MAG Mayıs 2011

Page 1


1


2


3


4


5


6


7


8


9


10


11


12


13


14


15


16


17


18


19


20


21


22


23


24


25


26


27


28


29


MAG editör

Beril Çavuşoğlu

B

berilcavusoglu@magdergi.com.tr

MÜTHİŞ KONUKLAR MÜTHİŞ SOHBETLER

MAG Patent No: 2005 58511

Mayıs 2011 Yıl: 7 Sayı: 72 Fiyat: 10 TL MAG Medya Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Can ÇAVUŞOĞLU Genel Yayın Yönetmeni Beril ÇAVUŞOĞLU Satış ve Pazarlama Direktörü Burcu COŞKUN Genel Koordinatör Uğur ÖZER Görsel Yönetmen - Tasarım Cengiz İPİN Yayın Danışmanı Birge UZAN Kreatif Direktör Seda ÇAVUŞOĞLU Haber ve Foto Muhabiri Emre ÜRE Ersin AL

u ay, gerçekten inanılmaz haberlerle ve röportajlarla dolu bir MAG sizleri bekliyor. Dayanamayarak hemen bu güzel sohbetlerimizden bahsedeceğim…

Web-Grafik Melih OĞUZ Yazarlarımız Ali AÇIKGÜL Akya GENÇLER Ayşe KARLIK Banu Akpınar AKSU Bengü ARSLAN Beril AKÇAY Berna SARIOĞLU Cenk ERDEM Elif SALLORENZO Ender SARAÇ Erdoğan ÖZNAL Erol ÇINAR Esen SOYDAN Merve EKER Mustafa Deniz TÜRKOĞLU Neşet GÜNE Pınar ÇAKMAK Serkan TAVŞANOĞLU Sevda DORKİP Tuğçe İNAL Zeynep ATMACA

Ama önce; bizler için hayatını adayan, hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, bizi her zaman “bebeği” olarak gören, annelerimizin “Anneler Günü”nü kutlayarak yazıma başlamak istiyorum. Dergimizde de bu özel güne dair hepsi birbirinden değerli ve zarif annelerle sevgi dolu, sıcacık röportajlarımız içinizi ısıtacak…

“Merhametli” müziği ile yüreklerimize dokunan; kurduğu TÜMATA (Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu) ile hem manevi, hem kültürel değerlerimize sahip çıkarak, hayatını bunları paylaşmaya vakfeden Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç’le söyleşimizde “şifa”lanacaksınız.

“Önce Can” sloganıyla sahipsiz hayvanların bakım ve barınmasını, doğayı, canlıları korumayı ve topluma bu sevgiyi yaymayı amaç edinmiş DOĞÇEV’in Başkanı Behiye Eryılmaz ile faaliyetlerini ve nasıl katkıda bulunulabileceğini konuştuk.

Reklam Müdürü Esra DEMİR TORAL

“Ufo”lar gerçek mi? Artık geliyorlar mı? İnsanları kaçırıyorlar mı? Bu ve benzeri tüm sorularımızı Sirius Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Haktan Akdoğan’a yönelttik…

Reklam ve Halkla İlişkiler Görkem ÖTEYAKA Özden TÜRKERİ Simge ÜNLÜ

Kimi sade, kimi abartılı; kimi değerli, kimi yarı değerli ama hepsi birbirinden şık tasarımlardan oluşan bu koleksiyon, Beril Beşer imzalı. Genç ve bir o kadar da başarılı tasarımcıyla mücevherlerin baş döndürücü dünyasına giriyoruz… Los Angeles’ta nefes kesen bir malikane (üstelik George Clooney’inkinin tam yanında)… Sanat, melekler ve ilginç yaşam öyküsüyle Giorgio Tuscani; Beril Akçay’ın de luxe köşesine konuk oluyor… Yeditepe Antropoloji bölümünde “doktor” unvanı almak için tez hazırlayan Ebru Güzel, soyadı gibi “sadece güzel” bir manken değil. Sıra dışı kişiliği, Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazarlığı ve hayata bakışıyla sizleri hayli şaşırtacak!

Katkıda Bulunanlar Elvan KÖPRÜLÜ Petek ESKİOĞLU Serkan KIZILBAYIR Mali İşler Koordinatörü Filiz TAŞ Yayın Türü Bölgesel Süreli Yayın MAG isim ve yayın hakkı MAG Medya Ltd. Şti.’ne aittir. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakkı MAG’a aittir. İzin alınmadan kullanılamaz. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. İdare Merkezi Arjantin Cad. Kader Sk. No: 15-1 G.O.P. / ANKARA Tel: 0312 428 0 444

80 yılı aşkın ticari bir geçmişe sahip olan Tarman Grup’un İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su Murat Tarman, A’dan Z’ye tercihlerini bizlerle paylaşıyor…

Dağıtım Dünya Süper Dağıtım

Aile şirketleri olan Derin Design’da Marka Direktörlüğü görevini başarıyla sürdüren, hoş, yaşından olgun, mütevazı, cemiyet hayatının dikkat çeken isimlerinden Dilruba Sarıyer ise bu ayki özel konuğumuz. Limak Eurasia Otel’de yaptığımız çekimimiz ve röportajımızla onu yakından tanıma fırsatı bulacaksınız. Evet, heyecanlandığınızı biliyorum. Sözü fazla uzatmadan sizleri derginiz MAG’la başbaşa bırakıyorum. Keyifli, güzel günler diliyorum.

Baskı DUMAT OFSET Bahçekapı Mah. 2477. Sokak No: 6 Şaşmaz / ANKARA Tel: 0312 278 82 00 (pbx) Basım Tarihi 25.04.2011

www.magdergi.com.tr e-mail: bilgi@magdergi.com.tr

MAG’a abone olmak çok kolay...

Çoook Sevgiler

Telefon ile

0.312 428 04 44

İnternet ile

abone.magdergi.com.tr

YENİDEN KULLANIN GERİ DÖNÜŞTÜRÜN!

2 30

Eski dergi, katalog ve gazetelerin geri dönüştürülmesi çevreye yapılabilecek en kolay katkıdır. Ağaç kesimlerini azaltmak üzere MAG Medya, okuyucularını kendi yakın çevrelerinde de geri dönüşümü teşvik etmeye çağırıyor.


31


MAYIS

60 160

176 74 36 MAG

açılıș

Dünya jet setinin gözde gece kulübü Billionaire Club, İstanbul’un en lüks

118 MAG

defile

Mücevher ve moda tasarımcısı, yazar Eser Elgür, “Dream Night” adlı gecede,

oteli The Edition Hotel’de açıldı.

Özel Niyazi Ersoy Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi yararına İzmir’de bir defile düzenledi.

66 MAG

röportaj

Meleklerin ünlü ressamı Giorgio Tuscani ile müthiş tablolarına ve Los

sıcaklığıyla fotoğraf karelerine yansıyan ışıltısı MAG özel

çıkıyoruz.

bölümümüzde buluştu.

tanıtım

Brezilyalı süper model Gisele Bündchen, kendi tasarladığı Ipanema Gisele

MAGINDEX

özel

Dilruba Sarıyer’in içtenliği ve

Angeles’taki malikanesine doğru yola

76 MAG

32

176 MAG 230 MAG

röportaj

Mankenlikle başlayan yolculuğunda Antropoloji Doktorası yapan Ebru

Bündchen yeni sezon plaj terliği ve

Güzel İstanbul Marriott Hotel’in eşsiz

sandalet koleksiyonunu tanıtmak üzere

manzarasında MAG’a özel poz verdi!

Türkiye’deydi.

84 MAG

tören

Turizm Profesyonelleri Derneği olarak faaliyet gösteren SKAL’ın

258 MAG

özel

Birbirinden güzel annelere MAG okurları için Anneler Gününe özel sorularımızı yönelttik.

Ankara Kulübü, Swiss Otel’de “Zincir Değişim Töreni” düzenledi.

98 MAG

golf

Hyundai Neziroğlu Birinci Ankara Golf Challenge Ahlatlıbel Spor

320 MAG

röportaj

Etnomüzikolog ve müzik terapisti Yrd. Doç. Dr. emekli öğretim üyesi Rahmi Oruç Güvenç ve şifalı müziğine dair hoş

Tesisleri’nde düzenlendi.

bir sohbet.

www.magdergi.com.tr


33


34


35


MAG davet

GÖZDE CÜCENOĞLU, BURAK HATİPOĞLU

CEYLAN - ZUHAL PİRİNÇÇİOĞLU

MELDA-SİNAN KOSİF

FLAVIO BRIATORE-ELISABETTA GREGORACI

Dünya Jetset’i İstanbul’da

Dünya jetset’inin gözde gece klübü Billionaire Club, İstanbul’un iş ve finans merkezi konumunda olan Levent’te açıldı. Görkemli bir açılış davetiyle hizmete giren Billionarie Club’ın açılışına cemiyet hayatının önde gelen isimleri büyük ilgi gösterdi.

36

GÖKHAN-SİREN ERTAN ÇARMIKLI

ELENA-GIANLUCA ALBERINI

FATİH-ESRA ÖZTÜRK


37


MAG davet

HAYRETTİN-BUKET YURDAL-IVANA SERT TAȘDELEN

SÜLEYMAN-AHU ORAKÇIOĞLU

Açılış gecesinde ayrıca Billionaire Club’ın kurucusu olan ünlü İtalyan işadamı Flavio Briatore ünlü arkadaşlarının da katıldığı bir doğum günü partisiyle yeni yaşını kutladı. Tamamı suite odalardan oluşan, İstanbul’un en lüks oteli The Edition Hotel’de yer alan Billionaire Club, her gece farklı bir aydınlatmayla, yeni renklere bürünerek konuklarını şaşırtacak transparan duvarlarla ve kristal şamdanlarla donatılan üç kattan oluşuyor. İstanbul gece hayatına farklı bir soluk katan mekan, jet-set eğlencenin vazgeçilmezi olacak gibi görünüyor.

FERYAL GÜLMAN

38

CEM - HÜLYA KALYONCU

FULYA - DOĞAN GÜNDOĞDU

ASMAE AZİZİ


39


Trend

Bengü Arslan

benguarslan@magdergi.com.tr

Raporu

MAG sezon notları

Bu Aya Armani Jeans DamgasınıVurdu…

Bu aya İstanbul’un en yeni ve görkemli AVM’lerinden Sapphire’de açılan Armani Jeans’in ilk mono brand mağazası damgasını vurdu. İş, sanat, cemiyet ve moda dünyasının ünlü isimlerinin de büyük ilgi gösterdiği açılışa S Management’ın Yönetim Kurulu Başkanı Selin Boronkay’ın elinin değdiği çok açıktı. Selin Boronkay’ın “Melekleri” tam kadro oradaydı. 2010 Best Model birincisi ve sevilen dizilerden “Adını Feriha Koydum”un başrol oyuncusu Çağatay Ulusoy ise en büyük ilgi odağı idi. Vitrindeki canlı mankenler de oldukça dikkat çekiciydi…

Mudo’da Argande ile Hem Kadınlara Destek Olun Hem Modayı Takip Edin Adını Mezopotamya topraklarında hüküm sürmüş, Kommagene Krallığı’nın tek tanrıçası güzeller güzeli “Argande”den alan Mudo’nun İlkbahar-Yaz Koleksiyonunda sarı, yeşil gibi bahar renkleri yanında siyah ve bordo renkler, ipek ve Antep’in özel dokuma kumaşı kutnu kumaşların kullanılmasıyla krallığın ihtişamına yakışır heykelsi formlar elde edilmiş. Satış gelirinin tamamı Güneydoğu Anadolu’da “Argande” markasının üretimini yapan kadınlara aktarılan markayı alarak hem modayı yakından takip edebilir, hem de sosyal sorumluluk gerçekleştirebilirsiniz. 40


41


MAG sezon notları

Tuğçe Kazaz Recm Edildi Son dönemlerde yapmış olduğu defile ve tanıtımlar sonrasında birbirinden ünlü isimlerin kapısını çalmaya başladığı tasarımcı Süleyman Demirel, ikinci kişisel defilesinde dünyanın 21. yüzyıldaki utancına; recm cezasına dikkat çekecek. Kan ve ten renklerinin hakim olduğu koleksiyonun sergileneceği defilenin baş modeli ise “Tuğçe Kazaz” olacak. Cyrus Nowrasteh’in yönettiği, 2009 ABD yapımı “Soroyayı Taşlamak” filminden yola çıkarak recm’i protesto edecek olan Süleyman Demirel’in Mayıs ayında sergileyeceği koleksiyonda kadına yapılan şiddetin ve hiçbir kadının taşlanarak ölümü hak edecek kadar suçlu olamayacağı fikri hakim. Tuğçe Kazaz, Lara Sayılgan’ın objektifinin karşısına günümüzün şiddet mağduru kadını kimliğiyle geçti...

Yaratıcı ve Sıra Dışı Illamasqua herkesin içindeki cesuru renklendirmek için çıkan yeni bir makyaj markası. Cesaretle tavrını ortaya koyma şeklini yansıtıyor. Dramatik teknikler, çarpıcı renklerle, sahne performansı için dayanıklı ürünlerin birleştiği İngiliz markası şimdi hızla yayılıyor. Makyaja ait tüm güzellik ürünleri ve farklı tekniklerin anlatıldığı videolarla kendi sitelerinden alışveriş olanağı var.

Lagerfeld HerYerde

Diet Coke, 2011 yılında Karl Lagerfeld ile yeni bir çalışmaya daha imza atıyor. Üç farklı desende tasarlanan şişeler limitli üretim olarak piyasaya sürülüyor. Puantiyeli ve romantik Bernadette, işveli ve kıvrımlı Eleanor ile asi ve dramatik Irene isimleri verilen şişelerin kampanya çekimini de Lagerfeld kendisi yapacak. 42

Roitfeld

Vogue’dan Sonra Barneys’de

Vogue Paris’ten ayrıldıktan sonra ne yapacağına dair çeşitli spekülasyonlar üretilen Carine Roitfeld, sonunda kararını açıkladı. Roitfeld, 2011-2012 Sonbahar/Kış sezonunda Barneys mağazalarının stil danışmanı ve konuk editörü olarak görev yapacak. Ayrıca Barneys’in gazete, broşür, Madison Avenue’deki vitrin de dahil olmak üzere, Mario Sorrenti tarafından çekilmiş tüm reklam kampanyasını da yürütecek. “Benim gibi bir Fransız kızın hayali gerçek oldu.” diyen Carine Roitfeld’in New York kökenli Barneys’deki çalışmaları, önümüzdeki Eylül ay, moda haftasıyla eşzamanlı olarak vitrine çıkacak.

Kampanyada şişeleri Coco Rocha, Heidi Mount ve Jeneil Williams temsil ediyor. Yeni seri Haziran 2011’de, özel koleksiyoner kutusu ile birlikte satışa sunulacak. Şişelerin Türkiye’de satışa çıkıp çıkmayacağı henüz netleşmiş değil.


43


44


45


MAG davet

Kansere Değil, Hayata ŞansVer Türkiye’nin en kapsamlı Onkoloji Hastanesi’ni İzmir’e kazandırmak amacıyla “Kansere Değil Hayata Şans Ver” sloganıyla oluşturulan yardım kampanyasının balosu, Swiss Otel Grand Efes’te gerçekleştirildi. Geceye İzmir’in önde gelen isimleri katılım gösterdi.

46EBRU-NASUHİ ÖNDERSEV

MEHMET FÜZÜN, BURCU TUNA

EBRU SALGAR

AHMET-SEMRA USER


47


MAG davet

ECE GÜLER-MUHİTTİN YILDIZ, FUNDA ÖNCÜ

EMRE KOCAMUSTAFAOĞULLARI, PINAR BAYKAL

MEHMET-SELİN ARCA

RIDVAN AKGÜN

İstanbul’da da aynı isimle faaliyet gösteren sanat evinin sahibesi Hülya Kırımoğlu ve İzmirli Ressam İnci Tarakçıoğlu birer yağlıboya tablolarını hastane yararına bağışladılar. Gecenin ilerleyen saatlerinde bir de çekiliş gerçekleştirildi ve kampanyaya destek verenlere teşekkür plaketi verildi.

48

SEZİN SİVRİ

ȘEBNEM AKYILDIZ, BEYCAN ÖTER BÜLBÜL

HARİKA-BATURALP-ASLI BERBEROĞLU

SIRMA ÖZKUL-SUNA AKATIRK


49


50


51


MAG defile

ȘENAY DAĞLI, RÜVEYDE AKBAY,FERDA PAKSÜT

ZEYNEP KÖKSALAN

ENGİN ÖZTÜRK, SEVAL ERGENEMAN

MELEK GÜNEY AKPINAR

Yardım Defilesine Büyük İlgi Uluslar Arası Kadınlar Derneği ile dünyaca ünlü Escada markası, gelirin tamamının HASVAK’a bağışlandığı bir defile düzenledi. Cemiyet hayatından birçok önemli ismin katıldığı davete ilgi oldukça büyüktü. Sheraton Otel’de gerçekleşen defileye Nefise Karatay, Sema Şimşek, Yüksel Ak gibi ünlü mankenler podyumda boy gösterdi.

52

MELDA ALTINOK

TUĞÇE İNAL

FATMA SEMİZ

PINAR CANALP

IȘIN KURȘAKLIOĞLU


53


MAG defile

SEVGİ SOLUK, HÜLYA TOPÇIOĞLU, NUR SERTKAYA

NEȘE YILMAZ, IȘIL GÜVENSOY

BERİL ÇAVUȘOĞLU, YEȘİM TANDOĞAN

BERNA ALTINOK

Defile sonrasında gerçekleştirilen kokteylde konuklar birbirleriyle bol bol sohbet ederken, İncilay Kaftanoğlu’nun pentür sergisini görme şansı da buldular. Davette bir konuşma yapan Uluslararası Kadınlar Derneği Başkanı Aytül Gökçe, etkinliğe katılan yardımsever konuklara teşekkür ederek, bu tür organizasyonlara bundan sonra da devam edeceklerini söyledi.

54 EBRU DEMİRYÜREK

BAȘAK GÖKÇE, EDA DURUKAN

AYTÜL GÖKÇE

Gerçekleștirilen defile konuklardan büyük alkıș aldı.


BURHAN ZEN

55


56


57


MAG düğün

Uluslararası Aşkta Mutlu Son ABINTA MALİK

SANEM-ȘAFAK ÇAK

Mücevher tasarımcısı Betül Soycan ile özel bir şirkette CEO olan Pakistan uyruklu Salman Malik, Les Ottomans Hotel’de gerçekleştirilen şık bir düğünle dünya evine girdiler.

58

SALMAN MALİK-BETÜL SOYCAN

NUR-TUĞBA SOYCAN

AYȘE AZİZOĞLU


59


MAG düğün

Üç yıl önce arkadaş ortamında tanışan çift, asıl düğünlerini Pakistan gelenek ve göreneklerine uygun bir şekilde Pakistan’da gerçekleştirdi. İstanbul’da verilen yemekli davete ise cemiyet, iş ve siyaset alanından birçok seçkin davetli katıldı. Yemek sonrası Betül Soycan ve Salman Malik yakın dostlarıyla birlikte Ulus 29’da düzenlenen after party ile doyasıya eğlenerek unutulmaz bir gün geçirdiler.

GÜLDENİZ HAMAMCI

60

BİLGE-SEMİH BILGÜTAY GÖKHAN-SİREN ÇARMIKLI

SAEED-SIDDIQA MALİK


61


MAG alternatif

Modern Peri Masalı

Merve Eker

merve@magdergi.com.tr

Prens William & Prenses Kate

Peri masalları yalnız çocuklar için midir sanıyorsunuz? O zaman kraliyet düğününe tanıklık etmemişsiniz demektir. Aylardır tüm dünyaca konuşulan ve nesiller boyunca da anlatılmaya devam edecek bir peri masalı şimdi 7’den 77’e herkesin dilinde... Prens William ve Prenses Kate: Modern peri masalının kahramanları…

S

iz bu satırları okuduğunuzda onlar milyonların izlediği ihtişamlı düğün törenlerinin (bir skandal olup iptal olmazsa) ardından balayının tadını çıkarmakta olacaklar ama biz hala onları konuşuyor olacağız. Düğün, İngilizler için milli bir bayram havasında ama aylardır yapılan hazırlıklar ve beklenen gün yalnız İngiltere’de değil tüm dünyada fenomen haline geldi. Kasım ayında Londra ziyaretimde istem dışı nişanlarına tanık olmuştum. “Evleniyorlar demek” deyip kenara koyduğum gazete aslında saklanması gereken tarihi bir sayıymış, kınandım. O tarihi günden sonra İngiltere için yeni bir ilgi alanı doğmuş oldu. 30 yıl önce Diana’yla yaşanan heyecan şimdi Kate’le yeniden hayat bulmuş. Prenses de halktan biri olunca dikkatler daha da artıyor ve peri masalı adeta sözlük anlamını yaşatıyor. Bu masalı şöyle bir irdeleyecek olursak 8 yıllık geçmişe dayanan bir ilişkinin beklenen sonu diyebiliriz. Öyle ki Kate’e yıllarca beklediğinden “Waity Kate” lakabı takılmış. Hikayenin özeti: William ve Kate üniversitede sanat tarihi okurlarken tanışırlar. Sıkı arkadaşlık yerini aşka bırakır. Sonradan parti organizasyonları şirketi kurup milyoner olan memur bir anne babanın kızı Kate kafasına prenses olmayı koymuştur. Yılmaz, sabırla bekler ve 8 senenin sonunda Diana’nın yüzüğünü parmağında bulur. William, teklif ederken korkmuş, kızın babasına soramamış ya izin vermezse diye sanki

62

“benim prense verecek kızım yok” diyecek ya da Münir Özkul tribiyle gurur yapacak bir insan var olabilirmiş gibi.

isim mevcut. Bu isimlerin dışında da 2 milyara yakın kişinin düğünü canlı izlemesi bekleniyor.

Yüzyıllarca kraliyet düğünleri geleneksel tarihi bir organizasyon olmuş. Bunların en görkemlisi ise ilk kez canlı yayınla herkesin şahit olduğu Prens Charles ve Prenses Diana’nın düğünü olmuş. Bu yüzden geleceğin kral ve kraliçesinin düğünü olarak görülen Prens William ve Prenses Kate’in 29 Nisan Westminster Kilisesinde gerçekleşen düğününün daha da gösterişli olması bekleniyor.

Bu ülkenin kraliyet tutkusunu kıskanmıyor değilim. Biz anca dizilerde sultan-padişah aşklarıyla meşgul olurken onlar canlı bir kraliyet aşkıyla kendilerinden geçebiliyorlar. Düğün değil ama insanların bu çılgınlığı izlemeye değer doğrusu. Prens William ve Prenses Kate baskılı ürünler birer pazarlama harikası olmuş ve hatıra eşyaları piyasanın en hit ürünü olmuş durumda. Hediyelik kupa, anahtarlık, oyuncak bebekler ve hatta prezervatife kadar akla gelen, gelmeyen her tür üründe William ve Kate’i görmek mümkün. Çiftin aşkının filmi bile düğünden önce yayınlanmaya başlandı. Tüm bu gösterişten tek faydalanacak olanlarsa hediye yerine yapılan bağışlarla yaşamlarını sürderecek olan filler ve diğer hayır kurumları.

Düğün günü ülkede resmi tatil olarak ilan edildi ve aylar öncesinden sokak partileri organizasyonları, özel tur paketleri, hatta 20 bin kişilik kamp alanı ayarlandı. Londra için 2012 olimpiyatları öncesi turizm patlaması alıştırması yaşanıyor olabilir. Gelinliğin tasarımcısı, balayı mekanı, davetli ünlü listesi gibi ayrıntılar sır gibi saklanırken düğün davetiyesi olarak hazırlanan altın işlemeli havluların Denizli’de üretilmesi bize de çorbaya tuz katma şansı sağladı. Süpriz isimler beklenen 1900 seçkin davetli listesinde Kate’in mahalle kasabından devlet liderlerine kadar pek çok

Diana’nın da tüm ihtişamla gelin olup yine bu ihtişamdan kaçarken hayatını kaybetmesi bir gelinde nasıl bir psikoloji uyandırır bilmiyorum ama Waity Kate hayallerine kavuşmaktan, halksa aynı hikayeyi baştan yazmaktan memnun görünüyor. Biz uzak diyarlardaki izleyicilere ise darısı başımıza demek düşüyor. Bu arada prenseslik hayali olanlara hatırlatma: Prens Harry halen bekar ve kraliyet halka açılmış durumda. Sizin de bir peri masalınız olabilir. Sevgiler...


63


64


65


MAG röportaj

Melekler şehrinde, meleklerin en ünlü ressamı, melek kalpli Giorgio Tuscani ile tabloları kadar sanatsal ve muhteşem malikanesindeyiz… Laurel Kanyon tepelerine doğru ne zaman yola çıksam hep buralara hayran kalıyorum. Hem Los Angeles’ın o kendine özgü kentsel yoğunluğundan uzak hem de şehre bir o kadar yakın olma özelliği taşıyan muhteşem, huzur verici, Hollywood ünlülerinin ilk tercihlerinden olan bu yerde, Giorgio’nun bizzat kendisinin çizdiği, tasarladığı, kimi zaman tavan işlemelerini, kimi zaman duvar kaplamalarını, bizzat elleriyle boyadığı, televizyon programlarının peşinden koştuğu muhteşem malikanesine, Giorgio’nun müthiş tablolarına ve hayat öyküsüne doğru yola çıkıyoruz… MAG ekibi olarak hep beraber… 66


G

iorgio senin muhteșem tablolarından bahsederek bașlamak istiyorum söyleșimize… Melekleri resmediyorsun… Bu nasıl bir duygu? Melekler… Bu uzun yıllar öncesine dayanan ve de beni adeta tanımlayan bir bağ… Ben çok küçük yaşlarımdan itibaren melekleri rüyamda görmeye başladım… Benim hayat hikayem çok ilginç gerçekten de… Hem biraz üzücü hem de oldukça derin ve etkileyici… Evet, biraz anlatır mısın bizlere? Ben 1971 yılında İtalya’da doğdum. Doktorlar annemi kalp yetmezliğinden ötürü doğum yapmaması konusunda defalarca uyarmasına rağmen, annem bebeğinin melekler tarafından korunacağına inandığı için bana hamile kalma kararı vermiş… Bu olayın beni nasıl bugünlere getirdiğine baktığımda gerçekten çok etkileniyorum. Şu anki hayatımla ne denli bağı olduğunu görmek her seferinde kalbimin anneme olan sevgimle çarpmasına neden oluyor… Maalesef annem hamileliğinin beşinci ayında, kalbindeki sorunlar nedeniyle hayatını kaybetti ve ben prematüre olarak hayata geldim… Babam tek başına

minik bir bebekle başa çıkamayacağını düşündüğü için beni evlatlık olarak verme kararı almış ve doğumumdan kısa bir süre sonra Teksas’ın Verona bölgesinde yaşayan bir aileye evlatlık olarak vermiş. Ben de bu şekilde Amerika’ya gelmişim.

Ben çok küçük yaşlarımdan itibaren melekleri rüyamda görmeye başladım… Tabi küçük yaşlarımdan itibaren hep farklı bir çocuktum. Diğer çocuklarla ortak yanım hiç yok gibi bir şeydi… Benim iç dünyam, düşüncelerim, hareketlerim hep farklıydı… Bunun sonucu olarak da kendimi sadece bir şekilde ifade etmeye başladım… Resim yaparak! Gerçekten çok etkileyici bir hikaye… Kendi hayalimde taşıdığım bir arkadaşım vardı, küçükken. Tam anlamıyla bir hayali arkadaş. Onu hep, beyaz kanatlı olarak canlandırıyordum… Sanki bir kuğu gibi… Ama sonra yani ileriki yaşlarımda bu resim daha çok şekillenmeye başladı zihnimde ve öğrenimim arttıkça bunun aslında bir melek olduğunu anlamaya başladım… Benim koruyucu meleğim…

Ve șaheser tabloların ortaya çıkmaya bașladı böylece… Ben senin hiç resim eğitimi almadığını biliyorum. Bu nasıl olabiliyor? Bu gerçekten doğru, bu işin eğitimini hiç almadım… Tek bir ders bile… Sadece rüyalarımı çiziyorum. Rüyalarımda melekleri görüyorum… Türlü türlü hikayeler görüyorum. Sonra sabah uyanıyorum ve saatlerce hatta bazen

Bu evi tamamlamam tam bir buçuk senemi aldı.

Melekler uzun yıllar öncesine dayanan ve beni tanımlayan bir bağ. 67


MAG röportaj 16, 28 saat hiç durmadan, yemek bile yemeden, tamamen dünyadan kendimi kopararak stüdyomda çalışıyorum, tablolarımı oluşturuyorum. Tablolarını en iyi nasıl tanımlarsın? Ben Neo Renaissance bir ressamım. Ama abstract tablolar da yapıyorum bazen. Evet, ben de evdeki birkaç odada rastladım daha contemporary olan çalıșmalarına… Ama Rönesans’lar benim favorim kesinlikle… Bu arada odalar demișken evin için aynı zamanda senin sanat “showroom”un diyebiliriz, değil mi? Evet! Benimle tanışıp resimlerimi görmek isteyenleri mutlaka evimde ağırlıyorum, burada bütün tablolarımı sergilediğim için hepsini bizzat bir ev ortamında görme şansları oluyor. Aynı zamanda her tablomun yine kendi yazdığım bir şiiri var, onları da anlatıyorum, benimle beraber yaşamalarını istiyorum… Tabloların arkasındaki hikayeyi… Türkiye’deki sanatseverlerin de eserlerini görmesini çok isterim, çalıșmalarını www.giorgiotuscaniart. com adresinde inceleme șansları olabilir… Bir de evinden konu açılmıșken bu muhteșem yapı; ki bence evin de tabloların gibi bir sanat eseri. Burayı anlatır mısın? Neler yaptın, nasıl bir hikayesi var buranın? Ben Laurel Kanyon’u hep çok severdim zaten. Daha önce Beverly Hills’de yaşıyordum ama taşınma kararı alınca ilk bakmak istediğim yer burası oldu… Gerçekten çok güzel bir muhit… Yan ev komșun George Clooney mesela, ne kadar hoș bir durum... Sık sık görüșüyor musunuz? Çok süper bir insan gerçekten de George Cloo-

68

ney… Birbirimize akşam yemeğine gidip geliyoruz zaman buldukça, o da evimi çok beğeniyor… İlk gördüğünden beri anlatıyor herkese…

Her tablomun yine kendi yazdığım bir şiiri var. (gülüyoruz) Tabi ilk aldığında böyle değildi sanırım… Off, nasıl farklıydı asla anlatamam. Bu evi tamamlamam tam bir buçuk senemi aldı, bütün eşyalar, avizeler, perdeler, koltuklar gördüğünüz her şeyi İtalya’dan getirttim, bütün demir ve bronz işlemeler de İtalya’dan özel olarak geldi… Giriş tavanlarını ve de “master” banyonun tavanlarını bizzat kendim eskizlerini çizerek, boyadım. İnanmıyorum, sadece çizmekle kalmayıp, boyamalarını da bizzat sen mi yaptın? Gerçekten süper! Evet, sadece boyamalar değil; evin geri kalan kısımlarında barok dönemleri andıran süsleme ve kabartmalar

var, onları bizzat kendim bıçak ve çakılarla şekil vererek yaptım. O kadar uzun zaman aldı ki anlatamam. Mühendis ve mimar ekibim bile bu denli oluşuma çok şaşırdılar. Ama sonuçta tamamen istediğim gibi oldu. Duvarlar Venedik kaplaması dediğimiz özel bir boya ile tam 12 kat boyandı, bu boyayı uygularken çok özel bir teknik gerekiyor, bu teknik de çok zaman alıyor, benimle beraber çalışan ekibe bu konuda da çok katkı ve yardımda bulundum bizzat kendim. Giorgio söyleyecek hiç bir söz bulamıyorum, bu șahaneliğin ve emeğin karșısında… Birçok TV kanalı bu evin peșinde onu biliyorum… ABC kanalının “Beautiful Homes and Great Estates” adlı programında özel bir bölüm ayırdılar eve… Ayrıca “Keeping up with the Kardashians Show”unda da ev sık sık yer alıyor… Onun dışında da birçok dizi ve film de yer aldı evim… Giorgio senin gibi yaratıcı, ilham verici ve de süper bir ıșık ve enerji saçan birisiyle bu söyleșiyi yapmak gerçekten çok güzel bir duyguydu, çok teșekkür ediyorum zaman ayırdığın için, son olarak herkese verebileceğin bir mesaj almak istiyorum senden… “Şartsız, koşulsuz, kuralsız sevgi” sadece sevmek, sevmek, sevmek! Röportaj: Beril Akçay


69


MAG davet

OSMAN-ZEYNEP ÇARMIKLI

ALİ-AYSUN KİBAR

MUSTAFA TAVİLOĞLU

ZEYNEP ÇARMIKLI, YASEMİN ALOĞLU

Fransa’nın En Prestijli Nişanı Eczacıbaşı veTaner’e

Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Bernard Emié ve dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in tavsiyesiyle Oya Eczacıbaşı ile Görgün Taner, dünya çapında saygın isimlere ve-

70

OYA ECZACIBAȘI, BERNARD EMİE

REVNA DEMİRÖREN, TÜLAY ULUSOY

RASİM-SUNA ÖZKANCA

RAFİ PORTAKAL


71


MAG davet

ZEYNEP-METİN FADILLIOĞLU

HERVE MAGRO, BERNARD EMİE

ESRA EKMEKÇİ

ERKAN ÖZERMAN

rilen Fransa’nın en prestijli uluslararası nişanı sayılan Légion d’Honneur’e layık görüldü. Oya Eczacıbaşı, Fransa-Türkiye arasında kültürel bağın güçlenmesine katkıda bulunması, evrensel kültür ve sanatın yaygınlaşmasına yılmadan hizmet etmesi ve İstanbul Modern’de bir buluşma noktası yaratması nedeniyle ödüle değer görülürken; Güngör Taner de 1 Temmuz 2009–31 Mart 2010 arasında gerçekleştirilen Fransa’da Türkiye Mevsimi’nin Türkiye Komiserliği görevini üstlenişi, Türkiye Mevsimi’nin başarısında oynadığı önemli rol ve kültürel ilişkilerin güçlendirilmesine katkısından dolayı nişana layık görüldü. Ödül töreninden önce gerçekleştirilen kokteyle ise iş, sanat ve cemiyet hayatının önde gelen isimleri yoğun ilgi gösterdi. Kokteylin ardından gerçekleştirilen ödül töreninde Oya Eczacıbaşı ve Görgün Taner’e nişanları Bernard Emie tarafından takdim edildi.

lası için Daha faz m.tr gdergi.co a .m w w w

72SEDAT ALOĞLU

MELKAN TABANLIOĞLU

EROL-RANA TABANCA

SELAHATTİN-AYȘE BEYAZIT


73


MAG a’dan z’ye tercihler

Murat Tarman

Atakule GYO, İpekiş Mensucat, Blue House, MTM Gayrimenkul, Tarman Gayrimenkul grup şirketlerinin ortağı olan Murat Tarman Amerika’da işletme okumuş ve ardından yine Amerika’da finans üzerine master yapmıştır. Evli ve iki çocuk babası olan Tarman, 80 yılı aşkın ticari bir geçmişe sahip olan Tarman Group’un İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su olarak iş hayatındaki başarılı konumunu sürdürürken spor ve sosyal yaşamda da oldukça aktif bir kişiliktir.

BEĞENDİĞİ YILDIZLAR Demi Moore, Bruce Willis, Al Pacino

ARABA Aston Martin (Rapide)

ALDIĞI SON CD Salih Saka Gourmet De La Musica 2

ALDIĞI SON HEDİYE Doğum günümde aldığım sürpriz Paris Seyahati

74

AYAKKABI Salvatore Ferragamo, Gucci


GİYİMDE MARKA Ermenegildo Zegna, Zilli, Brioni

KİTAP One Hundred Names for Love (Diane Ackerman)

GECE MEKANI Anjelique

PARFÜM Chanel (Egoist), Carolina Herrera(212 Sexy) İÇKİ Su, Diet Kola

SAAT Patek Philippe, Graham, Ulysse Nardin

RESTAURANT L’Ami Louis (Paris), Zuma, Papermoon, Cipriani

SİNEMADA SON İZLEDİĞİ FİLM Just Go With It (Hayatım Yalan)

SPOR Wakeboard, snowboard, tenis, golf

TATİL Londra, Val D’Isère

ÜYE OLDUĞU KULÜPLER Circle D’orient, MAC Bebeköy, İstanbul Golf Kulübü

TELEFON iPhone 4

YEMEK Sushi

VAZGEÇİLMEZİ Ailem, işim, spor

ZEVKLERİ Sevdiklerimle vakit geçirmek, deniz ve tekne

75


MAG davet

Kendi Tasarımlarını Defileyle Tanıttı Gisele

Bündchen

ASLI BAȘAR

HÜLYA KALYONCU

SİNEM GÜVEN

Twigy markasının beş yıldır reklam yüzü olan Brezilyalı süper model Gisele Bündchen, kendi tasarladığı “Ipanema Gisele Bündchen” yeni sezon plaj terliği ve sandalet koleksiyonunu tanıtmak üzere Türkiye’ye geldi.

76

BERNA ATAMAN, ELİF GÖNLÜM

İPEK, NURAN, BURCU ERÇİL


77


MAG davet

SANEM TEZMAN, MELİSA ELİYEȘİL

MELİS MURATHANOĞLU, ALEGRA LEVI, AYȘE ERDEM

BUKET TAȘDELEN, İNCİ GAZİOĞLU

Suada’da gerçekleştirilen tanıtım gecesinde podyuma çıkan dünyanın en zengin top modeli Gisele Bündchen, İpanema Gisele Bündchen’ın iki ayrı koleksiyonu olan “Kelebek” ve “Sıcak Kumsallar” ürünlerini tanıttı. Birbirinden renkli görüntülerin yaşandığı geceye iş, sanat ve cemiyet hayatının tanınmış simaları da yoğun ilgi gösterdi.

78 EBRU ȘALLI, TUĞBA ÇOȘKUN, DEMET KUTLUAY

MÜGE SIRMABIYIK

AHU YAĞTU

NİL UZUN

ARZU SAVGI


79


MAG davet

BAȘAK FRANSEZ, EBRU DANYAL, DENİZ MARȘAN

HEDİYE GÜRAL

FERYAL GÜLMAN

PELİN ATAY KURAN

HATİCE ARSLAN

Gisele Bündchen, defile öncesinde yapılan basın toplantısında, İstanbul’un çok güzel bir şehir olduğunu belirtirken, İpanema Gisele Bündchen yeni sezon koleksiyonlarından elde edilen gelirin bir kısmının, çevreci bir kuruluş olan ve iklim değişikliğine karşı yürüttüğü mücadele ile tanınan ISA’ya aktarılacağını söyledi.

lası için Daha faz .tr dergi.com g a .m w ww

80 TOPLUSOY SUZAN

GÜLBİN SİMİTÇİOĞLU

SELİN İMER

TUĞÇE KAZAZ

AHU TANRIKULU

NEȘE ERBERK


81


MAG röportaj

Muhteşem Tasarımlar Çocukluğundan beri taşlara ilgisi olan ve çok genç yaşta büyük başarılara imza atan Beril Beşer yaptığı tasarımlarla herkesin beğenisini topluyor. İlk başlarda sadece kendisi için tasarladığı mücevherlerinin büyük ilgi görmesi sonucunda kendi markasını oluşturmaya karar veren Beril Beşer’le taşlar ve tasarımlarla dolu bu sihirli dünyaya olan yolculuğuyla ilgili samimi ve keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. 82

“Beril Beşer”


B

ize biraz kendinizden bahseder misiniz? Kimdir Beril Beșer? Liseyi İsviçre’de bitirdikten sonra eğitimime Amerika’da yarı değerli ve değerli taşlar üzerine Gemologica Institute of America (GIA)’da tamamladım. GIA dünyaca ünlü bir taş laboratuarıdır. Buradan taş uzmanlığı ve mücevher tasarımı diplomalarımı aldım. Dedeniz Kapalı Çarșı’nın en eski kuyumcularındanmıș... Aileden gelen bir mesleği yapıyorsunuz diyebilir miyiz? Öyle de diyebiliriz, fakat ben daha dedemin mücevherlerle ilgili bir iş yaptığını bilmeden, taşlara olan merakım başlamıştı. Koleksiyon yapmaya ve taşlar hakkında bilgi veren kitaplar okumaya başlamıştım. Ne zaman ki dedemin bu işle meşgul olduğunu öğrendim, o zaman dedemin bana olan mirasının bu meslek olduğunu ve bana olan güvenini hissettim. Eğer mücevher tasarlamasaydınız hangi dalda ilerlemek isterdiniz? Kesinlikle yine tasarım yapardım diye düşünüyorum, mesela moda tasarımcısı olabilirdim...

nıyorum. Birbirinden farklı güzelliklere sahip olan yarı değerli taşları tasarımlarımla birleştirdiğim zaman, benim bile gözlerime inanamadığım rüya gibi güzellikte olan mücevherler yaratıyorum.

Yapmak istediğiniz her neyse ona inanın.

re getirdi. Samimiyetle söylüyorum ki tutkuyla ve aşkla yaptığınız iş size geri dönecektir.

Kendi markanızın olușum sürecinden bahsedebilir misiniz? Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli firmalarda çalıştım, sonra kendim için tasarlayıp taktığım mücevherleri çevremdeki arkadaşlarım, dostlarımız beğenmeye ve benden istemeye başladılar. Onlar için de mücevher üretince “Beril Beşer” markası oluşmaya başladı daha sonra Erenköy’deki mağazamla birlikte çok fazla kişiye ulaşma imkanı buldum

Çocuk denecek yaşta taş koleksiyonu yapıyordum.

Gerçekten çok genç bir tasarımcısınız. Bu yașta bu kadar bașarıyı nasıl elde ettiniz? Çok teşekkür ederim. Ben bu işe çok ufak yaşta başladım. Çocuk denecek yaşta taş koleksiyonu yapıyordum, taşlara olan tutkum beni bugünle-

Çok farklı ve șık tasarımlarınız var. Tasarladığınız takılarda hangi tașları kullanmayı tercih ediyorsunuz? Öncelikle çok teşekkür ediyorum yorumlarınız için. Mücevher tasarımcısı olduğum için pırlanta olmazsa olmazlarımdandır. Bu güzel taşın yanı sıra farklı çeşitlerde yarı değerli taşlar (çeşitli turmalinler, aquamarin, mercan vs.) kulla-

Kișiye özel takı tasarımları yapıyor musunuz? Çok keyif alarak yapıyorum. Müşterimle beraber uygulanacak modele karar vermek, taşları seçerek tasarlamak çok zevkli. Amerika’da Taș Uzmanlığı ve Mücevher Tasarımı üzerine eğitim almıșsınız. Yani diplomalı bir mücevher tasarımcısısınız. Tașların dilini bilerek tasarlamak nasıl bir duygu? Teknik olarak biliyorsunuz, taşların dünyasını. Bu da tasarımınızın doğru bir şekilde ilerlemesini sağlıyor.

Son olarak MAG dergi aracılığıyla takı tasarımı alanında ilerlemek isteyenlere neler söylemek istersiniz? Bence her şeyden önce yapmak istediğiniz şeye inanmak en önemlisi, tutkuyla sarılmak merakla incelemek ve coşkuyla yaklaşmak diyebilirim naçizane. Ve tabii ki son olarak eğitim. Röportaj: Birge Uzan


MAG davet

ELİF-SAVAȘ ÇOLAKOĞLU

AYKUT-TÜLİN PEKCAN

SADIK ALTIPARMAK, DENİZ ANAPA

DERYA DUYSAK

SKAL “Zincir Değişim Töreni”

Turizm Profesyonelleri Derneği olarak faaliyet gösteren SKAL Ankara Kulübü, Swissotel’de “Zincir Değişim Töreni” düzenledi. Üç buçuk yıldır SKAL International Ankara Kulübü Başkanlığı’nı sürdüren Savaş Çolakoğlu, Uluslararası SKAL Federasyonu Genel Sekreteri seçilmesinden dolayı başkanlığı, Aykut Pekcan’a devretti.

84

MURAT-BERNA ALTUNAY

VEDAT BAYRAM

GÖZDE EMİNOĞLU, YENER ERGÜVEN, MAHSİMA ATEȘ

SAFFET YATAĞAN


85


MAG davet

AYSUN-BORA SAKİNTUNA

ÇİÇEK-LEVENT MAYDA

Davetlilerin oldukça şık olduğu geceye İstanbul SKAL Kulübü Başkanı Vedat Bayrak, Marmaris SKAL Başkanı Davut Doğurga, Eskişehir SKAL Kulübü Genel Sekreteri Hatice Yıldırım, SKAL Dernekleri Uluslararası Temsilcisi Kamer Rodoplu, Mart ayında kurulan Uluslararası SKAL Dernekleri Federasyonu Başkanı Deniz Anapa ve Ankara kulübü üyeleri katıldı.

86

GAMZE-METİN GÜNGÖR

MEHMET-HATİCE YILDIRIM, ALİ GÜMÜȘHAN

ETHEM-ZEYNEP KÜÇÜKKESER


87


MAG rengarenk

Akya Gençler

Y

akyagencler@magdergi.com.tr

Mamma Mia

orucu ama bir o kadar da eğlenceli geçen tatilimizden geriye kalan en güzel şey, çocuğunu mutlu edebilmiş bir anne olarak hissettiğim huzur. Zaman zaman yorgunluktan adım atamayacak hale gelsek de, onun yüzündeki heyecan, sevinç, beklenti dolu ifadeyi gördükçe adeta yeniden şarj olduk. İlgisini çeken her şeyi ilk defa görüyormuş gibi aynı heyecanla kucakladık ve onun gözleriyle yeniden görmeye çalıştık.

sevinciyle sevinmek, sıkıntısıyla kederlenmek. Kendine yöneltilse olgunlukla karşılayacakken çocuğuna bir şey dense kaplan kesilmek. Ne denli mücadele ediyor insan onun iyi olması, hayata tutunması, başarılı ve huzurlu olması için…

şını eleştirip,”keşke bu durumda farklı davransaydım, şöyle değil böyle yapsaydım” diye düşünmek. Ne de olsa çocuğumuz bizim yansımamız, bizi model alıyor, biz nasıl yaşıyorsak hayatı öyle öğreniyor. Daha küçücükken ufkunu genişletmeye çabalıyoruz, o her konuda

Kolay değil bir çocuğu yetiştirmek, büyütmek, hayata hazırlamak ama anneliğin en güzel yanı bunları seve seve, hevesle yapabilmek. Yeri gelin-

bizi geçsin, her zaman ve her durumda arkasında olacağımızı, onu koşulsuz sevdiğimizi bilsin istiyoruz. Anneler olarak hiç bitmeyen beklentilerimizin ardında, aslında tek arzumuz çocuklarımızın tüm hayallerinin gerçek olması...

Bir varlığı kendinden çok sevmenin ve önemsemenin gerçek anlamını ve annesinin değerini ancak anne olunca tam olarak anlayabiliyor insan. Tatilde yanımızda olan annem ve annem kadar yakın teyzem de ben nasıl oğlumu memnun etmeye çabaladıysam aynı gayreti hem beni hem Demir’i eğlendirmek için sarf etti. Anlayacağınız

üç kuşak bir arada ama hepsi kendinden küçük olanı mutlu etme derdinde. Annelik işte bu diye düşündüm, ne kadar değiştiriyor insanı? Egosunu törpüleyip nasıl da olgunlaşmayı öğretiyor. Kendisinden önce biri için yaşamak, onun için gerekirse dünyayı yerinden oynatabilecekmiş gibi hissetmek, onun

88

ce kendine gösteremediği sabrı çocuğuna göstermek. Tüm bunlara rağmen anne olduğun için devamlı vicdan yapmak, kendi kendine sürekli bir davranı-

Bütün annelerin anneler günü kutlu olsun.


Okuyun

BendenBenden Söylemesi Söylemesi İzleyin

• Never Let Me Go - Keira Knightley

• Unknown - Liam Neeson

• Saklı Bahçe Kate Morton

• Asıl Gerçek David Baldacci

Dinleyin

• By Your Side Sade

• Not To Love You Ryan Tedder

• I Wrote The Book Beth Ditto • Sweep Me Away Frederica Stahl

Göz Atın Hala denemediyseniz: Bahara girerken her sabah 1 tatlı kaşığı balın üzerine 1 tutam zencefil, 1 tutam zerdeçal tozu ekleyin, karışımın üzerine 2-3 damla limon sıkıp için, metabolizmayı hızlandırıcı etkisinden faydalanın. Dior’un 15 SPF’li HYDRALIFE yüz serumu şu sıralar aralarında Jennifer Aniston ve Miranda Kerr’inde olduğu birçok celebrity’nin gözdesiymiş, denemeye değer. Diyet yapmayı sevmiyorsanız ama dönem dönem yediğinize dikkat edenlerdenseniz Westinghouse çok yönlü blender’ına atın istediğiniz tüm malzemeleri, 3 dakikada sıcak çorbanız hazır, ayrıca yazın evde dondurma bile yapabiliyorsunuz, gerçekten süper. Bu ay ve her ay içiniz neşeyle dolsun, sevgiyle kalın.

89


MAG davet

CANAN ÖZDEMİR, ANTONY DOUCET

GÜLDEN BÜYÜKUÇAK, METİN FADILLIOĞLU

Hanımlara Özel Defile

Beymen Nişantaşı’nın mükemmel ev sahipliğinde, tasarımları ve farklı tarzıyla modaseverlerin ilgi odağı olan Stella McCartney’in ürünlerinin tanıtımı gerçekleştirildi. Son dönemin yeni trendlerinden olan mankenlerin elbiseleri konuklar arasında dolaşarak

BEGÜM ȘEN

90

YELDA TIFTIK

GÜNSEL ÜLKÜ

NİLGÜN DUMANLI, CANAN KADIOĞLU


91


MAG davet

AYȘE BOYNER

MALIN MAURER, MARINA CID, AKIKO TAKASHIMA, VERONICA BERTOZZI

tanıttığı “Trunk Show” ile konuklar kıyafetleri ve defileyi beğeniyle izlediler. Cemiyet hayatının göz önünde bulunan hanımlarının katıldığı etkinlikte mini bir kokteyl de gerçekleştirildi. Kokteylde davetlilere birbirinden leziz ikramlar sunuldu.

FULYA GÜNDOĞDU

92

EZGİ KIRAMER

FULYA NAYMAN

AYTEN DANIȘMAN, HANDE ATAİZİ


93


MAG ayurveda

Mucize Yöntem “Cool Sculpting” Dr. M.Ender Saraç

endersarac@magdergi.com.tr www.endersarac.com

Ne kadar diyet ve egzersiz yaparsanız yapın, bir türlü kurtulamadığınız bölgesel yağlarınız için Amerika’dan gelen en son teknolojik yöntem COOL SCULPTING (yağları dondurarak yok etme) tekniğini sizlere anlatacağım.

C

ool sculpting yani soğuk lipoliz yöntemiyle vücudunuzdaki istenmeyen bölgesel yağlardan kurtulabilirsiniz. Fiziksel olarak formdasınız ve kilonuz sabit. Sağlıklı bir beslenme düzeniniz ve yaşam tarzınız var. Ne kadar diyet ya da spor yaparsanız yapın bir türlü kurtulamadığınız bölgesel yağlanmalarınız var. Artık tüm bunlarla kolaylıkla başa çıkabilirsiniz. Bu yeni yöntem, kas üstü yağ tabakasını hedef alarak çevre dokulara zarar vermeden, yağ hücrelerinin yok edilmesiyle bir vücut sekilendirme yöntemidir. Uygulamada ağrı, acı yoktur. Uygulamayı takip eden iki ay içerisinde kristalize edilen yağ hücreleri parçalanır

94

ve tamamen doğal yollarla vücuttan atılır. Bu yöntem ile uzun suredir kurtulamadığınız bölgesel yağlarınız; karın bölgenizde ya da yan bölgelerinizde kıyafetlerinizden taşan göbeğiniz, çevresel yağlanmalarınız ya da sırt bölgenizde hoşunuza gitmeyen yağlanmalarınızdan ya da doğum sonrasında bir türlü kurtulamadığınız bir alt karnınızdan artık kurtulabilirsiniz. Uygulama süresi bir saattir. Bu sürede isterseniz kitap okur, isterseniz dinlenirsiniz. Bir saatlik süre sonunda da tekrar işinize dönebilirsiniz. O kadar basit bir uygulamadır ki işinizden ayrılmadan öğle arasında bile işlemi yaptırabilirsiniz. İstenilen bölgeye bir


95


MAG ayurveda şılabiliyor. Uygulama sırasında ve sonrasında kişi bir ağrı hissetmiyor, morluk oluşmuyor, tek hissedilen soğukluk oluyor. Yöntem, şuan ABD ve Avrupa da hızla yaygınlaşıyor. Vücut deformasyonu ile yaş doğru orantılıdır. Yaş ilerledikçe sıkıntılı bölgeler daha da artmakta ve doku da gevşemektedir. Buna da ideal çözüm o bölgedeki yağ dokusunu azaltırken gevşekliği de düzeltmek olmalıdır. Bu gibi özel durumlarda, sorunlu bölgede incelme yağ hücrelerinin dondurulup vücuttan atılmasını sağlama şeklindedir. Üst ve alt karın bölgeleri, basenler, bel yanları, sırt bölgesi ve iç bacaklarda çok başarılı sonuçlar alınmaktadır.

kez, gerekirse iki ay sonra bir kez daha uygulama yapılır. Sonuçlar uygulamadan hemen sonra çok hafif başlar en iyi sonuçlar iki ay sonrası alınır. Vücudunuz altı ay boyunca ölü yağ hücrelerini doğal olarak atmaya devam edecektir. Cool sculpting uygulamasından sonra işlem gören yağ hücreleri ortadan kaldırılacaktır. Yağ hücrelerinin sayısında azalma olacağı için formunuzu korumak daha kolay olacaktır. Bu yöntemin avantajları şunlardır: kesik, iğne, iyileşme süreci yoktur, güvenli, rahat, konforludur, doğal ve etkilidir, klinik olarak kanıtlanmıştır. Bu sistem dondurarak yağ hücrelerini tek seansta azaltmaya yarayan bir sistemdir. 2004’te Harward Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmada çok dondurma yiyen 3-5 yas arası çocukların yanaklarında çökme saptanmış. Soğuğa bağlı yağ kaybı

96

anlamına gelen “cold panniculitis” denilen bir teşhis konulmuş. Bunun üzerine soğuk etkisiyle istenmeyen yağların nasıl giderilebileceği ve incelmede nasıl kullanılacağı araştırılmaya başlanmış. Yaklaşık 5 yıllık bir çalışma sonucu sistem FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onayını alan tek zayıflama sistemi olarak da tüm dünyada estetik sektörü-

ne kazandırılmıştır. Hiçbir cerrahi müdahale olmaksızın cildin altındaki yağ hücrelerine ula-

Uygulama sırasında kullanılan başlığın amacı bu bölgedeki yağ fazlalığını parçalamak üzere yapılmıştır. Uygulanan soğuk sadece yağ hücrelerini etkilediğinden ve bu etkilemenin sonucunda vücuttan atılmasından dolayı diğer dokulara zarar vermesi mümkün değildir. Bölgesel yağlanma sorunu yaşayan, cerrahi bir operasyondan çekinen, 2030 kilo fazlası olanların bölgesel yağlarını azaltmada ve vücutlarını sekilendirmede bir yöntemdir. Her ne olursa olsun sonuçta hiçbir alet ve yöntem tek başına bir mucize değildir. Sağlıklı zayıflama için birlikte sıcak su içmek, bol yeşil çay içmek, günde en az 7.777 adım atmak, zencefil, biberiye, zerdeçal gibi metabolizmayı canlandırıcı baharatları kullanmak, tok karnına tatlı yememek, akşam çok geç ve ağır yememek, düzenli öğünleri yiyip kan şekerini düşürmemek, hepsinden önemlisi zayıflamaya hazır olduğunuzu hissetmek de önemlidir. Ancak o zaman bu aletler çok daha iyi ve kalıcı sonuçlar verir.


97


MAG golf

WON SHIN CHANG, ÜMİT KARAARSLAN, H.S.KİM, SERKAN, SERHAT NEZİROĞLU

SELİN NEZİROĞLU

Spor kültürüne hizmet anlamında NEZİROĞLU ACC Golf Ajansı kuran Neziroğlu Grubu, Hyundai Neziroğlu Birinci Ankara Golf Challenge, Ahlatlıbel Spor Tesisleri’nde düzenlendi. Hyundai Türkiye Başkanı Won Shin Chang, Hyundai Türkiye Direktörü H.S. Kim, Hyundai Genel Müdürü Ümit Karaarslan ve Neziroğlu Genel Müdürü Atilla Koç turnuvaya ev sahipliği yaptı. Golf severler tarafından yoğun ilgi gören turnuvada birinciliği Erol İslamoğlu, ikinciliği Mesut Yalçın ve üçüncülüğü ise Wan Qyu Ryu kazandı.

WAN QYU RYU, EROL İSLAMOĞLU, MESUT YALÇIN

98

PINAR-LEVENT KARSAK

AYHAN BOZKURT, ALİ PADIR

ANIL AMİKLİOĞLU, AYȘE İSLAMOĞLU, BİROL CİVELEK


99


EGE Sahilleri

Ankara’ya Taşındı Şimdi Bodrum’da olmak vardı, ya da Ege’de bir sahil kasabasında…. Ve masanızda taptaze balık, deniz ürünleri, dost sohbetleri, birkaç kadeh içki, Ege - Yunan müzikleri, ılık bir esinti…

Hamsi tava, somon ızgara, levrek buğulama...

Ege’nin meşhur balıkçılarını aratmayacak bir tat, sımsıcak bir mimari, içeri girdiğiniz andan itibaren kendinizi Bodrum’da Şuan Ege sahillerinde bir yere gidemi- hissedeceğiniz dekorasyon ve güler yüzyorsanız ve Ankara’da yaşıyorsanız çok lü çalışanlar. şanslısınız. Bahsettiğim yer tam olarak Kafaluka… Bilirsiniz ki Ankaralıların en çok şikayet ettiği konu gidecek bir yer bulamama- Rumca’da dokuz rüzgarın kesiştiği yer larıdır. anlamına geliyor Kafaluka, fakat Ankara’ da balık severlerin kesiştiği yer oldu kısa Fakat şimdi tam da başta bahsettiğimiz zamanda. bir Ege havası başladı Ankara sokaklarında. Peki, bu kadar kısa zamanda bu kadar güzel yayılan kokuların arkasında kimler “Yakında kokusu çıkar“ dediler hazırlık var? aşamasında; Bestekar Sokak’tan altı aydır enfes kokular yayılıyor Ankara’ya. Balık keyfini taptaze tatmak isteyenler

100


için şık ve kaliteli bir mekan olan Kafaluka’nın işletmeciliğini Ahmet Şahud ve Haydar Türker yapıyor. Kafaluka sadece en iyi balık yiyebileceğiniz yer değil aynı zamanda özel konuklarınızı davet edebileceğiniz, iş toplantıları düzenleyebileceğiniz, özel günlerinizi kutlayabileceğiniz bir balık restoranı olma özelliğini de taşıyor. Haftanın yedi günü canlı müzik, balık keyfinize eşlik ediyor.

Bu bir ilandır.

Kafaluka ile biran önce tanışmalısınız…

Tunalı Hilmi Cad. Bestekar Sk. No: 49/B T.0312 426 66 46 Çankaya ANKARA www.kafaluka.com 101


MAG düğün

Mutluluğa

Ömür Boyu

Evet

MELTEM-CÜNEYT GÖKHAN-SİREN BAYSAK ÇARMIKLI

BÜLENT-GÜL TERCAN

MSD ürün müdürü Aslı Menemenlioğlu ile Gates’in satış direktörü Bora Denizmen, Kaya İzmir Thermal&Convention’da dünya evine girdiler.

102

ÖMER AKDEMİR, PINAR KUBİLAY

ZEYNEP BAYSAK- LEVENT BAYSAK, SELİN BAYSAK


103


MAG düğün

BÜLENT-VURAL ȘENHAN

BURCUHAYRETTİN-BUKET TİMUR DOĞRUÖZTAȘDELEN

PINAR BULUÇ

ERMAN GÜLER ATALAY,ARNAS, GIUSY AYȘE ALFANO AZİZOĞLU

Geçen mayıs ayında nişanlanarak evlilik öncesi ilk adımı atan çiftin düğününde nikah şahitliklerini Çukurova Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet üstlenirken gelinin nikah şahitliğini İbrahim Baylan üstlendi. Çift balayı adresi olarak İtalya’ya gitti.

104

ZEYNEP ÖZVEREN

YUSUF-SIRET GABAY

ASLI KOLDAȘ

NÜTEYRA-OSMAN GÜRSEL-MÜJGANBERKMAN HANCI


105


En popüler tablolar

AKELEŞ’de Su çanta kurcalayan küçük kızın surat ifadesine bakar mısınız...

anne her çagda anne...

Hayal Kuralım... Gerçek Yapalım... “Yoğun bir günün ardından, günün yorgunluğu üzerimde. İstediğim tek şey; evime gitmek olmalı. Çantamdan anahtarlarımı çıkardım, kapıma yaklaştım, daha kapımı aralar aralamaz evimin enerjisi ve huzuru... detox etkisi yaratsın istiyorum!” diyenlerdenseniz AKELEŞ ev detox merkezi... Yeni Koleksiyon mobilya ve aksesuarlarıyla sizleri bekliyor... 106

kütüphaneme çok yakısacak...ürpertici siyahı, küçük köpegin pembe kurdelası yatıstırıyor...

enerji veren renklerle gizemli bir tablo...

Mağazamızda Bir Önceki Koleksiyon Ürünlerinde

%30 İndirim

Uygulaması Başlamıştır..! :) Uğur Mumcu Cad. No: 46/6 GOP Ankara Telefon: 0 312 446 17 17 - www.akeles.com.tr

Bu Bir İlandır.

wow!.. gelmis geçmis en cool terzi bu olsa gerek...


107


MAG davet

DENİZ-EBRU DEMİRYÜREK

MUSTAFA-MELTEM BENGİ

YELİZ-EMRE ÖZGÜMÜȘ

ZİÇEV Üyeleri Yemekte Buluştu

108

ÜLAY KARAKOÇ

GÖKTEN-AYȘİN KARSU

AYLİN-MUSTAFA CESUR

Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı (ZİÇEV), 29.yılını Swissotel’de gerçekleşen bir geceyle kutladı. Gelirinin tamamının vakfın rehabilitasyon merkezine

GÜLȘEN EYÜBOĞLU, ANIL KOLOĞLU

GÜLSELİ TATAR, İNCİ CENGİZ


109


MAG davet

MÜGE KONOR

ȘENAY DAĞLI

BERİL ÇAVUȘOĞLU

HÜRKAN-IȘIN KURSAKLIOĞLU

SERKAN KARACA

bağışlanan geceye bir çok yardımsever davetli katılım gösterdi. Türkiye’yi 2000’de Eurovision Şarkı Yarışması’nda temsil eden Pınar Ayhan gecede davetlilere unutulmaz bir müzik şöleni yaşattı. Ayrıca gecede Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü ve Ankara Dernekler İl Müdürlüğü’nün ortak çalışmasıyla eşya piyangosu biletleri satışa sunuldu.

110

PINAR AYHAN


111


MAG davet

Çocuklar İçin Çıktık Yola

AHMET KAȘİF, HÜSEYİN AVNİ-GÜL MUTLU, ÇETİN YILDIRIMAKIN, EGEMEN BAĞIȘ, HAKAN AKȘİT

HAKAN AKȘİT, HÜSEYİN AVNİ MUTLU, GÜLSEVİM ÇEVİKER, ÇETİN YILDIRIMAKIN, EGEMEN BAĞIȘ, SEMAHAT ARSEL, AHMET KAȘİF, SEMA KÜRKLÜ, HASAN GARAN

Bu yıl Türk Kalp Vakfı tarafından yirmi üçüncüsü gerçekleştirilen “Kalp Haftası” etkinliklerinin açılışı Barbaros Point Hotel’de gerçekleştirilen mini bir davetle basına ve konuklara tanıtıldı.

112NESLİHAN ÖZBEK

HAYRİYE MİDİLLİOĞLU, HAKAN AKȘİT, YILDIZ TÜMERDEM

BESTE-MUSTAFA YURTTAȘ


113


MAG davet

ȘEBNEM ERİȘ, MESUDE ÖZBEK, ESİN YAĞMURDERELİ, SEMAHAT ARSEL, SEMİRAMİS SEKBAN, BESTE YURTTAȘ, GÜL TAȘTABAN

SEMRA İPLİKÇİ, GÜL MUTLU

Bu yılki etkinliklerin sloganı ise “Çocuklar İçin Çıktık Yola” oldu. Çok sayıda davetlinin katıldığı bu özel günde Mehter Takımı tarafından gerçekleştirilen gösteri de katılımcıların beğenisini topladı.

114

BELGİN AKSOY

NEJAT MÜLDÜR

NEVAL GÜLER, ERGİN YILDIRIMAKIN

NESLİHAN, DURSUN-MESUDE ÖZBEK


115


MAG haber

Yardım için Bir Araya Geldiler

Okumayı ve Okutmayı Sevenler Derneği(OSEV), Okuyamayan ilkokul öğrencilerine yardım amacıyla Arjantin Caddesi’ndeki Pampero’da bir yemek düzenledi. Yemekte, Atılım Üniversitesi moda tasarım bölümü öğrencilerinin hazırlamış olduğu bir defile gerçekleştirildi.

SEMRA EREN, TAYJET HAKALAN, HANİFİ ȘAHİN, SAADET KANTARCIOĞLU

ÜLKER ZAİM

Onur Baştürk İmza Günü

Hürriyet Gazetesi Kelebek eki yazarlarından Onur Baştürk, Şubat ayında çıkardığı “Uydurukcu” adlı kitabı için Tunalı D&R’da ikinci imza gününü gerçekleştirdi. Gerçekler ve hayal gücünden yararlanarak hikayelerden oluşturulan kitabın, 10.baskısı tükenmek üzere. İlki Nişantaşı’nda gerçekleştirilen imza günü Ankara’dan sonra Eskişehir’de

Limak’da 23 Nisan Coşkusu Limak Ambassadore Otel, bu yılki 23 Nisan’a çocuklarla beraber girdi. Müşterilerin ve personellerin çocuklarının bir araya geldiği etkinlik renkli görüntülere sahne oldu. Palyaçolar ve kuklacıların gösterileriyle gönüllerince eğlenen çocuklar, un-

116


117


MAG defile

BENGİ-GÜRHAN SONEY

BURAK-NAZAN OKAY

ÇAĞAN-AYCE DİKMEN

Moda ve mücevher tasarımcısı Eser Elgür, Swissotel Grand Efes’te “Dream Night” adlı bir gece gerçekleştirildi. Zihinsel Özürlüleri Yetiştirme ve Koruma Vakfı’na bağlı Özel Niyazi Ersoy Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi yararına düzenlenen gecede Ece Sükhan ve Ebru Güzel gibi ünlü mankenlerin katıldığı bir defile yapıldı. İstanbul ve İzmir cemiyet hayatından seçkin isimlerin katıldığı davette, 34 kıyafet, 70 parçalık da takı koleksiyonu sergilendi. ESER ELGUR

Yardım Gecesine Özel Defile

118

MANOLYA ÖZEK

SEMİH-SEMİHA PEKOZ


119


MAG defile

ÖZLEM ALICI, SEZİN SİVRİ, AȘKIM UNEK

MURAT-FERAY EMİL

HAFİZE BAYSAL

DİLEK BAHTIR

Sunuculuğunu Nefise Karatay’ın yaptığı gecede, bir konuşma yapan Özel Niyazi Ersoy Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Başkanı Gülsen Keserman, davete katılanlara ve Eser Ergül’e teşekkür etti. Gece sonunda Eser Elgür’e sürpriz doğum günü partisi yapıldı.

120

ȘEKÜRE BOZ

İNCİ DENİZEL

ECE-MURAT GÜNER, GERÇEK TEKİN

İNCİ KOPARAN


121


MAG görgü

Erdoğan Öznal

erdoganoznal@magdergi.com.tr

Davet

Düzenleme

Davet ve misafir ağırlama, öteden beri sosyal yaşamın en önemli unsurlarından biri olmuştur. İyi bir davet düzenlemek, bir meziyettir. Ancak bu sadece bol ikram yapmak ve en gösterişlisini sunmak değildir. Mevcut şartlar, örf ve adetler, kişinin zevkleri ve olanakları içerisinde en iyisini yapmak demektir.

B

azı ülkelerde örneğin Çin’de davetlerde bolluk esastır. Bazılarında ise incelik ve zarafet önceliklidir. Ancak bolluğa riayet ederken incelik ve zarafeti ön plana atmamak gerekir. Bunlar arasında bir denge olması arzı edilen bir durumdur. Bir davetin başarılı geçmesi sadece davetin sahibinin incelik ve titizliği ile olmaz. Bunda davetlilerin de çok büyük katkıları vardır. Örneğin bir davetlinin berbat kıyafeti, bir diğerinin dengesiz davranışları ve birinin de fazla içerek etrafı rahatsız etmesi; ev sahibi istediği kadar iyi hazırlanmış olsun davetin başarısız geçmesine neden olabilecek davranış biçimleridir. Her davetin bir vesilesi olmalı ve bu davetiyede mutlaka belirtilmelidir. Durup dururken sebepsiz yere davet verilmez. Varsa onur konuğunun ismi davetiye kartının üst kısmına yazılarak davetlilere önceden bilgi verilmesi sağlanmış olur. Davetli seçimi de çok önemli bir husustur. Davetlilerin birbiri ile uyumlu olması, davetin başarısı için şarttır. Davetli listesinin res-

122

mi ve sosyal statüleri uyumlu, fakat öncelik bakımında birbiriyle fazla çatışmayan çeşitli görev ve mesleklerden, sanat dallarından seçilerek oluşturulması gerekir. Birbirine çok yakın statü ve seviyedeki konukların davet edilmesi, başta oturma düzeni olmak üzere, diğer konuklarda da sorun çıkarabilir.

ber olacağını bilmeleri bakımından fayda sağlar ve saygılı, ince bir davranıştır.

Davetliler arasında kadın-erkek sayısı bakımından makul bir denge sağlamalıdır. Onur konuğu ve hatırlı kişiler bizzat ziyaret edilerek davet edilir. Bu ziyarette ayrıca davetin tarihi üzerinde de anlaşma sağlanır.

Katıldığınız bir davete aynen karşılık vermek mecburiyetiniz yoktur. Bir akşam yemeğine katıldıysanız, yemek sahibini bir kokteyle davet ederek karşılık verebilirsiniz.

Onur konuğu daima birinci durumda olan kişidir. Bu nedenle onur konuğundan daha kıdemli, daha yüksek statülü konukların davet edilmemesine özen gösterilmelidir. Davetiye kartı gönderilirken, tüm davetlilerin bir listesinin eklenmesi gerekli olmamakla beraber, davetlilerin kimlerle bera-

Eğer davet sahibi iseniz daha önce sizi davet edenlere öncelik tanımalısınız. Ancak davetine karşılık vermeyi düşünmediğiniz kişilerin davetini siz de baştan kabul etmeyiniz.

Nasıl Davet Edilir?

Davetler bizzat veya yazılı olarak yapılır. Bir davetin hangi yoldan yapılacağı; davetin niteliğine, davetlilerin statü ve kişiliklerine, davet sahibi ile davetlilerin yakınlık derecesine ve çağırma tarihi ile davet tarihi arasındaki süreye bağlı olarak değişir. Bizzat/sözlü davet, davetiye gönderilmesi gerekmeyen, özel nitelikli faaliyetlere katılan yakın konuklar için kullanılır. Bu ya telefonla ya da yüz yüze yapılır. Davetin niteliği ne olursa olsun hatırlı kişiler ve onur konuğu bizzat ziyaret edilerek davet edilir. Davet bir onur konuğu onuruna veriliyorsa sözlü davetle bunu da belirtmek gerekir.


mamalı, onun diğer konuklarla da tanışma ve sohbet etmesine olanak sağlamalıdır.

Sözlü davet türünde dikkat edilmesi gereken husus; davetin şekli, yeri ve saati hakkında tereddüde yol açmamaktır. Açık ve net bir şekilde belirtilmelidir. Ayrıca davetin niteliği de açıkça belirtilmelidir ki konuklar sonradan düş kırıklığına uğramasınlar. (İçkiye davet edilmiş bir konuğun, akşam yemeğine davet edildiğini zannetmesi gibi.) Sözle yapılan davetlerin unutulma olasılığına karşı ayrıca bir hatırlatma kartı ile teyit edilmesi de nazik bir davranıştır. Çaylar, arkadaşlar arasındaki ufak çaplı yemekler, kokteyl, partiler, yemek sonrası içki, yıl dönümü ve doğum günü partileri, restoranda yemek ve piknik gibi davetler sözle yapılır. Yazılı davetiye kartı şart değildir. Ancak çok fazla kişinin çağırılmasını düşünüyorsanız, sözlü davetle başa çıkılamayacağından yazılı davet etmenizde yarar vardır. Basılı davetiye kartları iki çeşittir: Birincisi, milli günler gibi vesilelerle hazırlanan ve sadece davet edilecek kişinin isminin yazılacağı satırın çok açık bırakıldığı davetiyelerdir. İkincisi ise, çok amaçlı olarak kullanılan davetiye kartlarıdır. Bunda davet edilecek kişinin ismi, davetin çeşidi, tarih ve saat yerleri açık bırakılır. En çok kullanılan davetiye türü budur. Yazılı, basılı davetiye kartlarında en önemli husus davete katılıp katılmayacağının bildirilmesidir. Davet sahiplerinin en çok öğrenmek, bilmek istedikleri bu konudur. Özellikle resmi davetlerde bu daha da önem kazanmaktadır. Bu maksatla basılı davetiye kartlarında üç sembol vardır. Bunlar:

LCV/(R.S.V.P.) “Lütfen Cevap Veriniz”: Davete katılsanız da katılmasanız da, olumlu veya olumsuz bir cevap mutlaka vermelisiniz. Davet sahipleri için bu husus oturma planlarının sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için özellikle resmi, oturmalı akşam yemeklerinde çok önemlidir. Nikah davetiyelerinde LCV bulunmaz, düğün davetiyesinde bulunabilir. Cumhurbaşkanının davetiyesinde LCV bulunmaz.

Bir davette sıkıldığı görülen ve yalnız kalan bir konuk, ev sahibesi tarafından başka bir gruba tanıştırılarak sohbete katılması sağlanmalıdır. Ev sahibi, bir konuğu diğer konuğun rahatsız edici ve saygısız davranışlarından korumalıdır.

Sadece Mazeret (Regrets Only): Davete katılmayacak olanların bildirmesi gerekir. Katılacakların bir şey yapması gerekmez. Hatırlatma (To Remind): Önceden sözlü olarak katılacağını bildiren kişiye gönderilen davetiyeye yazılır. Davetiyeyi alan herhangi bir işlem yapmaz.

Davetlerde Ev Sahiplerinin Görevleri

Her davete hakim olan belli başlı üç unsur vardır. Bunlar; doğal bir dostluk, konukseverlik ve konukları onurlandıracak davranışlardır. Ev sahiplerinin başta gelen görevi, bu üç unsuru davetin tüm aşamalarında dikkatle ve eksiksiz olarak yerine getirmektir. Davetlileri karşılamak, birbiri ile tanıştırmak, hepsiyle tek tek ilgilenmek, hal hatır sormak ev sahibinin öncelikli görevidir. Dolaşırken ev sahibi ve sahibesi ayrı ayrı gruplarda olmalıdır. Ev sahipleri bütün konuklarını eşit seviyede görmeli ve hepsine eşit muamele yapmalıdır. Belli kişilerle ilgilenerek diğerlerini ihmal etmek görgüsüzlüktür. Ancak ev sahiplerinin yaşı ve mevkisi itibari ile bazı konuklara daha fazla ilgi göstermesi davetliler tarafından anlayışla karşılanmalıdır. Keza onun konuğunun olduğu davetlerde de ev sahibi, ona, usulüne uygun olarak diğer davetlileri üzmeyecek şekilde ayrıcalıklı muamele yapabilir. Ev sahipleri onur konuğunu tekellerine al-

Ev sahipleri daima güler yüzlü, neşeli, ilgili ve kibar olmak durumundadır. Telaşlı olmamak ev sahibine yakışan bir davranıştır. Davet kuralları önemli olmakla beraber, onların esiri de olamamak gerekir. Zaman zaman ev sahiplerinin kuralları yumuşatıcı ve esnek davranışları davete renk katar. Aşırı ilgi konuğun canını sıkabilir. Davette sohbetinden hoşlanılan konuklar varsa, bunların etrafında beş altı kişilik gruplar oluşturularak genel çerçevede sohbet sağlanmalıdır. Özellikle resmi davetlerde, ev sahiplerinin en önemli ve kritik görevlerinden biri, konukların masalarına, protokole ve yerleşik geleneklere uygun olarak oturtmaktır. Bu konuda yapılacak ufacık bir yanlışlık, bir ihmal çok güzel bir yemeğe başarısız bir başlangıç yapılamasına sebep olur, hata ve ihmalin büyüklüğüne göre konuk sizi protesto ederek yemeği terk etmek suretiyle mekandan bile ayrılabilir. Böyle bir duruma düşmemek ve günlerce hazırlandığınız bir davete yazık etmemek için çok dikkatli olmak zorunluluğu vardır. Bu nedenle ev sahipleri görevlilere ve yardımcılarına güvenmeyip çok özel davetlerde bizzat kendi gözleriyle görmelidirler. Sahip olduğunuz statü, görev ve makam itibariyle uygun olmayan bir davranışla karşılaşıldığında bunun nasıl protesto edilebileceği başka bir yazıda incelenecektir. Saygılarımla.

123


MAG düğün

İzmir’de Şık Düğün AYTAÇ-HASAN ÜÇER

BURÇAK-ÖZGÜR AKBULUT

BP Ege Bölge Satış koordinatörü Önder Akbulut ile Yelkenbiçer Petrol Yönetim Kurulu Üyesi Ahu Yelkenbiçer, Kaya İzmir Thermal&Convention’da gerçekleştirilen bir törenle hayatlarını birleştirdiler. Üç yıl önce iş hayatında tanışan çiftin nişanı geçtiğimiz Şubat ayında olmuştu.

124

AHU YELKENBİÇER, ÖNDER AKBULUT

BENGÜ KULOĞLU

YASEMIN ÖZ, BERK SUNSAL

BURCU ÇAM


125


MAG düğün

HAZAL-ALİ ȘEKER

GİZEM KÖRÜKÇÜ, GÖZDE İSKECELER

EMEL YELKENBİÇER

VUSALE HUSEYNOVA, EMRE VATANSEVER

Önder Akbulut’un nikah şahitliğini Erbak Uludağ İçecek Grubu Genel Müdür Yardımcısı Ömer Kızıl, Gül Elektrik Yönetim Kurulu Üyesi Bersan Gül, Karaman İnşaat Sahibi Oktay Karaman üstlenirken, Ahu Yelkenbiçer’in nikah şahitliğini ise Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Ege Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası Meclis Eski Başkanı Necip Kalkan, İzmir Ticaret Odası Meclis Başkanı Selami Özpoyraz yaptı. Çift balayı adresi olarak Maldivler’e gitti.

126

SELEN ÇİÇEK

BURÇAK AYDIN

TAYFUN-OYA YELKENBİÇER,MAKBULE-RIZA AKBULUT


127


MAG davet

Hanımlar Reina’da Buluştu

FİLİZ ZEKİOĞLU

FERYAL GÜLMAN

BESTE YURTTAȘ

Cemiyet hayatının şık ve kibar hanımlarından olan ünlü işadamı Ömer Abacı’nın eşi Aslıhan Abacı eşinin ortak olduğu Mikasa Moor markasının tanıtımını özel bir davetle cemiyet hayatının tanınmış isimlerine tanıttı. Ortaköy’ün gözde mekanı Reina’da düzenlenen davette Abacı’yı yakın dostları yalnız bırakmadı.

128 ABACI ASLIHAN

FULYA NAYMAN

BUKET TAȘDELEN, İNCİ GAZİOĞLU

BELGIN AKSOY


129


MAG davet

JÜLİDE ÖNENGÜT

GÜLBİN SİMİTÇİOĞLU, TUBA PEKSAYAR

MENEKȘE UYSAL

NESLİHAN KOZANOĞLU

DERYA KARAGÜLLE

Aslıhan hanımın konuklarını kapıda karşıladığı davette konuklar için hazırlanan masalarda tamamen Mikasa Moor’a ait olan ürünler kullanıldı. Birbirinden şık hanımların katıldığı davette konuklar Reina’nın eşsiz manzarası eşliğinde yemeklerini yiyerek hoş sohbet etme imkanı buldular. Masalarda yer alan Mikasa Moor ürünleri davete katılan hanımlar tarafından çok beğenildi. Örnek bir misafirperverlik sergileyen Aslıhan Abacı bu özel güne katılan konuklarını hazırladığı sürpriz hediyelerle uğurladı.

lası için Daha faz .tr dergi.com g a .m w ww

130SEBA GÜCEYLİOĞLU

NURAN ERÇİL

ZUHAL PİRİNÇÇİOĞLU

HÜLYA SU, ARZU SAVGI, FULYA NAYMAN


131


MAG davet

Kızılay Rotary Kulüp 37.Yılını Kutladı

132

HANDAN-OGAN KESKİN

ALEV-HALUK MUTLUGİL

ERIKA-ALPAY GÜRKAYNAK

Başkent’in en eski Rotary Kulüpleri arasında bulunan Ankara Kızılay Rotary Kulübü, kuruluşunun 37. Yılını Gil’s Restoran’da gerçekleştirilen bir yemekle kutladı. Geceye çok sayıda kulüp üyesi katılırken, konuklar birbirleriyle bol bol sohbet etme imkanı buldu. Kızılay Rotary’nin dönem başkanı Ogan Keskin, Gil’s Restoran’ın sahibi ve kurucu üyelerden Haluk Mutlugil’e yardımları için teşekkür etti.

ȘULE EKER, YUNUS ÖZEL

TÜLAY-ȘAHİN KARAOĞUZ


133


MAG röportaj

Yenilikçi ve Farklı Kanal İzleyicisine en kaliteli hizmeti sunmak için Ayazağa’da yeni bir binaya geçerek baştan sona en son teknoloji ile donatılan ekipmaları ve stüdyolarıyla izleyicilerini memnun etmeyi amaçlıyor; TV8. Farklı içerikleri ve birbirinden seçkin isimleri bünyesinde barındıran TV8 Kurumsal Gelişim ve İletişim Direktörü Billur Güneşdoğan ile kanalın yeniliklerinden ve sunulan kaliteli programlardan konuştuk.

B

illur Hanım sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Yurtdışında doğdum ve büyüdüm. Daha önce uluslararası kurumsal firmalarda ve televizyon kanalında iletişim alanında yöneticilik yaptım. Son olarak sağlık sektöründe ile-

134

tişim alanında üst düzey yöneticilik yaptım. 2009 yılı itibariyle de TV8’in Kurumsal Gelişim ve İletişim Direktörlüğü görevinde bulunuyorum. TV8 ilk olarak ne zaman kuruldu? Bize yayın politikanızdan bahseder misiniz? Bundan 12 yıl önce 22 Şubat 1999 yılında

MNG Holding bünyesinde kurulan TV8, 2005 yılına kadar haber kanalı olarak yayın yapmaya devam etti. Bu tarihten sonra ülkemizin ve medya sektörünün “iyi televizyon ve farklı kanal” ihtiyacını karşılamak için yayın yelpazemizi genişleterek major kanallar arasındaki yerimizi aldık. Televizyonculuk geleneğini ve teknolojisini her geçen gün geliştiren kanalı-


mız, kamuoyunda yarattığı “iyi televizyon ve farklı kanal” algısına layık olabilmek için reytinglerden çok izleyicilerine kulak vererek her zaman yenilikçi ve özgün bir yayın politikası ile günümüzde izleyicinin beğeniyle takip ettiği kanallar arasındaki konumunu sabitleştirdi.

3 boyutlu yayın yapabilme teknolojik alt yapısına sahip bir teknolojiyi kullanıyoruz Özgün programlarımız, dürüst habercilik anlayışımız ve yayınladığımız kaliteli filmlerle farkımızı belli ettiğimizi düşünüyorum. TV8 olarak “iyi televizyon, farklı kanal” olma misyonumuza bağlı olarak, bugün Ayazağa’daki yeni binamızda dünya televizyonculuğunun geldiği son nokta ile paralel son teknolojileri bir araya getirmiş ve Türk televizyonlarında benzeri az rastlanan stüdyoları izleyiciler ile buluşturmuş bulunuyoruz. 3 boyutlu yayın yapabilme teknolojik alt yapısına sahip bir teknolojiyi kullanıyoruz. Yakın zamanda yayına açacağımız gençlik kanalı ve alışveriş kanalı ile kanalımız bu yolculuktaki hayatına MNG Medya Grubu olarak devam etmeyi hedeflemektedir. Kanal içerisinde birçok konuya değinen farklı programlar yer almakta. Hepsi de çok gerekli ve gerçekten keyifli. 2011 yılında izleyicileri ne gibi yenilikler bekliyor? 2011 yılında daha önce de bahsettiğim gibi 2 yeni televizyon kanalımız yayına başlayacak. Bu kanalların içerik hazırlıkları bu anlamda hızla devam etmekte. Gençlik kanalımızın Genel Yayın Yönetmenliği’ni gençlerin çok yakından tanıdığı ve takip ettiği Okan Bayülgen üstlenmiş durumda, bu anlamda çok başarılı bir TV kanalını Türkiye’ye kazandıracağımıza inanıyorum. Yine aynı şekilde Alışveriş kanalımız da içerik anlamında benzerlerinden farklı bir noktada konumlanacak. Sanal mecralarda da güçlü çalışmalara imza atıyoruz. TV8 internet sitesini yeniledik. Bir yandan iletişimin duayen isimlerinden Haluk Şahin önderliğinde Farklıhaber8 haber portalını açtık. Türkiye’de olaylar baş döndürücü bir hızla gelişiyor. Sabahleyin patlak veren haberler, öğleye nitelik değiştiriyor, akşama

başka haberlerin gölgesinde bırakılıyor. Herkesin özgürce görüşlerini belirtilebileceği bir site olan Farklıhaber8 haber içeriğinde hiçbir görüşe ya da ajansa bağlı kalmadan Sivil Toplum Kuruluşları, kamuoyu önderleri, konuyla ilgili uzmanların ve yurttaşların özgürce yorumlarını dile getirebilecekleri bir tartışma platformu olarak konumlanıyor. Farklıhaber8, takipçilerine dış haberlerin ağırlıkta olduğu farklı haber ve farklı yorumlar ile buluşturuyor. Tüm dünyada Yurttaş Haberciliğin her geçen gün etkisini artırdığı bir dönemde, Farklıhaber8 Türkiye ve dünyadaki okuyucularına haber değeri taşıyan her türlü konu hakkında yazı, fotoğraf ve video gönderme imkanı tanıyor.

hibiz Faik Çetiner koordinatörlüğündeki spor servisimiz ve Bizim Stadyum, Her Şey Futbol gibi spor programlarımız ile ayrıcalıklı bir futbol ekranını izleyenler ile buluşturuyoruz. Sinan Engin gibi değerli bir isim ile birlikte spor camiasının pek çok önemli isimi TV8 ekranlarından futbol dünyasını yorumluyor. Ebru Şallı ile pilates de oldukça dikkat çekiyor. Ciddi anlamda bir hayran kitlesine sahip Ebruli Programı bu alanda önemli bir fark yarattı. Zara ve Oktay Kaynarca ile Salı Sefası, Nükhet Duru ile Neşeli Pazarlar, Özlem Yıldız’la Aklımıza Takıldı, Gülhan Şen’in farklı, neşeli sunumu Gülhan’ın Galaksi Rehberi, Zeynep Tunuslu ile Alamode ve Seda Akgül ile Erken Baskı ekranlarımızda beğeni ile izlenen ciddi bir izleyici kitlesine sahip programlarımız arasında yer alıyor. Aynı zamanda öğleden sonra kuşağında yer alan Tayfun Talipoğlu ile TV8 Seçim Kervanı ve Gökmen Karadağ ile bir ekran klasiği haline gelen Haberaktif programları da kanalımızı öne çıkarıyor. TV8 olarak eski ve yeni devam eden hepsini dile getiremediğim tüm programlarımız ile alternatif bir televizyon kanalıyız. Amacımız farklı ve iyi bir televizyon olarak izleyicimiz ile buluşmak.

TV8 bu yıl da televizyon izleyicisinin kendisinden beklediği özgün ve farklı yapımları ekranına taşıyor. Değişen stüdyolarımız ile birlikte değişen dekorlar ve formatlar ile birlikte izleyici daha güçlü bir TV8 görüyor.

Yakın bir gelecekte MNG Medya Grubu olarak sektörümüzde dikkat çeken yeni ve başarılı pek çok projeye imza atmayı hedefliyoruz.

Yeni projelere 2011’de de destek vermeye devam edeceğiz, izleyicinin ekranda görmek istediği fakat majör kanallar bünyesinde gözden kaçan ya da kaçacak pek çok program yine TV8’de izleyicisi ile buluşacak.

Farkımızı özgün programlarımız ve dürüst habercilik anlayışımızla ortaya koyuyoruz

İzleyicilere sunmak istedikleriniz neler? Biz, televizyon izleyicisine farklı bir yayın anlayışı sunmak istiyoruz. TV8’de kadın kuşağında yer alan programlarda magazinden uzak izleyicinin ihtiyacına göre bir yayın içeriği bulunuyor. Haber programlarımız pek çok basın kuruluşuna kaynak olacak başarılı haberlere imza atıyor. Herkese eşit mesafede duran etik bir yayın politikamız var.

Son olarak eklemek istedikleriniz neler? Yeni bir çalışma olarak daha önce de destek verdiğimiz Tohum Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı ile artık daha büyük bir marka işbirliği içerisine giriyoruz. TV8 olarak yakın zamanda yürürlüğe koyacağımız bir protokol ve vakıf ile yeni ve güzel bir sosyal sorumluluk projesine adım atıyoruz. TV8 olarak vakfın iletişim alanında destekçisi olma kararı aldık. Bu konuyla ilgili yeni ve güzel pek çok projeye imza atmayı, otizm konusunda el birliği ile farkındalık yaratmayı hedefliyoruz.

TV8 olarak yeni sezonda çok önemli bir ligin futbol karşılaşmalarının gösterim hakkını aldık ve İtalya Serie A Ligini izleyenler ile buluşturduk. Sporda çok güçlü bir kadroya sa-

Röportaj: Birge Uzan

135


MAG davet

İki Arkadaş Ortak Oldu EBRU DEMİRYÜREK- FERAY CANDAȘ

ZEYNEP KÖKSALAN, SUNA DOĞU

Dekorasyon, mimarlık ve tasarım alanında çeşitli faaliyetleri bulunan Ayça Bayar ve seramik sanatçısı tasarımcı Bercis Açıkalın, Planmimdesign adlı bir firma açtılar. Dostlukları Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarına dayanan ikilinin davetine, başkent

136

AYÇA BAYAR

ZEYNEP BEKÇİOĞLU

DÜRİYE ARSEVEN

FERİN BATMAN



MAG davet Açılıșta konuklara birbirinden leziz ikramlar sunuldu.

BAYSAN BAYAR, EDİZ TERİM

AYȘE KAPLAN

BERCİS AÇIKALIN, SİNEM GÖNÜL, ȘENAY DAĞLI, ȘENOL IRGIT

cemiyet hayatından yakın arkadaşları katıldı. Davette konuklar birbirleriyle bol bol sohbet etme imkanı buldular. Ayrıca iki ortağın yaptığı farklı tasarımlar da konukların beğenisine sunuldu.

138

BERCİS AÇIKALIN


139


MAG davet

YAHȘİ BARAZ, OSMAN ÇARMIKLI, BİLGÜN DERELİ, CAN HAS

VURAL-MERAL GÖKÇAYLI HANİF AHMET-DEMET

Hayatın İçinden Flashback’ler İş adamı, koleksiyoner, sanayici olma kimliğinin yanı sıra ressam kimliğiyle de bilinen Nezih Çavuşoğlu “Flash/Back” ismini verdiği yeni eserlerini Ekavart Gallery’de gerçekleştirilen kokteylle sanatseverler ile buluşturdu. Çavuşoğlu’nun sergisine yakın arkadaşlarının yanı sıra cemiyet hayatının sanatsever isimleri de katıldı. Gerçekleştirilen kokteylde sanatçı, konuklarla yakından sohbet etme imkanı buldu ve eserleri hakkında davetlileri bilgilendirdi.

140 ÇARMIKLI BANU

İNCİ AKSOY

BEGÜM GAZİOĞLU

NEZİH-GÜLSEN ÇAVUȘOĞLU

EBRU SANVER


141


MAG röportaj

IMAM BAILDI

ÖZEL

Yunan grubu Imam Baildi “Cookbook” adını verdikleri yepyeni albümleriyle nihayet geri dönüyor. Eski Yunan melodileri ile modern bir tarzı birleştiren grubun kurucuları iki kardeş Orestis ve Lysandros Falireas bu kez eski şarkılardan sadece belirli kısımları almak yerine orijinal şarkıların tamamını kullanıyorlar ve Yunan, Balkan müziklerini harmanlayarak yine daha çok dansa müsait hale getiriyorlar.

P

asion Turca’nın Türk izleyicisine 2009 yılındaki konserlerle tanıttığı Imam Baildi, Yunanistan’dan çıkan en iddialı dünya müziği gruplarından biri haline geldi bile… Yeni albümlerinde ünlü İspanyol grup Ojos de Brujo’dan Maxwell Wright, L.A. hip hop gruplarından Delinquent Habits’in ünlü MC’si Ives gibi birçok ünlü isimle işbirliği yapan grup, albümlerinde ayrıca Dimitra ve Eleni Tsaligopoulou gibi ünlü Yunan kadın şarkıcılara yaptıkları remixlere de yer veri-

142

yor… The Cookbook albümleri EMI Müzik Türkiye etiketiyle henüz vitrinlere çıkarken, albüm hakkında daha çok bilgi almak üzere gruptaki küçük kardeş Lysandros ile konuşma şansı yakaladım… İlk albümünüzde Yunan melodileri ve Balkan müzikleriyle alternatif bir füzyonla karșımıza çıkmıștınız, peki yeni albümünüz “Cookbook” için ne gibi tatlar eklendi? Yeni albümümüzde de eski Yunan melodilerini yepyeni bir makyajla yeniden düzenleyerek yola çıkıyoruz. Cookbook albümündeki

fark; özellikle düzenlemelerde daha çok kendi tarzımızı oluşturmuş olmamız. Bununla kastettiğim özellikle remixler için kendi yazdığımız müzikleri daha çok ilave etmiş olmamız. İlk albüme oranla orijinal şarkılara daha çok kendimizi katmış oluyoruz. Örneğin 1940’ların Vasilis Tsitsanis şarkısı Akrogialies Dilina için yaptığımız düzenlemede özellikle üflemelilere ve vurmalı çalgılara baktığınızda mambo tarzında büyük orkestralar için yapılan bir düzenleme havasında oldu. Albümde kullandığımız şarkıların birçoğunda müzikler orijinal, ilk albümde olduğu gibi sample


2010 yılında 100’den fazla konser verdik. kullanmak yerine albümün açılış parçası Carantino Manouche gibi şarkıları olduğu gibi kullandık. Piyasaya çıkıșınızda müziğinizi global pop olarak tarif ediyordunuz ama bu albüm bana bir öncekine göre daha deneysel gibi geldi, katılıyor musunuz? Deneysel olup olmadığına daha çok dinleyici karar verebilir. İlk albümden önce canlı performanslarımız yoktu ama 2007 yılında ilk albüm yayınlandığından beri sürekli sahnedeyiz. Sadece 2010 yılında birçoğu Yunanistan’da ve bir kısmı Avrupa’da olmak üzere ve hepimiz daha iyi birer müzisyen haline geldik diyebilirim ve bu yüzden de daha çok yeni fikirler üretmeye başladık. Çoğunlukla sahnedeyken dinleyicinin yeni şarkılara nasıl reaksiyon gösterebileceğini daha iyi tahmin edebiliyorsunuz. İzleyiciden aldığımız bu enerjiden daha çok dans edilebilir şarkılar yazmaya başladık. Ünlü İspanyol grubu Ojos de Brujo’dan Maxwell Wright ile “La Rumba No Miente” șarkısında ișbirliği yapmıșsınız, șarkının adı “Rumba Yalan Söylemez” ile ne kastediliyor? Grubumuzun Balkan müziği konusundaki uzmanları saksafoncumuz ve trompetçimiz, Yiannis ve Periklis, geleneksel bir melodi bulup Balkan usulü bir rumbaya dönüştürdüler ve biz konserlerimizde çalmaya başladık. Yeni albüm için çalışmaya başladığımızda Latin rumba ritim yapısını da ekledik. Ojos de Brujo, Atina’ya konsere geldiğinde tanıştığımız Max’ten şarkıya vokal eklemesini istedik. Max’in beatbox’ı flamenko rumba ile buluşturan çok farklı bir rap tarzı var ve buna Hint ritimleri de ekliyor ve şarkıyı kaydettiğinde, “yalan söylemeyen ritim” (“es el ritmo que no miente”) gibi bir sözle karşımıza çıktı. Rumba’nın üç farklı versiyonunu, Balkanlar’dan, Küba’dan ve İspanya’dan alan şarkıya bu başlık iyi olur diye düşündük. “Rumba Yalan Söylemez” çünkü tüm dünyayı dans ettirir… Orijinali 1950’lere ait șarkınız “Logia Adallaxame Varia” ile trip hop deniyorsunuz ve sözlerle melodi kulağa çok uyumlu geliyor, șarkının hikayesi nedir? Şarkıda “birbirimize ağır laflar” ettik diyor ve kavga edip birbirlerine kötü laflar eden ve içleri nefretle dolan bir çiftin artık durumu tamir etmeye çalışmalarında hiçbir mana olmadığını, en iyisinin zamana bırakmak olduğunu anlatıyor. Şarkının melodisini çok

Yeni albüm için çalışmaya başladığımızda Latin rumba ritim yapısını da ekledik. sevdik ve sözler de harika çünkü çok basit sözler ama herkesin bir şekilde başına gelen bir hikaye anlatılıyor. Piyano girişine eşlik eden trip hop çok iyi oldu ve sonradan gitar melodilerini de kaydettik. Șarkılarınızdan “To Diko Sou To Marazi” disko tadı veriyor, bir müzisyen olarak disko klasiklerini sever misiniz? Elbette severiz, bazen itiraf etmek istemeyenler olsa da herkes disko klasiklerine bayılır. Sürekli kulüplerde çalınan bazı çok tüketilmiş şarkılar hariç, disko ve funk müziklerinden çok iyi şarkılar var. Bu şarkıyı yaparken de çok eğlendik ve sahnede de bizi eğlendiriyor. Sanırım, dinleyiciye de Imam Baildi’dan bir anda disko şarkısı duymak küçük bir sürpriz oluyor ama sonunda kendilerini dans ederken buluyorlar… Albümde “Thlipsi” adlı șarkınızda eski bir Porto Riko melodisi kullanılıyor, daha sonraki çalıșmalarınızda da Latin tatları duymaya devam edecek miyiz? “Thlipsi”, “Akrogialies Dilina” ve “La Rumba No Miente” şarkılarında Latin öğelerden çok fazla yararlandık. Genel olarak Latin müzikleri, Yunan melodileri ile çok yakışıyor dolayısıyla bundan sonra yapacağımız müziklerde de kesinlikle Latin öğeler olacak. Hele sahnede üflemeliler ve vurmalılarla harika oluyor, özellikle Periklis trompetinde Latin ve Balkan karışımlarına bayılıyor… Yeni albümünüz “Cookbook” daha önce ünlü șarkıcı Eleni Tsaligopoulou için yaptığınız remix çalıșmasına da yer veriyor, sırada yine ünlü isimler için yaptığınız remix çalıșmaları var mı? Orijinali İzmir’den bir şarkı olan “Ta Paidia Tis Geitonias Sou” için 2009 yılında “Best Of” albümüne koyması için Eleni’ye remix yapmıştık sonra albümümüze de koymaya karar verdik. Aynı şekilde Dimitra Galani’nin “Pixel” albümüne koyduğu orijinali bir Balkan şarkısı olan ve remix yaptığımız şarkısı “Hartina” ya da albümde yer verdik. İster remix olsun ister yeni şarkılar olsun, ünlü şarkıcılarla çalışmak çok keyifli, ilerde böyle çalışmaları daha çok yapmak istiyoruz. Bir Türk şarkıcı ile de böyle bir çalışma yapmayı çok isteriz, bir fikrin varsa haberimiz olsun!... Bu albümde dikkat çeken bir bașka ișbirliği Los Angeles’ın hip hop gruplarından Delinquent Habits’ten Ives’in yaptığı raplerle olmuș, peki nasıl bir araya geldiniz?

Delinquent Habits’in Atina konserini duyduğumuzda, Ives’in sonradan” Busco Ritmo” adını verdiğimiz şarkımızda MC olması için teklif götürmeyi çoktan planlamıştık. Sorunumuz aynı gece bizim de konserimizin olmasıydı, neyse ki konser alanları yakındı. Dimitra Galani ve Eleni Tsaligopoulou ile sahnedeydik, konserde bizim çalmadığımız 30 dakikalık bir bölüm vardı ve o bölüm geldiğinde hemen diğer konsere koştuk, tam onlar arabalarına binip ayrılmadan yakaladık. Hızlıca konuştuk, e-mail değiş tokuşu yaptık ve sonra vokalleri Amerika’da kaydettik. 2009 yılında iki ayrı konser için Çeșme ve İstanbul’a gelmiștiniz, Türkiye’deki seyircinin müziklerinize tepkisi nasıldı? Gerçekleştirdiğimiz en iyi konserlerden ikisiydi. Türkiye’deki dinleyicinin ve Yunan halkının müzikte paylaştıkları çok fazla ortak zevkleri var ve eğlenme biçimlerimiz de oldukça benziyor. Bu yüzden konserlerimizde dinleyici direkt olarak şarkılardaki duyguyu aldı ve dans etmeye başladı. Bizi gelip izleyen herkese teşekkür etmek istiyorum. En kısa zamanda yeniden gelmek isteriz. Yeni albümünüzde orijinali 1935 yılına ait nargile üzerine yazılmıș enteresan bir șarkınız var, bu șarkının hikayesini paylașır mısınız? Nargile içmekten keyif alan bir kızın hikayesi anlatılıyor. Ancak ne zaman içmek istese, nargile sönüyor. Kız bunun erkek arkadaşının artık ondan hoşlanmadığına işaret olduğunu düşünüyor. Bu fikre nasıl kapılıyor hiç sormayın, nargile içerken aklı başından gidiyor. Bu bir İzmir şarkısı ve Eleni Tsaligopoulou’dan şarkıyı söylemesini istedik. 1935 yılında kaydedilen orijinal buzuki melodisini de kullandık ve şarkıya geleceğin en iyi Yunan MC’lerinden biri olarak ayrıca Eisvoleas eşlik ediyor… Șarkınız “Hasaposerviko” yüksek tempo üzerine geleneksel bir Yunan dans șarkısı sunuyor, peki siz dans etmeyi seviyor musunuz? Elbette seviyoruz, bu geleneğimizin bir parçası ve Yunanistan’la birlikte, Türkiye ve Balkan ülkelerinin de geleneği. Ama dürüst olmak gerekirse, dans etmekten daha çok sevdiğimiz, konserlerimizde insanların dans ettiğini görmek. Kısa bir süre içinde yeniden Türkiye’ye gelmeyi diliyoruz ve geçen sefer olduğu gibi harika bir eğlencemiz olacak… Röportaj: Cenk Erdem

Türkiye’deki dinleyicinin ve Yunan halkının müzikte paylaştıkları çok fazla ortak zevkleri var

143


MAG davet DİLARA, ARZU-NİHAT DOĞAN

FEDERİCO DELROSSO, ECE SÜKAN, ATIL KUTOĞLU

ALİ AĞAOĞLU

TAHİRE DEMİRCAN, ALİ SAYAR

Moda, Stil ve Mimari Birarada

Türkiye’de mobilya sektörünün öncü markalarından olan Doğtaş, moda, stil ve mimarinin üç önemli ismi Atıl Kutoğlu, Ece Sükan ve Federico Delrosso ile birlikte yaşam alanlarının temel unsuru olan mobilyayı yeniden yorumladığı koleksiyonlarını görkemli bir görsel şovla tanıtımını gerçekleştirdi. Rahmi Koç Müzesi’nde gerçekleştirilen tanıtım gecesine Doğtaş’ın yönetim kurulu üyeleri ev sahipliği yaptı. Davete Atıl Kutoğlu, Ece Sükan, Federico Delrosso ve moda, cemiyet ve iş dünyasının ünlü isimleri katıldı.

lası için Daha faz m.tr gdergi.co a .m w w w 144 DAVUT, FİRUZAN-İSMAİL DOĞAN SELMA-

TÜLİN ELVER

OGÜN,SELAM-DAVUT,OZAN DOĞAN


NFN İNŞAAT 1

145


MAG haber

Tommy Hilfiger’da Yeni Trendler Tanıtıldı

Tommy Hilfiger ve Sephora 2011 İlkbahar / Yaz stil ve makyaj trend’lerini Panora AVM’de bir etkinlik gerçekleştirdi. Stil ve makyaj trend’lerini tanıtmak amacıyla düzenlenen event’de, Tommy Hilfiger kıyafetleriyle giyinip Sephora ürünleriyle makyajı yapılan ziyaretçiler, son halleriyle fotoğraf çekme imkanı buldu. Ayrıca bu özel güne katılanlara çeşitli indirimler yapıldı.

146

BAȘAK FRANSEZ, DENİZ MARȘAN


BAHAR DEMİRKIRAN

YENİ MERKEZİNDE BAHARA GİRİYOR

HİZMETLERİMİZ;

İNBODY TESTİ - SON TEKNOLOJİ CİHAZLAR İLE VÜCUT ANALİZİ SERBEST RADİKAL / OKSİDATİF STRES ÖLÇÜMÜ YORK TEST (Gıda İntolerans Testi) MN VİTAMİN TESTİ (Micronutrient Test) DİYET VE BESLENME DANIŞMANLIĞI ∙ BİREYSEL DİYET PROGRAMLARI ∙ Antiaging / Detoks Programları ∙ Kilo alma programları ∙ Gıda intoleransı beslenme programları ∙ Spesifik hastalıklarda beslenme danışmanlığı ∙ İnsülin pompa tedavisinde karbonhidrat sayımı eğitimi ∙ Kadın sağlığı / Menopoz dönemi diyet programları ∙ Hamilelik / Emziklilik dönemi beslenme danışmanlığı ∙ Çocuk / Adölesan beslenmesi ∙ Yaşlılık dönemi beslenme danışmanlığı ∙ Sporcu beslenmesi ∙ KİLO YÖNETİMİ PROGRAMLARI

İlk seansımız ön görüşme niteliğindedir ve bu seanstan ücret alınmaz. Çalışma prensiplerimiz izah edilir. Vücut analiziniz yapılır. Vücut bileşiminiz ve kilo fazlanız hakkında bilgilendirme yapılarak kilo ve sağlık hedefleri belirlenir. Programa bizimle başlamaya karar vermeniz halinde ayrıntılı anamneziniz alınır. Yapılması önerilen kan tahlilleri için gerekli öneri ve doktor yönlendirmesi yapılır.

∙ KURUMSAL DANIŞMANLIK PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK ∙ BİREYSEL PSİKOTERAPİ ∙ SINAV ÖNCESİ DÖNEM EĞİTİM DANIŞMANLIĞI ∙ 0-6 YAŞ DÖNEMİ MENTAL MOTOR GELİŞİM DEĞERLENDİRMESİ ∙ YEME DAVRANIŞI BOZUKLUKLARI & ZAYIFLAMA SÜRECİNDE PSİKOTERAPİ REGRESYON TERAPİ & HİPNOTİK DESTEKLER BAHAR DEMİRKIRAN BESLENME DANIŞMANLIĞI Dyt.Bahar DEMİRKIRAN

Cinnah Caddesi 96/7 Çankaya /ANKARA Tel: 0 312 4430087 147 www.bahardemirkiran.com info@bahardemirkiran.com


MAG parti

ALP, ADNAN ȘEN, CENGİZHAN AYAN

AYȘEGÜL-MUHARREM TOPLUSOY

GÜL GÖLGE

Çocuklar Partide Eğlendi Cemiyet hayatının sevilen isimlerinden Adnan Şen ve Begüm Şen çifti, küçük oğulları Can’ın doğum gününü renkli bir partiyle kutladılar. Levent’teki yeni yerinde hizmete açılan Party Kids’de gerçekleştirilen doğum günü partisine bütün Şen ailesi ve Begüm Şen’in yakın arkadaşları katıldı.

BEGÜM ȘEN

148

AYȘENAZ, FATOȘ SARIGÜL

FUNDA FİLİBELİ

İPEK VAROL

YELDA TİFTİK


149


MAG parti

CAN ȘEN

MEHMET BURAK, IȘIL REÇBER

CENGİZHAN, SİNEM AYAN

ȘEBNEM, BABURHAN ARSLAN

Partiye katılan çocuklar Party Kids tarafından hazırlanan özel etkinlik ve oyunlar ile gün boyunca eğlencenin ve oyun oynamanın tadını doyasıya yaşadılar. Doğum günü pastasının gelmesiyle birlikte bütün Şen ailesi toplandı ve günün en özel pozunu objektiflere verdiler. Doğum günü pastasının üzerinde bulunan Can’ın en sevdiği oyun olan “Call Of Duty” resmiyse dikkat çekti.

BATU, METİN ȘEN

150

Șen ailesi küçük Can’ın doğum günü için biraraya geldi.

Doğum günü pastasının gelmesiyle birlikte bütün Șen ailesi toplandı ve günün en özel pozunu objektiflere verdiler.

BERKE, ASLI-METİN, BATU ȘEN


151


MAG alışveriş

! ı n a m a Z ş i r e v ş ı l A n i ç i Anneler ü

Anneler gün

Çimen yeșili tașlarla “renklerin dansı”na sahne olan Mon Reve’in yeni koleksiyonunda tanıdık feminen ve güçlü çizgisine paralel olarak daha dinamik, renkli ve modern tasarımlar da göze çarpıyor.

ileceğiniz zel hediyeler alab gü in iç nü gü r le Anne Ashley rgileyen Laura İngiliz zerafetini se feminenliğini koleksiyonunda, "Garment" desenlerin çizgilerde grafik in sk ke n ya ru ko etkisi görülüyor.

Storks Mücevherat anneler gününe özel ürün seçenekleri sunuyor. Ucunda tek inci olan, pırlantalı çiçek motif ile süslenen kolye sadelikten hoșlanan zarif anneleri eșsiz kılıyor.

Donna seçeneği olan n bi m ko uz ns So içten 11 koleksiyonu Karan ilkbahar 20aynı zamanda gerçekle cak içe duygusal an zorlamasız n modern, hafif ve sa ba re ye rı la ak ay ğenisine sunuyor. bir tarzı sizlerin be

ağanlar seçmek ve tarz sahibi arm el öz e sin ne an e ıtan zengin Anneler Günü’nd n trendlerini yans zo se e ’d se re iva isteyenler için D lunuyor. bu n bir koleksiyo

Dudaklarınız, yağ ve ter bezi olmamasından dolayı özellikle mevsim geçișlerinde kurur ve yıpranır. Kuruyan dudaklarınızı yumușatmak ve nemlendirmek için en etkili çözümlerden birini Blistex sunuyor. 152


153


Tiffany&Co

tasarımları birbirinden eșsiz görünen yüzü ile sevginizin ediyor. Bu olmaya devam nde varlığınızı Anneler Günü’ z anneniz için borçlu olduğunu koleksiyonları zarif, yenilikçi simgesi sonsuzluğun ve avi kutuda gizli mücevherleri ile m k O’nu mutlu bir hediye verere amlayın. edin ve stilini tam

Tommy Hilfiger 2011 İlkbahar / Yaz Koleksiyonu’ndaki elbiseler, renkleri, kumașları, kesimleriyle sezona canlılık getiriyor. Efsanevi “minik siyah elbise” gibi, bu minik gündüz elbiseleri de her kadının vazgeçilmezi olma yolunda.

renklerde llerde ve e d o m lı ia çıkan En idd in zirvesine iğ rl le ü p o p yosanız bu sezon olmak isti ip h a s farklı espadrillere birbirinden S A N IA A HAV e sunuyor. rin beğenisin modeli sizle

Bünyesin de eșsiz mü sizin için dünyaları cevher markaları nı verebilec ona olan ek annen barındıran Dam sonsuz s iz evginizi if as Müce ade etme e, ölümsüz bir m vher ücevher nize öncü hediye e at, lük ediyo derek, r.

MAG alışveriş

u yakalayan muhteșem uyumun in iğ tifl or sp ve k Șıklı TE’un ADVANTAGE S O C LA sı ka ar m Fransız annenizi șımartın... tașlı modelleri ile

anıldığı modeller, ipek ve kașmirin bir arada kull ahar ruhuna uygun renklerle romantik dantel detaylar ve ilkb seçenekleri sunuyor. k anneniz için modern ve șık hediye birleșere 154

Stefanel,

ile Glossing Serum Nutrive Repair ni, ği di en , güçl ak, ipeksi olduğunu uș m yu ha da n fa ızı anında rk saçların lay șekil aldığını ko ve i in iğ ed elektriklenm edeceksiniz.

Nevacare


155


MAG açılış

ÖZGE CEVİZCİ

SİNEM VURAL

BELİZ BÜYÜKHANLI

KYO My Friend Uğur Mumcu’da

SİBEL KİȘNİȘÇİ

GİZEM TOPRAK

Yirmi beş yıldır marka mağazacılığı yapan Gönül Zümrüt ile ortakları Erhan Zümrüt ve Belgin Özen, Ankara’da ilk KYO My Friend mağazasını Uğur Mumcu Caddesi’nde açtı. Cemiyet hayatından birçok seçkin davetlinin katıldığı açılışta, konuklar ürünlere büyük ilgi gösterdiler. Yıllardır kendi işini kurmayı planladığını, ünlü bir marka olan Kyo’nun canlılığını ve renklerini Ankaralılarla buluşturmak istediğini belirten Zümrüt, dostlarına bu özel günde kendisini yalnız bırakmadıkları için teşekkür etti.

lası için Daha faz .tr dergi.com g a .m w ww

156

GÖNÜL, ERHAN ZÜMRÜT, BELGİN ÖZEN

ESRA ERGİN, ASLIGÜL AKÇİÇEK

ÇİĞDEM REYHAN, AYȘİN KARANFİLLİ


157


MAG bakış

Cenk Erdem cenkerdem@magdergi.com.tr

Slow

Müzik endüstrisinde özellikle pop müzik yıldızlarının neredeyse hepsinin kariyerlerini cinselliği kullanarak cazip hale getirmeye çalıştıklarını hepimiz biliyoruz. Bu işin ayartma kısmı şarkılar, klipler ve imajlarla yürürken, cinselliği sonuna kadar kullanan ve bu konuda yıkılmadık tabu bırakmayan Madonna’dan sonra, kimseye malzeme kalmadı zannederken, bu aralar işler çığırından çıkıyor.

A

merika listelerinde en çok satan 10 şarkıya baktığımızda şarkı sözleri bir tarafa şarkıların adları da çıldırmış durumda: f*ck, f*ck, f*ck... Bu şarkıların bir kısmı aslında cinsellik üzerine olmadığı halde küfrederken malum kelimeye başvuruyor ama eninde sonunda en çok kullanılan kelime Freud’un düşündüğü gibi tüm dünyayı yöneten kelime oluyor: f*ck... Listelerde Cee Lo Green ve “F*ck You”, “Pink ve F*cking Perfect”, Enrique Igle-

158

sias ve “Tonight I’m f*cking You”, aynı anda ilk 10’da yer alırken, Rihanna ve Sado-mazoşist şarkısı, “S&M” en çok satanlar arasında ilk üçe giriyor ve şarkının videosu tam 11 ülkede birden yasaklanıyor. Oysa ki Rihanna’nın kullandığı “S&M” temasını bundan 21 yıl önce Madonna, “Justify My Love” videosuyla kullanmış ve şarkı o dönemde de MTV dahil olmak üzere birçok televizyonda yasaklanmıştı. Cinsellik konusunda sınırları zorlamak açısından da moda fotoğrafçısı ve yönetmen Jean Baptiste Mondino’nun çektiği “Justify My Love” videosunu bugüne kadar aşabilen olmadı. Hatta Indie dans yıldızı Gossip’ten tanıdığımız ve benim bayıldığım post

punk fıstığı Beth Ditto yayınladığı EP’nin ilk videosunda Madonna’ya saygıya geçerek “Justify My Love” pastişi yaptı.

Gelgelelim cinsellik olmadan pop yürümüyor. Bu yüzden bu camianın içinde Justin Bieber gibi kabus bir imajı ya da Will Smith’in kızı Willow Smith’i görmek bana endüstrinin pedofilisi gibi geliyor. Cinsellik konusunda yıkılacak tabu bırakmayan Madonna’yı bir borderline vakası düzeyinde taklit eden Lady Gaga ise, tıpkı Madonna gibi kendini ifade etme özgürlüğü, cinsellik ve eşcinsellik üzerine oynuyor. Tüm dünya Lady Gaga’nın “Born This Way” şarkısında, 1989 yılının Madonna hiti” Exp-


ress Yourself” şarkısı ile zaten açık seçik gördü ama eşcinsellik meselesi hala ayrımcılığa uğramaktan kurtulamadığından, “Born This Way”in sözlerindeki, “Tanrı hata yapmaz, kendini sev, nasılsan öyle ol, kendin olmaktan çekinme, farklı sevgili günah değildir” gibi slogan sözler yeni bir eşcinsel marşı yaratıyor. Velhasıl ister Rihanna’nın “havada sex var, kokusuna bayılıyorum” sözleri olsun, ister Madonna ve Lady Gaga’nın eşcinsel marşları olsun, müzik endüstrisi dönüp dolaşıp cinsellikle zirveye çıkıyor.

Ancak bu konunun psikolojik boyutları da var. Müzik gençlerin yaşantısından ayrıştırılamaz bir iletişim yolu ve araştırmalara göre popüler müzik erken yaşta aktif bir cinselliği tetikliyor. Bir ergen günde 1,5 - 2 saat müzik dinliyor ve cinsel temalar dinledikleri müzikler içinde sıklıkla kullanıldığından gencin cinselliği üzerinde rol oynuyor. Kimbi-

lir kaç eşcinsel şu aralar, “Born This Way” ile suçluluk duymaktan kurtuluyor? Ancak şarkılardaki temalar ro-

mantik ve flörtöz olabildiği gibi cinselliği aşağılayan temalar da olabiliyor ve gencin davranışlarını etkiliyor. Genç müzik yoluyla toplum hakkında ve sosyal konularda olduğu gibi, cinsiyet rolleri ve kendisinden beklenen davranışlar konusunda da bilgi ediniyor. Tüm bunlar kendi kimliğinin oluşmasını da etkiliyor. İşte bu nedenle, bana kalırsa neredeyse 30 yıllık müzik kariyeriyle Madonna

sadece bir pop kraliçesi değil, koca bir neslin kimliklerinin oluşmasında rol modeli olmuş öncü bir kişilik, bir cinsellik gurusu... Adolesanların cinsel davranışları ve müzikteki cinsel içerik konusunda yapılan tek araştırmada Pardun ve ark. (2005) popüler müziklerdeki sözleri incelemiş ve cinsel gelişme, romantik ilişkiler ve cinsel davranışlar üzerindeki etkisine bakmış. Araştırmada gençlerin ne kadar çok cinsel içerikli şarkı dinlediğine bağlı olarak, o kadar çok cinsel açıdan aktif olmaya eğilimli olduklarını tespit edilmiş.

Bu araştırmada yüksek düzeyde cinsel içerikli şarkılar dinleyen gençlerin, cinsel açıdan aktif davranışları artabilir ya da daha ileride daha aktif olma arzusu ortaya çıkarabilir yorumları yapılmış.

Bu durumda bugünlerdeki liste şarkılarına bakıldığında Lady Gaga ve Rihanna’nın arzuları ayağa kaldırdığı söylenebilir. Doğrusu “S&M” şarkısının Dave Aude remix’iyle bile libidonuz artmıyorsa aslında o zaman bir sorun var demektir... Araştırmalarda aşırı pop müzik dinlemenin içeriğinden bağımsız olarak gençleri daha çok imajlarla uyardığı ortaya konulmuş. Bu anlamda Britney’i unutmak ayıp olur. Belki de tüm zamanların en ayartan şarkılarından biri “Gimme Gimme” ile Britney’e ait... Madem psikolojik olarak pop yıldızlarının sözlerden daha etkin olarak cinsel davranışları etkilediği bağıntısını da ortaya koyuyoruz, o zaman bu konu Kylie ile kapanıyor: Slow...

159


MAG defile

“Giyilebilir Sanat” Moda Tutkunlarıyla Buluştu

EDA TAȘPINAR

HELİN AVȘAR

AKASYA ASLITÜRKMEN

DERİN SARIYER

Sanat ve modayı bir araya getiren “Vanessa G” Londra’da gerçekleştirdiği defilenin ardından İstanbul’da da gerçekleştirdiği defileyle göz kamaştırdı. Giyilebilir sanat olarak nitelendirilen “Vanessa G” defilesine İstanbul cemiyet ve iş hayatının tanınmış simaları da yoğun ilgi gösterdi. Four Seasons Hotel İstanbul’da DJ Salih Saka’nın müzikleri eşliğinde gerçekleştirilen defilede sergilenen kıyafetler konuklar tarafından beğeniyle takip edildi.

160

VANESSA G

DENİZ BERDAN

SEVAL BİRİNCİ, YASEMİN BOZKURT

EVREN, CENNET SÜZER


161


MAG gezen bilir

Ekin Tosunor

ekintosunor@magdergi.com

Nisan Yağmurları Gezentileri Tutamadı!!!

Merhabalar sizi yeni bir yazarla tanıştırayım... Bendeniz Ekin Tosunor. Mayıs ayı itibariyle gezdiğim, gördüğüm, beğendiğim, eşime dostuma anlattığım her şeyi sizlerle de paylaşacağım. Hatta lafı fazla dolandırıp sayfamdan yemeyeyim çünkü anlatacak çok şeyim var...

Maroon 5 Geldi! Hoşgeldi!

Günlerden 15 Nisan Cuma ve ben İzmir’de yaşayan 15 yaşındaki kuzenime eşlik etmek için Maroon 5 konserindeyim. Hem de konserden 2 saat önce! Zaten kuzenim; ben bir arkadaşlarımın yanına gideyim dedi ve çıkışta buluştuk. Neyse ben de yaş ortalaması 16 olan bu konserde yeni jenerasyonun bazı hareketlerini gözlemleme fırsatı buldum. Aslında mecbur kaldım! Öncelikle asla üşümüyorlar. Montumun yakasını kaldırmış hala üşürken etrafımda kızlar göbekleri açık hop hop geziniyorlar. Kimilerinin selamlaşması da arkadan diğerinin kalçasına tekme atmak veya sırtına atlamak suretiyle gerçekleşiyor. Bir de aralarına girmek için pembe skinny pantolon şart bir unsur. Neyse işte o an geliyor ve esas oğlan Adam sahnede. Adam da, Adam yani çocuk hakikaten yakışıklı, yapmış kasını, giymiş daracık t-shirt, başında da bere. Maalesef ki kotu pek bir kötüydü ama kimin umurunda? Önümden, arkamdan kızlar hemen başladı nidalara; "Adaaaam i love u" ,"Adaaaam Adaaammm!!!" Konser sırasında Adam seyircileri ikiye ayırıp senkronize bir şeyler yaptırmaya çalıştı ama hızlı ve kelimeleri yuvarlayan bir İngilizceyle konuşunca (Ne yapsın tabi Adam Amerikalı) ancak küçük bir azınlıkla anlaşabildi. Zaten birkaç farklı denemeden sonra da seyirciyle bütünleşemeyeceğini anlayıp şarkılarını söylemeye devam etti. Konserle ilgili benim açımdan güzel haber şuydu ki grubun 1–2 şarkısını bildiğimi sanırken aslında baya bir parçasını bilirmişim de farkında değilmişim. Artık Allah bilir ben o şarkıları kimin diye dinliyordum? Tabi bilmekten kastım nakarata eşlik etmek ve takıldığım yerde de kelimeleri yuvarlamaktan ibaret. Sonuç olarak organizasyonda, seste, ışıkta, şunda, bunda hiçbir aksilik olmayan güzel bir konserdi. Bittikten sonra ise klasik bir arena konseri çıkışı taksi yoktu hatta Kuruçeşme’den Bebek’e kadar yoktu! 162

Parti, Moda & Kurkova

Axe ve Fashion TV’nin Suada’da verilen davetin esas olayı Kurkova’ydı. Öncelikle içimde kalmasın diye geceyi kısaca anlatıp esas konuya geleyim. Gece güzeldi, “I Love Fashion” koleksiyonunun defilesi vardı. Aralarında baya güzel parçalar vardı. İnternetten bir bakın derim. Bitti, tamam işte. Victoria's Secret mankenimize geçelim. Manken demişken melek mankenlere üzüldüm gerçekten çünkü melek kostümlü kızlar sahnenin üzerindeki iskelette saatlerce sıranın onlara gelmesini ve yere doğru süzülmeyi beklediler. Gel gör ki kader işte biri süzülemedi. Meleğin bağlı olduğu halat tutukluk yaptı. Yavaşça salınmak yerine kesik kesik salınınca kızcağız böcek gibi zıplaya zıplaya indi. Sonrada stant devrildi falan ama olur böyle aksilikler diyelim. İşte Karolina Kurkova geliyor, herkeste bir heyecan bir meraklı gözler anlatamam. Locamızın yanından geçerken ben de kasılıyorum, ben daha uzunum diye. Halbuki ne olacak? Kadın enine yarım kadar(!) benden kısa olsa ne olacak? Topukluyu da giyip sütunları uzatmış, yırtmacı da koymuş ta tepeye kadar, olmuş tanrıça. Yüzde sıcak gülümseme. Selam vermeler falan, iç güzellik de var. E nasıl oluyor bu iş? Derken, kadın milleti hemen kafayı çalıştırıyor ve başlıyoruz çekiştirmeye; yok burnu ne biçim, yüzü güzel değilmiş, dudakları şöyle böyle. Attık tuttuk moralimizi toparlayıp geceye devam ettik işte ne yapalım biz de eğlenmeye gitmiştik sonuçta…


Yalı Bebek Chilai

İstanbul’un yeni bebeği Chilai koşmaya bile başladı… Kış boyu, Bebek semtini köşesinden kapmış inşaata hayran ve kıskanç gözlerle bakıp bakıp kafadan yorumlar yapıyordum: Burada kesin bir otel olacak, gecesi bilmem kaç yüz euroyu bulur(!) ama kesin hakkını verir.

Yok yok balık restoranı olacak: Poseidon’u yakalar mı? Bebek Balıkçısı‘nı geçer mi? Şöyle mi böyle mi attım tuttum… Neyse ki ucundan tutturmuşum. Chilai'da; bistro var, lounge var, sushi bar var. (Ki bu dönem ne yalan söyleyeyim malum radyasyon tehlikesi dolayısıyla kebaba, İtalyan’a tek geçeceğim sushi konusunda paranoyaklaşmış durumdayım. Ya yosunları ya da wasabileri ya da her neyi ise Japonya’dan geliyorsa(?) diye düşünüyorum) Neyse konuma döneyim burada sanat galerisi de var, bir sürü, bir sürü keyif de var… Peki ya gerçek yemek? Onun da en alası fine dining var ama casual fine dining değil söyleyeyim. En ucuz yemek 21 TL ile hamburger ki hamburger isteyenler için yanda zaten harika dükkân burger var. Buradayken şarap, farklı lezzetler ve manzara üçlemesinin tadını çıkarası geliyor insanın. Zaten şefleri Hazer Amani'nin özgeçmişi de çok havalı. Öncelikle söyleyeyim Amani Ankara çıkışlı ama çıkış, o çıkış. Kendisi Beckham, Nicholas Cage, Kate Moss'la falan çalışmış başarılı bir kişi. Düşünmüyor değilim tabi: Kate Moss ne yedi? Yemeği kaç kaloriydi? Hepsini yedi mi? Tırtıklayıp bıraktı mı? Tatlı yedi mi? Aman bana ne! Ben tatlımı yedim. Tatlı demişken zaten daha kapıdan girerken sağıma baktım Godiva! Aman Yarabbi! yaşasın kahve içince yanında kesin bir parça Godiva çikolata ikram ediyorlardır herhalde diyerek kendi kendime sevindim. Ha gelmedi o ayrı ama tatlım çok lezzetliydi. Bir de benim gibi "Şilay, Şilay" ne demek bu Chilai diye düşünler için: Bebek semtinin eski isimlerinden biri Chilai imiş.

Haydi Modaya

H&M geldi geliyor, açıldı açılıyor... Nerede kaldı? Geliyor derken, işte artık bizim de H&M’imiz var. Hem de şu kısacık sürede beşinci mağazasıyla. Tabi insan endişeleniyor; H&M Türkiye’ye gelince ben yurtdışına gittiğimde nereden hediye getireceğim? Gerçi artık yurtdışında da bulmak zorlaşmıştı; tam beğeniyorsun bunu kesin bilmem kime hediye almalıyım derken aman o da ne? Etikette “made in Turkey” yazıyor haydi bakalım hop sil baştan gez dolaş ara bul vs vs. Bu arada H&M’e hafta sonu gideceksek en az 3–5 kere düşünmeli. Hele Cumartesileri her köşeden bir insan çıkıyor, zaten ürünler bir orada bir burada uçuşuyor. Böyle durumlar için kendimce bir uyanıklığım var: kabinlerin girişinde, denenmiş kıyafetlerin asılı olduğu askılara mutlaka bakarım. Mağazanın her köşesinden seçilmiş, kapılmış ama yakıştırılmamış bir sürü şey çıkabiliyor kabin girişindeki bölümden. Neyse hadi Eko diyorum yeter bir git artık şu “dükkana”. İçimi kımıl kımıl kaynatan çok alacağım az vereceğim ümitlerimin yüzüme yansıttığı aval gülümseme eşliğinde giriyorum mağazaya… Neyse işte geldiiiim… Derin bir nefes alıyorum ve hazırım. Aman yarabbi çiçek bahçesindeyim minicik minicik çiçek desenli kumaşlar her yeri kaplamış, içim açıldı. Bir de somon bolluğu, bu sezon herkes yürüyen balık misali ama düşünsene diyorum kendi kendime: şimdi yaz geliyor, tatil falan derken melezleşeceğim, bu renk nasıl güzel patlar üstümde. Püf! Hoş tatil falan nerde? Daha Haziran bile olmadı. Hadi diyelim ki oldu, tatile gideceğim bir hafta, soyulacağım üç hafta. Neyse Eko motivasyonunu düşürmek yok tatile gitmeden de havuza giderim, ay olmadı solaryuma bile giderim de yine bu somonu kendime yakıştırırım. Neyse attım sepetime straplez, bileğime kadar uzun, göğüs altından kemerli cıvıl cıvıl bir elbise. Vee işte karşımda korkarım modası hiç bitmeyecek tulumlar. Anlamıyorum bu tulumlar niye var? Bir de bilekte daralınca basenler oluyor 44. Hem hiç çekici değil. Ha vardır incecik vücudun giyersin giyebiliyorsan dapdar bir tulum, o zaman ben de saygıyla bakayım arkandan. Ama bunları sevemiyorum işte. Belki de bana yakışmadığı içindir, ne bileyim? İşte favorilerim ipek kumaşlı kısacık bol elbiseler. Hem de 79 TL ve gayet kaliteli görünüyor. Bu beli bol modeller ilk çıktığında sürekli atıp tutuyordum; Fransız kadınlar göbeklerini saklasın diye tasarlandı bu modeller, ne çirkin şeyler bunlar, hiç de kadınsı değil falan diye ama gel gör ki büyük konuşmayacaksın. Ankara'dan İstanbul’a taşındıktan sonra sanki belime bir İstanbul simidi taktım. Dolayısıyla Paris'te dedikodusunu yaptığım tüm kadınlar hepinizden özür dilemeyi kendime borç biliyorum. Oh be rahatladım, neyse işte bu mükemmel(!) elbiselerden bir sürü renk renk doldurdum alışveriş çantama. Arada gerçekten bazı atletler, t-shirtler, incik cıncıklar falan insana “pazarda mıyım?” dedirtiyor ama onlara da sakin kafayla bakmak lazım çünkü aralarından ciddi güzeller çıkabiliyor. Göbekte biten bol t-shirtler'in bir sürü çeşidi var ve ben bunları kısa kot şort ve sandaletle giyeceğim. İsteyen, yarım t-shirt'ünü yüksek bel bileğe doğru daralan pantolonlarla giysin… Bir buçuk saat oldu ve artık yavaş yavaş askılar üstüme geliyor, ben de buğulu görüyorum. Daha da bakamadığım çok şey var. Hem daha denemeye bile başlamadım. Keşke çantama atıştırmalık bir şeyler atsaydım diyorum. Yok yok olmayacak bir ihtiyaç molası şart! Hemen kabine gidip oradaki görevliye, sanki Survivor sonrası açık büfede hazırlayacağım tabak misali doldurduğum, alışveriş çantamı kenarda saklar mısınız ben 10 dakika sonra geleceğim diyorum. O da sağ olsun durumumu anlayıp, tabi diyor. Ama bir de geri dönüyorum ki büyük şok. Konuştuğum görevli arkadaşını tembihlememiş ve o da iş aşkıyla anında benim çantayı dağıtmış. Bu durumu görünce çığlık atmak mı istiyorum? Koşup kaçmak mı? Bilemedim. Derin bir nefes alıp şu çok sevdiğim kabin önü bölümünden kendi seçtiklerimi geri toplamaya başladım. Artık ne kaldıysa aldım. Üstüne üstlük bir sürü seçtiğim şey diğer bir iş aşkıyla raflara geri götürülmüş bile. Neyse sonuç olarak kalan sağlar benimdir deyip denemeye başladım. Aslında bu hareket bana bir sonraki H&M alışverişim için büyük bir sebep yaratmıştı. E hem ne de olsa çok çok aldım, az az ödedim… 163


MAG davet

Beymen’de Trend Günü BAȘAK FRANSEZ, DENİZ MARȘAN

EBRU DEMİRYÜREK

BEGÜM AKİȘ

Stil ve moda danışmanı Deniz Marşan ve Başak Fransez, Kavaklıdere Beymen’de Ankaralı moda severlerle bir araya geldi. MAG Dergisi işbirliği ile gerçekleşen davete Ankara cemiyet hayatından birçok tanınmış isim katıldı.

164

DAMLA DOĞRUER

HELİN İÇİNSEL

FERYAL GÜLMAN HAFİZE AYIK

ETELKARTAL BALER TUĞBA

TUĞÇE İNAL


165


MAG davet

NEȘE YILMAZ

ȘENAY DAĞLI

BERİL ÇAVUȘOĞLU

IȘILAY CAN, BANU KÜÇÜK

IȘIN KURȘAKLIOĞLU

Marşan ve Fransez konuklarla birebir ilgilenerek onlara yeni trendler ve renk uyumu hakkında çeşitli bilgiler verdi. Gerçekleştirilen kokteyl ile bayanlar birbirleriyle bol bol sohbet etme imkanı yakaladılar. Etkinlikten oldukça memnun kalan Ankaralı bayanlar, bu tarz organizasyonların devam etmesini istediler.

166 MELTEM BENGİ

FERHAN İSTANBULLU

PINAR AYHAN

SELİN ERGENELİ, ZEYNEP BÖKEER

ELVAN KÖPRÜLÜ, UĞUR ÖZER


NFN 2

167


168


169


MAG davet

GÜNSEL ÜLKÜ

TUĞBA PEKSAYAR, IȘIL SARRAF

FİKRET-MERAL ÇALIȘICI

SELÇUK İLKATEȘ, İREM KEFELİ

Yeni Sezona Özel Defile Ünlü İngiliz moda devi Marks & Spencer, 2011 İlkbahar-Yaz koleksiyonunu Swissotel’de gerçekleştirdiği muhteşem bir defile ile tanıttı. Cemiyet hayatının birbirinden tanınmış isimlerinin katıldığı davette konuklar girişte objektiflere poz ve-

170

ANA BEATRIZ BAROS

ARZU-MEHMET KUNT

AYȘENAZ ÖZYEĞİN, ESRA NİL ERKMEN

SEDEF BARAN


171


MAG davet

BERNA, CENGİZ ABAZOĞLU

AHU-SÜLEYMAN ORAKÇIOĞLU

NİLGÜN DUMANLI

rerek salona girdiler. Çok sayıda davetlinin takip ettiği defilede dünyaca ünlü top model Ana Beatriz Baros da podyuma çıkarak yeni Marks&Spancer koleksiyonlarını tanıttı. Koreografisini ünlü koreograf Öner Evez‘in üstlendiği defilede aralarında Tülin Şahin, Selda Car, Ülkü Taşkın, Ebru Öztürk gibi ünlü mankenler yer aldı.

IVANA SERT

172

GAMZE KARAMANİ, İLKER İNANOĞLU

PELİN ATAY KURAN

CANAN-AHMET KADIOĞLU


173


MAG davet

SEVAL BİRİNCİ, DENİZ MURATHANOĞLU

FERIHA-OSMAN GÖKSU

TAHİRE DEMİRCAN, MİNE İSLAMOĞLU

Defilenin ardından otelin başka bir salonunda gerçekleştirilen After Party ile geceye katılan konuklar canlı DJ performansıyla doyasıya eğlenerek gecenin tadını çıkardılar.

SUZAN SABANCI

174

SELİN İMER

AYTEN ALTAN, MELİS ÇUBUKÇUOĞLU, EROL KAYNAR, BETÜL BOVYA

NESLİGÜL AKSOY, ZEYNEP SEZER


175


MAG özel

SAMİMİ ve POZİTİF

DİLRUBA SARIYER Fotoğraflar: ONUR DAĞ Styling: ENİS BERKİN MEKAN: LİMAK EURASIA HOTEL / İSTANBUL KIYAFETLER: BEYMEN - PRONOVIAS

176


Renkli Elbise BEYMEN - Missoni Ayakkab覺 Christian Louboutin

177


MAG özel

İstanbul cemiyet hayatının önemli isimlerinden Dilruba Sarıyer ile Limak Eurasia Otel’de gerçekleştirdiğimiz çekim bir hayli güzel geçti. Bahar aylarının gelmesiyle birlikte herkes havaların güzel olmasını ümit ederken bir türlü düzelmeyen havalar çekimimize de konuk oldu. Ama Dilruba Sarıyer soğuğa aldırış etmeden cesurca pozlar vererek ortaya muhteşem kareler çıkarttı. Kendisiyle yaptığımız röportajda da samimi cevaplar veren Dilruba Sarıyer’in göz alıcı kareleri MAG özel bölümümüzde sizlerle...

ilruba Hanım bize kendinizden bahseder misiniz? Liseyi Saint Joseph Fransız Lisesi’nde tamamladım. Lise zamanında sporun ve sanatın birçok alanına ilgi duyuyordum. Tenis ve kayak sporunda başarı sağladım. Kısa bir süre tiyatro eğitimi aldım, yazı yazmaya ilgim arttı. Şiir ve deneme yazıları yazıyordum. O dönemde yaz aylarında babamın kurucusu olduğu Derin firmasında staj yapıyordum. Sonra iç mimarlık eğitimi almaya karar verdim. Eğitimimi tamamladıktan sonra 3 sene kadar o zamanlar ortağı olduğum iç mimarlık ofisinde çalıştım. Arkasından, halen marka direktörlüğünü yaptığım Derin Design’da görev almaya başladım.

Peki, Dilruba Sarıyer’in bir günü nasıl geçiyor? Neler yapmaktan hoșlanıyorsunuz. Hobileriniz ve varsa fobilerinizden bahseder misiniz? Keskin olarak bir fobim yok fakat özellikle akşamları evde yalnız kalmaktan hoşlanmıyorum. Arkadaşlarımla vakit geçirmek çok eğlenceli ama sevgilim yanımdaysa her şey daha da zevkli hale geliyor.

178

Onsuz hayat fobi, onunla hayatın tamamı hobi benim için. Sabah ilk işim kahvaltı etmek ve çay içmek. Arkasından hemen Akaretler’de yeni açmış olduğumuz showroom’da işimin başına geçiyorum. Öğlen yemeklerini kesinlikle geçiştirmiyorum. Özenli bir sofrada 1 saat de olsa arkadaşlarımla güzel yerlerde buluşup yemek yemek iş motivasyonumu da pozitif yönde etkiliyor. Akşam spora gidiyorum. Eğer özel bir programımız yoksa evde TV veya DVD izlemeyi, dergi okumayı seviyorum.

Bize kendi hakkınızda herkesin bilmediği bir yönünüzü anlatmanızı istesek, neler söylersiniz? Çok heyecanlı bir insanım. Sabırsızım. Anaç taraflarım var. Yaşlıya ve çocuğa duyarlıyım, negatif bir tablo hemen beni ağlatır. Aynı anda elli tane şey düşünmekten kafam karışır ama söz konusu Levent ise diğer yollar hemen kapanır. Aile kurumuna önem veriyorum. Ailece masa etrafında toplanıp yenilen yemekler beni motive eder. Çağdaş yaşam koşullarına ayak uydursam da geleneksel durumlar hayat düzenimi sağlamama yardımcı olur diye düşünürüm bazen. İkizler burcuyum ve çok inanmak istemesem de okuduğum özellikler şaşırtıcı derecede beni anlatır. 2 dakika içerisinde gözyaşlarım kahkahaya dönüşebilir.


İki dakika içerisinde “gözyaşlarım kahkahaya dönüşebilir. ”

179


MAG özel

Biraz da iș hayatınızla ilgili bahseder misiniz? Neler yapıyorsunuz? Ben Derin Design’da Marka Direktörü olarak çalışıyorum. Mimarlar ve inşaat firmalarıyla bağlantıyı sağlıyorum. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını değerlendirip onlara bazı tavsiyelerde bulunuyorum. Gündemde olan veya gelecekte yapılacak olan mimari çalışmaları takip ediyorum. Dünyada gerçekleşen tasarım fuarlarını takip etmeye çalışıyorum.

Gelecekle ilgili planlarınız neler? Plan yapmadım.

Size göre bu yazın modası ne olacak? Hem dekorasyon hem tekstil modasına bakacak olursak, bence daha önceki senelerde trend daha keskin şekilde belirleniyordu, sivrilen boyutlarda fark ediliyordu, göz alıyordu. Son senelerde trend kavramı yavaş yavaş yok oluyor. İnsanlar kendi göz zevklerini ilk sırada tutmaya başladılar. Ortama ayak uydurmak yerine özgün olmaya daha çok çaba sarf ediyorlar. Yaş, yaşam şekli, meslekler, sosyal aktivite farklılıkları, kişisel tercihleri belirlemede en önemli ipuçları.

Son senelerde trend “kavramı yavaş yavaş yok oluyor. ” Yaz geliyor. Tatilde neler yapmayı seviyorsunuz? Yaz aylarında çalışmaya devam ediyorum fakat hafta sonlarını İstanbul dışında farklı şehirlerde geçirmeyi tercih ediyorum. Paris çok sevdiğim bir şehir ve fırsat buldukça gidiyoruz. Bodrum ‘a bayılıyorum. Ayrıca bu yaz New York’a gideceğiz.

Formunuzu korumak için yaptığınız bir uygulama ya da spor var mı? Fırsat buldukça spora gidiyorum. Aynı zamanda pilates yapıyorum. Bu yaz tekrar tenise ağırlık vereceğim. Vücut ve cilt bakımımı hiç aksatmam. Bilek güreşinde kadınlar kategorisinde 1.’likte iddialıyım. Öyle bir yarışma var mı? Kıyafetler: Vakko - Pronovias - Beymen• Mücevherler: Safix Yer: Limak Eurasia • Saç: Erenköy MOS Kuaför - Vahit Palaz Make-Up Stylist: Berk Ersan (M.A.C. Cosmetics)

180


Yan Sayfa: Su Yeşili Uzun Elbise BEYMEN - Nichole Miller Taşlı Kolye SAFIX Bu Sayfa: Tek Omuz Siyah Mini Elbise PRONOVIAS

181


MAG davet

İzmir Beymen’ de Yeni Trendler Tanıtıldı ECE GÜNER, OYA AĞCA

GÜLÇİN GÜLOĞLU, GÜLȘEN ALTIN

NİDA ÜNVER

Beymen Kadın ve Academia’nın 2011 İlkbahar-Yaz koleksiyonu Konak Pier Beymen Mağazası’nda gerçekleştirildi. Ünlü İtalyan Tasarımcı Lucia Croce imzalı koleksiyonun tanıtımına İzmir’in tanınmış simaları katıldı.

182

İNCI KOPARAN

HEVES EKİNCİ, ARZU ATABARUT SEVİM YÜKSEK, TANER ÖZALP

HATİCE KARAKAȘ


183


MAG davet

AYȘE AKIN

AYLA-BEDİHA AKIȘ

AYȘE ÇEVİK

Düzenlenen defile davetlilerden tam not alırken, “Beymen Kadın” tasarım ekibi katılımcılara yeni sezon trendler hakkında bilgi verdi. MELİS TÜRKOĞLU

184 GÜLÇİN TEKİN, FİGEN ERDİL, DERYA ÇETİNOK

BELİZ BARAN

AYȘE ȘAMLI

SAFFET GÖZLÜKAYA


185


MAG açılış

Doğru Tercih Evlenecek olan çiftlere bireysel tercihler konusunda profesyonel destek sağlayan Kumru Telemez, Bubbles adını verdiği ofisini Filistin Caddesi’nde açtı. Yakın dostlarının katıldığı açılışta Kumru Telemez, davetlilerle yakından ilgilendi. Organizasyon firması olmadığını vurgulayan Telemez, müşterilerine doğru ve uygun seçim yapmalarında yardımcı olduğunu belirtti.

KUMRU TELEMEZ

186

ZÜMRÜT YAĞMUR

AYȘEN TELEMEZ

ZERRİN ÖZȘARIK


187


MAG ayşe’nin dünyası

Ayşe Karlık

aysekarlik@magdergi.com.tr

Yazı Rengarenk Karşılayın!

Nisan ortalarına kadar peşimizi bırakmayan soğuk hava yüzünden bir türlü bahar havasına girememiş olabiliriz ama yazın habercisi Mayıs tüm neşesiyle sonunda geldi! “Bu sene bir türlü giremedim yaz havasına!” diyenlere destek kuvvet fikirleri geliyor. Aylardır üzerimizde biriktirdiğimiz kış kasvetini silkeleyip atmak için canlı renkleri hayatımıza sokmanın tam zamanı!

Vivienne Westwood Melissa ayakkabılarının hayatımıza girmesiyle ayakkabı aşkımız doruğa çıktı. Melissa’lar bu sene farklı renklerle sokaklarda olacak. İster meyveli, ister kalpli. Melissa’ların hepsi şahane!

Furla’nın 2011 ilkbahar/yaz koleksiyonunda yer alan Candy Bag’ler yedi farklı renk seçeneği ile karşımızda! Favorim Candy’nin hakkını tam anlamıyla teslim edebilmek için pembe olan.

Biz bahar havasına girdik, artık yağmurlar bile keyfimizi bozamaz! Gökkuşağı şemsiyeleri ebay’den...

188


Ayşe’nin

Önerileri

Yağmur deyince... Rengarenk Hunter botları purekit.com’dan bulabilirsiniz.

Frey Wille’in rengarenk tasarımları gece ve gündüz her türlü giysiyle kullanılabiliyor. İster kot t-shirt ile ister gece elbisenizle!

Film Renklerin tadına da bakmak istiyorum derseniz bu (yeme de yanında yat) cupcake’lerin tarifini bakingbites.com’dan alabilirsiniz.

Bu kadar renkten bahsetmişken makaronları pas geçemeyiz! Rengarenk makaronlar artık her yerde! Kendinize hediyeniz olsun, antep fıstıklı makaronların tadına mutlaka bakın!

Gökkuşağının renklerini mutfağınıza taşımak isterseniz Kenwood’un Barcelona modeli stand mikseri talebinizi kesinlikle karşılayacak!

Pleasantville & I’m a Cyborg but that’s OK

Kitap

TekinsizChuck Palahniuk

Müzik

She & Him

189


MAG davet

BAȘAK BAYDAȘ

ALPER KENDİRLİ, BEGÜM UĞUR

DAMLA-SERPİL TÜFEKÇİ

AYȘEGÜL CÖMERT, BERNA YİĞİT

Çetinkaya Tablosu Sahibini Buldu

Gelincik Ressamı olarak bilinen Hikmet Çetinkaya, Kentpark Arkadaş Kitapevi’nde canlı performans ve kokteyl gerçekleştirdi.

GÜLSÜM ÇAĞLAYAN, SİNEM YALMAN ȘAMGUL

190

HİKMET-OYTUN ÇETİNKAYA

MELEK GÜNEY AKPINAR

FATMA SEMİZ

SUZAN KUDAL, İCLAL ERTAȘ


191


MAG davet

ARZU ÇİMEN, NURCAN KARPUZCU, GÜLHAN ÖZGER

Hikmet Çetinkaya, yaptığı tabloyu Nurhayat Keskin adlı bayana hediye etti.

BİLGEHAN ÖZ, GÜLHAN ERDEM, OSMAN ERKAN SAKIZLI

ÜMİT BİLEN, BERİL ÇAVUȘOĞLU, PINAR ÇAKMAK

Kafta Kurumsal Hediyelik ve Dekorasyon firmasıyla ortak düzenlenen etkinlikte, Hikmet Çetinkaya’nın eserleri kahve seti, kupa, vazo ve çanta gibi bazı objelere aktarıldı. Cemiyet hayatından birçok ismin katıldığı davette Kafta Firması’nın ürünleri konukların beğenisine sunuldu. Gerçekleştirilen çekilişlerle katılımcılara çeşitli hediyeler verilirken, Hikmet Çetinkaya da yaptığı tabloyu şanslı bir katılımcıya hediye etti.

SERKAN KARACA, DENİZ DEMİRYÜREK

lası için Daha faz .tr dergi.com g a .m w ww 192

LEYLA ÖZKAN

AYȘE KELEȘ, ÜMİT ÇINAR

İPEK HATİPOĞLU, HÜMEYRA SAKIZLI

ESRA AYTEKİN, OYA HACIALİOĞLU


193


SEVGİ SOLUK'LA STİLİNİZİ YENİLEYİN İMAJINIZI BELİRLEYİN

Ankara’da bir ilki gerçekleştirerek Sevgi Soluk Stil & İmaj Danışmanlığı’nı kuran Sevgi Soluk ile muhteşem bir röportaj gerçekleştirdik. Ankara’daki hanımların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamak amacıyla kurulan danışmanlık şirketi, özellikle çalışan bayanların kendileriyle ilgili tedirgin oldukları konuları tespit ederek çözümler getirmeyi hedefliyor. 194


Kendinizden bahsedebilir misiniz? 90’lı yıllarda kozmetiğe başladım. Kısa bir süre marka danışmanlığı yaptıktan sonra selektif kozmetik markalarında, Bölge Müdürlüğü ve Satış Müdürlüğü görevlerinde bulundum. Dior markası Bölge Müdürlüğünden ayrıldıktan sonra Tekin Acar kozmetiğin Butik Mağazasında Yöneticilik yaptım. İç Anadolu ve kısa bir süre Akdeniz Bölge Müdürlüğünde görev aldım. Emekli olduktan sonra bir müddet daha çalışıp ayrıldım. Konseptiniz nedir ve bu konsepti hayata geçirme fikri nasıl oluştu? Uzun yıllar kozmetik sektörünün, hizmete dayalı birçok kademesinde görev aldım. Bu süre içerisinde müşterilerimizin beklenti ve taleplerini öğrendim ve sindirdim. Bir bütün olduğunu düşündüğüm “Stil ve İmaj Danışmanlığı” adı altında hizmet vermeye karar verdim. Bu konsepti hayata geçirme fikri, yıllardır içimde var olan bir duyguydu. Eğitim ve askerliğini tamamlayan oğlumun Satış ve Pazarlama konusundaki tecrübesi, istek ve heyecanı bu fikri hayata geçirmemi tetikledi ve birlikte şirketimizi kurduk. Verdiğiniz hizmetler nelerdir? Verdiğimiz hizmetlerin en öncelikli kısmı (müşteri diye adlandırmak istemiyorum) misafirlerimizin özellikle kendilerini çok iyi hissetmelerini sağlamak. Mekanımızın tasarımının da bu şekilde hissetmelerini sağlamak için tasarlandığını belirtmek isterim. Kapımızdan içeri giren her misafirimizle öncelikle sohbet edip, endişelerini, taleplerini ve arzularını paylaşıyor ardından program yapıyoruz. Hizmetlerimiz;

Bu Bir İlandır.

Cilt analiz Profesyonel Makyaj Masaj Butik Hizmeti Yaşam Koçluğu Eğitim, Organizasyon Saç tasarım öneri ve yönlendirmeler El, ayak, tırnak bakımı öneri ve yönlendirmeler Böyle bir uygulama Ankara’da ilk olacak, burayı insanlar neden tercih etmeli? Evet, böyle bir uygulama Ankara’da sanırım ilk olacak. İnsanların bizi tercih edip etmemeleri konusunda yorumları için bizi mutlaka ziyaret etmeleri gerekiyor. Bizim işimiz; günümüzün koşullarında, özellikle çalışan bayanların zamanını daha verimli ve daha huzurlu kullanabilmeleri için kafalarını meşgul eden birçok şeyi çözümlemek. Onlar işlerine odaklanırken, biz de onların kendilerini daha iyi, keyifli ve tabii ki farklı, daha güzel, mutlu, kendilerine güvenli görünmele-

rini ve en önemlisi bunu hissetmelerini sağlamak. Hedef kitleniz kimdir? Yaş ve cinsiyete göre farklı konseptleriniz var mı? Mezuniyetlerin ve gelin mevsiminin başlayacağı bu dönemde onları yalnız bırakmamak için paket programlarımız var. Öncelikli hizmetlerimiz genç kızlarımız ve hanımlarımız için. Yaş kriterimiz yok. Ancak beyefendilerden gelen yoğun talepler var. Bu yaklaşımlar bizi çok mutlu ediyor, ileride neden olmasın diyorum. MAG okurlarına neler tavsiye etmek istersiniz? 2011 bahar ve yaz için birkaç dipnot olabilir. 60’lı kuşaktan biri olduğum ve o yılları hatırladığım için 70’lerden esintili bir yıl olacak diyebilirim. Vizon, lila, pudra renkleri gibi romantik renkler, fiyonklar, danteller, kat kat elbiseler, rengarenk bandanalarla nostalji yaşayacağız. İş ortamında; keten elbiseler, takımlar, haki tonlar revaçta. Uçuk renk bol pantolonlar, canlı renklerden oluşan fuşya, mor, turuncu vs. bisiklet yaka ceketlerle kombinler ve tabii ki siyah ve beyaz kombinler ön plana çıkıyor. Gecelerde; canlı renkler, taş ve boncuklarla işlenmiş fuşya, mor, siklamen, pembe, turuncu uzun etek ve uçuş uçuş ipek şifon elbiseler, tunikler çok moda. Makyaj Trendleri; mavi, yeşil turuncu farlar, natürel dudaklar ya da dudaklar mat ve neon rujlar, tırnaklarda mor ve pembe tonları ön planda olacak. Aksesuarlar; yine renk cümbüşü platformlu yüksek topuklar, boncuklu taşlı sandaletler... Çantalar; portakal, mürdüm, fıstık yeşili minik çantalar ve art deko tasarımlı çantalar... Saçlar da, ağırlıklı olarak dağınık ve atkuyruğunu öneririm. Tüm MAG okurlarına, sezona damgasına vuran, cıvıl cıvıl renklerin hayatlarına yansımasını diliyor, sevgilerimi iletiyorum. Adres: Tunalı Hilmi Caddesi Tunca Apartmanı 90/12 Kat 4 Çankaya - Ankara Tel: 0312 466 94 49 www.sevgisoluk.com - info@sevgisoluk.com

195


MAG davet

ȘENAY DAĞLI, OLCAY KÖKSAL, EMEL DOĞRAMACI

Sefirelere “Hoş Geldin” Daveti

ZEYNEP KÖKSALAN

EBRU DEMİRYÜREK

SEMA GÜNERİ

Kadın ve Gençlik Platformu Derneği Başkanı Rüveyde Akbay Gaziosmanpaşa’daki evinde bir davet verdi. ABD, Afganistan, Avustralya ve Japonya sefiresinin Ankara’ya gelişinin kutlandığı davete çok sayıda seçkin konuk ve büyükelçi eşleri katıldı. Etkinlikte bir konuşma yapan Rüveyde Akbay, böyle bir davet gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadığını dile getirirken, konuklarla yakından ilgilenerek tam bir misafirperverlik örneği gösterdi.

Konuklar özenle hazırlanmıș leziz yemeklerden tatma imkanı buldular.

196 BELİZ BÜYÜKHANLI

Davetin ilerleyen saatlerinde Ankaralı sanatçı Nil Karatașoğlu, davetlilere keman dinletisi sundu.

FİGEN ÇARMIKLI

RÜVEYDE AKBAY

ENGİN ÖZTÜRK


197


MAG davet

30.Yıl

Kutlaması

RIZA-HARİKA SEYAR, OLA-SAİT-FERRAH-DALYAN TÜREK

Manisa’nın köklü firmalarından Yonca Gıda, İzmir Swissotel’de otuzuncu yılını kutladı. Birçok ilden konuğun bulunduğu geceye, katılım oldukça yoğundu. Davette bir konuşma yapan Yönetim Kurulu Başkanı Sait Türek, Yonca Gıda’nın bu günlere gelmesinde emeği bulunan herkese çok teşekkür etti. Geceye katılan davetliler Nalan Altınörs ve Ferhat Göçer’in birbirinden güzel şarkılarıyla keyifli bir gece geçirdiler.

198

SEVCAN-ÖZGÜR GÜNEY

BORA-IRINA AKSEKİ

KIVILCIM ERDEM KARADAYI

ÜMRAN-KEMAL KOCAEMRE


199


MAG röportaj

Farklı Tatlar ve

Tolga Atalay Küçük yaşından itibaren yemek yapmaya ilgisi olan, 17 yaşından beri mutfak ve turizm sektörünün tam içerisinde bulunan Tolga Atalay ile yaşantısı ve başarılarını konu alan çok hoş bir sohbet gerçekleştirdik. W Hotel’de yer alan Frederics’te yaptığımız röportajda MAG okurları için birçok konu hakkında bilgi aldık. 200


Ö

ncelikle bize kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Tolga Atalay kimdir? Bu ișe ilk olarak nasıl adım attınız? 1971 yılında Amasya’da doğdum. 2 yaşımda İstanbul’a geldim. İsviçre’ye gidişim 11 yaşıma rastlıyor. İlk mutfak stajımı 17 yaşımda Movenpick Hotel Lozan’da yaptım. Sonrasında İsviçre ve Amerika ağırlıklı değişik hotel ve restoranlarda stajlar yaptım. Türkiye’deki ilk mutfak tecrübem, Şef Nicola di Giacomo’nun yanında İstanbul Conrad Hotel’de oldu. 24 yaşımda, ilk gastronomik restoranımı açtım. 29 yaşımda, yiyecek içecek ve hotelcilik danışmanlık şirketim “Solid Consulting Group”u kurdum. Şirketim 12 yıldır hizmet vermeye devam ediyor. Hem firma bazında 120’e yakın işletme kurdum hem de özel davetlerde ve kendi mekanım “Frederic’s”de şeflik yaptım. Şu anda aile şirketlerimizin yönetim kurulu üyesiyim ve Gayrimenkul Yatırım Grubu’nda kordinasyondan sorumluyum. Gençken de evde yemeğinizi kendiniz mi yapardınız? Arkadașlarınıza yemekler hazırlar mıydınız? Gençken evet. 7 yaşlarımdayken resme ve el sanatlarına çok yatkındım. Babam da bir mutfak sanatkarıdır, muhteşem yemekler yapar. Ben de doğal olarak ona özendim ve o yaşlarda mutfağa girip kanepeler hazırlamaya başladım. Hatta hazırladığım yetmiyormuş gibi bir de misafirleri bunları yemeye zorlardım. 17’li yaşlarımdayken, evimizde hafta sonları eğlence sonrası 20’ye yakın kişi yemek yerdi. Fakat artık bunlar azaldı. Şimdi, işimde tatmin oluyorum.

En çok hangi yemeği yapmayı seviyorsunuz? Bir seçimim yok aslında. Ama sanırım tava yemekleri, tempolu ve dinamik hazırlanan yemekleri hazırlamak daha keyifli. Türkiye’de ve dünyada birçok restorana danıșmanlık hizmeti sağlıyormușsunuz, biraz bunlardan bahsedebilir miyiz? Ben konsept danışmanıyım. Lozan’da okurken 6 aylık bir iç mimari kursu almıştım. Amerika’da daha çok tüketici psikolojisi ile ilgili öğrenimlerim oldu. Glion Montreux’de finansal ve mali bilgilerim daha da gelişti. Konsept danışmanlığı kavramı; piyasa araştırması, swot analizi, kısa orta ve uzun vade noktasal tüketim evrimi ve rekabet hesaplamaları doğrultusunda en doğru tema, marka, logo mimari, personel, mönü ve her tür

Eve gelen misafirleri yaptığım kanepelerden yemeleri için zorlardım. ufak demirbaşın belirlenmesinden tutun da mönü mimarisine kadar tüm detayları içeriyor. Bugüne kadar 120’ye yakın işletme kurdum. Creme brulee ve carpaccio gibi bugünün popüler ürünleri arasında yer alan ürünleri Türkiye’ye ilk biz getirdik. İlk ciddi steak ve lobster restoranı, ilk coffe shop chain’lerini getirdik veya kurduk. Müşterilerimin yaklaşık %20’si gizlilik protokolü ile çalışıyor. İthal markalar adaptasyon danışmanlığında gizlilik istiyorlar. Reina, Ferrera, Zarifi gibi markalara değişik boyutlarda hizmet verdim. Havana, Mio, Cafe Palas, Giardino Cappuccino, Caliante, Tapu, Undici gibi markaların kurulumunda hizmet verdim, bir kısmını da sıfırdan yarattım. Mikonos adasında Güzel Kulüp’ü, Atina’da hem Güzel Kulüp hem de

Sirkeci Restaurant’ı açtık. Son 5 yılda 3 ayrı televizyon programım oldu, TRT1’de Şevval Sam ile bir de Cine 5’de hamur ustası Emilio ile. Şimdi de, Yemek Barakası adında yeni bir projeyi hazırlıyoruz. Frederics’e bașlamanız nasıl oldu ve burada olușturduğunuz menünün özelliklerinden bahsedebilir misiniz? Nasıl olușturuldu? Olușturulurken nelere dikkat edildi? Frederic’s, 2005’te 2 yıl Ritz Carlton Hotel’in altında hizmet verdikten sonra, şimdi W Hotel’de yer alıyor. Bu çalışmada, 17 yıllık dostum ve değişik dönemler hem patronum hem de ortağım olan Emre Ergani de geçen yıldan bu yana yer alıyor. Emre, Frederics’in de çok eski dostudur. Ben, müşteri ilişkime çok mesai ayıramayan biriyim. Emre ise bu konuda bana göre hem PR hem de mekan işletmeciliği konusunda bir tez başlığıdır. Frederic’s, 2004’te ilk uzun dinlendirilmiş Amerikan kesim et ve canlı Boston ıstakozu satan restoranlardandır. Manzaradan ziyade bir yemek mekanıdır. Geniş bir dünya mutfağına sahiptir; mönüsünde risottolar, pizzalar, makarnalar, etler mevcuttur. Frederics’de geniş bir mahzenimiz var. İyi yemek yapan, güncel ve rahat bir restoranız. Gelecekteki projeleriniz nelerdir? Aklınızda gerçekleștirmek istediğiniz yeni bir șeyler var mı? Bu yıl 3 ve 4 yıldızlı otellerin güncelleme hizmetlerine ağırlık vereceğiz. 2014 yılında 4 yıldızlarda ve butik otellerde (maksimum 20 oda) bir işletme firması kurmak istiyoruz. Okka isminde bir Türk et lokantası markamız var. Bunun için İstanbul’da doğru manzaralı bir mekan arıyoruz. Mor Mamut isminde bir dondurma projemiz de var. Okka’yı doğru mekan bulduğumuz an başlatabiliriz. Lüks segmentte Ergani ile ilerlemek istiyoruz. Bundan hem keyif alıyoruz hem de Türkiye dışına çıkacak güçte olduğumuzu düşünüyoruz. tolga@solidconsultinggroup.com Röportaj: Birge Uzan

201


MAG kutlama

Gecede günün șerefine üzerinde Türkiye ve Macaristan bayrakları bulunan bir pasta kesildi.

JERRY JONES, İSMİNAH BALCI, DENİZ JONES, BEYAZIT BALCI

Hilton’da İkili Kutlama

Hilton Ankara’da, Marco Polo Salonu’nu açılışı ve Macaristan’nın Avrupa Birliği dönem başkanlığını alması nedeniyle bir resepsiyon gerçekleştirildi. Davete birçok büyükelçi ve eşleri ile seçkin davetliler katıldı. Hilton Ankara Genel Müdürü Olivier Vetter ile Macaristan Ankara Büyükelçisi Istvan Szabo konuklarla yakından ilgilenerek tam bir misafirperverlik gösterdiler.

202

MARCİN-MALGORZATA WİLCZEK

MARIA-REFİ BERENT

OLIVIER VETTER, ISTVAN SZABO


203


MAG davet

ERSİN TÜRKÖZ, YUSUF AZOZ

İDİL BİRDAL, BAȘAK ERGÜDER

Kariyer.net’den İnsana Saygı Ödülü

On iki yıldır faaliyet gösteren ve altı yüz bin kişiye istihdam sağlayan Kariyer.net internet sitesi, en çok adaya geri dönüş yapan, en çok başvuruyu değerlendiren ve en kısa sürede olumlu ya da olumsuz bilgi veren firmalara “İnsana Saygı“ ödülleri verdi. Hilton Otel’de gerçekleştirilen davete pek çok firmanın temsilcilerinin yanı sıra, Kariyer.net çalışanları da yoğun katılım gösterdi.

204

Gecede ödül alanlar hep beraber hatıra fotoğrafı çektirdiler.

DİLEK KOÇAK, NURCAN ÖZYURT

ZEYNEP ÇAKIROĞLU, CİHAN OKAN, DİDEM ARIKAN


205


MAG röportaj

Gecelerin Vazgeçilmezi

UNİCA

Birbirinden güzel abiye kıyafetlerin bulunduğu Unica’nın zevkli sahibesi Emine Tarman Oran ile mağazanın dünden bugüne gelişimi ile ilgili bir röportaj gerçekleştirdik. Yeni sezon trendleri ile ilgili önemli bilgiler aldık.

U

NİCA markası nasıl doğdu? UNİCA markası 7 yıl önce küçük bir butik olarak başladı. Müşterilerimizin isteği doğrultusunda ürün yelpazemiz ve butiğimiz büyüdü.

UNİCA’yı takip ediyoruz, bașarılarınızı neye borçlusunuz? UNİCA Karum’da 7 yıldır abiye butik olarak hizmet vermekteyiz. Her sene en iyi nasıl olabiliriz diye çabalamaktayız.Bizim rakibimiz kendimiziz. Her sezon bir önceki sezondan iyi olmak için uğraşıyoruz. UNİCA’nın abiyedeki yeri nerededir? Karum’da abiyenin öncülüğünü gerçek anlamda biz yaptık. Dekorumuzla, seçtiğimiz ürünlerle, verdiğimiz hizmetle bayrağı biz taşıdık. Sonradan çok abiye mağazası açıldı. Biz bundan hiç rahatsızlık duymadık. Farklı bir çizgide olduğumuzu her yönümüzle kanıtlıyoruz. UNİCA’da sezon nasıl geçiyor? UNİCA’da abiye satışları 12 aya yayıldı. Her yıl Ocak başında çok erken sezon açıyoruz. Müşterilerimiz sezonu ilk bizde görüyor. Yurt içi ve yurtdışı tanınmış firmalarla çalışıyoruz. 36-52 beden arası ithal ve yerli ürünlerimiz mevcut. Bize ürün vermek, firmalar için de bir artı oluyor. Çünkü abiyelerini en iyi şekilde sunup kaliteli müşteri kesimine taşıyoruz. 206

UNİCA 2011 sezonunda neler var? 2011 sezonu çok renkli şifon, organze, tül gibi uçuşan kumaşlar, satenler, danteller moda. Moda renkler: pudra, kum, lila, mürdüm, mint yeşili, fuşya, kırmızı ve gökkuşağının bütün renkleri... UNİCA ile dünyaca ünlü bir modacının çalıșmak istediğini duyduk. Bununla ilgili bilgi verir misiniz? Dünyaca ünlü modacı Lübnanlı ABED MAHFOUZ geçen sene Ankara ziyaretinde bizim mağazamızı görmüş ve çok beğenmiş. Bu sene Ankara Moda günlerinde kendi defilesi oldu. 2011 koleksiyonunun bizim mağazamızda satılmasını teklif etti. UNİCA’yı bu teklif onurlandırmıştır.

MAG dergisi de bizim vazgeçilmezimiz. 7 yıldır beraberiz.Teþekkürler... .


207


MAG düğün

Mutlulukları Görülmeye Değerdi ALISON-DOĞUKAN BAYKAL

BMS demir şirketinin sahibi Samet Zontur ile Melike Baykal, Rixos Otel’de gerçekleştirilengörkemli bir düğünle hayatlarını birleştirdiler.

208

MELİKE BAYKAL, SAMET ZONTUR

EMİNE YERİȘ

ASLI TANYEL


Tülayca Organizasyon’un hazırladığı salon, davetliler tarafından oldukça beğenildi.

Konukların şıklıklarıyla göz doldurduğu bu özel günde, gelin ve damadı yakın dostları yalnız bırakmadı. Lise yıllarında tanışan ve iki senedir birlikteliğini sürdüren çiftin nikah şahitliklerini Onur Baykal, Recep Atakaş ve Zerkif Kazdal üstlendi. Mutlukları yüzlerinden okunan çift, düğünün ardından balayı için Dubai’ye gitti. EBRU YALTIRAKLI, SİBEL GÜRLER

OLCAY-SÜMER BAYKAL, BİLGİ-MUSTAFA ZONTUR

ÇİĞDEM TOPÇU, İLGEN KIZILÖZ

209AKYÜZ GÜLȘAH ERYILMAZ, MURAT


MAG yeni

Gelinler ve Damatlar

JW Marriott Ankara’yı Heyecanla Bekliyor

Dünya markası JW Marriott Otellerinin Ankara’da açılmasına sayılı günler kala, Başkentli gelin ve damat adayları JW Marriott farkıyla hayallerindeki düğünü gerçekleştirmek için sabırsızlanıyor. Biz de sizlerle paylaşmak üzere otelde gerçekleştirilen keyifli bir fotoğraf çekimine katıldık ve farklı hizmetlerini öğrendik...

210


JW

Marriott Ankara’nın muhteşem düğünlere ev sahipliği yapması beklenen göz kamaştıran balo salonu hazırlıkları esnasında yaptığımız düğün çekimleri, keyifli dakikalara sahne oldu.

Yaz aylarında gerçekleştirmeyi planladıkları düğün için tarihleri şimdiden kesinleştiren çiftler, JW Marriott Ankara’nın kendilerine özel sertifikalı düğün danışmanları ile düğünlerini planlamaya başladı bile... Otelin kalite ve lüksü buluşturan atmosferinde, farklı zevklere hitap eden düğün salonlarında yapılan çekimler esnasında başrol oyuncuları JW Marriott Ankara baretleriyle oldukça keyifli dakikalar yaşadı. Heyecanlı çiftlere bu zorlu ama keyifli süreçte düğün telaşı boyunca onlara en az aileleri kadar yakın olacak JW Marriott Ankara düğün danışmanları eşlik ediyor. Bir düğünde ihtiyaç duyulacak her detayın titizlikle ele alındığı JW Marriott Ankara’da, düğün için özel tasarlanacak web sitesinden konukların oda rezervasyonlarına kadar her

ayrıntı özel düğün danışmanları tarafından incelikle planlanıyor. Çiftlerin hayallerindeki düğünü yaşamaları için özel dekorasyondan düğün çiçeklerine, menüden müzik seçimine kadar organizasyonun her aşaması profesyonel JW Marriott Ankara ekibi tarafından özenle tasarlanıyor. JW Marriott Ankara ekibi bu özel gün öncesindeki anlarda da gelin ve damatları yalnız bırakmıyor. Arzu eden çiftlerin geleneksel kına gecesi ve bekarlığa veda partisi organizasyonlarını da unutulmaz bir anıya dönüştürmek için adım adım planlıyor. Düğün öncesi en yakın arkadaşlarıyla eğlence dolu bir gece, tüm ritüelleriyle geleneksel bir kına gecesi, düğün sonrası arkadaşları ve ailelerini buluşturacak keyifli bir brunch… Hayallerindeki neyse o… Özel düğün partileri ve kına gecesi organizasyonları için JW Marriott Ankara’nın sunduğu eşsiz alternatiflerden biri de otantik dekorasyonu ve birbirinden özel uygulamaları barındıran SPA’sı... JW Marriott Ankara’da düğünlerini gerçekleştiren çiftleri bir de sürpriz bekliyor. Bu eşsiz günlerini JW ayrıcalığıyla yaşayan çiftler, birinci evlilik yıldönümlerinde unutulmaz düğün anılarını tazelemek için, özel bir konaklama paketiyle ağırlanacaklarmış...

211


212


213


MAG haber

Şevkat Eli Uzattılar Türkiye Devlet Hastaneleri ve Hastalara Yardım Vakfı (HASVAK) “Ulusal Kanser Haftası ve Kadın Yılı” kapsamında Tunalı’daki İTÜ Evi’nde kanser tedavisi görmüş ve halen kanser hastası olup “Şevkat Evleri”nde yaşayan insanları bir araya getirdi. Tamamen hastaların moral depolamasını sağlamak ve onları bilgilendirmek için gerçekleştirilen bu özel günde, Sağlık Bakanlığı Kanser Dairesi Başkanı Doç. Dr. Nejat Özgül bir konuşma gerçekleştirdi.

Japon Sefireye “Hoş Geldin” Daveti Cemiyet hayatının sevilen isimlerinden ve Orman Eski Bakanı Halit Dağlı’nın eşi Şenay Dağlı, Flatx2’de Japonya’nın yeni sefiresi Tomoko Araki’ye “Hoş Geldin” yemeği düzenledi. Ankara’nın güzellikleri ve Türk kültürünün özelliklerinin konuşulduğu yemek oldukça neşeli geçti. Şenay Dağlı, Japon Sefireye ayyıldızlı bir bileklik hediye etti.

214


215


MAG haber

İşte “Sağlıklı Beslenme” Diyet Uzmanı Refin Batman, Bilkent Otel’de gerçekleştirilen bir etkinlikle Bilkent Holding çalışanlarına “İşte Sağlıklı Beslenme” adı altında bir seminer düzenledi. İş sırasında nasıl ve ne tür besinlerin tüketilmesini katılımcılara aktaran Batman, sağlıklı beslenmenin püf noktalarını da anlattı.

Hoşgeldin “Atlas Bebek” Ankara’nın seçkin ajanslarından olan Le’ajans, Ankara Kültür ve Sanat Haritası’nın sahibi Levent-Aslı Kaptan çiftinin bir erkek çocuğu dünyaya geldi. “Atlas” adını verdikleri bebek ile birlikte MAG Ailesi olarak bir ömür boyu mutluluklar dileriz.

Bilkent Otel’de Antep Haftası Türkiye’nin çeşitli yörelerinin birbirinden leziz yemeklerini Ankaralılara en güzel şekilde sunan Bilkent Otel, bu kez “Gaziantep Yemekleri Haftası” düzenledi. Otel’in Akdeniz Mutfağı adı verilen restoranında Gaziantep’in birbirinden özel yemekleri tanıtılıyor. Bilkent Otel’in baş aşçısı Ekrem Sarpkaya’nın ve İstanbul’dan özel olarak gelen aşçıların birlikte hazırladığı

menüde, Antep üçlemesi kebabı, yuvalama, yeni dünya kebabı ve Katmer tatlısı öne çıkan lezzetler arasında bulunuyor. 216

TNK Samm’s Bistro’da

Düzenlediği parti ve konserlerle adından söz ettiren Samm’s Bistro’da TNK rüzgarı esti. Hayranlarıyla buluşma fırsatı bulan TNK Gurubu şarkılarıyla izleyenleri adeta büyülerken, Ankaralılara unutulmaz bir müzik şöleni yaşattı.


217


MAG kent! ce

Erol Çınar

G

erolcinar@magdergi.com.tr www.erolcinar.com

Düşünen Kadın

eçenlerde heykellerle ilgili bir albümü karıştırırken “Düşünen Adam” heykeli ile karşılaştım. 16. yüzyılın en büyük yontucularından (heykeltıraşlardan) biri sayılan Auguste Rodin’in (1840-1917) “Düşünen Adam” heykelini bilmeyen yoktur sanırım. Hani bir taşın üzerinde oturan, eli çenesinde düşünen bir adamın heykelinden söz ediyorum. Orjinali Paris’teki Rodin Müzesi’nde kopyaları ise dünyanın birçok üniversitesinin bahçesinde bulunan eserden bahsediyorum. Hatta bir tane de bizde var. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesinde duruyor! Bu ülkede düşünmenin delilik olduğuna inandığımızdan mı, düşünenin delireceğine olan inancımızdan mı, düşünmenin delilere mahsus bir şey olduğunu sandığımızdan mı, düşünmekten ve düşünen insanlardan korktuğumuzdan mı? Heykeli oraya konumlandırdılar bilmiyorum. Hep düşünmüşümdür, bu büyük sanatçı niçin bir “Düşünen Adam” heykeli yaratmış da “Düşünen Kadın” heykeli yapmayı aklına getirmemiş. Filozofların hep erkek olmasından mı etkilendi, acaba? Oysa bu yapıtta bir klasik filozof tipi, fizyonomisi de yok. Başının biçimi, geniş omuzları, kol

218

ve ayak kasları ile daha çok bir işçiye benziyor. İşçiler düşünmez mi? Elini çenesine koyup, gözlerini bir yere dikerek düşünceye dalmaz mı? Elbette dalar. O halde Rodin yapıtını yaratırken ayrım yapmamış, o heykeli düşünen her erkeği simgelemek, canlandırmak için yaratmış. Peki, kadın düşünmez mi? Tehlikeli bir yerde askerlik yapan askerin ya da ekmek parası uğruna yerin yüzlerce metre altındaki madene inen emekçinin karısı, annesi elini çenesine koyup, hiç düşünmez mi? Elbette düşünür.

O halde bugüne kadar “Düşünen Kadın” adında bir heykelin yapılmamasını iki nedene bağlayabiliriz. Birincisi bütün dünyada hala erkek egemenliğinin sürmesine ve bütün simgelerin erkeklere göre ayarlanmasına, ikincisi de bir “Düşünen Kadın” heykelini yaratacak heykeltıraşın henüz yetişmemiş olmasına. Güzel sanatların birçok dalında, tiyatroda, resimde, müzikte, opera ve sinemada erkeklerle boy ölçüşen dahası zaman zaman onları aşan kadınların yetiştiği halde heykeltıraşta kadınların evrensel boyuttaki başarıya erişememiş olmasını nasıl açıklayabiliriz? Sanıyorum ki bunun nedeni, bütün uygar dünyada kadınların bu alana çok geç el atmasıdır.

Bildiğiniz gibi 12 Haziran’da Türkiye genelinde genel seçim yapılacak. Aday listeleri şimdiden açıklandı. Kadın adayların azlığı yine dikkat çekici. Bilindiği gibi Türk kadını seçme ve seçilme haklarını Atatürk sayesinde aldı. Neredeyse 83 yıl olacak. Ama mecliste kaç kadın milletvekili var? Siyasi liderler neden kadınların gücünü yok saymaktadırlar. Sultan Ahmet Mitingi Kahramanı Halide Edip Adıvar, Seramik Ustası Füreyya Kılıç, Dublaj ve Çeviri Ustası, sanat dostu Adalet Cimcoz, insanlığın simgesi Dr. Türkan Saylan, arkeoloji tanrıçası Halet Çambel, İngiliz Dili ve Edebiyatı Uzmanı Mina Urgan ve ismini burada sayamadığım birçok değerli kadın sanatçı, bilim kadını, siyasetçi bu ülkenin topraklarında yetişmedi mi? Ülkemiz nüfusunun yarısını oluşturan kadınların, mecliste küçücük bir oranla temsil edilmelerini anlamak mümkün değil. Siyasette kadın ve erkek konusu ne yazmakla, ne de tartışmakla bitmez. Fakat siyaseti, kadın-erkek, yan yana yapabilmek mutlaka ve mutlaka ülkemiz yararına olacaktır. Düşünen Adam heykeli ile başladık, kadınlarımıza lafı getirdik, şimdi de düşünme ile söyleyeceklerimizle yazımızı bitirelim. Düşünen kadınlarımız çoğaldıkça umut ışığının aydınlattığı toplumsal alanlarda genişleyecektir. Açılmalı insan, erkeği kadını ayırt etmeden, insanlık dünyasına…


219


MAG tanıtım

CAN ULUER, SYLWIA DAL, CAN SEZGİN

BURCU TELLİ, GÖNÜL YANIK, ÇAĞLAYAN ÖZKAN

BÜLENT KAPTAN, SÜHENDAN EVREN

Divan Çukurhan Tanıtım Gecesi

16. yüzyılda kervansaray olarak inşa edilen Ankara Kalesi’ndeki tarihi Çukurhan, Divan Grup tarafından gerçekleştirilen bir geceyle tanıtıldı. Üç yıl süren restorasyon çalışmasının ardından geçen yıl hizmet vermeye başlayan Divan Çukurhan’ın tanıtım gecesine, birçok yabancı misyon temsilcisi ve seçkin davetli katıldı. Birbirinden leziz ikramların sunulduğu davette konuklara, düzenlenen çekilişle Antalya, İstanbul, Ankara gibi çeşitli şehirlerde konaklama hediyesi verildi.

220 PALABIYIKOĞLU, CEYDA ÜNLÜER, IȘIL-ALPAY PALABIYIKOĞLU NİSAN

DİLARA ÖZKAYA

MİNA ERTEM, ASLI TAȘTEKİN, DİDEM VELTAN


221


MAG deco trend

Giriș Bölümü

Zarif, Şık ve Elegan...

Son zamanlarda tasarladığımız en şık konut projelerinden birini paylaşıyoruz bu ay sizlerle. Ev en güncel tarzlardan biri olan “contemprary” stilinde diyebiliriz. Bu tarzda; modası asla geçmeyecek olan mobilyalar, renkler ve dokular kullanılıyor.

Ü 222

ç katlı villanın girişinde zeminde siyah takozlu, açık renk mermerler karşılıyor bizi. Ralph Lauren marka dresuarın dayandığı duvarı bizoteli kesilmiş aynayla kaplayıp; salonun geniş pencerelerinden

gelen gün ışığını, buraya da almak için yarı şeffaf ahşap bir paravanla devam ettik tasarımımıza. Tüm sabit mobilyalar; merdiven korkulukları, süpürgelikler, kapılar vs. kırık beyaz tonlarında. Hareketli mobilyalarda ve merdiven basamaklarında ise koyu renk ceviz kaplamalar var.


223


MAG deco trend

Salonda oturma grubuna evin genelinde kullanılan kırık beyaz tonlardaki tv ünitesi eșlik ediyor. Giriş bölümündeki misafir tuvaletinde yine açık renk mermeri, aynı tonlarda duvar kağıdıyla kombinleyip, nil yeşili bir lavabo dolabıyla renklendirdik. Salonda ise, evin genelinde

Salon yemek bölümündeki sandalyeler, misafir tuvaletindeki lavabo dolabının rengine atıfta bulunuyor.

224

bütünlüğü sağlamak için aynı renk ve dokuları kullandık yine... Tüm mobilyalar; Ralph Lauren ve Baker gibi üstünlüğünü kanıtlamış firmalardan.


225


MAG deco trend

Ebeveyn Banyo

Ebeveyn Yatak Odası Genelde tasarladığımız tüm konut projelerinde en dikkat ettiğimiz noktalardan biri aydınlık mekanlar yaratmak olmuştur. Bu evde de seçtiğimiz her renk ve dokuda aynı hassasiyeti gösterdik.

Biz, ev sahipleriyle birlikte çıkan işten her zamanki gibi memnun kaldık. Umarız sizler de beğenirsiniz. Önümüzdeki ay farklı ve çarpıcı projelerle tekrar buluşmak dileğiyle…

Misafir tuvaletindeki lavabo dolabı nil yeșili renginde, mermerler ve duvar kağıtları ise yine kırık beyaz.

Tasarım: PROFİT NEŞET GÜNE Esin CANKILIÇ Sinem LAÇİN

Neşet Güne

nesetgune@magdergi.com.tr www.profitnesetgune.com

226


227


MAG davet

Avukatların Şık Balosu

Gecenin ilerleyen saatlerinde stajyer avukatlar yaptıkları vals gösterisiyle konuklardan büyük alkıș aldı.

HAZAL ILIKSOY, MURAT AKDENİZ

SEMRA AȘIK, DUYGU TAȘDEMİR

KEMAL-MİNE BAȘ

5 Nisan Avukatlar Günü çerçevesinde Ankara Barolar Birliği bir balo düzenledi. Balgat’taki Ankara Barolar Birliği Binası’nda gerçekleştirilen davete birçok avukat katılırken, konuklar şıklıklarıyla adeta birbirleriyle yarıştılar. Gecede konuşma yapan Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, bu geceye katılmaktan çok mutlu olduğunu belirterek, bu renkli ve eğlenceli gecede kendilerini yalnız bırakmayan konuklara teşekkür etti.

lası için Daha faz .tr dergi.com g a .m w ww

228

BİRGÜL-METİN FEYZİOĞLU

BİHTER BAȘKÖYLÜ, MELİH AKKURT, RUKEN YİĞİT

İDİL ȘİMȘEK, GÜL ÇİFTÇİ

KUMRU KILIÇOĞLU


229


MAG röportaj özel

ENTELEKTÜEL GÜZEL

EBRU GÜZEL Fotoğraflar: ONUR DAĞ

230


Çoğu manken podyumlardan setlere ya da sahnelere geçiş yaparken Ebru Güzel farklı bir yol seçerek kendisini eğitime adamış durumda... Antropoloji Doktorası yapan, köşeye yazıları yazan, hem zeki hem de güzel, güzel olduğu kadar da başarılı bir manken. Adını başarılarıyla duyurmak, bilgi birikimiyle gündemde olmak isteyen Ebru Güzel ile İstanbul Marriott Hotel’de gerçekleştirdiğimiz çekimlerde birbirinden şık kareler çıktı ortaya. Mankenlikten setlere veya sahnelere geçilirken, siz alıșık olmadığımız bir yol seçtiniz ve sosyal antropoloji doktorası yapıyorsunuz. Bu geçiș sürecini anlatır mısınız? Yol dediniz; hepimiz kendimizi tanıma yolculuğunda değil miyiz? Yaşam öyle bir serüvendir ki, önümüzde sayısız olasılıklar uzar, ancak biz birini seçeriz. Benimki, biraz zor olanı sanırım. Bunda ailemin, hocalarımın, yakın çevremin etkisini yadsıyamam; ancak bireyselliğin rolü büyük. Sosyal antropoloji bir insan bilimidir; kültürleri inceler. Salt Batı merkezli teorileri eleştirir; küreselleşme, ırkçılık, eşitsizlik gibi kavramları irdeler. Yaşama karşı yönelttiğim bir dolu sorum vardı, antropoloji aracılığıyla cevapları bulmaya çalışıyorum diyelim. Ben bilimsel metotlarla ilerlemenin, doğru bir yol olacağı kanısındayım. Bunun en güvenilir yolu eğitim kurumu ve doktora programı değil midir? Yeditepe Antropoloji Bölümü’ne başvurduğum gün, hocalarım iddiaya girmişler “Acaba kaç ay dayanabilecek?” diye. 3 yıl geçti, tüm sınavlarda başarılı bulundum, şu an tez yazıyorum ve “doktor” unvanı almama az kaldı.

Sizin okul için antropoloji doktorasına bașvurmak kolay, doktorayı almak zor deniyor. Bahsettiğiniz bu doktora yeterlilik sınavlarını biraz açar mısınız? Akademik hiyerarşide en zorlusu doktora yeterlilik sınavlarıdır ve üç aşamadan oluşur: “test, yazılı ve sözlü”. Benim için en zoru, sonuncusuydu. Çünkü jüriye, entelektüel seviyenizi ispatlamak zorundasınız. Düşünün ki etnografya, sağlık, tarih, sosyoloji, demografi, feminizm gibi her alandan bir doçent ya da profesör bulunuyor ve ikişer soru yöneltiyor. Bu hayatım boyunca karşılaştığım en çetin jüriydi. Malezya’daki Dünya Güzellik Yarışması’nda, ikincilik ödülünü açıklayan jürinin önündeki sunumdan daha çok heyecanlandım. Çünkü o tarihte (2003) fiziğim, beden duruşum, genel kültür ve kostüm sunumumla değerlendirmeye alınmıştım; şimdi bilgi birikimimle değerlendiriliyordum.

Sevgili hocam Prof. Akile Gürsoy’un “Bilim camiasına hoş geldin” konuşması çok etkileyiciydi. Sonrasında Prof. Bozkurt Güvenç’in tez danışmanım olmayı kabul ettiğini belirten “Ebru ciddi bir öğrenci, ciddiyeti hak ediyor” sözleri, ömrümde aldığım en güzel övgüdür. Şimdi kendisiyle “Kültür, Sorun olan Kadın ve Güzellik” başlıklı bir tez yazıyoruz. Her altı ayda bir kurul toplanıyor ve sizi denetliyor, anlayacağınız sınavlar bitmiyor.

Tez için literatür taraması yaptığınızı, yani çok kitap okuduğunuzu biliyoruz. Hedefiniz nedir? Evet, “Kadın ve Güzellik”le ilgili şimdiye kadar çıkan hemen her kaynağı taramaya çalışıyorum. Bazen günde üç kitap okuduğum oluyor. Okumaya alıştım, ama bunları sayfa üzerinde kurgulamak çok zor! Danışmanım o kadar titiz ve bana o kadar yardımcı oluyor ki, o olmasa kaybolabilirdim. Tabii bu, sevmeseniz yapılacak iş değil. Dizi furyasına kapılıp, niceliksel değerler kazanma şansınız varken, üste para harcayıp, kütüphanelerde yaşamak, göz damarlarınızı çatlatmak, rüyalarınızda kitapların uçuşması, altı gün evden çıkmadan çalışmak ya da şiddetli boyun ağrılarına alışmak hiç kolay değil. Ben çocukluğumdan beri okumayı ve yazmayı seviyorum, zaten ders çalışmayı sevmeyen biri doktora yapamaz. Çok zorlanıyorum, ama bu şikayet gibi algılanmasın. Bir kere çok yararlı bir iş yapıyorum, hem kendim, hem insanlık için. Bu çalışma bitiği zaman, tezi kitap haline dönüştüreceğiz. Bu bölümdeki danışmanım da değerli yazar Mario Levi olacak. Yanlışa düşmemek ve doğru bir iş yapmak için onlara ihtiyacım vardı. Evren o kadar cömert ki, yola çıkana sonsuz olanaklarını sunuveriyor. Yeter ki yola çıkmaya ve yol almaya karar verin.

Teziniz ve gelecekteki kitabınızın konusu kadın sorunu. Aynı zamanda Cumhuriyet Pazar’da kadın hikayeleri yazıyorsunuz, neden bu konuyu seçtiniz? Aslında yola, kadın sorunu değil, “Güzellik Sorun” başlığıyla çıktık. Bu konuda ilginç olan soyadımın da “Güzel” olması! Benim

231


MAG röportaj

fikrim değildi, profesör bir arkadaşımın önerisiydi. Biraz araştırınca sorunun boyutlarının farkına vardım. Ne yazık ki güzellik ve uygulamaları kadının nesneleşmesine, ikincilliğinin kamusallaşması, metalaşma sürecinin hızlanmasına bir vasıta. Günümüzde görünüş ve kişilik ayrımı denilen bir ikilik yaratılmış, yani kadınlar sürekli olarak nasıl görüntü verdiğini düşünüyor. Ben kadının metalaşma sürecinin merkezinde bulunmuş biriydim. Hala da mankenlik yapıyor, kadınsı pozlar veriyorum. Paradoks değil mi? İşte kültür burada devreye giriyor, nereye kadar biziz ya da ne kadar başkaları gibi olmaya çalışıyoruz? İnsan çok kompleks bir varlık, kendini bile anlayamıyor. Bir anlamda yaşadıklarımı yazıyorum; iki eksenin en ucundan, dengeyi bulmaya çalışıyorum diyelim. Cumhuriyet’te ise yaşamda kişiliğiyle güzel duran kadınları yazıyorum. Anlatılar üzerinden oluşturduğum kurgularıma, kimi zaman kendimi de katıyorum. Öğrendiklerimi aktarıyor ve okuyucunun kalbine dokunabildiğim ölçüde var olmaya çalışıyorum. Yorumlara bakılırsa fena da yazmıyormuşum hani.

232

Yașam haritanız, felsefeniz nedir? Şu sıralar, Jean P. Satre’ın “Varlık ve Hiçlik” kitabında “olmak” değil; “yapmak” üzerine düşüncelerini sorguluyorum. İşini iyi yaparsan, zaten bir şeyler seni oraya getiriyor. Bazen güvenimi kaybettiğim, öğrendikçe hiçlik seviyesine yakınlaştığım zamanlar oluyor. Tabi oradaki hiçliğin anlamı büyük. Geçenlerde bu güvensizlik duygusunu danışmanımla tartıştık. Bana kendine güven değil, ama bazen yaptığımız şeylerin doğruluğuna ya da geçerliliğine güvenmediğimiz zamanlar yaşayabileceğimizi söyledi. Bilim dediğimiz şey de zaten bu sorularla yapılmakta. Tez komitesinde değerli bilim insanlarından Marmara Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı başkanı Prof. Dr. Mehmet Z. Sungur’a göre, “norm dışı” biriyim. Mankenlerin sahne, set ya da evlilik gibi tercihleri seçtiğini sormuştunuz ya, toplumsal normlar çerçevesinde değerlendirirsek, bireysel şemam burada farklılaşıyor. Kendimi gerçekleştirme amacım ya da yolum, toplumun benden bekledikleri ya da benim topluma uyumsallaşmamın dışında. Çocukluğumdan beri evlilik ya da çocuk doğurma dışında hayal-


lerim vardı. Yaşamımı gözden geçirdiğimde, içimdeki ses sürekli git ve o kapıyı aç diyordu. Dans eden bir yıldız doğurmak isteyen, önce kendi içinde büyük taşkınlıklar ve kaos yaşamak zorundadır. Bir Ebru Güzel formatı vardı, o değişiyor. Gericilik yerini sağlamlaştırırken boşa yitirecek zaman yok. Gönlümün ülkesine yelken açtım; kasırgam, korkularımsa yenmek, hüznüm, yalnız yaşamaksa göze almak gerekli. Hayatımda ilk defa ne istediğimi biliyorum ve bu süreçten de çok keyif alıyorum.

Size ne oldu da tren makas değiștirdi ve siz yolunuzdan saptınız? Yașlanmaktan ve bir gün sevgiyi paylașacağınız kimseler olmadığında treni kaçırmaktan korkmuyor musunuz?

Dostlarım benim için çok kıymetlidir. Kahve molalarında onların yanında soluğu alırım. Uğurkan Erez sağ olsun, güzel işler olduğunda beni manken arkadaşlarımla buluşturur. Seyahatlerde kadrodaki ilk ismim, torpilliyim yani. “Sütlaç” var; sevgi üreten, akıllı kedim. 8 saat bilgisayar başında kendimi kaybettiğim zamanlarda, hop kucağıma gelir, tüyleriyle beni iyileştirir. Okulda edindiğim güzel bir dost çevrem var; arada toplanır, ev partileri yaparız. Cumhuriyet’e giderim; yazar, yönetim ve çalışan kadrosuyla bilgi paylaşımı yaparız. Cumhuriyet’te ilk yazım çıktığında Ataol Behramoğlu aramıştı, aramıza hoş geldin, yazını çok beğendim diye. İbrahim Yıldız, Ayşe Yıldırım, Aynur, Kürşat Başar, Yekta Kopan, Mario Levi, Evgin Atalay, Gözde Dalan, Yaprak Civelek benim gerçek insanlarım; eleştirileriyle bana destek olan insanlar. Bazen çok bunaldığımda Kaz Dağları’nda Daidalos Otel’e giderim. Bülent ve Selma Koçtaş’la doğa yürüyüşleri yaparız, orası benim ikinci evim. Küçük bir sır; Güre’de Afrodit Termal’de güzellik kürü yapıyorum, cildim beş yaş gençleşiyor. Ayrıca Burhaniye’den aldığım Murat Narin’in Elez Zeytinyağları ve sabunları vazgeçilmezimdir, doğal ürünlerini güvenle kullanıyorum ve çok iyi geliyor. Son olarak MAG Dergisi’ndeki bu “güzel” fotoğraflarımı çeken Onur’a, çekim sırasında keyifli dostluklar kurduğum ve işini başarıyla yapan profesyonel ekibinize teşekkür ediyorum. Kendimi kraliçe gibi hissettim, bu da iyi geldi, belirtmek istedim. Kıyafetler: Vakko - Beymen - Pronovias • Mücevherler: Safix Yer: İstanbul Marriott Hotel • Saç: Ataşehir MOS Kuaför - Taşkın Vural Make-Up Stylist: Nur Özgen (Inglot) Röportaj: Uğur Özer

Korkular bizi var etmez, bilakis aşağı çeker. Yaşam bana doğumumla birlikte sağlık, mutlu bir aile, iyi bir eğitim ve mükemmel bir fizik verdi. Unutulmaması gereken, illa ki yaşama borcumuzu ödeyecek olmamızdır. Rüyadan erken uyandım ve bilinç seviyemi yükseltmek için harekete geçtim. Nasıl mı başladı? 2004 yılında içime bir kor düştü, başarılı bir mankendim, ama doyum noktasında sıfıra döndüğümü hissettim. Ben neydim, kimdim? Bir şeyler yapmalıydım, ikinci bir Ebru’yu yaratma zamanı gelmişti, belki de öz Ebru’yla tanışmalıydım. Bu bana o kadar acı gelmişti ki, eve gelen yardımcımızı bile kıskanır olmuştum. Güç de olsa, kadının bir amacı vardı; çocukları için çalışıyordu ve bu ona yaşam enerjisi veriyordu. Başından beri yol diyoruz ya, işte bu sorular, kimi zaman da korkular, beni kendimi bulmaya yönlendirdi. Çocuklarımız; fantezilerimizden öte varlıklar, onlara yaşam yolculuğunda rehber olamadıktan sonra onları var etmek, kötülük etmekle aynıdır. Trende olduğunuz sürece duraklar bitmez, yeter ki korku tünelinde nefessiz kalmayalım.

Sözlerinizden dünya görüșünüzü sağlam temeller üzerine kurgulamaya özen gösterdiğiniz anlașılıyor. Türkiye’de kadınların kișiliğini geliștirmesi çok önemli; yolunuz zor ama yașam molaları da gerekli değil mi? Son olarak ara verdiğiniz zamanlarda, neler yaparak dinleniyorsunuz bizimle paylașır mısınız?

Elbise Erdem - V2K

233


MAG dün, bugün, yarın

Bodrum Bodruummm Berna Sarıoğlu bernasarioglu@magdergi.com.tr

İçimdekileri kağıda dökmeye başlarken, aklıma birden Şebnem Ferah’tan bir şarkı geldi. Başladım mırıldanmaya...

Öyle bir hayat yaşadım ki, Cenneti de gördüm cehennemi de. Öyle bir aşk yaşadım ki, Tutkuyu da gördüm pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden, Kendime bir sahne buldum, oynadım. Öyle bir rol vermişlerdi ki, Okudum, okudum anlamadım. Kendi kendime konuştum bazen evimde, Hem kızdım hem güldüm halime. Sonra dedim ki söz ver kendine; Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin, Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin. Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin. Korkarak yaşıyorsan, hayatı yalnızca seyredersin. Seyredersin. Öyle bir hayat yaşadım ki, Son yolculukları erken tanıdım. Öyle çok değerliymiş ki zaman, Hep acele etmem bundan anladım.

vazgeçilmezleri arasındadır. Havaalanından yola çıktığımızda balıklarımızı ısmarladığımız için, oturur oturmaz afiyetle yemeğe başladık. İlkbaharda Bodrum bir başkadır. Memedof’daki balıklar bile daha lezzetli gelir insana. Kahve için Marina’nın hemen içinde yer alan “Kahve Dünyası”na gittik. Hava serin olmasına rağmen dışarıda oturarak kahvelerimizi yudumladık. Ertesi sabah erken kalkıp, deniz kenarında yürüyeceğimiz için eve doğru yola çıktık. Bodrum havası

Yol bizi “Memedof” adlı balıkçıya kadar götürdü. Bodrum Marina’nın hemen karşısında yer alan ve çok özel bir karı koca tarafından özenle işletilen balıkçıda tanıdık birçok simaya rastlayabilirsiniz. Lezzetli mezeleri ve balıklarıyla olduğu kadar, cana yakın personeliyle de Bodrum’un 234

geliştirmeye vakti olduğu için, başkalarını eleştirecek vakit bulamıyor. Tatilde olduğu için, hiçbir şeyin moralini bozmasına izin vermiyor. Etrafındaki insanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlamaya daha çok çalışıyor. Hep neşeli yüzle dolaşıp, etrafa neşe saçıyor.

Ertesi akşam için, Memedof’un biraz ilerisinde yer alan “Tango” adlı et restoranına yer ayırttık. Lezzetli et yemekleri, profesyonel ve güler yüzlü garsonları ve canlı müzik performansıyla harika bir restoran.

Gündüz gezilerimizde ise Yalıkavak ve Yahşi vardı. Hava sıcaklığının, 23 derecelere çıkması nedeniyle, çocuklarımız havuz sefası bile yaptılar. Biz cesaret edemedik…

Elif’ten iki alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum; “sözler, kağıda dökülmüş göz yaşlarıdır. Göz yaşları akan sözlerdir. Onlar olmasa sevincin ışıltısı olmaz, hiçbir üzüntünün sonu gelmez.” (sayfa 43) ve “sadece sorunlarını anlatırken özgün bir kimliğe kavuşabilen nice insanlar tanırım. Böyleleri varlıklarını kendi hikayeleri addettikleri kavramlarla ilgili sorunlara borçludurlar. İnsanın belleğinden yakasını kurtarması büyük emek ister, ama bunu başardığında sınırlarının zannettiğinden daha geniş olduğunu görürsün.” (sayfa 115)

Hafta sonu, yakın bir arkadaşımla beraber çocuklarımızı da yanımıza alarak, o farklı ve bol enerjili şehre doğru yola çıktık.

doğmuştur, yaşamaya hazırlanmak için değil.”

Bodrum’da insan; yargılamayı bırakıyor. Hayatı akışında yaşıyor. Kendini

Deniz kenarında kitap sayfalarını karıştırmak ve yazı yazmak çok farklı bir mutluluk. Paulo Coelho’dan “Elif” ve Halil Cibran’dan “Aşk Mektupları”; şu aralar okuduğum iki kitap. Tavsiye ediyorum.

esir almıştı bizi. Keyfimiz yerindeydi.

Bodrum’un her şeyini seviyorum. Şebnem Ferah’ı Bodrum’da yudum yudum dinlemek ise büyük bir lüks benim için…

Uçaktan iner inmez derin bir nefesle Bodrum oksijenini içimize çektik. Üç günlük programımıza enerjiyle başlamış olduk. Aklımızda, Boris Pasternak’ın o ünlü sözü vardı; “insan yaşamak için

Ankara’ya kadar bizimle geldi.

Bodrum Lazzoni Mobilya’nın sahibesi ve sevgi dolu arkadaşımız Ebru Karabey ile Yalıkavak’ta, “Kavaklı” köftecisinde yediğimiz köftenin tadı hala damağımızda kaldı. Yaptığımız neşeli ve derin sohbet ise kalbimizdeki yerini beğendiği için,

Hadi durmayın. Gidin alın ve keyifle okuyun. Ankara’da denizimiz yok ama bir Starbucks’a gidebilir ve kahve eşliğinde, satırları ruhunuza yollayabilirsiniz. Sevgiyle yazdım, sevgiyle paylaşıyorum.


235


236


237


MAG röportaj

Evrende

Yalnız Değiliz Uzaya ve bilinmeyene olan merakının çocuk yaşlarda “Uzay Yolu” dizisiyle başladığını belirten, uzun yıllar çalışmalarını Amerika’da sürdüren ve Türkiye’ye dönüp Sirius Ufo Uzay Bilimleri Merkezi’ni kuran Haktan Akdoğan ile muhteşem bir röportaj gerçekleştirdik. Şimdilerde yeni yeni hayata geçirdikleri Gezici Ufo Müzesi’nde yaptığımız röportajdan biz çok etkilendik. Uzaylılarla ilgili merak edebileceğiniz birçok konu üzerinde konuştuk.

T

üm Türkiye sizi yakından tanıyor ve söylediklerinizi dikkatle dinliyor. Bir de sizi kendi ağzınızdan dinleyerek tanıyabilir miyiz? Kimdir Haktan Akdoğan, neler yapar? Sirius Ufo Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı’yım. Aşağı yukarı 26 yıldır dünya dışı zeki yaşam ve ufoloji konusuyla ilgili araştırmalar yapıyorum. Önce uluslararası platformda, Amerika’da 11 sene yaşadım. Bu çalışmalarıma orada başladım. Daha sonra 1996 yılında Türkiye’ye dönüp Sirius Ufo Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi’ni kurduk. Sizlerin de bildiği gibi ulusal kanallarda “Ufo Gerçeği” adlı 52 bölümlük haftalık belgesellerimizi yaptık. Ufo müzeleri kurduk. 4 tane büyük uluslararası kongre yaptık. Türkiye’de ve dünyada binlerce konferans verdik. Amerika’da iki tane de uluslararası enstitünün yönetim kurulundayım. Biri İtalya biri de Brezilya’da olmak üzere iki Ufo dergisinin de danışmanlığını yapıyorum. Dolayısıyla hem yurt içinde hem de yurtdışında faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bu dönemde de dünyanın ilk gezici Ufo müzesini İstanbul’da hayata geçirdik. Temmuz başına kadar İstanbul’daki değişik semtleri, ilçeleri gezecek, alışveriş merkezleri, ilçe merkezleri ve üniversiteleri dolaşacak. Daha sonra da birkaç yıl bo238

yunca Türkiye’nin her köşesine ulaşmayı hedefliyoruz. Birçok değişik il ve ilçede bu sergimizi halkla buluşturacağız. Amacımız evrende yalnız olmadığımız gerçekliğiyle ilgili bütün bilimsel bilgi ve bulguları, eski çağdan günümüze kadar olan bu arşivi Türk kamuoyuyla paylaşarak insanları bu önemli konuda bilgilendirmek.

Benim bu konuya ilgi ve alakam çocuk yaşlarda “Uzay Yolu” dizisiyle başladı. Peki, uzaya ve uzaylılara olan merakınız nasıl ve ne zaman doğdu? Sizin için ilk olarak uzaylılar ne zaman ortaya çıktı? Benim bu konuya ilgi ve alakam çocuk yaşlarda “Uzay Yolu” dizisinin Türkiye’de siyah beyaz olarak TRT ekranlarında (o zaman tek televizyon vardı) gösterimiyle başladı. Dizi hemen dikkatimi çekti ve çok doğal karşılıyordum. Diziyi izlerken bir bilim kurgu gibi değil sanki doğal bir fenomenmiş gibi izlediğimi hatırlıyorum o dönemlerde. Dizi beni çok etkilemişti. Diğer yaşam formlarını uzayda gidip araştıran bir uzay gemisi olması ve farklı yaşam formları olması çok ilgimi çekmişti. Daha sonra bilim kurgu romanlarını okumakla geçti günlerim. 20 yaşında da üniversite eğitimi için New York’a gittim. Biliyorsunuz Amerika bu konuda çok derin çalışmalar yapıyor,

konferanslar, belgeseller yapıyorlar. Birçok araştırma merkezleri var. Bunları takip edip olayın içine derin bir şekilde girdikten sonra zaten o kadar çok kanıt görüyorsunuz ki bu olay dipsiz bir kuyu gibi. O sonsuzluğun içinde her gün yeni bir şey öğreniyorsunuz. Ve ben de öğrendikçe bu bilgileri de Türk halkıyla paylaşma ihtiyacı duydum. Çünkü herkes benim gibi bu konunun derinlemesine girmiş durumda değil tabii ki. Dolayısıyla böyle önemli bilgilerin saklanması bence doğru değil. Çünkü tüm insanlığı yakından ilgilendiren bir konu bu. Ben de 1985 yılında gittiğim Amerika’dan 1996 yılında Türkiye’ye geri dönüp Sirius Ufo Araştırma Merkezini kurdum ve çalışmalarımızı başlattık, faaliyetlerimizi hızla sürüyoruz. Bu güne kadar birçok kişi tarafından “uzaylı gördüm”, “Ufo gördüm” gibi cümlelere sıkça şahit olduk. Sizin başınızdan böyle bir olay geçti mi? Nasıl bir şeydir uzaylılar, ufolar? Bize bahsedebilir misiniz? Benim kişisel deneyimlerimden bahsetmeden önce genel anlamda tabii ki bu araçları gözlemleyen dünyada 300 küsur milyon insan var yani her yüz kişiden aşağı yukarı 6-7 kişisi Ufo gözlemi yapmış. Bunların arasında sosyal kültürel farklılıkları olan birçok insan var. Yani eğitim durumu farklı sosyal kültürel farklılıkları olan askeri sivil pilot-


lar da, astronotlar da uzay uçuşlarında gözlemliyor. Normal bir vatandaş, bir çiftçi de gözlemliyor, bir senatör, bir devlet başkanı Ronald Reagan, Jimmy Carter gibi ki bu kişiler gözlemlerini emekli olduktan sonra açıkça itiraf ettiler. Dolayısıyla tüm dünya geneline baktığımızda birçok ülkenin hava sahasında tanımlanamayan uçan cisimler dediğimiz Ufo’ları gözlemlendiğini rapor eden bilgiler var. Ve son dönemlerde de askeri ve sivil birçok kurum özellikle İngiltere Savunma Bakanlığı, Brezilya Hava Kuvvetleri, Meksika Hava Kuvvetleri, Hollanda, Danimarka ve en sonunda Yeni Zelanda geçtiğimiz ay Ufo dosyalarını açıklamaya başladı. Bunlar hep dünya basınında haber oluyor. Son zamanlarda bu konuda resmi yetkililerden olumlu haberler gelmesi ve Ufo ifşaatı konusunda ciddi adımlar atmaları bizim için sevindirici oldu. Ama bunun

Tabi dünya dışı varlıkların nerelerde görüldüğüne bakıldığı zaman bütün dünyadaki diğer araştırma merkezleriyle ortak yürüttüğümüz bir takım çalışmalar var. Burada hepimizin dikkatini çeken sıklıkla görüldüğü bölgeler bir askeri üslerin olduğu bölgeler, ikincisi nükleer denemelerin yapıldığı bölgeler, üçüncüsü büyük doğal felaketlerin öncesi ve sonrasında volkan aktiviteleri olmadan, deprem gibi felaketlerin öncesi ve sonrasında, dördüncüsü yer altı kaynaklarının uranyum, bor gibi maddelerin olduğu bölgelerde, bir de eski tarihi bölgelerde sıklıkla gözlemleniyor. Dolayısıyla bunların gelmelerinin belli bir ajandası var.Bu kadar evrensel bu kadar büyük bir zekanın buraya turistik amaçla gelmediğini düşünüyoruz. Hava sahamızda da görülmekle kalmıyorlar, dünyanın değişik bölgelerinde incelemeler yaptıklarını düşünüyoruz. Hat-

hızlanması gerekiyor. Benim kişisel olarak da Ufo gözlemim var. İkisi Amerika’da yaşarken son üç tanesi de Türkiye’de en son 2008 yılı Ekim ayında gözlemlendi. Benim yaptığım net beş gözlem var. Tabi benim bu konulara ilgim ve alakam gözlem yapmadan önceydi. Çünkü evrenin sonsuzluğunu düşündüğünüzde bu kadar sayıdaki galaksinin ve sınırsız güneş sistemini ve yine dünyadaki kum tanelerinden bile daha çok gezegen sayısını göz önüne getirdiğinizde yalnız olmamız olanak dışı. Dolayısıyla illa Ufo konusunda bir fikre sahip olmanız için de mutlaka görmeniz de gerekmiyor.

Ufo konusunda bir fikre sahip olmanız için de mutlaka görmeniz de gerekmiyor.

Uzaylılar neden sürekli olarak kendilerini dünyalılara gösteriyorlar peki? Hangi amaçla geliyorlar?

ta insanlar üzerinde de gemiye alınan ve bir takım genetik deneylere maruz kalan milyonlarca insan var dünya genelinde. Dolayısıyla hem bu gezeni hem yer altı kaynaklarını hem gezegenin ekolojik ve jeofiziksel yapısını ve manyetik alanını hem burada tohumlandırılmış olan insanoğlu ırkının genetik yapısını inceliyorlar gibi bilimsel bir sonuç doğuyor. Nasıl bizler Ay’a gittik, Mars’a gitmeye çalışıyoruz, diğer sistemlere uydular göndermeye çalışıyoruz. Bunu niye yapıyoruz? Bilim adına yapıyoruz. Evrenin yapı taşlarını, varoluşunu, galaksileri ve güneş sistemi üzerinde bilgiler edinmek için

mikro organik düzeydeki yaşam formlarını inceliyoruz. Bu bilimin ve teknolojinin sonucudur. Bizler bunu yapıyorsak, tabii ki bizden önce evrimleşmiş olan ırklar bizden daha ileri teknolojiye sahip olacaklardır. Dolayısıyla onlar da evrenin diğer bütün ulaşabildikleri bölgelerine gidip bilimsel çalışmalar yapıyorlar. Dünya gezegenine de geliyorlar, başka sistemlere, başka gezegenlere de gidiyorlar. Bunu çok doğal karşılamak lazım. Uzaylılarla ilgili birçok film yapıldı ve bu filmlerde bazen iyi bazen de kötü roller verildi uzaylılara. Bu filmler neye dayanılarak yapılıyor? Sizce iyiler mi, kötüler mi? Hollywood’un bu konuyu ele alması ve işlemesi daha çok ticari kaygıdan dolayı yaptıkları filmlerde hep saldırgan uzaylılar istila edip, dünyayı ele geçiriyorlar... Böyle işlenmesi tabii ki çok hoş değil ama arada ET gibi, Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalar gibi Spielberg ya da Contact filmi gibi JodieFoster’ın oynadığı Temas filmi gibi daha bilgilendirici, rasyonel bilgiye dayalı filmler de var. Biz tabii ki dünya dışı varlıkların saldırgan gibi yansıtılmasından hoşnut değiliz çünkü insanlar zaten bilinmeyene karşı bir korku besliyor dolayısıyla bu tür korku unsurları anlatan bir takım filmlerin yansıtılması insanoğlunun dünya dışındaki yaşam konusuna biraz önyargı ile bakmasına neden oluyor. Daha çok korku yaratıyor. Aslında bu bilgilendirme çalışmalarımızın ana amacı da insanlara evrende başka zeki yaşam formlarının olmasının çok doğal olduğunu aşılamak ve bu konuda bilgilendirmek. Tabii ki evrende negatif güçler de var pozitif güçler de var. Bu bir dengedir. Dünyamızda nasıl hem kötü hem de iyi insanlar da varsa dünya dış varlıklar için de bu durum böyledir. Fakat bunun dengeli bir şekilde olması gerekiyor. Biz evrendeki gerek negatif gerek pozitif varlıkların direk dünyaya müdahale etme haklarının olduğunu düşünmüyoruz. Bu özgür irade yasasından kaynaklanıyor olabilir. Çünkü eğer müdahale edebiliyor olsalardı negatif varlıklar bu gezegeni birkaç dakikada ele geçirirlerdi. Şimdiye kadar bunu yapmadıklarına göre bunu engelleyen bir ilahi sistem var yani bir spritüel hiyerarşi ya da galaktik bir federasyon diyebiliriz. Bizim şu anda net olarak algılayamadığımız mekanizmalar var. Ama en azından bazı yakın temas bilgilerinden ya da uzay gemilerinde insanlara akta239


MAG röportaj

rılan telepatik bilgilerden bu durumun böyle olduğu konusunda bazı fikirlerimiz var. İnsanoğlunun evrimine ve tekamül sürecine direk müdahale etmiyorlar. Fakat en direk yollarla bazı yardımlar diyelim mesela nükleer deneme yaptığımız yerlerde açığa çıkan radyasyonu dengeleyici nötralize edici birtakım çalışmalar yapıyorlar. Dolayısıyla evrende tabii ki hem karanlık güçler de vardır hem pozitif güçler de vardır ama her iki grup da direk müdahale edemediği için korkmamıza gerek yok. Sadece kendimizi bu gerçeğe hazırlamalıyız hem psikolojik hem de bilinçsel ve ruhsal yönden. Evrende yalnız olmadığımızı tüm kamuoyu artık öğrenmeli ki, bu durumun insanlığı bir araya getirecek bir etki yaratacağını düşünüyoruz yani başka gezegenlerde zeki yaşam olduğu bilgisi artık resmi makamlarca açıklandığında insanlar da “Niye biz birbirimizle savaşıyoruz ki? Başka yaşamlar var. Başka gezegenlerde hayatlar var. O zaman biz dünya insanıyız, dünya ırkıyız.” deyip artık dünya toplumu olma yönünde adım atmamızı sağlayacak bir etki yaratacak diye düşünüyoruz, Ufo gerçeğinin açıklanması. Zaten gezici Ufo müzesinin ana amaçlarından biri de bu. Hükümetlerce evrende yalnız olmadığımız gerçeğinin ifşa edilmesi. Ufo Gerçeği ve Dünya Ufo ifşaat kampanyası diye de bir kampanya başlattık 10 dilde. Bütün dünyada imza toplanıyor internet üzerinden. Resmi yetkililer bu gizliliğe son versin diye. Çünkü Ufo gerçeğinin açıklanması artık tüm dünyayı dünya toplumu olma yönünde bir adım atmaya sebep olacak ve önemli bir gelişme olacaktır. Bir de merak ettiğim bir konu var. Her uzaylı her filmde hemen hemen benzer şekillerde oluyor. Hepsi büyük gözlü, uzun, zayıf oluyor. Hepsi aynı mı farklı türleri yok mu? 240

Yakın gözlem raporlarına göre dünyada 120’nin üzerinde değişik tür tespit edildi. Sizin tasvir ettiğiniz Gri’ler dediğimiz iri gözlü, iri kafalı kısa boylu 1.30, 1.40 boylarında uzun kolları olan ince yapıda olan Zeta’lar. Bunlar en popülerleri çünkü bu insanlar üzerinde genetik deneyler yapmak için alıkonma olaylarını daha çok bunlar yapıyor. Dolayısıyla da filmlerde de bu tipte varlıklar yer alıyor. Aslında çok değişik türler var. Böceğe benzeyen de var, sürüngene benzeyen de var, insanımsı varlıklar da var. Dolayısıyla her gezegenin ekolojik yapısı ve atmosferik yapısı farklı olduğu için orada geliştirilen tohumlandırılan tür oranın yapı taşlarına göre bir takım formasyon alıyor. Ve nasıl bizim gezegenimizdede milyonlarca tür hayvan ve bitki varsa evrende de çok değişik türde zeki varlıklar olma olgusu çok doğaldır. Her zeki varlığın illa bize benzemesini bekleyemeyiz. Yani organik yapıya sahip çok değişik türler var, aynı zamanda enerji varlıklar da var yani hiçbir

Doğal felaketlerden sonra açığa çıkan enerjiyi kullanıyorlar.

bedensel formu olmayan sadece enerji olarak tekamül eden türler. Dolayısıyla evrenin içinde sonsuz varoluş katmanları var. Bunun en önemli kanıtı dünya gezegenindeki evrimleşen insanlar. Biz bu zerre gibi bir, hatta zerrenin zerresi dahi olmayan bir nokta olduğumuz şu dünyada varsak, diğer gezegenlerde bazılarında bizden daha gelişmiş, evrimleri önce başlamış, bazılarında bizden daha az gelişmiş daha ilkel düzeyde olan toplumlarda var tabii ki. Bu güne kadar izlediğiniz uzaylı filmleri arasında gerçeğe en yakın olanı

hangisiydi? Burada Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalar Steven Spielberg’in Close Encounters of The Third Kind adlı bir filmi vardı güzel keyifli bir filmdi. Tavsiye edebileceğim Contact güzel bir filmdir. Yine Christopher Walken’ın oynadığı Communion gerçek bir yaşam hikayesini anlatan çok keyifli bir filmdir. Diğerleri zaten hep istila filmleri o yüzden onları tavsiye etmeyeceğim. Japonya’daki depremden sonra oluşan tsunamide ortaya çıkan Ufo görüntüleri hakkında neler söylemek istersiniz? Japonya’daki depremden önce, hem Japonya Tokyo Havalimanı’nda hem de depremin olduğu bölgelere yakın bölgelerde filolar halinde filme alınmış Ufo’ların görüntülerini var. Az önceki sorularda da söylediğim gibi bunların, bu varlıkların, bu cisimlerin görüldüğü bölgelerden bazılarında depremlerin öncesi ve sonrasında veya büyük volkanik aktivitelerin öncesi ve sonrasında gözlemleniyor. O açığa çıkan enerjiyi dengeleme çalışması ya da kullanma çalışması yaptıklarını düşünüyoruz. O anlamda bu Japonya’daki depremden önce, 2-3 hafta öncesinde başlayan ve hala şuanda da devam eden yoğun Ufo gözlemleri yapılmakta, halk tarafından videoya alınmakta. Japonya’daki meslektaşlarımız da bunları bize rapor ediyorlar. Ben önümüzdeki süreçte de tüm dünyada bu konuların giderek artacağını daha hızlanacağını açıkça söyleyebilirim. Çünkü gerek son dönemlerdeki resmi yetkililerin açıklamaları gerekse Ufo gözlemlerindeki her sene ciddi kayda değer artış bunu gösteriyor. Dünya da ciddi bir değişim ve dönüşüm içinde. Bütün bunu herkes gözlemliyor. Ekonomik, ekolojik ve fiziksel anlamda büyük bir değişim içindeyiz. Bu süreçte Ufo’ların da artması enteresan bir tesadüf demeyelim. Onlar için de sanki bir deney ve gözlem alanı bu gezegen. Ve insanoğlunun bu geçiş dönemindeki süreci yakından takip ettiklerini düşünüyoruz. Aslında biz onları nasıl merak ediyorsak onlar da bizi aynı şekilde merak ediyorlar diyebilir miyiz bu durumda? Onlar bizi bizden daha iyi biliyorlar. Bundan biz eminiz çünkü tarihin her döneminde ziyaretler yapılmış, insanlığın varoluşundan beri o süreci sürekli gözlemlemişler. Zaten ileri uygarlıkların en önemli görevlerinden biri arkadan gelen diğer gelişmekte olan uygarlıkları hem bilimsel açıdan ince-


lemek hem de onarla yol göstermek. Bizim bilimsel ilerlemelerimizde de onarlın direkt etkisi olduğunu düşünüyoruz. Peki, sizce uzaylıların dünyaya gelişi, insanlarla açık olarak iletişime gireceklerinin göstergesi mi? Benim kişisel görüşüm, yaptığım uluslararası çalışmalar ve konuştuğum, görüştüğüm direkt temasta olan insanlar, dünyanın her yerinde yaptığımız incelemeler, araştırmalar bu jenerasyonun bu açık temasa şahit olacağını gösteriyor. Ama bu ne kadar sürer bilmiyorum. Ben 2020 yılına kadar direkt temasın gerçekleşeceğini düşünüyorum. Bakalım bekleyip göreceğiz tabi. Birçok insan da buna artık hazır. Önümüzdeki 8-9 senelik süreç daha da hızlanarak geçecek ve kolektif bilinç bunu algılayabilecek düzeye geldiği zaman o temasın gerçekleşeceğini düşünüyoruz. Bu bir nebze de bize bağlı, biz kendimizi ne kadar bu realiteye hazırlarsak hem sosyal yönden hem psikolojik yönden bu varlıkların bize görünmeleri daha çabuk olacaktır. Çünkü onların amacı insanlarda bir travma yaratmak değil. Öyle olsa şuan ana gemilerle gökyüzünü istila ederlerdi. Ama bu insanlarda korku yaratır, dolayısıyla bu süreci yavaş yavaş yaşıyoruz. İşte bu bilgilendirme platformlarıda gerek internet siteleri gerek gezici müzelerimiz, yaptığımız kongreler, televizyon programları ve dünyada bizim gibi çalışan arkadaşlarımızın yaptığı çalışmaların temeli amacı insanları bu gerçeğe hazırlamak. Uzaylıların dünyadaki canlıları kaçırıp üzerinde deney yaptıkları doğru mu? Bildiğiniz ya da şahit olduğunuz bu tip bir olay var mı, bizimle paylaşır mısınız? Tabii ki bunlar sadece atmosferimizde görünmekle kalmıyorlar, dünya insanları üzerinde de bazı deneyler yapıyorlar. Biz buna kaçırılma değil de alıkonma diyoruz. Çünkü insanları geri bırakıyorlar ve daha çok uykularında bir ışık huzmesi ile alıyorlar.

Çünkü insanların korkmasını istemiyorlar. Bizim rüya diye tabir ettiğimiz o platformda insanlar üzerinde bir takım doku, kan ve tırnak örnekleri alıyorlar ve implantlar yerleştiriyorlar. Bir takım genetik deneyler yapıyorlar. Bunlar dünya insanının genetik yapısını bilmeleri açısından önemli. Belki kendileri içinde birtakım genetik malzeme topluyorlardır. Melez bir ırk yarattıkları konusunda ciddi bilgiler var. Bu alıkonma fenomeni artık bilimsel olarak da kanıtlanmış bir konudur. Çünkü alıkonulduğunu iddia eden insanlar üzerinde yapılan hipnoz çalışmalarında vücutlarının nerelerine farklı cisimler yerleştirdiklerini trans halindeyken söylemeleri bunu kanıtlıyor. Sonra

Yakın gözlem raporlarına göre dünyada 120’nin üzerinde değişik tür tespit edildi.

yapılan röntgen görüntülerinde hakikaten bu denekler üzerinde tanımlayamadıkları cisimleri doktorlar tespit ediyor ve daha sonra bunlar ameliyatla çıkartılıp analizleri yapılıyor. Yapılan biyopsi sonuçları da bize dünya dışı kaynaklı olduğunu gösteriyor. Çünkü dünyada olmayan birçok element içeriyor bu maddeler. Bu olaylardan sonra zaten gerek Harvard Üniversitesi’nden Prof. John Mack gibi gerek David Jacobs gibi birçok bilim adamı bu konuya eğilmiş durumda. Yüzlerce kitap yazıldı. Türkiye’de de bizim incelediğimiz 46’nın üzerinde vaka var son 16 senedir yaptığımız çalışmalarda bu 460’ın 140 küsurundan biz eminizki bu insanlar alıkonma olayına maruz kalmışlar. Bunların 5-6 tanesinde de implantlar var. Dr. Roger Leir da önümüzdeki günlerde Türkiye’ye gelecek ve bu chip ameliyatla-

rını yapacağız ve bu konuda da basınımızı bilgilendireceğiz. Tarlalar üzerine belirli şekiller bırakıyorlar, bu ne anlama geliyor? Bu bir gecede ortaya çıkan birkaç saniyede yapılan devasa komplike şekiller var. Bunlarla bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar bize ama henüz çözülmüş değil. Fakat bizim genetik yapımızla DNA sarmalları ile alakalı olduğunu düşünüyoruz. Figürler ona çok benziyor. Ama 500-600 metre çapında devasa figürler ve sadece havadan görülebiliyor. Ve o bölgelerde radyasyon normalin çok üzerinde çıkıyor. Toprağın yapısı ve molekül yapısı çok farklı hiçbir elektronik cihaz o figürlerin içerisinde çalışmıyor. Bu olayları ört bas etmek isteyen kurumlar hemen 2-3 çiftçiyi bulup para verip biz yaptık dedirtiyorlar ama normal bir daireyi bile o kadar mükemmel yapamazken o kadar değişik formasyonun olduğu yüzlerce metre çapındaki figürleri yapmaları imkansız. Son olarak MAG okurları için söylemek istedikleriniz var mı? Öncelikle dergi çok kaliteli ve güzel bir dergi. Güzel bir ekip var. Teşekkür ediyorum bu konuya da duyarlılık gösterdiğiniz ve derginizde yer vereceğiniz için. Okurlarımızın da bu konuda bilgi sahibi olmayanların önyargı ile bakmamalarını, hemen reddetmemelerini, gerekli araştırmayı yapmalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü bu kendilerini de evrendeki yerimizde bizim kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi ve yaşamla ilgili birçok soruya da cevap olma konusunda önemli bir etki yaratacaktır. Ve bizler aslında gerçekten düşünce gücüyle olağanüstü şeylere ulaşma konusunda büyük bir fırsata sahip varlıklarız ama maalesef başımızı kaldırıp evrenin büyüklüğünü görecek cesaretimiz yok. O yüzden bu konuya önyargısız baksınlar, gerekli inceleme ve araştırmayı yapsınlar, bu konuyla ilgili çok fazla bilgiye ulaşacaklar ve hayata, evrene bakışları da değişecek. Bu anlamda kendileri isterlerse müzelerimizi de ziyaret edebilirler. www. siriusufo.org web sitemizden bu konudaki son haberleri alabilirler. Bunu tavsiye ediyorum. Çok teşekkür ediyorum. www.siriusufo.org Röportaj: Birge Uzan 241


ZAMANE KAHVESİ

YAZA KEYİFLİ BAHÇESİNDE “MERHABA” DİYOR

Geleneksel kahvehane kültürünün modern adresi Zamane Kahvesi, eğlenceli dekorasyonu ve keyifli bahçesiyle yazın sıcak günlerinde Ankaralıların ikinci adresi olacak. Mekansal tasarım özelliklerini geleneksel kültürünün yaygın bir öğesi olan “kahvehane”lerden alan, kadın-erkek, 7’den 70’e her kesime hitap ederken modern dokunuşlarla son yılların trend kahve zinciri anlayışına farklı bir soluk getiren Zamane Kahvesi, İstanbul’dan sonra şimdi de Çukurambar’daki Ambrosia Plaza’da Ankaralıları ağırlıyor. Geleneksel kahvehanelerinin çağdaş bir yorumu olarak tasarlanan Zamane Kahvesi, farklı dekorasyonundan özel mönüsüne kadar ince ayrıntılarıyla öne çıkıyor. Konsept tasarımı ve uygulaması, endüstriyel ürün tasarımcısı Özlem Yalım tarafından gerçekleştirilen, Çukurambar Zamane Kahvesi, 240 metrekare kapalı, 120 metrekare açık ve 115 metrekare kış bahçesi olmak üzere toplam 475 metrekare ve 250 kişilik kapasiteye sahip. Kıyı köylerine öykünen dekorasyonunda mavi ve beyaz hakimiyetinin öne çıktığı Zamane Kahvesi’nin diğer ayırdedici detayı ise renkli cam kapıları. Tipik Akdeniz mimari özellikleri taşıyan kapıları, renkli dokulu camlar ile bütünleşerek yarattığı ışık oyunları sayesinde adeta mekana canlılık ve neşe katıyor. Mekanın iç ve dış bahçeleri, keyifli vakit geçirme imkanı sağlıyor.

Zamane Lezzetleri Baş Döndürüyor

Zamane Kahvesi’nin mönüsü de mekanın ambiyansına uygun olarak oluşturuldu. Mekanın girişinde yer alan dolapta sergilenen sakızlı cheesecake, kazandibi, sütlaç gibi sütlü tatlılar, vanilyalı dondurma ve çikolatalı lokumla servis edilen Türk kahveli sıcak kek, piramit pasta, balkabaklı cheesecake gibi birbirinden lezzetli pasta ve tatlı alternatiflerinin yanı sıra çikolata fondü, waffle, Meksika ve Beyoğlu çikolataları müşterilerin beğenisine sunuluyor. Kafenin baş döndüren, geniş çikolata ve tatlı çeşitlerini keyifli bir yemek mönüsü tamamlıyor. Sebzeli kuskus, nohutlu domates yahni ile servis edilen limon aromalı ızgara tavuk şiş; hardallı patates salatası ile sunulan ızgara somon; keş peyniri, ceviz ve adaçaylı ev eriştesi; yoğurt ve biber turşusu ile servis edilen kavurmalı, tavuklu ya da kuru fasulyeli geleneksel pilav üstü lezzetler Zamane Kahvesi’nin öne çıkan yemekleri. Mönüde ayrıca formuna dikkat edenler için taze otlardan hazırlanan salata ve sandviç alternatifleri yer alıyor.

242

Zamane Kahvesi’nin bir diğer uygulaması ise gün içerisinde iki ya da üç kez tekrarlanan “Sıcak Saati Uygulaması”. Fırından yeni çıkmış börekler, servis tepsilerinde mekanda dolaştırılarak bu doyumsuz lezzetlerin taptaze ve sıcacık bir şekilde tadılması sağlanıyor. Ayrıca semizotu salatası, patlıcan salatası, Amerikan salatası, kısır, mercimek köftesi, zeytinyağlı yaprak sarma, zeytinyağlı biber dolması, simit üstü lezzetler, tatlı ve tuzlu kurabiyeler, ev böreği, mozaik kek, 2 adet demleme çaydan oluşan iki kişilik gün tabağı, arkadaşları ile keyifli bir ortamda sohbet için bir araya gelmek isteyenlerin tercihi...

Güne Keyifli Bir Kahvaltı İle Başlayın

Zamane Kahvesi’ndeki zengin kahvaltı tabağı güne başlayanlara lezzetli alternatifler sunuyor. Domates, salatalık, yöresel peynirler ve zeytin çeşitlerinin yanı sıra yağda yumurta, kaymak, tereyağı, petek bal, ev yapımı reçel alternatifleri ile doyurucu Zamane Kahvaltı Tabağı, poğaça, simit ve demleme çay ile servis ediliyor. Kahvaltıda farklı lezzetler denemek isteyenler sahanda yumurta çeşitlerini, peynirli, mantarlı, karışık omlet seçeneklerinden birini ya da sote edilmiş soğan, domates ve sivri biber ile yapılan kiremitte menemeni tercih ederek kahvaltısını taçlandırabilir. Peynirli, patatesli, kıymalı gözleme çeşitlerinin yanı sıra simit tost da keyifli bir kahvaltı için lezzetli alternatifler olabilir. Hafta içi sabah 07.00-11.00, hafta sonu 07.00-15.00 arasında kahvaltı keyfinin yaşandığı Zamane Kahvesi’nde Zamane Kahvaltı Tabağı 22 TL, omlet çeşitleri 7-8 TL, sahanda yumurta alternatifleri 7-9 TL, gözlemeler 12 TL, simit tost 11 TL, kiremitte menemen 9 TL, taze meyve suyu ise 7,5 TL.


bir tat bırakıyor. Limonata tutkunları ise Zamane Kahvesi’nin naneli, zencefilli, çilekli ve üzümlü tatlarından biri ile bu yaz ferahlayabilir. Kivi, ananas, kırmızı pancar gibi taze meyve ve sebze sularıyla hazırlanan detoks içecekleri ise form tutmak isteyenlerin vazgeçilmezi olacak. Dondurmanın akıl çelen lezzetiyle oluşturulan kuplar ise Zamane Kahvesi’nin spesiyalleri arasında yer alıyor. Ferahlamak ve hafif tatlar denemek isteyenler için mönüde birçok farklı kup ve dondurma seçeneği bulunuyor.

Bu Bir İlandır.

Yazın Sıcağına Serin Alternatifler

Zamane Kahvesi, soğuk kahve çeşitlerinden ev yapımı buzlu çaylara, sorbe seçeneklerinden kuplara kadar birçok alternatife sahip zengin mönüsüyle yaza farklı bir soluk getiriyor. Zamane Kahvesi’nin geniş içecek mönüsünde yok yok... Buzlu naneli ve buzlu çilekli kahveler, çilekli espresso karsambaç, dondurmalı cappuccino ve dondurmalı espresso’nun yanı sıra karamelin baştan çıkarıcı tadıyla zenginleştirilmiş buzlu karamel latte ve beyaz çikolatanın kremamsı tadını sunan buzlu beyaz çikolata yazın sıcak günlerinde benzersiz bir serinlik hissi yaratıyor. Kahveye alternatif başka seçenekler arayanlar ise kestaneli, vanilyalı ve kahveli soğuk sütlü karışımlarla keyifli bir lezzet deneyimi yaşayabilirler. Ev yapımı buzlu meyveli yeşil çay ve meyveli yasemin çayı çeşitleri ise damaklarda eşsiz

Modern çizgilerin korunduğu mekanda Jenga, Pictureka, Monopoly gibi pek çok oyunun oynanması için özel bir alan bulunan Zamane Kahvesi’nde özel bir kitap seçkisi de konuklara sunuluyor. Hayata keyifli ve tatlı bir mola vermek isteyenlerin adresi Zamane Kahvesi, 07:00 - 00:00 saatleri arasında Çukurambar’da Ankaralı lezzet tutkunlarını bekliyor. Adres: Kızılırmak Mah, Ufuk Üniversitesi Cad, Ambrosia Plaza, No: 18, D: 1, Çukurambar –Ankara Tel: 0312 286 80 00 www.zamanekahvesi.com.tr

243


MAG kelebek

Tuğçe İnal

tugceinal@magdergi.com.tr

Annemin Dünü, Bugünü ve Beni

Soğuk ve sisli bir kış sabahında taze bahar Mayıs ayı yazımı planlarken aklımda ayın önemli gününe dair, anne olunca yaşadıklarımı sizler ile paylaşmak vardı ama daha yeni paketten çıkmış bir anne olarak çok fazla bir tecrübem olmadığından bu yazımı anneme, canıma, kanıma, en iyi arkadaşıma, en başucuma, en neşeme ve bana hayatta en çok güvenen varlığa adamak istedim…

K

endisi bu satırları okuduğunda henüz Anneler Günü gelmiş olmayacak ama rötarlı olmasından bin kat iyidir diye düşündüm. Ben kendisine seni, “kendi çocuğumu kucağıma aldığımda” anladım diyemem, çünkü ilk günler tabii ki sevinç ve bol yorgun saatlerle geçti ama ne zaman uykusuz geceler, günler sıradan oldu bizim için benim idrak mekanizması ancak o zaman çalıştı canım anneciğim. Bana o sonsuz ve asla karşılık beklemeden verdiğin sevginin kıymeti bir o kadar daha pekişti şu 40 günlük loğusa bunalımımdan kurtulunca. Şimdi deliler gibi bekliyorum kızımın bana “anne” demesini, saçlarımı okşamasını, el ele yürüyüşlere çıkmamızı, ona senin bana sunduğun periler dünyasında elim-

244

den gelen en iyiyi vermeyi. Sana her zaman dile getiremediğim kelimelerimi yazıya dökmeye çalışıcağım buradan… Anneler Günün kutlu olsun birtanem. Anne; bence sen çok özelsin… Yıllar bize meydan okurken, sen o yılların en büyük Don Kişot’usun bizim ailede.

Yorulmadan, sıkılmadan, bir gün pes etmeden hepimizi kucaklayan kocaman bir kalbin var. O doğaüstü sabrın ve sevgin ile bizi birbirimize kenetleyen bir kanatsız meleksin. Bırak bizim aileyi çevrene bile ışık saçan, her zaman yardıma koşan herkesin annesisin sen. Babamın aklını hiçbir zaman


sorgulamadım ama seni kaçırmak zaten pişmanlık olurmuş anneciğim. İyi ki bu ailenin çocuğu oldum dememin en baş nedenisin sen, kartanem. Anne sen çok eğlencelisin… 12 yaşında bir kız çocuğunun diretmesi ile yıllardır devam ettiği işini bırakıp benim okuluma öğretmen olduğun günden beri kızını, kızı kadar anlayabilen nadir annelerdensin. Gençlik yıllarımı seninle hatırladığımda inan hep bir tebessüm oluyor dudaklarımda. Bana küçükken öğrettiğin şarkılar, oynadığımız oyunlar, genç kız olurken yanımdaki en eğlenceli ve sohbeti keyifli arkadaşımdın anneciğim sen benim. Hep destektin benim arkamda. İstemeye istemeye yolladın beni yurtdışlarına biliyorum, çok gözyaşı döktün özlemimden ama ben böyleydim her şeyi yalnız başarmak taa 3 yaşından beri kanımda, aklımda, kalbimde vardı. Ama sen bir dakika bile karşı çıkmadın bu kararıma. Hep arkamda ve yanımda oldun bu süreçlerimde. Ve ben hep sana döndüm anneciğim, o sıcak kollarında daha da güçlendim ve umarım senin yarın kadar fedakar ve neşesi bol olabilirsem kızıma benden daha mutlu insan olmaz. Anne sen bugüne kadar gördüğüm en çalışkan, en fedakar insansın. Senin koşuşturman hayatta, daha çok genç yaşta yaptığın evliliğin, benim doğumum, okulunu bunca koşturma içinde birincilikle bitirmenden başlamış. İş hayatında bir gün durmadın, hem evimizde sıcacık aşımız ve yüreğin bizle idi hem de okulda tüm arkadaşlarıma en iyiyi vermek için çabaladığın gece-

ler pek fazlaydı. Hiç unutmuyorum bir gece sabah 3’te yatmışsın kompozisyon sınavlarını teker teker düzeltmişsin haylazların. Annecim dedim “inan okumuyoruz biz öğrenciler ne yazdığını kağıtta. Yorma kendini bu saatlere kadar.” dedim. Senden gelen cevap çok utandırmıştı beni. “Bir kelimesini

gün yalnız hissetmedim kendimi şu boş dünyada senin yanında. Babam ailemizin direği ama annecim sen gizli kahramanısın evimizin, ocağımızın, aşımızın. O yumuşak sesinle kalbimden şelaleler akıtıyorsun. Kızım bile annesinin sesinden çok senin sesine alıştı, ninnisini anneannesinden dinlemeden uyumuyor. Anne seni bugüne kadar incittiğim her salise için çok pişmanım. İnsan hep en yanındakine hor davranır ya, ondandır bu acemiliğim, bilmeyişim, şımarıklığım. Her dilimin ucundakini sana aktarışım. Hep yanımda olduğun için hem suçlusun hem güçlüsün bu yüzden. Bu senin de ve şimdi benim de kaderim. Bu hoyratlık (günah çıkarmak için demiyorum) başka ailen de olsa böyle olacaktı. Şimdi ben kızımın en yanıyım. Bakalım vakti gelince o, benim nelerimi beğenmeyecek,kusurlar bulacak, elindekini hep var sayacak. Bu da bana devrettiğin taç gibi, zamanı gelecek kızım da o tacı kendi kızına devredecek.

öğrenseler ben görevimi yapmış olurum.” dedin. Beni böyle eğittin sen. İnce bir tığ oyası gibi bana çaktırmadan işledin beni. Anne sen bana, babama, anneanneme, dedeme, eşime ne güzel annelik yaptın. Ruhum daralır ya bazı günler, geceler benim. Sen o kısa alanda dar paslaşmaların en büyük holiganısın. İlmek ilmek beni kendime dikiyorsun en yerlerde süründüğüm anlarda. Bir

Dedim ya anneciğim şimdi 7 aylık çiçeği burnunda bir anneyim, tek dileğim ömrüm vefa ettikçe evladıma senin gibi bir anne olmak. Cennet annelerin ayaklarının altında. Evet, doğru, çok meşakkatli ama bir o kadar da vazgeçilmez bir duygu, meslek bizimkisi. En büyük dileğim bu masal çok uzun sürsün. En yakında sigarayı bırak. Allah sana uzun, sağlıklı, bizli ömürler versin cantanem. Bir de hep hep hep söylüyorum ama söz uçar yazı kalır biliyorsun… Anne seni çok seviyorum.

245


MAG haber

Ankara’daki Dördüncü Sergisi

FABİAN NİZAM GÜLER, VACİT İMAMOĞLU

HANDAN ÖRALAY, FATMA ZUHAL AKSOY

NURAL TUĞRUL POL YAĞMUR, DE WİTTE,AYȘE ANN LOGRİNG

Avrupa ve Amerika’da birçok sergisi bulunan, 50 yıldır bu işe gönül veren Ressam ve Heykeltıraş Fabian Nizam Güler, Türkiye’deki dördüncü sergisini Yağmur Sanat Galerisi’nde gerçekleştirdi. Yaşamını Fransa’da sürdüren ve Ankart Sanat Fuarı çerçevesinde Türkiye’ye gelen Güler, bu sergiyi heykel sanatına heyecan getirmek, ilgiyi artırmak ve gençleri özendirmek amacıyla açtığını belirtti.

GÖRKEM ÖZDER, SİBEL YILDIRIM, AYȘE KÖYMEN, YASEMİN SERTOĞLU, YÜKSEL GÖZÜBÜYÜK, ARZU ERTÜMEN

Çocuklara YardımYemeği 246 ERSİN AKINÖZÜ, ȘÜKRAN NASUHOĞLU, YASEMİN SERTOĞLU

Elli bir yıldır faaliyetlerini sürdüren Çocuk Sevenler Derneği, Sushico’da bir yardım yemeği düzenledi. Çocuklara daha iyi bir gelecek sağlamak amacıyla gerçekleştirilen yemeğe birçok seçkin isim katıldı. Bu güne kadar elde edilen gelirlerle iki okul yaptıran ve bir çok öğrenciye burs veren derneğin başkanı Şükran Nasuhoğlu, çocuklar için bu tür organizasyonlara devam edeceklerini ve daha çok insana ulaşmayı amaçladıklarını belirtti.


247


MAG haber

Yardım için Bir Araya Geldiler

Okumayı ve Okutmayı Sevenler Derneği(OSEV), Okuyamayan ilkokul öğrencilerine yardım amacıyla Arjantin Caddesi’ndeki Pampero’da bir yemek düzenledi. Yemekte, Atılım Üniversitesi moda tasarım bölümü öğrencilerinin hazırlamış olduğu bir defile gerçekleştirildi.

SEMRA EREN, TAYJET HAKALAN, HANİFİ ȘAHİN, SAADET KANTARCIOĞLU

ÜLKER ZAİM

Onur Baştürk İmza Günü

Hürriyet Gazetesi Kelebek eki yazarlarından Onur Baştürk, Şubat ayında çıkardığı “Uydurukcu” adlı kitabı için Tunalı D&R’da ikinci imza gününü gerçekleştirdi. Gerçekler ve hayal gücünden yararlanarak hikayelerden oluşturulan kitabın, 10.baskısı tükenmek üzere. İlki Nişantaşı’nda gerçekleştirilen imza günü Ankara’dan sonra Eskişehir’de

Limak’da 23 Nisan Coşkusu Limak Ambassadore Otel, bu yılki 23 Nisan’a çocuklarla beraber girdi. Müşterilerin ve personellerin çocuklarının bir araya geldiği etkinlik renkli görüntülere sahne oldu. Palyaçolar ve kuklacıların gösterileriyle gönüllerince eğlenen çocuklar, un-

248


249


250


251


MAG hayat

Banu Akpınar Aksu

banuaksu@magdergi.com.tr

Çocuklarla Seyahat

Okullarının kapanmasına kısa bir süre kalmışken, yoğun geçen bir sene sonunun yaklaşması ile seyahat planları yapmaya başlıyorsanız, bu yazı tam size göre... Çocuklu aile olup da “çocukla nasıl rahat seyahat edilebilirim?” sorgusu, endişesi hep oluşmuştur. Yapılacak seyahati her iki taraf için de keyifli hale getirebilmek mümkün mü? Bir bakalım…

Ç

ocuklarla tatil söz konusu olunca en önemli nokta, çocuğunuzun yaş dönemine uygun plan yapmak. Bebekler en iyi yol arkadaşlarıyken, gençlerle çıkılacak tatil sanılanın aksine size zorlu anlar yaşatabilir. Çocuğunuzu ne kadar iyi tanırsanız tanıyın, onun mensubu olduğu yaş grubuna göre seyahat planınızı oluşturmak, sorunsuz bir tatil geçirmenin önemli püf noktalarından biri.

Bebeklerle Tatil Bebekler en uyumlu yol arkadaşlarıdır. Tatil için seçtiğiniz destinasyonun onlar için önemi yoktur. Sizinle oldukları süre içinde mutludurlar. Ülke ya da şehirlerarasındaki farkları bilmeseler de yeni ve ilginç şeyler görmeyi severler. Bebeklerle seyahatin en zor yanı; beraberinde yanınıza almanız gereken donanımın fazlalığı ve detaylarla dolu olması. Eğer özel aracınız ile seyahat edecekseniz bu donanımlar sizin için o kadar da ağır bir yük olmayacaktır. Ancak toplu ulaşım araçları ile seyahat söz konusu ise, ekstra yardıma ihtiyaç duyacaksınız. Bebeklerle tatil söz konusu olunca birden fazla adreste tatil geçirmek yukarıda sözünü ettiğimiz donanımın taşıma yükünden dolayı sizin için oldukça yorucu bir seçim olacaktır. Bu nedenle tavsiyem bebeğinizle çıktığınız yolculukta tek bir adres tercih etmeniz ve tatilinizi bu adres ve etrafında geçirmeniz yönünde olacaktır.

Afacanlarla Tatil Afacanlar, yani ilk adımlarını atarak hareket252

lenmiş 1-6 yaş aralığındaki oyun çocukları. Beraber seyahatte en zorlu yaş grubu olarak kabul edilen afacanlar; zapt edilmesi güç, huysuzluk nöbetleri geçirmeye müsait, “ben de varım, benim de ihtiyaçlarım, isteklerim var” diyen, kişilik ispatı olan dönem. Bu yaş grubunun iyi tarafı, en küçük değişiklikten bile keyif almalarıdır. Enerji ve heyecan doludurlar. Keşfetmeye yönelik meraklı yapıları vardır. Eğer afacanlarla seyahat edecekseniz tavsiyem; sabırlı olun ve onlara yeniliklerle dolu bir tatil sunun. Sonuçtan siz de memnun kalacaksınız... Bu yaş grubundaki çocuklara, seyahate çıkmadan bir-iki hafta öncesinden seyahatin detaylarını tekrar tekrar anlatın ki çocuk bu fikre önceden adapte olsun. Eğer uçak ile gidiliyor ise uçakla ilgili seyahati konuşun ve öncesinde doktoru ile oluşabilecek basınç değişikliklerinde çocuk rahatsız olmasın diye ne yapılabilinir ile ilgili mutlaka bilgi alın. Size de tavsiyem öncesinden başlayarak, seyahat süresince multivitamin alın. Bol enerjiye gereksiniminiz olacaktır.

Okul Dönemi Çocukları İle Tatil Okul çağı çocukları tıpkı bebeklik dönemindeki çocuklar gibi uyumlu birer yol arkadaşıdır. Bu yaş grubundaki çocuklarda da daha erken yaş gruplarının heyecanı vardır ama sorumluluk alma noktasında daha yetişkindirler. Kendi başlarına hareket edebilecek güven duygusu özellikle de seyahat sırasında bu yaş grubuna verilebilir. Öğrenme çağında olduklarından kültürel gezilere beraber çıkılabilinir ve yeni yerlerin keşfinde uyumlu birer tatil arkadaşı olurlar. Fiziksel ve ruhsal özellikleri zorlu gezilerin altından kalkmaya elverişlidir. Macera seyahatlerine okul çağı çocukları ile çıkılabilinir. Yurt dışı seyahatleri de bu dönem çocuğu ile çok rahat gerçekleşecektir. Okul ço-

cuklarının da elbet tatil döneminde sebebiyet verdiği bir takım zorluklar vardır. Özel beğeniler ve hoşnutsuzluklar çok rahatlıkla bu dönem çocuğu tarafından da geliştirilebilir. Ya da beklentinin büyük olması, söz edilen vaatler çocuk tarafından ciddiye alınır ve gerçekleşmediğinde yaşanacak hayal kırıklığı tüm tatil dönemine yansır. Bir şeylerle ilgili söz vermeden evvel iki kere düşünmeniz gereken bir yaş grubudur. En doğrusu çocuğu tatil konusunda bilgilendirmek ve fazla beklenti içine sokmamaktır.

Gençlerle Tatil Gençler en kritik yaş grubudur. Çocuklukla, yetişkinlik arasına sıkışmış bir yaş grubunun mensubu olarak tatilinizi kabusa dönüştürebilir. Ebeveynlerin en sık yaptığı hatalardan biri, bu yaş grubunun gerçek gelişimini göz ardı etmektir. Zaman zaman ergen olduğunun bilinci ile bu yaş grubundan olgunluk beklerken zaman zaman ailenin halen büyümesine izin verilmeyen bireyleri olarak çocukluklarının sürekli hatırlatılması bu yaş grubunu strese sokar. Hele bir de damarlarında yeni yeni dolaşmaya başlayan hormonal farklılıklar bu grubun tatil beklentilerini sizden en uzak noktaya sürükler. Gençler ailelerinden çok, kendi yaş grupları ile hareket etmeyi severler. Seçtiğiniz destinasyonda yeni arkadaşlıklar kurmak ve geliştirdikleri bu arkadaşlıklarla beraber zaman geçirmek isterlerken, sürekli kendilerini yanlarına çekmeye çalışan aile büyükleri onlar için düşman sınıfına girer. Bu yüzden de size savaş açarlar. Eğer ergen çocuğunuzla tatilde çelişmek istemiyorsanız seçiminizi bol aktiviteli ve adrenalinli seçenekler üzerinden yapmalı, çocuğunuzu özgür bırakma noktasında hazır olmalısınız. Şimdiden herkese iyi tatiller diliyorum. Sevgiyle kalın…


253


MAG açılış

Ralph Lauren Çocuk İstinye Park’ta

Ralph Lauren yașam tarzını yanıtan, çocuk koleksiyonunda 0-14 yaș için markanın ekose desenli, Ralph Lauren logolu, çiçekli ikonik ürünlerini bulmak mümkün.

AHMET-DEMET HANİF

Lüks alışveriş tutkunlarının vazgeçilmez markalarından olan Ralph Lauren, Türkiye’deki ilk çocuk bölümünü İstinye Park’ta bulunan mağazasında açtı. Cemiyet hayatının ünlü isimlerinin de katıldığı Ralph Lauren Çocuk Bölümü açılışında davetliler Ralph Lauren koleksiyonlarını incelerken çocukları ise onlar için hazırlanan etkinliklerle keyifli ve özel bir gün geçirdiler.

254 YAĞMUR, EMEL, DORUK, NEJDET AYAYDIN

LARA, GÜLPERİ, ZİYA, SUNA EREN

CEYLAN, ALYA, YAMAN AYDIN


255


MAG davet

NAR’da Bolluk-Bereket

Her ayın ilk Perşembe ve Cumartesi günü NAR Koleksiyon’da yapılan sohbet toplantılarına İstanbul’da yaşayan Kişisel Gelişim Uzmanı Aldea Füsun Dağlı’nın hayatı daha mutlu yaşamaya dair paylaşımları, katılımcılara farklı deneyimler yaşatıyor.

256 MELDA, BERNA ALTINOK

BEGÜM AKIȘ

BAȘAK BAYDAȘ, İLGEN YÜCEL

TUĞBA İRAT, ELİF İȘCAN, MEDİNE TUNA


HANDE MALKOÇ, MELİS ULUSOY

MELTEM BENGİ, ALDEA FÜSUN DAĞLI, BERİL ÇAVUȘOĞLU

OLCAY KÖKSAL, ȘENAY DAĞLI

EBRU DEMİRYÜREK

Şubat’tan beri NAR Koleksiyon’da Aldea Füsun Dağlı ile gerçekleştirilen sohbetlere her ay daha yoğun katılım oluyor. Hayata “Bolluk-Bereket”i çekmeye dair gelişen bu ayki sohbette konuklara kişiye özel önerilerin yer aldığı bilgi içeren özel notlar ve “aquamarine” taşı armağan eden Dağlı; Mayıs ayında “Eril-Dişil Enerjilerin İlişkilerimize Yansıması” konusunun işleneceğini belirtti.

FERİDE TEKELİ

CEREN ÇAPAN

NUR BEKÇİ

BERNA SARIOĞLU

257 HÜMEYRA ȘATANA


MAG anneler günü özel

Ünlü Anneler ve Çocukları

Her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar gününde kutladığımız, kutsal olarak adlandırabileceğimiz, en önemli günlerden biridir "Anneler Günü". Bir güne sığdırılamayacak olan bu günün asıl amacı değerli annelerimizi onurlandırmaktır. Biz de sizler için ünlü annelerin çocuklarını kucaklarına aldıkları ilk andan itibaren bugüne kadar neler yaşadıklarını, kendilerindeki ve duygularındaki değişimleri konu alan çok özel bir “Anneler Günü” röportajı gerçekleştirdik. MAG dergiye özel olarak verdiği cevaplarıyla ünlü anneler sizlerle…

Elif Gönlüm & Keremcan Gönlüm Elif Gönlüm ile Anneler Günü'ne yönelik hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Sohbetimizde Elif Hanım’ın biricik oğlu Keremcan ile ilgili birçok konudan bahsettik. Güzelliğiyle herkesi büyülenen Elif Gönlüm’e anne olduğu günden beri yaşadığı duyguları sorduk.

Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Anne olana kadar birçok duygu benim için tanımlıydı. Keremcan’ın doğumuyla tarifsiz bir duygu yoğunluğu yaşıyorum ve anneliğimi tanımlayamıyorum. Derlemem gerekirse sevgi selinde boğmak, sonsuz fedakarlık ve anlatılası değil yaşanılası muhteşem bir duygu annelik... Hamile olduğumu öğrenmeden 1 hafta önce annemlerle kayak tatilindeydim. Orda kaydım, düştüm. Testim pozitif çıktığı an, ona kaygılanmanın, içimde bir can taşımanın yarattığı o muhteşem hisle Kerem'e güvercinlerle süslü sürpriz bir kart hazırladım. Maçtan çıkıp geldiğinde “babacığım eve hoş geldin, bende evimize huzur ve mutluluk getirmeye geldim.” yazısı ile mutluluğumu paylaştım. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Anne olunca kendimden önce evladımın mutluluğuna ve önceliklerine göre hayatımı ayarladım. Düzen zaten sporcu ailesi

258


MAG anneler günü özel nda sürpriz bir hediye ile anneler gününü kutlarız. Annelerimizin de anneler gününü kutlamak için onlarla bir araya geliyoruz her sene... Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Tabii ki Kerem ve Keremcan’la geçirmeyi düşünüyorum. Eğer Kerem’in boş gününe denk gelirse bir günlüğüne doğayla baş başa anneler gününe özel bir tatil programı düşünüyoruz. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? Geçen sene anneler gününde babasıyla beraber yaptırdıkları çiçekleri kapıdan girince Keremcan’ın bana verdiği anı unutamıyorum. “Anneler günün kutlu olsun anneciğim sana çiçek getirdim” dediği zaman çok duygulanmıştım. Bu oğlumun bana ilk hediyesiydi. Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz? 12 yaşlarımdayken kuzenimle değişik kostümler giyerek tiyatral bir şekilde annemin karşısına çıkıyordum, kimi zaman bir misafir gibi kimi zaman bir başkası gibi, tanımadığı olmuştu beni. Bu annemle yaşadığım en komik anılarımızdan biridir. Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Annem beni gözünden sakınırdı. Korumacı bir yapısı vardı, istediğim her yere gidemezdim ben de özgürlüğüme düşkün olduğum için bu konuda çatışıyorduk bunu ancak ve ancak 18’li yaşlarımda aşmaya başladım. Annem beni giydirmeye bayılırdı, ben de giyinmeyi, modayı sevdiğim için saatlerce giysilerimin arasından kombin yapardık zevklerimiz aynıydı. Keremcan’la hemen hemen anlaşamadığımız hiçbir konu yok oldukça söz dinleyen bir çocuk. Bazen coşkusunu dizginleyemediğimde anlaşamıyoruz.

olduğumuz için hayatımızda vardı, Keremcan’la beraber daha da programlı olduk. İçsel olarak daha derinleştiğimi söyleyebilirim. Hala daha içsel yolculuğum devam ediyor, anneliğin bana kattığı tecrübelerle duygu ve düşüncelerimde keşiflerim sürüyor. Tüm doğrularımı çöpe attım annelikle beraber yepyeni bir hayata farklı bir bakış açısıyla başladım. Keremcan’dan önce ve Keremcan’dan sonra diye ikiye ayırabilirim hayatımı. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Tabii ki benziyorum. Genetik olarak taşıdığım özelliklerin haricinde beni yetiştirme tarzını bende şuan oğluma uyguluyorum. Manevi değerlerimiz annemle aynı, zaten kız çocukları çoğunlukla anneyi rol model alır... Keremcan tıpkı benim gibi çok neşeli bir çocuk ben de çocukluğumda onun gibi coşkuluymuşum. Komik ama ben çocukluğumda yastık kenarı kıvırırken, Keremcan şimdi yanından ayırmadığı battaniyesinin kenarını kıvırıyor. Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Her sene yaptığımız özel bir programımız yok. Eşim Kerem bu konularda çok hassastır, her yıl muhakkak bana sürpriz bir meka-

Anneniz gibi bir anne misiniz? Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Beni yetiştirme tarzı ve bir takım bana kattığı manevi değerleri ben de şuan Keremcan’a uyguluyorum. Annemden aldığım terbiye ve eğitim oğlumu yetiştirirken benim altın bileziğim. Çocuk ailenin aynasıdır ben annemin, Keremcan benim bu böyle nesiller boyu devam eder. Annem gibi bir anne olabilmem için daha çok zamanım var onu her zaman örnek alıyorum. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Çocuğumu yetiştirirken anı yaşamaya çok önem veririm. Toplumsal değeri ve ahlaki değerleri edinecek diye onun iç huzurunu bozmam, zamanla iyi bir birey, sevgi, emek oluşuyor, tüm bunlar topluma karıştıkça anlamlaşıyor. Biz aile olarak ona sonsuz sevgi veriyoruz. Her şeyde çıkış noktamız sevgi. Bunun eksikliği olmamasına dikkat ediyoruz. Aile içi huzurumuz da onu yetiştirmede en önemli etken. Nasıl bir anne- çocuk ilișkiniz var? Birbirimize her an dokunarak, öperek sevgimizi gösteririz. Oğlum da çok sıcakkanlı ve aktif olduğu için sevgisini eğlenceli bir hale getiriyor kimi zaman oyunla, kimi zaman duygusal anlar yaşayarak. Bazen bir takım durumlarda direnç gösterdiği oluyor ama bunu tatlı dilimle kırmayı başarıyorum. Birlikte sinemaya gitmek, vakit geçirmek ikimizi de çok mutlu ediyor.

259


MAG anneler günü özel

Zeynep-Ersin Bekçioğlu Ankara’nın seçkin isimlerinden Zeynep Bekçioğlu ile Anneler Günü hakkında konuştuk. Oğlu Ersin’i büyütme tarzından geleceğiyle ilgili yaptığı planlarla ilgili düşüncelerini bizlerle paylaşan Zeynep Bekçioğlu sorularımızı samimiyetle cevapladı… gideriz bazen de hep beraber brunch yaparız. Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Bu sene de her zamanki gibi ailece bir brunch yapmayı planlıyoruz. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? Ersin bu sene 4 yaşına girdi. Anneler gününü yeni anlamaya başladı diyebilirim. Geçen sene bana resim yapmıştı, kendi yaptığı bir şey olduğu için çok mutlu olmuştum.

Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Anne olmak kesinlikle çok güzel bir duygu, tarifi zor bir mutluluk. Hamile olduğumu öğrendiğim zaman çok mutlu olmuştum ama tabi mutlulukla beraber acaba iyi bir anne olabilecek miyim diye endişelerim de olmuştu. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Anne olmak hayatımı değiştirdi. Artık “Ersin’in annesi” olarak biliniyorum. Sorumluluklarım arttı. Ersin’le beraber çocuk gelişimi ve çocuk psikiyatrisine ilgim arttı ve bu konuda çok okumaya başladım. Karşımda, geleceğini şekillendireceğim minik bir insan var, bu beni çok heyecanlandırıyor ve bir o kadar da hayata bağlıyor. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Annemi küçük yaşta kaybettiğim için bu sorunun cevabını pek bilemiyorum ama benzediğimi söylerler. Ersin birçok açıdan bana benziyor, sosyal olması, heyecanlı olması ve evde misafiri çok sevmesi bana kendi çocukluğumu hatırlatıyor. Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Anneler Günü için her sene yaptığımız bir program yok. Genelde kayınvalidemi ziyarete

260

Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz? Şu anda aklıma ilk gelen şey: küçükken anneme hep aynı kartı hazırlardım. Anneler günü sabahı erken kalkar kartondan kart hazırlayıp üstüne lale resmi çizerdim. O da her sene aynı şeyi yapmama rağmen her zaman çok sevinirdi. Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Oğlum şu anda çok küçük olduğu için anlaşamadığımız pek bir konu henüz yok. Bazen kıyafet konusunda anlaşamıyoruz. Ersin artık kendi seçtiği kıyafetleri giymek istiyor. Anneniz gibi bir anne misiniz? Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Annem çok yumuşak bir anneydi ben biraz daha disiplinliyim diyebilirim. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Oğlumun kendine güvenli, dürüst ve hayatın bütün zorluklarına hazır, her şeyin her zaman onun istediği gibi olamayacağının bilincinde bir çocuk olmasını isterim. Bunun için de bazı konularda onun tercihlerine saygı duyarken bazı kurallara da uyması gerektiğini düşünüyorum.

Ersin’le bazen arkadaş, bazen anne oğul oluyoruz. Benim için en önemlisi sınırlarını iyi bilen ve sevgi dolu bir çocuk olarak yetişmesi.


261


MAG anneler günü özel

Fatoş Sarıgül & Ayşenaz Sarıgül Çocuğunu kucağına aldığında şaşkınlık, mutluluk ve zafer duygularının hepsini bir arada yaşadığını belirten, birçok sosyal sorumluluk projelerinde adından sıkça söz ettiren, İstanbul cemiyet hayatının sevilen ismi Fatoş Sarıgül’e anneler günü sorularımızı yönelttik. Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Hamile olduğumu öğrendiğimde bunu zaten bekliyordum. Çok mutlu oldum, inanılmaz bir duyguydu. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Ayşenaz’ın doğumu benim için çok zor oldu. Kendi tercihimle normal doğum yaptım. Zor olmasına rağmen tüm annelere de doğal yolla doğumu tercih etmelerini öneririm. Doğumu iliklerine kadar hissederek yaşamış biri olarak, Ayşenaz’ı ilk kucağıma aldığımda şaşkınlık, mutluluk ve zafer duygularının hepsini bir arada yaşadım. Kızımla birbirimize uyum problemi hiç yaşayamadık. İlk dakikadan itibaren emzirebildim ve bundan çok mutluyum. Ayşenaz’dan sonra elbette hayatım çok değişti. Ona adanan bir hayat yaşamaya başladım. Tüm önceliklerim Ayşenaz oldu. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Anneme gittikçe daha çok benzediğimi düşünüyorum ve bundan son derece memnunum. Ayşenaz’ın fiziksel olarak bana benzediğini düşünüyorum, fakat pek çok huyunu babasından almış. Sabırsızlığı ve tez canlılığı bunların en belirgin örnekleri. Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Anneler gününü her yıl geniş ailemizle birlikte geçiririz. Eşimin annesi vefat ettiğinden, sabah erken saatlerde kabristan ziyaretimiz olur ve sonrasında geniş ailemizle kahvaltı ederek, anneler gününü kutlarız. Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Bu yıl da her yıl yaptığımız programımıza sadık kalacağımızı düşünüyorum. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? İlk anneler gününde kızım henüz karnımdaydı ve doğmasına 3 hafta gibi bir süre vardı. Eşim bana onun adına çiçek göndermişti ve çok

262

duygulanmıştım. Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz? Annemle ilgili hatırımda kalan en güzel anım Ayşenaz’ın doğumundaki gözyaşlarıdır. O an onun duygularını kalbimde hissetmek çok güzeldi. Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Annemle hemen hemen her konuda çok iyi anlaşırım. Çok uyumlu ve sevgi doludur. Son zamanlarda anlaşamadığımız tek konu Ayşenaz’ın her arzusunu yerine getirmesi ve onu şımartması diyebilirim. Kızımla ise henüz anlaşamadığımız tek konu kıyafet. Benim seçtiklerimle onun giymek istedikleri nadiren örtüştüğü için problem yaşadığımız oluyor. Anneniz gibi bir anne misiniz? Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Çocuk yetiştirirken annem gibi olmaya çalışsam da, annem beni bakıcısız, 24 saat kendisi emek vererek yetiştirmiş. Benim yoğun tempomda ise bu mümkün değil. Ben de kızımla geçirdiğim vakitlerin kaliteli zamanlar olmasına özen gösteriyorum. Bu saatlerde baş başa pek çok eğitici ve öğretici oyunlar oynuyoruz ve bu ikimize de büyük mutluluk veriyor. İleride kızım genç kız olduğunda ise annemin bana koyduğu kuralların aynısını koymayı düşünüyorum. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Çocuğumun içinde yaşadığı topluma karşı duyarlı ve faydalı bir birey olması için çaba gösteririm. Bu doğrultuda iyi bir evlat, iyi bir dünya vatandaşı olması için eğitime çok önem veririm. Nasıl bir anne- çocuk ilișkiniz var? Kızım henüz bebek sayıldığından, ilişkimiz son derece pürüzsüz ve sevgi dolu. Dilerim hep öyle olur.


263


MAG anneler günü özel

Başak Baydaş & Lina Baydaş Ankara’nın en eski kuruluşlarından Baydaş Fotoğrafçılık’ın üçüncü kuşak temsilcisi Başak Baydaş’a Anneler Günü sorularımızı yönelttik. Ankara’nın seçkin isimleri arasında yer alan Başak Baydaş sorularımızı içtenlikle yanıtladı. Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Evlendikten tam 6 sene sonra anne olmaya kendimi hazır hissettim. Öncesinde hep derlerdi, “bu duygunun üstüne yok, annelik bambaşka bir şey, tarif edilmez, yaşayınca anlarsın...” diye. Hep güler geçerdim, inanmak isterdim ama tatmadığım için tadını hiçbir zaman algılayamadığım bir duyguydu. Ta ki anne olana kadar! Anneliğin üzerine daha yüce bir duygu düşünemiyorum şimdi. Onu emzirmek, karnı aç mıdır, altı temiz midir, sırtı terli midir, canı sıkılmış mıdır, korkmuş mudur, üşümüş müdür gibi kaygıları hissetmek, onun için nefes aldığınızı bilmek... Bunların hepsi tarifi olmayan harika duygular. Hamile olduğumu doktora yalnız gittiğimde öğrendim, sürpriz oldu bana. Anında olayın içine giriyorsunuz; kendi bedeninizde bir can taşıdığınızı öğrenmek, bir anda hayata bakış açınızı değiştiriyor. “Kendine İyi bakmak” kavramının önemini hamile olduğumda özümsedim ve kızım büyüdükçe “bana ihtiyacı var” diye düşünerek hasta bile olmamam gerektiğini ve bu sayede de ayakta kalmayı öğrendim. İnanın hamileliğimden önce battaniyemi çeker kumandami alır 2 gün yataktan çıkmazdım! Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Derler ya insan 7’sinde ne ise 70’inde de öyle olur diye, bence bu anneler için hiç te geçerli olmayan bir düşünce biçimi. Bebeğinizi daha kucağınıza almadan karnınızdaki ilk kıpırtılarını hissettiğiniz andan itibaren hayata farklı bakıyorsunuz.

264

Sahip olduğunuz fakat keşfetmediğiniz birçok özeliğinizi fark ediyorsunuz; bedeninizi, duygularınızı, düşünme tarzınızı, hayat görüşünüzü, beklentilerinizi, hedeflerinizi, her şeyi yeniden keşfediyorsunuz. İster istemez kaygılarınız, endişeleriniz, korkularınız beliriyor. Sabırlı olmayı, sadece sevgi verebilmeyi, kollamayı, doğru karar verebilmeyi, şükretmeyi öğreniyorsunuz. Bebeğinizin dünyaya gelişi ile siz de yeniden doğuyorsunuz. Bir süreliğine günlük hayat duruyor ve tatlı bir rüyanın içinde tatmadığınız duyguları tadıyorsunuz. Sorumluluklarınız ve öncelikleriniz yer değiştiriyor, işinizi arka plana atıyorsunuz haliyle. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Annem o kadar özel bir insandır ki ona benzemeye çalışmak bile bir insana çok fazla özellik katar. Tabii ki bilinçaltımda o beni büyütürken yer etmiş, şuan da anneliğime yansıyan yönleri elbet var. Düzeni, titizliği, önemsemeyi, gülmeyi, sevmeyi, paylaşmayı, yardım etmeyi, hayattan zevk alabilmeyi... Ne zaman onun gibi yemek pişirebilirim, ya da onun gibi 15 gün sonra evime gelecek misafirin içeceğine kadar yemek programını hazırlamış olurum bilmiyorum. Ama onun kadar iyi bir anne olabilmeyi çok isterim. Kızımın bana benzeyen yönlerinin olması çok hoş. Gezmeyi, gülmeyi çok seviyor, biraz duygusal, biraz narin, tatlıya özellikle de çikolataya bayılıyor. Bütün hayvanları seviyor, doğduğundan beri köpeklerle büyüdü, onlara ayrı bir tutkusu var. Cadı bir tarafı da var,


MAG anneler günü özel hakkını sonuna kadar savunuyor, istediğini bir şekilde elde ediyor ya da yaklaşıyor. Benim Kova burcu özelliklerimden bazıları onun Akrep taraflarıyla çok bağdaşıyor. Evladın her türlüsü çok güzel ama bir annenin kızı ile paylaşımlarından aldığı zevk bir ömre bedel! Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Turta’da kahvaltı! Lina doğduğundan beri orası bizim ailece huzur bulduğumuz, güldüğümüz, eğlendiğimiz, sevgiyi paylaştığımız, harika şeyler yediğimiz kısaca tadını çıkarttığımız bir mekan. Zaten ailemizin bir parçası gibiler, o yüzden anneler günü dedilermi herkesi oraya davet eder, 4-5 saatimizi rahatlıkla orada geçiririz. Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Güzel bir brunch sonrası elimize fotoğraf makinasını alıp doğaya çıkıp kızımla, eşimle beraber harika aile fotoğrafları çekmek istiyorum. Her sene o karelerde onun büyüyüşünü seyretmek kadar haz veren bir duygu olamaz herhalde. Hava güzel olursa belki birlikte eğlenebileceğimiz bir yerlere de gidebiliriz. Program yapmayı çok sevmem, içimizden geldiği gibi doya doya geçiririz o mutlu günü diye düşünüyorum.. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? Annem beni doğurduğunda sevgili anneannem anneme özel bir yüzük hediye etmiş, annemde o yüzüğü bana hediye etti ve zamanı geldiğinde bende onu kızıma vereceğim. Bundan daha anlamlı bir hediye olabilir mi sizce? Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz? Ben çok hatırlamasam da annem ve arkadaşlarından çok dinlediğim ve beni çok etkileyen bir anım var annemle. Çok hoş bir anı olmasa da, bir anne olarak bazı durumlarda beni hep hatırlayıp frenleyen bir anı bu... 3-4 yaşlarındayken evimiz 2. kattaymış ve balkon kapısı açık ben güzel güzel oynuyormuşum yukarıda. Annem içeride benim oyun oynadığımı ve güvende olduğumu düşünürken, (balkonda uzun ve dar aralıklı parmaklıklar varmış), aşağıdan annemin yakın bir arkadaşı tatlı tatlı sakin sakin bağırmağa başlamış; “Başak’a bakın, Başak’a bakın!” diye... Annemde güzel bir şeyler olduğunu düşünerek içeriden balkona doğru gelip benim her nasıl becerdiysem o parmaklıkların arasından geçip balkonun pervazında minik ayak uçlarımla basıp balkonun dışında demirin ucuna tutunduğumu görmüş. Meğer ben korkup düşmeyeyim diye öyle yumuşak bir ses tonuyla annemi çağırıyormuş arkadaşı! Annemin o sırada her ne kadar eli ayağı titrese de, bayılacak gibi olsa da, kendini toplamış ve bir güç ona yardım etmiş sanki ve beni sessizce kavrayıp çekip almış oradan. Annemin o an ki metanetini özellikle anne olduktan sonra hep takdir etmişimdir, benim bu konuda daha almam gereken uzun bir yol var. Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Annemle daima aramızda bir anne kız ilişkisinden çok, hayatı paylaştığımız bir sırdaş, arkadaş ilişkisi oldu. Onun hep planlı ve programlı bir hayatı olması, bugünün işini yarına bırakmaması, çok disiplinli ve hızlı iş halletmesi, biraz yönetici kişiliği vs. Bunlar hep benim onun hızını yakalayamadığım, ona ucundan kıyısından bile yetişemediğim konular. Ben daha özgür, rahat, akışına bırakan, anneme göre “yavaş” kalan biriyim. Kızımla ise çocukluğunun verdiği inatları ve isteklerini saymazsak çok güzel anlaşıyoruz diyebilirim. Aşırı bir sevgi alışverişi var aramızda. O dozunu kaçırmıyor,

bende duracağım yeri biliyorum. Oyununu, uykusunu, hastalığını, mutluluğunu, her anını paylaşıyorum kızımla. Anneniz gibi bir anne misiniz? Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Annem gibi bir anne olmadığım kesin. O beni full time çalışırken abimle beraber büyütmüş. İş, ev , çocuk üçlemesini hayatına çok güzel oturtmuş, dengeyi çok güzel kurmuş. Bense hala kızımla beraber uyuyacak kadar bağlıyım ona. Annem bizi o zamanki kendi şartlarında olması gerektiği gibi yetiştirmiş, bakıcı ablalarımız olmuş, birileri gitmiş yenileri gelmiş, bizi işi ile birlikte büyütmeyi başarmış. Bense Lina’yı bırakın bir bakıcıya emanet etmeyi, kucağına bile veremezdim. Ama anneliği iyi yürüttüğümü bu konuda başarılı olduğumu, açıkçası iyi bir anne olduğumu düşünüyorum. Annem her ne kadar çok koruyucu bir anne olduğumu düşünse de kızıma karşı yaptığım her şeyi sevgiyle yapıyorum. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Kızımın zeki, çalışkan bir çocuk olmasındansa mutlu, huzurlu, sağlıklı, özgüveni olan, sosyal, insanları hayvanları doğayı seven, paylaşan, sevgi dolu, müziği, dans etmeyi, resim yapmayı, fotoğraf çekmeyi kısaca yaratıcılığını kullanarak bir şeyleri başaran bir çocuk olmasını çok isterim. Doğru bir okul seçimi yaptığımızı düşünüyorum, evde ona ihtiyacı olan ilgiyi, sevgiyi ve bilgiyi elimizden geldiğince vermeye çalışıyoruz; baleye gidiyor; tiyatroya, konsere gidiyor; ritmi, dansı, klasik müziği, ekip çalışmasını, kalabalık önünde hünerlerini sergilemesini kısaca kendine güvenmeyi öğreniyor. Biz O'nu daha 2 yaşında değildi, biberonu ve emziğiyle Ankara Flarmoni Orkestrasının konserine götürmüştük! Biz anne baba olarak ona doğru basamakları hazırlamaya çalışıyoruz, önünde uzun bir hayat var , umarım onu yetiştirirken hata yapma oranımız az olur. Nasıl bir anne- çocuk ilișkiniz var? Birbirine çok bağlı, her şeyi paylaşmaktan çok zevk alan, oyunun yanı sıra nitelikli zamanda geçirmeyi seven, sürekli bir sevgi akışının yaşandığı, güven, huzur ve bol “kucak kucak”lı bir ilişkimiz var kızımla. Onunla resim yapıp buzdolabına yapıştırmak ya da puzzle yapıp tekrar dağıtmak, tahtalardan şato yapıp sonra onu yıkmak, banyoyu köpükle doldurup tüm oyuncakları ile onu yıkamak, sürekli düğüm olan saçlarını tararkenki isyanı, beraber kek yapmalarımız, popcorn patlatırken yaşadığı o büyük heyecan ve mutluluk... Say say bitmez... Annelik gerçekten anlatarak değil yaşayarak farkına varılacak çok güzel bir duygu... Her anının tadını çıkartmayı bilmek lazım.

265


MAG anneler günü özel

Gül Gölge Saygı Ali & Emir Saygı

Başarılı sunucu ve oyuncu Gül Gölge Saygı anne olduktan sonra yaşadığı duyguları ve düşünceleri bizlerle paylaştı. İki tane aslan gibi erkek çocuğa sahip olduğunu belirten Gül Gölge sorularımıza samimi cevaplar verdi. burcundan dolayı sanırım( Boğa burcu). Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Biz daha yeni anneleriz, bizim değil ileride onlardan bir program bekleyeceğiz herhalde. Ali bu sene okula gittiği için okulda kendi elleriyle yapacağı bir hediye gelir diye düşünüyorum. Önceki senelerde eşim Murat sağ olsun çiçek ve hediyelerle beni şımartmıştı. Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Hep beraber eğlenceli bir gün geçiririz diye düşünüyorum Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? Esim doğum videomu en sevdiğim şarkıyla montajlatıp hediye etmişti. Çok özel bir hediyeydi benim için. Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz? Anneme çiçek toplamıştım ve yine benim yaptığım bir karta, bozuk çocuk yazısıyla “anneciğim seni çok seviyorum” yazmıştım, çok duygulandığını hatırlıyorum. Hala saklar o kartı… Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Çok titizdi o konuda anlaşamazdık. Seyahat etmeyi ve alışveriş yapmayı çok severdi o yüzden küçüklüğümden beri gitmediğim ülke kalmadı. O konularda süperdik. Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Anne olmanın nasıl bir duygu olduğu anlatmak çok zor. Anne olmadan anlamanın imkanı yok. Dünyada onların üstüne hiçbir şey yok benim için. İki hamileliğimde de güzel haberi alınca gözyaşlarımı tutamamış hemen eşimle paylaşmıştım. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Anne olmak hayata bakışımı, insanlara bakışımı değiştirdi diyebilirim. Önceliklerim değişti. Onların bir fiil yanlarında oldum. Birine 7 birine 14 ay süt verdim. İlklerini kaçırmak istemedim. İlk diş, ilk kelime, ilk adim… Çünkü yapım gereği “keşke” kelimesini kullanmaktan hoşlanmıyorum, bir şeyler kaçırdığımı hissetseydim çok üzülürdüm. O yüzden de şimdi bana çok düşkün iki tane aslan gibi erkek çocuğu annesiyim, inşallah böyle devam eder. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Annemde bana çok düşkündü o açıdan benziyoruz diyebilirim. İkisi de eğlenceli ve disiplinli çocuklar. Özellikle Ali’de titizlik var hem benden hem

266

Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Ben çocuklarımı yetiştirirken herhangi bir yöntem uygulamıyorum. Kendilerini güvende ve mutlu hissetmelerini sağlamaya çalışıyorum. Şımarık çocuklar olmalarını istemiyorum. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Kendi haklarını koruyabilen çocuklar olmalarını isterim ama başkalarının haklarını da unutmadan... Mutlu bireyler olmalarını arzu ederim… Nasıl bir anne- çocuk ilișkiniz var? Ali 3 yaşına girecek, Emir 16 aylık. Benimkilerin arası çok yakın oldu, her anlamda zorlandım ama hayatımın en huzurlu en rahat dönemiydi. Şimdi iyi ki yapmışım diyorum. Ali’yle tüm gün beraber vakit geçirebiliyoruz. Uykusu gelmediği sürece son derece uyumlu ve algısı yüksek bir çocuk. Emir ikinci çocuk olmanın bütün avantajlarını kullanıyor. Benle uyumak istiyor, hala emmek istiyor. Bıcır bıcır konuşuyor. Abisi sayesinde çok güzel oyun oynuyor. İkisini de bütün seyahatlerimize götürdük hiç zorluk yaşamadık bugüne kadar aramız gayet iyi yani. İkisi de çok düşkün hep bir kucak kavgası var evde.


MAG anneler günü özel

İlgenYücel - İlyaYücel Ankara'nın sevilen isimlerinden güzel anne İlgen Yücel ile Anneler Günü'ne dair çok hoş bir sohbet gerçekleştirdik. yıl sürmüş olan sürekli seyehatlerde geçen yoğun bir çalışma hayatım vardı. Kızım İlya’yı bir yardımcı olmadan kendim büyütmek isteyince, özel zevklerimi ve yaşantımı bir kenara bırakıp, kendimi tamamen ona verdim. Ne kadar yıpratıcı ve yorucu olursa olsun bunun karşılığını almış olduğumu görmek her şeyi unutturuyor. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? İlk bakışta anneme çok fazla benzemesem de, aldığım bazı özellikler mutlaka var. Kızım ise şu an 3,5 yaşında ve kişilik özelliklerini daha çok babasından almış gibi görünüyor. Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Bence özel ve güzel olanı bugünü anneanneler, babaanneler, torunlar tüm kuşakların bir arada geçirmesi gerekli. Bu şekilde beraber bir brunch ya da bir yemek yeterli oluyor. Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Henüz bir planlama yapmadık ama yine benzer bir şekilde geçireceğimizi düşünüyorum. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? Geçen sene kızımın ilk kez bilinçli olarak sarılıp öpüp anneler günümü kutlaması benim için verdiği hediyeden çok daha kıymetliydi. Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz? Hayatımın ilk şiirini bir Anneler Günü anneme yazmıştım. 7-8 yaşındaydım sanırım. Hala duruyor tabii ki… Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Ben de anne olduktan sonra annemle anlaşamadığımız pek bir konu kalmadı. Kızım ile ilgili yorum yapmak için ise daha çok küçük olduğundan henüz çok erken diye düşünüyorum.

Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Hamile olduğunu öğrenmek önce heyecan ve mutluluğu bir arada yaşatıyor, daha sonra buna yaşama açılan yeni sayfanın bilinmezlerinin getirdiği bir tedirginlik ekleniyor. Anneliği de tek bir kelime ile ifade etmek mümkün değil. Sonsuz büyüklükte ve koşulsuz bir sevgi, ağırlığını her an hissettiren ve giderek artan bir sorumluluk hissi, tarifsiz bir mutluluk, bir mucizenin gerçekleşmesine tanıklık diye adlandırabilirim anneliği. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Anne olmamla beraber benim hayatım tamamen değişti. Öncesinde 11

Anneniz gibi bir anne misiniz? Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Genel olarak bakıldığında daha farklı bir anne modeli gibi görünsem de, detaylarda uyguladığım birçok yöntemi annemden öğrendiğimi fark ediyorum. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Benim için en önde gelen konu sağlık. Bunun yanı sıra, düzgün bir karakter gelişimi ve özgüven ile desteklenmiş her bakımdan kültürlü bir birey yetiştirebilisem ne mutlu bana… Nasıl bir anne- çocuk ilișkiniz var? Biz daha çok arkadaş gibiyiz bu yüzden genelde beraber çok eğleniyoruz. Ama sık sık bu arkadaşlığın getirdiği çatışmalarımız da oluyor.

267


MAG anneler günü özel

Zeynep Bacaksız Celine Organizasyon’un güzel sahibesi, Ankara’nın gözde isimlerimden Zeynep Bacaksız ile Anneler Günü röportajımızı gerçekleştirdik. Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Anne olmayı kelimelerle ifade etmek çok güç, anne olmadan anlaşılamayacak bir duygu, çok büyük bir sevgi… Hayatınızdaki tüm öncelikler değişiyor, yeni bir dönem başlıyor, yeni duygular, yeni hayaller, arkadaşlarınız bile değişiyor… Sizin hayatınız artık ikinci planda oluyor, önce çocuğunuz sonra siz… Hamile olduğumu öğrendiğimde tabii ki çok heyecanlandım, anne olma sorumluluğu o an başlıyor zaten, çok zor bir hamilelik geçirdim ama kızımı kucağıma alınca, o tarif edilmez duyguyu yaşayınca her şeye değer diye düşündüm. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Ev düzenimiz, uyku, yemek, kişisel hayatımız, sosyal hayatımız, kısaca her şey değişti hayatımızda. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Anneme benziyorum tabii ki ama sanırım annem kadar yumuşak değilim, daha kuralcıyım. Esas olarak anne çocuk ilişkisinde bir saniyenin bile kaybedilmemesi konusunda annemle aynıyız. Kızım da benim gibi kuralları seven ve uygulayan, sevecen ve eğlenceli bir kız. Benim gibi o da bebeklerle oynamayı seven bir çocuk değil, bebekler yerine hayvanlar, legolar, puzzle, oyun hamuru, resim yapmak gibi faaliyetlerden hoşlanıyor. Beraber çok güzel faaliyetler yapıyoruz ve çok keyif alıyoruz. Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Büyüklerimizle ailecek hep beraber olmaya gayret ediyoruz. Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Hep beraber şehir dışında sakin bir hafta sonu geçirmeyi planlıyoruz. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? 2 sene önce kızım 1. sınıfa gidiyordu, okul kırtasiyesinden bana bir biblo bebek almış. Anneler gününde bana babasıyla beraber tepside kahvaltı

268

hazırlamışlardı, vazoda bir çiçekle beraber hediyesini vermişti. O günü hiç unutamıyorum, biblo o günden beri başucumda duruyor. Hayatın anlamı, hiç unutulmayan bu güzel anlar zaten… Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz? Annem beni her cumartesi sabahı Atatürk Kültür Merkezi’ndeki programlara götürürdü, çıkınca da yemek yiyip, biraz gezerdik. Annem bana ufak tefek hediyeler alırdı, çok güzel günlerdi. Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Annem çok sakindir, ben evin en küçük çocuğu olduğum için, ablam ve ağabeyime göre biraz da hareketliyim galiba. Annem yorulmamı istemez, ben ise hareketi, çalışmayı seviyorum. Anneniz gibi bir anne misiniz? Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Bizim çocukluğumuz şu anki dönemden farklıydı, şimdi kızımı büyütürken aynı düşüncedeyiz, ama devir değişti, hayat değişti, çocuklara sunulan imkanlar değişti. Biz arkadaşlarımızla dışarıda oyun oynayabilirdik, şimdi böyle bir şey kalmadı. Kızımın sosyal hayatına çok önem veriyorum, arkadaşlarıyla görüşebilmesi, eğlenebilmesi, spor yapması, müzikle ilgilenmesi için elimden geleni yapıyorum. Onun keyif aldığı sosyal etkinliklere katılması için onu destekliyor ve onu hiçbir konuda zorlamıyorum. Annem de her zaman bana destek olmuştur. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Kuralları seviyorum ama kızımla eğlenmeyi de çok seviyorum. Onunla kaliteli zaman geçiriyoruz. Nasıl bir anne-çocuk ilișkiniz var? Kızım şu anda 9 yaşında, onunla arkadaş gibiyiz, sohbet edebiliyoruz, eğlenebiliyoruz. Bence en önemli şey kızım sevildiğini biliyor, her zaman onun yanında olacağımı biliyor ve bana güveniyor.


269


MAG anneler günü özel

Asiye Kefeli Onur & Ongun Kefeli Her kadın mutlaka annelik duygusunu yaşamalı diyen Bisse Mağazalar ve İletişim Koordinatörü Asiye Kefeli röportaj sorularımızı yanıtladı. Anne olduğunu öğrendiğinde yaşadığı duyguları ve çocuklarıyla olan iletişimini bizlerle paylaştı…

Anne olmak nasıl bir duygu? Karşılıksız olan tek sevgi. İçinden çıkan varlığı öylesine seviyorsun ki, tarifi zor… Sadece sevmek için seviyorsun, belki de sadece anne olmakla tadılacak bir duygu bu. Zaten öyle olmasa, anne olmak, o sizin içinizde sizinle birlikte yaşayan canlıyı hissetmek, doğduktan sonraki süreçte de yaşanan tüm zorlu engelleri aşmak pek de kolay olmazdı sanıyorum. Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? İlk oğlum Onur’a hamile iken, çok enteresan bir süreç yaşadım, her şey benim için çok yeniydi. Yeni bir ülke, yeni bir yaşam, hayatı biriyle paylaşmak ve karnımda o muhteşem varlık… Türkiye’de yaşamaya yeni başlamıştım, hayatımı çok sevdiğim bir insanla paylaşmaya başlamış ve evliliğin kutsal müessesine adımımı atmıştım. Birlikte yaşamak, anlaşmak benim için hem çok güzel duygulardı hem de çok farklıydı. Tüm bu hayatımdaki yeni oluşuma alışmaya çalıştığım sırada, Onur’a hamile kalmamla da kendimi içerisinde bulduğum o duygu durumu bana çok farklı bir süreç yaşattı. Ancak doğduğu anda ve ilerleyen zamanlarda yakaladığım o annelik hissi beni old-

270

ukça farklı birisi yaptı. Küçük oğlum Ongun’un hamileliğinde daha isteyerek ve planlayarak, mutlaka ikinci çocuğum olmalı, hamile kalmalıyım diye konuştuk eşimle. İlk çocuğum yalnız kalmasın, bir kardeşi olsun ve paylaşmayı en önemlisi de kardeşlik duygusunu tatmalı diye düşündüğümüz için bir çocuğumuz daha olsun istedik. Dolayısıyla bu dönemi tadına vara vara geçirdim diyebilirim. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Anne olmak hayatımda her şeyi değiştirdi. Hayatınızda alacağınız her kararda onlar için de düşünerek hareket etmeniz gerekiyor, anne olmanın verdiği sorumluluk bambaşka. Doğumlarımdan sonra iş hayatına tekrar adım attım fakat bir süre çalıştıktan sonra çocuklarımın bana ihtiyacı var diye düşünerek, bir süre daha sadece onlara odaklanmaya karar verdim, çocuklarım doğduktan sonra en büyük önceliğim onlar oldu. Anne olmanın verdiği sorumluluk ve o duygu sizin hayatınızın her aşamasını etkiliyor ve bir o kadar da güzellik katıyor. Sizce siz annenize benziyor musunuz?


MAG anneler günü özel hisseder ve ne istersek, o doğrultuda hareket ediyoruz. Özel günlerin kutlanmış olmak için kutlanılmasını çok tasvip etmiyorum. Çocuklarımın sadece o gün özel bir gün olduğu için kendilerini bir şeyler yapmaya zorunlu hissetmeleri en son istediğim şey. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? Bana özel yapıldığını hissettiğim her şey beni çok mutlu eder. Büyük oğlum sürprizlerle dolu bir çocuktur, hiç beklemediğim anlarda, öyle beklenmedik şeyler yapar ki… Arkadaşlarımı toplar doğum günümde ve benim hiç haberim olmaz. Bakarım evde hepsi beni bekliyor. Bu özelliğini benden aldığını düşünüyorum. Eşim ise, daha planlı ve garanti bir şekilde yapar hediye seçimlerini, hoşuma gideceğinden emin olduğu bir hediye ile karşıma çıkar. Küçük oğlum ise, abisinin yapacağı sürprizler doğrultusunda onunla paylaşım içine girer ve üzerine ne düşüyorsa yapar, oğullarımın her konuda güzel ve paylaşım dolu bir ilişkileri vardır. Küçük oğlum aşırı duygusallığından ötürü hissettiklerini pek dışa vurmayı sevmez. Oğlumun dünyalar kadar şiir yazmış olduğunu öğrenme sebebim bana yazdığı şiirin ortaya çıkması olmuştur. “Annem” adlı bu şiir sayesinde, bilinç dışı, annelik dürtüsü ile onun için yaptığım şeyleri keşfettim, şiirin içinde inanılmaz bir yaşanmışlık var. Aslında anneler inanılmaz şeyler yapıyorlar çocukları için, ama karşılıksız gösterdiğin bu sevginin karşısında çocuklarının sana yaşattığı o tarifsiz duygu, seni bambaşka bir boyuta taşıyor ve işte o an anne olmanın o büyülü hissini ruhunun her noktasında hissediyorsun.

Bence benim annem mükemmel bir anne. Umarım beni tanımlarken de ileride çocuklarım bu sıfatı kullanırlar. Tamamen farklı kişiliklere sahibiz. O, çok sabırlı ve ben hiçbir zaman onun kadar sabırlı olamadım. Hatta bir gün çocuklarıma gösterdiğim sabırsız müdahalemden dolayı “Her şeylerini görme” dedi. O gün anladım ki nasıl bir eğitim alırsanız alın, hangi kültürden ya da sosyo- ekonomik düzeyden gelirseniz gelin, işin içerisine kendi duygusallığınız ve çocuklarınızla aranızdaki o farklı bağın oluşturduğu his girince, bazen kelimeler kifayetsiz kalıyor ve istekleri karşısında nutkunuz tutuluyor. Anneniz sizin için bir idolse ve onun mükemmel olduğunu düşünüyorsanız, onun uyarılarına her zaman kulak vermeniz gerekir, ben de onu hep dinledim ve tecrübelerini hiç kulak arkası etmedim. Çok kararlı ve çizgisini bana çok net gösteren bir anne modeline sahip olduğum için, onun istemediğini bildiğim ve hayır diyeceğini düşündüğüm soruları ona hiç sormadım. Ama benim çocuklarım benim hayır diyeceğimi bildikleri soruları bile sorabildiler. Bu nereden kaynaklandı, henüz çözebilmiş değilim. Almak isteyen kişi çok kararlıysa ve o da sizin çocuğunuzsa, bazen çok idealist de olsanız hayır diyemediğiniz zamanlar oluyor. Bunda da belki benim o andaki duygusallığım ön plana çıkıyor. Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Bir şeyi başarmak isterken ki azimleri ve duygusallıkları sanırım bana en çok benzeyen özellikleri. Hem baba hem anne oldukça duygusal olunca, çocukların da aşırı duygusal olması kaçınılmaz oluyor. Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Hiçbir özel gün için kurallarımız yok. O gün ne getirirse, nasıl

Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Sevgi çok fazla yanlış yapmayı engeller. Ama bazen hata da yaptırır. Onların çok farklı kişilikleri var, sizin DNA’nızı taşısa da tek yumurta ikizi dahi olsa farklı karakterlere ve inanışlara sahip olabildiklerine şahit olabiliyoruz. Her çocuğun doğduğu andan itibaren şekillenmeye başlayan farklı bir kişiliği var. Kişiliğin oturması için onlara insiyatif vermek ve isteklerine kulak vererek, onun için en iyisini, en doğrusunu yapmaya çalışmak çok önemli. Bunu yaparken, onların doğrularını da anlamak, empati kurmak şart. Bazen onun doğru diye düşündüğü şey size çok yanlış gelebiliyor, işte o noktada sevgi size doğru yolu gösteriyor. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Onlara hep anlatmaya çalıştığım şey doğru, dürüst ve yalansız olmaları. Hata yapmışta olsalar, ben ve babaları ile paylaşarak, birlikte hareket etmemizi ve o yanlışı en hasarsız şekilde birlikte aşmamız gerektiğini anlamaları. Biz onların ailesi olarak bunu bilirsek, dışarıya karşı da kendi çocuğumuzu yanlışıyla savunma şansımız olur. Başkasından duyup şaşırmak yerine, “ben biliyorum” demek çok farklı… Çocuklar anne ve babaların gözünde hiç büyümüyorlar, bazen öyle çocukluklar yapıyorlar ki, benim onlara karşı gösterdiğim tutumlara itiraz ediyorlar, şikayetleri oluyor. Ama dışarıda kendi kişilikleri ile öyle olgun, beyefendi ve saygın bir profil çiziyorlar ki ve onlarla ilgili öylesine güzel iltifatlar alıyorum ki, kızgınlığım bir anda geçiyor ve bunun verdiği gururun mutluluğunu yaşıyor ve şükrediyorum. Anne babanın gözünden görünmeyen tarafları, bir başkası size aktarınca, her şey daha bir başka boyut kazanıyor. Onlarla o kadar iç içesiniz ki, dışarıdan bakamadığınız için göremiyorsunuz.

271


MAG anneler günü özel

Esra Zarakol & Can Nayır İstanbul’un seçkin isimlerinden ve birçok başarıya imza atan genç anne Esra Zarakol’a Anneler Günü özel röportaj sorularımızı yönelttik. Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Anne olmak, ne kadar anlatılırsa anlatılsın, anne olmadan anlaşılabilecek bir duygu değil bence. Tarifi olmayan, karşılıksız bir sevgi ve özveri… Bilinçli olarak hamile olduğum için, zaten test yapılabilecek güne gelene kadar heyecan içindeydim ve öğrendiğimde çok sevindim. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Oğlumun doğumundan sonra bir sene çalışma hayatıma ara verdim; en başta iş hayatım, kariyerimin gidişatı değişti. Sorumluluklarım arttı. Bir de galiba tamamlandım; eğer Can doğmamış olsaydı, herhalde bir tarafım eksik kalırdı. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Anneme çok benzediğimi düşünmüyorum, en azından mizaç olarak. Ama tabii genetik olarak bir takım özelliklerini almışım. Oğlum daha küçükken fiziksel olarak bana benzerdi, hatta okula öğretmenleriyle görüşmeye gittiğimde, daha evvel hiç tanışmadığım öğretmenleri, ben daha kendimi tanıtmadan Can’ın annesi olduğumu anlarlardı. Şu an babasına daha fazla benziyor. Bir de o da benim gibi lider ruhlu. Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Gelenek haline getirdiğimiz özel bir program yok. Sadece birbirimize sarılıp, o günü kutlamak yeterli bence. Zaten annemizi sevmemiz, öpmemiz ya da ona hediye almamız için özel bir gün olması gerektiğine inanmıyorum. Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Hiç planımız yok. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? Can’ın okulda, kendi el emeğiyle yaptığı takılar. Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz?

272

Maalesef hatırlayamıyorum. Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Özellikle “en iyi” veya “hiç anlaşamadığımız” konu yok. Sadece şunu söyleyebilirim; ikisiyle de gurur duyuyorum. Annemle gurur duyuyorum çünkü bir sürü zorluklarla tek başına mücadele etmiş, güçlü, başarılı ve güzel bir kadın. Oğlumla gurur duyuyorum çünkü son derece sevgi dolu, saygılı, zeki ve başarılı bir çocuk. Anneniz gibi bir anne misiniz? Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Annem gibi bir anne olmadığımı düşünüyorum en azından annelik konusunda benim rol modelim annem değil. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? En önemlisi sevgiyle büyümesi, sevildiğini, korunduğunu ve vazgeçilmez olduğunu hissetmesi. İnanıyorum ki, bu şekilde büyüyen/büyütülen çocuklar zaten saygılı, kendilerine güvenen, ayakları yere basan bireyler olurlar. Nasıl bir anne- çocuk ilișkiniz var? Çoğunlukla arkadaş gibiyiz ama aslında onun annesi, büyüğü ve onun iyiliği için belli disiplin çerçevesinde kurallarımız olduğunu bilir.


ORANIUM

273


MAG anneler günü özel

Gamze Cizreli Ali & Oğul Üner

Ankara’ya birçok mekan kazandıran, bütün yaptığı işlerde uzun yıllar ayakta kalmayı başaran başarılı iş kadını Gamze Cizreli ile Anneler Günü'ne özel olarak gerçekleştirdiğimiz röportajda, annelik ile ilgili duygularını sorduk. Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Anneler gününde Oğul ve Ali beni öpücükler ve sürprizlerle uyandırırlar. Sonra da annemi, ablalarımı da alarak hep birlikte güzel bir Pazar kahvaltısı yaparız. Bu yıl anneler gününün nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Yine her sene yaptığımız gibi oğullarımla ve ailemle keyifli bir Pazar günü geçirmeyi planlıyoruz. Bigchefs’de güzel bir brunchla başlayan anneler günümüz annemlerde yaptığımız uzun sohbetlerle devam eder. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? Oğul bana harika bir şiir yazıp onu resimlerle süsleyerek hediye etmişti. Ali de anaokulunda elinin kalıbını seramikten yapmıştı. Her iki hediyeyi de hala saklıyorum. Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz? Yazları Dedeme ait Diyarbakır’daki eski konakta sıcak gecelerde tahtlarda cibinliklerin altında yıldızları sayardık. Annem bana kendi çocukluğunu masal gibi anlatırdı.

Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Anne olmak karşılıksız vermenin, sevginin, birine can vermenin verdiği çok farklı duyguların karışımı bence. Hamile olduğumu hissettiğimde çok da farkına varamamıştım bu duyguların, ama annelik çocuğunuzla ilişki kurdukça, paylaşımlarınız arttıkça daha da katlanarak artan bir duygu. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Annelikten önce kendi hayatınıza, kendi isteklerinize göre yaşarken, anne olunca önceliğiniz tamamıyla çocuklarınız oluyor. Tüm programlarınızı tamamen çocuklarınıza endeksli olarak yapıyorsunuz. Onları geleceğe hazırlamak en önemli hedeflerinizin başında geliyor. Benim bazı huylarım anneme benziyor tabii ki. Oğullarımın her ikisinin de bana benzeyen yönleri çok. Her ikisi de çok sosyal çocuklar. Her ikisi de benim gibi güne erken başlarlar.

274

Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da anlașamadığınız konular? Ben anneme göre çok daha sosyal, dışa dönük bir yapıya sahibim. Çok seyahat ediyor olmam, çok çalışıyor olmamdan dolayı annem beni çok fazla eleştirir. Ben de öte yandan Oğul ve Ali’yi çok sabırsız olmalarından dolayı eleştiriyorum. Ali sebze yemediği için, Oğul spor yapmadığı için de eleştiriyorum. Anneniz gibi bir anne misiniz? Disiplinli oluşum anneme benziyor. Ama öte yandan da oğullarımla çok daha yakın ve arkadaşça bir ilişkim var. Annem daha mesafelidir. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Her şeyden önce oğullarımın mutlu, özgüvenleri yüksek bireyler olmalarını istiyorum. Bunun yanında önce ailelerine, sonra ülkelerine sonra da tüm insanlığa faydalı bireyler olmaları çok önemli. Nasıl bir anne çocuk ilișkiniz var? Arkadaşça, pek çok aktiviteyi birlikte yapan, uzun sohbetler edebilen ama öte yandan da aradaki saygıyı da korumaya özen gösteren bir anne-oğul ilişkimiz var.Oğullarım beni kendilerini yakın görmelerinin yanında çekinirler de. Bunun da gerekli olduğuna inanıyorum.


MAG anneler günü özel

Yelda Tiftik Defne & Melisa Tiftik

Anne olmak hayatta bir kadının başına gelebilecek en muhteşem duygu diyen Aloha Çiçek Tasarım’ın ortaklarından İstanbul cemiyetinin sevilen ismi Yelda Tiftik’e Anneler Günü sorularımızı yönelttik. Yer aldığı sosyal sorumluluk projeleriyle adından sıkça söz ettiren Yelda tiftik sorularımıza samimiyetle cevap verdi.

Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Anneler gününde genelde anneanneler ve babaanneler ile birlikte aile yemeği yiyoruz. Çocuklar da bundan çok keyif alıyor, çünkü tüm aile bir arada oluyoruz. Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Bu yıl da yine tüm anneler (anneanneler, babaanneler) birlikte olmayı planlıyoruz. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? Geçen sene kızlarımın babaları ile birlikte seçip aldıkları küpelerim.

Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Anne olmak hayatta bir kadının basına gelebilecek en muhteşem duygu. İlk hamile olduğumu anladığımda dünyalar benim olmuştu, kendimi sanki bulutların üzerinde uçar gibi hissettim. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Anne olmadan önce kendime çok daha düşkün bir insandım ve önceliklerim farklıydı ama şimdi iki çocuk annesiyim ve onların sağlığı, mutluluğu ve huzuru her şeyden önce gelir. Onların ihtiyaçlarını gidermeden asla mutlu olamam. İkisini de her şeyden çok seviyorum. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Anneme bazı konularda benziyorum. Zaten ikimiz de tipik İkizler burcuyuz. Onun için benzer çok yönümüz var. Onların zamanında çocuk yetiştirme kuralları çok daha farklıydı, şartlar da daha farklıydı, henüz şimdiki gibi Global bir dünyada yaşamıyorduk. Doğal olarak çocuklar da şimdiki gibi değildi. Şimdi çocuk yetiştirmek çok daha zor çünkü çocuklar çok donanımlı, her şey hakkında bilgi sahibiler nerdeyse. Onun için sürekli kendimi yenileme ihtiyacı duyuyorum. Büyük kızım Defne’nin alışkanlıkları bana çok benziyor. O da benim gibi kırılgan, narin yapılı ama küçük kızım Melisa daha çok babasına benziyor. Onun gibi akademik yönü çok kuvvetli. Şimdiden kitaplara karşı büyük ilgi duyuyor.

Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Annemle genelde birçok konuda çok iyi anlaşıyorum. Daha uzun yıllar birlikte çok şey paylaşırız inşallah. Çocuklarımla bazen yemek konusunda anlaşamıyoruz, her çocuk anne ilişkisinde olduğu gibi… Onun dışında çok fazla sorun yaşamıyoruz. Birlikte yapmayı en çok sevdiğimiz şey, evde müzik açıp birlikte dans etmek. Anneniz gibi bir anne misiniz? Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Bazı konularda anneme benziyorum ama kurallarımız bire bir aynı diyemem. Benim şımarıklığa hiç tahammülüm yok, o konuda pek fazla taviz vermiyorum. Çok fazla ceza vererek değil, daha çok ödüllendirerek onları eğitmeyi tercih ediyorum. Annem de bizimle çok iyi iletişim kurardı, biz onun bakışından ne demek istediğini anlardık ve ona göre davranırdık. Ben de onun gibi iyi bir anne olmayı umut ediyorum. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Dürüst olmalarını, insanları sevmelerini ve saygı duymalarını, kimseye ihtiyaç duymadan kendi ayakları üzerinde durmalarını ve iyi eğitim almalarını çok arzu ederim. Nasıl bir anne- çocuk ilișkiniz var? Bence çok güzel ilişkimiz var. Ben onları, onlar da beni çok seviyor. Başka ne isteyebilirim ki bir anne olarak...

275


MAG anneler günü özel

Başak Sungur Oral & Mert Oral

1997’den günümüz kadar birçok başarı elden önemli PR ajanslarından Feza Fırat PR’ın Eş Başkanı Başak Sungur Oral ile Anneler Günü'nün öneminden bahsettik. Sorularımızı büyük bir memnuniyetle cevaplayan Başak Hanım, çocuğuyla olan iletişimini ve çocuğu için yapmak istediklerini bizlerle paylaştı. Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Anne olmak çok güzel bir duygu, tarif etmesi çok zor. Anneannem anne olunca anlarsın derdi hep. Ne demek istediğini hiç anlamazdım ama Mert’i kucağıma alınca anneliğin nasıl bir duygu olduğunu anladım. İnsanın hayata bakışı değişiyor, daha sorumluluk sahibi oluyorsunuz. Hamile kaldığımı öğrendiğimde çok şaşırmadım. Mert zaten planlı bir bebekti. Çok mutlu olduk. Hamileliğim kolay geçti. O dönem organizasyonlar nedeniyle yoğun olduğumuz bir dönemdi. Annem “sen sokakta doğuracaksın” deyip durdu. Sağlıklı olması için hep dua ettim. İnsan sonuna doğru sabırsızlanıyor, bir an önce kucağına almak istiyor. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Ben yapı olarak özgürlüğüne düşkün, gezmeyi, eğlenmeyi, seyahat etmeyi kısacası hayattan keyif almayı seven biriyim. Anne olmak hayatımızda hiçbir şeyi değiştirmedi. Biz eşimle değişmeyeceğimizi sürekli çocuklarından konuşan başka konusu olmayan ebeveynler gibi olmayacağımıza dair birbirimize söz vermiştik. Hayatımıza kaldığımız yerden Mert’le beraber devam ediyoruz. Benim görüşüme göre bizim çocuğa değil çocuğun bize uyması gerekli. Doğduğu günden beri çocukla gidilebilecek her yere onu da götürüyoruz. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Ben anneme çok benziyorum. İkimiz de çalışmaktan, eğlenmekten ailemiz ve dostlarımızla bir arada olmaktan keyif alıyoruz. Mert’in iyi huylu olması, yardımsever, merhametli ve paylaşımcı olması bana benzeyen yönleri… Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Her sene farklı program yapıyoruz. O günü ailecek beraber geçiriyoruz.

Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz? Çocukluğumda annemle ilgili beni en çok etkileyen olay 5 yaşımda annemle babam ayrıldığında Almanya’dan dönmemiz ondan sonra her yıl Almanya’ya annemsiz gitmem ve havalanındaki ayrılış sahnemiz… Annemle ilgili en güzel anılarımdan biri ise; Bilkent Üniversitesi’nde okuduğum son sene hiç beklemediğim bir anda bana sürpriz bir araba almasıydı… Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Biz annem, anneannem 3 nesil ben evleninceye kadar aynı evde çok keyifli ve eğlenceli yaşadık. Bizim ailede hiç gizli saklı yoktur. Her şey konuşulur. Dolayısıyla annem ve anneannemle arkadaş gibiyizdir. Annemle konuşmak, gezmek, seyahate gitmek çok keyiflidir. Mert’le de ilişkimizin öyle olmasına çok dikkat ediyorum. Anlaşamadığımız konular ise annemin genellikle olayları önceden bilmesi ve “ben sana demiştim” demesi. Bu durum beni sinir eder. Bunun dışında iş konusunda çok disiplinli, detaycı ve devamlı iş düşündüğü için bazen anlaşamadığımız durumlar olabiliyor… Anneniz gibi bir anne misiniz? Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Annem okul konusunda çok disiplinliydi. Onun dışında başka bir şeye karışmazdı okul iyiyse her şey iyidir. Ben biraz daha rahatımdır. Pek annem gibi bir anne değilim açıkçası. Ben onun kadar sabırlı değilim. Çok çabuk sinirlenebiliyorum ve biraz da tahammülsüzüm…

Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Özel bir planımız yok ama eşim Bülent bana süprizler yapmayı çok sever.

Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Dürüst, çevresine duyarlı, iyi eğitim alması, istediği alanda başarılı olması...

Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? Anneler günü haftasında Mert’le Kanyon’da dolaşırken Swarovski’de vitrinde duran çok güzel taşlı bir kalp kolye vardı. İçinden ayrıca bir küçük kalp zincir daha çıkıyordu. “Anneciğim bu kolyeyi ben sana almak istiyorum” dedi ama hiç önemsemedim. Daha sonra babasına söylemiş ve o kolyeyi aldırmış. Meğerse o kolye Swarovski’nin o yılki anneler günü koleksiyonuymuş… Mert’in bana ilk hediyesi olduğu için benim için çok özel ve hep severek kullanıyorum…

Nasıl bir anne- çocuk ilișkiniz var? Çevreme baktığımda diğer anne çoçuk ilişkilerinden bizim ilişkimizin biraz daha farklı olduğunu görüyorum. Son yıllarda anneler çok disiplinli ve çoçuklarını o kurstan bu kursa koşturuyorlar. Her şeyleri saatle... Hayatı akışına bırakmıyorlar. Bizim ilişkimiz ise anne oğuldan çok iki iyi arkadaş gibi. Olumlu ve sevgi dolu bir ilişkimiz var çok da iyi anlaşıyoruz. Beraber gezmekten, vakit geçirmekten, onun sevdiği şeyleri yapmaktan çok hoşlanıyoruz.

276


MAG anneler günü özel

Serap Tibuk Yasemin & Murat Besim Tibuk Anne olmak beni tamamiyle değiştirdi diyen iş dünyasının en ünlü kuruluşlarından Net Holding'in Denetim Kurulu Başkanı Serap Tibuk, röportaj sorularımızı yanıtladı. Kızı ve oğluyla olan farklı iletişimini bizlerle paylaştı.

Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Tarifi zor bir duygu; sonsuz ve koşulsuz sevgi, hayatımın amacı buymuş dedirten türden ama aynı zamanda çok büyük bir sorumluluk.

Benim için, aldığım en güzel ve değerli hediyeler; küçükken çocuklarımın yuvada ve okulda yaptıkları resimler ve yazdıkları sevgi mesajları. Halen saklarım onları. Şimdi en güzel armağan onların sağlıklı ve mutlu olduklarını bilmek.

Hamile olduğumu öğrendiğimde, yeni evli ve çok gençtim, sevinçle karışık biraz korku hissettim. Ya başaramazsam, bebeğe bakamazsam korkusu oluştu.

Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz? Çocukluğumdan hatırladığım bir anneler günü anım; 5-6 yaşlarındayken anneler gününde anneme papatyalardan taç yapmıştım ve anneme takmıştım, annelerin kraliçesi diye. Annem çok duygulanmıştı, gözleri yaşarmıştı hafiften, ancak kısa bir süre sonra anneme “tacı biraz da ben takabilir miyim artık?” diye sormuştum, işte o an evde ki herkes kahkahalara boğulmuştu, sonunda tacı geri alıp takmıştım.

Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Anne olmak beni tümüyle değiştirdi, artık hayatımın merkezi çocuklardı. Çocuklardan önce kendim için alışveriş etmeyi çok severken, birden bire sadece onlar için alışveriş etmekten zevk almaya başladım, tüm seyahat ve günlük programımı onlara göre ayarlamaya başlamıştım. Daha yumuşak, merhametli, pozitif olmuştum. Tek düşüncem iyi bir anne olmak, onların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak, hayata sıkı basmalarını sağlamaktı… Hala da değiştirmeye devam ediyor. Şimdi yetişmiş iki gencin annesi olmaya çalışıyorum, sonra iki erişkinin annesi olmak yine yaşamımı değiştirecek. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Anneme aşırı titiz ve bize fazla korumacı davrandığı için sitem ederken ve asla ilerde kendi çocuklarıma öyle davranmayacağımı söylerken, bugün kendimde annemi görüyorum. Kızım ve oğlum birbirinden farklı. Bana ve babalarına benzeyen özellikleri var tabii ki. Ama onlar en çok kendilerine benziyor. Yaşları gereği ikisi de kimseye benzemek istemedikleri bir dönemdeler. Gün gelecek onlar da “asla bize benzemeyeceklerini” söylerken muhtemelen birçok şeyleri benzer yapacaklar. Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Genelde anneler gününde çocuklarım bana çiçek alırlar, sevgi notları yazarlar, ayrıca parfüm, takı gibi hediyeler verirler, hep beraber brunch yapar, günü beraber geçiririz. Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Kızım Yasemin Amerika’da okuduğu için bu yıl biraz buruk geçecek. Gecen sene anneler gününü kızımla Boston’da kutladık, bu sene burada oğlumla kutlayacağız, sanırım dışarıda baş başa bir yemek yer sohbet ederiz, kızımla mutlaka telefonda konuşuruz ve o her zamanki gibi güzel bir çiçek yollar bana. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir?

Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Annem maalesef artık hayatta değil, kanserden vakitsiz kaybettik ama hayattayken en iyi anlaştığımız konular arasında giyim zevklerimiz, sosyal paylaşımlarımız, alışveriş ve tiyatro, seyahat vardı. Annemle arkadaş gibiydik, ona her derdimi anlatabiliyordum. Anlaşamadığımız konular ise aşırı titizliği ve korumacılığı idi. Şimdi keşke yaşasa ve korumacı olsa dediğim zamanlar oluyor. Çocuklarımla anlaşamadığımız ya da iyi anlaştığımız konular çok katı sınırlarla belirli değil. Onlar büyüdükçe paylaştıklarımız artıyor ve değişiyor. Benzer şekilde her yaşta benim onlardan, onların benden beklentileri farklılaşıyor ve anlaşmazlık konusu olabiliyor. Önemli olan genelde uyumu sürdürebilmemiz sanırım. Anneniz gibi bir anne misiniz? Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Sanırım anneler ister istemez kızlarını etkiliyorlar ve sonunda farkında olmadan anneleri gibi birer anne oluyorlar. Evet ben de anneme benziyorum. Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Çocuklarımı yetiştirirken öncelikle tabii ki sağlıklı ve mutlu olmalarını istedim, her ikisini de her zaman kendi ayaklarının üstünde durabilecek, sorgulayan, sorumluluk sahibi ve ahlaklı birer dünya vatandaşı olmaları için çaba sarf ettim. Sadece kendilerinle değil, çevrelerinle de ilgili olmalarına dikkat ettim. Önem verdiğim diğer bir şey de; asla şımarık yetiştirmemeye dikkat etmek. Şimdi baktığımda çocuklarımla gurur duyuyorum, demek ki vermek istediklerimi almışlar… Nasıl bir anne- çocuk ilișkiniz var? Çocuklarımla çok yakın bir ilişkimiz var, bana her türlü sorunlarını anlatır ve destek isterler. Zaman zaman arkadaşlık etsek de, öncelikle anneleri olmaya çalışıyorum.

277


MAG anneler günü özel

Derya & Zeynep Atalay Ankara’nın sevilen isimleri arasında yer alan, dekorasyon ve danışmanlık yapan Derya Atalay Anneler Günü MAG özel röportajımıza konuk oldu. Biricik kızı Zeynep’le ilgili birçok konu hakkında konuştuğumuz röportajda sorularımıza samimi cevaplar verdi. Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz? Anne olmak tarif edilemeyecek kadar güzel ve farklı bir duygu, karşılıksız sevmek demek, sorumluluk demek, o üzüldüğünde seninde üzüldüğün, sevindiğinde seninde sevindiğin, belki de dünyadabaşına gelebilecek en güzel şey anne olmak... Hamile olduğumu öğrendiğimde çok büyük bir mutluluk ve heyecan yaşadım. Anne olmak hayatınızda neleri değiștirdi? Anne olduktan sonra hayatındaki bütün dengeler değişiyor, annelik beraberinde birçok sorumluluk getiriyor çünkü. Her gün çocuğunla beraber farklı bir şeyler öğrenip yeni deneyimler yaşayabiliyorsun ve bebek doğduktan sonra hayatınız merkez noktası oluyor. Sizce siz annenize benziyor musunuz? Kendi çocuğunuzun size benzeyen yönleri neler? Evet, ben anneme çok benziyorum; annem bana ve kardeşlerime çok düşkündür. Ben de aynı şekilde kızıma çok düşkünüm. Kızımın bana benzeyen çok fazla özelliği var o da benim gibi duygusal, neşeli ve pozitif bir insan. Anneler günü için her sene yaptığınız bir program var mı? Yok, özel bir program yapmıyoruz ama her sene birlikte geçiriyoruz. Onun hoşlandığı şeyleri yapıyoruz. Bu yıl anneler gününü nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz? Henüz anneler günü için bir program yapmadık. Anneler gününde aldığınız ve sizi en çok etkileyen hediye nedir? Anneler gününde kızımın bana yaptığı resimler çok hoşuma gider bir de uğraşıp altına yazdığı minik notlarla birlikte benim için dünyadaki en güzel hediye oluyor diyebilirim.

278

Annenizle ilgili çocukluğunuzda hatırladığınız en güzel ya da sizi en çok etkileyen anınızdan bahseder misiniz? Kız kardeşim doğduğunda onu ilk benim kucağıma vermesi hiç unutmadığım bir anıdır. Annenizle ve çocuğunuzla en iyi anlaștığınız ya da hiç anlașamadığınız konular nelerdir? Annemle genelde çok iyi anlaşırız, tabii her anne-kız arasında yaşanabilecek ufak tefek sorunlar hariç. Kızımla da genelde iyi anlaşıyoruz Zeynep yaşına göre çok olgun bir çocuk. İkimizde gezmeyi, birlikte vakit geçirmeyi seviyoruz. Bazen ders çalışma düzeni konusunda sorun yaşadığımız oluyor. Anneniz gibi bir anne misiniz? Çocuk yetiștirirken aynı yöntemleri uyguluyor musunuz? Annem gibi bir anne olmaya çalışıyorum, bence o dünyanın en fedakar, en iyi kalpli annelerinden birisi. Çocuk yetiştirirken ondan öğrendiğim çok fazla şey var, hala da oluyor. Jenerasyon farkı olmasına rağmen ikimizin de çocuk yetiştirme tarzında büyük bir fark olduğunu düşünmüyorum. Annemin titizliği, kuralları ve her zaman için değerleri olan çocuklar yetiştirmiş olması benimde kızımı yetiştirme tarzımı etkilemiştir... Çocuklarınızı yetiștirirken en önem verdiğiniz nokta nedir? Çocuğumu yetiştirirken en önem verdiğim şeyler kendine güvenen, ahlaki değerlere bağlı, saygılı, başarılı ve mutlu bir çocuk olması. Nasıl bir anne-çocuk ilișkiniz var? Birlikte güzel vakit geçiririz, ders konusunda ara sıra sorun yaşasak da genelde iyi bir ilişkimiz vardır.


279


MAG anneler günü özel

Müge Konor Barış & Uygar Konor Annelik çok önemli ve zor bir mertebe. Hele ki engelli bir çocuğa sahipseniz her şey daha da zorlaşıyor, sorumluluklar artıyor. Müge Konor’da iki çocuk annesi ama biri engelli. Müge Hanım ikisine de ayrı ayrı ilgi göstermiş. Birine fazla ya da diğerine eksik değil. Bu aya özel olarak hazırladığımız Anneler Günü röportaj sorularımızı Müge Hanım’a da yönelttik ve birçok kişinin çok önemli konularda bilgi edinebileceği bir röportaj gerçekleştirdik. Kaç çocuğunuz var? İki oğlum var. Büyük oğlum Barış, 36 yaşında, Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Öğretim Görevlisi. Çok sevdiğim “kızım” Aslı ile evli ve 7 yaşında bir kız çocuğunun, sevgili torunum Dide’nin babası… Küçük oğlum Uygar, 28 yaşında ve zihinsel engelli. Yuvadan uçamayan, kanadı kırık kuşum o benim… Anne olmak nasıl bir duygu? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissetmiștiniz? Isı ve ışık… İlk kez hamile olduğumu öğrendiğimde, ilk hissettiklerimi bu iki sözcükle özetleyebilirim sanırım. Yüreğimden taşan o tadına doyulmaz sıcaklık, ışık olup gözlerimden dış dünyaya yayıldı. O soğuk, rüzgarlı, soluğunuzu havada donduran kış günü ısındı, kara bulutlar dağıldı, masmavi gökyüzü bana gülümsedi. Kapkara iskeletler halinde yükselen ağaçlar, bahar çiçekleriyle donandı… Alçak gönüllü bir insan olmama karşın, laboratuardan çıkıp işyerime doğru yürürken, küçük dağları ben yaratmıştım sanki… Anne olmaksa, çok daha farklı bir duygu… İlk haftaların yoğun duygularla dolu, bir o kadar da zor, toy dönemini atlattıktan sonra büyüdüğümü, olgunlaştığımı duyumsadım. Artık yalnızca “ben” yoktum, bebeğim de vardı. Öylesine aciz, umarsız ve dış dünyaya karşı savunmasızdı ki… Sorumluluğumun büyüklüğünü, onu yaşama hazırlamak için, kendimden çok şey vermem gerektiğini kısa sürede anladım ve yaşamımı ona göre düzenledim. Anne olmak öylesine doyurucu bir duygu ki, karşılığında gereken her bedeli seve seve ödüyorsunuz. Zihinsel engelli bir evlat sahibi olduğunuzu anladığınızda ne hissetiniz?

280

Karanlık… Yer ayağımın altından kaydı ve ben, hiç çıkamayacağımı sandığım dipsiz bir kuyuya yuvarlandım. Çünkü ikinci oğlum Uygar da sağlıklı bir bebek olarak gelmişti kollarıma. Üstelik şimdi ben, deneyimli bir anneydim. Ama bebeklikte yapılan boğmaca aşısının yan etkisiyle epilepsi nöbetleri ve ardından gelen ciddi beyin hasarı… Doktora “Hayati tehlikesi var mı?” diye sordum. “Mevcut tehlike hayati tehlikeden büyük efendim,” diye yanıtladı sorumu. Bu yanıtı alan bir anne neler hissedebilir? Üstelik neydi epilepsi, ne demekti zihinsel yetersizlik? O güne dek hiç karşılaşmadığım, hiç bilmediğim konulardı bunlar. Bu durum hayatınızı nasıl etkiledi? Bu durum hayatımın her yönünü, her saniyesini etkiledi. Elbette ilk başlarda “Neden ben? Neden benim bebeğim?” ve benzeri soruları ben de sordum kendime, ama hiç ağlamadım. Çok hızlı düşünmeye başladım. Dünyada pek çok insanın başına pek çok şey geliyordu. İşte şimdi benim başıma da gelmişti. Ağlamanın, kadere lanet okumanın yararı yoktu. Öyleyse ne yapabilirdim? Bebeğim için yararlı olabilecek her şeyi… Oğlum için umudumu hiç tüketmedim, ama kendi beklentilerimi, geleceğe ilişkin hayallerimi, her şeyi, her şeyi askıya aldım ve kendimi bütünüyle bebeğime verdim. Bu zorlu süreci yaşarken eşimin desteğini ve yedi yaşındaki minicik Barış’ımın olgunluğunu unutabilmem olası değil… Evet, bebeğime yardımcı olacaktım, ama nasıl? Yirmi sekiz yıl önce, şimdiki gibi eğitim olanakları olmadığı gibi, devlet engellileri yok sayıyordu. İnsanlar engelliden ve engelli ailesinden olabildiğince uzak duruyorlardı. Bulanık suda, ne olduğunu bilmediğim yolumu ararken Vakfımız ZİÇEV’in (Türkiye Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı) kurucusu ve Onursal Başkanı Makbule Ölçen ile şimdiki sevgili Genel Başkanım ve hayattaki ikinci ablam ka-


MAG anneler günü özel bul ettiğim Ülay Karakoç’la ve kader yoldaşlarım, yol arkadaşlarımla tanıştım. Bu tanışma yaşamımın dönüm noktası oldu. Öncelikle yalnız olmadığımı, benim durumumda pek çok anne bulunduğunu gördüm. Ne kadar güçlü olursam, hem engelli çocuğuma, hem de sağlıklı oğluma ve eşime o denli yararlı olabileceğimi anladım. Çünkü engellisi olan bir ailede, “anne”nin çok sakin ve güçlü olması gerektiğini, aksi takdirde ailenin çözüldüğünü gözlemlemiştim. İçinden hiç çıkamayacağımı sandığım o dipsiz kuyudan hızla yukarı tırmandım ve güneşi gördüm. Ben de zihin engellilerin eğitimi ve hakları için mücadele kervanına katıldım. Gönüllü anne oldum. 1986 yılından bu yana, ZİÇEV Genel Sekreterliği görevini gönüllü olarak sürdürüyorum ve bununla gurur duyuyorum. Bir zihin engellinin annesi olmak, belki hayatımdan pek çok şeyi, en önemlisi geleceğe yönelik hayallerimi benden alıp götürdü. Buna karşın, bana çok şey kattı. İnsan olmayı, insanları, iyi-kötü, güzelçirkin, engelsiz-engelli ayırmadan sevmeyi, ilkeli ve erdemli olmaya çalışmayı öğretti. Yalnızca kendi oğluma değil, ülkemin zihinsel engellilerine hizmet edebilme ve bunun hazzını tadabilme fırsatını verdi. Teşekkür ediyorum oğlum sana… Diğer annelere göre engelli annesi olmanın zorlukları nelerdir? Diğer annelere göre engelli annesi olmanın maddi zorlukları saymakla bitmez. Sağlıklı çocuğunuzla birebir ilgilenir, her gereksinimini siz karşılarken, farkında olmadan, yavaş yavaş o bir birey olur ve artık yaşamını kendi yönetebilmeye, kararlarını alıp uygulamaya başlar. Artık o sizin bebeğiniz ya da çocuğunuz değil oğlunuz veya kızınızdır. Oysa engelli annesi iseniz, o bebeklik süreci hiç geçmez, yoğunluğunuz, yorgunluğunuz hiç bitmez. Çünkü siz bir anlamda “o”sunuzdur. Üşüyüp üşümediğini, susayıp susamadığını, tuvalete gitmesi gerekip gerekmediğini vb. hep “anne” olarak siz “sezmek” zorundasınızdır. Bütün bunların yanında, toplumla, devletle mücadele etmek, özellikle bürokrasiyle boğuşmak en zoru oldu hep. Hastanelerde, heyet kapılarında, hiç durmayan bir çocukla saatlerce beklemek, evrakları oradan oraya imzaya koşturmak gibi bürokratik işlemler, hem sabrımı, hem enerjimi törpüleyen olaylardır. Engelli annesi olmanın manevi zorlukları ise çok başka… Her ne kadar, oğlumun durumunu kabulleneli çok uzun yıllar geçmiş olsa da, üniversite sınavlarında, diploma törenlerinde, gençlerin askere gittiği dönemlerde, hala yüreğim inceden inceye sızlar. İhtiyaçları ve beklentileri farklı olan sağlıklı ve engelli çocuklarınız arasında dengeyi kurmayı nasıl bașarıyorsunuz? Evet, engelli bir çocuğum vardı, ama ondan yedi yaş büyük bir de sağlıklı oğul annesiydim. Bu yönden çok şanslı bir anneydim. Çünkü büyük oğlum sakin, sorunsuz, yaşından olgun bir çocuktu. Ben çalışan bir insandım. Devlet hizmetinde, günümün sekiz saatini çocuklarımdan ayrı geçirmek zorundaydım. Barış’ı ihmal etmek en büyük korkum oldu. Üstelik çok kardeş istemişti ve kardeş onun isteğiyle gelmişti. Sonunda da işte “böyle” olmuştu. Benim ve babasının bu konuda hiç serzenişte bulunmamamıza karşın, o minicik yüreğinde kendini suçladı. Engelli bir kardeş sorunuyla başa çıkabilmesi için çocuk ruh sağlığı hekimlerine götürdüm, okulu, dersleriyle, belki diğer annelerden daha çok ilgilenmeye çalıştım. O da bana ve babasına her yönden yardımcı oldu. Büyük oğlumla ilgili en büyük korkuyu on sekiz yıl çektim. Bir gün bir kızı sever ve engelli kardeşi nedeniyle mutluluğu engellenirse korkusu, hep bir karabasan gibi aklımın fonunda bir yerlerde

oldu ve beni rahat bırakmadı. Çok mutluyum ki, korktuğum başıma gelmedi. Hem sevgili gelinim, hem de ailesi sevgiyle kucakladılar engelli yavrumu. Bugün Barış, iyi bir eş, iyi bir baba, çevresinde sevilen ve sayılan olgun, erdemli bir insan. Öyleyse diyorum, noksanlarım neler olursa olsun, bir anne olarak sağlıklı ve engelli çocuklarım arasında denge kurmayı başarabilmişim. Nasıl bir anne-çocuk ilișkiniz var? Büyük oğlumla, gelinim ve torunumla sevgi dolu bir ilişkimiz var. İlkem onların hayatına kararlarına karışmamak, ama her ihtiyaç duyduklarında, elimden geldiğince, gücüm yettiğince yanlarında olabilmek, destek verebilmektir. Engelli oğlumla ilişkime gelince; sevgi, sabır, sevgi, sabır… Dışında bir “ilişki” söz konusu bile olamaz. Çünkü zaten “ben” “o”yum, “o” da “ben”. Öylesine hayatımız iç içe… Sizi mutlu eden anlar nelerdir? Çocuklarımın gözlerinin içinin güldüğünü görmek beni en mutlu eden anlardır. Çünkü asıl olan insanın mutluluğudur. Onları mutlu görmekten daha güzel ne olabilir yaşamımda? Farklılıklarla nasıl bașa çıkıyorsunuz? Farklılıkların en yoğun yaşandığı bir ülkedeyiz. Bu farklılıklarla başa çıkabilmek için en güçlü silahımız ise umudu tüketmeden, direngen, sabır ve sevgi dolu bir mücadeleyi sürdürmektir diye düşünüyorum. Ben de farklılıklara yenilmeden yolumda yürüyorum. Sizin için anneler gününün anlamı nedir? Mayıs Ayının 2. Pazar günü olan Anneler Gününün benim için özel bir anlamı yok. Çünkü ben yılın her günü, günün her saati “anne”yim. Engelli anneleri adına yazmış olduğum bir şiirimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. NOBEL ADAYI “Engelli çocuk anneleri için” Aday gösterin beni Nobel’e, Işıklar sönüp perde indiğinde... Çok zor bir rol verdiler, Bu hiç dekorsuz, kaygan sahnede... Koşmayı oynadım, Hiç yürümeden... Gülmeyi oynadım, İçim gülmeden... Ağlamayı oynadım, Tek gözyaşı dökmeden... Boş vermeyi oynadım, Dolup dolup taşarken... Yere sağlam basmayı bile oynadım, Dünya, böylesine dönerken... Aday gösterin beni Nobel’e, Işıklar sönüp perde indiğinde... Müge Konor (Ankara)

281


282


283


MAG life style

Zeynep Atmaca

zeynepatmaca@magdergi.com.tr

İçimizdeki Yolculuk

Soğuk bir Nisan günü yazıyorum bu yazıyı, tesadüf Türkiye’deyim… Nisan ayı yoğundu hepimiz için, milletvekili adayları belli oldu, siz bu satırları okurken seçimlere bir ay kalmış olacak. Zor ve hepimizin bir olması gereken bir süreçte, tüm dualarım insanlarımızın hatalarından bir şeyler öğrenmesi yönünde...

H

er gelişimde ülkemdeki karmaşayı fark ediyorum. Hepimiz farklıyız, her telden çalıyoruz. Belki de kısa seyahatlerim bu hissi kuvvetlendiriyor, her geldiğimde birkaç gün içinde ailem, farklı arkadaşlarım ve çeşitli insanlarla değişik yerlerde görüşmek beni yorsa da bir o kadar da hoşuma gidiyor… Bu farklılığı, kopukluğu çok dert ettim kendime. Çok dert eden arkadaşlarımı da dinledim, bu gelişim sırasında farklı kişilerle bu konuyu konuştum. Kimisi “ben bildiğim mekanların dışında bir yere gitmeyi sevmiyorum, rahat etmiyorum” derken, kimi “ben genelde arkadaş grubumla çok eğleniyorum ama ruhumun küçük bir kısmını doyuramıyorum” diyordu. Kiminle beraber olsam karşımdakinin tam aynası değildim biliyordum, bunu bir sorun gibi gördüm uzun bir süre, insan ülkesi ve insanlarından uzaklaştığı fikrini kolayca sindiremiyor, halbuki bir bilse bu uzaklaşma değil, bu yalnızca kendine yakınlaşma. İnsan zamanla anlayabiliyor çok farklı kişilerle derin ve yoğun ilişkiler kurabilmenin aslında ön yargıların artık zayıflayıp, yelpazenin genişlediğinin en güzel örneği olduğunu. Yazıya devam ederken aradan birkaç gün geçti, ülke ve kıta değiştirdim. Şimdi ise yine bir Nisan günü ama dışarısı 26 derece, yazı kıskandıracak bir hava var... Bu aralar Elif Şafak’ın “Aşk” kitabını okuyorum, hepimize olur, bazen bir kitap alırız uzun bir süre bir köşede durur, sonra alelade bir günde elinize alıp okumaya başlarsınız... İşte ben bu zamanların aleladeliğine hiç inanmam, zaten bir kitaptan alacağınız mesaj o anki ruh hali-

284

nize, yaşadığınız şeylere çok bağlıdır... Kitap, Tanrı aşkını içinde taşımayı ve her yere götürebilmenin önemini vurguluyor, her yerde kendi olmak ve her yolculukta kendini aramak... İnsan seyahat ettikçe ve başka diyarları gezdikçe aidiyet duygusundan koptuğunu düşünür, kanımca bir yere aidiyet duygusu zayıfladıkça insanın dünyaya ve daha da önemlisi kendine aidiyet duygusu güçleniyor.

Fransız bir yazar ve filozof olan Jean Grenler demiş ki,“Kendimizden kaçmak için değil ki bu imkansızdır, ama kendimizi bulmak için seyahat edebiliriz.” Bunu çok uzun zaman önce hissetmiştim. Her yolculuğun, her keşfin insanın içinde yarattığı farklılıkları, nasıl ki başka insanlarla iletişim haline girince veya kendimizi ifade etmemiz gerektiğinde görüyor ve kişiliğimizi oluşturuyorsak, başka kültürlere karıştıkça

benliğimizin daha da kuvvetlendiğini, daha da zenginleştiğini anlıyoruz. Kanımca, kendi toprağınızdan fiziksel olarak uzaklaşsanız da, özünüze kavuşuyor, tablonun geneline daha bir hakim oluyorsunuz. Bazı insanlar vardır ki bir kaç tane tanıdım, algısı o kadar açık, duyarlılığı o kadar yüksektir ki, çok seyahat etmemesine, çok yola çıkmamasına rağmen o yolları bilirmiş gibi yaşar. Bu insanlara ayrı bir hayranlığım vardır, sanki doğuştan farklı medeniyetlerle tanışmış, toleranslı insanlarmış gibi gelirler bana. Kimisi de vardır ki imkanı, koşulları olsa da kendi bildiklerinden şaşmayı sevmez, farklı medeniyetlere yelken açmamış değillerdir esasen ancak, gittikleri gördükleri yerleri hep bildikleri gibi yaşar, algılarının sınırlarını zorlamazlar. 18. yüzyılda yaşamış şair Alphonse de Lamartine’in derki: “Çok seyahat etmiş insandan daha tam insan yoktur, o hayatının ve düşünce yapısının şeklini 20 kere değiştirmeyi başarmış bir insandır.” Sanırım söylemeye çalıştığım ve yazdığım şu birkaç satırın özeti, önemli olanın fiziki yolculuklardan çok içimizdeki yolculuklar olduğudur. Chateaubriand dermiş ki “İnsanın büyümek için yolculuğa ihtiyacı yoktur, çünkü içinde zaten sonsuzluğu taşır.”; tabii görmesini bilene. Hiçbir yere gitmiyorsak veya gidemiyorsak en azından okuyalım, bakın bir kitap insanı nerelere götürüyor, Victor Hugo’nun da dediği gibi “Okumak seyahat etmektir, seyahat etmek ise okumak..” İçinizdeki yolculukta yolunuz açık ve bu yola bizi hazırlarken temelimizi kurmakta onca emeği olan annelerimizin Anneler Günü kutlu olsun. Tüm sevgimle…


285


MAG röportaj

Çağdaş Sanat Eserlerinin Arkeolojik Mirasla Dansı Ankara’nın, insanlık tarihini günümüzle buluşturan Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde Dağhan Özil’in koleksiyonundan yapılan seçkinin arkeolojik eserlerle bir araya getirilmesiyle ülkemizde bir ilk gerçekleşti. Her bir parçanın birbirini tamamlayacak şekilde seçilerek yerleştirildiği koleksiyon, müze ve eserler hakkında Dağhan Özil ile harika bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ö

ncelikle sizi biraz tanıyalım. Kendinizden bahsedebilir misiniz? 1983 yılında ülkenin ilk haftalık sanat dergisi Ankara Sanat Rehberi’ni yayınladım. Devam eden yıllarda sırasıyla Sanat Rehberi, Kara Kare, Empatus dergilerini yayınladım. 1986 yılında Artist Dergisi’ni yayınlamaya başlamakla beraber aynı yıl Galeri Artist’i kurdum. Ankara, Berlin ve İstanbul’da şubeleri olan Galeri Artist dünyanın önde gelen çağdaş sanatçılarının ülkemizde sergilerine ev sahipliği yapmak, Türk sanatçılarını da yurtdışında tanıtmak misyonunu üstlenmiştir. 1986 yılından günümüze kadar gittikçe gelişen Artist Dergisi, Artist Modern ve Artist Actual olmak üzere iki ayrı dergi olarak yayınlarını sürdürmektedir. Ünlü sanatçıların eserlerini çoğaltan Galeri Artist Edition da 2006 yılından beri faaliyettedir. Ayrıca 2007 yılında kurduğumuz butik müze dünya sanatına katkıda bulunmuş yerli ve yabancı çağdaş sanatçıların eserleriyle Selçuklu Dönemi İslam Sanatı örneklerini içermektedir. Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde gerçekleștirilen “Savaș, Güç ve İnanç” adlı serginin içeriğinden bahsedelim biraz da… Bu sergi, sanatın bağımsız bir kategori olmadığı zamanlarda üretilmiş, eser niyeti taşımayan “tarihi eserlerle”, sanat kategorisinde yirminci yüzyılda üretilmiş çağdaş sanat eserlerini bir araya getirmesi ile bir ilk oldu. Örneğin Gaziantep’ten çıkarılan M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısı tarihli bazalt savaş

286

arabası kabartmasının bulunduğu mekanda Fred Bervoets’in 2007 tarihli “Bush’un Askerleri” resmi ya da 2005 tarihli Ömer Uluç’un “Bayrak”ı, duvarda yer alarak aynı mekanı paylaşıyor. Sergide birçok ünlü ressamın eserleri var. Bu birlikteliği nasıl sağladınız? Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni ziyaretimde müze müdürü Melih Bey’le görüşmemiz oldu. Batıda az da olsa böyle sergiler yapıldığını kendisine söylediğimde biz niye yapmayalım diye düşündük. Sergimiz savaş ve sağlık üzerine olabilir diye konuştuk. Biz, İstanbul merkezimizde İslam seramikleriyle çağdaş sanat eserlerimizi “İnanç Odası Koleksiyonu” olarak sergiliyoruz. Anadolu Medeniyetleri Müzesi eşsiz bir koleksiyona sahip ancak çağdaş sanat eserlerine ihtiyacı

Burada çağdaş sanatı arkeolojik eserlerle konuşturduk. olabilirdi. Biz de öncelikle Anadolu Medeniyetler Müzesi’nin iç avlusunda bu sergiyi düşündük ancak değişen süre içerisinde bunu diğer salonlara da taşıdık ve bugüne böyle bir sergiyi bitirmiş olduk. Biz aslında başlarken bunun böyle biteceğini bilmiyorduk. Hep el yordamıyla bazı şeyler oldu. En başta arkeolojik eserlerin konusunda bilgili değildik. Müdürümüz, Belma Hanım’ı görevlendirdi. Belma Hanım koleksiyonu anlattıkça biz de elimizdeki çağdaş eserlerle eşleştirmeyi düşündük. Bu süreç içerisinde batıdan olsun, Türkiye’den olsun önemli eserler aramaya başladık. Bazılarını bu sergi başladıktan sonra satın alma yoluna git-

tik. Ramazan Bayrakoğlu, Ekrem Yalçındağ gibi birçok ünlü sanatçı bu müze için eserler yaptılar. 35 sanat eseri, 28 sanatçı bulunmaktadır. Bu birliktelikte müze kent koleksiyonundan sorumluydu, biz çağdaş eserlerden sorumluyduk. Biz elimizdeki eserin ne anlattığını arkeolojik eserlerden sorumlu Belma Hanım’a yolluyorduk. O da kendi elindekiyle bu daha iyi konuşur ya da daha iyi diyaloğa girebilir diyordu. Başlarken böyle bir serginin biteceğini bilmiyorduk ama böyle tartışarak oluşturduk. Bu sergi Türkiye’de ilk kez gerçekleștiriliyor. Peki, bunun gibi sergiler yapmaya devam edecek misiniz? Bizim elimizde var olan çok fazla çağdaş sanat eserimiz yok, sayıca 250 civarında var. Bunların birçoğu uluslararası isimler, çok az sayıda Türk Sanatçısı var. Zaten seçimlerimizi de çoğunlukla inanç kavramıyla ilgili kafa yoran sanatçılardan alıyoruz. Bunlar da genellikle uluslararası bilinirliği çok olan sanatçılar oluyor. Bizim sergimiz bildiğiniz gibi bir ilk oluyor. Tabii ki bu yalnızca bizim karar verebileceğimiz bir konu değil. Burada çağdaş sanatı arkeolojik eserlerle konuşturduk. Bir etnografya müzesinde etnografik eserlerle de konuşturulabilinir ya da bir eski Uzakdoğu eserleriyle konuşturabilecek çağdaş sanat eserleri de bulabiliriz. Sonuçta bu sadece bize değil diğer partnerimize de bağlı oluyor. Başka bir mekanda İslam sanatı eserlerinizi ve aynı zamanda çağdaş sanat eserlerinizi taşımak ister misiniz diye sorarsanız tabi ki de olabilir. Bir boş mekanda, bir müzede olabilir ama genellikle bu konsept çok çarpıcı oluyor, alışılagelmişi kırıyor. Arke-


olojik eserleri izlemek üzere gelmiş olan ziyaretçi birden son yapılmış eserleri görerek bir sürprizle karşılaşmış oluyor. Ben mesela açılış öncesi gezerken bazı arkadaşları inceledim. Çağdaş eserlerin etrafında dönüyorlar ve olayı çözmeye çalışıyorlar. Bu sergiyi, düşünmeyi ve estetiği zorlayan bir felsefeyle yaptık, okumaya değil kafa yormaya iten bir sergi oldu. Bize bu sergi içerisinden en önemli parçanın hangisi olduğunu ve bunun nedenini söyleyebilir misiniz? Bana göre bu serginin en önemli parçası diye bir şey söyleyemem ama çok iyi örtüşen sanat eserleri oldu. Örneğin; Hitit Savaş Tanrısı ile Graupner’in denizci yüzülmüşü elimde çok iyi konuştu. Bana göre; renk uyumu olsun ölçü uyumu olsun birbirleriyle aynı duvarda sergilenmesi mükemmel oldu. Bazı eserler hiç oradan kalkmamalı diye düşünüyorum. Ducopil’in yapmış olduğu eserle anne sütü veren tanrıça heykelinin konuşması, Erdal İnal’ın Kümbeti ile Frig Kümebeti’nin konuşması, Jan Fabre aptallık ölüm taşır tabutuyla yine Jan Fabre’ın kafası kesilmiş ölüm haberi taşıyıcıları şehrin kapısında konuşması gibi böyle 5-6 eser çok iyi uydu.

Çağdaş sanatla çok iyi örtüşen arkeolojik sanat eseri oldu. Yüklediğiniz misyon, dünyada da Türkiye’de de biraz zor. Bu konu hakkında ne düșünüyorsunuz? Müzecilik tarihi son 20 yıldır değişiyor bunu da onun uzantısı olarak görüyorum. Bence bu yönde çok sergi yapılabilir. Baktığımız zaman; çağdaş resim moda oluyor herkes gidiyor çağdaş resim alıyor. İslam sanatı moda oluyor herkes gidiyor İslam sanatından eser alıyor moda bittiği zaman İslam sanatı kapakları bir yere kaldırılıyor onun yerine Ja-

pon sanatı modaysa Japon sanatı; Çin Sanatı modaysa Çin sanatı toplanmaya başlanıyor. Moda da her 10 yılda bir değişip yenileniyor. Oysa seçtiğiniz gerçek bir sanat eseriyse yapı hiçbir zaman ölmeyecek demektir. Siz buradaki değişik kanallarla zevkinizi ve bilginizi zenginleştirebilirsiniz. Arkeolojik eserleri Türkiye’de toplamak zor ama Çin sanatının eserlerini toplayıp çağdaş sanatla buluşturabilirsiniz ya da bir hat sanatıyla çağdaş sanatını buluşturarak hat koleksiyonu yapabilirsiniz. Önümüzdeki yıllarda bir sürü açılacağını düşünüyorum.

Bu müzede 35 sanat eseri 28 sanatçı bulunmaktadır.

Türkiye’nin bu alandaki yerinden bahsedebilir misiniz? İnsanların ilgisi nasıl? Çağdaş sanata şu an yoğun bir ilgi var ve çok muazzam taleple karşı karşıyayız. Bundan sonra da uluslararası çağdaş sanat eserlerinin Türkiye’ye gelmesini düşlüyoruz ve bunun yolunun açılacağına inanıyorum.

ğım ve vakıf kurup oraya bağışlayacağım dediğim eserler oldu. 2005 yılından sonra da ya sanatçılara sipariş verdim ya da sanatçılar benim için yaptılar. Bu koleksiyonu müzayedelerden ya da sanatçıların daha önce yapmış olduğu eserlerden toplayarak oluşturdum. İkisini bir arada sergileme fikrine ise Dusseldorf’ta Insel Hombroich Müzesi’ni gördükten sonra karar verdim.

Bu koleksiyon fikri nasıl ortaya çıktı, bașka illere veya ülkelere tașıyacak mısınız? Koleksiyonu bundan sonra nasıl bir gelecek bekliyor? Ben İslam sanat eserlerini 25 yıldır topluyordum. İran bölündükten sonra; o güne kadar ülkemizde olmayan eserler birden yoğun bir şekilde ülkemize akmaya başladı. İran burjuvasına mensup aileler önce İstanbul’a geliyordu oradan Avrupa’ya kaçıyordu. Onlar gelirken de bu tabakları getirdiler. O zamanlar iyi para ediyordu sonra büyük bir yığın olunca fiyatlar olduğu gibi aşağıya indi. Biz bu arada bir kanal bulmuştuk. Her gelen İslam seramiklerinin içinden kendimce en iyi birkaçını ayırıyordum ve diğerlerini de satıyorduk. Her gelen parçadan bazen 2-3 tane bazen hepsini tutarak 600 taneye yakın koleksiyon oluştu. Daha sonra South Ames’den, Christes’den, Mona Hatoum’dan da çok eser aldım. Paris’ten, Dubai’den de eser taşıdım. Yani 25 yıldır böyle çok hissedilmeden kendiliğimden toplamış olduğum bir İslam sanatı eserleri vardı. 25 yıllık galericilik hayatımda her zaman yapmış olduğum sergilerden kendime eser ayırıyordum ama bilinçli olarak 1997 yılından sonra uluslararası eserler almaya başladım. Bilinçli olarak da artık satmayacağım, koleksiyona tutaca-

Tabii ki de başka illere ve ülkelere taşıyacağız, bunun görüşmelerini yapıyoruz. Koleksiyonu bekleyen gelecekte bir vakıf kuruluyor. Ben İslam sanat eserlerini bu vakfa bağışlıyorum. Son olarak MAG okuyucularına neler söylemek istersiniz? Özellikle böyle bir dergiyi okudukları için teşekkür ediyorum. İkincisi sanata ilgileri varsa bunun için gerçekten para gerekmiyor insan kafasına koyduğu şeyi mutlaka yapıyor. Sanat insanı stresten, günlük kavgalardan uzaklaştırıp; rahatlık ve enerji veriyor. Yalnız plastik sanatla da oluyor demiyorum. Müzik ve sinema gibi sanatlarda insanlara keyif ve yaşam sevinci veriyor ama plastik S sanatlar biraz daha kafa yormayı ve rafine olmayı gerektiriyor. İnsanların sık sık sergi gezmesi gerekiyor. Diğer yandan artık o kadar kolayladı ki gidip sergiyi gezmeden internet ortamında da bakabiliyorsunuz. Canlı olarak gidip özellikle en çok beğendiğinizin eserini görebilirsiniz. Bizim sergimiz de internet ortamında var ama sadece haber olarak var, sanal tur olarak yok fakat bazı eşleşme fotoğraflar yer alıyor. İnternet ortamında bunlara ulaşabilirsiniz. Röportaj: Elvan Köprülü

287


MAG davet

Geceye Ankaralı müzik severler büyük ilgi gösterdi.

Ankara Müzik Festivali Başladı

288GÜRER, DIANA SÖYLEMEZ HEIDEMARIE

28. Uluslararası Ankara Müzik Festivali, MEB Şura Salonu’nda gerçekleştirilen gala gecesiyle Ankaralı müzikseverler ile buluştu. Çok sayıda seçkin ismin katıldığı gecede, Şef Gürer Aykal yönetiminde Eskişehir Senfoni Orkestrası ve Borusan Quartet konuklara adeta müzik şöleni yaşattı. Konser sonrası gerçekleştirilen kokteylde ise konuklar birbirleriyle bol bol sohbet etme şansı buldular.

GÜLSÜM-MUSTAFA BİLGEHAN

RÜVEYDE-GÜNAL AKBAY

NİLÜFER ȘENSÖZ, FULİN ARIKAN


MAG vizyona girenler

289


MAG röportaj

Sahne Sanatında Farklı Bir Tat

“Tiyatro Cafe” Yurtdışında birçok yerde uygulanan ve herkes tarafından beğenilen Tiyatro Cafe artık Ankara’da. Farklı konsepti ve tarzıyla dikkat çeken “cafe” aynı zamanda oyunların sergilendiği bir”sahne”. Gün geçtikçe kaybolmakta olan tiyatro seyircisinin dikkatini çekmeyi amaçlayan ve bu güzel düşünceyle Ankaralılar’ı buluşturmak isteyen başarılı oyuncu Cantuğ Turay ile sizler için keyifli bir röportaj gerçekleştirdik...

Ö

ncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 1980 yılında Ankara’da doğdum. Ortaokula kadar Ankara’da yaşadım daha sonra ailemin işi dolayısıyla Antalya’ya gittim. 4 yıl Antalya’da yaşadıktan sonra yine ailemin işi dolayısıyla İstanbul’a taşındık. Lise hayatım İstanbul’da geçti ama daha sonra tiyatro istediğim için ve bana göre Türkiye’deki iyi konservatuarların Ankara’da olduğunu düşündüğüm için Ankara’ya geldim. 2001 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı’nı kazandım. 4 yıllık eğitimin ardından 2005 yılında mezun oldum. Mezun olduktan sonra birçok projede görev aldım. Televizyonda, radyoda, tiyatroda birçok faaliyette bulundum. İlk olarak TRT’de üniversiteleri tanıtan bir programın sunuculuğunu yaptım daha sonra Türkiye’deki turizm merkezlerinin özelliklerini, yemek kültürünü anlatan bir program sundum. 2006 yılında “Bizim Evin Halleri” adlı bir dizide görev yapmaya başladım yaklaşık 550 bölüm çektik. 2008 yılında diziyi bitirdikten sonra 6 ay kadar tiyatroya ağırlık verdim sonra tekrar 2009 yılında şuan halen yayınlanan “Deniz Yıldızı” dizisine geçtim ve hala o projede görev alıyorum. Bu işin televizyon kısmının yanında biraz eğitim kısmından bahsedecek olursam Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sa-

290

Tiyatro Cafe fikri nasıl ortaya çıktı ve ne zamandır hizmet veriyorsunuz? Ben hep bu tarzda, alışılagelmişin dışında bir tiyatro yapmak istiyordum. Çünkü Türkiye’de bir şey beğenildiği zaman hep aynı şey yapılıyor alternatif üretmeye çoğu insan cesaret edemiyor. Ben de dedim ki; tiyatro acaba bir sahne mantığından ziyade bir cafe’de, belki bir sokakta yapılabilir mi? 2005 yılında mezun olduktan sonra bunu deneyerek başladım ve çok beğenildi. 4 yıldır oyunlarımız kapalı gişe oynuyor çok yoğun bir talep var, bu da bizi çok mutlu ediyor. Tiyatro Cafe projesi Begüm Topçu ile birlikte oluşturduğumuz bir projedir. Ben bu düşüncemi ona aktardıktan sonra hayata geçirmeye karar verdik ve ilk olarak “Peynirli Yumurta” adlı oyunla sahnemizi açtık.

Biz tam adımızla özleşen bir tiyatro yapmaya çalışıyoruz.

Ekipteki diğer kișilerden de bahsedelim isterseniz, kimler var ekibinizde? Begüm Topçu, Alper Baytekin, Emre İğdemir, Başak Akbay bunlar bizim ana kadromuz. Bir de alt kadromuz var burada çocuk oyunlarında görev alan arkadaşlarımız var.

natlar Fakültesi’nde yüksek lisans yapıyorum. İdari kurumda yani askeri, bakanlıklar gibi bu tip kurumlarda eğitim veriyorum, üniversiteler gibi ritüel sanat merkezinde oyunculuk eğitimi ve tiyatro dersleri veriyorum ve 2007 yılından beri Tiyatro Cafe projesini icra ediyoruz.

Türkiye’deki diğer tiyatro cafe’lerle bir bağlantınız var mı yoksa tamamen bağımsız mı? Aslına bakarsanız geçtiğimiz yıla kadar İstanbul Tiyatro Cafe vardı. Onlara sonra ne oldu bilmiyorum. Hiç bir bağlantım yok. İstanbul’da yapılan cafe tiyatroları biraz in-


Sahnelemeye de devam ediyorsunuz. Evet ediyorum.

celeme fırsatı buldum fakat bizim konseptle hiç alakaları yok. Onlarınki de çok güzel, onlarınki de alternatif tiyatro ama biraz daha farklı biraz daha avangard, biz tam adımızla özleşen bir tiyatro yapmaya çalışıyoruz. Konseptinizden bahsettik zaten ama farklarınız nelerdir yani normal bir tiyatrodan, normal bir sahneden farklarınız nelerdir, insanları buraya getiren farklarınız ne? Sanırım insanları buraya getiren en önemli unsur tiyatro ortamlarının alışılagelmiş olan o soğuk atmosferini birazcık kırmak. Soğuktan kastettiğim; koltuğunuza oturup sadece oyunu seyretmek ses çıkaramamak, bu durum çoğu kişi için cazibesini yitiren bir nokta oldu. İnsanlar bunu yapacaklarına sinemaya gitmeyi tercih ediyorlar. Bizim tiyatronun en büyük özelliği masanızda oturup bir şeyler yiyip içerken arkadaşlarınızla sohbet edebileceğiniz gibi oyuna da katılabileceğiniz bir projedir.

Tiyatro, opera, bale gibi sahne sanatları günümüzde artık neredeyse lüks haline geldi, insanlar bunlara bütçe ayırmak yerine televizyon izlemeyi tercih ediyorlar. Sizin bu durum hakkında düșünceleriniz neler? Şöyle söyleyeyim opera, bale, tiyatro lüks olarak görünüyor çünkü günümüzde insanlar o kadar çok bireyselleştirdiler ki internete bağımlı, dizilere bağımlı, iletişim yoksunu oldu. İnsanların hadi gideyim tiyatroya da tiyatrodan bir şeyler öğreneyim diyebileceği bir ortam olmuyor çünkü oradan öğrendiğini şuan dışarı çıktığında paylaşabileceği insanlar bulamıyor. Önceden 70’li 80’li yıllarda tiyatroların bir duruşu vardı, tiyatroların bir derdi vardı ya da insanların bir derdi vardı. İnsanlar için operaya gitmek saygınlık demekti. Günümüzde özentiliğe dönüştü bu, kimin komşusu gidiyorsa ben de gideyim denmeye başlandı. Bunu da insanların sanattan kopma noktasındaki yalnızlığa bağlıyorum çünkü insanlar dışarı çıkmak istese mesela 3-4 kişilik aile bir operaya gitmek istese 15 liralık biletten 60 lira sadece bilet parası ediyor, hadi bir şeyler de yiyelim dese

Ekonomik zorluklar ve kişilerin yalnızlığı sebebiyle opera ve bale lüks sayılıyor.

4 yıldır oyunlarımız kapalı gişe oynuyor ve çok yoğun bir talep var. Çoğu zaman interaktif bir şekilde de devam ettiriyoruz oyunu mesela seyirciye sataşıyoruz, seyirciden bir şeyler alıyoruz ya da seyirci laf atıyor, biz ona cevap veriyoruz böyle olunca insanlar kendilerini ev ortamında gibi daha sıcak hissediyorlar ve oyuncuyla dip dibe olarak oyunu izleyince daha farklı bir durum oluşuyor. Böylece beklentiler artıyor bu noktada da beğenisinin herhalde en büyük özelliğinin bu olduğunu düşünüyorum yani alışılagelmiş tiyatrodan tamamen farklı yenilikçi ve yeniliğe açık bir tiyatro bizim yaptığımız. Bugüne kadar kaç oyun sergilediniz? Peynirli Yumurta, Matruşka, Espritüel, Lakırdı Salatası, Baş Belası, Senden Benden Bizden yani 6 oyun.

olursanız binlerce yıldır yok edilemeyen ya da tüketilemeyen bir sanattır tiyatro ya da sahne sanatları, demek ki bunda bir şey var, insanların buna ihtiyacı var. Eğer şuan siz televizyon açıp televizyonla kendinizi mutlu ediyorsanız bilin ki bu sadece kendinizi kandırmak. Tiyatro, bale sanatı ayrıcalıklı sanatlardır ve sokaktaki 10 kişiden 9’unun yapamayacağı sanatlardır. Eğer buna ilgileri varsa mutlaka peşinden gitsinler, hobi olarak bu mesleği yapsınlar, deşarj olmak için yapsınlar ama mutlaka yapsınlar ve ayda en az bir tane bile olsa tiyatro seyretsinler. Hatta diyorum ki, “beni diziden takip eden ya da seven herkese teşekkür ederim ama gelin bakın bir de beni sahnede izleyin, emin olun daha çok beğeneceksiniz.” çünkü ekranda gördükleri oyuncuların çoğu tiyatro kökenli, mutlaka görev aldıkları tiyatrolar var o yüzden gidip mutlaka tiyatro izlesinler.

30-40 lira da yemeğe gidiyor. Yani bir kişinin 120-130 lira opera maliyeti oluyor. Bunun yerine televizyonu açıp yemekten sonra bir diziyi izlediği zaman sıfır maliyetle tamamen ilüzyona kapılıp 2 saatini bomboş harcayabiliyor, insanlar bundan mutlu oluyor. Opera ve balenin şuan lüks sayılmasındaki en büyük neden hem ekonomik zorluklar hem de kişilerin yalnızlığı olarak düşünüyorum. Tiyatro ve diğer sahne sanatlarıyla ilgilenmek isteyen okuyucularınız için neler yapmalarını, nasıl bir yol izlemelerini önerirsiniz? Tiyatronun oyunculara olduğu kadar neticelere de çok fazla ihtiyacı var. Dikkat edecek

Son olarak söylemek istedikleriniz neler? Ankara’da alternatif bir şey yapıyoruz. Ankara’da artık sosyal hayatın ne kadar kısırlaştığını biliyoruz. Bunu eğlence mekanlarından tutun da restoranlara, tiyatro sahnelerine, sinema salonlarına kadar birçok perspektifte görebilirsiniz. Çok değil 10 yıl önce sinema kültürü Kızılay’da mahalle aralarındayken şuan sadece AVM’lerde toplanmış durumda. Artık Ankara’daki özel tiyatrolar bir bir kapanırken sadece devlet tiyatrosu bünyesinde yapılan oyunlara mahkum olarak yaşamak zorundasınız. Biz şuan alternatif bir şey yaptık ve Ankara’da her şey çok kritik diyen okuyucularımıza “Madem kritik, gelin bir de farklı bir şey izleyin. Bakalım, beğenecek misiniz?” diyorum ve herkesi tiyatromuza davet ediyorum. Röportaj: Görkem Öteyaka

291


292


293


MAG bakım

Esen Soydan esensoydan@magdergi.com.tr

İnci Soydan ile Doğal Güzellik Sırları

Şimdiye kadar yüzlerce güzellik yazısı yazdım ve çeşitli röportajlar yaptım. Bu sayıda her ikisini birleştirip, güzellik yazılarımın arkasındaki şefle röportaj yapmak istedim. Biricik annem, iş ortağım, arkadaşım, ustam İnci Soydan ile kızı olarak değil, bir güzellik editörü olarak röportaj yaptım.

Ç

ocukken hayalinizdeki meslek neydi? Belli bir meslek hayalim yoktu ama hep yaptığım işte en ünlü olmayı hayal ederdim.

Bitkisel formüllerinizi nasıl buluyorsunuz, bir laboratuarınız var mı? Mutfakla arası iyi olan bir insanım. Dolayısıyla baharatlarla, bitkilerle çok haşır neşir olmam mesleğimle birleşince, kendiliğinden formüller ortaya çıkıyor. Mutfak benim laboratuarım.

Bu mesleği nasıl seçtiniz? Çocuklarım büyüyünce bir iş yapmak istedim. Bana ve kadınlara en yakın meslek buydu.

Herkes formüllerinizin bir araya geldiği bir kitap beklentisi içinde, bunu ne zaman gerçekleștirmeyi planlıyorsunuz? Kızım Esen’le anlaşıp, söz dinlersem hemen gerçekleştirmeyi planlıyorum.

Bir daha dünyaya gelseniz hangi mesleği yapmak isterdiniz? Bilim insanı olmak isterim, şayet yapamazsam yine bu mesleği yapmak isterim.

10 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz? Hayatta olursam, Avrupa’nın herhangi bir metropolünde bu işi yapıyor olurum.

Hep yaptığım işte en ünlü olmayı hayal ederdim. Bu ișin artıları ve eksileri nelerdir sizin için? En büyük artısı değişik insanlarla karşılaşıyor olmak. Her dilden, dinden, kültürden birçok farklı insanla tanışmak büyük şans. Bu mesleği yapan herkesin aynı kefede tutulması da en büyük eksidir. 20 senedir güzellik sektöründe hatırı sayılır bir isme kavuștunuz, bașarınızın arkasında yatan sır nedir? Öncelikle sabrım. İşimi ve insanları sevmem.

294

olmak için neler öneriyorsunuz? Cildi canlandırmak için haftada bir maske ve peeling ile mini bakım yapılmalı. Bunun için mevsimsel meyvelerin kullanılmasını tavsiye ederim. Ayrıca mevsiminde çıkan meyveleri ideal miktarlarda yemek, cildi dış etkenlere karşı içten güçlendirir.

Bașta çocuklarınız olmak üzere, bir anne olarak gençlere ne tavsiye edersiniz? Gençliklerinin kıymetini bilsinler, dolu dolu yaşasınlar. Çünkü giden günler bir daha geri gelmiyor. Onun için biz anneler çocuklarımıza karşı bu kadar toleranslıyız. Sizce kadınların ciltleri için yaptıkları en önemli 3 yanlıș nedir? En başta sigara içmeleri. Az su içmeleri, ciltlerini iyi tanımadan yanlış ürün kullanmaları. Baharda ve devamındaki yaz mevsiminde sağlıklı bir cilde sahip

Mutfak benim laboratuarım. Çok teșekkür ederim cevaplarınız için. Sizi tüm anneler adına kucaklayıp, annelik duygusunun güzelliğini tadan tüm kadınların anneler gününü kutlarım. Ben teşekkür ederim. Bu benim için çok özel bir röportaj oldu.


MOS KUAFÖR

295


MAG açılış

İLKCAN, NAZLICAN SOLUK

TUĞÇE SEZGEL

VEFA ÇİLESİZ, ÇİĞDEM PEKİNER

Yirmi beş senedir birçok kozmetik firmasında çalışan Sevgi Soluk, kendi adını taşıyan “Stil ve İmaj Danışmanlığı” hizmeti vereceği ofisini açtı. Çocukluktan beri hayal ettiği işi kurduğunu ve Ankaralı güzel bayanları ön plana çıkarmak istediğini belirten Soluk’u yakın çevresi bu özel günde yalnız bırakmadı.

SEVGİ SOLUK

Yılların Tecrübesi Ankaralılarla Buluştu 296

SEDA KÜÇÜK

ELİF GÜRYEL

GÜLMİSAL CAFERİ

SELVİ YETKİN


297


MAG davet

GÖKÇEN ONGUN, GÜLȘAH CEREN POLAT, GÜLİN GÜLBAHAR

İPEK TAȘ

CEREN, NÜVİT-KAMURAN ERKUȘ

Sene Sonunda Düğün Bilkent Lisesi’nde öğretmen olarak görev yapan Ayça Yıldırım ile Eczacıbaşı Vitra’da Proje Yöneticisi Serdar Karadeniz, Bilkent Üniversitesi’nin içindeki The Forty Nine Restoran’da evlilik öncesi ilk adımı attılar. Yakın dostları ve aile büyüklerinin katıldığı gecede, ikilinin mutluluğu ve heyecanı yüzünden okunuyordu. Altı sene önce arkadaş ortamında tanışan ve iki senedir birlikte olan çift, sene sonunda hayatlarını birleştirmeyi planlıyorlar.

298 YILDIRIM, SERDAR KARADENİZ AYÇA

OSMAN KESKİN, NİLÜFER ÖZ

SERAP-SÜREYYA KARADENİZ

SEHER-UĞUR YILDIRIM


299


MAG röportaj

DOĞÇEV “Önce Can”

Topluma doğa ve canlı sevgisini aşılamak için kurulan DOĞÇEV (Doğa ve Çevreyi Koruma, Yaşatma Derneği) 2005 yılından beri çok güzel başarılara imza atmış. Sokakta kalan sahipsiz, bakıma muhtaç canlıların korunması ve yaşatılması gibi büyük bir misyon üstlenen Behiye Eryılmaz ve diğer gönüllüler eğitici faaliyet ve etkinliklerde bulunarak “önce can” sloganı ile ilerliyor. Derneğe tahsis edilen 127 dönümlük bir arazi içerisinde kurulan sahipsiz kedilerin barınabileceği bir “Kedi Evi” inşa edilmiş. Burada bir sürü kedi, birkaç köpek hatta eşek bile var. Behiye Eryılmaz ile sokaktaki canlılarımız ve “Kedi Evi” hakkında bir sohbet gerçekleştirdik.

Ö

ncelikle kedilere ait böyle bir kedi evi açmak nereden aklınıza geldi? Kedi evini açtığımız zaman Çankaya Belediyesi Hayvan Barınağı ile ilgileniyordum. Orası daha çok köpek ağırlıklı bir barınaktı. Kedileri koymak için uygun şartlar yoktu. Bunun eksikliğinden yola çıkarak derneğimiz adına bir kedi evi açmak gereği duyduk. Ayrıca sokaktan kurtardığımız özürlü ve sağlıklı kedilerimiz vardı. Bunları bir yerde korumaya çalışıyorduk. DOĞÇEV orman arazisini aldıktan sonra ağaçlarımızın içine onları özgürce kendilerini ifade edecek bir ortam yaratmaya çalışarak bu kedi evini kurduk. Kedi evini hazırlarken detaylı araştırmalarda bulunduk. Onların kendilerini sıcacık evlerinde hissetmelerini sağlamak amacıyla bu işe başladık. Isıtmalı odalarında halıyla kaplanmış rafların üzerlerini şirin minderlerle donattık. Kapalı alanlarının dışında özgürce dolaşabilecekleri bir ortam yarattık. Fakat canlarımızın üremelerini nasıl engelleyebilirdik? Yani öyle bir kedi evi olmalıydı ki üremesinler. Sokaktan kurtardığımız kedilerimizi önce kısırlaştırdık, sonra bütün rutin aşılamalarını yapabilecek bir veteriner kliniğiyle anlaştık. Derneğimiz gönüllüleri dışında 2 personel edinerek hayvanlarımızın beslenmesinde sağlıklı kuru mamalar kullandık.

300

Bu kedi evini kurarken asıl amacınızın sadece sokaktaki sağlıklı kedileri kurtarmak olmadığını, özürlü kedilere de kucak açtığınızı belirttiniz... Sadece sağlıklı değil, engelli sokak kedilerini de kurtarmak asıl amacımızdı. Trafiğin yoğun olduğu yerleşim yerlerinde ve apartman aralarında sıkışmış olan ve bu konuda çok zarar görmüş olan canlarımız, birinci derecede kedi evinin asıl sahipleridir. Buna ek olarak insanlar tarafından darp edilmiş ya da terkedilmiş, ayrıca onlardan bir lokma yemek artıklarını bile esirgenmiş kedilerimiz de kedi evimizin asıl sahipleri arasındadır.

Burada hiç yavru kedi görmedim. Minik yavruları bulduğunuzda ne yapıyorsunuz? Başlangıçta yavru kedileri de koymayı denedik, ancak yavru kedilerin hemen hastalandıklarını ve onları kaybetme riskini görünce bu uygulamadan hemen vazgeçtik. Ayrıca uyum gösterse bile kısırlaştırma çağları gelmediği için bu kadar kedi arasında üreme

riskiyle de karşı karşıya gelmek zorunda kalabilirdik. Veteriner yardımı alarak ilk bakımları yapılan bu yavruları derneğimiz bürosunda ya da evimizde sağlıklı olarak büyütmeye çalışırken bir yandan da internet ortamında haberleşme gruplarımızda ya da web sayfamızda resimlerini de yayımlayarak onları sahiplendirmeye çalışıyoruz. Kediler ilk buraya geldiklerinde hemen diğer arkadașlarının yanına bırakılıyor mu? Hayır. Önce kedimizin veteriner hekimlerimiz tarafından kontrolü ve gerekiyorsa müdahalesi yapılıyor. Bir rahatsızlığı varsa bu süreyi veteriner kliniğinde tamamlayan yeni misafir kedimiz bu defa yerleşkemizdeki kedi misafir odasında 15 gün misafir edilerek ortama uyumu sağlanıyor. Bir anormallik yoksa bu süre sonrasında arkadaşlarının yanına bırakılıyor. Herhangi bir nedenle sahibi tarafından yașadıkları ev ortamından uzaklaștırılmıș yetișkin kedileri de kedi evinize alıyor musunuz? Açıkçası çok tercih etmiyoruz. Aldığımız kediler ev ortamına alışkın olduklarından dolayı kedi evine uyum sağlayamıyorlar. Deneyimlerimiz bu kedilerin kedi evini terk edip sahiplerini aradıkları yönünde. Yerel yönetimler neden sadece sokak hayvanlarından köpekler için barınaklar


açıyor. Neden kediler için özel bir barınak ya da kedi evi yok? Aslında bu sorunuz çok doğru. Bu, yerel yönetimlerin yasal görevi. Çünkü yasa; sokak hayvanlarının tümü için rehabilitasyon merkezleri açmak zorunluluğunda olduğunu belirtmektedir. Gördüğüm barınaklarda doğumlar oluyor. Oradaki köpeklerin kısırlaștırılmıș olması gerekirken bu doğumlar nasıl oluyor? Bu konuda, yerel yönetimleri suçlamamak lazım. Sokaktan toplanan köpekler arasında hamile olanlar da rehabilitasyon merkezlerinde koruma altına alınabiliyor. Haliyle ayrı bir yerde doğum gerçekleşiyor ve yavrular sütten kesilince anne kısırlaştırılıp alındığı yere tekrar bırakılıyor, sonra da bu yavrular sahiplendiriliyor. Barınağa alınan köpekler öncelikle kısırlaştırıldığı için hamile kalmaları pek mümkün değildir.

DOĞÇEV kedi evinde kediler dıșında köpek, eșek gibi diğer canlılar da az sayıda da olsa var. Bunların bir arada yașaması bir sorun olușturuyor mu? Köpeklerimizin ve eşeklerimizin sayısını artırmamaya özen gösteriyoruz. Edindiğimiz bu köpek ve eşekler de ya sahipleri tarafından yaşından dolayı terk edilmiş ya da engelli hayvanlar. Biz de sevgiyle onlara da bu mekanı açtık. Buradaki köpeklerimiz kedilerimizle öylesine sarmaş dolaş ve arkadaşlar ki, sanılanın aksine kedilerimizi, çevredeki diğer başıboş köpeklere karşı koruyor ve sahipleniyorlar. Kesik Kulak adında 10 güvenliğe bedel, bekçi yeteneğine sahip olan bir köpeğimiz var. Bu köpeğimiz kedi evi alanımız içine bizim iznimizin olmadığı hiçbir canlıyı sokmaz. Şeker isimli bir diğer köpeğimiz de kedilerimizle sevgi yumağı oluşturmaktadır. Bu yerleşkede; ormanımız içerisinden bir dere akmakta ve burada da karabataklar, dalgıç kuşları dışında balıklarımız ve kurbağalarımız da bulunmakta ve hatta minik

ve besili tarla fareleri de misafir dostlarımız arasında yer almaktadır. Yerleșkenizdeki bu șirin kedi evindeki giderlerin altından nasıl kalkıyorsunuz? Zor olmuyor mu? Sadece mama maliyeti olsa iyi, personel giderleri, veterinerlik hizmet giderleri ve elektrik su gibi diğer sabit maliyetler bizi oldukça zorluyor. Şu anda kuru mama maliyetlerinin tümünü karşılayamadığımız için, kimi otellere hijyenik büyük kovalar bıraktık, onların bizim için ayrıştırdığı yiyecek artıklarını haftada bir iki kez alarak mama takviyesinde bulunuyoruz. Bu konu için Sheraton ve Rixos Otellerine şükranlarımızı sunuyoruz. Web sayfamızda hayvan severlere açtığımız gerek nakdi, gerekse mama olarak yardım sayfası bulunmaktadır. Bir şekilde yardımda bulunarak üzerimizdeki bu ağır sorumluluğu üstlenen hayvan severlere de teşekkürü bir borç biliriz. Evet, böyle bir yerin sadece gönüllülerin ya da üyelerin verdikleri aidatla ișletilmesi pek mümkün görünmüyor ama duyarlı tüm okurlarımızın katkıları olacağına inanıyorum... Elbette mümkün değil. Ne yazık ki insanlarımızın sivil toplum kuruluşlarına katılmaları ve katkıda bulunmaları çok alışılageldik bir davranış değil. Toplumun sosyal sorumluluklara daha duyarlı olmaları gerekmektedir. Bizim için süreklilik önemlidir. Bir defada yapılan bir bağıştan ziyade her ay düzenli olarak yapılan on veya yirmi liralık bağışlar hayvanlarımızın daha sağlıklı ve mutlu yaşamasına büyük katkı sağlayacaktır. Böyle katkılar insanı, günün stresinden, karamsar görüşlerden uzaklaştırarak yaşamlarına bir ışık gibi yansıyacak ve onları çok rahatlatacaktır. Aslında çocuklar oldukça duyarlı ve bilgililer. Canlıların yaşam haklarına saygı ve hayvan sevgisinin, topluma küçük yaşlarda verilmesinin ben de önemli olduğu görüşündeyim. İlköğretim okulları ve ana okullarda yaptığımız çalışmalarda çocukların yaklaşımlarının çok bilinçli olduğunu gördük. Kendimizi sanki bir üniversitede, üniversite öğrencileri ile konuyu inceliyormuşuz gibi hissettik. Bu konuya yetişkinlerden daha hassas, daha bilinçli ve hatta daha bilgili yaklaştıklarını gözlemledik.

Oldukça büyük sorumluluğu olan hem de maddi-manevi oldukça yorucu olan ve sizin için insani, ahlaki karșılığı dıșında hiçbir getirisi olmayan bu ișe neden kalkıștınız? Benim ayakta duruşum ve manevi doygunluğum, yaptığım bu çalışmaların bende bıraktığı manevi hazzın kuvvetinden kaynaklanmaktadır. Bundan müthiş bir haz duyuyorum... Kedilerle ilgili bizle paylașabileceğiniz özel anılarınız var mı? Bir gün büromuzu aradılar, Ankara Küçükesat semtinde yağmur altında gözleri olmayan bir kedinin çaresiz durumda olduğunu ve ne yapabileceğimizi sordular. Telefon açan kişi, kendisinin yaşlı olduğunu ve veteriner hekime götürecek maddi olanaklara sahip olmadığını belirtti. Hemen harekete geçerek gidip kediyi aldık ve veteriner hekimimize götürdük. Gerçekten iki gözü de görmüyordu. Bu durumda onun kedi evinde yaşam mücadelesi vermesine gönlümüz razı olmadı ve kendi evimde hayat arkadaşı yapmaya karar verdim. Garfield adını koyduğum bu yetişkin kedi yaklaşık 2 yıldan beri evimizin paydaşı durumunda. Garfield ile birlikte, bebekken gözlerini kaybeden beş altı yıldır bizimle evimizi paylaşan Mantar isimli kedim, Behiye, Andre ve Bobo isimli üç köpeğimizle evimizi paylaşmaktayız. Yaptığımız bu söyleși için size teșekkür ederiz. Derneğinizi daha iyi tanımak ve size katkıda bulunmak isteyenler için web adresiniz ve banka iban numaranızı verebilir misiniz? Derginizde bize yer ayırdığınız için canlarımız adına teşekkür ederiz. Sitemizin web adresi: www.dogcev.org; Banka iban no: İş Bankası – Köroğlu Şubesi/ Ankara TR 0800 0640 0000 1423 4031 4741 Röportaj: Elvan Köprülü

301


MAG pınar’ın bahçesi

Şarkılara Konu Olan

Pınar Çakmak

pinarcakmak@magdergi.com.tr

MANOLYA

Bahçe severlere müjde! Artık Manolya Ağacı sadece Akdeniz ve Marmara’da yetişmiyor. Ankara’nın bile kışları soğuk iklimine artık o da uyum sağladı... Onu çeşitli yapı marketlerin bahçe reyonlarında ve seralarında bulabilirsiniz!

İ

nanıyorum ki varsa bahçenizde ya da balkonunuzda görselliği ile sizi büyüleyecektir; manolya... Bu ay, bunazlı ağacın bakımına şöyle bir göz gezdirmeye ne dersiniz?

döneminde sık sık sulamak gerekir. Ilıman bölgelerde iyi gelişim gösterdiğini düşünerek, bahçemizin güneş gören ya da yarı gölge alanına dikmek onu mutlu edecektir. Rüzgar ve cereyanın başlıca düşmanı olduğunu da unutmayalım. Üretim: Haziranda otsu dallarından çelik alma yöntemiyle yapılır. Çiçekleri: Yapraklarını kışın döken Manolya, ilkbaharda açan gösterişli beyaz, pembe çiçekleri ile laleye çok benzer. Çiçeklenme sonrasında yapraklanır ve çiçeklerine veda eder.

. Saksının dip kısmına 1-1,5cm kalınlıkta ince dişli kum ya da torf perlit (seralardan edinebilirsiniz) seçin. . Saksıya dikeceğiniz bitkinin cinsine uygun toprak ile saksıyı bir miktar doldurun. . Büyük saksı çiçeklerindeki kökler dipteki su alma deliğinden çıktıysa iki boy büyük saksıya geçirmeyi unutmayalım. . Eğer plastik saksıysa, çiçeği saksıdan çıkarırken eski saksımızın kenarlarını hafifçe esnetelim. Saksıyı sol elimizin dibinden kavrayıp, ters çevirip yavaşça topraklı bitkimizi de sağ elimizin işaret parmağıyla orta parmak arasına alıp çiçeğimizi çıkaralım.

Fiyatı: Fidanlıklarda 75-500 TL arasında değişmektedir.

Manolyalar derine giden yaygın bir kök sistemine sahiptir ve balkonunuzdaki bir saksıya ekecekseniz derin bir saksı seçmekte fayda vardır. Toprağının nemli olmasına ve mineral bakımından zengin olmasına da dikkat edelim. Derin ve gevşek toprak, rahat büyümesini ve boyalanmasını sağlayacaktır. Gelişim 302

SAKSI DEĞİŞTİRMENİN TAM ZAMANI İlkbaharın coşkusuna seyirci olduğumuz şu günlerde çiçeklerimizi mutlu etmenin formülü saksılarını değiştirmekten geçer. Bizler kadar onların da temiz havaya ihtiyacı vardır. İşte size saksı değiştirmenin püf noktaları: . Saksısını değiştirmek istediğiniz çiçeğe iki gün öncesinden su verelim. . Eğer bitkinizin saksısı küçükse onu bir boy daha büyük saksıya ekmek gerekir. . Yeni saksının dibindeki su alma deliklerini küçük taş parçaları ile kapatın. Ancak suyun girip çıkması engellenmemeli.

. Çiçeğimizin kökleri saksının içini sarmışsa dışa taşmış kökleri tıraş edelim. .Yeni saksısına yerleştirdiğimiz çiçeği toprağın üzerine oturtalım. Kenarlarını toprak harçla dolduralım. Saksıdan 2-3cm su göllenme boşluğu bırakıp altı çıkana kadar can suyu verelim.


303


MAG kısa kısa

Swiss’de Müzayede

Ankara Antikacılık tarafından Swissotel’de bir müzayede gerçekleştirildi. Başkan Muhsin Önder’in yönettiği müzayedeye, Ankaralı sanatseverler büyük katılım gösterdi. Etkinlikte Fikret Mualla, Abidin Dino, Avni Arbaş, Turan Erol gibi sanatçıların tabloları yoğun ilgi gördü.

Dedeman Ankara’dan Annelerimize Özel

Annenize güzel bir sürpriz yapmak ve keyifli bir Anneler Günü organize etmek istiyorsanız, Dedeman Ankara 8 Mayıs Pazar günü Anneler Gününe özel muhteşem bir kampanya hazırladı. Sadece bu güne özel olarak yapılan kampanya kapsamında konuklar, iki kişilik brunch keyfine 39 TL’ye sahip olabilecekler.

Fatih Kıral Yerli Ürün Koleksiyonları Ankara’da!

2008 yılından bu yana Ankaralılara Stanley Kids By Fatih Kıral çocuk ve genç odası koleksiyonlarını sunan Fatih Kıral, artık aynı showroomda Ankaralıları Fatih Kıral ayrıcalıklı ürünleri ile de buluşturuyor. Showroomda hem çocuk ve genç odası mobilya hem de Fatih Kıral’ın ayrıcalıklı tüm ürünlerini görebilmeniz mümkün. Yerli koleksiyonlarında da ithal mobilyalar kadar kaliteli ürünleri sunan Fatih Kıral, klasik ve zamana ayak uyduran özel tasarımları ile mobilya sektöründeki 30 yıllık tecrübesini yansıtıyor. Fatih Kıral-Stanley Kids by Fatih Kıral Uğur Mumcu Cad. No:17 Gaziosmanpaşa Ankara

iStockphoto’dan Türkiye’ye Özel Görsel Arama Motoru Teknolojisi iStockphoto 7 milyonu aşkın kişiden oluşan bir uluslararası müşteri tabanının kusursuz stok imajını, video ya da ses dosyalarını eskisinden çok daha hızlı ve kolay bir şekilde bulmasına yardımcı olmak üzere tasarlanan kişiye özel yeni bir araştırma algoritmasının uygulanacağını duyurdu. iStockphoto’nun sağlam arama motorunun arka planında çalışan yeni algoritma, kullanıcının dilini ve bulunduğu yeri dikkate alarak sonuçları buna göre öncelik sırasına diziyor. 304

Strongbow İle Sihirli Bir Dokunuş

Ceviz üzerine varak detaylar ile süslenmiş klasik çizgilerde şık bir dresuar-konsol.

Strongbow birbirinden güzel ürünleri sizlerin beğenisine sunmaya devam ediyor. Evinizde şık detaylar yaratmak için mutlaka Strongbow’u ziyaret edin.


MAG kısa kısa

TAÇ’TAN FUTBOL TUTKUNLARI İÇİN KARANLIKTA PARLAYAN ÖZEL NEVRESİM TAKIMLARI Ev tekstili modasına yön veren TAÇ, yepyeni “Gece Işıltısı”, karanlıkta parlayan lisanslı ürün serisi ile futbol tutkunlarına keyifli uykular vaat ediyor; sporsever yetişkin ve çocuklara eğlence dolu bir dünyanın kapılarını açıyor. Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor spor kulüplerinin özel tasarım nevresim takımları yine göz kamaştırıyor. Ön yüzleri özel fosfor maddesi ile parlak bir şekilde tasarlanan çift taraflı nevresim takımlarının her iki yüzü farklı desenlerle bezeli…

Persan’ın Vitrini

Çok kısa bir süre önce web sitesini yenileyen Persan, daha sıcak ve özgür bir paylaşım ortamı yaratmak için de “Vitrin” ismiyle bir blog kurdu. Kısaca “bizi anlatan şeyler” başlığı ile ifade ettiği Vitrin aracılığı ile Persan; dekorasyon, tasarım, moda, tekstil ve genel olarak hayatın her aşamasındaki deneyimlerini, bilgilerini, çalışmalarını ve geleceğe yönelik düşüncelerini burada paylaşıyor. Vitrin’i takip etmek için; http://vitrin.persan.com.tr

Lisa Corti İstanbul’dan sonra Alaçatı’da…

Canlı renkleriyle dikkat çeken, 2004 yılından beri Türk müşterisine İstanbul’daki mağazasından hizmet veren “Lisa Corti”, 2011 İlkbaharYaz sezonu başlarken Alaçatı’daki mağazasını da hizmete sundu. Dünyaca ünlü tasarımcı Donna Karan, Monaco Prensesi Caroline, Ürdün Kraliçesi Rania, Meryl Streep, Sofia Loren ve Ferzan Özpetek gibi dünya çapında önemli ve ünlü kişilerin vazgeçilmez markalarından biri olan Lisa Corti; Milano, Roma, New York, Madrid ve İstanbul’dan sonra artık Alaçatı’da. web: www.ckotekstil.com

ANSE MDM’de “Feng Shui Semineri” Seçkin ve önemli dekorasyon markaların bulunduğu ANSE MDM’de “Feng Shui Öğretisi Semineri” düzenlendi. Danışman Dilek Demirci tarafından verilen, yaşadığı yere huzur ve bereket getirmek için evde yapılması gereken değişimleri anlatan seminer yoğun ilgi gördü.

Yeni Bir Bakkalınız Var! Artık günlük giyisilerden abiye kıyafetlere kadar bir çok seçeneği “Hergün uğrayıp gazete, ekmek aldığınız bakkalınız” gibi görebileceğiniz sıcak ve samimi bir yer var; Giyisi Bakkalı. Her yaşta, bedende ve gelir düzeyinde hanımlara hitap eden bakkal da yeni tasarımlardan marka ürünlere kadar her şeyi bulmanız mümkün. Mutluköy sitesi 3.Sok No:3 Ümitköy (Galeria arka sokağı) t. 0312 235 03 43 www.giysibakkali.com

305


KISA KISA 3

306


307


MAG popüler

Mustafa Deniz Türkoğlu denizturkoglu@magdergi.com.tr

Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk

Güne geç başlamak yetmezmiş gibi bir de saatlerce yazıma nasıl başlayacağımı düşünerek geçirdim. Güneş salonun ortasına vuruyor ve tabii ki ben Didim’de güneşleniyormuşum misali mayışmış bir haldeyim. Neyse motive olmak için şöyle bir 90’lar arşivimde dolandım durdum. Ne de olsa size Babylon’da unplugged konser veren Levent Yüksel’den bahsedeceğim çünkü. Listemdeki şarkıları dinlerken bir baktım ki konser yerine yaz aşkları ile ilgili mini mini cümleler karalar sonrasında beraberinde bir video ile Facebook’uma koyar buldum kendimi. Yavaştan artık toparlanmam lazımdı, daha yaza gelmedik, yaz aşklarımı anmış olduk ama asıl konu bizi bekler sayın okuyucular. Yani anlayacağınız biz dönelim konser izlenimlerime.

S

on dönemlerin konser mekanı olan Babylon’da bu sefer Levent Yüksel’i izlemek için yola koyulduk. Şu ilk dakika belirtmek isterim ki ben Levent’in bu kadar çok şarkısını ezbere bildiğimi sanmıyordum. Açılış “Kadın Şarkıları” adlı albümünden seçtiği bir parça olan “Ya Sonra” ile gerçekleşti. Son dönemlerde de film müziği olarak tekrar canlanan bu parça, dinleyenleri an itibariyle Levent’e sabitledi. “Med Cezir” albümü bana göre Türk Pop müziği adına yapılmış önemli bir sanat eseridir. Zira albümün içindeki neredeyse bütün şarkılar hit haline dönüşmüştür. Gece boyunca zaten albümünü hiç es

308

geçmeden, her şarkıyı tek tek söyledi. 93’ten yana bayağı yıl geçmesine rağmen, Levent’e hiç dokunmamış

yıllar. Etrafa bir mutlulukla bakan, dinleyiciler neyi istiyor diye tek tek etrafı kolaçan o bakışları yakalamak hiç

de zor olmadı. Hani kuzeniniz olur ya, gezip tozmayı sevdiğiniz sizden yaşça biraz büyüktür hani. İşte o kuzeninizle olan aynı samimiyet hissiyatı uyanıyor Levent’i izlerken. Unplugged konser olarak sahnede Levent’in önünde dolu enstrüman duruyordu; saz, klasik gitar, perdesiz bas. Orkestrada kanun, akordeon alışıla gelmişlerin dışında göze çarpanlardı. Kimi şarkıları yeniden düzenlenmiş olarak bizimle paylaştı ve o gece şahit olduk ki tıka basa dolan Babylon’da herkes şarkılardan anlatılamaz derecede keyif alıyordu. Yalnızca şarkılarla alakalı bana bir tanesi uyumsuz geldi. Sırf Levent’in hatırı olsun diye dinledik, “Sarı Saz” diye bir şarkıyı. Daha evvelden de çok dikkatimi


çekmemiş olacak ki şarkıyı sanki orada ilk kez dinlemiş gibiydim. Hatta Sezen bile demiş “Ne yapacaksın bu şarkıyı” diye zamanında. Onun dışında tüm şarkılar nokta atışı gibi cuk oturmuştu. Az evvel de bahsettiğim gibi bir ara bizlere dönüp hangisini okuyayım diye sordu. Ve yanıtlar sonucunda bizlerin çığlık çığlığa istekte bulunduğu şarkıları seslendirdi. “Tövbe” ve “Dedikodu” şarkılarında etraf cümbüş misali gibiydi,

böyle şey demekle yetiniyorsunuz aynı tınıyı duyunca. Sıra geldi Tuana’ya. Paco De Lucia‘yı geçen sene en önden izleyen biri olarak Palenque şarkısını ne kadar muhteşem şekilde çaldığına şahit olmuş biriyim. İşte Tuana‘da bu şarkının içinden doğan bir şarkı.

Babylon’a böyle şahane bir geceye ev sahipliği yaptığı için ne kadar teşekkür etsek azdır, zira böyle güzel sesleri artık duyamaz olduk hiçbir yerde.

bir de “Bu Gece Son” şarkısını her yarışmada elenenin arkasından çalmayıp hafızamızı kirletmeselerdi daha da güzel olacaktı.

Hatta duyduğum rivayete göre Sezen Aksu, buna söz yazarsın yazamazsın iddiasından sonra 45 dakika içinde sözleri yazmış bu şarkıya. Fakat diyeceğim o ki Levent Yüksel öyle bir çaldı öyle bir söyledi ki (bizse palmas yaparak ona eşlik ettik yeri geldikçe) Paco duysa benim çalışımın üstüne mi okuyor diye ikilemde kalabilirdi. Ve beni en mutlu eden an, 2 saati geçkin Levent Yüksel şarkılarını eğlene eğlene dinleyip, avaz avaz eşlik ederken sözlere, bir de bis yaptı ki işte o vakit şahane olduk dedim. Bis’e sakladığı “Mevsim Bahar” ve “Zalim” ortalığı giderayak yıktı bıraktı.

Yazımın sonuna yaklaşırken sizinle bir sürprizi paylaşmak isterim. Bu aralar fark ettiyseniz 90’ların tüm güzellikleri geri dönüyor; yazın Tarkan, Sertab sonrasında yeni yıl armağanı Aşkın Nur Yengi ve size gene harika sesli bir sanatçının da çok kısa bir süre içinde geri geleceğinin haberini vermek isterim. “Suçlusun”,“Üzgünüm”,“Sevdam Acıyor”,“Son Geceler” gibi zamanı hiçbir zaman geçmeyecek şarkılara nefes vermiş isim Jale geri geliyor. Ossi Müzik etiketiyle müzik raflarındaki yerini alacak olan albümü ile çok önemli isimlerden şarkılar aldığını söyledi. Öyle ki şarkısını dinlemek bana da nasip oldu ve diyeceğim o ki slow şarkılar listenizde ilk 3’ten yer açın. Çünkü harika bir Jale klasiği olacak bir şarkı geliyor, benden söylemesi.

İkinci bir olaydan daha bahsedecek olursak, back vokaller süperdi. İşte Sezen ekolünden gelmek bence budur. Her iki vokalin de, keza olur da Levent konseri bırakıp gitse, bizzat kendileri devam ettirecek güzellikteydi sesleri. Ajda ve Sezen’e back vokal olarak şarkı söyleyen Levent Yüksel nasıl vokal seçeceğini gayet iyi biliyor. “Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk” şarkısında bayan back vokal acaba Sezen’in o yanık feryadını yapabilecek mi derken, olmaz

309


MAG parti

PELİN AKIDIL

ESU BALYAN

SEREN KÜÇÜK - ȘENOL ÜSTÜNEL

ÇAĞIL ÖZGE ÖZKUL

AYCA ÖZKAN - KEMAL GÜLȘEN

United Clubs’da Muhteşem Parti

Ankara’nın en önemli spor yaşam merkezlerinden United Clubs, Murphy’s Dance Bar’da “70’ler, 80’ler ve 90’lar Partisi” düzenledi. Üyelerin çoğunlukta olduğu konuklar, gece boyunca gönüllerince eğlenerek, pisti bir an olsun boş bırakmadılar. Geceye katılanların, 80’lere ait kıyafetler giymesi hoş bir nostalji havası estirirken, eğlenceli görüntülere de neden oldu.

Partiye katılanlar gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlendiler.

310 KEMAL GÜLȘEN - MELİKE ÖZKAN

ZEYNEP GÜLAY

HARİKA DURAL - HANDAN ÇÖȘGE - KEMAL GÜLȘEN - BETÜL TANYEL


311


MAG haber

Gordion’da Moda Haftası

Yaptığı etkinliklerle adından söz ettiren Gordion AVM, bu kez “Gordion Fashion Week”i düzenleyerek modaseverlerden büyük alkış aldı. Etkinlikler kapsamında Çağla Şikel, Seda Ertan ve Ebru Ürün gibi ünlü mankenlerin katıldığı bir defile gerçekleştirildi. Defilede bazı markaların 2011 yılı koleksiyonları tanıtılırken, Ankaralı modaseverler defileye oldukça ilgi gösterdi. Gordion AVM Genel Müdürü Alp Atilla’da podyuma çıkarak katılımcılardan büyük alkış aldı.

ALP ATİLLA

Livcon’dan Kişisel Gelişim Sergisi Kişisel gelişim ve değişim alanında hizmetler sunan Livcon, Swissotel Ankara’da bir lansman düzenledi. Ankaralıların büyük ilgi gösterdiği etkinlikte uzmanlar tarafından eğitici bir de seminer gerçekleştirildi.

ARZU KÖKSAL, AYȘEGÜL AKSAK, METİN ÇINAROĞLU, GÖKÇE PINAR 312


313


MAG gurme

Eşşiz Güzellikleri ile

Ali Açıkgül

www.chefali.com - ali@chefali.com

ERZİNCAN

Sevgili MAG Okurları, Erzincan Hürriyet Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi davetlisi olarak gittiğim Erzincan ilinde gezip gördüklerimi paylaşmak istiyorum, bu ay. Erzincan Havaalanı’nda bizi karşılayan okul müdürü Sn. Aziz Gün ve ekibiyle beraber lisede gerçekleştirilen panelin ardından Erzincan gezimize çok önemli lezzet durakları ve tarihi yerler ile devam ettik. Katılımcı olarak; Gökmen Sözen (Food in Life yayınları), Savaş Özkılıç (Conrad Hotel Istanbul-Mutfak Şefi), Ali Rıza Dölkeleş (Limak Limra Hotels Antalya), Mehmet Ali Menemen (Budak Altı Restaurantları Ankara Mutfak Şefi), Zeki Kara (BTA Catering Mutfak Şefi), İsmail Akdeniz(LYKIA WORLD ANTALYA), İbrahim Özkan (Kayseri Nov İbis Otel Mutfak Şefi), Akif Alataş (Çimtur Genel Müdürü Antalya), Recep Aydoğan (Öztiryakiler Danışman Şefi)’ın bulunduğu gezimiz Erzincan Hürriyet Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi’ndeki panel ile başladı.

Türkiye’nin birbirinden değerli şefleri, sektörün nabzını tutan yayıncıları ve müdürleri ile okuldaki panelin ardından Bakırcılar Çarşısı, Tulum Peynirciler Çarşısı gibi Erzincan’ın önemli lezzet duraklarını gezme fırsatını elde ettik. Daha sonra tarihi Belediye Konağı’nda gerçekleşen Sıla Gecesi ise görülmeye değerdi. Cumartesi sabahı erken saatlerde istikame-

314

timiz Kemaliye’ydi. Kemaliye’ye giderken Kemah Belediyesi Başkanı Sn. Hüsamettin Şanal bizim için muhteşem bir kahvaltı daveti verdi. Kahvaltı sırasında ise değerli Kemah’ı anlattı bize. Kemah; Erzincan’a 52 km uzaklıkta Hititler döneminden beri yerleşime sahne olan bir yer. Mengücek Beyliği’nin ilk merkezi olması tarih açısından bu bölgeyi çok zengin bir merkez haline getiriyor. Tarihi yapıları arasında Kemah Kalesi, 1328 de Emir Gülabi Bey’in yaptırdığı Gülabi Bey Camii ve Hamamı, Melik Gazi (Sultan Melek) Türbesi, Melik Gazi Zaviyesi, Tugay Hatun Kümbeti, Behramşah Kümbeti, Gülcü Baba Kümbeti, Ali Baba Türbesi sayılıyor. Ayrıca Kemah Tuzlası ve mağaraları ile de oldukça ünlü bir ilçe.

Bu güzel kahvaltı ve Kemah’ın önemli geçmişini dinledikten sonra iki buçuk saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından Kemaliye girişine geldiğimizde gözlerimize inanamadığımız yeni Şırzı Köprüsü ve kanyonları bizi adeta büyüledi. Kemaliye’de bize rehberlik eden Şevket Gültekin, Kemaliye’yi bize en ince ayrıntısına kadar anlattı. Kemaliye, Erzincan’a 194 km uzaklıkta Keban Barajı Gölü kıyısında güzel bir vadi için-


mek sırasında valimizin Erzincan’la ilgili güzel projelerini anlatan sohbet gerçekten çok keyifliydi. Erzincan’daki son sabahımızda Ayla’nın Mutfağı’nda, AylaErol Kahraman çiftinin hazırlamış olduğu bir kahvaltı yaptık ki gerçekten sadece kuş sütü eksikti. Ben ve diğer şef arkadaşlarım inanın masadan zor ayrıldık.

de kurulmuş bir ilçe. Geçmişte Eğin olarak bilinen Kemaliye geleneksel yöre mimarisini ve dokusunu büyük ölçüde korumakta. Doğal güzellikleri ve folkloru ile büyük bir turizm potansiyeline sahip. Ayrıca halıcılığı ile de oldukça ünlü. İlçenin sokaklarını gezerken gözümüze takılan birkaç şeyden bahsetmek istiyorum. Mesela kapılarda bulunan tokmaklar bayan için ayrı erkek için ayrı olarak yapılmış. Gezimiz sırasında Lökhane yazan bir dükkana girdik ve yörenin muhteşem lezzeti olan “Lök”ün tadına baktık. Lök; dut ve cevizden yapılan bir ezme türü ve gerçekten çok lezzetli. Bir bahçede gördüğüm ters şelale ve ilçenin ortasından gürül gürül akan su da benim yöreye dair ilgimi çeken şeylerden. Bizim için özel olarak hazırlanan birbirinden güzel tadımlık yemekler ise bizi gerçekten büyülü bir lezzet yolculuğuna çıkardı. Son durağımız olan meslek yüksek okulundaki müze ise bizi adeta büyüledi. Bu müzede o yörede yetişmiş her türlü kelebek, böcek, küçük havyan, taş, mantar, balık çeşitleri gibi birçok canlı ve bitki türü kurutularak ve sıvı içinde tutularak sergileniyor. Kemaliye gezimiz bittiğinde şunu anladım ki bu yöreye en az 3 gün ayırmak gerekiyor ki sindire sindire keyfi çıkartılabilsin. Geri dönüşümüzde Sayın Valimiz Abdulkadir Demir’in de katılımıyla çok güzel bir akşam yemeği yedik ayrıca bu ye-

Hemen soluğu Ekşisu denilen birçok hastalığa iyi gelen doğal maden suyunun çıktığı yerde aldık. Bu durak da muhteşem kahvaltının sonrasında yediklerimizi sindirmek için çok güzel bir durak oldu. Biraz daha hafifledikten ve rahatladıktan sonra mili sporumuz olan ciriti izlemek için yola koyulduk. Bu önemli sporu da yerinde izlemek gerçekten güzel bir deneyimdi. Artık geri dönüş vakti gelmişti, çokça anı ve muhteşem lezzetlerin damağımızdaki tadı ile üç günlük Erzincan gezimiz son buldu. Bu gezimiz sırasında bize eşlik eden ve bizi yalnız bırakmayan başta; Sayın Vali Abdulkadir Demir ve eşi Nursaç Demir’e Vali Yardımcısı Sayın Abdullah Çiftçi’ye Vali Yardımcısı Sayın Adem Keleş’e Erzincan Belediye Başkanı Sayın Yüksel Çakır’a Başkan Yardımcısı Sayın Seyfullah Kaban’a Öztiryakiler Mutfak’tan Sayın Dilek Öztiryaki’ye Kemah Belediye Başkanı Sayın Hüsamettin Şanal’a Kemaliye Belediye Başkanı Sayın Mustafa Haznedar’a Okul Müdürü Sayın Aziz Gün’e Müdür Yardımcısı Sayın Sancak Aslan’a Mudur Yardımcısı Sayın Mustafa Palaz’a, Alan Şefi Sayın Burhan Torun’a ve bizi hiç yalnız bırakmayan hocamız Sara Yelegen’a, usta öğreticisi: Ayşe Altunpınar’a ve Gürsel Sevim’e SODES PROJESİ(ERZİNVAK) ve öğretmen Ufuk Kısa’ya Muhteşem kahvaltı için Ayla-Erol Kahraman’a ve Cengiz Bahşi’ye Erzincan Hürriyet Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi öğrencilerine sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum. En yakın zamanda tekrar görüşmek üzere…

315


MAG gurme

Ekşili (4 kişilik) MALZEMELER • 200 gr yarım yağlı kuşbaşı et (isteğe bağlı olarak kavurma) • 4 küçük boy soğan (isteğe bağlı olarak yeşil soğan) • 1 çay bardağı sıvı yağ • 8 adet orta boy domates • 1/2 su bardağı bulgur • 5 adet yeşil domates • 1 çorba kaşığı domates salçası (mevsim dışında isteğe bağlı olarak) • 4 adet orta boy yeşilbiber • 1 tutam maydanoz, 1 tutam dereotu • Servisi için tandır ekmeği (isteğe bağlı olarak) • Yeşil erik (isteğe bağlı olarak) • 1 tatlı kaşığı pul biber, 1 çay kaşığı karabiber, 1 çorba kaşığı Kemah tuzu (kalın tuz)

HAZIRLANIŞI 1- Etler kuşbaşı olarak doğranır, küçük bir tencerede bir su bardağı su ile kısık ateşte haşlanmaya bırakılır. 2- Soğan, kırmızı domates, yeşil domates piyazlık doğranır. Maydanoz ve dereotu da ince kıyılır. (isteğe bağlı olarak yeşil erik veya çağla ilave edilebilir.) 3- Bulgur yıkanır, süzülür. 4- Bir tencereye sıvı yağ alınarak ısıtılır. Soğan ilave edilerek pembeleşinceye kadar kavrulur. 5- Haşlanmış etler soğanlara ilave edilir, yeşil ve kırmızı domatesler ilave edilir. Tencerenin kapağı kapatılarak yaklaşık 25 dakika orta ateşte pişmeye bırakılır. 6- Bulgur ilave edilerek yeteri kadar sıcak su eklenir ve bulgur yumuşayıncaya kadar orta ateşte pişirilir. 7- İnce doğranmış, maydanoz ve dereotu ilave edilir. Tuz kontrolü yapılır. Ateşten alınır. 8- Servis tabaklarına tandır ekmekleri doğranarak üzerine Ekşiliden ilave edilir. Sıcak servis yapılır. 9- Arzu edilirse ekşiliğini artırmak için limon, koruk ekşisi, nar ekşisi ilave edilebilir.

Kelecoş (4 kişilik)

MALZEMELER

• 8 adet sırın • 150 gr.lık 1 adet kurut • 150 gr. kavurma • 1 adet kuru soğan • 2 diş sarımsak • 125 gr tereyağı • 200 gr. dövülmüş ceviz

HAZIRLANIŞI Kurut bir gece önceden suya konur ve yumuşayınca ezilip, suyu süzülerek tuzu alınır. Kurut koyu ayran kıvamına getirilir. Ayran sürekli karıştırılarak ısıtılır. İçine ezilmiş sarımsak konur.

YEMEĞİN KÖKENİ

Doğu Anadolu Bölgesi’nde Erzincan ve Elazığ’da Kelecoș, Erzurum’da Keleçașı, Ağrı, Van ve Hakkari’de Keledoș adıyla anılan bu yemek ufak malzeme değișiklikleri ile kırsal kesimde yapılan etli bir hamur iși yemektir. Temel malzeme olan “Kurut”, keș, katık diye de isimlendirilir. Yoğurt kaynatıldıktan sonra tuz konup süzülür. Yumruk büyüklüğünde toplar halinde günește kurutulur. Yoğurt bulunamadığında kurut suda ezilerek yemekte kullanılır. İkinci malzeme sırındır. Sırın, odun ateșinde sac üzerinde pișirilen yufkanın yuvarlanarak silindir șeklinde kesilmesi ile elde edilir. Yufkanın arasına ceviz serpilerek lezzeti arttırılır. Diğer bir malzeme de kıșlık kavurmadır. 316

Sırının üzerine ceviz ve tereyağı gezdirilerek fırında kızartılır. Üzerine kurut ayranı dökülerek yumuşaması sağlanır. Soğan yemeklik doğranır ve tereyağında kavrulur. Kavurma eklenir. Sırının üzerine kavurma dökülerek servis yapılır.

Kaynak: Asuman Akartepe, Sara Yelegen


317


MAG sergi

Tasarımları Büyük Beğeni Topladı PEMBE YILMAZ, NUR KALAY

Etkinlikte değerli tașlardan ve lar eskitilmiș takı sergilendi.

318

GAMZE VARNALI

EMİNE TEMEL, EBRU VARNALI

Kendine özgü tasarımlarıyla adından söz ettiren tasarımcı Gamze Varnalı, Monec Hotel’de kişisel bir sergi gerçekleştirdi. Çok sayıda davetlinin katıldığı etkinlikte, değerli taşlardan oluşan ve eskitilmiş görünümlü takılar büyük ilgi gördü. Takılarının her birini el işçiliğiyle ayrı ayrı işleyen Varnalı’ya, konuklar böylesine güzel bir sergi hazırladığı için teşekkür etti.

FAZİLET KARADUMAN, MERAL KALAY SARAN

DERYA DERE

GÜRSEL ORAL, ÖZLEM YILDIRIM


319


MAG röportaj

B

en sizi tabi ki çok iyi tanıyorum, Sevgili Hocam. MAG okurlarımızdan da mutlaka bilenler vardır. Ama bilmeyenler için biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ben Yrd. Doç. Dr. emekli öğretim üyesi Rahmi Oruç Güvenç. En son Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nden Etnomüzikolog ve Müzik Terapisti olarak 6 sene önce emekli oldum. Ondan önce İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdim. Orada Hz. Mevlana üzerine bir lisans tezi hazırladım sonra İstanbul Üniversitesi Cerrah Paşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim dalında Türklerde ve Tarihte Musikiyle Tedavi ve Günümüzdeki Durumu adıyla bir Klinik Psikoloji doktorası yaptım. Bu doktoradan sonra İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitü-

320

Müzik Ruhun Gıdası

1975 yılında TÜMATA (Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma) grubunu kuran Rahmi Oruç Güvenç Orta Asya kaynaklı Türk musikisinin kökenini ve terapi değerlerini araştırmış. “Türk Musikisi Makamları” uygun bir şekilde dinletildiği zaman bazı ağır hastaların hastalıklardan kurtulduğunu ve ağrılarını azalttığını gören ve bu konuda modern tıpa yeni bir kavram getiren Rahmi Oruç Güvenç böylece çok büyük bir başarıya imza atmış. Kendisiyle birçok konu hakkında konuştuk MAG okurları için önemli bilgiler aldık.

sü tarafın Klinik Psikolog Doktor ünvanına ulaşmış oldum. Son iki dönemde yaptığım çalışmaları değerlendiren üniversiteler arası kurumda etnomüzikoloji yani karşılaştırmalı müzik dalı konusunda Yardımcı Doçentliğe yükseldim. Sonra Cerrah Paşa Tıp Fakültesi bünyesinde İstanbul Üniversitesi

Komaya girmiş hastalara “Türk Musikisi Makamları” uygun bir şekilde dinletildiği zaman bazı hastaların komadan çıktıkları gözlendi. Rektörlüğü’ne bağlı Etnomüzikoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruldu. Orada Yönetim Kurulu üyesi ve Sanat Yönetmeni olarak görevlendirildim. Sonraki çalışmalarım Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’nden gelen davet üzerine Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü bünyesinde kurulan bir birimde görev yaptım ve Marmara Üniversitesi Se-

nato kararıyla Avusturya ve Münih bağlantılı müzik terapi çalışmalarında ders vermek üzere görevlendirildim. O dönemde Münih ÜniversitesiYüksek Müzik Akademisi’yle bir kooperasyon durumu vardı ve yine senato kararıyla Prof. Masnak görevlendirilmişti. Beraberce Münih, Avusturya ve Marmara Üniversitesi bünyesinde pilot proje çalışmalarına başladık. Sonra vakit doldu emekli oldum.

Emekli olduktan sonra nasıl bir yașantı içerisine girdiniz? İnsan emekli olunca rahat etmeyi düşünürken daha önceki çalışmaların ürünü olarak ortaya çıkan Avusturya, Almanya, İspanya ve İsviçre bağlantılarının getirdiği çalışma temposu daha da arttı. Oralarda öğrenci yetişmeye başlamıştım ve yetiştirdiğim öğrencilerin bir kısmı da kliniklerde, şifa merkezlerinde, enstitülerde, hastanelerde görev yapmaya başlamışlardı. Özellikle Avustur-


ya, Viyana Meyding Klinik başta olmak üzere bu çalışmalar proje bazında olmaya başladı. Avusturya’da Meyding Klinik’te nöroloji bazında bir proje hazırlandı. Yoğun bakımdaki komaya girmiş hastalara “Türk Musikisi Makamları” uygun bir şekilde dinletildiği zaman bazı hastaların komadan çıktıkları gözlendi ve de hastalara takılan elektro cihazında beyinde alfa ve teta ritimlerinin arttığı görüldü. Bu modern tıpa yeni bir kavram getirdi.

Komadaki bir hastanın beyninde alfa ve tetanın artmıș olması neyi gösteriyor? Ayrıca sizin CD’lerinizi birçok hastane ve Dr. Mehmet Öz’de kullanıyor. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Transa girdiğini gösteriyor. Başka hiçbir şeyin ulaşamadığı bir hasta, zihni dış tesirlere kapalı bir hasta müzikle bambaşka bir yola giriyor ve beyinde alfa ve teta artınca çalışmayan hücreler çalışmaya başlıyor böylece de hastalar normal uykuya dönüp komadan çıkıyor. Yine bu yönde çalışmalar devam etti. Kardiyoloji çalışmaları yapıldı. Kalp kaslarında titreşimlerin daha ahenkli olması musikiyle sağlandı. Bunun farkına varan medar-ı iftiharımız Dr. Mehmet Öz Amerika’da New York’da Presbyterian Hastanesi’nde Kardiyolog olarak görev yapıyor ve alternatif konuda dünyada gerçekten bir önder oldu. Bizim CD’lerimizi kullanmaya başladı ve şöyle ifade ettiği biliniyor; ameliyatlar içinde en çok risk taşıyan kalp çünkü heyecandan dolayı ölüm vakaları çok oluyor. Dr. Mehmet Öz ne zaman ki bizim CD’lermizi kullanmaya başladı; ölüm vakalarında azalma tespit etti. Bunu da basına ve kamuoyuna açıklamıştı. Sn. Mehmet Öz, ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası bu müzik terapi CD’lerini kullanır. Bu konuyu da teşvik eden bir kişiliktir.

Peki müzik terapi bașka nelerin tedavilerinde kullanılıyor? Bu çalışmalar yürürken yine bir davet üzerine Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde çalışmalar yaptık. Prof. Dr.

Avni Babacan ile yaptığımız çalışmalarda geçmeyen ağrılar, kronik ağrı vakaları alındı ve bu hastalara müzik terapi uygulamadan önce hastaların kanları alındı. Bu kan alımlarından sonra 2,5 saat süren bir seans yapıldı. Bu seans sonrasında tekrar kanları alındı. Ve stres hormonları analiz edildi. Ağrıyı yapan kaynak stres hormonları olarak biliniyor. Ve görüldü ki %40 oranında stres hormonları azalıyor. Stres hormonlarının %40 oranında düşmüş olması ağrıda önemli bir gerileme olduğunu göstermesi bakımından çok büyük anlam taşıyor. Ve yine Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Psikiyatri bölümünde Prof. Elvan Hanımla yaptığımız çalışmalar var. Otistik, spastik, hiperaktif ve mental geriliği olan çocuklarla çalışıldı. Onlarada 2-2,5 saatlik fizik terapi uygulaması yapıldı ve klinik gözlem testler neticesinde çocuklarda iletişimin arttığı ve öğrenmenin hızlandığı tespit

Kalp kaslarında titreşimlerin daha ahenkli olması musikiyle sağlandı. edildi. Bunlar bizim müziğimizin ve müzik terapi geleneğimizin laboratuar ortamında değerlendirildiğinde dünya tıbbına ne gibi katkılarda bulunduğunu göstermesi bakımından anlam taşımaktadır.

Horasan Tıbbı nedir? Ondan bahsedebilir miyiz biraz da… 7 sene önce Antalya’da başlayan bir etkinlikti. Bu etkinlik “Horasan Tıbbı” adı verilen 1000 yıl önceki Orta Asya döneminde gelişen tıp ile bugünün tıbbının özelliklerini konu alan ve bu özelliklerde eksik olanları tamamlamaya yönelen bir çalışmanın adı-

dır. Şöyle ki bu horasan kültürü dediğimiz nedir? Horasan güneş ülkesi demek. Bugünkü Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan, İran, Kazakistan, Afganistan bölgelerini ihtiva eden geniş bir coğrafya ve eski Türklerinde çok önemli bir yaşama alanıdır. 7, 8 ve 9. yüzyıllarda dünya tıbbının merkezi burası ve burada eski tıp eserleri tercüme ediliyor, yeni deneyler yapılıyor ve tıp yönlendiriliyor. Nitekim İbni Sina ve Farabi’nin yaşadığı dönemler ve coğrafyalarda tıpta birtakım değerlendirmeler yapılıyor. Deniliyor ki; insan sağlığı mutlaka ruh beden birliği ve ahengiyle mümkün oluyor. Bu 1. prensip ama daha sonra bu prensip kayboluyor. İnsanın ruhi tarafı ihmal ediliyor ve sadece et, kemik yığını gibi görülmeye başlanıyor. Nitekim geçtiğimiz yüzyıllarda bu eksiklik hissedilerek önce alternatif tıp gelişmeye başlıyor. Burada akupunkturun çok önemli bir yeri var. Daha sonra deniliyor ki; modern tıbbın eksikliğini tamamlayan çeşitli alternatifler, imkanlar var. Buna ne diyelim? “Tamamlayıcı Tıp” diyelim. “Complementary Tıp” adı veriliyor. Burada daha başka konular devreye giriyor sonra daha da gelişiyor ve deniliyor ki, günümüzden 2500-3000 yıl önceki araştırmalara göre, bazı iskeletlerde ve organlarda ameliyat yapıldığı tespit ediliyor. Bu ameliyatların bugünkü şartlara uygun olduğu görüldüğünde; o zamanki tıpla bugünkü tıbbın karşılaştırılmasının gündeme gelmesi söz konusu oluyor. Bununda adı “Karşılaştırmalı Tıp” “Comperative Tıp” adı veriliyor. Modern tıp kendi yolunda devam ederken eksikliklerin tamamlamasıyla oluşan bu yeni koridorda bir tıp şubesi daha da görülüyor. Bununda adı “Rejeneratif Tıp” olarak biliniyor. Biyolojik tıbbın bünyesinde gelişen Rejeneratif Tıbbın esas anlayışı kendini yenileme temeline dayanıyor. O zaman bunların sentezini yapıp bu anlaşmazlığı ve uzaklığı yakına ve dostluğa çevirmek amacıyla biz acizane 8-7 sene önce Antalya’da “Kalpten Tıpa Tıptan Kalbe Geleceğe Hazırlık Sempozyumu” diye bir çalışma başladık. Yurt içinden ve yurt dışından çeşitli bilim insanları katıldı. Bu eksikliği giderecek kendi tecrübelerini görüşlerini gündeme getirdiler. Bu çok ilgi oluşturdu. Antalya’dan sonra İzmir’de 9 Eylül Üniversitesi Tıp

321


MAG röportaj Fakültesi’yle program yaptık. Ankara’da Türk Standartları Enstitüsü’nde bir sempozyum yaptık. Yalova’da Atatürk Köşkü’nde bir program yaptık.

Peki, bu sempozyumlar devam edecek mi? Ne gibi faaliyetlerde bulunacaksınız? Tabii ki, bu senede 2 sempozyumumuz var. Yine aynı konuda 21-22-23 Haziran’da İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Doktora Salonun’da rektörlükle beraber ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Başhekimliği’ne “Kalpten Tıpa Tıptan Kalbe Geleceğe Hazırlık Sempozyumu Rejeneratif Tıp” adı altında 8. sempozyumu yapıcağız. 9.’su ise yine eylül

Dr. Mehmet Öz alternatif konuda dünyada gerçekten bir önder oldu. sonu, ekim başında Yalova Üniversitesi’yle beraber Yalova’da yapılacak. Bunun yanı sıra bizim faaliyetlerimiz tabii İstanbul ve Ankara’da devam ederken yakın bir gelecekte Konya’da rebab kursları başlayacak. İzmir’de 30-31 Mayıs’da Muğla’da Üniversitede konserimiz olacak.

Bu sempozyumları ne amaçla yapıyorsunuz peki? Bu sempozyumlarla yapmak istediğimiz, manevi değerlerle ilimi ve sanatı beraberce ahenkli bir şekilde yoğurmak ve insanlığa böyle bir sentezle bazı bilgi ve tecrübeleri oluşturabilmek. Bu anlayışla özellikle yurtdışında yıllar yılı verdiğimiz seminerlerle hareket terapisinin yanında bir konuyu işliyoruz. “İnsanlığın yüksek değerleri” başlığıyla ele aldığımız bu konuda; gönül sahipleri yüce duygulu insanların verdikleri mesajların bugüne göre algılanması ve yorumlanması gündeme geliyor. Bilim ve manevi değerlerin iç içe oluşu burada ortaya

322

çıkıyor. Bu amaçla İsviçre’de takiben 10 sene önce bir sohbet sırasında Hz.Mevlana’nın yaptığı sema gündeme gelmişti. Bu konuda Ahmet Eflaki Hazretlerinin yazdığı bir kitap var. Ariflerin menkıbeleri diye 2 ciltli bu kitapta belirtildiğine göre Hz. Mevlana hiç durmadan 3 gün,7 gün, 6 gün ve 40 gün semalar yapmış fakat günümüzde bu sema klişeleşmiş hale gelip en fazla 40-45 dakika biten seremoni haline dönüşmüş. Bu otantik özellikleri acaba biz tekrar günümüze taşıyabilirmiyiz diye bu konuyu araştırmaya başladığımız zaman 10 sene kadar önce ilk tecrübeyi İsviçre’ de bir salonda gerçekleştirdik. Vatingen Salonu adı verilen yerde 3 gün 3 gece durmadan sema yapıldı. Semazenler değişti müzisyenler değişti ama sema durmadı. Bunun gerçekleştiğini görmek bize çok büyük sevinç verdi. O günden bugüne 19 defa 3 gün 3 gece 3kere, 5gün 5 gece 3kere, 7gün 7 gece ve 3kere 40gün 40 gece sema yaptık. İsviçre’de başladı. Almanya, Avusturya, İspanya ve Türkiye’de bu çalışmalar sürdü ve şöyle bir hesap yaptık. Hz.Mevlana 3 gün,7gün,16 gün ve 40 gün sema yapmış. Hepsini topladığımız zaman 66 çıkıyor. Bugüne kadar Yalova’da yaptığımız bu sema çalışmalarına 48 ülkeden yüzlerce insan katıldı. Dolayısıyla bu hatıraya hürmeten biz bunun sentezini yapalımdedik ve bu 66 sayısı üzerine durup, 66 gün 66gece sema organizasyonu yapmak üzere organizasyona geçtik. Bu programımız 18 Haziran 2011’de Yalova Termal Gökçelere

İnsan sağlığı mutlaka ruh beden birliği ve ahengiyle mümkün oluyor. Mehmet Rasim Lütfü Gösteri Merkezi’nde başlayacak. 23 Ağustosa kadar sürecek. Dileriz ki; katılımcılarla beraber sema durmasın. Bu kültür mirasını yüksek değerler olarak insanlık alemi tekrar hissetsin ve teneffüs etsin.

Peki, bu çalıșmalarınız sonucunda nelere ulaștınız? Bu bizim çalışmalardan biri ve diğer önemli haberi de “verim”. 1980 yılından bugüne müzik hareket terapisi ve yüksek değerler konusunda adı geçen ülkelerde verdiğimiz seminerler, konferanslar, eğitim ve konserler haliyle bir takım ilgiler oluşturdu. Bu ilgiler içinde de unutulmuş bazı enstrümanlarımızın tanınma şansı oldu. Nitekim Türkiye’de Hz. Mevlana’nın icra ettiği oğlu Sultan Veleddin’in de icra edip hakkında bir kitap yazdığı rebab isimli bir enstrümanımız var. Bundan 5-6 sene önce UNESCO tarafından ilan edilen Hz. Mevlana yılında unutulmakta olan bu sazı icra eden 40 kişi Türkiye’de icraatta bulundular. Beraber sahnede 40 kişi rebab çaldılar. Rebabın yanı sıra çeng, ney, kopuz gibi aletler de unutulmaya yüz tutan aletler kapsamına giriyor. TÜMATA’nın genel çalışmaları ve ideali de bunları tekrar diriltmek, bunları layık olduğu şekilde geliştirmek ve icra edecek öğrenciler yetiştirmek. Bizim bunu gerçekleştirme yönünde eğitim çalışmalarına katılan pek çok öğrencimiz


var. Bugün Avusturya, Almanya, İsviçre ve İspanya’da; kliniklerde, şifa merkezlerinde, enstitülerde, üniversitelerde hem eğitimle meşgul oluyorlar (yani öğretiyorlar) hem de icra ediyorlar. Dolayısıyla bu kültür yaşıyor. Türkiye’de daha önce belirttiğim gibi Gazi Üniversitesi’nde yaptığımız çalışmalar var. Daha önce Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde Medical Park hastanelerinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde bu yönde çalışmalarımız oldu. Bu çalışmalar sürerken bu malzemenin başka kültürlerle adaptasyon içine girdiğinide görüyoruz. Bunun örneğini geçtiğimiz yıl yaşadık. Karen Şefika Holzard isminde bizim bir öğrencimiz var. Eskiden keman çalıyormuş. Avusturya’daki eğitimlere katıldı ve kendisine müzik terapi diploması verdik. Bu arkadaşımız 8 yıl yatalak bir hastaya Türk müzik terapisi uygulaması sunuyor ve hastada önemli gelişmeler olduğu tespit ediliyor. Merkezi Berlin’de olan Alman Müzik Terapi Enstitüsü ve Cemiyeti geçtiğimiz yıl bu arkadaşı en büyük ödüle layık gördüler ve bunu ödüllendirdiler. Bu bizim için onur verici bir olay. Derginiz kanalıyla bunu paylaşmak istedim okuyucularla. TÜMATA’nın çalışma

Rejeneratif Tıbbın esas anlayışı kendini yenileme temeline dayanıyor. alanları itibariyle Ankara’da Neva Sanat ve Gelişim Merkezinde ayrıca Oran Şehri Sevgi yılı kütüphanesinde bizim yine “Yüksek Değerler, Müzik ve Hareket Terapisi” konulu seminerlerimiz, konferanslarımız, eğitim çalışmalarımız devam ediyor. İstanbul’da Alemder Cad. Sultanahmet 12/3 adresimizdeki TÜMATA merkezimizde eğitim çalışmalarımız, prova çalışmalarımız sürüyor. Ayrıca Konya’da yeni rebab, çengi kurslarımız başlayacak. Bunu da haber vermiş olalım. Diyanet Vakfı Kadın Kolları’nın Kutlu

Doğum Haftası sebebiyle düzenlediği güzel bir konser tarih itibariyle 15 Nisan akşamı Kocatepe’deki Diyanet Merkezinde gerçekleşti. Gül Yolculuğu adı altındaki programda Hz. peygamberin doğuşu, yaşayışı ve etkileriyle Türk Kültür ve Sanatın bir beraberliği sahnede canlandırıldı. TÜMATA olarak da böyle kutsal bir görevi üstelenip uyguladığımız içinde mutluyuz. Ankara’da ki güzel faaliyetlerimizden biri oldu. Şimdi 29 Mayıs itibariyle Ankara’da bir yeni konser verme konusunu planlamaktayız. Bu konserinde Ankara’daki sanatseverlere, TÜMATA anlayışını layık olduğu şekilde verebileceğini ümit ediyoruz. Yine bu konserlerde bizim sunmayı istediğimiz şey unutulmakta olan müzikal anlamda Türk kültür ve sanatın daha iyi tanınması ve daha iyi teşvik edilmesinin anlaşılması yönünde oluyor. Bunu Ankaralı sanatseverlerle bilim ve estetik gönül insanlarıyla paylaşmak istiyoruz.

lık ayında Hz. Mevlana ihtivali zamanına denk gelen bizim Sofitur yolculuğumuz var. Manevi merkezlerimizi ziyaret ediyoruz. O manevi insanların anlayışlılarını ve vermek istedikleri mesajları o mekanlarda almaya çalışıyoruz ve mesajları öğrenmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla Azize Hanım istiyor ki; bu anlayışı tüm dünya insanı paylaşsın. Onun için Türk manevi insanıyla ilgili yeni bir çalışma yapmaya başladı.

Biraz da Azize’nin çalıșmalarından bahsetsek…

Sofitur’un tarihiyle Gemitur’un tarihinden bahsedelim biraz da…

Eşim Azize Andrea Güvenç ile 12 yıl önce evlendik. Kendisi Alman asıllı Ergoterapi Uzmanı. Ergoterapiyi Türkçe’ye tercüme edecek olursak meşguliyette tedavi anlayışı ortaya çıkıyor. Ergoterapinin içinde onun uzman olduğu özel bir çalışma alanı var. Hastalarını ata binerek tedavi ediyor. Avusturya’da kurslarımıza katıldığı için kendisi Türk müzik terapisi sertifikası da aldı ve beraber çalışıyoruz. Bu arada tanışmadan, evlenmeden önceki dönemden itibaren seminer ve çalışmalarımıza katılıp, aldığı notlarla Almanca bir kitap yazdı. Hey Rayzander Hey Rayzender “Ey yolcu… Ey yolcu” diye. Bu kitapta bir Alman gözüyle Türk müzik ve hareket terapisi geleneği ve Türk insanlığın manevi değerlerinin sentezini yaptı ve bu kitap çok beğenildi. Arkasından bu kitabı TÜMATA Otağ Müzik Merkezi olarak Türkiye’de bastık. Bu Almanca oluşan kitabın etkisi çok oldu ve Alman Südwest Ferlach, münderecatı daha küçük olan ve müzik terapiyi esas alan bir kitap hazırlamasını istedi. Azize bu kitabı hazırladı. Kitap 4000 adet basıldı. 3 ayda bitti. Almanya’da 2. baskısı yapıldı. Azize’nin şimdi yeni bir kitap hazırlığı da var. Bu defa takriben 30 yıldır her sene Ara-

Sofiturun tarihi aşağı yukarı 30 yıldır 10 Aralık’ta başlıyor. İstanbul’da buluşuluyor ve 21 Aralık akşamı yine İstanbul’da bitiyor. Ayrıca bu seneye mahsus bir çalışmamız daha olacak. Ramazan ayı başından itibaren Ağustos sonu Eylül başında Antalya Adrasan’da başlayıp 1 hafta sürecek bir gemi turu yapacağız. Bu gemi turu düşünmemizin sebebi de, Hz. Mevlana’nın oğlu Sultan Veleddin yazdığı Rebab Tanrı isimli bir eser var. 800 yıl kütüphane köşelerinde kalmış bir kitap tercüme edilmiş. Bunun tercümesini yaptık ve bunu kitap haline getirmek üzereyiz. Bu sene inşallah basılacak. Bu kitapta Sultan Veled, Rebabı anlatırken onun her bir parçasının her bir malzemesinin Allah’a zikrettiğini söylüyor ve Allah’ın sanatını anlamak içinde rebab gibi enstrümanların hizmette olduğunu söylüyor. Orada Allah’ın ilminin, sanatının ve hikmetini sonsuz bir okyanus gibi olduğunu ona dalmak gerektiğini söylüyor ama ona dalarkende gemiyle gitmek gerektiğini söylüyor. Biz de dolayısıyla bir gemi yolculuğunda bu manevi hazları, manevi murakabeyi ve manevi sohbetleri yapmak istiyoruz. Onun için bu sene gemi turunu, Gemi Sofitur’u diye düzenlemek istiyoruz. Bize ulaşmak isteyenler için www.tumata.com adresimiz 0 212 511 15 38 telefon numaramızdan ulaşabilirler. MAG’a teşekkür ediyoruz. Röportaj: Beril Çavuşoğlu

323


MAG kültür - sanat

FİLM

KONSER FLAMENKO ORİENTAL & JAZZING FLAMENCO Doğunun mistisizmi ve cazın şiirselliği ile Flamenko ateşinin aynı sahnede buluştuğu iki başyapıt İstanbul’da sizlerle. Flamenko Oriental ve Jazzing Flamenco’yu sakın kaçırmayın! Flamenko Oriental 25 Mayıs 2011 Cemal Reşit Rey-İstanbul Jazzing Flamenco 26 Mayıs 2011, Cemal Reşit Rey-İstanbul

KARAYİP KORSANLARI : YABAN MEDCEZİR

CEM ADRİAN Son albümü “Kayıp Çocuk Masalları”yla karşınıza çıkan Cem Adrian en güzel parçalarını sizler için seslendirecek. Tarih: 11 Mayıs 2011 Yer: Public Irish Pub - Ankara

Düzenbaz ve üçkağıtçı ama bir o kadar sevimli ve muzip korsan Jack Sparrow maceraya devam ediyor! Yeni bölümde Jacksparrow geçmişte tanıdığı bir bayanla karşılaşıyor ve daha sonra bu bayanın Kara Sakal Ian McShane’in kızı olduğunu öğreniyor. Kızı da babası gibi, Jack Sparrow’u ölümsüzlüğün çeşmesini bulmak için durmak bilmeyen maceralara sürüklüyor.

DVD

KİTAP

ŞAŞIRMAK İÇİN GEZMENİZ GEREKEN 55YER Seyahat acentesi Gazella tarafından desteklenen gezi tutkunlarının sitesi Binrota.com, sitenin en “gezgin” üyelerinden Başar Kurtbayram’ın “Şaşırmak İçin Gezmeniz Gereken 55 Yer” kitabını yayımladı.

MUTLU SONSUZLUK Annesinin yazdığı, gerçek bir hikaye olan Mutlu Sonsuzluk kitabı 9 yaşında kanser teşhisi konulan minicik bir kız çocuğunun kısa süren hayat hikayesini konu alıyor. Ailesi minicik kızları için bütün tedavi yöntemlerini uyguluyor ancak yine de bir çare bulamıyor ve bir tanecik kızlarını kaybediyorlar. Birçok kişinin önemli dersler alabileceği muhteşem bir kitap. Mutlaka alıp okumalısınız…

324

EYVAH EYVAH 2 İlk filmde aşık olduğu kızı istemek için Firuzan ile Geyikli’ye doğru yola çıkan Hüseyin’in binbirmaceraya koştuğu Eyvah Eyvah 2 sinema salonlarındaki başarısından ardından şimdi de çift cd’li DVD’si ile güldürecek. Filmin kahkaha dolu kamera arkası görüntüleri, film kopyasında yer almayan sahneler ve ekibin tüm çekimler boyunca seslendirdiği şarkılar da DVD’de yer alıyor.


325


MAG kültür - sanat

SERGİ

ALBÜM

BİNALARIN ARASINDAKİ ŞEHİR Küratörlüğünü Ali Akay’ın yaptığı bir sanatçı kooperatifi olan Société Réaliste’in “Binaların Arasındaki Şehir” sergisi, 26 Mart 2011 – 07 Mayıs 2011 tarihleri arasında Akbank Sanat’ta sanatseverlerle buluşuyor. Tarih: 26 Mart - 7 Mayıs 2011 Yer: Akbank Sanat - İstanbul

REMEMBER

TRANSPARAN

Mantra müzik parçalarından oluşan ilk albümü “Sunrise” ile büyük beğeni kazanan Seda Bağcan ikinci solo çalışması olan “Remember”ı tamamladı. Müzik marketlerdeki yerini alan “Remember” da ilk albüm gibi tamamen sanatçının kendi bestelerinden oluşuyor.

Ozan Oganer’in “Transparan” adlı ilk kişisel sergisinde heykellerini geleneksel Türk el sanatlarında önemli bir yer teşkil eden dantel, iğne oyası gibi yapım süreci meşakkatli ve kadınların el izlerini taşıyan dekoratif bir malzemeyi bronzla, ahşapla, kille birleştirerek oluşturuyor. Tarih: 3 - 29 Mayıs 2011 Yer: İlayda Sanat Galerisi - İstanbul

GÖSTERİ

TİYATRO

CEM YILMAZ ANKARA’DA Cem Yılmaz, müthiş bir performansıyla sizi güldürmeye geliyor. Ankaralılar Cem Yılmaz’ı kaçırmayın. Biletlerinizi şimdiden alın. Tarih: 16 - 17 - 18 - 19 - 20 Mayıs 2011 Yer: Anadolu Gösteri ve Kongre Merkezi-Ankara

AHŞAP ÇERÇEVE KUKLA HAMLET Kukla oyununu günümüzde hala canlı tutmak isteyen, ne şekilde geliştirildiğini sizlere göstermekte kararlı olan tiyatro topluluğu Ahşap Çerçeve Kukla Tiyatrosu William Shakespeare’in unutulmaz oyunu Hamlet’i kukla eşliğinde izleyebilmeniz için sizlerin beğenisine sunuyor. Tarih: 7 Mayıs 2011 Yer: Fransız Kültür Merkezi Gösteri Salonu - İstanbul

326

KOMEDİ DÜKKANI Dükkan kapılarını İzmir’e açıyor! Tolga Çevik’in performansı, gizemli yönetmenin sıra dışı müdahaleleri ve minik müzisyenin şarkılarıyla eğlence devam ediyor.

Tarih: 27 Mayıs 2011 Yer: İzmir Açıkhava Tiyatrosu - İzmir


327


MAG ilham perisi

Bir Zamanlar

Elif Sallorenzo

elifsallorenzo@magdergi.com.tr

Ankara…

1950’li 60’lı yıllarda her yer gibi, Ankara da bir başkaydı... Süreyya, gidilen seçkin lokallerdi… Golf Kulübü, Ankara Oteli’nin barı... Ankara Palas’ta şık balolar… Ankara Koleji de bir başkaydı… ’63 Kolej mezunu Emekli Büyükelçi Rıza Erkmenoğlu bizlerle anılarını paylaşıyor. Köşemi ona ayırdım bu ay. Eski Ankara size neyi anımsatıyor? Eski Ankara bana çok şey anımsatıyor. En başta, küçük, derli toplu ve ileriye ümitle bakan bir kentti. 1930’larda, 40’larda Ankara’nın merkezi olan Ulus, bu niteliğini kaybedince, Kızılay Ankaralıların alışveriş yaptığı, gezip dolaştığı, sosyal ve kültürel etkinliklerini sürdürdüğü merkez haline geldi. Kızılay’ın simgesi; meydanın köşesindeki iki katli şirin Kızılay Genel Merkezi Binası ve hemen karşısındaki ayaklı saatti. İnsanlar adres tarif ederken veya randevulaşırken, buralar dikkate alınırdı. Kızılay’daki mağaza restoran ve sinema sayısı azdı. Rehber ve Menekşe mağazaları, Piknik ve Restoran Bekir, Büyük Sinema ve Ulus Sineması bu çevrede akla gelen ilk isimlerdi. Kızılay denince unutulmaması gereken yerlerden biri de kuşkusuz Süreyya adlı gece kulübüydü. Burası ebeveynlerimizin gittiği Ankara’nın en kalburüstü gece kulübüydü. Kızılay’ın ortasından geçen Ziya Gökalp Caddesi, Ankara’nın en popüler okullarından biri olan Ankara Koleji’nin ve Modern Palas Oteli’nin de üzerinde bulunduğu caddeydi. Atatürk Bulvarı’ndan Çankaya’ya doğru devam edildiğinde, Bakanlıklar ve Kavaklıdere’ye ve nihayetinde de Çankaya Köşkü’ne ulaşılırdı. Bakanlıklar’da Bulvar Palas ve Milka Pastaneleri önemli buluşma noktalarıydı. Kolej hayatınızdan bahseder misiniz? Neler yapardınız? 1956-1963 arası ortaokul ve liseyi Kolej’de okudum. Güzel yıllardı. Bizim zamanımızda kız, erkek okulları ayrıydı. Okul çıkışı öğleden sonra 4 civarındaydı. Her iki tarafta hazırlıklar yapılır, özellikle kızlar tarafında kıyafet ve makyaj konusunda son rötuşlar tamamlandıktan sonra (biz bunları erkekler tuvaletinden zaman zaman 328

izleyebilecek durumdaydık!), kızlar ve erkekler kendi kaldırımlarından Ziya Gökalp üzerinden Kızılay’a doğru yürüyüşe geçerlerdi. Çoğu kez, bu yürüyüş, eve dönmeden önce, Kızılay “piyasasına” dahil olmak üzere yapılırdı… Kızılay Bulvarı’na yaklaşırken, kız ve erkek arkadaşları olan çiftler, kaldırım değiştirerek bir araya gelirler, Kızılay’ı bu şekilde turlarlardı. Bu amaçla Kızılay Bulvarı belki 7-8 kere arşınlanır, kızların kitapları taşınırdı. Ayrıca bu okul çıkışlarında ve Kızılay turlarında, karşılıklı kesişmelerle yeni tanışmaların ve arkadaşlıkların temeli atılırdı… Hatırladığım bir diğer husus da, çeşitli bahanelerle, kızlar tarafına geçilip, göze kestirilen kızlarla tanışmak önemli bir maharet olarak görülürdü. “Piknik”, Kolejlilerin hayatında çok önemli bir yer tutardı... Paramız olduğu vakit genelde bezelyeli pilavlı şişe, züğürt durumlarda, sosisli sandviç veya tosta talim edilirdi. Şiş kebabın fiyatı 125 kuruş; sosisli sandviç, tost, krem şokola, krem karamel ise 60 kuruştu… Ayrıca Piknik’in, akşam üzeri müdavimleri vardı. Bunlar, okul faslını bitirmiş, iş güç sahibi kişilerdi. Arjantin bira, votka vs. içerek akşam demlenmelerini büyük kahkahalarla ve neşeyle Piknik’te yaparlardı. Piknik’in garsonları da özeldi. Şöyle ki, hepsi işlerinin ehli ve tecrübeli olmalarının yanında, müşterileri adeta tek tek tanır, ölçer, ona uygun muamele eder ve servis yapardı. Piknik’in şarküteri kısmına gelince, o çağlarda, çocuk yaşımızda doğal olarak görmediğimiz ve tanımadığımız malzemeler midye dolmasından taramaya, jambonlardan turşulara vs., adeta bize göz kırpar, tatmamız için çağrı yapardı. Bu şarküteri bölümünün başında, şu anda ismini hatırlayamadığım biri vardı. Sandviç ve tost hazırlayışını hayranlıkla izlerdik. Sosisli sandviçe koyduğu Rus

salatası ve turşunun miktarı ve lezzeti katiyen değişmezdi. Bazen, ekmek içi yaptırırdık. Piknik’in şarküteri bölümünden sekiz dilim fıstıklı ve biberli salam kestirir, ayrıca biraz Rus salatası ve turşu alıp, bunları, Kolej’e yakın bir fırından aldığımız taze sımsıcak bir francalaya doldurur, tabir-i-caizse, yumulurduk. Ankara’da hafta sonu neler yapılırdı? Ankara’da hafta sonu herkesin sosyal çevresinde yaptıkları vardı. Kolejde cumartesi öğleden sonra partileri olurdu. Evi müsait olanlar, pick-up’ı ve yeterli sayıda plağı olanlar parti düzenlerdi. Bu partiler, hayli cazip ve eğlenceli olurdu. Bazen buralarda ilk tanışmalar olur, hatta büyük aşklar doğardı. İyi dans etmek, en son dansların figürlerini ortaya koyabilmek, takdir edilen meziyetlerdi. Arada bir içilen içkiler aşırıya kaçınca, karşı tarafı etkileyeceğine, arkadaşlar arasında yıllarca dillerden düşmeyen esprilere konu olan komik durumlar ortaya çıkardı. Hafta sonları gidilen yerlerden biri de Çankaya’daki Farabi Sokak’taki Köşk Pastanesi’ydi. Hem kapalı yeri, hem bahçesi olan bu pastane, o zamanın gençlerinin arkadaşlarıyla beraber olma, yeni arkadaşlıklar yaratma ve kendini, kıyafetini, varsa yeni aldığı arabasını sergileme olanağı sağlardı… Burada da, arkadaşlarımız arasında hala süren evliliklerin temeli atılmıştı. Atatürk Bulvarı üzerindeki Milka ve Tuna Pastaneleri de önemli buluşma noktalarıydı. Kısaca Ankara derli toplu, yaşaması kolay, hoş bir kentti. Yazları İstanbul’a gitmeyi dört gözle beklerdik ama o zamanki Ankara’mızdan memnunduk.


329


MAG sinema - müzik

Serkan Tavşanoğlu serkan.tavsanoglu@magdergi.com.tr

www.serkan.blogcu.com

Baharı Dansla Karşılayın

Mayıs ayında hala bahar moduna girememiş olanlar için şahane bir önerim var. Modern Dans Topluluğu, baharı hayranlıkla izleyeceğiniz bir gösteriyle karşılıyor. MDT’nin yeni eseri “Başlangıç”ı seyrederken, uyuşmuş bedenlerinizin harekete geçtiğini hissedeceksiniz...

M

odern Dans Topluluğu, baharı yeni bir prömiyerle karşıladı. MDT’nin iki yeni eseri “Bahar Ayini” ve “Bolero”, “Başlangıç” adı altında 9 Nisan Cumartesi akşamı Opera Sahnesi’nde yapılan temsilde Ankaralı sanatseverlerle buluştu. Temsilin ilk perdesinde koreograf Ralf Rossa’nın “Bahar Ayini” isimli eseri sahnelendi. Belli bir dramatik kompozisyona bağlı kalmayan eser, “ergenlik” ve “karşı cinse duyulan ilgi” gibi aşina olduğumuz temalar üzerine yoğunlaşıyor. Temsilden hemen sonra, koreograf Rossa ile bir araya gelip, “Bahar Ayini” hakkında konuştuk. Başarılı koreograf, Ankara seyircisinin hayranlıkla izlediği eser hakkında samimi açıklamalarda bulundu: “Ergenlik döneminde gençler kırmızı bir çizgi üzerinde yürüyorlar. Karşı cinse yakınlık duyuyor, birbirlerine bağlı olduklarını hissediyor ancak bununla nasıl başa çıkacaklarını bilemiyorlar. Herkes gibi ben de böyle kaotik bir dönemden geçtim ve bu süreci dans aracılığıyla anlatmaya çalıştım. Seyircinin illa ki anlamasını beklemiyorum çünkü John Nemeier’in de dediği gibi; “Dans hakkında konuşmak yerine, seyretmek gerekir.” Gecenin yıldızını soracak olursanız

330

cevabım Igor Stravinsky olur, eserde kullandığımız müziğe bayılıyorum. Tüm dansçılar harikaydı ancak özellikle Deniz Alp, Kerem İnanç ve Aslı Güneş Sümer’e teşekkür etmek istiyorum; onlar sayesinde ‘Bahar Ayini’ görsel bir şölene dönüştü.”

Tıpkı Bir Moda Şovu

“Başlangıç”ın ikinci perdesinde ise bale yönetmeni Ricardo Fernando‘nun 2007 yılında “En İyi ve En Yaratıcı Koreografi” ödülüne layık görülen eseri “Bolero”, Ankara seyircisiyle buluştu. Maurice Ravel’in müziğini kullanırken bugüne dek yapılmamış yeni bir imaj yaratmayı amaçladığını söyleyen Fernando, koreografide ışıklarla renk değiştiren kutular kullanarak, esere yeni bir dinamik kazandırmış. Usta koreografın, bu haliyle softerotik imajlar taşıyan modern bir

dans gösterisine dönüşen “Bolero” hakkındaki yorumu ise dikkat çekici: “Öncelikle Bir Brezilyalı olarak, futboldan daha fazlasına sahip olduğumuzu gösterebildiğim için çok mutluyum. (Kahkahalar) ‘Bolero’yu yeni bir koreografi eşliğinde sunabilmek için 10 yıl bekledim. Bir gün caddede yürürken, bir mağazının vitrininde iki katlı kutular kullandıklarını gördüm. İşte o an aklıma böyle bir koreografi fikri geldi. İki kat ve altı kutudan oluşan bir dekor, tıpkı bir moda şovu gibi, harika! Güzel olan şu ki, bu fikir dansçıların da çok hoşuna gitti. İnanılmaz bir enerjiyle çalıştılar. Sonuç da çok iyi oldu. Opera Sahnesi’ nde futbol stadyumlarını aratmayan bir coşku vardı. O enerjiyi seyirciye de geçirmeyi başarmışız, çok mutluyum.”


Son Temsili Kaçırmayın

Ricardo Fernando çok haklı; Modern Dans Topluluğu yeni eseri “Başlangıç”ın prömiyerinde Ankara seyircisini mest etmeyi başardı. Eserin Nisan ayında gerçekleşen temsillerini kaçıranlar için son bir şans daha var. MDT dansçıları 9 Mayıs Pazartesi akşamı saat 20:00’de son kez Opera Sahnesi’nde olacak. Dans, müzik ve görselliğin eşsiz uyumuna tanık olmak, dansçıların performanslarıyla büyülenmek istiyorsanız “Başlangıç”ı kaçırmayın.

Sinan Akçıl’ın Şarkıcılık Hevesi

Sinan Akçıl neden şarkı söyledi? Bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyorum. Çocuk yaşlardan beri

müziğin içinde olan; İzel, Candan Erçetin, Yaşar, Ferhat Göçer, Hande Yener ve Ebru Gündeş gibi güçlü yorumcularla çalışmış, söz ve besteleriyle kendini ispat etmeyi başarmış bir müzisyen nasıl olur da şarkı söylemeyi bu kadar hafife alır! Pek çok popüler hit’e imza atmış bu başarılı müzik adamının hassas kulağı, nasıl olur da kendi sesinin yetersizliğini fark edemez! İsteyen herkes şarkı söyleyebilir, albüm çıkarabilir, kitlesi oluşursa konser de verebilir. Ancak müziği bu kadar iyi bilen birinin, “şarkıcı” titrini sahiplenmeden önce oturup bir düşünmesini beklerdim. Söz ve besteleriyle taze bir kan getirdiği Türk pop müziğine sesiyle neler katabileceğini hesap etmesini isterdim. Şöyle de sorabiliriz; buna gerek var mıydı? İnsan sadece hevesini gidermek ya da ismini markalaştırıp kaşesini

artırmak için şarkı söyleyebilir mi? Elbette söyleyebilir. Ancak bunu yapan Sinan Akçıl gibi hatırı sayılır bir müzik adamı olunca, insan Akçıl’ın müzik aşkından şüphe ediyor. “Türk pop müziğinin gelişmesi için çalışmaya devam edeceğim” şeklindeki açıklamaları da sahici bulmuyor. 22 Nisan’da piyasaya çıkan “Kalp Sesi” isimli ilk albümünün Sinan Akçıl’ın kariyerine nasıl bir katkısı olacağı konusunda şüphelerim var. Albümde genç müzisyenin Ajda Pekkan, Hande Yener, Ziynet Sali ve İzel gibi usta yorumcularla yaptığı düetler ön plana çıkıyor. Her biri birbirinden ikna edici solistlerin yanında, Akçıl’ın sesi “back vokal” kadar dikkat çekmiyor. Bu haliyle albüm, Sinan Akçıl’dan ziyade düet yaptığı isimlere yarayacak gibi görünüyor. Nitekim albümün çıkış parçası “Atma”da Hande Yener’in yorumu o kadar baskın ve iyi ki, ilk dinleyişte herkes Yener’in yeni şarkısı olduğunu düşünüyor. Şarkı mekanlarda çalındığında, insanlar Hande Yener’in söylediği bölümlerde kendinden geçiyor. “Atma” tuttu, belki de bu yazın şarkısı olacak. Peki bu başarıyı kim sahiplenecek? Hande Yener mi Sinan Akçıl mı? 331


MAG röportaj

Fettah Can ve

“Hazine”

Yazdığı şarkı sözleriyle birçok sanatçının birden çok başarıya imza atmasına yardımcı olan ve 17 yıllık birikimi sonucunda çıkarttığı “Hazine” albümüyle herkesin beğenisini toplayan Fettah Can ile Serkan Kızılbayır keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi. MAG okurları için sorularını yönelten Serkan Kızılbayır, merak edilen birçok soruyu sizler için sordu...

Ö 332

ncelikle șunu söylemek istiyorum, ekrandakinden çok daha genç gözüküyorsun... Teşekkür ederim, öyle olduğum

söyleniyor. 35 yaşındayım ama herkes yaşımı göstermediğimi söylüyor. Müzikle de ilgisi vardır tabi ki, değil mi? Yani tabi ki. Müzik insanın yaşlanmasını da önlüyor. Fettah Can 15 yıldır müzik sektöründe...

Peki, Fettah Can’ın müzik hayatı nasıl bașladı? Aslında müzikle uzaktan yakından pek ilgim yoktu. Babamın ısrarı üzerine başladım. Çünkü o bir şekilde bende müziğe dair bir yetenek olduğunu gördü sanırım ve benim bu işi yapmam gerektiğini düşündü. Gerçekten yoğun bir şekilde beni müziğe bulaştırdı.


Böylece müzik hayatım başladı. Fettah Can’ın çalıștığı isimlere șöyle bir göz atmak istiyorum; Sezen Aksu, Hande Yener, Ișın Karaca, Sibel Can, Ebru Gündeș, Levent Yüksel, Gülben Ergen ve daha birçok isim var. Aslında müzik geçmiși çok çok iyi olan bir insanın birlikte çalıștığı isimlerdir bunlar... Aslında bir dönem çok yoğun bir şekilde şarkılar yazdık. Baktığınız zaman ülkedeki pek çok nitelikli şarkıcı arkadaşımla da çalışma fırsatı buldum.

Müziğe babamın ısrarı üzerine başladım. Gülben Ergen’in bir șarkısını da beraber okuyorsunuz... Evet, “Yalnızlık” şarkısının intro’sunda vardım... O ilginç bir hikayedir. Aslında biz şarkıyı çalışıyorduk, şarkının provalarını yapıyorduk. Kayıt yapılmış ve bu kayıtları kullanıyoruz dediler. Ben de peki kullanalım dedim. Öyle devam etti... Bundan sonra da geri dönüș oldu heralde... Evet. Hatta beraber bir konserde de söyledik şarkıyı. O gün “Artık yapmalıyım.” dedim çünkü dinleyen herkes “Artık albüm yap.” dediği için artık yapacağım dedim. Evet, gelelim ilk albüme, “Hazine”... Hazine benim 17 yıllık birikimimden çıkan bir albüm ve bu albümde yer alan şarkıların hepsinin ruhu olduğuna inanıyorum. Aslında repertuarı yapmak benim için oldukça zor bir işti, çünkü devamlı birileri sizin şarkılarınızı okumuş. Dolayısıyla sizden beklentileri de büyük oluyor. Açıkçası ilk başlarda biraz zorlandım ama sonra olay şuna döndü; “Ben kesinlikle kendi sevdiğim şarkıları okumalıyım.” O yüzden bu on şarkı da benim gerçekten severek okuduğum şarkılar. Şunu da eklemek istiyorum; “Yalnızlık” şarkısını

Gülben Ergen’le beraber bir açık hava konserinde de seslendirdik ve o performansın da benim albüm çıkarma kararımda yeri oldukça büyüktür. Șöyle bir dip not eklemek istiyorum: Bu on șarkının da söz ve müzikleri Fettah Can’a ait... Evet, aslında bir iki tanesini Alperen Armağan’la birlikte yazdık, bir tanesini de Sezen Aksu, Alperen Armağan ve ben üçümüz yazdık. Bu üçümüzün birlikte yazdığı bir Alman şarkısıdır. “Ara Ara” şarkısı var bir de albümde, onu da Emel Müftüoğlu okumuştu yıllar önce. Onun dışında diğer şarkıların tümü benim. Șarkıyı beraber yazmanın ayrı bir tadı ya da herhangi bir zorluğu var mı? Aslında ikisi de var. Şöyle ki bir hayal var ortada ve o hayali üç kişi görmeye çalışıyor. Bu

İnsanlar seni fiziksel olarak bilmese de arkada isim olarak duyulduğunda bambașka bir yerin var. Neye bağlıyorsun bunu Fettah? Yıllarca bana çok fazla röportaj teklifi de geldi. Bir şekilde o hayatın içine dahil olmam da istendi. O dönemlerde sadece şarkı yazmayı düşündüğüm için, herhalde bunu özgürlüğümün kısıtlanması olarak görüyordum çünkü bilinirliğiniz arttıkça alanlarınız ve sınırlarınız daralıyor. O yüzden o dönem böyle bir şey hiç düşünmedim. Bir de sadece besteci olarak yaşamaya devam etseydim şu an gerçekten yüzümü hala kimse bilmiyor olurdu. Hangisi daha iyi sence? İkisi de farklı şeyler... Sonuçta benim üreteceğim şey şarkı, insanların ruhuna gider. O yüzden de bilinen bir yüz olmakla, bilinmeyen bir yüz olmak arasında benim için pek bir fark yok. Ama ileride şöyle bir fark olacak, mesela şarkı yazmak için küçük bir yerde, bir köşede kendimle baş başa olmak istediğim zaman bu mümkün olmayacak. Artık bu durum değișecek diyorsun... Evet, en azından böyle bir değişim söz konusu olacak. Șimdi seni ilk kez tanıyanlar, Fettah Can adını ilk kez duyanlar vardır. Bu albümle seninle nasıl tanıșacaklar? Aslında şarkılar beni onlara en iyi anlatacak şey olacak. Benim daha önceden yazdığım şarkıları bilmemelerine imkan yok diye düşünüyorum. En azından bir tane sevdikleri şarkım vardır, onu yazan adam bu adam mı diyeceklerdir yani.

“Hazine” benim 17 yıllık birikimimden çıkan bir albüm. o yüzden zor bir iştir. Orada kullanılacak dil, şarkının söylemi ve melodik yapısı; bunlara ortak karar veriliyor. Üç kişi birlikte resim yapmak gibi yani, o yüzden zor. Ama farklı bir sinerji doğurulmuş oluyor ve bittiğinde bizi çok mutlu etmişti. Ülkemizde Fettah Can denilince bir saygı duyuluyor çünkü gerçekten güzel ișlere imza atıyorsun... Teşekkür ederim...

Șarkılarını paylaștığın sanatçılarda hangi kıstasları arıyorsun? Önemli olan nedir senin için? Aslında ilk önce samimiyetine bakıyorum; şarkı için neler yapabilir, şarkıyı nasıl duyurmak istiyor bunlara bakıyorum. Sektör içinde çok fazla şarkıcı var ama şarkıya

333


MAG röportaj gerçekten katkısı olan insanların sayısı bellidir. Elimden geldiğince o tarz insanlarla çalışmayı tercih ediyorum. Mesela, Yunanistan’ın Robbie Williams’ı olan George Mazonakis isimli bir adam var. Onun bir albümüne üç şarkı birden vermiştim ve Yunanistan listelerinde o albüm üst sıralarda. Șu ana kadar elediğin isimler hiç oldu mu? Ben kimseyi elememeye çalışıyorum ama şunu yapıyorum: Mesela, bazen şarkıcı geliyor, şu an öyle bir üretim içinde değilim diyorum çünkü mantıklı düşünmek lazım. Şarkınızı yapıyorsunuz ve hiçbir yere gelmeyeceğini bile bile bir şarkının okunmasına izin vermek, o şarkıyı katletmek olur. Onun için elimden geldiğince, şarkının şarkıcısını bulmaya çalışıyorum. Ama şarkı veremeyeceğim birkaç isim var... Son zamanlarda çalıșmaktan özellikle zevk aldığın isimler var mı? Yok desem doğru olmaz... Son dönemler için Murat Boz ve Gülben Ergen’e şarkı yazmak çok hoşuma gidiyor.

Bilinirliğiniz arttıkça alanlarınız ve sınırlarınız daralıyor. Aslında daha en bașta șarkının bașarısını seçimlerinle sen belirliyorsun, değil mi? Bunun bir şartı vardır. Şarkınızı kimin söyleyeceği aşağı yukarı bellidir. Eğer şarkınızı o şarkıcıyla birleştirirseniz, başarılı bir şarkı oluyor. Biliyorsunuz ki onun ruhu hem şarkıya hem de karşıya iyi geçer. Ama bir dönem hiç dikkat etmeden herkese şarkı verdim, bu hiç iyi bir şey değil. Harcanan zamana, emeğe, paraya; her şeyden önce şarkıya yazık. Bunlar yaşandı... Onun için artık elimden geldiğince titizlik yapmaya çalışıyorum. Albümün çıkıș șarkısına gelelim Fettah, “Kahpe Diller”... Biraz bu șarkının olușumundan bahseder misin? Şarkıyı ben Bursa’da bir otelde yazdım. Oturuyorduk, saat de pek bir geçti. Benim bir şarkı yazmam gerekiyor dedim, orada çalışan bir arkadaştan kağıt istedim. Bir gün eğer Fettah Can’ı görürseniz ve sizden bir kağıt isterse bilin ki çok güzel bir

334

iș yapıyordur. Teşekkür ederim... Kafamda bazı şeyler oluşmuştu ama şarkının tamamının sözünü orada yazdım diyebilirim. Gitarımı da aldım ve şarkı bitti.

Aklınıza gelir ve o anda unutmamak için pek çok şey yazarsınız. Daha sonra dönüp tekrar bakmak lazım çünkü hata mutlaka vardır. Ben o yüzden bir şarkıyı beş dakikada da yazmış olsam onunla bir ay uğraşırım.

Klibe gelmek istiyorum... Kimlerle çalıștın? Klibin yönetmenliğini Serdar Seki yaptı ve klibi Liva’da çektik. Aslında benim o şarkıyı yazdığım gibi bir ortam oluştu. Elimde gitar, kağıt, kalem... Ben dinleyicilerin kafasında bir hikaye oluşturmak istemiyorum çünkü dinlediğinde herkes kendi hikayesini kurgular. Bence şarkıların öyle olması çok daha sağlıklı oluyor çünkü radyoda bir şarkı dinliyorsunuz ve kafanızda bir şey beliriyor. O beliren şeyi klip bozuyor. O yüzden burada olabildiğince sade ve sadece klibi anlatan bir adam söz konusu.

Zaten senin bașarın da buradan geliyor, değil mi? Yani, ben öyle düşünüyorum... Yazdıklarınızın, anlatmak istediklerinizi doğru anlatması gerekiyor. Kullandığınız dilin güzel bir dil olması gerekiyor. Elimden geldiğince düzgün ve güzel cümleler kurmaya çalışıyorum.

Orada aslında karșı tarafa sen istediğin hayali kur, ben șarkıyı yazdım düșüncesi var... Aynen öyle... Bu benim için daha sağlıklı. Șarkıları yazarken hep böyle bir anda mı geliyor? Yok hayır... Bazen öyle olur ki bir şarkıyı üç ay bitiremem, beş ay da bir yıl da sürebilir, yazarım yarıda kalır ve bitmez o... Bazen de başlarım ve biter. Ama benim tezim şudur... Ben hiç bir zaman bir şarkıya bitti demem.

Elimden geldiğince, yazdığım şarkıların şarkıcısını bulmaya çalışıyorum. Șarkının geçtiği boyutlardan, nasıl yazdığından ve hiçbir șarkıyı yarım bırakmadığından bahsettik. Albümde de iște öyle bir șarkı var: “Armağan”. İlk olarak da Hande Yener’den dinledik... Evet, bu şarkının da bir kısmını biz Alper’le yazmıştık ama bir şekilde tamamlayamadık. Sonra Sezen Aksu’yla bir bakalım istedik. Oturduk ve şarkı bitti. Bu kadar kısa ve net yani... Evet, çünkü şarkının ihtiyacı olan isim oydu. Yani o tamamlarsa şarkı bitecekti. Gerçekten


de öyle oldu, şarkı bitti ve çok güzel oldu. Sen kendi hayatından bir șeyler kattın mı bu șarkıya? İnsanın kendi hayatından bir şeyler katmaması mümkün değil çünkü şarkınız sizden çıkıyor. Yani mesela bir yemeği yaparken içine neler ekleyeceğimizi nasıl yapacağımızı biliyoruz. Bir șarkıyı yazarken sen de acaba șunu düșünüyor musun; bunu buraya eklemeliyim, burada bu olmalı? Evet, mesela yazdığım şarkıya baktığımda aradaki değerli cümleleri bulurum. Bir sayfa duruyorsa eğer önümde, şarkının içindeki güzel duracak, güzel duyulacak ve hikayeyi tamamlayacak ne varsa görürüm. Bir bulmacanın cevaplarını görmek gibi diyebiliriz buna. Hiç aileden birisine yazdın mı peki șarkı? Burada yıldızlı bir soru var çünkü buna dair. Belki de vardır... Aslında şöyle söyleyeyim. Oturup bire bir birilerine yazmıyorum ama yazdığım şeyin o tarafa gittiğini biliyorum. Bir iki şarkı var böyle...

bir şekilde. Yani arabada başlayıp evde bitirdiğim çok şarkı olmuştur. Feridun Düzağaç programımıza katıldığında șöyle bir șey söylemiști: Kırmızı ıșıkta beklerken ya da bir yerde otururken cep telefonundan kendine mesaj atıyormuș sözleri hatırlamak amacıyla. Sende var mı bu gibi teknikler? Aklıma eğer kayda değer bir şeyler gelirse direkt kaydederim çünkü bir saniye sonra hatırlayamayabilirsiniz... Albüm kapağında gerçekten çok güzel bir fotoğraf var. Albümdeki fotoğraf çalıșmaları kime ait? Esra Pozan fotoğraflarımızı çekti. Benim için aslında esrarengiz bir iş çünkü ben fotojenik bir insan olduğumu düşünmüyorum. Ama bana “Kamera seni seviyor.” diyorlar. Ama ben çok zorlanıyorum, fotoğraflar çekilirken de klipte de çok zorlandım çünkü hiç alışık olduğum bir şey değil. Benim en başarılı olabileceğim şey herhalde doğal doğal çalıp söylememdir. Ben böyle rahat ediyorum, bir şeyin bana odaklandığını bilmek beni rahatsız ediyor.

Biz senin hakkında biraz araștırma yaptık ve birkaç tane takıntın olduğunu öğrendik. Șimdi senin ağzından dinlemek istiyoruz bunları, nelerdir? Evet, herkesin olduğu gibi benim de takıntılarım var... Mesela aradığım şeyi bu bir söz olabilir ya da bir eşyam da olabilir bulamadığım zaman, bulana kadar hiçbir şey yapmam... Șöyle bir șey var, arabanızın bagajını ve benzin deponuzun kapağını sizden bașka kimse açamazmıș... Yok öyle bir şey ya... O aslında çok komik bir hikaye. Bir gün bir arkadaşımla beraber bir program yaptık. Ben programı yaptığımız yerde kaldım, onlar da benim arabamla dönüyorlardı. Ama arabanın enteresan bir anahtar durumu vardı. Onlar ne bagajı açabildiler, ne de benzin deposunu... Bu da böyle bir problem oldu. Peki, o yüzden yani... Hiç arabada bir șarkı yazdığın oldu mu? Var tabi... Arabada giderken aklıma gelen ve not aldığım şarkılar oldu çünkü arabada giderken aklıma gelen şeyleri kaydediyorum

Sahne demișken... Var mı yakın zamanda bir sahne programı? Evet başlayacak. İstanbul’da bir iki yerde program görüşmeleri var, Bursa’da hala görüşülen yerler var. Yani haftada iki üç gün programımız olacak. Bir de müzikle alakalı bir televizyon programının olma ihtimali var. Tasarladın mı peki programı? Aşağı yukarı tasarlanmış bazı şeyler var. Mesela adını bildiğimiz ama yüzünü hiç görmediğimiz birçok isim vardır. Katılmak isteyenleri sıkmadan, baskı uygulamadan konuk etmeyi düşünüyorum. Bazen çok ısrar edersin programa katılmaları için onlar da kıramazlar ve gelirler. Böyle olsun istemiyorum. Fettah sen de müzik dünyasının içindesin bilirsin... Radyo gibi olmuyor televizyonda, izleyiciler artık ekranda bilmedikleri isimleri görmek istiyorlar... Yani şöyle söyleyeyim... Bir albümü aldığınız zaman içinde gitarlar görürsünüz. O gitarları çalanların sayısı dörttür. Onlar da bu sektöre hizmet ediyorlar. Bir şekilde onları da onore etmek gerekiyor çünkü artık biz çalmıyoruz deseler inanın şu an dinlediğiniz şeyleri duyamazsınız. O yüzden ben böyle düşünüyorum... Müzisyene, müziğe saygı gerekiyor. Ben bir albüm yaptım ama o sadece benden ibaret değil. Evet, takım oyunu... Evet kesinlikle... O yüzden bu işin içinde olmak isteyenleri göstermek ya da insanların onları bilmesini sağlamak bence çok iyi bir iş.

Benim en başarılı olabileceğim şey herhalde doğal doğal çalıp söylememdir. Evet, bazı insanlarda bu vardır... Kendi dalında inanılmaz ișler yapar ama ekran karșısına geçtiğinde durum değișir. Evet... Mesela sahne olsa benim için hiç problem değil ama elektronik bir alet bana ayarlandığı zaman bir şekilde aklımda hep oraya dair bir şeyler oluyor. Ama sahne öyle değil... Sahneye çıktığım zaman karşımda kim olursa olsun heyecan yapmam.

Piyasada bir kirlenmenin söz konusu olduğunu söylemișsin, bu kirlenme nasıl bașlamıș olabilir? Çok moda olan bir şarkı tipi var; “Terk eden ve arkasına bakmayan kadın şarkıları”. Bunu aslında Altan Çetin’le biz başlattık. O tip şarkılar tutulunca şarkıcılar da arka arkaya hep aynı sözleri istediler. Bizden sonra da bu tarz şarkılar yazılmaya devam etti ve kirlilik böyle başladı. Bir ara yazdıklarımdan o kadar sıkıldım ki iki sene boyunca hiçbir şey yazmadım. Tebrik ediyorum seni Fettah. Çok keyifli bir sohbetti, teșekkür ediyorum. Ben teşekkür ederim Serkan. Röportaj: Serkan Kızılbayır

335


MAG astroloji

Francine Sevda Dorkip sevdadorkip@magdergi.com.tr

İçimizdeki Gökyüzü

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak... Hiç bu kadar güçlü/zayıf olmamıştık. Hiç bu kadar donanımlı/çaresiz olmamıştık. Gezegenler tüm güçleri ile içimizde ve dışımızda bizleri etkin kılacak. Ya içerden ya dışardan sürekli devinim içinde olacağız. Kimimiz içinde kimimiz dışında bu köklü değişikliğin paydaşı olduğunu göreceğiz. Böylesi bir süreçte insan doğasının yalnızlık ve inziva olmadığı ve sosyal olduğunu düşünecek olursak içselliğin derinliklerine indikçe dışsallıkta fazlasıyla zayıflayacağını, aynı şekilde de aşırı dışsallıkta da içinin boşalacağını öngörebiliriz. Böylesi etkilerde eksikliklerimizi, yoksunluklarımızı, gerçeklerimizi ve hedeflerimizi belirlememiz çok önemli. Aslında bu değişimler dünya astrolojisinde 1999 yılından beri alınan kararlar ve gerçekleştirilen beraberlikler olarak gözüküyor. O dönemlerde başlatılan her gerçek 2011 – 2014 yılları arasında kendi gerçeğini oluşturacak... Hangi açıdan bakarsak bakalım, ister salt bir gerçekçilikle ister ruhani arayışlarla bakalım böylesi bir değişim içinde olduğumuzu ve bir şekilde bu değişimlerin sorumlusu ve paydaşı olduğumuzun bilincindeyiz. Nostradamus gizemli dizelerinde yaşadığımız bu günleri astrolojinin sembollerine dayanarak çok sert, çatışmalı ve gergin olacağını görmüş ancak ortaçağ mantığı ile felaketler dizisi olarak değerlendirmişti. Gerçekten felaketler mi? Yoksa insanlığı kaba zenginlik ve sanayileşme sürecinden akılcı ve zeki bir zenginliğe ve sanayileşmeye doğru zorlayan bir süreç mi? Maya takvimlerine göre samanyolu galaksimiz yeni bir yaşına ve döngüye giriyor. Bir yaş daha büyümüş olarak galaksimizdeki yeni yaşımıza giriyoruz. İnsanı en çok korkutan şey yok olmak “kaybetmek” ya da yok olmaya “kaybetmeye” neden olabilecek değişimler. Böylesi değişim dönemlerinde evrensel huzur ya da mutluluk arayışlarından çok; evrensel zekanın ve hareketlerin de bir parçası olduğumuzu hatırlamakta büyük yarar var.

KOÇ BURCU

21 Mart - 20 Nisan Koç burcunun öncülüğü yaratıcı gücün sembolü Uranüs gezegeni ile etkileşimi bu burçta doğanları yedi yıl boyunca etkisi altına alacak. Bu süreçte yeniliklere açık olmaları, girişimlerde bulunmaları kendilerini güçlü hissettikleri ortamlara yenilik getirebilecek, değişimlere neden olabilecek ve sürprizlere karşı açık olmalarında yarar var. Her an her şey onlar için değişebilir, değiştirilebilir düzeyde olabilir. İnandıkları konularda, davalarında, bireyselliklerinde öncü ve girişken ve hızlı olmaları ve geleceklerini ilgilendiren girişimlerde bulunmalarında büyük yarar var. Hızlı ve hedefçi, korkusuz olmak onlara büyük yarar sağlayacaktır. 336

Sadece tatminlerimizin değil geleceklerimiz adına bir şeyler yapabileceğimizin bilincinde olmalıyız. Fütüristlerin ve astrologların çalışmalarından yola çıkarak her burcun kendi payına düşebilecek görev ve sorumluluk anlayışını dile getirmeye çalışacağım. Plüton’un (değişim ve dönüşüm) Oğlak burcuna (sorumluluk, katı gerçekçilik, disiplin, yönetim, Ortadoğu, Afrika, madenler, toprak altı zenginlikler, altın, toprak, kuraklık, erozyon, sınırlar, devletler, krallıklar, baskı rejimleri, kısıtlanma, yalnızlık) girmesi; Uranüs’ün (özgürlük, gelecek, bireysellik, dayanışma, başkaldırı, bağımsızlık, yenilik, nükleer enerji) Koç burcuna (öncü, ilk, ateş, eylem, enerji, girişim, hedef, savaş, saldırganlık, tehlike) girmesi; Neptün’ün (büyük iklim değişiklikleri, atmosfer, okyanuslar, su, gaz, petrol, sol, insan sever görüşler, yüksek değerler, belirsizlik, komplolar, dinler, inançlar) Balık burcuna (okyanuslar, seller, büyük göçler, inziva, sürgün, gizem, başka bir medeniyete, boyuta geçiş - aşağı ya da yukarı -, biyolojik savaş, virüs, epidemik salgın hastalıklar) girmesi bizleri dünyanın hangi köşesinde olursak olalım hem etkisi altına alacak hem de donanımlı kılacak. Bu donanımların etkileri beynimizde, zekamızda, yüreğimizde, bedenimizde algılama ve yaşama biçimleri ise tamamen bizim kendi seçimimize bağlı. Ancak bilmemiz gereken bir şey varsa o da bu süreç içerisinde (özellikle 14 yıl boyunca) yapacağımız her seçim dünyamız ve yaşam biçimlerimiz adına kalıcı ve belirleyici olacak. Bu süreci Kova Çağı’nın bir ön çalışması olarak ele alabiliriz. Kova Çağı özgürlüklerin ve bireyselliklerin dengelendiği, kaba endüstri çağının bittiği, hayali tasavvurların yerini; bilginin aldığı, inceltilmiş, mikro düzlemde kozmik enerjilerin kullanıldığı bir çağ olacak. Bilginin, enerjinin sahipleri (UFO araçlarında kullanılan cern, kuantum) Altın Çağ’ın (temiz enerji çağının) öncüleri olacak.

BOĞA BURCU

21 Nisan - 20 Mayıs Dayanışma, destek ve sağlam gerçekçi platformlarda olmak, öncülerin gerisinde geniş platformların oluşmasını, bilimsel yeniliklerin doğru zeminlere çekilmesinde, doğa kanunlarının daha iyi anlaşılmasında, değişimlerde güvencelerin sağlanmasında rol alabilirler. Yeniliklerin sahiplenmesi ve değerlendirilmesi, kazanımların gerçek değerlere dönüştürülmesinde paydaş olabilirler. Toprak, çevre, hazine, finans gibi konularda söz sahibi olabilirler. Oluşan yenilikleri güven ortamına taşıyıp bir değere dönüştürebilirler.


İKİZLER BURCU

21 Mayıs - 20 Haziran Yeni fikirlerin, tartışmaların, gerginliklerin tam ortasındalar. Her an her şeyin değiştiği bir ortamda diyalogların, iletişimin geçirgenliğin sağlanmasında önemli sorumluluklar alabilirler. Bilgilerin, deneyimlerin kayda geçmesi, değerlendirilmesi, yaygınlaşması ve karara bağlanmasında öncü olabilirler. Yeni ticaret anlaşmaları, ticari yolların keşfedilmesi, çevreyi bilgilendirmek, kutuplar arası diyaloglarda yardımcı olmak, modernleşme hareketlerinin içinde bulunmak onları güçlü ve hareketli kılacaktır.

YENGEÇ BURCU

21 Haziran - 21 Temmuz Aslında tutucu ve koruyucu olan Yengeç burcu böylesi ortamlarda oldukça zorlanabilir. Zorluklar karşısında dirençli olmak ya da duygu seline kapılmak gibi çelişkiler yaşayabilir. Yengeç burcu aslında kendisini kaybetmeyi sevse bile sahip olduklarını kaybetmekten asla hoşlanmaz. Örnek olarak çocuklarına düşkün bir anneyi verebiliriz. Çocukları için kendisini feda etmeye hazır bir anne olan Yengeç onların özgürlük, bireysellik süreçlerinde ciddi çatışmalar yaşayabilir. Yengeçlerin anneliği kadar yurtseverlikleri ve milliyetçilikleri de çok önemlidir. Milli değerler adına pek çok şey yapabilir, heyecanlanabilirler. İnsanlarla birebir ilişkide bulunmak (halkla ilişkiler vs.) ülkesi için çalışmak, yeni beslenme biçimleri ve alışkanlıkları üzerine çalışmak, korumacı ve kavrayıcı yönlerini pekiştirmek onlara iyi gelebilir.

AKREP BURCU

23 Ekim - 22 Kasım Burçların arasında tehlikeli ve zorlukları en önceden hisseden, sezgisi ve algılama yeteneği son derece güçlü bir burçtur. Zor zamanların en rahat burcudur. Korkmaz, yılmaz önceden stratejisini yapar. Her zaman için bir B planı vardır. Derinliği ile göründüğü çok farklıdır. Dile getirmese bile her türlü donanıma sahiptir. Dönüşümlerin ve kayıpların planeti kendi doğasında zaten var olduğu için bu süreçleri en iyi kendisi yönetir. Korkmadığı sürece hiçbir sorunu olmaz. Daha maddeci, keşfedici ve kazançlı bir döneme giriyor olabilir. Farklı alanları, yerleri keşfetmek kendisine iyi gelebilir. Strateji yapmak, üretmek ona iyi gelebilir.

YAY BURCU

23 Kasım - 21 Aralık Yay burcu doğanları yaşanan değişimleri sportif bir yaklaşımla büyük bir hoşgörü ile değerlendirme imkanına sahiptir. Yaşananları, dünyada ve doğada olup bitenleri, bilgeliğe dönüştürebilecek ve kazanılan deneyimleri yaşam felsefesine dönüştürebilecek bir burçtur. Felsefenin ve inancın ve bağımsızlığın burcudur. Dokunulmazlığı ve sadeliği en iyi birleştiren burçtur. Düşünceleri değerlendirmek, adil olmak, ikna etmek önemli özellikleridir. Adaleti, dokunulmazlığı, bağımsızlığı ve hoşgörüyü temsil eder. Ya maddi ya manevi ama mutlaka bir bağımsızlığa sahiptir. Her iki alanda da başarılı olabilir.

ASLAN BURCU

22 Temmuz - 21 Ağustos Aslan burcu değişimlerin ve beklenmedik oluşumların karşısında kendisi için çok önemli imkanlar sağlayabilir. Beklediği fırsatları, kendisini ifade edebileceği zeminleri bulabilir. Birden bire kendisini en tepede bulabileceği ve ortamları yönetmeye aday bulabileceği gibi kendisini birdenbire oluşumların dışında da bulabilir. Zor zamanlarında bir sanatçı gibi kendisini ve yaşadıklarını farklı bir biçime dönüştürecek ortamlar yaratabilir. Büyük eserler yaratabilir, sahneye çıkabilir, yaşamını dokuyarak bir değere dönüştürebilir. Bütün bu oluşumlarda yeni değerleri ortaya çıkarmak, örnek olmak en zor zamanlarda bile yaşama bağlılığı ile hafızalarda kalma imkanına sahip olabilirler. Kolay zamanların lüksüne sahip olabildikleri gibi zor zamanların yaratıcılığına ve aydınlığına sahip olabilirler. Sahip oldukları güneş karanlıkları aydınlattığı gibi değerleri de altına çevirebilir.

BAȘAK BURCU

22 Ağustos - 21 Eylül Başak burcu doğanları bu süreç içerisinde çok olumlu gelişmeler ve çalışmalar yapabilir. Yaşamlarında zor olarak düşündükleri şeylerin aslında çok kolay olduğunun, kendilerinin de güçlü olduklarının farkına varabilir, deneyim kazanabilirler. Her konuda yapacakları araştırmalarda, hizmetlerde ve çalışmalarda daha ileriye gitme, sorunları giderme imkanına sahip olacaklardır. Olguların doğasını en iyi hisseden, inceleyen bir burç olduğu için bu değişimlerin ve zorlukların sürecinde sağlıklı ve doğru çıkarımlar yapabilir ve pek çok konuda başarılı ve verimli olabilirler. Sınavlar onlar için her zaman istediklerini gerçekleştirmek için araçlardır.

TERAZİ BURCU

22 Eylül - 22 Ekim Terazi burcu insanları zor zamanların dengesini olaştırabilecek, kayıpları en aza indirebilecek güce sahiptirler. Hem duygusal hem de sosyaldirler. Dıştan ve içten gelen etki ve tepkileri bir dengeye ulaştırmakta üstlerine yoktur. Diplomasinin ve ortak doğruların burcudur. İki yıl boyunca yüksek sorumluluklar alabilir, derin çalışmalar yapabilir ya da sabırlı ve mesafeli bir süreç içerisine girip daha ileriki yıllara kendilerini hazırlayabilirler. Olgunlaşmak, büyümek ve çalışmak üzerine kurulu bir süreçten geçiyor olabilirler.

OĞLAK BURCU

22 Aralık - 20 Ocak Oğlak burcu; toprağın, dünya sahipliğinin burcu olması nedeni ile bu değişim dönemlerinde en fazla rol alabilecek bir burç. Yeni yönetim biçimleri, farklı bakış açıları ve her zamankinden daha fazla ön planda olma imkanına sahipler. Kadim bilgelikten modern bilgeliğe geçiş yapacak, tarihi değiştirebilecek her türlü donanımlara sahipler. Yaşam onları değiştirirken onlar da yaşamı değiştirme ve farklı biçimler getirme imkanına sahip olabilirler.

KOVA BURCU

21 Ocak - 20 Șubat Kova burcu doğanları geleceği yeniden biçimlendiren gezegenlerin açılarına doğal olarak hiç zorluk çekmeden yaşama imkanına sahipler. Yenilikleri geleceğe yönelik tasarımlar, ortaklaşa çalışmalar ve bireycilik Kova burcunu kavrayan konular. Son 15 yıldır yaşadıkları deneyimlerle bu süreçleri daha bilge, hoş görülü, katılımcı ve üretken yaşayabilirler. Genç ruhlu bir burçtur. Her ne olursa olsun kendisini her zaman geleceğin adayı olarak taşımasını bilir. Çalışkanlığı, paylaşıma isteği, yardımseverliği, zekası ve disiplini ile göze çarpar.

BALIK BURCU

21 Șubat - 20 Mart Balık burcu doğanları, günümüzde hiç olmadıkları kadar önem kazanabilir; vizyonları, idealleri, geniş toplulukları kavramaları ile toplumlara önderlik yapabilirler. Balık burcu, burçlar kuşağının son burcudur. Büyük sınavların, yükselmenin ya da düşmelerin burcudur. Balık burcu kendi planeti Neptün’ün etkisi ile 14 yıl boyunca ideallerin, insanlığın temsili olarak karşımıza çıkacak. İnsan sever, evren sever tüm görüşlerin, özverinin, temel burcudur. Büyük bir olasılıkla insanlık bu konularda gerçek hesaplaşmayı yapacak, sınavlar verecek. Neptün müziğin, rengin, enginliğin, felsefenin, sinemanın, aşkınlığın simgesidir. Maddi manevi büyük zenginliklerin ve sınırsızlığın sembolüdür. Bütün bu alanlarda önemli gelişmelere tanık olmamız olası. Yeni düşünürler, sanat akımları, insanlığı ilgilendiren çalışmalar önem kazanacaktır. 337


MAG digital art

338


Metin Demiralay 1968 yılında Ankara’da doğmuş, okul yıllarını ve birçok sektördeki iş hayatını da Ankara’da yaşamış. Fotoğrafla tanışması ise eski yıllara dayanıyor. Vitrinlerin önüne geçip fotoğraf makinelerinin önüne geçerek büyüsüne kapılan bir çocukluk dönemi yaşamış. 2007 yılından beri de bu işe gönül vermiş. Fotoğraf konusunda herhangi bir eğitim almayan Mehmet Demiralay aynı şekilde photoshop konusunda da şimdiye kadar aktarabildiği fotoğraflar üzerinde çokça çabalayarak mükemmel sonuçlar elde ettiğini belirtiyor. Şimdi ise gelecek için çok daha iyi kareler yakalayabilmek adına İstanbul’da yaşıyor.

339


MAG fihrist ANKARA Alışveriş Merkezleri Ankamall 541 12 12 Ankuva 266 53 41 Armada 219 13 17 Arcadium 241 15 00 Atakule 440 77 01 Bilkent Center 266 05 16 Cepa 219 64 04 Galeria 235 04 61 Gordion 233 70 00 Karum 467 15 47 Kentpark 444 7 477 Mesa Plaza 241 59 93 - 94 MinaSera 240 70 70 Optimum 280 60 10 Panora 490 58 56 Via Life 219 14 24 Barlar Hok’s İran Cad. No:27/2 Çankaya • 428 82 82 Manhattan Üsküp Cad. No:7 Çankaya • 427 62 63 Murphy’s Ankara Hilton SA Tahran Cad. No:12 Kavaklıdere • 466 00 54 Salata Mesa İş Merkezi No:51 Çayyolu • 241 12 01 Reşit Galip Cad. No:57 GOP • 446 34 52 Shot&Bite Park Cd. Alımcı Park Villaları No:3/2 Çayyolu 241 41 93 Taps Park Caddesi Alımcı Pak Sitesi 4/Çayyolu 240 23 90 Tapas Tunalı Hilmi Cad. No:87 - GOP • 428 35 62 The Ambassador Bar Yıldızevler Mh. Jose Marti Cd. No:2 Çankaya 409 34 47 Café & Restoranlar Akdeniz Mutfağı Bilkent Otel ve Konferans Merkezi içi - Bilkent 266 68 14 Balıkçıköy Fahri Abay Kunanbay Cad. (Bilir Sk.) Kavaklıdere 466 04 50 Big Chefs Çayyolu • 242 01 77 Filistin Sk. No:21 GOP • 426 88 14 Çukurambar • 220 22 01 Cafe Des Cafe Tunalı Hilmi Caddesi 83/A • 428 01 76 Cafe Kahve Uğur Mumcu Cad. No:12 GOP • 446 20 51 Cafemiz Arjantin Cad. No:19 GOP • 467 79 21 Café Swiss Jose Marti Cad. No:2 Çankaya • 409 34 44 Cafe Rosso Tunalı Hilmi Cad. No: 66 Kavaklıdere • 428 20 00 Çadır Kebap Eskişehir Yolu Varan Turizm Yanı • 286 13 62 Çakıl Cafe Silahtar cd. No:10 Gazi Mh. • 221 36 66 Casita Filistin sk. No:41/3-4 Çankaya • 466 21 00 Çin Seddi Hoşdere cad. 176/B Y.Ayrancı/Çankaya • 442 93 53 Deniz’den Restaurant Eskişehir yolu 8. Km Kentpark AVM 1. Bodrum Kat No: 27 J - Çankaya Eat’n Joy Filistin Sk. Nenehatun Cd. No:73 GOP•447 11 02 Çukurambar • 220 11 01 Etrak Restoran Turan Güneş Bulvarı 708.Sok. 14/B Yıldız • 442 03 03 Ette Minasera AVM Zemin Kat Çayyolu •240 03 30 Simon Bolivar Cad. No:1/8 Çankaya •439 02 01 Fige Restoran&Cafe&Bar Abdullah Cevdet Sokak No:15 Çankaya 438 07 21 Flat Cafe Tunus Cad. No:54/A-B Kavaklıdere • 466 63 11 Arjantin Cad. No: 28 Çankaya • 428 00 00 Gils Restaurant Reşit Galip cad. No:58 G.O.P • 448 29 90 Günaydın Et Arjantin Caddesi Attar Sk.No:6 GOP • 466 76 66 Italic Cafe – Brasserie - Bar Bestekar Sk. 65/1 Kavaklıdere • 426 30 17 Kefaluka Tunalı Hilmi Cad. Bestekar Sok. No:49/B Kavaklıdere • 426 66 46 www.kafaluka.com Kitchenette Filistin Caddesi No: 22 G.O.P • 447 67 48 Komşu Farabi sokak No:32 Çankaya • 426 15 66 Köşebaşı Restaurant Kuleli Sk. No:32 GOP • 446 59 59 Kuki+ Filistin Sk. No:4 GOP • 427 14 00 Eskişehir Yolu 7.Km • 219 66 88 Yenimahalle • 397 90 10 Kukla Kebap 1. Sk. No:21/A Balgat • 285 30 30 Kyma

340

Bilkent Ankuva AVM • 266 53 73 Las Chicas XL Park Caddesi No:3 Çayyolu • 242 16 46 Makkarna Reşit Galip Cad. No: 89/2 GOP • 436 80 88 Mickey’s Arjantin Cad. No: 17 / A GOP • 466 43 26 Meandros Kuleli Sk.No:28/B GOP • 437 33 55 Meet Nenehatun Cad. No: 75 GOP • 447 11 48 Mezzaluna Turan Emeksiz Sk.No:1 K.dere • 467 58 58 Ankuva No:2 Bilkent • 266 13 59 MidPoint Panora İş Merkezi 72/74 Oran • 490 72 15 Mocaco Coffee 3. Cadde No: 5/A Bahçelievler • 215 97 97 Niki Restoran& Bar Güniz sok No:42 (Divan Oteli içi) Kavaklıdere 466 00 48 PaperMoon Tahran Cad. No: 2 Kavaklıdere • 428 73 73 PepperMill Bahçelievler 4.Cad. No:159 • 222 99 33 Piano Restaurant Club Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu Çetin Emeç • 284 46 46 Rafine Restaurant İran Cad. No:35 GOP •465 05 05 Robert’s Coffee Kentpark Kentpark AVM Zemin Kat No: 164•219 91 31 Quente Filistin Cad. Kader Sk. 34/A G.O.P 428 36 26 - 428 22 21 Quick China Uğur Mumcu Sokağı No:64/B GOP • 437 03 03 Park Cad. No:1 Çayyolu • 242 25 15 4.Cd. Bilkent Center No:3/37 Bilkent • 266 30 00 Salus&Court 1.Cadde No:1 Bilkent • 266 42 00 Schnitzel Tahran Cad.no:5 Kavaklıdere 468 54 00 Shisha Cafe 33.Cad. No:2-55 Çukurambar • 284 40 44 Söğütlü Bahçe Eskişehir Yolu 7. Km • 286 30 96 Spr Pub & Restaurant Ahmet Taner Kışlalı Mh. Park Cd. No:32/1 Çayyolu • 240 34 44 Sushico Chinese-in-Town Arjantin Cad. Attar Sk. No:10 GOP • 426 25 26 Panora AVM - Oran • 490 27 27 Şahhane Söğütözü Cad. No:10 Söğütözü • 287 99 99 Şanlı Edessa Emek Mah. 8.Cad. 60/12-13 Emek•222 83 83 Atatürk Blvr. 241/A Kuğulu park içi • 468 78 50 Terasse Cafe 50. Cad. 3247. Sk. No: 2 Yaşamkent • 217 62 66 The House Café Nenehatun Cad. No: 74 G.O.P • 446 46 88 Tike Park Cad. 15-B Konutkent • 241 00 92 Billur Sk. No17/A Kavaklıdere • 426 01 41 Timboo Cafe Panora AVM No:182/81 Oran • 490 62 22 Kentpark AVM 1.Kat No:164/42 • 219 97 79 Tribeca Filistin Cad. GOP • 490 51 85 Trilye Reşit Galip Cad.Hafta Sk. 11/B GOP • 447 12 00 Tunalı Balıkçısı Tunalı Hilmi Cad. 106/5 Çankaya • 426 27 28 Üst Kat Tunalı Hilmi Cad. 114/K • 468 6911- 426 01 37 Waffle Corner Arjantin Caddesi GOP • 427 10 41 Wienerwald Uğur Mumcu Cd. 56/5 G.O.P • 436 06 06 Yosun Balık Evi İran Cad. No:27 Kavaklıdere • 468 39 45 Zamane Kahvesi Kızılırmak Mah. Ufuk Üniversitesi Cad. Ambrosia AVM No:18/1 Çukurambar•286 80 00 Eğitim Amerikan Kültür Derneği Kids Mahatma Gandi Cd. No:36 G.O.P. • 437 32 00 İtalyan Kültür Merkezi Mahat Magandi Cad. No:32 GOP • 446 51 78 Kids Garden Bilkent 1. Cd. sonu,Gönül Sk. No:26 Bilkent • 227 01 55 Magic Kids Cezayir Cad. No:21 Çankaya • 439 04 05 Mutlu Adımlar Anaokulu Rafet Canıtez Cd. Rasih Kaplan Sk. No: 8 Oran 491 99 96 Nesibe Aydın Haymana Yolu 5.Km Gölbaşı • 498 25 25 Okyanus Dersanesi Özveren Sok. No:34 Necatibey–Kızılay•2291030 Ovo Kids Hollanda Cad. No:33 Yıldız / Oran • 438 66 27 Ömersan Yıldız Ankara Anaokulu Nenehatun Cad. Hereke Sok. No:6 • 436 23 17 Özel Çankaya Alara Etüt Merkezi Sancak Mah. 510. Sokak 14/B Çankaya • 441 45 54 The Edustar Company Cinnah Caddesi 9/4 Kavaklıdere •

428 58 05-07-09 www.theedustarcompany.com Kuaför & Güzellik Salonları Bahar Güzellik Merkezi Angora Cd. No:50 (Dominos Pizza Üstü) Beysukent • 236 15 30 Betty Güzellik 8. cadde 37/3 Ümitköy • 235 56 05 Beauty Life Wellnes Club Tunalı Hilmi Cad. 81/3-5 Kavaklıdere www.beautylifewellnesclub.com • 468 09 09 Bilkent Kuaför Ufuk İş Merkezi N.14 Bilkent 3.Etap • 266 3324 De Lafayette Kuaför Angora Cad. No:162 Beysukent • 235 60 28 Derya Çoban Ayak Sağlığı Merkezi Yıldızevler Mah. Şehit Mustafa Doğan Sk No:53/A Yıldız • 441 91 94 - 441 96 70 www.batiktirnak.com Dez Kuaför Tunalı Hilmi Cad. Büklüm Sk. 48-4 Kavaklıdere 426 71 64 - 426 65 66 Dios Kuaför Bilkent plaza A3 Blok No:7 Bilkent • 266 04 91 Epilaform Tunalı Hilmi Cd. Bülten Sk. No:4/3 • 467 07 07 Ixora Parfüm Işıklar Cad. No:17 Ulus • 309 2706 Flavius Estetik ve Güzellik Merkezi Tunalı Hilmi Cad. No: 114/27 Kavaklıdere 466 28 22 Fresh Line Panora AVM • 490 88 58 Galerya Kuaför Bilkent 1.Cad. Bilkent Otel İçi 266 46 86 (Dahili 512) Güvenlik Cad. Defne Sk. 10-A Aşağı Ayrancı 427 17 85 Green Güzellik Cinnah Cad. Mesnevi Sk. No: 15/2 Çankaya 439 98 09 Hera Med Güzellik Merkezi Şair Nedim Sk. No: 2/1 Çankaya • 439 29 89 İsmail Acarsoy & Allegro Türk Japon Vakfı C Blok 2/A Oran • 433 16 33 Jaklin Kuaför Kuveyt Cad. No:6/C Kavaklıdere • 427 89 85 Jasmine Güzellik Merkezi Yıldızevler Mah. 34. Sk. No:36/B D10 Çankaya 440 18 08 Kent Güzellik Merkezi - Koz Kuaför Abidin Daver Sk. No: 26/A-B-2 Çankaya 438 60 40 Kulis Erkek Kuaförü 4. Cad. 65/B Yıldız • 438 03 03 Lazerlife Güzellik Merkezi Ziya Gökalp Cad. 12-4 Kızılay • 430 00 34 Nill’s Güzellik Salonu Angora cad. No: 54 Beysukent • 235 77 45 New Park Hair Design Ahmet taner kışlalı Mah. İmaj-özçelik işhanı 94-D2 (teb otel karşısı) • 242 21 06 Paris Kuaför Filistin Caddesi No:7 GOP • 467 27 77 Panora İş Merkezi Oran • 491 98 21 Angora Cad. 29/39 Beysukent • 225 41 54 Red & White İran Cad. No:33/1 GOP • 466 15 45 Mesa Plaza No:33 Çayyolu • 241 26 00 Bilkent Marks&Spencer • 266 22 25 Bilkent Otel Bilkent • 266 22 46 SOS Clinic Tunalı Hilmi Cad. Kuğulu İşhanı B Blok Kat 5 No: 123/166-167 Kavaklıdere • 468 58 81 Svm Clinic Uğur Mumcu Sokağı No: 3/3 GOP • 436 76 76 Şahika Kuaför Abidin Daver Sk. No:4/19 Çankaya • 438 92 83 Carrefour No:B-34 Batıkent • 278 51 20 Toni&Guy Cepa AVM • 219 59 19 Tara Kuaför Karina Plaza • 217 22 60 Woolt Kuaför Abay Kunanbay Cad. No:4/4 Tunalı Hilmi Kavaklıdere • 466 10 60 8.cd. No:61 Çayyolu/Ümitköy • 236 22 01 Zen Kuaför Hoşdere Caddesi No:184/A Çankaya • 438 61 94 - 95 Zeynep&Zeynep Filistin Cd. Kader Sk. No:9/2 GOP • 428 29 92 Kitapçılar Bıçakçılar Kitap Bestekar Sok: No: 35/1 Kavaklıdere • 467 81 56 Bilimsel Eserler Tunalı Hilmi Cad. 74/10 Kavaklıdere • 426 40 95 Dost Kitabevi Karanfil Sk. No: 29/4 Kızılay D&R İran Cad: No:7 Kavaklıdere • 426 50 06 İmge Kitabevi Konur Sk. No: 43/A Kızılay • 417 01 37 Remzi Kitabevi Armada A.V.M Eskişehir Yolu • 219 11 12 - 13 Kültür & Sanat Ankara Antikacılık Cinnah Cad. No:66/1 Çankaya • 442 38 91 Antigone Sanat Evi Konutkent 2 Yaşamkent yolu 3067 Sk. No:8 Çayyolu • 241 24 75

Düven Antik Merkez:Salman Sk.18/A Samanpazarı•31024 20 Şube:Uğur Mumcu Cad. 87/10 GOP • 447 89 91 Hikmet Çetinkaya Üsküp Cad. Çevre Sok. B Blok 8/5 • 426 7330 Galeri Soyut Yıldızevler Mah. 4. Cad. (Tagore Cad.) Şehit Mustafa Doğan Sk. 82/A Yıldız • 438 86 70 RC Art Gallery Sheraton Hotel&Convention Center Kavaklıdere • 428 28 29 Saatçi & Kuyumcular 1001 Gece Mücevherat Tunalı Hilmi Cad. No:83/F Çankaya • 467 04 51 Altınçizgi Anafartalar Cad. 26/58 Ulus • 310 20 10 Ankamall AVM No: ZK-12 • 541 15 01 - 02 Tunalı Hilmi Cad. No: 88/4 Çankaya•426 44 55 Ariş Karum Karum AVM No:102 GOP • 426 27 61 Altınkaynak Posta Cad. 42/C Ulus • 309 18 00 Aykach Saat Turan Güneş Bulvarı 19/A Yıldız • 440 64 64 Beril Pırlanta Anafartalar Cd. Kütükçüoğlu İşhanı 47/55 Ulus • 310 65 00 Beyza Mücevherat Atatürk Blv. Büyük Çarşı Giriş Kat No:67/110 •433 16 33 Damra Pırlanta ANKAmall A.V.M. No:5 K:Zemin D:5•541 21 41 Tunalı Hilmi Cad. No:123 K.dere • 468 03 06 Gamilo Alyans Anafartalar Cadddesi Sarraf Han No:55/9 Ulus 312 47 97 - 310 10 13 www.gamilo.com Gezay Karum AVM No:108 Kavaklıdere • 466 21 48 Gilan Arjantin Cad. No: 12/ 1 GOP • 417 53 40 Güngerci Saat Ziya Gökalp Cad. No: 9/C Kızılay • 431 69 45 Hami Kuyumculuk Karum İş Merkezi No:78 Kavaklıdere • 467 48 44 Minyon T.Hilmi Cad. 123/52 Kavaklıdere • 427 52 96 Modern Alyans Karum AVM No: 21/29 GOP • 427 60 04 Penez Karum No: 24-25 Kavaklıdere • 467 96 57 Pırlant Panora A.V.M. No:179 • 491 29 00 Cepa A.V.M. Z.38 • 219 61 33 Recep Collection T.Hilmi Cad. 123/18 Kavaklıdere •467 58 08 Uğurlu Mücevherat Atatürk Blv. No:105/A Kızılay • 433 47 39 Anafartalar Cd. No:22/C Ulus • 311 94 98 Atölye: Anafartalar Cad. Papatya Sk. 2-9 Ulus 310 57 93 Zen Diamond Panora AVM 182/104 Oran • 490 15 44 Butik & Aksesuar Agatha Paris Armada A.V.M • 219 16 27 Ankamall A.V.M • 541 20 60 Akay Gelinlik Filistin Cad. Kader Sk. No:9/3 GOP • 428 31 38 Aliye Gelinlik Filistin Cad. GOP • 437 20 69 B&B Ankuva AVM No: 43 Bilkent • 266 74 45 Beyaz Butik Tahran Cad. No: 7/5 Kavaklıdere • 467 37 70 Bianca Neve Angora Cad. Beysupark Yaşam Merkezi No:209/3 • 225 37 08 Butik E’s Angora Cd. No:162 • 236 37 78 Dai Gelinlik Rabat Sokak No:27/8 G.O.P • 446 50 28 Glamour Boutique Karum AVM No:21/22 Kavaklıdere • 466 22 61 Kasha Ceyhun Atıf Kansu Cad. No:118/D Balgat 473 18 80 Kösem Sultan Panora AVM No:182/91 Oran • 492 20 69 La Diva Boutique Karum AVM No:21/34 Kavaklıdere • 467 51 78 Lanvin Çankaya Cad. No:22 Çankaya • 439 34 94 Mocassini Armada Armada AVM. No:96 Söğütözü • 219 12 22 Panora AVM.182/97 Oran • 490 65 05 Piel Butik Filistin Cad. 9/B Gaziosmanpaşa • 467 90 10 She-Da Filistin Cad. 19-9 G.O.P • 446 32 87 Şaşaa Butik Arjantin Cad. 34-A GOP • 467 61 63 Vetrina Filistin Sk. No: 1 GOP • 426 82 50 Panora AVM Kat 1. No: 122 • 491 91 28 Yalçın Optik İran Cad. 21/224-225 Kavaklıdere • 428 55 99 Gayrimenkul & İnşaat A.H.K. Emlak ve İnşaat R.Tagore Cd. (4.Cd.) 11/8 Yıldız - Çankaya •


440 0 441 - Gsm: 0533 381 69 99 www.ahkemlak.com Avrupa Mahallesi Konutkent Mh. 2432. Cad. No:216 Çayyolu • 242 25 01-02 Aykon Yapı Turan Güneş Bulvarı 12/14 Çankaya • 440 66 11 Barışkent Gayrimenkul Uğur Mumcu Cad. 34/5 G.O.P • 446 69 60 Eylül Gayrimenkul Vadikent 90 Beysukent 187/25 • 236 3858 HTK Koçak Gayrimenkul Tiflis Cad. 4/3 Yıldız • 440 12 44 İck Yapı 48. Cadde No:14/1 Çukurambar • 284 81 51 Teknomak 57. Sokak No:141 Ostim • 386 22 11 Pelit Çayyolu Evleri Park Cad. 2. Km Çayyolu • 217 25 12 Şehrin Konakları İncek Mah. Atılım Üniversitesi Yanı Derya Sitesi • Serpmeleri No:1 İncek • 460 15 40 Toprock Gayrimenkul Yatırım Danış. Ziyaürrahman Cad. No:13-5 GOP • 437 00 00 Özel Tunalı Gayrimenkul Tunalı Hilmi Caddesi No:108/5 Kavaklıdere • 428 09 90 Pastaneler C’viz Turan Güneş Bul. No:148/C Oran • 492 08 01 Coccinella Pasta Evi Kişinev Cad. No: 5 Yıldız • 438 34 24 Angora Cad. 206/4 Beysukent • 225 4045 Funda Kuleli Sk. No: 91 /A GOP • 436 4656-446 2824 3222.Cad. No:55/18 Karina Plaza Yaşamkent Aşti Alt Kat No:12 Söğütözü • 224 09 07 Funda Classy Kuleli Sok. No:46/2 GOP • 447 0031 Kuki Filistin Sk. No:4 GOP • 427 14 00 Neli Pastanesi Ceyhun Atıf Kansu Cd. Bayraktar İş merkezi No:114 G Blok 12 Balgat • 473 84 84 Palet Pastanesi Ferit Recai Ertuğurul Cad. No: 2 Oran 490 29 29 - 490 29 50 Filistin Cad. Horasan Sk. 2/B GOP •437 20 21 Serender Simon Bolivar Cad. 10/A Çankaya • 439 86 56 Sinemalar & Eğlence AFM Sinemaları CEPA AVM • 444 12 36 Migros Akköprü • 541 13 33 Ankapol Kızılırmak Sk.No: 14 Kızılay • 419 39 59 Armada Sinemaları Armada Söğütözü • 219 16 00 Ata On Tower Atakule Çankaya • 441 14 14 Cinebonus Gordion AVM - Ümitköy • 236 70 77 Arcadium AVM Çayyolu • 241 12 41 Panora AVM Oran • 490 14 77 Kentpark Prestige Kentpark AVM Eskişehir Yolu • 219 93 93 Koçak Binicilik Eymir Gölü Yanı Koçak Küme Evleri No: 1 Gölbaşı • 491 00 00 Play Planet Panora Avm No 235 Oran • 490 23 32 Spor Merkezleri Ankara Şehir Kulübü Uğur Mumcu Cad. No:88 G.O.P • 446 17 27 Base Life Club Beysupark No:209/10 Çayyolu • 225 41 43 Bodysoul Pilates Boğaz Sok 25-1 G.O.P • 467 67 80 Curves Park Cad. 17/4 Çayyolu • 242 22 96 Ennfit Family Sports Club Meksika Cad. No:50 Ümitköy • 235 29 00w Fenerbahçe Spor Kulübü Hacılar Mahallesi 1262. Sokak No:7 İncek - Gölbaşı •460 19 07 Grenada Life Ümitköy 1.Cad. No:22 • 236 40 62 - 72 Jas Junior Academy Aşağı Dikmen Mah. 571 Cad. No: 26 Oran 490 55 85 Joya Health Club Güzeltepe Mah. 747 Sok. No: 3-B 105 Çankaya 408 22 22 Mars Athletic Club Turan Güneş Blvr. Panora AVM Oran • 490 14 77 Most Life Club Kentpark AVM Kat: -1 • 219 92 99 Oranium Sports Türk Japon Vakfı Ferit Recai Ertuğrul Cad. Oran 491 74 97 Power Plate Studio Koza Sk. 85/3 G.O.P • 446 36 11 RenewaClub Reşat Nuri Sk. No: 52 Çankaya • 441 02 02 Silky Spa Bilkent 1.Cad 06533 Bilkent • 266 22 33 Sportif Yaşam Kulübü Çukurambar:33 Cd. No:1/1 Bagi’s Plaza 285 48 78

Çayyolu:Eskişehir Yolu Prestij Konutları 364/1 Çayyolu • 236 39 00 Sports International Bilkent 1.Cad. • 266 71 00 United Clubs Zirvekent:Birlik Mh. 5 Cd. No: 48 Çankaya • 495 47 90 Konutkent:Safranbolu Cad. No:12 Konutkent 2 Çayyolu • 240 11 71 Hastane & Klinikler Bahar Demirkıran Beslenme Danışmanlığı Cinnah Cd. No:96/7 Çankaya • 443 00 87 Bayındır Hastanesi Eskişehir Yolu Söğütözü • 287 90 00 Diyetisyen Hatice Karslıoğlu Cinnah Cd. 29/4 Çankaya • 468 08 86 Estetik International İran Caddesi 2/3 Kavaklıdere •444 77 07 HRS Hastane Güneş Sk. No:14 Çankaya • 457 66 00 Med Lazer Kızılırmak Mah. 48 Cd. No:16-1 Çukurambar 467 69 69 Özel Bütünsel Sağlık Polikliniği Arjantin Cad. 17/8 G.O.P • 467 26 26 - 427 0505 Özel Madalyon Psikiyatri Merkezi Paris Cad. No:33 Kavaklıdere • 468 08 98 Bilkent İş Merkezi A3 Blok Kat 3 No:30 Bilkent • 266 26 26 Pet Hospital Uğur Mumcu Cad. Koza Sk. No:125 GOP • 446 50 65 Sevgi Soluk Stil ve İmaj Danışmanlığı T.Hilmi Cad. No: 90/12 Kat 4 Çankaya • 466 94 49 www.sevgisoluk.com Oteller Aktif Metropolitan Otel Oğuzlar Mah. 48.Sk. No:28 Balgat • 295 45 45 Ankara Etap Altınel Otel GMK Bulvarı No: 151 Tandoğan • 231 77 60 Ankara HiltonSa Hotel Tahran Cad. No :12 Kavaklıdere • 455 00 00 Barcelo Altınel G.M.K Bulvarı No: 151 Tandoğan • 231 77 77 Bilkent Otel&Conference Center Bilkent 1.Cad Bilkent • 266 46 86 Dedeman Hotel Akay Cad. Büklüm Sok. No:1 • 416 88 00 Crowne Plaza Mevlana Bulvarı No:2 Akköprü • 303 00 00 Divan Çengelhan Tarihi Ankara Kalesi - Sutepe Mah. Depo Sokak Güzergahı No:1 Ulus•309 68 00 Çukurhan Tarihi Ankara Kalesi Necatibey Mah. Depo Sk. No:3 Ulus • 306 64 00 Divan Otel Tunalı Hilmi Cad. Güniz Sk. No: 42 • 457 40 00 Hotel Midi Karyağdı Sk. No:40 Çankaya • 409 64 34 Hotel Monec Esat Özoğuz Sk. No:5 06450 Oran • 491 30 30 Hotel Samm Bistro Uğur Mumcu Cad. no:19 G.O.P • 447 90 00 Hotel Yeni Sanayi Cd. No:5/B Ulus • 310 47 20 Limak Ambassadore Otel Boğaz Sokak No: 19 Kavaklıdere • 428 48 48 Mega Residence Tahran Cad. No:5 Kavaklıdere • 468 54 00 Niza Park Hotel Cinnah Cad. Farabi Sk. N.36 Çankaya•4680500 No:19 Boutigue Hotel Birlik Mh. 457. Sk. No:19 Çankaya • 495 00 00 Ramada Otel Tunalı Hilmi Cad. No:66 Kavaklıdere • 428 80 00 Rixos Grand Ankara Atatürk Bulv. No:183 Kavaklıdere • 410 55 00 Sheraton Ankara, A Luxury Collection Noktalı Sk. Kavaklıdere • 457 60 00 Swiss Otel Ankara Yıldızevler Mah. Jose Marti Cd. No: 2•409 30 00 Kumaş & Hazır Giyim Allen Edmonds Çankaya Cad. 10/A Çankaya • 4414373 Kentpark No: 105 Zemin Kat • 219 92 92 Arezzo Panora AVM 1.Kat No:158 • 490 93 03 Armani Kentpark AVM No:164 • 219 92 00 Ayhan Sümer Ziya Gökalp Cad. 14-A Kızılay • 430 56 16 Baget Çorap Tunalı Hilmi cad. 114/F Kavaklıdere • 467 20 36 Bebek by Pikkolo Tahran Cd. No:4/A GOP • 466 88 18 B&G Store Arjantin Cad. Attar Sk. Kent Sitesi C Blok No:36 GOP • 426 75 67 Ankamall AVM KB-02 • 541 22 55 Panora AVM No:1821 K:1 D:188 •491 13 51 Bağzıbağlı İran Caddesi No:25 Çankaya • 466 87 70 Carnaby Ziya Gökalp 20/B Kızılay • 434 41 33 Dericizade İzmir Caddesi No:11 Kızılay • 230 20 40 Gard-Rob

Turan Güneş Blv. No:34/9 Çankaya • 441 19 93 Hafize Ayık Moda Evi Arjantin Cad. 5/4 G.O.P. • 466 50 96 Journey Y.Öveçler Mah. 5.Cad. 127. Sk. No:10 Balgat • 473 0078 Lanvin Çankaya Cad. No:22 Çankaya • 439 34 94 Nü Çamaşır Anadolu Bulv. 2. Cad. ATB İş Merkezi G Blok No:168 Macunköy •397 73 57 Önel Tekstil Güniz Sk. No:21/A Kavaklıdere 426 24 02 - 426 24 09 Paraf Abiye Ceyhun Atıf Kansu Cad. Ak İş Mrkz. 116/A Balgat • 473 48 68 Tommy Hilfiger Panora A.V.M. Kat.1 no:182 Ev Tekstili & Dekorasyon & Mobilya Abdullah Torun Mobilya Muradiye Sok. No:18/11 Siteler • 348 75 63 349 15 93 www.abdullahtorunmobilium.com Akeleş Uğur Mumcu Cad. No:46/6 GOP • 446 17 17 Asaş Mobilya Karacakaya Cd. No:72 – No:157 Siteler • 394 40 04 - 350 02 06 Arcora Mimarlık Hoşdere cd.no:126 Y. Ayrancı • 440 24 40 Aydın Mobilya Merkez: Koçak Sk. No:49 Siteler • 348 89 37 Şube1: Karacakaya Cad. 101 Siteler • 348 18 20 Şube2: Uğur Mumcu Cad. 59 GOP • 446 84 37 Şube3: Uğur Mumcu Cad. 75 GOP • 446 00 61 Baby Adres Yağız Sk. No: 14 Siteler • 348 02 03 Boyut Office Karacakaya Cad. No:38 Siteler • 351 95 95(pbx) Carna Baby Üsküp Cad (Çevre Sk.) 5/B Çankaya • 467 95 94 Cinisli Cepa Alışveriş Merkezi • 427 77 23-24 Panora Alışveriş Merkezi • 492 06 96 City Home 4.Cad No: 52 Yıldız •441 99 20 Cocco Halı & Aydınlatma Karacakaya Cd. No:182 Siteler • 350 30 20 Çağlar Avize Karacakaya Cad. No:73/7 Siteler • 350 04 44 Dentaş Yapı ve Ahşap Ürünleri Çetin Emeç Bulv. No: 33/14 Dikmen • 479 54 32 Erbazlar Siteler Showroom: Koçak Sk. No:30 • 349 19 19 Güreller Uğur Mumcu Cd. No:49/A G.O.P • 437 51 56 Hatüpen Tunalı Hilmi Cad. No:49 Esat • 418 97 47 Home Sweet Home Kentpark AVM No:142-C • 219 97 97 Kerim sefer Turan Güneş Bulvarı No:98 Çankaya • 440 97 77 Koleksiyon Merkez: Binnaz Sk. 2/A 06700 Kavaklıdere • 467 71 00 Yıldız Şube: Turan Güneş Bulvarı 70/B 06550 Yıldız •440 52 55 - 440 38 24 Ümitköy Şube: Meksika Caddesi (30. Cadde) No:49 K:2 06810 Ümitköy • 236 03 62 Lamphouse Uğur Mumcu Cd. No: 76/B • 446 76 33 Demirhendek Cd. No:132 Siteler • 350 16 30 Lazzoni Mobilya UğurMumcu Cad. No: 80 GOP • 446 28 05 Osmanağa Konakları Çayyolu • 236 12 21 Karacakaya Cad. No: 544 Siteler • 349 16 35 Liva Concept Uğur Mumcu Cad. No:60 GOP • 447 07 18 Matsu Mimarlık Cinnah Cad.Hava Sk. 10/2 • 442 6370 Most Ofis Turan Güneş Bulvar 4.cad 50/A • 443 0340 Mehmet Coşkun Mobilya Karacakaya Cad. No:90 Siteler • 350 79 54 ANSE AVM B Blok No:10 Çayyolu • 227 81 10 Nar Koleksiyon Arjantin Cad. Budak Sk. No:11/4 Kavaklıdere • 468 82 39 Nonekst Dekorasyon Hollanda Cad. 690.Sk. 20/A Yıldız • 441 50 73 Nova Aydınlatma Mustafa Kemal Mahallesi 2127 Sk. 8-8A • 219 54 34 Pierre Cardin Mobilia Karacakaya cd. No:107 Siteler • 350 40 44 Anse AVM B Blok 1. Kat no:123 • 227 81 91 Pro Design Hoşdere Cad. No:102/4 Çankaya • 440 37 47 Restore Keklikoğlu Design Plaza Meksika Cd. No:49 Ümitköy • 235 86 66 Şafak Ev Tekstil Reşit Galip Cad.No:53/A GOP • 437 39 79 Stanley Kids Uğur Mumcu Cd. No:17/B GOP • 446 11 50 Sedir Group Karacakaya Cad. No: 123 Siteler • 3527650 www.sedir.co S.M.N. Dilara’s Dekorasyon Uğur Mumcu Cad. No:18/1 GOP • 446 91 45 Şall Collection

Karacakaya Cad. No: 75 Siteler • 348 69 11-353 07 29 Stanley Kids Uğur Mumcu Cad. No:17/B GOP • 446 11 50 Sherwood Karacakaya Cad. No: 64 • 349 39 03 Strongbow Güneş Sk. No:1 Kavaklıdere • 426 75 13 Taç Perde Hoşdere Cad. No: 150/A Çankaya • 442 28 60 OLGA Çerçeve Birlik Mh. 458. Sk. No:24/10-11 Çankaya • 495 75 45 Origami Karacakaya Cad. No:147 Siteler • 350 03 03 Özbekoğlu Ltd. Şti. Çetin Emeç Bulvarı 2. Cad. No:6/1-7 Dikmen • 472 04 04 www.gambarelli-turk.com Vanucci Çetin Emeç Bulvarı No:54/B Balgat • 284 03 43 Turan Güneş Bulvarı 48/D Çankaya • 440 44 09 Vibel Üsküp cd.(Çevre Sk.) 39/A Çankaya • 466 76 20 YUX Yağız Sk. No:14/A Siteler • 350 40 89 Organizasyon & Stüdyo 312 Organizasyon Hilal Mah. 4.cadde 677.sokak 44/6 YıldızÇankaya • 438 1 438 Beyaz Eller Organizasyon Hoşdere Cad. 160-5 Çankaya • 438 39 01-02 Beyaz Vizyon Organizasyon Aktif Metropolitan Hotel Lobi Katı Oğuzlar Mah. 48. Sk. No:28 Balgat • 295 45 45 Ceyd Organizasyon Çankaya Cad. 28/2 Çankaya • 442 35 58 Crown & CD Design Organizasyon Tunalı Hilmi Cad. No: 22/B K.esat • 418 70 56 Düğün Hikayemiz Reşit Galip Cad. No:53/1 GOP • 436 36 11 Ekan Turizm Kavaklıdere Sk. 23/3 Şili Meydanı•426 69 69 En Özel Gün.com - BAYDAŞ Mahatma Gandhi d. 102/6 G.O.P • 445 05 20 Familya Organizasyon Üsküp Cad. No: 40/34–35 Çankaya • 426 32 10 Joker Ajans 6. Cadde No:14-4 Bahçelievler • 222 90 20 Erguvan Kasrı İncek Mah. Turgut Özal Blv. No: 230 Gölbaşı 460 10 23 Mavi Müzik Organizasyon Koza Sokak 58/5 G.O.P • 447 27 95 Me&designers Filistin Cad. Kader Sk. No:4/5 G.O.P.•467 55 67 Mia Delicio Catering Reşit Galip Cd. Gölgeli Sk. No:12/1 GOP • 447 67 01 Mydonose Plaza Çetin Emeç Bulv. No:75 Kat:1 Öveçler•472 92 22 Pan Studio Mimar Sk. 33/B Dikmen •481 04 64 Tayy Ajans Meriç Sk. 5A-24 Beştepe • 213 31 29 Tülayca Organizasyon Farabi Sk. No: 38/5 Çankaya • 466 65 13 Sak Organizasyon Hilal Mah. Hollanda Cad. 46-A Yıldız•442 72 62 SDS Organizasyon Arjantin Cad. Boğaz Sk. 15/1 GOP • 427 77 23 Stüdyo 2001 Tunalı Hilmi Cad. No:1/A Küçükesat • 425 00 26 Talu Müzik & Organizasyon Uğur Mumcu’nun Sokağı 54/1 GOP • 437 19 07 Velo Wedding Anse AVM Çayyolu • 227 82 70 YM Wedding Plaza Turan Güneş Blv. Hollanda Cd. 7/2 • 442 82 55 Zümrüt Cinnah Cad. No: 24/A Çankaya • 427 77 02 Wishes Minasera AVM Çayyolu • 241 42 76 Otomotiv Akbak Hyundai Plaza İrfan Başbuğ Cad. No:201 Hasköy • 338 24 24 Akbak Renault Plaza İrfan Başbuğ Cad. No:207 Hasköy • 338 14 14 Alkan Otomotiv Turan Güneş Bul. 17/A Çankaya • 442 15 15 Arkas Ototmotiv İstanbul Yolu 12.Km 105. Sk No1 İnönü Mah. Batıkent • 278 19 00 Doğuş Otomotiv Konya Yolu No: 179 •583 83 83 Borusan Otomotiv Esenboğa Yolu 22. Km • 840 52 52 Göral Konya Yolu No:202 Balgat • Honda Konya Yolu No:143 Balgat • 2868383 Inter Limousine Simon Bolivar cad. 3/4 • 444 99 77 MMS GRUP Araç Takip ve Filo Yönetim Bestekar Sokak 2/3 Bakanlıklar • 419 17 00 Neziroğlu Konya Yolu no: 208 Balgat • 284 52 52 Technocar Premio Cepa A.V.M. 3. Otopark Katı 3B 24 • 219 65 95 Z Otomotiv Turan Güneş Blv No:112/A-B Yıldız • 444 9 686

341


MAG fihrist İSTANBUL

Café & Restoranlar 360 İstiklal Cad. Mısır Apt. No: 311 Kat: 8 Beyoğlu 0212 251 10 42 Addres İstanbul Çiftecevizler Deresi Sk. No: 4 Şişli 0212 320 62 62 Ambassadeurs Bebek Oteli Cevdet Paşa Cad. No. 134 Bebek 0212 358 20 00 Ara Café Tomtom Mah. Tosbağa Sk. No: 8/A Galatasaray 0212 245 41 05 Aşşk Café Muallim Naci Cad. No: 170/A Kuruçeşme 0212 265 47 34 Babylon Şeyhbender Sk. No: 3 Tünel - Asmalımescit 0212 292 73 68 Banyan Abdi İpekçi Cad. No: 40/3 Nişantaşı 0212 219 60 11 - 13 Muallim Naci Cad. Salhane Sk. No:3 Ortaköy 0212 259 90 60 - 70 Bebek Balıkçı Cevdet Paşa Cad. No: 123 Bebek 0212 263 34 47 Bebek Koru Kahvesi Cevdet Paşa Cad. No: 120 Bebek 0212 287 56 07 Beşinci Kat Sıraselviler Cad. Soğancı Sk. No: 7 Cihangir 0212 293 37 74 Beymen Brasserie Abdi İpekçi Cad. No: 23/1 Nişantaşı 0212 343 04 43- 44 Beyoğlu Hayal Kahvesi İstiklâl Cad. Büyükparmakkapı Sk. No:19 Beyoğlu 0212 244 25 58 Big Chef’s Nispetiye Cad Mo:89 • 0212 263 83 53 Meşsutiyet Cad. 176 Şişhane • 0212 251 71 80 Blackk Muallim Naci Cad. No: 119 Ortaköy 0212 236 72 56 Borsa Lütfü Kırdar Kongre Merkezi Harbiye 0212 232 42 01 Brasserie Leea Abdi İpekçi Cad. No: 7/2 Nişantaşı 0212 234 79 79 Buz Abdi İpekçi Cad. No: 42/2 Nişantaşı 0212 291 00 66 Bağdat Cad. No: 269 Göztepe • 0216 368 45 46 Café Des Theatres Muallim Naci Cad. Mecidiyeköy Köprüsü Sk. No:2 Ortaköy • 0212 259 39 90 Cafe El Turco Mecidiyeköy Köprüsü Sk. No: 10 Ortaköy 0212 327 28 24 Café Smyrna Akarsu Cad. No: 29 Cihangir • 0212 244 24 66 Cafein Abdi İpekçi Cad. No: 17/1 Nişantaşı 0212 241 09 36 Casa Mia Nispetiye cad. 26/A Levent • 0212 268 09 67 Casita Mantı Nispetiye Cad. Yeni Çarşı No:5 Etiler 0212 263 70 07 Changa Sıraselviler Cad. No:87/1 Taksim 0212 249 13 48 Sushico Bağdat Cad. No: 466 Suadiye • 0216 372 75 72 İş Bankası Kuleleri Levent • 0212 279 32 22 Teşvikiye Cad. No: 133/A Nişantaşı • 0212 234 98 80 Chocolate Münir Nurettin Selçuk Cad. No: 45 Kalamış 0216 550 02 62 Eytam Cad. Harbiye Mah. No: 33 Maçka 0212 343 24 61 Çubuklu Hayal Kahvesi Ağaçlıklı Mesire Yeri A+B Çubuklu Beykoz 0216 413 68 80 Daphne Restaurant & Grill Polat Renaissance Otel Yeşilyurt Sahil Cad. No:2 0212 414 18 00 Dans Bar Nizamiye Cad. No:11/13 Taksim 0212 257 04 58 Del-Mare Restaurant

342

Kuleli Cad. No:53/4 ÇengelKöy 0216 422 57 62 Develi Kalamış Yat Limanı Fenerbahçe • 0216 418 99 00 Balık Pazarı Gümüşyüzük Sk. No: 7 Samatya 0212 529 08 23 Tepecik Yolu No: 22 Etiler • 0212 263 25 71 Divan The Plaza Hotel Balmumcu Beşiktaş 0212 216 01 49 Kuruçeşme Cad. No: 61 Kuruçeşme 0212 257 71 50 Amiral Fahri Korutürk Yat Limanı Kalamış 0216 414 57 03 Maslak Kule B Blok Meydan Sk. Ayazağa 0212 290 22 62 Kalamış Cad. No: 49 Fenerbahçe 0216 330 38 00 Doğa Balık Cihangir Akarsu Cad. No: 46 Kat: 7 Cihangir 0212 293 91 44 Erdem Kıramer Nispetiye Cad. Çamlık Sk. Çamlık Apt. No:11 D:1 0212 287 33 04 İnci Soydan Manolya Sk. No: 22/A Bebek • 0212 358 00 82 Evce İskele Cad. No: 18 Caddebostan 0216 363 10 91 Feriye Cafe Çırağan Cad. No:140 Ortaköy • 0212 227 22 17 Fishmekan Arnavutköy Cad. No: 60 Arnavutköy 0212 358 51 58 Flamm Sofyalı Sk. No: 16 Asmalımescit Mh. Beyoğlu 0212 245 76 04-05 Gaja Swissôtel The Bosphorus, İstanbul Bayıldım Cad. No: 2 Kat: 14 Maçka - Beşiktaş 0212 326 11 00 Gelik Sahil Yolu Bakırköy • 0212 560 72 28 - 89 Grissini Abdi İpekçi Cad. No:23/1 Nişantaşı 0212 231 31 42 Halat Restoran Rahmi Koç Müzesi Kumbarhane Cad. No:2 Hasköy - Sütlüce • 0212 297 66 44 Hai Sushi Divan Oteli Cumhuriyet Cad. No: 2 Elmadağ Taksim • 0212 231 41 00 Hayal Kahvesi Haldun Taner Cad. No: 11 Caddebostan 0216 467 03 87 İsmet Baba Balık Restaurant Çarşı Cad. No: 96 Kuzguncuk • 0216 553 12 32 JC’s Çırağan Cad. Radisson Sas Oteli Yanı No:48 Ortaköy • 0212 327 50 50 Kallavi Etiler Aytar Cad. No: 3 Etiler • 0212 282 70 70 Kaşıbeyaz Şenlikköy Çatal Sk. No: 17 Florya 0212 663 28 90 Kırıntı Ferit Tek Sk. No: 15/1 Moda Kadıköy 0216 346 07 70 Bağdat Cad. No: 371 Erenköy • 0216 356 64 68 Abdi İpekçi Cad. No: 32/1 Nişantaşı 0212 291 26 92 Kıyı Kefeliköy Cad. No: 126 Tarabya 0212 262 00 02 Kitchenette Kanyon AVM No: 52-53 •0212 222 43 80 Koço Moda Cad. No: 265 Kadıköy • 0216 336 07 95 Körfez Barış Manço Cad. 78 Kanlıca • 0216 413 43 14 Köşebaşı Çamlık Sk. No: 15/3 Levent • 0212 270 24 33 Fuat Paşa Cad. Kurukahveciler Sk. No:1 Kurukahveciler Köşkü Fenerbahçe 0216 363 58 56 Maçka Bronz Sk. No: 5 Maçka • 0212 234 21 73 Eski Büyükdere Cad. No: 25 Maslak 0212 285 44 44 La Maison Müvezzi Cad. No: 43 Beşiktaş • 0212 227 42 63 Laila Café Münir Nurettin Selçuk Cad. No: 74 Kalamış 0216 449 92 02 Leb-i Derya Kumbaracı Yokuşu No:57/6 Tünel - Beyoğlu 0212 293 49 89

İstiklâl Cad. No: 227 Richmond Hotel Kat: 6 Beyoğlu • 0212 243 43 75 - 76 İstiklal Cad. Rumeli Han C Blok Kat: 4 No:43 Beyoğlu • 0212 251 10 08 Levent Loft Büyükdere caddesi No:201 Levent 0212 325 54 11 Liman Lokantası Rıhtım Cad. Karaköy Yolcu Salonu No: 52/3 Kat:3 Karaköy • 0212 292 39 92 Little China Cevdet Paşa Cad. No: 55/A Bebek 0212 287 49 11 Lucca Cevdet Paşa Cad. No: 51/B Bebek 0212 257 12 55 Lulu’s Cevdet Paşa Cad. No. 69 Bebek 0212 358 25 01 Mangerie Cevdet Paşa Cad. No: 69 Bebek 0212 263 51 99 Masa İstinye İstinye Bayırı Cad. İstinye Park Alışveriş Merkezi No:486 İstinye - Sarıyer 0212 345 53 23 Mavi Balık Muallim Naci Cad. No: 64/A Kuruçeşme 0212 265 54 81 Mel’s Cevdet Paşa Cd. Vezirköşkü Sk. No: 2 Bebek 0212 257 70 40 Mercan Balık Yenimahalle Cad. No: 178 Sarıyer 0212 242 06 52 Mezzaluna Abdi İpekçi Cad. No: 34/A Nişantaşı 0212 231 31 42 Tepecik Yolu, Alkent Sitesi, Hillside City Club Etiler 0212 352 88 11 Trio Konutları, Hillside City Club Trio Kozyatağı 0216 315 54 64 Coliseum, Acarkent Beykoz • 0216 485 42 52 Suada Kuruçeşme • 0212 263 48 02 İstinye Park AVM İstinye • 0212 345 55 00 Midpoint Bağdat Cad. No: 356 Şaşkınbakkal 0212 360 40 71 Büyükdere Caddesi Kanyon 1.kat Levent 0212 353 07 70 Cevdetpaşa cad. No:39 Bebek • 0212 265 40 37 Palladium: Barbaros Mahallesi Halk Caddesi No:6, Kozyatağı • 0216 663 14 35 Abdi İpekçi Cad. No: 59 Nişantaşı 0212 219 94 01/03 Mikla The Marmara Pera Meşrutiyet Cad. No: 167/185 Beyoğlu • 0212 293 56 56 Mirror 4. Levent İş Bankası Kuleleri 3. kule Giriş kat 0212 283 63 67 Modern Alyans Nuruosmaniye Cad. Alibaba Türbe Sk. Feyzullah İş Hanı No: 21/13 • 0212 513 54 98 Nady’s Cevdetpaşa Cad. No: 24/A Bebek 0212 265 94 29 Nel’s 1. Cad. Tekeli Sk. No: 67 Arnavutköy 0212 263 57 00 Niş Abdi İpekçi Cad. Azer İş Merkezi No: 44/3 Nişantaşı • 0212 296 95 55 Nu Pera Meşrutiyet Cad. No: 145/147 Tepebaşı 0212 245 60 70 Paper Moon Nispetiye Cad. Akmerkez Residence Alt Katı Etiler 0212 282 16 16 Park Fora Muallim Naci Cad. Cemil Topuzlu Parkı içi No: 54/A Kuruçeşme • 0212 265 50 63 Park Şamdan Mim Kemal Öke Cad. No: 18 Nişantaşı 0212 225 07 10 Reina Muallim Naci Cad. No: 44 Ortaköy 0212 259 59 19 Ritz Carlton Askerocağı Cad. No:15 Kat:3 Süzer Plaza, Elmadağ, 34367 Şişli / Istanbul 0212 334 44 44 Safran Erol Dernek Sk. 11/1 Beyoğlu • 0212 251 26 24 Saklı Bahçe Ataköy 2.Kısım Çarşısı No: 14/B Ataköy

0212 661 71 72 Salomanje Atiye Sk. Belkıs Apt. No: 4/1-2 Teşvikiye 0212 327 35 77-78 Sapphire Muallim Naci Cad.No:77 Kuruçeşme / Beşiktaş 0212 258 58 23 Set Balık Haydar Aliyev Cad. No: 18 Tarabya 0212 262 04 11 She Club Sıraselviler Cad. No: 53/A Taksim 0212 292 29 17 Spazio Hyatt Regency İstanbul Taşkışla Cad. No:1 Taksim 0212 368 12 34 Stage Kore Şehitleri Cad. Deniz İş Hanı No:50 Zincirlikuyu • 0212 217 41 82 Sunset Adnan Saygun Cad. Yol Sk. No: 2 Ulus 0212 287 03 57 Tamirhane Eski Silahtarağa Elektrik Santrali Kazım Karabekir Cad. No 2/8 Haliç • 0212 311 73 09 The House Cafe Küçük Bebek Caddesi No: 4-A Bebek / İstanbul 0212 444 48 42 Cemil Topuzlu Caddesi No: 146 Caddebostan / İstanbul • 0216 368 77 64 - 84 Atiye Sokak İskece Apt. No: 10/1 Teşvikiye 0212 227 26 99 Corner: Teşvikiye Caddesi No: 146 Teşvikiye / İstanbul • 0212 327 17 74 Tünel: Asmalı Mescit No: 9/1-2 Beyoğlu / İstanbul • 0212 245 95 15 Tike Hacı Adil Cad. 4.Aralık No: 1 2. Levent 0212 281 88 71 Şair Nigâr Sk. No: 4/A Nişantaşı 0212 233 35 40 Kazım Özalp Cad. No: 58 Şaşkınbakkal 0216 467 32 47 Koçman Cad. Ziyal Plaza C Blok No: 38 Güneşli • 0212 630 59 30 Topaz İnönü Cad. Ömer Avni Mah. No: 50 Gümüşsuyu 0212 249 10 01 Tuus Teşvikiye Cad. No: 123 Teşvikiye 0212 224 81 81 Ulus29 Adnan Soygun Cad. No:1 Ulus Park İçi Etiler 0212 358 29 29 Vira Restaurant Liman Mevkii Hacı Kasım Mah. Şile-İstanbul 0216 711 31 61 Vogue Spor Cad. No: 92 BJK Plaza A Blok No: 13 Akaretler • 0212 227 44 04 Wagamama Kanyon Alışveriş Merkezi Büyükdere Cad. No: 185 Levent 0212 353 04 74 Wanna Meşrutiyet Cad. No: 151 Tepebaşı 0212 243 17 94

Diğer BNG Teşvikiye • 0 212 236 93 21 Erenköy • 0216 385 77 85 Hillside: Tepecik Yolu Alkent Sitesi Etiler / İstanbul • 0212 351 47 16 İstiklal Caddesi Mısır Apt. No:163 Beyoğlu / İstanbul • 0212 251 79 91 İstinye Park Alışveriş Merkezi No: 510 Sarıyer / İstanbul • 0212 345 62 02 Kanyon Alışveriş Merkezi No: 185 Levent / İstanbul • 0212 353 53 75 Salhane Sokak No: 1 Ortaköy / İstanbul 0212 227 26 99-39 LAMPHOUSE Levent Cd. No:44 Levent • 212 278 53 00


343


MAG fihrist İZMİR

Restoranlar 1888 Restaurant Cumhuriyet Bulvarı No:248 Alsancak 0232 421 6690 Alin’s Kıbrıs şehitleri Caddesi No:55 - Alsancak / Konak 0232 465 06 66 Altınkapı 1444 Sk. No:9/A Alsancak 0232 422 27 09 Altın Balık Bostanlı Arabalı Vapur İskelesi Üzeri Karşıyaka 0232 330 00 29 Atakent Keyif Cafe&Restaurant 2035. Sk. No:8 Atakent Yüzme Havuzu Yanı Bostanlı 0232 362 88 88 Atatepe Life Center Sakarya Cad. No:129 Balçova 0232 279 14 14 Atrium Restaurant İzmir Hilton Gazi Osman Paşa Bulvarı No:7 Pasaport 0232 441 60 60 Aula Restoran Haydar Aliyev Cad. No: 4 Karşıyaka 0232 486 51 11 Avşar Restaurant Atatürk Cad. No: 314/A Alsancak 0232 464 57 57 Balık Pişiricisi ve Veli Usta Atatürk Cad. No: 212/A Alsancak 0232 464 80 90 Boğaziçi Restaurant Cengiz Topel Cad. No: 38/B Bostanlı 0232 330 00 13 Bonjour Akdeniz Cad. No: 2 Pasaport 0232 421 05 29 Chinese Restaurant 1379 sokak Efes İş Hanı 57/A Alsancak 0232 483 00 79 Clup Ali 1469 Sk. No: 35 Alsancak 0232 421 40 48 Çamaltı Restaurant Çiçekli Köyü Orman Piknik Alanı Karşısı Bornova 0232 3775467 – 3775496 Deniz Bostanlı Restaurant 6026 Sokak No : 2 / A Denizbostanlı - Karşıyaka 0232 362 48 48 Deniz Restaurant Atatürk Cad. No:188/B 1. Kordon Alsancak 0232 464 44 99 Derya Restaurant Mustafa Kemal Sahil Blv. Vapur İskelesi Üstü Üçkuyular 0232 278 88 88 Ege Palas Panorama Ege Palas Cumhuriyet Bulvarı Alsancak 0232 463 90 90 Kımız Lokantası Çinili Köy Kırmızı Çiftliği 0232 234 52 21 Kilizman Balık Restoran Mithatpaşa Cad. No:2 Güzelbahçe 0232 234 44 90 Kısmet Restaurant 1377 Sk. No: 9 Alsancak 0232 463 38 50 Kordonboyu Balık Pişiricisi Atatürk Cad. No: 214/A Alsancak 0232 422 15 90 Köşem Restoran Dalyan Mah.Liman Cad. No:149 Çeşme 0232 724 93 93 La Folie Şehit Nevres Blv. No:5/A Alsancak 0232 463 58 58 Lamer 1444 Sk. No: 9/A Alsancak 0232 463 02 16 Le Trio 1386 Sk. No: 8/A Alsancak 0232 422 37 03 Manzara Restaurant Crowne Plaza Kat:19 İnciraltı 0232 292 13 00 Mavi Yeşil Restaurant Çeşme Otoban Girişi Karşısı Narlıdere 0232 238 77 02 Mezzaluna Konak Pier AVM Atatürk Cad. No: 19 Konak 0232 489 69 44 Pina Restaurant Gül Sk. No:32 Alsancak 0232 421 84 17 Rıhtım Restaurant&Cafe Atatürk Cad. No:19 Konak 0232 446 47 51 Ristorante Mario Plaza

344

Mavişehir Ege Park Karşıyaka 0232 324 37 34 Ristorante Pizzeria Venedik 1382 Sk. No:10/A-B Alsancak 0232 422 18 26 Sakız Restaurant&Cafe Şehit Nevresbey Bulvarı 9/A Grand Efes Swiss Hotel Convention Center Karşısı Alsancak / Konak • 0232 464 11 03 Sardunaki Restaurant Adres: Yalı Cad. No:322/1 Karşıyaka 0232 323 72 72 Şamdan Restaurant Atatürk Cad. No:192/A Alsancak 0232 421 41 89 Tike Restaurant Kazım Dirlik Mah. 372 Sk. E Blok No:24/103 Bornova 0232 388 00 81 Şehit Nevrez Bulv. No:2 - Alsancak / Konak 0232 441 71 91 - 441 96 90 Turkuaz Cafe&Restoran Bakü Bulv. No: 30 İnciraltı 0232 259 27 27 Café & Barlar Atelier Michelle Halit Ziya Bulv. No: 68/70 Alsancak 0232 446 41 40 Akvaryum Bar Büyük Efes Oteli Gaziosmanpaşa Bulvarı No:1 Çankaya 0232 484 43 00 Always Atatürk Cad. No:116 Pasaport 0232 484 11 84 Amazon Bistro – Cafe – Bar Anton Kallinger Cad. No:22 Selçuk 0232- 892 3879 Anvelo Bar Şair Eşref Bulv. No:92 Alsancak 0232 463 28 69 Asansör Ceneviz Meyhanesi Mithatpaşa Cad. Dario Moreno Sk. 0232 255 54 20 Asansör Sedir Bar Mithatpasa Cad. Dario Moreno Sk. 0232 255 54 20 Atatepe Life Center Sakarya Cad. No:129 Balçova 0232 279 14 14 Baryum Atatürk Cad. No:230 Alsancak 0232 463 49 02 Bekri Bar Grand Hotel Mercure Cumhuriyet Bulv. No:138 Alsancak 0232 489 40 90 Big Boss Atatürk Cad. No:280/A Alsancak 0232 421 12 29 Bulvar Café Yalı Cad. No:182/A Karşıyaka 0232 323 00 17 Café Biyer Doktor Mustafa Bey Cad. No:3B Alsancak 0232 464 26 28 Café Plaza Mustafa Bey Cad. No:3/A Alsancak 0232 421 35 76 Café Polen Atatürk Cad. No:222 Alsancak 0232 463 31 79 Café Reci’s 1382 Sk. No:31/A Alsancak 0232 463 8470 Café Rezine Süvari Caddesi Park Apt. No:14B Bornova 0232 342 41 76 Café Sine 1379. Sk. 57/B Alsancak 0232 446 06 37 Café Ti 1374. Sk. No: 18/C Alsancak 0232 425 33 76 Cake & Bake 1381 Sk. 4/D Alsancak 0232 463 06 25 Erzene Mah. 119/10 Sk. 1/C Bornova 0232 375 68 86 Şifne Cad. 95/A Ilıca-Çeşme 0232 723 25 47 Carnavale Atatürk Cad. No:158 Pasaport 0232 484 78 50 CeCe Bar 1471 Sokak No:14 Alsancak 0232 463 97 70 Club En Velo Şair Eşref Bulv. No: 92 Alsancak 0232 463 28 69 Coffeeco 1381 Sk. No: 5/C Alsancak 0232 464 39 96 Cumba Restaurant

İstanbul Cad. No:54 Bornova 0232 388 2850 Denizatı Atatürk Bulv. No:276 Alsancak 0232 464 18 37 Düşler Yakası Cafe Bar Adres: Kıbrıs Şehitleri Cad. 1448 Sk. No:25 Alsancak 0232 4649478 Efes Cafe&Patisserie 1379 Sk. No:19/C Alsancak 0232 421 31 33 Eko Pub Plevne Bulv. No:1 Alsancak 0232 421 44 59 Elit Café Mustafa Kemal Cad. No: 5/B Bornova 0232 373 03 56 Fil Cafe Ali Çetinkaya Bulv. No:24/ B Alsancak 0232 421 09 30 Finne Gan Cafe 2034 Sk. Bergama 2, 36/3 0232 336 79 80 Gizli Bahçe 582 Sokak No: 8/A Güzelbahçe 0232 234 13 17 Gördüm Atatürk Bulv. No:174 Pasaport 0232 464 30 63 Hanende Cumhuriyet bulvarı No:73 Pasaport/İzmir 0232 489 77 03 Has Kahve Evi Konak Pier AVM Atatürk Cad. No: 19/K 5-4 Konak 0232 445 70 12 Haşmet Bar Ege Palas Oteli Cumhuriyet Bulv. No: 210 Alsancak 0232 463 90 90 Home Store Konak Pier AVM Konak 0232 446 85 48 İl Volo Atatürk Cad. No:122/A Alsancak 0232 423 83 63 Kahve Dünyası Swiss Otel: Şehit Nevres Bulvarı No:1 Alsancak • 0232 483 12 24 – 25 Agora AVM: Mithatpaşa cad. Agora AVM No:1448-14450/A Balçova • 0232 277 81 82 Kalyon Cumhuriyet Bulv. 219/A Alsancak 0232 421 53 40 Kaos Cafe Bar Adres: 1482 Sk. No:20 Alsancak 0232 464 63 89 Kitchenette Forum Bornova E Blok 24/101 0232 339 40 09 Kybele 1453 Sokak No:28 Alsancak 0232 463 68 71 Le Café Créme Fransız Kültür Mrk. Cumhuriyet Bulv. No:152 Alsancak 0232 421 47 80 Level 9 Gaziosmanpaşa Bulvarı No:7 Hilton Otel 0232 497 60 60 Lobby Lounge İzmir Hilton Gazi Osman Paşa Bulvarı No:7 Pasaport 0232 441 60 60 Lozan Pastanesi Plevne Bulvarı No:25 Alsancak 0232 421 43 07 Mado Carrefour 0232 324 27 20 Mithatpaşa Cad. No: 1460 Balçova 0232 278 34 71 Mavi Cumhuriyet Bulv. No: 206 Alsancak 0232 463 01 94 Mexican Cafe&Bar Atatürk Caddesi 192/B Alsancak 0232 464 33 47 Naz Bar Fevzi Çakmak Cad. No:29/A Bornova 0232 339 78 06 Nostalgie 1444 Sk. No:3/A Alsancak 0232 421 44 09 Ora Kıbrıs Şehitleri 1441 Sk. No:9 Alsancak 0232 463 86 15 Outside Şehitler Cad. No:131 Alsancak 0232 421 50 93 Özsüt Kordon Atatürk Bulvarı No:190/1 Alsancak 0232 464 83 34 Park Bornova Ankara Asfaltı No: 192 Dükkan No:23

Park Bornova içi Bornova • 0232 388 05 55 Karşıyaka Yalı Caddesi No: 234 / A Karşıyaka 0232 364 57 30 Kemeraltı Anafartalar Caddesi No:125 0232 483 93 47 Papağan Yalı Cad. No:422 Karşıyaka 0232 381 95 17 Park Meydan Café Şehit Fethi Bey No:118/A Cumhuriyet Meydanı 0232 425 04 40 Punta 1469 Sk. No:26 Alsancak 0232 463 15 04 Rain Pastanesi 1378. Sk. No: 16/C Alsancak 0232 421 12 91 Reci’s 1382. Sk. No: 31/A Alsancak 0232 463 84 70 Bostanlı Cengiz Topel Cad. No:4/A Bostanlı 0232 330 30 43 Rain 1649 Sok. 79 Turan Karşıkaya 0232 327 29 29 Red&White Yalı Cad. No:424 Karşıyaka 0232 381 57 65 Reyhan Pastanesi Mustafa Bey Cad. No:24 Alsancak 0232 422 28 02 Sardunya Cafe Bar Kıbrıs Şehitleri Cad. 1482 Sk. No:11 Alsancak 0232 464 46 65 Segafredo Dr. Mustafa Bey Cad. No: 14/B Alsancak 0232 464 68 74 Sevinç Pastanesi Altçetinkaya Bulv. Mustafa Bey Cad No: 31/A Alsancak 0232 421 75 90 Sir Winston Tea House Mustafabey Cd. No: 20 /C Alsancak 0232 421 88 61 Sirena Atatürk Cad. No:194/1A Alsancak 0232 421 33 86 Sisim Atatürk Cad. No:124 Alsancak 0232 463 69 87 Sunset Cafe Atatürk Cad. Ali Çetinkaya Bul. No:2/A Alsancak 0232 463 65 49 Şütte 1383 Sk. No:6/A Alsancak 0232 463 3139 Teras Bar Cafe Yalı Cad. No:396 Karşıyaka Spor Klubü Yanı İzmir 0232 369 81 77 The Ant Club 1471 Sk. No:22 Alsancak 0232 464 30 73 Venezia Atatürk Caddesi No:210/A Alsancak 0232 422 17 50 Viran Gönüller Kahvesi Kıbrıs Şehitleri Cad. No:89/C Alsancak 0232 421 21 43 Windows On The Bay Hilton İzmir Gaziosmanpaşa Bulv. No:7 Alsancak 0232 497 60 60 Wing Stop Kazım Direk Mahallesi 372 Sok. Forum Bornova Alışveriş Merkezi D-Blok No:26 / 104 Bornova 0232 388 25 55 • 497 60 60 Winstown Cafe Bar Plevne Bulvarı No:23 Alsancak 0232 463 44 31 Diğer BNG Alsancak • 0232 463 01 16 Alaçat • 0232 716 06 29

BU SAYFALARDA BULUNMASINI İSTEDİĞİNİZ TELEFON VE ADRESLER İÇİN LÜTFEN ARAYINIZ 0312 - 428 0 444



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.