyor. Her mahallede ortalama 1000 kişi ile düzenle-
14 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
nen sabah kahvaltılarına Belediye Başkanı Emin Halebak, Belediye Meclis Üyeleri, Belediye Başkan Yardımcıları Kevser Özkan, Hüseyin Kırcıoğlu, Lüleburgaz Belediyesi Daire Müdürleri katılım gösterirken, programlarda iletişim uzmanı Yrd. Doç. Dr. Gülgün Karahalil tarafından; İletişim becerilerinin geliştirilmesi, aile içi iletişim, konusunda interaktif sunum yapılmakta. Belediye Başkanı Emin Halebak’ın kahvaltı programlarında yaptığı konuşmalarda “Lüleburgaz Belediyesinin temel belediyecilik hizmetlerinin yanı sıra sosyal belediyecilik ilkesi ile Lüleburgaz’da daha iyi nasıl mutlu olunabileceği ve yaşanılabileceği çabasıyla bu tür faaliyetleri gerçekleştirdiklerini, hayata pozitif bakarak, paylaşarak, üreterek, sorgulayarak katılımcı olmamız gerektiği” demeçlerini vermekte... İletişim Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Gülgün Karahalil aile içi iletişimde bireylerin ve özellikle çocukların temel iletişim becerileri ile sorunları çözme teknikleri hakkında deneyimlerini ve genel bilgilerini paylaştı.
Lüleburgaz’ın farklı konsepti ile merakları üzerine çeken yeni mekanı Miyansera, Ramazan Bayramı’nın 1. günü açılması planlanıyor. Şehir içinde şehir yaratılarak uzun süren çalışmaların ardından görselliğiyle, huzur veren ambiyansı ile Lüleburgaz’da hizmet vermeye başlayacak mekan Zekeriya Selvi, Hakan Gastak, Yücel Okumuş ve Metin Topuz ortaklığında açılacak. Miyansera ile ilgili daha fazla bilgi ve fotoğraflara www.luleburgazda.com adresinden ulaşabilirsiniz.
REFERANDUM’A HAZIRIZ
İlçe Siyasi partilerinin belirlemiş olduğu kişilerle İlçe Seçim Kurulu’nun sandık görevlileri belirlendi. Muhtarlıklara seçmen listeleri asılmasına rağmen hala nerede oy kullanacağını bilmeyen vatandaşlar mahalle muhtarlarına giderek yardım alabilirler.
BEYAZ, CANDAN ERÇETİN’E KOMŞU GELİYOR Kırklarelili sanatçı Candan Erçetin’le yakın arkadaş olan Beyazıt Öztürk kısa bir süre önce Lüleburgaz’ın Ayvalı köyünden bir çiftlik arsası alarak, Candan Erçetin’e ve Lüleburgaz’a komşu oldu. Neredeyse her hafta sonunu Lüleburgaz’da geçiren Erçetin’e, yakın arkadaşı Beyaz’da yakında eşlik etmeye başlayacak. Ayvalı’da Candan Erçetin ve Beyazıt Öztürk’e yakın arsalar değerlenerek alıcı bulmaya başladı.
CENGİZ KURTOĞLU, VİZE’DE SAHNE ALDI
Vize’de bu yıl 5’ncisi düzenlenen Tarih ve Kültür Festivali’nde fantazi müziğin sevilen sesi Cengiz Kurtoğlu sahne aldı. Festival alanındaki konsere çevre İl ve ilçelerden yaklaşık 7 bin kişi katıldı. Sahnede söylediği şarkılar ile hayranlarına unutulmaz bir gece yaşatan Cengiz Kurtoğlu’nun fanatik hayranları da sanatçıya yoğun ilgi gösterdi. Gençliğinden bu yana sadece Cengiz Kurtoğlu dinlediğini anlatan belediye işçisi 42 yaşında evli ikiz çocuk babası Rasim Gökkaya , ‘Tedavisi olmayan tek hastalık, Cengiz Kurtoğlu fanatikliği’ yazılı pankart ile Cengiz Kurtoğlu’na sevgisini gösterirken, konser sonrası Kurtoğlu, fanatik hayranlarının ilgisinden dolayı alandan güçlükle çıkarıldı.
ZİYNET SALİ, BABAESKİ’Yİ SALLADI Ünlü sanatçı Ziynet Sali, “40. Tarım Festivali” kapsamında Babaeski’de coşkulu bir konser verdi. Festivalin ilk günü akşamı Gündüz Onat Festival Alanı’nda, muhteşem bir konser veren Kıbrıslı ünlü sanatçı Ziynet Sali, şarkılarıyla kulakların pasını silerken, samimi tavırları ve sahne performansıyla da sevenlerinden alkış topladı. Festival’de ayrıca Hakan Doğanay, Grup Tolerans, Grup Koridor, Öykü & Berk, Grup Alternatif ve Ferhat Göçer sahne aldı.
SİNEMA’DA AĞUSTOS - EYLÜL PROGRAMI AĞUSTOS AYINDAN VİZYON FİLMLERİ
EYLÜL AYINDAN VİZYON FİLMLERİ
LÜLEBURGAZSPOR 5 EYLÜL’DE ZORLU MARATONA BAŞLIYOR 5 Eylül 2010 Pazar - 16.00 8 Kasım Stadı
13 Eylül 2010 Pazartesi - 16.00 Hatay Atatürk Stadı
Lüleburgazspor
Hatayspor
Arsinspor
Lüleburgazspor
19 Eylül 2010 Pazar - 13.30 8 Kasım Stadı
26 Eylül 2010 Pazar - 13.30 Ünye İlçe Stadı
Lüleburgazspor
Ünyespor
Ankara Demirspor
Lüleburgazspor AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
15
GÜNCEL HATIRALARLA ESKİ RAMAZANLAR
R
amazanın ilk gecesindeki sahur yemeği çok önemliydi. Çocuklar bile bu manevi havadan tat almaları için, Ramazan davuluna eşlik eden manilerle, tatlı uykularından uyandırılıp sahura kaldırılırdı. Sahurda yenen yemekler iftarda yenen yemeklere oranla daha hafiftir. Anadolu’da ve Rumeli’nde sahur yemeklerinde ekseri gözleme ve börek yerlerdi. Kadınlar gece hamur yoğurur; gözlemeleri, börekleri sofraya taze taze getirirlerdi. İstanbul’da sahurda pek börek yenilmezdi. Sahur sofralarına kazandibi çöreklerle, kaşar peyniri, gerdan ve dil söğüşü konurdu. Bir akşam pilav, bir akşam taygan denilen makarna pişerdi. Herkes birer kase yoğurt, birer tas hoşaf veya şerbet içer, pilavı ve makarnayı yedikten sonra niyet ederdi.
Ramazan sıcak pidesiz olamaz
İftara yakın sıcak sıcak taze ramazan pidesi almak için bunları çıkaran fırınların önünde kuyruklar görülürdü. Bazı meraklılar, yumurtalı pide için günlük yumurta tedarik ederek fırıncıya verir ve fırına atılacak pideye yumurtanın, gözlerinin önünde sürülmesini isterlerdi. İftar davetlerinin ramazan ayının on beşinden itibaren başlaması adetti. Bu vesile ile zengin ve “kübera” konaklarında rekabet halinde muhteşem iftar ziyafetleri düzenlenirdi. Sofrada, başta iftariye denilen ve oruç açmaya yarayan çerezler yer alırdı. Hurma, zeytin, yeşil zeytin, sele zeytini, beyaz peynir, kaşar peyniri, Çerkeş peyniri, kaşkaval peyniri, dil peyniri, kaymak peyniri, tulum peyniri, gül reçeli, mürdüm reçeli, ayva reçeli, vişne reçeli, kayısı reçeli, çilek
ESKİ
reçeli, incir reçeli, şimdi unutulmuş olan asmakabağı, frenk üzümü, ceviz, patlıcan reçelleri, tütünlük pastırma, kuşgönlü pastırma, kıraç pastırması, ev sucuğu, salatalık turşusu, karanfilli soğan turşusu, kebereli patlıcan turşusu mevsimine göre şöyle akla ilk gelen iftariyeliklerdi. Ama oruç, kısa bir dua ve besmeleden sonra mutlaka Kabe’den gelmiş Zemzem ile açılırdı. Sofrada herkesin önüne kristal kadehlere yarıya kadar bu kutsal sudan konulur ve iftar topuyla ezan sesi duyulur duyulmaz eller bunlara uzanırdı. Arkasından bir hurma alınır ve sonra sıra keyfe ve zevke göre öbür iftariyelere gelirdi. Bu iftariyelere ise, o devrin deyimiyle “gül kokulu” mis gibi sıcak ramazan pidesi eşlik ederdi. Böylece oruç keyfiyle sararmış benizler renklenir ve süzülmüş gözlere fer gelirdi. İftariye faslı sona erince, tiryakiler cigaralarını tüttürür veya enfiyelerini çekerlerdi.
Padişaha Yumurta-yı Hümayun
Yemek, mutlaka çorba ile başlardı. Et veya tavuk suyuna şehriye, yahut hindi derisiyle hafif sirke ve sarımsaklı tuzlama çorbasını “Yumurta-yı Hümayun” takip ederdi. Topkapı Sarayı terk edilip padişahlar Dolmabahçe Sarayı’nda veya diğer dış saray yahut mevsimlik köşklerde oturdukları zamanlarda bile Kadir geceleri mutlaka Topkapı Sarayı’na gelip burada iftar ederek yatsı ve teravih namazlarından sonra yapılan Kadir Gecesi dua törenine katılır ve bazen de o gece orada kalırlardı. İşte, Topkapı Sarayı’ndaki iftarda padişaha Yumurta-yı Hümayun ikram edilmesi ve onun bunu yemesi Osmanlı hanedanı geleneklerindendi. Bunun için evvela halka halinde kıyılmış soğan Halep yağında öldürülür derecede kavrulur, sonra ince dilimlenmiş tütünlük pastırma ilave edilip biraz da su katılarak pişirilir, yeteri kadar şeker ve sirke ile de bir iki taşım kaynatıldıktan sonra açılan yuvalara günlük yumurta kırılıp kapağı kapatılarak kaskatı olmayacak derecede pişirilirdi.
RAMAZANLAR
Bundan sonra sıra çöp veya fırın kebabı, kıymalı veya peynirli yahut ıspanaklı kol, yahut da bohça böreği, ya da talaş kebabına gelirdi. Bunu ise elmasiye, muhallebi, güllaç gibi karışık hafif (!) sütlü tatlılar takip ederdi. Bundan sonra ekşili bamya gelirdi ki bu, yemekte birinci turun bitip ikinci turun başladığına alametti. İkinci tur, tavuk veya hindi fırını ile başlardı. Bunlar, fıstıklı, üzümlü, kestaneli ciğerli, katılı ve baharlı ala iç pilavı ile doldurulmuş bulunurdu. Bundan sonra bol etli mevsim sebzeli, yine mevsimine göre zeytinyağlı barbunya enginar, imambayıldı, taze veya çalı fasulye vb. yemekler gelir, nihayet ortaya kat kat bıldırcınlı, beyinli halis amberbu pirinçten, mutlaka Vakfıkebir yağı ile pişmiş tepeleme pilav tepsisi gelirdi. İftar ziyafeti geleneksel olarak en sonra “arz-ı endam” eden cevizli, fıstıklı veya kaymaklı baklava ile son bulurdu.
Ramazanlarda balık ve su ürünleri yenmezdi!
Bu genel listenin dışında bazı konakların kendilerine mahsus, başka yerlerde pişmeyen sürpriz yemekleri vardı, şimdiki gibi bol bol bulunmayan turfandalar, neşelere neşe katardı. Süt kebabı, fıstıklı hayderî, taze fasulye buranîsi, sütlü yumurta böreği, sarma tavuk, kaymaklı ayva şekerlemesi, acı tatlı vb. bu
Lüleburgaz
’da da eski ramazanlar çok eğlenceli kutlanırmış… Ramazan ayı gelmeden önce evlerde büyük temizlikler yapılır,kilerler yiyeceklerle doldurulurmuş. Ramazan ayı geldiğinde herkeste bir heyecan başlar, ramazan ayı ibadetin en yoğun yaşandığı ay olduğu kadar ramazan eğlenceleri ile de özellikle çocukların beklediği özel bir zaman olarak yaşanırmış. Ramazan başladığında davulcular evleri tek tek dolaşır, maniler söylerlermiş. Ev sahiplerinin kimi para verir kimi hediye verirmiş. Sahurda da kapı kapı dolaşan davulcular o zaman Lüleburgaz küçük bir yer olduğu için her aileye isimlerine uygun maniler söylerlermiş. Ramazanda bütün lokantalar kapatılır, vitrinlerini süslerlermiş ve ramazan boyunca kapalı dururmuş. Eskiden iftar vaktinin geldiği top sesiyle anlaşılırmış. Ramazan akşamları herkes iftar topunun atılmasını heyecanla bekler ve top atılır atılmaz evlerine koştururlarmış. Ramazan’ın
sürpriz yemeklerdendi ve hazırlanışları o konağın aşçıbaşısına ait bir sır olup öbürleri ne kadar uğraşsalar aynı lezzette olanlarını yapamazlardı. Çeşitli mevsim meyveleri ile turfanda meyveler, iftar sofralarının son perdesini teşkil ederdi. Şunu da ilave edelim ki “Yumurta-yı Hümayun” her yerde pişirilmeyip daha çok “vükela ve vüzera” konaklarına mahsustu. Çok yerde bunun yerine normal pastırmalı veya ıspanaklı yumurta ikram edilirdi.
“Diş kirası”
Ramazan aylarında dikkat edilen geleneklerden biri, eve gelen misafiri iyi bir şekilde ağırlamak ve misafirin memnun ayrılmasını sağlamaktı. Osmanlı döneminde zengin köşk veya konaklarda iftar daveti verilirdi. Bunun yanında fakir halk içinde de sofralar hazırlanır, çat kapı gelen Allah misafiri içeriye alınırdı. İftarın verildiği köşk ve konak evler, ziyafet evi halini alırdı. Misafirler iftarını edip teraviye gitmek üzereyken, hane sahibi tarafından kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler diş kirası olarak hediye edilirdi. Fakir fukaraya ise, hane sahibinin zenginliği ve cömertliğine bağlı olarak, gümüş akçe veya altın paralar bir kadife kese içerisinde diş kirası olarak verilirdi.
gelişiyle evlere şenlik doğar, bereket yağarmış. Ailenin tüm üyelerinin toplandığı iftar sofraları birbirinden leziz özel Ramazan tatlarıyla donatılırmış. Genellikle toplu iftarlar yapılırmış. Ramazanda evlerde misafir hiç eksik olmazmış. İftardan sonra erkekler teravih namazına kadar kahvelerde oturup nargile içerek sohbet ederlermiş. Namazdan sonra Ramazan eğlencelerinin yapıldığı a-lanlara giderlermiş. Bayanlar komşularda toplanırlarmış; eğlenmek için masallar anlatırlar, tef, kanun çalar ve şarkılar söylerlermiş. Bayanların en büyük eğlenceleri ise şakalar yapmakmış. Erkek kılığına girerek komşularını korkuturlarmış. İftardan sonra 27 Mayıs parkında (bugünkü Taşköprü’nün başındaki yeşillik alan) Ramazan eğlenceleri düzenlenirmiş; kuklalar, özellikle Hacivat ile Karagöz oynatılır, cambazlar, hokkabazlar, macuncular, kağıt helvacılar gelir, fasıllar yapılırmış…Bayram sabahı
bayram namazına gidilir dönüşte bayra m şekeri alınırmış... Bayramda el öpmeye gelen çocuklara bir mendil içinde şeker ve harçlık verilirmiş. Anlatmakla bitmeyecek güzellikteki Ramazan aylarının dolup taşan anılarıyla bir Ramazan ayı daha evlerimize giriyor. Sevgi, saygı, birlik ve beraberlikle yoğrulan, anlatılmakla bitmeyecek Ramazanlar geçirmeniz dileğiyle… Araştırma: Çınar TÜRKMEN
RÖPORTAJ: Özge RODOP
RÖPORTAJ BİROL CAN
BİROL CAN “En güzel aşk, zor olanmış” diyerek başlamış dizeler ve damla kendini tamamlayınca damlar misali, ağır ağır dökülmüş her bir şarkı yürekten... Edirne, Kastamonu, Küre, Lüleburgaz yollarında yazdığı şarkıları dinlemişseniz eğer ve şu an bu satırları okuyorsanız, Birol Can’ın yol arkadaşısınız demektir artık. Sıcacık sohbetiyle Birol Can’ı daha yakından tanımaya ne dersiniz?
18 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Öncelikle Birol Can kimdir? Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Aslen Erzincanlı’yım, İstanbul’da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul Şişli’de tamamladım. Daha sonra Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. Edirne’de yüksek öğrenimimi tamamladıktan sonra 1999 yılında mezun oldum ve 11 yıldır Sağlık Bakanlığına bağlı doktor olarak görev yapıyorum. İlk Kastamonu’da çalıştım. Oradan Lüleburgaz’a tayin oldum. 2,5 yıl orda çalıştıktan sonra İstanbul’a geldim.
Mesleğinizi seviyor musunuz? Çook. Seviyorum tabi ki.
Hastalarla iletişiminiz nasıl?
Hastalarla , sahneden mi, yoksa binlerce insan tanımamdan kaynaklanan tecrübeden mi bilmiyorum ama iletişim konusunda bir sıkıntı yaşamıyorum.
Lüleburgaz’da görev yaptığınız dönemlerde daha çok tanınıyordunuz. O zamanlar hastalarınızın size ilgileri, tepkileri nasıldı?
Aslında İstanbul’da daha çok tanınıyorum. İstanbul’a geldiğim dönemde albüm çıkarmıştım. 2006 da Levent’te çalışırken kliplerim TV’lerde yayınlanıyordu. ‘Doktor bey dün sizin klipleriniz yayınlanıyordu, az önce televizyondaydınız.’gibi tepkileri vardı. Tabii ben o dengeyi korumaya çalışıyorum. Yani sanatçı kimliğim ayrı hekim kimliğim ayrı ama tanıyorlardı bir şekilde…
Müziğe olan yatkınlığınız nereden geliyor?
Aileden gelen bir şey... Amcam radyo sanatçısıydı. Babam da saz çalar, beste yapardı. Erzincanlı olduğumuzdan dolayı evimizin her odasının duvarında saz vardı. Ali Ekber Çiçek, Arif Sağ, Güler Duman aile dostlarımızdı. Saz ve türküler dinleyerek büyüdüm. Lisede okul korosundaydım. Hem saz çalıyorduk hem türkü söylüyorduk. Genlerimde var heralde müzik...
Müzik kariyeriniz nasıl başladı?
Edirne’de öğrencilik yıllarımda ‘ser_hoşgül’ diye bir grup kurduk. Ben saz çalıyordum, arkadaşlarım Vefa ile Ergün de gitar çalıyorlardı. Önümüzde bir rakı şişesi içinde gül, 3 kişi çalıp söylüyorduk. Bana ‘Birol senin sesin güzel sen grubun solisti ol’ dediler öyle de kaldım zaten. Okulda yurtta saz çalardık türkü söylerdik. Akşamları ben ıslık çalardım. Gündüzden kız bloğundan peçete gönderirlerdi akşam şunu çal bunu söyle diye. İki bloğun arasında bir boşluk vardı. Oraya otururduk, sıradaki şarkıları armağan ederdik. Kız bloğundan alkış kopardı. Bir gün siyahlar gecesi düzenledik arkadaşlarla bir evde toplandık 30-40 kişi. İlk orda grup Ser_hoşgül diye arkadaşlarımıza çalıp söyledik. Dara Mazlum vardı Edirne Belediye Başkanının oğlu. O dedi BarMar diye bir yer var siz orda program yapın diye. Öyle başladık.
Bildiğimiz kadarıyla 2 albüm çıkardınız.
Bundan sonrası için müzikle ilgili yeni projeleriniz, yeni besteleriniz var mı?
Evet. Aslında 2,5 albüm hatta. Birincisi ‘Çiğ Tanesi’ adını taşıyan bir albümdü. Amatör albüm diyelim ona. Seyhan müzikten çıkmıştı. Bülent Seyhan Edirne de öğrenciydi o dönem. Seyhan müziğin ilk albümüydü. Bülent Seyhan şimdi bu camiada bir numara isimlerden. Bir albüm çıkardık o zaman makara matrak,binbir zorlukla… Albüm çıktıktan sonra çoğu, kaset çalarlar da çalmıyor, ters söylenen şarkılar var. Fena bir şeydi yani… Elimize yüzümüze bulaştırdık. Sonra Haluk Levent’le tanıştık. Beni prestij müziğe götürdü. Kendi bestesi olan ‘Taş Duvarlarda Güller Açacak’ şarkısını verdi bana. Ona klip çektik. Ama prestij müzikte çok yalnız kaldım. Yeteri kadar sahip çıkmadılar, firmanın sahiplerinin kişisel kavgalarına kurban gittim işin açıkçası. 10 sene sonra 2006 da diğer albümü yaptık Cepmaster firmasıyla. Teklif onlardan geldi. Güzel bir albümdü o, ama firma kapandı. Sonra küstüm zaten bende artık.
Peki yeni bir albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Şuan zamanımın çoğunu Beşiktaş’la geçiriyorum. Beşiktaş aşığıyım. Beşiktaş marşları yapıyorum. Beşiktaş’a dair her yerde bulunmaya çalışıyorum. Ama ileride içimde ukde kalan bir türkü albümü yapabilirim.
Doktorsunuz ayrıca müzikle uğraşıyorsunuz. İkisi arasında bir seçim yapmanız gerekseydi hangisini seçerdiniz? Müzik elbette…
Peki Edirne sizin için ne ifade ediyor?
Edirne… Gençliğimi ifade ediyor. Edirne’ye gidince ben kendimi buldum. Orda müziğe başladım, ilk orda aşık oldum, ayrılığı orda yaşadım, en güzel bestelerimi orda yaptım, orda tanındım, orda sevildim. Edirne hatıralarımın yer aldığı; acısıyla tatlısıyla açınca bakıp böyle bir gülümsetip bir hüzünlendiren, her sayfasında ayrı bir anım olan fotoğraf albümü benim için…
Kaç sene yaşadınız Edirne’de? 15 sene yaşadım.
Radyoda program yapıyorsunuz. Biraz radyo programınızdan bahseder misiniz?
1903 radyomuz internette görüntülü olarak yayınlanıyor. www.1903radyo.com.. Beşiktaş’ın bütün sevilen isimleri burada neredeyse. Haftada bir günde olsa burada program yapıyorum. Çarşamba günleri 21:30 ve 24:00 arası. Konuklarım oluyor. Ben gitar çalıyorum şarkılar söylüyorum. Radyo programcısı değilim ama alıştım bunada ve elimden geldiğince doğru şeyler yapmaya çalışıyorum.
Şuan gündemde olan projeleriniz var mı? Biraz bahseder misiniz?
Şuan aile hekimliğini bekliyorum. Onun dışında besteler yapmaya devam ediyorum. Avea ile anlaşmalı olarak Kartalcell’in reklam müziğini yaptım. Beşiktaş sezon açılışı için bir albüm üzerinde çalışıyorum.
Beşiktaş aşkınız nereden geliyor?
Sonradan oluşan bir aşk aslında… İstanbul dışında olduğum için maçlara gidebilen biri değildim. Bir insana nasıl aşık olunur? Gördükten sonra değil mi? Bende ilk defa dayımın oğlu ile Beşiktaş maçına gittiğimde İnönü stadına girdiğim an öyle bir aşk başladı. Şuan ki yaşantım Beşiktaş’tan ibaret. Zaten hayatı siyah beyaz yaşayan biriydim, en uçlarda oldum hep ve griyi katmadım yaşantıma... Bu halimden hiç şikayetçi değilim.
En büyük hayaliniz ve gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz var mı?
‘Benim bir tek hayalim var kartal şampiyon olacak’ lalalala lalala laaa… Canım ailem dizisinin müziğiydi sanırım, tribündeki RİZELİ KARTALLAR söz yazmıştı. Onun sonunda ‘benim bir tek hayalim var o da kartal şampiyon olacak’ diyorlardı. Şaka bir yana hayal dünyam çok geniş benim. Ama öyle çok param olsun, yatlarım katlarım olsun gibi hayallerim yok. Ben hayallerimi sevdiğim insanların mutlu olması üzerine kuruyorum. Bir Beşiktaş başarılı olsun, bir de sevdiğim insanlar sağlıklı, mutlu olsun.
Doktor ve sanatçı olmak dışında (bütün işler kanuni olsaydı) hangi mesleği yapmak isterdiniz?
Aslında yine farklı bir meslek yapmak istemezdim ama doktorluğun cerrahi boyutunu yapmak isterdim. Sınavlara vakit ayırıp çalışamadığım, ağustos böceği gibi yaşandığımdan mütevellit sınava girme ve dolayısıyla kazanma şansımda olmadı. Bir de iş değil ama çok gezip dolaşmak isterdim.
20 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Hayatta yaşayamadığınız için pişmanlık duyduğunuz bir şey var mı?
Konservatuara gidemediğim için hep üzülürüm… Keşke konservatuara gitseydim diye düşünüyorum.
Lüleburgaz da unutamadığınız güzel bir anınız var mı?
Muhakkak çok var tabi… Aklıma gelen bir tanesinden bahsedeyim. SSK hastanesi civarında oturuyordum. Mahallede yaşayan çocuklara kutu kutu boyalar, fırçalar almıştım. Bir kalorifer bacası vardı evime yakın, duvarları sıvaydı. 15-20 çocuk ve ben o duvarları boyadık. Çiçekti böcekti rengarenk figürler çizdik. En sonunda ‘hadi herkes ellerini boyalara soksun birbirimizi boyayacağız’ dedim. Hepimiz rengarenk olduk. O çocuklar şimdi ne yapıyorlar bilmiyorum ama hala oralarda boyalı bir yerler varsa beni hatırlıyorlardır.
Lüleburgaz da unutamadığınız kötü bir anınız var mı?
İstanbul’a taşınmadan önceki gün evime hırsız girmişti. Başımın ucundaki telefonumu ve bir paket sigaramı çalmıştı. Son gece öyle bir talihsizlik yaşamıştım. Ama Lüleburgaz özeldir her daim…
Son olarak LifeBurgaz okuyucularına neler söylemek istersiniz? Yolunuz Lüleburgaz’a ne zaman düşecek?
Geçen gün Edirne’deydim. Kırkpınar yağlı güreşleri dolayısıyla… Sahneye çıktığımda da söylemiştim. ‘Aslında Erzincanlıyım. İstanbul’da doğdum ama Edirne ve Lüleburgaz’da da yaşadığım için yarı Trakyalıyım’ demiştim. Lüleburgaz benim için çok özel bir yer oldu hep. Öğrencilik yıllarımda Lüleburgazlı çok arkadaşım oldu. Sakinliğiyle, güzelliğiyle karmaşadan uzak bir yer Lüleburgaz… Ben insanlarını seviyorum oranın. Lüleburgaz’da ne zaman program yapsam dolar ve daha candan, isteyerek ve severek eğlenirlerdi. O yüzden özel Lüleburgaz… Çok sık gidemesem de kalbimdeki yeri başka. Hepsini çok seviyorum, özledim…
Sizi en çok ne kızdırır? Yalan, bekletilmek, aldatılmak Sigara alkol kullanıyor musunuz? Evet En sevdiğiniz renk nedir? Siyah beyaz En sevdiğiniz şarkı nedir? Şu aralar en sevdiğim şarkı; söyleyemedim diye bir şarkı var. ‘düşlerde sevdim seni, söyleyemedim’ (mırıldanmalar) onu çok dinliyorum. Yaptığınız en büyük çılgınlık nedir? Hatırlamıyorum İzlemekten keyif aldığınız TV programları neler? Dr. House izlerim. Maçları ve Okan’ın programını izlerim. Hayatta en çok kıymet verdiğiniz kişi kim? Annem
HAFTA SONU KAÇAMAĞI AVŞA
BODRUM’UN ARKA BAHÇESİ; AVŞA M
armara denizinin en güzel kıyı şeritlerinden birine sahip olan, Marmara Adaları’ndan en çok tercih edileni, dinlenti ve eğlence de sınır tanımamak dediğimizde aklımıza gelen en yakın adreslerden biri; Avşa…
Adayı Keşfedin!
Adanın her tarafını ve koylarını özel araçlarla ve motorlarla gezmek mümkündür. Adadaki koyların en gözde olanları Çınar Koyu, Mavi Koy, Değirmen Koyu,Manastır Koyu, Beyazsaray Koyu, Kumburnu Koyu, Kumtur Koyu ve Yiğitler köyünde bulunan Altınkum Koyu’dur. Avşa Adası’nda yaz aylarında faaliyet gösteren çok sayıda eğlence mekanı bulmak mümkündür. Lunaparktan kıl çadıra, çay bahçesinden diskoya, türkü evinden bara bir çok eğlence mekanı yaz aylarında faaliyet göstermektedir. Bunlardan bazıları şunlardır; Tanz Disko, Liatris Disko, Çağlar Taverna, Grean Bar, Martı Bar, 353 Bar, Baran Türkü evi, Sohbet Aile Çay Bahçesi, Marpuç Nargile Cafe,
Avşa, eşsiz temiz ve mavi denizi, doğal koyları ve plajlarıyla küçük bir cennet adası’dır. Tarihte ise orta çağda bir sürgün adası olarak bilinmektedir Avşa...
Ramses Cafe ve Nargile, Fener Nargile ve daha birçok Cafe bar ve benzeri mekanlarda eğlenmek mümkündür.
Yapmadan Dönme!
Denizin ve sahilin tüm güzelliğini yaşamış Avşa bağlarında yetişen Ada Karası üzümlerinden yapılan dünyaca ünlü şaraplarından yudumlayın, gün
batımını izleyin, en azından bir eğlence mekanına gidin, koylarını keşfedin, denizinden çıkan mahsullerin tadına bakın, manastırı gezin, çarşıyı gezin.
Aziz Georgios ( Aya Yorgi ) Manastırı:
Kütüphanesi el yazmaları ile ünlü
22 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
manastır 3 Ağustos 1638 yılında inşa edilmiş.1789 da Meşhur Kütüphanesi’nin yandığı ve tüm binaların harap olduğu; aynı yıl AYNAROZ daki BATOPEDİON manastırına devredildiği ve 1834 yılında ise aynı manastır tarafından tamir edildiği bilinmetedir. Bu tamirat 1847 yılına kadar sürmüş ve 19. yüzyılda da Manastır altın çağını yaşamıştır. Manastırın planı Bizans Manastırlarının yerleşim planlarına benzemektedir. Duvarları (Buon Fresko) gerçek Freks tekniğinde sıva boyayı tümüyle emdiğinden tam anlamıyla bütünleşmiştir. Kutsal bir yapı olan avlu mermer taşlarla döşenmiş görülmeye değer bir kalıntıdır.
Kıyı Turizmi:
Avşa Adası tam bir kıyı turizmi cennetidir. Temiz sahilleri ve eşsiz güzellikteki denizi ile yüzbinlerce turiste tatil imkanı sağlamaktadır. Haziran ayından başlayıp Eylül ayına kadar süren sezon boyunca avşa sahillerinde çeşitli su sporları yapılır. Plajların tamamı halka açıktır ve ücretli plaj yoktur. Adanın coğrafi yapısı gereği fazla engebeli olmaması nedeni ile bisiklet sporu ve yürüyüş sporları için uygundur. Avşa adasında yapımı devam eden yat limanı da mevcuttur.
Kültür Turizmi:
Avşa adasında şimdiye kadar hiçbir bilimsel kazı yapılmamıştır. Ancak adada ana kara Kapıdağ Yarımadası’ndan ayrılmadan önce bazı ilkel toplulukların yaşadığı, avcılıkla geçindiği, ana kara ile bağlantısı kesilince kendilerine yeni bir yaşam biçimi geliştirdiklerini, avcılığı azaltarak tarım, balıkçılık ve besicilikle geçindikleri bazı buluntular ile anlaşılmaktadır. Son yıllarda Avşa kumsallarında bulunan çeşitli çakmak taşı, kemik, ağırşak ve değirmen taşı ile değişik baltalar adadaki iskanın yazılı kaynaklardan çok eskilere gittiği fikrini kuvvetlendirmektedir. Adanın tüm yüzeyi Neolitik ( İlk Tunç Çağı ) Kalkolitik Hellenistik ( Roma-BizansOsmanlı) çanak çömlek parçaları ile doludur. Bu yüzey buluntularından başka tüm çeşitli Roma kapları, mezar stelleri,
amphoralar, yazılı kitabe parçaları, sunak, sütun ve gövde parçaları, Bizans Mimari parçaları ev temellerinde bulunmaktadır. Adanın kuzeyinde Çiftlik Mevkii nde tepede ve deniz kenarında kumsala sıra halinde dizilmiş kiremit mezarlar rahatlıkla görülebilecek şekilde İMSİTU durumunda denizin sahil aşındırması sonucunda ortaya çıkmıştır. Kukuma sırtında Osmanlı Mezarlığının hemen üzerinde büyük mermer levha örtülü bir roma mezarı ve içindeki kemikler kırılarak ortadan kalkmıştır. Belediye binasının yapımı sırasında temel kazısında bulunan İstanbul tipi steller olarak isimlendirilen Roma Stellerine benzer muhtemel bir Trak Stell olan yarısı kırık parça halen muhafaza altında tutulmaktadır. Bu da, adanın çeşitli toplumlara ev sahipliği yaptığının en önemli delilidir. Manastır mevkiinde deniz içinde 4 metre derinlikte büyük küpler (Pithoslar) içlerinde iskeletleri ile durmaktadır. İlk Tunç Çağı Yaratan Kültürü Manastır mevkiinde çok yaygındır. Deniz içindeki küp mezarlar ve içinden çıkan adak eşyaları ( piksisler,kapaklar,ağırşaklar) dışında Manastırda açılan, 4 metre derinliğindeki bir kuyu içinde 8 adet Yotan Testi ve Ahşapları İn Situ durumunda bulunmuştur. Manastır ve çevresinde Roma ve Bizans Kültür kalıntıları çok fazladır. Denizden çıkan altın, dia, demir ve küpe parçaları da vardır. Örnekler sayılamayacak kadar çoktur.
Buluntuların durumundan Marmara Denizinin en az 3-4 metre yükseldiği veya 4 metre çökeltecek şiddetli bir yer sarsıntısı olduğunu kabul etmek gerekir.
İnanç Turizmi:
İnanç Turizmine hizmet veren Yiğitler Köyünde Ali Dede Türbesi bulunmaktadır. Her yıl adanın yerli halkı ve ada dışından gelen yazlıkçılar tarafından özel günlerde ziyaret edilir.
ULAŞIM (Kişi başı 15 TL, araba ile 60 TL) CİNER DENİZCİLİK Tekirdağ Merkez Limandan; 13:30 ve 19:00 saatlerinde hareket etmektedir. ÖZKAPTAN Tekirdağ Merkez Limandan; 11:30’da hareket etmektedir.
KONAKLAMA
1. Müşterek Pansiyon ve Apart Pansiyonlar:25-50 TL (kişi başı) 2. Motel-Apart, Motel-Butik, Motel Butik Apart:35-70 TL (kişi başı) 3. Oteller-(Sabah ve Akşam Yarım Pansiyon):60-100 TL (kişi başı) 4. Yazlık Kiralık Villa ve Apart Daire-
ler:100-200 TL (günlük yer kirası) AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
23
TRAKYA BUNLARI DA GÖRDÜK
En talihsiz dolandırıcı! Lüleburgaz’da sahte kimlikle bankadan kredi almaya çalışan kişi, adını kullandığı şahıs gişe memurunun eniştesi çıkınca kıskıvrak yakalandı…
L
üleburgaz’da sahte kimlikle bankadan kredi almaya çalışan kişi, adını kullandığı şahıs gişe memurunun eniştesi çıkınca kıskıvrak yakalandı. Edinilen bilgilere göre, Lüleburgaz’da bir banka şubesine gelen Şerif Tahsin Ayhan (50) kendisini Edirne Keşan doğumlu Mustafa Kaya (56) olarak tanıttı. Mustafa Kaya adına düzenlenmiş sahte kimliğe kendi fotoğrafını da yapıştıran Şerif Tahsin Ayhan adlı kişi kredi talebinde bulundu. Ancak dolandırıcının şansı yaver gitmedi. Zira, ismini kullandığı Mustafa Kaya, bankada kendisi ile ilgilenen görevli
Ö.C.’nin halasının kocası çıktı. Ö.C. eniştesi ile görüştükten sonra şahsın evraklarının sahte olduğunu anladı. Bunun üzerine durum polise haber verildi. Banka şubesine gelen polis zanlıyı gözaltına aldı. Şerif Tahsin Ayhan, önce kendisinin Şeref Ayhan olduğunu söyledi. Ancak parmak izinin alınmasının ardından Şerif Tahsin Ayhan olduğu anlaşıldı. Zanlının 7 ayrı suçtan sabıkasının olduğu, ayrıca İstanbul’da da 3 ayrı suçtan arandığı öğrenildi. Şerif Tahsin Ayhan, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
İntihar girişimine Sözünün eri çıktı! ‘Atla da kurtul’ teşviği
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde ‘Var mısın Yok musun’ yarışmasını izlerken çocuklarına “Son kutudaki parayı bilemezsem pencereden atlarım” diyen Süleyman Parmaksız, pencereden atladı.
E
dirne’nin Keşan İlçesi’nde yaşadığı maddi sıkıntılar nedeniyle bunalıma giren 34 yaşındaki Hasan Sarıöz, eşi ve 3 çocuğuyla birlikte aç kaldığını belirterek 4 katlı bir binanın çatısına çıktı. Olay yerine gelen polis ekipleri intihar edeceğini söyleyen Sarıöz’ü ikna etmeye çalışırken, aşağıda toplanan meraklı kalabalık ise ‘Atla da kurtul’ diye tempo tutarak bağırdı. Sarıöz polisin yaklaşık 1 saat süren çabasıyla güçlükle ikna edilerek binadan indirildi. Olay, Kazım Karabekir Caddesi’nde bulunan 4 katlı bir apartmanın çatı katında meydana geldi. İş bulamadığı için bunalıma giren evli ve 3 çocuk babası Hasan Sarıöz, binanın çatısına çıktı. Çevredeki vatandaşların haber vermesiyle olay yerine polis ekipleri Sarıöz’ü ikna etmeye çalışırken, İtfaiye ekipleri ise bina altına branda açtı. Bu sırada aşağıda toplanan meraklı kalabalık ise, ‘Atla da kurtul’ diye bağırmaya başladı. Polis ekipleri bağıranları çevreden uzaklaştırdı. 1 saat süren ikna çabalarının ardından iş sözü verilen Hasan Sarıöz binadan indirildi.
24 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
ÇOCUKLARIYLA İDDİAYA GİRDİ Olay Tekirdağ’ın Çorlu İlçesi’nde Reşadiye Mahallesi’nde meydana geldi. Evde yarışmayı izleyen ikisi erkek 3 çocuğu ile kutu hakkında ididaya giren Süleyman Parmaksız, yarışmada son iki kutusu kalan Musa adındaki yarışmacının 6 numaralı kendi kutusunda 50 bin TL, kutuyu açacak olan diğer yarışmacının 17 numaralı kutusunda ise 500 bin TL olduğunu söyledi. Çocukları ise tam tersini söyleyince baba Süleyman Parmaksız, 3 çocuğu iddiaya girdi. Baba Parmaksız eğer 6 numaralı kutuda 500 bin TL çıkması halinde kendini pencereden atacağını söyledi. 2. KATTAN ATLADI Yarışma sonunda açılan 6 numaralı kutunun içinden 500 bin TL çıkması üzerine Süleyman Parmaksız oturduğu apartmanın ikinci katındaki evinin penceresinden kendisini aşağıya bıraktı. Şaşkına dönen Parmaksız’ın çocukları pencereden aşağıya baktıklarında yerde yatan babalarının yaralandığını görünce hemen sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen ekipler, bacağına bahçe korkuluğunun demir çubuğu batan ve ayağa kalkmaya çalıştığı sırada demir çubuk battığı yerden çıkan Parmaksız’ı ambulansla Çorlu Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan Parmaksız’ın sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.
TARİH LÜLEBURGAZ’DAKİ ROMALILAR ALİ ARSLAN
LÜLEBURGAZ’DAKİ
ROMALILAR (RUMLAR)
MÖ 2000 li yıllarda Balkan yarımadasının Trakya Bölgesinde yaşam sürdüren Trak Boyları kuzey batıdan gelen İlliryalı’ların baskıları sonucu göç etmek zorunda kalmış, büyük dalgalar halinde Anadolu’ya göç etmiş ve bazı Trak Kabileleri de Trakya’da kalarak bu toprakları sürekli yerleşim yeri olarak seçmişlerdir. Lüleburgaz’ın da içinde olduğu bu topraklarda Trak Kavimlerinin egemenliği MÖ Vl yy dan itibaren el değiştirmeye başlamıştır.
Bölgedeki egemenlikleri özetlersek; Lüleburgaz’ın içinde bulunduğu Trakya toprakları MÖ 8 yy dan itibaren Yunan egemenliğinin tesirine girmeye başlamıştır. MÖ 6 yy da ise Atina’da büyük bir süre kargaşa ortamın doğmuştur. Bu durumdan yararlanarak Atina’da ki siyasi otoriteyi ve Tiranlığı ele geçirmek isteyen Yunanlı Peisistratos başarılı olamayınca Trakya geçmiş (MÖ 558) bu bölgede Struma Irmağı yakınındaki altın madenini ele geçirip zenginleşmiş, büyük bir ordu kurarak Atina’da Tiranlığı ele geçirmiştir. (MÖ 546) Daha sonraki zamanlarda Doğu Trakya’da anlaşmalar yapıp, dostluklar kurarak Trakya topraklarında üsler elde etmiştir. Atina’nın egemenliğini MÖ 513 yılına yani Pers egemenliğine kadar sürdürdü. MÖ 6 yy’dan itibaren Anadolu’ya giren Persler, Lidya krallığını yıkmış, Ege kıyılarındaki şehir devletlerini ele geçirmiş, İstanbul boğazından Doğu Trakya’ya geçerek MÖ 513 yılında bugünkü Vize, Pınarhisar, Kırklareli yolunu izleyerek Tuna’ya kadar olan bölgenin Batı Karadeniz ve Trakya kesimlerini istila etmişlerdir. MÖ 200 lü yıllarda Trakya da egemen olan Bitimyanlılar Roma, K.Karadeniz Pontos Krallığı, Bergama Krallığı güçleri ile çatışabilir bir noktada idiler. Özellikle Roma İmparatorluğunun yayılmacı siyaseti Trakya topraklarını ve Bitimyalıları zorda bırakabilirdi. Roma imparatorluğunun yayılmacı siyasetinin en önemli hedeflerinden biri Anadoluydu. Bu amaç Bitimya – Roma ilişkilerinde ve Roma – Pontos savaşıyla kesin olarak ortaya çıktı. Trakya topraklarının Bitimya Kralı lll. Nikomedes, Roma İmparatorluğuna sığınarak Roma’nın egemenliğini kabul etti. Roma ordusu MÖ 85 te Trakya topraklarını istila etti. Trakyada Lüleburgaz’ın da içinde bulunduğu şehirler yağmalandı. Bu kargaşa 10 yıla yakın sürdü ve Romalılar MÖ 74 yılında Trakya’nın tüm topraklarına egemen olup bölgeye yerleştiler.
26 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Romalılar MÖ 74 yılında Trakya’nın tüm topraklarına egemen olup bölgeye yerleştiler. Lüleburgaz’da Roma egemenliğinde Trakya eyaletinin bir kasabası olarak yönetilmeye başlandı. Burada yaşayanlar artık kendilerini Romalı (Rum) olarak görmeye başladılar.
Lüleburgaz’da Roma egemenliğinde Trakya eyaletinin bir kasabası olarak yönetilmeye başlandı.Burada yaşayanlar artık kendilerini Romalı (Rum) olarak görmeye başladılar. Roma’nın Trakya’da ki egemenliği MÖ 30 lu yıllarda Tuna boylarındaki “Bastarnalar”’ın hareketlenmeleri ve güneye doğru sarkmalarıyla bölge bir takım çatışmalara sahne oldu. Roma bu çatışmaların ardından bölgede kanlı bir otorite sağlandıktan sonra, Lüleburgaz’ın içinde olduğu Doğu Trakya’yı MÖ 27’de Roma yanlısı Kotis adlı yerel bir prense vasal krallık olarak bıraktı. Ancak köle imparatorluğu düzenindeki Roma da iç isyanların artması sonucunda MÖ 46 yılında Trakya Eyalet durumuna getirildi. Roma yayılmacı politikası doğuya doğru ilerlerken, Trakya toprakları da Roma İmparatorluğunun doğu bölgesindeydi. Roma egemenliği 100 – 150 yıllık bir süreçte Trakya topraklarında sakin geçti ancak MS 369 yılında Trakya toprakları ilk kes barbar istilasına uğradığında bu sorunsuz sürecin bozulduğunu görüyoruz. MS 369 da Roma İmparatoru Valens döneminde, Got akıncılar Trakya’ya saldırmaya başladı. Roma askeri güçlerini Trakya topraklarına yönelterek Gotların saldırılarını durdurmaya çalıştı ancak başarılı olamadı. MS 378 de Gotlar Roma İmparatorluğunun ordusunu bozguna uğratarak Edirne, Kırklareli ve Lüleburgaz bölgesini istila ettiler. MS 379 da İmparator Theodosius, Gotlara Kuzey Trakya’da özerklik tanımak zorunda kaldı. Orduya Got ve Germen süvariler aldılar daha sonraları da komutanlıkların Germenlerin eline geçmesiyle askerlere ödenen ücretler Roma’ya büyük yük getirdi. Bürokratlar maaş alamaz oldular, rüşvet ve soygun yaygınlaştı, sosyal yapıdaki değişiklikler karışıklıklara neden oldu. Böylece barbar kavimlerin etkileri Roma İmparatorluğunun Theodosius döneminde MS 395 te ikiye ayrılmasına yol açtı. İmparator Trakya’yı merkezi Selanik’te olan illirya Valiliğine bağladı. Doğu Roma imparatorluğu (Bizans imparatorluğu) sınırları içinde kalan Trakyada, Bizans imparatoru l. Anastasius (MS 491 – 518) devlet yönetiminde İzavriyalıların egemenliği sona erdirilip, İzovriya halkını Trakya’ya sürgüne gönderildi. (MS 498) Bu gelişme ile birlikte MS 513 de Trakya komutanı Vitalianus Bizans İmparatorluğuna baş kaldırarak Bizans İmparatorluğu’na zor günler yaşattı. Trakya toprakları bu dönemde de Bizans çatışmalarının önemli sahnelerinden biri olmuştur.
Trakya MS 540 lı yıllarda Hunların, MS 590 yıllarında Avarların ve onlara bağlı olan Slav boylarının istilasına uğradı. MS 626 da Avarlar ll. kez Trakya üzerinden İstanbul’u kuşattılar. 678 de Bulgarlar Trakya’yı aşıp İstanbul’u kuşattılar. Trakya yine yakılıp yakıldı ve yağmalandı. Trakya topraklarında en büyük karışıklık ve en buhranlı günler Haçlı Seferlerinde yaşanmıştır. 200 yıl boyunca binlerce insanın dalgalar halinde Trakya’dan geçmeleri bu topraklarda yaşayanların ne kadar acı çektiğini göstermektedir. Bu yıllarda Trakya halkıyıllarca ağır bir sömürü ve işgal altında kalmıştır. Orta Çağ Avrupa’sının bir parçası olan Bizans Devleti bu süreçte Balkanlarda istilacı, yıkıcı, yağmalayıcı kavimlerin tehdidi ve saldırılarına da maruz kalmış, özellikle Rumeli ve Trakya toprakları bu işgal ve eylemlerden nasibini fazlaca almıştır. Lüleburgaz’ın da içinde olduğu bu bölge; Bulgar akınlarına, Peçenek işgaline ve Haçlı Ordularının istila ve yağmalamasına sahne olurken bölgeye ve Trakya’ya egemen olan Bizans Devleti oldukça zayıf düşmüştür. Lüleburgaz’ın içinde bulunduğu Balkan Yarımadası ve Trakya toprakları bu kargaşa, istila, saldırı ve karmaşık dönemden geçerken, Türklerin Anadolu akınları ve Anadolu’yu yurt edinmeye başlayan siyasetleri bu süreçle örtüşmektedir. 13. yüzyıl sonlarına doğru hızla zayıflayan Bizans İmparatorluğu, Anadolu ve Trakya’daki topraklarında egemenliğini korumakta zorlanıyordu. Yardım ve desteklerle ayakta kalabiliyordu. Lüleburgaz 1357 yılında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa tarafından fethedildikten sonra Bizans’ın Lüleburgaz-Çorlu-MalkaraKeşan ve Tekirdağ’ı tekrardan alması sonucunda I. Murad 1362 yılında Trakya merkezindeki bu kasabaları ve Lüleburgaz’ı Osmanlı topraklarına kattı. Osmanlı ordusu Lüleburgaz’ı kendi otoritesine bağladıktan sonra Rum Ortodoks Hrıstiyan halka hoşgörü ile yaklaşmış, kilise ve inançlarında onları özgür bırakarak sadece askerlik nedeniyle bir miktar vergi alarak şehri yönetmiştir. Böylece Lüleburgazlı Romalılar (Rumlar) 1362’den 1924’e kadar Osmanlı egemenliğinde Türk ve diğer unsurlarla 562 yıl birlikte yaşamışlardır. Aşağıdaki tablolarda Rumların nufus durumu da gösterilmiştir.
LÜLEBURGAZ’DAKİ RUM KİLİSESİ AYA DİMİTRİ Lüleburgaz’daki kilise Roma-Bizans döneminden kalan bir yapıdır. 1930’lu yıllara kadar ayakta kalabilmiştir. Kilisenin adı “Aya Dimitri”ydi. Kilisenin konumu ise sırasıyla şöyleydi: V. yüzyılda “Episkoposluk”, sonra “Arkadiopolis Episkoposluğu”, daha sonra -Vize de dahil edilerek“Episkoposluk” olmuştur; episkoposluk makamı ise Vize’dir. Aya Dimitri Kilisesi; XIV. yüzyıla kadar İstanbul Patrikliği’ne bağlı episkoposluklar arasında 83. sırada yer almış, Lüleburgaz Osmanlı himayesine girdikten sonra da Lüleburgaz’daki kilise Edirne Metropolitliği’ne bağlanmıştır. Lüleburgaz’daki “Aya Dimitri Kilisesi” hiçbir dönemde Başpiskoposluk merkezi olmamıştırLüleburgaz’daki kilise, Dere Mahallesi Eski Postane Sokağı’nı geçince sağlık ocağının karşısından sağ yöne sapan (eski adı kilise sokağı) Şen Sokak’ın sağındaki bölgede bulunuyordu. Lüleburgaz Rum cemaatine ait ilk yazılı belge Osmanlı yıllıklarından 1883 Kilise Madalyonu tarihli Edirne Vilayet Salnamesi’nde yer alıyor. Buna göre, Lüleburgaz Aya Dimitri Kilisesi Metropolid Vekili Arhemandritisi Dorotedes Efendi’dir. Rum cemaati temsilcileri ise Reis Panayotika Ağa; üyeler Dimitri, İstefan Ağa, Dimitri Ağa, Yorgi Efendi, İstavraki Efendi, Apostol Ağa, Yorgi Ağa’dan oluşmaktaydı. Rum mezarlığı ise bugünkü Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nun bulunduğu yerdedir. Devam edecek...
Lüleburgaz’dan Rum Evi
AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
27
SANAT EBRU SANATI
RÖPORTAJ: Fırat ÇALIŞKAN
a
2
Atölye
Zentiva Lüleburgaz Fabrikası’nda Üretim Dokümantasyon Uzmanı olarak çalışan Adem Akbal, bir yandan da mozaik ve ebru ile uğraşıyor. Her iki dalda da çalışmalarını kendi atölyesinde sürdüren Akbal, 4 yıldır sessiz sedasız kendi mütevazı atölyesinde yaratmak ve paylaşma gayreti içinde.
Nasıl başladınız?
Sağlık nedenlerimden dolayı bazı sosyal aktiviteleri yapmayınca o zamanı değerlendirmek için yeni aktiviteler, sosyal ortamlar ve hobiler edinmek zorunda oluyorsunuz. Yoksa yaşamdaki o ani değişiklikler kişide travma oluşturur. Bunu daha hafif atlatmanın yolu olarak ta kendimi bu tür bir çalışmaya yönelttim. Daha sakin, stressiz ve keyif alacağım bir ortam yaratmak gayesiyle. Böylelikle de bana kalan zaman arttı. İstiarat dönemimde Lüleburgaz Halk Eğitim Müdürlüğü’nün açmış olduğu ebru kursuna yazıldım ve Sayın Halil Karakol’la çalıştım, sonrasında mozaiğe geçtim. Küçük yerlerde sanatla uğraşmak çok zor. Çünkü bilgiye, malzemeye ve eleştiriye uzaksınız. Ebru kursunun bitiminde kendi kendime ilerledim. İlk iş olarak evimin garajını atölyeye çevirdim. Kursta kağıda çalışırken kumaşı denemiştim. Başarılı bir sonuç elde edince çeşitli kumaş türleriyle çalıştım, masa örtüleri ve fularlar yaptım. Bunları arkadaşlarıma hediye ettim. Artık klasik ebruya geçmek ve daha da ilerlemek istiyorum. Bu nedenle de İstanbul’a gittiğimde ebru ve mozaik atölyeleri geziyorum, bilgi topluyorum. Klasik ebru toprak boyalarla yapılıyor. Klasik ebru daha zor ama daha iyi sonuçlara ulaştıran gerçek bir şölen. Bu konuda henüz burda bana yardımcı olacak bir kişi bulamadım. Pepeo denen kumaş boyaları ile denemeler yapmaktayım. Özel zamanlarda dostlarla ve çocuklarla ebru yapıyorum.
Neden mozaiğe yöneldiniz?
Birinci etken malesef imkânların kısıtlılığı ve klasik ebruya geçememek. Mozaiğe yönelmemim diğer bir sebebi ise
28 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
havaların soğumasıydı. Ebrunun ana malzemelerinden kitrenin, soğukta donması. Geçen yıl kitre donunca başka bir uğraş aramaya koyuldum ve mozaikte karar kıldım. Kendi kendime çalışmaya başladım. İnternetten araştırma yaptım, resimler indirdim, inşaatlardan taşlar buldum. Ama bir süre sonra bunlar yetmemeye, renkler hep aynı olmaya başladı. Keşan’da bir mozaik fabrikası var, oraya gittim, kilolarca taş aldım. Ayrıca başka fabrikalardan ve çevreden isteyerek şu an bir çok renk cam mozaik mevcut. Böylelikle ilerledim.
Zor mu cam mozaik yapmak?
Ben genelde halk dilinde betebe diye bilinen cam mozik kullanmaktayım. Projeye göre 1000 ila 8000 adet taş kırıyorum. Bir taşı kerpeten ile 3-4 parçaya bölüyorum, küçülen parçaları da desene denk gelecek şekilde tek tek yapıştırıyorum. Zevkli fakat sabır isteyen bir uğraş. Zorluğu yayılımı ve değerlendirmesinde. En büyük sorunum uzman birinden eleştiri alamamak. Fotoğraflarını çekip internette tanıştığım kişilere yolluyorum. Onlar bazı eleştirilerde bulunuyorlar. Ama bana yeterli gelmiyor. Bir sorun da çerçevelerin maliyeti ve sergileme zorlukları. Mozaikte hep büyük ebatlı çalışıyorum, malzemesi de taş olduğu için taşıması zor oluyor. Bu arada Hürriyet mahallesinde kelkit sokakta ve apartmandaki çocukların çok dikkatini çekmekte. Ayrıca Mahallelilerin ve eski Muhtarımız Sayın Öner Cavaş’ın katkıları ve moral desteğide anımsanamaz. Karne dönemlerinde çocukların bazılarına küçük hazır projeler verdim ve o çalışmaları da ilerde benim eserlerimle birlikte sergileyeceğim.
Bu işe ne kadar vakit ayırıyorsunuz?
Bu işe sosyal zamanlarımdan ayırdığım bir bölümde günde bir-iki saat, hafta sonları ise daha fazla zaman ayırıyorum. Bugüne kadar 20 mozaik yaptım. Bir tanesi ortalama 1 buçuk ayda bitiyor ama çingene kızı yaklaşık 5 ay sürdü. Bu da projenin büyüklüğü ile alakalı. (75x130 cm yaklaşık 23000 parça ). Şu an atölyede devam eden proje aşamasında çeşitli çalışmalar mevcut.
Eserlerinizi düşünüyor musunuz?
Yaratıcılık ve motivasyonu artırıcı bir araç olarak çocuklara, ilgili kişilere ve çalışma arkadaşlarıma yaymayı/duyurmayı düşlüyorum. Bu arada eleştirilmeleri, olumlu ya da olumsuz fikir alabilmem için çalışmalarımın/eserlerimin sunulması gerektiği kanısındayım. Sergi açmak istiyorum ama bu kadar emek verdiğim çalışmaların, şık bir yerde sergilenmesini daha doğru buluyorum. Bunun için de destek arıyorum, karma sergilere girmek, daha büyük projelerde yer almak istiyorum. İnternette kendi adıma bir site açtım www.ademakbal.com.tr.tc ayrıca Facebook’ta Mozaik Atölyesi adı altında bir yer açtım bu şekilde lokal, yerel ve global olarak çalışmalarımı/eserlerimi sergilemekteyim., 30/09/09 tarihinde Ekin Atölyesinin açılışına 5 eserle katıldım ve Sayım Kaymakamımız ve İlçe Milli eğitim Müdürümüzün çok ilgisini çekti ve ilgilendiler. Daha uzun soluklu ve planlı sergi açmak gerekli. Bunun için eserlerin sunuma hazırlanması, duyurulması ve eserler ile ilgili kitapcık basılması gibi maliyetlerin karşılanması bir sosyal sorumluluk projesi kasamında sponsor gerektiriyor. Segilemenin görünmez maliyetleri çok fazla. Bir sosyal sorumluluk projesi kapsamında sergi açmak ve ulusal basında yer almak gerektiği kanısındayım. 2009 yılında 41 ülke 761 sanatcı ve 1365 eser arasında Türkiye’den 5 Mozaik sanatcısı ile beraber bende iki eserimle yer aldım. AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
29
SANAT KUKULETTA
Lüleburgaz’daki genç fotoğrafçılardan absürt kareler
Lüleburgaz’daki üç genç fotoğrafçı absürt fotoğraflarıyla sıra dışı bir çalışmaya imza attılar. Melih Soysal, Serkan Güray ve Merve Kabil’den oluşan ekip, “Kukuletta” adını verdikleri çalışmalarda kendilerine özgü objeleri farklı şekillerde fotoğraflarla anlattılar...
Projenin fotoğrafçısı Melih Soysal absürd çalışma hakkında sorularımızı yanıtladı. RÖPORTAJ: Aslıhan AY
“Kukuletta” adını verdiğiniz çalışmaların temasında neler yatmakta? Aslında böyle bir proje aklımızda yoktu. Serkan, Merve ve ben; bir gün otururken kendiliğinden gelişti. Hepimiz fotoğrafla ilgileniyorduk; fakat ortak bir çalışmamız yoktu. Biz de elimizde olanak varken bir şeyler yapalım dedik ve ortaya böyle bir şey çıktı. Neden absürt? Bunun kesin bir cevabı yok. Aslında bu tamamen dışa vurum. yukarıdaki fotoğrafta olduğu gibi ilişkiler bazen
30 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
anlamsızlaşabiliyor. Bizim anlamsızlıktaki anlamı çözme gibi bir amacımız yok, sadece resmediyoruz. “Neden absürt?” sorusuna verilecek çok fazla cevap yok açıkçası... Absürt dışında başka projeleriniz olacak mı? Tabii ki... Dış mekan çekimleri yapmayı düşünüyoruz. Ama bunlar zaman bulundukça yapılacak şeyler. Çünkü sık sık bir araya gelemiyoruz. Dış mekan olarakta ilk Kepirtepe’deki eski binada çekim yapmayı düşünüyoruz.
AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
31
SANAT TÜRKİYE’NİN YÜZLERİ
100 fotoğrafla Türkiye’nin ‘’yüz’’leri Özcan ÇELTİKLİ
32 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
A
nadolu’nun farklı coğrafyasında yaşayan yurttaşların yüzleri ‘’100 Fotoğrafla Türkiye’nin Yüz Haritası’’ adlı seginin konusu oldu. Lüleburgaz Belediyesi’nin katkılarıyla ve Lüleburgaz Amatör Fotoğrafçılar Derneği Başkanı Özcan Çeltikli’nin önderliğinde ilki Ankara Vakıf Eserleri Müzesi’nde açılan ve bir yıl boyunca Türkiye’nin çeşitli kentlerinde açılacak olan sergide, İstanbul’da ağlayan bir çocuğun yüzü ile Erzurum’da yaşamın tüm zorluklarına karşı gülen yaşlı bir adamın portre fotoğrafını yan yana görebilmek mümkün. Sergideki fotoğraflarda insan yüzlerinin yanında Anadolu’nun doğal güzelliklerine de vurgu yapılıyor. Maden ocaklarında çalışan işçiden, çobana; tezgah başında halı dokuyan nineden, sokakta oynayan çocuklara dek çok çeşitli fotoğraflar yer alıyor. Fotoğraf sanatçısı Özcan Çeltikli segi için ‘’Türkiye’nin Yüz Haritası’nı çıkardık’’ diyor. Çok zengin bir kültüre sahip ülkemiz. Biz de bu kültürü insanların yüzlerinde bir araya getirmek istedik. Sergide görüldüğü gibi çocuğun yüzüne yansıyan mutluluk ile hayatın çizgilerini yüzünde taşıyan yaşlı bir adamın gülümsemesi görülüyor. Çeltikli serginin ‘’bir arada yaşamın izlerini görsel olarak yurttaşların beğenisine sunduğu için önemli olduğunu da vurgu yapıyor.
9 - 26 Ocak 2010 tarihinde Ankara Vakıf Eserleri Müzesi’nde açılan ‘’100 Fotoğrafla Türkiyenin Yüz Haritası’’ adlı sergi Lüleburgaz, İstanbul, İzmir, Gaziantep, Erzurum, Samsun, Trabzon, Edirne, Marmaris, Batman’da yuttaşların beğenisine sunulacak. ‘’İnsanı Ölümsüzleştirdik’’ Sergide eseri bulunan amatör fotoğraf sanatçılarından Özdemir, ‘’çok güzel bir sanat fotoğraf. Herşey parmaklarınızın ucunda sanki.Yaşamın tüm ayrıntıları sizin çektiğiniz karelerde gizli. Aslında herkes fotoğraf çekmeye ya da çektirmeye meraklıdır. Pozlar veririz. Yaşamımızın o anını ölümsüzleştirmek isteriz. İşte bizde sergide, ülke insanını ölümsüz kıldık. Fotoğraflara dikkatlice bakıldığında insanların yüzlerindeki ifadelerden neler yaşadıklarını anlayabiliriz. Özellikler gözler... Gözler insanların yaşamlarını ele veriyor sanki her bir fotoğrafta. Dağlarda bağıra çağıra oynayan çocuklarla, evlerinde bilgisayar başında olan çocukların yaşamları da gözlerinde gizli. Bu sergi, 100 farklı yaşamı bir araya getiriyor yani. İnsanların, insanlarımızın yaşamlarındaki detayları bir fotoğraf karesi işleğinde binlerce insana aynı acıları, seviçleri yaşadığımız insanlara anlatıyor’’ diyor.
GÜZELLİK DOĞAL GÜZELLİK
DOĞAL GÜZELLİK REÇETELERİ
34 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Yeşil yapraklı bitkiler ve buzdolabınızdaki bazı sebzeler cilt kuruluğunda ve kırışıklıklarda inanılmaz etki yaratırlar.
B
azen size tavsiye edilen bir kremin güzelleştireceğini sanırken, tam tersi olabilir. O yüzden her zamanki gibi diyoruz ki, doğal olandan şaşmayın! Bitkilerin genel olarak neye iyi geldiği konusunda da genel bilgilere sahip olmak lazım. Örneğin yeşil yapraklı bitkiler, cilt kuruluğunda ve kırışıklıklarda kullanılır. Böğürtlen ve ahududu gibi orman bitkileri sivilceler için olumlu sonuçlar sağlar. Bayrama, bakımlı ve güzel girmek için tavsiyelerimize kulak verin. Sadece şifalı bitkilerin değil, pazarda satılan mevsim sebze ve meyvelerinin de cilt için harikalar yaratacağını unutmayın. Bazı meyvelerin cilde etkili olmasının nedeni içindeki meyve asididir. Asitler gençleştirici özelliği nedeniyle kozmetikte bazı kremlerin içeriğinde de bulunur. Evde her şey elinizin altında iken ve bu kadar kolayken neden güzel olmayasınız? Bu yöntemler sadece günümüzde değil, yüzlerce yıl öncesinde de kullanılmış. Eski Mısır ve Yunanistan’dan günümüze aktarılan eski kaynaklarda da bu güzellik reçeteleri bulunuyor.
İşte doğadaki güzellik yolları... Canlı bir cilt için Yemeklerde kullandığınız kabakla güzel bir maske yapabilirsiniz. Bir adet kabağı soymadan pişirin. Soğuduktan sonra alın ve soğutun. İçine 1 tatlı kaşığı zeytinyağı katın. Bu karışımı yüze sürün. 20 dakika sonra ılık su ile temizleyin. Canlı bir cilt elde edeceksiniz.
sıvıyı sürün. (Gözlerinize ve altlarına sürmeyin) Bir saat sonra pamukla temizleyin. Ardından sabunlu su ile yıkayıp yağların gitmesini sağlayın. Artık pırıl pırıl bir cilde sahip olacaksınız. Maydonoz: Bu bitkinin asıl etkisi kökündededir. Bir bahçeden kökleriyle alın. Üç kök maydonozun köklerini yaprakları ile birlikte beş dakika kaynatın. Su bir su bardağı olsun. Bu su soğuyunca içine çeyrek limon sıkın. Cildiniz için güzel bir besleyicidir. Bu su ile günde iki kez (sabah-akşam) cildinizi bir pamuk yardımı ile silin. Bezelye: Taze bezelyenin dışında donmuş bezelye de kullanabilirsiniz. İçinde B1 ve C vitaminlerinin haricinde protein, lif ve folik asit bulunur. Bir avuç tane bezelyeyi iyice ezin. İçine üzüm pekmezi katıp bulamaç yapın. Bir yumurtanın akını ekleyin. Bir iki damla zeytinyağı, bir tutam yulaf unuyla birlikte yine karıştırın. Bu maske cildi besler, canlandırır. Bebek gibi bir tene sahip olursunuz. Karahindiba: Yapraklarını 2 çorba kaşığı olana kadar küçük küçük doğrayın. Bir büyük su bardağı suda kaynatın. Süzün ve soğutun. Akşamları yatmadan önce bu su ile yüzünüzü yıkayın. Bu işlem bir süre sonra leke ve çilleri yok eder. Çok eski bilgi kaynaklarında da karahindibanın lekeleri açtığı yazılıdır. (Yabanturbu da lekeler için birebirdir) Patates: Bir adet patatesi rendeleme yöntemiyle güzellikte kullanabilirsiniz. Rendeli sebzenin içine bir çay kaşığı zeytinyağı ekleyin. Yarım çay bardağı da pastörize olmayan süt ilave edin. Bu karışımı maske olarak yüzünüze sürün. Bu da kahverengi güneş lekelerini yok eder.
Kırışıklıkları yok etmek için Bir çorba kaşığı papatya içine 10 gr propolis ekleyin. (Propolis, arılar tarafından değişik ağaç kabukları ve bitki yapraklarından toplanarak kovanlara taşınan reçineli maddedir. Herbalium’da bulunuyor.) Bu karışıma bir çorba kaşığı da bal ekleyin. Bu maske kırışıkları düzenli uygulamalarla yok eder. Cildi parlak hale getirir. Maskeyi ciltte bir saat bırakabilirsiniz.
Elma: Elma maskesini sakın ihmal etmeyin. Deriye çok yararlıdır. Hem normal hem de kuru ciltler için iyidir. Bir orta boy elmayı rendeden geçirin. Bir kaşık bal koyun. Maskeyi uyguladıktan on dakika sonra silin. Elmayı sütte de pişirebilir, sadece (soğuduktan sonra) sütlü lapa haline gelen haliyle de sürebilirsiniz.
Nergisten gelen güzellik Birçok çiçek kozmetikte krem yapımında kullanılır. Turuncu renkli nergis de bunlardan biridir. Bir nergis çiçeğini yaprakları, sapı ve çiçeği ile 5 dakika (bir su bardağı su ile) kaynatın. Soğuduktan sonra yüzünüze sürün. Düzenli uygulamada cildinizinin canlandığını, çizgilerin azaldığını göreceksiniz.
Çilek: Çileğin içeriğinde yüksek oranda C vitamini yer alıyor. Ayrıca bol miktarda potasyum içerir ve lifli bir meyvedir. Kuru ciltler için çilek çok iyi sonuçlar sağlar. Bir avuç çilekle bir çorba kaşığı yulaf karıştırılır. İçine bir çorba kaşığı da yoğurt ilave edilir. Bu maskenin özelliği göz altına da sürülebilmesidir. Karışımı 20 dakika yüzünüzde bekletip ılık su ile yıkayın. Özellikle göz altlarındaki çizgiler için birebirdir.
Sarı altın: Zencefil Yağlı cilt için: 1 çay bardağı zeytinyağı içine, bir çay kaşığı zencefil ilave edin. İki saat bekletin. Yüzünüze parmağınızla bu
Lavanta: Lavanta cilt temizlenmesinde gayet iyi sonuçlar verir. Bir kaşık lavantayı sıcak suda demleyin. Bir pamukla yüzünüzü silin. AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
35
GÜZELLİK ÇİLLER
Çillerinizden nasıl Y kurtulursunuz?
anaklardaki çiller, tüm kadınların ortak sorunlarından biridir. Ancak, basit yöntemlerle çillerinizden kurtulabilirsiniz… • Cildinizi ekşi süt ile yıkayın. Ekşi sütteki laktik asit, cildinizi tahriş etmeden doğal bir peeling sağlayacaktır. • Limon suyu, kanıtlanmış bir çil savaşçısıdır. Limon suyunu parmak uçlarınızla cildinize yedirmeniz yeterli olacaktır. • Sebze-meyve maskesi yapın. Maydanoz suyunu, eşit miktarda limon ve portakal suyuyla karıştırarak, nemlendirici kreminizden önce uygulayın. Çillerinizin kaybolmasına yardımcı olacaktır. • C vitaminli besinler tüketin.
36 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
38 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
EĞİTİM ÇOCUK GELİŞİMİ
OKUL ÖNCESİNE HAZIRLIK O
kulların açılma zamanı geldiğinde, okula yeni başlayacak çocukları olan her anne ve baba ilkokul sıralarında karşılaştığı korku ve heyecan karışımı duyguyu hatırlayarak o dönemi adeta yeniden yaşamaktadır. Ev ortamı gibi rahat bir hayattan, kurallarla dolu okul hayatına adım atmaya hazırlanmak, her çocuk için problem teşkil etmektedir. Farklı elbiseler, yeni arkadaşlar, çeşit çeşit defterler, rengarenk kalemler, türlü oyunlar çocuklar için yeni bir dünyaya adım atmak anlamına gelmektedir. Çocuklarından önce ebevyenlerinin bu duruma hazır olmaları gerekmektedir. Zira çocukların bu dönemde karşılaşabilecekleri problemleri önceden kestirmek ve bilinçli bir şekilde onlarla baş edebilmenin yollarını aramak önemlidir.
Anaokulunda ilk gün stresi nasıl atlatılır? Her okula başlayan çocuk aynı tepkiyi göstermez. Anaokuluna başlayan çocukların zaman ve uzaklık kavramı tam oturmadığı için ilk kaygıları bu yönde olur. - Evimize ne kadar uzaklıktayım? - Annem beni alacak mı? - Bu çocukları tanımıyorum. - İhtiyaçlarımı kime söyleyeceğim, yardım ederler mi? - Ev kuralsız bir yerdi, her şeyi kuralla yapacak olmak sıkıcı. Çocuk, bu soruların cevaplarını yaşayarak öğreneceği için kaygıları da yüksek olmaktadır. İlk gün okulda 1-2 saat kalmak, annenin onu ne zaman alacağını saat üzerinden göstermesi, öğretmenle tanıştırıp, nasıl yardımlar isteyeceğini anlatması çıkacak sorunları azaltabilmektedir. İlk bir kaç gün çocuğun görebileceği bir yerde oturup oradan ayrılmamak da yararlı olabilmektedir.
değerlendirilmesi için bir uzmanın görüşlerini alın. • İlk yıllardan itibaren her akşam kitap okumak sadece okumaya ilgisini değil dil gelişimini anlamasını da güçlendirecektir. • Öz bakım becerilerinin zamanında kazanılmış olması okul yallarında ait olan önemli bir sorumluluğun yani ödev yapma bilincinin gelişmesine de yardımcı olacaktır. Yemeğini yemek için destek bekleyen, anne ve babası ile yatan, tuvalet temizliğini yerine getiremeyen, odasını toplamayı öğrenememiş bir çocuk ödevlerini de yapmak konusunda istekli olmayacaktır. • Okul seçimi anne ve babaların istekleri doğrultusunda gerçekleşmekle birlikte çocuğunuzun becerilerinin de göz önünde bulundurularak yapılması gerekir. Çocuğun gideceği okul ve eğitim hayatı ile ilgili bilgisinin olması onu rahatlatacaktır. • Okul için gerekli alışveriş ve odasının çalışma ihtiyacına göre tekrar düzenlenmesini birlikte yapın. Yaşamındaki yeni dönemin heyecanı olduğu kadar sorumluluklarını da birlikte paylaşın. • Öğrenme sadece okulda gerçekleşmez. Kavram becerilerinin öğrenilmesi ve pekiştirilmesi günlük hayat içerisindeki deneyimlerle gerçekleşmektedir. Zaman zaman çocuğunuzun bilgisini ortaya çıkaracak basit sorular sorun. Onunda soru sorması için teşvik edin. • Okul dışındaki sosyal aktivitelerde kendi yaşıtlarından sınırlı sayıda arkadaşı bulunurken bir anda sınıf ortamında birçok yaşıtı olacaktır. Aralarındaki farklılıkları, daha iyi veya yetersiz olduğu yönlerini gözlem ve deneyimlerle öğrenecektir. Bu durum sadece sosyal olgunluğunun değil duygusal olgunluğunun gelişmesi için de önemli bir deneyimdir. • Başladığı işi bitirmek, sırasını beklemek, söz kesmemek, isteklerini erteleyebilmek, oyunların kurallarına uymak, ebeveynler tarafından dikkatle izlenmeli ve gelişmesi için desteklenmelidir.
Ödev sorumluluğu kazandırılmalı Her anne baba çocuklarının ödevleri ile ilgilenmelidir. Çünkü onların sorunlarına yardımcı olmak, beraber sorunların üstesinden gelmek çocukların hoşlarına gitmektedir. Ödevlerinde anlamadıkları yerlerde yardım isteyebilecekleri söylenmeli, yol gösteren kişi olunmalıdır. Okula başlanılan ilk birkaç hafta, okuldan evde yapılması için herhangi bir ödev verilip verilmediği sorulmalıdır. Ancak ödevi yapması için ısrarcı olunmamalıdır. Yapmadan gittiği takdirde öğretmenine nedenlerini kendisi anlatmalıdır. Çocuk okuldan geldiği ilk 2 saat içinde ödevlerini tamamlamalıdır. Çocuklarını okula hazırlamada ailelerin yapabilecekleri? • Çocuklarınızın gelişimini anlamak için onları dikkatli gözlemleyin. Tanımaya, anlamaya çalışın. Bilginizi arttırmak için çeşitli kaynaklar okuyun. Okula başlangıç ile ilgili anaokulu öğretmeninizin görüşünü de alın. Yeterli olmadığını düşündüğünüz alanlarda desteklenmesini sağlayın. Yaşıtlarından geride olduğunu düşündüğünüz becerilerinin AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
39
EĞİTİM NEDEN YABANCI DİL
NEDEN YABANCI DİL? AB
’ye aday bir ülkenin vatandaşı olarak Türkiye’nin çok yakında AB’ye tam üye veya adı ve konumu ne olursa olsun daha yakın bir konumda olacağını biliyoruz. Bu durumda çok dillilik ve çok kültürlülüğün paha biçilmez bir değer olacağı, geleceğin zorunlulukları arasında olacağı ve ülkemiz insanlarının bu dünyadan soyutlanamayacağını düşünüyorsunuz. Çok kültürlü bir ortam ise Türkiye’de zaten yaşanmaktadır ve buna ekleyebileceğimiz yabancı dillerimiz neden olmasın. Peki günümüzde yabancı dil öğrenme isteği veya talebi neden bu kadar yoğun sorusunu aşağıda sıraladığımız maddelerde cevaplayabiliriz. • Bugünün ve geleceğin global ekonomisinde etkili bir şekilde rekabet edebilmek için. • İş bulma şansınızı ve maaşınızı artırmak için. • Kültürler arası ilişkiler ve başka dünyaları anlayabilmek için. • Dile veya dillere hakimiyet gücünüzü artırmak için. • Üretken düşünme kabiliyetinizi artırmak için. • Yurtdışında seyahat ve eğitim imkanlarınıza zemin hazırlamak için. • Yabancı eserleri ve müzik ustalarını, filmleri orijinal dillerinde anlayabilmek için. • Yabancı üniversiteye kabul edilme yeterliliklerinden birini yerine getirmek için. • Başka bir dil ve kültürü öğrenmek için.
Bütün bunlar toplumumuzdaki bireylerin kariyerini geliştirecek, ufkunu genişletecek ve hayatına zenginlik katacaktır. Peki yabancı dil öğrenmenin, dinleme becerisini ve hafızayı geliştirdiği ve böylece
40 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
iletişim olgusuna önemli bir katkı kazandırdığını biliyor muydunuz? Yine, ikinci dil öğrenenlerin kendi dillerini okuma – anlama becerilerini de geliştirdikleri ve ayrıca okuma sınavlarında daha yüksek notlar aldıkları da bilinmektedir. Birçok durumda, başka bir dil öğrenmek çocuğun Türkçe yeteneğini de geliştirir çünkü çocuklar diğer dillerin yapılarını öğrenirken Türkçe hakkında da birçok şey öğrenirler. Yabancı bir dili öğrenmiş olan çocuklar, diğer kültürlere karşı kültürel çoğulculuk, açıklık ve takdir duygusu beslerler. Başka ülkelerde rahatça seyahat edebilme, Batı edebiyatını, film ve müziklerini orijinal şekilleriyle değerlendirme ve dünyadaki kültürel farklılığı anlama imkanı kazanırlar. Kendini ifade etme kabiliyeti gelişir. Kelime hazineleri genişler ve bunun yanında kendi dilini yeni alanlarda kullanma becerileri artar. Yabancı dil öğrenenlerin Yetenek Testi de başka alanlarda 4 yıl veya daha fazla eğitim gören öğrencilere göre daha başarılı oldukları belirlenmiştir. Yabancı dil öğrencileri, çok farklı kariyer fırsatlarına, kendilerinin ve diğer milletlerin kültürlerini daha iyi anlayabilme imkanına sahiptirler. Bazı deliller yabancı dil eğitimi alan çocukların daha yaratıcı olduklarını ve karmaşık problemleri daha kolay çözebildiklerini göstermektedir. Diğer taraftan birçok lisans programına katılabilmek için bir dilin iyi derecede bilinmesi ya da iki veya üç dilin en azından okunabilmesi şart koşulmaktadır. Buna ek olarak yabancı dili bilme, yabancı üniversitelerde öğrenim görme, resmi görevlerde çalışma ve uluslararası yabancı kaynaklı şirketlerde iş bulma imkanı sağlar.
ÖZEL KONUK GÜLŞEN
GÜLŞEN
RÖPORTAJ: Aslıhan AY
“Be adam” şarkısıyla gönüllerimize taht kuran ve o günden bu güne çıkardığı hitlerle hep gündemde olan sanatçı, ilk bestesini 16 yaşındayken yaptı. Albümlerinde şarkıların hemen hemen hepsinin sözü ve müziği ona ait, Gülşen bazen uçakta, bazen de banyoda saçını kuruturken yazıyor şarkılarını… Türk örf, adet, gelenek ve göreneklerine göre
Biraz Gülşen’den bahseder misiniz?
Orduluyum. Lise eğitimimi Şehremini Lisesi’nde aldım. Sonrasında ise İstanbul Üniversitesi Türk Müziği Bölümü’ne girdim. Konservatuarla eş zamanlı olarak çeşitli yerlerde sahne almaya başladım. Hemen ardından ilk albüm için teklif aldım ve 1996’da Be Adam’ı çıkardık.
Müziğe ilginiz nasıl ve ne zaman başladı ?
Müzikle ilgilenmeye 5- 6 yaşlarımdayken karar verdim. İlk bestemi de daha 16 yaşımdayken yaptım.
Aileniz müzik piyasasına girmeniz için size destek oldu mu ?
Ailem müziğe olan ilgime ve sevgime hep çok yakından şahit oldukları için bana destek oldular. Müziksiz bir hayat benim için mümkün değil, bunu biliyorlar, bana güveniyorlar ve herzaman arkamdalar.
büyütüldüğünü söyleyen Gülşen, hayatına aynı şekilde devam ediyor. Ramazan ayını dört gözle bekleyen, evinde mutfak dolusu yemekler yapan ve kandillerde helva kavuran bizden biri Gülşen... Yola önce kendisinden çıkıp, iyi insan olmanın en önemli meziyet olduğunu düşünen bir kadın. LifeBurgaz okurları için bu içten sanatçımızla bir röportaj gerçekleştirdik.
Balaban, fotoğraflar Nihat Odabaşı, saç stilisti Yıldırım Özdemir, özel spor hocam Barış Çunguroğlu ile çalıştım. Herkes üzerine düşen görevi eksiksiz yerine getirdi ve böylece içime çok sinen bir albüm oldu.
Nasıl hazırlandınız yeni albümünüze? Özellikle beslendiğiniz neler oldu?
Londra’da yaşadığım süreç beni motive etmeye çok yaradı. Bana göre sanatın kalbi olan bir şehirde nefes almak insana farklı bir ilham kaynağı oluyor. Ama bu albümü sadece iki yıl ile sınırlandırmak da doğru değil. 30 yıl artı 2 yıl daha doğru bir ifade olur bu albümün hazırlık aşaması için. Bunun dışında da örneğin spor benim yaşam şeklim ama buna rağmen son bir yılda fizik olarak daha ciddi ve özenli bir şekilde hazırlandım. Yeme içmeden tutunda, okuduklarım, seyrettiklerim, sohbet ettiğim insanlar, gezdiğim gördüğüm yerler ve doğal ortamında gelişen tüm olaylar beni besledi.
Son albümünüz “Önsöz” için neler söyleyecekAlbümünüzdeki şarkıların neredeyse tümü size siniz, bu albümün hikayesini anlatır mısınız? ait… Şarkılarınızı yaparken hep sizi anlatan Önsöz albümümün hazırlığı 2 yıl sürdü. Tabii bir de şarkılar mı yapıyorsunuz, yoksa başkalarının bundan önceki hazırlık dönemi var. Albümlerin hazırlık dönemleri benim için çok keyifli oluyor. Üretmek bana hayatından da etkileniyor musunuz? huzur ve mutluluk veriyor. Önsözde çok büyük bir ekiple çalıştım. Hepsi kendi işinin starları; albümümün aranjörlüğünü Ozan Çolakoğlu yaptı, Styling’de Ceyda
42 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Her şarkımı farklı bir ruh haliyle yazıyorum. Çevremdeki her şeyden esinleniyorum; insanlar, olaylar, filmler... Şarkı yazmanız için sizin yaşamış olmanız gerekmiyor.
“Müzikle ilgilenmeye 5- 6 yaşlarımdayken başladım. İlk bestemi de daha 16 yaşımdayken yaptım.” AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
43
“Lüleburgaz çok güzel, burada yaşıyor olmanın tadını çıkarmalısınız.”
44 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Müzik dünyasında kendinizi görmek istediğiniz son nokta nedir?
Kendimi görmek sitediğim nokta hep daha ilerisi olacak. Bulunduğun noktadan memnun olmak insanı rehavete sürükler, bu yüzden ben memnun olmayacağım. İşini ve çalışmayı çok seven biri olarak kendimi sorguluyorum. Hep daha iyisini aramaya devam edeceğim galiba.
Sahnede olmanın sizin için anlamı nedir? Unutulmak gibi kaygılarınız oldu mu? Sahnede olmak benim için rüya gibi. Desteklendikçe, ve doğru iş yaptığımı görünce mutlu oluyorum. Unutulmak gibi bir kaygım yok. Ben herzaman doğru projelerle sevenlerimin karşısına çıktım, desteklerini aldım ve bundan sonra da böyle olacak. Bu yüzden unutulmayacağımı biliyorum.
Verdiğiniz emeğin sonucunda sevenlerinizden aldığınız geri dönüş sizi tatmin ediyor mu? “İşte yapmak istediğim şey buydu” diyor musunuz?
Verdiğim emeğin en büyük karşılığını takdir gördüğümde alıyorum. Doğru iş yapmak daha sonraki işler için bana güç veriyor. Çalışmak ve üretmek beni mutlu ediyor. Yorulmak
ve karşılığında takdir görmek insanın hayatta en büyük isteği olmalıdır.
Boş zamanlarınızda neler yaparsınız ?
Boş zamanlarımda müzikten siyasete tüm konularda gündemi takip ediyorum, araştırmalar yapıyorum, kendimi geliştiriyorum. Dünya büyük bir hızla değişiyor, gerisinde kalmamak için okumak, araştırmak, izlemek gerekiyor.
Gerçekleştirmek istediğiniz en büyük hayaliniz nedir? En büyük hayalim okul yaptırmak.
Daha önce Lüleburgaz’da bir konser verdiniz, Lüleburgaz halkının ilgisini nasıl buldunuz?
Lüleburgaz halkı çok sıcak. Lüleburgaz halkının ilgisi beni çok heyecanlandırdı ve mutlu etti. Kendimi evimde hisettirdiler. En kısa zamanda tekrar Lüleburgaz’a gidip bu yoğun ilgi ve sevgiyi tekrar yaşamak istiyorum.
Son olarak LifeBURGAZ okuyucularına ne söylemek istersiniz? Yolunuz buraya ne zaman düşecek?
Lüleburgaz çok güzel, burada yaşıyor olmanın tadını çıkarmalarını söylemek istiyorum. Konser için geldiğimde Life Burgaz okurlarıyla bir etkinlikte buluşmak ve birlikte şarkı söylemek isterim.
AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
45
“Çevremdeki her şeyden esinleniyorum; insanlar, olaylar, filmler...”
46 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
AÇILIŞ RENDI MOBİLYA
Trakya’nın ilk Rendi mağazası, Lüleburgaz’da! Trakya’nın alanında lider ve köklü kuruluşlarından ve 7 yıldır Lüleburgazlılar’ın beklentilerine karşılık veren Uzunismail Ticaret, Rendi’nin 2010 koleksiyonun modüler ve koltuk takımlarını Lüleburgaz halkıyla buluşturdu.
U
zunismail Ticaret Rendi Lüleburgaz Mağaza Müdürü Tarkan Kayhan ile yaptığımız söyleşi de, Rendi markasıyla ilgili bilgileri bizlere aktarırken, bir taraftan Rendi’nin farklı konsepti ve başarılı tasarımlarını fotoğrafladık ve sizlerle paylaşıyoruz.
Rendi Mağaza Müdürü Tarkan KAYHAN
7 yıldır Lüleburgaz’da hizmet veriyoruz
Uzunismail Ticaret olarak, 2003 yılından bu yana Lüleburgaz halkına hizmet veriyoruz. Müşterilerimizin memnuniyeti bizler için her zaman ön plandadır ve müşteri odaklı geliştirme çalışmaları yapmaktayız. Halkımıza sürekli daha iyisini daha estetiğini daha kalitelisini sunmaya çalışıyoruz. Bu aracılıkla Türkiye’de üretimi yapılan ve kalite standartları en üst düzeyde olan, başarılı tasarımları ile insanları cezbeden Rendi markasını Lüleburgaz halkı ile buluşturduk.
Trakya’da ilk Rendi mağazası
Rendi, dünyanın 20 ülkesinde hizmet vermekte ve henüz Türkiye içinde yaygın diyebileceğimiz mağaza sayısına ulaşmadı. Biz de Uzunismail Ticaret olarak Trakya’da ilk kez Lüleburgaz halkını bu mağazayla farklı tasarım ve konseptler ile bir araya getirdik. Mağazamız 700 m2 alandan oluşmakta ve Rendi’nin tüm ürünlerini teşhirde bulundurmaktadır..
”Elimizde o rengi kalmadı” diyaloglarına son veriyoruz
Koltuklarda istenilen renklerde deri ve kumaş uygulamaları ile birlikte ahşap ayakları istenilen renklere boyanabiliyor. Beğendiğiniz ürün tasarımlarımız renk uygulamaları ile size özel olabiliyor. Mobilya mağazalarında beğendiniz modelin evinizin boya rengine uymaması, düşündüğünüz tasarıma uymaması, istediğiniz renk seçeneklerinin bulunmaması gibi sorunları artık bizimle aşabileceksiniz.
48 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Avrupa standartlarında hizmet
Ürünlerimizin tamamı resmi garanti belgeli ve hizmet yeterlilik belgesi ile sunulmaktadır. Avrupa standartlarında paket ve ambalajlama sistemi ile kapınıza kadar ücretsiz olarak Uzunismail Ticaret güvencesi ile ulaşır. Yatak ve yemek odalarında MDF, dökülmez paslanmaz kulplar, minifix bağlantılar, teleskopik raylar, kapaklarda yavaşlatıcı mekanizmalar kullanılmaktadır. Koltuklarımızda ise iskete aksamı, birinci sınıf kurutulmuş kayın, gürgen kereste, kontrtabla, sandwich sistemli ağaç, ithal elastiki kolonlar, soft, kuş tüyü, hyper süngerler ve birinci sınıf farklı renk ve desenlerde kumaşlar kullanılmaktadır.
İnternet şubesinden alışveriş imkanı, www.uzunismail.net
Müşterilerimize yönelik günümüz teknolojisi ile yaptığı çalışmalarla artık evinizde bilgisayarınız başında mobilyalarını inceleyip beğenebileceğiniz gibi, güvenli bir şekilde satın da alabiliyorsunuz. Teşhir de bulunan tüm ürünlerimize www. rendimarili.com sitesi üzerinden de inceleyebilirsiniz. Ayrıca internet sitelerimiz üzerinden aklınıza takılan konularda yardım da alabilirsiniz.
Derman hastanesinin çaprazındayız
Lüleburgaz’da Rendi Galeria, Özel Derman Hastanesinin çaprazında Okullar Sokak no:151’de halkımızın beğenisine sunulmuştur. Trakya’da uzun yıllardır olduğu gibi Lüleburgaz’da da geleceği düşünerek yatırımlar yapıyoruz ve kendi adımıza olduğu kadar Lüleburgaz adına da mutluluk duyuyoruz. Tüm halkımızı galeriamıza bekliyoruz. Ayrıca 0 288 412 4910 ve 417 55 10 numaralı telefonlarımızdan alanımızla ilgili her konuda bize danışabilirler. AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
49
MODA 2010
2010 Yaz Makyaj Modası
2010 Yenİ moda trendlerİ
Hem şık hem rahat olmak isteyenlere
Her zaman modada çok sevilen ceketler, bu sezon da gözde. Derisinden kumaşına kadar birçok farklı tarzda ve kesimde yaratılan tasarımlar, iş kadınlarını olduğu kadar spor giyim tarzından hoşlananların da bir numaralı tercihi olacak. Yaz akşamlarının, gece kıyafetlerinin üzerine rahatlıkla giyilebilen ceket tasarımlarında, sıra dışı kalıplar da dikkat çekiyor. Bele oturan ceketler, boyu çok kısa ya da uzun olanlar, tek düğmeliler, apoletli olanlar ve daha birçoğu... Ceket dünyasına bir kere adım attığınızda kendinizi kaybetmemeniz imkansız. Koleksiyonlarda, özellikle de şort-ceket takımlarında metalik renkler, sezonun gözdesi ten rengi ve haki tonları ön plana çıkıyor. Ayrıca koyu pudra tonları, kırmızılar, sarı, kiremit rengi, safran tonları da görülen renkler arasında yer alıyor. Blazer’lar bu yaz da hakimiyetini gösteriyor ve çizgili, desenli seçenekleri ile gardıroblarınızı renklendiriyor. Ayrıca çiviler, apoletler ve metal aksesuarlarla da detaylandırılıyor
50 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Moda deyince akla sadece kıyafet gelmemeli.Bir baloya gidiyorsak eğer makyajımız da en az elbisemiz kadar güzel görünmeli. İşte bu yüzden 2010 yaz makyaj modasına birlikte göz gezdirelim. Ünlü makyaj uzmanlarının makyajda bu yaz ki modası: Doğallık ve parlaklık ön planda. Cilt tonu parlak ve aydınlık olmalı. Bu yazın kıyafette vazgeçilmez olan maviye uyumlu olarak gözlerde de mavi tonlar hakim. Buğulu göz makyajı yine trendler arasında. Yanaklarda cilt ışıltısına uygun olarak yumuşak renkler kullanılıyor. Dudaklar ise kırmızı ve pembe arasında koyu renklerle dikkat çekici ve etkileyici. Bu sezon ruj renklerinde bir kaç renk öne çıkıyor. Bunlardan ilki her zaman kullanılan klasiklerden bir kaçı. Öncelikle şeffaf parlatıcılardan bahsetmeliyim. Eğer koyu bir göz makyajı yaptıysanız, şeffaf parlatıcılar kullanmalısınız. Bir diğer klasik renk ise, tabiki kırmızı.Bu klasik modellerin dışında gelelim bu senenin yeni ruj rengi trendlerine... Pembe bu sene ilk göze çarpanlardan. Birde nar çiçeği rengi bu sezon ruj renkleri arasında öne çıkıyor. Yine pembe tonlardaki bir allıkla son derece hoş bir uyum yakalıyor.
Rahat Fırfırlı Elbiseler
2010 yılı ile birlikte fırfır modası tekrar esmeye başlıyor.Bu kez fırfır modası hem üst için hemde alt için geçerli olacak.Fırlı elbiseler gösterişli ve şıklığın yeni simgesi haline gelecektir. Sadece fırfırlı üstler değil, hafif fırfırlı altları da tercih edebilirsiniz. 2010 modası; canlı renkler ve nötr renklerin uyumlu birleşimine sahne oluyor. Turuncu, pudra, pembe, su yeşili, lacivert gibi renklerle; gri, sarı, beyaz, krem tonlarla birlikte kullanılıyor. 2009 yaz modasından alışık olduğumuz uzun elbiseler yerini korurken diz üstü elbiseler de yeni sezonun trendleri arasında bulunuyor. Sırt dekolteli, boyundan askılı elbise modellerini 2010 yaz sezonunda vitrinlerde göreceğiz.
2010 AYAKKABI MODASI Yeni sezon ayakkabı modelleri neler? Düz mü, topuklu mu? Seksi mi, masum mu? Renkli mi, klasik mi? 2010 yaz ayakkabı modası yeni sezon modelleriyle hanımların beğenisine sunulurken bir atasözümüz aklıma geldi.
“Dost başa, düşman ayağa” lafı tarihe karıştı. Yeni slogan: “Herkes ayağa!” oldu. Nedenine gelince kadınlar giysiden takıdan vazgeçebilirler belki ama ayakkabılarından asla taviz vermezler. İşte 2010 yaz ayakkabı modasında neler var.
Babetler
2010 Yaz ayakkabı trendlerinde babetler, özellikle balerin babetler çok popüler. Renkli, taşlı, desenli ve sade babetler…
Gladyatör sandaletler ve ayakkabılar
Gladyatör sandaletleri oldum olası sevmişimdir. Aslında, gladyatörlerin kıyafetleri tamamlayış biçimini seviyorum dersem, daha doğru olur. Çünkü her zaman herkes için bir stil oluşturabilecek sayısız çeşidi oluyor.
Dolgu topuklar
Biri, dolgu topuklardan mı söz etti? Evet, büyük annelerimizin zamanından bugüne değin uzanan, en güzel moda efsanelerinden biri bu yaz muhteşem bir dönüş yaptı.
Renkli ayakkabılar
Ah ayakkabılar… Bir de renkli olurlarsa? Çok harika olur! Eğer renklerle oynamayı, onları özgürce kullanmayı seviyorsanız, yaşadınız! Bu yaz gökkuşağının tüm tonları baştan ayağa süsleyecek bizi…İster hasır, ister tahta, ister renkli olsun, dolgu topuklar bu yaz çeşit çeşit..
AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
51
MODA EMEL ACAR İLE SÖYLEŞİ
MODA’NIN
YENİ KRALİÇESİ EMEL ACAR
Son yaptığınız defilelerde hangi ayrıntıyı ve ne tür kıyafetleri göz önüne çıkarmayı tercih ettiniz?
Vazgeçilmez siyah 1980’lerin trendi, vatka ve apoletler ile kadının zarafetini vurgulayan bir koleksiyondu. Gücünü siyahın asaletinden alan kadının gizemini ışıltılı dokunuşlarla daha da ortaya çıkardık.
Alışveriş yaparken nelere dikkat edilmeli?
Beden ve ölçülerimize uygun kıyafet seçimlerine dikkat etmeliyiz.
2010’da dolabımızda olmazsa olmaz diyebileceğiniz kıyafetler neler?
Uçuk renkli, dantel ve ince kumaşlı mini elbiseler, mini şortlar, apoletli bluzlar. Aksesuar olarak iri kolyeler, zımbalı ve taslı sandaletler.
52 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Denizci modelleri vitrinlerde dikkat çekiyor. Ünlü isimlerin hırkalarından buluzlarına çoğu kıyafetleri çizgili. Çizgili modası nasıl çıktı? Ne zamanların modasıydı? Çizgili kıyafetlerin kilolu gösterdiği söylenilirdi şimdi sanki bu söylem yalanlanıyor? Sizce kimler çizgili giymemeli?
I. Dünya savaşı sonrasına dayanıyor. İnsanların daha fazla özgürlük ve eğlence istediği dönemler kadınların eşitlik için savaş verdiği dönem daha çok erkelerin üzerinde çizgili kıyafet, geometrik desenler ön plandaydı. Denizci modası vazgeçilmeyen trendlerden biri aslında, her bayanın gardırobundaki vazgeçilmeyen parçalardandır, önemli olan bu modayı takip ederken renk kombinasyonuna dikkat etmek gerekir. Kilolu bayanların asimetrik giysileri tercih etmeleri, enine çizgili kıyafetler olduğumuzdan daha kilolu gösterebilir.
Sizin eski bir model olduğunuzu biliyoruz. Modellik sonrası Homestore markası nasıl oluştu? Siz bu oluşumun içerisinde ne zaman ve nasıl yer aldınız?
RÖPORTAJ: Özge RODOP
Moda dünyası ile tanışmam, 1993 Türkiye 2. Güzeli olmamla başladı. Bu hayatımın dönüm noktası oldu. Modaya hep bir ilgim vardı zaten. Hazır giyim bölümünü bitirdim. Bu işin eğitimini almış olmak da ayrıca keyif verici… 2000 yılında ilk giyim mağazamı açtım. Tasarımlarımın büyük ilgi görmesinden aldığım cesaretle, 2003 yılında Haute Couture çalışmalarıma başladım. Bu beğeniyi daha büyük kesimlere ulaştırmak amacıyla Eylül 2006’da Çırağan Sarayı’nda ilk Haute Couture defilemle moda dünyasına adım attım. 2008 Eylül’de de Home Store, Acar Grup bünyesine dahil oldu. Home Store, zaten hep takip ettiğim ve alışveriş yaptığım bir moda deviydi. 60’a yakın Avrupa markasını bir arada sunması, tarzı ve çizgisi hep beni cezbetti. Onun için Home Store’un başında olmak benim için gurur verici bir olay. Kreasyonlarım da “Home Store By Emel Acar” markasıyla tüm Home Store mağazalarında satışa sunuluyor.
Çizgili kıyafet giyildiğinde nelere dikkat edilmeli, bu kıyafetlerin kombinesi nasıl yapılmalı?
Öncelikle ince ve dikey çizgiler bizleri olduğumuzdan ince gösterir. Kilolu bayanların enine çizgiler giymemesi gerekir. Aynı anda birden çok çizgili kıyafet giymemeliyiz. Örneğin çizgili bir üst giydiğinizde altımızı tamamlayacak olan kombinemiz kesinlikle düz renk olmalı. Aynı şekilde çizgili bir pantolon giydiğimizde üzerine yine düz renk bir kombin yapmamız gerekir.
Hem spor hem de şık olmanın sırrı nedir?
Topuklu şık bir ayakkabı ile Jean pantolon, beyaz tshirt doğal bir makyaj.
Gardırobumuz da mutlaka bir ceket ve hırkamız olmalı mı? Bu kıyafetlerde doğru seçimi nasıl yaparız?
Tabiî ki de her kadının olmazsa olmazıdır ceket ve hırka. Basenli bayanların daha uzun hırka ve ceketlere yönelmeleri daha minyon kadınların kısa ceketler giymesini öneririm.
Rock ve salaş modellerde dikkat çekiyor? İşlemeler, işlemeli buluzlara mağazaların vitrinlerinde ve ünlülerin üzerinde görüyoruz. Bu işlemeli kıyafetler nasıl nerede giyilmeli ve kimler giymeli kimler giymemeli?
Bu kış sezonu gayet parıltılı geçirdiğimiz bir sezondu çünkü payet ve işlemeler çok modaydı, işlemeli kıyafetleri aslında herkes çok rahat kullanabilir yeterki doğru ve aşırıya kaçmadan kullanalım. Eğer günlük kullanım için işlemeli bir kıyafet seçeceksek elbise veya pantolon yerine şık işlenmiş bir bluz tercihimiz olabilir. AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
53
Taytları yazın da vitrinlerde görecek miyiz? Evet göreceğiz.
Hangi tür taytı nerelerde kullanmalıyız?
Bir çok tayt türü var. Özel baskılı, dantelli, batik taytlar bu kışa tekrar damgasını vuracak deri taytlar. Özel baskılı taytları düz salaş tshirtlerle kombin yapabiliriz.
2010 modasında neler var. Diğer yıllara göre farklı bir moda mı?
2010 modası pullu tunikler, yüksek topuklu ayakkabılar, zımbalı bluzlar, ince triko hırkalar, payetli babetler, dantel aksesuarlar ve omuzdaki işleme ve apoletler. Diğer yaza nazaran daha dikkat çekiyor.
Ayakkabı, çanta, şapka, aksesuar... 2010 modasında neleri, nasıl ayakkabı ve çantaları almalıyız? Bu yazın renkleri neler?
Bu yazın renkleri pastel mor, lila, pudra, askeri yeşil kamuflajı çok sık görebiliriz. Sandaletlerde zımba ve taş hâkim, spor ayakkabıda dahi taş payet görebiliriz. Çantalarda vizon ve bej renkleri ağırlıklı.
Sizce ünlülerin üzerinde gördüğümüz her kıyafeti sırf moda diye almalı mıyız?
Kesinlikle katılmıyorum, kendimize yakışan kıyafetleri seçmeliyiz, kendi vücudumuzu doğru tanımak en önemli detaydır çünkü moda kendine yakışandır.
54 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Sokakta herkesin modaya göre şekil değiştirmesine ve tek tip insanların oluşmasına nasıl bakıyorsunuz? İnsanlar neyi ne zaman giyeceklerini biliyorlar mı?
Yavaş yavaş Türk bayanlarının bu beceriyi oturttuklarını düşünüyorum.
Türkler şık mı, spor mu? Nasıl giyiniyor? Spor şık.
Türk nodasını nasıl buluyorsunuz? (Yurt dışına göre)
Türkiye gelmeyen marka kalmadığından her yenilik anında takip edilebiliyor.
Birçok Türk yıldızını giydirdiğinizi duyduk. Hangi yıldızlar Homestore’dan giyiniyorlar?
Evet, birçok Türk yıldızı bizi tercih ediyor. Özellikle Petek Dinçöz, Songül Öden, Tuba Büyüküstün, Sedef Avcı, Ece Uslu, Hülya Avşar, Ajda Pekkan, Süreyya Yalcın tasarımlarımızı tercih ediyor. Emel Acar Haute Coutre olarak devam ettiğimiz için özellikle mezuniyet, nisan ve düğünler için çok keyifli devam ediyor. Bahar dönemleri düğünler ile ayrı ayrı bir sevinç yasıyoruz.
Giydirmek istediğiniz sanatçı var mı?
Elisa ve Ürdün Kraliçesi Rania’yı giydirmeyi çok isterim. Türkan Şoray ve Filiz Akın. Ayrıca Jeniffer Lopez.
İLİŞKİLER KADIN VE ERKEK
SİZİ güzelleştİren Erkekler güzelleşmek uğruna yaptığınız çoğu şeyden hoşlanıyor, ama bazılarından da gerçekten nefret ediyor. Erkeğinize kendinizi beğendirmek için uyguladığınız yöntemlerin hangileri onun canını sıkıyor? Dudak parlatıcısı öyle yapış yapış ki, kim o dudakları öpmek ister?
Tavsiye: Dudak parlatıcınızı hem parlaklık hem de renk vermesi için birkaç kat kullanıyorsanız, bu alışkanlığınızdan vazgeçin. Bir kat ruj ve bir iki damla parlatıcı uygulayın.
Saçları saç spreyinden bazen öylesine taşlaşmış oluyor ki, parmaklarımı arasından geçiremiyorum!
Tavsiye: Saçınızın formunu korumak için mutlaka dondurucu spreye ihtiyacınız yok. Daha yumuşak saç spreylerini doğru teknikle uygularsanız istediğiniz etkiye yine sahip olabilirsiniz. Ayrıca saç spreyini en az 15 cm öteden püskürtmekte spreyin saçınıza eşit miktarda dağılmasını sağlayacaktır. Yakından sıkılan saç spreyi saçlara karman çorman bir görüntü vermekten başka bir işe yaramadığı gibi sprey kalıntıları oluşmasına da neden oluyor, ki bu da saçı kirli gösteriyor. Son olarak saçınızla işinizi hallettiğinizde parmaklarınızı aralarından geçirerek karışıklıkları açın.
56 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Parfümü o kadar yoğun ki, seksi olmaktan çok boğucu!
Tavsiye: Erkeğinizin koku alma duyusuna saldıracağınıza dirsek içleri, kulak arkası, boynunuzun arkası, göğüslerinizin arası gibi kritik noktalara süreceğiniz birkaç damla parfüm onun baştan çıkmasına yetecektir. Parfüm bulutu içinde olmanız onu baştan çıkarmaktan çok nefes alamamasına sebep olacaktır. İtici olmamak için kokunuzun yarım metre ötenizden duyulmasına izin vermeyin. Son bir ipucu: Parfümünüzü 4 saatten daha sık aralıklarla tazelemeyin. Sizin, kokunuzu duyamamanız, başkalarının da duyamadığı anlamına gelmez!
Saçlarını düzleştirmeye çalışması saatlerce sürüyor. Sıkıntıdan patlıyorum!
Tavsiye: Aşkınızla daha fazla, saç kurutma makinenizle daha az zaman geçirmeniz için radikal bir çözüm önerisi: bırakın saçlarınız kıvırcık kalsın! Düz saçtan vazgeçemiyorsanız, zamandan kazanmak için saçlarınızı önce bir havlu ile iyice kurulayıp sonra kendi kendine kurumaya bırakabilirsiniz. Ve bu arada da makyajınızı yapabilirsiniz. Makyajınız
ONU delİ eden 7 ŞEY bittiğinde ise zaten hafifçe kurumuş olan saçlarınızdan küçük değil, daha iri tutamlar alarak saç kurutma makinenizin en yüksek ayarında fön işlemini yapabilirsiniz. Saçlarınız tamamen kurumak üzere olduğunda ise son bir kat fön ile istediğiniz düz saçlara daha kısa bir süre de kavuşmuş olacaksınız. Daha da kesin çözüm için saç düzleştirici spreylerden ya da kremlerden faydalanabilirsiniz. Ancak bu gibi yardımcı malzemeleri saçınıza zarar vermemesi için çok sık kullanmamalısınız; sadece acil durumlar için…
Parlak makyajı sarıldığımızda her yerime bulaşıyor!
Tavsiye: Parlak, ışıl ışıl makyaj özellikle son dönemlerde oldukça moda ve göze de hoş görünüyor. Ama simleri fazla kaçırmamak ve sadece sizde kalmak kaydıyla. Erkekler oralarının, buralarının simlerle parlamasından nefret eder, hele bu yüzden bir de arkadaşlarının alay konusu olursa bu sizinle mutlak bir kavga sebebi olacaktır. Simlerinizin bulaşmasını önlemek için, ışıltı veren pudranızı yüzünüze sürerken bir parça nemlendirici ile karıştırmanız yeterli olacak. Gereğinden çok ışıldadığını düşünüyorsanız da bir parça peçete ile yüzünüzdeki fazlalıkları alabilirsiniz.
Yatağa makyajla girdiğinde yastıklar berbat oluyor.
Tavsiye: Öncelikle şunu aklınızdan çıkarmayın: Yatağa makyajla girmek yastıklardan çok cildinizi mahvediyor! Cildiniz uyurken daha emici bir hal alıyor. Bu nedenle fondöteninizi, gerekli vitamin ve minareleri içeren bir nemlendirici ile değiştirmeniz iyi olur. Eğer tamamen makyajsız bir yüz ile görünmek istemiyorsanız, sadece gerekli yerlere biraz kapatıcı sürebilirsiniz. Dudaklarınız için hafif renk veren ve nemlendirici içeren bir dudak parlatıcısı ve kirpiklerinize sürülecek tek kat rimel de hem yastıkların batmamasını sağlayacak hem kendinize olan güveninizi sarsmayacak…
O kadar çok vücut kremi sürüyor ki vücudu yapış yapış oluyor.
Tavsiye: Belki de gerçekten çok fazla miktarlarda krem kullanıyorsunuz ama bu konuda belki de suçlanması gereken kullandığınız üründür. Yağ bazlı nemlendiriciler cildinizde bir tabaka bırakırken, su bazlı nemlendiriciler daha hafiftir ve daha kolay emilir. Siz yine de ölçüyü fazla kaçırmayın ve sadece gerektiği kadar kremi sürün. AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
57
ERKEK GÜNCEL
KADINLAR ERKEKLERDEN NE İSTER?
“Ah bu kadınlar ne istemez ki azizim?” diye soruya soruyla karşılık verir gibi bir haliniz var... Ancak kafanızı bu kadar karıştırmayın. Alman bira markası Beck’s’in internet blogu Daily Different, kadın dergileri üzerine yaptığı bir araştırmada bu soruya yanıt aradı ve buldu!
1Dürüstlük: 2Zekâ:
3Gülümseme: 4Espri anlayışı: 5Davranış: Ağız hijyenine dikkat! Herkesin kolay kolay Beyazlaştırıcı bantlar iyi komik olması zor, kabul gelebilir. edin. Ama komedyenlerin şakalarından alıntı yapabilirsiniz.
‘Lütfen’ ve ‘Teşekkür ederim’ gibi kelimeleri lugatınızdan eksik etmeyin. Dirseklerinizi sakın ama sakın masaya dayamayın, çatal bıçağı düzgün kullanın.
6Hassaslık: 7İçtenlik:
8İyi bir iş:
10Araba:
Bir kadına dürüst olmak için ona öncelikle cep telefonunuzu emanet etmeli, ardından mail adresinizin ve Facebook’unuzun şifresini vermelisiniz!
Bir kadınla yürürken yolda bir dilenci görürseniz ona para verin. Çizgi film Bambi’yi izlerken bile ağlıyormuş gibi davranın. Tanrım! Ne kadar ince bir kalbiniz var!
58 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Size bir soru soruyorsa, ciddi ve gerçekçi bir ses tonuyla ona uydurma bir cevap vermeniz yeterli.
Samimi olun ve bunu ona hissettirin.
Zengin olun. Kadınlar, çalışkan bir fast food çalışanıyla birlikte olmaktansa zengin bir işsizi tercih eder, bunu unutmayın.
9Ev:
Kendi evinde yaşayan bir erkek, kadın için idealdir.
Ayaklarını yerden kesin.
Erman ERSOY 0288 417 87 99 0544 468 62 27
BAKIM
MONTAJ
REVİZYON 7/24 SERVİS HİZMETİ Yeni Mah. Kışla Sok. No:11/1 Lüleburgaz
SAĞLIK HİPERTANSİYON Uzm. Dr. Murat GERENLİ
HİPERTANSİYON
K
an basıncı; vücudunuzdaki atar damarlarda bulunan kanın damar duvarına yaptığı basıncı ifade eder. Sistolik (yaygın bilinen ismiyle büyük) kan basıncı ; kalbin kanı vücudumuza pompalaması sırasında, diyostolik (küçük) kan basıncı ise kanın kalbimize dönüşü sırasındaki kan basıncını gösterir. Hipertansiyon, 18 yaş üstü erişkinlerde sistolik (büyük) kan basıncının 90 mmHg veya üstünde olması veya hastanın tansiyon düşürücü ilaç tedavisi kullanıyor olması olarak tanımlanır. Yalnız tek bir ölçüm değeri ile hipertansiyon tanısı konulamaz, böyle bir durumda yapılacak en doğru davranış bir sağlık kurumuna müracaat ederek, hekimin önerileri doğrultunda hareket etmek olacaktır. Kan basıncı değerleri yaşla birlikte artış gösterir. Fakat toplumdaki yaygın inanışın aksine kan basıncının normal değerleri yaşla birlikte yükselmez. Yani 20 yaşında da, 80 yaşında da 140 veya 90 mmHg üzerindeki değerler hipertansiyonu gösterir ve tedavi edilmesi gerekir. Önemli olan diğer bir nokta tek başına sistolik (büyük) kan basıncı yüksekliğinin de ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceğinin farkında olunmasıdır. Bunu
60 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
sağlamanın tek yolu, bu konuda eğitimli kişiler tarafından düzenli olarak kan basıncı ölçümlerinin yapılmasıdır.
Hipertansiyonun sıklığı nedir? Ülkemizde ve tüm dünyada giderek daha ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelen hipertansiyonun kontrolü toplum için hayati önem taşımaktadır. Ülkemizde yaşayan 18 yaş üstü erişkin nüfusun yaklaşık %30’u yüksek tansiyon değerlerine sahiptir. Bu kişilerin sadece üçte biri bunun farkındadır ve maalesef bunların da yarısı başarı ile tedavi edilebilmektedir. Kabaca 18 yaş üzerindeki her yüz kişiden yirmi beşi hipertansiftir. Tedavi edilip, normal değerlere getirilemediğinde son derece ciddi ve ölümcül sağlık sorunlarına yol açabilen hipertansiyon, bu nedenle üzerinde durulması ve toplumsal bilincin artırılması gereken önemli bir halk sağlığı sorunudur.
Hipertansiyonun neden olduğu sağlık sorunları nelerdir? Hipertansiyon hem kısa hem de uzun vadede bir çok organda hasar oluşturarak ciddi sorunlara neden
olmaktadır. Bunların içerisinde kalp ile ilgili sorunlar ilk sırayı almaktadır. Kalbi besleyen damarların hastalığı olan koroner kalp hastalığı ve sonucunda oluşabilen kalp krizi, kalp büyümesi ve kalp yetmezliği hipertansiyonun neden olduğu ciddi sağlık sorunlarıdır. Ayrıca beyin damarlarının etkilenmesi sonucu inme (felç), bacak damarlarının etkilenmesi sonucu damar tıkanıklıkları, böbreğe giden damarların etkilenmesi sonucu böbrek yetmezliği ve üremi, göz damarlarının etkilenmesi sonucu retinopati (görme bozukluğu) tedavi edilmeyen hipertansif hastaların karşılaşabilecekleri diğer sağlık sorunlarıdır. Bu kişilerde beraberinde olabilen sigara içimi, yüksek kolesterol, diyabet (şeker hastalığı), obezite (şişmanlık) ve ileri yaş gibi ek risk faktörleri de bu sağlık sorunlarının ortaya çıkmasını kolaylaştırabilmektedir. Bu nedenle tansiyon ölçme konusunda eğitimli kişilerce, özellikle bu risk faktörlerini taşıyanların, düzenli kan basıncı kontrollerinin yapılması bu sorunların önlenebilmesi için alınabilecek ilk ve en ciddi önlem olacaktır.
Hipertansiyon ile nasıl mücadele edilir?
Hipertansiyon; primer (eski tanımlamayla esansiyel) ve sekonder olarak iki sınıfa ayrılır. Toplumda rastlanılan hipertansiyonun yaklaşık % 90’ı primer hipertansiyondur. Kalıtımsal faktörlerden, merkezi sinir sistemi ve böbreklerde tuz tutulumuna kadar birçok faktörün etkisiyle ortaya çıkabilen primer hipertansiyonun aksine, sekonder hipertansiyonun belirgin bir nedeni vardır. Başta böbrek hastalıkları, hormonel hastalıklar ve kullanılan ilaçlar olmak üzere çeşitli nedenler ile sekonder hipertansiyon oluşabilmektedir. Bu nedenle tüm yüksek tansiyonu olan hastaların sağlık kurumlarına başvurarak ayrıntılı muayene ve tetkiklerinin yapılması, uygun tedavinin hekim tarafından düzenlenmesi gerekmektedir. Hipertansiyonun kronik (müzmin) bir hastalık olduğu ve hekim-hasta işbirliği ile kontrol altında tutulabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Asıl üzerinde durmak istediğim konu, ilaç dışı tedavi yaklaşımlarıdır. Günümüzde esas olarak yaşam tarzı değişikliklerinden oluşan hipertansiyonda ilaç dışı tedavi yaklaşımları, sadece kan basıncını düşürmeyi değil, aynı zamanda ortaya çıkabilecek hastalıklardan korunmayı ve yaşam süresini uzatmayı da amaçlamaktadır. Yaşam tarzı değişiklikleri, kan basıncını düşürerek hem gereksiz ilaç kullanımını
azaltabilecek, hem de ilaç kullanımının gerekli olduğu durumlarda kullanılan ilaç miktarı ve dozunu azaltarak tedaviye ek bir fayda sağlayacaktır.
Yaşam tarzı değişiklikleri nelerdir? 1- Sigara içiminin bırakılması: Her bir sigara içiminden sonra 15-30 dakika süren ani kan basıncı yükselmeleri gözlenir. Bu durum yüksek tansiyonu olup, sigara içenlerde inme (felç) ve miyokard enfarktüsü (kalp krizi) riskinde artmaya neden olmaktadır. Ayrıca sigara, kan basıncının düşürülmesine engel olur. 2- Tuz kısıtlaması: Besinler ile alınan tuzun kısıtlanmasının kan basıncında düşme sağladığı çok uzun zamandır bilinmektedir. Tuzun kısıtlanması uygulanan ilaç tedavilerinin etkinliğini de arttırmaktadır. Hipertansiyonu olanlarda önerilen tuz miktarı günde 6 gr’dır. Bu düzeyde tuz sınırlaması için öncelikle çok tuz içeren, işlenmiş, hazır ve fast food (ayakta çabuk yenilen) gıdalardan kaçınılması ve sofrada tuzluk bulundurulmaması gerekmektedir. 3- Fiziksel aktivite (egzersiz): Haftada en az 3-4 kez, 30-45 dakikalık tempolu yürüyüşler kan basıncının düzelmesini sağlamaktadır. Ayrıca egzersizin kan yağları ve vücut ağırlığı üzerinde de olumlu etkileri olacaktır. Ancak özellikle kalp sorunları olanların ve çok hareketsiz bir hayat sürenlerin egzersize başlamadan önce hekimle-
rine danışmaları ve hekimin önereceği egzersiz programını uygulamaları gerekmektedir. 4- Obezitenin (şişmanlık) önlenmesi: Özellikle yaşın ilerlemesiyle obezite ile hipertansiyon birlikteliği artmaktadır. Vücut ağırlığının 1 kg. azalması kan basıncını 1,6 mmHg düşürmektedir. 5- Alkol alınımının kısıtlanması: Aşırı alkol alımı ile hipertansiyon gelişimi arasında ilişkinin olduğu bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur. Günde iki kadehten fazla alkollü içecek kullananlarda, hiç kullanmayanlara göre iki kat fazla hipertansiyon görülmektedir ve alkolün miktarı arttıkça oranda yükselmektedir. 6- Yeterli potasyum, kalsiyum ve magnezyum alınması: İnsan yaşamı için gerekli olan bu minerallerin eksikliğinin kan basıncı üzerine olumsuz etkileri olmaktadır. Doğada yeterince olan bu minareleri alabilmek için, taze sebze ve meyvelerin, süt ve süt ürünlerinin yeterince alındığı, dengeli beslenme yeterli olacaktır. Ayrıca kalp-damar sistemi üzerinde olumlu etkileri olan balık yağının daha fazla balık tüketimi ile alınması ve çay, kahve ve asitli içeceklerin içinde bulunan kafeinin tüketiminin azaltılması kan basıncı üzerine olumlu etkiler yapacaktır. Sağlıklı kalın. Uzm. Dr. Murat GERENLİ
AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
61
SAĞLIK BESLENME ÖNERİLERİ
RAMAZAN AYINDA BESLENME Ramazan ayı toplumumuzda önemli bir yer teşkil eder. Bu dönemde yemek düzenine verilen önem de artmakta ve beslenme alışkanlıklarımızda değişikliklere sebep olmaktadır. Sahur genellikle kahvaltı menüsünden, iftar ise akşam yemeği menüsünden oluşur; ancak, buradaki en önemli fark sahurdaki kahvaltının ve iftardaki akşam yemeğinin normalden çok daha zengin olması ve ağır yemeklerden oluşmasıdır. Halk arasında oruç bazen zayıflamak için bir alternatif olarak değerlendirilir. Fakat bu yanlış bir düşüncedir. Beslenme alışkanlıkları değişerek uzun süre aç kalındığı için vücut buna ilk hafta içinde alışmaya başlar ve metabolizma yavaşlayarak günlük almamız gereken enerji azalmaya başlar. Zayıflamanın
aksine yavaşlayan metabolizmaya, ağır bir sahur ve iftar yemeği, yemekte hızlı ve aşırı tüketim ve sonrasında hareketsizlik kilo alımını kaçınılmaz hale getirir. Kişisel faktörlere göre değişse de ramazanda ortalama kilo alımı 5-6 kg a kadar çıkabilir. Oruç ayında uzun süreli açlıktan sonra boş mideye birden yüklenerek iftarda ağır ve yağlı yemekler yemek, bununla birlikte hızlı tüketmek gibi yapılan bilinçsiz ve hatalı davranışlar karın ağrısı, bulantı, kusma, gaz, hazımsızlık, hipertansiyon-hipotansiyon, kan şekerinde düzensizlikler (insülin direnci), ağız kuruluğu gibi sağlık problemlerine sebep olabilir. Oruç ayında karşılaşabileceğimiz sorunlar arasında reflü ve kabızlık vardır. Reflü mide asidinin yemek borusuna kaçması olarak tanımlanır. Reflüyü tetikleyen ise ağır ve yağlı yemekler ile mideyi fazla doldurmak ve yemekten sonra uzanmaktır. Reflüyü önlemek için kahve, kakao, çikolata gibi
62 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Dyt. Derya ÖZFİDAN
aşırı kafein alımından kaçınmak, yağlı yiyeceklerden uzak durmak ve yemeği yer yemez yatmamak gerekir. Kabızlığı olanlar ise posalı besinleri tercih etmeli, bunun içinde bol sebze ve meyve tüketmeli, ekmekte tam tahıllıyı terci etmelidir. Ayrıca su tüketimini de arttırmalıdır. Oruç ayında önemli sorunlardan biri de dehidratasyondur(susuzluk). Özellikle oruç ayının yaz aylarına denk düşmesi bu ihtimali arttırmaktadır. Bu nedenden dolayı iftar ile sahur arasında muhakkak günlük alınması gereken sıvı (2-2,5 lt) ihtiyacı karşılanmalıdır. İftarda ve mümkünse sahurda yemeğe çorba ile başlamak ve öğünlere ayran, meyve suyu, komposto gibi sıvı gıdaları eklemek sıvı gereksinimini tamamlamada destek olacaktır. Bu karşılaşılabilecek sorunlardan korunmak için çözüm ise gayet basit; yeterli ve dengeli beslenmek, az da olsa fiziksel aktivitede bulunmak (özellikle yemeklerden 1 saat sonra).. Sağlıklı beslenmek adına yapılması gereken ilk adım öğün sayısını arttırmaktır. Temel olarak 2 öğün yerine, en az 3 öğün olmak üzere 4-5 öğünde günlük alınması gereken besinler karşılanmalıdır. İftara birden yüklenmek yerine iftar sonrasına yatana kadar ara öğün konulmalıdır. Ayrıca iftarda ve sahurda ağır ve yağlı yemekler, hamur işleri ve ağır tatlılardan kaçınılmalıdır. Sahura mutlaka kalkılarak bir öğün yapılmalı geceden yiyerek oruç tutulmamalıdır. Zaten uzun süreli bir açlığı en az 6 saat daha uzatarak sağlığı olumsuz yönde etkilemek yanlıştır. Kişinin bir günde alması gereken besin öğeleri iftar, sahur ve gece (ara) öğünlerinde eşit ve dengeli dağılırsa ve gerekli sıvı tüketimi sağlanırsa kişi sağlıklı beslenebilir, hatta bu süre içerisinde kilo verebilir. Oruç tutarken bu sağlıklı beslenme kurallarına dikkat edilirse ve bireye özgü besin seçimi ayarlanırsa vücudun toksinlerden arınması kolaylaşır ve metabolizmanın da dinlenmesi sağlanır. Yine mide ve bağırsak sistemi dinlenerek sindirim sistemi kendini yeniler ve orucun asıl amacına ulaşılır.
Ramazan Ayı için Örnek Menü İftar 1-2 adet zeytin veya hurma 1 kase çorba 1 porsiyon etli sebze yemeği Yoğurt, salata 1-2 ince dilim ekmek Ara 1-2 porsiyon meyve Avuç içi kadar fındık veya ceviz Ara 1 porsiyon sebze 1 porsiyon yoğurt Yatmadan 1 su bardağı süt veya 1 meyve Sahur 1 dilim peynir veya 1 yumurta 5-6 zeytin 1-2 dilim ekmek Domates, salatalık, biber (önden 1 kase çorba içebilirsiniz veya 1 meyve tüketebilirsiniz) Veya 1-2 yumurta ile hazırlanmış sebzeli yemekler ( menemen, ıspanaklı yeşil fasulyeli vb yumurta) 1-2 dilim ekmek Komposto ( suni tatlandırıcı ile hazırlanabilir.) *Haftada 2-3 kez ara öğün yerine sütlü tatlı (bazen güllaç) yenilebilir. Bu beslenme planı, oruç tutabilen ve beslenmeyi etkileyebilecek herhangi bir sağlık sorunu olmayan yetişkinler için uygundur. Bununla beraber; diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları gibi sağlık sorunları olan kişiler, doktora danışmadan oruç tutmamalı; oruç tutmak isteyenler de doktor ve diyetisyen kontrolünde oruç tutmalıdır. Dyt. Derya ÖZFİDAN
DEKORASYON RENKLER
EV DEKORASYONUNDA D
ekorasyon önerileri ve dekorasyon trendi değişti. Şu anda eklektisizm moda. Yani artık birbirine karşı zıt nesnelerden harikalar yaratma dönemi… İster geçmişe ait istersenizde şuanki döneme ait mobilyaları kullanarak uyum yakalayabilrisiniz. Bu kombinasyonlarla mükemmel dekorlar oluşturabilirsiniz Dekorasyonda kullanacağınız rengin belirli bir sınırı olmalıdır. Renkleri seçerken birbirini tamamlayan iki zıt rengi seçmeniz ve uygulamanız gerekir. Görsel olarakta dikkat çekici bir etki yaratacaktır.
Mavi
dekorasyon Çağrıştırdıkları: Sakinlik, rahatlık, sadakat, otorite En iyi kullanım alanları: Yatak odaları, banyo ve çalışma odaları Dezavantajları: Kullanıldığı mekanlara soğuk bir hava verebilir.Bu duyguyu azaltmak için mat mavi tonları kullanabilirsiniz.
Mor
dekorasyon Çağrıştırdıkları : Yaratıcılık, verimlilik, haz En iyi kullanım alanları : Yatak odaları Dezavantajları : Bunaltıcı olabilir.
64 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Örneğin mavi, turuncu, kırmızı ve yeşil renkleri uygulayabilirsiniz. Evinize yapacağınız renk kombinasyonunu doğaya bakarak ipucu yakalayabilirsiniz. Zemini toprak olarak düşünürsek koyu renktir. Ağacı duvar olarak düşünürsek daha orta renktir. Gökyüzünü tavan olarak düşünürsek açık renk olarak görürüz. Bu uygulamayı evlerimizde yaparsak rahat ve uyumlu bir atmosfer yaratmak hiç de zor olmayacaktır. Eğer zemin rengi ve duvarlarınız açık renkteyse
duvarlarınızı koyu yapabilirsiniz. Fakat aksesuarlarda kullacağınız doğru renklerle kombine etmenizde fayda olacaktır. Aksi takdirde hoş olmayan bir görüntü yakalayabilirsiniz. Mekanları pastel tonlarda renk uygulaması yaparak aydınlık ve rahat bir hava oluşturabilirsiniz. Dengeyi korumak için ahşap tonlar kullanarak daha yumuşak hava katabilirsiniz.
Evinizi dekore ederken seçtiğiniz renkler duygu durumunuzu etkiler. Renklerin duygu ve davranışlarımız üzerindeki etkilerine bir bakalım:
Sarı
dekorasyon Çağrıştırdıkları : Günışığı, enerji En iyi kullanım alanları : Mutfak, yemek odaları ve kuzeye bakan odalar Dezavantajları : Yatak odasında kullanmak için huzurlu bir renk değildir.
Yeşil
dekorasyon Çağrıştırdıkları : Doğa, enerji, sakinlik, huzur, denge, güvenlik En iyi kullanım alanları : Yatak odaları, oturma odaları Dezavantajları : Dekorasyonda çok fazla yeşil kullanımı kendinizden gereğinden fazla hoşnut olmanızı ve tembellik yapmanıza sebep olabilir. Bu duyguyu dengelemek için turuncu ve kırmızı renklerle kontrast yaratabilirisiniz.
RENK SEÇİMİ Pembe
dekorasyon Çağrıştırdıkları : Aşk En iyi kullanım alanları : Yatak odalarında huzurlu ve dinlendirici bir hava yaratmak için kullanabilirsiniz. Mora yakın, parlak tonları tutkuya yönlendirebilir. Dezavantajları : Yatak odanız aşırı tatlı ve fazla “teenage” odası gibi görünebilir.Bunu azaltmak için koyu renklerle kontrast yapabilirsiniz.
Turuncu
dekorasyon Çağrıştırdıkları : İstikrar, rahatlık, sıcaklık En iyi kullanım alanları : Oturma ve yemek odaları Dezavantajları : Turuncu kullanıldığı mekanları olduğundan küçük gösterebilir bu yüzden odanın yeterince ışık aldığından emin olun.
Siyah
dekorasyon
Kırmızı
dekorasyon Çağrıştırdıları : Tehlike, tutku, enerji, sıcaklık, macera, iyimserlik En iyi kullanım alanları : İştahınız harekete geçirmek, sıcak ve canlı bir ortam yaratmak için yemek odaları
Çağrıştırdıkları : Ölüm, tuhaflık. Siyah bir renk değildir, tüm renkleri emer ve hiçbirini geri yansıtmaz. En iyi kullanım alanları : Modern dekorasyon alanları Dezavantajları : Depresif bir duygu yaratacağından ana renk olarak kullanmayın.Parlak pembe ve diğer canlı renklerle kontrastı hoş olabilir.
Dezavantajları : Dekorasyonda çok fazla kırmızı kullanımı baş ağrısına sebep olabilir.Mesela bir duvarınız kırmızıya boyayabilir ve aksesuarlarla dekore edebilirsiniz.Bebek odalarında kırmızı kullanmayın.
AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
65
SPOR TRAKYA
Lüleburgazspor’un grubu belli oldu TFF 3. Lig’te mücadelesini sürdüren temsilcimiz Lüleburgazspor’un 2010-2011 sezonu grubu belli oldu. İlimiz Kırklareli ile ayrı gruplarda yer almamızın yanısıra Marmara bölgesinden 5, İç Anadolu, Ege, Akdeniz, Karadeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinden 2’şer ekip ile eşleştik. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) 3. Lig 2010-2011 sezonu gruplarının belirlenmesi için Maslak Sheraton Oteli’nde kura çekimi gerçekleştirildi. Yeni gruplanmaya göre, TFF 3. Lig toplam 3 grup ve 18’er takımdan oluşacak. Çift devreli lig usulüne göre oynanacak gruplarını ilk sırada tamamlayan takımlar doğrudan 2. Lig’e yükselecek. Her grubu 2, 3, 4 ve 5. bitiren takımlar play-off hakkı kazanacak. 3 takım daha 2. Lig’e çıkacak. Yeni kurulacak olan Bölgesel Amatör Lig’den ise 12 takım 3.
Lig’e yükselecek. 3. Lig’den de her gruptan 3’er yani 9 takım Bölgesel Amatör Lig’e düşecek. 5 Eylül 2010 tarihinde başlayacak olan ve 3 ayrı gruptan oluşan 3. Lig’de Lüleburgazspor’un bulunduğu 1. grupta Tepecikspor, İstanbulspor, Bayrampaşaspor, İnegölspor, Nilüferspor, Menemen Belediyespor, Tekirova Belediyespor ( Antalya ), Nazilli Belediyespor, Ankara Demirspor, Kırşehirspor, Arsinspor, Ünyespor, Belediye Bingölspor, Malatyaspor, Kayapınar Belediyespor ( Diyarbakır ), 72 Batmanspor ve Hatayspor yer alıyor. TFF 3. Lig karşılaşmalarında ligin ilk devresi 26 Aralık 2010’da oynanacak 17. hafta karşılaşmaları ile bitecek. 2. devresi 23 Ocak’ta başlayacak TFF 3. Lig’de normal sezon 15 Mayıs 2011’de oynanacak maçlarla sona erecek.
TRANSFER
Yozgat’ın kalecisi, Lüleburgazspor’da Lüleburgazspor Yimpaş Yozgatspor’da forma giyen 1.93 boyundaki 1983 doğumlu kaleci Güray Göçmen’i renklerine bağladı. Bugüne kadar Bucaspor, Altay, Altınordu, Bodrumspor, Sivas Divriğispor, Akhisar Belediyespor ve Yimpaş Yozgatspor formalarını giyen Güray Göçmen “Lüleburgazspor’a şampiyonluk yaşamak için geldim” dedi.
Siyami Başkanla devam kararı
Lüleburgazspor Hasan Doğan Tesisleri’nde yapılan genel kurulda, yönetim ve denetim kurulları faaliyet raporları, gelir gider bilançosu, gelecek sezonun taslak bütçesi okunarak, ibra edildi. Tek listeyle girilen seçimlerde Siyami Aslan, yeniden kulüp başkanlığına seçildi. Aslan’nın yönetim kurulunda Abdurrahman Gürkan, Fahri Özkan, Ahmet Zeki Kılavuz, Dursun Aslan, Erkan Öztürk, Mustafa Güneş, Kazım Gürbüz, Mesut Yarım, Turgut Düşova, Haluk Uras, İlhan Durmuş, Yaşar Özçiftçi, Zafer Girgin, Kenan Koç ve Turhan Gülaçar yer aldı.
Uğur Kıllı Göztepe’de
Lüleburgazspor’da 2009-2010 sezonunda 30 maçta 26 golle gol kralı olan 21 yaşındaki Uğur Kıllı TFF. 2. Lig Beyaz Grup’ta mücadele eden Göztepe’ye transfer oldu. Uğur Kıllı’nın transferi Göztepe camiasında coşkuyla karşılandı. 2008-2009 futbol sezonunda Lüleburgazspor’da forma giyen forvet Erçağ Evirgen ertesi sezon Bank Asya 1. Lig’de mücadele eden Karşıyaka Spor Kulübü’ne, 22 yaşındaki Talha Mayhoş da yine Bank Asya 1. Lig’de mücadele eden Adanaspor’a transfer olmuştu.
Deplasman çilesi
TFF 3. Lig’in yeni prosedürüne göre, Lüleburgazspor bu sene 1500 km’den de uzak deplasman yollarına düşecek. Geçtiğimiz senelerde bölgelere göre ayrılmış gruplarda dahi bu konuda maddi sıkıntılar yaşayan alt liglerde mücadele eden spor kulüpleri bu statüde nasıl bir yol izleyecek, ne kadar bu harcamalara dayanabilecek, herhalde TFF bu konuda da bir şeyler düşünmüştür. Lüleburgazspor Yönetimi’nin şimdiden büyük desteğe ihtiyacı olduğu ortada… Umarım şehrimizin insanı bu konuda desteğini esirgemez ve Lüleburgazspor’un bir yerlere gelebilmesi için taşın altına elini koyar.
LÜLEBURGAZSPOR TARAFTARLARININ BULUŞMA NOKTASI
www.luleburgazspor.org 66 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
7 yıl sonra hoş geldin Kırklarelispor
Lüleburgaz Düvenciler Lisesispor 1. Lig’te
Lüleburgaz’da 2007 yılında kurulan ve Lüleburgaz’ın tek bayan futbol takımı olan Düvenciler Lisesispor, kurulduğu yıllardaki acemilik günlerini çabuk atlatarak ülke çapında büyük bir başarıya imza attı. Lüleburgaz Düvenciler Lisesispor, Bayanlar 2. Lig’inde yaptığı 18 karşılaşmanın 17’sini galibiyetle ve sadece birini beraberlikle sonuçlandırırken 2009-2010 sezonunun namağlup şampiyonu olarak Bayanlar 1. Lig’ine yükseldi. Oynadığı 18 maçta rakip fileleri 140 kez havalandıran Lüleburgaz Düvenciler Lisesispor, tek beraberliğini rekabet halinde oldukları ve ligi 2. bitiren Gölcükspor karşısında alırken, en farklı galibiyetini 23-0 ile Mersin Gençlerbirliğispor karşısında aldı. Dergi ekibi olarak yaşattıkları gurur için teşekkürlerimizi sunarken, 1. Lig’te başarılarının devamını diliyoruz.
Serbest Uçuş Model Uçak Avrupa Şampiyonası Trakya’da
2010 Serbest Uçuş Model Uçak Avrupa Şampiyonası Vize’ye bağlı Müsellim köyünde gerçekleştirildi. Yarışmaya 26 ülkeden 250 sporcunun katıldığı organizasyonda Türkiye Çetin Kargın’la 1972’den beri ilk defa ikincilik elde etti. Türk Hava Kurumu ve Ankara Yenimahalle Havacılık Kulübü’nün ortaklığında gerçekleştirilen şampiyonanın sorunsuz sona ermesi mutluluk yaratırken, 2013 dünya şampiyonasına aday olduğumuz da açıklandı. Açılış ve ödül törenleri Lüleburgaz Kongre Meydanı’nda yapılırken, Müsellim köyünde kurulan sahaya da Lüleburgaz Belediyesi tarafından çeşitli malzeme yardımı yapıldı.
Süper Amatör Ligini namağlup şampiyon olarak tamamlayan Kırklarelispor, 3’ncü lige yükselme maçlarının ardından finalde Çenesuyu Plajyoluspor takımını penaltılarda 6-5 yenerek 3. Lige yükseldi. 2009-2010 futbol sezonunda Kırklareli Süper Amatör ligini 17 galibiyet, 3 beraberlikle ve 63 puanla namağlup şampiyon tamamlayan Kırklarelispor 3. Lige terfi maçlarına çıktı. Terfi maçlarını başarıyla geçen Kırklarelispor, İstanbul Beylerbeyi 75. Yıl stadının da yapılan final karşılaşmasında Çenesuyu Plajyoluspor karşısında 90 dakika boyunca gol bulamayınca maç önce uzatmalara daha sonrada penaltılara kaldı. Kırklarelispor penaltılarda Çenesuyu Plajyoluspor’u 6-5 yenerek 3. Lig’e çıkmaya hak kazandı. Coşkulu karşılaşma Kırklarelisporlu futbolcular şehir girişindeki Kavaklı beldesinde 100 araçlık konvoy ile karşılandı. Kırklareli vilayet meydanında yaklaşık 5 bin taraftar ellerinde meşalelerle 3.Ligi kutladı. Gece geç saatlere kadar süren kutlamalarda futbolcular taraftarların omuzlarında taşındı. 1999-2000 sezonunda 2. Ligde oynayan Kırklarelispor, önce 3. Lige ve daha sonrada Süper Amatöre düşmüştü Lüleburgazspor ile ayrı gruplarda TFF 3. Lig’in yeni statüsüne göre 18’erli 3 grup bulunan 3. Lig’te Lüleburgazspor ve Kırklarelispor ayrı gruplara düştü. Kırklarelispor’un da bulunduğu 2. grupta ise Darıca Gençlerbirliği, Anadolu Üsküdar, Beykoz 1908, Orhangazispor, Oyak Renaultspor, Altınordu, Ispartaspor, Afyonkarahisarspor, Keçiören Sportif A.Ş, Yozgatspor, 4 Eylül Belediyespor, Yalıspor, Gümüşhanespor, Erzurumspor, Kahramanmaraşspor, Batman Petrolspor, Yeni İskenderunspor yer alıyor.
Edirne Olin Gençlik TBL’ye yükseldi!
TB2L Final grubunda Beko Basketbol Ligi’ne çıkacak son takımı belirleyecek karşılaşmada Olin Gençlik ile Hacettepe Üniversitesi karşı karşıya geldi. Büyük çekişmeye sahne olan maçı Olin Gençlik 65-58’lik skorla kazandı ve de 2010-2011 sezonunda Beko Türkiye Basketbol Ligi’nde oynama hakkını kazandı. Olin Gençlik takımı oyuncuları salona gelen taraftarları ile 1.lig coşkusunu kutladılar. Olin Gençlik taraftarları, son gün yapılan final niteliğindeki Hacettepe Üniversitesi maçına, ilk iki güne göre daha fazla ilgi gösterdi. Sinan Erdem Spor Salonu’nda kendilerine ayrılan tribünde yerlerini alan yaklaşık 4 bin Olin Gençlik taraftarları, maç boyunca takımlarını destekledi. Hacettepe Üniversitesi’ni yenerek, Trabzonspor’un ardından Beko Basketbol Ligi’ne yükselen Olin Gençlikli basketbolcular ve teknik heyet, maçın bitiş düdüğüyle birlikte büyük sevinç yaşadı. Sevinçlerini tribündeki taraftarlarla paylaşan oyuncular, salonda çalan müzikle “Roman” havası oynadı. AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
67
SPOR YÜZME
YÜZME DEYİP GEÇMEYİN! Kelime anlamı olarak, batmadan suyun içerisinde durmaktır. Karada yaşayan bir varlık olan insan, suya girdiğinde bu durumu yadırgar ve telaş etmeye başlar. Bu telaş sonunda suyun hakimiyeti altına girer. Yani yüzemez. Yüzmek için suya hakimiyet kurması gerekmektedir. Halbuki suyun bir kaldırma kuvveti vardır. Yani hareket etmeden bile suyun üzerinde durmak mümkündür. Bunu yüzme bilen herkes bilmektedir. Yüzmenin bir kaç kuralını öğrenerek bu yapılabilir. Fakat o kurallar tamamı ile uygulamalı bir şekilde öğretilir ve bir süreç içerisinde olur. Birden bile olmaz.
S
uyla tanışıldıktan ve bütün yönleri öğrenildikten sonra suya hakimiyet kurma vakti gelmiş bulunmaktadır. Suya hakimiyet kurabilen herkes artık yüzmeyi biliyor demektir. Suyla hakimiyet kurulduktan sonra suyun içinde ilerlemek gerekir. Böylelikle kol atarak ayak vurarak suyun içerisinde vücut bir yerden bir yere taşınır. Bundan sonra yüzmenin öğrenme amacı bitmiştir. Artık tek amacı spor yapmaktır. Ve yapılan bu spor, en temel spordur.
YÜZME
Hem eğlenceli, hem serinletici hem de dinlendirici bir spor: Yüzme. Zihinsel ve fiziksel faydalarının yanında diğer bazı kara sporlarını yapmayı kısıtlayıcı fiziksel sınırlamaları olan kişilerinde kolayca yapabileceği bir spor.
Yararları:
• Dayanıklılık ve esnekliğinizi geliştirir. • Adalelerinizi geliştirir ve denge sağlar. • Kalbi güçlendirir. • Fiziksel görünümünüzü değiştirir. • Dolaşımı düzenler.Varis gibi hastalıklarda faydalıdır. • Kilo kontrolünü sağlar. • Stres ve gerilimi azaltır.
68 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
• Eklem iltihabı gibi hastalıklarda eklemleri ve bağları daha az zorladığından önerilen egzersiz tipidir. • Haftada 3 gün yüzme önerilir. 1 saat yüzme ortalama 500 kalori harcatır. • Enerji verir. • Kas güçsüzlüklerini tedavi eder. • Şişmanlarda, hamilelerde ve hareketsiz kişilerde özellikle yararlıdır. Çünkü suda yapılacak egzersizler eklemleri ve bağları daha az zorlamaktadır. Sudaki vücut ağırlığı karadakinin 10 misli azalır. Suda yapılan rehabilitasyonun fizik tedavinin etkin bir formu olduğu kanıtlanmıştır.
EGZERSİZİN OLUMSUZ ETKİLERİ VAR MIDIR? Yeri geldiğinde egzersizin de olumsuz yönleri vardır. Özellikle düzenli egzersiz yapılıp, birden bırakıldığında veya yaşımıza vücudumuza uygun egzersiz yapmadığımızda da mutlaka zarar görme ihtimalimiz yüksektir.
YÜZME ÖNCESİ VE YÜZME SONRASI BESLENME DURUMU NASIL OLMALIDIR?
Yemeğin üzerinden en az iki saat geçmeden çalışma yapılmamalıdır. Yemekten sonra yaklaşık bir buçuk saat kan beyin
ve kalpten uzaklaşır. Herhangi bir kalp sorunu olanlar için yemek üstüne çalışma yapılması tehlikeli olabilmektedir. Bu tehlikeli durumlar kalp sorunu olmayanlarda da gözükebilmektedir. Yanlız şunu unutmamak lazım. “Yemek” dediğimiz, bir lokma bir şey demek değildir. Az ve sulu besinler (içecekler, karbonhidratlar) yenildiğinde iki saat beklemeye gerek yoktur. Aç karnına çalışmanın hiç bir zararı olmaz. Sabah çalışmalarında başlangıçtan 10-15 dk önce meyve suları içilebilir. Çalışmalar esnasında vücudun su gereksinimini karşılamak çok önemlidir. Ter yoluyla ve diğer yollarla yitirilen su, karşılanmazsa baş ağrısı bitkinlik, genel bir isteksizlik gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu bakımdan susadıkça yeterince su veya egzersiz esnasında bir yudum şeklinde içilebilir. Egzersiz anında çok fazla su içilmesi midede gereksiz şişlik ve performansı bozucu rahatsızlık yapabilir. Egzersizden hemen sonra çok aşırı soğuk şeyler içilmemelidir. Terle kaybedilen tuz, yeterli beslenme ile yerine konulabilir. Aşırı sıcakta ve çok su kayıplarında tuzlu şeylerin yenilip içilmesi yeterli değilse, tuz tabletleri ile takviye yapılmalıdır.
OPTİK
Bunları Biliyor musunuz? Sahte gözlük takmaktansa hiç takmamak daha iyidir. Sağlık Bakanlığı, ithal güneş gözlükleri için sertifika mecburiyeti getirmiştir. Sahte olmayan güneş gözlüklerinin UV ışınlarını süzdüğüne dair bir sertifikası vardır. Gözlük alırken bu belge soruşturulmalı, sertifikası olmayan güneş gözlükleri alınmamalıdır. Sahte gözlükler, güneşten gelen zararlı ışınlara karşı gözü korumadığı gibi, aksine gözbebeğini genişleterek göze gelen zararlı ışınların miktarını artırıp göz sağlığını daha da bozmaktadır. Kontakt ve renkli lens ile ilgili bilmeniz gerekenler: Gözlerinizi fazla ovmaktan, kaşımaktan kaçının ve güneşe çıktığınızda mutlaka güneş gözlüğü takın. Yanınızda nemlendirici damlalar bulundurmayı alışkanlık haline getirin. Aksi taktirde göz kuruluğu size oldukça rahatsız saatler yaşatabilir. Kontakt lenslerinizle her temasınızdan
Derman Hastanesi Karşısındayız önce mutlaka ellerinizi yıkayın. Eğer yırtılırlarsa asla kullanmayın. Yüzerken lens kullanmayın. Spor yaparken lens kullanmak gözlüğe oranla daha kullanışlıdır. Ancak; yaptığınız sert bir spor ise yumuşak lensler kullanmanız tavsiye edilir. Bazı renkli kontakt lens markalarının aynı zamanda görme bozukluklarını giderici yani numaralı lensleri de mevcuttur. Gözlüğünüzü ne zaman değiştirmelisiniz? Gözlükte deformasyonlar, hem estetik açıdan, hem fonksiyonları açısından kötü sonuçlar doğurur. Deforme olan gözlük, cilde pişik veya kızarıklık gibi zararlar verir. Çünkü ağırlıklar burun üzerine ve saplara eşit dağılmaz. Kaymalar veya baskılar, kulak arkasında, şakaklarda ve burun üzerinde acı ve ağrı verir. Gözlüğün görme fonksiyonlarını bozar, astigmatik ve prizmatik etkiler meydana getirerek bulanık görmeye, çift görmeye ve görme yorgunluğuna, dolayısıyla baş ağrısına neden olur.
Kocasinan Mah. Okullar Cad. No:19/E (Derman Hastanesi Karşısı) Tel: 0288 413 27 53 Tüm resmi kurum reçeteleri yapılır.
Gözlükleriniz son sistem makinelerle yapılıp, hatasız bir şekilde teslim edilir. AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LIFEBURGAZ
63
YEMEK OSMANLI MUTFAĞI
OSMANLI SALATASI
Malzemeler Hazırlanışı
400 gr ince, kibrit kesimi beyaz lahana Yarım bağ ince doğranmış taze nane (kuru nane de kullanılabilir) 10 adet ince kibrit biçimi doğranmış kuru kayısı 1 adet ince doğranmış orta boy domates 1 adet ince, doğranmış cuşka biber 1 çorba kaşığı tuz Sosu için 1 adet haşlanmış ve 6 eşit parçaya bölünmüş yumurta 2 adet limon 1 kahve fincanı sıvı yağ
SULTAN REŞAT PİLAVI Malzemeler Hazırlanışı
Pilav İçin: 2 su bardağı sıcak suda bekletilmiş baldo pirinç 2 yemek kaşığı margarin veya tereyağı 1 çorba kaşığı dolmalık fıstık 1 çorba kaşığı soyulmuş badem 1/2 çay bardağı kuru üzüm 1 tatlı kaşığı tuz 4 su bardağı sıcak su Köfte için: 250 gr. köftelik kıyma 1 küçük boy rendelenmiş soğan 1 çay kaşığı kimyon 1 çay kaşığı köfte baharı 1 çay kaşığı tuz 1 çay bardağı ufalanmış ekmek içi Sos için: 2 adet rendelenmiş domates 1 adet rendelenmiş yeşil elma 1 çorba kaşığı sıvıyağ 1 çorba kaşığı ketçap 1 tatlı kaşığı domates salçası 2-3 diş ezilmiş sarımsak 1 çay kaşığı tuz 1 tatlı kaşığı şeker
70 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
Sıcak suda beklettiğiniz pirinçlerinizi soğuk su ile yıkayarak süzülmeye bırakın. Pilav tencerenize margarini alın ve ocağın altını açarak margarini eritin. Dolmalık fıstık ve bademleri pembeleşene kadar kavurup pirinçleri ilave edin. Tuzunu da ekleyerek pirinçleriniz şeffaflaşıncaya kadar kavurun. 4 su bardağı sıcak su ve kuru üzümlerinizi ilave edin hafifçe karıştırıp tencerenizin kapağını kapatıp kısık ateşte suyu çekene kadar pişirin. Pilavınız pişerken köfte harcınızı karıştırıp fındık büyüklüğünde yuvarlayın. 2 kaşık sıvıyağ ile yağladığınız tavada köftelerinizi kızartın.(tavayı sapından tutup sallayarak köfteleri kızartabilirsiniz) Ağzı kapalı bir kapta beklemeye bırakın. Küçük bir tavaya sos için aldığınız sıvıyağda, rendelenmiş domates ve yeşil elmaları, ezilmiş sarımsakları suyunu çekene kadar kavurun, salçayıda ekleyip biraz daha kavurun. Ocağın altını kapatıp, tuz ve ketçabıda ekleyerek yoğun bir sos elde edin. Pilavınız suyunu çektikten sonra altını kapatıp 10-15 dk. dinlenmeye bırakın. Dinlenen pilavınızı ortası delik bir kek kalıbına aktarın. Servis yapacağınız büyük bir tabağa ters çevirerek alın. Ortasına kızarttığınız köftelerinizi, üzerinede sosunuzu ilave ederek servis yapın. Afiyet olsun.
Beyaz lahanayı bir kabın içine yerleştirin. Tuzu ilave edip elinizle iyice hamur yoğururcasma yoğurun. Suyu çıkınca beş dakika bekleyin. Daha sonra soğuk suyla yıkayıp suyunu sıkın. Bir başka salata kasesine koyun. Ve sırası ile üzerine geriye kalan malzemeleri ilave edin. Domates, taze nane (yoksa kum nane) ve ceviz içini, kayısıyı, limon suyunu ve sıvı yağı ilave ederek karıştırın. Bu işlem bittikten sonra salatayı servis tabaklarına alıp yumurta ile süsleyip servis yapabilirsiniz.
HÜRREM SULTAN Malzemeler
200 gr Dana Eti ( Tranç Eti ) Yağsız ve Sinirsiz ( Kuşbaşı ) 100 gr Kültür Mantarı 1 tane orta boy Soğan 1 tane Sivri Biber 1 tane orta boy Domates 1 yemek kaşığı Salça ½ Limon 2 tane orta boy Patates 2 su bardağı Su 1 su bardağı Süt Arzu Edilen Miktarda Tuz ve Karabiber
Hazırlanışı
Kültür mantarlarını yıkayıp süzdükten sonra 30 dakika limonlu ve tuzlu suda bekletelim. Daha sonra mantarları 4 de bölüp susuz olarak ocağa koyalım ve suyunu çekene kadar bekletelim. Tencereye yağı ilave edip kızdırdıktan sonra eti ve soğanı ilave edip pembeleşinceye kadar kavurun daha sonra mantarı ilave edin etin suyunu çekene kadar kavurun daha sonra salçayı da ekledikten sonra suyu, tuzu ve karabiberi de ilave ettikten sonra kısık ateşte 30 dakika pişirin. Pişen yemeği fırın tepsisine boşaltalım üzerine domates ve biberleri
kuşbaşı doğrayıp ilave ettikten sonra tepsinin üzerini folyo ile kapatıp 60 dereceli fırında yarım saat bekletelim. Yemeğimiz hazır konuma gelmiştir. Tabağın altına püreyi serip üzerine yemeğimizi koyalım HÜRREM SULTAN servise hazırdır Afiyet Olsun ..
PÜRENİN YAPILIŞI Patatesi haşlayalım daha sonra haşlanmış patatesi soyarak mikserde çevirin. Daha sonra tencereye çok az yağ ve süt, tuz, karabiber ilave ederek iyice karıştırın püremiz servise hazır hale gelmiştir
CEVİZLİ BAKLAVA Malzemeler Hazırlanışı
KAÇ KİŞİLİK: 6 HAZIRLAMA SÜRESİ: 50 dk PİŞME SÜRESİ: 45 dk
Baklavaya dair
Baklava yaparken başarılı olmanın ilk anahtarı taze ve kaliteli malzeme kullanmaktır. Hamur bezelerini açarken tezgâhı ve ellerinizi sık sık unlamanız gerekiyor. Şerbetin sıcak, baklavanın soğuk olması çok önemli. İç malzeme olarak Antep fıstığı, fındık, susam da kullanabilirsiniz. Kıvamında bir baklava piştikten sonra altın rengini almalı. Yediğinizde ağzınızda erimeli.
• 3 su bardağı un • 1 paket kabartma tozu • 1 çay bardağı sıvıyağ • 1 çay bardağı yoğurt • 1 yumurta • 1 çay bardağı su • 1 su bardağı nişasta • 1 su bardağı pirinç unu • 250 gr tereyağı • 350 gr çekilmiş ceviz Şerbet için: • 5 su bardağı tozşeker • 3.5 su bardağı su • Yarım limonun suyu
Unu hamur yoğurma kabına alıp kabartma tozu, yoğurt, sıvıyağ ve yumurtayı ilave ederek karıştırın. Suyu azar azar ekleyerek düzgün bir hamur elde edinceye kadar yoğurun. Hamurun üzerini nemli bezle örtüp 30 dakika dinlendirin. Nişasta ile pirinç ununu bir kapta harmanlayın. Hamurdan eşit büyüklükte 30 beze hazırlayın. Tezgâhı unlayın, her bezenin üzerine nişastalı pirinç unu serperek 8-10 santim çapında açın. Yufkaları 10’ar 10’ar üst üste yerleştirip 3 hamur grubu hazırlayın. Her birini tepsi büyüklüğünde açarak kalın bir yufka haline getirin ve 20 dakika dinlendirin. Fırın tepsisini yağlayın. Tereyağını
eritip ılınmaya bırakın. Birinci gurup yufkayı tepsiye yayın. Üzerine 1 çorba kaşığı tereyağı gezdirip ceviz serpin. İkinci gurup yufkayı üzerine yayın. Eritilmiş tereyağı gezdirip ceviz serpin ve son yufka gurubunu yayın. Baklava şeklinde dilimleyin. Kalan tereyağını baklavanın üzerine gezdirin. Önceden ısıtılmış 150 dereceye ayarlı fırında 45 dakika pişirin. Üzeri kızarınca fırından alıp soğumaya bırakın. Şerbeti hazırlamak için; Tozşeker ve suyu tencerede kaynatın. Limon suyunu ekleyip bir taşım daha kaynattıktan sonra ateşten alın. Sıcak şerbeti soğuk baklavanın üzerine dökün. Şerbetini iyice çekmesi için bir gece bekletin.
AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
71
AKTÜEL KİTAP TAVSİYELERİ
1001 FIÇI BİRA
İ
smini Lüleburgaz’ın ‘efsanevi’ meyhanesinden alan ‘1001 Fıçı Bira’, Lüleburgazlı yazarımız Ferhat Uludere’nin ilk romanı ve 2006 yılında okuyucuları ile buluştu. Çoğunuzun ismini dahi duymamış olabileceği romanda, Uludere bizleri Lüleburgaz’ın alkol kokan yollarından, unutamadığı aşkı Şehrazat ile yaşadıklarına sürüklerken, biranızı yudumlayarak okuyabileceğiniz keyifli bir roman sunuyor… Doğduğu ve büyüdüğü kasaba ona dar gelmeye başladığında yazar olma hayalleriyle kendisini büyük şehre atan Feryat, ziyaret için kasabasına geri döndüğünde, unutamadığı aşkı Şehrazat’la karşılaşır ve zaten oldukça dağınık bir biçimde sürdürdüğü hayatı hepten altüst olur. Bir çiçekçi deposunda, okul behçesinde, evlerin avlusunda, duman altı dernek lokallerinde ve hatta mezarlıkta içilir, içilir, içilir.. Ve körkütük aşık olunur. Bugüne dek hikayeleriyle tanıdığımız Ferhat Uludere bu ilk romanında Lüleburgaz’da yaşam kültürünün ayrıntılarını da gözlerimizin önüne seriyor.
İÇİNDEKİ GÜCÜN SIRRINI KEŞFET
Y
ıllardır televizyonların astroloji, Feng Shui, Reiki, Kişisel Gelişim konularında tanınan ismi Nuray Sayarı şimdi de kitap yazdı. Nuray Sayarı kitabında, okuyucularına örnek olsun diye kendi hayat hikayesine yer verirken, hepimizin içinde varolan ve bilincin bildiği sırlara ulaşmanın yollarını anlatıyor. Yaşama dair bir çok olguyu hayatın bilgeliğiyle birleştiriyor. Bu kitapta; düşünme şeklinizi değiştirdiğinde her şeyi değiştireceğinizi, aşkı, parayı, başarıyı, sağlığı ve istediğimiz her şeyi kendimize nasıl çekeceğimizi, büyüden, nazardan nasıl korunacağımızı, düşünce gücüyle maddeyi nasıl kodlayacağımızı, yavaşlamanın ve farkındalığın önemini, ıstıraplarımızı nasıl sona erdireceğimizi, korkularımızdan, endişelerimizden arınma yollarını, hayallerimizi nasıl gerçekleştirebileceğimizi, günleri, burçları ve bitkileri, değerli taşlar ve anlamlarını, evimizde Feng Shui ile nasıl mucizeler yaratacağımızı, beş elementin hayatımızdaki anlamını ve yaşama dair daha birçok şeyi hayatın bilgeliyle birlikte öğrenip, çeşitli testler eşliğinde kendimizde mucizeler yaratacağız.
74 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
AKTÜEL ÇOK SATANLAR
KİTAP 1
1 Ateşle Oynayan Kız: Millennium 2 Stieg Larsson
2
1 Has Arabesk ŞEVVAL SAM
2 Aşkın Gözyaşları - Tebrizli Şems Sinan Yağmur
3
Rengârenk SERTAP ERENER
“İstanbul Hatırası” Ahmet Ümit
Bir Nev-i Alaturka NEV
Bir Gün - Yirmi Yıl İki İnsan David Nicholls
Anadolu’nun Kayıp Şarkıları
4 Anadolu’nun Kayıp Şarkıları KOLLEKTİF
5 Leyla Alexandra Cavelius
Yağmur Adam
3
4
5
Serseri Mayınlar
2
3
4
DVD
MÜZİK
Kırık Kucaklaşmalar
5 Hayat Rüya Gibi GÖKSEL
Veda
AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
75
İNTERNET LÜLEBURGAZ’DA NET
LÜLEBURGAZ’IN İNTERNET ŞUBELERİ www.burgaznet.com
Lüleburgaz’ın ilk sitelerinden biri olma özelliğini taşıyan BurgazNet 2005 yılından bu yana ziyaretçilerine hizmet veriyor. Tamamen ücretsiz olan sistem reklam geliri ile ayakta dururken, son 1 yıldır güncelleme sorunu ile karşı karşıya kalınca tamamen yenilenmeye karar vererek Ajans Artı bünyesinde profesyonel hazırlık aşamasına girmiştir. BurgazNet 15 Ağustos itibariyle yayın hayatına aktif olarak geri dönecek ve Lüleburgaz’ın haberleri ve öğrenmek istediğiniz tüm konular hakkında yine nabzını tutmaya devam edecek.
www.luleburgazda.com
Bir süredir projesi üzerinde çalışılan Luleburgazda.com, Lüleburgaz’ın günlük yaşam ve firma rehberi olarak hizmet vermeye hazırlanıyor. İçeriğinde etkinliklerden, güncel haberlere, röportajlardan fotoğraf ve videolara, Lüleburgaz’da yer alan tüm firmalardan, mekanlara aradığınız herşeye ulaşmanızın mümkün olabileceği bir proje üzerinde çalışılıyor. Dergimizin internet versiyonu diyebileceğimiz Luleburgazda.com’da Ajans Artı bünyesinde hazırlanmaktadır ve 15 Ağustos itibariyle aktif yayın hayatına başlayacaktır.
www.luleburgaz.eu
EYLÜL’DE YAYINDA
Lüleburgaz büyüyor, gelişiyor, Avrupa’ya hatta dünyaya açılıyor. Lüleburgaz’ın tanıtımı ve yabancı ziyaretçilerini gerçek dünyadan önce sanal dünyada karşılayabilmesi amacı ile projelendirilen Luleburgaz.eu, 4 ayrı dilde ( İngilizce, Almanca, İspanyolca ve Bulgarca ) yayımlanmasının yanı sıra yabancı ziyaretçilerinin istek ve sorularına da sürekli yanıt verebilecek ekip ve bilgiyi barındırmaktadır. Luleburgaz.eu’nun projesi Ajans Artı tarafından hazırlanmaktadır ve Eylül ayı itibari ile yayın hayatına başlayacaktır.
EYLÜL’DE YAYINDA
76 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
www.luleburgazdaemlak.com
Lüleburgaz’da ücretsiz hizmet projelerine devam Ajans Artı bünyesinde hazırlanan ayrı bir sistem ise Lüleburgaz halkının emlakçı emlakçı dolaşmasını ve dışarıdan gelen misafirlerimizin henüz gelmeden kiralayıp yada satın alabileceği emlaklara ulaşabilmesini sağlayan site, ziyaretçilerine ücretsiz olarak hizmet verecek. Sadece Lüleburgaz değil, belde ve köylerindeki emlak ilanlarının da yer alacağı sistem , Eylül ayı itibari ile aktif yayın hayatına başlayacaktır.
ASTROLOJİ NURAY SAYARI İLE BURÇ YORUMLARI
NURAY SAYARI İLE ASTROLOJİ KOÇ BURCU: Sevgili koçlar, ayın ilk 15 ile birlikte hayatınızın tamamı, iletişim ve ilişkiler hususunda yenilikler yapma adına girişken tavırlarınızın artmasıyla yaşam sizin için kolaylaşacak. İş hayatınızda sizi zorlayan, hatta geçimsizlikleriyle sizi yıpratan kişilerden burcunuzda bulunan Uranüs sayesinde gezegenin net enerjisini, net iş hayatınızda yaşayacak ve hissederek tüm zorluklardan önünüze çıkan fırsatlarla arınacak ve kurtulacaksınız. 21 , 22 ve 28 ağustos süreci parasal ilişkilerde kayıplar yaşayabilirsiniz. Parasal alışverişlerde düşünmeden atılımlar yapmayınız. Aşk hayatınızda sağlıklı bir ilişki sürdürmek istiyorsanız içsel dinginliğinizi arttıracak ortamlarda bulunmaya özen göstermelisiniz. Sağlığınızda Dolunay’ın sert etkisi 28 ağustosta yorgunluk hissi verebilir. Kendinizi dinlendirmeye özen gösterin.
78 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
BOĞA BURCU: Bu ay 10, 15 ve 18 ağustos süreci burcunuzda yaşanacak Venüs, enerjisi göremediğiniz güzellikleri görmeniz ve kabullenmeniz konusunda yardımcı olacak. 14, 20 ve 22 ağustos tarihleri iş hayatınızda ve günlük çalışmalarınızda oturmamış işlerinizin özel projeler geliştirerek oturtacak, ortaklaşa yaptığınız çalışmalarda girişken ve çözümcü tavırlarınızı arttırarak size uyum göstermeyen kişilerle dengeli ilişkiler kurmanız sayesinde kendinizi dinleterek fikirlerinizin de önem kazanmasıyla iş hayatınızda tamamen yolunuzu açacaksınız. Maddi bakımdan sizinden alınmış para ve fırsatlar ayın son üç gününde size geri dönecektir. Aşk hayatınızda cinsel açıdan ve duygusal açıdan ayın ilk 15 gününde uyumsuzluklar olabilir, mümkün olduğunca sakin ve huzurlu olmaya özen göstermelisiniz. Bu ay sağlık durumunuz oldukça iyi. Beslenme düzeninize özen göstermeniz sağlığınıza sağlık katacaktır.
İKİZLER BURCU: Sevgili İkizler ay boyu enerjinizin yükselerek artması güncel ve çalışma hayatınızda yaptığınız ve yeni yapmayı planladığınız işlerle kendi sınırlarınızı ve size sunulanları hem kabul edecek hem de kendinizi kabul ettireceksiniz. Bu ay çalışma ve kazanma konusunda dürüstlüğünüzün bir kez daha geri dönüşümünü başarı olarak elde edeceksiniz. Aşk hayatınızda evli olanlar için yaşanmış tüm olumsuzluklardan kolaylıkla arınmalar, yenilik ve huzur getirecektir. Flört edenler için uzun bir süredir yaşanmış olan gerginlikler, uyumsuzlukları çözerek dengelenecektir. Bu ay sağlığınız iyi olsun istiyor iseniz, kendinizle ilgili asla ihmalci olmamalısınız.
YENGEÇ BURCU: Sevgili Yengeçler, genel anlamda bu ay, iş hayatınızda sizi zorlamış olan kişilerin izlerinden kurtulma mücadelesi verebilirsiniz. Mümkün olduğunca affedici olmaya, geçmişe takılı kalmamaya özen gösterdiğiniz taktirde geçmişi hayatınıza çekmeyerek zorluklar konusunda tekrarlar yaşamayacaksınız. Parasal durumunuzla ilgili sürpriz paraların elinize geçmesi maddi açıdan güç ve güven kazanmanıza olumlu yönde etki edecektir. Bu ay aşk hayatınızda yalnız olanlar oldukça şanslı, istedikleri insanları hayatlarına çekecekler. Mevcut birlikteliklere sahip olanlar ise ilişkileriyle ilgili yarım kalmış her şeyi tamamlayabilecekler. Bu ay sağlık durumunuz pozitif olmayı başardığınız taktirde oldukça iyi.
TERAZİ BURCU: Sevgili Teraziler 21 Temmuzda Satürn başak burcundan ayrılarak burcunuz Teraziye geçti. Bu durum kıskançlığınızı ve tahammülsüzlüğünüzü arttırabilir. Bu durumu göz ardı etmeden, artı size verilecek imkanları da göz ardı etmeyin. Hemen her konuda kararlı olun. Bu ay duygusal dünyanız ve zorlandığınız ilişkiler hususunda kendinizin bulacağı çözümlerle ya hep ya hiç kenarlarıyla hareket edeceksiniz. Bu ay sağlığınız ile ilgili dişlerinize özen gösterin. Tatil planlarınızı geciktirmeyin ve hiçbir konuda kendinizi ve dengenizi bozmayın.
OĞLAK BURCU: Bu ay ayın ilk haftası ile birlikte iş ve çalışma hayatınızda mevcut iş düzeninizin dışında güçlü ortaklıklar yapabilir, beraber çalıştığınız kişiler ile birlikte dengeli iş birlikteliği ve düzenlerini yaşayabilirsiniz. Güncel hayatınızda zorlandığınız iş ve ortamlarda düşüncelerinizi değiştirerek çalışma yolunuzda tıkandığınız ve zorlandığınız her şeyden kolaylıkla arınacaksınız ve bu sayede kendinizi aşacaksınız. Özelikle iş hayatı ve kariyer durumunda önemli yüksek işler olacaktır. Gerek birilerini yükseltme gerekse kendinizi yükseltme konusunda, sadece dürüst ve adil olmanız neticesiyle kapanmış yollarınızı kolaylıkla açacaksınız. Yurt dışıyla ilgili seyahat teklifleri alabilir, keyifli yeni çevrelere de katılabilirsiniz. Aşk hayatınızda seviyor ve seviliyor olmanın huzuru sizinle birlikte. Bu ay diş sağlığıyla ilgili ufak tefek pürüzler yaşayabilirsiniz.
ASLAN BURCU: Bu ay ayın ilk 10 ile birlikte iş, kariyer ve parasal durum, artı gecikmiş işler ve planlar kari yer evinizin yöneticisi Venüs’ün Terazi burcunda ilerleyişi, işleriniz açısından yenilikleri kolaylıkla getirecektir. Yeni ortaklıklar kurmak için, mümkün olduğunca çok iyi düşünmeye ve acele etmemeye özen göstermelisiniz. Değişimler yapma konusunda ise önünüze gelen fırsatları değerlendirmeden önce, mevcut konumunuzu ve düzeninizi tekrar tekrar gözden geçirmelisiniz. Aşk ve ilişkiler konusunda sağdık kalmaya, bir ilişkiyi bitirmeden bir ilişkiye başlamamaya özen göstermelisiniz. Mümkünse de geçmişe özlem duymamalısınız. Bu ay sağlık durumunuz sizi korkutabilir, özellikle solunum rahatsızlıklarına dikkat etmelisiniz.
AKREP BURCU: Ayın ilk haftası ile birlikte maddi açıdan yapamadığınız işleri yapmanızın getirisiyle güçlenecek, almayı planladığınız ev yada araba gibi önemli yatırımları da yapabileceksiniz. Aile işlerinizde ve beklentilerinizde artan fırsatlar ve oluşacak yenilikler sizlere güç ve güveni bir arada güçlü imkanlarla sunacaktır. Bitirdiğiniz hiçbir şeye iş hayatında asla geri dönüş yapmayın. Bu ay aşk hayatınızda evli iseniz eşinizle, flört ediyorsanız partnerinizle ilişkinizin geleceğine düzen verecek, çizgiler çekeceksiniz. Ve ilişki olarak araya giren insanlarda ve sorunlardan rahatlayarak arınacaksınız. Bu ay sağlık durumunuz oldukça iyi. Yapacağınız tatillerde hava değişikliği küçük sorunlar yaşamanıza neden olabilir.
KOVA BURCU: Ayın ilk 20 si ile birlikte iş hayatınızla ilgili oturtamadığınız güncel düzeninizi net bir şekilde düzenleyecek, yapmayı planlayıp risk olarak gördüğünüz değişimleri de kolaylıkla hayata geçirebileceksiniz. Parasal harcamalarınızda savurgan ve düşüncesiz alışverişler yapmamaya özen göstermelisiniz. Bu ay aşk hayatınızda içsesinize muhakkak kulak verin. Kendi benliğinizi rahatlatacak düzenlemeleri de biran önce yapmaya özen gösterin. Ve anı yaşayın sadece anı. Bu ay sağlık durumunuz oldukça iyi. Erkekseniz üreme organınıza, kadınsanız kemik yapınıza dikkat edin.
BAŞAK BURCU: Sevgili Başaklar, 20 ağustos sürecine kadar olan dönem, hemen her konuda yenilik ve değişimler yapabilir ve yaşayabilirsiniz. Merkür’ün 20 ağustosta gerilemeye başlaması tüm yarım kalan hayal ve planlarınız hızlandıracak. İş hayatınıza kolaylıklar getirecek. Aşk hayatınızda ise partnerinizin size güven duymasına biraz olsun zaman ayırarak anlayış göstermelisiniz. Bu ay sağlık durumunuz oldukça iyi. Ama ebeveynlerinizin ani yaşamaya başlayacağı geçici sorunlar sizi zorlayıp yorabilir. Her zaman yaptınız detaycılığı kendinize ve yakınlarınıza bu ay yapmayın. İsyan ve şikayetciliği de bitirin.
YAY BURCU: Bu ay genel hayatınızda artan sosyal hayatınızın sizlere katacağı güçlü enerji, hayatın keyifli yanlarını hissetmeniz konusunda yardımcı olacaktır. Güven duymadığınız kişi ve ortamlar ile hiçbir işe kalkışmayacaksınız. İş hayatınızda yönetici yönleriniz ortaya çıkacak. Planlarınız dışında yeni imkanlar sizlerin çalışma enerjisini oldukça arttıracak. Maddi bakımdan sürpriz olanaklar yeni kapıların, koşulsuz sevgiyle açılmasına neden olacaktır. Bu ay birlikte çalıştığınız aynı düzeni ve ortamı paylaştığınız kişilerle sadece iyi geçinmeye özen gösterin ki, hiçbir şartınız ve kuralınız bozulmasın. Bu ay aşkta artan sorumluluklar ilişkinizin geleceğine huzurla yön verecektir. Kaygılanıp huzursuz olduğunuz konu ve olaylarla çözümcü olmanızın rahatlığını da net bir şekilde yaşayacaksınız. Bu ay sağlık hayatınızda sindirim ve bağışıklık sisteminize özen gösterin.
BALIK BURCU: Sevgili Balıklar güncel yaşamınız ve sorumluluğunu taşıdığınız işlerde bu günün işini yarına bırakmayın. Duygu ve düşüncelerinizde sadece kararlı olun. Bu ay aşk hayatınızda çatışmaların yerini uzlaşmalar alacaktır. Ve ilişkinizin bugününe ve geleceğine ait yeni planlarınız olursa muhakkak şans veren olun. Ayın ilk 20 si ile birlikte ani tatil planları gündeme gelebilir. Keyifli günler yaşayabilirsiniz. Fakat keyifli günlerinizi geçici değil uzun vadeli yaşamaya özen gösterin. Bu ay sağlık durumunuz sadece psikolojik olarak zorlayabilir. AĞUSTOS - EYLÜL 2010 LifeBurgaz
79
TEST AŞK TESTİ Eski sevgilisini unutamayanlardan mısınız? Biten ilişkiniz ile ilgili kendinizi suçluyorsanız, dönem dönem o günleri düşünüp iç çekiyorsanız, eski sevgilinizi sandığınız kadar kolay unutmuş olmayabilirsiniz. Acaba siz de geçmişi silemeyen ve eski sevgilisini unutamayanlardan olabilir misiniz? Bu aşk testimiz size sorunuzun cevabını verecektir.
1. Eski sevgilinizle ilişkiniz nasıl bitmişti?
a) Tamamen şoka girmiştim ve kesinlikle ondan hiç beklemediğim bir anda söylemişti. b) Sorunlarımız olsa da ayrılığa hazır değildim. c) Konuşup yollarımızı ayırmaya karar verdik, artık yürümüyordu. d) Ben bitirdim.
2. Ayrıldıktan sonra birlikte çektirdiğiniz fotoğraflara ne
7. Eski sevgilinizin ailesi ya da arkadaşları ile hala
görüşüyor musunuz?
a) Arada bir arkadaşlarıyla internet üzerinden görüşüyorum. b) Onun neler yaptığını da soruyorum. c) Ailesini özel günlerde birkaç kere aramıştım. Ortak arkadaşlarımız vardı onlarla görüşmeye devam ediyorum. d) Hayır görüşmedim. Niye görüşeyim ki?
yaptınız?
8. Ondan kalan bir şeyleri saklıyor musunuz?
3. Ayrılığınızdan sonra yeni bir ilişkiye başlamanız ne
9. Hiç onun “doğru kişi ya da beklediğiniz kişi” olduğunu
a) Hala herhangi birisi olmadı. Yani ilişkim yok. b) 6 ay kadar sürdü sonrasında bir ilişkim başladı. c) 1 yıla yakın hayatımda kimse olmadı. d) Çok uzun değil kısa süre içinde yeni bir ilişkim başladı.
a) Evet, beraber olduğumuz zamanlarda böyle hissediyordum. b) Evet, ama biz iki farklı insandık. c) Hayır ama ona çok değer vermiştim. d) Asla böyle düşünmedim!
a) Hala saklarım, arada da bakıp eski günleri hatırlarım. b) Çoğunu attım ama arada bir yerlerden çıkanlar oluyor ve onları da buldukça yırtıp atıyorum. c) Hepsini bir kutuya koyup, yatağın altına sakladım. d) Hepsini attım.
kadar sürdü?
4. Bugün eski sevgilinizin doğum günü olduğunu düşünün. Bugün onun için ne yaptınız?
a) Telefon edip kutladım. b) Aramayı düşündüm ama aramadım. c) Evet biliyorum ama onu aramam mümkün değil. d) Gerçekten mi? Tamamen unutmuşum.
5. Eski aşkınızı yeni sevgilisiyle gördünüz ne hissedersiniz?
a) Onun önünden geçerim sonra da eve gider çılgınlar gibi ağlarım. b) Çok canım acır ama bunu belli etmem. c) Yeni sevgilisini detaylı olarak incelerim. d) Onun adına sevinirim ama birlikte olduğu kişi için üzülürüm.
6. Sevgilinizin adını internetten hiç arattınız mı? Mesela Facebook’da aramış olabilirsiniz, ya da Google’dan adını yazmış olabilirsiniz ya da sadece MSN’de çevrimiçi mi diye bakmış olabilirsiniz.
a) Aradım hatta buldum, dönem dönem onu takip ederim. b) Çok kereler yapmışımdır. c) Arada sırada aklıma geldikçe bakarım. d) Hiç böyle bir şey yapmadım.
80 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010
a) Onun eski t-shirt’üyle uyuyorum hatta bana verdiği hediyeler hala odamda durur. b) Bir t-shirt vardı ama nerede olduğunu hatırlamıyorum. c) Ayrıldığımızda her şeyini ona geri verdim. d) Ondan kalan bir t-shirt vardı, şimdi onunla yerler siliniyor.
düşünmüş müydünüz?
A’lar çoğunluktaysa:
Sizin durumunuz vahim! Eski sevgilinizi hala düşünüyorsunuz ve unutmak ne kelime her anınızı bile dakikası dakikasına hatırlıyorsunuz. Yeni bir ilişkiniz olabilir, ya da o günlerden bu günlere hayatınız tamamen değişmiş olabilir. Mevcut durumunuz ne olursa olsun eski sevgiliniz yüreğinize kazınmış ve maalesef söküp atmanız kolay olmuyor ve olmayacak. İşinize karışmak gibi olmasın ama bize kalırsa bir an önce ne yapacağınıza karar verip harekete geçmelisiniz. Bir ihtimal varsa şansınızı deneyin, ama eğer bir ihtimal yoksa hayatınızı o olmadan devam ettirmeniz gerektiğini bilin ve ne kendinizi ne de birlikte olduğunuz ya da olacağınız kişilere haksızlık etmeyin. Hayat kısa, yürekli olun ve ne istediğinizi bilin.
B ve C’ler çoğunluktaysa:
Verdiğiniz cevaplar şunu gösteriyor ki, ayrılmanıza rağmen yine de içinizde bazı umutlarınız kalmış. İnsanlar umutlarıyla yaşarlar misali siz de kabul etmeseniz de ‘’acaba’’ sorusunu ve bir umudu içinizde saklıyorsunuz. Belki de yeri geldiğinde, onu hatırladığınızda ‘’neden?’’sorusunu kendinize soruyor dahi olabilirsiniz. Tamamen unutmuş değilsiniz ama sizden beter durumda olanlar var onu söyleyebiliriz.
D’ler çoğunluktaysa:
Eski sevgilimi? O da kim? Harikasınız gerçekten. Siz onu silip atmışsınız. Hatta şöyle anlatalım, siz hayatınızda ondan kalan ve ona ait olan her şeyi yakıp, küle dönüştürüp, toz misali üflemişsiniz. Kalbinizde eski sevgilinizden eser kalmamış. Ne mutlu size! Umarız şu anda da mutlu bir ilişkiniz vardır ya da yakın zamanda başlar.
82 LifeBurgaz AĞUSTOS - EYLÜL 2010