MAG
Business İLKBAHAR - YAZ 2017 - YIL 6 - SAYI 9 - 10 TL
Dr. İsmet Demirkol Ekonomiyi Değerlendirdi
Nusret Cömert’ten Şıklık Önerileri Sektör Liderleriyle Sohbetler Ali Serdar Sorfük Celal Çapa Efe Bezci Esra Oflaz Güvenkaya Funda Bekişoğlu Kemal Selçuk Türköz Vedat Yakupoğlu Zuhal Mansfield 9 7 7 1 3 0 6 5 6 8 0 0 6
MURAT KÜÇÜKOĞLU
“Fiziksel ve Ruhsal Yaşam Koçuyuz”
TOPLANTI SET EDELİM FOKUSLANALIM BEYİN FIRTINASI
DÖNÜŞÜNÜZÜ BEKLİYORUM
İŞİMİZ, GÜCÜMÜZ SİZİN MUTLULUĞUNUZ
EDİTÖR
Tuğçe Uzun
tugce@magdergi.com.tr
İ
Başarı Basamakları
MAG Patent No: 2005 58511
İlkbahar - Yaz: 2017 Yıl: 6 Sayı: 9 Fiyat: 10 TL MAG Medya Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Can Çavuşoğlu Genel Yayın Yönetmeni Beril Çavuşoğlu Görsel Yayın Yönetmeni Osman Selçuk Güngör Yayın Yönetmeni Tuğçe Uzun Kreatif Direktör Seda Çavuşoğlu
ş hayatında başarıya ulaşmanın ilk adımı yaptığınız işi tutkuyla sevmek... Karakteriniz ve prensipleriniz de başarı basamaklarını tırmanırken cebinizdeki rehberiniz... Sayfalarımıza konuk ettiğimiz başarılı iş adamları ve iş kadınları ise bizim size sunduğumuz yol gösterici örneklerimiz...
Gerçekleştirdiğimiz röportajlarda, sektöründe zirveye ulaşmış, işini bilen ve seven iş insanlarının hedeflerine ilerledikleri yolda belirledikleri stratejileri dinliyoruz... İş yaşamının önde gelen isimlerine baktığımızda, zamanı etkili biçimde kullanarak belirledikleri amaçlarına hangi ilkelerle ulaştıklarına şahit oluyoruz... Rekabet ortamı her geçen gün büyüyor, teknoloji ilerliyor, her sektörde alternatifler artıyor ve seçici olmak gerekiyor... Fark yaratmak ve seçilen marka olmak için neler yapmak gerekiyor? Marka sadakati nasıl oluşturuluyor? Bayrağı önde taşımak için neleri göğüslemek gerekiyor? Hayatınız boyunca hiç sıkılmadan, bıkmadan, usanmadan hangi işle meşgul olmaktan keyif alabilirsiniz? Zaman hızla akıp giderken büyük başarıları ne kadar süre içine sığdırabilirsiniz? Süreci nasıl yönetebilirsiniz? Yoğun bir iş temposundan sonra kendinizi dinlendirmek için ve mutlu etmek için nasıl molalar yaratabilirsiniz? Tüm bu soruların cevaplarını markalaşma sürecini kusursuz bir şekilde yürüterek kendini ispatlamış firmaların yöneticilerinden alacaksınız.. Bu sayımızdan itibaren, Damnus Enerji ve Yatırım A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı, Harvard Üniversitesi İleri Liderlik Kıdemli Akademi Üyesi, Trinidad ve Tobago Cumhuriyeti Türkiye Fahri Başkonsolosu, Borusan Mannesmann, İstanbul Konsoloslar Heyeti ve DEIK Türkiye Orta Amerika ve Karayipler İş Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Nusret Cömert, yazarımız olarak iş dünyasının önemli isimlerini konuk ettiği röportajlarıyla ve köşe yazılarıyla sizlerle buluşacak... Yeni fikirler, iş hayatınızda kendi yaşadıklarınızdan da bir şeyler bulabileceğiniz hikayeler, ekonomiye yön veren isimlerin röportajları, makaleler ve mesleğinde zirveye çıkmış isimlerin serüvenlerini bir araya getirdiğimiz MAG Business dergimizin 8.sayısını ilgiyle okumanızı dileriz... Hayatınızın her alanında şans ve başarı her zaman sizinle olsun...
Grafik Tasarım Sevgi Pınar Özen Güngör Burcu Nalçınkaya Duman Haber ve Foto Muhabiri Özgür Karabulut İletişim Direktörü Dilara Ertürk Dilara Aydoğdu Çağla Çakır Sosyal Medya Berat Cem Eryılmaz Reklam Müdürü Esra Demir Toral Reklam ve Halkla İlişkiler Feray Şahingöz Hilal Başarır Öztürk Simge Ünlü Çetin Mali İşler Koordinatörü Tarık Değer Yayın Hukuk Danışmanı Ahmet Münir Yaşar Korcan Dericioğlu Türü Bölgesel Süreli Yayın MAG isim ve yayın hakkı MAG Medya Ltd. Şti.’ne aittir. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakkı MAG’a aittir. İzin alınmadan kullanılamaz. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. İdare Merkezi
Kaptanpaşa Sokak No: 33-B G.O.P. ANKARA Tel: 312 428 0 444 Dağıtım
Dünya Süper Dağıtım Baskı
DUMAT OFSET
Bahçekapı Mah. 2477. Sokak No: 6 Şaşmaz / ANKARA Tel: 312 278 82 00 (pbx) Basım Tarihi
31.05.2017 www.magdergi.com.tr facebook.com/magonline twitter.com/magdergi instagram.com/magdergi e-mail: bilgi@magdergi.com.tr
MAG’a abone olmak çok kolay... Telefon ile
0.312 428 04 44
İnternet ile
abone.magdergi.com.tr
YENİDEN KULLANIN GERİ DÖNÜŞTÜRÜN! Eski dergi, katalog ve gazetelerin geri dönüştürülmesi çevreye yapılabilecek en kolay katkıdır. Ağaç kesimlerini azaltmak üzere MAG Medya, okuyucularını kendi yakın çevrelerinde de geri dönüşümü teşvik etmeye çağırıyor.
22 ALİ İNANDIM 24 AMIRA ORON 26 BARIȘ ÇEKİN 32 EN BAȘARILI 100 İSİM 34 BEGÜM AKIȘ 40 CELAL ÇAPA 42 EFE BEZCİ 48 EMRE ÇAKIR 52 FUNDA BEKİȘOĞLU 54 MURAT KÜÇÜKOĞLU 60 ESRA OFLAZ 66 İBRAHİM CANGÜL 68 DR. İSMET DEMİRKOL 70 KEMAL SELÇUK TÜRKÖZ 74 NAFİYE BAHUR 78 NİYAZİ ERCAN 82 NUSRET CÖMERT 87 ALIȘVERİȘ ERKEK 92 MAG PR RÖPORTAJ 96 VEDAT YAKUPOĞLU 103 ALIȘVERİȘ KADIN 108 ZEYNEP KÖKSAL YAYKIRAN 110 ZUHAL MANSFIELD
www.magdergi.com.tr
BUSINESS
TÜSİAV 22. Yaşında Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) 22. kuruluş yıldönümünü, Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde kutladı. Ankara’nın sivil toplum kuruşlarını, iş adamlarını ve medyayı bir araya getiren resepsiyonda Başkent’in sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırıldı. Ankara Ticaret Odası Başkanı (ATO) Gürsel Baran ise, sivil toplum kuruluşları ve iş dünyasının kalkınmadaki önemine işaret ederek, “TÜSİAV’ın 22.yıl münasebeti ile Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliği ile düzenlenen bu resepsiyonda sizlerle beraber olmaktan büyük bir keyif duyuyoruz.” dedi. Resepsiyona çok sayıda işadamı ve gazeteci katıldı.
12 GÜRSEL BARAN
Bi-Xenon Farlar Anahtarsız Giriş ve Çalıştırma Sürüş Modu Seçici 4x4 Çekiş Sistemi
w w w. f i a t . c o m . t r
BUSINESS
GÜL AYDIN
ERDEM - AYSU ERKUL
PINAR CANALP
Tüsiav Bașkanı Veli Sarıtoprak davete katılan konuklarla yakından ilgilenerek sektör hakkındaki sorunları dinledi ve konukların önerilerini aldı.
14 KUTLU TAMAY, ZEYNEP OKUTAN
ALPER TAȘDELEN
NEZİH ALLIOĞLU
L U X U R Y
A C C E S S O R I E S
Panora AVM · info@camehd.com · www.camehd.com camehome.official
BUSINESS
BURÇİN BAȘOĞLU ARSLAN, NİSA ÖZCAN
IȘIL SARAÇOĞLU
Gazeteciler Cemiyeti’nde gerçekleștirilen resepsiyona çok sayıda iș adamı ve sivil toplum kurulușlarından davetli katıldı.
16 ALTAN PALABIYIKOĞLU
ÜNSAL TURGAY
SENEM YILMAZEL
TÜRKER NASLI
BUKET AYTAN
Çaldağ Mah. Kemalpaşa Sk. No:36 Haymana - ANKARA Tel: (0312) 658 29 00 - (0312) 658 29 01 - Faks: (0312) 658 26 95 - Gsm: (0530) 377 11 86 info@urofizthermalotel.com www.urofizthermalotel.com
RÖPORTAJ
TOBB İstanbul Hizmet Binası’nda Zivella İmzası
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin İstanbul Levent’te bulunan Hizmet Binasının yenileme işlemi geçtiğimiz Mart ayında sona erdi. Son derece modern ve şık bir atmosfere kavuşan Hizmet Binası ile ilgili projeyi yürüten Zivella Office Furniture’ın Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Uzun ile konuştuk.
Z
ivella son yıllarda ofis mobilyası sektörünün lider markaları arasında yer alıyor, önemli işlere imza atıyor bize biraz markanızdan bahseder misiniz? Zivella olarak genç, dinamik, estetik, kaliteli ve paylaşımcı bir şirket anlayışı içinde, müşterilerimizin günlük yaşamlarının büyük bir çoğunluğunu geçirdikleri ofis ortamlarına, kaliteli ve özgün tasarımlar oluşturmak
18
amacıyla 1999 yılında yola çıktık. Kurulduğumuz günden bu yana devamlı yenilenerek, sektörü yakından takip edip kendimizi farklılaştırarak, satış ve satış sonrası hizmetlerimizi geliştirerek kısa sürede lider markalar arasında yer almayı başardık. Yurt içi ve yurt dışında şubelere, bayilere, deneyimli bir kadroya, modern bir üretim tesisine sahibiz. Dünyanın önde gelen mobilya ve tasarım fuarlarına katılıyor, yenilikleri takip ediyoruz.
RÖPORTAJ
En önemlisi de sahip olduğumuz değerlerden asla vazgeçmiyoruz. Proje ne zaman başladı? Süreç bizim için yaklaşık bir buçuk yıl önce başladı, uygulaması ise bir yıl kadar sürdü. Bu projede en önem verdiğiniz ve en çok üzerinde durduğunuz detaylar neler oldu? Bizim için hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyeti çok önemlidir, bu da aslında sürecin her detayını baştan sonra içine alan bir tanım. Biz Zivella olarak işe her zaman müşteriyi dinleyerek başlarız. Ne istiyor, ihtiyaçları neler ve biz istediğinin ötesinde ona nasıl bir değer katabiliriz? Bu soruları yanıtladıktan sonra geriye uzman olduğumuz işi layıkıyla yerine getirmek kalıyor.
BİZİM İÇİN HİZMET KALİTESİ VE MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ ÇOK ÖNEMLİDİR. Ürünler nasıl seçildi? Projenin Mimarı Serhan Küt ve TOBB ile birlikte kullanıcının değişen ihtiyaçlarına çözüm oluşturabilecek şekilde tasarladığımız yeni kreasyonumuzdan ürünleri ve mekana özel kullanılacak malzemeleri belirledik. Çalışma odaları, teknik ofisler, konferans salonları, kapılar, zemin uygulamaları, toplantı odaları ve ortak kullanım alanlarında TOBB’un kurumsal yapısına uygun şekilde titizlikle seçildi. Bazı alanlar için özel mobilyalar ürettik. Levent’te bulunan binanın iç ve dış tüm uygulaması bize ait. Toplantı odaları için uzaktan kumandalı perdeler, bazı odaların duvar kaplamalarında ise özel kumaşlar kullandık.
Hizmet verdiğiniz sektörde Türkiye ile yurt dışındaki ülkeler arasında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Sektör açısından büyük değişiklikler yok, fakat tüketici davranışları ve alışkanlıkları bizden farklı. Örneğin, yurt dışındaki ülkelerde ofis mobilyaları... İş mobilyası tüketicisi ürünün teknik özelliklerine çok daha fazla önem veriyor. Onlar için ürünün ergonomisi, ofis ortamındaki verimliliğe etkisi ve tasarımı çok daha önemli. Sağlığı doğrudan etkileyen ürünlerde özellikle çalışma koltuğu konusunda çok daha dikkatli davranıyorlar, dolayısıyla markalar da tüketicinin beklentilerine yönelik malzemeler kullanıyor. Sektörünüzün daha iyi noktalara gelmesi için yapılması gerekenler, atılması gereken adımlar nelerdir? Ekonomik olarak sektör genel ekonomi ile birlikte yön değiştiriyor. Hizmet ve ürün geliştirmek için teknolojik yenilikleri daha iyi takip edip daha hızlı entegre edebiliriz. Teknik ve mekanik materyal kullanımını değiştirerek ürünün fonksiyonelliğini geliştirebiliriz. Biz Zivella olarak ürünlerimizin fonksiyonelliğine çok önem veriyoruz. Sonuçta her zaman dört ayaklı masalar kullanacağız ya da kullandığımız dolaplar iki kapaklı olacak bunu değiştirmekle zaman kaybetmeye gerek yok, yönelmemiz gereken nokta fonksiyonellik. Üreticiler bunları yaptıktan sonra, sıra tüketiciye geliyor elbette, müşterinin bunları kabul etmesi ve ürünü satın alarak markayı ödüllendirmesi gerekiyor. Tüm bunlar için de daha yoğun pazarlama ve marka çalışmalarına ihtiyaç var.
19
RÖPORTAJ
Gazetecilik İp Cambazlığı Gibidir Başkent’e yaptığı katkılarla, başarılı televizyon geçmişiyle ve yaptığı dosya haberlerle gündemi belirleyen GazeteciYazar Ali İnandım, MAG Business sayısına konuk oldu. Gazetecilik mesleğine başladığı ilk günden Milliyet Gazetesi’ne kadar ulaşan yolculuğunu anlatırken Ankara gündemine dair önemli konuları da paylaştı…
Ö
zellikle Ankara hakkında yaptığınız haberler ile gündemi belirliyorsunuz... Ali İnandım kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 1966 yılında Eskişehir’de doğdum ama Karadeniz Ereğlisi’nde büyüdüm. İlkokulu Erdemir İlkokulu’nda, ortaokulu TED Karadeniz Ereğli Koleji’nde okudum. Liseyi, Kolej’in Anadolu Lisesi’ne çevrilmesi üzerine Karadeniz Ereğli Anadolu Lisesi’nde bitirdim. Daha sonra 1984 yılında Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Radyo-Televizyon Bölümü’nü kazandım. 1994 yılında mezun olduğumda okulumuz iletişim fakültesiydi. 1987’de üçüncü sını ayken TRT Dış Haberler Eurovision bölümünde mesleğe başladım. Bu süreci; TRT İngilizce bülten yapımcılığı, 4 sezon boyunca TRT ve SHOW TV’de yayınlanan 32.Gün Haber Programı’nda yapım ve yönetmen yardımcılığı, 1989’da TRT’de yayınlanan 7 bölümlük ‘Kıbrıs Belgeseli’nde yapım ve yönetmen
20
yardımcılığı ve 6 bölümlük “Vehbi Koç Belgeseli” için görüntü ve kurgu yönetmenliği izledi. Daha sonra 1992 yılında iki ortağımla birlikte Shakti Habercilik ve Yapımevi’ni kurduk. Bu süreçte Türk Hava Kurumu’nun Hava Olimpiyatları için yurt dışı tanıtım filmini yönettim. KANAL D Ankara Bürosu’nun oluşumunda danışmanlık ve yapımcılık yaptım, 1994 yılında aynı kanalda yayınlanan 9 bölümlük “Eksen” isimli dış haber programını yönettim. Bunları Çanakkale Savaşı’nı konu alan tek bölümlük “Johnny Turk” belgeselinin yapımcılığı, Japon TBS Televizyonu tarafından hazırlanan “Kırkpınar Belgeseli”nin Türkiye yapımcılığı, KANAL 6 Televizyonu Haber Merkezi’nin revizyonu çalışması ve haber yapımcılığı, CINE5 ve SHOW TV’de yayınlanan 9 bölümlük “12 Eylül Belgeseli”nin yapımcılığı izledi. Bunların yanı sıra Fransa, Japonya, Hollanda, Yunanistan, ABD ve Almanya’dan yapımcı ve yönetmenlere Türkiye’de yapımcılık hizmeti verdim. 2010 yılından itibaren de Milliyet Ankara Gazetesi’nde köşe yazıyor, söyleşiler ve yazı dizileri hazırlıyorum.
RÖPORTAJ
87’li yıllardan günümüze erişen televizyoncu ve gazeteci kimliğiniz ile o zamanlardan bu zamana gazetecilik mesleğini nasıl değerlendirirsiniz? Sizin gazeteciliğe bakış açınız nedir? Bana göre şu anda gazetecilik ip cambazlığı kadar riskli bir mesleğe dönüştü ve rüzgarlı bir havada o ipin üzerinde yürümeye çalışıyor gibiyiz. Normalden fazla denge kurmak zorunda kalıyor gazeteciler. Bu süreç boyunca da sürekli kendinizi, işinizi kontrol etmek durumunda hissediyor, düşmemeye çalışıyorsunuz. Tabii bu şekilde gazetecilik olmuyor ama bu sorunun tespitini yapmak gerekiyor. Açıkçası mesleğin içeriği de biçimi de kaydı sanki. Yine de gazeteci, elindeki konuyu, hangi siyasi ortamda olura olsun anlatabilmeli, söyleyeceğinizi söyleyebilmenin yolunu bulmalısınız. İletişim fakülteleri her sene birçok mezun veriyor… Kent muhabirliği yapmak isteyen gençlerimize önerileriniz neler olur? Biz, maalesef iletişim fakültelerinde öğrencilere yerel basın eğitimi vermiyoruz. Yerel basını, o bölgede ilan alan, içine şehirden serpiştirilmiş birkaç habere indirgemiş vaziyetteyiz. Fakat İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Bursa gibi neredeyse ülke büyüklüğünde olan şehirlerimiz var. Kalabalık şehirlerde kişiler arasındaki iletişim azalıyor, mesafeler uzuyor. Örneğin, Mamak'tan, Sincan'dan, Akyurt'tan, Gölbaşı'ndan veya Çayyolu'ndan haberimiz olma ihtimali azalıyor. İnsanları, bir ülkenin ekonomisi, tarihi, sanayisi, sosyal yaşamı ve sanatından nasıl haberdar etmemiz gerekiyorsa şehri de bir ülke gibi ele almamız gerekiyor. Yerel basının, geleceğin basını olduğunu bilmeli gençler. Şehrin de kendi tarihi, ekonomisi, sosyal yaşamı, sanatı, kendine özgü mimarisi, eserleri var. Diğer şehirlerden önce kendi şehrinizin sorunlarıyla ilgileniyorsunuz. Ana gazeteden önce yerel gazete okunuyor büyük şehirlerde. Şehrin eksikliklerinden bahsediliyor, kamuoyu her gün bilinçlendiriliyorsa yerel basın yaşar. Peki, yerel anlamda Ankara eklerinin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yerel basına bakış açınız nasıl? Yerel basın tarafından önce şehrin stratejik ihtiyaçlarının ve eksikliklerinin tespit edilmesi gerektiğini düşünüyorum. İlk olarak da günlük hayatın tespit edilmesi gerekiyor. İki buçuk yıl süren eski Ankara’yı anlattırdığımız söyleşilerle başlamıştım yazı dizilerine. Çünkü eski Ankara’nın o zamanki günlük yaşamına ilişkin pek kaynak yoktu. Osmanlı döneminden Ankara'da kaç kilo domatesin yetiştiği veya kaç tane keçinin olduğunu kayıtlardan bulabiliyor fakat günlük hayatı bulamıyordunuz.. Ankara'nın günlük yaşamını, Evliya Çelebi dahil, sadece birkaç gezginin aktardığı kadarıyla biliyorduk. Cumhuriyet'e geldiğimiz zaman da Başkent olduğu için hep yüksek siyaset, yüksek ekonomi, yüksek sanat öne çıkmış. Eski Ankara söyleşilerini o yüzden gerçekleştirdik. Herkes kendi mahallesini, ilçesini, sokağını anlattı. Komşusunu, bakkalını, ne pişiriyorlardı, fırın neredeydi? 80-90 yıllık şahitlerden biz de semt semt günlük yaşamı öğrenmiş, eksikleri de fazlaları da görmüş olduk. Ankara ile yakından ilgilenen insanlar, araştırmacılar, o söyleşilerden çok faydalandıklarını söyledi. Bugün de arşive bırakacağımız ister haber ister söyleşi ister yazı dizilerimizde olsun, yerel basın olarak geleceğe ne bıraktığımızın bilincinde olmalıyız. Onun ardından organize sanayi
bölgelerini, teknokentleri inceledik. Yüksek teknolojili sanayi sektörü, Türkiye için çok önemli bundan sonra. İş arayan için de iş yapan için de konunun öne çıkarılması, gündeme getirilmesi gerekiyordu. Ayrıca şehir, bu nitelikli iş gücünü gözeterek de hazırlanmalıydı. Arkasından tarihi ve mimari özelliklerini koruması için “Ankara Evleri Konuşuyor” ardından Başkent’in röntgenini çekmek için “Ankara Nasıl Şehirleşiyor?” başlıklı yazı dizilerini yaptık. İşte Başkent’in yerel basını, daha derinleşmeli, şehrin sanayisinde, ticaretinde, turizminde, stratejik konularda iş birliği, söz birliği yapmalı. Şimdilik pek öyle olduğunu söyleyemeyeceğim. Bizim de konuyu kendi aramızda tartışmamız, değerlendirmemiz lazım. 2 bin 700 yıllık düzenli yerleşimi, 2 bin yaşında kalesi var bu şehrin, binlerce turist o kapıdan girmeden şehri terk ediyor. Yerel yönetimleri, sivil toplum örgütleri, basını derken çok vahim hepimiz açısından. Peki, sizce neden Ankara bu kadar değer kaybetti? Nasıl bu aşamalara geldik? Yöneticiler, Ankara'nın Başkent oluşuyla yaratılan rantın önünde duramamışlar. 1929'lardan sonra ufak ufak bozulmalar başlıyor fakat büyük bozulma, 1970’ler, 80’ler ve sonrasında oluyor. Başkent olmasından ötürü yeni kurumlar açılıyor, sanayisi gelişmeye başlayınca nüfus artıyor, bir yandan öğrenci ve memur kenti de olması rantı hep bir seviyede tutuyor. Siz de yönetici olarak müdahale etmezseniz, şehir planlamacıların tabiriyle yağ lekesi olarak gelişiyor şehir. Neredeyse her yıl bir Polatlı ekleniyor Ankara'ya. Altyapı artık bu hızlı yapılaşmayı, hızlı büyüyen nüfusu kaldıramıyor. Şehir barındırdığı nitelikli insanı, coğrafi yeteneklerini değerlendiremeyen bir şehre dönüştü. Uygulamalar bu şekilde devam ederse bu şehri yaşanmaz bir şehir haline getireceğiz. Öğrenci kentiyiz ama ulaşım çok zor. Artık sadece memur kenti de değiliz ama sosyal yaşam kısıtlı. Tabii göç verirsiniz o zaman. Özellikle nitelikli iş gücünüzü... Bu söylemlerinizden yola çıkarak sormak isterim… Ankara’nın gelişmesinin önündeki en büyük engel nedir? En büyük engel, ekonomik ve toplumsal değişimin kavranamayışıdır. 25 ilçeyi dolaştım, organize sanayi bölgelerini, teknokentleri, 62 odasıyla esnafı dinledim. Ankara'da gördüğüm durum, Türkiye'yi de tanımlıyor; Türkiye, ekonomik olarak belirli bir olgunluğa gelmiş vaziyette. Tabandan gelen bir baskı var; vatandaşından da esnafından da sanayacisinden de tüccarından da… Hızlı hareket edebilen yeni bir sistem, değişim talep ediyorlar. Ankara, ekonomik anlamda tam tabiriyle gerilmiş bir yay ve birinin o oku bırakması gerekiyor. Ya yay kırılacak ya da ok, fırlayıp hedefine ulaşacak. Bu oku atabilmemiz için de başta bürokrasi olmak üzere, önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Ve çok önemli olarak; bu şehrin bir lobisi, sivil karar mercisi yok. Derneklerin de sadece kendileriyle ilgilenmemeleri gerekiyor. Mesela TÜSİAD, İstanbul’ da birçok projeyi yönlendirir. Ankara'nın da ileri gelenleri, yöneticileri, böyle bir yapı oluşturup, yatırımların öncelik sıralamasında söz sahibi olmalı. Herkes aklına eseni yaparsa öncelik hatası yapıyoruz ve birçoğu da ölü yatırım olarak doğuyor. Ayrıca Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın kendi raporunda bile Ankara işaret edildiği halde Bilşim Vadisi Kocaeli’ne götürüldü. Ankara'nın, kendi bilişim vadisini, kendisinin kurması gerektiği kanaatindeyim. Bu ok atıldığında, tüm ülkeye de işaret fişeği olacaktır. Röportaj: Dilara Aydoğdu
21
RÖPORTAJ
İsrail Ankara Maslahatgüzarı
AMIRA ORON
Görevine atandığı zamandan bu yana Türk-İsrail ilişkilerini güçlendirmek için yaptığı çalışmalarla tanınan, İsrail Ankara Maslahatgüzarı Amira Oron samimi cevaplarıyla iki ülke arasındaki ilişkileri değerlendiriyor...
A
mira Oron’u kısaca tanıyabilir miyiz? 26 yıl önce MFA'ya katılmamla birlikte, Arap ve İslam dünyasında uzmanlaştım. İslam ve Orta Doğu tarihinde BA ve MA derecelerine sahip bir diplomat olarak görevimi sürdürüyorum. Türkiye ile İsrail’in ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 2.5 yıl önce, Ankara'daki İsrail Büyükelçiliği’nin başındaki görevime atandım. İsrail-Türk ilişkilerini yeniden başlatma çabalarının bir parçası olmak büyük ve heyecan verici bir görevdi. Bu süreç boyunca, ilişkilerimin geliştirilmesi için yol ve atmosferi hazırlama görevine tüm kalbimle başladım. Bu kalpleri ve karşılıklı iyi niyeti hazırlamak ve
22
herhangi bir hatadan kaçınmak demektir. Elçilik, ben ve çalışanlarımız, siyasi ilişkileri desteklemek için Türkiye'deki pek çok sektörde çalıştık. Gazeteciler, işadamları, akademisyenler, genç girişimciler, sanat insanları gibi harika birçok ortakla çalışma fırsatım oldu. Her iki ülkenin de çıkarlarının kolayca örtüşebileceği birçok işbirliği çemberine sahip olduğumuzu anladık. Bu, geçmişin uzun ilişkileri, kültürel benzerlikleri, Yahudiler ile Türkler’in ilgi çekici ve uzun tarihi sayesinde güçlenmektedir. Türkiye - İsrail ilişkisi nasıl geliştirilebilir? İlişkilerin bu geniş potansiyeli, odağımızı kültürel ve ekonomik işbirliği üzerinde durarak daha da geliştirilebilir. “Kültürel” derken, aynı zamanda
RÖPORTAJ
bilim ve akademiyi de kastediyorum. Ekonomi alanı zaten verimli ancak, biz yıllık ticaret hacmimizi 5 milyar dolardan 8 milyar dolara çıkarmak için daha fazlasını yapabiliriz. Coğrafik yakınlığımız, farklı anlaşmalar (çi e vergilendirmenin, serbest ticaretin, yatırımların ve diğerlerinin korunması) gibi ticaret mekanizmalarına ve her iki ülkenin iş dünyasının birbirine aşina olması gerçeğine sahibiz. Kültürlerimiz arasında ne gibi benzerlikler var? Türk ve İsrail kültürleri birçok benzerliğe sahiptir. Çünkü, her şeyden önce, Akdenizliyiz; insanlara karşı aynı tutumları paylaşıyoruz, sıcak, güler yüzlü, duygusal ve misafirperver ilişkiler kuruyoruz, ailelerimizi seviyoruz ve onlara çok bağlıyız. Benzer yiyecekler yiyoruz, aynı müziği seviyoruz (Türk müziği), aynı şarkıcıları dinleyip, aynı televizyon dizilerini izliyoruz. Örneğin; Yasmin Levy ve Riff Cohen gibi İsrailli şarkıcılar Türkiye'de çok popüler. Bu benzerlikler, her iki ülkenin sanatçılarının festivallerde ve sanat etkinliklerinde büyük başarıyla, mükemmel izlenimlerle izleyicilerle buluşmalarını kolaylaştırıyor. İki yıl önce, İsrail kültürü ayını Ankara'da ARTISRAEL olarak başlatmıştım ve İsrail sanatını Türk kamuoyuna olumlu şekilde yansıttığımızı gördükçe mutlu oluyoruz. Türkiye’nin en çok nelerini seviyorsunuz? Görevime Türkiye'de aday gösterildiğimde, yalnızca bir ülkeye değil zengin bir medeniyete de gönderildiğimi biliyordum. Bu medeniyete hayranım, Türkiye’nin çok güzel yönlerini buldum. Türkiye çok güzel gerçek bir açık müze. Türkiye'yi, Türk halkını seviyorum ve Ankara'da yaşamaktan hoşlanıyorum. Aslında, bana memleketim olan Kudüs'ü hatırlatıyor; her iki ülkenin havası da çok güzel, her ikisi de dağların üzerine kurulu ve muhteşem yazlara sahip. Türkler’in Ankara üzerinde bazı esprileri var, bizde de Kudüs için aynısı var. Eymir Gölü'nü seviyorum, bisikletimle gölün çevresini dolaşıyorum.
Yukarıda da belirttiğim gibi, İsrail ve Türkiye coğrafi yakınlığın, turizm endüstrisini destekleyen kültürel benzerliklerin tadını çıkarıyor. Birçok İsrailli, yıllar boyunca Türkiye'de neşeli tatiller geçirdi. Sanırım üç İsrailliden en az bir tanesi şu ana kadar Antalya ve İstanbul'u ziyaret etti. Bu şehirler İsrailli turistler için en uygun yerlerden bazıları... Geçtiğimiz günlerde turizm güvenliği konusundaki karşılıklı anlayışı güçlendirmek için Antalya Valisi Karaloğlu İsrail’de ağırlandı. Türkiye'yi ziyaret eden İsraillilerin sayısının ise, her sene arttığını görmekteyiz. Türkiye, İsrailliler tarafından 2014'te 188.000, 2015'te 224.000 ve geçen yıl 293.000 kez ziyaret edildi.
BENZER YİYECEKLER YİYORUZ, AYNI MÜZİĞİ SEVİYORUZ (TÜRK MÜZİĞİ), AYNI ŞARKICILARI DİNLEYİP, AYNI TELEVİZYON DİZİLERİNİ İZLİYORUZ. TÜGİAD tarafından “Tel Aviv Start-upChallenge”a katılmak üzere bir heyet gönderildi. Verimli geçen bu turu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu turda start-up sektörüne ve start-up ekosistemine odaklanırken aynı zamanda fikirlerimizi ve uzmanlıklarımızı da paylaştık.Ziyaret, çok iyi izlenimler bıraktı ve çok başarılı oldu.
Ekonomik ilişkilerimizi ve ticareti nasıl geliştirebiliriz? Ekonomi alanında, üst düzey temsilciliklerin karşılıklı ziyaretleriyle haritalama çalışmaları yapmaya başladık. Bunların önemli bir tanesi Mehmet Büyükekşi başkanlığındaki TİM idi. Bizler enerji alanında, nakliye, yenilikçilik, ticaret, siber güvenlik ve üçüncü ülkelerle olan karşılıklı yatırımlar konusunda çok şey yapabileceğimizi gördük. Ticari topluluklar tarafından imzalanacak sözleşmeler sayesinde daha fazla heyet ve daha fazla karşılıklı ticaret görüyor olacağımıza inanıyoruz. Enerji alanında İsrail gazının Türkiye'ye ihracı için hem hükümet hem de özel sektör düzeyinde bir miktar ilerleme kaydedildi.
TÜRKİYE'Yİ, TÜRK HALKINI SEVİYORUM VE ANKARA'DA YAŞAMAKTAN HOŞLANIYORUM. Peki turizm nasıl geliştirilebilir? Bildiğimiz kadarıyla İsrail’e günlük uçuş sayısı oldukça arttı... Turizm, bence çok önemli bir sektör. Çünkü, her iki ülkeden de doğrudan ve somut bir şekilde buluşmak için her iki ülkeyi ve çok sayıda insanı bir araya getiren tek ekonomik sektör turizm... Türkiye'de bir İsrail ailesi için iyi bir tatil, Türkiye'nin imajı ve İsrail-Türk ilişkilerini desteklemek için çok önemli olabilir. Aynı şekilde, bir Türk ailesinin İsrail'e ziyareti de... Bu tatiller, kötü imajların ve yanlış algıların silinmesine yardımcı olabilir. Turizm Bakanı Avcı'nın İsrail'e ziyareti bu açıdan güzel bir başlangıçtı. Bakan Avcı’nın İsrail'in Uluslararası Turizm Fuarı’nda Türk köşkünü açması ve bu ziyareti İsrail’de çok olumlu karşılandı.
23
RÖPORTAJ
Dünya Çaylarını Keşfedin
Y
BARIȘ ÇEKİN
Türk kültürünün en önemli içeceklerinden olan çay, dünyadaki farklı çeşitleriyle de damaklarda lezzetli izler bırakıyor... Birbirinden özel çayları tutkunlarıyla buluşturan Chado markasının renkli yolculuğunu kurucu ortağı Barış Çekin’den dinliyoruz...
aşam öykünüzü dinleyebilir miyiz? İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra Amerika’da yüksek lisansımı tamamladım. Amerika çay yetişen bir ülke olmamasına rağmen çok çeşitli çaylar olması ilgimi çekti. Türkiye’ye döndükten sonra Koç Grubu’nda çalışmaya başladım. Bir süre farklı ülkelerden çaylar denemeye ve çay kültürünü keşfetmeye devam ettim. Daha sonra o sırada çalıştığım şirketteki genel müdürümden izin alarak oldukça amatör bir ruhla Chado markasını kurdum.
yetişiyor, çayı çok güzel demleme ve sunma şeklimiz olmakla birlikte tek çeşit çay içme alışkanlığımız var. Diğer yandan özellikle Japonya ve Çin’i incelediğimizde 1000 yılı aşkın bir geçmişleri var. O bölgelerde, farklı köylerde yapılan el yapımı demlik ve bardaklardan, çayın yetiştirilmesi, işlenmesi ve sunumuna kadar birbirinden farklı ve çok zengin kültürler mevcut. Chado 10 senelik bir marka ve ben hala her ay farklı çay tadımlarına katılıp yeni çaylar keşfediyorum. Örneğin, Hindistan’ın Darjeeling bölgesi yumuşak siyah çayları ile bilinirken, son yıllarda çok kaliteli yeşil ve hatta beyaz çaylar dayetişmeye başladı. Dolayısıyla çay dünyası ve kültürü de bir yandan değişiyor ve gelişiyor.
Bambaşka bir sektörde çalışırken yeme-içme sektörüne nasıl bir tutkuyla yöneldiniz? Benim bu alana girmem Türkiye’de bu konuda bir fırsat olduğunu düşünerek gerçekleşmedi. Zaten Türkiye’de çay ithalatı çok zor bir süreç. Ben çay işinin sadece ticari kaygılar ile yapılabileceğini düşünmüyorum. Benim farklı tatları ve buna bağlı kültürleri keşfetme konusunda merakım var. Çay da çok zengin bir kültür. Türkiye’de, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri çay
Ürün yelpazenizdeki çaylar hakkında detaylı bilgi almak isteriz... Chado markası bu yolculuğa 10 sene önce 7 çay çeşidi ile başladı. Şu anda 60’ın üzerinde çay çeşidi var ve sürekli yeni çaylar eklemeye devam ediyoruz. Çayları beyaz, yeşil, oolong, siyah, puer ve bitki çayları olmak üzere 6 kategoride ele almak mümkün. Her ülkeden, o ülkenin en iyi çay çeşitlerini almaya gayret ediyoruz. Genellersek, Japonya yeşil çay çeşitliliği ve kalitesi konusunda çok başarılı bir ülke. Gyokuro, matcha,
24
RÖPORTAJ
sencha gibi yeşil çay çeşitlerinin zaten çıkış yeri Japonya ve hiçbir ülke bu çaylarda aynı kaliteye yaklaşamıyor. Çin’de ise çok kaliteli beyaz çay çeşitleri var. Örneğin; Silver Needle cinsi beyaz çayı aynı kalitede farklı bir ülkede bulmak mümkün değil. Hindistan’a çay İngilizler tarafından çok eski olmayan bir tarihte götürülüyor ve çok zengin siyah çay çeşitleri var. Son olarak Tayvan, Oolong çayında çok öne çıkıyor. Biz de çaylarımızı getirirken buna dikkat ediyoruz ve çay kutusunun üstüne getirdiğimiz ülkeyi yazıyoruz.
Risk almak girişimciliğin olmazsa olmazı mıdır? Evet kesinlikle öyle; yeni bir şey yapmak doğası gereği risk almayı gerektiriyor.
Son yıllarda hem Türkiye’de hem Batı’da popüler olmaya başlayan Matcha isminde toz bir yeşil çay var. Çok kaliteli Japon yeşil çaylarının yavaş işlemlerle toz haline getirilmesi ile elde ediliyor. Hem Japon çay seremonilerinde hem de birçok tatlı yapımında kullanılıyor. Aslında yaklaşık 1000 yıllık geçmişi olan bu çayın son yıllarda bu kadar popüler olmasının sebeplerinden biri de içindeki yüksek miktardaki kafein, aslında tenin demek daha doğru olur. Bu yüzden kahveye daha sağlıklı bir seçenek arayanların çok tercih ettiği bir içecek. Diğer bir ayrımı da saf ve artizan çaylar olarak yapabiliriz. Üstte belirttiğim saf çayların yanısıra, kendi harmanlarımız; lavantalı & çikolata parçacıklı “ProvenceDaydream”, tropikal meyveli yeşil çayımız “TropicalGreen”, Güney Afrika’dan vanilyalı “RooibosVanilla” çok tercih ediliyor. Alışılmamış bir alanda hizmet vermeye başlamanın ilk etapta ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Bildiğiniz gibi Türkiye’de çok tüketilen bir siyah çay içeceği var ve çok uzun süre demlenen, kuvvetli bir tada sahip. Öncelikle farklı her çayı alıştığımız Türk çayı ile karşılaştırma eğiliminde oluyoruz. Aslında her çay birbirinden farklı ve o çayları kendi içinde değerlendirmek gerekiyor. Örneğin; Türk çayına alışkın bir toplum olarak beyaz çayı tatsız bulabiliyoruz. Aslında kaliteli bir beyaz çayın baskın olmayan ancak barındığı çok zengin bir aroma yapısı var. Beyaz çayı onlarca dakika kaynamış bir siyah çayla karşılaştırmamak gerekiyor. Çayın tadı, aslında çay içeceğinin sadece bir parçası. Onu doğru demlemek, mümkünse uygun demlikte servis yapıp uygun bardakta içmek, hatta o çayın kültürünü az çok bilmek çay deneyimini zenginleştiren öğeler. Bu yüzden farklı çay kültürlerini olabildiğince öğrenmeye ve anlatmaya çalışıyoruz. Dünyada, özellikle Batı kültürlerinde, kahveden sonra son yıllarda çay içeceği merak edilmeye ve tercih edilmeye başlandı. Artık insanlar benzer kahveleri içtikten sonra farklı tatlar keşfetmek istiyor. Bu yüzden başlarda yaşadığımız zorlukları artık daha az yaşıyoruz.
TÜRK ÇAYINA ALIŞKIN BİR TOPLUM OLARAK BEYAZ ÇAYI TATSIZ BULABİLİYORUZ. Başarıyı nasıl tarif edersiniz? Chado'nun şu an geldiği nokta hedeflediğiniz başarı zirvesinin neresinde? Başarının özellikle Batı toplumlarında gereğinden fazla önemsendiğini düşünüyorum. Benim için markanın başarısı, müşterilerinde mutluluk yaratabilmesidir. Bu mutluluğu yaratmak için hepimiz çok çalışıyoruz, ancak dönüp baktığımda hepimizin mutlu çalıştığını düşünüyorum. Türkiye’ye çay ithal etmenin çok büyük zorlukları var, Chado olarak mevcut şartlar altında en iyi çayları getirmeye çalışıyoruz, müşterilerimizden biri mutsuzluk yaşadığında en hızlı şekilde çözmeye çalışıyoruz. Bunun ötesinde, kurulduğumuz yıldan beri ortağımla birlikte hiçbir zaman yılda %x büyüyeceğiz gibi planlar yapmadık.
Bu noktaya ulaşmış olmanızın altında yatan başarı faktörleri neler sizce? Marka olarak yeni şeyler denemekten büyük keyif alıyoruz. Yapacağımız yeniliğin büyük olması, para kazandırması gibi konular, yeniliği yapmaktan daha az önemli bizim için. Geçtiğimiz ha a badem sütü, matcha, hurma gibi çok sağlıklı bileşenlerden oluşan vegan bir dondurma çıkardık. İçindekiler sebebiyle maliyeti oldukça yüksek oldu ve dolayısıyla bu işten fazla para kazanma şansımız olmadığını şimdiden biliyoruz. Ancak hem fikir hem geliştirme hem de bittikten sonraki tadı o kadar çok hoşumuza gitti ki, bu ürünü çıkarmış olmaktan çok memnunuz. Barış Çekin'in iş hayatındaki olmazsa olmaz prensipleri nelerdir? Hızlı olmak mükemmel olmaktan daha değerlidir. Eğitim hayatımız bize hep hata yapmamayı öğretiyor. Özellikle Türk eğitim sistemi, öğrenciyi “birden fazla doğru olabilir” yaklaşımıyla yetiştirmiyor. Girişimlerde ise, sizin nasıl yaptığınıza bağlı olarak birden fazla doğru var. Üstelik işin başında analiz edemeyeceğiniz/ölçemeyeceğiniz çok fazla parametre var. Bu yüzden mükemmel doğruyu bulmak için vakit kaybetmek yerine, hızlı bir şekilde başlayıp, güzel bir geri besleme sistemiyle süreci/ürünü sürekli iyileştirmeyi daha doğru buluyorum. Kendinizi hangi kelimelerle özetlersiniz? Eğer kuvvetli taraflarımı seçeceksem; hızlı, yenilikçi ve adaletli olduğumu söyleyebilirim. Gelecek dönemde Chado'da ne gibi yenilikler olacak? Hem kişisel olarak hem marka olarak yenilikler yapmayı çok seviyoruz. Türkiye’ye beyaz çay, matcha çayı gibi birçok çayı ilk defa getiren marka olarak, yeni ürünler oluşturmaktan ve çıkarmaktan büyük keyif alıyoruz. Matcha’lı dondurma gibi çayla ilgili yeni ürün geliştirme planlarımız var. Farklı şehirlerden Chado markası ile Teashop’lar açılması yönünde talepler geliyor. O şehirlerde yerel ortaklar ile mağazalar açabiliriz. Mutfak Sanatları Atölyesi (MSA) ile geliştirdiğimiz iki günlük Artizan Çay Workshop’ı yapıyoruz. Belli aralıklarla bu workshop’ları devam ettireceğiz. Bunun yanısıra çay deneyimini zenginleştirmek için çeşitli sanatçılar ile bize özel bardak ve demlik tasarımları geliştiriyoruz. Bunun gibi üç seramik sanatçısı ile işbirliğimiz oldu. Bu işbirliklerini devam ettirmeyi hedefliyoruz. Son olarak bizim kendi “signature” harmanlarımız var, bu özel harmanlarımıza yenilerini eklemeye devam edeceğiz. Yaz ayları için yeni bir soğuk demleme ile hazırlanan çay harmanı üzerinde çalışıyoruz.
25
ESKİMEYEN GELENEK, YEPYENİ TAVRIYLA, ARTIK BİR KADEH UZAĞINIZDA...
RÖPORTAJ
100% Hedefi Vuran 100 İsim The Brand Age dergisi, 100. sayısına özel hazırladığı çalışma ile kendi sektörüne damga vuran 100 ismi açıkladı. 9 farklı kategoride değerlendirilen isimler arasında; Güler Sabancı, Ömer M. Koç, Kaan Terzioğlu, Tansu Yeğen, Ali Taran ve Betül Mardin gibi isimler yer alıyor.
B
ir marka yaratmak, onu özverili bir çalışmayla geliştirebilmek, tüketiciye dokunmak ve geleceğe uzanabilmek büyük bir çabayı ve disiplini gerektiriyor. Bunca değişkeni doğru analiz ederek rekabette sağlam bir yer edinen köklü markalar, yüzde yüz hedefi vurmak isteyenlere ilham oluyor. The Brand Age dergisi, yaptığı çalışmalarla dikkat çeken ve kendi sektörüne damga vuran marka duayenlerini 9 farklı kategoride değerlendirdi. İşte elde ettiği başarılarla göz dolduran 100 isim: CEO ve Yönetim Kurulu Başkanları: Güler Sabancı (Sabancı Holding), Ömer M. Koç (Koç Holding), Ahmet Firuzhan Kanatlı (Eti Makine), Kaan Terzioğlu (Turkcell), Galya Frayman
30
Molinas (Coca Cola Türkiye), Gülsüm Azeri (OMV Petrol Ofisi), Paul Doany (Türk Telekom), Ali Fuat Taşkesenlioğlu (Halkbank), Gülden Yılmaz (Koton), Tansu Yeğen (Samsung), Murat Kurum (Emlak Konut GYO), Bahaettin Tatoğlu (Bayraktar Grup), Erol Bilecik (TUSIAD Başkanı), Hülya Gedik (Gedik Holding), Zeynep Bodur Okyay (Kale Grubu), Cem Hakko (Vakko), Nail Olpak (MUSIAD), Ömer Cihad Vardan (Çukurova Isı Sistemleri), İmam Altınbaş (Altınbaş Holding), Canan Özsoy (General Electric). Marka Yöneticileri ve Kurumsal İletişim Uzmanları: Engin Gedik (Turkcell), Suat Sözen (Türkiye İş Bankası), Mehmet Aykırı (Yaşar Holding), Sinan Cem Şahin (Coca Cola Türkiye), Ezgi Yıldız Kefeli (Mercedes Benz Türkiye), Selda Uzun (Filli Boya), Beril Gönüllü (Otokar),
RÖPORTAJ
Turgay Türker (Doğa Okulları), Arzum Üstün (Novartis Türkiye), Yeliz Soydan (Memorial Grubu). Pazarlama Uzmanları: Seçil Kurdoğlu (TAB Gıda), Murat Göllü (Akbank), Burcu Körpeağaç (Boyner), Selim Suat Özbek (ETS Tur), Alper Eroğlu (Unilever), Erem Demircan (Digitürk), Alpagut Çilingir (PepsiCo Türkiye), Ahmet Olmuştur (THY), Mehmet Tüfekçi (Arçelik), Ender Buruk (Vodafone). Reklamcılar: Hulusi Derici (M.A.R.K.A), Ali Taran, Serdar Erener, İlkay Gürpınar(TBWA/ WORLDWIDE), Can Ulkay, Haluk Mesci, Bahadır Karataş (Filmpark), Karpat Polat (Karpat), Levent Tuna (Tuna Film), Cevat Olçok.
ÖMER M. KOÇ
Medya Planlama Uzmanları: Demet İkiler (GroupM Türkiye), Erdal Kale (Open Medya), Bülent Yar (Mindshare Türkiye), Banun Erkıran (People Initiative), Canan Sanalan (Universal McCann), İnanç Dedebaş (Publicis One Türkiye), Tolga Tümer Üner (MediaCom Türkiye), Banu Tekin Işıltan (Zoom İletişim), Sinem Ceylan, Selçuk Küçüktopuzlu (Karat). Araştırmacılar: Bülent Gündoğmuş (Yöntem Araştırma Danışmanlık), Bekir Ağırdır (KONDA), Vural Çakır, Temel Aksoy (Fikirhane), Hüseyin Tapınç (Sia Insight), Fulya Durmuş (GFK), Nurhan Keeler (Trend Group), Selim Oktar (StratejiCo.), Burçin Bakkaloğlu, Mustafa Şen (GENAR)
GÜLER SABANCI
BETÜL MARDİN
BİR MARKA YARATMAK, ONU ÖZVERİLİ BİR ÇALIŞMAYLA GELİŞTİREBİLMEK, TÜKETİCİYE DOKUNMAK VE GELECEĞE UZANABİLMEK BÜYÜK BİR ÇABAYI VE DİSİPLİNİ GEREKTİRİYOR.
BÜLENT GÜNDOĞMUȘ
ERDAL KALE
Halkla İlişkiler Uzmanları: Betül Mardin, Salim Kadıbeşegil, Meral Saçkan (PRCI/ICCO-Turkey), Ali Saydam (Bersay), Kerem Ayırtman (Communication Partner), Necla Zarakol (Zarakol İletişim), Fügen Toksü (Toksü ve Chase Halkla İlişkiler), Gonca Karakaş(TUHID), Berna Sağlam (Bernaylafem), Haluk Gürgen.
SEÇİL KURDOĞLU
Dijital Uzmanlar: Cüneyt Devrim (Project House), Sertan Aratay (R/GA), Meltem Moral Verim (Mindshare Türkiye), Ali Sağlam (Renkli De er), Kaan Ayce (McCann İstanbul), Serdar Kuzuloğlu (MYK Medya), Arda Kutsal, Arda Erdik (Tribal Worldwide İstanbul), Sarper Danış (Hype), Taylan Yapıcı (BLAB).
ALİ TARAN
Markalar: Toyota, Torku, Türk Telekom, Halkbank, Akbank, Turkcell, Opet, Türkiye İş Bankası, Türk Hava Yolları ve Arçelik.
SUAT SÖZEN
CÜNEYT DEVRİM
31
RÖPORTAJ
İsrail İnovasyon Gezisi Türkiye Genç İş Adamları Derneği (TÜGİAD) Genel Başkanı Ali Yücelen ve Parlamento ile ilişkiler Komisyonu Başkanı Begüm Akış ile birlikteyiz. TÜGİAD’ın yeni girişimlere ve yeniliklere bakış açısını ve bu bağlamda Mayıs ayında gerçekleştirdikleri İsrail İnovasyon Gezisini konuşuyoruz...
Ö
ncelikle, Ali Yücelen TÜGİAD Genel Başkanlığına tekrar seçildiniz ve yeni döneme hızlı bir giriş yaptınız. Bu dönemde başarılı genç iş adamlarından oluşan TÜGİAD neleri hedeflemektedir? Ali Yücelen: Bu dönem, ülkemiz ekonomisindeki beklentiler doğrultusunda dünya ekonomik konjonktürünü hesaba katarak tamamen inovatif girişimcilik odaklı çalışmalar yapmaya başladık. Hali hazırda geleneksel işleriyle ilgilenen üyelerimizin teknoloji, yapay zeka, artırılmış gerçeklik, nesnelerin interneti gibi konulara yatırım yapmalarını temin etmeyi amaçlıyoruz. Öncelikle, üyelerimizin ve tüm iş adamlarının gerekli vizyona kavuşup konuya ilgi duymalarını sağlamak adına da seminerler, geziler, konferanslar ve kamplar organize ediyoruz. Dünyayı tanımaya çalışıyoruz, Türkiye'den bir unicorn (5 yıl içinde 1 milyar USD’ye ulaşan şirket) çıkması ve teknoloji odaklı startupların çoğalması için üzerimize düşeni yerine getirmeye gayret gösteriyoruz. Geçmiştekinden farkı ne derseniz; geçmişte biraz daha kamuoyunu, yöneticileri bilgilendirmek, konu ile ilgili dikkatleri çekmek ve ülkede gerekli ekosistemi kurmak adına çalışmalar yaptık. Fakat maalesef kamuoyunun ve siyasetin ilgisinin çok farklı konulara yöneldiğini, dünyanın ekonomik çevrelerinin yatırım anlayışının geçirmekte olduğu evrimi tam anlamıyla kavrayamadıklarını gördük. Aslında önümüzde çok güzel bir fırsat vardı. Dünyadaki inovatif girişimcilik rüzgarlarını
32
ülkemizde de estirmek pekala mümkündü, ancak ne kadar bağırıp çağırsak da, örnekleriyle ortaya koysak da fayda etmedi, unutuldu. Biz de kendi birikimlerimizle yetmezse bir araya gelerek ortaya koyabileceğimiz bazı kaynaklarla ve yahut üniversitelerle olan iş birliğimizden bulup çıkarabildiğimiz, beşeri sermaye ile ne yapabiliyorsak onu yapalım dedik. Bunun için de ilk şartın bizim hedef pazarımız olan dünyayı tanımak olduğundan yola çıkarak bütün faaliyetlerimizi buna göre yönlendirdik. Ülkemizde ağırladığımız konuklar ile sınırlı kalmadık ve sadece inovatif girişimcilik konulu yurt dışı geziler de düzenledik. Bu gezilerde kendi işlerimizi bir kenara bıraktık ve projeleri dinleyerek, fonlarla bir araya gelerek, ülkemizde yatırım yapacağımız girişimlere yön vermeye çalıştık. Birazda Mayıs ayı içerisinde gerçekleştirdiğiniz İsrail gezisinden bahsedelim. Bu gezinin amacı neydi? Ali Yücelen: Bu gezi biraz önce bahsetmiş olduğum anlayış çerçevesinde dünyada girişimcilik ekosistemini tesis etmeyi başarmış ülkelere yaptığımız gezilerden sadece bir tanesi ama bence en önemlisi ve en öğretici olanı idi. Daha önce Birleşik Arap Emirliği gezimiz olmuştu, o gezide de oradaki fonları incelemeyi hedeflemiştik, ancak gördük ki girişimcilik ekosistemi nerede daha başarılı kurulmuşsa doğal olarak ilgili fonlar da orada daha dinamik şekilde yer alıyorlar. Ve konunun tarafları sadece girişimciler, yatırımcılar, hızlandırıcılar ve destekleyenler değil. Biz orada yenilikçi girişimciliğin ve girişimcilik kültürünün bütün öğeleriyle karşı karşıya
RÖPORTAJ
gelme imkanı elde ettik. Aslında bu kararı nasıl aldığımızdan başlarsak gezi daha iyi anlaşılacaktır. Gezimizin organizasyonu Parlamento ile İlişkiler Komisyonu Begüm Akış’ın öncülüğünde düzenlendi. İcra kurulu toplantımızdaki girişimcilik tartışmasından doğan bir fikir bizi bu başarılı organizasyona kadar getirdi. Organizasyonun başarılı geçmesini sağlayan Begüm Hanım fikrin nasıl çıktığı konusunda bize daha detaylı bilgiler verecektir. Konunun bundan sonrasını ondan dinleyelim. Begüm Hanım bu fikir nereden çıktı? Begüm Akış: İsrail inovasyon, yeni girişimler ve onların ekosistemleri konusunda dünyada öncü bir ülke konumundadır. 8.5 milyon nüfuslu bir ülkenin mevcut bulunduğu coğrafyada üretim ve yatırım yapabilme kısıtını nasıl farklı bir hale getirdiklerinin hikayesi de bu anlamda çok önemlidir. İsrail'de binlerce startup söz konusu ve bu startuplar oluşturdukları ekosistem sayesinde büyük fonlarla buluşuyor ve finansman kaynağı elde edebiliyorlar. Aynı şekilde projeler büyüdüğünde ise, bunları dünya bunları global dünyaya açan ve tanıtan, yatırımcılarla bir araya getiren bu ağların çalışmasını konuştuk. Ayrıca, ağlarında bulunan ve yatırımcı arayan pek çok projeyi dinledik ve değerlendirdik. Kudüs’te erken aşama girişimcilere destek veren bir kitlesel fonlama platformu olan OurCrowd ile görüştük. Hem ellerindeki projeler ve yatırım beklenen sektörleri konuştuk hem de TÜGİAD olarak bu platformla neler yapabileceğimizi değerlendirdik. MassChallenge ekibinden, hızlandırma programını nasıl çalıştırdıklarını ve sadece Kudüs’ten değil dünyadan kabul ettikleri girişimcilerin projelerini nasıl geliştirdiklerini dinledik. Programa katılmış projeleri de dinleme şansımız oldu ve hatta yeme-içme sektörünü turistlerle tanıtım ve satış amacıyla bir araya getiren bir projenin nasıl çalıştığını da deneyimleme şansımız oldu. Etkileyici bir toplantımız, Blonde 2.0’ın CEO’su Motti Peer ile yaptığımızdı. Bir PR şirketi olarak, en karmaşık teknik proje ile ürününü, nasıl anlaşılır ve herkese hitap edecek şekilde tanıtabildiklerini ve dünya çapında
devi firmalara satabiliyorlar. Ülkenin tamamı bu girişimcilik ruhu ve proje geliştirme odaklı gençliğin sisteme entegrasyonu üzerine kurulu diyebiliriz. Biz de bu kapsamda bu ekosistemi yerinde görelim ve detaylarını öğrenelim istedik. Bu vizyonun bizlere, ülkemize çok katkı sağlayabileceğine inandık. TÜGİAD olarak ne gibi görüşmelerde ve aktivitelerde bulundunuz? Begüm Akış: Aslına bakarsanız programımız oldukça yoğundu, dolu dolu dört gün geçirdik ve çok fazla sayıda proje dinledik. İsrail’deki ekosistemin aktörleriyle bir araya geldik ve bizdeki sistemle bir karşılaştırma yapma şansı elde ettik. Öncelikle Tel Aviv Üniversitesi’nin StarTau Girişimcilik Merkezi’nin her sene gerçekleştirdiği İnovasyon Konferansına katıldık. Amacımız burada projesini anlatan ve yarışmaya katılan onlarca girişimciyi dinlemekti. Hem yarışmayı takip ettik hem de özellikle ilgilendiğimiz projelerin girişimcileriyle TÜGİAD üyelerini buluşturup birebir toplantılarla detayları aldık. Aynı konferans kapsamında Rotschild Tech Talks etkinliği çok enteresandı. Şehrin ana caddesi etrafındaki farklı kafe ve restoranlarda, artırılmış gerçeklikten tasarıma, oyun uygulamalarından robot ve otomasyon alanına, gelecekteki seyahat trendlerinden gıda teknolojisine sayısız konuda farklı konuşmacılar vardı. Herkes bir proje anlatıyor, herkes yatırım yapacak bir alan arıyor. Yarışma projelerinin yanı sıra, Tel Aviv’de, The Hive by Gvahim, Fast Break TLV, Creators temsilcileriyle bir araya geldik. Girişimcileri uluslararası kurumsal dünyayla bir araya getiren, hem projelere yatırım yapan hem de
33
RÖPORTAJ
pazarlayabildiklerini gördük. Fikriniz ne kadar iyi, ürününüz ne kadar işe yarar olursa olsun, insanlara bunu doğru anlatamadığınız zaman satma şansınız yok. Satamadığınız bir ürünün de başarı hikayesi getirme şansı yok. Bu gezi sadece toplantılardan oluşmuyordu sanırım, bize ziyaret ettiğiniz kutsal yerlerden de bahseder misiniz? Ali Yücelen: Bizim açımızdan dinimizce de önemli olan Kudüs gibi bir şehirde bulunmak çok anlamlıydı. Yaptığımız görüşmeler dışında, bütün semavi dinlerin kutsal saydığı bu güzel şehrin feyzinden istifade etmeye de çalıştık. Bu tür manevi ortamlar sevdiklerimizle birlikte gittiğimizde daha çok anlam kazanıyor ve olgunlaşma yolunda bize mesafe aldırıyor. Begüm Hanım oraya, şehrin çeşitli kaynaklardan tarihini detaylıca inceleyerek gelmişti ve verdiği bilgilerle bize farklı bakış açıları kazandırdı. O yüzden bırakalım bize Kudüs'teki manevi geziyi Begüm Hanım anlatsın.
Bir de sanırım Türkiye Büyükelçimiz Mekin Mustafa Kemal Ökem de sizlere bir yemek daveti verdi... Begüm Akış: Evet, Sayın Büyükelçimiz bizleri ve görüştüğümüz kuruluşların temsilcilerini rezidansında akşam yemeğinde ağırladı. Kendisi ile orada gerçekleştirdiğimiz görüşmeleri paylaştık ve İsrail-Türk iş adamlarının ortak yatırım olanaklarını görüştük. Sevgili Başkanımız Ali Yücelen de kendisine özel el işçiliği ile yapılmış Selçuklu motifleriyle süslenmiş bir hediye taktim etti. Ali Yücelen: Başta Ankara'daki İsrail Büyükelçimiz Eitan Na’eh’e ve İsrail'deki Türkiye Büyükelçimiz Mekin Mustafa Kemal Ökem’e bu gezide bizlere desteklerinden ve nazik davetlerinden dolayı teşekkür ederim. TÜGİAD olarak bu tip gezilerimiz devam edecek. Bu ay da G20 Genç Girişimciler Zirvesi’ne katılmak üzere Uluslararası İlişkiler Komisyonu koordinasyonunda TÜGİAD’ın Berlin gezisi olacaktır. Önümüzdeki yıl sonuna kadar da bu tip gezilerimize devam edeceğiz.
Begüm Akış: Kudüs, tüm dinler için çok özel ve kutsal bir şehirdir. En önemli özelliği de tüm dinlerin ortak noktasının tek bir şehirde birleşmesidir. Gerek dinimiz İslam, gerek Hristiyanlık, gerekse Yahudilik için birçok kutsal bölge bulunmaktadır. Biz de gezimizde bu kutsal mekanları gezdik. Önce şehrin Zeytindağı tepesinden enfes manzarasını seyrettikten sonra “el-Halil kapısı” olarak bilinen “Yafa Kapısı’ndan” içeri girdik. Yahudiler için çok kutsal olan Ağlama Duvarı’na, oradan Müslümanlar için özel olan İsra Suresi 1. ayette geçen Miraç mucizesinin gerçekleştiği Mecid-i Aksa, Kubbet-ül Sahra ve Hz. Ömer Camii’ne ve oradan da Hristiyanlar için çok kutsal olan hac görevlerini tamamladıkları Elemli Yol’un son durağı Kıyamet Kilisesi’ni ziyaret ettik. Zamanımız kısıtlı olduğundan diğer kutsal mekanları otobüsümüzle gezerek bitirdik. Bu gezi sırasında İsrail Büyükelçiliği’nin sizlere büyük desteği oldu sanırım... Begüm Akış: Planladığımız gezi öncesi, TÜGİAD Parlamento ile İlişkiler Komisyonu olarak Ankara’daki İsrail Büyükelçisi Eitan Na’eh’i ziyaret ettik. Kendisine yapacağımız gezimizin programını anlattık ve desteklerini rica ettik. Sayın Na’eh, bu gezimizden büyük bir memnuniyet duyduğunu belirterek oradaki ziyaretlerimiz dahil ülkeye giriş çıkışımızla ilgili tüm prosedürleri bizlere kolaylaştıracakları konusunda söz verdi. Gerçekten de gezimiz öncesi vize işlemleri ve oradaki tüm etkinliğimiz elçilik tarafından birebir takip edildi.
34
YENİ KOLEKSİYONUMUZ İLE PANORA AVM 1. KATTAYIZ.
Panora AVM 1. KAT - Tunalı Hilmi Caddesi No: 65/17 / ANKARA (0312) 911 27 23 Panora - (0312) 428 18 96 Tunalı
younglife_tr
RÖPORTAJ
Eğlence Sektöründe Onun İmzası Var Eğlence sektörünün önde gelen isimlerinden olan başarılı iş adamı Celal Çapa, Türk milletinin özel ilgiye değer verdiğini ve şımartılmayı hak ettiğini vurguluyor...
CEYLAN, CELAL - ȘEBNEM ÇAPA
S
izi kısaca tanıyabilir miyiz? Eğlence sektörüne nasıl adım attınız, başarılı yolculuğunuz nasıl ilerledi? 1954 yılında doğdum. Boğaziçi Üniversitesi Yöneticilik Bölümünden mezun olduktan sonra 1981 yılında Şebnem ile evlendim ve 1984’te Emre, 1987’de Ceylan’ın doğumlarıyla çevremde nadir gözüken mutlu beraberliği yakalamış şanslı kişilerden biri oldum. Siyasal bilgiler okuyup dış işlerinde çalışmayı düşünürken eğlence sektöründe bulunan abim Ahmet Çapa sayesinde sektöre ani bir giriş yaptım, zaten giriş o giriş oldu. Eğlence sektöründe o devirlerde işletmecilik tahsili görmüş kişi sayısı parmakla sayılabilecek kadar azdı. Daha çok alaylı, yani meslekten gelenlerin hegemonyasında olan bu iş kolunda eğitim seviyem sayesinde yükselmek çok zor olmadı.
38
Bulunduğunuz konuma gelene kadar ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Bulunduğum konuma gelene kadar karşılaştığım zorlukların başında iş saatlerimizin geç saatlere kadar sürmesinden dolayı aileme yeterli zaman ayıramamış olmam gelir. Yılbaşı gibi özel günlerde herkes eğlenirken, bizim çalışmamız ve bu durumu ailemize anlatabilmek oldukça büyük bir zorluk... İş hayatında ödün vermediğiniz prensipleriniz nelerdir? İş disiplini ve çalışanlarımızdan daha çok çalışmak, iş hayatında olmazsa olmazlarımın başında gelir. Eğlence sektöründe Türkiye ile yurt dışındaki ülkeler arasında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Türk milleti şımartılmaya ve özel ilgiye değer verir. Bu tabii ki bizlerin döneminde daha ön plandaydı. Günümüzde yurt dışında keyifli vakit
geçirmek için genellikle yemeğe çıkılırken, bizde hala eğlenmeye çıkılıyor. Bu sektörün daha iyi noktalara gelmesi için yapılması gerekenler, atılması gereken adımlar nelerdir? Sektörün daha iyi noktalara gelmesi için öncelikli şart, personel eğitimi. Her ne kadar son zamanlarda aşçılık mesleğine duyulan ilgi beni çok mutlu ediyorsa da özellikle servis elemanlarının eğitimsizliği, lisan eksikliği, kadın personelin servis bölümündeki azlığı sektöre olumsuz yansıyor. Başarı sizce nedir? Yıllar önce hayal ettiğiniz noktanın neresindesiniz şu an? Başarı, günü gelince kendini maddi ve manevi olarak emekli edebilmek, geriye dönüp bakınca da kendinle gurur duyabilmektir. Bu sektörde kariyer hedefleyen yeni nesillere nasıl bir yol izlemelerini önerirsiniz? Bu sektörde kariyer hedefleyen nesillere tavsiyem; saate göre değil, işe göre çalışmalarıdır. Herkes ektiğini biçer, ne yaparsan kendine yaparsın. İş hayatınızı ve sosyal hayatı nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteleriniz var mı? İş hayatım zaten uzun bir süre sosyal hayatımla iç içeydi. Çevremi işim sayesinde genişlettim. Müşterilerim, arkadaşım oldu. Sık sık yapmaktan hoşlandığım aktivite ise dostlarımla arkadaşlarımla seyahat etmektir.
BAŞARI, GÜNÜ GELİNCE KENDİNİ MADDİ VE MANEVİ OLARAK EMEKLİ EDEBİLMEK, GERİYE DÖNÜP BAKINCA DA KENDİNLE GURUR DUYABİLMEKTİR.
İş hayatındaki mizacınızla sosyal yaşamdaki karakteriniz arasında ne gibi farklılıklar var? Başarınızı ve mutluluğunuzu nasıl özetlersiniz? İş hayatımdaki tavizsiz ve işkolik mizacımı özel hayatımda taşımamaya gayret ettim. Ne kadar başarılı olduğumu söylemek bana düşmez ama mutluluk, birlikte saçmalayabileceğin arkadaşlara sahip olmaktır bence...
39
RÖPORTAJ
50 Yıllık Güven
EFE BEZCİ
Besa Grup Yönetim Kurulu Üyesi Efe Bezci, inşaat sektörünün Türkiye'deki durumunu değerlendirirken, sosyal yaşam ve iş dünyasındaki karakterini de özetliyor...
40
RÖPORTAJ
B
ESA Grup’un yeni projelerinden bahsedelim önce biraz... Neler yapıyorsunuz şu an? BESA Grup olarak bizi en fazla heyecanlandıran projelerden biri Ankaralıların ilk göz ağrılarından olan ve uzun süredir yeniden faaliyete geçmesini bekledikleri Galleria AVM.
Kent İncek ve ATO Kooperatif konut projelerimiz tüm hızıyla devam ederken; Bodrum’da da yeni bir projeye başlıyoruz. Enerji yatırımlarımız yeni güneş enerjisi santralleri ve termik santral çalışmaları ile her geçen yıl daha fazla yol alıyor.
İŞ DÜNYASINDA GÜVEN, EN ÖNEMLİ UNSUR BENCE. 50 YILDAN BERİ VAR OLAN BESA GRUP’UN DA BAŞARISININ ALTINDA BU GÜVEN DUYGUSU YATIYOR. İş hayatındaki Efe Bezci ile sosyal yaşamdaki arasında ne gibi farklılıklar var? Başarılı olabilmek için bence en ince ayrıntı iş ve sosyal yaşam arasındaki ince ve hassas dengeyi sağlayabilmek. Günümüzde mobilleşme ile birlikte artık neredeyse 24 saat iş modundan kurtulamıyoruz. Her an gelen telefonlar, whatsapp mesajları yurt içinde ya da dışında, tatil modunda olsanız bile sizi iş ortamına çekebiliyor. Ancak, ben sosyal yaşamın iş yaşamını beslediğini düşünerek, kendim için ayırdığım zaman dilimi ile iş ortamını ayrıştırmaya, iç içe geçirmemeye özen gösteriyorum. İş hayatındaki kuralcılığım sosyal yaşamımda çok fazla yok. Bir iş adamı olarak hedeflerinizi hangi kelimelerle özetlersiniz? Her zaman en iyiye ulaşmak, her alanda profesyonellerle çalışmak, mutluluğu; şirketlerimi geliştirip, istihdam ve ekonomiye katkı sağlayarak bulmak. Asla taviz vermeyeceğiniz prensipleriniz... İş dünyasında güven, en önemli unsur bence. 50 yıldan beri var olan Besa Grup’un da başarısının altında bu güven duygusu yatıyor. Şirketlerimizde güven duygusunu zedeleyecek hiçbir unsura taviz vermem, bu benim için olmazsa olmazdır. İnşaat sektörünün Türkiye ekonomisinde şu anki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bilindiği üzere, inşaat sektörü Türk ekonomisinin bel kemiği; sektörde yaşanan herhangi bir dalgalanma ekonomimizi doğrudan etkiler. Geleceğe güvenle yürüme konusunda kararlı bir ülke olarak, bunun ilk adımının inşaattan geçtiğini ve daha uzun yıllar bunun böyle gideceğini biliyoruz. İnşaat sektörü sürekli çeşitlenen ve günden güne gelişen yeni nesil projelerle daha da büyümekte. Bu ivmenin en az 20 yıl daha böyle devam edeceğini öngörüyoruz. Yurt dışı ile kıyaslandığında Türkiye'deki inşaat sektörünün daha iyi ve daha eksik olduğu alanlar neler? Özellikle büyük Marmara depremi sonrası sektör nitelik ve nicelik olarak çok daha hızlı büyüdü ve büyümeye devam ediyor. Sektörde dünyada Çin’den sonra ikinci sırada geliyoruz. Şu an havadaki her uçakta ortalama iki Türk varsa bunun en az biri inşaat sektörünün içinde ve dünyanın inşasına katkı sağlıyor. Türkiye’deki inşaat tekniği dünyada en üst seviyede.
Sizin gözünüzdeki başarı tablosunun şu an hangi noktasında BESA Grup? Sektörü ve sektörel gelişmeleri yakından takip eden yarım asırlık deneyimli bir firma olarak, şehrin her noktasına dokunmayı amaçladık ve bunu başaran bir marka olduk. Ankara’yı merkezine alarak Türkiye’nin çeşitli illerinde de projeler hayata geçiren BESA Grup, hedeflediği başarı çizgisini her projesinde daha da yukarıya taşıyacak.
SEKTÖRÜ VE SEKTÖREL GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDEN YARIM ASIRLIK DENEYİMLİ BİR FİRMA OLARAK, ŞEHRİN HER NOKTASINA DOKUNMAYI AMAÇLADIK VE BUNU BAŞARAN BİR MARKA OLDUK. Yoğun bir iş gününden sonra kendinizi dinlendirmek ve mutlu etmek için neler yapıyorsunuz? Eğer ki sezon başlamışsa ilk tercihim golf oluyor. Sezon dışında ise günün sonunda çoğunlukla kendimi spor salonunda buluyorum. Salonda geçirdiğim bir saat bile bende meditasyon etkisi yaratıyor. Arkadaşlarım, dostlarım, ailemle keyifli zaman geçirmek günün tüm yorgunluğunu atıyor.
41
BUSINESS
NABİ AVCI
İsrail’in 69. Kuruluş Yıl Dönümü MİNE ÜÇER
İsrail Ankara Büyükelçisi Eitan Naeh, ülkesinin 69. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle resepsiyon düzenledi. Resepsiyona Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı katıldı. Büyükelçi Naeh, Kültür ve Turizm Bakanı Avcı’yı kapıda karşıladı. Avcı, programda yaptığı konuşmada Başbakan Binali Yıldırım’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya mesajını iletti. Ardından kısa bir konuşma yapan Avcı, Meclis’teki oylamaya yetişmek zorunda olduğunu ifade ederek, resepsiyondan erken ayrıldı. Yabancı misyon temsilcileri ve davetliler gece boyunca gösteriler eşliğinde eğlenip 69. kuruluş yıldönümünü kutladılar.
42 EITAN - CHERLY NAEH
HOLLY HOLZER BASS
RIEKO - HIROSHI OKA
BUSINESS
JONATHAN - FLORENCE CURR
SEFA ÇOL
Yabancı misyon temsilcilerinin katıldığı davette konuklar gösteriler eșliğinde gece boyunca eğlendi. RUHİ - AYTEN BERENT
43 RICHARD - MAGIE MOORE
ALAADDİN KUDAY
RÖPORTAJ
İş Stresiniz Dişlerinizi Bozmasın
ELİF PARLAK ÜNDAR Estetik Diș Hekimi, AHMET ÇALIȘKAN Protetik Diș Tedavisi, TUĞÇE ÇALIȘKAN Estetik Diș Hekimi
Gün içinde yaşadığınız stresin gündüz veya özellikle geceleri uykuda diş sıkma problemine yol açtığına değinen Dentavrasya Ağız ve Diş Polikliniği Estetik Diş Hekimi Uzmanı Dt. Elif Parlak Ündar, “bruksizm” olarak adlandırılan bu problemden korunma yollarını anlatıyor...
Y
eni iş yeri kurma telaşı, “stoklar yetişecek mi, maaş ödemelerine kaç gün var, giderler nasıl azalır, satışlar nasıl artar, müşteri memnuniyetini artırmak için neler yapabiliriz, ihale için teklifimiz ne olacak, reklam bütçemiz yeterli oluyor mu, çalışanların birtakım huzursuzluklarını nasıl çözeriz?” derken iş hayatınızın yoğun temposunda ciddi bir stres dalgası içinde bulunuyorsunuz.
44
Peki, bu stresin bruksizm dediğimiz diş sıkmaya sebep olduğunun ve bu durumun dişlere ciddi zararlar verdiğinin farkında mısınız? Günlük maraton içerisinde gündüz de görülebilen diş sıkma problemi genelde geceleri kişinin kontrolü dışında görülüyor. Pek çok insan diş sıktığının farkında bile değilken, bu problem özellikle sabahları uyandığında şiddetli baş ağrısı, kulaklarda veya şakaklarda ağrı, çiğneme kaslarının gece kasılmasına bağlı olarak yanak kaslarında şişlik ve yüz ağrılarıyla kişiyi rahatsız ediyor. Özellikle uyku sırasında kişinin kontrol dışı
RÖPORTAJ
diş sıkıyor olması uyku kalitesini de fazlasıyla azaltıyor. İlerleyen dönemlerde diş mine tabakasında çatlaklar ve aşınmalar, çene ekleminde kilitlenme, eklemden tıkırtı şeklinde ses çıkması, yemeklerde diş sızlamaları, akabinde aşırı sıcak-soğuk hassasiyeti, dişlerde sallanma, dişeti çekilmesi ve diş kırıkları gibi belirtiler görülüyor.
Tedavi edilmeyen ileri boyuttaki çene eklemi problemleri, splint tedavisinin yanında cerrahi müdahale gerektirir. Tüm insanlar yaşamlarının bir döneminde kısa süreli de olsa bruksizm semptomları yaşar. Yaklaşık olarak erişkinlerin %10’u diş sıktığının her ne kadar farkında olsa da bruksizme ait semptomlar popülasyonun %80-90’ında görülmektedir. Bu derece yaygın görülen bu problemin ilerlemeden diş hekimleri tarafından tedavi edilmesi büyük önem arz etmektedir.
Bu nedenlerle diş sıkma probleminin ihmal edilmemesi büyük önem taşıyor. Çünkü bu alışkanlık erken teşhis edilip buna göre bir tedavi planı yapılmadığı takdirde, kişinin hem ağız sağlığını hem beden sağlığını büyük oranda etkiliyor. Dolayısıyla yaşam kalitesini düşürüyor. Peki bruksizm tedavisi nasıl olmaktadır? Öncelikle diş sıkma problemi nasıl zaman içerisinde yavaş yavaş kasları etkileyerek ilerleyen bir durumsa, tedavisinin de zaman alacağı, eklem tedavilerinde hastaların sabırlı olması gerektiği bilinmelidir. Bruksizm tedavisinde sadece medikal tedavi yeterli olmaz. Kas spazmını rahatlatmak için kas gevşeticiler de yardımcı olur. Ama asıl tedavi, hastanın kapanış problemlerinin giderilmesi için varsa kötü yapılmış dolgu veya kaplamalarının düzeltilmesidir. Hastaya özel hazırlanan splintler diş sıkmayı önlemede etkin kullanılan apareylerdir. Bu şeffaf plaklar dişlerin birbiriyle temasını önleyerek henüz ekleminde problem olmayan hastalarda tercih edilen materyallerdir. Gece diş gıcırdatması olan hastalarda ise, kişiye özel hazırlanan gece plakları, uykuya geçmeden önce ağza takılır. Uyku süresi boyunca ağızda kalarak diş sıkmanın sebep olduğu olumsuz etkileri elimine eder. Sert akrilikten yapılan bu plaklar hem dişlere gelen aşırı kuvveti hem de kasların zarar görmesini engeller. Hastaların pek çoğu splintlerini düzenli olarak 3 ay taktıktan sonra diş sıkma alışkanlıklarından kurtulabilir. Kas spazmlarını daha etkin bir şekilde çözmek için bir tedavi yöntemi de botoks uygulamalarıdır. Çiğneme kaslarında doğru noktalara yapılan botoks enjeksiyonu kasları rahatlatır. Böylece, kaslardaki fazla stres ve istenmeyen kasılmalar ortadan kalkabilir. Botoksun 6-9 ay etkisi vardır.
45
RÖPORTAJ
Geleceğe Büyük Adım
ELİS YILMAZ, EMRE AYKAN
Bilkent Üniversitesi’nde okuduğu yıllarda İnsan Kaynakları uzmanlarının aradığı birçok niteliğe sahip olmasına rağmen çeşitli platformlardan başvurduğu hiçbir staj ilanına olumlu/ olumsuz herhangi bir geri bildirim alamayınca öğrencilerle insan kaynakları uzmanlarını verimli bir şekilde bir araya getiren bir platformun eksikliğini hissederek ortağı Emre Aykan ile “stajim.net” internet sitesini kuran genç girişimci Elis Yılmaz ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
S
tajim.net sitesinin kurulum fikri ve gelişim süreci nasıl gerçekleşti? 2014 yılının sonlarında okul arkadaşım ve ortağım Emre ile stajim.net’i kurduk. Emre’nin fikri olan bu site, staj yapacak yer aramamız ve kendi yetkinliklerimize uygun bir yer bulamamız üzerine ortaya çıktı. Aslında tamamen ihtiyaçtan diyebiliriz. Bilkent Üniversitesi’nde okuduğumuz dönemde çeşitli web siteleri üzerinden ve diğer kanallardan onlarca yere başvuru
46
yapmamıza rağmen hiçbir dönüş alamadık. İnsan kaynakları yetkililerinin aradıkları yetkinliklerin çoğuna sahip olmamıza rağmen sistemin düzgün işlememesinden dolayı şirketlere bir türlü ulaşamadık. Yaptığımız araştırmalar sonucu insan kaynakları uzmanlarının ve şirket sahiplerinin de Y kuşağına kolaylıkla ulaşacak platform bulamadıklarını analiz ettik. Türkiye’de staj alanında özelleşmiş bir web sitesi ve şirketin olmaması ve çevremizdeki insanların yaşadığı problemlere çözüm arayışı; bizi bir problemi
RÖPORTAJ
iş fikrine çevirmeye ve hayata geçirmeye yönlendirdi. stajim.net’i kurmadan önce Türkiye’de yaşayan çoğu genç gibi bizim de idealimiz kurumsal bir şirkette iyi bir pozisyonda çalışmaktı. Türkiye’de insanlar genelde yirmili yaşlarda kendi işini kurmayı düşünmüyor. İlerleyen yaşlarda ise, kurumsal şirketlerde belirli üst düzey noktalara gelip deneyim ve iletişim ağı kazandıktan sonra kurumsal hayattan sıkılıp “artık kendi işimi kurmalıyım” diye düşünerek hareket ediyor. Bu yönüyle bizim hikayemiz Türkiye ekosisteminde oldukça farklı. Açıkçası “haydi bir iş kuralım ve kendi işimizin patronu olalım.” diye düşünerek bu işe başlamadık. İş fikrimize olan güvenimiz, iyi giden metriklerimiz ve en önemlisi de girişimci ruhumuz bizi fikrimizi ticarileştirmeye yöneltti.
de veriyorsunuz. Öğrencileri bilinçlendirmeye yönelik çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Öğrencilerin şirketleri ve potansiyel olarak çalışabilecekleri departmanları tanımaları için kurumsal şirketlerle beraber öğrenciler için iş yemeği buluşmaları, örnek olay ve vaka analizi çalışmaları gibi
konseptlerde eğitimler, etkinlikler düzenliyoruz. Öğrenci kulüplerinin düzenledikleri etkinliklerde de kişisel gelişim ve mülakatlar üzerine eğitimler veriyoruz. Aynı zamanda web sitemiz üzerinde düzenli olarak motivasyon, kişisel gelişim ve kariyer gelişimi odaklı içerikler üretiyoruz. stajim.net iş hayatında kendini göstermek isteyen öğrenciler için çok önemli bir platform. Öğrencilerin doğru ve istedikleri alanlarda yapabilecekleri stajları bulabilmeleri için yaptığınız faaliyetlerden bahseder misiniz? stajim.net genç yetenekleri ve firmaları bir araya getiren bir sosyal ağ. Öğrenciler şirketleri takip edebiliyor, şirketler öğrencilere ulaştırmak istedikleri ilanları, etkinlikleri paylaşabiliyor ve öğrencilere şirketlerini, ofis ortamlarını ve çalışanlarını tanıtabiliyor. stajim. net’i konumlandırdığımız nokta, ilan sitelerinden çok daha farklı bir konumda. Bu yüzden şu an web sitemizde Ar-Ge çalışmaları ve geliştirmeler devam ediyor. Kullanıcılarımıza güzel bir deneyim yaşatmak ve bu deneyim ile beraber şirketlerin ve öğrencilerin karşılıklı etkileşimde kalabilecekleri dijital bir platform olabilmek için çalışıyoruz.
STAJIM.NET GENÇ YETENEKLERİ VE FİRMALARI BİR ARAYA GETİREN SOSYAL BİR AĞDIR.
Emre Bey ile çok genç yaşlarda büyük bir kuruluşa sahip oldunuz. İki kurucu ortak olarak iletişiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Aranızda fikir ayrılıkları oluyor mu? Emre ile karakterlerimiz biraz zıt olsa da çok keyifli. Ben daha enerjik ve pratiğim, Emre daha sakin ve mantıklı. Aynı karakterlerde olsaydık bu kadar yenilikçi olamazdık. Her ortaklıkta olduğu gibi bazı durumlarda bazen biz de fikir ayrılıkları yaşıyoruz tabii... stajim.net'te staj bulma olanakları dışında kariyer tavsiyeleri, kişisel gelişim yazıları ve mülakat taktikleri ile ilgili bilgiler
İki kurucu ortak olarak iş bölümünü nasıl yapıyorsunuz? Ben pazarlama ve dijital tara a daha aktif çalışıyorum, Emre ise, satış ve finansal ilişkiler tarafında işlerimizi yönetiyor. İleriye yönelik projelerinizden bahseder misiniz? Facebook tarafından Paris’te açılan, dünyanın en büyük girişimcilik kampüsü StationF’e Türkiye’den kabul alan tek şirketiz. Temmuz ayı itibariyle Paris’e operasyonlarımızın bir kısmını taşıyacağız, global açılım yapmak üzerine çalışmalarımız devam ediyor. Aynı zamanda staj pazarının yanında daha farklı segmentlerde dijital iş veren markası çözümleri ile şirketler ve öğrenciler için yeni projelerimizi hayata geçirmeye hazırlanıyoruz. Üniversitelerde seminerler verip, çeşitli etkinliklere katılıyorsunuz. Öğrencilerle sürekli iletişim halindesiniz. Gözlemlediğiniz kadarıyla öğrenci profili ve öğrencilerin iş hayatındaki beklentilerinin şekillenmesi nasıl gerçekleşiyor? Onlara tavsiyeleriniz neler oluyor? Öğrencilerin birçoğunun çoğu zaman toplum baskısından kaynaklı kendi idealleri ve tutkularının peşinden koşamadıklarını; aynı zamanda okudukları bölümlerden de bir haber olduklarını gözlemliyorum. Maalesef üniversiteler kafası bir hayli karışık, “mezun olunca ne yapacağım” diye düşünen öğrencilerle dolu. Bu hayli üzücü olmakla beraber, katıldığım tüm etkinliklerde bu mitleri yıkmaya çalışıyorum. Bu kafa karışıklığından kurtulmak için mezun olmadan önce üniversite döneminde okudukları alan üzerine minimum 1 ay staj yapmalarını şiddetle tavsiye ediyorum. Özellikle büyük kurumsal yerlerde staj kovalayıp, sürekli neden reddedildiklerini düşünmeleri yerine, vizyoner girişimlerde o işin gerçekten bir parçası olarak staj yapmaları benim gözümde çok değerli. Etkinliklere katılmalarını, tecrübeli insanları dinlemelerini, yeni insanlarla tanışıp iletişim ağı kurmayı ve yönetmeyi öğrenmelerini ve tabii bol bol okumalarını (ders kitapları ya da instagram postları hariç) öneriyorum.
47
RÖPORTAJ
Hekimlik Özveri İster Estetik & Ortodonti’nin Kurucusu, Türk Diş Hekimleri Birliği ve Türk Ortodonti Derneği üyesi Ortodontist Emre Çakır için mesleği hayatındaki en büyük önceliği... Başarılı kariyerini işini severek yapmasına borçlu olduğunu ifade ediyor...
EMRE ÇAKIR
S
izi kısaca tanıyabilir miyiz? Estetik & Ortodonti ne zaman kuruldu, başarılı yolculuğu nasıl ilerledi? 1981 Kırıkkale doğumluyum. Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden 2004 yılında mezun olduktan sonra aynı üniversitede Ortodonti Anabilim Dalında 2011 yılında doktora eğitimimi tamamladım ve 2012 yılında üniversiteden ayrılarak klinik çalışmalarıma yoğunlaştım. Aslında çok daha öncesinden tasarlamaya başlasam da her yönü ile iyi olmasını istediğim için bir süre olgunlaşmasını bekledim ve 2015 yılında Estetik ve Ortodonti’yi kurdum. Mesleki kariyerimin yanında bir süredir Çankaya Belediyesi Meclis Başkan Vekilliği görevini de
48
yürütmekteyim ve Toplumcu Düşünce Enstitüsü’nün de Yönetim Kurulu Üyesiyim. Bulunduğunuz konuma gelene kadar ne gibi zorluklarla karşılaştınız? En büyük destekçiniz kimdi? Diş hekimliği eğitimine başladığınız gün sizi çok zorlu bir eğitim süreci bekler ve başarılı olmak için bunu aşmanız gerekir. Ortodonti uzmanlığımda hem en büyük şansım hem de beni en çok zorlayan kişi, birebir çalışma fırsatım olan doktora danışmanım Prof. Dr. Hakan İşcan oldu. Kendisi kişiliği, akademik ve klinik tecrübesi ile bana örnek olmuştur. Aslında Nietzsche’nin bir sözü vardır; “öldürmeyen
RÖPORTAJ
acı güçlendirir” diye. Sıfırdan başlayan biri için, karşılaşılan her zorluk başarının kapısını açan birer anahtardır. Hayatımın her döneminde de her konuda büyük destekçim varlığına daima şükrettiğim annemdir. İş hayatınızda ödün vermediğiniz prensipleriniz nelerdir? Aslında birinci prensip sevgi olmalıdır; işinizi severek yapmanız, çalışma arkadaşlarınızı ve hastalarınızı sevmeniz gerekir. Öncelikler sıralamasında işimi en ön sırada tutarım; hastalar her şeyden önce gelir, onlar söz konusu olunca gece gündüz fark etmez, istedikleri her an bana ulaşabilirler.
ÖNCELİKLER SIRALAMASINDA İŞİMİ EN ÖN SIRADA TUTARIM. Sağlık sektöründe Türkiye ile yurt dışındaki ülkeler arasında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Sağlık, her insanın temel yaşam hakkıdır, bu ülkede de yaşayan herkesin sağlıklı bir yaşamı hak ettiğini düşünüyorum. Sağlıklı yaşam ve hayat kalitesi ülkemizde de dünyada da gün geçtikçe artmaktadır. Son dönemde Türkiye’de ortalama ömür uzamıştır. Doğal olarak sağlıklı yaşlanmak için sağlık sektörünün ayakta kalması gerekmektedir ve bunun için de yetiştirilen hekim kalitesi artırılmalıdır. Özellikle kamu hastanelerinin fiziki şartları iyileştirilmeli, iyi şartlara sahip hastane ve kliniklerde ise tedavi olmak daha kolay olmalıdır. Benim de içinde bulunduğum Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin öncülüğünde daha sağlıklı kentler yaratılmalı ve sağlıklı yaşam standartları yükseltilmelidir.
istiyorlarsa gerçekten çok çalışmalı ve insanlara karşı özverili olmak zorundadırlar. Aklımdan hiç çıkarmadığım bir söz ile cevap vermek istiyorum bu sorunuza... Bernard Shaw demiş ki: “İyi olan hiçbir şey ayağınıza gelmez, gider kendiniz alırsınız.” İş hayatınızı ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler var mı? İşte bu kısım en zor olanı. Bir yandan Estetik ve Ortodonti diğer yandan Çankaya Belediyesi çok ciddi olarak zamanımı alıyor. Bunun dışında bir de ortodonti alanında bazen dersler veriyorum ve kendimi geliştirmek için başladığım ikinci üniversitenin lisans programında sosyoloji bölümünde 3. Sınıf öğrencisi olarak eğitimime devam ediyorum. Fakat programım ne kadar yoğun olsa da sosyalleşmeyi seviyorum ve bu konuda zaman iktisadını doğru yapabildiğimi düşünüyorum. Beşiktaş fanatiğiyim ve fırsat buldukça maçlarını izliyorum. Bir de dalış merakım var; Ahiler Dalış Topluluğu ismindeki arkadaş grubumuzla birlikte sualtının eşsiz güzelliğine şahit olabiliyorum. İş hayatındaki mizacınızla sosyal yaşamdaki karakteriniz arasında ne gibi farklılıklar var? Samimi olmak gerekirse yüzüme maske takmayı hiç sevmiyorum. Sosyal hayatımda ne isem iş hayatımda da öyleyim. Ancak çalışma hayatımda profesyonelliğin getirdiği kurallara uyarım ve prensiplerimden asla ödün vermem.
En önemli şeyin sağlık olduğunu düşündüğümüzde burada hekimlerin üzerine düşen öncelikli görevler nelerdir? Hepimiz, hekimlik mesleğine başlarken ettiğimiz Hipokrat Yemini’nin hakkını vermeliyiz. Çünkü bu yemin hekimin meslek üyesi olarak topluma karşı verdiği sözleri sembolize etmektedir. Meslek onurumuzu her şeyin üstünde tutarak ve etik kurallar çerçevesi içinde kalarak hastalarımızın iyileştirilmesi sürecinde elimizden gelen bütün olanakları en iyi şekilde kullanmanın yollarını aramalıyız. Herkes “kendini bil” sözünü iyi değerlendirmeli ve gereğini yapmak için çaba harcamalıdır. Estetik & Ortodonti hedeflediğiniz noktanın neresinde şu an? Zor bir soru... Estetik, ucu çok açık ve süreç içerisinde dinamikliğini koruyan bir konudur. Diş hekimliği de öyle. Kriterler sürekli değişir ve bizler de hedefler koyarak bunları başarmak için çalışırız. Peki hedefe ulaşınca biter mi? Tabii ki bitmez, yeni bir hedef koyarak tekrar çalışmaya başlarız. Bu sırada pozisyonlar değişmiştir, şartlar değişmiştir, teknoloji değişmiştir yani dünya değişmiştir, bunun sonucunda elimizdeki olanakları şartlara göre yeniden şekillendiririz. Böyle bir girişten sonra şunu söyleyebilirim ki; elimizden geldiği kadar hızlı şekilde hedeflerimize ulaşıp yeni hedeflerle yolumuza hız kesmeden devam ediyoruz. Türkiye şartlarında alanımızda yapılabilecek, çene yüz bölgesini ilgilendiren hemen hemen bütün ileri uygulamaları yapabiliyoruz. Gerek bilgi ve tecrübelerimiz, gerekse teknik donanım olarak alanımızdaki her şeyi iyi yapabilme hedefini tutturduk. Ancak başta söylediğim gibi sağlık sektörü çok dinamik ve biz de buna göre çalışıyoruz. Sağlık sektöründe kariyer hedefleyen yeni nesillere nasıl bir yol izlemelerini önerirsiniz? Yeni arkadaşların sektörün içinde kendilerine nasıl bir pozisyon belirledikleri çok önemli. Hayatları boyunca her konuda dürüst ve ahlaklı olsunlar, bunun uzun vadede kesinlikle faydasını göreceklerdir. Bir de eğer karşılarına gelen hasta tarafından sözlerine güvenilmesini, alanlarında otorite olarak görülüp kendilerine saygı duyulmasını
49
RÖPORTAJ
Başarının Kuralı İşinde Derinleşmek Başkent cemiyet hayatının başarılı ismi Funda Bekişoğlu iş ve özel yaşamındaki karakterini tüm samimiyetiyle bizlerle paylaşıyor…
S
FUNDA BEKİȘOĞLU
izi kısaca tanıyabilir miyiz? Firmanız ne zaman kuruldu, başarılı yolculuğu nasıl ilerledi? Size Funda Bekişoğlu'nu, Brüksel doğumlu, evli, 19 yaşlarında biri kız, diğeri erkek ikiz çocuk annesi, sorumluluk sınırında olan her şeyi bilgisi ve becerisi doğrultusunda en iyi şekilde yapmaya gayret eden biri olarak tanıtabilirim. ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği'nden mezun olduktan sonra çalışmaya başladığım Koç Holding'te proje yöneticiliği yaptım. Son 15 yıldır ise, Turan Bekişoğlu Mermer Ocak ve Fabrika İşletmeleri’nin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı'nı yapıyorum. Kendi işimiz için de ek olarak işletme okudum. Türkiye'nin en köklü mermer firmalarından biri olan Turan Bekişoğlu Mermer Şirketleri Grubu, 1959 yılında kayınpederim Turan Bekişoğlu tarafından kurulmuştur. Berlin Teknik İşletme Bölümü'nden yüksek lisans ile mezun olup firmamızda çalışmaya başlayan eşim Turgut Bekişoğlu, son 34 yıldır Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütmektedir. Babamiz, Turan Bekişoğlu İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra ilk ocağını açarak mermer sektörüne adım atmıştır. Ankara'da kurduğu fabrika ile mermer işleme ve döşeme işine de girmiştir. Zamanında Türkiye'nin en büyük mermer işi olan Ankara Anafartalar Çarşısı, firmamız tarafından yapılmıştır. Firmamız, takip eden yıllarda, ülkemizin farklı yörelerinde açmış olduğu
50
ocaklardaki ürünleri işleyerek, yurt içi ve yurt dışında birçok projeye hizmet etmiştir. Günümüzde ürünlerimiz yurt içininin yanı sıra dünyanın dört kıtasına ihraç edilmektedir. Bulunduğunuz konuma gelene kadar ne gibi zorluklarla karşılaştınız? 58 yıllık sürecimiz içerisinde piyasaların talep ettiği mermer renklerini portföyümüze katmak için ocaklar açtık ve fabrikalar kurduk. Sürecin belli bir aşamasında, artan üretim miktarının yanı sıra, sürdürülebilir yüksek kalitenin oluşturulabilmesi için de işletme genelinde sistem çalışmaları yürüttük. Daha önceki yıllarda çalıştığım bankacılık yazılımlarından edindiğim tecrübe ve matematiğe olan ilgim, bana firmamızın finans yönetiminde çok yardımcı oldu. Ancak, Türkiye'nin birçok yerindeki şantiye yapılanmalarımızın kontrol, takip ve raporlama düzenlerini kurmak beni zorladı. Bu konuda da geçmişte kullandığım raporlama bakış açısını, sistem analiz teknikleri ile beraber firmamıza uyarladık. İş hayatınızda ödün vermediğiniz prensipleriniz nelerdir? İşimde severek derinleşirim. Genele hakimiyeti kaybetmeden detayları geliştirmeye, iyileştirmeye ve pratikleştirmeye çalışırım. Çalışma arkadaşlarımın potansiyellerini en yüksek düzeyde kullanmalarını beklerim.
RÖPORTAJ
Hizmet verdiğiniz sektörde Türkiye ile yurt dışındaki ülkeler arasında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Mermer, inşaat sektörü için kalıcı bir makyaj malzemesidir. Ülkeler, estetik anlayışları paralelinde bu malzemeyi hizmete sunmaktadır. Bu doğrultuda, Avrupa'nın, dünyanın en gelişmiş doğaltaş kültürüne sahip olduğunu söyleyebiliriz. Sektör genelinde, eğitim ve teknolojide daha gelişmiş olduklarını düşünüyorum. Buna rağmen, ülkemiz mermerciliğinin de yıllar içerisinde çok büyük mesafeler kat etmiş olduğunu vurgulamak isterim. Sektörünüzün daha iyi noktalara gelmesi için yapılması gerekenler, atılması gereken adımlar nelerdir? Bilinen ve yapılanların yanı sıra, sektör içi eğitimler sürdürülürken, diğer yandan da üniversitelerimizin mimari bölümlerinde, doğaltaşın özellikleri ile beraber öğrencilere proje detaylarında mermer kullanımına yönelik eğitimler verilmeli. Ayrıca, ocak yanına kurulacak olan fabrikalar, işletme maliyetini düşürerek, karlılıklarını artıracağından, bu tip yatırımların bölge gözetmeksizin, devlet tarafından teşvik edilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Başarı sizce nedir? Firma olarak hedeflediğiniz noktanın neresindesiniz? İnsani değerlerini koruyarak kendi ayaklarının üzerinde yükselmek, hırslarını kontrol ederek doğru büyümek, güvenilirliği korumak, işi sevgi temeline oturtarak para kazanabiliyor olmak bence başarıdır. Biz de bu parametreler doğrultusunda ekip olarak oldukça başarılıyız. Bu sektörde kariyer hedefleyen yeni nesillere nasıl bir yol izlemelerini önerirsiniz? Mermer sektörü sabır ve dirayet talep eder. Doğa ile mücadele içerisinde, ham taşın beğenilen işlenmiş bir ürüne dönüştürülmesi için her noktasında tecrübe ve sevgi gerekecektir. Bir heykeltıraş nasıl hayal ettiği eserini doğaltaş kütlesinin içerisinden çıkartabiliyor ise, mermer üreticisi de her bir parça için aynı sevgiye ulaşarak, istenilen ürünü elde edeceğini bilmelidir. Sektörde ilerlemek isteyen gençlerin kendi hatalarına hoşgörü ile yaklaşarak verimliliği artırma yolunda, ham taşın doğasında olan kusurları istenilen güzellikteki ürüne dönüştürebilmek için tecrübe edinmeye zaman ayırmaları gerekir. Tabii ki yapılan hatanın bedeli maddi ve manevi olarak ödenecektir. Bu bedel gerekli tedbirler alınırsa, tecrübeye dönüşecektir. Ödülü ise, doğanın bu harika malzemesinin, yapılara kalıcı katkısının, üretene ve kullanıcısına yaşatacağı haz olacaktır. Gençlerin bu duyguyu önce kendilerinin yaşamalarını sonra da çevrelerine yaşatmalarını öneririm. İster ocak veya fabrika sahibi, ister çalışan, isterse döşeme ustası olun, vizyonunu geliştirmek için, fuarlara gitmeli ve uygulama projeleri ziyaret etmelidir. Yerin altı ile çalıştığımız için doğru ocağı açmak en çok tecrübe gerektiren husustur. Ocağın jeolojik yapısı, taşın rezervi, renk, kalsit ve çatlak yapısı, yola, fabrikaya ve limana yakınlığı, piyasasının olması gibi konular fizibilite çalışmasında göz önünde bulundurulması gereken önemli konulardır. Bu nedenle ocak seçimine tecrübeli teknik danışman kadrosu ile gidilmeli ve teknolojiden faydalanılmalıdır. İş hayatınızı ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler var mı? İş hayatımı iyi programlayıp elimden geldiğince sosyal hayatıma da vakit ayırmaya çalışıyorum. Özellikle sosyal sorumluluk projelerinde bulunmaya gayret ediyorum. Güzel dostlar sayesinde hizmet etme fırsatı buluyorum. Doğa yürüyüşleri, yelken, kayak ve turistik seyahatler ailem ve dostlarımla yapmaktan hoşlandığım aktivitelerdendir. Ayrıca içimden geldiğince yazılar yazıyorum, yoga yapıyorum ve bazı kişisel gelişim çalışmalarına katılıyorum. Bu konularla ilgili yapılan gezilere elimden geldiğince dahil olmaya çalışıyorum. İş hayatındaki mizacınızla sosyal yaşamdaki karakteriniz arasında ne gibi farklılıklar var? Hislerime güvenirim ancak, işin niteliği ve yüzlerce kişinin sorumluluğu nedeni ile işimi bilerek yapmak isterim. İhtiyaç duyduğum konular ile ilgili danışmanlık alırım. İşleyişi kontrol eden ve bilgi akışını sağlayan raporlama sistemleri kurarım. Bu sonuçları değerlendirir, geliştirme çalışmaları yaparım. Yani iş hayatında, sabit ve durağan bir yapılanmada değil, sürekli günün şartlarına uyum sağlayan, esnek ve dinamik bir yapılanma içerisindeyim. İşimi severek ve heyecanla yaparım. Sosyal yaşamım ise benim gevşeme ve manen beslenme alanımdır, kurgusuzumdur. Dostlarla güzellikleri paylaşmak ve çoğaltmak beni beslemiştir. Dünyamı ve idraklerimi dostlar ile iyileştirir ve güzelleştiririm. Genel olarak her anıma şükrederim.
51
BUSINESS
GGYD İçin Yeni Merkez GGYD (Genç Girişim ve Yönetişim Derneği) verdiği bir davet ile yeni dernek merkezini hizmete açtı. G.O.P. Mahallesi Uğur Mumcu Caddesi üzerinde hizmet verecek olan yeni dernek binasının açılış konuşmasını Dernek Başkanı Nezih Allıoğlu yaptı. Genç Girişim ve Yönetişim Derneği (GGYD)’nin, Uğur Mumcu Caddesi’ndeki yeni hizmet binası törenle hizmete girdi. Tamamen derneğin bütçesiyle satın alınan ve iç dekorasyonu kısa süre önce tamamlanan dernek merkezinin açılışı, siyaset ve iş dünyasının önemli isimlerini bir araya getirdi. GGYD Başkanı M. Nezih Allıoğlu ve yönetim kurulu üyelerinin ev sahipliğindeki törene çok sayıda önemli isim katıldı.
52 NEZİH ALLIOĞLU
ELİF UYLUOĞLU
KUTLU TAMAY
YEȘİM GÜRSES
BUSINESS
YAKUT NURTEKER
GÜRBÜZ BEKİȘ
NAZİK ERENOĞLU
COȘKUN AKYOL
GGYD Bașkanı M. Nezih Allıoğlu ve yönetim kurulu üyelerinin ev sahipliğindeki törene çok sayıda önemli isim katıldı. ERCAN KAHRAMAN
GÜLȘEN KAYA
53 VELİ SARITOPRAK
DERYA ȘAHİN ȘENER
ÖZEL
Dünyayı Güzellik Kurtaracak
MURAT KÜÇÜKOĞLU
Uzman doktorları ile birlikte güzelliğe yön vermek adına birçok alanda taleplere cevap verecek şekilde tasarlanmış bir konsept olan Myderm’i kurucusu Murat Küçükoğlu’ndan dinliyoruz...
54
ÖZEL
M
yderm diye bir oluşum fikri nereden çıktı? Estetik ve güzellik sektöründe geçirdiğim 17 yılın sonunda analiz ettiğim eksikliklerin farklı bir şekilde tamamlanmasını sağlamak adına idealize ettiğim bir şey gerçekleştirdim. Konseptimiz de gelen hastaların kendini rahat hissedebilmesi adına farklı bir ortam yaratmak için doğdu. İnsanların, aradıkları her şeyi bulabilecekleri bir ortam sağladığımızı düşünüyorum. Wellness sisteminden ayak bakımına, kalıcı makyajdan zayıflamaya estetik ve güzellik ile ilgili tüm uygulamaların yapılabildiği bir klinik konsepti oluşturduk. İlerisi için Myderm adına neler hedefliyorsunuz? Şu anda konseptimize dahil olan iki tane kliniğimiz var. Öncelikle bunu Türkiye çapında çoğaltmak istiyoruz. Ayrıca Kırgızistan, İran, Azerbaycan gibi ülkelerden de konseptimizin oralarda kurulması ile ilgili talepler alıyoruz. Bu anlamda, bir nevi sağlık turizm işine de girmiş oluyoruz. Bu konseptin farkı ne? Sektörel birikimimizden dolayı insanların sonuç alabilecekleri cihaz ve ürünlerin ne olacağını biliyoruz ve onları getiriyoruz. Sürekli bu yenilikleri takip ettiğimiz için daha doğru ve güvenilir hizmet verme avantajımız var. Sektörde iddialı bir marka olma yolunda ilerliyoruz. İşinin ehli, konusunda uzman doktorlarımızla ticari kaygı yaşamadan başarı odaklı bir bakış açısı ile çalışıyoruz. Bizim için en önemli şey; ortamımıza giren insanların her şekilde buradan mutlu ayrılmaları. Sadece doktorlarımızı değil, diğer çalışan arkadaşlarımızı seçerken de buna göre değerlendirme yapıyoruz. Çünkü kaliteye önem veriyoruz.
SADECE DOKTORLARIMIZI DEĞİL, DİĞER ÇALIŞAN ARKADAŞLARIMIZI SEÇERKEN DE BUNA GÖRE DEĞERLENDİRME YAPIYORUZ. ÇÜNKÜ KALİTEYE ÖNEM VERİYORUZ. Sadece kadınlara mı hizmet veriyorsunuz? Son dönemde, estetiğe ve güzelliğe önem veren erkek sayısı da oldukça arttı, bu yüzden sadece kadınlara değil erkeklere de hizmet veriyoruz. Peki siz kendinize hangi bakımları yaptırıyorsunuz? Birçok insan, özellikle de erkekler böyle işlemler yaptırmadığını iddia ederler. Fakat, ben bir erkek olarak bakım konusuna bizim de kadınlar kadar kendimize önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Sadece biz kadınlara göre biraz daha sıkılganız. Mesela ben tek seanslık uygulamaları seçiyorum. Botoks, hi-fu, soğuk lipoliz, mezolipoliz, medikal cilt bakımı gibi birçok uygulamayı yaptırıyorum ve inanın kendimi çok daha iyi hissediyorum. Sadece fiziksel güzellik anlamında mı hizmet veriyorsunuz? Ülke olarak çok zor bir dönemden geçiyoruz; sevgiye, huzura ve güvene eskisinden çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Bizim ortamımız bu anlamda çok samimi; öncelikle bize gelen misafirlerin fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarını belirliyoruz ve buna göre bir program çıkarıyoruz. Aslında buna şöyle diyebiliriz; bir şekilde görsel ve ruhsal yaşam koçluğu yapıyoruz. Ve inanıyoruz ki; dünyayı güzellik kurtaracak.
55
RÖPORTAJ ÖZEL
Estetik ve Güzelliğe Dair Her Şey
T
ıp eğitiminizden sonra uzmanlık seçerken neden tercihiniz dermatoloji oldu? 1998-2004 yılları arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okurken dermatolog olmaya karar vermiştim. 2004 yılında ilk kez girdiğim Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda farklı bir bölümü kazandım, ancak aklımda hep dermatolog olmak vardı. Sınava tekrar girmeyi göze alarak çalıştığım bölümden istifa ettim ve hayallerimdeki bölüm olan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda ihtisasıma başladım. Klinik dermatolojiye olan ilgim beni bu branşa yönlendirdi. Dermatolojinin kendine özgü terminolojisinin, birbirine ilk bakışta çok benzeyen ama çok ufak nüanslarla birbirinden ayırt edilebilen deri lezyonlarına bakarak adeta bir bulmaca çözer gibi hastalıkların tanısını koyabilmenin, bu branşı özel kıldığını düşünüyorum. Dermatoloji eğitimim esnasında deri hastalıklarının tanı ve tedavisinin yanı sıra deri lezyonlarından biyopsi alınması, deri tümörlerinin çıkarılması, tırnak matriks revizyonu gibi küçük cerrahi müdahaleleri de sıkça uygulamış olmam uzmanlık döneminde hastalarıma her türlü tedaviyi rahatlıkla uygulayabilmeme imkan sağladı.
BEN SADECE BİR İŞ KADINI VE DOKTOR DEĞİL; AYNI ZAMANDA İKİ KÜÇÜK KIZ ANNESİYİM. Dermatoloji; klinik dermatoloji, dermatocerrahi, kozmetik dermatoloji ile çok geniş uygulamalar yapabilmemizi, çok geniş bir hasta kitlesine ulaşabilmemizi sağlayan bir branş. Ben hem klinik hem de kozmetik dermatoloji ile ilgilenen bir hekim olarak kendi kliniğimde hizmet veriyorum. Daha önce çalıştığım hastanelerde kozmetoloji bölümünün olmaması sebebiyle her türlü kozmetik uygulamayı yapmam mümkün
56
EZGİ ÜNLÜ
İlk başta farklı bir uzmanlık alanını kazanmış olmasına rağmen TUS’a yeniden girerek dermatoloji bölümüne geçiş yapan Dr. Ezgi Ünlü, estetik ve güzelliğe dair tüm uygulamaları doğru bir şekilde yapabilmek adına kendi kliniğini açtığını ifade ediyor...
değildi. Estetik ve güzelliğe dair doğru uygulamaları yapabilmek adına kendi kliniğimi açtım. Estetik ve güzelliğe dair doğru şeyler yapmak için özel sektöre geçip klinik açtığınızı söylediniz. Sizi diğer kliniklerden farklı kılan nedir? Kliniğimi açmaya karar verdiğimde bu sektörde yıllarını geçirmiş, bilgi ve donanımına güvendiğim Murat Küçükoğlu ile bir araya geldik. Benim hekimliğim ve Murat Bey’in güzellik sektörüne hakimiyeti bir araya gelince hastalarımızın kendilerini rahat hissedebilecekleri, güzelliğe dair her türlü uygulamanın mevcut olduğu ve buradan mutlu ayrılabilecekleri bir ortam oluşturduk. Kliniğimizde her yaştan hastaya deri hastalıklarının tedavisi, ben muayene ve takibi, gerekli deri lezyonlarının cerrahi çıkarımı gibi klinik dermatoloji uygulamalarının yanı sıra her türlü kozmetik müdahale de yapılmaktadır. Ayak bakımından, kalıcı makyaja, zayıflama sistemlerine kadar aklınıza gelebilecek her türlü uygulama uzman doktorlar kontrolünde tecrübeli bir ekip ile gerçekleştirilmektedir. İş kadınlığı ve doktorluk bir arada zor olmuyor mu? Ben sadece bir iş kadını ve doktor değil; aynı zamanda iki küçük kız annesiyim. Bu işe karar verdiğimde de, şimdi de eşimin ve ailemin desteği hep arkamdaydı. İşinizi severek yaptıktan sonra hiçbir şey zor gelmiyor aslında. Kliniğimizden mutlu ayrılan hastalarımızı gördükçe ne kadar doğru bir iş yaptığımı anlıyorum. Sonuçlardan alınan mutluluk, hastalarımızın memnuniyeti beni işime daha da bağlıyor. Tekrar geriye dönüp baktığımda; iyi ki dermatolog olmuşum diyorum. Bundan sonrası için hedefleriniz nelerdir? Kliniğimiz henüz beş aylık olmasına rağmen; hizmet kalitemiz, ürün ve cihaz çeşitliliğimiz sayesinde geniş bir hasta kitlesine ulaşmayı başardık. Öncelikli hedefim, kliniğimi her zaman son teknolojiyi takip eden, daima en iyi hizmeti sunabilen bir klinik olarak devam ettirmek. Zaman içerisinde daha da büyüyerek yolumuza devam edeceğimizi düşünüyorum.
ÖZEL
Yaşlanmamak Elimizde Dermatolog Dr. Özge Keseroğlu kendi kliniğinde gerçekleştirdiği uygulamalar hakkında bilgi verirken yaptığı işlemlerin sonrasında hastalarının gözlerindeki ışıltıyı görmenin tarifsiz bir duygu olduğunu ifade ediyor...
K
ÖZGE KESEROĞLU
ısaca meslek hayatınızdan bahsedebilir misiniz? Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 2002 yılında mezun olduktan sonra uzmanlık eğitimimi Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı’nda tamamladım. Şu anda da Ankara’da kendi kliniğimde çalışmaktayım. Mesleki gelişiminize kendi kliniğinizde devam etme kararını nasıl aldınız? Bu kararı almamdaki en önemli faktör, edindiğim tecrübe ve bilgi birikimiyle, istediğim alanlarda yoğunlaşıp, hastalarıma daha uzun zaman ayırmak ve arzu ettiğim kalitede işler yapmaya devam etmekti. Kozmetik sektörü son yıllarda oldukça popüler. Siz bu sektördeki yerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Kozmetik sektörü son birkaç yıl içinde çok hızlı gelişti ve hala da gelişmeye devam ediyor. Böyle hızla gelişen, yeniliklere açık bir sektörün içinde olmak kendi adıma çok mutluluk verici. Bu noktada, yeniliklere açık olmak elbette çok önemli. Her yıl dünya çapında yapılan kongre ve toplantılarda, farklı teknikleri ve cihazları gördükten sonra bunları kendi tecrübelerimizle birleştirip, işimizi bir adım daha ileriye götürebilmek en büyük hedefimiz. Cilt sağlığımız neden önemlidir? Yaptığınız uygulamalar hastalarınızın hayatına ne yönde katkı sağlayabiliyorsunuz? Cildimiz, vücudumuzu çepeçevre saran en büyük organımız ve dış dünyaya açılan penceremizdir. Cildimizin sağlıklı ve dinç görünmesi ilk izlenim için çok önemlidir. Sivilce, egzama, sedef gibi pek çok cilt rahatsızlığı, hastalarda utanma, kendini toplumdan soyutlama, depresyon gibi pek çok psikolojik sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, cilt sağlığı kişinin daha özgüvenli ve mutlu olması açısından da önemlidir. Günlük hayatta iletişim için birbirimizin en çok yüzüne bakarız. Bu nedenle yüzümüz imajımızı belirleyen en önemli bölgelerden biridir. Genç, mutlu, dingin ve canlı bir
yüz ifadesine sahip olmak, hem özel hayatımızda hem de iş hayatımızda hiç şüphesiz bize pozitif katkıda bulunacaktır. Hastalar size en çok hangi sebeplerle başvuruyor? Günümüz yaşam şartlarında stres, hava kirliliği, güneş maruziyeti gibi pek çok faktör cildimizin daha kuru, nemsiz, mat, lekeli ve sağlıksız görünmesine neden oluyor. İlerleyen yaşlarda bunlara cilt elastikiyetinin kaybı, sarkmalar ve çizgiler eklenebilmektedir. Tüm bu değişimler kişinin olduğundan daha yaşlı ve yorgun görünmesine sebep olarak aynaya baktığında kendini mutsuz hissetmesine yol açmaktadır. İşte bu noktada, bir dermatolog olarak cilde dışardan ve içeriden yapabileceğimiz destekler ön plana çıkmaktadır.
GÜNLÜK HAYATTA İLETİŞİM İÇİN BİRBİRİMİZİN EN ÇOK YÜZÜNE BAKARIZ. Ankara’nın en iyi kliniklerinden birinde çalışmaktasınız ve hasta memnuniyetiniz oldukça yüksek. Bu başarıyı neye bağlıyorsunuz? İşimi çok büyük bir aşk ve tutku ile yapıyorum. Bence başarının altındaki en önemli faktör bu... Mesleğimi seviyorum ve yaptığım işten keyif alıyorum. İçimdeki, yeni şeyler öğrenmeye açık, amatör ruhlu çocuğu hiç kaybetmedim. Bunun bana her zaman pozitif yönde katkısı olduğunu düşünüyorum. Hedefim her zaman yapabileceğimin en iyisini yapmak... Bu anlamda her zaman kendimle yarışıyorum. Yapılan işlem sonrası, hastalarım aynaya bakıp ortaya çıkan değişimi gördükleri zaman yaşadıkları mutluluğu, gözlerindeki ışıltı ve yüzlerindeki gülümsemeyi görmek, tarifi imkansız bir duygu… Yaş almak elinizde değil ama yaşlanmamak elinizde…
57
ÖZEL
Etik Değerlerle Ulaşılan Hedefler
BARIȘ ȘAHİN
K
ısaca meslek hayatınızdan bahsedebilir misiniz? 1996 - 2003 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okudum. Okul süresince pek çok alanda çalıştım ve tüm uzmanlık dallarını yakından tanıdım. Estetik plastik cerrahiyle de bu dönemde tanıştım. 2003 yılında yapılan Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda başarılı olarak İzmir Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi'nde ihtisasa başladım. Estetik plastik cerrahi, toplum arasında genelde estetik cerrahi operasyonları ve botoks gibi uygulamaları ile bilinmesine rağmen aslında çok geniş bir uzmanlık alanıdır. Bu uzmanlık içine yanıklar, cilt tümörleri cerrahi tedavileri, çene yüz yaralanmaları ve kırıkları, damar sinir tendon kesileri de girmektedir. İhtisasım boyunca tüm bu alanlardaki operasyonları ayrıntılı şekilde izleyip bizzat uyguladım. Çok sayıda hasta gördüm ve tecrübemi artırdım. İhtisas sonrası Muş ilinde zorunlu hizmetimi yaparken çok sayıda hasta gördüm bu ilde çok az gerçekleştirilen operasyonlardan çok sayıda yaptım ve bölge halkına en iyi şekilde hizmet vermeye çalıştım. Bunun sonucunda çok iyi dostlar da edindim. Mesleki gelişiminize kendi kliniğinizde devam etme kararını nasıl aldınız? Zorunlu hizmet sonrası bir süre daha devlette çalıştıktan sonra kendi kliniğimi açmaya karar verdim. Hastalarla daha yakından ilgilenmek, takip ve tedavilerini daha özel yapabilmek istemem klinik açmamdaki en önemli sebeplerindendir. Klinikte küçük cerrahi müdahaleler yapmaktayım ve ameliyatsız basit estetik uygulamalar gerçekleştirmekteyim. Dermatoloji uzmanı arkadaşlarımla birlikte çalışıyor olmam aramızda bir sinerji yaratıyor ve hastalara daha kapsamlı bir hizmet sunabiliyoruz. Ekibimiz
58
Estetik, Plastik Cerrahi Uzmanı Barış Şahin, kliniklerinde gerçekleştirdikleri operasyonlar hakkında bilgi verirken tıbbi ve teknolojik gelişmeleri takip ederek en iyi hizmeti sunmaya devam etmenin en önemli hedefi olduğunu vurguluyor...
uzun süredir bu sektörde çalışan arkadaşlardan oluşuyor. İki uzman doktorun bir arada olması hizmet kalitesini artırarak hastaların tedavilerini kolaylaştırıyor. Büyük operasyonları ise anlaşmalı olduğumuz hastanelerde yapıyorum. Ankara’nın en iyi kliniklerinden birinde çalışmaktasınız ve hasta memnuniyetiniz oldukça yüksek. Bu başarıyı neye bağlıyorsunuz? Ankara'da özel sektörde kısa süredir hizmet veriyorum. Buna rağmen tıbbi doğrular dışına çıkmadan etik değerleri de göz önünde bulundurarak hastalarımızı seçiyor, buna göre işlem ya da operasyonlar gerçekleştiriyorum. Bu da hasta memnuniyetini artırıyor ve olumlu geri dönüşler oluyor. İşimiz yorucu ama operasyondan çıktıktan sonra aldığımız bir teşekkür mesajı tüm yorgunluğumuzu bir anda alıyor.
TÜRK PLASTİK CERRAHİSİ DÜNYADA SAYGIN BİR YERE SAHİP VE PEK ÇOK ALANDA ÖNCÜ KONUMDA. Estetik plastik cerrahi alanında ana hedefiniz nedir? Estetik plastik cerrahi çok geniş bir alan. Türk Plastik Cerrahisi dünyada saygın bir yere sahip ve pek çok alanda öncü konumda. Bununda bilincinde olarak tıbbi ve teknolojik gelişmeleri takip ederek en iyi hizmeti sunmaya devam etmek en önemli hedefim
ÖZEL
Güzellikte Uzman Eller Dermatolog Dr. Yelda Bice Terzioğlu mesleki açıdan yeterli ve faydalı olabilmenin yanı sıra çalışırken de bunun doyumunu yaşayabileceği bir alan olması sebebiyle dermatolojiyi seçtiğinin altını çiziyor... YELDA BİCE TERZİOĞLU
İ
şimiz sadece hekimlikten mi ibaret? Hekim olarak bizler, tıp fakültesi ve ihtisas eğitimleri gibi zorlu ve uzun süren eğitim süreçlerinden geçiyoruz. Tabii ki ben de bu süreçleri tüm meslektaşlarım gibi birebir yaşadıktan sonra dermatoloji uzmanı oldum. Uzun süredir de dermatolog doktor olarak çalışıyorum.
Tıp fakültesini tercih edişim çok bilinçli bir mesleki yönlenme olmasa da, uzmanlık eğitim alanımı tercih ederken daha bilinçli davrandım. Mesleki açıdan yeterli ve faydalı olabileceğim, çalışırken de bunun doyumunu yaşayabileceğimi düşündüğüm bir alan olan dermatolojiyi tercih ettim. Estetik ve kozmetik uygulamalar işimizin sanatsal kısmı... Dermatoloji; klinik dermatolojiden estetik ve kozmetik uygulamalara kadar geniş bir yelpazeden oluşmaktadır. Dolayısı ile eğitim süreci ve sonrasını değerlendirip kendinizi geliştirebileceğiniz birçok alan sunmaktadır. Ben de bu sebeplerle mesleki kariyerimi bu yönde geliştirmeye karar verdim ve uzun süredir klinik dermatoloji yapmakla birlikte ağırlıklı olarak kliniğimde işin sanatsal kısmı olarak nitelendirdiğim estetik ve kozmetik uygulamaların da üzerine çalışmaktayım. Hem hekimlik hem sanat hem de işletme yönetimi... Öncelik hangisi olmalı? Mesleğe başlarken sadece hekimlik hizmeti vermek olarak algıladığım bu sektörde, işin işletme ve yönetim kısmını da tecrübe ettim. Çünkü biz hekimler, bu tip sağlık hizmeti veren yerlerde yapılması gereken tüm tıbbi ve estetik tedavileri olması gereken tedavi prosedürlerine uyarak kendi kişisel becerilerimizi de katarak uygularız. Ancak hizmet ettiğimiz alan insan ve sağlık olduğu için o oranda itinalı ve yüksek kalitede hizmet vermek zorundayız. Bakış açımız ve yönelimimiz kişinin sağlık ve hizmet noktasında çoklu ihtiyaçlarını karşılama yönünde olmalıdır. Yeri geldiğinde de tıbbi ihtiyaçlardan psikolojik desteğe kadar uzanabilmektedir.
Estetik ve kozmetik hızlı büyüyen bir sektör... Hizmet alanımız olan estetik kozmetik sektörü inanılmaz hızlı büyüyor. Örneğin, sadece Amerika’da 2016 yılında estetik uygulamalardan biri olan botoks uygulamalarının sayısı 7.056.255 olarak kayıt altına alınmıştır. Ülkemizde sayı olarak karşılığı bu olmasa da sektör açısından bakıldığında bu hiç de küçümsenemeyecek noktadadır. Bizler bu düzeyde giderekte artan talebi göz ardı edemeyiz. Bu noktada her açıdan profesyonel hareket etmek durumundayız.
ŞU AN İYİ BİR NOKTADA, GENİŞ KAPSAMLI HİZMET VEREN BİR KLİNİĞE SAHİBİM. Ancak benim gibi bu sektörde çalışan birçok hekimin karşılaştığı sorun işletme, yönetim ve ne kadar inkar etsek de işin ticari kısmı olmaktadır. Bu açıdan baktığımda ben şanslı gruptayım. Şu an iyi bir noktada, geniş kapsamlı hizmet veren bir kliniğe sahibim. Tabii ki bunda birlikte yola çıktığım ekibim ve bana işleyiş noktasında destek veren, sektörde uzun yıllardır tecrübesi olan ortağım Murat Küçükoğlu’nun da payı bulunmaktadır. İşletme kimliği noktasında ondan aldığımız doğru yönlendirmelerle ve saptamalar ile ortak hareket etmemiz nedeni ile şu an olduğumuz başarılı noktadayız. Bu noktada da hedeflediğimiz büyüme planı çerçevesinde ilerliyoruz. Bu tip estetik kozmetik uygulamalara her zaman talep vardır. Ama hep savunduğumuz doğru noktalarda uzman ellerde olmanın önemidir. Tıbbi ve mesleki yeterliliğimiz yanında doğru insanlarla, ortak çözümlerle işletme anlamında da büyüyerek hastalarımıza, çalışanlarımıza ve kendimize yeni oluşumlar alanlar yaratmak tabi ki hep hedefimiz oldu olmaya da devam edecek.
59
RÖPORTAJ
Sezgilerimizi Dinlemeliyiz
MTV’yi Türkiye’ye getiren isim olarak tanınan, güzelliği, asaleti ve başarılarıyla cemiyet hayatının en önemli isimleri arasında olan MCD'nin Kurucusu ve Başkanı Esra Oflaz Güvenkaya kişisel gelişim yolculuğuyla da herkese örnek oluyor…
ESRA OFLAZ
K
işisel gelişim programları Türkiye’de nasıl algılanıyor? Türkiye’de kişisel gelişim konusuna ilginin de farkındalığın da son yıllarda arttığını gözlemliyorum ve mutlu oluyorum. İnsanların içsel huzur ve denge olmadan, gelişmeden bir şeylerin eksikliğini hissettiklerini, görüntüde her şeyleri varken, tatminsizlik nedenlerini sorguladıklarını ve neticede mutluluğu ararken kendi özlerine baktıklarını düşünüyorum. Farkındalık; değişim, gelişim demektir. Bu yüzden bu çok sevindirici bir durum... Siz ne zamandan beri kişisel gelişimle ilgileniyorsunuz?
60
Ben genç kızlığımdan beri ilgileniyorum. Çok zor geçen çocukluğum ve ergenliğim, aile dramalarım, sanırım ruh karmamın da yardımıyla beni kişisel gelişim konularına çok erken yönlendirdi. Bu konu ile ilgili; Okuduğunuz kitaplar... İlk yıllarımda Leo Buscaglia’nın en sevdiğim kitabı “Love”, Herman Hesse yazarının tüm kitaplarını (en sevdiğim “Siddhartha”) okudum. Sonrasında Eckhart Tolle’nun en sevdiğim kitabı “Şimdinin Gücü”, Steve Rother’ın “Hatırla”, Eric Pearl’ün “Tekrar Bağlantı” ile Deepak Chopra ve Thomas More’un tüm kitapları geldi. En son
RÖPORTAJ
What The Bleep We Know dönemimde Osho kitapları ve Zen Yolu okuyorum . İzlediğiniz filmler... What The Bleep We Know, Secret Katıldığınız seminer ve eğitimler... Hindistan Osho Meditasyon Kampı’nda bir ay kaldım. New York’ta okurken iki sene “Touch by Healing” şifacılık eğitimi aldım. Sedona’da bir hafta enerji çalışması yaptım. Katıldığınız terapiler... İki sene psikanaliz yaptım. Osho Power Breathing, Hindistan'da 10 gün aile dizilimi, Art terapileri, sevgi terapileri ve geçmiş hayat –reankarnasyonterapileri yaptım. Yaşadığınız farklı deneyimler... 19 yaşında geçirdiğim trafik kazası sonrası kalbimin durması ile ölüme yakın tecrübe yaşadım ve bu tüm hayatıma, farkındalık ile başka bir boyut yükledi. Yaşam mottonuz haline gelen bir cümle var mı? “Bizler insan bedeninde ruhani varlıklarız ve enerjiden oluşuyoruz, sezgilerimizi dinlemeliyiz.” Kendini geliştirmek isteyen bireyler için birkaç altın nasihat istesek... Başlamak önemlidir, ufak büyük fark etmez, doğru yanlış da yoktur, sadece bebek adımları yeterlidir.
BAŞLAMAK ÖNEMLİDİR, UFAK BÜYÜK FARK ETMEZ, DOĞRU YANLIŞ DA YOKTUR, SADECE BEBEK ADIMLARI YETERLİDİR.
Eckhart Tolle - Șimdinin Gücü
Herman Hesse - Siddhartha Touch by Healing
61
BUSINESS
GÖKÇE MUTLUTÜRK, ZEYNEP TOPAL, MİNE ALP, FİLİZ GİRGİN, TUBA KARTAL
Gentle Monster’ın Zamansız Şıklığı Tunus Caddesi’nde yer alan Dünyagöz Optik, Gentle Monster 2017 İlkbahar / Yaz koleksiyonunu gerçekleştirdiği şık bir organizasyon ile Başkent’in önde gelen isimlerine tanıttı. Yaklaşık 7 yıl önce başladığı gözlük sektöründeki macerasına hız kesmeden devam eden Güney Kore merkezli tasarım gözlük markası Gentle Monster, 2017 İlkbahar / Yaz sezonu için tasarladığı yenilikçi ve güçlü tasarımlarını konukların beğenisine sundu. Metal çerçevelerde gümüş ve altın sarısı rengin ön plana çıktığı ve Gentle Monster markasıyla trend olan flat camların ön planda olduğu koleksiyonu yakından inceleyen davetliler beğendikleri ürünleri almayı da ihmal etmediler.
62 FUNDA BEKİȘOĞLU
MERVE KALEMCİ EYYÜPOĞLU
BUSINESS
MURAT İRME
AHSEN DEMİRCİ
CEREN CAN
EDA MÜFTÜOĞLU
Düz camların ön planda olduğu koleksiyonu yakından inceleyen davetliler beğendikleri ürünleri almayı da ihmal etmediler. EBRU DEMİRYÜREK
ARZU ÜNAL
BUSINESS
Anadolu’nun Renkleri HÜSEYİN - FATMA SARTAȘ
Ressam Hüseyin Sartaş’ın “Tuvalimdeki Anadolu” adlı resim sergisi Köksal Eğitim Vakfı Sanat Galerisi’nde sergilendi. Serginin açılış kokteyline çok sayıda seçkin isim katıldı. Anadolu’nun dört bir yanından doğa ve insan manzaralarının yer aldığı sergi, düzenlenen kokteyl ile sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Serginin açılış konuşması KEV Başkanı Zeynep Köksal Yaykıran tarafından yapıldı. Sergiden elde edilecek gelirin bir kısmı burslu öğrenciler yararına Köksal Eğitim Vakfı’na bağışlanacak.
64 ZEYNEP - EMRAH YAYKIRAN
IȘIK TEKIȘIK
AYTEN EREN
BUSINESS
KUTLU TAMAY
SÜREYYA ÜZMEZ
lası için Daha faz om/online i.c magderg GÜLCAN ODABAȘ
Gerçekleștirilen sergi kokteyline iș ve sanat hayatından çok sayıda önemli isim katıldı. AYLA HATIRLI
İBRAHİM YAYKIRAN
RÖPORTAJ
Sakin ve Kararlı Adımlar
İBRAHİM CANGÜL
Cangül Yatırım Petrol A.Ş. kurucularından İbrahim Cangül, kısa sürede Ankara'da akaryakıt sektöründe akla ilk gelen firma olma başarısının altında yatan faktörleri belirtirken hizmet verdikleri sektörün Türkiye'deki durumunu da değerlendiriyor.
S
izi kısaca tanıyabilir miyiz? 1989 yılı Ankara, Ayaş doğumluyum. Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümünden mezun oldum. Şu anda da Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümünde yüksek lisans yapmaktayım. Çalışma hayatımın ilk yıllarında, yapı malzemeleri sektöründe 30 yıldır faaliyet gösteren aile şirketimiz Cangül İnşaat A.Ş.’de bulundum. 6 yıllık tecrübe ve birikimlerim sonucunda ticari hayatıma toptan akaryakıt sektöründe devam etme kararı aldım. Bu radikal bir karar gibi görünse de, benim ticari anlayışıma uygun bir sektör olduğu için kısa sürede adapte oldum.
66
İşiniz ne zaman ve nasıl kuruldu? Cangül Yatırım Petrol A.Ş 2015 yılında Ankara’da kuruldu. Bu sektörü tercih etmemizdeki temel sebep, Cangül isminin piyasadaki güvenirliği ve sağlam altyapıya sahip olmasıdır. Gelecekte kendinizi ve firmanızı görmek istediğiniz yer, durum nedir, böyle bir tablo tarif eder misiniz? Kendinizi şu an o tablonun neresinde görüyorsunuz? Toptan akaryakıt sektöründe kısa vadede Ankara’da akla ilk gelen firmalardan biri olmak, -ki kısa sürede kat ettiğimiz yola bakılacak olursa bunu sağladığımızı düşünüyoruz- uzun vadede ise Türkiye genelinde
RÖPORTAJ
bilinen bir marka olmak, ülke ekonomisine katkıda bulunan, köklü bir şirket olmak. Türkiye’de enerji sektörünün çok önemli bir paya sahip olduğunu düşünüyorum. Ticari faaliyetlerimizi sürekli geliştirip, daha vizyonel bir yapıya dönüştürmek ve şartlar ne olursa olsun sağlam altyapımızdan ödün vermemek istiyoruz. Çünkü, nesilden nesile yaşayacak bir şirket, ancak sağlam altyapıyla mümkün olur. Bu sebeple yaptığımız her işte olduğu gibi bu sektörde de gelecek için en sağlam yapı misyonuyla hareket ediyoruz. Cangül Yatırım olarak bu tablonun henüz en başında olduğumuzu düşünüyoruz, sakin ve kararlı hareket eden ticari yapımızı her gün güçlendirmek ile ilgili çalışıyoruz.
İş hayatında para ve güç dışında başarı parametreleri nelerdir sizce? İş hayatında başarının anahtarı, kendini doğru yetiştirmek, işine hakim olmak, fedakarlıktan kaçınmamak ve bu üç unsurda başarılı olduktan sonra da kendine doğru hedefler koymaktır. Benim kendime verdiğim sözlerim ve belli yaşlarda ulaşmak istediğim belli hedeflerim var. Bu hedefler bugün bulunduğum noktaya gelmemdeki en büyük motivasyon kaynağımdır.
İş yaşamında ‘’vizyon’ ’ve ‘’amaç’’ belirlemek neden önemli ? İş hayatının olmazsa olmazıdır amaçlar... “Biz bu işi neden yapmalıyız, sonuç olarak ne elde etmeliyiz?” diye kendi yönetim toplantılarımızda sürekli olarak tartıştığımız ve önemli yola çıkış amacımızdır. Amacımız ve vizyonumuz çok net; toptan akaryakıt sektöründe söz sahibi olmak. Bu amaca ulaşacağımızdan eminiz. Çünkü her geçen gün pazar payımızı yükselttiğimizi net bir şekilde görüyoruz. Müşteri geri dönüşlerimiz de bize amacımıza ulaşmamızda ne kadar net olduğumuzu göstermektedir. İş hayatına yeni atılmış genç girişimciler ilk etapta nasıl bir yol izlemeliler? Tavsiyeleriniz neler? Henüz ticari hayatımda çok yıllar geçirmemiş biri olarak kendimi merdivenlerin başında hissediyorum. Bu merdivenlerin emin adımlarla tek tek çıkılması gerektiğini düşünüyorum. İş hayatına yeni atılmış genç girişimcilere de tavsiyem, sabırlı olmaları ve çalışmaktan asla vazgeçmemeleridir. İş hayatınızı ve sosyal hayatınız nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler neler? Şu an hayatımın önceliği, tartışmasız işimdir. Kendime verdiğim sözler var ve bunları gerçekleştirebilmem için sosyal yaşantımdan ve belli alışkanlıklarımdan fedakarlık etmem gereken bir dönemdeyim. Vaktimin çoğu mesai içinde kaybolsa da mümkün olduğunca spora ve kısa tatillere vakit ayırıyorum. Türkiye’yi Avrupa’da temsil edebilecek en başarılı sektör sizce hangisi ? Türkiye’yi Avrupa’da temsil edecek birçok sektörümüz var; tekstil sektöründe Türkiye’nin çok başarılı olduğuna inanıyorum ve buna benzer birçok sektörde Türkiye’nin Avrupa’da başarılı adımlar atabileceğine inanıyorum. Ancak ülkemizdeki firmaların uyması gereken birinci kural, markalaşma ve kurumsallaşma konusunda sağlam adımlar atmalarıdır. Bu bir bakış açısıdır, sektörel başarılar iyi altyapılarla olur. Bizim öncelikle bu bakış açısına sahip olmamız lazım. Günümüzde iş ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? Başka ülkelerle kıyasladığımızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Bu soruyu ülke olarak kendimize defalarca sorup, bu anlamda bir misyon ve vizyon edinmemiz gerektiğine inanıyorum. Bir ülkenin gelişmişliği dikine yaptığı binalarla olmaz, üretim yapmamız gerekiyor, bir tane iphone için iki kamyon fındık gönderen ülke olmak beni şahsen çok üzüyor. Yazılım konusunda ülkemiz gereken ilgi ve alakayı göstermiyor. Şu an dünyayı yazılımlar yönetiyor, hiçbir şey satmadan çok kazanç sağlayan ülkeler var, biz ise hala basit ticari anlayışla hareket ediyoruz. Ticaret değişti, dünya değişti, değişen düzene hiçbir zaman ayak uyduramıyoruz. Bunu oturup düşünmemiz gerekiyor. Bu konuda birçok şey söylemek gerekiyor, çünkü bana göre bu vatani görevdir, ülkemizi büyütecek projeler yapmamız gerektiğine inanıyorum. Facebook sizce ne satıyor? Google ne satıyor? 40 dolarlık maliyeti olan bir iphone düşünün -ki dünyanın en pahalı markası- neredeyse dünyada tüm insanların almayı hayal ettiği telefon oluyor, Nokia gibi bir dünya devini tek bir model telefonla yere deviriyor... Biz neden bunları yapmayalım? Ben hiçbir eksiğimiz olmadığına inanıyorum.
67
RÖPORTAJ
Türkiye’de ve Dünyada
2017 Ekonomik Gelişimleri 1998 yılından beri çeşitli özel sektör kuruluşlarına yöneticilik ve ekonomik konjonktür danışmanlığı yapan ve bankalara ekonomi – finans eğitimleri veren, Ekonomist - Öğretim Görevlisi Dr. İsmet DEMİRKOL, Türkiye ve dünya ekonomisini değerlendiriyor… DR: İSMET DEMİRKOL
T
ürkiye’nin, 212 milyar $’a yaklaşması beklenen reel sektör döviz borcu ile gündemden düşmeyen Orta Doğu krizi, BREXIT etkisi ile İngiltere ve Euro Bölgesi ekonomik sorunlarının artmaya başlaması, diğer yandan, Hollanda, Fransa seçimlerinin Euro bölgesine etkileri ve son olarak ABD Başkanı Trump’ın yerelleşen bir ABD ekonomisi yaratmaya başlaması, Çin’de ise yüksek büyüme dönemlerinden % 6.5 – % 7.00 seviyelerine gerilemesi beklenen bir ekonomi ile 2017 senesine giriş yaptık.
IMF’e göre, 2017’de küresel büyümenin % 3.5 olarak gerçekleşmesi bekleniyor.
% 10.1 olarak çi haneye ulaşacağı, aynı şekilde işsizlik rakamının 2017’de % 12’yi aşacağı, cari açığın ise -%4.7 olarak geçekleşeceği bekleniyor. Euro bölgesi ise, Aralık 2017 sonuna kadar Draghi’nin 1 trilyon €’luk yeni bir parasal genişlemeyi başlatması, Euro para birimindeki kayıpları geçici olarak telafi etmiş gözüküyor. Diğer yandan 2017’de Almanya, Fransa, Portekiz, Hollanda’da genel seçimlerin yapılacak olması, Avrupa ekonomisi için riskleri artırıyor. BREXIT kararı sonrası İngiltere’nin AB’den ayrılması Avrupa bankacılık sistemini ve Deutche Bank’ı büyük riske sokmuş durumda. Her ne kadar Fransa’da Macron’un Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi, Euro Bölgesi için son derece olumlu olsa da, Macron’un yapısal reformların çok acil yapılması gerektiğini belirtmesi önümüzdeki dönemde olası Frexit ihtimalinin devam edebileceğini gösteriyor. Draghi’nin, parasal genişleme politikasının başarılı olabilmesi, her şeyden önce Avrupa’da siyasi risklerin düzelmesi ile gerçekleşecektir. Diğer yandan Avrupa’da işsizlik, ekonomik durgunluğun giderek artmaya devam etmesi, 2017 büyüme beklentisinin % 1.7 gibi son derece zayıf kalmasına neden olmaktadır.
ABD’nin % 2.3, Euro bölgesinin ise % 1.7 büyümesinin beklendiği 2017’de Türkiye’nin % 2.5 büyüyeceği tahmin ediliyor. Yıl sonu enflasyon rakamının
ABD ve İngiltere ekonomisine gelince… Amerikan ekonomisi 2017’ye yeni Başkan Donald Trump’ın yerelleşen bir ABD yaratma isteği ve güçlü
Amerika Birleşik Devletleri ise % 3 üzerinde bir büyüme ile ve FED’in faiz artışlarına devam edeceği beklentisi ile 2017’yi güçlü şekilde bitirecek bir ülke olarak karşımıza çıkıyor.
68
RÖPORTAJ
bir ekonomi ile giriyor. Muhtemelen beklentiler, 2017’de en az 3-4 faiz artırımının devam edeceği ve çok güçleneceği yönünde. Ekonomik göstergeleri incelediğimizde; enflasyonda % 2 seviyelerine 2017 sonunda ulaşılmasının mümkün olduğu belirtiliyor. İşsizliğin ise 2017 de %4.3’e gerilemesi kuvvetle muhtemel gözüküyor. Özellikle enflasyon ve istihdamdaki iyileşme sürecinin devam etmesi, faiz oranlarının artırılmasını güçlendiriyor. Ayrıca, muhtemelen sonbaharda Başkan Donald Trump’ın 3 trilyon dolar tutarında vergi indirimini hayata geçirmesi ve % 15 kurumlar vergisine geçilmesine yeşil ışık yakması, ABD Hazine Bakanı Mnuchin’in orta ve uzun vadede doların değerlenmesinin ABD ekonomisi için olumlu olabileceğini belirtmesi, önümüzdeki aylarda (özellikle hHaziran ayı sonrası) dolar endeksinin yükselişine devam edebileceğini gösteriyor. Yine 2017 sonuna doğru, ABD Merkez Bankası FED’in 4.5 trilyon dolar tutarındaki bilanço küçültmesine başlayacak olması, dolardaki yükselişin 2018 ve sonrasında devam edeceğinin habercisi gibi…
TÜRKİYE EKONOMİSİ 2016 SENESİNDE, %2.9 BÜYÜME, % 8.53 ENFLASYON, % 10.5 İŞSİZLİK -4.5 CARİ AÇIK % 1.3 BÜTÇE AÇIĞI İLE TAMAMLADI. Türkiye ekonomisi ise 2016 senesini, %2.9 büyüme, % 8.53 enflasyon, % 10.5 işsizlik -4.5 cari açık % 1.3 bütçe açığı ile tamamladı. 2017 senesinde Türkiye’nin özellikle 4. nesil yapısal reformları çok acil hayata geçirmesi, katma değerli büyüme modeli ile bilişim, biyoteknoloji, nano teknoloji, genetik, bilgi teknolojileri gibi yüksek katma değerli alanlara yönelmesi gerekmektedir. 20 trilyon dolar tutarındaki e-ticaret pazarında Türkiye’nin ilk 25 ülke içinde olması en önemli hedeflerden biri olması yanında, AR-GE ve markalaşmaya yönelmesi, 2017 ve sonrasında büyük önem arz etmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın FED’in 2017’de gerçekleşmesi beklenen 3-4 faiz artışına ve enflasyondaki yükselişi önlemek adına % 12.25 seviyesine çektiği Geç Likidite Penceresi faiz oranı, Dolar/TL’yi bir miktar geriletmesine rağmen, döviz kurlarındaki aşırı oynaklığın daha normalize olması için, Türkiye’nin öncelikle yılda 1 trilyon dolar üzerinde doğrudan yabancı yatırım için bekleyen sermayeyi Türkiye’ye çekmesi, ABD-Rusya-İsrail-İngiltere ve Japonya ile stratejik ortaklıklarını güçlendirmesi, Orta Doğu ülkeleri ile ekonomik iş birliğini artırması, AB ile ilişkilerin daha da olumlu bir sürece girmesi ve Shangai Enerji Kulübü’nde enerji yatırımlarını güçlendirmesi ve özel sektör yatırımlarının özellikle imalat sanayi payının % 25 seviyelerine çıkarılması, tasarrufların % 25-30 seviyelerine yükselmesi için katma değerli yatırım alanlarına yönelmesi gerekmektedir. Bugün Almanya’nın bir aylık cari işlemler
fazlası yaklaşık olarak 36 milyar $ civarındadır. Türkiye’nin ise 1 yıllık cari işlemler açığının 32 milyar dolar civarında olduğunu düşündüğümüzde, Almanya gibi cari fazla veren bir ekonomi olmak için, 2017 ve sonraki yıllarda, en önemli önceliğimiz, katma değerli büyüme modeline geçilerek yüksek teknoloji ihracatı ve AR-GE olanaklarımızı geliştirmemiz gerekmektedir. Dr. İsmet DEMİRKOL Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F’den 1998 yılında mezun olmuştur. Yüksek lisansını Ankara Üniversitesi S.B.F.’de, doktora çalışmalarını Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Muhasebe - Finansman Anabilim dalında tamamlamıştır. Türkiye’de yapılan Özelleştirme Çalışmaları, Entelektüel Sermaye ve Firma Değeri, İç Denetim ve İç Kontrol, Yönetim Ekonomisi, Küresel Finans, Sermaye Piyasaları ve Borsalar üzerine çeşitli dergilerde ve web sitelerinde yayınlanmış olan çok sayıda makalesi bulunmakta aynı zamanda Türkiye’de yayın yapan ulusal kanalların ekonomi programlarına belli aralıklarla katılmaktadır. Türkiye Ekonomisi ve Küresel Finans Piyasaları hakkında, güncel ekonomi – finans yorumları bulunan, Dr. İsmet DEMİRKOL'un, 2007 yılında Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayınlanan; Entelektüel Sermayenin Firma Değerine Etkisi ve İMKB'de Sektörel Uygulamalar adlı kitabı bulunmaktadır. * Para&Borsa Ekonomi –Finans Yazarı (https://www.paraborsa.net/) TİDE üyesi ve AIESEC Ankara Danışmanlar Kurulu üyesi olan Dr. İsmet DEMİRKOL, Türkiye Bankalar Birliği ile Bilgi Üniversitesi Yönetici Geliştirme Merkezi Eğitmeni ve Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi olarak Küresel Ekonomi, Uluslararası Finans & Sermaye Piyasaları dersleri vermektedir. * İlgi Alanları : • Türkiye Ekonomisi : Makro Analiz • Dünya Ekonomisi : Makro Analiz • Türkiye Ekonomisi 2023 • Türkiye Ekonomisinde Cari İşlemler Açığı Finansmanı, İşsizlik ve Büyüme • Küresel Finans Piyasaları, Sermaye Piyasaları ve Borsalar
69
RÖPORTAJ
Gastronomi'nin başkenti Crew Headquarter
Crew Resturant Group Kurucusu Ve Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Selçuk Türköz Başkent’e damgasını vuran markalarının başarılı serüvenini bizlerle paylaşıyor...
KEMAL SELÇUK TÜRKÖZ
T
imboo Cafe, La Gioia, Carmelo's ve Marlinda markalarını bünyesinde barındıran Crew Restaurant Group serüveni nasıl gelişti? Marka yaratmak ve onu belli bir yere getirmek için gerekli birikime ve oldukça fazla tecrübeye sahibiz. Çünkü uzun yıllar Türkiye’nin tanınmış birçok markasına kurumsal danışmanlık yaptık ve dolayısıyla bu süreçte marka yapmak, kurumsal kimlik hazırlamak, menü oluşturmak ve bunları son kullanıcılara sunmak konularında giderek tecrübemiz arttı. Bu sürecin sonlarına doğru hizmet verdiğimiz markaların çoğunluğu gıda sektörü
70
üzerinde yoğunlaşınca, bilgi birikimimizi Timboo Cafe ile kendimiz için kullanmaya karar verdik. Timboo Cafe markası bizim serüvenimizin başlangıcı ve ilk kahramanı oldu, oranın konseptini ve kurumsal kimliğini tamamıyla biz oluşturduk. Daha sonra da sırasıyla La Gioia, Carmelo’s ve Marlinda markalarını oluşturduk ve bunların hepsi tek bir grup altında toplanmış oldu. Şu anda hepsi Crew Restaurant Group’a bağlı markalar olarak yola devam ediyor. Bugün geldiğimiz noktada profesyonel bir yönetim kadrosuna sahibiz; konsepti yaratıyoruz, dekorasyonundan müziğine, menüsünden reklam kampanyasına kadar markanın alacağı yolu bir bütün olarak tasarlıyoruz.
RÖPORTAJ
Peki sizin gıda yolculuğunuz nasıl başladı? Başkent'e damgasını vuran markaları çatısı altında barındıran Crew Restaurant Group yola çıkarken nasıl bir konsept yaratma fikri vardı, önceliği neydi? Crew Restaurant Group’un kuruluşunun ana nedeni, işin temelini doğru kurmak, kaliteden ödün vermeden ürün ve hizmet standardizasyonunu koruyacak bir sistem oluşturmaktır. Türkiye’de bu tarz örnekler çok az; insanlar bir sürü şube açıp her şubeyi sanki farklı bir yer gibi düşünüp öyle hareket ediyor. Mevcut markalarımızı ve şubeleri aynı bakış açısı ile yönetip yönlendirmek ve yeni markalar oluşturmak için bir merkeze ihtiyacımız olduğunu düşünerek Crew Headquarter’ı oluşturduk. Markalarımızın yönetimini tek grup çatısı altında topladık. Önceliğimiz “ekip” olmaktı, bu nedenle grubumuzun adı “Crew” oldu. Bizler ekip olmaya çok inanıyoruz, ekip olmak, özellikle bizim işimizde çok önemli. Dolayısıyla Crew’un merkez haline gelmesi ve böyle bir oluşum içine girmemiz bu ihtiyaçlardan ortaya çıktı. Bu kontrol mekanizmamızı fazlalaştırıyor, standardizasyonu sağlıyor ve kalite kontrolünü de yükseltiyor. Her ürünün günlük olarak hazırlanması ve raf ömrüyle tüketilmesi esas kuralımız. Standart ürün ve kalite yönetimi konularında sağlam bir altyapı oluşturmak yine önceliklerimiz arasında geliyor. Temeli sağlam atmak lazım ki devamı doğru gelsin. Crew olarak hedefimiz bunu daha da ileriki aşamalara getirebilmek...
BEŞ ALTIN KURALIMIZ VAR: LEZZET, HİZMET, HİJYEN, FARKLILIK, KALİTE... BUNLARIN TAMAMI BİR BÜTÜN OLMALI, BİRİ EKSİK OLUR İSE “MARKA” OLMAZ. Tüm restoranlarınız kısa zaman içerisinde alışkanlık yarattı... Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz, neden bu kadar sevildiniz sizce? Beş altın kuralımız var: Lezzet, hizmet, hijyen, farklılık, kalite... Bunların tamamı bir bütün olmalı, biri eksik olur ise “marka” olmaz. Her mutfağınız farklı bir bölgenin kültürünü yansıtıyor... Buna göre ekibinizi seçerken neleri göz önünde bulunduruyorsunuz? Her markamız için ayrı mutfak ve menü danışmanlarımız var, konusunda uzman kişiler ile çalışıyoruz. Fakat en önemlisi araştırıyor, dünyadaki örneklerine bakıyor ve en doğru olanı kendimiz yaratıp uyguluyoruz. Farklı lezzetler, özel konseptler üzerinde işin uzmanları ile çalışmak bizim de gelişmemize olanak sağlıyor.
başında geliyor. Bu nedenle yaklaşık 1.000 metrekare alan üzerine bir merkez kurduk. Bu merkez; üretim ve ar-ge mutfakları, Crew Akademi ile idari ofis alanlarından oluşuyor.
Siz en çok hangi mutfağı seviyorsunuz? Yemek yapmayı seviyor musunuz? En iyi yaptığınız yemek nedir? Bana göre gastronomi dünyasının başkenti San Sebastian. İspanyol mutfağına ayrı bir ilgim ve merakım var. Sık sık ziyaret edip farklı ürünler, malzemeler ve teknikler öğreniyorum. Yemek yapmayı severim; malzemeleri tanımak, pişirmek tekniklerine hakim olmak ve ekibime öncülük etmek için dünyanın en iyi mutfak sanatları okullarından olan Le Cordon Bleu'da eğitim aldım. Fransız Usulü yahni en sevdiğim ve iyi yaptığım yemektir.
Crew Akademi’de chef, patisserie chef, barista ve servis elemanlarına eğitimler verilerek şubelerde çalışacak olan personelin donanımlı ve hazır olmasını sağlıyoruz. Grup işletmelerinde çalışmaya başlayacak tüm mutfak ve servis personelimizi önce merkezde kişisel hijyen ve gıda hijyeni konularında eğitime tabi tutuyoruz, mesleki konularda da eğitimlerini tamamladıktan sonra görev alacakları şubelere gönderiyoruz. Crew Restaurant Group olarak sadece hijyen konusunda değil, ekibin kişisel ve mesleki gelişimleri konularında da büyük yatırımlar yapıyoruz. Akademi’de uzman eğitmenler tarafından tüm ekibe İngilizce, müşteri memnuniyeti, hizmet kalitesi, yiyecek, içecek ve satış teknikleri gibi konularda eğitimler veriliyor.
Farklı markaları aynı çatının altında buluşturmanın ve şubeleşmenin ne gibi zorlukları var? Kontrolü nasıl sağlıyorsunuz? Grubumuzda dört farklı marka ve toplamda yedi şubemiz var. Tüm işletmelerin ve özellikle Timboo Cafe şubelerinin aynı kurumsal dili konuşması ve aynı hizmet anlayışıyla servis vermesi en önemli konuların
Yeme-içme sektöründeki birçok markada şubeler arası lezzet farkı oluyor... Bunun olmaması için öncelikli olarak nelere dikkat etmek gerekiyor? Timboo Cafe şubelerinde sunulan ürünlerin tamamına yakını gıda mühendisi kontrolünde HACCP belgesine sahip ana üretim
71
RÖPORTAJ
mutfaklarımızda günlük olarak yapılıyor. Tüm ürünler satın alma aşamasından başlayarak menüdeki yerini alana kadar büyük bir titizlikle kalite ve kontrol aşamalarından geçirilerek işleniyor. Şubelerimizin mutfak şefleri ile birlikte merkez ar-ge mutfağında yeni menü ve ürün denemeleri yapıyoruz. Ürünlerin standart reçetelerini oluşturuyor, ürünün lezzetinden tabaktaki duruşuna ve sunumuna kadar her türlü detaya burada birlikte karar veriyoruz. En önemli konulardan biri de takip. Bu işin temelinde takip ve denetim yatıyor. Şefler standart reçeteler ile üretim yapıyorlar, ancak lezzet ve sunum farklılığına hiçbir şekilde izin vermemek için tüm şubelerde farklı zamanlarda yemek yiyoruz. Ayrıca bizim fahri deneticilerimiz var. Biliyorsunuz Timboo Cafe çocuk odaklı bir marka ve çocuklar ilk şubemizi açtığımız günden bu yana bizimle birlikte büyüdükleri için ürünlerimizin lezzetini en iyi onlar biliyor, şimdi de bütün şubelerimizde yemek yiyorlar ve bizi bilgilendiriyorlar. Ayrıca sadık bir misafir profilimiz de var aynı şekilde onlardan gelen geri bildirimleri de hızlıca değerlendirip gerekli konulara müdahale ediyoruz. Bunun yanında gizli müşteri araştırmaları yaptırıyor ve tüm sosyal medya mecralarda yapılan yorumları da takip ederek dikkate alıyoruz. Gıda sektöründe dünyanın en başarılı ülkesi neresi sizce? Az önce de söylediğim gibi kesinlikle, İspanya. Dünyada ve Türkiye'de en çok beğendiğiniz restoranlar... İspanya’da çok sevdiğim iki restoran var; Asador Etxebarri ve La Vina. NewYork’a her gittiğimde ise mutlaka Nobu’ya uğrarım. İstanbul’da ise favorim Amanda Bravo. Türkiye'de çok fazla sayıda restoran açılıyor... Fark yaratmak, kısa sürede kapanıp unutulmamak ve alışkanlık yaratıp başarıya ulaşmak için yeni nesil girişimcilere neler tavsiye edersiniz? Misafir memnuniyetine önem vermek ve yüksek misafir sadakati sağlamak için yoğun çalışmalar yürütmeleri gerekiyor. Biz sahip olduğumuz markalar ile misafirlerimiz arasında duygusal bağ kurarak marka sadakatini ve değerini artırmaya çok çaba
72
gösteriyoruz. Yeme - içme sektöründe altyapı çok önemli, yenilikçi olmak ve farklı trendleri takip etmek gerekiyor.
DÜNYANIN EN İYİ MUTFAK SANATLARI OKULLARINDAN OLAN LE CORDON BLEU'DA EĞİTİM ALDIM. Geleceğe yönelik planlarınızdan bahsedelim biraz da... Yeni markalar, yeni şubeler, Başkent'i veya başka illeri bekleyen sürprizleriniz olacak mı? Crew Restaurant Group’ta şu an 450’ye yakın personel istihdam ediyoruz, yeni açılacak şubeler ve hazırlıkları devam eden yeni konsept projeler ile bu sayı gün geçtikçe artacak. Yaptığımız yatırımlarla Ankara ekonomisine katkıda bulunuyoruz, pek çok yerli ve yabancı yatırımcıdan teklif alıyoruz. Timboo Cafe markasını kısa vadede Ankara’da hedeflediğimiz şube sayısına ulaştırdıktan sonra başta yurtiçinde ve yurtdışında yapacağımız yeni yatırımlarla geliştirmeyi hedefliyoruz. Başta İstanbul ve İzmir’de açacağımız yeni şubelerin yanı sıra, eş zamanlı olarak Eskişehir, Bursa, Antalya, Adana ve Mersin gibi çevre illerde franchise vermeye başlayacağız. Bu arada Ankara’da feminen yepyeni bir markanın daha hazırlığını yaptığımızın müjdesini ilk olarak size vermek isterim. Carmelo’s ve La Gioia markalarını dünyaca ünlü şefler ve danışmanlar ile yapacağımız farklı projelerle geliştireceğiz. Yapacağımız organizasyon ve etkinliklerle dünyadaki yeni trendleri ve farklı dinamikleri bu markalar aracılığı ile sunacak ve büyüteceğiz. Marlinda markasının da Ankara’da gelişimini ve oluşumunu tamamladıktan sonra, sahip olduğu ilgi çekici konsepti, sunduğu geleneksel yemekler ve lezzetleri ile yurt dışında da şubeleşerek özellikle Londra’da büyümesi için girişimler yapmayı planlıyoruz.
ALIŞVERİŞ
RAYBAN Gözlük 520
Kumaşları ve kesimleriyle fark yaratan Kiton takım elbiseyi Beymen mağazalarında bulabilirsiniz.
CORNELIANI Kravat 725
SANTONI Kemer 1,480
KITON Gömlek 1,595
KITON Takım Elbise 22,750
DS DAMAT Kol Düğmesi 99,90
LUCIANO BARBERA Yaka Mendili 585 EMPORIO ARMANİ Saat
PALZILERI Gömlek 1,175
Göz Alıcı Şıklık
SAINT LAURENT Cüzdan 1,175 SANTONI Çanta 9,450
İhtişamlı fakat abartısız detaylar, zarif iş adamlarına hitap ediyor. SANTONI Ayakkabı 8,950
73
RÖPORTAJ
İstikrarlı ve Güvenilir Hizmet
NAFİYE BAHUR
Gıda, tekstil ve sağlık gibi farklı sektörlerde istikrarlı ve güvenilir hizmet sunmayı kendine amaç edinen Nora Grup’un Kurucusu Nafiye Bahur, iş hayatındaki olmazsa olmazlarını anlatıyor...
74
RÖPORTAJ
S
izi kısaca tanıyabilir miyiz? Nora Grup ne zaman ve nasıl bir fikirle kuruldu? Yasal mevzuatlara uyarak, işçi sağlığına ve güvenliğine özen gösterip, sürekli iyileştirme ve eğitimlerle çalışanları bilgilendirmek ve böylece çalışanların birey olarak kendi etkinliklerinin farkında olmalarını sağlayarak; ne yaptığını, neyi niye yaptığını bilen çalışanlarla kalitede istikrarı ve güvenilirliği yüksek verimle yakalayıp, müşteri memnuniyetini sağlamak amacıyla 2009 yılında Hatay merkezli kurulan bir firmayız. Bulunduğunuz konuma gelene kadar ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Dünyanın birçok ülkesinde çalışan bir kadın olmak zor iş. Bulunduğunuz sektörün dilinden konuşmak önemlidir. Erkek egemen bir sektörde kadın olarak yer edinmek, çok çalışmayı ve kendini hep geliştirmeyi
İNSANIN KENDİ YAŞAMINDA DA BİR VİZYONU VE HEDEFİ OLMALI.
gerektirir. Çok kuvvetli bir karakter, direnç ve sinir lazım. Hem aile hem de iş hayatını koordineli yürütmek zorundayım. İş hayatınızda ödün vermediğiniz prensipleriniz nelerdir? İş hayatında ödün vermediğim prensipler kesinlikle, güven, titizlik, gündemi takip etmek ve her yenilikten haberdar olmaktır. Ayrıca iş hayatına atıldığımdan beri, başarısızlığa ve yenilgiye hayatımda yer yok. Benim hiçbir zaman tek planım olmaz, her zaman B planım da
İŞ HAYATINDA ÖDÜN VERMEDİĞİM PRENSİPLER KESİNLİKLE, GÜVEN, TİTİZLİK, GÜNDEMİ TAKİP ETMEK VE HER YENİLİKTEN HABERDAR OLMAKTIR.
75
RÖPORTAJ
BİZ HER ZAMAN, TEKNOLOJİK YENİLİK, SERMAYE YETERLİLİĞİ, DÜŞÜK MALİYET VE ULUSLARARASI PAZARLAMA ANLAYIŞIYLA HAREKET EDİYORUZ.
olur. Yani birden fazla alternatifim her zaman düşünülmüş durumdadır, çünkü bence iş hayatında “çıkmaz sokağa” izin yok. Sektörün içinde Nora Grup’un nasıl bir konumda olduğunu düşünüyorsunuz? Nora Grup olarak, yurt dışına, özellikle de Orta Doğu’ya ve Avrupa'ya ihracat gerçekleştiriyoruz. İç piyasaya da çalışıyoruz ama üretimimizin %70 - %80’lik kısmı ihraç. Dünya işletmeleri boyutunda rekabet etmeyi barındıran; bu kapsamda teknoloji, hız ve yenilikçilik
SOSYAL HAYATINDA MUTLU OLAN KİŞİ, İŞ HAYATINDA DA MUTLU OLUR.
unsurlarında uluslararası rakiplerle mücadele etmeyi hedefleyen bir şirketiz. Her geçen gün kendini yenileyen bir Nora Un var ve bu gelişim yıllar geçtikçe meyvelerini daha çok veriyor. İş yaşamında “vizyon” ve “amaç” belirlemek neden önemli? İnsanın kendi yaşamında da bir vizyonu ve hedefi olmalı. Bunlar iş yaşamında başarılı olmanın anahtarıdır. Vizyonu ve amacı olmayan insan yerinde saymaya mahkumdur. Biz her zaman, teknolojik yenilik, sermaye yeterliliği, düşük maliyet ve uluslararası pazarlama anlayışıyla hareket ediyoruz.
76
PARA VE GÜÇ SONUÇLARDAN İBARETTİR. O SONUCA ULAŞABİLMEK İÇİN İŞE VE EKİBE SAYGI DUYMAK, MÜŞTERİ İLİŞKİLERİNDE GÜVEN SAĞLAMAK AYRICA SÜREKLİ GELİŞMEK İÇİN ÇABA GÖSTERMEK SONUCA GİDEN EN BÜYÜK PARAMETRELERDİR.
RÖPORTAJ
İş hayatına yeni atılmış genç girişimciler ilk etapta nasıl bir yol izlemeliler? Tavsiyeleriniz neler? Öncelikle keyif aldıkları işi yapmalılar. Çünkü işinden keyif alan işini iyi yapar ve işini iyi yapanın da kendine saygısı fazladır. Sorumluluk almak da bir işin çözümünde ilk adımdır, o yüzden çekinmeden sorumluluk alsınlar. Ayrıca kendilerine hata payı da versinler, zira hatalarından çıkan ders onları hep daha ileriye taşıyacaktır. Başkalarına iş sahası açabilen, atılımcı, üretken ve etik davranan bir yol izlemeliler.
İŞ HAYATINA ATILDIĞIMDAN BERİ, BAŞARISIZLIĞA VE YENİLGİYE HAYATIMDA YER YOK.
Sizin gözünüzdeki başarı tablosunun şu an hangi noktasında Nora Grup? Nora yolun başında olmakla beraber kısa zamanda adından söz ettirecek seviyeye geldi. Hep daha iyiyi, hep en ileriyi hedefliyoruz.
DÜNYANIN BİRÇOK ÜLKESİNDE ÇALIŞAN BİR KADIN OLMAK ZOR İŞ.
İş hayatında para ve güç dışında başarı parametreleri nelerdir sizce? İş hayatında benim için diğer önemli parametreler; disiplin, dürüstlük ve azimdir. Bununla beraber başarı, itibar ve kurulan güçlü dostluklar da önemlidir. Para ve güç sonuçlardan ibarettir. O sonuca ulaşabilmek için işe ve ekibe saygı duymak, müşteri ilişkilerinde güven sağlamak ayrıca sürekli gelişmek için çaba göstermek sonuca giden en büyük parametrelerdir. Yoğun bir iş gününden sonra kendinizi dinlendirmek ve mutlu etmek için neler yapıyorsunuz? Kendime mümkün olduğunca vakit ayırmaya çalışıyorum. Çünkü, sosyal hayatında mutlu olan kişi, iş hayatında da mutlu olur. Ailem ve arkadaşlarımla vakit geçirmekten, gezmekten, yeni yerler görmekten büyük keyif alıyorum.
77
RÖPORTAJ
En Doğal En Sağlıklı
Beypazarı Maden Suyu Yönetim Kurulu Başkanı Niyazi Ercan 60 yıllık başarı serüvenlerini bizlerle paylaşıyor...
NİYAZİ ERCAN
S
izi kısaca tanıyabilir miyiz? Beypazarı ne zaman ve nasıl bir fikirle kuruldu? Firma olarak bu sene 60. yılımızı kutluyoruz, rahmetli babam Cemil Ercan Ankara’da gazoz, kola ve su gibi birçok alanda girişimci olarak hizmet vermiş. Beypazarı’ndaki maden suyu kaynağı da satılık olarak babama teklif edilmiş. Zaten su ile uğraşmayı sevdiği için burayı satın alarak, yırt dışından getirdiği dolum makinalarında dolum yapmaya başlamış. Ben ise, 1961 senesinde Ankara’da doğdum, ilk ve orta öğrenimimi TED Ankara Koleji’nde tamamladım. Eğitimimi tamamladıktan sonra da babamın kurduğu Beypazarı Maden Suyu’nun işletmeciliğini devraldım. Maden suyu tüketiminin çok olduğu ülkelere yaptığım yurt dışı seyahatlerinde şirketimi daha da ileriye götürmek için edindiğimiz fikirler ile firmamızı bu gün dünyaca ünlü bir marka haline getirmeyi başarmış durumdayız. Bulunduğunuz konuma gelene kadar ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Firmamızın kurulu olduğu alan etrafında yerleşim bölgesi olmayan, ormanlık, şehir merkezine 7 km uzaklıkta bir alan... İlk zamanlar yolu,
78
elektriği, hatta suyu bile olmayan bu alanda çok büyük sıkıntılar çekerek kendi imkanlarımızla tüm zorlukları aştık. Türkiye maden suyu kaynağı yönünden oldukça zengin bir ülke, ancak maden suları, fay kırıklarının olduğu dağlık alanlarda çıktığı için yatırımı ciddi maliyetler gerektiriyor. İş hayatınızda ödün vermediğiniz prensipleriniz nelerdir? Kalite bizim için taviz verilemeyecek en önemli unsurdur. Yüksek mineral değerlerine sahip maden suyumuzu cam ambalajı ile piyasaya sunuyoruz. Cam şişe ürününün daha uzun ömürlü ve sağlıklı muhafaza edilmesini sağlıyor. Yapılan araştırmalar sonucu, kalitesine en çok güvenilen ve sevilerek tüketilen maden suyu firması olmanın gururunu yaşıyoruz. Şu zaman kadar birçok ödüle layık görüldük, yakın geçmiş zamanda, 2016 Dünya Kalite Ödülü ve 2017 AB Kalite Ödül’ünü aldık. Yeme-içme sektöründe Türkiye ile yurt dışındaki ülkeler arasında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Maden suyu tüketimi gelişmişlik seviyesi ile doğru orantılıdır. Türkiye maalesef maden suyu tüketimi konusunda istenen noktaya ulaşamadı.
RÖPORTAJ
Yabancı ülkeler sağlıklarına daha çok dikkat ediyorlar. İçecek olarak da su yerine maden suyunu tercih ediyorlar genelde. Çünkü, maden suyu içinde birçok minerali barındırdığı için çok güzel bir tamamlayıcı ve sağlığınızı korumanıza yardımcı bir içecektir. Mesela, İtalya'da kişi başına düşen maden suyu tüketimi 35 litredir. Kişi başına yıllık su tüketimi 205 litre olup bu pazarın yüzde 17'si maden suyudur. İkinci büyük ambalajlı su pazarı ise, Almanya'dır. Kişi başına düşen yıllık su tüketimi 170 litre civarındayken, bu pazarın yüzde 57'si maden suyudur. Almanya'da kişi başına maden suyu tüketimi 85 litre iken, 2015 yılında Avrupa'da artış yüzde 5 civarında gerçekleşmiştir. Türkiye’de ise bu rakam 10 kişi başı 10 litredir. Ülkemizdeki maden suyu sektörü istenilen noktada mı? Sektörde kaç marka faaliyet gösteriyor? Türkiye maden suyu kaynağı yönünden zengin bir ülkedir. 32 tane ruhsatlı maden suyu tesisi mevcuttur. Tabii bunlardan ancak birkaçı dünya çapında isim yapmış marka olmayı başarabilmiştir. Maden suyunun faydalarının gün geçtikçe daha iyi anlaşılması ve maden suyu tüketimi konusunda bilincin artması, tüketimin de doğru orantıda artmasını sağlıyor. Maden suyu tüketim oranı o ülkenin gelişmişlik düzeyi ile aynıdır diyebiliriz. Geçmişten günümüze baktığımızda Türkiye’de maden suyu tüketim oranı oldukça artmıştır ve meyve aromalı maden sularının da piyasaya girmesi sektöre canlılık getirmiştir. Gelecekte bu pazarın daha da artacağını, sektörün hareketleneceğini düşünüyorum. Çünkü maden suyunun önemi, sağlığa ve sağlıklı yaşama katkıları anlaşılıyor ve benimseniyor. Gün içinde kaybettiğimiz mineralleri vücudumuza almanın en kolay ve sağlıklı yolu maden suyu içmektir. Maden suyu içmenin yaşı, yeri, zamanı yoktur. Bebeklerinin ve kendilerinin sağlıklı olmalarını isteyen anneler hamileyken maden suyu içmelidirler ki günlük kalsiyum, magnezyum ihtiyaçlarını karşılayabilsinler. Bebeklik döneminde, diş, kemik ve vücut gelişimleri için, gençlik döneminde mineral ihtiyaçlarının karşılanarak pürüzsüz, berrak bir cilde sahip olabilmeleri için, yaşlılık döneminde osteoporoz denilen kemik erimesi hastalığının oluşma ihtimalini maden suyundan alınan kalsiyumla en aza indirmek için aileler çocuklarını maden suyu içmeye teşvik etmelidir.
ile lider konumda ilerleyen Beypazarı Maden Suyu, tüketicilerin beğenisi ile birçok ödüle layık görülmüştür. İşimizde öncelik her zaman kalite olduğu için tüketicilerin beğenileri doğrultusunda bu ödülleri aldık. Dört kez Avrupa Kalite Ödülü ve Dünya Kalite Ödülü’ne layık görüldük. Sağlık Bakanlığı’nın verdiği ruhsata göre zengin mineralli doğal maden suyu ismi ile ürünlerimizi şişelemekteyiz. Ürün kalitemizden dolayı almış olduğumuz bu ödüllerle faaliyetlerimize devam etmekteyiz. Bu ödülleri almamızdaki en büyük etken, kalite anlayışımızdan taviz vermememiz, her zaman için doğal olanı doğal hali ile tüketiciye sunmaya çalışmamızdır. Meyve aromalı ürünlerimizde bile %100 doğal meyve aroması kullanarak kalite ve lezzeti birleştirdik. Ayrıca Beypazarı Maden Suyu markasını diğer markalardan ayıran en önemli fark, içeriğindeki mineral değerlerinin yüksek olmasıdır. Yaklaşık 2 yıllık bir Ar-Ge sürecinden sonra gazozumuzu da piyasaya sunduk. Mevcutta bulunan ve meyve aromalı ürünlerimizi ürettiğimiz hattımızda gazoz çeşidimizi de üretiyoruz. Gazozumuz tüketicilerin beğenisini kazandı diyebiliriz. İçimi daha hafif ve daha az şekerli olduğu için kolaylıkla tüketilebilmektedir. İş hayatınızı ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler var mı? Kendi işinizi yapıyorsanız daha özenli ve titiz oluyorsunuz. Bu yüzden sosyal faaliyetlere çok zaman kalmıyor. İş amaçlı olan geziler benim için sosyal aktivite bir anlamda. İşimizle ilgili gelişmeleri, fuarları, yenilikleri takip etmeyi önemsiyoruz.
Beypazarı serüveni başlarken hayal ettiğiniz ya da hedeflediğiniz noktanın neresindesiniz şu an? Her ne iş yapıyorsanız yapın hakkını vererek en iyisini ve güzelini yapın yeter. Biz işimizi severek yapıyoruz ve 60 yıldır sektör lideriyiz. Önemli olan zirveye çıkmak değil, zirvede kalmaktadır. Bunun bilinci ile her zaman için firmamıza yatırım yapmaya devam ediyoruz. 2016 Dünya Kalite Ödülü'nü aldığınızdan bahsettiniz... Öncelikle tebrik ediyoruz. Bu başarının altında hangi faktörler yatıyor, bu ödülü nasıl hak ettiğinizi düşünüyorsunuz? 1957 senesinden bu yana sektöründe hem üretim kapasitesi hem de kalitesi
79
RÖPORTAJ
Nusret Cömert
nusret@magmedya.com.tr
Bir Beyefendinin Giyim Tarzı
Tüm MAG ve MAG Business okurlarına merhaba...
82
RÖPORTAJ
M
AG dergisi uzun zamandır Ankara sınırlarını aşmış olup, başta İstanbul ve İzmir olmak üzere Bodrum, Çeşme gibi diğer şehirleri ve New York gibi dünyanın önemli merkezlerini gündemine taşımaktadır.
Asıl yerleşimimi İstanbul'a taşımış, yurt dışı seyahatlerimin yanı sıra İstanbul, Ankara, Bodrum, Mersin ve New York'taki evler arasında mekik dokuyorsam da Ankara’nın benim için çok önemli bir yeri olduğunu yakın dostlarım bilirler. Bu şehirlerde ev yerine otel kullanmak daha kolay ve daha ekonomik olsa bile, bana göre kendini evde hissetme duygusu ve bunun yanı sıra her birinde bir gardırop bulundurabilme imkanı benim için en büyük avantajı bu durumun. Zira, benim için yerine göre giyinmek çok önemli. Bence şıklığın ilk kuralı budur. Resmi giyim gerektiren bir yere çok şık spor, spor giyim gerektiren bir yere ise çok şık resmi kıyafetle gidilse bile, bu şekilde şık tanımı içine girebilmek mümkün değildir. Bir konuşmamda moderatörlük yapan usta bir gazeteci ilk sorusunu “çok şık giyinen biri olarak tanınıyorsunuz, bunu neye borçlusunuz?” diye sorunca salonda bulunan anne ve babamı göstererek onlara borçlu olduğumu söyledim. Zira şıklığın olmazsa olmazları temiz, ütülü ve uyumlu giyinmektir ki bu küçük yaşlardan itibaren ailemde sağlandı. Renk uyumu bazen kontrast, bazen uyan renklerle sağlanmalıdır. Kahverengiden kategorik olarak uzak kalınmasını öneririm. Ben kahverengiyi arada spor, deri kıyafetlerde siyah ile eşleştirerek kullanırım. Toprak tonu spor pantolonları da lacivert blazer ceket ile ve siyah veya renkli ama kahverengi olmayan ayakkabı ve kemer ile kullanırım. Takım elbise giymemişsem genellikle "smart casual" tabir edilen şık spor tarzı tercih ederim. Resmi giyimde ayakkabı ve kemerde aşırı aksesuarları tercih etmem, şık spor veya gece ayakkabılarında ise kimi zaman aksesuarlı kimi zaman da renkli modeller kullanırım. Ayak ister istemez gün içerisinde nemlenir. Bu nedenle aynı ayakkabıyı en az bir gün sonra giymek gerekir. Ayaktan çıkarıldıktan sonra da içerisine mutlaka, mümkünse ahşap kalıp konulmalıdır. Bu ayakkabıların daha uzun süre, daha az deforme olmuş giyilmesini sağlar. Giyimde olabildiğince yün, kaşmir, pamuk, keten, ipek, deri ve kösele gibi doğal malzemelerden yapılmış giysileri tercih etmekte yarar vardır daha şık görünmek için. Ceketin pantolondan her zaman daha koyu seçilmesi şıklığı artırır.
desenli giyilmez. Ceket desenli ise kravat düz renk seçilir. Resmi giyimde düz beyaz gömlek her zaman şıklığı tamamlar. Spor şıkta ise desenli ve renkli giyilebilir ama benim tercihim renkli keten pantolonun, lacivert blazer ve mavi gömlektir. Olmazsa olmaz aksesuarlarım ise kol düğmelerim ve ceket mendilimdir. Mendilin, gömlek, kravat veya spor şık giyimde pantolon rengine uydurulması şık durur. Kravat, takım elbise çizgili ise çizgi rengine uyabilir, değilse mendil rengi konusunda yaratıcı olunabilir. Kravat boyu kemer hizasında olmalıdır, ne uzun ne kısa. Arka kısmı ön kısımdan daha uzun olmamalıdır. Takım elbiseleri, pantolon ve ceketleri ayrı ayrı birbiriyle giymek iyi sonuç vermez. Bir erkek gece dışarı çıkacaksa mutlaka koyu renk veya beyaz giymelidir. Spor iken bile blue jean veya pantolon üzerine siyah, lacivert veya
ŞIKLIĞIN OLMAZSA OLMAZLARI TEMİZ, ÜTÜLÜ VE UYUMLU GİYİNMEKTİR.
beyaz gömlek, t-shirt, bluz giyilebilir. Kareli, renkli gömlek ile gece dışarı çıkmak uygun olmaz. Yurt dışında pek çok yerde jean, spor gömlek, spor ayakkabı ile mekanlara müşteri kabul edilmez. Üyesi olduğum Harvard Club of New York City'de birçok kuralın yanı sıra bu giyim kuralları çok sıkı uygulanır, ana yemek salonuna ceket ve kravat olmadan kabul etmezler. Acil ve hazırlıksız gelen erkek üyeler veya misafirler için lacivert blazer ceketler, şort veya mini etekle gelen kadınlar için de diz boyu etekler bulundurulur, bunları giymeleri halinde girmelerine izin verilir. Ben hemen hemen her davet, yemek programı ve mekan için kıyafet kodunu sorar, ona göre giyinirim. Misafirlerimi de kendilerini orada kötü hissetmemeleri için bu konuda bilgilendiririm. Şıklığı tamamlayan saç, sakal ve tırnak tuvaletidir. Saçlar, kesinlikle temiz ve bakımlı olmalıdır. Günlük duşun akabinde kullanılan deodorant, parfüm kokusu ile aynı değil ise kokusuz tercih edilmelidir. Tepeden tırnağa giyilen her şey; ceket, pantolon, kazak, hırka ve benzerleri havalandırılıp ütülenmeden, gömlek ve diğerleri yıkanıp ütülenmeden, ayakkabı kalıpta dinlendirilmeden tekrar giyilmemelidir.
Gardırobumda her renk pantolon vardır ama deri olanları ve birkaç istisnayı saymazsam sadece lacivert ve siyah blazer ceketlerim vardır. Renk macerasını pantolonda denerken ceketin lacivert veya siyah tutulması şıklığı tamamlar, böylece iş adamı ciddiyetini kırmızı pantolonla dahi muhafaza eder.
Palto ve pardösü kışın olmazsa olmaz aksesuarlarıdır. Eşli dışarıya çıkılacaksa resmi-spor dengesi ve renk uyumu şıklığa şıklık katar. Bence kişinin bir tarzı olmalı ve kıyafetlerini o tarza uygun seçmelidir. Marka bir algılar topluluğudur ve giyim kuşam stilimiz kişisel markamızın önemli bir unsurudur. Güzel bir atasözü vardır; “insanlar kıyafetleriyle karşılanır, konuşmalarıyla uğurlanır.” Yine dikkat edilmesi gereken bir husus ceketlerin etek ve kol boyları, pantolonların uzunlukları ve genişlikleridir. Pantolon uzun olup ayakkabının üzerinde toplanmamalı, şalvar olmamalı; ceketin etek ve kol boyları uzun ve beli bol olmamalıdır. Ben dünyanın en iyi tasarımcılarından aldığım kıyafetleri çoğu zaman terzimin elinden geçiririm. Ayakkabılar her zaman boyalı olmalıdır. Dost başa düşman ayağa bakar lafına inanmayın, kadınlar bir erkeğin önce ayakkabısına bakarlar. Evde terlik yerine, kıyafet altına bazı üst segment tasarımcıların yaptığı ev ayakkabılar tercih edilebilir. Kıyafet kendimizi ifade etmenin de bir parçasıdır. Harvard Kennedy School of Government'ta doktora ve üzeri öğrencilere verdiğim “devlet başkanlarına politika danışmanlığı” dersine, orada spor şık giyinildiği halde resmi gayet şık gidip, öncelikle böyle görünmelisiniz diye derse başlıyordum.
Düz renkle düz renk, desenli ile düz renk giyilir ama desenli ile
Hepinize şık günler dilerim.
ŞIKLIĞI TAMAMLAYAN SAÇ, SAKAL VE TIRNAK TUVALETİDİR.
Pantolondan itibaren renk, çorap ve ayakkabıda giderek koyulaşmalıdır. Pantolondan açık bir renk çorap veya ayakkabı sırıtır. Bunun istisnası yazın açık renk, hatta beyaz makosenlerdir. Çorapsız giyilirler ve uygun renkli bir kemer ile şıklığı tamamlarlar.
83
RÖPORTAJ
Vizyon Estetiği
DR. ÖZGÜR KOLDAȘ
Vizyon estetiği; mesleğinin ikinci baharını yaşayan ancak görünümü zamana yenik düştüğü için hayal ettiği duruşa sahip olamayan erkek hastaların tercih ettiği yeni bir estetik türü olarak gündemde yerini aldı. Yazılı ve görsel medyada son zamanlarda sıkça yer alan vizyon estetiğini Dr. Özgür Koldaş’tan dinliyoruz...
E
rkeklerin Estetik Tercihleri Nelerdir? Erkek hastalarımız kısa sürede uygulanabilen, iz bırakmayan ve doğal görünümlü işlemleri tercih ediyorlar. Saç ekimi ve yüzle ilgili müdahaleler (botoks ve dolgu uygulamaları) ile cilt kalitesini artıran dermokozmetik ürün destekli uygulamalar planlamalarda yerini alıyor. Kişiye özel ve küçük estetik dokunuşlar günümüzde artık kolaylıkla ve başarıyla uygulanmaktadır. Abartısız ve doğal görünüm sağlayan bu uygulamalarla kırışıklık ve sarkmaların giderilmesi ile bölgesel zayıflama gibi tedaviler yeni teknolojiler sayesinde artık daha hızlı ve kolay gerçekleştirilmektedir.
84
İşe Nereden Başlanmalı? Herkesin ilk dikkat ettiği yer olan gözlerden başlanmalıdır. Bakışlardan yola çıkarak güç ve kontrol duygusu tespit edilebilir. Çünkü şairin de dediği gibi; gözler kalbin aynasıdır. Kaşların ortasındaki çizgiler, kaz ayakları, üst göz kapağındaki sarkmalar ve gözaltlarındaki çökmeler görünümü olumsuz etkiler. Bu bölgede özellikle botoks ve dolgu enjeksiyonları mükemmel sonuç verir. Yüzü Şekillendirmek... Dolgular ve dolgunlaştırıcı malzemeler tıp dünyasının en çok gelişme kat eden bölümlerindendir. Dolgular eskiden daha sert ve
RÖPORTAJ
kalıntı bırakabilen materyaller olarak üretiliyordu. Bu maddelerin yerini ileri teknoloji içeren dolgular aldı. Cilde daha iyi uyum sağlayan teknolojiler ile üretilen dolgular daha yumuşak olmaları nedeniyle yüze kolay şekil verilebilme imkanı sağlamaktadır. Akışkanlığı sayesinde ise normalden daha ince iğne ve kanüller kullanılabilmektedir. Buda hastalarımıza ağrı ve ödem oluşturmayan güzel sonuçlar sunmaktadır. Yüzün geometrik yapısına göre, ideal ve çekici bir yüz yapısının “kalp şeklindeki yüz” olduğu ortaya çıkmaktadır. Yani geniş ve dolgun bir “üst yüz”, aşağı inildikçe daralan bir “alt yüz” yapısı karşımıza çıkmaktadır. Tabii bu değerlendirme kadın ve erkeğe göre değişebilir ama aradaki farklar çok büyük değildir. Bu noktada “Altın Oran”dan da bahsedebiliriz. Örneğin, bir kadının çene ve burun genişliklerinin eşit olması veya yüzün boyu ile genişliğinin oranlanması gibi kurallar vardır. Yani geometri ve matematik kullanarak bir insanı bilimsel anlamda da güzelleştirebiliyoruz. Bu işlemler dolgular sayesinde yapılabilmektedir. İplerle Asma Tekniği De Kullanılmaktadır... Son yıllarda sıkça uygulanılan ve hastalarımızın oldukça rağbet gösterdiği uygulamalardan biri olan “ameliyatsız iple yüz asma estetiği”, yeni nesil bir yüz germe yöntemidir. İnce iğne veya kanüllerin içine yerleştirilmiş PDO (polidioksanon) iplerin ciltteki sarkma merkezlerine yerleştirilmesi ile başlayan bir süreçtir. Burada yaşlanma boyunca devam edecek olan sarkmanın tersi yönünde vektörler belirlenerek iğneler yardımıyla iplerin yerleştirilmesi ve zamanla bunların erimesi ile azalmış kollajen ve elastin miktarlarında artışlar meydana gelir. Artan kollajen ve elastin 60-90 gün boyunca yüksek seviyeye ulaşır. Ameliyathane şartları olmaksızın yapılan bu teknikte, cilde eski gençliğini kazandırmak mümkün olmaktadır. Günlük Hayata Dönme Süreci...
lenf drenajları ile yağ dokusunun ultrasonik ve mekanik teknolojiler ile parçalanmaları sırasıyla uygulanmaktadır. Sonsöz... Yüzün ve vücudun şekillendirilmesi ile temel olarak kadında seksi ve hoş görünen detaylar yaratmaya çalışılırken erkekte daha erkeksi, kaslı ve daha sportmen bir görünüm yaratmaya çalışmaktayız.Yüz asma, cilt gençleştirme (rejuvenasyon), kırışıklık ve sarkmaların giderilmesinde tek başına yeterlidir ancak radyofrekans, dolgu ve botoks ile birlikte kombine edilmesi sonucu daha güzel ve kalıcı yapar. Hastalar uygulamadan hemen sonra günlük hayatılarına dönmektedir. Hatta işlemin, tahmin ettiğinden daha hafif geçtiğini itiraf eden hasta oranı hiç de az değildir.
İple yüz asma tekniği, sosyal hayattan uzaklaşmaya gerek kalmadan gönül rahatlığı ile yaptırılabilir. Ameliyatlarda uzun süredir kullanılan PDO (polidioksanon) türevi ipler, son derece güvenli ve yan etki görülmeyen materyallerdir. Hafif ve kısa süreli bir ödem ve morluklar dışında herhangi bir yan etki görülmemektedir. Lokal anestezi yöntemleri ile uygulanır. İşlemden hemen sonra, ağzın çok geniş açılması veya abartılmış mimiklerin yapılmasından kaçınılmalıdır. İşlemden iki ha a sonrasına kadar ise yüzün sertçe ovuşturulmasından ve yüz üstü yatmaktan kaçınılması tavsiye edilir.
KİŞİYE ÖZEL VE KÜÇÜK ESTETİK DOKUNUŞLAR GÜNÜMÜZDE ARTIK KOLAYLIKLA VE BAŞARIYLA UYGULANMAKTADIR. Vücut Şekillendirmede Neler Yapılıyor? Bu işte standart bir prosedür yok diyebiliriz, çünkü başvuran her hastada sorun farklıdır. Bunun yanında tedavi sonucu etkileyen pek çok faktörde vardır. Her hastanın metabolizma hızı, yaşam stili, alışkanlıkları ve beslenme düzeni farklıdır. Ama çözüme birkaç aşamada başlarız. Birincisi, kilo sorunu olup olmadığını net ortaya koymak gerekir. Çünkü bazı prosedürler kilo verdirmeden ziyade, vücut şekillendirme amacıyla kullanılan tedavilerdir. Bu nedenle öncelikle fazla olan kilolar kontrol edilmelidir. Bu aşamada metabolizma kontrolü, uygun diyet ve akupunktur tedavileri devreye girer. Sonrasında, soğuk lipoliz, enjeksionlipoliz,
www.ozgurkoldas.com.tr Phone: +90 312 428 54 83 Tunalı Hilmi Cad. 88 / 114 Kavaklıdere /Ankara Secratary: +90 532 235 16 00
85
BUSINESS
Turkuaz Petrol’den Büyük Girişim Zülfikarlar Holding’in iştiraki olan Turkuaz Petrol, Türkiye Petrolleri Petrol Dağıtım A.Ş. hisselerinin yüzde 100’ünü satın aldı. Türkiye Petrolleri Petrol Dağıtım A.Ş.’nin özelleştirme ihalesinde 490 milyon TL ile en yüksek teklifi veren Turkuaz Petrol, 2016 yılının en büyük özelleştirme ihalesi için imzayı attı. İmza töreni Maliye Bakanı Naci Ağbal, Özelleştirme İdaresi Başkanı Ahmet Aksu, Zülfikarlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İsfendiyar Zülfikari ve Turkuaz Petrol Genel Müdürü Çağdaş Demirağ’ın katılımlarıyla gerçekleşti. Törenin ardından Türkiye Petrolleri’nin 400’ü aşkın akaryakıt istasyonu, 7 akaryakıt depolama tesisi, 333 bin metreküp akaryakıt depolama kapasitesi ve 2 LPG dolum tesisini bünyesinde bulunduran Türkiye Petrolleri Petrol Dağıtım A.Ş.’yi Turkuaz Petrol satın aldı.
86
ALIŞVERİŞ
BVLGARI Gözlük 1,020 BROOKS BROTHERS Tișört CORNELIANI Kravat 675
BROOKS BROTHERS Ayakkabı
GIVENCHY Pantolon 2,520
JIL SANDER
OUTPOST LAB Çanta 390
BELSTAFF Çanta 2,188
TINO COSMA Askı 450
Sade bir felsefeden yola çıkarak hazırlanan koleksiyonda Jil Sander, düz çizgileri ve yalın renkleriyle dengeli görünümünü koruyor. SANTONI Kemer 1,405
Zamansız Şıklık İş hayatındaki şıklığı sosyal hayatına da taşımak isteyen beyefendiler için zamansız parçaları derledik. TETEOSSIAN Kol Düğmesi 2,625
VALENTINO Ayakkabı 2,910
87
RÖPORTAJ
Uyku Alışkanlıklarınıza Uyumlu Yataklar Yatsan Satış ve Ticari Pazarlama Direktörü Ali Serdar Sorfük konforlu ve kusursuz bir uyku deneyimi sunan markalarının başarılı yolculuğunu bizlerle paylaşıyor...
ALİ SERDAR SORFÜK
Y
atsan'ın başarılı yolculuğunu dinleyebilir miyiz? Kurulduğu 1974 yılından bu yana Türkiye uyku ürünleri pazarında "Konforlu ve kusursuz bir uyku deneyimi" için çalışan Yatsan, dijitalleşme, ARGE, teknoloji, inovasyon, yeni ürün ve yeni marka yatırımlarıyla müşteri memnuniyetini tüm dünyada bütün sektörler genelinde en üst seviyeye taşıyor. Genel merkezi İzmir'de bulunan Türkiye'nin lider uyku ürünleri markası olan Yatsan bugün, dünyada 500'den fazla, Türkiye'de ise 150'ye yakın satış noktasında faaliyetlerini sürdürüyor. 52 ülkeye ihracat gücüyle Yatsan, Türkiye'de olduğu kadar hem kendi markası Yatsan hem de Serta'dan Tempur'a, Sealy'den King Koil ve Stearn & Foster'a kadar dünyanın en ünlü yatak
88
markalarıyla ortaklığı nedeniyle de Amerikan ve Avrupa pazarında da güçlü bir konumda. Türkiye yatak ihracatının yüzde 24'ünü yapan, dünyanın en iyi ve en kaliteli yataklarını, 25,000 m2 yaklaşık üretim alanında 15,000 m2 depo kapasitesi ve 1000 kişilik personeli ile üreten Yatsan, bugüne kadar hep en yüksek teknolojiyi, en kaliteli, en doğal hammaddelerle ve ustalıkla müşterilerinin konforuna sundu. Şimdi daha da iyisi için çalışıyor. Yatsan çatısı altında başka hangi markalarınızla ve ürünlerinizle müşterilerinizle buluşuyorsunuz? Gerek yatak gerek ise uyku ürünleriyle üst segmentte pazarı domine eden Yatsan; Serta, Tempur, Sealy, King Koil ve Stearn & Foster gibi
RÖPORTAJ
dünyanın en ünlü yatak markalarının yanı sıra şimdi de ev tekstilinde Yatsan Maison markasıyla tüketicisiyle buluştu. Yataklarımızı çok daha geniş kitlelerle buluşturabilmek için hayata geçirmekte olduğumuz yeni markamızın adıyla yatak mağazalarımız ise yaz ortasında faaliyetlerine başlayacak.
2015'ten 2016'ya yaklaşık yüzde 8'lik büyüme gösteren ve en dinamik, en hızlı büyüyen alan olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye'de ortalama yatak değiştirme süresi 17 yıl, ABD'de 10 yıl, Avrupa'da ise 10 yıldan az. Uyku kalitesi ile ilgili olarak bilinç seviyemizin Türkiye'de yükselmesi gerektiğini görüyoruz.
İş hayatındaki karakterinizle ile sosyal yaşamdaki arasında ne gibi farklılıklar var? İş hayatımdaki karakterim ile sosyal yaşamdaki karakterim arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisinde en önemli belirleyici güvendir.
Sizin gözünüzdeki başarı tablosunun şu an hangi noktasında Yatsan? Yatsan olarak üst segmentte pazarı domine eden, Türkiye yatak ihracatının yüzde 24'ünü yapan, 52 ülkeye ihracat gücü olan bir firmayız. Dünyada 500'den fazla satış noktamız var. Dünyanın en kaliteli yataklarını satıyoruz. Bugüne kadar kaliteye verdiğimiz önem ile büyüdük. Bundan sonrasında ise bir dünya şirketi olmaya odaklandık.
Bir iş adamı olarak kendinizi hangi kelimelerle özetlersiniz? Ahde vefalı, güvenilir ve taş üzerine taş koyan olarak özetleyebilirim. Asla taviz vermeyeceğiniz prensipleriniz... Doğruluk, dürüstlük, ülkem ve insani değerler. Yurt dışı ile kıyaslandığında Türkiye'deki mobilya sektörünün daha iyi ve daha eksik olduğu alanlar neler? Türkiye'de perakende pazarında yılda 3 milyon adet yatak satılıyor. Yatak pazarına baktığımızda, ABD'de sektörün büyüklüğü 7,8 milyar dolar iken, Türkiye'de yatak pazarının büyüklüğü 863 milyon TL. Yatak pazarı
Yoğun bir iş gününden sonra kendinizi dinlendirmek ve mutlu etmek için neler yapıyorsunuz? Kalan zamanımı ailem ve dostlarımla geçiriyorum, ertesi güne iyi başlamak ve kendimi iyi hissetmek için Yatsan yatakta uyuyorum, dinleniyorum. Yatsan, sektördeki başarısına hangi ilkelerle ulaştı? Müşteri deneyimi ve memnuniyeti, konfor, estetik ve kalite, vazgeçmediğimiz ilkelerimizdir.
89
BUSINESS
Saatler Göz Kamaştırdı Tektaş Saatçilik ve Mücevher Grubu, 2017 son koleksiyonlarının tanıtımını Ankara’da yaptı.
ERCAN KAHRAMAN, SHELLY OVADIA
90
İsviçre’nin en değerli ve prestijli saat markalarından Audemars Piguet, Chopard, Patek Philippe markalarının Türkiye’deki tek ve resmi distribütörü olan Tektaş Saatçilik ve Mücevher Grubu, Tektaş Saatçilik ve Aksesuar Yönetim Kurulu Başkanı Shelly Ovadia tarafından birbirinden değerli ve eşsiz saatlerin yer aldığı 2017 koleksiyonlarını Ankaralıların beğenisine sundu. Türkiye Genç İş adamları Derneği (TÜGİAD) Ankara Şubesi ev sahipliğinde Divan Çukurhan’da gerçekleşen bu özel geceye iş ve siyaset dünyasından önemli isimler katıldı. Yoğun ilginin olduğu gecenin açılışını gerçekleştiren TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanı Ercan Kahraman, konuşmasında girişimciliğin önemine ve markalaşmanın değerine vurgu yaptı.
SEFA, ELÇİM ÇOL
ÖZGÜR İNCESU
91 EFE BEZCİ
SEDA - CAN ÇAVUȘOĞLU
BERİL ÇAVUȘOĞLU
RÖPORTAJ
En Güvenilir Çözüm Ortağınız
DÜNYANIN EN İYİ İŞİNİ YAPIYORSUNUZ. AMA BUNU KİM BİLİYOR? ARTIK HERKES BİLECEK DİLARA ERTÜRK
2003 yılından bu yana etkinlik organizasyon halkla ilişkiler ve basın danışmanlığı alanlarında hizmet veren MAG PR Solutions'un çalışmalarını ve gelecek planlarını Kurumsal İletişim Direktörü Dilara Ertürk anlatıyor.
92
RÖPORTAJ
M
AG PR Solutions’un kurulduğu günden itibaren geçen sürecini ve faaliyetlerini bizimle paylaşır mısınız? MAG PR Solutions 2003 yılından bu yana etkinlik ve organizasyon, halkla ilişkiler ve basın danışmanlığı alanlarında faaliyet gösteren bir firma olarak çalışmalarına devam ediyor. İş birliği olan firmalar ile ajans mantığının dışında iş ortağı yaklaşımıyla faaliyet gösteren firmamız, Ankara ve İstanbul’da bir çok kurumsal firma ile farklı projelere imza atmaktadır. İki ayrı çalışma prensibi ile hareket eden MAG PR Solutions etkinlik ve organizasyon kapsamında firmaların iletişim ihtiyaçlarına uygun hedeflemeleri yaparak kurum vizyonuna uygun organizasyonları planlıyor. Bunu yaparken en temel fikri tabi ki firmanın kurumsal standartları ve vizyonu belirliyor. Bazen firmaların düşündükleri organizasyon modelleri, markalarının kurumsal kimliğini hem basında hem de şehrin içerisinde uygun temsil edemeyeceğinden ufak dokunuşlar ile marka kimliğine uygun hale getiriliyoruz. Biz genelde ses getirecek etkinliklerde mutlak fayda elde edecek öneriler sunmayı tercih ediyoruz. Nedir bu mutlak fayda diye soracak olursanız tabiî ki yaptığımız etkinliklerin birilerinin dikkatini çekerek farklı konulara temas edilmesinin sağlanması. Bunu da genelde sosyal yardımlaşma dernekleri ya da sivil toplum kuruluşları ile gerçekleştirmeyi tercih ediyoruz. Bir diğer çalışma prensibimiz ise basın ve halkla ilişkiler danışmanlığı. Bu kapsamda da yine iş birliği yaptığımız firmalarımız için uygun bir dil belirliyor ve onların basın tarafında daha fazla konuşulmalarını sağlıyoruz. Düzenli olarak basının ilgisini çekecek konu başlıkları belirliyor, bu konu başlıklarını firma temsilcilerinden aldığımız bilgiler ile düzenliyor ve datamızda bulunan basın mensupları ile paylaşıyoruz. Aslında haber değeri taşıyacak içerikler üreterek herkesin iş ortağımızdan haberdar olmasını sağlıyoruz. Tabi bir de özel röportajlar organize ederek firma temsilcilerinin kanaat önderi olarak konumlandırılmasına destek olmaya çalışıyoruz.
ARTIK SADECE HABER OLMANIN YETMEDİĞİ BİR ÇAĞI YAŞIYORUZ VE YARATICI FİKİR ÜRETEREK HABER DEĞERİ KAZANDIRMAYA ÇALIŞIYORUZ.
Dijitalleşme süreci ile birlikte firmalar artık bütünleşik bir pazarlama stratejisi ihtiyacına girdi. Bu da tabiî ki geleneksel kalıpların içerisine dijital medyayı da aldı. Bu noktada dijitalleşmek kaçınılmaz oldu. Bundan üç dört yıl önce PR sadece geleneksel medyada haberlerinizin görünür olmasını sağlamak anlamına geliyordu. Ancak son yıllarda PR içerisine daha yaratıcı düşünen fikir dünyasını ve dijital mecraları da içerisine aldı. Biz de bu değişimi yakından takip eden bir ekip olarak dijitalleşme sürecimizi erkenden tamamlayarak MAG Dijital ile birlikte bütünleşik pazarlama modelini kendimize entegre ettik. Artık sadece haber olmanızın ya da konuşulmanızın yetmediği bir dünyadan bahsediyoruz. Burada firmalar ne kadar basında yer alırlarsa alsınlar ya da ne kadar çok etkinlikte insan ağırlıyor olsunlar günün sonunda bir maliyet beklentisi oluyor. Bütünleşik pazarlama işte tam bu noktada devreye giriyor. Siz bir etkinlik düzenliyorsunuz. Hedeflediğiniz kitleyi oraya getirmeniz için hedef kitlenin ihtiyaçlarını ve taleplerini biliyor olmanız çok önemli. Davet ettiğiniz kitlenin taleplerini tespit ettiyseniz ve her şey istediğiniz gibi gittiyse; Katılımcılarınıza ürününüzü iyi tanıtmanız ve onların satın alma dürtülerini harekete geçirmeniz gerekiyor. Bunu da sağladıktan
sonra insanların düzenlediğiniz etkinliğe geldikleri için kendilerini özel hissetmesi kalıyor. Bunu da basın yolu ile ve anlattığınız ürün ya da marka ile sağlıyorsunuz. Dijital mecralardaki görünürlükte tam olarak burada işinize yarıyor. Çünkü çok hızlı bir dünyada yaşıyoruz artık her şey anlık olarak karşımıza çıkıyor. Yaptığınız etkinlik ya da anlattığınız ürün, haber her ne ise anlık olarak gönderdiğinizde web sitelerinin dijital dünya üzerindeki gücünü gözlemlemeniz daha kolay oluyor.
DİJİTAL DÜNYANIN GELİŞMESİ BÜTÜNLEŞİK PAZARLAMA MODELLERİNİ BERABERİNDE GETİRDİ. Bir de kriz yönetimi ve raporlama işimizin olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Kriz yönetimi de markaların profesyonel olarak ciddiye almaları gereken bir nokta olarak karşımıza çıkıyor. Dijital dünyanın getirisi olarak krizi yönetiminde, daha çok markanızın olumsuz imajını pozitif bir yaklaşım ile değiştirmeyi hedefliyor ve ona göre bir iletişim modeli geliştiriyoruz. Raporlama ise firmanızın rakamsal veriler ile büyüme oranlarını aldığınız bir sistem gibi karşımıza çıkıyor. Burada da yapılan haberlerin reklam eşdeğerleri ile karşılaştırmanıza ve grafikler ile ne kadar görünür olduğunuzu hesaplamanıza yardımcı oluyoruz. MAG PR Solution’s; sağlıktan yeme içme sektörüne, turizm otelcilikten gayrimenkule, otomotivden perakendeye birçok farklı alanda hizmet veren, gündemi yakından takip eden dinamik yapısını hizmet anlayışını her geçen gün geliştirerek sürdürmeye devam ediyor. “Dünyanın en iyi işini yapıyorsunuz. Ama bunu kim biliyor? Artık herkes bilecek” söylemi ile çıktığımız bu yolculuk, temsil ettiğimiz markalarımız ile gurur duyacağımız bir Türkiye markası haline geldi. Tabi ki her sektörde olduğu gibi bizim çalışmamızda da iyi bir ekip en iyi iş için ideal temel taşını oluşturuyor. İşimizin başarıya giden sırrını sorsanız tamamen güven prensibine dayalı ekip işi derim. Çünkü işimiz iletişim. İletişim becerilerinizin gelişime ve eleştiriye açık olması gerekiyor ki iş ortaklarınız ile iletişiminiz devamlılığını korusun.
ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ İŞ ORTAKLARIMIZIN MUTLAK FAYDA SAĞLAMASI. 4 yıllık serüvende bine yakın organizasyon ve sayısız haber yansıması ile yarına umutla bakmak bizi her geçen gün daha keyifli bir şekilde motive ediyor. Yepyeni projeler üretiyoruz. MAG PR Solutions ayrıcalığını tüm firmalar ile paylaşmak için her geçen gün daha da çok heyecanlanıyoruz.
MAG MEDYA
Kaptanpaşa Sokak 33-B Gaziosmanpaşa / Çankaya -ANKARA (0312) 428 0 444 www.magdergi.com.tr /magonline
@magdergi
@magdergi
93
RÖPORTAJ
Kalkınmada Kaldıraç Görevi:
Fuarcılık Sektörü
VELİ SARITOPRAK, ȘULE DADAK
Profesyonel deneyimli ve etkili kadrosuyla birlikte kongre, seminer ve fuarlar düzenleyen HHB Expo şirketinin kurucusu Şule Dadak, bize HHB Expo'nun kurulum aşamalarını anlatırken, gelecek planlarına yönelik değerlendirmelerde bulunuyor.
S
izi tanıyabilir miyiz? Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Maliye Bölümünden mezun olduktan sonra, Londra’da Uluslararası Pazarlama ve akabinde Turizm ve Otelcilik alanlarında yüksek lisansımı tamamladım. Londra’da bulunduğum beş yıl içerisinde hem okuyup hem çalıştım. Daha sonra babamın ısrarlarına dayanamayarak, Türkiye’ye dönüp, üç yıl boyunca İstanbul’da CNR Holding’te Uluslararası Fuar Satış Koordinatörü olarak çalıştım. Çalıştığım üç yıl içinde, mobilya, moda, tekstil, ev tekstili sektörlerindeki uluslararası fuarlarda yurt dışı ziyaretçi ve satış konularında çalıştım. Fuarcılığın mutfağını CNR Holding’te öğrendim, fuarcılığı çok sevdim ve kariyerimi bu alanda geliştirmeye karar verdim. Fuarcılık sektörüne giren kolay kolay çıkamaz, bağımlılık yaratır. İş vesilesi ile birçok ülkeye gidip, Türkiye’de CNR Fuarcılık’ın düzenlediği fuarların
94
tanıtımını yaptım ve bu vesile ile uluslararası anlamda çok iyi bir iletişim ağı oluşturdum. Bu sayede, Ankara’ya döndükten sonra kendi firmam HHB Expo’yu kurdum ve iki yıl içerisinde de İstanbul’da ilk ofisimizi açarak dünyanın birçok ülkesinde acentalarımız oldu. Firmanız ne zaman kuruldu? Firma hakkında bilgi verebilir misiniz? 2008 yılı başında sıfır sermaye ile kuruldu. Farklı sektörde faaliyet gösteren bir firmanın bir odasında tek bilgisayar ile işe başladım. İşe ilk başta yurt dışı fuarların Türkiye temsilciliklerini alarak başladım. Daha sonra ufak seminerler düzenleyerek Türkiye’deki organizasyonları organize etmeye başladım. Yurt dışında edindiğim iletişim ağı ile bu seminerleri uluslararası platforma taşımaya başladım. Bu şekilde ilk olarak enerji sektörüne adım attık. Sonrasında uluslararası kongre düzenlemek için gerekli olan A grubu seyahat acenta belgesini aldık, yavaş yavaş ekibi büyütmeye başladık ve
RÖPORTAJ
sonrasında fuar düzenleme yetki belgesi alarak, Türkiye’de İstanbul’da uluslararası fuarlar organize etmeye başladık. İş dünyasında başarılı bir iş kadını olarak yer almaktasınız, bize HHB EXPO Şirketler Grubu olarak verdiğiniz hizmetleri anlatır mısınız? Profesyonel, deneyimli ve etkili kadromuzla birlikte uluslararası kongre, seminer ve fuarlar yapmaktayız. Sunduğumuz yüksek kalitede hizmetler ile iş dünyasındaki yenilikleri ve gelişmeleri yakından takip ederek profesyonel kadromuzla müşterilerimize VIP düzeyde hizmet vermekteyiz. Son 7 yıldır, enerji, şehircilik ve sağlık sektörlerinde uzmanlaştık. Bu sektörlerde yıllardır, İstanbul’da ve yurt dışında birçok ülkede uluslararası kongre ve fuar düzenleyerek, müşteri memnuniyetini en üst düzeyde tutup, müşterilere yurt içinde ve yurt dışında çözümler sunarken, diğer tara an değişimleri takip ederek, yerli ve yabancı iş ortaklarını değişik projelerle bir araya getirerek, müşterilerimizi uluslararası platformda lider yapmak misyonuyla önder bir kuruluş olma hedefiyle hızlı adımlarla ilerliyoruz. Geçtiğimiz yıl, Türkiye’de 30 yıldır fuarcılık sektörde yer alan, sektörün lideri olan Expotim A.Ş. ile ortak olup, güçlerimizi birleştirdik, hem yurt dışında hem yurt içinde önemli fuarlara birlikte imza atıp, uluslararası platformlarda ülkemizi temsil edeceğiz. Dünyanın her yerine fuar ziyaretleri yapan biri olmakla birlikte profesyonel fuarcı olarak, Türkiye’de fuarcılığın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Fuarlar, ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan birbirlerini tanıyıp aralarındaki ilişkileri ve dayanışmayı geliştirmeleri açısından önemli bir platformdur ve düzenlendikleri yerlere önemli bir canlılık getirmektedir. Sektörümüz son 10 yılda küreselleşme akımına paralel olarak büyük bir ivme kazanmaktadır. Ülkemizde 1970'lerin ortalarında doğan fuarcılık sektörü diğer ülkelerle kıyaslandığında yeni ve gelişmekte olan bir sektördür. Batı ülkelerinin fuar organizatörleriyle yarışacak duruma gelmiş bulunmaktayız. Özellikle İstanbul'da düzenlenen fuarlar gerek alan ve hacim bakımından, gerekse Asya ile Avrupa arasında bir köprü ve ticaret merkezi olmasından dolayı birçok Avrupa ülkesini geride bırakmıştır. Ülkemizde konumu gereği düzenlenen fuarlarımızı Orta Doğu’dan ve Türkiye Cumhuriyetleri’nden büyük ve önemli alıcılar tercih etmektedir. Avrupalı firmalar da bu önemli alıcılara ulaşmak için ülkemizdeki fuarlara katılım sağlıyor. Ülkemizde düzenlenen fuarları şehre göre kıyasladığımızda, konumu ve uluslararası imajı nedeniyle İstanbul ön plandadır. Yaklaşık 350.000 metrekare fuar alanına sahip olan ülkemizde bu alanın üçte biri İstanbul'da, geri kalan alanlar İzmir, Ankara, Antalya, Bursa, Adana ve Konya gibi Anadolu kentlerindedir. Ülkemizin jeopolitik konumunu göz önüne alırsak fuarların etkin bir şekilde dağılmadığını göreceğiz. Uluslararası ticaretin hızlı bir şekilde geliştiği günümüzde, fuarların düzenlendikleri şehre ve bölge ekonomisine getirdiği canlılık inkar edilemez ve fuarların tüm dünyada önemi giderek artmaktadır. Bu nedenle diğer illerimizde de fuarcılık sektörüne önem verilmeli, belirli bölgeler belirlenerek bu bölgelerde dünya standartlarında fuar alanları inşa edilmelidir. Kalkınmada kaldıraç görevi gören fuarcılık sektörüne yerel yönetimlerin gereken önemi vermesi ile hem ülke hem de bölge ekonomisine büyük katkısı olacaktır. Ayrıca, ekonomik istikrar ve güven ortamı tüm sektörlere olduğu gibi fuarcılığa da olumlu bir şekilde yansımaktadır. Yapmış olduğunuz bütün etkinliklerinizde kamu kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları destekleri olduğunu görüyoruz. Bağlı olduğunuz dernekler ve sivil toplum kuruluşları var mıdır? Organizasyonlarımızda kamu kurum ve kuruluşlarına, sektörel derneklere ve sivil toplum kuruluşlarına katılım konusunda destek rica ediyoruz. Örneğin, yaptığımız etkinlik hangi sektör ile alakalı ise, o sektörün ilgili kamu kuruluşlarının, sektörel derneklerinin ve sivil toplum kuruluşlarının desteklemesini sağlıyoruz ki; etkinliklerimiz başarılı, verimli, ülkemize katkı sağlayan ve devlet nezdinde kabul görmüş olsun. Sivil toplum kuruluşlarına gelince; Türkiye Sanayi ve İş Adamları Vakfı (TUSİAV) , Girişimci İş Kadınları
ve Destekleme Derneği (ANGİKAD), Üniversite İş Dünyası Platformu, Türkiye Amerikan İş Adamları Derneği ( TABA), Akıllı Sistemler ve Bilişim Derneği, Teknoloji ve Arge Dernekleri ve DEİK üyesiyim. Bunların dışında firma olarak Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) ve The Global Association of the Exhibition Industry (UFI) gibi birçok ülkenin ticaret odalarına üyeyiz. Böylesine etkinlikler yapabilmek ekip işi olsa gerek... Bütün bunları nasıl bir ekiple başarıyorsunuz? Tamamen hizmete dayalı olarak çalışılan fuarcılık sektörü, çok fazla emek ve özveri isteyen, yoğun çalışmayı gerektiren bir sektördür. Tabii zaman zaman biz de zorluklar çekiyoruz, ancak bu noktada, güçlü, prensipler dahilinde çalışan, başarılı, eğitimli ve işini severek yapan, özverili bir ekip bir araya gelince başarı da beraberinde geliyor zaten.
2018 hedefleriniz nedir? Fuar projelerimizin planlaması bir yıl önceden yapılmaktadır. Önümüzdeki süreçte Türkiye’de, İstanbul’da 7. Uluslararası Doğal Gaz Kongre ve Fuarı, 6. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı, yurt dışında; Hindistan, Ürdün, Oman, İspanya, Hollanda, Birleşik Arap Emerilikleri’nde ve Amerika’da sağlık, şehircilik ve enerji sektöründe fuarlarımız olacaktır. Yurt dışı organizasyonlarında Türkiye’yi mümkün olduğunca ülke partneri yaparak, ülkemizi en iyi şekilde temsil ediyoruz. 2018 hedefimiz, müşterilerimize en iyi hizmeti vererek, sektöre fayda sağlamak, müşteri memnuniyetini, kongre ve fuarlarımızı uluslararası platformda daha da üst pozisyonlara taşımaktır. Tüm projelerimize sosyal projeleri de ilave ederek topluma fayda sağlamayı amaçlamaktayız.
HİZMETE DAYALI OLARAK ÇALIŞILAN FUARCILIK SEKTÖRÜ, ÇOK FAZLA EMEK VE ÖZVERİ İSTEYEN, YOĞUN ÇALIŞMAYI GEREKTİREN BİR SEKTÖRDÜR. Aynı zamanda Termal ve Sağlık Turizm Derneği başkanısınız... Dernek olarak yapmış olduğunuz çalışmalar nedir? 2016 yılında kurulan derneğimizin amacı, ülkemizin sağlık turizmi potansiyelini ve termal zenginliklerini yurt dışında tanıtıp, ülkemize katkı sağlamaktır. Bu konuda Körfez ülkelerinde önemli çalışmalarımız ve projelerimiz var. İki çocuk annesi olarak bu kadar yoğun tempoda planlamanızı nasıl yapıyorsunuz? Planlama çok önemli; bir ha a önceden her günümü saat saat planlıyorum ve maalesef mecbur kalmadıkça bu planın çerçevesini bozmamaya dikkat ediyorum. Sabah güne erken başlıyorum, işle ilgili planlamamı bir ha a öncesinden yapıyorum; her gün, hangi saatte iş konusunda ne yapacağım ve randevularım önceden bellidir. Akşam eve gidince veya ha a sonları mümkün olduğunca çocuklarımla ilgilenerek kaliteli vakit geçiriyorum. Çocuklarımla ortak aktivitelerde bulunuyorum, onların vizyonunun geniş olmasına dikkat ediyorum. Tatil planlarımız önceden bellidir ve mümkün olduğunca değişik ülkelere gitmeye çalışırız. Antalya’da beş yıldızlı bir otele tatile gitmektense çocuklarımın yurt dışında değişik kültürleri, yemekleri ve sanatı tanımasına önemserim. Önceden planlandığı taktirde yurt dışında tatile gitmek daha hesaplı olabiliyor. Spor konusuna önem veriyorum, bu konuda çocuklarımı yönlendiriyorum, ancak maalesef kendime çok fazla vakit bulamıyorum.
95
RÖPORTAJ
Avrupa'nın En Büyük Üreticisi
VEDAT YAKUPOĞLU, NUSRET CÖMERT
H
erkesin hayatında bir dönüm noktası vardır, senin için o dönüm noktası ne zamandı? Hayatımda dönüm noktası olabilecek çok pozisyon oldu. Ailede 6 kardeş içerisinde tek erkek çocuktum. Babam mücadele ruhu olan yıllarca çalışmış bir insandı. Kız çocukları evlenip gittikten sonra ona yardım eden kimsenin olmaması zor bir durumdu. O dönem lise yıllarımdı. Önümde 2 seçenek vardı. Ya üniversiteye gidip daha rahat ve kolay bir hayat seçecektim ya da işleri kötü olan zor durumdaki babamı yalnız bırakmayıp ona destek olacaktım. 5 kızdan sonra bütün ümidi bendim, onu yüz üstü bırakamazdım ve bırakmadım. İnanılmaz bir mücadeleye başlamıştım artık ve bu karar hayatımın dönüm noktası oldu.
96
Merhaba. MAG Business dergisinde iş insanı dostlarımla sizler için keyifli söyleşiler yapmaya başladık. Burada iş adamı ve iş kadınları ile iş, sosyal hayat, sanat ve hobilerini de içine alan sohbetler olacak. Hatırlarsınız, 2010 yılında bir müddet Hürriyet gazetesinde Nü'ans adlı "life style" köşe yazımla Pazar günleri birlikte olmuştuk. MAG Business için ilk söyleşimi hem TÜSİAD'tan hem de Ankara'nın sosyal hayatından uzun süredir iş adamı kimliğinin yanı sıra renkli ve eğlenceli kişiliği ilede yakın dostum olan YDS Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Yakupoğlu ile yaptım. Tam bir "self made" iş adamı olan Vedat abim ile ofisinde ve fabrikasında oldukça uzun aynı zamanda da keyifli geçen, girişimci gençlerimiz için de mesajlar içeren sohbetimizin kısa bir özetini ilgiyle okuyacağınızı umuyorum.
Büyük başarılar, karşılaşılan ve değerlendirilen güzel fırsatlar sonucu ortaya çıkar. YDS’nin bugünkü konumuna gelmesine olanak sağlayan en büyük fırsat neydi? İşler kötü gidiyordu ve ayakkabı dükkanımızı kapatmıştık. Sadece Ankara Posta Caddesi’nde üst katta bir büromuz vardı yani ürünlerimizi satacak cadde üzerinde bir yerimiz dahi yoktu. Babam ben lise yıllarındayken askeriye, belediye, TCDD gibi resmi kurumlara küçük çapta gömlek, ayakkabı ürünleri ve askeri dikimevine deri, kumaş, iplik gibi malzemeleri ihale usulü satmaktaydı, yani para kazanmak için alıp satmakla mücadele ediyorduk. Uzun süre bu şekilde uğraştık ama biraz olsun sermayemizi artıramıyorduk. Çünkü o dönemde çok güçlü bir rakibimiz vardı. Rahmetli Hikmet Gürbüz varlıklı, imalat yapan, nüfuz sahibi biriydi ve bize bir türlü
RÖPORTAJ
Bu yaşadıklarım bende inanılmaz kızgınlık ve travma yaratmıştı. Neden bu kadar kötüydü? Bir gün bunların en iyisini yapacağıma ant içmiştim.
ORDUMUZU GİYDİRİYOR OLMAK ÇOK ÖZEL BİR DUYGU.
nefes aldırmıyordu. Hikmet Bey’in çok büyük, lüks içkili bir restoran açması bizim için başka bir dönüm noktası oldu. En güçlü rakibimiz işine olan konsantrasyonunu kaybetti ve biz bu boşluğu fırsata çevirerek pazarda tek güçlü firma olma yolunda büyük adımlar atmaya başladık.
Ürün yelpazenizde hangi ürünler bulunuyor? Ve bu ürünlerin olmazsa olmaz temel özellikleri nelerdir? Ürün yelpazemizde üç ayrı fabrikada ürettiğimiz farklı ürünler var. Birinci fabrikamız teknik bot ve ayakkabıları, ikinci fabrikamız endüstriyel ve askeri çadırları, üçüncü fabrikamız da özel teknik kıyafetleri, üniforma, sırt çantası, özel operasyon kıyafetleri ve çeşitli teçhizatları üretiyor.
BİZİM BAŞARIMIZ, TEKNİK VE PROFESYONEL ÖZEL ÜRÜNLER YAPMAMIZ.
Savunma Sanayii ile yollarınız nasıl kesişti? Orduya malzeme imal etme serüveni nasıl gelişti? İhale yoluyla aldığımız ordu ve polisin işlerini bazı imalatçılara yaptırıyorduk. İş yaptığımız bu imalatçılardan birinin bizim işimizi yarım bırakarak orduya direkt ihaleye girmesi üzerine kendi üretimimize başladık. İmalatçının bizi yarı yolda bırakması, bana çok ağır geldi ve hazmedemedim. Bu kızgınlıkla 10 tane dikiş makinesi satın alarak kendi üretimimizi yapma kararı verdim. Bir ihalede başkalarının ihale komisyonuna “ben imalatçıyım” demesini kaldıramazdım ve derhal üretime başladık. Bu bizim için büyük bir değişim oldu ve uzun bir süreç başladı.
Tekstil sektöründe her an yeni bir firma ortaya çıkıyor ama hepsinin ömrü uzun olamıyor ne yazık ki, YDS’nin bu kadar başarılı bir noktaya gelmenizi sağlayan başlıca faktörler nelerdir? Bizim başarımız, teknik ve profesyonel özel ürünler yapmamız. Her iklim ve her müşterinin amacına ve isteğine uygun ürünler üretiyoruz.
Ordumuzu giydiriyor olmak nasıl bir duygu yaratıyor? Ordumuzu giydiriyor olmak çok özel bir duygu. Şöyle ki, 1980’li askerlik yıllarımda daha 1 ha alık askerken botlarımın topukları çıktı tabanı söküldü, botlar çok kötüydü. Soğuk kış aylarında ayaklarım botun içinde ıslanır adeta donardı. Parkamız yağmurda ıslanır, atlet ve çoraplar bir yıkamada şekil değiştirirdi. Bir gün tatbikatta uyku tulumunda yattık. Ağır ve içi izocam yani cam yünü ile doldurulmuş tulumlarda kaşıntıdan uyuyamadığımız gibi sabaha kadar donduk. Fermuarlar ilk çekmede kırıldı.
Vedat Yakupoğlu’nun iş hayatında taviz vermeyeceği prensipleri nelerdir? Tedarikçilerin ödemelerini gününde yapmak, müşterilerimize karşı her zaman şeffaf ve dürüst olmak, verdiğimiz sözleri yerine getirmek, her koşulda iyi ve kaliteli ürün üretmek, çalışanlarımızı ailemizin bir üyesi olarak görmek, müşterilerimizi tek seferlik değil ömür boyu iş yapacağımız bir yakınımız gibi görmek, iletişimde olduğumuz insanlara karşı kibirli davranmamak, aksine mütevazı ve içten olmak.
97
RÖPORTAJ
İş yaşamındaki ve sosyal hayattaki Vedat Yakupoğlu karakterini ayrı ayrı hangi kelimelerle özetlersin? İş yaşamındaki için, korkusuz, cesaretli, pes etmeyen, vicdanlı, insancıl, tehdide boyun eğmeyen, gerektiğinde gemileri yakabilen, azimli ve kararlı, her zaman iyimser ve pozitif derim. Sosyal hayattaki Vedat Yakupoğlu ise; vefalı, iyiliği unutmayan, arkadaş canlısı,
MÜŞTERİNİN İSTEK VE BEKLENTİLERİNİ ANLAMAK VE O DOĞRULTUDA HAREKET ETMEK ÇOK DAHA ÖNEMLİDİR.
fedakar, neşeli, candan ve hayatı her zaman ciddiye almayan biri olarak özetlenebilir. Başarı nedir sence? Ve peşimizden gelen yeni nesle çalışma hayatında başarılı olmaları için verebileceğin en büyük nasihat nedir? Başarı; çalışan, kazanan, mutlu olan ve şükreden insan demek. Peşimizden gelen neslin en önemli işi patronluğu öğrenmektir; patronluk iş yapma
BAŞARI; ÇALIŞAN, KAZANAN, MUTLU OLAN VE ŞÜKREDEN İNSAN DEMEK. becerisidir. Öncelikle karakterli olmalarını, iş ahlakını bilmelerini, patronluğun kurallarını ve detaylarını öğrenmelerini yani düzgün adam olmalarını nasihat olarak verebilirim. Satıştan üretime, satın almadan iş geliştirmeye aklımıza hangi departman gelirse hepsinin birebir içindesin. En çok hangi alanla ilgilenmekten keyif alıyorsun? Hepsiyle ilgilenmek çok önemlidir. Bir patron veya yönetici firma kurumsallaşsa bile asla bazı şeylerden tamamen uzak kalmamalıdır.
98
RÖPORTAJ
MAKİNELERİMİZ DÜNYADAKİ EN SON TEKNOLOJİ ÜRÜNLERDİR.
Tasarımlar da senin fikirlerine göre mi şekilleniyor? Nelerden ilham alarak oluşturuluyor tasarımlar? Tabii ki fikirlerim olur, ancak müşterinin istek ve beklentilerini anlamak ve o doğrultuda hareket etmek çok daha önemlidir. Aynı zamanda yeni trend ve teknolojileri de mutlaka takip etmek gerekiyor. Çok farklı tasarımlarla da karşılaştık. Mesela kamuflaj tasarımlarını iki boyutlu görürüz hep, siz yaprakları üç boyutlu yapmışsınız. Bu sizin tasarımınız mıydı? Bunun gibi örnek verebileceğiniz, fark yarattığınız, öne çıkan tasarımlarınız var mı? Tasarım her sektörde işin can damarıdır. Biz bünyemizde iki İtalyan tasarımcının yanı sıra firmada yetişen tasarım ekibimizle de müşteri istekleri doğrultusunda özgün tasarımlar yapmaktayız. Tasarımda ve teknolojide her zaman öncü olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Hedefimiz; özgün, estetik görünüm ve fonksiyonel sağlamlıktır. Bizim gözlemlediğimiz kadarıyla çalışanlarınla çok güzel bir ruh yakalamışsın, çok samimi bir iletişiminiz var. Nasıl oluşturdun bu diyalogu? İnsan ilişkilerinde en çok ne önemlidir senin için? Çalışanlarımızla birlikte büyüdük, her şeyi birlikte yaptık, artık hepsi ailemin bir parçası benim için... Fabrikadaki makinelerinizin özelliklerinden ve bu konuda önem verdiğiniz detaylardan biraz söz eder misin? Makinelerimiz dünyadaki en son teknoloji ürünlerdir. Zaten öyle de olmak zorunda, yoksa dünya pazarlarında söz sahibi olmak mümkün olmaz. Firma olarak her yeniliği muhakkak takip ederiz. Çok sık seyahat ediyorsun. Hatta yurt dışında tesadüfen karşılaşmışlığımız, vakit geçirmişliğimiz bile var. En çok beğendiğin ülke, en çok etkilendiğin kültür, en beğendiğin lezzetler ve en nazik insanlar gibi ayrımlar yapmanı istesek nasıl bir liste oluşturursun bize? Çok sık seyahat ettiğim doğru, çoğunlukla iş seyahatidir bunlar. Seninle Cenevre’de karşılaşmamız inanılmaz keyifliydi. Aslına bakarsan, her ülkenin beni etkileyen ayrı bir tarafı var, duygularım her ülkede farklı. Amerika’nın hayal gücünün büyüklüğünden, Almanya’nın sistem, üretim ve disiplininden, İngiltere’nin klasik yapısından, Hindistan’ın sanki tarih öncesini hissettiren egzotik yapısından etkilenmişimdir hep... Yani her yerde ayrı bir şey var. İtalya’yı genelde kendime yakın buluyorum, beğendiğim lezzetler sorulduğunda da ne yalan söyleyeyim İtalyan yemekleri diyorum.
DÜNYADAKİ EN İYİ TEKNOLOJİ VE TASARIMLARI TAKİP ETMEK, KALİTE VE DETAYDA ÇOK İYİ OLMAK GEREKİYOR.
99
RÖPORTAJ
Hizmet verdiğiniz sektörde Türkiye’yi Avrupa veya Amerika ile karşılaştırdığınızda onlardan önde olduğumuz alanlar ile tamamlamamız gereken yönler neler sence? Ülke olarak, bizim sektörde diğer ülkelerden çok geride sayılmayız. Üretimde çok iyi durumdayız ama kalite ve tasarımda bizim firmamız iyi olsa da sektör olarak uluslararası arenada yapmamız
ÇOK YOĞUN OLSAM DA ARTIK HAYATA BAKIŞIM SADECE İŞ DEĞİL.
gereken çok şey var. Dünyadaki en iyi teknoloji ve tasarımları takip etmek, kalite ve detayda çok iyi olmak gerekiyor. Ürünün sunumu dahi çok önemli. Markalaşmak uzun bir yol. Müşterilerinizi çok iyi tanımanız, onların ihtiyaçlarını bilmeniz, işinizi ve ürününüzü aşkla yapmanız çok önemli. Sonuçta ürettiğiniz ürünler sizin şahsi kaliteniz ve ülkenizin kalitesinin bir göstergesi olmalı. En iyisini yapmak çok önemli. Şahsen rakiplerimizden her zaman önde olduk. Oldukça yoğun bir iş adamı olan Vedat Yakupoğlu, iş dışında kendine kalan özel zamanlarında en çok neler yapmaktan mutlu olur? Oldukça yoğun olsam da artık hayata bakışım sadece iş değil. İnsanın huzurlu ve mutlu olması çok önemli. Artık işe biraz eğlence katıyorum, yaşamın çok kısa ve güzel bir rüya olduğunun farkındayım. Her şeyi çok ciddiye almıyorum. Sağlıklı ve mutlu olmak çok önemli. Çok özel ve farklı bir hobin var; saksafon çalmak… Nasıl başladın saksafon çalmaya? Müzik sana kendini nasıl hissettirir? Yükseliş Koleji öğrencileri bilir; müzik hocamız rahmetli İsa Coşkuner aynı zamanda çok iyi bir bestekardı. Bize klasik Batı müziği dahil her şeyi dinletti, yani bize müzik ruhunu aşıladı. Okul yıllarında, okul orkestrasında batericiydim ve saksafon çalan bir
HER ŞEYİ ÇOK CİDDİYE ALMIYORUM. SAĞLIKLI VE MUTLU OLMAK ÇOK ÖNEMLİ. arkadaşım vardı. O günlerde ben de bir saksafon alıp çalmayı öğrenmek istedim ama babamın işlerinin kötü olduğu dönemde alacak param yoktu. Yıllar sonra tesadüfen Yamaha’nın temsilcisi ile tanışınca bir tane almama vesile oldu ama sahip olmak değil öğrenip çalmak çok zordu. Önce, herkesten habersiz, gizlice ders aldım, sonra herkese sürpriz yaptım ve böylelikle içimde uhde kalmış bir hayalim gerçeğe dönüştü. Şu an 20-30 kadar şarkı çalabiliyorum. Biraz da aile yaşantını dinleyelim… Yeteri kadar zaman ayırabiliyor musun ailene? Beraber en çok neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz? Eşim ve üç kızımla arkadaş gibiyiz. Çocukluk yıllarında kızlarımı
100
RÖPORTAJ
sevip koklamaya çok fazla zaman ayıramamanın eksikliğini bugün hala hissediyorum. İşlerimin de hayatımın da mücadele ve büyüme döneminde büyüdüler ama artık o açığı kapattığımı düşünüyorum.
KENDİMİZİ TEKNİK TEKSTİLDE, YANİ ÖZEL OUTDOOR VE PROFESYONEL GİYSİLERDE DAHA DA GELİŞTİRME YOLUNDAYIZ.
Son olarak geleceğe yönelik projelerden bahsedelim… YDS’yi daha nasıl gelişmeler bekliyor? YDS olarak, son 10 yıldır ISO 500 en büyük sanayi kuruluşları listesindeyiz ve umarım bundan sonra da olacağız. İhracatta ve uluslararası pazarlarda iyi bir markayız. Kendimizi teknik tekstilde, yani özel outdoor ve profesyonel giysilerde daha da geliştirme yolundayız. Şu an perakende olarak İstanbul’da ve Ankara’da iki mağazamız var. İnternet satışında da büyümeyi hedefliyoruz. Dünyanın en büyük ordu ve polis teşkilatlarının önemli
DÜNYANIN EN BÜYÜK ORDU VE POLİS TEŞKİLATLARININ ÖNEMLİ TEDARİKÇİSİ DURUMUNDAYIZ.
tedarikçisi durumundayız. 1300 çalışan ve 25 mühendis kadromuz var. 15 yıl önce bir İngiliz şirketini satın aldık, her geçen gün de işlerimizi geliştirmekteyiz. Bunlara ek olarak, gayrimenkulde tahminimizin üzerinde gelişme sağladık. Lojistik depo ve fabrika binaları inşa edip kiralama yapıyoruz. En büyük şirket grupları müşterimiz ve çok iyi bir inşaat ekibimiz var. Konut ve AVM ile ilgilenmiyoruz. Sonuç olarak, her zaman güçlü sermaye yapımızı muhafaza ederek büyüme prensibinde yolumuza devam edeceğiz.
101
RÖPORTAJ
İşsizlik Rakamları
TÜGİK Genel Başkanı Dr. Erkan Güral 2017 işsizlik rakamlarını bizler için değerlendiriyor.
ERKAN GÜRAL
T
ürkiye'nin gösterdiği büyüme performansının bir getirisi olarak iş gücünün de nitelikli boyutlara yükselmesi gerektiğinin altını çizen Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu (TÜGİK) Genel Başkanı Erkan Güral, “Türkiye, son 15 yılda sahip olduğu güçlü istikrar sayesinde ekonomik ve siyasi ölçekte ciddi bir ivme kazanmıştır. Devletimizin sürdürdüğü başarılı ekonomik reformlar sayesinde dünyada parmakla gösterilen ülkemizde işsizlik, içinde ‘meslek edinme’ ve ‘iradi işsizlik’ olgularını da içeren çok yönlü bir sorundur. Hükümetimizin bu sorunların önüne geçebilmek adına attığı adımlar sayesinde, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının da katkılarıyla, yakın vadede hedeflenen seviyelere gerileyeceğini düşünüyoruz.” dedi. “Hedef işsizlik oranlarında tek haneli rakamları yakalamak olmalıdır...”
102
Açıklamasında Türkiye'deki işsizlik sorunun da hedefin tek haneli rakamları yakalamak olması gerektiğini vurgulayan Güral; Türkiye'nin, iş gücünü meslek edindirmeye yöneltecek bir devlet politikasına sahip olduğunu ve bu yönde hükümetin girişimiyle başlatılan topyekun istihdam seferberliğiyle çok önemli adımlar atıldığını kaydetti. Özellikle cazibe merkezleri programının istihdama büyük katkılar sunmasını beklediğini ve gençleri meslek edindirmeye yönlendirecek uygulamaların hayata geçirilmesinin kilit bir önemi bulunduğunu belirten Güral, “Bu noktada özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının da devletimizi destekleyen adımlar attığını görüyoruz. Bu gelişme ülkemiz için, geleceğimiz için çok sevindiricidir. Meslek sorunumuzu, devletimizin politikasını destekleyerek, ülkemizin tüm kesimlerinin işin içine girmesiyle nihayete erdirebiliriz diye düşünüyorum. Biz TÜGİK olarak bu konunun destekçisi ve takipçisiyiz” diye ifade etti.
ALIŞVERİŞ
MIU MIU Gözlük 1,420 UĞUR SAAT Cartier
CHLOE Çanta 6,750
EDDIE BORGO Küpe 1,265.00
DOLCE&GABBANA Broș 1,725.00
BROOKS BROTHERS Elbise
BRUNELLO CUCINELLI Pantolon 3,025.00
BOYY BAG Çanta 5,450.00
Vazgeçilmez Kesimler
RALPH LAUREN 2017
MARNI Etek 2,517
Güçlü iş kadınlarının vazgeçilmezi parçalar, kesimleri ve kulplarıyla sizi bir adım öne taşıyacak. CALVIN KLEIN Saat 860 TORY BURCH Ayakkabı 1,208.00
ALCOZER&J Yüzük 1,375.00
Ralph Lauren, maskülen kesim ceketlerle bohem aksesuarları bir arada kullanarak stil sahibi kadınlara ilham veriyor.
CHRISTIAN LOUBOUTIN Ayakkabı 2,486
103
RÖPORTAJ
Tutkularımızla Üretiyoruz
2016 yılında “Türkiye’nin en hızlı büyüyen ilk 100 firması” içinde yer alarak TOBB tarafından ödüllendirilen QZENS Furniture & Interior Design’ın Kurucusu ve TÜSİAV Başkan Vekili Yılmaz Doğan mobilya sektörünü değerlendiriyor...
B
ize kendinizden bahseder misiniz ? 1978 yılında Erzurum’da doğdum, ilk ve orta öğrenimimi Ankara’da lisans eğitimimi Pamukkale Üniversitesi’nde tamamladım. Evliyim ve Duru ile Masal adında iki kızım var. Ailemden sonra en büyük tutkum; tasarım ve ahşap, amatör olarak da fotoğrafçılıkla ilgileniyorum. Çocukluğum mobilya tozu ile yoğrularak geçti. Ve bu tecrübe benim için eşsiz bir okul oldu. Üniversite hayatına kadar okuldan arta kalan bütün zamanım Siteler mobilya sanayisinde, şu an yaptığım işin çıraklığını, kalfalığını, ustalığını yaparak; birçok hayata dokunarak ve dolayısıyla farklı tecrübeler edinerek geçti. Üniversitede okurken çalışma hayatım daha çok tasarım faaliyetleri
104
üzerine devam etti. Üniversiteden sonra fark ettim ki tasarım ve ahşap benim için vazgeçilmez bir tutku. Bu tutku ile ülkemize olan borcumuzu ödeyebilmek, üretim yapmak, istihdam yaratmak gayesiyle 2003 yılında kuzenimle birlikte sıfır sermaye ve kiralık makinelerle sadece ikimiz çalışarak üretim yapmaya başladık. Aynı süreçte, bir tara an da bilgisayarla tasarım, çizim ve görselleştirme dersleri de vermeye başladım. Bizimki tam manasıyla bir genç girişimcilik hikayesi aslında… Zamanla sektörün dinamiklerini tanıdıkça, ortağımla birlikte işimize profesyonellik katma kararı aldık ve asıl dönüm noktası bu oldu bizim için. Bu bilinçle 2008 yılının ortalarında kendi markamızı yaratma kararı aldık. Bugün sahip olduğumuz teknik ekiple, profesyonel bir yapılanma içerisinde ancak
RÖPORTAJ
amatör ruhumuzu da kaybetmeden QZENS Furniture & Interior Design olarak özgün tasarımlar projelendiriyor ve uyguluyoruz. 2008 yılında başlamış olduğumuz bu yolculuk 2016 yılında “Türkiye’nin en hızlı büyüyen ilk 100 firması” içinde yer alarak TOBB tarafından ödüllendirilmemiz ile taçlandı. Biz bu ödülün bir borç senedi olduğunu düşünüyor, karşılığını vermek için daha çok çalışmamız ve çıtayı daha yükseklere çıkarmamız gerektiğini biliyoruz. Tasarlıyoruz ve üretiyoruz, her gün ezberlerimizi bozup yeniden yorumluyoruz. Sınır tanımıyoruz, yapılamaz denileni yapmak için heyecan duyuyoruz. Detay çözmekten yeni yöntemler geliştirmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Kendi gelişimimizi sektörümüzün gelişimi ile birlikte ayrılmaz bir bütün olarak görüyoruz. Ödevimizin bir parçasının da toplumsal duyarlılık olduğunu biliyor, bu nedenle sivil toplum kuruluşlarında bulunmayı çok önemsiyoruz. TÜGİAD ile başlamış olan sivil toplum yolculuğum bugün gururla taşıdığım TÜSİAV ( Türk Sanayici ve İş Adamları Vakfı) Başkan Vekilliği görevi ile devam ediyor. Aynı zamanda TİMFED ve SİTEGİAD Yönetim Kurulu, ANGİAD, GGYD üyesiyim. QZENS’in faaliyet gösterdiği alanlar nelerdir? Biz yoğunlukla proje bazlı anahtar teslimi özel ve nitelikli işlerde yer alıyoruz. Bugüne kadar otellerden iş merkezlerine, ofislerden villa, rezidans ve nitelikli konut uygulamalarına, kültür merkezlerinden tiyatro-sinemakonferans salonlarına, kamu binalarından eğitim binalarına, mağazalardan kafe-restoran uygulamalarına kadar yüzlerce yaşam alanını projelendirdik ve üretimini başarıyla tamamladık. Son dönemde yoğunlukla rezidans ve nitelikli konut uygulamalarının örnek daire tasarımları ve toplu konut işlerinin nitelikli ahşap üretimlerini gerçekleştiriyoruz. Bunların dışında mimarlık, iç mimarlık ve inşaat firmalarına danışmanlık hizmeti vererek projelerinin “çözüm ortağı” oluyoruz. Hem tasarımcı hem de mühendis olarak ahşap üretimi gerçekleştiriyor olmak firmanıza ne gibi katkılar sağladı? Bu anlamda QZENS’i sektörde faaliyet gösteren diğer firmalardan ayıran özellikleri nelerdir? Ben küçük yaşlardan beri mobilya tasarım ve üretiminin bilfiil içerisinde oldum. Mekan kabuklarının, üretimini gerçekleştirdiğimiz mobilya formlarının etrafında şekilleniyor olması, mekan ile mobilyalar arasındaki nesnel ve biçimsel ilişki, beni her nesnenin formunu, rengini, uyumunu sorgulamaya zorladı. Bu etkiyle tasarımın içerisinde yoğruldum, sonrasında tasarım eğitimi de aldım ama beni tasarım kadar tutku ile etkileyen şey “strüktür” oldu. Bence malzemenin sınırları tasarımın önündeki en büyük engel, bu sebeple nesnelerin sınırlarını zorlamak adına inşaat mühendisliği eğitimi aldım. Tasarım ve mukavemet arasındaki ilişki bize eşsiz deneyimler kattı. Tasarımlarımızın, üretimleri ile birebir örtüşmesi,
detaycı ve bilimsel yaklaşımımız, üretimini gerçekleştirdiğimiz her ürünün, taşıdığı yüklemelerin üzerinde performans göstererek yıllarca yaşayan kaliteli ürünler olması sayesinde bu birleşimin meyvelerini topladık. Mühendislik eğitimi almış olmanın sağladığı bilimsel yaklaşım; malzeme seçimi konusunda da seçici olmamıza, kullandığımız her ürünü kendi içimizde testlere tabi tutmamıza neden oluyor. Mekan içerisinde en belirleyici unsur olan mobilyayı kendi bünyemizde sorunsuz üretiyor olmak, mekanı oluşturan diğer yapı unsurlarının tamamını rahatlıkla üretebilmemizi ve koordine edebilmemizi sağlıyor. Biz, birlikte çalışma kararı aldığımız her müşterimizi tanımaya, onların ihtiyaç ve beklentilerini anlamaya çalışıyoruz. Bu sayede müşterilerimizin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamanın çok ötesinde onlara kendi tarzlarını yaratma fırsatı sunuyoruz. Üretim ve tasarım anlayışımızı etkileyen unsurlar da bizi benzerlerimizden ayırıyor. Tasarım aşamasında da üretim aşamasında da teknolojiden en üst seviyede yararlanıyoruz. Ancak bunları gerçekleştirirken ahşap üretiminin özünde “sanat” olduğunu ve onu sanat yapan şeyin aslında el işçiliği, “handmade” olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz. Bu sebeple üretimlerimizi el işçiliğiyle besliyoruz. Bunu yapabilmek hem tasarım aşamasında bizi sınırlamalardan koruyor hem de üretimlerimize özgünlük ve değer katıyor. Çağın gerektirdiği yaklaşımlarla işin özüne sadık kalarak zenginleştirdiğimiz özgün tasarımlarımızla “kaliteli”, “konforlu” ve “estetik” yaşam alanları yaratıyoruz. QZENS’in hedefleri nelerdir? Biz, Ankara Siteler’den bir “dünya markası çıkarmak” için çıktık yola. Sıfır sermaye, engin hayaller ve 160m2 lik kiralık bir atölye ile başladığımız yolculuk, bugün çok büyük bir ivmeyle büyümeye devam ediyor. Önümüzde kat etmemiz gereken çok uzun ve zorlu bir yol olduğunu biliyoruz, işte bu yüzden geldiğimiz yere değil gideceğimiz yere bakıyoruz her zaman.
ANKARA SİTELER’DEN BİR “DÜNYA MARKASI ÇIKARMAK” İÇİN ÇIKTIK YOLA. Gelişim ve değişim odaklı dinamik yapımız, kalite ve estetiğe tutkuyla bağlı özgün tarzımız, müşteri memnuniyeti konusundaki hassas tavrımız, değerlerimize olan bağlılığımız, üretim ve tasarımı bir arada gerçekleştirebilme avantajımızla “sektörde söz sahibi olmak” ve “fark yaratmak” arzusundayız.
105
RÖPORTAJ
Sitelerin ve mobilya sektörünün dününü, bugününü ve geleceğini nasıl görüyorsunuz? Ülkemizin içerisinde bulunduğu gelişim ve kalkınma süreci ne yazık ki uzun yıllardır hem çalışan hem de işveren olarak içinde bulunduğum mobilya sanayisinin kalbi Siteler’i çok etkilemedi. Siteler’in sektöre kazandırdığı marka sayısı maalesef bir elin parmaklarını geçmez. Marka olmayı başaranlar da kendi tarzlarını yaratan, özgün olan firmalar oldu. Ne yazık ki Siteler, 25 yıldır her geçen gün kan kaybediyor. Yıllar önce “Ankara mobilyası” almak için gelinen Siteler artık İnegöl’den niteliksiz mobilya ürünlerinin bayiliğini alan noktaya gelmiştir. Siz bir sanayi düşünün bu sanayide üretim yapan binlerce tesis varken doğalgaza sahip değilsiniz. Sanayi olmanın getirdiği hiçbir avantaja sahip değilsiniz. Şehrin ortasında kalmış kaderine terk edilmiş dağınık kayıt dışı haksız rekabetin tavan yaptığı istikrarsız bir ortamda ayakta kalabilmek için mücadele etmek zorundasınız. Ya bu yapıdan kopmak zorunda bırakılıyorsunuz ya da içerisinde eriyip yok oluyorsunuz. Son yıllarda, yeni nesil iş gücü yaratmak bir yana sektör yetişmiş mevcut iş gücünden bile kayıplar yaşamakta. Yetişmiş usta, kalifiye personel olmaması bu sektörün önündeki en büyük tehlikedir. Geleneksel üretim yöntemlerini terk etmek ve sadece makineleşme ile değeri düşük ürünler ortaya çıkarmak demektir. Öte yandan Siteler’in en büyük sorunu örgütsüzlüktür. Sitelerde merkezi bir yönetim kurulmalı bütün işletmeler kayıt altına alınmalıdır. Eğer Siteler şehrin merkezinde hapsolmuş yapısından kurtarılacak, sanayi ve üretim tesisi olmaya daha uygun bir sanayi alanına taşınacaksa ve gerekli planlamalar yapılarak herkesin desteği alınarak çalışmalara bir an önce başlanmalıdır. Siteler’i boşaltmak maksadıyla kaderine terk etmek başka bir deyişle buradaki esnafı “susuz” bırakıp ölmesini beklemek elbette ülke yararına bir davranış olmayacaktır. Siteler’deki mobilya sektörünün diğer bir sorunu da eğitimsizliktir. Bu sorunun, merkezi yönetim tarafından desteklenen tasarım ve ar-ge faaliyetleriyle, hem firma sahipleri hem de çalışanlara yönelik eğitimlerle aşılabileceği kanaatindeyim. Bu eğitimler bir yandan tasarım ve çizim diğer yandan yeni üretim yöntemleri ile mevcut üretim yöntemlerinin düzenlenmesi üzerine olmalıdır.
EN BÜYÜK HAYALİM SİTELER’DE BİR TASARIM SOKAĞININ VE STÜDYOLARININ OLMASIDIR. Deniz seviyesinden beş metre aşağıda bulunan topraklarını kurutarak tarım yapan Hollanda bu alanlarda yetiştirdiği çiçekleri bir milyon metrekarelik kapalı alana sahip bir mezatta dünyaya satıyor. Neden Ankara’da mobilya satışı için 365 gün fuar gibi organizasyonları olan büyük kapalı alanlara sahip Antrepolar olmasın ve buradan bütün dünyaya mobilya satılamasın? Ben inanıyorum ki yerel yönetimlerin desteği ve hükümet politikaları ile bu istenilenler başarılabilir. En büyük hayalim Siteler’de bir tasarım sokağının ve stüdyolarının olmasıdır. Siteler gibi sorunlar yumağı haline gelmiş bir sektörün kendi dinamikleri ile ayakta kalmaya çalışması başlı başına gelişmenin önündeki engeldir. Öncelikle Siteler’i ve akabinde ülkemizdeki mobilya sektörünü ileri taşıyabilmek için, bahsettiğimiz kaldıraçları kurmalı ve harekete geçmeliyiz. Gerçekleştirilecek bütün atılımlar,
106
sürdürülebilir ve kendi kaynaklarını bünyesinde yaratabilir, özetle fonlanabilir çalışmalardır. Yeter ki mobilya sektörünü kalkındırmak politika olarak benimsensin, gerekli teşvik ve kanuni düzenlemeler yapılsın. Türk mobilya sektörünün sıkıntılarını aşarak, Tasarım ve Ar-Ge’sini güçlendirerek ve uzun vadede bu ikiliyi inovasyon ile perçinleyerek dünya markaları çıkaracağına inanıyorum. Son olarak eklemek istedikleriniz ve genç girişimcilere tavsiyeleriniz nelerdir? Üretim yapmak, istihdam yaratmak, bulunduğumuz sektörün sorunlarına karşı duyarlı olmak ve çözüm üretebilmek… Tüm bunlar, başarı öyküsüne dönüştürmeyi hedeflediğimiz genç girişimcilik hikayemizin ana argümanları aslında. Öte yandan biz tüm bunları içinde yaşadığımız topluma borcumuz olarak görüyoruz. Genç girişimci arkadaşlar iş modellerini kurarken çok ince eleyip sık dokusunlar. “Ne kazanırım?” hesabından önce “ne kaybederim?” hesabını yapmalıdırlar. Bütün araştırmalarını yapıp farklı sektörlerden ve yatırım yapmayı düşündükleri sektörün içinden mutlaka objektif ve reel insanlardan kritik alsınlar. Derinliğini bilmedikleri çamurlu sulara girmesinler. Etrafımızda hep başarı hikayeleri görüyoruz ama insanlar başarısızlıklarını saklarlar, emin olun başarı hikayelerinin onlarca katı hayal kırıklıkları ve hüsran var. İşte bu gerçeğe rağmen cesur olsunlar, genç girişimciliğin en önemli dinamiği cesarettir. Ve unutmasınlar ki en iyi kaptanlar fırtınaları aşabilenlerdir…
ALIŞVERİŞ
MISSONI Küpe 895
DRIES VAN NOTEN Pantolon 2,175.00
MOSCHINO Kemer 980
PAROSH Etek 998
DIANE VON FURSTENBERG Bluz 795
ALEXANDER WANG Çanta 2,225.00
BOTTEGA VENETA 2018
DOLCE&GABBANA Çanta 10,250.00
Bottega Veneta fütüristik detaylarla yeni kreasyonunda elegan bir iş kadını yaratıyor.
DOLCE&GABBANA Ayakkabı 884
BULGARI Gözlük 1,140
Rengarenk ve Sofistike Yazın gelmesiyle iş kıyafetleri renkleniyor! Hafta sonuna da uyarlanabilecek bu eğlenceli parçaları sizler için bir araya getirdik. STELLA JEAN Etek 1,575.00 GIANVITO ROSSI Ayakkabı 668
NICHOLAS KIRKWOOD Ayakkabı 1,782
107
RÖPORTAJ
Başarılı Öğrenciler İçin El Ele
ZEYNEP KÖKSAL YAYKIRAN
Pet Holding ve İştiraklerinin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Köksal Eğitim Vakfı Başkanı Zeynep Köksal Yaykıran KEV’in faaliyetlerinden ve geleceğe yönelik projelerinden bahsediyor...
S
izi tanıyabilir miyiz? İki çocuk annesiyim. Ankara merkezli Pet Holding ve İştiraklerinin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Köksal Eğitim Vakfı Başkanıyım. 2018’in ilk çeyreğinde de İş Bankası Kültür Yayınları’ndan bebek ve çocuk beslenmesi üzerine Köksal Eğitim Vakfı yararına yazdığım “Eline Sağlık Annişim” adlı kitabım piyasaya çıkacak.
108
Sizce başarı nedir? Başarı çok göreceli bir kavramdır ama bence en büyük başarı, her güne heyecanla başlayabilmek, pes etmemek ve her akşam huzurla uykuya gidebilmektir. KEV ne zaman, kim tarafından kurulmuştur? Köksal Eğitim Vakfı (KEV), 1994 yılında, Pet Holding Yönetim Kurulu Başkanı, babam, Prof. Dr. Güntekin Köksal tarafından kurulmuştur.
RÖPORTAJ
KEV neler yapmaktadır? Faaliyetleri ve geleceğe dönük projeleri nelerdir? Kurulduğu günden bu yana, Ankara’da devlet üniversitelerinde okuyan öğrencilere burs temin ediyor. Eğer öğrencilerimiz değişim programıyla yurt dışına giderse onlara yurt dışında oldukları sürelerde çi burs temin ediyoruz. Mühendislik bölümleri, sanat öğrencileri, işletme iktisat fakültesi öğrencilerimiz var. Öğrencilerimize ücretsiz eğitim seminerleri düzenliyor, Ankara’nın sosyal ve kültürel hayatından ücretsiz olarak yararlanabilmeleri için onlara bale, opera, dans, tiyatro gibi sahne gösterileri için bilet temin ediyoruz. Ankara’da gerçekleşen sanat fuarlarına ve çeşitli fuarlara beraber katılım sağlıyoruz. Ayrıca yaz stajı ve dönem stajlarını ayarlıyoruz. Bir sıkıntıları, ihtiyaçları olduğunda birebir bizimle temasa geçiyorlar. Elimiz hep üstlerinde; ulaşılabiliriz, ulaşılabilirim. Açıkçası en büyük gayemiz, fikri hür, vicdanı hür, farklı görüşlere saygı duyan, dünya görüşü kazanmış, kültür ve sanatla yoğrulmuş, insana ve emeğe saygı duyan bir neslin yetişmesine katkı sağlayabilmek. Bunun için çalışan bir vakıfız.
EN BÜYÜK BAŞARI, HER GÜNE HEYECANLA BAŞLAYABİLMEK, PES ETMEMEK VE HER AKŞAM HUZURLA UYKUYA GİDEBİLMEKTİR. Yoğun iş hayatınızın yanında ailenize nasıl vakit ayırabiliyorsunuz? İnsan ne kadar yoğun olursa hayatını da o kadar iyi organize edebiliyor. Benim en büyük önceliğim ailem. Çocuklarım henüz çok küçük ve onların en önemli yıllarını kaçırmak istemiyorum. O nedenle evim, işim ve vakfımız arasında mekik dokuyorum. Henüz çok gencim, enerjim yüksek, o nedenle hiç şikayetim yok. Aksine çalışmayı çok seviyorum.
EN BÜYÜK GAYEMİZ, FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, FARKLI GÖRÜŞLERE SAYGI DUYAN, DÜNYA GÖRÜŞÜ KAZANMIŞ, KÜLTÜR VE SANATLA YOĞRULMUŞ, İNSANA VE EMEĞE SAYGI DUYAN BİR NESLİN YETİŞMESİNE KATKI SAĞLAYABİLMEK. KEV’e nasıl katkıda bulunulabilir? Özellikle büyük kuruluşlar neler yapabilir? Toplum olarak gelişmek için sosyal sorumluluk projelerinde bireyler olarak mutlaka aktif rol oynamalıyız. KEV’e inanmış, öğrencilerimize maddi, manevi destek veren pek çok bağışçımız ve gönüllümüz var. Öğrencilerimize katkı sağlamak için; • Vakfımıza özel günlerinizde bağış yapabilir, • İş yeri sahibiyseniz, öğrencilerimize firmanızda staj imkanı sunabilir, • Eğitimciyseniz, öğrencilerimize eğitim verebilir, • Müzisyenseniz konser, gösteri gibi organizasyonlara ücretsiz bilet temin edebilir, • Ressamsanız, çalıştaylarınıza öğrencilerimizi dahil edebilir, • İşinizle ilgili konularda çeşitli fuar gibi organizasyonlara öğrencilerimiz adına ücretsiz bilet temin edebilir, • Etkinliklerimize katılarak maddi, manevi destek sağlayabilirsiniz. * Farklı bir görüşünüz olur ise onu da bizimle paylaşabilirsiniz... Desteğin parçası olmayı istemek yeterli...
109
RÖPORTAJ
Sınırları Zorlayın
ZUHAL MANSFIELD
TMG Doğaltaş Madencilik Sanayi ve İnşaat Ltd, Pera Turizm ve Yurdunda Gıda Sanayi LTD ŞTİ Yönetim Kurulu Baskanı, halen DEIK Asya Pasifik Başkan Yardımcısı ve Avusturalya İş Konseyi Başkanı ve 6 yıl süresince Mısır İş Konseyi Başkanlığı sırasındaki başarılarından tanıdığımız Kadın Girişimciler Derneği “KAGIDER’’in de kurucularından, IMD İstanbul Mermerciler Derneği Başkanı ve Turco Money Ekonomi dergisi makale yazarı Zuhal Mansfield, kadın girişimciliğinde sınırları zorlayarak imza attığı başarılarını bizlerle paylaşıyor…
110
RÖPORTAJ
Ö
ncelikli olarak kısaca kendinizden bahseder misiniz? Dünyanın etrafında 4,5 defa bıkmadan dolaşmış bir gezgin, ülkesine, insanına aşık bir vatansever ve kitlelere fayda sağlayacak bir girişimciyim. Girişimci olma arzusu küçüklükten beri içimde olan bir duyguydu. Para kazanmaktan ziyade bir şeyi pazarlayabilmeyi, insanları ikna edebilmeyi büyük bir başarı olarak görüyordum ve bunu daha sonra profesyonel hayatıma da taşıdım. Pazar kurmada ve ürünlerin tanıtım aşamalarında çok büyük başarılara imza attığımı düşünüyorum. İhracat dediğiniz zaman gezmek, görmek gerekiyor. Türkiye'de kadın girişimci sayısı erkeklere oranla azken siz bu tabuyu yıkıp çok büyük başarılara imza attınız. Bu büyük başarılarda asla ödün vermediğiniz prensipleriniz nelerdir acaba? Öncelikle “girişimcinin cinsiyeti olmaz” düşüncesinin yaygınlaşması gerektiğini düşünüyorum. Gelişmiş ülkelere veya girişimci sayısının çok olduğu ülkelere baktığımızda kadın ile erkeğin eşit olduğunu ve bunun toplum tarafından da desteklendiğini görüyoruz. Maalesef Türkiye’de kadın girişimci sayısı giderek azalıyor, bunda basının da kötü bir etkisi olduğu kanısındayım. Basın, başarı örneklerini, kadın rol modelleri yazmak yerine, katledilen, eziyet gören, dayak yiyen kadınları biraz da abartarak anlatıyor ve çalışmak isteyen, ilk adım için cesarete ihtiyaç duyan kadınlarımız evden çıkmaya korkuyor. Bu yüzden kadın girişimciliğinin teşvik edilmesinde basına büyük ölçüde görev düşüyor. Mağdur olan kadınlarımıza bu mağduriyeti yaşatan insanların nasıl cezalandırıldığı da gösterilmeli, başarı örnekleri gösteren kadınlarımızdan ise sıkça bahsedilerek içinde çalışma isteği olan kadınlarımız cesaretlendirilmelidir. Çünkü içinde bulunduğumuz dünya düzeninde kadının ekonomiye katılmaması ülke ekonomisi için çok büyük eksikliğe yol açar. Mevcut nüfusun çoğunluğundan yararlanmazsanız, çalışanların gücü ancak çalışmayanlara bakmakla geçer ve o şekilde ilerleyemezsiniz. Prensiplerime gelecek olursak; ilk başta disiplinli olmak, ikincisi sabırlı olmak -ki bu girişimcilikte çok önemli bir noktadır-, bir diğeri ise etrafınızda duyduğunuz başarısızlık hikayelerine çok fazla odaklanmamaktır. Tabii ki iş planınızı çok iyi yapıp, büyük bir istekle ve inançla yola çıkmak da başarıyı getiren çok önemli unsurlardandır. Sadece “pes etmeyenler başarır”. Başarıyı yakalayabilmek için bu temel faktörlerden asla ödün vermemelisiniz.
şekilde yanlış yaptığımızı tespit edip düzeltme yoluna gittiğimiz takdirde başarısızlıkları başarıya çevirebileceğimizi düşünüyorum. Tecrübe bu şekilde kazanılıyor. İstanbul Mermerciler Derneği Başkanı olarak sizce Türkiye’de mermer sektörü ihracatı nasıl geliştirilebilir? İtalya’da mermer sektörünün birlikte organize hareket etme süreci ve yine İtalya’nın bu sektördeki başarısından da yola çıkarsak, Türkiye’de de mermer sektörünün tek bir ihracatçı birliği olmalıdır. Makinacılar Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri’nden ayrılarak, sektör; makinacılar, mermerciler ve sarf malzemeciler olarak tek bir çatı altına toplanmalıdır. Ve tabii sektör tek bir çatı altında topladıktan sonra devletin de tutumu çok önemli. Devletin birlikten kestiği fonlar yine sektör için kullanılmalı ve bu konudan asla taviz verilmemelidir.
Başarılı bir iş kadını olmanın zorlukları elbette olmuştur, fakat bize kadın girişimci olmanın avantajlarından bahseder misiniz? Kadın girişimci olmanın bir avantajı yok; aynı vergieri veriyor, aynı trafik cezalarına tabi tutuluyoruz. Fakat kadın olmanın çok büyük avantajları var. Kadının çok detaylı düşünebilmesi, hafızasının çok kuvvetli oluşu ve olaylara her açıdan bakabilme yetisi aynı zamanda empati kurarak duygusal bir şekilde de karar verebilmesi, samimi olması, değişken saatlerde çalışabilmesi, organize yeteneği ve çoklu düşünme ve çözüm odaklı olması en büyük avantajlarıdır. Kadınların iş hayatlarına bu özelliklerini yansıtmaları onları kaçınılmaz başarıya götürecektir. Hiç pes etmeyi düşündüğünüz zamanlar oldu mu? Bu gibi durumlarda kendinize veya danışanlarınıza tavsiyeleriniz neler olurdu? Başarısızlık olmadığı sürece nerede yanlış yaptığımızı anlayamayız. Neyi doğru yapacağımızı da yanlışlarımızdan öğreniyoruz. Dolayısıyla başarısızlıklar insanın şevkini kırmamalı… Tabii ki motivasyonumuzun aksadığı zamanlar olabiliyor, fakat nerede ne
111
RÖPORTAJ
Sosyal hayatınızı ihmal etmediğiniz ve eğlenmeyi sevdiğiniz sosyal medya hesaplarınızdan da anlaşılıyor. Sosyal medyayı ne sıklıkla kullanıyorsunuz? Sosyal medya gelecekte de kendi gerçekliğimizde sanal pazarı oluşturacak diye düşünüyorum ve o nedenle sosyal medyayı çok önemsiyorum. Sosyal medya anlamında benim yapmaya çalıştığım “gelecek için sanal alemde dijital izler bırakmak.” O nedenle sosyal medyaya çok inanıyorum ve sosyal medyanın iyi bir kullanıcısı olduğumu düşünüyorum.
SOSYAL MEDYADAKİ AMACIM, "GELECEK İÇİN SANAL ALEMDE DİJİTAL İZLER BIRAKMAK."
Çalışanlarınızın motivasyonunu nasıl sağlıyorsunuz? Her şeyden önce ekibimiz mükemmel bir ekip. Bizim onların psikoloğu olmadığımızın, buranın bir iş yeri olduğunun ve iş yerinin hepimizin ekmek kapısı olduğunun bilincindeler. İş saatleri esnek ve kendileri diledikleri gibi ayarlayabiliyorlar. Zaten başarı tek bir kişiye değil ekibe aittir. Ödülü ekibi temsilen, iş sahibine verirler. Ben de burdan sizin huzurunuzda tüm katkılarından ötürü ekibime teşekkürlerimi iletiyorum. Yakın dönem veya kısa dönem projelerinizden bahseder misiniz?
112
Çok yakın bir gelecekte genç bir kadın girişimci ile birlikte “Yurdunda” markamız ile gıda sektöründe yol alacağız. Çok başarılı olacağımıza inanıyorum, çünkü gelecek cesur insanların. Genç ortağım Gülşah Ekinay cesur, çalışkan ve disiplinli bir yapıya sahip. Yayıncılık okullarını bitirip, çeşitli programlarda yayınlar yaptınız. Medyaya olan ilginizi nasıl keşfettiniz? Madenciliğe olan ilgim gibi bu da tesadüf sonucu oldu aslında. Avustralya Melbourne’da SBS- 3EA radyosunda “Zuhal Abla” programları yaptım, etnik radyoda çok kişi çalışmadığı için programın tümünü düzeltmeden dublaja kadar yapıyordum. Sonrasında ise maaşımın artması için, ilgili okula gitmek durumunda kaldım. O zamanlar henüz yirmili yaşlarımdaydım ve bunun faydasını TRT Gap’ta girişimcilikte çok başarılı işler yapmış fakat henüz tanınmayan girişimcilerimizi tanıtmak için yaptığım “Başarının Formülü” adlı programda gördüm. Türkiye’nin her bir yanından başarılı olmuş girişimcilerimizi programımıza davet ederek, “sizi görüyoruz, takdir ediyoruz ve bu ülkenin size ihtiyacı var.” mesajını ivermeye çalıştık, programa katılan her bir girişimci sonrasında kendi potansiyallerinin ve güçlerinin farkına varıp başarıdan başarıya koştular. İşte basının toplum üzerindeki gücü böyle bir şey. Son olarak sizin gibi başarıyı yakalamak isteyen kadınlarımıza tavsiyeleriniz neler? Bir an önce yola çıksınlar. Şimdinin gücü gerçekten çok önemli. Beklemek hiçbir fayda getirmediği gibi en önemli sermaye olan zamanı da harcamaya sebep oluyor. Ayrıca ülkemizin, hepimizin iş gücüne ihtiyacı var. Fikirlerini hayata geçirmekte asla tereddüt etmesinler. Denemezlerse ömür boyu bir pişmanlık yaşayacaklardır.
Mekanları nasıl daha değerli kılacağımızı hayal ettik.
REN
alp nuhoğlu
444 86 80 I zivella.com MASKO İSTANBUL Masko 7/A Blok No: 40-42-44 İkitelli / İstanbul T. : +90 212 675 11 22 F. : +90 212 675 12 02 MODOKO İSTANBUL Modoko Mobilyacılar Sitesi 3.Cadde No: 226 / A Y. Dudullu / İstanbul T. : +90 216 499 20 53 F: +90 216 420 77 60 RİZE Menderes Bulv. No: 232 Rize T. : +90 464 213 13 13 F. : +90 464 213 26 95 BAKÜ GENÇLİK AZERBAYCAN Atatürk Prospekti 114 Gençlik BAKÜ / AZERBAYCAN T. : +99 412 563 53 53 FABRİKA Ahmet Yesevi Mah. Biberlik Cad. No:2 Sultanbeyli / İstanbul T. : +90 216 592 99 60 F. : +90 216 592 99 70 ANKARA Kızılırmak Mah. Muhsin Yazıcıoğlu Cad. 1436 Sok. No:6/C Çukurambar Çankaya / Ankara T. +90 312 447 53 34 F. +90 312 447 53 53
office furniture
A C C E S S O R I E S
camehome.official
L U X U R Y
Panora AVM · info@camehd.com · www.camehd.com