MAG
Business SONBAHAR - KIŞ 2018 - YIL 7 - SAYI 11 - 10 TL
Sektör Liderlerinin
Kariyer Yolculuğu
Sağlıklı Beslenme ve Motivasyon
Ofis Şıklığı
9 7 7 1 3 0 6 5 6 8 0 0 6
“Her Yıl Yeni Başlangıçlar Yapmalıyız”
Şato Mobilya Kaşüstü Mah. Devlet Karayolu Cad. No: 122/A Ortahisar/Trabzon - T: 0462 500 59 99 • 0462 500 58 80 Nil Home Süleyman Felek Cad. No:23/A Merkez/Ordu - T: +90 452 202 11 12 - nilhomeordu@gmail.com Woodpecker Concept Masko Mobilyacılar San. Sit. 13/B Blok No:20 İkitelli/İstanbul - T: 0212 675 11 75
Konya Paşa Mobilya Melikşah Mah. Sivaslı Ali Kemal Cad. 3/A Meram/Konya - T: 0332 323 15 66 Ankara Fabrika Sarıgöl Sok. 31/1-2 Siteler/Ankara
EDİTÖR
Tuğçe Uzun
tugce@magdergi.com.tr
İ
Başarı Günlükleri
MAG Patent No: 2005 58511
Sonbahar - Kış: 2017 Yıl: 7 Sayı: 11 Fiyat: 10 TL MAG Medya Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Can Çavuşoğlu Genel Yayın Yönetmeni Beril Çavuşoğlu Görsel Yayın Yönetmeni Osman Selçuk Güngör Yayın Yönetmeni Tuğçe Uzun Kreatif Direktör Seda Çavuşoğlu
ş hayatının değerli isimlerini sizlerle buluşturduğumuz dergimizin yepyeni sayısıyla sizinleyiz... Farklı sektörlerdeki başarılı iş kadını ve iş adamlarının yolculuklarına eşlik ederken zirveye ulaşmaktaki en önemli kriterin işine tutkuyla bağlanmak olduğunu öğreniyoruz... İş hayatına yeni atılacak olanlara ve genç girişimcilere hedeflerini aşmaları konusunda motivasyon verecek hikayeleri sayfalarımıza taşıyoruz...
Geleceğe yön veren projeleri ile öne çıkan İCK Yapı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Kuru, kapak konuğumuz olurken elde ettiği başarının arka planında “rakiplerinden her zaman bir adım önde olma” arzusunun ve iş hayatını besleyen güçlü bir sosyal yaşamının olduğunu belirtiyor... Ülke olarak büyümemizin rekabet, gelir artışı ve yenilikçi fikirlerin öne çıkmasıyla paralel olduğunun altını çiziyor. 1997 yılından bu yana meteoroloji ile ilgili verdiği bilgilerle tanıdığımız “Havayı Koklayan Adam” Bünyamin Sürmeli ile iklim meseleleri üzerine gerçekleştirdiğimiz sohbette değişen mevsimleri dinliyoruz... Yazarımız Selahattin Dönmez doğru beslenmeye dair ipuçlarını bizlerle paylaşırken, gelecekte sağlıklı bir birey olabilmenin temelinin çocukluk yıllarında atıldığını vurguluyor... “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.” atasözünü de göz önünde bulundurursak açık bir zihinle başarılı işlere imza atabilmenin yolunun sağlıklı bir yaşamdan geçtiği sonucuna varabiliriz... Alışveriş sayfalarımızda, ofislerde iş insanlarını motive edecek dekoratif tasarımları sizlere sunarken, şık bir iş kadını ve karizmatik bir iş adamının tarzını da yansıtıyoruz... Şimdi arkanıza yaslanın ve düşünün... Hayatınız boyunca hiç yorulmadan, her zaman aynı şevk ve istekle hangi işle meşgul olabilirsiniz? Hızla geçip giden zamanın içine kaç zafer sığdırabilirsiniz? İşten arta kalan vakitlerinizi renklendirmek için ne gibi hobilerle ilgilenebilirsiniz? Tüm bu soruların cevaplarını zamanını kusursuz bir biçimde yöneterek ideallerine ulaşan ve kariyer basamaklarını hızla tırmanan yöneticilerden alacaksınız.. Yaratıcı fikirleri, örnek hikayeleri, idealist isimleri bir araya getirdiğimiz röportaj ve makalelerle dolu MAG Business dergimizin 11. sayısını keyifle okumanızı dileriz...
Grafik Tasarım Sevgi Pınar Özen Güngör Burcu Nalçınkaya Duman Haber ve Foto Muhabiri Özgür Karabulut İletişim Direktörü Dilara Ertürk Dilara Aydoğdu Çağla Çakır Reklam Müdürü Esra Demir Toral Reklam ve Halkla İlişkiler Feray Şahingöz Hilal Başarır Öztürk Simge Ünlü Çetin Mali İşler Koordinatörü Tarık Değer Yayın Hukuk Danışmanı Ahmet Münir Yaşar Korcan Dericioğlu Türü Bölgesel Süreli Yayın MAG isim ve yayın hakkı MAG Medya Ltd. Şti.’ne aittir. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakkı MAG’a aittir. İzin alınmadan kullanılamaz. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. İdare Merkezi
Kaptanpaşa Sokak No: 33-B G.O.P. ANKARA Tel: 312 428 0 444 Dağıtım
Dünya Süper Dağıtım Baskı
DUMAT OFSET
Bahçekapı Mah. 2477. Sokak No: 6 Şaşmaz / ANKARA Tel: 312 278 82 00 (pbx) Basım Tarihi
15.02.2018 www.magdergi.com.tr facebook.com/magonline twitter.com/magdergi instagram.com/magdergi e-mail: bilgi@magdergi.com.tr
Şans, başarı, mutluluk ve kazanç ömür boyu sizinle olsun...
MAG’a abone olmak çok kolay... Telefon ile
0.312 428 04 44
İnternet ile
abone.magdergi.com.tr
YENİDEN KULLANIN GERİ DÖNÜŞTÜRÜN! Eski dergi, katalog ve gazetelerin geri dönüştürülmesi çevreye yapılabilecek en kolay katkıdır. Ağaç kesimlerini azaltmak üzere MAG Medya, okuyucularını kendi yakın çevrelerinde de geri dönüşümü teşvik etmeye çağırıyor.
24 KAPAK RÖPORTAJI / CEMAL KURU 32 AYSUN KARAYTUĞ 36 BÜNYAMİN SÜRMELİ 42 CAN ÜNLÜER 44 GÖKHAN KARAKÜLAH - İSMAİL CEM ALPARSLAN 46 İLHAN ERDAL 52 İSMAİL FIRAT ÇEVİK 58 KORAY YAVUZER 62 MEHMET KORKMAZ 64 MEHMET ȘAHİN 66 MELTEM AKȘİN 72 NİHAN KARAÇAM SALKAYA 74 OSMAN SUNGUR 76 ÖZLEM DERİCİ ȘENGÜL 78 SELAHATTİN DÖNMEZ 82 SELİM GÜNDÜZ 84 TOGAY CÖMERT 86 TUBA GÜNEBAK
www.magdergi.com.tr
mutluluk tescillendi “T ürkiye müşterinin sesi araştırması ” sonuçlandı. Opet, bir kez daha “müşteri bağlılık seviyesi en yüksek akaryakıt markası” seçildi. 2006’dan bu yana Opet’i sevgisiyle hep zirvede tutan T ürkiye’ye teşekkürler.
Türkiye Müşterinin Sesi Araştırması, 2015 yılından bu yana Ipsos tarafından KalDer işbirliğinde gerçekleştirilmektedir. Araştırma, Şubat-Aralık 2016 döneminde, 18 yaş üzeri toplam 21.533 kişi ile başarılı görüşmeler üzerinden, telefonla anket yöntemiyle (CATI) yapılmıştır. Her sektör en az 1500 yanıt üzerinden raporlanmıştır. Araştırma kapsamında, il sınırlaması olmadan Türkiye’de ikamet eden 340.000’i aşkın tüketiciyle temas edilmiştir. Her bir sektördeki marka pazar paylarına uyum gözetilerek, gerekli durumlarda ağırlıklandırma kullanılarak raporlanmıştır.
16
Alacaatlı Cad. 3316. Sk. No:2/6 Çayyolu Çankaya/Ankara 0312 502 42 42 - 0543 207 26 45 likorinos Likorinos-Balık-Muhabbet
ALIŞVERİŞ
ZEN PIRLANTA Kolye 3.690
BEYMEN CLUB Saat 629
Çizgisini Bozmayan Tavırlar
ZEN PIRLANTA Yüzük 3.600
BOTTEGA VENETA Gözlük 1,995
Günlük hayatındaki zevkli durușunu iș hayatında da sergileyen kadınlar güçlü ve gösterișli parçalarla bulușuyor, çizgisini bozmayan silüetler ortaya çıkıyor...
VALENTINO Bluz 5,750
ROLAND MOURET Bluz 3,149
LEAL DACCARETT Bluz 4,523
STELLA MCCARTNEY Pantolon 2,299
BOTTEGA VENETA Kemer 2,325
FAITH CONNEXION Ceket 3,549
BRUNELLO CUCINELLI Pantolon 2,599
BRUNELLO CUCINELLI Pantolon 5,250
BOTTEGA VENETA Çanta 14,950 LE SILLA Ayakkabı 1,799
SERGIO ROSSI Ayakkabı 1,249 STELLA MCCARTNEY Gömlek 3,275
18
BEYMEN Çanta 545
ALIŞVERİŞ
CORNELIANI Kravat 825
ZANELLATO Çanta 3,145
ISAIA Gömlek 1,995 TATEOSSIAN Kol Düğmesi 1,195 ETRO Ceket 4,995
BOTTEGA VENETA Gözlük 1,695
DOLCE&GABBANA Papyon 845
FRAY Gömlek 2,395
PRADA Kemer 1,260
CANALI Pantolon 899
BEYMEN COLLECTION Takım Elbise 2,449
ROLEX Saat
Güçlü Durușlar İș hayatında ciddi tavırlara bürünen stillere hareket ve enerji katan parçaları sizler için bir araya getirdik...
TOBIAS WISTISEN Bileklik 3,845
BES Kravat 139 GUCCI Ayakkabı
BARRETT Ayakkabı 2,745 BOTTEGA VENETA Çanta 13,750
20
RUHU MACERAPEREST, TARZI BENZERSİZ. 1.6 Dizel Otomatik Vites / Şerit Takip Sistemi Bi-Xenon Farlar / Anahtarsız Giriş ve Çalıştırma 4x4 Çekiş Sistemi
RÖPORTAJ
Cemal Kuru “Her yıl yeni bașlangıçlar yapmalıyız”
Geleceğe yön veren projeleri ile öne çıkan İCK Yapı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Kuru’nun elde ettiği başarının arka planında “rakiplerinden her zaman bir adım önde olma” arzusu ve iş hayatını besleyen güçlü bir sosyal yaşam bulunuyor. Cemal Kuru’ya göre Türkiye’nin büyümesinde rekabetin ve gelirin artması, yenilikçi fikirlerin öne çıkmasının büyük payı var. Kuru’ya göre, gerek iç gerekse dış pazarda büyümemizi sürdürebilmek için “her yıl yeni başlangıçlar, hamleler yapmak” zorundayız.
24
RÖPORTAJ
Ş
irketiniz ne zaman ve nasıl kuruldu? İCK Yapı temelleri 1978 yılında atılan bir aile şirketidir. Kurucusu İsmail Cemal Kuru olup, Davut Kuru, Eyüp Kuru ve Cemal Kuru kardeşler tarafından iş birliğiyle yönetilmektedir. Kurulduğu yıldan bu yana başarılı işlere imza atan şirketimiz her geçen yıl daha da güçlenerek sektöre katma değer oluşturmaya ve başarı çıtasını yükseltmeye devam ediyor. Gerek iş yaşamı gerekse özel yaşamınızla gözler sürekli sizin üzerinizde. Bunun nedeni nedir? İş yaşamındaki başarımızın arka planında sürekli araştırma, kendimizi yenileme ve geliştirme bulunuyor. Projelerimiz ilk etapta sıra dışı gelse de zamanla “geleceği planlayarak” iş yaptığımız anlaşılıyor ve çok seviliyor. Bunda yurt içi ve dışı gözlemlerimiz, kendi kültürel değerlerimiz ile modern yaşamın gerekliliklerini harmanlamamızın büyük rolü var. Bunun için de iş yaşamı ile sosyal yaşamı çoğunlukla birleştiriyor, her anı doyasıya ve verimli yaşamaya gayret ediyoruz. ICK Yapı olarak gerçekleştirdiğiniz projelerle katmak istediğiniz değer nedir? Bugüne kadar yürüttüğümüz tüm projelerimizi “insan için tasarım” mantığıyla ürettik. Metropollerdeki yeni yaşam dinamiklerine uygun, modern kurguda çözümler geliştiriyoruz. Tıpkı son projemiz Ametist Residence’a ek, Ametist Park projemizde olduğu gibi... Beytepe, Beysukent ve Çayyolu’nun kesişim noktasında yükselen bu projemiz, göreceksiniz, önümüzdeki 10 yılda Ankara’da iş dünyası ve sosyal yaşamın buluşma noktası olacak. İşte insanlığa, kentlere, ülkeye katma değer sağlamak böyle olur.
PROJELERİMİZ İLK ETAPTA SIRA DIŞI GELSE DE ZAMANLA “GELECEĞİ PLANLAYARAK” İŞ YAPTIĞIMIZ ANLAŞILIYOR VE ÇOK SEVİLİYOR. 25
RÖPORTAJ
Yani işinizin temelini insan odaklı alıyorsunuz... Elbette. İnsanlığı baz almadan, onların her ay her yıl değişen ihtiyaçlarını etüt etmeden bırakın başarılı olmayı bir süre sonra artık yol alamadığınızı bile görürsünüz. Her yıl kendini yenilemek, geliştirmek güç değil mi? Buna mecburuz. Ülke genelinde onlarca yıl aynı tarz mimaride klasik konutlar üretildi. Gelirin artmasına paralel olarak insanlar artık hayatlarını kolaylaştıracak, kendileri, aileleri ve çocukları için yaşamlarını güzelleştirecek konutlarda oturmak, ofislerini modern güvenilir mekanlarda kurgulamak istiyorlar. Bu durumda bize düşen, önümüzdeki dünyaca başarılı projeleri etüt etmek. Bunun için gezmek, incelemek, bilgi alışverişinde bulunmak, ARGE yatırımlarımızı artırmak ve son olarak da tüm bunları kendi insanımıza uyarlamak. Bunu her yıl yapmak zorundayız. Yani kendini yenileyemeyenlerin iş yaşamında tutunamayacağı görüşündesiniz... Kesinlikle öyle. Geçen yıl hatırlarsanız en fazla konuşulan konulardan
26
biri, büyüme rakamları ve Türkiye’nin tüm sorunlara karşın dünyanın en önemli aktörlerinden biri olma yolunda attığı adımlar oldu. Türkiye’nin büyümesinde rekabet ve gelir gücünün artmasının yanında inovatif fikirlerin öne çıkmasının büyük payı var. Gerek iç gerekse dış pazarda büyümemizi sürdürebilmek için “her yıl yeni başlangıçlar, hamleler yapmak” zorundayız. Böylesi bir rekabet ortamında kendini yenileyemeyenlerin ne yazık ki ayakta kalma şansı yok. Rekabete sürekli vurgu yapıyorsunuz. Bunun nedeni nedir? Bana göre İCK Yapı’nın başarısının altında yatan en önemli değerlerden biri, rekabetçi yaklaşım. Ama bu duygu Ankara, İstanbul, Bodrum vs. ile sınırlı değil. Global anlamda başarılı olmak için dünyaca ünlü firmaları kendimize rakip olarak almalı ve bu yaklaşımdan beslenmeliyiz. Başarı, rekabet ile güzel. Rekabet olmazsa bu başarıların hiçbiri olmaz. Çünkü rakipsiz olmak sizi köreltir. Her zaman güçlü rakiplerim olsun ve beni daha fazla başarıya teşvik etsin istedim. İş dünyasında rekabet ve sosyal yaşam sizi mükemmele ulaştıran en önemli basamaktır. Çünkü sizi araştırmaya, düşünmeye ve gelişmeye kanalize eder.
RÖPORTAJ
İş hayatınızı ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler var mı? Bu konuda kesinlikle dengeli biriyim. Hem iş hem sosyal hayata yeterli zamanı ayırıyorum. Sosyal yaşamın iş hayatını beslediğini düşünenlerdenim. Bence kesinlikle çok gezen bilir. Keşfettiğiniz her yer, her yaşam size yeni bir fikir olarak geri döner. Genç iş adamlarına tavsiyem, imkan buldukça dünyayı dolaşsınlar. Gittikleri her yerde bulundukları sektörle alakalı video, fotoğraflar çekip notlar alarak dış dünyayı kendi hayal dünyasıyla birleştirip teknoloji ve tüm alanlarda diğer ülkelerin önüne geçecek yeni projeler üretsinler. Yakın çevreniz sizi disiplinli yapınızla anlatıyor. İş hayatında disiplin nerede bulunuyor? Hayatınızın odak noktasına disiplini koyduğunuzda, isteyip de elde edemeyeceğiniz neredeyse hiçbir şey olamaz. İş dünyasında disiplin kişinin sağ koludur. Sonrasında akıllıca hamleler üretmeli, başladığınız her işi önceden planlamalısınız. Zeki adam “ben bu işten ne kadar kazanırım?” demez. “Bu iş bana ne katar?” der. Yani para ve güç başarılı bir iş hayatının getirisi evet ama kesinlikle özü değil. Yurt dışına açılmayı düşünüyor musunuz? Evet, Avrupa ayağımız olarak Almanya'nın Stuttgart şehrinde şubemizi açmış bulunuyoruz. Ayrıca Rusya ve ABD'de de proje argelerimiz devam etmektedir. Ticaret kelimesinin karşılığı sizin için nedir? Ticaret kelimesinin bizdeki karşılığı kesinlikle "güven"dir. Yaptığınız işlerde kaliteyi, müşteri memnuniyetini ve güveni sağladığınız zaman gelecekteki işleriniz otomatikman daha başarılı olur. Çünkü insanlar her zaman güvenebilecekleri firmalarla ticaret yapmak ister.
27
MOBİLYA
TIME GOLD Duvar Saati
EL CASCO Masa Lambası
KOLEKSİYON Calvino Masa Sistemi
RABLABS Vazo JOLIPA Büyüteç
PELİKAN 2800 Dolma Kalem
Durușu Olan Parçalar Çalıșma alanlarınızda kullanacağınız zarif parçalar sizlere ișlevsel bir kazanç sağlarken göz zevkinize de hitap ediyor...
28
PARFUMS DE MARLY Mum
KOLEKSİYON Hanedan Koltuk
RABLABS Kitap Tutacağı
PACIFIC CONNECTIONS Dekoratif Kutu
RÖPORTAJ
Ekonomide Kadın Gücü Bloomerg HT kanalında izleyiciler ile buluşan Akıllı Para, Küresel Piyasalar ve Parasal Genişleme programlarının nitelikli yorumcusu olarak ekranlardan tanıdığımız, Gigant Swiss Consulting AG Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Ülkeleri Direktörü Aysun Karaytuğ ile Türkiye piyasalarını ve ekonomiyi konuştuk. AYSUN KARAYTUĞ
A
ysun Karaytuğ'u biraz yakından tanıyabilir miyiz? Ekonomiye ilginiz nasıl başladı? Arnavut bir baba ve Yugoslav bir annenin tek kızı olarak Adana’da doğdum. Adana Koleji, San Diego State Üniversitesi Uluslararası Ekonomi ve İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünde çi dalda eğitim aldım. Eğitim hayatımın başlarında psikolog olmayı hedefliyorken ekonomi alanında devam etmenin beni daha mutlu edeceğini fark ettim. Çünkü bana göre matematik sadece sayılardan ve şekillerden ibaret değil, evrende olan her şeyi anlayabilmek, yorumlayabilmek ve kullanıcısı için müthiş bir entelektüel araçtır. Bu sebeple de kariyerime ekonomi alanında başladım. Yapı Kredi Bankası CIB, ardından Garanti Bankası Kurumsal Yatırım Bankacılığı, Tacirler Portföy Yönetimi ve Kurumsal İletişim Direktörlüğü ve şimdi de İsviçre Zürih menşeili Gigant Swiss Consulting AG'de EMEA ( Avrupa-
32
Orta Doğu- Afrika ) Ülkeleri Direktörlüğü görevimi sürdürüyorum. Ama yine de psikoloji eğitimini almak istedim. Zira psikoloji, davranış kavramını ve bu kavram kapsamında ele aldığı konuları tanımlama amacı güder. Davranışları anlamak; davranışın nedenini bulmak ve neden-sonuç ilişkisi kurarak açıklamaktır. Ekonomi ise, insanların yaşayabilmek adına üretme ve ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu eylemlerinden doğan ilişkilerin tümünü inceleyen bilim dalıdır. Her iki bilim dalında da insan, davranış, ilişki kavramlarıyla beraber gözlenebilen, zihinsel, içsel ve dışsal pozitif bilim disiplini vardır. 18. yy sonlarında da klasik iktisat, psikoloji ile yakından ilgilenmiştir. Gerçek şu ki, tüm bilim dalları ne şekilde ve ne ölçüde olursa olsun, birbiri içine geçmiş ve diğer bilim dallarından bağımsız çalışma yapamaz olmuştur. Bu sebeple, 18 yıllık kariyer yolculuğumda bana paha biçilemez faydasını gördüğümü çok rahatlıkla ifade edebilirim. Ve “iyi ki” diyorum.
RÖPORTAJ
İş dünyasında önemli pozisyonlarda çalıştınız ne gibi zorluklar ile karşılaştınız? İş hayatında kadın olgusunu sizden de biraz dinlemek isteriz.... İş hayatı, kadının üretkenliğini, toplumsal saygınlığını, öz güvenini artırırken ve ekonomik özgürlüğünü sağlarken, bazı dayatılmış tutumlar ise çeşitli sorunları beraberinde getiriyor. Üst düzey pozisyonlarda kadınlar kariyerlerinde ilerleme gösterirken en az erkekler kadar ve hatta çoğu zaman daha fazla istek ve çaba gösteriyorlar. Becerileri ve kabiliyetleri konusunda son derece dürüst ve şeffaf davranıyorlar. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ekonomik, sosyal ve siyasal yapılarındaki farklılıklar sebebiyle birbirinden farklı. Kadın istihdamı bir ülkenin gelişmişlik düzeyini gösteren ölçütlerinden bir tanesidir. Kadın istihdamı son yıllarda daha da önem kazanmaktadır ama maalesef kadınlar için iş imkanları erkeklere göre daha sınırlıdır. Bunun yanında kadınların iş hayatında tutunması, doğum ve çocuk bakımı için iş hayatına ara verdiğinde geri dönmesi çok daha zor oluyor. Eril bir bakış açısıyla kadınların daha duygusal yaklaşımları olduğu söylense de mental olarak daha güçlüyüz, duygusal yaralarımızla yüzleşecek kadar cesur varlıklarız; yaralarımızı görmezden gelmez, şifalandırırız. OECD ülkelerinde kadın istihdam oranı Türkiye’nin bir buçuk katından fazladır. Dünya kadın istihdam oranı %49,1, OECD ülkeleri %62,3 iken Türkiye’de %29,5. Ülkelerin gelişimini etkileyecek önemli faktörlerden biri olması nedeniyle kadın iş gücü Türkiye'nin 2023 hedefleri için de büyük önem taşıyor. Türkiye'yi uluslararası alanda ticaret yapan firmalarda üst düzey görevlerde çalışarak temsil ettiniz. Dünya ile Türkiye'yi kıyasladığınızda ne gibi farklılıklar gözlemliyorsunuz? Eğitim, anlayış, bilinç, sistem, kurallar, delegasyon, disiplin, ciddiyet, sorumluluk, duygular yönünden çok ciddi farklılıklar gösteriyoruz. Global ortamda sistem ve mantığa alıştıklarından ötürü insan ilişkilerinde bazen duygu gerektiren yerlerde dahi plan ve mantık arama eğilimlerinden dolayı duygu yönünden daha zayıf kalıyorlar ama kurumsal yapı, iş ve icraat ön planda onlarda. Stratejik planlamalarını SWOT (strenghtsweaknesses-opportunities-threats) yani risk - fırsat analizi üzerinden yapıyorlar. Bizde ise, daha çok sezgisel karar veriliyor. Türk iş adamları daha müteşebbis ruha sahip, uzman olmadığı sektörde (bir tekstilcinin aynı anda inşaat, enerji, turizm sektöründe iş yapması gibi) atılım
TÜRKİYE EKONOMİSİ SON YILLARDA KAMU HARCAMALARI VE TÜKETİM KANALLARIYLA KAYDA DEĞER BİR BÜYÜME SAĞLADI. gösterebiliyor. Global şirketlerde sorumluluklar, işler delege edilir, ekip çalışması ön plandadır, burada iş sahibi her daim işe dahil olma eğilimindedir. Yurt dışında iş yapan ve bağlantısı olan şirketlerde yönetimi profesyonellere devretme davranışı daha çok görülür. Ama rahatlıkla ifade edebilirim ki, son yıllarda, gelişen ya da gelişmiş ülkelerde iş yapan Türk şirketleri de oradaki koşullara ve ortama çok rahat uyum sağlayabiliyor ve profesyonel yönetildiği için de uzun vadede başarıyı yakalayabiliyor. Türkiye ekonomisi ve ticaret hacmi 2018 nasıl seyredecek? 2018'in en gözde sektörleri sizce neler? Türkiye ekonomisi son yıllarda kamu harcamaları ve tüketim kanallarıyla kayda değer bir büyüme sağladı. 2017 yılında ise, iç talebin yanında ihracattaki artış ve net ihracatın katkısı ile net pozitif tablo gördük. Sanayi üretiminde 4 çeyrek boyunca devam
eden güçlü artış kapasite kullanım oranını uzun zaman sonra %80'e tekrar yaklaştırdı. Dünyada büyümenin devam edeceği beklentisi net ihracat katkısının bir miktar yavaşlasa da 2018 yılında da devam edebileceğine işaret ediyor. Büyümenin hızlanmasında, kredi garanti fonunun desteği oldukça önemli oldu. Ekonomi yönetimimizin büyümeyi desteklemeye yönelik etkin politikalarını sürdürmeye devam edeceklerine olan
İŞ HAYATI, KADININ ÜRETKENLİĞİNİ, TOPLUMSAL SAYGINLIĞINI, ÖZ GÜVENİNİ ARTIRIRKEN VE EKONOMİK ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAĞLARKEN, BAZI DAYATILMIŞ TUTUMLAR İSE ÇEŞİTLİ SORUNLARI BERABERİNDE GETİRİYOR. inancımızla, 2018 yılında yatırım ve ihracat destekli ekonomimizin yüzde 4 ve üstü civarında büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Türkiye'de işsizlik dört yıldır yükseliyor. 2012'de yüzde 8,4 olan işsizlik oranı 2015'te yüzde 10,3'e kadar çıkmıştı. 2016 ortalaması ise yüzde 10,8 civarında. Ama tabii ki, global majör Merkez Bankalarının bundan sonraki para politikası kararları ve bunların gelişen ülke ekonomileri üzerine olası etkileri ve küresel politik - jeopolitik riskler de yakından takip edilmeye devam edecektir. Sektörel bazda bakıldığında kredilerin GSYH'a oranı imalat sektöründe 2015 yılında %100'e kadar yükseldiğini, 2017 üçüncü çeyrek itibarıyla %77 olduğunu görüyoruz. Aynı oran inşaat sektöründe %75, hizmet sektöründe ise %47 seviyelerinde bulunuyor. İmalat dışında kalan sanayi sektörleri için ise bu oran %177'ye varmış durumda. Hizmet sektörü ise eğitim ve sağlık gibi kamunun ağırlıklı olduğu sektörlerde henüz kredi oranları çok yüksek olmadığı için toplamda da en az orana sahip. Sektörel tercihlerde bu oranlar önem arz etmektedir. Televizyon ile tanışma hikayeniz nasıl gerçekleşti? 10 yıl öncesine dayanan televizyon ile tanışma sürecim CNBCE ekonomi kanalında başlayarak sonrasında Bloomberg, CNN, NTV ve Haberturk kanallarıyla devam etti. Haberturk’te haftada beş gün canlı olarak “Ekonomide Görünüm” adlı ekonomi programı yaptıktan sonra eş zamanlı olarak yürüttüğüm bankadaki görevimle çalışma saatleri çok zorladığından, şu anda haftada bir nitelikli konuk - yorumcu olarak Bloomberg'deki yayınlarıma devam ediyorum. Başka projeleriniz olacak mı? Tabii görevim gereği; Avrupa, Orta Doğu ve Afrika ülkelerindeki yatırımcılarımızla gelecek projeksiyonları üzerine yaptığımız toplantılar gereği sürekli seyahat halindeyim. Bunun için, Türkiye'ye uzun vadeli doğrudan yatırım yapacak çok ciddi potansiyel global yatırımcılar ile bir araya geliyoruz. Bunun yanı sıra gelişen / gelişmiş tüm ülkelerdeki fırsatları değerlendirmek, haklarında bilgi sahibi olmak, vizyon genişletmek ve tüm bunların ülkeye uzun vadede katkı sağlaması için üst düzey görüşmelerimiz son derece heyecanlı ve ümit verici gelişiyor. Yakın vadede sizlerle paylaşacağımız pozitif gelişmeler ile tekrar bir araya gelme ümidiyle...
33
BUSNIESS
Havacılık Üssü İçin Büyük Adım Ankara Uzay ve Havacılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (HAB) projesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda masaya yatırıldı. Sarıeroğlu, Ankara ve Türkiye için büyük önem taşıyan HAB projesinin takipçisi olacaklarını söyledi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda (ÇSGB) düzenlenen toplantıya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, Savunma Sanayii Müsteşarı Prof. Dr. İsmail Demir, Savunma Sanayii Müsteşar Yardımcısı ve HAB Yönetim Kurulu Başkanı Celal Sami Tüfekçi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tuna, Kahramankazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk, Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Ankara Başkanı İlhan Erdal, Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, Ankara Milletvekilleri Emrullah İşler, Ali İhsan Arslan, Nevzat Ceylan ve Murat Alparslan ile birçok bürokrasi ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Aynı zamanda Ankara Milletvekili olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, HAB Projesi’nin bir an önce tamamlanması ve Ankara’da hayata geçirilmesi için büyük çaba göstereceklerini söyledi. HAB projesinin, Türkiye ve Ankara için büyük adım olduğunun önemle altının çizildiği toplantıda, projenin ülke istihdamına sağlayacağı katkıya da vurgu yapıldı.
34
RÖPORTAJ
Havayı Koklayan Adam
Bünyamin Sürmeli
1997 yılından bu yana meteoroloji ile ilgili verdiği bilgilerle tanıştığımız CNN Türk kanalında yayın hayatına devam eden, ünlü radyo DJ’i Geveze’nin taktığı unvan ile tanıdığımız “Havayı Koklayan Adam” Bünyamin Sürmeli ile iklim meseleleri üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
B
BÜNYAMİN SÜRMELİ
ünyamin Sürmeli’yi biraz yakından tanıyabilir miyiz? Dört çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldim. Kız kardeşim evin tek kızı. Küçük kardeşim evin büyüğü ve bir tane de abim var. Ben ortancayım ve benim gibi iki erkeğin daha olduğu çok da öncelikleri olmayan bir çocuk olarak doğduğum için havalı bir işim olsun dedim, hava durumu ve meteoroloji ile ilgilenmeye başladım. Bütün eğitimimi devlet okullarında aldım. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden 2000 yılında mezun oldum. Havayı koklayan adam olarak tanınıyorsunuz, bu unvanın hikayesi nedir? Özel bir radyoda hava durumu sunarak başladım işime. O zaman Geveze ile yayın yapıyorduk. Orada öne çıkarttığımız, hava tahminlerinin tutarlılığıydı o dönem için. Bu dediğim olayların zamanı 1997-1998 yılları... Dolayısıyla sürekli bir iddialaşma durumumuz söz konusuydu. Bir gün, bir kar tahmininde bulunduk ama öncesinde pırıl pırıl bir hava var. Ben de oturdum camın önünde kar bekliyorum, içimden de “şimdi yağacak” diye tekrarlıyorum. Sonra kar yağdı ve hatta yığınla kar doldu. Ertesi gün yayın için stüdyoya gittiğimde karşılıklı oturmuş konuşuyorduk. “Nasıl yağdı, yağmadı...” diye konuşurken şöyle bir cümle kurdum: “Camdan bakıyorum, havada kar kokusu var ama bir türlü yağmıyor. Nihayet yağdı.” Geveze
36
mikrofonu açtığında “havayı koklayan adam” diye bana hitap etti ve böyle kaldı adım. Hatta uzun bir süre yayınlarda Bünyamin’i bile kullanmadık. Hikayesi bu... Meteorolojik olaylara ilginiz ne zaman ve nasıl başladı? Şimdi ben normal şartlarda kişilik olarak elindeki koşulları iyi hale getirmeye çalışan biriyimdir. Aslında bizim dönemin, kuşağın özelliği de buydu. Şimdiki kuşak istediği işi yapıyor. Biz ise, elimizdekileri sevdiğimiz hale getirmeye çalışırdık. Mesela ben yemek yerken de öyleyimdir; sevmediğim bir yemek yoktur ama herhangi bir yemeği alıp kendi sevdiğim hale getirebilirim. Baharatlarıyla, acısıyla... Dolayısıyla fizik benim özellikle ilgi alanım içerisindeydi ve meteoroloji de fiziğin bir alt dalı olarak başlamıştı, tek başına bir bölüm haline geldi. Ben biraz anlatmayı, bildiğimi aktarmayı seven biriyim. Meteorolojide de bunu biraz hissettim. Üniversitenin daha üçüncü sınıfındayken hava tahmin dersleri başlamadan önce hava tahminleri ile uğraşıp etrafıma anlatıyordum. Tabii o zaman bunun benim işim haline geleceğini bilmiyordum ama bir süre sonra o ilgim işim haline gelmeye başladı. Meteoroloji uzmanı olarak yayın hayatına 1998 yılında giriş yaptınız. Yayıncılık hayatına girişiniz nasıl başladı? Geveze ve Kadir Çöpdemir ile bir sağlık kuruluşuna gönüllü destek olurken karşılaştım. Ben de üniversiteye daha yeni girmiştim o dönem
RÖPORTAJ
ve öğrendiklerimi anlatma çabasındaydım. Elektronik derslerinde öğrendiklerimi gelir evdekilere anlatır onları bunaltırdım. Sonra da meteorolojide öğrendiklerimi anlatma gayretim doğdu. Bunun televizyonda ya da radyoda güzel olabileceğini paylaştım. Geveze de sağ olsun yayın hayatım boyunca arkamda durmuştur, kendisine buradan sevgilerimi ileteyim. Geveze ile telefon bağlantılarıyla başladık, bir yıl boyunca ben yaptım daha sonrasında radyolar kapandı, minik bir ara verdik. Sonra CNN Türk açıldı. CNN Türk, Geveze ve okul üzerinden bana ulaştı. Üçüncü sınıfın sonundaydım, daha okul bitmemişti. Son sınıfı hem okuyarak hem de çalışarak geçirdim, zor bir yıldı. Çünkü, gündüzleri okula gidiyordum, akşamları eve birkaç saatliğine uyumaya gidiyordum sadece. O dönemi böyle ekranın arkasında geçirdim. Sonra televizyona 1999 yılında CNN Türk’te başladım. Aradaki bir yıllık ekran arkasındaki çalışma hayatımdan sonra 2001 yılından itibaren ekran önünde hava durumunu anlatmaya devam ediyorum. Havayı, anlatmaya başladım. Ben, anlatma durumunu daha doğru buluyorum. Çünkü biz sunmuyoruz, anlatıyoruz aslında. Hayata dokunduğu noktaları yakalamaya çalışıyoruz.
kuraklık her dönem için problem. Meteorolojik olarak, hidrolojik olarak, tarımsal olarak var. Yani kim, hangi noktadan bakıyorsa meteorolojik olaylar ona göre var; örneğin meteoroloji bilimi "yağış oldu mu olmadı mı?" der. Yağdı ise kuraklık yoktur, yağmadı ise kuraklık vardır ama tarımsal olarak durum farklı. Sizin istediğiniz yere istediğiniz miktarda istediğiniz zamanda yağış düştü mü? Don hadiselerinden etkilendiniz mi? Yer altı su kaynaklarına yağışlarınız gitti mi? Dolayısıyla önümüzdeki zamanlarda genel ölçekte baktığımızda dünyada yaşananların bir benzerini, ancak daha kuvvetlisini görüyoruz. Nasıl kuvvetli? Örneğin Avrupa’yı baz aldığımızda iklim değişiminden, bu dediğimiz hadiselerden, hava olaylarından en fazla
“TAM KURAKLIĞA DOĞRU İLERLİYORUZ”
Bünyamin Sürmeli’nin iş disiplininden de bahsetmek isteriz ? Nasıl bir iş disiplinine sahipsiniz? Ben yaptığım işleri birilerine beğendirme değil, daha çok kendim beğenme noktasında kritik eder, değerlendiririm ve eleştiririm. Dolayısıyla kendi beğenmediğim bir şeyi genellikle insanlarla paylaşmam. Bu hangi mecrada olursa olsun. Sonuçta soysal medyada da böyle, radyoda da böyle, ekranda, dergi ve gazetelerde de böyle... Dolayısıyla ben aslında prensipte kendi beğendiğim, paylaşabileceğimi düşündüğüm kalitede bir ürünü paylaşırım. Dolayısıyla işine böyle titizlenen bir insanımdır. Nasıl bir iş tempom olduğunu sorarsanız şöyle anlatayım: Sabah radyo, gündüz televizyon yayınlarım var. Televizyondakilerin çoğunluğu, radyonun tamamı canlı yayın. Bunların yanında en son çıkan bir kitabım var, ayrıca 26 bölümlük bir
“BİZ HAVA DURUMU SUNMUYORUZ. HAVANIN HAYATA DOKUNDUĞU NOKTALARI TESPİT EDİP ANLATMAYA ÇALIŞIYORUZ” belgesel program çektik. Sosyal medyada olabildiğince havayla ilgilenen insanlarımızla iletişim halinde olmaya çalışıyorum. Bazı konferanslar ve söyleşiler oluyor, buralarda iklim değişiminin özellikle önümüzdeki zamanlarda ülkemizi ve dünyayı nereye götürdüğüne dair paylaşımlarda bulunuyoruz. Yalnızca şirketlerle, firmalarla değil, okullarla, üniversitelerle, sivil toplum kuruluşlarıyla özellikle bir araya geliyoruz. Doğayla, çevreyle, iklimle ilgilenen tüm vatandaşlarımızla buluşmaya çalışıyoruz. Benim aslında kendimde vazife olarak gördüğüm şey şu ki; bunu sadece bir iş olarak yapmak değil, bir yerden sonra artık işin ötesine geçip bildiklerinizi insanlarla paylaşmak, onlara bazı şeyleri hatırlatmak... Bu bir araya gelmeleri çok önemsiyorum ve seviyorum. İşin dışında ama aynı zamanda beraber olan bir yönü de var bu mesleğin. Çalışırken olmazsa olmaz dediğiniz şeyler nelerdir? Yayıncılık bir ekip çalışması. Nihayetinde ben meteorolog olarak kendi kaynaklarıma, kendi bilgimi, kendi iletişimimi sunsam bile ey nihayetinde bir ekip çalışması söz konusu. İçeriklerin hazırlanmasında da, sunum esnasında da, kamerada da, seste de, her noktada da… Dolayısıyla olmazsa olmazların başında, herkesin çok disiplinli bir şekilde çalışması var diyebilirim. 2018 yılı içerisinde Türkiye’de görülmesi tahmin edilen meteorolojik olaylar nelerdir? İstifade edemediğimiz yağışlarımız var. Yani yağış yok değil var, ancak faydalı, işimizi gören istifade edebildiğimiz yağışlar değil. Dolayısıyla
37
RÖPORTAJ
etkilenen birkaç ülkeden biriyiz; birinci sırada Türkiye daha sonra Portekiz var. İspanya, İtalya, Yunanistan ve Akdeniz var. Yalnızca Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde yalnızca kuraklık problemi değil sel, dolu, yıldırım bu tür riskler, aşırı hava olayları uç noktalara gidiyor. Bir iklim değişimi, bir bölgede olmayan bir hava olayını tek başına yaşatmıyor. Olan hava hadiselerini uç noktalara taşıyor, dolayısıyla biz de yağış alan bir ülkeyiz. Seller, afetler artıyor. Kuraklık yaşayan bir ülkeyiz, tam kuraklığa doğru ilerliyoruz. Dolayısıyla 2018’in dünyadaki dalgalanma seyrine göre biz de buradan payımızı üzerimize düşen miktarda en uç seviyelerde alacağız gibi... 20152016-2017 yılları dünyada en sıcak geçen üç yıl olarak kayıtlara girdi. 2018’in de bu yıllardan çok daha farklı olması beklenmiyor. En sıcak üç yıl derken, 1880’den bu yana, kayıtların tutulduğu tarihlerden bu yana en sıcak üç yıl oldu. Sıcak derken aslında şöyle değerlendirmek lazım: Sıcaklık artışı, salt her yerde aynı miktarda sıcaklığın artması anlamına gelmiyor, havadaki sıra dışı durumların artacağı anlamına geliyor. Isınma havada sıra dışı olayları artırıyor. O nedenle bizim için en problemli şey sıcaklığın artması değil. Sıcaklık artışından belki birçok kişi memnundur; doğalgaz faturaları daha az geliyor, daha hafif kıyafetler giyiyoruz mesela... Aşırı sıcak olmadığı sürece çok şikayetimiz olmaz değil mi? Ama o sıcaklığın artışı sıra dışı hava olaylarını da beraberinde getiriyor. Bizim bir numaralı problemimiz iklimin değişimi... O nedenle küresel ısınmanın getirdiği sonuç değil, sebep olan küresel ısınmanın doğurduğu sonuç, iklimin değişmesi... Hemen hemen her bölgede iklim bir şekilde değişiyor. Bizde de meteorolojik olaylar uç noktalara giderek afetler artıyor, kuraklık etkisini daha fazla gösteriyor. Sizi bundan sonra farklı projelerde görebilecek miyiz? Evet, üzerinde çalıştığım projeler söz konusu. Belgesel programlarından sonra çıkan bir kitabım var. Ondan sonra bir iklime dikkat çeken, iklim değişimine dikkat çeken uzun metrajlı bir proje var, henüz genel hatlarını çiziyoruz. Çok uzun vadede olmamak kaydıyla yakın zamanda hayata geçirmeyi planlıyoruz. Türkiye’de meteoroloji üzerine ihtisas yapanların çalışma imkanları sizce nasıl? Nelerde zorluk çekiliyor neler yapılmalı? Türkiye’de meteoroloji mühendisliği olarak geçiyor, dünyada farklı adları var. Biz ülke olarak meteoroloji mühendisi ismini seçiyoruz, yıllar önce böyle konmuş. Türkiye’de son zamanlarda özellikle hidrolojide enerji sektöründe, temiz enerjide, özellikle istihdam alanları arttı. Dolayısıyla bence mesleki olarak bakıldığında, iş imkanı olarak bakıldığında muhakkak değerlendirilmesi gereken bir meslek haline geldi. Öte yandan meteoroloji
sadece hava durumu değil. Çok alanda iş imkanı ve istihdam alanı artmaya başladı. Biraz önce de belirttiğim gibi; temiz enerjide, rüzgar ve güneş enerjisinde, hidrolojide özellikle baya geniş yer almaya başladı meteoroloji mühendisleri. Zorlukları yok mu, elbette var. Her işin kendine göre olduğu gibi... Ama zevkli kısımları zorluklarının önünde. Daha güçlü, çünkü canlı bir organizma, hareket eden bir şey ile ilgileniyorsunuz ve bunun tahminini yapmaya çalışıyorsunuz. Dolayısıyla sürekli tahmin, sürekli uğraştığınız dinamik bir yapı var. Zevkli aslında; fiziği seven herkesin meteoroloji mühendisliğini de seveceğini düşünüyorum. Sosyal medyayı aktif olarak kullanıyorsunuz. Hatta çalışma arkadaşınız Şafak Ongan ile tatlı atışmalarınız binlerce kişi tarafından izleniyor ve takip ediliyor. Oradan da hava durumu ile ilgili bilgilendirme yapıyorsunuz. Sosyal medyanın gücünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Sosyal medyayı olabildiğince aktif kullanmaya çalışıyorum ama günlük koşturmamdan her zaman çok fazla vakit ayıramayabiliyorum. Fakat dediğim gibi, bana yazan herkese bir şekilde, bir satır, bir cümle de olsa ulaşmaya, dokunmaya çalışıyorum ama onlar da affetsinler beni her zaman yapamıyorum. Sosyal medyada insanımızın şu iletişim çağının ve özellikle hızlanan hayatın içerisinde çok ciddi bir bilgi alma aracı sosyal medya. Televizyonla, dergi ve kitapla, radyoyla ulaşamadığımız çok büyük geniş bir kitle. Dolayısıyla buradan insanlara ulaşmak hem onlar açısından hem ulaşmaya çalışan bizler açısından bulunmaz bir nimet. Dolayısıyla ben bazen kendi hayatımdan parçalar, biraz “Bünyamin”, biraz da hava yani meslek olarak hayatına faydalı olması noktasında aktif kullanmaya çalışıyorum. Olumsuz şeylerden sıklıkla bahsediyoruz bazen ama yapacak bir şey yok, olumsuzluklara dikkat çekeceğiz ki ona göre tedbir alıp olumlu kısımların tatlı kısmını yaşamak takipçilerimize kalsın... Buradan Şafak Bey’e mesaj göndermek ister misiniz? Şafak benim çok sevdiğim bir arkadaşım, sağ olsun o da kendi sektöründe, alanında hem çok başarılı hem de enerjisini hiç kaybetmeyen bir arkadaşımız... Dolayısıyla onunla sohbet etmek, muhabbet etmek çok keyifli. Her zaman, Şafak için de benim için de asıl olan, hava ile alakalı insanlara bir şekilde bilgi vermek. Aslında o diyaloglardaki, paylaşımlardaki amacımız bu. Dolayısıyla orada esprili bir muhabbet dönse de en nihayetinde bizi takip eden dostlarımıza buradan havayla ilgili bilgi vermeyi amaçlıyoruz. Röportaj: Dilara Ertürk
38
BUSINESS
MEHMET ȘİMȘEK
Ankara’da Büyük Zirve MÜSİAD (Müstakil ve Sanayici İş Adamları Derneği) Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı bu yıl Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in de katıldığı bir organizasyon ile gerçekleşti. MÜSİAD ilçe başkanlarının ve komite başkanlarının katılım gösterdiği organizasyonda Türkiye ekonomisi hakkında girişimler ve projeler görüşüldü. MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan’ın açılışı konuşması ile başlayan organizasyon, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in sunumu ile devam etti. 2017 ekonomik değerlendirmeleri hakkında bilgi veren Şimşek, sanayici ve iş adamlarından 2018 yılı beklentilerini dile getirdi. Dijitalleşme anlamında büyük yatırımlar yapılacağını vurgulayan Şimşek, ülke ekonomisinin 2018’de büyüme grafiğini sürdüreceğini açıkladı.
40 İLHAN ERDAL, ABDURRAHMAN KAAN
Hilal Mah. 701 Sok. 15/11 Çankaya Ankara P 0 312 442 46 58 F 0 312 442 46 58 E info@pinargunseven.com W pinargunseven.com
RÖPORTAJ
Divan Kalitesi 11 Yıldır Başkent’te
CAN ÜNLÜER
Divan Ankara Genel Müdürü Can Ünlüer Divan Ankara’nın yenilenen yüzü hakkında bilgiler veriyor...
D
ivan kalitesini 11 yıldır Ankara ile buluşturuyorsunuz. Bu süreçten bahseder misiniz? Öncelikle bize bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.
2007 yılında kapılarını açtığımız Divan Ankara, misafirlerine ilk günkü heyecanıyla ayrıcalıklar sunmaya devam ediyor. Konaklamadan, catering hizmetlerine kadar birçok alanda fark yaratan otel, Divan misafirperverliğinde konuklarını ağırlamaktadır. Açılışımızdan bugüne kadar geçen zamanda, konuklarımızın ve çalışanlarımızın memnuniyetinin her daim önceliğimiz olduğunu,
42
bundan sonraki çalışmalarımızın da hep aynı amaçla ilerleyeceğini belirtmek isterim. Bu süreçte, Divan Ankara’da görev almış tüm mesai arkadaşlarıma teşekkür etmek isterim. Divan Ankara yenilenen yüzü ile konuklarını ağırlıyor. Bize biraz yenilenme sürecinden bahseder misiniz? 10. yılımızın sonunda Divan Ankara’da geniş çaplı bir renovasyon yapmaya karar verdik ve günümüz beklentilerini ön planda tutarak, konuklarımızın konforunu artırmak ve beklentilerini daha hızlı karşılayabilmek adına birtakım çalışmalar yaptık. Bu süreçte, odalarımızda yapılan yenileme çalışmaları özellikle teknolojik anlamda
RÖPORTAJ
oldukça başarılı oldu. Divan Pub’da yapılan dekorasyon değişikliği restoranımızı daha şık ve samimi bir hale getirdi. Yeni haliyle D-Bar çok beğenildi. fitness ve spa bölümümüz tamamıyla yenilendi ve profesyonel spa hizmetlerimiz konuklarımız tarafından büyük beğeni kazandı. Bütün bu yeniliklerin ötesinde, düğün, nişan gibi özel davetlerin yanı sıra kurumsal organizasyonlarda da fark yaratacağımıza inandığımız, bizleri çok heyecanlandıran, özel bir balo salonumuz oldu. Biraz da Divan Pub menüsünden bahsetmek isteriz. Ne gibi değişiklikler var? Daha önce de bahsettiğim gibi Divan Pub’ın yenilenme sürecinde modern, konforlu ve sıcak bir ortam amaçladık. Bu şık ambiyansı çok özel bir menü ile tamamladığımızı düşünüyorum. Yeni menümüze eklenen meze ve et ağırlıklı lezzetlerin yanında, hem Divan mutfağının olmazsa olmaz klasiklerini hem de dünya mutfağının seçkin tatlarını konuklarımızın beğenisine sunuyoruz. Heyecan duyduğumuz bir başka önemli gelişme ise Ankara’nın tercih edilen lezzetlerinden olan döner ve iskenderi Başkentliler ile buluşturuyor olmamız. Düğün organizasyonları özelinde neler söylemek istersiniz? Divan Ankara, bugüne kadar yeme içme alanında Başkent’te birçok başarıya imza attı. Otel içi restoran ve ziyafet hizmetlerinin yanı sıra dış ikramlar olarak tanımladığımız catering hizmetlerimiz de bu başarıda büyük rol oynadı. Catering operasyonlarının başarısı ve misafirlerden aldığımız büyük ilgi neticesinde, 300 kişiye kadar hizmet verebileceğimiz yeni bir organizasyon alanı olan Karya Balo Salonu’nu faaliyete geçirdik. Sadelik ve şıklığın ön planda tutulduğu salonumuz, teknolojik donanımlarıyla da oldukça beğeni kazandı. Ses, ışık ve görüntü sistemlerimiz kurumsal etkinliklerde fark yaratırken düğün, nişan ya da kına gibi özel davetlerde de konuklarımıza konfor sağlıyor. Önemli diğer bir nokta ise, düğün menülerimiz. Divan mutfağının en özel lezzetleriyle oluşturduğumuz düğün ve özel davet menülerimiz salonumuzun şıklığını tamamlayacak nitelikte. Özel gün kutlamaları için tüm misafirlerimizi Divan Ankara’ya bekliyoruz.
43
RÖPORTAJ
İnşaatta Yenilikçi Marka: Geka - Gramarka
İnşaat Mühendisi Gökhan Karakülah ve İnşaat Mühendisi İsmail Cem Alparslan birlikte kurdukları Geka – Gramarka’nın imza attığı projelerin Ankara’ya kattığı değerden bahsediyor...
F
irmanızın başarı yolculuğunu sizden dinleyebilir miyiz? 20 yıldır inşaat sektöründe Türkiye’nin çeşitli illerinde ve yurt dışında faaliyet gösteren Geka ve Gramarka şirketleri olarak biz, edindiğimiz tecrübeler ve bizi birleştiren ortak hayallerimiz doğrultusunda 2014 yılında Geka – Gramarka’yı kurduk. Çankaya’ya yeni bir değer katmak, nitelikli kullanım alanları yaratmak ve kentsel dönüşüm kapsamında afet risklerinden arındırılmış, uygar ve yaşam kalitesi yüksek marka bir Ankara yaratma hayali ile başladığımız yolculuğumuzda arka arkaya devam eden projelerimiz bize ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu gösteriyor.
Projelerinizde fark yaratan ve öne çıkan detaylardan biraz bahsedebilir misiniz? Kullanışlı ve minimalist mimari çözümlerimiz ile yüksek inşaat malzeme kalitesini harmanlayarak butik konseptli lüks yaşam alanları yaratmamız ve inşaat sonrası teknik destek ekibimizle müşteri memnuniyeti odaklı politikamızla fark yaratıyoruz.
Projelerinizden bahsedebilir misiniz? Geka – Gramarka olarak faaliyet gösterdiğimiz süre içinde Meydan Şili, Minilife ve Nest gibi bölgede tanınmış konsept projelere imza attık. Şu anda ise yine kentsel dönüşüm kapsamında Mayalife başta olmak üzere 4 projeyi daha yürütmekteyiz.
Hedef kitlenizi kimler oluşturuyor? Geniş proje yelpazemiz içinde ailelere yönelik kullanışlı projelerimizle olduğu gibi aynı zamanda inşaatlarımızın yüksek kalitesi ve lokasyonları sebebiyle yatırımcıların tercih ettiği yüksek kazanç sağlayan projelerimizle de her türlü hedef kitleye çözüm sunmaktayız.
Geka – Gramarka olarak Ankara’ya katmak istediğiniz değer nedir? Geka – Gramarka olarak ilk hedefimiz bölgede yaşayan insanların ihtiyaçlarına ve yaşam standartlarına uygun konutlar üretmektir. Modern mimari ve sıcak renklerle yaptığımız projelerde Ankara’da yenilikçi bir dokunuş hedeflemekteyiz.
44
Geka – Gramarka olarak başka hangi şehirlerde faaliyet gösteriyorsunuz? En son projenizden biraz bahsedebilir misiniz? Bodrum’un son zamanlardaki yükselen değeri Gümüşlük, Koyunbaba mevkiinde denize sıfır 1+1, 2+1 ve 3+1 tiplerden oluşan konsept projemizin yakında satışına başlayacağız.
RÖPORTAJ
Doğanın Kalbinde Şehrin Merkezinde
İLHAN ERDAL
Tona Yapı ve Safe İnşaat A.Ş ortaklığı ile Beytepe’de hayata geçirilen Duru Beytepe, huzurlu ve güvenli yaşamın kapılarını aralıyor.
B
aşkent’in gözde yerleşim yerlerinden Beytepe’de hayata geçirilen Duru Beytepe, kaliteli yaşamın anahtarını sunuyor. Toplamda 47.276 m2’lik arazi üzerine kurulan ve 484 daireden oluşan proje, bünyesinde barındırdığı çocuk oyun alanları, sosyal yaşam alanları ve sağlıklı yaşam alanları ile fark yaratıyor. 484 konuttan oluşan Duru Beytepe, arazi büyüklüğünün yüzde 84’lük kısmının yeşil alan ve peyzaj alanlarına ayrıldığını kaydeden Tona Yapı Safe İnşaat Ortaklığı İcra Kurulu Başkanı İlhan Erdal “2+1’den 5+1’e kadar sunmuş olduğumuz konut seçeneklerimiz ile vatandaşlarımıza kaliteli bir yaşam sunuyoruz. Modern yaşamın yansımaları projede
46
kusursuzca detaylandırılırken aynı zamanda da doğanın huzur veren yapısı ile birlikte vatandaşlarımızın ilgisine sunulmuş oluyor” ifadelerini kullandı. Çocuk oyun alanları ile sevdikleriniz güvende... Konseptinde barındırmış olduğu oyun alanları ile mahalle kültürünü yaşatmaya çalıştıklarının altını çizen İlhan Erdal, bu sayede çocukların sosyal bireyler olarak yetişebildiklerini belirtti. Erdal, sözlerine şöyle devam etti: “Projede yer alan çocuk oyun alanları, ağaç ev, güneş meydanı, satranç meydanı, çocuk plajı, evcil hayvan bahçesi ve kuş evleri, meyve bahçeleri, su parkuru, adrenalin ve
RÖPORTAJ
denge parkuru ile çocuklarımıza doğal oyun alanları sunuyoruz. Siesta köşesi ile ise; hem çocuklara hem de ailelere doğanın içinde dinlenebilecekleri alanlar oluşturuyoruz. Projede yer alan sosyal donatı alanlarının dışında planlanan kütüphane ve etüt merkeziyle çocukların bireysel yeteneklerini geliştirebilmesine imkan sağlamayı hedefliyoruz.” Sosyalleşmek artık bir adım uzağınızda... İlhan Erdal, Duru Beytepe’de kusursuzlukla tasarlanan, günün yorgunluğu ile stresinin atılabileceği sosyal aktivite alanlarının da olduğunu anlatarak “yazlık sinema ile nostalji rüzgarını yakalarken, organik hobi bahçesi, terapi bahçeleri, aromatik bahçeler, çim amfi, hobi bahçesi alanlarında ise keyifle vakit geçirebileceğiniz alanlar oluşturduk. Bu alanları planlarken aynı zamanda evinize gelecek olan misafirlerinizi keyifle ağırlayabileceğiniz, toplantı odalarını ve davet salonlarını da unutmadık” dedi. Spor doğa ile birleşiyor... Her detayında kalitesi ile fark yaratan Duru Beytepe, sağlıklı yaşama önem verenler için özel olarak tasarlanan doğa alanları ile de dikkat çekiyor. Açık ve kapalı spor alanları seçenekleriyle konut sahiplerinin karşısına çıkan Duru Beytepe, basketboldan futbola, tenisten bisiklet parkuruna kadar birçok olanağı da kullanıcılar ile buluşturuyor. Yürüyüş, koşu ve bisiklet yolu seçeneklerinin doğa ile iç içe spor yapma imkanı sunduğunu belirten İlhan Erdal “yüzme havuzu, masa tenisi salonu, fitness center, spa merkezi ve açık hava spor alanları kalabalıktan uzakta kendisine zaman ayırmak isteyenleri keyifli bir yolculuğa çıkarıyor” dedi.
47
BUSINESS
Hollanda’da İş Yapmak Kolejli İş Adamları Derneği (KİD) ve Angora Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş “Hollanda’da İş yapmak ve Hukuki/ Mali Süreç” paneline ev sahipliği yaptı. Toplantıda, yurt dışında ticaret yaparken karşılaşılan zorlukların aşılması noktasında yapılması gerekenler üzerinde duruldu. Türkiye ile Hollanda arasında gelişen ticari ilişkiler noktasında karşılaşılan zorlukları ve hukuki süreci masaya yatırmak amacıyla “Hollanda’da İş yapmak ve Hukuki/Mali Süreç” Panel Programı Point Hotel’de gerçekleştirildi. Kolejli İş Adamları Derneği ve Başkanı M. Hakan Çınar ev sahipliğinde gerçekleştirilen panelde; MANZ Legal ve Coney Tax Expert firmaları Hollanda içerisinde veya aracılığı ile ticaret yaparken karşılaşılabilecek, tüm hukuki ve vergisel meselelere ilişkin gerekli bilgileri sundu. Angora Y.M.M. A.Ş Genel Müdürü Gürsel Koçak’ın konuşmasıyla başlayan panel, MANZ Legal Kurucusu Akın Alan’ın konuşmasıyla devam etti. Hollanda’nın vergi ve ticaretin desteklenmesi noktasında her zaman Türk iş adamlarının gözdesi olduğunu anlatan KİD Başkanı M. Hakan Çınar “Bu son zamanki ilişkilerimizi bir yana koyarsak ve bunların düzeleceğini varsayarsak; Hollanda Avrupa Birliği için kapı oluşturacak bir konumda. Hollanda pazarında iş yapmak Türk yatırımcılar için çok değerli. Hollanda’nın küçük bir bölge olması ve üretim kaynaklarının sınırlı olmasına rağmen ticaret ile inanılmaz bir değer üretip satması çok kıymetli. Dolayısıyla bu ülkeye Türk iş adamlarının entegre olması çok önemli” açıklamasında bulundu.
48 HAKAN ÇINAR
SERHAT İPEK
HÜSEYİN GAZİ TORAMAN
BORA BAYDIK
FARUK GÜRSEL KOÇAK
HANS VAN BUNNIK
MEHMET ALİ ERTUĞRUL
AKIN ALAN
BUSINESS
RON DISSEL
RON BOGERS
UĞUR ÇİMEN
50 ȘEREF TOPKAYA, İLKNUR SEVEN
MEHMET ERȘAHİN
YASİN KURT
RÖPORTAJ
Saltur ile Dünya Küçülür Saltur Turizm şirketinin yönetim kurulu üyesi İsmail Fırat Çevik seyahat etme tutkusunu iş hayatına da taşıyarak yönettiği markanın keyifli yolculuğunu bizlere aktarıyor... İSMAİL FIRAT ÇEVİK
Ö
ncelikle sizi tanımak ve kariyer yolculuğunuzu dinlemek isteriz... 1986 Ankara doğumluyum. Liseyi bitirene kadar öğrenim hayatıma Ankara'da Özel Aykan Koleji'nde devam ettim. 2004'te Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümünü kazandım. Üniversite yıllarında Fakülte Başkanlığı ve Eğitimden Sorumlu Öğrenci Temsilciliği görevini üstlendim, birçok sosyal ve eğitim projesinde aktif rol aldım. Daha sonra Eskişehir'deki okuluma bir yıl ara vererek Amerika California State Üniversitesi'nde eğitim görmek üzere Los Angles'a yerleştim. Los Angles'tan döndükten sonra burs kazanıp Michelangelo Enstitüsü'nde İtalyanca dil eğitimi almak üzere iki ay süreyle Floransa'ya gittim. Döndüğümde yarım kalan sinema ve televizyon eğitimime devam ederken Anadolu Üniversitesi “İkinci Üniversite Programı” kapsamında “Sermaye Piyasası ve Menkul Kıymetler” bölümünü bitirdim. Tüm bunları yaparken üniversite hayatım boyunca medya sektöründe faaliyet gösteren çeşitli radyo kanalları ve reklam ajanslarında da stajyer olarak çalıştım. Okulu bitirir bitirmez Ankara'da faaliyet gösteren aile şirketlerimizle ilgilenmeye başladım. Şirketimiz Saltur Turizm yurt içi ve yurt dışında; bilet rezervasyonu, kültür turları, otel rezervasyonları, iş gezileri ve fuar ziyaretleri, toplantı, kongre ve seminer organizasyonları, heyet, bayi ve motivasyon gezileri başta olmak üzere 38 yıldır turizm sektörünün her alanında faaliyet göstermektedir. Ayrıca 18 yıllık Saltur Sigorta adında bir sigorta şirketimiz ve Sal Ajans adında 13 yıllık bir reklam ajansımız mevcuttur. Ayrıca çeşitli derneklerde
52
de aktif rol oynamaktayım. Gazi Üniversitesi’nde de Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde “Sosyal Medya ve Turizm” alanlarıyla ilgili yüksek lisans tezimi yazmaya devam ediyorum. Seyahat etmek size ne ifade ediyor? Hani bir söz vardır ya; “önemli olan nereye gittiğiniz değil, asıl olan yolculuğun ta kendisidir” diye, tam olarak böyle... Açıkçası seyahat etmek biz turizm profesyonelleri için artık hem iş hem de işten öte bir tutku haline gelmiş, sevmiyorsanız bu sektörde tutunabilme şansınız yok. Çünkü bizim yıl içinde günlük hayatımızın artık neredeyse yarısı seyahatlerde geçiyor. Farklı yerler, farklı kültürler görmeyi ve tanımayı iş icabı bile olsa seviyorum. Dünyada henüz gezip görmediğiniz ve ilk fırsatta görmek istediğiniz yer neresi? Birçok yeri gezip gördüm ama artık daha farklı arayışlar içerisindeyim. Mesela geçen sene Azerbaycan'a gittiğimde planıma ve tarihlere uymadığı için izleyemediğim F1 yarışları vardı. Sanırım yarışlar bu sene ikinci veya üçüncü kez gerçekleşiyor. Bu sene arkadaşlarımız buraya bir program yaptı, F1 biletine kadar temin edebiliyoruz. Ayrıca tarih itibariyle 01 Mayıs'a yakın bir periyot olduğu için bu tatil dönemiyle birleştirilebilir. Üstelik Bakü hem tarihiyle hem de dokusuyla çok güzel bir şehir. Nasuh Mahruki ile gerçekleştireceğimiz bir proje var; Vietnam'da kimsenin daha önce gitmediği, adını sonsuzluktan alan bir mağara. Bu mağaranın adı “Son Doong” yani “sonu olmayan” demek. Biz bu seyahati “Survivor Turu” olarak duyurduk, çünkü henüz keşfedilmeyen yerleri mevcut olan bu mağarada
RÖPORTAJ
vahşi yaşamla mücadele etmek gerekiyor. Ayrıca zorlu bir parkura sahip bu geziye katılmak için belli seviyede dağcılık ve tırmanış bilgisine de sahip olmanız lazım. Bu arada Nasuh Mahruki'nin de eşlik edeceği bu geziye katılım sadece 10 kişiyle sınırlı. Yine Birleşik Krallık’ı daha önce görmüş olmama rağmen bu sene operasyon ekibimizin hazırladığı “İskoçya Şatolar ve Hayaletler Turu” var. Bu seyahat de bana çok ilgi çekici ve gizemli geliyor. Bunun yanında İtalya'ya da gitmiş olmama rağmen Temmuz ayında Andrea Bocelli konseriyle beraber kombinlediğimiz romantik bir İtalya seyahati de mevcut. Bunlar bu sene için planladığım ve ilk fırsatta gerçekten görmeyi istediğim yerler. Umarım hepsine ayıracak zamanımız olur. Peki bugüne kadar gördüğünüz en güzel ülke ve şehir hangisi? Neden? Buranın en çok nelerini beğendiniz? Belki çok klişe olacak ama bence, ülkemiz dünyanın en güzel ülkesi. Biz daha çocukken yurt dışına çıkmak istediğimizde babamız “ilk önce Türkiye'yi görmeniz lazım, o zaman yurt dışına gittiğimizde hem ülkemizin kıymetini daha iyi anlarsınız hem de bunu mukayese edebilirsiniz” derdi. Gerçekten ülkemizde 7 bölgeyi de gezmeden yurt dışına çıkmamıza müsaade etmedi. İlk önce her bölgeden belli başlı şehirleri gezdikten sonra yurt dışına çıkabilmiştik. “Yurt dışında en beğendiğiniz ülke neresi?” diye sorarsanız, Filipinler diyebilirim. Ada ülkeleri benim her zaman ilgimi çekmiştir. Ancak burada özellikle bu ülkenin coğrafi güzelliklerinin yanı sıra sosyal yapısı da hoşuma gitti. Tarih boyunca birçok büyük ülkenin baskısı altında kalmış ve savaşlar geçirmiş olmasına rağmen, insanları hep sıcak karşılamışlar. Her yeni savaştan ve baskıdan, güçlenerek ve bir şeyler öğrenerek ders çıkarmışlar. Ayrıca asla umutlarından ve güler yüzlülüklerinden bir şey kaybetmemişler. Bu yüzdendir ki, dünyada turizm veya hizmet sektöründe faaliyet gösteren insanların çoğu bu ülkeden çıkıyor. Sevdiğim bir diğer şehir ise, San Francisco'dur. Amerika'da yaşadığım süre içerisinde büyük küçük birçok şehrini görme fırsatım oldu. Geçmişten günümüze dünyaya yayılan pek çok düşünce ve akımın öncüsü olmuştur San Francisco... Amerika’nın bence en sıra dışı şehirdir. O görkemli gökdelenlerin ve büyük markaların arasından üçüncü nesil kahve evleri, özel tasarım mağazalar, butik bira evleri ve restoranlar adeta Amerika'yı Amerika yapan global ve alışılagelmiş pazarlama teorilerine meydan okuyarak yükseliyor.
FARKLI YERLER, FARKLI KÜLTÜRLER GÖRMEYİ VE TANIMAYI İŞ İCABI BİLE OLSA SEVİYORUM. Bizim ülkemizin görülmesi gereken yerleri nereler? Ülkemizin gerçekten her bir köşesi cennet. Özellikle son dönemlerde kış sezonunda çok popüler olan Kars'ı görmenizi tavsiye ederim. Buraya trenle yolculuk 20 saati bulduğu halde inanılmaz bir talep var. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki Ani Harabeleri ve Çıldır Gölü mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Yine son dönemde çok popüler olan ve bizim de başarıyla yürüttüğümüz destinasyonlar arasında olan Güney Doğu Anadolu bölgesini de şiddetle tavsiye ederim. Özellikle Şanlıurfa Göbeklitepe Arkeolojik Alanı son dönemde ziyaretçi akınına uğrayan yerler arasında. Burası tarihte bilinen en eski yapılardan bile daha eski; Mısır Piramitleri’nden 7500 yıl daha yaşlı. Yine bu bölgede Mardin ve Diyarbakır da medeniyetin beşiği ve mutlaka görülmeli. Bu bölgeyle kombinlediğimiz Gaziantep ve Hatay da hem kültürleri hem de mutfaklarıyla görülmesi gereken
yerler listesinde. Gaziantep mutfağı UNESCO Gastronomi listesine kabul edilmiş dünyadaki 9 şehirden biri... Size turlar hakkında fikir danışmaya gelen müşterilerinizi bir rotaya yönlendirirken nelere göre belirliyorsunuz o rotayı? İlk önce kişiyi detaylı olarak analiz etmeye, seyahat alışkanlıklarını belirlemeye çalışıyoruz. “Misafirimiz daha önce nerelere gitmiş veya nelerden keyif almış?” Örneğin, bir kişi Antalya'da 5 yıldızlı, prestijli bir otelde sadece dinlenerek zaman geçirmeyi tercih ederken bir diğer kişi bunu sıkıcı bulabiliyor ve daha çok kültürel aktivite içeren bir tatil planlamak istiyor. Kimine ise kültür turlarımız çok yorucu gelebiliyor. Bu durumda, ne tarz bir tatilden hoşlandığı veya hoşuna gitmeyen durumlar bize yol gösterici oluyor.
ŞİRKETİMİZ SALTUR TURİZM YURT İÇİ VE YURT DIŞINDA; BİLET REZERVASYONU, KÜLTÜR TURLARI, OTEL REZERVASYONLARI, İŞ GEZİLERİ VE FUAR ZİYARETLERİ, TOPLANTI, KONGRE VE SEMİNER ORGANİZASYONLARI, HEYET, BAYİ VE MOTİVASYON GEZİLERİ BAŞTA OLMAK ÜZERE 38 YILDIR TURİZM SEKTÖRÜNÜN HER ALANINDA FAALİYET GÖSTERMEKTEDİR. Mesleğinizin keyifli ve zor yanları var mı, neler? Mesleğimin keyifli yanları tabii ki mevcut. Seyahat ederken farklı kültürler görüp, farklı deneyimler yaşamak, yeni yerler görüp keşfetmek gerçekten çok keyifli. Ancak bunu hiçbir zaman kendi istediğim plan dahilinde gerçekleştiremiyorum. Bir yılın neredeyse yarısını şehir dışında geçiriyorum, bu hem keyifli hem de yorucu oluyor tabii ki... Ayrıca bazı zamanlar artık nerede uyandığınızı idrak edememeye başlıyorsunuz ve doğal olarak evinizi özlüyorsunuz. Boşuna dememişler, “dünyanın en güzel yeri evinizdir” diye. Yeni şubeler veya başka projeler planlıyor musunuz? Bu sene hem yurt dışında hem de yurt içinde daha spesifik turlar düzenlemeye çalışıyoruz. Gezilerimizi özellikle çeşitli konserler, festivaller, yarışmalar veya deneyimsel farklı aktivitelerle birleştiriyoruz. Bahsettiğim geziler arasında yer alan “Nasuh Mahruki ile Survivor”, “Andrea Bocelli ve Romantik İtalya”, “Formula 1 ve Bakü”, “İskoçya Şatolar ve Hayaletler” gezilerimiz bu noktada tam da tarif ettiğim deneyimsel seyahatler arasına giriyor. İlerleyen zamanlarda bunun gibi daha birçok yeni turumuz ve organizasyonumuzla ilgili özel bir davet ve lansman yapmayı da planlıyoruz. Ayrıca şu an mevcutta Ankara merkez ofisimizin yanında İstanbul Bağdat Caddesi'nde bir şubemiz ve 40'a yakın online satış acentemiz bulunuyor. Online sistem acentelerimizin sayısını yıl sonu itibariyle ikiye katlamayı hedefliyoruz. Yakın bir zamanda ise, İzmir başta olmak üzere, Ankara ve İstanbul'a da en az birer şube daha eklemeyi planlıyoruz. Bu arada hep kültürel seyahatlerden bahsettik ama bizim iş hacmimizin yarısından fazlasını kurumsal firmalarımız oluşturuyor. Yurt içinde ve yurt dışında faaliyet gösteren birçok firmanın iş seyahatlerini, özel toplantılarını ve fuar gezilerini organize ediyoruz. Özellikle bununla ilgili yazılım ekibimiz yoğun bir çalışma halinde. Yakın bir zamanda şirketlerin kurumsal seyahatlerini planlamaya ve raporlamaya yardımcı olan “Corporate” ürünümüzün yeni bir versiyonunu çıkarmayı planlıyoruz. Bu, iş dünyasında çok sık seyahat eden firma ve yöneticileri de gerçekten sevindirecek bir ürün.
53
BUSINESS
MÜSİAD Ankara Ve TÜGİAD Başkent İçin Bir Arada Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Ankara, Türkiye Genç İş Adamları Derneği (TÜGİAD) Ankara Şubesi’ni ağırladı. “Ortak Değer Ankara” başlığı kapsamında gerçekleştirilen toplantıda, Ankara’nın ekonomik gelişimi ve yapılması gerekenler masaya yatırıldı. MÜSİAD Ankara Başkanı İlhan Erdal ve Yönetim Kurulu, TÜGİAD Ankara Başkanı Ercan Kahraman ve TÜGİAD Ankara Yönetim Kurulu’nu ağırladı. Gerçekleştirilen toplantıda; Ankara’nın dünü ve bugünü mercek altına alındı. Toplantıya ev sahipliği yapmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getiren MÜSİAD Ankara Başkanı İlhan Erdal, Ankaralı STK’ların ortak bir paydada buluşması gerektiğinin altını çizerek “Ankara ihracattaki 5. sırasını Gaziantep’e kaptırarak 6. sıraya geriledi. Ankara’daki tüm aktörlerin, tüm STK’ların bu durumun üzerinde durması gerekiyor. Afrin Zeytin Dalı Harekatı ve içinde bulunduğumuz süreç bizlere gösterdi ki; kendi kendimize yetebilir bir sanayimiz olmalı. Yakın zamanda gündeme getirdiğimiz HAB projesi gündemli toplantımız bu noktada, hem Türkiye hem de Ankara için büyük değerdir. MÜSİAD Ankara olarak biz değerimize sahip çıkarak, üzerimize düşen görevi yapmaya hazırız” dedi. TÜGİAD Ankara Başkanı Ercan Kahraman ise Ankara’nın yararı için atılacak her adımda MÜSİAD Ankara ile iş birliği içinde olabileceklerinin altını çizerek “Türkiye sanayisi ve sanayicisine yapılan yatırım ile ancak güçlü bir ülke olacaktır. Atılacak adımlarda Türkiye sanayicisinin muhatap alınması gerekiyor. Sanayinin gelişmesi ve birçok sanayicinin kalkındırılması ülke ekonomisi için çok büyük değer olacaktır. Bir de ihracat çarkının döndürülmesi için direkt uçuşların çoğaltılması noktasında adımlar atmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
54 İLHAN ERDAL
BUSINESS
KORAY AKAR, ONUR ÇANGA
BÜLENT ERBORA
NİYAZİ BERKTAȘ
MÜSİAD Ankara Bașkanı İlhan Erdal ve Yönetim Kurulu, TÜGİAD Ankara Bașkanı Ercan Kahraman ve TÜGİAD Ankara Yönetim Kurulu’nu ağırladı. ZAFER YILDIRIM
KORAY KARTAL
55 ERCAN KAHRAMAN
BUSINESS
TÜGİAD Ankara Bașkanı Ercan Kahraman "Türkiye sanayisi ve sanayicisine yapılan yatırım ile ancak güçlü bir ülke olacaktır" dedi. LEVENT KIRBAȘ
HASAN BASRİ ACAR
56 AYDIN ERKOÇ
BURHAN VAROL
ERCAN ATA
www.gobi.com.tr Online Alışveriş Başladı...
ARMADA KAT: 1 No: 136 ANKARA
%100 cashmere
RÖPORTAJ
1978'den beri Kayakçıların Tercihi Kartal Otel Genel Müdürü Mehmet Korkmaz başarılı kariyer yolculuğunu bizlerle paylaşırken Kartal Otel’in kuruluş öyküsünü de anlatıyor...
MEHMET KORKMAZ
S
izi kısaca tanıdıktan sonra mesleki yolculuğunuzu dinleyebilir miyiz? Kendimi kısaca şöyle ifade edebilirim; turizm ile ilk tanışmam Taksim Otelcilik’e bağlı Abant Palace’ta DJ olarak işe başlamamla oldu. Daha sonra vatani görevimi yapmak üzere Ankara’da bulundum, bu esnada Ankara Sheraton Otel’in yapımı sürüyordu ve orada çalışmak en büyük hayalim olmuştu. Nitekim askerliğimi bitirdikten sonra otele başvuruda bulundum ve 10 yıl gibi bir süre boyunca orada değişik görevlerde bulundum. Daha sonra sırasıyla Maritime Pine Beach, The Marmara Antalya, Bodrum Kuum Otel, Kıbrıs Merit Crystal Cove Hotel , Justiniano Club Park Conti ve Alkoçlar Grup'ta çalıştım. Kartal Otel’de ise hala genel müdürlük görevinde bulunmaktayım.
62
İş hayatında sizin için en önemli olan şey nedir? Başarılı olmak için belirlediğim hedeflere ulaşmak benim için çok önemlidir. Peki temel prensipleriniz... Adaletli olmak, dürüst olmak, çalışkan olmak ve kimsenin karşısında eğilip bükülmemek. İş hayatınız ve sosyal hayatınız arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz? İş hayatımla sosyal hayatımı dengelemek için dostlarımı sık sık ziyaret ederim ve herkesle iletişim halinde olmayı severim.
RÖPORTAJ
Sizce gelecek hangi sektörde? Bilişim. Şu andan sonra en büyük hedefiniz nedir? En büyük hedefim Kartal Otel'i ve Kartalkaya'yı uluslararası arenada görmek ve kurucumuz Mazhar Bey'in yarattığı bu şaheseri bütün dünyaya duyurmak. Boş zamanlarınızda kendinizi dinlendirmek ve motive etmek için neler yaparsınız? Kendimi rahatlamak için mutlaka spor yaparım. Görevinizi icra ederken dikkat ettiğiniz en önemli nokta nedir? Misafir memnuniyeti üzerinde durduğum en önemli noktadır. Türkiye’yi Avrupa’da temsil edebilecek en başarılı sektör sizce hangisi? Tekstil ve turizm. Türkiye’de en başarılı bulduğunuz iş adamları kimler? Ali Koç, Sadettin Saran, Cenk Tosun, POYD Başkanı Hakan Duran. Otelinizin kuruluş ve gelişme sürecini dinleyebilir miyiz? Otelimizin kurucusu Mazhar Murtezaoğlu tesislerin planlamasını Avusturya’da kayak merkezleri ve kış dinlenme tesisleri planlamacısı Helmut seen ile beraber yaparak ortaya şahaser bir yapı çıkarmış. 1972 yılında başlattığı bu hayali 1978 yılında ancak gerçekleştirmiş. O zamanın zor şartlarına rağmen inanılmaz bir fedakarlık ve çalışkanlık örneği göstererek bugünkü yapılarını ve Kartalkaya Kayak Merkezini Türkiye’ye kazandırmıştır. Örneği zor görülen bir çalışma azmi ile Mazhar Bey inanılmaz işlere imza atmıştır. Ben profesyonel bir yönetici olarak onun hazırladığı bu yolda bayrağı teslim alarak burayı daha iyi yaşatabilmek adına çok çalışıyorum ve hep birlikte onun emanetine sahip çıkıyoruz.
63
ız n ı ş ı y a l n Lüks A ! k e c e ş i ğ e D Q HOME, TASARIMLARIYLA ESTETİĞİ CANLI BİR ZARAFETE DÖNÜŞTÜRÜYOR.
Anse Mdm. B-Blok No:18 Çayyolu-Ankara T : 00 90 312 227 8182 M : 00 90 532 273 89 58 anse@qhome.com.tr
qhome.com.tr
RÖPORTAJ
Marka İletişiminin Gücü Ajans 814'ün sahibi Meltem Akşin iletişim sektöründeki başarılı yolculuğunu anlatıyor...
MELTEM AKȘİN
S
izi tanıyabilir miyiz? Orta okul ve lise eğitimimi Antalya Akdeniz Koleji’nde tamamladıktan sonra üniversite için Ankara’ya geldim. Rahmetli babam GATA’nın eski doktorlarından olduğu için Ankara benim için zaten ikinci ev gibiydi. Bu şehri de okuduğum bölümü de isteyerek ve severek seçtim. Lisans, yüksek lisans ve tezim dahil olmak üzere mesleki eğitimimin tamamını Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde tamamladım. Kariyer planınız nasıl şekillendi? Bu süreçte kariyer planımı etkileyen dönüm noktaları oldu elbette. Staj dönemimi İstanbul’da, Show Tv Tanıtım Departmanında tamamladıktan sonra devamındaki yeni yayın dönemi çalışmaları için de kalmam istenince bu kurumda anlamlı bir süre çalışma fırsatım oldu. O dönem bir iletişimci adayı olarak olabileceğim en iyi yerlerden birindeydim fakat daha sonra fark ettim ki okul ve kurumsal yapılar içerisindeki idealize çalışma sistemi ve algı maalesef ülke genelinde ve toplum bilincinde mevcut değil. Aslında insanların halkla ilişkiler kavramına hakim olmadığına günlük yaşam içinde sık sık şahit oluyordum. Ne zaman ki dışarıdan son derece profesyonel görünen işletme ve şirketlerde bile, “müşteri ilişkileri sorumlusu” dediğimiz arkadaşlara “halkla ilişkiler sorumlusu” dendiğini, hatta ise alınırken görev tanımının bile bu şekilde yapıldığını gördüm. Bunun üzerine akademik kariyerime devam etmem gerektiğini anladım. Yüksek lisans ve tez dönemim, ülkemizdeki kavram kargaşasını ve toplum bilincinde bu uzmanlığın hak ettigi itibar algısının henüz oluşmadığını fark
66
etmemle başlayan bir süreçtir. Lisans eğitiminden hemen sonra profesyonel çalışma hayatıma başladım, fakat hep ortaklı yapıların içinde kurucu ortak olarak bulundum. Son 5 yıldır kendi prensiplerimle daha butik ve stratejik danışmanlığa daha çok zaman ayırabildiğim bir sistem kurabilmek adına, tek basına kurucusu olduğum Ajans814 Reklam ve Halkla İlişkiler Ltd. Şti. Markası altında çalışmaya devam ediyorum. Sizin çalışma sisteminizin farkı nedir? PR, tanıtım ve reklam marka çatınız altında nasıl birleşiyor? PR, tanıtım ve reklam, benim eğitim sürecimin ve uzmanlığımın ayrılmaz parçaları. Bu yüzden çalıma hayatımda da hiçbir zaman bu iş kolları arasında branşlaşmaya gitmedim. Zaten nereden bakarsanız bakın bu çalışmaların tamamı birlikte planlanmalı ve aynı stratejik plana hizmet etmeli. Eğer genel plandan bağımsızlaşırlarsa, ayrı ayrı çalışılır, farklı yaklaşım ve ekiplerle yürütülürse verimlilik ciddi derecede düşer, hatta süreç marka algısının aleyhine işlemeye baslar. Ben bir iletişimci olarak çatı stratejinin gücüne inanırım. Bu stratejiyi kurabilmek ve tüm çalışma kollarını aynı stratejiye hizmet edecek şekilde planlayabilmekse ciddi bir halkla ilişkiler bilgisi gerektirir. Bununla birlikte planı en efektif şekilde çalıştırabilmek gerçek bir ekip çalışmasını tesis edebilmekten geçer. Aslında her adım ihtiyaca göre planlanırsa çalışma her bakımdan sadeleşir ve netleşir. Genele bakıldığında ise, müşteriye göre çözümler sunabilmek ve dolayısıyla bütçeleri efektif kullanabilmek de büyük önem taşır. Ben kendime müşteri memnuniyeti odağında çalışabileceğim bir alan oluşturdum. 2005 yılından bu yana aktif olarak bu sektörde hizmet
RÖPORTAJ
veriyorum ve gördüm ki branşlaşmaya giden sistemler tek merkezden çalışmayı bir noktada imkansızlaştırıyor. Diğer tara an tam hizmet ajanslarının verdiği kollektif hizmetlerin son derece yeterli olmasına rağmen müşterilerin önemli bir kısmı iş yoğunluğundan dolayı daha özel bir ilgi arayışında olabiliyor. Beklentileri bu aralıkta kalan müşteri grubu için yönlendirici stratejik hizmet oldukça önemli. Benim butik hizmetten kastım da tam olarak bu. Butik derken hizmet anlamında branşlaşmadan bahsetmiyorum, benim için butik hizmet birebir ilgilenebileceğimiz, özel olarak hizmet verebileceğimiz sayıda müşteriyle is birliği kurmak demek. Peki çalışma sürecindeki kilit noktalar nelerdir? Ve marka sahipleri reklam ajansı seçerken nelere dikkat etmeliler? İnsan zihninin bir matematiği var. İstisnasız her insan için geçerli olan ve koşullara göre değişiklik gösterse bile, bilimsel olarak ön görülen standart algı süreçleri hepimizde birebir çalışıyor. Aslında bu kadar ön görülebilen bir sistemin yönlendirilmesi doğru noktalardan hareket edildiğinde çok da zor değil. Bunun için ihtiyacımız olan en önemli şey: “Doğru Bilgi” ve çoğu işletmenin ister istemez uzaklaştığı “Objektif Bakış Açısı”. İş sahibi ve çalışanları genel olarak kendi emeklerine objektif bakamazlar. “İşletme Körlüğü” olarak tabir ettiğimiz bu handikap maalesef hemen hemen sisteme içeriden bakan her birey için önemli bir tehlike. Hiç kimse ürün veya hizmetinin mukayese edilmesi noktasında objektif davranamıyor. Eksiklik, sıradanlık ya da başarısızlık insanların duymak istedikleri son şey. Kabullenmek bazen imkansızlaşıyor. Fakat önümüzdeki işi her açıdan doğru ve en açık haliyle çözümlemeden doğru adımlar atmak çok zor. Bu nedenle benim tavsiyem, çözümleme ve strateji kurma noktasında yeterli buldukları, bu noktada bilgisine sorgulamadan güvendikleri ajanslarla çalışmayı tercih etmeleri. Aynı anda uygulama yetisi de çok önemli. Yani çalışmaları görsel/işitsel/metinsel anlamda da iyi ifade edebilmeleri çok önemli. Zira sadece kurgulamak, hedef kitleye ulaşma noktasında yeterli olmayabilir, uygulama da çok önemli. Sektöre dair bir değerlendirme yapmanız gerekirse, dünyada ve ülkemizde bu çalışmalara dair farkındalık hangi seviyede? PR sadece ticarette değil, dünya siyaseti dahil, kitlelerin hareket etmesini sağlamak istediğimiz her alanda kullanılan, çok ama çok önemli aktif bir “Yönetim Fonksiyonu”dur. Süreklilik gerektiren bir çalışma alanıdır. Maalesef ülkemizdeki algı bu isin gerçek itibarını yansıtmıyor. Bu bilgi eksikliği nedeniyle de çalışmalara verilen önem, ayrılan zaman, bütçe ve verimlilik dengesi iş verenlerin zihninde karşılığını bulmuş değil. Bu konudaki farkındalık iki farklı açıdan değerlendirilmeli. Hedef Kitlenin farkındalığı, yani verilmek istenen mesajlara maruz kalan kitle ve bu mesajları oluşturan, oluşturulan mesajları amaçları doğrultusunda kullanan kitle. Normal şartlarda sıradan halkın profesyonel bir iletişim bilgisine sahip olması beklenmez. Onların bu mesajlara olan tepkisi katılım, satın alma gibi davranışsal tepkilerle ölçülür. Bu noktada oluşturulan mesaj döngüsünün doğru kurgulanıp kurgulanmadığı kendisini belli eder. Bu mesajlarla istediği hareketi sağlamaya çalışan grubun farkındalığı ise çok önemli. Çünkü ancak doğru planlanmış bir çalışma zinciri bize hedeflediğimiz davranışı kitle üzerinde gerçekleştirme sansı verir. Burada arada kalan küçük bir kesişim noktası var; o da müşterilerimiz. Onlar iletişimci değiller, ancak üretilen mesajları kullanacak olan ve yaratılmak istenen talepten doğrudan fayda ya da zarar görecek olan marka sahipleri. Her ne kadar işlerini uzmanlara, yani reklam ve PR ajanslarına teslim ediyor olsalar da, işin sonunda teklif edilen sunumları dinleyen, onay veren yani tercihte bulunanlar son noktada yine kendileri. Peki bu ticari bakımdan hayati sayılabilecek kararları neye göre alıyorlar? İşte bu noktada müşteriyle kurulacak bağ, sadece satış odaklı değil, kısmen de olsa aynı anda eğitici de olmalı.
Markalar adına yetki sahiplerinin eğitilmesi son derece önemli ve farklı bir konu. Bununla ilgili projeleriniz var mı? Evet var. Marka sahiplerinin ve/veya yetkililerinin bu konuda bilgi sahibi olmalarını sağlamak adına keyifli bir program hazırlamayı düşünüyorum, çünkü bu onlar için hayati önem taşıyor. PR ve reklam sohbetleri her zaman çok keyifli ve ilgi çekici olmuştur. Bu program önemli noktaları akılda kalıcı şekilde konuşabileceğimiz, hem bilgi edinip hem verimli ve keyifli sektörel sohbetler edebileceğimiz, aynı zamanda da iletişim ağı kurabileceğimiz küçük workshoplar dizisi halinde planladığım bir buluşmalar zinciri. Henüz detayları belirlenmiş değil, fakat planlama tamamlandığında bilgisini öncelikle sizin aracılığınızla mutlaka duyuracağız. Marka danışmanı, halkla ilişkiler uzmanı, reklamcı... Meslek yaşamınızda bu sıfatlarla anılıyorsunuz, sizin için yapılan en doğru tanım hangisi? Aslında hepsi. Eğitimim ve çalışma alanlarım hepsini kapsıyor. Yine de genel bir tanım ararsak, marka iletişimi konusunda uzmanlaştığımı söylemek en doğrusu olur. Marka kurumsal ya da bireysel olabilir, her ikisinin de imaj, itibar ve pazarlama yönetimi gibi süreçlere ihtiyaçları var. Paylaştığınız bilgiler için çok teşekkür ederiz, umarız başarılı çalışmalarınız ve iletişim alanında yaratmaya çalıştığınız farkındalık büyüyerek devam eder. Bu güzel sohbet için asıl ben teşekkür ederim. 15. yılını kutlayan MAG sayfalarında okuyucularla buluşmak onur verici. Bu süreci aynı sektörde bir aile gibi geçirmiş olmak ve Başkent’ten parlayan ışığınızın ulusala yayılışına şahit olmak ayrı bir gurur kaynağı. MAG, benim için en başarılı marka oluşum örneklerinden biridir. Başarılarınızın devamını diliyorum.
67
BUSINESS
Kid Üyesi Kadınlar Bir Arada
Kolejli İş Adamları Derneği (KİD) kadın üyeleri İncek Liva’da düzenlenen buluşma toplantısında bir araya geldi. 8 Mart Kadınlar Günü mesajlarını paylaşan Ankara’nın başarılı iş kadınları “kadınlara verilen değerin artması” temennisinde bulundu. Ankara’nın başarılı KİD üyesi kadınları, düzenlenen buluşma yemeğinde bir araya geldi. Kendi alanında uzman ve birçok firmanın yönetici pozisyonunda bulunan başarılı üyeler, kendi faaliyet alanlarından bahsetti. Kadınların her sektörde yer almasının gerekliliğinin konuşulduğu toplantıda; KİD kadın üyelerin artırılması yönünde atılacak olan adımlardan da bahsedildi. KİD Yönetim Kurulu Üyesi İlknur Seven, amaçlarının Kolejli iş dünyasını bir araya getirmek olduğunu söyleyerek “bundan sonraki dönemlerde de kadınların iş dünyasındaki dayanışmalarını artıracağız. Üyelerimiz ile bir araya gelerek faaliyetlere devam edeceğiz. Şimdilik sayımız az olabilir ama önümüzdeki yıllarda bu sayıyı daha da iyi bir yere getirmeyi amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.
68 HAYAL OLCAY
İLKNUR SEVEN
ÖZLEM BAYRAKTAR KÜCE
SEDA ÖZBULUT
BUSINESS
ȘEBNEM AKİPEK ÖCAL
BİLGE AYDEMİR
RANA ILDIZ
SEMA COȘKUN
ECE AYMER
MİZYAL HERGÜL
DENİZ HAKİMOĞLU, GİZEM ORANLI
Kendi alanında uzman ve birçok firmanın yönetici pozisyonunda bulunan bașarılı üyeler, kendi faaliyet alanlarından bahsetti.
69 FUNDA BACINOĞLU
RÖPORTAJ
Prestijiniz İçin Son 18 Ofis
Ankara’nın kalbinde hayata geçen Yıldırım Kule yürütülecek olan son kampanya ile 2018 yılında yeni ofis hayali kuranların yüzünü güldürecek. Yıldırım Grup Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Yıldırım Yüzde 18 peşin, 0 faiz ve 18 ay vade kampanyasıyla kalan son ofislerde kampanyaya gittiklerini anlattı.
Ö
zgün tasarımı ile fark yaratan, prestijli özel cephe tasarımı ile dikkatleri üzerine toplayan ve tüm detaylarında en ince ayrıntının üstün teknolojik donanımla birleştiği Yıldırım Kule yılın son kampanyası ile 2018 yılında ofis sahibi yapacak. Mart ayı itibarıyla başlatacakları kampanya ile bahar coşkusu yaşatacaklarını anlatan Yıldırım Grup Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Yıldırım “Yıldırım Kule projemizin satışında sona yaklaştık. 2017 senesinin son çeyreğinde yürütmüş olduğumuz yüzde 18’lik KDV’niz bizden
70
kampanyasından çok güzel dönüşler aldık. Bu olumlu süreci sürdürme gayretinden yola çıkarak yeni kampanyamızı hayata geçireceğiz. Sektörümüze ve ekonomimize canlılık sağlamak ve son 18 ofisimizi iş dünyası ile buluşturmak için; %18 peşin, 0 faiz, 18 ay vade kampanyası ile 2018 yılını taçlandırılacağız” ifadelerini kullandı. İş hayatınıza bahar coşkusu yansıyacak... “Başlattığımız bu kampanyamızı yatırımcılarımıza sunarak aynı zamanda karar verme sürecini de hızlandırmış oluyoruz”
RÖPORTAJ
açıklamasında bulunan Zafer Yıldırım sözlerine şöyle devam etti: Satışların devamlılığını sağlamak, ticari alan alışverişini hızlandırmak ve ülkemize katma değer üretebilmek için böyle bir noktada taşın altına
KALAN SON 18 OFİSİMİZİ BİR AN ÖNCE FİRMALARIMIZLA BULUŞTURUP İŞ DÜNYASININ EN AKTİF MERKEZİ HALİNE GELMEYİ AMAÇLIYORUZ.
elimiz koymaya çalıştık. Kalan son 18 ofisimizi bir an önce vatandaşlarımızla buluşturup iş dünyasının en aktif merkezi haline gelmeyi amaçlıyoruz. Kampanyamız Mart, Nisan, Mayıs ayı boyunca devam edecek.” Zaman ve iş kavramı Yıldırım Kule’de şekillenecek... Ofis alacak olan vatandaşlara iş yaşamı dışında kaliteli bir sosyal alanın da kapılarını araladıklarını aktaran Zafer Yıldırım “yangın merdivenleri de dahil olmak üzere binanın her yerine mimari anlamda da standartların üzerinde özen gösterdik. Asansör trafiğini de yönetmeliğin üstünde projelendirdik. 3m/sn. asansör hızıyla zamandan tasarruf sağlayarak, yüksek derecede verimlilik planladık” ifadelerini kullandı. 130 metre yüksekliği, Türkiye’de fark yaratan mimarisi ile dikkatleri üzerine çeken Yıldırım Kule’nin birçok global firmayı da bünyesinde barındıracağını anlatan Zafer Yıldırım “Yıldırım Kule Cadde
DÜNYA DEVİ BİR MARKA İLE ANLAŞMA YAPMAK ÜZEREYİZ.
ZAFER YILDIRIM
mağazalarında, Özsüt, Volvo, Ssang Yong Boran Otomotiv, Autowax, Cepax gibi prestijli ve güvenilir firmalar ile anlaştık. Dünya devi bir marka ile anlaşma yapmak üzereyiz. Yapılacak olan anlaşma dahilinde, Türkiye’nin en büyük kahve mağaza zincirini Yıldırım Kule’de hayata geçirmiş olacağız. Kısacası kulenin dışına çıkmadan birçok ihtiyacın karşılanabilmesi için gerekli özeni gösteriyoruz.”
71
RÖPORTAJ
Gerçek Başarı Mutluluk ve Güven Biriktirmektir
NİHAN KARAÇAM SALKAYA
B
aşarılı iş kadını kimliğinizle ön plandasınız. Sizce başarı nedir? Teşekkür ederim; bunu duymak bunca koşturma arasında bizim için de bir motivasyon kaynağı oluyor. Başarıyı belki de sayısal göstergeler üzerinden tarif etmem beklenir. Tabii bu durum da başarının yadsınamaz bir parçasıdır; ancak hastalarımızın iyi, doğru, zamanında hizmet alarak güzel temennilerle hastanemizden ayrılması, teşekkür ederken elimizi sıkıca tutmaları, çocukların iyileşerek evlerine rahatlamış dönmeleri, yeni anne olmuş kanserli bir hastamızın tedavi sürecinin bitmesine şahit olmak, ekip arkadaşlarımızın evlerine mutlu gitmeleri, hastalarımızın, kurumumuzun, toplumumuzun, çocuklarımızın yararına işler yaptığımı bilmek, yastığa kafamı gönlümün rahatlığı ile koymak… En büyük başarı kanaatimce bu… Başarılı bir iş kadını olarak iş dünyasında olmanın ne gibi zorlukları var? Sizin bu anlamda karşılaştığınız zorluklar oldu mu? Biz kadınlar, her türlü zorluğun üstesinden gelebilecek kapasite, zeka, azim ve kararlılıktayız, sorumluluk almaktan çekinmeyiz; kendi
72
Acıbadem Ankara Hastanesi Direktörü, Acıbadem Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Türkiye Voleybol Federasyonu’nda Sağlık İşlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi ve aynı zamanda sevgi dolu bir anne olan başarılı iş kadını Nihan Karaçam Salkaya yoğun iş temposunda her saniyeyi planlamanın zamanı etkin kullanmasını sağladığının altını çiziyor...
değerimizi bilerek var olacağız. Sorumluluklarımızın bir erkeğe göre daha fazla olduğunu kabul etmemiz lazım ama bunu yönetecek maharet de yine bizlerde var. Bu zamana kadar, kişisel olarak birtakım zorluklar, üzüntüler yaşamış olabilirim ancak bunun kadın olmamla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Bu durum sadece iş hayatının ve temposunun gerekliliği. Yine de bulunduğum ve sorumlu olduğum platformlarda kadınların hayatta daha fazla ve etkin yer almaları, eşit şartlarda görev yapmaları ve hayatlarını bir nebze kolaylaştırmak için gayret sarf ediyorum. Sağlık sektörünün bugününü ve dününü nasıl değerlendirirsiniz? Sizce kaliteli ve güvenli hizmet için atılması gereken adımlar nelerdir? Sağlık hizmetleri bir ülkenin hem ekonomik hem de sosyal yaşantısına etkisi büyük olan bir alandır. Dolayısıyla tüm ülkelerin politika yapıcı ve karar verici makamlarının öncelikleri arasında yer alır ve ülkemizde de sektörü topyekûn ele aldığımızda stratejik öneme sahip dev bir endüstri haline geldiğini görmemiz gerekir. Cumhuriyet’in ilanından beri yapılan dönüşüm ve reformlar sistemimizde önemli gelişmelere damga vurmuştur. Kayıt dahi tutulamaz; sadece savaş yaraları sarılmaya çalışılırken, koruyucu sağlık hizmetleri, GSS dönüşümleri, bilgi sistem altyapıları gibi büyük
RÖPORTAJ
adımlar atılmış, geldiğimiz noktada Ar-Ge yatırımları, inovasyonlar, yabancı hastaların ülkemizi çarpıcı olarak tercihi gibi gurur duyulası noktalara erişmiştir. Bir - iki örnek vermek gerekirse Türkiye ilaç pazarı geçen yıl %16,5 büyüdü ve 20,7 milyar liralık büyüklüğe ulaştı, yine Türkiye tıbbi cihaz pazarının değeri 2,3 milyar dolara erişti ve baktığımızda hala sektörün yapacağı çok iş, geliştireceği potansiyeli var. Bu büyüklükler içerisinde kaliteli ve güvenli bir hizmete erişmek için ise sistemleri kabul görmüş, şeffaf olan, belgelerle çalışan, etik ilkelere önem veren, kurallara uyan, “biz her şeyi yaparız” şeklinde üstünkörü yaklaşımları olmayan, hataların üstünü örtmeye çalışmayan, hasta ve çalışan odaklı yapılar tercih edilmeli. Bilinmelidir ki, bu iş bir bütündür ve bütünü değerlendirmek en doğrusudur. Acıbadem Ankara Hastanesi Direktörlüğü’nün yanı sıra Acıbadem Üniversitesi Öğretim Görevlisi olarak ders veriyor ve Türkiye Voleybol Federasyonu’nda Sağlık İşlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyorsunuz. Bu başarınızı neye borçlusunuz? Tekrar teşekkür ederim size, umarım bunca işimizde başarılı olmuşuzdur; doğrusu Türkiye’de öncü bir sağlık zincirinin önemli bir lokasyonunda hastane direktörü olarak görev yapıp bir tara an büyük bir spor federasyonunda hizmet verirken, oldukça nitelikli bir üniversitede deneyim paylaşımında bulunup evime ve ikiz çocuklarıma yetişmeye gayret ederken bunu hiç düşünmemiştim. Sadece elimden gelenin en iyisini, son derece samimiyetle ve coşkuyla yapmaya çalıştım, umarım farklılık yaratma şansım olmuştur; belki de bu soruyu yöneticilerime ve takım arkadaşlarıma sormalıyız.
Acıbadem Ankara Hastanesi bu sene 5. yılını kutladı. Neler söylemek istersiniz? 5. yıla özel olarak Acıbadem Ankara’da ne gibi farklılıklar Başkentlileri bekliyor olacak? Acıbadem ülkemizde olduğu gibi, Ankara’da da çok önemli bir yere sahip oldu. Yaptığımız yatırım ile sadece Başkent’imizin değil, çevre illerin de sağlık ihtiyaçlarına cevap vermek için çalışmaktayız. Oluşturmuş olduğumuz istihdam alanı ve şehir dışından gelen hastalarımızın da artışı ile Ankara’nın sağlıkta da başkent oluşuna katkı sağladığımızı düşünüyoruz. Geliştirdiğimiz hizmetler sayesinde hastalarımızın ve sağlık profesyonellerinin takdirlerini almak bizleri memnun ediyor. Acıbadem Ankara Hastanesi dünya standartlarında sunduğu kaliteli hizmet ile sadece Türk hastalarımızın değil, yabancı hastalarımızın da beğenisini kazanıyor.
YAPTIĞIMIZ YATIRIM İLE SADECE BAŞKENT’İMİZİN DEĞİL, ÇEVRE İLLERİN DE SAĞLIK İHTİYAÇLARINA CEVAP VERMEK İÇİN ÇALIŞMAKTAYIZ. Hastalarımıza ortopedi, beyin ve sinir cerrahisi, omurga hastalıkları ve cerrahisi, çocuk ve kadın hastalıkları, dermatoloji ve estetik cerrahi başta olmak üzere tüm branşlarda hizmet veriyor ve hastalarımızdan gelen talepler ve ihtiyaçlar doğrultusunda, olabilecek yeni bölümler için fizibilite çalışmaları yapıyoruz. Acıbadem Ankara olarak en son uygulamaya koyduğumuz yeniliklerden biri Acıbadem Ankara Prostat Hastalıkları Tanı ve Tedavi Merkezi. İddia ediyorum ki; dünyanın gözü kulağı burada olacak. Son teknoloji bir altyapı ile Ankara’dan dünyaya açılıyor olacağız. Ayrıca jinekolojik endoskopik cerrahi merkezimiz ve sporcu sağlığı merkezimiz de tamamlanmak üzere. Hem yoğun bir iş kadını hem de bir anne olarak kaliteli zaman yönetimini nasıl sağlıyorsunuz? Klasik olmasını istemem, ancak bizim yaptığımız iş, günümüzün tamamını kaplayan çok dinamik bir iş; dolayısıyla sosyal hayatım ve işim arasında çok keskin hatlarla bir ayrım yapabildiğimi söyleyemem… Bunu zaman zaman arkadaşlarımla da istişare ediyoruz, ancak doğrusu başka türlüsünü artık bilmiyorum. Yine de neredeyse her saniyemin planlı olması kimi zaman sıkıcı gibi görünse de zamanı etkin kullanmama yarıyor. 6,5 yaşındaki ikiz çocuklarım Defne ve Mert’in bu sene ilkokula başlamalarının da etkisiyle anne-çocuk zamanımız biraz daha azaldı; yine de anın tadını çıkarmaya ve sadece onlara odaklanmaya çalışıyorum. Anlayacağınız aslında zaman bizi yönetiyor...
73
RÖPORTAJ
Butcha Dünyada Büyüyor
Yurt dışına başarılı bir şekilde açılan yerli steakhouse zinciri Butcha markasının başarılı serüvenini kurucu ortağı Osman Sungur’dan dinliyoruz...
OSMAN SUNGUR
M
esleki serüveninizi dinleyebilir miyiz? Birçok kişi beni gıda sektöründe tanısa da mesleki kariyerime bilişim sektörüyle girdim. Kurduğum Epdata, E-Data ve Corprint grup şirketleri 25 yıldır bilişim sektörünün lider firmaları arasında yer almaktadır. Şu anda kurduğum şirketlerin yönetim kurulu başkanlığını yönetmekteyim.
Gıda sektöründeki mesleki serüvenim de tam bir et fanatiği olmamdan kaynaklı. Yemek yemek ve yapmak en keyif aldığım hobim. Kendim için gurme demem çok iddialı olacaktır ancak çok iyi bir tadımcı olduğumu söyleyebilirim. Gastronomi Birliği Rotisörler Zinciri Derneği’nin (Chaîne des Rôtisseurs), Mondial des Gourmets Dégustateurs ve Gastronomi Birliği üyesiyim. Yurt dışında bulunduğum zamanlarda öncelikli tercihim her zaman steak restoranları olmuştur. Türkiye’de ise Butcha Steakhouse markamızı yarattığımız dönemde sadece İstanbul’da yeni açılan iki steak
74
restoranı bulunuyordu. Bu eksiklik ve benim et tutkum birleşince Butcha Steakhouse doğmuş oldu. Butcha Steakhouse; Angus Turizm şirketimiz bünyesindeki ilk marka ve Ankara’nın ilk steakhouse markası olarak 2009 yılında kuruldu. İkinci şubemizi ise, yurt dışında bir lokasyonda, Dubai’de açtık. 3. durak olan İstanbul’un yanı sıra; Jeddah ve Doha’da da yer almaktayız. Ankara’daki Butcha Steakhouse, Tepe Prime’da yer almaktadır. İstanbul’da Levent’te Kanyon AVM yanında ve Vadistanbul AVM içinde yer alan Butcha Steakhouse, Nisan ayı itibariyle de Marmara Anatolium AVM’de yer alacak. Jeddah’ta 6 milyon dolarlık yatırım yaptık. Dubai’deki 3. şubemizi De Le Mer Jumeriah’ta açıyoruz. Londra projesi için de çalışmalar hala devam etmektedir. Butcha Steakhouse’un dünya markası olma sürecinde her geçen gün farklı ülkelere ve şehirlere Butcha Steakhouse markaları açmaya devam edeceğiz.
RÖPORTAJ
Butcha Steakhouse’ların yanı sıra Angus bünyesinde yer alan Ateş Ustası konseptleri Çayyolu ve Bilkent’te popüler durumdadır. Özellikle Araplar bu konsepti ülkelerine taşımak istiyorlar. Çok yakın zamanda da Arap ülkelerinde Ateş Ustası konseptlerini açmaya başlayacağız. Sektörünüzün Türkiye'deki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Dünyanın diğer ülkeleriyle karşılaştırdığımızda güçlü ve zayıf yönlerimiz neler olur? Birçok sektörde yer almaktayım. Bundan dolayı bu soruyu genel cevaplayacağım. Türkiye gelişime açık ve bu topraklarda dünya markası yaratmak için detaylı ve çok çalışmak lazım. Böylece globalleşen dünyada büyük bir marka olabilirsiniz. Sizin için başarı ne demek? Başarılı olmak için neler yapmak gerek? Benim için başarı, tüketiciye en kaliteliyi ve doğruyu sunmaktır. Başarılı olmak için her zaman göreve işinin uzmanlarını getiririm. En iyilerle çalışıp her detayı ince ince
BENİM İÇİN BAŞARI, TÜKETİCİYE EN KALİTELİYİ VE DOĞRUYU SUNMAKTIR. düşünürüm. Kaliteli işlere imza attığınız zaman ise hayat her zaman sizi ödüllendirir. Dubai’de gerçekleştirilen What’s On 2015 Ödülleri’nde “En İyi Steakhouse” dalında 400 aday arasında birincilik ödülüne layık görüldüğümüz gibi... İş yaşamında “vizyon” ve “amaç” belirlemek neden önemli? Çünkü vizyon ve amacınız olmadan yola çıkarsanız nereye gideceğinizi kestiremezsiniz ve bu da günün sonunda herkesi hüsrana uğratır. Bundan dolayı da atacağınız her adımı vizyonunuz ve amaçlarınız doğrultusunda atmalısınız. İş hayatına yeni atılmış genç girişimciler ilk etapta nasıl bir yol izlemeliler? Tavsiyeleriniz neler? Genç girişimcilerimiz öncelikle yaptıkları işe inanmalı ve ayakları yere basan girişimlerde bulunmalılar. Her şeyden önce gençlere çok çalışmalarını tavsiye ederim. Her zaman markalarını büyütmek için yenilikleri takip etsinler ve tüketiciye en kalitelisini sunsunlar. Böylece hak ettikleri yerlere geleceklerdir. Sizce Türkiye’yi Avrupa’da temsil edebilecek en başarılı sektör hangisi? Bence Avrupa diyerek alanı kısıtlamamak gerekir, dünya olarak düzeltelim bunu. Türkiye’de dünyaya damgasını vuracak sektör gıdadır. Çünkü, Türk damak tadı ve lezzetleri herkes tarafından büyük ilgi görmektedir. Bundan dolayı da biz sadece Türkiye’de değil, dünyada büyüme yoluna gittik. Birbirinden özel Türk lezzetlerini, ünlü şeflerimiz ve reçetelerimizle misafirlerimize sunuyoruz. Türkiye’yi en iyi şekilde temsil edip, birbirinden büyük başarıları ülkemize getirmek için her daim büyük yatırımlar yapmaya devam edeceğiz.
75
RÖPORTAJ
Bütçe Yönetiminde Başarılıyız
Spinn Eğitim, Danışmanlık ve Teknoloji firmasının kurucusu Özlem Derici Şengül, ekonomist yönüyle Türkiye ve dünya ekonomisini değerlendiriyor.
ÖZLEM DERİCİ ȘENGÜL
Ö
zlem Derici Şengül’ü yakından tanıyabilir miyiz? Lisans eğitimimi İstanbul Bilgi Üniversitesi İktisat bölümünde, yüksek lisansımı ise, Finansal İktisat bölümünde burslu olarak tamamladım. Meslek hayatıma Globalsource Partners Türkiye'de Asistan Ekonomist olarak başladım. Globalsource'taki 8 senenin ardından Erste Securities İstanbul ve Ata Yatırım'da, daha sonra da Deniz Yatırım Menkul Değerler'de Başekonomist olarak görev yaptım. Şubat 2017'de dört senedir çalıştığım Deniz Yatırım'dan istifa edip kendi şirketim Spinn Eğitim, Danışmanlık ve Teknoloji'yi kurdum. Ayrıca İstanbul Bilgi Üniversitesi Finansal Uygulama ve Araştırma Merkezi (CEFIS)'in Araştırma Müdürlüğü ile MBA
76
programlarında işletme iktisadı dersinin öğretim üyeliğini yürütüyorum. Ekonomiye olan ilginizi nasıl keşfettiniz? Çok bilinçli bir tercih olduğunu söyleyemem. Datalara merakım hep vardı, ancak asıl kırılma Globalsource'ta Atilla Yeşilada ve Murat Üçer'in beni ekonomist olarak yetiştirmeye değer bulmasıyla gerçekleşti. Kendilerine minnettarlığımı sunuyorum. Türkiye ve dünya ekonomisini neler bekliyor? Türkiye'nin dünyayla entegrasyonunun giderek artmasıyla birlikte dünyadaki ekonomik döngülerden çok hızlı bir şekilde etkilenme söz
RÖPORTAJ
Kurucusu olduğunuz Spinn Consulting Danışmanlık hakkında bize biraz bilgi verir misiniz? Spinn, önce bir eğitim firması olarak kuruldu ancak çok kısa sürede hem finans sektörü hem reel sektörün pek çok ihtiyacına cevap veren bir teknoloji transferi şirketine dönüştü. Şu anda Spinn olarak kurumlara özel ekonomi danışmanlığı, ekonomi/finans eğitimleri, yönetim danışmanlığı, big data ile stratejik yönetim danışmanlığı, 3D printing ile üretim danışmanlığı ve siber güvenlik eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunuyoruz.
konusu oldu. Dolayısıyla Lehman sonrası parasal genişleme ortamından nasıl etkilendiyse önümüzdeki dönemin parasal sıkılaştırmasından da aynı derecede etkilenecek. Birincisi pozitif etkilemişti, ikincisi ise, son birkaç yılda kur ve faiz tarafında çok şiddetli şekilde hissettiğimiz üzere negatif etkiliyor. Önümüzdeki dönem; Fed, ardından Avrupa Merkez Bankası, ardından Japonya ve İngiltere'nin para politikasında normalleşme yılları olacak. Bunun gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisi; sermayenin evine dönmesi ve dolayısıyla sermaye ihtiyacı olan ülkelerin büyüme için gerekli kaynaktan yoksun kalması... Türkiye konjonktürel olarak bu etkilerden kendini korumaya çalışsa ve büyümeyi destekleyici politikaları devreye soksa da bunların enflasyon, yüksek faiz gibi yan etkileri ortaya çıkıyor ve yapısal dönüşüm gerçekleşemiyor. Ben Türkiye'nin önümüzdeki birkaç sene daha yüksek kur, yüksek faiz, yüksek enflasyon, yüksek cari açık sorunlarıyla boğuşma riski olduğunu düşünüyorum. Ülke olarak bütçe yönetimi konusunda başarısız mıyız sizce? Bence makro politikalar açısından bakarsak en başarılı olduğumuz konu, bütçe yönetimi. Kayıt dışı ekonomi, dolaylı vergilere aşırı bağımlılık ve yüksek sosyal güvenlik açığı gibi yapısal problemlerimiz olsa da konjonktürel bazda bütçe disiplininden vazgeçilmemesi pek çok makro göstergenin daha fazla bozulmasının önündeki en büyük engel. Bütçe yönetimi konusunda başarısız olsaydık faizler, enflasyon ve cari açık çok daha yüksek seviyelerde olurdu.
TÜRKİYE'NİN ÖNÜMÜZDEKİ BİRKAÇ SENE DAHA YÜKSEK KUR, YÜKSEK FAİZ, YÜKSEK ENFLASYON, YÜKSEK CARİ AÇIK SORUNLARIYLA BOĞUŞMA RİSKİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM. Ekonomist tarafınızın yanı sıra aynı zamanda başarılı bir iş kadını profili ile de herkese örnek oluyorsunuz. İş dünyasında başarılı bir kadın olarak neler söylemek istersiniz? Çok teşekkür ederim. Bir kadın girişimci olarak belki de yaptığım en doğru şey; kadın olmanın getirebileceği engelleri hiç düşünmemek oldu. Bu sayede hiçbir engelle de karşılaşmadım.
Büyümek isteyen firmalar için ne gibi önerileriniz olur? Başarılı olmak ve büyümek için ister kendi işinizi yapın, ister büyümeye çalışan bir şirketin çalışanı olun, çağı yakalamak zorundasınız. Bu devrin teknolojik dönüşüm hızı insanı öğüten bir yapıya sahip. O yüzden bugün çok daha fazla konuya hakim olmamız, hiç bilmediğiniz bir şeyi öğrenmeye çok açık ve bilenlere teslim olmaya çok açık olmanız gerekiyor. Ben bir ekonomistim ama şirketimde siber güvenlik eğitimleri, 3D printing ile üretim danışmanlığı gibi hizmetleri sunuyor, internetten kurs satın alıp kodlama öğrenmeye, ekonomik datayı nasıl daha anlaşılır halde sunarım müşterilerime diye yeni olan ne varsa yakalamaya çalışıyorum. Dolayısıyla iş dünyasında başarılı olmak istiyorsanız yeniliğe çok açık olmamız ve de “okul yılları çok geride kaldı” yaklaşımından uzaklaşmamız gerekiyor.
DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜN İNSAN İLİŞKİLERİNİ OLUMSUZ DEĞİL, OLUMLU ETKİLEDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM. HİÇ GÖRÜŞEMEYECEK KİŞİLER BİRBİRİYLE GÖRÜŞEBİLİR, HİÇ ULAŞILAMAYACAK KİŞİLER ULAŞILIR HALE GELİYOR. Dünyada hızla büyüyen dijitalleşmenin ekonomiye faydaları ve zararları neler sizce? Ekonomiye faydaları, verimliliği artırması ve iletişimi kuvvetlendirmesi diyebilirim. Ben dijital dönüşümün insan ilişkilerini olumsuz değil, olumlu etkilediğini düşünüyorum. Hiç görüşemeyecek kişiler birbiriyle görüşebilir, hiç ulaşılamayacak kişiler ulaşılır hale geliyor. Ayrıca üretim teknolojilerindeki gelişmeler çok daha kısa sürede insan refahını artıracak üretim artışına olanak tanıyor. Öte yandan aynı gelişim insanı dışarıda bırakan bir üretim yapısına doğru da hızla ilerliyor. Bu yıkıma kapılmamanın tek yolu bu çağın gerektirdiği bilgi ve beceri ile donanmak. Zararların bir başka boyutu da siber güvenlik konusu tabii ki... Üretim teknolojisi gelişirken dijital yıkım teknolojileri de gelişiyor bir yandan. Bu etkiden kaçmak mümkün değil, ancak riski minimize ederek ilerleyebiliyoruz. Dijitalleşmenin yararı mı büyük, zararı mı gerçekten bilemiyorum, ancak bu bir realite ve yararlarına uyum konusunda da zararlarının olası boyutları konusunda da bilinçli ve hazırlıklı olmalıyız.
77
SAĞLIK
Selahattin Dönmez
selahattin@magmedya.com.tr
İyi Yaşam İçin Sağlıklı Beslenme İpuçları
2017 yılının en önemli beslenme haberi olan Dünya Sağlık Örgütü’nün Küresel Beslenme Raporu açıklandı. Tüm dünyanın beslenme ve hastalıklar profilinin açıklandığı bu raporda çocukları tehdit eden sağlıksız beslenme alışkanlıklarının ilerleyen yaşları çok ciddi boyutta olumsuz etkilendiği konusu ön plana çıktı. Bugün dünyada çocuklarda normal önerilen tuz tüketiminin günde 2 gramdan fazla olmamasını öneren otoriteler önerilenin 2 katı kadar tuz tüketildiğini bildirdi. Bu durumun, çocukların ileriki yaşlarında hipertansiyon ve kemik gelişiminde bozulma yaşaması hakkında büyük tehdit olduğu bir gerçek... 78
SAĞLIK
2
016 yılında 5 yaşının altındaki çocukların 41 milyonu hafif kilolu. Yaşına göre zayıf olanlar 52 milyon. Yani ya obezite ya da sağlıksız zayıf sınırında çocuk nesli yetişiyor. Sağlıksız beslenen anne sayısındaki artışa bağlı olarak 2016 yılında doğumların % 15’inin yani, doğumların yaklaşık 20 milyonunun düşük doğum ağırlıklı doğduğunu bildiriyor. Bu durumun bebeklerin ileriki yaşlarında büyüme, bağışıklık sistemi ve kronik hastalık yükü açısından ciddi risk yaratacağı gerçeği bilim komitesini endişelendiriyor. 5 yaşının altındaki 155 milyon çocuğun yaşına göre boyu kısa. 2014 – 2016 yıllarına ait kayıtlar, dünyada 422 milyon yetişkinin diyabet hastası, 641 milyonun obez, 1 milyon 929 bin kişinin hafif kilolu, 1 milyon 130 bin kişinin de hipertansiyon hastası olduğunu bildiriyor. Anemi 15-49 yaşları arasındaki kadınların temel sorunu ve 613 milyon kadın bu rahatsızlık ile mücadele ediyor. Hamile olmayan 578 milyon, hamile olan 35.3 milyon kadın anemi ve bu hastalık oranlarındaki artışın sebebinin yanlış beslenme olduğunun altı çiziliyor. Bunun için daha ekonomik ve besleyici değeri yüksek besin alternatiflerinin sağlıklı yaşamda yer alması uyarısı yapılıyor. Çünkü, doğru olmayan beslenme bilgilerinin bireyleri yanlış beslenme alışkanlıklarına yönlendirdiğini belirten raporda hem hastalıklardan koruyan hem kilo almayı durduran hem de ekonomik olarak her ailenin kolayca uygulayabileceği öneriler şöyle sıralıyor: Tuzu Azaltın... Çocukluk döneminden başlayarak fazla tuzlu besin tercih etmenin kalp, böbrek hastalıkları, mide kanseri, osteoporoz ve hipertansiyon sıklığını artırdığı önemli bir gerçektir. Yemek hazırlama, pişirme ve tüketme sırasında ilave edilen tuz miktarını azaltmak az tuzlu yemeye alışmanın ilk adımı olmalıdır. Yemek masanızda tuz yerine pul biber, zerdeçal, karabiber ve kimyon gibi lezzet verici baharatları kullanmayı alışkanlık haline getirmeli, soya sosu, ketçap ve barbekü soslarından uzak durmalısınız. Çocuklara, cips, protein bar, meyve bar, patlamış mısır, kavrulmuş ve tuzlu kuru yemiş yedirerek yaşam boyu bu seçimlerin damak zevki olarak gelişmesine izin verilmemelidir. Bunların yerine, kavrulmamış tuzsuz kuru yemişler, taze veya kuru yemişler, nar ekşisi gibi soslar, sirke, taze otlar, kuru soğan, sarımsak gibi sebzeler ve tüm baharatlar, alternatif çeşni verici olarak kullanılmalıdır. Alkol Tüm Hastalıkların Temel Kaynağı... Alkol kullanımının, başta karaciğer hastalıkları olmak üzere; obezite, kalp hastalıkları ve ağız boşluğundan yemek borusuna, karaciğerden böbrek kanserlerine kadar önemli bir etmen olduğu bilinmektedir. Her türlü alkollü içeceğin tüketimi hem vitaminlerin hem de besleyici birçok besin bileşenlerinin yetersizliğini sağlamakta ve hastalıklara karşı besinlerin koruyucu etkisini de yok etmektedir. Sade veya kokteyl ya da karışım şeklinde alkol alımı, vücuttaki sıvı ve elektrolit dengesini bozmakta, ciddi dehidratasyon tablosu ile böbreklerin fonksiyonlarında yavaş, sinsice bozukluklara neden olabilmektedir. Doğal maden suyu ve su en sağlıklı
içeceklerdir. Günde 2 litre su ve 500 ml doğal maden suyu içmeye özen gösterin.
ANEMİ, TANSİYON, OBEZİTE HASTALIKLARININ ÖNLENMESİ VE ÇOCUKLARDA BÜYÜMENİN HIZLI DEVAMI İÇİN YUMURTA HER GÜN EN AZ 1 EN FAZLA 2 ADET YENİLMELİ. Yumurta Tüketimini Artırın... Anemi, tansiyon, obezite hastalıklarının önlenmesi ve çocuklarda büyümenin hızlı devamı için yumurta her gün en az 1 en fazla 2 adet yenilmeli. Kırmızı et girmeyen evin ana protein kaynağı yumurta olmalı. Bir yumurtayla aldığımız 6-7 gram protein, sindirim-emilim-metabolizma süreçleri sırasında hiç kayba uğramadan beden proteinine dönüşür. Yumurtanın yağ içeriği, yağı az etler kadardır. Ancak etteki yağın çoğunluğunun doymuş yağ olmasına karşın, yumurtanın çoğu doymamış yağdır. Ve kalbi korumak için bu sağlıklı yağ çeşidini fazla ihtiva etmesi açısından en değerli besindir yumurta. Etlerde olduğu gibi yumurta da B vitaminleri, çinko, demir gibi minerallerden zengindir. Yumurtanın ete göre iki önemli üstünlüğü vardır; bunlardan biri A vitamini içermesi, diğeri ise yağın doymamış olmasıdır. Diğer üstünlüğü ette bulunmayan lesitini içermesidir. Lesitin, beynimizde bulunan sinirsel uyarıcı ileticilerden asetil kolinin yapısına girer. Bu nedenle sinir sistemimizin çalışması için önemlidir. Lesitinin diğer bir işlevi karaciğer yağlanmasını önleyici olmasıdır. Lesitin karaciğer koruyucu öğeler arasında yer alır. Yumurta et ve et ürünleriyle birlikte değil, tahıl ve sebzelerle birlikte tüketilmelidir. Yani kıymalı yumurta yerine, menemen ya da sebzeli omletler en sağlıklı seçimdir.
PEKMEZ; ÇOCUKLAR, HAMİLE VE EMZİREN ANNELER, SPOR YAPAN YETİŞKİNLER VE YAŞLILAR İÇİN EN ÖNEMLİ KAN YAPICI YİYECEKLERİN BAŞINDA GELİR. Pekmez Yemeden Güne Başlamayın... Pekmez, süper bir enerji kaynağıdır. İçinde bulunan karbonhidratlar, sindirim gerektirmeyen glikoz ve fruktozdur. Pekmez, yendikten sonra kana geçerek organlar ve beyin için gerekli enerjiyi sağlar. Pekmez, kalsiyum
79
SAĞLIK
ve demir minerali deposudur. Çocuklar, hamile ve emziren anneler, spor yapan yetişkinler ve yaşlılar için en önemli kan yapıcı yiyeceklerin başında gelir. 100 gram pekmezde ortalama 400 mg civarında kalsiyum, 10 mg civarında demir bulunur. Pekmez potasyum bakımından da zengindir. Yaşamın her döneminde oluşabilecek olan anemiden korumak, enerji sağlamak ve kemik gelişimine destek olmak için her gün 1 yemek kaşığı kadar pekmez vücutta enerji oluşturup kanın alyuvarının yeterli düzeyde olmasını sağlar. Çocukları Sebze ve Yoğurt İle Besleyin... Birçok anne, bazı sebzeleri çocuklarına yoğurt ile vermeyi istemez. Çünkü, besin değerini azalttığını düşünür. Çocuklara sebze ve yoğurdu bir arada yedirmek kalsiyum ve demir minerallerinden yararlanmayı artırır. Erişkinler ise, sebze ve yoğurdu birlikte tüketince obezite, kanser, kalp hastalığı ve diyabetten korunurlar. Özellikle ıspanak, pazı, pancar, semiz otu gibi demir ve kalsiyum yönünden zengin sebzeleri yoğurtla birlikte tüketin. Genel kanı olan, “ıspanağın yoğurtla yenmesi yoğurttaki kalsiyumu azaltır” bilgisini rafa kaldırın. Ispanakta bulunan okzalat ince bağırsaklarda kalsiyumla bağlanarak yararlılığını azaltır. Ancak ıspanak okzalat içerdiği kadar kalsiyum ve demir yönünden de zengindir. Ispanaktaki okzalat, kalsiyumun ve demirin hepsini bağlayamaz. Tek başına ıspanak yendiğinde bile bir kısım kalsiyum kana geçer. Okzalat ıspanağın içindeki kalsiyumun çoğu ile bağlanmış olacağından yoğurttaki kalsiyumun yararlılığını fazla etkilemez. Tam tersine yoğurttan alınan kalsiyumun hepsinden vücudun yararlanmasını sağlar.
HER GÜN 1 SU BARDAĞI SÜT VE 1 KASE YOĞURT BESLENMENİN DEĞİŞMEZ ANA YİYECEKLERİ OLMALIDIR. Süt ve Yoğurt Tüketmeyi İhmal Etmeyin... Her gün 1 su bardağı süt ve 1 kase yoğurt beslenmenin değişmez ana yiyecekleri olmalıdır. Çocuklar ve gençlerde tam yağlı, yetişkinlerde ise yarım yağlı süt ve süt ürünlerini tercih edin. Lezzet vermek için süt ve yoğurda pekmez katın. Pekmez içinde bulunan demir minerali ile sütte bulunan kalsiyumun zararlı bir etkileşim yaratarak besleyici değerinde azalma olmadığını sizlere belirtmek isterim. Demir ve kalsiyum ince bağırsakların aynı bölümünden kan dolaşımına geçer. Biri çok alındığında diğerinin emilimi aslında azalır. Pekmez, hem demir hem de kalsiyum yönünden zengindir. Süt ile yoğurt ise kalsiyumun zengin kaynağıdır ama çok az demir içerir. Bir bardak süt ve yoğurda katılacak bir kaşık kadar pekmezle bu olumsuz etkileşim fazla önem taşımaz. Ancak bir uyarıda bulunmak isterim: Eğer ağır anemi var ve ilaç tedavisi yapılıyorsa demir hapı ile aynı anda süt, yoğurt veya ayran içmeyiniz. Demir hapını mümkünse yemek arasında su ile içmelisiniz. Balığın Yanında Kalsiyum İçeren Besin Tüketin... Çocukların büyümesi ve yetişkinlerin hem B12 hem kalsiyum hem de bol protein tüketmesi için balıkların yanında mutlaka kalsiyum içeren peynir çeşitleri veya yoğurtlu salatalarla mezeler tüketin. Balığı ha ada 3 kere en az 200 g olacak sıklıkta yemek en ideali. Yapılan büyüme takipli araştırmalar, balık ile kalsiyum içeren besinleri birlikte yiyen çocukların boylarının hızlı uzadığını, kilo artışlarının yaşa uygun olduğunu ve kemik yoğunluklarının sağlamlaştığını gösteriyor. Toplumumuzda balıkla yoğurt birlikte yendiği zaman zehirleyeceği görüşü vardır, fakat bu doğru değildir.
80
Temiz sulardan elde edilmiş balık uygun şekilde pişirilip yoğurtla birlikte yendiğinde zehirlemez. Öyleyse bu görüşün kaynağı nedir? Balık sudan çıktıktan sonra ölür ve çok kolay bozulur. Ayrıca balık sulardaki zehirli maddeleri de vücudunda biriktirebilir. Balık bozuk olduğunda zehirler. Yoğurt ise, sofralarımızda sıkça bulunan bir besindir. Tesadüfen yoğurdun
ÇOCUKLARIN BÜYÜMESİ VE YETİŞKİNLERİN HEM B12 HEM KALSİYUM HEM DE BOL PROTEİN TÜKETMESİ İÇİN BALIKLARIN YANINDA MUTLAKA KALSİYUM İÇEREN PEYNİR ÇEŞİTLERİ VEYA YOĞURTLU SALATALARLA MEZELER TÜKETİN. bulunduğu bir sofrada bozuk balık yer almış olabilir. Bu tesadüfler çoğaldıkça inanç şekline dönüşmüş olabilir. İnsanın inancına ters düşen bir besin, mide bulantısı ve kusmaya neden olabilir. Zehirlenmenin ilk belirtisi de mide bulantısı ve kusmadır. Ayrıca ekşi yoğurt aşırı mide salgısı olan kişilerde olumsuz etki yapar. Taze Meyvelerden Günde İki Porsiyon Tüketin... Kanser, diyabet, obezite ve kalp hastalıklarını önlemek, çocuklarda boy uzamasını desteklemek ve sindirimi rahatlatmak için meyveden vazgeçmemek gerekiyor ama iki porsiyon en ideal miktarı. Bir orta boy / bir avuç / bir küçük kase / bir su bardağı sıkılıp hemen tüketilen meyve suları, bir porsiyon demektir. Meyveyi aslında günün istediğiniz her anında tüketebilirsiniz ama yemeğin hemen ardından yemenin sağlığa yararı çok fazla. Fakat genel kanı yemekle ya da yemekten hemen sonra meyve yenirse meyve şekerinden alkol oluştuğu, hatta yağlanmayı hızlandırdığı fikridir. Bu bilgilerin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Tam tersine yemekten hemen sonra meyve yemenin bazı yararları vardır. Genellikle insan öğle ve akşam öğününde esas yemekten sonra tatlı ya da meyve yer. Bu öğünlerde tatlı yerine meyve yense daha az enerji alınmış olur. Protein ve yağdan zengin bir yemek yendiği zaman, özellikle yaşlı bireylerde sıkıntı oluşur. Yemekten sonra şeker kadar organik asitleri de içeren meyve, mide salgısını uyarır ve sindirime yardımcı olur. Bitkisel besinlerin ağırlıklı olduğu çay, kahve, kola gibi içeceklerin içindeki tanenler demirle birleşerek kanda emilemeyen bileşikler oluşturur. Bu nedenle kansızlıktan korunmanın en iyi yolu, besinlerdeki demirin yararlılığını artıran C vitamini ve organik asitler içeren meyvelerin yemekle birlikte yenmesidir. D Vitaminini Düzenli Kontrol Ettirin... D vitamini, derinin direk güneş ışınlarına maruz kalması sonucunda deri altındaki reseptörler sayesinde üretilen vitamindir. Eksikliği, depresyon, kalp hastalıkları, diyabet ve bazı kanserler için risk faktörüdür. Amerikan Tıp Birliği dergisinde yayımlanan D vitamini ihtiyacımız ile ilgili makalede günde 600 – 800 IU almamız gereken doz olarak bildirilmektedir. Sağlıklı bireyler kolların iç bölgelerini güneş ışınlarına 15 dakika tutarak günlük D vitamini ihtiyacını karşılamaktadır. Fakat güneş ışınlarını az görenlerin, 65 yaş üzeri bireylerin, obezlerin, süt – yumurta – balık - mantar yemeyenlerin, hassas bağırsak sendromu ve karaciğer hastalıkları yaşayanların ek olarak D vitamini desteği almaları gerekmektedir.Gereksinimden fazla D vitamini alımı özellikle menopoz sonrası kadınlarda kırıkların olmasına, kanda kalsiyumun yükselmesi ile arter ve yumuşak dokularda sertleşmeye ve böbrek taşlarına sebep olacak toksik etkiler yaşatabilmektedir.
RÖPORTAJ
Başarı Mutluluk Demek Doruk Peyzaj’ın kurucusu Selim Gündüz sevdiği işi yapıyor olmanın ve elde ettiği başarının en büyük mutluluk sebebi olduğunu vurguluyor...
SELİM GÜNDÜZ
İ
şiniz ne zaman ve nasıl kuruldu? Doruk Peyzaj 2001 yılında proje ve uygulama amacıyla kurulduktan sonra 2006 yılında üretim ve ithalat yapmaya Başladı. Bursa ve Ankara'da iki üretim sahası ve Ankara İncek'te showroom hizmetleri ile bugüne kadar başarılı bir süreç geçirmeye devam ediyor. Sizin için başarı ne demek? Benim için başarı, mutluluk demek; mutluluk vermeyen hiçbir başarı, başarı değildir. Gelecekte kendinizi ve firmanızı görmek istediğiniz yer, durum nedir? Böyle bir tablo tarif eder misiniz? Firmamız ulusal bazda sektöründe üst seviyelerde yer alıyor. Uluslararası başarılar için ise gayret göstermekteyiz. Özellikle Avrupa'yı kendimize örnek alarak kaliteli üretim, kalifiye iş gücü ve istihdam başarısı elde etmeyi hedefliyoruz.
82
Başarılı olmak için neler yapmak gerek? Başarı için doğru hamlelerde bulunmak, çok çalışmak ve en önemlisi de disiplinle istikrar gereklidir. İş yaşamında “vizyon” ve “amaç” belirlemek neden önemli? Yola amaçsız çıkılmaz, bir işin başındayken geleceğin projesini yapmak zorundasınız. İş yaşamındaki öncelikleriniz ve ilkeleriniz neler? Etik bir ticari anlayış, etkili müşteri ilişkisi ve memnuniyet temel ilkelerimiz. Yapmayı düşündüğünüz yeni işler var mı? Sadece kendi sektörümüzde gelişmek, büyümek ve marka değerimizden taviz vermeden emin adımlarla devam etmek istiyoruz.
RÖPORTAJ
Sizce gelecek hangi sektörde? Geleceğin hangi sektörde olacağı değil, geçmişimizi aratmayan bir gelecek olması önemli. Yaşamakta olduğumuz teknolojik çağ insanlık için kötü, ancak kapitalizm için parlak bir dönem.
Sosyal sorumluluk projeleriniz var mı? Sosyal sorumluluk denince aklıma önce kendi sektörüm geliyor. Yeterince kalifiye personel yok. Kalifiye eleman yetiştirilmesi, eğitim kurumları açılması gibi fikirlerim var.
Kendi şirketinizde olmazsa olmaz dediğiniz kurallar neler? İşinizi daha da büyütmek için geliştirdiğiniz size özel yöntemler var mı? İşletmemizde saygı, sevgi, disiplin olmazsa olmazlarımız. Çalışmak ve üretmek bunların ardından gelir. Hedefimizde işimizi mali olarak sürekli büyütmek gibi hırslarımız yok; var olan prestijimizi sarsmadan devam ettirmek gibi gayretlerimiz var.
Sizce bu yılın yatırımı ne olmalı? Bu yılın yatırımı, gelecek yılların yatırımı ve hatta yüzyılın yatırımı bence insanlığın eğitimine yapılan yatırımdır.
Günün stresini ve yorgunluğunu nasıl atıyorsunuz? Bana en iyi gelen deşarj olma yolu, mesai arkadaşlarımla iş dışında yaptığımız keyifli sohbetlerimiz.
Yurt dışına açılmak gibi planlarınız var mı? Yurt dışında şu anda ithalat ve ihracat çalışmaları yapmaktayız.
Seyahat etmeyi seviyor musunuz? Nerelere? Her insan gibi ben de seyahat etmeyi severim. Turizm bölgeleri, dağ, deniz, tarihi yerler ilgimi çeker. En çok keyif aldığım ise işimle ilgili yerleri keşfetmek. Vazgeçemediğiniz hobileriniz var mı? Hayatımda vazgeçilmez olan, spor ve müzik. Hobi sayılır mı bilmiyorum ama spor ve müzik olmadan hayatın anlamı yok bence... Katı prensipleriniz var mı? Asla ve asla dedikleriniz? Fazla katı prensipleri sevmem. Ancak yapıp yapmayacağım davranışlarda kararlı bir yapıya sahibim. Hiçbir işi yarım bırakmayı sevmem. Hayranlık duyduğunuz, takdir ettiğiniz isimler… En yakınımda çok sevdiğim ve saydığım değerli büyüğüm Mehmet Kılıçoğlu. Kendisinin çalışma azmi, istikrarlı ve başarılı 45 yıllık iş hayatı, hala ilk günkü gibi heyecanla, disiplinle devam eden hayatı beni çok etkiliyor ve feyz alıyorum. Yine çok takdir ettiğim, Taha Akgül gibi başarıları uluslararası yayılmış sporcular var. Yerin binlerce metre derinliğinde ekmek kavgası veren işçilerimizi de asla unutamam. En büyük idealiniz nedir? En büyük idealim insanlığa hizmet etmek ve istihdam sağlamak.
Rekabet size ne ifade ediyor? Rekabet; ahlak, çeşitlilik, kalite ve paylaşım demektir.
İş hayatınızı ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler var mı? Sevdiğim işi yapmak beni yeterince mutlu ediyor. Vazgeçilmez bir alışkanlığım da spor; spor yaparken her şeyi unutup derin bir motivasyon yaşıyorum. Yöneticilik vasfı sonradan mı kazanılır, yoksa bu bir yetenek midir? Yeteneklerin doğuştan olduğunu pek düşünmüyorum. İnsanlar sadece eğitimle başarıyı yakalayabilir. Elbette eğitim alan herkes yönetici veya idareci olamaz. Bu aşamada kişilerin baskın karakterleri de devreye girer ve şans faktörü de eklenince er ya da geç olması gereken olur. Küçük yaşlarda, bugün bulunduğunuz noktanın hayalini kurmuş muydunuz? Ortaokul yıllarımda hep bir fabrikam olmasını ve çalışanlarımla üretim yapmayı istemiştim. Şimdi bir fabrikam yok, ancak üç ayrı üretim çi liğim var, çalışanlarımız var ve yüzbinlerce bitki üretimi yapıyoruz. Türkiye’yi Avrupa’da temsil edebilecek en başarılı sektör sizce hangisi? Birden fazla sektör yazmak isterdim, ancak ne yazık ki aklıma gelenlerin hepsini kaybettik. Tarım, hayvancılık, turizm, tekstil yok oldu. Sanayi ve teknoloji de zaten yok sayılır. Bir tek ulusal ve uluslararası siyaset sayılabilir. İş hayatındaki en büyük korkunuz nedir? İş hayatında en büyük korkum, emeğimizin karşılık görmemesi olur. Buna paralel olarka da istihdamın azalması, üretime yeterince pay ayrılamaması olur.
83
RÖPORTAJ
Hedef Odaklı Başarı Yolculuğu Farklı birçok alanda faaliyet gösteren MTC Holding’in Yönetim Kurulu Bașkanı Togay Cömert, iș hayatındaki bașarı yolculuğunu anlatırken özel yașamındaki hobilerine de değindi... TOGAY CÖMERT
31 yaşındayım, Ankara doğumluyum. Başkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünden mezun oldum. Şu an birçok sivil toplum kuruluşu (STK) ve derneklerde yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığı, holdingimizde de yönetim kurulu başkanlığı yapıyorum.
Mesleki serüveniniz nasıl gelişti?
Meslek hayatına okurken başladım. Aile işimiz olan inşaat, hazır beton sektöründe kazandığım deneyimleri okul hayatıma yansıttım. Mezun olduktan sonra da devam eden işlerimizin başına geçtim, öğrenmekten asla vazgeçmedim, kendimi hala öğreniyor olarak nitelendiriyorum. Bildiğim bir şey bile olsa başkasının fikirlerini dinledim. Bu da bana başarıyı getirdi.
MTC Holding’in kuruluş yolculuğunu dinleyelim biraz da...
Biraz önce söyledim gibi ağırlıklı olarak aile işimiz olan inşaat sektöründe faaliyet göstermekteyiz. Bunların yanında birçok iş alanımız da mevcut... Yönetimleri hafifletebilmek ve kontrol edebilmek için hepsini bir çatı kuruluş altında topladık.
Holdinginizin çatısı altında hangi mesleki kollarda faaliyet gösteriyorsunuz?
Holdingimizin çatısı altında inşaat, hazır beton ve inşaat malzemeleri, iç mimarlık ve tasarım, jeoloji ve jeofizik (yer altı suyu arama), yatırım gibi alanlarda hizmet veriyoruz.
Aile şirketiniz olan holdinginizde siz hangi alanlardan sorumlusunuz? Aile şirketimiz olan holdingimizin bünyesinde ağır bir görev olan
84
yönetim kurulu başkanlığı görevini sürdürmekteyim.
Yap - işlet faaliyet alanında başarılı olmak için öncelikli olarak hangi konularda uzmanlaşmak gerekiyor?
Her şeyden önce yap - sat yapıyorsanız veya yap - işlet olarak ilerliyorsanız planlı çalışma, pozitif düşünce, başarıyı hedefleme belli başlı prensipleriniz olmak durumunda... Sondan başa doğru ilerlersek; önünüzde mutlaka bir hedefiniz olsun ve hedefe ulaşmak için planlamanızı ona göre yapın, takım çalışmasına önem verin, tek başınıza aldığınız kararlar yanlış veya eksik olabilir, sizi hataya sürükleyebilir, bu yüzden çalışanlarınızı daima motive edin. En önemlisi de bence hayatınız boyunca dürüst olun.
Bir iş adamı olarak asla taviz veremeyeceğiniz prensipleriniz nelerdir?
Karakterimden asla ödün vermem, zamanı çok iyi kullanırım. Geçmişimde yanlış yaptığım bir işte takılıp kalmam, daima geleceğe bakarım ve istemediğim bir şeyi kesinlikle yapmam.
İş dışında kalan vakitlerinizde kendinize keyifli molalar yaratmak için neler yapıyorsunuz?
Genellikle işkolik biri olarak anılırım. O yüzden iş dışında kendime ayırdığım fazla zaman olamıyor ama elimden geldiğince özel ilgi alanlarıma vakit yaratmaya çalışıyorum. Antikayı çok severim ve kendi çapımda dünyanın her yerinden bir şeyler toplamaya çalışırım. Yüzmeyi çok severim, hatta günün tüm yorgunluğunu yüzerek atabilirim. Aslında felsefe ile çok yakından ilgilenirim; benim hayatıma yön veren en önemli şeylerden biridir bu... Boş vakit bulduğum her an, her yerde kitap okurum, kendi çapımda bir şeyler yazarım ve gün geçtikçe onlar üzerine eklemeler, çıkartmalar yaparım.
advertorial
B
ize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
SAĞLIK
Hedefiniz En İyi Olmaksa
Beslenmeyi Es Geçemezsiniz
TUBA GÜNEBAK
86
Peki Ne Yapalım? Acıkmayı beklemeden ne yiyeceğinizi planlayın… Sabah kahvaltısını ederken, kahvaltıda yediklerinizi gözden geçirerek öğlen ne yiyeceğinizi de planlayın ki gün içinde alacağınız enerji (kalori), tuz ve yağ miktarı kontrol altında olsun. Unutmayın ki, kan şekerindeki ani yükselişler ve düşüşler verimlilik ve beyin faaliyetleri için iyi değildir. Küçük ve sık aralıklarla yapılan ara öğünler kan şekeri (glukoz) seviyenizi stabil tutmanızı sağlar. Besin tercihleriniz performansınızı etkiler… Bir araştırmada, çalışma hayatının içinde olan bireylerden (beyaz yakalılardan) 13 gün boyunca ne yediklerini, o günkü duygu durumlarını ve davranışlarını kaydetmeleri isteniyor. Çalışmanın sonucunda araştırmacılar bireylerin besin tercihlerinin günlük deneyimlerini etkileyebildiği sonucuna varıyorlar.
advertorial
B
u son ha a içindeki en verimli gününüzü hatırlayın lütfen... Hangi gündü? Peki, şimdi yanıtlayın lütfen; o gün kahvaltı yapmış mıydınız, öğle yemeğinde ne yemiştiniz, peki ya ara öğünlerde ne yediniz? İş ortamının şartlarını verimlilik açısından değerlendirdiğimizde çok azımızın aklına beslenme ile ilgili öğeler geliyor ama, bilimsel çalışmalar gösteriyor ki; öğün atladığımızda, boş enerji kaynağı besinler tükettiğimizde bilişsel faaliyetlerimiz bu durumdan etkilenir ve zihinsel performansımız düşer. Boş mide ile konsantre olmak güçleşir. Beyaz undan yapılmış tercihler ve/veya tüketilen şekerli içecekler sırasında kan şekeri hızla yükselir ve takiben hızla düşer. Sonuç; halsizlik… Yağlı etlerin tüketimi sonrası sonuç; sindirim sistemi yorgunluğu, beyne giden oksijenin azalması ve yine yeniden halsizlik… Pizza gibi ucuz ve hızlı yemeklerin tüketimi sonrası yine yeniden hızlı gelişen açlık ama bu sefer canavar misali, kontrolsüz bir şekilde…
SAĞLIK
Daha çok sebze ve meyve tüketen bireylerin motivasyon, konsantrasyon, merak hislerinin oluşumunda etkili bir uyaran taşıyıcı olan dopamin düzeylerinin daha yüksek olduğu, buna bağlı olarak da daha mutlu ve daha yaratıcı oldukları saptanmış. Bu nedenle ha a sonları yiyecek alışverişine çıkın, ha a içindeki ara öğünleriniz için meyve, sebze alışverişinizi yapın ama porsiyonlara dikkat edin... Size toplantı sırasında yemek yemeyin diyemem… Birçok kontratın, sözleşmenin temelini iş yemeklerinde atıyoruz. Balachandra L., yaptığı sosyal deneyde, restoranda yapılan toplantının sonucu ile toplantı salonunda (yemeğin olmadığı bir ortamda) yapılan bir toplantının sonucunu karşılaştırmıştır. Bu deney için 132 MBA öğrencisinden bir konuyu müzakere etmeleri istenmiş ve bir sözleşme tutarında anlaşmaları beklenmiştir. Müzakere sırasında; yemek yerken toplantı yapanların daha yüksek sözleşme tutarında anlaşmaya varabildikleri saptanmıştır. Psikolojik çalışmalar da yemekli bir ortamı paylaşırken toplantı yapanların birbirleri arasındaki güven duygusunun arttığını ve bunun da sonucu etkilediğini gösteriyor. Kaliteli zihinsel performans için proteinden zengin öğünler tercih edin; balık, az yağlı kırmızı et ya da hindi göğsü gibi… Uyumadan olmaz…. Bir şehir efsanesidir; az uyuyanların daha dinç ve uyanık olacağı… Bilakis, yetersiz uyku hafızamıza zarar verir. Uyku düzeninin bozuk olması sağlığımızı bozar, duygu durumumuzu, bilişsel kapasitemizi ve üretkenliğimizi etkileyebilir. Peki, ne kadar uyumalıyız? Bir araştırmada, gönüllü deneklerden yorulduklarında uykuya yatmaları istendiğinde %95’i 7-8 saat uyumuş, %2,5’u 8 saatten fazla uyumuş, %2,5’u 7 saatten az uyumuştur. • Yeterli uyku, beslenme ve egzersiz kadar önemlidir. Uyku düzeni bozuk ve 6 saatten az uyuyan kişilerin insülin direncine, karın bölgesi şişmanlığına, dikkat dağınıklığına, performans kaybına yatkın oldukları saptanmıştır. • Yatağa erken gitmeye çalışın. Bir toplantı sonrası eve gittiğinizde koltukta uyuklamak yerine, önce 45 dakika kendinize vakit ayırın, (bir fincan dinlendirici bitki çayı, rahatlatıcı bir müzik dinleyin, sevdiğiniz bir kitaptan birkaç sayfa okuyun) sonra yatağınıza gidin. • Yarın yapmanız gerekenlerle ilgili notlarınızı aklınızda tutmaya çalışmak yerine bir not de erine yazın. Yatmadan önce zihninizi boşaltın. • Uyku hormonu olan melatonin salınımını artırmak için karanlık ortamda uyumayı tercih edin. Gece lambası kullanmayın. Sanırım o sandalyeye yapışacağız… “Çok oturmak günümüzün sigara bağımlığı gibi…”. Kaç kişinin odasında ya da bagajında spor ayakkabısı var? Günümüzün çoğu bilgisayar başında geçiyor. Bir saatten uzun oturduğunuzda vücutta yağ yakımını (lipolizi) sağlayan enzim düzeylerinin azalmaya başladığını, HDL düzeyinizin düşme eğilimi gösterdiğini biliyor muydunuz? Yetersiz fiziksel aktivite kalp hastalıklarının %6’sından, Tip 2 diyabetin %7’sinden, meme ve kolon kanserinin %10’undan sorumludur. Televizyon ya da bilgisayar başında hareketsiz geçirdiğiniz fazladan her 1 saat ölüm riskini %11 artırır. • Ofisinizde ya da aracınızın bagajında spor ayakkabı bulundurun. • Hareketli bireylerle birlikte olmaya çalışın. • Bir iş arkadaşınıza bir şey söyleyeceğiniz zaman telefon etmek yerine yanına gitmeyi tercih edin. • Aracınızı otoparkın kapıya en uzak noktasına park edin. • Merdivenleri kullanın. Hiç yürüyüş yaparken toplantı yapmayı denediniz mi? Yürüyüş yaparken dolaşımınız hızlanacağı için algı ve öğrenme kapasiteniz de
oksijenlenmenizin artışına bağlı olarak artar. Gelen telefonlarla bölünme ihtimalinizi de ortadan kaldırır. Günün en önemli öğünü kahvaltı… Kaç kişi kahvaltı ediyor? Kahvaltı edenlerin kaçı gerçekten kahvaltı ediyor? Kahvaltıyı asla atlamamanızı tavsiye ederim. Mesela, peynir, yumurta… İçeren bir kahvaltı tabağı tüketebilirsiniz veya tam tahıllı ekmek ve peynir ile yapılmış kahvaltı tüketebilirsiniz veya 1 su bardağı yarım yağlı süt ya da kefir ile 1 muz ve birkaç çiğ badem olabilir. Her gün bir yumurta yemeyi unutmayın. Bu arada, bir dip not; yumurta kolesterolü yükseltmez. İş yerinde kahvaltı ediyorsanız evden çıkmadan önce, yol boyunca kan şekerinizin düşmesini önleyecek protein ve düşük glisemik indeksli karbonhidrattan zengin basit bir ara öğünü ihmal etmeyin. Mesela, evden çıkmadan önce 1 su bardağı yarım yağlı süt ile 1 küçük boy muz yiyin. Ofise gidince de kahvaltı tabağınızı hazırlar ya da hazırlatırsınız. Ara öğünlerde ne yiyor ve içiyorsunuz? • Her gün bir fincan (şekersiz) yeşil çay…. Çok sevdiyseniz daha fazla içebilirsiniz ama 3 fincanı geçmeyiniz. • Şekerli içecekler içmeyin. Şekerli içeceklerle aldığınız kalori ile şekerli yiyeceklerden gelen kalorinin beyin tarafından aynı şekilde algılanmadığını biliyor muydunuz? Şekerli içecekler yağ dokusunu şekerli yiyeceklerden daha çok artırır. • Hazır da olsa taze sıkılmış da olsa, tercihiniz meyve suyu değil, meyvenin kendisi olsun. • Kahve de iyi bir içecek alternatifi olabilir. Anti-oksidantlardan zengindir. Kahve içenlerin daha uzun yaşadığı, Tip 2 diyabet, Parkinson ve Alzheimer hastalığı riskini azalttığı saptanmıştır. Kahveyi günde 2 kupadan fazla içmeyin. Kremalı ve şuruplu olanlarını tercih etmeyin. Kahve içeceğiniz öğün ile bir sonraki ya da önceki öğün arasından en az yarım saat olmasına özen gösterin. • En iyi soğuk içecek maden suyudur. Günde 2 şişeyi geçmemenizi tavsiye ederim. • Su içmeyi unutmayın. Hedefiniz günde en az 2 litre olmalı. Öğünden yarım saat önce içilen yarım litre suyun kilo kaybını %44 oranında artırdığı saptanmıştır. • En kolay ve sağlıklı ara öğün alternatifi magnezyum, E vitamini, posa ve kaliteli yağ asidi deposu olan yağlı tohumlardır (badem, yer fıstığı, fındık gibi). Çiğ olanları tercih edin. Avuç hesabı ile değil tane hesabı ile yiyin. Toplantılarda ikramlıklara dikkat edin… • Uzun süren toplantılarda kurabiye ikram etmek yerine kuru meyve ve/ veya yağlı tohum (çiğ badem, ceviz, …) ikram etmeyi tercih edin. • Çay gibi içeceklerin ikramı yapılıyorsa masaya şekerlik konmamasını isteyin. İş hayatına sağlıklı ve dengeli beslenmeyi entegre etmek sağlığınızı koruyup, geliştireceği gibi iş performansınızı, verimliliğinizi ve yaratıcılığınızı artırır, işe gidemediğiniz gün sayısını azaltır. En iyi olma yolunda, beslenmeyi es geçemezsiniz… Yrd.Doç.Dr.Ç.Tuba Günebak Beslenme ve Diyet Uzmanı T: 0535 790 67 17 – 0312 438 39 99 Turan Güneş Bulvarı Sancak Mah. 509 Sok. 2/6 Yıldız-Çankaya/Ankara www.tubagunebak.com
87
MEDIA • EVENTS • COMMUNICATIONS bilgi@magpr.com.tr - www.magpr.com.tr
YÜZ GERME
dudak
mezoterapi
CERRAHİ
epilasyon
MEME DİKLEŞTİRME M E M E P R O T E Z D O Ğ A L ESTETİK CERRAHİ dudak estetiği
mezoterapi
GENÇLİK L A Z E R AŞISI D O L G U
lazer tedavileri
LIPOSUCTION estetik cerrahi
YÜZ ve BOYUN GERME kulak estetiği
SAÇ EKİMİ MEZOTERAPİ saç prp tedavisi
MICRO FUE
kol germe
ESTETİK CERRAHİ UYGULAMALARI
vücut epilasyon vajina estetiği
MEME DİKLEŞTİRME
ESTETİK AMELİYATLARI
POPO DİKLEŞTİRME BALDIR PROTEZ ÜST BACAK UYLUK GERME
LAZER epilasyon
PEELING
PRP
GENÇLİK L A Z E R AŞISI DOLGU ESTETİK
MEME BÜYÜLTME
KARBON PEELING KOL GERME
BACAK GERME
PRP
LEKE TEDAVİLERİ dövme silme RHINOPLASTY
yağ enjeksiyonu KAR IN GER ME VÜCUT ŞEKİLLENDİRME
DOLGU
dikleştirme
LIPOSUCTION
YÜZ GERME
meme küçültme
estetik cerrahi
PEELING
BURUN ESTETİĞİ AMELİYAT
lazer lipoliz
Gö z K a pağ ı
YÜZ ve BOY UN G ERM E l a z e r e p i l a s y o n
YÜZ GERME
Yüz Estetiği
estetik
LEKE TEDAVİLERİ
KARIN GERME
ANTIAGING TEDAVİLERİ
LAZER
lazer lipoliz
estetik PRP CİLT TEDAVİSİ CİLT MEZOTERAPİ TEDAVİSİ
POPO DİKLEŞTİRME
DÖVME SİLME
RHINOPLASTY lazer lipoliz MICRO FUE
Göz Kapağı saç ekimi boyun germe
YÜZ ESTETİĞİ
PEELING KİMYASAL karbon
mezoterapi
BURUN
YÜZ VE BOYUN GERME
KARBON PEELING GÖZ KAPĞI ESTETİĞİ
PLASTİK
PRP
YÜZ
CERRAHİ
micro fue
YAĞ ENJEKSİYON
fue saç ekimi BOTOX PLASTİK
BIYIK EKİMİ
DHI KALEM
kaş ekimi
sakal ekimi
SAÇ EKİMİ
SOMON DNA GENÇLİK AŞISI
SAÇ EKİMİ BIYIK EKİMİ KAŞ EKİMİ ESTETİK CERRAHİ
PRP