Baha Tevfik
FELSEFE KAMUSU Hazırlayan: İ. Onur Gürsoy
FELSEFE KÂMÛSU ~A~ AHLÂKIYYÂT [Ethique yâhûd Morale] : Ahlâkın muhtelif nazariyyelerinden bahseden ilim. AKVÂMİYYÂT [Ethnologie] : Nev‘-i beşerin teşkilâtından ve evsâf-ı maddiyyesinden bahseden ilim. [ Bu ilim muhtelif kavimlerin tedkîk ve mukâyesesiyle husûle geldiğinden Akvâmiyyat nâmını almıştır, Kavmiyyât ile karıştırılmamalıdır].
~C~ CEBRİYYE [Déterminisme] : “ İrade yoktur, her şey kavânîn-i tabî ‘iyyenin taht-ı te’sîrinde bulunur” mesleği. [ Cebriyye kelimesini Arapçadaki gibi değil, ma ‘nâ-yı hakîkîsi gibi isti‘mâl ediyoruz]. CEMÂDİYYÂT [Cosmologie] : Hisse-i hayâtiyyeyi hâiz olmayan maddelerden ve bi-l-hâssa cemâdâttan bahseden ilimlerin hey’et-i mecmû ‘ası.
~Ç~
AMELİYYE [Empirisme] : “Tecrübiyye” mesleğinin aynıdır. Şu kadar ki bu meslekte ancak ‘ameliyyât vardır. Tecrübiyye mesleğinde olduğu gibi nazariyye yoktur.
~D~
ARZİYYÂT [Géologie] : Tabakât-ı arzdan ve birtakım müessirât-ı tabî‘iyyenin arz üzerinde husûle getirdiği tahavvülât ve devrelerden bahseden ilim.
DARVÎNİYYE [Darwinisme] : Darvin’e âid meslek-i tekâmülî.
ATANİZM [Athanisme] : Fenâiyye mesleğinin zıddı olan bu meslekte rûh-u insânînin mâ-fevk-at-tabîa bir sûrette yaratılmış bir mevcûd-u müstakill olduğuna ve ebediyyetine hükmolunur. Türkçesi “ Bekâiyye Mesleği”dir. Taraf-dârlarına Bekâî ve Bekâiyyûn ıtlâk olunur.
DÎGER-BÎNÎ [Altruisme]
~B~ BED-BÎNÎ [Pessimisme] BEKÂİYYE [Athanisme] : Bu meslekte rûh-u insânînin mâ-fevk-attabîa bir sûrette yaratılmış bir mevcûd-u müstakill olduğuna ve ebediyyetine hükmolunur. BEŞERİYYÂT [Anthropogénie] : Rüşeym, ferd ve cins i‘tibâriyle târîh-i tekâmül-ü beşer. [ Bunu İnsâniyyât ile karıştırmamalıdır].
1
DEİZM : (“TEİZM” kelimesine bakınız).
DÜALİZM [Dualisme] : Monizm mesleğinin mukâbilidir. Türkçeye “Sünâiyye Mesleği” diye terceme olunur. Bu meslekte kâinât yine maddî âlemle ma‘nevî âlemden müteşekkildir. Şu kadar ki bunlar birbirleriyle birleşmiş değildir, ayrı ve müstakilldirler. Ve âlem-i ma ‘nevî, âlem-i maddî üzerine te’sîr eder. Bu meslek müntesiblerine “ Sünâî ” ve “Sünâiyyûn” tesmiye olunur.
~E~ ESRÂRİYYE [Mysticisme yâhûd Supra Naturalisme] : Bu meslekte madde ve kuvvet kanûnlarının her şeye değil, ancak bir kısım şeylere tatbîk olunabildiği iddiâ olunur.
2
EVOLUSYONİZM : (“JENETİZM” kelimesine bakınız).
~F~
GAYR-I ŞAHSÎ [Objectif] : [ Eski felsefede “ âfâkî ” ve “ gayr-ı zâtî “ gibi ta‘bîrâtla bu ma‘nâ ifâde edilmek istenmiştir. ] (“ SUJET – OBJET ” kısmına bakınız.)
FELEKİYYÂT [Cosmographie] : Tahavvülât-ı felekiyyeden bâhis ilim.
~Ğ~
FELSEFE [Philosophie] : Her mekteb-i felsefî bu kelimenin ma ‘nâsını – hayât ve ilimle olan münâsebetine nazaran – ayrı ayrı telâkki etmiştir. Binâen ‘aleyh yegâne ta ‘rîfi yoktur. Ba ‘zılarına göre Felsefe, bir arada nazar-ı i ‘tibâra alınan ‘ulûmun hey’et-i mecmû ‘asıdır. Daha husûsî bir ifade ile Felsefe, ‘ulûmun istinâd ettiği kavâid-i ‘umûmiyye-i esâsiyye ile netâic-i ‘umûmiyyenin mütâlaasından bahseder. Bu ta ‘rîfe nazaran her ilmin bir felsefesi olduğu gibi bir de felsefe-i ‘umûmiyye vardır.
~H~ HÂDİSEVİYYE MESLEĞİ [Phénoménisme] : Hâdisâttan başka bir hakîkati kabûl etmeyen meslek-i felsefîdir. Bu mesleğe nazaran madde [substance] mevzû‘ , hâdise de bu mevzû‘un sıfatıdır. Şu hâlde her şey sıfat olur. Mutlak olarak bir mevzû‘ yoktur.
FENÂİYYE [Thanatisme] : Rûh-u insânînin müstakill ve ebedî olmayıp rûh-u hayvânînin ve daha doğrusu vazâif-i dimâgiyyenin tekemmülü netîcesi bulunduğunu kabûl eden meslek.
HADSÎ [Intuitif] : Keşf-i derûnîye âid.
FİKRİYYE [Idéalisme] : Vukûf nazariyyesinde, kâinâtta hakîkat olarak bir şey varsa o da fikir ve tefekkürdür mesleği. [ İdealizm kelimesinin müte‘addid mefhûmlarından birisidir. Misliyye, Gâiyye, Hayâliyye kelimelerine mürâcaat ].
~G~ GÂİYYE [Idéalisme] : Hüsniyyâtta hakîkati değil, fakat gâyeyi ya‘nî olanı değil, olması lâzım geleni göstermek mesleği. [ İdealizm kelimesinin müte‘addid mefhûmlarından birisidir. Hayâliyye, Misliyye, Fikriyye kelimelerine mürâcaat ].
HADS [Intuition] : Keşf-i derûnî, bir nev‘ ilhâm-ı dâhilî. [ Bergson’un felsefesine mürâcaat ].
HAKÎKİYYE [Réalisme] : Hüsniyyâtta Gâiyye mesleğinin mukâbili, ya‘nî olanı göstermek ve olduğu gibi göstermek, hakîkate sâdık kalmak. [ Realizm kelimesinin muhtelif mefhûmlarından birisidir. Şe’niyye, Zâtiyye, Yakîniyye kelimelerine mürâcaat ]. HAKÎKİYYE MESLEĞİ [Réalisme] : Bu meslek iki kısımdır: 1-Birinci kısım kurûn-ı vustâda “Dun Skot” nâm feylosof tarafından ihdâs edilmiştir ki şimdiki “İdealizm = Fikriyye” mesleğine müşâbihdir. Bu meslekte insâniyyet fikri gibi umûmî fikirler; zihinden, tabîa‘ttan ve şahıstan ayrı olmak üzere hakîkî birer mevcûd add edilirler. Bu esâs Eflâtûn tarafından dahî serd olunmuştur.
GÂYE [Idéale] : Bu kelime son zamânlarda “mefkûre” diye de yazılmaktadır.
2-Hâl-i hâzır Hakîkiyyun’u Felsefe’den ziyâde Edebiyât’a mensûb olup tabîa‘tı olduğu gibi göstermek taraf-dârlarıdır. Onların fikrince güzelliği de çirkinliği de aynen irâe etmelidir, tabîa‘tta ayb yoktur. Taraf-dârlarına Hakîkî ve Hakîkiyyûn denilir.
3
4
GARÎZİYYÂT [Physiologie] : Menâfi‘ül –a‘zâ ilmi.
HASSÂSİYYET [Sensibilité]
HİSSİYYE [Sensualisme] : Bütün ma‘lûmât ve vukufumuzun esâsı ve menba‘ı olmak üzere ancak havâss-ı hamseyi kabul etmek mesleği. [ Bu meslek ekseriyâ “Yakîniyye” mesleğinin zıddıdır.]
HÂSSE [Sens] : Havâss-ı hamseden her biri.
HOD-BÎNÎ [Egoisme]
HÂSSEVÎ [Sensitif]
HÜCEYREVİYYÂT [Cytologie]
HAYÂLİYYE [Idéalisme] : Ledünniyyâtta; “Kâinâtta hiçbir şeyin hakîkat-i maddiyyesi yoktur, her şey zihindedir, hayâldedir” mesleği. [ İdealizm kelimesinin muhtelif mefhûmlarından birisidir. Gâiyye, Misliyye, Fikriyye kelimelerine mürâcaat ].
HÜSNİYYÂT [Esthétigue] : İlm-i Hüsn, Hikmet-i Bedâyi‘.
HASBÎ [Désinteressé] : Bilâ-menfaat.
HAYÂT Bİ-CEDDİHÎ [Biogénie] : “ Her hayât sâhibi mevcûd, yine bir hayât sâhibi mevcûddan husûle gelir” nazariyyesine Huksley tarafından verilen isim. HAYÂTİYYÂT [Biologie] : Şahsı ve şekli ber-taraf ederek her türlü hayât hâdiseleriyle uğraşan ilim. HAYÂTİYYE [Vitalisme yâhûd Théologie] : Tabîat-ı uzviyyede müstakill bir hayât kuvveti bulunduğunu kabûl eden meslek. [ Bunu pek yakın bir ma‘nâ ifâde eden Rûhiyye mesleği ile karıştırmamalıdır.]
~I~ ~İ~ İBTÂLİYYE [Nihilisme] : Bil-cümle eşyanın ve bil-cümle hakâyıkın inkârı mesleği. İ‘CÂZ [Prestige] İCTİMÂİYYÂT [Sociologie] : İnsânların ictimâ‘ hâlinde yaşamalarının kavânînini mevzû‘-i bahs eden ilim. İDRÂK [Perception] : Hâricten gelen ilk intibâ‘.
HAYVÂNİYYÂT [Zoologie] : Hayvânâtın teşrihinden, garîziyyâtından ve tasnîfinden bahseden ilim.
İDRÂKİYYE [Perceptionnisme] : İntibâât-ı hâriciyyeye âid hey’et-i mecmûa‘-i ma‘lûmât.
HAZZIYYE [Epicurisme] : Epikür’e âid meslek-i ahlâkî = “ Hayr demek dâimî bir mahzûziyyetin te’mîni demektir.”
İHÂTA [Conception] : Herhangi bir şeyin ta‘yîn-i evsâfı dolayısıyla bizde takarrür eden ve hâricî intibââta şekil veren son bilgi.
HİLKATİYYE [Créatisme] : Bu meslek Tekâmüliyye mesleğinin zıddıdır. Kâinâtın bir veyâ müteaddid def ‘alarda Allâh tarafından ‘ademden halk olunması mesleği.
İHÂTAVİYYE [Conceptualisme] : Eşyâyı, mutlaka kendi isti‘dâdımıza göre, zamân ve mesâfe gibi birtakım umûmî fikirler dolayısıyla tavsîf ederek anlayabildiğimizi ve ihâta edebileceğimizi iddiâ eden meslek. [ Kant’ın].
HİSS [Sensation]
5
İHSÂİYYÂT [Statistique] : İstatistik ilmi.
6
İHTİMÂLİYYE [Probabilisme] : Reybiyye ile Yakîniyye arasında mutavassıt bir meslektir. Bu mesleğe göre hiçbir şeyde kat‘iyyet-i mutlaka yoktur.
İSMİYYE [Nominalisme] : Bu meslekte umûmî fikirlerin birer vücudu yoktur. Bunlar zihnî birer işârettir. Ancak birer kelime ve birer isimdir. [ Ruslin’in].
İKTİSÂDİYYÂT [Economic] : Ulûm-u İctimâ‘iyyenin bir şu‘besidir ki servet-i umûmiyyenin istihsalinden, tevzi‘ ve istihlâkinden bahseder.
İSMİYYE MESLEĞİ [Nominalisme] : Kurûn-ı vustâdaki Hakîkiyye mesleğinin zıddıdır. Bu meslekte umûmî fikirlerin zihn-i beşer hâricinde aslâ vücûd ve hakikatleri olmadığına i‘tikâd edilir. Mesleğin ilk vâzı‘ı Aristo’dur. Taraf-dârlarına İsmî ve İsmiyyûn ıtlak olunur.
İLÂHİYYE [Théisme yâhûd Déisme] : Bu meslekte Allâh ile kâinâtın ayrı ayrı şeyler olduğu ve madde ile kuvvetin kısmen birleştiği iddiâ olunur. İLM-İ ELSİNE-İ ATÎKA [Philologie] : Elsine-i târihiyyenin gerek lisân ve gerek edebiyât nokta-i nazarından tedkîki ilmi. [ Tek kelimesi bulunacaktır.] İLOZOİZM [Hylozoisme] : (“MEKANİZM” kelimesine bakınız). İNKÂRİYYE [Athéïsme] : Allâh tanımamak, ya‘nî Dînsizlik mesleği. İNSÂBİYYÂT [Généalogie] : Neseb şeceresinden ve bunun taazzuv ve tekemmülünden bahseden şu‘be-i vukuf. İNSÂNİYYÂT [Anthropologie] : Bir Hayvâniyyât mütehassısının herhangi bir hayvânı mütâlaa etmesi gibi insânı dahî târîh-i tabîî noktai nazarından mütâlaa etmesi. [ Bi’l-âhire kesb-i şümûl ederek aynı tedkîkât ırklara da tatbik olunmaya başlamıştır.] İNSÂNİYYE [Anthropocentrisme] : İnsânı, illet-i gâiyye-i hilkat ve zübde-i kevn ü mekân add etmek mesleği. İNTİBÂ [Impression] İNTİHÂBİYYE [Eclectisme] : Viktor Kuza’nın muhtelif mesâlik-i felsefiyyeden birtakım esâslar intihâb ederek husûle getirdiği muhtelit bir meslek-i felsefî.
7
İSTİCDÂD [Atavisme] : Ecdâddan birinin ba‘zı vasıflarının ahfâdda zuhura gelmesi. İSTİHÂLE [Transformisme] : Tekâmüliyye mesleğinin şu‘belerinden birisidir. Buna nazaran mevcûdât-ı hayâtiyyenin ecnâsı sâbit değildir ve kendine takaddüm eden ecnâs-ı sâireden neş‘et etmiştir. İSTİHÂLE MESLEĞİ [Transformisme] : (Yukarıdaki îzâha bakınız.) İ‘TİKÂDİYYE [Dogmatisme] : Hiçbir sûrette tebdili câiz olmayan ve ekseriyâ dînî bulunan i‘tikâdlara bağlanıp kalmak mesleği. İTTİHÂDİYYE [Monisme] : Kâinâtta maddî âlemle ma‘nevî âlemin, ayrılması mümkün olmayan bir surette yek-dîgerine mümtezic bulunduğunu iddiâ eden meslek, Vahdet-i Mevcûd mesleği. İZÂFİYYE [Relativisme] : Eşyâ hakkındaki vukuf-u beşeriyyenin nisbî ve izâfî olduğunu iddiâ eden meslek. Bu mesleğin düstûr-u esâsîsi şudur = “Her vukuf, bir münâsebet-i vukûfîdir.” [ Eskiden bu hususta “Nisbiyye” kelimesini kullanıyorduk. Bi’l-âhire “İzâfiyye” kelimesini tercih ettik].
~J~ JENETİZM yâhûd EVOLUSYONİZM [Genetisme ou Evolutionisme] : Bu meslekte kâinât ezelî ve ebedîdir. ‘Ademden halk olunmuş değildir. Kavânîn-i tabî‘iyye te’sîri altında teşekkül etmiş ve tekâmül eyleme-
8
değildir. Kavânîn-i tabî‘iyye te’sîri altında teşekkül etmiş ve tekâmül eylemekte bulunmuştur. Türkçesi “Tekâmüliyye Mesleği” ve tarafdârları Tekâmülî ve Tekâmüliyyûn’dur.
maddeye ircâ‘ etmek mesleğidir. Maddiyye mesleğinde rûh denilen şey dimâğın bir vazifesi add olunur. Mi‘de nasıl usâre-i mi‘deviyye ifrâz ederse dimâğ da tefekkür husûle getirir.
~K~
KASRÎ [Impulsif] : Gayr-ı ihtiyârî.
MADDİYYE MESLEĞİ [Matérialisme] : Rûh da dâhil olmak üzere her şeyin aslını maddeye ircâ‘ etmek mesleğidir ki taraf-dârlarına Maddî ve Maddiyyûn ıtlak olunur. Mukâbili “Ma‘neviyye Mesleği”dir. Maddiyye mesleğinde rûh denilen şey dimâğın bir vazifesi add olunur. Mi‘de nasıl usâre-i mi‘deviyye ifrâz ederse dimâğ da tefekkür husûle getirir.
KAVMİYYÂT [Ethnographie] : Muhtelif kavimlerin hayâtiyyât ve ictimâiyyât nokta-i nazarından tedkîk ve mütâlaaları. [ Akvâmiyyât ile karıştırılmamalıdır.]
MÂ-FEVK-AT-TABÎİYYÂT [Métaphysique] : Maddî ve tabîînin fevkinde bulunanı, ya‘nî gayr-ı maddî ve gayr-ı tabîîyi ve bi’l-hâssa rûh ve Allâh’ı ve nihâyet netâyic-i ulûmu mevzu‘-i bahs eden şu‘be-i felsefî.
KREATİZM [Créatisme] : Bu meslek, Tekâmüliyye mesleğinin zıddıdır. Kâinât Allâh tarafından bir veyâ müteaddid def ‘alar ‘ademden halk olunmuştur. Türkçesi “Hilkatiyye Mesleği” olup taraf-dârlarına Hilkatî ve Hilkatiyyûn ıtlak olunur.
MÂHİYYET [Nouméne] : Eşyânın olduğu gibi hâli, hâl-i aslîsi, hakikat-ı eşyâ. [ Kant felsefesinde.]
KADERİYYE [Fatalisme] : Her şeyin kadere bağlı olduğunu ve hiçbir şeyden ihtiyât sayesinde halâs olunamayacağını iddiâ eden meslek.
~L~ LAMARKİYYE [Lamarkisme]
MA‘NEVİYYE [Spritualisme] : Maddiyye mesleğinin mukâbili ve zıddıdır. Bu meslekte her şeyin aslı ruha ircâ‘ olunur. Bununla berâber rûha muvâzî bir de madde kabûl olunur. Şu kadar ki rûh mürîd ve muhtârdır. Ve bütün kâinâtı rûh-u esâsî olan Allâh halk eylemiştir.
LEDÜNNİYYÂT [Onthologie] : Hâl-i hâzırda tamâmıyla “mâ-fevk-attabîiyyât” demektir. Hâlbuki kurûn-ı vustâ feylosofları bu iki ta‘bîri yek-dîgerinden tefrîk ederlerdi. Onlara göre “Ledünniyyât” vücûd-u mutlaktan ve vücûd-u mutlakın tarzlarından bahsederdi. Mâ-fevk-attabîiyyât ise bu tarzlardan biri olan “sebeb” işiyle iştigâl ederdi.
MA‘NEVİYYE MESLEĞİ [Spiritualisme] : Bu meslek, Maddiyye mesleğinin mukâbili ve zıddıdır. Ma‘neviyye mesleğinde her şeyin aslı ruha ircâ‘ olunur. Bununla berâber rûha muvâzî bir de madde kabûl olunur. Şu kadar ki rûh mürîd ve muhtârdır, cismin mes‘ûliyyeti de kendisine râci‘dir. Ve bütün kâinâtı rûh-u esâsî olan Allâh halk eylemiştir. Bu meslek taraf-dârlarına Ma‘nevî ve Ma‘neviyyûn ıtlak olunur.
LİSÂNİYYÂT [Linguistique] : Felsefe-i lisân ve lisândan bahseden şuabât-ı ilmin hey‘et-i mecmû‘ası.
MARAZİYYÂT [Pathologie] : Muhtelif emrâzdan bahseden şu‘be-i tıbb.
~M~ MADDİYYE [Matérialisme] : Rûh da dâhil olmak üzere her şeyin aslını
9
MEFKÛRE [Idéale] : [ “Gâye”ye mürâcaat]. MEKANİZM yâhûd İLOZOİZM [Mécanisme ou Hylozoisme] : Hikemî ve
10
MEFKÛRE [Idéale] : [ “Gâye”ye mürâcaat]. MEKANİZM yâhûd İLOZOİZM [Mécanisme ou Hylozoisme] : Hikemî ve kimyevî kuvvetlerden başka ayrıca bir kuvvet, bir hayât kuvveti kabûl etmemek mesleği. Bu mesleğin Türkçesi “Mîhânîkiyye Mesleği”, taraf-dârları Mîhânîkî ve Mîhânîkiyyûn’dur. MENÂSİK [Rite] : Herhangi bir dînin teşrifât-ı ‘ameliyyesi. MER’İYYE [Phénoménisme] : Madde fikrini ancak mer’iyyetle tahdîd eden, ya‘nî hakîkat-ı eşyâ olarak mer’iyyetten başka bir şey tanımayan meslek-i felsefî. MER’İYYET [Phénoméne] : Eşyânın göründüğü gibi hâli, hâl-i mahsûsü (=hissedilen), misl, şekil. [Kant felsefesinde]. MERKEZİYYET-İ ‘ARZ [Géocentrisme] : Batlamyus tarafından te’sîs ve Kopernik tarafından tahrîb edilen ‘arzın sâbit ve merkez olduğu nazariyyesi. MESH [Mue] : Bir şekilden dîger şekle girme. [ “Mesh” kelimesi her ne kadar iyi şekilden fenâ şekle girme ma‘nâsını hâiz ise de biz burada iyiliği ve fenâlığı hazf ederek yalnız şekilden şekle girme mefhûmunu ahz ediyoruz]. MEVCÛD-U MUTLAK [Etre absolu] : Kendisinden ve kendi kendisiyle mevcûd olan şey demektir. Mevcûd-u mutlak iki sûretle ta‘rîf edilebilir = Evvelâ = Dîger bir mevcûd ile münâsebeti olmayan mevcûd… Bu ma‘nâ ile mevcûd-u mutlak, bir sebeb olmaz. Zîrâ sebeb, husûle getirdiği netîce ile arasında bir münâsebet mevcûd olursa o zaman sebeb olur. Vahdetiyyûn’a nazaran mevcûd-u mutlak yegâne mevcûddur. Hâdisâtı veyâ nisbeti nazar-ı i‘tibâra alanlara nazaran da mevcûd-u mutlak idrâk edilemeyen, anlaşılamayan bir mantıksızlıktır.
11
Sâniyen = Mevcûd olmak için başka bir mevcûda ihtiyâcı olmaksızın mevcûd olan ve sâir mevcûdlarla münâsebeti bulunabilen bir mevcûddur. Böyle bir mevcûd sebeb olabilir; binâen aleyh mevcûdu mutlak, sebeb-i evvel [ C.(ause) Premiére]’dir; bi-z-zât müstakilldir ve mevcûdât-ı sâire ona tabi‘dir. MEVZÛ [Objet] : Zihindeki mefhûm-u mücerred. (“ SUJET – OBJET ” kısmına bakınız). MÎHÂNÎKİYYE [Mécanisme yâhûd Hylozoisme] : (“MEKANİZM” kelimesine bakınız). MİSLİYYE [Idéalisme] : Eflâtun felsefesinde “ Hiss olunan ‘âlem, zâhirî bir ‘âlemdir. Şu hâlde hisslerimizin bize tanıttığı şey bir gölge, bir misldir. Ve biz bu misllerden asıl hakîkatı anlayabiliriz” mesleği. [ İdealizm kelimesinin müte‘addid mefhûmlarından birisidir. Fikriyye, Gâiyye, Hayâliyye kelimelerine mürâcaat ]. MİSTİSİZM [Mysticisme] : (“SUPRA NATURALİZM” kelimesine bakınız). MONİZM [Monisme] : Bu kelime Türkçeye “vahdet-i mevcûd” terkîbiyle terceme olunuyor. Felsefe-i İslâmiyye’de mukâbili “İttihâdiyye Mesleği”dir. Bu meslekte kâinatta maddî ‘âlemle ma‘nevî ‘âlemin, ayrılması mümkün olmayan bir sûrette yek-dîgeriyle mümtezic bulunduğuna i‘tikâd edilir. Bu meslek müntesiblerine İttihâdî ve İttihâdiyyûn denilir. MUHÂCERET-İ RÛH [Métempsychose] : Rûhun cesedden cesede dolaşması. MUTLAK [Absolu] : Hiçbir şeyle irtibâtı bulunmayan ve serbest olan her şeydir. “Nisbî = Relatif ”nin aksidir. Bu kelime Allâh ile “sıfât = attributs”ı hakkında isti‘mâl edilir. MÜCESSİME [Anthropisme yâhûd Anthropomorphisme] : İnsâna Allâh, yâhûd Allâh’a insân şekil ve mâhiyyeti vermek ve böylece
12
Allâh, yâhûd Allâh’a insân şekil ve mâhiyyeti vermek ve böylece tecessüm ettirmek mesleği.
müstehâsiyyâtın ırk ve cinslerine rabt eden ve bunların teşekkül ve tekâmülünden bahseden şu‘be-i ilim.
MÜSBETİYYE [Positivisme] : Ogüst Kont’un mâ-fevk-at-tabîiyyât aleyhinde ve maddiyyet, hakîkiyyet lehindeki meslek-i felsefîsi.
NİK-BÎNÎ [Optimisme]
MÜSTEHÂSİYYÂT [Paléontologie] : Müstehâselerden bahseden şu‘be-i ilim.
~N~ NÂ-MÜTENÂHÎ [Infini] : Bu kelimenin üç ma‘nâsı vardır = Evvelâ = “Muayyen”e mukâbil olarak hudûdu olmayan şey demektir. Nâ-mütenâhî kelimesi “gayr-ı muayyen = indéfini” kelimesiyle karıştırılmaamlıdır. Gayr-ı muayyenin tevsi‘ edilebilen bir hudûdu vardır. Sâniyen = Hudûdu olmayan şeydir. Sâlisen = Her bir nokta-i nazardan nâ-mütenâhî olan şeydir. Bu son ma‘nâda “tâmm = parfait” ve “mutlak” kelimeleriyle müterâdiftir. NATURALİZM yâhûd RASYONALİZM [Naturalisme ou rationalisme] : Buna, Tabîiyye Mesleği ıtlak olunur. Madde ve kuvvetin yâhûd yeni ta‘bîrle kudretin [énérgie] her şeyde hükmünü icrâ etmekte olduğu ve her hâdisenin tabîî bulunduğu iddiâsında bulunan meslek. Tarafdârlarına Tabîî ve Tabîîyyûn ıtlak olunur. NEBÂTİYYÂT [Botanique] : Nebâtâtın teşrîhinden, garîziyyâtından ve tasnîfinden bahseden ilim. NESCİYYÂT [Histologie] : Hayvân ve nebât cildlerini ve adalelerini teşkîl eden nesclerden bahseden ilim. NESLİYYÂT [Phylogénie] : Hâl-i hâzırın ırk ve cinslerini müstehâsiyyâtın
13
NİSBÎ [Relatif] : “Mutlak”ın mukâbilidir. Binâen aleyh vücûdu bir münâsebâta mütevakkıf olan her şey demektir. NİSBİYYE MESLEĞİ [Relativisme] : Bir şey hakkındaki vukûf-u beşerin nisbî olduğunu iddiâ eden meslek-i felsefîdir. Bu meslek müntesiblerine “Nisbiyyûn = Relativistes” denir. Düstûr-u esâsîleri şu cümleden ibârettir = “Her bir vukûf, bir münâsebet vukûfudur.”
~O~ OBJET : (“ SUJET – OBJET ” kısmına bakınız.)
~Ö~ ~P~ PANTEİZM [Panthéisme] : Bu meslek ile “Ateizm = Allâhsızlık” mesleği beyn’inde esâs ve nazariyye cihetiyle hiçbir fark yoktur. Bizde mukâbili “Vahdet-i Vücûd” yâhûd “Vücûdiyye Mesleği”dir. Bu meslekte Allâh ile kâinâtın aynı olduğu ve madde ile kuvvetin bu külliyyete âid hâssalardan ibâret bulunduğu iddiâ edilir. Taraf-dârlarına Vücûdî ve Vücûdiyyûn denir.
~R~ RASYONALİZM : (“NATURALİZM” kelimesine bakınız.) REVÂKİYYE [Stoicisme] : Zenon’un, her türlü felâketlere ve âlâm-ı dünyeviyyeye sabr ve tahammül meslek-i ahlâkıyyesi. [ Revâkiyye kelimesi; Zenon’un, derslerini bir kapı kemeri altında vermesinden
14
REYBİYYE [Scepticisme] : “Hakîkat-ı eşyâ bilinemez, hiçbir şey hakkında hüküm vermemeli, şübhe ve tereddüt üzere kalmalı” mesleği. RÛHİYYÂT [Psychologie] : Ahvâl-i rûhiyyeden bâhis ilim. RÛHİYYE [Animisme] : Tekmîl-i alâim-i hayâtiyyeyi rûha isnâd etmek ve her türlü harekâtın müsebbibi olmak üzere rûhu tanımak mesleği. Eski dînlerin rûhlara ve cinlere inanmak gibi hurâfelerine de bu nâm verilir. [ Bunu pek yakın bir ma‘nâ ifâde eden “Hayâtiyye” kelimesiyle karıştırmamalıdır]. RÜŞEYMİYYÂT [Embriologie] : Rahm-ı mâderdeki rüşeymin ahvâlinden bahseden ilim.
~S~ SEBEB [Cause] : Bir mevcûdu veyâ bir hâdiseyi husûle getiren şey demektir. Sebeb mevcûd olmayınca zarûrî olan şart da bulunmaz. Sebeb de; Sebeb-i maddî(yye) [ c.(ause) matérielle], İllet-i îcâbiyye [c. fermelle], İllet-i fâile [c. ficiente] kısımlarına ayrılır. SIFAT [Attribut] : Muhâkeme, bir mevzû‘ (sujet) ile bu mevzû‘u tasdîk veyâ inkâr eden bir de sıfattan müteşekkildir. Binâen aleyh sıfat şu sûretle ta‘rîf edilebilir = Kendisiyle bir mevzû‘ inkâr veyâ tasdîk edilebilen her şeydir. Metafizik’te mevzû‘ (sujet) ya mevcûd, yâhûd da madde olur. Bu makamda “mutlak” kelimesi de isti‘mâl edilir. “Mutlak” kelimesi sıfat makamında isti‘mâl edildiği zamân Viktor Kuzan ve “Karteziyen”ler “nâ-mütenâhî = infini” ile “mutlak” arasında bir fark bulmazlar. [ “NÂ-MÜTENÂHΔ kelimesine bakınız]. Hâlbuki Hamilton bunları yekdîgerinden tefrik eder. Ona nazaran mutlak, bir şarta tâbî‘ olmayarak mahdûddur. SİNNİYYÂT [Odonthologie] : Dişlerden bahseden şu‘be-i vukûf.
15
SİYÂSİYYÂT [Politique] : Mesâil-i siyâsiyye. SUJET – OBJET: Şekillerindeki müşâbehet dolayısıyla yek-dîgerinin mukâbili olmak üzere isti‘mâl edilen bu iki kelimeyi Türkçeye terceme etmek istediğimiz zamân pek büyük müşkilâta dûçâr olduk. Bu husûsta icrâ ettiğimiz tedkîkât oldukça mühim olduğundan bu iki kelimenin Türkçelerini söylemezden evvel mezkûr tedkîkâtı aynen derc etmeyi münâsib add ediyoruz. “Objet” kelimesi evvel-emirde zihnin içerisinde tahassul eden bir mefhûm demektir. Çünkü her zihin bir düşünce ‘ameliyyesiyle ve her düşünce ‘ameliyyesi de bir düşünen şahıs ve bir de düşünülen mevzû‘ ile ta‘ayyün eder. İşte bu düşünülen mevzû‘ “obje = objet”dir. Almancada bu husûsta “vurstellung” (=düşünce, fikir, tasavvur, tahayyül; tanıtma; temsil) kelimesi kullanılıyor ki “obje” kelimesinin âdetâ ta‘rîfi demektir. Bu sûretle ta‘ayyün eden “obje” kelimesi bi’l-âhire başka ma‘nâlara da mahmûl olmaya başladı. Her tezâhür-ü zihnî, hâricdeki bir cismin şekli gibi nazar-ı i‘tibâra alındığından hâricdeki herhangi bir vücûd ile o vücûdun zihindeki tezâhürü arasında bir karışıklık husûle geldi. Zihindeki tezâhüre “obje” dendiği gibi o tezâhürü îcâb ettiren vücûd-u hâricîye dahî “obje” denilmeye başlandı. Meselâ; Dekart’ın âsârı mütâlaa olunursa orada görülecek olan “objectivement = mevcûd olmak” fikri, zihnen mevcûd olmak demek olduğu hâlde Kant’ın felsefesinde yine aynı ta‘bîr zihinden hâric ve müstakill olarak mevcûd olmak ma‘nâsını ifâde eder. Kezâlik Dekart’ın felsefesinde “realités objectives = şuûn-u zihniyye”ye mukâbil bir de “realités formelles = şuûn-u mutlaka” olduğu hâlde Kant felsefesinde yalnız evvelkisi ya‘nî “realités objectives = şuûn-u hakîkiyye” vardır. Ve bu şuûn, Dekart’ın “şuûn-u mutlaka”sı mukâbilindedir. “Sujet” kelimesine gelince = Bu kelime esâsen Aristo tarafından isti‘mâl edilen “to hypokeimenon” (subjectus) kelimesinden alınmıştır ki “madde”, “bizâtihî mevcûd şey”, “muhtelif mer’iyyetlere mâlik ve tahavvüle kâbiliyetli vücûd” ma‘nâsına gelir. Meselâ bir parça bal
16
Meselâ bir parça bal mumu bir “süje”dir. Çünkü bir rengi, bir şekli, bir kokusu olduğu gibi muhtelif şekiller de alabilir; mâyi‘ hâline, sulb hâline dahî geçebilir; fakat dâimâ bal mumluğunu muhâfaza eder. İlk evvel bu sûretle isti‘mâle başlanılan “süje” kelimesi dahî bi’lâhire şahs-ı beşerîye teşmîl edilmiş ve bizdeki “ene” (=ben) mukâbilinde isti‘mâle başlanmıştır. Şu hâlde düşünülene “obje” dendiği gibi bi-z-zât düşünene de “süje” denmiştir. “Obje” kelimesinde vâkı‘ olan karışıklık aynen “süje” kelimesinin dahî başına gelmiş ve nihâyet düşünene âid her türlü hâdisât- ı rûhiyyeye “subjectif ” denildiği bir sırada düşünülen mevzû‘ da bu hâdisât arasına karışarak o da “süje” tesmiyesinden kurtulamamıştır. Şu hâlde obje ile süje ma‘nâ i‘tibâriyle tamâmıyla yek-dîgerine karıştığı gibi biri dîgeri yerine de isti‘mâle başlanmıştır. Şu hâlde muhtelif feylosofların bu kelimeler ile kasd ettikleri maânî âdetâ birbirinin zıddı olmuştur. Feylosof “Renovîye = Renouvier” mes’eleyi de sâdeleştirmek maksadıyla bu kelimeleri ilk ma‘nâlarına ircâ‘ ederek tezâhür-ü zihnîye “obje”; bu tezâhür-ü zihnîye âid şeylere “objektif ” dediği gibi, zihnin hâricinde bulunan ve bi-z-zât zihne mâlik olup düşünen şahsa dahî “süje” ve buna âid mesâile “sübjectif ” demiştir. Şu hâlde bir hikmet âliminin bir lamba ziyâsını tedkîk edişi Mösyö Renoviye’ye nazaran sübjektif bir şe’n, hâlbuki ziyânın zihindeki idrâki objektif bir şe’ndir. Burada görülüyor ki Mösyö Renoviye, herkesin objektif dediğine “sübjektif ”, sübjektif dediğine “objektif ” diyor ve binâen aleyh bi-z-zât bir karışıklığa mahall vererek arzu ettiği gâyeye vâsıl olamıyor ve kelimeleri ma‘nâ-yı aslîleri ile kullanamıyor. İşte felsefe vâdisinde şiddetle sû-i isti‘mâl edilen bu iki kelimenin terceme-i hâlleri bundan ibârettir. Bunları Türkçeye terceme etmek lâzım geldikde her ne kadar bulunacak mukâbillerin müştakkât ve teferruâtını dahî nazar-ı i‘tibâra almak ve onları kelimât-ı asliyyenin müştakkât ve teferruatıyla karşılaştırmak îcâb ederse de biz bu husûsta pek uzun mesâimize mukâbil bu şerâiti hâiz kelimâtı bulamadık. Binâen aleyh objeye “mevzû‘ ” dediğimiz gibi, süjeye “vâzı‘ ” diyoruz. “Sübjektif” ve “objektif ”e gelince bunları da hulâsatül-hulâsa ifâde ettikleri maânîye nazaran “şahsî ” ve “gayr-ı şahsî ” diye ayrı kelimelerle terceme ediyoruz. Bu mukâbiller felsefe-i hâzıra ve daha doğrusu son günlerin Rûhiyyât’ı nokta-i nazarındandır.
17
mukâbiller felsefe-i hâzıra ve daha doğrusu son günlerin Rûhiyyât’ı nokta-i nazarındandır. Mütekaddimînin felsefeleri terceme edilirken, vaz‘ etmiş olduğumuz kelimeleri isti‘mâl her zamân doğru netîce veremez. Bu ciheti gerek felsefe mütercimleri gerekse Fransızca lisânından tetebbuât yapan zevât-ı kirâm kemâl-i ehemmiyetle nazar-ı dikkate almalıdırlar. B.(ahâ) T.(evfik) SUPRA NATURALİZM yâhûd MİSTİSİZM [Supra-naturalisme ou Mysticisme] : Bu meslekte madde ve kuvvet kânûnlarının her şeye değil, ancak bir kısım şeylere tatbîk olunabildiği iddiâ olunur. Bu mesleğin Türkçeye tercemesi “Mâ-fevk-at-tabîa” yâhûd “Esrârcılık Mesleği”dir. Taraf-dârlarına Esrârcı ve Esrârcılar ıtlak olunur. SÜNÂİYYE [Dualisme] : “Monizm = Vahdet-i Mevcûd” mesleğinin mukabilidir. Bu meslekte kâinât, maddî âlemle ma‘nevî âlemden müteşekkildir. Şu kadar ki bunlar birbiriyle birleşmiş değildirler ve âlem-i ma‘nevî, âlem-i maddî üzerine te’sîr-i icrâ eder.
~Ş~ ŞAHSÎ [Subjectif] : Eski felsefede “enfüsî ” ve “zâtî ” kelimeleriyle bu ma‘nâ ifâde edilmek istenmiştir. [ “Sujet-Objet” kısmına bakınız]. ŞART [Condition] : Bir şeyin mevcûd olmasını te’mîn eden şeydir. Bir vak‘anın sebebi, şerâitinin hey’et-i umûmiyyesidir. Bununla sebeb arasında fark vardır = Sebeb “müessir = actif ”dir. Hâlbuki şart gayr-ı müessirdir. Meselâ bir oda dâhilindeki ziyâ-yı şemsin müessiri Güneş’tir. Bu ziyânın o odada mevcûd olması pancurların açık olmasından ileri gelir. Binâen aleyh pancurların açık olması ziyâ için bir şarttır. ŞEKLİYYÂT [Morphologie] : Ecsâm-ı hayâtiyyeyi şekl-i hâricîleri nokta-i nazarından tedkîk ve mütâlaa eden ilim. ŞE’NİYYE [Réalisme] : Vukûf nazariyyesinde eşyâyı hâl-i zâhirîsi ve
18
ŞE’NİYYE [Réalisme] : Vukûf nazariyyesinde eşyâyı hâl-i zâhirîsi ve zamânla mahdûd tezâhürü i‘tibârıyla tedkîk etmek ve bu tezâhürü hâl-i hakîkî farz eylemek mesleği. [ Realizm kelimesinin müteaddid mefhûmlarından birisidir. Hakîkiyye, Zâtiyye, Yakîniyye kelimelerine mürâcaat ].
~T~ TAABBÜDİYYE [Anthropolatrisme] : Büyüklükler karşısında, insân uzviyyetinin muvâzenetini gayb etmesi netîcesinde husûle gelen taabbüd ihtiyâcı [ Hekel’in]. TAAZZUVİYYE [Organissisme] : “A‘zâ, hayâtın menşe’i ve sebebidir” nazariyye-i müteahhiresi. TABÎİYYÂT [Sciences Naturelles] TABÎİYYE [Naturalisme yâhûd Rationalisme] : Madde ve kuvvetin, ta‘bîr-i cedîdiyle “kudret = energie”nin her şeyde hükmünü icrâ etmekte olduğu ve her hâdisenin tabîî bulunduğu iddiasındaki meslek. TAHAVVÜL [Variation]
birleştiği iddiâ olunur. Türkçede mukâbili “İlâhiyye Mesleği”dir. Sâliklerine İlâhî ve İlâhiyyûn ıtlak olunur. TEKÂMÜL [Evolution] : Ma‘nâ-yı umûmîsiyle basîtten mürekkebe, mütecânisten gayr-ı mütecânise, dağınık ve gayr-ı muntazam bir hâlden uzvî, merkezî bir hâle doğru giden bir inkişâf demektir. Bu kelime ale-l-ekser mevcûdât-ı hayâtiyye hakkında isti‘mâl edilir. TEKÂMÜLİYYE [Evolutionisme yâhûd Génétisme] : Tekâmül, ma‘nâ-yı umûmîsiyle basîtten mürekkebe, mütecânisten gayr-ı mütecânise, dağınık ve gayr-ı muntazam bir hâlden uzvî ve merkezî bir hâle doğru giden bir inkişâf demektir. Şu hâlde Tekâmüliyye mesleğinde esâs = Kâinât ezelî ve ebedîdir, ‘ademden halk olunmuş değildir; kavânîni tabîiyye te’sîri altında teşekkül etmiş ve tekemmül eylemekte bulunmuştur. TEKÂMÜLİYYE MESLEĞİ [Evolutionisme] : Fikr-i tekâmülîyi kâidei esâsiyye ittihâz eden meslek-i felsefîdir. Meslek müntesiblerine “Tekâmüliyyûn = Evolutionistes” denir. TEKEVVÜNİYYÂT [Cosmogenie] : Tekevvün-ü âlemden bahseden ilim.
TANATİZM [Thanatisme] : Rûh-u insânînin müstakill ve ebedî olmayıp, rûh-u hayvânînin ve daha doğrusu vazâif-i dimâgıyyenin tekemmülü netîcesi bulunduğunu iddiâ eden meslek. Türkçesi “Fenâiyye Mesleği” olup taraf-dârlarına Fenâî ve Fenâiyyûn denir.
TEMÂSÜH [Mutation] : [ “MESH” kelimesine mürâcaat].
TECRÜBİYYE [Expérimentalisme] : Kavânîn-i tabîiyyeyi bi’t-tecrübe tedkîk ve taharrî usûlü. [ Bu meslekte nazariyyât-ı ilmiyye dahî dâhildir. Hiç nazariyyesiz olan “Ameliyye” mesleğiyle karıştırılmamalıdır].
TEOLOJİ [Théologie] : (“VİTALİZM” kelimesine bakınız.)
TEİZM yâhûd DEİZM [Théisme ou Deisme] : Bu meslekte Allâh ile kâinâtın ayrı ayrı şeyler olduğu ve madde ile kuvvetin kısmen birleştiği iddiâ olunur. Türkçede mukâbili “İlâhiyye Mesleği”dir. Sâliklerine İlâhî ve İlâhiyyûn ıtlak olunur.
19
TENÂSÜH [Métamorphose] : Maddî sûrette tebdîl-i şekil, bir hayvânın bir şekilden dîger şekle girmesi.
TEŞEKKÜLİYYÂT [Onthogénie] : Ferdin yumurta hâlinden başlayarak hayvân-ı tâmm oluncaya kadar geçirdiği edvâr-ı teşekkül ve teşekkülden bahseden şu‘be-i ilim. [ Bunu Şekliyyât ile karıştırmamalıdır].
~U~ 20
USÛL [Méthode] : Muayyen bir netîceye ve bi-l-hâssa hakîkatın keşfine vâsıl olabilmek için ma‘kûl bir sûrette fikri idare etmek tarzıdır [maniére]. “Tecrübî ”, “tahlîlî ”, “terkîbî ” gibi usûller vardır.
âid hâssalardan ibâret bulunduğu kabûl edilir.
USÛLİYYÂT [Méthodologie] : Ulûmun usûllerinden bahseden şu‘be-i vukûf. [ Bugünlerde ba‘zı muallimler bu kelimeyi “İlm-i Menâhic” diye terceme ediyorlar. Bunun sebebi İlm-i Kelâm’a dâir olan ilmi usûl ile bir iltibâs zuhûrunu men‘ etmektir. Fakat biz “Usûliyyât” kelimesini ihdâs ederek hem bu iltibâsın önünü alıyoruz, hem de esâsen lisânımızda kesretle müsta‘mel bir kelime ile maksadı hâsıl eyliyoruz].
YAKÎNİYYE [Réalisme] : İnsânın, kuvâsına olan i‘timâdı; ve bu kuvânın, kendisine keşfettirdiği hakîkate irtibât-ı şedîdi üzerine müesses meslek-i felsefî. [ Yakîni ta‘yîn eden kuvâ, bâtınımızda ‘âkılemizin kuvâsının ameli; hâricimizde bedâhet ya‘nî hakîkatin mâlik olduğu akla çarpmak kuvveti. Bunu, pek zıdd bir ma‘nâ ifâde eden Hissiyye mesleğiyle karıştırmamalıdır]. [Realizm kelimesinin müteaddid mefhûmlarından birisidir. Zâtiyye, Hakîkiyye, Şe’niyye kelimelerine mürâcaat ].
USÛLİYYÂT [Méthodologie] : Ulûmun usûlünden bahseden ilimdir. Bu, ale-l-ekser Mantık’la karıştırılır. Hâlbuki usûliyyât, Mantık’ın bir kısmıdır. Mantık, muhâkemenin zımnî şerâitini tedkîk eden ilimdir. Hâlbuki usûliyyât, husûsî bir mantıktır ve taharriyyâtın intizâm-ı muhtelifesine taalluk eden ma‘kûl ameliyyât-ı muhtelifeyi tedkîk eder.
~Ü~ ~V~ VAZI [Sujet] bakınız).
:
Düşünen
şahıs.
(“SUJET-OBJET”
kısmına
VERÂSET [Hérédité] VİTALİZM yâhûd TEOLOJİ [Vitalisme ou Théologie] : Tabîat-ı uzviyyede müstakill bir hayât kuvveti bulunduğunu kabûl eden meslek. Türkçesi “Hayâtiyye Mesleği” olup taraf-dârlarına Hayâtî ve Hayâtiyyûn denilir.
~Y~
~Z~ ZÂTİYYE [Réalisme] : Ledünniyyât’ta “İsmiyye” mukâbili; ya‘nî “Umûmî fikirler zihinden, şahıstan ve tabîattan ayrı olarak mevcûddur, bu fikirler müstakill bir zâtiyyete mâlikdir” iddiâsında bulunan Eflâtun mesleği. [ Realizm kelimesinin müteaddid mefhûmlarından birisidir. Şe’niyye, Hakîkiyye, Yakîniyye kelimelerine mürâcaat ]. ZİHNİYYE [Conceptualisme] : Eşyâdan ayrılınca hiçbir umûmiyyet kalmaz. Bununla berâber umûmî fikirler birer isimden ibâret değildir. Umûmiyyet bir nev‘ ihâta-i zihniyyedir ki tefekkürün tabîat-ı esâsiyyesini arz etmek sûretiyle husûsî bir kıymete mâlik bulunur. [ Bu meslek Abelar tarafından “İsmiyye” ve “Zâtiyye” meslekleri arasında bir mutavassıt olmak üzere ihdâs edilmiştir]. ZUHÛR Bİ-GAYRİHÎ [Plasmagonie]: İrtibât-ı kimyevî hâlinde bulunmayan fakat yek-dîgerine mahlût bulunan uzvî bir mâyi‘den dîger ba‘zı uzvîlerin zuhûra gelmesi.
VÜCÛDİYYE [Panthéisme] : Bu meslekle Ateizm = “Allâhsızlık” mesleği beyn’inde esâs nazariyye cihetiyle fark yoktur. Bu meslekte Allâh ile kâinâtın aynı olduğu ve madde ile kuvvetin bu külliyyete
ZUHÛR NEFSUHÛ [Autogonie] : Gayr-ı uzvî ve amonyak, asit-i karbonik ve sâireyi hâvî bir suyun içinde gâyet basît bir uzviyyetin teşekkülü. [ Bu ve yukarıdaki kelime, Hekel’e ve onun tecrübelerine âiddir].
21
22
“Felsefe istikbalin ilmidir, her asırda her devirde ilim ve fen muayyen bir noktaya ilerleyebilmiş ve oradan öteye ancak geçmek arzu ve istidadını göstermiştir. İlim ve fennin geçmediği saha, faraziye ve nazariye sahasıdır ki buna felsefe denir. şu halde her zaman dünün felsefesi bugünün ilim ve fenni, yarının ilim ve fenni bugünün felsefesidir.”
Baha Tevfik Muhtasar Felsefe