Çankırı'dan Ankara'ya Göç Örneği

Page 1

ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ PROJE YÖNETİM BİRİMİ ÇANKIRI KARATEKİN UNIVERSITY PROJECT ADMINISTRATION UNIT

ÇANKIRI’DAN ANKARA’YA

PROJE NO: 2011/12 PROJE YÜRÜTÜCÜSÜ : Yrd. Doç. Dr. HAKKI KALAYCI (Proje Koordinatörü) Proje Çalışma Grubu: Doç. Dr. Ensar ÇETİN Doç. Dr. Harun YAKIŞIK Danışman : Doç. Dr. Murat ÖZDEMİR

ÇANKIRI, 2016


ISBN: 978-605-63999-9-2 PROJE NO: 2011/12 Yrd. Doç. Dr. HAKKI KALAYCI (Proje Koordinatörü) PROJE ÇALIŞMA GRUBU Doç. Dr. Ensar ÇETİN Doç. Dr. Harun YAKIŞIK Danışman : Doç. Dr. Murat ÖZDEMİR TASARIM - SAYFA DÜZENİ Serap KAYA SOYTEKİN BASKI Yenigün Basın Yayın Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Cumhuriyet Mah. Kapalı Sk. Fakoğlu Pasajı No:6 Tel : 0376 212 33 53 - 0376 212 77 47 ÇANKIRI İLETİŞİM ADRESİ Çankırı Belediyesi, Dr. Rıfkı Kamil Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi Alibey Mah. Köprü Sk. ÇANKIRI Tel : 0376 212 14 00 / 233 - 0376 212 34 60 Fax : 0376 213 25 05 web : www.cankiri-bld.gov.tr. Çankırı - 2016

II

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


ÖNSÖZ Göç olgusu, sosyal gerçekliğin değişen çok parçalarının yanında değişmeyen ve toplumların hepsinde ve zaman dilimlerinin çoğunda görülen bir toplumsal olgudur. Kendisiyle beraber değişen bir toplum ve değerler seti de üreten göç olgusu önemini sürekli koruyan bir olgudur. Yaşanılan sosyal gerçekliğin değişmeyen bir yüzü olması dolayısıyla da bu konuda çalışmaların yapılması ve ardında yatan sebeplerin anlaşılmaya çalışılması gerekmektedir. Sosyal bilimler sonuçları itibarıyla doğasından kaynaklanan kesin bilgilere ulaşma konusunda mütevazi hedeflere sahip olmalıdırlar. Araştırmanın konusu olan göç ve sonuçları konulu çalışma da böyle bir mütevazi çalışmadır. Türkiye’de göç ve özellikle de iç göçler bir çok çalışmaya konu olmuş ve bu çalışmalardan bir çok önemli sonuçlar elde edilmiştir. Özellikle küçük yerleşim yerlerinden daha büyük yerleşim yerlerine doğru gerçekleşen göç hareketleri, birçok değişimleri ve sorunları beraberinde getiren bir sosyal konu olarak, irdelenmesi ve işlenmesi gereken önemli bir problem alanı olarak gündemde sürekli yer almaktadır. Göç olgusu, bu coğrafyanın değişmeyen bir kaderi olarak dikkatleri çekmektedir. Bu anlamda göçlerin cazibe ve çekim merkezleri olarak büyük şehirler özellikle de metropoller göçten en fazla etkilenen birimler olmuşlardır. Çalışmanın konusu ve merkezi olan Çankırı da, büyük şehirleri besleyen bu göç eden kitlesine kaynaklık eden küçük bir şehirdir. Kendi nüfusunun çok daha büyük bir kesiminin göçle il dışında yaşadığı bir şehir olarak göçten etkilenen ve göç veren bir yapıda olması ile dikkat çekmektedir. Geçmişteki yaşanılan göç oranları kadar olmasa da hala göç vermeye devam etmektedir. Ankara ise özellikle Türkiye’nin asıl ve önemli göç hikayelerinin başladığı 1950’li yıllardaki yoğun göç hedefleri arasında bulunan bir ildir. Türkiye’de başta İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Mersin, Bursa gibi şehirlerin nüfus artış hızlarının Türkiye ortalamasından çok yüksek olmasının en önemli nedeni göçlerdir. Başta daha az gelişmiş yerlerden Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

III


olmak üzere Türkiye’nin hemen her yöresinden vatandaşlar öncelikle ekonomik ve sosyal nedenler olmak üzere çeşitli faktörlere bağlı olarak büyük şehirlere göç etmişlerdir. Büyük şehirlerin göçte çekim merkezleri olmasının temel sebeplerinin başında, ticaret ve iş imkanları olmak üzere, göç edenlerin coğrafi olarak yakınlıkları, eğitim, sağlık gibi sosyal fırsatların varlığı ve hemşericilik bütünleşmesi gibi ilişkiler göçün yönünü tayin eden önemli faktörlerdendir. Göç aynı zamanda göçe konu olan insanlar için çile anlamına gelmekle birlikte, göç edenlerin sosyal özellikleri, kentle olan bütünleşme sorunları ve normal yaşam aktiviteleri açısından olumsuzluklar anlamına da gelmektedir. Hem göç edilen şehir bundan etkilenmekte, hem de göç veren şehir bu olgudan genel anlamda olumsuz olarak etkilenmektedir. Başta iş, barınma, eğitim ve sağlık olmak üzere bir çok kesim göçün getirdiği bu sorunlarla da baş etmek zorunda kalmışlardır. Belki de bu yüzden bu sorun makro ölçekte bir planlama konusu haline getirilmesi gereken bir konudur. Zaten sorun yumağı haline gelen büyük şehirlerin, bu çözüm bekleyen sorunlarının büyüklüğü ve miktarı düşünüldüğün de, göçle birlikte sorunların daha da yığılması ve çözümlerin de zorlaşması anlamına gelmektedir. Göç ve göçün sonucu olarak karşı karşıya kalınan işsizlik, konut ve barınma, kente uyum, çevre kirliliği, eğitim, sağlık, ulaşım, alt yapı gibi sorunların giderek büyümesi ve çözümünün de zorlaşması sorunu daha da zorlaştırmaktadır. Bu nedenle mevcut durumu ve koşulları bilimsel olarak ortaya doğru koyarak, genel politika üreticilere ve çözüm merkezlerine katkıda bulunmak için bilimsel çalışmalar ışığında kurumlar arası işbirliği çerçevesinde çalışmalar yapmak ihtiyacı vardır. Bu mütevazi çalışma yaşanılan göç sorununa değinmekle, çözüm odaklı çalışmalara faydası ölçüsünde kaynak ve rehberlik yapmayı da amaçlamaktadır. Çalışmanın yapılmasında katkısı olan ve çalışmaya destek sağlayan Çankırı Karatekin Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) birimi müdürlüğüne ve bu birimin özveri ile çalışan elamanlarına, gerek Ankara’da gerekse Çankırı merkez ve köylerinde yaptığımız uygulamaya destek olan ve samimi olarak sorularımıza cevap veren Çankırılılara teşekkürü bir borç biliriz.

IV

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


ÖZET Türkiye’de daha çok ve yoğunlukla 1950’li yıllardan sonra başlayan göç olgusu sebep ve sonuçları itibarıyla önemli toplumsal olaylara sebebiyet vermiş bir olgudur. Nüfus artışındaki yükselme, tarımsal arazinin miras ve diğer sebeplerle bölüşümü ve tarımda makineleşme, köyün sosyal, sağlık ve kültürel ortamının ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalması ve buna karşılık şehirlerin tüm bu adı geçen ihtiyaçları karşılayabilecek donanımlara sahip olması ve diğer sosyo-psiko-ekonomik sebepler köylerden ve küçük yerleşim yerlerinden büyük yerleşim yerlerine göç etmeyi netice vermiştir. Bu göçlerin önemli bir oranı dış göçtür. Ancak şehirleşme hızının da gelişmesiyle daha çok iç göçler yaşanmıştır. Artan işsizlik oranları, göç olayında önemli bir etkendir. Çankırı ili de göç veren bir demografik yapıya sahiptir. Göçe sebep olan genel faktörler Çankırı’da göçün de önemli bir etkeni durumundadırlar. Çankırı il merkezi, ilçe ve köyleriyle başta büyük şehirler olmak üzere göç veren bir nüfus yapısına sahiptir. Bunun sebeplerini anlayabilmek için detaylı bilimsel araştırmalar yapmak ve çıkan sonuçlara göre ilin geri kalma sebeplerine yönelik oluşturulabilecek politikalar geliştirmek bu çalışmanın ana hedefleri arasındadır. Bu konuda yapılmış bir araştırmanın yokluğu, bu çalışmanın yapılmasında önemli bir motivatör olmuştur. Yapılacak olan çalışmanın ön çalışması ve değerlendirmesi yapılmış ve göçün sebeplerine ilişkin hipotez seviyesinde bir takım bilgilere sahip olunmuştur. Göçe sebep olan temel faktörler arasında Çankırı ilin istihdam açısından çok kısıtlı bir yapıya sahip olması başta gelirken, genel teorilerde belirtilen, göçün itici ve çekici unsurları bu sorunda önemli sayılabilecek sebepleri teşkil etmektedir.

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

V


KISALTMALAR DİE : Devlet İstatistik Enstitüsü DPT : Devlet Planlama Teşkilatı GAP : Güneydoğu Anadolu Projesi TÜİK: Türkiye İstatistik Enstitüsü

VI

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ

............................................................................................... III

ÖZET

................................................................................................V

KISALTMALAR.......................................................................................VI GİRİŞ

................................................................................................ 1

1. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE PROBLEM...................................... 6 2. AMAÇ ................................................................................................ 6 3. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI VE SINIRLILIKLARI......................... 7 4. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ.................................................... 8 4.1. Araştırmanın Yöntemi Teorik Çerçevesi Hakkında......................... 8 4.2. Araştırma Modeli............................................................................. 8 4.3. Evren ve Örneklem........................................................................... 9 4.4. Verilerin Toplanması........................................................................ 9 4.5. Verilerin Analizi............................................................................... 9 4.6. İlgili Araştırmalar............................................................................ 10

BÖLÜM I KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1. GÖÇ KAVRAMI................................................................................... 11 1.1. İç Göçler.......................................................................................... 13 1.2. Dış Göçler........................................................................................ 14 1.2.1. İlkel Göçler................................................................................... 14 1.2.2. Zorlama ile Yapılan Göçler.......................................................... 14 1.2.3. Serbest Göçler.............................................................................. 15 1.2.4. Kitlesel Göç.................................................................................. 15 2.ÇEŞİTLİ GÖÇ TEORİLERİ................................................................... 16 2.1. Ravenstein’in Göç Kanunları.......................................................... 16 Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

VII


2.2. Kesişen Fırsatlar Teorisi.................................................................. 17 2.3. İtme-Çekme Teorisi......................................................................... 17 2.4. Merkez Çevre Teorisi...................................................................... 17 2.5. Ağ (network) teorisi........................................................................ 18 3. KENT, KENTLEŞME VE KENTLİLEŞME KAVRAMLARI.......... 19 3.1. Kent Kavramı.................................................................................. 19 3.2. Kentleşme Kavramı ........................................................................ 20 3.3. Kentlileşme...................................................................................... 21

BÖLÜM II TÜRKİYE’DE GÖÇ OLGUSU 1.TÜRKİYE’DE GÖÇ OLGUSU.............................................................. 23 2. TÜRKİYE’DEN YURT DIŞINA OLAN GÖÇLER............................. 25 3. TÜRKİYE’DE İÇ GÖÇ SORUNU VE GÖÇLERİN YÖNÜ............... 26 3.1. Türkiye’de Kırdan Kente Göç......................................................... 26 4. TÜRKİYE’DE KIRDAN KENTE GÖÇÜN SEBEPLERİ.................... 31

BÖLÜM III ÇANKIRI İLİ GENEL ÖZELLİKLERİ 1. ÇANKIRI İLİ GENEL ÖZELLİKLERİ................................................ 35 2. KIRSALLIK VE TOPRAK YAPISI AÇISINDAN ÇANKIRI............ 37 3. ÇANKIRI İLİ ŞEHİR ÖZELLİKLERİ................................................. 39 3.1.Tarihte Çankırı................................................................................. 39 3.2. Sanayinin İlçelere Göre Dağılımı.................................................... 45 3.3. Nüfusu Yükselen ve Nüfusu Düşen İlçeler ve Sanayi Varlıkları.... 45 4. ÇANKIRI’DA İŞ ALANLARI VE İŞSİZLİK...................................... 47 5. ÇANKIRI İŞ ALANLARININ SEKTÖREL DAĞILIMI..................... 49 6.TÜRKİYE VE ÇANKIRI’NIN SEKTÖREL DAĞILIMI:.................... 50 VIII

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


7. ÇANKIRI’NIN GEÇİM KAYNAKLARI............................................. 53 8. ÇANKIRI’DA SOSYAL YAPI............................................................. 54 9. ÇANKIRI’DA NÜFUS YAPISI VE NÜFUS HAREKETLERİ........... 56 10. ÇANKIRI’DA GÖÇ HAREKETLERİ VE NÜFUS YAPISININ DEĞİŞİMİ.............................................................. 59 11. ÇANKIRI’DA ŞEHİRLEŞME OLGUSUNA GENEL BİR BAKIŞ.. 63

BÖLÜM IV ÇALIŞMANIN UYGULAMA KISMININ SONUÇLARI VE TABLOLALAR 1.ÇALIŞMANIN UYGULAMA KISMININ SONUÇLARI VE TABLOLALAR.................................................................................... 69 1.1.Katılımcıların Cinsiyeti............................................................... 69 1.2.Katılımcıları Medeni Durumu..................................................... 69 1.3.Katılımcıların Yaş Aralığı........................................................... 70 1.4. Katılımcıların Öğrenim Düzeyi.................................................. 71 1.5. İkamet edilen yer........................................................................ 73 1.6. Katılımcıların İkamet Durumu................................................... 74 1.7. Katılımcıların Ailesinde Yaşayan Toplam Kişi Sayısı............... 76 1.8.Katılımcıların Çocuk Sayısı......................................................... 77 1.9.Katılımcıların İlk Çocuğunun Eğitim Durumu............................ 78 1.10. Katılımcıların İkinci Çocuğunun Eğitim Durumu.................... 79 1.11.Katılımcıların aile üyeleri dışında ailede kalan durumu............ 80 1.12. Katılımcıların göç etmeden önceki sosyal güvence durumu.... 81 1.13.Katılımcıların şimdiki sosyal güvence durumu......................... 82 1.14. Katılımcıların sosyal güvence süresi........................................ 82 1.15.Katılımcıların Eşin (Anne) sosyal güvence durumu.................. 83 1.16. Katılımcıların birinci çocuğunun sosyal güvence durumu....... 84 1.17. Katılımcıların göçmeden önceki iş durumu............................. 84 Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

IX


1.18. Katılımcıların şehre yerleştikten sonraki iş durumu................. 86 1.19.Katılımcıların aylık gelir durumu.............................................. 87 1.20. Katılımcıların taşınmadan önce sahip olduğu mülk durumu... 88 1.21. Katılımcıların göçten sonra edindiği mülk durumu.................. 88 1.22. Katılımcıların mülk edinme yılı............................................... 89 1.23. Katılımcıların şehre ilk geldiği yıl............................................ 89 1.24. Katılımcıların şehre ilk gelindiğinde medeni durum................ 90 1.25. Katılımcıların göç etmesinde etkili olan kişi veya kişiler........ 90 1.26. Katılımcıların göçten önce yaşadığı yer durumu..................... 91 1.27.Katılımcıların iş bulmasında yardımcı olan kişi........................ 92 1.28.Katılımcıların memleketine dönme isteği durumu.................... 93 1.29.Katılımcıların başka kentte yaşama isteği durumu.................... 94 1.30.Katılımcıların göç etmeden öncekine göre şimdiki durumu..... 94 1.31.Katılımcıların mali açıdan gelecekten ümitli olma durumu...... 95 1.32.Katılımcıların çocuklarının geleceğinden ümitli olma durumu.95

BÖLÜM V SONUÇ VE DEĞERLENDİRME SONUÇ VE DEĞERLENDİRME.......................................................... 97 ANKET

.............................................................................................. 117

GÖÇMÜLAKAT SORULARI.............................................................. 125 KAYNAKÇA........................................................................................... 129

X

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


GİRİŞ Bu çalışmanın konusu göç ve sonuçları olarak belirlenmiştir. Çalışmada iç göç hareketliliğine sebep olan faktörlerin sebepleri araştırılmış olup, göçü yaşayan insanların betimsel olarak nitelikleri ve göç ettikleri yerlerdeki sosyo-ekonomik ve kültürel durumları ile sorunları belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan araştırmalarda, gözlem ve raporların tespitleri ışığında göç olgusunun, hem göçün kaynağı olabilecek yerler ve hem de göç edilen yerler açısından önemli değişmelere ve sorunlara yol açtığı belirtilmektedir. Bu sorunların önemli bir sonucu olarak, göçün kaynağı olan yerleşim birimleri önemli bir nüfus kaybı yaşarken, göç edilen şehirler de haddinden fazla nüfusa sahip olmaları itibarıyla yaşamı daha da zorlaştırdığı bilinmektedir. Bu zorluklar hem göçe konu olan insanların hane ve birey olarak yaşadıkları sorunlar ve hem de göç edilen yerin yerel yönetimleri açısından düşünüldüğünde ilave sorunlara sebep olduğu görülmektedir. Kente göç eden birey ve gruplar açısından bakıldığında, onlar için göç ve kentleşme bir yönüyle kente, kentsel yaşam koşullarına ve kentin yaşam kültürüne uyum sürecini gerekli kılmaktadır. Bu da kente yeni göç eden kentin yeni sakinlerinin sosyo-ekonomik ve kültürel olarak değişmesinin zorunluluğu anlamına gelmektedir. Bu değişim, göç eden birey ve grupların alışkanlıklarında, sosyal ilişkilerinde, arkadaşlık ve akrabalık ilişkilerinde dünya ve insan algılarında, yaşam biçimlerinde, yaptıkları iş ve mesleklerde meydana gelen çok geniş kapsamlı bir değişimdir. Bütün değişmelerde olduğu gibi bu da sorunlu ve sancılı bir süreçtir. Bu süreci ve yaşanan zorlukları bilimin imkanları ile anlayabilmek mümkün olsa da, detaylarda yaşanan gerçeklik, istatistiklerin sunduğu bilgilerde mevcut değildir. Bilim soyutlamalar ve modeller demektir. Toplumsal ve bireysel gerçek o denli karmaşık ve iç içe geçmiş öğelerden oluşur ki, insanoğlu bunu anlamak ve çözümlemek, irdelemek ve sonra da denetleyebilmek için önce parçalara böler, sonra da soyut modeller kurar. Bu bölme ve soyutlama olmadan, insan gerçeğini de, toplum gerçeğini de algılamak olanağımız yoktur. (Kongar,1982:23) Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

1


Bilimin baş vurduğu bu bölme ve soyutlama işlemi, kimi zaman aldanmalara da yol açar. Soyut modellere zaman içinde evrensel özelliklerin saptanması ile erişildiği için, ortaya çıkan sonuç, belli bir andaki somut gerçeklere birebir uymayabilir. Örneğin, Batı Avrupa’nın hangi ülkesindeki hangi toplum hangi tarihte ‘tam ve gerçek bir feodal yapıyı’ yansıtır? Hiç kuşkusuz, Ortaçağ boyunca feodalitenin çeşitli boyutlarını yansıtan bu toplumlardan hiç biri tek başına ‘feodalite temsilcisi’ değildir. Buna karşılık hepsi de ‘feodal’dir. Çünkü soyut modelin tüm ayrıntılarını değil ama egemen özelliklerini taşırlar. Konu yalnız olgu ve olaylar bakımından değil, süreçler bakımından da ayni niteliklere sahiptir. Örneğin ‘kentleşme süreci’ çeşitli zamanlarda, çeşitli toplumlarda farklı özellikler gösterir. Oysa bütün farklı niteliklerine karşın, bilim, ‘kentleşme süreci’ diye bir oluşumdan söz eder. (Kongar,1982:23) Bu yüzden bilimsel ve soyut modeller çerçevesinde algılanan kentleşme süreci, bütün zamanlarda var olan değişiklikleri yansıtacak tek bir modelin içine hapsedilmez. (Kongar,1982:24) Göç etme eylemi çok yönlü bir eylemdir.Birden fazla ve çok çeşitli faktörlerin etkisi altında gerçekleşen bir eylemi tek bir değişkene indirgemek sosyolojinin geliştirmiş olduğu modern kuramlarla da çelişmektedir. Göç edenleri sadece ekonomik sebeplerle açıklayan ve bunu da toplumsal yapının bir sonucu olarak gören araştırma ve gözlemciler kuşkusuz doğru söylüyorlar ancak sadece bu yapının bu davranışı şekillendirdiği hükmü; sosyolojinin bugünkü birikimlerine göre eksik bir değerlendirme olduğu açıktır. Burada göç ve göçün sonuçları ile ilgili olarak nesnel bir yapının belirleyici olduğunu ifade eden yaklaşımlar, göç ve göçle ilgili eylemlerin, karar vermelerin dinamik ve çok boyutlara sahip olduğunu göz ardı etmektedirler. Etnometodologlara ve özellikle Garfinkel’e (Slattery, 2011: 225) göre, ‘geleneksel sosyolojinin, toplumsal düzenin, sokaktan insanların görüşleri ve açıklamalarının ötesinde ve üzerinde kendine ait bağımsız bir gerçekliğe sahip olduğu’ kabulü yanlıştır. Bu yüzden etnometodologların, ana-akım sosyolojiye eleştirileri önemlidir. Etnometodologlar, toplumsal düzeni verili olarak, toplumsal davranışların üzerinde ve ötesinde bir şey olarak ve toplumsal olgular olarak almak yerine, sosyal gerçekliği sosyolojik araştırmanın temel nesnesi kılmaya çalıştılar. Etnometodolojiye göre, geleneksel sosyologlar, toplumsal dünyayı üyelerin bakış açısından görmeye veya onların gerçekte nasıl davrandıklarını anlamaya çalışmaktan çok, kendi 2

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


toplumsal hayat anlayışları ve yorumlarını toplumsal dünyaya empoze etmeye çalıştılar. İstatistikler, gerçek dünyanın zarafeti ve ince ayrıntılarını basitçe aktaramazlar. Buradaki temel yanılgının kaynağı Margaret Polama’ya göre ‘belki de natüralistik ya da pozitivistik sosyolojide en güçlü özelliklerden biri olan toplumsal fenomenlerin tıpkı doğa bilimlerinde olduğu gibi düzenlilik ve nedensellik kuralları içinde oluştuğuna dair inançtır. (Polama,1993:15) Böyle olunca sosyolojik kuram, fizikteki yerçekimi veya madde yoğunluğu kanununa benzer kanunlar arayışına dönüşmektedir (Polama,1993:15) Toplumsal aktörler, sadece toplumun kuralları ve düzenlemelerine tepki vermekle kalmaz, aynı zamanda onları yaratır ve hatta gündelik hayatlarında ihlal eder veya işletirler. Toplumsal kurallar, Garfinkel’e göre, Talcott Parsons gibi yazarlar ve işlevselcilikte betimlenenin aksine, sosyal sistemdeki ve ortak kültürdeki zorunlulukların sonucu değillerdir. İnsanlar, toplum tarafından kontrol edilen ve koşullandırılan pasif aptallar değillerdir. Onlar daha ziyade gündelik yaratma ve yeniden yaratma sürecinin aktif katılımcılarıdır (Slattery, 2011: 225226) Sosyal yapıdaki her eylem ve değişim, bir anlamda karşılıklı bağımlılık anlamına gelmektedir. Sosyolojik anlamda kentsel bütünleşme ve/veya kent kültürünü edinme olarak da ifade edilebilecek olan göçle ilgili değişim; genelde karmaşık, sorunlu ve sıkıntılı bir süreç olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun temel nedenleri değişimin kendisine, göç edenlerin sosyolojik profiline, göçmenleri göçe yönelten sebeplere, göç edenlerin kentteki mücadelelerine ve kentsel koşullara bağlıdır. İfade edilen yaygın örneğini daha çok yapısal işlevselci yaklaşımda gördüğümüz bu bakış açısı, göçmenleri pasif, edilgen, toplumsal koşulların şekillendirdiği birey ve gruplar olarak sosyolojik analize tabi tutmaktadır. Bu bağlamda göçmenler, göçün öznesi olmaktan ziyade, itici-iletici-çekici nedenler gibi toplumsal yapının belirlediği pasif bir durumu yansıtmaktadırlar. Halbuki, kente göç edenler, göç ve kentleşmenin salt nesnesi değildirler. Göçmenler veya kente yeni gelenler aynı zamanda göç, kentleşme ve kentlileşmenin öznesi konumunda da bulunmaktadırlar. Bu durum kentleşme ve kentlileşmeyi daha farklı bir yaklaşımla kavramlaştırmayı gerekli kılmaktadır. Erjem’e göre ‘Diyalektik ve etkileşimci yaklaşım olarak ifade edilen yaklaşım kentleşme ve kentlileşmeyi açıklamada daha tutarlı bir yaklaşım olarak’ değerlendirilmektedir. (Erjem, 2009:2) Buna göre Diyalektik ve etkileşimci yaklaşıma Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

3


dayalı bir analizde, değişimi, birey ve grupları göçe yönelten sebepleri, göçmenlerin iradelerini ve kentsel yaşamdaki mücadelelerini, onların sosyolojik profillerini, göç edilen kentin koşullarını ve göçü emebilme kapasitesini dikkate almak gereklidir. Bu yaklaşımdan hareketle göç, kentleşme ve kentlileşme olgusu incelendiğinde öncelikle şu saptamayı yapmak olasıdır: Göç, kentleşme ve kentlileşme sosyo-ekonomik ve kültürel bir değişim olarak ortaya çıkmaktadır (Erjem, 2009:2) Bir kuram olarak davranışçılığın bu karmaşık kavramı, açıklama düzeyi de yetersiz kalabilir. Bu kurama göre içinde davranışın var olduğu toplumsal veya fiziksel çevre, davranış tarafından etkilenir ve kendisi de çeşitli biçimlerde ona ‘karşılık’ verir. Bu tepki, -pozitif, negatif veya nötr- eyleyenin sonraki davranışını etkiler. Eğer tepki eyleyeni ödüllendirirse aynı davranışın gelecekte benzer durumlar için de ortaya çıkması olasıdır. Davranışçı sosyolog çevresel tepkilerin veya sonuçların tarihi ile şimdiki davranışın doğası arasındaki ilişkiyle ilgilenir. Verili bir davranışın geçmişteki sonuçları, onun şimdiki durumunu yönlendirir. Bu kurama göre geçmişte belirli bir davranışa neyin neden olduğunu bilmekle, eyleyenin şimdiki durumda aynı davranışı üretip üretmeyeceğini tahmin edebiliriz (Ritzer, 2011:277) Bireylerin göç etme davranışının oluşmasında, geçmişte gerek kendilerinin ve gerekse de başkalarının yaşamış oldukları tecrübenin etkisi mutlaka vardır. Önce göç yaşamış olanlar eğer başarılı bulunursa diğerlerinin göç etmelerini de kolaylaştırma yönünde etkiledikleri görülmektedir. Emerson’un ‘Toplumsal Alışveriş Kuramı’nın toplumsal alışveriş ağları üzerine yaptığı araştırmalarda, bu ilişkileri, birbirleriyle bağlantılı olarak ele alıp, daha büyük ağ yapıları içine yerleşmiş olarak görmeye doğru yönelmesi durumun karmaşıklığını anlamak için iyi bir model olarak görülmektedir. Emerson’un başlangıçta niyeti, ‘içinde toplumsal yapının bağımlı değişken olarak ele alındığı bir toplumsal alışveriş kuramı’ geliştirmekti (Ritzer, 2011:301). Bununla birlikte Emerson’un araştırması, toplumsal yapının ‘bağımsız değişken’de olabileceğini kısa zamanda kanıtladı; başka bir ifade ile (toplumsal) yapı sadece alışveriş ilişkileri tarafından belirlenmiyordu, alışveriş ilişkileri de toplumsal yapı tarafından belirleniyordu (Ritzer, 2011: 302). Bir sosyal sorunu bütün boyutlarıyla anlamaya çalışmak büyük bir iddiadır.Bu çalışmamızda, son yıllarda önemi artarak değişen ve bir 4

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


sosyal problem olarak bütün toplumu etkileyen göç olgusunu; genel olarak iç göçler ve sebepleri bağlamında bir Orta Anadolu gerçeği olarak, bölgeden bir örnek olduğunu düşündüğümüz Çankırı’dan Ankara’ya göçler ve sebepleri ve sonuçları ile incelenmeye çalıştık. Ancak yapılan araştırma ve gözlemlerimiz rehberliğinde, yaşanan sosyal olgunun belirli bir zaman ve belirli bir mekan parçasıyla sınırlı kalmak üzere boyutlarını anlamaya çalıştık. Bundan sonra yapılacak araştırmalara bir kaynak ve değerlendirme ölçüsü olması ve geniş anlamıyla bölgede oluşturulacak politikalara yardımcı olmasına bir katkı sunabilmesi temennimizdir. Çalışmada özetle aşağıdaki varsayımlar sınanmaya çalışılmıştır: Çankırı’dan Ankara’ya göç edenlerin betimsel olarak hangi özelliklere sahip oldukları ve bunun sosyolojik açıdan analizi, Göç edenlerin hangi sorunlar nedeniyle göç ettikleri, Çankırı’dan Ankara’ya göç edenler arasında mesleki farklılaşmanın var olup olmadığı, Mesleği uygulamada veya mesleğe yaklaşımda eskisi (göç etmeden öncesi ile ya da ilk yerleşim yıllarına göre) farklılıkların olup olmadığı, Eğitim seviyesi ile edinilen meslekler arasında bir ilişkinin olup olmadığı, Kentte kalış süresine bağlı olarak mesleki anlamda kuşaklar arasında bir farklılaşmanın meydana gelip gelmediği, Tasarrufların nasıl değerlendirildiği, Çankırı’nın hangi özellikteki köy, kasaba ya da ilçelerinden daha çok göç hareketlerinin olduğu, Göç edenlerin çocuklarının eğitim ve okula olan ilgilerinin nasıl olduğu, bir meslek sahibi olup olmadıkları ve hangi mesleklere yöneldikleri, Geri dönmek isteyip istemedikleri gibi konular, araştırma projesi kapsamında hazırlanan anket ve yarı yapılandırılmış görüşme teknikleriyle anlaşılmaya çalışılmıştır. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

5


1. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE PROBLEM Günümüzde göç olgusu her zaman ve her ülkede rastlanan bir olgudur. Boyutları farklı bile olsa göç olgusu varlığını her alanda ve her yerde göstermektedir. Aslında sosyal bir hareketlilik olan göç olgusu, gelişmekte olan ülkeler için olumsuz sonuçlar doğurabilecek sonuçları da beraberinde taşıyan bir kavramdır. Bu yüzden göç olgusu çözülmesi gereken bir sorun özelliği taşımaktadır. Türkiye’de iç göç olgusu genel çerçeve ile göz önüne alındığında, göç hareketinin göç edilen bölgeye bazı yükler getirdiği ve bu yüklerin zaman içerisinde sorun haline geldiği de gözlemi yapılan ve araştırma sonuçları ile sabit olan bir gerçekliktir. Bu bağlamda göç olgusunun nedenleri ve sonuçları itibarıyla analiz edilip bir çözümlemeye tabi tutulup, uygulanacak çeşitli yöntemler ile sorunun ortadan kaldırılmasına yönelik çözüm önerilerinin tartışılması da gerekmektedir. Bu bağlamda bu araştırmada Çankırı’dan Ankara’ya Göç Hareketi ve sonuçları çeşitli bilimsel araştırma yöntem ve teknikleriyle çözümlenmeye çalışılmış, bu sosyal olayın tüm boyutları olmasa da geniş boyut ve evrenini kapsayan seçilmiş örneklem gruplarıyla sorun anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu merkezde göç edenlerin göç ettikleri yerlerde uyum sağlama problemleri ve eğitimle olan bağları ile birinci ve ikinci kuşağın meslekleri ve bu meslekleri tercih etmelerinde etkileyen faktörlerin neler olduğu gibi konu ve sorunların ortaya koyulması hedeflenmiştir.

2. AMAÇ Göç, sosyal bir olgudur. Çankırı ili genel itibariyle göç veren bir ildir. Göçün nerelere ve ne amaçla yapıldığına dair bilinen bir takım bilgiler olmakla birlikte bu konuda yapılmış bir bilimsel çalışmanın olmaması; konu hakkında sebepleri ve sonuçları itibarıyla sağlıklı değerlendirmelerin de yapılamaması gibi sonuçları beraberinde getirmektedir. Bu araştırmada en çok Çankırılı nüfusu içerisinde barındıran Ankara’ya olan göç incelenmiştir. Coğrafi yakınlık göçün meydana gelmesinde önemli bir etkendir. Daha çok sosyo-ekonomik ve kültürel sebeplerle meydana gelen göçün insanların beklentilerini karşılayıp karşılamadığı, karşılaşılan zorluklar, her göçmen için ayrı bir zorluklar kümesidir. Böyle bir çalışmada amaç, Türkiye’nin yaşadığı bu gerçekliğe bir de Çankırı’dan bakabilmeyi sağlamaktır. 6

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Göç edilen yerde gelişen hemşerilik ve mesleki dayanışma sosyal, siyasi, kültürel ve ekonomik sonuçları olan bir olgudur. Bu araştırmada, göçün betimsel anlamda bir tasviri yapılacaktır. Göçün nasıl bir mesleki farklılaşmayı sonuç verdiği, yatırımların nasıl değerlendirildiği, memlekete dönmek istenip istenmediği gibi konular anlaşılmaya çalışılmıştır. Mesleki olarak var olan çeşitlilik ve göç edilen yere uyum gibi sorunların sebeplerinin de anlaşılmaya çalışıldığı böyle bir çalışma ile literatüre küçük bir katkı sağlamak temel bir amaçtır. Araştırma sonuçlarının oluşturulacak göç ve göç sonrası politikalara ve uygulayıcılara mütevazı bir katkıda bulunması da araştırmanın hedefleri arasındadır.

3. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI VE SINIRLILIKLARI Araştırma, Çankırı’dan Ankara’ya zaman içerisinde göç etmiş ve Ankara il sınırları içerisine yerleşmiş olan Çankırılıları kapsamaktadır. Araştırma, genel olarak birkaç kavram üzerine kurulmuştur: Çankırı’dan Ankara’ya göç edenler ve bu göç edenlerin kır, kent kökenleri, mesleki çeşitlilikleri ve hangi iş kollarında istihdam olundukları ve bu mesleği seçmelerini etkileyen faktörlerin neler olduğu gibi sorun alanlarının tespitine yöneliktir. Aynı zamanda göç edenlerin kendilerinin ve çocuklarının büyük şehre uyum sorunları, geri dönmek isteyip istemedikleri, eğitime olan ilgilerinin tespit edilmesi gibi konular da araştırmanın kapsamı içerisindedir. Bu anlamda göçün aile yapısı üzerinde etkileri, bireyler arası ilişkiler ve bireylerin çevreyle ilişkileri ve çevrenin bireyler üzerindeki etkileri ağ teorisi çerçevesinde anlaşılmaya çalışılmıştır. Göç eden kitlenin tam anlamıyla bilinememesi ve büyüklüğü; araştırma evreni içerisinden seçilecek örneklemin de evreni temsil edebilme kabiliyetleri çerçevesinde 521 haneden oluşan bir örneklem üzerinde çalışılmasının uygun olduğu düşünülmüştür. Araştırma konusu olan göçmenlerin duygu düşünce ve davranışlarının zamanla değişebileceği gibi yerleşme, mekan ve iş değişiklikleri de yaşayabilecekleri göz önünde bulundurularak, araştırma sonuçları ve değerlendirmelerin, araştırmanın yapıldığı zaman dilimi ile sınırlı olduğu düşünülebilir. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

7


Araştırma 521 katılımcıdan meydan gelen bir örneklem grubu ile sınırlıdır. Dolayısıyla elde edilen sonuçlar da öncelikle bu sınır kapsamında düşünülmelidir. Ancak bu sonuçların benzer özellik gösteren diğer bölgeler ve göçmenler için de genellemelerde bulunma imkânı verebileceği düşünülmektedir.

4. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ 4.1. Araştırmanın Yöntemi Teorik Çerçevesi Hakkında Araştırmanın modeli, araştırmanın konusunu tespitten, sonuçların sunulmasına kadar gerçekleştirilen faaliyetleri içeren sürecin bütününün adıdır. Bu süreç içinde, öncelikle araştırmanın konusu tespit edilir; amaçları belirlenir; kullanılacak metot ve teknikler saptanır; hipotezler ortaya konur; veriler değerlendirilerek araştırmanın sonucuna ulaşılır (Türkdoğan, 2000; 190). Bu teorik çerçeve ışığında problem alanına bakıldığında Çankırı’dan Ankara’ya olan göçle ilgili, adres kayıt sistemleri, belediyeler, muhtarlıklar, hemşeri dernekleri göçün adresi konusunda yeterince bilgiye sahiptirler. Yani göçe konu olan göçmen kitlesinin yaşadığı araştırma evreni ve bu evrenle ilgili adresler büyük oranda bilinmektedir. Ankara’da yaşayan yoğun bir Çankırılı nüfusun kayıtlarda mevcut olduğu bilinen bir gerçektir. Öncelikle bu ailelere yeterli örneklem seviyesini oluşturmak üzere ulaşılması planlanmıştır. Gerek yaptığımız çalışmaların bulguları ışığında ve gerekse gözlemlerimiz ve kayıtların ışığında Çankırı’dan göç edenlerin ailelerinin verdikleri bilgiler doğrultusunda, örneğin Keçiören ve Pursaklar ilçelerinin önemli oranda Çankırı’dan göç edenlerin yerleştiği yerler olduğu tespit edilmiştir. Göç araştırmalarında sıkça başvurulan ‘izleme tekniği’ kullanılarak hem Çankırı’dan, hem de göç edilen yerlerdeki yerleşim yerlerinden adresler tespit edilerek ön bilgiler derlenmiş, alınan adreslere gidilerek hazırlamış olduğumuz soru kağıdı (anket) ve mülakat formu ile derinliğine yaptığımız görüşmeler ile gerekli tüm bilgilerin ilk elden ve asıl kaynaklardan alınması sağlanmıştır. 4.2. Araştırma Modeli Model, araştırmanın amacına uygun şekilde verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve çözümlenmesi için gerekli şartların düzenlenmesi 8

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


ile ilgilidir. Gerekli şartların düzenlenmesinde tarama ve deneme olmak üzere iki temel yaklaşım vardır. Araştırmacı belirlediği hedefler çerçevesinde bu yaklaşımlardan birisini veya her ikisini kullanır (Karasar, 2000; 76). Araştırmanın temelini sahadan derlenen anket ve mülakat formları aracılığıyla toplanan verilerin yanında literatür taraması, odak grup görüşmeleri ve istatistikler oluşturmuştur. 4.3. Evren ve Örneklem Araştırmanın evrenini Çankırı’dan Ankara’ya göç ederek burada yaşamını sürdüren insanlar oluşturmaktadır. Araştırma örnekleminde “iradi” olarak seçilen merkez ilçelerde “basit tesadüfî örnekleme” yöntemi uygulanmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hazırlamış olduğu 2012 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) nüfus sayımı sonuçlarına göre Çankırı belediye sınırları işinde toplam 74.192 kişi yaşamaktadır. Ankara’da yaşayan Çankırılı nüfus bu nüfusun 3-4 katı büyüklüğünde bir nüfustur. Bilimsel yeterlilik açısından evrenden seçilen 521 denek araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. 4.4. Verilerin Toplanması Teorik çerçeve oluşturulduktan sonra bu doğrultuda anket hazırlanmıştır. Anket uygulamasına geçmeden önce, bir grup katılımcıya pilot uygulama yapılmış olup, gelen eleştiri ve öneriler doğrultusunda bazı ifadeler değiştirilmiş, sadeleştirilme yoluna gidilmiş veya soru formundan çıkarılmıştır. Bu aşamalardan sonra anket metni çoğaltılmış ve belli bir eğitim sürecinden geçirilen anketörlerimizle, aslen Çankırılı olup Ankara’ya göç eden ve burada yaşayan farklı kesimlere uygulanmıştır. 4.5. Verilerin Analizi Yapılan anket çalışması sonucunda elde edilen veriler ham bilgiler olup çoğu zaman bu haliyle fazla bir şey ifade etmemektedir. Bu sebeple bilgilerin toplanması kadar, bu bilgilerin belirli metot ve teknikler kullanılarak anlamlı veriler haline getirilmesi gerekmektedir. Bu bir bakıma hammaddenin mamul madde ya da ürün haline getirilmesidir. Bu bağlamda araştırma verilerinin değerlendirilmesinde çeşitli istatistiksel tekniklerden yararlanılmıştır. Tüm istatistiksel işlemler SPSS 16.OO ile yapılmıştır. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

9


4.6. İlgili Araştırmalar Literatürde, Türkiye’deki iç göç hareketleri ile ilgili yapılan çok araştırma mevcuttur. Bu araştırmalar, yöresel ve genel anlamda iç göçleri incelemişlerdir.Bütün bu araştırmalara ulaşılması ve burada ifadesi mümkün değildir. Ancak bu alanda yapılan birkaç araştırma bu çalışma kapsamında burada zikredilecek olunursa, Cumhuriyet’ten günümüze kadar belli periyotlarla yapılmış çeşitli araştırmalar dikkat çekmektedir. Bunlar arasında, M. Demirci ve B. Sunar (1998), Cumhuriyet Dönemi nüfus sayımlarından elde edilen veriler ile iç göç olgusunu değerlendirmişlerdir. İçgöçlerin oluşumunda etkili olan faktörleri belirlemeye çalışan, J. M. Munro (1974)’nun, 1960 ve 1965 dönemindeki yapmış olduğu araştırmalar ve yine dönemin devamı niteliğindeki başka bir araştırmayı, Samira Yener (1977)’in 1965–1970 dönemlerinde, iller arası göçleri ve göç edenlerin çeşitli niteliklerini araştırmıştır. Göç veren yerleşim merkezlerindeki durumu araştıran E. Tümertekin (1977), Türkiye’de 1970–1975 dönemi iç göçlerin nedenlerini araştıran R.Doh (1984), 1965- 1985 dönemi göçleri ve göçerlerin sosyo-ekonomik niteliklerini inceleyen T. Kocaman ve S. Bayazıt (1993)’ın çalışmaları dikkat çekmektedir. R. Yamak ve N.Yamak (1999), 1980 ile 1990 dönemi, illerin gelir düzeyi ile göç olgusunu beraber analiz etmiş ve göçün oluşmasında gelir faktörünü incelemişlerdir. W. Tobler (1995), 1885 yılında Ravensteın tarafından yazılan göç kanunlarının geçerliliğini sorgulamıştır. Ayşe Gedik (1998), içgöç araştırmalarında nüfus sayımları ve daimi ikametgâh adres kayıtları verilerinin üzerinde durmuştur. Ş.Üçdoğruluk (2002), İzmir iline olan içgöç hareketini araştırmış, T.H. Gür ve E. Ural (2004), Türkiye’deki içgöç hareketinin nedenlerini çekici ve itici faktörler çerçevesinde incelemişlerdir. Hacı Kurt (2006), 2002 yılında yapılan araştırmasında, çeşitli kent ve kırsal merkezlerde içgöç olgusunu incelemiştir.

10

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


BÖLÜM I KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1. GÖÇ KAVRAMI Göç olgusunun çok çeşitli tanımları yapıla gelmiştir. Bu olguyu değişik bilim dalları değişik biçimlerde tanımlama girişiminde bulunmuşlardır. Burada kısaca bu tanımlardan bahsedilebilir: Birey ve grupların ekonomik, sosyal, kültürel vb. nedenlerden dolayı bir yerden başka bir yere gitmelerine göç denir (Kızılçelik ve Erjem, 1996: 223). Göç, nüfusun devamlı yaşama bölgelerini kişisel olarak, aileler veya gruplar halinde terk edip, geçici veya sürekli olarak yaşamak amacıyla bir yerden başka bir yere gidilmesi hareketidir (Doğanay, 1991:589). Sunday’a (Sunday, 1972:77) göre göç; kent, köy gibi yerleşme birimlerinden diğerine yerleşmek için yapılan nüfus hareketleri olarak tanımlanırken, Türk Dil Kurumu (TDK)’nun Türkçe Sözlüğü’ndeki tanıma göre ise göç, ekonomik, toplumsal veya siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitmesi, taşınma, hicret, muhaceret olarak tanımlanmaktadır. Yine başka bir tanımlamaya göre de göç, “insanların gelecekteki yaşantılarının bir bölümünü ya da tamamını geçirmek üzere bir yerleşim yerinden diğerine, yerleşmek amacıyla yapmış oldukları coğrafi nitelikteki yer değiştirmelerdir” (Demir, 1996). Özer‟e (Özer, 2004:11) göre ise göç, ‘coğrafi mekân değiştirme sürecinin sosyal, ekonomik, kültürel boyutlarıyla toplum yapısını değiştiren nüfus hareketleri” olarak tanımlanmaktadır. Bütün bu tanımların hepsinin de ortak noktası, göçte, bir toplumda yaşayan insanların aynı toplum içerisinde veya o toplumdan dışarıya Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

11


doğru olmak üzere bir sosyal hareketlenmenin var olduğudur. Buna kısaca ‘yer değiştirme’ denilebilir. Bunun ölçeği ayni köy, kasaba veya mahalle içerisinde olabileceği gibi, bir ülkeden başka bir ülkeye şeklinde de olabilir. Bu hareketlenmede temel amaç, insanın hayatını sürdürmek için daha iyi ve sağlıklı ortamları tercih yönündeki rasyonel veya irrasyonel yönelimleridir. ‘Rasyonel Seçim Kuramı’ çerçevesinde göç eyleminde, ‘eyleyenlerin belli bir amacı veya belli bir niyete sahip oldukları’ görülmektedir. Odak noktasında bir ‘aktör’ olarak insan veya insanların var olduğu kurama göre bir göç eyleminde veya herhangi bir eylemde, eyleyenler (aktörler), eylemlerinin yöneldiği sonuçlara veya amaçlara ve buna bağlı olarak da tercihlere (veya değerlere, yararlara) sahiptirler (Ritzer, 2011: 277). Bir göç eylemi üzerinden Rasyonel Seçim Kuramını anlamaya çalışırsak, eyleyenlerin amaçları veya niyetleriyle başladığı halde eylem üzerindeki en az iki kısıtlamayı hesaba katması gerektiği dikkat çekmektedir. Birincisi kaynakların azlığıdır. Eyleyenlerin, farklı kaynaklarının olmasının yanı sıra başka kaynaklara, farklı erişimleri de söz konusudur. Kaynağı çok olanlar için amaca ulaşmak görece kolay olabilir. Bununla birlikte az kaynağı olanlar için amaçların elde edilmesi ya zordur ya da olanaksızdır. İşte bu durumda fırsat maliyetleri fikri, kaynakların azlığıyla ilişkilidir. Eyleyenler, belirli bir hedefi kovalarken, sonraki en çekici eylemlerinden vazgeçmenin maliyetine dikkat etmeleri de gerekmektedir (Ritzer, 2011: 278). Yani bu teoriye göre atasözü olarak zikredilen ‘pirince giderken eldeki bulgurdan da olma’ durumu, her göç aktörü için geçerlidir. Çünkü göç edilen yer her zaman eski durumdan daha iyi olmayabilir. Her zaman bir fiziki mesafede gerçekleştirilen devinime işaret eden ve önemli bir toplumsal olgu ve aynı zamanda bir nüfus hareketi olan göçler, değişik şekillerde sınıflandırılmaktadır. Göçte en genel anlamıyla bu devinim 2 çeşit olabilmektedir: (Fichter, 1990: 155) Zorunlu ya da otoriter bir baskıyla yapılan göçler, Gönüllü ya da serbest irade ile yapılan göçler. Zorunlu göçler, belli bir otorite tarafından sosyal, ekonomik, güvenlik vb. sebeplerle göçe tabi tutulan kişi ya da toplulukların, kendi rızaları dışında hareket ettirilmeleridir. Bu anlamda zorunlu göçler, tanımdan da anlaşılabileceği gibi yerinden olmuş kişileri; evlerini hem çatışma ve şiddet yüzünden terk edenleri, hem de doğal ya da insan 12

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


kaynaklı felaketler yüzünden ayrılmak zorunda kalan kişileri kapsamaktadır. (Kalaycıoğlu ve Ege, 2008: 19-20) “Zorla ya da zorunlu olarak evlerinden veya sürekli yaşamakta oldukları yerlerden, özellikle silahlı çatışmaların, yaygın şiddet hareketlerinin, insan hakları ihlallerinin veya doğal ya da insan kaynaklı felaketlerin sonucunda veya bunların etkilerinden kaçmak için, uluslararası düzeyde kabul görmüş hiç bir devlet sınırını geçmeksizin kaçan ya da bu yerleri terk eden kişiler ya da gruplar” zorunlu ya da otoriter bir baskıyla yapılan göçler sınıfında değerlendirilmektedir. (BM, 2005: 1). Göç kararı, göç eden insanlarca gönüllü olarak verilmiş ve göç eylemine katılanlar bu harekete kendi istekleriyle katılmışlarsa, gerçekleşen göç gönüllü ya da isteğe bağlı göç olarak tanımlanmaktadır (Barut, 2001: 8). Bireylerin daha iyi iş, gelir ve yaşam koşulları elde etmek ve çeşitli sosyal imkânlardan faydalanmak ümidiyle, kendi istekleri doğrultusunda serbestçe yer değiştirmeleri (Merter, Talas, 2013:132; Akkayan 1979). diye de tanımlanan serbest (gönüllü) göçler her toplumda her kesim insan tarafından gerçekleştirilmektedir. Özgür devinim olarak da adlandırılan serbest veya gönüllü göçlerin sebepleri, zorla yapılan devinimlerden daha farklıdır. Bu durum aynı zamanda, daha çok göç eden insanlar açısından göç kararının alınış süreciyle ilgili bir durumdur. Burada bireyler göç etme kararını hiçbir baskı veya otoritenin etkisi altında kalmaksızın kendi iradeleriyle vermektedirler. Kişilerin bir coğrafi alandan diğerine gönüllü devinimlerini belirleyen sayısız faktörler vardır. Çalışmamızın esasını da oluşturan bu göç tipi sosyal yapıyı anlamak için daha çok sosyolojik öneme sahiptir (Kalaycı; 1995: 28). Başka bir sınıflandırma ölçeğine göre ülke sınırları baz alınarak gerçekleşen göçleri 2 kısma ayırmak mümkündür: 1.1. İç Göçler Bir memleketin veya devletin kendi sınırları dahilinde cereyan eden göçler olarak tanımlanmaktadır. (Meydan Laurusse; 221). Yani bir ülke sınırları içerisinde oluşan nüfus hareketleridir. Temel sebep ekonomik olmakla birlikte sosyal ve kültürel şartların iyileştirilmek istenmesi (Bahar, 2008: 262) gibi faktörlerin bu göçe sebep olduğu çeşitli araştırmalar vasıtasıyla ortaya konulmaktadır. İç göçler, bir ülke içinde bölge, kent, kasaba ve köy gibi yerleşim yerlerinden yine ayni ülke toprakları Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

13


içerisinde bir başka yerleşim yerine yerleşmek amacıyla yapılan nüfus hareketleridir. Bir nevi ziraattan endüstriye akın olarak tarif edilen iç göçler, her ülkede değişik zaman dilimleri içerisinde ve çeşitli amaçlarla gelişmiş olan sosyal hareketlerdir. Çalışma konumuz da olan bu göç tipi hem ülkeler açısından hem de göç edilen ve göç için gidilen yerler açısından sosyal, ekonomik ve kültürel olarak önemli sonuçları olan nüfus değişimleridir. Ayni zamanda ülkelerin ve kentlerin gelişmişlik göstergelerinden biri olarak da kabul edilmektedir. 1.2. Dış Göçler Bir ülke sınırları dışına doğru yapılan göçlerdir. Belli bir süre ya da devamlı olarak kalmak üzere çalışmak veya yerleşmek amacıyla o ülkenin sınırlarını aşarak yapılan nüfus hareketleridir. (Sunday, 1972:77) Petersen (1996: 6-11), göçün dört değişik türü olduğunu savunmaktadır: İlkel göçler, zorlama ile yapılan göçler, serbest göçler ve kitlesel göçler. 1.2.1. İlkel Göçler İlkel göç denilince akla insanlığın ilkel dönemi değil, doğal afetler karşısındaki çaresizlikten kaynaklanan göç hareketleri konu edilmektedir.(Yalçın, 2004:14) 1.2.2. Zorlama ile Yapılan Göçler İlkel göçlerde itici faktör doğal yapı iken, bu tip göçlerde daha çok sosyal yapı itici rol oynamaktadır. Bu göç türü de kendi içinde iki farklı şekilde görülmektedir: Birincisinde göçe tabi topluluk göç etme konusunda az çok kontrolü elinde tutabilirken, ikinci grupta ise bu kontrol, göç eden grubun elinden tamamen alınmıştır (Yalçın, 2004:14). Yani bu göç türünde belli bir otorite tarafından (sosyal, ekonomik, güvenlik vb. sebeplerle) kişi ya da topluluklar kendi rızaları dışında hareket ettirilmektedirler. Zorunlu tip devinim çeşitli şekillerde olabilmektedir. İstenmeyen kişilerin sürgün edilmesi, toplama ve rezervasyon kamplarına yerleştirilmesi, köleleştirilmiş kişi ve grupların taşınması gibi sebeplerle gerçekleşebileceği gibi devletlerin (çeşitli sosyal, ekonomik ve güvenlik gibi sebeplerden dolayı) nüfusta yarattığı mobilite hareketlerini de bu göç türü içerisinde değerlendirmek mümkündür (Akkayan, 1979: 23). 14

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


1.2.3. Serbest Göçler Kişi ya da toplulukların herhangi bir dayatma olmadan kendi özgür iradeleri ile verdikleri kararlar yoluyla gerçekleşen göçlerdir. Bu göçler genellikle insanların daha iyi bir yaşam sürme gibi bireysel birtakım sebeplerle ya da kendi emellerini yerine getirmek için gerçekleştirdikleri göçlerdir. 1.2.4. Kitlesel Göç “Kitlesel göçler, serbest göçlerin sonucudur. Serbest göçle az sayıda öncü bireyin başka bir yere göçerek ülkeleriyle bir çeşit bağ kurmaları sonucunda o ülkeden göç edenlerin sayısı hızla artmakta ve kısa sürede çekici etkenler nedeniyle göç kitlesel bir görünüme bürünmektedir ( Yalçın, 2004: 16). Bu sınıflandırmalardan başka göçleri sınıflandıran başka sınıflandırmalar da vardır. Bunlardan Özcan, (Özcan,1998:83) makalesinde şöyle bir sınıflandırma yapmaktadır: 1. Geçici Göçler a. Mevsimlik b. Günlük ve kısa dönem 2. Transferler a. Tayin ve görev nedeniyle göç edenler 3. Uzun Dönem Göçleri a. İş ve çalışma nedeniyle göç edenler b. Hayat boyu göçmenler c. İskan ve çeşitli nedenlerle göç ettirilenler 4. Göçmen olmayanlar a. Hiçbir zaman göç etmeyenler b. Potansiyel göçmenler

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

15


2. ÇEŞİTLİ GÖÇ TEORİLERİ 2.1. Ravenstein’in Göç Kanunları Göç olgusu üzerine yazılan ilk açıklayıcı bilgi 1885 yılında Ernst Georg Ravenstein tarafından yazılan ‘The Laws of Migration’ (Göç Kanunları) isimli yazıdır. İngiltere nüfus sayımı verilerini kullanarak göçle ilgili birtakım sonuçlara varmış olan Ravenstein’in bu çalışması, bu konudaki bilinen ilk çalışmalardandır. Göç konusunu ele alan çalışmasında Ravenstein, göç olgusunun çeşitli kanunlara bağlı olduğunu ve bu kanunlara bağlı kalınarak göç eyleminin gerçekleştiğini iddia etmiştir. Bu kanunlar şöyledir (Grigg, 1977: 41-55): 1. Göçmenler, kısa mesafelerde hareket (göç) ederler. 2. Göçmenler hedefledikleri merkezlere adım adım ilerlerler. 3. Uzun mesafeye göç edenler, ticaret ve sanayi bakımından gelişmiş merkezlere göç etmeyi tercih ederler. 4. Her göçmen akımın, bir aksine-akımı vardır. Oluşan her göç, telafi edici karşı bir akım üretir. (Göç veren merkezde, göçerlerin yarattığı boşluklara, başka merkezlerden gelen göçerler yerleşir). Dağılım süreci bu emilimin (göç alımının) tam tersidir ve benzer özellikler gösterir 5. Kentsel yerleşim alanlarının yerlileri, kırsal alanlarda yaşayan yerlilere göre daha az göç etme eğilimindedir. 6. Kadınlar, erkeklere oranla daha çok göç etme eğilimine sahiptir, ama erkekler kadınlara oranla daha sık yer değiştirir ( hareket eder). 7. Göçmenlerin çoğu, erişkinlerdir; Aileler nadiren, göç eder. 8. Şehirler, gerçekleşen bu göç (hareket) dalgası ile daha çok büyür. 9. Göçerler göç ettikleri merkezlerin sanayi alanlarını ve ulaşım yollarını geliştirir. 10. Göç hareketinin büyük bir kısmı, kırsal alanlardan şehirleredir. 11. Göçün ana nedeni ekonomiktir. Ravenstein, 1889’da aynı adla yayınladığı makalesinde, kötü veya baskıcı kanunlar, ağır vergiler, kötü iklim koşulları vb. gibi durumlar göç dalgaları meydana getirse bile, bunların hiçbiri insanların 16

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


ekonomik anlamda daha iyi olmayı arzulayarak meydana getirdiği göç dalgalarıyla karşılaştırılamaz. (Ravenstein, 1889:286, Akt: Yalçın, 2004: 26). İlk olması bakımından önemli olan bu çalışma, sadece iç göçleri açıklamakta ve ülkeler arası göçlerle ilgili bilgi vermemektedir (Yalçın, 2004: 26). 2.2. Kesişen Fırsatlar Teorisi Bu teoriye göre belli bir uzaklığa göç eden insanların sayısı, gittikleri yerdeki fırsatların çokluğuyla orantılıdır. Yani gidilecek yerde iş bulma fırsatı fazla ise oraya göçecek insan sayısı da fazla olacaktır. Bu teoride göç özü itibarıyla matematiksel bir şekilde açıklanmaya çalışılmaktadır. Yalçın (2004: 29)’a göre bu teoriyi ülkemize uyarlayacak olursak, göçenlerin ‘nasıl olsa bize göre de bir şey vardır’ şeklindeki bir düşünceye tekabül ettiğini ifade etmektedir. Birçok durumda göç etmek isteyenlerin kalıp kötü hayat şartlarıyla mücadele etmek ya da başka bir yerde fırsat yakalamak seçenekleri arasında göç etmekten başka çıkar yol görememeleri, ülkemizdeki göçle ilgili alınan kararlarda önemli nedenlerin başında gelmektedir. 2.3. İtme-Çekme Teorisi Bu teori göç çalışmalarında en çok bilinen teorilerden biridir. Göç etmeyi düşünen insanın hem yaşadığı yerdeki zorluklar açısından, hem de gideceği yerdeki karşılaşacağı fırsatlar ve avantajlar açısından bir karar verme durumunda olduğunu belirtir. Göçe neden olan faktörler açısından sadece çekici nedenleri değil, itici nedenleri de dikkate alarak açıklamaya çalışır. Göçün nedenleri olarak insanları doğdukları yerden ayrılmaya zorlayan itici faktörlerin ve onları göç alan belirli bölgelere çeken çekici faktörlerin varlığını ifade eden teoriye göre, itici faktörler, düşük yaşam standardı, ve ekonomik fırsat yoksunluğunu içerirken; çekici faktörler; emeğe olan talep, ekonomik fırsatlar gibi etkenleri içermektedirler (Castles ve Miller, (2008), çev. Bal ve Akbulut, 2008:31). 2.4. Merkez Çevre Teorisi Bu teori, merkezdeki çok gelişmiş metropol ülkelerin çevresindeki az gelişmiş olan ülkeleri sömürmekte oluşu anlayışına dayalı olarak geliştirilmiştir. Modelin temelinde az gelişmiş ülke ekonomileGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

17


rinin ancak gelişmiş ülke ekonomilerine destek olacak biçimde geliştirildikleri ve oluşturuldukları anlayışı yatmaktadır (Kongar, 1982: 26). Az gelişmişlik olgusunun, uluslar arası düzeydeki ekonomik ilişkilerin içine oturtulması ile açıklanan merkez-çevre modeli, ülkemize Kadro Hareketi içinde geliştirilmiştir (Kongar, 1982: 25). Göçü uluslar arası boyutuyla ele alan kurama göre, merkezde yer alan ülkelere yapılan göçü, çevrede yer alan ülkelerin merkeze olan zorunlu bağımlılığı ile açıklamaktadır. Merkez-Çevre teorisi ‘Bağımlılık okulu’ tarafından geliştirilmiştir. Gelişmekte olan ülkeler ya da az gelişmiş dediğimiz ‘çevre ülkeleri’nin tüm yapıları toplumsal ve ekonomik olarak gelişmiş ülkeler tarafından belirlenir. (Kongar, 1982: 26). Önemli temsilcileri arasında Immanuel Wallerstein, Samir Amin gibi düşünürlerin olduğu ekole göre bütün dünya merkez ve çevre olarak ikiye ayrılmıştır. Bu iki grubun özelliklerine uymayan ülkelerin nasıl sınıflandırılacağı sorununa Immanuel Wallerstein, ‘Dünya Sistem Teorisi’ adını verdiği yeni bir teorik açılımla merkez-çevre yerine, merkez, yarı çevre, çevre olarak belirlenen grupların oluşturduğu ülkeler bazında yeni bir sınıflandırma yapmıştır (Yalçın, 2004: 29). Burada da yine merkezin çevre ve yarı çevre ülkeleri sömürmesi söz konusudur. Dünya sistemi Teorisi, dünya ekonomisindeki eşitsiz ekonomik ve siyasal güç dağılımına vurgu yapmakta ve göç bu anlamda, sermaye için bir çeşit ucuz emek hareketi olarak görülmektedir. Bu şekilde de zenginleri daha da zengin yapmak için eşitsiz kalkınmanın ve yoksul ülkelerin kaynaklarının sömürülmesinin devamlılığını sağlamaktadır. (Castles ve Miller, (2008), çev. Bal ve Akbulut, 2008: 34). Tarihsel-Yapısalcı Yaklaşım olarak bilinen yaklaşımın da temel tezini bu ayni görüşler etrafında şekillendirdiği söylenebilir. Bir diğer yaklaşım da Marxist Teori olarak bilinen ve göçü, kapitalist sistemin yedek işçi ordusu sağlamak için gerçekleştiği ve bunun da işçi ücretlerini kontrol altında tutmak için yapıldığını iddia etmektedir (Şahin, 2010: 57). 2.5. Ağ (network) Teorisi Bu teori, herhangi bir yere göç akımının devam etmesinde, göç eden grupların gittikleri yerlerde oluşturdukları ağların etkisi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Önemli göç alan yerlerde göçmenlerin daha başlangıçta yerleşim yeri olarak kendi benzerlerine yakın yerleri tercih ettik18

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


leri ve büyükşehirlerde memleket ismiyle ifade edilen oluşumların varlıkları (mahalle ve semtler) dikkat çekmektedir. (Yalçın, 2004: 49-50). Bu teoriye göre yeni göçmen adayları daha önceden yerleşmiş yakınlarının bulundukları bölge ve yerleri tercih etmektedirler. 3. KENT, KENTLEŞME VE KENTLİLEŞME KAVRAMLARI Kırdan kente doğru yapılan göçleri ‘kırın itmesi’ ve ‘kentin çekmesi’ olarak inceleyen araştırmalar çoktur. Burada dikkat çeken nokta, kentlerde açık işsizliğin ve düşük istihdamın gittikçe artış göstermesine rağmen, kırdan kente göçlerin devam etmekte olduğudur. Bunun sebepleriyle ilgili yapılan araştırmalarda, çeşitli faktörlerin rol oynadığı ifade edilmektedir. Bu sebeplere geçmezden önce olguyu tanımlayan kavramlara kısaca bir göz atmakta fayda olduğu açıktır. 3.1 Kent Kavramı Ayırt edici özelliklere sahip kenti açıklamak için, Marksist kentsel sosyoloji ve Weberyen kentsel sosyoloji gibi pek çok kentsel sosyoloji yaklaşımı bulunmaktadır (Saunders, 2013:15). Kentler, ahlaki tutarlılığın parçalanması gibi temel süreçlerin (Durkheim), rasyonelliğin büyümesinin (Weber) ya da kapitalist üretimin gelişmesi sonucu ortaya çıkan yıkıcı güçlerin (Marks) canlı bir örneklemini sunabilirken, bu düşünürler için gerekli olan şey kent teorisi değil, kapitalizmin gelişmesi ile ortaya çıkan değişen sosyal ilişkilerin temelini açıklayan bir teoriydi ve her üçü de bu konu üzerinde çalıştı (Saunders, 2013: 17). Batıda kent olgusunu nüfus hacmiyle değerlendirmenin yetersiz olduğuna, kent birleşiminin daha karmaşık ve bütünlüklü bir konu şeklinde değerlendirilmesine dikkat çeken ilk sosyologların başında gelen Max Weber’e göre nüfus, tek başına kenti belirlemede bir ölçüt olamaz. Ayni zamanda sosyo-ekonomik, idari ve askeri (kale ve garnizon) açıdan kent nüfusunun ihtiyaçlarını da karşılayacak bir yapıda olması gerekmektedir (Weber,2000:73-91, Akt: Orçan, 2008: 12). Kısaca Weber, kenti kent yapan özellikleri şu şekilde sıralamaktadır: Birincisi, kentte, kent güvenliğini sağlamak için kale ve garnizon ve benzeri kurumların olması gerekir. İkinci olarak, kentin ihtiyaçlarını karşılayacak, üretilen malların sunulduğu bir pazar alanının olması gerekirken, üçüncü olarak kent topluluğu içerisinde yaşayan sorunları çözmek için bir özerk hukuk ve mahkemenin bulunması gerekmektedir. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

19


Dördüncüsü, kentin sürekliliği için bir birlik biçimi oluşturulmalıdır. Beşincisi de yöneticilerin, kent sakinleri tarafından seçimle gelerek, kendi kendini özerk bir biçimde yönetebilme kabiliyetinde olması gerekmektedir (Weber,2000:73-91, Akt: Orçan, 2008: 12-13). Max Weber, bu temel ölçütlerin yanında kentleri, üretim ve tüketim esaslarına göre de ikiye ayırmaktadır (Orçan, 2008:13): Daha çok tarım ekonomisine dayanan, atölyelerin ve küçük tarımsal faaliyetlerin yürütüldüğü, tüccarın daha aktif olduğu, rantçılığın ve ticaretin hakim olduğu tüketici kenti ile fabrikaların yoğunlaştığı, görece alışveriş ve ticaretin hakim olduğu üretici kentidir. Tüketici kenti, daha çok geleneksel toplumlarda görülen, küçük sanayinin olduğu ve dışarıya sınırlı ölçüde üretimde bulunan kentler olurken, üretici kenti ise geleneksel toplumdan ayrılarak, organik toplum özelliği gösteren ve fabrikaların olduğu kent dışı talepleri de karşılayan günümüz (büyük) kentlerinde görülebilen bir yapı arz etmektedirler. 3.2. Kentleşme Kavramı Kentleşme, toplumsal yapıda topyekün bir değişmeyi ifade etmekle birlikte temel belirleyicisi, genel olarak nüfus artışı, bu nüfusun kırsal bölgeler yerine kentsel bölgelerde yoğunlaşmasıdır ( Bal, 2008: 95). Bu farklılaşma, ekonomik, sosyal, siyasal, inanç ve kültürel anlamda kıra ait değerler de de bir değişimi ifade etmektedir. En kısa tanımıyla kentleşme ‘kentleri yaratan ve büyümelerini sağlayan nüfus hareketlerinin adı (Keleş, 1973:19) olarak tanımlanmaktadır. Tarihe ve çeşitli toplumlara bakıldığında, bu sürecin çok boyutlara sahip olduğu görülmektedir. Örneğin 19. yüzyıl kentleşmesine Keleş (1973:19), ‘Sanayi öncesi tipte kentleşme’ derken, daha sonraki dönemde ise sanayileşmeye koşut bir kentleşme olayı yaşandığını ifade etmektedir. Fakat İlginç olan nokta Keleş’e göre, günümüzdeki kentleşmenin, sanayileşme yerine, hizmet kesimindeki büyümeye koşut olarak oluştuğudur (Keleş,1970). Kentleşme sürecinin sebepleri ve mahiyeti sürekli değişme göstermektedir. Kongar’a (1982:23) göre ‘hiç kuşkusuz kentleşme sürecinin geçirdiği değişiklikler, kentlerin geçirdiği değişikliklere koşut’ olarak gerçekleşmektedir. Antikiteden Orta çağa, Orta çağdan günümüze dek uzanan kentleşme süreci, içinde oluştuğu topluma ve çağa göre zaman zaman birbirinden çok farklı nitelikler göstermiştir (Kongar, 1982:23). Bu yüzden Kongar’a göre bilimsel ve 20

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


soyut modeller çerçevesinde algılanan kentleşme süreci, bütün zamanlarda var olan değişiklikleri yansıtacak tek bir modelin içine hapsedilemez (Kongar, 1982:24). 3.3. Kentlileşme Kentleşme ile birlikte bir süreç ve önemli bir sorun olarak da kentlileşme olgusu dikkat çekmektedir. Kentleşme sadece köyden göçen birey sayısını ve buna paralel olarak çoğalan bina adedini ifade etmemektedir. Göçle ilgili yapılan araştırmalarda dikkat çeken bir konu göçerlerin kente uyumu ile ilgilidir. Göç eden kitle acaba kentle bütünleşebiliyor mu? Ya da göçmenlerin kente uyumla ilgili endişeleri ve sorunları var mı? Bütün bu vb. soruların cevabı aslında kentlileşme ile ilgilidir. Sorunların çözülmesi ve kente uyum sağlama bir süreçtir. Kentlileşme, kentte kalma sürecinde insanların kent kültür ve davranışlarına uyum sağlayabilme durumudur. Bu uyum kolay değildir. Göçmenlerin tavır, tutum ve davranışlarının değişmesiyle ilgili bir süreç olduğu için bir taraftan geleneksel yapının baskı ve izleri, diğer taraftan da kentin değişime zorlayan yapısı arasında kalan göçmenlerin uyum çabaları bu iki yapının baskısı altında şekillenmektedir. Bu baskılar altında şekillenen davranış değişiklikleri, beraberinde sosyal değişmeyi de getirmektedir.

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

21


22

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


BÖLÜM II TÜRKİYE’DE GÖÇ OLGUSU 1.TÜRKİYE’DE GÖÇ OLGUSU Türkiye’de iç göç araştırmalarında “S. Aral, G. Atalay, M. Cormeny, L.T. Erder, S. Öngür, F. Özbay, K. Özok, F. C. Shorter, E. Tümertekin, S. Yener, İ. Tekeli, B. Tekçe” gibi araştırmacılar 1975 öncesi dönemlerdeki iç göç çalışması yapmışlardır. (Tarih Vakfı, 1998: 78.) Samira Yener (1977: 73), 1965-1970 Döneminde İller Arası Göçler ve Göç Edenlerin Nitelikleri isimli çalışmasında 1965-70 dönemi göçleri ve göç edenlerin sosyo-ekonomik niteliklerini betimlemiştir R.Doh (1984: 49-61), Türkiye’de 1970–1975 dönemi iç göçlerin nedenlerini araştırmış ve bu dönem göçlerinin nedenlerini anlamaya çalışmıştır. Doh’a göre bu dönem Türkiye’deki iç göçün sebebi, kırsal nüfusun, tarımdaki karlı olmayan işlerinden ayrılarak, modern sektörün olduğu yerlere göç etmesidir. Dolayısıyla, Doh’a göre, kırsal iticiliğin yanı sıra, kentsel çekicilik de dikkate değer niteliktedir. Doh, yaptığı analizde, net göç oranları ile tarımsal istihdam oranı arasında negatif; tarımsal istihdam fırsatlarının artışı ile pozitif bir ilişki bulmuştur. Bu ilişki, tarımdaki fazla istihdamın göçü artırıcı; istihdam fırsatlarının ise, azaltıcı bir etkiye sahip olduğu şeklinde yorumlanabilir. R. Yamak ve N.Yamak (1999), 1980 ile 1990 dönemi iller gelir düzeyi ile göç olgusunu beraber analiz etmiş ve göçün oluşmasında gelir faktörünü incelemişlerdir. 1980-90 dönemi göç ve gelir arasındaki ilişkiyi konu alan analizlerinde, iller arası gelir farklılığının, göçü, önemli ölçüde etkilediği sonucuna varılmıştır. Adı geçen araştırmada R. Yamak ve N. Yamak, Türkiye’de göç ve gelir arasında anlamlı, pozitif bir ilişki olGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

23


duğunu ifade ile gelir farklılığının, göç oranındaki değişimin % 63’ünü açıkladığını belirtmektedirler. Analizleriyle, Türkiye’deki iç göçlerde net göç alan illerin gelirlerinin etkili olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. T. H. Gür ve E. Ural (2004), Türkiye’deki iç göç hareketinin nedenlerini çekici ve itici faktörler olarak incelemişlerdir. İ. Şanlı (1973)’da göçü, ‘Çekim Modeli’ ile inceler. Modelin temeli; iki yer arasındaki göçün, bu yerlerin coğrafi büyüklüğü ile doğru orantılı ve iki yer arasındaki mesafe ile ters orantılı olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Türkiye İstatistik Yıllığı, ilgili sayılarının verilerinde, göç çalışmalarında ortaya çıkan sonuçlara göre, Türkiye’de göç veren bölgeler genel olarak gelir düzeyi düşük Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleridir. Bu bölgelerin gelir düzeyleri dönem boyunca % 10’un altındadır. Gelir dışındaki faktörlere (terör, işsizlik gibi) bağlı olarak, bu bölgelerin göç oranları 1990’da önemli ölçüde artmıştır. Ancak bu oran, sonraki dönemlerde düşmüştür. Bunun sebebi Türkiye’de bölgeler arasında ekonomik eşitsizliğin var olmasıdır. Bireyler, bu eşitsizliğe duyarlı olarak, geri kalmış doğu bölgelerinden gelişmiş batı bölgelerine doğru göç yaşamışlardır. Buna göre Türkiye’ de iç göçün yönü “doğu-batı” şeklinde gerçekleşmektedir. İç göçler bakımından bölge düzeyindeki gelişmelerin benzeri, il bazında da beklenmektedir. Bununla ilgili yapılan çalışmalarda çıkan sonuçlara göre ekonomik gelişme ile birlikte bölgeler arası faktör ve dolayısıyla da emek hareketlerinin artması beklenmektedir. Bölgeler arası gelişme farklılığı büyük ise, net göç bakımından gelişmiş bölgeler ‘yığılma’, diğerleri ise, ‘boşalma’ merkezleri olmaktadır (Erkan,1994: 59). Kentleşme ve sanayileşme bakımından göçün, ‘ana çekim merkezi’ olan kentlerde yoğunlaşması, zamanla bu yerlerde ‘doygunluğa’ neden olmakta ve bu durumda da göç, bu merkezlerin çevresindeki göç alma kapasitesine sahip kentlere yönelmektedir (Cerit, 1986: 81) Kentleşme ve göç arasındaki ilişki de çalışmalara konu olmuş ve özellikle İstanbul, Kocaeli, İzmir, Ankara gibi illerin kentleşme oranlarının, sanayinin büyüme oranına nispeten daha yüksek olduğu belirtilmiştir. Bu durum, yani kentleşmenin sanayileşme ile bağlantılı gerçekleşmemesi, N. Pur (1974) tarafından, “Demografik Kentleşme” şeklinde ifade edilmiştir (Algan, 1988: 105-119). Ancak, Türkiye’de göçlerin yoğunlaştığı kentler, sanayileşmiş ve yüksek gelirli yerlerdir. Türkiye 24

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


İstatistik Yıllığı (2005: 354) verilerine göre en çok göç alan ve metropol olarak nitelendirilen bazı yerlerin 2001 yılı itibariyle GSYİH payları şöyledir: İstanbul (%) 21.3, İzmir (%) 7.5, Bursa (%) 3.6, Kocaeli (%) 5.1, Ankara (%) 7.6’dır. Bu şehirler, yaklaşık olarak Türkiye’deki gelirin hemen hemen yarısını almaktadırlar. Bir başka gerçeklik de, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001:31) verilerine göre Türkiye’de az gelişmiş bölgelerden iş olanaklarının daha elverişli olduğu sanayi ve ticaret merkezlerine olduğu kadar, iklim koşullarının daha elverişli olduğu turizm merkezlerine doğru yoğun bir gönüllü iç göçün yaşandığıdır. 2. TÜRKİYE’DEN YURT DIŞINA OLAN GÖÇLER Türkiye’de göç gerçeğinin en çok yaşandığı alan şüphesiz ki ülke içi göçler olmuştur. Bunun yanında göçlerin daha ilk başlangıç tarihi diyebileceğimiz dönemlerde ülke dışına da göçlerin var olduğu dikkatleri çekmektedir. Türkiye’den Avrupa’ya özellikle ve öncelikle de Batı Almanya’ya işçi göçü 1960’lı yılların başlarında başlamıştır. 1960’larda Avrupa’ya gidenler (birinci kuşak) emekli olmuş, bir bölümü Avrupa’da yerleşmiş, hatta iş kurmuş, bir bölümü ise Türkiye’ye dönmüştür. Onların yerlerini ikinci kuşak almış, üçüncü kuşak da işgücüne katılma çağına gelmiştir. Yurt dışı ile ilgili yapılan Türkiye’deki çalışmalara bakıldığında, yurt dışında çalışanların birikimlerini Türkiye’ye çekme, yatırıma dönüştürme vb. ödemeler dengesine ve kalkınma sürecine katkı boyutlarında yoğunlaştığı, toplumsal boyutuna ise ayni ölçüde eğilinmediği görülmektedir. Bir bakıma denilebilir ki, Türk göçmen işçisi, gerek bilim dünyası, gerekse kamu dünyası açısından ancak ‘homo economicus’ yönü ile ilgi uyandırmaktadır (T.C. BAAK, ‘Yurtdışına İşgücü Göçü ve Parçalanmış Aile, 1996: 1-2). Birinci Beş Yıllık Plan’da (1963-1968) dışa göç olayından söz edilmemektedir. İkinci Plan’da (1968-72) konunun adı geçmektedir. Yalnızca Üçüncü Plan’da (1973-78) ise Türkiye’nin ithal ikameci kalkınma planları için gerekli sermaye mallarının ithalatında ihtiyaç duyulan dövizin ana kaynağı olarak dış göç vurgulanmıştır. Bu dönem itibarıyla Avrupa ülkelerinin çoğu ise 1973-1974 yıllarında Türkiye’den işçi kabulüne son verdiler (Martin, 1991: VIII). Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

25


1970’li yılların ikinci yarısında, Avrupa ekonomilerinin, birinci petrol bunalımı sonrasında karşılaştıkları sorunlar, işçi çıkarmaları ve işsizlik sorununu gündeme getirdiğinde de yabancı işgücünün ‘geriye dönüş’ süreci araştırmalara konu olmaya başlamıştır. (T.C. BAAK, ‘Yurtdışına İşgücü Göçü ve Parçalanmış Aile, 1996: 2). Yurt dışına olan göçler açısından konumuzla ilgili olarak belirtilmesi gereken önemli bir husus, yurt dışına göç edenlerin ve ailelerinin statüleri genellikle yükseldiği ancak göç veren köylerde ve kasabalarda bu göçlerin bir kalkınmayı sağlayamadığı gerçeğidir. Bunun yanında ‘1960’lı ve 1970’li yıllarda yurt dışına işçi gönderen bölgelerin genellikle bugün de göç veren bölgeler olduğu’ dikkat çekmektedir (Martin, 1991: 123). Yurt dışı göçlerle ilgili bir başka gerçek de; her ne kadar göçmenlerin çoğu niteliksiz işçiyse de, çok sayıda nitelikli Türk işçisinin de yurtdışına gitmiş olduğudur. Döviz gelirlerinin değerlendirilmesi noktasında ise Türkiye’ye gönderilen işçi dövizleri, göç etmeyenler için iş olanağı yaratmak amacıyla fabrika yatırımları yerine arazi ve konut alımında kullanıldı ve geri dönen işçilerin çoğu ya emekli aylığıyla geçindi ya da kazandıkları yeni becerileri Türk sanayilerinde kullanmak yerine hizmetler sektöründe küçük çaplı işyerleri açarak değerlendirdiler (Martin, 1991: 6). Türkiye’den dış ülkelere ve özellikle de Avrupa’ya olan göçlerle ilgili yapılan araştırmalar çok yeterli olmamakla beraber bu göçlerin sorunları ve nitelikleriyle ilgili değerlendirmeleri bu araştırmalara havale ederek, asıl çalışma alanımız olan iç göçlere eğilmek yerinde olacaktır. 3. TÜRKİYE’DE İÇ GÖÇ SORUNU VE GÖÇLERİN YÖNÜ 3.1. Türkiye’de Kırdan Kente Göç İç göç, bir ülke sınırları içinde olan nüfus hareketlerine denilmektedir. Çeşitli sebeplere bağlı olarak gerçekleşen bu göç tipi esas itibariyle üç farklı şekilde gerçekleşmektedir: 1.Kırdan Kente Göç 2. Kırdan Kıra Göç 3. Kentten Kente Göç (Tümertekin, 1968:35) 26

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Türkdoğan,(1977: 299), Türkiye’de göçlerin önemli bir özelliğinin iki yönlü oluşu olduğunu ifade etmekte ve bu göçlerin seyir yönünün şu şekilde gerçekleştiğini belirtmektedir: 1. Küçük köylerden büyük köylere, kasabalara ve 2. Köylerden şehirlere olan göçler. Türkdoğan’a (1977: 300) göre dünyanın diğer bölgelerinde köylerden şehirlere akına sebep olan faktörler Türkiye’de de mevcuttur. Türkiye’ye has şekilleri ile bu faktörler şunlardır: 1.Mevcut arazi üzerine, tarım bölgelerindeki yüksek doğum ve azalmakta olan ölüm nispeti sebebiyle, artan bir nüfus baskısı, 2.Zirai makineleşme, 3.Bilhassa şehirlerin ve büyük kasabaların cazibesi. Sezal (1997: 150) ise aynı olguyu Türkdoğan’dan biraz farklı olarak Türkiye’de göçlerin yönünün ve doğrultusunun dört şekilde gerçekleştiğini ifade etmektedir: 1.Kır-Kır, 2.Kır-Kent, 3.Kent-Kent 4.Kent-Kır Fakat Türkiye’deki şehirleşmenin büyük oranda ‘kır-kent’ ya da ‘köyden-kente göç’ şeklinde olduğu da bilinmektedir. O’na göre Türkiye’deki iç göç dört ayrı kategoride incelenecek bir özellik göstermektedir (Sezal: 1997: 150): 1- Köyden şehirlere basamaklı göçler, 2- Köyden büyük şehirlere sıçramalı göçler, 3- Şehirlerarası basamaklı göçler ve 4- Şehirlerden büyük şehirlere sıçramalı göçler. Yukarıda ifade edildiği doğrultuda Kızılçelik ve Erjem (1996: 269)’e göre de Türkiye’de iç göçlerin temel özelliğinde dikkat çeken faktör, bunların, kırsal alandan kentlere ve az gelişmiş yörelerden daha gelişmiş yerlere doğru olmasıdır. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

27


Günümüzde köyden köye olan göçlerin oldukça azaldığı görülmektedir. Bazı dönemler itibarıyla köylerden başka köylere veya kasabalara göçler olmuştur. Örneğin, 1940-1955 yılları arasında nüfusu 2.000’in üzerinde olan köyler sayısında % 203 artış olduğu (bunun sebebinin de her sayımdan önce tabii nüfus artışı ile birlikte) köyden köylere göçlerin sonucu olduğu ifade edilmektedir (Türkdoğan, 1977: 299). Türkiye’de 1950 yılına kadar il içi göç ve mevsimlik işçi göçü ile karşılaşılırken, bu yıllarda başlayan ekonomik canlanma ile iller arası iç göç hareketlerinin yoğunlaştığı dikkat çekmektedir. 1950 yılından sonra tarımda kaydedilen gelişmelerin yanında karayolu, liman, hidroelektrik santrallerinin inşası ve sanayi bölgelerinin kurulması ile yeni iş sahalarının oluşturulması iç göçleri tetiklemiştir. 1960-1965 yılları arasında göç eden nüfus oransal olarak en yüksek seviyesine ulaşmış ve bu dönemde 4 milyona yakın kişi (toplam nüfustaki payı %16.1) göç etmiştir (Pazarlıoğlu, 2009). 1975-2000 dönemi göç verilerine göre, gerek iller arasında gerekse il içindeki göçlerde sürekli bir artış gözlemlenmiştir. Söz konusu dönemde mutlak rakamlarla yaklaşık 19.5 milyon kişi göç etmiştir. Kırdan kente göçlerin daha fazla olduğu şeklinde bir görüş hakim olmasına rağmen, 1975-2000 dönemindeki göçlerin yarıdan fazlası şehirden şehre göçler şeklinde olmuştur (T.C. TKİB Kırsal Kalkınma Planı, 201: 42) 1980’lerle beraber yeniden ivme kazanan göç hareketleri 1990’larla birlikte hızlanan küreselleşme ve yerelleşme süreci, köy-kent ayrımını hızla ortadan kaldırmaya başlamıştır. Zamanla kentlerde kapitalist pazarların ortaya çıkmasıyla köyler kentlerin çekim alanına girmiş ve özellikle, Orta Anadolu ve Karadeniz köylerinden (büyük kentlerin etkisi altına girilmesi sonucu), 1965-1970 yıllarından başlayarak köyden-kente göç akışı başlamıştır (Akşit, 1967). Türkiye’de kırsal nüfus, nüfusu 3.000’den fazla yerleşimlerde yoğunlaşmakta iken nüfusu 500’den az olan yerleşimler hızla nüfus kaybetmektedir.1995–2000 dönemi göç rakamlarına göre; Ankara ili, Marmara, Güney Ege ve Akdeniz kıyılarında yer alan illerin kırsal yerleşimleri göç almakta iken, kırsal yerleşimler diğer bölgelerde bu durumun aksine göç vermektedir( Göç Hareketleri. 2006: 17.) 1995-2000 döneminde köyler net 174 bin göç almıştır. Kırsal kesim açısından illerin net göç hızı, kırsal kesimi göç alan il sayısı bakımından 28

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


oldukça az olup, bu eğilim ülke genelinde söz konusu değildir. Göç alan iller, ülkenin Güney ve Batı bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Köyden şehre yapılan göçlerin profiline bakıldığında; göç edenlerin yüzde 76’sı 15-64 yaş grubunda olup, medyan yaşı 23,3 olarak gerçekleşmiştir (T.C. TKİB Kırsal Kalkınma, 2011: 42-43). 1985’e kadar olan dönemde kırsal alandan kentlere doğru olan göçlerin, özellikle 1995 yılından itibaren yoğunlukla küçük kentlerden büyük kentlere doğru bir hareketle gerçekleştiği görülmektedir. 1995-2000 dönemlerinde gerçekleşen göçler arasında en büyük yoğunluğun şehirden şehre göçler olduğu ve bu dönem içerisinde bu oranın % 57.8 olarak gerçekleştiği bilinmektedir. (Bknz, tablo 1) Türkiye’de şehirde yaşayan nüfusun göçlerle gün geçtikçe artması, şehirleşmenin hızlı gerçekleşmesi sonucunu doğurmaktadır. 2000 GNS’ ye göre, Türkiye’de 81 ilin 55’inde nüfusun çoğunluğu şehirlerde bulunurken, 26 ilde ise çoğunluk köylerde yaşamaktadır (Göç Hareketleri 2006: 16). Aşağıdaki tabloda, Türkiye’de Cumhuriyet döneminde yapılan ilk nüfus sayım yılı olan 1927 yılından 2008 yılına kadar yapılan sayımlarda ortaya çıkan nüfusun Köy ve şehirlere göre dağılım ve oranları gösterilmektedir. Tablo 1. Türkiye’de Nüfusun Köy ve Şehirlere Göre Dağılım ve Oranları (1927-2008) Sayım Yılı 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 2007 2008 2009

Toplam

Yüzde

13.648.270 16.158.018 17.820.950 18.790.174 20.947.188 24.064.763 27.754.820 31.391.421 35.605.176 40.347.719 44.736.957 50.664.458 56.473.035 67.803.927 70.586.256 71.517.100 72.561.312

100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00

Şehir Nüfusu 3.305.879 3.802.642 4.346.249 4.687.102 5.244.337 6.927.343 8.859.731 10.805.817 13.691.101 16.869.068 19.645.007 26.865.757 33.326.351 44.006.274 49.747.859 53.611.723 54.807.219

Yüzde Köy Nüfusu

Yüzde

24,22 23,53 24,39 24,94 25,04 28,79 31,92 34,42 38,45 41,81 43,91 53,03 59,01 64,90 70,48 74,96 75,54

75,78 76,47 75,61 75,06 74,96 71,21 68,08 65,58 61,55 58,19 56,09 46,97 40,99 35,10 29,52 25,04 24,46

10.342.391 12.355.376 13.474.701 14.103.072 15.702.851 17.137.420 18.895.089 20.585.604 21.914.075 23.478.651 25.091.950 23.798.701 23.146.684 23.797.653 20.838.397 17.905.377 17.754.093

Kaynak: TÜİK: 1927-2000 Genel Nüfus Sayımları ve 2007-2008 ADNKS Sonuçları Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

29


Tabloya göre 1927 yılında kırsal nüfusun kente oranı % 75 iken, 2009 yılında bu oran kentlerin lehine değişerek, köylü nüfusun oranı % 25 olarak değişmiştir. Bu durum Türkiye’deki kentleşme ve köylerin boşalmasını gerçeğini çok açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’nın 2008 yılında ‘Türkiye’de İç Göçler ve Göç Edenlerin Nitelikleri (1965-2000)’adlı araştırmasında da ifade edildiği gibi, 1965-2000 döneminde göçlerin en büyük oranı şehirlerden şehirlere doğru gerçekleşmiştir. Aşağıdaki tabloda Türkiye’de, 2000 yılı GNS sonuçlarına göre 1995-2000 yılları arasında iller ve yerleşim yerleri arasında gerçekleşen göçlerin yönü ve göç eden nüfus, sayısal olarak ifade edilmektedir. Tablo 2, 1995-2000 İller ve Yerleşimler Arasında Gerçekleşen Göçler Göç İl içerisinde İller arasında Toplam Toplam (%)

Şehirden şehre 565.915 3.302.064 3.867.979 57,8

Köyden şehre 607.624 560.661 1.168.285 17,5

Şehirden köye 630.765 711.753 1.342.518 20,1

Köyden köye 99.823 213.658 313.481 4,7

Toplam 1.904.127 4.788.136 6.692.263 100,0

Kaynak: 2000 yılı GNS sonuçları

Tabloda da görüldüğü gibi Türkiye’de 2000 yılı genel nüfus sayımı sonuçlarına göre gerçekleşen göçlerde kentlerden başka kentlere göç edenlerin oranı % 57.8 oranıyla ilk sırayı almakta, kentten kıra olan göçlerin % 20.1 ile ikinci sırada yer aldığı görülmektedir. Kırdan kente olan göçler, %17.5 ile üçüncü sırada yer alırken, köyden köye olan göçlerin ise % 4.7 ile dördüncü sırada yer alması dikkat çekmektedir. Göç verisi, GNS’lerden derlendiği için, ülkemizde halen kır-kent göçlerine ilişkin en güncel veriler, 1995-2000 dönemine aittir. Fakat, göç sürecinin 2000’li yıllarda da devam ettiği görülmektedir. ADNKS sonuçlarına göre, 2007-2008 dönemini kapsayan bir yıllık süreçte yaklaşık 2.2 milyon kişi göç etmiştir. Bu durum, ülkemizde her 100 kişiden 3,2 kişinin bir yıl içinde göç ettiğini göstermektedir. 1995-2000 döneminde, yıllık olarak her 100 kişiden yaklaşık 2,2 kişi göç etmiştir (T.C. TKİB Kırsal Kalkınma Planı, 2011: 43). Türkiye de yaşayan nüfusun yaklaşık dörtte biri doğduğu yeri terk etmiş ve başka illere yerleşmiştir. Bu noktadan Türkiye, göçün yoğun 30

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


yaşandığı bir ülke olarak değerlendirilebilir. Gelişmiş ülkelerde bu sosyal hareketlilik % 5’i geçmezken Türkiye’de ise ortalama yüzde 25’e yakın bir nüfusun yer değiştirmesi, konunun ciddiyetini ortaya koymaktadır (Sönmez,1998:175),

4. TÜRKİYE’DE KIRDAN KENTE GÖÇÜN SEBEPLERİ Göç olgusu; başta ekonomik nedenler olmak üzere, nüfus mübadeleleri, iskan kanunları sonucu gerçekleşen iç ve dış göç hareketleriyle sürekli olarak Türkiye’nin gündeminde olmuştur. Toplumsal değişme sürecinin bir sonucu olarak Türkiye’de 1950’li yıllardan itibaren zaman içinde değişen hızlarla devam eden ve genelde kırsal yerleşim yerlerinden kentsel yerleşim yerlerine ve doğu bölgelerinden batı bölgelerine doğru, temelde ekonomik nedenli olarak nitelenebilecek bir nüfus hareketi yaşanmıştır. Yarım yüzyıldan beri devam eden bu göç hareketine, son yirmi yıl içinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde terör sonucu oluşan güvenlik sorunları, büyük ölçekli kalkınma projeleri, doğal afetler nedeniyle meydana gelen yer değiştirmeler de eklenmiştir(HÜ Nüfus Etütleri Merkezi, 2006. Türkiye’de nüfusun daha küçük yerleşim birimlerinden daha gelişmiş ve büyük yerleşim yerlerine doğru olan göç hareketleri genel anlamda küçük kentlerin yapısıyla ilgili görülmektedir. Türkiye’de çoğunluğu teşkil eden küçük kentlerin özelliği, daha çok tüketici kent sınıflamasında yer alan ve sınırlı üretimle kendi nüfusuna yönelik üretim yapan ve pazar ekonomisine çok fazla entegre olamayan bir yapı arz etmektedir. Ülkemizde göçlerin önemli bir sebebi aslında kentlerimizin, istihdam oluşturmakta zorlanılan bu tüketici kent olma özelliğiyle ilgilidir. Bu çerçevede Türkiye’de 1950’li yıllardan itibaren ivme kazanan kırdan kente göç süreci halen önemli bir sorun alanı olarak devam etmektedir. Klasik göç teorilerine göre kırsal alanda, tarımda artan nüfusun, aynı oranda artmayan tarım arazisine getirdiği baskı, tarımın makineleşmesi ile birlikte kırsal alanda işgücü fazlasına neden olmaktadır. Bu yaklaşımda makineleşmeyle ortaya çıkan tarımdaki işgücü fazlası kırdan kente göç hareketlerini tetikleyen en önemli unsur olarak gösterilmektedir. Diğer taraftan, (üretici) kentlerde gelişme ivmesi kazanan sanayi ve hizmet sektörünün işgücü talebi de, kırsal kesim açısından bir çekim unsuru olarak göç hareketlerini hızlandırdığı görülmektedir. Kırsal alanlarda tarımsal gelirin azlığı, tarım topraklarının çok parçalanmış olması, tarımsal üretimde makine kullanım oranının artması ve Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

31


buna bağlı olarak işgücüne olan ihtiyacın azalması, kentlerde daha iyi eğitim, sağlık, sosyal aktiviteler gibi imkanların olması, kentlerin nispeten daha güvenli olması, kırsalda tarım dışı istihdam alanlarının yaratılmasına yönelik kamu politikalarının uygulanamaması veya yetersiz kalması gibi nedenlerle 1950’li yıllarda başlayan ‘kırdan kente göç’ olgusu ivmesini kaybetse de devam etmektedir (Dokuzuncu Kalkınma Planı, 2006:16). Sanayi ve hizmet sektörlerinin işgücü talebi dışında, kırdan kente göçü artıran faktörler arasında; köylerde yoksulluğun yaygın olması, tarım dışı alanlarda yeterli istihdam imkânlarının bulunmaması, sulu tarım imkanlarının sınırlı olması, tarım topraklarının parçalı ve küçük olması, köylerdeki fiziki ve sosyal altyapı yetersizlikleri ile temel kamusal hizmetlere düzenli erişimin sağlanamaması gibi nedenler gösterilebilir (T.C. TKİB Kırsal Kalkınma Planı, 2011: 42). Bu çalışmanın da konusunu teşkil eden iç göç olgusunun Türkiye’deki özelliği, kırsal nüfusun topraktan koparak kentsel alanlara kayması sürecidir. Bu süreç beraberinde, kentsel alanlarda da pek çok toplumsal ve ekonomik sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunlar arasında gecekondulaşma ve çarpık kentleşme, kayıt dışı ekonominin büyümesi, çeşitli enformel sektörlerin ortaya çıkması ve göç edenler için artan sosyal dışlanma riski, bu sorunlardan sadece birkaçıdır. Ekonomi Forumu’nun 1990 yılında yapmış olduğu, ‘Türkiye’de Gelir Dağılımı’nı konu alan çalışmada da belirtilen ve Türkiye’de gelir dağılımının bozulmasında en olumsuz rol oynayan faktörlerden birisi olarak da gösterilen 1960’lı yıllarda başlayan hızlı kentleşmenin yol açtığı gayrimenkul rantlarıdır. Aynı forumun öne çıkan sonuçlarına bakıldığında, aşırı nüfus artışı ve köylerin önemli sosyal hizmetlerden yoksun kalmalarının yol açtığı kente göç olgusu, kentlerde arsa spekülasyonunu başlatarak gelir dağılımının önemli ölçüde bozulmasına yol açmıştır (Ekonomi Forumu (1990: 2). Bu sorunun varlığını sürdürüyor olması ve bu yönde yapısal çözümlerin de oluşturulamaması üzerinde durulması gereken bir noktadır. Buna sebep olan faktörlerden birisi, köylünün toprak varlığı ve topraktan aldığı verimin düşüklüğüdür. Toprak varlığı, çiftçinin gelir durumunu belirleyen önemli bir göstergedir. Topraksızlık yüzünden kırsal alanda ortaya çıkan gelir düşüklüğü, marjinal verimliliği sıfır veya sıfıra çok yakın bir sektör yaratmakta, bu da tarım kesiminde oluşan fazla nüfusun kent merkezlerine göç etmesine yol açmaktadır (Özsabuncuoğlu, 1995:20–21). 32

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Toprakların miras yoluyla bölünmesi ve arazi verimsizliği özellikle göç eden yerlerin neredeyse hepsinde var olan bir sorundur. Türkiye’de tarımsal sorunların, genel olarak kırsal kesimin çoğunluğunun yaşadığı sorunlar olduğu bir sosyal gerçekliktir. Türkiye’nin, Altan’ın bir makalesinde belirtmiş olduğu gibi kırsal alanda var olan istihdam ve alınan verim açısından geçmiş yıllara göre 2000’li yıllardan sonra bir sıçrama yaşadığını ama bunun Avrupa’nın üretimi ile kıyaslandığında çok gerilerde olduğumuzu belirttiği yazısında şu ifadeler yer almaktadır: ‘Örneğin, 2010 yılı sonu itibariyle tarım sektöründe 5,7 milyon kişinin çalışıyor olması... 5,7 milyon, çalışan aktif nüfusun yüzde 25,2’sine denk geliyor... 2010’da istihdam edilenlerin yüzde 25,2’si tarım, yüzde 19,9’u sanayi, yüzde 6,3’ü inşaat, yüzde 48,6’sı ise hizmetler sektöründe yer almakta... Hâlbuki AB ortalamasında tarım sektöründe çalışan nüfusun payı yüzde 4...’ Makalenin devamında Altan tarımsal üretimimizi AB ülkelerinden bazıları ile kıyaslama yapıyor:’ Hollanda bizim ciddi bir başarı göstererek ulaşmış olduğumuz tarımsal üretim kadar, yani 60 milyar dolar ihracat yapıyor... Ve tarımda çalışan nüfusunun sayısı altı yüz bin kişi... ABD’de ise 3 milyon civarındaki çiftçi, yani bizdeki çalışan tarım nüfusunun yarısı kadar bir nüfus, hem 300 milyonluk Amerika’yı besler, hem de Hollanda kadar ihracat yapar... (Altan 19.04.2011). Altan makalesinde ‘aslında bu verimsiz yapının temel sebebinin yani sürdürülebilir tarımın önündeki en büyük engellerden birinin özellikle miras yoluyla toprak bölünmesi’ olduğunu belirtiliyor. Bu tabloyu netleştirmek için aslında “Dünyanın hiçbir yerinde, ne ABD’de ne de Avrupa’da bu kadar arazi bölünmesinin olmadığı belirtiliyor. Yazının devamında Altan, ‘örneğin İngiltere’de 12’inci yüzyıldan beri yürürlükte olan miras hukukunun arazi bölünmesini önlediğini’ belirtmektedir (Altan 19.04.2011). Altan, adı geçen makalede Tarım Bakanı Mehdi Eker’in basına yansıyan kırsal alan gerçeğini ve yapılan çalışmaları da ifade ederek ‘Türkiye kırsal kalkınmasının önündeki en büyük sorun olan miras yoluyla toprak bölünmesinin engellenme sürecine girildiğini. önceden 2 hektar olan bölünme sınırının 20 hektara kadar çıkartıldığını ve ayrıca dağınık parselleri de birleştirme işlemlerinin devam ettiğini’ ve bunların sonunda arazilerin toplulaştırılması hem sulama hem de ekim Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

33


açısından büyük fayda sağlayacağını’ ifade etmektedir. Bu anlamda Bakanlığın çalışmasıyla toplam 14 milyon hektar toplulaştırma kapsamında bulunduğunu ve şimdiye kadar (2011 Nisan) 3 milyon hektarda toplulaştırma çalışmasının tamamlandığını Geriye kalan 11 milyon hektarın da önümüzdeki dönemde hızla gerçekleştirileceğinin” hükümetin programında var olduğunu ifade etmektedir (Altan 19.04.2011).

34

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


BÖLÜM III ÇANKIRI İLİ GENEL ÖZELLİKLERİ 1. ÇANKIRI İLİ GENEL ÖZELLİKLERİ Bu çalışma Çankırı’nın Ankara’ya göç sebeplerini araştıran bir proje olduğundan, bu bölümü ekonomik dinamikler ve göç bağlamında değerlendirmek çalışmanın yapısına uygun olacaktır. Ayrıca Çankırı’nın sosyoekonomik gelişmesine ve göç hareketlerine etki eden ekonomik yapı ilişkileri çerçevesinde değerlendirilmeler yapılacaktır. Bu bölümde özellikle Çankırı’nın sosyoekonomik yapısına dair verilerin yorumu, göç ve ekonomik yapı ilişkileri, ilde faaliyette bulunan organize sanayi bölgelerinin sosyoekonomik gelişmeye etkileri, yabancı ulusal ve uluslararası yatırım durumu ve Yeni Teşvik Yasası’nın Çankırı ekonomisine muhtemel etkileri değerlendirilecektir. Çankırı İç Anadolu bölgesinde yer alan bir ildir. (Bkn harita..) Yüzölçümü ,7 683,66 km2 ve rakımı,720 metredir (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 16-17). Coğrafi olarak Karadeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgelerinin kesiştiği bir alanda yer alan Çankırı, tipik bir İç Anadolu iklimine sahiptir. Karadeniz iklim kuşağından Orta Anadolu iklim kuşağına geçiş şeridinde yer alan Çankırı’da kuzeyden güneye doğru inildikçe bitki örtüsünde yoksullaşma görülmektedir. Başlıca büyük akarsuları, Kızılırmak Nehri ve Devrez Çayı olan Çankırı’nın, engebeli bir arazi yapısı vardır. İlin genel jeolojik yapısının oldukça dağlık ve engebeli oluşu tarım açısından da bir dezavantaj olarak görülmektedir. İrili ufaklı 14 dağın mevcut olduğu bu engebelikler ilin yüzölçümünün % 61’ini oluşturmaktadır. En alçak dağ 1.117 metre ile Bozkır dağı, en yüksek dağı ise 2.565 metre ile Ilgaz dağıdır.

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

35


Çankırı merkezi birbirine benzeyen çıplak dik tepelerle çevrili olup, bunlar arasında uzanan, ve kuzeyden gelen tatlı çay ile kuzey doğudan gelen acı çayın birleşmesinden oluşan alüvyon bir havzadır. Çankırı şehrinin eski kısmı, denizden 900 m. kadar yükseklikte bulunan Karatekin tepesinin güney eteğindeki meyilli bir arazide kurulmuş olup, şehir zamanla vadinin ortasından akmakta olan tatlı ve acı çayın kenarlarına kadar genişlemiştir. (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 189). Elverişsiz iklim koşulları, orman yangınları, düzensiz kesimler ve otlatma gibi nedenlerle ormanlık alanların büyük bir bölümü yok olmuş veya verimsizleşmiştir. Kuzeyde genellikle iğne yapraklı ağaçlardan oluşan orman ve koruluklar, güneyde ise yükseklere doğru yer yer orman kalıntıları yer almaktadır. İlin güney ve güney batısında geniş alanlarda stepler mevcuttur (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 68) Çankırı’nın yıllık ortalama yağış miktarı da 459 mm’dir. (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 16-17). Harita 1: İlin Ülke İçindeki Yeri

Kaynak : Çankırı Valiliği

36

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Harita 2: İlin Ülke ve İç Anadolu Bölgesi İçindeki Yeri

2. KIRSALLIK VE TOPRAK YAPISI AÇISINDAN ÇANKIRI Kırsal yapısı ağırlıkta olan Çankırı, tarımsal üretimin çeşitliliğinin fazla olduğu bir il değildir. Göçe kaynaklık eden Çankırı kırsal yerleşiminin, Türkiye’nin diğer bölgelerinde olduğu gibi tarımsal üretiminin gelişmeye ve çeşitlenmesine ihtiyaç olduğu bilinmektedir. Gelişmiş ülkelerde tarım iki ayak üzerine bina edilmiştir. Bitki ziraatı ve hayvan yetiştiriciliği. Bunlar birbirinden ayrılmaz. İkisi de tarımın içinde kabul edilir. Sanayisi gelişmiş ülkelerin tamamına yakını aynı zamanda da tarım ülkesidir. Zira tarımsal üretim sanayi üretimine girdi sağlar. Almanya dünyaya ‘Mercedes’ satar, ama meşhur ‘hoştayn’ ineği de Almanlar satar (Yılmaz, yeniasya.com.tr, 05.08.2011).Tarım ve hayvancılık özellikleri açısından Çankırı coğrafi olarak çok verimli bir yapıda değildir. Bölgenin topografik yapısı, genel olarak güneyden kuzeye doğru yükselen, kuzeyden güneye doğru akan akarsuların oluşturduğu vadiler ve vadiler dışında oldukça engebeli, araziler şeklindedir. (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 50). Ova çok azdır. Vadi şeklinde düz araziler mevcuttur. Bozkır, Uluyazı, Yapraklı, Aydos, Eldivan, Aliözü gibi yayla özeliğine sahip vadiler ise zaman içerisinde erozyon sebebiyle jeolojik yapı değişikliğine uğramışlardır(Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 52). Genellikle Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

37


çıplak dağlar ve platolar ile kaplı Çankırı ili toprakları, toprak erozyonu tehdidi altındadır. Merkez, Şabanözü, Orta, Çerkeş ve güneyde bulunan ilçelerde 100.000 hektar civarındaki alanda şiddetli toprak erozyonu olduğu belirtilmektedir (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 14). Çankırı’da 235.000 ha.ekilebilir tarım arazisi mevcuttur.Bu alanın 41.834 ha. kısmında sulu tarım, 193.166 ha.’lık kısmında kuru tarım yapılmaktadır. Toplam tarım alanının 138.819,2 Hektarlık kısmında ekim-dikim yapılmaktadır. 61.289,1 ha.’lık alan nadasa bırakılırken 34.891,7 ha.’lık alan tarıma elverişli olduğu halde kullanılmamaktadır (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 53). Çankırı İl Arazisinin Niteliklerine açısından Dağılımı ise Çankırı Tarım İl Müdürlüğü (2010) verilerine göre şu şekildedir: Tablo. Çankırı İli Arazi Dağılımı ARAZİNİN CİNSİ Tarım Alanı Orman Alanı Çayır- Mera Kullanılmayan ve Yerleşim Alanı TOPLAM

Ha 235.000,0 195.451,7 291.605,3 26.943,0 749.000

YERİ ( % ) 31.37 26,10 38,93 3.60 100.0

Kaynak: İl Tarım Müdürlüğü (2010)

Görüldüğü üzere Çankırı’da çayır mera alanlarının oranı (%38,93), orman alanlarının oranı (%26,1), Türkiye ortalamasının üzerindedir. Çankırı ilinde çayır mera (%38,93) ve Orman alanlarının fazlalığı hayvancılık için bir potansiyel olmakta, ancak güney kesimlerinde orman alanlarının azlığı yağış için kısıt teşkil etmekte ve erozyona neden olmaktadır. (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 54). Toprak yapısı açısından Çankırı topraklarının sorun alanları içinde önemli bir olumsuzluk, toprakların erozyon tehdidi altında olduğudur. Özellikle topraksız aile oranının % 36 olduğu Çankırı’da, batı, güney ve orta kesimleri şiddetli erozyonun etkisi altındadır (Ayhan, 1988: 39) Kuzey ilçelerde taşlılık nispeten daha fazladır. Kızılırmak vadisinde toprak derinliği Çankırı’daki diğer alanlara göre daha fazladır. Şiddetli erozyona maruz kalan bazı yerlerde toprağın tamamen yok olduğu görülmektedir. Yanlış gübre uygulamaları ve aşırı sulamanın yapıldığı alanlarda yer yer çoraklaşmalar meydana gelmektedir. Bazı bölgelerde miras yoluyla arazi parçalanmaları yüksek seviyelerdedir. 38

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Bu durum karlı işletmeciliği olumsuz yönde etkilemekte zamanla arazinin terk edilmesi durumunu ortaya çıkarmaktadır. Böylece kullanım dışında bırakılan tarım arazileri artmaktadır (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 59) Çankırı’da küçük arazi iletmelerinde miras nedeniyle meydana gelen arazi parçalanması tarımsal mekanizasyonu etkilemekte, arazide makine kullanımını engellemektedir. Sonuçta tarla, bağ, bahçe işlerinde canlı kuvvet makinesi olarak çekim hayvanlarından istifade edilmektedir. Nadas alanlarının fazlalığı, topraksızlık, toprağın verimsizliği, sanayinin geri oluşu kırsal nüfusun büyük kentlere göçüne sebep olmaktadır ( Ayhan, 1988: 39).

3. ÇANKIRI İLİ ŞEHİR ÖZELLİKLERİ 3.1.Tarihte Çankırı Çankırı, tarihi zenginliği ve derinliği olan illerden biridir. Tarihi zenginlik ve derinliğini öne çıkaran izler; Hitit dönemi yapıtı olan inandık vazosu, Selçuklu dönemi yapıtı olan “dârü’l-hadis” ve “darüş-şifa”, Osmanlı dönemi yapıtı olan Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Sadık Kalfa tarafından inşa edilen Büyük cami olarak sıralanabilir. Bu tarihi süreçler içerisinde Çankırı en parlak dönemini Anadolu Selçukluları döneminde (1219-1237) yaşamıştır. Osmanlı döneminde Kastamonu vilayetine bağlı sancak beyi olmuştur. Cumhuriyet döneminde il haline dönüştürülen Çankırı, Kurtuluş savaşı sırasında İnebolu üzerinden İstanbul’dan Ankara’ya insan gücü ve malzeme transferinde önemli yeri olduğu bilinmektedir (cankiri.gov.tr). Bu kadar tarihi izlere sahip olan bir il, sosyoekonomik açıdan neden istenilen seviyede olamadığı araştırmacıların dikkatlerini uzun zamandır çeker hale gelmiştir. Çankırı kent merkezinin ilk yerleşim yeri kale içidir. Nüfusun artmasıyla birlikte yerleşim kalenin güney eteklerine doğru kaymıştır. Bugün eski Çankırı denilen mevkii buralarıdır. Eski Çankırı evleri Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. Yeni yerleşim alanlarında çok katlı betonarme binalar bulunmaktadır. Yeni yerleşimler, Abdulhalik, Cumhuriyet mahalleri ile Somaki ve Festikan mevkiine doğru olmaktadır (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 184). Kırsal alanlarda o yöreye uygun yapı malzemesi kullanılmakla beraber (örneğin, saz ve samanların karıştırılarak yapılan çamur, tavan tabliyesinde kil türü malzeme gibi) genelde tuğla, kremit ve kerpiç kulGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

39


lanılmaktadır. Yörelere has yapılaşma özelliği hemen hemen kendini günümüz teknolojisine teslim etmiş durumdadır. Yapılaşma desenine etki eden en önemli faktör olarak, maliyet ve yapı malzemelerine olan uzaklık göze çarpmaktadır (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 204). Merkez İmar planına esas iskan alanı 2666 ha’dır. Belediye idari sınırı 320 ha.’dır. Şehir imar planı kuzeybatı, kuzeydoğu doğrultusunda 2 yönde ve güney yönüne doğru 3 yönlü gelişmektedir. Kuzeybatı uzantılarının tam ortasında ise üniversite kampus alanı ile yeni gelişme alanları beklenmektedir. Güneyinde daha çok sanayi ve küçük sanatlara dönük alanlar vardır (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 184). Aşağıdaki haritada Çankırı’nın ilçelerinin konumları ve ilin diğer komşu illerle olan coğrafi durumu görülmektedir. Çankırı’nın, Kastamonu, Karabük, Bolu, Ankara, Kırıkkale ve Çorum illeriyle sınırı vardır.

(Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 6)

40

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Tablo : 2010 Yılı Çankırı İl/İlçe Merkezi ve Belde/Köy Nüfusu Tablosu: İl/İlçe Merkezleri

Belde/Köyler

Toplam

Toplam

Erkek

Kadın

Toplam

Erkek

Kadın

Toplam

Erkek

Kadın

TOPLAM

110.222

55.338

54.884

68.845

33.943

34.902

179.067

89.281 89.786

Merkez

69.631

34.962

34.669

10.959

5.422

5.537

80.590

40.384 40.206

Ilgaz

7.383

3.664

3.719

6.581

3.226

3.355

13.964

6.890

7.074

Çerkeş

8.658

4.297

4.361

6.747

3.331

3.416

15.405

7.628

7.777

Korgun

2.092

1.044

1.048

1.943

942

1.001

4.035

1.986

2.049

Kızılırmak

2.175

1.116

1.059

6.187

2.964

3.223

8.362

4.080

4.282

Bayramören

690

357

333

1.812

902

910

2.502

1.259

1.243

Atkaracalar

2.013

1.025

988

2.815

1.416

1.399

4.828

2.441

2.387

Yapraklı

1.587

784

803

7.718

3.740

3.978

9.305

4.524

4.781

Şabanözü

5.253

2.611

2.642

5.163

2.549

2.614

10.416

5.160

5.256

Orta

3.661

1.898

1.763

10.792

5.423

5.369

14.453

7.321

7.132

Eldivan

3.142

1.574

1.568

2.459

1.200

1.259

5.601

2.774

2.827

Kurşunlu

3.937

2.006

1.931

5.669

2.828

2.841

9.606

4.834

4.772

(Kaynak:Türkiye İstatistik Kurumu 2010)

Çankırı’nın 1990 yılı nüfus sayımına bakıldığında toplam nüfusun 249.344 olduğu, bu toplam nüfusun 104.132’sinin il ve ilçe merkezinde oturduğu, köy ve beldelerde oturan nüfusun sayısının ise 145.212 olduğu bilinmektedir. Dikkat çeken bir önemli nokta, 1980’de 189.111 olan kırsal kesimdeki nüfusun, 1990’da 145.212’e düşmesidir. Kırsal kesimde yaşayanların sayısı 2000’de 129.169’a düşmüştür. Çankırı’da genel olarak düşen bir kırsal nüfus dikkat çekmektedir. 1990 ile 2000 arasında gerçekleşen nüfus artış oranına bakıldığında yıllık nüfus artış hızının binde 8.09 olarak gerçekleştiği görülürken, aynı dönemde il ve ilçe merkezlerindeki nüfus artış hızı binde 30.43 olarak görülmektedir. Dikkat çeken bir durum 1990 ile 2000 yılları arasında nüfus artış hızının binde -11.70 olarak gerçekleşmesidir (TÜİK, Haziran 2011). 1980 ile 2000 yılları arasında kırsal nüfus sürekli azalmakta, ancak azalış oranında da nispi bir düşüklük dikkat çekmektedir. Bu durumu aşağıdaki çizelge ile daha net bir şekilde görmek mümkündür. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

41


Grafik: Sayım Yıllarına Göre Çankırı İli Kentsel ve Kırsal Nüfus Oranları (1927‑2000) 100.00 90.00 80.00 70.00 60.00 50.00 40.00 30.00 20.00

2000

1990

1985

1980

1975

1970

1965

1960

1955

1950

1945

1940

1935

0.00

1927

10.00

Çankırı ilinde tarihsel olarak yaşayan oranı, ülke Kentsel Nüfus Oranışehirde (%) Kırsal Nüfusnüfusun Oranı (%) ortalamasına göre oldukça yavaş artmıştır. Çankırı’da 2000 yılına kadar köy nüfusu fazla iken, ilk kez 2000 yılında şehir nüfusu köy nüfusundan fazla olmuştur (2000 Genel Nüfus Sayımı). Bu tanımlamada il ve ilçe merkezlerinde bulunan nüfus şehir nüfusu, bucak ve köylerde bulunan nüfus ise köy nüfusu olarak tanımlanmıştır. Çankırı, nüfusu azalan iller arasında Türkiye genelinde Gümüşhane ve Tunceli’den sonra üçüncü sırayı almaktadır (Ayhan, 1984: 16). 1980 sayımına göre Çankırı’nın genel nüfusunun 258.436 olduğu dikkat çekerken, bu nüfusun 69.325’i şehir merkezinde 189.111’i ise kırsal kesimde oturmaktadır. Yine aynı nüfus sayımına göre; kadın nüfusu erkek nüfusundan fazla olup yıllık nüfus artışı kent merkezinde %16.61 iken, köylerinde -%12.86 olarak gerçekleşmiştir. Ayni tarihte köy nüfusu azalan iller arasında Gümüşhane -%19.86 ile ilk sırayı alırken Çankırı - %12.86 ile ikinci sırayı almaktadır (Ayhan, 1984: 17).

42

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Sayım Yıllarına Göre Çankırı İli Nüfusu ve Yıllık Nüfus Artış Hızı (‰) (1927-2000)

150000

-40

Nüfus

Yıllık Nüfus Artış Hızı

Kentsel Nüfus Artış Hızı

2000

-30

1990

170000

1985

-20

1980

190000

1975

-10

1970

210000

1965

0

1960

230000

1955

10

1950

250000

1945

20

1940

270000

1935

30

1927

290000

Kırsal Nüfus Artış Hızı

Yukarıdaki çizelge göre, 1927 yılında Çankırı İlinde yüzde 8,88 olan kentsel nüfusun payı, 1950 yılına kadar artış ve azalışlar ve bu yıldan sonra da sürekli bir artış göstermiştir. Ancak bu artış Türkiye ortalamasına göre oldukça yavaş olmuştur. Çankırı İlinde 2000 yılına kadar kırsal nüfus fazla iken ilk kez 2000 yılında kentsel nüfus yüzde 52,22’lik bir pay ile kırsal nüfusun üzerine çıkmıştır. İl ve İlçeler

1990 Genel Nüfus Sayımı Yıllık Nüfus Artış Hızı 2000 Genel Nüfus Sayımı (*) (‰) Toplam

Şehir

Köy

Toplam

Şehir

Köy

Toplam Şehir

Köy

MERKEZ İLÇE

67.895

45.496

22.399

78.638

62.508

16.130

14,69

31,76

-32,82

ATKARACALAR

11.235

6.263

4.972

9.977

5.468

4.509

-11,87 -13,57

-9,77

BAYRAMÖREN

7.310

2.042

5.268

6.617

2.697

3.920

-9,96

27,81

-29,55

ÇERKEŞ

22.145

8.579

13.566

29.619

15.536

14.083

29,07

59,37

3,74

ELDİVAN

9.707

4.403

5.304

9.301

5.708

3.593

-4,27

25,95

-38,94

ILGAZ

23.281

8.136

15.145

27.953

11.236

16.717

18,28

32,27

9,87

KIZILIRMAK

14.878

2.492

12.386

11.271

3.008

8.263

-27,76

18,81

-40,47

KORGUN

7.233

3.558

3.675

8.911

6.031

2.880

20,86

52,76

-24,37

KURŞUNLU

25.145

10.605

14.540

26.218

11.569

14.649

4,18

8,70

0,75

ORTA

26.457

5.887

20.570

26.206

6.045

20.161

-0,95

2,65

-2,01

ŞABANÖZÜ

11.779

3.002

8.777

14.629

5.996

8.633

21,66

69,16

-1,65

YAPRAKLI

22.279

3.669

18.610

21.015

5.384

15.631

-5,84

38,34

-17,44

TOPLAM

249.344 104.132 145.212 270.355 141.186 129.169

8,09

30,43

-11,70

Çizelge: Çankırı İli 1990 ve 2000 Yılları Genel Nüfus Sayımı Sonuçları ve Nüfus Değişim Oranları:Kaynak: DİE

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

43


Türkiye nüfusu ile karşılaştırıldığında, Çankırı İlinin yıllık nüfus artış hızı 1997-2000 yılları arasındaki dönem dışında sürekli olarak Türkiye ortalamasının altında gerçekleşmiştir. Bu duruma paralel olarak, 1927 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 1,1’lik kısmını oluşturan Çankırı İli 2000 yılında ise ancak yüzde 0,4’ünü oluşturmaktadır. Bu ilçeler arasında Merkez İlçe 2000 Genel Nüfus Sayımı Sonuçlarına göre nüfusu 78.638 kişi ile en yüksek nüfusa sahiptir. Nüfus gruplarına göre değerlendirildiğinde, Çankırı İlinde nüfusu 50.000’in üzerinde olan ilçe bulunmamaktadır. Nüfusu 20.000 ile 50.000 arası olan ilçe sayısı 5’tir. Bunların içlerinde en kalabalık nüfusa sahip olan ilçe ise 29.619 nüfusla Çerkes ilçesidir. Onu sırasıyla Ilgaz, Kurşunlu ve Orta ilçeleri takip etmektedir. 31 Aralık 2012 tarihli Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre Çankırı İli nüfus artış hızı açısından binde 38,80 olup, bir önceki yıla göre 81 il içerisinde en yüksek değere sahip olmuştur. Aynı yıl Türkiye’deki nüfus artış hızı ise binde 12,01 değerini almıştır (TÜİK, 2012: 13). Aynı nüfus sayımı sonuçlarına göre Çankırı ili nüfus yoğunluğu büyüklük olarak 25 değeri ile 98 olan Türkiye değerinin oldukça altındadır (TÜİK, 2012: 12). 2011-2012 yılı net göç hızına bakıldığında Çankırı, binde 35,55 değeri ile 81 il içerisinde en fazla göç alan il olmuştur. Aynı tarihte en fazla göç veren il ise binde -27,02 ile Ağrı olmuştur (TÜİK, 2012: 15). Çankırı’da 1990 ile 2000 nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu düşen ve yükselen ilçelerin Sanayi Varlıkları: 22 Ekim 2000 tarihinde yapılan nüfus sayımı kesin sonuçlarına göre Çankırı İlinin nüfusu 270.355 olup bu nüfusun 141.186’sı kent, 129.169’u köy nüfusu olarak belirlenmiştir. Çankırı İline bağlı ilçelerin toplam nüfusları 1990 yılı Genel Nüfus Sayımı ve 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı Sonuçlarına göre şu değişimleri göstermiştir: Merkez İlçe, 67.895’den 78.638’e yükselmiş olup, Atkaracalar, 11.235’ten 9.977’ye düşmüş, Bayramören 7.310’dan 6.617’ye düşmüş, Çerkeş 22.145’ten 29.619’e yükselmiş, Eldivan 9.707’den 9.301’e düşmüş, Ilgaz, 23.281’den 27.953’e yükselmiş, Kızılırmak 14.878’den 11.271’e düşmüş, Korgun 7.233’ten 8.911’e yükselmiş, Kurşunlu 25.145’ten 26.218’e yükselmiş, Orta 26.457’den 26.206’ya düşmüş, Şabanözü 11.779’dan 14.629’a yükselmiş ve Yapraklı 22.279’dan 44

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


21.015’e düşmüş olarak saptanmıştır. Bu durumu aşağıdaki yazımda daha net olarak görebiliriz. Genel olarak İstanbul hattında olan ilçelerin nüfuslarında bir artış gözlemlenmektedir. Bu nüfusu artan ilçelerin aynı zamanda sanayi üretimi olan ilçeler olduğu dikkat çekmektedir. İstihdam açısından, iş imkanları nispeten diğerlerine göre daha iyi durumdaki bu ilçelerin, göç bakımından diğerlerinden daha avantajlı olduğu düşünülmektedir. Aşağıdaki haritada da görüldüğü gibi göçlerin yönü açısından İstanbul yolu hattında bulunan ilçelerin göçte daha çok İstanbul’u tercih ettikleri, diğerlerinin ise daha çok Ankara’ya göç ettikleri bilinmektedir.

3.2. Sanayinin İlçelere Göre Dağılımı 31.12.2010 tarihi itibariyle ise Sanayi Sicil Belgesi olan 137 adet firmanın ilçelere göre dağılımını görebileceğimiz aşağıdaki yazıda, Çankırı ilinin nüfusu yükselen ve düşen ilçeleri hakkında bir fikir verebilir. 3.3. Nüfusu Yükselen ve Nüfusu Düşen İlçeler ve Sanayi Varlıkları Merkez İlçe, nüfusu 67.895’den 78.638’e yükselmiş olup, burada 62 adet sanayi kuruluşunun olduğu görülmektedir. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

45


Çerkeş ilçesinin nüfusu 22.145’ten 29.619’e yükselmiş ve ilçede 9 adet sanayi kuruluşu mevcuttur. Ilgaz ilçesinin nüfusu, 23.281’den 27.953’e yükselmiş ve ilçede 10 adet sanayi kuruluşu mevcuttur. Korgun ilçesinin nüfusu 7.233’ten 8.911’e yükselmiş ve ilçede 18 adet sanayi kuruluşu mevcuttur. Kurşunlu ilçesinin nüfusu 25.145’ten 26.218’e yükselmiş ve ilçede 13 adet sanayi kuruluşu mevcuttur ve Şabanözü ilçesinde de nüfus 11.779’dan 14.629’a yükselerek artış göstermiş olup, Ankara’ya yaklaşık 60 km uzaklıkta olan ilçede organize sanayisi içerisinde 13 adet sanayi kuruluşu vardır. Şimdi de nüfusu düşen ilçelerin nüfus yapısı ve istihdam açısından ilçelerde bulunan iş imkanlarını sanayi kuruluşları açısından görelim : Atkaracalar, 11.235’ten 9.977’ye düşmüş ve ilçede 1 adet sanayi kuruluşu mevcuttur. Eldivan’ın nüfusu 9.707’den 9.301’e düşmüş olup ilçede 4 adet sanayi kuruluşu mevcuttur. Kızılırmak 14.878’den 11.271’e düşmüş olan ilçede 3 adet sanayi kuruluşu mevcuttur. Orta ilçesinin nüfusu, 26.457’den 26.206’ya düşmüş olup 2 adet sanayi kuruluşu mevcuttur. Yapraklı ilçesinin nüfusu 22.279’dan 21.015’e düşmüş ve İlçede 2 adet sanayi kuruluşunun varlığı dikkat çekmektedir. Bayramören ilçesinin de nüfusu 7.310’dan 6.617’ye düşmüş ve ilçede 31.12.2010 tarihi itibariyle Sanayi Sicil Belgesine kayıtlı bir sanayi kuruluşu görülmemektedir (Çankırı İl Çevre Durum Raporu, 2010: 161162). Aşağıdaki tabloda Çankırı’nın 1990 ile 2000 nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu yükselen ilçelerinde istihdam edilen faal nüfusun 2000 yılı itibarıyla faaliyet kollarına göre dağılımı gösterilmektedir: 46

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


ÇERKEŞ

ILGAZ

KORGUN

KURŞUNLU

ŞABANÖZÜ

İLÇE MERKEZLERİ TOPLAMI

Tablo 12: Çankırı İlinde ve İlçelerinde İstihdam Edilen Faal Nüfusun Faaliyet Kollarına Göre Dağılımı (2000)

494

236

214

293

175

2.779

7

5

4

77

9

104

1.141

161

360

230

317

2.605

Elektrik, Gaz ve Su

12

10

7

16

12

112

İnşaat

861

496

91

154

168

3.377

462

388

91

230

193

1.958

455

221

66

450

76

1.549

199

121

40

106

101

827

1.162

867

356

769

492

5.753

6

5

1

2

4

31

4.799

2.510

1.230

2.327

1.547

19.095

İKTİSADİ FAALİYET KOLLARI Ziraat, Avcılık, Ormancılık ve Balıkçılık Madencilik ve Taş Ocakçılığı İmalat Sanayi

Toptan ve Perakende Ticaret, Lokanta ve Oteller Ulaştırma, Haberleşme ve Depolama Mali Hiz., Sigorta, Aracı ve Yardımcı Hizmetler Toplum Hizmetleri, Sosyal ve Kişisel Hizmetler İyi Tanımlanmamış Faaliyetler TOPLAM

Kaynak: DİE, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri

Bir bilgi notu olarak, 2012 yılında Çankırı’ya bağlı firmalar tarafından 28 milyon dolar ithalat yapılmış olduğu ifade edilmektedir. Türkiye geneli açısından bakıldığında ise sanayi girdilerinin en çok dağıldığı illerin aynı zamanda en çok göç aldıkları da dikkat çekmektedir. Buna göre toplam ithalatın % 69’unun İstanbul, Kocaeli, İzmir, Ankara ve Bursa illerine bağlı firmalar tarafından yapıldığı bilinmektedir. (TÜİK,Seçilmiş Göstergelerle Çankırı,2012: 17) 4. ÇANKIRI’DA İŞ ALANLARI VE İŞSİZLİK Türkiye’nin 81 ilinin sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerine ve bölgeler arası gelir dağılımına baktığımızda, ortaya çıkan eşitsizlikler, Çankırı’nın neden beklenen performansı gösteremediğini ortaya çıkarmaktadır. Bunun sebepleri arasında en önemli faktörler arasında illerin Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

47


sosyoekonomik dinamiklerinin farklılıkları gelmektedir. İller bazında bakıldığında yerel dinamiklerin ve doğal kaynakların farklı seviyelerde olduğu görülmektedir. Doğal olarak da bu yapı Türkiye’de bölgeler arası kalkınma farklılıklarını ortaya çıkarmaktadır. Bunun en belirgin örneği Doğu illeri ile Batı illeri arasında görülmektedir. Bu yapıyı son dönemlerde Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu için yapılan bir çalışma ortaya koymaktadır. Çalışmada Zonguldak-Hatay arasında bir çizgi çizildiğinde, Nisan 2012 itibariyle 772,3 milyar dolar olan toplam hasılaya, bu çizginin doğusunda kalan 51 ilin (toplam hasılanın %22’si) katkısı 171,3 milyar dolarlık hâsıla yaratırken, toplam hasılanın %78’i olan 601 milyar doları ise ülkenin gelişmiş illerinin bulunduğu Batı bölgesinden 30 il tarafından yaratılmıştır (Yeldan vd. 2013). Bu durum Türkiye’nin bölgeler ve iller arasındaki gelişmişlik farklarını ve illerin yarattıkları katma değerle ülke ekonomisine katkılarını ortaya koymaktadır. François Perroux’un öne sürdüğü “kalkınma kutupları” yaklaşımı, ülke ekonomilerinin gelişmesinde tüm illerin aynı oranda kalkınamayacağı, diğerlerine göre avantajlı olan illerin daha önce gelişmelerini tamamlayacağı ve zamanla taşmalar sonucu diğer illerin kalkınmasına etki edeceğini açıklamaktadır. Çalışmasında İngiltere örneğini vererek, Liverpool, Glasgow ve Londra gibi merkezlerin kömür havzası ve liman kenti olmaları avantajlarından dolayı daha önce geliştiklerini ileri sürmektedir (Perroux, 1958; Aktaran: Freyssinet, 1985: 294). Bu gelişmeye benzer yapının Türkiye’de de izlendiğini söylemek mümkündür. Özellikle Türkiye’nin batı illerinin önemli yol kavşaklarına yakın olması, İstanbul gibi eğitim, sağlık, ulaşım ve altyapı gibi hizmet avantajları bulunan ile yakın illerde önemli sanayi kuruluşlarıyla öne çıkması ve kalkınmalarını diğer illere göre önce tamamlamaları aynı yapıyı sergiler niteliktedir. Çankırı örneğinde ise bunun tersi bir durum dikkati çekmektedir. Çankırı eğitim, sağlık, ulaşım ve altyapı gibi hizmet avantajlarına sahip olmadığından, Batı illerindeki gelişme sürecini gerçekleştiremediği görülmektedir. Daha sonraki bölümde açıklanacağı gibi ilde istihdam yaratacak işletme kümelenmesi olmadığından sürekli il dışına göç vermiş bir il olarak karşımıza çıkmıştır. Bunun yanında Çankırı, Ankara gibi ikinci geniş nüfus kitlesine sahip olan bir ili geniş ve yakın pazar olarak değerlendiremeyip, Ankara’ya satmak yerine, Ankara’dan satın almayı tercih ederek fırsatları iyi değerlendirememiştir. 48

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Çankırı’da Türkiye İş Kurumuna ait (2010 yılı) kayıtlı işsiz sayısı aşağıdaki tabloda çıkartılmıştır. Sosyal Durum Erkek Kadın Normal 3045 1078 Özürlü 204 43 Eski Hükümlü 29 0 Terör Mağduru 0 0 GENEL TOPLAM: 3278 1121 Kaynak:Türkiye İş Kurumu Çankırı İl Müdürlüğü(2010)

Toplam 4123 247 29 0 4399

2010 Yılında İşkur’a kayıtlı işsiz sayısının kadın ve erkek olarak toplamının 4399 kişi olduğu görülmektedir. Bu işsiz kitlenin ise aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi 2657 kişisinin bir vasfı olduğu görülürken 1742 işsizin ise herhangi bir vasfa sahip olmadığı dikkat çekmektedir. Aşağıdaki tabloda Çankırı’da İŞKUR’a kayıtlı vasıflı ve vasıfsız işsizlerin sayısı gösterilmektedir. İşsizlerin Nitelik Durumları: Vasıflı 2657

Vasıfsız 1742

Toplam 4399

Kaynak:Türkiye İş Kurumu Çankırı İl Müdürlüğü (2010) (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 205)

Çankırı’da sanayi yatırımları son yıllarda hareketlilik kazanmıştır. Bazı görüş sahiplerine göre Çankırı’nın Ankara’ya yakın oluşu, sanayi yatırımlarının gecikmesine neden olmuştur. (Ayhan, 1988:45). Aslında Ankara’ya yakınlık bir avantaj olması gerekirken tam aksine bu alanda dezavantaj gibi görünmektedir. Ama böyle kesin hüküm verilmesi için diğer değişkenlerin de analiz edilmesi gerekmektedir. Yoksa büyük şehirlere yakınlık, gelişme açısından olumlu değerlendirilmektedir. 5. ÇANKIRI İŞ ALANLARININ SEKTÖREL DAĞILIMI Çankırı’da iş alanlarının sektörel dağılımı açısından sağlıklı değerlendirmelerin yapılabilmesi için Türkiye ve Çankırı’nın içinde bulunduğu kalkınma bölgelerinin durumunu gösteren aşağıdaki tabloda bulunan verilerle bir kıyaslama imkanı doğmaktadır.

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

49


6.TÜRKİYE VE ÇANKIRI’NIN SEKTÖREL DAĞILIMI Bölgesel GSKD’nin Sektörel Dağılımı (2008) Bölgeler TR

Türkiye

TR82 Kastamonu, Çankırı, Sinop TR71 Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir TR51 Ankara

Tarım

Sanayi

Hizmetler

8.5

27.2

64.3

21.8

19.3

58.9

19.6

25.1

55.4

2.6

24.9

72.5

Kaynak: Eşiyok vd.:9

Çankırı’nın ticaretinde 1931 yılında gelen demiryolu ve 1950 yılından sonra gelişen karayolunun etkisi olmuşsa da, ilin geleneksel tarım ürünleri ile yetinmiş olması, gerekli sanayinin kurulmaması ticaretin geri kalmasına sebep olmuştur. İl nüfusunun %2’ si ticaretle uğraşırken, bu oran son yıllarda % 6’yı geçmiştir.(1985 yılı itibarıyla) Buğday, alçı, tuz, bentonit, mercimek, pancar, dışarıya sattığı belli başlı ürünlerdir. İşlenmiş ürünler, dayanıklı tüketim malları, konfeksiyon ise dışarıdan aldığı ürünlerdir (Ayhan; 1988: 50). Kaya tuzu kaynağı açısından Çankırı’nın önemli bir yeri vardır. Türkiye kaya tuzu rezervi 370 milyon tonun üzerindedir. Bunun 26 milyon tonu Çankırı’dadır. İl içinde bulunan kaya tuzundan antik çağdan beri yararlanılmaktadır (Ayhan, 1988: 45). 1980-2000 döneminde istihdam edilenlerin sektörel dağılımı cinsiyete göre önemli farklılıklar göstermektedir. Her iki cinsiyette de tarım sektörünün payında sürekli bir azalma görülmektedir. 2000 yılında istihdam edilen kadınlar % 91.5, erkekler % 49.1 oranları ile tarım sektöründe yoğun olarak çalışmaktadır. 1980 yılında tarımsal iş yapanların oranı % 79.8 iken, 2000 yılında bu oran % 66.1’e düşmüştür. Buna karşılık aynı dönem tarım dışı meslek faaliyetlerinin oranı 1980 yılında % 9.7 iken, 2000 yılında % 16’ya yükselmiştir (2000 Genel Nüfus Sayımı). Tablodan da görüldüğü gibi bölgesel olarak, Çankırı’nın bölge illeri ile beraber tarımda çalışanların oranı % 8.5 olan Türkiye ortalamasının çok üzerinde seyrettiği görülmektedir (%21.8). Diğer taraftan sanayi sektörü açısından Türkiye ortalaması % 27.2 iken Çankırı’nın da içinde bulunduğu bölgenin oranının % 19.3 olduğu görülmektedir. Türkiye’de iç göçlerin sebebi genel teorik yaklaşımda sanayileşme ola50

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


rak belirtilmesine rağmen asıl sebebin sektörel olarak hizmetler sektörü olduğu düşünülmektedir. 1980-2000 döneminde toplam istihdam içinde en yüksek paya sahip olan tarım sektöründe istihdam edilenlerin payı sürekli olarak azalmaktadır. Tarım sektöründen sonra toplam istihdam içinde en yüksek paya sahip olan hizmet sektörünün payı ve sanayi sektörünün payı aynı dönemde sürekli bir artış göstermektedir. İnşaat sektöründe istihdam edilenlerin payında ise son on beş yılda bir artış gözlenmiştir. 1980-2000 döneminde istihdam edilenlerin artış oranı sektörel bazda şöyle bir tablo ortaya çıkarmaktadır: İnşaat Hizmet Sanayi Tarım

% 79.4 % 73.9 % 69.2 % -19.4 (azalma) (2000 Genel Nüfus Sayımı)

Çankırı’da küçük ve ortak ölçekli sanayi kuruluşları ağırlıktadır. 150’den fazla işçi çalıştıran büyük ölçekteki özel sektör sanayi kuruluşlarının yanında, kamu yatırımları olarak MKEK Çankırı Silah Fabrikası ve TCDD Makas Fabrikası faaliyet göstermektedir.Özel sektör yatırımları il içi sermaye birikimine ve birlikte iş yapmaya dayalı olarak başlamış, ancak olumlu sonuçlar doğurmaması nedeniyle devam etmemiştir. Genelde yatırımlar, yatırımcıların kendi sermaye birikimine dayalıdır. Özel sektöre ait tesisler çoğunlukla küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 160). Çankırı’da sanayi tesisleri, işsizliği sona erdirecek kapasiteden yoksundur. Küçük ve Orta Ölçekli işletmelerin yarattığı istihdamın sektörlere göre dağılımı incelendiğinde toplam işçi sayısının yaklaşık olarak istihdam edildiği alanlar şu şekildedir: Madeni Eşya-Makine ve Teçhizat Ürünleri sanayi Gıda ve Yem sanayi Tekstil-Giyim sanayi İnşaat Malzemeleri sanayi Madencilik sanayi Kimya ve Plastik sanayisi Orman Ürünleri sanayine dayalı işletmeler (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 160-161) Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

% 34,87 % 28,95 % 20,20 % 7,07 % 4,23 % 3,43 % 1,22 51


Son dönemlerde istihdam alanında yaşanan olumlu gelişmeler dikkatleri çeker hale gelmiştir. Özellikle, TR82 Kastamonu, Çankırı, Sinop iller grubunda 2012 yılı itibariyle 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun işgücüne katılma oranı % 54,5 iken işsizlik oranı % 5,6 gerçekleşmiştir. İstihdamın % 47,7’sinin tarım, % 36,6’sının hizmetler, % 15,7’sinin de sanayi sektöründe artış göstermesi bölgenin halen istihdam yaratan sektörünün tarım olduğu söylenebilir. Bunun yanında gelişme sürecinin doğal süreci olan tarımdan sanayiye ve oradan hizmetler sektörüne istihdam kayışları, Çankırı’da Türkiye de olduğu gibi tarım sonrası sanayiden daha çok hizmetleri şişirmesi dikkatleri çekmektedir. TR82 bölgesinde istihdam edilen işgücünün eğitim durumlarına baktığımızda en fazla istihdam kesimin lise altı olduğu saptanmıştır. TÜİK 2013 verilerine baktığımızda toplam istihdamın % 60’ından fazlasının orta öğretim eğitim düzeyine karşılık gelmektedir. Bunun yanında Yakışık ve Çetin (2014), yaptıkları çalışmada Türkiye’de büyümeye katkısı olan eğitim faktörü içerisinde orta-öğretim okullaşma oranının büyümeye katkısının yüksek çıkması Türkiye’nin istihdam yapısı hakkında ipuçları vermektedir. TR82 grubu iller de istihdam yapısının, Türkiye istihdam yapısı ile uyum içerisinde olduğu söylenebilir. Çankırı’da artan yerli ve yabancı yatırımlar, işsizlik oranlarının düşmesinde önemli etken olduğu söylenebilir. Çankırı’nın ekonomik yapısında en fazla istihdamın yaratıldığı sektörün tarım sektörü olduğunu ve tarım sektöründe en fazla üretimlerin gerçekleştiği alanın tahıl üretimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Tahıllar üretiminin toplam bitkisel ürünler içerisinde % 64,3’lük payı ile dikkatleri çekmektedir. Bitkisel üretim değeri bakımından Çankırı 295 milyon TL ile altmış ikinci sırada gelmektedir. Canlı hayvanlar değeri bakımından Çankırı, 414 milyon TL değeri ile elli sekizinci sırada gelmektedir. Tahıl üretimindeki artışa rağmen toplam meyve üretim miktarına bakıldığında 2008-2012 yılları arasında % 28,2 oranında azalış olduğu görülmektedir. Bu azalışta en büyük payı, kırsal alanlardan şehir dışı ve kent merkezine genç nüfusta görülen göçler etkili olmuştur. Bunun yanında 2012 yılında en fazla göç alan ilin Çankırı olması, göçün özellikle kent merkezine olması ve daha önce tarıma elverişli alanların konut sektörü için imara açılmasının etkili olduğu söylenebilir. Aynı zamanda sebze üretiminde istihdam edilecek genç nüfusun bulunamaması da etkili olduğu söylenebilir. Bu gelişmelere paralel olarak 2008-2012 52

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


yılları arasında örtü altı sebze ve meyve üretim miktarlarına bakıldığında % 44,3 oranında azalış olduğu görülmektedir (TÜİK, 2013). Ülkelerin ve ülkelerde bazı bölgelerin gelişme kutuplarıyla öne çıkmasında kırılma dönemlerinin olduğu önemini korumaktadır. Çankırı’nın gelişmesinde ulusal ve uluslararası sanayi yatırımların önemli rol oynayacağını söyleyebiliriz. Bu bağlamda değerlendirdiğimizde yerli ve yabancı yatırımcıların cazibe merkezi haline geleceği ve bu yatırımların bölgeye çekilmesinde önemli etken olacağı düşünülen pazara yakınlık ve teşvik yasasının sağladığı avantajlar yadsınamaz. Dolayısıyla hali hazırda Korgun, Şabanözü ve Çerkeş Organize Sanayi Bölgelerinde % 100’e yakın kapasiteye ulaşan küçük ve orta ölçekli yatırımlarıyla dikkatleri çekmeye başladığı görülmektedir. Bu değişim ve dönüşüm, 2012 yılı öncesi en çok göç veren illerden biri olan Çankırı, 2012 yılında ‰ 35,6 net göç hızı ile en çok göç alan iller arasına girdiği görülmektedir. 31 Aralık 2012 tarihli Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre bir önceki yıla göre nüfus artış hızı Çankırı’da binde 39,80 ile 81 il içerisinde en yüksek değere sahip ildir. Türkiye’deki nüfus artış hızı ise binde 12,01 değerini almıştır (TÜİK, 2013). 7. ÇANKIRI’NIN GEÇİM KAYNAKLARI Çankırı geçim kaynakları açısından çok fazla çeşitliliğe sahip bir il değildir. Çankırı faal nüfusunun 1985 yılında % 80’lik bir kısmı tarımla uğraşıyor ve il GSMH’nın % 44’ü bu sektörden sağlanıyordu. Bu yıllarda Çankırı ilinin tarım ve hayvancılığa dayalı bir ekonomisi vardır. Diğer sektörler tarımı geriden takip etmektedir (Ayhan,1988: 29) En genel yapı itibarıyla Çankırı ekonomisi; tarım, hayvancılık ve gurbetçiliğe dayalıdır. Ancak tarım ve hayvancılık ürünleri çoğu kez yetersiz durumda olup, iç piyasanın taleplerini karşılamaya yöneliktir. Buna sebep olabilecek faktörler çok olmakla beraber en önemlileri açısından, tarıma elverişli alanların azlığı, sulanabilir arazi oranının düşüklüğü ve işlenebilir arazilerin parçalı ve dar olması modern tarım işletmelerinin gelişmesini engellediği görülmektedir. Bunun sonucu olarak da daha küçük işletmelerin varlığı dikkat çekmektedir. 1988’de yazılan bir kaynağa göre köylerde aile başına düşen işlenebilir arazi miktarı 30 dekar civarındadır (Ayhan, 1988: 8).

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

53


Genelde taban arazilerde tarım, yüksek kesimlerde hayvancılık yapılmakla birlikte, akarsu vadilerinde sebze ve meyve yetiştirilir. Ilgaz Dağlarının batı ucu Eskipazar kesimi ormanla kaplıdır. Çankırı’da tarım ürünlerinin Pazar için üretilmeye başlanması 1970’li yıllardan sonra olmuştur. Bunun da başlıca nedeni tarımsal girdi kullanımı, modernleşme ve pazara sunulma kolaylıklarının sağlanmasıdır (Ayhan, 1988: 29). Bütün bu yapının Çankırı yöresinde geleneksel beslenme biçimini de etkilediği görülmektedir. Çankırı’nın beslenme yapısı ve mutfağında bütün bu gelir kaynağı ve iş uğraşılarının etkilerinin varlığı hissedilmektedir. Yöre insanının beslenme alışkanlıklarında Orta Anadolu özellikleri görülür. Beslenmenin temelinde buğday ve buğday ürünleri bulunmaktadır. Tarhana, bulgur, keşkek, yarma, erişte vb. yiyecekleri ev ekonomisi çerçevesinde yöre halkı kendisi üretir. Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi kimi yiyecek maddeleri kurutulmak, salamura yapılmak, turşu kurularak ve diğer bazı usullerle kışa hazırlanır. Kıyma, kavurma, sucuk gibi etlikler, kurutulmuş fasulye, patlıcan, biber gibi sebzeler, konserveler, değişik meyvelerden reçeller bunlar arasındadır. Yaş ve kuru sebzeler beslenmede ikinci sırayı alır. Hayvani besin tüketimi sınırlıdır (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 119-120) 8. ÇANKIRI’DA SOSYAL YAPI Çankırı ili genelinde eskiden beri hakim olan kapalı ekonomik düzen ve geleneksel tarım, dinsel sağlam yapı, sosyal yapının bozulmadan uzun süre devamını sağlamıştır. Yaşam, halkın tam olarak bağlandığı ve yaşattığı gelenek ve görenekler ve bir anlamda töreden oluşmaktadır. Son yıllarda büyük bir hızla gelişen iletişim, ulaşım ve eğitim olguları, geleneksel yapıyı tahrip etmiş, modern kültürel değerlerin benimsenmesine neden olmuştur. (Ayhan,1988: 130-131) Eskiden var olan geleneksel düğünler bugün yerini yavaş yavaş da olsa modern salon düğünlerine bırakmaktadır. Dini ve muhafazakar yapının etkisi ile işlevini sürdürmekte olan ataerkil-pederşahi aile tipinin yavaş yavaş çözülmeye başladığı görülmektedir. Buna genel olarak iç ve dış göçler, ekonomik zorunluluklar sebep olmaktadır. Ebeveyn ile evli çocukların ve torunların bir arada yaşadığı kalabalık aile tipi parçalanarak çekirdek aileye dönüşmektedir (Ayhan,1988: 131) 54

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Çankırı kenti içinde nüfusun önemli bir kesiminin gelir kaynağı olarak köye dayanması, köy davranış ve tutumlarının etkisi altında kent dinamizmine katılmakta bazı güçlüklerin ortaya çıkması ‘köylülük’ gerçeğinin kentte devam ettiğini göstermektedir. Burada köy-kent farklılaşması ikiye bölünme (dikotomi) değil, bir süreklilik, yani köyden kente ve kentten de köye doğru yayılan bir oluşumu geliştirmektedir ki, Amerikan sosyologları bu olaya ‘Rurbanity’ adını vermektedirler. (Türkdoğan, 1977: 327) Çankırı, geleneksel toplum yapısının uzun yıllar süregeldiği ender illerden birisidir. Kırsal kesimde, gündelik ilişkilerde akrabalık ve komşuluk bağları etkilidir. (Mahalle baskısı). Kırsal kesimde tarım işleri, genelde kadınlar ve çocuklar tarafından gerçekleştirilir. Kadın erkek ilişkileri açısından, kadınlar erkeklerin meclislerine pek katılmazlar. Aileler nüfus olarak kalabalıktır. Bunun sebebi tarımın emek ve insan gücüne olan bağımlılığı önemli bir etkendir. Baba hayatta iken mallarda bir bölünme yaşanmaz. Mal ve eşyalar bütün aile üyeleri tarafından ortak kullanılır. Ekonomik faktörler evin reisi olan babanın kontrolü altındadır. Babanın sağlığında mal bölünmediğinden ekonomik birlik de doğal olarak sağlanmış olmaktadır. (Ayhan,1988: 132) Babanın ölümüyle ekonomik birlik parçalanır ve yeni çekirdek aileler oluşur. Genelde kız evlat, istekte bulunmaz ve davacı olmazsa mirastan faydalandırılmaz. Miras taksiminde pek adli mercilere başvurulmaz. Büyükler bu işi tatlılıkla çözüme kavuştururlar. (Ayhan,1988: 132) Çankırı ilinin ortalama hane halkı büyüklüğü azalmaktadır.1955 yılında bu ilin ortalama hane halkı büyüklüğü 6.7 kişi iken, 2000 yılında 5.2 kişiye düşmüştür. (2000 Genel Nüfus Sayımı, Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, İl: 18-Çankırı, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, 2002. s.25) Çankırı ilinde doğurgan çağdaki kadın başına (15-49 yaş aralığı esas alınmıştır) düşen ortalama çocuk sayısı 1970 yılına kadar yükselirken, bu yıldan sonra hızlı bir azalma göstermektedir. 1970 yılında doğurgan çağdaki her 1000 kadına 755 çocuk düşerken, 2000 yılında her 1000 kadına 349 çocuk düşmektedir. Kadın başına düşen çocuk sayısı son 30 yıl içinde yaklaşık % 54 oranında azalma göstermiştir (2000 Genel Nüfus Sayımı) Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

55


Çankırı ilinde doğurganlık düzeyinin 1980 yılından sonra azaldığı söylenebilir. 1980 yılında 45-49 yaştaki kadınlar (bu yaş dönemi doğurganlık yaşının sonu olarak düşünülmektedir) ortalama 6.2 çocuk dünyaya getirmiş iken, 2000 yılında aynı yaş grubundaki kadınlar ortalama 3.9 çocuk dünyaya getirmişlerdir (2000 Genel Nüfus Sayımı) Çankırı’da sosyal yapı son zamanlara kadar yavaş bir değişim gösterirken,eğitim faktörünün de etkisiyle değişimin başladığı görülmektedir. Çankırı ilinde okuma ve yazma bilen nüfusun oranı ülke genelinde olduğu gibi her iki cinsiyet için de sürekli artış göstermektedir. 1935 yılında erkeklerin % 21’i, kadınların % 5.4’ü okuma-yazma bilirken; bu oran 2000 yılında erkeklerde % 93.9’a, kadınlarda ise % 82’ye yükselmiştir. Kadın nüfusun okuryazarlık oranı, erkek nüfusunkinden daha hızlı artmakla birlikte cinsiyetler arası farklılık devam etmektedir (2000 Genel Nüfus Sayımı) Eğitim düzeyinde özellikle lise ve yükseköğretim mezunlarında önemli gelişme olmuştur. 1975 yılında erkeklerin % 3.4’ü, kadınların % 0.8’i lise mezunu iken, 2000 yılında erkeklerin % 16.7’si, kadınların % 6.7’si lise mezunudur. Yükseköğretim mezunu olan nüfus oranı her iki cinsiyette de artış göstermekle birlikte, kadın nüfustaki artış, erkek nüfustakinden daha fazladır. 1975 yılında erkeklerin % 1.4’ü, kadınların % 0.2’si yükseköğretim mezunu iken, 2000 yılında bu eğitim düzeyinden mezun olan erkelerin oranı % 7.1’e, kadınların oranı ise % 2.8’e yükselmiştir (2000 Genel Nüfus Sayımı). 9. ÇANKIRI’DA NÜFUS YAPISI VE NÜFUS HAREKETLERİ Nüfus sayımlarında Cumhuriyet dönemine kadar çeşitli yöntemler uygulanmıştır. Cumhuriyet döneminde ise ilki 1927, ikincisi 1935 ve bundan sonra her beş yılda bir yapılan nüfus sayımları tam sayımdır. Osmanlı döneminde sayımların amacına ve imkanlara bağlı olarak 1831 nüfus sayımına kadar bu anlamda bir sayıma rastlanmamaktadır. Osmanlı döneminde nüfusa ilişkin çalışmalar zaman zaman yapılmış, ancak bunların hiçbirine ilişkin çalışmalar devletçe toparlanarak yayınlanmamıştır. Zaten bu sayımlardan önemli bir kısmı devletin o dönemdeki şart ve imkanlarının kısıtlı olması nedeniyle tamamlanamamıştır (Başol, 1988: 54-55).

56

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Çankırı İli’nin Cumhuriyet Döneminden önceki nüfus verilerine ilişkin bilgiler salnamelerde (Ömer Türkoğlu; Salnamelerde Çankırı, Kastamonu Vilayeti Salnamelerinde Çankırı (Kengırı) Sancağı 18691903, Çankırı Valiliği, kaynak Matbaası, 1999, Çankırı,s. 19) ve bazı araştırmacıların aktarmalarından alınabilmektedir. 1869 yılında yayımlanan ve Çankırı Sancağını da içeren I. Kastamonu Vilayeti Salnamesindeki verilere göre Kalecik kazası, Koçhisar Nahiyesi de dâhil olmak üzere Çankırı Sancağının toplam nüfusu 66.731 olarak belirtilmektedir. Toplam 10 nahiyede 241 mahalle ve kuranın mevcut olduğunu, bununla birlikte 17 410 Müslüman hane sahibinin yanında 22 Ermeni hanesi, 189 Rum hanesinin mevcut olduğu ayni kaynakta belirtilmektedir. (Türkoğlu, 1999: 19) Salname-i Sene 1286 olan (m.1869) nüfus yapısı içerisinde Çankırı sınırları içerisinde yaşayan 70 Ermeni ve 578 Rum nüfusundan da aynı kaynakta bahsedilmektedir. (Ömer Türkoğlu; Salnamelerde Çankırı, Kastamonu Vilayeti Salnamelerinde Çankırı (Kengırı) Sancağı 1869-1903, Çankırı Valiliği, kaynak Matbaası, 1999, Çankırı,s. 19) Yüzyılın (19. yy.) başlarında ise Çankırı Sancağının nüfusu erkek 77.417; kadın 76.375 olmak üzere toplam 153.792 olmuştur. Cumhuriyet Döneminde gerçekleştirilen ilk genel nüfus sayımı sonuçlarına göre (1927) Çankırı İli’nin nüfusu 157.219’dur (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 206). Sayım yıllarına /TÜİK Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine (ADNKS) göre Çankırı İli’nin nüfus verileri şu şekildedir: Tablo. Nüfusun Yıllara göre Gelişimi YILLAR 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980

NÜFUS 157.219 177.587 183.782 197.356 217.188 228.232 241.452 250.706 261.367 265.468 258.436

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

57


1985 1990 1997 (İkametgaha Göre) 2000 2007 (ADNKS) 2008 (ADNKS) 2009 (ADNKS) 2010 (ADNKS)

263.964 279.129 252.424 270.355 174.012 176.093 185.019 179.067

Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 206)

1927 yılında Türkiye’nin nüfusu 13 648 270, Çankırı ilinin nüfusu 157.219 (başka bazı kaynaklar 156.588 olduğu belirtilmektedir) olarak tespit edilmiş ve Çankırı ili, nüfus büyüklüğü açısından 63 il arasında 41. sırada yer almıştır. (2000 Genel Nüfus Sayımı). 1927-2000 döneminde Çankırı ilinin nüfus artışı incelendiğinde en yüksek yıllık nüfus artış hızının (binde) %o 19.2 ile 1945-1950 döneminde, en düşük yıllık nüfus artış hızının (binde) %o-5.4 ile 1975-1980 döneminde gerçekleştiği görülmüştür. 1990-2000 döneminde Çankırı ilinin yıllık nüfus artış hızı binde %o 8.1’dir (2000 Genel Nüfus Sayımı). Çankırı ilinin yüzölçümü, 7490 kilometrekare ile Türkiye’nin yaklaşık % 1’ini oluşturmaktadır. Çankırı’da kilometrekareye düşen kişi sayısı 1927 yılında 18 kişi iken, 2000 yılında 36 kişiye yükselmiştir (2000 Genel Nüfus Sayımı) 1927 yılında Çankırı ili ülke nüfusu içinde %1’lik bir paya sahip iken, 2000 yılında yaklaşık %0.4’lük bir paya sahiptir. Bu dönemde Çankırı ilinin yıllık nüfus artış hızı ülke ortalamasından daha düşük olarak gerçekleşmiştir (2000 Genel Nüfus Sayımı). Son 73 yılda Türkiye’nin nüfusu yaklaşık 5 kat artış göstermiştir. Aynı dönemde Çankırı ilinin nüfusu yaklaşık 1.7 kat artış göstermiş ve 2000 yılında 270 355’e yükselmiştir (2000 Genel Nüfus Sayımı) 1990 yılında Çankırı’nın toplam nüfusu 249.344 iken bunun 104 132 kişisi İl ve ilçe merkezinde ikamet etmekte idi. Belde ve köylerde yaşayan nüfus sayısı ise 145.212 idi. 10 yıl sonra yani 2000 yılında Çankırı’nın toplam nüfusu artarak toplamda 270.355 kişiye ulaşmıştır. Bu nüfusun il ve ilçe merkezinde yaşayan adedi 141.186 kişiye ulaşmıştır. 2000 yılı rakamlarına göre Çankırı’nın Belde ve köylerinde yaşayan nüfus sayısı 129.169’a gerilemiştir. Yani belde ve köylerde ya58

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


şayan nüfus 1990’da 145.212’den 2000 yılına gelindiğinde 129.169’a düşerek gerileme kaydetmiştir. Bu aradaki farkın köylerden şehre veya çeşitli şehirlere göç ettiği bilinmektedir. Bu durumda 10 yıllık süre içerisinde Çankırı’nın yıllık nüfus artışı (toplam) binde 8.09 olarak gerçekleşmiş, artış oranı İl ve ilçe merkezinde binde 30.43 olurken Belde ve köy nüfuslarında binde -11.70 olarak negatif bir durum ortaya çıkmıştır (TÜİK, 2011)

Çankırı

Kadın

Erkek

Toplam

Kadın

Erkek

Toplam

Kadın

Erkek

İllere göre il/ilçe merkezi ve belde/köy nüfusu - 2008 İl/ilçe merkezleri Belde/köyler Genel Toplam Toplam

106.949 53.871 53.078 69.144 34.043 35.101 176.093 87.914 88.179

2000 GNS’ye göre, 81 ilin 55’inde nüfusun çoğunluğu şehirlerde bulunurken, 26 ilde nüfusun çoğunluğu köylerde bulunmaktadır. Bu istatistiğe göre Çankırı nüfusunun da çoğunluğu şehirlerde oturan bir nüfus yapısına sahiptir. 10. ÇANKIRI’DA GÖÇ HARELKETLERİ VE NÜFUS YAPISININ DEĞİŞİMİ Türkiye genelinde olduğu gibi 1950’lerden sonra Çankırı’da göç hareketleri hızlanmıştır. Bu sorunun genel sebepleri şöyle özetlenebilir: Nüfus artışını geçindirecek yeterli toprak ve su kaynaklarının olmaması, olanların yeterli tarım girdileri potansiyelinden yoksun oluşu, arazilerin parçalanmış ve dar oluşu, belli bir sanayi kolunun gelişmemiş olması gibi nedenlerle halkı Ankara, İstanbul, Zonguldak, Karabük, Kırıkkale gibi sanayi merkezlerine göç etmişlerdir. Özellikle Çankırı’nın ilçelerinden Ovacık, Orta, Kurşunlu, Çerkeş, Ilgaz ve Yapraklı’nın köyleri nüfus azalmasından etkilenmişlerdir (Ayhan; 1984: 17). 1927 yılında Çankırı ilinde % 8.9 olan şehirde yaşayan nüfusun payı, 1950 yılına kadar artış ve azalışlar göstermiş, fakat bu yıldan sonra da sürekli bir artış göstererek, 2000 yılında % 52.2’ye ulaşmıştır (2000 Genel Nüfus Sayımı). Doğum yerine göre nüfus, göçün yorumlanmasında kullanılan göstergelerden biridir. Çankırı ili dışındaki illerde doğanlar içinde en Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

59


yüksek paya Ankara ili doğumlular sahiptir. 2000 yılında Çankırı ilindeki nüfusun % 3.4’ü Ankara ilinde doğmuş kişilerden oluşmaktadır. Bunun yanında İstanbul, Çorum ve Karabük doğumlular da önemli bir paya sahiptir (2000 Genel Nüfus Sayımı). Türkiye gerçekliğine uygun olarak Çankırı kırsal yerleşim alanları da nüfus kaybetmektedir. Türkiye’de kırsal nüfus, nüfusu 3.000’den fazla yerleşimlerde yoğunlaşmakta iken nüfusu 500’den az olan yerleşimler hızla nüfus kaybetmektedir. 1995–2000 dönemi göç rakamlarına göre; Ankara ili, Marmara, Güney Ege ve Akdeniz kıyılarında yer alan illerin kırsal yerleşimleri göç almakta iken, kırsal yerleşimler diğer bölgelerde göç vermektedir. Göç Hareketleri (Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007–2013):16-17). Çankırı’nın en çok göç verdiği il olarak aşağıdaki tabloda Çankırı İli nüfusuna kayıtlı olup, ikamet ettiği şehirler bulunmaktadır. Buna göre en çok Çankırılı nüfusu barındıran il 222.470 nüfus ile Ankara birinci sırada gelmekte, 154.193 nüfus ile İstanbul ikinci sırada yer almaktadır. Aşağıdaki tabloda Çankırı nüfusuna kayıtlı olup, çeşitli illerde yaşayan Çankırılı sayısını göstermektedir: Nüfusa kayıtlı olunan ile göre ikamet edilen il - 2008 (Tablodaki satırlar "ikamet edilen il"i, sütunlar ise "nüfusa kayıtlı olunan il"i göstermektedir.) İkamet edilen il

Nüfusa kayıtlı olunan il

İkamet edilen il

Çankırı

Kahramanmaraş

Adana Adıyaman Afyonkarahisar Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman

693 116 394 271 266 302 222.470 6.226 88 75 1.154 1.495 470 135

Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa

60

Nüfusa kayıtlı olunan il 244 8.181 139 206 2.105 845 2.073 470 241 35 10.045 1.793 309 321 649

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir

69 227 135 147 694 164 2.883 794 155.797 996 522 552 438 686 287 260 540 1.202 285 116 56 245 869 70 349 154.193 5.923

Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat

230 1.106 1.413 134 199 202 222 107 121 1.054 712 181 211 355 245 397 1.870 289 361 195 140 379 600 337

Çankırı’nın en çok göç verdiği ve aldığı iller olarak aşağıdaki tabloda bulunmaktadır. Buna göre en çok Çankırılı nüfusu barındıran il 222.470 nüfus ile Ankara birinci sırada gelmekte olup, Çankırı’ya da en fazla göç veren ilin Ankara olduğu görülmektedir. 154.193 Çankırılının yaşadığı İstanbul’da ikinci sırada Çankırılının yaşadığı il olmaktadır. Çankırı, Ankara’dan sonra en yüksek göçü İstanbul’dan almaktadır. Aşağıdaki tabloda Çankırı’nın , bazı iller itibarıyla aldığı ve verdiği göçlerin sayısını göstermektedir:

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

61


Çankırı İlinin En Fazla Göç Aldığı-En Fazla Göç Verdiği İller. 2011 En Fazla Göç Aldığı İller

En Fazla Göç Verdiği İller

Ankara

6.648

Ankara

4.375

İstanbul

5.628

İstanbul

2.125

Karabük

315

Karabük

288

Kastamonu

289

Kırıkkale

287

Kocaeli

188

Kastamonu

258

Çorum

175

Antalya

192

Kırıkkale

164

Çorum

184

Bursa

156

Kocaeli

181

Konya

141

Konya

174

Samsun

141

Samsun

139

Kaynak: TÜİK

Çankırı ilinin en fazla göç verdiği illere bakıldığında 1. Sırada 4.375 kişiyle Ankara, 2. Sırada 2.125 kişiyle İstanbul ,3. Sırada ise 288 kişiyle Karabük yer almıştır. Çankırı’nın göç aldığı illere bakıldığında ise ilk sırada 6.648 kişiyle Ankara, 2. Sırada 5.628 kişiyle İstanbul ve 3. Sırada 315 kişiyle Karabük yer almıştır. Çankırı ilinin yıllara göre göç durumu incelendiğinde 2010 – 2011 yıllarında, diğer illere göç verirken 2012 yılında Çankırı iline tersine göç yaşanmıştır. Tersine göç ile Çankırı’ya 17.050 kişi yerleşirken göç eden kişi sayısı 10.609 olmuştur. Tersine göçte gelişen sanayinin, yeni açılan organize sanayi bölgelerinin ve üniversitenin etkili olduğu düşünülmektedir. Adrese Dayalı Nüfus Sistemi (ADNKS) veri tabanı sonuçlarına göre Çankırı ili göç almaya devam etmektedir. 2013 yılı sonuçlarına göre alınan göç 22 290 kişi olurken, 16 991 kişi de Çankırı’dan diğer illere göç etmiştir.

62

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


11. ÇANKIRI’DA ŞEHİRLEŞME OLGUSUNA GENEL BİR BAKIŞ Son dönem itibarıyla Çankırı şehri, yeni işyerleri ve yatırımlarıyla taşra görüntüsünden kurtulmaya çalışmaktadır. Weberyan ifadeyle, Çankırı geleneksel yapısı itibariyle kentsel topluluk olabilme özelliği sergilemektedir. Zira Weber’e göre bir yerleşme yerinin bütünüyle kentsel topluluk olabilmesi için: 1.Savunma amaçlı kalesi, 2.Pazarı 3.Mahkemesi ya da göreli otonom yasaları ve 4.Kısmi bir ekonomisi ve özerkliği olması gerektiğini belirtir (Kalaycı& Yanık, 2009: 219) İlk dönem sosyologlar şehri daha çok kapitalizmin bir sonucu olarak değerlendirmişlerdir. Bu konuda gerek Marks, gerekse de Weber şehir incelemelerinde kapitalizmin şehri nasıl oluşturduğu üzerine vurgu yaparken, bağımlı değişken olarak kenti, bağımsız değişken olarak ise kapitalizmi ele almaktadırlar. Çankırı’nın eski yapısı, bu anlamda, bir kale, büyük bir cami, pazar ve bu pazara bağlı olarak oluşan sosyal ve kültürel örgütlenme şekillerinden oluşmaktaydı. Çankırı şehri gelişimini özellikle cami etrafında (Sultan Süleyman Camii) şekillenen ekonomik ve kültürel yapılanmalar aracılığıyla sürdürmüştür. Osmanlı şehir yapılanmasında şunu vurgulamak önemlidir: Şehir yahut mahalle kuruluşunda topluluklar ya da iktidar tarafından öncelikle bir han, hamam veya çarşı yapılmaktaydı; zira, ekonomik açıdan bu türden faaliyetlerin katkısı ile cami daha sonra inşa edilebiliyordu. Osmanlı döneminde birçok han, hamam ya da çarşı hem caminin inşası hem de onarımı için maddi destek anlamını taşıyordu. Osmanlı şehir yapılaşmasında cami, merkezi iktidarın siyasal gücünün yansıması olarak çevresinde oluşacak mahalleler için çekim noktası olması ve toplumsal bellekte de güç unsuru olarak yer etmektedir. Bir başka ifadeyle, caminin, dinsel ibadet pratiklerinin mekânı olması dışında Osmanlı toplumsal kuruluşunda mekânsal güç simgesi ve mahallelerin oluşum sürecinde meşruiyet kaynağı olması gibi özellikleri de vardı. Büyük cami adı verilen cami de etrafında ekoGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

63


nomik açıdan çarşı, kültürel açıdan ise medrese vb. gibi yapılanmalar ve/mekânsal kümelenmeler ile şehrin geleneksel dokusunu oluşturmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Eski çarşı adı verilen ve hala günümüzde de ekonomik canlılığını devam ettirmeye çalışan mekânsal yapılanma (Arasta), kentin kırsalla ilişkisi ve iletişim kanalı olmuştur. Bugün dahi, bu çarşı ve etrafında kümelenmiş olan sosyal yapı canlılığını korumaya çalışmaktadır. Şehir olabilmenin bu asgari özellikleri açısından Çankırı, kalesi, pazar yerleri, görece gelişmekte olan bir ekonomi ve ticaret hayatıyla gelişmeye dönük bir yapı arz etmektedir. Çankırı, Batı tarzı bir şehir olmaktan ziyade sanayileşme ile bağlantısı her ne kadar eksik olsa da geleneksel Türk/İslam şehirleşmesine iyi bir örnek oluşturmaktadır. Türkiye’de, özellikle 1950’lerden itibaren yaşanan iç göç, ekonomik dengesizlikler ile beraber kentlerin yeni bir mahiyete bürünmesine de kaynaklık etmiştir. Göç ve sonrasında meydana gelen mekânsal zorunluluklar, bireylerin “gecekondu” tabir edilen yapılara dönük zorlamalarıyla, kenti yeni bir forma büründürmüştür. Her iki durumun vazgeçilmez bir sonucu olarak- hem siyasal hem de ekonomik zorlamalar ilekent ve kente özgü unsurlar, estetiğini kaybetmeye başlayarak yapısal bir dönüşüme maruz kalmışlardır. Geleneksel şehir yapılarının değişip, modern şehirlere dönüşme sürecini bir kimlik kaybı olarak değerlendiren Çolak, yazdığı makalesinde bu durumu şöyle resmetmektedir: ‘Osmanlı şehirleri, Paris gibi, Hıristiyan Ortaçağ şehirleri gibi tabiattan kopuk değildi. Tabiatla bütünleşmiş bir şehir kültürü vardı. Bu şehirler, tabiatla insan elinin meydana getirdiği ürünün dengesinden oluşuyordu. Osmanlı İslam şehirleri tabiatı içine almakla beraber tabiata, her ağaca, her çalı parçasına, her çiçeğe yüce bir değer kazandıracak şekilde insanın düzenlediği bir dünyanın ürünü idi; insanın dünyayı nasıl güzelleştirdiğinin örneği idi. Kabul edelim, modern olma iddiasıyla kurduğumuz şehirler, barbar şehirlerdir artık. Buralarda kedilere, köpeklere, kuşlara, kelebeklere, sümüklü böceklere hayat hakkı tanınmaz. Hayvanlar bir yana; yaşlılara, gariplere, delilere de yer yoktur. Modern şehir, çalışanlar ve üretenler içindir. Daima bir yarışa koşanlar için... 64

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Şimdi son kalıntılarını da yok etmekte olduğumuz geleneksel şehirler, ‘merhametli’ şehirlerdi. Ağaçlar, orada evlerle iç içe yaşardı. Tabiatı yok ettikten sonra bir vicdan arındırma çabasıyla kurulan parklara hapsedilmemişti. Evlerin, bahçelerin ve sokaklarındı ağaçlar. Merhametli şehirlerde kuşlar, kediler, deliler ve garipler de mekânların asli varlığıydı. İnsanlar kadar onlar da hak sahibiydi şehirde. Merhum Turgut Cansever Hoca, “Osmanlı şehri, insanlık tarihinin müstesna bir kültürel aşamasıdır.” derken, geleneksel şehirlerin bütünlüklü yapısı kadar, tabiatla ve canlılarla olan bu uyumunu da düşünmüş olmalıdır…’ ‘ …Artık günümüzde Hemen hemen bütün şehirlerimizde bu geleneksel yapılar, benzeri görülmemiş bir gözü dönmüşlükle yıkılıyor. Bir zamanlar o yerlerde başka insanların, başka hayat tarzları ile yaşadıklarına dair bütün izler siliniyor.’ (Çolak, 2011) Ülkemizde de bir çok şehir geleneksel unsurlarını kentsel planlama adı altında kaybetmiştir. Geleneksele özgü bir takım özellikler yıkılmış, geleneksel olana mündemiç olan kimlik bozulmuş, yerine dönemin siyasi iktidarlarınca, gelenekselden tamamen farklı bir yapı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Geleneksel tipinde cami etrafında şekillenen kent, artık modern unsurların etkin olduğu resmi binalar etrafında kümelenmektedir. Sosyal, dinsel ve kültürel saç ayaklarından yoksun bu yapılanma diğer şehirlerimizde de benzer biçimde yaşanmaktadır. Çankırı şehri, Cumhuriyet döneminde ve genel göç olaylarının yoğunlaşması sürecinden sonra, bu geleneksel yapıdan ayrı bir şehir özelliği sergilemeye başlamıştır. Özellikle 1977 yılında dönemim İmar bakanı Nurettin Ok tarafından yapılan ve kendi adını alan meydan ve bulvar, şehrin modern görünüme bürünmesine kaynaklık etmiştir. Bu meydana bağlı olarak gelişen ara yollarda ise gerek kamu kurum ve kuruluşlarının binaları gerekse ekonomik işletmeler şehrin geleneksel dokusundan uzak bir yapı oluşturmuştur. Meydan üzerinde yer alan çok katlı apartmanlar, gerisinde yer alan metruk binaları gizlercesine heybetlilik arz etmektedir. Çankırı, Raymond Williams’ın şehir ile ilgili betimlemesindeki gibi büyük binaları, buluşma mekânları ve de sıkılıkla bunlardan daha heyecan verici olan caddeler ile modern görünüme kavuşma yolunda ilerlemektedir. (Kalaycı& Yanık, 2009: 217-220) Geleneksel bir Osmanlı ve tarih şehri olan Çankırı da diğer şehirlerin uğradığı bu akıbeti yaşamış bir şehirdir. Geleneksel doku zamanla Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

65


yerini beton bloklara bırakan bir seyirle tarihi ve kültürel kimliğinden uzaklaşarak bir çarpık yapılaşma örneğine dönüşmüştür. Bütün bunların yanında köyden kente olan göçler ve nüfus artışı Çankırı’da plansız bir kentleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Ekonomik nedenlerle kırsal alanlardan kente gelenlerin sayısı nüfusun içinde önemli bir paya sahiptir. Çankırı’da 20 yıl önce bağ bahçe olarak değerlendirilen alanlar, kurulan yapı kooperatifleri sayesinde apartmana dönüşmüştür. Şehrin tarım amaçlı kullanılan I ve II. Sınıf taban arazileri beton yığınlarıyla kaplanmıştır (Çankırı İl Çevre Durum Raporu 2010: 34). Çankırı il merkezine yerleşenlerin şehirden ayrılma eğilimi göstermeyecek kadar şehirle uzlaşmış olmaları, onların intibakının ilk göstergesidir. Şehirle uzlaşma öncelikle iyi bir mesken sahibi olmakla mümkündür. İyi bir iş ve gelire sahip olan insanlar şehirdeki çevresiyle uyumlu ilişkilere girebilmekte ve şehre yabancılık çekmemeye başlamaktadır. Aslında şehre göç edenlerin uyumu zor olmakla birlikte uyum sağlayabilmek için yeni uyum mekanizmaları yani tampon mekanizmalar geliştirmektedirler. Sonuçta çoğu zaman da yeni bir kültür oluşturmaktadırlar. Bu anlamda mesela gecekondular ne şehir ne de köy özelliği gösteren tampon kurumlar olarak belirmektedir. Şehre köyden gelip göç edenlerin akraba ve hemşeri kümelenmeleri, hemşeri kahveleri, dernekler (ayni köyden olma gibi) gibi destek merkezleri ilk karşılayan alanlar olarak dikkat çekmektedir. Bu anlamda bu tür destek ünitelerinin 2 tür zıt fonksiyonu görülmektedir: 1. Bir taraftan bu yapılar şehir ile bütünleşmeyi zorlaştırmakta iken, 2. Diğer taraftan da bu yapılar, şehirle bütünleşme sonucu doğabilecek problemleri hafifletmektedirler. Buralarda göç yaşayanlar ‘kültür adacıkları’ oluşturarak bir yönden şehir kültürüne ihtiyaç hissetmiyorlar ve şehre uyum için bir çaba da sarf etmiyorlar. Bu insanlar burada kendilerini daha güvende hissediyorlar. Çankırı’da bu yapı çok belirgin bir şekilde gözlenebilmektedir. Bu yapının güçlü olması nedeniyle Çankırı’da, şehir kültürünü köyden göç edenlerin şekillendirmiş olması dikkat çekmektedir. Bu olgu aslında Türkiye’nin göç alan büyük şehirlerinde muhtemel sosyal patlamaları engelleyen ve birincil ilişkilerin güven ortamını sağlayan bir yapıdır. 66

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Çankırı’nın yerlileri denilen halkın daha büyük şehirlere göç etmesi ve dağınık yaşaması köyün etkisini daha da arttırmaktadır. Apartman dairelerinin önünde duran traktörler buna iyi bir örneklik teşkil etmektedir. Aslında traktör köye ve köylüye has bir araçken, Çankırı’da şehrin bir parçası haline gelen görüntüleri kırsal kültürün şehri baskı altına aldığının da işaretleri sayılabilir. Bu yapı hem şehre intibakı sağlayacak ilişkiler içine girmeyi zorlaştırmakta, hem de köy adetlerinin şehirde yaşanmasının da bir göstergesi olmaktadır. Şehirleşme (urbanization) terimi, hem nüfusun belirli noktalarda yığılma sürecini, hem de şehir kültürünün yaygınlaşması sürecini içine alan bir kavramdır. Yani bir taraftan şehre göçü ifade ederken, ki bu bir sosyal hareketliliktir, diğer taraftan da şehir kültürünü içselleştirme yani şehirlileşme anlamlarını kapsamına almaktadır. Belki İngiltere’de her iki süreç, yani hem şehirleşme, hem de şehirlileşme eş zamanlı olarak gerçekleştiğinden dolayı iki olguyu farklı ifade edecek bir kavramsallaştırmaya gidilmemiştir. Ama Türkiye’de sürecin belki de daha farklı yaşanmasından dolayı iki farklı olgu iki farklı kavramla ifade edilmek durumundadır: Şehirleşme ve şehirlileşme. Çankırı şehrinde hayat büyük ölçüde aileler çevresinde dönmektedir. Giyim kuşam geleneksel izler taşımakta ve geleneksel uğraşılar tercih edilmektedir. Hemşerilik bağları gücünü korumaya devam etmektedir. Hâlbuki şehirleşme süreci sonucunda meydana gelen toplumsal değişmenin insanların davranışlarında ve ilişkilerinde ve hatta değer yargılarında, maddi ve manevi yaşam biçimlerinde değişiklik meydana getirmesi beklenmektedir ki bu süreç şehirlileşme sürecidir. Bu sürecin Çankırı’da üniversite gibi modern yapıların gelmesiyle değişme işaretleri vermekle beraber, yavaş bir gelişme kaydettiğini de belirtmek gerekmektedir. Sanayileşmesini gerçekleştirememiş bir görünüm sergileyen Çankırı, gerek kamu kurum ve kuruluşlarının etkileri ile ve gerekse de üniversitenin açılması gibi yeni durumların ortaya çıkmasıyla, mekânsal olarak bir mobilizasyon yaşamaktadır.

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

67


68

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


BÖLÜM IV ÇALIŞMANIN UYGULAMA KISMININ SONUÇLARI VE TABLOLALAR 1.ÇALIŞMANIN UYGULAMA KISMININ SONUÇLARI VE TABLOLALAR 1.1.Katılımcıların Cinsiyeti Tablo1: Katılımcıların Cinsiyet Durumu Seçenekler Erkek Kadın Total

Frekans 321 200 521

% 61,6 38,4 100,0

Geçerli yüzde 61,6 38,4 100,0

Yığılmalı Yüzde 61,6 100,0

521 haneye uygulanan anket formundan elde edilen bulgulara göre örneklem grubuna giren kadınların oranı % 38,4 iken, erkeklerin oranı % 61,6’dir. Cinsiyetler arasındaki farklılıkların ortaya konulabilmesi için oranların birbirine yakın olmasına özen gösterilmiş, fakat çalışma şartları ve ulaşım ve erişim durumları dikkate alındığında çalışmaya erkeklerin katılımı daha fazla olmuştur. Bu oranların oluşmasında hane halkı bazında yapılan bu çalışmada daha çok hane reislerinin ankete ve görüşmelere katılması teşvik edilmiş, olmadığı veya ulaşılamadığı durumlarda haneyi temsilen katılan katılımcının görüşlerine müracaat edilmiştir. Ayrıca bu oranların ortaya çıkmasında, çalışma hayatına katılımın da etkisi olduğu söylenebilir. 1.2.Katılımcıları Medeni Durumu Seçenekler Evli Bekar Diğer Total

Tablo 2: Katılımcıların Medeni Durumu Frekans % Geçerli yüzde Yığılmalı Yüzde 413 79,3 79,3 79,3 96 18,4 18,4 97,7 12 2,3 2,3 100,0 521 100,0 100,0

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

69


Katılımcıların genelinin evlilerden oluştuğu dikkat çekmektedir. Katılımcıların % 79,3’ü evlilerden, % 18,4’u bekârlardan, % 2,3’ü ise bu konuda görüş belirtmeyenlerden oluşmaktadır. Toplumsal gerçeklik ve bir anlamda nüfus istatistikleri göz önüne alındığında Türk toplumunda evlenme oranlarının oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Evlilikte edinilen farklı statülerin ve bunlara bağlı rollerin uyumunun toplumsal yapının hayati kurumlarından evlilik ve aile kurumuna olumlu anlamda katkısı büyüktür. Bununla birlikte her evlilik farklı birliktelikler anlamına gelmekte ve bu süreç beraberinde yeni alışkanlıklar, tutum ve davranışlar ile hayat tarzlarını beraberinde getirmektedir. Toplumumuzda evlilik toplumsal yapıyı etkileyen önemli bir faktördür. Özellikle göç kararının verilmesinde ve yaşanılan göç sürecinde göçe konu olan aktörlerin medeni durumu önemlidir. Özellikle bekarların göç kararı almaları ve mekânsal değişime karar vermeleri evlilere nispeten daha kolay olmaktadır. Bu durum yurt dışı göç olaylarında daha dikkat çekici bir şekilde bekar veya evli de olsa eşini ve ailesini almadan gitme şeklinde gerçekleşmektedir. 1.3.Katılımcıların Yaş Aralığı Tablo 3. Katılımcıların Yaş Aralığı Seçenekler

Frekans

%

Geçerli yüzde

Yığılmalı Yüzde

15-20

28

5,4

5,4

5,4

21-25

57

10,9

10,9

16,3

26-30

66

12,7

12,7

29,0

31-35

66

12,7

12,7

41,7

36-40

74

14,2

14,2

55,9

41-45

59

11,3

11,3

67,2

46-50

112

21,5

21,5

88,7

51 ve üstü

59

11,3

11,3

100,0

Total

521

100,0

100,0

Bireylerin içinde bulundukları yaş kategorilerinin onların duygu ve düşünce dünyalarında, hayata bakış tarzlarında önemli bir değişken olduğu kabul edilmektedir. Bu çalışmada örneklem grubu olarak, Türkiye nüfusu dikkate alınarak beş temel yaş grubu dikkate alınarak bir sınıflandırma yapılmıştır. Akademik çalışmalarda yaş ve gelişim dö70

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


nemleri açısından örneklem grubu ergenlik ve ilk yetişkinlik (15-20), orta yetişkinlik (21-40), olgunluk (41-50), yaşlılık (51 ve üstü) dönemlerini kapsamaktadır. Bu yaş aralıklarının seçilmesinde, Türk toplumunun genel nüfus özellikleri ve çalışma çağındaki nüfus dikkate alınmıştır. Araştırmaya katılanların yaş gruplarına göre sınıflandırmasında en geniş yaş grubunun % 21.5 oranıyla olgunluk dönemi diye sınıflandırılan 46-51 yaş grubunda kümelendiği dikkat çekmektedir. Daha sonra sırasıyla 36-40 yaş grubunun % 14.2 oranı ile çalışmaya katıldığı gözlemlenmiştir. Araştırmaya katılan denek grubunun tamamına bakıldığında 15 ile 51 yaş aralığında bulunan bireylerin büyük çoğunluğu oluşturduğu görülmektedir. Bu yaş grubunun tüm denekler arasındaki toplam oranı % 88,7’dir. % 12.3 kadar bir oran da 51 yaş ve üstü olarak görülmektedir. Araştırmada elde ettiğimiz verilerin Türkiye ortalaması açısından da değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre Türkiye’de 1995-2000 döneminde köyden şehre yapılan göçlerin profiline bakıldığında; göç edenlerin yüzde 76’sının 15-64 yaş gruplarında yoğunlaştığı bilinmektedir. (T.C. TKŞB Kırsal Kalkınma Planı 2011: 42-43: çalışma çağındaki nüfusu gösteren bu yaş aralıkları da kırsaldan çalışma ve iş bulma amaçlı olarak gerçekleşen iç göçlerin önemli bir nüfus hareketine sebebiyet verdiğini göstermektedir. 1.4. Katılımcıların Öğrenim Düzeyi Tablo 4. Katılımcıların Öğrenim Düzeyi Frekans

%

Geçerli yüzde

Yığılmalı Yüzde

35

6,7

6,7

6,7

79

15,2

15,2

21,9

İlköğretim

141

27,1

27,1

48,9

Lise

146

28,0

28,0

77,0

Meslek lisesi

90

17,3

17,3

94,2

Yüksek Okul

17

3,3

3,3

97,5

Üniversite

13

2,5

2,5

100,0

Total

521

100,0

100,0

Seçenekler Okur-yazar değil Okur-yazar

Önceden belirlenmiş kurallar vasıtası ile ferdin, iradi davranış kazanmasına, davranış geliştirme ve davranış değiştirme süreci veya kişiliğin gelişmesine yardım eden ve onu temel alan, onu hayata haGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

71


zırlayan, beceri ve davranışlar elde etmesine yarayan bir süreç olarak tanımlanan eğitimin, toplum hayatında ve insanların gündelik hayatındaki yeri tartışılmaz bir gerçekliktir. Toplum hayatında meydana gelen bir değişim eğitim kurumundan doğrudan etkilenir. Kalkınma projeleri ve gelişmişlik oranları aynı zamanda eğitim yapısı ve bu eğitimden yararlanan insanların oranlarıyla da doğrudan ilişkilidir. Bunun için Türkiye’nin modernleşme sürecinde üzerinde en çok durulan kurumlardan biri, eğitim kurumu olmuştur. Eğitim seviyesi insanların zihniyet dünyasının, dolayısıyla da gündelik davranış kalıplarının oluşmasında veya değişmesinde çok önemli bir etkendir. Tabloya bakarak, öncelikle göç eden hane halkını temsil eden bireylerin eğitim düzeylerinin okur-yazar olmayan ve sadece okur- yazar olan bireylerin toplam oranı % 21.9 olduğu görülmektedir. Bu oran genel toplamın yaklaşık beşte birini teşkil etmektedir. Kanaatimizce ülkenin okur yazarlık oranına göre yüksek bir orandır. Yaş aralıkları düşünüldüğünde, yani araştırmaya dahil edilen 15 ile 51 yaş grubunun katılımının yüksek olduğu dikkate alınırsa ki- bu yaş grubunun tüm katılımcılar arasındaki toplam oranı % 88,7’dir- Türkiye ortalamasının altında bir orana sahip oldukları düşünülebilir. Dağılımda da görüldüğü gibi, 521 hanede yer alan 521 kişinin % 27,1’i ilkokul mezunu, lise mezunu oranı % 28,0, meslek lisesi mezunu oranı % 17,3’tür. Yaklaşık olarak % 45 kadar oranda bireyin lise ve dengi okuldan mezun olduğu görülmektedir. Çalışmada yüksek okul ve üniversite mezunu oranlarının da düşüklüğü dikkat çekmektedir. Bu oran toplam olarak % 5.3 gibi kanaatimizce Türkiye ortalamasına yakın bir orandır. Eğitim oranlarının özellikle yükselmeye başladığı Türkiye’nin kırsal kesiminde istenilen anlamda eğitimli oranına sahip değildir. Araştırmada ortaya çıkan bir bulgu olarak göç edenlerin büyük oranla ilköğretim düzeyi ve altında bir eğitime sahip olduklarını, ancak göçten sonra doğan yeni neslin eğitim sürecine daha aktif olarak katıldıkları gözlenmiştir. Göçe kaynaklık eden Çankırı’nın eğitimle ilgili verilerine bakıldığında ise 2012 verilerine göre il nüfusunun % 64’unun Lise altı eğitime sahip olduğu, bunların %11’inin okuma- yazma bilmediği, Lise veya dengi okul mezunu sayısının % 21,2 olduğu ve yükseköğrenim mezunu nüfusun % 1,9 olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. (İşkur, Çankırı İşgücü Piyasası Analizi Raporu,2013:15)

72

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


1.5. İkamet edilen yer Tablo 5: Katılımcıların İkamet Ettiği İlçe Seçenekler Pursaklar Keçiören Akyurt Başka bir yer Total

Frekans 218 173 63 67 521

% 41,8 33,2 12,1 12,9 100,0

Geçerli yüzde 41,8 33,2 12,1 12,9 100,0

Yığılmalı Yüzde 41,8 75,0 87,1 100,0

Araştırma, Çankırı’dan Ankara’ya yapılan göçlerin en yoğun olduğu daha çok iki ilçede (Pursaklar ve Keçiören) gerçekleştirilmiş olup, Ankara’nın diğer yerlerinde yaşayan Çankırılılar az miktarda da olsa araştırma örneklemine dahil edilebilmişlerdir. Katılımcıların; % 41,8’i Pursaklar ilçesinde, % 33,2’si Keçiören, %12,1’i Akyurt ilçesinde ikamet ettiğini belirtmiştir. % 12,9’luk bir bölümü ise bu üç ilçeden farklı bir ilçede ikamet ettiğini belirtmişlerdir. Ankara’da en yoğun olarak yaşayan Çankırılı nüfusun Keçiören’de olduğu bilinmektedir. Bu nüfusun yaklaşık olarak 220.000 civarında olduğu belirtilmektedir. Keçiören İlçesinde yaptığımız çalışmalarda göç kuramlarında var olan ağ (network) kuramının öncüllerine göre burada biriken nüfusun daha önceden çalışmak üzere buraya yerleşenlerin kendi hemşerilerini peşlerinden çağırdıkları ve ayni bölgeye yerleşmede bu hemşeri-memleketli ilişkisinin varlığı dikkat çekmektedir. Pursaklar ilçesinde görüştüğümüz Pursaklar Belediye Başkanı Sayın Selçuk Çetin’den konuyla ilgili aldığımız bilgiler çerçevesinde ‘ilçenin 119.587 olan nüfusunun 27.702’sinin yani yaklaşık % 25 kadarının Çankırılı olduğunu, kendisinin de bir Çankırılı olarak ilçeye hizmet ettiğini’ ifade etmiştir. Pursaklar’ın 2008’de ilçe olduğunu ve % 4.9 büyümeyle Ankara’nın en fazla büyüyen ilçelerinin başında geldiğini ifade eden Pursaklar Belediye Başkanı Çetin’e göre Pursaklar’da ikamet eden Çankırılıların daha çok memuriyet ve ticaretle iştigal ettiklerini ve Çankırılıların Pursaklar ilçesinde dağınık bir yerleşime sahip olduklarını belirtmişlerdir. Bu kadar kalabalık bir hemşehri topluluğunun aslında iyi bir dayanışma içerisinde olması beklenir. Ancak bu beklentilerin çok fazla karşılık bulmadığını da söylemek mümkündür. Burada iktisadi olarak güçlerini bir araya getirmenin oluşturacağı sinerjiden yoksun bir nüfus kütlesi mevcuttur. Bunu Çankırılılar Günü olarak kutlanan bir günde etkinlik gösterilerine Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

73


şahit olduğumuz Ankara’da da görmek mümkün oldu. ‘Başka illerden gelip Ankara’ya yerleşenlerin daha etkili ve aktif olduğu, bu hemşeri dayanışmasının Çankırı’dan gelip Ankara’ya yerleşenlerde daha düşük düzeyde gerçekleştiği’ ifade edilmektedir. Ankara genelinde Çankırılılar dayanışmasının diğer illere göre daha düşük olduğu görülmektedir. Ancak bu bilincin gelişmeye başladığı da gözlenmektedir. Genel olarak Çankırı’dan Ankara’ya göçün asıl Keçiören olmak üzere, Etlik ve kısmen Mamak semtlerine olduğu ifade edilmektedir. Pursaklar ilçesine Çankırı’dan göçün 1985ler ve hatta 1990’lar ve sonrası gerçekleştiği biliniyor. Göç teorileri çerçevesinde düşünüldüğünde, önceden yerleşenlerin sonradan gelenlere rehberlik yaparak ilk göç yıllarında hemşeri kümelenmelerinin oluştuğu dikkat çekmektedir. Ankara’nın nüfus yapısının oluşmasında Türkiye’nin her yerinden gelen insanların var olduğu bilinmekle, özellikle de Ankara’ya yakın illerin bu nüfus bileşiminde önemli bir yoğunluğa sahip olduğu görülmektedir. Yozgatlılar, Çorumlular, Çankırılılar, Kırşehirliler, Sivaslılar bu yapıda önemli bir paya sahiptirler. Tekeli, yazdığı makalede göç olayında daha önce göç eden akraba ve yakınların bunu, diğer potansiyel göç etme durumundaki yakınlar için bir fırsat oluşturduğunu ifade etmektedir. Göç edecek kişinin fırsatları araştırma ve fırsatlardan haberdar olmasındaki etken olan değişkenler göçü açıklamada tanıdık ve akraba çoğaltanları diye kullanılmıştır. Bu tip ilişkilerin iş fırsatları hakkındaki bilgilerin yayılmasında kitle haberleşme araçlarından daha etkin olduğu bilinmektedir. (TEKELİ, 1975:164). 1.6. Katılımcıların İkamet Durumu Tablo 6: Katılımcıların İkamet Durumu Seçenekler Kendime ait evde/ dairede Aileme ait evde Kiralık evde Lojmanda Akrabamın yanında Bekar odasında Diğer Total

74

Frekans

%

Geçerli yüzde

Yığılmalı Yüzde

225

43,2

43,2

43,2

137 134 15

26,3 25,7 2,9

26,3 25,7 2,9

69,5 95,2 98,1

7

1,3

1,3

99,4

1 2 521

,2 ,4 100,0

,2 ,4 100,0

99,6 100,0

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Katılımcıların % 43,2’si kendine ait evde, % 26,3’ü ailesine ait evde, % 25,7’si kiralık evde, % 2,9’u lojmanda, % 1,3’ü akrabasının yanında, % 0,2’si bekar odasında, % 0,4’ü bunların dışında bir yerde ikamet ettiğini belirtmiştir. Katılımcıların yarıya yakın orana sahip % 43.2’nin kendine ait bir evinin olması, ev sahibi olmaya verilen değeri gösterdiği gibi, ev kiralarının özellikle büyük şehirlerde önemli bir bütçe giderine karşılık gelmesinden dolayı, insanlar asgari geçim şartlarını sağladıktan sonra ‘başlarını sokabilecekleri bir ev’ arama motivasyonuna sahiptirler. Katılımcıların çok büyük bir kısmının hedefinde şimdi veya ilerde mutlaka bir ev sahibi olma ümidinin olduğunu gözlemlemek mümkündür. Kültürel bir gelenek olarak dilimize ve hayatımıza yerleşen ‘dünyada mekan Ahirette iman’ atasözünün de ifade ettiği gibi insanların en önemli ihtiyaçlar listesinin başında konut durumu gelmektedir. Kümülatif verilere bakıldığında % 70 kadar bir göçmen kitlesinin ya kendisine ya da ailesine ait olmak üzere bir evinin var olduğu dikkat çekmektedir. Evin varlığı ya da sahipliği Türkiye ölçeğinde bir zenginlik göstergesi olarak düşünülmektedir. En azından fakirlik sınırının dışında bir hayat göstergesidir evin varlığı. Ev ve arsa konusundaki yaklaşımlar ve tutumlar sadece Çankırılıya özgü değil, bu bizim toplumsal yapımızın bir özelliği gibi görünmektedir. Çünkü yatırımlarımızın, birikim ve tasarruflarımızın en çok değerlendirilmeye çalışıldığı alan ev ve arsa yatırımı olarak dikkat çekmektedir. Hatta yaptığımız görüşmelerde yurt dışına çalışmaya giden Çankırılıların da aynı eğilim içinde oldukları gözlenmiştir. Tasarruflar ve biriken paralar sanayi veya bir işletme yatırımı olmayıp, ya Çankırı’dan veya Ankara’dan ev ve arsa alma şeklinde değerlendirilmektedir. Aslında bu alışkanlığımızdan dolayı niçin iş kollarının gelişimi sağlanamıyor şeklinde bir soruya da cevap bulunmuş oluyor. Bu durumu Philip L. Martin, yazmış olduğu ‘Bitmeyen Öykü: Batı Avrupa’ya Türk İşçi Göçü’ adlı çalışmasında da yazdığı gibi yurt dışına göç edenlerin ve ailelerinin statüleri genellikle yükseliyor ancak bu durumun göç veren köylerde ve kasabalarda kalkınmayı getirmediğini ifade ediyordu (Martin, 1991:123). Türkiye’de gelir dağılımı ile ilgili yapılan araştırmalarda da ortaya konulduğu gibi, gelir dağılımının bozulmasında en önemli olumsuz rol oynayan faktörlerden birisi olarak 1960’lı yıllarda başlayan hızlı kentleşmenin yol açtığı gayrimenkul rantları olduğu ifade edilmektedir. Aşırı nüfus artışı ve köylerin önemli sosyal hizmetlerden yoksun kalGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

75


malarının yol açtığı kente göç olgusu, kentlerde arsa spekülasyonunu başlatarak gelir dağılımının önemli ölçüde bozulmasına yol açmıştır (Ekonomi Formu 1990), 1.7. Katılımcıların Ailesinde Yaşayan Toplam Kişi Sayısı Tablo 7: Ailede yaşayan toplam kişi sayısı Seçenekler 0 1 2 3 4 5 6 8 Total Cevapsız Total

Frekans 1 50 203 75 18 7 4 4 362 159 521

% ,2 9,6 39,0 14,4 3,5 1,3 ,8 ,8 69,5 30,5 100,0

Geçerli yüzde ,3 13,8 56,1 20,7 5,0 1,9 1,1 1,1 100,0

Yığılmalı Yüzde ,3 14,1 70,2 90,9 95,9 97,8 98,9 100,0

Araştırma verilerine göre, örneklemi oluşturan 521 hanede yer alan ailede yaşayan sayısı ile ilgili veriler, bize aile yapısı hakkında önemli bilgiler vermektedir. Ailelerin büyük çoğunluğunun (% 90,9) çekirdek veya küçük aile yapısına sahip olduğu görülmektedir. Ailede yaşayan fert sayısı açısından 5,6 ve 8 fert bulunan hane sayısının bütün cevap verenler arasındaki oranı oldukça düşüktür. Bu oran % 4 civarındadır. Geniş aile modeli olarak bilinen geleneksel aile yapısının çok fazla devam edemediği büyük şehirlerde, bu yapının çekirdek aile dediğimiz anne, baba ve çocuklardan oluşan bir yapıya dönüştüğü bilinmektedir. Bunun bir zorunluluk mu yoksa bir tercih mi olduğu konusu aile ile ilgili çalışmalarda üzerinde durulması gereken bir durumdur. Bu konuda yapılan araştırmalarda da aynı şekilde sonuçlar elde edildiği bilinmektedir. Araştırmacıların vardığı sonuçlara bakıldığında, (Kongar, 1982; Kocacık, 1997; Atalay, 1993) Türkiye’de aile yapılarında bölgesel, kırsal ve kentsel yerleşmelere bağlı olarak değişiklik görülmesine rağmen çekirdek veya küçük aile tipinin yaygın olduğu belirtilmektedir. Araştırmada yaptığımız görüşmeler sırasında elde ettiğimiz verilere 76

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


göre köyden kente zaman aralıklı olarak gelip giden aile büyüklerinin, özellikle köyde yaşayan ve göç etmeyen anne ve babanın belli aralıklarla çocuklarının yanına gelerek (genellikle kış ayları) yaşadıkları da belirtilmektedir. Ailede yaşayan fert sayısına cevap vermeyen ya da veremeyen % 30,5 kadar oranın bu değişken fert sayısından kaynaklanabileceği düşünülmektedir. 2000 yılı verilerine bakıldığında Çankırı İlindeki ortalama hane halkı büyüklüğü 5,15 kişidir. Bu, Türkiye ortalaması olan 4,50’den yüksektir. Bu hane halkı büyüklüğü ile Çankırı ili, Türkiye sıralamasında 31. sırada yer almıştır. Kaynakların ifadesine göre, tarihsel olarak Çankırı’da ortalama hane halkı büyüklüğü 1955’den 1965’e kadar düşmüş, 1970 ve 1975 dönemlerinde artış göstermiş, 1980’den günümüze kadar da kademeli olarak azalmıştır. Göçle beraber bu azalmanın da devam ettiği verilerin ışığında görülmektedir. Yine Çankırı ile ilgili ortalama hane halkı büyüklüğü açısından 7,91 olan değeriyle en fazla olan ilçenin Kurşunlu olduğu ve en düşük olan ilçenin ise 3,97 büyüklükle merkez İlçe olduğu dikkat çekmektedir. 1.8.Katılımcıların Çocuk Sayısı Tablo 8: Katılımcıların Çocuk Sayısı Seçenekler 1 2 3 4 5 6 7 10 ve üzeri Total Cevapsız Total

Frekans 74 242 61 17 10 1 1 1 407 114 521

% 14,2 46,4 11,7 3,3 1,9 ,2 ,2 ,2 78,1 21,9 100,0

Geçerli yüzde 18,2 59,5 15,0 4,2 2,5 ,2 ,2 ,2 100,0

Yığılmalı Yüzde 18,2 77,6 92,6 96,8 99,3 99,5 99,8 100,0

Genel anlamda yığılmanın görüldüğü % 46.4 oranında katılımcının iki çocuk sahibi olması dikkat çekmektedir. Bir ve iki çocuk sahibi olan Ankara’daki Çankırılıların toplam oranı yaklaşık % 77,6’dır. Toplam 3 çocuk sahibi olanların katılımcılar arasındaki oranı % 92,6 olarak görülGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

77


mektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi yaygın ve başat aile modeli çekirdek veya küçük ailedir. Katılımcıların medeni durumlarını sorduğumuz yukarıdaki tabloda %18,5 olan bekar katılımcı oranına sahip olduğu düşünülürse, bu oran, cevapsız bırakılan % 21 oranı ile uyum gösterdiği görülebilir. Tekeli, göç olgusundaki seçicilik, dolayısıyla göç politikalarının yalnızca göç miktarları üzerinde ifade edilmesinin yetersiz kaldığını, göçün seçiciliği dolayısıyla, göç edenlerin kompozisyonuna ait politikaların da geliştirilmesi gerekliliğini ifade etmektedir(Tekeli, 2010: 18). Göçler sonucu oluşan yapının, kentteki aile fert sayısı ve büyüklüğüne duyarlı bir yapı arz ettiği dikkat çekmektedir. Bu anlamda Çankırı merkez ve köylerinde de çok çocuklu bir aile yapısı olmadığı bilinmektedir. Bu yapının Çankırı’da nüfus artışının oluşturacağı sorunlar konusunda duyarlılık ifade eden klasik yaklaşımı benimsediği kanaatini uyandırmaktadır. Bugün köylerimizdeki aile de artık geniş aile değildir. Timur’a göre ‘bütün dünya deneyi göstermektedir ki, köydeki toprak mülkiyetinin farklılaşmasına paralel olarak aile yapısı da değişmektedir ( Timur 1972). Serim Timur’un Türkiye’de yapmış olduğu araştırmaya göre, 1968 yılında köydeki çekirdek ailelerin oranı yüzde 47.8’dir. Türkiye ortalamasının yüzde 56 olduğu düşünülürse, Türkiye köylerinde de artık çekirdek ailelerin oldukça yaygın hale geldiği görülmektedir ( Timur,1972). 1.9.Katılımcıların İlk Çocuğunun Eğitim Durumu Tablo 9: Katılımcıların İlk Çocuğunun Eğitim Durumu Seçenekler Okuma-yazma bilmiyor Henüz okula gitmiyor İlköğretim Lise Meslek lisesi Yüksek Okul Üniversite Lisans üstü Total Cevapsız Total

78

Frekans

%

35 85 116 93 15 7 7 1 359 162 521

6,7 16,3 22,3 17,9 2,9 1,3 1,3 ,2 68,9 31,1 100,0

Geçerli yüzde 9,7 23,7 32,3 25,9 4,2 1,9 1,9 ,3 100,0

Yığılmalı Yüzde 9,7 33,4 65,7 91,6 95,8 97,8 99,7 100,0

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Araştırmada böyle bir soru sorulmasının sebepleri arasında eğitime ait algının zamanla ve çocuk sayısına bağlı olarak değişim gösterip göstermediğini tespite yöneliktir. Çeşitli varsayımlar arasında göç ederken ilk çocuğun aile fertleri arasında olup, şehir hayatına uyum çerçevesinde eğitimin ne derece ilgi gördüğünü anlamaya çalışmaktır. Bu soruya cevap veren toplam katılımcılar arasında % 68.9’luk orana sahip bir kesimdir. ‘Okuma-yazma bilmiyor’ ve ‘Henüz okula gitmiyor’ diyenlerin çocuklarının % 23.7’lik orana sahip bir kesim olduğu görülmekte olup, yaş olarak çocuklarının henüz okul çağına ermediği anlaşılmaktadır. İlköğretime giden ilk çocuk oranının % 22.3 olduğu, liseye gitme oranının ise % 17.9 olduğu görülmektedir. Yaklaşık % 20’lik bir oranda katılımcının çocuklarının lise ve meslek lisesine gittiği görülmektedir. İlk çocuk olarak üniversite çağına gelip de bir yüksek okul veya lisans düzeyinde bir üniversitede okuyanların oranının çok düşük olduğu dikkat çekmektedir. Bu oran toplam olarak yaklaşık % 2.7 olarak görülmektedir. Kanaatimizce bu oran oldukça düşüktür. Bu soruya cevap vermeyenlerin oranı da % 31.1 gibi oldukça yüksek bir orandır. Katılımcıların yaklaşık % 20’sinin bekar olduğu düşünülürse burada bu soruyu cevaplamayan % 10 civarında bir katılımcının varlığı dikkat çekmektedir. 1.10. Katılımcıların İkinci Çocuğunun Eğitim Durumu Tablo 10: Katılımcıların İkinci Çocuğunun Eğitim Durumu Seçenekler

Frekans

%

Okuma-yazma bilmiyor Henüz okula gitmiyor İlköğretim Lise Meslek lisesi Yüksek okul üniversite Total Cevapsız

13 77 97 77 13 8 9 294 227

2,5 14,8 18,6 14,8 2,5 1,5 1,7 56,4 43,6

Total

521

100,0

Geçerli yüzde 4,4 26,2 33,0 26,2 4,4 2,7 3,1 100,0

Yığılmalı Yüzde 4,4 30,6 63,6 89,8 94,2 96,9 100,0

Araştırmaya katılanların ikinci çocuklarının genel olarak, ilk öğretim ve lise seviyesinde oldukları görülmektedir. Okula henüz gitmeGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

79


yen küçük çocuklarla beraber düşünüldüğünde lise çağına kadar olan çocukların oranı % 94,2’dir. Bu aslında okul çağında önemli sayılabilecek bir genç ve çocuk nüfusu olduğunu göstermektedir. İkici çocukların da üniversite okuma oranlarının yaklaşık % 3 civarında düşük bir orana sahip olduğu görülmektedir. Bununla beraber bir mesleğe hazırlayan meslek liselerine olan rağbetin de az olduğu dikkat çekmektedir. Hem ilk ve hem de ikinci çocuklar meslek liselerini tercih etmiyorlar. Araştırmada sorduğumuz üçüncü ve dördüncü çocuklar içindeki oranlar arasında meslek lisesi ve üniversiteye gitme oranlarının oldukça düşük seyrettiğini söyleyebiliriz. Üçüncü ve varsa dördüncü çocuklarda üniversite okuma oranı % 1 seviyesinde olduğu belirtilebilir. Bu da bize zorunlu olan ilkokul, ortaokul ve lise seviyelerinden sonra okuma oranlarının düştüğünü göstermektedir. 1.11.Katılımcıların aile üyeleri dışında ailede kalan durumu Tablo 11: Katılımcıların aile üyeleri dışında ailede kalan durumu Seçenekler Büyükanne-Büyükbaba Amca Hala Teyze Diğer Total Cevapsız Total

Frekans

%

42 16 17 6 169 250 271 521

8,1 3,1 3,3 1,2 32,4 48,0 52,0 100,0

Geçerli yüzde 16,8 6,4 6,8 2,4 67,6 100,0

Yığılmalı Yüzde 16,8 23,2 30,0 32,4 100,0

Katılımcıların çekirdek aile diye bilinen anne, baba ve çocuklardan başka aile içinde yaşayan başka üyelerinin de varlığını soruşturduğumuz bu soruda; % 8.1’inde büyükbaba ve büyükanne her ikisi veya ikisinden birisinin, aynı hanede kaldığı görülmektedir. Genellikle gözlemlerimizin de desteklediği bir durum, evin yaşlı fertlerinin yazın köye, yani memleketlerine döndükleri ve kışın da çocuklarının zorlamasıyla Ankara’ya geldikleri yönünde bir hareketlilik yaşadıkları dikkat çekmektedir. Ailede % 3.1 oranında amcanın yaşadığı, % 5 civarında hala ve/ veya teyzenin yaşadığı görülmektedir. Özellikle göç etmeyen ve göç edilen yerde kalan yakınların zamanla ağ ilişkisi teorisine uygun olarak geliş-gidişler yaşadıkları belirtilmektedir. Özellikle bekar amca 80

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


veya hala/teyzenin evleninceye kadar bir iş bulup çalıştığı veya kadınsa ev işleri, çocuk bakımı gibi işlerde ev sahibine yardımcı oldukları görüşmelerde tespit edilmiştir. Bu sorumuzu cevapsız bırakanların ise hanelerinde çekirdek aile fertleri dışında bireylerin bulunmadığı bilinmektedir. 1.12. Katılımcıların göç etmeden önceki sosyal güvence durumu Tablo 12: Katılımcıların göç etmeden önceki sosyal güvence durumu Seçenekler Sosyal bir güvencem yoktu SSK Emekli Sandığı Bağ-Kur Yesil kart Total Cevapsız Total

Frekans

%

Geçerli yüzde

159 146 75 30 32 442 79 521

30,5 28,0 14,4 5,8 6,1 84,8 15,2 100,0

36,0 33,0 17,0 6,8 7,2 100,0

Yığılmalı Yüzde 36,0 69,0 86,0 92,8 100,0

Katılımcıların bir sosyal güvenceye ne zaman sahip olduklarına yönelik sorduğumuz bu soruda çıkan sonuca göre %36 oranında katılımcının göç etmeden önce bir sosyal güvenceden yoksun oldukları görülmektedir. Göçe etki eden en önemli faktörlerin başında gelen iş bulup çalışma endişesi, aslında yaşlılıkta geçimin bir sosyal güvenceyle sağlanması ihtiyacına yöneliktir. Bir emeklilik hayalinin bütün görüştüğümüz katılımcılarda var olduğunu gözlemledik. Bunun köy yapısı içerisinde zor olduğunu ifade eden katılımcılar, göçün en önemli motivasyonunun bu güvenceye sahip olma yolunda çalışma isteği olduğunu ifade ederek, bu sorun alanına dikkat çekmektedirler. Tekeli’nin de yazdığı gibi kişi içinde yaşadığı toplumda; güdülerini en yüksek düzeyde gerçekleştirmek ister. Bu halde göç, temelde iki faktöre dayalı olarak gerçekleşmektedir. Bunlardan ilki, kişilerin kullanabilecekleri fırsatların sayısını arttırmak, diğeri ise kişiye mesleki ve sosyal hareketlilik sağlamaktır ( Tekeli, 2010: 18). Toplam olarak bakıldığında göç etmeden önce SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur (Bütün bu çeşitli güvenceler daha sonra Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleştirildi) gibi bir sosyal güvenceye sahip olanların oranı yaklaşık % 49 gibi bir orana tekabül etmektedir. Hiçbir sosyal güvencesi olmayanlara devletin sağlamış olduğu yeşil kart uygulamasından yararlananların oranı ise % 6.1 olarak görülmektedir. Burada Türk toplum Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

81


yapısında dikkat çeken bir başka olgu da bayanların aile içinde böyle bir güvence talep etmelerinin tarihinin çok yakın dönemler olduğu gerçeğidir. 1.13.Katılımcıların şimdiki sosyal güvence durumu Tablo 13: Katılımcıların şimdiki sosyal güvence durumu Seçenekler Sosyal bir güvencem yok SSK Emekli Sandığı Bağ-Kur Yeşil kart Total Cevapsız Total

Frekans

%

Geçerli yüzde

Yığılmalı Yüzde

45

8,6

10,5

10,5

208 123 44 7 427 94 521

39,9 23,6 8,4 1,3 82,0 18,0 100,0

48,7 28,8 10,3 1,6 100,0

59,3 88,1 98,4 100,0

Katılımcılara yönelttiğimiz anket sorularımızdan biri de geçmişle yani göç öncesi ile göç sonrası durumu kıyaslayabileceğimiz bu soru oldu. Göçten sonra bir sosyal güvenceye kavuşanların oranı % 30.5 (bunu bir önceki tabloda görebiliriz.) olduğu halde halen Ankara’da yaşayıp herhangi bir sosyal güvenceden mahrum olanların oranı % 8.6 olarak görülmektedir. Yaklaşık % 74 civarında katılımcının şu anda bir sosyal güvenceye sahip olduğu görülmektedir. Sorumuzu cevapsız bırakanların ise ya ev hanımı ya da çalışma çağına gelmemiş nüfus olduğu tahmin edilmektedir. 1.14. Katılımcıların sosyal güvence süresi

Seçenekler 1-5 6-10 11-15 16-20 21-25 26-30 31 ve üzeri Total Cevapsız Total 82

Tablo 14: Katılımcıların sosyal güvence süresi Geçerli Frekans % Yığılmalı Yüzde yüzde 41 7,9 17,3 17,3 33 6,3 13,9 31,2 48 9,2 20,3 51,5 42 8,1 17,7 69,2 27 5,2 11,4 80,6 18 3,5 7,6 88,2 28 5,4 11,8 100,0 237 45,5 100,0 284 54,5 521 100,0 Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Katılımcıların % 45.5’inin cevaplandırdığı bu soruda en uzun sosyal güvenceye sahip olanların yıl olarak süreleri % 9.2 oranla 11 ile 15 yıl aralığında toplanmaktadır. 16 ile 20 yıldır bir sosyal güvenceye sahip olanların oranı ise 8.1 iken onu % 7.9 oranı ile 1-5 yıl arası sosyal güvece sahibi olanlar takip etmektedir. Emeklilik dönemi de diyebileceğimiz 26 ile 30 yıl arası güvence sahibi olanların oranı ise % 3.5’tir. Sorumuza cevap verenler arasında % 5.4 oranında bir kesimin de 31 yıl ve üzeri bir sosyal güvenceye sahip oldukları görülmektedir. Sorumuza cevap alamadığımız kesim yaş ortalaması bakımında henüz çalışma çağında olmayan veya işsiz olan ya da ev hanımlarından oluşmaktadır. 1.15.Katılımcıların Eşin (Anne) sosyal güvence durumu Tablo 15: Katılımcıların Eşin (Anne )sosyal güvence durumu Yığılmalı Seçenekler Frekans % Geçerli yüzde Yüzde Sosyal bir güvencesi 15 2,9 8,4 8,4 yok SSK 75 14,4 41,9 50,3 Emekli Sandığı 60 11,5 33,5 83,8 Bağ-Kur 27 5,2 15,1 98,9 Yesil kart 2 ,4 1,1 100,0 Total 179 34,4 100,0 Cevapsız 342 65,6 Total 521 100,0

Hane reisi üzerinden planladığımız anketimizin bu sorusuna Toplamda % 31.3 oranında bir katılımcının eşlerinin o zamanki sosyal güvenlik kurumları olan SSK, emekli Sandığı ve Bağkurlu olduğu görülmektedir. Bu oranda en büyük payı % 14.4 oranında SSK’nın aldığını görmekteyiz. Eşinin hiçbir sosyal güvencesi olmadığını belirten kesimin oranı ise % 2.9 olarak görülmektedir. Soruya cevap veren katılımcı oranının düşüklüğü de dikkat çekicidir ki bu oran % 34.4’tür. Sorumuza cevap alamadığımız kesimin yaş ortalaması bakımında henüz çalışma çağında olmayan veya işsiz olan ya da ev hanımlarından oluştuğu düşünülmektedir. Bu verileri Ankara’da yaşayan Çankırılılardan derlediğimiz bulgular olarak düşündüğümüzde acaba Çankırı ilinde kadınların iş gücüne katılma durumları nasıldır diye bir soru da akla gelmektedir. Hemen dikkat çeken bir veri olarak Çankırı ilinde, yaş gruplarına göre işgücüne katılma oranının, ülkemizdeki genel yapıya uygun bir durum Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

83


gösterdiği söylenebilir. 12-19 yaş grubunda kadın nüfusun işgücüne katılma oranı, ayni yaş grubundaki erkek nüfusun işgücüne katılma oranından daha yüksek iken; 20-24 yaş grubundan itibaren erkek nüfusun işgücüne katılma oranı kadın nüfusun işgücüne katılma oranından daha yüksektir. Her iki cinsiyette de genel olarak tüm yaş gruplarında işgücüne katılma oranı 1980-2000 döneminde azalma eğilimi göstermiştir. 2000 yılında, işgücüne katılma oranında 12-14 yaş grubunda gerek erkeklerde ve gerekse de kadınlarda önemli bir azalmanın olması eğitime verilen önemin artmasıyla açıklanabilir (2000 Genel Nüfus Sayımı). 1.16. Katılımcıların birinci çocuğunun sosyal güvence durumu Tablo 16: Katılımcıların birinci çocuğunun sosyal güvence durumu Seçenekler Sosyal bir güvencem yok SSK Emekli Sandığı Bağ-Kur Yeşil kart Total Cevapsız Total

Frekans

%

Geçerli yüzde

9 41 30 11 3 94 427 521

1,7 7,9 5,8 2,1 ,6 18,0 82,0 100,0

9,6 43,6 31,9 11,7 3,2 100,0

Yığılmalı Yüzde 9,6 53,2 85,1 96,8 100,0

Göçten sonra çocukların sosyal güvenceleri konusunda, ‘çocuğunuzun bir sosyal güvencesi var mı? Şeklindeki sorumuza verilen cevaplara bakıldığında toplamda % 16 gibi bir oranla çocuklarının sosyal güvencesi olduğunu görüyoruz. 1.17. Katılımcıların göçmeden önceki iş durumu Seçenekler Memur İşçi Esnaf Çiftçi Diğer Total Cevapsız Total 84

Tablo 17: Katılımcıların göçmeden önceki iş durumu Frekans 47 54 20 43 137 301 220 521

% 9,0 10,4 3,8 8,3 26,3 57,8 42,2 100,0

Geçerli yüzde 15,6 17,9 6,6 14,3 45,5 100,0

Yığılmalı Yüzde 15,6 33,6 40,2 54,5 100,0

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Genel teori açısından bakıldığında göçe sebep olan faktörlerin başında issizlik geldiği belirtilmektedir. Göçten önce çalışmış oldukları iş alanlarını öğrenmeye yönelik böyle bir soruda çıkan sonuçlara bakıldığında; memur olan % 9.0, işçi olan %10.4, çiftçi olan % 8.3, esnaf olan %3.8 ve diğer denilip meslek grupları belirtilmeyen kişilerin oranı ise % 26.3 olarak görülmektedir. Çankırı’dan göçlerin, önemli bir kesiminin kırdan ve köyden olduğu bilinmektedir. Bunun yanında il ve ilçe merkezlerinden de göçler olmaktadır. Görüşme yaptığımız katılımcılardan edindiğimiz bilgilere göre, ilk göç hareketlerinin yoğunlaşmaya başladığı daha çok 1970’li yıllarda, köyde var olan işlerin bir şekilde ailenin diğer üyeleri tarafından yerine getirilmeye çalışılması ve ailede bulunan ikinci kuşak babanın, hanım ve çocuklarını geçici bir süre ile bırakıp ‘gurbet’e çalışmaya gitmesiyle başlamış olduğu ifade edilmektedir. ‘Bir yatak bir yorgan’la gidilen büyükşehirlerde, daha çok inşaat işlerinde vasıfsız olarak çalışılmaya başlanıyor. İnşaat sektöründe çalışanların daha çok Yapraklı ilçesinden ve merkeze bağlı köylerden oluştuğu belirtilmektedir. 3-4 ay süren bu çalışma sonunda şehirde işçi olan köylüler, köylerine tekrar dönüyor ve köy işlerinde çalışmaya devam ediyorlardı. Bu durum her sene tekrarlanıyordu. Yani inşaat mevsiminde şehirlere çalışmaya gidiliyor, sezon bitiminde ise köye dönülüyordu. Uzun yıllar böyle devam eden süreç, şehrin çekici unsurları ve köyün itici unsurları ile beraber düşünüldüğünde, rasyonel ve ekonomik düşünen bireyler, köyden tamamen ayrılma kararı verip, şehre sürekli göç kararı alıyorlar. Görüşme yaptığımız katılımcılar, göçün böyle başladığını ifade ediyorlar. Bu kararın verilmesinde Ankara’ya göç daha kolay gerçekleşiyor. Çünkü Ankara, Çankırı’ya yakın olduğu için çok önemli bir gurbet yaşamadıklarını ifade etmektedirler. Dilediklerinde kolayca ulaşabilecekleri bu yakınlık, bu kararı vermede zorlanmamalarını sağlıyordu.

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

85


1.18. Katılımcıların şehre yerleştikten sonraki iş durumu Tablo 18: Katılımcıların şehre yerleştikten sonraki iş durumu Seçenekler Kamuda yönetici Kamuda memur Kamuda işçi Özel sektörde yönetici Özel sektör büro çalışanı Özel sektörde isçi Doktor Avukat Muhasebeci Pastane sahibi Kuruyemişçi Kapıcı Emlak isleri Ev hanimi Diğer Total Cevapsız Total

Frekans

%

10 97 28 17 11 70 12 1 1 1 4 8 7 64 80 411 110 521

1,9 18,6 5,4 3,3 2,1 13,4 2,3 ,2 ,2 ,2 ,8 1,5 1,3 12,3 15,4 78,9 21,1 100,0

Geçerli yüzde 2,4 23,6 6,8 4,1 2,7 17,0 2,9 ,2 ,2 ,2 1,0 1,9 1,7 15,6 19,5 100,0

Yığılmalı Yüzde 2,4 26,0 32,8 37,0 39,7 56,7 59,6 59,9 60,1 60,3 61,3 63,3 65,0 80,5 100,0

Araştırmaya katılan katılımcıların Ankara’ya göç ettikten sonra çalıştığı iş alanlarına bakıldığında ise en büyük kesimin % 18.6 ile kamuda memur olarak çalıştığı görülmektedir. Bunu özel sektörde işçi olarak çalışan % 13.4’lük bir kesim takip etmektedir. Doktor, avukat gibi profesyonel meslek gruplarında çalışan kesimin oranı % 2.5 olarak görülürken % 12.3 henüz meslek olarak görülmeyen ev hanımlığı yaptığını ifade etmişlerdir. Dikkate değer bir oran da kamuda işçi olarak çalışan kesimdir ki, bu oran, % 5.4’tür. Kamu ve özel sektörde yönetici olanların toplam oranı, % 5.2’dir. Diğer çalışma alanlarını ise değişik oranlarda ve alanlarda çalışan büro çalışanı, muhasebeci, pastane kuruyemişçi, kapıcı, emlak işleriyle uğraşanlar oluşturmaktadır. Sorumuza cevap alamadığımız % 21.1’lik bir kesim mevcuttur. Görüştüğümüz kişiler, 1990’lı yıllara kadar göçte memur kesimin az olduğunu ifade etmektedirler. Görüşmelerimizden edindiğimiz bilgilere göre üst derece (nitelikli) memur sayısının az olduğu, mesela Yapraklı ilçesinden ve merkez köylerden göç eden kesimin çoğunluğunun daha çok inşaat işlerinde çalışanlardan oluştuğu ifade edilmektedir. 86

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


1.19.Katılımcıların aylık gelir durumu Tablo 19: Katılımcıların aylık gelir durumu Geçerli Seçenekler Frekans % yüzde Hiçbir gelirim yok 72 13,8 14,9 Düzenli bir gelirim yok 27 5,2 5,6 250-500 9 1,7 1,9 501-750 46 8,8 9,5 751-1.000 62 11,9 12,9 1.000-1.250 65 12,5 13,5 1.250-1.500 37 7,1 7,7 1.501-1.750 35 6,7 7,3 1.751-2.000 33 6,3 6,8 2.001 ve üzeri 96 18,4 19,9 Total 482 92,5 100,0 Cevapsız 39 7,5 Total 521 100,0

Yığılmalı Yüzde 14,9 20,5 22,4 32,0 44,8 58,3 66,0 73,2 80,1 100,0

Aylık gelir durumlarını anlamaya çalıştığımız bu soruda, % 18.4 oranıyla 2000 TL. ve üzeri aylık gelire sahip olanlar çoğunluğu teşkil ederken, % 13.8 oranıyla temsil edilen bir kesim de hiçbir geliri olmadığını ifade etmişlerdir. Bu orana sahip olan kesimin yukarıdaki meslek gruplarını öğrenmeye yönelik soruda, kendini ev hanımı olarak belirten % 12.3’ lük kesim olduğu düşünülmektedir. Aylık geliri 1000 ile 1250 TL arasında olanların oranı % 12.5’tir, 750 ile 1000 TL arasında bir ücret sahibi olanların oranı % 11.9 iken 500 ile 750 TL arası ücret alanların oranı % 8.8 olarak görülmektedir. Aylık 1500 ile 2000 TL arasında gelir sahibi olanların toplamda oranı % 13’tür. Çalışmamıza katılanların % 5.2’sin düzenli bir geliri olmadığı, % 1.7’sinin de aylık 250 ile 500 arasında gelir sahibi oldukları görülmektedir. Gelirle ilgili sorular genelde cevabı en zor verilen sorular olmaktadır. Katılımcıların çeşitli sebeplerle gelirlerini genellikle söylemekten çekinmeleri sebebiyle gerçeği tam yansıtmayan durumlar ortaya çıkabilmektedir. Böyle çalışmalar yapan her çalışmacının genelde çok net cevaplar alamadığı bölümler gelirle ilgili bölümlerdir. Bu oranlar Türkiye açısından bakıldığında orta gelir seviyesine yakın oranlardır. Bütün bu gelir rakamları dünya ölçeğinde yayınlanan yoksulluk ve açlık sınırları standartlarına göre çok düşük kalmakla beraber, ülke şartları açısından orta seviyede gelir grubuna sahip bir kesime işaret etmektedir. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

87


1.20. Katılımcıların taşınmadan önce sahip olduğu mülk durumu Tablo 20: Katılımcıların taşınmadan önce sahip olduğu mülk durumu Seçenekler

Frekans

%

Geçerli yüzde

Ev Arsa Daire Araba Diğer Total Cevapsız Total

200 19 42 59 53 373 148 521

38,4 3,6 8,1 11,3 10,2 71,6 28,4 100,0

53,6 5,1 11,3 15,8 14,2 100,0

Yığılmalı Yüzde 53,6 58,7 70,0 85,8 100,0

Yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi, gelir, mal, mülk, tasarrufla ilgili sorular genelde katılımcıların cevap vermekten kaçındığı veya kaçamak cevaplar verdiği sorulardır. Katılımcıların Ankara’ya göç etmeden önce sahip oldukları mülk durumuna bakıldığında ise, % 38.4 oranındaki kesimin bir evinin olduğu, % 11.3’lük kesimin bir arabasının olduğu, % 8.1’lik orana sahip kesimin de dairesinin olduğunu belirtmişlerdir. 1.21. Katılımcıların göçten sonra edindiği mülk durumu Tablo 21: Katılımcıların göçten sonra edindiği mülk durumu Seçenekler Ev Arsa Daire Araba Diğer Total Cevapsız Total

Frekans

%

199 18 38 53 26 334 187 521

38,2 3,5 7,3 10,2 5,0 64,1 35,9 100,0

Geçerli yüzde 59,6 5,4 11,4 15,9 7,8 100,0

Yığılmalı Yüzde 59,6 65,0 76,3 92,2 100,0

Bu soru göç öncesi ve sonrası ile şimdiki durum arasında karıştırılmış olabilir. Bu soruya verilen cevapların göç öncesi edinilen mülkle ilgili soruya verilen cevapla benzerlik teşkil ettiği görülmektedir. Buna göre göç ettikten sonra % 38.2’lik orana sahip bir kesimin ev sahibi olduğu, % 7.3’ünün dairesinin olduğu, % 10.2’sinin bir araba satın 88

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


alabildiği, % 3.5’inin de arsa aldığı görülmektedir. diğer diye belirtilen yatırım araçlarının oranı ise % 5.0 olarak görülmektedir. bu soruya % 35.9’luk kesimi oluşturan katılımcımız cevap vermemiştir. Sebebi de gelir durumu ile ilgili sorulara karşı cevaplayıcıların ayrı bir çekingenlik göstermeleri olarak düşünülebilir. 1.22. Katılımcıların mülk edinme yılı Tablo 22: Katılımcıların mülk edinme yılı Seçenekler

Frekans

%

Geçerli yüzde

5 14 24 35 77 123 6 284 237 521

1,0 2,7 4,6 6,7 14,8 23,6 1,2 54,5 45,5 100,0

1,8 4,9 8,5 12,3 27,1 43,3 2,1 100,0

1950-1960 1961-1970 1971-1980 1981-1990 1991-2000 2001-2010 2011 ve sonrası Total Cevapsız Total

Yığılmalı Yüzde 1,8 6,7 15,1 27,5 54,6 97,9 100,0

Sorumuza cevap veren katılıcıların % 23.6’sının 2001 ile 2010 arasında, % 14.8’inin 1991 ile 2000 yılları arasında, % 6.7’sinin 19811990 arasında mülklerini edindikleri görülmektedir. 1.23. Katılımcıların şehre ilk geldiği yıl Tablo 23: Katılımcıların şehre ilk geldiği yıl Seçenekler 1941- 1950 1951-1960 1961-1970 1971-1980 1981-1990 1991-2000 2001-2010 2011 ve sonrası Total Cevapsız Total

Frekans 9 15 38 61 91 124 107 6 451 70 521

% 1,7 2,9 7,3 11,7 17,5 23,8 20,5 1,2 86,6 13,4 100,0

Geçerli yüzde 2,0 3,3 8,4 13,5 20,2 27,5 23,7 1,3 100,0

Yığılmalı Yüzde 2,0 5,3 13,7 27,3 47,5 74,9 98,7 100,0

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

89


Katılımcıların % 23.8’i 1991 ile 2000 yılları arasında göç ettikleri, % 20.5’inin 2001 ile 2010 arasında Ankara’ya göç ettikleri görülmektedir. 1981 ile 1990 arasında % 17.5 oranında katılımcının ve % 11.7’lik bir katılımcı kesiminin de 1971 ile 1980 yılları arasında şehre göç ettikleri görülmektedir. 1.24. Katılımcıların şehre ilk gelindiğinde medeni durum Tablo 24: Katılımcıların şehre ilk gelindiğinde medeni durum Seçenekler Evli Bekar Boşanmış Total Cevapsız Total

Frekans 202 233 3 438 83 521

% 38,8 44,7 ,6 84,1 15,9 100,0

Geçerli yüzde 46,1 53,2 ,7 100,0

Yığılmalı Yüzde 46,1 99,3 100,0

Katılımcıların % 44.7’si şehre ilk gelindiğinde medeni durum açısından bekar olarak geldiklerini ifade ederken, % 38.8 oranında bir katılımcı kesimin de Ankara’ya ilk göç ettiklerinde evli olduklarını ifade etmişlerdir. Genel yapı itibarıyla göç kararı alındıktan sonra ya yeni bir iş ve yeni bir hayat kurma ve şehrin çekici unsurlarından daha çok yararlanma amacıyla bekar erkeklerin askerlik öncesi ve ya sonrası göç ettikleri görülmektedir. Göç kararı alan evli çift ise önce erkeklerin göç ettiği, sonrasında ise işini ayarladıktan ve çevreye uyum sağladıktan hemen sonra eşi ve çocuklarını taşıdıkları görülmektedir. 1.25. Katılımcıların göç etmesinde etkili olan kişi veya kişiler Tablo 25: Katılımcıların göç etmesinde etkili olan kişi veya kişiler Seçenekler Aile Akrabalar Kendi kararım Daha önce buraya gelen hemşerilerim Total Cevapsız Total

90

39,9 10,4 28,0

Geçerli yüzde 49,3 12,8 34,6

Yığılmalı Yüzde 49,3 62,1 96,7

14

2,7

3,3

100,0

422 99 521

81,0 19,0 100,0

100,0

Frekans

%

208 54 146

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Göç kararı kolay verilebilen bir karar değildir. Dolayısıyla çok düşünülen ve etkileyen durum ve faktörlerin çok çeşitli olduğu bir olgudur. Ancak çok bilinen bir etki de şudur ki, daha önce göç etmiş ve iyi sonuçlar elde etmiş birileri varsa bu model göç kararını olumlu yönde etkilemektedir. Yaptığımız araştırmada katılımcılara yönelttiğimiz böyle bir soruda alınan cevaplara bakıldığında, % 39.9 oranında bu kararda etkili olan aile içi görüşmeler ve alınan kararlar olmaktadır. % 28.0 oranındaki katılımcının göç kararını kendisinin verdiğini ifade ederken, % 10.4’lük bir kesimin göç kararı almasında akrabaların etkili olduğu belirtilmektedir. Ağ (Network) teorisine göre göçün oluşmasında en etkili faktörün daha önce göç etmiş olan yakınlar olduğu belirtilmesine rağmen bizim araştırmamızda daha önce Ankara’ya gelen hemşerilerin göç kararı alınmasında % 2.7 oranındaki bir katılımcı kesimi etkilediği görülmektedir. 1.26. Katılımcıların göçten önce yaşadığı yer durumu Tablo 26: Katılımcıların göçten önce yaşadığı yer durumu Seçenekler Şehir merkezi İlçe Kasaba Köy Total Cevapsız Total

Frekans 137 156 17 185 495 26 521

% 26,3 29,9 3,3 35,5 95,0 5,0 100,0

Geçerli yüzde 27,7 31,5 3,4 37,4 100,0

Yığılmalı Yüzde 27,7 59,2 62,6 100,0

Katılımcıların göçten önce yaşadığı yer durumunu anlamaya yönelik bu soruya hipotezde tahmin edildiği gibi % 35.5’lik kesimin verdiği cevapların köyde olduğu gerçeğidir. Köyden (kır) göç olgusu ve köylerin boşalması olgusu Türkiye’nin ilk göç olgusunun başladığı tarihten itibaren hep bir sorun alanı olarak algılanmıştır. Bütün göç çalışmalarının en temel sorun alanı olarak ifade edilen bu olgu, Çankırı köylerini de en çok etkileyen bir yapı olarak dikkat çekmektedir. Çankırı’dan göçün önemli bir karakteristiği de göç yaşayanların sadece köy kökenli ya da köyden göçenler olmadığı, bunun yanında önemli bir oranda göçmenin de ilçelerden (% 29.9) gelenler olduğu, Çankırı il merkezinden de Ankara’ya göçlerin yaşandığı (%26.3) görülmektedir. Çankırı ile ilgili yaptığımız gözlem ve incelemelerde Çankırı kırsalında yaşayan insanların Çankırı merkeze doğru bir hareketlilik yaşadığı, Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

91


buna karşılık da Çankırı merkezde yaşayanların da daha çok Ankara’ya göç ettikleri belirtilmektedir. Bu anlamda Çankırı yerli nüfusun çok az kaldığı yüzlerle ifade edilen rakamda yerli Çankırılı bulunduğu, diğerlerinin genelde göçü tercih ettiği bilinmektedir. Ortaya çıkan tabloda Çankırı yerlilerinin boşalttığı alanlara kırsaldan bir nüfus akışı gözlemlenmektedir. Bu da Çankırı kültürünün bir anlamda taşranın işgaliyle değişim yaşaması anlamına gelmektedir. 1.27.Katılımcıların iş bulmasında yardımcı olan kişi Tablo 27: Katılımcıların iş bulmasında yardımcı olan kişi Geçerli Yığılmalı Seçenekler Frekans % yüzde Yüzde Kendim 249 47,8 60,1 60,1 Ailem 59 11,3 14,3 74,4 Akrabam 55 10,6 13,3 87,7 Hemşerim 18 3,5 4,3 92,0 Arkadaşım 23 4,4 5,6 97,6 İskur vb. kamu 1 ,2 ,2 97,8 kurumları Diğer 9 1,7 2,2 100,0 Total 414 79,5 100,0 Cevapsız 107 20,5 Total 521 100,0

Katılımcıların iş bulmalarına vesile olan faktörlere bakıldığında % 47.8 oranında önemli bir katılımcı kitlesinin işini kendisinin bulduğu ifade edilirken, %11.3 oranıyla temsil edilen katılımcının ailesi vasıtasıyla iş bulduğu, % 10.6 oranda katılımcının akrabaları ve % 4.4’ünün de arkadaşları vasıtasıyla bir iş buluğu görülmektedir. Geleneksel yöntem denilen iş bulma yönteminin cari olduğu bir yapı söz konusu olduğu dikkat çekmektedir. Aile, akraba, hemşeri ve arkadaş dayanışmasının var olduğu bir yapıyı Durkheim, mekanik dayanışmanın var olduğu geleneksel, köy tipi dayanışma olarak nitelendirir. Bu tip enformel ilişkilerle iş bulanların toplan oranı tabloya göre % 97.6 olarak neredeyse katılımcıların hepsini içine alan bir orandır. Memuriyet gibi sınavla işe girilen kurumlara yerleşenleri yani kendim işe yerleştim diyenleri (% 47.8) dışarıda tuttuğumuzda bile geleneksel yöntemin iş bulmada ne kadar işlevsel olduğu dikkat çekmektedir. İskur ve benzeri kamu kurumları yoluyla yani Formel yöntemlerle işe yerleşenlerin oranının % 92

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


0.2 gibi bir orana sahip olmaları da iş bulmak için bu kurumlara çok müracaatın olmadığını göstermektedir. 1.28.Katılımcıların memleketine dönme isteği durumu Tablo 28: Katılımcıların memleketine dönme isteği durumu Seçenekler Evet Hayır Kararsızım Total

Frekans 146 172 203 521

% 28,0 33,0 39,0 100,0

Geçerli yüzde 28,0 33,0 39,0 100,0

Yığılmalı Yüzde 28,0 61,0 100,0

Göç etme kararının zor bir karar olduğu bilinmektedir. Kırın iticiliği ve şehrin çekiciliği arasında seçim yapmak zorunda kalan göçmen adayları, gelecekle ilgili belirsiz de olsa bir umut taşıdıklarından göçe karar veriyorlar. Göç edenlerin belli bir kısmı aradığı şartların oluşmaması sebebiyle geri dönmek zorunda kalıyorlar. Fakat önemli bir kesimde bu mücadeleyi devam ettiriyorlar. Çankırılı göçmenlerde de her zaman var olan bir memleket hasreti görüşmelerimizde dikkat çeken bir olgudur. Ankette bu soruya cevap verenlerin % 28’i geriye dönüşü düşündüğünü ifade ederken, % 33 oranındaki katılımcı grubun geriye dönme isteğinin olmadığı görülmektedir. Burada çok önemli oranda katılımcının da (% 39) kararsız olduğu görülmektedir. Hem kararsızların hem de dönmek istemeyenlerin dönme konusundaki isteksizliklerini görüşmelerimizde tespit etmeye çalıştık. Şehrin her türlü hizmetinin, trafik, yol, kiralar vs gibi çile olarak görülen olumsuzluklarına rağmen kalmaya değer bulduklarını ifade ediyorlar. Özellikle çocukları var olanlar ve çocukları Ankara’da işe başlamış veya okuyor olanlar, onları bırakıp dönmek istemiyorlar. Ayrıca önemli bir etken de köylerdeki var olan olumsuz yapıların (yol, su, ısınma ve köye ait işler açısından) köye dönmeyi istememe şeklindeki kararlarına destek olduğunu ifade etmektedirler. Tatillerde köyde geçen bir zaman dilimiyle köy hasretinin giderildiği veya giderilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Aslında görüşmelerde dikkat çeken bir başka faktör köye tatillerde gelme konusunda da aile içinde özellikle çocuklar açısından bir çatışma yaşandığı da ifade edilen durumlardandı. Çocuklar hepsini köyde geçirecekleri bir tatil istemezken, ebeveynler baba ocağını ziyaret etmek istemektedirler. Yaşanılan bu durum, nesiller arasında da çatışmaya sebebiyet vermektedir. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

93


1.29.Katılımcıların başka kentte yaşama isteği durumu Tablo 29: Katılımcıların başka kentte yaşama isteği durumu Seçenekler Evet Hayır Kararsızım Total

Frekans 113 227 181 521

% 21,7 43,6 34,7 100,0

Geçerli yüzde 21,7 43,6 34,7 100,0

Yığılmalı Yüzde 21,7 65,3 100,0

Katılımcıların başka kentte yaşama isteği durumunu sorarak öğrenmeye çalıştığımız bu soruda, acaba Ankara’dan bir memnuniyetsizlik var mı, sorusunun cevabını aramaya çalıştık. Çıkan sonuçlara göre % 21.7 oranındaki katılımcı grubu başka bir şehirde yaşamak istediğini ifade ederken, % 43.6 oranındaki katılımcı grubun ise Ankara’da kalmaktan memnun olduğu görülmektedir. Burada da kararsızların oranının % 34.7 ile yüksek bir katılımcıyı temsil ettiği görülmektedir. 1.30.Katılımcıların göç etmeden öncekine göre şimdiki durumu Tablo 30:Katılımcıların göç etmeden öncekine göre şimdiki durumu Seçenekler Daha kötü Fark yok Daha iyi Fikrim yok Total

Frekans 15 193 312 1 521

% 2,9 37,0 59,9 ,2 100,0

Geçerli yüzde Yığılmalı Yüzde 2,9 2,9 37,0 39,9 59,9 99,8 ,2 100,0 100,0

Katılımcıların göç etmeden öncekine göre şimdiki durumlarını sorduğumuz bu soruda daha iyi durumda olduğunu söyleyen % 59,9 gibi yüksek bir oranla karşılaşıyoruz. Daha kötü durumda olduğunu ifade edenler % 2.9 gibi çok küçük bir oranı temsil etmektedir. Göçten önce ve sonrasında fark olmadığını ifade eden % 37 oranındaki katılımcılar da durumlarının değişmediğini ifade etmektedirler. Durumlarında bir değişikliğin olmadığını ifade eden kişiler açısından, katılımcıların memleketine dönme isteğini sorduğumuz yukarıdaki dönmek isteyen ve kararsız gruplardan oluştuğu düşünülmektedir. 1.31.Katılımcıların mali açıdan gelecekten ümitli olma durumu

94

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Tablo 31: Katılımcıların mali açıdan gelecekten ümitli olma durumu Seçenekler Evet Hayır Kararsızım Total

Frekans 99 201 221 521

% 19,0 38,6 42,4 100,0

Geçerli yüzde 19,0 38,6 42,4 100,0

Yığılmalı Yüzde 19,0 57,6 100,0

Katılımcıların mali açıdan gelecekten ümitli olma durumu, onların beklenti durumunu ifade eden bir soruydu. Katılımcıların % 19’unun bu soruya verdiği cevap geleceğe umutlu bakanların oranını oluşturuyordu. Fakat gelecek beklentisi açısından umutsuz olanların oranı % 38.6 gibi yüksek bir oranda gerçekleşmiştir. Bu durumu sadece göç eden bir fert olarak değil, değişik faktörlerin de etkilediğini ifade etmek gerekir. Gelecekle ilgili % 42.4 oranında katılımcının da kararsız olduğu görülmektedir. 1.32.Katılımcıların çocuklarının geleceğinden ümitli olma durumu Tablo 32: Katılımcıların çocuklarının geleceğinden ümitli olma durumu Seçenekler Evet Hayır Kararsızım Total

Frekans 174 54 293 521

% 33,4 10,4 56,2 100,0

Geçerli yüzde 33,4 10,4 56,2 100,0

Yığılmalı Yüzde 33,4 43,8 100,0

Katılımcıların çocuklarının geleceğinden ümitli olma durumuna göre, % 33.4 oranındaki katılımcının ümitli olduğu görülürken, % 10.4 oranında katılımcının ise çocuklarının geleceğinden ümitsiz oldukları görülmektedir. Burada da katılımcılardan çok yüksek oranda bir kesim (% 56.2) karasızları oluşturmaktadır.

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

95


96

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


BÖLÜM V SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Çankırı ili tarihte çok göçlere sahne olmuş veya göçlere geçitlik yapmış bir ildir. Çok fazla göç alan iller genellikle gelişmiş iller olduğu halde bunun tersine göç veren iller de gelişmesi gecikmiş iller olarak değerlendirilmektedir. Çünkü sosyal mobilite daha çok gelişmemiş yerlerden daha gelişmiş ve iş imkanı daha çok olan yerlere doğru gerçekleşmektedir. Çankırı ilinin memuriyet dışında farklı yerleşim yerleriyle çok fazla bir iletişimi olmadığı ifade edilebilir. Bu durumun sonucunda da Çankırı için kapalı bir yapıyı üretiyor olması olağan bir durumdur. İnsanları hareketlendirecek, heyecanlandıracak, kreatif düşüncelere sevk edecek sosyal yapı olmadığı için mi acaba şehir hareketsiz? Bunun sonucu mu acaba Şehirde kahvehane ve internet kafelerin çokluğu dikkat çekmektedir? Tüm bu ve buna benzer soruların cevaplandırılabilmesi ile sosyal yapı analizlerinin daha sağlıklı yapılabilmesi söz konusu olabilecektir. Bütün Türkiye gerçeğinde ve özellikle Çankırı özelinde göçe sebep olan faktörler aslında benzerlikler göstermektedir. Bu anlamda eğitimin iki yönlü göçe sebep olduğu dikkat çekmektedir: Birincisi, köylerdeki okulların kapanması ve okul çağındaki çocukların yatılı bölge okullarına verilmesi (YİBO) sonucu yurtlarda küçük yaştaki çocukların kendi öz bakımını sağlayabilecek durumda olmamasından kaynaklanan sorunların yaşanması; çocuklarının okumasını isteyen ailelerin bu durumda köylerden şehir merkezlerine göç etmelerine sebebiyet vermiştir. Taşımalı eğitim sisteminin de bir çok olumsuz ve riskli yönlerini düşünen aileler çocuklarının gelecekleri için göçe karar vermek zorunda kaldıklarını ifade ediyorlar. Bunu en yoğun yaşayan ilçenin Yapraklı olduğu görüşmelerimizde ortaya çıkmıştır. Bu köylerden insanların Yapraklı İlçesine göç etmeyi düşünmeyip, Çankırı merkeze göç yaşadıkları ve bunun bir sorun olarak kendilerini çok rahatsız ettiklerini ifade etmektedirler. Özellikle imkanı olan aileler göç etmekte, bu durum Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

97


köylerde huzursuzluğa sebebiyet vermektedir. Gittiğimiz ve görüşme yaptığımız köylerin çoğunda göçe sebep olan bu faktörün yetkililerce çözümünü bekleyen köylülerin şikayetleriyle karşılaştık. Eğitimin göçe sebep olan ikinci yönü de Çankırı’dan okumak için dışarıya giden gençlerin eğitimlerini tamamladıktan sonra Çankırı’da iş imkanı bulamadıkları ya da aldıkları eğitimin Çankırı’da icrasını yapamadıklarından dolayı göçe zorlanmaları sebebiyle yaşanan göç olaylarıdır. Her göç hareketinin bir kitlesel, bir de bireysel yanı vardır. Kitlesel yanı ile ilgili çeşitli göç teorileri geliştirilmiş, ancak göçün bireye dokunan yönü çok fazla çalışmalara komu olmamıştır. Her göç hareketinin bireysel bir hikayesinin olduğunu, göç edilen yer aynı olsa da göçe sebep olan hikayelerin çok farklılaştığını sahada yaptığımız gözlem ve görüşmeler sonucu öğrendik. Anketlerde dile getirilemeyen, hatta şıklara sığmayan hikayelerin varlığı, göçün sadece istatistiğe konu olan yanından başka, bireylere etkisini anlamaya çalışmanın gerekliliği dikkat çekici bir durumdur. Bir ‘Göç Bakanlığı’nın kurulmasını gerektirecek kadar göçe sahne olan Anadolu insanının sinesinde biriktirdikleri gerçeklerin dokunaklı yanlarının varlığı ayrı bir araştırma konusudur. Sosyal gerçekliğin kitlesel yanının olduğu gibi bireysel yanının da varlığını göz ardı etmemek gerekiyor. Bu sosyal hareketlerin çalışılmasında artık terk edilmeye başlanan pozitivist yöntem ve paradigma niceli araştırırken, nitelin mahiyetini anlamaya çalışmalıdır. Bu çalışmada da anket kadar niceli ölçmeye çalışan tekniklerin yanında, görüşme ve gözlem gibi oluşun mahiyetini ‘anlamaya’ çalışmak da temel hedeflerimizdendi. Bunun için köy ziyaretlerine, şenliklerine, cenazelerine ve gerek Ankara’da ve gerekse de Çankırı’da bulunan derneklerini imkan ölçüsünde ziyaret etmeye çalıştık. Ama hepsini ziyaret maalesef mümkün olmadı, zaman ve imkan ve diğer çalışmalarımızın oluşturduğu baskı ve kısıtlamalar, alandaki aktörlerin çoğuna ulaşmayı engelledi. Ama yine de bir sosyal olguyu anlamak adına mütevazi bir adım atıldığını ifade etmeliyiz. Fenomonolojik yaklaşım açısından araştırma konusu olan olgunun faili durumundaki bireyin davranışlarını ancak tam olarak bireyin kendisi anlar, ona dışarıdan bakan ve yaşadığını yaşayamayan araştırmacıların onların gerçekliğini tam olarak yansıtması imkansızdır. An98

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


ketlerde ve hatta görüşmeler esnasında da soramadığımız, ama görüşmecinin metin arasında ifade etmeye çalıştığı fakat tam olarak kendini açmadığı durumların da köyden kente göçe sebep olduğunu ve olabileceğini anladık. Aile içi geçimsizlikler, gelin-kaynana arası uyum zorlukları, kardeşler arasındaki rekabet gibi ifade edilemeyen ama varlığı eşya kadar gerçek olan durumlarla da karşılaştık. Yani göçün sadece bir geçim zorluğu meselesi olmayıp, ilişkiler açısından da zorlanmalara bir çözüm olarak düşünüldüğünü gördük. Ayrıca yeni evlenecek gelin adaylarının köyden taşınmayı bir şart olarak sunması da geleneksel köy hayatının terk edilmek istenmesi, çok yaygın bir davranış olarak dikkat çekmektedir. Bunda zaten göçle dışarıya gitmiş akraba ve arkadaşların etkisi olabileceği gibi medyanın da sürekli şehir hayatı ve şehir değerlerini yücelten yayınlar yapmasının etkili olduğu düşünülmektedir. Bu yayınlarda köyün itici yanının nazarlara sunulması ve şehrin her şeyiyle cazip ve çekici olarak sunulması, gençlerin bilinçaltlarını ‘köyden ve geleneksel yapıdan kurtulmaya ayarlı’ hale getirmiştir. Şehre gidilince çekilecek zorluklar, bu çekici şehir hayatının, şu itici köy hayatına tercih edilmesi noktasında rasyonel davranmaya çalışan insanları, zorluklarına rağmen şehre çekmektedir. İlk gidilen yıllar, hep zorlu geçmiş ve hatta köydeki işler bir şekilde ayarlanıp, köydeki hane halkına emanet edilerek, şehre 3-4 aylık çalışmak ve para kazanmak ve sonra tekrar köye dönmek şeklinde başlamış olduğu ifade edilmektedir. Kısa zaman aralıklarıyla şehre gidip çalışıp para kazanmak üzere başlayan ve hatta ‘yorgan, döşek’ tabir edilen göç malzemesiyle daha çok inşaat sektörüne amele olarak başlayan göçler, sürekli yerleşmek üzere gidilen göçlerin ilk şekli olmuştur. Bu kısa süreli gidiş gelişler ve bu durumun oluşturduğu zorluklar, ilk sürekli göç kararının verilmesinde etkili olmuş denilebilir. Şehirde, bütün zorluklarına rağmen iyi- kötü kazanılan para ile köyün zorlukları mal masat ve tarla tabanı karşılaştırıldığında rasyonel davranış beklediğimiz insan, kararını ailesinin de yanına alarak göç etmek şeklinde, tamamen şehre yerleşme yönünde vermektedir. Bu şekilde köy, artık izin mevsimlerinde gelinmesi planlanan, bir ana-baba ocağı haline dönüşmektedir. Göç kararının verilmesinde ekilen arazinin engebeli ve tuzlu olması, yani tarıma çok elverişli olmaması da etkili oluyor. Çankırı’nın kuzey bölgesi ve Taşyakası diye adlandırılan (Korgun tarafları), engebeli ve maki denilen bitki örtüsüyle kaplı arazi sahipleri, tarıma uygun Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

99


olmayan toprakları sebebiyle daha çok hayvancılıkla iştigal etmekte iken, zamanla bu yörenin köylüleri daha çok İstanbul, İzmit, Derince taraflarına göç ediyorlar. Özellikle Korgun’a bağlı Dikenli Köyü sakinleri, İzmit tarafına yoğun bir göç yaşıyorlar. Çankırı’nın kuzey bölgeleri (Korgun, Ilgaz, Kurşunlu, Çerkeş, Atkaracalar) gibi ilçe ve köylerinden daha çok yol güzergahında bulunan İstanbul, İzmit tarafına göçü tercih ederken, diğer yöreler özellikle Yapraklı, Eldivan, Kızılırmak gibi Çankırı’ya nispeten daha yakın yerler, ya Çankırı il merkezine ya da Ankara’ya göç etmeyi tercih ediyorlar. Ankara’ya göç kararı daha rahat verilebiliyor, çünkü şehrin yakınlığı ve sürekli irtibat halinde olunan yapısı itibarıyla tam bir gurbet yaşanmadığını da katılımcılar ifade ediyorlar. Çankırı şehir özellikleri açısından, Başkent Ankara’ya çok yakın olmasına rağmen, kapalı bir toplum yapısı özelliğine sahiptir. Gerçi bu özellik, nispeten Ankara’nın diğer sınır komşuları olan Yozgat, Kırşehir gibi Orta Anadolu şehirlerinde de görülmekte olup, onlar arasında Çankırı daha az gelişmiş bir şehir olarak dikkat çekmektedir. Bu anlamda Ankara’ya yakınlığı avantaja dönüştüremediği, görüştüğümüz çokları tarafından ifade edilen bir düşüncedir. Hatta 1970’li yıllarda nüfus dahil birçok özelliği birbirine benzeyen Çorum ve Çankırı karşılaştırılması açısından, geçen zaman içerisinde Çorum’un bölgede önemli bir sanayi merkezi olmaya aday yapısı açısından durum değerlendirildiğinde, Çankırı’nın gelişmede geciktiği çokça ifade edilen bir durumdur. Görüştüğümüz katılımcılar, Çorum’u örnek verirken, ‘bir bakkal, bir berber ve bir manavın tasarruflarını bir araya getirerek bir tavuk çiftliği kurabildiklerini’ ifade ile aslında bunu Çankırılının yapamadığını da ima etmeye çalışmaktadırlar. Bunun sebeplerini anlamaya çalıştığımız katılımcılarla yapılan sohbetlerde temel sebebin ‘güven’ duygusu eksikliği ve ortak yapılan işlerle ilgili çok olumsuz kanaatlerin şehirde yaşadığını ifade ediyorlar. Buna dair verilen birkaç örnekten biri şehirde kurulan bir gıda toptancısı şirketi ile bir tuz fabrikasının çok ortaklı yapıdan dolayı fazla yaşayamadığını örnek gösteriyorlar. Şehirde ortaklığı ve beraber iş yapmayı teşvik eden kültürel unsurların da zayıf kaldığı görülebilmektedir. Örneğin ‘ortak ağacın gölgesine yaslanmamak’, ‘çatal kazığın yere kök salamaması’ gibi ortak iş yapmayı özendirmekten ziyade, bundan korkutan bir yapı olarak bahsedilmesi de dikkatleri çeken kültürel unsurlardır. 100

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Çankırı’da astsubay hazırlama okulunun uzun yıllar eğitim vermesi ve 1990’ların ortasına doğru kapatılıp, Balıkesir’e gönderilmesi, şehre katkısı olan önemli bir nüfus kaynağının kaybedilmesi anlamına geliyordu. Çankırılı esnaf ve ev sahipleri için önemli bir gelir kaynağı olan okulun kapanması Çankırı’nın çok kısıtlı olan gelir kaynağının elinden alınmasından dolayı, Çankırılıyı üzmüştür. Öte yandan eğitimli olan kesimin Çankırı’dan istihdam amaçlı gitmesi, Çankırı’nın kültürel olarak boşalmasına sebep olurken, köylerden de Çankırı merkeze göç hareketlerinin devam etmesi, taşra görüntülü Çankırı manzarasının sürekli tekrar üretilmesine sebep olmaktadır. Bu şehirleşme açısından demografik olarak pozitif bir sonuç doğururken, şehirlileşme sürecinin şehirleşmeyle paralel gitmediği bir gecikme durumu söz konusu olmaktadır. Bu bir kısır döngü gibi tekrarlamaktadır. Kapalı bir toplum yapısına sahip olan Çankırı, pazara açık bir üretim oluşturamamış, aksine dış pazarlara ihtiyacı olan bir yapıya dönüşmüştür. Yani ürettiğiniz bir müddet sonra tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmaya başladığında, tüketiciler kendi ihtiyaçlarını karşılamanın alternatif yollarını bulurlar. Bu durum Çankırılının alışveriş için Ankara’yı tercih etmesinde önemli bir faktör olarak düşünülmektedir. Öte yandan üretimini çeşitlendirmek isteyen bir yapının kendi toplumunun dışına çıkması ve dışardan gelecek olan yatırımlara açık olması gerekir. Çankırı, bu anlamda dışardan gelenlere karşı da çok iyimser, sıcakkanlı, misafirperver ve insani özellikleri ağır basan bir toplum olmasına rağmen, aynı toplumda yaşayan ‘yabancı’ları çok rahat bir şekilde kabule yanaşmamaları bir zıtlık oluşturmaktadır. Özellikle şehirde idarecilerin kendi memleketlerinden olmalarını istemeleri, ve ‘yabancı’ olarak kabul edilenlerden ziyade kendi hemşerilerinden olmalarını istemeleri, kapalı toplum olma özelliğini tekrar üreten bir yapı oluşturmaktadır. Bu yapıda dışarıdan gelenlerin etkisi olmakla beraber, daha çok Çankırı’nın sosyal yapısı etkilidir. Bunun sonucu olarak, Çankırı’ya yatırım amaçlı gelen kişilerin zor durumda kalmaları şehirde dolaşan bir efsaneden öte bir gerçekliğe dayanmaktadır. Yüzlerce kişinin istihdam edildiği bir AVM’nin Çankırı’da kurulmasını istemeyen insanların, böyle bir yatırımı ‘niçin kaçırmak istemeleri’ üzerinde durulması gereken bir sorudur. Bu, sadece Çankırı’ya has bir durum olmayıp, Anadolu’nun genelinde paylaşılan bir davranış biçimidir. Orta Anadolu’nun gelişmekte geciken yapısında bu olgunun payının olduğu düşünülmektedir. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

101


Çankırı’da insan yapısı olarak değerlendirildiğinde hüzünlü ve içe dönük bir yapının hakim olduğu dikkat çekmektedir. Adeta bu mahzunluk ve masumiyet doğaya da yansımış, Karadeniz’in cıvıl cıvıl toprak yapısının insan hareketlerine de yansıması gibi, kadim zamanlardan beri, bozkırın da insan doğasına uygun hareketsiz bir yaşama ilham kaynağı olduğu coğrafyanın insan tabiatına etkisini inceleyen bilim adamları tarafından ifade edilmektedir. Çok fazla talep etmeyen, verilene razı olup, fazlasını istemeyen bir insan tipi, Anadolu’nun da tipik insan yapısına uygunluk arz etmektedir. Muhafazakar değerleri olan, geleneklerine bağlı, aile değerleri odaklı yaşayan bir toplumdur bu. Türkiye’nin genel toplum yapısına bu yapının uygunluk gösterdiği düşünülmektedir. Ancak batıdan doğuya coğrafi olarak değişen iklim ve coğrafyanın da insan yapısına etkisi olduğu düşünüldüğünde, Orta Anadolu ılımlı ve mutedil insan yapısıyla Türkiye değerlerini daha fazla yansıtan bir özelliğe sahip olduğu düşünülmektedir. Çalışmanın uygulaması sonucunda elde edilen bilgi ve bulgulara göre bir değerlendirme yapıldığında 521 haneye uygulanan ve örneklem grubuna giren % 38,4 kadın katılımcı ve % 61,6 erkek katılımcı önemli bir örneklem oranıdır. Medeni Durumuna göre, katılımcıların geneli evlilerden oluşmakta, bu kesim % 79,3 iken bekarların oranı ise % 18,4 olarak görülmektedir. Bireylerin içinde bulundukları yaş kategorilerinin onların duygu ve düşünce dünyalarında, hayata bakış tarzlarında önemli bir değişken olduğu kabul edilmektedir. Araştırmaya katılanların yaş gruplarına göre sınıflandırmasında en geniş yaş grubunun % 21.5 oranıyla 46-51yaş grubunda kümelendiği dikkat çekmektedir. Daha sonra sırasıyla 36-40 yaş grubunun % 14.2 oranı ile çalışmaya katıldığı gözlemlenmiştir. Araştırmaya katılanların tamamına bakıldığında 15 ile 51 yaş aralığında bulunan bireylerden oluştuğu görülmektedir. Bu yaş grubunun tüm denekler arasındaki toplam oranı % 88,7’dir. % 12.3 kadar bir oran da 51 yaş ve üstü olarak görülmektedir. Katılımcıların Öğrenim Düzeyi açısından tabloya bakarak, öncelikle göç eden hane halkını temsil eden bireylerin eğitim düzeylerinin okur-yazar olmayan ve sadece okur- yazar olan bireylerin toplam oranı % 21.9 olduğu görülmektedir. Bu oran genel toplamın yakla102

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


şık beşte birini teşkil etmektedir. Kanaatimizce ülkenin okur yazarlık oranına göre yüksek bir orandır. Yaş aralıkları düşünüldüğünde, yani araştırmaya dahil edilen 15 ile 51 yaş grubunun katılımının yüksek olduğu dikkate alınırsa ki, bu yaş grubunun tüm katılımcılar arasındaki toplam oranı % 88,7’dir- Türkiye ortalamasının altında bir orana sahip oldukları düşünülebilir. Dağılımda da görüldüğü gibi, 521 hanede yer alan 521 kişinin %27,1’i ilkokul mezunu, lise mezunu oranı % 28,0, meslek lisesi mezunu oranı % 17,3’tür. Yaklaşık olarak % 45 kadar oranda bireyin lise ve dengi okuldan mezun olduğu görülmektedir. Çalışmada yüksek okul ve üniversite mezunu oranlarının da düşüklüğü dikkat çekmektedir. Bu oran toplam olarak % 5.3 gibi kanaatimizce Türkiye ortalamasına yakın bir orandır. Eğitim oranlarının özellikle yükselmeye başladığı Türkiye’nin kırsal kesiminde istenilen anlamda eğitimli oranına sahip değildir. Araştırmada ortaya çıkan bir bulgu olarak göç edenlerin büyük oranla ilköğretim düzeyi ve altında bir eğitime sahip olduklarını, ancak göçten sonra doğan yeni neslin eğitim sürecine daha aktif olarak katıldıkları gözlenmiştir. Göçe kaynaklık eden Çankırı’nın eğitimle ilgili verilerine bakıldığında ise 2012 verilerine göre il nüfusunun % 64’unun Lise altı eğitime sahip olduğu, bunların %11’inin okuma- yazma bilmediği, Lise veya dengi okul mezunu sayısının %21,2 olduğu ve yükseköğrenim mezunu nüfusun %1,9 olduğu kaynaklarda belirtilmektedir (İŞKUR, Çankırı İşgücü Piyasası Analizi Raporu,2013: 15) Önceden belirlenmiş kurallar vasıtası ile ferdin, iradi davranış kazanmasına, davranış geliştirme ve davranış değiştirme süreci veya kişiliğin gelişmesine yardım eden ve onu temel alan, onu hayata hazırlayan, beceri ve davranışlar elde etmesine yarayan bir süreç olarak tanımlanan eğitimin, toplum hayatında ve insanların gündelik hayatındaki yeri tartışılmaz bir gerçekliktir. Toplum hayatında meydana gelen bir değişim eğitim kurumundan doğrudan etkilenir. Kalkınma projeleri ve gelişmişlik oranları aynı zamanda eğitim yapısı ve bu eğitimden yararlanan insanların oranlarıyla da doğrudan ilişkilidir. Bunun için Türkiye’nin modernleşme sürecinde üzerinde en çok durulan kurumlardan biri, eğitim kurumu olmuştur. Eğitim seviyesi insanların zihniyet dünyasının, dolayısıyla da gündelik davranış kalıplarının oluşmasında veya değişmesinde çok önemli bir etkendir. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

103


Araştırma, Çankırı’dan Ankara’ya yapılan göçlerin en yoğun olduğu daha çok iki ilçede (Pursaklar ve Keçiören) gerçekleştirilmiş olup, Ankara’nın diğer yerlerinde yaşayan Çankırılılar az miktarda araştırma örneklemine dahil edilebilmişlerdir. Katılımcıların; %41,8’i Pursaklar ilçesinde, %33,2’si Keçiören, %12,1’i Akyurt ilçesinde ikamet ettiğini belirtmiştir. %12,9’luk bir bölümü ise bu üç ilçeden farklı bir ilçede ikamet ettiğini belirtmişlerdir. Ankara’da en yoğun olarak yaşayan Çankırılı nüfusun Keçiören olduğu bilinmektedir. Bu nüfusun yaklaşık olarak 220.000 civarında olduğu belirtilmektedir. Keçiören İlçesinde yaptığımız çalışmalarda göç kuramlarında var olan ağ (network) kuramının öncüllerine göre burada biriken nüfusun daha önceden çalışmak üzere buraya yerleşenlerin kendi hemşerilerini peşlerinden çağırdıkları ve ayni bölgeye yerleşmede bu hemşeri-memleketli ilişkisinin varlığı dikkat çekmektedir. Pursaklar ilçesinde görüştüğümüz Pursaklar Belediye Başkanı Sayın Selçuk Çetin’den konuyla ilgili yaptığımız görüşmede aldığımız bilgiler çerçevesinde ‘ilçenin 119.587 olan nüfusunun 27.702’sinin yani yaklaşık % 25 kadarının Çankırılı olduğunu, kendisinin de bir Çankırılı olarak ilçeye hizmet ettiğini’ ifade etmiştir. Pursaklar’ın 2008’de ilçe olduğunu ve % 4.9 büyümeyle Ankara’nın en fazla büyüyen ilçelerinin başında geldiğini ifade eden belediye başkanı Çetin’e göre Pursaklar’da ikamet eden Çankırılıların daha çok memuriyet ve ticaretle iştigal ettiklerini ve Çankırılıların Pursaklar ilçesinde dağınık bir yerleşime sahip olduklarını öğreniyoruz. Bu kadar kalabalık bir hemşeri topluluğunun aslında iyi bir dayanışma içerisinde olması beklenir. Ancak bu beklentilerin çok fazla karşılık bulmadığını da söylemek mümkündür. Burada iktisadi olarak güçlerini bir araya getirmenin oluşturacağı sinerjiden yoksun bir nüfus kütlesi mevcuttur. Bunu Çankırılılar Günü olarak kutlanan bir günde etkinlik gösterilerine şahit olduğumuz Ankara’da da görmek mümkün oldu. ‘Başka illerden gelip Ankara’ya yerleşenlerin daha etkili ve aktif olduğu, bu hemşeri dayanışmasının Çankırı’dan gelip Ankara’ya yerleşenlerde daha düşük düzeyde gerçekleştiği’ ifade edilmektedir. Ankara genelinde Çankırılılar dayanışmasının diğer illere göre daha düşük olduğu görülmektedir. Ancak bu bilincin gelişmeye başladığı da gözlenmektedir. Genel olarak Çankırı’dan Ankara’ya göçün asıl Keçiören olmak üzere, Etlik ve kısmen Mamak semtlerine olduğu ifade edilmektedir. Pursaklar ilçesine Çankırı’dan göçün 1985ler ve hatta 1990’lar ve sonrası gerçekleştiği biliniyor. Göç teorileri çerçevesinde düşünüldüğünde, önceden yerle104

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


şenlerin sonradan gelenlere rehberlik yaparak ilk göç yıllarında hemşeri kümelenmelerinin oluştuğu dikkat çekmektedir. Ankara’nın nüfus yapısının oluşmasında Türkiye’nin her yerinden gelen insanların var olduğu bilinmekle, özellikle de Ankara’ya yakın illerin bu nüfus bileşiminde önemli bir yoğunluğa sahip olduğu görülmektedir. Yozgatlılar, Çorumlular, Çankırılılar, Kırşehirliler, Sivaslılar bu yapıda önemli bir paya sahiptirler. Tekeli, yazdığı makalede göç olayında daha önce göç eden akraba ve yakınların bunu, diğer potansiyel göç etme durumundaki yakınlar için bir fırsat oluşturduğunu ifade etmektedir. Göç edecek kişinin fırsatları araştırma ve fırsatlardan haberdar olmasındaki etken olan değişkenler göçü açıklamada tanıdık ve akraba çoğaltanları diye kullanılmıştır. Bu tip ilişkilerin iş fırsatları hakkındaki bilgilerin yayılmasında kitle haberleşme araçlarından daha etkin olduğu bilinmektedir. İlhan TEKELİ, Göç Teorileri Ve Politikaları Arasındaki İlişkiler, O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, Bahar 1975 ss.153-176, s.164). Katılımcıların İkamet Durumuna göre %43,2’si kendine ait evde, %26,3’ü ailesine ait evde, %25,7’si kiralık evde, %2,9’u lojmanda, %1,3’ü akrabasının yanında, %0,2’si bekar odasında, %0,4’ü bunların dışında bir yerde ikamet ettiğini belirtmiştir. Katılımcıların yarıya yakın orana sahip %43.2’nin kendine ait bir evinin olması, ev sahibi olmaya verilen değeri gösterdiği gibi, ev kiralarının özellikle büyük şehirlerde önemli bir bütçe giderine karşılık gelmesinden dolayı, insanlar asgari geçim şartlarını sağladıktan sonra ‘Başlarını sokabilecekleri bir ev’ arama motivasyonuna sahip hazır oluş bilincine sahiptirler. Katılımcıların çok büyük bir kısmının hedefinde şimdi veya ilerde mutlaka bir ev sahibi olma ümidinin olduğunu gözlemlemek mümkündür. Kültürel bir gelenek olarak dilimize ve hayatımıza yerleşen ‘Dünyada mekan Ahirette iman’ atasözünün de ifade ettiği gibi en önemli ihtiyaçlar listesinin başında konut durumu gelmektedir. Kümülatif verilere bakıldığında %70 kadar bir göçmen kitlesinin ya kendisine ya da ailesine ait olmak üzere bir evinin var olduğu dikkat çekmektedir. Evin varlığı ya da sahipliği Türkiye ölçeğinde bir zenginlik göstergesi olarak düşünülmektedir. En azından fakirlik sınırının dışında bir hayat göstergesidir evin varlığı. Ev ve arsa konusundaki yaklaşımlar ve tutumlar sadece Çankırılıya özgü değil, bu bizim toplumsal yapımızın bir özelliği gibi görünmektedir. Çünkü yatırımlarımızın, birikim ve tasarruflarımızın en çok değerlendiGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

105


rilmeye çalışıldığı kanal ev ve arsa yatırımı olarak dikkat çekmektedir. Hatta yaptığımız görüşmelerde yurt dışına çalışmaya giden Çankırılıların da aynı eğilim içinde oldukları gözlenmiştir. Tasarruflar ve biriken paralar sanayi veya bir işletme yatırımı olmayıp, ya Çankırı’dan veya Ankara’dan ev ve arsa alma şeklinde değerlendirilmektedir. Aslında bu alışkanlığımızdan dolayı niçin iş kollarının gelişimi sağlanamıyor şeklinde bir soruya da cevap bulunmuş oluyor. Bu durumu Philip L. Martin, yazmış olduğu ‘Bitmeyen Öykü: Batı Avrupa’ya Türk İşçi Göçü’ adlı çalışmasında da yazdığı gibi yurt dışına göç edenlerin ve ailelerinin statüleri genellikle yükseliyor ancak bu durumun göç veren köylerde ve kasabalarda kalkınmayı getirmediğini ifade ediyordu (Martin, 1991: 123). Türkiye’de gelir dağılımı ile ilgili yapılan araştırmalarda da ortaya konulduğu gibi, gelir dağılımının bozulmasında en önemli olumsuz rol oynayan faktörlerden birisi olarak 1960’lı yıllarda başlayan hızlı kentleşmenin yol açtığı gayrimenkul rantları olduğu ifade edilmektedir. Aşırı nüfus artışı ve köylerin önemli sosyal hizmetlerden yoksun kalmalarının yol açtığı kente göç olgusu, kentlerde arsa spekülasyonunu başlatarak gelir dağılımının önemli ölçüde bozulmasına yol açmıştır (Ekonomi Formu 1990). Araştırma verilerine göre, örneklemi oluşturan 521 hanede yer alan ailede yaşayan sayısı ile ilgili veriler, bize aile yapısı hakkında önemli bilgiler vermektedir. Ailelerin büyük çoğunluğu (%90,9) kadar bir oranda katılımcının çekirdek veya küçük aile yapısına sahip olduğunu göstermektedir. Ailede yaşayan fert sayısı açısından 5,6 ve 8 fert bulunan hane sayısının bütün cevap verenler arasındaki oranı oldukça düşüktür. Bu oran % 4 civarındadır. Geniş aile modeli olarak bilinen geleneksel aile yapısının çok fazla devam edemediği büyük şehirlerde, bu yapının çekirdek aile dediğimiz anne, baba ve çocuklardan oluşan bir yapıya dönüştüğü bilinmektedir. Bunun bir zorunluluk mu yoksa bir tercih mi olduğu konusu aile ile ilgili çalışmalarda üzerinde durulması gereken bir durumdur. Bu konuda yapılan araştırmalarda da aynı şekilde sonuçlar elde edildiği bilinmektedir. (Kongar, 1982; Kocacık, 1997; Atalay, 1993) Araştırmacıların vardığı sonuçlara bakıldığında, aile yapılarında bölgelere, kırsal ve kentsel yerleşmelere bağlı olarak değişiklik görülmesine rağmen çekirdek veya küçük aile tipinin yaygın olduğu belirtilmektedir. Araştırmada yaptığımız görüşmeler sırasında 106

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


elde ettiğimiz verilere göre köyden kente zaman aralıklı olarak gelip giden aile büyüklerinin, özellikle köyde yaşayan ve göç etmeyen anne ve babanın belli aralıklarla çocuklarının yanına gelerek (genellikle kış ayları) yaşadıkları da belirtilmektedir. Ailede yaşayan fert sayısına cevap vermeyen ya da veremeyen % 30,5 kadar oranın bu değişken fert sayısından kaynaklanabileceği düşünülmektedir. 2000 yılı verilerine bakıldığında Çankırı İlindeki ortalama hane halkı büyüklüğü 5,15 kişi olduğu bilinmektedir. Bu, Türkiye ortalaması olan 4,50’den yüksektir. Bu hane halkı büyüklüğü ile Çankırı ili, Türkiye sıralamasında 31. sırada yer almıştır. Kaynakların ifadesine göre, tarihsel olarak Çankırı’da ortalama hane halkı büyüklüğü 1955’den 1965’e kadar düşmüş, 1970 ve 1975 dönemlerinde artış göstermiş, 1980’den günümüze kadar da kademeli olarak azalmıştır. Göçle beraber bu azalmanın da devam ettiği verilerin ışığında görülmektedir. Yine Çankırı ile ilgili hane ortalama halkı büyüklüğü açısından 7,91 olan değeriyle en fazla olan ilçenin Kurşunlu olduğu ve en düşük olan ilçenin ise 3,97 büyüklükle merkez İlçe olduğu dikkat çekmektedir. Katılımcıların Çocuk Sayısına bakıldığında, genel anlamda yığılmanın görüldüğü % 46.4 oranında katılımcının iki çocuk sahibi olması dikkat çekmektedir. Bir ve iki çocuk sahibi olan Ankara’daki Çankırılıların toplam oranı yaklaşık % 77,6’dır. Toplam 3 çocuk sahibi olanların katılımcılar arasındaki oranı %92,6 olarak görülmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi yaygın ve başat aile modeli çekirdek küçük ailedir. Katılımcıların medeni durumlarını sorduğumuz yukarıdaki tabloda %18,5 olan bekar katılımcı oranına sahip olduğu düşünülürse, bu oran, cevapsız bırakılan % 21 oranı ile uyum gösterdiği görülebilir. Tekeli, göç olgusundaki seçicilik, dolayısıyla göç politikalarının yalnızca göç miktarları üzerinde ifade edilmesinin yetersiz kaldığını, göçün seçiciliği dolayısıyla, göç edenlerin kompozisyonuna ait politikaların da geliştirilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.(Tekeli, 2010), Göçler sonucu oluşan yapının, kentteki aile fert sayısı ve büyüklüğüne duyarlı bir yapı arz ettiği dikkat çekmektedir. Bu anlamda Çankırı merkez ve köylerinde de çok çocuklu bir aile yapısı olmadığı bilinmektedir. Bu yapının Çankırı’da nüfus artışının oluşturacağı sorunlar (!?) konusunda duyarlılık ifade eden klasik yaklaşımı benimsediği kanaatini uyandırmaktadır. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

107


Bugün köylerimizdeki aile de artık geniş aile değildir. Timur’a göre ‘bütün dünya deneyi göstermektedir ki, köydeki toprak mülkiyetinin farklılaşmasına paralel olarak aile yapısı da değişmektedir (Timur,1972).. Serim Timur’un Türkiye’de yapmış olduğu araştırmaya göre, 1968 yılında köydeki çekirdek ailelerin oranı yüzde 47.8’dir. Türkiye ortalamasının yüzde 56 olduğu düşünülürse, Türkiye köylerinde de artık çekirdek ailelerin oldukça yaygın hale geldiği görülmektedir (Timur,1972). Katılımcıların çocuklarının eğitim durumu açısından, bu soruya cevap veren toplam katılımcılar arasında % 68.9’luk orana sahip bir kesimdir. ‘Okuma-yazma bilmiyor’ ve ‘Henüz okula gitmiyor’ diyenlerin çocuklarının %23.7’lik orana sahip bir kesim olduğu görülmekte olup, yaş olarak çocuklarının henüz okul çağına ermediği anlaşılmaktadır. İlköğretime giden ilk çocuk oranının %22.3 olduğu, liseye gitme oranının ise % 17.9 olduğu görülmektedir. Yaklaşık %20’lik bir oranda katılımcının çocuklarının lise ve meslek lisesine gittiği görülmektedir. İlk çocuk olarak üniversite çağına gelip de bir yüksek okul veya lisans düzeyinde bir üniversitede okuyanların oranının çok düşük olduğu dikkat çekmektedir. Bu oran toplam olarak yaklaşık % 2.7 olarak görülmektedir. Kanaatimizce bu oran oldukça düşüktür. Bu soruya cevap vermeyenlerin oranı da %31.1 gibi oldukça yüksek bir orandır. Katılımcıların yaklaşık %20 ’sinin bekar olduğu düşünülürse burada cevaplamayan %10 civarında bir katılımcının varlığı dikkat çekmektedir. Araştırmaya katılanların ikinci çocuklarının ise genel olarak, ilk öğretim ve lise seviyesinde oldukları görülmektedir. Okula henüz gitmeyen küçük çocuklarla beraber düşünüldüğünde lise çağına kadar olan çocukların oranı % 94,2’dir. Bu aslında okul çağında önemli sayılabilecek bir genç ve çocuk nüfusu olduğunu göstermektedir. İkici çocukların da üniversite okuma oranlarının yaklaşık % 3 civarında düşük bir orana sahip olduğu görülmektedir. Burada bir mesleğe hazırlayan meslek liselerine olan rağbetin az olduğu da dikkat çekmektedir. Hem ilk ve hem de ikinci çocuklar meslek liselerini tercih etmiyorlar. Araştırmada sorduğumuz üçüncü ve dördüncü çocuklar içindeki oranlar arasında meslek lisesi ve üniversiteye gitme oranlarının oldukça düşük seyrettiğini söyleyebiliriz. Üçüncü ve varsa dördüncü çocuklarda üniversite okuma oranı % 1 seviyesinde olduğu belirtilebilir. Bu da bize zorunlu olan ilkokul, ortaokul ve lise seviyelerinden sonra okuma oranlarının düştüğünü göstermektedir. 108

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Katılımcıların aile üyeleri dışında ailede kalanlara bakıldığında, katılımcıların çekirdek aile diye bilinen anne, baba ve çocuklardan başka aile içinde yaşayan başka üyelerinin de varlığını soruşturduğumuz bu soruda; % 8.1’inde büyükbaba ve büyükanne her ikisi veya ikisinden birisinin, aynı hanede kaldığı görülmektedir. Genellikle gözlemlerimizin de desteklediği bir durum, evin yaşlı fertlerinin yazın köye, yani memleketlerine döndükleri ve kışın da çocuklarının zorlamasıyla Ankara’ya geldikleri yönünde bir hareketlilik yaşadıkları dikkat çekmektedir. Ailede % 3.1 oranında amcanın yaşadığı, % 5 civarında hala ve/ veya teyzenin yaşadığı görülmektedir. Özellikle göç etmeyen ve göç edilen yerde kalan yakınların zamanla ağ ilişkisi teorisine uygun olarak geliş-gidişler yaşadıkları belirtilmektedir. Özellikle bekar amca veya hala/teyzenin evleninceye kadar bir iş bulup çalıştığı veya kadınsa ev işleri, çocuk bakımı gibi işlerde ev sahibine yardımcı oldukları görüşmelerde tespit edilmiştir. Bu sorumuzu cevapsız bırakanların ise hanelerinde çekirdek aile fertleri dışında bireylerin bulunmadığı bilinmektedir. Katılımcıların bir sosyal güvenceye ne zaman sahip olduklarına yönelik sorduğumuz bu soruda %36 oranında katılımcının göç etmeden önce bir sosyal güvenceden yoksun olduklarını göstermektedir. Göçe etki eden en önemli faktörlerin başında gelen iş bulup çalışma endişesi, aslında yaşlılıkta geçimin bir sosyal güvenceyle sağlanması ihtiyacına yöneliktir. Bir emeklilik hayalinin bütün görüştüğümüz katılımcılarda var olduğunu gözlemledik. Bunun köy yapısı içerisinde zor olduğunu ifade eden katılımcılar, göçün en önemli motivasyonunun bu güvenceye sahip olma yoluna çalışma isteği olduğunu ifade ederek, bu sorun alanına dikkat çekmektedirler. Tekeli’nin de yazdığı gibi kişi içinde yaşadığı toplumda; güdülerini en yüksek düzeyde gerçekleştirmek ister. Bu halde göç, temelde iki faktöre dayalı olarak gerçekleşmektedir. Bunlardan ilki, kişilerin kullanabilecekleri fırsatların sayısını arttırmak, diğeri ise kişiye mesleki ve sosyal hareketlilik sağlamaktır ( Tekeli, 2010: 18. Toplam olarak bakıldığında göç etmeden önce SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur (Bütün bu çeşitli güvenceler daha sonra Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleştirildi) gibi bir sosyal güvenceye sahip olanların oranı yaklaşık % 49 gibi bir orana tekabül etmektedir. Hiçbir sosyal güvencesi olmayanlara devletin sağlamış olduğu yeşil kart uygulamasından yararlananların oranı ise %6.1 olarak görülmekGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

109


tedir. Burada Türk toplum yapısında dikkat çeken bir başka olgu da bayanların aile içinde böyle bir güvence talep etmelerinin tarihinin çok yakın dönemler olduğu gerçeğidir. Katılımcılara yönelttiğimiz anket sorularımızdan biri de geçmişle yani göç öncesi ile göç sonrası durumu kıyaslayabileceğimiz bu soru oldu. Göçten sonra bir sosyal güvenceye kavuşanların oranı %30.5 (bunu bir önceki tabloda görebiliriz.) olduğu halde halen Ankara’da yaşayıp herhangi bir sosyal güvenceden mahrum olanların oranı %8.6 olarak görülmektedir. Yaklaşık %74 civarına katılımcının şu anda bir sosyal güvenceye sahip olduğu görülmektedir. sorumuzu cevapsız bırakanların ise ya ev hanımı ya da çalışma çağına gelmemiş nüfus olduğu tahmin edilmektedir. Katılımcıların %45.5’inin cevaplandırdığı bu soruda en uzun sosyal güvenceye sahip olanların yıl olarak süreleri % 9.2 oranla 11 ile 15 yıl aralığında toplanmaktadır. 16 ile 20 yıldır bir sosyal güvenceye sahip olanların oranı ise 8.1 iken onu %7.9 oranı ile 1-5 yıl arası sosyal güvece sahibi olanlar takip etmektedir. Emeklilik dönemi de diyebileceğimiz 26 ile 30 yıl arası güvece sahibi olanların oranı ise %3.5’tir. Sorumuza cevap verenler arasında %5.4 oranında bir kesimin de 31 yıl ve üzeri bir sosyal güvenceye sahip oldukları görülmektedir. Sorumuza cevap alamadığımız kesim yaş ortalaması bakımında henüz çalışma çağında olmayan veya işsiz olan ya da ev hanımlarından oluşmaktadır. Hane reisi üzerinden planladığımız anketimizin bu sorusuna Toplamda %31.3 oranında bir katılımcının eşlerinin o zamanki kurum olarak SSK, emekli Sandığı ve Bağkurlu olduğu görülmektedir. Bu oranda en büyük payı %14.4 oranında SSK’nın aldığını görmekteyiz. Eşinin hiçbir sosyal güvencesi olmadığını belirten kesimin oranı ise %2.9 olarak görülmektedir. Soruya cevap veren katılımcı oranının düşüklüğü de dikkat çekicidir ki bu oran %34.4’tür. Sorumuza cevap alamadığımız kesim yaş ortalaması bakımında henüz çalışma çağında olmayan veya işsiz olan ya da ev hanımlarından oluştuğu düşünülmektedir. Göçten sonra çocukların sosyal güvenceleri konusunda, ‘çocuğunuzun bir sosyal güvencesi var mı? Şeklindeki sorumuza verilen cevaplara bakıldığında toplamda %16 gibi bir oranla çocuklarının sosyal güvencesi olduğunu görüyoruz. 110

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Genel teori açısından bakıldığında göçe sebep olan faktörlerin başında issizlik geldiği belirtilir. Göçten önce çalışmış oldukları iş alanlarını öğrenmeye yönelik böyle bir soruda çıkan sonuçlara bakıldığında; memur olan % 9.0, işçi olan %10.4, çiftçi olan % 8.3, esnaf olan %3.8 ve diğer denilip meslek grupları belirtilmeyen kişilerin oranı ise % 26.3 olarak görülmektedir. Çankırı’dan göçlerin, önemli bir kesiminin kırdan ve köyden olduğu bilinmektedir. Bunun yanında il ve ilçe merkezlerinden de göçler olmaktadır. Görüşme yaptığımız katılımcılardan edindiğimiz bilgilere göre, ilk göç hareketlerinin yoğunlaşmaya başladığı daha çok 1970’li yıllarda, köyde var olan işlerin bir şekilde ailenin diğer üyeleri tarafından yerine getirilmeye çalışılması ve ailede bulunan ikinci kuşak babanın, hanım ve çocuklarını geçici bir süre ile bırakıp ‘gurbet’e çalışmaya gitmesiyle başlamış olduğu ifade edilmektedir. ‘Bir yatak bir yorgan’la gidilen büyükşehirlerde, daha çok inşaat işlerinde vasıfsız olarak çalışılmaya başlanıyor. İnşaat sektöründe çalışanların daha çok Yapraklı ilçesinden ve merkeze bağlı köylerden oluştuğu belirtilmektedir. 3-4 ay süren bu çalışma sonunda şehirde işçi olan köylüler, köylerine tekrar dönüyor ve köy işlerinde çalışmaya devam ediyorlardı. Bu durum her sene tekrarlanıyordu. Yani inşaat mevsiminde şehirlere çalışmaya gidiliyor, sezon bitiminde ise köye dönülüyordu. Uzun yıllar böyle devam eden süreç, şehrin çekici unsurları ve köyün itici unsurları ile beraber düşünüldüğünde, rasyonel ve ekonomik düşünen bireyler, köyden tamamen ayrılma kararı verip, şehre sürekli göç kararı alıyorlar. Görüşme yaptığımız katılımcılar, göçün böyle başladığını ifade ediyorlar. Bu kararın verilmesinde Ankara’ya göç daha kolay gerçekleşiyor. Çünkü Ankara, Çankırı’ya yakın olduğu için çok önemli bir gurbet yaşamadıklarını ifade etmektedirler. Dilediklerinde kolayca ulaşabilecekleri bu yakınlık, bu kararı vermede zorlanmamalarını sağlıyordu. Araştırmaya katılan katılımcıların Ankara’ya göç ettikten sonra çalıştığı iş alanlarına bakıldığında ise en büyük kesimin %18.6 ile kamuda memur olarak çalıştığı görülmektedir. Bunu özel sektörde işçi olarak çalışan %13.4’lük bir kesim takip etmektedir. Doktor, avukat gibi profesyonel meslek gruplarında çalışan kesimin oranı % 2.5 olarak görülürken % 12.3 henüz meslek olarak görülmeyen ev hanımlığı yaptığını ifade etmişlerdir. Dikkate değer bir oranda da kamuda işçi olarak çalışan kesimdir ki, bunların oranı ise %5.4’tür. Kamu ve özel sektörde Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

111


yönetici olanların toplam oranı, % 5.2’dir. Diğer çalışma alanlarını ise değişik oranlarda ve alanlarda çalışan büro çalışanı, muhasebeci, pastane kuruyemişçi, kapıcı, emlak işleriyle uğraşanlar oluşturmaktadır. Sorumuza cevap alamadığımız %21.1’lik bir kesim mevcuttur. Görüştüğümüz kişiler, 1990’lı yıllara kadar göçte memur kesimin az olduğunu ifade etmektedirler. Görüşmelerimizden edindiğimiz bilgilere göre üst derece (nitelikli) memur sayısının az olduğu, mesela Yapraklı ilçesinden ve merkez köylerden göç eden kesimin çoğunluğunun daha çok inşaat işlerinde çalışanlardan oluştuğu ifade edilmektedir. Aylık gelir durumlarını anlamaya çalıştığımız bu soruda, %18.4 oranıyla 2000 TL. ve üzeri aylık gelire sahip olanlar çoğunluğu teşkil ederken, % 13.8 oranıyla temsil edilen bir kesim de hiçbir geliri olmadığını ifade etmişlerdir. Bu orana sahip olan kesimin yukarıdaki meslek gruplarını öğrenmeye yönelik soruda, kendini ev hanımı olarak belirten %12.3’ lük kesim olduğu düşünülmektedir. Aylık geliri 1000 ile 1250 TL arasında olanların oranı %12.5’tir, 750 ile 1000 TL arasında bir ücret sahibi olanların oranı % 11.9 iken 500 ile 750 TL arası ücret alanların oranı %8.8 olarak görülmektedir. Aylık 1500 ile 2000 TL arasında gelir sahibi olanların toplamda oranı %13’tür. Çalışmamıza katılanların %5.2’sin düzenli bir geliri olmadığı, %1.7’sinin de aylık 250 ile 500 arasında gelir sahibi oldukları görülmektedir. Gelirle ilgili sorular genelde cevabı en zor verilen sorular olmaktadır. Katılımcıların çeşitli sebeplerle gelirlerini genellikle söylemekten çekinmeleri sebebiyle gerçeği tam yansıtmayan durumlar ortaya çıkabilmektedir. Böyle çalışmalar yapan her çalışmacının genelde çok net cevaplar alamadığı bölümler gelirle ilgili bölümlerdir. Bu oranlar Türkiye açısından bakıldığında orta gelir seviyesine yakın oranlardır. Bütün bu gelir rakamları dünya ölçeğinde yayınlanan yoksulluk ve açlık sınırları standartlarına göre çok düşük kalmakla beraber, ülke şartları açısından orta seviyede gelir grubuna sahip bir kesime işaret etmektedir. Gelir, mal, mülk, tasarrufla ilgili sorular genelde katılımcıların cevap vermekten kaçındığı veya kaçamak cevaplar verdiği sorulardır. Katılımcıların Ankara’ya göç etmeden önce sahip oldukları mülk durumuna bakıldığında ise, %38.4 oranındaki kesimin bir evinin olduğu, %11.3’lük kesimin bir arabasının olduğu, %8.1’lik orana sahip kesimin de dairesinin olduğunu belirtmişlerdir.

112

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Göç ettikten sonra % 38.2’lik orana sahip bir kesimin ev sahibi olduğu, % 7.3’ünün dairesinin olduğu, %10.2’sinin bir araba satın alabildiği, %3.5’inin de arsa aldığı görülmektedir. diğer diye belirtilen yatırım araçlarının oranı ise %5.0 olarak görülmektedir. bu soruya %35.9’luk kesimi oluşturan katılımcımız cevap vermemiştir. Katılıcıların %23.6’sının 2001 ile 2010 arasında, %14.8’inin 1991 ile 2000 yılları arasında, %6.7’sinin 1981-1990 arasında mülklerini edindikleri görülmektedir. Katılımcıların % 23.8’i 1991 ile 2000 yılları arasında göç ettikleri, %20.5’inin 2001 ile 2010 arasında Ankara’ya göç ettikleri görülmektedir. 1981 ile 1990 arasında %17.5 kesimlik katılımcının ve % 11.7’lik bir katılımcı kesiminin de 1971 ile 1980 yılları arasında şehre göç ettikleri görülmektedir. Katılımcıların % 44.7’si şehre ilk gelindiğinde medeni durum açısından bekar olarak geldiklerini ifade ederken, %38.8 oranında bir katılımcı kesimin de Ankara’ya ilk göç ettiklerinde evli oldukları ifade edilmiştir. Göç kararı kolay verilebilen bir karar değildir. Dolayısıyla çok düşünülen ve etkileyen durum ve faktörlerin çok çeşitli olduğu bir olgudur. Ancak çok bilinen bir etki de şudur ki, daha önce göç etmiş ve iyi sonuçlar elde etmiş birileri varsa bu model göç kararını olumlu yönde etkilemektedir. Yaptığımız araştırmada katılımcılara yönelttiğimiz böyle bir soruda alınan cevaplara bakıldığında, %39.9 oranında bu kararda etkili olan aile içi görüşmeler ve alınan kararlar olmaktadır. % 28.0 oranındaki katılımcının göç kararını kendisinin verdiğini ifade ederken, % 10.4’lük bir kesimin göç kararı almasında akrabaların etkili olduğu belirtilmektedir. Ağ (Network) teorisine göre göçün oluşmasında en etkili faktörün daha önce göç etmiş olan yakınlar olduğu belirtilmesine rağmen bizim araştırmamızda daha önce Ankara’ya gelen hemşerilerin göç kararı alınmasında %2.7 oranındaki bir katılımcı kesimi etkilediği görülmektedir. Katılımcıların göçten önce yaşadığı yer durumunu anlamaya yönelik bu soruya hipotezde tahmin edildiği gibi % 35.5’lik kesimin verdiği cevapların köyde olduğu gerçeğidir. Köyden (kır) göç olgusu ve köylerin boşalması olgusu Türkiye’nin ilk göç olgusunun başladıGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

113


ğı tarihten itibaren hep bir sorun alanı olarak algılanmıştır. Bütün göç çalışmalarının en temel sorun alanı olarak ifade edilen bu olgu, Çankırı köylerini de en çok etkileyen bir yapı olarak dikkat çekmektedir. Çankırı’dan göçün önemli bir karakteristiği de göç yaşayanların sadece köy kökenli ya da köyden göçenler olmadığı, bunun yanında önemli bir oranda göçmenin de ilçelerden (% 29.9) gelenler olduğu, Çankırı il merkezinden de Ankara’ya göçlerin yaşandığı (%26.3) görülmektedir. Katılımcıların iş bulmalarına vesile olan faktörlere bakıldığında % 47.8 oranında önemli bir katılımcı kitlesinin işini kendisinin bulduğu ifade edilirken, %11.3 oranıyla temsil edilen katılımcının ailesi vasıtasıyla iş bulduğu, %10.6 oranda katılımcının akrabaları ve % 4.4’ünün de arkadaşları vasıtasıyla bir iş buluğu görülmektedir. Geleneksel yöntem denilen iş bulma yönteminin cari olduğu bir yapı söz konusu olduğu dikkat çekmektedir. Aile, akraba, hemşeri ve arkadaş dayanışmasının var olduğu bir yapıyı Durkheim, mekanik dayanışmanın var olduğu geleneksel, köy tipi dayanışma olarak nitelendirir. Bu tip enformel ilişkilerle iş bulanların toplam oranı tabloya göre % 97.6 olarak neredeyse katılımcıların hepsini içine alan bir orandır. Memuriyet gibi sınavla işe girilen kurumlara yerleşenleri yani kendim işe yerleştim diyenleri (% 47.8) dışarıda tuttuğumuzda bile geleneksel yöntemin iş bulmada ne kadar işlevsel olduğu dikkat çekmektedir. İskur ve benzeri kamu kurumları yoluyla yani Formel yöntemlerle işe yerleşenlerin oranının % 0.2 gibi bir orana sahip olmaları da iş bulmak için bu kurumlara çok müracaatın olmadığını göstermektedir. Katılımcıların başka kentte yaşama isteği durumunu sorarak öğrenmeye çalıştığımız bu soruda, acaba Ankara’dan bir memnuniyetsizlik var mı, sorusunun cevabını aramaya çalıştık. Çıkan sonuçlara göre % 21.7 oranındaki katılımcı grubu başka bir şehirde yaşamak istediğini ifade ederken, % 43.6 oranındaki katılımcı grubun ise Ankara’da kalmaktan memnun olduğu görülmektedir. Burada da kararsızların oranının %34.7 ile yüksek bir katılımcıyı temsil ettiği görülmektedir. Katılımcıların göç etmeden öncekine göre şimdiki durumlarını sorduğumuz bu soruda daha iyi durumda olduğunu söyleyen % 59,9 gibi yüksek bir oranla karşılaşıyoruz. Daha kötü durumda olduğunu ifade edenler % 2.9 gibi çok küçük bir oranı temsil etmektedir. Göçten önce ve sonrasında fark olmadığını ifade eden % 37 oranındaki katılım114

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


cılar da durumlarının değişmediğini ifade etmektedirler. Durumlarında bir değişikliğin olmadığını ifade eden kişiler açısından, katılımcıların memleketine dönme isteğini sorduğumuz yukarıdaki dönmek isteyen ve kararsız gruplardan oluştuğu düşünülmektedir. Katılımcıların mali açıdan gelecekten ümitli olma durumu, onların beklenti durumunu ifade eden bir soruydu. Katılımcıların % 19’unun bu soruya verdiği cevap geleceğe umutlu bakanların oranını oluşturuyordu. Fakat gelecek beklentisi açısından umutsuz olanların oranı % 38.6 gibi yüksek bir oranda gerçekleşmiştir. Bu durumu sadece göç eden bir fert olarak değil, değişik faktörlerin de etkilediğini ifade etmek gerekir. Gelecekle ilgili % 42.4 oranında katılımcının da kararsız olduğu görülmektedir. Katılımcıların çocuklarının geleceğinden ümitli olma durumuna göre, % 33.4 oranındaki katılımcının ümitli olduğu görülürken, % 10.4 oranında katılımcının ise çocuklarının geleceğinden ümitsiz oldukları görülmektedir. Burada da katılımcılardan çok yüksek oranda bir kesim (% 56.2) kararsızları oluşturmaktadır. Göç etme kararının zor bir karar olduğu bilinmektedir. Kırın iticiliği ve şehrin çekiciliği arasında seçim yapmak zorunda kalan göçmen adayları, gelecekle ilgili belirsiz de olsa bir umut taşıdıklarından göçe karar veriyorlar. Göç edenlerin belli bir kısmı aradığı şartların oluşmaması sebebiyle geri dönmek zorunda kalıyorlar. Fakat önemli bir kesimde bu mücadeleyi devam ettiriyorlar. Çankırılı göçmenlerde de her zaman var olan bir memleket hasreti görüşmelerimizde dikkat çeken bir olgudur. Ankette bu soruya cevap verenlerin % 28’i geriye dönüşü düşündüğünü ifade ederken, % 33 oranındaki katılımcı grubun geriye dönme isteğinin olmadığı görülmektedir. Burada çok önemli oranda katılımcının da (% 39) karasız olduğu görülmektedir. Hem kararsızların hem de dönmek istemeyenlerin dönme konusundaki isteksizliklerini görüşmelerimizde tespit etmeye çalıştık. Şehrin her türlü hizmetinin, trafik, yol, kiralar vs. gibi çile olarak görülen olumsuzluklarına rağmen kalmaya değer bulduklarını ifade ediyorlar. Özellikle çocukları var olanlar ve çocukları Ankara’da işe başlamış veya okuyor olanlar, onları bırakıp dönmek istemiyorlar. Ayrıca önemli bir etken de köylerdeki var olan olumsuz yapıların (yol, su, ısınma ve köye ait işler açısından) köye dönmeyi istememe şeklindeki kararlarına destek olduğunu ifade Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

115


etmektedirler. Tatillerde köyde geçen bir zaman dilimiyle köy hasretinin giderildiği veya giderilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Aslında görüşmelerde dikkat çeken bir başka faktör köye tatillerde gelme konusunda da aile içinde özellikle çocuklar açısından bir çatışma yaşandığı da ifade edilen durumlardandı. Çocuklar hepsini köyde geçirecekleri bir tatil istemezken, ebeveynler baba ocağını ziyaret etmek istemektedirler. Yaşanılan bu durum, nesiller arasında da çatışmaya sebebiyet vermektedir. Göçle ilgili Türkiye’nin pek çok yerinde akademik ve bilimsel olarak yapılan çalışmalara bir destek ve çalışma havuzlarına bir katkısı açısından mütevazi bir çalışma olan bu çalışmamız, ileriki dönemlerde yapılacak çalışmalara da bir esin kaynağı olmaya adaydır. Üniversitenin kurulmasıyla ilerleyen dönemlerde daha iyi çalışmaların yapılacağı da umutlarımız arasındadır. Orta büyüklükte bir Anadolu şehri olan Çankırı’nın çeşitli yönleriyle araştırılması ve özelliklerinin bilimsel analizlerle gün yüzüne çıkarılması önemlidir. Türkiye’nin de sosyal bir problemi olan göç sorununun Çankırı’da yaşanılan şekliyle bir Türkiye örneklemi olduğu düşünülebilir. Çünkü Türkiye’nin yaşadığı ve tartıştığı genel sorunların, bir Anadolu şehri olan Çankırı da da minimal ölçekte yansımaları görülmektedir.

116

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


ANKET Sayın cevaplayıcı, anketimizde bulunan sorular bilimsel amaçlı kullanılacak olup, cevaplarınız bu anlamda, başka bir şekilde ya da faaliyette kullanılmayacaktır. Anketimizi samimi bir şekilde cevaplayacağınız için teşekkür eder, saygılar sunarız. 1. Cinsiyetiniz: ( ) Erkek

( ) Kadın

2. Medeni durumunuz:

( ) Evli

( ) Bekar

3. Yaşınız:

---------------

( )Boşanmış–Dul

( )Diğer

4. Doğum yeriniz: İl…………...İlçe…….…..Köy...……..Semt………..…….. 5. Yaşamınızın çoğunu nerede geçirdiniz? ……..İl…………İlçe………….Köy………Semt………… 6. Eğitim durumunuz

( ) Okur-Yazar değil

( ) İlköğretim

( ) Lise

( ) Meslek Lisesi

( ) Yüksek Okul (2 Yıllık)

( ) Üniversite (4+ yıl)

( ) Yüksek Lisans ve üzeri

7. İkamet ettiğiniz yer:

( ) Pursaklar

( ) Keçiören

( ) Diğer (Belirtiniz)…

8. Annenizin mesleği….............………… Babanızın mesleği……………………..

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

117


9. İkamet etme şekliniz: ( ) Kendime ait evde/ dairede ( ) Bekar odasında

( ) Aileme ait evde ( ) Öğrenci yurdu

( ) Kiralık evde

( ) Lojmanda

( ) Diğer (Belirtiniz) ..........…........

10. Ailenizde sizin haricinizde kaç kişi yaşıyor? .................... 11. Kaç çocuğunuz var? …………………………… 12. Anne-Baba, Eş ve Çocuğunuzun/çocuklarınızın Yaş ve Eğitim durumu: Anne Yaşı

Baba Yaşı

Eş Yaşı

1.çocuk 2.çocuk 3.çocuk 4.çocuk Yaşı… Yaşı… Yaşı Yaşı

Okuma-yazma bilmiyor Henüz okula gitmiyor İlköğretim Lise Meslek Lisesi Yüksek Okul (2 Yıllık) Üniversite (4+yıllık) Yüksek Lisans ve üzeri

13. Sizden ayrı yaşayan çocuklarınız varsa, hangi şehirde veya semtte yaşamaktadırlar. 1. Çocuk………. .............. 2. Çocuk………. .............. 3. Çocuk………. .............. 4. Çocuk………. ..............

118

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


14.Anne-Babanız nerede yaşamaktadırlar? (il, ilçe, köy, semt)............................................... 15. Göç etmeden önce sosyal güvenceye sahip miydiniz? ( ) Sosyal bir güvencem yok ( ) SSK ( ) Emekli Sandığı ( ) Bağ-Kur

( ) Yeşil Kart

Yıl

4.çocuk

Yıl

3.çocuk

Yıl

2.çocuk

Yıl

1.çocuk

Yıl

Eşiniz

Yıl

Siz

16. Herhangi bir sosyal güvenceye sahip misiniz ve sahip olduğunuz yıl?

Sosyal bir güvencem yok SSK Emekli Sandığı Bağ-Kur Yeşil kart

17. Göç etmeden önce ne gibi işlerde çalıştınız (Birden fazlaysa, lütfen belirtiniz) ..................................................................................................... ..................................................................................................... ..................................................................................................... ..................................................................................................... ..................................................................................................... .....................................................................................................

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

119


Yıl

4.çocuk

Yıl

3.çocuk

Yıl

2.çocuk

Yıl

1.çocuk

Yıl

Eşiniz

Yıl

Siz

18. Buraya yerleştikten sonra siz, eşiniz ve çocuklarınız ne gibi işlerde çalıştı/çalıştınız? Lütfen Yıllar itibariyle belirtiniz.

Kamuda yönetici Kamuda memur Kamuda işçi Özel sektörde yönetici Özel sektör büro çalışanı Özel sektörde işçi Doktor Avukat Muhasebeci Pastahane sahibi Kuruyemişçi Kapıcı Emlak işleri Ev kadını Diğer (Belirtiniz)

19. Aylık geliriniz: ( ( ( ( (

) Hiçbir gelirim yok ) 250-500 ) 751-1.000 ) 1.250-1.500 ) 1.751-2.000

120

( ( ( ( (

) Düzenli gelirim yok ) 501-750 ) 1.000-1.250 ) 1.501-1.750 ) 2.001 ve üzeri

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


20. Yıllar itibariyle aşağıdakilerden hangisini edindiniz? Hangisi?

Yıllar

Ev Arsa Daire Araba Diğer (Belirtiniz)

21. Kente ilk geldiğiniz yıl:........................................................... İlk geldiğiniz yılki medeni durumunuz:................................ 22. Kente temelli yerleştiğiniz yıl :............................................... Temelli geldiğiniz yılki medeni durumunuz:........................ 23. Ankara’ya göç etmenizdeki en önemli 3 (üç) sebep nedir? 1............................................................................................................. 2............................................................................................................ 3........................................................................................................... 24. Göç etmenizde kimler etkili oldu ve bu kişilerin meslekleri ne lerdir lütfen belirtiniz? Kim?

Mesleği

Aile Akrabalar Kendi kararım Daha önce buraya gelen hemşehrilerim

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

121


25. Göç etmeden önceki yaşadığınız yer: ( ) Şehir merkezi

( ) İlçe

( ) Kasaba

( ) Köy

26. Göç etmeden önceki yaşadığınız yerin ilçe-kasaba-köy’ün ismini lütfen belirtiniz:............................................................. 27. Şimdiki sahip olduğunuz işi kimler kanalıyla buldunuz? ( ( ( (

) Kendim ) Akrabam ) Arkadaşım ) İşkur vb. Kamu Kuruluşları

( ( ( (

) Ailem ) Hemşehrim ) Hemşehri vb. dernekleri ) Diğer (belirtiniz)…………..

28. Bu işe karar vermenizdeki en önemli nedeni lütfen belirtiniz?.............................................. 29. Kendi memleketinize dönmek ister miydiniz? ( ) Evet

( ) Hayır

( ) Fikrim yok

30. Eğer memleketinize geri dönmek istiyorsanız, dönmek istemenizdeki en önemli 3(üç) sebep nedir? Lütfen belirtiniz 1............................................................................................................. 2............................................................................................................ 3........................................................................................................... 31. Bu kentin dışında başka bir kentte yaşamak ister miydiniz? ( ) Evet

( ) Hayır

( ) Fikrim yok

32. Göç ettikten sonra maddi açıdan geçmişe göre bugünkü durumunuzu nasıl değerlendirirsiniz? ( ) Daha Kötü

122

( ) Fark yok

( ) Daha İyi

( ) Fikrim yok

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


33. Gelecekte mali durumunuzun daha iyi olacağına inanıyor musunuz? ( ) Daha Kötü olacak

( ) Daha İyi olacak

( ) Kararsızım

34. Çocuklarınızın geleceğinin size kıyasla daha iyi olacağına inanıyor musunuz? ( ) Kesinlikle Katılmıyorum

( ) Katılmıyorum

( ) Kararsızım

( ) Katılıyorum

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

( ) Kesinlikle Katılıyorum

123


124

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


GÖÇ MÜLAKAT SORULARI 1. Adınız- Soyadınız:

Yaşınız:

2. Ailedeki konumu:

İlçe veya köyünüz:

3. Ankara’ya geliş tarihiniz: 4. Oturduğunuz yer: 5. Aile içinde kimlerle beraber kalıyorsunuz (Kaç nesil: Dede - oğul torun) 6. Evlenen erkek çocuklarınızla aynı evde mi yaşıyorsunuz yoksa başka bir eve mi çıkıyorlar? (Köyde olsaydınız durum nasıl olurdu?) 7. Şimdiki işiniz nedir ve bunu ne kadar zamandır yapıyorsunuz? 8. İlk göçte kiminle ve nasıl geldiniz? 9. Göç ederken sizi engelleyen birisi oldu mu? Bunlar kimlerdi? 10. Ankara’ya gelmenize vesile olan kimdir veya hangi olaydır? 11. Göçe ilk karar verdiğiniz anda hissettikleriniz nelerdir? Başka seçenekler de var mıydı yoksa zorunlu olarak Ankara mı göründü? 12. Köyünüzde kalan yakınlarınız var mı varsa kimlerdir? 13. Köyde size ait bir eviniz var mı? Yoksa yeni bir ev yapmayı düşünür müsünüz? Gittiğinizde nerede kalıyorsunuz? 14. Köyünüzü ne sıklıkta ziyaret edersiniz? Eskiden mi daha çoktu yoksa şimdi mi daha sık ziyaret edebiliyorsunuz? 15. Bayramlarınızı genelde nerede geçirirsiniz? 16. Tatillerinizi genelde nerede ve ne yaparak geçirirsiniz? 17. Çocuklarınız nerede doğdu? 18. Çocuklarınızın evliliği konusunda gelin veya damadın nereli olduğu sizin için önemli midir? Niçin?

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

125


19. Çocuklarınızın düğününü nerede yaptınız veya yapmayı düşünürsünüz? 20. Yeni neslin evliliği ile sizin dönemin evlilikleri arasındaki farkları nasıl değerlendiriyorsunuz? 21. Çocuklarınızın meslek seçimine etkiniz oldu mu? Nasıl? 22. Kız çocukları hakkındaki düşünceleriniz ve algınız nasıldır? Köyde algılandığından daha farklı bir durum söz konusu mudur? 23. Sizin göç etmenizde en etkili faktör nedir? 24. Göç etmenizde sorumlu bir şahıs veya yapı aramış olsak karşımıza nasıl bir tablo çıkar? ( Devlet, köy düzeni, şehir cazibesi, geçim zorluğu, kişisel ilişkilerde var olan olumsuz tutumlar (geçimsizlik- kavga vs.), Aile içi geçimsizlik (gelin- kaynana, babaoğul vs.) 25. Anne-babanız nerede kalıyor? Beraber Ankara’da mı kalıyorsunuz, yoksa onlar köyde mi kalıyorlar? 26. Anne-babanızın yanında olmaktan dolayı kendinizi daha mutlu hisseder misiniz? 27. Kendinizle ilgili kararları nasıl alıyorsunuz? Anne- babaya danışarak ya da bireysel mi? 28. Köyde iken hane içi huzursuzluk yaşadınız mı ve bu ne sıklıkta oluyordu ve de bunları nasıl bir çözümle sonuçlandırıyordunuz? Bu durum sizin göç etmenizde etkili olmuş mudur? 29. Şehirdeki insanları mı yoksa köydeki insanları mı daha ahlaklı buluyorsunuz? Neden? 30. Sizce gelin-kaynana geçimsizliği köyden kente göçe sebep olabilir mi? 31. Tanıdığınız insanlar sizce en çok niçin göç ettiler? 32. Köyde kalanlar niçin köyde kalmayı tercih ettiler? Geçimlerini nasıl temin ediyorlar? 33. Geriye dönmeyi düşünüyor musunuz? Bu ne zaman olacak? Böyle bir kararı aile üyeleri nasıl karşılar? 34. Mezarınızın nerde olmasını isterdiniz? 126

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


35. Nüfus kütüğünüz nerededir? (Seçimlerde nerde oy kullanırsınız?) 36. Çocuklarınızın emeklilik sonrasında köyle irtibatının nasıl olacağını düşünürsünüz? 37. Dini yaşantınız köyde mi yoksa şehirde mi daha iyi gidiyor? 38. Göçle parçalanan aileler var mıdır? (Örnekleri ve nasıl olduğunu anlatır mısınız?) 39. Köye geri dönmek konusunda en önemli gerekçeniz ne olabilir? Çankırı’yı dönmek için cazip buluyor musunuz? 40. Çankırı’da bulunan yakınlarınızı orada tutan sizce nedir? (Annebaba varlığı, toprak bağlılığı, şehirden korkma vs.?) 41. Kabrinizde size okuyacak birinin varlığı (çocuklar- torunlar) konusunda neler düşünüyorsunuz? Onları bu konuda motive ediyor musunuz? (bunlar için neler yapıyorsunuz?) 42. Herhangi bir sorununuz olduğunda bunu daha çok kiminle paylaşırsınız? Bir hemşeriniz olmasını mı tercih edersiniz? 43. Hastane hizmetleri konusunda Ankara’yı nasıl değerlendiriyorsunuz? 44. Gittiğiniz lokal veya sivil toplum örgütü var mı? 45. Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? 46. Ankara yaşamınızda en çok güçlük çektiğiniz konu ne veya nelerdir? 47. Ankara’nın en avantajlı yanı olarak ne düşünüyorsunuz? 48. Ankara’daki edindiğiniz arkadaşlarınızın temel özellikleri nelerdir? (Hemşeri, iş arkadaşı, cami cemaati, apartman komşuluğu vs.) 49. Ankara’daki insan ilişkileri ile memleket kıyaslaması yapar mısınız? 50. Köyle bağlarınız duygusal mı yoksa rasyonel mi? 51. Şu andaki geçiminizde köyün desteği oluyor mu? 52. Çocuklarınızın yetişmesinden memnun musunuz? Arkadaş seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

127


53. Ankara’da Çankırılılara bakışın nasıl olduğunu düşünüyorsunuz? 54. Memleketteki siyasi gelişmeleri takip ediyor musunuz? (Muhtar seçimi dahil ilginiz?) 55. Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Teşekkürler….

128

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


KAYNAKÇA AKKAYAN, Taylan (1979), Göç ve Değişme, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul. AKŞİT, B. (1967), Azgelişmiş Kapitalizm ve Köylere Girişi, ODTÜ Öğrenci Birliği Yayınları, Ankara. ALGAN, Neşe (1988), “ Adana İlinde Kentleşme: Kentleşmeyi Etkileyen Faktörler ve Yarattığı Sorunlar “, Çukurova Ünv. İİBF Dergisi, 2 (1), ss.105-119. kara.

AYHAN, Bahattin (1988), Çankırı ve İlçeleri, Gülay Ajans-Matbaacılık, An-

----------------------- (1984), Çankırı, Tarih- Coğrafya-Ekonomi, Neyir Matbaası, Ankara. BARUT, Mehmet (1999). Göç-Der 1999–2001 BAŞOL, Koray (1988), Demografi, Beşeri Kaynaklar ve Gelir Dağılımı, İkinci Baskı, İzmir Beş Yıllık Kalkınma Planı VIII. (2001), Nüfus, Demografi ve Göç İhtisas Komisyon Raporu, s.31. Çankırı İl Çevre Durum Raporu (2010), Çankırı Valiliği, İl Çevre Ve Orman Müdürlüğü. Çankırı Tarım İl Müdürlüğü (2010). CASTLES, Stephen & MİLLER Mark (2008), Göçler Çağı (Modern Dünyada Uluslararsı Göç Hareketleri), ( BAL, Bülent Uğur, İbrahim AKBULUT, çev.) Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul. CEMAL, Yalçın (2004), Göç Sosyolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara, 2004,s.14 CERİT, S. (1986), “ Türkiye’de İller Arası Göçler, 1950-1980 “, Nüfus Bil. Der., 8, ss. 81-103. DEMİR, Erol (1996), Toplum ve Göç: Ulusal Sosyoloji Kongresi, Mersin, DİE – Sosyoloji Derneği Yayını, Ankara. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), (2008)Türkiye’de İç Göçler ve Göç Edenlerin Nitelikleri (1965-2000), DİE (2005), Türkiye İstatistik Yıllığı, DOH, R. (1984), “Inter-Provincial Migration in Turkey and its Socio-EconoGöç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

129


mic Background: a Correlation Analysis”, Nüfus Bilim Dergisi, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Cilt:6. DOĞANAY, H. (1991), “Türkiye’de Göçler ve Aile Yapısına Tesiri”, Türk Aile Ansiklopedisi, 3. Cilt, AAK Yayını, Ankara. Dokuzuncu Kalkınma Planı(2006) (2007–2013) Kırsal Kalkınma Politikaları Özel İhtisas Alt Komisyonu Raporu, Ankara. Ekonomi Formu (1990),Türkiye’de Gelir Dağılımı, Friedrich Ebert Vakfı Yayını, İstanbul. ERJEM Yaşar (2009), Mersin’de Göç, Kentleşme ve Sosyal Problemler, Güven Ofset, 2009, Mersin. ERKAN, Hüsnü (1994), Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme, İş Bank. Yay. EŞİYOK, Bayram Ali vd. (2012), Türkiye Ekonomisinde Bölgesel Gelismişlik Farklılıkları, Doğu Anadolunun Bölgesel Gelişmedeki Yeri Ve Çözüm Önerileri, Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. Ekonomik Ve Sosyal Araştırmalar Müdürlüğü FİCHTER, Joseph (1990), Sosyoloji Nedir? Çev.: Doç. Dr. Nilgün Çelebi, Toplum Yayınları. Genel Nüfus Sayımı (2000), Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, İl: 18-Çankırı, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara. Göç Hareketleri (2006), (Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007–2013) Kırsal Kalkınma Politikaları Özel İhtisas Alt Komisyonu Raporu, Ankara. GRİGG D. B. (1977): “E. G. Ravenstein and the “ laws of migration”” Journal of Historical Geography, Cilt: 3,Sayı: 1, GÜR, T. H. & URAL, E. (2004), “Türkiye’de Kentlere Göçün Nedenleri”, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 22(1). Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Merkezi,(2006,) Türkiye Göç ve Yerinden Olmuş Nüfus Araştırması. Yayın No. NEE-HÜ.06.01, Ankara. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (1975), Türkiye’de Nüfus, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Yayınları, Ankara. İşkur (2013), Çankırı İşgücü Piyasası Analizi Raporu, KONGAR, Emre (1982), Kentleşen Gecekondular Ya da Gecekondulaşan Kentler Sorunu, Kentsel Bütünleşme, (Yayına hazırlayan: Türköz Erder) Türk Sosyal Bilimler Derneği ve Türkiye Gelişme Araştırmaları Vakfı Ortak Semineri, Yayın No:4, Ankara, KALAYCI, Hakkı & YANIK, Celalettin (2009), Mekansal Özellikler Ve Kentsel Değişim: Çankırı, Çankırı Araştırmalar Dergisi, Yıl:4, Sayı: 4, Kasım. KALAYCI, Hakkı (1995), Afganistan’dan Gelip Tokat’a yerleşen Afgan Göçmenlerinin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Durumları Hakkında Bir Araştırma, Cumhuriyet Ün., Sosyal Bilimler Enst., Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sivas. 130

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


KALAYCIOĞLU, Elif & EGE, Elif (2008), “ZORUNLU GÖC” ile YUZLEŞMEK: Türkiye’de Yerinden Edilme Sonrası Vatandaşlığın İnşası, TESEV Yayınları, Yayına Hazırlayanlar: KIZILÇELİK,Sezgin & ERJEM, Yaşar ( 1996), Açıklamalı Sosyoloji Sözlüğü, Saray Kitabevleri. İzmir. MARTİN, Philip L. (1991), Bitmeyen Öykü: Batı Avrupa’ya Türk İşçi Göçü, Uluslar arası Çalışma Bürosu, Pelin Ofset, Ankara. Meydan Laurusse, Cilt 5. ÖZCAN, Yusuf Ziya (1998), ‘İç göçün Tanımı ve Verileri İle İlgili Bazı Sorunlar, (Konferans sunumu, Bolu, Gerede, 6-8 Haziran 1997), Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul. ÖZSABUNCUOĞLU İsmail H. (1995), ‘‘Türkiye’de Kırsal Kalkınma ve Kentleşme Olgusu’’, Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt:10, Sayı:1. ÖZER, İnan (2004), Kentleşme Kentlileşme ve Kentsel Değişme, Ekin Kitapevi, Bursa. PAZARLIOĞLU M.V. (2009), 1980-1990 Döneminde Türkiye’de İç Göç Üzerine Ekonometrik Model Çalışması, Çukurova Üniversitesi 5. Ulusal Ekonometri ve İstatistik Sempozyumu, 19-22 Eylül 2001, 1-24, http://idari.cu.edu.tr/sempozyum/ bi18.htm, (Erişim: 2009). PETERSEN, William (1996), ‘A General Typology of Migration’ Teories of Migration, ed. Robin Cohen, Edward Elgar Publishing Limited, England, s.3-13. Aktaran: Yalçın, CEMAL, Göç Sosyolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara, 2004,s.14 ) PHİLİP L. Martin (1991), Bitmeyen Öykü: Batı Avrupa’ya Türk İşçi Göçü, Uluslar arası Çalışma Bürosu, Pelin Ofset, Ankara, 1991,s. Sunuş: VIII. POLAMA, Margaret (1993), Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Gündoğan Yayınları, 1.Basım, Ankara. RİTZER George (2011), Modern Sosyoloji Kuramları, 7. Baskı, De Ki Basım-Yayım. SEZAL İhsan (1997), ‘‘Göçler ve Şehirleşemeyen Şehirler’’, Toplum ve Göç Bildiriler Kitabı, DİE Yayın No: 2046 Ankara. SLATTERY, Martin (2011), Sosyolojide Temel Fikirler, Sentez Yayınları, Yayına Hazırlayan: Ümit Tatlıcan, Gülhan Demiriz, İstanbul. SÖNMEZ Mustafa (1998), Bölgesel Eşitsizlik (Türkiye’de Doğu-Batı Uçurumu), Alan Yayıncılık, 1. Baskı. SUNDAY,Üner (1972), Nüfus Bilim Sözlüğü, H.Ü.Yayınları, Mars Ticaret ve San. A.Ş. Matbaası. ŞAHİN, Birsen, (2010), Almanya’daki Türkler ( Misafir İşçilikten Ulusötesi Bağların Oluşumuna Geçiş Süreci), Ankara: Phoenix Yayınevi. ŞANLI, H.İ. (1973), “ Türkiye’ de İç Göçler, Uzaklık ve Yerleşim Büyüklüğü İlişkileri Üzerine Potansiyel Çekim Modeli Çerçevesinde Sayısal Bir Deneme”, İTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, ss. 81-98. Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

131


TDK, Güncel Türkçe Sözlük, TEKELİ, İlhan (2010), Göç ve Ötesi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2. Baskı, İstanbul. TEKELİ, İlhan (1975), Göç Teorileri Ve Politikaları Arasındaki İlişkiler, O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, Bahar 1975 ss.153-176, s.164. TİMUR, S. (1972), Türkiye'de Aile Yapısı, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara. TÜİK: 1927-2000 Genel Nüfus Sayımları ve 2007-2008 ADNKS Sonuçları TÜMERTEKiN, Erol (1968), Türkiye’de iç göçler, istanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Yayınları, İstanbul. TÜRKDOĞAN, Orhan (1977), Köy Sosyolojisinin Temel Sorunları, Dede Korkut Yayınları, 2. Baskı, Sebil Matbaacılık, İstanbul. TÜRKOĞLU, Ömer (1999), Salnamelerde Çankırı, Kastamonu Vilayeti Salnamelerinde Çankırı (Kengırı) Sancağı 1869-1903, Çankırı Valiliği, kaynak Matbaası, 1999, Çankırı. TARİH VAKFI (1998), Türkiye’de İçgöç: Sorunsal Alanları ve Araştırma Yöntemleri Konferansı’na sunulmuş bildiriler, Bolu, 6-8 Haziran 1998, İstanbul. T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu (1996), ‘Yurtdışına İşgücü Göçü ve Parçalanmış Aile, Ankara. TÜİK (2012) ,Seçilmiş Göstergelerle Çankırı. T.C. Tarım Ve Köy İşleleri Bakanlığı Kırsal Kalkınma Planı (2011), (20102013) Ankara. TÜİK, Haziran 2011, iBBS'ye göre il/ilçe merkezi, belde/köy nüfusu ve yıllık nüfus artış hızı, 1990-2000 Yıllık İstatistik Bilgileri) Türkiye İş Kurumu Çankırı İl Müdürlüğü (2010) YAMAK, R. & YAMAK N. (1999), “ Türkiye’de Gelir Dağılımı ve İç Göç “, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:1, Cilt: 1, s. 16–28) s. 23-25). YENER, Samira (1977), 1965-1970 Döneminde İller Arası Göçler ve Göç Edenlerin Nitelikleri, DPT, 73 s.)

132

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


İNTERNET SİTELERİ ALTAN, Mehmet, http://www.stargazete.com/yazar/mehmet-altan/koylu-nufusumuzun-orani-nedir-haber-345208.htm. Ulaşım: 19.04.2011 Çolak Ali, http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1026. (), Erişim Tarihi: 13.08 2011 YILMAZ. 05.08.2011

Hakan, http://www.yeniasya.com.tr/yazi_detay2.asp?id=2885)

Göç Sosyolojisi Açısından Bir İnceleme Çankırı’dan Ankara’ya Göç Örneği

133


134

Yrd. Doç. Dr. Hakkı KALAYCI


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.