MAG Bussiness İlkbahar-Yaz 2019

Page 1



1


2


3


BO D RU M

MOYO BE ACH HOTEL Torba Mahallesi, Hoşgörü Sokak No : 1, 48400 Bodrum/Muğla T: +90 252 367 14 17 www.moyohotel.com - info@moyohotel.com - sales@moyohotel.com


İşbirliği ile en özel gününüz unutulmaz bir masala dönüşebilir...




BUSINESS

Dilara Aydoğdu

daydogdu@magmedya.com.tr

D

Ekonomiye Yön Verenler

MAG Patent No: 2005 58511

Mart 2019 Yıl: 8 Sayı: 14 Fiyat: 15 TL MAG Medya Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Can Çavuşoğlu Genel Yayın Yönetmeni Beril Çavuşoğlu Tasarım Özge Aktaş Kreatif Direktör Seda Çavuşoğlu

ünya ekonomisinin yeniden şekillendiği bu dönemde, ihracat konusu her geçen gün değerini katlıyor. Başarı basamaklarını tırmanmak ve dünya pazarında pay edinmek için globalleşmenin önemi ise birbirinden özel başarı hikayelerinde karşımıza çıkıyor.

Gündeme dair pek çok konuyu sayfalarımıza taşıdığımız yeni sayımızda Türkiye’de önemli bir yeri olan Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Ankara Şubesi 10. Dönem’e dair hazırlamış olduğumuz özel dosyamızı da sizlerle buluşturuyoruz. 2019 ekonomisine dair önemli noktaları da bizlerle paylaşan isimler, aynı zamanda başarının anahtarı olan çok çalışmak ve hedefe odaklanma noktasındaki ortak paydalarını, ihracatın dününü ve bugününü anlatıyor… Kendi sektöründe yıldızlaşmış markalara uluslararası marka olma yolunda neler yaşadıklarını sorduk ve ilham veren birçok cevap aldık. Birbirinden farklı sektörlerde devleşen markaların başarı dolu yolculuklarını, markalaşma süreçlerini büyük bir keyifle okuyacaksınız… Kapak konuğumuz olan Yıldırım Grup Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Yıldırım Ankara’da ses getiren projelerinin ortaya çıkış hikayelerini anlatıyor. TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanlığı’na kadar uzanan başarı yolculuğunu da bizlerle paylaşıyor. En büyük avantajının sevdiği işi yapmak olduğunu söyleyen başarılı iş adamı sorumluluk üstlenerek hızlı ve çok çalışmanın her zaman başarıyı getirdiğini belirtiyor.

Tüm bu konular ve mesleki yolculuğunuza ışık tutacak olan isimlerin röportajları sizlerle. Eğitim, inşaat, medya, avukatlık, reklam, mimarlık, mühendislik, enerji, lojistik, telekomünikasyon, emlak ve transmikser üreticiliği ile mobilya sektörünün bilinmeyenleri, ofis şıklığı yaratacak ürünlerle hazırlanmış olan alışveriş sayfaları ile hazırlamış olduğumuz MAG Business dergimizin 14. Sayısını büyük bir keyifle okumanızı dileriz… Şans, başarı, bol kazanç ve bitmeyen enerji sizlerle olsun…

Haber ve Foto Muhabiri Özgür Karabulut Sinan Özüdoğru Halkla İlişkiler Dilara Ertürk Dilara Aydoğdu Reklam Müdürü Esra Demir Toral Reklam Feray Şahingöz Hilal Başarır Öztürk Simge Ünlü Çetin Katkıda Bulunanlar Erkan Eşme Melisa Çetin Mali İşler Koordinatörü Tarık Değer Yayın Hukuk Danışmanı Ahmet Münir Yaşar Korcan Dericioğlu Türü Bölgesel Süreli Yayın MAG isim ve yayın hakkı MAG Medya Ltd. Şti.’ne aittir. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakkı MAG’a aittir. İzin alınmadan kullanılamaz. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. İdare Merkezi

Kaptanpaşa Sokak No: 33-B G.O.P. ANKARA Tel: 312 428 0 444 Dağıtım

Dünya Süper Dağıtım Veb. Ofset A.Ş Baskı

DUMAT OFSET

Bahçekapı Mah. 2477. Sokak No: 6 Şaşmaz / ANKARA Tel: 312 278 82 00 (pbx)

Basım Tarihi 15.03.2019 www.magdergi.com.tr facebook.com/magonline twitter.com/magdergi instagram.com/magdergi bilgi@magmedya.com.tr

MAG’a abone olmak çok kolay... Telefon ile

0.312 428 04 44

İnternet ile

abone.magdergi.com.tr

YENİDEN KULLANIN GERİ DÖNÜŞTÜRÜN! Eski dergi, katalog ve gazetelerin geri dönüştürülmesi çevreye yapılabilecek en kolay katkıdır. Ağaç kesimlerini azaltmak üzere MAG Medya, okuyucularını kendi yakın çevrelerinde de geri dönüşümü teşvik etmeye çağırıyor.

8

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K



12 KAPAK RÖPORTAJI / ZAFER YILDIRIM 16 FRANSA YATIRIMLARI 18 CAN ÇAVUȘOĞLU 22 ERCAN ÇELİK 26 CEYHAN BAĞCI 30 OSMAN ERTÜRK ÖZEL 34 BERİL PINAR TANDOĞAN 36 ALİ GÜVEN 37 MANSUR YAVAȘ 40 BURCU UYGUR ÖZER 42 ÖZGÜR ERDEM İNCESU 44 ALIȘVERİȘ ERKEK 46 UMUT ÖNDER ALTINTAȘ 48 HAKAN SAYIN 50 TOLGA TAMKOÇ 52 TMB KUTLAMA 54 FİLİZ SÜTÇİGİL 58 MEHMET ÖZHASEKİ 60 FİLİZ EROL 62 ALIȘVERİȘ KADIN 64 DİDE ÖZÇELİK 66 ALPAY ASLAN 68 OĞUZ AYRANCIOĞLU 72 MİRKAN AYDIN 74 AYȘİN SEVGİ KARAKURT 76 ÖZGÜR ÇETİNKAYA 78 GÜNDEM ANKARA 80 YILMAZ DOĞAN

10



ÖZEL

Zafer Yıldırım "Bașarının Sırrı Çok Çalıșmakta Gizli"

ZAFER YILDIRIM

Yıldırım Grup Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Yıldırım ile TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanlığı’na kadar uzanan başarı yolculuğuna dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik…

12


ÖZEL

YENİLİĞE AÇIK, DIŞA DÖNÜK VE ÇALIŞKAN BİR YÖNETİM OLMA ARZUSUNDAYIZ.

S

izi yaptığınız başarılı projeler ile tanıyoruz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 1979 Ankara Çankaya doğumluyum. Evli ve iki çocuk babasıyım. 2004 yılında Atılım Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldum. Sonrasında Atılım Üniversitesi MBA öğrenimimi tamamladım. Şu anda inşaat, petrol ve gayrimenkul alanlarında faaliyet gösteren Yıldırım Grup’un yönetim kurulu başkanlığı görevini devam ettirmekteyim. Ticari hayatıma üniversite yıllarımda başladım. 1950’li yıllarda dedem Hacı Emin Yıldırım’ın Kars’tan Ankara’ya hayvan ticareti ile başlattığı aile ticaretimiz, 1970’li yıllarda babam Zeki Yıldırım tarafından kurulan Yıldırım A.Ş. ve sonrasında da 2000 yılında temellerini benim attığım Yıldırım Grup ile güçlenerek devam etti. İş hayatında aktif olarak çalışmaktan her zaman keyif duymuşumdur. Yaptığım işin daima içinde, alanda yani sahada olmak her zaman tercihim olmuştur. En büyük avantajım ise sevdiğim işleri yapıyor olmam. Bu bağlamda disiplinli, hızlı ve sorumluluk üstlenerek çalışmanın, yani çok çalışmanın her zaman başarıyı getirdiği inancındayım. Emeğimin bir karşılığının olacağına dair inancımı hiç kaybetmeden, benimle çalışanların emeğini de gözeterek çalışmaktan zevk alıyorum. İş hayatımda ekip ruhuna çok önem verenlerdenim. Bence her iş ancak doğru lider ve doğru ekiple başarılı olarak icra edilebilir. Lider konumundaki kişinin en önemli görevi ise kısa, orta ve uzun vadeli planlamalardaki hassasiyeti ve öngörüleridir. Ben bu meseleye ayrı bir önem atfediyorum. Ticaret, öngörülebilirliği arttırabildiğiniz anda çok daha verimli bir hale geliyor. Bu noktada bizlerin üstüne düşen, planlı olmak ve tabii ki anlık değişiklikler karşısında esneme kabiliyeti olan planlara sahip olmak. Yıldırım Grup olarak birçok alanda faaliyet gösteriyorsunuz. Hedeflerinizden ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? Yıldırım Grup, 1999 yılında kurduğum Zafer Yıldırım İnşaat Ltd. Şti., 2009 yılında kurduğum Emin Yapı Gayrimenkul Ltd. Şti ve 2012 yılında kurduğum Ertaş İnşaat A.Ş.’nin tek çatı altında toplanmasıyla oluşan bir grup şirketi. Ana iştirak konusu ise üst yapı inşaatları. Ayrıca, akaryakıt istasyon işletmeciliği ve gayrimenkul geliştirme faaliyetlerini de devam ettirmekteyiz. Yıldırım Grup’un en belirgin özelliği, iş geliştirdiği bölgenin prestijini arttırarak fark yaratması. İş geliştirdiğimiz bölgede, bir üst segmentte projeler üretiyoruz. Sektöre girerken ilk olarak Pursaklar’da 64 dairelik Gülyazısı Sitesi ile işe koyuldum. Ardından Gölbaşı’nın yüksek katlı ilk sitesi Eymir Konutları’nı inşa ettik. Buradan aldığımız olumlu dönüşlerle beraber Mogan Park Evleri, Beyazevler, Ankara Barosu Sosyal Tesisleri, Gölbaşı Ticaret Merkezi ve Köşem Apartmanı’nı hayata geçirdik. 2010 yılında şehir merkezine yaklaşmam gerektiğini düşündüm. Bir Çankayalı olarak ticaretin en aktif olduğu ve Ankara’nın en merkezi lokasyonlarından biri olan Balgat’ta proje yapmaya karar verdim. Balgat, İstanbul’un Levent’i gibi bir yer. Burada Gökkuşağı Konutları’nı ve Balgat Ticari Blokları’nı yaptık. Yine Çankaya’nın en prestijli bölgelerinden biri olan Beytepe’de yatırımlarımızdan biri olan 12 bin metrekare arsa

üzerine 4 bloktan oluşan Beyterrace Konutları projesini inşa ettik. Büyük emeklerle Ankaralılara kazandırdığımız bu projeden oldukça olumlu geri dönüşler aldık ve bu bölgede yatırım yapmaya devam etmemiz gerektiğini fark ederek arsa yatırımlarımıza hız verdik. Bu projelerimizin ertesinde 2016 yılında Cevizlipark Konutları projemizi tamamladık. Fakat Ankara’da meydana getirdiğimiz ve halihazırda imzamız niteliğinde olan projemiz hiç şüphe yok ki Yıldırım Kule. Ankara’da çok güzel projelere imza attınız. Son projeniz Yıldırım Kule, Ankara’nın simgesi olabilecek bir mimaride. Projeye dair neler söylemek istersiniz? Yıldırım Kule, en çok beğendiğim ve emek verdiğim projemiz. Ankaralıların adını bilmese bile “Eğri Kule” şeklinde tanımladığı ve mimari açıdan iç bükey eğimiyle Ankara’da benzeri olmayan Yıldırım Kule, ticari projelerimizden biri. Yıldırım Grup’u kurduktan sonra şirketimizin adını taşıyabilecek bir mimari yapı tasarlamak istiyordum. Yıllar sonra Yıldırım Kule ile bu hayalimizi gerçekleştirdik. 130 metre yüksekliğinde, farklı metre kare ofis, cadde mağaza ve cadde dükkan alternatifleriyle kulemiz, Konya yolunda Ankaralıları saygı ile karşılıyor. Havalandırma sistemi, güvenlik, otopark sayısı, kat yüksekliği, oksijen alanları, merkezi konumu, toplantı salonları ile farklılık yaratarak bir bütünlük sağladık. Bu kulede, kullanmış olduğumuz yeni teknoloji camlarla ısı ve ses yalıtımını dengeleyerek ısıtma - soğutma tasarrufunu da üst seviyelerde yaşatmaya çalıştık. Ağırlıklı uzun süreli kiralama protokolü ile değerlendirdiğimiz Yıldırım Kule projemizde, Konya Yolu cepheli cadde mağazalar ve Gökkuşağı Cadde cepheli dükkanlarımızda yer alan ‘’Starbucks, Özsüt, Grup Volvo, Autowax, Cepax, Boran Otomotiv, Ares Otomotiv, Otozen Pdr, Cem Automotive, İsso Armor Zırh ve Güvenlik Sistemleri, beraberinde katta ofis alternatiflerimiz ile Hollanda Büyükelçiliği, Hürriyet Emlak, Kariyer.net, Derin Laboratuvarları, DSV Global Transport and Logistics gibi güvenilir ve prestijli firmalar ile protokol sağladık. Sınırlı sayıda kalan alternatiflerimiz için kaliteli hizmet noktasından ödün vermeyerek birçok sektörün bünyemizde yer almasını hedefliyoruz.

13


ÖZEL

Yeni projelere imza atacak mısınız? Ne gibi yatırımlar yapacaksınız ? Yıldırım Kule projemizin ertesinde, Yıldırım Grup olarak belirli bir çıtanın üzerine çıktığımızın farkındayız. Bu sebeple de işler artık bizler için eskisi kadar kolay olmayacak. Artık kendi marka değerimizi korumakla da mükellefiz. Bu konuda kendime ve ekibime sonsuz bir güvenim var. Bu durum beni oldukça heyecanlandırıyor. Diğer yandan sahip olduğumuz her şeyin bastığı zemin olan Ankara toprağına, insanına, yani memleketime karşı olan borcumun da farkındayım. Bundan sonraki projelerimizde önceliğimiz her zaman Ankara’nın marka kent olmasına katkıda bulunmak. Ankara’ya yakışana destek ve vesile olmak. Yıldırım Grup açısından ise özellikle gelecek kuşak yöneticimiz olacak olan oğlum Emin’in inovasyona dönük yönü ağır basan, katma değeri yüksek ürün üretme kapasitesi olan, dış ticaret yapan bir Yıldırım Grup’un başına geçmesini istiyorum. Bu sebeple de imkan yaratıp bu alanlarda da faaliyet göstermek gibi bir hedefim de var. Türkiye ve Ankara inşaat sektörüne dair neler söylemek istersiniz? İnşaat sektörü birçok meslek grubuna iş imkanı yaratan ve uzunca bir süredir ülke ekonomimizin dinamosu görevi gören bir sektör. İnşaat sektörünün bir diğer özelliği ise Türk müteahhitlerinin dünyanın hemen her yerindeki itibarlı projelerde ciddi başarılar elde etmiş olmaları. Ankara açısından da durum böyle. Ankara, özellikle son yıllarda oldukça başarılı projelere ev sahipliği yaptı; fakat geçtiğimiz yıl ve içinde bulunduğumuz dönemde hem Ankara’da hem de ülke genelinde ciddi bir darboğaz yaşandığını da söylemek gerekiyor. Oldukça yüksek sayıda konut stoğu bulunduğu bir gerçek. Bu durum, piyasadaki satışları da

14

şüphesiz etkiliyor. Bu durumun düzelmesi için ciddi çaba harcandığını da biliyoruz. Benim kanaatim, ülke ekonomimizin yeniden kalkınmasının yine inşaat temelli olması gerektiği yönünde. Fakat bu ayağa kalkışın ertesinde mutlaka yeni ve daha yüksek katma değerli alanlara yönelmemiz gerektiğini de atlamamak lazım. Halihazırda toplumdaki ekonomik güven duygusunun pekiştirilmesi noktasındaki mesele ortadan kaldırıldığı anda inşaat sektöründeki kıpırdanmanın da bir ayağa kalkışa dönüşeceğini düşünüyorum. Ekonomik anlamda 2018 yılını nasıl geride bıraktık? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? Açık söylemek gerekirse 2018 zor bir yıl oldu. Özellikle de son çeyrekte ticaret ile uğraşan bizler daha dikkatli davranmamızın gerektiği bir döneme girdiğimizi fark ettik. Ticaret öngörülebilirlik istiyor. Bu dönem içerisinde temel problemimiz Türk ekonomisinin bu öngörülebilirliğe müsait olmayan yapıya sahip olması oldu. Seçim öncesinde ise bir toparlanma olduğu izlenimini almak mümkün. Fakat bunun seçim ekonomisinden kaynaklı olması da ihtimal dahilinde. Teşvik paketleri ve sair uygulamalarla insanlar, ekonominin içerisinde tutulmaya çalışılıyor. Bu kısa vadeli çözümleri destekliyorum fakat bir yandan da orta ve uzun vadede gerçekten kalıcı bir büyüme ve kalkınmanın yollarını hep birlikte aramamız gerektiğini düşünüyorum. 2019 yılından beklentim ve temennim, seçim neticeleri ne olursa olsun, hükümetimizin güven duyulan bir ekonomik ortam yaratmak konusundaki kararlı tavrının devam etmesi. Bu noktada kendimi bir iş insanı ve sivil toplum temsilcisi olarak destek vermekle görevli sayıyorum.


ÖZEL

Gerçekleşen TÜGİAD Ankara Genel Kurulu sonrası 10. Dönem Yönetim Kurulu görevini devraldınız. TÜGİAD Ankara Şube Başkanı olarak yeni döneme dair neler söylemek istersiniz? Bildiğiniz üzere TÜGİAD, 32 seneyi doldurmuş, saygın ve tanınan bir sivil toplum örgütü. Ankara ise TÜGİAD’ın en köklü ve kuvvetli şubesi. Bizler Ankaralı iş insanları olarak bu dönemde TÜGİAD Ankara’nın yükünü omuzlamaya gayret ediyoruz. İçinden geçtiğimiz bu dönemde, ciddi bir mesai ile mühim bir vazife yerine getirme azmindeyiz. 10. Dönem Yönetim Kurulu olarak üyelerimiz ile irtibat ve yeni üyeler kazanma noktasında oldukça hassas çalışmalar yürütüyoruz. Öyle ki ben kendi adıma vaktimin büyük çoğunluğunu TÜGİAD’a ayırmış durumdayım. Kamu kurum ve kuruluşları ve siyasi partiler ile de ciddi temaslarda bulunuyoruz. Yerel seçimler öncesinde Ankara’yı yönetmeye talip olan adaylarımızla da bir araya geliyoruz. Hem onları dinliyor hem de kendi hayalimizdeki Ankara’yı onlara anlatıyoruz. Bizim yönetimimiz döneminde TÜGİAD Ankara’nın daha fazla kadın üyeye ve daha fazla genç üyeye kavuşmasını istiyoruz. Gelecek vadeden bir başarı hikayesi ortaya koyması muhtemel arkadaşlarımızla TÜGİAD ailesini büyütmeliyiz diye düşünüyoruz. Özellikle ekonomi alanında, genç iş insanlarının fikirlerini en saygın ve etkili şekilde ifade eden bir sivil toplum iradesi ortaya koymaya çalışıyoruz. Yeniliğe açık, dışa dönük ve çalışkan bir yönetim olmak arzusundayız.

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir? Öncelikle MAG ailesine teşekkür ediyorum. Önemli bir iş yapıyorsunuz, kıymetli bir okuyucu kitlesi ile buluşmamıza vesile oldunuz. Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum aslında bir tane ailemiz, bir tane memleketimiz ve bir tane hayatımız var. Yaşadığımız bu zaman dilimini daha anlamlı kıldığımız anlara bakıyorum da hep bir başkasının iyiliği için yaptığımız işleri anımsıyorum. Ailemiz için, dostlarımız için, memleketimiz için. Bunu tavsiye ediyorum herkese, bir başka kıymet için çok çalışmayı. Ancak bu ihtimalde gerçek bir iz bırakıp ve sonsuz bir huzur içinde olabiliriz gibime geliyor. 

Ankara’ya dair fikirlerinizi belediye başkan adaylarına sunduğunuzu belirttiniz. Bu konuda ele almak istediğiniz gündem başlıkları nelerdir? Biz, "Dört Dörtlük Ankara" adını verdiğimiz ve dört ana projeden oluşan bir sunumu adaylarımıza takdim ediyoruz. Yaşanabilir Ankara, Küresel Ankara, Sürdürülebilir Ankara ve Temiz Ankara projelerimiz hem her sıradan Ankaralıya dokunacak nitelikte olan hem de doğrudan Ankaralı iş insanlarına ve yatırımcılara temas eden projeler. Bu projeler ile Ankara’nın şehir silüetini bir başkente yakışır hale getirmeyi, Ankaralı iş insanlarını dünya ticareti ile buluşturmayı, daha verimli enerji kullanımı ile çocuklarımızın geleceğini garanti altına almayı ve temiz bir Ankara’yı çok daha yenilikçi ve teknolojik çözümlerle beraberce yaratmayı amaç edindik. Ankaralı bir iş adamı olarak iş adamı beklentilerine dair neler söylemek istersiniz? İş adamı her zaman için öncelikle kendisine güvenilmesini ve destek olunmasını ister. İstihdam yaratmasına, yatırım yapmasına ve yeni fikirler ortaya koymasına imkan veren bir ortamda bulunmak ister. Bürokratik zorluklar veya belirsizlikler ile boğuşmak iş insanı açısından sadece zaman kaybı. Ekonomik büyüme ve istikrar bu yatırım ve iş yapma zemininin uygunluğuna bağlı. Yenilikçi teknolojiler ve inovatif fikirlere ilişkin teşvik edilmek de bizlerin beklentileri arasında. Dünya pazarında Türkiye’nin yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce nasıl daha etkili olabiliriz? Türkiye eskilerin deyimiyle bir nevi şahsına münhasır bir yer, yani kendine özgü özellikleri var. Türkiye, jeopolitik konumunun yanı sıra bir çok kültürün de geçiş ve hatta buluşma noktası. İnsanımız ve dolayısıyla da iş insanlarımız oldukça sıcak kanlı. Dünyanın her yerinde rahatlıkla iş yapabilecek özgüvene neredeyse doğuştan sahip. Sevmeyi ve sevilmeyi bilen bir yapımız var. Rahatlıkla dostluklar kurabiliyoruz. Ticari ahlakı da elden bırakmadığımız anda dünya pazarında yer bulmamız gayet tabii. Fakat ne yaparak bir fark yaratacağız onu iyi planlamamız lazım. Ya da bir fark yaratmamız gerekiyor mu? Ben şahsi kanaat olarak yeniliğin illa ki yeni bir ürün meydana getirmekte olduğunu da düşünmüyorum. Bilinen bir ticareti daha iyi bir usul ve şartta yapmak da bir nevi yeniliktir. İnsanlar size güven duyarak çalışsınlar bu kafi. Diğer yandan yeni bir ürün meydana getirmek de tabii ki oldukça önemli. Fakat ülke ekonomisi olarak şu pozisyonda benim önerim, halihazırda var olduğumuz ve tecrübe sahibi olarak bilindiğimiz alanların teknoloji yoğun bir biçimde yeniden ele alınması ve yeniden dünya pazarına sunulması. Böylece kaybettiğimiz yılları daha kolay bir şekilde tolare edebiliriz. 

15


BUSINESS

Fransa Yatırımları Değerlendirildi TÜGİAD Ankara Şubesi Başkan Yardımcısı Can Çavuşoğlu önderliğindeki heyet, Fransa' nın Türkiye Büyükelçisi Charles Fries’e ziyaret gerçekleştirdi.

CAN ÇAVUȘOĞLU, CHARLES FRİES

BERİL PINAR TANDOĞAN, HAKAN METİN, CAN ÇAVUȘOĞLU, FİLİZ EROL, HARLES FRIES, HÜSEYİN KÖKSAL ÇINAR, ÖZGÜR ERDEM İNCESU, DANIEL GALLISSAIRES

Ankara’da yapılan yatırımları ve Ankaralı iş adamlarını dinleyen Fries, Türkiye ve dünya gündemi konusunda da değerlendirmelerde bulunurken gerçekleştirilecek olan ticari ilişkiler ile iki ülke arasındaki iş hacminin geliştirilmesi temennisini de dile getirdi. Fransa'da yapılabilecek yatırımlar üzerine konuşulan toplantıda Büyükelçi, İstanbul'da bulunan Business France bürosunda TÜGİAD üyelerini ağırlamaktan mutluluk duyacaklarını belirtti. 



BUSINESS

Türkiye'den Dünyaya MAG

CAN ÇAVUȘOĞLU

MAG Medya Kurucusu, İş Adamı Can Çavuşoğlu ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, 16 yıldır başarısıyla adından söz ettiren MAG dergisinin kuruluş hikayesini konuştuk. Medya sektörünün geleceğini de masaya yatırdığımız keyifli söyleşide Çavuşoğlu, dijitalleşmenin önemine vurgu yaparak “Dijitalleşmek, yurt dışına açılmak ve katma değeri yüksek ülkemize döviz girdisi sağlayacak ürün ve hizmet ihracına yönelmemiz şart” dedi.

18


B

aşarılı iş adamı kimliğinizle adınızdan söz ettiriyorsunuz… Bilinmeyen yönlerinizle bize kendinizden bahseder misiniz? 1978 yılında Ankara’da doğdum. İlk, orta ve lise eğitimimi Özel Yükseliş Koleji’nde, üniversite eğitimimi Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde tamamladım. Şeref listesine girerek mezun olduktan sonra Gazi Üniversitesi İşletme Bölümü’ne girdim. Hem işletme bölümünü bitirdim hem de Gerilla Pazarlama Teknikleri üzerine yüksek lisans tezimi yazdım. Ankaralı bir ailenin çocuğu olarak ben de fanatik Ankaralıyım diyebilirim. Tüccar bir ailenin çocuğu olarak ticari hayata üniversite yıllarında giriş yaptım ve hatta liseden sonra okumak istemediğimi düşünerek ticarete adım atmak istedim. Ancak babam buna müsaade etmedi. O hep şunu söyler: “İlerde ne olursa olsun, diploman seni kurtarır.” Dedem Rahmetli Mehmet Raşit Çavuşoğlu, Vehbi Koç ve arkadaşları ile beraber “On Birler” adı altında ilk gayri resmi ticaret odasını kuranlardan biri. Babam da Ankara Ticaret Odası Başkanlığı yaparak şeref başkanlığı ünvanına sahip. Dolayısıyla ticaret benim için kaçınılmazdı. Ticarete olan ilgimi üniversitede okurken öğrencilere turlar ve etkinlikler düzenleyerek hayata geçirdim. Öğrenci etkinliklerinden harçlığımızı çıkarırdık. Mezun olduktan sonra da bu yönde ilerleyeceğimin farkına vardım ve aile şirketinde çalışmaya başladım. O yıllar benim için güzel tecrübe oldu. MAG Medya, 2003 yılından beri oldukça başarılı bir grafik sergiliyor. Kuruluş aşamasından ve şu anki faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? MAG’ın kuruluşu çok enteresandı aslında. 2003 yılında sosyal medya bu kadar yaygın değildi, sadece bir takım internet siteleri vardı. Mezun olduktan sonra arkadaşlarımızın birçoğunun yurt dışına çıkması ile onların Ankara’ya olan merakları arttı. Biz de gittiğimiz yerlerden fotoğraf çekip arkadaşlarımıza göndermeye, oluşturmuş olduğumuz internet sitesine o görselleri yüklemeye başladık. Sonra bu durum çok popülerleşti. “Ankara’da ne oluyor, ne bitiyor?” diye merak eden herkes web sitesini takip etmeye başladı ve inanılmaz dönüşler almaya başladık. Devamında o kadar çok fotoğraf talebi aldık ki, o dönem ulusal bir dergide çalışan muhabir arkadaşımızı işe aldık. Biz her şeyimiz tamam, diye düşünerek dergi çıkarmaya karar verdik. Bir bilgisayar ve bir fotoğraf makinası ile ilk dergimizi çıkardık. O dönem nakit sirkülasyonu sağlamak için damacana su bayiliği dahi yaptık. Her işe gücümüz ve vaktimiz yeter düşüncemiz olduğu için “Angora tavşanı” fikri doğdu bir anda. Tavşanlara zarar vermeden tüylerini tıraş ederek Angora yününü ihraç ederek ülkemize döviz girdisi sokmayı amaçladık. O dönem Ankara’da Angora tavşanının da olmadığını fark ettik. Ankara fanatiği olan babam Ahmet Çavuşoğlu’na bu durumu açtım. Ankara Tavşanı Yetiştirme Birimi kuruldu. Fransa’dan Angora tavşanları ithal edildi ve hayvanın neslinin yaşatılması sağlandı. 10 adet tavşan ile maceraya atıldık. En son 300 taneydi. Daha önce ne yazık ki Avrupalılar ile sıkıntı yaşandığı için bizden tavşan almak istemediler. Ticaret kısmı tıkandığı için tavşanları, Hayvanat Bahçesi’ne ve iyi bakacağına inandığımız insanlara verdik. Damacana sektöründe çok iyi gidiyorduk. Ana markanın pazarlaması ile reklamını da çok iyi yaptık ancak markanın piyasadan çekilme kararı ile biz de sektöre veda ettik. Levent Kaptan’ın büyük emeği ile 2. sayımız daha güzel oldu. 64 sayfa ile başladığımız dergi bugün 500 sayfalara ulaştı.

Biraz da MAG Dergisi’ne değinelim. Hem Ankara hem de Türkiye genelinde ilgiyle takip ediliyor, çok güzel kitlelere ulaşıyorsunuz… Başarınızın sırrını paylaşır mısınız? Bazı dergiler var, “Ahmet, Ayşe ile görüldü.” gibi formatla yola çıkıyorlar. Bizde hiçbir zaman bu tarz içerikler olmadı. Dedikodu, olumsuz, can sıkan konular hiçbir zaman dergimizde yer almadı.

BUSINESS

BURADA BIR BAŞARI VARSA; EN BÜYÜK PAY BENI HER KOŞULDA DESTEKLEYEN AILEM, EŞIM VE BIRLIKTE ÇALIŞTIĞIM EKIBIMIZINDIR.


BUSINESS

Gerilla pazarlama teknikleri ile MAG’ı okur katsayısının yüksek olduğu yerlere ulaştırmayı amaçladık. MAG ve diğer dergilerimizi dijital mecralardan da ücretsiz yayınlıyor, bu sayede dergilerimizin daha fazla kişiye ulaşmasını sağlıyoruz. Gelişen teknoloji ile artık iPhone, tablet, iPad, Facebook, Instagram ve internet sitesinde yüzbinlerce insan dergimizi okuyor. Ayda 500 bin okura ulaşıyoruz. Verilerimizi de geçtiğimiz günlerde online olarak yayınladık. Bu çok güzel bir rakam ve bizi çok mutlu ediyor. Burada bir başarı varsa; en büyük pay beni her koşulda destekleyen ailem, eşim ve birlikte çalıştığım ekibimizindir. MAG, bizim için müthiş bir anahtar oldu ve her kapıyı açtı. Dostluklar MAG ile katlandı.

2018 yılını nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? 2018 aslında genel anlamda herkesin şikayetçi olduğu bir yıl. Ağustos’ta yaşadığımız kur şoku ile beraber insanlar ciddi sıkıntılar çekti. Bizim ülkemizde çok sık seçim olduğu için bu seçimler dolayısıyla hep bir bekleme, durma dönemi yaşanıyor. İnsanlar genel seçim ve yerel seçim ile frene bastı. Baktığımızda kur şokunun da ihracatçıya faydası oldu. İthal ürünlerin pahalanması bizi de etkiledi. Kâğıt maliyetleri sebebiyle bizim de girdilerimizde artış oldu. 2019 yılı için iyimser olmaya mecburum. Herkesten, her şeyden şikâyet etmenin bir anlamı yok. Üretmek için daha çok çalışacağız.

MAG PR ve MAG Dijital hakkında neler söylemek istersiniz? Dergiye içerik oluştururken hep takip ettiğimiz etkinliklere önerilerimiz olurdu “Bizce şöyle yapsanız iyi olur.” diye. Daha sonra bu konu, “O zaman siz yapın.”a kadar geldi. Biz dergi ile yola başladık ama üniversite yıllarında düzenlediğimiz etkinliklerden de yola çıkarak bu alana yönelmeye karar verdik. Sosyal yaşamda çok etkin olan ablam Beril Çavuşoğlu destekleri ile MAG PR’ın temellerini sağlam oluşturduk. Büyük etkinlikleri yapar ve düzenler hale geldik. “Evet, yapıyoruz bu etkinlikleri ama doğru insanlara bunu duyurmadıktan sonra ne anlamı olur?” fikrinden hareketle MAG PR ortaya çıktı. Sosyal medya da işin içine girince MAG Dijital kendiliğinden oluştu ve MAG Dijital’den de yeni bir iletişim kanalı kurmuş olduk. Doğru şekilde sosyal medya kanallarının yönetilmesi ve yönetim şekli sayesinde doğru kişiye doğru mesajı vermeyi başardığımızı düşünüyorum. Bir ayda yaklaşık 200 firma ile etkileşimimiz oluyor.

Her geçen gün dijital mecralara yönelme söz konusu. MAG dergisi bu anlamda günümüz şartlarına nasıl ayak uyduruyor? Dijital altyapınızı nasıl oluşturuyorsunuz? Bu konuda neler söylemek istersiniz? Zaten bizim dijital altyapımız mevcuttu. Sadece gelişen ve değişen dünya düzeni ile çağı yakalamayı alt yapılarımızı güncel tutmayı amaçladık. Eşim Seda Çavuşoğlu sayesinde güncel olan her şeyi yakından takip ediyor ve kendimizi evirme imkânına anında sahip oluyoruz. Şu an MAG’ı Türkiye’den sonra en çok okuyan ülkeler Azerbaycan ve ABD. Bu durum dijitalleşmenin olumlu sonucu. Doğru mesajı, doğru insanlara, doğru aracılıkla ulaştırmak en büyük gayemiz. Geliştireceğimiz yazılım ile Türkiye ve dünyada yeni bir pazar oluşturmak ise kısa vadeli hedeflerimizden. Bunun yanı sıra yurt içi ve yurt dışı fuar planlarımız var. Ayrıca ihracat konusunda bazı girişimlerimiz var.

Medya sektörü her geçen gün kan kaybediyor. Siz bu konuda ne söylemek istersiniz? Medya sektörünün sorunları nasıl aşılır? Medya sektörünün aslında kaybettiği kan, kağıt noktasında. Yoksa medyanın gücü, gün geçtikçe artıyor Eskiden insanlar bir şeyi öğrenebilmek için sabah gazetenin çıkmasını, radyo ve TV programlarının yayınlanmasını bekliyordu. Şimdi dünyanın neresinde, ne olursa olsun anında öğrenme şansına sahipler. Bizim çıkış rotamız internet olduğu için biz her zaman dijitaldik aslında. Dünya kâğıttan internete geçerken biz internetten kağıda geçtiğimiz için bizi etkilemedi.

Aynı zamanda TÜGİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve TÜGİAD Ankara Şubesi Başkan Yardımcısısınız. TÜGİAD’lı bir iş adamı olarak Türkiye ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz? On bir yıldır Ankara Şubesi’nde yönetim kurulu üyesiyim. Bu dönemde çok eski dostum Zafer Yıldırım’ın başkan yardımcılığı görevini sürdürüyorum. TÜGİAD, çok güzel bir anahtar. Bu anahtar sayesinde üyeler arası ticari ilişkiler artarken; devlet kurumları ile bir araya gelme sonucunda güzel işler doğuyor. Yeni dönem olarak çalışmalarımıza hızlı başladık. Genç iş adamları olarak ülkemiz, dünyamız için üreterek başarılı işler yapmaya devam edeceğiz. 

20



BUSINESS

Yarım Asırlık Başarı

Temelleri 1975 yılında atılan NesCe Grup İcra Kurulu Başkanı Ercan Çelik, inşaat sektörünün gelişimine dair değerlendirmelerde bulunuyor. Firmaların yurt dışı pazarına açılması gerektiğine vurgu yapan Çelik, aynı zamanda yarım asırlık firmasının başarısının sırrını da anlatıyor.

ERCAN ÇELİK

22


BUSINESS

YARIM ASIRLIK BİR ŞİRKETLER GRUBU OLAN NESCE GRUP, FAALİYET GÖSTERDİĞİ SEKTÖRLERDE DEVAMLI ÜRETEN, İSTİHDAM SAĞLAYAN, ÜLKENİN GELİŞMESİNE KATKIDA BULUNAN, YENİLİKÇİ VE ÖNCÜ, 1000 KİŞİLİK BÜYÜK BİR AİLE.

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? 1977’de Ağrı’da doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi burada tamamladım. 1996 yılında Erciyes Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden ayrılarak aynı yıl Le e Avrupa Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ne geçiş yaptım. Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi’nden inşaat mühendisliğini onur derecesi ile bitirdim. Daha sonra lisansüstü çalışmamı York Üniversitesi’nde MBA yaparak tamamladım. Aile şirketimizin şantiyelerinde saha mühendisi olarak işe başlayıp çeşitli kademelerde görev aldım. Şu anda icra kurulu başkanlığını yürütmekteyim. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Firmanızın kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? NesCe Grup, 1975 yılında temelleri atılan, 1993 yılında bugünkü yapısına kavuşan, kuruluşundan itibaren yurt içinde ve yurt dışında bünyesindeki 6 firma ile birçok alt yapı ve üst yapı projelerini güvenilir ve deneyimli uzman kadrosuyla bitiren bir şirket. Hala inşaat, enerji, akaryakıt ve inşaat yapı malzemeleri sektörlerinde faaliyet göstermekte olup istikrarlı büyümesini devam ettirmekte ve geleceğe güvenle yürümekte. Yarım asırlık bir şirketler grubu olan NesCe Grup, Türkiye’nin önde gelen şirketleri arasında hak ettiği yeri alarak faaliyet gösterdiği sektörlerde devamlı üreten, istihdam sağlayan, ülkenin gelişmesine katkıda bulunan, yenilikçi ve öncü, 1000 kişilik büyük bir aile. Başlıca faaliyet alanlarımız ise altyapı - yol, köprü - tünel - baraj sulama, endüstriyel yapılar, madencilik, enerji akaryakıt ve yapı malzemeleridir. 2018 yılını, ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? Döviz kurundaki yükseliş, maliyetlerin yükselmesi, finans yükünün artması olarak özetlenebilir. Ülkemizin her sektöründe olduğu gibi lokomotif sektör olan inşaat sektörü de döviz kurundan ciddi anlamda etkilendi. Faizlerin yükselmesi, para maliyetinin artması, sektörü durma noktasına getirdi. 2019 yılının durağan olacağı ve daha sonraki yıllar içinde toparlanmaya gidileceğini yönünde beklentim ve umudum var. Faaliyet gösterdiğiniz sektörünüzün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Taahhüt sektöründe faaliyet göstermekteyiz. İhale yasasının kalıcı şekilde değiştirilmesi, sektörde gerçek anlamda iş yapabilecek finans ve makine parkına sahip firmaların önünün açılması, Türkiye’de belli bir büyüklüğe ve iş yapabilme kapasitesine sahip firmaların yurt dışına iş yapmaya teşvik edilmesi ve yurt dışı pazarlarına yönlendirilmesi için kamu desteğinin sağlanması olarak sıralanabilir.

23


BUSINESS

NESCE GRUP OLARAK YURT DIŞI PAZARINDA ÇEŞİTLİ İŞLER YAPMAK VE KALICI OLMAK İSTİYORUZ.

NesCe Grup olarak yurt dışında da faaliyet gösteriyorsunuz. Sektörünüzün yurt dışı pazarını nasıl değerlendirirsiniz? Türkiye’de inşaat sektörünün daralması sebebiyle belli bir zamandan sonra firmaların yurt dışına açılmak gerekiyor. Bu dönemde yurt dışında faaliyet göstermekte fayda var. Yurt dışı, Türk müteahhitlik sektörü için vazgeçilmez. İnşaat sektöründe dünyada 2. sırada olan inşaat firmalarımız birçok başarılı projeye imza attı ve atmaya devam etmekte. NesCe Grup olarak yurt dışı pazarında çeşitli işler yapmak ve kalıcı olmak istiyoruz. Yol yapım, baraj ve altyapı sektörünü değerlendirdiğinizde Türkiye’ye yönelik değerlendirmeleriniz neler olur? Eksiklerimiz nelerdir? Türkiye son 15 yılda altyapı yatırımlarında ciddi mesafe almış durumda. Daha yapılması gereken birçok altyapı yatırımı var. Bu yatırımlara devam edilirken geri dönüşü olan ve gerçekten ihtiyaç olan yatırımları yapmak gerekli. 

24



BUSINESS

Hedefimiz Rotamızı Kaybetmeden Yolumuza Devam Etmektir

CEYHAN BAĞCI

ONYX DOĞALTAŞ ve İNŞAAT LTD şirketinin kurucusu Ceyhan Bağcı, dünyanın en büyük projelerine uzanan başarı yolculuğunu anlatırken, gelecek hedeflerini de özel röportajında paylaşıyor.

26


BUSINESS

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? 1976 yılında Ankara’da doğdum. İnşaat Mühendisiyim. Evliyim. Irmak ve Çınar Ceyhan adında 2 çocuğum var. Yaşamımı doğduğum şehir Ankara’da devam ettiriyorum ve tam bir Ankara sevdalısıyım.

Firmanızın kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? 2001 yılında üniversiteden mezun olduğumda 2 yıl kadar aile firmamız içinde yer aldım. Sonra bir gün kendi yolumu kendim çizmeliyim diyerek 2003 yılında ONYX DOĞALTAŞ ve İNŞAAT LTD. şirketini kurdum. Firmamı kurup ilk vergi levhamı astığım gün kendime hedefler belirlemeye başladım ve hala da önüme hedefler koymaya ülke ve dünya pazarlarını yakından takip etmeye devam ediyorum. Firmam inşaat taahhüt ve mermer granit sektöründe hem yurt içinde hemde yurt dışında faaliyet göstermektedir. Dünya pazarını ticari eksen kaymalarını ve sıcak gündemi mümkün olduğunca ekibimle birlikte takip ediyor, gerekli analizleri yapıyor ve ona göre amiral gemimizin rotasını 3 ile 5 yıllık programlar dâhilinde planlıyoruz. İş hayatımda kabul edilebilir riskler alabilen, kendi öz sermayesini kullanabilen, gelecek ile gidecek hesap anlayışından uzak duran bir işleyişi kendine düstur edinmiş bir firma yapımız var. Bu işleyiş özellikle ülkemizdeki gibi istikrarı zor yakalayan iç ve dış etkenlerden ülke ekonomisi kolay etkilenebilen sistemin içinde ticari faaliyetine sürdürülebilirlik kazandırıyor.

Katar’da yer alan firmanızla da başarı dolu işlere imza atıyorsunuz… Oradaki faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? 2017 yılında Katar’da doğaltaş, inşaat ve gayrimenkul sektörlerinde faaliyet göstermek üzere ONYX OPPORTUNE WLLC firmamızı kurduk. O günden bugüne Katar’da çeşitli projeleri tamamlamış ve hali hazırda projelerin içinde faaliyet göstermeye devam ediyoruz. Hedefimiz uzun yıllar büyüyerek ticari faaliyetlerimize devam etmek. Önümüzdeki süreçte ise körfez bölgesinin tümünde faaliyet gösteren güçlü büyük bir firma olma hedefi içerisindeyiz. Gelecek hedeflerinizden bahseder misiniz? Tüm bu hedeflerimize doğru ilerlerken elbette vites küçültüp büyütebiliriz bu ticari iş yaşamının doğası gereği olağan bir durum. Önemli olan her daim yolumuzdan, şeridimizden çıkmadan, rotamızı kaybetmeden yolumuza devam etmektir. Ticari faaliyetlerimizin ülke ekonomimiz içinde gerekliliğini unutmadan çalışmalarımıza aralıksız devam etmeliyiz. 

ÖZELLİKLE YURT DIŞINDA BİRÇOK BÜYÜK PROJENİN İÇERİSİNDE BULUNDUK.

2018 yılını, ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? 2015 yılından bu zamana dalga dalga çeşitli sebeplerle ekonomik yapısı bozulmaya ve en sonunda 2018 yılı ile bir tsunami etkisi yaşayan ülke ekonomimizin yapısı içinde ONYX’in ticari varlığını sürdürebiliyor olması tamamen kontrollü hedef planlamamız ve kontrollü büyümemizden geçiyor. Tüm bu süreçleri analiz ettiğimizde 2019 ve hatta 2020 yılında da bu tsunaminin artçı etkilerinin devam edeceğini düşünerek planlamalarımızı ona göre yapmaya devam ediyoruz. Yaptığınız işler ile dünyanın en büyük projelerinde de imzanızı görüyoruz. Bu zamana kadar nerelere dokunuşunuz ile renk kattınız? Firmamız iki sektörde inşaat ve doğal taş ithalat ihracat tedarikçiliğinde faaliyet gösteriyor. İnşaat birimimiz 2003 yılından bu zamana yurt içinde üst yapı taahhüt sektöründe yoğun bir işleyiş içerisinde. Son 3 yılı temel alacak olursak; 2017 Haziran ve 2019 Şubat döneminde Çubuk’da Lojistik Destek Merkezi ve Kültür Kongre Merkezi, Polatlı’da Kültür Kongre Merkezi ve Kalecik’te Rekreasyon Park Yaşam Alanı işlerini hemen hemen aynı dönemde almış olup tamamladık. İkinci ve lokomotif olan sektörümüz mermer ve granit ithalat ihracat tedarikçiliği. Bu sektörün içinde 2006 yılından bu yana hem iç pazarda hem de özellikle yoğun bir şekilde dış pazarda faaliyet göstermekteyiz. Özellikle yurt dışında birçok büyük projenin içerisinde bulunduk. Kazakistan Astana’da bulunan dünyanın en büyük ikinci müzesine tüm doğal taş mermer granit malzemelerini verdik. Diğer projemiz ise; Gürcistan Batum’da bulunan Kafkasya’nın en büyük otel ve casino inşaatının tüm doğal taş mermer granit malzemelerinin ve aynı zamanda işçiliklerinin yapılması oldu. Djibouti’den KKTC’ye Azerbaycan’dan Irak’a Türkmenistan’dan Kamerun’a kadar birçok ülkedeki önemli projelerde başarı ile var olmuş ve olmaya devam etmekteyiz.

27


BUSINESS

BANU ESMER

GÜLTEN KARACA

EDA GÜNDAY

HALE ÇINAR

AYÇA ÜNAL

BPW’den Anlamlı Etkinlik

BPW-Ankara İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Derneği ‘nin Dünya Kadınlar Günü nedeniyle hazırlamış olduğu ‘‘2019’da Türkiye ve Dünya’da Ekonomi’’ konulu panel, Ankara Divan Hotel’de gerçekleşti. 2016’dan bu yana ekonomi, politika ve toplumsal yaşamın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşılması, kadınların karar alma süreçlerinde etkin yer almalarının sağlanması için çalışmalar yürüten BPW-Ankara, Dünya Kadınlar Günü nedeniyle anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. BPW-Ankara İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Derneği Başkanı Emine Demirel Aksoy tarafından yapılan açılış konuşması ile başlayan panelde, TEB Yatırım A.Ş Genel Müdür Yardımcısı Dr. Mehmet Aşçıoğlu ve TEB Yatırım Stratejisti Işık Ökte ‘’2019’da Türkiye ve Dünya’da Ekonomi’’ konulu sunumlarıyla katılım gösterdiler. 

28 MEHMET AȘÇIOĞLU

EMİNE DEMİREL AKSOY



BUSINESS

Güvenilir Bir Adalet Sistemi Güçlü Bir Ekonominin Temelidir

ÖZEL Avukatlık Danışmanlık’ın kurucusu başarılı Avukat Osman Ertürk Özel, mesleğine dair bilinmeyenleri, adalet alanına dair sorunları ve kariyer hedeflerini paylaşıyor...

OSMAN ERTÜRK ÖZEL

O

sman Bey, bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz ? İzmirliyim. Ankara’ya Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okumak için gelmiştim. Lisans eğitimimin ardından avukatlık stajımı tamamlamamın ertesinde Londra’da bulunan Brunel Üniversitesi’nde Uluslararası Ticaret Hukuku alanında yüksek lisans yaptım. Uluslararası Ticari Tahkim alanında ve daha sonra hakemli dergilerde de yayınlanan bir tez kaleme aldım. Türkiye’ye dönmem ile birlikte kendi avukatlık büromu açmak için çalışmalara başladım ve Ankara’da ÖZEL Avukatlık Danışmanlık’ı kurdum. Halihazırda yerli ve yabancı, gerçek ya da tüzel kişilerden oluşan müvekkillerimize hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmetleri konusunda destek vermeye gayret ediyoruz. Faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? Ben ilk günden itibaren alanında yetkin akademisyenlerin danışmanlık desteğini ve kendi konularında uzman çalışma arkadaşlarımın katkısını alarak hemen her hukuki alanda hizmet

30

vermek hedefinde olan bir hukuk bürosu meydana getirmeye gayret ediyorum. Şahsen belirli bir hukuk alanında uzman olunmasını destekliyorum. Bu sebeple, kendim de uluslararası ticari tahkim alanında ciddi bir emek verdim. Fakat kurumsal olarak baktığımda, çok daha geniş bir zeminde hukuki destek hizmeti sağlayan bir yapı oluşturduk diyebilirim. Mesleki olarak ticari faaliyetlerinizin dışında herhangi bir çalışmada bulunuyor musunuz ? Ben mesleğini oldukça severek yapan birisiyim. Bu sebeple de bu mesleği yapacak olan benden daha genç arkadaşlarımın yetişmesine katkı bulunmaya özen gösteriyorum. Her yıl Viyana’da dünya çapında bir etkinlik olarak düzenlenen ve dünyanın en prestijli akademik yarışmalarından olan Willem C. Vis. Uluslararası Farazi Tahkim Davası Yarışmaları’nda dilekçe ve duruşma hakemi olarak görev yapıyorum. Aynı yarışmaya hazırlık maksadıyla antrenman yarışmaları da tertipleniyor. Bu antrenmanlarda da duruşma hakemliği yaparak Türk üniversitelerinin öğrencilerine katkıda bulunmaya çalışıyorum. Bir dönem Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin tahkim takımını da çalıştırmıştım.


BUSINESS

Uluslararası ticari tahkim alanına ilişkin biraz daha detay vermeniz mümkün mü? Tabii ki. Öncelikle tahkimden bahsetmek gerekiyor. Tahkim, bir yargılama metodu fakat bu metot, mahkemelerden bağımsız bir şekilde, genellikle belirli tahkim merkezleri üzerinden gerçekleşiyor. Bu merkezlerdeki uzman kişilerin hakem olarak seçilmesiyle başlayan süreç, herhangi bir yabancılık unsuru bulunduran durumlarda uluslararası tahkimin alanını işgal ediyor. Devletlerin işin içinde olduğu ayrıca bir yatırım tahkimi alanı da var tabii ama esas ve yaygın olan; ticari tahkim. Bu yargılama usulünü tahkim şartıyla sözleşmelerine koyan taraflar, istedikleri yerde, istedikleri dilde, tercih ettikleri hakemler tarafından istedikleri hukuka göre bir neticeye varabiliyorlar. Daha önemlisi ise bu kararlar, bağlayıcı ve hemen dünyanın her yerinde uygulanabilir durumda. Çok daha hızlı ve profesyonel bir yargılama usulünden bahsettiğimizi söyleyebilirim. Ayrıca, şirket sırlarının gizliliği hususunda da normal yargılamaya nazaran büyük avantajları mevcut.

TOPLUMDAKİ ADALETE KARŞI OLAN GÜVENSİZLİĞİN GİDEREK ARTMASI VE İNSANLARIN HAK ARAYARAK HAKLARINI KORUYAMAYACAKLARINI DÜŞÜNMEYE BAŞLAMALARI MAALESEF CİDDİ BİR MESELE.

Sektörünüzün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Toplumdaki adalete karşı olan güvensizliğin giderek artması ve insanların hak arayarak haklarını koruyamayacaklarını düşünmeye başlamaları maalesef ciddi bir mesele. Birtakım fiziki eksiklikler de adalet sisteminin işleyişini aksatıyor elbette; fakat asıl olan adalet sistemine karşı güvenin yeniden temin edilmesi. Bu güveni temin edebilmek için de adalet sistemi içerisinde görev yapan herkesin büyük bir farkındalıkla hareket etmesi gerekiyor. Daha sonrasında ise avukatlık mesleğinin itibarını arttıracak hamlelere ihtiyaç var. Avukatlık sınavı bunlardan biri. Prestijli hukuk fakülteleri ve tam donanımlı hukuk fakültesi mezunları ise diğer olmazsa olmazlar. Sivil toplum örgütlerinde aktif olarak bulunuyorsunuz, TÜGİAD Ankara’da da denetim kurulu başkanısınız. Buradaki faaliyetleriniz nelerdir ? Ben dinamik ve demokratik toplumlarda sivil toplum inisiyatifinin mühim bir yeri olduğunu düşünüyorum. “Her şeyi devletten beklememek lazım.” deyişinin bir diğer tezahürü aslında bu durum. Dağınık kitlelerdense teşkilatlı ve hedefi belli yapılar ile sonuç almak çok daha muhtemel. TÜGİAD 32 senelik köklü bir iş insanları derneği. Ankara şubesi ise hiç şüphesiz bu yapının kilit taşı ve üyeleri Ankara ticaretinin önde gelen isimleri. Genç iş insanlarının Ankara’da yaşadığı sıkıntıların tespiti, bunların doğrudan ilgili kurum ve kişilere iletilmesi ve başkente değer katacak olan projelere imza atılması için önemli bir çaba sarf ediyoruz. Son olarak 2019 Türkiye’sinin ekonomisine ilişkin beklentileriniz nelerdir ? Zor bir yılı geride bıraktık. Bu sene, ekonomik bir büyümeden ziyade küçülme göstermemiz de ihtimal dahilinde. Seçim öncesinde oluşturulmuş bir seçim ekonomisi mevcut. Piyasanın az da olsa hareketlendiğini söylemek mümkün. Bunun sürdürülebilirliği önemli tabii kii. Tüketici güven endeksi rakamlarına bakılırsa insanlar mevcut Türk ekonomisini güvenilir bulmuyor. Seçim neticesi ne olursa olsun uzun bir seçimsiz dönem bizi bekliyor. Bu ciddi bir avantaj. Bu süreçte kalıcı birtakım hamleler ile piyasadaki tüm oyunculara güven verilmeli. Özellikle de yabancı yatırımcıların özendirilmesi gerekiyor. Bunun ilk şartı da hukuki güvenilirliği yüksek, demokrat, özgür ve dışa dönük bir Türkiye portresi yaratmak. Bu daha önce başarıldı, yine başarılabilir. Ümit etmekten geri durma lüksümüz yok. Çok çalışmalı, çok üretmeli ve iyi pazarlamalıyız. 

31


BUSINESS

İşinize Dört Elle Sarılın TÜGİAD Ankara Şubesi 10. Dönem Yönetim Kurulu ve üyeleri Başkan Zafer Yıldırım önderliğinde 6. ve 7. Dönem TÜGİAD Başkanı Milletvekili Barış Aydın’ı ziyaret etti.

ZAFER YILDIRIM, BARIȘ AYDIN, CAN ÇAVUȘOĞLU

32

Ekim ayında gerçekleşen 10. Dönem Ankara Şubesi Genel Kurulu ardından göreve gelen Başkan Zafer Yıldırım ile 10. Dönem Yönetim Kurulu ve Üyeleri Ankara Milletvekili Barış Aydın’a hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Yeni dönem planlamalarından ve hedeflerinden bahseden TÜGİAD Ankara Şube Başkanı Zafer Yıldırım, Barış Aydın’a katkılarından dolayı teşekkür etti. Barış Aydın ise TÜGİAD’ın Türkiye için önemine dikkat çekti. 



BUSINESS

Uçurtmayı Havalandıran Rüzgârın Gücü Değil, O Güce Karşı Gösterdiği Mukavemettir

BERİL PINAR TANDOĞAN

Başarılı Avukat Beril Pınar Tandoğan, gerçekleştirdiğimiz röportajda iş hayatı hakkındaki önemli tecrübelerini bizlere aktarırken enerji hukuku alanındaki görüşlerini de paylaşıyor…

34


BUSINESS

B

ize biraz kendinizden bahseder misiniz? 1999 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum. Aynı yıl Dış Ticaret Müsteşarlığı, Anlaşmalar Genel Müdürlüğü’nde Türkiye’nin Orta Doğu, Orta Asya, Ka asya, Türki Cumhuriyetler, Amerika ve Avrupa’daki dış ticaret politikasını ve bu ülkelerle yapılan çok taraflı anlaşmaları üzerine stajını tamamladım. Yine Kasım 1998-Nisan 1999 tarihleri arasında Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezinde hukuk danışmanı olarak görev yaptım. 2003 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Kürsüsünde “Boru Hatlarıyla Akaryakıt ve Gaz Taşımacılığında Kusursuz Sorumluluk Halleri” üzerine hazırlamış olduğu tez çalışması ile yüksek lisansımı tamamladım. 2004 yılında Tandoğan Hukuk Bürosunu kurdum ve o tarihten bu yana çalışma arkadaşlarımla birlikte, yoğun olarak enerji, inşaat ve uluslararası yatırım hukuku konularında olmak üzere, çalışmalarımızı yürütmekteyiz. Enerji hukuku alanında çalışmalarınız olduğunu belirttiniz? Enerji üretimi ve çevrecilik konularında sürekli bir çatışma hali görüyoruz. Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Artan nüfus ve artan refah seviyesi, enerji tüketimini yoğun olarak arttırmış olup; bu yoğun enerji kullanımı; hem enerji tedarikinde önemli sorunlara yol açmakta ve dünyada olduğu gibi ülkemizde de kullanım ile üretim arasındaki denge açığı gün çektikçe büyümektedir. Lakin madalyonunun öbür yüzünü çevirdiğimizde, sanayi devrimiyle beraber ortaya çıkan tüketim toplumunun günümüzde altın çağını yaşadığını görüyoruz. En fazla bir sezon kullanılan ve “modası geçti” borusunun çalmasıyla atılan giyecekler, mağaza ve marketlerin tek kullanımlık alışveriş poşetleri, hastane atıkları, pet şişeler ve envai türlü kullan-at ürünleri. Bunun neticesinde de her geçen gün nefes almakta biraz daha zorlanan bir gezegen. Dünya özellikle son yirmi yıldır son bin yılın herhangi bir anında ısındığından çok daha hızlı ısındı. Gezegenimizin normal sıcaklığı 16°C ve şu an gezegen üzerinde var olan her türlü yaşam biçimi bu sıcaklıkta yaşama yeteneğine sahip olup; canlıların yaşamını sürdürebileceği 16°C sıcaklığı sağlayan şey ise; karbondioksit, metan, su buharı gibi doğal olarak atmosferde bulunan sera gazları. Bu gazlar sayesinde güneş ışınlarının bir kısmı atmosferde tutuluyor ve hayatın devamı için gereken sıcaklık sağlanıyor. Ancak Sanayi Devrimi sonrasında atmosfere salınan karbondioksit ve diğer sera gazlarının oranın arttığı tartışmasız bir gerçek. Nitekim son dönemde, Leeds Üniversitesinden bir grup bilim adamının "Geophysical Research Letters" isimli bilim dergisinde yayımlanan araştırmasına göre, en belirgin erime Batı Antarktika'daki en büyük buzullardan Pine Island'da gözlemleniyor. Bu buzul 10 yıl önce yılda 16 metre incelirken, bu rakam şimdi 90 metreye kadar yükseldi. Pine Island buzulunun 175 bin kilometre kare genişliği ve tipik özellikleri nedeniyle uyduyla en iyi izlenen buzul olduğuna işaret eden araştırmacılar, erimenin bu hızla devam etmesi halinde devasa buzdağının 100 yıl içinde yok olacağı tahmininde bulundu. Oysa bilim adamları daha önce bu süreyi 600 yıl olarak öngörüyorlardı. Tablo göstermekte ki; artan enerji açığını doğayı önemsemeden ve sorumsuzca kapatmaya çalışmak, faydadan çok zarar getirmekte ve enerji kaynaklarını da bir daha dönüşü olmayacak şekilde yok etmektedir. İşte dünya devletleriyle birlikte sektörde faaliyet gösteren aktörleri de, alternatif, temiz ve çevre dostu enerji kaynakları bulmak için her geçen gün artan bir enerji ile araştırmalar ve çalışmalar yapmaya sevk eden de bu durumdur. Biz de zaten Müvekkillerimizi özellikle Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına yatırım yapmaları konusunda teşvik ediyoruz. Çünkü vizyonumuza göre, sürdürülebilir bir dünya düzeninde geleneksel üretim yöntemleri kısa bir süre sonra evrilmek ve yenilenebilir kaynaklarla yer değiştirmek zorunda kalacaklardır.

SÜRECİN SAĞLIKLI YÜRÜMESİNİN YOLU SİSTEMATİK VE KOORDİNELİ BİR ÇALIŞMADAN GEÇER.

Peki bu konuda çözüm önerileriniz var mı? Ya da yetkili kamu otoritelerinin yerinde olsaydınız Türkiye için bu süreçte nasıl bir yol öngörürdünüz? Belirttiğim üzere; tüm gelişmiş ülkelerin 1980' lerin başında fark ettiği ve geliştirmeye başladığı RES, GES veya Atıktan Enerji Üretim Tesisleri gibi teknolojiler ülkemizde ne yazık ki son 10 yılda gündeme gelmiş olup; sayıları da olması gerekenin çok altındadır. Enerji Bakanlığımızın verilerine göre ülkemizdeki Kurulu güç 88.551MW olup bunun sadece 42.453MWı Yenilenebilir Enerji Kaynağıdır. Elbette 2008 yılında Kurulu Toplam gücün 41.817MW olduğu ve bunun sadece 14.283MWının Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına dayalı yatırımlar olduğu düşünüldüğünde oldukça önemli bir yol kat edildiği açıktır ancak; mevcut durumda yine de gidecek çok yolumuz olduğu ve doğal enerji kaynaklarımızın hala boş yere heba edildiği yadsınamaz bir gerçektir. Önerim, ülkemizin ve dünyanın içinden geçtiği bu zorlu ekonomik süreçlerde milli kaynaklarımıza daha çok destek verilmesi, özellikle temiz enerji üretimine önem veren tesislere ek vergiler ve yükümlülükler getirmek yerine ayrıcalıklar sağlanması ile bu süreçte yapılması gereken çalışmaların başında da Çevre ve Orman Bakanlığı, Enerji ve Tabii kaynaklar Bakanlığı, Yerel Yönetimler ile yerli ve yabancı yatırımcıların temsilcilerinden oluşacak resmi bir çalışma grubu oluşturulması ve mevzuatın bu çalışmalar baz alınarak oluşturulmasıdır. Sonuç olarak; sürecin sağlıklı yürümesinin yolu sistematik ve koordineli bir çalışmadan geçer. Tam da bu noktada, yatırımcısıyla, vatandaşıyla ve uygulayıcısıyla beraber halkı oluşturan bir bütünün parçaları olan bizlerin, bu süreçte yürütülecek tüm işlemler ve yapılacak mevzuat değişiklikleri noktasında üzerimize düşeni yapmamız zaruridir. Sizin aynı zamanda uzun süredir TÜGİAD üyesi olduğunuzu da biliyoruz. 2018 yılından beri de TÜGİAD Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreterisiniz. Bu çerçevede genç girişimcilere önerileriniz nelerdir? Başarının tek bir formülü yoktur. Herkeste farklı işler kural. Ama güç mutlaktır. Güç çok para, çok ün, çok çevre değildir. Çünkü hepsi kaybedilebilir. Güç; bugün deprem olsa, göçük altında kalsanız ve her şeyinizi kaybetseniz bile ertesi sabah kalkıp tuğlalarla yeni bir hayat kurma azmidir. Güç korkmamaktır çünkü hayat risk almadan hiçbir keyif vermez insana. Bilirsiniz, kaplumbağa sadece başı kabuğundan çıkardığında yol alabilir. Ama başını kabuğundan ne zaman çıkaracağını da iyi bilmek gerekir. Buna da akıl ve tecrübe yol gösterir. Gelecek için planlarımı yaparken ben hep 4 soru sorarım kendime: Bunu istiyor muyum? Bunun için çok çalışabilir miyim? Sonunda ne elde ederim ve nelerden vazgeçerim? Zamanı geldiğinde-bağımlı olmadan- bundan da vazgeçebilir miyim? Bu 4 sorunun cevabı da istediğim gibiyse o zaman o yoldan kimse geri çeviremez artık beni. Bildiğiniz gibi uçurtmayı havalandıran rüzgârın gücü değil, o güce karşı gösterdiği mukavemettir. Ben hep o mukavemeti göstermeye çalıştım. Doğrusuyla yanlışıyla benim formülüm bu kadar basit. Umarım benim gibi tüm girişimcilerin de işine yarar. 

35


BUSINESS

19 Yıl Önce Başlayan Başarı Hikâyemize Hızla ve Büyüyerek Devam Ediyoruz

2000 yılında Ankara merkezli olarak kurulan İS-KA başarı yolculuğuna hızla ve büyüyerek devam ediyor. İS-KA Genel Müdürü Ali Güven, hedeflerinin teknolojinin olduğu her yerde gurup şirketleri ile var olmak olduğunu söylüyor.

ALİ GÜVEN

36


BUSINESS

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? 1979 yılında Ankara Polatlı’da doğdum. İlköğrenimimi Mıhçıoğlu İlkokulu’nda, Orta öğrenimimi Cumhuriyet Ortaokulu’nda tamamladım. Lise öğrenimime Polatlı Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü’nde başladım. Daha sonra Gazi Teknik Lisesi Elektrik Bölümü’ne geçerek buradan mezun oldum. Ön Lisans eğitimimi ise Marmara Üniversitesi Elektrik Bölümü’nü birincilikle bitirerek tamamladım. Daha sonra Lisans eğitimime Atılım Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde devam ettim. Hala Ufuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Yüksek Lisans eğitimime devam etmekteyim. Aynı zamanda da birçok sivil toplum kuruluşunda yer almaktayım. Digit4Turkey Dijitalleşme ve Endüstri 4.0 Derneği kurucu üyesiyim. Türkiye’de önemli bir misyonu bulunan Türkiye Genç İş Adamları Derneği (TÜGİAD) Politika İlişkiler Kurulu Başkanlığı görevini icra etmekteyim. Birçok spor dalı ile yakından ilgileniyorum. Bu doğrultuda 2018 yılı Nisan ayına kadar TYF (Türkiye Yüzme Federasyonu) 1. Başkan Vekilliği görevini icra ettim. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Firmanızın kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? Şirketimiz 2000 yılında Ankara merkezli olarak kuruldu. Başlıca faaliyet alanlarımız elektronik haberleşme, telekomünikasyon, enerji ve teknolojik yapılardır. Amacımız teknolojinin olduğu her yerde gurup şirketlerimizle beraber ülkemize, milletimize değer sağlamak ve çözüm kolaylıkları oluşturmaktır. Bu doğrultuda 19 yıl önce başlayan başarı hikâyemiz hızla ve büyüyerek devam etmektedir.

İS-KA olarak sizi farklı kılan yönleriniz ve sektöre getirdiğiniz yenilikler nelerdir? İşimize bakışımız tamamen yenilikçi teknolojiyi oluşturmak ve kullanmak bu teknolojinin hızla yayılmasını sağlamaktır. Tüm bunları yaparken asla vazgeçemeyeceğimiz üç konu vardır. Bunlardan birincisi güven, ikincisi kalite, üçüncüsü hızdır. Şirketimiz 2013 yılı itibariyle savunma sanayi sektöründe ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamak için ARGE çalışmalarına başlamıştır. Yaklaşık 6 yıldır bu sektörde ülkemizin öncü kuruluşlarına çözüm ortaklığı yapmaktadır. Savunma sanayinin önemi her geçen gün artıyor. Bu noktada atılması gereken adımlar nelerdir? Ankara için hayata geçirilmesi düşünülen savunma sanayi şehri planlaması çok önemli. Bu projenin bir an önce ivedilikle üzerine düşülmesi gerekiyor. Güçlü sanayimiz, alt yapısı ve teknolojisi ile fark yaratan OSTİM ile bizim bu işi çok güzel organize edeceğimizi düşünüyoruz. 2018 yılını, ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? 2018 yılını çok güzel projelerle yoğun ve başarılı bir şekilde kapattık. 2019 yılından hem sektörel olarak hem de gurup şirketleri olarak beklentimiz yüksek. Bu beklentilerin gerçekleşmesi için planlamamıza, stratejimize ve heyecanımıza önem vererek çok çalışmamız gerektiğini biliyoruz. Dünyada ki ekonomik daralmanın ülkemize de sirayet ettiği şu günlerde sorumluğumuzun daha yüksek olduğunun farkındayız. Bizden sonraki nesillere de güzel bir ülke bırakmak için çalışmalarımıza gece gündüz güven vererek devam etmekteyiz. 

37


BUSINESS

ZAFER YILDIRIM, MANSUR YAVAȘ

Mansur Yavaş, TÜGİAD’ın Konuğu Oldu Millet İttifakı Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş, Türkiye Genç İş Adamları Derneği (TÜGİAD) Ankara Şubesi’nin konuğu oldu. TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanı Zafer Yıldırım ev sahipliğinde gerçekleşen toplantı, yoğun katılım ile gerçekleşti. Toplantıda Mansur Yavaş’a, TÜGİAD Ankara Şubesi tarafından hazırlanan Dört Dörtlük Ankara’ projesinin detayları sunuldu. Toplantının açılış konuşmasını yapan Ankara Şubesi Başkanı Zafer Yıldırım Yaşanabilir Ankara, Küresel Ankara, Sürdürülebilir Ankara, Temiz Ankara ana başlıklı konuları Mansur yavaş ile paylaştı. Mansur Yavaş ise bir belediye başkanında bulunması gereken özelliklere ve yapılması gerekenlere dikkat çekti. 

ÖZGÜR ERDEM İNCESU

YAMAN ZAİM


CEYHAN BAĞCI

HAKAN METİN

DİDE ÖZÇELİK

BURCU UYGUR ÖZER

SEFA ÇOL

SERHAT NEZİROĞLU, UMUT ÖNDER ALTINTAȘ

ZEYNEP KÖKSAL YAYKIRAN


BUSINESS

Transmikser Üretim Üssü

Avrupa’nın en büyük “Transmikser üreticisi” olarak faaliyet gösteren IMER-L&T, tüm kamyon üretici firmaların transmikser konusunda Türkiye’deki ilk ve tek onaylı üst yapı firması olarak faaliyet gösteriyor. IMER-L&T Pazarlama Müdürü Burcu Uygur Özer başarılarının sırrını paylaşıyor…

BURCU UYGUR ÖZER

40


BUSINESS

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? 17 Mart 1988 Ankara doğumluyum. Atılım Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra kendi şirketimizde çalışma hayatına başladım. 10 yıldır pazarlama müdürü olarak şirketimizde çalışmaktayım.

Firmanızın kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? Firmamız 5 Nisan 2006 tarihinde Yüksek Makine Mühendisi Metin Uygur ve İtalyan Imer Grup ortaklığı ile kurulmuştur. Şirketin kuruluş amacını şu şekilde açıklayabiliriz; genelde yurt dışından ithal edilen transmikserin Türkiye’de üretilmesi ile yurt içi ihtiyacını karşılamak ve asıl hedef olarak ürünü yurt dışına ihraç ederek ülkemize katma değer sağlamak, dünya çapında bir marka yaratmaktır. Bu hedef ve amaçla yatırımımızı Aksaray ilinde yaptık. 2018 yılında tamamlanan yeni yatırımımız ile yıllık kapasite 3000 adet transmikser ve 850 adet yedek parça kazan üretimine ulaşmıştır. Firmamız; Mercedes-Benz, Ford Trucks, Man ve Renault kamyon üreticileri tarafından onaylı üst yapı firmasıdır. Yurt dışındaki iş ortaklarımıza transmikserin yanı sıra kamyona monteli transmikser imkanı sunmaktayız. Gururla söyleyebiliriz ki üretim tesisimiz Avrupa’nın en önemli transmikser üreticisi konumuna gelmiştir. 2018 yılını, ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? 2018 yılının ilk altı ayını rekor üretim adediyle tamamladık. Yılın ikinci yarısında yaşanan durgunluk üretim adedimizde düşüşe neden oldu. Her şeye rağmen bütçemizin yüzde 85’ini yakalayarak 2018 yılında 1723 adet transmikser üretimi gerçekleştirdik. Son dört yıldır Avrupa’nın en çok transmikser üreten firmasıyız. 2019 yılında yurt içi taleplerinde durgunluğun devam edeceğini düşünüyoruz. Yurt içinde inşaat sektöründe yaşanan durgunluk nedeniyle firma olarak ihracata daha fazla önem verdik ve ihracat satış rakamlarımızı ciddi olarak artırdık. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dört kıtaya ihracat yapmaktayız. Bu yıl birçok ülkeye kamyon ile birlikte transmikser satışını gerçekleştirdik. Faaliyet gösterdiğiniz sektörünüzün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Özellikle nitelikli ara eleman yetiştirilmesi konusunda organize sanayi sitelerinde meslek liselerinin kurulması, üniversite ve sanayi işbirliğinin geliştirilmesi, üretim tesislerinin daha sıkı denetlenerek kalitesiz ürünlerin yurt dışına satışının engellenerek yurt dışında itibar kaybının önlenmesi olarak sıralayabilirim. Avrupa’nın en büyük “Transmikser Üreticisi” olarak faaliyet gösteriyorsunuz. İhracat oranlarınızdan bahseder misiniz? Şu an toplam üretimimizin yüzde 50’si ihracat satışlarını oluşturmaktadır; ancak hedefimiz bu oranı artırmaktır. Dünya'nın en büyük kamyon üreticileri ile iş ortaklığı yapıyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Tüm kamyon üreticilerinin transmikser konusunda Türkiye’de ilk ve tek onaylı üst yapı firmasıyız. Yılda birçok kez hem bağımsız denetim firmaları tarafından hem de kamyon firmaları tarafından denetimden geçiriliyoruz. Bu denetimleri başarıyla geçmek için yalnızca belli bir ürün kalitesini yakalamak değil, aynı zamanda eksiksiz dokümantasyon, düzenli iş akışına ve teknolojik donanıma sahip olmanız gerekiyor. Avrupa’dan gelen iş ortaklarımızın büyük beğeni ile gezdiği bir tesise sahibiz. Çıkan yenilikler karşısında ürünümüzü daha da geliştirmek için AR-GE departmanımız büyük bir titizlikle çalışmalarına devam ediyor. Şunu söyleyebiliriz ki; Türkiye transmikser üretiminde üretim üssü haline geldi.

FİRMAMIZ; MERCEDES-BENZ, FORD TRUCKS, MAN VE RENAULT KAMYON ÜRETİCİLERİ TARAFINDAN ONAYLI ÜST YAPI FİRMASIDIR.

IMER-L&T Pazarlama Müdürü olarak başarılarınızla adınızdan söz ettiriyorsunuz. Erkek egemen bir sektörde kadın yönetici olarak başarınızın sırrını paylaşır mısınız? Erkek egemen sektörde on yılı aşkın bir sürede kadın olarak çalışmayı avantaja çevirdiğime inanıyorum. Kuvvetli insan ilişkileri, görsel yaratıcılık, çalışma azmi, iş etiği, sektöre hakimiyet ve müşteri ihtiyaçlarını doğru konumlandırma gibi özelliklerin beni sektörde başarıya ulaştırdığını düşünüyorum. Bunun yanı sıra, kadın yönetici olarak başarımın diğer bir sırrı ise; işle ilgili aldığım kararlarda ailemin arkamda durması ve beni her konuda destekleyen bir eşe sahip olmamdır. Erkek egemen bir sektörde kadın olmanın bir başka avantajı ise farklı pencerelerden bakıp, sektöre bu açıdan renk katmamızdır. 

41


BUSINESS

Gayrimenkul Alanında Fark Yaratan Çözümler

İnşaat ve emlak pazarlama sektörünün öncü firmalarından Premar’ın Kurucusu Özgür Erdem İncesu, yap - sat sektörünün Türkiye’deki durumunu değerlendirirken iş hayatındaki başarısının altında yatan faktörlere de değiniyor...

ÖZGÜR ERDEM İNCESU

F

irmanızın başarı yolculuğunu dinleyebilir miyiz sizden? İnşaat ve emlak pazarlama sektöründe daima öncülük eden firmalara sahibiz. Sektörel gelişmeleri, süreçlerin nasıl ortaya çıktığını, ne şekilde bir gelişim göstereceğini ülke ve dünya şartlarını göz önünde tutarak sağlıklı bir projeksiyon çizmemiz bizim bu konuda bir referans haline gelmemizi sağlamıştır. İnşaat firmamız kendi projeleri haricinde halen Türkiye’nin önde gelen marka konut proje üreticileri ile projelerine devam etmektedir.

42

Yeni firmamız olan Premar Gayrimenkul Danışmanlığı, Türkiye’de kurulmuş en genç emlak zinciri olmasına rağmen, grup şirketlerinin sektördeki 40. yıla ulaşan tecrübesiyle en hızlı büyüyen emlak zinciri haline gelmiştir. Haziran 2017’de başlayan fizibilite, analiz, yazılım, hukuki ve teknik altyapı çalışmalarını tamamlayıp; Ocak 2018’de bayileşme ve pazarlama faaliyetlerine başlamış ve Ocak 2019 itibariyle Dünya'da 8 ülkede; 40'tan fazla şehirde, 100'ün üzerinde franchise’ı olan bir yapıya ulaşmıştır. 2018 yılında Türkiye'nin En Geniş Ağa Sahip Emlak Zinciri olma hedefini yakaladık. Premar, ülkemizde çok önemli bir boşluğu dolduracaktır. Biz bilgi temelinde


BUSINESS

iş yapıyor, bilimsel yaklaşımları esas alıyoruz. Şunu kast ediyorum; mesele salt bir alış-veriş meselesi değildir. Mesele en geniş çapta ülkeye bir katma değer yaratma işidir, kurumsallaşma işidir. Bugün dünya şunu görmektedir, ülkelerin kurumsallaşmış şirketleri dünyanın sektörel gelişimine yön vermektedir. İşte Premar da böyle bir iddia ile yol çıkmıştır ve çok yol almıştır. Yap - sat sektörünün Türkiye’deki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’de birçok vatandaşımız hala deprem riski bulunan, niteliksiz konutlarda yaşamaktadır. Yaşam şartlarında, sosyal hayatta yaşanan değişiklikler nedeniyle her geçen yıl insanların yeni üretilen, site, rezidans tarzı konutlara olan ilgisi artmaktadır. Ancak belli bölgelerde yaşanan arz fazlalığının yanı sıra son dönemlerde yaşanan kredi faiz oranlarındaki artış nedeniyle sektörde bazı bölgelerde satış düşüşleri yaşanmaktadır.

DOĞRU LOKASYONLARDA, DOĞRU PROJELER ÜRETTİĞİMİZ, AYRICA YANIMIZDA PREMAR’IN İLETİŞİM AĞI VE PAZARLAMA GÜCÜ YER ALDIĞI İÇİN TALEPTEN VE SATIŞLARDAN MEMNUNUZ.

Yatırımcıların proje seçimlerinde, bölge, nitelik ve yüklenici kriterlerini iyi değerlendirmelerini ve profesyonel bir yardım almalarını öneriyorum. İnsanlarımız süreci sezileriyle değil bilimsel gerçekler ve sağlıklı verilerle yol almaları gerektiğini düşünüyorum. Biz bu noktada oluşan boşluğu dolduran bir anlayışı yaşama geçirdik. Türkiye ile yurt dışını yap - sat sektörü yönünden karşılaştırmanızı istersek ne gibi farklılıklar ve benzerlikler sayabilirsiniz? Ülkemizde ve yurt dışında yap - sat sektöründe, en önemli maliyetlerden olan para maliyetini düşürmek için, maketten satışlar yapılarak proje finansmanını kolaylaştırıp karlılığı artırmak hedeflenmektedir. Yurt dışı ile aramızda bu konuda yer alan farklılıklar ise; yurt dışında bazı ülkelerde belli aşamaya gelene kadar satış izni verilmemesi, projeye başlamadan önce ön talep toplanarak yeterli ön talep olmadan projeye başlanamaması gibi kurallar olmasına karşın, ülkemizde inşaat ruhsatı alınmasına müteakip maketten satışlara başlanabilmektedir. Peki, Ankara ve İstanbul’u karşılaştırırsak... Pek tabii ki nüfus yoğunluğu, satın alma gücü, yabancı yatırımcı potansiyeli gibi kriterler nedeniyle İstanbul’daki m2 birim satış fiyatları Ankara’ya oranla daha yüksektir. Yine aynı nedenlerden ötürü, gerçekleşen işlem hacmi de Ankara’ya oranla çok daha fazladır. Satış fiyatlarının yanında, maliyetler de Ankara’ya oranla yüksektir, ancak bu yükseklik birebir orantılı olmadığından ötürü, İstanbul’da karlılık marjının daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bunların yanında İstanbul ve Ankara’da yaşayan insanların konut tercihleri de farklılıklar göstermektedir. Kentin özelliği, gelişme yönü, yaşam biçimi ve yaşamın hangi ekonomik temel üzerine kurulduğu gerçeği konut tercihlerindeki farklılaşmayı üretmektedir. Dünyada başarılı projelere bakıldığında bu gerçekleri esas alındığını görmekteyiz. Şu an devam etmekte olan projelerinizin detaylarından biraz bahsedebilir misiniz? Şu an grup firmalarımız ile İstanbul ve Bodrum’da yatırımlarımız sürmektedir. İstanbul’da şehir merkezinde, ulaşımı kolay, modern mimariye sahip, en ince detayına kadar düşünülmüş, genelde küçük m2’lere sahip rezidans projelerimiz devam etmektedir. Bodrum projemiz ise, bölgenin en güzel koylarından birisinde yer almakta ve arazi içerisinde bulunan bütün ağaçları koruyarak, doğayla bütünleşik bir şekilde, eşsiz manzarası ile en iddialı projelerinden bir tanesi olmaya adaydır. Bizim projelerimizde, gerek yatırımcı olsun gerekse son kullanıcı, yaptığı yatırımın onun için iyi bir fırsat olduğunu bilmektedir. Projelerimiz, konumları, mimari çözümleri ile yaşayanlar ve yatırımcılar için son derece avantajlıdır.

Hedef kitlenizi kimler oluşturuyor? İstanbul projelerimizde, çalışan profesyoneller, beyaz yakalılar, ulaşabilir fiyata modern yaşam şartlarında yer almak isteyenlerin oluşturduğu, yaşamak için genelde genç nüfusun, yatırım amacıyla ise her yaş aralığında yer alan müşterilerimiz var. Bodrum projemizde ise, eşsiz doğayı, güzel mimari ile kullanmak isteyen üst düzey gelir grubuna yönelik sınırlı sayıda yer olan bir proje. İki projemizde kendi inşa edildikleri alanın özelliklerini, beklentilerini dikkate alarak yaşama geçirilmekte ve bu nedenle yüksek beğeni alacağına inanmaktayız. Projelerinize olan ilgiden memnun musunuz? Doğru lokasyonlarda, doğru projeler ürettiğimiz, ayrıca yanımızda Premar’ın iletişim ağı ve pazarlama gücü yer aldığı için talepten ve satışlardan memnunuz. Süreç tam da planladığımız gibi ilerliyor. Doğru zamanda doğru iş yaptığınızda mutlaka karşılığını alıyorsunuz. Bilgi ve deneyim bir projedeki en temel unsurlardandır ve biz bu temelde iş yaptığımız için memnuniyet hem biz de hem de müşterilerimizde ortak bir duyguya dönüşmektedir. Son olarak kendi başarınızı bireysel olarak değerlendirirseniz bu başarının altında yatan faktörlerin neler olduğuna inanıyorsunuz? Aile şirketlerimizde 2. kuşak olarak, yönetime geçmeden önce, Bilkent Üniversitesi’nden mezun olup, University of California San Diego’da aldığım master eğitimi, Türkiye’ye döndükten sonra Ankara Üniversitesi’nde devam ettiğim doktora programı ile oluşturduğum eğitim hayatımı; Amerika’da Merrill Lynch ile başlayan, birkaç profesyonel iş tecrübesinin ardından kendi şirketlerimizde her kademede çalışarak oluşturduğum tecrübeler, bunların yanı sıra birçok STK ve kamuda devam eden yöneticilikler ile birleştirince; dünyayı tanıyan, gelişmeleri takip eden, trendleri gören, bütün dünyada bağlantıları olan bir hale dönüştürdüm. Şöyle temel bir tespit yapılmaktadır; en iyi yatırım insana yapılan yatırımdır. Bu sadece ülkeler için değil bireylerin kendileri için de temel bir gerçekliktir. Kişisel olarak dünyanızı, ülkenizi, değişen koşulları, süreçleri, istek ve beklentileri iyi okur analiz ederseniz ve sağlam bir altyapıya sahipseniz başarı kaçınılmaz oluyor. Elbette ki yaşadığınız işten keyif almak, o işin hem size hem de toplumun farklı kesimlerine katkı sağlama durumu motivasyonu arttırmaktadır. Bu durum da başarıya doğrudan etki etmektedir. 

43


Birbirine uyumlu renklerin rehberliğinde, iș hayatında dikkat çeken bir görünüm yakalamak mümkün.

BROOKS BROTHERS 995

Görünümünü Tamamla

MONT BLANC LE PETİT PRINCE KALEM 9.950

ALIŞVERİŞ

POLO RALPH LAUREN KAZAK

SAINT LAURENT KEMER 3.099

44

BEYMEN-BARRETT AYAKKABI 4.349

ZARA PANTOLON 249,95

TATEOSSİAN KOL DÜĞMESİ 1.799

VAKKO GABRIELE PASINI TAKIM ELBİSE 3.996

BEYMEN-ETRO KRAVAT 999

HERMES-SONBAHAR

THOMPSON KOL DÜĞMESİ 829

BEYMEN-GREEN GEORGE AYAKKABI 2.049


ALIŞVERİŞ

EMPORIO ARMANI 3220

UĞUR SAAT CARTIER

A. LANGE & SÖHNE $287,000

Zamansız Seçimler

JAEGER-LECOULTRE €800,000

HERMÈS $25,500

Șık bir görünümün kilit noktası olan saatler, zamansız tasarımlarla șekilleniyor...

UĞUR SAAT ROLEX

UĞUR SAAT ROLEX VACHERON CONSTANTIN $199,000

45


BUSINESS

Önemli Olan Yerine Ulaştırmak

DEDA Gayrimenkul İnşaat San. ve Tic. A.Ş. ve Ankara Yurtiçi Nakliye Lojistik Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Umut Önder Altıntaş ile faaliyet gösterdiği emlak, inşaat ve hizmet sektörüne dair keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

UMUT ÖNDER ALTINTAȘ

46


BUSINESS

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? 1977 Ankara doğumluyum. Mesleki hayatıma ilkokulda rahmetli babam Uğur Altıntaş’ın yanında tuhafiye dükkanımızda çırak olarak başladım. İlk piyasa tecrübesi, müşteri ilişkisi karşılıklı sevgi ve saygıyı öğrendiğim yer, rahmetli babamın Emek’teki tuhafiye dükkanıdır. Yıllarca mevcut işimizi geliştirirken aktif olarak pazarlama sektöründe çalışmaya devam ettim. Askerlik sonrası ticari faaliyetlerimizi, toptancı seviyesine çıkararak ve tuhafiye işimize ilave distribütörlükler alarak daha da büyüttük. Kısa zamanda tüm Türkiye’ye mal ve hizmet dağıtmaya devam edip perakende zincirleri oluşturduk. Söz konusu faaliyetlerimize ilave olarak yıllar itibarıyla gıda, emlak, inşaat, hizmet ve her türlü alım satım işyerimizi aynı oranda büyüterek devam etmekteyiz. 2018 yılını, ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? 2018 yılında, dünya ve Türkiye’deki konjonktürü yakından takip ederek öncelikle daha önceleri yatırım amaçlı alım ve inşa ettiğimiz özellikle stokta tuttuğumuz bir kısım stok ve mevcut varlığımızı, kısmen nakde çevirerek, kısmen yeni mallarla değiştirerek aksiyon aldık. Öngörülerimiz sayesinde mevcut durgunluk ve piyasa şartlarını daha rahat karşıladık. Yıl sonunda daha kontrol edilebilir bütçe ve aksiyonla 2019 yılına kendimizi hazırladık. 2019 yılı itibariyle yine gelişmeleri yakın takibe devam ederek aşırı stoksuz daha hızlı ticari aksiyon alabileceğimiz işlerde olmayı hizmet konulu işlemlerimize ağırlık vermeyi düşünmekteyiz. Gayrimenkul sektöründe başarılı bir şekilde gösteriyorsunuz. 2019 yılında yatırım yapacak olanlara önerileriniz nelerdir? Gayrimenkul, Türkiye’nin her zaman lokomotif sektörüdür. 2019 yılında da nitelikli ve ihtiyaca yönelik işletmeler ve projeler her zaman değerini koruyacaktır.

LOJİSTİK MERKEZİ ANKARA İÇİN AYRI BİR DEĞERDİR. TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK, DÜNYANIN İKİNCİ BÜYÜK LOJİSTİK ÜSSÜ BAŞKENTTEDİR.

Gayrimenkul sektörünün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Gayrimenkul sektöründe şu andaki mevcut stokun erimesinin zaman alacağını düşünmekteyim. Bu nedenle özellikle konut ve iş yerlerinin değerini koruyacağı, diğer stokun değerinin azalacağı ve şişmiş olan fiyatların gevşeyeceği kanaatindeyim. Aynı zamanda Ankara Yurtiçi Nakliye Lojistik Merkezi Yönetim Kurulu’nda da faaliyet gösteriyorsunuz. Bize faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Lojistik Merkezi Ankara için ayrı bir değerdir. Türkiye’nin en büyük, dünyanın ikinci büyük lojistik üssü başkenttedir. Bunun yanı sıra Ankara Yurtiçi Nakliye Lojistik Merkezi içinde gümrüğü bulunan da tek lojistik üssüdür. Nakliyeciler arı gibidir. Arı üretmezse bal olmaz. Yani istediğiniz kadar mal ve hizmet üretin yerine ulaştıramazsanız değer ifade etmez. Bu anlamda lojistik üstünün önemini bir kez daha vurgulamak isterim. Gıda sektöründe Türkiye’nin dünya pazarındaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye her zaman kendi kendine yetecek bir ülkedir. Mevcut üretim daha fazla desteklenip teşvik sistemi üreticiye ulaştırılırsa tüm dünyaya daha fazla ürün satacak konuma gelebilirsiniz. İthalattan ziyade ihracata önem vermemiz şarttır. Bütçenin açığını ancak üreterek ihracat yaparak kapatabiliriz. 

47


BUSINESS

İşinizi Seviyor, Müşteri Memnuniyetini İlk Sırada Tutuyorsanız, Başarı Kaçınılmaz

“Açık hava reklamcılığı işletme ya da ürünü belirli bir bölgede tanıtmak için iyi bir araç” diyen Sekiz Reklam Şirketi Kurucusu Hakan Sayın ile gerçekleştirdiğimiz röportajında, reklamcılık sektörünün gelişimini, dününü ve bugününü mercek altına aldık.

HAKAN SAYIN

48


BUSINESS

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? Ankara doğumluyum, 43 yaşındayım. Öğrencilik yıllarında iş hayatına atılan ve bir daha ticaretten kopamayan bir iş adamıyım. İskitler ’de faaliyet gösteren Sekiz Reklam Şirketi’nin kurucusu ve yönetim kurulu başkanıyım. Eşim Nazan Sayın ile birlikte aile şirketimizi yönetiyoruz. Firmanızın kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? Reklamcılık sektörüyle tanışmam, öğrencilik yıllarıma uzanıyor. O yıllarda çeşitli reklam şirketlerinde çalıştıktan sonra, ilk şirketimi 1992 yılında kurdum. 2010 yılına kadar da aynı sektörde başka şirketlerin kurucu veya ortağı olarak ticari faaliyetimi sürdürdüm. 2010’un sonunda ise açık hava reklamcılık sektörünün bugün önemli oyuncularından olan Sekiz Reklam Tanıtım Tasarım Şirketi’ni kurdum. Bugüne kadar Türkiye’nin dört bir yanındaki sayısız kurum ve kuruluşun açık hava, iç ve dış mekân tabela sistemlerinin tasarım, imalat ve montaj sürecini yöneten şirketimiz halen sektörün aranan oyuncularından biri. Tabela sistemlerinde öncü, yenilikçi, güvenilir ve müşteri memnuniyeti yaklaşımını prensip edinmiş bir reklam şirketiyiz.

AÇIK HAVA REKLAM YATIRIMLARI HER GEÇEN YIL BÜYÜME KAYDEDİYOR. BUNA KARŞIN ÜLKENİN GENEL EKONOMİK POZİSYONUNDAN EN FAZLA ETKİLENEN SEKTÖRLERİN DE BAŞINDA GELİYOR. taksi giydirme gibi reklamlar kadar başarılı bir açık hava reklam kampanyası işletmenin tabelasından başlar. İşte tam da bu noktada bize görev düşüyor. Etkili, yaratıcı, sürekli kendini geliştiren, yeni uygulamalara ve yeni teknolojiye ayak uyduran bir kurum olarak güçlü ekibimizle birlikte bu süreci yönetiyoruz. Reklamcılara karşı hep bir ön yargı söz konusu. Prestij ve güven algısı noktasında özellikle. Bu konuda ne söylemek istersiniz? Genelde reklamcılık, özelde ise açık hava reklamcılığı hizmeti uzun ve yorucu bir süreci kapsıyor. Ancak işinizi seviyor, önemsiyor, müşteri memnuniyetini ilk sırada tutuyorsanız, başarı da beğeni de kaçınılmaz oluyor. Dolayısıyla bizim açımızdan prestij ve güven konusunda herhangi bir sorun yok. Ama elbette sektörün geneli için aynı şeyi söylemek mümkün değil. 

2018 yılını, ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? Tahmin edeceğiniz üzere 2018 yılı ekonomik açıdan önemli kayıpların yaşandığı bir yıl olarak geride kaldı. Diğer tüm sektörlerde olduğu gibi bizim sektör de ekonomik dalgalanmalardan nasibini aldı. Tabi TL’nin değer kaybetmesi ve kurda yaşanan ciddi yükselme, önemli oranda ülkemiz ekonomik koşullarıyla alakalı değildi. Ancak işletmelerimiz olumsuz etkilendi. Ekonomi yönetimimizin zor durumdaki sektörlere dönük aldığı tedbirler olumlu etki yaratmışsa da, durgunluğun 2019’da da devam edeceği kanısındayız. Faaliyet gösterdiğiniz sektörünüzün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Açık hava reklam yatırımları her geçen yıl büyüme kaydediyor. Buna karşın ülkenin genel ekonomik pozisyonundan en fazla etkilenen sektörlerin de başında geliyor. İşletmeler ekonomik dar boğaz başladığında en kolay reklamcılık hizmetlerinden vazgeçiyor. Hâlbuki böyle dönemlerde reklam ve tanıtıma daha çok ağırlık verilmeli. Bu bilincin mutlaka gelişmesi gerekiyor. Yanı sıra sektörümüzün sorunlarının başında kalifiye iş gücü açığı geliyor. Nitelikli çalışan sayısının mutlaka artması gerekiyor. Reklamcılık sektörünü dünden bugüne nasıl değerlendiriyorsunuz? Günümüzde reklam alanında algı nasıl şekillendi? Ülkemizde televizyon reklamcılığının başlamasıyla reklam daha geniş kitlelere yayılmaya reklamcıların da yaratıcılıklarını ortaya çıkarmasına neden olmuştur. Serbest pazar ekonomisine geçiş, halkın dışarıda geçirdiği zamanın artması gibi nedenlerle reklamcılık da hem nicelik hem nitelik olarak değişmeye ve gelişmeye başladı. Bugünse küreselleşme süreciyle beraber bilgisayar kullanımının artışına bağlı olarak geleneksel reklamlar çeşitlenmeye ve gelişmeye, dijital reklamcılık ise daha fazla hayatımızda yer edinmeye başladı. Açık hava reklamcıları olarak bizler de bu değişim ve gelişimden nasibini alıyor ve hizmetlerimize yansıtıyoruz. Reklamcılık sektörü bugün çok büyük bir endüstri ve gelişimini hala devam ettiriyor. Türkiye’nin dört bir yanındaki sayısız kurum ve kuruluşun açık hava, iç ve dış mekân tabela sistemlerinin tasarım, imalat ve montaj sürecini yönetiyorsunuz. Bu süreci nasıl yönetiyorsunuz? Açık hava reklamcılığı işletme ya da ürünü belirli bir bölgede tanıtmak için iyi bir araç. Reklam panosu, bilboard, otobüs veya

49


BUSINESS

Öncü Markaları Türkiye’ye Taşıyor

Tamkoç Rulman LTD. ŞTİ. Genel Müdürü Tolga Tamkoç, şirketinin kuruluş aşamasını anlatırken; Tamkoç Rulman’ın gelecek planlarını ise “Avrupa’nın üretim standardını yakalayıp kendi yerli markamızı ürettirmek ve ihracatını yapmak öncelikli planımız” sözleriyle anlatıyor.

TOLGA TAMKOÇ

50

50


BUSINESS

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? 1979 Ankara doğumluyum. Üniversite eğitimimi Ankara’da tamamladım. Ticari hayatım, eğitimimden hemen sonra 2005 senesinde, aile şirketimiz olan Tamkoç Rulman LTD ŞTİ’de başladı. Ancak baba mesleğini devralan, herkesin tecrübe ettiği üzere eğitim yıllarımda da ticaretin içerisinde yarı zamanlı da olsa yer aldım. Sektöre girdiğimde stajım çoktan sona ermişti. Çalışma hayatıma ise entegre etmeyi başarabildiğim ve rutine yerleştirdiğim zevkim her yıl dünyanın farklı bir kayak merkezinde snowboard yapmak. Bununla beraber son birkaç yıldır Akyaka’da kiteboard ile ilgileniyorum. Son günlerin en heyecan verici duygu durumu ise eşimle bir kız bebek bekliyor olmamız.

2018 yılını, ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? Türkiye ekonomisi sürprizlerle dolu, ne zaman ne olacağını kestirmek ve ani aksiyon planları almak ticarette kaçınılmaz. Bu konuda da epey tecrübe sahibi olduk diyebilirim. 2018 yılının ilk yarısı beklentimizi karşılarken, ikinci yarısında mevcut durumu stabil ve sürdürülebilir kılmak için mücadele verdik. 2019 için bir öngörü sahibi olduk da denebilir. Öngörümüz mevcut durumu korumanın faydalı olacağı yönündeydi.

Firmanızın kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? Tamkoç Rulman LTD ŞTİ’nin kurucusu, babam Mahmut Tamkoç, 1968 yılında sanayi sektörüne çırak olarak başlamış ve 1984 yılında Tamkoç Rulman’ı kurarak ilerlemiştir. Bugün babam, ben ve kardeşim sanayi sektörüne öncülük eden markaların Türkiye distribütörü olarak işimizi devam ettirmekteyiz. Hizmet sunduğumuz sektörler başta inşaat olmak üzere demir çelik, enerji, madencilik, çimento ve çeşitli makine imalatçılarıdır. Bu sektörlere ağırlıklı rulman tedarik etmekle beraber güç aktarım ekipmanlarıyla hizmet sunuyoruz.

Faaliyet gösterdiğiniz sektörünüzün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Sektörüne öncülük eden her markanın Türkiye’de yaşadığı standart silkinti sanırım emek hırsızlığı yani markası kullanılarak sahtesinin üretiliyor olmasıdır. Biz de Tamkoç Rulman olarak Schaeffler grup markaların Ina ve Fag basta olmak üzere Türkiye distrubitörlüğünü yapmaktayız. Üzülerek piyasada bu kalitedeki marka ürünlerin sahtelerinin yurtiçi ve yurtdışında üretilerek satıldığına, hem alıcısını sahte ürünle kandırdığına hem de haksız bir fiyat rekabeti oluşturarak bizi de bu konuda açıklama yapmak zorunda bırakmış olmalarına şahit oluyoruz. Cezai bir yaptırımının olmaması da teşvik edici.

Schaeffler, Luk, Ina, Fag markalarının Türkiye yetkili distribütörlüğünü yapıyorsunuz. Türkiye’nin bu alanlarda dünya pazarındaki yerini nasıl değerlendirirsiniz? Schaffler grup dünya genelinde 14 üretim fabrikasıyla yılda 14 milyar Euro ciro yapan, sektöründe lider bir firma. Türkiye bu cironun yüzde 1'ini karşılıyorken, pazar payı büyüme hacmi Avrupa’nın dört katı daha fazladır. Gelecek vaat eden ülkeler arasındayız.

Ticarette kimi zaman hedef büyümekten ziyade sürdürebilmektir. Hizmet sunduğumuz pastanın en büyük diliminin inşaat sektörü olduğunu göz önüne alırsak stratejimizi bu yıl için böyle belirledik. Ticaret büyük bir zincir.

Markanızın gelecek planlarından ve yeni yatırım alanlarınızdan bahseder misiniz? Tamkoç Rulman olarak Avrupa’nın üretim standardını yakalayıp kendi yerli markamızı ürettirmek ve ihracatını yapmak öncelikli planımız. 

51


davet

BATUHAN ÖZDEMİR

NURETTİN ÖZDEBİR

SERHAT ÖZALP, SERHAN YILDIZ

ERHAN BOYSANOĞLU

TMB’den 67. Yıl Kutlaması Türkiye’nin köklü kurumlarından Türkiye Müteahhitler Birliği, 67. Kuruluş Yıl Dönümü’nü özel bir resepsiyonla kutladı. Birlik Binası’nda düzenlenen resepsiyona iş ve siyaset dünyasından birçok davetli katıldı. Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün’ün ev sahipliği yaptığı resepsiyon; iş, siyaset ve bürokrasi dünyasından önemli isimleri bir araya getirdi. Açılış konuşmasını yapan TMB Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Yenigün’ün ardından Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan da kısa bir konuşma yaptı. Konuşmaların ardından 67. yıl pastasının kesilmesiyle resepsiyon gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam etti. 

52

52 AYGEN, GÜLSER YENİGÜN

MİTHAT YENİGÜN



BUSINESS

Konkordato’nun Bilinmeyenleri

FİLİZ SÜTÇİGİL

Şirketlerin borçlarını karşılayabilecekleri koşullar dahilinde ödemek için alacaklılarıyla yaptıkları anlaşma olan konkordatonun bilinmeyenlerini Avukat Filiz Sütçigil’den dinliyoruz…

54

kaldırılmıştır. Yeni düzenleme ile konkordato müessesesi, belirli süreli, mahkemenin ve mahkeme tarafından atanmış komiserin denetiminde ve alacaklıların söz sahibi olacağı bir sistem halini almıştır. Şimdi genel hatları ile “konkordato” müessesine bir göz atalım. Konkordato (İflas Anlaşması) nedir? Kimler konkordato talebinde bulunabilir? Konkordato, kolay tabiri ile iflas anlaşması, mali durumu bozulan ve ödeme güçlüğü çeken iyi niyetli borçluların, mali durumlarını düzeltebilmesi ve varlığını devam ettirebilmesi için başvurduğu hukuki bir müessesedir. Borçlarını ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi bulunan herhangi bir borçlu ya da iflas talebinde bulunabilecek her alacaklı konkordato talebinde bulunabilir.

advertorial

7

101 sayılı “İcra ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 28.02.2018 tarihinde kabul edilmiş ve 15.03.2018 tarih ve 30361 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yayım tarihi itibari ile yürürlüğe girmiştir. Kanun’un 48-49 ve 64. maddeleri 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girecektir. Bu kanunla devam edenler hariç olmak üzere “iflas erteleme” müessesi ortadan kalkmış, yerine “konkordato” müessesinin kapsamı genişletilmiştir. Yapılan bu değişiklik ile şimdilik iflas ertelemede mevcut olan eksiklikler giderilmiş gibi gözükmektedir. Özellikle iflas ertelemede yargılama sürecinin uzunluğu, erteleme sürecindeki şirketin tam manası ile denetlenememesi, alacaklıların sürece müdahale edememeleri gibi hususlar genişletilen maddeler yardımıyla ortadan


BUSINESS

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 285. Maddesi; “Borçlarını, vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. İflas talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.” şeklinde düzenlemiştir. Maddeden de açıkça anlaşıldığı gibi, mali durumunu düzeltmek isteyen her borçlu ve bu borçlunun alacaklıları konkordato talebinde bulunabilirler. Konkordato müessesine kimler başvurabilir? İflasa tabi olan borçlular (şirketler, tacirler vb.) konkordato yoluna başvurabileceği gibi iflasa tabi olmayan borçlular (gerçek kişi) için bu hak tanınmıştır.

MALİ DURUMUNU DÜZELTMEK İSTEYEN HER BORÇLU VE BU BORÇLUNUN ALACAKLILARI KONKORDATO TALEBİNDE BULUNABİLİRLER.

Konkordato talebinde yetkili ve görevli mahkeme hangisidir? İflasa tabi olan borçlular için yetkili ve görevli mahkeme, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi'dir. Merkezi yurt dışında bulunan borçlular içinse, yurt içinde şubesinin bulunduğu yer, birden fazla şubesinin bulunması halinde ise merkez şubesinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. İflasa tabi olmayan borçlularda ise borçlunun yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesi yetkili ve görevlidir. Konkordato talebi üzerine ne kadar mühlet (süre) verilir? Konkordato talebi üzerine mahkeme tarafında iki farklı mühlet verilmektedir. Geçici mühlet ve kesin mühlet. Geçici mühlet, ilk başvuruda, belgelerin eksiksiz olduğunun tespiti üzerine derhal verilen mühlettir. Geçici mühletin süresi üç aydır. Ancak bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere, borçlunun veya geçici komiserin talebi üzerine iki ay uzatılabilir. Her halükarda geçici mühletin süresi beş ayı geçemez. Geçici mühlet kararı ile birlikte mahkeme tarafından bir geçici komiser görevlendirilir. Gerekli durumlarda geçici komiser sayısı üç olarak da belirlenebilir. Tayin edilen geçici komiser, mahkeme tarafından verilen mühlette, konkordatonun başarıya ulaşıp ulaşamayacağı konusunda bir rapor hazırlayarak mahkemeye ibraz eder. Kesin mühlet ise geçici mühlet içinde yapılan araştırmada ve geçici komiser tarafından hazırlanan raporda, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde verilen süredir. Bu durumda mahkeme tarafından borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir. Kesin mühlet, güçlük arz eden özel durumlarda ve komiserin veya borçlunun talebi üzerine mahkeme tarafından altı aya kadar uzatılabilir. Ancak mühletin uzatılması talebinin, bir yıllık kesin mühlet süresi içerisinde yapılmış olması gerekmektedir. Kesin mühlet süresi içerisinde borçlu aleyhine, 6183 sayılı Kanundan kaynaklanalar dahil hiçbir takip yapılamaz ve daha önceden başlatılan takipler varsa onlar da durur. Ayrıca ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları da uygulanmaz. Kesin mühlet süresi içinde borçlu, komiserin nezareti altında işlerine devam edebilir. Şu kadar ki mühlet kararı verirken veya mühlet içinde mahkeme, bazı işlemlerin geçerli olarak ancak komiserin izni ile yapılmasına veya borçlunun yerine komiserin işletmenin faaliyetini devam ettirmesine karar verebilir. Borçlu, mahkemenin izni dışında mühlet kararından itibaren rehin tesis edemez, kefil olamaz, taşınmaz ve işletmenin devamlı tesisatını kısmen dahi olsa devredemez, takyit edemez (kısıtlayamaz) ve ivazsız (karşılıksız) tasarruflarda bulunamaz. Aksi halde yapılan işlemler hükümsüzdür. Konkordato sürecindeki işlemlere karşı başvurulacak kanun yolları nelerdir? Geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması, kesin mühlet talebinin kabulü ve mühletin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun

yoluna başvurulamaz. Kesin mühlet talebinin değerlendirilmesi sonucunda, hakkında iflas kararı verilmeyen borçlunun, konkordato talebinin reddine karar verilirse, borçlu veya varsa konkordato talep eden alacaklı bu kararın tebliğinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesinin kararı kesindir. Bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak mühlet kararı verildiği hallerde dosya, komiserin görevlendirilmesi de dahil olmak üzere müteakip işlemlerin yürütülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilir. Konkordato nasıl sona erer? Konkordato komiseri, hazırladığı rapor ile amaçlanan iyileşmenin gerçekleştiğini kesin mühletin bitiminden önce bildirmesi halinde mahkeme, kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir. Ayrıca, iflasa tabi borçlular bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra; borçlunun mal varlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa, borçlu, uyması gereken kurallara aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa, borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse, mahkeme tarafından kesin mühlet kaldırılarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına resmen karar verilir. İflasa tabi olmayan borçlular bakımından ise, kesin mühletin verilmesinden sonra; konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa; borçlu, uyması gereken kurallara aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa, mahkeme tarafından kesin mühlet kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verilir. Görüleceği üzere konkordato müessesesi, mali durumu bozulmuş iyi niyetli borçluların hem mali durumunu düzeltmelerine hem de borçlarından kurtulmalarına imkan vermektedir. Aynı zamanda bu müessese, borçlunun alacaklılarını da korumaktadır. Burada önemli bir husus da borçlunun iyi niyetli olması hususudur. Konkordato talebi ile borçlunun, alacaklılarından mal kaçırma niyetinde olduğu ortaya çıkarsa konkordato talebi derhal reddedilecektir. Sonuç olarak, konkordato talebinde bulunacak borçluların da borçlusu konkordato talebinde bulunan alacaklıların da konkordato sürecini avukat vasıtası ile yürütmesi ve takip etmesi, hak kaybı yaşanmasının önüne geçilmesi açısından önem arz etmektedir. 

55


HABER

Aso Başkanı Makamında Ziyaret Edildi

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, TÜGİAD Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Yıldırım’ı ve üyelerini makamında ağırladı. ASO’ya gerçekleşen ziyaret, TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanı Zafer Yıldırım önderliğinde gerçekleşti. TÜGİAD Ankara üyelerinin yoğun katılımıyla gerçekleşen ziyarette Ankara için önemli olan gündem başlıkları masaya yatırıldı. İş adamlarının ve sanayicilerin önemine vurgu yapan Zafer Yıldırım, TÜGİAD’ın Türkiye çapındaki faaliyetlerine vurgu yaparken ASO Başkanı Nurettin Özdebir ise şirket karlılığına katkıda bulunarak ölçek ekonomisine ulaşılabileceğini belirtti. 

Alper Taşdelen’e Ziyaret TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanı Zafer Yıldırım önderliğinde Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen ziyaret edildi. Taşdelen, adaylık sürecini ve gelecek çalışmalarını değerlendirdi. TÜGİAD Ankara Şubesi üyelerinin yoğun katılım gösterdiği ziyarette; TÜGİAD Ankara Şubesi ile her zaman aynı frekansta olmaktan dolayı duydukları memnuniyeti dile getiren Başkan Alper Taşdelen, genç iş adamlarının Türkiye ve Ankara için önemine vurgu yaptı. Adaylık süreci ile birlikte Mart seçimlerine kadar yoğun bir tempoya girdiklerini söyleyen Alper Taşdelen, Çankaya ilçesindeki faaliyetlerinden bahsetmeyi de unutmadı.  ALPER TAȘDELEN, ZAFER YILDIRIM

56



BUSINESS

BARIȘ AYDIN, MEHMET ÖZHASEKİ, ZAFER YILDIRIM

Mehmet Özhaseki TÜGİAD’ın Konuğuydu Cumhur İttifakı’nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Özhaseki, Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Ankara Şubesi üyeleri ile bir araya geldi.

MEHMET ÖZHASEKİ

58

Yerel seçime sayılı günler kala TÜGİAD Ankara Şubesi’nin Mansur Yavaş’tan sonraki konuğu Mehmet Özhaseki oldu. Çankaya Belediye Başkan Adayı Amber Türkmen, MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım, Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve Ankara Milletvekili Barış Aydın’ın da katıldığı toplantıda Ankara için yapılacak olan projelerden bahsedildi. TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanı Zafer Yıldırım, Ankara için hazırladıkları “Dört Dörtlük Ankara” Projesi’nden bahsederek Ankara için hazırlamış oldukları projenin detaylarını sundu. 



BUSINESS

Trafik Kazalarına Hukukçu Bakış Açısı

Filiz Erol Avukatlık Bürosu kurucusu Hukuk Müşaviri Avukat Filiz Erol, 16 yıllık tecrübesi ile faaliyet gösteriyor. Erol, son zamanlarda sık sık gündeme gelen alkollü araç kullanımı ve yaptırımları hakkında bizlere bilgi aktarıyor.

FİLİZ EROL

T

rafik kazalarının en büyük sebebi bir hukukçu bakışıyla sizce nedir? Hukuk çerçevesinde konulan kuralların önceliği kazaları önlemektir. Bu nedenle sorunuza özetle “trafik kurallarına aykırı davranılması” olarak cevap verebiliriz. Ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün aralarında Türkiye’nin de bulunduğu otuz ülkede yapmış olduğu araştırmaya göre, trafik kazalarının yüzde altmışının oluşumunda en etkili unsur veya sebebin alkol olduğu tespit edilmiştir. Bu çerçevede, uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkol alarak araç kullanan kişilerin daha çok kazaya sebebiyet verdikleri gerçeği ile bu konuda yapılan istatistikler dikkate alınarak sigorta genel şartlarında, uyuşturucu, uyarıcı madde ya da alkol alarak araç kullanmak, mal

60

sigortalarında teminat kapsamı dışında bırakılmış, sorumluluk sigortalarında ise sigorta şirketinin sigortalısına rücu etme imkanı tanınmıştır. Alkollü araç kullanmanın kanunlarımızdaki yaptırımı nedir? Karayolları Trafik Kanunu 48.maddesi gereğince uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır. Bu yasağa aykırı davranılması halinde sürücüleri bekleyen cezalar; idari para cezası, ehliyetine belirli sürelerle el konulması ve Türk Ceza Kanunu çerçevesinde cezalandırılması şeklindedir. Ayrıca alkollü olarak araç kullanması nedeniyle son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri ikinci defa geri alınan sürücüler


BUSINESS

Sağlık Bakanlığınca, usul ve esasları İçişleri, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine, üç veya üçten fazla geri alınan sürücüler ise psiko-teknik değerlendirmeye ve psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulurlar. Ehliyetsiz araç kullanmanın kanunlarımızdaki yaptırımı nedir? Karayolları Trafik Kanunu 36.maddesi gereğince; motorlu araçların, sürücü belgesi sahibi olmayan kişiler tarafından karayollarında sürülmesi ve sürülmesine izin verilmesi yasaktır. Sürücü belgesi olmayanların, sürücü belgesi olup da sürücü belgesi sınıfına uygun olmayan araç kullananların, mahkemelerce, Cumhuriyet savcılıklarınca ya da bu kanunda belirtilen yetkililerce sürücü belgesi geçici olarak ya da tedbiren geri alınanların, sürücü belgesi iptal edilenlerin, araç kullanarak trafiğe çıktıklarının tespiti halinde, bu kişilere idari para cezası verilir. Ayrıca, aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin veren araç sahibine de tescil plakası üzerinden aynı miktarda idari para cezası verilir. Araç sahibine düzenlenen cezalar ruhsat bilgilerine göre düzenlendiği için araç sahibi şayet işleten sıfatına haiz değil ise bu cezayı işleten sıfatına haiz olana rücu hakkı mevcuttur. Alkollü kullanım nedeni ile verilen idari para cezasına ve ehliyetin alınması işlemine karşı başvurulabilecek hukuki yol nedir? Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/9 ve 44/1-b. madde ve fıkraları uyarınca alkollü olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan ve kendilerine idari para cezası verilen sürücüler, idari para cezası ile sürücü belgesi geri alma tutanağına karşı, cezanın verilmiş olduğu yer Sulh Ceza Hakimliğine başvurarak itirazda bulunabilirler. Alkollü araç kullanımı ile ilgili yasalarda yapılan değişiklik nedir? Karayolları Trafik Kanunu 48. Maddesi değişiklik öncesi; “Uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.” şeklinde iken; 11 Haziran 2013 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.” olarak değiştirilmiş ve eski metinde yer alan “güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş” olmalarını içeren detay kaldırılmıştır. Karayolları Yönetmeliği’nde ise alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir. Bu oran hususi olmayan araçlarda 0,20 promil olarak belirlenmiştir. Yapılan değişiklik sonrası alkol ile kaza arasındaki illiyet bağının ispat yükü kime aittir? Bu durum sigortanın yükümlülüğünü nasıl etkiler? Karayolları Trafik Kanunu madde 48’de yapılan değişiklik ile kasko sigortalarında 11 Haziran 2013 tarihinden sonra ortaya çıkan bütün kazalarda, trafik sigortalarında ise 1 Haziran 2015 tarihinden sonra yapılmış sigorta sözleşmelerinin kapsamına giren ve 1 Haziran 2015 tarihinden sonra meydana gelen olaylarda, Sigorta şirketinin TTK m. 1409/2’deki ispat yükünü yerine getirmiş sayılması için araç sürücüsünün KTK madde 48’de belirtilen oranların üstünde alkollü olduğunu ispat etmesi yeterli sayılacaktır. Başkaca bir ispat faaliyetine girmesine, başka bir ifadeyle, kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana geldiğini ispat etmesine gerek yoktur. Bu durumda ise kasko, talebi reddedebilecek, trafik sigortasını ise ödeyerek sigortalısına rücu edebilecektir. Belirtilen tarihlerden önceki poliçelerde ve bu tarihten önce gerçekleşen kazalarda; alkollün münhasıran etkisi nedeni ile kaza arasındaki illiyet bağını ispatlamak şartıyla rücu hakkını ileri

sürebilirken ispat yükü tamamen sigortacı üzerindeyken yapılan değişiklik tarihinden sonra ve değişiklik sonrası gerçekleşen kazalarda ispat yükü tamamen sigortalıya geçmiştir. Değişiklik sonrası trafik kazasında alkollü olmak tek başına tam kusur nedeni olarak kabul edilebilir mi? Tek başına alkol kullanımı var diyerek kazayı sadece bu nedene bağlamak da doğru olmayacaktır. Aşırı alkol almanın trafiği tehlikeye düşüreceği, maddi hasarlı ya da ölümlü ve yaralamalı kazalara neden olabileceği kuşkusuzdur; ancak bir tara a aşırı alkollü bir sürücü varken diğer tara a şerit ihlali yapan başka bir araç sürücüsü ya da kırmızı ışıkta geçen bir yayanın olduğu bir kazayı düşünelim, bu durumda sadece sürücünün alkollü olmasına dayanarak kusurun tamamını alkollü araç sürücüsüne yüklemek doğru olmayacaktır. Özetle; alkol alınmamış olması halinde aynı kaza meydana gelecek ise alkollü sürücü sadece alkollü olduğu gerekçesi ile tam kusurlu sayılmayacaktır. Yargıtay'ın yerleşik kararlarında da sürücünün aldığı alkol oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisi ile meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, aksi halde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. Benimsenen bu ilkelerin değişiklik sonrasında da aynı doğrultuda verileceği kanaatimi de dile getirmek isterim. Bir hukukçu olarak alkollü kaza yapan ancak kazanın alkolün etkisi altında gerçekleşmediği iddiasında olan sürücülere tavsiyeleriniz nelerdir? Özetle; sigortaya başvururken alkol raporu karşısında olayın alkolün etkisinde olmadığı, hiçbir illiyet bağının bulunmadığını ispatlayacak deliller ve açıklamaları içeren bir dilekçe ile başvurmalarını, sigortanın ödemeyi reddettiği veya rücu etmek istediği zararların karşılanması için ise; Sigorta Tahkim Komisyonu’na yapılan başvuruların, yerel mahkemelerde görülen davalardan çok daha hızlı sonuçlanması nedeni ile tahkime başvuru yolunu tercih etmelerini, yargılama aşamasına geçilmesi halinde ise; olayın alkolün etkisinde gerçekleşip gerçekleşmediğini ispatlayabilmek için dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talep ederek; gerekli tüm delilleri sunduktan sonra bir nöroloji uzmanı, bir hukukçu ve bir trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanmasını istemelerini öneririm. 

61


HELMUT LANG-SONBAHAR 2019

MONT BLANC KALEM 5.750

ZARA PALTO 599.95

ALIŞVERİŞ

RED VALENTINO ETEK 5,395

VAKKO BLUZ 918

HUGO BOSS CEKET

Soft ve Güçlü

Pastel tonların yumușak atmosferinde güçlü bir görünüm yakalayarak ters köșe bir șıklık yakalayabilirsiniz. BEYMEN DERİ DOSYALIK 379

NETWORK PANTOLON 503.40

İPEKYOL BLUZ 259

VAKKO-VERSACE ÇANTA 1.499

BEYMEN-VALENTINO GARAVANI AYAKKABI 6.450



BUSINESS

İşin Sırrı Odaklanmakta

DİDE ÖZÇELİK

ALTER’in Yönetici Ortağı Dide Özçelik ile mesleki yaşamına ve 44 yıllık firmasının başarısına dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? 1982 yılında doğdum. Liseyi Ankara’da bitirdikten sonra Danimarka Teknik Üniversite’sinde inşaat mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisans yaptım. Lisans döneminde ODTÜ inşaat mühendisliği bölümünde bir sene “değişim öğrencisi” olarak okudum. Daha sonra Bilkent Üniversitesinde MBA yüksek lisansı yaptım. İş hayatıma aile şirketimiz olan ALTER Uluslararası Mühendislik ve Müşavirlik firmasında 2007 yılında başladım. Sırasıyla proje mühendisliği, proje müdürlüğü, projeler koordinatörlüğü ve iş geliştirme görevlerini üstlendiğim firmamızda son yıllarda aktif olarak yöneticilik yapıyorum. Ayrıca enerji yatırımı ve danışmanlığı yapan Yenertek firmasının kurucu ortağıyım. Evliyim, Efe ve Kaan adında iki çocuğum var.

64

Firmanızın kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? Firmamız, inşaat yüksek mühendisi olan babam Atilla Özdikmen tarafından 1975 yılında Ankara’da kuruldu. Proje ofisi olarak kurulan firmamız, şimdi uluslararası mühendislik ve müşavirlik hizmetleri veriyor. İçmesuyu, Atıksu, Arıtma tesisleri, Katı atık, Barajlar, Sulama Tesisleri, Yenilenebilir Enerji Tesisleri, Karayolları, Demiryolları, Havalimanları, Binalar ve Afet Risklerinin Azaltılması konularında fizibilite, master plan, planlama, uygulama projesi ve inşaat kontrollüğü yapıyoruz. Ayrıca özel yatırımcılara teknik müşavirlik ve finansman denetimini bir arada üstlendiğimiz “proje yönetimi” hizmeti sunuyoruz. Kuruluşumuzdan bugüne, DSİ, KGM, İller Bankası, Belediyeler vb. kamu kuruluşlarına ve özel sektör yatırımcılarına tamamladığımız 500’den fazla proje ile kendi sektörümüzde lider firmalar arasındaki yerimizi aldık.


BUSINESS

Faaliyet gösterdiğiniz sektörünüzün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Sektörün temel sorunu; mühendislik ve teknik müşavirliğe yeterince değer verilmemesi ve yatırımlar için sunduğu “katma değerin” anlaşılamamasında yatıyor. Ne yazık ki teknik müşavirlik hizmeti yatırımcılar tarafından çok gerekli olmayan, zaman kaybına neden olan ve yatırıma ek maliyet getiren bir iş olarak algılanıyor. Oysa, teknik mühendislik temeline dayandırılmayan, fizibilitesi ve planlaması gereğince yapılamayan yatırımlar uzun vadede gerek maddi gerekse fiziki olarak problem yaratıyor. Bu sebeple, yapılacak her yatırım mutlaka mühendislik ve teknik müşavirlik desteği alınarak yapılmalı. Sektördeki diğer sıkıntılar; teknik müşavirlik hizmetlerinin satınalmasına ilişkin mevzuatın yetersizliği, müşavirlerin farklı sektör temsilcileriyle haksız rekabeti, rekabet sonucu oluşan yüksek kırımlar, kur yüzünden iş bitirme belgelerinin uluslararası pazarda gittikçe değer kaybetmesi, tasarım ve planlama aşamasına gereken sürelerin verilmemesi, işlere ayrılan bütçelerin ve şartnamelerin yeterli olmayışı, müşavirlik işlerinde sektörün bir nevi kredibilite ölçütü olan profesyonel (mesleki) sorumluluk sigortalarının yetersizliği olarak sıralanabilir. 44 yıllık bir firma olarak geride bıraktığımız yıllar içinde sektörünüzde neler değişti? Danışmanlık konusunun önemi her geçen gün artıyor. Bu konuda sizleri farklı kılan nedir? 44 yıllık tecrübemize dayanarak, uluslararası nitelikli projeler ve özelleştirme adımlarının hızlanması ile son yıllarda mühendislik ve teknik müşavirliğe verilen önemin arttığını gözlemliyoruz. İşveren, İdareler ve yatırımcı kuruluşlar yatırımlarını doğru yapılmış fizibilite ve planlama üzerine kurmaya başladılar. Ayrıca yurtdışından gelen finansman desteği, yapılan her yatırım için müşavirlik hizmetini şart koşuyor. Dolayısıyla bizler İdarelere daha fazla müşavirlik hizmeti sunmaya başladık.

Teknik müşavirlik sektörü yurtdışında ne kadar güçlenirse müteahhitlerin ve malzeme üreticilerinin de yurtdışında önü açılacak ve bu durum ülke ekonomisine ciddi katkı sağlayacaktır. Yurtdışında çalışmak isteyen firmalar için Türkiye’nin coğrafi konumu ciddi bir avantaj. Biz, Alter olarak Gürcistan, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Kosovo, Montenegro, Kenya, Uganda, Ruanda, vb. ülkelerde yurtdışı finansman kaynaklı işlere yoğunlaştık. Başarılı iş kadını kimliğinizle örnek oluşturuyorsunuz… Erkek egemen sektörde başarılı olmanızın sırrını bizimle paylaşır mısınız? Karşılaştığınız zorluklar nelerdir? Öncelikle övgünüzden ötürü teşekkür ederim. Erkek egemen sektörde zorluklar yokmuş gibi davranmak doğru ve samimi olmaz. En büyük zorluk “önyargı”. Karşılaştığınız önyargıları yok etmenin tek çaresi, herkesten çok daha fazla çalışmak ve yaptığınız işi bilmekte yatıyor. Siz çok çalıştığınız ve konunuza hâkim olduğunuz zaman insanlar önyargılarını bir kenara bırakıp, yaptığınız işe odaklanıyorlar. Mesela, biz, mühendislik ve müşavirlik hizmeti sunan bir Firmayız. Yatırımcı “en iyi mühendislik hizmetini” satın almak istiyor. Dolayısıyla, yatırımcı bilgiyi ve teknik desteği kimden alabileceğini düşünüyorsa onunla çalışmak istiyor, kadın ya da erkek fark etmiyor. İşin sırrı, başarılı iş kadını olmaktan ziyade, başarılı iş insanı olmaya odaklanmakta. Başarılı iş insanı olmanın da formülü tek; çok çalışmak ve doğru ekiple çalışmak. 

Biz farklıyız, çünkü projelerin çözümlerini formüle edebilecek yeterli bilgi birikimine sahip uzmanları bünyesinde bulunduran, tecrübeli ama aynı zamanda dinamik bir ekibiz. Uzman mühendislerimiz sayesinde İdarelerde yaşanan sıkıntıları hissedebiliyor, ihtiyaç analizleri yaparak sorunlara özgün nitelikli entegre çözümler geliştirebiliyoruz. Ayrıca Ar-ge’ye önem veriyoruz ve sürekli kendimizi geliştiriyoruz. Örneğin belediyeler için en önemli konulardan biri, “su kaçaklarının -fiziki ve maliönlenmesi”. Biz belediyelere 1994’ten bu yana bu konuda hizmet sunuyoruz ve alanımızda tekiz. Bir diğer farkımız da, afetlere duyarlı coğrafyamızda, afet zararlarının azaltılması üzerine yaptığımız çalışmalar. Bu tarz özel konularda kendimizi geliştirerek alanımızda fark yaratıyoruz. Herkesin yaptığını yaptığınızda, fark yaratamıyorsunuz… Fark yaratmak için sürekli çalışmak, gelişmek ve yenilenmek gerekiyor. Yurt dışı pazarında Türkiye’nin yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu anlamda çalışmalarınız nelerdir? Türkiye’de yapılan projeler, genelde geniş bir alana, yüksek metrajlara ve yoğun nüfusa hizmet ediyor- ki bu durum iş bitirmelerde “işin kapsamı” kısmında bizlere avantaj sağlıyor. Ancak uluslararası firmaların aynı kapsamda yaptığı işlerin bütçelerinin çok daha yüksek olması uluslararası pazarda yerel firmaların rekabetini zorluyor. Ayrıca, uluslararası mühendislik firmaları, sadece teknik müşavirlik hizmeti sunarak, çalışan sayısını 20.000’e kadar çıkabiliyor. Türkiye’de halen müşavirlik sektöründe 100200 kişilik firmalara, istihdam gücü yüksek, gözüyle bakılıyor. Uluslararası pazarda, rekabetçi olabilmek için cironuz ve çalışan sayınızın belli bir seviyenin üzerinde olması gerekiyor. Neyse ki son yıllarda, uluslararası rekabet gücümüzün artması için, “uluslararası teknik müşavirlik hizmetleri” için destekler sağlanmakta. Bu da yurtdışı pazarına açılmak için büyük bir avantaj.

65


BUSINESS

Yabancıların Ankara’ya İlgisi Arttı

ALPAY ASLAN

İzciler Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Alpay Aslan, İzciler Gayrimenkul ’ün 21 yıllık başarısını ve gayrimenkul sektörünün gelişimini anlatıyor.

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? 1976 Ankara doğumluyum, aslen Çankırılıyım. Erken yaşlarda çalışma hayatına atılarak farklı sektörlerde deneyim kazanma imkanı buldum. Mobilya, ısıtma - soğutma ve havalandırma sistemleri, gıda sektörü gibi birbirinden bağımsız girişimlerim oldu. İzciler Gayrimenkul ‘ün kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? İşlerimiz gereği, inşaat firmalarıyla çalıştığımız süre boyunca da bir

66

ayağımız sürekli şantiyelerde oluyordu. Gayrimenkul sektörünü de deneyimlemek ve iş gelişimi yapmak amacıyla 1998 yılında İzciler Emlak markası ile çıktığımız bu yolda 21 yıldır kesintisiz hizmet veriyoruz. Kuruluşumuz ilk yıllarında sadece emlak danışmanlığı ve gayrimenkul satışı üzerine hizmet verirken 2008 yılında işin imalat kısmına da yönelerek konut ve ticari gayrimenkul üretimine başladı. 2008’den günümüze konut, ofis, dükkan vb. içerikler barındıran 15 farklı projeyi tamamlayarak teslim ettik. Danışmanlık ve inşaat işlerinin yanı sıra yabancılara gayrimenkul satışı ve çok ortaklı arsa satışı yaparak yeni projeler üretiyor, müşterilerimizin sadece arsa bedeli ödeyerek konut sahibi olmasını sağlıyoruz.


BUSINESS

Geride bıraktığımız 2018 yılını nasıl değerlendirirsiniz? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? 2018 yılı firmamız için başarılı bir yıldı. Dolardaki dalgalanma ve konut fiyatlarındaki artış sebebiyle daire alımlarını erteleyen müşterilerimiz için 4 etaptan ve toplam 818 konuttan oluşan İzciler Via ve İzciler Vadi Projelerimizin satışlarını neredeyse tamamladık. Arsa payı edinilerek arsa sahipliğinden konut sahibi olma yöntemine dayalı yeni projelerimize gösterilen talepler aslında bize bundan sonra konut satış konjonktürünün bu yönde olacağını gösteriyor. Dolardaki hareketlilik sonrası oluşan piyasadaki dalgalanma ve yansımaların 2019 sürecinde de devam edebileceği görüşündeyim. Yerel seçimler sonrası piyasadaki taşların yerini bulmasının 2020 başlarına ulaşacağı düşüncesindeyim.

GAYRİMENKUL EDİNMEK İSTEYENLERE VE YATIRIMCILARA TAVSİYEMİZ; YENİ EDİNECEKLERİ GAYRİMENKULLERİN ŞEHRİN GELİŞİM GÜZERGAHINDA VE ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN BELİRLEDİĞİ GELİŞİM PLANLARI İÇİNDE OLMASI.

Gayrimenkul piyasasının gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Biraz önce de bahsettiğim gibi bu süre zarfında da piyasadaki stok eriyecek ve oluşabilecek ihtiyaçlar doğrultusunda da uygun fiyatlı konut satışlarına daha çok rastlayacağız. Bu sebeple 2019 yılını hem gayrimenkul ihtiyaçlarımızı gidermek hem de yatırım açısından bir fırsat olarak görmek doğru olacaktır. İzciler Gayrimenkul olarak yabancı konut satışlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu anlamda İstanbul ve Ankara pazarını nasıl değerlendirirsiniz? Yabancılara gayrimenkul satışı ülkemize ek girdi sağlayan büyük etkenlerden biri. Duruma sadece satılan gayrimenkul açısından bakmamak gerekiyor. Satın aldıkları gayrimenkulde dönemsel olarak ikamet eden yabancı uyruklu vatandaşlar yine döviz girdisi sağlamaya devam ediyor. Ülkemizde yabancılara satışta başı İstanbul çekiyor, İstanbul’u sırasıyla Antalya ve Bursa takip ediyor. Geçtiğimiz yıllarda listenin daha gerilerinde olan Ankara, TÜİK verilerine göre 2018 yılı itibariyle 4. sıraya yükselmiş bulunuyor. Yabancıların Ankara’ya olan ilgisinin arttığını ve satışların bu doğrultuda artacağını umut ediyoruz.

Gayrimenkul danışmanlığı alanında da faaliyet gösteriyorsunuz. Konut veya ofis projesi alacak olanlara önerileriniz nelerdir? Siz danışmanlık anlamında nasıl yönlendirme sağlıyorsunuz? Gayrimenkul edinmek isteyenlere ve yatırımcılara tavsiyemiz; yeni edinecekleri gayrimenkullerin şehrin gelişim güzergahında ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin belirlediği gelişim planları içinde olması. Ofis yatırımcılarının şehrin ana arterlerine yakın ve otopark problemi olmayan mülkler edinmeleri konusunda dikkat etmeleri önemli. Orta vade dediğimiz 5-10 yıl arası yatırım yapacak olanlar yine şehrin gelişen lokasyonlarında 1/1000 lik imar planı onaylanmış ve plan notlarında yüksek emsal oluşturulmuş imarlı arsalara yatırım yapmalı. Yatırımcılar, 5 - 7 yıl süresince bekledikleri takdirde çok uygun maliyetlerle ev sahibi olabildikleri gibi bütün yatırım araçlarından farklı olarak büyük kazanımlar sağlayabileceklerdir. 

67


BUSINESS

Dünya Pazarında Bir Marka AYTAŞ ALÇI Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Ayrancıoğlu, AYGIPS ve AYPAN markalarının kuruluş öykülerini anlatırken üretimini yaptıkları toz alçı ve alçı levha ürünlerinin yurt dışı pazarındaki önemine ve ihracatına da vurgu yapıyor.

OĞUZ AYRANCIOĞLU

B

ize biraz kendinizden bahseder misiniz? 2002 Yılında TED Ankara Koleji’nden mezun olduktan sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. Aldığım lisans eğitimini uygulamak ve yurtdışı tecrübesi kazanmak için Moskova’da uluslararası bir şirkette çalışarak saha ve mühendislik deneyimi kazandım. Sonrasında Türkiye’ye dönerek aile şirketimizde çalışmaya başladım. Aile şirketinde çalışırken mühendislik altyapısının yanında işletme eğitiminin faydalı olacağına karar vererek İngiltere’de University of Nottingham’da MBA yüksek lisansımı tamamladım. Yüksek lisans programının son döneminde Çin’de staj programına katılarak Uzak Doğu’da iş yapan şirketlerin pratikteki uygulamalarını yakından görme fırsatı buldum. Sonrasında Türkiye’ye döndüm ve şu an aile şirketimiz olan Ayrancıoğlu Şirket Grubu’nda çalışmaya devam etmekteyim.

68

Firmanızın kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? Firmamızın temelleri 1940’lı yıllarda demir ticareti ile başladı. Sonrasında 1980’li yıllarda Aykon Yapı şirketi kurularak inşaat alanında faaliyet göstermeye başladık. Aykon Yapı firması olarak konut, ofis, sanayi tesisleri ve alışveriş merkezleri inşaatları yapmaktayız. İnşaat sektöründe yakaladığımız ivmeyi sanayi alanında da değerlendirmek için 2007 yılında Aytaş Alçı firmasını kurduk. Aytaş Alçı olarak AYGİPS markası ile toz alçı, AYPAN markası ile alçı levha ve “OUTWEAR” markası ile dış cephe levhası üretimi yapmaktayız. Ayrıca AYSİST markası ile asma tavan ürünleri de üreterek mimari detay çözümleri sunmaktayız. Alçı bildiğiniz gibi inşaat sektöründe ince işler için temel bir malzeme olup bütün üst yapı işlerinde kullanılmaktadır. Toz alçı ve alçı levha, doğal malzemelerden üretildiği için doğa ile barışıktır ve geri dönüşüme uygundur. Ayrıca alçı levhanın sistem olarak montajı pratik ve


BUSINESS

yangına dayanıklı olduğu için inşaat sektöründe her geçen zaman daha geniş kullanım alanına sahip olmaktadır. Alçının kullanım alanının artmasında ve doğru şekilde kullanılmasında yaptığımız Ar-Ge çalışmaları ve sektörde faaliyet gösteren paydaşlara verdiğimiz eğitimlerin de büyük katkısı olmaktadır.

Bir sanayi tesisinde sürekli olarak kapasitenin artırılması, teknolojinin yenilenmesi, eğitimler verilmesi, pazarın araştırılması ve Ar - Ge faaliyetlerinde bulunulması gerekmektedir. Bu kapsamda bakıldığında üretim yapabilmek çok geniş bir yelpazede çalışmayı gerektirmektedir ve aynı şekilde çevresine de önemli ölçüde fayda sağlamaktadır.

2018 yılını, ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? Üretici olarak satışların artması veya ciroların artması gibi göstergelerden daha önemli olan verimliliği, iyi analiz etmek gerekir. Bu konuda hem personelimiz hem de tedarikçilerimiz ile hassas bir şekilde çalışmaktayız. Ayrıca, sürekli yeni yatırımlar yaparak ve teknolojik alt yapımızı güçlü tutarak verimlilikte istediğimiz artışları sağlamaktayız. Verimlilik dışında Ar - Ge Aytaş Alçı için bir diğer önemli kavram. Her sene ürün portföyümüzü yeni ürünler ekleyerek geliştiriyoruz. Son dönemde çıkardığımız Outwear Dış Cephe Levhası, inşaat sektöründe çok büyük ilgi ve talep gördü. Akustik amaçlı kullanılan delikli alçı levha yine son dönemde geliştirdiğimiz yeni bir ürün. Akustik amaçlı kullanılan bu ürünün üretimini yaparak insanların daha konforlu ortamlarda yaşaması için katkı sağlamaktayız. 2019 yılında da bu tarz yeni ürünler geliştirerek inşaat sektöründe kalitenin ve son kullanıcın konforun artmasına daha fazla katkı sağlayacağız.

Toz alçı ve alçı levha üretiminde aktif rol oynuyorsunuz. Bu noktada ihracat yaptığınız ülkeler hakkında neler söylemek istersiniz? Genellikle hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz? Toz alçı ve alçı levha ürünleri olarak yurt dışına ciddi miktarda ihracat yapmaktayız. Bu ülkeler arasında Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Bulgaristan ve bunun dışında başka Doğu Avrupa ülkeleri de mevcut. Ayrıca Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde pazar payımızı her sene artırarak ihracata devam etmekteyiz. İhracat yaptığımız ülkelerin farklı sevkiyat ve sertifika kuralları bulunuyor. Bunları takip ederek müşteri taleplerini en üst düzeyde karşılamaktayız. İhracat, son dönemde Türkiye ekonomisi için daha da önem kazanmış durumda ve biz de ihracattaki mevcut pazarlardaki payımızı artırmak ve yeni pazarlara girmek için önemli çalışmalar yapmaktayız.

Faaliyet gösterdiğiniz sektörünüzün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Sanayi ve üretim gerçekten çok özveri gerektiren ve devamlı büyümeyi gerektiren bir iş. Her sektörde olduğu gibi bizim bulunduğumuz alanda da ciddi bir rekabet var. Üretim, satış, teknik destek, pazarlama, nakliye gibi alanlarda ciddi sayıda istihdam sağlıyoruz ve bunun kalıcı bir istihdam olduğunu düşürsek sanayicilerin çok nitelikli desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Aynı zamanda inşaat sektöründe de faaliyet gösteriyorsunuz. Bu alanda yeni projelerinizden bahseder misiniz? Ayrancıoğlu Şirketler Grubu olarak inşaat ilk girdiğimiz sektör olduğu için bu alanda özellikle faaliyet göstermeye önem vermekteyiz. Ankara’da son dönemde Dikmen Vadisi, Çukurambar, Ümitköy, Balgat, Söğütözü gibi merkezi bölgelerde iş merkezleri ve konut projeleri tamamladık. En son projemiz olan “Aykon Suites” projesini bu sene tamamladık. ODTÜ ve Bilkent Üniversitesi’ne yakın olması ve merkezi konumda olmasından dolayı çok büyük bir talep görüyoruz. Bu ilgiden dolayı aynı bölgede benzer konseptte yeni bir projeye, mimari proje çalışmaların bitmesi ile çok yakında başlayacağız. 

69


BUSINESS

SERKAN NEZİROĞLU, SEFA ÇOL, SERHAT NEZİROĞLU, BARIȘ AYDIN, ZAFER YILDIRIM, CAN ÇAVUȘOĞLU

Kazandıran Buluşmalar Üyeler arası ticari iş birliğini güçlendirmek amacıyla yapılan ‘’TÜGİAD Business Network Kazandıran Buluşmalar’’ (TBN) etkinliğinin 14’üncüsü Neziroğlu Plaza’da gerçekleşti. Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Ankara Şubesi tarafından geleneksel olarak düzenlenen TBN etkinliği, bu kez TÜGİAD üyeleri Serkan Neziroğlu ve Nezir Serhat Neziroğlu’nun ev sahipliğinde Neziroğlu Plaza’da düzenlendi. Türkiye’nin dört bir yanından üye ve iş adamlarının büyük ilgi gösterdiği, Ticari İlişkiler Komisyonu iş birliği ile üyeler arası ticari ve profesyonel iş akışının gelişmesinin sağlanması ve kartvizit alışverişi yapılması amaçlı düzenlenen etkinliğe; TÜGİAD Genel Başkanı Anıl Alirıza Şohoğlu, Ankara Şubesi Başkanı Zafer Yıldırım, Ankara Milletvekili Barış Aydın, ATO Eski Başkanı ve 24. Dönem Ankara Milletvekili Sinan Aygün de katıldı. Açılış konuşmasını Ticari İlişkiler Komisyon Başkanı Ceyhan Bağcı’nın yaptığı gecede TBN’in öneminden bahsedildi. 

ANIL ALİRIZA ȘOHOĞLU


CEYHAN BAĞCI

ZAFER YILDIRIM

TÜRKER NASLI

BARIȘ AYDIN

BERİL PINAR TANDOĞAN

DİDE ÖZÇELİK

BARAN ÇAĞLAYAN

SİNAN AYGÜN


BUSINESS

Eğitim Sektöründe

35 Yıllık Başarı

Eğitim sektöründeki başarısı ile adından söz ettiren Nesibe Aydın Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mirkan Aydın, başarılarının sırrını ve yeni projelerini bizlerle paylaştı…

MİRKAN AYDIN

72


BUSINESS

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? 1977 yılında Ankara’da doğdum. Ortaokul ve lise eğitimini TED Ankara Koleji’nde, üniversite eğitimini Bilkent Üniversitesi’nde tamamladım. Eğitim hayatının ardından 2000 yılında, aile şirketimiz olan Aydın Yayıncılık A.Ş. ve Nesibe Aydın Eğitim Kurumları’nda çalışmaya başladım. İlk yıllarda yayıncılık ve finans alanında görev aldım. 2004-2008 yılları arasında ise Nesibe Aydın Okulları Gölbaşı kampüsünün mimari, inşaat, eğitim-öğretim hazırlıkları gibi tüm süreçlerini yürüttüm. 2008-2010 yılları arasında, Ankara’nın en büyük eğitim tesislerinden olan Gölbaşı Kampüsü’nün Genel Müdürlüğünü üstlendim. 2010 yılından bu yana, yönetim kurulu başkan vekili olarak çalışmalarıma devam ediyorum. Firmanızın kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? Kurucularımız olan annem ve babam, yaklaşık 15 yıllık öğretmenlik hayatlarının ardından 1984 yılında, eğitim üzerine yayıncılık faaliyetine başladılar ve şirketimizin temelini attılar. Ardından 1997 yılında dershane, 2008 yılında okul faaliyetlerimiz başladı. Hâlihazırda Ankara’da dört, Ankara dışında ise altı okul ve bir sanat akademisi ile faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Yayıncılık alanındaki çalışmalarımız da 1984 yılından beri aralıksız devam ediyor. 2018 yılını, ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? Yatırım halinde olduğumuzdan dolayı artan inşaat maliyetleri finansman yükümüzü epey artırdı. Bunun haricinde gıda, enerji ve kâğıt maliyetlerindeki artışlar zor bir yıl geçirmemize neden oldu. Ancak diğer sektörlere kıyasla, eğitim sektörü çok daha sakin bir yıl geçirdi.2019 yılında yatırımlarımız tamamlanmış olacak. Bize olan talep de artarak devam ettiği için 2018’in zorluklarını yaşamayacağımız kanaatindeyim.

Sektörünüzün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Deneyimi ve ehliyeti olmayan yatırımcıların sektöre girişinden dolayı, birçok okulda mali sıkıntılar yaşandı ve kapanma aşamasına geldi. Veli ve öğrenciler mağdur edildi. Bunun önüne geçmek için okul yatırımlarında mutlaka teminat şartı getirilmesinin ve yatırımcıların ehliyet sahibi olması kriterinin aranmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Nesibe Aydın Okulları olarak yıllardır eğitim sektöründe başarılı bir grafik çiziyorsunuz. Türkiye eğitim sistemine dair neler söylemek istersiniz? Bizim işimizin en önemli unsuru öğretmenlerimiz. Onları önemli ve değerli hissettirdiğimiz ve öğretmenlerimizi mesleki açıdan donanımlı hale getirdiğimizde eğitimde sistem tartışmaları son bulacaktır. Nesibe Aydın’dan devraldığınız bayrağı 2. kuşak temsilcisi olarak devam ettiriyorsunuz. Eğitim programlarınızdan bahseder misiniz? Öncelikle eğitimci bir ailenin kurucu olduğu ve öğretmenlerin değerli olduğu bir kurumuz. 1984 yılından beri tek işimiz ve tek faaliyetimiz eğitim. Eğitimden kazandığımızı eğitime yatırma ilkemizden asla vazgeçmedik. Diğer yandan, başarı ve çalışma odaklı bir kültürümüz var. Yöneticilerimizin, öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin ve hatta velilerimizin hep yüksek tempoda, mücadeleci bir okul hayatı yaşamalarını sağlıyoruz. Buna ilaveten, dünyayı yakından takip ediyor ve öğrencilerimizin çok yönlü bireyler olarak mezun olmalarını destekliyoruz. Örneğin okullarımızın akredite olduğu ondan fazla uluslararası programa müfredatımızda yer vermekteyiz. Nesibe Aydın okulları olarak büyüyen bir yapıya sahipsiniz. Yeni okullarınız olacak mı? Hâlihazırda yedi ilde faaliyet gösteriyoruz. İstanbul, Bursa ve İzmir yakın zamanda yatırım yapmak istediğimiz iller. Böylece, Nesibe Aydın Okulları markası büyüme misyonunu tamamlamış olacak. Bunların ardından, orta vadede, Nesibe Aydın Üniversitesi’ni faaliyete geçirme düşüncemiz var. 

73


BUSINESS

Mimarlık Çok Yönlü Bir Meslek

AS Architects Kurucusu Ayşin Sevgi Karakurt ile gerçekleştirdiğimiz keyifli röportajımızda kendisini yakından tanırken ilerideki hedeflerini ve gerçekleştireceği projelerini mercek altına aldık.

AYȘİN SEVGİ KARAKURT

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? Burdur doğumluyum ve üniversiteye kadar Burdur'da yaşadım. Liseyi bitirdikten sonra 1996'da ODTÜ ile beraber Ankara hayatım başladı ve o zamandan beri Ankara'da yaşıyorum. Son iki yıldır artık bir ayağım da İstanbul'da. Orada da bir ofisimiz var ve çalışmalar yapıyoruz. Mimarlığı meslek olarak tercih etmem aslında tamamen içgüdüsel. İnsanlarla yoğun iletişimde olacağım teknik bir iş olduğu için seçmiştim. Etrafımda mimarlığa dair görmüş olduğum bir şey yoktu. 1996'da üniversitede bile kısıtlı imkanlarla internete erişebilir durumdaydık. Bu nedenle Burdur'daki bilindik konut yapılarının bir tanesinde yaşadıktan ve oradaki okul binalarının birinden mezun olduktan sonra mimarlık dünyasını ve tasarımı anlamaya çalışmak benim için çok zor oldu. Ailesinde mimar veya tasarımcı olan, tasarım temeli olan öğrenciler ile aramda algı olarak

74

başlangıçta çok belirgin bir fark vardı. Bu nedenle ilk dönem benim için çok sancılı bir süreç oldu; anlamak ve keyif almak için oldukça çaba sarf ettim. Ancak mezun olurken gayet keyifle yaptığım bir şeye dönüştü. Mimarlık çok yönlü bir meslek olduğundan ve tasarım dünyası ile iç içe olduğundan dolayı fakülte mezunlarından pek çoğu farklı sektörlerde çalışmayı tercih edebiliyorlar; fakat ben mesleğimi etkin bir şekilde yapmak için ısrar ettim ve ofis açmaya karar verdim. Firmanızın kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? Aslında hayatımda genel olarak uzun vadeli bir plan ve motivasyon ile hareket etmedim. Yüksek lisans yaparken bir inşaat şirketinde mimar olarak işe girdim. Mimari anlamda bana çok katkısı olmasa da bir işi idare etme yetisini bana kazandıran bir deneyim oldu. Yoğun olarak çalıştığım dört senenin sonunda o günkü durumu değerlendirdiğimde Ankara’da bir ofise girip uzun süre orada çalışıp


BUSINESS

belirli bir kariyer edinmenin veya yurt dışındaki gibi o ofiste bir ortaklık almanın çok mümkün şeyler olmadığını fark ettim. O yüzden benim gibi düşünen iki arkadaşımla birlikte kendimize küçük bir ofis açtık. Sanayi yapıları üzerine çalışan bir arkadaşımız bir sene sonra ekipten ayrılarak kendi uzmanlığında çalışmaya devam etti. Yaklaşık on sene iki ortak olarak mimarlık yapmaya devam ettik. İlk yıllardan sonra işlerimiz artmaya başladı ve iki ortak olmamıza rağmen bir ekip olarak çalışamadık, herkes kendi sorumluluğu altındaki projeyi yürütüyordu. Aslında orada da beni şirket olarak değil, Ayşin olarak tanıyan bir işveren kitlesi ile çalışıyordum. 2014'te şirketi ayırdık ve yaklaşık 5 senedir kendi başıma, Ayşin Sevgi Mimarlık (AS Architects) olarak kendi ofisimi yürütüyorum. Bir yandan da üniversiteden başka bir arkadaşımla beraber proje yapmaya devam ediyoruz. Gökhan’ın da (Aksoy) benim de ayrı ofislerimiz var ama İstanbul'daki ofisimizde beraber proje yapıyoruz. Bodrum'daki projemizi beraber yürütüyoruz, yurt dışında yine beraber yürüttüğümüz projelerimiz var. Ofis açıp sıfırdan başladığınızda öncelikle daha küçük ölçekli çalışmalar ile başlıyorsunuz; belki bir iç mekandan, belki bir odadan, daha sonra o konutun bütününden, küçük bir villadan, birkaç konutlu bir yapıdan, daha büyük ölçekli yapılara kadar gidiyorsunuz. Ben yıllar içerisinde bu işi öğrendiğimi, öğrendikçe sevdiğimi, sevdikçe daha çok öğrenme imkanım olduğunu ve geliştiğimi düşünüyorum. Aslında hastaneler ilgi alanımdı. Yüksek lisans tezimi de hastane üzerine yapmıştım. Günümüzde pek çok hastane projesi yapılıyor. Üniversiteden şimdi mezun olsaydım tercih edip çalışabileceğim pek çok ofis var belki ancak o dönemler hastane özelinde çalışan bir mimarlık ofisi yoktu bildiğim kadarıyla. Bu yüzden işler o yönde gelişmedi. Konut ve ofis alanına yönelmek hiçbir şekilde planlı yaptığım bir iş değil, tamamen bu şekilde çalışmaya başlamam ve sürecin bu şekilde devam etmesi ile gelen bir sonuç. Özel bir tercihiniz yoksa yapı stoğunun çoğu konut olduğu için işe başlarken konut yapmak işin en olur tarafı. Bir de kadın olmamın çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum çünkü kadın olarak o eve bakmak mutlaka belirli

noktalarda farklılaşıyor. Biz özellikle evimizi daha yoğun kullanıyoruz ve kullanırken de sorguluyoruz. Yapımızla da alakalı olarak her anlamda sorgulayarak bakıyoruz. 2018 yılını, ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? 2018 ve öncesindeki 5 yıl bizim için oldukça yoğun bir dönem oldu. Aslında ofisi açtığımdan bu yana her sene nitelik ve nicelik olarak daha iyi koşullarda proje ürettim. Bu tabii ülkenin o dönemdeki ekonomisi ile doğrudan ilgili bir durum. O yüzden kendi ofisim adına verimli bir süreci geride bıraktığımızı söyleyebilirim. 2019 tabii oldukça durgun geçiyor, bunu bekliyorduk ve hatta bir miktar olumlu tarafları olduğunu düşünüyorum ama tabii olmasını umut ettiğimiz, inşaat sektöründe şu ana nazaran bir canlanma olması. Faaliyet gösterdiğiniz sektörünüzün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Biz genellikle satışa yönelik projeler hazırlıyoruz ve bu sebepten ülkedeki ekonomik ortam çalışma alanımızı çok hızlı etkiliyor. Bugünlerde bu hepimizin bildiği bir sorun. Ayrıca ve daha önemlisi bence ülkemizdeki rant ve rantın getirdiği rekabetçi ortamın mimarlığı matematiğe indirgemesi beni çok rahatsız ediyor. Hep kazanan maalesef rant oluyor ve eşit koşullarda koşmadığımız bir yarıştan söz ediyoruz. Umarım bu durum düzelir ve niteliğin ön plana çıktığı bir mimarlık ortamında proje üretmeye devam ederiz. Herkesin aynı koşullarda proje yapabildiği bir ortamda… Daha az sayıda daha uzun sürelerde tasarım yapabilme lüksümüzün olduğu bir durum hepimiz için avantajlı olacaktır diye düşünüyorum. Hayata geçireceğiniz yeni projeleriniz olacak mı? Gelecek projelerinizden bahseder misiniz? İzmir'de, Ankara'da ve Bodrum'da yürüttüğümüz uzun soluklu projelerimiz var. Son zamanlarda hep karma kullanımlara yönelik binalar yapıldığı için karma yapılara döndük diyebilirim. Örneğin şu anda İzmir'de yürüttüğümüz projemiz çok büyük bir çalışma. Parklar, konut yapıları, ticari yapılar, otel, kültür merkezi gibi öğeleri bir araya topluyor. Bu birimleri farklı parsellerde çalışıyoruz. Bir yandan da yeni işlerimizde ağırlıklı olarak yurt dışına yöneldik. Uluslararası bir yarışmaya katıldık. Afrika'da çalışmalarımız var. Azerbaycan, Gürcistan gibi bize yakın coğrafyalarda da çalışıyoruz. Yurt dışı çalışmalarına yönelmek az önce bahsettiğimiz imar politikalarından uzaklaşınca ve farklı bakış açıları ile farklı şeyler üretince bizim için keyif verici oldu. Ancak bu henüz alışık olduğumuz bir çalışma şekli olmadığı için bu projelerin de hayata geçmesi biraz zaman alacaktır diye düşünüyorum. Özellikle Afrika’dakiler oldukça büyük ölçekli ve bizim için bambaşka deneyimler. Türk insanını biliyoruz, buradaki yapılaşmaya da çok alışığız. Ama yurt dışı çok farklı. Her ülke kendi başına bir saha ve bu ülkelerin coğrafi koşullarını, sosyolojik yapısını, insanların yapıları kullanma şeklini anlamamız zaman alacaktır. Önümüzdeki dönem için mimari üzerindeki en önemli etkenin ne olacağını düşünüyorsunuz? Gelecekteki mimari anlamında soruyorsanız tabii ki teknoloji diyebilirim. Teknolojinin hem insanların yaşam şeklinde, önceliklerinde yaptığı değişiklikler açısından mekan tasarımına hem de proje üretim süreçlerine ve bu anlamlarda yapı tipolojilerine doğrudan etkisi var. Etrafımızdaki binalara baktığımızda hem ölçek hem kütle kararları hem de binaların insanların sosyal birlikteliklerine etkileri üzerinden bu durumu doğrudan hissedebiliriz. Benim ofisim özelinde soruyorsanız bu daha az yoğun dönemleri bir adım geri çekilip yaptıklarını ve yapmak istediklerini sorgulamak açısından önemli görüyorum. Yavaşlamak kaçınılmaz ama değişim bence asıl ihtiyaç. Ben de hem çalışma alanımı hem de çalışma şeklimi yenilemeye, değişime açık olmaya çalışıyorum ve bunun gereğine inanıyorum. 

75


BUSINESS

Başarının Varış Noktası Yoktur Bensum Mühendislik İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı inşaat mühendisi Özgür Çetinkaya ile mesleki yaşamından başlayarak, son zamanlarda gündemden düşmeyen binaların zemin sağlamlığına kadar birçok konuyu özel röportajımızda konuştuk.

ÖZGÜR ÇETİNKAYA

B

ize kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? Mesleğim ve beni ideal bir birliktelik olarak adlandırılabiliriz. Benim hikayem demir ve betondan ibaret. İnşaat mühendisliğinin doğaya yansımasını görmek benim için büyük mutluluk. Bu kimi zaman dünyanın tek seferde yapılan en büyük hastanesinin statik tasarımı, kimi zaman ise milyonlarca metrekarelik bir alanda yaptığımız zemin iyileştirmesi. Esas mutluluk bazen de mesleğimizde yarattığımız farkındalıklar halinde ortaya çıkıyor. Yaşam felsefesi olarak gördüğüm ve şirketime de kazandırmaya gayret ettiğim felsefe şu, başarı hepimiz için varış noktası olmayan bir yolculuktur. Firmanızın kuruluş aşamasında neler yaşadınız, şu anki faaliyet alanlarınız neler? Bensum olarak ticari hayatımıza 2005 yılında başladık ve grubumuz bünyesindeki firmalarımızla faaliyetlerimizi besleyerek her geçen gün büyümeye devam ediyoruz. Faaliyet dallarımızı üç ana başlıkta toplayabiliriz.

76

Proje yapımı bunlardan ilki. Sağlık kampüsleri, havaalanları, yatırım projeleri, sismik izolatörlü yapılar ve yüksek yapılar konusunda uzman bir firmayız diyebilirim. Kat Karşılığı inşaat yapımı alanında da iddialıyız. Proje alanında edindiğimiz tecrübelerimizle konut, ofis ve benzeri yapılar ortaya koymaktayız. Son olarak ise, zemin iyileştirme ve fore kazık imalatı üzerine iş geliştiriyoruz. Grup firmalarımızdan olan Teknik Toprak ile de temel mühendisliği konularından olan iksa önlemleri, fore kazık imalatları, soil mixing, cfa, baret kazık, diyafram duvar imalatlarında firmamızın deneyimli kadrosuyla en iyisini ortaya koymaya çalışıyoruz. 2018 yılını ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? 2018 yılı bizim için çok verimli geçen bir yıldı. Sayısız projeye imza attık; fakat son çeyrekte piyasadaki durgunluktan etkilenmeyen şirket yoktur diyebiliriz. Ülke ekonomimiz için önemli tedbirlerin alındığını görüyoruz. 2019 yılında piyasanın da kendi önlemlerini alması gerektiğine ve tüm şirketlerin öz sermayelerini güçlendirecek manevralar yapması


BUSINESS

gerektiğine inanıyorum. Dolayısıyla yeni pazarlara açılmak altın metodlardan biri olacak gibi gözüküyor. Faaliyet gösterdiğiniz sektörünüzün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Sektörümüzde ham madde olarak gördüğümüz ürünlerde çok ciddi fiyat artışları oluyor. Bu artış satış rakamlarına yansımadığı gibi, inşaat sektöründeki talebin çok ciddi düşüş yaşadığını gözlemliyoruz. 2019 yılı büyüme hedeflerine bakıldığında da bu sorunlar devam edecek gibi görünmekte. Bunun yanı sıra faiz oranları hala istenen seviyeye inmiş durumda değil ve maalesef faiz, ülkemiz için çok ciddi sorunlardan bir tanesi olmaya devam ediyor.

SEKTÖRÜMÜZDE HAM MADDE OLARAK GÖRDÜĞÜMÜZ ÜRÜNLERDE ÇOK CİDDİ FİYAT ARTIŞLARI OLUYOR. BU ARTIŞ SATIŞ RAKAMLARINA YANSIMADIĞI GİBİ, İNŞAAT SEKTÖRÜNDEKİ TALEBİN ÇOK CİDDİ DÜŞÜŞ YAŞADIĞINI GÖZLEMLİYORUZ.

İş yaşamınızın yanında, sivil toplum örgütlerinde de aktif olarak bulunuyor musunuz? Türkiye Genç İşadamları Derneği’nin Ankara Şubesi’ne üyeyim. Aynı zamanda Ticari İlişkiler Komisyonu’nda aktif olarak görev alıyorum. Ben, bireysel başarıların kısmi bir refah getireceği kanaatindeyim. Esas olan toplumsal kalkınmadır. Bunun sağlanması için kendini düze çıkarmış insanların herkes için daha iyi olanı ortak bir hedef olarak seçmesi ve bu doğrultuda ortak bir iradeyle hareket etmesi gerekir diye düşünüyorum. Biz bu bilinçle TÜGİAD Ankara ailesi olarak kendi görev sahamızda, yani iş dünyasında, genç iş insanlarını bir araya getirmeye, onların sorunlarını çözmeye ve ortak hedefimize onların da desteğiyle varmaya gayret ediyoruz. Son zamanlarda Kartal ve Balat'ta çöken binalar ülke gündeminde. Ülkemizdeki binaların yapılarıyla ilgili neler söylemek istersiniz? Yapı stoğumuzun çok ciddi bir oranı maalesef depreme dayanıklı değil. Hatta gördüğünüz gibi binalar depreme bile gerek kalmadan yıkılıyor. Bu süregelen problemler ülkemizin kanayan yarası. Bunu düzeltebilmek için önce bilinçlenmek yani eğitim gerekli. Tabii bu binaları kendi özelinde incelediğimiz zaman ihmal zincirini çok açık bir şekilde tespit edebiliyoruz. Denetimden uzak bina yapımı, mesleki yeterlilik aranmayışı, malzeme kalitesi, dizayn kriterlerinin tanımlanmaması gibi eksiklikler listesi bu sorunları beslemeye devam ediyor. Günün sonunda eski yapı stoklarımız güçlendirilmediği veya yenilenmediği takdirde bu yaşananlar maalesef yaşanmaya devam edecek. Servis ömrü bitmiş binalar için kentsel dönüşüm projelerinin büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Yeni yapılarımızda bu sorunların olmadığı kanaatindeyim. Binaların zemin iyileştirme ve güçlendirme işlemleri nasıl yapılmalı? Fore kazık ve zemin işleri konusunda görüşleriniz nedir? Zemin mühendisliği, Türkiye'de yakın geçmişte kendini geliştiren ve yenileyen işlerin başında geliyor. Bir yapının inşaasına başlandığında belki de en önemli kısım, zeminde yapılması gereken kontroller ve imalatlardır. Kesinlikle çok iyi bir zemin etüt yapılması gerekiyor. İyi bir zemin etüt ile belki de zemin iyileştirmeye gerek kalmadan çok kötü bir zemini tespit edip yapının ihtiyacı olan cevaplar bulunabilir. Taşıma özelliği olmayan bir zemine deprem veya başka yükler altında yapı yapabilmek için zemin mühendisliği konularını irdelemek gerekiyor. Bu konuda Bensum firmamız, sayısız başarılı projeye imza atmış durumda. Statlar, AVM'ler, otoyollar, binalar gibi birçok yapının milyonlarca metretül temel imalatlarını başarı ile tamamlamıştır. Şu an, Türkiye'nin en büyük soil mixing kazık boyu ile deep mixing olarak 50 metre boyunda imalatları Afyon Dinar Çivril karayolunda yapmaktayız. Bunun tesadüf değil, sadece çalışarak olacağını size temin ederim. Günün sonunda hiçbir zaman hayallerimiz bitmesin, bitmesin ki üretmeye devam edelim. 

77


BUSINESS

DENİZ GÜREL, CAN ÇAVUȘOĞLU, OSMAN ALTINIȘIK, ZAFER YILDIRIM

TÜGİAD ile “Gündem Ankara” TÜGİAD Ankara Şubesi’nin düzenlediği, “Gündem Ankara” başlıklı toplantının konukları Deniz Gürel ve Osman Altınışık oldu. “Gündem Ankara” başlıklı toplantının konukları Sabah Ankara Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Osman Altınışık ve Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü Deniz Gürel olurken Ankara’nın gündem maddelerinin masaya yatırıldığı toplantının açılış konuşmasını TÜGİAD Ankara Şube Başkanı Zafer Yıldırım yaptı. TÜGİAD Ankara Şubesi Başkan Yardımcısı Can Çavuşoğlu moderatörlüğü ile başlayan toplantıda konuşan Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü Deniz Gürel, STK’lara büyük iş düştüğünü söyledi. Başkent’e sahip çıkılmadığını söyleyen Sabah Ankara Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Osman Altınışık Ankara’ya özgü değerlere sahip çıkılması gerektiğini belirtti. 

ERCAN KAHRAMAN


OSMAN ERTÜRK ÖZEL

ALPAY ASLAN

YILMAZ DOĞAN

UMUT ÖNDER ALTINTAȘ


BUSINESS

QZENS, Design Turkey 2018'den İki Ayrı Ödülle Döndü

2002 yılında “Bir Dünya Markası Olmak” misyonu ile hiç durmadan ilerlediklerini anlatan QZENS marka kurucu ortağı Yılmaz Doğan ile QZENS'in hikayesini ve mobilya sektörünü konuştuk YILMAZ DOĞAN

B

ize biraz kendinizden ve mesleki öykünüzden bahseder misiniz? Çocukluğumdan beri mobilya üretiminin içinde var oldum. Mekan ile mobilyalar arasındaki ilişki beni her nesnenin formunu, biçimini, fonksiyonunu sorgulamaya yöneltti. Bu serüven beni tasarım ve strüktüre tutkuyla bağladı. Tasarımın önündeki en büyük engelin strüktür olduğunu düşünüyorum ve bu bağlamı sınırlarına kadar zorlamak adına inşaat mühendisliği eğitimi aldım. Mühendislik disiplini ile tasarımı birleştirerek 2008 yılında kurucu ortağı olarak katıldığım QZENS Furniture & Design şirketinde baş tasarımcı olarak çalışmalarıma devam etmekteyim. QZENS Furniture & Design, İngiltere ve Türkiye’de faaliyet göstererek uluslararası bir şirket olma yolunda ilerlemekte. Mobilya ve aydınlatma tasarımı çalışmalarının yanında “Kapsayıcı Tasarım” konusunda da özel çalışmalar yürütmekteyim.

80

QZENS markasının kuruluş aşamasından ve faaliyet alanlarınızdan bahseder misiniz? QZENS 2002 yılında iki kuzenin 160 M2’lik bir üretim atölyesi, sıfır sermaye ve kiralık makineler ile başladığı bir girişimcilik hayalinin vücut bulmuş halidir. Üretim hikayemizde kurulduğumuz gün belirlediğimiz hedefimiz “Bir Dünya Markası Olmak” misyonu ile hiç durmadan yorulmadan ilerliyoruz. Üretmeyi en büyük milli ödevimiz olarak görüyoruz. Tutkularımızın iş yaptığına inanıyoruz. Tasarlıyoruz ve üretiyoruz, üretmeyi en büyük ödevimiz görerek tutkularımızın en başına koyuyoruz. Her gün ezberimizi bozup yeniden yorumluyoruz. Sınır tanımıyoruz, yapılamaz denileni yapmak için heyecan duyuyoruz. Detay çözmekten yeni yöntemler geliştirmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Kuralları değiştirmek için hiç yorulmadan koşuyoruz. Dünya markası olmak için çıktığımız bu yolda herkese kafa tutuyoruz. Üreten, istihdam sağlayan, bulunduğu sektörün sorunlarına karşı duyarlı olan ve çözüm üretebilen bir firma olarak kendi gelişmemizin,


BUSINESS

ancak sektörümüz gelişirse kalıcı olacağını biliyoruz ve bu değişimin de ülkemizin kalkınmasının ana argümanı olduğu bilinci ile hareket ediyoruz. Bugüne kadar otelden iş merkezine, ofisten villaya, rezidans ve nitelikli konut uygulamalarına, kültür merkezinden tiyatro – sinema - konferans salonlarına, kamu binalarından eğitim binalarına, mağazadan cafe - restoran uygulamalarına kadar yüzlerce projeye başarıyla imza attık. Türkiye’nin en büyük ve en prestijli tasarım yarışması olan Design Turkey’den 2018 yılında “Mobilya” ve “Aydınlatma” alanlarında iki ayrı ödül aldık. Türkiye tasarım duayenlerinin ve uluslararası bir jürinin karşısında alınmış bu iki ödül, yeni hedeflerimize ulaşmak için gurur kaynağı ve motivasyonumuz oldu. QZENS, ABD merkezli ALLWORLD Network ve TEPAV ( Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı ) iş birliği ile yapılan araştırmaya göre TOBB ( Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) tarafından “Türkiye’nin En Hızlı Büyüyen 100 Firması” kategorisinde 72. sırada yer alarak ödüle layık görüldü. Ayrıca, ATO ( Ankara Ticaret Odası ) tarafından düzenlenen Ankara’nın En’leri Ödül Töreni’nde, QZENS “En Hızlı Büyüyenler” kategorisinde “Hızlı Büyüme Ankara 4.sü” olarak da ödüle layık görüldü.

2018 yılını, ekonomik anlamda nasıl geride bıraktınız? 2019 yılı beklentileriniz nelerdir? 2018 yılı, piyasada dövizdeki ciddi aralıklarla yaşanan dalgalanma sebebiyle belirsizliklerin hakim olduğu bir yıl oldu. Beklentiler piyasayı belirlediği için birçok firma, yatırım kararlarını beklemeye almak zorunda kaldı. Özellikle, lokomotif sektör diye tabir ettiğimiz inşaat sektöründe gerek demir ve çimento gerekse dövize bağlı artışlar sebebi ile duraksama yaşadığı için bu süreç, mobilya sektörüne de yansıdı. Fakat bu sürecin mobilya sektöründe oluşturduğu en büyük dinamik üreticilerin ihracata yönelerek yeni pazarlar keşfetmek için daha çok çaba sarf etmelerine sebep oldu. Zaten ciddi anlamda cari fazla veren mobilya sektöründe ihracat rakamı ciddi anlamda yükselişe geçti. Dövizin yükselmesi, mobilya sektörünün dış pazarda rekabet gücünü arttırdı. Türkiye’nin çok büyük bir genç nüfusu var ve elbette piyasalarda yatırımcıyı çeken güven ortamı tesis edilmeli. Karamsar olmamak ama piyasa dinamiklerini de göz ardı etmemek gerek. İşte piyasaların yeniden ivme kazandığı zamanda bugün nekahet dönemlerini hazırlık yaparak geçirenler kazanacak. Unutmamak gerekir ki şans, hazırlıklı olanları yakalar.

TÜRK MOBİLYASI KAVRAMININ VAR OLABİLMESİ İÇİN TÜRK MOBİLYA FİRMALARININ GLOBAL PAZARDA MARKA BİLİNİRLİKLERİNİN OLMASI LAZIM.

Mobilya sektörünün çözülmeyi bekleyen sorunları nelerdir? Mobilya sektörünün çözülmesi gereken problemlerinin sıralamakla biteceğini düşünmüyorum ama anlayış değişikliği sanırım bizi geleceğe taşıyacaktır. Öncelikle mobilya sektörüne yapılan bu üvey evlat muamelesinin son bulması gerekli. Bir sektör düşünün, imalat sektörünün bütün iş gücünün tek başına %10 istihdamını sağlasın ve bu sektör, imalat sektörünün yarattığı artı değerden sadece %1 alsın. Bir sektör düşünün, ihracatı ithalatından 5 kat fazla olsun 2,5 milyar dolar cari fazla versin ve bunu bireysel çabalarla başarsın, hiçbir özel teşvik uygulaması olmasın ve derme çatma atölyelerde var olma mücadelesi versin. İşte bu yüzden, mobilya sektörü ne yazık ki üvey evlat olarak görülüyor. Bu sektörün doğru düzgün bir envanteri hala yok. Hala sektördeki firmaların tamamı kayıt altına alınabilmiş değil, hala doğru bir mesleki örgütlenme tamamlanamamış. Mobilya sektörünün kısa, orta, uzun vadede dişe dokunur herhangi bir stratejik planına ben denk gelemedim. Türk mobilyasının dünya pazarındaki yerini nasıl değerlendirirsiniz? Bu anlamda atılması gereken adımları bizimle paylaşır mısınız? Bakın Türk mobilyası kavramının var olabilmesi için Türk mobilya firmalarının global pazarda marka bilinirliklerinin olması lazım. Yaklaşık 16,000 firmanın olduğu bir sektörde kaç tane dünya markası sayabiliyorsanız, çok acı ama o kadarız aslında. Türk mobilyasının, var olabilmesi, bilinirliğinin artması ve taşeron üretimden öteye geçebilmesi için tasarım gücünü ortaya koyması ve özgün ürünler üretmesi gerekir. Dünyada şu an 500 milyar dolarlık bir mobilya pazar büyüklüğü var ve bu pazar 2050 yılında 1 trilyon dolar büyüklüğe ulaşacak. Biz, Türkiye olarak bu pazardan %1’lik pay alabiliyoruz. Aslında bu çok büyük bir fırsat yaratıyor. Pazarın ne kadar büyük olduğu aşikar. Böyle dinamik bir genç nüfusun ve bu kadar zanaatkar insanların olduğu bir ülkede korkmadan gençlerimizin mobilya sektörüne girip global pazarda koşmaları gerekir. Bu sektöre özgün tasarım anlayışı ile inovatif ürün geliştirecek herkesin kısa zamanda çok büyük mesafe kat edeceğinden eminim. 

81


HABER

Ankara İçin Ortak Akıl TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanı Zafer Yıldırım ve Başkan Yardımcısı Can Çavuşoğlu, Ankara Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Arif Şayık’ı ziyaret etti.

CAN ÇAVUȘOĞLU, ARİF ȘAYIK, ZAFER YILDIRIM

Ankara’dan Direkt Uçuş Müjdesi

TÜGİAD Ankara Yönetim Kurulu ve üyeleri, Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran’a ziyarette bulundu. Gerçekleşen ziyarette TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanı Zafer Yıldırım, “Türkiye’de 60 sektörde faaliyet gösteren üyelerimizi bir çatı altında buluşturuyoruz. TÜGİAD’ın üyeleri yıllık 10 milyar doların üzerindeki ihracat ile ağırlıklı olarak dış ticarete ulaşmaktadır ve buna önem vermektedir” ifadelerini kullanırken Gürsel Baran ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptıkları görüşme sonrasında Ankara’dan Roma, Bakü ve Londra’ya olmak üzere 3 direkt uçuşun gerçekleşeceği müjdesini verdi. 

82

TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanı Zafer Yıldırım, her zaman aktif bir şekilde ekonomiyi canlandırmak noktasında gayret göstereceklerini ve çalışacaklarını, bu noktadaki birlikteliğin önemli bir adımı olarak da Ankara Kalkınma Ajansını gördüklerini aktardı. Ankara fuar sorununun 2020’de çözüleceğinin müjdesini veren Arif Şayık ise çalışmalara hız kesmeden devam ettiklerini vurguladı. Ziyaret TÜGİAD Ankara Şubesi Başkanı Zafer Yıldırım ve Başkan Yardımcısı Can Çavuşoğlu’nun plaket takdimi ile son buldu. 



BUSINESS

Önceliğimiz Güvenlik

İş güvenliği konusunda deneyimli iş güvenliği profesyonelleri, inşaat ve makine mühendisleri tarafından %100 yerli ve milli sermaye ile kurulan PROTEPS şirketinin kuruluş aşamasını, hedeflerini ve hizmet alanlarını konuştuk…

84


BUSINESS

S

izi kısaca tanıyabilir miyiz? Firmanız ne zaman kuruldu, başarılı yolculuğu nasıl ilerledi? Firmamız tamamen yerli sermaye ile 2017’de Ankara'da kuruldu. İş sağlığı güvenliği konusundaki tecrübelerimiz ve inşaat sektörü ile yakın çalışma ortamımız nedeniyle sektörün ihtiyaçlarını en iyi anlayan firma olduğumuz inancındayız. Öncelikle Ankara'da devam eden kurumsal firmalara ait inşaatlarda ürünlerimiz yer aldı. Ülkemiz içerisinde İstanbul ve diğer illerimize ulaşmayı başardık. Bulunduğunuz konuma gelene kadar ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Ülkemizde inşaat kenar koruma ürünlerinin kullanımı oldukça yeni bir kavram. İlk etapta ürünlerin bir zorunluluk olduğu algısını yaratmak zaman alıyor. Hala eski yöntem yoğun işçilik ve standart dışı koruma yöntemleri ülkemizde kullanılıyor. Ayrıca, Ar - Ge çalışmalarımızda ülkemizdeki laboratuvar şartlarının yetersizliği de ürün geliştirme sürecimizi oldukça yavaşlatıyor. Son dönemde yaşadığımız döviz spekülasyonları ve ekonomik güçlükler de ayrıca maliyetlerimizi yukarı çekerek yaygınlaşma hızımızı azaltıyor.

İNŞAAT SEKTÖRÜNDE YAPILACAK OLAN İŞ GÜVENLİĞİ DENETİMLERİNİN SIKLAŞTIRILMASI VE DEVLETİN SORUMLULUĞUNDA OLAN GEREKLİ YASALARIN ÇIKARTILMASI ÖNCELİKLİ ADIMLARDAN BİRİ OLMALIDIR.

İş hayatınızda ödün vermediğiniz prensipleriniz nelerdir? Ürettiğimiz ürünlerin çalışanların can güvenliğini korumaya yönelik ürünler olması nedeniyle kalite standardı ve uygulama kolaylığı en önemli önceliğimizdir. Ekip çalışmasının çok önemli olduğu inşaat sektöründe zaman ile ilgili verilen sözlerin tutulması da bizim her zaman önceliğimiz olmuştur. Hizmet verdiğiniz sektörde Türkiye ile yurt dışındaki ülkeler arasında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Yurt dışında ticari kurallar net olmakla birlikte hem alıcıya hem de satıcıya mutlak güvence sunuyor. Ancak ülkemizde hala ticari ilişkiler bu standarda yaklaşamamakla birlikte en temel kurallardan biri olması gereken ticari satış sözleşmesi bile bazı müşterilerimizce yadırganıyor. Sektörünüzün daha iyi noktalara gelmesi için yapılması gerekenler, atılması gereken adımlar nelerdir? İnşaat sektöründe yapılacak olan iş güvenliği denetimlerinin sıklaştırılması ve devletin sorumluluğunda olan gerekli yasaların çıkartılması öncelikli adımlardan biri olmalıdır. Biz üreticiler olarak ulusal ve uluslararası standartlara uygun, kalitenin ön planda tutulduğu ürünler üretmek için üzerimize düşenleri eksiksiz yapmalıyız. Başarı sizce nedir? Firma olarak hedeflediğiniz noktanın neresinde şu an? Bizce başarının tanımı; insanın hayatta verdiği sözleri yerine getirebilme gücü ve sonuna kadar bu sözün arkada durmasıdır. PROTEPS olarak öncelikli hedefimiz, ülkemizde ve yurt dışında kenar koruma sistemlerinden bahsedildiğinde akla gelen ilk firma olmak. Biraz önce de bahsettiğimiz gibi yurt dışına da açılarak bu hedefimize doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Uluslararası İskele ve Kalıp Fuarı katılımımız sonrası oluşturduğumuz İsrail ve Qatar bağlantılarımız sayesinde 2019'un ikinci çeyreğinde ülkemizi yurt dışında da temsil etmeye hazırlanıyoruz. Bu sektörde kariyer hedefleyen yeni nesillere nasıl bir yol izlemelerini önerirsiniz? Bu sektörde kariyer yapacak arkadaşların öncelikle sektörü ve çalışanlarını iyi tanımaları gerekiyor. Ayrıca teknik bilgi ve donanımlarında eksiksiz olmaları kaçınılmaz. Alternatif ürün oluşturabilmenin anahtarı malzeme ve saha bilgisinden geçmekte. Ancak tüm bunların yanı sıra unutmamaları gereken en önemli şey, firmalar çalışanlarının güvenliklerini bize emanet ediyorlar ve insan hayatından daha değerli hiçbir şey yoktur! 

GÜVENLİK KALKANI

85


RÖPORTAJ

Sinema Tutkusunu Türkiye’den Dünyaya Yayan Marka

Sinemia

RIFAT OĞUZ

Dünyanın en büyük sinema pazarlarını fethederek, hızla büyüyen teknoloji şirketleri arasına adını yazdıran Sinemia, Türkiye’den çıkarak global pazarlarda kısa sürede rüştünü ispat eden bir marka. 38 milyar dolarlık dünya sinema bileti pazarının yaklaşık %50’sine hitap eden şirket, hedeflerinin ilerisinde performans göstererek son dönemde ABD basınının da gündemine oturdu. Dünyanın önde gelen teknoloji ve eğlence basınında defalarca yer alan girişim, sadece son birkaç ayda, Techcrunch, Forbes, Fortune, Wired gibi ünlü medya kuruluşlarında kendine yer buldu. Bugün Türkiye, İngiltere, ABD, Kanada ve Avustralya’da, toplam 16 milyar 200 milyon dolarlık bir pazarda faaliyetlerini sürdüren Sinemia’nın başarısı ve gelecek planları üzerine, firmanın kurucusu Rıfat Oğuz’la konuştuk.

86


RÖPORTAJ

S

inemia adını duymamış olanlar için markanızın ne zaman kurulduğunu ve hangi alanda çalıştığını özetler misiniz? Sinemia, sinema deneyimini iyileştirmek üzere kurulmuş bir teknoloji şirketi. 2015 yılında Türkiye’de kurulduk. Yurt dışında ise önce İngiltere, ardından ABD, Kanada ve Avustralya pazarlarına açıldık. Sinemia, aylık üyelik modeli ve sunduğu 360 derece sinema deneyimi sayesinde sinemaseverlerin sinema aşkını sınırsız ve özgürce yaşayabilmelerini sağlıyor. Sinemia Premium üyeleri, markanın lokasyon bazlı teknolojilerle banka kartı altyapısını entegre ederek oluşturduğu, Türkiye ve Avrupa’da ilk olan sistemi sayesinde, üyeliklerinin sürdüğü ay boyunca, bulundukları ülkedeki tüm sinema salonlarında sınırsız film izleyebiliyorlar. İzleyiciler, sinemaya gitme kararı aldıkları ilk andan, filmi izlemeye ve bunu başkalarıyla paylaşmak istedikleri ana kadar tüm sinema deneyimini Sinemia Mobil Uygulaması üzerinden planlayabiliyorlar. Bu esnada çeşitli indirimler ve avantajlardan faydalanarak düzenlenen ön gösterim, sanatçı sohbetleri ve özel organizasyonlar ile üyelere sunulan özel bir sosyal yaşam biçiminin parçası haline geliyorlar. Sinemia girişimi nasıl doğdu? Sinemia 2015 yılında Türkiye’de kurulmuş olsa da küresel bir vizyonla faaliyetlerine başladı. Kurulduğumuz ilk günden bu yana planlarımızı uluslararası pazarda güçlü bir oyuncu olmak üzere kurguladık. İlk yatırımımızı faaliyete geçtiğimiz yıl Aslanoba Capital’den alarak yerli ve yabancı yatırımcılarla toplam 5 tur el sıkıştık. İlk olarak 2016 yılında İngiltere pazarına açıldık, İngiltere esas hedefimiz olan ABD pazarı ile benzerliği ve Türkiye’ye olan yakınlığı nedeniyle bizim ilk deneme yapmayı seçtiğimiz yer oldu. Modelimizin burada da çalışması ve ilgi görmesi ABD açılımımızın alt yapısını hazırlamış oldu. Silikon Vadisi merkezli Venture Capital firması 500 Startups ve Revo Capital yatırımlarının ardından ABD pazarında çalışmalara başladık. 6 aydan kısa süre içinde bu pazarda 1 milyon dolarlık gelir seviyesine ulaştık. Sinemia tüm dünyada 16 milyar 200 milyon doları bulan sinema bileti pazarının yarısına yakınına hitap ediyor. Global olarak ayda 5 milyon tekil sinemasevere ulaşırken, toplam 6,500 sinema salonu ve 56,000 ekranda hizmet sunuyor. Sinemia olarak bugün hangi yurtdışı pazarlarda faaliyet gösteriyorsunuz? Türkiye ve yurt dışındaki başarınızı neye borçlusunuz? Açılımlarımız sonucunda bugün Türkiye, İngiltere, ABD, Kanada ve Avustralya’da faaliyet gösteriyoruz. Sinemia konsepti yalnızca Türkiye için değil, uluslararası pazar için de yenilikçi bir oluşumdu. İnovatif Fintech tabanlı altyapımız sayesinde, banka kartı altyapısının olduğu, mobil cihazların kullanıldığı ve insanların sinemaya gittiği tüm ülkelerde hemen kolayca yayına girebilecek bir donanıma sahibiz. Sinemia’nın bu potansiyelini gördüğümüz anda global pazarlara da açılma kararını aldık. Hizmetimiz Türkiye’de rüştünü ispatlar ispatlamaz yurt dışı pazarlara açılmak üzere harekete geçtik. Bu süreçte yurt dışı yatırımlarının bizim için önemi büyüktü çünkü bir yatırımcı ile yolunuzun birleşmesi demek finansal katkısının ötesinde onun know-how’ından yararlanmaya başlamak, network’üne de dahil olmak demekti. İşin başarısı yatırımları getirdi.

Sinemia’nın bugün Türkiye pazarındaki durumunu değerlendirir misiniz? Sinemia’nın sunduğu çözümler Türkiye’de hizmet vermeye başladığımız anda ilgi görmeye başladı. Zira pazarda önemli bir açığı dolduruyordu. Dolayısıyla Türkiye’de Sinemia ürünlerine yönelik ilgi son derece yüksek. Sinemia Mobil Uygulaması’nın 300 bin üstünde aktif kullanıcısı, sosyal içerik platformumuz Sinemia Social’ın ise 1 milyondan fazla kayıtlı kullanıcısı bulunuyor. Peki gelirlerinizin ağırlığını hangi pazarlar oluşturuyor? Türkiye mi yoksa yurtdışı faaliyetleriniz mi? ABD pazarındaki başarımızın ardından geçtiğimiz bir yıl içerisinde 4 kıta ve 5 ülkede hizmet vermeye başladık. Sinemia, ABD açılımı ardından son bir yılda global gelirlerini 38 kat büyüttü. 2018 yılı ilk yarısı itibari ile toplam satışımızın yüzde 93’ünü ise yurtdışından elde ediyoruz. 2019 yılında yeni yatırımlar alarak açılmayı planladığınız farklı ülkeler var mı? Elbette. Bugün yeni yatırımlarımız için dünyanın en büyük fonları ile görüşmelerimiz devam ediyor. 2019’un ilk yarısına kadar toplamda 50 milyon dolarlık yatırım almış olmayı planlıyoruz. Bu fonlarla hedefimiz, yeni coğrafyalara açılmak. Söz konusu yatırımlarla Amerika pazarında hızla büyürken, Asya, Pasifik ve Avrupa pazarlarına yayılma planlarımızı hızlandırmayı hedefliyoruz. Ayrıca Güney Kore, Suudi Arabistan, Dubai, Meksika gibi farklı ülkelerdeki sinema salonlarından üyelik altyapısı oluşturmak için talepler gelmeye başladı. Biz de bu talepleri karşılamak ve yazılım ihracatımızı artırmak adına çalışmalarımızı hızlandıracağız. Son aylarda yurtdışındaki önemli medya organlarında gündemde Sinemia var. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz? Özellikle ABD ve Kanada pazarında inanılmaz büyük bir ilgi ile karşılaştık. Bunun sırrının doğru bir ürün kurgulamak olduğuna inanıyorum. Sinemaseverlerin bu ilgisi elbette basının ilgisini çekiyor. Biz de bu ilgiyi fırsata dönüştürerek mevcut pazarlardaki hızlı büyümemizi sürdürmeyi ve Sinemia’yı tıpkı Kuzey Amerika’daki gibi yüksek bir başarı ile diğer kıtalarda da büyütmeyi hedefliyoruz.

87


ALIŞVERİŞ

VAKKO-CHRISTOFLE KUTU 1.290

MONT BLANC KALEM VE KARTLIK 2.599

LEXON BLUETOOTH HOPARLÖR 545

L’OBJET BÜYÜTEÇ 1.245

HMDX JAM BLUETOOTH KULAKLIK 799 EL CASCO KALEMTRAŞ 545

EL CASCO ZIMBA 925

KISMETCE KAĞIT AĞIRLIĞI 419

Olmazsa Olmazlar

EL CASCO DELGEÇ 575

VAKKO-CHRISTOFLE KAĞIT AĞIRLIĞI 3.103

Ofisin demirbașı olan objeleri, kaliteyi odak noktasına alan markalarla keșfedin... EL CASCO KALEMTRAŞ 2.345

88

L’OBJET MEKTUP AÇACAĞI 1.195

L’OBJET 3.103




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.