MAG Business Sonbahar/Kış 2018

Page 1








Proje: Merkez Ankara Satış Ofisi | Mimarlık Ofisi: Yazgan Mimarlık | Mimar: Kamer Sağlam Yiğin


Mağaza Karacakaya Caddesi No: 127 Siteler / ANKARA T: +90 312 351 48 88 - +90 312 353 03 04 • F: +90 312 348 26 71 info@livamob.com.tr


tasarÄąmlar


Ankara Siteler

312 353 20 00

Ankara - Trabzon - Eskişehir - Kayseri - Samsun - Manavgat - Kıbrıs - Yunanistan - Almanya - Erbil - Süleymaniye


EDİTÖR

Tuğçe Uzun

tugce@magdergi.com.tr

Kazanan Üreticiler

MAG Patent No: 2005 58511

Sonbahar - Kış: 2018 Yıl: 7 Sayı: 13 Fiyat: 15 TL MAG Medya Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Can Çavuşoğlu Genel Yayın Yönetmeni Beril Çavuşoğlu Görsel Yayın Yönetmeni Özge Aktaş Yayın Yönetmeni Tuğçe Uzun

E

konominin değişen dengelerinde, kazanan yerli üreticiler oluyor... Çalışma azmi ve prensipleriyle kariyer öyküsünü yazanlar gelecek nesillere örnek oluyor... Bizler de yeni sayımızda başarılı kariyer öykülerini, iş dünyasından gündemde yer edinen haberleri ve ofis şıklığını yaratacak alışveriş önerilerimizi sizlerle buluşturuyoruz... Yerli üretime hangi teşvikler yapılmalı? Globalleşmenin adımları nasıl atılmalı? Hepsi ve daha fazlasını sektörün öncülerinden öğreniyoruz... Ekonomi ve finans yazarlarımız 2018’in son çeyreğindeki ekonomik durumun analizini gözler önüne sererek alınması gereken önlemlerden bahsediyor... Kendi sektöründe devleşmiş markalara bu güce nasıl eriştiklerini sorduk ve uluslararası bir marka konumuna ulaşma öykülerini dinledik... Kendi kariyer hikayenizi yazmanız için sizleri cesaretlendirecek öyküleri merakla okuyacaksınız... Aile şirketleri olan Ankara Kargo’ya bağlı olarak kurdukları Kanarya Sigorta Acentesi’nin yöneticisi Ülkü Budak ile mesleki yaşamına dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik... Başarıya giden yolun istemek ve daha da önemlisi ne istediğini bilmekten geçtiğinin altını çizen başarılı iş kadını, kendi serüvenini nasıl yazdığını anlatıyor... İş dünyasına dair önemli sohbetler, finansal ve ekonomik değerlendirmeler, mesleki yolculuğunuza ışık tutacak değerli isimlerin röportajları, ofis şıklığı yaratacak ürünlerle hazırlanmış alışveriş sayfaları ile hazırladığımız MAG Business dergimizin 13. sayısını keyifle okumanızı dileriz... Şans, başarı, mutluluk ve kazanç ömür boyu sizinle olsun...

Kreatif Direktör Seda Çavuşoğlu Grafik Tasarım Burcu Nalçınkaya Duman Merve Aydın Haber ve Foto Muhabiri Özgür Karabulut Sinan Özüdoğru İletişim Direktörü Dilara Ertürk Dilara Aydoğdu Reklam Müdürü Esra Demir Toral Reklam ve Halkla İlişkiler Feray Şahingöz Hilal Başarır Öztürk Simge Ünlü Çetin Mali İşler Koordinatörü Tarık Değer Yayın Hukuk Danışmanı Ahmet Münir Yaşar Korcan Dericioğlu Türü Bölgesel Süreli Yayın MAG isim ve yayın hakkı MAG Medya Ltd. Şti.’ne aittir. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakkı MAG’a aittir. İzin alınmadan kullanılamaz. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. İdare Merkezi

Kaptanpaşa Sokak No: 33-B G.O.P. ANKARA Tel: 312 428 0 444 Dağıtım

Dünya Süper Dağıtım Baskı

DUMAT OFSET

Bahçekapı Mah. 2477. Sokak No: 6 Şaşmaz / ANKARA Tel: 312 278 82 00 (pbx) Basım Tarihi

01.10.2018 www.magdergi.com.tr facebook.com/magonline twitter.com/magdergi instagram.com/magdergi e-mail: bilgi@magdergi.com.tr

MAG’a abone olmak çok kolay... Telefon ile

0.312 428 04 44

İnternet ile

abone.magdergi.com.tr

YENİDEN KULLANIN GERİ DÖNÜŞTÜRÜN! Eski dergi, katalog ve gazetelerin geri dönüştürülmesi çevreye yapılabilecek en kolay katkıdır. Ağaç kesimlerini azaltmak üzere MAG Medya, okuyucularını kendi yakın çevrelerinde de geri dönüşümü teşvik etmeye çağırıyor.

10



14 ÜLKÜ BUDAK 20 MÜSİAD ZİRVE 24 BERKAN BAYKAM 32 BURCU KAYAN 38 ERSEL GÖRAL 41 ALIȘVERİȘ ERKEK 46 ESİN GÜREL 52 FARUK KOCA 54 FERDA YILDIZ 58 TÜGİAD TOPLANTI 60 GAMZE PAKSOY 62 40 MILLION DAVET 63 ALIȘVERİȘ KADIN 64 GONCA KARAKAȘ 68 EKȘİ MAYA DAVET 70 NİYAZİ ERCAN 74 TÜKSİAD TOPLANTI 76 NURİ ÖZTAȘKIN 82 POLAT UYAL 84 SERKAN KUMDAKÇI 86 VOLKAN ATAMAN 90 TOPLANTI MEKANLARI 96 İSMET DEMİRKOL

www.magdergi.com.tr



ÖZEL

Ülkü Budak “Başarmak, Ne İstediğini Bilmektir”

ÜLKÜ BUDAK

Aile şirketleri olan Ankara Kargo’ya bağlı olarak kurdukları Kanarya Sigorta Acentesi’nin yöneticisi Ülkü Budak ile mesleki yaşamına dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik...


ÖZEL

BAŞARI; “İSTEMEK” VE “NE İSTEDİĞİNİ BİLMEK”TİR...

S

izi kısaca tanıyabilir miyiz? Ankara doğumluyum. Başkent Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünden mezun olduktan sonra üç yıl boyunca çeşitli eğitim kurumlarında edebiyat öğretmenliği yaptım. Daha sonra, babamın kurucusu olduğu ülkenin sayılı lojistik ve depolama şirketlerinden biri olan Ankara Kargo Yönetim Kurulu’nun almış olduğu karar gereği sigorta acentelikleri kurduk. Bu faaliyetin başına beni atamayı uygun gördüler. Böylelikle Kanarya Sigorta’nın kuruluşunu yaparak sektörde faaliyete başlayıp, yerimizi aldık. 2007 yılında başlayan serüvenimize çok önemli başarı hikayeleri kattık. Lojistik sektöründen geldiğimiz için Taşıyıcı Mali Mesuliyet Sigortaları’nda yeni bir çığır açtık. Benim ve Ankara Kargo’nun hazırlamış olduğu Taşıyıcı Mali Mesuliyet Sigortaları şu an üniversitelerin sektörümüz ile alakalı bölümlerinde örnek olarak gösterilmektedir. Bu sigortalar, lojistik sektörüne yön veren büyük şirketleri emtiaları taşıma esnasında oluşabilecek risklere karşı en geniş haliyle teminat altına almıştır. Bunun yanında aktif olarak Bireysel Emeklilik ve Sağlık Sigortaları konusunda da İç Anadolu Bölgesi’nde önemli konumda olmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Sizin için başarı ne demek? Bence başarı “istemek” ve “ne istediğini bilmek”tir. Bir şeyi istemek, hedefe bizi daha da yakınlaştırır ama bunun için her zaman harekete geçmek gerekir. Bir şeyi sadece düşünüp hayal etmek ile başarı ne yazık ki mümkün değil. Bazen hem istemekten hem de başarabileceğimizden ümitsiz olabiliriz. Bu noktada başarıyı getiren inanmak, umut etmek, yılmadan çabalamaktır. Gelecekte kendinizi ve firmanızı görmek istediğiniz yer, durum nedir? Hedefleri ve hayalleri çok geniş bir sektörde hizmet veriyoruz, global ve büyük şirketlere partnerlik yapıyoruz. Öncelikle onların gelişim ve büyüme hedeflerine göre kendimizi her yıl formatlıyoruz. Bunun yanında herkesin bildiği gibi sigorta şirketlerinin birçoğu aynı zamanda uluslararası reasürans ve finans kuruluşlarıdır. Ülkemizin piyasa gerçeklerini ifade edebilen ve onların ülkemiz hakkındaki yeniden planlama süreçlerine dahil olabilen Türkiye’deki önemli acentelerdeniz. Bu durum bize ve müşterilerimize stratejik ve operasyonel olarak ciddi bir güç katmaktadır. Aynı zamanda her yıl artan kontrollü büyüme hedeflerimiz mevcut. Var olan üretimimizi özellikle satış destek eğitimleriyle güncel tutmaya özen gösteriyoruz. Bütün bu önlemlerle birlikte hedefimiz kalıcı ve sağlıklı büyümeyi gerçekleştirebilmek. İş yaşamındaki öncelik ve ilkeleriniz neler? Bizim ailemizde en önemli kural şudur; plan yapılmadan çalışma yapılamaz. Bunu iş yaşamına başladıktan sonra daha iyi anladım. Çünkü planı olmayan, her işi yapabilir; ancak bu noktada başarıyı yakalayabilmek sadece şansa bırakılmıştır. Bunu göze alamayız. Yaptığımız planlamalar genellikle sonraki beş yılı kapsar.

15


ÖZEL

BİR EKİBİ ANCAK, BİR LİDER İDARE EDEBİLİR...

16


ÖZEL

Bunların içinde en önemlisi ulaşılabilirlik, operasyonel faaliyetlerimizin kurallar dahilinde yapılması ve en sonuncusu da üretimi her yıl belirlediğimiz hedeflerde büyütebilmektir. İş yaşamında öncelikle etik değerlerden konuşulur hep. Etik değerler nedir? Aslında bunlar hayat boyunca öğrendiğimiz ilkeli değerlerdir ve korunması gerekir. Firmaların ve yöneticilerin sadece başarı grafiklerini yükseltme hedefli davranmaları ve rekabetin fazla olması günümüzde etik değerlere bağlı kalmayı zorlaştırıyor. Oysaki; belli bir iş etiğine sahip olan yöneticiler, hem müşterilerine hem de çalışanlarına firmalarında geçerli olan bir iş etiği politikasının olduğunu ve uygulandığını anlatmalıdır. İş ahlakı, dürüst kişilikleri ve sorumluluklarının bilincinde olan işverenler bu anlayışlarıyla firmalarının sektördeki yerini sağlamlaştırmakta ve her zaman için çok daha başarılı iş birliklerine imza atmaktadırlar. İş yaşamında “vizyon” ve “amaç” belirlemek neden önemli? Vizyon, gelecekle ilgili net bir tablo çizebilmektir. İşimizi önemsiyor ve severek yapıyorsak, günü kurtarmak amacında değilsek vizyon sahibiyiz demektir. Beş yıl sonra ne yapıyor olacağımızı görebilmektir. Planlı ve programlı çalışmaktır, aynı zamanda risk alıp yanlış yaptığında kendini eleştirebilmektir. Kaybettiğinde kendini motive ederek yeniden başlamaktır. Aslında vizyon sahibi olmak, “lider” olabilmektir. Bir ekibi ancak, bir lider idare edebilir. İş hayatına yeni atılmış genç girişimciler ilk etapta nasıl bir yol izlemeliler? Çokça hevesli ve sabırlı olmalılar. İlk basamak dürüst çalışıp, güven kazanabilmektir. Doğru insanlarla çalışmak önem arz ediyor. Bu sektöre atıldığımızda gazete ilanlarımızı “sigortacılık bilmeyen, sigorta yönetici adayları arıyoruz.” diye vermiştik. Çünkü sektörün uzmanı olmayan yenilikçi ruha sahip biri size bambaşka sorular sorar. Konuyu bilmeyen insanların, sıfır tabanlı çok ciddi tasarım gücü olur. Kurallar, temayüller ve sınırları zorlamak çok ciddi devrimleri beraberinde getirir. Genç girişimcilere tavsiyem; hangi sektörde olursanız olun, çalışanınızın ve yöneticinizin hiyerarşisinde konumunuz ne olursa olsun mutlaka can

kulağıyla dinleyin, sonra uygulayıp uygulamamak yine sizin elinizde. Çeşitli açılardan çok pozitif sonuçlar alacağınıza emin olabilirsiniz. Hayranlık duyduğunuz, takdir ettiğiniz İsimler.. Tabii ki babam ve abim idolümdür. Ticari hayata başlamam ve yetişmem babam ve abimden öğrendiklerimle şekillendi ve gelişti; kitaplarda yazmayan bilgileri onlardan öğrendim. Seyahat etmeyi seviyor musunuz? Nerelere? Yeni yerler görmeyi, yeni kültürler keşfetmeyi çok severim. İlk yurt dışı deneyimim Arap Yarımadası’na kutsal toprakları ziyaret etmekle başladı. Daha sonra Avrupa seyahatlerim oldu. İtalya, İspanya, Slovenya gibi. İtalya’da Orta Çağ Avrupası’nı yaşadım, Slovenya’da Alp Dağları’nda Tiramisu tattım, İspanya’da İslam kültürünün izlerini sürdüm. Al-Hambra Sarayı’nı ve ihtişamını, o ihtişamın tam karşı tepesinde bulunan fakir Albaicin Mahallesi’ni ve çingenelerini keşfettim. Gezmek dünyaya bakış açımızı genişletiyor, bilgimizi artırıyor. Fırsat bulabilirsem, planlarım arasında Güney Afrika, Dubai, Beyrut ve Fas var. Günün stresini ve yorgunluğunu nasıl atıyorsunuz? Aslında her kadın gibi alışveriş yaparak stres atıyorum diyeceğim ama öyle yapmıyorum. Tüketim çılgınlığına Türk insanı olarak artık bir yerde dur diyebilmeliyiz. Ben günün yorgunluğunun üzerine ha ada en az dört gün kick boks yaparak bir keskin yorgunluk daha ekliyorum. Tabii bu çok zevkli, muhteşem, tatlı bir yorgunluk oluyor. Onun yanında benim çok tatlı bir annem var, Allah uzun ömürler versin... Akşam kapıyı açınca boynuna sarılınca günün bütün yorgunluğu kayboluyor. Allah bütün annelere uzun ömürler versin. Atılmayı düşündüğünüz yeni sektörler var mı? Yine grup şirketlerimizin tarafında yurt dışı planlamaları ve sözleşmeleri bitti. Yurt dışında yeni lojistik merkezlerimiz açılacak. Bunun yanında gıda - perakende sektöründe çok büyük bir oyuncunun ülke geneli olmasa da büyük şehirlerin birçoğunda bölge franchising’i olma ihtimalimiz var. Bu projemiz de sanırım Ocak 2019 itibari ile hayata geçmiş olur.

17



farkı yaşamak için

(312) 447 31 14 www.gureller.com.tr - Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Mah. Alacaatlı Cad. Çayyolu Çankaya Ankara - Turan Güneş Bulv. No: 39 Çankaya Ankara


BUSINESS

Uluslararası

Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından desteklenen MÜSİAD Ankara tarafından düzenlenen I. Uluslararası Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun katılımıyla Hilton Garden Inn Ankara’da gerçekleşti.

20



BUSINESS

S

avunma sanayinin üssü Ankara’nın ev sahipliği yaptığı Zirve’ye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir, MÜSİAD Ankara Başkanı İlhan Erdal ile MÜSİAD Ankara Savunma Sanayi ve Havacılık Sektör Kurulu Başkanı Fatih Altunbaş ile savunma sanayinin önemli temsilcileri ve MÜSİAD Ankara üyeleri katıldı. “Küreselleşen dünyada bir ülkenin sınır güvenliği önlemlerini ihmal etmesi, diğer ülkelerin yükünü artıran bir neden haline dönüşüyor” diyen MÜSİAD Ankara Başkanı İlhan Erdal, sınır güvenliğinin herkesin güvenliği için olduğuna dikkat çekti. Erdal, Türk savunma sanayinin son 16 yılda yaklaşık 5 kat büyüyerek 6 milyar doları aşan üretim gücüne ulaştığını ifade etti. Hibe ve destek konusunda bürokratik mevzuatların azaltılması ve uygulama kolaylıklarının getirilmesiyle sektörün çok daha iyi seviyelere geleceğine inandığını belirten Erdal, milli ve yerli sektörün gelişimini desteklemek amacıyla bu yıl ilk kez Uluslararası Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi’ni Ankara’da düzenlediklerini açıkladı. Zirve’nin Açılışını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Yaptı MÜSİAD Ankara Savunma Sanayi ve Havacılık Sektör Kurulu Başkanı Fatih Altunbaş ise, hedeflerinin zirve ile birlikte 6 milyar dolarlık savunma sanayi sektörünün ihracat potansiyelini artırmak olduğunu belirtti. Sektörün 10 kat büyüme potansiyeli olduğuna dikkat çeken Altunbaş, orta vadede 60 milyar dolarlık milli ve yerli bir savunma sanayiye kavuşacaklarını sözlerine ekledi.

SEKTÖRÜN 10 KAT BÜYÜME POTANSİYELİ OLDUĞUNA DİKKAT ÇEKEN ALTUNBAŞ, ORTA VADEDE 60 MİLYAR DOLARLIK MİLLİ VE YERLİ BİR SAVUNMA SANAYİYE KAVUŞACAKLARINI SÖZLERİNE EKLEDİ.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sınır güvenliği meselesinin İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluk alanında olduğunu belirterek “yüksek teknoloji kullanan, modüler beton duvarlar, bu duvarlara paralel güvenlik yolları, aydınlatma sistemleri, radarlar, yüksek güvenlikli gözetleme kuleleri söz konusudur. Bunların bir kısmını kendi imkanlarımızla yapıyoruz. Bir kısmını da özellikle entegre sınır yönetimi konusunda eğitim ve ekipman desteği içeren bölümlerini AB projeleriyle birlikte yapıyoruz. Özellikle fiziki güvenlik sistemleri boyutunu kendi öz kaynaklarımızla beraber gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Suriye sınırımızı 828 km modüler beton duvar yapılması planlanmış olup hali hazırda bakanlığımızla birlikte Milli Savunma Bakanlığı, valiliklerimiz ve TOKİ Başkanlığı tarafından bunun 805 kilometresi tamamlandı. Aynı şekilde Iğdır ve Ağrı’daki İran sınırlarımızda da 91 kilometre modüler beton duvar montajı tamamlanmıştır, projenin tamamı 144 kilometredir, yıl sonu itibarıyla bunu da tamamlamayı hedefliyoruz” dedi.

22


FIAT 500X: RUHU MACERAPEREST, TARZI BENZERSİZ. 1.6 Dizel Motor / 120 Hp Güç / 320 Nm Tork 7” HD Ekran ve Apple CarPlay Desteği Off-Road Stili Tamponlar Devrilme Önleme Sistemi Çarpışma Uyarı ve Otomatik Fren Sistemi Fiat 500X’in CO2 emisyonu 107-157 g/km, ortalama yakıt tüketimi 4,1-6,7 L/100 km arasında değişmektedir.


RÖPORTAJ

Babasının Tarzını Yapay Zekaya Taşıdı KAM A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Berkan Baykam, “şirket yönetimini sistematik yaklaşımla kolaylaştıran ve dünyadaki tüm şirketlerin iç işleyişlerini çevrimiçi tabanda güvenli ve hızlı şekilde düzenlemeye yarayan gelişmiş bir yazılım sistemi” olarak tariff ettiği “Oplom” projesi hakkında bilgi veriyor… BERKAN BAYKAM

G

irişim yapmadan önce ne ile uğraşıyordunuz? Babamın kurucusu olduğu aile şirketimizde çalışıyordum. Zaten aslında bu girişimin temellerini de bu sayede attık. Aile şirketimizden kısaca bahsetmem gerekirse; 1980 yılında babamın kurduğu ve 2000 yılında ciddi bir ivmelenmeyle tam anlamıyla kurumsal bir yapıya bürünen bir şirketten bahsediyoruz. Bu şirket, Kam Ankara Beton Sanayi A.Ş. adıyla bilinen oldukça büyük bir prekast betonarme yapı üreticisi. Bu şirketin ürün grupları arasında beton parke taşlarından kutu menfezlere, kablo kanallarından santrifüj betonarme elektrik nakil hattı direkleri ve katener direklerine, köprü kirişlerinden geniş açıklıklı binalara prekast betonarmeye dair pek çok ürün var. Bunlardan en hacimlisi üst yapı ürünleri olduğundan, buna özel olarak değinmek gerekirse, şirketimiz yılda yaklaşık 200 yapının taşıyıcı betonarme karkas sistemini üretiyor, naklediyor ve montajını tamamlıyor. Bu yapıların

24

büyük bir kısmı fabrikalardan oluştuğu için şirketimize “fabrika fabrikası” da deniliyor, ancak elbette bununla sınırlı kalmıyor; depolar, spor salonları, alışveriş merkezleri, oteller, okullar ve hatta Ankara’daki Hızlı Tren Garı gibi çeşitli yapılar sanayi şirketimizin işleri arasında yer alıyor. Böyle bir iş fikri nasıl aklınıza geldi? Sanayi şirketimiz kendi alanında açık ara farkla lider konumda, güvenilen bir marka. Bu başarı, babamın şirketin kurumsal yapısında toplam kalite yönetimi, yalın imalat ve benzeri yönetsel sistemlerden harmanlayıp sadeleştirerek oluşturduğu bir yönetim felsefesini uygulamasından kaynaklanıyordu. Kendisi bir kitap yazarak bu bilgi birikimini aktarmak isterken, ben bunu günümüz teknolojisinin yardımıyla bir yazılıma çevirmenin daha iyi sonuç verebileceğini düşündüm ve fikrimi babamla paylaştım.


RÖPORTAJ

Fikri bulduktan sonra nasıl hareket ettiniz? İlk olarak son derece ileri görüşlü, detaycı ve oldukça deneyimli bir iş adamı olan babamı ikna etmem gerekiyordu, bunun için fikri yazıya dökerek projelendirdim. Elbette ilk olarak bu projeye bir isim vermem gerekiyordu ve buna “Oplom” dedim. Babamın da desteğiyle hızla işe koyuldum ve halihazırda bambaşka işlerle uğraşan Kam İnovasyon Bilişim Reklamcılık A.Ş. adlı yazılım şirketimin kadrosunda büyük bir yeniliğe giderek, böylesi ciddi bir projenin üstesinden gelebilecek güçlü bir ekip kurdum. Doğru bir kadro oluştuğunu gördükten sonra, oldukça kapsamlı bir şekilde işin süreçlerine ara hedefler ve kontrol noktaları ekleyerek planlamasını yapıp ekiple beraber bu plana sadık kalarak ilerlemeye başladık. Bu süreçte ilk olarak Oplom’u “Oplom, şirket yönetimini sistematik yaklaşımla kolaylaştıran ve dünyadaki tüm şirketlerin iç işleyişlerini çevrimiçi tabanda güvenli ve hızlı şekilde düzenlemeye yarayan gelişmiş bir yazılım sistemidir” şeklinde tanımlamayı uygun gördüm. Konunun daha rahat anlaşılabilmesi için projeyi iki başlık altında toplamaya karar verdim. Bunlardan ilkini “Oplom Yönetim Tarzı” ve ikincisini “Oplom Yönetim Aracı” diye adlandırdım. İlki babamın oluşturduğu yönetim sistematiğini, ikincisi ise bu sistematiğin yazılımlaştırılmasını içeriyordu. Bunu daha da açmak gerekirse; ilkini tanıtırken "Oplom Yönetim Tarzı, 1980 ile 2010 yılları arasında Mahir Baykam (D:1956-Ö:2015) tarafından geliştirilmiş, hem iş dünyasında hem de akademik çevrelerce takdir edilmiş bir sistemler bütünüdür. Mahir Baykam’ın geliştirdiği bu yönetim tarzı, ilk olarak kendi kurduğu sanayi şirketinde uygulanmış ve şirketin birkaç yıl içerisinde kendi sektöründe dünya lideri haline gelmesini sağlamıştır” şeklinde tanımladık. İkincisine; yani bu yönetim felsefesinin yazılımlaştırılmış haline ise “Oplom Yönetim Aracı, 2013 ile 2017 yılları arasında Mahir

Baykam ile başlayarak, oğlu S. Berkan Baykam liderliğinde, kendisinin ilkelerini ve yönetim felsefesini özümsemiş profesyonel bir ekip tarafından geliştirilmiş bir yazılımdır. Oplom Yönetim Tarzı'nı ilk kez uygulayarak sektöründe dünya lideri konumuna erişmiş ve bu özelliğini koruyan sanayi kuruluşunda bu yazılımın tüm deneme ve geliştirmeleri gerçekleştirilmiştir” şeklinde tanımladık.

ŞİRKETİN FİNANSAL GÜCÜ NASIL OLURSA OLSUN, KÜÇÜK YA DA BÜYÜK TÜM ŞİRKETLERİN OPLOMİZE EDİLMESİ MÜMKÜNDÜR.

Elbette projelendirirken bununla neyi amaçladığımızı da belirlemiştik. Bu kavramsal ayrımları netleştirdikten sonra amacını anlatmak da kolaylaştı. Böylece “Oplom Yönetim Tarzı ile yönetilen ve Oplom Yönetim Aracı kullanarak bunu pekiştiren şirketler Oplomize edilmiş kabul edilir. Şirketin finansal gücü nasıl olursa olsun, küçük ya da büyük tüm şirketlerin Oplomize edilmesi mümkündür. Oplomize edilen şirketler kısa bir süre içerisinde hem çalışanları hem tedarikçileri hem de müşterileri için fark yaratırlar. Böylece Oplom ile şirketteki; yapının kurumsallaşması, kişilere bağımlılığın azalması, verimliliğin artması, hiçbir işin gözden kaçmaması, işlerin sorumlularının ve tamamlanma sürelerinin belirlenmesi, tüm sorunlara kalıcı çözümler bulunmasının desteklenmesi,gereksiz adımların ortadan kaldırılması, iletişimin güçlenmesi, çalışanların şirketi benimsemelerinin sağlanması, tedarikçilerin ve müşterilerin şirkete güvenlerinin artması amaçlanır” dememiz profesyonel çevrelerce anlaşılmasını hızlandırıp, takdir görmesini sağlamış oldu.

25


RÖPORTAJ

Tabii bir de Oplom’un kendi şirketine uygun olup olmadığını merak edenler için “Oplom, Toplam Kalite Yönetimi (TQM), Yalın İmalat (Toyotizm) ve ISO9001:2015 adlarıyla anılan işletme yönetim sistemlerinin en iyi özelliklerini de içeren, başarısı kanıtlanmış yönetsel yaklaşımlardan derlenmiş bir sistemler bütününün yazılımla sistematik hale getirilmiş biçimidir. Oplom, üretim veya hizmet alanlarında hiçbir sektörü ayırt etmeksizin, dünya üzerinde bilinen tüm iş alanlarına uygun olarak tasarlanmıştır. Şirketin finansal gücü nasıl olursa olsun, küçük ya da büyük tüm şirketlerin Oplomize edilmesi mümkündür ve şirkete fayda sağlayacağı kesindir” şeklindeki oldukça iddialı ve net anlatımımız gayet yeterli oldu. OPLOM, ÜRETİM VEYA HİZMET ALANLARINDA HİÇBİR SEKTÖRÜ AYIRT ETMEKSİZİN, DÜNYA ÜZERİNDE BİLİNEN TÜM İŞ ALANLARINA UYGUN OLARAK TASARLANMIŞTIR.

Sonradan bazı şirketlerin Oplom’un yaptıklarını görüp, yapabileceklerine dair beklentilerinin yükselmesi ile birlikte şirket içerisindeki verimliliğin arttığına dair anlatımları sırasında bazı noktaların mekanikleştiğine dair edindiğimiz izlenimlere karşın bir hatırlatmada bulunarak; “unutulmamalıdır ki; Oplom, şirketlerin yönetiminde ve iş hayatının çeşitli alanlarında en iyi desteği vermek üzere geliştirilmiş olsa da, şirketlerin en değerli varlığı insanlardır ve hiçbir yapay zeka insanları insanlardan daha iyi anlayamaz. Oplom tamamen insanlara hizmet etmesi amacıyla tasarlanmıştır” tarzında bir ibareyi de sisteme ekledik. Kimlerden akıl aldınız, kimlere danıştınız? Aslında yalnızca babamdan akıl aldım ve yoğun bir gözlemle elde ettiğim bilgiler ışığında elbette kendimden koyduğum kısımlar ve hatta bu projenin gerçekleşmesinde güvendiğim ekibin düşünceleri de işin her anında oldukça önemliydi.

Tabii bu süreçte, sanayi şirketimizin yönetim tarzının yazılımlaştırılması gibi bir durum söz konusu olduğundan, benim sanayi şirketimizde babamla birlikte geçirdiğim vakit oldukça değerliydi. Öte yandan babam kanser tedavisi görüyordu ve proje yapımına başlayışımda yanımda olsa da, şirkette kullanılmaya başlandığında maalesef vefat etmişti. Aileniz ve çevrenizden gelen tepkiler neydi? Babam hayattayken sorun yoktu; ancak sonrasında bu projeyi geliştirirken, sanayi şirketimizin de yükünü omuzlamam gerektiğinden dolayı, insanlar zaten kurulu olan bir düzen ile ilgilenmemin, henüz daha hayat bulmamış bir proje ile ilgilenmemden daha mantıklı olduğunu çeşitli kibar yollarla bana söylemeye çalışıyorlardı. Ancak annem, kız kardeşim ve yazılım şirketimizdeki ekibimin bana güvendiğini görüyordum ve bu da motive ediyordu doğrusu. “Ya başarısız olursam” diye endişeniz oldu mu? Bu endişe her zaman olabilir, bunun dozajı önemli. Böyle bir düşüncenin beni ve ekibimi yıldırmasına izin vermedim, hep beraber başarıya odaklandık. Bu yolda sizi en çok kim teşvik etti? Babam sanırım… Ya da sadece onu örnek alan kişi olarak kendim, yani kendi kendimi teşvik etmiş olabilirim. Şirketi kurarken en çok nerede zorlandınız? Doğru kadroyu oluşturmak en zor kısımdı. Sonrasında da hiç bilmediğim bir sektöre adım atmış olmanın verdiği bazı acemiliklerden kaynaklı hatalar kısa bir süre için de olsa kendi kendime işi zorlaştırmama neden olmuştu. Bunlardan çıkartılan dersler ise, işin çok daha hızlı ve güçlü ilerlemesini sağladı. İlk büyük işinizi nasıl bitirdiniz? Bir iş fikrine gerçekten inandığınızda, o sadece bir proje olmuyor, sizin hayatınızın merkezine yerleşiyor. Diğer sorumluluklarınızı yerine getirmeye elbette gayret ediyorsunuz; ancak sosyal hayatınızdan ve hatta uykunuzdan kısmak da dahil olmak üzere aklınız sürekli olarak o iş için çalışmaya başlıyor. Tüm odağınız o oluyor ve bundan asla rahatsız olmuyorsunuz. Motivasyonu dışarıda aramıyorsunuz; ancak zaman zaman sizi ve en önemlisi beraberinizdeki kişileri, yani ekibinizi motive etmesi adına bazı adımların gerçekleştiğini görebilmek istiyorsunuz. Bizim için projenin ilk basamağı olarak görünen en büyük iş, aslında kendi sanayi şirketimizin komple bu yazılıma geçmesini sağlamaktı. Ancak burada her iki şirketin de başındaki kişi olarak, karar veren kişi ben olduğumdan, bu benim için ve yazılımdaki ekibim için yeterli bir motivasyon gibi görünmüyordu. Bu nedenle yazılımı dışarıya, yani en başındaki amaca uygun olarak, diğer sektörlerdeki farklı şirketlerin kullanımına açınca neyle karşılacağımıza dair bir merakımız ve heyecanımız vardı. Dışarıya açıldığı ilk ha a üç farklı sektörden, kendi sektörlerinde hatrı sayılır şirketlerin bu yönetsel felsefeyi benimseyip bu yönetim yazılımını anında kullanmaya başlamalarını görmek ilk büyük deneyimimizdi ve bunu başarıyla tamamladığımızı gördük. Ne zaman “tamam işte başarıyorum galiba” dediniz? Bizi dinleyen şirketlerin neredeyse tamamı aynı ha a içerisinde yazılımı kullanmaya başlayınca, “tamam, işte başarıyoruz galiba” dedik. Ancak bizi en çok etkileyen, Türkiye’deki büyük bir bankanın projeyi dinleyip, bunu orta ve büyük ölçekli şirketlere tanıtmanın gerekli olduğunu vurgulayıp, bizden hiçbir talepte bulunmadan bizim adımıza e-posta yoluyla tanıtıma başlaması ve yine dünyanın önde gelen elektronik firmalarından birinin bizimle partnerlik kurmak istediğiyle ilgili yaklaşımda bulunması, bu fikrin artık bir sonraki adıma geçiyor olduğunun habercisi niteliğindeydi.

26





BUSINESS

Tepe Servis 10.Yılını Kutladı Entegre tesis yönetiminde sektörün öncü firmalarından Tepe Servis, Bilkent Otel’de gerçekleşen bir baloyla 10.yılını kutladı. 2008 yılında kurulan ve bugüne kadar başarılarıyla adından sıkça söz ettiren Tepe Servis, Bilkent Otel’de gerçekleşen bir davetle 10.yılını kutladı. Davete Türkiye’nin ve Ankara’nın önde gelen kuruluşlarının yöneticileri katıldı. Kutlamada kısa bir konuşma yapan Tepe Servis Genel Müdürü Canan Çakmakcı; “Tepe Servis olarak önümüzdeki yıllarda hem istikrarlı bir şekilde gelişmek hem de sektörümüzü büyütmeyi hedefliyoruz ve sahip olduğumuz liderliği devam ettirmek ve en iyiye ulaşmak hedefindeyiz.” dedi. Müzik dinletisi ve kokteylin yapıldığı davette, konuklar gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlendi. 

30 ÇİĞDEM TÜRKTAN, LEVENT GÜLER, CANAN ÇAKMAKCI


BUSINESS

SİNEM - MERT ALTAN

SERHAT VERGİLİ

GÖZDE EREN

DEMET TÜRDÜ, ȘEYDA KAYA, FERİT SEMİH ZEYBEKOĞLU

EMRE TANDOĞAN

MERVE İZGİ

KORAY ATALAY


RÖPORTAJ

Dostluk İlişkileri

Kıbrıs Türk Ticaret Odası Ankara Temsilcisi Burcu Kayan ile gerçekleştirdiğimiz röportajda kendisini yakından tanırken KıbrısTürk ilişkilerine de değiniyoruz...

BURCU KAYAN

K

ıbrıs Türk Ticaret Odası’nı biraz tanıyabilir miyiz? Ne zaman, kimin önderliğinde kuruldu? Uluslar arası faaliyetleri ne düzeydedir? 1958 yılında Le oşa’da bir grup Kıbrıslı Türk iş adamı, adada bulunan diğer Kıbrıslı Türk iş insanlarına da çağrıda bulunarak toplanmalarını ister. İlk toplantı, 15 Kasım 1958 tarihinde Evkaf İdaresi binasında yapılarak Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın temelleri atılır. 14 Mayıs 1959 tarihinde, Oda Başkanı Kemal Rüstem ve beraberindeki yönetim kurulu üyeleri tarafından Kıbrıs Türk Ticaret Odası 10 Temmuz 1959 tarihinde resmen tescil edilmiş ve faaliyete başlamıştır. KTTO, International Chamber of Commerce’e (ICC) üye kabul

32

edilerek uluslar arası statüye kavuşan ilk Kıbrıs Türk kuruluşu olmuştur. Kıbrıs Türk Ticaret Odası, Kıbrıs Türk halkının dış ilişkilerini geliştirmeye katkı koymak amacıyla Avrupa Birliği’nin merkezi konumunda olan Brüksel’de 19 Eylül 2005 tarihinde Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği binasında bir temsilcilik açmıştır. Brüksel Temsilciliği aktif olarak faaliyetlerine devam etmektedir. KTTO’nun faaliyetlerinden bahsedebilir misiniz? KTTO, yasalar ile kendisine verilmiş görevler dışında değişen dünya koşullarına uygun farklı üyelik hizmetleri vermeyi amaç edinmiştir. Resmi belgelendirme - ihracat ve ithalat için gerekli olan resmi belgelerin sağlanması, menşe verilmesi, belge/fatura onayı, prosedürlerde yönlendirme ve destek hizmetleri verilmektedir.


RÖPORTAJ

Kıbrıs Türk Ticaret Odası, kendisine gelen iş tekliflerini ve ihale duyurularını üyeleriyle paylaşmakta, iş geliştirme, ticareti artırma ve fuarlara katılım konusunda üyelerine yardımcı olmaktadır. KTTO ayrıca ülkemize yatırım için gelen iş insanlarına yardımcı olmayı kendisine görev bilmektedir. Ticaret Odası’nın Ankara Temsilcisi olma hikayeniz nasıl gelişti? Öncelikle kendimden biraz bahsedeyim dilerseniz; Kıbrıs Türkü Limasollu bir anne ve Kıbrıs Gazisi bir Türk subayının kızıyım. Annem ve babamın tanışması 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasına denk geliyor. Ben 1978 yılında Ankara’da doğdum, ancak Kıbrıs’tan hiçbir zaman kopmadım. 1995 yılında TED Ankara Koleji’nden, 2003 yılında Bilkent Üniversitesi İngilizce-Fransızca Mütercim-Tercümanlık bölümünden ve 2007 yılında da Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümünden mezun oldum. Evliyim ve Mert Onur adında bir oğlum var. 2003 yılından bu yana Türkiye’nin önde gelen enerji, inşaat, savunma sanayi ve turizm şirketlerinde çalıştım. Bu sayede ülkemize çok büyük yatırımlarda bulunan sanayici ve iş insanları ile tanışma ve birlikte çalışma fırsatı yakaladım. 2017 yılında Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın Ankara’da bir Temsilcilik açma kararını öğrendim. KTTO’nun Ankara’da temsil edilme fikri beni çok heyecanlandırdı. KTTO Ankara Temsilcisi olarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için yarar sağlayacağıma inandım. Oda’mızın yönetim kurulu ile bir araya geldik ve Ankara Temsilciliği’mizin kuruluş işlemlerine birlikte başlama kararı aldık. Ocak 2018 itibariyle T.C Ekonomi Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet göstermeye başladık. Ankara Temsilciliğinin kurulması ile birlikte gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeler ve başarmak istediğiniz hedefler nelerdir? Öncelikli amacım, KTTO’yu temsil ettiğim platformlarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili farkındalık yaratmak, Kıbrıslı Türkler üzerindeki ekonomik ve siyasi kısıtlamaların kalkması, ticari zorlukların giderilmesi yönünde etkin bir faaliyet yürütmek ve KKTC’nin uluslararası arenada tanınmasına katkıda bulunmak. KKTC ile Türkiye arasında pek çok ekonomik protokol ve iş birliği anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmalar çerçevesinde öngörülen pek çok sanayi ve yatırım projesi bulunmaktadır. Yakın zamanda gerçekleşen projelerden biri ve bence adaya çok büyük katkı sağlayacağını düşündüğüm proje, Türkiye’den gelen sulama ve kullanım suyu projesidir. Bu proje sayesinde sulama sıkıntısı çeken tarım arazileri ekonomiye kazandırılacaktır. Türkiye’den gelen pek çok yatırımcı başta eğitim ve turizm sektörleri olmak üzere KKTC ekonomisine katkıda bulunmaktadır. KKTC’de faaliyet gösteren 19 aktif yüksek öğrenim kurumu bulunmaktadır. Üniversitelerimiz Kuzey Kıbrıs’ın kültür ve sanat alanlarına da büyük katkı sağlamaktadır. KTTO Ankara Temsilcisi olarak iki ülke arasında kültür ve sanat etkinliklerine her zaman destek olmak isterim. KKTC’nin dünya standartlarında eğitim veren üniversiteleri ile bir eğitim ülkesi olarak anılması KKTC’ye çok büyük yarar sağlayacaktır. KKTC güneşli gün sayısı, ortalamanın hayli üzerinde olan bir ülkedir. Ülkemiz yaz, kış pek çok yabancı turisti misafir etmektedir. Turizm alanında turist sayısının artırılmasının, misafirlerin ilgi alanlarına göre turizm tesislerinin çeşitlendirilmesinin gerektiğini düşünüyorum. Pek çok kültürü bir arada barındıran, farklı etnik kökene, dil ve dine mensup bireylerin bir arada uyum içerisinde yaşadığı Kuzey Kıbrıs; tarih, kültür, sanat, gastronomi ve çeşitli spor dalları ile yat, kongre ve sağlık turizmi için oldukça elverişlidir. KKTC’ye turizm yatırımında bulunmak isteyen yatırımcıların bu alanlara da teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

KTTO olarak, Kuzey Kıbrıs’ta yatırım ve iş yapmak isteyen kişi ve kurumlara yardımcı olmak, Oda’mızın öncelikli görevidir. Üyelerimizle bağlantı kurulmasından, bürokratik engellerin aşılmasına kadar her alanda faaliyette bulunmaktayız. Türkiye ve Kıbrıs ilişkilerinin günümüzdeki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti jeopolitik konumu bakımından Türkiye Cumhuriyeti için de ayrı bir öneme sahiptir. Bu bağlamda, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 1930’lu yıllarda Antalya bölgesinde yaptığı bir tatbikatta “Kıbrıs’a dikkat ediniz, bu Ada bizim için çok önemlidir.” sözü tarihe geçmiştir. Ada ülkesi olmasından dolayı özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin güvenliğinin sağlanması adına Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve desteği bizler için çok önemlidir. Ekonomik açıdan bakıldığında her yıl Türkiye ile 1 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirilmektedir. Mersin limanı adeta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin dünyaya açılan penceresidir. Kıbrıs Türk Ticaret Odası olarak, Türkiye ile ilişkilerimizin daha da ilerlemesi için elimizden geleni yapıyoruz. Son olarak 3 Temmuz 2018 tarihinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Kıbrıs Türk Ticaret Odası arasında Türkiye-KKTC Ticaret Odası Formu kurulmasına ilişkin bir mutabakat zaptı imzalanmış ve gerekli çalışmalara başlanmıştır.

TÜRKİYE’DE YENİ YÖNETİM SİSTEMİNE GEÇİLMESİ İLE BİRLİKTE, TEMSİLCİLİK OLARAK KURULMUŞ MEVCUT İLİŞKİLERİ DAHA DA İLERİYE TAŞIMAYI HEDEFLEMEKTEYİZ. Temsilcilik olarak Türkiye’de başta ticaret ve sanayi odaları olmak üzere, TOBB, sivil toplum örgütleri, Ticaret Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, TBMM yetkilileri, KKTC Ankara Büyükelçiliği, İstanbul ve Mersin Başkonsoloslukları, medya temsilcileri, akademisyenler ve Türkiye’nin önde gelen seçkin sanayici ve iş insanları ile görüşmeler gerçekleştirmekte ve pek çok alanda iş birliği yapmaktayız. Yaptığımız bu çalışmalar doğrultusunda, Türkiye’de yeni yönetim sistemine geçilmesi ile birlikte, temsilcilik olarak kurulmuş mevcut ilişkileri daha da ileriye taşımayı hedeflemekteyiz. Türkiye’nin desteği ile hayata geçirilecek projelerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomisine büyük katkı sağlamasının yanı sıra uluslar arası arenada Kıbrıs Türkü’nün haklarını koruması adına da büyük yarar sağlayacağını düşünüyorum. İş hayatında kadın ve anne statüsünü birlikte sürdürebilmek oldukça zor. Sizin bu konuya bakış açınız nedir? Günümüzde hayat özellikle büyük şehirlerde bir hayli zor... Bir de çalışan bir kadın ve aynı zamanda anne iseniz sorumluluklarınız çok fazla demektir. Toplumumuzda anne statüsünün yeri ayrı; ne kadar yoğun bir iş temposunda çalışırsanız çalışın önceliğiniz aileniz ve çocuğunuz olmalı diye düşünüyorum. Zaman çok çabuk geçiyor ve çocuklar da göz açıp kapayıncaya kadar büyüyor. Bu nedenle çocuğunuzla geçirdiğiniz her anınız çok kıymetli. Kadınların iş hayatında, bürokraside, sanat dallarında; özellikle siyasette söz sahibi olmasının bizden sonra gelecek olan nesillere getirisinin çok büyük olacağını düşünüyorum.

33


BUSINESS

Temel Çözüm İhracat TİM Başkanı İsmail Gülle, yılın ilk 5 ayında cari açığın 27,7 milyar dolara ulaştığını belirterek, “özel sektörün gayretleri ve hükümetin destekleri ile cari açığı azaltacak güce sahibiz. Cari açığın, hatta tüm ekonomik sorunlarımızın temel çözümü ihracattır. Formül çok basit; harcadığımızdan daha fazla kazanacağız” diye konuştu. İSMAİL GÜLLE

H

izmet ihracatına TİM olarak ayrı bir önem verdiklerini ifade eden Gülle: “Hizmet ihracatımızda başarılı firmalarımızı ortaya çıkarmak ve ülkemizin bu alandaki potansiyelini sergileyebilmek için 2016 yılında Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı çalışması başlattık. Şu an 2017 yılı araştırmamız başlamış durumda. Yurt dışına hizmet ihraç eden tüm firmalarımızı bu araştırmaya katılmaya davet ediyorum.” şeklinde konuştu. Yeni kabinede, hizmet ihracatının devleri arasında yer alan sektörlerde önemli başarılara imza atan bakanların yer almasından mutluluk duyduklarını vurgulayan Gülle: “Kültür ve Turizm Bakanımız, Milli Eğitim Bakanımız ve Sağlık Bakanımız hizmet ihracatının içerisinde gelen bakanlar. 2023 için hedeflediğimiz 150 milyar dolarlık hizmet ihracatına ulaşma noktasında tüm hizmet ihracatçılarına liderlik yapacaklarına yürekten inanıyoruz” dedi.

34

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle, geçtiğimiz haftalarda açıklanan ödemeler dengesi verileri ve hizmet ihracatındaki artışa ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yılın ilk 5 ayında cari açığın 27,7 milyar dolara ulaştığını kaydeden Gülle; “cari açık konusu ülkemizin önemli sorunlarından birisi. Bu çözülemeyecek bir sorun değil elbette, özel sektörümüzün gayretleri ve Hükümetimizin destekleri ile bu cari açığı azaltacak güce sahip olduğumuzu çok iyi biliyoruz” dedi. Mal ve hizmet ihracatını artırmalıyız... Cari açığın, hatta tüm ekonomik sorunların temel çözümünün ihracat olduğunu kaydeden TİM Başkanı Gülle: “Cari açığı kapatabilmenin formülü çok basit: harcadığımızdan daha fazla kazanacağız. Hem mal hem de hizmet ihracatını artırabilirsek, bu konuda mesafe kaydedebiliriz. Bugün ekonomide 2023 hedeflerine


BUSINESS

ulaşabilmemizin tek yolunun ihracat olduğu artık herkesin malumu. TİM Başkanlığı’na aday olduğumda koyduğum ilk hedeflerden biri dış ticaret fazlası veren bir ülke konumuna gelebilmekti. Bu ülke aldığından daha fazlasını ihraç etmeli, açık vermemeli, açığın finansmanı ile uğraşmamalı dedik” şeklinde konuştu. İthalatı da kontrol altına almak durumundayız...

2018’İN BAŞINDAN BERİ ÖZELLİKLE TAŞIMACILIK VE TURİZMDE CİDDİ ARTIŞLAR YAŞIYORUZ.

Bunun için öncelikle mal ihracatını ithalatın üzerine taşıyacak projeler geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Gülle sözlerini şöyle sürdürdü: “İhracatımızı artırırken, ithalatımızı da kontrol altına almak durumundayız. Bunun yanında, en az mal ihracatı kadar hizmet ihracatı da son derece önemli. Son açıklanan ödemeler dengesi verilerinde hizmetler dengesi yılın ilk 5 ayında 6,3 milyar dolar fazla verdi. Yani mal ticaretinde ithalatımız ihracatımızın önünde giderken, hizmet ticaretinde bu yılın Ocak - Mayıs döneminde 9,5 milyar dolar ithalata karşılık 16 milyar dolara yakın hizmet ihracatımız var. Bu dönemde tam 4 ayda yüzde 65’in üstünde artış yakaladık. Güçlü olduğumuz bu alanda pastadan daha fazla pay almalıyız. 2018’in başından beri özellikle taşımacılık ve turizmde ciddi artışlar yaşıyoruz. Turizm gelirleri 5 aydır yüzde 30 civarında artıyor, taşımacılık da ciddi bir yükseliş gösteriyor, bu performansı sürekli hale getirmemiz gerek.” Tek bir çatı altında toplantılar... Hizmet ihracatına TİM olarak ayrı bir önem verdiklerini kaydeden Gülle, Nisan ayında Hizmet İhracatçıları Birliği’nin kurulduğunu hatırlattı. Artık hizmet ihracatının tek bir çatı altında toplandığını

ifade eden Gülle, “turizm, taşımacılık, eğitim gibi farklı alanlarda oluşturduğumuz alt kurullar sayesinde çok verimli çalışmalar ortaya koyacağız. Bunun yanında, hizmet ihracatımızda başarılı firmalarımızı ortaya çıkarmak ve ülkemizin bu alandaki potansiyelini sergileyebilmek için 2016 yılında “2015 yılı Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı” çalışması başlattık. 2017 yılında gerçekleştirdiğimiz törende başarılı firmalarımız ödüllerini son Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın ve Bakanlarımızın ellerinden aldılar. Şu an 3. yılında, 2017 araştırmamız başlamış durumda. Yurt dışına hizmet ihraç eden tüm firmalarımızı bu araştırmaya katılmaya davet ediyorum. Hizmet ihracatçısı firmalar “Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Araştırması”na http://www.tim.org.tr/ tr/500.html adresinden kayıt yaptırarak sıralamada yer alma şansına sahip” diye konuştu. Hizmet ihracatının devleri yeni kabinede... Yeni kabinede, hizmet ihracatının devleri arasında yer alan sektörlerde önemli başarılara imza atan bakanların yer almasından mutluluk duyduklarını ifade eden Gülle: “İhracat potansiyelimizin açığa çıkarılmasında bakanlarımızın büyük katkı sağlayacaklarına inanıyoruz” dedi. TİM Başkanı İsmail Gülle, konuşmasına şöyle devam etti: “Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Ersoy, Türk turizm sektöründe 25 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan Etstur’un Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden geliyor. Milli Eğitim Bakanımız Prof. Dr. Ziya Selçuk TED Üniversitesi’nin yanı sıra, çok sayıda özel eğitim-öğretim kurumunun kuruluşunu gerçekleştirmiş durumda. Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca, Medipol Üniversitesi’nin Mütevelli Heyeti Başkanlığı ile Hizmet İhracatçıları Birliği Sağlık Hizmetleri Komitesi Başkanlığı gibi görevleri üstlendi. Bu anlamda sayın bakanlarımızın 2023 için hedeflediğimiz 150 milyar dolarlık hizmet ihracatına ulaşma noktasında tüm hizmet ihracatçılarına liderlik yapacaklarına yürekten inanıyoruz.”

35




RÖPORTAJ

Nusret Cömert

nusret@magmedya.com.tr

Gökyüzüne Ulaşan Hayaller

ERSEL GÖRAL , NUSRET CÖMERT

Yazarımız Nusret Cömert’in Sabiha Gökçen Havalimanı Ceo'su Ersel Göral ile gerçekleştirdiği röportajımızda hem kendisini yakından tanıyacak hem de havacılık sektörü hakkında merak ettiğiniz soruların yanıtlarını alacaksınız…

S

izi kısaca tanıyabilir miyiz? İstanbul doğumluyum. İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra, profesyonel kariyerim 21 yaşımda ve üniversite 2.sınıfta iken, 1993 yılında Atatürk Havalimanı’nda başladı. Vardiyalı çalışırken okul ile işi aynı anda yürütmek aslında baya zordu. Ancak 27 yaşımda mezun olduğumda havalimanında müdür pozisyonunda çalışıyordum. 1993 yılından, 2015 yılına kadar sırasıyla Çelebi Hava Servisi (Harekat Şefi), Gözen Havacılık (İstasyon Müdürü), TAV İstanbul (Nöbetçi Müdür ve Genel Müdür Yardımcısı), TAV

38

Gürcistan (Genel Müdür), TAV Tunus (Genel Müdür), ICF Antalya Havalimanı’nda (Genel Müdür) olarak görev yaptım. 2016-2017 yılları arasında IGA İstanbul Yeni Havalimanı’nda CAIO unvanıyla çalıştım. 2017 yılında da ISG Sabiha Gökçen Havalimanı’nın CEO’su olarak göreve başladım. Bir kız ve bir erkek çocuğum var. İş yaşamındaki öncelikleriniz ve ilkeleriniz neler? Benim için iş hayatında en etkili olduğunu düşündüğüm özellik, doğru iletişim kurabilmek. Yatay ve dikey ilişkilerde ne kadar başarılı bir iletişim kurduğunuz, belirlediğiniz hedeflere ulaşırken size destek olacak en büyük etken. Doğru iletişimle açamayacağınız


RÖPORTAJ

kapı, çözemeyeceğiniz sorun yok. İşin zor tarafı, teknik değil sosyal. Ben de ilişki yönetiminde iyi olduğumu düşünüyorum. Sizce gelecek hangi sökterde? İçinde bulunduğum havacılık sektörü tıpkı şu anda olduğu gibi gelecekte de en önemli sektörlerden biri olacak. Özellikle 2023 için kendine büyük hedefler koymuş olan Türkiye’nin geleceğinde sivil havacılık sektörü, tüm paydaşlarıyla birlikte yerini en önlerde alacak. Son 10-12 yılda gerçekleşen büyüme de zaten bunun işareti. Bir o kadar önemli olan bilişim teknolojilerinin de altını çizmem lazım. Bu çağda teknolojiden uzak kalmak, inovatif ve yaratıcı fikirlerden mahrum bir yönetim tarzı ile yönetmek pek mümkün değil. Biz de havalimanımızda bunu çok önemsiyor, hem mevcut trendleri takip ederek hem de bizzat yarattığımız teknojilerle bu gelişime ayak uydurmaya çalışıyoruz. Seyahat etmeyi seviyor musunuz? Nerelere? İçinde bulunduğum sektör ve pozisyonum gereği çok sık seyahat ediyorum. İş hayatımın önemli bir bölümünü Tunus ve Gürcistan’da geçirdim. Hem bu süre zarfında hem de daha sonra özellikle Avrupa, Kuzey Amerika ile Uzak ve Orta Doğu’da birçok yeri görme şansı elde ettim. İş dışında da zaman zaman tatil amaçlı seyahatlerim oluyor. Özellikle Uzak Doğu, kendimi bildim bileli çok cazip geliyor. Ancak hafta sonu ve benzeri kısa dönemli seyahatlerde tercihim İtalya ve Yunanistan oluyor. Hobileriniz neler? Vazgeçemediğiniz alışkanlıklarınız var mı? En büyük hobim teknem. Kızım Naz’ın adını taşıyan teknemde zaman geçirmek bana müthiş keyif veriyor. Tekne sahibi olmak hep hayalimdi. İlk teknemi 27 yaşımda almıştım. 7,5 metrelik küçük bir sürat teknesiydi. Sonra onu biraz daha büyüğü ve son olarak da şimdiki motoryatım takip etti. Yani kaptan köşküne geçmem 40 yaşında gerçekleşti. Denizde olmak bana inanılmaz keyif veriyor. Tüm düşüncelerimden arınıyor, adeta terapi yapıyorum kendime. Tekne sahibi olmanın, denizde zaman geçirmenin ömrümü en

az 6-8 yıl uzatacağına inanıyorum. Deniz ve seyir esnasındaki rüzgarla temas etmek bana kendimi çok iyi hissettiriyor. Daha çok 12 yaşındaki oğlumla teknede zaman geçiriyoruz. Oğlum Sarp, teknedeki en önemli partnerim. Bir başka hobim de mutfakta zaman geçirmek... Annem çok iyi yemek yapar, sanırım bu özelliği bana da geçmiş. Özellikle mezeler konusunda başarılıyım. Hayranlık duyduğunuz, takdir ettiğiniz isimler… En büyük hayranlığım, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Atatürk’ün liderlik vasıfları, karizması, gücü, bilgisi beni her zaman ona hayran bırakmıştır. En büyük idealiniz nedir? Son bir yıldır İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nın CEO’su olarak görev yapıyorum. Elbette en büyük hayalim, bu havalimanı üzerine. Sabiha Gökçen, Türkiye’nin en büyük ikinci havalimanı. Burası için önemli yatırımlar hedefliyoruz. Şu anda en büyük idealim ve hayallerimden biri, 2. pistimizin de devreye girmesinin ardından Sabiha Gökçen’den okyanus ötesi bir uçuşun yapılmasına tanık olmak. Bunu 2 yıl içinde başarmayı hedefliyoruz.

HAVACILIK SEKTÖRÜ ŞU ANDA OLDUĞU GİBİ GELECEKTE DE EN ÖNEMLİ SEKTÖRLERDEN BİRİ OLACAK...

Bir diğeri ise, yurt dışında yeni bir havalimanı işletme ihalesini kazanabilmek. Bunun için de hissedarımız Malaysia Airports ile yoğun çaba sarf ediyoruz.

39


RÖPORTAJ

Sosyal sorumluluk projeleriniz var mı? Şirket olarak özellikle bu yıl çok önemli bir sosyal sorumluluk projesinin parçası olduk. 2018 yılı İSG olarak bizim Sabiha Gökçen terminal işletmesini devralışımzın 10’uncu yılı. Bu yıl için özel bir sosyal sorumluluk projesi üstlendik. Sabiha Gökçen Havalimanı olarak, Türkiye’nin ilk engelsiz havalimanı kuruluşuyuz. Buna bağlı olarak İstanbul Zihinsel Engelli Çocuklar Vakfı (İZEV) ile birlikte bir projeyi hayata geçirdik. Dünyaca ünlü şarkıcı Roger Waters’ın sözlerini yazdığı Pink Floyd’un meşhur The Wall şarkısına Türkçe söz yazıldı ve bu şarkıyı aralarında Selda Bağcan ve Funda Arar gibi birçok ünlü ismin de bulunduğu sanatçılar seslendirdi. Çekilen klip milyonlarca kez izlendi. Ayrıca yine İZEV’in Hayvanlar ve Biz fotoğraf sergisine ev sahipliği yaptık. Tüm bu çalışmalara sponsor olarak destek verdik. Üye olduğunuz dernek ve vakıflar var mı? Koyu bir Beşiktaş taraftarıyım. Kesinlikle seyirci değil, gerçek bir taraftarım. Uzun yıllardır da Beşiktaş Klubü kongre üyesiyim. İş hayatınızı ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler var mı? Çocuklarımla mümkün olduğu kadar fazla zaman geçirmeye çalışıyorum. Ayrıca en az çocuklarım kadar değer verdiğim bir insan var hayatımda. Sevdiklerimle birlikte olmak, zamanı paylaşmak bana çok keyif veriyor. Deniz ve tekne tutkum ile iyi bir Beşiktaşlı oluşumdan zaten bahsetmiştim. Beşiktaş’ı gerek yurt içinde gerekse yurt dışındaki maçlarında takip etmek de iş dışındaki en önemli uğraşlarımdan biri... Küçük yaşlarda, bugün bulunduğunuz noktanın hayalini kurmuş muydunuz? Çok küçük yaşlardan beri hep pilot olmak istedim. Bana gökyüzünün ve gökyüzünde olmanın her hali çok çekici gelirdi. Pilot olmadığıma hiç hayıflanmıyorum, zira en az pilotluk kadar keyifli bir iş yapıyor, onlara hizmet eden tesislerde çalışıyor, 25 yılı aşkın bir süredir havalimanı işletmeciliği yapıyorum. Türkiye’yi Avrupa’da temsil edebilecek en başarılı sektör sizce hangisi? Türkiye’yi Avrupa’da temsil edebilecek en başarılı sektörle ilgil yorum yapmaktansa, Türk sivil havacılığının Avrupalının gözündeki yerine değinmek isterim. Özellikle son 10 yılda gerek havalimanı işletmecileri, gerekse havayolları bazında sayısız başarı elde ettik. Örneğin, biz İstanbul Sabiha Gökçen olarak 2009-2015 yılları arasında 7 yıl arka arkaya Avrupa’nın en hızlı büyüyen havalimanı olduk. Geçtiğimiz yıl elde ettiğimiz yüzde 82.3 zamanında kalkış oranı ile Punctuality League’de dünyada 8. ve ilk 10 sırada yer alan tek Türk havalimanı olduk. Ülkemizin tüm havalimanlarında geçtiğimiz yıl 200 milyon yolcumuza hizmert verildi. Başta bayrak taşıyıcı havayolumuz THY ve Sabiha Gökçen’i merkez üssü olarak kullanan Pegasus Havayolları olmak üzere tüm havayolu şirketlerimizin büyüme oranları ve ulusal, uluslararası başarıları ortada. Dünyanın en büyük havalimanlarından birini açmak üzereyiz ülke olarak. Tüm bunlar, sektörümüzün yabancılar tarafından yakından takip edilmesine, gıpta ile izlenmesine sebep olan unsurlar. Kariyerinizde dönüm noktası ne oldu? Çok küçük yaşlardan beri havacılığa ve pilotluğa büyük ilgi duymama rağmen havacılık sektörüne adım atmam tamamen şans eseridir. Üniversite eğitimimin ilk yıllarında bir arkadaşımla karşılaştım. “Havalimanında çalışıyorum, birçok fırsat var, sen de gel” dedi. Arkadaşımı dinleyip o kapıdan bir girdim, giriş o giriş, 26 sene oldu. İyi ki onun sözünü dinlemişim. Fakat beni asıl olgunlaştıran, geleceğe farklı bakmamı sağlayan dönem Gürcistan’da geçirdiğim 2 senedir. Çok genç bir ekiple 2 yıl gibi kısa bir sürede Tiflis ve Batum havalimanlarını inşa ettik ve hiç sorunsuz bir şekilde işletmeye açtık. O projede, 2 yılda 2 havalimanı ile elde ettiğim tecrübenin bana katkısı çok büyük.

40


ALIŞVERİŞ

BROOKS BROTHERS Gömlek 608

DOLCE&GABBANA Takım 19.250

DOLCE&GABBANA Çanta 12.450

40 MILLION GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ

MONTBLANC Kalem 11.130

UĞUR SAAT ROLEX Saat

ETRO Ayakkabı 5.850

ERMENEGILDO ZEGNA 2018 Sonbahar-Kış

LANVIN Kravat 875

PAL ZILERI 2018 Sonbahar-Kış

Karizmatik Erkekler İş hayatında karizmasının yanı sıra konforunu da kaybetmek istemeyen erkekler için rahatlık ve şıklığı kombinlediğimiz önerilerimiz...

HENDERSON Ayakkabı 3.945

SERAPIAN Çanta 14.450

41


BUSINESS

Üretim ve İhracat Eksenli Bir

Ekonomi Modeli Tesis Edilmeli Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2018 yılı ikinci çeyreğine ilişkin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) sonuçlarını açıkladı. Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan MÜSİAD Ankara Başkanı İlhan Erdal, dünyada ticaret savaşlarının yaşandığı ve ekonomiye yönelik dış kaynaklı olumsuz etkilerin olduğu bir dönemde Türkiye ekonomisinin, yılın ikinci çeyreğinde yakaladığı yüzde 5,2'lik büyüme oranıyla OECD ülkelerini geride bırakmasının ve AB ülkeleri arasında ise ikinci sırada yer almasının önemli olduğunu belirtti. İLHAN ERDAL

42


BUSINESS

M

ÜSİAD Ankara Başkanı İlhan Erdal yaptığı açıklamasında: "Sektörel bazda baktığımızda sanayi sektörü yüzde 4,3 büyürken, inşaat sektörü yüzde 0,8 ve hizmetler sektörü ise yüzde 8 büyüdü. Gayrimenkulde büyüme yüzde 0,2 seviyesinde kalırken, finansta yüzde 12,1 olarak gerçekleşti. 2018'in ikinci çeyreğinde, diğer sektörlerdeki büyümenin aksine tarım sektörü yüzde 1,5 küçüldü" dedi.

İș dünyası orta ve uzun vadeli reformlar bekliyor... Başkan Erdal, 2018 yılı birinci çeyreğinde yüzde 7,3'lük büyüme oranı yakalandığını, ikinci çeyrekte ise yüzde 5,2 büyümeyle bir yavaşlamanın söz konusu olduğunu, bu nedenle mevcut duruma göre pozisyon alınması ve bu doğrultuda stratejiler geliştirilmesi gerektiğini ifade ederek iş dünyasının orta ve uzun vadeli reformlar beklediğini vurguladı. Türkiye'nin tarım ve gıdada temelleri sağlam, orta ve uzun vadeli politikalara ihtiyacı olduğunun açıklanan veriler ışığında görüldüğünü söyleyen Başkan Erdal sözlerini şöyle sürdürdü: "Kısa vadeli, günlük politikalar ve palyatif önlemler yerine tüm sektörlerde güçlü ve sürdürülebilir yapısal reformlar gündeme gelmeli ve artık gündemde ithalat değil ihracata dayalı yerli üretim

olmalı. Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerinin yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülmesi ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin payının artırılmasına, dolayısıyla cari açığın azaltılmasına katkı sağlayacaktır.

BUNDAN BÖYLE BU ALANLAR ÜZERİNE YOĞUNLAŞARAK, SEKTÖRÜN TÜM PAYDAŞLARIYLA BİR ARAYA GELİP, ORTAK AKIL ÇERÇEVESİNDE YENİ ÇALIŞMALAR ORTAYA KOYMALIYIZ.

Kurdaki volatilitenin yüksek olması bizlere bu işin ithalatla yürümeyeceğini acı bir şekilde gösteriyor. Ekonomimizin temellerinin sağlamlığından hiç kimsenin kuşkusu yok. Bugün açıklanan veriler, ekonomimizin güçlendirilmeye ihtiyacı olan bölgelerini görmemize aracı oldu. Bundan böyle bu alanlar üzerine yoğunlaşarak, sektörün tüm paydaşlarıyla bir araya gelip, ortak akıl çerçevesinde yeni çalışmalar ortaya koymalıyız. Bu verileri yolumuza kılavuz yaptığımız vakit; katma değeri yüksek ürünler üreten, teknoloji çağına ayak uydurmuş, markalaşma konusunda dünyada önemli noktalara gelmiş, yerli ve milli ekonomiye sahip bir Türkiye olmamızın önünde hiçbir engel kalmayacaktır."

43


BUSINESS

Türk Mühendislerin Geliştirdiği Yerli

Kamyona Büyük Ödül

Ford Trucks, yeni çekicisi F-MAX'i, 2018 Hannover Uluslararası Ticari Araç Fuarı'nda (IAA) dünyaya tanıttı. F-MAX, her yıl fuarda sonucu merakla beklenen büyük ödülü "Uluslararası Yılın Kamyonu Ödülü"ne de layık görüldü.

F

-MAX'in dünya prömiyeri büyük bir habere de sahne oldu. Her yıl sonucu merakla beklenen Uluslararası Yılın Kamyonu Ödülü"ne bu yıl F-MAX'in layık görüldüğü açıklandı. F-MAX'in dünya prömiyerine ve ödül vesilesiyle fuarda düzenlenen törene Koç Holding ve Ford Otosan Onursal Başkanı Rahmi M. Koç, Koç Holding Başkan Vekili ve Ford

44

Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Y. Koç, Koç Holding Otomotiv Grubu Başkanı Cenk Çimen, Ford Otosan Yönetim Kurulu üyeleri Ali İhsan İlkbahar, Turgay Durak, Füsun Akkal Bozok, Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, Ford Otosan Genel Müdür Baş Yardımcısı Lisa K. King ve Ford Otosan üst yönetimi katıldı. Ford Trucks'ın, Ekim ayında piyasaya süreceği yeni çekicisi F-MAX, fuarın da ilgi odağı oldu.


BUSINESS

Ali Y. Koç: "Bir aracı motoru dahil geliştirip üretebilecek yeteneğe sahip ilk Türk şirketi olmanın gururunu yaşıyoruz." F-MAX'in dünya prömiyeri sonrasında açıklamalarda bulunan Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı ve Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Y. Koç, Ford Otosan'ın kamyon işine 1959 yılında başladığını hatırlatırken, "1982'de kurulan İnönü Fabrikası ile kamyon işindeki iddiamızı mühendislik gücümüzle birleştirerek yeni bir aşamaya taşımıştık. Bugün geldiğimiz noktada ise bir aracı, motoru dahil, geliştirip üretebilecek yeteneğe sahip ilk Türk şirketi olmanın gururunu yaşıyoruz. Bugün dünya prömiyerini gerçekleştirdiğimiz F-MAX ile Türkiye'nin sıfırdan geliştirilen ve üretilen ilk çekicisini dünyaya sunuyoruz. Uluslararası Yılın Kamyonu (International Truck of the year) Ödülü, üretim gücümüzün ve mühendislik kabiliyetlerimizin ulaştığı noktayı ortaya koyuyor. Emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarımı kutluyorum. Çekicimizin uluslararası pazara yeni bir oyuncu olarak girmesi için hazırız." dedi. Ali Y. Koç: "Ford Trucks'a yaptığımız yatırımın en önemli noktasındayız." Ford Otosan'ın 2010 yılında kamyon işine odaklanarak yeniden yapılanmaya gittiğinin ve bu kapsamda yürüttüğü stratejinin ardında uluslararası bir marka olma hedeflerinin bulunduğunun altını çizen Koç, "Ford Trucks, Ford Otosan'ın geleceği için bizleri heyecanlandıran çok önemli bir girişim. 2010 yılında aldığımız stratejik kararla Ford Trucks'ın büyümesi yolunda büyük adımlar attık. Türkiye'de tamamen ağır ticari araçlara özel ve son derece modern bayi yapılanmamızı 30 plaza ile tamamladık. Uluslararası pazarlarda büyümemizi ise Orta Doğu, Afrika, Rusya ve Türkî Cumhuriyetlerin ardından, Orta ve Doğu Avrupa'da gerçekleştirdiğimiz bayi açılışlarıyla sürdürdük. Bugün itibarıyla 33 ülkede faaliyet gösteriyoruz. 2018 sonu itibarıyla 41, 2020 sonu itibarıyla da 51 ülkede var olmayı hedefliyoruz. 2015 yılından bu yana Ford Trucks için 400 milyon doların üzerinde yatırım gerçekleştirdik. 2017'de uluslararası pazarlardaki satışlarımızı yüzde 50 artırdık. Bugün geldiğimiz noktada, Ford Trucks işine yaptığımız yatırımın en önemli noktasındayız. F-MAX, uluslararası pazarlardaki büyümemize ivme kazandıracak. Alt yapımız ve global yapılanmamız, F-MAX'in uluslararası pazarlara yeni bir oyuncu olarak girmesi için hazır. Ford Trucks'ın hedefi; ürettiğimiz her 3 araçtan birini ihraç etmek ve ihracatımızın yüzde 50'sini Avrupa pazarlarına yönelik gerçekleştirmek. Hep vurguladığımız gibi, Koç topluluğu olarak ülkemize duyduğumuz inanç ile rekabet gücümüzü artıracak, ülkemize katkı sağlayacak, fark yaratacak yatırımlarımızı, planlı ve uzun vadeli bir bakış açısıyla sürdürüyoruz. Geçmişten bugüne, her zaman kısa vadeli dalgalanmalar yerine, uzun dönemli hedeflere odaklanmaya özen gösterdik. Memleketimizin potansiyeline kavuşmasında ve ülkemizin uzun vadeli hedef ve hayallerinde bizim de bir katkımızın olması topluluğumuz için en önemli motivasyon kaynağı." Haydar Yenigün: "Bugün aldığımız ödül araç üretme ve geliştirme kabiliyetimizin geldiği noktayı çok iyi anlatıyor." Hem Ford Otosan adına hem de Türkiye adına çok gururlu bir an yaşadıklarını ifade eden Haydar Yenigün şunları söyledi: "Ford Otosan olarak araç üretme ve geliştirme kabiliyetimizin geldiği noktayı, bugün layık görüldüğümüz "Yılın Kamyonu" ödülü çok iyi anlatıyor. 23 Avrupa ülkesinden 23 ayrı jüri üyesinin değerlendirmeleriyle elde ettiğimiz bu ödül, bizim geleceğimiz için de çok önemli bir adım. Ford Otosan olarak ortaklarımız Ford Motor Company ve Koç Holding'in bize verdiği destek ve güven ile yolculuğumuza devam edeceğiz."

45


RÖPORTAJ

Önce İnsan

ESİN GÜREL

Başarılı Avukat Esin Gürel gerçekleştirdiğimiz röportajda iş hayatı hakkındaki önemli tecrübelerini bizlere aktarırken genç nesillere de tavsiyelerde bulunuyor...

M

erhabalar sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Ankara Bahçelievler'de dört çocuklu bir ailede kardeşlerimle birlikte sokaklarda, bütün sokak oyunlarını oynayarak büyüdüm. Oyunlarda bile haksızlığa gelemeyen bir çocuktum. Sadece kendim için değil, başkaları için de haksızlığa tepki gösterirdim. Lise yıllarındayken de bu halim tavrım devam etti. Okulda başarılı bir öğrenciydim. Beni çok iyi tahlil eden bir öğretmenimin "Esin sen hukuk fakültesinde okursan çok başarılı bir hukukçu olursun" sözlerini dinleyerek ilk tercihim Ankara Hukuk Fakültesi'ne girdim. 30 yılı aşan meslek hayatımda pek çok ünlü ismin ve pek çok büyük şirketin avukatlığını üstlendim, hala da üstlenmeye devam ediyorum. Mesleğimi çok seviyorum, ancak ben bir koltukta birden çok karpuz taşımayı da severim. Çok yönlü bir yapım var. Son yıllarda hukuk sistemimize giren arabuluculuk konusuyla ilgileniyorum ve arabuluculuk yapıyorum. Sakin, uzlaşmacı yapım, arabuluculuk görevi üstlendiğim davalarda büyük avantaj sağlıyor. Benim arabuluculuk

46

yaptığım konularda taraflar kavga veya küslük gibi herhangi bir negatif etkiye girmeden, sakince uzlaşıp o masadan kalkabiliyorlar. Masaya otururken tarafların yüzlerinde olan o gerginlik, yerini rahatlamaya bırakıyor ve bu durum, mesleki başarının yanı sıra büyük bir mutluluk duymama da neden oluyor. Spor hayatımın bir parçası; Türkiye Futbol Federasyonu ve Golf Kulüp Disiplin Kurulu Üyesiyim. Daha önce Buz Pateni Federasyonu'nda da Disiplin Kurulu Üyeliği yaptım. Bütün bunların ötesinde ben bir anneyim ki kendimi tanımlamakta en mutlu olduğum yanım da bu aslında... İkizlerim var, ikisi de bu yıl üniversiteye başladılar. İki evladım da uluslararası alanda geçerliliği olan okullarda eğitim almak istediği için yurt dışında okuyacaklar. Üniversite insan hayatında çok büyük bir aşama, kişi yaşam yolunu üniversitesiyle belirliyor. Evlatlarımın bu kadar büyümüş olmaları bir yandan beni mutlu ediyor, ancak bir yandan da günlerim onlarsız geçecek diye hüzünleniyorum. Kendimi bu duygunun tuzağına düşürmemek için de kendime aynı yoldan çıkış buldum.


RÖPORTAJ

Çocuklarım gibi ben de bu yıl üniversiteye başlıyorum. Anadolu Üniversitesi'nde ikinci üniversitemi okuyacağım. Aslına bakarsanız geçen yıl Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'ne misafir öğrenci olarak devam ediyordum, şimdi öğrenciliği resmi hale getirmiş oldum.

kadınlara yapılan yatırımlarla ödeneceğine inanıyorum. Hatta ilk defa sizin derginize açıklıyorum, çok yeni bir dernek kurma çalışması yürütüyoruz. Bu ülkeden kazanan, bu ülkenin geleceğini önemseyen benim gibi meslek sahibi kadınlarla bir araya gelerek çok güzel projelere imza atacağız.

Avukat Esin Gürel için başarı ne demek? Çok güzel bir soru sordunuz. Genel anlamıyla baktığınızda başarı; ne sonuca ulaşmak istiyorsanız, o sonuca ulaştıracak eylemi gerçekleştirmek, o işin üstesinden gelmek demek. Ben üniversite hayatımdan bu yana başarı konusunu düşünen, başarmak için de önüne hedefler koyan, hatta başaran da biriyim. Her şeyden önce bir avukat olarak, üstlendiğim davayı kazanmam benim için başarı anlamına geliyor. Ancak geldiğim noktada benim için başarı, vazgeçmemek demek. Her ne olursa olsun, tüm aksiliklere, tüm kayıplara veya tüm negatifliklere rağmen yürüdüğünüz yoldan vazgeçmemeniz sizi başarıya götürecek yegane duygudur; içsel motivasyon gerektirir. Fakat burada dikkat çekmek istediğim bir nokta daha var; başarıyı paylaşacak kişilere sahip olmak, başarıların en büyüğü bana göre...

Kendi işinizde "olmazsa olmaz" diye nitelendirdiğiniz kurallar neler? Yine çok güzel bir soru sordunuz. İş hayatında prensiplerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Benim ilk prensibim, olmazsa olmazım doğruluk ve dürüstlük. Ayrıca kimseyi kendimden aşağıda ya da yukarıda görmemek, insanı insan olduğu için sevmek. Az önce de anlattığım gibi çocukluğumdan bu yana hak gözeten biri oldum, hakkaniyetin olması için de doğruluk ve dürüstlük vazgeçilmez bana göre.

Gelecekte kendinizi ve firmanızı görmek istediğiniz yer ve durum nedir? Böyle bir tablo tarifi yapar mısınız? Kendinizi şu anda bu tablonun neresinde görüyorsunuz? İş hayatında da, hayatın tüm aşamalarında da insanın kendine ilişkin bir hayal ortaya koymasının çok önemli olduğuna inanıyorum. Üniversitede okurken kendimi o avukatlık cübbesinin içinde adliye koridorlarında hayal ederdim. Çok şükür bu hayalimi tamı tamına yaşadım. Uzlaşmacı, empatik yapım nedeniyle zaten arabuluculuğu fiilen yapıyordum. Arabuluculuk müessesi gelince hayalim kendimi bu tabloda görmek oldu; gördüm, şirketim olsun istedim; oldu, tanınmış, başarılı bir avukat olmak istedim; o kadar çok çalıştım ki, çalışmanın armağanı başarılarımla tanınan bir avukat olmam oldu. Bugün sahip olduğum her şeyi alnımın teriyle elde ettim. Hayal ederken tevekkül etmeyi de öğreniyorsunuz. Şu anda, tam olmak istediğim tablonun ortasındayım ve bu tabloya baktığımda içimi şükür duygusu kaplıyor.

Günümüzde iş ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? Başka ülkeler ile kıyasladığınızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Türkiye muazzam bir ülke, müthiş potansiyeller barındırıyor. Coğrafi konumu itibariyle tam bir kavşak noktasında ve tam da bu nedenle coğrafyadaki bütün kültürlerden etkilenmiş bir yapımız var. Ülke olarak benim mesleğim de içinde yer almak üzere, tüm alanlarda bir Batılı kadar profesyonel, bir Doğulu kadar duygusal ve doğalız. İş hayatına yeni atılmış genç girişimciler ilk etapta nasıl bir yol izlemeli? Tavsiyeleriniz nelerdir? "Yaşlılar yapabilse, gençler bilebilse" diye bir söz var. Kendinden yaşlıların tecrübelerini dinleyen, anlayan gençlerin bilebileceğine inanıyorum. Çok çalışmak tabii ki her zaman önemli bir tavsiyedir. Deneyim kazanmak için usta-çırak ilişkisi kurma imkanları varsa mutlaka değerlendirsinler. Ve gençlerimize asıl tavsiyem; sezgilerine güvensinler.

İş hayatında amaç ve vizyon belirlemek neden önemli? Bu hayatta bütün işler ve davranışlar amaç ve niyete göre anlam kazanıyor. Amacınız yoksa rüzgarda savrulan kayık gibi sallanır durursunuz. İş hayatında amacınız uzun bir yol kat etmektir. Ancak o yola çıkarken kendinize küçük küçük hedef noktaları belirlerseniz, bir noktadan bir noktaya, oradan diğerine derken döner arkanıza bakarsınız ki o küçük noktalar uzun bir yol olmuş. Vizyon da bir gelecek resmidir. Az önce sorduğunuz gibi kendinizi gördüğünüz resim vizyondur. O hayal sizi bir noktaya taşır. Bugünün dünyasında kurumlar, şirketler, hatta kişiler amaç ve vizyonlarını belirleyip ona göre stratejiler oluşturarak yola çıkıyorlar. Sivil toplum kuruluşlarına yaklaşımınız nasıl, herhangi bir sivil toplum kuruluşunda göreviniz var mı? Sivil toplum kuruluşları özgürlüğün ve çağdaşlığın önemli unsurlarından biridir, toplumda çok sesliliği sağlar. Tüm bireyler için bu kuruluşlar kendini ifade etmek, toplumsal konulara temas etmek açısından iyi fırsatlar sunar. Bu nedenle sivil toplum kuruluşlarının önemli olduğunu düşünüyorum. Gerek hukukçu olmam, gerek kişilik özelliklerim, gerekse sosyal çevrem nedeniyle çok sayıda sivil toplum kuruluşunda her kademede görev aldım. Bunları tek tek saymam tabii ki mümkün değil. Bunların tamamında çok etkili, faydalı çalışmalar yürüttük. Kadınları destekleyen, onların girişimci olarak iş hayatına katılmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarını ayrı önemsiyorum, bu tür kuruluşlarda görev almaktan da büyük onur duyuyorum. Bu toplumda yetişerek, meslek sahibi olan, bu topraklarda gelir sağlayan herkesin bu topluma borcu olduğunu düşünüyorum. Bu borcun da en verimli şekliyle

47


RÖPORTAJ

İş hayatında para ve güç dışında başarı parametreleri sizce nelerdir? Bence tüm parametrelerin başında insan ilişkisinde başarı yer alıyor; bunu sağlayamazsanız ne kazandığınız para işe yarar ne de elde ettiğiniz güç... İnsan çevresiyle birlikte, ancak insan olabiliyor. Ve insan sevgisini yüreğinde taşıyan insanlara başarı kapıları ardına kadar açılıyor. Kendi hayatımda da daima diğer insanlarla ilişkilerimi para ve gücün önünde tuttum. Böyle olunca başarı da kendiliğinden geliyor zaten. Önce insan! Günün stresini ve yorgunluğunu nasıl atıyorsunuz? Stres ve yorgunluğun tek ilacının spor olduğunu düşünüyorum. Sporlar içinde de beni benden alan spor pilates. Ha anın üç günü kız kardeşim ve çok sevdiğim komşum Ferin Batman'la birlikte pilates dersi alıyoruz, böylece tüm yorgunluğumu atıyorum. Kitap okumayı çok seviyorum. Seyahat etmek de tüm stres ve yorgunluğu ortadan kaldırıyor bence... İnsanın iç dünyasını geliştirmesi gerektiğine inanıyorum; bir anlamda kalp gözünü açmak... Anda kalmak ve zihni kontrol altında tutup arındırmak için yılda dört kez inzivaya çekilip şehir dışına çıkıyorum, Cem Şen'in kalp yolu öğrencisiyim. Çanakkale, Polonezköy, Kastamonu ve Kemer'de ülkemizin eşsiz güzellikleri içinde eğitimlerimizi sürdürüyoruz ve kelimenin tam anlamıyla şarj oluyoruz. Bunların yanı sıra yurt dışı seyahatler de yapıyorum. Bu yıl çocuklarımın eğitimi nedeniyle mümkün oldukça Londra'ya gideceğim. Vazgeçemediğiniz alışkanlıklarınız var mı? Hobileriniz neler? Vazgeçemediğim yegane alışkanlığım, öğrenmek. İflah olmaz bir hayat öğrencisiyim ben. Bilginin sonsuz bir okyanus olduğunu düşünüyorum ve her gün o okyanusta damla peşinde koşuyorum. Kendimi bilmek, başta olmak üzere edebiyattan sanata, spordan sağlığa kadar her alanda bilgi dağarcığımı genişletiyorum. Golfün, bizim yaş grubumuz için ideal bir spor dalı olduğunu söyleyebilirim. Bu güzel havalarda sahada vakit geçirmeye çalışıyorum. Çocukluğumda merak saldığım müziğe hala büyük bir sevgiyle bağlıyım. Müze gezmek de vazgeçemediklerim arasında yer alıyor. Hayranlık duyduğunuz, takdir ettiğiniz isimler kimler? En büyük hayranlığım, Mustafa Kemal Atatürk'e... Dünyaya daha büyük bir devlet adamının geldiğini düşünmüyorum. Kıymetini her geçen gün daha fazla anlıyorum. Gerçekten çok seviyorum. En büyük idealiniz nedir? En büyük idealim; amatör ruhlu bir profesyonel olmaktı, bunu gerçekleştirdim. Hukuk fakültesine adım attığım günkü heyecanla işimi yapıyorum. 30 yılı aşan meslek hayatımda geçen süre sanki daha 3 yıl gibi... Sosyal sorumluluk projeleriniz var mı? Az önce de anlattığım gibi biz ülkesini seven birkaç iyi kadın olarak bir araya geldik ve kadınlara yönelik projeler üzerinde çalışıyoruz. Kadınların birbirini desteklediği, el ele verdiği bir dünyanın erken cennet olacağını düşünüyoruz. Sizce bu yılın yatırımı ne olmalı? Bu yılın da tüm yılların da yatırımında önceliğin eğitime verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece okul yıllarında değil, eğitim hayat boyu ihtiyacımız. Rekabet sizce ne ifade ediyor? Rekabet olmasaydı gelişimden söz etmek biraz zor olurdu. Rekabet, sizi olduğunuz noktadan daha yukarıya taşıyabiliyorsa çok iyi, ancak içine hırs karışıyorsa o zaman durum vahim. Hayatım boyunca rekabeti sadece kendimle yaptım.

48

İş ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Çalışan kadınlar olarak iki hayatımızı dengelemeyi rahatlıkla başarabiliyoruz. Sabah çok erken kalkarak günümü uzattım ve uzayan gün içinde sosyal hayata vakit ayırma imkanı elde ettim. Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler var mı? Yemek yapmayı çok seviyorum; her zaman en çok hoşlandığım aktivite, evimdeki sofrada eşim ve sevdiklerimle geçirdiğim zamandır. Geçen sezon, gerek devlet tiyatroları gerekse özel tiyatroların Ankara’da sergilenen tüm oyunlarını izledim, topluca bilet alıp arkadaşlarla gidiyoruz. Yeni sezon da açıldı, bu sezonda da tüm oyunlara gitmeyi planlıyorum. Tiyatro, benim içimde kalan bir tutku, hiç olmazsa seyirci koltuğunda oturarak bile keyfini çıkartıyorum. Sinemadan daha çekici buluyorum tiyatroyu ve onu yaşamayı seviyorum. Sosyal medya konusunu ve önemini yeterince biliyor musunuz? Bu konuda çalışmalarınız var mı? Kanadalı İletişim Kuramcısı Marshall McLuhan "global köy" kavramı ile insan ve teknoloji ilişkisini ortaya koydu. Gerçekten de biz sosyal medya aracılığıyla dünyada ne olduğunu anında öğrenebiliyoruz. Bu gelişme tüm dünyayı global bir köy haline getirdi. Sosyal medyayı çok önemsiyorum, öneminin de farkındayım, ancak profesyonel olarak bir çalışmam yok. Sosyal medya, reklam yasağı nedeniyle özellikle bizim mesleğimiz açısından dikkatle yaklaşılması gereken bir alan. MAG Sosyal Medya'nın hizmetlerini biliyor musunuz? MAG gerek çıkardığı yayınla gerekse sosyal medya hizmetleriyle büyük başarılara imza atan bir şirket. Beril Çavuşoğlu'nu da bir iş kadını olarak çok beğeniyorum; dirayetli duruşu, kararlılığı ve üretkenliği beni çok etkiliyor. Bu nedenle hem takip ediyorum hem de destekliyorum.



BUSINESS

Bir Ankara Hayali Hayat Buldu “Daha iyi bir yaşam düşünüyorum; öyleyse Avend Beytepe” sloganı ile yola çıkan Avend Beytepe projesi, iş, siyaset ve cemiyet dünyasını bir araya getiren organizasyon ile lansmanını gerçekleştirdi. Rast Grup güvencesi ile yükselen Avend Beytepe projesi, yoğun katılımın yaşandığı organizasyon ile lansmanını gerçekleştirdi. Proje özelliklerinin anlatıldığı lansmanda, Avend Beytepe’nin tanıtım videosu ilk kez konuklar ile paylaşıldı. Rast Grup Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Koca’nın konuşması ile başlayan organizasyona; ATO Eski Dönem Şeref Başkanları Başkanı Ahmet Çavuşoğlu ve Sinan Aygün başta olmak üzere birçok değerli isim katılım gösterdi. 

50 SİNAN AYGÜN - FARUK KOCA - AHMET ÇAVUȘOĞLU


BUSINESS

ZÜLKÜF KARAKUȘ, BÜNYAMİN GELGEÇ

CAN - SEDA ÇAVUȘOĞLU, FARUK KOCA, BERİL ÇAVUȘOĞLU

MAG PR Solutions tarafından Solutions organizasyonu ile gerçekleștirilen Avend Beytepe lansmanı iș ve siyaset dünyasından önemli isimleri bulușturdu. GÖKHAN AKSOY

AYȘİN SEVGİ KARAKURT

İLHAN ERDAL

ZAFER YILDIRIM

NURİ KOCA


RÖPORTAJ

Değişimin Başladığı Yer

DENİZ KILAVUZ

Avend Beytepe projesinin Satış Müdürü Deniz Kılavuz ile gerçekleştirdiğimiz röportajda projenin fark yaratan detaylarını dinliyoruz...

A

vend Beytepe projesinin hazırlık ve gelişim sürecini dinleyelim biraz... Avend Beytepe projesinin hazırlık sürecinde; mimarlarımızın ve tabii ki reklam kampanyalarımızı yürüten proje ajansımızın geliştirdiği çalışmalar var. Hepsinin ortak mottosu “Bir Ankara Hayali” idi. Çünkü Avend Beytepe, insanı ve yine insanın ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran, şehrin değil şehirlinin hayatını odak alan bir proje. Bu projenin gelişim sürecinde; Ankara’da insanın hayalini hayat kılan her şeye değindik. İnsanlardan düşünmelerini istedik; “yeni bir yaşam değil, daha iyi

52

bir yaşam nasıl olurdu, neler bekliyorsunuz, en son ne zaman bir hayal kurdunuz?” gibi sorular sorduk. Bu soruların cevapları Avend Beytepe’nin sahip olduğu tüm özelliklerle örtüşsün istedik, öyle de oldu. Şehir yaşamının fazlalığını, projeye dahil etmek yerine; insanlara özledikleri özgün yaşam formunu sunduk. Mimari detaylarını hangi kriterlere göre belirlediniz? Mimari detayları kurgulamadan önce; az evvel de bahsettiğim gibi insanlara daha güvenli, daha konforlu, aileleriyle beraber yeşilin içinde huzur bulabilecekleri bir yaşam alanı hazırlamak istedik. Sonuçta herkes huzurlu, mutlu ve erişebileceği standartların en


RÖPORTAJ

iyisini hayal ediyor, yaşamın nihai hedefi bu. Böylece Avend Beytepe sağladığı imkanlar ve zengin peyzaj alanlarıyla yaşam standartlarını yükselten, insan odaklı ve yenilikçi bir tasarım olarak ortaya çıktı. Bloklar konumlandırılırken iki parselin de tek ve büyük bir iç avluya baktığı hissini elde etmeyi amaçladık. Bu sebeple bloklar arsa çeperine yerleştirilerek mümkün olan en ferah yeşil alan sağlandı. Projemizde 28.100 m²'lik peyzaj alanı bulunmaktadır. Aynı zamanda da bloklarımızda insan ölçeğini yakalamak amacıyla yatay bir tipoloji tercih ettik; teraslı kütle yapısı ve kullanımıyla bu durumu pekiştirdik. World Architecture Community tarafından düzenlenen WA Adwars kapsamında “Tasarlanmış Proje” ödülüne layık görülen projenin mimarisi; estetik bir kaygı ile tasarlanmasıyla beraber kapsadığı planları fonksiyonel bir tutumla birleştirmiştir. Ankaralılar, kendilerini kurdukları hayalin içinde hissetsinler diye; Avend Beytepe’de katta 2+1 – 3+1 ve 4,5+1 daire tipleri, kendi bahçelerine sahip 3+1 - 4+1 ve 5.5+1 dubleks daireler ve geniş peyzaj alanına hakim farklı tipolojideki ferah daire planları, kullanıcıların esnek taleplerine cevap verecek şekilde farklı kullanım tarzlarına uygun bir şekilde tasarlanmıştır.

özellikle gelişim sürecine beraber başladığı komşu bölgelerden daha yüksek yatırım değeri sunması; Beytepe'nin önemini artırmaktadır. Önümüzdeki 3, 5 ve 10 yıllık periyotlarda Ankara'nın en beğenilen, en kaliteli bölgelerinden biri olacağını düşündüğümüz için yüksek bir yatırım maliyetiyle aralıksız çalışmalarımıza devam ediyoruz. Anahtar teslimler ne zaman olacak? 2020 Aralık ayında teslim süreçlerimiz başlayacak. Tüm teslimlerin tamamlanması ve oturuma başlama tarihini 2021 Haziran olarak öngörmekteyiz.

Bu projeyle hitap etmek istediğiniz hedef kitleyi kimler oluşturuyor? Avend Beytepe; konforun, güvenli yaşamın, yeşil alan kullanımının üst düzeyde olduğu bir proje. Aile yaşamının ön planda tutulması, daire tiplerinin 2+1’den başlaması, 7'den 70'e her kesime hitap eden sosyal donatı alanlarıyla beraber yatırım değerini koruyan bir proje olarak ön plana çıkıyor. Tüm bu imkanlarla beraber bugün Türkiye'de en üst düzey inşaat tekniklerinin sunulduğu projemizde, yatırımlarını yüksek verimlilikle gayrimenkule yapmak isteyen herkes bizim hedef kitlemizdir. Projenizi rakiplerinden farklı kılan yönler nelerdir? Bildiğiniz gibi her ülkenin, her şehrin, her bölgenin kendine has bir kültürü, o kültürün de insanların davranışlarını şekillendiren bir yapısı vardır. Ankaralılar araştırmayı, analiz etmeyi, karşılaştırmayı, kısacası fayda/maliyet oranında en verimli yatırım kaynağını tespit etmeyi iyi biliyorlar. Biz de fayda/maliyet verimliliği yüksek dengeli bir proje geliştirdik. Projemizin içerisinde ticari alan konumlandırmamamız; yüksek güvenlikli bir hayatı, peyzaj alanını emsal alanlara göre fazla tutmamız; doğal hayatı, tüm yaş aralıklarına hitap eden peyzaj uygulamalarımız; günün stresinden uzak keyifli hayatı, yüksek inşaat kalitemiz; konforlu bir hayatı daire sahiplerimize sunmaktadır. Burada bahsettiğimiz yüksek inşaat kalitesini biraz açmamız gerekirse; en iyisini ve kalitelisini kendine vizyon edinmiş Rast Grup, Ankara’da birbirinden değerli konut projelerini geliştirmiş ve bunları temelinden dekorasyonuna kadar büyük bir titizlikle gerçekleştirmiştir. Avend Beytepe projesinde de kaliteli işçilik, kaliteli hizmet, kaliteli malzeme kullanılarak üst düzeyde müşteri memnuniyeti hedeflenmiştir. Avend Beytepe’yi benzerlerinden ayıran temel özelliklerinden biri de inşaat ve malzeme kalitesi kadar, çevresel ve sosyal unsurlara da son derece önem vermesi ve özenli yaklaşmasıdır. Seçtiğiniz lokasyonu neye göre konumlandırdınız? Beytepe; İncek, Ümitköy, Bilkent ve Çayyolu bölgelerinin tam ortasında bugün Ankara'nın konut sektöründe en yüksek verimine sahip bölgedir. Metroya yakınlığı, toplu ulaşımın sağlanması ve gelecekte artacak olması, Çayyolu, Ümitköy, Bilkent gibi tercih edilirliği yüksek bölgelere komşu olması, Ankara'nın en temiz havasının olması,

53


RÖPORTAJ

30 Yıllık Birikimin

2 Yıllık Meyvesi

Başarı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferda Yıldız, kısa bir süre önce piyasaya çıkmış cep telefonu markaları olan KAAN markası için uzun vadede hedeflediklerini bizlerle paylaştı…

FERDA YILDIZ

S

izi biraz tanıyıp iş hayatındaki yolculuğunuzu dinleyebilir miyiz? Bilişim ve iletişim sektörüyle nasıl tanıştınız? Sektörle aslında eğitimim sırasında da ilişkiliydim. İhtisasımı Amerika’da uydu haberleşmesi üzerine yapmış, yine oradaki ilk işimde sayısal mikrodalga radyo tasarımı üzerinde çalışmıştım. Buradaki iş hayatı yolculuğuma ise, 1985 senesinde Türkiye’ye döndükten sonra Türkiye’de neler yapılabileceğini araştırırken tesadüfler sonucu o zamanki PTT’nin, (bugün Türk Telekom oldu), araba telefonu ihalesini Mobira diye bir Fin firmasının kazanmasıyla çıktım. İstanbul’dan Ankara’ya giderken uçakta tanıştığım Finli beyefendiler ve Türk Kablo aracılığıyla Mobira’nın kazandığı ihale dahilinde

54

iş olanakları buldum. Bu olası iş birlikleri için kendi firmam, Başarı Elektronik’i kurmaya karar verdim. Bunun üzerine de baz istasyonlarının montaj işine girdik. Baz istasyonlarıyla başladığım yola, telefon dağıtımı, telefon satış, telefon montajını da ekleyerek daha da büyüdük. O günkü Nokia’nın alt yapı işleri haricindeki hemen hemen bütün işlerini Başarı Elektronik yapar oldu. Bu yola böyle çıkmış ve sektörle tanışmış oldum. Artık Türk markalarıyla adımızı Avrupa'da duyurmak daha büyük bir önem taşıyor, siz bu konuda neler söylemek istersiniz? Yurt dışında, hatta dünyada bilinen markalar arasına girmiş Türk markalarının olması gurur verici. Bununla birlikte sektörümüzde bunu gerçekleştirmek oldukça güç ve zaman alacak.


RÖPORTAJ

Çünkü çok yönlü yatırımlar ve çok büyük alt yapı gerektiren bir çalışma. Bu dünyada da böyle. Bunu kıran dünyadaki sayılı markalardan bir tanesidir aslında Nokia, Finlandiya. Küçük nüfuslu bir ülkeden bir dünya devi çıkarmayı başardılar, büyük çaba harcadılar. Bu öyle kolay da olmadı. Büyük devletlerdeki şirketler genellikle bu güce daha çabuk ulaşıyorlar. Bugün Çin markaları da yeni yeni global pazara sunuluyor; yaklaşık 1.5 milyarlık bir iç pazar nüfusları mevcut olmasına rağmen… Türkiye’den çıkan bir markanın Avrupa pazarında duyulmasının ve saygınlık görmesinin yatırım ve güçlü alt yapı çalışmasıyla uzun vadede gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Marka değeriniz olmadığı sürece ürününüz üzerine %2’lik bir marj için çalışırken marka olduğunuzda bu değer %30’lara kadar çıkıyor. Dolayısıyla eğer hedefimiz daha fazla Türk markasını Avrupa pazarında görmek ise, markalarımıza yatırım yapacağız. Bu uzun ve çetin bir yol. Daha çok fırın ekmek yememiz gerekiyor bu konuda. İhracata ne gibi teşvikler olmalı? Aslında bana kalırsa teşvik ile bir işi başarmak çok da doğru değil. İşleyiş gösteren şirketler kendi ayakları üzerinde durabilme üzerine yoğunlaşırken teşvik yalnızca bir itici güç olarak değerlendirilmeli ve kullanılmalıdır. Yoksa sırtını şu veya bu sebeple ilişkilere ve teşviğe dayayarak büyütülen iş, iskambil kağıtlarından yapılan bir kuleye benzer. Teşvik çekildiği zaman bütün kale çöker, ortada kalırsınız. Dolayısı ile sunulan teşvikler başlangıçta sadece bir itici güç olarak kullanılmalı ve ne olursa olsun gerçek anlamda rekabete hazır, rekabetçi bir şirket olmak hedeflenmelidir. Bunu yapmak için de muhakkak suretle araştırma olmasa bile geliştirmeye çok önem

vermek lazım. Muhakkak katma değer olması lazım. Fakat bunların olabilmesi için de bir eko sistemin olması lazım. Dolayısı ile burada devletin stratejik kararlar verip hangi sektörlerde bu destekleri vereceğini kararlaştırması lazım. Yoksa bütün bu çabalar akıntıya kürek çekmekten başka bir işe yaramaz. Önümüzdeki 5 - 10 yılı baz alan planlamalarla devletin stratejik olarak hangi sektörleri seçmek istediğini kararlaştırması lazım. “Her şeyi biz yapacağız” diye bir şey de yok bu dünyada. Esas soru: “Bu dünyada hangi sektörlerde var olmalıyız?”. Örneğin; zamanında Türkiye, otomotiv sanayini stratejik bir sektör olarak belirlemiştir, çok da iyi etmiş ki; bugün Türkiye’nin en büyük ihracat geliri otomotiv sektöründen geliyor. Bunda da Türkiye’nin %80’in üzerinde bir katma değeri vardır. Eğer elektronik endüstrisi de stratejik bir konu ise Türkiye için devletin de gerekli teşvikleri vermesi ve adımları atması lazım. Teşvik derken de benim anladığım en iyi teşvik, satışı artırmaya yöneliktir. Yoksa araştırma, geliştirme için verilen teşviklerin değerlendirmesini, ölçümlendirmesini yapmak çok zordur. Satışa ve paraya dönmeyen teşvikler boşa harcanmış paralardır.

BİZLER DE AYNI STRATEJİYLE, RAKİBİN EN İYİ OLDUĞU KONULARDA RAKİPLE SAVAŞMAYA ÇALIŞMAMALIYIZ. RAKİBİMİZİ BİZİM İYİ OLDUĞUMUZ KONULARA YÖNLENDİRMEYE ÇALIŞMALIYIZ.

55


RÖPORTAJ

Yerli üretimin desteklenmesi konusunda markanız adına ne gibi beklentileriniz var? Yerli üretimin desteklenmesi konusunda markamız için en büyük beklentimiz son kullanıcılar üzerinde yaptırımı olan operatörler tarafından sağlanacak desteklerle, satışlarımızın artırılması ve yerli markaların toplamdaki pazar payının artırılması yönündedir. Finansal olarak bankaların pazarlama etkinlikleri maksimum 6 taksit ile limitlendiğinden dolayı bu görevi operatörlerin yüklenmesi çok önem arz etmiştir. O yüzden de operatörlerin belli birtakım kotalar koyması gerekmektedir. “Biz satışlarımızın belirli bir yüzdesini artık sadece yerli markalarımıza ayırmış bulunuyoruz, biz onları destekliyoruz” diyebilmeleri gerekmektedir. Çin de, Kore de bugün bulundukları konuma zamanında bu tür destek ve sınırlamalar yaparak gelmişlerdir. Bunların 1980’li yıllarda nerede üretim yaptıklarını ve ne ürünler ürettiklerini görseydiniz şaşırırdınız. Bugün ise bambaşka bir noktaya taşıdılar kendilerini. Türkiye’nin de yerli firmaların önünü açmak için belirli ve değişik şekillerde destek olması gerekiyor. Satış hızlandıracak, satış adetlerini artıracak ve yerli firmaların önünü açacak desteklerden bahsediyorum. Bizde ne yazık ki, bugün yerli bir malın son kullanıcılar tarafından kabul edilmesi çok güç. Sadece telefon ithalatı yapmak yüksek satışlar elde etmek için daha kolay. Ama biz hiçbir şekilde ümidimizi kaybetmeyeceğiz, çünkü Nokia gibi örnekler de gördük; minicik bir ülkeden kocaman bir marka çıkardılar. Zamanında Aselsan, “1919” diye bir telefon yaptı ve satılamadığından, yeterli ilgiyi göremediğinden dolayı kaldırıldı. O telefon o gün piyasadan kaldırılmasaydı, bugün Türkiye’nin 24 yıllık bir telefon geliştirme deneyimi olacaktı. O eko sistemin içinde gelişen bir yerli marka olmak belki de bugünkü bütün yerli markaların yıllar öncesinden çok daha farklı noktalara ulaşmasını sağlardı. Dolayısı ile bizler aynı senaryonun tekrarlanmasını istemiyoruz, Türk toplumunun kendi yerli ürün ve markalarına sahip çıkmasını umuyor ve bu sahiplenmeyle hem şirketimize hem de ülkemize faydalı olacak biçimde çalışmaya devam etmek istiyoruz. Biz kendi üzerimize düşeni yapıyoruz. Yakında yeni fabrikamızı açacağız. Iphone, Samsung gibi markalar arasında kendinizi nasıl konumlandırdınız? KAAN, 2 sene önce piyasaya girmiş bir marka olarak, onların yanında, onlara kıyasla henüz çok küçüğüz, haddimizi biliyoruz. Bu markalar birer dünya devi. Ancak; dediğim gibi bu mühim değil, bir yerden başlamak lazım. Başlamak işin yarısıdır, ondan sonrası muhakkak gelir. Tabii ki Iphone ve Samsung bugün dünya devleri, ancak ben Samsung’un da bu noktaya nerelerden geldiğini biliyorum. Daha dünya pazarına ilk açılmaya başladıklarında onlarla çalışan ve onların Türkiye distribütörlüğünü yapmış biri olarak 94’lü yıllarda siyah beyaz minik ekranlar yaptıkları günleri hatırlıyorum. Iphone da 2008 yılında telefon olarak piyasaya çıkmıştır. Yalnızca 10 yıllık bir geçmişi vardır telefon tarafında. Ancak şöyle de bir fark var ikisi arasında; Samsung aynı zamanda bu eko sistemde çok önemli bir üretici. LCD ekran ve entegre devre yapıyor. Dolayısı ile bir gün marka olarak kendisi zor duruma düşse de komponent ürettiği için oradan gelir elde etmeye devam edecektir. Nokia tamamen bir dizayn ve montaj firmasıydı. Çok hızlı çöktü çünkü, kendisinin ürettiği bir komponent yoktu. Iphone da aynen onun gibi komponent üretmeyen, dizayn üreten bir firma. Ancak Iphone’un Nokia kadar hızlı darbe almayacak olmasının sebebi kesinlikle inovasyondur; akıllı telefon inovasyonuyla, yazılımıyla, akıllı telefonu pazara getirerek var olmuş bir firmadır. Nokia ise, bu inovasyona ayak uyduramadığı için hızlı bir çöküşe girip telefon pazarından çekilmiştir.

56

Bizler de aynı stratejiyle, rakibin en iyi olduğu konularda rakiple savaşmaya çalışmamalıyız. Rakibimizi bizim iyi olduğumuz konulara yönlendirmeye çalışmalıyız. Apple; inovasyon, akıllı telefon, yazılım geliştirmek derken, Nokia; daha limitli ve kapasitesi düşük bir yazılım ile devam etmeye karar verdi. Çünkü ilerisini göremediler ve büyüklüklerine çok güvendiler. En önemlisi de Iphone yalnızca en üst segmentten pazara girdi, hiç acele etmedi ve zaman içerisinde eskiyen modelleri alt segmentlere oturtmaya başladı.

SEKTÖRDE 32 YILLIK BİRİKİM VE DENEYİME SAHİP BAŞARI ELEKTRONİK MARKASI OLAN KAAN CEP TELEFONU, DÜNYA DEVİ MARKALARLA AYNI TEKNOLOJİ VE ÖZELLİKLERE SAHİP OLMASININ YANI SIRA, SUNDUĞU FİYAT AVANTAJIYLA DA AKILLI TELEFON SEKTÖRÜNDE AKILCI BİR KAPI AÇTI. SAĞLAM ADIMLARLA BÜYÜYECEĞİZ.

“Ben ilk trend setter olacağım, sonrasında eskiyen ürünlerin fiyatlarının düşmesiyle alt segmentlerde konumlanacağım” dedi. Bu tara a Iphone muazzam bir kar marjı ile çalışırken öte yandan Çinliler sadece fiyat yarışına girdiklerinden dolayı inanılmaz küçük marjlarda çalışıyorlar. Bu da Çinlilerin adetlerinin çok daha fazla olmasına rağmen, finansal konularda neden Apple’dan daha aşağı durumda olduklarının açıklamasıdır. Sektörde 32 yıllık birikim ve deneyime sahip Başarı Elektronik markası olan KAAN Cep Telefonu, dünya devi markalarla aynı teknoloji ve özelliklere sahip olmasının yanı sıra, sunduğu fiyat avantajıyla da akıllı telefon sektöründe akılcı bir kapı açtı. Sağlam adımlarla büyüyeceğiz. Hedeflediğiniz noktayı ve bunun için planladığınız süreci aktarır mısınız bize? Hedeflediğimiz nokta; Türkiye’de saygı duyulan, dürüst, kaliteli mal üreten, malının arkasında duran, sattığı malın tamir ve servis hizmetini sunan, müşteri memnuniyetinde iyi bir noktaya gelmiş bir firma olmaktır. %5’lik pazar payı çok iyi bir pazar payıdır, öyle çok iddialı şeyler düşünmüyoruz hemen. Az, öz ama karlı olsun. Karlı olmayan hiçbir işin devamı gelmez, biz ise kalıcı olmak istiyoruz. Bu sebepten de makul karları yapıp buradaki kazancımızı tekrar işimize yatırım olarak kullanıp kendimizi hep güncel tutmamız gerekiyor.

AZ, ÖZ AMA KARLI OLSUN. KARLI OLMAYAN HİÇBİR İŞİN DEVAMI GELMEZ, BİZ İSE KALICI OLMAK İSTİYORUZ.

İsmimize layık olmalıyız. Başarı ismi, adı üstünde başarılı olmalıdır. Dolayısı ile hedeflediğimiz nokta makul bir süre zarfı içinde, 3 - 5yıl arasında, Türkiye’de hatırı sayılır, bir telefon üreticisi markası olmak. Bu sektöre 32 yıl önce 1986 yılında girmiş bir firma olarak, sektörde mevcudiyetimizi başarıyla devam ettirmeye çalışacağız.



BUSINESS

TÜGİAD Ankara’da Yeni Dönem TÜGİAD Ankara Şubesi'nin 10. Olağan Genel Kurulu gerçekleşti. Gerçekleşen Genel Kurul sonrası Yıldırım Grup Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Yıldırım ve ekibi göreve getirildi. 1986 yılında kurulan, Türkiye’deki ilk ulusal ve tek uluslararası genç iş adamları derneği olan TÜGİAD’ın Ankara Şubesi’nde Olağan Genel Kurul heyecanı yaşandı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan seçimde; Türkiye Genç İş Adamları Derneği'nin (TÜGİAD) Ankara Şubesi yönetimi Ercan Kahraman’dan Zafer Yıldırım ve ekibi devraldı. Genel kurula TÜGİAD Genel Başkanı Ali Yücelen, Bursa Şube Başkanı Ersoy Tabaklar, Çukurova Şube Başkanı Gül Akyürek, Ege Şube Başkanı Can Yavaş ve üyeler katıldı. 

ZAFER YILDIRIM

ALİ YÜCELEN

CAN ÇAVUȘOĞLU


BUSINESS

Zirve Öncesi Basın Buluşması MÜSİAD Ankara ev sahipliğinde gerçekleşecek olan I. Uluslararası Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi düzenlenen toplantı ile basın mensuplarına tanıtıldı. MÜSİAD Ankara tarafından, yerli ve milli askeri radar ve sınır güvenliği teknolojilerini ön plana çıkartmak amacıyla 2-3 Ekim 2018 tarihlerinde Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Savunma Sanayii Başkanlığı himayelerinde düzenlenecek olan Zirve, kamuoyuna bir toplantıyla tanıtıldı. Hilton Garden Inn Ankara Gimat’ta gerçekleşecek Zirve öncesinde, MÜSİAD Ankara Başkanı İlhan Erdal ile MÜSİAD Ankara Savunma Sanayi ve Havacılık Sektör Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Altunbaş önemli bilgiler paylaştı. Savunma sanayide Ankara’nın önemli bir üs olduğunu söyleyen MÜSİAD Ankara Başkanı İlhan Erdal, milli ve yerli sektörün gelişimini desteklemek amacıyla bu yıl ilk kez Uluslararası Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi’ni Ankara’da düzenlediklerini açıkladı. 

İLHAN ERDAL

SÜLEYMAN BOȘÇA

BURHAN VAROL

FATİH ALTUNBAȘ


RÖPORTAJ

Betonun Kaptanı

İnşaat sektöründe 1950' den beri faaliyetlerini sürdüren, 1990 yılından beri hazır beton, 1997 yılından beri ise beton yer elemanları, üretim, satış ve uygulama işleri yapmakta olan Paksoy Beton’un genç nesil üyesi Gamze Paksoy iş hayatındaki deneyimlerini paylaşırken, kendilerini yurt dışında temsil edecek yeni markaları olan Paxi’yi de bizlerle tanıştırıyor…

GAMZE PAKSOY

60


RÖPORTAJ

S

izi biraz tanıyıp iş hayatındaki yolculuğunuzu dinleyebilir miyiz? 2009 senesinde Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 6 sene deniz ticaret hukuku alanında avukatlık yaptım. Avukatlık ortaklığımdan ayrıldıktan sonra aile şirketimiz Paksoy Hazır Beton Sanayi ve Ticaret A.Ş.'de çalışmaya başladım. Şirket avukatlığının yanı sıra yönetim kurulu üyesi olarak hazır beton ticaretine de eğildim. Bu sektöre adım atmaya nasıl karar verdiniz, neler etkiledi bu kararınızı? Hazır beton üretimi ve ticareti lokal bir iş olmakla beraber, sektörün üreticiye dayattığı ağır yükler ve rekabet koşullarının zorluğu maalesef gelişime imkan vermiyor. Bunu fark ettikten sonra, "yaptıklarımızın üzerine neler koyabiliriz, nasıl farklı pazarlara ve ihracata yönelebiliriz?" sorusunu şirketimizin yönetim kurulu başkanı babam Ayhan Paksoy'a sordum. Mevcut hazır beton tesis ve üretim imkanlarımızdan faydalanarak grc/ uhpc sınıfına giren elyaf içerikli yüksek performans beton üretmeye karar verdik. Bu fikir ve 1,5 senelik ar-ge çalışmaları neticesinde Paxi markası ortaya çıktı.

Paxi markasıyla ürettiğimiz yüksek performans beton malzemesinin hafif ve de esnek, üstelik kalıp ürünü olması sebebiyle inșaat firmalarının ihtiyaçlarını karșılamanın yanı sıra mimarların tasarımlarını hayata geçiriyoruz.

Paxi markasıyla ürettiğimiz yüksek performans beton malzemesinin hafif ve de esnek, üstelik kalıp ürünü olması sebebiyle inşaat firmalarının ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra mimarların tasarımlarını hayata geçiriyoruz. Artık Türk markalarıyla adımızı Avrupa'da duyurmak daha büyük bir önem taşıyor, siz bu konuda neler söylemek istersiniz? Markanın adını yurt dışına taşımaktan ziyade markayı kalitesi ve güvenilirliğiyle dünya pazarında sürdürebilir şekilde konumlandırmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum. Paksoy Hazır Beton'un Türkiye hazır beton sektöründe kalite, hizmet ve güvenilirliğiyle 1950 senesinden beri koruduğu marka değerini Paxi markası ile yurt dışında sürdürmeyi hedefliyoruz. Yerli üretimin desteklenmesi konusunda markanız adına ne gibi beklentileriniz var? Devletin bir miktar ihracat teşvik primi vermesi hem ihracatçıyı hem de yerli üreticiyi destekleyecektir. Uygulanan mevcut KDV oranının yarısı bile yeterli olabilir. Firma olarak kendinizi rakipleriniz arasında nasıl konumlandırdınız? Üretimde kaliteyi korumanın yanı sıra, müşterilerimizin ihtiyaçlarına en iyi cevabı veren hizmeti sağlamak Paksoy Hazır Beton'u sektörde farklı kılmıştır. Fiyatla rekabet etmemek komodit sektör koşulları doğrultusunda hizmet kalitemizle ayakta kaldığımızın kanıtıdır. Paxi markasıyla Paksoy Hazır Beton'dan aldığımız ticarete dair sağlam değerleri, mimarlar ve tasarımcılara yönelik hizmet sektörüne yansıtmayı hedefliyoruz. Mimarlara ve tasarımcılara üretici olmanın yanı sıra Paxi'nin Türkiye'de ve dünyada kültür sanatı destekleyen bir marka haline gelmesi için çalışacağız. Hedeflediğiniz noktayı ve bunun için planladığınız süreci aktarır mısınız bize? Bizim misyonumuz Paksoy Hazır Beton'dan aldığımız değerler ile hiç durmadan çalışmak, üretmek ve iş birlikleri ile yeni dinamikler yaratmaktır. Sağlam temellere dayanarak ve gelişime açık olarak Paxi marka ve ürün kalitemizi en yüksek standartlarda tutup uzun soluklu bir yol almayı hedefliyoruz.

61


BUSINESS

Dünyaca Ünlü Markaları Buluşturan Açılış

Alaçatı, Çeşme, Bodrum ve Adana’dan sonra 5. Şubesini Ankara Galleria AVM’de açan 40 Million Optik ATO Başkanı Gürsel Baran’ın katıldığı davet ile kapılarını araladı. Türkiye genelinde şubeleri bulunan 40 Million Optik, 5. şubesini Galleria AVM’de açtı. Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran’ın açılış kurdelesini kestiği davete Ankara’nın iş ve cemiyet hayatının önde gelen isimleri yoğun ilgi gösterdi. Davette Harley Davison Grubu motorları ile renk katarken AntiPas müzik grubu canlı performanslarıyla davetlilere unutulmaz bir gün yaşattı. Keman virtüözü Ezgi Türkoğlu’nun da canlı performans sergilediği davette konuklara dünyaca ünlü markaların yeni sezon gözlükleri tanıtıldı. 

Galleria AVM'de düzenlenen ve birçok seçkin konuğun katıldığı açılıș MAG PR tarafından gerçekleștirildi.

62 YELİZ - ZEKİ YILMAZ

EFE BEZCİ, ÇAĞLA BAYKAM

ARDA YILMAZ, SEREN YILMAZ


ALIŞVERİŞ

FENDI Çanta 12.900

Güçlü Kadınlar

SAINT LAURENT Ayakkabı 6.750

İş yaşamında da güçlü duruşundan ödün vermeyen kadınlar için stil önerilerimizi sizlerle buluşturuyoruz...

İPEKYOL Elbise 600

UĞUR SAAT ROLEX Saat ZARA Etek 160

İPEKYOL Ceket 700

SAINT LAURENT Çanta 26.950

SERGIO ROSSI Ayakkabı 3.356

GIVENCHY 2018 Sonbahar

DANIEL ESPINOSA Küpe 830

H&M Pantolon 100

40 MILLION GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ

63


RÖPORTAJ

İletişim Dünyasında

Harikalar Yaratan Cesur Kadın

GONCA KARAKAȘ

İletişim sektörünün öncü isimlerinden, Effect BCW Ceo’su, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) Başkanı Gonca Karakaş ile iletişim sektörünü ve kurumsal firmaların iletişim ihtiyaçlarını özel röportajımızda masaya yatırdık. Markanızın bilinirliğini artırmak için neler yapmanız gerektiğine dair her şeyi bulabileceğiniz özel röportajımızı keyifle okuyacaksınız...

64


RÖPORTAJ

B

ize biraz kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz? 1990 yılında üniversiteden mezun oldum. Benim zamanımda ne üniversiteye girdiğimizde ne de çıktığımızda ciddi bir kariyer planlaması içerisinde olunabiliyordu… Ben mimar olmak istiyordum ama Boğaziçi Üniversitesi’nde okuma arzum ağır bastığı ve orada mimarlık bölümü olmadığı için Siyasal Bilgiler ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde okudum. Mezun olduğum yıllarda bankacılık ve sigortacılık çok gözde mesleklerdi, bunun yanında maddi ve eğitim olarak çok iyi imkanlar sunuyorlardı ve bir baktım bankacı olmuşum. Daha sonra Türkiyenin ilk yatırım bankasında çalıştım ve aynı dönemde yüksek lisansımı da bankacılık üzerine yaptım. 1994 krizinde ani bir kararla bankacılığı bırakarak kendi şirketimi kurdum. 24 yıldır da halkla ilişkiler sektöründeyim. Kısacası çok bilinçli bir kariyer planlaması mümkün olmadı gençliğimde ama bir işe girip o işi sevdikten ve hayatınızı o meslekte geçireceğinizi anladıktan sonra zaten geliştiriyorsunuz kendinizi. Peki bankacılık sektöründen sonra neden iletişime geçiş yaptınız? Bankacılığı bırakmanızın en büyük etkenleri nelerdir? Bankacılığı bırakmamın en büyük sebebi 1994 yılındaki krizdir. Finans sektöründe ilk krizimi yaşadığımda Yapısal Finansman departmanının başındaydım. İlk 1-2 hafta ne olduğunu anlayamadık; bankamız risk almak istemiyor, fonlarımızı belirli yerlerde kullanmamız lazım, kredi yenilemiyoruz… Bir hafta oturduk, ikinci hafta oturduk. Sonra hiçbir şey yapmadan 1-2 ay oturup tüm iletişim çevrenize ve birikiminize rağmen, bulunduğunuz pozisyonda elinizden hiçbir şey gelemeyebiliyor. Risk almak istemediğiniz zaman, durmak zorunda kalabiliyorsunuz. Ben de o dönem, birikimlerim daha iyi değerlendirmek ve piyasalardan öte kendime endeksli bir işte çalışmak istediğimi hissettim. Çok doğru düşünmüşüm, iyi ki cesur davranmışım diyebiliyorum şimdi..

KRİZ DÖNEMLERİNDE İLETİŞİM FAALİYETLERİNE ARA VERİLMEMESİ GEREKİYOR…

Aynı zamanda Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) Başkanlık görevini yürütüyorsunuz… Faaliyetleriniz ile ilgili bize biraz bilgi verir misiniz? Türkiye Halkla İlişkiler Derneği; Türkiye’nin en eski derneklerinden ve sektör örgütlerinden biri. Halkla ilişkiler mesleğinin doğru algılanması, Anadolu’da bu mesleğin bilinip gelişmesi ve tamamen sektörün çıkarlarının gelişimi için, bir sivil toplum örgütü olarak hem gençleri hem akademisyenleri hem meslektaşlarımızı hem de şirketleri ile birçok cephede mücadele eden bir kuruluş. Ben iki dönemdir bu dernekteyim, yönetim kurulunda da çok uzun süredir görev alıyordum. Üniversitede öğretim görevlisi olma vasfımla da, gençlere, Anadolu’ya dokunmak ve bunca sene beni olduğum yere taşıyan bu sektöre yapabileceğim her şeyi yapabilmek, sonrasında da gençlere devretmeyi amaçlıyorum. Bankacılık geçmişinizden de yola çıkarak şu an iletişim sektörünün ekonomiye katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz? İletişim sektörü, ekonomi içinde payı en düşük olan sektörlerden biri maalesef... Döviz kurlarındaki dalgalanmalardan önce, toplam

seksen - yüz milyon dolar civarı bir büyüklükten bahsediyorduk, bu çok küçük bir rakam... Şu anda dolar bazında iyice düşmüş olduğunu tahmin ediyorum. Bizim amacımız; iletişimin gelişimi ile birlikte bu sektörün doğru algılanması, doğru uygulamalarla sahiplenilmesi ve iletişim sektörünün içindeki halkla ilişkiler payının her geçen gün yükselmesi… İletişim sektöründe genel anlamda pastanın büyümesi de hedefimiz. Sadece konvansiyonel PR’dan bahsetmiyorum, biz dijital konuda da aktifiz. Halkla ilişkilerin sektör olarak doğru algılanıp bu payların dünyanın gelişmiş ülkelerinde olduğu rakamlara çıkarıtılması asıl hedefimiz.

65


RÖPORTAJ

“Türkiye ve kadınlar” dediğinizde tek bir formattan konuşamayız. Ben şanslı azınlıktayım. İlk çalıştığım günden bugüne kadar, kadın olmamın hiçbir dezavantajını görmedim. Hatta, destek, teşvik ve eşitlik anlamında her zaman çok güzel örneklerle karşılaştım. Ailemde de, okulumda da böyleydi, iş hayatım da böyle başladı ve devam etti. Kendi şirketimi kurmadan önce de bu tarz bakış açısına sahip işverenlerle çalıştım. Ben her ne kadar zorluk yaşamamış olsam da Türkiye’de kadınların eğitime ve iş hayatına girişte aynı rahatlık ve eşitlikte olmadığını hepimiz biliyoruz. Mesela, bizim stajyer arkadaşlarımız arasında Anadolu’dan gelen arkadaşlarımız oluyor; onların İstanbul’da kalıp bir meslek, bir kariyer edinmeleri, tek başlarına yaşayıp maddi olarak hayatlarını idame ettirmeleri bizlere göre çok daha zor. Eğitim ve iş hayatında erkeklere sağlanan birtakım istisnalar kadınlara sağlanmayabiliyor. Bu yüzden genç kızlarımızın eğitimi ve sonrasında başarılı bir kariyer yolculuğu için yapılması gereken, hepimizin yapabilceği çok şey var… Kurumsal iletişim alanında markalara önerileriniz neler? Öncelikle, markalar kurumsal iletişim ve halkla ilişkilerin ne olduğunu doğru anlamalı… Öğrenciler ve çalışanlar sektörümüzü doğru kavramalı. Bugün hala, üniversitelerin halkla ilişkiler fakültelerinde eğitim alan öğrencilere sektörde ne yapmak istediklerini sorduğumuzda net bir cevap veremediklerini görüyoruz. Belki çok yönlü eğitim alıyor olabilirler ama bunu çalışarak pekiştiremedikleri zaman, sadece okulda aldıkları eğitimle doğru anlayabilecekleri bir sektör değil bu… Staj yapmak bu işin olmazsa olmazı... Medya tarafında, müşteri tarafında, şirket tarafında, kısacası sektörün her bir ayağında denge kurabilmek ve tüm bilgilere iyi hakim olabilmek için tüm bu süreçleri deneyimlemek lazım. Hala halkla ilişkileri, medya ilişkileri ve etkinlik yönetimi olarak algılayan bir grup var, bu yanılgının değişmesi çok önemli.

Sizce markalar ekonomik kriz dönemlerinde iletişim faaliyetlerini ne şekilde düzenlemeli? Hepimizin de bildiği gibi krizlerden en çok nasibini alan iletişim sektörü oluyor. Sizce neler yapılmalı? Aslında iletişimin kesilmemesi gerektiğini herkes biliyor fakat en hızlı ve en rahat aksiyon alınabilen yol iletişimi kesmek olduğu için bazı markalar bu yolu seçebiliyor. Ve aslında şirketlerin genel tanıtım giderleri içerisinde halkla ilişkiler için ayrılmış bütçe o kadar minimal ki... Aslında ekonomik kriz dönemlerinde şirketler, kendi karlılıklarını gözden geçirip buna göre yeniden yapılanarak, efektif bir şekilde operasyonlarına devam etmeliler. Burada onlara katma değer sağlayacak en önemli şeyin iletişim olduğunu fark ederek buna yatırım yapmaları gerekir. Bu şekilde davranan markalar uzun vadede çok daha kalıcı olarak marka değerlerini korur ve krizlere karşı daha dayanıklı olur diye düşünüyorum. İş hayatında çok güçlü bir karakter olarak kadın kimliğinizle rol model oluyorsunuz. Aynı zamanda çok güzel sosyal sorumluluk projelerine de önderlik ediyorsunuz. Türkiye’de kadınların iş hayatındaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

66

Bir halkla ilişkiler uzmanının hem dijitale hem reklama dair tüm dinamiklere hakim olması gerekiyor ki markasını yönlendirebilsin. Bu sektörde danışmanlık yapabilmek için hizmet verdiğiniz sektörlere, genel gündeme, siyasete, ekonomiye, bürokrasiye, magazin dünyasına, ünlü ve girişimci bağlantılarına hakim olmanız lazım. Yeni trendlerden, gençlerin neleri takip ettiğinden haberdar olmamız lazım. O kadar kendini geliştiren ve dinamik bir sektördeyiz ki; birkaç gazeteci tanıyıp, etkinlik düzenleyince kendini halkla ilişkiler uzmanı olarak tanıtan yüzeysel yaklaşımlara gülümsemeliyiz. Bu sektörün bir yönetim bilimi olarak doğru olarak algılanması ve uygulanması için hepimiz doğru bilgilenmeli ve çevremizi kendi mesleklerimizle ilgili doğru bilgilendirmeliyiz. Dijitalleşme hayatımızın her alanına girmiş durumda. Geleneksel mecraların yanı sıra dijital mecraların da gücü yadsınamayacak kadar güçlendi son dönemde. Sizce bunları nasıl birlikte götürmeliyiz? Dijital ve konvansiyonel olarak ayrılmamalı, iletişim bir bütün ve iletişim mecralarımız her gün değişiyor. Nasıl telefonlar her geçen gün değişiyorsa, sosyal medyada harcadığımız vakit her geçen gün artıyorsa, tüm bu gelişmeler yarın yine hayal etmediğimiz yeni trendlere, yeni hayat tarzlarına doğru yönlendirebilir bizi... Fakat önemli olan; bu iletişim mecralarının doğru şekilde algılanıp kullanılması, verilmek istenen mesajların büyük bir şeffaflık ve strateji içerisinde o mecraları kullanarak, ne şekilde gideceğine ve yarının teknolojilerinin ne olacağı ön görülerek markalara ve şirketlere danışmanlık yapılması… Tüm bunlar için çok büyük bir emek lazım. Bugün bunlara hakimim deyip yarın kendimizi geliştirmezsek, keşfetmezsek hepimiz günün gerisinde kalabiliriz bu sektörde. RÖPORTAJ: DİLARA ERTÜRK


67


BUSINESS

Yeni Şubede Lezzet Keşfi Ankara'ya yepyeni bir lezzet alışkanlığı kazandıran Ekşi Maya Restoran, 2. şubesini Maidan AVM’de açtı. Sağlıklı yiyecek ve tatlı konseptini yeni şubesinde genişleten Ekşi Maya Restoran, şık dekorasyonu ile de açılışa katılan konuklardan tam not aldı. Ankara iş, cemiyet ve bürokrasi dünyasının yoğun katılım gösterdiği davette Ekşi Maya’nın menüsünde yer alan ürünler konuklara sunuldu. Ekşi Maya Restoran’ın sahibesi Ecem Uyar Taranoğlu’nun açılış konuşmasını yaptığı davet geç saatlere kadar devam etti. 

68 ÇAĞATAY TARANOĞLU, PERİHAN UYAR, ECEM UYAR TARANOĞLU, DERİN TARANOĞLU, TURGUT UYAR


BUSINESS

SILA DUMANKAYA, ESİN GÜREL

YEȘİM - REHA TANDOĞAN

MAG PR Solutions tarafından düzenlenen șık açılıș iș ve cemiyet hayatından birçok ismi bir araya getirdi.

HALUK TÜMER, AYSU YAVUZ

BERİL ÇAVUȘOĞLU

69 EDA UYAR

EBRU - DENİZ DEMİRYÜREK


RÖPORTAJ

61 Yıldır Sağlıkla ve Keyifle

Beypazarı Maden Suyu Yönetim Kurulu Başkanı Niyazi Ercan, bu yıl 61.yaşlarına giren ve maden suyu denildiğinde akla ilk gelen, sektör öncüsü markalarının başarılı yolculuğunu anlatıyor...

NİYAZİ ERCAN

70


RÖPORTAJ

S

izi biraz tanıyıp iş hayatındaki yolculuğunuzu dinleyebilir miyiz? 1961 doğumluyum. İlk, orta ve lise tahsilimi TED Koleji’nde tamamladım. Makine bölümünü bitirdikten sonra babamın yanına geldim ve işletmenin başına geçtim. Sektörde şu an için 30 kadar firma varız. Hem kalite hem de işletmenin randımanı açısından sektörün içinde bir numarayız. Bu hale gelmek için çok büyük emek ve zaman harcadık. 1957 yılında babam Hacı Cemil Ercan tarafından kurulduk, bu yıl 61 yaşına girdik. Sektörde bir numara olup zirveye çıkmayı başardık, ancak zirvede kalmanın daha zor olduğu bilinci içinde çalışmaya devam ediyoruz. Bu sektöre adım atmaya nasıl karar verdiniz, neler etkiledi bu kararınızı? Aslen Gaziantepliyiz. Babam girişimci ve vizyon sahibi bir iş adamıydı. Ankara’da 1950li yıllar da su- gazoz ve kola sektörlerinde işletmecilik yaptı. Beypazarı’ndan birkaç kişi maden suyu kaynağını satmak için babama bir şekilde ulaşıyorlar. Gelenler çok ısrarcı olunca kaynağı ve yeri görmeden ilgili yeri satın alıyor babam. Birkaç sene sonra aldığı yeri görmek ve maden suyu sektörüne girmek için yatırımlara başlıyor. Yurt dışı menşeili otomatik dolum makinaları alıp otomasyona yatırım yapıyor. Avuç içi kadar olan yer şimdi 65.000 metre2lik bir alanda hizmet veriyor. Şu anda sektörde 30’u aşkın ruhsatlı maden suyu markası var. Bu markaların çok azı ulusal çapta hizmet vermeyi başarabilmiştir. Çünkü maden suyu fay kırıklarından ve dağlık bölgelerden yeryüzüne çıktığı için o bölgelere fabrika kurmak ciddi yatırım gerektirmektedir. İşimizi severek yapıyoruz ve işimizin başındayız. Artık Türk markalarıyla adımızı Avrupa'da duyurmak daha büyük bir önem taşıyor; siz bu anlamda kendini çok büyütmüş, geliştirmiş bir marka olarak bu konuda neler söylemek istersiniz? Türkiye’de ulusal çapta hizmet veren sayılı firmalardanız. Aktif olarak 27 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz; başta KKTC olmak üzere Almanya, Arabistan, Fransa, Tayvan, Avustralya, Avusturya, Katar, Lübnan gibi birçok ülkeye gönderiyoruz. %100 yerli sermaye ile kurulmuş firma olarak hem yurt içi hem yurt dışında hizmet vermek zor ama gurur verici. Biliyorsunuz ki, birçok yerli markamız

yabancılara satıldı. Tüketicilerimizin yerli ürünlere sahip çıkması ekonomimizin gelişmesi için de büyük önem arz ediyor. Beypazarı Maden Suyu’nun başarısının altındaki sır ne? Her maden suyu aynı değildir, tıpkı insan karakteri gibi maden suları da çeşitlidir. Çıktığı bölgenin yapısına, topraklarındaki minerallere ve yer altındaki basıncına göre, mineral-gaz-tat farklılıkları ortaya çıkmaktadır. Beypazarı maden suyu bu anlamda en yüksek gaz ve minerale haizdir. Doğasında saflık ve sağlık olan bu ürünümüzü en iyi şekilde muhafaza etmeye ve tüketiciye sunmaya özen gösteriyoruz. Konum itibari ile kaynağın çıktığı yerde kuruluyuz. Borularla onlarca kilometre öteden taşımadan çıkar çıkmaz şişeleme yapıyoruz.

HEM KALİTE HEM DE İŞLETMENİN RANDIMANI AÇISINDAN SEKTÖRÜN İÇİNDE BİR NUMARAYIZ.

Tesisimiz şehre 6 km uzaklıkta. Saha çevresinde etrafı kirletecek, kaynağa zarar verecek hiçbir yerleşim bulunmamakta, hayvancılık ya da meracılık yapılmamaktadır, bunlar kaynağın temiz kalması için çok önemlidir. Tüm ürünlerimizi kaliteden ve lezzetten ödün vermeden şişelemeye özen gösteriyoruz, tüketicilerimiz de bizi takdir edip tercih ediyorlar. İhracata ne gibi teşvikler olmalı? Yerli üretimin desteklenmesi konusunda ne gibi beklentileriniz var? Türkiye maden suyu kaynakları yönünden zengin... Türkiye’nin hemen hemen her bölgesine ulaşmaya çalışıyoruz ve tüketicinin beğenisi ile yurt içi pazarından en büyük payı alan firma olmayı başardık. Yurt dışı pazarına yönelik çalışmalarımız da mevcut ve şu anda 27 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Bazı ülkelerin yaşamış olduğu iç karışıklıklar nedeni ile satışların durduğu ülkeler oldu. Maden suyu sektörü çok karlı çalışan bir sektör değil, bu yüzden ürünler tabir yerindeyse sudan ucuz.

71


RÖPORTAJ

Ancak navlun maliyetlerinin artması ihracatı da güçleştirmektedir. Avrupa Gümrük Birliği Antlaşması’nda olduğu gibi diğer üçüncü ülkelere yapılacak ticari ikili anlaşmalarla ihraç edilecek maden suları ve aromalı maden sularına %100 vergi muafiyeti uygulanması ve nakliyat navlun iadesi verilmesidir. Maden suyu tüketimi yurt dışında daha fazla; insanlar su yerine mineralli su dedikleri maden suyunu tüketiyorlar. Tabi yurt dışında yeteri kadar maden suyu kaynağı olmadığından ithal ediyorlar. Türkiye de maden suyu kaynakları yönünden zengin bir ülke olarak en çok ihracat gerçekleştiren ülkelerin başında geliyor. Çünkü Avrupa ülkelerinde maden suyu tüketimi çok yaygındır ve bu konuda yerleşmiş önemli bir alışkanlık vardır. Türkiye’de de maden suyunu sofra içeceği haline getirmek istiyoruz. Ancak, sadece ağır yenen yemeklerden sonra hazmı kolaylaştırmak için değil, aynı zamanda spordan sonra, hamilelikte, gençlikte, yaşlılıkta kısacası yaşanan her anda içilebilen sağlıklı keyif içeceği olarak insanların tüketmesini sağlamak istiyoruz. Ülkemizdeki maden suyu sektörü istenilen noktada mı? Sektörde kaç marka faaliyet gösteriyor? Türkiye, maden suyu kaynağı yönünden zengin bir ülkedir, 32 tane ruhsatlı maden suyu tesisi mevcuttur. Tabii bunlardan ancak birkaçı dünya çapında isim yapmış ve marka olmayı başarabilmiştir. Maden suyunun faydalarının gün geçtikçe daha iyi anlaşılması ve maden suyu tüketilmesi konusunda bilincin artması, tüketimin de doğru orantıda artmasını sağlıyor. Maden suyu tüketim oranı o ülkenin gelişmişlik düzeyi ile aynıdır diyebiliriz. Geçmişten günümüze baktığımızda Türkiye’de maden suyu tüketim oranı oldukça arttı. Meyve aromalı maden sularının da piyasaya girmesi sektöre canlılık getirdi.

MADEN SUYUNUN ÖNEMİ, SAĞLIĞA VE SAĞLIKLI YAŞAMA KATKILARI ANLAŞILIYOR VE BENİMSENİYOR.

Gelecekte bu pazarın daha da artacağını, sektörün hareketleneceğini düşünüyorum. Çünkü maden suyunun önemi, sağlığa ve sağlıklı yaşama katkıları anlaşılıyor ve benimseniyor. Gün içinde kaybettiğimiz mineralleri vücudumuza almanın en kolay ve sağlıklı yolu maden suyu içmektir. Maden suyu içmenin yaşı, yeri, zamanı yoktur. Bebeklerinin ve kendilerinin sağlıklı olmalarını isteyen anneler hamileyken maden suyu içmelidir ki; günlük kalsiyum, magnezyum ihtiyaçlarını karşılayabilsinler. Bebekleri doğduktan sonra onlara da içirmeliler ki; diş, kemik ve vücut gelişimleri sağlıklı olsun. Gençlik döneminde içmelidirler ki; mineral ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra pürüzsüz, berrak bir cilde sahip olsunlar. Yaşlılık döneminde içmelidirler ki; osteoporoz denilen kemik erimesi hastalığının oluşma ihtimalini maden suyundan alınan kalsiyumla en aza indirsinler. Bundan sonrası için hedeflediğiniz noktayı ve bunun için planladığınız süreci aktarır mısınız bize? Beypazarı Maden Suları şu anda dünyanın birçok ülkesine yaptığı ihracatlarla global bir marka diyebiliriz. Tabii ki daha çok ülkede, daha fazla pazar payı alarak Türk maden suyunun herkes tarafından kullanılmasına aracı olması en büyük hedefimiz. 2017 yılında yeni ürünümüz olan gazozumuzu piyasaya sunduk. Çok da güzel geri dönüşler aldık. Gelen önerilere göre ürünlerimizde çeşitlilik yapmaya devam edeceğiz. Zirvede kalmak, zirveye çıkmaktan daha zor. Firmamız her sene büyümeye devam etmektedir. Bu büyüme gerçekleşirken kalitemizden asla taviz vermiyoruz. Her sene için hem kapasite hem de satış anlamında artış yapmayı planlıyoruz.

72


73


BUSINESS

TÜKSİAD Basın Mensuplarını Ağırladı Tüm Kuruyemiş Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜKSİAD), MAG PR organizasyonuyla düzenlenen kahvaltıda basın mensupları ile bir araya geldi. TÜKSİAD Başkanı Hüsamettin Karaman’ın ev sahipliğinde Çukurambar Hacıbaba’da gerçekleşen basın kahvaltısında, son dönemde finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin kuruyemiş sektörü üzerindeki etkileri, artan kuruyemiş fiyatları, Çin’den yüksek oranda ithal edilen ay çekirdeği konu başlıkları masaya yatırıldı. TÜKSİAD’ın faaliyet alanlarından bahsederek açılış konuşmasını yapan Başkan Hüsamettin Karaman; “2008 yılında senelerce bir çatı altında toplanmamış olan kuruyemiş sanayinin ortak sesi olmak amacıyla kuruldu. TÜKSİAD, halihazırda 200 üyesiyle, 7 milyar dolarlık ticaret hacmine sahip olan kuruyemiş sektörünü temsil eden tek sivil toplum kuruluşu haline geldi. Biz TÜKSİAD olarak sektörümüzün ortak sesini ilgili kurum ve kuruluşlarla paylaşmaya, kamu ile ilişkilerimizi özenle geliştirmeye, ürünlerimizin yoğun yetiştirildiği bölgelerdeki aktörlerle iş birliğimizi geliştirip bu iş birliklerini somut projelere dönüştürmeye her zaman önem veriyoruz” ifadelerini kullandı. 

74 HÜSAMETTİN KARAMAN



RÖPORTAJ

Uyku Devrimi

Yataş Grup Ceo’su Nuri Öztaşkın, 40 yıl içerisinde dünya markası haline gelen markalarının sektördeki başarı yolculuğunu anlatıyor...

NURİ ÖZTAȘKIN

Y

ataş markası nasıl doğdu ve globalleşme süreci nasıl gelişti? Yataş’ın temelleri 1976 yılında kurulan Anadolu’nun ilk sünger fabrikası Süntaş A.Ş. ile atıldı. 1980 yılında tesis yatırımlarını büyüterek süngerin yanı sıra süngerli yatak üretimine de başladık. 1984’de yaylı yatak, 1987’de ev tekstili ürünleri, 1993 yılında ise sofabed (yataklı kanepe) ve koltuk takımı üretimine başlayarak ürün gamımızı zenginleştirdik. 1996 yılında mobilya sektöründe bir ilke imza atarak halka açılan ilk şirket olduk. Bugün Yataş Grup olarak, Yataş Bedding ve Enza Home markalarımızla tüketicileri mobilyadan halıya, aydınlatmadan ev tekstiline kadar geniş bir ürün yelpazesiyle buluşturuyoruz.

76

Avrupa, Orta Doğu, Balkanlar ve Çin başta olmak 49 ülkeye ihracat yapıyoruz. 2017 yılı sonunda dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı olan Turquality’ye dahil olduk. Turquality’den aldığımız destekle Uzak Doğu pazarları da dahil tüm dünya pazarlarında daha aktif bir şekilde yer almayı planlıyoruz. Yeni dönemde özellikle Avrupa ve Orta Doğu pazarlarında büyümeyi hedefliyoruz. 2017 yılında ciromuzun yüzde 20’si kadar ihracatımız oldu. 2020’de ciromuzu 2 milyar dolara çıkarmayı ve ciromuzun yüzde 20’sini ihracattan sağlamayı hedefliyoruz. 5 yıl içerisinde yurt dışı ciromuzun yurt içi ciromuza oranla yüzde 25'ini, 10 yıl içerisinde de yüzde 50'sini yurt dışı faaliyetlerden sağlamayı hedefliyoruz.


RÖPORTAJ

Bu çerçevede Turquality desteği bizim için büyük önem taşıyor. Bu yılın sonuna kadar yurt dışı mağaza sayımızı 86’ya ulaştırmayı hedefliyoruz. Bir markanın uluslararası marka statüsüne erişebilmesi için hangi basamakları atlaması gerekiyor? Her şeyden önce sektörünüzle ilgili sadece ülkenizdeki değil, dünyadaki tüm trendleri ve gelişmeleri takip ederek şirketinizi ve markanızı bu değişimlere uyumlu hale getirmelisiniz. Altyapınızı ve üretim sistemlerinizi güçlendirmeli, daha deneyimli ve donanımlı bir çalışan kadrosu oluşturmalısınız. Bütün bunların yanı sıra inovatif olmalı, tüketicilere ihtiyaç duydukları ürünleri sunarken kaliteden vazgeçmemelisiniz. Siz süreç yönetimini nasıl belirlediniz? Verimliliği artıracak şekilde üretim hatlarımızda yenilenmeler yapıyoruz. Özel tasarımlarla yeni koleksiyonlar yaratarak yurt dışı ihracatımızı artırmaya önem veriyoruz. Geçen yıl fabrikamıza 40 milyon TL’lik bir ek tesis yatırımı gerçekleştirdik. Bu yatırımla hem yatak fabrikamızı hem de mobilya fabrikasını yeniden organize ettik. Bu haliyle yatak fabrikamız otomasyona dayalı üretim şekli ile Türkiye’nin en modern yatak fabrikası oldu. Ayrıca üretim kapasitemiz de %25 oranında artmış oldu. Kanepe fabrikasında ise, verimliliği artırıcı üretim şekliyle burada da kapasitemizi %25 yükseltmiş olduk. Bunların neticesinde ürün teslimlerinde tüketicinin ürün bekleme süresini çok makul seviyelere indirdik. 2018 yılında ise son 3 yıldır cirosu artan modüler fabrikamızı ele aldık, buraya Endüstri 4.0 sistemi ile çalışan 2 dijital üretim hattı siparişi verdik, buna bağlı olarak da Ankara’daki fabrikamızın üretim binasına 12.500 m2 ilave inşaat başlattık. Bu yatırımımızı devreye aldığımızda çok esnek yeni üretim hatlarımızla, az elemanla, daha

verimli çalışarak üretim maliyetlerimizde rasyonelliği yakalayacak ve verimlilik artışı sayesinde de tüketicilerimize daha hızlı ürün teslimini garantilemiş olacağız.

YIL SONUNA KADAR YURT DIŞI MAĞAZA SAYIMIZI 86’YA ULAŞTIRMAYI HEDEFLİYORUZ...

Ayrıca pazardaki payımızı artırmaya yönelik ve pazarın her kesimine hizmet verebilme amacıyla bu yılın ilk çeyreğinde satın aldığımız almış Divan Home ve Divan Yatak markalarıyla piyasadaki payımızı daha da güçlendirerek sektörün liderliği konusunda iddiamızı güçlendirerek yola devam ediyoruz. Divan markalarımızın lansmanını bu sene Kasım ayında yapılacak Furniture İstanbul Fuarı’nda gerçekleştirerek Divan markasının piyasaya girişini sağlamış olacağız. İhracata ne gibi teşvikler olmalı? İhracat rakamlarımız maalesef arzu ettiğimiz seviyede değil. Çünkü yatak gibi hacimli bir ürün Avrupa’ya ihraç edildiğinde tek kişilik yatağa 18 Euro, çi kişilik yataklara 24 Euro navlun masrafı geliyor. Maliyete bu rakamı ekleyip üstüne kar marjınızı koyduğunuzda ulaşılan rakamın Avrupa pazarlarında rekabeti yakalaması çok güç oluyor. Bu yüzden biz Ekonomi Bakanlığı’mıza gerek yatak, gerekse mobilya sektöründe ihracatın daha hızlı büyüyebilmesi için navlun desteğinin verilmesi konusunda görüşlerimizi iletiyoruz. Ayrıca olası ekonomik krizler, yatağın ham maddesi olan sünger fiyatlarındaki artışlar, yetersiz insan kaynağı ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar sektörümüz için her zaman bir risk oluşturuyor.

77


RÖPORTAJ

Yerli üretimin desteklenmesi konusunda nasıl adımlar atılmalı, ne gibi teşvikler yapılmalı? Son dönemde döviz kurlarında yaşanan artış ham madde fiyatlarını da etkiledi. Yatak ve kanepe üretiminde kullanılan en önemli ham maddelerden biri olan süngerde de dövizdeki bu yükselişe bağlı inanılmaz artışlar oldu. Sektör olarak bu durumu tüketiciye yansıtmamak için uğraşıyoruz. Ancak sektörümüz yükselen ham madde fiyatlarını tolere etme konusunda büyük zorluk yaşıyor. Bu zamların biraz aşağı çekilmesi ve KDV oranının sabit bir oranda tutulması en büyük beklentilerimiz arasında yer alıyor. Rakip markalar arasında kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz, hangi özelliklerinizle öne çıkıyorsunuz? 41 yıldır tüketicilere uykunun en kalitelisini ve en sağlıklısını, en ulaşılabilir şekilde sunabilmek için çalışıyor, inovasyon ve ürettiğimiz yeni teknolojilerimizle rakiplerimizden farklılaşıyoruz. Bugün yatak, baza, başlık, yastık, yorgan, renkli ev tekstili ve yatak odası dekorasyonunu tamamlayıcı ürünlerden oluşan zengin koleksiyonumuz ve geniş fiyat skalamızla her kesime hitap etmeye çalışıyoruz. Dünyanın en büyük teknoloji üreticileri ile gerçekleştirilen iş birlikleriyle yenilikçi ürün portföyümüzü de sürekli zenginleştiriyoruz. Yataklarında Woolmark® ve Dacron® gibi dünyaca ünlü markaların malzemelerini kullanan tek markayız. Bunun yanı sıra bonell yay sistemden pocket yaylara, visco ürünlerinden latekse kadar çok çeşitli teknolojideki ürünleri de kullanıyoruz.

78

Beyaz ve renkli ev tekstili olmak üzere ikiye ayrılan Yataş tekstil grubunda; beyaz ev tekstili yastık, yorgan ve yastık-yatak koruyuculardan, renkli ev tekstili ise, yatak odasının ihtiyacı olan nevresim takımı, yatak örtüsü gibi ürünlerden dekoratif kırlentlere kadar geniş bir ürün yelpazesinden oluşuyor.

DÜNYANIN EN BÜYÜK TEKNOLOJİ ÜRETİCİLERİ İLE GERÇEKLEŞTİRİLEN İŞ BİRLİKLERİYLE YENİLİKÇİ ÜRÜN PORTFÖYÜMÜZÜ DE SÜREKLİ ZENGİNLEŞTİRİYORUZ.

Mobilya markamız Enza Home’un ürün gamında ise yatak odaları, koltuk takımları, oturma grupları, köşe takımları, yemek odaları kısacası bir evin ihtiyacı olan bütün mobilyalar bulunuyor. Hedeflediğiniz noktayı ve bunun için planladığınız süreci aktarır mısınız? 2020’de ciromuzu 2 milyar dolara çıkarmayı ve ciromuzun yüzde 25’ini ihracattan sağlamayı hedefliyoruz. 2030 yılına kadar en az dört ülkede, pazarın ilk 5 markası içerisinde olmayı amaçlıyoruz. Almanya başta olmak üzere, batı ülkelerine açılmayı hedef olarak seçmiş olarak bulunuyoruz, bu yönde yeni organizasyonlar yaptık. Hedefimiz, Turquality Destek Programı'nın gücünü de arkamıza alarak, sözde değil özde dünya markası olmak.



BUSINESS

Air France Prestijli Ödüller İle

2018’e Damgasını Vurdu

Fransa’nın bayrak taşıyıcı hava yolu şirketi Air France, Skytrax 2018 Ödülleri kapsamında 3 farklı ödül kazandı.

F

ransa’nın bayrak taşıyıcı hava yolu şirketi Air France, baştan sona ayrıcalıklı süiti La Premiére ile bu yıl Skytrax’ten 3 kategoride ödüle layık görüldü. Condé Nast Traveller Seyahat Ödülleri’nde “Dünyanın En İyi Havayolları 2018”in altın listesinde de yer alan Air France aynı zamanda Hong Kong ve Çin’deki CWSA ve “Three Glasses” yarışmalarından da ödül alarak 2018 yılında toplam 6 farklı ödül kazandı.

ve dingin bir ortam ve olağanüstü bir seyahat deneyimi vaat eden bin metrekarelik özel bir alan sunuyor. Menüler Michelin Yıldızlı şef Alain Ducasse tarafından seçilirken yolcular bireysel masa servisi sayesinde ünlü bir restoranda yemekte gibi hissediyor. Havaalanında huzurlu ve dinlendirici bir alan ile başlangıç yapan La Premiére, lezzetli atıştırmalıklarla dolu mutfağı, sık seyahat edenlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere hazırlanmış özel spa uygulamaları ve çalışmak isteyen misafirlerinin ihtiyacına uygun alanıyla havalimanında bir lounge’dan fazlasını sunuyor.

En iyi Somelier ve Michelin Yıldızlı Şeflerin Seçimi La Première ve Business sınıfı kabinlerde sunduğu hizmet kalitesiyle bu yıl 3 farklı ödüle birden layık görülen Air France aynı zamanda Condé Nast Traveller okuyucularının oylarıyla altın listeye adını yazdırdı.

Gökyüzünde Fransız Zarafeti Air France’ın kişisel alan sunduğu dünyanın en iyi first class hizmetlerinden La Premiére süitler, bireysel vestiyer, başucu lambası, özel kabin alanı ile kişisellik ve lükste sınır tanımayan bir uçuş hizmeti sunuyor. La Premiére misafirleri 5 yıldızlı otel konforundaki yatağında tam bir gece uykusunun tadını çıkarırken, filmler, oyunlar, televizyon şovları, belgeseller, müzik gibi onlarca içerikten birini seçerek kabinini gerçek bir sinema salonu düzenine dönüştürebiliyor.

Paris-Charles De Gaulle'deki La Première Salonunda Huzur, Lüks ve Keyif Cenneti Paris-Charles de Gaulle'deki La Première salonu, yolculara sakin

80


BUSINESS

Gücümüzü Ülkemize Olan

Sorumluluğumuzdan Alıyoruz Sabancı Holding, 2018 yılının ilk çeyreğinde gösterdiği finansal başarıyı, yılın ikinci çeyreğine de taşıdı. 2018 yılının ilk 6 ayında Sabancı Holding’in kombine satışları 2017 yılının aynı dönemine oranla yüzde 32 yükselerek 40 milyar TL’ye yaklaştı. Ana ortaklığa ait öz kaynak seviyesi ise daha da güçlenerek konsolide olarak 27 milyar 825 milyon TL’ye ulaştı. MEHMET GÖÇMEN

S

abancı Holding’in kombine satışları, 2018 yılının ilk altı ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre %32 artarak 40 milyar TL’ye yaklaştı. Sabancı Holding konsolide ana ortaklık net karı ise, 2018 yılının ilk altı ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre %52 artarak 2 milyar 222 milyon TL

olarak gerçekleşti. Sabancı Holding ilk altı aydaki operasyonel karlılığını ise %14 artırarak 4 milyar 920 milyon TL’ye çıkardı. Sabancı Holding’in toplam varlıkları 2018 yılının ilk altı ayı itibari ile 383 milyar 952 milyon TL’ye ulaşırken; toplam konsolide ana ortaklığa ait öz kaynakları ise, 27 milyar 825 milyon TL oldu. Sabancı Holding CEO’su Mehmet Göçmen konuya ilişkin yaptığı açıklamada: “Ülkemize

olan güvenimiz ve sahip olduğumuz değer yaratma kültürümüzle, daha çok çalışmaya ve üretmeye olan inancımızı, her türlü koşula rağmen, hiç kaybetmiyoruz. İçinden geçtiğimiz zor dönemi aşarak, geleceğe güvenle bakabilmemizin de ancak tüm ekonomi paydaşlarının ve halkımızın yapıcı ve samimi yaklaşımları ile destekleyici çabaları sayesinde mümkün olabileceğine inanıyoruz. Sabancı Topluluğu olarak, esnek ve çevik yönetim anlayışımız ve mevcut koşullara adaptasyon yeteneğimizle yılın ilk çeyreğinde yakaladığımız başarılı performansı, 2018 yılının ikinci çeyreğinde de sürdürdük. Güçlü öz kaynağımız, etkin risk yönetimimiz ve güçlü nakit yaratma yeteneğimiz sayesinde topluluk olarak, Türkiye’ye ve yatırımcılarımıza daha fazla katkı yapabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Gücümüzü de her zaman ülkemize olan sorumluluğumuzdan alıyoruz” dedi.

81


RÖPORTAJ

Çeyrek Asırlık Moda Yolculuğu

Beymen ve Boyner Grup Üründen Sorumlu CMO Polat Uyal, gerçekleştirdiğimiz röportajda kariyer öyküsünü bizlerle paylaşırken Beymen markasının da ulusal ve global alandaki başarılarına değiniyor...

POLAT UYAL

S

izi kısaca tanıyıp mesleki öykünüzü dinleyebilir miyiz? 1973 Kıbrıs doğumluyum. Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 1995 senesinde iş hayatına Beymen’de atıldım, hala Beymen ve Boyner Grup Üründen Sorumlu CMO görevini sürdürüyorum. Ayrıca Balmain ve Pal Zileri markalarının da Yönetim Kurulu Üyesiyim. Moda dünyası ile nasıl tanıştınız ve Beymen ile yollarınız nasıl kesişti? Çocukluğumda, ailemin giyime çok özen gösterdiğini hep hatırlarım, bunun etkisi olduğunu düşünüyorum. Moda ve tekstil sektörü ile ilk tanışmam ise yaz aylarında çalıştığım İngiltere’deki aile şirketinde oldu. Yaşım ilerledikçe yapmak istediğim işin bu olduğu fark ettim. Beymen ile yollarımızın kesişmesi ise aslında tamamen bir tesadüf. Ankara’da üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra, Beymen’in iş

82

ilanını gördüm, başvurdum ve işe alındım. Böylece 23 senelik Beymen serüvenim başladı. 23 yıl boyunca üretim ve satın alma alanlarında farklı pozisyonlarda görev aldım. Beymen’in ilk yurt dışı satın almalarına dahil oldum; sırasıyla kadın ve erkek ithal markaların satın alımlarını yaptım. Şu anda ise Beymen ve Boyner Grubu’nun ürün ve satın alma süreçlerini yönetiyorum. Artık Türk markalarıyla adımızı Avrupa'da duyurmak daha büyük bir önem taşıyor, siz bu konuda neler söylemek istersiniz? Her şeyden önce başarıyı hedeflemek çok önemli, büyük başarılar şansla elde edilmiyor. Beymen için çok büyük bir ekip, özveri, emek ve tutkuyla çalışıyor. Tüm ekibin yürekten inandığı başarı odaklı yaklaşımın enerjisi de tüm işimize yansıyor. 50 yıla yaklaşan geçmişiyle Türkiye’yi lüks ve moda ile tanıştıran Beymen, bugün dünya lüks perakende sektörünün önde gelen markaları arasında yer alıyor. Gerek konsepti, gerek koşulsuz müşteri memnuniyetinden hareketle sunduğu ayrıcalıklı hizmetleriyle sektörde örnek teşkil eden


RÖPORTAJ

ve kazandığı uluslarası ödüller ile başarısını kanıtlayan Beymen, lüks dünya perakende mağazacılığı alanında ülkemizi en iyi şekilde temsil ediyor. Dünya devi moda markalarının büyük bir bölümü Türkiye’de iş ortağı olarak Beymen’i tercih ediyor ve koleksiyonları Türkiye’de exclusive olarak sadece Beymen mağazalarında satılıyor. Markalar bize güveniyor, mağazalarımıza, müşteri know-how’ımıza ve büyüme potansiyelimize inanıyor. Bugün Beymen portföyünde 900’ü aşkın moda markası yer alıyor. Global arenadaki başarımızın ve Beymen’in kendi alanında dünyanın en iyileri arasında yer aldığının en önemli göstergesi; mağazacılık anlayışımız, marka miksimiz, koşulsuz müşteri memnuniyetinden yola çıkarak hayata geçirdiğimiz ayrıcalıklı hizmet anlayışımız ile kazandığımız uluslararası ödüller. Bu ödüllerden birkaçını paylaşmam gerekirse; 2014 yılında Pitti Uomo & Business of Fashion Ödülleri’nde Beymen, “Dünyanın En İnovatif ve Etkili 30 Erkek Giyim Mağazasından Biri” olarak seçildi. Aynı yıl amiral mağazalarımızdan Beymen Zorlu Center, Uluslarası A.R.E Tasarım Ödülleri’nde “En İyi Yeni Mağaza Ödülü”nü kazandı ve İngiliz Monocle Dergisi tarafından da “En İyi Kozmetik Departmanı” seçildi. 2017 senesinde Beymen, “Dünyanın En İyi Moda Perakendecileri” ödülünü kazanan ilk Türk markası oldu ve 50 ülkede, 8 ayrı dilde yılda dört kez yayınlanan, moda dünyasının en prestijli uluslararası yayınlarından WeAr Global Dergisi tarafından verilen “2017 Dünyanın En İyi Moda Perakendecileri Ödülü”nü kazandı. 2017 yılında ayrıca ilk kez Beymen’lerde uygulanmaya başlayan Boyner Grup Asistanım projesi, Dünya Perakende Kongresi kapsamında verilen ve perakende sektörünün en prestijli ödülü olarak kabul edilen “Dünya Perakende Ödülleri”nde Türkiye’ye birincilik getirerek, “En İyi Dijital Müşteri Deneyimi” ödülüne layık görüldü. Omnichannel uygulamalarımız ile katıldığımız, e-ticaret ve perakende sektörlerinin en önemli ödüllerinden olan Seamless Awards Ödülleri’nde ise “2017 Yılının En İyi Omnichannel Deneyimi Ödülü”nü kazandık. Ve yine 2018 yılında A.C.E Achievement in Customer Excellence Awards’ta ise giyim sektöründe ilk üçe girdik. Sizin için iş hayatında başarı ne demek ve başarılı olmak için neler yapmak gerek? İşini severek yapmanın, başarıyı sağlayan önemli bir faktör olduğu düşünüyorum. Bunun yanı sıra kendinizi iyi tanımak, yapabileceklerinizi, istek ve beklentilerinizi belirlemek, gerçekçi hedefler koymak, zamanı verimli kullanmak ve tabii ki ekip çalışması başarıyı beraberinde getiriyor. İş yaşamındaki öncelikleriniz ve ilkeleriniz neler? Yaptığım işi, çok iyi bir restoranın mutfağına benzetirim; müthiş bir ekip çalışması ile vazgeçilmez lezzetler hazırlayıp sunmak gibi... Özellikle bizim işimizde müşterimizi ve pazarı iyi tanımak büyük önem taşıyor. Satın almaya, müşterilerimizin zevkleri doğrultusunda yön vermek, işimizin hassas noktası. Müşterlerimizi iyi analiz etmek, talep, ihtiyaç ve beğenilerini doğru değerlendirmek, güncel trendleri izlemek çok önemli. Sosyal medyanın marka tanıtım yönünden önemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sosyal medya günümüzün olmazsa olmazı. Teknolojinin gelişimi, internet kullanıcılarının artışı ve alışveriş alışkanlıklarının değişimi ile birlikte sosyal medya ve e-ticaret, tüm sektörler için büyük önem kazandı. Beymen olarak biz de sosyal medya ve online uygulamalara büyük önem veriyoruz. Beymen, Mr. Beymen ve Blender instagram hesaplarımız Türkiye’de en çok takip edilen hesaplar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Online ve omnichannel yatırımlarımız son birkaç yıldır en çok önem verdiğimiz yatırımlarımız arasında. 2010’dan bu yana istikrarlı bir şekilde dijitale yatırım yapıyoruz.

Bu alanda öncü marka olarak Türkiye’deki perakende piyasasının çok önünde, dünyadaki “best practice”lar seviyesindeyiz. Online lüks modada yüzde 80’e yaklaşan bir pazar payımız var. Şirketin en hızlı büyüyen kanalı olan bu alanda son üç yılda ortalama yüzde 60’a yakın büyüdük. Mobilde de çok hızlı büyüyoruz; daha öncede bahsettiğim gibi Omnichannel yatırımlarımızla bizi çok gururlandıran ödüller kazandık. Bunun yanı sıra e-ticaret’te de lideriz. Toplam ciromuzda e-ticaretin yüzde 9’luk payı var ve bu yüzde 9’luk oran Türkiye’de moda perakendecileri arasındaki en yüksek penetrasyon. Türkiye’den yola çıkıp dünya çapında bir marka haline gelebilmek için atılması gereken adımlar nelerdir? Beymen bu süreci nasıl yönetti? Faaliyet alanı ne olursa olsun, her zaman en iyisini yapmak ve sunulan ürünü/hizmeti geliştirmeye yönelik çalışmak, yenilikçi olmak ve trendleri yakından takip etmek, fırsatları görebilmek ve iyi şekilde değerlendirmek sanırım en önemlisi. Beymen’in en güçlü yanlarından ve özelliklerinden biri; her zaman ilkleri hayata geçiren, öncü ve yenilikçi kimliği. Bunun yanı sıra, çoklu formatlı olması da bir diğer önemli özelliği. Biz, Beymen’i çok formatlı bir lüks platformu olarak tanımlıyoruz. Çoklu marka mağazalar, tekil marka butiklerimiz, Beymen Club ve bu üç perakende formatını tamamlayan beymen.com aracılığıyla dünyanın en önemli moda ve yaşam stili markalarını, Beymen Collection va Academia gibi kendi markalarımızı aynı çatı altında modaseverlerle buluşturuyoruz. Amacımız; kusursuz, benzersiz bir alışveriş deneyimi yaşatmak. Her geçen gün bu deneyimi daha da mükemmelleştirmek, ürün ve hizmet kalitemizi geliştirmek için çalışıyoruz. İş hayatınızı ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Sık sık yapmaktan hoşlandığınız aktiviteler var mı? Spora, mümkün olduğunca çok vakit ayırırım. Seyahat etmek, yemek yemek ve yapmak, bunun yanında fotoğraf çekmek hayatımın vazgeçilmezlerinden... Ailemle vakit geçirmek, listemin her zaman ilk sırasında yer alıyor. Dünyanın en şanslı babalarındanım... Kariyerinizde dönüm noktası ne oldu? Beymen’in iş ilanını görmek ve o görüşmeye gitmek, benim için çok önemli bir dönüm noktasıydı. Ancak kararlılığım ve başarı isteğim de kariyerimde önemli rol oynuyor. Hatta en sevdiğim sözler arasındaki “istek varsa yolu vardır” sözü bu konudaki düşücemi en iyi şekilde anlatıyor. Günümüzde iş ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? Başka ülkelerle kıyasladığımızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Son birkaç yıldır tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de akıllı telefonların ve internetin yaygınlaşması ile artık zamanımızı çok daha verimli şekilde kullanıyoruz ve daha mobil çalışıyoruz. Türkiye’de küçük ekipler ile çok iş büyük işler başarıyoruz, bu özelliğimiz de pratik olmamız, insiyatif kullanabilmemiz ve iş birlikçi yapımızdan kaynaklanıyor. Yerli üretimin ve ihracatın desteklenmesi için neler yapılmalı? Türkiye’de tekstil sektörü çok önemli bir yer teşkil ediyor. Bu alanda çok kıymetli markalarımız var, her geçen gün sektöre pek çok yeni genç ve yaratıcı tasarımcı ile marka ekleniyor. Gerek ürün kalitesi, gerek işçilik ve fiyat avantajından dolayı Türk markalarımız turist ve yerel müşteriler tarafından daha da tercih edilir oldu. Bu büyümenin önümüzdeki dönemlerde de artarak devam edeceğini düşünüyorum. Yurt dışı fuarlar, uluslarası tasarım yarışmaları Türk markalarının tanınması ve ihracatın desteklenmesi konusunda önemli bir rol oynuyor.

83


RÖPORTAJ

Bilançolardaki

Gizli Tehlike

SERKAN KUMDAKÇI

Başlığa bakınca “nasıl bir tehlike?” diye düşünüyor olabilirsiniz; ancak ekonomideki mevcut dalgalanmaların şirketler üzerinde yarattığı olumsuzluğu gözden kaçırmamak son dönemde önem arz eden bir konu haline geldi. Şirket bilançoları ile ilgili “Borca Batık Olma” durumu 6102 sayılı Yeni TTK ile hayatımıza giren bir olgu olarak son yıllarda sıkça karşılaştığımız bir durumdur. Yeni TTK ile 2012 yılından itibaren tanışmaya başladığımız konu, aslında 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunu’nun 324. maddesinde “şirketin mali durumunun bozulması hali” ile zaten literatürdeydi ancak çok farkında olunan bir durum değildi.

N

edir bu borca batıklık hali? TTK 376. madde hükmü; - Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa; yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.

84

- Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer. - Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin


RÖPORTAJ

devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Meğer, iflas kararının verilmesinden önce, şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olsun. Aksi halde; “mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru, iflas bildirimi olarak kabul olunur.” demektedir. Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere; şirket bilançolarında mevcut dönem oluşan ya da geçmiş dönemden gelen zararlar şirketleri farkında olmadan teknik iflasa sürükleyebilir ve hükmü şahsiyetin son bulmasına neden olabilir. Ticari faaliyetlerden dolayı oluşan zararların şirketin mali yapısını bozduğu, hatta bozulan şirket ekonomik yapısının şirketi iflasa sürüklediği belki şirket yöneticilerinin öngörebileceği bir durumdur, ancak çoğu şirket yöneticisi yıllar sonra ödenecek döviz cinsinden kredi borcunun bugünden şirketi uçurum kenarına getirdiğinin farkına varamayabilir. Döviz Artışlarındaki Gizli Tehlike Bildiğiniz gibi ekonomik verilerdeki değişimler ve uluslararası siyasi gelişmeler sonucu dövizde uzun yıllardır yaşanmamış bir ralli ile karşı karşıya kaldık. 4.00-TL/USD seviyelerinden başlayan USD kuru 7.63-TL/USD’ye kadar çıktıktan sonra 5.70 - 6.00-TL/USD seviyelerinde durağan bir görünüm aldı. Bu hızlı döviz artışının şirketleri borca batıklık ya da teknik iflasa sürükleyen kısmı nedir? VUK’un 280’inci maddesi yabancı paraların değerlemesiyle ilgili olarak, “Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır. Yabancı paranın borsada rayici yoksa değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığı tarafından tespit olunur.’’ demektedir.

MERKEZ BANKASI'NIN AÇIKLADIĞI RAKAMLARA GÖRE, REEL SEKTÖRÜN DÖVİZ AÇIK POZİSYONU HAZİRAN SONU İTİBARIYLA 215.9 MİLYAR DOLAR SEVİYESİNDE BULUNUYOR. Bu bağlamda VUK’ta mevduat veya kredi sözleşmelerine dayanan alacak ve borçlar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınacağı hükmüne yer verilmekle birlikte faiz tutarının nasıl tespit edileceğine ilişkin bir belirlemede bulunulmamıştır. Esas itibariyle, gerek vadeli mevduatta gerekse kredilerde uygulanacak faiz oranı başlangıçta bellidir. Dolayısıyla mevduat ve krediler için, belirlenen faiz oranı ve değerleme gününe kadar geçen süre dikkate alınarak hesaplanacak faiz tutarı, gelir ve gider olarak kazancın tespitinde dikkate alınmalıdır. Ödenecek kredi faizlerini değerleyerek şirket borçlarının reel değerini bulmak bir kenara dursun, anapara kredi faiz borcunu değerleyerek mali tablolara yansıtmak başlı başına dönem itibariyle şirketlerin başına dert açmaktadır.

Hal böyle olunca, şirketlerin döviz cinsinden kullandıkları kredilere ilişkin olarak 3, 5, 10 yıl sonra bile ödenecek olsa kredilere ilişkin anapara borçları gelir tablosunda “Kambiyo Zararı” ve bilançoda da cari dönem ticari zarar olarak karşımıza çıkmaktadır. Anonim şirketlerin 50.000 TL, limited şirketlerin 10.000 TL sermaye ile kurulduğu bir yasal düzenleme içerisinde, dövizdeki %40 artış ile oluşan kur farkının “Kambiyo Zararı” olarak bilançoda yer alması karşısında sermayeler kolayca eriyerek öz kaynakların negatife dönmesine ve bu durumda borca batık durumda olan şirketlerin iflasına sebep olabilmektedir. Ticaret Bakanlığı Tebliği İle Yapılan Düzenleme 15 Eylül 2018 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376'ncı maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” ile sermaye şirketlerinde zor durum halinin nasıl belirleneceği ve zor durum halinin ortadan kaldırılabilmesi için neler yapılabileceği hususlarına açıklama getirilmiştir. BU DÜZENLEMENİN VERGİ UYGULAMALARINA ETKİSİ YOKTUR. ANCAK HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI TARAFINDAN VERGİ USUL KANUNU’NDA DEĞİŞİKLİK YAPILARAK VERGİLEMEDE DE UYGULAMA SÖZ KONUSU OLABİLİR. Tebliğin geçici birinci maddesinde, 01/01/2023 tarihine kadar, kanunun 376. maddesi kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararlarının dikkate alınmayabileceği belirtilmiştir. Bu düzenlemenin vergi uygulamalarına etkisi yoktur. Ancak Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Vergi Usul Kanunu’nda değişiklik yapılarak vergilemede de uygulama söz konusu olabilir. Merkez Bankası'nın açıkladığı rakamlara göre, reel sektörün döviz açık pozisyonu Haziran sonu itibarıyla 215.9 milyar Dolar seviyesinde bulunuyor. O tarihten bu yana döviz kurunda yüzde 35 artış yaşandığı düşünülecek olursa, şirketlerin kağıt üzerinde de olsa, kur farkı zararının 345.4 milyar Türk Lirası’na ulaştığı söylenebilir. Bu durumda şirketlerin 3, 5, 10 yıl sonra ödeyecekleri kredi tutarlarında oluşan kur farklarını TTK 376 madde çerçevesinde hesaplanacak “Borca Batık” olma durumu hesaplamalarında dikkate almamaları, bu tarihten sonra oluşacak kur farkları ile şirketlerin “İflas” davalarında bir el freni etkisi yapacaktır. Ancak burada önemli konu, bu uygulamanın vergi hesaplamalarında da kullanılabilme şansının mükelleflere tanınmasıdır. Bu konuda yasal bir düzenleme yapılması beklenmektedir. Her ne kadar yapılan yasal düzenleme ile döviz kredisi etkisi sonucu borca batık duruma düşen şirketlerin 2023 yılına kadar kullanabilecekleri bir el freni hayata geçirilse de ülkemizin geçtiği bu zor dönemden şirketlerin en az zararla geçebilmeleri, uygulanacak etkin ve sıkı mali ve para politikalarına bağlıdır. Bundan sonraki dönemde iş dünyası, mevcut sağlanan siyasi istikrara ek olarak, uygulanan sıkı para politikalarına paralel, sıkı maliye politikalarının da hükümetimiz tarafından uygulanmasını ve piyasada dövizdeki dalga boyunun azalarak piyasanın normalleşmesini beklemektedir. Şirket iflaslarının olmadığı, ekonomik kriz kelimesinin literatürden kalktığı güzel günlere bir an önce erişmek ümidiyle...

85


RÖPORTAJ

Değişim ve İnovasyon Bu Noktada

Türkiye’nin tek, kongre, toplantı ve etkinlik fuarı olan ACE of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines, 6.sını “Connecting Dots” mottosuyla 20-22 Şubat 2019 tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi – ICC’de gerçekleştiriyor... Fuarla ilgili gelişmeleri Turizm Medya Grubu Başkanı Volkan Ataman anlatıyor...

VOLKAN ATAMAN

86


RÖPORTAJ

V

olkan Ataman’ı biraz yakından tanımak isteriz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Aslen Ankaralıyım. 43 yaşındayım ve 11 yaşında oğlum var. Eğitim hayatımı tamamladıktan sonra, Ankara’da kurumsal bir şirkette uzun yıllar çalıştım. Çalıştığım yıllarda birçok etkinlik düzenlerdik, etkinlik sektörünün içerisinde olmasam da sektöre karşı her zaman çok ilgiliydim. MICE sektörünü bir araya getiren hiçbir yapının olmadığını fark ederek, endüstrideki boşluğu görüp kendi şirketimi açmaya karar vererek İstanbul’a yerleştim. Zaten İstanbul’u her zaman çok sevmişimdir. Amacım Türkiye MICE sektörünü gerçekten kaliteli platformlarla bir araya getirmek, sektöre yön vererek dünyaya açmak ve vizyon katmak oldu. Bu arada, bu işe başlayınca yıllar içerisinde sektördeki ne kadar çok insanın bu işi yapmayı hayal ettiğini ve hiçbirinin bu cesareti gösteremediğini fark ettim. Geldiğimiz noktada, iş ile ilgili birçok hayalimi gerçekleştirdiğimi düşünüyorum ve hala ilk günkü heyecan ile yoğun tempomu devam ettiriyorum. Özel hayatımda eğlenmeyi, yeni ülkeler keşfetmeyi ve yeni deneyimler edinmeyi severim. Yelken ve motosiklet ile seyahat etmeye karşı özel bir ilgim var. Spor yapmayı, zaman buldukça balık avına çıkmayı ve hayatı çok seviyorum.

YELKEN VE MOTOSİKLET İLE SEYAHAT ETMEYE KARŞI ÖZEL BİR İLGİM VAR...

ACE of M.I.C.E. ile birlikte Türkiye’de bir ilke imza attınız. Bu fikir nereden geldi aklınıza? Ace of Mice yolculuğuna nasıl karar verdiniz? Yaklaşık 7 yıl önce, etkinlik endüstrisi içerisinde sektörün tüm paydaşlarını bir araya getiren bir organizasyon eksikliğinin farkında vardım. Hali hazırda içerisinde bulunduğum bu sektörün dinamiklerine uygun bir etkinlik oluşturmam gerektiğini biliyordum. Daha sonra, tecrübelerimize dayanarak ekibimle birlikte ciddi bir altyapı çalışmasına başladık. Uzun ve zorlu ama keyifli bir süreçti.

Sektörün en büyük markalarıyla ve tecrübeli isimleriyle birlikte yola koyulduk ve ilk ACE of M.I.C.E. Exhibition’ı 2014 yılında büyük bir başarıyla gerçekleştirdik. İlk etkinliğimizden ve daha sonrakilerden öğrendiklerimizle, yola her yıl daha büyük başarılarla ve yaptıklarımızın üstüne daha da fazlasını koyarak devam ettik. Bu yolculuk, yalnızca Turizm Medya Grubu için değil, Türkiye MICE sektörü için çok değerli. Son 6 yılda, ülke ekonomisine ve Türkiye’nin tanıtımına ciddi oranda katkı sağladık. ACE of M.I.C.E. yüzlerce firmayı buluşturan ve etkinlik - organizasyon alanında firmaların kendilerini gösterdikleri bir fuar. Bu yıl katılan yeni firmalar var mı? Bizi neler bekliyor bu sene? Bu sene misafirlerimizi farklı bir konsept tasarımı ve yepyeni bir yüzle karşılayacağız. Senelerdir bu endüstri içerisinde sahip olduğumuz birleştirici rolü “Connecting Dots” mottosu ve onun altında geliştirdiğimiz konsept tasarımlarıyla yeniden çerçevelemek istedik. Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın ise en büyük üçüncü kongre, toplantı ve etkinlik fuarı olan ACE of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines’ın altıncısını bu mottoyla 20-22 Şubat 2019 tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi – ICC’de gerçekleştiriyoruz. Türkiye MICE sektörünün uluslararası alandaki gelişimi ve pazar payının büyümesi adına şimdiye kadar birçok atılım gerçekleştirdik. Türkiye’nin en kapsamlı B2B etkinliği olan fuarımız, her yıl dünyanın dört bir yanından gelen MICE sektörünün lider firmalarını; kurumsal şirketler, dernekler ve MICE profesyonellerinden oluşan yerli ve yabancı satın alıcılar ile buluşturuyor. Ayrıca, isim sponsorumuz Turkish Airlines ile beraber yürüttüğümüz “Uluslararası Hosted Buyer Programı” için farklı ülkelerden gelecek 200 yabancı misafirimiz, 6. ACE of M.I.C.E. kapsamında katılımcı firmalarla B2B görüşmeler gerçekleştirecek. Etkili bir program düzeni çerçevesinde oluşturduğumuz online sistem üzerinden HB’ler ve fuar katılımcıları karşılıklı olarak randevu alabiliyor ve kendi isteklerine göre takvimlerini oluşturabiliyorlar. Her yıl 1000’den fazla profesyonel başvuru alan Hosted Buyer programı sürecinde detaylı bir filtreleme ve eleme süreci gerçekleştiriliyor ve süreç sonunda 200 dünyaca tanınan yabancı firma fuarda ağırlanmaya hak kazanıyor. Özellikle hem kalite hem de nicelik anlamında katılımcılarımızı çok daha yüksek düzeyde bir program bekliyor.

87


RÖPORTAJ

Ülke olarak çok ilerideyiz ve kendini sürekli geliştiren bir sektörün içerisindeyiz. Bu gelişime ACE of M.I.C.E. Awards’un yaptığı katkı paha biçilemez. Sektör içerisinde bir başarı kriteri sağlayabilmekten dolayı çok mutluyuz. Türkiye’de düzenlenen etkinlik ve organizasyonları siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Yurt dışı ile kıyasladığınızda sizin gözlemleriniz nelerdir? Türkiye MICE sektörü, geçtiğimiz yıllarda yaşanan sıkıntılardan dolayı şu an geçmişteki gücüne sahip değil. Ancak, son dönemde atılan adımlar ve olumlu gelişmeler bizleri geleceğe dair umutlandırıyor. Sektör olarak, daha da güçlenerek doğru adımlar atmaya çalışıyoruz. Turizm Medya Grubu olarak, MICE sektörünü bir araya getiriyoruz. Biz ve bu sektörün tüm paydaşlarının, birlikte hareket etmesi ve kenetlenmesi gerekiyor. Birbirimize bu zor dönemlerden çıkmaya çalışırken destek olmalıyız. İstanbul ve Türkiye, dünya çapında destinasyonlar ve potansiyellerini defalarca kanıtladılar. Uluslararası seviyede, destinasyonlarımızın ve sektörümüzün hak ettiği değeri göreceğine olan inancım tam. Sektör liderleri olarak, elimizi taşın altına koymamız gerekiyor. Uluslararası alanda ülkemizin tanıtımını doğru şekilde gerçekleştirmemiz gerekiyor. Birlikte hareket edersek, uzun vadede hak ettiğimiz noktaya geleceğimizden eminim.

YAKLAŞIK 7 YIL ÖNCE, ETKİNLİK ENDÜSTRİSİ İÇERİSİNDE SEKTÖRÜN TÜM PAYDAŞLARINI BİR ARAYA GETİREN BİR ORGANİZASYON EKSİKLİĞİNİN FARKINA VARDIM VE BU YOLCULUK BAŞLADI...

Ülkemizin turizm potansiyelinin çok iyi farkındayız ve ekonomik olarak sıkıntılı zamanlardan geçtiğimiz bu süreçte turizmin nasıl bir değer taşıdığını da çok iyi biliyoruz. Bu noktada, 2019 ACE of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines’a katılacak firmalarımız global pazarlara kendilerini tanıtabilecekleri ve network’lerini genişletebilecekleri en uygun platformu bulacaklar. Bu sene, fuarı düzenlerken ekibimize üç anahtar kelime; değişim, gelecek ve inovasyon rehberlik ediyor. Birçok dalda ödül de dağıtıyorsunuz aynı zamanda. Karar vermek zor olmuyor mu? Sizi bu zamana kadar etkileyen en iyi adaylar kimlerdi? Her yıl, Türkiye’nin en iyi markalarının üst düzey yöneticileri ve sektör profesyonelleri bir araya geliyor ve bir önceki yılın en iyilerini belirliyor. Bu kararları vermek, jüri için elbette her sene oldukça zor oluyor, çünkü başvurular çok büyük organizasyonlardan ve çok büyük markalardan oluşuyor. İlk günden beri amacımız, etkinlik endüstrisinin sürdürülebilir büyümesine yön vermek ve sektör paydaşlarında daha mükemmele ulaşma arzusunu yaratmaktı. Sektör oyuncularının, her sene yaptıklarının üstüne daha da koyduklarını ve belirli bir seviyenin üzerine çıktığını görmek, bizleri gururlandırıyor. Karşımıza gelen işler, Türkiye’de gerçekleşen en iyi ve en kapsamlı organizasyonlar olduğu için, sektörün en deneyimli isimlerinden biri olarak, büyük çoğunluğundan etkilendiğimi söyleyebilirim.

88

Global MICE sektörünün trendlerini ve gelişmelerini yakından takip ediyorum. Dünyada şu anda etkinlik teknolojisi, e-spor, deneyimsel tasarım ve deneyimsel pazarlama alanları gelişim gösteriyor. Biz de tam olarak bu sebeplerden dolayı, 2019 yılında gerçekleştireceğimiz ACE of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines kapsamındaki oturum başlıklarımızı bu alanlara odakladık. Dünyanın en büyük MICE medyalarıyla ve endüstri devleriyle partnerlik yapıyoruz. Bu da bizim tüm trendleri ve gelişmeleri yakından takip etmemize olanak sağlıyor. Dünyanın en ünlü markalarının yöneticilerini ve alanında uzman konuşmacıları, Türkiye MICE sektörünün profesyonelleri trendleri yakalayabilsin ve sektörün değişimine doğru şekilde hazırlanabilsin diye fuarımıza getiriyoruz. Global anlamda, MICE sektörünün değeri ve hacmi her yıl büyüyor diyebilirim. Etkinlik sektörü, tüm diğer sektörlere ve tüm markalara dokunduğu ve dünyadaki reklam anlayışı yavaş yavaş değişmeye başladığı için hacmini hızla büyütüyor. Özellikle, deneyimsel pazarlama alanının gelişimi, küçük ve büyük çaplı etkinliklerin markalar için önemini artırdı. Önümüzdeki yıllarda, daha da büyüyüp gelişeceğinden eminim. ACE of M.I.C.E. MICE ve etkinlik sektörü alanında Türkiye’nin Oscar’ı kabul ediliyor. Türkiye’de bir marka yarattınız neler söylemek istersiniz? 6 yıldır sağlam adımlarla büyüyen ve Türkiye MICE sektörünün tüm paydaşlarını bir araya getiren ACE of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines, endüstrinin merkezinde bulunuyor ve sektörün tüm oyuncuları tarafından birleştirici bir unsur olarak kabul ediliyor. ACE of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines, yıllardır, sektörün tüm paydaşlarına geleceği birlikte şekillendirmek ve sahiplenmek için çok büyük bir fırsat sunuyor. 2018 yılında, fuarımıza 220 ulusal ve


RÖPORTAJ

uluslararası firma stant alarak katıldı. 41 ülkeden 200 uluslararası ve 417 yerel Hosted Buyer (davetli satın alıcı) katılımcı firmalarla 3896 B2B görüşme gerçekleştirdi. Fuarımız kapsamında yer alan konferans programında ise 29 yerli ve yabancı konuşmacı 19 oturumda sunumlarını gerçekleştirdi. ACE of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines; yürüttüğü milyonlarca lira değerindeki global iletişim kampanyası ile Türkiye MICE sektörünün bilinirliği ve algısının global anlamda artırılmasını, 3 gün boyunca devam eden profesyonel hosted buyer programıyla yeni müşteri ve pazarların kazanılmasını, fuar kapsamında gerçekleştirilen “AMEzing” parti ile sektörün kendi içindeki birlik, beraberliğinin ve motivasyonunun sağlanmasını ve düzenlenen oturumlar ile sektörün kalite çıtasının yükseltilmesini sağlarken, her yıl kendini daha da geliştirerek sektörün geleceğine yön veriyor. ACE of M.I.C.E. Awards Kongre, Toplantı ve Etkinlik Ödülleri’ni 3 Nisan 2019 tarihinde “Connecting Dots” mottosuyla Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştireceğiz. Sektörün tüm paydaşlarını bir araya getiren, her yıl “en iyileri” belirleyen ve sektördeki firmalara prestij kazandıran bir organizasyon gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin ilk ve tek ödül gecesi olarak, sektörümüzün bilinirliğini artırıyor ve sektör profesyonellerinin tamamını bir araya getiriyoruz. Firmalar için ACE of M.I.C.E. kapsamında olmak, iş birliğine gitmek ve ödül almak artık bir olgunlaşmışlık seviyesine ulaşmış olduklarını ifade ediyor. Bunları başarabildiğimizi görmek bizi fazlasıyla mutlu ediyor ve bir sonraki yıla yüksek bir motivasyonla hazırlanmamızı sağlıyor. Bizim motivasyonumuz da markaların çıtayı daha yükseğe taşıma motivasyonunu sağlıyor. ACE of M.I.C.E. Awards Kongre, Toplantı ve Etkinlik Ödülleri; Etkinlikler ve Etkinlik/Toplantı Yönetim Firmaları ödülü olmak üzere 2 ana başlık ve 20 ayrı dalda değerlendiriyoruz. 19 Kasım’a kadar 2018 yılı boyunca gerçekleşmiş işlerin başvurularını kabul ediyoruz. İlk aşamada B2B sistemi üzerinden gerçekleşen başvurular, daha sonra Türkiye’nin en iyi markalarının üst düzey yöneticileri ve sektör profesyonellerinden oluşan 70 kişilik jüri heyeti tarafından online olarak oylanıyor. Gerçekleşen ilk elemeler sonrasında, her dalda belirlenen 3 aday, noter huzurunda jüri heyetine sunumlarını gerçekleştiriyor. Yapılan sunumlar ve oylamalar sonrasında belirlenen kazananlar, ACE of M.I.C.E. Awards’un görkemli töreninde kırmızı halı seremonisi, kokteyl-prolonge ve büyüleyici sahne şovları eşliğinde açıklanıyor. Daha fazla bilgi ve ödül başvurusu yapmak için miceodulleri.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Yeni yapacağınız projeler hakkında bilgi verir misiniz? 6. ACE of M.I.C.E. Exhibition by Turkish Airlines olarak, Türkiye’nin uluslararası görünürlüğünü artırmak adına uluslararası, yerel turizm ve MICE turizmi odaklı medya kuruluşlarıyla çalışıyoruz. Fuarımızı ve Türkiye MICE pazarını en geniş kitlelere ulaştıracak kurumlarla partnerlik ilişkileri geliştiriyoruz. Uluslararası MICE endüstrisi birlikleri, aynı sistemle çalışan çeşitli ülkelerdeki MICE profesyonellerini bir araya getiren birlikler ve büyük MICE organizasyonlarıyla partnerlik ilişkisi geliştirip Uluslararası Hosted Buyer programının tanıtımı, fuarın promosyonu ve data paylaşımı gibi konular kapsamında ortak çalışma yürütüyoruz. Bugüne kadar aralarında Rusya, Ukrayna, Çin, Kore, Kenya, İngiltere, ABD, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Çek Cumhuriyeti, Litvanya, Letonya, Almanya, İtalya, İspanya ve Portekiz gibi ülkeler dahil olmak üzere 31 medya ve 18 endüstri partneriyle anlaşma sağladık ve her yıl çıtayı bir adım yükseğe taşıyoruz. Türkiye MICE sektörünün tüm paydaşlarından destek bekliyoruz. Bu fuar bizim değil, Türkiye MICE sektörünün fuarı. Bu bilinçle kenetlenip, hep beraber hareket edersek zirveye ulaşacağımızı düşünüyorum.

ACE of M.I.C.E. katılımcılarına MAG aracılığı ile neler söylemek istersiniz? Fuar kapsamında birçok farklı etkinlik gerçekleştiriyoruz; açılış seremonisi, gala yemeği, boğaz turu ve tüm sektörün her yıl dört gözle beklediği artık bir marka haline gelmiş olan AMEzing Parti... Fuarımızın resmi açılış seremonisine; protokol, fuar katılımcıları, hosted buyer’lar, basın mensupları, iş, sanat ve cemiyet hayatından simalar katılıyor. Performans şovlarıyla başlayacak olan seremoni, protokol konuşmacılarının fuarı takdimleriyle devam ediyor. İlk defa 2018 senesinde 5. ACE of M.I.C.E. Exhibiton by Turkish Airlines kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı sponsorluğunda düzenlenen gala yemeğinde, zengin bir menünün yanı sıra ilgi çekici sahne şovları da yer alıyor. Hosted buyer ve katılımcıları aynı masa etrafında bir araya getirerek keyifli bir ortam sağlayan yemekte, fuar boyunca oluşturulan network’ün devamlılığı sağlanıyor. Uluslararası Hosted Buyer’ların katılımıyla gerçekleştirdiğimiz Boğaz turunda profesyonel rehberler eşliğinde, katılımcılara İstanbul’u tanıtıyor ve Boğaz’ın muhteşem atmosferini deneyimleme fırsatı yaratıyoruz. Fuarın ikinci günü olan 21 Şubat 2019 tarihindeyse, 41 ülkeden 1000’den fazla MICE profesyoneli muhteşem bir parti eşliğinde bir araya geliyor. Artık bir marka haline gelmiş olan AMEzing Parti’yi her yıl ayrı bir konseptte düzenleniyoruz. Ulusal ve uluslararası hosted buyerlar, katılımcı firmalar, konuşmacılar, uluslararası MICE dernek başkanları, basın mensupları, sanat, iş, cemiyet hayatı ve spor camiasından çok özel isimlerin davetli olduğu partide, video mapping şov, müzik grupları, DJ ve sürprizlerle dolu dans performansları eşliğinde davetlilere unutulmaz bir gece yaşatılıyor. RÖPORTAJ: DİLARA ERTÜRK

89


BUSINESS

Toplantılarınıza Değer Katan Mekanlar İș toplantılarınızı keyifli bir atmosferde geçirebilmeniz için Ankara ve İstanbul'dan seçtiğimiz mekan önerilerimizi sizlerle bulușturuyoruz...

The Ankara Hotel

T

ürkiye'de mimari konsepti ile rakiplerine fark atan The Ankara Hotel; bölündüğünde aynı anda 9 farklı organizasyona ev sahipliği yapabilen 4 adet çok amaçlı konferans salonu, kolonsuz mimarisi, yüksek tavanı ile tüm ihtiyaçlarınıza cevap verior. Her birinin önünde bulunan fuaye alanı, toplantı öncesi ve toplantı aralarında dinlenebilmeniz için size ferah alanlar sunarken geniş fuaye alanları sayesinde birçok stant alanı ile sizlere ev sahipliği yapıyor.

90

The Ankara Hotel’in mevcut salonlarına ve alanlarına ilaveten yeni projelerle göz dolduran ve gündeme bomba gibi düşen, 1450 m² büyüklüğünde, gün ışığı alabilen, geniş bir terası bulunan, V.I.P. girişe sahip, 2000 kişilik kapasitesi olan, üçe bölünebilen Ankara'nın en büyük salonu Aralık 2018'de hizmete giriyor. Bunun yanı sıra giriş katındaki renovasyonu ile tazelenen The Ankara Hotel'in, fine dining A’La carte restoranı (Sun &Moon Restaurant), mini pastanesi, lobi barı ve resepsiyonu ile Aralık 2018'de hizmetine sunulması planlanmaktadır.


BUSINESS

Bilkent Otel

B

ilkent Otel ve Konferans Merkezi, uluslararası çağdaş otelcilik anlayışını, sürekli gelişim ve yenilikçilik ilkeleriyle harmanlayarak misafir memnuniyeti odaklı hizmet yaklaşımını sürdürmektedir. Otel; Ankara’nın ilk kolonsuz, tavan yüksekliği yedi metreye ulaşan, geniş alt ve üst fuayeye sahip, otelden bağımsız girişi ve özel otopark imkanı sunarak 1000 m2 kullanım alanına sahip Sakarya Balo Salonu ile Ankara’da ulusal ve uluslararası toplantı ve kongrelere ev sahipliği yapmaktadır. Sakarya Salonu; 360 derece video mapping görüntü sistemi ile konuklarının hayallerini duvarlarına yansıtarak Başkent’in gözde salonu olmaya devam etmektedir.

HiltonSA

H

iltonSA'nın yeni toplantı salonu "Premium Boardroom", iş toplantılarınıza değer katıyor. On kişiye kadar VIP toplantı ve akşam yemeklerini; çağdaş iç mimarisi, tasarım detayları ve yüksek teknolojili toplantı ekipmanları ile misafirlerine sunuyor.

91


BUSINESS

Divan Ankara

D

ivan Ankara, Başkent'teki en saygın ve lüks etkinliklere ve toplantılara ev sahipliği yapmaktadır. En gelişmiş teknolojilerle donatılmış salonları, 8 kişiden 400 kişiye kadar ağırlama kapasitesiyle, her türlü etkinliği eşsiz bir konfor içinde gerçekleştirmenizi sağlayan Divan Ankara’nın yeme içme ve servis standartları organizasyonlarınıza değer katmak için tasarlanmıştır.

JW Marriott Ankara

K

apılarını açtığı ilk günden beri iş ve siyaset dünyasının akla ilk gelen toplantı, kongre ve etkinlik merkezi olan JW Marriott Ankara; kusursuz hizmeti, çoğunluğu gün ışığı alan konforlu toplantı salonları, son teknolojiyle donatılmış teknik altyapı ve ekipmanları ile M.I.C.E. (meetings, incentives, congress, events) sektörü için etkin çözüm önerileri sunuyor.

92


BUSINESS

Swissôtel Ankara

S

wissôtel Ankara, iş ve özel aktivitelerinizi yapacağınız en ideal yerdir. Her organizasyona uygun 1200 kişi kapasiteli, size özel unutulmayan düğünlerin, lüks resepsiyonların, özel toplantıların ve kongrelerin düzenlenebildiği balo salonuna sahiptir. 9 ayrı toplantı salonu, son teknoloji ekipmanları, kablosuz internet olanağı, İsviçre konukseverliği ile toplantılarınızı unutulmaz hale getirmek için sizleri beklemektedir.

93


BUSINESS

Hilton İstanbul Maslak

H

ilton İstanbul Maslak, herbiri en son model görsel-işitsel teknolojiyle donatılmış toplam 1.200 kişiyi ağırlayabilen 22 toplantı odasıyla iş insanlarını bekliyor. Otel, konumlandığı bölgedeki tek uluslararası zincir otel olma özelliğini taşıyor. İş dünyasının merkezi Maslak’ta iş için seyahat edenler ve İstanbul’u doyasıya keşfetmek isteyenlere, Hilton İstanbul Maslak eşsiz konumu ile ev konforunu yaşayabilecekleri lüks bir konaklama imkanı sunuyor. Büyükdere Caddesi üzerinde, Maslak’ta konumlanan otel, iş, finans, alışveriş ve eğlence bölgelerinin kesişiminde yer alıyor. Atatürk Havalimanı’na 30, Sabiha Gökçen Havalimanı’na 40 dakika mesafede bulunuyor. Metro istasyonuna yürüyüş mesafesinde konumlanan 5 yıldızlı şehir oteli civarında pek çok yeme içme alanı ve farklı imkanlar barındırıyor. Yakın çevresinde İstinye Park, Kanyon, Zorlu Center gibi alışveriş ve yaşam merkezlerinin yanı sıra Türk Telekom Stadyumu, Vodafone Arena, Uniq Hall, Zorlu PSM gibi spor, eğlence ve kültürel etkinlik alanlarına erişimin kolaylığı dikkat çekiyor. Metro istasyonunun yanı sıra Boğaz Köprüsü’ne yakınlığı da, şehrin tam ortasında konumlanan otelin misafirlerine ulaşım açısından büyük kolaylık sağlıyor. 22 Toplantı Odası Var Hilton İstanbul Maslak, iş toplantıları için kusursuz alternatifler sunuyor. Otelde, 850 metrekare sütunsuz balo salonu ve üç kata yayılan, her biri en son model görsel-işitsel teknolojiyle donatılmış, toplam 1.200 kişiyi ağırlayabilen 22 toplantı odası bulunuyor. Otelin en üst katındaki özel etkinlik alanı ve 3 kattan oluşan, 6.600 metrekareden daha büyük bir alana yayılan toplantı ve konferans alanları özellikle açık hava alanlarına sahip olması ve İstanbul’un en geniş ve en yeni toplantı odaları olmasıyla öne çıkıyor. Balo salonu ve toplantı salonlarının büyük bir kısmı gün ışığına sahip. 850 metrekarelik gün ışığı alan ana etkinlik salonu, araba lansmanları ve farklı etkinlikler için ideal bir mekan.

94

Kahve Molalarında Lezzetli İkramlar Hilton İstanbul Maslak, sadece lokasyonu, iş insanlarına sundukları farklı seçeneklerle değil, ikramlarıyla da öne çıkıyor. Toplantılarını burada yapmak isteyenler, lezzetli ikramlarla iş temposuna ara verebiliyor. Kurumsal Misafirlere Özel Kampanyalar Hilton’un global sadakat programı ‘’Hilton Honors’’ bünyesinde uygulanan dönemsel kampanyalar da oluyor. Kurumsal misafirler, Hilton’da planladıkları etkinlik toplantı ve grup rezervasyonlarını, iki kat ödül puan ve ek hizmetler ile güçlendirebiliyor. Ödül puanlarını dünya üzerindeki Hilton otellerinde kurumsal konaklamalarında eritme şansına da sahipler.


BUSINESS

Türkiyenin Lezzet Ünlüsü

Develi Ankara 1912 yılında Antep’te Ali Develi tarafından kurulan Develi, yemeklerindeki eșsiz lezzet ve sunum, titizlik ve özeni kușaktan kușağa aktarıyor. Bugün zengin Türk mutfağının detaylarını en iyi șekilde yansıtmaya devam eden firma, sizleri ve misafirlerinizi VIP salonlarında da misafir etmeye bașlamıștır.

K

endine özgü şık dekorasyonu ile önemli günlerinizi özel yaşamanız için teras VIP ve ayrı giriş kapısı ile Bahçe katı VIP salonu siz değerli misafirlerimize hizmet vermeye devam ediyor. 80 kişilik kapasitesiyle iş yemeklerinin gözdesi olan develi VIP salonları aynı zamanda dernek toplantıları, seminerler, özel tadım günleri ve nişan yemekleriniz için de destek olmayı hedeflemektedir.

95


BUSINESS

2018’in Son Çeyreğine Girerken... 2018’in son çeyreğine girmiş bulunuyoruz. Küresel tarafta, Trump’ın politik riskleri, küresel ticaret savaşlarının artması, diğer yandan FED’in 2021 yılına kadar 2 trilyon dolar bilanço küçültmeye devam etmesi, aynı zamanda, 2018’de 4 faiz artışını gerçekleştirebileceğini piyasalar fiyatlamaya başladı. 2019’da 3, 2020’de en az 2 faiz artışının gelmesi de çok güçlü bir ihtimal. Hal böyleyken Euro bölgesinde sular durulmuyor; İtalya’nın 200 milyar Euro batık kredilerinin devam etmesi, Brexit krizi AB’de 2018 büyümesini aşağı revize etti. Türkiye ise, 230 milyar $’a yaklaşması beklenen kısa vadeli döviz borcu ve TCMB’nin politika faizini % 24’e yükseltmesi ile son çeyreğe girmiş bulunuyor. EKONOMİST DR. İSMET DEMİRKOL

2

018-2021 Türkiye için, yüksek teknolojide, Endüstri 4.0’da önemli hamleler yapması gereken bir dönem olarak gerçekleşmeli. Savunma, Sağlık, Bilişim, Yenilenebilir Enerji alanlarında büyük yol kat etmeli, katma değerli büyüme modeli ile bilişim, biyoteknoloji, nano teknoloji, genetik, bilgi teknolojileri gibi yüksek katma değerli alanlara yönelmesi gerekmektedir. 20 trilyon dolar tutarındaki e-ticaret pazarında Türkiye’nin ilk 25 ülke içinde olması en önemli hedeflerden biri

96

olmanın yanında, AR-GE ve markalaşmaya yönelmesi 2018 ve sonrasında büyük önem arz etmektedir. Özel sektör - özel üniversite iş birliğinin daha fazla güçlenmesi, bu alanlarda yetişmiş personelin, ileri teknoloji şirketlerinde istihdam edilmesi gerekmektedir. 11. Kalkınma Programı çerçevesinde 35 milyar $ civarında katma değerli büyüme için yol haritası belirlenmiştir. Savunma sanayi, yenilenebilir enerji, tıbbi cihaz, turizm, genetik, biyoteknoloji, ulaştırma alanları gibi sektörlerde çalışmaların hızlanması ve katma değerli büyüme modeli uygulamalarının gelecek 4 yıl için ivedilikle yapılması gerekmektedir.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.