GÜNCEL
3 Nisan 2015 Cuma
SAYFA
3
Otizm Günleri Üsküdar Üniversitesi’nde yapıldı Üsküdar Üniversitesi ile Otizm Federasyonu’nun ortaklaşa düzenlediği 2. Ulusal Otizm Günleri Paneli, Üsküdar Üniversitesi’nde yapıldı. Panelde konuşan uzmanlar, otizmin erken dönemde teşhisinin, otizmli çocukların eğitimi ve topluma kazandırılması için önemine dikkat çekti. Otizmin, yeni doğan bebeklerde ikinci aydan itibaren göz teması kurmamasıyla teşhis edilebildiğini hatırlatan uzmanlar, özellikle anne-babalara bebeklerini çok iyi gözlemlemeleri uyarısında bulundu.
GÖCEK “Yeşil”
yalan, her yer talan
Muğla Göcek’teki dört koyun mesire yeri olarak 29 yıllığına kiralanması için yapılan ihaleler tamamlandı ancak ihalelere yönelik tepkiler büyüyor. RMAN ve Su İşleri Bakanlığı’nın mesire yeri olarak 29 yıllığına kiralamak üzere ihaleye çıkardığı Muğla Göcek’teki dört koydan Taşyaka ve Akbük’ün ardından Göbün ve Küçük Sarsala Koyunun da ihalesi tamamlandı. Son iki koya 3.6 milyon lira teklif edildi. “Talana koy yok” Türkiye genelinde ihalelere yönelik tepkiler ise artarak sürüyor. Mavi Yol Girişimi Platformu üyeleri, Bodrum’daki Usuluk Koyu’nun 5 yıl önce 49 yıllığına
O
kiraya verildikten sonra şantiye alanına döndüğünü belirterek, ’Usuluk örnek’, ’Ne Gökova ne Göcek’, ’Talana koy yok’, ’Usuluk mesire alanıydı bakın ne oldu’ yazılı pankartlar taşıdı. Topluluk adına basın açıklamasını yapan Platform Sözcüsü Filiz Dizdar, “Göcek koylarının kiraya verildiğini öğrenince şoke olduk. Elimizde kalan koyları korumanın yollarını ararken, bir yandan da rant ve talan amacıyla cennet koyların bir bir betona yenik düşmesini engellemeye çalışıyoruz. İşte beş yıl önce Usuluk Koyu mesire alanı ve günü birlik tesis olarak 49 yıllığına kiraya verildi. Burası ormanlık arazi ve Göcek gibi cennet bir koydu. Ancak kiralanan yere tamamen ruhsatsız ve kaçak olarak 700 yataklı otel ve turistik tesis dikildi.
Orman yok edildi. İşte Göcek Koyları da böyle olacak. Usuluk Koyu’ndaki kaçak otel inşaatı ile ilgili açılan davalar kazanıldı. Ancak orman ve cennet koy yok edildi. Bu koyu geri getirmek mümkün mü? Bu nedenle Göcek koylarının kiraya verilme kararının çok acil olarak iptal edilmesini istiyor ve her türlü hukuki yola başvuracağımızı belirtiyoruz.” dedi. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Göcek Koyu’nun "talana" açıldığına dair iddialar üzerine bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Haberlerde iddia edildiği gibi bu alanların imara açılması, birilerine peşkeş çekilmesi, doğal ve tarihi yapıya zarar verebilecek tesislerin yapılması kesinlikle söz konusu değildir.” denildi.
HUZUREVLERİNDE ÇOCUK SESLERİ Kartal Belediyesi kreşleri Kartal’da huzurevlerini ziyaret etti
Y
aşlılara Saygı Haftası kapsamında Kartal Belediyesi kreşleri Kartal’daki huzurevlerine ziyaretler yaptı. Kartal Belediyesi Başkan Yardımcısı Ömer Fethi Gürer’in de katıldığı ziyaretlerde huzurevlerinde konaklayanlara sanatçı Murat Teker ve Ali Kemal Özdemir kreş öğrencileri ile konser verdi. Kreşler Müdürü Enif Yavuz Dipşar Kartal Belediyesi’nin on bir kreşinde yaş gruplarına göre farklı huzurevlerine ziyaretlerde bulunduklarını belirtti. Kızılay Huzurevi’nin yanı sıra özel huzurevleri de ziyaret edildi. Anadolu Huzurevi’nde iki grup halinde ziyaret yapan Kartal Belediyesi Merkez kreş öğrencilerine kreş sorumlusu Nilgün Üçkamer ve öğretmenlerde eşlik etti. Kartal Belediyesi Başkan Yardımcısı Ömer Fethi Gürer, huzurevinde kalanlara hitaben yaptığı konuşmada Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz’ün
selamlarını iletti ve Kartal Belediyesi’nin yaptığı sosyal projeleri anlattı. Gürer, “Kartal’da dört ayrı huzurevinde konaklayanlarla kreş çocuklarımızı buluşturduk. Yaşlılara saygı haftasında onlara şarkılar söylediler. Çiçekler verdiler, güzel bir ortam oluşmasına vesile olduk.” dedi. Her kişinin çocukluk, gençlik ve yaşlılık evrelerini yaşayacağını söyleyen Gürer, “Günümüzde çalışan aileler için evde kalan bireylerini yalnız bırakmaktansa böylesi huzurevlerinde sosyal yaşamlarını sürdürme anlayışının oluştuğunu ve böylece ikinci baharda yeni dostlar, arkadaşlarla yaşamın aktığını ifade etti. Kartal Belediyesi olarak huzurevlerinde
kalanlara yaşlılara saygı haftası kapsamında kreş çocukları ile buluşmalarına vesile olduklarında duygulu anlara tanıklık ettiklerini, karşılıklı geçen hoşça zamanın çocuklar için büyükleri ile buluşma, huzurevi sakinleri içinde hem çocukluklarını anımsama, hem torunlarını anımsama, hem çocuk sesleri ile duygusal bir güzelliliğin doğmasına vesile olduklarını kaydetti. Gürer, müzik öğret-
menleri Murat teker ve Ali Kemal Özdemir ile Kreş Müdürü Enif Yavuz Dipşar’a kreş sorumlularına ve kreş öğretmenlerine de sosyal projelerdeki duyarlılıkları için teşekkür etti. Anadolu Huzurevinde Kartal Belediyesi Başkan Yardımcısı Ömer Fethi Gürer’e huzurevinde kalanların çiçek sunmasının ardından kreş öğrencileri de huzurevinde konaklayanlara tek tek karanfil verdiler.
Ekip Ruhu Başarının Anahtarıdır Toplumsal konulardaki farklı bakış açısıyla tanınan Sosyolog & Psikolog Gani Eser; aile, okul ve iş yaşamında başarılı olmanın sırlarını açıkladı. gücüne sahip olabilmemiz gerekir. Ancak kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmeyi başarabildiğiSosyolog & Psikolog mizde diğerlerine de destek olabilmemiz mümkün Gani Eser olur.. Yaşamın zorlukları aynı zamanda güçlü olabilmemiz için fırsatları da barındırır içinde. Üstesinden geldiğimiz her sınav bizi diğerlerine hazırlar. Büyüdüğümüz aile, yetiştiğimiz çevre kişiliğimizin oluşmasında önemli bir rol oynar. Birey olarak ne kadar güçlü olursak olalım bireysel başarının yetersiz olduğu sosyal bir yaşantımız var. Her iş ekip halinde yapıldığında, sorumluluklar paylaşıldığında kolaylaşır. Bireysel olarak ulaşamayacağımız hedeflere varmanın tek yolu iyi bir takım çalışmasıdır. Bazılarımız lider ruhuna sahiptir; çocukken bile oyunları kuran, yöneten, diğer çocukların etrafında toplandığı insanlar doğaları gereği bu vasfa sahiptirler. Bazılarımızsa uyum sağlamayı, kuralların belirli olmasını ve onlara uymayı tercih eden bir yapıya sahibiz. Takımı oluşturan bireyler farklı naturalara sahip olsalar da ekip ruhu sayesinde başarıya ulaşılabilir. İster aile, ister okul isterse iş yaşamı olsun hepsinde benzer bir yapı söz konusudur. Nitelikli bir topluluk ekip ruhunu oluşturabilir. Önemli irey olarak her birimiz farklı meziyetlere ve zaafolan sayılar değil kalitedir. Ekip olarak başarılı olmalara sahibiz. Her birimiz yaşam yolculuğumuzda nın anahtarı ise aşağıdaki 5 öneriye uymaktır: başarıyı, kabul görmeyi ve onaylanmayı isteriz. 1-Her ekibin bir lideri olmalıdır. Sorumluluk almayı Hayatta kalabilmemiz, kendimizi gerçekleştirebilmemiz bilen,, hedefler belirleyebilen, riske girebilen, esnek için güçlü olmamız, karşımıza çıkan engelleri aşabilme düşünebilen ve farklı çözüm yolları üretebilen, gelişme-
B
ye ve değişime açık, organizasyon yeteneği gelişmiş bir birey liderlik vasfına da sahiptir diyebiliriz. Bu niteliklere sahip olmayan birinin başında olduğu organizasyon başarıya ulaşamaz. Lider davranışlarıyla, söylemleriyle ekibe örnek olmalıdır. 2-Ulaşılmak istenen hedef belirgin olmalıdır. Lider hedefi belirledikten sonra ulaşmak için avantajlı yönleri ve engelleri belirlemeli, amaca ulaşmak için asgari ve azami süreyi tespit edebilmelidir. Hedefin belirgin olması sonuca ulaşıldığı anı hayal edebilmenin tek koşuludur ve işe başlanmadan önce hayal edebilmek çok önemli bir motivasyon aracıdır. Ayrıca vizyon tüm ekiple paylaşılmalı ve her bireyin benimsenmesi sağlanmalıdır. 3-Sorumluluklar ve organizasyonda yer alacak bireylerin sayısı önceden belirlenmelidir. Sanıldığının aksine fazla elemanla çalışmak başarıyı getirmez. Aksine “nasıl olsa ben yapmasam da biri yapar, araya kaynar giderim” düşüncesi tembelliğe ve diğerlerinin iş yükünü artırmaya yol açar. Bu nedenle iş tanımları ve sorumluluk alanları belirlenmeli ve istisnai durumlar dışında kurallara uyulmalıdır. 4-Pozitif bakış açısıyla hareket edilmelidir. Ekip belirlenirken ve projeye başlandıktan sonra olumsuz düşünen bireylerle yollar ayrılmalıdır. Hedefe ulaşılamayacağı yönünde düşünceye sahip olanlar ekip ruhunu baltalar ve yavaşlatır. 5-Tüm süreç boyunca hem lider hep ekip üyeleri birbirlerini teşvik edebilmeli, ilham vermeli, güçlendirmeli ve hedefe yönlendirebilmelidir. Ulaşılacak hedef tüm ekip tarafından benimsendiğinde sonuca ulaşmak kolaylaşır.
Üsküdar Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı 2.Otizm Günleri’nin açılış konuşmasını Otizm Federasyonu Başkanı Veysel Şahin, Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Zelka yaptı. Panelde konuşan, Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Özgür Yorbik, Otizm de erken tanının önemli olduğunu söyleyerek, “Otistik çocuğa müdahale edilmesi ve eğitilebilmesi için erken tanı büyük önem taşıyor. Bunun için de en büyük görev aileye düşüyor” dedi. Prof. Dr. Yorbik, şunları söyledi: Otizm ailenin duygusal, toplumsal ve ekonomik günlük yaşantısını etkileyen bir durum. Bir beyin hastalığı olan otizmin ne yazık ki tıbbi bir tedavisi yok. Ancak erken tanı ile otistik çocuk, uygun birebir eğitim ile
“
Otizmin erken teşhisi için bebeğinizi gözlemleyin
kendi başına bazı işleri yapabilecek hale getirilebiliyor. Bazı durumlarda da çocuk aldığı eğitim ile neredeyse bu hastalığı yok edecek düzeye gelebiliyor, ancak tamamen iyileşmesi mümkün olmuyor. Bizim yapacağımız tek şey erken tanı ile eğitime bir an önce başlamak ve yol almak. Bunun için de özellikle anne-babanın ikinci aydan itibaren bebeği çok iyi izleyip, otizm işaretleri taşıyıp taşımadığını araştırmaları gerekiyor. En önemlisi de göz teması. Bebek başta annesi olmak üzere karşısındaki kişiyle göz teması kurmaz. Gözleriyle bir şeyi takip etmez, seslere tepki göstermezler.” Yorbik aşağıdaki belirtilerin otizmi ele verdiğini söyledi. Bebeklerde bu belirtiler otizmi ele veriyor! -Göz teması kurmaz, seslenmeye tepki vermez. -Kayıtsızdırlar, duymuyormuş gibi davranırlar. -Sosyal gülümseme yok, sarılmazlar. -Taklit etmezler, oyun oynarken bir senaryo ile oyun kurmazlar. Dönen bir şeyi saatlerce takip edebilirler. -Ayak parmakları üzerinde ve kendi etraflarında dakikalarca dönebilirler. Anlamsız vücut hareketleri yaparlar. -Anlamsız sesler çıkarır, aynı kelimeyi defalarca anlamsız şekilde tekrarlayabilirler. Konuşma becerileri yoktur. -Yaşıtları ile oynamazlar, annesi ayrıldığında kayıtsızdırlar. -Parmağı ile işaret etmezler. İlgisini çeken bir eşyayı işaretle istemezler. Panelde konuşan Tohum Otizm Vakfı Eğitim Direktörü ve Okul Müdürü Prof. Dr. Binyamin Birkan da Otizmde Özel Eğitim ve Ailelerin Bilinçlendirilmesi konusunun önemine değindi. Prof. Dr. Birkan, erken tanı ile birebir başlayan eğitimin, çocuğun birçok şeyi öğrenerek, yaşam kalitesinin düzeltilmesini sağladığını kaydetti. Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkanı ve ÜSESKOM Müdürü Prof. Dr. Ahmet Konrot da otizmde dil ve konuşma bozukluklarını anlattı. Prof. Dr. Konrot, otistik çocuğun, konuşmanın ne işe yaradığını anlamadığı için konuşarak iletişim kurma ihtiyacı hissetmediğini, bu nedenle konuşmadığını söyledi. Konrot “Otistik çocuk bazı anlamsız, bağlam dışı sözcükler çıkarabiliyor. Ya da saatlerce bir konu üzerinde monolog şeklinde konuşabiliyor. Sözcükleri kolay öğreniyor, erken yaşta okuyor ama okuduğunu anlayamıyor. Otizmde, gecikmiş konuşma, ses bozuklukları ve düşüncesini ifade edememe gibi durumlar görülebilir. Ancak bazen de otistik çocuklar, müzik matematik gibi konularda da üstün yetenekler sergileyebiliyorlar” dedi.
Bir annenin dilinden
“OTİZM”
İki yaşındaydı henüz. Konuşamıyor, çevresi ile bağlantı kuramıyor, sürekli çığlıklar atıyordu. Teşhis iki buçuk yaşında konuldu. Oğlunuz “otistik” dediler. Yalnızlık, şaşkınlık, gözyaşları içinde ne yapacağını bilemeyen üç kişiydik; oğlum, eşim ve ben. Nasıl bir yol izlenecekti, acil karar vermek gerekiyordu. Çünkü her geçen gün aleyhimizeydi. Danışanımız bize bir yol haritası çıkardı. Rehabilitasyon merkezi, kreş, dil terapisi hepsi eş zamanlı başladı. Birinden diğerine koşturduk. Hergün yeni bir şey öğrendik. Kah güldük, kah ağladık… Ama umudumuzu hiç yitirmedik. Çünkü A tipik otizm erken teşhis ve erken eğitim ile düzeltilebilme şansı yüksek bir sendromdu. Bu şansı çok iyi değerlendirdiğimizi düşünüyorum; ilmek ilmek işledik, bir anı bile boşa geçirmedik bu süreçte. Karagözlüm, yüzü güzel, yüreği güzel oğlum… Yiğidim. Gözlerinin içine doya doya bakabilmek, bana “anne” dediğini duyabilmek, sana ulaşabilmekti tek hayalimiz. Çok yorulduk ama hiç yılmadık ve başardık. Bu yıl 11 yaşına bastın. Bana “anne “deyişine, kızdığında ettiğin küfürlere, saçlarını savuruşuna , ergen triplerine kurban olurum senin. Her şeye ve herkese rağmen başardıklarımıza şükrediyorum. Bu uzun ve yorucu süreçte yolumuzu aydınlatan, sevgisini, ilgisini esirgemeyen herkese de çok teşekkür ediyorum.